deneme 2 0 2006-07-31T14:37:00Z 2006-07-31T14:37:00Z 1 85902 489647 Türkiye Büyük Millet Meclisi 4080 1148 574401 10.2625 0 0 nk 0 nk 0 0 0 nk 0 nk MicrosoftInternetExplorer4

DÖNEM: 22                                      YASAMA YILI: 4

 

 

 

TÜR­KİYE BÜYÜK MİL­LET MEC­LİSİ

TUTANAK DER­GİSİ

 

CİLT : 125

 

120 nci Bir­leşim

27 Haziran 2006 Salı

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞIT­LAR

III. - BAŞ­KAN­LIĞIN GENEL KURULA SUNUŞ­LARI

A) TEZ­KERELER VE ÖNER­GELER

1.- Bazı Kamu Alacak­larının Tah­sil ve Ter­kinine İliş­kin 8.6.2006 tarih­li ve 5518 sayılı Kanunun bazı mad­delerinin bir kez daha görüşül­mek üzere geri gön­deril­diğine iliş­kin Cum­hur­baş­kan­lığı tez­keresi (3/1083)

2.- Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisi Baş­kanı Bülent Arınç'ın, Rus­ya Federas­yonu Federal Mec­lisi Federas­yon Kon­seyi Baş­kanı Ser­gey M. Mironov'un Rus­ya'ya res­mî davetine, beraberin­de Par­lamen­to heyetiy­le icabetine iliş­kin Baş­kan­lık tez­keresi (3/1084)

3.- Baş­bakan Recep Tay­yip Er­doğan'ın En­donez­ya'ya yap­tığı res­mî ziyarete katılacak mil­let­vekil­lerine iliş­kin Baş­bakan­lık tez­keresi (3/1085)

4.- Tarım ve Köyiş­leri Bakanı Meh­met Meh­di Eker'in Sudan'a yap­tığı res­mî ziyarete katılacak mil­let­vekil­lerine iliş­kin Baş­bakan­lık tez­keresi (3/1086)

5.- Türk Silah­lı Kuv­vet­leri'nin Av­rupa Kuv­veti Kon­go Demok­ratik Cum­huriyeti Harekâtı kap­samın­da yurt dışına gön­deril­mesine; bu kuv­vet­lerin verilecek izin ve belir­lenecek esas­lar çer­çevesin­de kul­lanıl­masına izin veril­mesine iliş­kin Baş­bakan­lık tez­keresi (3/1081)

IV.- ÖNERİLER

A) Sİyasî Par­tİ GruBU Önerİlerİ

1.- (10/316) esas numaralı Mec­lis araş­tır­ması öner­gesinin ön­görüş­melerinin Genel Kurulun 27.6.2006 Salı gün­kü bir­leşimin­de yapıl­masına iliş­kin Anavatan Par­tisi grup önerisi

2.- 1214 sıra sayılı Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planının görüş­me gününe ve gün­dem­deki sıralama ile çalış­ma saat­lerinin yeniden düzen­len­mesine iliş­kin AK Par­ti grup önerisi

V.- AÇIK­LAMALAR VE SATAŞ­MALARA İLİŞ­KİN KONUŞ­MALAR

1.- Bit­lis Mil­let­vekili Edip Saf­der Gay­dalı'nın, Düz­ce Mil­let­vekili Yaşar Yakış'ın, konuş­masın­da, ileri sür­müş ol­duğu görüş­ler­den fark­lı görüş­leri ken­disine at­fet­mesi nedeniy­le konuş­ması

VI.- KANUN TASARI VE TEK­LİF­LERİ İLE KOMİS­YON­LAR­DAN GELEN DİĞER İŞ­LER

1.- Çanak­kale Mil­let­vekil­leri Meh­met Daniş ve İb­rahim Köş­dere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Mil­lî Par­kı Kanununa Geçici Bir Mad­de Ek­len­mesine Dair Kanun Tek­lifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Mad­de Ek­len­mesine Dair Kanun Tek­lifi) ile Plan ve Büt­çe Komis­yonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

2.- Bazı Kamu Alacak­larının Tah­sil ve Ter­kinine İliş­kin Kanun Tasarısı ile Plan ve Büt­çe Komis­yonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)

3.- Tür­kiye Cum­huriyeti Hükümeti ile Amerika Bir­leşik Dev­let­leri Hükümeti Arasın­da Yayıl­manın Ön­len­mesi Amaç­larına Yönelik Yar­dım Sağ­lan­masının Kolay­laş­tırıl­ması İçin İş­bir­liğine İliş­kin An­laş­manın Onay­lan­masının Uy­gun Bulun­duğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışiş­leri Komis­yonu Raporu (1/1115) (S. Sayısı:1147)

4.- Büt­çe Kanun­ların­da Yer Alan Bazı Hüküm­lerin İl­gili Kanun ve Kanun Hük­mün­de Karar­namelere Ek­len­mesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hük­mün­de Karar­nameler­de Değişik­lik Yapıl­masına Dair Kanun Tasarısı ve İs­tan­bul Mil­let­vekili Mus­tafa Ataş ve 9 Mil­let­vekilinin; Bazı Kanun­lar­da Değişik­lik Yapıl­masına Dair Kanun Tek­lifi ile Plan ve Büt­çe Komis­yonu Raporu (1/1219, 2/812) (S. Sayısı:1210)

5.- Or­du Mil­let­vekili Cemal Uy­sal ve 6 Mil­let­vekilinin; 193 Sayılı Gelir Ver­gisi Kanunun­da Değişik­lik Yapıl­masına İliş­kin Kanun Tek­lifi ile Plan ve Büt­çe Komis­yonu Raporu (2/825) (S. Sayısı: 1215)

6.- Trab­zon Mil­let­vekili Cev­det Er­döl ve 7 Mil­let­vekilinin; 190 Sayılı Genel Kad­ro ve Usulü Hak­kın­daki Kanun Hük­mün­de Karar­namede Değişik­lik Yapıl­ması, 4576 Sayılı Dev­let Memur­ları Kanunu, Har­cırah Kanunu, Bazı Sağ­lık Per­sonelinin Dev­let Hiz­met Yüküm­lülüğüne Dair Kanun, Tapu ve Kadas­tro Genel Müdür­lüğü Kuruluşu ve Görev­leri Hak­kın­da Kanun Hük­mün­de Karar­namenin Değiş­tirilerek Kabulü Hak­kın­da Kanun, Kadas­tro Kanunu ile Genel Kad­ro Usulü Hak­kın­daki Kanun Hük­mün­de Karar­namenin Eki Cet­vel­ler­de Değişik­lik Yapıl­ması Hak­kın­da Kanunun Bazı Mad­delerinin Yürür­lük­ten Kal­dırıl­ması, 181 Sayılı Sağ­lık Bakan­lığının Teş­kilat ve Görev­leri Hak­kın­daki Kanun Hük­mün­de Karar­namenin Bazı Mad­delerinin Değiş­tiril­mesi Hak­kın­daki Kanun Tek­lifi ve Sağ­lık, Aile, Çalış­ma ve Sos­yal İş­ler Komis­yonu Raporu (2/798) (S. Sayısı: 1199)

7.- Ateş­li Silah­lar ve Bıçak­lar ile Diğer Alet­ler Hak­kın­da Kanun­da Değişik­lik Yapıl­masına Dair Kanun Tasarısı ve İçiş­leri ile Plan ve Büt­çe Komis­yon­ları Rapor­ları (1/572) (S. Sayısı: 817)

8.- As­keri Mah­kemeler Kuruluşu ve Yar­gılama Usulü Kanunun­da Değişik­lik Yapıl­masına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komis­yonu Raporu (1/1210) (S.Sayısı: 1212)

VII.- SORULAR VE CEVAP­LAR

A) YazIlI Sorular ve Cevap­larI

1.- Hatay Mil­let­vekili Gök­han DUR­GUN'un, 2003'ten itibaren Hatay'da yapılan ihalelere iliş­kin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/13728)

2.- Kon­ya Mil­let­vekili Atil­la KART'ın, Kay­seri Cezaevi yönetimiy­le il­gili bazı id­dialara iliş­kin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/13729)

3.- Tekir­dağ Mil­let­vekili Enis TÜTÜN­CÜ'nün, Tekir­dağ-Çer­kez­köy-Kapak­lı bel­desin­deki sağ­lık kuruluş­larına iliş­kin sorusu ve Sağ­lık Bakanı Recep AK­DAĞ'ın cevabı (7/14237)

4.- Iğ­dır Mil­let­vekili Dur­sun AK­DEMİR'in, sos­yal güven­lik kuruluş­larının ilaç­lı stent bedelini kar­şılamamasına iliş­kin sorusu ve Sağ­lık Bakanı Recep AK­DAĞ'ın cevabı (7/14238)

5.- Deniz­li Mil­let­vekili Üm­met KAN­DOĞAN'ın, has­taneye verilen senedi ödeyemeyen­lerin hap­se gir­diği id­diasına iliş­kin sorusu ve Sağ­lık Bakanı Recep AK­DAĞ'ın cevabı (7/14239)

6.- İs­tan­bul Mil­let­vekili Meh­met Ali ÖZ­POLAT'ın, İs­tan­bul Tek­nik Üniver­sitesin­de mey­dana gelen bir şid­det olayına iliş­kin sorusu ve İçiş­leri Bakanı Ab­dül­kadir AK­SU'nun cevabı (7/14288)

7.- İs­tan­bul Mil­let­vekili Ber­han ŞİM­ŞEK'in, An­kara'daki tarihî bir okulun binasının müzeye dönüş­türül­mesine iliş­kin sorusu ve Mil­lî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/14307)

8.- Muğ­la Mil­let­vekili Ali ARS­LAN'ın, pratis­yen hekim­lerin ilaç yaz­ma yet­kisinin sınır­lan­dırıl­masına iliş­kin sorusu ve Sağ­lık Bakanı Recep AK­DAĞ'ın cevabı (7/14310)

9.- Deniz­li Mil­let­vekili Üm­met KAN­DOĞAN'ın, basın müşavir­liğine yapılan atamalara iliş­kin sorusu ve Dev­let Bakanı ve Baş­bakan Yar­dım­cısı Meh­met Ali ŞAHİN'in cevabı (7/14334)

10.- İs­tan­bul Mil­let­vekili Emin ŞİRİN'in, Güm­rük Müs­teşar­lığı ile il­gili çeşit­li id­dialara iliş­kin Baş­bakan­dan sorusu ve Dev­let Bakanı Kür­şad TÜZ­MEN'in cevabı  (7/14345)

11.- Deniz­li Mil­let­vekili Mus­tafa GAZAL­CI'nın, Cum­huriyet Gazetesine yapılan bom­balı sal­dırılara iliş­kin sorusu ve İçiş­leri Bakanı Ab­dül­kadir AK­SU'nun cevabı (7/14359)

12.- Niğ­de Mil­let­vekili Or­han ERAS­LAN'ın, Cum­huriyet Gazetesine yapılan bom­balı sal­dırılara iliş­kin sorusu ve İçiş­leri Bakanı Ab­dül­kadir AK­SU'nun cevabı (7/14361)

13.- An­tal­ya Mil­let­vekili Feridun Fik­ret BALOĞ­LU'nun, Cum­huriyet Gazetesine yapılan bom­balı sal­dırılara iliş­kin sorusu ve İçiş­leri Bakanı Ab­dül­kadir AK­SU'nun cevabı (7/14362)

14.- Iğ­dır Mil­let­vekili Dur­sun AK­DEMİR'in, bir em­niyet amirinin görev yerinin değiş­tiril­mesine iliş­kin sorusu ve İçiş­leri Bakanı Ab­dül­kadir AK­SU'nun cevabı (7/14365)

15.- Deniz­li Mil­let­vekili Üm­met KAN­DOĞAN'ın, Bilecik'te yapılan ihaleler ile öğ­ret­men ve yar­dım­cı per­sonel ih­tiyacına iliş­kin sorusu ve Mil­lî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/14378)

16.- Iğ­dır Mil­let­vekili Dur­sun AK­DEMİR'in, bazı bürok­rat­lar hak­kın­daki yol­suz­luk ve usul­süz­lük id­dialarına iliş­kin sorusu ve Sağ­lık Bakanı Recep AK­DAĞ'ın cevabı (7/14390)

17.- Deniz­li Mil­let­vekili Üm­met KAN­DOĞAN'ın, Bilecik'te yapılan ihalelere,

-Hatay Mil­let­vekili Fuat ÇAY'ın, Hatay'da köy baz­lı yatırım projeleri des­teğine yapılan baş­vurulara,

-Adana Mil­let­vekili N. Gaye ER­BATUR'un, Adana'da Hay­van­cılık Or­ganize Sanayi Böl­gesi kurulup kurul­mayacağına ve süt üreticilerinin des­tek­len­mesine,

Tarım ilacı kul­lanımına ve kaçak tarım ilaç­larına,

İliş­kin soruları ve Tarım ve Köyiş­leri Bakanı Meh­met Meh­di EKER'in cevabı (7/14392, 14393, 14394, 14395)

18.- Karaman Mil­let­vekili Mev­lüt AK­GÜN'ün, TRT spiker ve sunucularının bazı görev­ler­de değer­len­diril­mesine iliş­kin sorusu ve Dev­let Bakanı Beşir ATALAY'ın cevabı (7/14401)

19.- An­tal­ya Mil­let­vekili Feridun Fik­ret BALOĞ­LU'nun, AK Par­ti Adıyaman İl Kon­gresine öğ­ren­cilerin katılımına iliş­kin Baş­bakan­dan sorusu ve Mil­lî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/14405)

20.- İs­tan­bul Mil­let­vekili Ali Rıza GÜL­ÇİÇEK'in, Sivas-İm­ran­lı-Karacaören ağaç­lan­dır­ma alanının korun­masına iliş­kin sorusu ve Çev­re ve Or­man Bakanı Os­man PEPE'nin cevabı (7/14430)

21.- İs­tan­bul Mil­let­vekili Emin ŞİRİN'in, bir Güm­rük Muhafaza Baş­kon­trolorün­ce yapılan soruş­tur­maya,

Güm­rük­ler­deki "mavi hat" uy­gulamasına,

İliş­kin soruları ve Dev­let Bakanı Kür­şad TÜZ­MEN'in cevabı  (7/14441, 14443)

22.- Deniz­li Mil­let­vekili Üm­met KAN­DOĞAN'ın, Deniz­li'deki ibadet­hanelere yapılan yar­dım­lara ve din görev­lisi açığına iliş­kin sorusu ve Dev­let Bakanı Meh­met AY­DIN'ın cevabı (7/14445)

23.- An­tal­ya Mil­let­vekili Nail KAMACI'nın, An­tal­ya'nın dep­rem mas­ter planına iliş­kin sorusu ve İçiş­leri Bakanı Ab­dül­kadir AK­SU'nun cevabı (7/14457)

24.- Yalova Mil­let­vekili Muhar­rem İN­CE'nin, bazı atamalar ile müdür ve müdür yar­dım­cılığı için yapılacak sınav­lara iliş­kin sorusu ve Mil­lî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/14474)

25.- Deniz­li Mil­let­vekili Mus­tafa GAZAL­CI'nın, söz­leş­meli öğ­ret­men­lere iliş­kin sorusu ve Mil­lî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/14475)

26.- İz­mir Mil­let­vekili En­ver ÖK­TEM'in, İç Ticaret Geliş­tir­me Fonun­dan makam aracı alın­dığı id­diasına iliş­kin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞ­KUN'un cevabı (7/14499)

27.- İs­tan­bul Mil­let­vekili Ber­han ŞİM­ŞEK'in, İd­dialar ve Ger­çek­ler ad­lı kitap­çığın basım ve dağıtımına iliş­kin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/14532)

28.- Adana Mil­let­vekili Kemal SAĞ'ın, bir ilaç fir­masının dev­leti zarara uğ­rat­tığı id­dialarına iliş­kin sorusu ve Sağ­lık Bakanı Recep AK­DAĞ'ın cevabı (7/14544)

29.- Edir­ne Mil­let­vekili Rasim ÇAKIR'ın, Şeker Kurulu üyelerinin atan­masına iliş­kin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞ­KUN'un cevabı (7/14548)

I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 

TBMM Genel Kurulu saat 13.00'te açılarak dokuz oturum yap­tı.

Birin­ci, İkin­ci, Üçün­cü, Dör­dün­cü ve Beşin­ci Oturum­lar

Kon­ya Mil­let­vekili Rem­zi Çetin, küresel ısın­manın mev­sim­lere ve can­lı hayata olum­suz et­kilerinin ön­len­mesi için iş­bir­liğinin önemine, çev­reye en az zarar­lı temiz ener­ji kay­nak­larına yönel­menin fay­dalarına,

Zon­gul­dak Mil­let­vekili Harun Akın, Zon­gul­dak'ın düş­man iş­galin­den kur­tarılışının 85 in­ci yıl­dönümüne, Tür­kiye Taş­kömürü Kurumunun özel­leş­tiril­mesi aşamasın­da yaşanan iş­siz­lik sorununa,

Karaman Mil­let­vekili Mev­lüt Ak­gün, Atatürk Kül­tür, Dil ve Tarih Yük­sek Kurumu Kanunun­da Değişik­lik Yapıl­masına Dair Kanun Tasarısının amacına, Türk Dil Kurumunun temiz Türk­çenin kul­lanıl­ması konusun­daki çalış­malarına,

İliş­kin gün­dem­dışı birer konuş­ma yap­tılar.

Tokat Mil­let­vekil­leri, Or­han Ziya Diren ve Feramus Şahin hak­ların­da (3/602) esas numaralı dos­yaya konu olay 12 Ocak 2005 tarih­li 10 sayılı karar­la sonuç­lan­dırıl­dığın­dan, dos­yanın TBMM Baş­kan­lığına geri gön­deril­mesine karar veril­diğine iliş­kin Anayasa ve Adalet Komis­yon­ları üyelerin­den kurulu Kar­ma Komis­yon raporu Genel Kurulun bil­gisine sunul­du.

Mer­sin Mil­let­vekili Hüseyin Güler ve 19 mil­let­vekilinin, Mer­sin İlin­deki çev­re sorun­larının araş­tırılarak alın­ması gereken ön­lem­lerin belir­len­mesi amacıy­la Mec­lis araş­tır­ması açıl­masına iliş­kin öner­gesi (10/374), Genel Kurulun bil­gisine sunul­du; öner­genin gün­dem­deki yerini alacağı ve ön­görüş­mesinin, sırası gel­diğin­de yapılacağı açık­lan­dı.

Ül­kemiz­de ve dün­yada mey­dana gelebilecek ve Komis­yonun görev alanına giren geliş­melere ivedilik­le müdahale edilebil­mesini sağ­lamak amacıy­la, TBMM'nin tatil­de bulun­duğu süre içerisin­de de çalış­malarına devam et­mesine iliş­kin İn­san Hak­larını İn­celeme Komis­yonu Baş­kan­lığı tez­keresi, kabul edil­di.

Gün­demin "Genel Görüş­me ve Mec­lis Araş­tır­ması Yapıl­masına Dair Ön­görüş­meler" kıs­mının 22 nci sırasın­da bulunan (10/54) esas numaralı Mec­lis araş­tır­ması öner­gesinin ön­görüş­mesinin Genel Kurulun 22.6.2006 Per­şem­be gün­kü bir­leşimin­de yapıl­masına iliş­kin Anavatan Par­tisi Grubu önerisinin, yapılan görüş­meler­den son­ra, kabul edil­mediği açık­lan­dı.

Gün­demin "Kanun Tasarı ve Tek­lif­leri ile Komis­yon­lar­dan Gelen Diğer İş­ler" kıs­mının:

1 in­ci sırasın­da bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Mad­de Ek­len­mesine Dair Kanun Tek­lifinin (2/212) (S. Sayısı: 305), görüş­meleri, daha ön­ce geri alınan mad­delere iliş­kin komis­yon raporu henüz gel­mediğin­den;

2 nci sırasın­da bulunan, Bazı Kamu Alacak­larının Tah­sil ve Ter­kinine İliş­kin Kanun Tasarısının (1/1030) (S. Sayısı: 904),

3 ün­cü sırasın­da bulunan, Tür­kiye Cum­huriyeti Hükümeti ile Amerika Bir­leşik Dev­let­leri Hükümeti Arasın­da Yayıl­manın Ön­len­mesi Amaç­larına Yönelik Yar­dım Sağ­lan­masının Kolay­laş­tırıl­ması İçin İş­bir­liğine İliş­kin An­laş­manın Onay­lan­masının Uy­gun Bulun­duğuna Dair Kanun Tasarısının (1/1115) (S. Sayısı:1147),

4 ün­cü sırasın­da bulunan, Deniz­li Mil­let­vekili Os­man Nuri Filiz ile Balıkesir Mil­let­vekili Ali Os­man Sali'nin; Dev­let Plan­lama Teş­kilatı Kuruluş ve Görev­leri Hak­kın­da Kanun Hük­mün­de Karar­namede Değişik­lik Yapıl­ması Hak­kın­da Kanun Tek­lifinin  (2/499) (S. Sayısı: 949),

5 in­ci sırasın­da bulunan, Konut Finans­manı Sis­temine İliş­kin Çeşit­li Kanun­lar­da Değişik­lik Yapıl­ması Hak­kın­da Kanun Tasarısı (1/1148) (S. Sayısı: 1159),

6 ncı sırasın­da bulunan, Trab­zon Mil­let­vekili Cev­det Er­döl ve 7 Mil­let­vekilinin; 190 Sayılı Genel Kad­ro ve Usulü Hak­kın­daki Kanun Hük­mün­de Karar­namede Değişik­lik Yapıl­ması, 4576 Sayılı Dev­let Memur­ları Kanunu, Har­cırah Kanunu, Bazı Sağ­lık Per­sonelinin Dev­let Hiz­met Yüküm­lülüğüne Dair Kanun, Tapu ve Kadas­tro Genel Müdür­lüğü Kuruluşu ve Görev­leri Hak­kın­da Kanun Hük­mün­de Karar­namenin Değiş­tirilerek Kabulü Hak­kın­da Kanun, Kadas­tro Kanunu ile Genel Kad­ro Usulü Hak­kın­daki Kanun Hük­mün­de Karar­namenin Eki Cet­vel­ler­de Değişik­lik Yapıl­ması  Hak­kın­da Kanunun Bazı Mad­delerinin Yürür­lük­ten Kal­dırıl­ması, 181 Sayılı Sağ­lık Bakan­lığının Teş­kilat ve Görev­leri Hak­kın­da Kanun Hük­mün­de Karar­namenin Bazı Mad­delerinin Değiş­tiril­mesi Hak­kın­da Kanun Tek­lifinin (2/798) (S. Sayısı:1199)

7 nci sırasın­da bulunan, Or­man Mühen­dis­liği, Or­man En­düs­tri Mühen­dis­liği ve Ağaç İş­leri En­düs­tri Mühen­dis­liği Hak­kın­da Kanun Tasarısının (1/1073) (S. Sayısı:1040)

Görüş­meleri, il­gili komis­yon yet­kilileri Genel Kurul­da hazır bulun­madığın­dan;

Er­telen­di.

8 in­ci sırasın­da bulunan, Büt­çe Kanun­ların­da Yer Alan Bazı Hüküm­lerin İl­gili Kanun ve Kanun Hük­mün­de Karar­namelere Ek­len­mesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hük­mün­de Karar­nameler­de Değişik­lik Yapıl­masına Dair Kanun Tasarısının (1/1219, 2/812) (S. Sayısı:1210), görüş­melerine baş­lanarak 5 in­ci mad­desine kadar kabul edil­di.

Saat 21.15'te top­lan­mak üzere, Beşin­ci Oturuma 21.13'te son veril­di.

İs­mail Alp­tekin

Baş­kan­vekili

                    Ah­met Küçük                                                          Harun Tüfek­ci

                      Çanak­kale                                                                  Kon­ya

                      Kâtip Üye                                                               Kâtip Üye

Al­tın­cı, Yedin­ci, Sekizin­ci ve Dokuzun­cu Oturum­lar

Gün­demin "Kanun Tasarı ve Tek­lif­leri ile Komis­yon­lar­dan Gelen Diğer İş­ler" kıs­mının:

8 in­ci sırasın­da bulunan, Büt­çe Kanun­ların­da Yer Alan Bazı Hüküm­lerin İl­gili Kanun ve Kanun Hük­mün­de Karar­namelere Ek­len­mesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hük­mün­de Karar­nameler­de Değişik­lik Yapıl­masına Dair Kanun Tasarısının (1/1219, 2/812) (S. Sayısı:1210), görüş­melerine devam olunarak 12 in­ci mad­desine kadar kabul edil­di; verilen aradan son­ra,

9 un­cu sırasın­da bulunan, Genel Kad­ro ve Usulü Hak­kın­da Kanun Hük­mün­de Karar­namede Değişik­lik Yapıl­masına Dair Kanun Tasarısının (1/1217) (S. Sayısı: 1203), görüş­meleri,

İl­gili komis­yon yet­kilileri Genel Kurul­da hazır bulun­madığın­dan, er­telen­di.

27 Haziran 2006 Salı günü saat 15.00'te top­lan­mak üzere, bir­leşime 00.36'da son veril­di.

Sadık Yakut

Baş­kan­vekili

                    Ah­met Küçük                                                          Harun Tüfek­ci

                      Çanak­kale                                                                  Kon­ya

                      Kâtip Üye                                                               Kâtip Üye

 

                                                    II. - GELEN KÂĞIT­LAR                                No: 166

23 Haziran 2006 Cuma

Rapor­lar

1.- As­keri Mah­kemeler Kuruluşu ve Yar­gılama Usulü Kanunun­da Değişik­lik Yapıl­masına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komis­yonu Raporu (1/1210) (S. Sayısı: 1212) (Dağıt­ma tarihi: 23.6.2006) (GÜN­DEME)

2.- Anavatan Par­tisi Grup Baş­kan­vekil­leri Malat­ya Mil­let­vekili Süley­man Sarıbaş ile Gazian­tep Mil­let­vekili Ömer Abuşoğ­lu'nun; Çeşit­li Kanun­lar­da Değişik­lik Yapıl­ması Hak­kın­da Kanun Tek­lifi ve İç­tüzüğün 37 nci Mad­desine Göre Doğ­rudan Gün­deme Alın­ma Öner­gesi (2/683) (S. Sayısı: 1213) (Dağıt­ma tarihi: 23.6.2006) (GÜN­DEME)

                                                      26 Haziran 2006 Pazar­tesi                                    No: 167

Cum­hur­baş­kanın­ca Geri Gön­derilen Kanun

1.- 8.6.2006 Tarih­li ve 5518 Sayılı Bazı Kamu Alacak­larının Tah­sil ve Ter­kinine İliş­kin Kanun ve Anayasanın 89 un­cu ve 104 ün­cü Mad­deleri Gereğin­ce Cum­hur­baş­kanın­ca Bir Daha Görüşül­mek Üzere Geri Gön­der­me Tez­keresi (1/1221) (Anayasa ile Plan ve Büt­çe Komis­yon­larına) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 23.6.2006)

Rapor­lar

1.- Or­du Mil­let­vekili Cemal Uy­sal ve 6 Mil­let­vekilinin; 193 Sayılı Gelir Ver­gisi Kanunun­da Değişik­lik Yapıl­masına İliş­kin Kanun Tek­lifi ile Plan ve Büt­çe Komis­yonu Raporu (2/825) (S. Sayısı: 1215) (Dağıt­ma tarihi: 26.6.2006) (GÜN­DEME)

2.- Konut Edin­dir­me Yar­dımı Hak Sahip­lerine Ödeme Yapıl­masına Dair Kanun Tasarısı ve Sağ­lık, Aile, Çalış­ma ve Sos­yal İş­ler ile Plan ve Büt­çe Komis­yon­ları Rapor­ları (1/1195) (S. Sayısı: 1216) (Dağıt­ma tarihi: 26.6.2006) (GÜN­DEME)

3.- Hâkim­ler ve Sav­cılar Kanunun­da Değişik­lik Yapıl­masına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Büt­çe Komis­yonu Raporu (1/1220) (S. Sayısı: 1217) (Dağıt­ma tarihi: 26.6.2006) (GÜN­DEME)

Söz­lü Soru Öner­geleri

1.- Balıkesir Mil­let­vekili Sedat PEKEL'in, maden iş­let­melerin­de iş­çi sağ­lığı ve iş güven­liği konusun­da alınan ön­lem­lere iliş­kin Baş­bakan­dan söz­lü soru öner­gesi (6/1727) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 6/6/2006)

2.- İz­mir Mil­let­vekili Vezir AK­DEMİR'in, çalışan­ların ve emek­lilerin maaş­larına iliş­kin Baş­bakan­dan söz­lü soru öner­gesi (6/1728) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 7/6/2006)

3.- İz­mir Mil­let­vekili Vezir AK­DEMİR'in, is­tifa eden ve Danış­tay'da dava açan idarecilere iliş­kin Mil­lî Eğitim Bakanın­dan söz­lü soru öner­gesi (6/1729) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 7/6/2006)

4.- İz­mir Mil­let­vekili Vezir AK­DEMİR'in, eğitim sis­temine ve kad­rolaş­ma id­diasına iliş­kin Mil­lî Eğitim Bakanın­dan söz­lü soru öner­gesi (6/1730) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 7/6/2006)

5.- İz­mir Mil­let­vekili Vezir AK­DEMİR'in, fel­sefe öğ­ret­men­liği kon­ten­janına ve fel­sefe ders­lerine iliş­kin Mil­lî Eğitim Bakanın­dan söz­lü soru öner­gesi (6/1731) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 7/6/2006)

6.- İz­mir Mil­let­vekili Vezir AK­DEMİR'in, as­gari üc­rete iliş­kin Çalış­ma ve Sos­yal Güven­lik Bakanın­dan sözlü soru öner­gesi (6/1732) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 7/6/2006)

Yazılı Soru Öner­geleri

1.- İs­tan­bul Mil­let­vekili Emin ŞİRİN'in, as­keri has­taneler­de başör­tüsüy­le il­gili uy­gulamaya iliş­kin Baş­bakan­dan yazılı soru öner­gesi (7/14571) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 5/6/2006)

2.- Deniz­li Mil­let­vekili Üm­met KAN­DOĞAN'ın, tas­fiye halin­deki İh­las Finans Kurumunun borç­larına iliş­kin Baş­bakan­dan yazılı soru öner­gesi (7/14572) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 5/6/2006)

3.- Çanak­kale Mil­let­vekili Ah­met KÜÇÜK'ün, boş tarım arazilerine, des­tek­leme politikasına ve hububat alımına iliş­kin Baş­bakan­dan yazılı soru öner­gesi (7/14573) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 2/6/2006)

4.- Kon­ya Mil­let­vekili Atil­la KART'ın, ilaç yol­suz­luğu id­dialarının soruş­turul­masına iliş­kin Baş­bakan­dan yazılı soru öner­gesi (7/14574) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 2/6/2006)

5.- İz­mir Mil­let­vekili K. Kemal ANADOL'un, ihale ilan­larının yerel basın­da yayım­lan­masıy­la il­gili düzen­leme çalış­masına iliş­kin Baş­bakan­dan yazılı soru öner­gesi (7/14575) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 5/6/2006)

6.- İs­tan­bul Mil­let­vekili Ber­han ŞİM­ŞEK'in, bazı siyaset­çi ve gazetecilerin ban­ka hesap bil­gilerinin basına sız­dırıl­dığı id­diasına iliş­kin Baş­bakan­dan yazılı soru öner­gesi (7/14576) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 2/6/2006)

7.- Adana Mil­let­vekili Tacidar SEY­HAN'ın, şube müdür­lük­lerine sınav­sız atama yapıl­dığı id­diasına iliş­kin Baş­bakan­dan yazılı soru öner­gesi (7/14577) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 6/6/2006)

8.- İs­tan­bul Mil­let­vekili Emin ŞİRİN'in, RTÜK'ün idari yar­gı karar­larını uy­gulamadığı id­dialarına iliş­kin Baş­bakan­dan yazılı soru öner­gesi (7/14578) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 6/6/2006)

9.- Çanak­kale Mil­let­vekili Ah­met KÜÇÜK'ün, emek­li ay­lık­ların­da ar­tış yapılıp yapıl­mayacağına iliş­kin Baş­bakan­dan yazılı soru öner­gesi (7/14579) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 7/6/2006)

10.- Deniz­li Mil­let­vekili Mus­tafa GAZAL­CI'nın, Gelibolu Mil­lî Par­kın­daki kütüp­haneye iliş­kin Baş­bakan­dan yazılı soru öner­gesi (7/14580) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 6/6/2006)

11.- İz­mir Mil­let­vekili En­ver ÖK­TEM'in, Vakıf­lar Kanunu Tasarısının azın­lık vakıf­larına yönelik düzen­lemelerine iliş­kin Baş­bakan­dan yazılı soru öner­gesi (7/14581) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 2/6/2006)

12.- İs­tan­bul Mil­let­vekili Bih­lun TAMAY­LIGİL'in, THY'ye en­gel­li eleman alımına iliş­kin Baş­bakan­dan yazılı soru öner­gesi (7/14582) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 5/6/2006)

13.- İz­mir Mil­let­vekili En­ver ÖK­TEM'in, TEKEL Balat­çık Yap­rak Tütün İş­let­me Müdür­lüğüy­le il­gili bazı id­dialara iliş­kin Baş­bakan­dan yazılı soru öner­gesi (7/14583) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 2/6/2006)

14.- İz­mir Mil­let­vekili En­ver ÖK­TEM'in, sağ­lık har­camaların­da alınacak tasar­ruf ted­bir­lerine iliş­kin Baş­bakan­dan yazılı soru öner­gesi (7/14584) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 2/6/2006)

15.- İz­mir Mil­let­vekili Hak­kı ÜL­KÜ'nün, Ovacık Al­tın Madeni ile il­gili Av­rupa İn­san Hak­ları Mah­kemesi karar­larına iliş­kin Baş­bakan­dan yazılı soru öner­gesi (7/14585) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 2/6/2006)

16.- İz­mir Mil­let­vekili Ah­met ER­SİN'in, Em­niyet Teş­kilatın­ca yürütülen çete operas­yon­larıy­la il­gili id­dialara iliş­kin Baş­bakan­dan yazılı soru öner­gesi (7/14586) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 2/6/2006)

17.- İz­mir Mil­let­vekili En­ver ÖK­TEM'in, Ulum el-Hik­me ad­lı bir okul olup ol­madığına iliş­kin Baş­bakan­dan yazılı soru öner­gesi (7/14587) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 2/6/2006)

18.- İs­tan­bul Mil­let­vekili Ber­han ŞİM­ŞEK'in, mil­let­vekil­lerinin bil­gi talep­lerinin kar­şılan­madığı id­diasına iliş­kin Baş­bakan­dan yazılı soru öner­gesi (7/14588) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 2/6/2006)

19.- Kocaeli Mil­let­vekili İz­zet ÇETİN'in, Sakar­ya-Hen­dek-Çakal­lık Köyün­deki köp­rü ve barajın onarımı ile beton san­tralinin çev­reye et­kisine iliş­kin Baş­bakan­dan yazılı soru öner­gesi (7/14589) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 2/6/2006)

20.- Tun­celi Mil­let­vekili Hasan GÜYÜL­DAR'ın, Er­zin­can'ın Kuzul­ca Köyün­de öl­dürülen bir şah­sa iliş­kin İçiş­leri Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14590) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 2/6/2006)

21.- İz­mir Mil­let­vekili K. Kemal ANADOL'un, dal­gıç polis­lerin eğitimine iliş­kin İçiş­leri Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14591) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 2/6/2006)

22.- An­kara Mil­let­vekili Yakup KEPENEK'in, An­kara Büyük­şehir Belediyesinin borç­larına iliş­kin İçiş­leri Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14592) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 6/6/2006)

23.- An­tal­ya Mil­let­vekili Feridun Fik­ret BALOĞ­LU'nun, arama ve kur­tar­ma per­sonelinin öz­lük hak­larına iliş­kin İçiş­leri Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14593) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 5/6/2006)

24.- An­tal­ya Mil­let­vekili Feridun Fik­ret BALOĞ­LU'nun, sivil savun­ma dal­gıç­larının çalış­ma koşul­larına iliş­kin İçiş­leri Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14594) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 5/6/2006)

25.- Kırk­lareli Mil­let­vekili Meh­met S. KESİMOĞ­LU'nun, dini içerik­li broşür­ler dağıtan belediyeler hak­kın­da soruş­tur­ma açılıp açıl­madığına iliş­kin İçiş­leri Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14595) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 5/6/2006)

26.- An­tal­ya Mil­let­vekili Feridun Fik­ret BALOĞ­LU'nun, arama ve kur­tar­ma bir­lik­lerinin çalış­malarına iliş­kin İçiş­leri Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14596) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 5/6/2006)

27.- İz­mir Mil­let­vekili En­ver ÖK­TEM'in, bazı kişileri hedef gös­ter­diği id­dia edilen in­ter­net sitesine iliş­kin İçiş­leri Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14597) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 2/6/2006)

28.- An­tal­ya Mil­let­vekili Nail KAMACI'nın, AK Par­ti An­tal­ya İl Kon­gresi için yapılan afiş­leme çalış­malarına iliş­kin İçiş­leri Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14598) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 6/6/2006)

29.- An­tal­ya Mil­let­vekili Nail KAMACI'nın, AK Par­ti An­tal­ya İl Kon­gresin­de dol­muş­lara ve bill­board­lara par­ti afiş­lerinin asıl­masına iliş­kin İçiş­leri Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14599) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 6/6/2006)

30.- İz­mir Mil­let­vekili En­ver ÖK­TEM'in, Davud el-Kay­seri ad­lı bir der­nek olup ol­madığına iliş­kin İçiş­leri Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14600) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 2/6/2006)

31.- Karaman Mil­let­vekili Mev­lüt AK­GÜN'ün, özel güven­lik görev­lilerinin eğitimine iliş­kin İçiş­leri Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14601) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 2/6/2006)

32.- İs­tan­bul Mil­let­vekili Kemal KILIÇ­DAROĞ­LU'nun, belediyeye bağ­lı kuruluş­ların­da is­tih­dam edilen geçici iş­çilere iliş­kin İçiş­leri Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14602) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 2/6/2006)

33.- Sam­sun Mil­let­vekili İl­yas Sezai ÖN­DER'in, Sam­sun sahilin­den deniz kumu alın­masına iliş­kin İçiş­leri Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14603) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 7/6/2006)

34.- İz­mir Mil­let­vekili En­ver ÖK­TEM'in, Em­niyet Teş­kilatı per­sonelinin Genel Müdür­lük aley­hine aç­tığı idari davalara iliş­kin İçiş­leri Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14604) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 6/6/2006)

35.- İs­tan­bul Mil­let­vekili Kemal KILIÇ­DAROĞ­LU'nun, Iğ­dır İl Mil­lî Eğitim Müdürünün çeşit­li tarih­ler­de il dışın­da görev­len­diril­mesine iliş­kin Mil­lî Eğitim Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14605) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 2/6/2006)

36.- İs­tan­bul Mil­let­vekili Ber­han ŞİM­ŞEK'in, okul­lar­da yapıl­mak is­tenen araş­tır­malar­la il­gili izin prosedürüne iliş­kin Mil­lî Eğitim Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14606) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 2/6/2006)

37.- İs­tan­bul Mil­let­vekili Ber­han ŞİM­ŞEK'in, emek­li olan öğ­ret­men­lere iliş­kin Mil­lî Eğitim Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14607) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 2/6/2006)

38.- An­tal­ya Mil­let­vekili Feridun Fik­ret BALOĞ­LU'nun, bir il­köğ­retim okulun­da siyasi par­ti top­lan­tısı düzen­len­mek is­ten­diği id­diasına iliş­kin Mil­lî Eğitim Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14608) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 5/6/2006)

39.- İz­mir Mil­let­vekili Ah­met ER­SİN'in, okul­lar­daki şid­det ve uyuş­turucu kul­lanımının ön­len­mesine iliş­kin Mil­lî Eğitim Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14609) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 7/6/2006)

40.- İs­tan­bul Mil­let­vekili Ber­han ŞİM­ŞEK'in, bil­gi talep­lerinin kar­şılan­madığı id­diasına iliş­kin Mil­lî Eğitim Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14610) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 2/6/2006)

41.- Or­du Mil­let­vekili İd­ris Sami TAN­DOĞ­DU'nun, bazı ilaç­ların kar­şılan­masın­da getirilen kısıt­lamalara iliş­kin Maliye Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14611) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 6/6/2006)

42.- Deniz­li Mil­let­vekili Mus­tafa GAZAL­CI'nın, mayın­lı arazilerin temiz­len­mesine iliş­kin Maliye Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14612) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 2/6/2006)

43.- İs­tan­bul Mil­let­vekili Ber­han ŞİM­ŞEK'in, kamu yararına çalışan statüsü verilen der­nek ve vakıf­lara iliş­kin Maliye Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14613) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 2/6/2006)

44.- Or­du Mil­let­vekili İd­ris Sami TAN­DOĞ­DU'nun, bazı ilaç­ların kul­lanımın­daki ar­tışa iliş­kin Maliye Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14614) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 6/6/2006)

45.- An­kara Mil­let­vekili Yakup KEPENEK'in, TEKEL'in al­kol­lü iç­ki bölümünün satışına iliş­kin Maliye Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14615) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 6/6/2006)

46.- Malat­ya Mil­let­vekili Ferit Mev­lüt AS­LANOĞ­LU'nun, Başak Sigor­ta ve Başak Emek­lilik A.Ş.'nin kamu pay­larının satışına iliş­kin Maliye Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14616) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 2/6/2006)

47.- An­kara Mil­let­vekili Muzaf­fer R. KUR­TUL­MUŞOĞ­LU'nun, grizu pat­lamalarına ve maden ocak­larının denetimine iliş­kin Ener­ji ve Tabiî Kay­nak­lar Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14617) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 5/6/2006)

48.- Is­par­ta Mil­let­vekili Mev­lüt COŞ­KUNER'in, Yal­vaç Belediyesinin ham­mad­de üretim izin bel­gesiy­le yürüt­tüğü faaliyet­lere iliş­kin Ener­ji ve Tabiî Kay­nak­lar Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14618) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 6/6/2006)

49.- Adana Mil­let­vekili Tacidar SEY­HAN'ın, bir araş­tır­ma ve tek­noloji geliş­tir­me projesine iliş­kin Ener­ji ve Tabiî Kay­nak­lar Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14619) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 6/6/2006)

50.- Bur­sa Mil­let­vekili Mus­tafa ÖZ­YURT'un, Bur­sa-Karacabey'deki elek­trik kesin­tilerine iliş­kin Ener­ji ve Tabiî Kay­nak­lar Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14620) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 30/5/2006)

51.- İz­mir Mil­let­vekili En­ver ÖK­TEM'in, Sağ­lık Hiz­met­leri Genel Müdürünün bir­den faz­la kamu görevi yürüt­tüğü id­diasına iliş­kin Sağ­lık Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14621) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 2/6/2006)

52.- İz­mir Mil­let­vekili En­ver ÖK­TEM'in, Dr. Beh­çet Uz Çocuk Has­talık­ları Eğitim ve Araş­tır­ma Has­tanesiy­le il­gili bazı id­dialara iliş­kin Sağ­lık Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14622) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 6/6/2006)

53.- An­tal­ya Mil­let­vekili Nail KAMACI'nın, şir­ket yöneticiliği yap­tığı id­dia edilen bir dok­tor hak­kın­da soruş­tur­ma açılıp açıl­madığına iliş­kin Sağ­lık Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14623) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 2/6/2006)

54.- İz­mir Mil­let­vekili Hak­kı ÜL­KÜ'nün, İz­mir 1 Numaralı Kül­tür ve Tabiat Var­lık­larını Koruma Böl­ge Kurulunun al­dığı bir karara iliş­kin Kül­tür ve Turizm Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14624) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 2/6/2006)

55.- İz­mir Mil­let­vekili Er­dal KARADEMİR'in, belediyelerin sahil bel­delerin­deki imar izin yet­kilerinin kal­dırılacağı id­diasına iliş­kin Kül­tür ve Turizm Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14625) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 6/6/2006)

56.- İz­mir Mil­let­vekili En­ver ÖK­TEM'in, müzeler­deki güven­lik ön­lem­lerine iliş­kin Kül­tür ve Turizm Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14626) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 2/6/2006)

57.- Karaman Mil­let­vekili Mev­lüt AK­GÜN'ün, Karaman Der­be Höyüğün­de ar­keolojik kazı yapılıp yapıl­mayacağına iliş­kin Kül­tür ve Turizm Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14627) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 2/6/2006)

58.- Ar­dahan Mil­let­vekili En­sar ÖĞÜT'ün, Ar­dahan İl mer­kezin­den geçen tran­sit karayol­larının onarımına iliş­kin Bayın­dır­lık ve İs­kân Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14628) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 5/6/2006)

59.- Zon­gul­dak Mil­let­vekili Harun AKIN'ın, Karabük-Yenice-Zon­gul­dak karayoluna iliş­kin Bayın­dır­lık ve İs­kân Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14629) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 7/6/2006)

60.- İz­mir Mil­let­vekili Hak­kı ÜL­KÜ'nün, İz­mir-Çeş­me kıyı böl­gesin­deki sit alan­ların­da alım-satımı yapılan arazilere iliş­kin Bayın­dır­lık ve İs­kân Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14630) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 2/6/2006)

61.- Deniz­li Mil­let­vekili Üm­met KAN­DOĞAN'ın, TMO'nun hububat alımına iliş­kin Tarım ve Köyiş­leri Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14631) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 6/6/2006)

62.- Iğ­dır Mil­let­vekili Dur­sun AK­DEMİR'in, Doğu Karadeniz Böl­gesin­deki don zararının taz­minine ve fın­dık fiyat­larına iliş­kin Tarım ve Köyiş­leri Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14632) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 6/6/2006)

63.- İz­mir Mil­let­vekili En­ver ÖK­TEM'in, An­kara On­koloji Has­tanesiy­le il­gili bir id­diaya iliş­kin Sağ­lık Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14633) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 6/6/2006)

64.- Muğ­la Mil­let­vekili Ali ARS­LAN'ın, koles­terol ilaç­ların­da yapılan kısıt­lamaya iliş­kin Sağ­lık Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14634) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 2/6/2006)

65.- Hatay Mil­let­vekili Züheyir AM­BER'in, TMSF'nin döviz satışına iliş­kin Dev­let Bakanı ve Baş­bakan Yar­dım­cısın­dan (Ab­dul­latif ŞENER) yazılı soru öner­gesi (7/14635) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 2/6/2006)

66.- Hatay Mil­let­vekili Züheyir AM­BER'in, Cil­vegözü Sınır Kapısına iliş­kin Dev­let Bakanın­dan (Kür­şad TÜZ­MEN) yazılı soru öner­gesi (7/14636) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 2/6/2006)

67.- Hatay Mil­let­vekili Züheyir AM­BER'in, para politikasın­daki bazı geliş­melere iliş­kin Dev­let Bakanın­dan (Ali BABACAN) yazılı soru öner­gesi (7/14637) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 5/6/2006)

68.- Sam­sun Mil­let­vekili İl­yas Sezai ÖN­DER'in, çocuk­lara yönelik cin­sel is­tis­mara iliş­kin Dev­let Bakanın­dan (Nimet ÇUBUK­ÇU) yazılı soru öner­gesi (7/14638) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 7/6/2006)

69.- İs­tan­bul Mil­let­vekili Emin ŞİRİN'in, başör­tüsü konusun­daki uy­gulamalara iliş­kin Mil­lî Savun­ma Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14639) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 5/6/2006)

70.- Mer­sin Mil­let­vekili Hüseyin ÖZ­CAN'ın, bir işadamıy­la il­gili id­dialara iliş­kin Sanayi ve Ticaret Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14640) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 6/6/2006)

71.- Es­kişehir Mil­let­vekili Cev­det SEL­Vİ'nin, özür­lülerin hiz­met alır­ken kar­şılaş­tığı sorun­ların çözümüne iliş­kin Adalet Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14641) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 6/6/2006)

Süresi İçin­de Cevap­lan­dırıl­mayan Yazılı Soru Öner­geleri

1.- Manisa Mil­let­vekili Ufuk ÖZ­KAN'ın, Gazian­tep Çimen­to Fab­rikasının ilk ihalesine iliş­kin Maliye Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/13794)

2.- Hatay Mil­let­vekili Meh­met ERAS­LAN'ın, sanayi sek­törün­de kul­lanılan elek­triğin tüketim bedeline ve kayıp-kaçak elek­trik kul­lanımına iliş­kin Baş­bakan­dan yazılı soru öner­gesi (7/14250)

3.- Çanak­kale Mil­let­vekili Ah­met KÜÇÜK'ün, Çanak­kale'de yaban­cı ül­kelere pet­rol ve doğal­gaz arama iz­ni verilip veril­mediğine iliş­kin Baş­bakan­dan yazılı soru öner­gesi (7/14255)

4.- An­tal­ya Mil­let­vekili Atila EMEK'in, Tür­kiye ekonomisiy­le il­gili bazı tes­pit­lere iliş­kin Baş­bakan­dan yazılı soru öner­gesi (7/14256)

5.- Malat­ya Mil­let­vekili Süley­man SARIBAŞ'ın, yol­suz­luk id­dialarının araş­tırıl­masına iliş­kin Baş­bakan­dan yazılı soru öner­gesi (7/14261)

6.- İz­mir Mil­let­vekili Er­dal KARADEMİR'in, bazı bakan ve bürok­rat­ların Arap­ça im­za kul­lan­dık­ları id­diasına iliş­kin Baş­bakan­dan yazılı soru öner­gesi (7/14262)

7.- Hatay Mil­let­vekili Züheyir AM­BER'in, kapatılan APK Baş­kan­lık­ları ile Strateji Geliş­tir­me Baş­kan­lık­larına yapılan atamalara iliş­kin Baş­bakan­dan yazılı soru öner­gesi (7/14263)

8.- İz­mir Mil­let­vekili Canan ARIT­MAN'ın, bazı bakan ve bürok­rat­ların Arap­ça im­za kul­lan­dık­ları id­dialarına iliş­kin Baş­bakan­dan yazılı soru öner­gesi (7/14264)

9.- Deniz­li Mil­let­vekili Üm­met KAN­DOĞAN'ın, basın müşavir­liğine yapılan atamalara iliş­kin Çalış­ma ve Sos­yal Güven­lik Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14272)

10.- Deniz­li Mil­let­vekili Üm­met KAN­DOĞAN'ın, iş­siz­lik sorununa iliş­kin Çalış­ma ve Sos­yal Güven­lik Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14273)

11.- Deniz­li Mil­let­vekili Üm­met KAN­DOĞAN'ın, basın müşavir­liğine yapılan atamalara iliş­kin Dev­let Bakanın­dan (Ali BABACAN) yazılı soru öner­gesi (7/14274)

12.- Hatay Mil­let­vekili Züheyir AM­BER'in, Hazinenin ih­raç et­tiği borç­lan­ma senet­lerin­deki stopaj kesin­tisine iliş­kin Dev­let Bakanın­dan (Ali BABACAN) yazılı soru öner­gesi (7/14275)

13.- Balıkesir Mil­let­vekili Tur­han ÇÖMEZ'in, AB mük­tesebatına uyuma iliş­kin Dev­let Bakanın­dan (Ali BABACAN) yazılı soru öner­gesi (7/14276)

14.- Deniz­li Mil­let­vekili Üm­met KAN­DOĞAN'ın, basın müşavir­liğine yapılan atamalara iliş­kin Dev­let Bakanın­dan (Beşir ATALAY) yazılı soru öner­gesi (7/14279)

15.-Balıkesir Mil­let­vekili Tur­han ÇÖMEZ'in, El Cezire Televiz­yonunun bölücü terör ör­gütünü konu edinen yayın­larına iliş­kin Dev­let Bakanın­dan (Beşir ATALAY) yazılı soru öner­gesi (7/14282)

16.- Deniz­li Mil­let­vekili Üm­met KAN­DOĞAN'ın, basın müşavir­liğine yapılan atamalara iliş­kin Ener­ji ve Tabiî Kay­nak­lar Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14283)

17.- An­tal­ya Mil­let­vekili Atila EMEK'in, An­tal­ya'daki kapalı sera alanının sulama sorununa iliş­kin Ener­ji ve Tabiî Kay­nak­lar Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14284)

18.- İz­mir Mil­let­vekili En­ver ÖK­TEM'in, potan­siyel ener­ji kay­nak­larının değer­len­diril­mesine iliş­kin Ener­ji ve Tabiî Kay­nak­lar Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14285)

19.- Kon­ya Mil­let­vekili Atil­la KART'ın, İG­DAŞ'daki yol­suz­luk id­dialarına ve bir Mül­kiye Müfet­tişi raporuna iliş­kin Ener­ji ve Tabiî Kay­nak­lar Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14286)

20.- Ay­dın Mil­let­vekili Öz­lem ÇER­ÇİOĞ­LU'nun, İs­tan­bul Mal­tepe İl­çe Em­niyet Müdür­lüğün­de görev­li bir polis memuru hak­kın­daki id­diaya iliş­kin İçiş­leri Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14287)

21.- An­tal­ya Mil­let­vekili Atila EMEK'in, An­tal­ya'nın Dem­re İl­çesin­deki bazı köy yol­larının as­falt­lan­masına iliş­kin İçiş­leri Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14289)

22.- An­tal­ya Mil­let­vekili Atila EMEK'in, An­tal­ya-Dem­re-Belören Köyünün iç­me suyu sorununa iliş­kin İçiş­leri Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14290)

23.- İs­tan­bul Mil­let­vekili Bih­lun TAMAY­LIGİL'in, Eyüp ve Tuz­la Belediyelerinin dağıt­tığı yayın­lara iliş­kin İçiş­leri Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14291)

24.- An­tal­ya Mil­let­vekili Os­man ÖZ­CAN'ın, belediyelerin yol­cu taşımacılığın­da fiyat belir­leme yet­kisine iliş­kin İçiş­leri Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14295)

25.- Bur­sa Mil­let­vekili Kemal DEMİREL'in, İz­nik Gölün­de mey­dana gelen boğul­ma olay­larına iliş­kin İçiş­leri Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14296)

26.- Malat­ya Mil­let­vekili Süley­man SARIBAŞ'ın, Rize-Çayeli İmam Hatip Lisesin­de yaşanan bir olaya iliş­kin Mil­lî Eğitim Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14305)

27.- İs­tan­bul Mil­let­vekili Kemal KILIÇ­DAROĞ­LU'nun, Vakıf­lar Ban­kası Yönetim Kuruluna seçilen bir şahıs­la il­gili id­dialara iliş­kin Baş­bakan­dan yazılı soru öner­gesi (7/14306)

28.- Deniz­li Mil­let­vekili Üm­met KAN­DOĞAN'ın, basın müşavir­liğine yapılan atamalara iliş­kin Sağ­lık Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14308)

29.- İz­mir Mil­let­vekili En­ver ÖK­TEM'in, yurt dışın­dan alınan kan ve kan ürün­lerine iliş­kin Sağ­lık Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14309)

30.- Or­du Mil­let­vekili İd­ris Sami TAN­DOĞ­DU'nun, Dev­let has­tanesi olarak baş­latılan bir in­şaatın hükümet binasına çev­ril­mesine iliş­kin Sağ­lık Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14314)

31.- Deniz­li Mil­let­vekili Üm­met KAN­DOĞAN'ın, basın müşavir­liğine yapılan atamalara iliş­kin Dışiş­leri Bakanı ve Baş­bakan Yar­dım­cısın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14335)

32.- Balıkesir Mil­let­vekili Tur­han ÇÖMEZ'in, İMKB'deki yaban­cı ser­maye mik­tarına ve pet­rol fiyat­ların­daki ar­tışın ekonomiye et­kilerine iliş­kin Dev­let Bakanın­dan (Ali BABACAN) yazılı soru öner­gesi (7/14337)

                                                         27 Haziran 2006 Salı         No: 168

Tasarı

1.- Deniz Em­niyeti Komitesinin 82. Oturumunun 29 Kasım 2006 - 8 Aralık 2006 Tarih­leri Arasın­da İs­tan­bul'da Yapıl­masına Dair Tür­kiye Cum­huriyeti ile Ulus­lararası Deniz­cilik Ör­gütü Arasın­da Mutabakat Muh­tırasının Onay­lan­masının Uy­gun Bulun­duğu Hak­kın­da Kanun Tasarısı (1/1222) (Bayın­dır­lık, İmar, Ulaş­tır­ma ve Turizm;  Plan ve Büt­çe ile Dışiş­leri Komis­yon­larına) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 19.6.2006)

Tek­lif­ler

1.- Er­zurum Mil­let­vekili Mus­tafa Nuri Ak­bulut'un; Sarıkamış Harekatına Katılan­lara, Ailelerine Hiz­met ve Anı Madal­yası Veril­mesi Hak­kın­da Kanun Tek­lifi (2/826) (Mil­lî Savun­ma Komis­yonuna) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 16.6.2006)

2.- Af­yon­karahisar Mil­let­vekili Halil Ün­lütepe ile İz­mir Mil­let­vekili Yıl­maz Kaya'nın; 5411 Sayılı Ban­kacılık Kanununun 133. Mad­desinin Son Fık­rasının Değişik­liğine Dair Kanun Tek­lifi (2/827) (Adalet Komis­yonuna) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 19.6.2006)

3.- Art­vin Mil­let­vekili Yük­sel Çor­bacıoğ­lu ile Manisa Mil­let­vekili Hasan Ören'in; Özel­leş­tir­me Uy­gulamaları Hak­kın­da Kanun­da Değişik­lik Yapıl­masına Dair Kanun Tek­lifi (2/828) (Plan ve Büt­çe Komis­yonuna) (Baş­kan­lığa geliş tarihi:  21.6.2006)

4.- Mar­din Mil­let­vekili Meh­met Beşir Hamidi'nin; Belediyelere ve İl Özel İdarelerine Genel Büt­çe Ver­gi Gelir­lerin­den Pay Veril­mesi Hak­kın­da Kanun­da Değişik­lik Yapıl­masına Dair Kanun Tek­lifi (2/829) (İçiş­leri ile Plan ve Büt­çe Komis­yon­larına) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 21.6.2006)

5.- Adana Mil­let­vekili Atil­la Başoğ­lu ve 5 Mil­let­vekilinin; Yap-İş­let Modeli ile Elek­trik Ener­jisi Üretim Tesis­lerinin Kurul­ması ve İş­letil­mesi ile Ener­ji Satışının Düzen­len­mesi Hak­kın­da Kanun­da Değişik­lik Yapıl­masına İliş­kin Kanun Tek­lifi (2/830) (Plan ve Büt­çe ile Sanayi, Ticaret, Ener­ji, Tabiî Kay­nak­lar, Bil­gi ve Tek­noloji Komis­yon­larına) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 23.6.2006)

Rapor­lar

1.- Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planının (2007-2013) Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisi Baş­kan­lığına Sunul­duğuna Dair Baş­bakan­lık Tez­keresi ile Plan ve Büt­çe Komis­yonu Raporu (3/1075) (S. Sayısı: 1214) (Dağıt­ma tarihi: 27.6.2006) (GÜN­DEME)

2.- Tür­kiye Cum­huriyeti Jan­dar­ma Genel Komutan­lığı ile Uk­ray­na İçiş­leri Bakan­lığı İç Bir­lik­ler Ana Depart­manı Arasın­da Güven­lik Alanın­da Per­sonel Eğitimi ve Öğ­retimi İş­bir­liği Protokolünün Onay­lan­masının Uy­gun Bulun­duğuna Dair Kanun Tasarısı ve İçiş­leri ile Dışiş­leri Komis­yon­ları Rapor­ları (1/1078) (S. Sayısı: 1218) (Dağıt­ma tarihi: 27.6.2006) (GÜN­DEME)

3.- Tür­kiye Cum­huriyeti Hükümeti ve Federal Demok­ratik Etiyop­ya Cum­huriyeti Hükümeti Arasın­da Deniz­cilik Alanın­da İş­bir­liğine İliş­kin Mutabakat Zap­tının Onay­lan­masının Uy­gun Bulun­duğuna Dair Kanun Tasarısı ve Bayın­dır­lık, İmar, Ulaş­tır­ma ve Turizm ile Dışiş­leri Komis­yon­ları Rapor­ları (1/1113) (S. Sayısı: 1219) (Dağıt­ma tarihi: 27.6.2006) (GÜN­DEME)

4.- Tür­kiye Cum­huriyeti Hükümeti ile Uk­ray­na Bakan­lar Kurulu Arasın­da Kişilerin Geri Kabulüne İliş­kin An­laş­manın Onay­lan­masının Uy­gun Bulun­duğuna Dair Kanun Tasarısı ve İçiş­leri ile Dışiş­leri Komis­yon­ları Rapor­ları (1/1123) (S. Sayısı: 1220) (Dağıt­ma tarihi: 27.6.2006) (GÜN­DEME)

5.- Tür­kiye Cum­huriyeti Hükümeti ile Moğolis­tan Hükümeti Arasın­da KHARK­HORİN-KHOS­HOO TSAIDAM Arasın­daki Bil­ge Kağan Yolunun Yapımına İliş­kin An­laş­manın Onay­lan­masının Uy­gun Bulun­duğuna Dair Kanun Tasarısı ve Bayın­dır­lık, İmar, Ulaş­tır­ma ve Turizm ile Dışiş­leri Komis­yon­ları Rapor­ları (1/1136) (S. Sayısı: 1221) (Dağıt­ma tarihi: 27.6.2006) (GÜN­DEME)

6.- Terör­le Mücadele Kanununun Bazı Mad­delerin­de Değişik­lik Yapıl­masına Dair Kanun Tasarısı ve İçiş­leri ile Adalet Komis­yon­ları Rapor­ları (1/1194) (S. Sayısı: 1222) (Dağıt­ma tarihi: 27.6.2006) (GÜN­DEME)

7.-  İs­tan­bul Mil­let­vekili Ber­han Şim­şek ve 17 Mil­let­vekilinin; Dev­let Memur­ları Kanununa Ek Mad­de Ek­len­mesine İliş­kin Kanun Tek­lifi ve Mil­li Eğitim, Kül­tür, Genç­lik ve Spor Komis­yonu Raporu (2/763) (S. Sayısı: 1224) (Dağıt­ma tarihi: 27.6.2006) (GÜN­DEME)

Yazılı Soru Öner­geleri

1.- İs­tan­bul Mil­let­vekili Ah­met Gür­yüz KETEN­Cİ'nin, memur­lara ek zam verilip veril­meyeceğine iliş­kin Baş­bakan­dan yazılı soru öner­gesi (7/14643) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 8/6/2006)

2.- Balıkesir Mil­let­vekili Sedat PEKEL'in, çalışan­ların ve emek­lilerin ay­lık­ların­da iyileş­tir­me yapılıp yapıl­mayacağına iliş­kin Baş­bakan­dan yazılı soru öner­gesi (7/14644) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 8/6/2006)

3.- Muğ­la Mil­let­vekili Ali ARS­LAN'ın, Polik­linik Hiz­met­lerin­de Et­kin­lik ad­lı kitap­taki an­kete iliş­kin Baş­bakan­dan yazılı soru öner­gesi (7/14645) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 8/6/2006)

4.- Malat­ya Mil­let­vekili Süley­man SARIBAŞ'ın, Sam­sun-Cey­han boru hat­tının görev­len­dir­mey­le yap­tırılacağı id­diasına iliş­kin Baş­bakan­dan yazılı soru öner­gesi (7/14646) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 8/6/2006)

5.- Art­vin Mil­let­vekili Yük­sel ÇOR­BACIOĞ­LU'nun, Art­vin'de bedel­siz ar­sa ve arazi des­teği uy­gulamalarına iliş­kin Baş­bakan­dan yazılı soru öner­gesi (7/14647) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 9/6/2006)

6.- An­kara Mil­let­vekili Meh­met TOMAN­BAY'ın, terör olay­larına ve terör­le mücadeleye iliş­kin Baş­bakan­dan yazılı soru öner­gesi (7/14648) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 12/6/2006)

7.- Hatay Mil­let­vekili Gök­han DUR­GUN'un, Al­tınözü Belediye Baş­kanıy­la il­gili bir id­diaya iliş­kin Baş­bakan­dan yazılı soru öner­gesi (7/14649) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 12/6/2006)

8.- Af­yon­karahisar Mil­let­vekili Rey­han BALAN­DI'nın, Bakü-Tif­lis-Cey­han Boru Hat­tının açılış töreniy­le il­gili id­dialara iliş­kin Baş­bakan­dan yazılı soru öner­gesi (7/14650) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 13/6/2006)

9.- Deniz­li Mil­let­vekili Üm­met KAN­DOĞAN'ın, IMF'ye olan bor­cun er­ken ödenip öden­meyeceğine iliş­kin Baş­bakan­dan yazılı soru öner­gesi (7/14651) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 13/6/2006)

10.- Deniz­li Mil­let­vekili Üm­met KAN­DOĞAN'ın, TMSF'nin döviz satışına iliş­kin Baş­bakan­dan yazılı soru öner­gesi (7/14652) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 13/6/2006)

11.- Malat­ya Mil­let­vekili Süley­man SARIBAŞ'ın, TMSF'nin döviz satışına iliş­kin Baş­bakan­dan yazılı soru öner­gesi (7/14653) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 13/6/2006)

12.- Mer­sin Mil­let­vekili Hüseyin ÖZ­CAN'ın, bir der­nek top­lan­tısıy­la il­gili id­diaya iliş­kin İçiş­leri Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14654) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 8/6/2006)

13.- Mer­sin Mil­let­vekili Hüseyin ÖZ­CAN'ın, Niğ­de Valisinin bir uy­gulamasına iliş­kin İçiş­leri Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14655) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 8/6/2006)

14.- An­kara Mil­let­vekili Yakup KEPENEK'in, An­kara Büyük­şehir ve Keçiören Belediyeleri arasın­daki ger­gin­lik id­dialarına iliş­kin İçiş­leri Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14656) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 8/6/2006)

15.- An­kara Mil­let­vekili Yıl­maz ATEŞ'in, An­kara Büyük­şehir ve Keçiören Belediyeleri arasın­daki ger­gin­lik id­dialarına iliş­kin İçiş­leri Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14657) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 8/6/2006)

16.- Malat­ya Mil­let­vekili Süley­man SARIBAŞ'ın, Em­niyet Genel Müdür­lüğünün telefon din­leme ve takip iş­lem­lerine iliş­kin İçiş­leri Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14658) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 9/6/2006)

17.- Malat­ya Mil­let­vekili Süley­man SARIBAŞ'ın, yurt dışı fon­lar­dan yarar­lanan der­nek ve vakıf­lara iliş­kin İçiş­leri Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14659) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 9/6/2006)

18.- Hatay Mil­let­vekili Züheyir AM­BER'in, Hatay İlin­deki faili meç­hul olay­lara iliş­kin İçiş­leri Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14660) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 9/6/2006)

19.- Kırk­lareli Mil­let­vekili Meh­met S. KESİMOĞ­LU'nun, Niğ­de Valisinin bir uy­gulamasına iliş­kin İçiş­leri Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14661) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 9/6/2006)

20.- An­kara Mil­let­vekili Muzaf­fer R. KUR­TUL­MUŞOĞ­LU'nun, An­kara Büyük­şehir ve Keçiören Belediyeleri arasın­daki ger­gin­lik id­dialarına iliş­kin İçiş­leri Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14662) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 9/6/2006)

21.- Hatay Mil­let­vekili Züheyir AM­BER'in, Diyar­bakır Çocuk Yuvasın­daki kayıp çocuk­lara iliş­kin İçiş­leri Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14663) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 9/6/2006)

22.- An­tal­ya Mil­let­vekili Nail KAMACI'nın, An­tal­ya-Kemer otogarı ve kent mey­danı çalış­malarına iliş­kin İçiş­leri Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14664) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 12/6/2006)

23.- An­tal­ya Mil­let­vekili Nail KAMACI'nın, Düden Çayı Projesi kap­samın­da sit alanına in­şaat­lar yapıl­dığı id­diasına iliş­kin İçiş­leri Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14665) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 12/6/2006)

24.- An­tal­ya Mil­let­vekili Nail KAMACI'nın, An­tal­ya Falez Kav­şağına üst geçit yapılıp yapıl­mayacağına iliş­kin İçiş­leri Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14666) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 12/6/2006)

25.- An­tal­ya Mil­let­vekili Nail KAMACI'nın, An­tal­ya'daki otopark­ların denetimine iliş­kin İçiş­leri Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14667) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 12/6/2006)

26.- An­tal­ya Mil­let­vekili Nail KAMACI'nın Boğa Çayın­daki bazı faaliyet­lerin oluş­tur­duğu kir­liliğe iliş­kin İçiş­leri Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14668) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 12/6/2006)

27.- An­tal­ya Mil­let­vekili Nail KAMACI'nın, An­tal­ya-Çam­yuva Bel­desin­deki çöp sorununa iliş­kin İçiş­leri Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14669) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 12/6/2006)

28.- Malat­ya Mil­let­vekili Süley­man SARIBAŞ'ın, Güney Azer­bay­can Mil­li Uyanış Hareketi Liderinin İs­tan­bul'da tutuk­lan­masına iliş­kin İçiş­leri Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14670) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 13/6/2006)

29.- İs­tan­bul Mil­let­vekili Emin ŞİRİN'in, Amerikan ajan­larının İs­tan­bul'da bir operas­yon düzen­lediği id­diasına iliş­kin İçiş­leri Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14671) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 13/6/2006)

30.- Gazian­tep Mil­let­vekili Ömer ABUŞOĞ­LU'nun, Gazian­tep Şehit­kamil Belediyesiy­le il­gili yol­suz­luk id­dialarına iliş­kin İçiş­leri Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14672) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 13/6/2006)

31.- Or­du Mil­let­vekili İd­ris Sami TAN­DOĞ­DU'nun, dok­tor­ların mec­buri hiz­met kuralarıy­la il­gili bazı id­dialara iliş­kin Sağ­lık Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14673) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 8/6/2006)

32.- Kas­tamonu Mil­let­vekili Meh­met YIL­DIRIM'ın, Kırım Kon­go has­talığına iliş­kin Sağ­lık Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14674) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 8/6/2006)

33.- Deniz­li Mil­let­vekili Üm­met KAN­DOĞAN'ın, Bolu Köroğ­lu Dev­let Has­tanesiy­le il­gili basına yan­sıyan bazı id­dialara iliş­kin Sağ­lık Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14675) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 8/6/2006)

34.- Muğ­la Mil­let­vekili Ali ARS­LAN'ın, sağ­lık hiz­meti alımın­daki sevk zin­cirine iliş­kin Sağ­lık Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14676) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 8/6/2006)

35.- Or­du Mil­let­vekili İd­ris Sami TAN­DOĞ­DU'nun, has­tanelere yönelik Yap-İş­let-Kirala Projesine iliş­kin Sağ­lık Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14677) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 14/6/2006)

36.- Muğ­la Mil­let­vekili Ali ARS­LAN'ın, Dev­let has­tanelerinin kamudan olan alacak­larına iliş­kin Sağ­lık Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14678) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 8/6/2006)

37.- Yalova Mil­let­vekili Muhar­rem İN­CE'nin, öğ­ren­cilerin al­dık­ları sağ­lık rapor­larına iliş­kin Sağ­lık Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14679) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 9/6/2006)

38.- İz­mir Mil­let­vekili En­ver ÖK­TEM'in, İz­mir İl Sağ­lık Müdür­lüğün­de basın men­sup­larına kar­şı gös­terilen tutuma iliş­kin Sağ­lık Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14680) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 9/6/2006)

39.- Iğ­dır Mil­let­vekili Dur­sun AK­DEMİR'in, sağ­lık har­camalarına ve ilaç gider­lerine iliş­kin Sağ­lık Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14681) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 9/6/2006)

40.- An­kara Mil­let­vekili Muzaf­fer R. KUR­TUL­MUŞOĞ­LU'nun, döner ser­maye ve per­for­mans ödemeleriy­le il­gili genel­geye iliş­kin Sağ­lık Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14682) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 9/6/2006)

41.- İz­mir Mil­let­vekili En­ver ÖK­TEM'in, piyasada bulunamayan bazı ilaç­lara iliş­kin Sağ­lık Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14683) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 12/6/2006)

42.- Adana Mil­let­vekili N. Gaye ER­BATUR'un, belediyelerin koruma evi aç­ma yüküm­lülüğüne iliş­kin Dev­let Bakanın­dan (Nimet ÇUBUK­ÇU) yazılı soru öner­gesi (7/14684) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 8/6/2006)

43.- Ay­dın Mil­let­vekili Öz­lem ÇER­ÇİOĞ­LU'nun, çocuk yuvaları ve yetiş­tir­me yurt­ların­daki kaçak ve kayıp çocuk­lara iliş­kin Dev­let Bakanın­dan (Nimet ÇUBUK­ÇU) yazılı soru öner­gesi (7/14685) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 9/6/2006)

44.- Hatay Mil­let­vekili Züheyir AM­BER'in, SHÇEK yurt ve yuvaların­daki sağ­lık hiz­met­lerine ve kay­bolan çocuk­lara iliş­kin Dev­let Bakanın­dan (Nimet ÇUBUK­ÇU) yazılı soru öner­gesi (7/14686) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 9/6/2006)

45.- İz­mir Mil­let­vekili Canan ARIT­MAN'ın, SHÇEK yurt ve yuvalarına kayıt­lı kayıp çocuk­lara iliş­kin Dev­let Bakanın­dan (Nimet ÇUBUK­ÇU) yazılı soru öner­gesi (7/14687) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 9/6/2006)

46.- An­kara Mil­let­vekili Muzaf­fer R. KUR­TUL­MUŞOĞ­LU'nun, SHÇEK yetiş­tir­me yurt­ları ve çocuk yuvalarının yönetimine iliş­kin Dev­let Bakanın­dan (Nimet ÇUBUK­ÇU) yazılı soru öner­gesi (7/14688) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 13/6/2006)

47.- Adana Mil­let­vekili N. Gaye ER­BATUR'un, ilk ve or­taöğ­retim çağın­daki kız çocuk­larına iliş­kin Mil­lî Eğitim Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14689) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 8/6/2006)

48.- Adana Mil­let­vekili N. Gaye ER­BATUR'un, mes­lek liselerin­de yaş­lı ve özür­lülerin bakımıy­la il­gili bölüm­lerin bulunup bulun­madığına iliş­kin Mil­lî Eğitim Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14690) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 8/6/2006)

49.- İs­tan­bul Mil­let­vekili Ber­han ŞİM­ŞEK'in, İs­tan­bul Bah­çeliev­ler Anadolu Lisesi halı sahasının kiraya veril­mesine iliş­kin Mil­lî Eğitim Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14691) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 9/6/2006)

50.- İz­mir Mil­let­vekili Hak­kı ÜL­KÜ'nün, bir il­köğ­retim okulun­da öğ­ren­cilere para kar­şılığı kitap satıl­dığı id­diasına iliş­kin Mil­lî Eğitim Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14692) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 12/6/2006)

51.- Yoz­gat Mil­let­vekili Emin KOÇ'un, Star Gazetesinin satışına iliş­kin Dev­let Bakanı ve Baş­bakan Yar­dım­cısın­dan (Ab­dul­latif ŞENER) yazılı soru öner­gesi (7/14693) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 8/6/2006)

52.- Hatay Mil­let­vekili Züheyir AM­BER'in, SPK per­soneline yapılan ödemeler­de usul­süz­lük tes­pit edilip edil­mediğine iliş­kin Dev­let Bakanı ve Baş­bakan Yar­dım­cısın­dan (Ab­dul­latif ŞENER) yazılı soru öner­gesi (7/14694) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 9/6/2006)

53.- Hatay Mil­let­vekili Fuat GEÇEN'in, TMSF'nin döviz satışına iliş­kin Dev­let Bakanı ve Baş­bakan Yar­dım­cısın­dan (Ab­dul­latif ŞENER) yazılı soru öner­gesi (7/14695) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 13/6/2006)

54.- Muğ­la Mil­let­vekili Ali ARS­LAN'ın, Bod­rum'dan yurt­dışına kaçırılan tarihi eser­lere iliş­kin Kül­tür ve Turizm Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14696) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 8/6/2006)

55.- Hatay Mil­let­vekili Züheyir AM­BER'in, müzeler­de yaşanan hır­sız­lık ve sah­tecilik olay­larına iliş­kin Kül­tür ve Turizm Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14697) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 9/6/2006)

56.- Hatay Mil­let­vekili Züheyir AM­BER'in, Bod­rum Kalesi Sual­tı Ar­keoloji Müzesin­de zin­dan girişin­deki bir yazının  sil­dirileceği id­diasına iliş­kin Kül­tür ve Turizm Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14698) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 13/6/2006)

57.- Kırk­lareli Mil­let­vekili Meh­met S. KESİMOĞ­LU'nun, kamu per­soneli alımın­da yapılan söz­lü sınav­lar­la il­gili bazı id­dialara iliş­kin Dev­let Bakanı ve Baş­bakan Yar­dım­cısın­dan (Meh­met Ali ŞAHİN) yazılı soru öner­gesi (7/14699) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 12/6/2006)

58.- Kırk­lareli Mil­let­vekili Meh­met S. KESİMOĞ­LU'nun, kamu per­soneli alımı sınav­larına iliş­kin Dev­let Bakanı ve Baş­bakan Yar­dım­cısın­dan (Meh­met Ali ŞAHİN) yazılı soru öner­gesi (7/14700) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 12/6/2006)

59.- Bilecik Mil­let­vekili Yaşar TÜZÜN'ün, Bilecik-Bozüyük çev­re yolu projesi kap­samın­daki alt­geçit yapımına iliş­kin Bayın­dır­lık ve İs­kân Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14701) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 8/6/2006)

60.- Hatay Mil­let­vekili Züheyir AM­BER'in, Hatay'da yaban­cılara satılan arazilere iliş­kin Bayın­dır­lık ve İs­kân Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14702) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 13/6/2006)

61.- An­tal­ya Mil­let­vekili Nail KAMACI'nın, An­tal­ya-Sarısu Deresin­deki balık ölüm­lerine iliş­kin Tarım ve Köyiş­leri Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14703) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 12/6/2006)

62.- İz­mir Mil­let­vekili Hak­kı ÜL­KÜ'nün, kır­mızı pal­miye böceği zarar­lısına kar­şı alınan ön­lem­lere iliş­kin Tarım ve Köyiş­leri Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14704) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 12/6/2006)

63.- Hatay Mil­let­vekili Züheyir AM­BER'in, faiz oran­larının yük­sel­mesine iliş­kin Dev­let Bakanın­dan (Ali BABACAN) yazılı soru öner­gesi (7/14705) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 8/6/2006)

64.- Gazian­tep Mil­let­vekili Ah­met YIL­MAZ­KAYA'nın, Suriye'ye kısa süreli çıkış­lar­dan alınan har­ca iliş­kin Dev­let Bakanın­dan (Kür­şad TÜZ­MEN) yazılı soru öner­gesi (7/14706) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 8/6/2006)

65.- Art­vin Mil­let­vekili Yük­sel ÇOR­BACIOĞ­LU'nun, KBİAŞ özel­leş­tir­me ihalesine iliş­kin Maliye Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14707) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 12/6/2006)

66.- Mer­sin Mil­let­vekili Mus­tafa ÖZ­YÜREK'in, Mer­sin Gar Müdür­lüğün­deki görev­len­dir­melere iliş­kin Ulaş­tır­ma Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14708) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 8/6/2006)

67.- Malat­ya Mil­let­vekili Süley­man SARIBAŞ'ın, mah­kemelerin ver­diği telefon takip ve din­leme karar­larına iliş­kin Adalet Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14709) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 9/6/2006)

68.- An­tal­ya Mil­let­vekili Nail KAMACI'nın, emek­li maaş­larına iliş­kin Çalış­ma ve Sos­yal Güven­lik Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14710) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 12/6/2006)

69.- Muğ­la Mil­let­vekili Fah­ret­tin ÜS­TÜN'ün, Muğ­la-Yatağan-Yeşil­bağ­cılar Bel­desinin taşın­masına iliş­kin Ener­ji ve Tabiî Kay­nak­lar Bakanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14711) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 12/6/2006)

70.- İs­tan­bul Mil­let­vekili Emin ŞİRİN'in, Amerikan ajan­larının İs­tan­bul'da bir operas­yon düzen­lediği id­diasına iliş­kin Dışiş­leri Bakanı ve Baş­bakan Yar­dım­cısın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14712) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 13/6/2006)

71.- Kon­ya Mil­let­vekili Atil­la KART'ın, cevap­lan­dırıl­mayan soru öner­gelerine iliş­kin Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisi Baş­kanın­dan yazılı soru öner­gesi (7/14713) (Baş­kan­lığa geliş tarihi: 14/6/2006)

BİRİN­Cİ OTURUM

Açıl­ma Saati: 15.00

27 Haziran 2006 Salı

BAŞ­KAN : Baş­kan­vekili Nev­zat PAK­DİL

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEK­Cİ (Kon­ya), Tür­kân MİÇOOĞUL­LARI (İz­mir)

BAŞ­KAN - Say­gıdeğer mil­let­vekili ar­kadaş­larım, Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisinin 120 nci Bir­leşimini açıyorum.

Top­lan­tı yeter­sayısı var­dır; görüş­melere baş­lıyoruz.

Baş­kan­lığın Genel Kurula sunuş­ları var­dır.

Cum­hur­baş­kan­lığının 1 tez­keresi var­dır; okutup, bil­gilerinize sunacağım.

Buyurun.

III. - BAŞ­KAN­LIĞIN GENEL KURULA SUNUŞ­LARI

A) TEZ­KERELER VE ÖNER­GELER

1.- Bazı Kamu Alacak­larının Tah­sil ve Ter­kinine İliş­kin 8.6.2006 tarih­li ve 5518 sayılı Kanunun bazı mad­delerinin bir kez daha görüşül­mek üzere geri gön­deril­diğine iliş­kin Cum­hur­baş­kan­lığı tez­keresi (3/1083)

                                                                                                                   23.6.2006

Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisi Baş­kan­lığına

İl­gi:9.6.2006 gün­lü, A.01.0.GNS.0.10.00.02-20467/51661 sayılı yazınız

Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisi Genel Kurulun­ca 8.6.2006 günün­de kabul edilen 5518 sayılı Bazı Kamu Alacak­larının Tah­sil ve Ter­kinine İliş­kin Kanun in­celen­miş­tir.

1- Yasanın 1 in­ci mad­desiy­le 8.4.1929 gün­lü, 1416 sayılı Ec­nebi Mem­leket­lere Gön­derilecek Talebe Hak­kın­da Kanuna ek­lenen geçici 1 in­ci mad­denin ikin­ci fık­rasın­da,

"Bun­lar­dan borç­larını mec­burî hiz­met yaparak ödemek is­teyen­ler, bu mad­denin yürür­lüğe gir­diği tarih­ten itibaren üç ay içerisin­de Mil­lî Eğitim Bakan­lığına müracaat et­meleri halin­de, 657 sayılı Dev­let Memur­ları Kanununun 48 in­ci mad­desin­de belir­tilen genel şart­ları taşımaları kay­dıy­la, müracaat tarihin­den itibaren üç ay içerisin­de atamaları yapılır ve atan­dık­ları kurum­ların­da, yurt için­de veya yurt dışın­da gör­müş ol­duk­ları öğ­renim sürelerine iliş­kin olarak genel hüküm­ler çer­çevesin­de belir­lenen mec­burî hiz­met yüküm­lülük­lerini yerine getirir­ler ve il­gililer adına öğ­renim­leri nedeniy­le çıkarıl­mış olan her tür­lü borç tutar­larının takibin­den vaz­geçilerek tah­silat iş­lemine son verilir. Bun­ların daha ön­ce ödemiş ol­duk­ları tutar­ların bulun­ması halin­de, bu meb­lağa isabet eden süreler faiz bor­cu dik­kate alın­mak­sızın il­gililerin mec­burî hiz­met sürelerin­den in­dirilir."

Düzen­lemesine yer veril­miş­tir.

Yasanın 1 in­ci mad­desiy­le 1416 sayılı Yasaya ek­lenen geçici 1 in­ci mad­denin birin­ci fık­rasın­da, zorun­lu hiz­met kar­şılığı yurt dışına gön­derilen­ler­den, bu mad­denin yürür­lüğe gir­diği gün­den ön­ce,

Eğitimin her­han­gi bir aşamasın­da öğ­ren­cilik­le iliş­kileri kesilen­lerin,

Öğ­renim sürelerinin bitimin­de zorun­lu hiz­met­lerini tamam­lamak üzere göreve baş­lamayan­ların,

Göreve baş­layıp da yüküm­lü bulun­duğu zorun­lu hiz­met süresini bitir­meden görev­den ay­rılan­ların,

Göreve baş­ladık­tan son­ra zorun­lu hiz­met süresi için­de kad­rolarıy­la ilişiği kesilen­lerin,

Zorun­lu hiz­met süreleriy­le il­gili borç­ları yeniden yapılan­dırıl­mak­ta ve bu borç­lar için ödeme kolay­lığı getiril­mek­tedir.

Geçici 1 in­ci mad­denin ikin­ci fık­rasın­da ise, birin­ci fık­ra kap­samına giren­ler­den borç­larını zorun­lu hiz­met yaparak ödemek is­teyen­lerin, kamu görev­lerine atan­malarına olanak sağ­lan­mak­tadır. Bunun için mad­dede ön­görülen koşul, üç ay için­de Mil­lî Eğitim Bakan­lığına baş­vur­mak ve 657 sayılı Dev­let Memur­ları Yasasının 48 in­ci mad­desin­de yazılı genel koşul­ları taşımak­tır.

Dev­let memur­luğuna alın­may­la il­gili düzen­lemelere 657 sayılı Yasanın 46-53 ün­cü mad­delerin­de yer veril­miş; bu arada, 50 nci mad­desin­de, kamu hiz­met ve görev­lerine dev­let memuru olarak atanacak­ların açılacak sınava gir­meleri ve sınavı kazan­malarının zorun­lu ol­duğu belir­til­miş­tir.

Öte yan­dan, ay­nı yasanın,

"Memur­luk­tan çekilen­lerin yeniden atan­maları" baş­lık­lı 92 nci mad­desin­de,

"İki defadan faz­la ol­mamak üzere memur­luk­tan ken­di is­tek­leriy­le çekilen­ler­den veya bu kanun hüküm­lerine göre çekil­miş sayılan­lar­dan tek­rar memur­luğa dön­mek is­teyen­ler, ay­rıl­dık­ları sınıf­ta boş kad­ro bulun­mak ve bu sınıfın nitelik­lerini taşımak şar­tıy­la ay­rıl­dık­ları tarih­te al­mak­ta ol­duk­ları ay­lık derecesine eşit bir derecenin ay­nı kademesine veya 71 in­ci mad­de hüküm­lerine uyul­mak suretiy­le diğer bir sınıf­ta eşit derecedeki kad­rolara atanabilir­ler.

657 sayılı Kanuna tabi ol­mayan per­sonel­den ken­di is­tek­leri ile görevin­den çekil­miş olan­lar, boş kad­ro bulun­mak ve gireceği sınıfın nitelik­lerini taşımak kay­dı ile bu Kanuna tabi kurum­lar­daki memuriyet­lere atanabilir­ler..."

"Çekilen ve çekil­miş sayılan­ların yeniden atan­maları" baş­lık­lı 97 nci mad­desin­de de,

"Memur­lar­dan malî ve cezai sorum­luluk­ları sak­lı kal­mak üzere;

A) 94 ün­cü mad­denin 2 nci ve 3 ün­cü fık­rasına uy­gun olarak memuriyet­ten çekilen­ler al­tı ay geç­meden,

B) Bu Kanuna göre çekil­miş sayılan­lar ile 94 ün­cü mad­denin 2 nci fık­rasına uy­madan görev­lerin­den ay­rılan­lar bir yıl geç­meden,

C) 95 in­ci mad­dede yazılı zorun­luluk­lara uy­mayan­lar 3 yıl geç­meden,

D) 96 ncı mad­deye ay­kırı hareket eden­ler hiç­bir suret­te,

Dev­let memur­luğuna alın­maz­lar."

Kural­larına yer verilerek, memur­luk­tan çekilen ve çekil­miş sayılan­ların yeniden memur­luğa atan­maları konusun­da kimi kısıt­lamalar getiril­miş; ay­rıca, yönetime de kamu yararı ve hiz­met gerek­leriy­le sınır­lı olarak tak­dir yet­kisi tanın­mış­tır.

Oy­sa, 5518 sayılı Yasay­la ek­lenen geçici 1 in­ci mad­denin ikin­ci fık­rasın­da, yukarıda da belir­til­diği gibi, mad­de kap­samın­da bulunan­lara, sınav koşuluna ve her­han­gi bir sınır­layıcı süreye bağ­lı ol­madan dev­let memur­luğuna atanabil­me olanağı getiril­mek­tedir.

Anayasanın,

2 nci mad­desin­de, Tür­kiye Cum­huriyetinin bir hukuk dev­leti ol­duğu,

10 un­cu mad­desin­de, her­kesin dil, ırk, renk, cin­siyet, siyasal düşün­ce, fel­sefî inanç, din, mez­hep ve ben­zeri neden­ler­le ayırım gözetil­mek­sizin yasa önün­de eşit ol­duğu; hiç­bir kişiye, aileye, züm­reye ya da sınıfa ay­rıcalık tanınamayacağı; dev­let or­gan­ları ve yönetimin tüm iş­lem­lerin­de yasa önün­de eşit­lik il­kesine uy­gun olarak dav­ran­mak zorun­da bulun­duk­ları,

70 in­ci mad­desin­de, her Türk'ün kamu hiz­metine gir­me hak­kına sahip ol­duğu; hiz­mete alın­mada görevin gerek­tir­diği nitelik­ler­den baş­ka hiç­bir ayırım gözetilemeyeceği,

Belir­til­miş­tir.

Hukuk dev­leti, in­san hak­larına dayanan, hak ve öz­gür­lük­leri koruyup güç­len­diren, ey­lem ve iş­lem­leri hukuka uy­gun olan, her alan­da adalet­li bir hukuk düzeni kurup bunu geliş­tirerek sür­düren, Anayasaya ay­kırı tutum ve durum­lar­dan kaçınan, hukuku tüm dev­let or­gan­larına egemen kılan, Anayasa ve hukukun üs­tün kural­larıy­la ken­dini bağ­lı sayan, yar­gı denetimine açık, yasaların üs­tün­de yasa koyucunun bozamayacağı temel hukuk il­keleri ve Anayasanın bulun­duğu bilin­cin­de olan dev­let­tir.

Yasa önün­de eşit­lik, hukuk­sal durum­ları ay­nı olan­lar için söz konusudur.Eşit­lik il­kesiy­le, ey­lem­li değil, hukuk­sal eşit­lik ön­görül­mek­tedir.

Eşit­lik il­kesinin amacı, ay­nı durum­da bulunan kişilerin yasalar­ca ay­nı iş­leme bağ­lı tutul­malarını sağ­lamak ve kişilere yasa kar­şısın­da ayırım yapıl­masını ve ay­rıcalık tanın­masını ön­lemek­tir.

Bu il­key­le, ay­nı durum­da bulunan kişi ve top­luluk­lara ay­rı kural­lar uy­gulanarak yasa kar­şısın­da eşit­liğin zedelen­mesi ön­len­miş­tir.

Durum ve konum­ların­daki özel­lik­ler, kimi kişiler ya da top­luluk­lar için değişik kural­ları gerek­tirebilir. Ay­nı hukuk­sal durum­lar ay­nı, ay­rı hukuk­sal durum­lar ay­rı kural­lara bağ­lı tutulur­sa, Anayasada ön­görülen eşit­lik il­kesi zedelen­miş ol­maz. An­cak, nitelik­leri ve durum­ları öz­deş olan­lar için değişik kural­lar konulamaz.

Kamu hiz­metine alın­mada, görevin gerek­tir­diği nitelik­ler­den baş­ka ayırım gözetilememesi de anayasal gerek­lilik­tir.

Hukuk dev­leti ve eşit­lik il­keleri, ay­nı durum­da olan­ların, han­gi neden­le olur­sa ol­sun dev­let memur­luğuna giriş­te fark­lı statüye bağ­lı tutul­malarına olanak ver­memek­tedir.

Oy­sa, geçici 1 in­ci mad­denin ikin­ci fık­rasın­da, birin­ci fık­ra kap­samına girip de borç­larını zorun­lu hiz­met yaparak ödemek is­teyen­lere, dev­let memur­luğuna gir­mek is­teyen diğer yurt­taş­lara kıyas­la, sınav koşulu ve sınır­layıcı süre yönün­den ay­rıcalık tanın­mak­tadır.

Bu neden­le, söz konusu kural, hukuk dev­leti ve eşit­lik il­keleri ile kamu yararı ve hiz­metin gerek­leriy­le bağ­daş­mamak­ta ve Anayasanın 2, 10 ve 70 in­ci mad­delerine uy­gun düş­memek­tedir.

1416 sayılı Yasa uyarın­ca öğ­ren­ciler zorun­lu hiz­met kar­şılığı yurt dışına eğitim için gön­deril­mek­te, bun­lar­dan başarılı olarak dönen­ler zorun­lu hiz­met­lerini yap­mak üzere bir göreve atan­mak­tadır­lar.

5518 sayılı Yasay­la ek­lenen geçici 1 in­ci mad­denin birin­ci fık­rasın­daki kural ise, ya eğitimini tamam­layamayan­lar ya da zorun­lu hiz­met yüküm­lülüğünü yerine getir­meyen­ler­le il­gilidir.

Mad­denin birin­ci fık­rasın­da, bu gibi kim­selerin dev­lete olan borç­ları yeniden yapılan­dırıl­dık­tan son­ra, ikin­ci fık­rasın­da, bu borç­ları ödeyebil­mek için ken­dilerine yeni bir zorun­lu hiz­met olanağı sunul­mak­tadır. Yeniden yapılan­dırılan bor­cu, zorun­lu hiz­met yaparak ödemek is­teyen­lerin borç­ları, zorun­lu hiz­met süresi dol­duk­tan son­ra silin­mek­tedir.

Geçici 1 in­ci mad­denin ikin­ci fık­rasıy­la tanınan bor­cu zorun­lu hiz­met­le ödeme olanağı, 1416 sayılı Yasay­la ön­görülen zorun­lu hiz­met­ten fark­lıdır. 1416 sayılı Yasaya göre eğitim için yurt dışına gidip başarılı olan her­kes ön­celik­le zorun­lu hiz­met yap­mak­la yüküm­lüdür. An­cak, zorun­lu hiz­met yüküm­lülüğünü yerine getir­meyen­ler dev­lete borç­lan­dırıl­mak­tadır.

Oy­sa, 5518 sayılı Yasay­la getirilen geçici 1 in­ci mad­dede, yasaya göre borç­lan­dırılan­ların bu bor­cu ödeme yön­temi ya da seçeneği olarak zorun­lu hiz­met yap­ma olanağı getiril­miş­tir.

Bu neden­le, dev­let memur­luğuna gir­mek is­teyen kişi ile 5518 sayılı Yasa kap­samın­da bor­cunu ödemek için dev­let memur­luğuna gir­me seçeneğini yeğ­leyen kişi arasın­da fark yok­tur. Baş­ka bir deyiş­le, geçici 1 in­ci mad­dey­le yaratılan fark­lılık hak­lı bir nedene dayan­mamak­tadır. Her iki kesime de dev­let memur­luğuna gir­mede ay­nı yasal koşul­ların uy­gulan­ması eşit­lik il­kesinin gereğidir.

2- Yasanın 2 nci mad­desiy­le, 4.11.1981 gün­lü 2547 sayılı Yük­seköğ­retim Yasasına ek­lenen geçici 53 ün­cü mad­denin,

Birin­ci fık­rasın­da,

"…Yük­seköğ­retim Kurulun­ca atan­ması uy­gun görül­meyen­ler alt­mış gün içerisin­de yar­gı yoluna baş­vurabilir­ler. Yük­seköğ­retim Kuruluna baş­vur­mayan­lar ile Yük­seköğ­retim Kurulun­ca ataması uy­gun görül­meyen­ler­den, yar­gı yoluna müracaat et­meyen­ler ve yar­gı kararı ile öğ­retim elemanı olarak atan­maları uy­gun görül­meyen­ler ise bu Kanunun yürür­lüğe gir­diği tarih­ten itibaren bir yıl içerisin­de Dev­let Per­sonel Baş­kan­lığına müracaat eder­ler. Bun­lar, per­sonel ih­tiyacı dik­kate alınarak anılan Baş­kan­lık­ça belir­lenecek kamu kurum ve kuruluş­larının boş memur kad­rolarına sınav şar­tı aran­mak­sızın ve açık­tan atamaya iliş­kin sınır­lamalara tabi tutul­mak­sızın al­tı ay için­de atanır­lar."

İkin­ci fık­rasın­da,

"An­cak bun­lar­dan yük­sek lisans eğitimini başarıy­la tamam­layamamış olan­lar, bu mad­denin yürür­lüğe gir­diği tarih­ten itibaren üç ay içerisin­de Dev­let Per­sonel Baş­kan­lığına müracaat et­meleri halin­de, 657 sayılı Dev­let Memur­ları Kanununun 48 in­ci mad­desin­de belir­tilen genel şart­ları taşımaları kay­dıy­la müracaat tarihin­den itibaren üç ay içerisin­de, per­sonel ih­tiyacı dik­kate alınarak anılan Baş­kan­lık­ça belir­lenecek kamu kurum ve kuruluş­larının boş memur kad­rolarına sınav şar­tı aran­mak­sızın ve açık­tan atamaya iliş­kin sınır­lamalara tabi tutul­mak­sızın atanır­lar. Bun­lar­dan halihazır­da Dev­let memuru statüsün­de çalışan­ların ise çalış­tık­ları kurum­lar­da mec­buri hiz­met­lerini yap­malarına müsaade edilir.",

Düzen­lemelerine yer veril­miş­tir.

2547 sayılı Yasanın 33 ve 35 in­ci mad­delerin­de, öğ­retim elemanı olarak yetiş­tiril­mek üzere araş­tır­ma görev­lilerinin yurt­dışı ve yurt için­deki diğer üniver­sitelere zorun­lu hiz­met kar­şılığın­da gön­deril­melerine iliş­kin kural­lar bulun­mak­tadır.

5518 sayılı Yasay­la getirilen geçici 53 ün­cü mad­denin birin­ci fık­rasın­da, 33 ün­cü mad­deye göre lisan­süs­tü eğitim-öğ­retim amacıy­la yurt dışına gön­derilen­ler ile 35 in­ci mad­deye göre yurt için­de baş­ka bir üniver­siteye lisan­süs­tü eğitim-öğ­retim amacıy­la gön­derilen­ler­den,

Lisan­süs­tü eğitim-öğ­retim amacıy­la yurt dışın­da kal­maları gereken süre için­de öğ­renim­lerini tamam­layamamaları nedeniy­le kad­rolarıy­la ilişik­leri kesilen­lerin ya da ilişiği kesil­meyip öğ­renim­lerini sür­düren­lerin ve baş­ka bir kamu kurumuna nak­len atanan­ların,

Eğitimin her­han­gi bir aşamasın­da, her ne neden­le olur­sa ol­sun Tür­kiye'ye çağ­rıl­mış olan­ların,

Lisan­süs­tü eğitim-öğ­retim amacıy­la yurt için­deki baş­ka bir üniver­sitede kal­maları gereken süre için­de öğ­renim­lerini tamam­layamamaları nedeniy­le kad­rolarıy­la ilişik­leri kesilen­lerin,

Eğitim­lerinin her­han­gi bir aşamasın­da is­tifa et­miş ol­maları nedeniy­le kad­rolarıy­la ilişik­leri kesilen­lerin, sürelerinin bitimin­de zorun­lu hiz­met­lerini tamam­lamak üzere görev­lerine baş­lamayıp çekil­miş sayılan­lar ile görev­lerine baş­layıp da yüküm­lü bulun­duk­ları zorun­lu hiz­meti bitir­meden görev­lerin­den ay­rılan­ların,

Her­han­gi bir üniver­sitede görev yapar­ken yeniden atan­mayarak üniver­sitey­le ilişiği kesilen­lerin,

En az yük­sek lisans (mas­tır) eğitimini "başarıy­la tamam­lamış ol­maları", bu mad­denin yürür­lüğe gir­diği gün­den baş­layarak üç ay için­de Yük­seköğ­retim Kuruluna baş­vur­maları, 657 sayılı Yasanın 48 in­ci mad­desin­de ön­görülen genel koşul­ları taşımaları ve atan­malarının Yük­seköğ­retim Kurulun­ca uy­gun bulun­ması durumun­da, Kurulun belir­leyeceği yük­seköğ­retim kurum­ların­daki durum­larına uy­gun öğ­retim elemanı kad­rolarına atan­malarına olanak sağ­lan­mak­tadır.

Ay­rıca, geçici 53 ün­cü mad­denin birin­ci ve ikin­ci fık­raların­da, kap­sama giren­ler­den Yük­seköğ­retim Kuruluna baş­vur­mayan­lar, Kurul­ca atan­ması uy­gun görül­meyen­ler­den yar­gı yoluna baş­vur­mayan­lar ya da yar­gı kararıy­la öğ­retim elemanı olarak atan­maları uy­gun görül­meyen­lerin bir yıl için­de; yük­sek lisans eğitimini başarıy­la tamam­layamamış olan­ların ise üç ay için­de Dev­let Per­sonel Baş­kan­lığına baş­vur­maları ve 657 sayılı Yasanın 48 in­ci mad­desin­de ön­görülen genel koşul­ları taşımaları durumun­da, kamu kurum ve kuruluş­larının boş memur kad­rolarına, sınav koşulu aran­mak­sızın ve açık­tan atamaya iliş­kin sınır­lamalara bağ­lı ol­mak­sızın atanacak­ları belir­til­mek­tedir.

Lisan­süs­tü eğitim­lerini tamam­lamalarına kar­şın her­han­gi bir neden­le öğ­retim elemanı olarak çalış­maları uy­gun görül­meyen­ler ile lisan­süs­tü eğitim­lerini tamam­layamamaları nedeniy­le yeniden öğ­retim elemanı olarak atan­malarına yasal olanak bulun­mayan kişilerin, yük­seköğ­retim kurum­ları dışın­daki diğer kurum­ların dev­let memur­luğu kad­rolarına atan­ma yönün­den durum­ları, her­han­gi bir yük­seköğ­renimi bitirerek dev­let memur­luğuna atan­mayı bek­leyen kişiler­den fark­lı değil­dir.

Buna kar­şın, söz konusu kişilerin is­tem­leri üzerine doğ­rudan, sınav­sız ve kimi sınır­lamalara bağ­lı ol­mak­sızın dev­let memur­luğuna atan­malarına olanak sağ­layan kural­lar, hak­lı bir nedene dayan­madan ay­rıcalık sonucunu doğuracağın­dan Anayasanın 2 nci ve 10 un­cu mad­delerine ay­kırı düş­mek­tedir.

Öte yan­dan, geçici 53 ün­cü mad­denin birin­ci fık­rasın­da, Yük­seköğ­retim Kurulun­ca öğ­retim elemanı kad­rosuna atan­ması uy­gun görül­meyen­ler­den aç­tık­ları dava red­dedilen­lere de dev­let memuru ol­ma olanağı tanın­mak­tadır.

Oy­sa, kişinin öğ­retim elemanı olamayacağına iliş­kin yar­gı kararı bir gerek­çeye dayanacağına göre, o gerek­çenin ay­nı kişinin dev­let memuru ol­masını en­gel­leyebileceği göz­den uzak tutul­mak­tadır. Baş­ka bir an­latım­la, söz konusu kural, dolay­lı yol­dan yar­gı kararının sonuç­suz kal­masına da neden olabilecek­tir.

