BIM 2 6 2006-07-19T07:13:00Z 2006-07-19T07:13:00Z 106 67861 386813 TBMM 3223 773 475033 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM: 22                                       CİLT: 124                               YASAMA YILI: 4

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

 

119 uncu Birleşim

22 Haziran 2006 Perşembe

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

 

 I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - YOKLAMALAR

 IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Konya Milletvekili Remzi Çetin'in, küresel ısınmanın mevsimlere ve canlı hayata olumsuz etkilerinin önlenmesi için işbirliğinin önemine, çevreye en az zararlı temiz enerji kaynaklarına yönelmenin faydalarına ilişkin gündemdışı konuşması

2.- Zonguldak Milletvekili Harun Akın'ın, Zonguldak'ın düşman işgalinden kurtarılışının 85 inci yıldönümüne, Türkiye Taşkömürü Kurumunun özelleştirilmesi aşamasında yaşanan işsizlik sorununa ilişkin gündemdışı konuşması

3.- Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün'ün, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının amacına, Türk Dil Kurumunun temiz Türkçenin kullanılması konusundaki çalışmalarına ilişkin gündemdışı konuşması

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.- Mersin Milletvekili Hüseyin Güler ve 19 milletvekilinin, Mersin İlindeki çevre sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/374)

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- TBMM'nin tatilde bulunduğu süre içerisinde de çalışmalarına devam etmesine ilişkin İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanlığı tezkeresi (3/1082)

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.- Tokat Milletvekilleri Orhan Ziya Diren ve Feramus Şahin'in yasama dokunulmazlıklarının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporları (3/979) (S. Sayısı: 1196)

2.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

3.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)

4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1115) (S. Sayısı:1147)

5.- Denizli Milletvekili Osman Nuri Filiz ile Balıkesir Milletvekili Ali Osman Sali'nin; Devlet Planlama Teşkilatı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/499) (S. Sayısı: 949)

6.- Konut Finansmanı Sistemine İlişkin Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1148) (S. Sayısı: 1159)

7.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve 7 Milletvekilinin; 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması, 4576 Sayılı Devlet Memurları Kanunu, Harcırah Kanunu, Bazı Sağlık Personelinin Devlet Hizmet Yükümlülüğüne Dair Kanun, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun, Kadastro Kanunu ile Genel Kadro Usulü Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılması, 181 Sayılı Sağlık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkındaki Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (2/798) (S. Sayısı: 1199)

8.- Orman Mühendisliği, Orman Endüstri Mühendisliği ve Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği Hakkında Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (1/1073) (S. Sayısı: 1040)

9.- Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İstanbul Milletvekili Mustafa Ataş ve 9 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1219, 2/812) (S. Sayısı:1210)

10.- Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1217) (S. Sayısı: 1203)

VI.- ÖNERİLER

A) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ

1.- (10/54) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin öngörüşmesinin Genel Kurulun 22.6.2006 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin Anavatan Partisi grup önerisi

VII.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, AK Parti Adıyaman İl Kongresine öğrencilerin katılımına ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/14184)

2.- Antalya Milletvekili Atila EMEK'in, AK Parti Adıyaman İl Kongresine öğrencilerin katılımına ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/14185)

3.- İzmir Milletvekili Türkân MİÇOOĞULLARI'nın, AK Parti Adıyaman İl Kongresine öğrencilerin katılımına ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/14186)

4.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, AK Parti Adıyaman İl Kongresine öğrencilerin katılımına ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/14204)

5.- Mersin Milletvekili Ersoy BULUT'un, AK Parti Adıyaman İl Kongresine öğrencilerin katılımına ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/14208)

6.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, bir kitabın yazarı olduğu iddia edilen TRT Genel Müdür Yardımcısına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Beşir ATALAY'ın cevabı (7/14222)

7.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, AK Parti Adıyaman İl Kongresine öğrencilerin katılımına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/14235)

8.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, AK Parti Adıyaman İl Kongresine öğrencilerin katılımına ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/14260)

9.- Malatya Milletvekili Süleyman SARIBAŞ'ın, 6.5.2006 tarihinde TRT yayınlarında meydana gelen kesintiye ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Beşir ATALAY'ın cevabı (7/14281)

10.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türk Telekomun ve Telsimin yabancılara satılmasının yol açabileceği sorunlara ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/14326)

11.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, basın müşavirliğine yapılan atamalara ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız ÖZAK'ın cevabı (7/14332)

12.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Bilecik'te yapılan ihalelere ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız ÖZAK'ın cevabı (7/14350)

13.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır'ın Kulp İlçesinde yapılması gereken deprem konutlarına ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız ÖZAK'ın cevabı (7/14351)

14.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, AK Parti Adıyaman İl Kongresine öğrencilerin katılımına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/14382)

15.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, TRT Genel Müdür Yardımcısının yazdığı iddia edilen bir kitaba ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Beşir ATALAY'ın cevabı (7/14497)

16.- İstanbul Milletvekili Bihlun TAMAYLIGİL'in, işverenlerin kreş açma zorunluluğunun kaldırılacağı iddialarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Nimet ÇUBUKÇU'nun cevabı (7/14565)

 

 

 

I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 

TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak sekiz oturum yaptı.

 

Birinci, İkinci, Üçüncü, Dördüncü, Beşinci ve Altıncı Oturumlar

Bursa Milletvekili Şerif Birinç, 20 Haziran Dünya Mülteciler Gününe,

Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı, köy enstitülerinin kurucusu İsmail Hakkı Tonguç'un ölümünün 46 ncı yıldönümüne ve eğitime katkılarına,

Sakarya Milletvekili Recep Yıldırım, Sakarya'nın düşman işgalinden kurtarılışının 85 inci yıldönümüne,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

 

Tokat Milletvekili Mehmet Ergün Dağcıoğlu hakkında (3/594) esas numaralı dosyaya konu olay 12 Ocak 2005 tarihli 27 sayılı kararla sonuçlandırıldığından, dosyanın TBMM Başkanlığına geri gönderilmesine karar verildiğine ilişkin Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon raporu Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

 

Anavatan Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri Gaziantep Milletvekili Ömer Abuşoğlu ve Malatya Milletvekili Süleyman Sarıbaş'ın, Kırım-Kongo kanamalı ateşi hastalığı vakalarının araştırılarak sorumlularının ve alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/373) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve öngörüşmesinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

 

Bazı illerimizde görülen virüslü kene ısırmalarına dayalı Kırım-Kongo kanamalı ateşi hastalığı ile ilgili (10/373) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun 21.6.2006 Çarşamba günkü birleşiminde görüşülmesine ilişkin Anavatan Partisi Grubu önerisinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmediği açıklandı.

 

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:

1 inci sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı: 305), görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden;

2 nci sırasında bulunan, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin (1/1030) (S. Sayısı: 904),

3 üncü sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair (1/1115) (S. Sayısı:1147),

Kanun Tasarılarının görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından;

Ertelendi.

 

4 üncü sırasında bulunan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Ankara Milletvekili Salih Kapusuz'un, Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin (2/773) (S. Sayısı: 1200), görüşmelerine devam olunarak, kabul edilip kanunlaştığı açıklandı.

5 inci sırasında bulunan, Memurlar Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Tasarısı ve Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir ile Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan ve Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş ile 12 Milletvekilinin, Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Teklifinin (1/994, 2/321, 2/474) (S. Sayısı: 952) görüşmelerine başlanarak 4 üncü maddesine kadar kabul edildi.

 

Gaziantep Milletvekili Ömer Abuşoğlu, İstanbul Milletvekili Ali Topuz'un,

İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol, Gaziantep Milletvekili Ömer Abuşoğlu'nun,

Konuşmalarında, Partilerine sataştığı iddiasıyla birer açıklamada bulundular.

 

Saat 00.04'te toplanmak üzere, Altıncı Oturuma 00.01'de son verildi.

                       

 

                                İsmail Alptekin

                                    Başkanvekili

Ahmet Küçük                                         Harun Tüfekci

        Çanakkale                                                      Konya

Kâtip Üye                                                Kâtip Üye

                              Bayram Özçelik

                                             Burdur

                        Kâtip Üye                               

 

Yedinci ve Sekizinci Oturumlar

 

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:

5 inci sırasında bulunan, Memurlar Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Tasarısı ve Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir ile Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan ve Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş ile 12 Milletvekilinin, Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Teklifinin  (1/994, 2/321, 2/474) (S. Sayısı: 952), görüşmeleri tamamlanarak, istem üzerine elektronik cihazla yapılan açıkoylamadan,

8 inci sırasında bulunan, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İstanbul Milletvekili Tayyar Altıkulaç'ın, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (1/1216, 2/561) (S. Sayısı: 1204) yapılan görüşmelerden,

Sonra, kabul edilip kanunlaştıkları açıklandı.

 

6 ncı sırasında bulunan, Denizli Milletvekili Osman Nuri Filiz ile Balıkesir Milletvekili Ali Osman Sali'nin, Devlet Planlama Teşkilatı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/499) (S. Sayısı: 949),

7 nci sırasında bulunan, Konut Finansmanı Sistemine İlişkin Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının (1/1148) (S. Sayısı: 1159),

9 uncu sırasında bulunan, Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve 7 Milletvekilinin, 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması, 4576 Sayılı Devlet Memurları Kanunu, Harcırah Kanunu, Bazı Sağlık Personelinin Devlet Hizmet Yükümlülüğüne Dair Kanun, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun, Kadastro Kanunu ile Genel Kadro Usulü Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılması, 181 Sayılı Sağlık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkındaki Kanun Teklifinin (2/798) (S. Sayısı: 1199),

10 uncu sırasında bulunan, Orman Mühendisliği, Orman Endüstri Mühendisliği ve Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği Hakkında Kanun Tasarısının (1/1073) (S. Sayısı: 1040),

Görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından, ertelendi.

 

İstanbul Milletvekili Ali Topuz,

Ankara Milletvekili Salih Kapusuz,

Bitlis Milletvekili Edip Safder Gaydalı’nın, konuşmasında, şahsına ve Partisine sataştığı iddiasıyla birer açıklamada bulundular.

 

22 Haziran 2006 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 13.00'te toplanmak üzere, birleşime 01.45'te son verildi.

 

                                  Nevzat Pakdil

                                    Başkanvekili

Ahmet Küçük                                      Bayram Özçelik

        Çanakkale                                                      Burdur

Kâtip Üye                                                Kâtip Üye

                                    Yaşar Tüzün

                                             Bilecik

                                       Kâtip Üye

 

 

 

        No.:   165

II. - GELEN KÂĞITLAR

22 Haziran 2006 Perşembe

Teklifler

1.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli ve 14 Milletvekilinin; 2510 Sayılı İskân Kanununa Bir Ek Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (2/824) (Tarım, Orman ve Köyişleri ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.6.2006)

2.- Ordu Milletvekili Cemal Uysal ve 6 Milletvekilinin; 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/825) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.6.2006)

Tezkere

1.- Türk Silahlı Kuvvetleri'nin "Avrupa Kuvveti Kongo Demokratik Cumhuriyeti Harekatı" Kapsamında Yurt Dışına Gönderilmesine; Bu Kuvvetlerin Verilecek İzin ve Belirlenecek Esaslar Çerçevesinde Kullanılmasına Anayasanın 92 nci ve 117 nci Maddeleri Uyarınca İzin Verilmesine Dair Başbakanlık Tezkeresi (3/1081) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.6.2006)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, TBMM Spor Oyunları kapsamındaki atıcılık müsabakasına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/14569) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/5/2006)

2.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, TBMM Spor Oyunları kapsamındaki atıcılık müsabakasına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/14570) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/5/2006)

Meclis Araştırması Önergesi

1.- Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER ve 19 Milletvekilinin Mersin İlindeki çevre sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/374) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/6/2006)

Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri

1.-     Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün, bürokratik yönetimin işleyişine ve naklen atamalardaki sorunlara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/13978)

2.-  Gaziantep Milletvekili Abdulkadir ATEŞ'in, ABD Merkezi Haberalma Örgütüne ait uçakların havaalanlarımızı kullanıp kullanmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14178)

3.-         Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, bazı kamu kurum ve kuruluşlarının görev zararlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14180)

4.-          İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Hakkâri'de yapılan ihalelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14182)

5.-                    Afyonkarahisar Milletvekili Halil ÜNLÜTEPE'nin, Afyonkarahisar'da yapılan ihalelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14183)

6.- Adana Milletvekili Tacidar SEYHAN'ın, Bingöl-Karlıova'da TOKİ'nin aldığı araziye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14187)

7.-           İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, TRT İzmir Bölge Müdürlüğüne yönelik bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14188)

8.-           İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, BOTAŞ'ın, kurduğu bir şirketteki personel istihdamına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14189)

9.-           İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, dış borçlanmaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14191)

10.-    Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, AK Parti il kongrelerinde kamu araçlarının kullanıldığı iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14192)

11.-        İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, özürlü, hükümlü ve terör mağduru istihdamına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14193)

12.-       Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın, Burdur-Bucak-Seydiköy'ün köy içi yollarının onarımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14195)

13.-        İzmir Milletvekili Serpil YILDIZ'ın, emekli aylıklarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14197)

14.-   Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri SAYGUN'un, Ankara Büyükşehir Belediyesinin Çin'den granit ithal edeceği iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14199)

15.-      Bilecik Milletvekili Yaşar TÜZÜN'ün, kamu kurum ve kuruluşlarının Bilecik'te açtıkları ihalelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14200)

16.-     İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Atatürk'ün doğduğu evi ziyaretiyle ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14202)

17.-    İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Korkut Özal'ın sahibi olduğu iş merkezine kaçak kat yapıldığı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14203)

18.-    Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, AK Parti Diyarbakır İl Kongresine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14209)

19.-   Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'da şiddetli yağıştan meydana gelen afete ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/14210)

20.-        İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, İzmir-Çeşme otoyolunun bir bölümündeki ücretlendirmeye ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/14211)

21.-        İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, atık su ve evsel nitelikli katı atık arıtma tesislerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/14212)

22.-      Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Konya-Çumra Şeker Fabrikasının atık sularının çevreye zarar verdiği iddialarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/14213)

23.-        İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, İzmir-Kemalpaşa-Ulucak Köyünde orman görevlilerinin köylüleri tartakladığı iddiasına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/14214)

24.-     Mersin Milletvekili Ersoy BULUT'un, Mersin-Kazanlı Beldesindeki sanayi tesislerinin çevreye etkilerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/14215)

25.-       Muğla Milletvekili Fahrettin ÜSTÜN'ün, Muğla-Köyceğiz-Ekincik Köyündeki "2B" arazilerinin tahsisine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/14216)

26.-         Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, engelli ve özürlü personel istihdamına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/14220)

27.-   Tekirdağ Milletvekili Erdoğan KAPLAN'ın, Tekirdağ-Saray'daki linyit sahasında termik santral kurma çalışmalarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/14225)

28.-      Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın, Burdur-Tefenni-Çaylı Köyünün gölet ihtiyacına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/14226)

29.-   Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Kura Nehrinde taşkın önleme çalışmalarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/14227)

30.- Çanakkale Milletvekili Ahmet KÜÇÜK'ün, Çan Linyit İşletme Müdürlüğüne ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/14228)

31.-   Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri SAYGUN'un, İstanbul-Tuzla Belediyesince yeni evli çiftlere dağıtıldığı iddia edilen bir kitaba ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14229)

32.- Ankara Milletvekili Yılmaz ATEŞ'in, Ankara Büyükşehir Belediyesinin bulvar ve caddelerdeki ağaçlandırma çalışmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14230)

33.-     Manisa Milletvekili Nuri ÇİLİNGİR'in, Kuzey Irak'taki yönetimin Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki vatandaşlara yönelik bazı faaliyetlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14231)

34.-   Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köy ilköğretim okulunun lojman ihtiyacına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14236)

35.-        İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, sözde Ermeni soykırımı ile ilgili Fransa'da hazırlanan tasarıya ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/14244)

36.-        Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, Emekli Sandığının bazı tıbbi ürünler için yaptığı ödemelere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/14246)

 

 

 

 

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 13.03

22 Haziran 2006 Perşembe

BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Harun TÜFEKCİ (Konya)

 

 

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 119 uncu Birleşimini açıyorum.

III. - YOKLAMA

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağım.

Yoklama için 5 dakika süre veriyorum. Sayın milletvekillerinin, oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini; bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini; buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını görevli personel aracılığıyla, 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı bulunamamıştır.

Birleşime 10 dakika ara veriyorum.

                                                                                                                               

Kapanma Saati: 13.10

 

 

 

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 13.22

BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)

 

 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 119 uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

III. - YOKLAMA

BAŞKAN - Yapılan ilk yoklamada toplantı yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi, tekrar elektronik cihazla yoklama yapacağım.

Yoklama için 5 dakika süre veriyorum. Sayın milletvekillerinin, oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini; bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini; buna rağmen sisteme giremeyen üyeler var ise, yoklama pusulalarını görevli personel aracılığıyla, 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, küresel ısınmanın mevsimlere ve canlı hayata etkisi hakkında, Konya Milletvekili Sayın Remzi Çetin'e aittir.

Buyurun Sayın Çetin. (AK Parti sıralarından alkışlar)

 IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Konya Milletvekili Remzi Çetin'in, küresel ısınmanın mevsimlere ve canlı hayata olumsuz etkilerinin önlenmesi için işbirliğinin önemine, çevreye en az zararlı temiz enerji kaynaklarına yönelmenin faydalarına ilişkin gündemdışı konuşması

REMZİ ÇETİN (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; günümüzdeki en önemli küresel problemlerden biri de, küresel ısınma ve bunun çok yönlü etkileridir. Bu önemli meselenin dünyamız için arz ettiği tehlike uzun bir zamandan beri iyi bilinmektedir. Uluslararası teşkilatlar konuyla ilgili çeşitli toplantılar yaparak, uluslararası bağlayıcılığı olan anlaşmalar yapmışlardır; çünkü, küresel sorunların çözümü, küresel işbirliğini gerektirmektedir.

Dünyamızı tehdit eden en büyük çevre sorunlarından birisi olarak adlandırılan küresel ısınma ve iklim değişikliği, en başta fosil yakıt kullanımı, sanayileşme, enerji üretimi, ormansızlaşma ve diğer insan etkinlikleri sonucunda ortaya çıkmış, ekonomik büyüme ve nüfus artışı bu süreci daha da hızlandırmıştır.

Küresel yüzey sıcaklıklarında 19 uncu Yüzyılın sonlarında başlayan ısınma, son yıllarda daha da belirginleşerek, hemen her yıl bir önceki yıla göre daha sıcak olmak üzere, küresel sıcaklık rekorları kırılmış ve ortalama hava sıcaklıkları geçen yüzyılda 0,4 ile 0,8 santigrat derece arasında artmıştır.

Küresel iklimdeki gözlenen ısınmanın yanı sıra, en gelişmiş iklim modelleri, küresel ortalama yüzey sıcaklıklarında 1990-2100 dönemi için 1,4-5,8 santigrat derece arasında bir artış olacağını öngörmektedir. Küresel sıcaklıklardaki artışlara bağlı olarak da hidrolojik döngünün değişmesi, enerji temin güvenliği ve su kaynaklarının hacminde ve kalitesinde azalma, kara ve deniz buzullarının erimesi, kar ve buz örtüsünün alansal daralması, deniz seviyesinin yükselmesi, kıyı ekosistemlerinin olumsuz etkilenmesi, kuraklık ve sele maruz kalan bölgelerde tarım ve mera bölgelerinde azalma, iklim kuşaklarının yer değiştirmesi ve yüksek sıcaklıklara bağlı olarak salgın hastalıkların ve zararlıların artması gibi dünya ölçeğinde sosyoekonomik sektörleri, ekolojik sistemleri ve insan yaşamını doğrudan etkileyecek önemli değişikliklerin olabileceği beklenmektedir.

Bilim adamları yıllar süren uğraşlardan sonra nihayet hükümetlerin dikkatini bu denli önemli bir soruna çekebildiler. Bugüne değin birçok uluslararası toplantı yapıldı ve anlaşmalar imzalandı. Dünya Meteoroloji Örgütünce 1979'da düzenlenen Birinci Dünya İklim Konferansı belki de bu hassas konuya uluslararası düzeyde de dikkat çeken ilk toplantı oldu. Bunu birçok toplantı ve konferans izledi. 1992'de Rio'da gerçekleştirilen Yerküre Zirvesinde ise iklim değişikliklerine neden olan sera gazları salımını azaltmaya yönelik eylem stratejilerini ve yükümlülükleri düzenleyen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (İDÇS) imzaya açıldı ve sözleşme 1994'te yürürlüğe girdi. Sözleşmede katılımcı ülkelere özel koşulları dikkate alınarak ortak fakat farklı sorumluluklar yükleniyor. Sözleşmenin eklerinde ise kimi ülkeler ekonomik gelişmişlik düzeylerine göre taraflara ayrılıyorlar. Buna göre, ek 1 tarafını OECD ve ekonomileri geçiş sürecinde olan Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri, ek 2 tarafını yalnızca OECD ülkeleri oluşturuyor.

Ülkelerin bu şekilde ayrılmalarının nedeni ise, gelişmekte olan ülkelere yönelik sorumluluklarla ilgiliydi. Ek 1 tarafları, gelişmekte olan ülkelere insan kaynaklı sera gazı salımlarını azaltmada parasal kaynak ve teknolojik kaynak aktarmakla yükümlüyken, ek 2 ülkeleri bu ülkelerin özel ihtiyaçlarının karşılanması gibi temel konularda yükümlülükler aldılar. Sözleşmenin özünü ise, bu tarafların insan kaynaklı sera gazı salımlarını, 2000 yılına kadar 1990'daki düzeylerine çekmeleri yükümlülüğü oluşturuyordu. Türkiye sözleşmenin hem ek 1 hem de ek 2 ülkeleri arasında yer aldı. Ne var ki, şartlarda, özellikle enerji bağlantılı karbondioksit salımını 2000'e kadar 1990'daki düzeye çekemeyeceğini belirten Türkiye, sözleşmeye taraf olmaktan vazgeçti.

Küresel sera gazları salımını 2000 sonrasında azaltmaya yönelik yasal yükümlülük girişimleri ve hedefleri ise, İDÇS Taraflar Konferansının 1995'te Berlin'de ve 1997'de Kyoto'da yapılan toplantılarında gündeme geldi. Bu son toplantıda imzalanan Kyoto Protokolüne göre, İDÇS'ye taraf olan gelişmiş ülkeler, insan kaynaklı karbondioksit eşdeğer sera gazı salımlarını 2008-2012 döneminde 1990'daki düzeylerinin ortalama yüzde 5 altına indirmeyi kabul ettiler. Avrupa Birliği yüzde 8'lik bir azaltma yükümlülüğü alırken, Avustralya yüzde 8, İzlanda yüzde 10, Norveç yüzde 1 oranında salımlarını artırma ayrıcalığı aldılar. ABD için belirlenen salım azaltma yükümlülüğüyse yüzde 7'ydi. Ne var ki, Amerika Birleşik Devletleri, daha sonra, ülke ekonomisinin çıkarlarına zarar vereceğini öne sürerek, protokole taraf olmayacağını bildirdi.

Kyoto Protokolünün yürürlüğe girmesi içinse, sanayileşmiş ülkelerin 1990 yılı toplam karbondioksit salımlarının en az yüzde 55'ini karşılayan ve İDÇS'ye taraf en az 55 gelişmiş ülkenin onayı gerekiyordu. 2005'in şubat ayında Rusya Federasyonunun da onaylamasıyla, Kyoto Protokolü yürürlüğe girdi.

Türkiye ise, çok büyük çabalar sonunda, İDÇS'de adını ek 2'den çıkartmayı başardı; ancak, henüz Kyoto Protokolüne aday olmadığımız için, şimdilik bir yükümlülüğümüz bulunmuyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

REMZİ ÇETİN (Devamla) - Teşekkür ederim Başkanım.

Ne var ki, 2004'te İDÇS'ye imza atıp taraf olmayı kabul ettiğimiz için, muhtemel yükümlülüklerimize şimdiden hazırlıklı olmamız gerekiyor. Bu kapsamda, Türkiye, İDÇS uyarınca hazırlanması gereken ulusal bildirimi tamamladı. Çevre ve Orman Bakanlığından yapılan açıklamaya göre, Kyoto Protokolüne taraf olup olmayacağımız, çizilen bu yol haritasına göre belirlenecek.

Bu katılımla, çevre yönetimi ve sürdürülebilir kalkınma politikalarının diğer sektörel kalkınma uygulamalarına entegrasyonunu güçlendirecek bir imkân sağlayacaktır.

Ayrıca, küresel çevrenin korunması alanındaki uluslararası çabalara etkin bir şekilde katılmamızı sağlamamızın yanında, ayrıca Avrupa Birliğine üyelik sürecinde halen yürütülmekte olan çalışmalara çok ciddî bir katkı yapacaktır.

Değerli milletvekilleri, dünya kömür tüketimi 7 100 000 tondur. Örneğin, 1999 yılında çevreye 10 000 ton uranyum, 23 000 ton toryum olmak üzere, toplam 33 000 ton radyoaktif nükleer madde atılmıştır; çünkü, kömür 1,3 ppm, -yani, milyonda 1,3  oranında uranyum- milyonda 3,2 toryum ihtiva eder.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

REMZİ ÇETİN (Devamla) - Bir satır kaldı Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Buyurun efendim.

REMZİ ÇETİN (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Türkiye'deki termik santrallarımızda yılda 64 000 000 ton düşük kaliteli linyit kullanılmaktadır. Dolayısıyla çevreye her yıl 84 ton uranyum, 205 ton toryum bırakılmaktadır.

Afşin-Elbistan Termik Santralı on yıl içinde 32 000 000 ton toz, 38 000 000 ton kül, 115 000 000 ton karbondioksit, 6 000 000 kükürtdioksit, 0,2 milyon ton azotdioksit salınımı vermiştir. Bu gelişmeler dikkate alındığı zaman, çevreye en az zararlı temiz enerji kaynaklarına yönelmemiz gerekmektedir.

Bu cümleden olarak, tüm sanayi tesislerine sera gazı süzen filtreler takılması, sıvı fabrika atıklarının ve kanalizasyonların mutlaka arıtılması gerekmektedir.

Dünyamızda var olan 6 milyar insan, gelişmiş ülkelerin dejenere ettikleri bir atmosfer ve yerkürede yaşamaya mecbur olmamalılar. Dünyamızı, gelecek kuşaklara, alacağımız ilmî ve akılcı tedbirlerle yaşanır bırakmak tüm ulusların en yüksek görevi olmalıdır.

Bu duygularla hepinizi saygılarımla selamlarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Çetin.

Gündemdışı ikinci söz isteği, Zonguldak İlinin düşman işgalinden kurtuluş yıldönümü münasebetiyle, Zonguldak Milletvekili Sayın Harun Akın'a aittir.

Buyurun Sayın Akın. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- Zonguldak Milletvekili Harun Akın'ın, Zonguldak'ın düşman işgalinden kurtarılışının 85 inci yıldönümüne, Türkiye Taşkömürü Kurumunun özelleştirilmesi aşamasında yaşanan işsizlik sorununa ilişkin gündemdışı konuşması

HARUN AKIN (Zonguldak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Zonguldak'ın düşman işgalinden kurtuluşunun 85 inci yıldönümü sebebiyle gündemdışı söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Birinci Dünya Savaşından sonra, ulusumuz, tarihinin en ağır koşullarını içeren antlaşmayı imzalamak zorunda kalmıştır. Ülkemiz her yanından düşman işgaline uğramıştır. Zonguldak, stratejik açıdan önemli bir maden olan taşkömürünün varlığı nedeniyle, Fransızlar tarafından 8 Mart 1919 tarihinde işgal edilmiştir.

Anadolu'da başlatılan Ulusal Kurtuluş ve Bağımsızlık Hareketinin Fransa'yı Türkiye'yle anlaşmak zorunda bırakması sonucu, taşkömürü nedeniyle işgal edilen Zonguldak'tan, Fransızlar, iki yıl üç ay oniki gün sonra, yani, 21 Haziran 1921 tarihinde ayrılmışlardır. Böylece, ülkemiz için son derece önemli olan bölge düşman işgalinden kurtulmuştur.

Uzun Mehmet tarafından taşkömürünün bulunduğu tarihten bugüne kadar Zonguldak, Türkiye'nin stratejik önemi en fazla olma özelliğini taşımıştır.

İkinci Dünya Savaşı sırasında Cumhurbaşkanı rahmetli İsmet İnönü'nün olası Alman uçak saldırılarına karşı koruma altına alınması için şart koştuğu 3 vilayetimiz, Ankara, İstanbul ve Zonguldak'ın olması,  ilimizin Türkiye için ne kadar önem taşıdığını ortaya koymaktadır. Zonguldak'ın stratejik önemini, Osmanlı Devleti anlamış, Kurtuluş Savaşını yapan ve cumhuriyeti kuran atalarımız anlamış, hatta, ulusumuzu işgal etmek isteyen büyük güçler tarafından dahi anlaşılmasına rağmen, 1980'li yılların başından günümüze kadar IMF'nin dayattığı "küresel ekonomi" adı altındaki politikalara kayıtsız şartsız teslim olan hükümetler anlayamamışlardır. Zonguldak, Türkiye Cumhuriyetini kalkındırmak, sanayiini büyütmek için yerin yüzlerce metre altından taşkömürü çıkartarak demir-çeliği işletmek için doğayla yaptığı savaşa bugüne kadar 5 000'e yakın şehit verdiği gibi, onbinlerce madencimiz de madende çalışırken ciğerlerine soluduğu kömür tozunun neden olduğu meslek hastalığı sebebiyle hayatlarını kaybetmişlerdir.

Zonguldak için şunu söylersek abartmış olmayız: Zonguldak, her iki evladından birini, ülkemiz sanayiini kalkındırmak için doğayla yaptığı savaşta kaybetmiştir; birçok madencimiz sakat kalmıştır; sayılarını net olarak söylemenin çok zor olduğu birçok madencimiz de, meslek hastalığıyla boğuşmaktadır. Yeri gelmişken, ülkem adına verdikleri hizmetlerden dolayı bütün madencilerimize teşekkür ediyorum, hayatta olmayanlara rahmet diliyorum.

Değerli arkadaşlar, bundan seksenbeş yıl  önce düşman işgalinden kurtulan Zonguldak, kan kaybediyor. Nüfusa göre Türkiye'de en çok işsizi olan ve Devlet İstatistik Enstitüsünün açıkladığı rakamlara göre en çok göç veren il Zonguldak'tır. AKP İktidarı ve Sayın Başbakan 3 Kasım seçimleri öncesi Zonguldak Madenci Anıtında Zonguldaklılara şöyle seslendi: "TTK'yı büyüteceğiz. Zonguldak'a yatırım yapacağız, bu bölgeyi eski günlerine döndüreceğiz."

Sayın Başbakan, bırakın büyümeyi, bırakın TTK'yı ayağa kaldırmayı, Hükümetiniz döneminde Zonguldak günden güne eriyor; tabiri oysa, Türkiye'nin en büyük köyü olma yolunda hızla ilerliyor. İki hafta önce Zonguldak'a geldiniz, şehir büyük bir beklenti içindeydi. Zonguldak örgütünüz, "Zonguldak halkına Sayın Başbakanın müjdesi var" dediler. Geldiniz ve gittiniz, ne müjde ne de umut verdiniz. Bu mudur AKP'nin Zonguldak'a verdiği değer diye sormak istiyorum.

Sayın Enerji Bakanımız Hilmi Güler "Zonguldak'ı enerji merkezi yapacağız" diyordu; Karadon'daki kuyu tesisi açılışında ve Türkiye Büyük Millet Meclisi kayıtlarında.

Maden Kanunu çıkardınız, TTK kanun kapsamına girdi, ihaleler yaptınız; sonuçlar ortada, hepsi fiyasko. Büyük bir zafer edasıyla halka yansıtmaya çalıştığınız TTK'daki özelleştirme furyası hiç de iyi gitmiyor.

Kömür Kongresine katılmadınız; ne Sayın Enerji Bakanı ne Zonguldak milletvekilleri ne de şehirdeki yöneticiler.

TTK'dan, AKP iktidara geldiği günden beri 5 000 kişi emekli oldu değerli arkadaşlar. Hükümetin 1 200 üretim işçisi alacağı ilanından bugüne kadar 2 000 kişi emekli oldu. Bu işçi alımı süresinde yaşananlar Zonguldak'ın geldiği korkunç tabloyu ortaya koyuyor. 1 200 kişinin alınacağı kuruma 42 000 kişi müracaat etmiştir.

Başvurunun 30 yaşıyla sınırlandırılması, ayrıca 30 yaşın üstündeki işsizleri de düşündüğümüzde, 1980 öncesi Türkiye'nin Almanyası olan, her vilayetten insanın göç ettiği Zonguldak'ın içinde bulunduğu bu olumsuz durumu takdirlerinize bırakıyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

HARUN AKIN (Devamla) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; birkaç konuya değinerek konuşmamı bitiriyorum. Zonguldak -yine, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında görüşülürken çok söyledik, ama, dinletemedik- 5084 sayılı teşvik kapsamına alınmayarak, yatırımcının gelmesi engelleniyor. Organize sanayi bölgeleri boş bekliyor. Zonguldak'ta bulunan kamu kuruluşlarının genel müdürlükleri kapatılıyor veya başka illere kaydırılıyor. Zonguldak, büyükşehir belediyesi yapılmıyor. Nüfusları 20 000'i, 30 000'i geçen Kilimli, Kozlu Beldelerimiz, bunun yanında 20'den fazla köyü olan Beycuma Beldemiz, ilçe yapılmıyor.

Şehirde devlet adına ciddî bir şey yapılmadığı gibi, Zonguldak'ı seven birkaç Zonguldaklı işadamının yaptığı özel yatırımlar, sanki AKP İktidarının yaptığı icraatlarmış gibi gösterilip, siyasî çıkar sağlanmaya çalışılıyor.

Filyos Projesi rafa kaldırılmış, konusu bile yapılmıyor. Zonguldak'ın köylerinin yolları bakımsız, birçok köy susuz, köy okulları öğretmensiz, sağlıkocakları personelsiz. Köyler, yalnız emeklilerin yaşadığı, mezar bile kazacak gencin bulunmadığı ıssız yerleşim merkezine dönmüş.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HARUN AKIN (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Efendim, son cümlelerinizi alayım.

HARUN AKIN (Devamla) - Teşekkür ediyorum.

Zonguldak'ı yok sayanlar şunu iyi bilsinler ki, Zonguldak, Ereğlisi, Alaplısı, Çaycuması, Devrek'i, Gökçebeyiyle Türk ekonomisinin lokomotifi olmaya devam edecektir. Zonguldak, emeğin başkentidir. Zonguldak'ı, üretim ekonomisine inanan ve bunu uygulayan, emeğin hakkını veren iktidarlar kurtaracaktır. Bu konuda tüm projelerimiz hazırdır. Zonguldaklı hemşerilerim hiç umutsuzluğa kapılmasın, Zonguldak'ı eski mutlu günlerine hep birlikte taşıyacağız.

Sözlerimi bitirirken, Zonguldak'ın 85 inci kurtuluş yıldönümünü bir kez daha kutluyor, Zonguldak'ın öneminin kavrandığı günlerin yakında geleceği düşüncesiyle Zonguldak halkına saygı ve sevgilerimi sunarken, Yüce Meclisi de saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Akın.

Gündemdışı üçüncü söz, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısıyla ilgili olmak üzere, Karaman Milletvekili Sayın Mevlüt Akgün'ündür.

Buyurun Sayın Akgün. (AK Parti sıralarından alkışlar)

3.- Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün'ün, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının amacına, Türk Dil Kurumunun temiz Türkçenin kullanılması konusundaki çalışmalarına ilişkin gündemdışı konuşması

MEVLÜT AKGÜN (Karaman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Kanunu hakkında gündemdışı söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, insanı insan yapan değerlerin başında dil gelmektedir. İnsanlar arasında iletişim aracı olan dil, aynı zamanda, millet olmanın da temel unsurudur. Dilini kaybeden milletler, milliyetini, dinini ve kimliğini de kaybederler. Dilimiz kimliğimiz, kimliğimiz de Türkçedir.

Türkçe, tarihin köklerinden gelen en eski dillerdendir. Türk dili, dünyanın dört bir bucağında, lehçeleriyle, şiveleriyle, yaklaşık 300 000 000 insanın konuştuğu bir büyük dildir. Türkçe, ses yapısıyla, şekil bilgisi özellikleriyle ve söz varlığıyla, dünyanın en güçlü dillerinden biridir. Yazı dilimiz Türkçenin, terimlerle, deyimlerle, atasözleriyle, 600 000'e ulaşan söz varlığı bulunmaktadır.

Bütün bu olumlu göstergelere rağmen, Türkçe, giderek artan sorunlarla karşı karşıyadır. İşyerlerine, ürünlere, dergilere, radyo ve televizyon kanallarına, programlara yabancı adlar verilmesi, yabancı kelimelerin her yerde olur olmaz kullanılması, basın-yayın organlarında ve günlük dilde kaba, yozlaştırılmış ve yabancılaştırılmış bir Türkçenin kullanılması, Türkçemizin karşı karşıya kaldığı sorunların başında gelmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkçemiz zaman zaman sıkıntılı dönemler de geçirmiştir. Anadolu'da dil birliğinin bozulduğu bir dönemde, Karamanoğlu Mehmet Bey, 1277'de, Türkçeyi yeniden devlet dili olarak ilan etmiştir.

Mustafa Kemal Atatürk de 12 Temmuz 1932'de Türk Dil Kurumunun kuruluşuna, 26 Eylül 1932'de Birinci Türk Dil Kurultayının toplanmasına öncülük etmesiyle, Türkçenin yeni bir dönemini başlatmıştır. Atatürk'ün bu çalışmalarıyla, Türkçe, özkimliğine kavuşmuştur.