Bu neden­le, geçici 53 ün­cü mad­denin birin­ci fık­rasının sözü edilen kuralı, Anayasanın yar­gı karar­larının bağ­layıcılığını ön­gören 138 in­ci mad­desiy­le de bağ­daş­mamak­tadır.

Sonuç olarak, 5518 sayılı Yasa ile 1416 ve 2547 sayılı Yasalara ek­lenen sırasıy­la geçici 1 ve geçici 53 ün­cü mad­de kap­samına giren­lere, başarı durum­ları, görev­lerine ya da eğitim­lerine son veril­me neden­leri, ön­ceki dönem­de dev­lete olan zorun­lu hiz­met borç­larını yerine getir­mek­teki is­tek­siz­lik­leri, ben­zer durum­da olan ve iş arayan yetiş­miş ve hiç­bir olum­suz­luğu sap­tan­mamış iş­siz­ler gözetil­meden, dev­let memuriyetine atan­mada ay­rıcalık tanın­ması, hukuk dev­letin­de bulun­ması gereken adalet an­layışıy­la, eşit­lik il­kesiy­le, kamu yararı ve hiz­metin gerek­leriy­le bağ­daş­mamak­ta ve Anayasının 2, 10 ve 70 in­ci mad­delerine ay­kırılık içer­mek­tedir.

Yayım­lan­ması yukarıda açık­lanan gerek­çeler­le uy­gun görül­meyen 5518 sayılı "Bazı Kamu Alacak­larının Tah­sil ve Ter­kinine İliş­kin Kanun", 1 ve 2 nci mad­delerinin Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisin­ce bir kez daha görüşül­mesi için, Anayasanın değişik 89 ve 104 ün­cü mad­deleri uyarın­ca ilişik­te geri gön­deril­miş­tir.

                                                                                                           Ah­met Nec­det Sezer

                                                                                                               Cum­hur­baş­kanı

 

BAŞ­KAN - Bil­gilerinize sunul­muş­tur.

Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisi Baş­kan­lığının bir tez­keresi var­dır, okutup oy­larınıza sunacağım:

2.- Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisi Baş­kanı Bülent Arınç'ın, Rus­ya Federas­yonu Federal Mec­lisi Federas­yon Kon­seyi Baş­kanı Ser­gey M. Mironov'un Rus­ya'ya res­mî davetine, beraberin­de Par­lamen­to heyetiy­le icabetine iliş­kin Baş­kan­lık tez­keresi (3/1084)

Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisi Genel Kuruluna

Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisi Baş­kanı Bülent Arınç'ın, Rus­ya Federas­yonu Federal Mec­lisi Federas­yon Kon­seyi Baş­kanı Ser­gey M. Mironov'un davetine icabet et­mek üzere, beraberin­de Par­lamen­to heyetiy­le, Rus­ya Federas­yonu'na res­mî ziyaret­te bulun­ması hususu Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisinin Dış İliş­kilerinin Düzen­len­mesi Hak­kın­daki 3620 sayılı Kanunun 6 ncı mad­desi uyarın­ca Genel Kurulun tas­vip­lerine sunulur.

                                                                                                         Bülent Arınç

                                                                                     Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisi Baş­kanı

BAŞ­KAN - Oy­larınıza sunuyorum: Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

Baş­bakan­lığın, Anayasanın 82 nci mad­desine göre veril­miş 2 tez­keresi var­dır; ay­rı ay­rı okutup oy­larınıza sunacağım.

Buyurun.

3.- Baş­bakan Recep Tay­yip Er­doğan'ın En­donez­ya'ya yap­tığı res­mî ziyarete katılacak mil­let­vekil­lerine iliş­kin Baş­bakan­lık tez­keresi (3/1085)

                                                                                                                   23.6.2006

Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisi Baş­kan­lığına

Gelişen Sekiz Ül­ke (D-8) V. Zir­ve Top­lan­tısına katıl­mak üzere bir heyet­le bir­lik­te 12-14 Mayıs 2006 tarih­lerin­de En­donez­ya'ya yap­tığım res­mî ziyarete, ek­li lis­tede ad­ları yazılı mil­let­vekil­lerinin de iş­tirak et­mesi uy­gun görül­müş ve bu konudaki Bakan­lar Kurulu kararının sureti ilişik­te gön­deril­miş­tir.

Anayasanın 82 nci mad­desine göre gereğini arz ederim.

                                                                                                         Recep Tay­yip Er­doğan

                                                                                                                    Baş­bakan 

                          LİS­TE

Şaban Diş­li                                     (Sakar­ya)

Şük­rü Ayalan                                 (Tokat)

BAŞ­KAN - Oy­larınıza sunuyorum: Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

Diğer tez­kereyi okutuyorum:

4.- Tarım ve Köyiş­leri Bakanı Meh­met Meh­di Eker'in Sudan'a yap­tığı res­mî ziyarete katılacak mil­let­vekil­lerine iliş­kin Baş­bakan­lık tez­keresi (3/1086)

                                                                                                                   23.6.2006

Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisi Baş­kan­lığına

Tarım ve Köyiş­leri Bakanı Meh­met Meh­di Eker'in, görüş­meler­de bulun­mak üzere bir heyet­le bir­lik­te 24-27 Nisan 2006 tarih­lerin­de Sudan'a yap­tığı res­mî ziyarete, ek­li lis­tede ad­ları yazılı mil­let­vekil­lerinin de iş­tirak et­mesi uy­gun görül­müş ve bu konudaki Bakan­lar Kurulu kararının sureti ilişik­te gön­deril­miş­tir.

Anayasanın 82 nci mad­desine göre gereğini arz ederim.

                                                                                                         Recep Tay­yip Er­doğan

                                                                                                                    Baş­bakan

                          LİS­TE

Os­man As­lan                                  (Diyar­bakır)

İr­fan Rıza Yazıcıoğ­lu                      (Diyar­bakır)

BAŞ­KAN - Oy­larınıza sunuyorum: Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

Anavatan Par­tisi Grubunun, İç­tüzüğün 19 un­cu mad­desine göre veril­miş bir önerisi var­dır; okutup oy­larınıza sunacağım.

Buyurun.

IV.- ÖNERİLER

A) Sİyasî Par­tİ GruBU Önerİlerİ

1.- (10/316) esas numaralı Mec­lis araş­tır­ması öner­gesinin ön­görüş­melerinin Genel Kurulun 27.6.2006 Salı gün­kü bir­leşimin­de yapıl­masına iliş­kin Anavatan Par­tisi grup önerisi

                                                                                                                   27.6.2006

Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisi Baş­kan­lığına

Danış­ma Kurulunun 27.6.2006 Salı günü (bugün) yap­tığı top­lan­tıda siyasî par­ti grup­ları arasın­da oy­bir­liği sağ­lanamadığın­dan, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç­tüzüğün 19 un­cu mad­desi uyarın­ca Genel Kurulun onayına sunul­masını arz ederiz.

Say­gılarımız­la.

                                                                                                             Süley­man Sarıbaş

                                                                                                             Grup Baş­kan­vekili

Öneri:

Genel Kurul gün­deminin "Genel Görüş­me ve Mec­lis Araş­tır­ması Yapıl­masına Dair Ön­görüş­meler" kıs­mının 255 in­ci sırasın­da bulunan (10/316) esas numaralı çimen­to sek­törün­deki denetim­siz fiyat oluşumu ve tekel­leş­me id­dialarının araş­tırılarak alın­ması gereken ön­lem­lerin belir­len­mesi amacıy­la verilen Mec­lis araş­tır­ması öner­gesinin görüş­melerinin Genel Kurulun 27.6.2006 Salı gün­kü bir­leşimin­de yapıl­ması öneril­miş­tir.

BAŞ­KAN -Önerinin lehin­de, Mar­din Mil­let­vekili Muhar­rem Doğan; buyurun. (Anavatan Par­tisi sıraların­dan al­kış­lar)

MUHAR­REM DOĞAN (Mar­din) - sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekil­leri; Çanak­kale Mil­let­vekili Sayın Ah­met Küçük ve 52 mil­let­vekilinin Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisi Baş­kan­lığına sunul­mak üzere, çimen­to sanayiin­de yaşanan kon­trol­süz ve denetim­siz fiyat ar­tış­larına iliş­kin Mec­lis araş­tır­ması öner­gesinin bugün görüşül­mesi Anavatan Grubumuzun önerisidir. Bu neden­le leh­te söz al­mış bulunuyorum; Yüce Mec­lisi say­gıy­la selam­lıyorum.

Değer­li mil­let­vekil­leri, çimen­to sanayiin­de yaşanan kon­trol­süz ve denetim­siz fiyat ar­tış­larına, böl­gesel ve ulusal düzey­de oluşan tekel­leş­melere kar­şı alın­ması gereken ön­lem­lerin belir­len­mesi amacıy­la, Anayasanın 98 in­ci, Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisi İç­tüzüğünün 104 ve 105 in­ci mad­deleri gereğin­ce, Mec­lis araş­tır­ması açıl­masına dair verilen öner­geyi olum­lu buluyorum ve des­tek­liyorum.

Tür­kiye, 39 en­teg­re çimen­to fab­rikası ve 18 öğüt­me tesisiy­le Av­rupa'nın ikin­ci, dün­yanın ise yedin­ci çimen­to üreticisi konumun­dadır. Buna rağ­men, ül­ke olarak, yük­sek fiyat ve kar­tel­cilik­te birin­cilik için yarış halin­deyiz. Bilin­diği gibi, çimen­to üreticilerinin ken­di araların­da an­laşarak kar­tel oluş­tur­duk­larını basın da yaz­mış­tır.

Rekabet Kurulu daha ön­ce ih­bar­ları değer­len­dir­miş olup, çimen­to fab­rikalarına tril­yon­lar­ca ceza kes­mesine rağ­men, hiç­bir ceza tah­sil edilememiş­tir. Çün­kü, Danış­tay­da açılan davaların hep­si de, yürüt­meyi dur­dur­ma kararı al­mış­lar­dır. Bu neden­le, Rekabet Kurulun­ca verilen para cezalarının bir cay­dırıcılığının ol­madığı görül­müş­tür. Mah­kemeler, hukuka göre karar ver­mek­tedir­ler. Burada yapıl­ması gereken şey, Hükümetin, ser­best piyasa ekonomisi için den­geyi sağ­lamak­tır. Ekonomik den­geler bozulun­ca, sonuç­ta, vatan­daşımız, pahalı çimen­to al­maya mah­kûm edil­mek­tedir. Tür­kiye'nin uzun yıl­lar­dır oturt­maya çalış­tığı ser­best piyasa ekonomisine dar­be vur­muş­tur. Hükümet, ön­leyici ted­bir al­mamış, sadece seyir­ci kal­mış­tır. Üç yıl zar­fın­da, 2003, 2004 ve 2005'te çimen­toya yüz­de 100 zam yapıl­ması kabul edilebilir durum değil­dir. Bu, sadece üç yıl­da. Son beş ay­da da yüz­de 12 oranın­da zam gel­di. Onu da ilave eder­sek yüz­de 112 eder.

Ekonomimizin lokomotifi olarak bilinen in­şaat sek­törü, sadece çimen­toy­la sınır­lı değil­dir. Diğer önem­li kalem­ler­den olan demir, hazır beton ile TÜP­RAŞ mamul­lerin­de yük­sek fiyat ve kar­tel­cilik var­dır. Bun­lar da çimen­todan fark­lı değil­dir. Burada da Hükümetin aciz kal­dığı ve ön­leyici ted­bir olarak hiç­bir ön­lem al­madığı aşikâr­dır. Ör­nek: Son beş ay­da gelen zam­lar. İn­şaat demirine yüz­de 54, hazır betona yüz­de 40-50 arasın­da, elek­trik mal­zemelerine -yani, bakıra- yüz­de 74, as­falt mal­zemelerine, özel­lik­le bitüme yüz­de 47,5 zam yapıl­mış­tır. Dört kalemin or­talaması yüz­de 55,75'tir. Yani, Hükümet, piyasalar­la, yatırım­cılar­la dal­ga geç­mek­tedir. Hal­buki, son beş ay­da Hükümetin açık­ladığı res­mî enf­las­yon değeri 7,4'tür. O zaman, ya Hükümetin piyasalar­dan haberi yok ya da açık­lanan 7,4 enf­las­yon değeri doğ­ru değil­dir; vatan­daş ne yap­sın!

Sayın mil­let­vekil­leri, Hükümet, eğer bir enf­las­yon hedefi belir­lemiş­se ve yatırım­cılarımız bu hedefe güvenerek yatırım­larını ve hesap­larını yap­mış­lar­sa, yapının temel kalem­leri olan çimen­to, demir, hazır beton, bakır ve TÜP­RAŞ mamul­lerin­de mey­dana gelen zam­lar enf­las­yon değerinin üzerin­de ol­mamalıdır. Yani, yapılan zam­ların yüz­de 7,5'i geç­memesi gerekir. Oluyor­sa, neden ted­bir alınamıyor?.. Alınamıyor­sa da, tek sorum­lusu İk­tidar­dır.

Irak hariç, dışarıya yapılan ih­racat ton fiyatı 35-40 dolar iken, iç pazar­daki ton fiyatı 75-80 dolar­dır. Bariz olan fiyat far­kının hesabını Hükümet ver­melidir; ama, Hükümet, ne hesap ver­meye ne de ted­bir al­maya, yanaş­mamak­tadır.

Değer­li mil­let­vekili ar­kadaş­larım, Hükümetin Acil Ey­lem Planın­daki en önem­li projesi olan dub­le yol­lar ve top­lukonut­lar­da önem­li prob­lem­ler yaşan­mak­tadır. Sabit fiyat sis­temiy­le yüz­de 47,5 maliyet ar­tışına göre imalat yapan müteah­hit­lere, dev­let, ÜFE ile, yüz­de 7,4 ile fiyat far­kı ödemek­tedir. Aradaki yüz­de 40 fiyat far­kını müteah­hit­ler cep­lerin­den ödemek­tedir­ler. Bu durum­da hiç­bir müteah­hidin ayak­ta dur­ması müm­kün değil­dir. Bunun için, dub­le yol­lar dur­du. Ay­nı şekil­de, TOKİ müteah­hit­lerinin şan­tiyelerine haciz­ler gel­meye baş­ladı. TOKİ, ihale ip­tal et­meye baş­ladı.

Hükümet, bir fiyat far­kı karar­namesi çıkar­malı ya da ÜFE ile piyasa arasın­daki fiyat fark­larını ön­lemelidir. Burada yapıl­ması gereken ön­leyici çözüm, fiyat far­kı karar­namesi çıkar­mak­tır. Ak­si hal­de, AKP Hükümetinin Acil Ey­lem Planının en önem­li iki projesi, dub­le yol­lar ve top­lukonut, yani TOKİ, hüs­ran­la sonuç­lanacak­tır. Yüz­ler­ce müteah­hit if­las edecek ve iş­ler yarım kalacak­tır. Daha önem­lisi, in­şaat lokomotifi duracak, iş­siz­lik daha çok ar­tacak­tır.

Bu konuları in­celeyip, in­şaat sek­törünü bat­mak­tan kur­taracak ted­bir­leri al­mak üzere bir Mec­lis araş­tır­masının açıl­ması zarurîdir. Çimen­to, demir, hazır beton, bakır, TÜP­RAŞ mamul­leri ne idi, ne ol­du, ne olacak; tüm bun­ların hep­sinin bir komis­yon marifetiy­le araş­tırıl­ması gerekir.

Ekonomi den­geleri bozul­muş­tur. Gir­di fiyat­larını bahane ederek,   yap-sat müteah­hit­leri de is­tedik­leri fiyat­tan konut sat­mak­tadır­lar.

Tüm bun­lara rağ­men fatura vatan­daşa kesil­miş­tir.

Dev­let elini taşın al­tına koy­mak zorun­dadır. Geç bile kal­mış­tır. Arz ve talep­te mey­dana gelen den­gesiz­lik or­tadan kal­dırıl­malıdır. Bu da Hükümetin görevidir.

Değer­li mil­let­vekil­leri, 29 Mayıs 2006 tarihin­deki Bakan­lar Kurulu top­lan­tısın­da bu konu gün­deme alın­dı. 3 bakan­dan oluşan, Bayın­dır­lık ve İs­kân Bakanı Sayın Faruk Özak, Sanayi Bakanı Sayın Ali Coş­kun ve Dev­let Bakanı Sayın Kür­şad Tüz­men'den oluşan bir komite kurul­du. Bu komite iki defa top­lan­tı yap­tı; fakat, somut hiç­bir ted­bir alın­madığı gibi bir açık­lama da yapıl­mamış­tır.

Burada iki seçenek var; müteah­hit­ler ya kaliteden kaçacak veya batacak­tır.

ÜFE'ye göre, yani enf­las­yon değerine göre fiyat far­kı ödemesi yan­lış bir sis­tem­dir.

Sabit bedel­le iş alan tüm müteah­hit­ler mağ­dur edil­miş­ler­dir. Çün­kü, Hükümet, enf­las­yon yük­sel­meyecek­tir, sabit kalacak­tır diye garan­ti ver­miş­tir. Dev­let, güvenir­liliğini kay­bet­miş­tir.

Rekabet Kurulunun say­gın­lık kazan­ması bakımın­dan, çimen­to sanayiin­de oluşan fahiş fiyat­lar ve sek­tör­deki tekel­leş­me sorun­larının ivedilik­le çözül­mesi, gereken yasal ted­bir­lerin tes­pit edil­mesi amacıy­la araş­tırıl­masına ih­tiyaç bulun­mak­tadır. Bu neden­le, Anavatan Par­tisi Grup önerisi olarak görüşülen Çanak­kale Mil­let­vekili Sayın Ah­met Küçük ve 52 mil­let­vekilinin ver­dik­leri Mec­lis araş­tır­ması öner­gesinin kabul edil­mesini tak­dir­lerinize arz ediyorum.

Beni din­lediğiniz için siz­lere, tek­rar, say­gılarımı arz ediyorum. (Anavatan Par­tisi sıraların­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Teşek­kür ederim Sayın Doğan.

Grup önerisinin aley­hin­de, Deniz­li Mil­let­vekili Üm­met Kan­doğan.

Sayın Kan­doğan, buyurun.

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Deniz­li) - Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekil­leri; siz­leri say­gıy­la selam­lıyorum. Bu haf­taki Mec­lis çalış­malarımızın mil­letimize ve mem­leketimize hayır­lara vesile ol­masını temen­ni ediyorum.

Anavatan Par­tisi Grubunun ver­miş ol­duğu önerinin aley­hin­de söz al­dım. Ön­celik­le, bu araş­tır­ma öner­gesi, Cum­huriyet Halk Par­tisi mil­let­vekil­lerine ait olan bir araş­tır­ma öner­gesi. An­cak, uzun zaman­dan beri bu konunun Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisinin gün­demine alın­maması nedeniy­le, bugün, büyük bir duyar­lılık gös­terip, bu meselenin Mec­lis araş­tır­masına konu ol­masını gün­deme getiren Anavatan Par­tisi mil­let­vekil­lerine de ay­rıca teşek­kür ediyorum.

Tabiî, bu çimen­to sanayiiy­le il­gili olarak söy­lenecek çok söz var. Çimen­to fab­rikalarının özel­leş­tiril­mesinin gün­dem­de ol­duğu gün­ler­de, yapılan ihaleler­de fiyat­ların tah­min edilenin çok üzerin­de git­mesi kar­şısın­da, Hükümet yet­kilileri, son derece, büyük bir mem­nuniyet içerisin­deler­di. "Çimen­to fab­rikalarına büyük öl­çüde talep var, tah­min et­tiğimiz fiyat­ların üzerin­de biz bu fab­rikaları sat­tık; iş­te görüyor­sunuz, Tür­kiye'deki özel­leş­tir­me konusun­da İk­tidarımız ne kadar başarılıdır, bu konular­la il­gili ne kadar cid­dî çalışıyoruz, iş­te bu özel­leş­tir­meler­den de şu kadar gelir el­de et­tik" şek­lin­deki ifadelerine o gün­ler­de rast­lamak müm­kün­dü. Biz, o zaman, bu çimen­to fab­rikaları, satış­ların­da, tah­min­lerin üzerin­de fiyat­lara git­ti; an­cak, bunun al­tın­da yatan sebep­leri araş­tır­mak lazım; üç gün son­ra beş gün son­ra, bu çimen­to fab­rikalarını alan­ların, çimen­to sanayiin­de bir kar­tel oluş­turacak­larını ve fiyat­larını is­tedik­leri şekil­de belir­leyecek­lerini ve dolayısıy­la, olanın da vatan­daş­larımıza olacağını, Türk ekonomisine zarar vereceğini söy­lemiş­tik. İş­te, şim­di gelinen nok­tada, bizim bu söz­lerimizin ne kadar hak­lı ve ger­çek ol­duğu or­taya çık­tı. Şim­di fer­yat ediyoruz; efen­dim, bu çimen­to fab­rikaları bir araya gel­diler, fiyat­larını is­tedik­leri şekil­de belir­liyor­lar, bu çimen­to fab­rikaları böl­geleri par­sel­lediler, bir böl­gede faaliyet gös­teren çimen­to fab­rikasının sahasına, diğer böl­geler­deki fab­rikaların gir­meyeceği şek­lin­de araların­da cen­til­men­lik an­laş­maları yapıl­dığı şek­lin­de kamuoyun­da yay­gın inanç­lar var. Şim­di, durum böy­le olun­ca, çimen­to fiyat­ların­daki bu kaçınıl­maz yük­sel­menin de bu şekil­de olacağı çok açık bir şekil­de or­taya çıkıyor.

Şim­di, Tür­kiye'de, Hükümetin 2006 yılı enf­las­yon hedefi yüz­de 5. Şim­di, Hükümet, 2006 yılı için yüz­de 5'lik bir enf­las­yon hedefi or­taya koy­du; an­cak, gelinen nok­tada, enf­las­yon hedefinin, bir yıl geriye gidilecek şekil­de 9,85 ol­duğu or­taya çık­tı ve önümüz­deki haziran ayın­da da enf­las­yon rakam­larının yük­sek çıkacağı şek­lin­de Mer­kez Ban­kası Baş­kanının da ifadeleri var. Önümüz­deki haziran ayının sonun­da or­taya çıkacak olan rakam­ların çift haneli rakam­lar olacağı or­taya çık­tı. Şim­di durum bu şekil­dey­ken, Tür­kiye'deki bütün fiyat ar­tış­larının enf­las­yonun çok üzerin­de ol­duğu günümüz­de… Gay­rimen­kul kira ar­tış­larını hemen söy­leyeyim: Yüz­de 21. Tür­kiye'de, siz, 2006 yılın­da enf­las­yon yüz­de 5 olacak diyor­sunuz, Tür­kiye'de gay­rimen­kul kira ar­tış­ların­daki rakam yüz­de 21 or­talama. Şim­di, iki yıl içerisin­de doğal­gaz yüz­de 50 zam­lan­mış. Tür­kiye'deki doğal­gaz fiyat­ların­daki ar­tış yüz­de 50. İki yıl­lık sizin enf­las­yon hedefiniz yüz­de 13, Tür­kiye'deki doğal­gaz fiyat­ların­daki ar­tış yüz­de 50. Fuel-oil­de yüz­de 80, kalorifer yakıtın­da yüz­de 57, LPG'de yüz­de 45. Daha bugün mazot fiyat­larına yeniden zam gel­di ar­kadaş­lar. Bugün, Tür­kiye'de mazot fiyat­ları yeniden yük­sel­di. İk­tidara gel­diğiniz­de mazot fiyat­ları 1 200 000 lira, üç­buçuk yılın sonun­da mazot fiyat­ların­daki ar­tış yüz­de 100; bugün, 2,5 mil­yon lira mazot fiyat­ları.

Şim­di, Tür­kiye'de bu mazotu kul­lanan vatan­daş­larımızın han­gi sıkın­tılar içerisin­de ol­duğu çok açık bir ger­çek. Tarım kesimi bu kadar fiyat ar­tış­ların­dan dolayı cid­dî manada sıkın­tı içerisin­de.

Trab­zon mil­let­vekilimiz oradan gülüyor; ama, ben, haf­ta sonun­da Anadolu'nun değişik il­lerin­dey­dim yine sayın mil­let­vekilim. Oradaki vatan­daş­larımız kan ağ­lıyor. Tarım çök­müş, bit­miş. 2005 yılının doğ­rudan gelir des­teği henüz öden­memiş. Ne zaman ödeyecek­siniz, gelin bu kür­süden söy­leyin; vatan­daş­larımız soruyor­lar bize. Daha 2005 yılının gelir des­teğini alamamış, ürün fiyat­ları geri gel­miş, gir­di fiyat­ları yüz­de 100'lere varan oran­da art­mış.

İş­te, böy­le bir or­tam­da çimen­to fiyat­ları da, ar­tık, vatan­daş­ların alım gücünün çok üzerin­de, fahiş rakam­lara ulaş­mış.

MUHAR­REM ES­KİYAPAN (Kay­seri) - Nerede, nerede?!

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Devam­la) - Şim­di, Sayın Mil­let­vekilim öy­le diyor­sunuz da, rakam­lar mey­dan­da. Bakınız, ben elim­deki rakam­ları size okuyorum:

Şim­di, yıl­başın­dan beri akar­yakıt ar­tışı yüz­de 12 ol­muş. Bu, çimen­to fiyat­larının art­masına bir en­gel değil mi, bir rol oy­namıyor mu? Ag­rega yüz­de 25 art­mış. Bun­lar res­mî rakam­lar Sayın Mil­let­vekilim.

MUHAR­REM ES­KİYAPAN (Kay­seri) - Top­lusöz­leş­me var…

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Devam­la) - Kim­yasal kat­kılar­da yüz­de 15-20 ar­tış ol­muş. Bütün bun­lar… Gir­di fiyat­ları Tür­kiye'de art­mış; gir­di fiyat­ları ar­tın­ca da, maliyet­ler ar­tın­ca da, çimen­to sek­törü de bir kar­tel oluş­tur­duğu için, çimen­to fab­rikaları belir­li el­ler­de top­lan­dığı için…

MUHAR­REM ES­KİYAPAN (Kay­seri) - Ne alakası var?! Yan­lış konuşuyor­sunuz, yan­lış!..

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Devam­la) - …maalesef, Tür­kiye'de çimen­to sanayiin­deki fiyat­ların bu şekil­de art­ması kaçınıl­maz.

Bakınız, demir fiyat­ları…

AH­MET YENİ (Sam­sun) - Varil…

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Devam­la) - Bakınız, demir fiyat­ları: 650 000 lira olan demir 1 000 000 lira ol­du. Sam­sun Mil­let­vekilimiz, bel­ki senin bun­dan haberin yok; ama, 1 000 000'u geç­ti; yani, in­şaat­lar­daki maliyet­ler kor­kunç derecede art­tı.

TOKİ'ye iş yapan müteah­hit­ler fer­yat ediyor, bat­mak üzere ol­duk­larını söy­lüyor­lar. Es­kişehir'de, TOKİ Baş­kanı gidiyor "batar­sanız batın" diyor.

Şim­di, siz, dev­let olarak diyor­sunuz ki: Tür­kiye'deki enf­las­yon yüz­de 5 olacak. TOKİ'nin müteah­hidi de size güveniyor, ihale alıyor. Anah­tar tes­limi bu ihaleler. Son­ra ne oluyor; Tür­kiye'deki bütün gir­di maliyet­leri yukarı çıkın­ca, bu ihaleyi alan müteah­hit­ler kan ağılıyor şu an­da. Es­kişehir'deki müteah­hit tamam­layamamış; ama, TOKİ Baş­kanı diyor ki: "Canın cehen­neme." Böy­le bir man­tık olabilir mi?! Siz, dev­let olarak, vatan­daşa bir söz ver­miş­siniz; 2005 yılı enf­las­yonu bu olacak, 2006 yılı enf­las­yonu bu olacak ve bunu biz ger­çek­leş­tireceğiz demiş­siniz; ama, Tür­kiye'deki fiyat­ları tutamıyor­sunuz. Dolar fiyatını da siz açık­ladınız -biraz son­ra o konu da, kanun da buraya gelecek- 2013 yılın­da 1 450 000 lira olacak diyor­sunuz, Dev­let Plan­lama Teş­kilatı; yani, bu olacak şey mi?! 2013 yılın­da dolar fiyatının bu şekil­de olacağını söy­lüyor­sunuz ve vatan­daş da size güveniyor. Vatan­daş ne yap­tı; size güven­di, elin­deki dövizi boz­dur­du. Türk parasına geçin dediniz. Elin­deki dövizi boz­dur­du; evet…

MEH­MET EMİN MURAT BİL­GİÇ (Is­par­ta) - Ser­best piyasa ekonomisi var.

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Devam­la) - Siz söy­lediniz Sayın Mil­let­vekilim. "Ar­tık Türk parasına geçiniz, dövizin 2006 yılı sonun­daki fiyatı budur" dediniz. Vatan­daş da size inan­dı, güven­di, elin­deki dövizi boz­dur­du, Türk parasına geç­ti. Şir­ket­lerimiz size güven­di, döviz cin­sin­den borç­lan­dı. Şim­di ne yapacak?! Yüz­de 30 civarın­da döviz fiyat­ları yük­sel­di. Döviz­le borç­lanan vatan­daşımız ne yapacak?! Elin­deki dövizi boz­durup Türk Lirasına geçen vatan­daşımız ne yapacak?! Ne yapacak?! Bun­ları, gelin, bu kür­süler­den bir şey­ler söy­leyin. Bu vatan­daş­larımıza bir moral verin. Faiz­ler yüz­de 13'lere düş­müş­tü, ne ol­du bugün?! Ne ol­du bugün?!

MEH­MET SARI (Os­maniye) - O zaman da ten­kit ediyor­dunuz…

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Devam­la) - Hayır efen­dim. Ne ol­du bugün?! İş­te, faiz­ler yüz­de 20'lerin çok üzerin­de.

RECEP KORAL (İs­tan­bul) - Çok sevin­me ya!. Çok sevin­me, çok sevin­me…

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Devam­la) - Şim­di, değer­li mil­let­vekil­leri, bakınız, Tür­kiye'de öy­le en­teresan bir olay var ki, Mer­kez Ban­kası bile üç dört gün son­rasını göremez bir hale gelin­di Tür­kiye'de. Mer­kez Ban­kası, 20 Haziran­da top­lan­tı yap­tı, faiz ar­tırımı yap­madı. Dört gün son­ra olağanüs­tü top­lanıyor Mer­kez Ban­kası, Para Kurulunu top­luyor ve Mer­kez Ban­kası bile dört gün son­rasını göremiyor Tür­kiye'de ar­kadaş­lar. Mer­kez Ban­kasının dört gün son­rasını göremediği bir ül­kenin ekonomisinin han­gi durum­ların içerisin­de olacağını siz­lerin tak­dirine bırakıyorum.

Şim­di, bu çimen­to fiyat­ları, çimen­to sanayiiy­le il­gili bir araş­tır­ma öner­gesi, çok ön­ce veril­miş bir araş­tır­ma öner­gesi; ama, iş­te, Mec­lisin son haf­tası. Ne zaman komis­yon kurulacak, ne zaman çalışacak, ne zaman faaliyete geçecek bel­li değil. Böy­le, ne zaman faaliyete geçeceği bel­li ol­mayan bir komis­yonun kurul­masının ne kadar sağ­lık­lı olacağının tak­dirini de siz­lere bırakıyorum. O neden­le, ben, bu araş­tır­ma öner­gesinin aley­hin­de söz al­dım.

Yüce Heyetinizi say­gıy­la selam­lıyorum.

BAŞ­KAN - Teşek­kür ederim.

Evet, sayın mil­let­vekil­lerine, sürelerine riayet et­tik­leri için, ay­rıca teşek­kür ediyorum.

Önerinin lehin­de, Çanak­kale Mil­let­vekili Ah­met Küçük.

Sayın Küçük, buyurun. (CHP sıraların­dan al­kış­lar)

AH­MET KÜÇÜK (Çanak­kale) - Sayın Baş­kan, çok değer­li mil­let­vekili ar­kadaş­larım; Cum­huriyet Halk Par­tisi Grubun­dan ar­kadaş­larım­la bir­lik­te ver­diğimiz çimen­to sek­törün­deki sorun­lar ve tekel­leş­mey­le il­gili araş­tır­ma öner­gesinin bugün Anavatan Grubu tarafın­dan grup önerisi olarak getiril­mesi dolayısıy­la, öner­gemin, ken­di, birin­ci im­zasına sahip ol­duğum öner­gemin lehin­de söz al­mış bulunuyorum; bu vesiley­le, Yüce Mec­lisi say­gılarım­la selam­lıyorum.

Değer­li ar­kadaş­larım, çimen­to, tabiî, Tür­kiye'nin çok önem­li sanayi dal­ların­dan biri ve hem böl­gemiz­de hem dün­yada hem Av­rupa'da, id­dialı ol­duğumuz, üretim mik­tarıy­la, fab­rika sayısıy­la belir­leyici ol­duğumuz bir sek­tör. Bugün, üretim kapasitemiz­de, Av­rupa'nın 2 ncisi, dün­yanın da 7 ncisiyiz ve ül­kemiz­de çok yakın bir zamana kadar kamu sek­törünün çok önem­li bir şekil­de için­de bulun­duğu bu sek­tör, özel­leş­tir­meler­le bir­lik­te tamamen yer­li ve yaban­cı ser­mayenin eline geç­miş ve iş­te, bugün de kar­şı kar­şıya ol­duğumuz sorun­lar­la kar­şı kar­şıya kal­mışız.

Değer­li ar­kadaş­larım, özel­leş­tir­me, tabiî, ekonominin kul­lanılabilir bir ens­trümanıdır ve yapılabilir; ama, özel­leş­tir­menin yapıl­masın­da, ül­kenin ve o üretim yapılan sek­törün yarar gör­mesi lazım; tek­nolojinin yenilen­mesi lazım, is­tih­damın art­ması lazım, üretimin ve kalitenin art­ması lazım ve en önem­lisi, o sek­tör­de, bugün için­de bulun­duğumuz şikayet­ler­le kar­şı kar­şıya ol­mamamız, kal­mamamız lazım. Biz, Cum­huriyet Halk Par­tisi olarak, özel­leş­tir­me yapılır­ken, kamunun, bu sek­törün tamamen için­den çık­masının yan­lış­lığını ve bugün kar­şı kar­şıya kal­dığımız sorun­lara dik­kati çek­miş­tir. Kamu, ar­tık, çimen­to gibi tek­noloji çok faz­la gerek­tir­meyen sek­tör­ler­de belir­leyici olarak kal­mayabilir; ama, eğer, siz, ül­keniz­de kurum­sal­laş­mayı sağ­layıp, ser­best piyasa ekonomisinin ens­trüman­larını, kurum­sal ens­trüman­larını, ger­çek­ten, doğ­ru otur­tup, iş­lev­sel hale getir­memiş­seniz, iş­te, bugün­kü sıkın­tılar­la kar­şı kar­şıya kalabilir­siniz.

Onun için, ben­ce, Tür­kiye bu özel­leş­tir­meleri yapar­ken hem en başın­da hem geç­tiğimiz dönem­de tas­fiye olan bir özel sek­tör kuruluşunun fab­rikaları satılır­ken, mut­laka müdahale edebilecek şekil­de sek­törün böl­geler arasın­da den­geyi kuracak şekil­de için­de kal­malıy­dı ve mut­laka bel­li fab­rikaları elin­de tut­malıy­dı.

Çimen­to, hepimizin bil­diği gibi, nak­liyenin gerek üretimin­de gerek pazar­lan­masın­da çok önem­li bir maliyet un­suru oluş­tur­duğu bir sek­tör. Dolayısıy­la, böl­gesel çap­ta her zaman an­laş­maların, tekel­leş­melerin oluşabileceği ve rekabet or­tamının o böl­gede or­tadan kal­dırılabileceği bir alan­dır; çün­kü, çok ağır bir mad­dedir ve dolayısıy­la uzun mesafelere nak­ledil­mesi esas olarak onun satışın­da cazip nok­taları or­tadan kal­dır­mak­tadır.

Dolayısıy­la, değer­li ar­kadaş­larım, bu göz önün­de bulun­durul­madan yapılan özel­leş­tir­meler, bugün­kü için­de bulun­duğumuz sıkın­tıları or­taya çıkar­mış­tır ve bugün, maalesef, çimen­to sek­törü, iki grubun neredey­se yüz­de 40-45'ine Tür­kiye üretiminin sahip ol­duğu bir yapı or­taya çıkar­mış ve bugün için­de bulun­duğumuz sıkın­tılar­la kar­şı kar­şıya kal­mışız­dır.

Değer­li ar­kadaş­larım, şim­di, bir ül­kede, tabiî, enf­las­yon ol­maması, sek­törün sıkın­tıya gir­memesi açısın­dan, önünü görebil­mesi açısın­dan önem­lidir; ama, burada, esas olan, enf­las­yon nedeniy­le fiyat ar­tış­ları değil­dir değer­li ar­kadaş­larım. Dün­yanın her yerin­de, her­kes, biliyor ki, çimen­tonun maliyeti, 30-35 dolar­lar dolayın­dadır tonu ve Tür­kiye, bun­dan bir­kaç yıl ön­ceye kadar, 2004 yıl­larına kadar da, çimen­toyu iç­pazarın­da 40 dolar­lar düzeyin­de pazar­lıyor­du; yani, yak­laşık yüz­de 15-20 kâr­lılık­la pazar­layan bir yapı arz ediyor­du Tür­kiye çimen­to piyasası ve bu olağan­dır, doğ­rudur; çün­kü, çimen­to, esas olarak, ar-ge yatırım­larının çok ol­duğu ve esas olarak, yatırım­ların sürek­li yenilen­mesi gereken bir sek­tör değil­dir. Dolayısıy­la, bu mik­tar­da bir kâr­lılık olağan­dır, doğ­rudur, yeter­lidir; ama, 2004'ten son­ra ne ol­duy­sa ol­muş ve bugün çimen­tonun fiyatı Tür­kiye'de 70-80 dolar­lara çık­mış ve ger­çek­ten, taşınabilir boyut­ları aş­mış­tır.

Şim­di bu konuda, değer­li ar­kadaş­larım, ben konuyu, öner­geyi ver­meden ön­ce taraf­lar­la görüş­tüm, müteah­hit­ler­le görüş­tüm, beton­cular­la görüş­tüm, çimen­to sanayicileriy­le de görüş­tüm, bu ül­kede bu işin en üst düzey­de üretimini yapan kuruluş­lar­la görüş­tüm. Her­kes, ken­dine göre hak­lı ol­duğunu id­dia ediyor. Çimen­to sanayicilerimiz de şikâyet­lerini, sıkın­tılarını dile getiriyor­lar ve hak­lı neden­lerini or­taya koyuyor­lar, genel­lik­le de, Av­rupa'da hâlâ, fiyat olarak bizim en alt­ta ol­duğumuzu söy­lüyor­lar.

Değer­li ar­kadaş­larım, yal­nız, acaba, çimen­to fiyatının oluşumun­da Av­rupa'daki şart­lar­la Tür­kiye'deki şart­lar ay­nı mıdır; değil­dir.

Değer­li ar­kadaş­larım, çok sıkış­tık­ların­da da, çimen­to sanayi sek­törün­deki ar­kadaş­larımız, çimen­tonun fiyatının in­şaatın genel maliyet analizi içerisin­deki oranının düşük­lüğün­den ve betonun için­deki payının yüz­de 40'lar düzeyin­de ol­duğunu söy­lüyor­lar. Doğ­ru olabilir; ama, şunu hepimiz biliyoruz ki, beton sek­törü de büyük bir şekil­de, esas olarak, çimen­tocuların elin­dedir. Her­kes biliyor ki, beton­cular, esas olarak, bel­li fab­rikalara ya en­teg­re ol­muş ya iç içe geç­miş ya on­ların kuruluşu veya kiracısı, müs­teciri olarak çalışıyor­lar; dolayısıy­la, rahat­lık­la bu tekel fiyat oluşumunun kat­kısı durumun­dalar.

Değer­li ar­kadaş­larım, tabiî, bu konu bugünün konusu değil. Bu konu, uzun süredir Tür­kiye'de tar­tışılıyor ve Tür­kiye'nin sıkın­tısı ol­maya devam ediyor ve bu sıkın­tıları çöz­mek­le il­gili olarak görev­len­diril­miş ve en önem­li ser­best piyasa ekonomisinin ol­maz­sa ol­maz kuruluşu Rekabet Kurumudur. Rekabet Kurumu doğ­ru çalış­ması lazım, güç­lü kılın­ması lazım ve mut­laka sonuç al­ması lazım. Rekabet Kurumu, defalar­ca bu konuya müdahale et­miş, tril­yon­lar­ca lira cezalar yaz­mış; ama, değer­li ar­kadaş­larım, maalesef, ya hukukumuz­daki ek­sik­lik­ten ya yet­kilerinin yeter­siz­liğin­den, bu cezaların, maalesef, 1 lirasını bile tah­sil edememiş. O zaman Rekabet Kurumu ne işe yarıyor?! Prob­lem var. Prob­lem var. Eğer, bir şikâyet var­sa bir sek­tör­de tekel­leş­mey­le il­gili sıkın­tı var­sa, bu, piyasaya yan­sıyor, tar­tışılıyor­sa, Rekabet Kurumu mut­laka sonuç al­malıdır; ama, biz, gerek yap­tığımız yasal düzen­lemeler­le veya yasal düzen­lemeler­deki ek­sik­lik­ler­le Rekabet Kurumunu sonuç al­mak­tan uzak bir kurum halin­de tutuyor­sak ve et­kin kılamıyor­sak, önün­deki en­gel­leri kal­dıramıyor­sak, o zaman, bu sorunu hal­let­memiz müm­kün değil­dir. Çün­kü, piyasaları düzen­lemek­te, tekel­leş­meyi, kar­tel­leş­meyi, tröst­leş­meyi ön­lemek­te piyasanın için­den kamu olarak çekil­miş­seniz, tek, bir tek ens­trümanınız kalıyor, Rekabet Kurumu.

Mut­laka, Rekabet Kurumunu çalışabilir, çalış­maların­da sonuç alan, sonuç al­ması için gerek­li yasal düzen­lemeleri yapan bir yapı or­taya koy­malıyız, bunu başar­malıyız. Bunu başaramaz­sak, sis­temi batırırız. Bu ser­best piyasa ekonomisine dayalı olan ül­kemizin temel sis­temi olan kapitalist sis­tem çöker. İş­te, Karl Marks'ın dediği gibi, o zaman, kapitalizm ken­di mezarını kazar.

Değer­li ar­kadaş­larım, rekabet oluş­maz­sa, rekabet şart­ları or­tadan kalk­mış­sa ve dün 40 dolara satılan çimen­to, bugün 70 dolara satılıyor­sa, ih­racat­ta, hâlâ, 45 dolara biz mal veriyor­sak, o zaman prob­lem var.

Şim­di, ar­kadaş­larımız şunu diyebilir, çimen­to sek­törün­deki ar­kadaş­larımız: "Yahu kar­deşim piyasalar iyiy­ken, biz de bu piyasa şart­ların­dan yarar­lanalım; hazır talep yoğun, biz de ser­maye birikimi yapalım, yeni yatırım­lar yapalım." Doğ­rudur; bizim sek­tör­lerimiz de, tabiî, ser­maye birikimi yap­malı ve yeni yatırım­lar an­cak böy­le olabilecek­tir; ama, bu, makul ol­malıdır, kabul edilebilir ol­malıdır. Bugün, piyasa şart­ların­da çimen­to fiyat­ları kabul edilebilir değil­dir. Sadece çimen­to değil, demir fiyat­ları da kabul edilebilir ol­mak­tan çık­mış­tır. Tabiî ki, demir, taşın­masın­daki kolay­lık nedeniy­le, daha bir kolay nak­ledilebilen ve ulus­lararası piyasada fiyat­ları belir­lenen önem­li bir in­şaat ham­mad­desidir; ama, kabul edilebilir bir şey değil­dir. Bugün, Tür­kiye'de, 700 000 liradan 1 150 000'e çık­mış­tır demir, şurada üç ay­lık bir dönem­de değer­li ar­kadaş­larım ve dev­let bunu sey­rediyor­sa, ted­bir al­mıyor­sa, in­şaat sek­törü krize gir­miş­se, sıkın­tıya gir­miş­se, önem­li sıkın­tılar­dan birisi de buy­sa ve bunu hâlâ sey­rediyor­sak ve in­şaat sek­törü, Tür­kiye ekonomisinin en önem­li lokomotifiy­se, bu, kabul edilebilir değil­dir; mut­laka ted­bir al­mak lazım­dır, gereğini yerine getir­mek lazım­dır, gerek­li ted­bir­leri ve düzen­lemeleri yap­mak lazım­dır.

Değer­li ar­kadaş­larım, umarım, bu araş­tır­ma öner­gem kabul edilir. Ben, bir tarafı tek başına suç­lamak is­temiyorum; çimen­to sanayicileri bu işin tek suç­lusu değil­dir.

(Mik­rofon otomatik cihaz tarafın­dan kapatıl­dı)

BAŞ­KAN - Sayın Küçük, 1 dakika için­de konuş­manızı tamam­layınız.

Buyurun.

AH­MET KÜÇÜK (Devam­la) - Bakın, bir araş­tır­ma komis­yonu kurar­sak, bu Mec­lisin oluş­turacağı komis­yon, taraf­sız, her par­tiden sayılarına göre oluş­turulacak ve taraf­sız bir şekil­de sek­törün sorun­larını yerin­de in­celeyecek ve gerek­li ted­bir­lerin alın­masıy­la il­gili Mec­lise mut­laka öneri getirecek­tir. Onun için, bu araş­tır­ma komis­yonunun kurul­ması lazım.

Bu sek­tör­ler bizim sek­tör­lerimiz, bu fab­rikalar bizim fab­rikalarımız; ama, bu in­şaat­la uğ­raşan, konut yap­mak için, konut edin­mek için çır­pınan, varını yoğunu, çoluğunun çocuğunun lok­masını veren ve bir konut sahibi ol­maya çalışan in­san­lar da bizim in­san­larımız; hep­si bizim. Bunu hal­ledecek olan da Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisidir.

Umarım, par­tizan bir an­layış içerisin­de İk­tidar Grubu bu öner­geyi red­det­mez ve bir araş­tır­ma komis­yonu kurularak, sorunun ger­çek neden­leri tes­pit edilerek, doğ­ru çözüm­ler buluruz. Bu vesiley­le, Yüce Mec­lisi say­gılarım­la selam­lıyorum. (CHP sıraların­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Teşek­kür ederim Sayın Küçük.

Grup önerisini oy­larınıza sunuyorum: Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Öneri kabul edil­memiş­tir.

Bir­leşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapan­ma Saati: 15.52

İKİN­Cİ OTURUM

Açıl­ma Saati: 16.22

BAŞ­KAN : Baş­kan­vekili Nev­zat PAK­DİL

KÂTİP ÜYELER : Harun TÜFEK­Cİ (Kon­ya), Tür­kân MİÇOOĞUL­LARI (İz­mir)

BAŞ­KAN - Sayın mil­let­vekil­leri, Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisinin 120 nci Bir­leşiminin İkin­ci Oturumunu açıyorum.

Baş­kan­lığın Genel Kurula sunuş­ları var­dır; bu konuya devam edeceğiz.

Adalet ve Kal­kın­ma Par­tisi Grubunun İç­tüzüğün 19 un­cu mad­desine göre veril­miş bir önerisi var­dır; okutup, oy­larınıza sunacağım.

IV.- ÖNERİLER (Devam)

A) Sİyasî Par­tİ GruBU Önerİlerİ (Devam)

2.- 1214 sıra sayılı Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planının görüş­me gününe ve gün­dem­deki sıralama ile çalış­ma saat­lerinin yeniden düzen­len­mesine iliş­kin AK Par­ti grup önerisi

Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisi Baş­kan­lığına

Danış­ma Kurulunun 27.6.2006 Salı günü (bugün) yap­tığı top­lan­tıda siyasî par­ti grup­ları arasın­da oy­bir­liği sağ­lanamadığın­dan, İç­tüzüğün 19 un­cu mad­desi gereğin­ce, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunul­masını arz ederim.

                                                                                                                Salih Kapusuz

                                                                                                                      An­kara

                                                                                                     AK Par­ti Grup Baş­kan­vekili

Öneri:

Gün­demin "Kanun Tasarı ve Tek­lif­leri ile Komis­yon­lar­dan Gelen Diğer İş­ler" kıs­mının 7 nci sırasın­da yer alan 1199 sıra sayılı kanun tek­lifinin bu kıs­mın 6 ncı sırasına, 11 in­ci sırasın­da yer alan 817 sıra sayılı kanun tasarısının bu kıs­mın 7 nci sırasına, 364 ün­cü sırasın­da yer alan 1212 sıra sayılı kanun tasarısının bu kıs­mın 8 in­ci sırasına, 8 in­ci sırasın­da yer alan 1040 sıra sayılı kanun tasarısının bu kıs­mın 9 un­cu sırasına;

26.6.2006 tarih­li Gelen Kâğıt­lar lis­tesin­de yayın­lanan ve bas­tırılarak dağıtılan 1215 sıra sayılı kanun tek­lifi ile 1217 sıra sayılı kanun tasarısının bu kıs­mın 5 in­ci ve 11 in­ci sırasına, 27.6.2006 tarih­li Gelen Kâğıt­lar lis­tesin­de yayın­lanan ve bas­tırılarak dağıtılan 1222 sıra sayılı kanun tasarısının bu kıs­mın 12 nci sırasına 48 saat geç­meden alın­maları ve diğer iş­lerin sırasının buna göre tesel­sül et­tiril­mesi;

1214 sıra sayılı Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planının (2007-2013) gün­demin "Özel Gün­dem­de Yer Alacak İş­ler" kıs­mın­da yer al­ması, görüş­melerinin 3 bölüm halin­de yapıl­ması, her bölüm üzerin­de siyasî par­ti grup­ları ile Hükümet ve Komis­yonun konuş­ma sürelerinin 30'ar dakika (Hükümetin sunuş konuş­ması dahil), kişisel konuş­maların 10'ar dakika ol­ması, siyasî par­ti grup­larının sürelerinin bir­den faz­la konuş­macı tarafın­dan kul­lanılabil­mesi;

Genel Kurulun; 27.6.2006 Salı günü 1212 sıra sayılı kanun tasarısının görüş­melerinin bitimine kadar, 28.6.2006 Çar­şam­ba günü 1222 sıra sayılı kanun tasarısının görüş­melerinin bitimine kadar çalış­ması; 29.6.2006 Per­şem­be günü ise Genel Kurulun çalış­malarının saat 11.00'de baş­laması öneril­miş­tir.

BAŞ­KAN - Grup önerisinin aley­hin­de, Deniz­li Mil­let­vekili Üm­met Kan­doğan.

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Deniz­li) - Elimiz­de öneri yok Sayın Baş­kan.

ÖZ­KAN ÖK­SÜZ (Kon­ya) - Öneri yok­sa, önerinin aley­hin­de ne konuşacak­sın?!

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Deniz­li) - Öneri gel­sin -kim onu söy­leyen- cevabını vereceğim.

RECEP KORAL (İs­tan­bul) - Otur ya!.. Seni mi din­leyeceğiz?!. Al­lah Al­lah!.. Niye kar­şılık­lı konuşuyor­sun; bak, çalışıyoruz burada!

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Deniz­li) - Konuşan ken­disi; ön­ce ken­di ar­kadaşına söy­le…

BAŞ­KAN - Ar­kadaş­lar, oturunuz yerinize; bir şey yok.

Grup önerisinin aley­hin­de, Deniz­li Mil­let­vekili Üm­met Kan­doğan; buyurun.

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Deniz­li) - Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekil­leri; siz­leri say­gıy­la selam­lıyorum.

Bir grup önerisinin aley­hin­de söz al­dım; an­cak, siz­ler de gör­dünüz, grup önerisi, şu an­da, elime yeni ulaş­tı. Şim­di, oradan, bir mil­let­vekili ar­kadaşım bana laf atıyor oradan "bil­mediğin grup önerisinin aley­hin­de niye söz is­tiyor­sun" diye. Sayın Mil­let­vekilim, bakınız, demin, Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisi Genel Kuruluna gel­diğimiz­de, Adalet ve Kal­kın­ma Par­tisinin grup önerisi diye elimize bu veril­di. Siz, tabiî, bun­ları takip et­mediğiniz için bil­miyor­sunuz, bil­mediğiniz­den de yeriniz­den konuşuyor­sunuz; ama, şim­di, bu grup önerisi or­tadan kalk­tı. Şim­di, yeni bir grup önerisi, yeni bir grup önerisi…

Mec­lis çalış­maya baş­ladı, saat 15.00, Sayın Baş­kanımız bir ara ver­di, 5 dakika ara; tam yarım saat son­ra top­lan­dık. Tabiî, bu arada, Adalet ve Kal­kın­ma Par­tisi, grup önerisi hazır­lıyor­lar. Değer­li mil­let­vekil­leri, bu nasıl bir Mec­lis çalış­masıdır?! Mec­lis açılıyor, çalış­maya baş­lıyor, Sayın Mec­lis Baş­kan­vekilimiz 5 dakika ara veriyor; bu arada, Adalet ve Kal­kın­ma Par­tisi grup önerisi alelacele yazılıyor ve grup önerisini de, biraz son­ra siz­ler de görecek­siniz, üzerin­de el­le düzelt­meler, karalamalar… Yani, Mil­let Mec­lisinin çalış­masının bir cid­diyeti ol­ması lazım değer­li mil­let­vekil­leri.

Şim­di, biz, bakacağız burada… Hiç­bir mil­let­vekili ar­kadaşımın da -kanun­lar olarak- bugün neler görüşeceğiz, bu haf­ta neler görüşeceğiz, kim­senin haberi yok.

CEV­DET ER­DÖL (Trab­zon)  - Haberimiz var!..

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Devam­la) - Yok, yok!.. Sayın Er­döl, yok, al­lahaş­kına, niye öy­le söy­lüyor­sunuz?! Yok… Hiç­bir mil­let­vekilinin -id­dia ediyorum ve id­diam­da da ıs­rar­lıyım- hiç­bir mil­let­vekilinin, bu haf­ta, han­gi kanun­ların han­gi gün görüşüleceğin­den haberi yok…

RECEP KORAL (İs­tan­bul) - Söy­leyelim mi? Söy­leyeyim mi?

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Devam­la) - Buyurun, hadi buyurun!..

RECEP KORAL (İs­tan­bul) - Sus bakalım!..

Bak, salı günü 1199 sıra sayılı genel kad­ro…

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Devam­la) - Evet…

BAŞ­KAN - Sayın mil­let­vekil­leri…

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Deniz­li) - Evet…

RECEP KORAL (İs­tan­bul) - Ar­kasın­dan, ateş­li silah­lar ve bıçak­lar­la il­gili kanunu görüşeceğiz. Ar­kasın­dan…

BAŞ­KAN - Sayın mil­let­vekil­leri…

Sayın Kan­doğan…

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Devam­la) - Bir kere, bakınız…

BAŞ­KAN - Sayın Kan­doğan…

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Devam­la) - Bakınız…

RECEP KORAL (İs­tan­bul) - Ar­kasın­dan, as­kerî mah­kemeler kuruluşu ve yar­gılama usulü kanunu…

BAŞ­KAN - Sayın Kan­doğan…

Sayın Koral…

RECEP KORAL (İs­tan­bul) - Çar­şam­ba günü or­man mühen­dis­leri…

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Devam­la) - Bakınız, şim­di o değil… Bak, yan­lış söy­lüyor­sun!..

BAŞ­KAN - Sayın Kan­doğan…

RECEP KORAL (İs­tan­bul) - Gelir Ver­gisi…

BAŞ­KAN - Sayın Koral…Sayın Koral, lüt­fen, is­tir­ham ediyorum…

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Devam­la) - Yan­lış söy­lüyor­sun!.. Yan­lış söy­lüyor­sun Sayın Mil­let­vekili, yan­lış söy­lüyor­sun!..

RECEP KORAL (İs­tan­bul) - Büt­çe kanun­ları…

BAŞ­KAN - Sayın Koral…

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Devam­la) - Bakınız, buradakin­den fark­lı söy­lüyor­sunuz!.. Yan­lış söy­lüyor­sunuz!..

RECEP KORAL (İs­tan­bul) - Sözünü geri al!..

BAŞ­KAN - Sayın Koral…

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Devam­la) - Sayın Koral, yan­lış söy­lüyor­sun; bil­miyor­sun, okumamış­sın, bak­mamış­sın!..

BAŞ­KAN - Sayın Kan­doğan…

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Devam­la) - Değer­li mil­let­vekil­leri…

 RECEP KORAL (İs­tan­bul) - Ukalalık et­me!..

BAŞ­KAN - Bir dakika… Sayın Koral… Sayın Koral, lüt­fen efen­dim… Sayın Koral…

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Devam­la) - Biz mil­let­vekil­leri olarak, bugün, Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisinin gün­demin­de han­gi konular görüşülecek­tir, han­gi kanun­lar görüşülecek­tir, kim­senin haberi yok.

RECEP KORAL (İs­tan­bul) - Sözünü geri al!..

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Devam­la) - Bakınız, geçen haf­taki gün­dem elim­de.

RECEP KORAL (İs­tan­bul)  - Sayın Baş­kan, sözünü geri al­sın; ne demek, bil­miyor­sunuz?! Han­gi mil­let­vekili bil­miyor?! Beyefen­di biliyor sadece! Oradan bağır­mak­la ol­muyor!..

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Devam­la) - Geçen haf­taki gün­demin… Per­şem­be günü saat 13.00'te baş­ladı çalış­ma, bitimine kadar…

RECEP KORAL (İs­tan­bul) - Okudum ben hep­sini…

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Devam­la) - Peki, bitir­dik mi ar­kadaş­lar, bit­ti mi; 11 in­ci mad­dede kal­dı; çalış­malar bit­ti…

RECEP KORAL (İs­tan­bul) -  Sayın Baş­kan, sözünü geri al­sın, ben doğ­ru söy­lüyorum…

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Devam­la) - Hani, geçen haf­ta bu öneri oy­lan­dı, kabul edil­di, o kanun tasarısının bitimine kadar görüş­meler devam edecek­ti, ne ol­du; saat yarım­da görüş­meler bitiril­di, tamam­lan­dı.

Değer­li mil­let­vekil­leri, Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisinin gün­demine bir gün­dem­le gelin­diğin­de, buna mut­laka uyul­ması lazım, bunun gereğinin yerine getiril­mesi lazım.

Şim­di bakınız, şu ikisi bir­birin­den fark­lı; gel­diğimiz­de bu grup önerisi var­dı, Mec­lis ara ver­di, bu grup önerisi önümüze gel­di. Han­gisine inanacağız, han­gisine itibar edeceğiz?! Han­gisine itibar edeceğiz?! Bu, dağıtıl­dı biz­lere grup önerisi olarak.

Değer­li mil­let­vekil­leri, bu şekil­deki bir Mec­lis çalış­masının sağ­lık­lı ol­madığı inan­cın­dayım. Mec­lisi bu haf­ta hız­lı bir şekil­de çalış­tıralım, cuma günü de Mec­lisi kapatalım, bütün mil­let­vekil­leri de seçim böl­gelerine git­sin diye bir an­layış yan­lış. Eğer bun­lar, hakikaten çıkarıl­ması gereken kanun­lar­sa, kapan­masın bu haf­ta Mec­lis, kapan­masın. Mut­laka çık­ması gereken kanun var­sa, çalış­ma süremizi uzatalım, önümüz­deki haf­ta da çalışalım. Önümüz­deki haf­ta da çalışalım; bun­ları, bit­mesi gereken kanun­ları bitirelim.

Şim­di, bu haf­taki gün­demimizin ilk sırasın­da stopaj­la il­gili bir kanun tek­lifi… Bu kanun, al­tı ay ön­ce, kasım ayın­da Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisin­de kabul edil­di, yüz­de 15 stopaj uy­gulamasına geçil­di ve ben, o zaman, çık­tım bu kür­süden dedim ki: Bu yüz­de 15 stopaj uy­gulaması yan­lış­tır. Yan­lış­tır bu uy­gulama. Yarın çeşit­li bas­kılar­la -bu kelimeyi de kul­lan­dım- yarın çeşit­li bas­kılar­la, bu yüz­de 15 oranının in­diril­mesiy­le il­gili önümüze bazı dayat­malar, bas­kılar gelebilir. O neden­le, geliniz, bu stopaj­la il­gili meseleyi burada cid­dî bir şekil­de tar­tışalım. Özel­lik­le, his­se senedi piyasaların­daki bu daha ön­ceki süreleri, üç ay­lık süreyi bir yıla çıkar­ma süresinin yan­lış ol­duğunu, bunun, Tür­kiye'den sıcak­para olarak tanım­lanan paranın yurt dışına kaç­masına sebebiyet verecek bir uy­gulama ol­duğunu söy­ledim. Şim­di, üzerin­den al­tı ay geç­ti; bugün, bir kanun tek­lifi… Kanun tek­lifinin gerek­çesine bak­tım, Av­rupa Bir­liğiy­le uyum zik­rediliyor. Peki, şim­di, ben, buradan soruyorum: Al­tı ay ön­ce görüşür­ken Av­rupa Bir­liği uyum meselesi yok muy­du değer­li mil­let­vekil­leri?! O zaman bunun far­kın­da değil miy­dik; haberimiz yok muy­du bu olay­dan?! Şim­di, geliyoruz, bugün, alelacele bunu Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisinin gün­demine getiriyoruz; yaban­cılara sıfır­lıyoruz, Türk­lere de yüz­de 15'ten 10'a in­diriyoruz.

Şim­di, böy­le bir uy­gulama içimize siniyor mu değer­li mil­let­vekil­leri? Ay­nı iş­lemi yapan bir yaban­cı olur­sa el­de et­tiği kazanç­tan hiç­bir ver­gi ödemeyecek, bu iş­lemi yapan Türk vatan­daşı olur­sa, kazan­cın­dan -yüz­de 15'ti bugüne kadar- yüz­de 10… Bunun doğ­ru ol­duğunu söy­leyebilecek bir mil­let­vekili var mı huzurumuz­da, içimiz­de?

MEH­MET FEH­Mİ UYANIK (Diyar­bakır) - O kadar iyi niyet­li olamaz­sın!

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Devam­la) - Sayın Mil­let­vekilim, ben bunu söy­ledim; yani, bunu söy­lemenin yan­lış ol­duğunu da biliyorum. Ben söy­lemiş­tim, ben burada ifade et­miş­tim gibi ifadelerin de çok şık ol­madığı inan­cın­dayım; an­cak, burada uyarıda bulunuyoruz.

MUS­TAFA NURİ AK­BULUT (Er­zurum) - Nasıl ol­du da fark et­tin ya?!

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Devam­la) - Şim­di, Sayın Mil­let­vekili, çok ayıp! Er­zurum Mil­let­vekili, çok ayıp yani! "Nasıl ol­du da fark et­tin." Yani, in­san biraz sıkılır onu söy­ler­ken.

MUS­TAFA NURİ AK­BULUT (Er­zurum) - Ay­nı şeyi söy­leyip duruyor­sun!

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Devam­la) - Bak, madem onu söy­ledin; benim, 30 tane, Sayın Cum­hur­baş­kanın­dan döner dediğim kanun­lar var­dı, burada söy­ledim ben.

MUS­TAFA NURİ AK­BULUT (Er­zurum) - Onu söy­ledim, bunu söy­ledim! Utan­mıyor musun!

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Devam­la) - Söy­ledim sev­gili kar­deşim!

Ben çalışıyorum, in­celiyorum, okuyorum, araş­tırıyorum; onun için benim söy­ledik­lerim doğ­ru çıkıyor. Stopajı da söy­lemiş­tim, din­lemediniz.

MUS­TAFA NURİ AK­BULUT (Er­zurum) - Bravo?!

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Devam­la) - Din­lemediniz, evet. Tutanak­larını biraz son­ra getireceğim, al­tı ay ön­ce stopaj­la da il­gili konuş­muş­tum, yan­lış demiş­tim; iş­te, al­tı ay son­ra, yan­lış­tan geri adım atıyor­sunuz; ama, geri adım atar­ken de Türk vatan­daş­larını ren­cide ederek yapıyor­sunuz. Vatan­daş­larımız ren­cide ol­du. Yaban­cılara o uy­gulama… Gazeteler "kapitülas­yon­lar geri gel­di" diye baş­lık at­tılar değer­li mil­let­vekil­leri. İçimize sin­miyor bu. Böy­le bir uy­gulamayı, bir Türk vatan­daşı olarak, bir mil­let­vekili olarak bizim kabul et­memiz müm­kün değil. Niçin yaban­cılara böy­le bir ay­rıcalık tanıyor­sunuz?! Ne olacak şim­di; bizim yer­li vatan­daş­larımız da, ay­nı iş­lem­leri, bir baş­ka ül­ke üzerin­den yapacak­lar, ay­nı im­kân­lar­dan fay­dalan­maya çalışacak­lar. Bunun yolunu niye açıyoruz değer­li mil­let­vekil­leri?!

Onun için, bu kanun görüşülür­ken, mut­laka, Türk vatan­daş­larına da böy­le bir uy­gulamanın yaban­cılar­la eşit olarak yapıl­masın­da fay­da mülahaza ediyorum.

Yine, bu haf­ta, Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planıy­la il­gili bir konu gün­deme gelecek. Şim­di, onun­la da il­gili söy­lemiş­tik; 2013 yılın­da Tür­kiye'de kişi başına düşen gelir, ilk çalış­mada 8 700 dolar­dı; ama, Sayın Baş­bakan talimat ver­di, bunu dedi, 10 000 dolara çıkarın. Şim­di, bizim bürok­rat­lar da çalış­tılar, 10 000 dolara çıkar­dılar. Keş­ke, Sayın Baş­bakan 15 000 dolar talimatı ver­sey­di de, bizim bürok­rat­lar 15 000 dolara çıkar­salar­dı!

Değer­li mil­let­vekil­leri, ekonomi, böy­le, talimat­lar­la, yukarıdan emir­ler­le yön­len­dirilecek kadar basit bir konu değil. Bakınız, Mer­kez Ban­kası 20'sin­de top­lan­dı, Para Piyasa Kurulu top­lan­dı; orada, faiz ar­tırımına git­mediler. Mer­kez Ban­kasının bile dört gün son­rasını göremediği bir ül­kede, Sayın Baş­bakan han­gi gerek­çeler­le, han­gi veriler­le, 2013 yılın­daki kişi başına düşen gelir 8 700 dolar­ken, 10 000 dolara çıkarıl­ması talimatı veriyor.

(Mik­rofon otomatik cihaz tarafın­dan kapatıl­dı)

BAŞ­KAN - Sayın Kan­doğan, konuş­manızı tamam­layınız, lüt­fen.

Buyurun.

FİK­RET BADAZ­LI (An­tal­ya) - Hedef koyuyor, çıta koyuyor.

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Devam­la) - Şim­di, çıtayı biz de is­tiyoruz Değer­li Mil­let­vekilim. Keş­ke, 15 000 ol­sun, 20 000 ol­sun; ama, ekonominin de bir ger­çek­leri var.

Bakınız, ne zaman­dan beri söy­lüyor­sunuz, kişi başına düşen gelir

5 018 dolar. Evet; şim­di, Sayın Mil­let­vekilim de öy­le dedi. Şim­di, soruyorum Sayın Mil­let­vekilim: Şim­di, kişi başına düşen gelir Tür­kiye'de kaç dolar­dır?

RECEP KORAL (İs­tan­bul) - Yıl­başın­da bakar­sın.

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Devam­la) - Kaç dolar­dır Değer­li Mil­let­vekili?! Yani, o zaman, şim­di 5 000 ise, 4 000'e iniyor­sa, bu, kâğıt üzerin­de iniyor çıkıyor Değer­li Mil­let­vekilim. İş­te, biz de bunu söy­lüyoruz, bunun yan­lış ol­duğunu söy­lüyor. Siz, bas­tırıl­mış döviz­le Türk parası cin­sin­den hesap­ladığınız gay­ri safî mil­lî hâsılayı dövize dönüş­türüp, onu da

70 000 000'a böler­seniz 5 018 çıkar. Şim­di, dolar 1,700'e çıkın­ca da, o gelir 4 000 dolara. Yani, kâğıt üzerin­de vatan­daşın cebin­den 1 000 dolar git­ti; git­ti… Onun için, ekonominin ger­çek­leri fark­lıdır, ekonominin realiteleri fark­lıdır.

Ben, çok aceley­le önümüze gelen; an­cak, yine sağ­lık­lı bir şekil­de…

(Mik­rofon otomatik cihaz tarafın­dan kapatıl­dı)

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Devam­la) - Teşek­kür ediyorum.

BAŞ­KAN - Teşek­kür ederim Sayın Kan­doğan.

Say­gıdeğer ar­kadaş­larım şunu is­tir­ham ediyorum; yani, burada grup adına konuş­ma hak­ları var­dır, grup baş­kan­vekil­lerinin konuş­ma hak­kı var­dır. Kür­süye çıkan bir hatip­le kar­şılık­lı diyalog içerisin­de, şöy­ley­di böy­ley­di usulünün hem kür­südeki hatip açısın­dan hem de Genel Kurul­da bulunan mil­let­vekil­leri açısın­dan şık ol­madığı kanaatin­deyim. Lüt­fen, bir konu var­sa, çıkıp, ar­kadaş­lar kür­süde konuş­sun­lar; onu is­tir­ham ediyorum.

ŞÜK­RÜ ÜNAL (Os­maniye) - Gruba soru soruyor.

RECEP KORAL (İs­tan­bul) - Sayın Baş­kan, siz de nezaket­siz­liğe izin ver­meyin.

BAŞ­KAN - Önerinin aley­hin­de, Malat­ya Mil­let­vekili Sayın Süley­man Sarıbaş; buyurun. (Anavatan Par­tisi sıraların­dan al­kış­lar)

SÜLEY­MAN SARIBAŞ (Malat­ya) - Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekili ar­kadaş­larım; AK Par­ti grup önerisi aley­hine söz al­mış bulunuyorum, Yüce Mec­lisi say­gıy­la selam­lıyorum.

Söz­lerime baş­lar­ken, Sayın Baş­bakanın acısını gönül­den pay­laş­tığımı ve mer­huma Al­lah'tan rah­met dilediğimi bütün mil­letin huzurun­da… Al­lah mekânını cen­net ey­lesin diyorum.

Değer­li ar­kadaş­lar, geçen haf­ta çok yoğun bir tar­tış­may­la Mec­lisi geçir­dik. Kamuoyuna yan­sıyan şey, san­ki, Anavatan Par­tisi, efen­dim, Mec­lis siyasî par­tiler yar­dımını al­mıyor da muhalefet ediyor­muş şek­lin­de yan­sıt­maya çalış­tı İk­tidar tarafı. As­lın­da, bu, doğ­ru değil. Burada da söy­ledim, kür­süde de söy­ledim. Bizim paray­la pul­la il­gimiz yok. Bizim esas is­tediğimiz şey, yar­gı karar­larına uyacak mı uy­mayacak mı, bir siyasî ik­tidar hukukun üs­tün­lüğüne inanacak mı inan­mayacak mı; bizim ver­diğimiz mücadele bu nefis mücadelesidir. Netice itibariy­le, geçen haf­ta 24 kanun tasarısını üç gün­de, al­tı gün­de geçirecek­lerini id­dia et­ti Hükümet. Bugün gör­düğümüz kadarıy­la geçen haf­ta 5 tasarı geç­ti, bu haf­ta da 9 tasarı var. As­lın­da, bu tasarıların özüne de bir itirazımız yok. Hakikaten, önem­li tasarılar var. Mesela, bir tanesi şehit ailelerimizin silah ruh­sat­ları; yani, buna bir şey söy­lemiyoruz. Stopaja cid­dî itiraz­larımız var; çün­kü, bu ül­keye gelip bu ül­kenin kanını emen­lerin, gider­ken, kazan­dık­larının bir kıs­mını bu mil­lete ver­gi olarak ödemek zorun­da ol­duk­larını, ar­tık, bu mil­letin iliğini em­mek­ten vaz­geç­meleri gerek­tiği nok­tasın­da cid­dî itiraz­larımız var. Ha, ayırıma itiraz­larımız var. Yer­li yatırım­cımızın, yani, mil­lî yatırım­cımızın ver­gi verir­ken, yaban­cı yatırım­cının ver­gi ver­meden, stopaj ödemeden çekip git­mesine, ona bir paye, bir ulufe veril­mesine de kar­şıyız; cid­dî itiraz­larımız var; ama, tasarı Hükümetin tasarısıdır, görüşülecek­tir; ona da bir şey demiyoruz.

As­kerî Ceza Muhakemeleri Kanunumuz var, 64 mad­delik… Hakikaten, Av­rupa Bir­liği iler­leme sürecin­de ar­tık sivil­lerin as­kerî mah­kemeler­de yar­gılan­maması gerek­tiğini -ki, biz Anavatan Par­tisi olarak yar­gının ta baş­tan itibaren bir­liğine taraf­tarız; yani, as­kerî yar­gı, idarî yar­gı, ad­lî yar­gı şek­lin­de bölün­müş bir yar­gıya kar­şıyız- yar­gının tek çatı al­tın­da, bir bütün­lük içerisin­de, ken­di içerisin­de ih­tisas­laşarak tek çatı al­tın­da ve yar­gı bir­liği taraf­tarıyız. Dolayısıy­la, ama, bugün­kü sis­tem içerisin­de as­kerî yar­gılama usulünün değiş­mesine de bir diyeceğimiz yok.

Bunun yanın­da, Dokuzun­cu Beş Yıl­lık Kal­kın­ma Planı, kanunen zaten çık­ması lazım; ona bir şey demiyoruz. Dediğimiz bir şey var:  Bu kanun­ları doğ­ru yapalım diyoruz, bu kanun­lar doğ­ru yapıl­sın, bir daha gel­mesin. Niye ben Büt­çe Uy­gulama Kanununu tar­tışıyorum ar­kadaş­lar?! Tem­muz ayın­da Büt­çe Uy­gulama Kanununun tar­tışıl­dığı dün­yada baş­ka bir mec­lis var mı; yok; sadece bizim Mec­lis var, ikin­ci defa tar­tışıyor. Niye; asıl Büt­çe Kanunu çıkar­ken yan­lış­lar yapıla yapıla Anayasa Mah­kemesin­den dönüyor veyahut da uy­gulamada ak­sak­lık­lar çıkıyor, tek­rar Mec­lise deniyor ki: Bu yan­lış ol­muş, bir daha yapalım… Bu kaçın­cı defa yan­lış­ları düzel­ten bir Mec­lis ol­du?! Şim­di, bak­tığınız zaman, 400 küsur kanun çıkar­dık bir senede veyahut da AK Par­ti İk­tidarın­dan itibaren 800 küsur kanun çıkar­dık; ama, bun­ların en az yarıya yakınını birer defa daha tar­tış­mak, birer defa değiş­tir­mek zorun­da kal­dık. Bizim itirazımız bu.

Baş­ka bir itirazımız var ar­kadaş­lar: Hâkim­ler ve Sav­cılar Kanunu buraya kon­du; ama, ben İk­tidarın çok taraf ol­duğu kanaatin­de değilim, in­şal­lah çıkar diye düşünüyorum; bunun mut­laka çık­ması lazım. Ha, bu çıkar­ken, ta baş­tan beri söy­lüyorum, kamu görev­lilerin­de yatay ve dikey skalayı mut­laka yap­mamız lazım; yani, bir gruba maaş verelim… Hâkim­lerimizin hak­kı mıdır; evet, hak­kıdır, yap­tık­ları görev itibariy­le bun­dan çok daha faz­lası, Av­rupa'yla kıyas­ladığınız zaman, hak ve hukuk­larıdır. Yap­tık­ları işin ehem­miyeti, yap­tık­ları işin önemi, on­lara ver­diğimiz üc­ret­lerin yanın­da çok az kal­mak­tadır; ama, diğer yan­dan, 700 000 000 alan öğ­ret­menimizi, 1 mil­yar alan polisimizi ve 8 000 000 in­sanımızın as­garî üc­ret­le çalış­tığını düşün­düğümüz zaman, ar­tık, bunun ken­di için­de bir bütün­lük olarak, bütün olarak, bütün kamu görev­lilerini bulun­duk­ları konum itibariy­le en azın­dan in­san­ca yaşayacak­ları bir düzeye getir­mek için… Kamu per­sonel rejimini bu Hükümet de üç­buçuk senedir getireceğini söy­lüyor; ama, maalesef, getiremedi, bunu yapamadı. Kal­dı ki, Acil Ey­lem Planın­da da bu var­dı. Maalesef, bunu beceremediğimiz için, iş­te, bugün, hâkim­lerimize bu düzen­lemeyi yapacağız. Ha, buraya söy­lüyorum: Ekim veya kasım ayın­da da as­kere yapacağız; çün­kü, ken­di için­de bir tutar­lılığı ol­mayın­ca üc­ret skalalarının, bas­kı grup­larına, sos­yal grup­lara, haliy­le, iyileş­tir­me yap­mak zorun­dayız. Ar­kasın­dan…

Peki, nüfus­çunun ne günahı var, tapucunun ne günahı var veya özel idaredeki genel idarî kad­rolar­da çalışan in­san­ların ne günahı var, ya ad­liyede sabah 8'de dak­tilo başına geçip ak­şam 6'ya kadar dak­tilo başın­da tak tak yazıp da 750 000 000 liray­la ev geçin­diren, kira veren, çocuğunu okutan in­san­ların ne günahı var?! Efen­dim, on­ların da yok; ama, iş­te büt­çemiz bu kadar. Tamam, büt­çemiz bu kadar; ama, iş­te, yaban­cıya stopajı sıfır­lıyoruz; rant­ta kazanana, al götür parayı, sen­den ver­gi al­mayacağım diyoruz ama! Elin yaban­cısına mah­kûm oluyoruz! Ken­di in­san­larımızın in­san­ca yaşama stan­dar­dını yük­selt­mek için bir gay­ret, maalesef, gös­ter­miyoruz. Ne ol­du; yüz­de 2,5 ver­dik memura. Bugün­kü gazeteler­de de var; tem­muz ayın­da da emek­liler yüz­de 2,5 alacak.

Ar­kadaş­lar, 8 000 000 emek­lisi var, Bağ-Kur, SSK, Emek­li San­dığı, 8 000 000 emek­lisi var. Bırakın çocuk­larını, eşiy­le bir­lik­te 16 000 000 in­san, yüz­de 2,5 zam alacak tem­muz­da; yani, 30'ar bin lira veya 20'şer bin lira zam alacak­lar. Ee, peki, bir ay­dır enf­las­yon ne?! Par­don, enf­las­yon demiyorum, enf­las­yon demek cahil­lik. Peki, yüz­de 30 fiyat alım gücünün düş­mesi, dolar kar­şısın­da, euro kar­şısın­da alım gücü in­san­ların düşer­ken, yani, yüz­de 2,5'in lafını et­mek veya telaf­fuz et­mek… Ben utanıyorum, ben zül duyuyorum. Yani, yüz­de 2,5 ver­dim… Bunun adı yok. Bunun adı yok. Yüz­de 30 enf­las­yon. Enf­las­yon fiyat far­kını ödeyin. Nisan ayın­dan bugüne kadar paramızın alım gücün­deki kay­bı bu in­san­lara ödeyin, yüz­de 25 verin. Niye yaban­cıya veriyoruz; yaban­cı alıp götürüyor. 1 300'le dolar getir­di, boz­dur­dular, yüz­de 20'ler­le faize ver­diler, üç sene son­ra 200 000 000 dolar götürüyor­lar. Götür­mesin­ler.

Mer­kez Ban­kasının dolar sat­masına da kar­şıyım, açık söy­lüyorum; yani, on­lar gidiyor diye ucuz ucuz niye satayım?! 2 500'e al­sın doları. Gel­di, Türk Lirasına çevir­di, kazan­dı madem, gider­ken de Mer­kez Ban­kamın dolarını alıyor­sa, 2 500 liradan al­sın, bedelini ödesin­ler biraz. Bu tiyat­ro hep görül­dü ar­kadaş­lar. 89'da baş­ladı, birik­tir­di birik­tir­di 94'te kriz, 95'te baş­ladı 2001'de kriz, 2001'de baş­ladı 2006'da kriz. Senar­yo ay­nı, oy­nayan­lar ay­nı, oyun­cular ay­nı; ama, bunun bedelini ödeyen yet­mişiki mil­yon, mil­letimiz. Onun için, Hükümetin yapacağı şey yasa çıkar­mak falan değil. Hükümetin yapacağı şey, temel sorun­ları şu Mec­lis­te müzakereye aç­mak. Bu ül­kenin temel sorun­ları müzakereye açıl­mıyor. Bu ül­kenin Büyük Mil­let Mec­lisi temel sorun­larını tar­tışamıyor.

Şim­di, şu stopaj… Ne zaman tar­tış­tık ar­kadaş­lar?! 550 kişiyiz. Ne getiriyor ne götürüyor. Gelir Ver­gisi kalem­leri içerisin­de yaban­cıdan al­dığım stopajın mik­tarı ne kadar­dı? Bunu af­fet­mek­le ne kadarı af­fet­miş, hibe et­miş, ulufe olarak on­lara ver­miş oluyoruz?

FERİT MEV­LÜT AS­LANOĞ­LU (Malat­ya) - 3 mil­yar dolar… 3 mil­yar dolar…

SÜLEY­MAN SARIBAŞ (Devam­la) - Bun­ları biliyor muyuz ar­kadaş­lar; bil­miyoruz. Peki, neyi tar­tış­tık da yapıyoruz?! Birileri bas­kı yapıyor dışarıdan; diyor ki: Kal­dırın şu stopajı. Biz de ne yapıyoruz… Oyunun kural­larını on­lar koyuyor çün­kü. Biz sadece on­ların koy­duğu kural­lara Mec­lis olarak uy­mak zorun­da kalıyoruz, hiç­bir kat­kımız yok, müdahalemiz yok, on­dan son­ra da mil­letin tem­sil­cisi ol­mak… Mil­letin tem­sil­cisi ol­mak demek, mil­letin men­faat­larını sonuna kadar tar­tış­mak ve mil­letin hay­rına olan iş­leri yap­mak demek.

Şim­di, yaban­cının gider­ken stopaj ver­gisini kal­dır­mak bu mil­letin hay­rına diyecek bir tane adam el kal­dır­sın; as­la mil­letin hay­rına değil. Mil­letin kasasın­dan adama bağış­ta bulunuyor­sun, dev­lete mil­lete vereceği… Ama, diğer taraf­tan mil­letin al­dığı ek­mek­ten KDV alıyor­sun, ÖTV alıyor­sun; mil­letin al­dığı tuz­dan KDV alıyor­sun, ÖTV alıyor­sun; mil­letin şekerin­den KDV alıyor­sun, ÖTV alıyor­sun. Ken­di yatırım­cılarımızın da stopajını kal­dıralım, müteah­hit­lerin stopaj ver­gilerini kal­dıralım madem ki stopajı kal­dırıyoruz. Kal­dıralım, bu ül­kede taşın al­tına elini koy­muş in­san­lara, babasın­dan, anasın­dan, birik­tir­diği paray­la bu ül­keye fab­rika yap­mış, bu ül­kede müteah­hit­lik yapan, eser mey­dana getiren in­san­lar­dan da al­mayalım stopajı. Yok, on­lar­dan alalım. Niye; on­ların sahibi yok, yaban­cının sahibi var; kural­ları on­lar koyuyor.

(Mik­rofon otomatik cihaz tarafın­dan kapatıl­dı)

BAŞ­KAN - Sayın Sarıbaş, konuş­manızı tamam­layınız lüt­fen.

Buyurun.

SÜLEY­MAN SARIBAŞ (Devam­la) - Değer­li ar­kadaş­lar, her haf­ta, Mec­lisin bu iş­leri müzakereci demok­rasiy­le tar­tış­madan, âdeta yaban­cıların prog­ram­ladığı veya bas­kı grup­larının prog­ram­ladığı bir prog­rama uyarak ve bu san­ki bizim ken­di meselemiz­miş gibi el kal­dırıp in­direrek, Tür­kiye'nin yönetil­mesi müm­kün değil. Zaten bugün yönetil­meyen bir Tür­kiye var, yönetilen Tür­kiye ol­say­dı… İş­te yaşadık­larımız, hiç­biri, ne Türk Hükümetinin ne de Mec­lisin kon­trolün­de ol­mayan hadiseler oluyor ekonomide. Bu, şu demek­tir; demek ki, bizi baş­kaları yönetiyor. On­lar, em­rediyor biz yapıyoruz. Stopaj da on­ların em­ridir. Hay hay; hayır­lı ol­sun, AK Par­tinin mil­lete ar­mağanı ol­sun.

Say­gılar sunuyorum. (AK Par­ti sıraların­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Teşek­kür ederim.

Önerinin lehin­de An­kara Mil­let­vekili Salih Kapusuz; buyurun. (AK Par­ti sıraların­dan al­kış­lar)

SALİH KAPUSUZ (An­kara) - Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekili ar­kadaş­larım; hepinizi say­gıy­la selam­lıyorum. Çalış­malarımızın başarılı ol­masını temen­ni ediyorum. Gün­dem­le il­gili olarak ar­kadaş­larımızın bil­gilerini bir kez daha tazelemek is­tiyorum.

Değer­li ar­kadaş­lar, geçen haf­ta gün­demi belir­lemiş­tik; ama, bazı tasarılar komis­yon saf­hasın­da ol­duğu için gün­demin dizay­nı, yeniden düzen­len­mesi ih­tiyacı var­dı; onun için gün­dem­de is­tediğimiz şey şu: Bugün 15.00'te baş­ladık, bu 5 tane yasa bitin­ceye kadar çalışıl­ması. Çar­şam­ba günü saat 14.00'te çalış­maların baş­laması ve sıralamış ol­duğumuz, ki, sırası şöy­le olacak: Biraz son­ra, Türk Silah­lı Kuv­vet­lerinin Av­rupa Kuv­veti Kon­go Demok­ratik Cum­huriyeti Harekâtı olarak bilinen yurt dışına as­ker gön­der­me… Gön­der­diğimiz as­ker, bir uçak­ta bir subay, bir yar­dım­cısı ve uçağın müret­tebatı olarak -yurt dışın­da, buradaki yapılan seçim­lere Av­rupa Bir­liği adına bir harekât olarak göz­leniyor, iz­leniyor, takip ediliyor- önümüz­deki haf­ta yapılacak seçim­ler süresin­ce orada kal­mak üzere gön­der­medir. Bu konunun kamuoyu tarafın­dan da doğ­ru bilin­mesi açısın­dan, bu, beraber ol­duğumuz Av­rupa Bir­liğinin bir kararına Tür­kiye'nin, Türk Silah­lı Kuv­vet­lerinin de uy­masının tabiî bir sonucudur.

Biraz ön­ce değer­li ar­kadaş­larımız söy­lediler, Stopaj Ver­gisi… Geçen yıl düzen­lemiş ol­duğumuz bir kanun­la, bütün faiz gelir­lerine stopaj uy­gulaması var­dı. Dün­yadaki ve ül­kedeki bilinen geliş­meler neticesin­de bazı hareket­lerin, bazı adım­lar atıl­masının her zaman için gerek­li ol­duğu, hiç kim­se tarafın­dan yadır­gan­maması lazım. Eğer, ekonominin gereği bir­takım ted­bir­ler alın­mak ih­tiyacı var­sa, bu ih­tiyaç, el­bet­te Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisini, yasamayı da il­gilen­diriyor­sa, yasama bu görevini yapar. El­bet­te, muhalefetimiz bu konuy­la il­gili olarak fark­lı değer­len­dir­meler­de, öneriler­de bulun­mak, hat­ta ten­kit et­me hak­kına sahip. On­lar onu söy­leyecek­ler; ama, yük taşıyan, sorum­luluk bilin­cin­de olan ve Tür­kiye'yi yöneten, ki, şuna hiç katıl­mamız müm­kün değil, değer­li ar­kadaş­larımız beni bağış­lasın­lar, Tür­kiye, dün de bugün de Tür­kiye tarafın­dan, Tür­kiye'deki yöneticiler tarafın­dan yönetilir; ama, temas halin­de ol­duğu ulus­lararası bir­lik­telik­leri var­dır, kurum­lar, kuruluş­lar var­dır. Onu ise, bu ir­tibat­larını, Tür­kiye'nin yönetimi gibi tak­dim et­mek, pek hak­kaniyet öl­çüsüne uy­maz.

Onun için, şu an­da, stopaj ver­gisi, bütün, yer­li-yaban­cı ol­mak üzere ne yapılıyor­du; yüz­de 15 olarak uy­gulanıyor­du. Tür­kiye Cum­huriyeti tarihin­de de ilk defa uy­gulan­dı. Bu uy­gulamalar da devam et­ti. Ne ol­du sonuç­ta; şim­di, biliyor­sunuz, bizim çif­te ver­gilen­dir­menin ön­len­mesi an­laş­ması diye, bir­çok ül­keler­le il­gili olarak Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisin­de onay­ladığımız an­laş­malarımız var. Bu an­laş­malar dahilin­de, zaten bu ser­maye sahip­leri o ül­keler­de bu ödemeleri yap­tık­ları için, Tür­kiye'de ikin­ci kez ödemenin yapıl­maması, an­laş­manın da tabiî bir sonucudur; ama, an­laş­ma yap­madığımız ül­keler­le il­gili olarak şayet yaban­cı ser­maye girişi var­sa, o ül­keler­le il­gili olarak ne yapılabil­mek­tedir; bu yüz­de 15 stopaj alın­mak­tadır. Peki, şu an­daki…

HALUK KOÇ (Sam­sun) - Bizim adımıza oraya mı ödüyor­lar?!

FERİT MEV­LÜT AS­LANOĞ­LU (Malat­ya) - 3 mil­yar dolar gidiyor biliyor musunuz?!

SALİH KAPUSUZ (Devam­la) - …şu an­daki stopaj ver­gisi, gel­miş olan, veril­miş olan tek­lif­te şu şekil­de geç­ti: Yaban­cı ser­maye giriş­leri, eğer çif­te ver­gilen­dir­menin daha ön­ceki uy­gulaması dahilin­de yaban­cılar is­tifade ediyor­lar­sa, yani, çif­te ver­gilen­diril­mediği nok­tadan hareket­le bu işi ödemiyor­lar­sa, diğer ödeyen­ler­den de kal­dırıl­masına yönelik­tir.

HÜSEYİN GÜLER (Mer­sin) - O kadar masum değil!

SALİH KAPUSUZ (Devam­la) - Peki, yer­liler için ne yapılıyor; her ne kadar tek­lif­te yüz­de 10 olarak ifade edil­se de, Bakan­lar Kurulu yet­kilen­diriliyor. Bunu 10 ile 0 arasın­da uy­gulama yet­kisi, Bakan­lar Kuruluna; burada bir öner­gey­le düzel­tiliyor.

HÜSEYİN GÜLER (Mer­sin) - Sayın Salih Kapusuz, sıfır sözünü ver­mediniz mi?!

SALİH KAPUSUZ (Devam­la) - Değer­li ar­kadaş­lar, bakınız, burada, peki, niye getiril­di; getiril­mesinin sebebi şu: Malumunuz, Tür­kiye, dün­ya çev­relerin­de bir­çok ül­kelerin yoğun il­gi alanına gir­miş bir ül­ke.

HALUK KOÇ (Sam­sun) - Salih Bey, getiren söy­lesin!

SALİH KAPUSUZ (Devam­la) - Onun için, had­din­den faz­la yaban­cı ser­maye girişi var. Bunun ted­biri olarak, o gün öneril­di, bugün de kal­dırılıyor. Günün şart­ları neyi gerek­tirir­se, o yerine getiriliyor.

HÜSEYİN GÜLER (Mer­sin) - Kaç ay uy­guladınız?!

SALİH KAPUSUZ (Devam­la) - Değer­li ar­kadaş­lar, hâkim­ler ve sav­cılar­la il­gili bir şeyi daha ifade et­mek is­tiyorum. Hâkim­ler ve sav­cılar­la il­gili olarak, tasarı, Hükümetin tasarısıdır; bu tasarı yasalaşacak. Bunun sıralaması ise, bir­çok sebep­ler­le, şu veyahut da bu şek­liy­le, ar­kadaş­larımız­la da görüşüyoruz, şekil­len­diril­mek is­teniyor; ama, bu konuda bir is­tek­siz­liğimizin söz konusu ol­madığını bilesiniz.

Bir diğer husus, çar­şam­ba günü… Biliyor­sunuz, bu gün, stopaj­dan son­ra, ebe ve hem­şirelere kad­ro ver­me konusun­da bir kanun tek­lifi var; ateş­li silah­lar -bu, gazilerimiz­le il­gili olarak bir düzen­lemedir- 1 mad­delik kanun­dur; as­kerî mah­kemeler­de sivil­lerin yar­gılan­mamasını ih­tiva eden bir baş­ka tasarı daha var.

Peki, çar­şam­ba günü ne düşünüyoruz; çar­şam­ba günü, biraz ön­ce ar­kadaş­larımız da söy­lediler, Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planının görüşül­mesi özel gün­dem­de yer alıyor. Grup­lara 30'ar dakika -üç bölüm halin­de görüşülecek- şahıs­lara 10 dakika ve yarın, bu görüş­meler­le baş­lıyoruz; ar­kasın­dan, yarım kalan iş­ler­den olan büt­çe, daha son­ra or­man mühen­dis­liği ve or­man en­düs­tri mühen­dis­liği ve ağaç iş­leri en­düs­tri mühen­dis­lik­leriy­le il­gili olarak bir tasarımız var, onu görüşeceğiz, ar­kasın­dan da terör­le mücadele var. Peşin­den, per­şem­be günü -ki, biraz ön­ce de söy­ledim- hâkim­ler ve sav­cılar­la il­gili olarak tasarı; eğer fır­sat olur, im­kânımız olur ve beraber­ce, bu konuda kat­kı ver­diğiniz gibi geç­miş­te, şim­di de kat­kı verir­seniz, bu kamu alacak­ları olarak bilinen, yani yurt dışına gön­derilen öğ­ren­cilerin alacak­ların­dan dolayı haciz­lerin, o ilave faiz­lerin kal­dırıl­masına yönelik Mec­lis­ten çıkar­dığımız, daha son­ra, Cum­hur­baş­kanı olarak, Cum­hur­baş­kan­lığı makamının 2 mad­desini geri gön­der­diği bu tasarıyı da, per­şem­be günü, eğer beraber­ce yasalaş­tıracak olur­sak, çalış­malarımız büyük oran­da tamam­lan­mış olacağın­dan, Mec­lisi de uy­gun zaman­da tatile sok­muş olacağız.

Önerilerimiz budur. Des­tek verir­seniz mem­nuniyetimizi ifade ediyor, teşek­kür ediyorum. (AK Par­ti sıraların­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Teşek­kür ederim Sayın Kapusuz.

Sayın Bakanım, sis­teme gir­miş­siniz, bir açık­lama mı yapacak­sınız efen­dim?

DEV­LET BAKANI VE BAŞ­BAKAN YAR­DIM­CISI MEH­MET ALİ ŞAHİN (İs­tan­bul) - Sayın Baş­kan, Salih Bey, zan­nediyorum, yap­tı; ama, memur maaş­larıy­la il­gili olarak bir açık­lama yapacağım.  

BAŞ­KAN - Sayın Bakanın 60 ın­cı mad­deye göre çok kısa bir açık­laması olacak.

Buyurun.

DEV­LET BAKANI VE BAŞ­BAKAN YAR­DIM­CISI MEH­MET ALİ ŞAHİN (İs­tan­bul) - Sayın Baş­kan çok teşek­kür ederim.

Çok kısa olarak vak­tinizi iş­gal edeceğim. Biraz ön­ce, memur­larımız için tem­muz ayı başın­da yüz­de 2,5 gibi çok komik bir zam veril­diğin­den bahis­le, bir eleş­tiri getiril­di. 1 Tem­muz tarihi itibariy­le, memur­larımıza, sadece, nis­pî olarak yüz­de 2,5 değil, ocak­ta yüz­de 2,5 ver­miş­tik, ay­rıca            40 YTL, yani 40 000 000 Türk Lirası daha ver­miş­tik. Biraz ön­ce konuşan ar­kadaşımız, tabiî o 40 000 000'dan hiç bah­set­medi. Kamuoyunu doğ­ru bil­gilen­dir­me adına, benim, onu buradan söy­lemem lazım.

Bun­lar yeter­li mi; kuş­kusuz ki yeter­li değil; an­cak, geç­tiğimiz yıl, biz, memur sen­dika ve kon­federas­yon­larıy­la top­lugörüş­me yap­tık. Bu rakam­lar, o top­lu görüş­mede al­tına im­za koy­duğumuz bir mutabakat zap­tının ürünüdür; yani, memur­larımızı tem­sil eden sen­dika ve kon­federas­yon­lar­la, Hükümet tarafını tem­silen benim al­tına im­za koy­muş ol­duğumuz bir mutabakatın ürünü olarak o para veril­mek­tedir.

Bunu açık­lama ih­tiyacını duy­dum Sayın Baş­kanım.

Teşek­kür ederim.

BAŞ­KAN - Teşek­kür ederim.

Öneri üzerin­deki görüş­meler tamam­lan­mış­tır.

Öneriyi oy­larınıza sunuyorum: Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Öneri kabul edil­miş­tir.

Say­gıdeğer mil­let­vekil­leri, Baş­bakan­lığın, Türk Silah­lı Kuv­vet­lerinin Av­rupa Kuv­veti Kon­go Demok­ratik Cum­huriyeti Harekâtı kap­samın­da yurt dışına gön­deril­mesine, bu kuv­vet­lerin verilecek izin ve belir­lenecek esas­lar çer­çevesin­de kul­lanıl­masına Anayasanın 92 nci mad­desi uyarın­ca izin veril­mesine dair bir tez­keresi var­dır; okutuyorum:

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

A) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

5.- Türk Silahlı Kuvvetlerinin Avrupa Kuvveti Kongo Demokratik Cumhuriyeti Harekâtı kapsamında yurt dışına gönderilmesine; bu kuvvetlerin verilecek izin ve belirlenecek esaslar çerçevesinde kullanılmasına izin verilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1081)

                                                                                                                   20.6.2006

Sayı: B.02.0.KKG/165-78/3118

Konu: TSK un­sur­larının Kon­go Demok­ratik Cum­huriyetine gön­deril­mesi.

Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisi Baş­kan­lığına

Av­rupa Bir­liği, Bir­leş­miş Mil­let­ler Güven­lik Kon­seyinin 25 Nisan 2006 gün ve 1671 (2006) sayılı kararı gereğin­ce, 26 Nisan 2006 gün ve 779/06 sayılı Or­tak Ey­lem Bel­gesiy­le al­mış ol­duğu karar çer­çevesin­de, Kon­go Demok­ratik Cum­huriyetin­de yapılacak genel seçim­ler es­nasın­da ül­kedeki asayiş ve güven­liğe kat­kıda bulun­mak ve böl­gede görev yapan BM kuv­vet­lerini (The United Nations Or­ganisation Mis­sion in the Democ­ratic Repup­lic of the Con­go/MONUC) des­tek­lemek mak­sadıy­la "Av­rupa Kuv­veti Kon­go Demok­ratik Cum­huriyeti Harekâtı" ic­ra et­meye karar ver­miş, Tür­kiye dahil Av­rupa Bir­liği üyesi ol­mayan NATO müt­tefiki ül­kelere katılım konusun­da davet­te bulun­muş­tur.

Harekât kap­samın­da Kon­go Demok­ratik Cum­huriyeti yanı sıra, Gabon ve ih­tiyaç duyulacak diğer ül­keler­de des­tek amaç­lı olarak bir­lik konuş­lan­dırıl­ması, bu ül­keler­deki havaalanı veya deniz liman­ların­dan is­tifade edil­mesi ön­görül­müş­tür.

Av­rupa Bir­liğinin "Av­rupa Kuv­veti Kon­go Demok­ratik Cum­huriyeti Harekâtı"na katılımın, Tür­kiye'nin Av­rupa Bir­liği üyeliği aday­lığını des­tek­leyeceği, Av­rupa Güven­lik ve Savun­ma Politikasına ver­diğimiz des­tek­le uyum­lu ol­duğu ve ül­kemizin genel olarak Barışı Des­tek­leme Harekât­larına olan yak­laşımıy­la ör­tüş­mesi nedeniy­le; Anayasanın 92 nci ve 117 nci mad­deleri uyarın­ca gereği, sınırı, kap­samı ve zamanı Hükümet­çe tak­dir ve tes­pit edil­mek kay­dıy­la, Türk Silah­lı Kuv­vet­lerinin "Av­rupa Kuv­veti Kon­go Demok­ratik Cum­huriyeti Harekâtı" kap­samın­da yurt dışına gön­deril­mesi ve Hükümet­çe verilecek izin ve belir­lenecek esas­lar çer­çevesin­de bu kuv­vet­lerin kul­lanıl­ması için Hükümete izin veril­mesinin gereğini arz ederim.

                                                                                                         Recep Tay­yip Er­doğan

                                                                                                                    Baş­bakan

BAŞ­KAN - Say­gıdeğer mil­let­vekili ar­kadaş­larım, şim­di, Baş­bakan­lık tez­keresi üzerin­de, İç­tüzüğün 72 nci mad­desine göre görüş­me açacağım.

Grup­lara, Hükümete ve şah­sı adına 2 üyeye söz vereceğim.

Konuş­ma süreleri, grup­lar ve Hükümet için 20'şer dakika, şahıs­lar için 10'ar dakikadır.

İlk söz, Hükümet adına, Mil­lî Savun­ma Bakanı Sayın Vec­di Gönül'e ait­tir.

Buyurun Sayın Gönül. (AK Par­ti sıraların­dan al­kış­lar)

MİL­LÎ SAVUN­MA BAKANI MEH­MET VEC­Dİ GÖNÜL (Kocaeli) - Sayın Baş­kan, sayın mil­let­vekil­leri; tez­kerede de izah edil­diği üzere, 30 Tem­muz 2006 tarihin­de Kon­go'da yapılacak genel seçim­de görev yap­mak üzere bir C-130, müret­tebatıy­la, 2 subayın Kon­go'ya gön­deril­mesi, Hükümetimiz tarafın­dan uy­gun görül­müş ve tas­vibiniz, tas­dikiniz için bu tek­lif huzurunuza getiril­miş­tir.

Görev, bir Bir­leş­miş Mil­let­ler ve Av­rupa Top­luluğu görevidir.

Ulus­lararası görev­ler, o ül­kenin as­kerine ve dolayısıy­la o ül­keye pres­tij kazan­dıran görev­ler­dir.

Bugüne kadar Tür­kiye, ulus­lararası görev­ler konusun­da önem­li hiz­met­ler yap­mış­tır. Bu vesiley­le bun­ları size hatır­lat­mak is­tiyorum.

Bugüne kadar tamam­lan­mış görev­ler, baş­ta Kore harekâtıdır. Bir­leş­miş Mil­let­lerin bir kararı uyarın­ca Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisinin al­dığı karara dayalı olarak yapıl­mış­tır ve 52 000 as­kerimiz katıl­mış­tır.

Somali'ye 1993-1994 Bir­leş­miş Mil­let­ler harekâtı olarak 1 mekanize bölük katıl­mış­tır. Bos­na-Her­sek'e, United National Profor (UN­PROFOR) Harekâtına -ki, bu da Bir­leş­miş Mil­let­ler harekâtıdır- görev kuv­veti olarak 1 464 kişi, 18 uçak, Ağus­tos 1993'ten Aralık 1995'e kadar görev yap­mış­tır. Bos­na-Her­sek'te ise NATO harekâtı olarak bir tugay görev yap­mış­tır daha son­ra 1995'ten Aralık 2004'e kadar.

Ad­riyatik Denizin­de, SHARP­GUAR Harekâtı ile -NATO harekâtıdır- Tem­muz 1992'den Ekim 1996'ya kadar top­lam 18 fir­kateyn, muharip gemi, 2 denizal­tı, 4 akar­yakıt gemisi ve yak­laşık 5 000 per­sonelimiz, bu Ad­riyatik Denizi harekâtına katıl­mış­tır.

Ar­navut­luk'ta AL­BA Harekâtı, Nisan 1997'den Ağus­tos 1997'ye kadar devam et­miş­tir. Bir­leş­miş Mil­let­ler Güven­lik Kon­seyinin 1101 sayılı harekât kararıy­la yapılan harekât­tır. 1 deniz piyade tabur kuv­veti; yani, 779 kişiy­le bu harekât tamam­lan­mış­tır.

İran-Irak Harekâtın­da ise, dönem­ler halin­de 10'ar as­kerî per­sonel Bir­leş­miş Mil­let­ler harekâtına katıl­mış­tır.

Kuveyt'te ise, Bir­leş­miş Mil­let­ler Harekâtı olarak, dönem­ler halin­de 75 as­kerimiz görev yap­mış­tır.

Doğu Timor'da, Şubat 2000'den Mayıs 2004'e kadar dönem­ler halin­de 8 subayımız görev yap­mış­tır.

Gür­cis­tan'da, AGİT Harekâtı olarak, Şubat 2000'den Aralık 2004'e kadar 10 subayımız görev yap­mış­tır.

Bugün ise han­gi görev­ler as­ker­lerimiz tarafın­dan yerine getiril­mek­tedir, bun­ları da bil­gilerinize sun­mak is­tiyorum. Bun­lar­dan en önem­lisi Af­ganis­tan'da yapılan görev­dir. Ulus­lararası Güven­lik ve Yar­dım Harekâtı olarak 16 Ocak 2002'de 1 bölük, yani, 300 kişi görev yap­mış­tır. ISAF-II olarak, Tür­kiye'nin lider sıfatıy­la görev yap­tığı dönem­de ise, 20 Haziran 2002'den 10 Şubat 2003'e kadar 1 tabur, 1 300 kişiy­le Tür­kiye görev yap­mış­tır.

ISAF III, IV,V ve VI'day­sa, 10 Şubat 2003'ten 13 Şubat 2005 'e kadar 1 bölük (300 kişi); ISAF VII'de ise, Tür­kiye tek­rar lider­liği yük­len­mek kay­dıy­la Üçün­cü Kolor­du görev yap­mış­tır. 13 Şubat 2005'ten 4 Ağus­tos 2005'e kadar 1 tabur (1 450 kişi) Yir­misekizin­ci Mekanize Piyade Tugayı Kabil Çokulus­lu Tugayı olarak görev yap­mış­tır. Bun­lar, NATO-SOFA ve NATO-Af­ganis­tan tek­nik an­laş­malarına göre yerine getirilen görev­ler­dir.

Bugün ise, 4 Mayıs 2006'dan itibaren, Kabil Çokulus­lu Tugayı SEEB­RIG de dahil ol­mak üzere Kabil'de 260 kişi, 260 as­kerimiz görev yap­mak­tadır.

Halen Bos­na-Her­sek'te Av­rupa Bir­liği ALT­HEA Harekâtın­da, ön­ce Bir­leş­miş Mil­let­ler harekâtı olarak baş­lamış, son­ra Av­rupa Bir­liği harekâtı olarak devam et­miş­tir, 300 kişi görev yap­mak­tadır.

Kosova'da NATO-SOFA An­laş­ması gereğin­ce, 400 kişi görev yap­mak­tadır. Leton­ya'da ise 4 F-16 uçağımız, 85 per­soneliy­le görev yap­mak­tadır.

Sayın Baş­kan, sayın mil­let­vekil­leri; bu, C-130'la katılacağımız, C-130 müret­tebatı ve 2 subay­la katılacağımız bu harekâtın baş­ka bir önemi var­dır; il­ke defa, NATO dışın­da, bir Av­rupa Bir­liği harekâtına katıl­mak­tayız. Böy­lece daha ev­vel katıl­dık­larımız­da Ber­lin Plus An­laş­ması dediğimiz NATO'nun Av­rupa Bir­liği üyesi ol­mayan ül­keleri için düzen­lenen, hukukî zemin dışın­da ve Av­rupa Bir­liğinin bir harekâtı olarak buna katıl­mak­tayız.

EUFOR RD Kon­go Harekâtı, AB tarafın­dan Kon­go Demok­ratik Cum­huriyetin­de 30 Tem­muz 2006 tarihin­de yapılacak seçim­ler kap­samın­da böl­gedeki Bir­leş­miş Mil­let­ler Çokulus­lu Barış Gücüne des­tek ver­mek amacıy­la ic­ra edilecek ilk müs­takil harekâtımız olacak­tır.

EUFOR RD Kon­go Harekâtının Or­tak Ey­lem Bel­gesi, Av­rupa Bir­liği Kon­seyin­ce 27 Nisan 2006 tarihin­de onay­lan­mış­tır. Anılan bel­genin 10 un­cu mad­desine göre, harekâta kat­kı yap­mak üzere, Av­rupa Bir­liği üyesi ül­kelerin yanı sıra, Tür­kiye, Roman­ya, Bul­garis­tan, Nor­veç, İz­lan­da ve Kanada bu harekâta davet edil­miş­tir. Ay­nı mad­dede, kay­da değer kat­kı sağ­layan üçün­cü dev­let­lerin, harekâtın gün­lük ic­rasına Av­rupa Bir­liği üyesi dev­let­ler­le ay­nı hak ve sorum­luluk­lar­la katılacak­ları ve bu tür üçün­cü dev­let­lerin var­lığı halin­de Katılım­cılar Komitesi oluş­turulacağı belir­til­miş­tir.

Kon­go Demok­ratik Cum­huriyetin­de ger­çek­leş­tirilecek EUFOR RD Kon­go Harekâtının harekât karar­gâhı Pots­dam-Al­man­ya'da, operas­yon komutan­lığı ise Kon­go'da yer alacak­tır.

Tür­kiye tarafın­dan, harekât kap­samın­da bir C-130 uçağı -15 uçak per­soneli- ile biri Pots­dam Harekât Karar­gâhın­da, diğeri Gabon Harekât Mer­kezi Karar­gâhın­da görev yapacak 2 per­sonel bu harekât­ta görev al­mış olacak­tır.

Halihazır­da böl­gede, MONUC Harekâtı kap­samın­da 18 000 Bir­leş­miş Mil­let­ler as­keri bulun­mak­tadır. EUFOR RD Kon­go Harekâtına des­tek verecek üçün­cü ül­ke per­soneli, Av­rupa Bir­liği Kuv­vet­lerin Statüsü And­laş­ması (EU Status of For­ces Ag­reement-SOFA) çer­çevesin­de Gabon'da, AB üyesi ül­ke per­soneliy­le ay­nı statüye sahip olacak, Kon­go'da harekâtın ic­rası sırasın­da tüm per­sonel -AB+üçün­cü ül­keler- Bir­leş­miş Mil­let­ler as­ker­lerinin statüsün­de yer alacak­tır.

Tür­kiye tarafın­dan gön­derilecek C-130 uçağının, 20 Tem­muz-30 Kasım 2006 tarih­leri arasın­da kul­lanıl­ması, 1 Ocak 2007 tarihine kadar geri dön­mesi plan­lan­mak­tadır.

Tür­kiye'nin söz konusu harekât kap­samın­da en önem­li kısıt­laması, hava savun­ma sis­tem­lerine ih­tiyaç duyulacak böl­geler­de uçuş plan­lan­mamasıdır. Diğer bir ifadey­le, bu uçağımız her­han­gi bir as­kerî harekâta katıl­mayacak­tır, as­kerî bir harekâtın içerisin­de ol­mayacak­tır; ay­rıca, bir baş­ka kısıt­lama daha var, o da havaalan­ları dışarısın­da kul­lanıl­mayacak­tır.

EUFOR RD Kon­go Harekâtı, ilk kez plan­lama ve ic­ra aşamaların­da, NATO im­kân ve yetenek­lerin­den fay­dalanıl­mayan müs­takil bir operas­yon ol­ması açısın­dan önem taşımak­tadır.

Bu harekâtın; harekât çer­çevesin­de çalış­maları koor­dine edecek bir Katılım­cılar Komitesi kurul­masının karar­laş­tırıl­ması ve Tür­kiye'nin de söz konusu komitede yer al­ması; Tür­kiye tarafın­dan ilk kez müs­takil bir AB harekâtın­da karar­gâh per­soneli görev­len­diril­mesi; bu harekât kap­samın­da, Tür­kiye'nin katılımının hukukî prosedür­leri, tek­nik husus­lar ve güven­lik düzen­lemeleri şekil­len­diril­miş olacağın­dan, müteakiben ic­ra edilecek ben­zer operas­yon­lara Tür­kiye'nin katılımı durumun­da kolay­lık sağ­lan­ması; Tür­kiye'nin ben­zer operas­yon­lar­da sağ­layacağı des­teğin, AB üyelik sürecin­de olum­lu et­kileri bakımın­dan önem­li ol­duğu değer­len­diril­mek­tedir.

Sayın Baş­kan, sayın mil­let­vekil­leri; Tür­kiye'nin diğer ül­keler­le il­gili harekâtını baş­lan­gıç­ta özet­lememin bir sebebi, Tür­kiye'nin Kore Har­bine katıl­ması, Bir­leş­miş Mil­let­ler harekâtının için­de ol­ması, Tür­kiye'ye NATO üyeliğini kazan­dır­mış­tı. Ümit ediyorum, bu çeşit teşeb­büs­lerimiz­le de, Av­rupa üyeliği yolun­da önem­li mesafeler kazan­mamıza yük­sek oy­larınız­la ve tas­vibiniz­le des­tek olur­sunuz.

Hepinize sev­giler say­gılar sunuyorum. (AK Par­ti sıraların­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Teşek­kür ederim Sayın Bakanım.

Anavatan Grubu adına, Bit­lis Mil­let­vekili Edip Saf­der Gay­dalı.

Sayın Gay­dalı, buyurun. (Anavatan Par­tisi sıraların­dan al­kış­lar)

ANAVATAN PAR­TİSİ GRUBU ADINA EDİP SAF­DER GAY­DALI (Bit­lis) - Sayın Baş­kan, çok değer­li mil­let­vekil­leri; Bir­leş­miş Mil­let­ler Kon­go Barış Gücüne Tür­kiye'nin kat­kıda bulun­masına dair hükümet tez­keresini Anavatan Par­tisi Grubu olarak des­tek­liyoruz.

Kon­go'da, son on yıl­da, iç­savaş, aç­lık ve has­talık­lar neticesi 4 000 000 in­san hayatını kay­bet­miş­tir, gün­de 1 000 kişi öl­mek­tedir. 1965'ten bu yana ilk defa seçime gidil­mesi bek­len­mek­tedir. Tür­kiye, bu in­san­lık dramına seyir­ci kalamaz. Sudan'ın güneyin­deki Dar­fur böl­gesin­de, medenî geçinen dün­yanın göz­leri önün­de, 200 000 in­san öl­dürül­müş­tür. Sudan'ın pet­rol mem­leketi ol­ması dış bas­kı ve müdahaleyi ön­lemek­tedir. On yıl aradan son­ra Somali yeniden iç savaşa sürük­len­miş­tir. Av­rupa'nın göbeğin­de Bos­na-Her­sek'te 1992-95 yıl­ları arasın­da 260 000 Müs­lüman kat­ledil­miş­tir. 1995'te Sreb­renica'da Bir­leş­miş Mil­let­ler Gücünün seyir­ci kal­dığı 8 000 in­san kur­şuna dizil­miş­tir. Bu soy­kırımın fail­leri hâlâ Sır­bis­tan'da ser­best­çe dolaş­mak­tadır.

Tür­kiye, Bir­leş­miş Mil­let­lere kar­şı daima has­sasiyet gös­ter­miş, iş­bir­liğin­den kaçın­mamış­tır. Buna mukabil, Teş­kilatın, mem­leketimize kar­şı bil­has­sa Kıb­rıs meselesin­de adil dav­ran­dığı söy­lenemez.

Bu çer­çevede, Genel Sek­reter Sayın Kofi An­nan'ın, Güney Kıb­rıs'ın Av­rupa Bir­liğine alın­masının çözümü zor­laş­tır­dığı yolun­daki beyanını mem­nuniyet­le kar­şıladığımızı da belirt­meliyiz.

1950'de güç­lü bir şekil­de katıl­dığımız Kore Savaşın­dan bu yana Tür­kiye bir­çok barış harekâtın­da yer al­mış­tır. Halen, Bal­kan­lar­da, bir­lik­lerimiz, barışı korumak­tadır; NATO gücüy­le beraber Af­ganis­tan'da bulunuyor, bu kar­deş mem­leketin yaralarını sar­maya çalışıyoruz.

Dün­yanın bir­çok yerin­de, maalesef, iç savaş, çal­kan­tılar sür­mek­te, mil­yon­lar­ca in­san hayatını kay­bet­mek­tedir. Zaman için­de gücünü büyük öl­çüde kay­beden Bir­leş­miş Mil­let­leri daha et­kili bir hale getir­mek gerek­mek­tedir.

Bir­leş­miş Mil­let­ler gücünün uzun seneler­den beri bulun­duğu yer­ler­den biri de Kıb­rıs'tır. An­cak, Kıb­rıs'ta barışı, bu güç­ten ziyade, 20 Tem­muz 1974 Barış Harekâtıy­la Adaya çıkan as­ker­lerimiz korumak­tadır.

Kıb­rıs'ta kan dökül­mesine son veril­miş ol­ması bazı çev­releri rahat­sız et­mek­tedir.

Kıb­rıs mil­lî davası Av­rupa Bir­liğiy­le iliş­kilerimiz­de ön­şart haline getiril­miş bulun­mak­tadır. Tec­rübesiz­lik ve cid­diyet nok­san­lığı neticesi "çözüm­süz­lük çözüm değil­dir" sloganıy­la yola çıkan Sayın İk­tidar, meseleyi büs­bütün çözüm­süz hale getir­meye maalesef muvaf­fak ol­muş­tur.

"Ver kur­tul" mesaj­lı politikaya, An­nan Planına sarıl­maya en­gel ol­mak­la it­ham edilen Sayın Denk­taş'ın elimine edil­mesine rağ­men, mesafe alın­mamış; Hükümet, hatalarıy­la, için­den çıkılamaz bir kıs­kaca gir­miş bulun­mak­tadır.

Kuzey Kıb­rıs Türk Cum­huriyeti üzerin­deki am­bar­goların kal­dırıl­ması hak­lı talebi 17 Aralık 2004 Brük­sel Zir­vesin­de ileri sürül­meli idi. Hükümet, zir­vede, müzakere tarihi al­mak uğ­runa, Güm­rük Bir­liği Ek Protokolünü im­zalayacağı yazılı beyanın­da bulun­muş, 29 Tem­muz 2005 tarihin­de, için­de Kıb­rıs Cum­huriyeti yazılı protokolü im­zalamak­la, elin­deki kuv­vet­li kozu kar­şı tarafa maalesef ver­miş­tir. Halen Rum­lar, Yunan­lılar ve ar­kaların­daki Av­rupa Bir­liği, Tür­kiye'ye kar­şı bu kozu kul­lan­mak­ta, An­kara'yı köşeye sıkış­tır­mış bulun­mak­tadır.

Çok geç ol­masa dahi, Sayın Baş­bakanın son karar­lı tav­rını des­tek­liyoruz. Tür­kiye'ye, âdeta, koloni gözüy­le bakan, her işe karışan, hesap soran Av­rupa Bir­liğine dur demenin zamanı gel­miş­tir. Tür­kiye'nin "hayır" demeyi bil­diğini, muhatap­larına hatır­lat­mak lazım.

10-11 Aralık 1999 Hel­sin­ki Zir­vesin­den bu yana, Tür­kiye'nin, ilk defa, bu ay or­tasın­da Brük­sel'de yapılan Av­rupa Bir­liği zir­ve top­lan­tısına davet edil­meyerek, aile fotoğ­rafı dışın­da bırakıl­ması da dik­kat çekicidir. Ay­rıca, dönem baş­kan­lığı sona er­mek­te olan Avus­tur­ya Baş­bakanının, Tür­kiye için özel bir statü üzerin­de çalış­tık­larını ifade et­mesi son derece düşün­dürücü ol­mak­tadır.

Hükümetimizin dört seneden beri takip et­tiği ver kur­tul Kıb­rıs politikası ile tam tes­limiyet ve taviz­lere dayanan Av­rupa Bir­liği politikası maalesef if­las et­miş­tir. Yüce Mec­lisin duruma el koy­ması gerek­mek­tedir.

Mev­cut Hükümetin bugüne kadar­ki per­for­man­sına bak­tığımız­da şunu görüyoruz: Bu Hükümet, ne yazık ki, Tür­kiye-AB iliş­kileri ile müzakere süreci için kap­sam­lı bir strateji ve buna uy­gun bir siyasal iletişim modeli geliş­tir­me becerisin­den maalesef yok­sun­dur. Tür­kiye, siyasal koor­dinat­ları çok iyi belir­len­miş bir plana sahip ol­madığı, süreç için­de sürek­li bu konu üzerin­de düşün­ce ve senar­yo üret­mediği tak­dir­de, cid­dî is­tik­rar­sız­lık un­sur­larıy­la yüz­leş­mek ve bun­lar­la başet­mek­te ön­görül­medik sıkın­tılar yaşamak durumun­da kalabilir.

Hükümetin dış­politika konusun­daki deneyim­siz­liği ve yeter­siz­liği nedeniy­le, Tür­kiye'nin, AB kar­şısın­da müzakere yeteneğin­den ve gücün­den yok­sun bir ül­ke haline gel­me teh­likesi var­dır. Tür­kiye'nin, ağır­lığına uy­gun bir güven­lik ve dış­politika stratejisi belir­leme ve bunu AB üyesi ül­keler­le tar­tışır hale gel­me gereğinin far­kın­da ol­malıyız. Sayın Hükümetin müzakereler­deki pazar­lık gücünün kay­nağı kişisel dost­luk­lar değil, Tür­kiye'nin büyük­lüğü ve gücüdür. İç politikaya dönük arada bir efelen­meler­le Tür­kiye'nin hak­kı ve hukuku as­la korunamaz.

Sayın Baş­kan, bulun­duğunuz yüce kür­sünün ar­kasın­da "Hâkimiyet Kayıt­sız Şart­sız Mil­letin­dir" yazılıdır. Son seneler­de dış kay­nak­lı kayıt ve şart­ların art­tığını gör­mek ıs­tırap vericidir. Hüküm­ran­lık hak­larımıza sahip çık­mamız gerekiyor. İçin­de söz sahibi ol­madığımız her tür­lü ulus­lararası ör­güte kar­şı -ki, buna AB de dahil­dir- hüküm­ran­lık hak­larımızı son derece iyi savun­mamız gerekiyor. AB müzakere sürecin­de daha güç­lü olabil­memiz için, unut­mayalım ki, AB dışı ül­keler­le ve ulus­lararası bir­lik­ler­le de iliş­kilerimizi güç­lü tut­mak zorun­dayız. Tür­kiye'nin, global den­geleri dik­kate alarak dün­yadaki yer ve rolünü tayin et­mesi gerek­tiği bir kat daha art­mış­tır. Günübir­lik politikalar, gün­demi bel­li ol­mayan seyahat­ler­le, or­taya, tutar­lı, et­kin, sağ­lık­lı bir dış­politika koy­ma im­kânı yok­tur.

Değer­li mil­let­vekil­leri, Tür­kiye'nin, ulus­lararası top­luluğun, gücü, say­gın, sözü din­lenir, sözüne kulak verilir bir üyesi olabil­mesi için, il­tifat kay­nağı olarak mil­letini gören, gücünü mil­letin­den alan bir ül­ke ol­ması şart­tır; bu da, in­celik­li bir dip­lomasi, kıv­rak bir manev­ra yeteneği, ön­görü ve senar­yo üretebil­me becerisi is­tiyor. Bun­ları başarıy­la uy­gulayamaz­sanız hiç­bir şey el­de edemez­siniz. Daha kötüsü, mev­cudu da koruyamaz, zarara girer­siniz. Tür­kiye, bugün, ulus­lararası plan­da zarara uğ­rayan, elin­dekileri kul­lanamayan, elin­dekileri hiç­bir kazanım ol­mak­sızın tek tek kay­beden bir ül­ke haline maalesef gel­mek üzeredir. Tec­rübesiz­lik, hazır­lık­sız­lık, donanım­sız­lık ve viz­yon­suz­luk, ulus­lararası iliş­kilerin en büyük düş­manı, en büyük han­dikabıdır. Atılan her yan­lış adımın on yıl­lara mal ol­ma ris­ki var­dır. Atılan her yan­lış adım, Tür­kiye'nin geleceğine ipotek koy­mak­tır. Atılan her yan­lış adım, ül­keyi teh­likeli maceralara, teh­likeli kamp­laş­malara sürük­lemek­tir. Oy­sa, Tür­kiye, cesaretin ve sorum­luluğun ül­kesi ol­mak durumun­dadır. Sorum­suz­ca yapılan her plan, sorum­suz­ca atılan her adım, sorum­suz­ca verilen her beyanat, sorum­suz­ca yapılan her görüş­me, sorum­suz­ca ger­çek­leş­tirilen her müzakere, Tür­kiye'nin, maalesef, elini zayıf­lat­mak­tadır.

Bakanını tek­zip eden bakan­lık, Baş­bakanının, as­lın­da, her­kesin an­ladığını kas­tet­mediğini söy­leyen Baş­bakan­lık Söz­cüsü… Bu man­zaralar, cid­dî bir dev­let geleneğine sahip olan Tür­kiye Cum­huriyetine yakış­mamak­tadır.

Süreci yönetecek bil­giden yok­sun ol­mak, hedef­lere ve fır­sat­lara değil teh­dit­lere odak­lan­mak, risk üst­len­me cesareti gereken durum­lar­da günü kur­tar­maya, durumu idare et­meye soyun­mak, kritik an­lar­da stratejik bakış­tan ve ön­görüden yok­sun bir biçim­de güya cesur, oy­sa kör­ce çıkış­lar yap­mak Tür­kiye'nin elini zayıf­lat­mak­tadır.

Siyaset, viz­yon gerek­tirir; bil­giye, beceriye, kaliteye önem ver­meyi gerek­tirir; bunun için bir rekabet or­tamı sağ­lamayı gerek­tirir. Siyaset irade gerek­tirir, mil­lî iradeye uy­gun bir siyasî irade gerek­tirir.

Mev­cut Hükümetin bugüne kadar bu gerek­lilik­lerin hiç­birini yerine getir­mediğini, becerik­siz­lik, zaaf ve yan­lış­ların üs­tünü oy av­cılığı am­balaj­lı halk­la iliş­kiler kam­pan­yalarıy­la ört­meye çalış­tığını, maalesef, gör­mek­teyiz.

Kuzey Kıb­rıs Türk Cum­huriyetini izolas­yon­dan kur­tar­mak için çır­pınan Sayın İk­tidar, sonun­da Tür­kiye'yi izole et­miş­tir. El yor­damıy­la yürütülen, gaf­lar­la malul, cid­diyet­ten uzak dış politikay­la ABD'yle aramız­daki mesafe giderek açıl­mış, NATO'yla iliş­kilerimiz soğumuş, Türk dün­yası unutul­muş, inanç ek­sen­li dış temas­lara ağır­lık veril­miş­tir.

Mart ayı sonun­da Was­hing­ton'da yapılan Türk-Amerikan İş Kon­seyi top­lan­tıları sönük geç­miş, Türk tarafın­ca davet edilen dört sayın bakanımız Amerikalı mes­lek­taş­ların­dan ran­devu alamadık­ları için, top­lan­tılara, maalesef, gidememiş­ler­dir. Bu top­lan­tılar­la paralel olarak Was­hing­ton'da yapılan bir seminere katılan Baş­bakan­lık müşavir­lerimizin Sayın Baş­bakan­la il­gili beyan ve ifadeleri, biz­leri, hepimizi rahat­sız et­miş, mil­letimizi üz­müş­tür.

İk­tidarın bu skan­dalı geçiş­tir­mesini, üzerin­de dur­mamasını an­lamak, kabul et­mek müm­kün değil­dir. Ay­nı seminer­de, Amerikan tarafının AK Par­ti İk­tidarına güven­me ek­sik­lik­lerini pek de dip­lomatik ol­mayan bir dil­le açık­lamasının da Hükümetimizi et­kilemediği, maalesef, görül­mek­tedir. Bu çer­çevede, ABD An­kara es­ki Büyükel­çisi ve halen Savun­ma Bakan Yar­dım­cısı Edel­man'ın Was­hing­ton'da yapılan Özal'ı an­ma top­lan­tıların­daki konuş­ması özel bir an­lam kazan­mak­tadır. Sayın Büyükel­çi, üç büyük Türk liderinin is­mini belirt­mek­le, yeter­siz, güç­süz lider­leri de, ay­nı zaman­da, par­mak­la gös­ter­mek­tedir.

Sayın Baş­bakanın geçen sene 18 Haziran­da Was­hing­ton'a yap­tığı ziyaret, Beyaz Saray bölümünün 7 dakikay­la sınır­lan­dır­dığını hatır­lat­ması daha acı verir­ken, bu defa ben­zeri bir talebin tek­rar­lan­dığı belir­til­mek­tedir. Yet­mişüç mil­yon­luk Büyük Türk Dev­letinin Sayın Baş­bakanı talep­kâr olamaz, davet edilir. Büyük lider, dev­letini büyük görür, as­la ricacı ol­maz.

Dün­yada belir­siz­liğin yaşan­dığı, is­tik­rar­sız­lık ve ger­gin­liğin yay­gın hale gel­diği, Tür­kiye'nin irade ve inisiyatif gös­ter­me gereğinin en üst nok­taya var­dığı bir dönem­den geçiyoruz. Par­lamen­to ve top­lumun, ger­çek­leri öğ­ren­meye, teh­dit kay­nak­larını tanımaya ih­tiyacı var­dır. Sayın Hükümetin bil­gilen­dir­mede pek cömert dav­ran­madığı, Mec­lis ve kamuoyu des­tek ve değer­len­dir­mesine il­tifat et­mediği acı bir ger­çek­tir.

AK Par­tinin seçim bil­dir­gesin­de, dış politikanın oluş­turul­masın­da, bil­gilen­dir­meden de öte, katılım­cı bir yönetimin kul­lanılacağı vaat edil­mek­tey­di. Oy­sa, şim­di, Sayın Baş­bakan, Tür­kiye'nin birikim sahibi kişilerini ve kuruluş­larını dev­redışı bırakarak, çok dar kad­rolar­la dış siyasetimizi yönet­meye çalış­mak­tadır. Yıl­ların bil­gi ve tec­rübe birikimine sahip Dışiş­lerini politika üretim sürecinin dışın­da tutan, git­tiği yaban­cı ül­keler­de büyükel­çilerimize hak et­tik­leri değeri ver­meyen, hat­ta, götür­meyen, ikili temas­larına büyükel­çileri ve Dışiş­leri men­sup­larını al­mayan, konuş­ma zabıt­larını Dışiş­lerine ilet­meyen Sayın Baş­bakanın ileride zarar­ları daha net olarak an­laşılacak olan hatalar­da vebali de büyük olacak­tır.

Bu nok­tada Sayın Dışiş­leri Bakanımızın da sorum­luluğu var­dır. Sayın Dışiş­leri Bakanımızın, Sayın Baş­bakanı, Dışiş­leri bil­gi birikimin­den ve kad­roların­dan yarar­lan­maya ik­na et­mesi gerekir­di.

İk­tidar, dış politikasının demok­ratik­leş­mesine kar­şı direniş gös­teriyor. Bu tutum, bel­ki de, Hükümetin bir dış politikası ol­mamasın­dan, meseleleri günübir­lik, el yor­damıy­la götür­mesin­den kay­nak­lanıyor. Tür­kiye, fark­lı coğ­raf­yalara ay­nı an­da dönük olabilecek yüzüy­le ve temel stratejik ön­celik­lerini korumak koşuluy­la, böl­gesel iş­bir­liği girişim­lerinin baş­ta gelen ön­cülerin­den ol­mak durumun­day­dı. Bu çer­çevede, Tür­kiye'nin uy­gulanabilir bir Irak politikası geliş­tir­mesi kadar, ABD'nin de Tür­kiye'yi Irak'ta daha ak­tif bir katılıma teş­vik et­mesi gereği de var­dır.

Peki, bütün bun­lar ger­çek­leşebil­di mi? Ne yazık ki, mev­cut tab­lo, bunun tam ter­sini kanıt­lamak­tadır. Sayın Hükümetin Irak politikası, başın­dan itibaren, yük­sek maliyet­li hatalar­la doludur. Maliyet­ler, ileride, teh­dit şek­lin­de mut­laka önümüze çıkacak­tır.

Dışiş­leri Sayın Bakanının cid­dî konulara yak­laşımı, her defasın­da, üç dam­lalık mürek­kep­le oluş­turulan kır­mızı çiz­gi şek­lin­de ol­muş­tur. Irak'taki geliş­meler kar­şısın­da, Hükümet, çaresiz, et­kisiz durum­da. İn­giliz The In­depen­dent Gazetesin­de bir haf­ta ön­ce çıkan bir makalede "An­kara'nın becerik­siz­liği neticesi, Kuzey Irak'ta, iki aşiret, bir gecede, Amerika müt­tefiki ve Irak'ın güç­lü bir or­tağı ol­du" deniyor. Yazar hak­sız mı?!

Sayın İk­tidar Grubu, Mec­lis­teki sayısız araş­tır­ma komis­yon­larına, Sayın Dışiş­leri Bakanının kır­mızı çiz­gileri için­de bir araş­tır­ma komis­yonu ek­lemeyi düşün­mez mi? Komis­yonun işi zor olacak­tır; zira, hayalî çiz­gilerin iz­lerini, Sayın Bakan dahi, şu an­da hatır­lamamak­tadır.

Şim­di, önümüz­deki asıl soru "Tür­kiye bun­dan son­ra ne yap­malı" sorusudur. Tür­kiye, tıp­kı geç­miş­te ol­duğu gibi, ken­di dinamik ve hedef­lerini teh­dit edecek geliş­melere kar­şı, gerek­tiğin­de kor­ku salan, gerek­tiğin­de himaye eden bir rolü oy­namayı sür­dür­meli; ama, en önem­lisi, bunu yapar­ken, ger­çek­ten, ken­di kor­kularına tes­lim ol­ma zaafın­dan kaçın­malıdır; çün­kü, Tür­kiye'nin ve böl­genin ger­çeği bu kor­kuların için­den geçiyor olamaz. Böl­gede, Tür­kiye'nin inisiyatifi ve iradesi dışın­da hiç­bir oluşum ger­çek­leşemez. Bu ger­çeğin al­tını çiz­mek, daha et­kin böl­gesel politikalar uy­gulamak­la müm­kün­dür. Üzülerek söy­lüyorum ki, Hükümetin, bugüne kadar ser­gilediği irade zaafı, bizi, bu konuda, hiç de iyim­ser kıl­mamak­tadır.

Kıb­rıs'ta gerileme, Av­rupa Bir­liği seferin­de ricat, Amerika ile iliş­kiler­de if­las, Irak'ta çaresiz, yön tes­pitin­de pusulasız, politikasız bir uy­gulamanın sahibi Sayın Hükümet ne kadar övün­se hak­kıdır. Çözüm­süz­lüğü çözüm olarak gör­meyen İk­tidar, başarısız­lığı başarı olarak gör­mek­tedir, hat­ta bunun­la da övünüyor. Nok­sanını bil­mek, öğ­ren­me meziyetini de red­deden­leri al­kış­lıyorum.

Yüce Heyetinize en derin say­gılarımı arz ediyorum. (Anavatan Par­tisi sıraların­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Teşek­kür ediyorum Sayın Gay­dalı.

Cum­huriyet Halk Par­tisi Grubu adına Sam­sun Mil­let­vekili Sayın Haluk Koç.

Sayın Koç, buyurun. (CHP sıraların­dan al­kış­lar)

CHP GRUBU ADINA HALUK KOÇ (Sam­sun) - Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekil­leri; Kon­go Demok­ratik Cum­huriyeti seçim­lerine Türk Silah­lı Kuv­vet­lerinin katılımı hak­kın­daki Baş­bakan­lık tez­keresi üzerin­de, Cum­huriyet Halk Par­tisi Grubu adına söz al­mış bulunuyorum; Yüce Mec­lisi say­gıy­la selam­lıyorum.

Değer­li ar­kadaş­larım, talep nedir. ön­ce onu bir ir­deleyelim. Bu talep çer­çevesin­de, Sayın Bakanın da belirt­tiği gibi, Tür­kiye'nin ulus­lararası meş­ruiyet çer­çevesi içerisin­de, daha ön­ce, yakın tarih dilimi içerisin­de, al­dığı görev­ler neler­dir ve bu süreç içerisin­de, bu konudaki son düşün­cemi de konuş­mamın son bölümün­de ifade edeceğim.

Değer­li ar­kadaş­larım, Af­rika Ekonomik Top­luluğu ve Doğu ve Güney Af­rika Or­tak Pazarı -COMESA diye geçiyor- bunun üyesi olan Kon­go Demok­ratik Cum­huriyeti, Or­ta Af­rika böl­gesin­de ger­çek­ten önem­li coğ­rafî konuma sahip olan bir ül­kedir. Ül­kenin 30 Haziran 1960 tarihin­de bağım­sız­lığını ilan et­mesin­den bu yana ilk defa yapılacak olan demok­ratik seçim­ler, böl­genin demok­ratik­leş­mesinin önün­de bir ör­nek oluş­turacağı için son derece önem­lidir.

Değer­li ar­kadaş­larım, seçim­lerin demok­ratik kural­lara uy­gun bir şekil­de ger­çek­leş­tiril­mesi, tabiî ki, bütün dün­yadaki demok­ratik ül­kelerin or­tak öz­lemidir. Ger­çek­te, Af­rika'da demok­rasi son yıl­lar­da yay­gın­laş­mak­tadır. Ben, Güney Af­rika'yla il­gili bir ulus­lararası söz­leş­menin Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisin­de onay­lan­ma sürecin­de, Güney Af­rika'nın tarih­sel konumunu, Güney Af­rika'daki öz­gür­lük mücadelesini, Güney Af­rika'daki em­per­yalizm ve ona kar­şı olan yer­li hal­kın ver­diği mücadeleyi kronolojik olarak özet­lemiş ve sadece Güney Af­rika'yla bağ­lan­tılı kal­mayıp, Af­rika'nın diğer böl­gelerin­den de ör­nek­ler ver­miş­tim.

Değer­li ar­kadaş­larım, bel­ki il­gilenen­ler olabilir, bel­ki bu yoğun çalış­ma tem­posu içerisin­de kitap karış­tır­mak zamanını bulan­lar olabilir; ger­çek­ten, ben, Sayın Hıf­zı Topuz'un, bu böl­gedeki çalış­malarıy­la il­gili olarak kaleme al­dığı anılarını okumanızı tav­siye ediyorum, öneriyorum. OECD'de görev yapar­ken, yine bu çer­çeve içerisin­de iletişim konuların­da, bu böl­gedeki yeni bağım­sız­laş­maya baş­layan -bir kere daha al­tını çizerek ay­nı kelimeyi ifade ediyorum- em­per­yaliz­min kıs­kacın­dan kur­tularak ken­di kay­nak­larını kul­lan­ma yönün­de, ken­di ken­dini idare et­me yönün­de bir erk or­taya koy­maya çalışan Fil­dişi Sahili, Mali, Nijer, Nijer­ya, Kon­go gibi ül­keler­de, Sayın Hıf­zı Topuz'un o tarih dilimine ait göz­lem­lerini bir kere de ken­di kalemin­den okur­sanız, yine, son derece yarar­lı bil­gilere ulaş­mış olur­sunuz.

Değer­li ar­kadaş­larım, Af­rika Bir­liği Ör­gütü, dar­bey­le iş­başına gelen hükümet­lere kar­şı çok açık bir tavır ser­gilemek­tedir. Bir­leş­miş Mil­let­ler Genel Sek­reteri Kofi An­nan da Af­rika'nın demok­ratik­leş­tiril­mesi yönün­de çabaları kuv­vet­le des­tek­lemek­te ve Kon­go Demok­ratik Cum­huriyetin­deki geliş­meleri de demok­rasinin henüz yay­gın­laş­madığı ül­keler için ör­nek gös­ter­mek­tedir.

Kon­go, mer­kezî Af­rika'da dedim, en önem­li ül­keler­den birisi dedim; 56,5 mil­yon nüfusu var bugün. Kon­go Demok­ratik Cum­huriyetinin yüzöl­çümü -dik­kat edin, ol­duk­ça büyük; Af­rika'yı biz bir küçük leke olarak görüyoruz haritada- 2 345 000 kilomet­rekaredir. Ay­rıca, ül­ke, zen­gin ekonomik kay­nak­lara sahip­tir. 2003 rakam­larına göre gün­de 22 000 varil pet­rol üretimi yapılır­ken, 991 000 000, çok geniş bir kapasitede de doğal­gaz rezerv­leri bulun­mak­tadır. Ay­rıca, ül­ke, kıy­met­li taş bakımın­dan, el­mas bakımın­dan da, bunun ih­racatın­da da önem­li bir ül­kedir. Tarih boyun­ca büyük ıs­tırap­lar çek­miş­tir. Kara Af­rika'nın ör­nek ül­kelerin­den biridir. Hep var­lığı sömürül­müş­tür. Zen­gin, güler­yüz­lü, kimi zaman mis­yoner kıyafetin­de gelen, kimi zaman da kül­tür hiz­meti yap­maya gel­diğini söy­leyen, kimi zaman da oradaki has­talık­tan kırılan hal­ka sağ­lık hiz­meti yap­maya gel­diğini söy­leyen  -ül­kenin adını ver­meyeyim; ama- Av­rupa'nın kuzeyin­de, bugün de önem­li mer­kez­leri barın­dıran bir ül­ke tarafın­dan çok açık bir şekil­de son yıl­lara kadar sömürül­müş bir ül­kedir.

Değer­li ar­kadaş­larım, tarihi boyun­ca büyük ıs­tırap­lar çek­miş dedim. Son yıl­lar­da ken­di kaderine sahip çıkabil­mek için büyük aşamalar kay­det­miş­tir. Tür­kiye'nin de ül­kede güç­lü ve et­kin bir büyükel­çiliği bulun­mak­tadır. Kon­go Demok­ratik Cum­huriyetinin, Tür­kiye ile ikili iliş­kilerine bakıl­dığın­da hiç­bir siyasal sorunun ol­madığını görüyoruz. 1998 yılın­da Tür­kiye, Af­rika'ya açılım politikası çer­çevesin­de bu ül­key­le de iliş­kilerini geliş­tir­meye çaba gös­ter­miş­tir. Af­rika'daki barış, is­tik­rar ve bu oluşum­lara kat­kıda bulun­mak için, Tür­kiye-Kon­go Demok­ratik Cum­huriyetin­deki göz­lem heyetine em­niyet güç­leri de katıl­mak­tadır. İki ül­ke kül­türel, ekonomik, ticarî ve as­kerî alan­da, eğitim konuların­da ay­rıca iş­bir­liği an­laş­maları im­zalamış bulun­mak­tadır.

Hükümetin öner­diği tez­kere, Kon­go Demok­ratik Cum­huriyeti seçim­lerinin güven­li geç­mesi için gön­derilecek ulus­lararası as­kerî bir­liğe Tür­kiye'nin kat­kıda bulun­masını içer­mek­tedir ve büyük bir önem taşımak­tadır; çün­kü, bu bir­lik, Av­rupa Bir­liğinin şem­siyesi al­tın­da görev yapacak­tır.

Değer­li ar­kadaş­larım, özel­lik­le 1998'den son­ra, Av­rupa Bir­liği, bir savun­ma ve güven­lik boyutu kazan­mış­tır. Bunu, Av­rupa Bir­liğiy­le il­gili süreç, Tür­kiye'nin gün­demin­de bütün ağır­lığıy­la oturur­ken hiç­bir zaman göz­den kaçır­mamak durumun­dayız. Bu çer­çevede, yal­nız Av­rupa Kıtasın­da değil, dün­ya boyutun­daki, dün­ya çapın­daki kriz­lerin ön­len­mesi ve barışın korun­ması için, il­gili alan­lar­da ak­tif rol oy­namak­tadır. Bu alan­lar­da NATO ile iş­bir­liği de ve bu iş­bir­liği içerisin­de faaliyet gös­ter­diğini de hep beraber biliyoruz.

Değer­li ar­kadaş­larım, NATO, Bos­na'daki -Sayın Bakan değin­di; bir kronoloji olarak değin­di- bazı görev­lerini Av­rupa Bir­liğine dev­ret­miş­tir. Av­rupa Bir­liği, Bal­kan ül­kelerin­de de ben­zeri görev­ler yap­mak­tadır.

Değer­li ar­kadaş­larım, yakın yaşadığımız döneme küçük bir paran­tez açalım. Ben, Bos­na-Her­sek'teki o kat­liam­ları, gerek NATO'nun gerek Av­rupa Bir­liğinin, şim­di bir Af­rika ül­kesin­deki seçim­lerin demok­ratik or­tam­da geliş­mesine -gözet­men­lik diyelim- göz­cülük yap­ma id­diasın­da olan bu kurum­ların, Av­rupa'nın or­tasın­da bin­ler­ce Boş­nak kat­ledilir­ken uzun süre sesini çıkart­madığına tanık ol­duğumuzu lüt­fen unut­mayalım değer­li ar­kadaş­lar, lüt­fen unut­mayalım! Daha geçen­ler­de televiz­yon karesine düşen -bun­dan beş al­tı ay ön­ce- gen­cecik Boş­nak delikan­lılarının hay­dut Sırp­lar tarafın­dan alınıp, or­man­lık alan­da 16-17 yaşın­da çocuk­ların kur­şuna dizil­diği man­zaraları lüt­fen unut­mayalım. (AK Par­ti sıraların­dan al­kış­lar) Gerek­tiğin­de Av­rupa Bir­liğinin de gerek­tiğin­de NATO'nun da, eğer, or­tada fark­lı din­den, kül­tür­den ve fark­lı bir et­nisiteden gelen in­san­ların sorun­ları söz konusu ol­duğun­da, nasıl kafasını kumun içine sok­tuğunu da unut­mayalım değer­li ar­kadaş­lar.

Görev­lerimizi yapalım ulus­lararası meş­ruiyet kural­ları içerisin­de, buna hiç­bir itirazım yok; ama, gös­terilen hipok­rasileri, gös­terilen siyasî yalan­cılık­ları da sadece tarihin say­falarına emanet et­meyelim, bu şekil­de, fır­satı gel­dik­çe, kür­süler­den, hem ulusal hem ulus­lararası plat­form­lar­da da tek­rar tek­rar hatır­lat­mak­tan geri kal­mayalım. Bu, bizim, ay­nı zaman­da bir in­san­lık bor­cumuz. Bu çif­te stan­dart­ları hatır­lat­mak, bir mil­let­vekili olarak görevimiz, bor­cumuz değil, bir in­san­lık görevimiz de ay­nı zaman­da. Bunu da ifade et­mek is­tiyorum.

Değer­li ar­kadaş­larım, Tür­kiye açısın­dan sorun, Av­rupa Bir­liğini, NATO im­kân­ların­dan yarar­lanarak yapacağı operas­yon­lar­da, Tür­kiye gibi henüz Av­rupa Bir­liğine üye ol­mayan NATO ül­kelerinin katılımının ne şekil­de yapılacağı söz konusudur. Bu konuda, uzun süren çabalar sonucun­da bir uz­laş­maya varıl­mış­tır. İşin önem­li bir boyutu, Tür­kiye'nin bu operas­yon­lara as­ker verir­ken, bu operas­yon­ların, acaba… Değer­li ar­kadaş­larım, bu soru önem­li, lüt­fen, bunu da düşünün. Sayın Bakan burada. İşin önem­li bir boyutu -bir kere daha yineliyorum- Tür­kiye'nin bu operas­yon­lara as­ker verir­ken… Ger­çi, boyutunu Sayın Bakan­dan öğ­ren­dik. Elimize gelen hükümet tez­keresin­de, bir C-130, 2 tane subay, bir de uçağın müret­tebatı şek­lin­de sınır belir­leniyor­sa da, elimiz­deki tez­kerede o boyut yok. Sayın Bakan açık­ladı ve biz de bugün­kü basın­dan bu boyut­ta bir talep ol­duğunu öğ­ren­dik.

Şim­di, soru şu: Tür­kiye'nin, bu operas­yon­lara as­ker verir­ken -2 kişi ya da 2 000 kişi- bu operas­yon­ların plan­lama ve denetimine tam katılımının sağ­lan­ması gerek­liliği Hükümet tarafın­dan kabul ediliyor mu, edil­miyor mu?

Değer­li ar­kadaş­larım, Kon­go'daki süreç nasıl olacak­tır? Kısa bir süre, bir­lik; sınır­lı; bunu kabul ediyorum. Yarın, bugün dün­yanın bir baş­ka böl­gesin­de,demin çiz­diğim gibi, NATO'ya üye ol­mayan Av­rupa Bir­liği sürecin­deki ül­kelerin de katılımıy­la bir bir­lik oluş­turulacak­sa, bu operas­yon­lara, plan­lama ve denetimine, Tür­kiye, eşit oran­da masada or­tak olacak mı, ol­mayacak mı?! Bu sorunun sorul­ması gerekiyor mu değer­li ar­kadaş­lar? Ben, bu sorunun açık yürek­lilik­le sorul­ması gerek­tiğinin bir kere daha al­tını çiz­mek is­tiyorum.

Değer­li ar­kadaş­larım, bu konuda, demin söy­lediğim konuda, Tür­kiye ile NATO arasın­da bir uz­laş­maya varıl­mış ol­sa da, Tür­kiye'nin bun­dan tam an­lamıy­la tat­min ol­duğunu söy­lemek zor­dur. İşin ger­çek yönünü de belirt­mek­te fay­da var. Buna rağ­men, Tür­kiye, il­ke olarak, bu tip operas­yon­ları yürütecek NATO or­dusuna bir­lik ver­meyi kabul et­miş­tir. Kon­go Demok­ratik Cum­huriyetin­de düzen­lenecek operas­yon­da Tür­kiye'nin iş­levinin ne olacağı ve bunun yerine getiril­mesin­de Tür­kiye'nin rolünün ne olacağı, tez­kerede açık­ça ifade edil­mesi gereken bir husus­tur. Hükümetin bu konuda, Sayın Bakanın, Mec­lise zen­gin bir kronoloji içerisin­de bil­gi ver­diğine tanık ol­duk, boyutunu öğ­ren­dik. Eğer bu yapıl­maz­sa, koşul­ları bel­li ol­mayan, Tür­kiye'nin oy­nayacağı rol ve görev­leri tam olarak tes­pit edil­memiş ve açık­lan­mamış bir durum or­taya çıkar ki, bunu Mec­lis olarak kabul et­mek müm­kün değil­dir.

Değer­li ar­kadaş­larım, bu konuda, Mec­lisin, Anayasamızın gerek­tir­diği öl­çüde sürece katıl­ması, Hükümetimizin sorum­luluğu al­tın­dadır. Tür­kiye'nin Av­rupa Bir­liğiy­le il­gili bu alan­da iş­bir­liğini, il­ke olarak, Cum­huriyet Halk Par­tisi olarak des­tek­liyoruz. An­cak, bütün bu süreç­ler­de sihir­li bir kelime var. Bu sihir­li kelimeyi zaman zaman unutuyoruz. Bu sihir­li kelimeyi hem es­ki deyimiy­le hem yeni Türk­çe kar­şılığıy­la anım­sat­mak­ta fay­da görüyorum: "Mütekabiliyet", "kar­şılık­lılık"; mütekabiliyet il­kesi ve kar­şılık­lılık il­kesi. Bu, son derece önem­li.

Şim­di, burada, mütekabiliyet­le il­gili bir hususu Sayın Hükümetin dik­katine sun­mak is­tiyorum. Sayın Atalay burada, 17 Aralık gecesi Hükümet adına im­za at­mış­tı, onun bulun­ması sevin­dirici. Şim­di, basın­da çıkan haber­lere göre, Kıb­rıs­lı Rum­ların, Tür­kiye'nin, Av­rupa Bir­liği çer­çevesin­de oluş­turulan bir ulus­lararası polis gücüne (Europol) katılımını en­gel­lediğini duyuyoruz. Bu haber­ler­de doğ­ruluk payı var mıdır? Eğer doğ­ruy­sa, Hükümetin buna kar­şı bir tep­kisi ol­muş mudur; ne doz­da ol­muş­tur? Tek yan­lı iliş­kiler mekaniz­masının hiç­bir zaman doğ­ru sonuç­lar ver­meyeceğinin al­tını çiz­mek is­tiyorum. Mütekabiliyet sık unutuluyor; oy­sa, dip­lomasideki en sihir­li kelime -söy­lemiş­tim- kar­şılık­lılık il­kesi.

Değer­li ar­kadaş­larım, çok kısa bir sürem var; müsaade eder­seniz, bir konuya da… Sayın Yakış'ı da burada görüyorum, es­ki Dışiş­leri Bakanımızı; bir­lik­te Yunanis­tan ve Batı Trak­ya'ya ger­çek­leş­tir­diğimiz, uyum komis­yonuy­la bir­lik­te ger­çek­leş­tir­diğimiz bir ziyaret var. Yani, mütekabiliyet, kar­şılık­lılık il­kesinin Batı Trak­ya'da yaşayan Türk ve Müs­lüman azın­lığa kar­şı nasıl çiğ­nen­diğini, nasıl Batı Trak­ya'daki 160 000 Türk ve Müs­lüman ol­mak­la övünen ve "oradaki soy­daş­larımız" olarak nitelediğimiz in­san­larımızın, et­nik kim­lik­lerinin, nasıl, res­men in­kâr edil­diğini -Yunan Hükümeti tarafın­dan- ve bunun bir kül­tür politikası olarak, bir asimilas­yon sürecin­de eritil­meye çalışıl­dığını, biz, burada, çok net bir şekil­de görüyoruz iki yıl­dır yap­tığımız ziyaret­ler­de. Oradaki soy­daş­larımızın çok ağır eğitim sorun­ları var. Yetişen soy­daş çocuk­ları, Türk ve Müs­lüman azın­lığa ait çocuk­lar, küçük­lerimiz, ne Türk­çe'yi doğ­ru dürüst öğ­renebiliyor­lar ne Yunan­ca'yı doğ­ru dürüst öğ­renebiliyor­lar; yük­seköğ­renim yap­ma şans­ları çok düşük, her biri tütün tar­lasına mah­kûm ol­muş vaziyet­te; tütün­deki ekonomik getiri de bitin­ce, sadece tüketici olacak, kim­liğini kay­bet­miş, ne Türk­çe'yi ne Yunan­ca'yı konuşan -Yunanis­tan, ken­di iç hukukun­da her ne kadar kal­dır­dıy­sa vatan­daş­lık kanunun­daki 19 un­cu mad­deyi, beş yıl­dır güya kal­dır­dı; ama- 60 000 hay­mat­los­tan biri olacak; yani, vatan­sız­dan biri olacak.

Değer­li ar­kadaş­larım, çok cid­dî sorun­lar var Batı Trak­ya'da. Bir genel görüş­me çer­çevesin­de bun­ların Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisine taşın­masını talep et­miş­tik; red­det­tiniz demeyeyim -böy­le bir şeyi red­dedeceğinize inan­mıyorum- yeter­li çoğun­luğunuz yok­tu o gün, daha son­ra görüş­mek üzere er­teledik diyelim, daha uy­gun bir ter­cümesiy­le ifade edeyim. Bu sorun­ların, mut­laka, Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisin­de bir genel görüş­mede ele alın­ması gerekiyor değer­li ar­kadaş­larım; çok cid­dî sorun­lar var. Ben, et­nik ya da şoven bir yak­laşım­la yak­laş­mıyorum; her iki ül­kenin, büyük ulus­lararası güç­lerin ken­di çıkar­ları çer­çevesin­de tarih­ten gelen bir­takım kor­kular­la, vehim­ler­le, savaş­ma ris­ki olan ül­keler olarak tak­dim edil­mesin­den rahat­sız­lık duyuyorum. Türk-Yunan dost­luğuna inanıyorum. Dost­luk tamam, Av­rupa Bir­liği süreci içerisin­deki iliş­kiler tamam; ama, sorun­lar da var kar­deşim, sorun­lar da var, Batı Trak­ya'da sorun var! Batı Trak­ya'daki sorun­lara göz­lerimizi kapatamayız. Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisi olarak, oradaki soy­daş­larımızın, eğitim ol­sun, mülk edin­me ol­sun, yük­sek tah­sil ol­sun, yük­sek tah­sil­lilerin iş bul­ması ol­sun, ekonomik durum­ları ol­sun, et­nik kim­lik­lerinin ifadesi ol­sun, dinî öz­gür­lük­lerini yerine getir­meleri ve ken­di müf­tülerini seçebil­me konuları ol­sun, her konuda sorun­ları var. Yunanis­tan, Av­rupa Bir­liği üyesi...

ŞEV­KET ARZ (Trab­zon) - Seyahat öz­gür­lüğü yok…

HALUK KOÇ (Devam­la) - Seyahat öz­gür­lü yok.

Değer­li ar­kadaş­larım, bu gezimizi -Sayın Yakış da, bel­ki, biraz­dan konuşacak, kısa bir parag­raf değinir- Yunan is­tih­barat kameraları al­tın­da yap­tık, bir Av­rupa Bir­liği ül­kesin­de ve bu sorun­ları, Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisin­de mut­laka görüş­mek zorun­dayız. O in­san­lar Tür­kiye'den ses bek­liyor­lar, o in­san­lar Tür­kiye'nin on­ları unut­madığını duy­mak is­tiyor­lar en azın­dan, en azın­dan duy­mak is­tiyor­lar ve değişik heyet­ler oraya git­tiğin­de… Biz kim­seyi kış­kırt­mıyoruz. Biz, kim­seyi, yaşadığı top­rak­lar­da, tabiyetin­de bulun­duk­ları ül­keye kar­şı düş­man­lık his­lerini ya da böy­le bir şey var­mış gibi on­ları kış­kırt­mak is­temiyoruz; ama, oradaki sorun­ları dile getir­mek is­tiyoruz.

Buraya nereden gel­dim; mütekabiliyet­ten gel­dim. Mütekabiliyetin çer­çevesini 1913 Atina, 1923 Lozan ve daha son­ra çeşit­li ulus­lararası ikili söz­leş­meler çiz­miş durum­da.

Evet, İs­tan­bul'daki Rum azın­lığa her şey var, Batı Trak­ya'da "Türk" adını kul­lan­mak bile yasak! Rum Zoğ­raf­yan Or­taokulu, Rum Balık­lı Has­tanesi, Rum Or­todoks Pat­riği… Benim müf­tüm, orada seçil­miş müf­tüm, Yunan makam­ları tarafın­dan tanın­mıyor ve hap­se atılıyor.

Değer­li ar­kadaş­larım, mütekabiliyet, evet, dip­lomasideki sihir­li dil. Onun için, her şeye evet; her şeye evet; ama, kar­şılık­lılık arayarak, hak arayarak ve hak­kını korumak zorun­da ol­duğumuz soy­daş­larımızı da hiç­bir zaman unut­madan.

Değer­li ar­kadaş­larım, özet­le, Tür­kiye'nin Kon­go Demok­ratik Cum­huriyeti seçim­lerinin güven­li koşul­lar­da ger­çek­leş­mesi için kat­kıda bulun­masını il­ke olarak des­tek­liyoruz; ama, demin söy­lediğim konular­da da bu fır­sat­la bir iki ufak bil­gi ak­tar­ma şan­sını kul­lan­mış bulunuyorum.

Cum­huriyet Halk Par­tisi Grubu adına ve şah­sım adına Yüce Mec­lisi say­gıy­la selam­lıyorum. (CHP ve AK Par­ti sıraların­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Teşek­kür ederim.

AK Par­ti Grubu adına, Düz­ce Mil­let­vekili Yaşar Yakış.

Sayın Yakış, buyurun. (AK Par­ti sıraların­dan al­kış­lar)

AK PAR­Tİ GRUBU ADINA YAŞAR YAKIŞ (Düz­ce) - Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekil­leri; Kon­go Demok­ratik Cum­huriyetine as­ker gön­deril­mesiy­le il­gili Baş­bakan­lık tez­keresi hak­kın­da, AK Par­ti Grubunun görüşünü siz­ler­le pay­laş­mak için huzurunuz­dayım; hepinizi say­gıy­la, sev­giy­le selam­lıyorum.

Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekil­leri; asıl, Kon­go'ya as­ker gön­deril­mesi konusuy­la il­gili bölüme geç­meden ön­ce, ben­den ön­ce söz alan değer­li mil­let­vekil­lerinin değin­dik­leri bir iki husus­ta ken­di görüş­lerimi sizin­le pay­laş­mak is­tiyorum.

O da, Sayın Gay­dalı, bu konuy­la hiç alakası ol­mayan, Tür­kiye'nin genel olarak dış politikası, özel­lik­le Irak politikası, Av­rupa Bir­liği politikası ve Kıb­rıs politikası hak­kın­da değer­li görüş­lerini siz­lere ilet­ti. Hep­sini de takip et­miş­siniz­dir. Par­tilerinin kurucusu olan rah­met­li Özal'ın hedef­lediği politikalara en yakın yere Türk dış politikasını getiren par­ti AK Par­ti ol­muş­tur. Eminim ki, Sayın Gay­dalı'nın söz­leri,rah­met­li Sayın Özal'ın mezarın­da kemik­lerini sız­lat­mış olabilir.

Bu par­ti, Özal'ın hedef­lerini, Av­rupa Bir­liğine gir­me yolun­daki hedef­leri de, genel olarak dış politikada şah­siyet­li dış­politika iz­leme konusun­daki hedef­leri de, en yakın nok­taya getir­miş olan par­tidir.

AK Par­tinin ger­çek­leş­tir­diği şey­ler­den en önem­lisi, Av­rupa Bir­liğiy­le kırk yıl­dan uzun süren mücadeleyi çok somut bir nok­taya getir­miş ol­masıdır; o da, müzakerelerin baş­lamış ol­masıdır. Müzakereye baş­lamış ol­mak, bir lig değiş­tir­medir. Tür­kiye'yi, bir kategori ül­keden baş­ka bir kategori ül­keye taşımak­tır. Onu, AK Par­ti sağ­lamış­tır ve bütün şerefini de, siz mil­let­vekil­lerinin şeref­le pay­laşacağınız­dan eminim.

Kıb­rıs konusun­da, zaman zaman kamuoyun­da köşe yazar­ları tarafın­dan, fakat daha çok politikacılar tarafın­dan şöy­le bir iz­lenim yaratıl­mak­tadır: Av­rupa Bir­liği, her­han­gi bir forumun­da -bu, Par­lamen­tosu olabilir, Kon­sey kararı olabilir, Komis­yonun kaleme al­dığı bir bel­ge olabilir; orada- Tür­kiye'yle il­gili olarak, Tür­kiye'nin yap­ması gerek­tiği her­han­gi bir iş, reform konusun­da bir hususu dile getir­miş­se ve Tür­kiye'den bir bek­len­ti dile getiril­miş­se, Tür­kiye'deki  çeşit­li çev­reler, san­ki, Av­rupa Bir­liği, o bel­gede dile getirilen temen­niyi Tür­kiye'den bir talep olarak ileri sür­müş ve Tür­kiye de o talebi ay­nen Av­rupa Bir­liğinin is­tediği gibi kabul et­miş ve iş bit­miş gibi tak­dim et­mek­tedir­ler.

Av­rupa Bir­liği, pek tabiî ki, ken­di karar or­gan­ları var­dır, orada çeşit­li düşün­celeri ileri sürebilir­ler, o on­ların görüşüdür; Tür­kiye o görüşü mut­laka kabul et­miş değil­dir; kabul et­tiği zaman an­cak bu eleş­tiriler ileri sürülebilir. Tür­kiye, ne Kıb­rıs konusun­da ne de baş­ka konuda, dönüşü ol­mayan bir taah­hüt­te bulun­mamış­tır.

Pek tabiî ki, bugün­kü konumuz Kıb­rıs veya Av­rupa Bir­liği veya Irak ol­madığı için veya Tür­kiye'nin genel olarak dış­politikası ol­madığı için, bu konuların ay­rın­tılarına daha faz­la gir­mek is­temiyorum ve yine, Baş­bakan­lığın tez­keresine dön­mek is­tiyorum.

Önümüz­deki Baş­bakan­lık tez­keresi, Kon­go Demok­ratik Cum­huriyetine, yani, es­ki adıy­la Bel­çika Kon­gosuna Türk Silah­lı Kuv­vet­lerinin gön­dereceği 2 subay ve bir uçak müret­tebatıy­la il­gilidir. Bu as­ker­lerimiz, Av­rupa Bir­liğinin Kon­go'da ger­çek­leş­tireceği bir operas­yona kat­kıda bulunacak­lar­dır. Söz konusu operas­yon da, Kon­go'da bozul­muş olan is­tik­rarın yeniden sağ­lan­masıy­la il­gilidir. Tez­kerey­le, Baş­bakan­lık, Yüce Mec­lis­ten, söz konusu as­ker­lerimizi gön­der­meye yet­kili kılın­masını is­temek­tedir. Burada söz konusu olan harekât, bir iş­gal veya is­tila harekâtı değil­dir, bir operas­yon­dur, ama, bir iş­gal ve is­tila operas­yonu değil­dir. Kon­go'da, uzun yıl­lar süren iç çatış­malar nedeniy­le, is­tik­rar ve barış bozul­muş­tur. Av­rupa Bir­liği, bu operas­yonuy­la, Kon­go'da is­tik­rarı ve barışı yeniden tesisi hedef­lemek­tedir.

Tem­muz ayı sonun­da, Kon­go'da seçim­ler yapılacak­tır. Bu seçim­lerin güven­lik or­tamı için­de yapıl­ması, Kon­go'nun on­dan son­raki is­tik­rarı için çok önem­lidir. Av­rupa Bir­liği, bu güven­lik or­tamının sağ­lan­ması için Kon­go'da bir kuv­vet konuş­lan­dıracak­tır. Bu kuv­vet, 30 Tem­muz ile 30 Kasım 2006 tarih­leri arasın­da dört ay­lık bir süre için görev yapacak­tır. Türk Silah­lı Kuv­vet­lerinin kat­kıda bulunacağı kuv­vet iş­te bu kuv­vet­tir. Bu harekât, Bir­leş­miş Mil­let­lerin talebine binaen ve ulus­lararası hukuk çer­çevesin­de, ulus­lararası meş­ruiyet çer­çevesin­de ger­çek­leş­tiril­mek­tedir.

Av­rupa Bir­liğinin orada yapacağı görev şu şekil­de özet­lenebilir: Birin­cisi, Bir­leş­miş Mil­let­ler Teş­kilatının Kon­go'da ger­çek­leş­tir­mek­te ol­duğu ve baş harf­leriy­le MONUC adı verilen (Mis­sion de l'Or­ganisation des Nations Unies au Con­go) bir harekâta des­tek sağ­lamak­tır; ikin­cisi, sivil­lerin şid­dete maruz kal­malarını ön­lemek­tir; üçün­cüsü, Kin­şasa Havaalanının korun­masına kat­kıda bulun­mak­tadır; dör­dün­cüsü, ken­di per­sonel ve tesis­lerinin güven­liğini sağ­lamak­tır ve sonun­cu olarak da, gerek­tiği tak­dir­de, zor durum­daki birey­leri tah­liye et­mek için küçük çap­ta operas­yon­lar düzen­leyebilecek­tir. Tür­kiye, bu harekâta katıl­maya Av­rupa Bir­liği tarafın­dan res­men davet edil­miş­tir. Bu çer­çevede, ül­kemizin 2 subay görev­len­dir­mesi ön­görül­mek­tedir. Bun­lar­dan biri harekât, diğeri kuv­vet karar­gâhın­da görev yapacak­lar­dır. Ay­rıca, göreve hazır durum­da bek­leyecek olan 1 adet C-130 uçağımız da Kon­go'ya yakın bir ül­ke olan Gabon'da konuş­lan­dırılacak­tır.

Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekil­leri; malum­ları ol­duğu üzere, Tür­kiye, çok kritik bir coğ­raf­yada yer al­mak­tadır, jeos­tratejik önemi çok büyük olan geçiş güzer­gâh­larını kon­trol et­mek­tedir, cid­dî bir as­kerî yeteneği elin­de bulun­dur­mak­tadır. Bu konum­daki bir ül­kenin küresel düzey­de yürütülen barışı koruma ve des­tek­leme harekât­larının için­de ol­ması çok önem­lidir, dışın­da kal­ması esasen düşünül­memelidir. İş­te, tüm bu husus­ları değer­len­diren Hükümetimiz, Bir­leş­miş Mil­let­ler, NATO, Av­rupa Bir­liği ve AGİT gibi çokulus­lu yapılar şem­siyesi al­tın­da yürütülen bu gibi harekât­lara kat­kılar yap­mak­tadır. Bu kat­kılar gerek as­kerî gerek sivil yetenek­leri kap­samak­ta ve ikili düzey­de yürütülen çalış­maları tamam­layıcı nitelik arz et­mek­tedir.

Geçen yıl, Tür­kiye'nin Barışı Des­tek­leme ve Koruma Harekât­larına Katılımı Kon­sep­ti kabul edil­miş­tir. Bu kon­sept, harekât­lara katılım­ların eş­güdüm için­de yürütül­mesini ön­gör­mek­tedir; çün­kü, katılım­ların ken­di araların­da tutar­lı ol­ması önem arz et­mek­tedir ve devam­lılık arz et­mesi de önem arz et­mek­tedir. Bir­bir­lerine ben­zeyen harekât­lar­dan birisine katılıp ötekisine katıl­madığınız zaman, bu, yan­lış şekil­de yorum­lanabilir. Kon­go'daki harekâta katılıp, Bos­na Her­sek'tekine katıl­maz­sanız, bu da yan­lış an­laşılır. Bos­na'ya kaç as­ker, Kon­go'ya kaç as­ker gön­der­diğiniz de önem arz eder. Bos­na'ya 2, Kon­go'ya 70 as­ker gön­der­miş olur­sanız, bu da kar­şı tarafa yan­lış bir mesaj­dır.

Bu demin bah­set­tiğim kon­sept, ay­rıca, kriz­lere, hem sivil hem de as­kerî un­sur­lar­la et­kin şekil­de müdahale edebil­mek için gerek­li zeminin oluş­turul­masını da hedef­lemek­tedir.

Diğer taraf­tan, ül­kemiz, Av­rupa Güven­lik ve Savun­ma Politikası "AGSP" adı verilen, İn­giliz­ce "ESDP" adı verilen bu politikanın geliş­mesini başın­dan beri des­tek­lemek­tedir. AGSP için­de et­kin bir yer edinebil­mek, Av­rupa Bir­liği üyelik sürecimiz açısın­dan da çok önem­lidir. Öte yan­dan, AGSP için­de yer al­mak, ay­nı zaman­da güven­lik ve savun­ma politikamızın da bir gereğidir ve bu politika stratejik ön­celik­lerimiz arasın­da yer al­mak­tadır. Nitekim, ül­kemiz, AGSP'ye en faz­la kat­kıda bulunan AB dışı ül­kelerin başın­da gel­mek­tedir. Bu kat­kı, Tür­kiye'nin AGSP'ye NATO dışın­da yap­tığı ilk kat­kıdır. Bu, tesadüfen or­taya çık­mış bir geliş­me değil­dir. Bu, Tür­kiye'nin bilerek yap­tığı ve dik­kat­lice yürüt­tüğü bir politikanın sonucudur. Av­rupa Bir­liği de, bu kat­kımızın önemini müd­rik­tir, bil­mek­tedir ve bu durum, AB tarafın­dan şük­ran­la kar­şılan­mak­tadır. Ay­nı şekil­de, Kon­go'daki as­kerî harekâta ül­kemizin yapacağı kat­kı, Av­rupa Bir­liği tarafın­dan tak­dir edil­mek­te ve mem­nun­luk­la kar­şılan­mak­tadır. Av­rupa Bir­liği için­deki muhatap­larımız, bu mem­nuniyet­lerini çeşit­li temas­larımız­da bize kar­şı da dile getir­mek­tedir­ler.

Esasen, Tür­kiye, Av­rupa Bir­liğinin 2003 yılın­dan itibaren Bal­kan­lar­da üst­len­diği tüm as­kerî ve polis mis­yon­larına kat­kıda bulun­muş­tur. Bu çer­çevede, Bos­na-Her­sek'teki Av­rupa Polis Mis­yonuna, ül­kemiz, Em­niyet Genel Müdür­lüğü ve Jan­dar­ma Genel Komutan­lığın­dan top­lam 4 per­sonel­le katıl­mak­tadır. Bu mis­yon, AGSP, yani Av­rupa Güven­lik ve Savun­ma Politikası çer­çevesin­de, o bağ­lam­da, ilk sivil kriz yönetimi harekâtıdır ve 1 Ocak 2003'te baş­lamış­tır.

Ay­nı şekil­de, Haziran 2004 tarihin­de İs­tan­bul'da yapılan NATO zir­vesin­de bir karar alın­mış­tı. Bu karara göre, Bos­na-Her­sek'te NATO tarafın­dan ic­ra edilen ve SFOR adı verilen harekâtın sona er­diril­mesinin ar­dın­dan, Av­rupa Bir­liği tarafın­dan, bu ül­kede, yani Bos­na'da EUFOR-ALT­HEA adıy­la bir harekât baş­latılacak­tı. Bu harekât, NATO im­kân ve yetenek­lerine baş­vurularak oluş­turulacak­tı. Söz konusu harekât, nitekim, 2 Aralık 2004'te baş­lamış­tır. Tür­kiye, Bos­na-Her­sek'teki bu harekâta 400'e yakın per­sonel­le katıl­mak­tadır.

EUFOR-ALT­HEA Harekâtı kap­samın­daki bir baş­ka mis­yon olan En­teg­re Polis Birimine de 46 jan­dar­ma per­soneliy­le kat­kıda bulun­mak­tayız. Bu rakam, 2005 yılın­da yap­tığımız kat­kının iki mis­lidir. Dolayısıy­la, bir yıl son­ra bu kat­kıyı iki mis­line çıkar­mış bulunuyoruz.

Öte yan­dan, bil­diğiniz üzere, 2005 yılı, Hükümetimiz­ce, Af­rika yılı ilan edil­miş­tir, yani, Af­rika'ya açıl­ma yılı ilan edil­miş­tir. Ay­rıca, 2009-2010 yıl­ların­da, Tür­kiye, Bir­leş­miş Mil­let­ler Güven­lik Kon­seyinin geçici üyeliğine aday­dır. Tür­kiye'nin Kon­go Harekâtına kat­kıda bulun­ması, iş­te, bütün bu husus­lar göz önün­de bulun­durul­mak suretiy­le karar­laş­tırıl­mış­tır. Böy­lelik­le, Tür­kiye'nin sadece Av­rupa Bir­liği bakımın­dan değil, ay­nı zaman­da Af­rika ül­keleri ve Bir­leş­miş Mil­let­ler nez­din­de de görünür­lüğünün ar­tırıl­ması hedef­len­mek­tedir.

Bir­leş­miş Mil­let­lerin Kon­go'da ic­ra et­tiği polis mis­yonu "MONUC-CIV­POL" adı veril­mek­tedir. Tür­kiye, bu mis­yona halihazır­da 17 polis memuruy­la kat­kıda bulun­mak­tadır. Av­rupa Bir­liğinin, Ocak 2005'ten bu yana, keza, Kon­go'da ic­ra et­tiği baş­ka bir mis­yon daha var; adı Av­rupa Bir­liği Kin­şasa Polis Mis­yonu ve 29 kişiden oluşuyor. Tür­kiye, halihazır­da bu mis­yona da 1 Jan­dar­ma per­sonelimiz­le kat­kıda bulun­mak­tadır. Baş­ka bir deyiş­le, bu kez gön­dereceğimiz 2 subay ve 1 uçak, müret­tebatı, Kon­go'da görev­li ilk Türk güven­lik görev­lisi olacak değil­dir, es­kiden beri yürüt­tüğümüz politikanın devamıdır; yani, bugün karar­laş­tıracağımız kat­kı, Tür­kiye'nin, Kon­go'da çeşit­li ulus­lararası ör­güt­ler şem­siyesi al­tın­da yap­mak­ta ol­duğu yar­dım­ların devamıdır ve o kat­kının yeni bir boyutunu oluş­turacak­tır.

Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekil­leri; sonuç olarak, söz konusu harekâta iş­tirak edil­mesi, Tür­kiye'nin Av­rupa Bir­liğiy­le iliş­kileri bağ­lamın­da Av­rupa Güven­lik ve Savun­ma Politikasına daha et­kin şekil­de katılımını sağ­layacak­tır. Öte yan­dan, bu kat­kımız, ül­kemizin, Bir­leş­miş Mil­let­ler Güven­lik Kon­seyi aday­lığıy­la ve genel olarak barışı des­tek­leme harekât­larına olan yak­laşım­larıy­la da uyum için­dedir.

Bu itibar­la, Türk Silah­lı Kuv­vet­lerinin, Av­rupa Bir­liğinin Kon­go'daki harekâtına katılımı için Yüce Mec­lis tarafın­dan gerek­li yet­kinin Hükümete veril­mesini, AK Par­ti Grubu olarak des­tek­liyoruz ve bu tez­kerenin onay­lan­masın­da Grubumuz olum­lu oy kul­lanacak­tır.

Bu düşün­celer­le hepinizi say­gıy­la selam­lıyorum ve beni din­lediğiniz için hepinize teşek­kür ediyorum. (AK Par­ti sıraların­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Sayın Yakış, teşek­kür ediyorum.

EDİP SAF­DER GAY­DALI (Bit­lis) - Sayın Baş­kan…

BAŞ­KAN - Sayın Gay­dalı, daha ön­ceden söz­lü olarak ilet­miş­tiniz talebinizi; ben mik­rofonunuzu açacağım.

Çok kısa olarak, buyurun efen­dim.

V.- AÇIK­LAMALAR VE SATAŞ­MALARA İLİŞ­KİN KONUŞ­MALAR

1.- Bit­lis Mil­let­vekili Edip Saf­der Gay­dalı'nın, Düz­ce Mil­let­vekili Yaşar Yakış'ın, konuş­masın­da, ileri sür­müş ol­duğu görüş­ler­den fark­lı görüş­leri ken­disine at­fet­mesi nedeniy­le konuş­ması

EDİP SAF­DER GAY­DALI (Bit­lis) - Çok teşek­kür ederim Sayın Baş­kan.

Sayın es­ki Dışiş­leri Bakanımız Say­gıdeğer Yaşar Yakış Beyefen­di, söz­lerine baş­lar­ken benim konuş­mam­daki söz­lerime değin­di; ama, Sayın Yakış, son derece değer­li hiz­met­ler gör­müş önem­li bir dip­lomatımız­dır, yan­lış an­laşılabilir imajıy­la bazı şey­leri düzelt­mek is­tiyorum; söz­lerin­den, Anavatan Par­tisinin san­ki Av­rupa Bir­liğine kar­şıy­mış imajını çıkaran kesim veya in­san­lar olabilir; bunu düzelt­mek için söz al­dım.

Anavatan Par­tisi hiç­bir zaman AB'ye kar­şı bir par­ti değil­dir, Özal'ın çiz­gisin­den de hiç­bir zaman sap­mamış­tır. Hükümetin doğ­rularının ar­kasın­da her zaman ol­duk. Söz­lerimin başın­da, bu tez­kereye olum­lu oy vereceğimizi ve des­tek ver­diğimizi de Genel Kurula arz et­tik; ama, izin verir­seniz, Hükümetin bazı yan­lış­larını da göz önüne serelim. Biz AB'ye gir­mek is­tiyoruz, doğ­rudur; ama, AB'ye ayak­larımızın üzerin­de gir­mek is­tiyoruz, diz­lerimizin üzerin­de değil.

Bu vesiley­le, bu fır­satı bana tanıyan Sayın Baş­kana da teşek­kür­lerimi arz ediyorum. (Anavatan Par­tisi sıraların­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Teşek­kür ediyorum Sayın Gay­dalı.

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

A) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

5.- Türk Silah­lı Kuv­vet­lerinin Av­rupa Kuv­veti Kon­go Demok­ratik Cum­huriyeti Harekâtı kap­samın­da yurt dışına gön­deril­mesine; bu kuv­vet­lerin verilecek izin ve belir­lenecek esas­lar çer­çevesin­de kul­lanıl­masına izin veril­mesine ilişkin Başba­kan­lık tez­keresi (3/1081) (Devam)

BAŞ­KAN - Şah­sı adına Deniz­li Mil­let­vekili Üm­met Kan­doğan.

Sayın Kan­doğan, buyurun.

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Deniz­li) - Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekil­leri; siz­leri say­gıy­la selam­lıyorum. Hükümet tez­keresi üzerin­de söz al­dım, bu vesiley­le bu tez­kereye olum­lu yak­laş­tığımızı ve olum­lu oy kul­lanacağımı ifade et­mek is­tiyorum.

Değer­li mil­let­vekil­leri, Kon­go Cum­huriyeti uzun yıl­lar­dan beri çok  cid­dî manada sıkın­tılar içerisin­de olan bir ül­ke; mil­yon­lar­ca in­sanın hayatını kay­bet­tiği, iç karışık­lık­ların, iç savaş­ların had saf­haya ulaş­tığı bir ül­ke. Böy­le bir ül­kede yapılacak olan seçim­ler­de, Tür­kiye'den de Silah­lı Kuv­vet­ler men­sup­larımızın orada seçim güven­liğini sağ­lamak üzere görev­len­diril­mesine son derece olum­lu yak­laşıyoruz; çün­kü, bizim ül­kemiz, dün­yanın neresin­de bir sıkın­tı ol­muş­sa, Silah­lı Kuv­vet­lerimiz hep orada ol­muş, verilen görev­leri son derece mükem­mel bir şekil­de yerine getir­miş­ler. İş­te Kore, iş­te Somali, iş­te Bos­na-Her­sek, Ar­navut­luk, Kuveyt, Doğu Timor, Gür­cis­tan ve son olarak Af­ganis­tan. Oralar­daki güven­lik güç­lerimiz, Türk Mil­letine yakışacak şekil­de, Türk Dev­letinin vakar ve cid­diyetine yakışacak şekil­de, verilen görev­leri bihak­kın yerine getir­miş­ler ve bütün dün­yanın tak­dirini kazan­mış­lar­dır. İş­te, Kon­go'da da bu verilen görevi en iyi şekil­de yerine getireceğimiz­den hiç­bir şüp­hemizin ol­maması gerek­tiğini ifade ediyorum.

Türk as­ker­lerinin buralar­da görev­len­mesi, Tür­kiye Cum­huriyeti Dev­letine de bir itibar kazan­dıracak­tır. Dün­yanın bütün ül­keleri, Türk Silah­lı Kuv­vet­lerinin ne kadar mükem­mel bir şekil­de yetiş­tiril­diğini, verilen görev­ler kar­şısın­da seve seve can­larını feda et­meye hazır ol­duk­larını, özel­lik­le Kore'de yaşanan muh­teşem kah­raman­lık­ların al­tın­da Türk Silah­lı Kuv­vet­lerinin im­zası ol­duğunu bütün dün­ya yakın­dan tanımak­tadır.

Böy­le bir tez­kerenin mahiyetini, biz is­ter­dik ki, bu tez­kerenin içerisin­de çok açık bir şekil­de görelim. Sınırı, kap­samı, süresi el­bet­te Bakan­lar Kurulun­ca tak­dir edilecek; ama, biz is­ter­dik ki, Bakan­lar Kurulu bu tez­kereyi gön­derir­ken, en azın­dan bunun ipuç­larını bize verecek şekil­de bir bil­giyi Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisine sun­ması gerek­tiği inan­cın­dayız.

Değer­li mil­let­vekil­leri, Türk dış politikası, üzerin­de çok cid­dî çalışıl­ması, üzerin­de çok cid­dî durul­ması gereken bir politika. Özel­lik­le, ül­kemizin bulun­muş ol­duğu coğ­raf­yadan kay­nak­lanan ve üzerin­de bulun­duğu coğ­raf­yanın ken­disine ver­miş ol­duğu yüküm­lülük­leri ve sorum­luluk­ları çok iyi değer­len­dirip, bu yüküm­lülük­lere ve sorum­luluk­lara uy­gun bir Türk dış politikasının Hükümet tarafın­dan uy­gulan­ması son derece önem­li.

Tür­kiyemiz için son derece önem­li dış politikalarımız var; Kıb­rıs politikası. Ama, Kıb­rıs politikasın­da, maalesef, Hükümetimizin uy­gulamış ol­duğu politikaların çok sağ­lık­lı ol­duğunu söy­lememiz müm­kün değil. Kırk yıl­dan beri Kıb­rıs politikasının yıl­maz savunucusu olan Rauf Denk­taş'la il­gili bu Hükümetin takın­mış ol­duğu tutumun da doğ­ru ol­madığı inan­cın­dayız. Hep şu söy­leniyor­du: "Çözüm­süz­lüğü çözüm diye sunan­lar" şek­lin­de hitap­ta bulunuluyor­du; ama, Yunan politikacıların son dönem­de yap­mış ol­duğu itiraf­lar­dan görüyor ve an­lıyoruz ki, Kıb­rıs'taki çözüm­süz­lüğün ar­kasın­daki is­min Rauf Denk­taş değil, biz­zat Yunanis­tan ol­duğu çok açık bir şekil­de or­taya çık­tı; ama, bugün gelinen nok­tada "kazan kazan" politikalarının uy­gulan­dığı söy­lenilen nok­tada, Kıb­rıs'ta hiç­bir meselenin çözüme ulaş­tırılamadığı da bir açık ger­çek olarak kar­şımız­da.

An­nan Planın­dan son­ra izolas­yon­ların kal­dırılacağı söy­leniyor­du, Av­rupa Bir­liği fon­larının ser­best bırakılacağı söy­leniyor­du; ama, An­nan Planının oy­lan­masının üzerin­den ikibuçuk yıla yakın bir zaman geç­miş ol­masına rağ­men, ne izolas­yon­lar­da ne Av­rupa Bir­liği fon­larının ser­best bırakıl­ması nok­tasın­da olum­lu bir geliş­menin ol­madığı da açık bir şekil­de or­tadadır ve Hükümetin ek protokolü im­zalamış ol­masın­dan dolayı da bugün Kıb­rıs'taki liman­ların ve havaalan­larının Güney Kıb­rıs Rum Kesimine açıl­ması meselesi de maalesef bir Demok­les'in kılıcı gibi üzerimiz­de dur­mak­tadır. Siz bil­miyor muy­dunuz, ek protokolü im­zalar­ken Güney Kıb­rıs Rum Kesiminin yarın bu is­tek­ler­le kar­şınıza çıkacağını bil­miyor muy­dunuz, düşün­memiş miy­diniz?! O im­zayı niye al­tına at­tığınızın hesabını yap­manız gerek­mek­tedir ve yine Av­rupa Bir­liğiy­le il­gili, maalesef, Güney Kıb­rıs Rum Kesiminin tek başına Av­rupa Bir­liğine tam üyeliği nok­tasın­da Tür­kiye olarak hiç­bir iş­lem ve ey­lemin içerisin­de ol­mayacak­sınız ve son­ra da Av­rupa Bir­liğine tam üye ol­ması nok­tasın­da hiç­bir politikanız ol­mayacak ve Güney Kıb­rıs Rum Kesimi tek başına Av­rupa Bir­liğine tam üye olacak.

Değer­li mil­let­vekil­leri, Av­rupa Bir­liğin­deki müzakere sürecini de tas­vip et­memizin müm­kün ol­madığını çok açık bir şekil­de ifade et­mek is­tiyorum. Bugüne kadar hiç­bir aday ül­keye dayatıl­mayan, or­taya konul­mayan hüküm­lerin Tür­kiye'ye dayatıl­masının hesabını ve muhasebesini de bu Hükümetin yap­ması gerek­mek­tedir. Ucu açık, sonucu ön­ceden kes­tirilemeyen, ser­best dolaşım im­kânının ol­madığı, fon­ların kul­lanımının Tür­kiye'ye veril­mediği, "eğer tam üyelik ol­maz­sa, en güç­lü bağ­lar­la bağ­lanacak­tır" şekil­de, bir nevi im­tiyaz­lı or­tak­lık ifadesinin, ibaresinin o metin­ler içerisin­de yer al­masını kabul et­memiz müm­kün değil­dir ve referan­dum şar­tının or­taya konul­ması, her dos­ya için iki oy­lamanın yapılacak ol­ması, Tür­kiye'nin önün­deki en büyük han­dikap olarak kar­şımız­da dur­mak­tadır ve yine, müzakere çer­çeve bel­gesi ve iler­leme raporu içerisin­de, yüz­yıl­lar­dan beri yan yana, kar­deş­çe yaşadığımız kesim­ler­le il­gili olarak "azın­lık" ifadeleri ve ibarelerinin o bel­geler içerisin­de yer al­ması kar­şısın­da da Hükümetin cid­dî bir tavır ve tutum içerisin­de ol­mamasını da mil­letimizin tak­dirine bırakıyorum.

Değer­li mil­let­vekil­leri, Irak'la il­gili kır­mızı çiz­gilerimizin ol­duğunu bu Hükümetin bütün yet­kilileri bulun­duk­ları her or­tam­da, her plat­form­da dile getiriyor­lar­dı. Şim­di, ben, buradan sor­mak is­tiyorum: Bu kır­mızı çiz­gilerin ne ol­duğu konusun­da hiç­birimizin bel­leğin­de bir şey kal­dı mı?! Nedir bu kır­mızı çiz­giler? Ney­di bu kır­mızı çiz­giler, taviz ver­meyeceğimiz kır­mızı çiz­giler? Bugün, hep­si unutul­du, yok ol­du git­ti ve Kuzey Irak'taki bütün geliş­meler Tür­kiye'nin aley­hin­de cereyan et­meye baş­ladı.

Ve yine, Batı Trak­ya'yla il­gili bir araş­tır­ma komis­yonu kurul­ma meselesi de, maalesef, İk­tidarın oy­larıy­la red­dedil­di. Batı Trak­ya'da yaşayan soy­daş­larımızın orada çek­miş ol­duğu sıkın­tı ve zor­luk­lar kar­şısın­da, bunun bir Mec­lis araş­tır­ma komis­yonu marifetiy­le araş­tırıl­ması meselesi Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisi gün­demine getiril­diğin­de, maalesef, İk­tidar, böy­le bir komis­yonun kurul­masına bile kar­şı çık­tı.

Geçen­ler­de, Dışiş­leri Komis­yonu Baş­kanımız­la bütün siyasî par­ti tem­sil­cileri bir araya gel­dik, söz­de Er­meni soy­kırımıy­la il­gili olarak Mec­lis­çe kabul edil­mesi gereken bir metin üzerin­de mutabakat sağ­ladık. Ne ol­du o mutabakat?! Dışiş­leri Komis­yonu Baş­kanımıza soruyorum -orada, AK Par­ti Grubunu tem­silen gelen mil­let­vekili ar­kadaş­larımız da var­dı- ne ol­du? Bu komis­yonun orada or­taya koy­duğu ve al­tına im­za at­tığımız bir bel­ge niçin Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisinin gün­demine getiril­memiş­tir? Bunun hesabının da mut­laka veril­mesi gerek­mek­tedir.

Önem­li olan, 70 000 000'luk bir dev ül­kenin dış politikasının şah­siyet­li bir politika ol­masıdır. Tür­kiye'ye yakışan budur. Tür­kiye, 70 000 000 nüfusu, bulun­duğu jeopolitik konum itibariy­le dış­politika nok­tasın­da son derece ak­tif ol­ması gereken bir ül­kedir. An­cak, bu büyük­lüğe, bu kapasiteye uy­gun ol­mayan bir dış politikanın yürütül­müş ol­masın­dan da biz büyük bir üzün­tü duyuyoruz. Amerika Bir­leşik Dev­let­lerine Hükümet tarafın­dan yapılacak ziyaretin, Baş­bakanın yapacağı ziyaretin, İs­rail gezisine bağ­lan­tılı olarak, İs­rail'i ön­celik­le ziyaret edip daha son­ra Amerika Bir­leşik Dev­let­lerinin ziyaret edil­mesinin hak­lı ve man­tık­lı bir izahının ol­madığı inan­cın­dayız. Ve yine 70 000 000'luk bir ül­kenin Baş­bakanı, Amerika Bir­leşik Dev­let­leri Cum­hur­baş­kanın­dan verilecek ran­devuyu ay­lar­dan beri bek­lemek­tedir. Böy­le bir dış politikayı tas­vip et­miyoruz, kabul et­miyoruz, red­dediyoruz.

Türk dış politikasının, ayak­ları yere sağ­lam basan, gücüne uy­gun ve oran­tılı bir dış politikası ol­ması gerek­tiği inan­cımı ifade ediyor, bu tez­kerenin ül­kemize ve mil­letimize hayır­lara vesile ol­masını ve Kon­go Cum­huriyetin­de yapılacak seçim­lerin de sağ­lık­lı bir şekil­de geç­mesini temen­ni ediyor, Yüce Heyetinizi say­gıy­la selam­lıyorum.

BAŞ­KAN - Teşek­kür ederim.

Say­gıdeğer mil­let­vekili ar­kadaş­larım, Baş­bakan­lık Tez­keresi üzerin­deki görüş­meler tamam­lan­mış­tır.

Şim­di tez­kereyi tek­rar okutup oy­larınıza sunacağım.

Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisi Baş­kan­lığına

Av­rupa Bir­liği, Bir­leş­miş Mil­let­ler Güven­lik Kon­seyinin 25 Nisan 2006 gün ve 1671 (2006) sayılı kararı gereğin­ce, 26 Nisan 2006 gün ve 779/06 sayılı Or­tak Ey­lem Bel­gesiy­le al­mış ol­duğu karar çer­çevesin­de, Kon­go Demok­ratik Cum­huriyetin­de yapılacak genel seçim­ler es­nasın­da ül­kedeki asayiş ve güven­liğe kat­kıda bulun­mak ve böl­gede görev yapan BM kuv­vet­lerini (The United Nations Or­ganisation Mis­sion in the Democ­ratic Repup­lic of the Con­go/MONUC) des­tek­lemek mak­sadıy­la "Av­rupa Kuv­veti Kon­go Demok­ratik Cum­huriyeti Harekâtı" ic­ra et­meye karar ver­miş, Tür­kiye dahil Av­rupa Bir­liği üyesi ol­mayan NATO müt­tefiki ül­kelere katılım konusun­da davet­te bulun­muş­tur.

Harekât kap­samın­da Kon­go Demok­ratik Cum­huriyeti yanı sıra, Gabon ve ih­tiyaç duyulacak diğer ül­keler­de des­tek amaç­lı olarak bir­lik konuş­lan­dırıl­ması, bu ül­keler­deki havaalanı veya deniz liman­ların­dan is­tifade edil­mesi ön­görül­müş­tür.

Av­rupa Bir­liğinin "Av­rupa Kuv­veti Kon­go Demok­ratik Cum­huriyeti Harekâtı"na katılımın, Tür­kiye'nin Av­rupa Bir­liği üyeliği aday­lığını des­tek­leyeceği, Av­rupa Güven­lik ve Savun­ma Politikasına ver­diğimiz des­tek­le uyum­lu ol­duğu ve ül­kemizin genel olarak Barışı Des­tek­leme Harekât­larına olan yak­laşımıy­la ör­tüş­mesi nedeniy­le; Anayasanın 92 nci ve 117 nci mad­deleri uyarın­ca gereği, sınırı, kap­samı ve zamanı Hükümet­çe tak­dir ve tes­pit edil­mek kay­dıy­la, Türk Silah­lı Kuv­vet­lerinin "Av­rupa Kuv­veti Kon­go Demok­ratik Cum­huriyeti Harekâtı" kap­samın­da yurt dışına gön­deril­mesi ve Hükümet­çe verilecek izin ve belir­lenecek esas­lar çer­çevesin­de bu kuv­vet­lerin kul­lanıl­ması için Hükümete izin veril­mesinin gereğini arz ederim.

                                                                                                         Recep Tay­yip Er­doğan

                                                                                                                    Baş­bakan

BAŞ­KAN - Say­gıdeğer mil­let­vekili ar­kadaş­larım, tez­kereyi oy­larınıza sunuyorum: Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir; ül­kemiz için ve tüm dün­ya için hayır­lar getir­mesini diliyorum.

Sayın mil­let­vekil­leri, alınan karar gereğin­ce, söz­lü soru öner­geleriy­le diğer denetim konularını görüş­müyor ve gün­demin "Kanun Tasarı ve Tek­lif­leri ile Komis­yon­lar­dan Gelen Diğer İş­ler" kıs­mına geçiyoruz.

VI.- KANUN TASARI VE TEK­LİF­LERİ İLE KOMİS­YON­LAR­DAN

GELEN DİĞER İŞ­LER

1.- Çanak­kale Mil­let­vekil­leri Meh­met Daniş ve İb­rahim Köş­dere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Mil­lî Par­kı Kanununa Geçici Bir Mad­de Ek­len­mesine Dair Kanun Tek­lifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Mad­de Ek­len­mesine Dair Kanun Tek­lifi) ile Plan ve Büt­çe Komis­yonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

BAŞ­KAN - 1 in­ci sırada yer alan kanun tek­lifinin geri alınan mad­deleriy­le il­gili komis­yon raporu gel­mediğin­den, tek­lifin görüş­melerini er­teliyoruz.

2 nci sırada yer alan, Bazı Kamu Alacak­larının Tah­sil ve Ter­kinine İliş­kin Kanun Tasarısı ile Plan ve Büt­çe Komis­yonu raporunun görüş­melerine kal­dığımız yer­den devam edeceğiz.

2.- Bazı Kamu Alacak­larının Tah­sil ve Ter­kinine İliş­kin Kanun Tasarısı ile Plan ve Büt­çe Komis­yonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)

BAŞ­KAN - Komis­yon?.. Yok.

Er­telen­miş­tir.

3 ün­cü sırada yer alan, Tür­kiye Cum­huriyeti Hükümeti ile Amerika Bir­leşik Dev­let­leri Hükümeti Arasın­da Yayıl­manın Ön­len­mesi Amaç­larına Yönelik Yar­dım Sağ­lan­masının Kolay­laş­tırıl­ması İçin İş­bir­liğine İliş­kin An­laş­manın Onay­lan­masının Uy­gun Bulun­duğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışiş­leri Komis­yonu raporunun görüş­melerine kal­dığımız yer­den devam edeceğiz.

3.- Tür­kiye Cum­huriyeti Hükümeti ile Amerika Bir­leşik Dev­let­leri Hükümeti Arasın­da Yayıl­manın Ön­len­mesi Amaç­larına Yönelik Yar­dım Sağ­lan­masının Kolay­laş­tırıl­ması İçin İş­bir­liğine İliş­kin An­laş­manın Onay­lan­masının Uy­gun Bulun­duğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışiş­leri Komis­yonu Raporu (1/1115) (S. Sayısı:1147)

BAŞ­KAN - Komis­yon?.. Yok.

Er­telen­miş­tir.

4 ün­cü sırada yer alan, Büt­çe Kanun­ların­da Yer Alan Bazı Hüküm­lerin İl­gili Kanun ve Kanun Hük­mün­de Karar­namelere Ek­len­mesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hük­mün­de Karar­nameler­de Değişik­lik Yapıl­masına Dair Kanun Tasarısı ve İs­tan­bul Mil­let­vekili Mus­tafa Ataş ve 9 Mil­let­vekilinin; Bazı Kanun­lar­da Değişik­lik Yapıl­masına Dair Kanun Tek­lifi ile Plan ve Büt­çe Komis­yonu raporunun görüş­melerine kal­dığımız yer­den devam edeceğiz.

4.- Büt­çe Kanun­ların­da Yer Alan Bazı Hüküm­lerin İl­gili Kanun ve Kanun Hük­mün­de Karar­namelere Ek­len­mesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hük­mün­de Karar­nameler­de Değişik­lik Yapıl­masına Dair Kanun Tasarısı ve İs­tan­bul Mil­let­vekili Mus­tafa Ataş ve 9 Mil­let­vekilinin; Bazı Kanun­lar­da Değişik­lik Yapıl­masına Dair Kanun Tek­lifi ile Plan ve Büt­çe Komis­yonu Raporu (1/1219, 2/812) (S. Sayısı:1210)

BAŞ­KAN - Komis­yon?.. Yok.

Er­telen­miş­tir.

Sayın mil­let­vekil­leri, 5 in­ci sıraya alınan, Or­du Mil­let­vekili Cemal Uy­sal ve 6 Mil­let­vekilinin, 193 Sayılı Gelir Ver­gisi Kanunun­da Değişik­lik Yapıl­masına İliş­kin Kanun Tek­lifi ile Plan ve Büt­çe Komis­yonu raporunun görüş­melerine baş­layacağız

5.- Or­du Mil­let­vekili Cemal Uy­sal ve 6 Mil­let­vekilinin; 193 Sayılı Gelir Ver­gisi Kanunun­da Değişik­lik Yapıl­masına İliş­kin Kanun Tek­lifi ile Plan ve Büt­çe Komis­yonu Raporu (2/825) (S. Sayısı: 1215) (x)

BAŞ­KAN -.

Komis­yon ve Hükümet?.. Yerin­de.

Komis­yon raporu 1215 sıra sayısıy­la bas­tırılıp dağıtıl­mış­tır.

Tek­lifin tümü üzerin­de, AK Par­ti Grubu adına İs­tan­bul Mil­let­vekili Muhar­rem Kars­lı, Cum­huriyet Halk Par­tisi Grubu adına Trab­zon Mil­let­vekili Akif Ham­zaçebi, Anavatan Grubu adına Gazian­tep Mil­let­vekili Ömer Abuşoğ­lu'nun söz talep­leri var­dır.

İlk söz sırası, AK Par­ti Grubu adına İs­tan­bul Mil­let­vekili Muhar­rem Kars­lı'ya ait­tir.

Sayın Kars­lı, buyurun efen­dim. (AK Par­ti sıraların­dan al­kış­lar)

AK PAR­Tİ GRUBU ADINA MUHAR­REM KARS­LI (İs­tan­bul) - Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekili ar­kadaş­larım; 1215 sıra sayılı, Or­du Mil­let­vekili Cemal Uy­sal ve 6 Mil­let­vekilinin, 193 Sayılı Gelir Ver­gisi Kanunun­da Değişik­lik Yapıl­masına İliş­kin Kanun Tek­lifi üzerin­de, AK Par­ti Grubunun görüş­lerini ifade et­mek üzere söz al­mış bulunuyorum; hepinize en derin sev­gi ve say­gılarımı sunuyorum.

Bu kanun tasarısının Mec­lise gel­mesinin bir ar­ka planı var, olup biten bir­takım ik­tisadî olay­lar var. Ben, bu olay­lar­dan işe baş­layarak, ön­ce şu gün­ler­de için­de bulun­duğumuz ve yaşadığımız ik­tisadî tür­bülans hak­kın­da görüş­lerimi arz ederek söze baş­lamak is­tiyorum.

Biliyor­sunuz, dışarıdan gelen bazı et­kiler­le döviz talebi yük­sel­miş bulunuyor ve döviz çıkışı olayı görül­müş bulunuyor. Bunun sonucun­da da döviz kur­ları yük­sel­miş, ay­nı zaman­da da faiz oran­ları yük­sel­miş bulunuyor. Bun­ların baş­lan­gıcı nereden geliyor, kay­nağı nereden geliyor, ön­ce bun­lara temas et­mek is­tiyorum.

Bu tür­bülan­sın kay­nağı, genel­lik­le ik­tisat­çılar­ca, Amerika Bir­leşik Dev­let­lerin­de Federal Reser­ve Baş­kan­lığına gelen yeni Baş­kanın daha değişik bir ekonomik görüş­le faiz oran­larını daha da faz­la yük­sel­teceği bek­len­tisine bağ­lanıyor. İkin­ci olarak da, geliş­miş ül­keler­de, Amerika Bir­leşik Dev­let­lerin­de faiz oran­larının yük­sel­til­mesi halin­de o tarafa kayacak olan dolar fon­larının hep­sinin kay­maması, bir kıs­mının ken­dilerin­de kal­ması ve ül­kelerin­de oluşan ik­tisadî den­gelerin bozul­maması için on­ların da faiz ar­tırımına git­meleri, böy­lece, az geliş­miş ül­keler­den ya da geliş­mek­te olan ül­keler­den döviz çıkışının da hız­lan­ması sebebine bağ­layan ik­tisat­çılar var.

Bun­ların dışın­da, bu ik­tisat­çıların temas et­mediği ve benim üzerin­de dur­duğum, siz­lere an­latacağım baş­ka bir fak­tör daha var. Bu fak­tör de, pet­rol fiyat­ları ve Amerika Bir­leşik Dev­let­lerinin

                                 

(x) 1215 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

İran'a sal­dır­ması ih­timalidir. Amerika Bir­leşik Dev­let­lerinin İran'a sal­dır­ması ih­timali üzerine bütün dev­let­ler pet­rol stoku yap­tılar. Ay­rıca, spekülatör­ler de pet­rol fiyat­larının aşırı bir şekil­de yük­seleceğini hesap­layarak, büyük pet­rol alım­ları yap­tılar ve üs­tüne otur­dular. Böy­lece, pet­rol fiyat­ları varil başına 70 doların üs­tüne çık­tı; pet­rol yet­medi, al­tına yönel­diler -al­tın fiyat­ları da, biliyor­sunuz, biz­de cum­huriyet al­tını 235-240 liraları bul­du- böy­lece, bir spekülatif hareket baş­ladı.

Dev­let­ler, aşağı yukarı, pet­rol stok­larını tamam­ladılar; yani, depolama im­kân­ları olan­lar ve bu stok­lara yatıracak parası olan dev­let­ler pet­rol stok­larını tamam­ladılar. Bunun dışın­daki büyük spekülatör­ler -ki, on­lara biz para babaları diyoruz- bu para babaları da yeterin­ce yatırım yap­tık­larına karar ver­diler ve bor­sadaki, em­tia bor­saların­daki pet­rol fiyat­ları ve al­tın fiyat­ları çıkabileceği son nok­taya çık­tı.