Ülkemizde bu iki olay Türk Dil Bayramı olarak kutlanmaktadır. 13 Mayıs Karaman Türk Dil Bayramı, 26 Eylül de Dil Bayramı olarak ayrıca kutlanmaktadır. Türk Dil Kurumu her iki bayramın da geniş katılımlı ve coşkulu bir biçimde kutlanması için büyük katkılarda bulunmaktadır. Türk Dil Kurumu, aynı zamanda, son birkaç yıldır düzenlediği etkinliklerle, dilimizin yozlaştırılması ve yabancılaştırılması karşısında Türkçeyi sürekli toplumun gündeminde tutarak, millî kültürümüzün en temel unsuru olarak koruma, yaşatma, yüceltme mücadelesi vermektedir. Türk Dil Kurumu, bilim kurumu olmasının yanında, halkımızla, gençlerimizle, belediyelerimiz ve sivil toplum kuruluşlarıyla el ele vererek, Türkçemiz için çaba sarf etmektedir.

Değerli milletvekilleri, Anayasamızın 134 üncü maddesinde anayasal bir kurum olarak düzenlenen Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Atatürk ilke ve inkılaplarını, Türk kültürünü, Türk tarihini ve Türk dilini bilimsel yoldan araştırmak, tanıtmak ve yaymak ve yayınlar yapmak amacıyla, Atatürk'ün manevî himayelerinde kurulmuştur. Kurumun kuruluş kanunu olan 2876 sayılı Kanunda onüç yıl önce bazı maddelerin iptal edilmiş olması ve yeni düzenleme için altı aylık bir süre verilmiş olmasına rağmen bu yasal düzenlemelerin yapılmamış olması Kurumu çok zor durumda bırakmıştır. Teşkilat kanunundaki eksik maddeler yüzünden bilim kurulları ve kolları oluşturulamamıştır. Bu Kurumda, çalışmalar, yalnızca, Prof. Dr. Şükrü Haluk Akalın, danışmanı Prof. Dr. Recep Toparlı, yine, Kurumda Prof. Dr. Mehmet Saray gibi değerli bilim adamlarının özverili gayretleriyle yürütülmektedir.

Dil gibi, tarih gibi, kültür gibi çok önemli konuların yanı sıra gerçek anlamda Atatürkçülüğün bilimsel olarak araştırmasının yapıldığı bu kurumların kanunundaki eksikliğin onüç yıl gibi uzun bir süre giderilmemesi önemli bir eksikliktir. Hükümetimiz, bu durumu dikkate alarak konuyu gündemine almış ve tasarıyı Genel Kurul gündemine taşımıştır. Tasarının bir an önce kanunlaşması, İktidarıyla muhalefetiyle, hepimiz için bir vatan borcudur diye düşünüyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkçenin karşı karşıya bulunduğu sorunların çözümünde yardımcı olacak bir kanun teklifi de Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunun gündeminde bulunmaktadır. Türk Dil Kurumu ile birlikte hazırladığımız, Türkçenin kullanılmasına ve yabancı dil öğretimine ilişkin kanun teklifinde, dilin kullanıldığı alanlarda yaşanan olumsuzlukları ortadan kaldıracak düzenlemeler yer almaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

MEVLÜT AKGÜN (Devamla) - Bu kanun teklifi, tarafımdan imzalanmak suretiyle Meclis Başkanlığına sunulmuş, halen komisyonda beklemektedir.

Türkçeye, Türk tarihine, Türk kültürüne hizmet etmek, Atatürk'ün vasiyetinin yerine gelmesini sağlamak için, yukarıda bahsettiğim gibi, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Kanununda değişiklik yapan kanun tasarısı ile Türkçenin kullanılmasına ve yabancı dil öğretimine ilişkin kanun teklifine tüm milletvekillerimizden destek bekliyor ve bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Akgün.

Gündemdışı konuşmalar tamamlanmıştır.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyonun, bazı sayın milletvekillerinin yasama dokunulmazlığı hakkında raporları vardır; ayrı ayrı okutup, bilgilerinize sunacağım.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.- Tokat Milletvekilleri Orhan Ziya Diren ve Feramus Şahin'in yasama dokunulmazlıklarının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporları (3/979) (S. Sayısı: 1196) (x)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: a) Tokat Milletvekili Orhan Ziya Diren'in 3/602 esas nolu dosyası hakkında Karma Komisyonumuzun 12 Ocak 2005 tarih ve 10 sayılı kararı.

b) Karma Komisyonumuzun 2 Şubat 2006 tarihli toplantısı.

Tokat Milletvekili Orhan Ziya Diren hakkındaki 3/979 esas nolu dosya Karma Komisyonun ilgi (a) kararı ile sonuçlandırılmış olmasına rağmen, Komisyonun ilgi (b) toplantısında oluşan görüş nedeniyle, Kabahatler Kanunu çerçevesinde değerlendirilmek üzere Başkanlığınızca Karma Komisyonumuza tekrar gönderilmiştir.

Hazırlık Komisyonunun 6/4/2006 tarihli kararı ile, Karma Komisyonumuzun Tokat Milletvekili Orhan Ziya Diren hakkındaki 3/979 esas nolu dosyaya konu olayı ilgi (a) kararı ile sonuçlandırması nedeniyle dosyanın Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına geri gönderilmesine karar verilmiştir.

Karma Komisyonumuzun, daha önce dosyaya konu olay hakkında iradesini belli etmiş olması nedeniyle dosyanın Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına geri gönderilmesine oy birliği ile karar verilmiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygı ile sunulur.

   Burhan Kuzu

           İstanbul

       Komisyon Başkanı ve Üyeler

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

İkinci raporu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: a) Tokat Milletvekili Feramus Şahin'in 3/602 esas nolu dosyası hakkında Karma Komisyonumuzun 12 Ocak 2005 tarih ve 11 sayılı kararı.

b) Karma Komisyonumuzun 2 Şubat 2006 tarihli toplantısı.

Tokat Milletvekili Feramus Şahin hakkındaki 3/979 esas nolu dosya Karma Komisyonun ilgi (a) kararı ile sonuçlandırılmış olmasına rağmen, Komisyonun ilgi (b) toplantısında oluşan görüş nedeniyle, Kabahatler Kanunu çerçevesinde değerlendirilmek üzere Başkanlığınızca Karma Komisyonumuza tekrar gönderilmiştir.

Hazırlık Komisyonunun 6/4/2006 tarihli kararı ile, Karma Komisyonumuzun Tokat Milletvekili Feramus Şahin hakkındaki 3/979 esas nolu dosyaya konu olayı ilgi (a) kararı ile sonuçlandırması nedeniyle dosyanın Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına geri gönderilmesine karar verilmiştir.

Karma Komisyonumuzun, daha önce dosyaya konu olay hakkında iradesini belli etmiş olması nedeniyle dosyanın Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına geri gönderilmesine oy birliği ile karar verilmiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygı ile sunulur.

   Burhan Kuzu

           İstanbul

       Komisyon Başkanı ve Üyeler

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin bir önerge vardır; okutuyorum:

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.- Mersin Milletvekili Hüseyin Güler ve 19 milletvekilinin, Mersin İlindeki çevre sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/374)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Akdeniz'in incisi Mersin İlimizin çevre alanındaki sorunlarının araştırılarak ulaştığı boyutlar ve çözümler için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla, Anayasanın 98 inci ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 üncü ve 105 inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.

1.- Hüseyin Güler                                (Mersin)

2.- Turan Tüysüz                                (Şanlıurfa)

3.- Serpil Yıldız                                (İzmir)

4.- Züheyir Amber                                (Hatay)

5.- Selami Yiğit                                (Kars)

6.- Edip Safder Gaydalı                                (Bitlis)

7.- Muhsin Koçyiğit                                (Diyarbakır)

8.- Muharrem Doğan                                (Mardin)

9.- İbrahim Özdoğan                                (Erzurum)

10.- Muzaffer R. Kurtulmuşoğlu                                (Ankara)

11.- Erkan Mumcu                                (Isparta)

12.- Süleyman Sarıbaş                                (Malatya)

13.- Reyhan Balandı                                (Afyonkarahisar)

14.- Mehmet Sait Armağan                                (Isparta)

15.- Hüseyin Özcan                                (Mersin)

16.- Mehmet Erdemir                                (Yozgat)

17.- Dursun Akdemir                                (Iğdır)

18.- Ömer Abuşoğlu                                (Gaziantep)

19. - Miraç Akdoğan                                (Malatya)

20.- Hasan Özyer                                (Muğla)

Gerekçe:

Çevre sorunları, günümüzde toplumların üzerinde en çok tartıştığı konulardan biridir. Gelişmiş toplumlarda 1960'lı yıllardan başlayarak ortaya çıkan çevre sorunları, birinci dereceden toplumsal sorun olarak kabul edilmektedir. Yapılan bir nükleer deney, oluşan bir nükleer santral kazası, ozon tabakasındaki delinme, atmosferde oluşan sera etkisi, yağmur ormanlarındaki azalma, bir ülkeyi, bir kıtayı değil, bütün insanlığı ilgilendiren sorunlardır. "Çevre, atalarımızdan bize miras değil, çocuklarımızın bize emanetidir" yaklaşımı ile bu sorun; yeryüzünü paylaşan insanların ve tüm canlıların "var olma ya da yok olma" sorunudur. Bu çerçevede, Akdeniz'in incisi Mersin'de bilinçsiz ve plansız sanayileşme ve kentleşmeden doğan yoğun çevresel sorunlara dikkat çekmek ve çevre alanındaki sorunlarının araştırılarak bunların boyutlarının ve çözümleri için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesini talep etmekteyiz.

Birkaç yıl önce Kromsan sanayi kuruluşunun atık depolama havuzlarının patlaması sonucunda Kazanlı ve Karaduvar beldelerinin tarım alanları, su kaynakları, deniz canlıları ve yörede yaşayan insanlar üzerinde yarattığı olumsuz etkiler hâlâ gündemdedir. Yine, Karaduvar'da petrol arıtma ve dolum tesislerinin yarattığı çevre sorunları binlerce insanın yaşamını tehdit etmeyi sürdürmektedir. ATAŞ Rafinerisinde geçen yıl çıkan yangın, tüm Mersin için ne denli büyük ve çok boyutlu tehlikelerin barındığının en belirgin örneğidir. Burada kurulu petrol arıtma ve dolum tesislerinin çevre için oluşturduğu sorunlar binlerce insanın yaşamını tehdit etmeyi sürdürmektedir.

Yaklaşık 400 000 kişinin yaşadığı Toroslar Belediyesi Çavuşlu Mahallesindeki yıllardır hastalık saçan çöp sorunu ise, çözülemeyen sorunların başında gelmektedir. Çöplüğün yakınında yaşamak zorunda olanlar, hem kokudan hem de görüntüden rahatsız. Olayın sağlık boyutu oldukça büyük ve önemli. Çöplerin yakılması sırasında çıkan dumanın kanserojen madde taşıdığı uzmanlarca vurgulanıyor. Mersin'in Çavuşlu çöplüğü 40 000 nüfuslu Çavuşlu Beldesinin tam ortasında kalıyor. 22 belediye tarafından günde 1 000 ton atığın ayrıştırılmadan ve hiçbir işleme tabi tutulmadan dökülmesi Çavuşlu'da bir çöp dağı oluşmasına yol açmış durumda ve çöpün yakınında yaşamak zorunda olan mahalle sakinleri her geçen gün büyüyen çöp dağından rahatsız. Alandaki çöpler, yakılarak yok ediliyor; ancak, yığınların yakılması sırasında çıkan duman da çevrede büyük rahatsızlık yaratıyor. Katı atıkların ayrıştırılmadan çevreye dökülmesinin ve hiçbir işlem yapılmadan depolanmasının sağlık açısından büyük risk taşıdığını belirten uzmanlar, çöplerin yakılmasıyla oluşan dumanın kanserojen madde taşıdığına dikkat çekiyor. Kentin güney, kuzey ve doğu yakasındaki sorun, Mersin'in sorunudur. Çöp de sadece Toroslar'ın değil, tüm Mersin'in, hatta, Türkiye'nin sorunudur.

Mezitli Beldesinde kanalizasyon atıklarının direkt olarak akıtılması çevre için bir başka cinayettir. Mezitli'de kumsalda yapılmaya çalışılan arıtma tesisi, Mezitli Plajının yok edilmesi pahasına devam etmektedir. 326 km sahil şeridine sahip bir turizm kenti olma iddiasındaki Mersin Merkez ve kasabalarının hiçbirinde katı atık yönetimi olmadığı gibi, atık su sorunu da çözülememiştir. Mezitli Beldesi sahilinde kanalizasyon atıklarının buradan direkt denize deşarj edilmesi bir cinayettir. Yöneticiler, denize sıfır sahile arıtma tesisi yapıyor. Bu arıtma tesisinin sahile en az 30 metre uzaklıkta olması gerekir. Yöneticiler ve çevre il müdürlüğünün, bunları denetlemesi gerekir. İnsanların sağlığı ile oynamaya devam edilirse, Mezitli halkı hastalıktan kurtulamayacaktır.

İnsan yaşamının para ve mal üretimiyle ölçülemeyecek kadar değerli olduğu bilinciyle, Anayasanın temel hükümlerinden "Her yurttaşın sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı vardır" hükmünü hatırlatır; tüm bu sorunların varlığının ve boyutlarının tespiti ve bunların çözümü hususunda alınması gereken önlemlerin belirlenmesi için Anayasanın 98 ve TBMM İçtüzüğünün 104  ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge, gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme sırası geldiğinde yapılacaktır.

İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutup oylarınıza sunacağım.

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- TBMM'nin tatilde bulunduğu süre içerisinde de çalışmalarına devam etmesine ilişkin İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanlığı tezkeresi (3/1082)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Komisyonumuzun 22 nci Dönem Dördüncü Yasama Yılı 21.6.2006 tarihli 18 inci toplantısında Komisyon Başkanına verilen yetki uyarınca "ülkemizde ve dünyada meydana gelebilecek Komisyonun görev alanına giren gelişmelere ivedilikle müdahale edilebilmesini sağlamak amacıyla Komisyonun, TBMM'nin tatilde olduğu dönemde de çalışmasına" karar verilmiştir.

TBMM İçtüzüğünün 25 inci maddesi uyarınca gereğini müsaadelerinize arz ederim.

                                                           Mehmet Elkatmış

                                                                          Nevşehir

                                                        Komisyon Başkanı

BAŞKAN - Tezkereyi dinlediniz.

Şimdi tezkereyi oylarınıza sunuyorum…

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Karar yetersayısı aransın.

BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Karar yetersayısı bulunamamıştır; birleşime 5 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 13.59

 

 

 

 

 

 

 

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 14.13

BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)

 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 119 uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

1.- TBMM'nin tatilde bulunduğu süre içerisinde de çalışmalarına devam etmesine ilişkin İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanlığı tezkeresi (3/1082) (Devam)

BAŞKAN - İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun tatilde çalışmasına ilişkin tezkeresinin oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi, tezkereyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısı arayacağım.

Tezkereyi kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Efendim, Kâtip Üyeler arasında mutabakat sağlanamamış olduğundan, oylamayı elektronik oylama cihazıyla yapacağım ve 5 dakika süre vereceğim ve oylamayı  başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, tezkere kabul edilmiştir; karar yetersayısı vardır.

Anavatan Partisi Grubunun, İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.

VI.- ÖNERİLER

A) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ

1.- (10/54) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin öngörüşmesinin Genel Kurulun 22.6.2006 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin Anavatan Partisi grup önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 22.6.2006 Perşembe günü (bugün) diğer siyasî parti gruplarının katılmamaları sebebiyle toplanamadığından; Grubumuzun aşağıdaki önerisinin İçtüzüğün 19 uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederiz.

Saygılarımızla.

                                                               Ömer Abuşoğlu

                                                          Grup Başkanvekili

Öneri:

Genel Kurul gündeminin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 22 nci sırasında bulunan (10/54) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin görüşmelerinin Genel Kurulun 22.6.2006 Perşembe günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Anavatan Partisi önerisi üzerinde, lehte olmak üzere, Sayın Mehmet Tomanbay, Ankara Milletvekili; buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

MEHMET TOMANBAY (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anavatan Partisi Grubunun, Türkiye'de ekonomik krizlerin araştırılması, sorumlularının belirlenmesi ve bir daha ekonomik krizlerle karşılaşılmaması konusunda verdiğim önergeyi sahiplenerek bugün konuşulmasını önermesi üzerine söz almış bulunuyorum ve imza sahibi olduğum önergemin lehinde konuşmak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti, kuruluşundan bugüne kadar çeşitli ekonomik sıkıntılar yaşamıştır; ancak, 1994 yılı ocak ayı ile 2000 yılı kasım ve 2001 yılı şubat aylarında yaşanan krizlere gelinceye kadar, bu sıkıntıların gerisinde kuraklıklar, uluslararası ambargolar, tabiî afetler, üretim altyapısındaki yetersizlikler gibi fizikî nedenler yatmaktaydı. 1994 yılında yaşanan krizin reel sektöre yansıması minimal düzeyde kalmışken, 2000 yılı kasım ayında başlayıp 2001 yılı şubat ayında patlama noktasına gelen krizin sonuçları, sadece ekonomimizin bütün sektörlerini etkilemekle kalmamış, toplumsal ve siyasî yaşantımız ve yapımız üzerinde de çok büyük olumsuz etkiler yaratmıştır.

Şu anda, ne yazık ki, rejimle ve devletin tüm kurumlarıyla kavgalı bir akımın temsilcilerinin Türkiye Büyük Millet Meclisinde çoğunluğu ele geçirmiş olmasının sebebi… (AK Parti sıralarından gürültüler)

AHMET YENİ (Samsun) - Nasıl konuşuyorsun sen!

MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - Ne biçim konuşuyorsun!

AHMET IŞIK (Konya) - Kim kavgalı?! Ayıp be!

AHMET YENİ (Samsun) - Ne diyorsun sen!

AHMET IŞIK (Konya) - Bizim kimseyle kavgamız yok!

MEHMET TOMANBAY (Devamla) - …bu krizler nedeniyle, yerleşik siyasî partilerin seçimlerde tasfiye edilmiş olmasıdır. (AK Parti sıralarından gürültüler)

Müsaade edin… Müsaade edin…

AHMET IŞIK (Konya) - Bırak!.. Ayıp be!..

MEHMET TOMANBAY (Devamla) - Bunun örnekleri her gün var, bunun örnekleri her gün basında yer alıyor. (AK Parti sıralarından gürültüler)

MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - Hangi örneklerden bahsediyorsun?!

BAŞKAN - Sayın Tomanbay, lütfen…

MEHMET TOMANBAY (Devamla) - Bu marjinal akımın temsilcileri…

AHMET IŞIK (Konya) - Ayıp be!..

BAŞKAN - Sayın Tomanbay, lütfen, konuya dönün. Lütfen… Germeyin Genel Kurulu.

MEHMET TOMANBAY (Devamla) - …şimdi iktidar olmanın verdiği…(AK Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Arkadaşlar…

MEHMET TOMANBAY (Devamla) -Efendim, müsaade eder misiniz konuşmama...

MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - Ne biçim konuşuyor?!

BAŞKAN - Anladım… Başkan gereğini yapacak; niye siz müdahale ediyorsunuz?!

AHMET IŞIK (Konya) - Ayıp be! Bizim adımıza söz söylüyor! Böyle bir şey olabilir mi?!

MEHMET TOMANBAY (Devamla) - Sabredin… Lütfen, sabredin. Örnekleri olağanüstü çok..

BAŞKAN - Sayın Tomanbay, lütfen…

AHMET IŞIK (Konya) - Ayıp be!

MEHMET TOMANBAY (Devamla) - Efendim, örnekleri olağanüstü çok. Her gün Sayın Başbakanın açıklamaları ortada. (AK Parti sıralarından gürültüler) Sayın Başbakanın örnekleri ortada.

AHMET IŞIK (Konya) - Hep aynı şeyi yapıyorsunuz!

BAŞKAN - Sayın Tomanbay, Genel Kurula hitap edin lütfen!..

FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa) - Gemileri kim yakıyordu, belli! Bankaları kim soyuyordu, belli! 

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Arkadaşlar, lütfen, muhatap olmayın! Niye muhatap alıyorsunuz ya!

MEHMET TOMANBAY (Devamla) - Yani, bütün yolsuzluklar ortada, bütün sıkıntılar…

FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa) - Hangi yolsuzluklardan bahsediyorsun!

MEHMET TOMANBAY (Devamla) - Kendi partinizin içinde bile isyanlar ortada..

MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - Akıllı ol!

MEHMET TOMANBAY (Devamla) - Kendi milletvekilleriniz  isyan ediyor.

MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - Sana ne!..

BAŞKAN - Sayın Tomanbay, lütfen…

MEHMET TOMANBAY (Devamla) - Kendi milletvekillerinizi disiplin kurullarına veriyorsunuz.

MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - Sana ne!..

MEHMET TOMANBAY (Devamla) - Yapmayın…

MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - Doğru konuş!

BAŞKAN - Sayın Çerçi, lütfen, oturun yerinize.

MEHMET TOMANBAY (Devamla) - Yani, bu kadar, Türkiye'de kamuoyunun önünde geçen bu uygulamaları… Şu anda, tabiî, suçluluk duygusu içinde mutlaka böyle davranacaksınız.

AHMET IŞIK (Konya) - Kim suçlu, kim?!

MEHMET TOMANBAY (Devamla) - O zaman, susun. O zaman, konuşmayın.

BAŞKAN - Sayın Işık…

MEHMET TOMANBAY (Devamla) - Susun da konuşayım. Konuşayım, müsaade edin. 

MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - Doğru konuş, terbiyesizlik yapma!..

BAŞKAN - Sayın Çerçi, lütfen, yerinize oturun.

MEHMET TOMANBAY (Devamla) - Terbiyesizliği siz yapıyorsunuz. Bir defa, tahammül etmeyi öğrenin.

AHMET IŞIK (Konya) - Doğru konuş sen de!..

MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - Doğru konuş, adam gibi konuş!

BAŞKAN - Sayın Tomanbay, bir dakikanızı rica ediyorum.

MEHMET TOMANBAY (Devamla) - Çıkarsınız, söylediğimin yanlış olduğunu siz de konuşursunuz.  Lütfen…

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sayın Başkan, çok güzel yönetiyorsunuz!

BAŞKAN - Sayın Tomanbay, bir dakika efendim…

(Mikrofon Başkan tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, kürsüde konuşan hatip beğenmediğimiz şey söyleyebilir; hatta hakarete varan sözler söyleyebilir…

MEHMET TOMANBAY (Devamla) - Hakaret etmedim.

BAŞKAN - Ama, sayın milletvekilleri, yerinden, bu Genel Kurulu yöneten Başkanın işini zorlaştıracak harekette bulunamaz. Lütfen, yerinize oturun. Varsa talebiniz bana bildirin; ben gereğini yaparım.

MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - Doğru konuşsun!

BAŞKAN - Sayın Tomanbay, lütfen, bu Parlamentoya yakışmayan üslupla…

AHMET YENİ (Samsun) - Hiç yakışmıyor, hiç!

BAŞKAN - Siz değerli bir bilim adamısınız…

MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - Ne bilim adamı!.. Böyle bilim adamı olur mu?!

AHMET YENİ (Samsun) - Ne bilim adamı; kavgacı!

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Ne bilim adamı!

AHMET YENİ (Samsun) - Kavga etmeye gelmiş!

BAŞKAN - …yakışmayan üslupla konuşmayın ve sözlerinizi tavzih edin; aksi takdirde sözünüzü keserim.

Buyurun.

MEHMET TOMANBAY (Devamla) - Efendim, yanlış anlamaya neden olduğumu zannetmiyorum, arkadaşların tepkileridir; ama, herhangi bir hakarette bulunmadım, herhangi bir olumsuz suçlamada da bulunmadım, sadece kamuoyundaki tepkileri dile getirdim.

FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa) - Daha nasıl hakaret edecek?!

MEHMET TOMANBAY (Devamla) - Konuşmama devam ediyorum.

Ülkemizde, bu akımın temsilcileri, şu anda devletin tüm kurumlarında kadrolaşma…

FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa) - Halk seçti bizi, biz kendimiz gelmedik.

MEHMET TOMANBAY (Devamla) - …ve Türkiye Cumhuriyetinin tüm kaynaklarını, hem yandaşlarına hem de uluslararası destekçilerine peşkeş çekerek talan etme konusunda inanılmaz bir gayretkeşlik sergilemektedir.

FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa) - Yüce Türk Milleti seçti bizi! Halka saygı göster!

MEHMET TOMANBAY (Devamla) - Bu söylediklerimin hangisi yanlış?!

AHMET YENİ (Samsun) - Hepsi yanlış!

MEHMET TOMANBAY (Devamla) - Bu söylediklerimin hangisinde şey var?!

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Hangisi doğru!

MEHMET TOMANBAY (Devamla) - Suç oranlarındaki artış ile aile yapısının bozulması, fuhuş, kapkaç, mafya tipi örgütlenme, yolsuzluk ve hortumlama olaylarını düşündüğümüzde, krizlerin olumsuz etkilerini kolayca algılayabiliriz.

Sistemden umudunu kesmesi durumunda, geniş halk kesimlerinin hukukdışı yollarla ekonomik çıkar peşinde koşmaya başlaması durumunda yaşanacak kaosu tahayyül etmek bile istemiyorum. Bu nedenle, sistemin kendisini inceleyerek aksayan yönlerin ortaya çıkarabilmesi, gerekli düzenlemeleri yapabilmesi ve kendisini daha iyi işler bir hale getirebilmesi gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, sistemdeki aksaklıkları gidermek ve sistemi geliştirerek iyileştirmek için gerekli mekanizmalar, sistemin içinde, kendi içinde var olmak durumundadır. Bu mekanizmalar vardır; ancak, siyasî iktidar tarafından işletilmemektedir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında, soru, gensoru, Meclis araştırması ve soruşturma mekanizmalarını kullanarak denetim işlevinin yerine getirilmesi hemen hemen imkânsız hale gelmiştir. Soru önergeleri, suyuna tirit misali, esasa dokunmayan cevaplarla geçiştirilmekte, gensoru önergeleri daha gündeme alınmadan reddedilmekte, Meclis araştırma komisyonlarının kurulması hakkındaki önergeler senelerce gündeme alınmayı beklemekte, soruşturma komisyonları diye bir mekanizmanın varlığı ise çok basit düzeyde ele alınmaktadır.

Benim ve arkadaşlarımın birlikte verdiğimiz, 2000 yılı kasım ve 2001 yılı şubat aylarında yaşanan krizlerin sebep ve sorumlularının araştırılması ve gelecekte yaşanması muhtemel benzer krizlerin önlenmesine yönelik tedbirlerin alınması konusundaki Meclis araştırma komisyonunun kurulması önergemiz, seçimlerin hemen sonrasında verilmiş olmasına karşın, dört yılda ancak gündeme girebilmek için, 39 uncu sıradan 20 nci sıraya gelebilmiştir.

Erken seçim tartışmalarının gündemde olduğunu düşünecek olursak, denetim mekanizmalarının yavaş işletilmesi suretiyle siyasî iktidarların denetimden kolayca kaçabileceklerinin bir örneği olarak bu önergeyi gösterebiliriz. Bizim araştırma önergemizde öngördüğümüz ekonomik krizin nedenlerinin ve sorumlularının ve gelecekteki krizlerin önlenebilmesi için gerekli tedbirlerin tespiti konusu dikkate alınmadan, İktidar Partisi tarafından önerilerek kurulan bankaların batması konusundaki soruşturma komisyonunun yüzeysel çalışmaları sonucunda, geçmiş döneme mensup bazı siyasî kişiler ve bürokratlar yargılanmak üzere Yüce Divana gönderilmiş, bunların büyük çoğunluğu suçsuz bulunmuşlardır. Henüz yargılanması sonuçlanmamış olan birkaç kişinin de kısa bir süre sonra aklanması beklenmektedir. Dolayısıyla, bizim araştırma önergemizin de etkisiz ortaya çıkmasını, etkisizliğini sağlamaya dönük olduğunu düşündüğümüz bu girişimler, ülke yararına hiçbir olumlu sonuç vermemiştir.

Son günlerde yaşadığımız olaylar ile 2000 yılı kasım ve 2001 yılı şubat aylarında yaşanan krizler arasında ilginç benzerlikler vardır. Finans piyasalarında son zamanlarda yaşanan dalgalanmaların kısa vadeli sermaye hareketlerine bağlandığı görülmektedir; ancak, kısa vadeli sermaye hareketinin risk ve getiri algılamasına bağlı olarak çıktığı hususu gözardı edilmektedir. Risk algılamasının siyasî istikrarla yakından ilişkili olduğu gözden kaçırılmaktadır. Uluslararası piyasa katılımcılarının siyasî iktidarın geleceğini şüpheli gördükleri ve yönetme yeteneğinin kalmadığı konusundaki algılamaları, ne yazık ki kamuoyundan saklanmaktadır. Kurdaki öngörülemeyen artışın ve faiz oranlarındaki yükselişin kamu finansmanı üzerindeki olumsuz etkileri, önümüzdeki aylarda net biçimde ortaya çıkacaktır. IMF ile ortaklaşa yürütülen programın en önemli unsuru olan faizdışı fazla hedefi şimdiden tehlikeye girmiştir. Ya hedefleri tutturmak için yeni vergiler konulması veya yeni bir program yapılması gündeme gelecektir. Her iki halde de vatandaşın daha fazla özveride bulunması istenecektir. Petrol ürünleri ve iletişim üzerindeki vergiler ile diğer dolaylı vergiler dar gelirli kesimlerin vergi yükünü artırırken, gelir ve servet üzerindeki vergilerden bazılarında indirimlere gidilerek gelir düzeyi yüksek kesimlere avantajlar sağlanmaktadır. Yatırımların bu şekilde teşvik edilmesi olumlu sonuçlar verebilir; ancak, bu süreçte, gelir düzeyi düşük halk yığınlarına çok büyük acılar yaşatılması kaçınılmazdır.

Değerli milletvekilleri, piyasalardaki dalgalanmanın bir başka sonucu ise enflasyondaki artıştır. Ülkemizde enflasyon ile kurdaki değişmeler arasında aynı yönlü, diğer bir deyişle pozitif bir ilişki vardır. Kurdaki yüzde 30'lara varan artışla birlikte mal ve hizmet fiyatlarında gözle görülür bir artış meydana gelmiştir. Bu fiyat artışlarının önümüzdeki aylar enflasyon rakamlarına yansıması beklenmektedir. Enflasyonla mücadele programının başarısızlığı ortaya çıktığında Hükümetin mevcut kredibilite kaybının hızlanarak süreceğini öngörmek pek zor olmasa gerek.

Değerli milletvekilleri, yukarıda saydığım gerçekler karşısında, mevcut dalgalanmanın bir girdaba dönüşüp yeni ve derin bir krize neden olmasını önlemek amacıyla, geçmişten ders alıp geleceği planlamamız gerekmektedir. Bu nedenle, 2000 yılı Kasım ve 2001 yılı Şubat aylarında yaşanan krizleri iyi incelememiz, sorumlularını saptamamız, nedenlerini tespit etmemiz ve gerekli önlemleri almamız gerekmektedir. Bu gerekli incelemeleri yapmadan, önümüzdeki dönemde de kriz yönetimi konusunda çok sağlıklı bir yönetim oluşturmadan geleceği belirleyebilmek, sadece Hükümet açısından değil, elbette ki, Türkiye Cumhuriyeti açısından da büyük sıkıntıların doğmasına neden olacaktır.

BAŞKAN - Sayın Tomanbay, süreniz bitmek üzere; ayarlar mısınız konuşmanızı…

MEHMET TOMANBAY (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Dolayısıyla, değerli milletvekilleri, Türkiye'de çok büyük sıkıntıları, AKP Hükümetinin iktidara geldiği zamanda verdiği o sözlere rağmen, krizlere neden olan yolsuzlukları, krizlere neden olan hortumlamaları kökünden ortadan kaldıracağı yönünde verdiği sözlere rağmen, ne yazık ki, geçtiğimiz üçbuçuk yılda, ülkemizde krizlere neden olan yolsuzluk benzeri, hortumlama benzeri uygulamalardan gene de kurtulamamış durumdayız. Demin de söylediğim gibi, Hükümetinizin uygulamaları içinde hâlâ Türkiye'yi ekonomik olarak çok ciddî bunalımlara sokabilecek uygulamalar yer almaktadır. Bu nedenle, önergemin çok ciddî bir şekilde sahiplenilmesini öneriyorum. Önerimiz, Türkiye'deki krizlerin nedenlerini saptayacak, sorumlularını, bürokratik düzeyde sorumlularını belirleyecek ve bundan sonra Türkiye ekonomisinin sağlıklı bir raya oturmasını, güncel dalgalanmalarla büyük krizlerin ortaya çıkmasını engelleyecek bir yeni ekonomi yönetimi anlayışını daha sağlıklı bir şekilde ortaya çıkaracak bir önergedir.

Bu nedenle, siz değerli milletvekillerinden, ülkemizin hayrına olabilecek, ekonomimizin çok daha sağlıklı bir şekilde yönetilmesine yol açabilecek krizleri ortaya çıkaran yolsuzluk ve hortumlama gibi çeşitli suiistimalleri engelleyecek sağlıklı bir yapının oluşturulması açısından bu önergemin desteklenmesini ve sahiplenilmesini istiyorum ve bu düşüncelerimle hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ediyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tomanbay.

Aleyhte olmak üzere, Denizli Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan; buyurun.

Sayın Kandoğan, öneri aleyhinde söz aldınız; konuşmanızı bu minval üzerine yapmanızı rica ediyorum.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) -  Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Her zaman olduğu üzere, ben konuşmama başlamadan, oradan benim konuşmamın insicamını bozmak için, daha konuşmamın başlangıcında böyle bir uyarı yapmanıza da bir anlam veremediğimi ifade etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, Anavatan Partisinin grup önerisinin aleyhinde söz aldım. Bu araştırma önergesi 13.3.2003 tarihinde verilmiş. Bu tarihin üzerinden yaklaşık üçbuçuk yıllık bir süre geçmiş. Verilen bu araştırma önergesi, 2000 ve 2001 yıllarını içine alacak şekilde, o dönemdeki krizlerin araştırılması, incelenmesi için verilmiş. Aradan üçbuçuk yıl geçmiş. 2000 ve 2001 kriziyle ilgili olarak Türkiye'de çok şey söylenmiş, üzerinde çok konuşmalar yapılmış; ancak, gelinen noktada yeni bir önergenin verilmesi lazım. Üçbuçuk yıl önce verilen önergeden ziyade, 2006 yılında Türkiye'deki yeni ekonomik durumla ilgili, yeni ekonomik sıkıntılarla ilgili -biraz sonra geleceğim, teferruatıyla anlatmaya çalışacağım- o konularla ilgili bir araştırma önergesi verilmesi lazım. Bu, artık geçmişte kalmış. 2000 ve 2001 yıllarını içine alacak şekilde bir araştırmanın, belki, bugün için çok fazla anlamı yok. Ben, onun için, bu önergenin aleyhindeyim. Keşke, gönül isterdi ki, yeni bir önerge hazırlasaydınız. 2006 yılı haziran ayını da içine alacak şekilde, özellikle Türkiye'de son birbuçuk iki aydan beri gelişen yeni şartlar, ortaya çıkan yeni durumların incelenmesi ve araştırılmasıyla ilgili yeni bir önerge verilmesi lazım.

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Vereceğiz, vereceğiz, onu da vereceğiz Sayın Kandoğan.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Şimdi, onun da verilmesi lazım Sayın Abuşoğlu.

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Biliyoruz üstat, biliyoruz.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Yani, siz, bunu getirmişsiniz; ama, yeni önerge verin. Niye bunu söylüyorum; şunun için söylüyorum: Bakınız, şimdi, işsizlik, bu önerge verildiğinde Türkiye'de yüzde 10,3; devralınan, Türkiye'deki işsizlik rakamı yüzde 10,3; kriz sonrası yıl. Şimdi kaç işsizlik?..

OSMAN ÖZCAN (Antalya) - 21…

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Üçbuçuk yıl sonra, Türkiye'deki işsizlik rakamı -dün açıklandı- ilk üç ayın ortalaması yüzde 11,5; yüzde 11,5.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - 21… 21...

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Belki kış şartlarından dolayı bu rakam biraz fazla çıkmış olabilir; ama, yıl ortalaması, bu seneki yıl ortalaması kesinlikle yüzde 10,5'in üzerinde ve 11'lere yaklaşacak.

OSMAN ÖZCAN (Antalya) - 21… 21…

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Yani, devralınan döneme göre işsizlik Türkiye'de artmış. Bunun araştırılması lazım Sayın Tomanbay, Sayın Abuşoğlu.

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sırasıyla…

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın Abuşoğlu, bunun araştırılması lazım.

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - O da araştırılacak. Sırayla, hepsi sırayla…

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Üçbuçuk yıldan beri uygulanan ekonomik politikaların neticesinde, Türkiye'deki işsizlik rakamları artmış, bunu getirin.

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Bugün versek, altı ay sonra gene artacak!

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Haftaya onlar geliyor, haftaya…

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - İç ve dış borç… Bakınız, devralınan günden bugüne kadar, Türkiye'deki iç ve dış borç rakamı 140 milyar dolar artmış üçbuçuk yıl içerisinde. Devletin iç borcu, dış borcu 140 milyar dolar artmış.

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Bakan dinlemiyor!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bunun incelenmesi lazım. Nereye gitmiş bu kaynaklar Sayın Abuşoğlu; bunlar nerelere harcanmış?

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Bakan orada!