Bu arada, Amerika Bir­leşik Dev­let­lerinin de İran'a sal­dır­masının kolay ol­madığı bazı geliş­meler­le an­laşıl­dı. O, kolay ol­madığı ger­çeği nereden ileri geliyor; çün­kü, İran'ın elin­de dün­yada hiç­bir ül­kenin sahip ol­madığı çok önem­li bir silah var. Bu silah atom bom­basın­dan daha güç­lü bir silah. Nedir o silah; bu silah Hür­müz Boğazı. İran "eğer Amerika Bir­leşik Dev­let­leri bana sal­dırır­sa, Hür­müz Boğazın­da 2 tane gemi batırırım ve dün­yanın pet­rol ih­tiyacını kar­şılayan Kör­fez ül­kelerin­den -ki, dün­ya pet­rol ih­tiyacının yüz­de 60'ını kar­şılıyor bu ül­keler- buralar­dan bir varil dahi pet­rol ih­raç edil­mesine mâni olurum" dedi. Ger­çek­ten de bu durum böy­le. Baş­ta İran ol­mak üzere, Irak, Kuveyt, Suudi Arabis­tan, Bah­reyn, Katar, Bir­leşik Arap Emir­lik­lerinin pet­rol ih­racatı Hür­müz Boğazın­dan geç­tiği için tamamen dur­ma nok­tasına gel­di. Dolayısıy­la, o zaman da dün­ya pet­rol ih­tiyacını kar­şılama görevi, sadece Rus­ya'ya, İn­gil­tere'nin Kuzey Denizin­de Brent pet­rolüne ve onun dışın­daki dün­ya pet­rol üretimin­de payı faz­la ol­mayan ül­kelere kalır. İş­te, bu durumu Amerika Bir­leşik Dev­let­leri göze alamadığı için­dir ki, Amerika'nın İran'a sal­dır­masının Irak'a sal­dır­ması kadar kolay bir iş ol­madığı görül­dü. Böy­lece, pet­rol talebi de gev­şedi. Pet­rol talebinin gev­şemesiy­le bor­salar­daki -pet­rol bor­saların­daki, em­tia bor­saların­daki- pet­rol fiyat­ları ve al­tın fiyat­ları geri dönüş emareleri gös­ter­meye baş­ladı. Bor­sacılık­ta bir kural var­dır, fiyat ol­gun­luk nok­tasına gel­diği zaman ilk çıkan en çok kazanır, çık­mak­ta gecik­tiğiniz tak­dir­de kâr­dan zarar eder­siniz, çok gecikir­seniz zarara da geçer­siniz. Böy­le bir kural var. İş­te, pet­rol­den çıkış hareketi baş­ladı. Pet­rol­den çıkan nereye gider; pet­rol­den çıkanın gidebileceği tek bir yer var, dolar. Mil­yon­lar­ca varil pet­rolü satan bir kişi, is­ter Lon­dra Bor­sasın­da, is­ter Chicago Bor­sasın­da, is­ter Rot­ter­dam Bor­sasın­da ol­sun, pet­rol vererek alabileceği tek bir para var, o da dolar. Av­ro ol­sun, Japon Yeni ol­sun, İn­giliz Ster­lini ol­sun, bu kadar büyük meb­lağ­ları kar­şılayacak mik­tar­da dün­yada tedavül kabiliyetine sahip döviz­ler değil. İş­te, dolara talep böy­le baş­ladı. Yani, bir taraf­tan Amerika Bir­leşik Dev­let­lerin­deki faiz oran­larının art­ması, bir taraf­tan baş­ka ül­kelerin de dolar talebin­de bulun­ması ve ay­rıca, pet­rol­den çıkan­ların da pet­rolü verip dolar al­mak is­temesi bu tür­bülan­sı mey­dana getir­di. Olayın baş­lan­gıcı bu. Bun­lar tamamıy­la dış kay­nak­lı olay­lar olup, bizim­le hiç­bir il­gisi yok­tur; an­cak, içeride de bun­ları des­tek­leyen bazı olay­lar var, bazı züm­reler var.

Bu züm­reler­den bir tanesi Tür­kiye'deki para babaları. Bun­ların, büyük çap­ta hazine bonolarına ve faize yatırıl­mış, şu veya bu şekil­de faize yatırıl­mış paraları var. Bun­lar da, bu tür­bülan­sın bir krize dönüş­mesini ya da en azın­dan faiz oran­larının yüz­de 25-30'lara fır­lamasını is­tedik­leri için bu olay­ları des­tek­lemiş­ler­dir. Eminim ki, şu an­da, İs­tan­bul'un ya da Tür­kiye'nin bir­çok yer­lerin­de, bir­takım yuvar­lak masaların et­rafın­da, para babaları, acaba elimiz­deki ben­zini nereye dökelim de bu tür­bülans krize dönüş­sün, faiz­ler yüz­de 25-30'u, 40'ı bul­sun, biz de para kazanalım diye bunun müzakeresini yapıyor­lar.

Ay­rıca, ikin­ci bir züm­re var; o da, yeniden muhalefete soyun­mak is­teyen bir­takım fosil siyaset­çiler var Tür­kiye'de. On­lar da, çoğu in­tikam duy­gusuy­la, bu tür­bülan­sın daha da geniş­lemesini ve mem­lekete daha pahalıya mal olacak, ik­tidarı yıp­ratacak seviyelere çık­masına çalışıyor­lar. Dün, bir haber kanalın­da, yine, bu siyaset­çiler­den bir tanesinin prog­ramını din­ledim ve sey­ret­tim. Gör­düm ki o zat büyük bir in­tikam duy­gusu için­de Hükümete verip veriş­tiriyor, İk­tidara verip veriş­tiriyor ve bunu bir kriz olarak tes­cil et­meye çalışıyor. Ken­disine soru soran büyük gazeteciler, büyük köşe yazar­ları da bunun rahat­ça kinini kus­ması için önüne çanak uzatıyor­lar, çanak sorular soruyor­lar.

Böy­lece, bir kıs­mı içeriden, bir kıs­mı dışarıdan böy­le bir tür­bülans için­de kal­mış bulunuyoruz.

Bana bir yer­de bir soru sor­dular: Acaba bir yer­de bir düğ­meye mi basıl­dı? Düğ­meye mi basıl­dı da bütün bun­lar oluyor? Ona da ver­diğim cevap şu ol­du: Tür­kiye'nin her tarafı düğ­meler­le dolu şu an­da, her masanın üzerin­de bir düğ­me var, kah­veci çağırır gibi o düğ­melere ak­lına esen basıyor. Düğ­me enf­las­yonu mey­dana gel­miş vaziyet­te ve böy­lece bir düğ­me kar­gaşalığı için­de bulunuyoruz. Düğ­meye basan­lar mut­laka var. Biraz ev­vel bah­set­tiğim para babaları ve fosil siyaset­çiler bu düğ­melere bas­maya çalışıyor­lar; ama, düğ­meler ar­tık iş­lemiyor, bun­ların cereyanı pek de kuv­vet­li değil.

Bu tür­bülan­sın sonucun­da Tür­kiye'den de büyük mik­tar­da döviz çıkış­ları ol­du. Döviz çıkış­ları, tabiî, döviz kur­larını yük­selt­ti. Doların 1,70'i aş­tığını 1,80'lere doğ­ru git­tiğini, euronun da 2 lirayı aşıp 2-2,10 civarın­da bir yer­lere var­dığını gör­dük.

Eğer bu tür­bülans… Bakın, ik­tisat­çılar tür­bülans kelimesini kul­lanıyor­lar, siyaset­çiler, bu biraz ev­vel bah­set­tiğim siyaset­çiler de ıs­rar­la kriz kelimesini yer­leş­tir­meye çalışıyor­lar; ama, ik­tisat­çılar buna rağ­bet et­miyor. Eğer bu tür­bülans 2001 yılı şart­ları için­de ol­say­dı mut­laka krize dönüşür­dü. Yani, bugün, bunun krize dönüş­memesinin en büyük sebep­lerin­den biri bir defa ekonomide is­tik­rara varıl­mış ol­ması, enf­las­yonun çok çok aşağılara çekil­miş ol­ması, Mer­kez Ban­kasının döviz rezerv­lerinin o zaman­ki 24-25 mil­yar dolar­dan bugün 60 mil­yarın üs­tüne çık­mış ol­ması, ekonominin ve döviz kur­larının tam olarak dal­galan­maya bırakıl­mış ol­ması ve bun­lara ilaveten, böy­le bir tür­bülans her an bek­len­diği için, Hazine ve Mer­kez Ban­kası uz­man­ları tarafın­dan zamanın­da bir­takım ted­bir­ler alın­mış ol­masıdır. Nedir bu ted­bir­ler: Döviz­li borç­lara ön­celik ver­mek. Borç­ların öden­mesi es­nasın­da, dövizi natık borç­lara ön­celik veril­di. Mer­kez Ban­kasının IMF'ye olan 17 mil­yar dolar­lık bor­cu tamamen öden­di. Hazinenin IMF'ye olan borç­larının da yarısı öden­miş bulunuyor. Böy­lece, borç­lan­mada, yaban­cı paradan Türk Lirasına bir dönüş var. Es­kiden, Türk Lirasın­da faiz­ler çok yük­sek ol­duğu için, Türk Lirası ödenir­di; yerine, IMF'den veya baş­ka kon­sor­siyum­lar­dan borç­lanılır­dı. Şim­di, bunun ter­si yapılıyor. Döviz­den Türk Lirasına bir dönüş var. Bu dönüş sayesin­dedir ki, bu tür­bülan­sın mem­leket ekonomisin­de büyük hasar mey­dana getiril­memesi sağ­lan­mış bulunuyor.

Şim­di buna nasıl müdahale et­mek gerekiyor; bu tür­bülan­sın geniş­lemeden, daralarak küçül­mesi ve yavaş yavaş sön­mesi için alınan bir­takım ted­bir­ler var. Bu ted­bir­ler­den bir tanesi, Mer­kez Ban­kası tarafın­dan iki defa uy­gulan­dı. Birin­de, faiz oran­ları -ki, gecelik faiz­ler­dir bun­lar- 1,75 oranın­da ar­tırıl­dı; ikin­cisin­de de, iki gün ev­vel, 2,25 oranın­da ar­tırıl­dı. Demek ki, top­lam yüz­de 4 oranın­da bir faiz ar­tırımı yapıl­dı. Böy­lece, faiz oran­ları, gecelik faiz­ler­de, yani, ban­kalararası para piyasasın­daki uy­gulanan gecelik faiz­ler­de yüz­de 17,25'e kadar çıkarıl­dı.

Mer­kez Ban­kasının bu yap­tığı faiz ar­tırım­ları, esasın­da, doğ­ru hareket­ler­dir; an­cak, bun­ları bir fiilî faiz ar­tırımı olarak düşün­memek… Zaten piyasadaki arz-talep den­gesinin, faiz oran­larını ken­diliğin­den yük­selt­mesi dolayısıy­la, fiilî durumun tes­cil edil­mesi olarak da düşünül­mesi müm­kün­dür. Ama, her halükâr­da, faiz oran­larının yük­sel­til­mesi gerekiyor­du. Döviz kur­ları, iş­te, bu faiz oran­ları, ar­tı, Mer­kez Ban­kasının piyasadan borç­lanarak çek­tiği 500 mil­yar lira dolayın­da bir paranın ül­kedeki likidite den­gesini biraz daha sıkış­tır­ması ve dün ve bugün, bir mik­tar, 1 mil­yar doların al­tın­da bir mik­tar­da piyasaya döviz sat­ması olay­ları görül­dü.

Mer­kez Ban­kası, geçen­ler­de 1 mil­yar dolar civarın­da döviz sat­mış­tı. Bu döviz satışının çok faz­la bir et­kisi ol­mamış­tı; ama, bu defa, Mer­kez Ban­kası, gerek­tiğin­de 5 mil­yar dolar, o da yet­mez­se ar­kasın­dan bir 5 mil­yar dolar daha döviz satışına hazır ol­duğunu ifade et­ti. Böy­lece, dün ve bugün yapılan satış­lar­la, dolar 1,70'ten 1,66'ya çekil­miş ol­du.

Önem­li olan doların aşağıya çekil­mesi, es­ki kur­larına kavuş­turul­ması değil, dolar­daki ve diğer döviz­ler­deki ar­tışın bel­li bir seviyede tutul­ması ve daha faz­la yük­sel­mesine mâni olun­masıdır; çün­kü, ar­tık, dün­yada yeni bir­takım den­geler var, bu yeni den­geler dolayısıy­la es­ki döviz kur­larına dön­mek müm­kün değil. Es­ki faiz oran­larına dön­mek müm­kün olur or­ta vadede; ama, kim­se, ar­tık, dolar kurunun 1,32, 1,35 olarak yeniden ger­çek­leş­mesini bek­lemesin.

Bu, Tür­kiye'nin çok da hay­rına olan bir şey değil. Biliyor­sunuz, dış­ticaret açığımızın ve bunun yarat­tığı cari açığın temel sebep­lerin­den bir tanesi de Türk Lirasının aşırı değer­len­miş ol­masıy­dı ve bütün piyasa Türk Lirasının aşırı değer­len­miş ol­masın­dan şikâyet ediyor­du.

Şim­di "efen­dim, dolar aşırı yük­sel­di, ne yapacağız" diyen­lere benim sözüm şudur: Biz değil miy­dik aşırı değer­len­meden şikâyet eden. İş­te, bu aşırılık git­ti, Türk Lirası şim­di dolar kar­şısın­da ger­çek değerini bul­muş ol­du.

Tabiî, bunun bir­takım yan et­kileri olacak­tır, bir­takım maliyet­leri olacak­tır. Bir defa, ih­racatımız­daki, ih­raç mal­larımız­da, sanayi mal­larımız­da kul­lan­dığımız it­hal gir­dilerin fiyat­ları yük­sel­diği için biraz maliyet­ler yük­selecek­tir. Bun­lar iç piyasayı da et­kileyecek­tir. Dolayısıy­la, enf­las­yon hedef­lerinin tut­turul­masın­da biraz daha faz­la sıkın­tı çekilecek­tir, daha faz­la gay­ret gös­teril­mesi ve malî disip­line daha faz­la riayet edil­mesi gerekecek­tir; ama, bu tür­bülans, yavaş yavaş, ar­tık sön­me aşamasına gir­miş bulunuyor.

Şim­di, bugün­kü kanun tasarımızın konusu, yaban­cı ser­maye sahip­lerinin Tür­kiye'de yap­tık­ları plas­man­lar­dan -yatırım demiyorum buna- el­de et­tik­leri kazan­cın ver­gilen­dirilip ver­gilen­diril­memesi. Bun­dan bir süre ön­ce, yine Mec­lis­ten bir kanun geçirilerek, yaban­cı plas­man­ların alım satım ve faiz gelir­leri yüz­de 15 stopaja tabi tutul­muş­tu. Şim­di, bu stopaj kal­dırılıyor. Neden kal­dırılıyor; stopaj konul­duğu zaman mem­leket­te aşırı bir yaban­cı ser­maye girişi var­dı, yaban­cı para girişi var­dı, bun­lar açık pozis­yon­lar­la çalışıyor­lar­dı, kâr et­tik­leri zaman kâr­larıy­la beraber alıp gidiyor­lar­dı. O sıralar­da yaban­cı ser­maye girişini biraz fren­lemek gerek­tiği için yüz­de 15 gibi bir stopaj konul­du. Bugün şart­lar değiş­miş­tir. Bugün yaban­cı ser­mayenin faz­la girişine mâni ol­mak değil, çıkışına mâni ol­mak gibi bir sorunumuz var. Ger­çi, bu stopajın kal­dırıl­ması yaban­cı ser­mayenin çıkışına çok mâni ol­mayacak­tır; çün­kü, on­lar yeteri kadar zaten kâr et­miş durum­dalar. Yüz­de 15, on­ları mem­leketimiz­de kal­maya ik­na et­meye yet­meyebilir; ama, bu stopajın kal­dırıl­ması, sıfır­lan­masın­dan amaç, on­ların git­mesine mâni ol­mak değil, iş­ler durul­duk­tan son­ra, yeniden, ih­tiyacımız kadar yaban­cı ser­mayenin, yaban­cı paranın piyasamıza gel­mesidir.

Peki, şim­di, bu durum­da, yaban­cı ser­mayeden stopaj kal­dırılıyor, yer­li ser­mayede stopaj devam ediyor mu; bun­da bir yüz­de 5 in­dirim yapıl­dı; fakat, yüz­de 5 daha in­dirim yap­mak için Bakan­lar Kurulunun yet­kisi var. Bu, bir kanun konusu değil. Yüz­de 5'e kadar, kanun konusu ol­mak­sızın, bu yer­li ser­mayenin kazanç­larına, ser­maye kazanç­larına in­dirim getir­mek müm­kün­dür. Onun için, bu kanunun içine konul­mamış­tır. Geri kalan yüz­de 5, bir kanun­la, bir öner­gey­le kal­dırılabilir; ama, kal­dırıl­mayabilir de. Bunun hesap­larını Hazine ve Mer­kez Ban­kası yap­mış­tır, yapıyor­dur.

Yaban­cı ser­maye, mem­leketimiz­de kazan­dığı faiz ve alım satım gelir­lerin­den ken­di ül­kesin­de ver­gi ödediği için -zaten ver­gi ödediği için- o ver­gi ile yer­li ser­mayenin Tür­kiye'de ödediği yüz­de 5'lik stopaj arasın­da bir den­ge ol­duğu kabul edilebilir. Dolayısıy­la, bunun eşit­lik il­kesine ay­kırı ol­madığı düşünülebilir; ama, yaban­cı ser­mayenin ken­di ül­kesin­de ödediği stopaj mik­tarı her ül­kede ay­nı değil; bazı yer­ler­de daha az, bazı yer­ler­de daha çok. Bazı ül­keler­le aramız­da çif­te ver­gilen­dir­meyi ön­leme an­laş­ması var, bazı ül­keler­le yok; ama, burada, bir or­talama yol tutularak, yer­li ser­maye kazanç­ların­dan alınan yüz­de 5 stopajın bu eşit­liği, bu den­geyi sağ­layabileceği de düşünülebilir; ama, yer­li ser­maye kazanç­ların­dan yapılan stopajın sıfır­lan­ması da müm­kün­dür. Bun­lar hesap kitap meselesidir; Hükümet ve Hazine ve Mer­kez Ban­kası bun­ları görüşür, karar­laş­tırır.

(Mik­rofon otomatik cihaz tarafın­dan kapatıl­dı)

BAŞ­KAN - Sayın Kars­lı, lüt­fen, konuş­manızı tamam­layınız.

Buyurun.

MUHAR­REM KARS­LI (Devam­la) - Hemen bitiriyorum.

Bu kanunun görüşül­mesi es­nasın­da gerek­li öner­geler verilerek, eğer gerekiyor­sa, yer­li ser­maye kazanç­ların­dan da, yapılan stopaj sıfıra kadar in­dirilebilir. Bunu, müzakere es­nasın­da, kanunun müzakeresi es­nasın­da göreceğiz.

Burada bir sakın­cası düşünülebilir yaban­cı ser­maye kazanç­larının.

BAŞ­KAN - Sayın Kars­lı, yal­nız, 1 dakika için­de konuş­manızı tamam­lamanız gerekiyor.

MUHAR­REM KARS­LI (Devam­la) - Hemen bitiriyorum, hemen tamam­lıyorum efen­dim.

BAŞ­KAN - Lüt­fen…

MUHAR­REM KARS­LI (Devam­la) - Yaban­cı ser­mayenin stopajının kal­dırıl­ması üzerine, yer­li ser­mayenin de, yaban­cı piyasalar üzerin­den Tür­kiye'ye gelerek, yaban­cı ser­maye gibi iş­lem gör­me is­teğin­de bulunabileceği ve yer­li ser­mayenin zaman­la yaban­cılaşacağı düşünülebilir. Biz, buna, bor­sa literatürün­de "bıyık­lı yaban­cılar" diyoruz; yani, yaban­cı görül­mek­le beraber, as­lın­da Türk vatan­daş­larına ait ser­maye fon­larıdır.

(Mik­rofon otomatik cihaz tarafın­dan kapatıl­dı)

BAŞ­KAN - Sayın Kars­lı, teşek­kür ederim; çün­kü, 1 dakikalık süreyi tamam­ladınız ve tat­bikatımız bu şekil­de.

MUHAR­REM KARS­LI (Devam­la) - Peki efen­dim; ben de teşek­kür ederim. (AK Par­ti sıraların­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Cum­huriyet Halk Par­tisi Grubu adına, Trab­zon Mil­let­vekili Akif Ham­zaçebi.

Sayın Ham­zaçebi, buyurun efen­dim. (CHP sıraların­dan al­kış­lar)

CHP GRUBU ADINA MEH­MET AKİF HAM­ZAÇEBİ (Trab­zon) - Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekil­leri; Gelir Ver­gisi Kanunun­da Değişik­lik Yapıl­masına İliş­kin Kanun Tek­lifinin tümü üzerin­de Cum­huriyet Halk Par­tisi Grubunun görüş­lerini açık­lamak üzere söz al­dım; söz­lerime baş­lar­ken hepinizi say­gıy­la selam­lıyorum.

Biraz ön­ce, bu kür­süde, İk­tidar Par­tisi Grubu adına konuşan ar­kadaşımızı dik­kat­le din­ledim ve yap­mış ol­duğu yorum­ları hay­ret­le ve üzün­tüy­le kar­şıladım. Şim­di, değer­li konuş­macı ar­kadaşımız, Tür­kiye'nin, şu an için­de bulun­duğu ekonomik çal­kan­tının nedeni olarak üç husus say­dı. Birin­cisi; pet­rol üreten ve ih­raç eden ül­kelerin dolara olan talebi nedeniy­le, dün­yada dolar talebinin art­ması ve bu neden­le, Tür­kiye'deki yaban­cıların Tür­kiye'den çık­ması. İkin­cisi; İs­tan­bul'da, masa başın­da oturan büyük para babalarının, bu krize ben­zin dök­mek suretiy­le yak­laş­ması; yani, krizi büyüt­mek için çabalaması ve bir üçün­cü neden de, fosil siyaset­çi olarak isim­len­dir­diği es­ki siyaset­çilerin siyasete dön­me çabası. Bu üç neden­le, Tür­kiye'de, bugün, bir ekonomik çal­kan­tıyı, is­mine kriz demesek bile, krizi an­dıran, bir belir­siz­lik yaratan bir ekonomik or­tamı yaşıyoruz. Bu üç grup, bir düğ­meye değil, bir­den faz­la düğ­meye bas­mış durum­dalar. Bu "düğ­me enf­las­yonu" olarak isim­len­diril­di değer­li konuş­macı tarafın­dan ve o neden­le de, böy­le bir tab­loyu yaşıyoruz. Yani, uy­gulan­mak­ta olan ekonomik politikaların hiç­bir prob­lemi yok, ekonomide hiç­bir şey yok­ken, Hükümet gayet düz­gün bir ekonomi politikası uy­gular­ken, bu üç grup, üç çev­re, Tür­kiye'de kriz çıkar­maya çalışıyor.

MUHAR­REM KARS­LI (İs­tan­bul) - Ay­nen öy­le!..

MEH­MET AKİF HAM­ZAÇEBİ (Devam­la) - Değer­li ar­kadaş­lar, eğer, bu tasarıya böy­le yak­laşılıyor­sa, ekonomide için­de bulun­duğumuz sürece böy­le yak­laşılıyor­sa, bu kriz­den, bu ekonomik çal­kan­tıdan Tür­kiye'nin çık­ma olanağı kesin­lik­le yok­tur. Olay­lara doğ­ru teş­his koyar­sak, olay­ları doğ­ru tah­lil eder­sek, an­cak o zaman buradan nasıl çıkabileceğimizi bulabiliriz. Çözüm­süz hiç­bir sorun yok­tur, yeter ki, teş­hisi doğ­ru koyalım.

Değer­li ar­kadaş­lar, mayıs başın­dan bugüne iki dönemi kıyas­ladığımız zaman şöy­le bir tab­lo görüyoruz: Mayıs başın­dan bugüne, Mer­kez Ban­kasının gecelik faiz oran­ları yüz­de 30 oranın­da art­mış­tır. Yüz­de 13,25 olan oran, bugün 17,25'tir, ar­tış oranı yüz­de 30'dur.

Dolara bak­tığımız­da, doların değer kazan­ması, yani, Yeni Türk Lirasının dolar kar­şısın­daki değer kay­bı yüz­de 25'ler düzeyin­dedir. Mer­kez Ban­kasının dün­den bu yana yap­tığı müdahaleye rağ­men, döviz satış ihalelerine rağ­men, Türk Lirasının değer kay­bı dur­durulamamış­tır; değer kay­bı yüz­de 25'ler düzeyin­dedir.

Yine, dev­let iç­borç­lan­ma senet­lerin­deki faiz oranına bak­tığımız­da, mayıs başın­da yüz­de 13,7 olan bileşik faiz oranının yüz­de 22,5'i aş­tığını, 23'e yak­laş­tığını görüyoruz. Dev­let iç­borç­lan­ma senet­lerin­deki faizin ar­tış oranı yüz­de 67'dir değer­li ar­kadaş­lar. Bel­ki, son bir iki gün­de düş­tü, 2 puan düş­tü der­sek buna, yüz­de 65 oranın­da bir ar­tış söz konusudur.

Peki, bugüne nasıl gel­dik, bu tab­loyu nasıl, bir­den, Tür­kiye, önün­de bul­du; çok kısaca, bunu ben burada konuşan ar­kadaşımız­dan daha fark­lı bir şekil­de yorum­lamaya çalışacağım, açık­lamaya çalışacağım.

Türk ekonomisi yük­sek faiz-düşük kur politikasına dayanan bir politika uy­guluyor­du değer­li ar­kadaş­lar. İs­mi dal­galı kur ol­mak­la bir­lik­te, yukarı doğ­ru hiç­bir zaman dal­galan­mayan, sürek­li aşağıya doğ­ru sey­reden bir kur politikası var­dı ve bu düşük kur politikasının yarat­tığı sanal bir mut­luluk tab­losu var­dı, sanal bir büyüme tab­losu var­dı, sanal bir mil­lî gelir ar­tışı tab­losu var­dı. 2002 sonun­da 180 mil­yar dolar olan Tür­kiye'nin gay­ri safî mil­lî hâsılası, 2005 sonun­da 360 mil­yar dolara ulaş­mış­tı değer­li ar­kadaş­lar. 180 mil­yar dolar­lık bir gay­ri safî mil­lî hâsılanın üç yıl­da yüz­de 100 ar­tış­la dolar cin­sin­den 360 mil­yar dolara ulaş­ması müm­kün müdür?! 2006 yılı için­de bu rakam 380 mil­yar dolar olarak ön­görül­müş­tü; müm­kün değil­di. Her yıl yüz­de 7 düzeyin­de, o dolay­da büyüyen bir ekonominin üç yıl için­de dolar cin­sin­den yüz­de 100 oranın­da mil­lî gelir ar­tışını yarat­ması müm­kün değil­di; ama, rakam­lar böy­le gös­teriyor­du, Hükümet, bu rakam­lara dayanarak pem­be tab­lolar çiziyor­du. Kişi başına mil­lî gelir 2002'de 2 638 dolar­dı, Hükümet 2005 sonun­da 5 090 dolara ulaş­tığını açık­ladı ve 2006'da 5 216 dolara çıkacağı hedef­len­miş­ti; böy­le bir tab­loyu yaşıyor­du.

Politikanın ikin­ci ayağı düşük kur yanın­da yük­sek faiz­di. Yük­sek faiz­le Tür­kiye, sıcak­parayı Tür­kiye'ye çekiyor­du. Ulus­lararası kon­jonk­türün yar­dımıy­la bir­çok geliş­miş ül­kenin veyahut pet­rol ih­raç eden ül­kenin elin­de birik­miş olan tasar­ruf­ları, Tür­kiye, yük­sek faiz­le ken­disine çekiyor­du. İş­te, bize bu sanal mut­luluğu, rakam­lar­da sanal mut­luluğu yaşatan, yaratan tab­lo bu iki politikay­la sağ­lanıyor­du. Yaban­cı para, sıcak­para gideceği ül­kede şuna bakar:

1- Cari açık nedir ve o ekonominin onu finan­se et­me olanağı var mıdır?

2- Her­han­gi bir teh­like anın­da, kriz anın­da, o ül­keye yatır­dığım parayı geri alabilir miyim?

Mer­kez Ban­kamız da, yük­sek rezerv politikasıy­la, sıcak­paraya ar­zu et­tiği güveni veriyor­du değer­li ar­kadaş­lar. Dal­galı kur politikasın­da, Mer­kez Ban­kasının 60 mil­yar dolar düzeyin­de bir rezer­ve sahip ol­masının temel amaç­ların­dan birisi de, Tür­kiye'ye gelen sıcak­paraya o güveni ver­mek­ti. Evet, rezer­ve bakıyor sıcak­para, Tür­kiye'ye geliyor; "kriz olur­sa, ben Tür­kiye'den paramı alıp çıkabilirim" diyor. Şim­di ol­duğu gibi, Mer­kez Ban­kasının şu an yap­tığı, döviz sat­mak suretiy­le, Tür­kiye'den çık­mak is­teyen yaban­cı paranın talebini kar­şılamak­tır. Bu politikada, ulus­lararası geliş­melerin et­kisi ol­mamış mıdır, Tür­kiye'nin için­de bulun­duğu bu çal­kan­tılı süreç­te; tabiî ki, var. Amerika Mer­kez Ban­kasının (FED) faiz ar­tırımına baş­lamış ol­ması, Tür­kiye'yi, sıcak­para için, ar­tık, cazip bir mer­kez ol­mak­tan çıkar­mış­tır. Tek mer­kez Tür­kiye değil­dir; Tür­kiye'nin rakip­leri de, baş­ta Amerika ol­mak üzere, or­taya çık­maya baş­lamış­tır.

Peki, sadece olay bunun­la mı sınır­lıdır; hayır. Bizim iç­politikamıza bakalım, iç ekonomik ve siyasî politikalarımıza bakalım; Hükümetin id­dia et­tiğinin ak­sine, malî disip­lin yok­tu değer­li ar­kadaş­lar. 2005 yıl sonu faiz­dışı faz­lasını Hükümet açık­layamamış­tır. Neden; çün­kü, bu hedef tut­mamış­tır. Yine, 2006 yılı büt­çe uy­gulamaları güven ver­miyor. Sayın Maliye Bakanının "büt­çe faz­la ver­miş­tir" açık­lamasına rağ­men, büt­çenin faz­la ver­meyeceği çok açık ve net­tir. Bir­çok har­cama büt­çeye gider yazıl­mamış­tır. Büt­çe dışı iş­lem­lere girişil­miş­tir. Bir­çok gelir, büt­çeye gelir olarak yazıl­mamış­tır. Bu gelir­ler­le yapılacak olan har­camalar, büt­çeye har­cama olarak yazıl­mamış­tır. İç talep yük­sel­miş­tir. Bun­ların sonucun­da, nisan ve mayıs ayın­da, enf­las­yon yük­sel­miş­tir değer­li ar­kadaş­lar. Enf­las­yonun yük­selişini, ulus­lararası geliş­melere, pet­rol fiyat­larına bağ­lamayalım. On­ları dışarıda bırak­tığımız­da, TÜİK'in hesap­ladığı çekir­dek enf­las­yon, yine yük­sek çıkıyor, yine yük­sel­me eğilimin­de. Demek ki, içeride bir prob­lem var, ekonomi politikasın­da, maliye politikaların­da bir prob­lem var. Buna Tür­kiye'deki siyasî durumu ek­lediğiniz­de, Cum­hur­baş­kan­lığı seçiminin Tür­kiye'de yarat­tığı ger­gin­liği, Tür­kiye Cum­huriyetinin temel nitelik­lerine yönelik olarak Hükümetin yarat­mış ol­duğu tar­tış­mayı, bun­ları ek­lediğiniz­de, ar­tık, içeride, Türk ekonomisine güven­memek için her tür­lü or­tam oluş­muş demek­tir ve böy­le bir tab­loda, Tür­kiye'den sıcak­para çık­maya baş­ladı.

Mayıs başın­da, 3 Mayıs­ta 1 312 olan dolar kuru -bakın, 3 Mayıs­ta 1 312'dir dolar kuru- Mer­kez Ban­kasının efek­tif satış kuru, bugün gel­diğimiz nok­tada 1 630-1 640'lar­dadır. Şu an­da, biraz ön­ce al­dığım rakam odur. Evet, o gün­den bu güne böy­le gel­dik, bu neden­le gel­dik değer­li ar­kadaş­lar.

Bu tab­lodan nasıl çıkacağız?.. Bu tab­lodan panik psikolojisiy­le çık­manın olanağı yok­tur; ama, maalesef, Hükümet, panik psikolojisi içerisin­dedir. Mer­kez Ban­kası güven­li bir duruş ser­gileyememek­tedir.

Geçen haf­ta salı günü, 20 Haziran­da top­lanan Para Politikası Kurulu faiz­ler­de her­han­gi bir ar­tırıma gerek ol­madığı kanaatine var­mış ve öy­le bir açık­lama yap­mış; hemen son­rasın­da, bir gün son­ra, per­şem­be günü, 22 Haziran­da, ekonomiden, Hazine Müs­teşar­lığın­dan sorum­lu Sayın Bakan ile Maliye Bakanımız bir açık­lama yap­mak suretiy­le, şim­di görüş­mek­te ol­duğumuz tek­lifin esas­larını bir paket olarak kamuoyuna sun­muş­lar­dır.

Yani, plan şuy­du: Yaban­cılara ver­gi konusun­da bir güven vereceğiz, on­ların ver­gi yükünü azal­tacağız. Böy­lece, yaban­cılar Tür­kiye'den çık­mayacak, biz de ekonomide is­tik­rarı sağ­layacağız.

Bu proje tut­madı; o gün açık­lan­dı. Yaban­cılar­da Gelir Ver­gisi stopajının sıfıra in­diril­diği iki Sayın Bakan tarafın­dan açık­lan­dı. Bir bakan değil iki bakan açık­lıyor ki, piyasalara, yaban­cılara güven verelim diye; ama, bu güven verilemedi. Neden; çün­kü, sorunun nedeni ver­gi değil değer­li ar­kadaş­lar. Sorunun nedeni ver­gi değil­se, bunu ver­giy­le çöz­me olanağınız var mıdır?! Gayet iyi hatır­lıyorum; 2001 krizi son­rasın­da da, o zaman­ki Hükümet, mev­duat­ta vadeyi uzatabil­mek için kademeli olarak stopaj uy­gulaması getir­miş­ti; üç aya kadar yüz­de 18, al­tı aya kadar vadeli mev­duat­ta yüz­de 16, bir yıla kadar vadeli mev­duat­ta yüz­de 12, bir yılı aşan mev­duat­ta da yüz­de 7 oranın­da stopaj getir­miş­ti. Yani, bir yılı aşan mev­duatın faiz gelirin­de Gelir Ver­gisi stopajı yüz­de 18 değil, yüz­de 7 olacak. Mev­duatın vadesi bir gün bile uzamadı değer­li ar­kadaş­lar. Neden; sorun ver­gide değil­di, sorun ekonomiye duyulan güven­dey­di. O güveni yaratamaz­sanız, is­tediğiniz kadar ver­gileri in­dirin, in­dir­diğiniz­le kalır­sınız, kay­bet­tiğiniz ver­giy­le kalır­sınız; öte taraf­tan da, malî disip­lini tut­turacağım diye çır­pınır­sınız.

O gün, geçen haf­ta per­şem­be günü, Hükümetin psikolojisi, düşün­cesi buy­du. Ay­nı gün dolar fır­ladı; bor­sa o gün yerin­de say­dı, er­tesi gün tek­rar aşağıya doğ­ru sey­ret­ti ve faiz­ler yük­sel­meye devam et­ti, yüz­de 23'ü aş­tı bileşik faiz­ler, dev­let iç borç­lan­ma senedi bir­leşik faizi yüz­de 23'ü aş­tı. Akabin­de ne ol­du; Mer­kez Ban­kası Para Politikası Kurulu, tek­rar, pazar günü top­lan­dı, geçen haf­ta salı günü "ar­tır­mayacağım" dediği faiz­leri ar­tır­dı. Yanına iki ön­lem daha koy­du: Mer­kez Ban­kası piyasaya döviz müdahalesin­de bulunacak, döviz satacak ve o şekil­de piyasadan Yeni Türk Lirasını çekecek. Ay­rıca, bunun dışın­da, Yeni Türk Lirası depo alım ihaleleri de yap­mak suretiy­le, piyasadaki likiditeyi çek­meye çalışacak. Bakın, bugün, "550 000 000 dolar­lık satış yapacağım" dedi, 1 mil­yar doları aş­kın talep gel­di Mer­kez Ban­kasına. Bu talep devam edecek değer­li ar­kadaş­lar; çün­kü, Türk ekonomisi güven ver­memek­tedir; Hükümetin ekonomik politikaları, ne Tür­kiye'deki tasar­ruf sahibine, yatırım­cıya ne de yaban­cı yatırım­cılara, güven ver­memek­tedir. Bu güven kay­bedil­miş­tir, bu güven tesis edilene kadar Tür­kiye'nin bunu geri kazan­ma olanağı yok­tur. Bu tasarının bu güveni sağ­lama olanağı yok­tur. Bu politikalar­la da, sadece Mer­kez Ban­kasının yürüt­tüğü politikalar­la da, bu güvenin sağ­lan­ması olanağı yok­tur. San­ki Hükümetin üzerine düşen hiç­bir görev yok­tur; görev, sadece Mer­kez Ban­kasının­dır, Hükümetin yapacağı hiç­bir şey yok­tur!.. Esasen, zamanın­da maliye politikasını, malî disip­lini sıkı tut­mayan Hükümetin faturası, şim­di, Mer­kez Ban­kasına çık­mış­tır. Mer­kez Ban­kası da, yeni yönetim, Hükümetin atadığı bir yönetim, sanırım, maliye politikasın­da Hükümetin görevini Hükümete hatır­latamıyor; bel­ki de, kamuoyu önün­de hatır­lat­mıyor, kapalı kapılar ar­dın­da hatır­latıyor diye ümit et­mek is­tiyorum tabiî ki.

Değer­li ar­kadaş­lar, yaşadığımız, basit bir olay değil -burada konuşan ar­kadaşımızın söy­lediği gibi- çok hafif sonuç­ları olacak bir olay değil­dir. Borç stoku, şim­diden 8 puan art­mış­tır. 2005 yılın­da 5,8 puan düzeyin­de azalan borç stokumuz, bu son geliş­meler­le, 8 puan bir­den art­mış­tır; yani, geriye, 2004 yılına git­tik. Peki, o kadar kemer sık­tık, tarım kesiminin des­tek­lerini kısıt­ladık, çalışan­ların maaş­larını kısıt­ladık, sos­yal güven­lik sis­temin­de ilaç har­camalarına kadar kısıt­lamalara git­tik, sos­yal güven­lik sis­teminin her tür­lü ödemelerini kısıt­ladık, top­lumun bütün kesim­leri tasar­ruf et­ti, kemer sık­tı, bu kadar özel­leş­tir­me yap­tık, bun­ların hep­siy­le borç ödedik; şim­di neredeyiz? Geriye, şu an, bir­buçuk yılı kay­bet­tik; kim bilir kaç yılı daha kay­bedeceğiz, bilemiyorum. Bun­ları, üzün­tüy­le söy­lüyorum; ama, Hükümet, bu politikay­la, bu an­layış­la devam eder­se, hâlâ, sorunun, siyaset­te güven veren bir politika iz­lemek ol­duğunu bil­miyor­sa, göremiyor­sa, hâlâ, ekonomide güven veren politikalar iz­len­mesi gerek­tiğinin Hükümet far­kın­da değil­se, bu sorunu sadece Mer­kez Ban­kasının uy­gulayacağı faiz ve döviz politikalarıy­la çöz­meye çalışıyor­sa, buradan çıkışımız yok­tur değer­li ar­kadaş­lar.

Tasarı, hiç­bir şekil­de sorunu çöz­meyecek­tir, çözemeyeceği or­taya çık­mış­tır. Zaten, biraz ön­ce, burada İk­tidar Par­tisi Grubu adına konuşan ar­kadaşımız bunu itiraf et­miş­tir. Diyor ki değer­li ar­kadaşımız: "Bu zaten, şim­di çıkan­ları burada tut­maya yönelik değil­dir, bu kriz, bu çal­kan­tı sona er­dik­ten son­ra çıkan­ları Tür­kiye'ye geri getir­mek için­dir."

Değer­li ar­kadaş­lar, bu kadar, 180 derece dönüş olur mu?! Geçen haf­ta, iki sayın bakan, yaban­cıları Tür­kiye'de tut­mak için getir­dik­lerini açık­ladılar. Şim­di konuşan İk­tidar Par­tisi mil­let­vekili ar­kadaşımız, bunun tam ter­sini söy­lüyor. Burada, İk­tidar Par­tisi Grubu adına, bugün­kü gün­dem üzerine konuşan Sayın Grup Baş­kan­vekili de bir değer­len­dir­me yap­tılar, diyor ki: "Bu tasarı, zaten öden­meyen bir ver­giyi kal­dırıyor. Bir­çok ül­key­le Tür­kiye'nin çif­te ver­gilemeyi ön­leme an­laş­ması  var. O neden­le, Tür­kiye de bu ver­giyi zaten alamıyor­du.  Bunu, Tür­kiye de bu tasarıy­la kal­dırıyor."

Değer­li ar­kadaş­lar, bu, bir açık­lama ol­mak­tan uzak­tır. Sayın Grup Baş­kan­vekilinin bu açık­laması, ger­çek­leri yan­sıt­mamak­tadır. Tür­kiye'nin, bir­çok ül­key­le çif­te ver­gilemeyi ön­leme an­laş­ması var­dır. Hükümet, 1.1.2006'da bu yasayı yürür­lüğe koyar­ken de bu an­laş­malar var­dı. Çif­te ver­gilemeyi ön­leme an­laş­maları uyarın­ca, bir mükel­lef, bir baş­ka ül­kede ver­gi ödüyor­sa, ödediği ver­giyi, ken­di ül­kesin­de ödeyeceği ver­giden mah­sup eder. O, ül­kenin hüküm­ran­lık hak­larını elin­den al­maz. İs­tis­nalar getirebilir bu an­laş­malar; şu kazan­cı sen ver­gile, bu kazan­cı ben ver­gileyeyim; orada sınır­lar koyabilir; ama, bu sınır­lar çeşit­li ül­keler­de fark­lıdır, bazı ül­keler­le yap­tığımız an­laş­malar­da fark­lıdır, diğer bazıların­da fark­lıdır, hep­sini ay­nı kefeye koy­mak müm­kün değil­dir. Eğer öy­ley­se, Hükümete sor­mak gerekir: 1 Ocak 2006'da bu ver­giyi niye getir­diniz o zaman?

Değer­li ar­kadaş­lar, esasen, 1 Ocak 2006'da bu düzen­leme yapılır­ken, üç konuda üç temel yan­lış­lık yapıl­dı. Birin­cisi şuy­du: Tüm ver­gi yatırım araç­ları yüz­de 15 ver­gi oranıy­la eşit bir şekil­de ver­gilenecek den­di. Gerek­çesi de, ver­gi, tüm yatırım araç­ları kar­şısın­da taraf­sız olacak­tı. Şim­di yapılan nedir; şim­di 3 tane oran var; yaban­cılar için sıfır, mev­duat ve repoda 15, diğer yatırım araç­ların­da, yer­li yatırım­cılar, tasar­ruf sahip­leri için yüz­de 10. 3 tane oran var. Hani, tek ve sabit, basit bir sis­tem getir­miş­tiniz?!

Sayın Maliye Bakanı diyor ki: "Peru'da bile bu ver­gi yok. Orada bile var­dı, kal­dırıl­dı." Sayın Bakan, 1 Ocak­ta, siz bu ver­giyi niye getir­diniz o zaman, Peru'da var, o da kal­dır­dıy­sa? 1 Ocak­ta, burada, bunun ak­sini savunuyor­dunuz siz.

Değer­li ar­kadaş­lar, tutar­sız­lık diz boyu. Ger­çek­ten, bu tek­lifin…

(Mik­rofon otomatik cihaz tarafın­dan kapatıl­dı)

BAŞ­KAN - Sayın Ham­zaçebi, 1 dakikalık sürenizi baş­latıyorum; lüt­fen, konuş­manızı tamam­layınız.

Buyurun.

MEH­MET AKİF HAM­ZAÇEBİ (Devam­la) - Teşek­kür ediyorum Sayın Baş­kan.

Bu tek­lifin savunulabilir hiç­bir yanı yok­tur. Yer­li yatırım­cı için yüz­de 10, yaban­cı için yüz­de sıfır oranı bir ayıp­tır değer­li ar­kadaş­lar. Bu, Tür­kiye'de bir ilk­tir. Anayasanın eşit­lik il­kesine açık bir şekil­de ay­kırıdır. Hükümetin ver­meyi düşün­düğü öner­ge, bu ay­kırılığı gider­meye yet­meyecek­tir.

Benim önerim, bu ay­kırılığı giderecek olan öner­ge bizim Grubumuz tarafın­dan veril­miş­tir; gelin, bunu bu şekil­de çıkaralım. Bu bir yan­lış­tır, bun­da ıs­rar et­meyin. Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisi ay sonu tatile girecek­tir. Tatil son­rası, bu yasanın Sayın Cum­hur­baş­kanı tarafın­dan onay­lanacağı var­sayımını da, bilemiyorum, o var­sayımı esas al­manız da ne kadar doğ­rudur, Sayın Cum­hur­baş­kanı adına bir yorum yap­mam tabiî ki müm­kün değil; ama, Anayasanın 73 ün­cü mad­desi açık­tır; bu düzen­leme, 73 ün­cü mad­dede ifadesini bulan ver­gide eşit­lik il­kesine ay­kırıdır.

Hepinize say­gılar sunuyorum. (CHP sıraların­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Teşek­kür ederim.

Say­gıdeğer mil­let­vekili ar­kadaş­larım, saat 19.45'te top­lan­mak üzere, bir­leşime ara veriyorum.

Kapan­ma Saati: 19.04

ÜÇÜN­CÜ OTURUM

Açıl­ma Saati: 19.53

BAŞ­KAN : Baş­kan­vekili Nev­zat PAK­DİL

KÂTİP ÜYELER : Meh­met DANİŞ (Çanak­kale), Tür­kân MİÇOOĞUL­LARI (İz­mir)

BAŞ­KAN - Sayın mil­let­vekil­leri, Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisinin 120 nci Bir­leşiminin Üçün­cü Oturumunu açıyorum.

1215 sıra sayılı kanun tasarısının görüş­melerine kal­dığımız yer­den devam edeceğiz.

VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

5.- Or­du Mil­let­vekili Cemal Uy­sal ve 6 Mil­let­vekilinin; 193 Sayılı Gelir Ver­gisi Kanunun­da Değişik­lik Yapıl­masına İliş­kin Kanun Tek­lifi ile Plan ve Büt­çe Komis­yonu Raporu (2/825) (S. Sayısı: 1215) (Devam)

BAŞ­KAN - Komis­yon ve Hükümet yerin­de.

Söz sırası, Anavatan Grubu adına, Gazian­tep Mil­let­vekili Ömer Abuşoğ­lu'nda.

Sayın Abuşoğ­lu, buyurun.

ANAVATAN PAR­TİSİ GRUBU ADINA ÖMER ABUŞOĞ­LU (Gazian­tep) - Teşek­kür ederim Sayın Baş­kan.

Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekil­leri; söz­lerime baş­lamadan ön­ce, Sayın Baş­bakana, abisinin vefatı dolayısıy­la baş­sağ­lığı diliyorum. Her can­lının, her kulun başına gelecek bir olay­dır -Al­lah, tak­siratını af­fet­sin- bir ayet­te "mut­lak, biz, Al­lah'a dönücüleriz" diye ifadesini bulur. O bakım­dan, geride kalan­lara baş­sağ­lığı ve metanet diliyorum.

Hükümet tarafın­dan yapılacağı ilan edilen, geçen haf­ta cuma günü, yeni bir ver­gi düzen­lemesi, tek mad­delik bir düzen­leme, bir de bakıyoruz ki, mil­let­vekil­leri tarafın­dan kanun tek­lifi olarak Mec­lise sunul­muş.

Bu demek­tir ki, Hükümet getir­diği tasarıya sahip çık­ma nok­tasın­da biraz sıkın­tı içerisin­de; çün­kü, bu konu, ön­ce değil, üzerin­den çok uzun zaman geç­medi, daha yıl­başın­da Büt­çe Kanunuy­la beraber -stopaj konusu- gerek men­kul kıy­met bor­saların­da gerek­se dev­let tah­vil­lerine yönelik olarak el­de edilen faiz gelir­lerin­den ve kazanç­lar­dan yüz­de 15 oranın­da stopaj yapıl­ması, daha bu yıl uy­gulan­maya baş­lan­dı; ama, aradan al­tı ay geç­ti, o günün şart­ların­da çok gerek­li bir düzen­leme, gelir el­de eden­lerin el­de et­tik­leri gelir­ler­den ödemesi gereken ver­gilerin öden­mesin­de sıkın­tılar yaşan­dığı için bun­ların stopaj yoluy­la kesil­mesi nok­tasın­da bir değişik­lik mey­dana getiril­miş­ti; ama, üzerin­den al­tı ay geç­meden yeniden bun­dan vaz­geçiliyor.

Bu demek­tir ki, Hükümet, ilk baş­taki uy­gulamasın­da; yani stopajı getir­mek­le or­taya çıkar­dığı uy­gulamasın­da hak­sız­dı. Hak­sız­dı demek müm­kün değil; fakat, tutar­sız­lığın bir ifadesi bu. El­bet­te, kazanılan bir kazanç var­sa, el­de edilen bir gelir var­sa, bunun da, mut­lak suret­te, ver­gisinin de öden­mesi gerekiyor. Bun­da hem­fikiriz; ama, tutar­sız­lığın esas or­taya çık­tığı konu, or­taya çık­tığı nok­ta, bun­dan geri adım atıl­mış ol­ması ve yaban­cılar için stopajın sıfır­lan­ması, yani, or­tadan kal­dırıl­masıdır.

İkin­ci bir tutar­sız­lık -ar­tık buna tutar­sız­lık demek de müm­kün değil, bir hak­sız­lık, ken­di vatan­daşını bir hiçe say­maz­lık- ken­di vatan­daşın da ay­nı çer­çevede el­de et­tiği kazanç­lar­dan yüz­de 10 oranın­da ver­gi ödemeye devam edecek. Gerekir­se Bakan­lar Kurulu bunu in­direcek­miş; yasada böy­le bir de Bakan­lar Kuruluna yet­ki geliyor.

Bu, Türk Mil­leti için yapılan en büyük hak­sız­lık­tır. Dilim söy­lemeye var­mıyor; ama, maalesef, odur, bir kapitülas­yon uy­gulamasıdır bu. Yaban­cılara, eks­tradan, ken­di vatan­daşınıza tanımadığınız bir­takım hak­ları tanıyor­sunuz; ama, ken­di vatan­daşınızı bun­dan mah­rum kılıyor­sunuz. Gelin, bu hak­sız­lık­tan bir an ön­ce vaz­geçin. Verilecek öner­geler­le bu hak­sız­lık or­tadan kal­dırıl­sın. Yaban­cı han­gi muameleye tabi tutuluyor­sa, bizim ken­di in­sanımız, ken­di vatan­daşımız da ay­nı muameleye tabi tutul­sun. Meselenin birin­ci yönü bu. Bir hak­sız­lık var, bu hak­sız­lığın düzel­til­mesi gerekir.

İkin­ci yönü: Acaba, ger­çek­leş­tirilecek bu uy­gulama, bu düzen­leme piyasalar üzerin­de her­han­gi bir olum­lu et­ki mey­dana getirecek mi; bunun üzerin­de dur­mak lazım.

Piyasaların üzerin­de her­han­gi bir olum­lu et­ki mey­dana getir­meyeceği açık. Cuma günü ilan edil­di bu; fakat, cuma günün­den beri piyasaların üzerin­de gös­ter­mesi gereken et­kiyi bu düzen­leme ger­çek­leş­tir­medi. Piyasalar, cuma günün­den beri, hâlâ, tepetak­lak aşağıya gidiyor. O bakım­dan, Hükümetin, sadece ver­gi düzen­lemesiy­le, yaban­cı fon­ların, yaban­cı ser­mayenin; yani, sıcak­paranın, daha ön­ceden defalar­ca dile getirilen "Tür­kiye'nin hay­rına değil­dir, gel­dik­leri gibi git­tik­leri an­da da büyük den­gesiz­lik­lere yol açar­lar" kabilin­den söy­lenilen laf­lar hiç kim­senin kulağına gir­memiş ki, bu konuda her­han­gi bir ted­bir alın­madı, or­taya, cid­dî sonuç­lar çık­maya baş­ladık­tan son­ra da, böy­le zec­rî ted­bir­ler­le, yok, stopajı sıfır­layalım, ver­giyi bun­ların üzerin­den kal­dıralım ted­biriy­le de bu yön­de her­han­gi bir olum­lu kat­kı mey­dana gel­meyecek­tir.

Daha henüz piyasalar durul­muş değil. Piyasalar­da cid­dî den­gesiz­lik hâlâ devam ediyor. Mer­kez Ban­kasının yap­ması gereken müdahale geç kal­mış bir müdahaley­di. İlk baş­ta faiz oran­larını küçük bir oran­da ar­tırarak işe baş­ladık­ları nok­tada, ar­kasın­dan, bir haf­ta on gün geç­meden, ikin­ci bir ted­bir­le Mer­kez Ban­kası dev­reye gir­di. Bu gös­teriyor ki, ekonomiye yön veren­ler, ekonominin karar mekaniz­maların­da yer alan­lar, kar­şı kar­şıya bulun­duk­ları olayın cid­diyetini, vahametini kav­rayabil­miş değil­ler; çün­kü, bir haf­ta içerisin­de iki defa politika değişimi, iki defa müdahale ted­birinin, faiz had­lerinin yük­sel­til­mesi, kar­şı kar­şıya bulun­duğumuz krizin -ben "kriz" diyorum, bazıları "tür­bülans" diyor, bazıları "spazm" diyor; bu bir kriz­dir- mahiyetini ve şid­detini an­layamamış ol­duk­larını gös­teriyor.

Hatırıma bir de işin şu yönü geliyor: Acaba, Hükümet, bu getir­diği ver­gi düzen­lemesiy­le, stopajın sıfır­lan­masıy­la il­gili olarak bir bas­kı kar­şısın­da mı kal­mış­tır? Eğer, böy­le bir, bu yön­deki bir talep kar­şısın­da Hükümet bu düzen­lemeyi ger­çek­leş­tir­diy­se, unut­mayın ki, bu tür bas­kılar, bu tür talep­ler hiç­bir zaman ar­ka ar­kasın­dan kesil­meyecek­tir, bu tür talep­ler devam edecek­tir.

Hazır­lık­lı olalım, Hükümete, piyasalar­dan şöy­le bir tek­lif, şöy­le bir talep gelebilir: Or­taya çıkan durum­da, Türk parasıy­la borç­lan­mak veya Türk parasıy­la dev­lete borç ver­mek, dev­let tah­vili satın al­mak nok­tasın­da cid­dî en­dişeler söz konusudur. Dev­letin ih­tiyaç duy­duğu fon­ları temin et­mesin­de bir­takım risk emareleri or­taya çık­maya baş­ladığı an­da -ki, bunu da rahat­lık­la ger­çek­leş­tirebilir­ler, bu tür risk­leri piyasa oyun­cuları ger­çek­leş­tirebilir- kar­şısın­da şöy­le bir tek­lif gelir bunun sonucun­da: Türk Lirasıy­la dev­let tah­vili ile dövize en­deks­li tah­vil çıkarıl­ması yönün­de bir­takım talep­ler or­taya çıkabilir. Bu tür talep­ler­le or­taya çıkıl­dığın­da, piyasalar­dan bu tür talep­ler gel­diğin­de, iş­te, bilin ki, krizin ikin­ci dal­gası yaşan­maya baş­lamak­tadır ve birin­ci dal­gasın­dan çok daha şid­det­li olarak or­taya çıkacak­tır.

Hükümet, konuy­la il­gili açık­lamaların­da topu devam­lı olarak dışarı at­mak­ta, dış piyasalar­dan kay­nak­lanan bir­takım sebep­leri sıralayarak "iş­te, dış kay­nak­lı, bu dışarıdan gelen dal­galan­manın et­kisiy­le döviz kur­ların­da yukarı doğ­ru tır­man­ma ve faiz had­lerin­de ar­tış, Tür­kiye'den ser­maye çıkışı ol­mak­tadır; çün­kü, dışarıda, dış piyasalar, Tür­kiye'ye göre daha cazip, daha kâr­lı hale gel­mek­tedir" ifadeleri dolaş­mak­tadır.

El­bet­te, dış piyasalar­da mey­dana gelen dal­galan­maların Tür­kiye'yi vur­maması, Tür­kiye'nin ken­dini bun­lar­dan arın­dır­ması, azade kıl­ması müm­kün değil; el­bet­te, et­kilenecek­tir; yeri gel­diğin­de, bu tür dal­galan­malar­dan, bir baş­ka ül­keye göre çok daha şid­det­li bir şekil­de et­kilenebilecek­tir. Şid­detinin öl­çüsü, burada, bizim için önem­lidir, bizim için kriter­dir.

Türk ekonomisi, böy­le bir krize, böy­le bir şok dal­gasına, ne öl­çüde dayanak­lıdır, ne öl­çüde dayanabilecek veya bu şok­ların et­kisini hafif­letebilecek ted­bir­leri ve un­sur­ları içer­mek­tedir; bizim için bakıl­ması gereken husus burasıdır. Dışarıdan kay­nak­lan­dığı ifade edilen bu şok, Tür­kiye'de, diğer ül­keler­de ol­duğun­dan çok daha cid­dî sonuç­lar mey­dana getir­mek­tedir.

Döviz kuru: Ben, geçen büt­çe konuş­maların­da da ifade et­tim; or­taya çıkan aşırı değer­len­me, mut­lak suret­le, bir gün gelecek, ken­disini baş gös­terecek­tir; yani, aşırı değer­len­miş­liği telafi edecek geliş­meler mut­lak suret­le yaşanacak­tır. Ama, bunun ani ve bir kriz çer­çevesi içerisin­de or­taya çık­masına mâni ol­mak için, Hükümetin al­ması gereken ted­bir, döviz kuruna yıl­başın­dan itibaren küçük müdahaleler­le döviz kurunu yük­selt­mesi; yani, Türk parasın­daki aşırı değer­len­meyi yavaş yavaş or­tadan kal­dır­ması gerekir demiş­tim.

Bu yapıl­madığı için, hâlâ, yıl­başın­dan bu yana, Türk Lirasın­daki aşırı değer­len­miş­lik devam et­tiği için, giderek, aşırı değer­len­miş­lik oranı daha da yük­sel­di.

Mer­kez Ban­kasının hesabına göre, ki… Sayın Ali Babacan aşırı değer­len­miş­lik­ten söz eder­ken "han­gi temel dev­reyi esas alır­sanız aşırı değer­len­miş­lik oranı bir­birin­den fark­lı çıkar" diye, ik­tisat kitap­ların­da dahi tar­tış­malı olan bir konuyu getirip, burada, Türk Lirasın­daki aşırı değer­len­miş­liği kabul et­me yerine savun­ma yolunu seç­miş­ti. Han­gi temel dev­reyi alır­sanız alın, Türk Lirasın­da bir aşırı değer­len­miş­lik söz konusuy­du. Mer­kez Ban­kasının hesap­ların­da, yanıl­mıyor­sam, 1995 veya 1998 yılı temel alınarak yapılan hesap­lamada, 2001 yılın­daki kriz ve on­dan son­ra mey­dana gelen kur değiş­meleri, kur yük­sel­meleri de hesaba katıl­mış ol­masına rağ­men, aşırı değer­len­miş­lik oranı yüz­de 55 oranın­day­dı. Bu demek­tir ki, 1,3 YTL bazı üzerin­den döviz kurunun, doların ol­ması gereken fiyat, yüz­de 55 daha yukarıdaki bir rakam­dır; yani, 2 TL'ye, 2 Yeni TL'ye yak­laşan bir dolar kuru, ol­ması gereken kur­dur Tür­kiye ekonomisi için. Mer­kez Ban­kasının hesap­ları bu. Mer­kez Ban­kası, bu hesap­ları yapar­ken, bir taraf­tan it­halatı, bir taraf­tan ih­racatı dik­kate alıyor "reel efek­tif döviz kuru" dediğimiz bir hesap­lamayı yapıyor.

Bu konu net ve açık bir şekil­de or­taday­ken, buna yönelik, bu olum­suz gidişi en­gel­lemeye yönelik hiç­bir ted­bir alın­mamış ve ilk işaret, döviz kurun­da bir krizin yaşanacağına dair ilk işaret mart ayın­da baş­lamış­tı, mart ayın­da ken­disini gös­ter­miş­ti. Döviz kur­ların­da, yaban­cı paralar­da bir değer ar­tışı, ilk bir dal­ga şek­lin­de or­taya çık­tı. Tabiî, bu or­taya çıkış, durup durur­ken or­taya çık­madı. Tür­kiye ekonomisin­de ileride yaşan­ması muh­temel, yaşanacağı kesin bir­takım geliş­meleri dik­kate alarak, piyasa oyun­cuları, ken­dileri açısın­dan bazı ted­bir­ler alarak döviz talebini ar­tır­dılar ve o tarih­ten itibaren döviz talep et­meye, döviz ih­tiyaç­larını kar­şılamaya yönelik ted­bir­leri al­dılar. Ban­kalar, Türk ban­kaları, ön­celik­le, burada, ih­tiyaç­ları olan dövizi top­ladılar ve döviz açık­larını kapat­tılar. Or­taya çıkan bu durum­da, Türk ban­kalarının şu an için her­han­gi bir risk un­suru söz konusu değil. 2001'de yaşan­dığının ben­zeri; ama, baş­ka bir risk un­suru var, baş­ka kesim­ler üzerin­de bir risk un­suru or­taya çıkıyor. Türk ekonomisinin reel sek­törü, reel kesim­leri dediğimiz kesim­leri üzerin­de cid­dî bir kur ris­ki dolaş­mak­tadır. Çün­kü, reel sek­tör, yani özel kesim, cid­dî şekil­de bir dış finans­man talebini ger­çek­leş­tir­miş ve dışarıdan borç­lan­mış­tır. Tür­kiye'nin borç rakam­larına bakıl­dığın­da bu açık­ça gözük­mek­tedir; Türk özel sek­törünün dış borç­ların­da bir ar­tış var­dır. Eğer, kur­lar­da daha yukarıya doğ­ru bir tır­man­ma söz konusu olacak olur­sa -ki, tır­man­ma olur mu ol­maz mı, o konuda da bir iki şey söy­lemek lazım- reel sek­törümüz­de cid­dî kriz­ler, cid­dî if­las­lar söz konusu olabilir. O bakım­dan "geliyorum" diyen bu olayın gerek­li ted­birini al­mak nok­tasın­da hükümetin cid­dî ek­sik­leri var­dır, cid­dî yan­lış­ları ve olayı al­gılama nok­tasın­da da cid­dî ih­mal­leri söz konusudur.

Bir kere, bir döviz kuru aşırı değer­len­diği zaman, bir mil­lî para aşırı değer­len­diği zaman yaban­cı paralar kar­şısın­da, mut­lak suret­te, bu bir­takım takip eden geliş­melerin ön haber­cisi olur. Bun­ların birin­cisi, dı ticaret açığıdır. Dış­ticaret den­gesin­de cid­dî bozul­malar mey­dana gelir. Bunun ar­kasın­dan ikin­ci gelecek olay, carî iş­lem­ler den­gesi de açık ver­meye baş­lar. Tabiî, tüm bun­ların hep­si söy­len­di zamanın­da. Gerek muhalefet par­tilerin­ce gerek­se konuya hâkim ik­tisat­çılar tarafın­dan, bırakınız bazı televole ik­tisat­çılarını, konuya vâkıf cid­dî ik­tisat­çılar tarafın­dan ifade edil­di. Bu gidiş, mut­lak suret­te, bir gün, ani bir pat­lama şek­lin­de ken­disini telafi eder, ken­disini or­taya çıkarır. Sadece cari iş­lem­ler açığı mı; ay­nı zaman­da  -geçen gün­kü bir konuş­mam­da da bah­set­tim- ödemeler bilan­çosun­da net hata ve nok­san kalemin­de de bunun işaret­leri or­taya çıkıyor. O rakam­lara bak­tığınız zaman, net hata ve nok­san rakam­larına bak­tığınız zaman bir kon­jonk­türel dal­galan­ma içerir ve bu rakam­lar da, Tür­kiye'de, bir kriz haber­cisi olarak or­taya çıkabilecek bir boyuta ulaş­mış, or­taya çık­mış­tır.

Bu bakım­dan, hükümetin, yurt dışın­dan kay­nak­lanan sebep­ler­le bu krizi yaşıyoruz, bu tür­bülan­sı yaşıyoruz demesi, ken­disini sorum­luluk­tan kur­tar­maz; sorum­luluğun büyük payı Hükümetin üzerin­dedir.

Biz zamanın­da çok söy­ledik, yaban­cı ser­maye, özel­lik­le sıcak­para hareket­leri şek­lin­de yaban­cı ser­maye, Tür­kiye'nin hay­rına bir yaban­cı ser­maye değil­dir. Bun­lar, yatırım­cı ser­maye değil­dir dedik­çe, ekonomiden sorum­lu yet­kililer, yaban­cı ser­mayenin nimet­lerin­den bah­seder hale gel­diler. Ama, biz bakıyoruz ki, Tür­kiye'ye gelen yaban­cı ser­maye, reel sek­töre, sabit ser­maye yatırımı şek­lin­de gelen yatırım­lar değil; ya gay­rimen­kule gel­miş, gay­rimen­kul yatırımı şek­lin­de yahut ticaret kesimine yatırım yap­mak üzere gel­miş yahut da plas­man­lara gel­miş. Yani, nedir plas­man­lar; iş­te, bor­sadan his­se senedi alarak bazı şir­ket­lere or­tak ol­muş veya bazı şir­ket­leri kökün­den, tamamını satın al­mış veya bel­li bir kıs­mını satın al­mış. Bu durum­da, yaban­cı ser­mayeden bek­lenen olum­lu fay­dalar, Türk ekonomisi için or­taya çık­mamış­tır.

Tür­kiye, bu yaban­cı ser­maye akımı içerisin­de, el parasıy­la lüks bir hayat yaşayan bir hovar­danın haline ben­zer. Yaban­cı ser­maye gel­miş; siz, bu yaban­cı ser­maye girişiy­le ucuz it­halat yap­mış­sınız; döviz  kurunuz, mil­lî paranız aşırı değer­len­miş, döviz düşük kal­mış; ucuz it­halat­la ken­di ekonominizi bir taraf­tan ter­biye eder­ken, enf­las­yonu bunun vasıtasıy­la da düşür­müş­sünüz; ama, reel sek­tör söz konusu ol­duğun­da, bun­dan çok cid­dî zarar­lar gör­müş. Böy­lelik­le, bu Hükümetin övünerek uy­gulamaya çalış­tığı bu politikalar sonucun­da, bazı rakam­lar­da bir­takım olum­luya gidiş gibi bir sonuç or­taya çık­mış­tır. "Olum­luya gidiş gibi" diyorum, olum­lu gidiş değil­di kesin­lik­le. Bunu şuna ben­zet­mek lazım: İs­tan­bul'a geceleri bak­tığınız zaman, ışıl­tılı ve pırıl­tılı bir dün­ya görür­sünüz; ama, o ışıl­tı ve pırıl­tıların ar­kasın­da cid­dî bir­takım sıkın­tılar yaşayan in­san­lar var­dır, cid­dî bir­takım rahat­sız­lık­lar var­dır. İş­te "enf­las­yon düş­tü" der­ken "büyüme oranı yüz­de 9'a çık­tı" der­ken, siz, sadece, işin gece görünen ışıl­tılı boyutunu al­gıladınız; ama, bu ışıl­tılı boyutun ar­kasın­da cid­dî bir­takım prob­lem­ler de giderek birikiyor, giderek pat­lama nok­tasına, âdeta, koşar adım gidiyor. O bakım­dan, Hükümetin buradaki sorum­luluğu "dışarıdan kay­nak­lanan bir kriz­dir; dolayısıy­la, bun­da, Türk ekonomisinin veya Hükümetin her­han­gi bir suçu yok­tur" demek, konuyu vatan­daş nez­din­den uzak­laş­tır­mak demek­tir.

Bu bakım­dan, Hükümetin bugüne kadar­ki olan vur­dum­duy­maz tav­rı, dileriz bun­dan son­ra devam et­mesin; çün­kü, kriz henüz bit­memiş­tir, birin­ci dal­gası yaşan­mış­tır; ikin­ci dal­gası, bun­dan son­ra alınacak ted­bir­le ya yaşanacak­tır veyahut da ber­taraf edilecek­tir.

Şim­di, döviz kuru, son iki gün­de, Mer­kez Ban­kasının müdahalesiy­le düşüyor­muş gibi gözüküyor. Evet, düşebilir; ama, bu, her şeyin iyiye git­tiğine dair iyi bir haber­ci değil­dir. Çün­kü, 2001 krizini gayet iyi hatır­lıyorum; piyasa oyun­cuların­dan bazıları çıkıp o gün­ler­de demeç veriyor­du ve ifade ay­nen şöy­ley­di: "Bu tür durum­lar­da döviz kurunun yüz­de 50 oranın­da yukarıya çık­ması gerekir."

(Mik­rofon otomatik cihaz tarafın­dan kapatıl­dı)

BAŞ­KAN - Sayın Abuşoğ­lu, konuş­manızı tamam­layınız.

Buyurun efen­dim.

ÖMER ABUŞOĞ­LU (Devam­la) - Bitireceğim Sayın Baş­kan.

O kafalar, piyasa oyun­cularının bu kafaları, her­han­gi bir hareket baş­ladığı an­da, döviz kurun­da, mut­lak suret­le "yüz­de 50'yi tamam­lar" bir yak­laşım içerisin­de konuya yak­laşacak olur­lar­sa -ki, mut­lak suret­le yak­laşacak­tır, özel­lik­le yaban­cı piyasa oyun­cuları- bu durum­da dövizin 2 YTL'yi gör­mesi kaçınıl­maz­dır.

Kesin­lik­le, bu düşüş, Mer­kez Ban­kasının müdahalesiy­le or­taya çıkan iki gün­lük düşüş al­datıcı ol­masın; Hükümet, ken­di içerisin­de de al­ması gereken bir­takım cid­dî ted­bir­lerin ol­ması gerek­tiğinin far­kına var­sın.

Burada or­taya çıkacak kriz ve Hükümetin zor durum­da kal­ması muhalefet olarak bizi sevin­dir­mez. Hükümetin zor durum­da kal­masın­dan çok daha önem­lisi: Burada, olan Türk Hal­kına olur; çün­kü, 2001 krizin­den fark­lı olarak, bugün için Türk Hal­kı borç­ludur. 2001 krizin­de Türk ban­kaları borç­luy­du; ama, bugün, Türk Hal­kı borç­ludur; es­nafıy­la, ser­mayedarıy­la, müteşeb­bisiy­le, tüketici kredisi kul­lananıy­la, kredi kar­tı bor­cu olanıy­la, Türk Hal­kının tamamı borç­ludur. Eğer, kriz derin­leşecek olur­sa, geçen defa…

(Mik­rofon otomatik cihaz tarafın­dan kapatıl­dı)

ÖMER ABUŞOĞ­LU (Devam­la) - Bitireceğim.

BAŞ­KAN - Sayın Abuşoğ­lu, teşek­kür ediyorum.

ÖMER ABUŞOĞ­LU (Devam­la) - Son iki cüm­le, Sayın Baş­kan.

BAŞ­KAN - Sayın Abuşoğ­lu, beni bağış­lar­sanız; şöy­le…

ÖMER ABUŞOĞ­LU (Devam­la) - Teşek­kür edeceğim.

HÜSEYİN GÜLER (Mer­sin) - Teşek­kür edecek, Sayın Baş­kan.

BAŞ­KAN - Efen­dim, teşek­kür edecek­siniz de…

Buyurun.

ÖMER ABUŞOĞ­LU (Devam­la) - Türk Hal­kına yazık olur. Hükümetin zor durum­da kal­ması benim için faz­la önem­li değil, Par­timiz için faz­la önem­li değil; Türk Hal­kına ol­masın, Türk Hal­kı zeval gör­mesin.

BAŞ­KAN - Sayın Abuşoğ­lu…

ÖMER ABUŞOĞ­LU (Devam­la) - Yıl­lar­ca didinecek, birik­tirecek, her üç dört yıl­da bir, bir kriz elin­dekini avucun­dakini alıp gidecek. Buna mâni olalım.

Hepinize say­gılar sunuyorum. (Anavatan Par­tisi sıraların­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Say­gıdeğer ar­kadaş­larım, bütün hatip­ler­den tek­rar tek­rar is­tir­ham ediyorum; grup adına, şah­sı adına, her­kes konuş­masını ayar­lasın; 1 dakikalık süre baş­ladığın­da o arada teşek­kür edebilir­siniz. Bakınız, bu defa ar­kadaş­larımız söy­ledi, aç­tım, kesin­lik­le… Onun için, Baş­kan­lık Divanını zor­lamayalım. İk­tidar, muhalefet, grup adına, şah­sı adına, oyunu bel­li et­mek üzere konuş­tu vesaire, hiç fark et­mez.

Şah­sı adına, İs­tan­bul Mil­let­vekili Gül­seren Topuz; buyurun. (AK Par­ti sıraların­dan al­kış­lar)

GÜL­SEREN TOPUZ (İs­tan­bul) - Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekil­leri; 1215 sıra sayılı Gelir Ver­gisi Kanunun­da Değişik­lik Yapıl­masına İliş­kin Kanun Tasarısının geneli üzerin­de, şah­sım adına konuş­ma yap­mak üzere söz al­mış bulunuyorum; konuş­mama baş­lar­ken, hepinizi say­gıy­la selam­lıyorum.

Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekil­leri; ül­kemizin, dün­yanın en has­sas den­gelerinin oluş­tuğu bir coğ­raf­yada stratejik bir konum­da bulun­duğu hepinizin malumudur. Bu konum, ül­kemizin her zaman güç­lü ol­masını zorun­lu kıl­mak­tadır.

Hal­kımızın güven ve des­teğini alarak ik­tidara gel­miş olan Par­timiz, Tür­kiye siyasetine, ken­di düşün­ce ve geleneğin­den hareket­le, yeni bir viz­yon getir­miş ve ilk gün­den itibaren de her alan­da yap­mış ol­duğu ger­çek­çi düzen­lemeler­le, dev­letimizin, 21 in­ci Yüz­yılın güç­lü ve et­kin dev­let­leri arasın­da yer al­ması konusun­da çok önem­li mesafeler katet­miş­tir. Bu tab­lo, tam demok­rasi, temel hak ve hür­riyet­ler düzeni, et­kili  dış­politika ve ulus­lararası piyasalar­da rekabet edebilen bir üretim yapısını temel il­ke edinen AK Par­ti İk­tidarının politikalarının bir sonucudur. Ül­kemizi geliş­miş ül­keler düzeyine çıkararak hal­kımızın refah düzeyini ar­tır­mak için, her alan­da ol­duğu gibi, ekonomik alan­da da, reform niteliğin­de yapısal değişim­ler ger­çek­leş­tiril­miş, ekonomik is­tik­rarın kalıcı hale gel­mesi için, hal­kımız­la bir­lik­te, büyük fedakâr­lık­lara kat­lanıl­mış­tır. Her geçen gün, mil­letimizin de des­teğiy­le sağ­ladığımız bu is­tik­rar or­tamının bozul­masına, AK Par­ti olarak müsaade et­meyeceğiz; bu konuda, alın­ması gereken her ted­bir Par­timiz­ce de des­tek­lenecek­tir.

Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekil­leri; bugün­lere kolay gel­mediğimizin bilin­ci içerisin­deyiz. Yakın geç­miş­te, siyasî ve ekonomik is­tik­rar­sız­lığın faturasını, yüce hal­kımız, çok ağır ödedi; an­cak, Par­timiz, bu is­tik­rarı boz­mak is­teyen fır­sat­çılara bu im­kânı ver­meyecek, ön­ceki ik­tidar­ların yap­tığı gibi de, ekonomik faturayı hal­kın sır­tına yük­lemeyecek­tir; bu konuda karar­lıyız.

Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekil­leri; siyasî ve ekonomik is­tik­rarın devamı için, fiyat is­tik­rarı son derece önem­lidir. Bunun bilin­cin­de olan AK Par­ti İk­tidarı, enf­las­yonun düşürül­mesi için gerek­li adım­ları at­mak­ta tered­düt et­memiş­tir. AK Par­ti Hükümetini ön­ceki hükümet­ler­den fark­lı kılan bu karar­lılık sayesin­de, yıl­ların kronik­leşen ve gün­lük hayatın bir par­çası olan enf­las­yon ise tek haneli rakam­lara in­diril­miş­tir.

Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekil­leri; ekonomik kal­kın­ma, yani, in­sanımızın refah düzeyinin yük­sel­til­mesi konusun­da, yaban­cı ser­maye de önem­li bir un­sur­dur; çün­kü, ül­kemiz­de ser­maye birikimi az­dır. Bu neden­le, yaban­cı ser­mayeden, ül­ke olarak, gereken payı da al­malıyız diye düşünüyorum. Hükümetimizin bu an­layış çer­çevesin­de sür­dür­düğü politikalar sonucu güven or­tamı sağ­lan­mış, yaban­cı ser­maye girişi ise, son yıl­lar­da hız­lan­mış­tır. 2001 yılına kadar olan dönem­de ül­kemize giren yaban­cı ser­mayenin tutarı yıl­lık baz­da 1 mil­yar dolara ulaş­maz­ken, 2003 yılın­dan 2005 yılının ekim ayına kadar top­lam 8,5 mil­yar dolar yaban­cı ser­maye girişi ül­kemize ger­çek­leş­miş­tir. Sadece 2005 yılın­da gelen yaban­cı ser­maye tutarı 5 mil­yara dolara yak­laş­mış­tır. Bu eğilim, 2006 yılın­da da ar­tarak devam et­mek­tedir. Yaban­cı ser­maye mik­tarın­daki ar­tış, AK Par­ti İk­tidarın­da sağ­lanan is­tik­rar or­tamı ve ekonomik politikalara duyulan güvenin gös­ter­gesidir.

Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekil­leri; Hükümetimiz, mak­roekonomik politikalar­la uyum­lu, üretim ve is­tih­damı des­tek­leyen, kayıt­dışılığı cay­dıran, et­kin ve basit bir değer­len­dir­me sis­temi oluş­turul­masını amaç edin­miş­tir. Bu amaç doğ­rul­tusun­da, ver­gi kanun­ların­da değişik­lik ön­gören çeşit­li ver­gi düzen­lemeleri huzurunuza getirilerek, yasalaş­tırıl­mış­tır. 2006 ve iz­leyen yıl­lar, ver­gileme alanın­da önem­li ic­raat­ların or­taya konulacağı yıl­lar olacak­tır. Bu ic­raat­lar­dan biri de, 1949 yılın­dan beri uy­gulanan Kurum­lar Ver­gisi Kanunu yeniden değer­len­dir­meye tabi tutularak, günümüzün ekonomik koşul­larına uy­gun hale getiril­mek suretiy­le, 5520 sayılı Kurum­lar Ver­gisi Kanunu 1.1.2006 tarihin­den itibaren geçer­li ol­mak üzere uy­gulamaya konul­muş­tur. Bil­diğiniz gibi, Kurum­lar Ver­gisi oranı yüz­de 30'dan yüz­de 20'ye in­diril­miş, ben­zer şekil­de Gelir Ver­gisin­de yapılan düzen­lemeler­le iki tarife bir­leş­tiril­miş, dilim sayısı ise azal­tılarak, üst dilime iliş­kin ver­gi oranı aşağıya çekil­miş­tir.

Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekil­leri; Kurum­lar Ver­gisi oranının in­diril­mesinin önemin­den biraz bah­set­mek is­tiyorum. Global­leşen dün­yamız­da, iletişim ve bil­gi tek­nolojisin­de son yıl­lar­daki iler­lemeler ve yasal düzen­lemeler­deki ser­best­lik, ser­mayenin ulus­lararası alan­da çok hız­lı hareket et­mesini sağ­lamak­tadır. Ül­keler, daha çok yatırım ve ser­maye çek­me yarışına gir­miş­ler­dir. Ver­gi de, küresel öl­çek­te rekabetin yaşan­dığı en önem­li alan­lar­dan birisi haline gel­miş­tir. AK Par­ti İk­tidarı, İk­tidarımız, ül­kemizin bu rekabet­te geri kal­maması için, hız­la, gereken ted­bir­leri al­mış­tır. Bunun en yakın ör­neği ise Kurum­lar Ver­gisi oranı in­dirimidir.

Bu adım­lar atılır­ken, diğer yan­dan, ver­gi tabanının geliş­tiril­mesine yönelik adım­lar atıl­mak­ta, yatırım­ları özen­diren, düşük oran­lı, an­cak geniş taban­lı bir ver­gi sis­teminin temel­leri de atıl­mak­tadır.

Yaban­cı yatırım­ların ül­kemizi ter­cih et­melerin­de, ekonomik ve siyasî is­tik­rar, pazar büyük­lüğü, alt­yapı kalitesi, ucuz ve nitelik­li iş­gücü ve geleceği görebil­me gibi bir­çok fak­tör önem taşımak­tadır; an­cak, basit bir ver­gi sis­temi ve oran­ları, özel­lik­le Kurum­lar Ver­gisi ve dağıtılan kurum kazanç­ları üzerin­deki ver­gi oran­ları, yaban­cıların yatırım karar­ların­daki en önem­li et­ken­dir.

Son yapılan düzen­lemeler­le, Tür­kiye, OECD ül­keleri için­de, kurum­ların dağıt­tığı kâr pay­ları üzerin­deki ver­gi yükü açısın­dan en düşük yüke sahip 5 in­ci ül­ke konumuna gel­miş­tir.

Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekil­leri; Gelir Ver­gisi Kanunun­da 2006 yılı başın­dan itibaren yürür­lüğe konulan düzen­lemeler­le, men­kul ser­maye gelir­lerinin ver­gilen­diril­mesin­de basit­lik sağ­lan­mış­tır. Yeni sis­tem­de, kamu kâğıt­ların­dan el­de edilen gelir­ler de dahil ol­mak üzere tüm men­kul kıy­met gelir­leri, geliri kimin el­de et­tiğine bakıl­mak­sızın, yüz­de 15 oranın­da nihaî ver­gilemeye tabi tutul­muş­tur. Böy­lece, hem ver­gi tabanı geliş­tiril­miş hem de yatırım karar­larını et­kileyen fak­tör­ler or­tadan kal­dırıl­mış­tır. An­cak, son ay­lar­da dün­ya para piyasaların­daki hareket­lilik, pet­rol fiyat­ların­daki ar­tış­lar, enf­las­yon hedef­leri açısın­dan ekonomik bazı ted­bir­lerin alın­masını da zorun­lu kıl­mış­tır. Hem büt­çe disip­lini açısın­dan hem de diğer uy­gulamalar açısın­dan enf­las­yon hedef­lerine ulaşabil­mek ve hal­kın refah seviyesini yük­selt­mek için, kısa sürede karar­lar alarak gerek­li ted­bir­leri uy­gulamaya koy­mak­ta Hükümetimiz hiç tered­düt et­memiş­tir.

Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekil­leri; Gelir Ver­gisi Kanununun geçici 67 nci mad­desin­de değişik­lik ön­gören bu kanun tek­lifine, dün­ya piyasaların­da son gün­ler­deki olum­suz geliş­melere paralel olarak hükümetimizin al­mış ol­duğu et­kin ted­bir­lere olum­lu kat­kı sağ­layacağı için olum­lu bakıyorum.

Huzurunuza gelen ve değer­li kat­kılarınız­la daha da geliş­tirileceğine inan­dığım kanun tek­lifiy­le, finan­sal araç­ların ver­gilen­diril­mesiy­le il­gili malî sis­tem­de reviz­yon niteliğin­de değişik­lik­ler yapıl­mak­tadır. Bu değişik­lik­leri kısaca özet­leyebiliriz:

1- Ül­kemiz­de yer­leşik ol­mayan ger­çek kişi ve kurum­ların, diğer bir ifadey­le, yurt dışın­da yer­leşik yatırım­cıların ver­gilen­diril­mesin­de, AB uy­gulamaları çer­çevesin­de mukim­lik il­kesi esas alın­mak­tadır. Buna göre, yurt dışın­da yer­leşik kişi ve kurum­ların finan­sal araç­lar­dan Tür­kiye'de el­de et­tik­leri kazanç ve irat­lara uy­gulanacak stopaj oranı sıfıra in­diril­mek­tedir. Bir baş­ka deyiş­le, ar­tık, yaban­cı yatırım­cıların bu gelir­lerin­den stopaj kesil­meyecek, beyan­name veril­mesi ise söz konusu ol­mayacak­tır.

2- Hazine tarafın­dan yurt dışın­dan ih­raç edilen tah­vil ve bonoların, eurobond­ların, stopaj sis­teminin dışın­da tutul­ması uy­gulaması ay­nen devam et­tiril­mek­tedir. Ay­rıca, yurt dışın­da yer­leşik yatırım­cıların, yurt için­de yer­leşik yatırım­cılara eurobond satışın­dan el­de et­tik­leri kazanç­lar için yıl­lık beyan­name veril­meyecek­tir.

3- Yurt için­de yer­leşik yatırım­cılar bakımın­dan da stopaj oranının yeniden düzen­len­mesine im­kân veril­mek­tedir. Buna göre, kanun tek­lifin­de, Bakan­lar Kuruluna, stopaj oran­larını, kazanç ve irat türüne göre, kazanç el­de eden­ler itibariy­le, yatırım fon­larının katıl­ma bel­gelerinin fona iade edil­mesin­den el­de edilen kazanç­lar için, fonun port­föy yapısına göre ay­rı ay­rı sıfıra in­dir­me konusun­da Bakan­lar Kuruluna yet­ki veril­mek­tedir. Bakan­lar Kurulu, bu yet­ki çer­çevesin­de, dev­let ve özel sek­tör tarafın­dan ih­raç edilen borç­lan­ma senet­leri ile his­se senet­lerinin alım satımın­dan el­de edilen kazanç­lar­daki stopaj oranını yeniden belir­leyebilecek­tir.

4- Yatırım fon ve or­tak­lık­ların­dan fon bün­yesin­de yapılan ver­gilemeye son veril­mek­te, ver­gilemenin, yatırım­cılar nez­din­de yapıl­ması esası getiril­mek­tedir.

5- Port­föyünün en az yüz­de 51'i İs­tan­bul Men­kul Kıy­met­ler Bor­sasın­da iş­lem gören his­se senet­lerin­den oluşan fon­ların katıl­ma bel­gelerinin bir yıl­dan daha faz­la el­de tutul­maları halin­de stopaj yapıl­mayacak­tır; böy­lece, his­se senet­lerin­deki uy­gulamaya bir paralel­lik sağ­lanacak­tır.

6- Mev­duat ve repo gelir­lerin­deki stopaj uy­gulamasın­da bir değişik­lik yapıl­mamak­tadır.

7- Ger­çek kişiler hariç, vadeli iş­lem ve op­siyon söz­leş­melerin­den el­de edilen kazanç­lar, sürek­li olarak stopaj kap­samı dışına çıkarıl­mak­tadır.

8- 1 Ocak 2006 tarihin­den ön­ce ih­raç edilen dev­let iç borç­lan­ma senet­lerin­de es­ki sis­tem devam edecek­tir.

(Mik­rofon otomatik cihaz tarafın­dan kapatıl­dı)

BAŞ­KAN - Sayın Topuz, 1 dakikalık süre için­de konuş­manızı tamam­layınız.

Buyurun.

GÜL­SEREN TOPUZ (Devam­la) - Bu tarih­ten son­ra ih­raç edilen­ler için yeni oran­lar geçer­li olacak­tır.

Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekil­leri; Hükümetimizin, karar­lılık­la sür­dür­düğü sıkı maliye politikalarını uy­gulamak­tan vaz­geç­meme yönün­deki politikalarını des­tek­liyorum. Bu ted­bir­ler, ekonominin, piyasanın ih­tiyacı olan ted­bir­ler­dir. Bu ted­bir­lerin bedelinin hal­kımıza ar­tı olarak yan­sıyacağın­dan hiç şüp­hesiz ol­masın. Faiz had­leri ya da kur­lar­da olabilecek olası hareket­ler, ön­görülen enf­las­yon hedef­lerin­de bir mik­tar sap­maya neden olacağı iz­lenimini ver­se de, Hükümetin kısa sürede al­dığı et­kin ted­bir­ler, enf­las­yon hedefine ulaş­madaki inan­cımızı devam et­tir­mek­tedir. Bu bağ­lam­da, biz, dün­ya finans piyasaların­daki hareket­lilik­ten dolayı ül­kemizi olum­suz yön­de et­kileyen sonuç­ları, şim­diye kadar ol­duğu gibi bun­dan son­ra da hal­kımıza yan­sıt­mayacağız, is­tik­rar or­tamına da zarar verecek kısır ve siyasî çekiş­meler içerisin­de kesin­lik­le yer al­mayacağız.

Sayın mil­let­vekil­leri, konuş­mama burada son verir­ken, beni din­lediğiniz için teşek­kür eder, Gelir Ver­gisi Kanunun­da Değişik­lik Yapıl­masına İliş­kin Kanun Tek­lifinin ül­kemize ve mil­letimize hayır­lı ol­ması dileğiy­le hepinize say­gılarımı sunarım. (AK Par­ti sıraların­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Teşek­kür ederim.

Şah­sı adına, Deniz­li Mil­let­vekili Üm­met Kan­doğan.

Buyurun Sayın Kan­doğan.

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Deniz­li) - Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekil­leri; siz­leri say­gıy­la selam­lıyorum.

Son gün­ler­de ül­kemiz­de yaşanan ekonomik kırıl­gan­lık­la il­gili olarak bu kür­süden çok şey söy­len­di. Ön­celik­le, Tür­kiye'de yaşanan bu son olay­ların dün­ya finans çev­relerin­de yaşanan olay­lar­dan kay­nak­lan­dığı ifade edil­di. El­bet­te, dün­ya finans çev­relerin­de, son gün­ler­de çok değişik olay­lar cereyan et­ti. Bun­lar, dün­ya üzerin­deki ül­keleri değişik oran­lar­da et­kilediler; an­cak, ben, hemen şunu ifade et­mek is­tiyorum: Eğer, dün­ya finans çev­relerin­deki cereyan eden olay­lar­dan dolayı bu ekonomik kırıl­gan­lık or­taya çık­mış­sa, dün­yanın bütün geliş­mek­te olan ül­kelerin­de kırıl­gan­lık oran­larının ay­nı oran­da yan­sıması lazım­dı. Şim­di, geliş­mek­te olan ül­kelere bakıyoruz, hiç­birin­de, Tür­kiye'de yaşanan kırıl­gan­lığı oralar­da göremiyoruz. Son gün­ler­de Türk parasının yüz­de 30 seviyesin­de değer kay­bet­tiğini görüyoruz; ma, dün­yanın hiç­bir ül­kesin­de, hiç­bir ül­kenin parası bu dönem­de bu kadar değer kay­bet­medi.

Şim­di, 2001 ve 2002 kriz­lerinin or­taya çıkar­dığı tab­lo neticesin­de, Tür­kiye'de, o dönem, Hükümet, Kemal Der­viş'i Amerika'dan getir­terek ekonomi yönetiminin başına geçir­di ve IMF'yle yapılan bir an­laş­may­la, o dönem­den itibaren Tür­kiye IMF politikalarına sıkı sıkı bağ­lan­mış bir ekonomi politikası uy­guladı. Bu politikanın neticesin­de, 2002 yılı sonun­da yüz­de 70 seviyesin­de olan enf­las­yon yüz­de 29,5 seviyesine düş­tü. Bakınız, bu çok önem­li. 2002 yılın­da IMF politikalarının Tür­kiye'de uy­gulan­maya baş­lamasıy­la yüz­de 70 seviyesin­de olan enf­las­yon oranı yüz­de 29,5'e düş­tü. 2002 yılın­da büyüme…

SONER AK­SOY (Kütah­ya) - Yüz­de 35…

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Devam­la) - Yüz­de 29,5. Yan­lış biliyor­sunuz Sayın Mil­let­vekilim, yüz­de 29,5'tir 2002 yılı sonun­da.

Büyüme, 2002 yılın­da yüz­de 7,9; cari açık 1,5 mil­yar dolar, dış­ticaret açığı 10 mil­yar dolar. Yine, uy­gulanan ekonomik politikalar­la ih­racatın it­halatı kar­şılama oranı yüz­de 69,5. Yani, o dönem­deki uy­gulanan politikalar­la Türk ekonomisi 2001 ve 2000 kriz­lerinin et­kilerini yavaş yavaş üzerin­den at­maya baş­lamış.

Ve 2002 Kasımın­da yapılan seçim­ler­le AK Par­ti ik­tidara gel­di. AK Par­ti İk­tidarı dönemin­de, geç­miş Hükümet dönemin­de uy­gulanan ekonomi politikaları, IMF'yle an­laş­may­la or­taya çıkan ekonomi politikalarının ay­nısı uy­gulan­maya baş­lan­dı. O sürenin sonun­da biten politikalar, yeni bir     stand-by an­laş­masıy­la tek­rar hayata geçiril­di.

Şim­di, biz hep şunu söy­lüyor­duk: 2002-2006 yıl­ları arasın­da dün­yadaki likidite bol­luğu ve geliş­mek­te olan ül­kelere yönelen bu paralar nedeniy­le, Tür­kiye'de de sunî bir ekonominin iyileş­mesinin söz konusu ol­duğunu hep dile getir­dik. Bu kür­süler­den ben bunu çok kez dile getir­dim; an­cak, o dönem­de ar­kadaş­larımız burada, ben, Türk parası aşırı değer­len­miş­tir dedik­çe, ar­kadaş­larımız bana diyor­lar­dı ki: Türk parasının aşırı değer­len­miş ol­masın­dan niye rahat­sız oluyor­sun?! Ama, ben şunu söy­lüyorum, bana, Siyasal Bil­giler Fakül­tesi İk­tisat ve Maliye Bölümün­de şunu öğ­ret­miş­ler­di: Bir ül­kenin parasının aşırı değer­li veya aşırı düşük ol­ması önem­li değil­dir; önem­li olan, o ül­kenin parasının o dönem­de nerede ol­ması gerekiyor­sa orada ol­masıdır. Önem­li olan budur. Şim­di, Çin parası dolar kar­şısın­da yüz­de 40 daha düşük seviyede; yani, ol­ması gerekenin yüz­de 40 daha al­tın­da. Ama, hiç…

SONER AK­SOY (Kütah­ya) - Onun için dal­galan­maya bırakıyor­lar.

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Devam­la) - Hayır… Şim­di, şunu söy­lüyorum Sayın Mil­let­vekili, ben şunu an­lat­mak is­tiyorum: Çin'deki vatan­daş­lar, ey­vah, bizim paramız dolar kar­şısın­da yüz­de 40 düşük diye hiç ağ­lamıyor­lar; tam ter­sine, bütün Amerika, Çin'in parasının değer­len­mesi lazım gel­diğini, düşük Çin parası nedeniy­le Amerika ekonomisinin cid­dî manada sıkın­tı içerisin­de ol­duğunu ve Amerikan mal­larının Çin mal­larına kar­şı rekabet edemediğini söy­lüyor. Şim­di, biz, hep bunu dile getir­dik; an­cak, bunu dile getirir­ken, bu söz­leri biz burada da duy­duk; ama, şim­di, gelinen nok­tada… Demin Sayın Muhar­rem Kars­lı da ay­nısını söy­ledi "Türk parasının aşırı değer­len­mesi -ay­nen ken­di ifadesidir- Tür­kiye'nin hay­rına ol­madı" dedi; katılıyorum ve ben bunu burada çok söy­ledim, on­lar­ca kez burada dile getir­dim; doğ­rusu da buy­du. Yani, Türk parasının aşırı şekil­de bas­tırıl­masının, dolar kar­şısın­da değer kazan­masının Türk ekonomisi için son derece sakın­calı ol­duğunu söy­lüyor­dum. Niye söy­lüyor­dum bunu; çün­kü, aşırı değer­li Türk parası, ucuz it­halatın kapısını açıyor­du; Tür­kiye, bir it­halat cen­neti haline gel­di. İh­racatın it­halatı kar­şılama oranı bu neden­le son derece düşük seviyelere gel­di, son yedi sekiz yılın en düşük seviyelerine gel­di ih­racatın it­halatı kar­şılama oranı. Niye; ara malı it­halatı kor­kunç derecede art­tı.

Şim­di, sizin bütün mak­sadınız ve gayeniz, Tür­kiye'de sadece enf­las­yon­la mücadele et­mek ol­duğu için diğer bütün geliş­meleri gözar­dı et­tiniz ve aşırı değer­li Türk parasının da aşırı değer­len­miş ol­masını sadece enf­las­yon­la bir mücadele aracı gör­dünüz. Dün­yanın değişik ül­kelerin­den yapılan ucuz it­halat­la Tür­kiye'deki enf­las­yona kar­şı bir mücadele yapabileceğinizi gör­dünüz; an­cak, bunun neticesi ne ol­du Tür­kiye'de; bunun neticesi, 2002 yılın­da 1,5 mil­yar dolar olan cari açık -son rakam­lar- 27 mil­yar dolara ulaş­tı.

Şim­di, dün­yadaki bu sıkın­tının Tür­kiye'ye bu kadar önem­li öl­çüde yan­sımasının sebebi, iş­te Tür­kiye'deki bu cari açığın ve dış­ticaret açığının… Sayın Baş­bakan da, ar­tık, son gün­ler­de itiraf et­mek mec­buriyetin­de kal­dı. Bu kadar ikaz­larımız­dan son­ra Sayın Baş­bakan dedi ki: "Ar­tık, cari açık Tür­kiye için bir risk­tir."

Sayın Baş­bakan, biz, bunu, kaç kez söy­ledik, Tür­kiye'de ekonomist­ler söy­ledi. Cari açık gay­ri safî mil­lî hâsılanın yüz­de 4'üne gel­di bir kritik eşik burası. Bunu ben söy­lemiyorum, dün­yadaki bütün ekonomist­ler söy­lüyor­lar, cari açığın kritik sınırı yüz­de 4'tür. Tür­kiye'de cari açık, şu an­da gay­ri safî mil­lî hâsılanın yüz­de 7'si; yani, Tür­kiye'deki kırıl­gan­lığın bu kadar faz­la ol­masının al­tın­da yatan sebep­lerin başın­da, birin­ci sırada iş­te bu cari açık, iş­te bu dış­ticaret açığı…

Siz ne yap­tınız; cari açığı finan­se edebil­mek için sıcak­parayı Tür­kiye'ye çek­menin yol­larını araş­tır­dınız. Ne yap­tınız?..

HASAN AN­ĞI (Kon­ya) - Yok öy­le bir şey!..

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Devam­la) - Evet, evet…

Reel faiz­lerin dün­yada ol­madık öl­çüde yük­sek bir seviyede ol­masın­dan dolayı, cari açığı finan­se edebil­mek için sıcak­parayı Tür­kiye'ye davet et­tiniz.

Sıcak­para Tür­kiye'ye niye geliyor, niye bir baş­ka ül­keye git­miyor da Tür­kiye'ye geliyor; bunun sebebi de, Tür­kiye'de el­de edilen reel faiz­lerin dün­yanın hiç­bir ül­kesin­de görül­meyecek öl­çüde yük­sek ol­masın­dan dolayıdır.

Şim­di, bu tat­lı tab­lo, bu tat­lı, pem­be tab­lo bu şekil­de devam et­ti; an­cak, dün­yadaki geliş­meler neticesin­de, Tür­kiye'den 8-9 mil­yar dolar­lık bir sıcak­paranın yurt dışına çık­masın­dan dolayı da bir an­da piyasalar­da bir panik havası baş­ladı.

SONER AK­SOY (Kütah­ya) - Hani faiz­ler yük­sek­ti?!

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Devam­la) - Şim­di, şunu söy­lüyorum: Reel faiz, dün­yanın en büyük reel faizi Tür­kiye'de, evet.. Şim­di, bu faiz ar­tırım­ların­dan son­ra da yüz­de 16-17'ler seviyesine gel­di. Ay­nen, 2000, 2001 krizin­den son­raki durum. 2002'de -rakam­lar elim­de- yüz­de 44'tü faiz, enf­las­yon yüz­de 29,5'ti, reel faiz yüz­de 15'ti. Şim­di de, ay­nı şek­lide, reel faiz Tür­kiye'de yüz­de 15, 16, 17'ler seviyesin­de.

Değer­li mil­let­vekil­leri, şim­di, böy­le bir or­tam­da, Mer­kez Ban­kası önünü göremedi. Bakınız, Mer­kez Ban­kası, 24.05.2006 tarihin­de top­lan­tı yap­tı, 0,25 faiz­leri ar­tır­dı.

(Mik­rofon otomatik cihaz tarafın­dan kapatıl­dı)

BAŞ­KAN - Sayın Kan­doğan, konuş­manızı tamam­layınız.

Buyurun.

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Devam­la) - Yeni Mer­kez Ban­kası Baş­kanı gelir gel­mez, o dönem­de 0,25 puan ar­tır­dı. Piyasanın bek­len­tisi tam ter­siney­di; ama, Mer­kez Ban­kası, 0,25 baz puan ar­tır­dık­tan son­ra on gün geç­medi değer­li mil­let­vekil­leri, on gün son­ra ne ol­du; -Mer­kez Ban­kası on gün son­rasını göremiyor Tür­kiye'de- 1,75 baz puan ar­tır­dı faiz­leri. 20'sin­de bir top­lan­tı yap­tı; yine, her­han­gi bir karar yok. Beş gün son­ra olağanüs­tü top­lan­dı Para Piyasası Kurulu, olağanüs­tü top­lan­dı; 2,25 baz puan ar­tırıl­dı.

Değer­li mil­let­vekil­leri, önem­li olan, bir ül­kede, üç beş gün, on gün, bir ay, iki ay son­rasını görebil­mek­tir. Mer­kez Ban­kasının bile, beş gün son­rasını göremeyen bir Tür­kiye'de, bir ül­kede vatan­daş­larımız ne yapacak?! Vatan­daş­larımız siz­lere güven­di, Türk parasına geç­ti; siz­lere güven­di, döviz­le borç­lan­dı. Ne ol­du şim­di? "Biz, vatan­daş­lara zarar ver­meyecek bir politika uy­guladık" dedi Sayın Topuz. Bu politikanın vatan­daş­lara zarar ver­mediğini id­dia edecek bir mil­let­vekili var mı aramız­da değer­li mil­let­vekil­leri, var mı? (AK Par­ti sıraların­dan "var, var" ses­leri) Var­sa, ben size pes diyorum! O zaman, bunu, gelin, vatan­daşa an­latın. Döviz borç­lusu olan vatan­daş­ların ne hale gel­diği…

(Mik­rofon otomatik cihaz tarafın­dan kapatıl­dı)

RECEP KORAL (İs­tan­bul) - Biz an­latırız, sen merak et­me.

BAŞ­KAN - Teşek­kür ederim Sayın Kan­doğan.

ZÜL­FÜ DEMİR­BAĞ (Elazığ) - Siz­lere de güven­di, AK Par­tiden mil­let­vekili seç­ti.

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Deniz­li) - Onun cevabını biraz son­ra alır­sın. Var­sa bir şeyin, kür­süye Beyefen­di!.. Var­sa bir becerin, kür­süye!.. Bak, Elazığ­lılar merak ediyor, senin boyunu posunu bir gör­mek is­tiyor­lar. Şöy­le bir kür­süye geç bakalım.

ZÜL­FÜ DEMİR­BAĞ (Elazığ) - Ben seni kay­da değer gör­müyorum!

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Deniz­li) - Şöy­le bir kür­süye geç bakalım. Merak ediyor­lar; Elazığ­lılar boyunu posunu bir gör­sün­ler.

ZÜL­FÜ DEMİR­BAĞ (Elazığ) - Ben seni kay­da değer gör­mediğim için cevap ver­miyorum.

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Deniz­li) - Geç bakalım! Hay­di, geç bakalım oraya! Kür­süye çık! Kür­süye çık, Elazığ­lılar gör­sün seni!

ZÜL­FÜ DEMİR­BAĞ (Elazığ) - Ben seni kay­da değer gör­müyorum!

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Deniz­li) - Elazığ­lılar gör­sün bir seni bakalım! Öy­le, yerin­de oturarak değil her şey!

YAH­YA BAŞ (İs­tan­bul) - Senin boyunu gör­mek­ten de bık­tı mil­let ar­tık!

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Deniz­li) - Hay­di, kür­süye Beyefen­di!..

YAH­YA BAŞ (İs­tan­bul) - Yani, seni de gör­mek­ten bık­tı mil­let ar­tık!

BAŞ­KAN - Buyurun Sayın Bakanım. (AK Par­ti sıraların­dan al­kış­lar)

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İs­tan­bul) - Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekil­leri; söz­lerime baş­lar­ken hepinizi say­gıy­la selam­lıyorum.

Görüş­mek­te ol­duğumuz kanun tek­lifinin tek­nik yön­lerini siz­lere açık­lamak is­tiyorum, o konuda bil­gi ver­mek is­tiyorum. Yok­sa, burada yapılan konuş­malar­da, sayın muhalefet par­timize men­sup ar­kadaş­larımız, zaman zaman, muhalefet yap­ma veyahut da onu ar­tır­ma düşün­cesiy­le ol­sa gerek… Bazı konuları benim açık­lamam icap ediyor.

Şim­di, değer­li ar­kadaş­lar, bir defa, görüş­mek­te ol­duğumuz bu kanun tek­lifi Anayasaya ay­kırı değil. Öy­le, Anayasaya ay­kırıdır, Anayasaya, iş­te, şu, eşit­lik­tir falan falan… Böy­le bir şey söz konusu değil; çün­kü, şim­diye kadar bir­çok ver­gi kanun­ları bu şekil­de gel­miş­tir. Yani, Anayasa eşit­ler arasın­da eşit­lik arar, yer­liler arasın­da… (CHP sıraların­dan gülüş­meler) İçeride oturan­lar arasın­da eşit­lik, dışarıda oturan­lar arasın­da eşit­lik… Bunun­la il­gili dar mükel­lef kav­ramı var­dır. Dar mükel­lefin ver­gilen­dir­me usul­leri var­dır. On­ların ay­rı, ken­dilerine özel olarak bazı; efen­dim, şu kadar ver­gi öder­ler, bu kadar ver­giye tabidir­ler, on­ların ver­gilen­diril­mesi ay­rı usul­dür. Adı da üs­tün­de, mükel­lefiyeti de değişik­tir, dar mükel­lef­tir. Bir tam mükel­lef var­dır, bir dar mükel­lef var­dır. Tam mükel­lef­ler ken­di arasın­da değer­len­dirilir, dar mükel­lef­ler ay­rı bir kategoride değer­len­dirilir. Dolayısıy­la, Maliyey­le il­gisi, bil­gisi olan­lar bunu gayet iyi bilir­ler ki, şim­diye kadar dar mükel­lef­lerin ver­gilen­diril­meleri, tam mükel­lef­lerin ver­gilen­diril­meleri ay­rı ay­rı ol­muş­tur ve bu da Anayasaya ay­kırı değil­dir. Bu bir.

HALİL AK­YÜZ (İs­tan­bul) - Anayasadan ne an­lar­sın? Al­lah Al­lah "Anayasaya ay­kırı değil" diyor!.. Ne biliyor­sun Anayasaya ay­kırı ol­madığını?!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devam­la) - Şim­di, değer­li ar­kadaş­lar, hepinizin bil­diği gibi… Ama, bazılarınızın da bil­mediği gibi, ne bileyim ben ar­tık… Şim­diye kadar, bakınız, şu İk­tidara gel­diğimiz gün­den beri, Tür­kiye'de çok büyük değişik­lik­ler oluyor.

HALİL AK­YÜZ (İs­tan­bul) - Kaş­la göz arasın­da hep­sini değiş­tir­diniz. Gel­diğiniz gün­den beri, bir tane değiş­tir­mediğiniz kurum kal­madı Tür­kiye'de!.. Bütün kurum­ları in­fisah et­tiniz…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devam­la) - Şim­di, Tür­kiye'nin temel yapısı değiş­ti, Tür­kiye'nin ekonomisi güç­len­di, Tür­kiye'nin yapısal reform­lar­da at­tığı adım­ları her­kes biliyor ve ar­tık, Av­rupa Bir­liğinin kapısının önün­de bek­leyen Tür­kiye müzakerelere baş­ladı. Öy­le mi? (AK Par­ti sıraların­dan al­kış­lar) Çok faz­la biliyor­dunuz da, niye Av­rupa'nın kapısın­da kırk sene bek­lediniz?! (CHP sıraların­dan gürül­tüler)

İ. SAMİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Yani, o zaman ik­tidar mıy­dık biz?!..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devam­la) - Şim­di, Av­rupa Bir­liğinin kapısını da aç­tık, müzakerelere de baş­ladık ar­kadaş, evet! (AK Par­ti sıraların­dan al­kış­lar; CHP sıraların­dan gürül­tüler)

Burayı da, tabiî, o Av­rupa Bir­liğinin kapısını aç­mak kolay da değil. Eğer bu yapısal reform­ları yapar­sanız, Tür­kiye'yi bu nok­talara getirir­seniz an­cak yapabiliyor­sunuz, yok­sa, laf­la bun­lar ol­maz.

Şim­di, Tür­kiye, nice kriz­ler gör­dü; 94'ü gör­dü, 2000'i gör­dü, daha ön­cekileri gör­dü, hep­sini gör­dü. Gecelik faiz­leri, biliyor­sunuz, yüz­de 5 000'lere çık­tı.

MAH­MUT GÖK­SU (Adıyaman) - 7 500…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devam­la) - 7 500… Neden; çün­kü, o zaman Tür­kiye'nin ekonomik yapısı en ufak bir rüz­gârı bile kal­dıracak güç­te, takat­ta değil­di.

NAİL KAMACI (An­tal­ya) - Şim­di de kal­dır­mıyor!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devam­la) - Bak bakalım da, kal­dırıyor mu kal­dır­mıyor mu, bak bir!

NAİL KAMACI (An­tal­ya) - Kal­dır­mıyor!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devam­la) - Bak bakalım…

Bakınız, şim­di Tür­kiye'de, enf­las­yon yüz­de 1 mi faz­la olacak, 2 mi faz­la olacak, o konuşuluyor. Faiz­ler yüz­de 2 mi, yüz­de 3 mü faz­la olacak, in­di mi bin­di mi ona bakıyoruz. Biz, ser­best piyasa ekonomisine göre hareket ediyoruz. Ser­best piyasa ekonomisin­de her zaman dal­galan­ma olur.

Bakınız, yıl­başın­dan itibaren dolar gel­di, yüz­de 10 değer kay­bet­ti dolar. Amerika'ya bir şey mi ol­du?!

ŞEV­KET ARZ (Trab­zon) - Tsunami, tsunami, dal­ga değil!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devam­la) - Bu, bir sis­tem meselesidir değer­li ar­kadaş­lar. Yal­nız, bizim yapacağımız bir iş var, Hükümeti, Hükümetin yapacağı iş var, ekonomimizi güç­lü hale getir­mek; biz, bunu yap­tık. Yapısal reform­ları yap­mak; biz bunu yap­tık. Büt­çemiz bu kadar açık veriyor­du, iki yakası ilk defa bir araya gel­di büt­çenin. Kim yap­tı bunu?! (AK Par­ti sıraların­dan al­kış­lar; CHP sıraların­dan gürül­tüler)

HALUK KOÇ (Sam­sun) - Nerede bir araya gel­di!..

FERİDUN FİK­RET BALOĞ­LU (An­tal­ya) - Cari açığı kim yap­tı?!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devam­la) - Kim yap­tı?! Bu malî disip­lini kim uy­guladı?!

TUN­CAY ER­CENK (An­tal­ya) - Mil­letin yakası bir araya gel­miyor Sayın Bakan!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devam­la) - Evet, muhalefetin iki yakası bir araya gel­miyor. (AK Par­ti sıraların­dan al­kış­lar) İt­tifak­lar­la uğ­raşıyor­sunuz.

MUS­TAFA ÖZ­YÜREK (Mer­sin) - Kim uğ­raşıyor! Öy­le bir der­di yok Cum­huriyet Halk Par­tisinin!

MAH­MUT GÖK­SU (Adıyaman) - Beceremiyor­lar!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devam­la) - Şim­di… Olur yani, yapamaz­lar, ne yapalım, iş­te, eh, her­kese nasip ol­maz o iş­ler.

MUS­TAFA ÖZ­YÜREK (Mer­sin) - Ney­se, ver­giye gelelim Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devam­la) - Şim­di, değer­li ar­kadaş­lar, burada önem­li olan, bu ekonomiyi güç­lü hale getir­mek, bu yapısal reform­ları yap­mak­tır. Ban­ka refor­munu yap­tık mı, ver­gi refor­munu yap­tık mı, efen­dim, kamu refor­munu yap­tık mı; bütün reform­ları bir bir yapıyoruz. Sos­yal güven­lik refor­munu yap­tık mı...

HAK­KI ÜL­KÜ (İz­mir) - IMF dedi, sen yap­tın!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devam­la) -  Evet, kim yap­tı?.. Hepinizin buna kat­kısı ol­du; çok teşek­kür ediyorum.

Yal­nız, bu kanun, şim­di, stopaj­la il­gili "efen­dim, yaban­cılara bunu niye in­dir­diniz, niye daha ön­ce böy­le bir karar al­dınız?.."

OS­MAN ÖZ­CAN (An­tal­ya) - Yaban­cıların Bakanı mısın?!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devam­la) -  Ekonomik gerek­lere göre, ekonomi yönetim­leri bazı karar­lar al­mak mec­buriyetin­dedir. Bu karar­ları alır­ken bazen Bakan­lar Kurulu kararı alır, bazen yönet­melik olur, bazen genel­ge olur, bazen kanun olur ve ekonominin gerek­tir­diği karar­ları anın­da al­mak mec­buriyetin­deyiz.

ÖMER ABUŞOĞ­LU (Gazian­tep) - Yal­nız, geleceği görerek al­mak lazım!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devam­la) - Evet, geleceği de görerek al­mak lazım.

Şim­di, bu, şuna ben­zer: Bir baraj düşünün, baraja çok su gel­meye baş­ladığı zaman, baraj­da teh­like ol­masın diye kapak­lar açılır, sular azal­dığı zaman kapak­ları kapatır­sınız. Buna ben­zer bu iş.

HÜSEYİN GÜLER (Mer­sin) - Sayın Bakan, masal an­lat­ma!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devam­la) - "Efen­dim, ver­giyi niye kal­dır­dın?.." Ar­kadaş, ver­giyi icap eder­se koyarız, icap eder­se kal­dırırız; bit­ti. Şim­di, "aman, bun­dan büt­çeden ne kadar kay­bınız oluyor?.." Açık­layayım: Al­tı ay içerisin­de al­dığımız ver­gi 2 000 000 YTL'dir, yaban­cılar­dan al­dığımız ver­gi, res­mî rakam­lar açık­lıyor, 2 000 000 YTL.

MEH­MET AKİF HAM­ZAÇEBİ (Trab­zon) - O zaman niye koy­dunuz?!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devam­la) - "Büt­çeniz git­ti de, mah­vol­du…" Mah­vol­maz bizim büt­çemiz.

MUS­TAFA ÖZ­YÜREK (Mer­sin) - O zaman niye koy­dunuz?!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devam­la) - Evet, o zaman da koy­mamız, o zaman da onu yap­mamız icap ediyor­du. Şim­di, bu neye ben­ziyor biliyor musun, ben bir tane ekonomik karar alacağım, onu bir daha otuz sene değiş­tir­meyeceğim… Olur mu böy­le bir şey! (CHP sıraların­dan gürül­tüler)

HALİL AK­YÜZ (İs­tan­bul) - 10 mil­yar dolar yaban­cı ser­maye gel­di, bunun hiç ver­gisi yok mu?

MUS­TAFA ÖZ­YÜREK (Mer­sin) - Al­tı ay­da kanun değiş­tir­mek  var mı?!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devam­la) -  Ekonomik… Ekonomi gün­lük değişiyor, saat­lik değişiyor, gereken ted­bir­leri al­maz­sanız, onun al­tın­da kalır­sınız. Gereken ted­bir­leri alacak­sınız. Niye al­dınız, niye yap­tınız den­mez. Medenî Kanun yap­mıyoruz burada; o bile değişiyor. Ha, değiş­tir­mez­seniz, gün­dem sizin üs­tünüze gelir, on­dan son­ra da al­tın­dan kal­kamaz­sınız. Son­ra, gecelik faiz­leri yüz­de 7 500 görür­sünüz.

İş­te, ay­nı durum­da diğer mem­leket­ler­de de bu oluyor.

New York Bor­sası da düş­tü, NAS­DAQ'ı da düş­tü, Brezil­yası da düş­tü, Kolom­biyası da, Hol­lan­da da, Macaris­tan da, Rus­ya da, Atina; her­kes et­kilen­di bun­dan.

FERİDUN FİK­RET BALOĞ­LU (An­tal­ya) - Oraları da kur­tarın Sayın Bakan, oraları da kur­tarın!

MUS­TAFA ÖZ­YÜREK (Mer­sin) - Oralar­da ne kadar düş­tü Sayın Bakan, Tür­kiye'de ne kadar düş­tü?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devam­la) - Siz, şim­di, beni… Bir şey daha söy­leyeyim…

MUS­TAFA ÖZ­YÜREK (Mer­sin) - Tür­kiye'de ne kadar düş­tü, oralar­da ne kadar düş­tü?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devam­la) - Küresel ekonomiy­le bütün­leş­meye baş­ladık; bu kolay değil. Bu, çıkıp, bey­nel­milel alan­da ben de varım demek­tir.

MUS­TAFA ÖZ­YÜREK (Mer­sin) - On­lar­da yüz­de 5, biz­de yüz­de 30; nasıl oluyor?!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devam­la) - Devey­le kom­şu olan kapısını büyük tutacak ar­kadaş! Buna, her­kes alışacak. (AK Par­ti sıraların­dan al­kış­lar)

MUS­TAFA ÖZ­YÜREK (Mer­sin) - Bütün develer gel­sin!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devam­la) - Evet. Dün­yanın ger­çek­lerini görecek­siniz, Tür­kiye'nin ger­çek­lerini görecek­siniz, yapıl­ması gereken ted­bir­leri de alacak­sınız. Bunu alıyoruz.

Ha, yer­liler­le il­gili; yer­liler­le il­gili de, bu kanun­da, Bakan­lar Kurulun­dan yet­ki alıyoruz…

MUS­TAFA ÖZ­YÜREK (Mer­sin) -Yer­liler kim oluyor?!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devam­la) - …sıfır­lamaya kadar.

ÖMER ABUŞOĞ­LU (Gazian­tep) - Şim­di sıfır­layın Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devam­la) - Gerekir­se onu da yaparız, gerekir­se yap­mayız.

ÖMER ABUŞOĞ­LU (Gazian­tep) - Şim­di sıfır­lasanız kıyamet mi kopar?!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devam­la) - Ekonomi neyi gerek­tiriyor­sa, onu ay­nen, gözümüzü kırp­madan yaparız; o azim­deyiz, o karar­lılık­tayız.

Hepinize say­gılar sunuyorum, sağ olun. (AK Par­ti sıraların­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Teşek­kür ederim.

Sayın mil­let­vekil­leri, tek­lifin tümü üzerin­de, 20 dakika sürey­le soru-cevap iş­lemi ger­çek­leş­tireceğiz.

Sayın Öz­doğan, buyurun.

İB­RAHİM ÖZ­DOĞAN (Er­zurum) - Teşek­kür ediyorum Sayın Baş­kanım.

Delaletiniz­le, Sayın Hükümete, bir­kaç sual tev­cih et­mek is­tiyorum.

1215 sıra sayılı kanun tek­lifi üzerin­de İk­tidar Par­tisine men­sup İs­tan­bul Mil­let­vekili Sayın Muhar­rem Kars­lı konuşur­ken -ger­çi, buna kriz demiyor; ama, ben kriz diyeceğim; çün­kü, bir atasözümüz var­dır: Davulun sesi yat­sıdan son­ra çıkar- krizin neden­lerini an­latır­ken, pet­rol fiyat­larının yük­sek­liğin­den, para babalarının bol mik­tar­da döviz al­masın­dan ve fosil siyaset­çilerin et­kilerin­den bah­set­ti. Ay­riyeten de, bir­den faz­la düğ­meye basıl­masını da bir et­ken olarak zik­ret­ti.

Sorularım şun­lar:

Acaba, ül­keyi idare edecek düğ­meler Hükümetin mi elin­de, yok­sa, düğ­mecilerin mi elin­de?!

Diğer sorum: Hükümet, şim­diye kadar, başarısız­lığını en­kaz edebiyatıy­la ör­tüyor­du. Şim­di, bunun yanına, başarısız­lığını ört­mek için düğ­me edebiyatını da mı ek­ledi?!

Diğer sorum: Eğer, ger­çek­ten, düğ­meye basan­lar var­sa, bu düğ­meciler kim­ler­dir?! Siz, Hükümet, düğ­mecilerini yönetir­ken, bah­set­tiğiniz düğ­meciler sizin elinizi mi tutuyor?!

Ay­rıca, piyasalar­da görülen hafif düzel­me, uz­man­lar tarafın­dan, dün­ya bor­sasın­da dün­den beri or­taya çıkan olum­suz­laş­ma eğilimine bağ­lan­dı. An­cak, Amerikan Mer­kez Ban­kasının per­şem­be günü faiz­leri yüz­de 0,5 oranın­da ar­tır­ma kararı ol­ması halin­de, tek­rar bir kötüleş­me bek­len­mek­tedir.

Sorum şu: Hükümetinizin ekonomi ve piyasa politikasın­da, ulus­lararası şart­ların zin­cirin­den bu den­li et­kilen­meyi et­kileyecek han­gi özel­lik­ler var­dır?

Diğer sorum: Hükümetiniz dört yıl­lık ik­tidarı boyun­ca, ulus­lararası sıcak para hareket­lerinin Türk ekonomisini boğ­ma kabiliyetini yok edecek ve en azın­dan azal­tacak han­gi yapısal ön­lem­leri al­mış­tır?

Diğer sorum: Para piyasaları, Mer­kez Ban­kasının defeat­le yap­tığı müdahalelere cevap ver­memiş­tir. Piyasaların bu olum­suz tep­kisinin, Hükümetinizin yönet­me kapasitesi ve inan­dırıcılığına güven­siz­lik­le alakasını görüyor musunuz?

Diğer bir sorum: "Kapitülas­yon" şek­lin­de nitelenen yaban­cı yatırım­cıya stopajın kal­dırıl­ması kararı, Tür­kiye'de büyük bir tep­kiy­le kar­şılan­mış­tır. Yer­li yatırım­cı ile yaban­cı yatırım­cı arasın­da bu tarz bir ayırım­cılık, dün­yanın baş­ka han­gi onur­lu politikasına sahip bir ül­kede var­dır? Bu stopaj uy­gulamanız, Maliye Bakanınız Sayın Unakıtan'ın projesi midir?

Beşin­ci sorum: Hükümetiniz, malum ol­duğu üzere, bir zor­luk içine gir­diği zaman, mutat olarak, bunun sebebini ken­disine yönelik komp­lolar­la açık­lamak­tadır. Para piyasaların­daki son dal­galan­malar, kanaatiniz­ce han­gi komp­locular tarafın­dan, nerede ve ne zaman plan­lan­mış­tır? Hükümet, bu komp­lodan ne zaman haber­dar ol­muş­tur ve han­gi ted­bir­leri al­mış­tır?

Son soruyu soruyorum: Komp­lo teorilerinizin yanı sıra, Hükümetinizin yal­palayan yönetiminin dev­letin muh­telif or­gan­larıy­la sık sık çıkar­dığı kriz­lerin ve yapılan özel­leş­tir­melerin yar­gıdan geri dönüyor ol­masının, Türk piyasaları üzerin­de olum­suz et­kilere sebep olan bir psikolojiyi tetik­lediğini de düşünüyor musunuz?

Teşek­kür ediyor, say­gılar sunuyorum.

BAŞ­KAN - Say­gıdeğer mil­let­vekili ar­kadaş­larım, bakınız, ben hiç müdahale et­miyorum; ama, burada, tecavüz edilen hukuk, sizin hukukunuz­dur; bir ar­kadaşımız 4 dakikada soru soruyor. Onun için, ben, 10 dakika için­de keseceğim; ken­diniz tak­dir ediniz, ken­diniz ona göre soruları sorunuz.

Sayın Güler, buyurun.

HÜSEYİN GÜLER (Mer­sin) - Teşek­kür ediyorum Sayın Baş­kan.

Sizin aracılığınız­la Sayın Bakana soru sor­mak is­tiyorum; çün­kü, şu ana kadar hiç­bir bakan sorularımıza cevap ver­medi; in­şal­lah, Kemal Bey bun­lara yürek­lice cevap verir.

Ver­gileri çok kazanan­dan değil de dolay­lı olarak halk­tan mı alıyor­sunuz? Bu oran yüz­de 70'in üzerin­de; bu durum adalet­siz­lik değil mi?

İkin­cisi; as­garî üc­ret­liden dahi ver­gi alır­ken, parayı paray­la kazanan­lar­dan babalar gibi stopaj ver­gisini alamadınız mı?! Stopajı kal­dırır­ken IMF'nin haberi var mı?

Üçün­cüsü; biraz ön­ce açık­ladınız, 2 000 000 YTL az bile, can­ları sağ ol­sun!.. Üçün­cü sorumuz; ran­tiyecileri ih­mal et­mediniz; ama, emek­liye, memura gelin­ce yüz­de 2,5 ar­tışı layık gör­dünüz; adaletiniz bu mu?!

Bazı iş­tah­ları kabar­mış… Mer­kez Ban­kası rezerv­leriy­le il­gili ne gibi plan­larınız var?

Beşin­ci sorum: TMSF ve Ban­kalar Bir­liği gibi kurum­ların, tasar­ruf­larını özel ban­kalar­da değer­len­dir­dik­leri doğ­ru mu? Doğ­ruy­sa, neden, kamu ban­kaları ter­cih edil­memek­tedir.

Al­tın­cı sorum: Enf­las­yon hedef­leriniz, 2006 yılı için değiş­ti mi? Bu hedef­leri tut­turacağınıza inanıyor musunuz ve nasıl?

Yedin­ci, son sorum: Ar­tan faiz oran­larıy­la Hazineye kaç mil­yar YTL yük bin­miş­tir?

Teşek­kür ediyorum.

BAŞ­KAN - Teşek­kür ederim.

Sayın Tamay­lıgil, buyurun.

BİH­LUN TAMAY­LIGİL (İs­tan­bul) - Teşek­kür ederim Sayın Baş­kan.

Delaletiniz­le, Sayın Bakanımıza iki tane soru sor­mak is­tiyorum: Sayın Bakanım, stopaj­la il­gili, 1 Ocak­tan itibaren yürür­lüğe girecek olan 2006 yılın­daki kanunun bir basın top­lan­tısını düzen­lediniz -sanırım, son­bahar ay­ların­day­dı- ve orada, size soru yönel­ten gazetecilere, bu oran değişecek mi diye soran gazetecilere, bu yaban­cı yatırım­cıların Eminönü'ndeki kuş­lar gibi ol­duğunu ve güven ve is­tik­rar­la, on­lara sağ­ladığınız yem­le, kalıcı olarak Tür­kiye'de olacak­larını ve bu oran­dan kesin­lik­le vaz­geç­meyeceğinizi söy­lemiş­tiniz, yak­laşık yedi sekiz ay ön­ce. Şim­di, bu "yem" dediğiniz güven ve is­tik­rar­da mı bir ek­sik­lik var ya da o kuş­lar göç­men kuş­tu o zaman mı far­kına var­madık? Birin­ci sorum bu.

İkin­ci sorum da, bun­dan yine yak­laşık on­beş gün ön­ce, Tür­kiye'deki yer­leşik yer­li yatırım­cıların yatırım ter­cih­lerini spekülatif ve ekonomik dal­galan­manın müseb­bibi olarak da, yine, yer­li yatırım­cıları gör­müş­tünüz ve gös­ter­miş­tiniz ve "on­lara da ben yapacağımı bilirim; ama, açık­lamam" demiş­tiniz. Şim­di, görüyoruz ki, yer­li ve yaban­cı yatırım­cı açısın­dan, ver­gilen­dir­me açısın­dan böy­le bir fark or­taya çıkıyor. Acaba, yer­li, Tür­kiye'deki Türk yatırım­cının ilk cezası bu mu? Bun­dan son­ra ne gelecek?

Teşek­kür ediyorum.

BAŞ­KAN - Teşek­kür ediyorum.

Sayın Koç…

HALUK KOÇ (Sam­sun) -Teşek­kür ediyorum Sayın Baş­kan.

Ön­celik­le Sayın Baş­kan, oturumu siz yönetiyor­sunuz, Sayın Maliye Bakanının üs­lubunu yadır­gadığımı belirt­mek is­tiyorum müsaadeleriniz­le; çün­kü, bir bakanın, Genel Kurula hitabın­da, böy­le, in­dir­mek­le, kal­dır­mak­la, bir­takım es­priler­le süs­lü bir konuş­ma yap­masının çok doğ­ru ol­madığına inanıyorum; bunu, dik­kat­lerinize sun­mak is­tiyorum.

Sorularıma gelin­ce, Sayın Bakan, Maliye Bakanı olarak, ben­ce, Hükümetin güven un­surunu ek­sil­ten en önem­li fak­tör. Sayın Tamay­lıgil'in sorusun­da ol­duğu gibi, al­tı ay ön­ce kesin konuşan, gelecek için kesin yap­tırım­lar belir­ten bir bakan sözün­den, al­tı ay son­ra, şu kür­südeki ifadeye geliyoruz; yani, bun­dan son­ra, al­tı ay son­ra, Sayın Maliye Bakanı, ay­nı konuda, çok fark­lı bir söy­lem­le, ken­dini sevim­li gös­ter­meye çalışacak es­priler­le konuş­mayacağı garan­tisi verebilir mi? Bu bir.

İkin­cisi, Anayasanın eşit­lik il­kesini, ken­di çer­çevesin­den, ken­di uğ­raş­tığı alan içerisin­den tarif et­meye çalış­tı. Oy­sa, çok net ve açık, Sayın Ham­zaçebi, bunu konuş­masın­da belirt­ti; yani, son derece net, tab­loyu analiz eden, yol gös­ter­meye çalışan, yapıcı eleş­tiriler­de bulunan bir Cum­huriyet Halk Par­tisi söz­cüsünü, Sayın Bakanın, maalesef, hiç din­lemediği an­laşılıyor. Bu, üzün­tü verici bir durum.

Bir tek, son sorum Sayın Bakana, yorum­lar da ol­du arada, özür dilerim: Sayın Bakan, Hazine, yılın ilk al­tı ay­lık dönemin­de ne kadar iç­borç ödemesi yap­tı? Kısa bir soru, bürok­rat­larınız yanınız­da. Peki, buna kar­şın, ne kadar -yeni olarak- iç borç­lan­ma ger­çek­leş­tir­di? Yine, piyasadan yapılan borç­lan­malar, piyasaya yapılan ödemelerin yüz­de kaçını oluş­tur­du ve kamudan yapılan borç­lan­maların oranı, bu  dönem içerisin­de ne kadar ol­du?

Teşek­kür ediyorum. 

BAŞ­KAN - Teşek­kür ederim.

Sayın Kap­tan…

OS­MAN KAP­TAN (An­tal­ya) - Teşek­kür ederim Sayın Baş­kan. Sayın Bakana sorularım var.

Sayın Bakan, siz, 1 Ocak 2006'da, yani bun­dan al­tı ay ön­ce, yer­li-yaban­cı ayırımı yap­mak­sızın her­kes için yüz­de 15 stopaj getir­diniz. Şim­di ise, ay­nı paraya, üç ay­rı ver­gi getiriyor­sunuz; yer­liye 10, yaban­cıya sıfır, ban­kada parası olana yüz­de 15. Sayın Bakan, sizin adalet an­layışınız bu mu? Sizin Par­tinizin adı Adalet ve Kal­kın­ma Par­tisi ol­duğuna göre, adalet an­layışın­da sıfır ile 10 bir­birine eşit mi? Bu kapitülas­yon değil midir? Bu uy­gulama Anayasanın 73 ün­cü mad­desine ay­kırı değil midir?

Teşek­kür ederim.

BAŞ­KAN - Teşek­kür ederim.

Sayın Bakanım, buyurun.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İs­tan­bul) - Sayın Baş­kan, çok teşek­kür ediyorum.

Sayın İb­rahim Öz­doğan'ın sor­duğu sual­ler var­dı. Tabiî, bu sual­lere çok geniş yorum­lar ek­len­diği için, soruları al­mak­ta da bazen güç­lük çekiyorum; ama, an­ladığım kadarıy­la da cevap ver­meye gay­ret edeceğim.

Bir defa, Sayın Öz­doğan çok iyi bilir­ler ki, AK Par­ti ve AK Par­ti Hükümeti hiç­bir zaman en­kaz edebiyatı yap­madı. Biz en­kaz edebiyatı yap­say­dık, daha hâlâ an­latır olur­duk.

MUS­TAFA ÖZ­YÜREK (Mer­sin) - An­tal­ya'da Sayın Baş­bakan ne yap­tı?

HALİL AK­YÜZ (İs­tan­bul) - Kırk yıl­dır neredesiniz diye soran siz değil misiniz Sayın Bakan?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İs­tan­bul) - Efen­dim?..

HALİL AK­YÜZ (İs­tan­bul) - Kırk yıl­da niye Av­rupa Bir­liğinin kapısını aç­madık diye soran siz değil misiniz?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İs­tan­bul) - Benim tabiî. O en­kaz edebiyatı mı?

HALİL AK­YÜZ (İs­tan­bul) - Nedir peki?

FİK­RET BADAZ­LI (An­tal­ya) - Ar­kadaş­lar, siz sor­dunuz Sayın Bakan cevap veriyor.

HALİL AK­YÜZ (İs­tan­bul) - Cevap ver­miyor!..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İs­tan­bul) - Şim­di, biz en­kaz edebiyatı yap­madık değer­li ar­kadaş­larım.

MUS­TAFA ÖZ­YÜREK (Mer­sin) - An­tal­ya'da ne yap­tınız?!.

SÜLEY­MAN SARIBAŞ (Malat­ya) - Ağ­zınızı aç­tığınız­da 2002'den bah­sediyor­sunuz. Ayıp ya! Yalan söy­lemeyin bari!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İs­tan­bul) - İkin­cisi, değer­li ar­kadaş­lar, Sayın Öz­doğan düğ­meciler­den de bah­set­ti; yani, birileri düğ­meye mi basıyor, efen­dime söy­leyeyim, acaba, bu, ekonomik gerek­ler­den mi oluyor?

İB­RAHİM ÖZ­DOĞAN (Er­zurum) - Sayın Muhar­rem Kars­lı bah­set­ti. (AK Par­ti sıraların­dan "din­le" ses­leri)

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İs­tan­bul) - Değer­li ar­kadaş­lar, tabiî, her şeyi soğuk­kan­lı olarak değer­len­dir­memiz icap ediyor.

Ekonomi, tamamen ken­di ger­çek­lerine göre, ken­di realitesine göre hareket eder. Ekonomide, hiç kim­senin elin­de sihir­li değ­nek ol­madığı gibi, ekonomi düğ­meye bas­mak­la da idare edil­mez. Ne onun­la bozulur, düğ­mey­le, ne düğ­mey­le iyileşir.

Eğer, siz, malî duruma iyi dik­kat eder­seniz, büt­çenize iyi dik­kat eder­seniz, gelirinize-giderinize iyi dik­kat eder­seniz, ekonominizi iyi tutar­sınız; ama, yok, har vurup har­man savurur­sanız…

TUN­CAY ER­CENK (An­tal­ya) - Sizin gibi!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İs­tan­bul) -…her şeyin ter­sine hareket eder­seniz, kim ne düğ­meye basar­sa bas­sın, hiç kıy­meti yok. Onun için, ekonominin ger­çek­lerini iyi gör­mek lazım, dün­yanın ger­çek­lerini iyi gör­memiz lazım ve Tür­kiye'de de yapacağımız bir husus var; kim gelir­se gel­sin, onu yap­ması icap eder; o da şu: Bu mil­letin ken­di ayağı üs­tün­de durabilecek güç­te ol­ması lazım. Yok­sa, bu mil­letin, ken­disin­den baş­ka ger­çek dos­tu yok­tur, bunu bilin.

TUN­CAY ER­CENK (An­tal­ya) - Duracak ayak kal­madı.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İs­tan­bul) - Şim­di, çık­mış­sınız, küresel ekonomiye en­teg­re ol­muş­sunuz; o küresel ekonominin ger­çek­lerine göre hareket et­mek mec­buriyetin­desiniz; bu ül­kenin ekonomisini geliş­tir­mek için onu yap­mak mec­buriyetin­desiniz. O zaman, o bey­nel­milel sahada, ken­dinize öz­güveni olan, ekonomisi güç­lü olan bir mil­let halin­de dur­manız lazım; bunun baş­ka yolu yok. Ha, ben ken­di im­kân­larımı, ken­di potan­siyelimi harekete geçir­meyeyim, sağ­dan sol­dan borç alayım, öy­le idare edeyim der­seniz, bun­dan ön­ceki dönem­ler­deki düş­tüğümüz duruma düşeriz; ama, şim­di, biz, bu ül­kenin ekonomisini güç­len­dir­diğimiz­den dolayı, ar­tık, bu tür­lü dal­galan­malar, bu tür­lü rüz­gâr­lar gelir geçer, o kadar şeyi yok­tur; ama, şunun bilin­mesin­de büyük fay­da var­dır: Biz, takip et­tiğimiz ekonomi politikalarına ay­nen devam edeceğiz, dal­galı kura da ay­nen devam edeceğiz, malî disip­line de ay­nen devam edeceğiz, yapısal reform­ları yap­maya da ay­nen devam edeceğiz ve Av­rupa Bir­liği müzakerelerin­de de başarılı bir şekil­de devam edeceğiz; bu iyice bilin­sin

SÜLEY­MAN SARIBAŞ (Malat­ya) - Boş laf­lar Sayın Bakan, boş laf­lar.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İs­tan­bul) -İkin­cisi; bize "ya, bu kadar ön­lem alıyor­sunuz da para piyasalarına niye cevap ver­medi" deniyor. Bugün hiç bak­madınız mı; yani, bugün­kü hareket­lere; her gün bir bakın hareket­lere; görecek­siniz, bun­lara…

MUS­TAFA ÖZ­YÜREK (Mer­sin) - Bakıyoruz Sayın Bakan, saati saatine bakıyoruz, hiç merak et­me.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İs­tan­bul) - Tabiî, şim­di, ben, sizin ten­kit hak­kınıza say­gı duyarım; ama, bir de ger­çek­ler var. Şim­di, Tür­kiye, güç­lü bir ekonomiye sahip­tir ve şart­ların gerek­tir­diği ted­bir­leri de al­maya devam et­mek­tedir. Bun­dan hiç kim­senin şüp­hesi ol­masın.

Sayın Hüseyin Güleç…

FERİT MEV­LÜT AS­LANOĞ­LU (Malat­ya) - Güler.

MUS­TAFA ÖZ­YÜREK (Mer­sin) - Güler.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İs­tan­bul) - Af­feder­siniz, Güler; düzel­tiyorum.

Hüseyin Güler soruları sor­du. Şim­di, burada, yaban­cı yatırım­cılar ile yer­li yatırım­cılar yahut yurt dışın­da yer­leşik yatırım­cılar ile yer­li, yurt için­de yer­leşik yatırım­cılar arasın­daki far­kı ten­kit ederek bazı sorular sor­du.

Değer­li ar­kadaş­lar, tek­nik olarak bir şeyi açık­lamam icap ediyor, o da şu: Yaban­cı yatırım­cılar hiç ver­gilen­diril­miyor, yer­li yatırım­cılar ver­gilen­diriliyor diye bir şey söz konusu değil. Bizim, şim­di, mukim­lik esasını kabul et­tiğimize göre, bu yaban­cı yatırım­cılar ken­di ül­kelerin­de ver­gilerini ödüyor.

FERİT MEV­LÜT AS­LANOĞ­LU (Malat­ya) - Kime ödüyor?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İs­tan­bul) - Ken­di ül­kelerine ödüyor.

FERİT MEV­LÜT AS­LANOĞ­LU (Malat­ya) - Ken­dilerine ödüyor; bize fay­dası var mı?!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İs­tan­bul) - Evet, oraya ödüyor. Şim­di, yani "yaban­cı hiç ver­gi ödemiyor" şek­lin­de al­gılan­masın. On­lar ken­di ül­kelerin­de ödeniyor. Çif­te ver­gilen­dir­me an­laş­maları yapıyoruz, bizim­kiler de orada et­tik­lerini bize gelip burada ödüyor­lar. Mukim­lik esası var, mukim­lik esasını kabul ediyoruz ve bu mukim­lik esasını Av­rupa Bir­liğin­de bir­çok ül­ke kabul et­miş ve uy­gulamak­ta.

TUN­CAY ER­CENK (An­tal­ya) - O ver­gileri buraya mı gön­deriyor­lar?!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İs­tan­bul) - Sen, şim­di "ya, bun­ları, daha ön­ce niye bu ver­gileri koy­dun da, on­dan son­ra niye kal­dır­dın..."

MUS­TAFA ÖZ­YÜREK (Mer­sin) - Evet, soru o.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İs­tan­bul) - Bizi, en faz­la ten­kit edilen bu.

MUS­TAFA ÖZ­YÜREK (Mer­sin) - Soru budur Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İs­tan­bul) - Efen­dim?

MUS­TAFA ÖZ­YÜREK (Mer­sin) - Soru bu.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İs­tan­bul) - Bu konuy­la is­ter­seniz…

MUS­TAFA ÖZ­YÜREK (Mer­sin) - Niye koy­dunuz niye kal­dır­dınız?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İs­tan­bul) - "Niye koy­dun bunu, niye kal­dır­dın?"

MUS­TAFA ÖZ­YÜREK (Mer­sin) - O zaman ulus­lararası an­laş­manın far­kın­da değil miy­diniz?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İs­tan­bul) - Ulus­lararası an­laş­maların haliy­le far­kın­day­dık.

BAŞ­KAN - Sayın mil­let­vekil­leri, lüt­fen, Sayın Bakanın cevap ver­mesine fır­sat verelim.

Buyurun.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İs­tan­bul) - Değer­li ar­kadaş­lar…

MUS­TAFA ÖZ­YÜREK (Mer­sin) - Ver­gi an­laş­maları var. O zaman yok muy­du bu ver­gi an­laş­maları?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İs­tan­bul) - Bakınız ben size bir şey söy­leyeyim, Tür­kiye şim­diye kadar bun­lara zaman zaman ver­gi de koy­muş zaman zaman sıfır­lamış­tır da. Biz­den ön­ce de ol­muş­tur bu.

MUS­TAFA ÖZ­YÜREK (Mer­sin) - Ama, biraz ön­ceki açık­lamanız­la çeliş­kiye düşüyor­sunuz o zaman. (CHP sıraların­dan gürül­tüler)

BAŞ­KAN - Sayın Bakan cevap verebilir. Siz niye yapıyor­sunuz? Sayın Bakan cevap ver­me hak­kına sahip, konuşur.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İs­tan­bul) - Şim­di, cevap­larımı din­leyin benim. Siz, zaten, cevap­larım benim ik­na edici ol­sa da kar­şı gelecek­siniz ol­masa da kar­şı gelecek­siniz. Yani, onun için beni bir din­leyin, ona göre şey edin.

SÜLEY­MAN SARIBAŞ (Malat­ya) - Bazılarını ik­na et­meniz lazım, bizi değil.

ŞEV­KET ARZ (Trab­zon) - CHP'liler hep zor soru soruyor Sayın Bakanım!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İs­tan­bul) - Şim­di, bakınız, Sayın Tamay­lıgil bir misal ver­di, dedi ki, daha ön­ce siz dedi, yaban­cı ser­mayeyi Eminönü'ndeki kuş­lara ben­zet­tiniz dedi. Evet, o sözümü ay­nen söy­lüyorum tek­rar, ona ben­zer.

Şim­di, bu dal­galan­ma yahut da bu rüz­gâr nereden gel­di?

SÜLEY­MAN SARIBAŞ (Malat­ya) - Sizin becerik­siz­liğiniz­den gel­di. (AK Par­ti sıraların­dan "ayıp" ses­leri) Sayın Der­viş al­tı ay ön­ce uyar­dı ted­bir alın diye.

BAŞ­KAN - Sayın Sarıbaş, lüt­fen…

Buyurun Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İs­tan­bul) - Şim­di, nereden gel­di? Bakın, değer­li ar­kadaş­lar, global piyasalar­da faiz­lerin yük­sel­mesi sonucu para ar­tık o yük­sek faiz­li olan yer­lere otomatik­man kayar. Bunu hiç kim­se ön­leyemez. Nitekim, bun­dan dolayı bütün dün­ya et­kilen­di. Eğer Japon Mer­kez Ban­kası kal­kıp da 400 mil­yar dolara yakın parayı, sıfır faiz­le piyasalara sür­düğü parayı ay­nen geriye çeker­se, likidite sorunun­dan dolayı bu yön değiş­tirir, para yön değiş­tirir. Ay­nen Eminönü'ndeki kuş­lar gibi, yemi daha faz­la nerede bulur­sa oraya gider. Ver­di faizi, oraya git­ti.

HALİL AK­YÜZ (İs­tan­bul) - Sayın Bakanım iki senedir biz bunu söy­lüyoruz.

BAŞ­KAN - Sayın Bakanım…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İs­tan­bul) - Hat­ta, ken­di bor­saları bile düş­tü, New York bor­sası dahi düş­tü.

BAŞ­KAN - Sayın Bakanım, cevap ver­me süresi tamam­lan­mış­tır. Diğer sorulara yazılı olarak cevap verebilir­siniz.

TUN­CAY ER­CENK (An­tal­ya) - Hyun­dai nereye git­ti Sayın Bakanım, Hyun­dai?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İs­tan­bul) - Peki, yazılı olarak cevap vereyim.

Teşek­kür ederim.

BAŞ­KAN - Teşek­kür ederim.

TUN­CAY ER­CENK (An­tal­ya) - Sayın Bakanım, Hyun­dai nereye git­ti; onu da söy­ler misiniz? İyi yem­leyemediniz mi onu?!

BAŞ­KAN - Sayın mil­let­vekil­leri, tek­lifin tümü üzerin­deki görüş­meler tamam­lan­mış­tır.

TURAN TÜY­SÜZ (Şan­lıur­fa) - Sayın Baş­kanım, karar yeter­sayısının aranıl­masını is­tiyorum.

BAŞ­KAN - Mad­delerine geçil­mesini oy­larınızı sunacağım ve karar yeter­sayısını arayacağım.

Mad­delerine geçil­mesini oy­larınıza sunuyorum: Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir; karar yeter­sayısı var­dır.

1 in­ci mad­deyi okutuyorum:

GELİR VER­GİSİ KANUNUN­DA DEĞİŞİK­LİK YAPIL­MASINA İLİŞ­KİN

KANUN TEK­LİFİ

MAD­DE 1- 31/12/1960 tarih­li ve 193 sayılı Gelir Ver­gisi Kanununun geçici 67 nci mad­desinin;

a) (1) numaralı fık­rasının birin­ci parag­rafının sonuna aşağıdaki cüm­le ek­len­miş­tir.

"Dar mükel­lef ger­çek kişi ve kurum­lar ile Ser­maye Piyasası Kanununa göre kurulan yatırım fon ve or­tak­lık­larının (konut finans­man fon­ları ile var­lık finans­man fon­ları dahil) söz konusu gelir­lerin­de bu oran % 0 olarak uy­gulanır."

b) (1) numaralı fık­rasının al­tın­cı parag­rafı aşağıdaki şekil­de değiş­tiril­miş­tir.

"Hazine tarafın­dan yurt dışın­da ih­raç edilen men­kul kıy­met­lerin alım satımı, it­fası sırasın­da el­de edilen getirileri ile bun­ların dönem­sel getirilerinin tah­silin­de, tam mükel­lef kurum­lara ait olup, İs­tan­bul Men­kul Kıy­met­ler Bor­sasın­da iş­lem gören ve bir yıl­dan faz­la sürey­le el­de tutulan his­se senet­leri ile sürek­li olarak port­föyünün en az % 51'i İs­tan­bul Men­kul Kıy­met­ler Bor­sasın­da iş­lem gören his­se senet­lerin­den oluşan yatırım fon­larının bir yıl­dan faz­la sürey­le el­de tutulan katıl­ma bel­gelerinin el­den çıkarıl­masın­da ve his­se senet­leri kâr pay­larının his­se sahip­leri adına tah­silin­de bu fık­ra hüküm­leri uy­gulan­maz. Tam mükel­lef kurum­lara ait olup, İs­tan­bul Men­kul Kıy­met­ler Bor­sasın­da iş­lem gören ve bir yıl­dan faz­la sürey­le el­de tutulan his­se senet­lerinin el­den çıkarıl­masın­dan el­de edilen gelir­ler için, Gelir Ver­gisi Kanununun Müker­rer 80 in­ci mad­de hüküm­leri uy­gulan­maz."

c) (7) numaralı fık­rasının ikin­ci cüm­lesin­den son­ra gel­mek üzere aşağıdaki cüm­le ek­len­miş­tir.

" Söz­konusu fık­ra hüküm­leri uyarın­ca tev­kifata tabi  tutul­sun tutul­masın dar mükel­lef ger­çek kişi veya kurum­lar­ca Hazine tarafın­dan yurt dışın­da ih­raç edilen men­kul   kıy­met­ler­den sağ­lanan kazanç ve irat­lar için mün­ferit veya özel beyan­name veril­mez.

ç) (8) numaralı fık­rasın­da yer alan "% 15 oranın­da" ibaresi "% 0 oranın­da" olarak  değiş­tiril­miş­tir.

d) (14) numaralı fık­rasının ikin­ci cüm­lesin­de yer alan "2006 yılın­da" ibaresi fık­ra met­nin­den çıkarıl­mış­tır.

e) (16) numaralı fık­rasın­dan son­ra gel­mek üzere aşağıdaki (17) numaralı fık­ra ek­len­miş ve müteakip fık­ra numaraları buna göre tesel­sül et­tiril­miş­tir.

"17) Bakan­lar Kurulu bu mad­dede yer alan oran­ları her bir kazanç ve irat türü ile bun­ları el­de eden­ler itibarıy­la, yatırım fon­larının katıl­ma bel­gelerinin fona iade edil­mesin­den el­de edilen kazanç­lar için fonun port­föy  yapısına  göre, ay­rı ay­rı sıfıra kadar in­dir­meye veya bir katına kadar ar­tır­maya yet­kilidir."

BAŞ­KAN - Mad­de üzerin­de, Cum­huriyet Halk Par­tisi Grubu adına, Mer­sin Mil­let­vekili Sayın Mus­tafa Öz­yürek.

Sayın Öz­yürek, buyurun.

Süreniz 10 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA MUS­TAFA ÖZ­YÜREK (Mer­sin) - Sayın Baş­kan, say­gıdeğer mil­let­vekil­leri; Cum­huriyet Halk Par­tisi Grubu adına hepinizi say­gıy­la selam­lıyorum.

Sayın Maliye Bakanının burada ol­masını çok is­ter­dim; bütün kav­ram­ları bir­birine karış­tırarak, burada bir savun­ma yap­tılar.

Şim­di, yaşadığımız ekonomik kriz bir yana, üzerin­de konuş­tuğumuz tasarıy­la ne yapılıyor değer­li ar­kadaş­larım; deniliyor ki: Yaban­cıların Tür­kiye'de el­de et­tik­leri -tek­nik terimiy­le- men­kul ser­maye irat­ların­dan yüz­de 15 stopaj yapıyor­duk, 1 Ocak 2006 yılın­dan beri yapıyor­duk, şim­di bunu kal­dırıyoruz. Peki, baş­ka ne yapıyoruz; yer­li yatırım­cıların, Türk vatan­daş­larının men­kul ser­maye iradı el­de et­mesi halin­de, daha çok dev­let tah­vili ve hazine bonosun­dan el­de et­tik­leri men­kul ser­maye irat­ların­dan yüz­de 10 ver­gi alacağız, mev­duat­tan da yüz­de 15 ver­gi alacağız. Değer­li mil­let­vekilimiz Os­man Kap­tan'ın dediği gibi, ay­nı paradan üç ay­rı ver­gi alıyor­sunuz.

Şim­di, bu, 1 Ocak­tan beri yürür­lük­te olan, dev­let kâğıt­ların­dan yüz­de 15 stopaj yapıl­masını ön­gören yasa tasarısı Plan ve Büt­çe Komis­yonun­da görüşülür­ken Sayın Bakana dedim ki: Bu konuyu gün­deme getiriyor­sunuz... Ve bize de dönüp "siz bu kamu kâğıt­ların­dan ver­gi alın­masını is­temez miy­diniz; iş­te, bunu getiriyoruz, daha ne is­tiyor­sunuz" dedi Sayın Bakan. Ben de dedim ki: Bu ver­giyi koy­mak kolay­dır; ama, uy­gulamak zor­dur. Bir süre son­ra bel­li çev­reler bas­kıyı yapar­lar, siz de bu ver­giyi kal­dır­mak zorun­da kalır­sınız. Sayın Bakan dedi ki: "Bizi baş­ka hükümet­ler­le karış­tır­mayın. Biz, ver­gi alacağız dedik mi alırız." Peki, Sayın Bakan, Sayın Hükümet, değer­li AKP mil­let­vekili ar­kadaş­larım, al­tı ay ön­ce koy­duğunuz bu ver­giyi şim­di kal­dırıyor­sunuz; öbür hükümet­ler­den ne far­kınız kal­dı? Sayın Bakan burada savun­ma olarak diyor ki: "Kar­deşim, bu Medenî Kanun mu; ver­gi kanunu…" Yani, san­ki, ver­gi kanununu ak­şam sabah, her gün değişen bir kanun­muş gibi al­gılıyor Sayın Bakan. "Bu ver­gi kanunu. O gün şart­lar öy­le icap et­ti. Bugün kriz var, şart­lar böy­le gerek­tir­di; onun için, ben bu ver­giyi kal­dırıyorum" dedi.

Şim­di, değer­li ar­kadaş­larım, zaten, hiç­bir hükümet, durup durur­ken "ben o ver­giyi getir­miş­tim; ama, hiç­bir sebep yok, bazı çev­relerin bas­kısı sonucu bunu kal­dırıyorum" demez, uy­gun bahaneler bulur. Şim­di de -zaten, ay­lar­dır devam eden kulis sonucu bu ver­ginin kal­dırıl­masını is­tiyor­du bazı çev­reler- iş­te, kriz filan diye bir hikâyey­le kal­dırıyor­sunuz. Bu nasıl bir hükümet?! Öbür hükümet­ler­den bir far­kı kal­dı mı?! Bunu, gelip, burada açık­lamanız lazım.

Şim­di, Sayın Bakan ar­kadaş­larımıza cevap verir­ken, ken­disinin zekâsın­dan bek­len­meyecek şekil­de çeliş­kili bir cevap ver­di; dedi ki: "Bun­lar, zaten -yani, yaban­cı yatırım­cılar- ken­di ül­kelerin­de ikili ver­gi an­laş­malarına göre ver­gi ödüyor­lar, Tür­kiye'de bun­lar­dan ver­gi alın­masına gerek yok." Ee, güzel… Peki, al­tı yedi ay ön­ce bu ikili an­laş­malar yok muy­du?! O zaman ver­giyi niye koy­dun?!

Şim­di, değer­li ar­kadaş­larım, mız­rak çuvala sığ­maz. Yan­lış yap­tığınızı…  Açık­yürek­lilik­le diyecek­siniz ki: "O gün yan­lış yap­tık -eğer şim­di doğ­ruy­sa- bugün düzel­tiyoruz; yanıl­mışız." Yok, hepimizi biraz saf vatan­daş yerine koyup, ikili an­laş­maları filan or­taya atarak bir açık­lama yapar­sanız buna kim­se inan­maz. İkili an­laş­malar, ver­gi an­laş­maları, maliyey­le il­gili olan her­kesin bil­diği, yıl­lar­dır devam eden uy­gulamalar. Yedi ay ön­ce ikili an­laş­malar yok­tu da, ver­gi an­laş­maları yok­tu da, şim­di mi icat ol­du? Bu, büyük çeliş­ki değer­li ar­kadaş­larım ve bir hükümet düşününüz ki, al­tı ay ilerisini göremiyor. O gün ver­giyi koyuyor, tep­kiler kar­şısın­da "as­la bun­dan biz geri dön­meyiz, boşuna kim­se uğ­raş­masın" diye üst per­deden her tür­lü konuş­maları yapıyor­sunuz, al­tı ay son­ra "şim­di biz bunu kal­dırıyoruz; çün­kü, ikili ver­gi an­laş­maları var" diyor­sunuz. Buna her­kes güler değer­li ar­kadaş­larım. Bun­lar doğ­ru yak­laşım­lar değil. Bir maliye bakanı "tek­nik açık­lama yap­mam ben­den bek­leniyor" diye kür­süye gelip, bun­ları tek­nik açık­lama diye bize sunar­sa, doğ­rusu biz onu kabul et­meyiz. Tabiî, Maliye Bakanımızın üs­lubuy­la konuş­mak is­temiyorum, öy­le ol­sa baş­ka tür­lü, bun­ları, net bir şekil­de ifade ederim.

Son­ra bir maliye bakanı "tek­nik an­laş­ma yapacağım" diye Mec­lisin huzuruna geliyor, Yüce Mec­lisin huzurun­da ve mil­yon­lar­ca vatan­daşın önün­de "siz it­tifak­lara bakınız" filan diyor.

Değer­li ar­kadaş­larım, bakan­lar, maliye bakan­ları cid­dî in­san­lar­dır. Tür­kiye'de, it­tifak­lar­la il­gili, bazı grup­lar, bazı kişiler temas­lar yapıyor olabilir; ama, burada laf atar­ken, Cum­huriyet Halk Par­tisinin bu konudaki tutumunu, tav­rını, konumunu bilerek bir şey söy­lüyor­sanız, âmen­na; ama, bil­meden söy­lüyor­sanız, bu bir bakana yakış­maz. Cum­huriyet Halk Par­tisinin bu tip arayış­lar­la il­gili tav­rı bel­lidir. Bazı es­ki siyaset­çiler, yeni siyaset­çiler ken­dilerine göre bir it­tifak arayışına gir­miş olabilir­ler; ama, Cum­huriyet Halk Par­tisinin bu konudaki tav­rı net­tir. Biz, Cum­huriyet Halk Par­tisi olarak, laik demok­ratik cum­huriyete inanan bütün vatan­daş­larımızın des­teğiy­le seçim­lere gir­mek is­tiyoruz.

Şim­di siz, bun­ları bil­mez­seniz, muhatabınızın bir konuda ne düşün­düğünü bil­meden laf atar­sanız, ee, bu bir bakana yakış­maz. Bu üs­lup değil, bu yol değil.

Değer­li ar­kadaş­larım, Sayın Bakan dedi ki: "Bu, Anayasaya ay­kırı değil­dir" dedi. "Yani, yaban­cı yatırım­cıdan hiç ver­gi al­mayacak­sınız, yer­li yatırım­cıdan yüz­de 10 alacak­sınız, mev­duat sahibin­den yüz­de 15 alacak­sınız; bu, Anayasaya ay­kırı değil­dir" dedi ve "buna ben­zer uy­gulamalar ol­muş­tur" dedi.

Maliye Bakanın­dan ben bek­ler­dim ki, buraya çıkar "ar­kadaş­lar, iş­te, bir Anayasa Mah­kemesi kararı; bu konular­da, Anayasa Mah­kemesi Anayasaya ay­kırı bul­mamış­tır" der.

Siz, Anayasaya git­memiş­seniz, Anayasa Mah­kemesinin önüne bir ih­tilaf gel­memiş­se, Anayasa Mah­kemesi ken­diliğin­den "şu kanunu bir in­celemeye alayım, karar vereyim" demez ki, böy­le bir usul yok ki! Bu konular, fark­lı ver­gi uy­gulamaları, Anayasa Mah­kemesinin önüne git­memiş­tir.

Eğer, bu kanunu burada öner­geler­le düzelt­mek is­temez­seniz, düzelt­mez­seniz, bilesiniz ki değer­li ar­kadaş­larım, bu, Anayasa Mah­kemesin­den döner; çün­kü, düşününüz ki, bir Türk vatan­daşı dışarıya git­ti…

(Mik­rofon otomatik cihaz tarafın­dan kapatıl­dı)

MUS­TAFA ÖZ­YÜREK (Devam­la) - Topar­lıyorum Sayın Baş­kanım.

BAŞ­KAN - Buyurun, tamam­layın konuş­manızı.

MUS­TAFA ÖZ­YÜREK (Devam­la) -…dışarıda yer­leşik kişi ol­du, gel­di, Tür­kiye'de dev­let tah­vili al­dı, Al­man­ya'da oturan bir vatan­daşımız. Onun kar­deşi Türk vatan­daşı, Tür­kiye'de oturuyor, o da dev­let tah­vili al­dı. Al­man­ya'da yer­leşik olan kişi bir kuruş ver­gi ödemeyecek, Türk vatan­daşı olan kişi yüz­de 15 ver­gi ödeyecek… Ee, bunu siz, hukuka, Anayasaya, vic­dana sığar mı, kabul et­tirebilir misiniz?! Olay budur, bu, Anayasaya ay­kırıdır. Size bu akıl­ları kim veriyor­sa, han­gi hukuk­çular veriyor­sa, onu bil­mem; ama, doğ­ru dürüst hukuk­çulara danışır­sanız, bu düzen­lemenin tam olarak Anayasaya ay­kırı ol­duğunu görür­sünüz, eğer, bun­da ıs­rar eder­seniz, Halep oraday­sa, Anayasa Mah­kemesi orada, sonucunu hep bir­lik­te tar­tışırız.

Hepinize say­gılar sunarım. (CHP sıraların­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Teşek­kür ederim.

Anavatan Grubu adına Diyar­bakır Mil­let­vekili Muh­sin Koç­yiğit.

Sayın Koç­yiğit, buyurun.

ANAVATAN PAR­TİSİ GRUBU ADINA MUH­SİN KOÇ­YİĞİT (Diyar­bakır) - Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekil­leri; görüşül­mek­te olan 1215 sıra sayılı kanun tek­lifinin 1 in­ci mad­desi üzerin­de Anavatan Par­tisinin görüş­lerini açık­lamak üzere söz al­mış bulunuyorum; bu vesiley­le, Yüce Genel Kurulumuzu say­gıy­la selam­lıyorum.

Sayın Baş­kan, değer­li ar­kadaş­larım; hepimizin bil­diği gibi, bun­dan yak­laşık al­tı ay ön­ce, yine, bu Yüce Genel Kurul­da rant gelir­lerinin ver­gilen­diril­mesine yönelik bir değişik­lik yapıl­mış­tı ve al­tı ay ön­ce yurt için­de-yurt dışın­da den­meden tüm men­kul ser­maye iradı el­de eden­lerin yüz­de 15 oranın­da stopaj ver­gisi, yani, Gelir Ver­gisi kesin­tisine tabi tutul­ması karar­laş­tırıl­mış­tı ve hak­lı olarak da, o zaman, Sayın Maliye Bakanımız burada çıkıp, san­ki ilk kez yapılıyor­muş­çasına, iş­te, biz rant gelir­lerini ver­giliyoruz, dediğimizi yerine getir­dik, bun­dan son­ra iç ser­maye-dış ser­maye ayırımı yapıl­madan tüm men­kul ser­maye irat­larının, hazine bonosu, dev­let tah­vili gelir­lerinin yüz­de 15 oranın­da ver­giye tabi tutul­duğunu açık­lamış­tı. Tabiî, önem­li olan, bunu açık­lamak değil; önem­li olan, bunun ar­kasın­da durabil­mek­ti; ama, bugün, üzün­tüy­le görüyoruz ki, maalesef, Hükümetimiz ve Maliye Bakan­lığı sözünün ar­kasın­da duramamış­tır ve geri adım atarak, men­kul ser­maye iradı el­de eden yaban­cılar­daki stopaj ver­gisini sıfır­lamış, yer­li yatırım­cılar­dan tek­rar yüz­de 10 oranın­da ver­gi al­maya devam et­miş­tir. Daha da ötesin­de, mev­duat faiz­lerin­deki uy­gulama, yine yüz­de 15 olarak devam edegit­mek­tedir.

Sayın Baş­kan, değer­li ar­kadaş­larım; el­bet­te, Hükümeti buraya getiren bel­li maliye ve para politikası ted­bir­leri var­dır. Niçin buraya gel­dik? Hepimizin bil­diği gibi, 2002 yılın­da 1,5 mil­yar dolar olan cari iş­lem­ler açığı, her yıl kümülatif şekil­de art­mak suretiy­le, son dört yıl­da, AKP Hükümet­leri dönemin­de tam 44 mil­yar dolara çık­mış­tır. Tabiî, bu 44 mil­yar dolar­lık cari iş­lem­ler açığının finans­manı bir sorun yarat­mak­tay­dı. İş­te, bu sorunu gider­mek için, Hükümet, düşük kur, yük­sek reel faiz­ler­le bugüne kadar "sıcak­para" dediğimiz yaban­cı ser­mayeyi, kısa vadeli yaban­cı kay­nağı yurt içine getir­di ve bu cari iş­lem­ler açığının finans­manın­da kul­lan­dı; ama, özel­lik­le, Hükümeti buraya getiren Mer­kez Ban­kası Baş­kanı atamasın­daki sürecin uzaması, Mer­kez Ban­kası Baş­kan­lığına değişik isim­lerin tar­tışıl­ması ve sonun­da da bir baş­kan­da karar kılın­ması ve bu sürecin çok kötü yönetil­mesiy­di. Bu süreç kötü yönetil­diği için, piyasada, ekonomik çev­reler­de Mer­kez Ban­kasına kar­şı bir itibar kay­bı, bir güven kay­bı mey­dana gel­di. Bu, giderek, güven kay­bı, dövize müdahale şek­line ve döviz kurunun yük­sel­mesinin sonucunu mey­dana getir­di; çün­kü, döviz kuru 10 Mayıs­tan bugüne kadar geçen aşağı yukarı bir ay­lık süre içerisin­de, bir­buçuk ay­lık süre içerisin­de tam yüz­de 30 oranın­da devalüe edilerek değer kay­bına uğ­ramış­tır Türk Lirası; yani, yüz­de 30 döviz daha faz­la değer­len­miş­tir. İş­te, aşırı değer­lenen bu dövizin bir yer­de dur­durulabil­mesi için, Hükümet bir yan­dan para politikası ted­bir­lerini, öte yan­dan da maliye politikası ted­bir­lerini dev­reye sok­muş­tu.

Para politikası ted­bir­leri neler­di? Hepimizin bil­diği gibi, Mer­kez Ban­kası Para Kurulu, ilk top­lan­tısın­da, Hükümetin enf­las­yon ve is­tih­dam politikasına uyum sağ­lama adı al­tın­da faiz­leri 0,25 puan in­direrek 13,25'te karar kıl­mış­tı. Bu ne demek­ti; Mer­kez Ban­kasının özerk ve bağım­sız­lığı üzerine Hükümetin göl­gesinin düş­mesi ve Mer­kez Ban­kasının itibar kay­bına uğ­raması demek­ti. İş­te, bu süreç, bu "U" sürecin tetik­leyicisi ol­du. İş­te, bugüne gel­memizin ilk ateş­leyicisi burada ol­muş­tur ve on­dan son­ra, Mer­kez Ban­kası hatasın­dan dön­me ve gelişen sıcak olay­lara anın­da müdahale et­me adına üç kez daha top­lan­mış­tır. Birisin­de her­han­gi bir karar alın­mamış­tır. İkisin­de de, birin­de 1,75; sonun­cusun­da da 2,25 oranın­da faiz­leri ar­tır­mak suretiy­le gecelik repo faiz­lerini, kısa vadeli faiz­leri yüz­de 17,25 oranına getir­miş­tir ve bunun­la da kalın­mamış, piyasada, bugün, yüz­de 23'lere kadar faiz­ler yük­sel­miş bulun­mak­tadır.

Görül­düğü üzere, Mer­kez Ban­kasının gerek döviz satış ihaleleri ve gerek Yeni Türk Lirası depo alım ihaleleri sonuç ver­memiş, Mer­kez Ban­kası, son silah olarak da neyi kul­lan­mış­tı; doğ­rudan piyasaya dolar sat­mayı. Onu da kul­lan­dı, bu da yet­medi.

Görülüyor ki, para politikası ted­bir­leri yeter­li gel­meyin­ce, bu kez, Maliye Bakan­lığı maliye politikası araç­larını dev­reye sok­mak suretiy­le, yer­li ve yaban­cı yatırım­lar arasın­da ayırım yapacak şekil­de, dev­let tah­vili ve hazine bonosu faiz­lerini el­de eden yaban­cılara oranı sıfır­ladı, yer­liler­de bunu yüz­de 10 olarak uy­gulamayı karar­laş­tır­dı.

Değer­li ar­kadaş­larım, önem­li olan yaban­cı ser­mayenin gel­mesi, doğ­rudan yaban­cı ser­mayenin gel­mesi. Doğ­rudan yaban­cı ser­mayenin gel­mesi için sadece faiz­lerin sıfır­lan­ması yet­mez. Önem­li olan, ver­gi yasalarının sık sık değiş­memesidir ve önem­li olan, kayıt­dışı ekonominin kay­da alın­masıdır. Bir doğ­rudan yaban­cı ser­maye, küresel ser­maye, git­tiği ül­kede her şey­den ön­ce tüm ekonominin kayıt için­de yarış­masını, kayıt için­de ol­masını is­ter; çün­kü, yaban­cı ser­maye kayıt­lı çalış­tığı hal­de yanın­daki yer­li ser­maye kayıt­dışı çalışıyor­sa, arada bir rekabet eşit­siz­liği var­dır. İş­te, yaban­cı ser­mayeyi bir ül­keye getir­meyen asıl neden, o ül­kedeki kayıt­dışı ekonominin büyük­lüğüdür; yok­sa, men­kul ser­maye irat­larını sıfır ver­gilemek, yaban­cı ser­mayenin tek başına getiril­mesi için bir neden değil­dir. Bu bakım­dan, Hükümet, bir yan­dan as­garî üc­ret­ten ver­gi alır­ken, bir yan­dan "özel gider in­dirimi" adı al­tın­da üc­ret­lere uy­gulanan ver­gi in­dirimini kal­dır­mış­ken, tril­yon, hat­ta kat­ril­yon gelir el­de eden yaban­cı ser­mayeyi ver­gi dışı bırak­ması, sadece Anayasanın eşit­lik il­kesiy­le değil, ay­nı zaman­da etik de değil­dir. Yani, yaban­cıya yok, yer­liye çok ver­gi… Bu, sadece ver­gide eşit­lik bakımın­dan değil, etik de değil­dir; çün­kü, önem­li olan, yer­li ser­mayenin önünü aç­mak­tır; çün­kü, yer­li yatırım­cı ken­di ül­kesinin geleceğini düşün­düğün­den, genel olarak, reel sek­töre, üreten sek­töre yatırım yapar, yaban­cı ser­maye ise, daha ziyade, o ül­keye kısa vadeli kârını ar­tır­mak için gider ve daha ziyade, finans sek­törüne, malî sek­töre yatırım yaparak kârını kat­layıp, en kısa süre içerisin­de kat­ladığı kârını dövize dönüş­türüp, ül­keyi terk et­mek is­ter; çün­kü, yaban­cı ser­mayenin git­tiği ül­kenin ekonomik ve sos­yal kal­kın­masına, üretimine, is­tih­damına kat­kıda bulun­mak gibi bir amacı yok­tur, an­cak bu ul­vî amaç­lar yer­li ser­maye için geçer­lidir. Biz de, burada, bir bakıma yer­li ser­mayeyi cezalan­dırır gibi ver­gilen­dirip, yaban­cı ser­mayeyi ver­gilen­dir­mez­sek, bunun, eşit­liğin ötesin­de etik­liği tar­tışıl­ması gerekir.

Sayın Baş­kan, değer­li ar­kadaş­larım; el­bet­te yaban­cı ser­maye gel­sin, yatırım­lar yapıl­sın; ama, burada, daha ön­ce "yatırım in­dirimi" adı al­tın­da uy­gulanan bir mües­seseyi kal­dır­dık, yatırım­lar dur­ma nok­tasına gel­di. Şim­di de, siz, yaban­cı ser­maye git­mesin diye, on­daki ver­giyi sıfır­lıyor­sunuz. Oy­sa, giden, doğ­rudan yaban­cı ser­maye değil, kısa vadeli, gün­lük kazanç için gel­miş, yük­sek reel faizi alıp ken­di ül­kesine git­mek is­teyen yaban­cı ser­mayedir. Bu bakım­dan, inanıyorum ki, verilecek öner­geler doğ­rul­tusun­da bir yan­lış­tan vaz­geçilerek, yer­li ser­maye-yaban­cı ser­maye ayırımı yapıl­madan tüm men­kul ser­maye irat­ları üzerin­den ver­ginin sıfır­lan­ması gerek­mek­tedir.

(Mik­rofon otomatik cihaz tarafın­dan kapatıl­dı)

MUH­SİN KOÇ­YİĞİT (Devam­la) - Bu bakım­dan, Yüce Genel Kurulumuz, verilecek öner­geleri kabul ederek bir yan­lış­tan döner­se, ül­kemiz için, ekonomimiz için, üretimimiz için, is­tih­dam için hayır­lı bir iş yapar.

Ben, konuş­mamı burada bitirir­ken, Yüce Genel Kurulumuzu say­gıy­la selam­lıyorum. (Anavatan Par­tisi sıraların­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Teşek­kür ederim.

Şahıs­ları adına, İs­tan­bul Mil­let­vekili Ünal Kacır…

Is­par­ta Mil­let­vekili Emin Bil­giç...

Deniz­li Mil­let­vekili Üm­met Kan­doğan…

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Deniz­li) - Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekil­leri; konuş­ma yap­mayacak­tım; ama, Sayın Maliye Bakanını din­ledik­ten son­ra konuş­ma yap­mamak müm­kün değil. O bakım­dan -ken­dileri de burada yok ama- Sayın Maliye Bakanımızın, en azın­dan, konuş­malarına bir cevap ver­me zarureti or­taya çık­tı.

Şim­di, sayın maliye bakan­larının ön­görüsü çok kuv­vet­li ol­malı, gelecek­le il­gili bek­len­tileri, tah­min­leri, geliş­meleri çok iyi takip edebil­meli ve bun­lar­la il­gili ver­diği karar­ların da büyük öl­çüde doğ­ru çık­ması gerekir. Şim­di, Sayın Maliye Bakanımız gel­di, burada söy­lediler bu stopaj­la il­gili olarak. Dün­yanın hiç­bir yerin­de, hiç­bir ül­kesin­de, bir maliye bakanı, al­tı ay ön­ce, çok büyük öl­çüde sahip çıkarak, savunarak, ver­gileri eşit­ledik­lerini, yurt dışın­dan gelen­ler­le il­gili olarak on­lara yüz­de 15 ver­gi uy­guladık­larını övüne övüne an­lat­tık­tan son­ra, al­tı ay son­ra, gelip burada çok fark­lı şey­ler söy­leyen bir baş­ka maliye bakanını hiç­bir ül­kede göremez­siniz.

Şim­di, ay­nı Maliye Bakanımız, mil­let­vekili loj­man­larıy­la il­gili de burada çok şey söy­ledi: "300 tril­yon gelir el­de ediyoruz…" Ama, geçen­ler­de bir soru öner­gesi ver­dim, el­de edilen gelir 14 tril­yon. Siz, şim­di, üç­buçuk yıl ön­ce Maliye Bakanı olarak çıkacak "ben bu mil­let­vekili loj­man­larını satıyorum, 300 tril­yon da gelir el­de edeceğim" diyecek­siniz, son­ra da, el­de edilen gelir, üç­buçuk yıl sonun­da, 14 tril­yon lira olacak…

FARUK AN­BAR­CIOĞ­LU (Bur­sa) - Suç on­da mı, al­mayan­lar­da!

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Devam­la) - Şim­di, "babalar gibi satarım" diyor­du, sat­tık­ların­dan el­de et­tik­leri gelir­le övünüyor­du; bunu niye beceremedi, bunu niye yapamadı?!

Şim­di, TÜP­RAŞ'ın satışıy­la il­gili olarak, yüz­de 66'sı satıl­mış­tı biliyor­sunuz, 1 340 000 000 dolara. Er­tesi günü,  basın ve televiz­yon­da Sayın Maliye Bakanının açık­lamaları: TÜP­RAŞ'ı çok iyi fiyata sat­tık, yüz­de 100'ünü dahi sat­mış ol­say­dık, an­cak bu fiyat eder­di. Açık­lamaları var, ben­de mev­cut, getirip gös­terebilirim; geçen­ler­de de gös­ter­dim burada. Şim­di, bir maliye bakanı düşününüz ki, TÜP­RAŞ'ın yüz­de 66'sının satışını "yüz­de 100'ünü sat­sak da an­cak bu fiyata satabiliriz" diye açık­lama yapacak, on­dan çok kısa bir süre son­ra, sekiz ay on ay son­ra ay­nı TÜP­RAŞ, hem de yüz­de 51'i, yüz­de 15 daha azı, 4 140 000 000 dolara satılacak! O maliye bakanını hiç­bir ül­kede Maliye Bakan­lığı kol­tuğun­da oturt­maz­lar; bu açık­lamaları yapan maliye bakanını, hiç­bir ül­kede o kol­tuk­ta oturt­maz­lar. On ay içerisin­de tam 3 mil­yar dolar fark var, hem de yüz­de 15'i daha düşük. Değer­li mil­let­vekil­leri, böy­le bir Maliye Bakanına sahip ol­duğunuz için siz gurur duyabilir, if­tihar edebilir­siniz; ama, biz üzülüyoruz.

Şim­di, TÜP­RAŞ'ın yüz­de 14,76'sı… Bakınız, burada çok söy­len­di, ben de söy­ledim, kamu yararı gözetil­memiş­tir, rekabet il­kelerine uyul­mamış­tır, ihale yapıl­mamış­tır şek­lin­de açık­lamalar­da bulun­duk. İtiraz et­ti Sayın Maliye Bakanı; "yok" dedi "biz bütün şart­lara uy­duk." Şim­di ne ol­du; Danış­tay 12. Dairesi bu satışı ip­tal et­ti. Şim­di, böy­le bir maliye bakanı olabilir mi değer­li mil­let­vekil­leri? Yani, bu kadar açık, bu kadar -dilim var­mıyor, daha ağır söz­ler söy­lemek is­tiyorum, dilim var­mıyor- yani, mil­lî var­lığımızı birilerine ver­me nok­tasın­da bu kadar yan­lış­lık­lar içerisin­de olabilir mi? İleriyi göremeyen, ön­göremeyen bir maliye bakanı olabilir mi?

Sayın Maliye Bakanı, dolay­lı ver­giler­le il­gili söz­ler söy­ledi, "bir ül­kede dolay­lı ver­gilerin oranı yüz­de 70'i aşar­sa, o ül­kede ver­gi adaletin­den bah­sedemez­siniz" dedi. Şim­di, ben soruyorum; yok burada, ama… Tür­kiye'de dolay­lı ver­giler yüz­de 70'i aş­tı. Böy­le bir Maliye Bakanı, hâlâ Maliye Bakan­lığı kol­tuğun­da oturuyor. Bu kadar ön­görüsüz, bu kadar geliş­meler­le il­gili doğ­ru tah­min­ler­de bulunamayan bir Maliye Bakanına sahibiz.

Şim­di, cari açık… 2004 ör­neğini ver­mek is­tiyorum. 2004 yılın­da, cari açık, Tür­kiye'de tam 3 kez revize edil­di. Sayın Maliye Bakanı or­taya koy­du cari açığı; ama, ay­nı yıl içerisin­de o açık 3 kez revize edil­mek mec­buriyetin­de kal­dı.

Şim­di, Sayın Maliye Bakanı, gel­di, burada diyor ki: "Dün­yada faiz­ler yük­selir­ken Tür­kiye'de düşüremez­dik." Şim­di, dün­yada faiz­ler yük­selir­ken, 24.05.2006'da, Mer­kez Ban­kası 0,25 puan faiz­leri in­dir­di. Amerika'daki FED faiz­leri yüz­de 5 yap­mış. Av­rupa Mer­kez Ban­kası yüz­de 2,75 yap­tığı bir dönem­de, Tür­kiye'de Mer­kez Ban­kası faiz­leri in­dir­di. Şim­di, Maliye Bakanımız geliyor, bunun tam ter­sini burada söy­lüyor.

Değer­li mil­let­vekil­leri, şim­di, bu kanun­la il­gili olarak…

(Mik­rofon otomatik cihaz tarafın­dan kapatıl­dı)

BAŞ­KAN - Lüt­fen, konuş­manızı tamam­layınız Sayın Kan­doğan.

Buyurun.

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Devam­la) - …Sayın Maliye Bakanı, al­tı ay ön­cesin­de söy­ledik­lerin­den çok fark­lı şey­ler söy­ledi. Genel gerek­çede de çok fark­lı şey­ler var. Şim­di o ar­kadaş­larımız­dan hiç­birini göremiyorum, bu kanun tek­lifini veren ar­kadaş­larımız­dan hiç­biri burada yok; ama, diyor ki: "Av­rupa Bir­liği uy­gulamalarıy­la uyum sağ­lan­masını hedef­liyoruz bunu getir­mek­le." Peki, al­tı ay ön­ce, Av­rupa Bir­liği uyum hedef­lerin­den niye vaz­geç­tik?! Madem Av­rupa Bir­liği uyum hedef­lerini yakalamak is­tiyor­duk, al­tı ay ön­ce bunu getirerek Av­rupa Bir­liği uyum hedef­lerin­den niye vaz­geç­tik?!

Bir de, Sayın Maliye Bakanı diyor ki: "Kırk yıl­dır Av­rupa Bir­liğine giremediniz, ne ol­du; biz gir­dik. Şim­di, ben hemen şunu söy­lemek is­tiyorum: O kırk yıl­lık süre içerisin­de bütün hükümet­ler çalış­mış­tır; an­cak, o dönem­de öy­le bir muhalefet var­dı ki, Sayın Maliye Bakanının yanın­da oturan Bakan­lar o kadar şid­det­le Av­rupa Bir­liğine muhalefet ediyor­lar­dı ki, onu bir Hıris­tiyan bir­liği olarak gören on­lar­ca ifade var­dı. O dönem­de, böy­le güç­lü, kuv­vet­li muhalefete rağ­men, dönemin hükümet­leri bu konuda cid­dî adım­lar at­mış­tır, cid­dî başarılar da el­de et­miş­tir, onu da ay­rıca belirt­mek is­tiyorum.

Yüce Heyetinizi say­gıy­la selam­lıyorum. (DYP sıraların­dan al­kış­lar)

FAT­MA ŞAHİN (Gazian­tep) - Ne alakası var?!

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Deniz­li) - Çok alakası var.

FAT­MA ŞAHİN (Gazian­tep) - Kel alaka!

BAŞ­KAN - Teşek­kür ederim.

Meh­met Eras­lan, Hatay...

Haluk Koç, Sam­sun...

Ferit Mev­lüt As­lanoğ­lu, Malat­ya Mil­let­vekili; buyurun efen­dim.

FERİT MEV­LÜT AS­LANOĞ­LU (Malat­ya) - Sayın Baş­kan, Yüce Mec­lisin değer­li mil­let­vekil­leri; hepinizi say­gıy­la selam­lıyorum.

Değer­li mil­let­vekil­leri, bir­birimizi kan­dır­mayalım. Bu, yaban­cı yatırım­cılara "aman, git­me, sıcak­parayı getir­diniz; aman, Tür­kiye'de yeni bir kriz yarat­ma; aman, git­meyin, ben size taviz veriyorum" demek­ten baş­ka bir şey değil­dir.

HÜSEYİN GÜLER (Mer­sin) - Türk­çesi bu diyor­sun.

FERİT MEV­LÜT AS­LANOĞ­LU (Devam­la) - Niye bir­birimizi kan­dırıyoruz, niye bir­birimizi kan­dırıyoruz?! Bunun Türk­çesi budur. Aman, et­meyin, tut­mayın, ben size baş­ka bir taviz vereyim, git­meyin…

Ben, ilk defa bu Mec­lis­te -üç yıl­dır bağırıyoruz-  ilk defa bir şey duy­dum: Mil­lî ekonomiyi "bun­lar­dan bize hayır yok" lafını duy­dum ilk defa, hay­ret­ler için­de kal­dım. Demin, Sayın Maliye Bakanımız, ilk defa, bize biz­den fay­da var­dır… Bunu, her­hal­de… Ya, kulak­larıma inanamadım!..

Değer­li mil­let­vekil­leri, olay nasıl oluyor biliyor musunuz; ne ikili ver­gi an­laş­ması ne şu ne bu. Olay… Yurt dışın­da fon­lar var. Yurt dışın­da, bir­takım yatırım­cılar, dün­yanın her tarafına gidiyor, paraları top­luyor; diyor ki: Ben, falan­ca… Soros bir tanesi… Atıyorum, x, y, z… Han­gi piyasada bir boş­luk bulur­sa o piyasaya dalıyor ve bun­ları alıp götürüyor. Şim­di, bunun baş­ka bir izahı yok­tur. Yani, bu, ikili an­laş­ma, kar­şılık­lı ver­gilen­direlim esası alıp götürüyor; yani, ikili ver­gi an­laş­masıy­la il­gisi ve alakası yok ar­kadaş­lar.

Peki, soruyorum: Liech­tens­tein'la ikili ver­gi an­laş­mamız var mı? Genel­de bu yatırım fon­larının bir­çoğu Liech­tens­tein'da kuruludur. Han­gi ver­giyi, biz, Liech­tens­tein'dan ikili ver­giy­le getiriyoruz bu ül­keye?! Niye bir­birimizi kan­dırıyoruz?

Değer­li mil­let­vekil­leri, evet, bize biz­den baş­kasının fay­dası yok­tur. Size, bu yasanın getireceği bir­kaç teh­likeyi söy­lüyorum. Bir kere, ban­kalar­dan mev­duat kaçacak­tır; çün­kü, Tür­kiye'de bu yatırım fon­larının hep­sinin ofis­leri var ar­kadaş­lar. Gidin, o yük­sek kuleler­de yurt dışın­daki yatırım fon­larının hep­sinin ofisi var­dır. Kimin parası var­sa on­lara gider­ler, "biz, falan­ca ül­kede, falan­ca yatırım fonuyuz, iş­te, paranızı değer­len­direlim…" Alıp bizim paramızı götürüyor, o fona havale ediyor, o fon Tür­kiye'ye geliyor, fon olarak Hazine bonosu alıyor, fon olarak kişi adına al­mıyor ar­kadaş­lar. Bu, Türk ban­kacılığın­da önem­li bir mik­tar­da mev­duatın yurt­dışı fon­lara gideceğinin haber­cisidir eğer bu çeliş­kili üç­lü şey devam eder­se ve bir­kısım Türk yatırım­cılar da, yani hazine bonosuna yatırım yapan bir­kısım Türk yatırım­cılar da bu yüz­de 10 ver­giyi ver­memek için yine yurt­dışı yatırım fon­ları aracılığıy­la hazine bonosu alıyor­lar. Diyor­lar ki: "Ar­kadaş, ne is­tiyor­sun biz­den sabit getirili?.." İş­te, dün­yanın her tarafın­da bel­li fon­lar var. "Han­gi tür fon is­ter­sin, risk­li fon, iş­te, anaparanın yüz­de 50'sini garan­ti eder­sek veya şu kadar faizi garan­ti eder­sek?" Çok değişik ens­trüman­ları var ar­kadaş­lar. Her birinin bir bedeli var. Diyor ki, bunun komis­yonu budur, bunun komis­yonu budur, bunun komis­yonu budur… Onun için, Tür­kiye'deki bir­takım fon­ların, yani, yer­li yatırım­cıların, hazine bonosuna yatırım yapan bir­takım in­san­ların ve özel­lik­le ban­kalar­daki bir­kısım mev­duatın bu şekil­de yurt­dışı fon­lara gideceğini, yurt­dışı fon­lar kanalıy­la geleceğini…

Bir zaman­lar, hatır­lar­sanız "bıyık­lı yaban­cılar" der­ler­di. Kim­dir bıyık­lı yaban­cılar? Ay­nı şeyi hort­lat­tık. Ay­nı şeyi hort­latıyoruz. Dik­katinizi çekiyorum! Yani, bu, hak­ka, hukuka… Tür­kiye'de yatırım yapan in­san­ların yatırım yap­ma şev­kini yok eden bir yasa. Bunun özü, ar­kadaş­lar, ey yaban­cılar, bizim elimiz size mec­bur, aman et­meyin tut­mayın, iş­te sıcak­para, sıcak­para, sıcak­para…

Değer­li ar­kadaş­lar, yatırıma gel­meyen sıcak­paranın yapacağını burada hepiniz görün. Eğer sıcak­para gelip bir yatırıma dön­müyor­sa, üretime dön­müyor­sa, sadece finans­man için geliyor­sa, tah­ribatını ben hepinizin dik­katine sunuyorum. Yarın bir baş­ka hava bulut­lu ol­sun, daha büyük tah­ribat verir. Bunun için, bu yap­tığımız, bu ül­kenin in­sanına, bu ül­kenin yatırım­cısına…

(Mik­rofon otomatik cihaz tarafın­dan kapatıl­dı)

FERİT MEV­LÜT AS­LANOĞ­LU (Devam­la) - Topar­lıyorum Baş­kanım.

…ül­kede yatırım yapan in­san­lara bana göre bir ihanet­tir, bu ül­kenin in­san­larına bir ihanet­tir.

Et­meyin tut­mayın, fark­lılık yap­mayın. Yani, şu gün birilerine boyun eğ­meyelim. Birileri bu kriz­de alelacele alın­mış ve alelacele… Bir kor­kak­lığın ifadesidir bu. Onun için, gelin, fark­lılık yarat­mayın. Eğer şu an­da bunu sıfır­layacak­sanız, yer­li ve yaban­cı ayır­mayın, bu ül­kenin in­sanını ür­küt­meyin, bu ül­kenin in­sanının parasını yurt dışına kaçırt­mayın.

Hepinize say­gılar sunarım. (CHP sıraların­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Teşek­kür ederim.

Mad­de üzerin­de 10 dakika sürey­le soru-cevap iş­lemi ger­çek­leş­tirilecek­tir.

Sayın Abuşoğ­lu, buyurun.

ÖMER ABUŞOĞ­LU (Gazian­tep) - Teşek­kür ederim Sayın Baş­kan.

Benim ilk sorum: Yer­li yatırım­cı ile yaban­cı yatırım­cı arasın­da bir ayırım or­taya koyan bu tasarının, yaban­cıyı yer­liye kar­şı kayır­manın ve yer­liye yüz­de 10 ver­giyi devam et­tir­menin ekonomik gerek­çesi nedir, ekonomik bir man­tığı var mıdır? Birin­ci sorum bu.

İkin­cisi: Döviz kur­ların­da ve faiz oran­ların­da mey­dana gelen ar­tış, kamu büt­çesin­de, den­gelerin­de cid­dî sar­sın­tılar, cid­dî değişik­lik­ler mey­dana getirebilir; çün­kü, büt­çenin çatısı kurulur­ken, yüz­de 5 enf­las­yon ve yak­laşık 1,4 civarın­da bir dolar kuru esas alınıyor­du. Bu çer­çevede, doların yük­sel­mesi, faiz oran­larının yük­sel­mesi, enf­las­yon­daki ar­tış eğiliminin nerede duracağının bel­li ol­maması nok­tasın­da büt­çe den­gelerin­de mey­dana gelen sap­malar nasıl giderilecek­tir? Yeni bir ek büt­çe getir­mek gibi bir hazır­lık söz konusu mudur?

Üçün­cü sorum da: Enf­las­yon dönem­lerin­de or­taya çıkan, “enf­las­yon ver­gisi” diye tabir edilen bir ilave ver­gilen­dir­me söz konusudur gelir dağılımını büs­bütün bozucu. Bu et­kiyi or­tadan kal­dır­mak üzere, Hükümetin, memur­lara, kamu görev­lilerine her­han­gi bir telafi edici politika uy­gulaması söz konusu olacak mıdır?

Teşek­kür ediyorum.

BAŞ­KAN - Teşek­kür ederim.

Sayın Güler, buyurun.

HÜSEYİN GÜLER (Mer­sin) - Teşek­kür ediyorum Sayın Baş­kan. Sizin aracılığınız­la Sayın Bakana dört sorum var. Sayın Maliye Bakanı keş­ke burada ol­say­dı, sorulara daha net cevap verir­di; ama, in­şal­lah, Sayın Bakanım da bu sorulara yanıt verir.

Birin­cisi: Siz ik­tidara gel­diğiniz­de iç ve dış top­lam borç mik­tarı ne kadar­dı, şu an­da ne ol­du?

İkin­cisi: Şu ana kadar ne kadar faiz ödediniz?

Üçün­cüsü: Enf­las­yon oran­larını göz önün­de bulun­dur­duğunuz­da, şu an­da emek­li ve çalışan­lara yüz­de 2,5 gibi bir fark ödediniz; ama, enf­las­yon­dan çıkacak fark­tan dolayı bir ek ödemeyi düşünüyor musunuz?

Dör­dün­cüsü: Dün­yada uy­gulanan reel faiz­leri göz önün­de bulun­dur­duğumuz­da, Tür­kiye birin­ci sırada mıdır?

Teşek­kür ediyorum.

BAŞ­KAN - Teşek­kür ederim.

Sayın Öz­doğan, buyurun.

İB­RAHİM ÖZ­DOĞAN (Er­zurum) - Teşek­kür ediyorum Sayın Baş­kanım. Delaletiniz­le Sayın Hükümete bir soru yönelt­mek is­tiyorum.

Sayın Baş­bakanın dış­politika danış­manı, Türk fın­dık üreticilerini Sayın Baş­bakanın des­teğiy­le perişan eden Ulus­lararası Ağaç Yemişi Kon­seyi Baş­kanı Cüneyd Zap­su, bu Kon­seyin 2004 yılın­da Las Vegas'ta yapılan zir­vesin­de, Türk Fın­dık ih­racat­çıları için kara lis­te oluş­turul­ması kararını des­tek­lemiş­tir. Cüneyd Zap­su, bu haliy­le, yer­li yatırım­cıya stopaj uy­gulayan, yaban­cı yatırım­cıyı bun­dan muaf tutan Hükümetinizin tipik bir por­tresi midir?

Teşek­kür ediyor, say­gılar sunuyorum.

BAŞ­KAN - Teşek­kür ederim.

Sayın As­lanoğ­lu, buyurun.

FERİT MEV­LÜT AS­LANOĞ­LU (Malat­ya) - Al­man­ya'dan telefon eden vatan­daş­larımız şunu soruyor: Biz çif­te pasaport­luyuz; Al­man pasapor­tumuz var, Türk pasapor­tumuz var. Bun­dan son­ra Al­man pasapor­tumuz­la Tür­kiye'de fon alır­sak, hazine bonosu alır­sak, acaba yer­li mi sayılacağız, yaban­cı mı sayılacağız?

BAŞ­KAN - Sayın Işık, buyurun.

AH­MET IŞIK (Kon­ya) - Sayın Baş­kan, teşek­kür ediyorum. Ben de, vasıtanız­la, Sayın Bakanımız­dan şun­ları öğ­ren­mek is­tiyorum:

Yurt dışın­daki yer­leşik kişilerin 1.1.2006 tarihin­den ön­ceki ver­gileme rejimi nasıl­dı? Hazine bonosu faiz­lerin­den el­de et­tik­leri gelir­lerin­den ver­gi ödüyor­lar mıy­dı? Es­ki sis­tem­de Türk vatan­daş­ların durumu ney­di?

Diğer sorum şu: Yatırım fon­ları için yeni düzen­lemeler ön­görül­mek­tedir. Yatırım fon­ların­da ver­gi sıfır mı olacak­tır, yok­sa, yatırım fon­ların­da fark­lı bir sis­teme mi geçilecek­tir?

Teşek­kür ederim.

BAŞ­KAN - Teşek­kür ederim.

Sayın Bakanım, buyurun.

TARIM VE KÖYİŞ­LERİ BAKANI MEH­MET MEH­Dİ EKER (Diyar­bakır) - Sayın Baş­kan, sorulara yazılı cevap vereceğim.

BAŞ­KAN - Teşek­kür ederim

Sayın mil­let­vekil­leri, mad­de üzerin­de 2 adet öner­ge var­dır; öner­geleri, ön­ce geliş sıralarına göre okutup, son­ra, ay­kırılık durum­larına göre iş­leme alacağım.

Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisi Baş­kan­lığına

Görüşül­mek­te olan kanun tasarısının birin­ci mad­desinin (a) ve (ç) bent­lerinin aşağıdaki şekil­de; (e) ben­din­de yer alan "bir katına kadar" ibaresinin "% 15'e kadar" ibaresiy­le değiş­tiril­mesini arz ve talep ederiz.

             Hamit Taş­cı                             Selahat­tin Dağ                          Zül­fü Demir­bağ

                   Or­du                                        Mar­din                                        Elazığ

                                    Eyüp Fat­sa                               Alaet­tin Güven

                                         Or­du                                         Kütah­ya

"a) (1) numaralı fık­rasının birin­ci parag­rafının sonuna aşağıdaki cüm­le ek­len­miş­tir.

Dar mükel­lef ger­çek kişi ve kurum­lar için bu oran % 0 olarak uy­gulanır."

"ç) (8) numaralı fık­rasın­da yer alan paran­tez içi hük­mü "(bor­sa yatırım fon­ları ile konut finans­man fon­ları ve var­lık finans­man fon­ları dahil)" olarak değiş­tiril­miş­tir."

BAŞ­KAN - Diğer öner­geyi okutuyorum:

Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisi Baş­kan­lığına

Görüşül­mek­te olan 1215 sıra sayılı tasarının 1 in­ci mad­desinin birin­ci fık­rasının (a) ben­dinin ikin­ci parag­rafına "Dar" ibaresin­den son­ra gel­mek üzere "ve tam" ibaresinin ek­len­mesini arz ve tek­lif ederiz.

       M. Akif Ham­zaçebi                          Haluk Koç                       Ferit Mev­lüt As­lanoğ­lu

                Trab­zon                                      Sam­sun                                      Malat­ya

                                  Os­man Öz­can                          Al­gan Hacaloğ­lu

                                       An­tal­ya                                      İs­tan­bul

BAŞ­KAN - Diğer öner­geyi okutuyorum:

Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisi Baş­kan­lığına

Görüşül­mek­te olan 1215 sıra sayılı yasanın 1 in­ci mad­desinin (e) fık­rasın­dan son­ra gel­mek üzere aşağıdaki fık­ranın ek­len­mesini arz ederim.

Say­gılarım­la.

                                                                                                         Ferit Mev­lüt As­lanoğ­lu

                                                                                                                     Malat­ya

f) Sonuna aşağıdaki (20) numaralı fık­ra ek­len­miş­tir.

20) Gelir Ver­gisi Kanununun 103 ün­cü mad­desin­de belir­tilen oran­lar, kişi başına 1 500 dolar ve daha aşağıda gay­ri safî mil­lî hâsıla payı olan il­ler­deki çalışan­ların as­garî üc­ret kadar olan kıs­mın­da bu oran 0 (sıfır) olarak uy­gulanır.

BAŞ­KAN - Komis­yon öner­geye katılıyor mu?

PLAN VE BÜT­ÇE KOMİS­YONU BAŞ­KAN­VEKİLİ MEH­MET AL­TAN KARAPAŞAOĞ­LU (Bur­sa) - Katıl­mıyoruz.

BAŞ­KAN - Hükümet?..

TARIM VE KÖYİŞ­LERİ BAKANI MEH­MET MEH­Dİ EKER (Diyar­bakır) - Katıl­mıyoruz Sayın Baş­kan.

BAŞ­KAN - Sayın As­lanoğ­lu, buyurun.

FERİT MEV­LÜT AS­LANOĞ­LU (Malat­ya) - Değer­li mil­let­vekil­leri, bu öner­gede şunu söy­lüyoruz; ben size rakam­sal konuşacağım: 50 mil­yar dolar yaban­cıların Tür­kiye'de sahip ol­duğu fon. Genel kanı 50 mil­yar dolar­lık bir fon var. Bunun size matematik­sel getirisini söy­leyeceğim, götürüsünü söy­leyeceğim. Yüz­de 20 faiz­le -25 demiyorum- bunu bir yıl­da yüz­de 15 öteliyoruz, al­mıyoruz bu faiz üzerin­den yüz­de 15; 2,4 kat­ril­yon yapar. Bu da, 1,5 mil­yar dolar­dır. Rakam bu. 50 mil­yar dolar­lık bir fonun ver­gi dışı bırakıl­masının biz­den götüreceği -eğer bu ver­gilen­diril­sey­di, yak­laşık 2,4 kat­ril­yon bir ver­gi geliri oluyor­du, bunun da dolar olarak değeri 1 600 000 liradan 1,5 mil­yar dolar ar­kadaş­lar- yani, 1,5 mil­yar dolar, bu yaban­cı fon­lar­dan, biz, faizi ken­dilerine geri… 1,5 mil­yar dolar Tür­kiye'den para çıkacak, alacağımız ver­giyi al­madığımız için, ilave faz­la para çıkacak.

Size baş­ka bir hesap yapıyorum: Eğer, biz, nüfusu, 1 500 dolar… Fert başına düşen mil­lî geliri 1 500 doların al­tın­da olan il­ler­de, aşağı yukarı, çalışan… Buralar­da teş­vik, is­tih­dam, üretim diyoruz, reel ekonomi diyoruz, biz, bu ül­kenin kat­madeğerine kat­madeğer­ler yaratalım diyoruz. 48 il­de teş­vik ilan edil­di, 49 il­de.

Ar­kadaş­lar, yine bir­birimizi kan­dır­mayalım, eğer buralar­da amaç, buradaki nüfusu tut­mak, burada is­tih­dam yarat­mak ise, 1 000 000 kişide, aşağı yukarı ay­da 90 000 lira ver­gi dışı kalıyor, kişi başı 90 000 lira; yani, as­garî üc­ret­ten 90 000 lira al­madığın zaman -ver­gi al­mıyor­sun- bu 50 dolar yapar aşağı yukarı; 1 000 000 kişide yıl­da 600 000 000 dolar yapar. 1 000 000 kişiden, siz, 50 dolar ver­gi al­mamak­la, oralar­da is­tih­damı ve yatırımı zor­luyor­sunuz, oraya giden in­san­ları oradaki yatırıma… Yok­sa "ben beş yıl ver­dim, git, yatırım­cı, yatırım yap…" Düz­ce ile Diyar­bakır'ın Licesini, Düz­ce ile Malat­ya'nın Pötür­gesini, Düz­ce ile Hak­kâri'nin Bey­tüş­şebap'ını ay­nı kefeye koyar­san, ar­kadaş­lar, bu koşul­da kim­se git­mez. Ne olur­sunuz, gelin, bu ekonomiye reel bir şey verelim, in­san­ların yatırım yap­ması için el­lerine bir ens­trüman verelim, in­san­lara "git" diyelim. Niye gel­sin?! Niye Hak­kâri'ye git­sin ar­kadaş­lar?! Bu teş­vik kanunu burada çıkar­ken her şeyi söy­ledik ve sonuç­ta, en sonun­da Sayın Baş­bakan da geçen gün Giresun'da söy­ledi.

Değer­li ar­kadaş­lar, yap­tığımız öneri bu. Gelin, bu böl­geler­deki as­garî üc­ret­ten 90 000 lira al­mıyoruz; yani, kişi başı 50 dolar ar­kadaş­lar. Kişi başı 50 dolar al­madığınız zaman bize getireceği yük, hesap­lıyorum, 50 dolar­dan, 1 000 000 kişide, ay­da 50 000 000 dolar, yıl­da 600 000 000 dolar eder ar­kadaş­lar.

Gelin Tür­kiye'de bir ilk baş­latalım, gelin bu böl­geler­de is­tih­dam yaratalım, gelin bu böl­geler­den batıya göçü ön­leyelim. Söy­lediğimiz bu, ar­kadaş­lar. Ben, hepinizin tak­dirine sunuyorum; çün­kü, eğer biz bunu yap­maz­sak, orada hiç­bir kat­madeğer yaratamayız.

Has­sas değiliz; yani, teş­vik diyoruz, teş­vik­te hiç has­sas değiliz ar­kadaş­lar. Dönüp ders de al­mıyoruz. Bu yasa çıkalı iki yıl ol­du, ben soruyorum Hak­kâri mil­let­vekil­lerime, Şır­nak mil­let­vekil­lerime, tek bir baca tüt­tü mü ar­kadaş­lar? Bunu soruyorum. Malat­ya'da kayısı don­du, bir tek in­san bak­mıyor. Ken­di ürünümüze sahip çık­maz­sak, ken­di değerimize sahip çık­maz­sak, ar­kadaş­lar, hep yaban­cıların eline bakarız; bugün ol­duğu gibi "aman, git­meyin, ben size daha baş­ka taviz vereyim" deriz; çün­kü, bun­lar, bugün bu tavizi verir­siniz, yarın siz­den baş­ka taviz is­ter­ler.

Hepinize say­gılar sunuyorum.

Teşek­kür ederim. (CHP sıraların­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Teşek­kür ederim.

Öner­geyi oy­larınıza sunuyorum: Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Öner­ge kabul edil­memiş­tir.

Sayın mil­let­vekil­leri, bir­leşime 10 dakika ara veriyorum.

Kapan­ma Saati: 22.05

DÖRDÜN­CÜ OTURUM

Açıl­ma Saati: 22.18

BAŞ­KAN: Baş­kan­vekili Nev­zat PAK­DİL

KÂTİP ÜYELER: Tür­kân MİÇOOĞUL­LARI (İz­mir), Meh­met DANİŞ (Çanak­kale)

BAŞ­KAN - Sayın mil­let­vekil­leri, Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisinin 120 nci Bir­leşiminin Dör­dün­cü Oturumunu açıyorum.

1215 sıra sayılı kanun tek­lifinin görüş­melerine devam edeceğiz.

VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

5.- Or­du Mil­let­vekili Cemal Uy­sal ve 6 Mil­let­vekilinin; 193 Sayılı Gelir Ver­gisi Kanunun­da Değişik­lik Yapıl­masına İliş­kin Kanun Tek­lifi ile Plan ve Büt­çe Komis­yonu Raporu (2/825) (S. Sayısı: 1215) (Devam)

BAŞ­KAN - Komis­yon ve Hükümet yerin­de.

1 in­ci mad­de üzerin­de verilen ikin­ci öner­geyi okutuyorum:

Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisi Baş­kan­lığına

Görüşül­mek­te olan 1215 sıra sayılı Tek­lifin 1 in­ci mad­desinin birin­ci fık­rasının (a) ben­dinin ikin­ci parag­rafına "Dar" ibaresin­den son­ra gel­mek üzere "ve tam" ibaresinin ek­len­mesini arz ve tek­lif ederiz.