TURAN TÜYSÜZ (Şanlıurfa) - Oraya söyle, oraya!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ben, bu öneriyi getiren orası olduğu için o tarafa dönüyorum.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, müdahale etmeyelim lütfen.

Sayın Kandoğan, buyurun.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Şimdi, cari açık… Devralınan noktada Türkiye'deki cari açık 1,5 milyar dolar. 2002 yılı sonundaki cari açık 1,5 milyar dolar. Sayın Abuşoğlu, şimdi cari açık 27 milyar dolar. Bunun incelenmesi, araştırılması lazım.

Dış ticaret açığı, devralınan 2002 yılında 10 milyar dolar. Şimdi, dış ticaret açığı 47 milyar dolar. Bunun incelenmesi, bunun araştırılması lazım.

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - O da araştırılacak, o da; yeter ki, evet desinler.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - İhracatın ithalatı karşılama oranı 2002 yılında yüzde 69,7; şimdi, yüzde 60'ın altında.

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Cevap hakkı doğuyor!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Yani, ihracatın bu kadar arttığının söylendiği bir dönemde, ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 70'ten yüzde 60'ların altına gelmiş. Bunu inceleyin, bunun araştırılmasını inceleyin; bunu…

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Evet desinler, getireceğiz.

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) - Beraber komisyon kurun.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, ara malı ithalatı 80 milyar dolar olmuş. Ara malı ithalatından dolayı, ucuz kurdan dolayı Türkiye bir ithalat cenneti olmuş. Türkiye'deki ara malı üreten KOBİ'ler kepenk kapatmış. Üçbuçuk yıl içerisinde 600 000 civarında esnaf kepenk kapatmış. Bunun incelenmesi, bunun araştırılması lazım.

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Sayın Kandoğan, bizi izlemeye devam edin o zaman.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bakınız, yeni, taze bir rakam vereceğim: İlk dört aylık protesto edilen senet miktarı, geçen senenin ilk dört ayına göre yüzde 33 artmış. Tutar olarak da, geçen senenin ilk dört ayına göre protestolu senet tutarı yüzde 44 artmış. Bunun incelenmesi, bunun araştırılması lazım.

Sıcakparanın bu kadar yoğun bir şekilde Türkiye'ye girmesinin kaymağının kimler tarafından yenildiğinin araştırılması lazım, bunların konuşulması lazım. Kayıt dışının yüzde 50'ler üzerinde olduğu günümüzde, kayıt dışının niçin bu rakamlarda olduğunun araştırılması lazım. Sayın Maliye Bakanı diyordu ki "Türkiye'deki dolaylı vergiler vergi tahsilatı içerisinde yüzde 70'i aşarsa, o ülkede vergi adaletinden bahsetmek mümkün değildir." Bu, Maliye Bakanının ifadesi. Şimdi, yüzde 73 olmuş. Bunun incelenmesi, bunun araştırılması lazım. Türkiye'de, Maliye Bakanının ifadesiyle, vergi adaletinin olmamasının altında yatan sebeplerin incelenmesi, araştırılması lazım.

Son bir ayda, birbuçuk ayda Türk parasının yüzde 30'lar seviyesinde değer kaybetmesinin altında yatan sebeplerin araştırılması lazım. Geçmiş dönemlerde, böyle bir durum olduğunda, bütün Türkiye ayağa kalkardı, şimdi, birbuçuk ay içerisinde Türk parası yüzde 30 değer kaybetmiş, Sayın Başbakan da, bunu devalüasyon diye yorumlayanlara, tanımlayanlara  karşı da, bunu cahillikle suçluyor. Şimdi, Türk parası bir ayda, birbuçuk ayda yüzde 30 civarında değer kaybediyorsa, bunun ne olduğu çok açık bir gerçek değil mi?! Bunun altında yatan sebepleri araştırmak lazım.

Bakınız, istihdam üzerindeki vergi yüklerinin bu kadar yüksek olmasından dolayı, Türkiye'deki yatırımcıların yurt dışına gitmesinin önünü kesecek tedbirlerin alınması lazım. Bunların incelenmesi, bunların araştırılması lazım. Dünyadaki enerji maliyetlerinin en yüksek uygulandığı ülkenin Türkiye olduğu göz önüne alınarak, enerji maliyetlerinin düşürülmesiyle ilgili tedbirler alınması lazım. Son iki yıl içerisinde, doğalgaza yüzde 50 zam yapılmış olmasından… Altını çiziyorum, iki yılda, doğalgaza yüzde 50 zam yapılmış olmasından dolayı, dünyayla rekabet edemeyen ve işyerlerini kapatmak durumunda kalan ve yurt dışına giden sanayicilerimizin, tekstilcilerimizin niçin yurt dışına gittiklerinin altında yatan sebeplerin incelenmesi, araştırılması lazım.

Sayın Abuşoğlu…

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Efendim?..

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın Abuşoğlu, bakınız, ne kadar çok şey söylüyorum, bunların getirilmesi, bunların incelenmesi lazım.

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - İktidar bir kere evet desin, bak neler incelenecek… Yeter ki evet desinler…

MEHMET TOMANBAY (Ankara) - Önergede hepsi var… Önergede var…

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Şimdi, Sayın Tomanbay, bakınız, dün, Bursa'da Türkiye'nin en eski polyester iplik fabrikası kapandı. 1 000 işçi çıkarıldı. Diyor ki: "Ben dünyayla rekabet edemiyorum; Çin'le, Hindistan'la, Pakistan'la rekabet edemiyorum; ama, TSE de, Türkiye'ye giren mallar üzerinden 686 tanesinin üzerinde TSE belgesi aranma zorunluluğunu ortadan kaldırıyor." Bunun araştırılması, bunun incelenmesi lazım. Türkiye'de KOBİ'lerin çöküş sebeplerinin ortaya konulması lazım. Yani, bütün bu verdiğimiz rakamlar… Reel faiz… Dünyanın en büyük reel faizi yine üçbuçuk yıl sonra Türkiye'de. Bu kadar sıcakparanın Türkiye'ye gelmesinin altında yatan sebepler nelerdir; işte Türkiye'de dünyada olmayan ölçüdeki bir reel faizin tatlı gelmesi, buradan, Türkiye'den çok büyük paraların, kazançların elde edilmesinden kaynaklanmaktadır. Onun için, değerli milletvekilleri, bir araştırma önergesi verilecekse, üçbuçuk yıllık bir ekonomi politikasının uygulanmasının neticesinde ortaya çıkan tablonun incelenmesi, araştırılması lazım.

Bu Hükümet iktidara geldiğinde veya seçimler öncesinde, IMF'yle uygulanan politikaları gözden geçireceğini, yepyeni bir ekonomik politika uygulayacaklarını, kendine has bir ekonomi politikası olacağını söyledi. Böyle geldi. Ama, geldiği günden itibaren Kemal Derviş döneminde uygulanan IMF politikaları aynen devam ettirildi. Onun süresi bitince üç yıllık yeni bir stand-by anlaşması yapıldı. Yani, üçbuçuk yıllık bir Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarı döneminde kendinize has, kendinizin ortaya koymuş olduğu bir ekonomik model uygulandı mı; uygulanmadı.

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) - Sosyal boyut var. Anlamıyorsun ki.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Şimdi, bakınız… Şimdi, oradan, sosyal…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) - Sosyal boyutu olan anlaşmalar yapılıyor. Hiç mi kafan çalışmıyor?!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bakınız… Sayın Milletvekili, benim kafam…

BAŞKAN - Sayın Kandoğan, siz Genel Kurula hitap edin.

Buyurun.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Benim kafamın en az çalıştığı dönem, senin kafanın en fazla çalıştığı dönemden daha fazladır. Bunu bil. Ha, onu bil!.. Onu bil!..

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) - Hadi be!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ve seninle her konuda çatır çatır konuşurum. Gücün de varsa, gelirsin buraya, konuşursun.

MEHMET DANİŞ (Çanakkale) - Ne konuşuyorsun?! Kimsin sen?!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sen de Çanakkale Milletvekili, oradan bağırıp çağıracağına, gel burada konuş.

MEHMET DANİŞ (Çanakkale) - Konuşma!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Burada konuş.

MEHMET DANİŞ (Çanakkale) - Kimsin sen?! Kimsin sen?!

BAŞKAN - Sayın Daniş, lütfen yerinize oturun.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Gel buraya, burada konuş… Burada konuş…

MEHMET DANİŞ (Çanakkale) - Konuşma! Kimsin sen?! Kimsin sen?!...

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Burada konuş… Burada konuş… Öyle yok… Öyle yok… Varsa bir bilgi birikimin, varsa bir kapasiten, buraya geleceksin.

MEHMET DANİŞ (Çanakkale) - Sen neyi biliyorsun?

BAŞKAN - Mehmet Bey, lütfen yerine otur.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bakınız "sosyal politikalar" dedi.

İyi hatırlattın. Bu Hükümet döneminde, üçbuçuk yıllık politikalarınızın neticesinde, Türkiye'deki 2002 yılındaki gelir dağılımı, üçbuçuk yılın sonunda daha da kötüleşmiştir. Türkiye İstatistik Kurumunun rakamları. Rakam veriyorum bakınız. Geldiğinizde en üst yüzde 20'lik gelir grubu millî gelirin, yüzde 45,4'ünü alıyordu. Şimdi en üst yüzde 20, yüzde 46,2'sini alıyor. En alt yüzde 20'lik gelir grubu…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) - Seçime giderken söylediğimiz sözleri söylüyorsun.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kandoğan.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Müsaade edin, teşekkür edeyim.

BAŞKAN - Buyurun, teşekkür edin.

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) - Aynı sözler…

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - En alt yüzde 20'lik gelir grubu da 2002'de yüzde 6,4'ünü alırken, şimdi yüzde 6'ya inmiş; yani, gelir dağılımı, sosyal denge de bozulmuş İktidarınız döneminde. Onun için ben, yeni bir araştırma önergesi verilmesinin gerekli olduğuna inanıyor ve o nedenle, bu araştırma önergesinin aleyhinde olduğumu ifade ediyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kandoğan.

FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa) - Halkı sokağa mı dökmek istiyorsunuz, ne istiyorsunuz?

BAŞKAN - Lehte olmak üzere, Gaziantep Milletvekili Sayın Ömer Abuşoğlu; buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Grup önerisi olarak, Türkiye'de yaşanan ekonomik istikrarın araştırılması ve gerekli önlemlerin alınmasına yönelik Sayın Mehmet Tomanbay ve arkadaşları tarafından daha önceki yıllar verilen bir Meclis araştırma önergesinin, bugün gündeme alınarak, konunun önemine binaen Meclis araştırma komisyonu kurulması talebiyle huzurlarınıza geldik.

Sayın Tomanbay gerekçelerini anlattı, niçin böyle bir komisyonun araştırma yapmasının gerekçelerini. Türkiye'nin içinde bulunduğu, yaşadığı sıkıntılar böyle bir zaruret çerçevesinde bu komisyonun kurulmasını, araştırma yapılmasını gerekli kılıyor.

Benden önce konuşan Sayın Ümmet Kandoğan da, bu kapsamda bir araştırmanın yeterli olmayacağını, meselenin çok daha geniş kapsamda, günümüze kadar olan devreyi de kapsayacak şekilde araştırılması gerektiğini ifade etti. Aynısıyla katılıyorum. Türkiye'de bugün, geçmiş yıllardan beri devamlı olarak Hükümete yapılan ikazlar, bugün neticede kendisini gösterdi; ama, Hükümet ikazlara dikkat edip gerekli tedbirleri zamanında alacak olsaydı, bugün içinde yaşadığımız sıkıntılar, belki de çok hafif bir şekilde atlatılacaktı. Şimdi, Hükümetin sığınabileceği bir şey var -devamlı bunu öne sürüyorlar- dünyada kriz var, dışarıdan kaynaklanıyor bu kriz. Dışarısı bizi etkiliyor, aslında Türk ekonomisi çok sağlam. Bunun arkasına sığınmayın. Bu, Türkiye'deki yaşanan ekonomik krizi açıklayacak bir mesele değil. Türkiye'de, AK Parti iktidara geldiğinden beri işsizlik ortada, gelir dağılımındaki bozulmalar ortada, işsizlik bozuluyor; Türkiye'de yoksulluk, fakirlik alabildiğine genişliyor. Bunu siz de kabul ediyorsunuz ve diyorsunuz ki, biz, geçen sene şu kadar odun, kömür, erzak dağıttık, bu sene şu kadar dağıtıyoruz. Bu, işte, toplumda sefaletin, açlığın, yoksulluğun geçen yıla göre bu yıl daha da arttığını açıkça ifade ediyor, açıkça gösteriyor. Türkiye'de ekonomik şartların, dargelirli kesimlerin aleyhine seyrettiğini kabul ediyorsunuz demektir. Biz de muhalefet partisi olarak, zaten bunu söylüyoruz. Türkiye'deki bu ekonomik politika, Türk insanının hayrına bir sonuç ortaya çıkarmıyor; geniş kitleleri yoksullaştırıyor, geniş kitleleri fakirleştiriyor. Çiftçi deseniz, 2002 Kasım seçimlerinden önceki elde ettiği ürünle fiyatı elde edemiyor. Pamuk üreticisi öyle, buğday üreticisi öyle… Tarım kesiminde ciddî bir fakirleşme yaşanıyor. Tarım kesiminde insanlar, artık köyünde, kasabasında geçimini sağlayamadığı için şehirlere doğru akın halinde. En son teşvik tedbirleriyle, acaba Türkiye'deki yatırımları geri kalmış bölgelerde canlandırabilir miyiz diye can havliyle bir teşvik tedbirleri uygulaması getirdiniz. Biz o zaman da dedik: "Bu tedbirler yanlış, bu şekliyle sonuç vermez, böyle teşvik sistemi olmaz." Dinlemediniz, bu teşvik sistemini getirdiniz; Başbakan dahi kabul ediyor "yapılan uygulamada yanlışlık var." Öyleyse, birazcık muhalefetin sesine kulak verin. Muhalefetin sesine daha iyi kulak verebilmek ve bu konuda Türkiye çapında yetişmiş insangücünü harekete geçirmek amacıyla, gelin, Türkiye'de yaşanan ekonomik istikrarsızlığı ve sıkıntıları her boyutuyla araştıracak bu Meclis araştırmasına evet diyelim. Ortaya çıkan sonuçlar belki sizin bir sonraki -2007 yılındaki- icraatınıza ışık tutacaktır. Belki buradan ortaya çıkacak birtakım politika önerilerini siz uygulayabileceğiniz politikalar olarak göreceksiniz.

Bu araştırmanın yapılmasında AK Parti Grubunun, AK Parti Hükümetinin ne zararı var? Muhtemelen hayır diyeceksiniz şimdi; bu araştırma komisyonunun kurulmasını kabul etmeyeceksiniz. Kim faydalanacak bundan; bu reddin kime ne hayrı dokunacak?

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) - Önce, Parti olarak bir rapor hazırlayın ondan sonra…

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Çiftçinin eline geçen fiyatları mı yükseltecek siz reddedince, İşsizlik mi azalacak siz reddedince; borsada yaşanan dalgalanmalar, dövizde yaşanan dalgalanmalar mı duracak? Hayır, belki daha da şiddetlenecek.

FİKRET BADAZLI (Antalya) - Evet dersek ne olacak?

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Bugün, evet derseniz, buradan, ülke hayrına birtakım sonuçlar çıkabilecek; araştırılacak konu enine boyuna. Bu konuda sizin kadrolarınızdan dışladığınız birçok yetişmiş insanın belki söyleyebileceği, size hatırlatabileceği bir iki unsur, bir iki sonuç ortaya çıkacak, bundan siz istifade edeceksiniz.

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) - Rapor hazırlayın okuyalım biz onu; siz Parti olarak rapor hazırlayın.

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Bizim raporumuz hazır. Bütçe konuşmalarında biz bunların hepsini söyledik, çıktım bu kürsüde dedim -açın, bütçe konuşmalarının tutanaklarını okuyun- ben bu kürsüde dedim: "Dövizde kriz geliyor, lütfen, bu kriz gelmeden önce, dövize küçük küçük müdahalelerle olabilecek krizi hafifletin -açın okuyun benim konuşmalarımı- bu cari işlemler açığı dayanılmaz boyutlara geliyor."

Sayın Babacan çıktı "cari işlemler açığı ülkenin hayrınadır, yatırımları artırır…" Evet, iktisat kitaplarında yazılan şey o; ama, Sayın Babacan yanlış anlamış onu, oradaki bir eşitlik değildir, bir özdeşliktir. Dolayısıyla, muhalefetin bu konudaki tavırları ülkenin hayrına, ülkenin krizlere gitmesini önleyecek, krizlerden kurtulmasını önleyecek tarzdaki önerilerdir; ama, siz kulaklarınızı tıkamışsınız. Kendinizi beğenmiş bir eda içinde, yapılan yanlışlar söylenildiğinde hemen aksine söyleyebilecek bir fikir ortaya çıkarıyorsunuz; ama, bu size bir fayda getirmiyor. Bu kürsüden yaptığınız konuşmalar size bir fayda getirmiyor, ülkeye de fayda getirmiyor; işte, kriz yaşanıyor.

Bir aydan beri ekonomi çevrelerinden, siyaset çevrelerinden herkes, yaşanan ve yaşanmakta olan ekonomik kriz hakkında gücü yettiğince bir şeyler söylemeye çalıştı; ama, size dinletemedi. "Tedbir alın" dedik, "bu kriz derinleşme istidadı gösteriyor, derinleşme eğilimi içerisinde, tedbir alın..."  İş işten geçtikten sonra bu sabahleyin Maliye Bakanı açıklama yapıyor: "Borsada stopajı yabancılar için sıfırlayacağız, yerliler için de 5 puan indireceğiz." Bu mu tedbir?! Borsada, zaten yabancıların oranı yüzde 60'ın üzerinde, yerlinin bir şeysi kalmamış. Siz, tüm Türkiye borsasına hâkim olan yabancıların vergi oranını sıfırlıyorsunuz, aman yabancı kaçmasın… Hani dalgalı kurdu; kurda ortaya çıkacak dalgalanmaları önleyebilirdi?! Niçin borsadan çıkış olmasın, kura yüklenim olmasın diye yabancıların vergilerini sıfırlıyorsunuz?! Hadi sıfırladınız, ekonomik krizin derinleşmesine mâni oldu diyelim, faydası oldu, yerlilerin suçu, günahı ne?! Yerli küçük yatırımcının vergisini niçin sıfırlamıyorsunuz?! Yabancıya sıfır, yerliden yüzde 10 oranında vergi. Yerli zaten ne kazanmış ki, varını yoğunu kaybetmiş bu son bir ay içerisinde. Allah'tan korkun, yabancıya tanıdığınız hakkı kendi öz insanınıza, kendi vatandaşınıza tanımıyorsunuz.

Yaptığınız bu teklif, bu değişiklik bugün Bütçe Planda konuşuluyor, konuşulması için Anavatan Partisi olarak biz imza verdik. Görüşülsün, ülkenin ekonomik hayrına olabilecek bir unsur ortaya çıkacaksa, Anavatan Partisi olarak biz de buna katkıda bulunalım; ama, getirdiğiniz husus, yabancıya sıfır, yerliden al vergiyi.

İnsanımız, vergi vermekten artık mecalsiz kaldı. İletişimden vergi, ekmekten vergi, sudan vergi, seyahatten vergi, benzinden vergi, vergi almadığınız yer kalmadı.

SERACETTİN KARAYAĞIZ (Muş) - Bütün vergileri biz mi koyduk?!

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Bir de, yerliden, yerli yatırımcıdan, kendi insanımızdan, kaldıysa borsada birkaç kuruşu, bir de onun üzerinden yüzde 10 vergi. Buna el insaf demek lazım. Kendi insanını bu kadar ağır yüklerin altına layık gören böyle bir iktidar bugüne kadar Türkiye'de hiçbir zaman yaşanmadı. Böyle bir devri hiç kimse görmedi. İşte, bugünkü en son örneği; yabancıya sıfır, yerliden yüzde 10 vergi. Buna Allah da razı olmaz, kul da razı olmaz.

Bu madde, bu kanun değişikliği Genel Kurulda ve Bütçede görüşülürken, yerli yatırımcılar için de vergi oranının sıfırlanması için elimizden gelen bütün mücadeleyi yapacağız. Kendi insanımıza yaptığımız eziyet artık yeter.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Sayın Başkan bitiriyorum.

BAŞKAN - Buyurun efendim.

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Kendi insanımıza, kendi vatandaşımıza, kendi fakirimize, kendi garip gurebamıza verdiğimiz eziyet yeter. Bir an önce kendi kendinize çekidüzen verin, AK Parti Hükümeti olarak, yaşanan ekonomik istikrarsızlığın bir ciddî istikrarsızlık olduğunu başlangıçta bir kere kabul edin. Kabul edin ki, alabileceğiniz tedbirler o ölçüde de doğru ve gerçekçi olsun. Aksi takdirde, bu krizler dışarıdan yaşanıyor, bunun kaynağı biz değiliz dediğiniz zaman, işte, bugünküne benzer çok cüzî ve Türkiye'de yaşanan istikrarsızlığa en ufak bir katkısı olmayacak zecrî tedbirler getirirsiniz. Onun için, öncelikle krizin mahiyetini iyi kavramanız lazım. Türkiye'de bugün ciddî bir ekonomik kriz yaşanıyor ve bu kriz daha da derinleşme eğilimi ve istidadı gösteriyor. Lütfen bunu anlayın ve alabileceğiniz tedbirler konusunda da gecikmeyin. Gecikiyor Hükümet. Bir ay önce tedbirleri almaya başlasaydı bu kriz bugünkü haline gelmezdi. Bizden hatırlatması, son bir defa daha ikaz etmesi.

Hepinize saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Abuşoğlu.

Aleyhte olmak üzere, Ordu Milletvekili Sayın Eyüp Fatsa. (AK Parti sıralarından alkışlar)

EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Anavatan Partisi grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum; bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu grup önerisi vesilesiyle gerek Sayın Tomanbay'ın, gerekse Sayın Kandoğan'ın ve gerekse Sayın Abuşoğlu'nun iddialarıyla ilgili bazı hususları sizlerle ve kamuoyuyla paylaşmak istiyorum.

Öncelikle Sayın Tomanbay, bu ülkede milletle paylaşabileceği, milletle bölüşebileceği, millete verebileceği dağarcığında, bilgisinde, birikiminde bir şeyleri olanlar asla cumhuriyetin ve rejimin temel değerlerini kendisine siyasî malzeme yapmak suretiyle siyasî kolaycılığa kaçmaz. Dolayısıyla, eğer varsa milletle paylaşabileceğin bir şey, onu, çıkarsın milletle bölüşürsün ve paylaşırsın. Yoksa, böyle cumhuriyetin temel değerlerinin arkasına saklanmak suretiyle, sütre gerisinden atış yapmak, siyasî kolaycılık, şark kurnazlığıdır. Bunu kabul etmemiz mümkün değildir.

Sayın Ümmet Kandoğan'la ilgili, aslında, söylenebilecek çok şey yoktur; zira, Sayın Kandoğan'ın bütün konuşmalarını alt alta yazdığınız zaman -sadece bugün için söylemiyorum- bu Meclisin kürsüsünde yapmış olduğu bütün konuşmaları düzgün cümleler haline getirme gayretiyle alt alta yazdığınız zaman, içinden bir tane düzgün cümle çıkmaz. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Cevap ver o zaman Sayın Fatsa.

EYÜP FATSA (Devamla) - Düzgün cümle çıkmaz.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - 20 tane rakam söyledim, cevap ver o zaman.

EYÜP FATSA (Devamla) - Şimdi, burada ifade ettiği rakamların hepsine, iddia sahibi Sayın Kandoğan bile inanmıyor. Böyle, hayalî rakamlarla kamuoyunu yanıltmak…

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Bir tane örnek ver, bir tane. (AK Parti sıralarından "otur yerine" sesleri)

EYÜP FATSA (Devamla) - …siyasî etikle çok bağdaşmamaktadır.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Bir tane örnek ver, hangi rakam yanlış?

EYÜP FATSA (Devamla) - Sayın Kandoğan…

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Hangi rakam yanlış, bir tane örnek ver.

EYÜP FATSA (Devamla) - Sayın Kandoğan…

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Bir tane örnek ver.

FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa) - Demin, halkı sokağa dökmekten bahsettin.

EYÜP FATSA (Devamla) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Kandoğan…

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Hangi rakam yanlış, bir tane örnek ver.

EYÜP FATSA (Devamla) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Beğenmeyebilirsin Sayın Kandoğan, sizin de aynı oluyor; ama, yerinizden müdahale etmeyin. Siz, sırası gelince, cevabını verirsiniz.

Buyurun Sayın Fatsa.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Bir tane örnek versin.

EYÜP FATSA (Devamla) - Bak, doğrularını da söyleyeceğim, müsaade edin.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Buyurun…

EYÜP FATSA (Devamla) - Anavatan Partisi Grup Başkanvekili Sayın Abuşoğlu, özellikle bizim dönemimizde ekonominin kötüye gittiğini, ekonomik dengelerin bozulduğunu, üst üste hatalar ve yanlışlar yapıldığını, ekonominin içinden çıkılamaz hal aldığını… Bu çerçevede bir konuşma yaptı; bunun araştırılmasını istedi.

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Meydanda işte, meydanda; herkes görüyor, herkes yaşıyor.

EYÜP FATSA (Devamla) - Bakın, değerli arkadaşlar, 1983 yılından 2003 yılına kadar geçen sürenin ve ekonominin her basamağında, her bölümünde, her diliminde Anavatan Partisi vardır. Eğer, bugün, toplumda birtakım sosyal sınıflar oluşmuş, birtakım geçim darlığı varsa ve bölüşümde birtakım adaletsizlik varsa, bunları biz yapmadık, bunları sizlerden devraldık biz.

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) -Düzeltecektiniz!..

EYÜP FATSA (Devamla) - Müsaade edin… Müsaade edin... Bak, neleri düzelttiğimizi de ifade edeceğim.

Bir araştırma yapılsın denildi, bakın, 3 Kasım 2002'de, milletimiz, topyekûn bir araştırma yaptı, topyekûn bir araştırma yaptı…

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Aradan beş sene geçti.

EYÜP FATSA (Devamla) - Son yirmi yılın… Ekonomiye hükmeden, ekonomide söz sahibi olan ve Türkiye'yi son yirmi yılda iflas noktasına getirenleri araştırdı ve onlarla ilgili de millet hükmünü verdi, Anavatan Partisini de Meclisin dışına itti. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Millet araştırmasını yapmıştır Sayın Abuşoğlu. Dolayısıyla, siz, bu milletin araştırmasında barajın dışında kaldınız. Siz hesabınızı veremediniz daha.

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Siz hâlâ oradasınız, 2002'de.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Aradan beş sene geçti.

EYÜP FATSA (Devamla) - Siz daha hesabınızı veremediniz.

Bakın, kasım ve şubat krizlerinde Anavatan Partisi vardır, sizin Partiniz vardır; eğer, reddi miras yapmıyorsanız…

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Biz onun cezasını çektik; ondan ders aldık.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Ders alsaydınız orada olmazdınız.

EYÜP FATSA (Devamla)- …reddi miras yapmıyorsanız, o krizin içinde sizler varsınız. Biz, kasım ve şubat krizlerinde, gece sabahlara kadar, bu Meclis koridorlarında, o günkü Hükümetin ne karar alacağını bekledik.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - O Hükümetin aldığı ekonomik kararları uyguluyorsunuz hâlâ.

EYÜP FATSA (Devamla) - Bakın, ne kararlar alınacağını bekledik.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Hiçbir şey değişmiyor.

EYÜP FATSA (Devamla) - Müsaade et... Müsaade et... Rahat ol...

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Aynı kararları uyguluyorsunuz.

EYÜP FATSA (Devamla) - Lütfen, Sayın Sarıbaş… Bakın, bize 3 Kasımdan sonra devretmiş olduğunuz Türkiye tablosu herkesin hafızasındadır, herkesin hafızasında. Her şey, bütün dengeleri bozulmuş, ekonomisi taban yapmış -bütün dengeleri- 20 küsur bankasının içi boşaltılmış, hazinesi boşaltılmış, faizlerin gecelik 7 000'lere tırmandığı, enflasyonun yüzde 40'larda seyrettiği, faizlerin yüzde 70'lerde olduğu, millî gelirin, gayri safî millî hâsılanın 180 milyar doların altına düştüğü, ihracatın durduğu, hayatın durduğu, her şeyin bittiği, esnafın, yüzbinlerce esnafın kepenk kapattığı ve esnafın Ankara sokaklarında, meydanlarında, Tandoğan'da, Ulus'ta yürüdüğü, yazarkasalar fırlattığı günleri bu millet unutmadı; henüz, bunlar, hafızalarda tazedir, tazedir! Biz, böyle bir Türkiye devraldık ve geldiğimiz noktada 180 milyar dolar olan gayri sâfi millî hâsılanın -Sayın Kandoğan, her şeyi söylüyorsun- 360 milyar dolara çıktığını niye söyleyemiyorsun?!

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) -Şimdi ne kadar?..

EYÜP FATSA (Devamla) - Müsaade et..

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Şimdi ne kadar? Şimdiki rakamı söyle.

 EYÜP FATSA (Devamla) - Müsaade et…

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Dolar 1 700 oldu, şimdi söyle rakamı.

EYÜP FATSA (Devamla) - Müsaade et… Müsaade et…

Bak, içi boşaltılan 20 küsur bankanın içerisinde kimlerin bankasının olduğunu, herhalde, mutlaka biliyorsun sen  Sayın Kandoğan.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Kimin bankası var?..

EYÜP FATSA (Devamla) - Kimlerin bankası olduğunu sen biliyorsun Sayın Kandoğan.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Söyle, isim ver. İsim ver, söyle.

EYÜP FATSA (Devamla) - Sayın Kandoğan…

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Söyle, isim ver.

EYÜP FATSA (Devamla) - Sayın Kandoğan, biliyorsun, herkes biliyor, herkes biliyor…

BAŞKAN - Sayın Fatsa, karşılıklı konuşmayalım. Lütfen, siz konunuza gelin. Konunuza gelin lütfen.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - O dediğin şahıs, 2002 seçimlerinde AK Parti için meydan meydan dolaştı; o şahıs, evet…

BAŞKAN - Sayın Kandoğan, lütfen yerinizden müdahale etmeyin…

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sayın Kandoğan, Babana sor, söyler sana.

EYÜP FATSA (Devamla) - Bak, Babana sorarsan  söyler sana.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - AK Parti için çalıştı o şahıs.

EYÜP FATSA (Devamla) - Büyük Babana sorarsan söyler sana.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Evet, AK Parti için çalıştı; çok iyi biliyorsun bunu.

BAŞKAN - Siz devam edin konuşmanıza… Siz devam edin…

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - O söylediğin şahıs AK Parti için çalıştı, onun için söyleyemiyorsun.

BAŞKAN - Sayın Kandoğan, lütfen yerinizden müdahale etmeyin.

EYÜP FATSA (Devamla) - Değerli arkadaşlar, sonuç itibariyle;  bakın, bunların çok ayrıntılarına girmek istemiyorum. Biz, bu ülkede yönetimde iktidarı devraldığımızda, Türkiye ekonomisi dünyanın 28 inci ekonomisiydi, bugün 17 nci büyük ekonomisi arasına gelmiştir. Türkiye Cumhuriyetinin, Merkez Bankasındaki döviz rezervi 25 milyar dolardı, bugün 60 milyar dolar seviyesine gelmiştir.

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Borçlar?!..

EYÜP FATSA (Devamla) - Gayri sâfi millî hâsıla  fert başına 2 000 doların altına düşmüştü, bugün 5 000 doların üstüne çıkmıştır.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - 5 000 dolar değil, 4 000 dolara indi şimdi; kâğıt üzerinde  o.

 EYÜP FATSA (Devamla) - Müsaade et, müsaade et… Müsaade et kardeşim… Kâğıt üzerinde değil.

Bakın…

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Düzelecek, düzelecek…

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Dolar 1 700'e çıkınca, 4 000'e düştü.

BAŞKAN - Lütfen, lütfen…

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - 5 000'di, 4 000'e düştü şimdi.

BAŞKAN - Efendim, siz konuşmanıza devam edin.

EYÜP FATSA (Devamla) - Bakın, bir krizdi. Borsa 10 000'ler seviyesindeydi, bugün 36 000'ler seviyesindedir. Biz, iktidara geldiğimizde, Türkiye'de esnafın yıllık kullandığı kredi 160 trilyon civarındaydı, bugün 2 katrilyon seviyesindedir 2006 yılında.

Sayın Kandoğan, nereden nereye geldiğimizi elbette ki, sen de çok iyi biliyorsun; ama, vermiş olduğun rakamları, lütfen bir kere daha gözden geçir; eğer, kamuoyuna ve bu millete saygın varsa.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Ya, allahaşkına bir tanesi yanlış desin; söylesin!

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Hangisi doğru ki?!

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Ucuz politika yapmayın… Söylesin oradan, söylesin… Tahrik ediyor!.. Bir tane rakam versin; veremiyor!

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Doğru olan yok ki! Hangisi doğru?!

EYÜP FATSA (Devamla) - Bakın, bir ekonomik krizden bahsediliyor…

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Bir tane rakam ver Sayın Fatsa?

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Devam et sen, boş ver.

BAŞKAN - Sayın Kandoğan, rica ediyorum…

ÜNAL KACIR (İstanbul) - İstemeseniz de düzelecek o, sen canını sıkma!

EYÜP FATSA (Devamla) - Bakın, bir ekonomik krizden bahsediliyor, deniliyor ki: "Efendim, piyasalar dalgalanıyor, Türkiye'de bir ekonomik kriz yaşanıyor."

Bakın, kredi derecelendirme kurulu Moodys dün bir açıklama yaptı, "piyasalardaki hareketliliğe rağmen Türkiye'nin kredi notunun çok yüksek olduğunu" ifade etmiştir. Dolayısıyla, Türkiye'deki yapısal reformların yerine oturduğunu, ekonomik programın sağlıklı işlediğini…

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - O size öyle geliyor!

EYÜP FATSA (Devamla) - …ve malî disiplinin çok ciddî bir şekilde yürütüldüğünü herkes görüyor; ama, her ne hikmetse…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EYÜP FATSA (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun.

EYÜP FATSA (Devamla) - Maalesef, herkes görüyor; ama, Sayın Kandoğan ve bazıları görmek istemiyorsa, takdirini aziz milletimize bırakıyorum.

Değerli arkadaşlar, üç yıl üst üste, yüzde 7, yüzde 8, yüzde 9, yüzde 10 oranında büyüyen bir Türkiye bu dönemde gerçekleşmiştir.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - 2002'de 7,9'du büyüme. 2002'de devraldığınızda 7,9'du büyüme. 2002 yılı büyüme oranı 7,9…

FİKRET BADAZLI (Antalya) - Eksi 9!..

EYÜP FATSA (Devamla) - Sayın Kandoğan, iddia ettiğiniz gibi değil, Türkiye'nin iç ve dışborçlarının toplamı…

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - 2002'deki büyüme 7,9… Büyüme 7,9…

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Ya, istemeseniz de büyüyecek o!

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - 7,9 2002 yılı büyümesi.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - 9,9 yapmadık mı?!

EYÜP FATSA (Devamla) - Sayın Başkan bitiriyorum, ama…

BAŞKAN - Sayın Kandoğan… Sayın Kandoğan…

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - 7,9…

FİKRET BADAZLI (Antalya) - Eksi 9!..

ÜNAL KACIR  (İstanbul) - Bizimki de 9,9; ne var yani?!

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Üç yıllık ortalaması daha fazla, 2002…

BAŞKAN - Sayın Kandoğan…

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sen istemesen de Türkiye büyüyecek.

EYÜP FATSA (Devamla) - Değerli arkadaşlar, sonuç itibariyle şunu söylemek istiyorum: 3 Kasım 2002'de devralmış olduğumuz Türkiye'de, bugün yaşamış olduğumuz Türkiye'de hiçbir şey eskiye göre daha kötü değildir; her şey fersah fersah daha iyidir.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Allah Allah!.. Hayret!..

EYÜP FATSA (Devamla) - Bunu görebilen, bunu aklıselimle değerlendirebilen herkes görüyor. Ama, birileri, herhalde, Türkiye'nin, ekonomik istikrarından, siyasî ve sosyal istikrarından kendilerine bir siyasî  gelecek çıkmayacağını gördükleri için, bir tedirginlik, bir telaş içerisinde sağa sola saldırıyorlar; ama, şunu da bilsinler ki, güneş balçıkla sıvanmıyor. Bu aziz millet, herkesi, her şeyi yakinen görüyor ve değerlendirmesini de sağduyusuyla yapıyor. Kimseye haksızlık yapmaz, tıpkı, 3 Kasım seçimlerinde Doğru Yol Partisine haksızlık yapmadığı gibi.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Doğru!..

EYÜP FATSA (Devamla) - Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Fatsa.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Ne oldu, hiçbir rakam veremedin; hangi rakam yanlıştı Sayın Fatsa? Sayın Fatsa, hangi rakam yanlıştı, bir tane söyleyebildin mi?

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Hepsi yanlış, hepsi…

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Bir tane söyleyebildin mi?

EYÜP FATSA (Ordu) - Hepsi yanlış.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Bir tane söyleyebildin mi?!

Bir tane söyledi mi allahaşkına, bir rakam verebiliyor mu?!

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Anavatan Partisi Grubunun İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre vermiş olduğu önerisi üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi, öneriyi oylarınıza sunacağım…

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Karar yetersayısı, Sayın Başkan…

BAŞKAN - … ve karar yetersayısını arayacağım.

Öneriyi kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Karar yetersayısı bulunamamıştır; birleşime 10 dakika ara veriyorum.

                                                       

Kapanma Saati: 15.11

 

 

 

 

 

 

 

 

 

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 15.32

BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Harun TÜFEKCİ (Konya)

 

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 119 uncu Birleşiminin Dördüncü  Oturumunu açıyorum.

VI.- ÖNERİLER  (Devam)

A) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ (Devam)

1.- (10/54) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin öngörüşmesinin Genel Kurulun 22.6.2006 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin Anavatan Partisi grup önerisi (Devam)

BAŞKAN - Anavatan Partisi Grubu önerisinin oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi, öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısı arayacağım.

Anavatan Partisi Grubu önerisini kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir; karar yetersayısı vardır.

Sayın milletvekilleri, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına devam ediyoruz.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

BAŞKAN - 1 inci sırada yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu gelmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.

2 nci sırada yer alan, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

3.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

3 üncü sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı  ve Dışişleri Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1115) (S. Sayısı:1147)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

4 üncü sırada yer alan, Denizli Milletvekili Osman Nuri Filiz ile Balıkesir Milletvekili Ali Osman Sali'nin; Devlet Planlama Teşkilatı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine başlayacağız.

5.- Denizli Milletvekili Osman Nuri Filiz ile Balıkesir Milletvekili Ali Osman Sali'nin; Devlet Planlama Teşkilatı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/499) (S. Sayısı: 949)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

5 inci sırada yer alan, Konut Finansmanı Sistemine İlişkin Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine başlayacağız.

6.- Konut Finansmanı Sistemine İlişkin Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1148) (S. Sayısı: 1159)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

6 ncı sırada yer alan, Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve 7 Milletvekilinin; 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması, 4576 Sayılı Devlet Memurları Kanunu, Harcırah Kanunu, Bazı Sağlık Personelinin Devlet Hizmet Yükümlülüğüne Dair Kanun, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun, Kadastro Kanunu ile Genel Kadro Usulü Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılması  Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılması, 181 Sayılı Sağlık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu raporunun görüşmelerine başlayacağız.

7.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve 7 Milletvekilinin; 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması, 4576 Sayılı Devlet Memurları Kanunu, Harcırah Kanunu, Bazı Sağlık Personelinin Devlet Hizmet Yükümlülüğüne Dair Kanun, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun, Kadastro Kanunu ile Genel Kadro Usulü Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılması, 181 Sayılı Sağlık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkındaki Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (2/798) (S. Sayısı: 1199)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

7 nci sırada yer alan, Orman Mühendisliği, Orman Endüstri Mühendisliği ve Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği Hakkında Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu raporunun görüşmelerine başlayacağız.

8.- Orman Mühendisliği, Orman Endüstri Mühendisliği ve Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği Hakkında Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (1/1073) (S. Sayısı: 1040)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

8 inci sırada yer alan, Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İstanbul Milletvekili Mustafa Ataş ve 9 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine başlıyoruz.

9.- Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İstanbul Milletvekili Mustafa Ataş ve 9 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1219, 2/812)    (S. Sayısı:1210)(x)

BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Komisyon raporu 1210 sıra sayıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde AK Parti Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Açıkalın; buyurun:

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bütçe Kanununda Yer Alan Bazı Hükümlerle Kanun Hükmündeki Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Tasarı hakkında Adalet ve Kalkınma Partisi adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım.

Bilindiği üzere, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 161 inci maddesi, bütçelere, bütçe dışında herhangi bir hüküm koyulmamasını, herhangi bir hükmün bütçe kanunlarında yer almamasını amirdir; ancak, bugüne kadar bütçe tatbikatlarında, muhtelif kanunlarda yapılan değişiklikler, pratik olması, yasama sürecinin daha kısa bulanması gibi birtakım kolaylıklar sebebiyle bütçe kanunlarına derç edilmiştir.

Hükümetimiz, iktidara geldiğinden bugüne kadar, bütçe kanunlarında yer alan hükümlerin ilgili kanunlara taşınması istikametinde, bu Meclise, muhtelif tarihlerde, muhtelif yasalar sevk etmiştir. İşte, bugün görüşeceğimiz tasarı da bunlardan bir tanesidir.

Son olarak, Anayasa Mahkemesi, 2006 Yılı Merkezî İdare Bütçe Kanununda, bütçeyle ilgili olmayan hükümlere dair vermiş bulunduğu iptal kararı muvacehesinde, bu tasarı, Bütçe Plan Komisyonunda görüşülmek suretiyle huzurunuza getirilmiş bulunmaktadır.

Tasarıyla yapılan ana değişiklikleri kısaca bilgilerinize sunmak istiyorum. Harcırah Kanununun 10 uncu maddesinde değişiklik yapılmaktadır. Bugüne kadar, naklen atamalarda, kendi isteğiyle veya harcırah almayacağına dair yazılı beyan almak suretiyle memurun, harcırah ödenmemesi istikametinde uygulama yapılmıştır; ancak, bu uygulama, memurlar tarafından muhtelif yargı mercilerinde dava konusu yapılmış ve kamunun aleyhine kararlar alınmıştır. Bu uygulamadan vazgeçilmek üzere, Harcırah Kanununda değişiklik yapılmaktadır. Böylece, bundan böyle, yurt içinde veya yurt dışında görev yapmakta iken, sürekli bir göreve atanan memurlar bakımından, görev merkezi değiştirilen veya naklen atanan memurlar bakımından, bundan böyle, harcırah uygulamasına başlanacaktır.

Geçmişe yönelik olarak bu tür uygulamalarda ne yapılmaktadır diye baktığımızda, geçici maddelerle de, bundan önce ödenmemiş bulunan kişilere, yazılı talepleri halinde, üç aylık bir süre zarfında yazılı talepte bulundukları takdirde, geçmişe yönelik olarak harcırahları ödenecektir. Burada ancak tabiî, ilgilinin kendisi dışında kanunî varislerine de bu ödeme yapılabilecektir; ancak, bu ödemede bundan böyle faiz ödenmeyecektir. Yani, geriye yönelik olarak yapılacak ödemelerde birikmiş alacaklar bakımından faiz tahakkuk ettirilmeyecektir.

Yapılan diğer bir değişiklik, söylediğim gibi, bütçe kanununa taşımayla alakalıdır, kanunun 4 üncü maddesinde. 527 sayılı Kanundaki gelecek yıllara yüklenmeye izin veren kanun yürürlükten kaldırılmaktadır; çünkü, bu hüküm, bilindiği üzere, 5018 sayılı Yasada düzenlenmiş bulunmaktadır.

Mülkî idare amirliği özel hizmet tazminatında yapılan değişiklikle il valilerinin tazminat statüleri olağanüstü hal bölge valisi statüsüne yükseltilmektedir.

Diğer bir değişiklik, 5018 sayılı Kanundan sonra katma bütçeli idareler lağvedilmiş olduğundan, bunlar arasında Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, Karayolları Genel Müdürlüğü, Petrol İşleri Genel Müdürlüğü gibi kurumların avukatlarının birikmiş olan avukatlık ücretlerinin ödenmesine ilişkin düzenleme yapılmaktadır.

Tasarının 8 inci maddesiyle, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryollarına ilişkin olarak Katma Değer Vergisi Kanununda bir düzenleme yapılmaktadır. Katma Değer Vergisi Kanununun 13 üncü maddesi istisnalarla alakalıdır. Burada yapılan düzenlemeyle, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryollarının limanlara bağlantılı olarak yapacakları bağlantı iltisak hatlarının da Katma Değer Vergisinden istisna edilmesi düzenlenmiş bulunmaktadır.

Aynı şekilde, 5018 sayılı Kanunda yapılan başka bir düzenlemeyle, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün il müdürlüklerine ilişkin olarak 5018 sayılı Kanununun dış denetimle ilgili hükümleri -ki, dış denetim, bilindiği üzere, Sayıştay tarafından yapılan denetimi düzenlemektedir- dışındaki hükümleri bu il müdürlükleri hakkında, Gençlik  Spor Genel Müdürlüğünün il müdürlükleri hakkında uygulanmayacaktır.

Diğer bir düzenleme Sağlık Hizmetleri Temel Kanununda yapılmaktadır. Maalesef, bazı mahallî idareler tarafından resmî sağlık kuruluşları tarafından yapılan sağlık hizmetleri kapsamına ilişkin olarak yapılan bir yanlış uygulamaya son vermek üzere bundan böyle mahallî idare ve birlikleri tarafından verilen sağlık hizmetlerinin resmî sağlık kurumu tarafından verilen hizmet sayılabilmesi için burada çalışan personelin memur statüsünde, yani 657 sayılı Kanun kapsamındaki memur statüsünde veya sözleşmeli personel statüsünde olması icap etmektedir ki, resmî sağlık kurumu tarafından verilmiş bir hizmet addedilsin.

Diğer bir düzenleme Rekabet Kurumu hakkındadır; Rekabetin Korunması Hakkında Kanuna bir madde eklenmektedir. Bilindiği üzere, Rekabet Kurumunun Kuruluş Kanununa ilişkin olarak yapılan bir düzenlemeyle buradaki yönetim kurulu 7'ye indirilmiştir; ancak, mevcut üye sayısıyla da toplanabileceği öngörülmüştür. Halen mevcut üye sayısı 8'dir; ancak, 8 üyeyle toplandığı takdirde nasıl karar çıkacağı veya 7 üyeye indirmiş olmasına rağmen 8 üyeyle toplanıp toplanamayacağına ilişkin olarak bu Kurum, yani Rekabet Kurumu Danıştay dairesine müracaat etmiş, bir daire 8 kişiyle toplanabileceğine dair görüş beyan etmiştir; ancak, başka bir dairesi, belirli bir süre geçtikten sonra 8 kişiyle almış olduğu kararların geçerli olmadığını, dolayısıyla bu kararların iptaline dair karar vermiştir. Bu şartlar muvacehesinde de, Rekabet Kurulunun yönetimiyle alakalı olarak düzenleme yapma ihtiyacı doğmuştur. Yapılan bu değişiklik, işte, 8 kişiyle de, yani kanundaki 7 sayısına ininceye kadar 8 kişiyle de yönetim kurulunun toplanabileceği ve 8 kişi olması durumunda da veya 4 üyenin de aynı yönde oy kullanması durumunda başkanın bulunduğu tarafın üstün olacağına dair bir düzenlemeyi içermektedir.

Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda bir değişiklik yapılmaktadır. Bilindiği üzere, kamu görevlilerinin sendika kurmaları mümkün kılınmıştır; ancak, buradan, personele ilişkin olarak yapılacak kesintinin matrahı kanunda net olmadığı için, uygulamada ihtilaf çıkmıştır. Bu ihtilafa son vermek üzere, bu yapılan değişiklikle sendika ödentilerinin veya sendika aidatlarının matrahları netleştirilmektedir. Buna göre, aylık ödenti tutarı, yani matrahı, kamu görevlisinin kadro ya da pozisyonunun, bağlı veya her ay mutat olarak ödemekte olduğu Damga Vergisine tabi aylık brüt geliri olarak tanımlanmıştır.

Diğer bir değişiklik bu tasarıyla yapılan diğer bir değişiklik, Tütün ve Tütün Mamulleri Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün yeniden yapılandırılması karşısında yapılmaktadır. Bilindiği üzere, bu idarenin taşradaki teşkilatları tarafından ruhsatlandırma yapılmaktayken, idarenin yeniden yapılandırılması veya özelleştirme kapsamında bulunması dolayısıyla, taşra teşkilatlarında tenkisata gidilmektedir. Bu yapılan tenkisat muvacehesinde de, çıkarılacak yönetmelik çerçevesinde, satış belgelerinin, bundan böyle il özel idareleri tarafından verilmesi benimsenmektedir; ancak, geçiş döneminde, gayet tabiî, bu idarenin satış belgesi verme yetkisi devam edecektir.

Diğer bir değişiklik, kamu finansman ve borç yönetimi hakkındaki  4749 sayılı Kanunda yapılmaktadır. Buradaki düzenleme, yine, Türkiye Cumhuriyet Devlet Demiryollarıyla alakalıdır. Bilindiği üzere, Devlet Demiryolları, Hazinenin önemli ölçüde yardımına mazhar olan kurumlardan bir tanesidir. Dolayısıyla, borçlanma kabiliyeti, özellikle, büyük enfrastrüktür yatırımlarında dış finansman temin etmek durumunda borçlanma kabiliyeti fevkalade zayıftır. İşte, bu kabiliyetine yeni bir durum kazandırmak maksadıyla, 4749 sayılı Kanunda değişiklik yapılmaktadır. Bu kurumun, 2006 yılı yatırım bütçesinde yer alan projelerin finansmanı için dış finansman kaynağından sağlanacak ve Türkiye Cumhuriyetinin borçlu sıfatıyla sağlayacağı krediler, bundan böyle genel müdürlüğün bütçe gelir-gider kalemleriyle ilişkilendirilmeyecek ve bu konuda, bakanın teklifi üzerine, Bakanlar Kurulu yetkisinde karşılıksız bu dış finansman tahsis edilebilecektir.

Tasarının getirmiş olduğu başka bir değişiklik, yine 5018 sayılı Kanunla ilgilidir. Bilindiği üzere, bu Kanun çerçevesinde Orman Genel Müdürlüğü daha önce genel bütçeli bir idareyken, bu tasarıyla 5018 sayılı Kanunda yapılan değişiklikle, Orman Genel Müdürlüğü hizmetlerinin daha etkin bir şekilde gerçekleştirilmesi ve Orman Genel Müdürlüğünün özel gelirlerinin bulunması muvacehesinde bütçesi özel bütçe olarak tanımlanmaktadır.

Yine, bütçedeki hükümlerin ilgili kanunlarından taşınması muvacehesinde yapılan 5018 sayılı Kanundaki bir değişiklik, müşterek fon hesaplarıdır. Bilindiği üzere, bugüne kadar çok çeşitli bütçe dışı veya bütçe içi fonlar bulunmaktaydı. Bundan böyle, bu çeşitli mevzuatlarla kurulmuş bulunan fonlar, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası nezdinde Hazine Müsteşarlığı adına açılacak bir müşterek fon hesabında toplanacaktır.

Yine, bilindiği üzere, bu Meclisten bir süre önce 5084 sayılı, yatırım ve istihdamın teşvikine dair bir kanun geçirilmiştir. Bilindiği üzere, bu Kanun çerçevesinde, yatırımcılara, hazine arazileri bilâbedel tahsis edilmiştir, aynı şekilde enerji desteği verilmiştir, aynı şekilde bu yatırımcıların istihdam ettikleri personelin Gelir Vergisi stopajları ve Sosyal Sigortalar primlerinin belirli bir kısmı Hazine tarafından, kamu tarafından karşılanmıştır. Ancak, tahsis edilen bu arazilerin, yatırım amacıyla tahsis edilmiş bulunan bu arazilerin, bilâbedel tahsis edilmiş bu arazilerin belli bir sürede yatırım amacına uygun olarak kullanılmaması veya herhangi bir şekilde yatırıma başlanmaması halindeki müeyyide açık bulunmaktadır. İşte, yapılan bu değişiklikle, bu tasarı da yapılan bu değişiklikle, bir yıl içerisinde yatırıma başlanmamış olması halinde, Maliye Bakanlığı tahsisi resen kaldıracaktır; ancak, mücbir sebeplerin bulunması halinde süre altı ay daha uzatılabilecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarıyla yapılan diğer bir değişiklik, organize sanayi bölgelerine tanınmış bulunan bir imtiyaz veya kolaylığın, sivil hava ulaşımına açık havaalanlarındaki tesislere de tanınmasıyla alakalıdır; hem Büyükşehir Belediyesi Kanununda hem de Belediye Kanununda, belediye görev ve yetkilerini düzenleyen kanunlarda yapılan değişiklikle, bu alanların da, yani, sivil hava ulaşımına açık tesislerin de bu kanun kapsamı dışına çıkarılması öngörülmektedir.

Bu kanunla getirilen diğer bir değişiklik,  daha önce, bilindiği üzere, Maliye Bakanlığı bünyesinde vergilerin daha etkin veya gelir idaresinin daha etkin olmasını sağlamak maksadıyla "Gelir İdaresi Başkanlığı" adı altında bir teşkilat kurulmuştu. İşte, bu tasarıyla, Gelir İdaresi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda bir değişiklik yapılmak suretiyle, başkan yardımcısı sayısı 3'ten 5 adede çıkarılmaktadır, 6 ncı maddede yer alan  görevli sayısı 3'ten 5'e yükseltilmektedir.

Bu tasarının getirmiş bulunduğu başka bir değişiklik, 2006 yılı merkezî yönetim bütçesinin 9 uncu maddesinin (a) fıkrasıyla ilgilidir. Bilindiği üzere, o fıkrada "proje kredisi ile sağlanacak olan projelerden kurulu gücü 500 mw üzerinde olan baraj ve hidroelektrik santral projeleri ile Gebze-Haydarpaşa, Sirkeci-Halkalı Banliyö Hattının İyileştirilmesi ve Demiryolu Boğaz Tüp Geçişi İnşaatı Projesi kapsamındaki Demiryolu Aracı İmali işi hariç" ifadesi yerleştirilmek suretiyle, hidrolik santrallara tanınmış bulunan kolaylıktan, biraz önce okuduğum Gebze-Haydarpaşa  ve Sirkeci Banliyö Hattının İyileştirilmesi Projesi de bu kapsama dahil edilmiştir. Bunun anlamı nedir diye baktığımızda, bütçe kanununda, bilindiği üzere, yatırımların daha etkin yapılabilmesi amacıyla, bütçe ödeneğinin veya proje maliyetinin yüzde 10'u kadar, ilgili yılı bütçesinde ödeneği bulunmayan projelere başlanılmaması düzenlenmiştir Bütçe Kanununun bu 9 uncu maddesiyle; ancak, parantez içi hükümle, 500 mw'lık baraj inşaatları bunun kapsamı dışındaydı. Bu yapılan düzenlemeyle, biraz önce ifade ettiğim gibi banliyö hatları da, Gebze-Haydarpaşa ve Sirkeci-Halkalı banliyö hatları da bu kapsama dahil edilmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 78 sayılı Yükseköğretim Kurumlarının Öğretim Elemanlarının Kadroları Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede bir değişiklik yapılmakta ve ilk defa, bu müesseseye ilişkin yeni bir sistem, merkezî sistem getirilmektedir. Bu merkezî sistemde yer alacak kimler vardır; elbette öğretim üyeleri yoktur, burada öğretim görevlileri vardır; okutmanlar, araştırma görevlileri, uzman, çevirici, eğitim-öğretim planlamacısı kadrolarına açıktan, öğretim elemanı dışındaki kadrolara  naklen atanabilmek için, Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezinin sınavından geçmiş bulunmak gerekmektedir. Gayet tabiî, bu sınavı müteakip, yükseköğretim kurumlarınca ayrıca bir giriş sınavı yapılacaktır. İşte bu sınavın usul ve esasları, Yükseköğretim Kurulunun önerisi, Bakanlar Kurulu tarafından belirlenmesiyle ortaya çıkacak bir yönetmelik tarafından düzenlenecektir. Bu merkezî sistem, imtihan sistemi ilk defa düzenlenmiş bulunmaktadır bu tasarıyla.

Yine bu tasarıda, Vakıflar Genel Müdürlüğüyle alakalı daha önce bütçe kanunlarında yer alan hükümler, özellikle Bezm-i Âlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesiyle alakalı düzenlemeler, yine ilgili kanunlarına, yani Vakıflar Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunlara taşınmaktadır.

320 sayılı Millî Piyango İdaresi Genel Müdürlüğü hakkında kanunda değişiklik yapılmaktadır. Bilindiği üzere, Millî Piyango İdaresi özelleştirme kapsamına alınmıştır ve hizmetlerini lisans sözleşmesiyle yaptırmaktadır. Lisans sözleşmesinin üç yıllık süresi aşağı yukarı dolmak üzeredir. İşte, bu tasarıda getirilmiş bulunan hüküm, üç yıllık sürenin uzatılmasına ilişkindir. Özelleştirme kapsamında olduğu için, özelleştirme sonucunda devralan kuruluşun faaliyete geçiş tarihine kadar veya sistemin işletimi konusunda yeni bir ihale kararı alıp sonuçlanıncaya kadar bu sürenin uzatılması, tasarıyla, tasarının bu maddesiyle öngörülmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son olarak, yine, Demiryollarının, bilindiği üzere, Türkiye'de işlettiği limanlar vardır. Esasen, limanlar, kamu adına, önemli ölçüde Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları tarafından, daha önce de kısmen Türkiye Denizcilik İşletmeleri tarafından işletilmekteydi. Bu limanlar, bilindiği üzere, özelleştirme kapsamındadır. TDİ'nin limanlarının önemli bir kısmı özelleştirilmiştir. Keza, Demiryollarının limanları özelleştirmeye çıkmıştır, ihale edilmiştir, ihalesi durdurulmuştur; ama, ihale süreci devam etmektedir.

İşte bu maddeyle, geçici 1 inci maddeyle Mersin, İskenderun, İzmir, Bandırma, Derince ve Samsun -ki, bunların tamamı Devlet Demiryolları tarafından işletilmektedir- bunların satışından elde edilecek gelirler, özel ödenek ve özel gelir kaydedilecektir ve bunlar, bu işletmenin muhtelif projelerinde kullanılmak üzere sermayesine mahsup edilecektir.

Bu tasarıyla başlıca getirilmiş bulunan düzenlemeler bundan ibarettir.

Bu tasarının hayırlı olmasını diliyor; hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Açıkalın.

Tümü üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına, Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit; buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 1210 sıra sayılı Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde görüşlerimizi belirtmek üzere Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle Yüce Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün görüşmekte olduğumuz 1210 sıra sayılı tasarı da, daha önce bu Meclisten geçen torba yasaları aratacak şekilde karmakarışık, belirsiz, içinde ne olduğu belli olmayan, anlaşılmayan maddelerle doludur.

Öncelikle, bu tasarı açık ve net değildir. Plan ve Bütçe Komisyonu huzuruna getirilen bu torba yasa, önce 25 maddeydi, daha sonra buna geçici maddeler, ek maddeler eklenmek suretiyle, 44-45 maddeye çıkarıldı. Bu da yetmiyormuş gibi, Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmesi sırasında, Ulaştırma Bakanlığına ait bir kanun teklifi, 9 maddelik, 10 maddelik bir kanun teklifi, 10 milletvekili tarafından imzalanmak suretiyle, getirilip bu torba yasaya monte edildi; yani, torba, bir yerde çuvala döndü, çuvaldan daha da büyüdü, içinde ne olduğu belli değil, ne ararsanız var.

Bu bakımdan, öncelikle, bütçe kanunlarına, Anayasanın 161 inci maddesine göre, bütçeyle ilgisi olmayan hükümler, düzenlemeler getirilemez hükmü vardır; fakat, her nasılsa, AKP İktidarı, bütçe kanunlarını çıkardığı zaman, bütçeyle ilgili olmayan hükümleri, düzenlemeleri de bütçeye almak suretiyle, bütçeyi, bir bakıma Anayasaya aykırı duruma getirmektedir. İşte, Anayasa Mahkemesi de, bütçedeki bu Anayasaya aykırı düzenlemeleri, hükümleri iptal edince, bugün, tekrar, karşımıza, bu maddelerin, bu düzenlemelerin bütçeden çıkarılarak, ilgili kanun ve kanun hükmünde kararnamelere götürülmesi için bu torba yasa getirilmiş ve Yüce Meclis, gereksiz yere tekrar işgal edilmiştir.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bu bütçe kanununa geçmeden önce, konumuz bütçe olduğuna göre, bütçeyle ilgili, makroekonomik dengelerle ilgili bazı göstergelerden söz etmek istiyorum.

Öncelikle, bütçede öngörülen hedefler tutmamıştır ve şu anda, revize edilmesi gereken acil makroekonomik göstergeler vardır. Bunun en başında da enflasyon oranıdır. Hepimizin bildiği gibi, 2006 yılı Bütçe Kanununda, 2006 yılına ilişkin enflasyon, TÜFE oranı, yüzde 5 olarak öngörülmüştür; ama, gelinen bu beş aylık süreçte, yüzde 4,53 oranındaki TÜFE'yle, enflasyonla, Hükümetin bir yıllık enflasyon oranı sıfırlanmıştır. Yani, bu oran, ilk beş ay sonunda revize edilmesi gerekmekte, yeniden gündeme getirilip, revize edilmesi gerekmektedir. Hatta, içinde bulunduğumuz dönemde, son bir ayda ekonomide gelişen dalgalanmalar, özellikle yüzde 25'e varan bir devalüasyonun olması, dövizin, doların değerlenmesi, euronun değerlenmesi; bu da yetmiyormuş gibi, iç borçlanma faiz oranlarının yüzde 20, yüzde 22'lere kadar çıkması, bir yerde, bütçedeki makroekonomik dengelerin, makroekonomik göstergelerin kâğıt üzerinde kaldığını, bunların, ilk beş ay sonunda ya da altıncı ay içerisinde yeniden revize edilmesi gerektiğini göstermektedir.

AKP iktidara geldiğinde, cari işlemler açığı 1,5 milyar dolardı; ama, gelinen bu süreç içerisinde, 2005 yılı sonunda cari işlemler açığı 22,5 milyar dolara çıkmış, bu yılın sonunda da 30 milyar dolara çıkması beklenmektedir. Bununla beraber, sadece dört yılın sonundaki cari işlemlerin kümülatif, birikimli toplamı 44 milyar dolar civarındadır.

İşin öte tarafında, cari işlemler açığının finansmanının kalitesinde de kalitesizlik vardır. Önemli olan, bu cari işlemler açığının doğrudan yabancı sermaye dediğimiz, doğrudan yatırımlar dediğimiz, uzun vadeli yatırımlarla, uzun vadeli borçlarla kapatılmasıdır; ama, bugün, Türkiye'de, maalesef, yüksek reel faizler sonucu ülkemize gelen sıcakpara, bir yerde, bu cari açığın finansmanında kullanılmak suretiyle bu ülkenin dar gelirlilerinden, emeklilerinden, yoksullarından dolaylı vergi adı altında alınıp Hazineye getirilen paralar yüksek reel faizlerle, cari işlemler açığının kapatılması için sıcakpara sahiplerine enjekte edilmektedir; yani, çoğu da yurt dışına gitmektedir. Ne pahasına; kendi insanımızın yoksullaşması, kendi insanımızın fakirleşmesi pahasına.

Değerli arkadaşlarım, sadece makroekonomik göstergelerden, faizler değil, enflasyon değil, toplam borç stoku da, AKP'yle beraber 150 katrilyona yakın artarak 350 katrilyon liraya varmıştır. Dış borçlar 113 milyar dolardan 170 milyar dolara çıkmıştır. IMF'ye olan borçlar 23 milyar dolardan her ne kadar 11 milyar dolara inmişse de, bunun altında yatan, bu ülkenin cumhuriyet döneminin tüm hükümetlerinin yaptıkları devasa kuruluşlar, özelleştirme adı altında yabancı kuruluşlara değerinin altında satılmak suretiyle elde edilen özelleştirme gelirlerinin bir bölümü bu IMF'ye olan borçların finansmanında kullanılmıştır. Bu nedenle, IMF'ye olan borçlar 23 milyar dolardan 11 milyar dolara inmiştir; ama, bu da sevinilecek bir şey değildir; çünkü, şu anda dünyada IMF'ye borcu olan en borçlu ülke Türkiye'dir. IMF'nin alacaklarının yüzde 80'i Türkiye'den olmakta, Türkiye'yi çok gerilerden Uruguay ve Bulgaristan izlemektedir; yani, onlarla aynı statüde gitmekteyiz.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; büyümeye seviniyoruz. Elbette büyüme olmalı ve büyüme de yakalanmıştır; ama, isterdik ki büyüme sadece ithalata bağlı, dışa bağlı bir büyüme olmasın. Kendi üretimimize, kendi ekonomimizin canlılığına, kendi ülkemizin insanlarına iş yaratan, üretim yaratan bir büyüme olmalıydı. Maalesef, bugün, büyüme olmasına rağmen, bir yerde, işsizlik artmak suretiyle, büyümenin kendi insanımıza bir fayda getirmediğini; kendi insanımızın, kendi işsizimizin sorununa bir çözüm getirmediğini görmekteyiz; çünkü, bu büyüme, üretmeyen, istihdam yaratmayan bir büyümedir. Bugün işsizlik oranı yüzde 11,5 yüzde 12 arasında gidip gelmektedir. Nitelikli işsizlik dediğimiz üniversiteler arasındaki işsizlik yüzde 29'a, gerçek işsizlik oranı ise yüzde 26'lara varmıştır. Daha da ötesinde, bölgesel olarak baktığımız zaman, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde işsizlik oranı yüzde 40'lar civarındadır. Evet, yüzde 40'lar… Bir yandan Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesini teşvik kapsamı dışına çıkarmak suretiyle bu illerin üretimini durdurdunuz, öte yandan da buradaki insanlara iş vermeyerek bölgelerarası gelir dağılımını, bölgelerarası dengesizliklerini artırmaya başladınız. Hani sizin adalet anlayışınız nerede?! Hani bölgelerarası gelir dağılımı uçurumunu azaltacaktınız?! Hani bölgelerarası dengesizliği giderecektiniz?! 4325 sayılı Yasayı kadük durumuna getirerek onun yerine çıkarttığınız gizli teşvik yasalarıyla ve en son 5084 sayılı Yasayla teşviki özelden alıp Türkiye geneline yıkmak suretiyle yatırımların Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinden gelişmiş bölgelere kaydırılmasına çanak tuttunuz. Bu da yetmiyormuş gibi, doğrudan yabancı sermaye getiriyorsunuz ve doğrudan yabancı sermayenin geldiğinde, haritaya baktığımız zaman Kayseri'den öteye doğrudan yabancı sermaye gitmemektedir. Bir yandan yerli üretimin, yerli yatırımın doğu ve güneydoğuya gitmemesi, öte yandan doğrudan yabancı sermayenin Doğu ve Güneydoğu Anadoluya gitmemesi bölgelerarası uçurumu artırarak insanların gelişimine etki yapacaktır, insanları yoksullaştıracaktır, insanları birleşmeden, bütünleştirmeden imtina edecektir. Bu bakımdan, bu Parlamentoya, bu Hükümete görevler düşmektedir; bir an önce, 5084 sayılı Teşvik Yasasını revize ederek bunun yerine bölgesel ve sektörel bazda gerçek anlamda yatırımı artıran, üretimi artıran, bölgelerarası makası azaltan bir teşvik yasasını bu Yüce Genel Kurula getirip buradan çıkartmak zorundayız. Bu, ülkemiz için, insanlarımız için, bölgemiz için çok önemlidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hukuk önemlidir, hukuk herkese lazımdır. Buradan çıkan kanunlar uygulanmayacaksa, hiçbir anlamı yoktur. Özellikle bazı siyasî partileri hazine yardımından mahrum etmek amacıyla mahkemenin verdiği yürütme kararlarını görmezlikten gelmek, hukuka vurulan bir darbedir, hukuku hiçe saymaktır; yani, o zaman, eğer yürütme kararlarının bir anlamı yoksa, neden idare mahkemeleri, Danıştay, bölge idare mahkemeleri, yürütmeyi durdurma kararları veriyorlar?! O zaman, gelin, bir kanun çıkaralım ve yürütmeyi durdurma kararlarını hukuk mevzuatından kaldıralım, işlerliği yoksa. Yok, eğer yürütmeyi durdurma kararları keyfî bir şekilde uygulanmıyorsa, burası bir dağ başı olarak kabul ediliyorsa, hukuka saygısızlık gösteriliyorsa, adaletsizliğe prim veriliyorsa, buna söyleyecek bir sözümüz yoktur. Anavatan Partisi olarak biz, milletle bütünleşmişiz. Hazine yardımı almadan da milletin gönlünde taht kurarak, millet bizi tekrar iktidara getirebilir; ama, biz, burada, bir hukuksuzluğu, hukuka aykırılığı dile getirip, onun bir an önce ortadan kaldırılmasını, adalete saygı gösterilmesini istiyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; getirilen bu torba yasa tasarısında "sürekli görev yolluğu" adı altında… Bazı kamu görevlileri kendi istekleriyle nakil oldukları zaman, bunlardan bir yazılı beyan alınarak, kendilerine harcırah ödenmeyeceği kabul edilmekte ve onlara harcırah ödenmemektedir. Özellikle 2003 yılı geçici bütçe kanununda böyle bir hüküm vardı ve diyor ki "eğer bir kamu görevlisi, kendi isteğiyle bir yerden başka tarafa gidiyorsa ve yazılı müracaatı varsa, buna harcırah ödenmez" ödenmemiştir. Onun üzerine 4969 sayılı Yasa çıkarılmış, o yasada yine ödeme yapılmamıştır. En son 5335 sayılı bir Yasa çıkarılarak, kamu görevlilerine, zorunlu göreve gittiklerinde, sınav sonucunda, resen atamalar sonucunda, sağlık ve eş durumu sonucunda harcırah ödeneceğini, bunun dışındaki atamalarda ise harcırah ödenmeyeceğini hükme bağlamıştır.

Tabiî, bunu, haklı olarak, hukuka aykırı olduğundan, insanlara angarya gördürülemeyeceğinden, angarya gördürülmesi Anayasaya aykırı olduğundan, bunu kamu görevlileri mahkemeye, Anayasa Mahkemesine kadar götürüp iptal ettirmişlerdir. İptal edilince de bu harcırahların, ödenmeyen harcırahların faizleriyle beraber ödenmesi gereken tutarlar çok büyük oranlara ulaşmıştır ve bu oranlar da Hazineyi büyük oranda zarara sokacağından, böyle bir düzenleme yapılıp, bunun ortadan kaldırılması isteniyor.

Tabiî, aslında, burada, Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürüyemeyeceği, bundan dolayı geriye dönük olarak harcırah ödenemeyeceği hükmü getirilmektedir; ama, bunu da, Danıştay 2. Dairesi, beş yıllık zamanaşımı süreci içerisinde olmak şartıyla, bütün harcırahların geriye dönük olarak da ödeneceğini hükme bağladığından, bundan böyle tüm harcırahların ödenmesi gerekmektedir.

İşte, buraya getirilen düzenleme budur; ama, bu düzenleme de eksiktir. Neden eksiktir; çünkü, sadece geriye dönük olarak ödenmeyen harcırahları ödüyoruz; ama, harcırahların faizlerini ödemiyoruz. Oysa, bu insanlar, bu kamu görevlileri bir yerden başka bir yere nakil oldukları zaman, evlerini, hanelerini nakledebilmeleri için bankalardan krediyle borç alarak, eşinden dostundan dövizle borçlanarak evlerini nakletmişlerdir. Yani, demek istediğim, sadece anapara değil, bu insanlar faiz de ödemişlerdir. O halde, bugün de, sadece bunlara harcırahları değil, harcırahlarının faizlerinin de ödenmesi gerekmektedir. Buna dikkati çekmek istiyorum. Yoksa, tekrar, burada gelip yeni bir düzenleme yapmak zorunda kalırız.

Yine, bu torba yasa tasarısının bir maddesiyle, Rekabet Kurumunda yapılan bir değişiklikle, Rekabet Kurulunun karar alma süreci etkilenmiştir. Rekabet Kurulunda 7 kişilik kadro olmasına karşın, 8 üye vardır ve Rekabet Kurulu 7 kadroya karşılık 8 üyeyle karar aldığı için, kararlarının çoğu iptal edilmiştir. Bu bakımdan, böyle bir düzenleme geliyor; ama, burada getirilen bu düzenlemede, yasanın mantığına, ruhuna aykırı, kişiye özgü, kişiye özel bir düzenlemeyle, belli bir kişinin Rekabet Kurumunda kalarak, Rekabet Kurulunun karar alma sürecinin değiştirilmesi isteniyor; çünkü, hepimizin bildiği gibi, Rekabet Kurumu çok önemli işlevler yapmaktadır. Özellikle, özelleştirme aşamasında, özelleştirme sürecinin son bulabilmesi için, önceden, ihaleye çıkmadan önce, Rekabet Kurulunun görüşünün alınması ve ihale yapıldıktan sonra da Rekabet Kuruluna gelip, Rekabet Kurulu, yapılan bir özelleştirmenin tekelleşme, kartel yaratıyor mu yaratmıyor mu, ekonomiye katkısı ne, yapılan özelleştirme hukuka uygun mu diye karar veriyor. İşte, burada getirilen bir düzenlemeyle, Hükümet, kendine yakın bir kişinin atamasını, orada bulunan bir kişinin kararlarda etkili olmasını sağlamak amacıyla, Rekabet Kurulundaki karar alma sürecini 8 kişiye çıkarıp, Rekabet Kurulunun 8 kişiyle toplanıp karar almasını sağlıyor.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım…

HASAN ANĞI (Konya) - 11 Kurul üyeliği 7'ye düştü…

MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - Tamam, onu da biliyoruz; ama, şu anda 8'de… Düzenleme 8'e getiriliyor, 8'de… 7 kadro var, 8 kişiyle toplanıp, 8 kişiyle…

HASAN ANĞI (Konya) - Hiç alakası yok. 11'den 7'ye düştü.

MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - Evet, 11'den 7'ye düştü; 7'de 4 kişinin ataması yapılmadı, arada 1 kişinin ataması yapıldı, 8 oldu… İşte, aksaklık da buradan kaynaklanıyor. Biz de bunu tartışıyoruz.