     Ferit Mev­lüt As­lanoğu                     Os­man Öz­can                              Haluk Koç

                Malat­ya                                      An­tal­ya                                      Sam­sun

                              M. Akif Ham­zaçebi                     Al­gan Hacaloğ­lu

                                       Trab­zon                                     İs­tan­bul

BAŞ­KAN - Komis­yon öner­geye katılıyor mu?

PLAN VE BÜT­ÇE KOMİS­YONU SÖZ­CÜSÜ SABAHAT­TİN YIL­DIZ (Muş) - Katıl­mıyoruz Sayın Baş­kan.

BAŞ­KAN - Hükümet?..

TARIM VE KÖYİŞ­LERİ BAKANI MEH­MET MEH­Dİ EKER (Diyar­bakır) - Katıl­mıyoruz Sayın Baş­kan.

BAŞ­KAN - Buyurun Sayın Ham­zaçebi.

MEH­MET AKİF HAM­ZAÇEBİ (Trab­zon) - Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekil­leri; öner­gemiz, tam mükel­lef­ler olarak isim­len­dir­diğimiz Tür­kiye'de yer­leşik kişilerin ver­gi oranıy­la dar mükel­lef olarak isim­len­dirilen yurt dışın­daki yer­leşik kişilerin ver­gi oranını eşit­lemeyi amaç­lamak­tadır.

Hükümet tasarısı Anayasaya ay­kırılık içeriyor; Anayasanın eşit­lik il­kesine ay­kırıdır.

Yine, bu mad­deye iliş­kin olarak İk­tidar Par­tisi Grubun­ca verilen ve Sayın Baş­kan tarafın­dan okunan öner­ge de, Anayasaya ay­kırılığı gider­mek­ten uzak­tır.

Ay­rıca, o öner­ge, ken­di için­de bir yan­lış­lığı taşımak­tadır. Hükümetin öner­gesi, daha doğ­rusu, İk­tidar Par­tisi Grubun­ca verilen ve Hükümetin benim­sediği an­laşılan öner­ge, yaban­cılar için sıfır olan oranı yüz­de 15'e kadar yük­selt­meye yet­ki alır­ken, yüz­de 15'lik oranı in­dir­me konusun­da her­han­gi bir yet­kiyi de Bakan­lar Kuruluna ver­memek­tedir. Her­hal­de böy­le bir şeyi amaç­lıyor Hükümet, öy­le an­lıyorum.

SALİH KAPUSUZ (An­kara) - Kanun met­nin­de var.

MEH­MET AKİF HAM­ZAÇEBİ (Devam­la) - Öner­ge met­ni Sayın Baş­kan. Öner­ge met­ni, ar­tır­maya yet­ki verir­ken, in­dir­meye yet­ki ver­memek­tedir; onu dik­katinize sunuyorum. Yani, bir yan­lış, bir par­ça düzel­telim der­ken yeni bir yan­lış­lık yapıl­mak­tadır.

Değer­li ar­kadaş­lar, eşit­lik il­kesi burada çok­ça tar­tışıl­dı; bunu daha faz­la tar­tış­mak, açık­lamak niyetin­de değilim; an­cak, tasarının öner­gey­le alacağı şekil dahi, Hükümet öner­gesi eğer kabul edilir­se onun alacağı şekil dahi, Tür­kiye'den tasar­ruf çıkışını ön­lemeye yeter­li ol­mayacak­tır. Tür­kiye'de yer­leşik kişilerin, yaban­cı ül­keler üzerin­den, yaban­cı fon­lar üzerin­den dolaşıp Tür­kiye'ye gel­mesi gibi garip bir şekil yaratacak­tır.

Sayın Maliye Bakanı da ifade et­tiler; ar­tık, küresel bir dün­yada, ser­maye hareket­lerinin ser­best ol­duğu bir dün­yada yaşıyoruz. Tür­kiye'ye ser­maye girişi ve Tür­kiye'den ser­maye çıkışı ser­best­tir. Böy­le bir tab­loda, yaban­cılar için, yurt­dışı yer­leşik­ler için sıfır, Tür­kiye'de yer­leşik­ler için yüz­de 10'luk bir oranı ön­görür­seniz, olacak olan, Tür­kiye'deki tasar­ruf­ların dolaşıp yurt dışın­dan Tür­kiye'ye gel­mesi gibi bir sonuç­tur, böy­le bir sonuç or­taya çıkacak­tır.

Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekil­leri; esasen, panik halin­de veril­miş bir kararın, 2006 den­gelerine, 2006 büt­çesine de çok büyük bir et­kisi ol­mayacak­tır.

Şim­di, Hükümetin, Tür­kiye'de yer­leşik kişiler için ver­gi oranını yüz­de 10'da tut­ma ar­zusu, ver­gi geliri en­dişesin­den kay­nak­lan­mak­tadır. Sayın Bakan da bu en­dişeyi yer­siz buluyor, diyor ki: "Efen­dim, biz zaten doğ­ru dürüst ver­gi al­mıyoruz, 2 tril­yon TL düzeyin­de bir ver­gi var 2006 büt­çesin­de, o neden­le bun­dan vaz­geçiyoruz." Madem, gerek­çe bu; gelin, Tür­kiye'de yer­leşik kişiler için de biz bu oranı sıfır­layalım.

Yine, 2006 büt­çesine bak­tığımız­da tab­lonun şu ol­duğunu görüyoruz: 1.1.2006 ön­cesin­de ih­raç edil­miş olan dev­let iç borç­lan­ma senet­lerinin faiz­leri veya bunun alım satımın­dan el­de edilen kazanç, Gelir Ver­gisin­den is­tis­na edil­miş durum­dadır ve 2006 yılı büt­çesin­de ön­görülen 46 mil­yar YTL'lik faiz har­camasının, faiz giderinin çok büyük bir kıs­mı, 2006 ön­cesin­de ih­raç edil­miş olan dev­let iç borç­lan­ma senet­lerin­den kay­nak­lan­mak­tadır. Yani, 2006'da ih­raç edilen hazine bonoları veya diğer kâğıt­lar nedeniy­le dev­letin ödeyeceği faiz gideri son derece az­dır ve bunun üzerin­den yapılacak olan stopaj yine son derece düşük­tür. Asıl et­ki, bel­ki, 2007 büt­çesin­de olacak­tır. O neden­le, gelin, panik halin­de veril­miş, panik psikolojisiy­le veril­miş bu karar­dan vaz­geçelim, şu an­da her­kesi sıfır oranın­da eşit­leyelim. Hükümet nasıl ol­sa 2006 büt­çesini yeniden ele al­mak zorun­da kalacak­tır. Bu çal­kan­tı eğer bir yer­de dur­durulabilir­se, oturulup 2006 büt­çesi yeniden yapıl­mak zorun­da kalınacak­tır. Ver­gi gelir­leri yeniden hesap­lanacak­tır, kamu har­camaları yeniden hesap­lanacak­tır. Faiz har­caması ör­neğin ar­tacak­tır. Yine, büyüme oranı göz­den geçirilecek­tir. Enf­las­yon oranı değişecek­tir, daha yukarıya taşınacak­tır. Yani, yeni bir prog­ram veya mev­cut prog­ram yeniden revize…

(Mik­rofon otomatik cihaz tarafın­dan kapatıl­dı)

BAŞ­KAN - Buyurun Sayın Ham­zaçebi, konuş­manızı tamam­layınız.

MEH­MET AKİF HAM­ZAÇEBİ (Devam­la) - Teşek­kür ederim Sayın Baş­kan.

Yeni bir prog­ram veya mev­cut prog­ramı revize et­mek suretiy­le yine fark­lı bir prog­ram uy­gulamaya konulacak­tır. O hal­de, böy­le bir süreç var­ken elimiz­de, böy­le, Anayasaya ay­kırı ve Tür­kiye'de yer­leşik kişilerin, Türk yatırım­cısının, Tür­kiye'deki vatan­daş­larımızın, vatan­daş ol­mamak­la bir­lik­te Tür­kiye'de ikamet eden diğer yaban­cıların tasar­ruf­larını cezalan­dıran bu düzen­lemeden vaz­geçelim. Önümüz­de zaman var. Bunun için söz alıp, öner­geyi açık­lama ih­tiyacı duy­dum.

Hepinize say­gılar sunuyorum. (CHP sıraların­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Teşek­kür ederim.

Öner­geyi oy­larınıza sunuyorum: Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Öner­ge kabul edil­memiş­tir.

Diğer öner­geyi okutuyorum:

Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisi Baş­kan­lığına

Görüşül­mek­te olan kanun tasarısının birin­ci mad­desinin (a) ve (ç) bent­lerinin aşağıdaki şekil­de; (e) ben­din­de yer alan "bir katına kadar" ibaresinin "% 15'e kadar" ibaresiy­le değiş­tiril­mesini arz ve talep ederiz.

             Hamit Taş­cı                             Selahat­tin Dağ                          Zül­fü Demir­bağ

                   Or­du                                        Mar­din                                        Elazığ

                                      Eyüp Fat­sa                              Alaet­tin Güven

                                          Or­du                                        Kütah­ya

"a) (1) numaralı fık­rasının birin­ci parag­rafının sonuna aşağıdaki cüm­le ek­len­miş­tir.

Dar mükel­lef ger­çek kişi ve kurum­lar için bu oran % 0 olarak uy­gulanır."

"ç) (8) numaralı fık­rasın­da yer alan paran­tez içi hük­mü "(bor­sa yatırım fon­ları ile konut finans­man fon­ları ve var­lık finans­man fon­ları dahil)" olarak değiş­tiril­miş­tir."

BAŞ­KAN - Komis­yon öner­geye katılıyor mu?

PLAN VE BÜT­ÇE KOMİS­YONU SÖZ­CÜSÜ SABAHAT­TİN YIL­DIZ (Muş) - Olum­lu görüş­le tak­dire bırakıyoruz Sayın Baş­kan.

BAŞ­KAN - Hükümet?..

TARIM VE KÖYİŞ­LERİ BAKANI MEH­MET MEH­Dİ EKER (Diyar­bakır) - Katılıyoruz Sayın Baş­kan.

BAŞ­KAN - Gerek­çeyi okutuyorum:

Gerek­çe:

Yatırım fon ve or­tak­lık­larına iliş­kin olarak tasarıy­la ön­görülen yeni ver­gileme rejimine yönelik tek­nik bir düzen­lemedir.

BAŞ­KAN - Öner­geyi oy­larınıza sunuyorum: Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Öner­ge kabul edil­miş­tir.

Kabul edilen öner­ge is­tikametin­de mad­deyi oy­larınıza sunuyorum: Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

2 nci mad­deyi okutuyorum:

MAD­DE 2- Bu Kanun yayımı tarihin­de yürür­lüğe girer.

BAŞ­KAN - Mad­de üzerin­de, Cum­huriyet Halk Par­tisi Grubu adına Mer­sin Mil­let­vekili Sayın Mus­tafa Öz­yürek.

Buyurun.

CHP GRUBU ADINA MUS­TAFA ÖZ­YÜREK (Mer­sin) - Sayın Baş­kan, say­gıdeğer mil­let­vekil­leri; görüş­mek­te ol­duğumuz kanun tek­lifiy­le il­gili olarak görüş­lerimizi burada an­latıyoruz. Tek­nik açıdan da Hükümete yar­dım­cı olan görüş­lerimiz var; ama, ne yazık ki, bun­lara itibar edil­miyor.

Ör­neğin, şim­di değiş­tir­meye çalış­tığımız kanun tasarısı burada görüşülür­ken, hem yukarıda, Plan ve Büt­çe Komis­yonun­da hem burada biz dedik ki: "Bu oran­ları kanuna yaz­mayınız, Bakan­lar Kuruluna yet­ki alınız" dedik. Şim­di, o zaman Maliye Bakanı dedi ki: "Buraya oranı açık­ça yazacağım ki, bun­dan dönüşü ol­masın." Şim­di bun­dan dönüyor­sunuz. Eğer, o zaman, muhalefetin dediğine kulak verip Bakan­lar Kuruluna yet­ki al­mış ol­say­dınız bugün yap­maya çalış­tığınız gibi, şim­di, Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisini saat­ler­ce iş­gal et­meyecek­tiniz. Bakan­lar Kurulu ken­dine göre çıkaracak­tı karar­namesini, is­tediği oranı belir­leyecek­ti.

Öy­le bir hava var ki, ger­çek­ten, üzün­tü duy­mamak müm­kün değil. Burada, tabiî, politik bazı tar­tış­malarımız oluyor, kar­şılık­lı bir şey­ler söy­lüyoruz; ama, bazen de, çok önem­li tek­nik açık­lamalar yapıyoruz, on­lara itibar edil­miyor.

İş­te, geçen sefer burada kanun görüşülür­ken Bakan­lar Kuruluna alacak­tınız yet­kiyi, şim­di Mec­lisi iş­gal et­meyecek­tiniz. İş­te, yaban­cı yatırım­cıya şudur, yer­li yatırım­cıya budur gibi tar­tış­maların gereği ve an­lamı kal­mayacak­tı.

Biraz ön­ce, değer­li ar­kadaşım Akif Ham­zaçebi'nin gün­deme getir­diği konuda da önem­li bir tek­nik yan­lış­lığı yapıyor­sunuz; ama, bun­da Hükümetin ıs­rar et­mek­te ol­duğunu görüyorum. Tabiî, değer­li mil­let­vekil­lerimizin bu kadar ay­rın­tıyı takip et­me şan­sı da ol­madığı için, el­ler kal­kıyor, yan­lış­lar yapılıyor; bir süre son­ra, bu yan­lış­ları nasıl düzel­tiriz diye Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisinin önüne geliniyor.

Şim­di, değer­li ar­kadaş­larım, iş­te, burada ifade edil­di "bu, Anayasanın eşit­lik il­kesine falan ay­kırı değil­dir" denil­di; o neden­le, iş­te "yaban­cı yatırım­cılar­dan sıfır ver­gi alırız, yer­li yatırım­cılar­dan yüz­de 10 alırız, mev­duat­tan yüz­de 15 alırız; bu, eşit­lik il­kesine ay­kırı değil­dir" denil­di ve yine, burada, Maliye Bakanımız da "bir ay­kırılık yok­tur" dedi ve şu ana kadar da bize gös­teril­miş olan her­han­gi bir Anayasa Mah­kemesi kararı yok.

Değer­li ar­kadaş­larım, eşit­lik il­kesine bu durum ay­kırı değil­se ne ay­kırı olacak?! İş­te, "ay­nı durum­da olan­lar arasın­da eşit­lik aranır" deniliyor. Biraz ön­ceki konuş­mam­da misali ver­dim; Al­man­ya'da oturan, Al­man­ya'da yer­leşik bir Türk, his­se senedi alır­sa, dev­let tah­vili alır­sa bir kuruş ver­gi ödemeyecek, Tür­kiye'de oturan Türk vatan­daşı ise yüz­de 10 ver­gi ödeyecek!.. Ee, eşit­lik il­kesine bu durum ay­kırı değil­se han­gi durum ay­kırıdır?! O neden­le, hem bu tip… Maliye Bakanı baş­tan beri diyor ki: "Ne yapalım, kriz çık­tı; bu kriz or­tamın­da bu yasayı bir an ön­ce çıkar­mak is­tiyoruz." Bu yasayı bir an ön­ce çıkarın da; ama, Anayasaya uy­gun olarak çıkarın ki bir süre son­ra Anayasa Mah­kemesi ip­tal et­tiği zaman veya bu neden­le Sayın Cum­hur­baş­kanın­dan dön­düğü zaman, iş­te "ne yapalım, tam biz kriz­le mücadele eder­ken Cum­hur­baş­kanın­dan dön­dü, Anayasa Mah­kemesin­den dön­dü" gibi gerek­siz suç­lamalara baş­vur­ma durumun­da kal­mayın. Ay­rıca, Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisini, Yüce Mec­lisi de, gerek­siz yere, gün­ler­ce iş­gal et­meyin. Doğ­rusunu yap­mak var­ken, doğ­rusunun ne ol­duğu, burada, açık seçik gün­deme getiril­miş­ken, yol gös­teril­miş­ken, bun­da ıs­rar et­menin bir an­lamı yok­tur değer­li ar­kadaş­larım.

Bir diğer önem­li nok­ta; şim­di, tabiî, Mer­kez Ban­kası, Hükümet, elin­deki para politikasıy­la il­gili bütün silah­ları kul­lanarak, kuru aşağı in­dir­meye, bel­li bir nok­tada tut­maya çalışıyor. Şim­di, bu ilk dal­galan­malar, büyük dal­galan­malar baş­ladığı zaman, Maliye Bakanımızın, zan­nediyorum Kars İl Kon­gresin­de bir konuş­ması ol­du: "Canım, bunun adı üs­tün­de, dal­galı kur; dal­galanacak el­bet­te!.." Peki, adı üs­tün­de, dal­galı kur­sa, el­bet­te dal­galanacak­sa, daha al­tı ay ön­ce koy­duğunuz ver­giyi şim­di niye sıfıra in­diriyor­sunuz?! Bu bir. Dal­galanacak­sa, niçin bu kadar döviz satışı yapıyor­sunuz?! Faiz­leri niçin bu kadar yük­sel­tiyor­sunuz?! Demek ki, dal­ga, o kadar da iyi bir şey değil.

Şu ana kadar Tür­kiye'de dal­galı kurun cid­dî şekil­de tar­tışıl­mayışının nedeni, kurun, uzun­ca zaman­dır, aşağı yukarı sabit kal­mış ol­masıdır. Yok­sa, piyasalar, sürek­li dal­galanan, inip çıkan kura göre bir iş­lem yapamaz­lar. Yatırım yapacak­sınız; her gün dal­galanan bir dövize göre hesap yapabilir misiniz?! Dışarıdan yatırım malı getirecek­seniz, ara malı getirecek­seniz, kurun ne olacağını bil­mek is­temez misiniz?! Kurun ne olacağını bil­mez­seniz nasıl hesap yapacak­sınız, nasıl yatırım yapacak­sınız, nasıl üretim yapacak­sınız?! O neden­le, kurun böy­lesine dal­galan­ması çok doğ­ru bir yak­laşım değil­dir. Kal­dı ki, bir­buçuk ay­da yüz­de 30 kur ar­tışı devalüas­yon değil­se, nedir devalüas­yon?.. İş­te, baş­ka ül­keler­de de oluyor, dışarıdan geliyor!.. Açınız, in­celeyeniz Brezil­ya'yı; on­lar da, bizim gibi, geliş­mek­te olan piyasalar­dan biridir. Bu dönem için­de al­dık­ları ön­lem­ler­le, yüz­de 8 dal­galan­may­la, yani, doların yüz­de 8 değer ar­tışıy­la meseleyi çöz­müş­ler­dir; ama, biz, yüz­de 30'lara varan bir dal­galan­may­la kar­şı kar­şıyayız.

Şim­di, Hükümetin şöy­le bir yak­laşımı var: Daha ön­ceki, iş­te, dışarıdan bol mik­tar­da para gel­mesi, bu paranın gel­mesi nedeniy­le kurun düşük ol­ması, Türk Lirasının değer­li ol­ması, it­halatın ucuz ol­ması nedeniy­le enf­las­yonun düş­mesi, hep­sini ken­di marifeti olarak sun­du, dedi ki: Biz ön­lem­leri al­dık, her­kes bize güveniyor, onun için bu nok­taya gel­dik, is­tik­rarı sağ­ladık. Peki, gelen sıcak­paray­la sağ­lanan is­tik­rar, şim­di, o sıcak­paranın git­mesi sonucu bozul­duğun­da, açık­lama ne?.. Açık­lama şu: Dışarıda dal­galan­ma ol­du, yaban­cıların sıcak­parası kaçıyor. Onun için de bu durum­la kar­şı kar­şıyayız, bu kriz­le kar­şı kar­şıyayız.

Değer­li ar­kadaş­larım, baş­kasının parasına dayanarak geçici olarak sağ­ladığınız is­tik­rar­la övünerek, san­ki hiç­bir şey ol­mamış gibi, Türk ekonomisinin bütün yapısal sorun­ları çözül­müş gibi bir rehavet havası için­de vakit geçir­diniz, bir krizi -gelen sıcak­paranın- bun­ca uyarılara rağ­men, pek çok ekonomis­tin uyarılarına rağ­men, Cum­huriyet Halk Par­tisinin sürek­li uyarılarına rağ­men hiç dik­kate al­madınız, her şey gül­lük gülis­tan­lık, toz­pem­be tab­lolar çiz­diniz. Şim­di, o sizin iyileş­me dediğiniz durumu sağ­layan sıcak­para çıkıp, ekonomideki is­tik­rarı boz­duğu zaman…

(Mik­rofon otomatik cihaz tarafın­dan kapatıl­dı)

BAŞ­KAN - Buyurun Sayın Öz­yürek, konuş­manızı tamam­layınız.

MUS­TAFA ÖZ­YÜREK (Devam­la) - …iş­te, böy­le, şim­di fener­siz yakalanır­sınız. Fener­siz yakalan­manın sonucu olarak da, telaş için­de faiz­leri ar­tırıyor­sunuz, Mer­kez Ban­kasının şey­leri için­de müdahaleler yapıyor­sunuz, al­tı ay ön­ce koy­duğunuz ver­giden vaz­geçiyor­sunuz!..

Değer­li ar­kadaş­larım, geliniz, bu kriz hiç­bir şeye sevk et­mez­se sizi, ekonomi bürok­rasisi ve ekonomiden sorum­lu bakan­larınız hak­kın­da cid­dî bir değer­len­dir­me yapınız; niçin bu uyarıları zamanın­da yap­madınız, niçin bu ön­lem­leri zamanın­da al­madınız diye, ekonomiden sorum­lu bakan­larınızı bir sor­gulayınız; ama, ne yazık ki ekonomiy­le il­gili bu kadar önem­li tar­tış­maların yapıl­dığı bir top­lan­tıda, ekonomiy­le il­gili hiç­bir bakanımız yok. Tarım Bakanımız, nöbet­çi olarak orada, gel­miş, görevini yapıyor. Tamam, hukuken bir ek­sik­lik, tüzük­sel bir ek­sik­lik yok; ama, ekonominin böy­lesine önem­li sorun­larının krize dönüş­tüğü…

(Mik­rofon otomatik cihaz tarafın­dan kapatıl­dı)

MUS­TAFA ÖZ­YÜREK (Devam­la) - Tamam­lıyorum Sayın Baş­kan.

BAŞ­KAN - Sayın Öz­yürek, teşek­kür ederim.

HALUK KOÇ (Sam­sun) - Sayın Baş­kan, tamam­lasın iş­te, bir teşek­kür et­sin.

BAŞ­KAN - Şim­di, say­gıdeğer ar­kadaş­larım, bakınız, burada, uy­gulamada, Baş­kan­lık Divanını çeliş­kiye düşürüyor­sunuz. Ben, defeat­le ikaz ediyorum, söy­lüyorum; yani, söy­leyecek çok sözü olan ar­kadaş­lar var, bunu biliyorum, bunu tak­dir ediyorum; ama, ben, birine uy­gulayıp birine uy­gulayamaz­sam bunun önünü alamam. Beni bağış­layınız.

HALUK KOÇ (Sam­sun) - Sayın Baş­kan, şu süre için­de bit­miş­ti.

MUS­TAFA ÖZ­YÜREK (Devam­la) - Teşek­kür edeceğim Sayın Baş­kan.

BAŞ­KAN - Efen­dim, teşek­kür edecek­siniz Sayın Öz­yürek, doğ­ru; ama, şim­di, ben, esasın­da, 1 dakikalık süreyi sadece teşek­kür et­meniz için açıyorum; yani, burada…

MUS­TAFA ÖZ­YÜREK (Devam­la) - Sayın Baş­kan, bu kadar süre için­de ben konuş­mamı tamam­lamış­tım…

HALUK KOÇ (Sam­sun) - Peki, Sayın Öz­yürek, tamam!..

(CHP sıraların­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Teşek­kür ederim.

Anavatan Grubu adına, Süley­man Sarıbaş, Malat­ya Mil­let­vekili; buyurun. (Anavatan Par­tisi sıraların­dan al­kış­lar)

ANAVATAN PAR­TİSİ GRUBU ADINA SÜLEY­MAN SARIBAŞ (Malat­ya)- Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekili ar­kadaş­larım; görüşül­mek­te olan 1215 sıra sayılı kanun tek­lifinin 2 nci mad­desi üzerine söz al­mış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi say­gıy­la selam­lıyorum.

Değer­li ar­kadaş­lar, biliyor­sunuz, bun­dan üç dört ay ön­ce, bugün sizin yürüt­tüğünüz ekonomik prog­ramın mimarı olan Sayın Kemal Der­viş Tür­kiye'ye gel­miş ve bu yapılan prog­ramın, yani, ken­disinin yap­tığı, sizin de har­fine kadar uyup yürüt­tüğünüz prog­ramın ar­tık revize edil­mesi gerek­tiğini, bu cari açık­ları bu ekonominin kal­dıramayacağını beyan et­miş­ti. O gün den­di ki, her­kes ken­di işine bak­sın den­di. Daha geçen gün, ekonomiden sorum­lu Dev­let Bakanı Sayın Babacan "enf­las­yon hedef­lerimiz değiş­medi; ama, enf­las­yon, hedefin­den bir mik­tar faz­la çıkacak" dedi. Yani, hem faz­la çıkacağını ön­görüyor enf­las­yonun hem de hâlâ "hedefimiz değiş­memiş­tir" diyor!..

Bir Maliye Bakanı "cari açık ekonomi için yük değil­dir, biz bu cari açığı kal­dırırız" diye diye gel­di üç dört ay­dır. Hal­buki, 2001 krizine bak­tığımız zaman, cari açık yüz­de 2 idi. Bir ül­kede yüz­de 7'ye yakın, yani, gay­ri safî mil­lî hâsılanın yüz­de 7'sine yakın cari açık oluşacak, bunu dert et­meyen bir hükümet olacak!.. Tabiî, bütün bun­ları dert et­mez­seniz, bütün bun­ları çöz­mek için yok­sanız, günü gelecek, bu cari açığı finan­se et­tiğiniz sıcak­para sahip­leri, size borç veren­ler, yani, size faize gelen­ler, ran­ta gelen­ler -Sayın Bakan diyor ya, göç­men kuş­lar- göç­men kuş­ların git­me vak­ti gel­diği zaman yapacağınız hiç­bir şey ol­maz.

Şim­di, ar­kadaş­lar, dik­kat et­tim, Sayın Muhar­rem Kars­lı Bey "dışarıdan gelen tür­bülans­la ol­muş­tur bu" diyor. Yani, kim­se üzerine al­mıyor. Bu Hükümet, hiç, bu olan­ları, bir­buçuk ay­da yüz­de 30'a varan enf­las­yonu hiç kim­se üzerine al­mıyor. "Bu, dışarıdan gelen tür­bülans­la ol­muş­tur" diyor. “Amerika Mer­kez Ban­kası puan­ları ar­tır­dı, AB faiz­leri ar­tır­dı, faiz puan­larını; pet­rol fiyat­larına yatırım yapan­lar bun­dan vaz­geç­tiler, İran-Amerika savaşı ol­mayacağını ön­gör­düler, dolara talep art­tı; Tür­kiye'de para babaları bu spekülatif hareket­leri des­tek­lediler" diyor; ki, bu, müm­kün değil. Yani, piyasa dediğiniz, ser­best piyasa dediğiniz şey  zaten spekülatif hareket­lerin ol­duğu bir yer­dir; yani, spekülatif hareket­lerin olacağı var­sayılan bir yer­dir. Bu, yeni bir buluş falan değil. Bir de "son zaman­lar­da fosil siyaset­çiler konuş­maya baş­ladılar, on­lar da bu tür­bülan­sı des­tek­lediler" diyor. Bun­ların hiç­birine katıl­mak müm­kün değil.

Şurada, bak­tığınız zaman, Hükümet, hiç­bir sorum­luluk üzerine al­mıyor. Hükümet nede sorum­luluk üzerine al­dı?.. Biz, burada, bir senedir, bu ül­kede terör ar­tıyor, kap­kaç ar­tıyor, bu ül­kede hır­sız­lık ar­tıyor, İs­tan­bul'da her 3 ev­den 1 tanesin­de hır­sız­lık olayı vuku bul­muş dedik, Hükümet, hiç tın­madı, üzerine al­madı! Terör oluyor, her gün as­ker­lerimiz ölüyor, her gün mem­leketin bir köşesine şehit cenazesi gidiyor dedik, "canım, terör es­kiden de oluyor­du" diyor! Şim­di, başarıları; yani, dün­ya ekonomisin­deki iyim­ser tab­lodan kay­nak­lanan, kon­jonk­tür­den kay­nak­lanan, bir­takım borç­la gelen, borç gelen paraları har­car­ken, bu, sizin başarınız­dı, ekonomiyi sağ­lam temel­lere oturt­muş­tunuz, şim­di o temel­ler sar­sıl­maya baş­layın­ca, ne baş­ladı; geriye sayım baş­ladı, şim­di "biz yap­madık, fosil siyaset­çiler yap­tı!.."

Şim­di, ar­kadaş­lar, köşesine çekil­miş… Ne yapıyor bu fosil siyaset­çiler, siz, karar alır­ken sizin karar­larınıza or­tak mı oluyor­lar? Ne yapıyor­lar; yani, Güniz Sokak­tan gelip de "şu karar­ları şöy­le alın" veya "böy­le alın" diye sizi mi et­kiliyor­lar? Ne yapıyor­lar; tec­rübelerini konuşuyor­lar; ay­lar­dır konuşuyor­lar "bu böy­le git­mez" diyor­lar. Git­mediği or­taya çık­tı. Bu in­san­ların söy­ledik­lerinin doğ­ru ol­duğu… Ne den­di; "bu cari açık­la bu ekonomi yürümez" dediler. Doğ­ru mu; doğ­ru. Yani, yüz­de 7'lere var­mış bir cari açık­la ney­le kapatacak­sınız bunu?.. Şim­diye kadar sıcak­paray­la, borç­lan­may­la kapat­tınız, yük­sek faiz vererek kapat­tınız. Baş­kaları da veriyor şim­di faizi; Amerika da veriyor, Av­rupa Bir­liği de verin­ce, daha sakin liman­lara git­meye baş­layın­ca, hadi kapatın!.. Kapat­mak müm­kün mü?! On­dan son­ra bunun adı tür­bülans ol­du. Buna hiç kim­se… İnan­dırıcı hiç­bir tarafı yok.

Şim­di, on­lar kırk yıl­da fosil siyaset­çi ol­dular; ama, tah­min ediyorum siz dört yıl­da ay­nı nok­taya gel­diniz. Yan­lış olan bu. Siz de bir kırk yıl gidin de, bu hak­kı, bu lafı kul­lan­ma hak­kına sahip olun. Siz ay­nı nok­taya dört yıl­da gel­diniz. Bir seçim son­ra, sizin için de, gelen­ler ay­nı laf­ları söy­leyecek­ler. Yani, bu ül­keye kırk yıl hiz­met et­miş in­san­ları burada aşağılayıcı bir üs­lup­la konuş­manızı, doğ­rusu yadır­gadım, ki, on­lar da hiç­bir şey söy­lemediler, bil­dik­leri tek­nik olay­ları söy­lediler. Dediler ki, bu cari açık götürül­mez. Çün­kü, ekonominin ana kuralı, bir ül­kede cari açık yüz­de 1'den son­rası teh­likeye baş­lar, o ekonomiyi sar­sar. Yüz­de 7 ol­muş­tu. 30 mil­yar dolar cari açık! Ney­le kapatacak­sınız? Sıcak­paray­la kapatacak­sınız. Mer­kez Ban­kasın­da 65 mil­yar dolar, 60 mil­yar dolar rezerv birik­tir­diniz. Nerede bu rezerv? Yurt dışın­da. Yüz­de yarım­la faize verecek­siniz, ama, sıcak­paraya siz yüz­de 20'lere yakın faiz ödeyecek­siniz!.. Bunun yürümeyeceği, bunun yapısal bir tarafının ol­madığı or­tada.

Değer­li ar­kadaş­lar, ne dedik biz? 2004'ün sonun­da bu IMF prog­ramı bitiyor den­di. Ne yapacak­tık biz o zaman? AK Par­ti olarak söz ver­miş­tiniz, yer­li bir prog­ram yapacak­tınız. Tamamen bu hal­kın üretim kay­nak­larına, tamamen dinamik sek­tör­lerimizin durumuna göre, yer­li bir üretimi des­tek­leyen ve tamamen ken­dimize has bir prog­ram yapıp, bu ül­kenin sek­törel baz­da, böl­gesel baz­da, in­san kay­nak­ları bakımın­dan, hiz­met bakımın­dan kal­kın­masını sağ­layacak bir prog­ram yapacak­tınız. Siz ne yap­tınız? Sayın Der­viş'in 2004 sonun­da biten prog­ramını, ay­nen, üç yıl­lık daha stand-by an­laş­masıy­la devam et­tir­diniz. Niye devam et­tir­diniz; zan­net­tiniz ki bu sıcak­para hep burada durur, zan­net­tiniz ki biz…

"El­den gelen öğün ol­maz, o da vak­tin­de bulun­maz" diye bir söz var. El­den gelenin öğün ol­mayacağını, is­tediğiniz zaman da vak­tin­de bulamayacağını iş­te şim­di görüyor­sunuz. Ger­çek or­taya çık­tı. Ama, bunun da sorum­luluğunu ken­di üzeriniz­den at­tınız, 85 yaşın­daki siyaset­çilere laf atarak, on­ları aşağılayarak sorum­luluk­tan kur­tul­duğunuzu zan­nediyor­sunuz! Bunun böy­le ol­mayacağını, in­şal­lah, görecek­siniz.

Değer­li ar­kadaş­lar, Hükümetin ekonomi politikasının zem­bereği kaç­mış­tır. Bir, zem­berek denilen olay var­dır, halk bilir, Anadolu in­sanı bilir. Zem­bereği kurar­sınız; ama, bu zem­berek kaç­tık­tan son­ra, yay gev­şedik­ten son­ra, bir daha bunu tut­turamaz­sınız; bu müm­kün değil; hele hele bu Maliye Bakanıy­la tut­tur­manız müm­kün değil; her tarafı oy­nuyor adamın, her tarafı oy­nuyor; neyi tutacak?!. Her şeyi doğ­ru söy­lemiyor bu adam. Ne dedi?.. Ne dedi?.. Bakın, daha geçen­ler­de dediği şey "bu cari açık­la hiç­bir şey ol­maz, ekonomi gider." Gider mi?.. Gider mi, buradan soruyorum?.. Git­mesi müm­kün değil; çün­kü, hiç­bir yap­tığı şey… Yap boz tah­tasına dön­dü maliye politikamız. Biz, büt­çe kanun­larını yapıyoruz, tek­rar bozuyoruz, bir daha yapıyoruz. Hedef­ler belir­liyoruz, tek­rar bozuyoruz, bir daha yapıyoruz. Yaban­cılar gel­sin… Haa, şu var, bu yaban­cılara yüz­de 15'i sıfır­lar­ken kor­kum şu: Bu paraların için­de, acaba, Maliye Bakanının da parası var mı Dubai'den gelip giden; merak ediyorum. Yok der­se, gös­tereceğim. Yok der­se, gös­tereceğim.

Değer­li ar­kadaş­lar, bizim, Anavatan Par­tisi olarak, geç­miş­ten beri dediğimiz… Yani, bu ül­ke bizim. Sonuç­ta, bu ül­kede ekonomik kriz­ler yaşanıyor­sa, benim çocuğum et­kileniyor, benim çocuk­larımın geleceği et­kileniyor, ben et­kileniyorum, hepimiz et­kileniyoruz, bütün halk et­kileniyor. 72 000 000'dan yüz­de 73 dolay­lı ver­gi alıyoruz.

Yani, o in­san­ların paralarının satın al­ma gücü bir­buçuk ay­da yüz­de 30 düş­tü. Peki, siz ne ver­diniz bu in­san­lara; yüz­de 2,5 ver­diniz. Şim­di, dürüst ol­mak… On­lar­dan da kay­nak­lan­madı bu. Yani, şim­di siz diyor­sunuz ya "bu, dışarıdan kay­nak­lan­dı, biz­den kay­nak­lan­madı." Peki, bu, memur­lar­dan mı kay­nak­lan­dı?! Memur­ların burada bir günahı var mı, iş­çilerin bir günahı var mı?! Sayın Bakan diyor ki: "Ne yapalım, top­lusöz­leş­me yap­tık." Yap­tın; ama, şart­lar değiş­ti. Sen on­lara dedin ki, kar­deşim, bu sene enf­las­yon yüz­de 5 olacak, yüz­de 2,5 ilk al­tı ay­da, yüz­de 2,5 ikin­ci al­tı ay­da... İş­te, yüz­de 30 ol­du, yüz­de 30, para değer kay­bet­ti. Şim­di, Al­lah var, yani, bu in­san­ların açığını, bu in­san­ların zararını, bu in­san­ların satın al­ma gücün­deki ek­sil­meyi tek­rar yerine koy­mak vic­danen hepimizin sorum­luluğu değil mi?! Yani, bu in­san­lar bir sene son­ra çocuk­larını okula gön­derir­ken daha faz­la eğitim har­caması yapacak­lar, bu in­san­lar çocuk­larına araç-gereç alır­ken daha faz­la har­cama yapacak­lar. Görecek­siniz, bu yan­sıyacak; üç ay son­ra ener­ji fiyat­larına yan­sıyacak…

(Mik­rofon otomatik cihaz tarafın­dan kapatıl­dı)

BAY­RAM ÖZ­ÇELİK (Bur­dur) - Ak­lını ken­dine sak­la!

HALİL AY­DOĞAN (Af­yon­karahisar) - 2001 krizin­de siz yap­tınız mı?!

BAŞ­KAN - Buyurun Sayın Sarıbaş, konuş­manızı tamam­layınız.

SÜLEY­MAN SARIBAŞ (Devam­la) - …ulaşım fiyat­larına yan­sıyacak, okul, eğitim fiyat­larına yan­sıyacak, sağ­lığa yan­sıyacak, akar­yakıta yan­sıyacak, yan­sıyacak da yan­sıyacak… On­dan son­ra?..

Peki, 2001'de ney­di; 700 olan dolar 900 ol­muş­tu. Siz­de de ay­nı ol­madı mı yani?

HALİL AY­DOĞAN (Af­yon­karahisar) - 1 300 ol­du.

SÜLEY­MAN SARIBAŞ (Devam­la) - 1 300 olan dolar, 1 700 ol­du.

HALİL AY­DOĞAN (Af­yon­karahisar) - Hayır, 1 300 ol­du.

SÜLEY­MAN SARIBAŞ (Malat­ya) - Ay­nı oran. Efen­dim, yedi ay son­ra 1 300 ol­du. İlk etap­ta 900 lira ol­du; ben gayet iyi biliyorum.

Şim­di, o kötülediğiniz o gün­kü Hükümetin ekonomik politikalarını devam et­tir­diniz de, şim­di, o kötülediğiniz Hükümeti de bun­dan son­ra kötüleyemeyecek­siniz; çün­kü, ay­nı şey­leri bu hal­ka siz de yaşat­tınız. Haa, yaşanacağı da bel­liy­di; bu prog­ramın getireceği sonuç buy­du, bu sonuç baş­ka bir sonuç olamaz­dı. Şim­di, sizin yap­tığınız, or­tada bir şey ol­madığına göre, bu demek­tir ki, siz 3 ün­cü mek­tubu yaz­maya hazır­lan­dınız. 3 ün­cü mek­tubu çabuk yazın; bu mil­lete de daha faz­la eza, ceza ver­meden, hak et­tiğiniz yere bir an ön­ce gidin diyorum.

Say­gılar sunuyorum. (Anavatan Par­tisi sıraların­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Mad­de üzerin­de soru-cevap iş­lemi ger­çek­leş­tireceğiz.

Sayın Öz­doğan, buyurun.

İB­RAHİM ÖZ­DOĞAN (Er­zurum) - Teşek­kür ediyorum Sayın Baş­kanım. Delaletiniz­le Sayın Hükümete bir sorum var.

Sayın Bakan, sorularımıza, cevap­lamak yerine güzel güzel gülüm­süyor­sunuz, çok keyif­lisiniz, Al­lah key­finizi daim et­sin. Bu key­finizi ar­tıracak bir tab­loyu hemen dik­katinize sun­mak is­tiyorum:

12 Haziran 2006'da Es­kişehir'de 3 ton kaçak et, 16 Haziran 2006'da İz­mir'de, 29 Mayıs 2006'da An­tal­ya'da çok mik­tar­da kaçak et ele geçiril­di.

Sayın Bakan, es­kilere git­miyorum. Sizin Bakan­lığınız dönemin­den çok büyük bir kesit sun­dum.

HALİL AY­DOĞAN (Af­yon­karahisar) - Mad­dey­le ne alakası var Sayın Baş­kan?!

BAŞ­KAN - Sayın Öz­doğan, eğer kaçak et­le il­gili soruya devam edecek­seniz sözünüzü keseceğim. Lüt­fen…

İB­RAHİM ÖZ­DOĞAN (Er­zurum) - Hemen soruyorum efen­dim!.. Konuy­la il­gili bu da!.. Lüt­fen Sayın Baş­kan!..

BAŞ­KAN - İliş­kisi yok. Lüt­fen…

Buyurun.

İB­RAHİM ÖZ­DOĞAN (Er­zurum) - Görecek­siniz Sayın Baş­kanım.

BAŞ­KAN - Hayır, göreceğiz değil, eğer yap­maz­sanız keseceğim.

Buyurun.

ALİ AYAĞ (Edir­ne) - Konuy­la il­gili sor.

İB­RAHİM ÖZ­DOĞAN (Er­zurum) - Sayın Baş­kanım, görecek­siniz.

Tür­kiye'ye özel­lik­le İran'dan yoğun bir kaçak et girişi var. İs­tan­bul'daki et­lerin yüz­de 60'ı, tüm Tür­kiye'de satılan et­lerin ise yarıdan faz­lası kaçak. Bu kaçak et­lerin değeri 7 mil­yarı buluyor.

Sayın Bakan, siz­den bir ricam var. Bu sorumu cevap­lan­dırır­ken, lüt­fen gülüm­seyin. Sorum şu: Siz­ce yer­li et üretimi gerek­li midir?!

HASAN AN­ĞI (Kon­ya) - Sayın Baş­kan, mad­denin han­gi tarafıy­la il­gisi var?!

İB­RAHİM ÖZ­DOĞAN (Er­zurum) - Bu kaçak eti ar­tıracak mısınız?!

Teşek­kür ediyor, say­gılar sunuyorum.

BAŞ­KAN - Teşek­kür ederim.

Sayın mil­let­vekil­leri, Gelir Ver­gisiy­le il­gili bir hususu görüşüyoruz; ama, her­hal­de, Sayın Öz­doğan, Tarım Bakanı burada ol­duğu için böy­le bir soruyu sor­muş olabilir.

Buyurun Sayın Bakanım.

TARIM VE KÖYİŞ­LERİ BAKANI MEH­MET MEH­Dİ EKER (Diyar­bakır) - Cevap vereyim: Sayın Öz­doğan'ın söy­lediği rakam­lar doğ­ru değil­dir.

Teşek­kür ediyorum. (AK Par­ti sıraların­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Teşek­kür ederim.

Mad­de üzerin­de 2 adet öner­ge var­dır. Öner­geleri okutup, iş­leme alacağım.

Buyurun.

Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisi Baş­kan­lığına

Görüşül­mek­te olan kanun tek­lifinin 2 nci mad­desinin aşağıdaki şekil­de değiş­tiril­mesini arz ve talep ederiz.

              Eyüp Fat­sa                            Zül­fü Demir­bağ                            Hamit Taş­cı

                   Or­du                                         Elazığ                                         Or­du

                                   Selahat­tin Dağ                           Alaet­tin Güven

                                         Mar­din                                      Kütah­ya

"Mad­de 2- Bu Kanunun 1 in­ci mad­desinin (b) ve (ç) bent­leri 1 Ekim 2006, diğer hüküm­leri yayımı tarihin­de yürür­lüğe girer."

BAŞ­KAN - Diğer öner­geyi okutup, iş­leme alacağım.

Buyurun.

Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisi Baş­kan­lığına

Görüşül­mek­te olan 1215 sayılı tasarının 2 nci mad­desinin "Bu kanun 1.10.2006 tarihin­de yürür­lüğe girer" şek­lin­de değiş­tiril­mesini arz ve tek­lif ederiz.

         E. Saf­der Gay­dalı                       Ömer Abuşoğ­lu                        Süley­man Sarıbaş

                   Bit­lis                                      Gazian­tep                                    Malat­ya

                                   Turan Tüy­süz                    Muzaf­fer Kur­tul­muşoğ­lu

                                       Şan­lıur­fa                                     An­kara

BAŞ­KAN - Komis­yon öner­geye katılıyor mu?

PLAN VE BÜT­ÇE KOMİS­YONU SÖZ­CÜSÜ SABAHAT­TİN YIL­DIZ (Muş) - Katıl­mıyoruz Sayın Baş­kan.

BAŞ­KAN - Hükümet?..

TARIM VE KÖYİŞ­LERİ BAKANI MEH­MET MEH­Dİ EKER (Diyar­bakır) - Katıl­mıyoruz Sayın Baş­kan.

BAŞ­KAN - Buyurun Sayın Abuşoğ­lu.

ÖMER ABUŞOĞ­LU (Gazian­tep) - Teşek­kür ederim Sayın Baş­kan.

Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekil­leri; yürür­lük mad­desiy­le il­gili 2 tane öner­ge var; birisi AK Par­ti Grubunun ver­diği öner­ge, birisi de Anavatan Par­tisi Grubunun ver­diği öner­ge. İkisi arasın­da nüans far­kı var; ay­nı mahiyet­te. İkisin­de de yürür­lük tarihi olarak, biz­de, tasarının tümüy­le 1.10.2006 tarihin­den itibaren yürür­lüğe gir­mesini, AK Par­tinin öner­gesi de sadece bel­li fık­ralarının, bel­li mad­delerinin ay­nı tarih­te yürür­lüğe gir­mesini içeriyor. O bakım­dan, des­teğinizi rica ediyorum. Önem­li bir fark yok öner­gelerimiz arasın­da. Kanunun tümüy­le 1.10.2006 tarihin­de yürür­lüğe gir­mesin­de fay­da mülahaza ediyorum.

Benim, bu arada, bu vesiley­le dile getir­mek is­tediğim bir iki husus var. Sayın Bakana da biraz ön­ce soru şek­lin­de yönelt­tim; fakat, bir cevap alamadığım için ay­nı mahiyet­teki duy­gularımı ve ay­nı mahiyet­teki açık­lamalarımı, bir kez daha, Türk Hal­kıy­la bu vesiley­le pay­laş­mak is­tiyorum.

Şim­di, bil­diğinizi gibi, Mer­kez Ban­kasının al­mış ol­duğu karar­lar doğ­rul­tusun­da faiz oran­ların­da aşağı yukarı yüz­de 4'lük bir ar­tış mey­dana gel­di ki, daha, bunun, ileride tek­rar­lanıp tek­rar­lan­mayacağı konusun­da da kesin bir şey yok. Tek­rar­lanabilir, faiz­ler bir kez daha ar­tırılabilir.

Ay­rıca, döviz kur­ların­da da bir ar­tış mey­dana gel­di. Hiç kim­se şunu id­dia et­miyor: Ar­tık, döviz kur­ları bun­dan son­ra es­ki seviyesine tek­rar inecek. İn­meyecek; es­ki gün­ler geride kal­dı.

Bunun ekonomi üzerin­de bel­li bir­takım sonuç­ları var. Özel­lik­le ilk et­kisini kamu büt­çesi üzerin­de gös­terecek, dev­let büt­çesi üzerin­de gös­terecek, genel büt­çemiz üzerin­de gös­terecek.

Nedir bu et­kiler?.. Büt­çenin çatısı kurulur­ken, büt­çe den­geleri otur­tulur­ken dik­kate alınan bir­takım değer­ler var­dır. Bun­lar, iş­te, enf­las­yon oranının yüz­de 5 ol­duğu, döviz kur­larının 1,40 civarın­da ol­duğu nok­tasın­da düğüm­leniyor. Bun­lar, ar­tık, rakam­lar geç­miş­te kal­dı, bun­dan son­ra yeni rakam­lar söz konusu. Enf­las­yonun çift haneli rakam­lara tır­man­ma eğilimi şim­diden ken­disini gös­teriyor. O bakım­dan, büt­çenin har­camalar kalemin­de cid­dî ar­tış­lar mey­dana gelecek­tir. Neden dolayı; dev­letin taah­hüdü olan bir­takım har­camalar, ar­tık, yeni enf­las­yon ve yeni döviz kur­ları üzerin­den ger­çek­leşecek­tir; dolayısıy­la, har­camalar­da cid­dî bir ar­tış mey­dana getirecek­tir. Ay­rıca, dev­letin borç­lan­ma maliyeti art­mış­tır. Borç­lan­maya kalk­tığı zaman, piyasa faiz had­lerinin yüz­de 20'ler ve bel­ki de daha üzerine taşın­ma eğilimi söz konusudur. Dolayısıy­la, borç­lan­ma maliyetin­de mey­dana gelen ar­tış… Özel­lik­le faiz ödemeleri için, dev­let borç­lan­maya kalk­tığın­da faiz ödemeleri için yapıl­ması gereken har­camalar daha da art­mış­tır; yani, büt­çenin trans­fer kalem­lerin­de de cid­dî ar­tış­lar söz konusudur.

Ay­rıca, ay­nı çer­çevede, yine, döviz kur­larının yük­sel­miş ol­ması dolayısıy­la, özel­lik­le dış­borç faiz ödemelerinin büt­çe üzerin­deki yükü de cid­dî olarak art­mış­tır. Es­kiden 1 mil­yar dolar­lık bir faiz ödemesini ger­çek­leş­tirir­ken, 1,3 mil­yar Yeni TL büt­çeye yükü olur­ken, şim­di, ar­tık, bun­dan son­ra -en as­garîsi bugün­kü döviz kurudur- 1,3 yerine 1,65 veya bel­ki de daha yukarısı. Çün­kü, biraz ön­ce Sayın Sarıbaş konuşur­ken İk­tidar sıraların­dan sataş­malar ol­du. 2001'deki devalüas­yon­dan son­ra döviz kurunun 700'den 900'e çık­tığını ifade et­ti Sayın Sarıbaş, İk­tidar Par­tisin­den de "yok, yok, daha faz­la…" İş­te, tam, benim de birin­ci konuş­mam­da, geneli üzerin­de konuşur­ken söy­lemek is­tediğim oy­du. Yüz­de 50'nin daha üzerine taş­ma eğilimi var­dır, döviz kurunun 1,3'ün yüz­de 50'sin­den daha yukarıya bir nok­talara taş­ma eğilimi var­dır, sizin de Sayın Sarıbaş'a ikaz et­tiğiniz gibi. O bakım­dan, Al­lah korusun, böy­le bir geliş­me olur­sa -Al­lah korusun demek yet­miyor, Hükümetin ted­bir al­ması lazım bu tır­man­mayı ön­lemek için, ikin­ci şok dal­gasını ön­lemek için- eğer böy­le bir geliş­me olacak olur­sa, büt­çede hesap kitap kal­mamış­tır, büt­çe, den­gesini şaşır­mış­tır.

TEV­FİK AK­BAK (Çan­kırı) - Tav­siyeniz?..

ÖMER ABUŞOĞ­LU (Devam­la) - Ben on­dan bah­sediyorum. Yeni büt­çey­le bu Mec­lisin kar­şısına gel­meniz lazım.

TEV­FİK AK­BAK (Çan­kırı) - Tav­siyeniz?..

ÖMER ABUŞOĞ­LU (Devam­la) - Tav­siyemiz, bırakın döviz kuruna Mer­kez Ban­kası müdahale et­mesin, bu işin kay­mağını yiyen­ler ceremesini de üst­len­sin­ler.

TEV­FİK AK­BAK (Çan­kırı) - Tav­siyeniz, tav­siyeniz?..

ÖMER ABUŞOĞ­LU (Devam­la) - Tav­siyem budur. Mer­kez Ban­kası dövizi bas­kı al­tın­da… Hele, bu seviyeler­de -1,63; 1,60; 1,50 seviyelerin­de- Mer­kez Ban­kasının dövize müdahalesini tas­vip et­miyorum. Haa, edeceği nok­ta, 1,80'in 1,90'ı bul­duğu nok­talar­dadır.

TEV­FİK AK­BAK (Çan­kırı) - Netice?..

ÖMER ABUŞOĞ­LU (Devam­la) - Netice budur. Mer­kez Ban­kası bek­leyecek­tir…

(Mik­rofon otomatik cihaz tarafın­dan kapatıl­dı)

BAŞ­KAN - Sayın Abuşoğ­lu, konuş­manızı tamam­layın lüt­fen.

Buyurun.

ÖMER ABUŞOĞ­LU (Devam­la) - Bitiriyorum.

Mer­kez Ban­kası bağım­sız­dır; ama, İk­tidar­la fikir alış­verişin­de bulun­madığını id­dia edemez­siniz.

Hepimizin amacı, Türk Mil­letinin selameti, Türk Mil­letinin gelecek gün­lerinin daha iyi yapılan­dırıl­masıdır. O bakın­dan, bir­takım tav­siyeler­de bulun­mak muhalefetin görevidir. Özel­lik­le, Hükümet, yeni büt­çenin, ek büt­çenin Mec­lise getiril­mesi için gerek­li hazır­lık­lara şim­diden baş­lamasın­da fay­da var­dır diyor, hepinize say­gılar sunuyorum. (Anavatan Par­tisi sıraların­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Teşek­kür ederim.

Öner­geyi oy­larınıza sunuyorum: Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Öner­ge kabul edil­memiş­tir.

Diğer öner­geyi okutuyorum:

Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisi Baş­kan­lığına

Görüşül­mek­te olan kanun tek­lifinin 2 nci mad­desinin aşağıdaki şekil­de değiş­tiril­mesini arz ve talep ederiz.

                                                                                                 Eyüp Fat­sa (Or­du) ve ar­kadaş­ları

Mad­de 2.- Bu Kanunun 1 in­ci mad­desinin (b) ve (ç) bent­leri 1 Ekim 2006, diğer hüküm­leri yayımı tarihin­de yürür­lüğe girer.

BAŞ­KAN - Komis­yon öner­geye katılıyor mu?

PLAN VE BÜT­ÇE KOMİS­YONU SÖZ­CÜSÜ SABAHAT­TİN YIL­DIZ (Muş) - Tak­dire bırakıyoruz Sayın Baş­kan.

BAŞ­KAN - Hükümet?..

ÇEV­RE VE OR­MAN BAKANI OS­MAN PEPE (Kocaeli) - Katılıyoruz Sayın Baş­kan.

BAŞ­KAN - Gerek­çeyi okutuyorum:

Gerek­çe: Yatırım fon ve or­tak­lık­larına iliş­kin olarak tasarıy­la ön­görülen yeni ver­gileme rejimine geçil­mesine yönelik olarak süre tanın­ması amaç­lan­mak­tadır.

BAŞ­KAN - Öner­geyi oy­larınıza sunuyorum: Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

Kabul edilen öner­ge is­tikametin­de mad­deyi oy­larınıza sunuyorum: Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

HALUK KOÇ (Sam­sun) - Baş­kan, dur acele et­me, bir oy verelim!..

BAŞ­KAN - 3 ün­cü mad­deyi okutuyorum:

MAD­DE 3.- Bu Kanun hüküm­lerini Bakan­lar Kurulu yürütür.

BAŞ­KAN - Mad­de üzerin­de Cum­huriyet Halk Par­tisi Grubu adına Adana Mil­let­vekili Kemal Sağ.

Sayın Sağ, buyurun. (CHP sıraların­dan al­kış­lar)

HALUK KOÇ (Sam­sun) - Sayın Öz­yürek'e bir saniye müsaade et­mediniz; bari oyumuzun ren­gine bakın da on­dan son­ra açık­layın kararınızı.

BAŞ­KAN - Sayın Koç, her­kese ol­duğu gibi, Sayın Öz­yürek'e de 1 dakika ek süre ver­dim ve bu adalet­li uy­gulamamı devam et­tireceğim.

Teşek­kür ederim ikazınıza.

HALUK KOÇ (Sam­sun) - Kabul et­meyen­leri say­madınız da, onun için…

BAŞ­KAN - Buyurun Sayın Sağ.

CHP GRUBU ADINA KEMAL SAĞ (Adana) - Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekil­leri; 1215 sıra sayılı Gelir Ver­gisi Kanunun­da Değişik­lik Yapıl­masına İliş­kin Yasa Tek­lifinin 3 ün­cü mad­desi hak­kın­da Cum­huriyet Halk Par­tisi Grubu adına söz al­mış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi say­gıy­la selam­lıyorum.

Kanunun genel gerek­çesine bak­tığımız zaman değer­li ar­kadaş­lar, tasar­ruf­ların ver­gilen­diril­mesine yönelik düzen­leme yapıl­dığını, yapılır­ken de AB uy­gulamalarına iliş­kin olarak uyum sağ­lan­dığını belir­tiyor­sunuz. Ay­rıca, ül­kemiz­deki kurum­sal yatırım­ların teş­vik edil­mesi amacıy­la, yatırım­cıların, yatırım fon ve or­tak­lık­ları aracılığıy­la yatırım yap­malarının özen­diril­mesinin amaç­lan­dığını da görüyoruz.

Değer­li ar­kadaş­lar, ön­celik­le bir şeyi çok merak ediyorum. Bu yasayı, bu tek­lifi, neden bu kadar apar topar, alelacele görüş­meye açıyor­sunuz? Bu acele neden? Ayın 22'sin­de verilen bir kanun tek­lifi, bir gün son­ra, ayın 23' ün­de Plan Büt­çe Komis­yonun­da görüşülüyor, 48 saat uy­gulamasına bile gerek görül­mek­sizin Genel Kurula getiriliyor.

Hükümet telaş için­de; âdeta, yan­gın­dan mal kaçırır­casına hareket et­mek­te. Ay­rıca, madem bir acil durum var ise, bu tek­lif, bu tasarı, neden bir Hükümet tasarısı olarak getiril­miyor da, bir mil­let­vekili tek­lifi olarak gün­deme taşınıyor; yok­sa, Hükümet ken­dine güvenemiyor mu değer­li ar­kadaş­lar?

Değer­li ar­kadaş­lar, hani, Sayın Baş­bakanımız, bu yılın baş­ların­da "fon­lara ver­giyi ilk koyan hükümet biziz" diyor­du ve övünüyor­du. Şim­di, ne ol­du da, fon­lar­daki yüz­de 15 olan ver­gi tev­kifatı sıfıra düşürülüyor. Yani, bol keseden ah­kâm kesen­ler, al­tı ay son­rasını göremediler mi? Ne ol­du şim­di?

Bak­tınız, sıcak­paranın gidişini fren­leyemiyor­sunuz, ül­kede kal­masını sağ­layamıyor­sunuz, bunu sağ­lamak için de, dar mükel­lefiyete tabi kurum­ların finan­sal kay­nak­lar­dan el­de et­tik­leri kazanç­tan kesil­mesi gereken yüz­de 15'lik stopajı, yüz­de 0'a düşürerek, yaban­cı ser­mayenin ül­kede kal­masına im­kân ver­meye çalışıyor­sunuz. Biz, Cum­huriyet Halk Par­tisi olarak, geçen yıl­dan beri siz­leri hep uyar­dık. Bu faiz­ler yük­sek­tir, dolar kuru sunî olarak düşük tutul­mak­tadır, it­halat pat­laması var­dır, ih­racat dur­ma nok­tasına gel­miş­tir, dış­ticaret açığı teh­likeli nok­tadadır. Yatırım yap­mayan sıcak­para risk­lidir dedik; ama, siz ne dediniz? Hiç­bir şey demediniz, sadece kös din­ler gibi din­lediniz sayın ar­kadaş­larım.

Şim­di soruyorum: Kanun tek­lifinin gerek­çesi ne derece ger­çeği yan­sıt­mak­tadır? Dar mükel­lefiyete tabi olan, yani, ül­kemiz­de yer­leşik ol­mayan ger­çek kişi ve kurum­ların finan­sal araç­lar­dan el­de et­tiği kazanç ve irat­larına uy­gulanacak Gelir Ver­gisi tev­kifat oranının sıfıra in­diril­mek is­ten­mesin­deki ger­çek amaç, niyet nedir? Bu teşeb­büsünüz­le ül­keden git­mek­te olan sıcak­paranın git­mesine en­gel olabilecek misiniz? Hâlâ, ül­kede ekonomi yolun­dadır, iyi yol­da git­mek­tedir diyebiliyor musunuz? İyi gidiyor­sa bu panik neden? Üç­buçuk yıl­da ekonominin gel­diği nok­ta or­tadadır. Kötü bir ekonomi yönetimi son­rasın­da ABD doları 1 700'leri aş­mış, euro 2 300'lere ulaş­mış, faiz­ler 5 puan yukarı çık­mış, enf­las­yon 2 haneli rakam­lara dayan­mış­tır. Kısacası, ekonomide bunalım baş gös­ter­meye baş­lamış­tır.

Değer­li ar­kadaş­lar, eğ­ri oturup doğ­ru konuşalım. Şim­di, siz, bütün bun­lara rağ­men ekonomi, hâlâ, iyi gidiyor diyebiliyor musunuz? Verecek doğ­ru cevabı biliyor­sanız söy­leyin; eğer, bil­miyor­sanız, biz söy­leyelim: Ekonomiyi iyi yönetemiyor­sunuz. Tür­kiye'yi iyi bir nok­taya değil, bir kaosa sürük­lüyor­sunuz ve kur­tuluş, bu ekonominin yeni bir yönetime kavuş­masın­dadır. Evet, bu yeni yönetimin de kim olacağına Türk Hal­kı san­dık­ta karar verecek­tir.

Değer­li ar­kadaş­lar, bugüne kadar, Türk ekonomisini IMF yönetiyor denil­miyor muy­du? Şim­di "bu krizi IMF gör­müyor mu; neden çöz­müyor?" diyebilir bazı in­san­larımız. Burada bir ger­çeği açık­lamak is­tiyorum: Evet, doğ­rudur; ekonomi IMF'nin denetimi al­tın­dadır. Son yapılan göz­den geçir­me rapor­ları, Türk Hükümetinin is­teği üzerine, ilk defa kamuoyuna açık­lan­mamış­tır. Hükümet, IMF'nin öner­diği ön­lem­leri al­ma sözünü ver­miş, an­cak, bunu yerine getir­memiş­tir. IMF sözün­de dur­muş, ama, Hükümet dur­mamış­tır değer­li ar­kadaş­lar. Meselenin özü de zaten budur. Hal­buki, uzağa git­meye ne gerek var­dı? Biz, Cum­huriyet Halk Par­tisi olarak, ekonomiye iliş­kin çözüm­leri, her zaman söy­lüyoruz.

Bu düzen­lemey­le, yapılan, res­men, yaban­cılara im­tiyaz sağ­lan­masıdır değer­li ar­kadaş­lar. Bunun Os­man­lı'da adı ney­di hatır­lıyor musunuz? Hatır­lamıyor­sanız ben hatır­latayım değer­li ar­kadaş­lar, bunun adı res­men bir kapitülas­yon­dur; çif­te stan­dart­tır. IMF şöy­le yapın diyor öy­le yapıyor­sunuz; madem yapıyor­sunuz, o zaman, doğ­ruları, size, IMF'den ön­ce, daha ön­ce söy­leyen Cum­huriyet Halk Par­tisine neden hâlâ kulak ver­miyor­sunuz?!

Değer­li ar­kadaş­lar, Sayın Baş­bakanın ver­gi koy­mak­la övün­düğü finan­sal araç­lar­dan sağ­lanan kazanç­lar­da al­tı ay içerisin­de ne değiş­ti ki, al­tı ay son­ra tek­rar ver­giyi kal­dırıyor­sunuz?! Gerek­çede "son ekonomik geliş­meler nedeniy­le" diyor­lar, diyor­sunuz. Peki, iyi de, bu Hükümetin ekonomik ön­görüleri yok mudur, ekonomist­leri yok mudur?! Nasıl oluyor da, per­şem­benin geleceğini çar­şam­badan an­layamıyor­sunuz?! Hiç­bir şey bil­miyor­sanız, lüt­fen, Sayın Bay­kal'ı her saat din­leyin; o bile size yetecek­tir.

Yine, tek­lifin gerek­çesin­de, ekonominin için­de bulun­duğu kon­jonk­tür­de, 3 Mayıs-21 Haziran dönemin­de dev­let iç­borç­lan­ma senet­lerinin faiz­lerinin yüz­de 13'ten yüz­de 20'nin üzerine çık­tığı, Türk Lirasının yüz­de 25 değer kay­bet­tiği, enf­las­yonun yük­sel­me tren­dine gir­diği belir­tiliyor.

Peki, değer­li ar­kadaş­lar, hani Türk Lirasının değer­li ol­ması iyiy­di?! Hani faiz­ler art­mıyor­du?! Hani enf­las­yon düş­müş­tü?! Hani açık­lar kar­şılanabiliyor­du?! Ar­kadaş­lar, laf­la pey­nir gemisi yürümüyor. Siz bile, ken­di söz­lerinizi yalan­layarak, ger­çek­leri kabul et­mek zorun­da kalıyor­sunuz.

Ben bir konuyu daha, kayıt­lara geçir­mek açısın­dan belirt­mek is­tiyorum değer­li ar­kadaş­lar. Sırf sıcak­para git­mesin diye bu düzen­lemeyi yapar­ken, mev­duat ve repo faiz­lerinin yüz­de 15 stopaj yap­masına devam ediliyor. Peki, Türk vatan­daşı olarak tasar­ruf­larını ban­kaya koyan in­sanımızın suçu nedir, on­lara neden bir ver­gi kolay­lığı sağ­lan­mıyor?! Bu mev­duat­lar ol­masa, acaba, ban­kalar han­gi kay­nak­tan kredi verecek­ler, merak ediyorum. Hani sizin Par­tinin adı "Adalet ve Kal­kın­ma" idi?! Vatan­daş­lar arasın­da sağ­ladığınız adalet eğer bu ise, kal­kın­ma da ona ben­zer bir şey­dir her­hal­de.

Ger­çek­ten, yatırım­lara ödenek ayır­madan nasıl kal­kın­ma yapacağınızı merak ediyorum. İş­te, yapılan or­tada. Yatırım yok; ama, iş­siz­lik ha bire art­maya devam ediyor.

Değer­li ar­kadaş­lar, tasarının 1 in­ci mad­desinin 17 nolu fık­rasın­da çok il­ginç bir hüküm var, bunu size belirt­meden geçemeyeceğim.

Bu hük­me göre, Bakan­lar Kurulu bu mad­dede yer alan ver­gi oran­larını -dik­kat­le iz­leyin sayın ar­kadaş­larım- her bir kazanç ve irat türü ile bun­ları el­de eden­ler itibariy­le, yatırım fon­larının katıl­ma bel­gelerinin fona iade edil­mesin­den el­de edilen kazanç­lar için fonun port­föy yapısına göre, ay­rı ay­rı sıfıra in­dir­meye veya yüz­de 15'e kadar ar­tır­maya yet­ki veriyor Bakan­lar Kuruluna.

Değer­li ar­kadaş­lar, buradaki birin­ci il­ginç nok­ta şudur: Her bir kazanç ve irat türüne ay­rı ay­rı ver­gi oranı koyabiliyor­sunuz bu hük­me göre. İkin­ci il­ginç nok­ta, bu kazanç ve irat­ları el­de eden­lere göre fark­lı oran­da ver­gilen­dir­me koyabiliyor­sunuz. Üçün­cü il­ginç nok­ta ise, fonun port­föy yapısına göre fark­lı oran­da ver­gi koyabilecek­siniz.

Ar­kadaş­lar, ver­gicilik­te ay­nı kazanç için üç fark­lı açıdan fark­lı ver­gi oranı koyamaz­sınız. Bu konu Anayasanın 73 ün­cü mad­desine de ay­kırıdır. Uyar­ması ben­den, gerisi size kal­mış.

Söz­lerimi tamam­lar­ken, Cum­huriyet Halk Par­tisi olarak bu uy­gulamadan vaz­geç­menizi, çif­te stan­dart­tan, kapitülas­yon­dan vaz­geç­menizi, ay­nı kazan­cı ay­nı kay­nak­tan el­de eden yer­li ve yaban­cı uy­ruk­lu in­san­lar arasın­da fark­lı uy­gulamaların doğ­ru ol­madığını bir kez daha belir­tiyor, Yüce Heyetinizi say­gıy­la selam­lıyorum. (CHP sıraların­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Teşek­kür ederim.

Mad­de üzerin­de, Anavatan Par­tisi Grubu adına, Mer­sin Mil­let­vekili Sayın Hüseyin Güler; buyurun. (Anavatan Par­tisi sıraların­dan al­kış­lar)

ANAVATAN PAR­TİSİ GRUBU ADINA HÜSEYİN GÜLER (Mer­sin) - Teşek­kür ediyorum Sayın Baş­kan.

Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekili ar­kadaş­lar; bu kanun met­ni üzerin­de, Grubum adına söz al­mış bulunuyorum; hepinizi say­gıy­la selam­lıyorum.

As­lın­da, ben, AKP İk­tidarını ger­çek­ten yürek­ten kut­luyorum bu kadar duyar­lılığın­dan dolayı(!) Mil­yon­lar­ca çift­çi kan ağ­lar­ken, mil­yon­lar­ca in­san yok­sul­luğun al­tın­da ezilir­ken, duyar­sız kalır­ken, bir sıcak rant uğ­runa, kaç­masın­lar diye çıkar­dığınız has­sasiyet­ten dolayı, siz­leri yürek­ten kut­luyorum; ama, bunu halk da unut­mayacak. "Ver­gilen­diril­miş gelir kut­sal­dır" diyoruz; ama, bakıyoruz ki, gelir­den en ufak bir pay bile alamıyoruz. Parasıy­la para kazanana sıcak bakar­ken; ama, yok­sul, köy­lü, çift­çi, es­naf olun­ca da duyar­sız­sınız; siz­leri yürek­ten al­kış­lıyoruz.(!)

Evet, adına "kapitülas­yon" diyoruz, itiraz ediyor­sunuz; bunun Türk­çesine baş­ka ne diyebiliriz?! Peki, "sıcak­para" diyoruz; yıl­lar­dır "bu balayı bit­ti" dedik, cicim ay­ları da bit­ti. Ken­diniz mak­roekonomiy­le övünüyor­dunuz; bu mak­ro gös­ter­geler, maalesef, is­yan et­ti ya da SOS ver­di ya da felç ol­du. Ne diyebilir­siniz?!

ÜNAL KACIR (İs­tan­bul) - Kaç­tan kaça düş­müş enf­las­yon?!

HÜSEYİN GÜLER (Devam­la) - Evet, enf­las­yon, sizin rakam­larınız­la söy­leyeyim, yüz­de 8 diyor­sunuz…

ÜNAL KACIR (İs­tan­bul) - Kaç­tan kaça düş­müş?!

HÜSEYİN GÜLER (Devam­la) - Faize kaç faiz oranı veriyor­sunuz Sayın Vekilim, bir hatır­latalım. Bu, dün­yanın…

ÜNAL KACIR (İs­tan­bul) - Evet, hatır­la bakayım; yüz­de 69,5'ten al­dık, kaç bugün?!

HÜSEYİN GÜLER (Devam­la) - Peki, o zaman şöy­le düşün­mek lazım: Rant dediğiniz nedir diye bir hesap yapın, çok basit bir matematik hesabı, dün­yanın en büyük ran­tının öden­diği, maalesef, şam­piyon ol­duğunuz, ül­kem adına sömürüye alet ol­duğumuz bir reel faiz ödüyoruz. Dün­yanın en büyük…

ÜNAL KACIR (İs­tan­bul) - Şim­di kötü dediğiniz, yüz­de 20.

HÜSEYİN GÜLER (Devam­la) - Birin­ci sıradayız; bunun­la mı övünüyor­sunuz?!

ÜNAL KACIR (İs­tan­bul) - 70'te al­mışız!

HÜSEYİN GÜLER (Devam­la) - Evet, yüz­de 70'tey­ken, dev­let yüz­de 80'le borç­lanıyor­du; enf­las­yon yüz­de 100'ken, dev­let, yüz­de 130'la borç­lanıyor­du; yani, 1,3 katı. Döviz kaç ar­tıyor­du o zaman?.. Hesabını yapın, soru soruyor­sunuz, hesabınızı da lüt­fen iyi yapın; çün­kü, biraz ön­ce, Sayın Maliye Bakanını din­leyin­ce, hay­ret ya, dilimiz uçuk­ladı. "Ne olacak bun­dan, 2 000 000 YTL" diyor. Ar­kadaş­lar, bu, dün­kü, es­ki TL değil, bugün­kü YTL… O kadar küçük gös­teriyor ki, 2 000 000 YTL, ne olacak, can­ları sağ ol­sun… Doğ­ru, sıcak­para için, 2 000 000 YTL değil, daha faz­lası da… Bunu kim ödeyecek, faturayı; hal­kımızın ken­disi... Niye; yüz­de 30'u Kurum­lar Ver­gisiy­le gelirini top­layan bir dev­letin, yüz­de 70'ini de, büyük, dolay­lı ver­giler­le top­lar­ken, tabiî ki, can­ları sağ ol­sun!.. Evet, mil­yon­lar­ca in­sanımızın aç­lık ve sefalet­le kar­şı kar­şıya kal­dığı bir or­tam­da… Bun­lar, umut tacir­liği değil, duy­gu sömürüsü değil, arabesk hiç değil; ama, dört yıl­lık kar­neniz, maalesef, zayıf ve sınıf­ta kal­dınız. Bunu halk da tak­dir ediyor. Üç gün­de, kanun tar­tışıl­madan çıkar­maya çaba sarf ediyor­sunuz. Ya, hakikaten, içiniz­deki mil­let­vekili ar­kadaş­lar, bu kanunun ne ol­duğunun far­kın­da değil galiba. Bu duyar­lılık, bu has­sasiyet!.. Bir haf­ta içerisin­deki veya son bir ay­lık olay­da, ar­tan reel faiz­le, Hazineye olan yükü biliyor musunuz Sayın Vekilim?! Kaç mil­yar dolar et­tiğini biliyor musunuz?!

ÜNAL KACIR (İs­tan­bul) - Çok iyi biliyorum…

HÜSEYİN GÜLER (Devam­la) -Ya da sizin deyiminiz­le "2 000 000 YTL canım, bir şey değil, ne olacak, 2 000 000…" Cebin­den veriyor san­ki Sayın Maliye Bakanı!..

ÜNAL KACIR (İs­tan­bul) - 70'ten 20'ye düşüşü iyi hesap­la!

HÜSEYİN GÜLER (Devam­la) - Ar­kadaş­lar, lüt­fen, bu ül­kenin bu kadar dövizi, bu kadar geliri birilerine peş­keş çekil­mesine izin ver­memek lazım. Eğer siz, çift­çisin­den, köy­lüsünün kul­lan­dığı mazot­tan, kul­lan­dığı ener­jiden, ay­nı zaman­da da, her tür­lü gelir­den, yani -çok da net olarak söy­lüyoruz- as­garî üc­ret­ten dahi ver­gi alıyor­sunuz unut­mayın; ama, parasıy­la para kazanan­dan, ver­gi deyin­ce "ya kaçar­lar, ür­küt­meyelim…" Yarın baş­ka taviz is­ter­ler­se ne yapacak­sınız ha?! Bu taviz­le yetinecek­lerini mi zan­nediyor­sunuz?! Ne olacak?.. Döviz bel­li Mer­kez Ban­kasın­da, birileri göz dik­miş; niye alet oluyor­sunuz?! Ekonomi kural­ları iş­leyecek­se, dün 1 700 liradan çöz­düler, dört yıl­lık bir reel faiz al­dılar Tür­kiye'den ve bugün maliyet yük­sel­miş. Benim sorunum değil o. O dövizin de -bu ül­kenin dövizi olan- birilerine peş­keş çekil­mesine izin ver­meyin.

İfade ediyoruz tabiî ki, yok­sul­luk sınırı bel­li, aç­lık sınırı bel­li… 20 000 000'a yakın yeşil kart­la övünür­ken, burada, mak­ro gös­ter­geler diyerek, gerek bor­sa gerek dövizin düş­tüğünü gerek enf­las­yonun düş­tüğünü söy­lüyor­dunuz. Memura gör­düğünüz reva yüz­de 2,5. Sizi bu konuda da yürek­ten al­kış­lıyoruz(!) Mil­yon­lar­ca kişiye, mil­yon­lar­ca emeğine, mil­yon­lar­ca yüreğine ve bu ül­ke adına kat­madeğer üret­miş in­sana yüz­de 2,5 reva görüyor­sunuz ve kat­kı payına bak­tığımız zaman da, hepimiz, bu konuda 2,5… Enf­las­yon far­kını soruyoruz Sayın Bakana, cevap ver­me ih­tiyacı duy­muyor. Ocak ayın­da ver­diğiniz enf­las­yon bel­li, bugün yüz­de 2,5 -tem­muz ayın­dan itibaren- verecek­siniz. Enf­las­yon hedefine bak­tığımız­da yüz­de 10'ları geçecek…

FİK­RET BADAZ­LI (An­tal­ya) - Yüz­de 60'lar­dan aşağı düşüyor…

HÜSEYİN GÜLER (Devam­la) - Ne fark ediyor, yüz­de 60'lar­dan aşağı düş­tü, bunun­la övünüyor­sunuz… Biraz sıkışın­ca da, beş yıl ön­cesinin hesabını sor­maya ve oranın özeleş­tirisini yap­maya çalışıyor­sunuz. Beş yıl ön­cesi geç­ti, bun­dan son­ra neler yapacak­sınız, ona bakacak­sınız. Dört yılın mazeretini, geç­mişin Hükümet­lerine mal eder­seniz, bu sizi ak­lamaz; ama, ül­kenin çek­tiği bu ıs­tırabı, bu çek­tiği sıkın­tıları da göz önün­de bulun­dur­duğunuz­da, bu yapılanın adı -Türk­çesi ne olur­sa ol­sun- kapitülas­yon­dur ve yarın da size çıkacak bir faturanın hesabını kim ödeyecek; bu halk ödeyecek, siz­ler değil. Yarın bel­ki çocuk­larımız ödeyecek, o ay­rı bir konu. Bu süreç içerisin­de yarın size… Av­rupa Bir­liği süreciy­le il­gili "Rum­ları tanıyın" da gelecek, ona da, iş­te "ulus­lararası norm­lar böy­le is­tedi, ne yapabiliriz" diyecek­siniz. Yarın Er­meni sorunu gelecek, yine ay­nı şekil­de… Fark­lı sorun­lar kar­şınıza dayat­ma olarak gel­diğin­de yapacağınız tek şey var: Em­reder­siniz… Baş­ka diyeceğiniz bir şey yok! Ulusal duruş gerek­li, ulusal duruş!

ÜNAL KACIR (İs­tan­bul) - Biz Anavatan Par­tisi değiliz; karış­tırıyor­sun!

HÜSEYİN GÜLER (Devam­la) - Bu yüz­den, bu im­tiyaz­ları lüt­fen ver­meyin, burada alet ol­mayın. Eşit­lik var­mış yok­muş, çok da benim için önem­li değil. Asıl, bu ül­kede kim para kazanıyor­sa ver­gisini ver­mek zorun­da, bu benim için önem­li. Ha, son­ra, eşit­lik var­mış yok­muş, ay­rım­cılık var­mış yok­muş, ona son­ra değiniriz; ama, gelirin­den ver­gisini ver­meyen mükel­lef­ler veya ran­tiye diyebileceğimiz kesime hiz­met et­meye devam ediyor­sunuz. Mil­yon­lar­ca in­sanımıza da, yeter ar­tık, ne yapalım, büt­çeye, denk büt­çeye uy­gun görüş­mesi için her­kes fedakâr­lık yapacak.

Peki, soruyorum size: Dört yıl­dır, gel­diğiniz­den beri, bu halk fedakâr­lığı zaten yap­madı mı? Yap­maya da devam ediyor, bu ül­kenin hay­rı için; ama, dört yıl­da gelişen süreç bel­li. Ül­kenin, her geçen gün… Yine, bugün, gazetelere yan­sıdığı kadar, dik­katinizi çek­miş­se, OECD ül­keleri içerisin­de, kalite açısın­dan bak­tığımız­da son­dan ikin­ciyiz. Bunun­la övünebilir­siniz, yarat­tığınız eser bun­lar çün­kü.

Ül­kenin, ulus­lararası arenada, gerek söz hak­kına bak­tığımız zaman gerek­se kalite açısın­dan değer­len­dir­diğimiz­de, maalesef, ül­kemizi bir alt kümeye düşür­dünüz. Bun­lar, bu tes­pit­leri pay­laşır­ken hep söy­ledik; bu ül­kenin yarın­ları için, bu ül­kenin umut­ları için, lüt­fen olum­lu iş­ler yapın ve eleş­tirilerimize de kulak verin. Üç gün­de çıkar­dığınız kanun, daha hiç­birimizin burada değer­len­dir­diği, okuduğu kanun met­ninin dahi nelere fatura olacağını, bu ül­kenin nasıl bedel ödeyeceğini lüt­fen gözünüzün önüne alın, üs­telik çocuk­larınızı da düşünerek; çün­kü, bu faturayı sadece biz ödemeyeceğiz.

İkin­cisi; Sayın Bakan, al­tı ay ön­ce, iş­te, biz ran­tiyeden de ver­gi alacağız dediği zaman, kıs­men, al­tı ay son­rasını düşün dediğimiz­de, bugün, (U) dönüşü diyebileceğimiz bir çar­kı görüyoruz. Ulus­lararası norm­lar­dan, ulus­lararası ekonomik koşul­lar­dan deniliyor. Diyor ki, Amerika'da bor­sa düş­tü, Amerika hap­şırıyor, biz­de çok yaşasın diyen yok; tam ter­si, biz­de de has­talık oluyor. Bu sürece lüt­fen olum­lu kat­kı ver­meyin. Bunun vebali büyük­tür ve yarın­lar­da, bu ül­kenin, Sayın Kemal Unakıtan'ın dediği gibi 2 000 000 YTL -Yeni Türk Lirası ar­kadaş­lar, al­tını çiziyorum- bun­dan son­raki çıkacak faturanın bedeli de 5 000 000 YTL'ye doğ­ru gidecek; çün­kü, o kadar sıcak­para rahat ki, huzur bul­muş ki, dün­yanın en büyük kazan­dığı ran­tiyeden kaç­mak is­temiyor.

HASAN AN­ĞI (Kon­ya) - 5 tril­yon ek­sik…

HÜSEYİN GÜLER (Devam­la) - Şim­di, 5 000 000… 2 000 000, şim­di, al­tı ay­lık fatura.

HASAN AN­ĞI (Kon­ya) - 2 tril­yon.

HÜSEYİN GÜLER (Devam­la) - Al­tı ay son­rasını, çıkar­dığımız­da, bir hesabını yapalım; sıcak­para kaç­madığı müd­det­çe, ül­kenin ar­tan yüz­de 8 faiz oranıy­la da beraber Hazineye kat­kısını, hesabını katın, kaç mil­yon YTL eder? Öy­le küçüm­semeyin, işinize gel­diği zaman…

MUS­TAFA ELİTAŞ (Kay­seri) - Detay­lara giriyor­sun, vakit dol­dur­mak için uğ­raş­ma.

HÜSEYİN GÜLER (Devam­la) - Biz, rakam­ları… Ben bir ekonomist değilim; ama…

(Mik­rofon otomatik cihaz tarafın­dan kapatıl­dı)

ZÜL­FÜ DEMİR­BAĞ (Elazığ) - Çok tek­nik konuşuyor­sun, ar­kadaş­lar an­layamıyor.

BAŞ­KAN - Sayın Güler, buyurun; konuş­manızı tamam­layınız.

ÜNAL KACIR (İs­tan­bul) - Tıb­biyeye girer­ken matematik sor­muyor­lar mı?!

HÜSEYİN GÜLER (Devam­la) - Sayın Baş­kanım, teşek­kür ediyorum.

Tabiî ki, bu ül­kede, çok basit çarp­ma, top­lama, çıkar­mayı bilen her yurt­taş, duyar­lı bir yurt­taş, bu hesabın faturalarının nasıl ödeyeceğini her­kes biliyor. Eks­tralar çok pahalıdır, bu da eks­tradır. Temen­nimiz, ül­kenin daha büyük bedel­ler ödememesi ve bu doğ­rul­tuda, at­tığınız bu adımın da yarın­lar­da daha fark­lı bedel­ler­le kar­şımıza gel­mesini dilemiyoruz.

Hal­kımızın, bu atılan adımı gözar­dı et­meyeceğini bil­menizi is­tiyor, hepinize say­gılar sunuyorum. (Anavatan Par­tisi sıraların­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Teşek­kür ederim.

Sayın Bil­giç...

Sayın Eras­lan...

Sayın Koç...

Mad­de üzerin­deki görüş­meler tamam­lan­mış­tır.

Mad­deyi oy­larınıza sunuyorum: Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

Tasarının tümünü oy­lamadan ön­ce, oyunun ren­gini belirt­mek üzere, leh­te, Ab­dul­lah Er­dem Can­timur, Kütah­ya…

Sayın Can­timur, buyurun. (AK Par­ti sıraların­dan al­kış­lar)

AB­DUL­LAH ER­DEM CAN­TİMUR (Kütah­ya) - Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekil­leri; ekonomik is­tik­rarın sağ­lanabil­mesi için en önem­li ens­trüman­lar­dan bir tanesi malî disip­lin­dir. Gerek ekonomik is­tik­rarın sağ­lan­ması gerek­se malî disip­linin sağ­lan­ması için iki tane önem­li politika var­dır; bun­lar­dan bir tanesi para politikalarıdır, diğeri ise ver­gi politikalarıdır. Bu görüş­mek­te ol­duğumuz kanun tek­lifi ise, bu ver­gi politikaları çer­çevesin­de görüş­mek­te ol­duğumuz bir kanun tek­lifidir.

Ül­kemiz­de üretime dayalı yatırım­ların art­ması, in­sanımızın iş ve aş temini için şart­tır. Ül­kemiz­deki ser­maye birikiminin yeter­li ol­maması, yaban­cı ser­mayeden yarar­lan­mamızı gerek­li kıl­mak­tadır. Bu an­layış çer­çevesin­de Hükümetimizin sür­dür­düğü politikalar zaman içerisin­de sonuç ver­meye baş­lamış­tır. Men­kul ser­maye irat­larının ver­gilen­diril­mesi, ekonomik kon­jonk­türel olay­lara göre zaman zaman değiş­mek­tedir. Bazen stopaj oran­larının ar­tırıl­ması, bazen azal­tıl­ması ve bazen de sıfıra in­diril­mesi bu çer­çevede yapılan düzen­lemeler­dir; an­cak "ül­kemiz­de bir kriz var da böy­le bir düzen­leme yapılıyor" id­diası, kesin­lik­le doğ­ru bir id­dia değil­dir. Bu düzen­leme, sür­dürülebilir ekonomik is­tik­rarı des­tek­leme adına yapılan düzen­lemeler­dir. Eğer böy­le bir şey ol­say­dı, geç­tiğimiz haf­talar­da, gerek Kurum­lar Ver­gisinin yüz­de 33'ten ön­ce yüz­de 30'a, daha son­ra yüz­de 20'ye in­dir­mek gibi bir irade bu Mec­lis­ten çık­maz­dı. Yine, geç­tiğimiz gün­ler­de Gelir Ver­gisi oran­ların­da da el­bet­te in­dirim yapıl­dı vatan­daşımızın ver­gi yükünün hafif­letil­mesi açısın­dan.

Değer­li ar­kadaş­lar, bu düzen­lemeleri an­lamak için 2006 ön­cesin­deki uy­gulamaları gör­mek lazım; yani, on­dan ön­ce ney­di, bugün yapılan düzen­leme ne getir­mek­tedir? Dar mükel­lef­ler açısın­dan; yani, Tür­kiye'de yer­leşik ol­mayan yatırım­cılar açısın­dan dev­let tah­vili ve hazine bonosu faiz geliri, 2005 ve ön­cesin­de stopaja tabi değil­di ve bugün getirilen kanun tek­lifiy­le de yine stopaja tabi ol­maması gün­demimize gel­mek­tedir.

Yine, dar mükel­lef­lerin his­se senedi alım satımın­dan el­de et­miş ol­duk­ları alım satım kazan­cı, yani, değer ar­tış kazan­cı yine 2005 ve ön­ceki yıl­lar­da ver­giye tabi değil­di; bugün­kü kanun tek­lifiy­le de es­ki uy­gulamaya geri dönül­mek­tedir. Tam mükel­lef­ler açısın­dan ise dev­let tah­vili ve hazine bonosu faiz geliri 2005 yılın­da yine stopaja tabi değil­di ve ön­cesin­de, an­cak, 400 000 YTL'yi aş­ması halin­de beyana tabi idi. Yine bu tek­lif­le beyana tabi gibi bir hüküm getiril­memek­tedir. Zira, eğer beyana tabi ol­muş ol­sa, el­de edilen faiz gelirinin yüz­de 20'ler, 25'ler civarın­da ver­gilen­diril­mesi gerekir. An­cak, bu tek­lif­le, tam mükel­lef­lerin faiz gelir­leri sadece yüz­de 10 şek­lin­de ver­gilen­diril­mek­tedir.

Yine, tam mükel­lef­lerin his­se senediy­le il­gili ver­gilen­diril­meleri daha ön­ce de stopaja tabi değil­di, yani ver­giye tabi değil­di, an­cak 800 YTL'yi aş­ması halin­de yine beyana tabi idi. Yine, burada uy­gulan­mak­ta olan yüz­de 15 stopaj oranı yüz­de 10'a in­diril­mek suretiy­le bir ver­gi in­dirimi sağ­lan­mak is­ten­mek­tedir.

Anayasaya ay­kırılık id­diasın­da bulunul­du. Eğer Anayasaya ay­kırılık söz konusu ise, 2005 yılın­daki uy­gulama da ve ön­ceki uy­gulamalar da Anayasaya ay­kırıdır. Dolayısıy­la, böy­le bir id­dianın kabul edil­mesi müm­kün değil­dir.

Bu tek­life olum­lu oy vereceğimi ifade ediyor, hepinizi say­gılarım­la selam­lıyorum. (AK Par­ti sıraların­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Teşek­kür ederim Sayın Can­timur.

Oyunun ren­gini belirt­mek üzere, aleyh­te, Deniz­li Mil­let­vekili Üm­met Kan­doğan.

Sayın Kan­doğan, buyurun.

MUS­TAFA ÇAKIR (Sam­sun) - Bir defa da gel­me ya!..

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Deniz­li) - Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekil­leri; siz­leri say­gıy­la selam­lıyorum.

Ben­den ön­ce AK Par­ti Mil­let­vekili lehin­de konuş­tu. Şim­di ben aley­hin­de konuş­mak için buraya gelir­ken, yerin­den, görüyorum, bazı ar­kadaş­larımız ser­zeniş­te bulunuyor. Ya, ken­di mil­let­vekiliniz lehin­de konuşur­ken bir şey yok; aley­hin­de biz söz alın­ca niçin o tür bir tutum içerisine giriyor­sunuz, merak ediyorum.

Değer­li mil­let­vekil­leri, dün­yanın her ül­kesin­de, zaman zaman, ekonomide dal­galan­malar olabilir. Bunun boyutu bazen küçük olur bazen büyük olur, bu, bazen krize kadar gidebilir. Tür­kiye'de de, son gün­ler­de, ekonomide cid­dî manada sıkın­tılar or­taya çık­mış­tır. Bu sıkın­tıların neticesin­de -biraz ön­ce konuşan ar­kadaşımız da ifade et­meye çalış­tı- âdeta "kriz" laf­ları or­tada dolaş­maya baş­ladı.

Şim­di, bir ül­kede, üç­buçuk yıl­dan beri uy­gulanan bir IMF politikası var. Bu IMF politikasıy­la, enf­las­yon ve faiz oran­larıy­la il­gili, üç­buçuk yıl­dan beri cid­dî mücadeleleriniz var. Ama, gelinen nok­tada, or­taya çıkan bu durum… Uzun zaman­dan beri “geliyorum” diyen bir teh­likey­le kar­şı kar­şıyay­dık; ama, maalesef, uzun zaman­dan beri or­taya çık­mış olan bu teh­likeyi, İk­tidar, görme­mez­lik­ten gel­di, göz­lerini kapat­maya çalış­tı. Ama, biz­ler ve bir­çok ik­tisat­çı, bu konular­la il­gili cid­dî ikaz­lar­da bulun­du. Üç­buçuk dört ay ön­ce Kemal Der­viş Tür­kiye'ye gel­di; gel­diğin­de şun­ları söy­ledi, dedi ki: "Bu kur seviyesiy­le, dövizin ulaş­tığı bu rakam­lar­la, bu ül­kede, bu politikaları daha uzun süre devam et­tir­mek müm­kün değil." Orada, gel­di, nazik bir şekil­de, bir uyarıda bulun­du ve cari açığın ulaş­mış ol­duğu boyut­ların cid­dî manada teh­like yaratacak seviyelere gel­diği söy­len­di, biz de söy­ledik. Ama, bun­lara hep göz­lerimizi kapat­tık; sadece, bütün meselemizi enf­las­yon oranını bel­li seviyelere çek­me nok­tasına uyar­layın­ca, diğer bütün meseleler hep gözar­dı edil­di.

Şim­di, vatan­daşın bu nok­tada güveni sar­sıl­dı. Demin de bah­set­meye çalış­tım, söy­lemeye çalış­tım; şim­di, vatan­daş, elin­deki dövizi boz­durup Türk Lirasına geç­ti ve bu, Hükümet­çe, tav­siye edil­di, teş­vik edil­di; şir­ket­lerimiz, döviz cin­sin­den borç­lan­maya teş­vik edil­di. An­cak, bu nok­tada, hem vatan­daş­larımız hem de şir­ket­lerimiz, çok cid­dî manada sıkın­tı içine gir­diler. Önem­li olan, vatan­daş­larımızın, şir­ket­lerimizin… Uy­gulanan ekonomik politikalar­da sıkın­tılar olabilir, zaman zaman zor­luk­lar­la kar­şılaşılabilir; ama, önem­li olan güvenin sar­sıl­mamasıy­dı. İş­te, bugün, Tür­kiye'de, Hükümete olan bu nok­tadaki güven sar­sıl­mış­tır. Tür­kiye için asıl teh­likeli olan budur. Mer­kez Ban­kası bile, maalesef -al­tını çizerek söy­lüyorum maalesef- bütün bu geliş­melere kar­şı duyar­sız kal­dı, gelişen olay­ları iyi okuyamadı. Bütün dün­yanın faiz ar­tırım­ların­da bulun­duğu ve bir şekil­de geliş­mek­te olan ül­keler­den bu faiz ar­tırımı dolayısıy­la gelişen ül­kelere bir kay­nak trans­feri olabileceğini hep gözar­dı et­ti. O neden­le, Mer­kez Ban­kası, maalesef, yan­lış bir karar­la, geçen­ler­de, faiz in­dirimine git­mek durumun­da kal­dı.

İş­te, bütün bun­ları alt al­ta top­layacak olur­sak veya üst üs­te top­layacak olur­sanız, maalesef, Tür­kiye'deki ekonomide teh­like can­ları çal­maya baş­ladı. İş­te, enf­las­yon hedefin­den büyük öl­çüde sap­ma or­taya çık­tı. Büyüme rakam­ları yeniden göz­den geçiril­meye çalışılıyor. İt­halat ih­racat meseleleri yeniden göz­den geçiril­meye çalışılıyor. Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planına bak­tım, 2006 yılın­daki iş­siz­lik rakam­ları 10,4; hedefiniz bu. Değer­li mil­let­vekil­leri, dev­ral­dığınız­da bu 10,3'tü. Ger­çek­leş­tirebilir­seniz, yapabilir­seniz, hedefiniz 2006'da 10,4; nasıl sağ­layacak­sınız? Bu son geliş­meler­den son­ra, iş­siz­lik rakam­larını 10,4'te nasıl tutabilecek­siniz? Büyüme diyor­dunuz, bu nasıl bir büyümedir ki, iş­siz­lik rakam­ları dev­ral­dığınız Tür­kiye'ye göre daha yük­seliyor? İş­te, hep biz bun­ları buralar­dan söy­ledik, bu rakam­lara inan­mayın, bu rakam­lar al­datıcıdır, bu rakam­ların ar­kasın­daki ger­çek­leri görün dedik; ama, maalesef, gör­mediniz.

(Mik­rofon otomatik cihaz tarafın­dan kapatıl­dı)

BAŞ­KAN - Sayın Kan­doğan, konuş­manızı tamam­layınız lüt­fen.

Buyurun.

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Devam­la) - Şim­di, bu kanun­la il­gili olarak son söz­lerim: Demin de söy­lemeye çalış­tım, ekonomi politikaların­da, ver­gi politikaların­da, ver­gi politikaların­da mut­laka bir is­tik­rar ol­ması lazım­dır. Hem iç yatırım­cıların hem de dış yatırım­cıların bu nok­tada Hükümete güven duy­maları lazım. Siz al­tı ay ön­ce getir­diğiniz bir kanunu al­tı ay son­ra değiş­tirir­seniz, geriye doğ­ru ver­gi uy­gulamalarını or­taya koyar­sanız, yatırım in­dirim meselesin­de bek­len­tilerin ter­sine, umulanın ak­sine yatırım in­dirimini kal­dırır­sanız hem iç yatırım­cıya hem dış yatırım­cıya güven ver­memiş olur­sunuz. İş­te, bu kanun­la da getirilen budur.

Onun için, ben diyorum ki, bu uy­gulama yan­lış­tır. İç­teki vatan­daş­larımıza uy­gulanan oran­lar ile dış yatırım­cılara uy­gulanan oran­ların fark­lı ol­ması Anayasaya da ay­kırı bir hüküm ih­tiva et­mek­tedir. O neden­le, geliniz, bu kanunu -ar­tık bir şey söy­lemek zor ama, Mec­lis kapanıyor- Sayın Cum­hur­baş­kanı geri gön­derir­se ne olacak? Ne olacak siz­lere soruyorum; Anayasaya ay­kırılığı id­diasıy­la geri gön­derir­se?

(Mik­rofon otomatik cihaz tarafın­dan kapatıl­dı)

BAŞ­KAN - Sayın Kan­doğan teşek­kür ediyorum.

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Devam­la) - Ben teşek­kür ediyorum, say­gılar sunuyorum.

BAŞ­KAN - Sayın mil­let­vekil­leri, tek­lifin tümü ve mad­deleri üzerin­deki görüş­meler tamam­lan­mış­tır.

Tek­lifin tümü açıkoy­lamaya tabidir.

Açıkoy­lamanın şek­li hak­kın­da Genel Kurulun kararını alacağım.

Açıkoy­lamanın elek­tronik oy­lama cihazıy­la yapıl­masını oy­larınıza sunuyorum: Kabul eden­ler... Kabul et­meyen­ler... Kabul edil­miş­tir.

Sayın mil­let­vekil­leri, oy­lama için 5 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisin­de sis­teme giremeyen üyelerin tek­nik per­sonel­den yar­dım is­temelerini, bu yar­dıma rağ­men de sis­teme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oy­lama için ön­görülen 5 dakikalık süre içerisin­de Baş­kan­lığa ulaş­tır­malarını rica ediyorum.

Ay­rıca, vekâleten oy kul­lanacak sayın bakan­lar var ise, han­gi bakana vekâleten oy kul­lan­dığını, oyunun ren­gini ve ken­disinin ad ve soyadı ile im­zasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oy­lama için ön­görülen 5 dakikalık süre içerisin­de Baş­kan­lığa ulaş­tır­malarını rica ediyorum.

Oy­lama iş­lemini baş­latıyorum.

(Elek­tronik cihaz­la oy­lama yapıl­dı)

BAŞ­KAN - Say­gıdeğer mil­let­vekili ar­kadaş­larım, Or­du Mil­let­vekili Cemal Uy­sal ve 6 Mil­let­vekilinin; 193 Sayılı Gelir Ver­gisi Kanunun­da Değişik­lik Yapıl­masına İliş­kin Kanun Tek­lifinin. (S. Sayısı: 1215) açıkoy­lama sonucunu açık­lıyorum:

Kul­lanılan oy sayısı   :     284

Kabul                         :     258

Ret                             :       26 (x)

Böy­lece, tek­lif yasalaş­mış­tır; mil­letimiz için hayır­lara vesile ol­masını diliyorum.

Bir­leşime 10 dakika ara veriyorum.

Kapan­ma saati: 23.43

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                                    

(x) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.

BEŞİN­Cİ OTURUM

Açıl­ma Saati:23.55

BAŞ­KAN: Baş­kan­vekili İs­mail ALP­TEKİN

KÂTİP ÜYELER: Bay­ram ÖZ­ÇELİK (Bur­dur), Meh­met DANİŞ (Çanak­kale)

BAŞ­KAN - Sayın mil­let­vekil­leri, Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisinin 120 nci Bir­leşiminin Beşin­ci Oturumunu açıyorum.

Kanun tasarı ve tek­lif­lerini görüş­meye devam edeceğiz.

6 ncı sırada yer alan, Trab­zon Mil­let­vekili Cev­det Er­döl ve 7 Mil­let­vekilinin; 190 Sayılı Genel Kad­ro ve Usulü Hak­kın­daki Kanun Hük­mün­de Karar­namede Değişik­lik Yapıl­ması, 4576 Sayılı Dev­let Memur­ları Kanunu, Har­cırah Kanunu, Bazı Sağ­lık Per­sonelinin Dev­let Hiz­met Yüküm­lülüğüne Dair Kanun, Tapu ve Kadas­tro Genel Müdür­lüğü Kuruluşu ve Görev­leri Hak­kın­da Kanun Hük­mün­de Karar­namenin Değiş­tirilerek Kabulü Hak­kın­da Kanun, Kadas­tro Kanunu ile Genel Kad­ro Usulü Hak­kın­daki Kanun Hük­mün­de Karar­namenin Eki Cet­vel­ler­de Değişik­lik Yapıl­ması Hak­kın­da Kanunun Bazı Mad­delerinin Yürür­lük­ten Kal­dırıl­ması, 181 Sayılı Sağ­lık Bakan­lığının Teş­kilat ve Görev­leri Hak­kın­daki Kanun Hük­mün­de Karar­namenin Bazı Mad­delerinin Değiş­tiril­mesi Hak­kın­daki Kanun Tek­lifi ve Sağ­lık, Aile, Çalış­ma ve Sos­yal İş­ler Komis­yonu raporunun görüş­melerine baş­lıyoruz.

VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

6.- Trab­zon Mil­let­vekili Cev­det Er­döl ve 7 Mil­let­vekilinin; 190 Sayılı Genel Kad­ro ve Usulü Hak­kın­daki Kanun Hük­mün­de Karar­namede Değişik­lik Yapıl­ması, 4576 Sayılı Dev­let Memur­ları Kanunu, Har­cırah Kanunu, Bazı Sağ­lık Per­sonelinin Dev­let Hiz­met Yüküm­lülüğüne Dair Kanun, Tapu ve Kadas­tro Genel Müdür­lüğü Kuruluşu ve Görev­leri Hak­kın­da Kanun Hük­mün­de Karar­namenin Değiş­tirilerek Kabulü Hak­kın­da Kanun, Kadas­tro Kanunu ile Genel Kad­ro Usulü Hak­kın­daki Kanun Hük­mün­de Karar­namenin Eki Cet­vel­ler­de Değişik­lik Yapıl­ması Hak­kın­da Kanunun Bazı Mad­delerinin Yürür­lük­ten Kal­dırıl­ması, 181 Sayılı Sağ­lık Bakan­lığının Teş­kilat ve Görev­leri Hak­kın­daki Kanun Hük­mün­de Karar­namenin Bazı Mad­delerinin Değiş­tiril­mesi Hak­kın­daki Kanun Tek­lifi ve Sağ­lık, Aile, Çalış­ma ve Sos­yal İş­ler Komis­yonu Raporu (2/798) (S. Sayısı: 1199) (x)

BAŞ­KAN - Komis­yon ve Hükümet?.. Yerin­de.

Komis­yon raporu 1199 sıra sayıy­la bas­tırılıp dağıtıl­mış­tır.

Şim­di, tek­lifin tümü üzerin­de, AK Par­ti Grubu adına, Trab­zon Mil­let­vekili Sayın Cev­det Er­döl.

Buyurun Sayın Er­döl. (AK Par­ti sıraların­dan al­kış­lar)

AK PAR­Tİ GRUBU ADINA CEV­DET ER­DÖL (Trab­zon) - Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekil­leri; 1199 sıra sayılı kanun tek­lifimiz üzerine AK Par­ti Grubu adına söz al­mış bulunuyorum; gerek şah­sım gerek AK Par­ti Grubu adına hepinizi say­gıy­la selam­lıyorum.

Bu kanun tek­lifinin hazır­lanışı, as­lın­da, benim ve 7 ar­kadaşın im­zasıy­la hazır­lan­mış gibi görünüyor ise de, açık­lık­la ifade et­mem gerekiyor ki, bu, Sağ­lık Bakan­lığı -Sayın Bakanımıza teşek­kür ediyorum- Sayın Bakanımız ve Bakan­lık bürok­rat­larının hazır­lamış ve hepimizin ar­zu et­miş ol­duğu bir kanun tek­lifi. Bu neden­le, bu kanun tek­lifini gün­deme alan grup baş­kan­vekil­lerine,

                                  

(x) 1199 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

AK Par­ti Grup Baş­kan­vekil­lerine, Cum­huriyet Halk Par­tisi Grup Baş­kan­vekil­lerine ve Anavatan Par­tisi Grup Baş­kan­vekil­lerine, Komis­yonumuz görüş­meleri sırasın­da kat­kı veren tüm mil­let­vekili ar­kadaş­larıma has­saten teşek­kür ediyorum. Çün­kü, çok önem­li bir ek­siği giderecek­tir. Şöy­le ki, sağ­lık mev­zuatın­da, çalış­manın önemini hepimiz biliyoruz; ama, dok­tor­ların vaz­geçil­mez bir un­sur ol­duğunu, ol­maz­sa ol­maz ol­duğunu mut­laka hepimiz biliyoruz.

Mev­cut mev­zuatımıza göre, daha ön­ceden, Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisin­de kabul edilen 5283 sayılı Kanun­la Sağ­lık Bakan­lığına ait pek çok has­tane, dis­pan­ser, Mil­lî Eğitim Bakan­lığına ait sağ­lık teş­kil­leri, Sağ­lık Bakan­lığına dev­redil­miş ve kad­rolarıy­la bir­lik­te dev­redil­miş ol­malarına rağ­men, boş kad­roları ip­tal edil­miş­ti. Dolayısıy­la, bu has­taneler­de olacak olan yeni hekim ve diğer sağ­lık per­soneli ih­tiyacı, bir baş­ka kad­rodan baş­ka şekil­de temin edil­mesi gerekiyor­du.

Yine, ay­nı şekil­de 16 il­de açılan diş eğitim, diş has­taneleri ve 6 tane de diş has­tanelerin­deki ünite geniş­lemeleri diş hekimine olan ih­tiyacı da ar­tır­mış durum­dadır. Yine, Mil­lî Eğitim Bakan­lığına, malumunuz, Sağ­lık Bakan­lığının sağ­lık mes­lek liseleri dev­redil­di, fakat, bu devir sırasın­da Mil­lî Eğitim Bakan­lığının Sağ­lık Bakan­lığının üzerin­de kalan öğ­ret­men, müdür, müdür yar­dım­cısı ve diğer per­sonelin, Sağ­lık Bakan­lığı üzerin­de görül­mesi ve bu kad­roların ip­tal edil­memesi, yeni per­sonel alımın­da en önem­li en­gel­leri oluş­tur­mak­tay­dı ve bu şekil­de yapılan hazır­lık son­rasın­da 9 690 kad­ro ser­best bırakılıyor ve 9 690 kad­ro ip­tal edilerek -Sağ­lık Bakan­lığının kul­lan­madığı bu kad­rolar ip­tal ediliyor- bun­ların yerine Sağ­lık Bakan­lığının kul­lanacağı kad­rolar oluş­turuluyor. Yani, ilave bir kad­ro ar­tırımı söz konusu değil. Kul­lan­madığı öğ­ret­men, müdür, müdür yar­dım­cısı, hiz­met­li, aş­çı, ter­zi gibi pek çok kad­royu ip­tal ediyoruz; on­ların yerine, biraz son­ra sayacağım mik­tar­lar­da, uz­man hekim, diş tabibi, sos­yal çalış­macı, psikolog, ec­zacı, od­yolog, diyetis­yen, çocuk gelişim­cisi, fiz­yoterapist, acil tıp tek­nikeri gibi eleman­lar alın­ması amaç­lanıyor. Bun­lar­dan acil tıp tek­nikeri alınıyor, neden sağ­lık memuru alın­mıyor veya ebe, hem­şire alın­mıyor gibi ak­lımıza sorular gelebilir. Bun­lar­la il­gili Sağ­lık Bakan­lığının açık kad­roları yeterin­ce var, on­lar­la il­gili atama yapılabil­mesi müm­kün; fakat, bu say­dığımız dal­lar­da, maalesef, kad­rosu ol­madığı için -mesela, sos­yal çalış­macı yok, psikolog yok, od­yolog kad­rosu yeterin­ce yok, kulak burun boğaz klinik­lerin­de od­yolog çalış­tır­mak is­tiyor­sunuz, Bakan­lık bun­ları atayamıyor kad­ro ol­madığı için- bu, büyük bir ih­tiyacı giderecek­tir. Ay­nı şekil­de, bu yaz dönemin­de mesela, mec­burî hiz­mete gön­dereceğimiz hekim ar­kadaş­larımız için de, kad­ro bel­ki kal­mayacak elimiz­de; onun için, çok acil görüşül­mesi gereken bir kanun ol­ması hasebiy­le, ön­celik ver­diği için, Grubumuza ve diğer grup­lara da, tek­rar teşek­kür ediyorum.

Yine, kanun, baş­ka iki yenilik daha getiriyor. Bun­lar­dan birisi 4/B ile görev­len­dirilen, 4/B söz­leş­meli per­sonel şek­lin­de görev­len­dirilen hekim­ler, malumunuz, kuray­la atanıyor­du. Diş tabibi ve ec­zacılara da ay­nı hak­ları, ay­nı şekil­de kuray­la atan­ması, sınav mec­buriyeti ol­mak­sızın kuray­la atan­ması kolay­lığı getiriliyor. Bu da, kad­ro açısın­dan, bu sağ­lık per­sonelinin çalış­tırılabil­mesi açısın­dan ol­duk­ça önem­li.

Yine, ay­nı şekil­de, ec­zacıların döner­ser­mayeden pay alabil­melerine veya yüz­de150 olarak al­dık­ları payı biraz daha ar­tır­mayı düşünüyoruz ve bu şekil­de de bir değişik­lik yap­tık bu kanun tek­lifinin üzerin­de.

Sağ­lık grup baş­kan­ları var il­çelerimiz­de. Bu sağ­lık grup baş­kan­ları fiilen var; ama, hukuken yok. On­lar için de bir hukukî norm getiriyoruz. Sağ­lık grup baş­kan­ları, hukuken tanım­lanıyor, on­lara da bazı sos­yal hak­lar ilave olarak getiriliyor. Bu şekil­de, ger­çek­ten, sağ­lık mev­zuatımız­da çok çok önem­li değişik­lik­leri hep bir­lik­te yap­tık. Bu da, ger­çek­ten, çok önem­li bir diğer değişik­lik olacak. Sağ­lık Bakan­lığımızın kad­ro ih­tiyacı bakımın­dan büyük bir ek­sik­liğini giderecek.

Özet­lemek ih­tiyacını şöy­le duyuyorum: Sağ­lık Bakan­lığının per­sonel ih­tiyacını kar­şılamak amaç­lı bu kanun tek­lifi. Tutulu kad­roları ser­best bırakılıyor. Mil­lî Eğitim Bakan­lığının üzerin­de ol­ması gereken müdür, müdür yar­dım­cısı, öğ­ret­men gibi Mil­lî Eğitim Bakan­lığına dev­redilen okul­ların bu kad­roları ip­tal ediliyor. On­ların yerine, mesela, uz­man dok­tor, 2 000 tane uz­man dok­tor kad­rosu, 926 tane diş tabibi kad­rosu, 462 tane ec­zacı, 1 260 tane diyetis­yen, 350 sos­yal çalış­macı, 300 od­yolog, 1 344 fiz­yoterapist, 748 psikolog, 200 çocuk gelişim­cisi ve 2 100 sağ­lık tek­nikeri is­tih­dam edilebilecek.

Bu sağ­lık tek­niker­leri de büyük bir ih­tiyacı kar­şılayacak; şöy­le ki, nor­mal­de sağ­lık tek­nikerinin, acil tıp tek­niker­lerinin çalışabileceği 112 acil ser­vis­ler­de, biz, şu an­da hekim­leri, hem­şireleri, ebeleri çalış­tır­mak durumun­da kalıyoruz. Bun­ları da, sağ­lık tek­niker­lerini dev­reye sokarak, sağ­lık per­sonelini daha ran­tabl hale getir­mek durumun­da olacağız.

Yine, 657 sayılı Kanunun 4/B ile söz­leş­meliler­de de ec­zacı ve diş hekim­lerini kuray­la atamak değişik­lik­leri yapılıyor.

Bu çok önem­li sağ­lık per­sonelinin kanunî düzen­lemesin­de, ger­çek­ten, komis­yon görüş­meleri sırasın­da gerek Cum­huriyet Halk Par­tisi mil­let­vekili ar­kadaş­larım gerek­se Anavatan Par­tisin­den görev­li ar­kadaşım biz­lere çok des­tek ver­diler ve önem­li bir ek­sik­liği gidereceğine inan­dığımız bu kanun tek­lifini huzur­larınıza getir­miş ol­duk.

Grup­lar­dan has­saten is­tir­ham ediyorum: Bu kanuna des­tek ver­melerini, burada da des­tek­lerini devam et­tir­melerini ve bu kanunun, mil­letimizin hiz­metine sunacağımız sağ­lık per­sonelinin bir an ön­ce atan­ması için gerek­li değişik­lik­lerin oluş­ması…

Bu vesiley­le, gecenin bu vak­tin­de siz­leri say­gıy­la selam­lıyor; kanunun mil­letimize, mem­leketimize, tüm sağ­lık camiasına hayır­lı ol­masını temen­ni ediyor, tek­rar hepinize say­gılar sunuyorum. (Al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Teşek­kür ediyorum Sayın Er­döl.

İkin­ci söz is­teği, Cum­huriyet Halk Par­tisi Grubu adına, Muğ­la Mil­let­vekili Sayın Ali Ars­lan'a ait. (CHP sıraların­dan al­kış­lar)

Buyurun efen­dim.

CHP GRUBU ADINA ALİ ARS­LAN (Muğ­la) - Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekili ar­kadaş­larım; baş­lığı ol­duk­ça uzun bir yasa tek­lifi; an­cak, Sayın Cev­det Er­döl ve 7 ar­kadaşımızın -ger­çi Sayın Er­döl "bu, Bakan­lık tarafın­dan hazır­lan­dı, bize im­zalat­tılar" dedi; ama, baş­lık­ta öy­le görünüyor- hazır­ladığı 1199 sıra sayılı kanun tek­lifi üzerin­de, Cum­huriyet Halk Par­tisi Grubu adına söz al­mış bulunuyorum; gecenin bu iler­leyen saatin­de hepinize, şah­sım ve Grubum adına ben de selam­larımı, say­gılarımı sunuyorum.

Değer­li ar­kadaş­larım, Sayın Er­döl'de bah­set­ti, ger­çek­ten bir ih­tiyacı kar­şılayan önem­li bir yasa; tabiî ek­sik­leri de olabilir. Şim­di, bakın, bu kanunun genel gerek­çesin­de "Bakan­lığımızın acil ih­tiyacı olan per­sonelin atan­masına en­gel teş­kil eden ve bir iş­levi kal­mayan 4576 sayılı Kanunun 2 nci mad­desi ile geçici 2 nci ve geçici 4 ün­cü mad­delerinin yürür­lük­ten kal­dırıl­ması gereği or­taya çık­mış­tır" deniliyor.

Değer­li ar­kadaş­larım, ger­çek­ten acil bir ih­tiyacı kar­şılıyor; an­cak, "acil" der­ken, san­ki bugün or­taya çık­mış yeni bir sorun değil; as­lın­da, bizim sağ­lık sek­törünün eleman ih­tiyacı, acil bir ih­tiyaç değil, kronik bir ih­tiyaç, yıl­lar­dan beri süren bir ih­tiyaç. Hepimizin bil­diği gibi, bu kür­süden defalar­ca dile getir­diğimiz gibi, gerek hekim sayısın­da gerek yar­dım­cı per­sonel sayısın­da gerek diş hekimi, ec­zacı sayısın­da, ül­kemizin acil, acil ol­duğu kadar da uzun zaman­dan beri devam eden sorun­ları var. Bu yasay­la, bu sorunun bir bölümünü, bir bölüm ar­kadaşımızın ih­tiyacını gider­miş olacağız.

Değer­li ar­kadaş­larım -Sayın Er­döl de bah­set­ti- hem­şireler yok bu yasanın için­de. Bakın, biz­de, 100 000 civarın­da hekimimiz var, 100 000 civarın­da hem­şiremiz var; oy­sa, dün­ya norm­larına bak­tığımız­da, 1 hekime 4 hem­şire düşüyor, 4 yar­dım­cı sağ­lık per­soneli düşüyor. Bu konuda, büyük bir ek­sik­liğin, büyük bir yan­lış­lığın için­deyiz. O açıdan, bir an ön­ce -iş bek­leyen de, biliyor­sunuz çok  sayıda hem­şiremiz var; sayısı konusun­da, ger­çi, kafalar biraz karışık, Sayın Bakan baş­ka rakam söy­lüyor, konuy­la il­gili sivil top­lum ör­güt­lerinin ver­diği rakam­lar da çok değişik- sanıyorum, bu konuda cid­dî bir çalış­ma ih­tiyacı da var ve ül­kemizin de hem­şireye ih­tiyacı var. Değer­li ar­kadaş­larım, bizim­le ben­zer nüfus yapısına sahip İn­gil­tere'de, Al­man­ya'da, Fran­sa'da, aşağı yukarı 500 000 ile 750 000 arasın­da hem­şire var, hem­şire görev yapıyor; Tür­kiye'de bu sayı, 100 000'ler, hat­ta, 100 000'in bile biraz al­tın­da.

Dok­tor sayımız yeter­siz; Sayın Bakan diyor ki: "Gerekir­se dışarıdan da getiririz." Ger­çek­ten bir sıkın­tı var­sa, tar­tışılabilir; bunu ay­rıca tar­tışacağız; an­cak, okul bitiren, iş bek­leyen on­bin­ler­ce hem­şiremiz var. Demek ki, asıl ek­sik olan sayısal veriler değil, asıl ek­sik olan Sağ­lık Bakan­lığının, dev­letin, bu tür per­soneli çalış­tırıp çalış­tır­mama ek­sik­liği.

Değer­li ar­kadaş­larım, ay­rıca, biliyor­sunuz, yine, hepimizin çok yakın­dan bil­diği ve defalar­ca bu kür­süden dile getirilen, dağılım ek­sik­liğimiz var. Ül­kemizin doğusu ile batısı arasın­da, kır­sal alan ile kent­ler arasın­da müt­hiş bir dağılım den­gesiz­liği var. Bu konuda da ül­kemiz, ger­çek­ten, çok sıkın­tılı süreç­ler yaşıyor; dilerim, önümüz­deki süreç­te bu sorunu çöz­müş olacağız.

Değer­li ar­kadaş­larım, sorun acil; acil ol­duğu için de, 4576 sayılı Yasanın bazı mad­delerini yürür­lük­ten kal­dır­mamız gerekiyor; an­cak, acaba, sadece bu yasayı kal­dırarak önün­deki en­gel­leri kal­dırabilir miyiz; bu tar­tış­malı. Bakın, IMF ve Dün­ya Ban­kası, bize, yıl­lar­dan beri bir reçete sunuyor; reçete şu: Siz­de kamu per­soneli sayısı çok faz­la, azal­tın; üc­ret­lerini azal­tın, büt­çeniz çok para ver­meye uy­gun değil; iş güven­cesini kal­dırın ve genel­lik­le de söz­leş­meli çalış­tırın. Sağ­lık­ta en çok öner­dik­leri zaten, bu konuda, bu alan­da, ön­ce bir­leş­tir -SSK ve dev­let has­tanelerini bir­leş­tir­dik biliyor­sunuz- son­ra özerk­leş­tir, en son da özel­leş­tir. Üc­ret­leri az olacak per­sonelin, sos­yal güven­cesi ol­mayacak per­sonelin; yani, ser­mayenin önün­deki diken­leri kal­dır, diken­siz gül bah­çesini yarat, on­dan son­ra özel­leş­tir. IMF ve Dün­ya Ban­kasının bu reçetesini, bu kanunu kal­dır­dık­tan son­ra, bunu aşabilir miyiz, bil­miyorum.

Değer­li ar­kadaş­larım, ger­çek­ten, sağ­lık per­sonelinin üc­ret­leriy­le il­gili büyük sıkın­tılar var. Bakın, bir hem­şire 740 Yeni Türk Lirası civarın­da üc­ret alıyor. Biliyor­sunuz, geç­tiğimiz gün­ler­de açık­lan­dı, aç­lık sınırı 750 lira. Bir hem­şiremize, asıl üc­ret olarak, aç­lık sınırının bile al­tın­da üc­ret veriyoruz. Tabiî, bu kadar iş­siz­liğin, bu kadar iş talebinin yoğun ol­duğu bir yer­de de, bu ar­kadaş­larımız, bu üc­ret­ler­le de çalış­mak zorun­da kalıyor­lar. Biliyor­sunuz, gene, yap­tığımız düzen­lemeler­le, sağ­lık per­sonelinin, özel­lik­le dok­tor­lar ve sağ­lık per­sonelinin -bu yasay­la ec­zacılara da ver­me mad­desini getiriyoruz- döner­ser­mayeden pay alarak üc­ret­lerin­de bir iyileş­tir­me yap­tık; an­cak, çalışır­ken al­dık­ları bu üc­ret, maalesef, bu ar­kadaş­larımızın, bu yurt­taş­larımızın emek­liliğine yan­sımıyor. Geç­tiğimiz gün­ler­de An­kara Tabip Odası Kon­gresine git­tim; orada, emek­li hekim­lerin ne kadar âciz duruma düş­tük­lerini gör­düm ve içim sız­ladı. Bunu, bu Mec­lis­te bu kür­süde de, komis­yon­da da defalar­ca dile getir­dim. Bu Mec­lisin en önem­li görev­lerin­den birisi, döner­ser­maye uy­gulamalarıy­la çalışır­ken rahat­lama sağ­ladığımız sağ­lık per­soneli ve dok­tor ar­kadaş­larımızın emek­lilik­lerine de yan­sıyacak bir üc­retin, bu dönem­de, mut­laka, veril­mesi gerekiyor. Bunu, geç­tiğimiz gün­ler­de, Plan ve Büt­çe Komis­yonun­da, Adalet ve Kal­kın­ma Par­tili bir mil­let­vekili ar­kadaşımız da dile getir­di; an­cak, henüz, bu konuda Hükümetiniz­den bir girişim göremiyoruz.

Değer­li ar­kadaş­larım, bakın, size il­ginç bir baş­ka rakam. 2005 yılın­da 1 550 civarın­da, 1 447 hem­şire alıyor Sağ­lık Bakan­lığı; ne garip tesadüf ki, 1 495 tane de görev­den ay­rılan var; yani, top­lam 50 civarın­da, hem­şire sayımızı, bir yıl için­de ar­tırabil­mişiz.

Neden ay­rılıyor bu in­san­lar; ger­çek­ten çok düşük üc­ret alıyor­lar, sayıları çok az ol­duğu için inanıl­maz güç bir yaşam sür­dürüyor­lar, nöbet­leri çok faz­la, faz­la mesaileri çok faz­la ve ilk fır­satını bulan emek­li olup ay­rılıyor.

Değer­li ar­kadaş­larım, şim­di, 2006 yılın­da 10 000 civarın­da hem­şire ataması yapıl­dı. Yapılan bu atamaların neredey­se tamamı 657 sayılı Dev­let Memur­ları Kanununun 4/B mad­desiy­le; yani, söz­leş­meli.

Değer­li ar­kadaş­larım, Anayasamızın 52 nci mad­desine göre sağ­lık hiz­meti bir kamu görevi. Dev­let, mut­laka talep edilen her yer­de sağ­lık hiz­metini sun­mak zorun­da ve yine, Anayasamızın 128 in­ci mad­desine göre de, kamu hiz­met­lerinin kamu per­soneli tarafın­dan, dev­let memur­ları tarafın­dan ya da eş­değeri tarafın­dan sunul­ması gerekiyor. Eğer bu görev bir kamu göreviy­se, bunun, söz­leş­meli, iş güven­cesi ol­mayan, geçici, ne zaman iş­ten çıkarılacağı bel­li ol­mayan kamu görev­lileri tarafın­dan sunul­maması gerekiyor; çün­kü, sağ­lık hiz­meti sürek­li bir görev.

Değer­li ar­kadaş­larım, Adalet ve Kal­kın­ma Par­tisi, neden­se -sadece bu sağ­lık alanın­da değil, eğitim alanın­da da böy­le- as­lî memur­lar tarafın­dan yapıl­ması gereken eğitim gibi, sağ­lık gibi görev­leri, son dönem­de, özel­lik­le söz­leş­meli per­sonele yap­tır­mak gibi bir çalış­ma için­de. Çok sayıda söz­leş­meli per­sonel al­dık; Tür­kiye, söz­leş­meli per­sonel cen­netine dönüyor yavaş yavaş. Hat­ta, daha da ilerisine gidil­miş­ti, geç­tiğimiz yıl­lar­da bir yasa çıkar­dık; taşeron eliy­le has­tanelerimize per­sonel temin et­me gibi, sağ­lık per­sonelini köleleş­tiren, âdeta, bir yasa çıkar­mış­tık. Al­lah'tan ki, bu yasa yar­gı tarafın­dan geri dön­dürül­dü.

Değer­li ar­kadaş­larım, bu Hükümetin, en önem­li yap­tığım diye or­taya çıkan projelerin­den birisi, biliyor­sunuz, Sağ­lık­ta Dönüşüm Projesi. Sağ­lık­ta Dönüşüm Projesinin temeli şu: Sağ­lık, biliyor­sunuz, ar­tık çok pahalı bir uğ­raşı alanı haline gel­di. Anayasaya göre hak olan, vatan­daşın hak­kı olan sağ­lık, son dönem­de, ser­mayenin kucağına sunularak, hak ol­mak­tan çıkarılıp, hiz­met haline gel­di. Hat­ta, bunun­la il­gili, ilk baş­lan­gıç­ta, Sağ­lık Bakan­lığı "has­taneler iş­let­me, has­talar müş­teridir" gibi bir söy­lem­de bulunuyor­du; an­cak, sonun­da far­kına var­dı ki, bu söy­lem çok itici, in­san­ların kabul edemeyeceği bir söy­lem. Son dönem­de mem­nuniyet­le görüyoruz ki, bun­dan vaz­geçil­miş; ama, sadece söy­lem­den vaz­geçil­di, ey­lem devam ediyor.

Sağ­lık­ta dönüşüm projesiy­le, sağ­lık hak ol­mak­tan çıkarılıp hiz­met haline getiriliyor, paray­la alınıp satılabilen ticarî bir alan haline getiriliyor; has­taneler iş­let­me, has­talar da müş­teri olacak. Bunun bileşen­leri var; birin­ci basamak­ta aile hekim­liği; değer­li ar­kadaş­larım, ikin­ci basamak­ta da, biraz ön­ce bah­set­tiğim gibi, has­taneleri sağ­lık iş­let­meleri haline getir­mek.

Aile hekim­liğiy­le il­gili, geç­tiğimiz yıl, biliyor­sunuz, Düz­ce'de bir pilot uy­gulama yasası çıkar­dık. Yani, pilot uy­gulama der­ken "bir uy­gulayalım, bakalım, iyi olur­sa her yere uy­gularız" gibi bir an­lam çıkıyor. En son, Sağ­lık Bakan­lığı, Düz­ce'deki aile hekim­liği uy­gulaması sanıyorum çok iyi diye, bütün Tür­kiye'ye yay­gın­laş­tır­ma kararı al­dı, 10 il­de daha uy­gulanacak. Cum­huriyet Halk Par­tisi olarak biz de, Sayın Nuret­tin Sözen, Sayın Canan Arıt­man, Sayın İz­zet Çetin, Sayın Ab­dülaziz Yazar'la bir­lik­te Düz­ce'ye git­tik; bakalım, ger­çek­ten, başarılı bir uy­gulama mı; yani, bütün Tür­kiye'ye uy­gulan­ması için doğ­ru, hak­lı bir gerek­çe var mı diye. Bir fikir edinemedik; yani, Düz­ce'deki aile hekim­liğinin iyi ol­duğu, başarılı ol­duğu ve bütün Tür­kiye'ye yay­gın­laş­tırıl­ması gerek­tiği konusun­da bir fikir edinemedik; çün­kü, uy­gulamaların hep­si cilalıy­dı.

Değer­li ar­kadaş­larım, mesela, bir hekim 5,5 mil­yon lira civarın­da…

İ. SAMİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Bakan din­lemiyor seni.

ALİ ARS­LAN (Devam­la) - Din­lemesin. Biz, bunu, Cum­huriyet Halk Par­tisi olarak, Düz­ce'deki aile hekim­liği çalış­mamızı bir rapor haline getir­dik, sanıyorum Sayın Bakan­da da var.

İ. SAMİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Buna cevap ver­mesi lazım da, onun için, din­lemiyor.

ALİ ARS­LAN (Devam­la) - Değer­li ar­kadaş­larım, 5,5…

ATİL­LA KART (Kon­ya) - Sayın Bakan çok meş­gul.

İ. SAMİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Çok meş­gul.

ALİ ARS­LAN (Devam­la) - …ne oluyor -es­ki para, yeni para karış­tır­dık- 5,5 mil­yar lira civarın­da aile hekim­lerine para ödeniyor.

Bakın, sağ­lık ocak­ların­da bu ar­kadaş­larımız 1-1,5 mil­yar liraya çalışıyor­lar­dı; yani, aman dok­tor­ları mem­nun edelim, mem­nun ol­sun­lar, ay­rıl­masın­lar, bu pilot başarılı gibi görün­sün diye, daha çok… Keş­ke, sağ­lık ocak­ların­da bu ar­kadaş­larımız çalışır­ken de 5,5 mil­yar lira maaş alacak düzey­de olabil­seler­di, keş­ke o zaman­lar verebil­sey­dik; ama, o zaman veremediğimiz, pratis­yen hekim olarak sağ­lık ocağın­da çalışır­ken veremediğimiz parayı, aman aile hekim­liğini başarılı yapalım, hekim­lerimizin sız­lan­masını or­tadan kal­dıralım diye 5,5 mil­yar lira ver­dik. İyi ol­muş; an­cak, bunu söy­leyebilir misiniz; ya 5,5 mil­yar lirayı Tür­kiye'deki bütün aile hekim­lerine ödeyebileceğiz? Bunu ne kadar sür­dürebilir­siniz?!

Bir baş­ka şey: Biliyor­sunuz, büt­çe uy­gulama talimatıy­la pratis­yen hekim­lere her ilacı yaz­dır­mıyoruz. Önem­li tan­siyon ilaç­larını, koles­terol düşürücü ilaç­ları, şeker ilaç­larını yaz­dıramıyoruz, bir­takım kısıt­lamalar getir­dik. Dep­res­yon­da kul­lanılan ilaç­ların önem­li bir bölümünü yaz­ma kısıt­laması getir­dik. Tür­kiye'deki pratis­yen hekim­ler bir­çok ilacı yazamıyor; an­cak, heyet raporu olur­sa ya da bir uz­man daha ön­ce yaz­mış­sa yazabiliyor; ama, Düz­ce'de fark­lı bir uy­gulama var; yani, Bolu'daki pratis­yen hekim, koles­terol düşürücü bir ilacı yazamaz­ken, Düz­ce'deki baş­ka bir pratis­yen hekim, ay­nı eğitimi al­mış pratis­yen hekim o ilacı yazabiliyor; yani, orada da vatan­daş aile hekim­liği konusun­da mem­nun ol­sun, aman bu güzel gidiyor desin diye bir uy­gulama yapıl­mış.

Ben, Sayın Bakana sor­dum daha ön­ce soru öner­gesiy­le, cevabı henüz gel­medi. Bakın, Bolu'daki bir pratis­yen hekim bu ilacı yazamaz­ken, Düz­ce'deki pratis­yen hekim.. Ki aile hekimi ol­muş­lar­dır, an­cak, hiç­bir, aile hekim­liğiy­le il­gili bir eğitim ol­mamış, sadece on gün­lük, hiz­metin nasıl iş­leyeceğine dair, iş­te, nasıl bil­gisayar kul­lanılır, has­ta nasıl sevk edilire dair bir eğitim­den geç­miş bir pratis­yen hekim bir ilacı yazabiliyor. Yani, ya o yan­lış ya bu yan­lış. Ya bütün Tür­kiye'de pratis­yen hekim­lere getir­diğiniz uy­gulama yan­lış ya da Düz­ce'deki aile hekimi adı al­tın­daki pratis­yen hekim­lere yapılan uy­gulama yan­lış. İkisin­den birin­den vaz­geç­meniz lazım. Eğer Düz­ce'deki uy­gulamaya devam edeceğim diyor­sanız, Tür­kiye'de çalışan 50 000 civarın­daki pratis­yen hekim­den özür dilemeniz lazım.

Değer­li ar­kadaş­larım, sevk zin­ciri konusu var. Aile hekimine gider­seniz, aile hekimi size has­taneden ran­devunuzu alıveriyor. Bu çok zor bir şey değil as­lın­da. Bu, sağ­lık ocağı modelin­de de uy­gulanabilir bir model­di. Sırf aile hekim­liğini cilalamak için, aile hekim­liğini, aman bakın burada güzel ol­du, ne güzel has­talara hiç uğ­raş­madan has­taneden ran­devuları aile hekim­leri tarafın­dan alınıveriyor dedirt­mek için böy­le bir uy­gulamaya gidil­miş. Neden Tür­kiye'nin baş­ka yer­lerin­de, neden sağ­lık ocak­ların­da böy­le bir uy­gulamaya git­miyor­sunuz?

Otomas­yon sis­temi… Her aile hekimine birer bil­gisayar veril­miş. Çok zor değil bu dönem­de. Her sağ­lık ocağına bir bil­gisayarı, zaten de var­dır, otomas­yon sis­temine al­manız çok kolay.

Cilalan­mış, o neden­le bir karar veremedik; yani, Düz­ce'deki aile hekim­liği iyidir ya da kötüdür, bütün Tür­kiye'ye yay­gın şekil­de uy­gulan­sın kararını veremedik. Cilanın al­tın­da baş­ka bir şey var. Hekim mem­nun, has­ta da mem­nun; ama, has­ta genel sağ­lık sigor­tasıy­la yarın primini bir gün ödeyemediği zaman, o aile hekimin­den sağ­lık hiz­metini alamadığın­da acaba nasıl fer­yat edecek?!

Değer­li ar­kadaş­larım, sağ­lık­ta dönüşüm, sağ­lığı paralı hale getiren, sağ­lık­taki ekonomik pas­tayı ulusal ve ulus­lararası ser­mayenin kucağına atan bir yön­tem. Sağ­lık har­camalarımız­da son dönem­de, biliyor­sunuz, büyük ar­tış­lar var ve neredey­se, çok önem­li ilaç­ları, koles­terol ilaç­larını bile yaz­mayı en­gel­lemeye çalışıyoruz.

Değer­li ar­kadaş­larım, eğer, siz, kıt kanat ayırabil­diğiniz sağ­lık­taki payı ras­yonel bir şekil­de har­camaz­sanız, el­bet­te, Tür­kiye'de, sağ­lık hiz­met­lerine ayır­dığımız para yet­meyecek­tir. Yapıl­ması gereken, koruyucu sağ­lık hiz­met­lerine ayır­dığımız payı ar­tır­mak­tır. Biz, bunu defalar­ca dile getir­dik; Sayın Bakan "hayır, biz, Tür­kiye'de, koruyucu sağ­lık hiz­met­lerine yeterin­ce pay ayırıyoruz; siz rakam­ları çar­pıtıyor­sunuz" dedi.

Değer­li ar­kadaş­larım, bakın, elim­de 2006 yılı prog­ramı var, bu Hükümetin hazır­ladığı prog­ram. Bu prog­ram­da, koruyucu sağ­lık hiz­met­leriy­le il­gili şöy­le bir parag­raf var, dik­katinizi çekiyorum -Sayın Bakan diyor ya, biz, koruyucu sağ­lık hiz­met­lerine ay­rılan payı ar­tır­dık diye- parag­raf şu: "Koruyucu sağ­lık hiz­met­leri, birey­lerin has­ta ol­masını en­gel­leyerek, yaşam kalitesinin ar­tırıl­masın­da ve olası maliyet­lerin ön­len­mesin­de önem arz et­mek­tedir. Koruyucu sağ­lık hiz­met­lerine yönelik kamu har­camaları, kamu tarafın­dan yapılan top­lam sağ­lık har­camalarının sadece yüz­de 3,5'ini oluş­tur­mak­tadır." Yani, Bakan­lar Kurulu, koruyucu sağ­lık hiz­met­lerine ayır­dığımız yüz­de 3,5'lik payı yeter­siz gör­düğü için, sadece yüz­de 3,5 pay ayırabil­dik diyor. Ger­çek­ten de, koruyucu sağ­lık hiz­met­lerine ayırabil­diğimiz pay, Av­rupa Bir­liği or­talamasının çok çok al­tın­da. O neden­le, sağ­lığı çok pahalıya mal ediyoruz; o neden­le, sağ­lığa çok para ayırıyoruz ve yet­miyor; halk sağ­lığı üzerin­de inanıl­maz prob­lem­lerimiz var.

Bebek ölüm hızımız… Sayın Bakan, ger­çi, geçen­ler­de "ar­tık, Av­rupa'yla aramız­da çok faz­la fark kal­madı" dedi; an­cak, Av­rupa'yla aramız­da ger­çek­ten uçurum­lar var değer­li ar­kadaş­larım. Gene bu rapor­ları okur­sam… Bakın, biz­de bebek ölüm hızı bin­de 25,6 Av­rupa Bir­liği or­talaması sadece bin­de 7; nasıl yakaladık, nasıl ulaş­tık?!. Yani, güneş bal­çık­la sıvan­mıyor; ken­di yaz­dığınız rapor bu.

Değer­li ar­kadaş­larım, koruyucu sağ­lık hiz­met­lerine yeterin­ce önem ver­mez­seniz, bu büt­çey­le sağ­lığın al­tın­da kalır­sınız. Sağ­lık sorun­larını çöz­meniz müm­kün değil. Bırakın tedavi edici hiz­met­ler aracılığıy­la ser­mayeye büyük pay­lar ayır­mayı, gelin şu paraları koruyucu sağ­lık hiz­met­lerin­de kul­lanalım, bebek­lerimiz, an­nelerimiz bu kadar çok öl­mesin.

Yapılacak iş basit as­lın­da. Adalet ve Kal­kın­ma Par­tisinin yerin­de ben ol­sam, yıl­lar­dan beri Dün­ya Ban­kası ve IMF'nin Tür­kiye'ye dayat­tığı Sağ­lık­ta Dönüşüm Projesin­den vaz­geçerim.

(Mik­rofon otomatik cihaz tarafın­dan kapatıl­dı)

BAŞ­KAN - Buyurun efen­dim.

ALİ ARS­LAN (Devam­la) - Gelin, bu konuda Cum­huriyet Halk Par­tisi olarak biz de kat­kıda bulunalım. Bu konuda, şim­diye kadar iliş­ki kur­mak­ta zor­luk çek­tiğiniz, konuy­la il­gili sivil top­lum ör­güt­lerinin, demok­ratik kit­le ör­güt­lerinin de görüş­lerini alın.

Sözü gel­miş­ken, geç­tiğimiz gün­ler­de Türk Tabip­ler Bir­liğinin kon­gresi yapıl­dı. Ben, kon­grenin, Türk sağ­lık sek­törüne ve Tür­kiye'ye yarar­lar getir­mesini diliyorum ve es­ki baş­kanımız Füsun Sayek'e de acil şifalar diliyorum.

Değer­li ar­kadaş­larım, as­lın­da, sanıyorum, Tür­kiye'nin sağ­lık sıkın­tılarını aş­masının zamanı çok uzun bir süreç­te değil. Bu tür politikalar­la, önümüz­deki kısa süre için­de yapılacak seçim­le, sanıyorum, uy­gulamalarıy­la sağ­lığa büyük tah­ribat veren, sağ­lık­ta dönüşüm adın­da sağ­lık­ta çöküşümü sağ­layan Adalet ve Kal­kın­ma Par­tisi İk­tidarı sona er­diğin­de, Tür­kiye'nin sağ­lık sorun­larının önem­li bir bölümü çözül­müş olacak­tır.

Bu duy­gular­la, hepinizi yeniden say­gıy­la, sev­giy­le selam­lıyorum.

İyi geceler. (CHP sıraların­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Teşek­kür ederim Sayın Ars­lan.

Anavatan Par­tisi Grubu adına Hatay Mil­let­vekili Sayın Züheyir Am­ber; buyurun. (Anavatan Par­tisi sıraların­dan al­kış­lar)

ANAVATAN PAR­TİSİ GRUBU ADINA ZÜHEYİR AM­BER (Hatay) - Teşek­kür ederim.

Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekili ar­kadaş­larım; görüşül­mek­te olan 1199 sıra sayılı kanun tek­lifi üzerin­de Anavatan Par­tisi Grubu adına söz al­mış bulunuyorum; konuş­mama baş­lamadan ön­ce hepinize say­gılarımı sunarım.

Değer­li ar­kadaş­lar, yasanın genel gerek­çelerine bak­tığımız­da, Sağ­lık Bakan­lığının acil ih­tiyacı olan kad­rolara atama yapılabil­mesinin önün­deki en­gel­lerin kal­dırıl­maya çalışıl­dığı ön­görül­mek­tedir.

SSK'dan 223 dis­pan­ser, 158 has­tane, Mil­lî Eğitim Bakan­lığın­dan 34 sağ­lık eğitim mer­kezi Sağ­lık Bakan­lığına, per­soneliy­le bir­lik­te dev­rol­muş­tur; fakat, Sağ­lık Bakan­lığı bu dev­rolan kad­roları yeter­siz bul­muş­tur; baş­ka bir an­lam­la, ken­di vücut dilin­den an­layan ekip olarak gör­memiş­tir. Zira, Sayın Sağ­lık Bakanına daha ön­ce ver­miş ol­duğum yazılı soru öner­gesin­de, seçim böl­gem olan Hatay-An­tak­ya'da bulunan SSK dis­pan­serinin neden kapatıl­dığı yönün­deki soruma, kapatılan dis­pan­serin Sağ­lık Müdür­lüğü ek hiz­met binası olacağı, dis­pan­serin ver­diği hiz­metin bun­dan son­ra dev­let has­tanesi tarafın­dan verileceğini ifade et­miş­ler­dir; yani, her­han­gi bir kad­ro yeter­siz­liğin­den bah­set­memiş­ler­dir.

Yine, gerek­çeye göz at­tığımız­da, dev­let hiz­meti yüküm­lülüğü bulunan uz­man tabip ve tabip­lerin alın­masın­da sıkın­tı yaratacağı için 4576 sayılı Kanun­da değişik­lik yapıl­mak is­ten­mek­tedir.

Değer­li ar­kadaş­larım, hani ül­kemiz­de atanacak uz­man tabip ve tabip bulunamıyor­du?! Bunun için ül­kemize it­hal dok­tor getirilecek­ti?!

Gerek­çede görüyoruz ki, uz­man tabip ve tabip var; ama, atayacak kad­ro yok ve bunu da, atan­mayı bek­leyen masum mes­lek­taş­larımıza, dok­tor­larımıza "atan­mayı is­temiyor­lar" diye mal et­meye çalışıyoruz.

2006 yılı büt­çe görüş­meleri ön­cesin­de Sağ­lık Bakan­lığının acil ih­tiyacı olan kad­rolar tes­pit edilip neden çıkar­tıl­mamış­tır da, böy­le, her kanun tek­lifin­de 4576 sayılı Kanun­da değişik­lik yapıl­mak is­ten­mek­tedir?

Geç­tiğimiz gün­ler­de, Mil­lî Güven­lik Kurulun­da, Sayın Sağ­lık Bakanı ken­di durumun­dan şikâyet­çi ol­muş, Sayın Bakanın süper projesi olan, gönül­lülük esasıy­la…

HÜSEYİN GÜLER (Mer­sin) - Sayın Baş­kan, Sayın Bakanın da din­lemesi lazım.

BAŞ­KAN - Sayın mil­let­vekil­leri, Sayın Bakan­la görüş­menizi baş­ka bir şekil­de yapın; lüt­fen…

HÜSEYİN GÜLER (Mer­sin) - Din­lemiyor­lar bile…

ZÜHEYİR AM­BER (Devam­la) - … doğu ve güney­doğu il­lerimize yeter­li sayıda sağ­lık per­soneli gön­der­mek yeter­li il­giyi gör­memiş. Biz­ler o zaman sözümüzü din­letemedik "bu proje çare ol­maz" dedik; ama, an­latamadık. Son­ra ne ol­du; tek­rar, mec­burî hiz­met uy­gulamasına geri dönül­dü. Mec­burî hiz­met için atanan­ların üç­te 1'i görev yerine git­medi.

Sayın Bakanın bir yeni projesi de, tıp fakül­telerinin kon­ten­jan sayısını ar­tırıp 7 000'e çıkar­mak­tır. Bunu da Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planına bu şekil­de koy­muş­lar­dır. Mezun sayısını ar­tırın­ca zorun­lu hiz­met için yeter­li dok­tor bulabileceğinizi mi sanıyor­sunuz? Zorun­lu hiz­met görevini in­sanî şart­lar al­tın­da yerine getir­mek için, hazır, Türk Tabip­ler Bir­liğinin web say­fasın­daki koşul­ları sağ­layınız. Orada bu koşul­ları sağ­lar­sanız, görecek­siniz, atanacak dok­tor sayısı faz­lasıy­la olacak­tır. Bu şart­lar siz­lere ağır gel­diği için, mezun sayısını ar­tır­mak gibi kolay yolu seçiyor­sunuz; ama, buradan sonuç alınamayacak­tır.

16 il­de 2002 yılın­dan bu yana açıl­mış olan ağız ve diş sağ­lığı üniteleri ve 6 il­de ünite ar­tırıl­masın­dan dolayı 926 diş tabibi kad­rosu ih­das edilir mi ar­kadaş­lar?! Bu ünitelerin yeteri kadar hiz­met verebil­mesi için bu kadar kad­ronun mu ih­das edil­mesi gerekiyor?! Diş dok­tor­ları zaten zor durum­dalar. Dev­letimize bu kadar kad­ro yük getireceğimize, ser­best çalışan diş dok­tor­larımız­la söz­leş­meler im­zalayıp hiz­met alımına git­mek daha verim­li ol­maz mı? Burada bir plan­sız­lık söz konusudur.

Yine, Danış­tay karar­larını hiçe sayan Sağ­lık Bakan­lığının yeni bir kad­rolaş­manın adımı olarak aç­tığı yan dal sınav­ları der­hal ip­tal edil­melidir. Sağ­lık Bakan­lığına bağ­lı 14 eğitim birimine 222 kad­ro belir­len­miş; fakat, bu kad­roların han­gi kriter­lere göre belir­len­diği bugüne kadar tanım­lan­mamış­tır. Kal­dı ki, ül­kemizin önem­li sivil top­lum kuruluş­ların­dan olan Türk Tabip­ler Bir­liğinin Danış­taya aç­mış ol­duğu dava neticesin­de Danış­tay yürüt­meyi dur­dur­ma kararı ver­miş; an­cak, Bakan­lık ise, esas görüş­mesini bek­lemek­tedir.

Ad­lî tıp kurum­larına yapılan atamalar­la, ad­lî tıp kurum­ları, âdeta, ik­tidara bağ­lı bir kurum haline getiril­miş­tir. Hükümetin sivil top­lum ör­güt­lerin­de de kad­rolaş­mak için ver­diği mücadele hep geri tep­miş, bu girişim­leri de sonuç­suz kal­mış­tır. 15 üniver­site kurarak, asıl niyetinin, üniver­sitesi ol­mayan il­lerimize eğitim öğ­retim götür­mek değil, buralara kad­ro atamak ol­duğu yasanın ip­tali üzerine su yüzüne çık­mış­tır.

Değer­li mil­let­vekili ar­kadaş­larım, ül­kemiz­de her ik­tidar değişik­liğin­de yönetici kad­roların­da bulunan­ların değiş­tiril­mesi uy­gulaması günümüz­de de sür­mek­te ve bu durum, nitelik­li, yetiş­miş kamu görev­lilerini hiz­met­ten soğut­manın dışın­da, kamu yönetimini de, is­tik­rarı da boz­mak­tadır. Kamu yönetimine büyük zarar veren bu uy­gulamanın tarihimiz­de görül­memiş bir şekil­de devam et­mesi, açık­çası, en­dişe vericidir. Üs­telik, Sayın Baş­bakan, geç­tiğimiz gün­ler­de, yurt dışın­da, yine bürok­rasiden şikâyet et­miş­ler­dir. Bu bürok­rasiyi atayan siz değil misiniz?! Bu bürok­rasi sizin vücut diliniz­den an­layan­lar değil mi?! TOBB Baş­kanı Sayın Rifat Hisar­cık­lıoğ­lu'nun bir açık­laması var­dı: "Bürok­rasiden biz de şikâyet­çiyiz; an­cak, Baş­bakan da şikâyet­çi. Peki, ül­kemiz­de çözüm mer­cii neresi olacak" diyor.

AKP Hükümeti kad­rolaş­ma gay­ret­lerini yapısal­laş­tır­mış­tır. İk­tidara gel­diği gün­den beri kamu görev­lileri üzerin­de bas­kı oluş­turan AKP, dev­let memur­larını âdeta par­ti memuru gibi bir konuma sok­ma çabası için­de ol­muş­tur. Kamu görev­lilerine is­tifa, sür­gün, tayin ve geçici görev­len­dir­me yoluy­la bas­kı uy­gulamaları devam et­mek­tedir.

Burada, siz­lere, kad­rolaş­ma adına, bir baş­ka, gün­deme getir­diğim ör­neği ver­mek is­tiyorum. Elim­de Kül­tür ve Turizm Bakan­lığı Per­sonel Dairesi Baş­kan­lığının garip bir atama yazısı var. Bu yazıya göre, mül­ga Araş­tır­ma, Plan­lama ve Koor­dinas­yon Kuruluna atama yapılıyor. Mül­ganın Türk­çe an­lamı ise -söz­lüğe bak­tım- ol­mayan, var­lığı kal­dırılan, kapatılan an­lamına geliyor. Siz, görev­den al­dığınız bürok­rat­ları, bu yeni yön­teminiz­le, var­lığı kal­dırılan, kapatılan yer­lere atayarak yıl­dır­mak, bez­dir­mek is­tiyor­sunuz; ama, mah­kemeler bu ar­kadaş­larımızın davalarıy­la dolu. Hiç kapatılan bir yere atama yapılabilir mi? Bu atamaya, dev­letimizin bakanı im­za koyabilir mi? Fakat, iş o kadar ileri git­miş ki, 2005 yılın­da kal­dır­dığınız araş­tır­ma, plan­lama ve koor­dinas­yon kurul­larına atama yapıyor­sunuz. Bizi, şu an­da, bir­çok vatan­daşımız sey­rediyor. Ben, bun­ları söy­ler­ken utanıyorum. Lakin bunu uy­gulayan­lar, sizin vücut diliniz­den an­layan­lar mev­kilerin­de otur­maya devam ediyor­lar.

Kal­kın­ma Ban­kasın­da, 37 üst düzey yöneticinin ay­nı gün görev­den alın­ması ve kad­rolaş­ma id­dialarıy­la il­gili, Dev­let Bakanı ve Baş­bakan Yar­dım­cısı Ab­dül­latif Şener, Kal­kın­ma Ban­kasın­da ger­çek­leşen atama ve görev­den al­maların, ban­kanın yeniden yapılan­dırıl­masın­dan kay­nak­lan­dığını, kad­rolaş­may­la bir il­gisinin bulun­madığını söy­lese de, yapılan­lar or­tadadır.

Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekili ar­kadaş­larım; geç­tiğimiz nisan ayın­da ger­çek­leşen, çalış­ma koşul­larına sığ­mayacak bir baş­ka olayı da buradan ak­tar­mak is­tiyorum. Top­rak Mah­sul­leri Ofisi Genel Müdürü im­zasıy­la Per­sonel ve Eğitim Daire Baş­kan­lığına gön­derilen yazıya göre, yaş­ları 46 ile 64 arasın­da değişen, 19 uz­man bürok­rat ve müşavir, Bat­man, Sam­sun, Kay­seri gibi il­lere gön­deril­miş­tir. Görev­len­diril­melerinin konusu ise, görev­li ol­duk­ları üç gün için­de, müdür­lüğe ait tesis­lerin, ban­yo, tuvalet, mut­fak, klima, masa gibi ih­tiyaç­larını sayarak, tesis­ler­deki ek­sik­lik­leri sap­tayıp, hazır­layacak­ları raporu, genel müdüre sun­maları is­ten­miş­tir. Top­rak Mah­sul­leri Ofisi Genel Müdür Yar­dım­cısının konuy­la il­gili açık­laması, zih­niyeti or­taya koy­mak­tadır. Açık­laması ay­nen şöy­le: "Kurumumuz tarafın­dan görev­len­dirilen bu kişilere çeşit­li görev­ler verilerek tec­rübelerin­den yarar­lan­mayı amaç­ladık. Daha ön­ce de bu tür görev­lere gön­der­dik. Böy­le görev­ler­den ötürü emek­li olup ol­mamak on­ların bilebileceği bir iş­tir."

Ken­disin­de bu yet­kiyi, bu gücü gören bürok­rata ben şunu söy­lemek is­terim: İs­ter­dim ki, per­soneliniz­le uğ­raşacağınıza, çift­çimizin mem­nun kalacağı bir hububat alım fiyatı açık­layabil­sey­diniz!

Sos­yal Hiz­met­ler ve Çocuk Esir­geme Kurumu Genel Müdür­lüğü ve bağ­lı kuruluş­lara açık­tan ataması yapılan per­sonel sayısına dik­katinizi çek­mek is­tiyorum: 2003'te 5, 2004'te 137 ve 2005'te 662, 2006'yı bil­miyoruz.

Yine Hükümetin bir baş­ka kad­rolaş­ma oyunu da, ik­tidara gel­meden ön­ce eleş­tir­diği yol­dur; yani, is­tis­naî tor­ba kad­rolara özel kalem müdür­lük­leri, bakan­lık müşavir­lik­leri, Baş­bakan­lık müşavir­lik­leri ve baş­ka atama yaparak, al­tı ay son­ra bu kad­roları boşal­tarak, bu kad­rolara yeni atamalar yap­mak­tır. Bu kad­roları boşal­tan­lar da, yine, geliri ve mev­kii yük­sek yer­lere atan­mak­tadır. Bu kad­rolara sahip olan­ların da, bu kad­rolar­dan al­dık­ları maaşın yanı sıra çeşit­li yönetim kurulu üyelik­leri ve baş­kan­lık­larıy­la üc­ret­leri daha da ar­tırıl­mak­tadır.

Bu Hükümet dönemin­de, hiç­bir ik­tidar dönemin­de görül­meyen bir uy­gulamaya tanık ol­duk. AKP il yönetim­lerinin an­tet­li kâğıt­larına, kimin nereye atanacağı talimatı bir lis­te halin­de yazılıp, faks yoluy­la dev­letin genel müdür­lük­lerine iletilir ol­du. Es­kiden de böy­le talep­ler olur­du; ama, par­ti amb­lem­li kâğıt­lara yazıl­maz­dı ve en azın­dan, bir heyet, kal­kar, il­gili müdüre gider, nezaketen ricada bulunur­du. AKP İk­tidarı bütün bun­ları aş­mışa ben­ziyor.

Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekili ar­kadaş­larım; Jer­sey Adaların­da BOTAŞ Genel Müdür­lüğü tarafın­dan kurulan BOTAŞ In­ter­national Limitet Şir­ketin­deki kad­rolaş­ma skan­dalı, Baş­bakan­lık Yük­sek Denet­leme Kurulu müfet­tiş­lerinin hazır­ladığı rapor­da da yer al­mış­tır. Bu şir­ketin yönetim kurulu kararıy­la işe alınan­lar arasın­da müteah­hit­lik fir­maların­dan, özel sek­tör­den işe alınan­ların da bulun­duğu ve bu kişilerin üniver­siteden yeni mezun ol­muş kişiler ol­duğu tes­pit edil­miş­tir. Yine, şir­kete işe alınan­lar arasın­da bakan danış­man­larının da ol­duğu belir­len­miş­tir, özel­lik­le Ener­ji Bakanımızın danış­man­ları. Rapora göre, BOTAŞ In­ter­national Limited Şir­ketine 2003 yılın­dan itibaren eleman alım­ları baş­lamış­tır. Şir­kete 2003 yılın­da 6 kişi, 2004 yılın­da 228 kişi, 2005 yılın­da ise 86 kişi, hiç­bir sınava tabi ol­mak­sızın işe alın­mış­tır. Şir­ketin 2005 yılı sonu itibariy­le per­sonel sayısı 320'ye ulaş­mış durum­dadır. Şir­ket, BOTAŞ Genel Müdür­lüğün­den borç olarak ak­tarılan kay­nak­lar­la per­sonelin üc­ret­lerini ödemek­te; ki, kişi başına ödenen maaş 4 ile 6 bin dolar olarak ifade edil­mek­tedir. Şir­ketin de hiç­bir geliri bulun­mak­tadır. Bu neden­le, şir­ket sadece 2004 yılın­da 9 637 000 YTL zarar et­miş­tir. Değer­li ar­kadaş­larım, bu heba olan para, mil­letimizin parasıdır. Bir yan­dan ekonomide kemer sık­ma politikası uy­gulayacağız, bir yan­dan bu tip siyasî kıyım­lar­la paramızı çar­çur edeceğiz.

Geç­tiğimiz gün­ler­de İs­tan­bul'da TRT'yle il­gili bir ey­lem yapıl­dı. TRT çalışan­ları ve sivil top­lum ör­güt­leri, TRT'deki bas­kı ve san­sürü protes­to et­ti. TRT'de AKP kad­rolaş­ması ol­duğu id­dia edilerek, büt­çesinin yüz­de 70'i halk tarafın­dan kar­şılanan TRT'nin, kamu hiz­meti yap­mak zorun­da ol­duğu anım­satıl­dı. Ay­rıca, top­lumun tüm kesim­lerinin TRT ek­ran­ların­dan ve rad­yoların­dan ses­lerini duyur­ma hak­ları bulun­duğu TRT yönetimine hatır­latıl­mak is­ten­di. Bu ey­lem­de yapım­cıların, muhabir­lerin, sanat­çıların ve diğer per­sonelin AKP bas­kısı al­tın­da görev­lerini yap­maya çalış­tık­ları id­dia edil­di.

Bir baş­ka kad­rolaş­ma id­diası da Mül­kiyeden mezun olan öğ­ren­cilerin kamu per­soneli seç­me sınavın­da gös­ter­dik­leri başarının devam et­tiği, an­cak, söz­lü sınav­lar­da son bir­kaç yıl­dır şaşır­tıcı bir şekil­de elemeye tabi tutul­duk­larıdır. Bu da sanırım Hükümetin kad­rolaş­maya yönelik bir hareket modeli ol­sa gerek.

Sayın Baş­bakan, her ne kadar kad­rolaş­ma yok dese de, son üç yıl­da atamalar bunun ter­sini gös­teriyor. 58 in­ci ve 59 un­cu Hükümet­ler dönemin­de Hükümetin siyasî ter­cih­leri doğ­rul­tusun­da siyasî kad­rolaş­malar yoğun bir şekil­de yaşan­mış, kamu kurum ve kuruluş­ları, neredey­se vekâleten yönetilir hale getiril­miş­tir. AKP, üç yıl­da, yak­laşık, 6 700 kad­ro atadı. AK Par­ti İk­tidarı dönemin­de, kamu kurum ve kuruluş­ların­da, top­lam 1 700 küsur kişi vekâleten görevini yürüt­mek­tedir.

Sayın Cum­hur­baş­kanının karar­namesini im­zalamadığı bir­çok önem­li kurum vekâlet­le yürütülüyor. Bu durum, ar­tık öy­lesine aşağılara doğ­ru yayıl­mış durum­da ki, Baş­bakan­lık­taki ve bir­çok genel müdür­lük­teki şube müdür­lük­leri bile vekâlet­le yönetiliyor. Sanırım, diğer kurum­lar­daki durum da bu şekil­dedir. Şunu unut­mamak gerekir: Hükümet­ler geçici, dev­let kalıcıdır.

Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekili ar­kadaş­larım; bakınız, 8 Mayıs 2003 yılın­da, o dönemin Tarım Bakanı nasıl bir açık­lama yap­mış; en çok atama yapılan bakan­lık­lar­dan birisi de Tarım ve Köyiş­leri Bakan­lığıdır. Bakan­lığımız­da, Hükümetin ilk al­tı ayın­da 69 üst düzey atama yapıl­dı. Bu azım­sanacak bir rakam mıdır değer­li ar­kadaş­lar?! Usul­süz atama ve görev­den al­ma iş­lem­leri sonucu, kamunun ödediği mah­keme mas­raf­ları da sadece Sos­yal Hiz­met­ler ve Çocuk Esir­geme Kurumu için 361 978 YTL'dir. Cum­huriyet tarihimizin en yay­gın ve hız­lı kad­rolaş­ması AK Par­ti Hükümeti dönemin­de yapıl­mak­tadır.

Eğitim  alanın­da âdeta kad­rolaş­ma rekoru kırıl­dığı şu gün­ler­de, Mil­lî Eğitim Bakan­lığın­da yaşanan kad­rolaş­ma o kadar cid­dî boyuta ulaş­mış­tır ki, ar­tık, eğitimin ve top­lumun geleceğini teh­dit edecek aşamaya gel­miş­tir. 59 il­den gelen bil­gilere göre, AK Par­ti dönemin­de eğitim­de yönetici olarak atanan­ların sayısı 10 000'i bul­muş, diğer il­ler­le bir­lik­te bu sayının 20 000'i bul­ması söz konusudur. İnanıl­maz bir kad­rolaş­manın yaşan­dığı Mil­lî Eğitim Bakan­lığın­da, bu kez de, son yapılan il­lerarası tayin­ler­de, eş dost iliş­kisinin önp­lana çık­tığı göz­len­mek­tedir. Tayin­ler­de tor­pil yapıl­dığı id­diaları Bakan­lık tarafın­dan cevap­lan­dırıl­malıdır.

ÖNER ER­GENÇ (Siirt) - Şim­di öy­le değil… Hep­si in­ter­net say­fasın­da yayım­lanıyor.

ZÜHEYİR AM­BER (Devam­la) - En son ger­çek­leş­tirilen il­ler arasın­da tayin­ler­de, kapalı olan branş­lara öğ­ret­men ataması yapıl­dığı id­dia edil­mek­tedir. Bu tip uy­gulamalar, ol­sa ol­sa yeni yan­daş­lara kad­ro tah­sis et­mek olarak nitelen­dirilebilir.

Bu uy­gulamayı ör­nek­len­direcek olur­sak, elek­tronik or­tam­da Mar­din İlin­de matematik bran­şı için kad­ro açıl­mamış, dolayısıy­la, Mar­din, matematik öğ­ret­men­lerine kapalı bir il konumun­da. An­cak, tayin­ler­den son­ra bir bakıyor­sunuz, Mar­din'e matematik öğ­ret­meni ataması yapıl­mış.

Bunun özeti an­cak şu olabilir: Kad­rolaş­madan sorum­lu Mil­lî Eğitim Bakan­lığı, il­lerarası tayin­ler­de kapalı olan Mar­din İline tor­pili olan­ların atamasını el al­tın­dan yap­mak­tadır. Burada Mil­lî Eğitim Bakan­lığın­dan cevap­lan­masını is­tediğim sorular olacak. Ay­nı branş­tan bir öğ­ret­mene kapalı olan il­ler, diğer bir öğ­ret­men için nasıl açık konum­dadır? Kapalı görülen bu il­lere kim­ler, neden, nasıl atan­mış­tır? İl­lerarası tayin­ler­de eş dost iliş­kisi mi önp­lana çık­mış­tır? Bakan­lık, bu tip key­fî atamalar yaparak, eğitim çalışan­ları arasın­da huzur­suz­luğa neden ol­mak­tadır.

İk­tidar­la il­gili kad­rolaş­ma id­dialarına her gün yenisi ek­lenir­ken, son üç yıl­da 96 kişi alınan TOKİ'nin Baş­kanı Er­doğan Bay­rak­tar'ın referans ver­diği 14 Of­lunun uz­man ve uz­man yar­dım­cısı göreviy­le işe baş­ladığı or­taya çık­mış­tır.

Değer­li ar­kadaş­lar, burada daha sayamayacağımız, bir­çoğunu siz­lerin de bil­diğiniz nice ör­nek­ler var. Adına "ken­di vücut dilin­den an­layan" is­mi koyulan bu kad­rolaş­manın dev­letimize ver­diği, vereceği zarar­ların bir kıs­mı çık­mış, ör­neğin, Malat­ya Çocuk Yuvasın­daki olay­lar, ör­neğin, yine Malat­ya'daki, iç­mesuyun­dan zehir­len­meler, Baş­bakan­lık Basın ve Halk­la İliş­kiler Müşavirinin Bel­çika'da adam kaçır­ma ve alıkoy­ma olayına karış­ması, Mer­sin İl Or­man Müdürünün hak­sız ve ucuz olarak hazine arazisi kapat­ması ve bunun gibi daha niceleri.

AK Par­ti Hükümeti, fır­sat bul­duk­ça, kök­lü kurum­larımız YÖK ve üniver­sitelerimiz­de, hukuk sis­temimiz­de kad­rolaş­maya çalış­mak­ta; fakat, her fır­sat­ta bu geri tep­mek­tedir.

(Mik­rofon otomatik cihaz tarafın­dan kapatıl­dı)

ZÜHEYİR AM­BER (Devam­la) - İş ar­tık o kadar vahim duruma ulaş­mış­tır ki, sivil top­lum ör­güt­lerimiz­de dahi kad­rolaş­manın önü kesilememek­tedir.

Buradan Anavatan Par­tisi olarak ses­leniyorum: Geleceğimize yük­lediğiniz bu vebali düzelt­mek çok zor olacak­tır. İşin uz­manı, kalifiye eleman­larımız kolay yetiş­memek­tedir; on­ları bu tip hukuk­dışı olay­lar­la iş­lerine küs­tür­mek, uzak­laş­tır­mak bir şey kazan­dır­mayacağı gibi, ül­kemizi de zarara uğ­ratacak­tır. Gelin, bu yan­lı tutumu değiş­tirin, ül­kemizin çağ­daş norm­ların­da yıl­lar­ca hiz­met ver­miş bu in­san­larımızı kazanalım, değer­lerini verelim.

Hepinize say­gılarımı sunarım, teşek­kür ederim. (Anavatan Par­tisi ve CHP sıraların­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Teşek­kür ediyoruz Sayın Am­ber.

Tek­lifin tümü üzerin­de, şah­sı adına, Kocaeli Mil­let­vekili Sayın Nev­zat Doğan; buyurun. (AK Par­ti sıraların­dan al­kış­lar)

NEV­ZAT DOĞAN (Kocaeli) - Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekil­leri; 1199 sıra sayılı kanun tek­lifi üzerin­de, şah­sım adına söz al­mış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi say­gıy­la selam­lıyorum.

Sağ­lık hiz­meti, bir ekip hiz­metidir; bu ekibin içerisin­de hekim­den hem­şireye, sağ­lık memuruna, ec­zacıya, diş hekimine kadar bir­çok kişi rol oy­nar ve bu kişilerin her birinin yap­tığı iş çok önem­li ve değer­lidir. Bugün, burada, bu değer­li kişilerin kad­rolarının geniş­letil­mesiy­le il­gili önem­li bir tasarıyı bir­lik­te çıkarıyoruz, kanun­laş­tırıyoruz. Bu, ekip halin­de sür­dürülen hiz­metin ül­kemizin en üc­ra köşesin­de, et­kin, kaliteli bir sağ­lık hiz­meti üret­mesini ve hal­kımızın yüzünü gül­düren bir hiz­meti sağ­lamasını diliyoruz.

Değer­li mil­let­vekil­leri, İk­tidarımız, ilk günün­den itibaren, özel­lik­le sağ­lık­ta, ger­çek­ten yıl­lar­dan beri atıl­mayan adım­ları birer birer at­tı; bun­ların detay­larına gir­meyeceğim; an­cak, hakikaten, on yıl­lar­dır konuşulan iş­ler birer birer uy­gulamaya geçiril­di. İş­te, Sağ­lık Bakan­lığının yeniden yapılan­dırıl­ması, bazı görev­lerin taş­raya dev­redil­mesi, has­tanelerin tek çatı al­tına top­lan­ması, ilaç­ta, kan­da, serum­da KDV'nin in­diril­mesi, yeşil­kart­lıların, 2022 sayılı Kanun­dan maluliyet ay­lığı alan­ların ayak­tan tedavilerin­de yıl­lar­dır uğ­radık­ları mağ­duriyetin gideril­mesi, aile hekim­liği uy­gulamasının baş­latıl­ması gibi bir­çok uy­gulama, adım adım hayata geçiril­di. İş­te, bu uy­gulamalar­dan biri de has­tanelerin tek çatı al­tına top­lan­masıy­dı -ki, siz­ler de biliyor­sunuz- geç­tiğimiz yıl, baş­ta SSK sağ­lık kurum­ları ol­mak üzere, bir­çok kuruluş kap­samın­da olan sağ­lık birim­leri, Sağ­lık Bakan­lığı çatısı al­tın­da top­lan­dı. İş­te, bugün, bir konu da, bu bir­leş­me nedeniy­le, özel­lik­le boş olan kad­roların ip­tal edil­mesi nedeniy­le, ek­sik per­sonel­lerin yerine konul­ması için yeni kad­roların ih­das edil­mesidir.

Tabiî, daha bir­çok şey ol­du has­taneler­de. Has­tanelerin fizikî yapıları değiş­ti. Yıl­lar­dır SSK has­tanelerin­de, 7 kişilik, 8 kişilik koğuş­lar­da in­san­lar tedavi olur­ken, ger­çek­ten, bugün, birer birer bu tab­lo değişiyor ve tek kişilik, için­de her şey olan odalara dönüşüyor. Yine, ilaç kuy­ruk­larını hepimiz biliyoruz. Neredey­se nüfusumuzun yarısı SSK'lı kap­sam­da bu ilaç kuy­ruk­ların­dan mus­tarip olur­ken, bugün, bu kuy­ruk­ları ar­tık gör­müyoruz.

ÖZ­LEM ÇER­ÇİOĞ­LU (Ay­dın) - Siz gör­müyor­sunuz; kuy­ruk­lar devam ediyor.

MEH­MET ÇER­Çİ (Manisa) - Nerede devam ediyor?!

NEV­ZAT DOĞAN (Devam­la) - Sağ­lık hiz­metinin önem­li bir bireyi, önem­li bir ak­törü dok­tor­lar­dır değer­li ar­kadaş­lar. Ger­çek­ten, yıl­lar­dır, üç yıl ön­cesin­den bak­tığımız­da, yıl­lar­dır, hem sağ­lık hiz­metini sunan­ların, ki, için­deki en önem­li rolü oy­nayan hekim­lerin mağ­dur ol­duğu hem de sağ­lık hiz­metini alan vatan­daş­larımızın mağ­duriyet çek­tiğini söy­lüyoruz. İş­te, bu kap­sam­da, özel­lik­le hekim­lerimiz­le il­gili, ger­çek­ten, İk­tidarımız ilk gün­den beri, elin­den geleni yap­maya çalış­mış­tır.

Yıl­lar­dır mec­burî hiz­met adı al­tın­da bir görev var­dı ve hakikaten, hekim­lerimize olan yak­laşımını gös­ter­me açısın­dan vur­gulamak is­terim, bu mec­burî hiz­meti kal­dır­ma cesaretini gös­ter­miş­tir, yeter ki, hekim­lerimiz daha moral­li, daha iyi şart­lar­da görev yap­sın­lar diye ve bil­diğiniz gibi, söz­leş­meli kad­roy­la, özel­lik­le bu mec­burî hiz­met kap­samın­daki yer­lere dok­tor gön­der­me yolunu seç­miş­tir ve büyük öl­çüde de başarılı ol­muş­tur.

İ. SAMİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Onun için mi mec­burî hiz­meti geri getir­diniz?!

NEV­ZAT DOĞAN (Devam­la) - 12 000'in üzerin­de hem­şire, ebe, doğunun en üc­ra köşelerine kadar git­miş­tir. Yıl­lar­dır bun­ları bek­liyor­du o in­san­lar. Ama, hekim­ler­de yarı yarıya bir başarı el­de edil­mesi ve özel­lik­le bazı ek­sik­lerin gideril­mesi nok­tasın­da yeter­li ol­maması nedeniy­le, bu konuda, gene mec­burî hiz­metin daha iyi bir şek­li olan dev­let hiz­meti yüküm­lülüğü getiril­miş­tir. Burada şunu söy­lemek gerekir ki, hakikaten, dev­let hiz­meti yüküm­lülüğü kav­ramı al­tın­da, mec­burî hiz­metin çok daha iyi bir şek­lidir şu an­daki durum ve şunu da söy­leyebiliriz ki, bugün Av­rupa'nın sağ­lık açısın­dan, sos­yal güven­lik açısın­dan en geliş­miş ül­kelerin­de, ör­neğin İs­kan­dinav ül­kelerin­de (Fin­lan­diya'da Nor­veç'te) bile, hekim sayısı yeteri kadar ol­masına rağ­men, orada bile, biliyor­sunuz kuzey hiz­meti var ve hekim­ler orada da mec­burî hiz­met yapıyor­lar.

Dolayısıy­la, burada, olay bu açıdan değer­len­diril­diğin­de, İk­tidarımızın, özel­lik­le, hekim­lerin çalış­maları konusun­da, gerek ekonomik hak­ları konusun­da gerek çalış­ma şart­ları konusun­da da önem­li adım­lar at­mış­tır. Bugün hekim­lerimiz, gene yeter­li diye söy­leyemeyiz; ama, geç­mişe göre 2-3 kat, hat­ta 4 kat döner­ser­maye al­mak­tadır.

Tabiî, bu konu açıl­mış­ken bir nok­tayı da söy­lemek is­terim ki, bu ül­ke hepimizin ve ül­kemizin her bir nok­tası hiz­met bek­liyor. Bunun doğusu, batısı, güneyi ayırımına gir­meden üzerimize düşeni yapacağız. Tabiî ki, ül­kenin kıt kay­nak­larıy­la yetiş­tir­diği bu değer­li kişiler de, bu ül­kenin her gönül­lü olarak hiz­met et­meyi is­temelidir­ler. Ve her şey genç­lik­te oluyor. Özel­lik­le, ben, genç hekim ar­kadaş­larımın, ül­kenin, bu mec­burî hiz­met kap­samı adı al­tın­da olan böl­gelerine daha is­tek­le git­melerini ve orada verecek­leri hiz­met­leri, bel­ki de torun­larına, çocuk­larına an­lat­ma fır­satını el­de et­melerini; yarın, bel­li bir yaş­tan son­ra zaten in­san­lar büyük şehir­ler­de ve daha değişik böl­geler­de yaşama, çalış­ma fır­satını yakalıyor; bunun da böy­le değer­len­diril­mesini vur­gulamak is­tedim.

Bu kanun tasarısı içerisin­de, tabiî ki, özel­lik­le uz­man hekim kad­rolarıy­la il­gili önem­li düzen­lemeler var. Hem­şireler­le, ebeler­le il­gili yeni kad­rolar var. Yine, 2002'den bugüne kadar top­lam 16 ilimiz­de açılan ağız ve diş sağ­lığı mer­kez­lerin­de çalışacak diş hekim­lerine önem­li kad­rolar açılıyor.

Değer­li ar­kadaş­lar, biliyor­sunuz, AK Par­ti İk­tidarıy­la, sağ­lık­ta önem­li bir nok­ta da hiz­met et­me an­layışın­da değiş­me idi. Ar­tık, has­tayı ve in­sanı mer­keze alan bir sağ­lık hiz­meti hedef­len­miş­ti ve bunun düzen­lemesiy­le il­gili de, has­tanelerimizin has­ta hak­ları ve halk­la iliş­kiler bölüm­leri daha ak­tif ol­du ve bu birim­ler kurul­du. İş­te, bun­lar­la il­gili de bazı eleman­ların ih­tiyacı kar­şılanıyor.

Yine, 112 acil sis­temine ih­tiyaç duyulan per­sonel­le il­gili yeni kad­rolar var. Burada, ben, bir nok­tayı da vur­gulamak is­terim acil­den söz edil­miş­ken. Bugün, ül­kemiz­de, özel­lik­le yoğun bakım ve yanık mer­kezi birim­lerine hâlâ cid­dî ih­tiyaç duyul­mak­tadır. Bakan­lığımız bu konuda önem­li adım­lar at­mış­tır ve bu konuda üzerine düşeni yap­maya çalış­mak­tadır; an­cak, bil­diğiniz gibi, ağır yanık­lar, üçün­cü derece yanık­lar­da, özel­lik­le ih­tisas has­taneleri önem­li rol oy­nuyor. Burada, üniver­sitelerimize, özel­lik­le, ben buradan ses­leniyorum; gerek yoğun bakım kapasitelerinin ar­tırıl­ması gerek­se şu an­da ül­kemiz­de bir elin par­mak­ları kadar olan yanık mer­kezi, (A) tipi yanık mer­kez­lerinin kurul­ması açısın­dan adım at­maları gerek­mek­tedir. Bu, ül­kemizin ger­çek­ten büyük ih­tiyacıdır, bunu da vur­gulamadan geçemeyeceğim.

Bu düzen­lenen yasay­la, bir ekip halin­de sür­dürülen sağ­lık hiz­met­lerinin, ül­kemizin güç­lü yarın­larını oluş­tur­mada, sağ­lık­lı bir top­lumu oluş­tur­masını diliyor, hepinize say­gılar sunuyorum. (AK Par­ti sıraların­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Teşek­kür ediyoruz Sayın Doğan.

Şah­sı adına, Kah­raman­maraş Mil­let­vekili Sayın Fatih Arıkan…

SADUL­LAH ER­GİN (Hatay) - Konuş­mayacak.

BAŞ­KAN - Sam­sun Mil­let­vekili Sayın Haluk Koç; buyurun. (CHP sıraların­dan al­kış­lar)

HALUK KOÇ (Sam­sun) - Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekil­leri; görüşül­mek­te olan kanun tasarısının tümü üzerin­de şah­sım adına söz al­mış bulunuyorum; hepinizi say­gıy­la selam­lıyorum.

Değer­li ar­kadaş­larım, Mec­lisin son haf­tasın­da, yoğun bir çalış­ma prog­ramı içerisin­de, bir mutabakat zeminin­de, kar­şı ol­duğumuz bazı yasalar var­dı, bun­dan ön­ceki yasa tek­lifi gibi, Sayın Cemal Uy­sal'ın yasa tek­lifi gibi. Orada, muhalefet olarak görüş­lerimizi, yürür­lük, yürüt­me mad­desi de dahil ol­mak üzere, ben­ce yapıcı olan eleş­tirilerimizi, çekin­celerimizi, değişik­lik öner­geleriy­le bir­lik­te sun­muş­tuk. Tabiî, bu, mutabakat ol­duğu zaman, muhalefet çiz­gisini belir­leyeceğimiz, sür­düreceğimiz yasa tasarıları üzerin­de görüş­memizi en­gel­leyecek bir hak tanımıyor size. Orada, bu görüş­lerimizi belirt­tik. Ol­duğu kadarıy­la uyar­maya çalış­tık, tutanak­lara not düş­tük ve ocak ayın­da Sayın Maliye Bakanının açık­lamaları ile haziran ayı sonun­da ay­nı Sayın Maliye Bakanının açık­lamalarının çeliş­kilerini or­taya getir­dik ve bugün, yaşanan sıkın­tılı süreç­te, Sayın Maliye Bakanı baş­ta ol­mak üzere, güven ver­mediğini ifade et­tik.

Değer­li ar­kadaş­larım, bu il­gili yasa tasarısın­da, Cum­huriyet Halk Par­tisi olarak -eliniz­deki yazılı metin­de de gör­düğünüz üzere- bir muhalefet şer­himiz yok, bir ay­rışık oy yazımız yok; ama, burada, İk­tidar Par­tisi söz­cülerinin -bil­has­sa demin konuşan değer­li mil­let­vekili ar­kadaşım gibi- san­ki ic­raatın için­den tar­zın­da bir konuş­ma yap­ması durumun­da, doğal olarak da, muhalefetin... Bun­lar sizin dediğiniz gibi değil, burada bir­takım sıkın­tılar var ve bun­ları ifade et­mek için söz al­dım, yok­sa konuş­mayacak­tım.

Değer­li ar­kadaş­larım, Sağ­lık­ta Dönüşüm Projesi, Tür­kiye gibi… Başın­dan itibaren söy­lüyoruz, siz  hak­lı ol­duğunuzu söy­lüyor­sunuz, biz yan­lış ol­duğunuzu söy­lüyoruz ve bunun uy­gulamasının zaman içerisin­de han­gi siyasî görüşü hak­lı çıkaracağını hep bir­lik­te, öm­rümüz olur­sa, yaşayacağız ve göreceğiz.

Şim­di, başın­dan beri sağ­lık­la il­gili tar­tış­malar­da hep bir tezi dile getir­dim; sağ­lığa bakışa bağ­lı dedim politikalarınız. Bir sağ pen­cereden bakış var, bir sol pen­cereden bakış var. Sağ­dan yak­laşır­sanız sağ­lığa, demin değer­li ar­kadaşımın söy­ledik­lerinin halk yararına, top­lum yararına bu getirilen uy­gulamaların or­ta ve uzun vadede yarar­lı sonuç­lar getir­meyeceğini, biz, defaten söy­lüyoruz; çün­kü, sağ­lığın, ay­nı eğitim gibi, dev­letin, hal­kına kar­şı, mil­letine kar­şı, ver­gisini al­dığı in­san­lara kar­şı yap­ması gereken temel bir kamu görevi, temel bir kamu ödevi ol­duğunu hep biz öne sürüyoruz. Bu sağ­lık­ta, in­san or­ganizas­yonun­dan, sağ­lık­taki in­san gücü or­ganizas­yonun­dan, hiz­met sunumu or­ganizas­yonuna ve sağ­lık­taki finans­man modeline kadar her iki siyasî görüşün fark­lı yak­laşım­ları var. Yani, bun­ları, mesela, şim­diki Dün­ya Ban­kası ve IMF yön­len­dir­meli prog­ram­da, aile hekim­liği ve finans­manının da genel sağ­lık sigor­tasına dayan­dırıl­dığı bir model­de, Tür­kiye için bu modelin uy­gun bir sağ­lık hiz­met sunumu ve finans­man modeli ol­madığını ıs­rar­la söy­lüyoruz. Bunu söy­ler­ken de dayan­dığımız tezi çok net, çok kısa, an­laşılabilir bir şekil­de an­lat­maya çalışacağım. O da şu: Tür­kiye gibi bugün­kü oy­nak­lık içerisin­de -kur­lar­daki oy­nak­lığı söy­lüyorum, bir baş­ka sayın söz­cünün bir baş­ka kişiyi kas­tet­tiği an­lam­da söy­lemiyorum- kur­lar­daki oy­nak­lığı da hesap eder­seniz, bugün kişi başına düşen gelirin 4 000 doların al­tın­da ol­duğu bir ül­kede genel sağ­lık sigor­tasına dayalı bir sağ­lık­ta finans­man modeli kur­manın im­kân­sız­lığını ifade et­mek is­tiyorum.

Ül­kedeki gelir dağılımı fark­lılık­larına bakacak olur­sanız, ül­kedeki dilim­lere bakacak olur­sanız, ulusal gelir pas­tasın­dan yüz­delik dilim­ler halin­de çok geniş bir kesimin çok küçük bir dilim al­dığını düşünecek olur­sanız, ay­nen daha ön­ce de söy­lemiş­tim, bir hususu daha dik­kat­lerinize getir­mek is­tiyorum; o da şu: Bağ-Kur sis­temini düşünün değer­li ar­kadaş­larım. İki senede bir biriken Bağ-Kur borç­larının ödenebil­mesi için, bir borç yapılan­dırıl­ması için kanun çıkar­tıyoruz. Bugün ek sağ­lık primi ödeyerek genel sağ­lık sigor­tasının en düşük teminat paketine sahip ol­mak için in­san­ların ek bir para ödeyeceğini hesaba katın ve aradan iki yıl geç­sin bu sis­tem dev­reye kon­duk­tan son­ra, nüfusun, bugün­kü verilere göre, projek­siyon yaparak hesap­lamaların­da yüz­de 30'u ile 45'i arasın­da in­sanın her­kesin bu şem­siye al­tına gir­diği savıy­la or­taya koy­duğunuz bu sis­temin dışın­da kalacağı çok açık. Yani, bugün, Bağ-Kur primini ödeyemediği için getirilen yeniden yapılan­dır­ma sis­tem­lerin­de bor­cunu ödeyecek bir ödeme planı sunamadığı için, ken­disi ve ailesi Bağ-Kurun sun­duğu sağ­lık hiz­met­lerin­den fay­dalanamayan in­san­ları genel­leş­tirin; genel sağ­lık sigor­tası kap­samının iki yıl için­de nüfusun yüz­de 30'u ile 45'i dışın­da kalacak­lar değer­li ar­kadaş­larım.

Bun­ları söy­lediğim tarih 2006'nın haziran ayı. Yani, 2008'de -bu sis­tem 2007'de yürür­lüğe gir­dik­ten son­ra- 2009'da bu oran­la kar­şı kar­şıya kalacağız. Yani, Amerika'nın ar­ka sokak­ları gibi parası olanın, gücü olanın sağ­lık hiz­meti alabil­diği, o çok zen­gin, var­lık­lı ül­kenin yan sokak­ların­da yer­ler­de yatan in­san­ların en basit sağ­lık hiz­met­lerin­den fay­dalanamayacağı bir tab­lo çıkacak or­taya. Yani, git­tik­çe kamudan uzak­laş­tırıyoruz sağ­lığı. Koruyucu sağ­lık hiz­met­leri, ilaç mas­raf­ları, dev­lete getirilen yan­lış uy­gulamalar­la… Bun­ların rakam­ları var, bun­ları detay­lı olarak an­lat­mıyorum, sadece ar­kadaşımın dediği gibi ol­madığını söy­lemek is­tiyorum. Sağ­lık, uy­guladığınız politikalar içerisin­de, şu an­da ve gelecek dönem­de halk­ta en büyük sıkın­tı yaratacak olan uy­gulamalar­dan, uy­gulama alan­ların­dan bir tanesi.

Değer­li ar­kadaş­larım, aile hekim­liği sis­temi, birey­sel tedavi edici bir hekim­lik türü olup, sağ­lığın bir ekip hiz­meti ol­duğu an­layışına tamamen ters düş­mek­tedir; küçük bir iş­let­me olarak ele al­mak­tadır. İş­let­me dediğiniz zaman -getirilen pilot yasada da çok net ve açık­tı, biliyor­sunuz- iş­yerini dahi ken­disi kiralıyor ve o küçük iş­let­mede ken­disine kayıt olan in­san­lar­dan zaman içerisin­de kat­kı payı alarak, ken­di giderini sağ­layacak ve ken­di gelirini de oradan sağ­layacak bir hiz­met sunum modeli getiriyor ve tamamen birin­ci kademede tedavi edici bir hiz­met modeli, koruyucu sağ­lık hiz­met­lerinin ör­selen­diği, ikin­ci plana atıl­dığı bir model.

İkin­ci ve üçün­cü kademe sağ­lık hiz­met­lerin­de yaşanan sıkın­tılar or­tada. Bun­lar, Tür­kiye'nin genel ekonomik verilerin­den, nüfus yoğun­luğun­dan… Ki, Sayın Sağ­lık Bakanı, nüfus konusun­da da il­ginç fikir­lere sahip, onu da basın­dan öğ­ren­miş bulunuyoruz, bazı top­lan­tılar­da. Bu veriler Tür­kiye'nin önün­de dur­duğu sürece, sağ­lığın kamunun üzerin­den bir yük olarak görülüp atıl­masının Tür­kiye top­lumuna kazan­dıracağı çok büyük bir şey yok. Ha, bunun şu sonucu da var; bunun sonuç­ların­dan en önem­lerin­den bir tanesi de şu: Sağ­lık alamayan, eğitim alamayan, ih­tiyacı ol­duğu zaman ih­tiyacı ol­duğu kadar sağ­lık ve eğitim alamayan önem­li top­lum kesim­lerin­de sos­yal barışı, sos­yal huzuru bozacak geliş­meler yaşanacak­tır. Bu, bizim top­lum kül­türümüze de ters. Yani, ben sağ­lık alabilir­ken, baş­ka ih­tiyacı olanın ay­nı şekil­de sağ­lık hiz­meti alamaması; ben çocuğuma eğitim verebilir­ken, ay­nı şekil­de eğitim alamayacak baş­ka in­san­ların çocuk­larının top­lum­da yan yana bulun­ması. Bu bizim gelenek­lerimize de ay­kırı; ama, bugün uy­gulanan politikalar­la, maalesef, sağ­lık­ta ve eğitim­de sos­yal boyutu unutul­muş, sos­yal boyutu önem­sen­memiş bir politika akın­tısın­da, maalesef, gidiyoruz.

Bakın, Düz­ce'yle il­gili, ar­kadaş­larımız, bir in­celeme, değer­len­dir­me gezisin­de bulun­dular, oradaki bütün yet­kililer­le görüş­tüler, kısa ama ışık tutacak bir pilot rapor hazır­ladılar. Aile hekim­liği raporu, Düz­ce uy­gulamasın­dan yola çıkıyor. Kısa değer­len­dir­meler var; ama, her bir parag­rafı, önümüz­deki döneme ışık tutacak bir çalış­madır. Ken­di seçim böl­gem­de, Sam­sun'da da bu uy­gulama baş­latılacak, diğer il­ler­de de var. Yani, bunun daha son­rasın­da tamir edil­mesi bakımın­dan çok büyük sıkın­tılar­la kar­şılaşacağız. Sağ­lığın, sos­yal güven­liğin ve eğitimin ol­maz­sa ol­maz bir kamu hiz­meti ol­duğunu lüt­fen kabul edin. Ha, sağ­lık, tamamen dev­letin top­ladığı ver­giler­le top­lumuna sun­ması gereken bir hiz­met değil bugün, bunun ayır­dın­dayız; gücü olanın gücü ol­duğu kadar katılacağı bir havuz oluş­malı, buna evet diyoruz; ama, bugün­kü gibi, Tür­kiye'nin bütün gelir dağılımı fark­lılık­ları ve ül­ke genelin­deki -Tür­kiye'yi lüt­fen düşünün; doğusunu düşünün, batısını düşünün, kuzeyini düşünün, güneyini düşünün -hiz­met dağılım fark­lılığı o kadar derin uçurum­lar taşıyor ki…

(Mik­rofon otomatik cihaz tarafın­dan kapatıl­dı)

BAŞ­KAN - Buyurun.

HALUK KOÇ (Devam­la) - Teşek­kür ediyorum Sayın Baş­kan.

…yani, Tür­kiye'nin doğusun­daki bir böl­gede ay­nı primi ödeyen bir in­sana, İs­tan­bul'da ya da İz­mir'de ya da Tür­kiye'nin daha çok geliş­miş bir böl­gesin­de ay­nı primi ödeyen baş­ka bir in­sana sunulan sağ­lık hiz­metinin niteliği ay­nı değil, niteliği ay­nı da olamayacak bu kal­kın­mış­lık far­kı ol­duğu sürece. Bütün bun­ları dik­kate al­mak zorun­dayız.

Siyaseten tabiî ki yap­tık­larınızı öv­mek zorun­dasınız; bunu an­layış­la kar­şılıyorum. Tabiî ki bun­ları çok olum­lu yön­leriy­le an­latacak­sınız. Benim buradaki söz alışım kim­seyi yıp­rat­mak için değil, kim­seyi üz­mek için değil; ama, bu konuda bir­çok olum­suz­luk­la kar­şı kar­şıya kalacak­sınız. Biz bu konudaki uyarılarımızı hep yap­tık, yap­maya da devam edeceğiz. Zaman zaman kar­şılık­lı cevap ver­meler, konuş­ma doz­ların­da fark­lılık­lar oluyor. O tür­de bir doz aşımı ol­madığı sürece de bu konuş­ma yapıcılığı için­de kal­maya gay­ret gös­tereceğiz.

Ben, bunu, demin söz alan ar­kadaşıma cevaben dile getir­dim.

Hepinize say­gılar sunuyorum. (CHP ve AK Par­ti sıraların­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Teşek­kür ederiz Sayın Koç.

Sayın mil­let­vekil­leri, tümü üzerin­deki konuş­malar tamam­lan­mış­tır.

Soru-cevap kıs­mına geçiyoruz.

Sayın Sarıbaş, buyurun.

SÜLEY­MAN SARIBAŞ (Malat­ya) - Teşek­kür ediyorum Sayın Baş­kan. Delaletiniz­le Sayın Bakana sor­mak is­tiyorum:

Şu an­da Sağ­lık Bakan­lığın­da boş bulunan ec­zacı kad­rosu ne kadar­dır, bu boş kad­roları ne zaman dol­dur­mayı düşünüyor­lar Sayın Bakan? Birin­ci sorum bu.

İkin­ci sorum: Sayın Bakan, SSK has­tanelerinin bir­leş­mesiy­le büyük bir KİT olan Bakan­lığınızın mahal­lî birim­ler­de yap­tığı ihaleler­de Ali Dibo oyun­larının oy­nan­dığı ar­tık ay­yuka çık­mış­tır. Bun­lar için ön­lem al­mayı düşünüyor musunuz?

Üçün­cü sorum: Sağ­lık çalışan­larının, özel­lik­le döner­ser­mayeden pay al­mayan sağ­lık çalışan­larının ekonomik ve malî durum­larını düzelt­meyi düşünüyor musunuz?

Dör­dün­cü sorum: IMF'ye verilen söz kap­samın­da sağ­lık har­camaların­dan 1,5 mil­yar dolar, yak­laşık 2,5 kat­ril­yon tasar­ruf sağ­lanacağı karar­laş­tırıl­mış­tır. Bu tasar­rufu han­gi kalem­ler­den, ne kadar sağ­lamayı düşünüyor­sunuz?

Beşin­ci sorum: Sayın Bakan, Malat­ya Bey­dağı Dev­let Has­tanesi Baş­hekimi sizin ik­tidarınız zamanın­da atanan çok değer­li bir hekim­di. Hiç­bir soruş­tur­maya, hiç­bir soruya muhatap ol­madığı hal­de siyasî bas­kılar­la görevin­den al­dınız; sebebi ney­di? Bu in­san­ları, bu genç hekim­leri har­camak hiç mi vic­danınızı sız­lat­mıyor?

Sorularım bu kadar efen­dim; teşek­kür ederim.

BAŞ­KAN - Teşek­kür ederiz Sayın Sarıbaş.

Sayın Bakan, buyurun.

SAĞ­LIK BAKANI RECEP AK­DAĞ (Er­zurum) - Sayın Sarıbaş, ec­zacı kad­rosuy­la il­gili bil­gileri bilahara an­cak verebilirim; şu an­da bun­lar hatırım­da değil tak­dir eder­siniz ki.

Sağ­lık Bakan­lığın­daki ihale ve alım­lar, bel­ki de tarihin­de hiç ol­madığı kadar düz­gün ve usulüne uy­gun yapıl­mak­tadır. Kuş­kusuz ki, kamuda yıl­da 28 000 ihale yapan sağ­lık kuruluş­ların­da zaman zaman usul­süz­lük­ler, yol­suz­luk­lar da olabil­mek­tedir. Bun­ları büyük bir dik­kat­le takip ediyoruz. Gerek­li soruş­tur­malar, tef­tiş­ler yapılıyor ve bu husus­lar­da yan­lış yap­mış olan­lar için de gerek­li idarî ve ad­lî takibat­ları büyük bir titiz­lik­le yerine getiriyoruz; bun­dan emin olabilir­siniz.

Döner­ser­mayeden pay al­mayan bizim sağ­lık per­sonelimiz yok.

SÜLEY­MAN SARIBAŞ (Malat­ya) - Köy ebe ve hem­şireleri var.

SAĞ­LIK BAKANI RECEP AK­DAĞ (Er­zurum) - Hayır hep­si alıyor efen­dim. Bel­ki yerel olarak… Hep­si alıyor.

Bizim döner­ser­mayeden pay al­mayan sağ­lık elemanımız yok­tur.

YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) - Köy­ler­de, köy­ler­de…

SAĞ­LIK BAKANI RECEP AK­DAĞ (Er­zurum) - Köy­ler­deki hekim­lerimiz veya diğer eleman­larımız da, kır­sal böl­gede çalış­tık­ların­dan dolayı üs­telik ilave puan­lar al­mak­tadır­lar.

Sağ­lık har­camaların­dan tasar­ruf konusunu çeşit­li kereler gün­deme getir­dik değişik vesileler­le. Biz, sağ­lık­tan tasar­rufu hiç­bir zaman düşün­müyoruz; ama, geç­miş­te ol­duğu gibi, geç­miş­te yap­tığımız gibi, bun­dan son­ra da, el­bet­te, har­camaları, is­raf oluş­tur­mayacak biçim­de, kon­trol­lü bir biçim­de yap­maya devam edeceğiz. Geç­miş… Biliyor­sunuz, ilaç­la il­gili har­camalar­da bun­lar ger­çek­leş­ti, tıb­bî sarf mal­zemesiy­le il­gili olarak ger­çek­leş­ti. Şunu büyük bir mem­nuniyet­le söy­leyebilirim ki, özel­lik­le sarf mal­zemelerin­deki har­camalarımız, bir­çok kalem­de, 1998'li, 2000'li yıl­lar­dakinin bile al­tına düş­müş­tür. Alım­lar­da bu kadar uy­gun şart­lar­da alım­lar yapılabil­mek­tedir. Kuş­kusuz ki, sür­dürülebilir­liği temin et­mek açısın­dan da bu önem­lidir.

Malat­ya Bey­dağı Baş­hekiminin göreve getiril­mesi de, görev­den alın­ması da, il­gili görevin bir nöbet oluşuy­la açık­lan­malıdır Değer­li Mil­let­vekilim.

SÜLEY­MAN SARIBAŞ (Malat­ya) - Al­tı ay­da değiş­mez ama Sayın Bakan.

SAĞ­LIK BAKANI RECEP AK­DAĞ (Er­zurum) - Dolayısıy­la, böy­le "siyasî bas­kılar", "vic­danınız sız­lamadı mı" ifadeleri ger­çek­ten beni üzüyor.

SÜLEY­MAN SARIBAŞ (Malat­ya) - Beni de üzüyor.

SAĞ­LIK BAKANI RECEP AK­DAĞ (Er­zurum) - Ben, Tür­kiye Cum­huriyetinin Sağ­lık Bakanı olarak, bir Sağ­lık Bakanı olarak, hep, liyakat ve eh­liyete göre atamalarımı yap­maya gay­ret et­tim. Bun­dan son­ra da bu pren­sip, atamalarımız­da temel teş­kil et­meye devam edecek­tir.

Çok teşek­kür ediyorum sorularınız için.

BAŞ­KAN - Teşek­kür ederiz Sayın Bakan.

Sayın mil­let­vekil­leri, tek­lifin tümü üzerin­deki görüş­meler tamam­lan­mış­tır.

SÜLEY­MAN SARIBAŞ (Malat­ya) - Karar yeter­sayısı is­tiyoruz.

BAŞ­KAN - Mad­delerine geçil­mesini oy­larınıza sunacağım ve karar yeter­sayısı arayacağım.

Mad­delere geçil­mesini oy­larınıza sunuyorum: Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Mad­delerine geçil­mesi kabul edil­miş­tir; karar yeter­sayısı var­dır.

1 in­ci mad­deyi okutuyorum:

BAZI KANUN VE KANUN HÜK­MÜN­DE KARAR­NAMELER­DE DEĞİŞİK­LİK

YAPIL­MASI HAK­KIN­DA  KANUN TEK­LİFİ

MAD­DE 1- 7/6/2000 tarih­li ve 4576 sayılı  Kanunun 2 nci mad­desi ile geçici 2 nci ve geçici 4 ün­cü mad­deleri yürür­lük­ten kal­dırıl­mış­tır.

BAŞ­KAN - Mad­de üzerin­de, Cum­huriyet Halk Par­tisi Grubu adına, Or­du Mil­let­vekili Sayın İd­ris Sami Tan­doğ­du. (CHP sıraların­dan al­kış­lar)

CHP GRUBU ADINA İ. SAMİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekili ar­kadaş­larım; görüşül­mek­te olan kanun tek­lifinin 1 in­ci mad­desi üzerin­de Grubum adına konuş­mak is­tiyorum. Bu iz­ni bana ver­diğiniz için de çok teşek­kür ederim. Yüce Mec­lisi say­gıy­la selam­lıyorum.

Kanun tek­lifinin gerek­çesin­de "Baş­ta Doğu ve Güney­doğu Anadolu Böl­geleri ol­mak üzere yur­dun her yöresin­deki sağ­lık kuruluş­ların­daki sağ­lık per­soneli yeter­siz­liği hiz­met sunumunu -hiz­met ver­meyi- önem­li öl­çüde ak­sat­mak­tadır" denil­mek­tedir. Özel­liği budur; yani, mev­cut olan -mev­cut ol­mayan- dok­tor sayısını, hem­şire sayısını, ebe sayısını ar­tır­mak, kad­rosu ol­mayan bu yer­lere kad­roları sağ­lamak­tır. Kanunun esası bu.

Doğ­rudur; bu düşün­ce, bu uy­gulan­mak is­tenen olay doğ­rudur ve ken­dilerini kut­luyorum; ama, bırakın doğuyu, güney­doğuyu, Karadeniz Böl­gesinin bir­çok yer­lerin­de, bil­has­sa Or­du'da dok­tor açığını, hem­şire açığını, ebe açığını şu ana kadar kapat­mış değil Sağ­lık Bakan­lığı dört yıl­dan beri. Dört yıl­dan beri yap­mış ol­duğu ic­raat­ların­da, Sağ­lık­ta Dönüşüm Prog­ramını… Prog­ram dönüyor, ken­disi sabit kalıyor; uy­gulamalar bir adım ileri gidiyor, bir süre devam et­tik­ten son­ra tek­rar geriye çark ediyor.

Sağ­lık Bakanımın biraz ev­vel ver­miş ol­duğu cevap­lar­da da, üzerin­de has­sasiyet­le dur­ması gereken cevap­lar­da "ben dedim ol­du, benim söy­lediğim doğ­rudur" zih­niyetiy­le hareket et­mesi beni de çok yaralıyor, sağ­lık­çı diğer mes­lek­taş­larımı da çok yaralıyor. Ken­disi yaralan­dığını söy­lüyor; ama, bizim yaramızı hiç in­celemeden, hiç düşün­meden hareket ediyor. 174 tane özel has­tane sahip­leri, bun­dan bir ay ev­vel, kal­kıyor, sağ­lık­taki bu har­camaların yan­lış yapıl­dığını; ama, bun­dan son­ra söz ver­dik­lerini, bir ayak par­mağın­daki ağ­rıdan dolayı 4,5 mil­yar liralık, 3,5 mil­yar liralık fatura çıkar­mayacak­larını, yemin et­tik­lerini söy­leyerek, Sağ­lık Bakanın­dan özür diliyor­lar.

Ar­kadaş­lar, hepimiz bu mil­letin vekiliyiz. Has­talar ev­lerimize, Mec­lise kadar geliyor­lar, has­tanelere gön­deriyoruz. Bil­has­sa yeşil­kart­lı ve Bağ-Kur­lu has­taları üniver­site kapıların­dan içeriye sokamıyoruz. Bunun neresin­de sağ­lık hiz­metinin tam ol­duğunu söy­leyebiliyor Sağ­lık Bakanı? Peki, ben şim­di size soruyorum: Gön­der­diğiniz böl­geniz­den gelen has­taları, An­kara Üniver­sitesi Tıp Fakül­tesine, Hacet­tepe Üniver­sitesine Bağ-Kur­lu ve yeşil­kart­lı has­tayı sokup, tedavi et­tirebiliyor musunuz?

ŞÜK­RÜ ÜNAL (Os­maniye) - Acil­den girer­se olur.

İ. SAMİ TAN­DOĞ­DU (Devam­la) - Acil­den girer­se de ol­muyor. Şu an­da, benim Fat­salı bir has­tam, acil­de iki gün­den beri yatıyor; inanın, yukarıya çıkıp, beyin cer­rahisin­de ameliyat olamıyor.

ŞÜK­RÜ ÜNAL (Os­maniye) - Eyüp Fat­sa Bey var, ona söy­le.

İ. SAMİ TAN­DOĞ­DU (Devam­la) - Eyüp Fat­sa'nın gücü yet­mez ona. Eyüp Fat­sa baş­ka şey­ler­le uğ­raşıyor. Eyüp Fat­sa, Karadeniz Böl­gesin­deki mağ­dur olan fın­dık sorununu hal­let­sin, sağ­lık sorununu ben hal­lederim. Ön­ce fın­dığı hal­let­sin, sağ­lığı ben hal­lederim.

BAŞ­KAN - Sayın Tan­doğ­du, siz Genel Kurula hitap edin efen­dim.

İ. SAMİ TAN­DOĞ­DU (Devam­la) - Zaten, beni, öy­le bir has­sas nok­taya bağ­ladınız ki, tak­tınız ki... Fın­dık trav­ması yaşıyor zaten Karadeniz­liler…

BAŞ­KAN - Efen­dim, siz, Genel Kurula hitap ediniz.

İ. SAMİ TAN­DOĞ­DU (Devam­la) - ... fın­dık has­tası ol­dular. Fın­dık, şu an­da, 2 700 000 lira. Eyüp Bey onu hal­let­sin. Cüneyt Zap­su'dan bizi kur­tar­sın, aracılar­dan bizi kur­tar­sın, Karadeniz­liler o zaman ona plaket verecek­ler, hayat boyu da seçecek­ler onu. Teşek­kür ederim.

Şim­di, o neden­le, Sayın Bakanımın biraz ev­vel­ki söy­lediği söz­lere katıl­mak müm­kün değil. Ben bunun sıkın­tısını yaşıyorum; burada, otuz seneden beri An­kara'da oturuyorum ve sağ­lık hiz­meti veriyorum.

Biraz ev­vel, Sayın Grup Baş­kan­vekilimiz çok güzel bir rapor sun­du; aile hekim­liğinin Düz­ce'deki in­celemelerini yap­tılar. Hakikaten, yürek­ler acısı! Ben, şah­sen, bun­dan al­tı ay ev­vel ken­di olanak­larım­la Düz­ce'ye git­tim. O böl­gedeki aile hekim­liğini in­celediğim­de öy­le bir şey yok. Al­man­ya, İn­gil­tere olayı terk ediyor, Tür­kiye'de yeni baş­lıyor.

İs­tan­bul'da bir panel or­ganize edil­di. Bu panele ben de katıl­dım Sayın Bakan­lığımın daveti üzerine. Orada, başarılı olan ül­keleri gös­ter­diler, oradaki tem­sil­cileri, başarılı olan ül­kenin tem­sil­cileri, sağ­lık bakan­ları ve sağ­lık yet­kilileri. Ek­vador... 4 000 000 nüfus­lu, 2 000 000 nüfus­lu, 1,5 mil­yon nüfus­lu ül­keleri ör­nek gös­ter­diler; sağ­lık, aile hekim­liğin­de başarısını gös­ter­diler. Ya, Tür­kiye 73 000 000 nüfus­lu; coğ­rafî yapısıy­la, hal­kıy­la… Hiz­mete susamış, her fedakâr­lığa hazır­lık­lı olan bu in­san­ları bu şekil­deki yanılt­may­la -baş­ka isim söy­leyemiyorum, kusura bak­mayın- ik­na edemez­siniz; ama, sizi ik­na ediyor; bu Sağ­lık Bakanı ar­kadaşımız sizi ik­na ediyor. Geçen gün, om­buds­man­la il­gili kanun tek­lifin­de, Sağ­lık Bakanı ile benim aram­da veyahut da Cum­huriyet Halk Par­tisi arasın­da bir om­buds­man seçil­mesi gerek­tiğini söy­lemiş­tim; hakikaten gerek­li bu. Sağ­lık Bakanının ver­miş ol­duğu rakam­lar tamamıy­la sanal, tamamıy­la hayalî ve siz­leri de ik­na ediyor; tabiî, konunun dışın­da ol­duğunuz için.

Şim­di, "döner­ser­maye al­mayan hiç­bir sağ­lık per­soneli yok" diyor. Ar­kadaş­lar, ben burada muhalefet ol­sun diye konuş­muyorum. Şu kanun tek­lifi özün­de düşünül­düğü zaman, hakikaten, ken­dilerine teşek­kür ediyorum; fakat, o niyet­le yapıl­mıyor ve ek­sik­lerinin tamam­lan­ması için burada konuşuyorum. Ek­sik­leri tamam­lan­dığı zaman hiz­met yürüyecek­tir, sağ­lık hiz­metin­de ak­sama ol­mayacak­tır, buna inanıyorum; ama, maalesef, o niyet­le ve o düşün­cey­le yapıl­madığı için üzülüyorum.

Şim­di, geçen gün Hil­ton Otelin­de bir panel... Gene, Av­rupa Bir­liğinin or­ganize et­miş ol­duğu ve Av­rupa Bir­liğinin finan­se et­tiği, 60 000 000 euroluk, Tür­kiye üreme sağ­lık politikasıy­la il­gili bir panel or­ganize edil­di. Kalk­tım, dok­tor olarak davet edil­diğimiz için kalk­tık, git­tik. Hakikaten, düşün­ce, çok güzel bir düşün­ce. 60 000 000 euroluk bir yar­dım kam­pan­yası, ilk baş­lan­gıç­ta 10 000 kişiyi il­gilen­diren bir çalış­ma; ama, Sağ­lık Bakan­lığı bunu baş­ka yöne yön­len­dir­miş, baş­ka bir gayeye dön­dür­müş. Seneler­den beri aile plan­laması, doğum kon­trolüy­le il­gili olan çalış­malar, has­taneler­deki aile plan­laması klinik­leri bölüm­lerinin ve doğum kon­trolünün Sağ­lık Bakan­lığı bün­yesin­de maziye gömül­düğünü, kay­bedil­diğini; yok edil­diğini, doğumun ar­tırıl­ması gerek­tiğini, eğer doğum ar­tırıl­maz­sa Av­rupalılar gibi yaş­lı bir ül­ke olacağımızı, bir an­ne adayının ev­lilik­ten son­ra 2,1 yahut da 2,5 oranın­da doğum yap­ması gerek­liliğini, onun al­tın­daki doğum­ların yaş­lı bir ül­ke haline geleceğini söy­lemesi, beni en çok yüreğim­den yaralayan, cahilane bir tavır­dı.

Şim­di soruyorum ar­kadaş­lar. Tabiî, Sağ­lık Bakanı çok meş­gul, burada cevap vereceği düşün­cesin­deyim; ama, cevap verir­ken de gene sizi yanıl­tır­sa, çok özür dileyerek, Sayın Baş­kan­dan da özür dileyerek, ol­duğum yer­den müdahale et­mek zorun­da kalacağım. Buradaki 60 000 000 euroluk yar­dımın özü şudur: Tabiî ki, sos­yoekonomik olarak zayıf durum­da olan ül­kemiz­deki hamile kal­mış olan an­ne adayının her ay mun­tazam olarak dok­tora, sağ­lık kon­trolüne git­mesi lazım. Bun­lar, maalesef, gidemeyen bu hal­kımıza her ay git­mesini sağ­layacak bir im­kân sağ­lıyor ve giden her an­ne de buna kar­şılık para alıyor kurum­dan. Çocuk doğ­duk­tan son­ra, sıfır yaş­la 6 yaş arasın­da, ekonomik im­kân­sız­lık­lar­la dok­tora gidemeyen bu çocuk­ların dok­tora giderek sağ­lık kon­trol­lerinin yapıl­ması için bu yar­dım veril­miş; ama, Sağ­lık Bakan­lığı Hak-İş­le beraber ve yanına al­mış ol­duğu diğer bir yan kuruluş­lu sen­dikay­la 10 000 kişi üzerin­de, son­ra gelecek­te 100 000 kişi üzerin­de bu Hak-İş men­subu üyelerin ailelerin­de bu uy­gulamaların baş­lamasını öner­mesi de çok il­ginç­tir. Hal­buki, bunun, bir sen­dikanın, tabiî ki, yar­dım­larını al­mak olağan­dır; ama, yal­nız ona görev ver­mesi olayı da çok baş­ka bir an­lamın doğ­masına neden olacağı için, beni üzen en önem­li konular­dan biridir.

Şim­di, biraz ev­vel­ki sev­gili dok­tor ar­kadaşım, mes­lek­taşım Nev­zat Bey de çok güzel, ic­raatın için­den prog­ram­larını sunar­ken de çok dik­katimi çek­ti. İlaç­ların, 11 Nisan 2004 tarihin­de, SSK'nın ilaç alım politikasın­daki, ilaç alım tek­niğin­deki değişik­lik­ler­le, yasalar­la, 4 kalem ilaç­ta, bir yıl içerisin­de, 2004 yılın­da 4 kaleme ödenen -ilaç- 8 tril­yon liray­ken, bu pazar­lık usulünün kal­dırıl­masıy­la…

(Mik­rofon otomatik cihaz tarafın­dan kapatıl­dı)

İ. SAMİ TAN­DOĞ­DU (Devam­la) - Sayın Baş­kan, bağ­lıyorum; çok önem­li bir nok­ta...

… bu 4 kaleme ödenen ilaç kaç lira biliyor musunuz ar­kadaş­lar; 100 tril­yon. Yal­nız 4 kalem ilaç. 8 tril­yon liralık ilaç, 2004 yılın­da dev­lete maliyeti; 2005'teki maliyeti 100 tril­yon.

Şim­di, biraz ev­vel­ki IMF'nin em­riy­le 5,5 mil­yar dolar­lık tasar­ruf paket­leri içerisin­de de, 1,5 mil­yar doları sağ­lık­taki tasar­rufa ayır­manızı söy­lüyor­lar. Peki, nasıl ayıracak­sınız aciliyetin dışın­dakileri? Hadi, lüks olan­larını ayır­dınız; acil olan has­taları ne yapacağız? Özel has­tanelere olan sevk­leri, özel polik­linik­lere sevk­leri nasıl ayar­layacak­sınız? Peki, Sayın Sağ­lık Bakanım bu konuy­la il­gili ne gibi ted­bir­ler al­mış; ne gibi ted­bir­leri al­mış da, yeni, kad­roların oluş­ması için kanun tek­lifi hazır­lıyor?!

Ar­kadaş­lar, bu ül­ke hepimizin ül­kesi. Bunu, samimiyetim­le, bütün iç­ten­liğim­le söy­lüyorum.

(Mik­rofon otomatik cihaz tarafın­dan kapatıl­dı)

BAŞ­KAN - Efen­dim, son cüm­lenizi rica edeyim.

İ. SAMİ TAN­DOĞ­DU (Devam­la) - Bağ­lıyorum.

Has­talar, hakikaten, hepimizin has­tası. 550 mil­let­vekiline gelen has­taların mağ­duriyet­lerini -bütün iç­ten­liğim­le söy­lüyorum- görüyorum ve on­lar­la, par­ti far­kı gözet­mek­sizin, elimiz­den gel­diği kadar, mes­lek­taşımız ol­mayan ar­kadaş­larımıza, mil­let­vekil­lerimize yar­dım­cı oluyoruz.

Ama, lüt­fen, Sağ­lık Bakanının söz­lerini, söy­lem­lerini, ic­raat­larını siz­lerin de biz­ler kadar dik­kat­li bir şekil­de in­celemesini ve sağ­lık hiz­metin­de tasar­rufun yapıl­maması gerek­tiğine ben de inanıyorum; ama, bunun eşit ve den­geli bir şekil­de yapılarak, sağ­lık politikasının, mil­lî eğitim politikasının, dev­let hiz­met­lerin­den, dev­let politikaların­dan ay­rıl­maması için özen gös­teril­mesini, ken­disin­den, has­saten, özel­lik­le rica ediyor; hepinize say­gılar, sev­giler sunuyorum. (CHP sıraların­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Teşek­kür ediyoruz Sayın Tan­doğ­du.

Anavatan Par­tisi Grubu adına, An­kara Mil­let­vekili Sayın Muzaf­fer Kur­tul­muşoğ­lu; buyurun efen­dim. (Anavatan Par­tisi sıraların­dan al­kış­lar)

ANAVATAN PAR­TİSİ GRUBU ADINA MUZAF­FER R. KUR­TUL­MUŞOĞ­LU (An­kara) - Sayın Baş­kan, sayın mil­let­vekili ar­kadaş­larım; söz­lerime baş­lamadan ev­vel hepinize say­gılar sunuyorum.

Bu saat­ten son­ra Tür­kiye'nin sağ­lığını konuş­mak… İlk ön­ce Mec­lisin sağ­lığına bak­mak lazım. Keş­ke, gün­düz konuşabil­sek, bizi, yet­mişiki mil­yon in­sanı il­gilen­dir­diği için halk da din­leyebil­sey­di; ama, ol­madı.

Sağ­lık alanın­da per­sonel açığı cid­dî boyut­lar­dadır. Doğu ve güney­doğu böl­gelerin­de sağ­lık kuruluş­larının yanı sıra, İs­tan­bul'un, An­kara'nın ve İz­mir'in göbeğin­deki has­taneler­de dahi per­sonel açığı bulun­mak­tadır; doğ­rudur. Bunun için de, bu kanunun çık­ması yarar­lı olacak­tır.

Bu kanun tek­lifiy­le, çeşit­li has­tane, dis­pan­ser, sağ­lık eğitim mer­kezi, ağız ve diş sağ­lığı mer­kezi, 112 acil ser­vis bün­yesin­deki per­sonel açık­larının kapatıl­ması amaç­lan­mak­tadır. Bu amacın bir an ev­vel yapıl­ması doğ­rudur.

Ay­rıca, 657 sayılı Dev­let Memur­ları Kanununun 4/B mad­desin­de yapılan değişik­lik nedeniy­le or­taya bir zorun­luluk çık­mış­tır. Söz­leş­meli per­sonele de nöbet üc­reti öden­mesi gerek­mek­tedir. Bunun da bir hak­sız­lığı gidereceğini umuyorum.

Bu tek­lif­le, sağ­lık kurum­ların­da çalışan söz­leş­meli per­sonel, nöbet üc­ret­lerini döner­ser­mayeden alabilecek­ler­dir; bu da yerin­de bir değişik­lik­tir.

Sağ­lığımız çok büyük sorun­lar­la kar­şı kar­şıyadır; maalesef, AKP Hükümetinin Sağ­lık­ta Dönüşüm Prog­ramı sağ­lık­ta hakikaten dönüşüm değil; ama, nasıl burada an­latıyor­lar onu an­lamıyorum; onu da hiç içime sin­diremiyorum. Çok güzel demek… Çok güzel ol­masını nasıl is­temem ben, sağ­lığın iyi ol­masını is­temeyen bir adam olabilir mi; hayır. Ek­sik­leri de olur; en azın­dan buraya çıkan ar­kadaş­larımın "şunu yapar­ken yan­lış yap­tık, ek­siğimiz var" demesini bek­ler­ken, or­talığı gül­lük gülis­tan­lık gös­teriyor­lar; ona da canım sıkıl­mıyor değil.

Hem aile hekim­liğin­den bah­sediyoruz, aile hekim­liği yapacağız diyoruz hem de gelip burada sağ­lık mer­kez­lerini, sağ­lık ocak­larını dışarıya atıyoruz; o yet­miyor­muş gibi, birin­ci basamak­taki sevk sis­temini kal­dırıyoruz. Hani, aile hekim­liğini ken­dimiz getir­dik, sevk sis­temi ne ol­du?! (Anavatan Par­tisi sıraların­dan al­kış­lar) Hiç bunu an­lamıyorum!

Sev­gili ar­kadaş­larım, tabiî ki, bir kalem­de 3,5 mil­yar parayı sil­dik. Ne ol­du; has­taneler şu gün, şu an­da ödeme yapamıyor­lar. Bakınız, ne diyoruz; has­tanelerimiz gül­lük gülis­tan­lık… Has­tanede beş gün, komalık has­ta… Sağ­lık alanın­da skan­dal! Ney­miş; An­kara Has­tanesin­de sarf mal­zemesi yok; mer­kez­de bu, mer­kez­de; Numune Has­tanesin­den mal­zeme al­maya git­miş­ler, al­çı al­mış­lar da beş gün son­ra… Benim değil, doğ­ru ol­mayabilir, Sayın Sağ­lık Bakanı il­gilen­sin; hani, her tarafı doğ­ru diyoruz ya!.. Peki, per­sonelin çok­luğun­dan, gül­lük gülis­tan­lığın­dan bah­sediyoruz; İs­tan­bul'da, bir has­tanede, nöroloji ser­visi kapan­dı. Niye kapan­dı?.. Hem­şire yok­luğun­dan kapan­dı!.. Yani, bun­ları söy­lemeyelim mi?! Yahu her şeyi güzel gös­teriyor­sunuz da, bunu ben mi yap­tım; yani, bunu ben mi yazıyorum?!

ŞÜK­RÜ ÜNAL (Os­maniye) - Kim yazıyor?..

MUZAF­FER R. KUR­TUL­MUŞOĞ­LU (Devam­la) - Bakın, 29 tane ilaç fir­ması, yol­suz­luk­tan dolayı mah­kemeye veril­di. Peki, soruyorum şim­di: Bu 29 tane ilaç fab­rikası sahip­leri… Kim­ler al­dı bu ilaç­ları?.. Kim al­dı bu ilaç­ları?.. Sağ­lık Bakan­lığının bürok­rat­ları al­madı mı?! Bu bürok­rat­lara ne yapıl­dı bugüne kadar?! İlaç fir­masını mah­kemeye veriyor­sun; kim al­dı onu?! Ben al­madım ki, o bürok­rat­lar al­dı!.. Ne yapıl­dı onu soruyorum; söy­lesin­ler.

Şim­di, sev­gili ar­kadaş­larım "dev­leti ilaç­ta uyut­tuk" diyor… Uyut­tuk… San­ki, Sağ­lık Bakanı da… Sayın Bakanım çok sev­diğim bir ar­kadaşım, mes­lek­taşım, çok şey söy­lemek is­temiyorum; ama, Tür­kiye'de 72 000 000 in­san var; on­ların hayatı ne olacak?.. Onu ne yapacağız?..

FERİT MEV­LÜT AS­LANOĞ­LU (Malat­ya) - Muzaf­fer Bey, din­lemiyor ki…

MUZAF­FER R. KUR­TUL­MUŞOĞ­LU (Devam­la) - El­bet­te ki, bu kad­roları dol­dur­mak mec­buriyetin­deyiz. Aşağı yukarı 11 000 pratis­yen hekime ih­tiyaç var; doğ­rudur, bunu kapatacağız. Hem­şireye ih­tiyaç var; bunu da kapatacağız. Sağ­lık memuruna ih­tiyaç var; onu da kapatacağız da; fakat, şunu söy­lüyorum: Hep söy­leriz, ilk ön­ce, in­san­ları has­ta et­meyeceğiz. Has­ta et­tik­ten son­ra, çok zor­laşır. O hal­de, birin­ci basamak ne ol­du Sayın Bakan, niye birin­ci basamağa önem ver­miyoruz; aşılamaya niye önem ver­miyoruz?

Şim­di, sağ­lık per­soneli açığını söy­leyeyim: Sağ­lık­ta en büyük açık, 31 000'le sağ­lık memuru bran­şın­da açık var. İkin­ci sırada, 29 000 açık­la hem­şirelik var. Üçün­cü sırada, 15 317 boş kad­roy­la ebelik takip ediyor. Tür­kiye'nin 3 784 uz­man 7 000 pratis­yen ol­mak üzere, top­lam 11 000 dok­tora ih­tiyacı var. Bel­ki, Sayın Sağ­lık Bakanıma bil­gi ver­meyebilir­ler, bürok­rat­lar her şeyin doğ­ru ol­duğunu söy­leyebilir­ler. Ben, doğ­ru mu yan­lış mı, bürok­rat­larına sor­sun diye söy­lüyorum bun­ları.

İlaç tüketimin­de, 2004 yılın­da, üretici fiyat­larıy­la 6 kat­ril­yon lira olan ilaç pazarı, 2005 yılın­da 9 kat­ril­yona çık­tı. Bakınız, sev­gili ar­kadaş­larım, bu ilaç niye bu kadar pahalan­dı? Ne ol­du biliyor musunuz; SSK'dan top­lu alım­lar var idi, top­lu alım­lar ol­duğun­da, ilaç­lar ucuz alınıyor­du ve biz de, ül­kemizin ekonomisin­den az para veriyor­duk hal­ka; ama, şim­di ne ol­du; her şey ser­best… Diyor ya burada ar­kadaşımın birisi, kalk­tı burada söy­ledi sev­gili ar­kadaşım; ne kadar güzel dedi, şurada şunu yap­tık, burada bunu yap­tık… Yap­tınız, yap­tınız; ama, şim­di sağ­lık dar­boğaza gel­di sev­gili ar­kadaş­larım. Bu per­for­mans­la doğ­ru yap­mıyor­sunuz diyorum, tek­rar söy­lüyorum, dev­letin bir cebin­den alıp, bir cebin­den dağıtıyor­sunuz. Kimin parasını dağıtıyor­sunuz; benim paramı, 72 000 000 in­sanımın parasını dağıtıyor­sunuz; ama, bunu yapıyor­sunuz da, yine, sağ­lığı iyi yap­mıyor­sunuz, ben onu söy­lüyorum. Sağ­lık­ta, hakikaten, dok­tor olur­sun, uz­man olur­sun, profesör olur­sun; ama, bu, sağ­lığı yönetirim demek değil­dir. Yönet­mek ay­rı şey­dir. Yönetici, bürok­ratına her dakika hesap soran adam­dır. Bu neden böy­le ol­du? Bu Numune Has­tanesin­de, An­kara Has­tanesin­de sarf mal­zemesi niye yok diye niye sor­madın bugüne kadar? Falan yer­de niye yok diye niçin sor­madın Sayın Bakan? Yani, bunu da mı ben soracağım? Söy­lemeyeceğiz söy­lemeyeceğiz de, ne kadar söy­lemeyeceğiz ya?! Çün­kü, dert bizim. Yarın, bunu, sizin de has­tanız, sizin de yakın­larınız çekebilir. Eğer An­kara'nın göbeğin­de bir has­tanede sarf mal­zemesi bulun­muyor­sa, Iğ­dır'da, Siirt'te, Kars'ta, Giresun'da, Or­du'da nasıl bulacak­lar acaba Sayın Bakan? Bun­lar­la niçin il­gilen­miyor­sunuz?

(Mik­rofon otomatik cihaz tarafın­dan kapatıl­dı)

BAŞ­KAN - Buyurun efen­dim.

MUZAF­FER R. KUR­TUL­MUŞOĞ­LU (Devam­la) - Şim­di, şairin bir lafı var "dert çok, hem­dert yok" diyor. Sağ­lığın neresin­de düzen­lilik var? Halen, kim ne der­se desin, her­kes söy­leyebilir, samimi söy­lüyorum; sağ­lık, şu an­da, halen A'dan Z'ye kadar bozuk­tur; yan­lış idare ediliyor, yan­lış yön­len­diriliyor, bu ül­kenin in­san­larına bunu yap­ma hak­kımız yok. Doğ­rudur, doğudaki mil­let­vekili ar­kadaş­larım hak­lıdır, "Dok­tor Kur­tul­muşoğ­lu, sakın ola ki, benim mem­leketime dok­tor gel­di..." Ona kar­şı mı olacağız; doğuya tabiî gidecek. Doğuya da gidecek, güney­doğuya da gidecek, on­lara hiç­bir şeyimiz yok; ama, git­tiği yer­ler­de in­san­lara hiz­met et­mek­te ek­siği ol­maması lazım diye düşünüyorum.

Burada söz­lerimi bağ­lar­ken, hepinize say­gı ve sev­gilerimi sunuyorum. Hoş­ça kalınız. (Anavatan Par­tisi sıraların­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Teşek­kür ediyoruz Sayın Kur­tul­muşoğ­lu.

Mad­de üzerin­de, şah­sı adına Kütah­ya Mil­let­vekili Sayın Alaet­tin Güven...

Ak­saray Mil­let­vekili Sayın Ah­met Yaşar...

Sam­sun Mil­let­vekili Sayın Haluk Koç...

Deniz­li Mil­let­vekili Sayın Üm­met Kan­doğan...

Hatay Mil­let­vekili Sayın Meh­met Eras­lan...

Edir­ne Mil­let­vekili Sayın Nec­det Budak...

Muş Mil­let­vekili Sayın Medeni Yıl­maz...

Mad­de üzerin­deki konuş­malar tamam­lan­mış­tır.

Soru-cevap kıs­mına geçiyorum.

Buyurun Sayın As­lanoğ­lu.

FERİT MEV­LÜT AS­LANOĞ­LU (Malat­ya) - Sayın Bakanım, çok açık, net bir soru soruyorum: Sizin zamanınız­da, Malat­ya SSK Has­tanesine, sizin İk­tidarınız­da, 5 tane ik­tidar mil­let­vekiliniz var­dı, 5'inin im­zasıy­la, al­tı ay son­ra bir baş­hekim atadınız; ama, bir süre geç­ti, hadi sen git dediniz. Bu in­san hır­sız mıdır, namus­suz mudur, şeref­siz midir?! Dürüst­çe çalış­manın bedelini… Görev­den al­manız mı gerekiyor­du?!

FAH­Rİ KES­KİN (Es­kişehir) - Böy­le soru olur mu?!

FERİT MEV­LÜT AS­LANOĞ­LU (Malat­ya) - Olur efen­dim.

Bir in­sanı, has­tası mut­lu, her şeyi mut­lu, tüm Malat­ya kabul et­miş; bu, in­sanın onuruy­la oy­namak değil midir; bir.

İki: Yeşil­yurt Dev­let Has­tanesi Baş­hekimi idarî yar­gı kararıy­la dön­dü. Bu in­sanı çağırıyor­sunuz, bas­kı yapıyor­sunuz, çekil, ay­rıl… Acaba, sizin yönetiminiz­de zor­balık var mıdır?!

Üç…

RAMAZAN TOP­RAK (Ak­saray) - Uy­kusuz­luk başına vur­muş, Baş­kan.

FERİT MEV­LÜT AS­LANOĞ­LU (Malat­ya) - Benim uy­kusuz­luk başıma vur­madı. Siz gelin, benim­le Malat­ya'da yaşayın, on­dan son­ra konuşun. (AK Par­ti sıraların­dan gürül­tüler)

Bir dakika bey­ler…

Üç: Malat­ya'da, 6 tane sağ­lık ocağı, dilen­dim, yap­tır­dım, tes­lim et­tim. Acaba, bürok­rat­lara bas­kı yapıyor musunuz, bu adam bun­ları yap­tır­dı, bu adamı buraya çağır­mayın diye?

Teşek­kür ederim.

RAMAZAN TOP­RAK (Ak­saray) - Cevaba değer değil.

BAŞ­KAN - Teşek­kür ederim Sayın As­lanoğ­lu.

Sayın Bakan, buyurun.

SAĞ­LIK BAKANI RECEP AK­DAĞ (Er­zurum) - Sayın Mil­let­vekilim, yap­tır­dığınız sağ­lık ocak­ların­dan dolayı, Malat­ya hal­kı adına size şük­ran­larımı ifade et­mek is­terim.

FERİT MEV­LÜT AS­LANOĞ­LU (Malat­ya) - İlk defa…

SAĞ­LIK BAKANI RECEP AK­DAĞ (Er­zurum) - Şunu söy­leyeyim: Biz­de, yönetici atamaları, tamamen -biraz ön­ce de Sayın Mil­let­vekilimizin sorusuna cevaben söy­ledim- liyakat ve eh­liyete göre yapıl­mak­tadır.

ATİL­LA KART (Kon­ya) - Kuş­kusuz(!)

SAĞ­LIK BAKANI RECEP AK­DAĞ (Er­zurum) - Burada şunu bil­mek lazım: Baş­hekim­lik görev­leri, biz­de ikin­ci görev­ler­dir, değer­li ar­kadaş­larım. Yani, bir in­san, hayatı boyun­ca biz­de zaten baş­hekim ol­maz; biz hekimiz. Dolayısıy­la, hekim­lik mes­leği de önem­li bir mes­lek ve onu da yap­mamız gerekiyor. Bu, bazen yan­lış al­gılanıyor. Bir kişi bir yer­de yönetici ol­muş­sa, san­ki sadece işi oy­muş gibi, sürek­li olarak baş­hekim­lik yap­ması gerekir­miş gibi bir şey al­gılanıyor. Ben de zamanın­da bu kabil bir yöneticilik yap­tım, üç sene son­ra ken­di is­teğim­le git­tim. Yeter, bu bay­rağı iyi taşıdım, bun­dan son­ra baş­ka bir ar­kadaşım taşısın diyerek, ben, ken­dim üniver­site has­tanesini tes­lim et­tim. Olay­lara biraz da bu göz­le bak­mak gerek­tiği kanaatin­deyim.

Teşek­kür ediyorum.

BAŞ­KAN - Teşek­kür ederim Sayın Bakan.

Sayın mil­let­vekil­leri, mad­de üzerin­deki görüş­meler tamam­lan­mış­tır.

1 in­ci mad­deyi oy­larınıza sunuyorum: Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Mad­de kabul edil­miş­tir.

2 nci mad­deyi okutuyorum:

MAD­DE 2- Ek­li (1) sayılı lis­tede yer alan kad­rolar 190 sayılı Genel Kad­ro ve Usulü Hak­kın­da Kanun Hük­mün­de Karar­namenin Ek (I) sayılı cet­velin Sağ­lık Bakan­lığına iliş­kin bölümün­den çıkarıl­mış, ek­li (2) sayılı lis­tede yer alan kad­rolar 190 sayılı Genel Kad­ro ve Usulü Hak­kın­da Kanun Hük­mün­de Karar­namenin Ek (I) sayılı cet­velin Sağ­lık Bakan­lığına iliş­kin bölümüne ek­len­miş­tir.

BAŞ­KAN - AK Par­ti Grubu adına, Trab­zon Mil­let­vekili Sayın Cev­det Er­döl?..

CEV­DET ER­DÖL (Trab­zon) - Konuş­mayacağım.

BAŞ­KAN - Konuş­muyor.

Cum­huriyet Halk Par­tisi Grubu adına, Kon­ya Mil­let­vekili Sayın Atil­la Kart.

CHP GRUBU ADINA ATİL­LA KART (Kon­ya) - Sayın Baş­kan, sayın mil­let­vekil­leri; görüşül­mek­te olan yasa tek­lifinin 2 nci mad­desi üzerin­de Cum­huriyet Halk Par­tisi Grubu adına söz al­mış bulun­mak­tayım; Grubum ve şah­sım adına Genel Kurulu say­gıy­la selam­lıyorum.

Değer­li ar­kadaş­larım, görüşül­mek­te olan bu tek­lifin gerek­çeleri arasın­da, sağ­lık per­soneli ih­tiyacının kar­şılanabil­mesi için tutulu bulunan, bağ­lı olan kad­roların ser­best bırakıl­ması; bunun sonucun­da Bakan­lık­ta ih­tiyaç kal­mayan okul müdürü, müdür yar­dım­cısı ve öğ­ret­men kad­roları ile döner­ser­maye kad­rolarının ip­tal edil­mesi; uz­man tabip, diş tabibi, ec­zacı, diyetis­yen, sos­yal çalış­macı, psikolog ve sağ­lık tek­nikeri kad­rolarının bun­ların yerine is­tih­dam edil­mesi amaç­lan­mak­tadır. Ay­rıca, 657 sayılı Kanunun 4/B mad­desine göre is­tih­dam edilecek diş tabibi ve ec­zacıların kuray­la atan­maları ve döner­ser­mayeden yarar­lan­maları yolun­da düzen­lemeler ön­görül­mek­tedir. Keza, sağ­lık hiz­met­lerinin yay­gın­laş­tırılarak vatan­daş­ların sağ­lık­larının korun­ması ve bu amaç­la taş­ra teş­kilatın­da yeter­li sayıda ve nitelik­te per­sonel is­tih­damı amaç­lan­mak­tadır.

Değer­li ar­kadaş­larım, bu düzen­lemeler el­bet­te şek­lî an­lam­da yarar­lı olan düzen­lemeler­dir; an­cak, bu aşamada da Hükümetin ve maalesef Mec­lisin yasa yap­ma tek­niğin­deki ön­görüsüz ve sis­tem­den uzak an­layışının ör­nek­lerini görüyoruz. Her ne kadar şek­lî an­lam­da bir yasa tek­lifi söz konusu ise de, işin esasın­da Sağ­lık Bakan­lığının talebi üzerine bu çalış­manın hazır­lan­dığı an­laşıl­mak­tadır. Esasen, tek­lif sahibi olarak görünen Sayın Cev­det Er­döl de bu hususu biraz ev­vel beyan et­ti.

Bu tek­lif­le, 6 Ocak 2005 tarihin­de kabul edilen Bazı Kamu Kurum ve Kuruluş­larına Ait Sağ­lık Birim­lerinin Sağ­lık Bakan­lığına Dev­redil­mesine Dair 5283 sayılı Kanun­da da değişik­lik yapıyoruz.

Değer­li ar­kadaş­larım, biraz ev­vel de ifade et­tiğim gibi, Sağ­lık Bakan­lığının bu talep­lerini an­layış­la kar­şılamak gerekir. Olağan ve makul değer­len­dir­me yapıl­dığın­da varıl­ması gereken sonuç budur. Hemen bu aşamada iş­bu tek­lifin yasa tek­lifin­de sözü edilen amacına hiz­met edip et­meyeceğinin, yani amaca ulaş­mayı ger­çek­leş­tirip ger­çek­leş­tiremeyeceğinin değer­len­diril­mesi için, sağ­lık­lı bir şekil­de değer­len­dirilebil­mesi için Sağ­lık Bakan­lığı bün­yesin­de bir­takım soruların cevap­lan­dırıl­ması gerek­tiği görüşün­deyiz. As­lın­da, Sağ­lık Bakan­lığı bün­yesin­de bu değer­len­dir­meyi yap­madan, genel an­lam­da kamu yönetimin­de, bürok­rasideki yapılan­maya yönelik olarak değer­len­dir­me yap­mak gerekir diye düşünüyorum.

Bakın, değer­li ar­kadaş­larım, bürok­rasinin yapılan­masın­da, gel­diğimiz aşamada, tek­nik ve ob­jek­tif esas­lara uy­gun bir düzen­lemeyi halen yapabil­miş değiliz. Bun­ları, geçen haf­ta için­de görüş­tüğümüz memur disip­lin af­fı tasarısının görüş­melerin­de de bir neb­ze ifade et­miş­tim. Av­rupa Bir­liği sürecin­de de bunu halen ger­çek­leş­tirebil­miş değiliz. Üzülerek ifade ediyorum, 22 nci Yasama Dönemin­de daha da key­fî ve par­tizan­ca bir sürecin uy­gulan­dığını görüyoruz. Sağ­lık Bakan­lığı da dahil ol­mak üzere -bu birim­lerin başın­da, Sağ­lık Bakan­lığı geliyor, Mil­lî Eğitim Bakan­lığı geliyor- her birim­de kıdem ve liyakat esas­ları bir tarafa bırakılarak, ağır­lık­lı olarak, kad­rocu ve mes­lek dışı öl­çüler­le bir kamu yönetimi yapılan­masının sür­dürül­düğünü görüyoruz. Bunu yapar­ken de vekâleten yönetim kurumunu is­tis­mar et­mek, amacı dışın­da kul­lan­mak ve devamın­da da, Anayasayı ih­lal et­mek pahasına uy­gulamalar yapıyoruz.

Değer­li ar­kadaş­larım, daha ev­vel de değişik vesileler­le ifade et­tim, il müdürü, genel müdür, daire baş­kanı, müs­teşar düzeyin­de söy­lüyorum, bakın -Sayın Meh­met Ali Şahin'in soru öner­gesine ver­diği cevaba dayanarak söy­lüyorum- 1 988 kad­ro, üç yılı aşan bir süreden bu yana vekâleten yönetim­le sür­dürülüyor. Bu uy­gulama, böy­le bir uy­gulama, böy­lesine çar­pık bir uy­gulama, kaçınıl­maz olarak, kamu hiz­metin­de verim­siz­liği ve tıkanık­lığı yaratıyor. Ehil ol­mayan kad­rolar, en basit özel­leş­tir­me süreç­lerin­de açık hukuk ih­lal­leri yapıyor. Bu ih­lal­ler sebebiy­ledir ki, idarî yar­gı da ip­tal karar­ları veriyor.

Değer­li ar­kadaş­larım, idarî yar­gı, o ip­tal karar­larını verir­ken, siyaseten özel­leş­tir­menin yapıl­ması gerekir mi gerek­mez mi tar­tış­masına gir­miyor. Yapılan özel­leş­tir­me iş­lemi, özel­leş­tir­me mev­zuatına uy­gun olarak, tek­nik olarak uy­gun bir şekil­de yapıl­mış mı, ihale şart­namesine uy­gun bir şekil­de yapıl­mış mı, buna bakıyor idare mah­kemesi; yok­sa, siyasî bir değer­len­dir­meye, ideolojik bir değer­len­dir­meye gir­miyor. Sadece bu değer­len­dir­meyi yap­tığı zaman bile o kadar açık hukuk ih­lal­leri var ki, doğal olarak ip­tal kararı veriyor veya yürüt­menin dur­durul­ması kararı veriyor. Bu süreç­ten son­ra, Sayın Baş­bakan, Sayın Hükümet, Sayın Maliye Bakanı ne yapıyor; ken­di sorum­luluğunu ve ken­di kad­rolarının sorum­luluğunu ve yeter­siz­liğini ört­bas et­mek ve hedef sap­tır­mak amacıy­la sanal bir düş­man yaratarak, ken­din­ce, oligar­şik bürok­rasiden söz et­meye baş­lıyor. Ken­di ac­zinin, ken­di yeter­siz­liğinin sorum­luluğunu baş­kalarına yük­lemeye kal­kan bir hükümet et­me an­layışıy­la kar­şı kar­şıyayız. Bunu yapar­ken de, daha ötesini söy­lemek is­tiyorum, anayasal kurum­ları hedef gös­teriyoruz. Bunu yapar­ken anayasal kurum­ların meş­ruiyetini tar­tış­maya açıyoruz.

Değer­li ar­kadaş­larım, işin esasının Sayın Baş­bakan ve Sayın Sağ­lık Bakanının an­lat­tığı gibi ol­madığı açık. Bakın, dört yıla yakın bir süreden beri bu Hükümet görev yapıyor. Dört yılı dol­dur­mak üzere olan bir Hükümet­ten söz ediyoruz. Henüz al­tı ay­lık, sekiz ay­lık bir hükümet­ten söz et­miyoruz. Değiş­tir­mediğiniz bürok­ratik bir makam kal­madı; en üst kademeden en alt kademeye kadar bu değişik­lik­leri yapıyor­sunuz ken­diniz­ce bir­takım gerek­çeler­le. Anayasa ih­lali yap­mak ve tamamen kad­rolaş­mak amacıy­la yapılan bir süreç­ten söz ediyorum. Doğ­muş olan bir bürok­ratik oligar­şi var ise, bu sizin eseriniz, bunun­la övünebilir­siniz. Bu nok­tada sorum­luluğu baş­kalarına at­manın hak­lı bir gerek­çesi olabilir mi, makul bir gerek­çesi olabilir mi?! An­cak şunu gör­memiz gerekiyor, sorum­luluk sahibi isek, şunu gör­memiz gerekiyor: İşin dramatik ve vahim boyutu bun­dan son­ra baş­lıyor. Bu sürecin sonun­da tipik an­lam­da bir yönet­me zafiyeti süreci baş­lıyor. Esasen bu kaçınıl­maz; ekonomide bunu yaşıyoruz, iç politikada yaşıyoruz, dış politikada bu süreci yaşıyoruz. Bu süreci kamuf­le et­mek ve hedef sap­tır­mak is­teyen siyasî ik­tidar ise, zorun­lu olarak, anayasal kurum­lar­la kav­ga içine gir­mek­te, kriz üret­mek­te ve bir taraf­tan da top­lumun has­sasiyet­lerini acımasız­ca is­tis­mar et­mek­tedir.

HALİL AY­DOĞAN (Af­yon­karahisar) - Öy­le bir şey yok!

ATİL­LA KART (Devam­la) - Tür­kiye'nin şu an­da kar­şı kar­şıya kal­dığı tab­lo bu, değer­li ar­kadaş­larım.

HALİL AY­DOĞAN (Af­yon­karahisar) - Siz öy­le görüyor­sunuz!

ATİL­LA KART (Devam­la) - Bu nok­tada biraz sorum­luluk sahibi olan, biraz özeleş­tiri yapan bunu görür; ama, maalesef, bu kad­rolar­da, AKP kad­roların­da ek­sik olan nok­ta bu. Özeleş­tiri yap­ma cesaretiniz yok…

HALİL AY­DOĞAN (Af­yon­karahisar) - Siz­de de yok!

ATİL­LA KART (Devam­la) - …sor­gulama yap­ma cesaretiniz yok.

HALİL AY­DOĞAN (Af­yon­karahisar) - Sizin de yok!

ATİL­LA KART (Devam­la) - Sorunun esası bu.

Bunun devamın­da, as­lın­da nasıl bir tab­lo çıkıyor: Bakıyor­sunuz, bir taraf­tan, muh­teris ve kifayet­siz bir kad­ro, diğer taraf­tan ise, bu kad­ronun uy­gulamaları sonucu zorun­lu olarak doğan belir­siz­lik ve çözüm­süz­lük or­tamı. Tür­kiye'nin gel­diği nok­ta bu, maalesef gel­diği nok­ta bu. Bunun adı yönetim krizidir değer­li ar­kadaş­larım; Tür­kiye'de bu süreç yaşanıyor.

As­lın­da, bu uy­gulamalar­la top­lum olarak ve kamu yönetimi olarak ken­di al­tımızı oyuyoruz maalesef. Kamu yönetiminin verim­liliğini yok ediyoruz. Kaos yaratıyoruz, kamu yönetimin­de kaos yaratıyoruz. Key­fî ve sorum­suz uy­gulamalara zemin hazır­lıyoruz ve kamu yönetimin­de tah­ribat yaratıyoruz.

Kurum­lar, bu kad­rolaş­ma sebebiy­ledir ki -en baş­ta Sağ­lık Bakan­lığı gel­mek­tedir bu nitelik­siz kad­rolaş­ma nok­tasın­da- kurum­lar iş­levini kay­bediyor. Kurum­ların içini boşal­tıyoruz. İş­te, kamu yönetimin­deki en büyük tah­ribat budur.

Değer­li ar­kadaş­larım, bu ör­nek­leri çoğalt­mak müm­kün.

(Mik­rofon otomatik cihaz tarafın­dan kapatıl­dı)

ZÜL­FÜ DEMİR­BAĞ (Elazığ) - Bu saat­te çoğalt­masak iyi olur!

BAŞ­KAN - Buyurun.

ATİL­LA KART (Devam­la) - Bu saat­te böy­lesine önem­li bir tasarıyı, tek­lifi görüş­tüğümüze göre, el­bet­te, bun­ları da konuşacağız değer­li ar­kadaş­larım. Bun­ları da konuşacağız; yani, bu saat­te Genel Kurul çalışıyor­sa, bu kür­sü de çalışacak, bu kür­sü de çalışacak...

Ben, bun­ları, değer­li ar­kadaş­larım, 3 ün­cü mad­dede an­lat­maya devam edeceğim, somut ör­nek­leriy­le an­lat­maya devam edeceğim.

Genel Kurulu say­gıy­la selam­lıyorum. (CHP sıraların­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Teşek­kür ediyoruz Sayın Kart.

Mad­de üzerin­de şahıs­ları adına söz is­teyen­ler:

Kon­ya Mil­let­vekili Sayın Meh­met Kılıç...

Kah­raman­maraş Mil­let­vekili Sayın Fatih Arıkan...

Sam­sun Mil­let­vekili Sayın Haluk Koç...

Deniz­li Mil­let­vekili Sayın Üm­met Kan­doğan...

Hatay Mil­let­vekili Sayın Meh­met Eras­lan...

Muş Mil­let­vekili Sayın Medeni Yıl­maz...

Edir­ne Mil­let­vekili Sayın Nec­det Budak...

Söz is­teği yok.

Mad­de üzerin­de 1 öner­ge var; okutup iş­leme alacağım.

Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisi Baş­kan­lığına

Görüşül­mek­te olan 1199 sıra sayılı kanun tek­lifinin 2 nci mad­desi ekin­deki (1) sayılı lis­tenin taş­ra teş­kilatı kıs­mına iliş­kin olan kad­roların aşağıdaki şekil­de değiş­tiril­mesini arz ve tek­lif ederiz.

          M. Kerim Yıl­dız                             Alim Tunç                             Fah­ret­tin Poy­raz

                   Ağ­rı                                           Uşak                                         Bilecik

            Bekir Boz­dağ                            Nev­zat Doğan                            Şev­ket Gür­soy

                 Yoz­gat                                       Kocaeli                                     Adıyaman

Kurumu: Sağ­lık Bakan­lığı

Teş­kilatı: Taş­ra

İp­tal Edilen Kad­rolar

      Sınıfı                             Un­vanı                                        Derece                     Adet

       GİH                    Okul Müdürü                                            1                              3

       GİH                    Okul Müdürü                                            2                              3

       GİH                    Okul Müdürü                                            3                              5

       GİH                    Okul Müdür Yar­dım­cısı                           1                              3

       GİH                    Okul Müdür Yar­dım­cısı                           2                              9

       GİH                    Okul Müdür Yar­dım­cısı                           3                              3

       GİH                    Okul Müdür Yar­dım­cısı                           4                              1

      EÖH                    Öğ­ret­men                                                  1                          329

      EÖH                    Öğ­ret­men                                                  2                            55

      EÖH                    Öğ­ret­men                                                  3                            67

      EÖH                    Öğ­ret­men                                                  4                            58

      EÖH                    Öğ­ret­men                                                  5                          246

      EÖH                    Öğ­ret­men                                                  6                              6

      Sınıfı                             Un­vanı                                        Derece                     Adet

       SHS                    Sağ­lık Memuru                                         9                        2500

      YHS                    Hiz­met­li                                                    5                          260

      YHS                    Hiz­met­li                                                    7                          140

      YHS                    Hiz­met­li                                                    9                          225

      YHS                    Hiz­met­li                                                  12                          240

       YHS                   Ter­zi                                                          5                            65

      YHS                    Ter­zi                                                          7                            57

      YHS                    Ter­zi                                                          9                            13

      YHS                    Aş­çı                                                          5                            32

      YHS                    Aş­çı                                                          7                            75

                                                                                                                                      

                                  Top­lam                                                                               4395

BAŞ­KAN - Sayın Komis­yon öner­geye katılıyor mu?

SAĞ­LIK, AİLE, ÇALIŞ­MA ve SOS­YAL İŞ­LER KOMİS­YONU BAŞ­KANI CEV­DET ER­DÖL (Trab­zon) - Tek­nik düzen­lemedir Sayın Baş­kan; uy­gun görüş­le tak­dire bırakıyoruz.

BAŞ­KAN - Uy­gun görüş.

Sayın Hükümet?..

SAĞ­LIK BAKANI RECEP AK­DAĞ (Er­zurum) - Katılıyoruz Değer­li Baş­kanım.

BAŞ­KAN - Katılıyor­sunuz.

SALİH KAPUSUZ (An­kara) - Gerek­çe okun­sun.

BAŞ­KAN - Gerek­çeyi okutuyorum:

Gerek­çe:

İp­tal edilen kad­rolar­da son­radan or­taya çıkan değişik­lik­lerin tek­nik düzen­lemesi yapıl­mış­tır.

BAŞ­KAN - Şim­di, öner­geyi oy­larınıza sunuyorum: Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Öner­ge kabul edil­miş­tir.

2 nci mad­deyi kabul edilen öner­ge doğ­rul­tusun­da eki cet­vel­le bir­lik­te oy­larınıza sunuyorum: Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Mad­de kabul edil­miş­tir.

3 ün­cü mad­deyi okutuyorum:

MAD­DE 3- 13/12/1983 tarih­li ve 181 sayılı Sağ­lık Bakan­lığının Teş­kilat ve Görev­leri Hak­kın­da Kanun Hük­mün­de Karar­namenin ek 3 ün­cü mad­desinin birin­ci cüm­lesin­den son­ra gel­mek üzere "An­cak bu mad­deye göre diş tabibi ve ec­zacı un­van­ların­da çalış­tırılacak per­sonel mer­kezi sınav sonuç­larına bakıl­mak­sızın kura ile yer­leş­tirilir." cüm­lesi; ay­nı mad­denin "il­gili mev­zuat dahilin­de" ibaresin­den sora gel­mek üzere "nöbet üc­reti ödenir ve" ibaresi ek­len­miş­tir.

BAŞ­KAN - Mad­de üzerin­de, Cum­huriyet Halk Par­tisi Grubu adına, Kon­ya Mil­let­vekili Sayın Atil­la Kart.

Buyurun Sayın Kart.

CHP GRUBU ADINA ATİL­LA KART (Kon­ya) - Sayın Baş­kan, sayın mil­let­vekil­leri; 3 ün­cü mad­de üzerin­de Cum­huriyet Halk Par­tisi Grubu adına söz al­dım; Genel Kurulu Grubum ve şah­sım adına bir defa daha selam­lıyorum.

Değer­li ar­kadaş­larım, 2 nci mad­dedeki değer­len­dir­melerime kal­dığım yer­den devam ediyorum. 2 nci ve 3 ün­cü mad­deler bir­birini tamam­layan mad­deler; bu sebep­le, bu şekil­de bir değer­len­dir­me yapıyorum.

Bakın, değer­li ar­kadaş­larım, 2 nci mad­dede ay­rın­tılı olarak an­lat­tığım üzere, Tür­kiye'de, kamu yönetimin­de, politikacı-bürok­rat-işadamı üç­geni için­de dokunulamaz çetelerin, adacık­ların oluş­tuğunu görüyoruz. Bunun en son ör­nek­lerini, maalesef, ilaç sek­törün­de yaşıyoruz değer­li ar­kadaş­larım. Bun­ları, iz­niniz­le, an­lat­mak is­tiyorum.

Bu soy­gunu ve sebep­lerini sor­gulamadan ev­vel şu soruları sor­mamız gerekiyor yal­nız, şu soruları değer­len­dir­memiz gerekiyor: Sağ­lık Bakan­lığı mev­cut bürok­ratik kad­rolarını verim­li ve et­kin bir şekil­de kul­lanabiliyor mu? Nitelik­li, kıdem ve liyakate dayalı bir kad­rolaş­mayı ger­çek­leş­tirebiliyor mu? Sağ­lık har­camalarının denetimini ve ihaleleri hak­kıy­la yapıyor mu; usule uy­gun yapıyor mu, yasaya uy­gun yapıyor mu? Hak­sız kazanç iliş­kilerinin üs­tüne gidiyor mu; yok­sa, Sağ­lık Bakan­lığı bürok­rasisi bu iliş­kilerin biz­zat için­de mi? Par­ti ör­güt­leri, bürok­rat ve ilaç fir­maları iş­bir­liğiy­le oluşan çetelere kar­şı, Sağ­lık Bakan­lığı bürok­rasisi gerek­li mücadeleyi veriyor mu? Böy­le bir amaç ve ör­güt­len­menin için­de mi?

İş­te, değer­li ar­kadaş­larım, biraz ev­vel, kür­süye söz atan ar­kadaşıma bunu soruyorum; bun­ları sor­guluyor muyuz? Bun­ların denetimini yapıyor muyuz? Biz niçin varız? Bun­ları an­latalım.

Bakın, değer­li ar­kadaş­larım, Baş­bakan­lık Tef­tiş Kurulu raporu, Nisan 2005 ve Kasım 2005 tarih­li Baş­bakan­lık Tef­tiş Kurulu rapor­ları ve İs­tan­bul Cum­huriyet Sav­cılığının id­dianamesine dayanarak söy­lüyorum. As­lın­da, bu, kamuoyuna da yan­sıyan bir olay. Nedir bu id­dia?.. Bel­li bir ilaç fir­ması var. Burada isim­len­dir­me de yap­mak is­temiyorum. O ilaç fir­ması mer­kez­li olarak kay­nak­lanan; ama, o ilaç fir­masıy­la sınır­lı ol­mayan, 29 fir­mayı kap­sayan, Bakan­lık bürok­rasisinin de için­de ol­duğu ve -rapor­lara göre söy­lüyorum, gelişigüzel, soyut ifadeler­le söy­lemiyorum- ilaç sek­törün­de, değer­li ar­kadaş­larım, yıl itibariy­le, yapılan yol­suz­luğun tutarı 6 mil­yar dolar bey­ler! Tür­kiye'nin yatırım büt­çesinin yarısı. İşin vahametini tasav­vur edebiliyor musunuz?.. Ne yapıyor buna kar­şı Sağ­lık Bakan­lığı bürok­rasisi, buna kar­şı Çalış­ma ve Sos­yal Güven­lik Bakan­lığı ne yapıyor, Maliye Bakan­lığı ne yapıyor? Ne yap­tığını size id­dianameden okumak is­tiyorum.

Bakın, dev­letin sav­cısı, İs­tan­bul'dan fer­yat ediyor, is­yan ediyor; baş­bakan­lığa yazıyor, Sağ­lık Bakan­lığına yazıyor, "bu davaları niye takip et­miyor­sun" diyor. Ay­nen oradaki ifadeler­le okuyorum. Ne diyor; dev­letin, Tür­kiye Cum­huriyetinin Cum­huriyet Baş­sav­cısı diyor ki: "Dev­letin sis­tem­li ve or­ganize bir şekil­de zarara uğ­ratıl­dığı sabit ol­masına rağ­men, gerek Sağ­lık Bakan­lığının gerek­se Çalış­ma ve Sos­yal Güven­lik Bakan­lığının bu davay­la il­gilen­mediği, davayı takip et­mediği ve davaya müdahil olarak katılıp, zararın tah­sili konusun­da hiç­bir hukukî yap­tırımın yapıl­madığı göz­lem­len­mek­tedir."

Bakın, değer­li ar­kadaş­larım, bu rapor­lar, Baş­bakan­lık Tef­tiş Kurulu rapor­ları Nisan 2005, Aralık 2005 tarih­li. Aradan bir yılı aş­kın süre geçiyor, dev­letin sav­cısı Mayıs 2006'da Sağ­lık Bakan­lığına soruyor, "bir yıl geç­miş, neden müdahil ol­muyor­sun" diyor, "Sağ­lık Bakan­lığı niye bek­liyor" diyor.

Devam ediyor cum­huriyet sav­cısı: "Rapor­lar­da zarar mik­tarı belir­til­miş ol­masına rağ­men, Maliye Bakan­lığı dev­reye sokulup söz konusu zararın tah­sili için il­gili hukuk mah­kemesine dava açıl­madığı gibi, halen İs­tan­bul 10. Ağır Ceza Mah­kemesinin 2005/67 esasın­da der­dest bulunan davanın da kamu hukuku adına takip edil­mediği görül­müş­tür" diyor, yani, "niye müdahil ol­muyor­sun" diyor.

Devam ediyoruz; il­gili yazının 2 nci sahifesin­den okuyorum: "Raporun -Baş­bakan­lık Tef­tiş Kurulu raporunun- 52 nci sahifesin­den itibaren yer alan lis­tedeki fir­maların inisiyatifine bırakılan ve hiç­bir denetime tabi tutul­madığı an­laşılan yük­sek rakam­lı 209 ilaç­la il­gili olarak, kur'u ve adet bazın­daki fiyat fark­larının top­lam satılan ilaç mik­tar­larıy­la çar­pılıp, oluşacak kamu zararının tes­piti ve bu zararın tah­sil edilebil­mesi için, han­gi ilaç­tan ne mik­tar­da, han­gi fir­manın sat­tığının Sağ­lık Bakan­lığın­ca tes­pit edilerek, sorum­luları ve tah­sil edilecek fir­ma bazın­da top­lam tutar­larının belir­lenerek tah­sili hususun­da da Maliye Bakan­lığı Muhakemat Genel Müdür­lüğüne bil­diril­mesi, faz­la ödemelere sebebiyet veren Sağ­lık Bakan­lığı per­sonel­lerinin, İlaç Ec­zacılık Genel Müdür­lüğünün, bun­lar hak­kın­da ad­lî ve idarî soruş­tur­manın yapıl­ması gerekir" diyor, "neden bun­ları yap­mıyor­sunuz" diyor. Dev­letin sav­cısı Sağ­lık Bakan­lığına soruyor değer­li ar­kadaş­larım.

Devam ediyor; bakın, ne diyor... Bu, tabiî, çok dramatik, ger­çek­ten üzücü, ger­çek­ten düşün­dürücü, siz­lerin sor­gulamanız gereken bir husus. Ne diyor, bakın: "Rapor­lar in­celen­diğin­de, or­tada bir suç ve zarar ol­masına rağ­men, sorum­luların bulun­madığı müşahede edil­miş…" Tasav­vur edebiliyor musunuz, suç iliş­kileri tes­pit ediliyor, zarar mik­tarı tes­pit ediliyor; ama, her neden­se, her nasıl­sa or­tada bir suç­lu yok! Bu, dev­letin if­lası değil midir?! Bu, kamu yönetiminin if­lası değil midir?! Dev­let niçin var?! Sağ­lık Bakan­lığı niçin var?! Bun­ların denet­len­mesi için değil mi, temel görevi bu değil mi?! Devam ediyor sav­cı: "Sorum­luların bulun­madığı müşahede edil­miş; bu neden­le, söz konusu rapor­lar­da çeliş­kiler tes­pit edil­miş olup, bu rapor­ların taraf­sız­lığının ileride büyük tar­tış­malara ve sorum­luları hak­kın­da yasal iş­lem­lere gidil­mesine yol açacağı şüp­heden ârî bulun­mak­tadır, (şüp­heden uzak bulun­mak­tadır). Tüm bu olay­ların önüne geç­mek, hak­sız ve sis­tem­li  bir şekil­de dev­letin, âdeta, soyul­masını ön­lemek, tuz kok­tu dedirt­memek için, soruş­tur­maların gereken titiz­lik­le yapıl­ması, ol­maz­sa Baş­bakan­lık Tef­tiş Kurulu Baş­kan­lığın­ca yapıl­masının daha uy­gun olacağı düşün­cesiy­le durumu bil­gilerinize arz ederim" diyor dev­letin cum­huriyet sav­cısı. Demek is­tiyor ki, "ar­tık, sen­den ümidi kes­tim Sağ­lık Bakan­lığı" diyor, "sen bu işin üs­tüne git­miyor­sun" diyor, "bu işi" diyor "Baş­bakan­lık Tef­tiş Kuruluna ak­taralım." Burada, Sağ­lık Bakanının, demagoji yap­madan, sap­tır­ma yap­madan, Baş­bakan­lık Tef­tiş Kurulu rapor­larının ve İs­tan­bul Cum­huriyet Sav­cılığı id­dianamesin­de ileri sürülen bu husus­ların gereğini, aradan geçen bir yıla rağ­men, aradan geçen on­beş aya rağ­men, on­sekiz aya rağ­men neden yerine getir­mediğini, İs­tan­bul Cum­huriyet Baş­sav­cılığının şu açık­lamasına, âdeta, Bakan­lığa yönelik olan bu id­dianamesine, mah­keme id­dianamesin­den fark­lı olarak, Bakan­lığa yönelik olarak, içerik olarak, id­dianame niteliğin­deki bu sorulara cevap ver­mesi gerekir Sayın Sağ­lık Bakanının. Bun­lara, çıkıp, demagoji yap­madan, sap­tır­ma yap­madan, bun­lara, bu sorulara, somut bir şekil­de cevap ver­mesi gerekir. İnanıyorum ki, siz­ler de bu soruların cevap­larını merak ediyor­sunuz, merak et­mek durumun­dasınız.

RECEP KORAL (İs­tan­bul) - Soru öner­gesi verin, yazılı cevap verir size.

ATİL­LA KART (Devam­la) - Soru öner­gesi ver­dim Değer­li Ar­kadaşım, soru öner­gesi ver­dim; bakın, 2 Haziran tarihin­de, o soru öner­gesini ver­mişim. O soru öner­gesin­de neleri sor­duğumu, biraz­dan, vakit bulur­sam an­latacağım; ama, as­lın­da, bakın -halen sor­gulama yap­mıyor­sunuz- Nisan 2005 tarih­li Baş­bakan­lık Tef­tiş Kurulu raporun­dan söz ediyorum, Kasım 2005 tarih­li Tef­tiş Kurulu rapor­ların­dan söz ediyorum, İs­tan­bul Cum­huriyet Sav­cılığı id­dianamesin­den söz ediyorum. Aradan on­beş ay geç­miş, bun­lar, kamuoyuna mal ol­muş, basın­da bun­lar tar­tışıl­mış. Neden, Sayın Sağ­lık Bakanı, aradan geçen bun­ca süreye rağ­men kamuoyunu…

(Mik­rofon otomatik cihaz tarafın­dan kapatıl­dı)

HALİL AY­DOĞAN (Af­yon­karahisar) - Sav­cılık, suç­luları or­taya çıkaramamış mı?

BAŞ­KAN - Buyurun efen­dim.

ATİL­LA KART (Devam­la) - … kamuoyunu tat­min edecek bir açık­lama getir­miyor?!

Bakın, değer­li ar­kadaş­larım, sav­cı, olayın cezaî boyutunu takip ediyor. Sav­cı "ben cezaî boyutu takip ediyorum" diyor. "Mev­cut rapor­lara göre" diyor sav­cı "bakın, suç iliş­kileri tes­pit edil­miş, zarar mik­tarı tes­pit edil­miş, Sağ­lık Bakan­lığı olarak, sen, üs­tüne düşen tek­nik çalış­mayı yapıp, neden hukuk davalarını aç­mıyor­sun, neden taz­min davalarını aç­mıyor­sun; taz­minat davalarını aç­mak benim görevim değil­dir" diyor sav­cı. "Sen, gelip, Sağ­lık Bakan­lığı olarak, Maliye Bakan­lığı olarak, Çalış­ma ve Sos­yal Güven­lik Bakan­lığı olarak, bu ceza davalarına neden müdahil ol­muyor­sun" diyor. "Müdahil ol­madığın için­dir ki, bu davalar, 2009 yılın­da zamanaşımına uğ­rayacak" diyor. Değer­li ar­kadaş­larım, halen, neyin savun­masını yapıyor­sunuz?! Neden sor­gulama yap­mıyor­sunuz da savun­maya geçiyor­sunuz?! Siz, hükümet değil­siniz; siz, yasama or­ganısınız. Siz, sor­gulama yapacak­sınız; siz, bun­ların hesabını soracak­sınız, siz, bun­ların hesabını soracak­sınız.

(Mik­rofon otomatik cihaz tarafın­dan kapatıl­dı)

BAŞ­KAN - Sayın Kart, son cüm­lenizi alayım.

ATİL­LA KART (Devam­la) - Gel­diğimiz nok­tada, Sağ­lık Bakanını, Sayın Sağ­lık Bakanını, tarikat kad­rolaş­masını bir tarafa bırakarak, Sağ­lık Bakan­lığı…

FATİH ARIKAN (Kah­raman­maraş) - Ne il­gisi var!..

ATİL­LA KART (Devam­la) - Buradan kay­nak­lanıyor iş­te, bunu an­layın ar­tık, bunu id­rak edin ar­tık!.. (AK Par­ti sıraların­dan gürül­tüler)

…Sağ­lık Bakan­lığı bün­yesin­deki ilaç yol­suz­luk­larını ön­lemeye ve görevini yap­maya davet ediyorum.

RECEP KORAL (İs­tan­bul) - Biz de davet ediyoruz, o da görevini yapıyor zaten…

ATİL­LA KART (Devam­la) - Laf­ta davet ediyor­sunuz, şek­len davet ediyor­sunuz, ger­çek an­lam­da görevinizi yap­mıyor­sunuz, takıy­yecilik yapıyor­sunuz! Sorun bu zaten. Tür­kiye'nin yaşadığı sorun bu.

HALİL AY­DOĞAN (Af­yon­karahisar) - Şov yapıyor­sunuz!..

ATİL­LA KART (Devam­la) - Bunu ar­tık görün ve sor­gulayın.

Genel Kurulu say­gıy­la selam­lıyorum. (CHP sıraların­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Teşek­kür ederim Sayın Kart.

Mad­de üzerin­deki görüş­meler tamam­lan­mış­tır.

3 ün­cü mad­deyi oy­larınıza sunuyorum…

SAĞ­LIK BAKANI RECEP AK­DAĞ (Er­zurum) - Kısa bir açık­lama talebim var Sayın Baş­kan...

BAŞ­KAN - Sayın Bakanın bir söz is­teği var; buyurun.

SAĞ­LIK BAKANI RECEP AK­DAĞ (Er­zurum) - Değer­li Baş­kanım, teşek­kür ediyorum.

Ön­celik­le, Sayın Kart'ın ifadelerin­deki çok fahiş bir yan­lışı düzelt­mem lazım. 6 mil­yar dolar kamu zararın­dan bah­set­tiler ken­dileri.

ATİL­LA KART (Kon­ya) - Yıl itibariy­le... Rapor­dan söz ediyorum.

SAĞ­LIK BAKANI RECEP AK­DAĞ (Er­zurum) - Müsaade edin, ben an­latayım. Siz…

ATİL­LA KART (Kon­ya) - Yol­suz­luk tutarın­dan söz ediyorum.

SAĞ­LIK BAKANI RECEP AK­DAĞ (Er­zurum) - Yan­lış okuduğunuz an­laşılıyor Sayın Kart.

BAŞ­KAN - Sayın Kart, müsaade eder misiniz. Siz sor­dunuz, siz konuş­tunuz, Bakan açık­layacak.

SAĞ­LIK BAKANI RECEP AK­DAĞ (Er­zurum) - Muh­temelen, bu işi bil­meden, bazı basın-yayın or­gan­ların­da yazan­ların yaz­dık­ların­dan et­kilen­miş­siniz. Tür­kiye'nin yıl­lık ilaç har­caması 6 mil­yar dolar. Siz, neden bah­sediyor­sunuz?! O zaman, demek ki, Tür­kiye'ye bütün ilaç­ların bedava veril­mesi lazım ki bir yol­suz­luk ol­masın. Sizin söy­lediğiniz­den böy­le bir sonuç çıkıyor. 6 mil­yar dolar…

ATİL­LA KART (Kon­ya) - Rapor­da…

SAĞ­LIK BAKANI RECEP AK­DAĞ (Er­zurum) - Ben, raporu falan bil­mem.

6 mil­yar dolar…

ATİL­LA KART (Kon­ya) - Niye bilmiyorsun raporu!.. Baş­bakan­lık Tef­tiş Kurulu raporun­dan söz ediyorum!..

İ. SAMİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Sizin her dediğiniz doğ­ru, bizim dediğimiz doğ­ru değil mi yani?!

ATİL­LA KART (Kon­ya) - Soyut şey­ler­den söz et­miyorum.

SAĞ­LIK BAKANI RECEP AK­DAĞ (Er­zurum) - Sayın Mil­let­vekilim, din­ler misiniz lüt­fen.

BAŞ­KAN - Sayın Kart, lüt­fen, din­leyin.

ATİL­LA KART (Kon­ya) - Cevap ver­me hak­kının…

SAĞ­LIK BAKANI RECEP AK­DAĞ (Er­zurum) - İs­tir­ham et­sem, din­ler misiniz...

BAŞ­KAN - Sayın Kart, kar­şılık­lı konuş­mayın lüt­fen… Siz, kür­süde is­tediğiniz gibi konuş­tunuz. Bakan, müsaade eder­seniz, açık­layacak.

ATİL­LA KART (Kon­ya) -  Hep bunu yapıyor­sunuz…

SAĞ­LIK BAKANI RECEP AK­DAĞ (Er­zurum) - Sayın Mil­let­vekilim, lüt­fen, din­leyin.

ATİL­LA KART (Kon­ya) - Kamuoyunu yanıl­tıyor­sunuz…

BAŞ­KAN - Sayın Kart, lüt­fen…

SAĞ­LIK BAKANI RECEP AK­DAĞ (Er­zurum) - 6 mil­yar dolar rakamını siz değer­len­dir­diğiniz­de, ne kadar yan­lış yap­tığınızı görecek­siniz.

ATİL­LA KART (Kon­ya) - Kamuoyunu yanıl­tıyor­sunuz…

BAŞ­KAN - Sayın Kart… Sayın Kart… Böy­le bir usulümüz yok.

ATİL­LA KART (Kon­ya) - Soruş­tur­ma raporun­dan bah­sediyorum.

SAĞ­LIK BAKANI RECEP AK­DAĞ (Er­zurum) - Şim­di, gelelim, bir sayın sav­cının…

BAŞ­KAN - Sayın Bakan, siz, Genel Kurula hitap edin.

ATİL­LA KART (Kon­ya) - Kamuoyunu yanıl­tıyor­sunuz!

SAĞ­LIK BAKANI RECEP AK­DAĞ (Er­zurum) - Değer­li mil­let­vekil­leri, gelelim bir sayın sav­cının id­dianamesine…

ATİL­LA KART (Kon­ya) - Ger­çek­dışı konuşuyor­sunuz!

FARUK AN­BAR­CIOĞ­LU (Bur­sa) - Kim­se sizin sözünüzü kes­medi!

SAĞ­LIK BAKANI RECEP AK­DAĞ (Er­zurum) - Değer­li mil­let­vekil­leri, bakınız, burada, ken­disi de hukuk­çu olan Sayın Kart, cid­dî bir yan­lış yapıyor. Yürümek­te olan bir davanın…

FARUK AN­BAR­CIOĞ­LU (Bur­sa) - İşi gücü yalan söy­lemek!

ATİL­LA KART (Kon­ya) - Kim onu diyen say­gısız?! Kim o say­gısız?!

SAĞ­LIK BAKANI RECEP AK­DAĞ (Er­zurum) - Yürümek­te olan bir davaya…

ATİL­LA KART (Kon­ya) - Kim o say­gısız?!

FARUK AN­BAR­CIOĞ­LU (Bur­sa) - Siz­siniz!

ATİL­LA KART (Kon­ya) - Say­gısız konuşuyor­sun; ter­biyesiz!

FARUK AN­BAR­CIOĞ­LU (Bur­sa) - Bakan konuşuyor!

ATİL­LA KART (Kon­ya) - Utan­maz adam!.. Utan­maz adam!..

BAŞ­KAN - Lüt­fen… Lüt­fen kar­şılık­lı konuş­mayalım.

ATİL­LA KART (Kon­ya) - Say­gısız­sınız!

FARUK AN­BAR­CIOĞ­LU (Bur­sa) - Bakan konuşuyor, din­leyin!

ATİL­LA KART (Kon­ya) - Utan­maz adam!.. Say­gısız!..

BAŞ­KAN - Sayın Kart, lüt­fen…

Ar­kadaş­lar, kar­şılık­lı konuş­mayalım.

ATİL­LA KART (Kon­ya) - Bun­ları zap­ta geçin.

Say­gısız adam, sorum­suz adam!.. Bun­ları sor­gulayacağına, bun­ları kal­kıp soracağına…

BAŞ­KAN - Sayın Bakan, siz açık­layın, konuş­manızı yapın.

SAĞ­LIK BAKANI RECEP AK­DAĞ (Er­zurum) - Değer­li Baş­kanım, bu şart­lar al­tın­da nasıl konuşacağız?!

BAŞ­KAN - Sayın Kart… Sayın Kart…

İ. SAMİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Sayın Bakan, doğ­ruyu konuşun lüt­fen! Bütün mil­leti yanıl­tıyor­sunuz burada!

BAŞ­KAN - Sayın Tan­doğ­du, oturur musunuz yerinize!

ATİL­LA KART (Kon­ya) - Bun­ları sor­gulamayarak o hır­sız­lığa or­tak oluyor­sunuz!

BAŞ­KAN - Sayın Kart…

ATİL­LA KART (Kon­ya) - Görevini yap, görevini yap! Mil­let­vekili görevini yap!

BAŞ­KAN - Sayın Kart, lüt­fen oturun yerinize!

SAĞ­LIK BAKANI RECEP AK­DAĞ (Er­zurum) - Sayın Mil­let­vekilim, din­lemek lüt­fun­da bulunabilecek misiniz?!

ATİL­LA KART (Kon­ya) - Say­gısız­lık yap­ma!

SAĞ­LIK BAKANI RECEP AK­DAĞ (Er­zurum) - Değer­li Kart, din­lemek lüt­fun­da bulunabilecek misiniz?!

ATİL­LA KART (Kon­ya) - Sayın Bakan…

SAĞ­LIK BAKANI RECEP AK­DAĞ (Er­zurum) - Sayın Kart, din­lemek lüt­fun­da bulunabilecek misiniz?!

ATİL­LA KART (Kon­ya) - Sayın Bakan, siz lüt­fen res­mî bel­gelere cevap verin!

BAŞ­KAN - Sayın Kart, lüt­fen…

SAĞ­LIK BAKANI RECEP AK­DAĞ (Er­zurum) - Değer­li mil­let­vekil­lerim, Sayın Kart, burada, usul açısın­dan cid­dî bir yan­lış yap­mak­tadır.

BAŞ­KAN - Sayın Bakan, bir dakikanızı rica edebilirim miyim...

Sayın Kart, siz, bu Par­lamen­toda, hukuk­çusunuz, hukuk­çu kim­liğiniz­le daima öne çık­mak is­tiyor­sunuz; say­gı duyarım; kür­süde bel­geleri konuş­turuyor­sunuz; an­cak, siz, bir şey daha yapıyor­sunuz ki, Par­lamen­to geleneğine son derece yan­lış, uy­gun ol­mayan ve size de hiç­bir şey kazan­dır­mayan bir şey; o da, bu Par­lamen­todaki sizin dışınız­daki mil­let­vekil­lerinin siz­den daha az şey bil­diği düşün­cesiy­le…

ATİL­LA KART (Kon­ya) - Hayır, hayır…

BAŞ­KAN - ... âdeta ders verir bir üs­lup kul­lanıyor­sunuz.

ATİL­LA KART (Kon­ya) - Öy­le bir tav­rım yok.

BAŞ­KAN - Lüt­fen... Bakın, Bakan söz is­tedi; "açık­la" dediniz; müsaade et­miyor­sunuz! Lüt­fen yap­mayın bunu.

FERİT MEV­LÜT AS­LANOĞ­LU (Malat­ya) - "Yalan söy­lüyor­sun" diyor!

BAŞ­KAN - Efen­dim, o, ay­rı bir mesele; onu ben çözeyim; ama, Sayın Bakan konuş­mak is­tiyor.

ATİL­LA KART (Kon­ya) - Ona müdahale et­miyor­sunuz!

BAŞ­KAN - Buyurun Sayın Bakan.

ATİL­LA KART (Kon­ya) - O ter­biyesiz­liği yapana, o say­gısız­lığı yapana müdahale et­miyor­sunuz; or­tamı geriyor­sunuz!

BAŞ­KAN - Lüt­fen… Lüt­fen; bu yap­tığınız yan­lış. Zabıt­lara geç­miş­tir; hukukî yön­den müracaatınızı yapar­sınız; o ay­rı mesele.

Buyurun efen­dim.

ATİL­LA KART (Kon­ya) - Yönetim zafiyeti gös­teriyor­sunuz Sayın Baş­kan.

TUN­CAY ER­CENK (An­tal­ya) - "Raporu bil­mem" diyor Sayın Baş­kan, "raporu bil­mem" diyor...

ATİL­LA KART (Kon­ya) - "Raporu bil­mem" diyor!.. Neyi bilecek­siniz siz?! Raporu bil­meyip neyi bilecek­siniz?!

BAŞ­KAN - İşin garibi, bu tip itiraz­ları, ne yazık ki, hep hukuk­çular yapıyor; yap­mayalım.

SAĞ­LIK BAKANI RECEP AK­DAĞ (Er­zurum) - Sayın Kart, din­lemek lüt­fun­da bulunabilecek­siniz konuşacağım.

BAŞ­KAN - Buyurun efen­dim.

SAĞ­LIK BAKANI RECEP AK­DAĞ (Er­zurum) - Değer­li mil­let­vekil­leri…

SALİH KAPUSUZ (An­kara) - Yazılı cevap verin Sayın Bakan…

SAĞ­LIK BAKANI RECEP AK­DAĞ (Er­zurum) - Değer­li mil­let­vekil­leri, bir konuyu özel­lik­le ifade et­mem gerekiyor. Burada, Sayın Kart, bir hukuk­çu olarak, cid­dî bir usul hatası yapıyor. Bir sayın sav­cının bazı id­diaları var. Bun­lar id­diadan ibaret­tir ve bu id­dialara kar­şı, il­gili bürok­rat­lar, ken­dilerini savun­mak sadedin­de, çıkıp, kamuoyuna açık­lama bile yapamamak­tadır­lar; çün­kü, yap­tık­ları zaman, yürüyen bir davayı et­kilemek­ten, ken­dileri hak­kın­da yine dava açıl­mak­tadır. Dolayısıy­la, şu an­da, bir sayın sav­cının id­diaları dava konusu ol­muş­ken, hukuk açısın­dan da mesele yürür­ken, Sayın Kart'ın, burada, bu id­dia san­ki ger­çek­miş gibi san­ki sonuç­lan­mış gibi, san­ki mah­keme sonuç­lan­mış gibi kamuoyuna yap­tığı açık­lamalar, değer­li mil­let­vekil­lerimizin, Yüce Mec­lisin huzurun­da, bir defa, hukuk usulüne hiç uy­mamak­tadır. Şunu açık­ça ifade edeyim ki, hem Baş­bakan­lık Tef­tiş Kurulunun hem de ken­di Tef­tiş Kurulumuzun yap­tığı in­celemeler sonucun­da, değer­li sav­cılığa gerek­li suç duyurusun­da bulunan biziz. Bu sav­cının id­dianamesi, bizim suç duyurumuz­dan son­ra or­taya çıkıyor. Şim­di, burada, şöy­le bir husus var: Biz, il­gili fir­maların, ek­sik beyan­ların­dan dolayı, ödeme yap­maları için, Maliye Muhasebata da gerek­li bil­dirim­leri yap­mışız. Muh­temelen sayın sav­cı, dos­yaları yeterin­ce in­celemediği için, böy­le bir dava aç­mış. Tamamen bir id­diadan ibaret…

ATİL­LA KART (Kon­ya) - Yine sap­tır­ma yapıyor­sunuz…

TUN­CAY ER­CENK (An­tal­ya) - Sav­cı kızacak ama size!...

SAĞ­LIK BAKANI RECEP AK­DAĞ (Er­zurum) - Tek­rar söy­lüyorum: Bu ül­keye hiz­met et­mek­ten baş­ka bir mak­sadı ol­mayan çok değer­li bürok­rat­larımızı, kamuoyunun kar­şısına çıkıp da, bir dava devam eder­ken, ken­dilerini savun­mak im­kânına bile sahip ol­mayan değer­li bürok­rat…

ATİL­LA KART (Kon­ya) - Siz yapacak­sınız…

SAĞ­LIK BAKANI RECEP AK­DAĞ (Er­zurum) - İş­te yapıyorum şim­di…

ATİL­LA KART (Kon­ya) - Zamanın­da yapacak­tınız…

SAĞ­LIK BAKANI RECEP AK­DAĞ (Er­zurum) - Değer­li bürok­rat­larımızı, bu şekil­de, san­ki bir dava sonuç­lan­mış gibi, töh­met al­tın­da bulun­durucu konuş­ma, bir defa, hukuk usulüne hiç uy­mamak­tadır. Ben bunu özel­lik­le ifade ediyorum ve 6 mil­yar dolar­la uzak­tan yakın­dan il­gisi ol­mayan -burada tar­tışılan konular- rakam­lar­dır.

Yüce Mec­lisinizi bil­gilen­dir­mek is­tedim, teşek­kür ediyorum. (AK Par­ti sıraların­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Teşek­kür ederiz Sayın Bakan.

Mad­de üzerin­deki müzakereler tamam­lan­mış­tır.

3 ün­cü mad­deyi oy­larınıza sunuyorum: Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

4 ün­cü mad­deyi okutuyorum:

MAD­DE 4- 181 sayılı Kanun Hük­mün­de Karar­nameye aşağıdaki ek mad­de ek­len­miş­tir.

"EK MAD­DE 6- Bakan­lık, hiz­metin yürütül­mesi bakımın­dan gerek­li gör­düğü il­çeler­de Sağ­lık Grup Baş­kan­lık­ları oluş­turabilir. Bu Baş­kan­lık­lara ay­rıca kad­ro tah­sisi yapıl­maz ve buralar­da gerek duyulan hiz­met­ler, il­gili il­çede bulunan per­sonel eliy­le yürütülür."

BAŞ­KAN - Mad­de üzerin­de, Cum­huriyet Halk Par­tisi Grubu adına, Malat­ya Mil­let­vekili Sayın Ferit Mev­lüt As­lanoğ­lu; buyurun efen­dim.

CHP GRUBU ADINA FERİT MEV­LÜT AS­LANOĞ­LU (Malat­ya) - Sayın Baş­kan, Yüce Mec­lisin çok değer­li üyeleri; hepinizi say­gıy­la selam­lıyorum.

Tabiî, bu mad­dede, hiz­metin yürütül­mesi… Hiz­met­ten kim alıyor; has­talar. Ön­ce, Tür­kiye'de her has­taya say­gılı ol­mamız gerekiyor; is­ter dev­let has­tanesin­de is­ter üniver­site has­tanelerin­de. Tabiî, acaba, üniver­site has­taneleri bu Hükümetin il­gi alanına gir­miyor mu?! Oradaki has­talar has­ta değil mi?! Bunu, hepinizin tak­dirine sunuyorum.  Malat­ya İnönü Üniver­sitesi, yıl­da 250 000 has­taya bakıyor. Acaba, bu has­talar bizim has­tamız değil mi?! Bu has­talara 14 ameliyat­hanenin açıl­maması, oradaki in­san­ların sağ­lığının teh­likeye atıl­ması, acaba, Tür­kiye Cum­huriyeti Hükümeti açısın­dan nedir?.. Acaba bu Hükümetin il­gi alanına gir­miyor mu?! Üç­buçuk yıl­dır, Maliye Bakan­lığı kad­ro veriyor, Dev­let Per­sonel kad­ro veriyor; ama, bu Mec­lis­te birilerinin "ol­maz" demesiy­le, 250 000 has­taya say­gısız­lık yapılıyor. Bu ayıp­tır! Bu has­ta hepimizin has­tası. 250 000 has­ta sayın mil­let­vekil­leri!.. Has­tanın siyaseti olur mu?! Buradaki bazı mil­let­vekil­lerimizin Sayın Rek­tör­le olan kav­gasını kuruma mal ediyor­sunuz. Orası benim üniver­sitem. Orada 20 000 tane öğ­ren­cim okuyor. 20 000 öğ­ren­cime say­gısız­lık yapılıyor. 1 000 tane in­san, ebe, hem­şire, sağ­lık memuru, temiz­lik şir­keti kad­rosun­da çalış­tırılıyor. Bun­lar nedir sayın mil­let­vekil­leri?.. Yazık değil mi?! Bun­lar bizim has­tamız değil mi?! O in­san­lar benim in­sanım değil mi?! O in­san­lar (X) par­tinin, (Y) par­tinin, (Z) par­tinin eleman­ları mı?! Oraya her­kes gidiyor. 250 000 kişi... Bu bir say­gısız­lık­tır. Bu Yüce Mec­lise yakış­mıyor. Plan ve Büt­çe Komis­yonun­dan geçecek, Dev­let Per­sonel­den geçecek, Maliye Bakan­lığı kad­royu verecek, Mil­lî Eğitim Bakan­lığı Yük­seköğ­retim Genel Müdür­lüğü, evet, bu üniver­sitenin şu kadar ih­tiyacı var diyecek; ama, bu Mec­lis neden­se kabul­len­meyecek!.. Nedir; efen­dim, mil­let­vekil­lerinin, han­gi ilimiz­de olur­sa ol­sun, böy­le bir ih­tiyacı getir­sin, han­gi mil­let­vekili getirir­se getir­sin, şah­sen biz­ler, has­ta için elimizi kal­dırırız ar­kadaş­lar.

Yeni üniver­siteler kuruluyor. On­lara, daha, 4 fakül­te, 5 fakül­te, her birine 1 100, 1 200  tane kad­ro veriyor­sunuz. Malat­ya İnönü Üniver­sitesinin, otuz yıl­lık üniver­sitenin kad­rosu 1 200 ar­kadaş­lar. Bunun is­mi nedir ar­kadaş­lar?.. Yani, nedir? Malat­ya size kötülük mü yap­tı? Oradaki in­san­lar size kötülük mü yap­tı? Oradaki in­san­lar size oy ver­medi mi? Yüz­de 51 oy al­dınız. (AK Par­ti sıraların­dan "Malat­ya'yı seviyoruz" sesi)

Çok seviyor­sunuz ya! Malat­ya'yı çok seviyor­sunuz, bel­li! Bel­li!.. Bel­li!.. Bel­li!.. Yal­var­dık!.. Yal­var­dık!.. Üç­buçuk yıl­dır AK Par­ti Grup Baş­kan­vekil­lerine yal­varıyorum. Her­kes de her şeyi biliyor; ama, neden­se, âdeta yal­var­dım. Benim için değil, has­talarım için, öğ­ren­cilerim için. Yazık ediyor­sunuz. Eğer bunun adı siyaset­se, hakikaten, ben böy­le bir siyaset­ten, bilemiyorum, bir şey an­lamıyorum. Bu ül­ke bizim, bu has­talar bizim. Bu nasıl siyaset ar­kadaş­lar?! Böy­le bir siyaset­ten nef­ret ediyorum, esef­le kınıyorum! Oradaki in­san­lar, her gün, kapılar­da, gidin gecenin 03.00'ün­de, 05.00'in­de, en az 300-500 kişi yatıyor­du has­tanenin ön­lerin­de, muayene ol­mak için ar­kadaş­lar. Yazık ediyor­sunuz…

Ben, bir kez daha, Yüce Mec­lisin dik­katine sunuyorum: Bunun adı nedir?! Eğer bir rek­törü sev­miyor­sanız, sev­meyebilir­siniz; ama, o üniver­site bir rek­tör­le değil ar­kadaş­lar; o üniver­sitede, yıl­da 250 000 has­ta muayene oluyor, o üniver­sitede 20 000 tane öğ­ren­ci okuyor. Bun­ları sev­mek zorun­dasınız, siz hükümet­siniz. 20 000 öğ­ren­ciye say­gısız­lık yapıyoruz. Bu Mec­lis buna en­gel ol­mamalı. Bun­lar bizim çocuk­larımız, bun­lar bizim has­talarımız. Sadece dev­let has­tanelerine bakıyoruz; ama, üniver­site has­tanelerini hakikaten yok ediyoruz.

Ben, Hükümetin, Tür­kiye'deki tüm üniver­site has­tanelerine -yani (x) vilayet, (y) vilayet, (z) vilayet- eğil­mesini is­tiyorum. Bu konuda, kesin­lik­le, üç­buçuk yıl­dır tek adım atıl­madı. On­lar bizim has­talarımız ar­kadaş­lar. Bir kez daha, hepinizin sağ­duyusuna sunuyorum; bir kez daha, hepinizin dik­katine sunuyorum. Et­meyin; has­tanın siyaseti ol­maz, öğ­ren­cinin siyaseti ol­maz; ama, inat ediyor­sunuz. Burada en az on defa gün­deme getir­dik. Sayın Kapusuz'a demin söy­ledim; bir gün gelin benim­le ya, ben sizi götüreyim, oradaki in­san­ları bir görün. Eğer vic­danınız var­sa, sabahın 05.00'in­de, sırf, ameliyat­hane ol­madığı için… 25 ameliyat­hanenin 10 tanesi açıl­mıyor ar­kadaş­lar, kad­ro yok­luğun­dan. Oradaki çalışan in­san­lar -ebe, hem­şire, sağ­lık memuru, rönt­gen tek­nis­yeni- 350 000 000 maaşa talim ediyor­lar. Yazık değil mi bu in­san­lara ar­kadaş­lar?!

Ben, hepinizi bir kez daha üniver­site has­tanelerine… Hakikaten on­ları dış­lamış, hiç il­gilen­medi üç­buçuk yıl­dır bu Hükümet; ama, yan­lış yapıyoruz ar­kadaş­lar; bu Yüce Mec­lis, hakikaten buna eğil­meli; bu, hepimizin görevi. Bugün budur, yarın, yarın demeyin. Lüt­fen, rica ediyorum, bir kez daha dik­katinize sunuyorum.

Sayın Bakanım, demin arz et­tim, Malat­ya Bey­dağı Dev­let…

RAMAZAN TOP­RAK (Ak­saray) - Süren bit­ti.

FERİT MEV­LÜT AS­LANOĞ­LU (Devam­la) - Süre bit­medi ar­kadaşım, devam ediyor Ramazan Bey. 2,5 dakika daha sürem var. Siz, gelir konuşur­sunuz…

RAMAZAN TOP­RAK (Ak­saray) - Al­kış­layacağım; onun için.

FERİT MEV­LÜT AS­LANOĞ­LU (Devam­la) - Al­kış­lamayın efen­dim, ben, al­kış is­temiyorum.

ZÜL­FÜ DEMİR­BAĞ (Elazığ) - Al­kış­lanacak bir şey yok ki! Ben, ar­kadaşa söy­lüyorum; yan­lış an­lama! (AK Par­ti sıraların­dan gülüş­meler)

FERİT MEV­LÜT AS­LANOĞ­LU (Devam­la) - Yazık­lar ol­sun sana! Yazık­lar ol­sun sana! Eğer, bir gün Elazığ'la il­gili bir konuyu buraya getirir­sen, ay­nı şekil­de… Çün­kü, getiremiyor­sun!.. Getiremiyor­sun çün­kü, getiremiyor­sun! Getir­mez­sin bir gün…

ZÜL­FÜ DEMİR­BAĞ (Elazığ) - Gecenin bu saatin­de!.. Han­gi üniver­site has­tanesin­de 500 kişi var?!

FERİT MEV­LÜT AS­LANOĞ­LU (Devam­la) - Gecenin bu vak­ti!..Has­tanın gecesi mi var be?! Has­tanın gecesi mi var?! Sen, gel…

BAŞ­KAN - Lüt­fen, kar­şılık­lı konuş­mayalım efen­dim, lüt­fen.

FERİT MEV­LÜT AS­LANOĞ­LU (Devam­la) - Benim çek­tiğimi sen çeker misin orada; çün­kü, sen duy­gusuz­sun, il­gilen­miyor­sun!

BAŞ­KAN - Sayın As­lanoğ­lu, siz Genel Kurula hitap edin.

FERİT MEV­LÜT AS­LANOĞ­LU (Devam­la) - İl­gilen­miyor­sun; has­ta senin neyine, öğ­ren­ci senin neyine; il­gilen­miyor­sun!

ŞÜK­RÜ ÜNAL (Os­maniye) - Sakin ol!

FERİT MEV­LÜT AS­LANOĞ­LU (Devam­la) - Ne sakin olacağım, görüyor­sunuz; ama ya!

RAMAZAN TOP­RAK (Ak­saray) - Kayısı yemedin mi, biraz sakin ol!

FERİT MEV­LÜT AS­LANOĞ­LU (Devam­la) - Ramazan Bey, ben sakinim.

Sayın Bakanım, demin de arz et­tim, Malat­ya Bey­dağı Dev­let Has­tanesine, sigor­ta has­tanesiy­ken baş­hekim atadınız. Bu in­san… Has­ta mem­nuniyeti her şeyin en üs­tün­dedir. Bir has­ta, has­taneye git­tiği zaman orada mut­luy­sa, en iyi hakem has­tadır ar­kadaş­lar. Malat­ya'daki tüm bu has­talar, Malat­ya Dev­let Has­tanesine git­tiği zaman çok mut­lu idiler; çün­kü, o Baş­hekim o has­taneyi has­tane yap­tı; ama, ne hik­met­tir, adamı görev­den al­dılar. Yahu, bu adam ne yap­tı?! Ne yap­tı bu adam?! Siz atadınız bu adamı. Siz atadınız bu adamı yahu!

MAH­MUT GÖK­SU (Adıyaman) - İyi çalış­mamış­tır!..

FERİT MEV­LÜT AS­LANOĞ­LU (Devam­la) - Yahu "iyi çalış­mamış­tır"ın tak­dirini Sayın Bakanım yap­sın, oradaki has­talar yap­sın. Burada oturup ez­bere öy­le söy­lemeyin. Malat­ya hal­kı şunu is­tiyor; neden?..

Yine, Yeşil­yurt Dev­let Has­tanesi…

TEMEL YIL­MAZ (Gümüş­hane) - Ama, hep Malat­ya'yı konuş­ma, bir de Tür­kiye geneline geç ar­kadaş! Yani, hep Malat­ya'yı konuşuyor­sun; mad­deye gel mad­deye.

(AK Par­ti sıraların­dan "Hep has­talar üzerin­den siyaset yapıyor­sun" ses­leri)

FERİT MEV­LÜT AS­LANOĞ­LU (Devam­la) - Beyefen­di, ben siyaset yap­mıyorum. Ben, benim in­sanımın ih­tiyacını söy­lüyorum.

Yap­tığınız her şeyi yapıyor­sunuz, yanınıza kâr kalıyor. Yap­mayın be! Baş­hekimi görev­den al­dılar, yeni baş­hekim getir­diler, idarî yar­gıy­la dön­dü, çağırıyor­lar, bas­kı yapıyor­lar: Sen is­tifa et!.. Ya, neden is­tifa edeyim kar­deşim, ben ne yap­tım?.. O has­taney­le il­gili, bilemiyorum size gel­di mi, ben­de var; ben hiç kim­seye… Bel­gesiz, bil­gisiz… Size tak­dim edeceğim neler ol­duğunu, neler ol­duğunu tak­dim edeceğim şim­di.

Yine, bir baş­ka dev­let has­tanemiz­de… Ben şunu soruyorum, acaba davetiye usulüy­le Tür­kiye'de kaç tane has­tane yap­tınız? Davetiye, hiç ihalesiz... Tamam, yapın, teşek­kür ederim…

(Mik­rofon otomatik cihaz tarafın­dan kapatıl­dı)

MAH­MUT GÖK­SU (Adıyaman) - Ha, biraz da teşek­kür et.

FERİT MEV­LÜT AS­LANOĞ­LU (Devam­la) - Topar­lıyorum Sayın Baş­kanım.

…ama, Tür­kiye'de bunu her­kese duyurun. Çağır falan­ca müteah­hidi, ver ihaleyi! Ol­maz ar­kadaş öy­le şey!

AB­DUL­LAH ER­DEM CAN­TİMUR (Kütah­ya) - İhale Kanunu var ya!..

FERİT MEV­LÜT AS­LANOĞ­LU (Devam­la) - Davetiye usulüy­le ve doğ­rudan temin­le acaba Tür­kiye'de kaç has­taneyi bir şekil­de bel­li in­san­lara ver­diniz? Bunu eğer…

REM­ZİYE ÖZ­TOP­RAK (An­kara) - Ver­medi, ver­medi…

FERİT MEV­LÜT AS­LANOĞ­LU (Devam­la) - Sayın Bakanıma soruyorum, bir şekil­de her­kesi ay­dın­latır­sa çok mut­lu olurum. Benim tah­min et­tiğim 35 has­tane.

Ve yine söy­lüyorum, Sağ­lık Bakan­lığı ve yerel yöneticiler emek veren in­san­lara teşek­kür et­mesini bil­melidir.

Say­gılar sunuyorum. (CHP sıraların­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Teşek­kür ediyoruz Sayın As­lanoğ­lu.

Mad­de üzerin­deki konuş­malar tamam­lan­mış­tır.

Mad­deyi oy­larınıza sunuyorum: Kabul eden­ler... Kabul et­meyen­ler... Kabul edil­miş­tir.

5 in­ci mad­deyi okutuyorum:

MAD­DE 5- 14/7/1965 tarih­li ve 657 sayılı Dev­let Memur­ları Kanununun;

a) 88 in­ci mad­desinin ikin­ci fık­rasının (a) ben­dine "sağ­lık müdür yar­dım­cılığı" ibaresin­den son­ra gel­mek üzere "sağ­lık grup baş­kan­lığı",

b) 175 in­ci mad­desinin üçün­cü fık­rasının son cüm­lesine "An­cak," ibaresin­den son­ra gel­mek üzere "sağ­lık grup baş­kan­lığı",

ibareleri ek­len­miş­tir.

BAŞ­KAN - Mad­de üzerin­de, Cum­huriyet Halk Par­tisi Grubu adına, Sam­sun Mil­let­vekili Sayın Haluk Koç; buyurun.

CHP GRUBU ADINA HALUK KOÇ (Sam­sun) - Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekil­leri; bazı düşün­celerimi, bazı tes­pit­lerimi, müsaade eder­seniz, çok kısa bir süre için pay­laş­mak amacıy­la söz al­dım.

Değer­li ar­kadaş­larım, ucu açık bir mesaiyi eğer bu Mec­lis­te gün­deme getir­diy­sek, sayın mil­let­vekil­lerinin, han­gi par­tiden olur­sa ol­sun, ken­dilerinin İç­tüzük­ten doğan hem yasama görev­lerini hem o konuy­la il­gili tes­pit et­tik­leri bazı durum­ları bu kür­süden dile getir­mesini say­gıy­la kar­şılamak zorun­dayız. Üzül­düğümü ifade ediyorum. Zaman zaman es­priler olur. O es­prilere hep beraber de güleriz; ama, bir mil­let­vekilinin, ken­di böl­gesine olan duyar­lılığını, ken­di böl­gesin­deki sorun­ları, fır­sat kol­layarak, her fır­sat­ta, her aşamada buraya getir­mesin­den, ken­di Par­time men­sup bir mil­let­vekiliy­se, ben bun­dan gurur duyarım.

Değer­li ar­kadaş­larım, şuradan bir göz­lem­leme fır­satım ol­du ve üzülerek söy­lüyorum; yani, gülerek, bir ar­kadaşımızın, es­pri boyutunu aşan ifadesine diğer bir ar­kadaşımızın "hadi hadi, sen ne söy­ler­sen söy­le, hadi çabuk bitir de gidelim" tar­zın­da yak­laşımı, inanın, bu yüce çatı için hiç uy­gun bir man­zara değil.

Yine, dört yılı tamam­layacağım Grup Baş­kan­vekili olarak görev yap­tığım dönem­de, Sayın Atil­la Kart'ın, böy­lesine çalış­kan bir mil­let­vekilinin Grubum­da bulun­masın­dan da ay­rıca mut­luluk duyuyorum. Bazı sorun­ları dile getiriyor ar­kadaşımız; yani, hepimizin görevi olan uyarılar­da bulunuyor, düşün­meye davet ediyor, soru soruyor konuy­la il­gili. Bun­ları küçüm­sememek gerekiyor. Bun­ları mütebes­sim bir İfadey­le kar­şılamamak gerekiyor. Bu konuda bu tes­pit­lerimi an­layış­la kar­şılayın. Eğer, yasama süreci bu şekil­de uzatılır­sa -uzatıl­masına kar­şı ol­duğum için değil- çıkan mil­let­vekil­lerinin görüş­lerine de say­gıy­la yak­laş­mayı hepimizin öğ­ren­mesi gerekiyor.

Vak­tinizi faz­la al­mayacağım.

Say­gılarımı sunuyorum. (CHP ve AK Par­ti sıraların­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Teşek­kür ediyorum Sayın Koç.

Mad­de üzerin­deki konuş­malar tamam­lan­mış­tır.

5 in­ci mad­deyi oy­larınıza sunuyorum: Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Mad­de kabul edil­miş­tir.

6 ncı mad­deyi okutuyorum:

MAD­DE 6- 4/1/1961 tarih­li ve 209 sayılı Kanunun 5 in­ci mad­desinin dör­dün­cü fık­rasına "yüz­de 800'ünü" ibaresin­den son­ra gel­mek üzere "ec­zacılara yüz­de 300'ünü" ibaresi ek­len­miş­tir.

BAŞ­KAN - Mad­de üzerin­de söz is­teği?.. Yok.

1 adet öner­ge var, okutuyorum:

Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisi Baş­kan­lığına

Görüşül­mek­te olan 1199 sıra sayılı Kanun Tek­lifinin 6 ncı mad­desi ile 4/1/1961 tarih ve 209 sayılı Kanunun 5 in­ci mad­desinin 4 ün­cü fık­rasına ek­len­mesi ön­görülen ibarenin "has­tane müdürü ile ec­zacılara yüz­de 250'sini ve baş­hem­şirelere yüz­de 200'ünü" şek­lin­de değiş­tiril­mesini arz ve tek­lif ederiz.

              Eyüp Fat­sa                             M. Emin Tutan                            Meh­met Kılıç

                   Or­du                                         Bur­sa                                         Kon­ya

                                      Alim Tunç                              Nev­zat Doğan

                                           Uşak                                        Kocaeli

BAŞ­KAN - Komis­yon öner­geye katılıyor mu?

SAĞ­LIK, AİLE, ÇALIŞ­MA VE SOS­YAL İŞ­LER KOMİS­YONU BAŞ­KANI CEV­DET ER­DÖL (Trab­zon) - Uy­gun görüş­le tak­dire bırakıyoruz Sayın Baş­kanım.

BAŞ­KAN - Hükümet öner­geye katılıyor mu?

SAĞ­LIK BAKANI RECEP AK­DAĞ (Er­zurum) - Katılıyoruz Değer­li Baş­kanım.

BAŞ­KAN - Gerek­çeyi okutuyorum:

Gerek­çe: Hiz­met­te verim ve et­kin­liğin sağ­lan­ması ve üc­ret­te adaletin temini amaç­lan­mış­tır.

BAŞ­KAN - Öner­geyi oy­larınıza sunuyorum: Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

Şim­di, 6 ncı mad­deyi kabul edilen öner­ge doğ­rul­tusun­da oy­larınıza sunuyorum: Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Mad­de kabul edil­miş­tir.

7 nci mad­deyi okutuyorum:

MAD­DE 7- Bu Kanun yayımı tarihin­de yürür­lüğe girer.

BAŞ­KAN - Mad­deyi oy­larınıza sunuyorum: Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Mad­de kabul edil­miş­tir.

8 in­ci mad­deyi okutuyorum:

MAD­DE 8- Bu Kanun hüküm­lerini Bakan­lar Kurulu yürütür.

BAŞ­KAN - Mad­deyi oy­larınıza sunuyorum: Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

Şim­di, sayın mil­let­vekil­leri, tek­lifin tümünü oy­larınıza sunuyorum: Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Tek­lif kabul edil­miş ve kanun­laş­mış­tır; hayır­lı ol­masını diliyorum.

Gün­demin 7 nci sırasın­da yer alan, Ateş­li Silah­lar ve Bıçak­lar ile Diğer Alet­ler Hak­kın­da Kanun­da Değişik­lik Yapıl­masına Dair Kanun Tasarısı ve İçiş­leri ile Plan ve Büt­çe Komis­yon­ları rapor­larının görüş­melerine baş­lıyoruz.

7.- Ateş­li Silah­lar ve Bıçak­lar ile Diğer Alet­ler Hak­kın­da Kanun­da Değişik­lik Yapıl­masına Dair Kanun Tasarısı ve İçiş­leri ile Plan ve Büt­çe Komis­yon­ları Rapor­ları (1/572) (S. Sayısı: 817)

BAŞ­KAN - Sayın Komis­yon?.. Yok.

Hükümet?.. Yok.

Er­telen­miş­tir.

8 in­ci sırada yer alan, As­keri Mah­kemeler Kuruluşu ve Yar­gılama Usulü Kanunun­da Değişik­lik Yapıl­masına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komis­yonu raporunun görüş­melerine baş­lıyoruz.

8.- As­keri Mah­kemeler Kuruluşu ve Yar­gılama Usulü Kanunun­da Değişik­lik Yapıl­masına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komis­yonu Raporu (1/1210) (S. Sayısı: 1212)

BAŞ­KAN - Komis­yon?.. Yok.

Hükümet?.. Yok.

Er­telen­miş­tir.

Sayın mil­let­vekil­leri, alınan karar gereğin­ce Dokuzun­cu Beş Yıl­lık Kal­kın­ma Planı ile kanun tasarı ve tek­lif­lerini sırasıy­la görüş­mek için, 28 Haziran 2006 çar­şam­ba günü saat 14.00'te top­lan­mak üzere, bir­leşimi kapatıyorum.

Hayır­lı geceler diliyorum.

Kapan­ma Saati: 02.36