HASAN ANĞI (Konya) - Hayır ya… Yasayı biz çıkardık Muhsin Bey…

MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - 1 kişinin ataması yapıldı. Atamayı kim yaptı; Rekabet Kurumu Başkanlığının önerisi doğrultusunda atamanın yapılması lazım; ancak, bu atamada Rekabet Kurulu Başkanının ve Rekabet Kurulunun haberi olmadan, Başbakanlık Müsteşarının bilgisi dahilinde, Başbakanlık Müsteşarına yakın bir kişinin ataması yapılarak, Rekabet Kurulunun alacağı kararlar etkilenmek istenmiştir. Bu bakımdan, bu, Anayasaya aykırıdır. Bu, tekrar iptal edilir. Bu bakımdan, boşuna Yüce Genel Kurulu, böyle, boş şeylerle uğraştırmayın. Aksi halde, tekrar, bunlar buradan gelir ve buradan dönerler.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; yine, bu torba yasayla getirilen bir maddeyle, üniversite öğretim elemanları dışında kalan okutman, araştırmacı, çevirmen gibi diğer kadrolara ve araştırmacı kadrolarına yapılan atamalarda, Yükseköğretim Kurulunun hazırladığı, Millî Eğitim Bakanlığının görüşü ve Bakanlar Kurulunun kararıyla sınav sürecinin sonuçlanacağı belirtilmektedir. Oysa, Anayasanın 130 ve 131 inci maddelerinde, üniversite özerkliği çerçevesinde üniversite kadrolarının saptanmasında, üniversitelere dağıtımında, üniversitelerarası dağılımda ve hatta bölümlerarası dağılımda tek yetkili yerin Yükseköğretim Kurulu olduğu belirlenmiştir. Oysa, bu tasarının bu maddesiyle getirilen bir şeyle, bundan böyle Bakanlar Kurulu da yönetmelikleri esas çerçevesinde inceleyerek yürürlüğe koyacaktır. Yani, Yükseköğretim Kurulunun yükseköğretim elemanları üzerindeki kadrolaşmasını bir yerde sınırlamak, engellemek amacıyla Bakanlar Kurulu da yönetmelikle işin içine karıştırılmaktadır.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; yine bu yasa tasarısında getirilen bir maddeyle, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları yatırım programında yer alan projelere sağlanmış ve sağlanacak olan krediler için Hazinenin kredi sağlaması ve bunu Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryollarına karşılıksız olarak vermesi öngörülmektedir. Ama, burada eksiklikler vardır; çünkü, tüm borçların, ödenek ve gelir-giderlerin bütçeyle ilişkilendirilmesi lazım, bütçeyle bunların yapılması lazım. Oysa, burada yatırım harcamaları bütçeye gider olarak yazılmamakta, bütçe dışında yapılmak suretiyle bütçenin şeffaflığı, açıklığı, doğruluğu engellenmektedir. Hani biz saydam bütçeler yapacaktık, hani bir bütçe disiplini vardı, hani malî disiplin vardı?!. Eğer bunların hepsi varsa, o zaman tüm gelir ve giderlerin, tüm bu borçların bütçeyle ilişkilendirilip muhasebeleştirilmesi bütçe içinde yapıldıktan sonra ilgili yerlere verilmesi gerekmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz  tarafından kapatıldı)

MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Elbette Devlet Demiryollarının yatırım ihtiyacı vardır ve inanıyoruz ki, alınacak bu devasa dış krediler, dış proje kredileri Devlet Demiryollarının geliştirilmesinde, yeni hatların açılmasında, hızlı trenlerin yapılmasında kullanılır. Gerçekten de, Türkiye'de ulaşım sektöründe bir aksaklık vardır; çünkü, Türkiye bir yandan dövize bağımlı akaryakıt alırken, öte yandan da ekonomik olan devlet demiryollarını geliştirmemek suretiyle ekonomisini içten baltalamaktadır. İnanıyoruz ki, bütçe dışında da olsa, getirilen bu devasa miktardaki dış krediler, gerçek anlamda devlet demiryollarının reorganizasyonunda kullanılır ve onlara yeni hatlar, yeni yollar yapılmak suretiyle insanımızın, milletimizin istifadesine sunulur.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; inşallah, bundan sonra artık böyle torba yasalarla, içinde ne olduğu belli olmayan yasalarla, gece yarısı kâğıdı eline alan sayın bakanlar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Son cümlelerinizi alayım lütfen.

MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - …Plan ve Bütçe Komisyonuna getirip "şunu de ekleyin" demezler ve şeffaf ortamda, açık ortamda tartışmalar yapılır, görüşmeler yapılır, en iyi şekilde yasalar çıkarılır.

Bu bakımdan, bu yasa tasarısının, bu torba yasa tasarısının tüm hükümlerinin ilgili kişi ve kurumlara hayırlı, uğurlu olmasını diliyor, Yüce Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Koçyiğit.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Trabzon Milletvekili Sayın Akif Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1210 sıra sayılı kanun tasarısı hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz aldım; sözlerime başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu tasarı, Adalet ve Kalkınma Partisi Hükümetinin yasa yapma anlayışının ne kadar yanlış olduğunun çok tipik bir göstergesidir.

Tasarı, Plan ve Bütçe Komisyonuna 25 madde olarak gelmiştir. Hükümet, Plan ve Bütçe Komisyonuna 25 maddelik bir tasarı göndermiştir. Tasarı görüşmeleri sırasında, Plan ve Bütçe Komisyonunun gündeminde bulunan ve Ulaştırma Bakanlığının görev alanını ilgilendiren bazı konuları düzenleyen bir kanun teklifiyle birleştirilmesi öngörülmüştür; ki, o kanun teklifinin Plan ve Bütçe Komisyonuna Hükümetten gelmiş olan tasarı metniyle hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. Bununla da yetinilmemiş, komisyon görüşmeleri sırasında önergelerle, tasarının ana özelliğiyle ilgili olmayan birçok madde eklenmiştir. Böylece, komisyona 25 madde olarak gelen tasarı, 45 madde olarak komisyondan geçmiş ve bugün Genel Kurulda bu tasarıyı görüşüyoruz.

Konuşmamın başlangıcında tasarının ismini söylemedim; çünkü, tasarı oldukça uzun bir isme sahip. Plan ve Bütçe Komisyonuna gelen ilk şekliyle, bütçe kanunlarında yer alan bazı düzenlemelerin ilgili kanunlarına taşınması yönünde bir ismi içeren tasarı, yapılan ilaveler nedeniyle, değişiklikler nedeniyle çok başka bir ismi almıştır.

Değerli arkadaşlar, bütçe yasasının çok temel bir hükmü vardır. Bütçe yasalarına bütçeyle ilgili olmayan hükümler konulamaz. Anayasanın bunu öngörmesinin nedeni şudur: Bütçe yasalarının görüşülmesi, yasalaşması diğer yasalardan farklıdır ve çok daha güçlü bir yasadır bu nedenle. Bütçe yasalarının yasalaşmasındaki bu özellik, hemen hemen bütün hükümetleri, bütçe yasalarına, bütçeyle ilgili olmayan hükümler koymaya sevk etmiştir. Bu yanlış anlayış, bu alışkanlık, Adalet ve Kalkınma Partisi Hükümetleri döneminde de devam etmiş ve biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bunların Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle, Anayasa Mahkemesinde iptal davaları açtık ve Anayasa Mahkemesi bizim iptal davalarımızı haklı görerek, yerinde bularak bu düzenlemelerin tamamını iptal etmiştir.

Şimdi görüştüğümüz bu tasarı, Cumhuriyet Halk Partisinin Anayasa Mahkemesinde iptal ettirdiği, bütçe yasasına konulmuş olması nedeniyle iptal ettirdiği düzenlemelerin, ilgili yasalarına, normal yerlerine taşınmasıdır. Bu düzenlemelerin normal yasalarına konulmasını doğru buluyoruz tabiî ki; ama, bu tasarıda doğru bulmadığımız, bütçeyle ilgili olmayan birtakım düzenlemeleri de doğru bulmuyoruz; bunları, hem ilgili maddelerde hem de şu anda tasarının tümü üzerindeki görüşlerimi ifade ederken sizlere anlatmaya çalışacağız.

Değerli arkadaşlar, Sayın Maliye Bakanımız, bir süre önce, bütçe uygulama sonuçlarını açıkladı. Hemen her ayın sonunda, Sayın Maliye Bakanı, bütçe uygulamaları sonuçlarını açıklamaktadır ve bu bütçenin uygulama sonuçlarının çok başarılı olduğunu kamuoyuna ilan etmiştir, vergi gelirlerinde olağanüstü ölçüde bir artıştan söz etmiştir.

Değerli arkadaşlar, Sayın Maliye Bakanının pembe tablo çizen açıklamalarının gerçekçi olmadığını biliyorum. Bunlara inanmak istiyorum; ama, maalesef, rakamların ayrıntılarına girdiğimde bunlara inanmanın mümkün olmadığını görüyorum. Bakın "bütçe uygulamasında -vergi uygulamasında- gelir bütçesi fazla vermiştir" derken, kamuoyuna şu hususun açıklanması ihmal ediliyor, yapılmıyor: İlk altı aylık uygulamada Kurumlar Vergisi geçici vergi tahsilatı yüzde 30 oranı üzerinden yapılmıştır; daha geçen hafta yasalaşan bir tasarıyla da Kurumlar Vergisi oranının -geçici vergi de dahil olmak üzere- 1 Ocak 2006'dan itibaren geçerli olacak şekilde yüzde 20'ye indirilmesi öngörülmüştür. Yani, siz ilk altı ayda Kurumlar Vergisinin birinci geçici vergi taksitine ilişkin olarak yüzde 30 oranıyla vergi tahsil ettiniz; bunu, Kurumlar Vergisi Yasası yürürlüğe girdikten sonra mükellefin ikinci taksitinden mahsup edeceksiniz; yani, yüzde 30 ile yüzde 20 arasındaki farkı, 10 puana isabet eden vergiyi mahsup edeceksiniz. Bunu kamuoyuna açıklamazsanız "vergi gelirlerinde çok büyük bir fazla verdik" derseniz, bu gerçekçi olmaz.

Değerli arkadaşlar, Sayın Maliye Bakanı, Hazineden sorumlu Sayın Bakanımız, daha çok kısa süre önce çok başarılı bütçe uygulama sonuçlarından söz ederken, bugün yapmış oldukları bir açıklamayla vergi politikasında çok önemli değişiklikler yapmışlardır. Yani, bir yandan, başarıyla giden bir bütçe ve vergi politikasından söz ediyorsunuz, bir yandan, bugün yaptığınız açıklamayla ve bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülecek olan bir kanun teklifiyle vergi politikasında bir yıl önce kabul edilenlerin, Hükümet, şimdi tersini Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine getirmiştir. Çok başarılı bütçe uygulamasından söz edilirken, henüz 2005 yıl sonu faizdışı fazla miktarını Hükümet açıklayamamıştır. Neden açıklayamamıştır; çünkü, taahhüt edilen yüzde 6,5 oranındaki faizdışı fazlayı Hükümet tutturamamıştır. Eğer tuttuysa, Sayın Maliye Bakanımız, bunu burada rakamlarıyla açıklar, yüzde kaç olduğunu açıklar. Tutmayan bir faizdışı fazla varken, bu açıklanamazken başarılı malî disipline sahip bir maliye politikasından, bir bütçe uygulamasından söz etmenin mümkün olmadığını düşünüyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2004 yılı sonunda kabul edilen bir yasayla, menkul kıymet vergilemesinde, menkul kıymetlerin alınıp satılmasından doğan kazanç üzerinden yüzde 15 oranında stopaj yapılması esası getirilmişti. Devlet iç borçlanma senetleri, hisse senetleri, özel sektörün çıkarmış olduğu tahviller dahil olmak üzere, hemen hemen tüm menkul kıymetleri kapsayacak şekilde tek bir oran getirildi. Yine, yatırım fonlarının vergilemesinde önemli bir sistem değişikliğine gidildi, daha önce yatırım fonu katılma belgesi alan bireylerin elde ettiği kazanç vergilenirken, bu sefer uygulama değiştirildi, bireylerin elde ettiği kazanç yerine, vergilemenin fon bünyesinde yapılması uygulaması getirildi ve bu düzenlemeyle yapılan bir önemli değişiklik daha vardı, yüzde 15'lik oranın indirilmesi konusunda, indirilmesi veya yükseltilmesi konusunda günün ekonomik şartlarını dikkate alarak Bakanlar Kuruluna bir yetki verilmiyordu. Tutanaklarda vardır, burada o zaman şu görüşleri aynen ifade ettim, 29 Aralık 2004 tarihli tutanaklarda bunlar kayıtlıdır değerli arkadaşlar:

Birincisi, yüzde 15'lik stopaj oranı, reel faizlerin yüksekliğini dikkate aldığınızda yüksek kalır. Bu oranla sermaye piyasalarını teşvik etmezsiniz. Sayın Maliye Bakanı ve Hazineden sorumlu Sayın Bakan, bugün yaptıkları açıklamayla, yüzde 15'lik stopaj oranını devlet iç borçlanma senetleri, özel sektör tahvilleri ve yatırım fonlarında yüzde 10'a indirdiklerini açıkladılar.

Yine, yabancılara satılan, eurobond olarak isimlendirilen menkul kıymetlerde, hazine bonolarında artan oranlı tarifeyle vergileme söz konusuydu, yüzde 35'e ulaşan. Bunun doğru olmadığını ifade ettik o zaman. Bu kürsüden bunları ifade ettim. Burada bir eşitleme gerekir. Yüzde 15 bir vergi oranı koymuşken yurt içindeki menkul kıymetlere, yurt dışındaki menkul kıymetler için hem beyan usulü hem de yüzde 35'e varan, ulaşan oranda bir vergileme oranı öngörürseniz, bu doğru olmaz. Bugün yapılan açıklama bu konuda, oran, stopaj oranı sıfıra indirilmiştir. Bu alandan hiç vergi almayacaktır Hükümet.

Yine o zaman ifade ettiğimiz bir konu; bugün durumu böyle görüyor olabilirsiniz, Bakanlar Kuruluna herhangi bir yetki vermiyor olabilirsiniz; ama, bir gün gelir ekonomik şartlar, ekonomik süreç bu oranın değiştirilmesi gerektiğini zorunlu kılabilir, bunu size söyleyebilir, buna ihtiyaç duyabilirsiniz, Bakanlar Kuruluna bu yetkiyi verin. "Hayır, bunu vermeyeceğiz" dedi Hükümet. "Neden vermiyorsunuz" sorusunun cevabını da "biz eğer Bakanlar Kuruluna indirim yetkisi verirsek 'bu konuda ileride indirim yapabiliriz' mesajını vermiş oluruz, oysa, biz indirim yapmayı düşünmüyoruz, piyasalara kararlılığımızı göstermek istiyoruz" demiştir. Bugün getirilmiş olan kanun teklifinde, bu konuda, Bakanlar Kuruluna, vergi oranını sıfıra kadar indirme yetkisi verilmektedir.

Yine, yatırım fonu vergilemesinde o zaman söylediğimiz şuydu: Yatırım fonu bünyesinde vergileme yaparsanız, katılımcıların, katılma belgesi elde edenlerin, katılma belgesi sahiplerinin elde ettiği geliri vergilemek yerine, fon bünyesinde bu vergilemeyi yaparsanız… Niyet, fon bünyesindeki vergi nasıl olsa bu yatırımcıya yansıtılır düşüncesiydi ; ancak, fon bünyesinde vergilemenin mahzuru şuydu, sakıncası şuydu: Fon, vergi nedeniyle portföyünü değiştiremez durumda kalıyor; portföyde bir değişiklik yaparsa, bir hisse senedini çıkarıp yerine devlet iç borçlanma senedini koyayım veya devlet iç borçlanma senedini çıkarayım bir hisse senedi alayım veya (A) hisse senedini çıkarıp (B) hisse senedi alayım derse, vergi olacağı için, portföyler sabit kaldı, portföyler değişmedi. Bu, piyasanın mantığına uygun değil tabiî, menkul sermaye piyasalarına bu mantık uygun değil. Bunu o zaman ifade ettik. Bütçe uygulamalarıdır bu değerli arkadaşım. Bütçe dediğiniz zaman, bunun içerisine her şey girer ve yapılan, bugün açıklanan ne olmuştur; "yatırım fonu vergilemesinde 1 Ocak 2006'dan itibaren uyguladığımız sistemi değiştirdik, vazgeçiyoruz, eski sisteme dönüyoruz…" Değerli arkadaşlar, bunlar olmamıştır. Bu tip vergi politikaları, vergi politikalarındaki bu kararsızlık, güvensizliğe neden olur. Güvensizlik, politikalara güven duyamama, bütçe sonuçlarının olumsuz olmasına yol açar değerli arkadaşlar. Tablo budur.

Değerli arkadaşlar, bu tablo neyi yaratmıştır; politikalardaki tutarsızlık, sadece vergi politikası değil, ekonomi politikalarındaki tutarsızlık, piyasadaki, ekonomideki gelişmelere kayıtsızlık, bir güven bunalımı yaratmıştır, kim ne derse desin. Tabiî ki, Amerikan Merkez Bankasının faiz artırımı önemli olmuştur, Japonya'nın faiz artırımı önemli olmuştur. Bütün bunlar, artık, Türkiye'nin uluslararası likidite açısından çok cazip bir ülke olmadığını gösterir, eskisi kadar olmadığını gösterir; bütün bunlar doğrudur; ama, nisan ayından bu yana yükselen bir enflasyon olduğunu düşünürseniz, bu enflasyonun Merkez Bankası Başkanının açıklamalarına göre haziran ve temmuz ayında devam edeceğini dikkate alırsanız, 2005 sonu faiz dışı fazlasının tutturulamamış olmasını ve bu nedenle Hükümet tarafından hâlâ açıklanamamış olmasını dikkate alırsanız, siyasî ortamdaki belirsizliği, cumhuriyetin temel nitelikleriyle ilgili yapılan tartışmayı, cumhurbaşkanlığı seçimi etrafındaki tartışmayı alırsanız, bütün bunları bir araya getirirseniz, bunların sonucu, faizlerin yükselmesidir, Türk Lirasının değer kaybetmesi, dövizin değer kazanmasıdır.

Bakın, 3 Mayısa kıyasla bugüne geldiğimizde, faizler, devlet iç borçlanma senetlerinin ikincil piyasadaki faizlerindeki artış oranı yüzde 46 olmuştur değerli arkadaşlar. Türk Lirasındaki değer kaybı, kurdaki değer artışı yüzde 25 olmuştur. Hükümet, bir panikle bugün bir önlem açıklıyor. Değerli arkadaşlar, bu önlemler güven vermeye yetmez, bunlar yeterli önlemler değildir. Merkez Bankası Başkanımız, hatırlayacaksınız, bir faiz artırımı kararı aldı, yüzde 1,75'lik bir artırım kararı alıp faizleri yükseltti. Doğru bir karardır; ama, bu kararın başka önlemlerle desteklenmesi gerekiyordu. Hükümet, o faiz artırımı kararının her şeye yeteceğini düşündü; ama, yeterli olmadı. Bugün açıklananlar da sorunun çözümü değildir değerli arkadaşlar. Enflasyonun yükselişini nasıl önleyeceksiniz; sorun buradadır. Buna yönelik politikaları Hükümet, maalesef, ortaya koyamamıştır.

Değerli arkadaşlar, bu tasarının birkaç önemli düzenlemesi var, bütçe kanunlarına ilişkin olarak yapılan düzenlemeler dışında birkaç önemli düzenlemesi var. Kamu personeline yapılan harcırah ödemelerine ilişkin bir düzeltme hükmü getiriliyor. Bu şudur: Kendi isteğiyle yer değiştiren personele, kamu personeline, kendilerinden kurumlarının aldığı dilekçe uyarınca harcırah ödenmiyordu. "Yer değiştirme harcırahı, sürekli görev yolluğu" diyoruz buna. Bu ödenmiyordu; ancak, harcırah alamayan personel, yargıya başvurmak suretiyle bu harcırah hakkı olduğunu ortaya koydu ve Hükümetin 2003 yılından bu yana, 2003 yılı geçici bütçesinden başlayarak, daha sonra 2003 bütçesine koyarak, ondan sonra iki yasaya konu ederek yaptığı bu düzenlemelerin hemen hepsinde memurumuz haklı çıktı. Yargı, Danıştay memura hak verdi; düzenlemelerle ilgili olarak vatandaşı, memuru haklı gördü ve bu harcırahın ödenmesine karar verdi. Hükümet, bunun üzerine, yaptığı düzenlemeyle geçmişe yönelik olarak bu harcırahları memurlara ödüyor.

Bunu olumlu buluyoruz tabiî ki. Ancak, maddede eksik bir yan var. Mademki memurun iki yıl, üç yıl, dört yıl öncesinden bir alacağı var, bunu şimdi ödeyeceksiniz. Hakkaniyet neyi gerektirir; buna bir faiz ödemeyi gerektirir; bir kanunî faizle bunun ödenmesi gerekir.

Plan ve Bütçe Komisyonunda bunu çok ifade ettik; ancak, kabul görmedi. Bu yasanın görüşülmesine ilişkin ısrarlı taleplerimizden birisi de bu olmuştur. Şimdi bu konuda yine  bir önerge vereceğiz. Umuyorum bu önergemiz kabul edilecektir; hukukun üstünlüğü bunu gerektirmektedir.

Değerli arkadaşlar, bir diğer önemli düzenleme, Rekabet Kuruluna yönelik olarak  tasarının    13 üncü maddesiyle yapılan düzenlemedir. Bu düzenleme, tamamen bir kişiye yönelik olarak yapılan, yasa yapma anlayışına yakışmayan bir düzenlemedir. Yasalar, kişiler için çıkmaz, herkes için çıkar. Bir kişi için yasa yapıyorsanız, bu,  hakkaniyete, hukukun üstünlüğüne uygun olmaz değerli arkadaşlar.

Rekabet Kurulunun üye sayısı 11  iken, 2005 yılında çıkan bir yasayla, 2005 Temmuzunda çıkan bir yasayla üye sayısı 7'ye indirildi. Tabiî, 11 üyelikten bir kısmı boşalmıştı; ancak, yasanın çıktığı tarihte Kurulda 8 üye vardı. Daha doğrusu, yasanın çıkmasından önce, çok kısa bir süre önce Kurula hemen bir 8 inci üye atanmıştı. Şimdi, bir yandan yasa "Kurul 7 üyedir" diyor, bir yandan da 8 inci üyeyi atamışsınız oraya. Kurulun 8 üyeyle yapmış olduğu toplantılarda almış olduğu kararlar yargı tarafından iptal edildi, Danıştay iptal kararı verdi ve bu kararlar özelleştirmeyi doğrudan etkiliyor.

Şimdi getirilen düzenleme, bu 1 kişinin durumunu dikkate alarak Kurulun üye sayısını 8'e çıkarmaktır. Değerli arkadaşlar, Kurulun üye sayısını Hükümet 7'ye indirdi 2005'te getirdiği yasayla. 1 kişiye yönelik olarak şimdi bunu 8'e çıkarmak doğru olur mu değerli arkadaşlar? Bu, doğru olmamıştır.

Bizim önerimiz, mademki bir şekilde 8 inci üye atanmış, en azından bu 8 inci üye dursun yine, istiyorsanız dursun, üye sayısı 7'ye inene kadar dursun; ama, "Kurul 7 üyeyle toplanır" şeklinde bir düzenlemeyi bu tasarıya koyalım. İdeali bunun çıkmasıdır; ama, hiç olmazsa "7 üyeyle toplanır" hükmünü tasarıya koyalım, bunu böyle düzenleyelim. Bu yönde de bir önergemiz olacak. Bunu sizlerin takdirlerine sunuyoruz; kabul edilirse, yasayı böyle bir yanlıştan kurtarmış olacağız.

Rekabet Kurulu, Türkiye'de çimento sektöründe bir kartel varken, çimento sektöründeki bu karteli çözmeye çalışacakken, üye sayısının 8'e çıkarılmasıyla uğraşıyor.

Değerli arkadaşlar, bu son derece yanlıştır. Bakın, çimentoda Türkiye'de büyük bir kartel vardır. Bu kartelle ilgili olarak, maalesef, hiçbir şey yapılamamaktadır. Çimento ihraç fiyatı 30-35 dolar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

İç piyasada 100-120 dolara çıkan çimento fiyatı, yurt dışına 30-35 dolardan ihraç ediliyor. Böyle bir kartel anlayışı var, böyle bir kartel yapılanması var. Rekabet Kurulunun görevi bunları çözmektir, eğer yasalar yeterli olmuyorsa bunu çözecek yasa önerilerini Hükümete sunmaktır; yoksa, 8 inci üyenin Kurul mensupları arasına dahil edilmesi yönündeki bir yasayla uğraşmak değil.

Yine, bu tasarıda önemli bir hüküm, Yükseköğretim Kurulunun atayacağı okutman, öğretim görevlisi gibi kadrolara ilişkin olarak düzenleyeceği yönetmeliklerin Bakanlar Kurulu kararıyla yürürlüğe konulacağı yönündeki düzenleme. Bunu da, Anayasanın üniversitelerin bağımsızlığıyla ilgili 130 ve 131 inci maddelerine aykırı buluyoruz. Bu yönetmelikleri YÖK doğrudan kendi yayınlamalıdır. Aksi takdirde Anayasaya aykırı olur.

Sözlerimi burada bitiriyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.

Gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır.

Şahısları adına söz talebi var.

Amasya Milletvekili Sayın Hamza Albayrak; buyurun efendim.

HAMZA ALBAYRAK (Amasya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasıyla İlgili 1210 sayılı Kanun Tasarısıyla ilgili olarak şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bütçe kanunları, genelde, ilgili oldukları yılların gelir ve giderleriyle ilgili hükümleri içeren temel kanunlardandır. Bütçe kanunlarında bütçe hükümleriyle ilgili olmayan herhangi bir düzenleme, Anayasamızın 161 inci maddesine göre, yer almamalıdır. Gel gör ki, bütçe kanunlarında, genelde, sanki bir örf gibi, her yıl, bütçe hükümleriyle ilgili olmayan bazı düzenlemeler, maalesef, yer almaktadır.

Anayasamızın 161 inci maddesine göre, Anayasa Mahkemesi Başkanlığı, 161 inci madde bağlamında, bütçe hükümleriyle ilgili olmayan düzenlemeleri Anayasaya aykırı görmektedir. Bu aykırılık nedeniyle, 2003 yılında 4969 sayılı Kanun, 2004 yılında 5234 sayılı Kanun, 2005 yılında 5335 sayılı Kanunla, bu bütçe kanununun dışında olması gereken düzenlemeler Yüce Meclisimiz tarafından kanun kapsamına alınmıştır.

Yine, 2006 yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanununda, Anayasamızın 161 inci maddesine aykırılık nedeniyle bir karar ihdas edilmiş; bu karar bağlamında da, şu anda görüşülmekte olan kanun tasarısı Meclisimizin gündemine gelmiştir.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bu düzenlemeler içerisinde yer alan maddelerden bir iki tanesine temas etmek istiyorum. Bunlardan bir tanesi şu: 6245 sayılı Harcırah Kanununun 10 uncu maddesiyle ilgili bir düzenleme var. Harcırah Kanunu kapsamında, kendi istek ve istemleri dışında, ister kendi yazılı dilekçeleriyle olsun, kendi istekleri dışında olsun, yurtiçi ve yurtdışı memur tayinlerinde, kişilere, zatî harcırah ve aile harcırahı verilmiyordu. Tabiî, kişinin kendi talebi olsa dahi, yargı bunu hukuka uygun görmüyor, atama nedeniyle, bir ilden başka bir ile, kendisi ve eşyasını, ailesini taşıyan kişilerin malî açıdan mağduriyete uğradığını önplana çıkararak, idare mahkemeleri de kişinin lehine karar veriyordu.

İşte, 6245 sayılı Harcırah Kanununun 10 uncu maddesinde yapılan düzenlemeyle, ister kendi isteğiyle olsun ister istek dışı olsun, yurtiçi ve yurt dışına tayin edilen kamu görevlilerine, memurlara ve aile efradına, 1.1.2002 yılından itibaren, yine 6245 sayılı Kanuna eklenen geçici 5 inci maddeyle, kişilerin kendisi bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 2006 yılı sonuna kadarki süreçte talepte bulunmaları halinde, bizatihî kendilerine, hak etmiş olduğu geçmişe yönelik harcırahlar ödenecektir. Kişilerin kendileri hayatta değilse, o zaman, murisleri bu haktan yararlanabilecektir.

Bu kanunla yapılan düzenlemelerden bir tanesi de, değerli arkadaşlar, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 152 nci maddesinin "II" sayılı "Tazminatlar" bölümünde il valileri ve mülkî amirlerinin özel hizmet tazminatları yeniden düzenlenmektedir.

Yine, değerli arkadaşlar, bu kanunla, 5018 sayılı Kamu Yönetimi ve Denetimi Yasası mucibince 5 tane katma bütçeli genel müdürlüğümüz genel bütçeli genel müdürlük bünyesine dönüştürüldüğü için, bu 5 genel müdürlüğün ilgili kanunu ya da kanun hükmündeki kararnamelerinde de bir değişiklik yapılarak, bunların iştigal sahasıyla ilgili bir ıslah, yeniden yapılandırma, düzeltme girişimi gündeme gelmiştir.

Değerli arkadaşlar, diğer bir maddesiyle, kamu reformu yasası çıkıncaya kadarki süreçte, 5018 sayılı Yasa kapsamında bulunan gençlik spor il müdürlükleri bu kanun kapsamı dışına çıkarılmıştır.

Başka bir düzenlemeyle ise, değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, belediyelerin ve il özel idarelerinin kendi bünyelerinde sağlık kuruluşları vardır, hastaneleri vardır. Bu hastanelerde, sağlık kuruluşlarında çalışan sağlık personelinin de hem görev sahasının hem de düzenlemiş olduğu evrakı müsbitenin sağlık giderleriyle ilgili harcamaların, Devlet Tedavi ve Harcama Yönetmeliği hükümlerine uygun hale getirilmesi söz konusu olmuştur.

Değerli arkadaşlar, bahse konu 1210 sıra sayılı kanun tasarısı, halk tabiriyle, çok sayıda kanun ve kanun hükmünde kararnamede düzenleme yapılan bir torba yasa niteliğindedir. İnanıyorum ki, bu kanunun getirmiş olduğu düzenlemeler ile uygulamada sıkıntısı çekilen birçok problem aşılmış olacaktır.

Değerli arkadaşlar, stabil olmaktan korkmak; ama, dinamik olmaktan korkmamak lazım. Şundan hiç endişe etmeyelim: Eksik karar ya da yanlış uygulama doğal afet değildir. İlgili ve bilgililerin istemesi halinde o eksik karar ya da yanlış uygulamanın her an düzeltilmesi mümkündür. İşte, şu anda, Yüce Meclis, birtakım eksiklikleri, bu 1210 sıra sayılı kanun teklifiyle inşallah düzeltecek, bundan da Yüce Türk Milleti gerekli faydayı elde edecektir.

Değerli arkadaşlar, AK Parti İktidarı sürecinde ekonomik, sosyal ve siyasî alanda yapılanlar herkesin malumudur. Benden önce konuşmacı arkadaşların altını çizdiği bir iki hususa müsaadelerinizle temas etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, 2002 yılında, emekli olmuş SSK'da çalışanın taban aylığı 250 000 000 lira iken, 2006 Ocak ayı itibariyle bu rakam 463 000 000 liraya çıkmıştır. Yine, 1479 sayılı Esnaf ve… Bağ-Kurun 6 ncı basamağından bir emeklinin maaşı 166 000 000 iken, 2006 Ocak ayında              383 000 000'a çıkmıştır. Tarım Bağ-Kurlusu emeklinin 6 ncı basamak emekli maaşı 95 000 000 iken, bugün 282 000 000'a çıkmıştır. Emekli Sandığından maaş alan en düşük emekli maaşı, 2002 yılında 376 000 000 iken, bugün -2006 Ocak ayı itibariyle söylüyorum- 592 000 000'a çıkmıştır.

Elbette ki, enflasyonun kümülatifi ile bunları mukayese ettiğimizde, 2003, 2004 ve 2005 yılında enflasyonun kümülatifi yüzde 39,7 olduğuna göre, bunların enflasyon üzerindeki artış nispeti yüzde 57 ilâ, asgarî yüzde 195 arasındadır.

Yapılan iyileşme, rakamsal olarak elbette ki, gayet güzel bir iyileştirmedir...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAMZA ALBAYRAK (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Buyurun efendim.

HAMZA ALBAYRAK (Devamla) - …ama, yeterli midir; elbette ki, günümüz koşullarına göre yeterli değildir; ama, şu herkesçe malumdur ki, bunun çaresi şudur değerli arkadaşlar: Bakınız, Türkiye'de, 2005 yılı sonu itibariyle toplam 7 198 000 vergi mükellefi var. Bunun içerisine hepsi dahil. Bunlar, vergi mükellefi olan kişiler.

Değerli arkadaşlar, 72 000 000 nüfusunuz olacak, 7 198 000 sadece vergi kimlik numarası almış olacak vatandaşınız ve bunların içerisinden de 2,5 milyonu vergi verecek. Türkiye'nin sıkıntısı budur işte. Biz, kayıtdışıyla mücadele etmeliyiz.

İktidar olduğumuz süreçte, 2002 yılı sonu itibariyle, yüzde 65 olan kayıtdışı, 2005 yılı sonu itibariyle yüzde 48'e düşmüştür. Yeterli midir; elbette yeterli değildir. Kayıtdışı bilafasıla 24 saat icraî faaliyette bulunmakta iken, kayıt dışını önlemek için 8 saat mesai sarf etmek elbetteki yeterli değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Son cümlelerinizi alayım.

HAMZA ALBAYRAK (Devamla) - Hepimiz, Türkiye'nin âli menfaatları noktasında, Gelir Vergisi, Kurumlar Vergisi, Katma Değer Vergisi, yani, vergi mükellefiyetimizi yerine getirmeliyiz, getirmeyi teşvik etmeliyiz, kayıt dışını gelişmiş ülkeler seviyesine mutlaka düşürmeliyiz diyor, bu kanunun hepimize, ülkemize hayırlı ve uğurlu olması dileğiyle, hepinize saygılar sunuyor, teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Albayrak.

Şahsı adına ikinci söz isteği, Kayseri Milletvekili Sayın Mustafa Elitaş; buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütçe kanunlarında yer alan bazı hükümlerin, ilgili kanun ve kanun hükmünde kararnamelere eklenmesiyle ilgili kanun tasarısı üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bundan önceki konuşmacı arkadaşlarımızın da üzerinde ifade ettikleri gibi, bütçe kanunları özel kanunlar, bu kanunlar içerisinde farklı kanunları ilgilendiren hiçbir maddenin olmaması şeklindeki düzenleme, ilgili yasalarda belirtilmiş. Hükümetimizin de Anayasa Mahkemesinin verdiği karar çerçevesinde, bütçe kanunlarında olup da bütçe kanunlarını ilgilendirmeyen maddeleri ilgili kanunlarına taşımak üzere getirdiği düzenleme, Plan-Bütçe Komisyonundaki değerli komisyon üyesi arkadaşlarımızın katkılarıyla birlikte, tasarı, huzurlarınıza getirilmiştir.

Değerli arkadaşlar, tasarının geneli üzerinde yapılan konuşmalarda esas itibariyle görüşler tasarı metninde bulunan 3 madde üzerinde yoğunlaşmış, bu 3 madde üzerinde, hem Cumhuriyet Halk Partisinden hem de Anavatan Partisinden milletvekili arkadaşlarımız bu 3 maddeyi eleştirmişlerdir. Bazılarında haklılık payı olduğunu, katıldığımı ifade etmek istiyorum; fakat, maddeyi anlatırken, konuyu anlatırken, burada yapılan işi, maalesef, anlatım tarzı, hiç de maddeyle uygun olmayan, sadece yanlış bilgi verme ve yanlış yönlendirme niteliğinde konuşmalar ortaya çıkmaktadır ki, bunun da, gerçekten Yüce Mecliste, Yüce Parlamentonun bu çatısı altında hoş olmadığı kanaatindeyim.

Bakınız, değerli arkadaşlar, özellikle, hep beraber arkadaşlarımızın eleştirdikleri konu, Rekabet Kurulunun son çıkan, Temmuz 2005 tarihinde çıkan tasarıyla birlikte daha önce 11 olan üye sayısının 7'ye düşürülmesinden kaynaklanan eleştiriler. Rekabet Kurulu, yasa tasarısı çıktığı yıldan, toplam 11 üye olmak üzere kurulmuş; ama, kanunda 5 veya 6 üyesinin Kurum içerisinde belirli şartları taşıyan kişilerden olunması noktasında karar verilmiş; fakat, Kurum, kurulduğu günden bugüne kadar 11 üyeyi tamamlama imkânı bulamamış. 2005 Temmuzunda çıkarılan yasayla birlikte Kurumun 7 üyeyle toplantı yapması ve Kurumun üye sayısının 7'ye düşürülmesi kararlaştırılmış; fakat, halihazırda 8 tane üye olduğundan dolayı Kurumdaki mevcut arkadaşlarla birlikte, üyelerle birlikte, Kurumun 1 üyenin boşalacağı tarihe kadar 8 üyeyle devam etmesine karar verilmiş. Şimdi bir arkadaşımız burada çıkıyor "kişiye özel yasa yapıyorsunuz, düzenliyorsunuz" diyor. Zaten bundan önceki dönemde Rekabet Kurulu 11 kişiyi 7'ye düşürürken 8 kişilik mevcut yönetim kurulunu devam ettirebilmek için, hak gasbına sebebiyet vermemek için bu düzenlemeyi yapmış, geçici maddeyle bunu ortaya koymuş. Şimdi, değerli arkadaşlarımızın da önergesiyle birlikte bu yasadaki karmaşayı ortadan kaldırmak için, bu madde hükmündeki karmaşayı ortadan kaldırmak için, Rekabet Kurulu üyelerinin, Rekabet Kurulunun 7 kişiyle toplanacağı noktasında, biraz sonra, tahmin ediyorum, bir önerge verilecek, bu da ortadan kalkacaktır diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, bu hafta Plan ve Bütçe Komisyonunda görüştüğümüz Dokuzuncu Beş Yıllık Kalkınma Planını görüşüyoruz ve gündemdeki sıcak gelişmeler nedeniyle, arkadaşlarımız da, ekonomik durumdaki son hali ortaya koymaya çalışıyorlar kendi fikirlerince. Bakınız, ben, size… 2000 yılı haziran ayında, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı sunumu yapılırken, o zamanki Sayın Bakan Plan ve Bütçe Komisyonuna sunum yaparken, bazı hedeflerini dile getirmeye çalışmış. Burada "2000 yılında, cari olarak yaklaşık 3 000 dolar olan kişi başına gayrî safî millî hâsıla, 2005 yılında 4 300 dolar olacak" diyor; 2005 yılı sonunda. 2005 yılı sonu itibariyle, kişi başına gayrî safî millî hâsıla 5 800 dolar olmuş. Yine, aynı dönemde Sayın Bakan sunumunda diyor ki: "Sekizinci Plan döneminde, FOB olarak, ihracatın, ortalama yüzde 11 oranında artarak, 2005 yılında cari fiyatlarla yaklaşık 46,5 milyar dolara ulaşması beklenmektedir." 2005 yılı sonu itibariyle, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının yaptığı ihracat 73,5 milyar dolara ulaşmış. Yine, aynı sunumda, 2005 yılı sonu itibariyle, ithalatın da 79 milyar dolar olacağı ifade edilmiş, 2005 yılında da, ithalatımız -gerçekleşen rakamlar- 116 milyar dolar olmuş. En son olan cümle bununla ilgili; "ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 63 olacak" demiş. Yani, 2000 yılında yapılan Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı ile şu andaki öngörüler arasında ithalatın ihracatı karşılama oranına baktığımızda eşit bir öngörüye yaklaşıyoruz. İhracatta, hemen hemen yüzde 50'nin üzerinde bir artışla karşı karşıyayız.

Yine, çarpıcı bir konuyu sizlerle paylaşmak istiyorum. Değerli arkadaşlar, 2000 yılında, o zamanın Hükümeti gelecekle ilgili tahminlerini, hedeflerini belirlerken, 7,2 milyar dolar düzeyinde olan turizm gelirlerinin 2005 yılında 11,6 milyar dolara çıkacağını hedeflemiştir. 2005 yılı sonu rakamlarıyla baktığımızda, yaklaşık 20 000 000 turist ülkemize gelmiş ve 18 milyar doların üzerinde turizm geliri sağlamışız. Ben, çok iyi hatırlıyorum; 1980'li yıllarda Rahmetli Özal Türkiye'de turizm hamlesini başlattığında, "bizim hedefimiz yılda 1 000 000 turist" diye başlamıştı. Bundan yirmi yirmiüç yıl önce hedefimiz 1 000 000 turist diye başlamış, 2005 yılı sonuna geldiğimizde gerçekleştirmemiz 20 000 000 turiste ulaşmış. 2000 yılında, o zamanki Hükümetin öngörüsüyle, bütün tahminler iyi niyetlerle beraber, 11,6 milyar dolarlık turizm gelirleri elde edeceğiz şeklinde bir tahmin ortaya çıkarken, 2005 yılı sonu itibariyle turizm gelirlerimiz 18 milyar dolara ulaşmış.

Dünyadaki iyi gelişmeleri iyi yönetebilirseniz, dünyadaki olayları iyi hissedebilirseniz ve o konuda da kararlı olarak gidebilirseniz, neticeleri olumlu şekilde milletin menfaatlarına yansıtma imkânınız ortaya çıkar. Üçbuçuk yılı aşan bir süre içerisinde, AK Parti İktidarı, malî disiplini sağlamak üzerinde hakikaten çok önemli gayretler sarf etmiş, milletin refahını artırma noktasında olumlu yasaları ortaya koymuş ve değerli arkadaşlarımızın da katkılarıyla birlikte bu yasalar hayata geçmiştir. İnşallah, bütçe kanunlarında yer alan ve kendi esas kanunlarına geçmesi gereken, bu tasarıyla, değerli milletvekillerimizin katkılarıyla gerçekleşecek bu yasa tasarısıyla da güzel şeyler ortaya çıkacak diye ümit ediyorum.

Tasarının hayırlı, uğurlu olmasını temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Elitaş.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, soru-cevap kısmına geçiyoruz.

Sayın Özdoğan, buyurun.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, aracılığınızla, Sayın Hükümete birkaç sual tevcih etmek istiyorum. Birinci sualim şu: Hükümetiniz döneminde ne kadar iç ve dış borçlanma yaptınız? Toplam kaç milyar dolar borçlandınız Hükümetiniz döneminde ve aldığınız bu paraları nerelere harcadınız; yatırım mı yaptınız, borçlarımı kapattınız?

İkinci sorum: Şu an itibariyle, ithalat ve ihracat miktarı nedir? İhracatın ithalatı karşılama oranı ne kadardır? Sizden önceki Hükümet döneminde bu oranlar ve rakamlar ne kadardı?

Üçüncü sualim: Sizin Hükümetiniz döneminde, çiftçinin kullandığı gübre, mazot, tarım ilaçları fiyatları yüzde kaç artmıştır? Buna mukabil, çiftçi ürünleri artış veya geri gidiş oranları ne kadardır?

Dördüncü sualim: Hükümetiniz döneminde kapanan şirket ve işyeri sayısı, yıllar itibariyle ne kadardır? Sizden önceki Hükümet döneminde bu rakamlar neydi?

Beşinci sualim: Hükümetiniz döneminde protesto edilen senet ve arkası yazılan çek sayısı, yıllar itibariyle ne kadardır? Sizden önceki Hükümet döneminde bu rakamlar ne kadardı?

Altıncı sorum: Son devalüasyonla birlikte, memurların maaş kaybı ne kadardır? Bu kaybı karşılamayı düşünüyor musunuz? Son devalüasyonla birlikte emeklilerin maaşlarını artırmayı düşünüyor musunuz?

Yedinci sualim: Hükümetiniz döneminde, toplam vergi içindeki dolaylı vergilerin oranı ne kadardır? Sizden önceki Hükümet döneminde bu oranlar ne kadardır?

Sekizinci sualim, son soru: Hükümetiniz döneminde, dört kişilik bir aile için açlık ve yoksulluk sınırı rakamları ne kadardır?

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özdoğan.

Sayın Koçyiğit…

MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Sayın Başkanım teşekkür ediyorum.

Benim iki sorumu da Sayın Özdoğan sorduğu için, sormama gerek kalmadı, teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Bakan, cevaplandıracak mısınız?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sorulara yazılı cevap vereceğiz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Soru-cevap faslı tamamlanmıştır.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmış olduğundan, maddelerine geçilmesini…

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Karar yetersayısı, Sayın Başkan…

BAŞKAN - …oylarınıza sunuyorum, karar yetersayısı arayacağım: Kabul edenler…

Kâtip Üyeler arasında mutabakat sağlanamadığından, elektronik cihazla oylama yapacağım.

Oylama için 5 dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum. 

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı vardır ve maddelere geçilmesi kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

BÜTÇE KANUNLARINDA YER ALAN BAZI HÜKÜMLERİN İLGİLİ KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERE EKLENMESİ VE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun ek 81 inci maddesinin birinci fıkrasına, "emekli aylığı" ibaresinden sonra gelmek üzere "veya ek 77 nci madde kapsamına girenler hariç olmak üzere vazife malullüğü veya adi malullük aylığı" ibaresi eklenmiş; aynı maddenin üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve anılan maddeye dördüncü fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"Hizmet sınıfı veya kadro unvanı itibariyle birinci fıkra kapsamına girenlerin 67 nci maddede belirtilen aylığa müstehak dul ve yetimlerinden ek 77 nci madde kapsamına girmeyenler; ikinci fıkradaki şartlar dikkate alınarak, 68 inci maddedeki oranlar üzerinden bu ödemeden yararlandırılır."

"Bu madde uyarınca yapılacak ödeme, 8/2/2006 tarihli ve 5454 sayılı Kanunun 1 inci maddesi uyarınca yapılacak ek ödemenin matrahına dahil edilmez."

BAŞKAN - Madde üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Muzaffer Kurtulmuşoğlu; buyurun efendim. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sözlerime başlamadan evvel, hepinize saygılarımı sunarım.

1210 sıra sayılı bütçe kanunu üzerinde Anavatan Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; önümüzdeki tasarı, yine, sanki bir torba yasası gibi. Öyle karışık ki, bir, bir yerden alınmış, bir, başka bir yerden alınmış, hepsi bir torbaya sığdırılmaya çalışılmış. Gerçi, ne olursa olsun, hükümet başlangıçta bu yasaları iptal etti. Baktı ki, haksızlık var; yasaları, tekrar, düzeltmek için bizim önümüze getirdi. Hep bu kürsüden söylüyorum; bir şey yaparken çok ciddî çalışmak lazım onun üzerinde. Yarın ne olacak, bu, tatbikata girdiğinde ne olur diye düşünmemizde yarar var diye söylüyorum.

Burada her yazılan noktanın doğru olduğunu kabul etsek bile 30 değişik kanun var bir arada. Komisyonda 25 maddeyken, komisyondan çıkarken 45 madde oldu. Yani, ben maliyeci değilim. Yani, diyebilirsiniz ki: "Ya hoca, sen bunları söylüyorsun; ama, biz bunları hep bilerek yaptık." Bilerek yaptığımızdan işte zaten 30'ken 45'e çıkmış; yani, bu, şunu gösteriyor: Kanun yapılırken, kanunları yaparken, demek ki, tam irdeleme yapılmıyor. Tasarının biraz da içeriğine baktığımızda, tasarıyla, daha, belediyelerin özel sağlık hizmetleri satması, artık, bu düzenlemeyle resmî sağlık hizmeti olarak kalmıyor, bu düzenlemeyle, belediyelerde diş tedavisi yaptıranlar, özel sağlık merkezlerinde tedavi olanlar gibi prosedürle karşı karşıya kalacaklardır; yani, paran kadar sağlık anlayışı her gün biraz daha yerini almaktadır.

Tasarının 18 inci maddesindeki düzenlemeyle de kamu kurumlarında çalışan kurum hekimlerinin bu görevlerinin yanı sıra işyeri hekimliği de yapabilmelerine yol açmaktadır. Şimdi, bir hekim, saat 5'e kadar, 6'ya kadar hastanede çalıştıktan sonra dörtnala işyeri hekimliği yapmaya gidecek. Yani, tabiî ki, düşünmüşsünüz, sağ olun. Yani, hekim olarak söylüyorum; yani "hekimin maaşı azdır, 1'in 4'ündeki hekime 1 200 000 000 veriyorum; yani, bir de ek görev olarak 500 de işyeri hekimliğinden alsın…" Yani, bunu yapacağınıza, bunu yapacağımıza -yani, sizi tenkit etmek için söylemiyorum, yol göstermek için söylüyorum- hekimlere insanca yaşayacağı şekilde bir ücret verilse de, aile hekimliği aile hekimliğini yapsa, hastane hekimliği hastane hekimliğini yapsa, işyeri hekimliği işyeri hekimliğini yapsa; yani, insan olarak biz de karşılarına gittiğimizde hasta olarak rahatça şikâyetlerimizi söyleyip anemnezini doğru alsa doktor, günde 100-150 hasta bakacağı yerde, 50-30 hasta baksa da, hem hasta memnun olsa hem doktor memnun olsa daha iyi olmaz mı! Yani, şimdi, hekim arkadaşlarıma söylüyorum, hastalarıma söylüyorum; bugün, ülkemde, ne hizmeti alan memnun ne de hizmeti veren memnun.

MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - Yapma gözünü seveyim; hiç alakası yok; tam tersi…

MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla) - Şimdi, şunu söylüyorum, hep söyledim; performans dedik, tabiî ki, ne kadar güzel yaptık. Doktorlara para veriyoruz. Gece saat 12'de de ameliyat yapılıyor acil haricinde. Güzel; ama, bu değirmenin suyu nereden geliyor, soruyorum; soracağım da sonra.

Şimdi, sevgili arkadaşlarım, bir de burada diyoruz ki, işsizliği hallettik, düzene koyduk. Arkadaşlarım, işsizlik yüzde 11'e doğru geldi. Bakınız, enflasyon için, ben, burada, iftiharla söylemiştim, enflasyon iniyor diye, doğru demiştim, faizler indi demiştim, doğru demiştim; ama, demek ki, ben doğru söyledim, o zamanlar öyleydi de, hesapsız kasabın elinde masadı kaldığı için, son zamanlarda tekrar enflasyon çıktı, mayıs ayına göre 1,88 oldu. İlk beş aylık enflasyon yüzde 4,53 oldu geçen yılın ayına göre, yani, bu ilk beş ayın. Geride var yedi ay daha. Demek ki, enflasyon çıkmaya başladı. Dolar ne oldu şu anda; bugün dolar 1 680 lira oldu. Euro ne oldu;    2 120 lira oldu. Bundan bir ay evvel, Hükümet, haklı olarak diyordu ki: "Bak, kişi başına millî hâsılayı 5 000 dolara çıkardık." Ee, ne oldu bir ayda; bu 5 000 dolar 3 900 dolara indi.

Yine söylüyorum sevgili arkadaşlarım; bunlar bana iftihar vesilesi değil, bunlar beni yaralıyor, bunlar beni incitiyor. Burada, bunu söylerken, iftiharla söylemiyorum, üzüntüyle söylüyorum; çünkü, bu gemide ben de varım, bu gemide hepimiz varız. Bu ülkenin ekonomisi güzel olursa, hepimiz faydalanırız bundan. Ama, hesap yaparken, biraz daha dikkatli olmak mecburiyetindeyiz. Bu da, iktidarların görevi, benim değil.

Faiz yüzde 20'ye yükseldi…

MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - Amerika'dan kaynaklanıyor.

MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla) - Şimdi, ben, Amerika bana bunu söyledi diye, kaynaklanan… Ben Türkiyemi bilirim, ben ülkemi bilirim. Ülkemin ekonomisi beni ilgilendirir. Ben ona göre hesap yaparım.

MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - Düzelecek, düzelecek…

MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla) - Onun için de, sevgili arkadaşlarım, bakınız, yoksulluk sınırı 1 000 960 000 lira, açlık sınırı 739 000 000.

Sevgili arkadaşlarım, biliyorsunuz ki, bu ülkede ekonomi, ülkenin belkemiğidir, kalkınmanın belkemiğidir. Ekonomisi düzgün olan ülkeler, ekonomisi dışa bağımlı olmayan ülkeler, tam bağımsız bir ülkedir. Benim gönlüm de tam bağımsız bir Türkiye olmasını istediği için söylüyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

Bakınız, sevgili arkadaşlarım, yoksulluk sınırının altında 19 000 000'a yakın insan var, açlık sınırının altında 1,5 milyona yakın insan var. Yani, bu insanlar, bizim insanlarımız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla) - Bu insanlar başka yerden gelmiş değil ki; benim annem, benim babam, benim kardeşim, benim insanlarım, bizim insanlarımız.

Tabiî ki, İktidar olarak bunlara bir çare bulmak mecburiyetindesiniz. Biz de, muhalefet olarak, iyi yaptığınız zamanlarda, iyi olana da burada her zaman iyi dedim, tekrar derim ve teşekkür de ederim halkımız namına; ama, sevgili arkadaşlarım, ileriyi çok iyi görmüyorum, o da beni üzüyor.

FİKRET BADAZLI (Antalya) - İlerisi güzel.

MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla) - Onun için, sevgili arkadaşlarım, yasaları da çıkarırken olsun, her türlü kanunu alırken de olsun, çok daha dikkat etmek mecburiyetindeyiz.

Dakikalar anında bittiği için… Çok şey söylenecek; ama, ben diyorum ki İktidara, işsizliğe bir çare bulalım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Konuşmanızı, lütfen, tamamlayın.

Buyurun.

MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla) - Bitiriyorum.

Ekonomimizi tekrar gözden geçirelim. İktidar olarak, İktidar yöneticilerinin ağzından çıkan laflara çok dikkat etmesi lazımdır. Son zamanlarda ekonominin bu kadar dalgalanmasını, faizlerin yükselmesini, doların çıkmasını, euronun çıkmasını hep de bir başka meseleye, dışarıya bağlamaya lüzum yok, kendi kendimize de, şu saçlarımızı önümüze düşürerek bakalım diye söylüyorum.

Ben, bu İktidarın…

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) - "Başarılı olacağına inanıyorum…"

MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla) - Başarılı olmasını istiyorum. Niye istemeyeyim?! Bu İktidar sizin olabilir; ama, yetmişiki milyon insan benim insanım, bizim insanımız; tabiî ki başarılı olmasını istiyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) Ama, yapılmasını istiyorum bir şeyin; eksiklerinizi tamamlayalım diyorum. Onun için de…

MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - Sağlıkta çok önemli işler yaptık ama…

MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla) - Sağlık, zamanı geldiğinde görüşeceğiz neler yaptığınızı. Yani, onu da, hep birlikte, burada teker teker sayacağız, eksiklerin neler olduğunu da söyleyeceğiz. Ben, bu ülkede bunu eksik yaptınız diye puan toplamak istemiyorum. Onu doğru yapın da, puan sizin olsun. Halk benim olsun, puan sizin olsun. Yeter ki, bu halk huzur içinde olsun. İstediğim, o benim. Benim huzurlu olmam yetmez, Türkiye'nin yetmişiki milyon insanının huzurlu olması lazım. İşte, o zaman hepimiz mutlu oluruz, o zaman hepimiz huzurlu oluruz. Kendimizi düşünürsek, sadece kendimizi düşünürsek, o huzur değildir, o egoistliktir, o kendini düşünmekten başka bir şey değildir. Ülke insanlarını hep birlikte düşünmekte yarar vardır diye düşünüyorum.

BAŞKAN - Sayın Kurtulmuşoğlu…

MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla) - Hepinize saygı ve selamlar sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kurtulmuşoğlu.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Kemal Kılıçdaroğlu; buyurun efendim.

CHP GRUBU ADINA KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, tasarıyı alıp baktığımda şöyle bir tablo çıktı arkadaşlar: Bu tabloda, bu tasarıda kaç kanunda değişiklik yapıyoruz, onun listesini çıkardım. 25 madde olarak geldi, 45 madde olarak Plan ve Bütçe Komisyonunda kabul edildi. Tam 39 kanunda değişiklik yapıyoruz. Yasa yapmanın herhalde bir geleneksel, anlaşılabilir bir ayağının, bir ortamının olması lazım. Bir yasa getiriyorsunuz, 39 kanunda değişiklik yapılıyor. Acaba hangi milletvekili arkadaşımız 39 kanuna bakıp da, şu kanunlarda ne değişiyor diye bakabilecek?! Eğer yasama görevini doğru dürüst yapacaksak, Parlamentoya yasa gelir, oturur çalışırız; Gelir Vergisi Yasasıysa Gelir Vergisi, Emlak Vergisiyse Emlak Vergisi, Ziraat Bankasıysa Ziraat Bankası, amenna, oturulur tartışılır. Ama, bu kanunda Emekli Sandığı var, Bütçe Kanunu var, Harcırah Kanunu var, Millî Piyango Kanunu var, Büyükşehir Belediyesi var, normal belediye yasaları var; yani, yok yok nerdeyse, bütün yasalar burada. Şimdi böyle bir yasa yapma tekniğini niye ısrarla zorluyoruz?!

Adalet ve Kalkınma Partisinin bir alışkanlığı var. Bütçe Kanunu getirilirken, Bütçe Kanununa girmemesi gereken ne kadar madde varsa, oraya sokar. Biz de bu kürsüye gelir deriz ki: Bunlar Anayasaya aykırıdır, yapmayın bunları. Sizler de dersiniz ki: "Önemli değil, biz bunları çıkaracağız." Ve kendi oy çokluğunuzla çıkarırsınız. Sonra biz Anayasa Mahkemesine gideriz. Anayasa Mahkemesi onlarla ilgili ya yürütmeyi durdurma verir veya iptal verir ve sonunda da 39 kanunda değişiklik yapan kanunu buraya getiririz!

Şimdi, ben merak ediyorum; Parlamentonun gündemi bu kadar ucuz mu arkadaşlar? Aynı yasa maddelerini iki kez görüşmek zorunda mıyız? Aynı yasa maddelerini iki kez oylamak zorunda mıyız? Aynı yasa maddelerini Plan ve Bütçe Komisyonunda ikinci kez görüşmek zorunda mıyız?

Bakın, bu genel gerekçenin, Sayın Başbakanın imzalayıp Meclise gönderdiği genel gerekçenin birinci cümlesini okuyorum: "Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 161 inci maddesinde bütçe kanunlarına, bütçe ile ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm konulamayacağı belirtilmiştir." Sayın Başbakan imzalıyor… "Bütçe kanunlarında yer alan hükümlerin çok değişik kanunları ilgilendirmesi ve ilgili kanunlarda değişiklik yapılmasının Türkiye Büyük Millet Meclisinin yoğun gündemi nedeniyle zaman alması, yıllar itibariyle değişiklik yapılması ihtiyacı doğan hükümlerin bütçe kanunlarına konularak yasama sürecinin kolaylaştırılması gibi nedenlerle, geçmiş bütçe kanunlarında bütçeyle doğrudan ilgili olmayan hükümlerin de yer aldığı görülmüştür."

"Eskiden böyleydi" diyor. Ama, ikinci paragrafa geliyor, diyor ki: "Bütçe kanunlarının bu nitelikteki maddeleri hakkında Anayasa Mahkemesi tarafından yürütmeyi durdurma ve iptal kararları verilmiştir." En son verilen 2006 yılı ve 2006 yılındaki yürütmeyi durdurma ve iptal kararları üzerine bu kanunu görüşüyoruz.

Şimdi, değerli arkadaşlar, 1 inci maddesinde dul ve yetimlerle ilgili bir düzenleme var. Adalet ve Kalkınma Partisinin yasa yapma anlayışını sergilemek için aslında çok güzel bir düzenleme.

Hatırlarsınız, polislere ve polis emeklilerine 100 YTL civarında bir para ödedik. Parlamentoda kabul edildi, Plan ve Bütçe Komisyonundan oybirliğiyle geçti ve buraya geldi. Ama, biz, o polis memuru öldüğü takdirde onun dul ve yetimine bu paranın verileceğini hesaba katmamışız. Uygulama doğuyor, bir bakıyorsunuz, onun dul ve yetimi bu parayı alamıyor; bir haksızlık çıkıyor ortaya. Şimdi, bu 1 inci maddeyle biz bu haksızlığı düzeltiyoruz.

Peki, değerli arkadaşlar, bu yasa, gerek bürokraside hazırlanırken, gerek Başbakanlık Kanun Kararlara gelirken, gerek Plan Bütçe Komisyonuna gelirken, gerek Türkiye Büyük Millet Meclisi Kanun Kararlarda görüşülürken buna niye dikkat edilmedi acaba? Onların dul ve yetimlerinin olduğu da düşünülmedi mi? Düşünülmedi; çünkü, o kadar hızlı hareket ediyoruz ki, arkadan, nasıl olsa biz bu yanlışlıkları düzeltiriz!.. Bu mantıkla gidince, Parlamento aynı yasaları ikinci kez görüşmek zorunda kalıyor. 45 maddenin aşağı yukarı tamamı, şu veya bu şekilde görüşülen, buraya gelen düzenlemeler.

Değerli arkadaşlar, yasa tekniği konusunda da Başbakanlığın başlattığı bir uygulama var. Şimdi değişik şekillerde yasayı düzenliyor, paragraflar numaralandırılıyor. Yasa yapma tekniği açısından güzel bir uygulama; ama, eğer, biz bu uygulamaya devam edersek, her seferinde Anayasaya aykırı hükümleri, Anayasaya aykırı düzenlemeleri bütçe yasasının içine koyarsak, biz bu tür uygulamalarla her zaman karşılaşmış olacağız ve yasa yapma tekniğine uygun olmayan düzenlemelerle, Parlamentoyu ikinci kez, üçüncü kez, dördüncü kez meşgul etmeye de devam edeceğiz.

Biz, tabiî, muhalefet partisi olarak, hemen hemen her ortamda bu aksaklığı dile getirdik, Plan Bütçe Komisyonunda söyledik, alt komisyonlara sevk edildiğinde orada söyledik, Genel Kurulda söyledik, anayasa hukuku hocalarımız çıkıp bu kürsüde ifade ettiler, bu düzenlemeyi yapmayın, yanlıştır diye; ama, her seferinde yapıldı. Bu, belki bize ders olur. Parlamentonun tatile girme süreci içine girdiği bir noktada oturup, aynı yerleri, aynı yasaları ikinci kez görüşüyoruz. Belki, bu ülkede, çok daha hayırlı yasaları, çok daha iyi yasaları, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarını rahatlatacak yasaları daha rahat geçirebilirdik bu Parlamentoda; ama, maalesef, bugün geldiğimiz nokta, aynı şeyleri ikinci kez görüşüp, ikinci kez uygulamaya koymayla karşı karşıyayız.

Değerli arkadaşlar, bakın, Plan ve Bütçe Komisyonunda da bu dile getirildiğinde, rapora yansıyan bir şey var değerli arkadaşlar, o da enteresan bir şey. Diyor ki: "Yıllardır süren bu uygulamalar, bütçe kanununu çağdaş bir görünümden uzaklaştırırken, mevzuatta süreklilik sağlanmasını zorlaştırmıştır." Plan Bütçe Komisyonu Başkanlığı -ki, Divan, Adalet ve Kalkınma Partisinden oluşuyor, milletvekillerinden oluşuyor- bu yapının bütçeyi çağdaş bir görünümden uzaklaştırdığını ifade ediyor. Sizlerden istirhamım, eğer bu ülkede çağdaş anlamda yasa yapacaksak, bütçelerimiz çağdaş anlamda bütçe olacaksa -ki, bu deyim sizlerin deyimi- bu tür uygulamalardan özenle kaçınalım.

Hepinize saygılar sunuyorum değerli arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Kılıçdaroğlu.

Şahsı adına, Amasya Milletvekili Sayın Hamza Albayrak.

Buyurun efendim.

HAMZA ALBAYRAK (Amasya) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; görüşülmekte olan 1210 sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesiyle ilgili olarak şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Bütçe Kanununda Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısıyla ilgili bu 1210 sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinde, 8.6.1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun ek 81 inci maddesinin birinci fırkasında değişiklik öngörülmektedir. Bu birinci fıkrasına, teknik olarak "emekli aylığı" ibaresinden sonra gelmek üzere "vazife malulü ve adi malullük aylığı" ibaresi eklenerek, bunlar Emekli Sandığı kapsamına, ilgili kanun kapsamına dahil edilmiş oluyor ve bundan sonra, 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanununun 81 inci maddesinin birinci fıkrası ve 77 nci maddesinin içeriğine bu ilaveler; yani, vazife malullüğü ve emekli aylığı tertibinden maaş alanlar eklenmiş oluyor. Bu düzenleme bunu içeriyor. Bu düzenlemenin, bu Emekli Sandığı kapsamında maaş alanlarla ilgili olarak, vazife malullüğü veya adi malullükten aylık alanları kapsaması, bu Emekli Sandığı Kanunu kapsamında bunların takibi zapturapt altına alınmış oluyor.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bu 1210 sayılı kanun teklifinin 1 inci maddesinin bu tertipten maaş alan değerli vatandaşlarımıza hayırlı uğurlu olması dileğiyle hepinize sevgi ve saygı sunuyor, teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Albayrak.

Şahsı adına ikinci söz isteği, Kayseri Milletvekili Sayın Mustafa Elitaş; buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygı ve hürmetle selamlıyorum.

Bu tasarı Plan ve Bütçe Komisyonuna geldiğinde bu madde bu şekilde değildi. Değerli komisyon üyesi arkadaşlarımız tasarıyı incelerken, ihtiyaçlar ortaya çıktığından dolayı, daha önce kanunda hiç yer almamış bu hükmü, emekli, dul ve yetim aylıklarının da, memurun, çalışanın ölümü halinde, çalışırken; varislerinin de bundan faydalanması gereğiyle ilgili konulan bir metindir. Her ne kadar, değerli arkadaşlarımız, bu konu… Yapılan işlemleri eleştirseler de, gerçekten, Plan ve Bütçe Komisyonunda hem İktidarın hem muhalefet milletvekillerinin konuyla ilgili çok önemli katkıları ortaya çıkmıştır. Bu da, yaptığımız tasarının komisyona geldiğindeki 25-30 madde, komisyondan çıktıktan sonra 35-40 maddeye ulaşması, komisyondaki değerli arkadaşlarımızın yaptığı katkılar ve vatandaşlarımızın duyduğu ihtiyaçları gidermek amacıyla ortaya konulmuştur.

Bu konuda emeği geçen tüm arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Tasarının hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Elitaş.

Konuşmalar tamamlanmıştır 1 inci madde üzerinde.

Şimdi soru-cevap kısmına geçiyorum.

Buyurun Sayın Koçyiğit.

MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Teşekkürler Sayın Başkanım.

Bir sorum var Sayın Bakanıma: Bölgelerarası gelir dengesizliğini ortadan kaldırmak için bölgesel ve sektörel bazda gerçek anlamda radikal teşvik tedbirleri getirmeyi düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz.

Sayın Balandı…

REYHAN BALANDI (Afyonkarahisar) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Aracılığınızla Sayın Bakana şu soruyu yöneltmek istiyorum:

Anayasaya aykırı olarak bütçe kanununa bütçeyle ilgisi olmayan hükümlerin eklenmesi, yasa yapma tekniği olarak alışılagelmiş geleneklere uygun mudur? Daha önce bu tip uygulamalar yapılmış mıdır? Yapılmışsa, ne şekilde yapılmıştır?

Ve diğer bir kısmı da, 25 maddelik bir yasanın 45-46 maddeye çıkması, tasarı üzerinde gerekli çalışmaların gerekli yerlerde yapılmadığını göstermiyor mu?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Balandı.

Sayın Özdoğan…

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın Hükümete 2 sual tevcih etmek istiyorum: Aşağı yukarı birbuçuk sene önce, eski Turizm Bakanı Sayın Erkan Mumcu'nun, AK Partiden ve Turizm Bakanlığından ayrılmasıyla birlikte, turizm merkezlerindeki yatakların doluluk oranı ne kadar azalmıştır ve turizmdeki gelir kaybımız ne kadardır? Bunun açıklanmasını istiyorum. Birinci sualim bu.

İkinci sualim de şu: Önemli kış turizm merkezlerinden olan Erzurum'daki Palandöken Kış Turizm Merkezine AK Parti Hükümeti yatırım yapmayı düşünüyor mu?

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim de Sayın Özdoğan, bu suallerinizin bu yasayla ilgisini ben kuramadım!..

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Para, bütçeyi güçlü hale getiriyor.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Doğan.

MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Aracılığınızla, Sayın Bakanıma bir soru sormak istiyorum. Efendim, 2006 yılı bütçesinde, Mardin İline -sağlık olsun, eğitim olsun, ulaşım olsun- ne kadar ödenek ayrılmıştır? Ayrılan ödenek, Mardin'de tahsil edilen vergi gelirine göre mi ayrılmıştır; yoksa, bölgelerarası gelişmişlik farkını ortadan kaldıracak bir biçimde mi ayrılmıştır? Bunu öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Doğan.

Sayın Bakan, buyurun.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkanım, görüşülmekte olan yasa tasarısıyla ilgili sorulara yazılı cevap verilecektir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sayın Başkan, soru süresi bitmemiştir, ben de bir soru sormak istiyorum.

BAŞKAN - Tabiî; buyurun.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Aracılığınızla, Sayın Bakana sormak istiyorum:

Daha önce, Maliye arazilerinden bir yerin bir şahsa tahsis yapıldığı, yani, mülkiyeti Maliyede olan bir yerin bir şahsa tahsis yapıldığı, bu tahsis sahibinin, Maliyeye ait bu yeri sahte ipoteklerle özel bankalara ipotek verdiği, bu bankaların batması sonucu, Fona devredilen bu bankalardaki ipoteklerin iptali için, fekki için, Maliye avukatlarının dava açtığı, davayı inceleyen mahkemenin, Hazineye ait bir yerin üçüncü şahıslarca bankalara ipotek verilemeyeceğinden hareketle, bu ipotekleri iptal ettiği; yani, Maliye hazinesinin lehine bu davanın sonuçlandığı, davalının davayı temyiz ettiği, temyiz safhasında Yargıtayın onadığı, hukuka uygun kararı onadığı, daha sonra, tashihi karar safhasında kazandığı davadan feragatle vazgeçen Maliyenin, feragatle vazgeçen Maliyenin bu feragatine; yani, kazandığı davadan vazgeçmesine istinaden, Yargıtayca vazgeçmeye dair olarak bozulduğu ve bu ipoteklerin fekkedilmediği, Yargıtay aşamasındayken bu yerin başka bir şahsa, başka bir firmaya tahsis edildiği, tahsis alan firmaların ipoteğin fekkini beklediği; ama, Maliyenin tahsisten sonra davadan vazgeçmesi nedeniyle ipoteklerin Fona devredilmiş bankaların üzerinde kaldığı, bu bankaların, yarın, gelecekte satışa çıktığı takdirde bu sahte ipoteklerin; yani, Maliyenin mülkiyetindeki arazilerin sahte ipoteklerinin devam edeceği de düşünülürse, kendi kazandığı davadan ve hukuken de haklı olduğu davadan vazgeçen bir Maliye yönetiminin hukuksal nasıl davrandığını Sayın Bakan nasıl açıklayacak? Suç işlememişler midir?

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Sarıbaş.

Buyurun Sayın Bakan.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Efendim, konuyla ilgili olarak Sayın Sarıbaş'a yazılı bilgi verilecektir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 4 önerge vardır.

Önergeleri geliş sırasına göre okutacağım, sonra, aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Buyurun…

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1210 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 1 nci maddesiyle 8.6.1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun ek 81 inci maddesinin üçüncü fıkrasında geçen "veya kadro unvanı" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ederim.

                                                                  Tevfik Akbak

                                                                            Çankırı

BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1210 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 1 inci maddesiyle 8.6.1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun ek 81 inci maddesinin üçüncün fıkrasında geçen "müstehak" ibaresinin "hak kazanan" şeklinde değiştirilmesini  arz ederim.

                                                        Tevfik Akbak                               

                                                                            Çankırı

BAŞKAN - Üçüncü önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1210 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 1 inci maddesiyle 8.6.1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun ek 81 inci maddesinin beşinci  fıkrasında geçen "matrah" ibaresinin "değeri" şeklinde değiştirilmesini arz ederim.

                                                                  Tevfik Akbak

                                                                            Çankırı

BAŞKAN -  Dördüncü önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1210 sıra sayılı Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1 inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

               Ömer Abuşoğlu Süleyman Sarıbaş

        Gaziantep                  Malatya

BAŞKAN - Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet ?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun efendim.

Sayın Sarıbaş  gerekçesini açıklayacaklar.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sayın Başkan, madde çıkartılsın diyoruz. Neden diyoruz; çünkü, bu Hükümetin çıkarttığı kanunlara uymayacağını düşündüğümüz için diyoruz, kanun çıkarmanın bir anlamı olmadığını düşündüğümüz için diyoruz. Çünkü, biz biliyoruz ki, Maliye, şimdiye kadar çıkartılan kalkınma planlarında da, bütçe kanunlarında da, hiçbir zaman, kendi çıkarttığı, bu Meclise getirip çıkarttığı hiçbir kanunu, hiç bir taahhüdünü yerine getirememiştir. En açığı da 2005 yılının hâlâ ne kadar faiz dışı fazla verdiğini henüz açıklayamamış olmasıdır. Taahhütlerinde, bu Meclisteki konuşmalarında "yüzde 6,5 faiz fazlası vereceğim" dedikleri halde, bunu henüz verip vermediğini açıklayamamış olmasıdır. Onun için, bu maddenin de, başka maddelerin de, yani, bu kanunda çıkmasını istemiyoruz.

Değerli arkadaşlar, biraz önce anlattığım şeyi soruyla anlatmaya çalıştım; ama, olmadı, kürsüde de anlatmak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, bir gayrimenkul, yani, Hazineye, devlete, millete ait bir gayrimenkul bir yere tahsis ediliyor, tahsis yapılıyor. Bu, gayet normal, hukukî bir şey.

Tahsisi alan, üçüncü banka, yani, batan bankalardan birileriyle anlaşarak, sahte bir ipotekle Hazinenin arazisi üzerine, mülkiyeti üzerine ipotek koyduruyor ve kredi alıyor. Tabiî, banka yöneticileri de sahtekâr. Sonuçta, bu banka batıyor tabiî, batacağı belli, sahte ipoteklerle kredi veren bankaların batacağı belli. Hazine, bir bakıyor ki, kendi tahsis ettikleri araziden, kira gelirlerini alamayınca, tekrar geri tahsisi kaldırmak için bir varıyorlar ki üzerinde ipotek var. Allah Allah diyorlar, Hazinenin, Maliyenin arazisi üzerine ipotek konulabilir mi, ancak Maliyenin iradesiyle konulur; üçüncü şahısların devlete ait bir araziye ipotek koyması mümkün mü; bu, yanlış, hukuksuz diyorlar ve bu ipoteğin kaldırılması davası açıyorlar.

Dava doğru, haklı; millete ait bir mal bir üçüncü bankaya ipotek edilmiş. Mahkeme bu talebi haklı görüyor, davanın kabulüne, ipoteğin fekkine, kaldırılmasına, silinmesine karar veriyor.

Üçüncü şahıs veya bankalar davayı temyiz ediyorlar, süre kazanmak için. Yargıya geliyor, Yargıtaya geliyor, diyor ki, karar doğru, devlete ait bir mal üçüncü şahıslar tarafından bankaya verilemez, ipotek kararının fekki kararını onuyor. Bakın, enteresandır, onuyor; yani, Hazine davayı kazanıyor.

Sonra ne oluyor biliyor musunuz arkadaşlar; tekrar, üçüncü şahıslara veya bankaya bu kararı, onama kararını tashihi karar ediyorlar, karar düzeltmesini istiyorlar. O arada, Sayın Bakanın onayıyla -ki, onayda, Sayın Bakanın 40 milyara kadar davalardan vazgeçme onayı var- bu karşı taraf TMSF'deki bir bankadır, oraya devredilmiş bankadır diye, bu 750 milyar liranın üzerindeki bu fekki, Sayın Bakanın onayıyla, davadan vazgeçme dilekçesi veriyorlar. O vazgeçme dilekçesiyle, Yargıtaya tashihi kararla dosya tekrar geliyor. Tabiî, vazgeçme var. Yargı, vazgeçmenin usulî olup olmadığını inceleme yetkisini haiz değil; davayı vazgeçme nedeniyle bozuyor. Yani, millete ait bir arazi, hâlâ, batmış bir bankanın ipoteğinde gözüküyor, üzerinde ipotek gözüküyor.

Daha sonra ne oluyor; daha sonra, Sayın Bakan, bu yeri bir başka firmaya tahsis etmiş oluyor bu dava aşamasında; ama, o başka firma da, bu ipotek kalkmadığı için herhangi bir işlem yapamıyor tabiî.

Şimdi, hem davayı kazanacaksınız, davayı kazandık diye, ipoteği fekkettirdik diye -ki, haklıdır- yargı kararı alacaksınız, sonra da, bu Maliye Bakanının çok bilen Hukuk Müşaviri mütalaa verecek; Sayın Bakanın izniyle, Sayın Bakanın rızasıyla suç işlenecek, davadan vazgeçilecek!.. Devletin davadan, haklı davasından vazgeçtiği cumhuriyet tarihinde hiç görülmemiş! Ondan sonra dava aleyhe bitecek, vazgeçme nedeniyle reddedilecek; bu millet de bunu yiyecek, bu Hukuk Müşaviri büyük hukuk müşaviri olacak, bu Bakan bu ülkenin Maliyesini yönetecek; yani, milletin emanet ettiği Hazineye ait gayrimenkulleri yönetecek, ben de bu maddelere buradan muvafakat edeceğim; öyle mi?! Hayırlı, uğurlu olsun!

Saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Sarıbaş.

Gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1210 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 1 inci maddesiyle 8.6.1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun ek 81 inci maddesinin üçüncü fıkrasında geçen "veya kadro unvanı" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ederim.

                                                                  Tevfik Akbak

                                                                            Çankırı

BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Sayın Akbak?..

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Gerekçe...

BAŞKAN - Gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Bu önergeyle cümlenin daha iyi anlaşılması ve dil bozukluklarının giderilmesi amaçlanmıştır.

 BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1210 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 1 inci maddesiyle 8.6.1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun ek 81 inci maddesinin üçüncü fıkrasında geçen "müstehak" ibaresinin "hak kazanan" şeklinde değiştirilmesini arz ederim.

                                                                  Tevfik Akbak

                                                                            Çankırı

BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Bu önergeyle Türkçe kelimeler kullanılarak cümlenin daha iyi anlaşılması amaçlanmıştır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1210 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 1 inci maddesiyle 8.6.1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun ek 81 inci maddesinin beşinci fıkrasında geçen "matrah" ibaresinin "değeri" şeklinde değiştirilmesini arz ederim.

                                                                  Tevfik Akbak

                                                                            Çankırı

BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Bu önergeyle Türkçe kelimeler kullanılması amaçlanmıştır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum...

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Karar yetersayısı...

BAŞKAN - Karar yetersayısı arayacağım.

Kabul edenler...Kabul etmeyenler...

Efendim, Kâtip Üyeler arasında mutabakat sağlanamadığından, oylamayı elektronik cihazla yapacağım.

TURAN TÜYSÜZ (Şanlıurfa) - Yapmayın Başkanım ya!

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Yok diyemiyorsunuz Başkanım!

BAŞKAN - Oylama için 5 dakika süre veriyorum ve oylamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı vardır ve önerge reddedilmiştir.

Şimdi, 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- a) 10/2/1954 tarihli ve 6245 sayılı Harcırah Kanununun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"1. Yurt içinde veya yurt dışında görev yapmakta iken yurt içinde veya yurt dışındaki sürekli bir göreve naklen atanan ya da yabancı ülkelerdeki memuriyet merkezi değiştirilen memur ve hizmetlilere yeni görev yerlerine kadar;"

b) 6245 sayılı Harcırah Kanununun 46 ncı maddesinin ikinci fıkrası yürürlükten kaldırılmış ve aynı maddenin son fıkrasında yer alan "kısmı," ibaresinden sonra gelmek üzere "aynı şehirde ikamet eden" ibaresi eklenmiştir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Hüseyin Özcan; buyurun efendim. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 1210 sayılı bütçe kanunlarında yer alan bazı hükümlerle ilgili kanun ve kanun hükmünde kararnamelerin eklenmesi veya bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerin değiştirilmesiyle ilgili 2 nci madde hakkında, Anavatan Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, torba yasa düzenlemesi şeklinde Meclise getirilen bu tasarı, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 161 inci, bütçe kanunlarına, bütçeyle ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm konulmayacağı gerçeğinin idrakiyle getirilmiştir. Bütçedeki Anayasaya aykırı hükümler, anayasa yargısınca iptal edilince bu kez de bunların bütçe yasa tasarısından çıkarılıp ilgili kanun ve kanun hükmünde kararnamelere taşınması için düzenlemeler yapılarak, Meclisin zamanı alınmaktadır.

Anayasamıza göre, Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir. Hukuk devletinde hak, hukuk çerçevesinde özetlenebilir, kafadan uygulamalara yer verilmez. Hiç kimseye kendi isteği olmaksızın zorla "şu hakkımdan vazgeçiyorum" diye bir şeyler imzalatılamaz. Bunun adı zorbalık, adaletsizlik, keyfîlik, saygısızlık, yani, haksızlık ve hukuksuzluktur. Kamu, kendini yükten arındırmak niyetiyle akla hayale uymayan, gücünü memurlara yetirecek uygulamalara girmektedir. Ancak, bu tür haksız uygulamalar yargıdan dönmeye mahkûmdur. Büyük bir kısmının öğretmen olduğu önemli bir memur kesimi tayin ve nakilleri sırasında devletin bu tür uygulamalarından dolayı mağdur olmaktadırlar. Ellerinden imzalı kâğıtlar alınarak, harcırahlarından vazgeçmelerine dair bildirimde bulunmaya zorlanmışlardır. Memurların geçim durumları ortada. Bitmiş, tükenmiş halleriyle çocuğuna bir dondurma dahi alabilecek durumda olmayan bu memurlara bu şekilde uygulama 21 inci Yüzyılda Türkiye Cumhuriyetine, hükümetine ve bu anlayışa yakışmıyor.

Değerli arkadaşlar, bu insanlar gittiğinde zorla "sen imzanı ver harcırah almayacaksın" diyeceksin, bunlar harcırah almak için de komşusundan para alacak, döviz alacak, tarlasını veya evini satacak, gidecek. Ondan sonra da geliyorsun belli bir süre sonra diyorsun ki: "Arkadaşım, ben bu anaparayı ödeyeyim; ama, faizini ödemeyeceğim." Sen bu anaparasını öderken, bu adam faizli aldı, gitti, sıkıntıya düştü, gitti. Neden faizini ödemiyorsun?! Bir gecelik faizde bakıyorsun devlet hemen hesabını yapıyor ve parasını alıyor, sen, bu insanları, bu memurları, bu gerçekten emek veren, bürokraside emek veren bu insanları mağdur etmeye hakkınız yoktur.

Değerli arkadaşlar, bütçe kanunuyla getirilen kısıtlayıcı düzenlemenin Anayasa Mahkemesinin söz konusu kararlarıyla hukuka aykırı olduğu saptanmış bulunmasaydı bu düzenlemelerin dahi yapılmayacağı akla geliyordu.

22.7.2003 ve sonraki dönemde ilk olarak 4969 sayılı Kanunun 1 inci maddesinin (a) bendinden bahsedilmek gerekmektedir. Ülkemizde harcırah kavramına yönelik temel hukuk metni 6245 sayılı Harcırah Kanunudur. Bu kanunun "seyahat ve vazifenin mahiyetine göre verilecek harcırah, yol masrafı, yevmiye, aile masrafı ve yer değiştirme masraflarıyla birlikte verilmesini icap eden haller" başlıklı ikinci kısımda ise yer alan ve yol masrafı, yevmiye, aile masrafı ve yer değiştirme masrafının verileceği halleri düzenleyen 10 uncu maddenin birinci bendinde yer alan "yurt içinde ve dışındaki daimî bir vazifeye yeniden veya naklen tayin olanlar ile yabancı memleketlerdeki memuriyet merkezi tebdil olan veyahut bu yerlerden yurt içinde ve diğer bir daimî vazifeye tayin edilen memurlar ve hizmetlilere yeni vazife mahallerine kadar" biçimindeki düzenleme 12.8.2003 günlü 25197 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan ve 22.7.2003 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe giren 4969 sayılı Kanunun 1 inci maddesinin (a) bendiyle değiştirilmiş ve anılan bendin başına "kendi yazılı talepleri üzerine gönderilenler hariç olmak üzere" ibaresi eklenmiş ve bentte yer alan "yeniden" ibaresi metinden çıkarılmıştır. Buna göre, anılan maddenin birinci bendi "kendi yazılı talepleri üzerine gönderilenler hariç olmak üzere, yurt içinde veya dışında daimî bir vazifeye naklen tayin olunanlarla yabancı memleketlerdeki memuriyet merkezi tebdil olunan veyahutda bu yerlerde yurt içinde ve diğer bir daimî vazifeye tayin edilen memur ve hizmetlilere yeni vazife mahallerine kadar" biçiminde bir düzenlemeye dönüştürülmüştür. Bu şekliyle baktığımızda, bu insanların, yurt içinde ve dışında olsun, bu kadar ezdirmeye, bu kadar bu insanları perişan etmeye hakkımız var mı?!

Değerli arkadaşlar, bu memurlar bizim memurlarımız. Gerçekten, memurlarımızın ve görevlilerimizin, bu kadar sıkıntısı içerisinde, harcırahlarına göz dikmek ve onların faizine göz dikmek doğru bir şey değil. Bu insanların daha mutlu olabilmesi için, daha iyi bir görev yapması için, aksine, bunların, mağdur edilmeden, faizleriyle birlikte ödenmesinde yarar vardır. Eğer, bu adaletsizlik böyle devam ederse, memurlar arasındaki çalışma şevkini de bertaraf eder.

Değerli arkadaşlar, 22.7.2003 sonrasındaki dönemde, ikinci olarak, 5335 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin (a) bendinden bahsetmek gerekmektedir. 27.4.2005 günlü, 25798 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren, 21.4.2005 günlü, 5335 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin (a) bendiyle, 4969 sayılı Kanunun 1 inci maddesinin (a) bendiyle değiştirilerek, 6245 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin birinci bendinde yeniden değişikliğe uğramış ve anılan bendin başına "zorunlu yer değiştirme, sınav, sağlık sebepleri ve eş durumu; bu madde uyarınca sürekli görev yolluğu almaya hak kazananlar, eşlerinin atamaları dışında kendi yazılı talepleri üzerine gönderilenler hariç olmak üzere" ibaresi eklenmiştir. Buna göre, anılan maddenin birinci bendi "zorunlu yer değiştirme, sınav, sağlık sebepleri ve eş durumu; bu madde uyarınca sürekli görev yolluğu almaya hak kazananların, eşlerinin atamaları dışında, kendi yazılı talepleri üzerine gönderilenler hariç olmak üzere, yurt içinde veya dışında, daimî bir vazifeye naklen tayin olunanlar ile yabancı memleketlerdeki memuriyet merkezi tebdil olunan veyahut da bu yerlerde yurt içinde veya diğer bir daimî vazifeye tayin edilen memurların, bu hizmetlere yeni vazife mahallerine kadar" biçiminde bir düzenlemeye dönüştürülmüştür. Bu değişiklikle, 27.4.2005 tarihi itibariyle, 6245 sayılı Harcırah Kanunu kapsamında bulunan kurum ve kuruluşlarda, zorunlu yer değiştirme, sınav, sağlık sebepleri ve eş durumu, bu madde uyarınca sürekli görev yolluğu almaya hak kazananların eşlerinin atamaları dışında kendi harcırahları üzerinde naklen atananlara harcırah ödenmemesi amaçlanmaktadır.

5335 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin (a) bendi, 6245 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin birinci fıkrası, 4969 sayılı Kanunun 1 inci maddesinin (a) bendiyle "eklenen" ibaresi kaldırılmakla birlikte, 26.11.2005 günlü 26005 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 4.5.2005 günlü esastan kararıyla, 2005/24 sayılı kararıyla, 6245 sayılı Kanunun 10 uncu maddesi gereğince bugünkü ortama gelinmiştir.

Değerli arkadaşlar, bu memurların eğer bir ekmek alabilecek kadar bütçesi zayıfladıysa, bu insanların yaşam koşulları, görev aşkları gerçekten yürekler acısı olmuştur. Eğer, biz, memurlarımıza yeteri kadar destek vermezsek; bunun yanında emeklilerimize, dul ve yetimlerimize, bütün çalışan insanların emeğine biraz daha saygılı olup, yaşamlarını biraz daha yükseltmek için uğraşırsak, inan edin ki, daha büyük görevler yaparlar, daha büyük şevkle çalışırlar ve ülkemiz ekonomisine ve bürokrasimize büyük faydaları olur. Bundan dolayı, biz, bu memurlarımızın bu mağduriyetinin giderilmesi, faizleriyle birlikte ödenmesi konusunda Anavatan Partisi Grubu olarak diyoruz ki, memurlarımıza sahip çıkalım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun efendim, konuşmanızı tamamlayın.

HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bu memurlarımızı mağdur etmeye, onları yoksullukla baş başa bırakmaya hakkımız yoktur diyoruz. Bu memurlarımızın gerçekten çocuklarının geleceği için, bunların yaşam seviyelerinin daha yüksek olması için, yaşam koşullarının daha ileriye gitmesi için, hepimiz, iktidarıyla muhalefetiyle, yardımcı olmak zorundayız diyor, Yüce Meclisi saygılarla selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özcan.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Samsun Milletvekili Sayın Haluk Koç. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vaktinizi çok almamaya çalışacağım, sadece, bu maddenin içeriğiyle ilgili ve yaşanan süreçle ilgili kısa bir bilgi vermek için söz aldım.

Değerli arkadaşlarım, bu madde, Harcırah Kanununun -ki, 1954 tarihlidir- 10 uncu maddesinde ve 46 ncı maddesinde bazı değişiklikler oluşturuyor. Şimdi, burada, 10 uncu maddede, yapılan değişiklikle "zorunlu yer değiştirme, sınav, sağlık sebepleri ve eş durumu (bu madde uyarınca sürekli görev yolluğu almaya hak kazananların eşlerinin atamaları) dışında kendi yazılı talepleri üzerine gönderilenler hariç olmak üzere" ibaresi çıkarılıyor ve yerine, kanun tasarısındaki 1 inci fıkra yer alıyor. 46 ncı maddede ise ikinci fıkrayı çıkarıyor "yabancı ülkelere gidişlerde, yukarıdaki esaslara göre hesap edilecek yer değiştirme masrafının yarısı ödenir" çıkarılıyor; yerine, "yabancı ülkelerden dönüşlerde, yer değiştirme masrafının yukarıdaki (c) bendine göre verilecek kısmı aynı şehirde ikamet eden de olsa her ikisi de memur veya hizmetli olan eşlerden yalnız birisi için hesaplanıp ödenir" diyor.

Değerli arkadaşlarım, bunlar olumlu değişikliklerdir; çünkü, birtakım haksızlıkları ve yasa, yargı sürecinde, sürekli olarak, Anayasa Mahkemesi, Maliye Bakanlığı ve bilhassa Millî Eğitim Bakanlığını ilgilendiren kısımlarda sürekli olarak konu olmuş bir sıkıntıyı giderecek açıklıktadır.

Şimdi, bu 5335 sayılı Yasayla ilgili, Cumhuriyet Halk Partisinin, daha önce Anayasa Mahkemesine yaptığı, haklı, o konu görüşülürken de bu kürsüde ifade ettiği -zaman zaman eleştiri yapıyoruz, zaman zaman, ben bu deyimi de sık kullanıyorum "özeleştiri" deyimini de ifade ediyorum- şimdi, bakın, o zaman ifade ettiğimiz, tutanaklarda bulunan bir husus, siyasî inat demeyeceğim; ama, yani, siyasî bir ısrarla, yanlış, ifade edilmesine rağmen -hukukî yanlış- zorla yasalaştırıldığında neler yaşıyoruz; işte bu şekilde, esas konuşmalar bir mesai kaybına sebep olmuyor, esas bu siyasî inat, bu siyasî ısrar vakit kaybına sebep oluyor. Yaşadığımız örnek, çok basit… Bunun için, burada ifade ettik, tutanaklara geçirdik, bakın, Anayasa Mahkemesinden bu döner dedik, döndü ve bilhassa Sayın Millî Eğitim Bakanı orada oturduğu için, Hükümet sırasında… Hakkında en çok dava açılan, Millî Eğitim Bakanlığı, bu konuyla ilgili, bu harcırah konusuyla ilgili. Bakanlık, çok sayıda talep nedeniyle, Maliye Bakanlığına, Anayasa Mahkemesinin, Cumhuriyet Halk Partisinin başvurusu sonunda aldığı iptal kararları sonrasında harcırah ödenip ödenmeyeceğini sormuş. Maliye Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığına verdiği cevapta, Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümeyeceğini ve geriye dönük harcırah ödemesinin yapılmayacağını belirtmiş; ancak, Danıştay ilgili dairesi, Aralık 2005 tarihinde, harcırahların -değerli arkadaşlarım, burası önemli- beş yıllık zamanaşımı içerisinde istenebileceğine karar vermiştir. Onun kararı aynen şöyledir. Bu bir gözlem olsun; yani, bu siyasî ısrarı bir daha sürdürmeyelim diye, bu yargı aşamasındaki kararı okumak istiyorum. Bakın, Danıştay şöyle diyor: "Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümezliği kuralı ile 2577 sayılı İdarî Yargılama Usulü Kanununun 10 uncu maddesi hükmünün birlikte değerlendirilmesi sonucunda ise söz konusu Anayasa Mahkemesi kararları uyarınca, idarelerin harcırah ödemeleri konusunda yeniden bir değerlendirme yapıp, hak edilen harcırahı ilgilisine ödemesi, hukukun üstünlüğü ilkesinin bir gereği olmasına karşın, idarelerin bu yükümlülüğünü yerine getirmeyerek hareketsiz kalması durumunda, ilgililerin hukukî sonuçlarından yararlanmak üzere, 10 uncu madde uyarınca haklarında kanunun öngördüğü işlemin yapılması için her zaman idareye başvurmaları ve isteklerinin reddedilmesi halinde de 10 uncu maddede öngörülen usule uygun olarak idarî yargıda dava açmaları mümkün bulunmaktadır."

Değerli arkadaşlarım, kıssadan hisse, kıssadan hisse: Siyasî inat, hukuka karşı gelmek, eğer söylenen, muhalefet tarafından dile getirilen hukuk kuralı gerçekten doğruysa, o zaman "benim sayısal çoğunluğum var, ben bildiğimi yapacağım" uygulamasının dışına çıkmak gerekiyor.

Bu anımsatmayı yapmak için söz aldım. Dördüncü yılın sonunda bu tip örneklerle çok sık karşılaşmaya başladık. Bunun, umarım, bundan sonraki yasama faaliyetlerinde yol gösterici olmasını diliyorum.

Bu madde için de olumlu oy kullanacağımızı belirtiyor; hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP ve AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Koç.

Şahsı adına, Amasya Milletvekili Sayın Hamza Albayrak; buyurun.

HAMZA ALBAYRAK (Amasya) - Sayın Başkan, Yüce Millet Meclisinin değerli milletvekilleri, sevgili vatandaşlarım; hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum. Görüşülmekte olan 1210 sıra sayılı kanun teklifinin 2 nci maddesiyle ilgili olarak söz almış bulunuyorum.

Değerli arkadaşlar, kamuda görev yapan memurlar, işçiler ve hizmetliler, 6245 sayılı Harcırah Kanunu hükümlerine göre, geçici ve sürekli görev olmak üzere iki tür harcırah almaktadırlar.

Bu zamana kadar, geçici görev harcırahında, uygulamada herhangi bir problem yaşanmadı; ancak, gerek yurtiçi gerek de yurtdışı naklen atamalarla ilgili sürekli görev harcırahında… Özellikle kamu çalışanlarının, ben harcırahsız tayine razıyım, yeter ki beni şuradan şuraya tayin edin, harcırah almayacağım diye dilekçeli müracaatı üzerine, bugüne kadar uygulamada olduğu üzere, naklen atamalar yapıldı yurt içinde ve yurt dışında. Bu vatandaşlarımızın hukuken hakkı olan, 6245 sayılı Harcırah Kanununa göre hukuken hakkı olan alacakları, kendi istekli tayin talepleri doğrultusunda, sürekli görev harcırahları ödenmedi. Bilahara, bu dilekçeyi veren vatandaşlarımız idarî yargıya başvurdular. İdarî yargı bunların zorunlu giderlerini, sürekli görev nakli nedeniyle zorunlu giderlerinin karşılanmasını; yani, zatî ve aile harcırahlarının, yol giderlerinin, yolda geçen süreye ilişkin yevmiyelerinin ödenmesini karara bağladı.

Bu kanunla, bu düzenlemeyle, bu ikilem ortadan kalkıyor ve 1.1.2002 tarihinden günümüze kadarki süreçte, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren, kişilerin bulundukları yerde -nerede olurlarsa olsun- üç ay içerisinde, en az, en geç üç ay içerisinde müracaatları halinde, 1.1.2002'den günümüze kadarki hak etmiş olduğu harcırahlar kendisine ödeniyor.

Şimdi, bizden önceki bir konuşmacı arkadaşımız şunu dile getirdi. Dedi ki: "Efendim, 1.1.2002 tarihinden beri bu kişilerin alacakları neden faiziyle birlikte ödenmiyor da, o günkü hak etmiş olduğu para ödeniyor?"

Peki, şu soruyu şöyle de sormak gerekmez mi değerli arkadaşlar: 1.1.2002'den beri sürekli görev harcırahını hak etmiş olan kişilerin hakları bu zamana kadar niye ödenmedi?

Hani, halk tabiriyle bir söz vardır ya "olsa, dükkân sizin" diye. İmkânlarımız var, şu anda, bunların birikmiş, sürekli görev harcırahını ödüyoruz. İmkânlar bol olsa, elbette ki bunlar reevaluation'a tabi tutularak, yeniden değerlendirilerek, bugünkü rayiç değeriyle elbette ki ödenir; ama, bu mağduriyetin önlenmesi için şu 2 nci maddeyle yapacağımız değişiklik, azımsanamayacak, küçümsenemeyecek bir gasbedilmiş hakkın iadesidir; bu Yüce Meclis de bunu yerine getirme onurunu yaşıyor.

Hayırlı olacaktır diyor, saygı sunuyorum, sevgi sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Albayrak.

Şahsı adına, Kayseri Milletvekili Sayın Mustafa Elitaş; buyurun.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Değerli arkadaşlar, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu tasarı, gerçekten, bugüne kadarki yapılan uygulamalardaki yanlışlıkların ortadan kaldırılmasıyla ilgili çok önemli bir hüküm ifade ediyor. Tasarının geneli üzerindeki yaptığım konuşmada da bir cümleyle şunu ifade etmiştim: Bu tasarı, Plan Bütçe Komisyonuna geldiğinde 25 maddeydi; ama, Komisyondaki değerli milletvekili arkadaşlarımızın, mademki bir değişiklik yapıyoruz, Anayasa gereği, Anayasa Mahkemesinin aldığı karar gereği bir değişiklik yapıyorsak, o andaki konuyla ilgili ihtiyaçları da bertaraf etmenin yollarını bulalım dedik. Hakikaten, tasarıya, komisyondaki bulunan bütün arkadaşlarımız katkıda bulunmuşlardır. Değerli Muhsin Koçyiğit, Selami Yiğit; arkasından, Cumhuriyet Halk Partisinin değerli milletvekili arkadaşlarımız olmak üzere, bu tasarıya katkıda bulunmuşlardır.

Bugüne kadar, harcırahla ilgili, Harcırah Kanununun 10 uncu maddesinde yazmasına rağmen, kendi isteğiyle başka bir yere naklini, tayinini isteyen insanlara herhangi bir ödeme yapılmayacağı yazılmasına rağmen, değerli vatandaşlarımız bu kararı mahkemeye intikal ettirmişler ve kazanmışlar. Kazanılan bir hakkın, bütün insanları mahkeme kapılarında yormamak amacıyla, bu yasa maddesi düzenlenerek, bundan sonra, kendi isteğiyle veya isteği dışında, her ne şekilde olursa olsun, bir yerden bir yere nakli, tayini çıkan memurlarımıza, çalışanlarımıza, Harcırah Kanunu gereği, hiçbir şarta bağlı olmadan ödeme yapılmanın ifadesidir.

Yine, Harcırah Kanununa, 46 ncı maddesine eklenen bir hükümle birlikte, yurt dışında olup da başka şehirlerde çalışanların bir yerden bir yere nakilleri olması durumunda, hem eşe hem de kendisiyle ilgili harcırahın ödemesinin yapılmasını anlatmaktadır ki, gerçekten güzel bir düzenlemedir.

Ben, katkıda bulunan, bulunacak arkadaşlarıma teşekkür ediyorum; tasarının hayırlı uğurlu olmasını, maddenin hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Elitaş.

Madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

Soru-cevap kısmına geçiyoruz efendim.

Sayın Sarıbaş, buyurun.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sayın Başkan, delaletinizle Sayın Bakana sormak istiyorum. Gerçi, esas soru sormak istediğim Sayın Bakan burada yok ama.

Biliyorsunuz arkadaşlar "com.tr" uzantılı internet siteleri var. Bu siteler -ben bilmiyorum, ama, bilmiyorsam aydınlatsınlar- genelde şirketlere ve ticarî kuruluşlara verilen bir internet sitesi. Sayın Maliye Bakanının adına da, böyle bir, şahsı adına da, şirketler ve kuruluşlara verilmesi gereken, şahsı adına da verilmiş bir internet sitesi var ve bu internet sitesinin bağlı olduğu telefon da Maliye Bakanlığının Özel Kalem Müdürlüğündeki telefon. Şimdi, Sayın Bakan, kendi şahsına ait bir internet sitesini Maliye Bakanlığının Özel Kalemindeki devlete ait telefonla nasıl irtibatlandırmış, bunu sormak istiyorum; bir.

Bir Sayın Bakanın eşi İstanbul'da devlete ait bir aracı çarptırdı. Bu araç yapıldı mı, ne kadar masraf çıktı, Maliye ne kadar para ödedi? Bunu öğrenmek istiyorum; iki.

Sayın Bakan, oğlu, kızıyla birlikte bunca ticarî şirketlerin içinde oldular, paralar kazandılar, çocukları afiyet içerisindeler. Ne kadar Gelir Vergisi ödedi 2005 yılında, bunu merak ediyorum, şirketleri ve şahısları adına? Bunları duymak istiyorum.

Sorum bu kadar Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Sarıbaş.

Sayın Koçyiğit, buyurun.

MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Teşekkürler Sayın Başkanım.

Sorumu Sayın Bakanıma soruyorum: Millî Eğitim Bakanlığı aleyhine harcırah nedeniyle açılan dava sayısı kaçtır? Bunlardan kaçı Bakanlık aleyhine sonuçlanmıştır? Ayrıca, Türkiye genelinde ödenmeyen harcırahlar nedeniyle hak sahiplerine ödenmesi gereken harcırah tutarı ne kadardır, açıklar mısınız?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Koçyiğit.

Sayın Tüysüz…

TURAN TÜYSÜZ (Şanlıurfa) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan; sizin aracılığınızla Sayın Bakana bir soru yönelteceğim.

Bu tasarı kapsamında, 1.1.2002 tarihinden sonra, yazılı olarak harcırah istemeyenlere geriye dönük olarak harcırah verilmesi istenmektedir. Bu, son derece gereksiz bir uygulamadır. Bu itibarla, bu maddenin Anayasa Mahkemesinden döneceği hususuna katılıyor musunuz? Bu maddede, neden, anaparaların ödenmesi konuşulmuşken faizlerin ödenmesi gündeme alınmamıştır? Ayrıca, neden 2001 yılı baz alınmıştır?

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tüysüz.

Sayın Özdoğan, buyurun.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Delaletinizle Sayın Hükümete tek bir soru sormak istiyorum.

Bundan bir süre önce, öğretmenlerimizin ekders ücretini, saat olarak 3,5 YTL'den 5 YTL'ye çıkarmıştık. Ancak, aldığımız habere göre, daha sonra Millî Eğitim Bakanlığında hazırlanan bir yönetmeliğe göre öğretmenlerimizin girmesi gereken mecburî ders sayısı artırılmış; hatta, o kadar ki, kendi okullarında bunu bulmazlarsa aynı şehirdeki başka okullarda da girme mecburiyeti getirilmiş ve dolayısıyla, artırdığımız bu ücret buhar olup gitmiştir. Bu, nedendir; bunu sormak istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özdoğan.

Sayın Eraslan, buyurun.

MEHMET ERASLAN (Hatay) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Aracılığınızla Sayın Bakanıma sormak istiyorum.

Kanun tasarısı görüşülürken maddelerle ilgili grup adına konuşma imkânı varken AK Parti sözcülerinin grupları adına konuşmayıp da sadece şahısları adına üç beş kelam edip kürsüden inmelerini, burada, Doğru Yol Partisinin iki milletvekilinin konuşmasını engellemek üzere mi yapılan bir strateji olduğunu sormak istiyorum ve hassaten, bu soruyu cevaplandırmasını istirham ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Eraslan, bu sorunun Hükümetle bir ilgisi olamaz. Bu soruyu, siz, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna sorabilirsiniz.

MEHMET ERASLAN (Hatay) - Sayın Başkanım, Sayın Bakan Hükümetin bakanı, sözcüler de İktidarın milletvekili.

BAŞKAN - Sizi anlıyorum…

MEHMET ERASLAN (Hatay) - Dolayısıyla, hem kanun  tasarısıyla ilgili  hem de Hükümetle hem de sözcülerle ilgili; İktidarla ilgili bir soru sordum ben.

BAŞKAN - Sayın Eraslan, şimdi, bu konuda asla sizinle tartışmaya girmek istemiyorum.

MEHMET ERASLAN (Hatay) - Gerek yok zaten Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sizi anlıyorum…

MEHMET ERASLAN (Hatay) - Ben, sadece bir soru sordum.

BAŞKAN - Sizi anlıyorum. Yalnız, ben, İçtüzüğe göre hareket edeceğime göre, bunun muhatabı bir Hükümet mensubu olamaz. Bu bakımdan, bu, İçtüzüğe göre, cevaplandıracak…

MEHMET ERASLAN (Hatay) - Sayın Başkanım, sizlerin beni anladığını ifade ettiğiniz için, size teşekkür ediyorum

BAŞKAN - Ama, siz düşüncenizi zabıtlara geçirdiniz.

MEHMET ERASLAN (Hatay) - Bizi anladığınızı ifade etmeniz, aslında, sorumuzu cevaplandırdığınız anlamına geliyor.

Sizlere teşekkür ediyorum ben.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Akdemir…

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkanım, aracılığınızla, Sayın Millî Eğitim Bakanımıza bir sorum var.

Hükümet kararnamesiyle Kars Kafkas Üniversitesine bağlı olarak Iğdır'da açılmasını kararlaştırdığınız ziraat fakültesinde, şu anda, kadro sıkıntısı dolayısıyla eğitim olamayacak. Bu nedenle, Kars Kafkas Üniversitesine bağlı kapalı kadroların açılmasını kararlaştırdınız mı ya da Kars Kafkas Üniversitesinin de eğitim ve öğretiminin aksaması dolayısıyla yeni kadrolar tahsis etmeyi düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akdemir.

Sayın Güler, süremiz doldu malumunuz; cevap süresinden sonra vaktimiz kalırsa, memnuniyetle…

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Zaten, cevap vermeyecektir Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkanım, görüşülmekte olan yasa tasarısıyla ilgili olan sorulara yazılı cevap verilecektir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Buyurun Sayın Güler.

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakandan da farklı bir söz beklemiyoruz; çünkü, son günlerde, Hükümetin tüm temsilcilerinin buradaki soru önergelerimize cevap vermemesini anlamakta da zorlanmıyoruz.

Bugün yaşanılan bu sıkıntıları göz önünde bulundurduğumuzda, aslında, temel çözüm unsuru da toplusözleşme görüşmelerinde alınması gereken tedbirlerdi; ama, önünde büyük bir engelle çıkartılan yasada, maalesef, tıkanıklık gösterildi.

Şimdi, özellikle grevli toplusözleşme yetkisi olmayan kamu personelinin, özellikle devlet memurlarının sözleşmesinde bu tür tedbirlerin alınması gibi, ne gibi çalışmalar vardır; Sayın Bakandan… Merak ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Güler.

Sayın Koçyiğit, buyurun.

MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Sayın Başkan, Sayın Millî Eğitim Bakanına soruyorum.

Burada sorulara cevap vermemesi bilgisizliğinden mi kaynaklanıyor yoksa Yüce Meclisi hiçe saymasından mı? Bunun cevabını almak istiyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Koçyiğit.

Sayın Bakanım, ekleyeceğiniz bir şey var mı? Yok.

Teşekkür ederim.

Soru-cevap faslı tamamlanmıştır.

Madde üzerinde 2 önerge vardır; okutacağım geliş sırasına göre ve aykırılığına göre de işleme alacağım.

Buyurun.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1210 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 2 nci maddesinin (a) bendiyle düzenlenen 10/2/1954 tarihli ve 6245 sayılı Harcırah Kanununun ek 10 uncu maddesinin beşinci fıkrasının (l) numaralı bendinde geçen "merkezî" ibaresinin "merkezindeki görevi" şeklinde değiştirilmesini arz ederim.

                                                                  Tevfik Akbak

                                                                            Çankırı

BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1210 sıra sayılı Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 2 nci maddesinin birinci fıkrasında "görev yerlerinin" ibaresinden sonra "yola çıkıştan varışına" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

               Ömer Abuşoğlu Süleyman Sarıbaş

        Gaziantep                   Malatya

BAŞKAN - Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Katılmıyoruz efendim.

Sayın Sarıbaş önergesini açıklayacak.

Buyurun efendim. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Değerli arkadaşlar, görüşmekte olduğumuz 1210 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesi, devlet memurlarımızın, yani, kamu görevlilerimizin Harcırah Kanununu düzenleyen bir madde.

Şimdi, devlet memurlarına, geçmişte, 2001'den beri, hakikaten ellerinden bir dilekçe alarak, insan haklarına, temel hukuk kaidelerine aykırı olarak aldıkları bir dilekçeyle "harcırah istemiyorum tayinimi yap" karşılığında bir ibare alarak, harcırahsız olarak atamaları yapıldı; yani, yolluk ve harcırah ödenmedi bu memurlarımıza. Zaten, memurlarımıza ödediğimiz para belli; yani, adamı İstanbul'dan Kars'a tayin edeceksiniz, kamyon tutacak, üç dört günü yolda geçecek, çoluğuyla çocuğuyla perişan olacak; ama, adam Karslı, İstanbul'da geçinemiyor, hayat şartları pahalı, mecburen -örnek veriyorum tabiî Kars'ı; bu, başka ilimiz de olabilir- gidecek ve bir de Maliyenin -tabiî bu giderken- yol hesaplamaları vardır. Her nedense en kısa yoldan hesaplarlar; yani, mutat yolları da çıkarlar, mutat yollarından götürmezler kilometre üzerinden harcırah verdikleri için. En kestirme yol… Bazen, o kestirme dedikleri yolda, yol da, araç da bulmak mümkün değildir. Ne kadar az verirsem, ne kadar az ödersem; yani, tayinini yaptığım memurun ne kadar gırtlağını sıkarsam, ne kadar onu acze, yoksulluğa, sefalete mahkûm edersem şeklinde bir anlayışları vardır Maliye yönetiminin. Halbuki, bu Maliye yönetiminin üst bürokratlarının hiçbirinin, hangi kanundan, hangi yan kanundan, hangi yan ücretten ne kadar aldığını da kimse bilmez, hiç kimse bilmez, en çok parayı alırlar onlar; ama, bordrolarında aldıkları ücretlerin hangi kanunlarda nasıl  ortaya çıktığını hesaplayacak hiç kimse olmaz.

Bakın, Kamu Personel Yasasına en çok karşı çıkan onlardır; çünkü, dikey ve yatay skala, tek başına bütün memurlara şamil olacak şekilde düzenlendiği takdirde beyefendilerin maaşı belli olur. Halbuki  böyle karışık bir sistemde, kimin nereden aldığı belli olmayan, kimsenin bordro hazırlamasının mümkün olmadığı bir sistemde, beyefendiler, aldıkları ücretin ne olduğu -kamu tarafından veya diğer kamu görevlileri, başka kurumlarda çalışan kamu görevlileri tarafından- ne kadar alındığı belli olmasın diye kesinlikle karşıdırlar. Çünkü, 1990'lardan beri yaklaşık onaltı senedir, bu ülkede, gelen bütün hükümetler, devlet personel rejimini yeniden düzenleyeceğini, bütün hükümet programlarında, bütün beyannamelerinde millete taahhüt etmiştir, kamu görevlilerine taahhüt etmiştir; ama, maalesef ve maalesef, bir türlü adım atamamıştır. Niye atamamıştır; çünkü, Maliye bürokratları oraya dürterler. Maliye bürokratları dürterler; çünkü, onlara göre, Maliyeye göre malı ye, mülkiyeye göre mülkü ye -başkasını da söylemiyorum- bir genel kaide prensibidir. Kendileri, malın, musluğun başında oldukları için, kendilerine göre bütçe kanunlarında özel hükümler koydururlar, kendilerine göre birtakım şeyler yapar; ama, diğer taraftan, nüfusta çalışan, tapuda çalışan, adliyede çalışan gariban memurun harcırah almaması için de bunların bulduğu bir yöntemdir. Yani, dilekçeyi ver, harcırah istemiyorum dersen… Maliye bürokratlarının bulduğu bir yöntemdir. Yani, bu yöntem durup dururken çıkmadı veya bu uygulamayı yapan hükümetlere bir yerden gelmedi bu; hükümetlere ilham da gelmedi böyle yapalım diye. Bürokratlar önerdiler bunu geçmişte. Niye önerdiler; çünkü, üst bürokratlar zaten gittikleri yere Sayın Bakanın onayıyla istedikleri şekilde gidiyorlar, uçakla gidiyorlar bilmem ne; ama, gariban devlet memurunu buradan İstanbul'a göreve gönderirsiniz, -ona, bilmiyorum şu an kaç para, biraz sonra Sayın Bakana soracağız, herhalde yazılı olarak verir günlük harcırah kaç para olduğunu- adam nerede yatacak; otele gitse o harcırah yetmez; günde üç öğün yemek asla yiyemez o harcırahla; hele taksiye binmesi, bir yerden bir yere gitmesi hiç mümkün değildir o harcırahla; ama, ondan görev beklenir.

Hiç kimse, bu Harcırah Kanunuyla geçici göreve veyahut da bir başka yerde bir göreve gitmek ister mi; hayır. Adamın otel parasını vermiyorsunuz cebine, yatacağı yerin parasını vermiyorsunuz.

Peki, eskiden hanlar vardı büyükşehirlerde, han man olsa belki gider yatarlar; ama, şimdi onlar da kapandı, oteller var. Bu gariban memuru, hiç değilse, karnını doyuracağı, günde -gittiği yerde, geçiçi gittiği yerde- üç öğün yemek yiyeceği, bir sıcak çorba içeceği, adam gibi de bir otelde yatacağı harcırahı verin, verin… Ha, geçmişte vermediklerinizi de verin; ama, devlet, millete hizmet için örgütlenmiş örgütlü bir varlık.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Sayın Başkan, bitiriyorum.

BAŞKAN - Buyurun.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Millete hizmet etmek için istihdam ettiği, kendisine hizmet eden, kendisinin ajanı, kendisinin memuru olan memurundan, gırtlağından keser mi veya onun geçmişte vermediği hakkını, faizini vermemek!.. Yani, paranın, her gün ekonomik değeri değişiyor. İşte, bir hafta evvel veya bir ay evvel yüzde 10-12'lerde, 13'lerde olan şey yüzde 20'ye çıktı, yaklaşık yüzde 146 arttı. Hadi, artıralım harcırahları da yüzde 146! Paranın ekonomik değeri değişti bir ayda. Bunu yapmayacaksınız, adama yatacağı bir harcırah, üç çorba içeceği bir harcırah vermeyeceksiniz, naklederken adamın yolluğunu vermeyeceksiniz, gasbedeceksiniz, elinizde tutacaksınız, ondan sonra, o paranın ekonomik değerinin değiştiğini de dikkate almadan, faiz de ödemeden… "Talep ederse…" Ne demek talep ederse?! Kapısına götürüp ödemek zorundasınız.

Saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Sarıbaş.

Gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1210 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 2 nci maddesinin (a) bendiyle düzenlenen 10/2/1954 tarihli ve 6245 sayılı Harcırah Kanununun ek 10 uncu maddesinin beşinci fıkrasının (I) numaralı bendinde geçen "merkezî" ibaresinin "merkezdeki görevi" şeklinde değiştirilmesini arz ederim.

                                                                  Tevfik Akbak

                                                                            Çankırı

BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?..

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Katılmıyorsunuz.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Bu önergeyle cümlenin daha kolay anlaşılması ve dil bozukluklarının giderilmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- 6245 sayılı Harcırah Kanununa aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"Geçmişe yönelik harcırah ödenmesi

GEÇİCİ MADDE 5- Bu Kanun kapsamında bulunan kurum ve kuruluşlar ile özel hükümler gereğince bu Kanun kapsamı dışında kalan tüm kamu kurum ve kuruluşlarında;

a) 12/12/2001 tarihli ve 4726 sayılı 2002 Malî Yılı Bütçe Kanununun 6 ncı maddesinin (g) fıkrası uyarınca 1/1/2002-31/12/2002 tarihleri arasında; 26/12/2002 tarihli ve 4776 sayılı Kanunun 7 nci maddesi uyarınca 4726 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinin (g) fıkrasına binaen 1/1/2003-31/3/2003 tarihleri arasında, başka yere naklen ataması yapılanlardan harcırah talep etmediklerine ilişkin yazılı beyanda bulunanlardan,

b) 29/3/2003 tarihli ve 4833 sayılı 2003 Malî Yılı Bütçe Kanununun 51 inci maddesinin (f) fıkrası uyarınca, 1/4/2003-21/7/2003 tarihleri arasında kendilerinin yazılı talebi üzerine naklen ataması yapılanlardan,

c) 31/7/2003 tarihli ve 4969 sayılı Kanunun 1 inci maddesinin (a) bendi ve 4/7/2001 tarihli ve 631 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 14/A maddesi uyarınca, 22/7/2003-26/4/2005 tarihleri arasında kendi yazılı talepleri üzerine naklen ataması yapılanlardan,

ç) 21/4/2005 tarihli ve 5335 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin (a) bendi uyarınca, kendi yazılı talepleri üzerine naklen ataması yapılanlardan,

harcırah ödenmemiş olanlara, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 31/12/2006 tarihine kadar, en son görev yaptıkları yerdeki idareye kendilerinin veya ölümleri hâlinde kanunî mirasçılarının başvurmaları durumunda, başvuru tarihinden itibaren üç ay içinde bu Kanunun ilgili hükümleri uyarınca naklen atandıkları tarihte müstahak oldukları harcırah, faiz hesaplanmadan ödenir."

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, madde üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Hüseyin Güler. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlar; kısaca adına torba kanunu diyeceğimiz tasarının 3 üncü maddesi üzerinde Grubum adına söz almış bulunmaktayım; Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Evet, burada birkaç defa söylendi. Bu işin hukuk tekniğine bakacak olursak, bir hukukçu olmamama karşın, ama, bir milletvekili olarak, bu kanunun tanımlanmasından, çıkarılmasından, baktığımız andan itibaren baştan aşağı aksaklıklarla dolu. Ama, şekil yanlış, içeriği de doğru. Bu kanunun 3 üncü maddesine biz de katılıyoruz. Geçmişinde, birçok kurumda, özellikle hukuk danışmanlığı yapıp da emeğinin karşılığını alamayan hukukçulara verilecek özlük hakları açısından olumlu bir yaklaşım.

İkincisi ise, baktığımızda, bu olayda, geçmişten alacağı yol harcırahlarının dahi Danıştay tarafından beş yıllık kapsam içerisine alınıp ve biraz önce bir AKP milletvekili arkadaşın ifade ettiği gibi, herkesi mahkeme kapılarında süründürmek değil de bugünkü çıkartacağımız kanunla bunların önünü açmak…

Hepimiz çok iyi biliyoruz, aslında "devlet memuru" deyince, gerçekten, özlük hakları, çalışma koşulları açısından baktığımızda ciddî anlamda travma yaşayabilecek bir düzeyde; yani, büyük şehirler, devlet memurları için, artık, sürgün bölgesi oldu. Kırsal diyebileceğimiz, kendi örf, âdet, gelenek, göreneklerine göre mütevazı bir yaşam idame ettirebileceği bir ilin arayışı içerisinde. Aslında, onurlu yaşamın kavgasının peşinde.

Görüyoruz ki, bir yol harcırahını bile çok gördük. Bugün, devlet, alacağına şahin, vereceğine karga misali. Bugün, devletin alacaklarına günlük reel, faizler uygulanırken, borçlarına karşı neden bu kadar faiz uygulamamasını anlamakta da pek de zorlanmıyoruz. Aslında işin niyeti belli. Bugün borçlar açısından devlete baktığımızda, sürdürülebilir; yani, faizdışı fazlanın tutturulabilmesi için, kısaca, yakaladığından alabileceğini almak…

Peki, gücü devlet memuruna, işçisine, köylüsüne yeten, bugün vergilerini dahi, Gelir Vergisinden çok sadece, dolaylı vergilerle kendini toplayan bir sistemin ayakta kalması mümkün olabilir mi? Ama, işçiyse, memursa, hele bordro mahkûmuysa yapış yakasına; ne olsa, eli senin elinde ve mahkûm. Bir devlet memurunun, artık, tayin süreci bile işkenceye dönüştü; ne olsa, onun yerinde binlerce, hatta, bir milyondan fazla devlet memuru olabilecek gençlerimiz mevcut. Bu da, onlar için handikap. Sayın Başbakan bir sözünde "ey çalışanlar, unutmayın, işsizlerin durumunu göz önünde bulundurduğunuzda, sizin yerinizde milyonlarca insanın gözü var" demişti. Bir başbakan, artık, bunları diyebiliyorsa bir çalışan için, bunlara bu gözle bakabiliyorsa, vallahi söylenecek çok da fazla bir söz yok.

Tabiî ki, bu kanuna genel anlamda baktığımızda içerik doğru -biraz önce ifade ettik- ama, yaklaşık altı ay önce, bu kanun tasarısında, tekrar gündeme geldiğinde, biz anamuhalefet olarak, muhalefet olarak, gereken yapıcı bir boyutta mesajımızı vermiştik.

İfade ediyoruz, bugünkü aksaklıkların kısmen giderilmesi mümkün olabilecek, geçmişin yaralarını kısmen saracak; ama, ne olacak sorarım size? Devlet memurunun aldığı bu harcırahla günlük borcunu ödeyebilecek, kısmen merhem olabilecek bir düzey... Çünkü, Türk toplumunun, temel bir, artık, kanıksanmayacak bir anlayışı hâkim: Türküm, doğruyum, borçluyum; yani, kısaca, devlet memuru da borçlu. Bırakın, artık, borçlanacak gücü kalmadı. Bu yol harcırahlarıyla bir derece nefes alabilecek, kısmen borcunu; yani, kredi kartını ödeyebilecek küçücük bir espri katacak yaşamına. Yine de, yüreğimizde…

Tabiî ki, bu yol harcırahları alınteridir, hakkıdır, hakkı olmayan hiçbir şey istenmiyor. Dilenci değildir devlet memuru. Devlet memurum, onurlu, ilkeli, üretken bir yapıda, bu ülke sevdasıyla donanmış büyük bir yurtsever toplum vardır. Bunun önünde, üretimin önünde, engelleyecek, sadece şeklen, mesaisini dolduracak, kısmen, devlet memuru da var; ama, bu suç onların değil. Sistem, verimsizliği, maalesef, kendine alışkanlık ve referans kabul etti. Biz de diyoruz ki, bu toplumun temel sıkıntısı, üretimsizlik.

Bugün, hepimiz şahit olduğumuz, Sayın Maliye Bakanı yine… Tabiî ki, özellikle reel faizle geçimini sağlayan -ve geçim de diyemiyorum tabiî- havuduyla götüren kesimden, yine, vergisini almamayı bu ülkenin kurtuluşu gibi algıladı. Tabiî, gücü yetmiyor sistemde… Üç gün kulağı çekildi; Sayın Hükümet, buna karşı direnemedi; ama, işçisine, köylüsüne gelince, enflasyon, birçok mazeretler… Ama, sonunda, gelirler açısından baktığımızda, geliri, enflasyona göre çok çok düşük.

Bugün, aslında, devlet memurunun, enflasyon karşısında alacağı var, yılbaşında verilen, artan zam oranıyla değerlendirdiğimizde, bugünkü enflasyon karşısında alacaklı. Bunu, Hükümet olarak verebiliyor musunuz; hayır. Çünkü, IMF'ye daha niyet mektubunu sunmadınız. İçinde neler var… Bunlar da mı vardı acaba?! Yoksa, bunların, niyet mektubunun dışında faizdışı fazlalığı tutturmak için "işte, ne yapalım…" Kaç bin kişi olduğunu da bilmiyoruz; burada, Hükümet aydınlatırsa, sevineceğiz. Bunlar bir istatistikî veri. Uzun zamandır sizin döneminizde mağdur olan büyük miktarda devlet memurlarının sıkıntıları bunlar.

IMF'siz hiçbir adım atmıyorsunuz, atmamaya da özen gösteriyorsunuz. Bugün, niyet mektubu dediğiniz zaman… Seçim bildirgenizde ve seçim döneminde, hatırlarsak, biraz hafızaları yoklarsak, "IMF'den kurtaracağız" dediniz; seçim olduktan sonra "ya, ne yapalım, devletin devamlılığı açısından IMF'yle ilişkilere devam" diyoruz. Peki, bugün, biraz önce, yine, bir İktidar milletvekili arkadaş, Merkez Bankasının döviz rezerviyle övündü. Bu döviz rezervini -sormak isterim size- niye biriktirirsiniz siz? IMF'den, gidiyorsunuz, 1 miyar dolar için vermediğiniz taviz kalmıyor. Yüzde 8 civarında faiz; sizin rezervinizdeki dövize uluslararası bankalardan aldığınız yüzde 1 civarında. Yani, bu hesaba şaşmak lazım. Çünkü, o döviz rezervini biriktirmediğiniz zaman, sıcakparanın gelmeyeceği apaçık belli.

Ha, bugün, birkısım reel ekonomi dışında, faizle geçimini sağlayan büyük bir kitle, tabiî ki, gözünü o döviz rezervine dikmiş. Ülkenin, yaklaşık, değeri diyebileceğimiz, birikimi diyebileceğimiz bir ortamda, Merkez Bankasının müdahalesi beklenmekte. Döviz fırlamaya devam ediyor; yani, yüzde 30'un üzerinde bir devalüasyon... Adına ne derseniz; isterseniz kur ayarlaması deyin, bunun ekonomi dilindeki anlamı devalüasyondur.

Övünebilirsiniz "biz geldiğimizde 1 700 liraydı, bugün 1 600 küsur" diyorsunuz; o, sizin inisiyatifinizde değildi ki zaten, bugün de sizin inisiyatifinizde değil. Döviz yükselmeye devam etmekte ve bu ülkenin, her geçen gün, yok pahasına, değeri düşmekte.

İfade edildiği gibi, IMF'nin borcunu döviz rezervlerinizle ödeyin dediğimizde "ya, IMF'yle ilişkiyi koparmak, bu ülke adına, yarınlar için zararlı olur…" Yani, korku ve kaygı… IMF'yle nereye kadar?! Ama, Türk vatandaşına, çiftçisine, köylüsüne yüreklice davranırken IMF karşısındaki bu tavrınıza, ben, ülkem adına üzüntümü bildiriyorum.

Evet, IMF'nin niyet mektubu dışında, bugünlerde hazırladınız niyet mektubunu… Hükümet buradaysa lütfen açıklasın; çünkü, bu kanunlarla ilgili, burada, yasama ve denetleme görevimizi yapmamız gerekirken, sadece şekilden öteye gitmiyor. Hükümet "yazılı cevap vereceğim" diyor, o sorularımıza da yazılı cevap maalesef vermiyor. Yani, bu, kamuoyunda dahi -milletvekili olarak- bu kanunlar tartışılmadan geçtiği halde, kamuoyunun bilgisi, maalesef, daha da asgarîye… Çünkü, halkımın büyük bir kısmı, açlık, sefalet, günlük yaşamını idame eder ve onun kavgasının peşinde. Yasalardan, kısmen kendi yarınlarına umut olabilecek kanunların çıkmasını beklerken… Ama, çıkmayacağını da çok iyi biliyor. Günlük yaşamında, artık, yalan duymak istiyor; çünkü, verilen vaadin hiçbiri gerçekleşmedi. Bu ülke, AKP yılları -tarihin not defterine çizmek istiyorum- kayıp yılları, kayıp!.. Burada, gelip, en ufak bir şekilde, başarınızla övünebileceğiniz, net olarak da söyleyebileceğimiz doğru dürüst bir veri yok.

Sistemin bütünlüğüne bir bakın…

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - İyi göremiyorsun.

HÜSEYİN GÜLER (Devamla) - Keşke sizin gözünüzle görebilsek dünyayı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

HÜSEYİN GÜLER (Devamla) - Bir hekim olarak, olayın nasıl algılanıp nasıl sorgulanması gerektiğinin bilincindeyiz. Sizin gözünüzle dünyayı algılayabilseydik… Aslında, bire bir oturup kulislerde sohbetimizde sizler de isyan halindesiniz; ama, sesli düşünecek kadar da… Duygularınız ve bilgileriniz baskı altında.

Keşke bunlarda biz yanılsak, kamuoyu mutluluğunu ifade etse…

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Keşke farkına varsanız.

HÜSEYİN GÜLER (Devamla) - Yoksulluğun ve sefaletin göstergesi yeşilkartlardı; sizler, bunlarla övünüyorsunuz.

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - "Keşke farkına varsanız" dedi.

HÜSEYİN GÜLER (Devamla) - Biz farkındayız. Yapılan her türlü başarıya katkımız hazırdır. Bugün, Tayyip Beyin önündeki yasal engelin kaldırılması için de oy verdik, inanarak verdik, bu ülkenin demokrasisi adına; ama, sizlerin, en ufak bir önergemizde olumlu bir katkınızı dahi görmedik. Bu da sizin samimî olup olmadığınızı gösterir. Takdir de kamuoyunundur.

Bu kanuna, çalışma hayatında başarılar ve çalışan devlet memuruna kısmen de katkıda bulunacağının bilinciyle olumlu baktığımızı ifade ediyoruz ve hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.

Saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Güler.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili Sayın Kemal Sağ; buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA KEMAL SAĞ (Adana) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 1210 sayılı bütçe yasalarında yer alan bazı hükümlerin değişmesi hakkındaki tasarı hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tasarının bu maddesiyle Harcırah Yasasına bir geçici madde eklenmekte ve 2003 yılı başından bu yana ödenmeyen birkısım harcırahların ödenmesine imkân verilmektedir.

Ben, bu konuya girmeden önce, izin verirseniz, bu olayın bir gelişimine göz atmak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, AKP Hükümeti döneminde harcırahlar konusunda dört ayrı düzenleme yapıldı. Birincisi, 2003 yılı geçici bütçesi; ikincisi, 2003 yılı normal bütçesi; 4969 sayılı Yasa ve 5335 sayılı Yasa.

Sonuç olarak -ben, detaya girmeden, hep kısa geçiyorum bunları- Anayasa Mahkemesince bu düzenlemeler iptal edildi. Bunun üzerine, memurlar, Millî Eğitim Bakanlığı başta olmak üzere, tüm bakanlıkların aleyhine idarî yargıda dava açmaya başladılar. Millî Eğitim Bakanlığı, Maliye Bakanlığına sordu ne yapacağız diye; Maliye Bakanlığı da, bunlar ödenemez, Anayasa Mahkemesi hükümleri geriye dönük uygulanamaz dedi ve ödemeyi yaptırtmadı. Bu arada, Danıştay 2. Dairesi de, 2005 yılında, bir karar vererek, bu tür ödemelerin beş yıl zamanaşımı içerisinde ödeneceğini hükme bağladı.

Hükümetin bu maddeyle yapmaya çalıştığı düzenleme, aslında, bütün bu anlattığım hukukî durumun düzeltilmesi gayreti değildir; çünkü, Hükümet, dört yıldan bu yana, yargı kararlarını hiç dikkate almaksızın, inatla, bu hatalı uygulamayı devam ettirmiştir. Şimdi ne oldu da, yapılan tüm hatalı işlemlerden vazgeçmek için yasa tasarısına bu hükmü koydunuz?!

Değerli arkadaşlar, olayın özü şudur: İşleyen yargı süreci Hükümeti öylesine köşeye sıkıştırmıştır ki, kaybedilen davalarda, çok önemli tutarlarda tazminat ödemek zorunluluğu doğmuştur, Hazine zararı ortaya çıkmaya başlamıştır ve bu Hazine zararına sebep olanların bu sorumluluklarının altından kolayca kalkamayacağı açıkça ortaya çıkmıştır. Ancak, Hükümet, hazırlamış olduğu bu tasarıda bile, maalesef, hâlâ, hukuka saygılı olmamaya devam ediyor; çünkü, tasarının 3 üncü maddesinin son fıkrasında yer alan hükme göre, yapılacak olan bu ödemeler, aradan bunca zaman geçmesine rağmen, kanunî faiz ödenmeden yapılacaktır. Bu konuda, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, biz, bir önerge vereceğiz, verdik daha doğrusu. Bu önergemizde, bu ödemelerin kanunî faiziyle birlikte hak sahiplerine ödenmesini öneriyoruz. Umarım, AKP olarak, bu görüşümüze katılıp, mağdur durumdaki binlerce memurun bu haklarının verilmesini kabul edersiniz; bunu, hassaten, AKP Grubundan bekliyoruz.

Değerli arkadaşlar, bu düzenlemeyle, bir ölçüde, Hükümet, mağdur ettiği memurlardan özür dilemektedir; bunu takdirle karşılıyor ve diğer yanlışların da bu şekilde düzeltilmesini bekliyoruz.

Aslında, samimiyetle şunu söylemek isterim değerli arkadaşlar: Tüm bu yasalar çıkartılırken, sadece, Cumhuriyet Halk Partisinin uyarı ve önerilerini AKP olarak dikkate alsanız, inanın, bu bile yeter. Lütfen, hatırlayınız; AKP olarak iktidar olduğunuzdan bu yana bütçe yasalarına hüküm konularak, memurlara sürekli görevle bir başka ile atanmaları sırasında ödenmesi gereken harcırahlar ödenmemiştir; yani, memur mağdur edilmiştir. Memur, yol parasını cebinden harcamıştır. AKP, bu uygulamalarıyla haksızlığa neden olmuştur. Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu konu, bütçe görüşmeleri sırasında defeatle dile getirilmiştir tarafımızdan; ancak, Anayasaya aykırı olduğunu ifade etmemize rağmen, hiçbir zaman, AKP, bu uyarılarımızı dikkate almamıştır.

Bütçe görüşmeleri sırasında yaptığı uyarıların dikkate alınmadığını gören Cumhuriyet Halk Partisi de, her zaman olduğu gibi, hukukun üstünlüğüne olan inancıyla, Anayasa Mahkemesine konuyu götürmüş ve AKP'nin, bu, maalesef, kanun tanımaz uygulamalarını yüzlerine vurmak zorunda kalmıştır. Ancak, bir hukuk kuralı nedeniyle Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye işlememesi, hak sahiplerinin, yani, harcırahını alamayan memurlarımızın idarî yargı yoluna başvurmasını gerektirmiştir. Cumhuriyet Halk Partisinin Anayasa Mahkemesine başvurusuyla başlayan ve çalışan memurlarımıza yapılan haksızlığı önleyen hukuk süreci, idarî yargılamada memurlarımızın lehine sonuçlanmış, ödenmeyen harcırahlar da ödenmeye başlamıştır. Bu kez, yargı kararlarının neticesinde ödenmeye başlayan harcırahlar, Hükümeti, bu düzenlemeyi yapmaya mecbur bırakmıştır. Bu, Cumhuriyet Halk Partisinin Meclisteki kazandığı başarıdan bir tanesidir. Bu, aslında, aynı zamanda memurlarımızın da zaferidir. Ancak, AKP, bu düzenlemeler sırasında da hukuk tanımazlığını, iş bilmezliğini sergilemiş ve hak sahiplerinin hakkı olan faiz talep etmelerinin yolunu  kapatmıştır.

Değerli arkadaşlar, şimdi sizleri uyarıyoruz: Gelin, bu iadeleri faiz hesap ederek ödeyiniz. Ödeyiniz ki, hakkı, hak sahiplerine tam olarak vermiş olun.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi de özet olarak bu görüşlerimi sizlere sunarak konuşmamı bitirmeye çalışacağım. Öncelikle, bu maddeyle yapılan düzenlemeyi, bir hakkın teslimine yönelik olması nedeniyle Cumhuriyet Halk Partisi  olarak destekliyoruz ve onaylıyoruz; ancak,  faiz hesaplanmadan ödemeyi kabul edilir ve hukukî bulmuyoruz; çünkü, bu ödemeler kaç zamandan beri yapılmadığı için memurun buradan faiz istemek hakkı doğmuştur.

Müracaat süresinin 31.12.2006 tarihi  itibariyle sınırlı olmasını da doğru bulmuyoruz; çünkü, burada dikkate alınması gereken esas, bir tarih değil, zamanaşımı sürecidir; yani, beş yıllık  süredir. Ödemenin başvuru tarihinden itibaren üç ay içerisinde ödenmesi şeklinde düzenlemeyi de, uzun bir süre içerdiği için kabul etmiyor, kısaltılmasını öneriyoruz. Çünkü, üç aylık bir süre uzundur. Bunun, en fazla bir ay olması gerekmektedir.

Son olarak, bundan sonraki yıllara ilişkin bütçelerin yapılması  sırasında, Anayasaya aykırı hükümlerin bütçe kanunlarına artık konulmamasını bekliyoruz.

Sözlerimi tamamlarken değerli arkadaşlar, bir Maliyeci olarak bir önerimi de buradan ifade etmek istiyorum. Bakın, AKP olarak birçok yasayı değiştirmeye çalışıyorsunuz. Olumlu olanlarını destekliyoruz; olmayanlarını da, burada, açıkça nedenlerini açıklıyoruz, belirtiyoruz.

Bakın, bu Harcırah Yasası 1954'ün Aralık ayından kalmadır; yani, 52 yaşındadır. Bu Yasayı, gelin, hep beraber, önce komisyonda, sonra burada yeniden yazalım, dilini değiştirelim ve bugünün şartlarına uygun hale getirelim.

Ben demin duydum, arkadaşımızın birisi söyledi, Maliyeciler harcırah yasasını şöyle uygular, böyle uygular dedi. Evet, doğrudur, Yasada eksiklikler vardır, yanlışlar vardır, düzeltilmeye muhtaç durumlar vardır. Gelin, beraberce bunu yapalım değerli arkadaşlar.

Değerli arkadaşlar, ben sözlerimi burada tamamlıyorum, zamanımıda kullandığımı zannediyorum. Kanunun hayırlı olması dileğiyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Sağ.

Şahsı adına, Amasya Milletvekili Sayın Hamza Albayrak; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

HAMZA ALBAYRAK (Amasya) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; görüşülmekte olan 1210 sıra sayılı kanun tasarısının 3 üncü maddesiyle ilgili olarak şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 6245 sayılı Harcırah Kanunu 1954 yılından beri meri. Ben, bir denetim elemanı mensubuyum; kırk yıldır kamuda şu anda tartıştığımız konuların varlığına müfettiş olarak şahit oldum, hep bu konuyu irdeledim; yani, bu, AK Partinin getirdiği bir mağduriyet değildir, geçmişten beri süregelen, iki tarafın da istismarına yönelik bir hadisedir. Bazen bunu kamu çalışanları istismar etmiştir, ben maaş istemiyorum, harcırah istemiyorum, yeter ki beni tayin edin diye tayinini yaptırmış, sonradan da bu Harcırah Kanununun, 6245 sayılı Yasanın 10 uncu maddesinden dolayı tekrar idareye, yargıya başvurmuş, harcırahını almıştır. Bazen de, bunu kamu istismar etmiştir çalışanına karşı, kardeşim, ben seni tayin etmiyorum, harcırah istemiyorum diye dilekçe verirsen tayin ederim şeklinde, iki taraflı suiistimal kaynaklı bir mağduriyet doğmuştur. Dediğim gibi, bu, kırk elli yıllık var olan bir uygulamadır. Bunda AK Parti İktidarının herhangi bir dahli yoktur; bu bir.

İkincisi; değerli arkadaşlar, biraz önceki konuşmacı arkadaşımız, Anayasa Mahkemesinin, Anayasamızın 161 inci maddesine göre, bütçe kanunlarında bütçe hükümleriyle ilgili olmayan düzenlemeler yer almaz prensibinden hareketle, vermiş olduğu kararlar doğrultusunda düzenlenen 2003'teki 4969 sayılı Kanun, 2004'teki 5234 sayılı Kanun, 2005'teki 5335 sayılı Kanun ile yine 2006 yılı Bütçe Yasasındaki Anayasa Mahkemesinin aynı gerekçelerle 22.3.2006 tarih, 2006/22 esas, 2006/14 sayılı Kararını, sayın konuşmacı 6245 sayılı Harcırah Kanunuyla irtibatladı, bunu düzeltelim. Yani, Anayasanın iptal kararı Harcırah Kanunuyla ilgili düzenlemeye ilişkin değil.

Biliyorsunuz ki, Harcırah Kanunu, bütçe yasasının (H) cetvelinde, gündelik olarak, her yıl, hangi memura, ne nispette harcırah ödeneceğini zapturapt altına almıştır. Burada herhangi bir sapma yoktur.

Yine, değerli arkadaşlar, bir sözcü arkadaşımız, harcırah gündeliğiyle; yani, zati harcırahla, aile harcırahı ile harcırahın unsurlarını karıştırdı; yevmiyesinin taksi ücretine yetmediğini, otel ücretine yetmediğini vurguladı. Değerli arkadaşlar, zati harcırah, geçici görev harcırahı, sürekli görev harcırahı çok farklı düzenlenmiştir Harcırah Kanununda. Yani, bir kişi, geçici görevle de gitse, sürekli görevle de gitse, ikametgâhından işyerine, ikametgâhından eve, ayrı olarak taksi ücretini rayiç bedel üzerinden almaktadır. Kaldı ki, otelde kaldığı zaman da, almış olduğu yevmiyesinin yüzde 50'si nispetindeki bir katkıyı, devlet, ona, otel ücreti olarak ödemektedir.

Şunu da, altını çizerek belirtiyorum ki, iktidar olduğumuz süreçte, 2003 yılında, 2004 yılında, 2005 yılında ve 2006 yılında, hepimizin oyuyla çıkan bütçe kanunlarında (H) Cetvelinde belirtildiği üzere, memurlara verilen harcırah hep enflasyonun üzerinde bir artış sergilemektedir. Yeterli midir; elbette yeterli değildir değerli arkadaşlar; ama, bu gerçeği de ortaya koymak lazım. Yani, bardağın, ne olur, dolu tarafını söyleyiniz, boş tarafını da söyleyiniz. Dolu tarafını söylediğiniz zaman biz deriz ki: Ha, bunlar hakkı teslim ediyor. Boş tarafını söylediğiniz zaman da, hakikaten bizim daha dolduracak, bardağın doldurulacak çok yeri var, gayret sarf etmeliyiz diye bir gayrete gelmemiz, elbette ki, kaçınılmaz oluyor. 

Değerli arkadaşlar, bu Harcırah Kanununun 3 üncü maddesine eklenen geçici 5 inci maddeyle, kişinin sürekli görev nedeniyle almamış olduğu harcıraha yönelik alacağı süreç zapturapt altına alınmıştır. Bu süreç, kanun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren başlar. 1.1.2002 tarihinden günümüze kadarki hak sahiplerini ilgilendiriyor. Bunlar, 31.12.2006 tarihine kadar olmak kaydüşartıyla,  müracaat ettikleri tarihten itibaren en geç üç ay içerisinde harcırahlarını alacaklar. Kim alacak; bu harcırahı almamış sürekli devlet memuru, yevmiyesini, harcırahını almamış devlet memuru alacak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAMZA ALBAYRAK (Devamla) - Nasıl alacak; bulunduğu yerde, ilgili dairesine müracaat ederek alacak. Kendisi vefat etmişse, aynı şekilde, murisleri, bulunduğu yerde, ilgili kurumuna müracaat etmek kaydüşartıyla, üç ay içerisinde kendisine bu hak ödenecek.

Dediğim gibi, bu hak mağduriyeti, çift taraflı bir işlem kaynaklıdır; bunun müsebbibi AK Parti İktidarı değildir; bu, 1954 yılından beri meri olan Harcırah Kanunuyla ilgili bir eksiklikti. İnşallah, Yüce Meclisin oybirliğiyle destek vereceği bir katkıyla bu kanun Meclisten çıkacaktır.

Hayırlı olmasını diliyorum, emeği geçenlere şimdiden teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Albayrak.

Şahsı adına, Kayseri Milletvekili Sayın Mustafa Elitaş. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Bu maddede de yine önemli bir değişiklik yapıyoruz. Bu maddeyle birlikte, geçmiş yıllarda yürürlüğe giren, kendi isteğiyle bir yerden bir yere naklini isteyen çalışanların, memurların, eğer, yolluk ve harcırahlardan vazgeçtiklerini beyan ettikleri takdirde bunlar ödenmez diye bir hüküm vardı; fakat, bu zor şartlar içerisinde, imkânsızlıklar çerçevesinde, sağlık sebebiyle, eş durumu sebebiyle başka yere nakledilmek isterken, sanki, bu, bir zorlama olarak kullanılıyordu. Bugüne kadar da uygulanageldi; ama, ferden, şahısların mahkemeye müracaatlarıyla birlikte, bağımsız Türk yargısı bu şahısların haklı olduklarına karar verince, biz de, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, kişileri tek tek mahkeme kapılarında yorma ve onları zahmete sokma gerekliliğinden çıkıp, bir yasal düzenlemeyle, bugüne kadar bu şekilde yapılan tayinlerin ve hak edilen hakedişlerin ödenmesine karar verdik. Şimdi, oylarımızla, inşallah, bunu tespit edeceğiz.

Değerli arkadaşlarım, burada da önemli bir nokta; biraz sonra verilecek önergeyle birlikte, tayinlerinden veya hakediş tarihlerinden itibaren, müracaatlarıyla birlikte, faizleriyle, yasal faizleriyle birlikte ödeneceğiyle ilgili önergemiz de, inşallah, değerli milletvekillerimizin olumlu oylarıyla kabul edilecek diye ümit ediyorum.

Hükümetten gelen tasarıda, bu tarihin Şubat 2006 tarihiyle sınırlandırılmış olması vardı ve Kanunun yayımı tarihinden itibaren üç ay içerisinde müracaat şartı vardı. Biz, bunu Plan ve Bütçe Komisyonunda 31.12.2006 tarihine uzatmakla, vatandaşın müracaat etmek için önünde bir fırsat olmasına imkân vermiş olduk. Bu konuda da, gerçekten önemli bir düzenleme yaptık diye ümit ediyorum.

Değerli vatandaşlarımıza, ilgililerimize hayırlı, uğurlu olmasını temenni ediyor; hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Elitaş.

Madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

Soru-cevap faslına geçiyoruz.

Sayın Ülkü; buyurun.

HAKKI ÜLKÜ (İzmir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, bilindiği gibi, Türkiye'de, 3 225 tane belediye var. Bunların 16 tanesi büyükşehir belediyesi ve nüfusun da yaklaşık yüzde 40'ı, bu büyükşehir belediyelerinde yaşamakta. Son zamanlarda çıkarttığımız 5216 sayılı Büyükşehir Yasası, halk tarafından pergel yasası diye nitelenen yasa, 50 kilometre ötedeki bir ilçeyi, bir yerleşim birimini de, büyükşehir sınırları içerisine kattı. Dolayısıyla, büyükşehir sınırları içerisinde olan; ama, çok ayrı bir ilçede oturan kişi, devlet memuru statüsünde, satın alma memurluğu, avukatlık ve buna benzer meslekleri icra ederlerken, 50 kilometre ötedeki mahkemelere gitmekte ya da 50 kilometre ötedeki merkeze gidip mal satın almakta ve ilgili belediyesine ya da ilgili birimine bir şeyler taşımak istemektedir, büyük bir gayretle. Ancak, bunlar, bu Harcırah Kanunundan yararlanamamaktadırlar. Böylesi, bir düzenlemenin bu yasa içerisinde olmadığını gördüm. Bu noksanlığın giderilmesi için, arkadaşlarımızın bir önergeyle bunu tamamlamasını bekliyorum ve bu konuda, bizim tarafımızdan yapılacak bir şey varsa, biz de yapabiliriz diyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ülkü.

Sayın Koçyiğit?.. Yok.

Sayın Tüysüz…

TURAN TÜYSÜZ (Şanlıurfa) - Sayın Bakan, bir sorum olacak.

2003 yılından itibaren devletin harcırah ödemeleri ne kadardır? En fazla harcırah harcaması olan bakanlık ya da kurum hangisidir? Hükümette, en fazla yurtdışı seyahatler nedeniyle görev harcırahı alan bakan kimdir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Akdemir.

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Bakanıma 3 sorum var; şimdi cevaplandırmasını arz ediyorum.

Sorularımın birincisi, bugün itibariyle verilen harcırahı yeterli buluyor mu Hükümet? Eğer, bulmuyorsa, yeterli değilse, artırmayı düşünüyor musunuz? Daha önce ödenmesi gecikmiş harcırahları faiziyle birlikte ödüyor musunuz? Eğer ödemiyorsanız, bundan sonra ödemeyi düşünür müsünüz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akdemir.

Sayın Özdoğan…

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Delaletinizle, Sayın Hükümete bir soru sormak istiyorum:

Bütçemize, devletimizin bütçesine katkısı olmak bakımından ve iş kuran gençlerimizin işlerinin bozulmaması, dolayısıyla, ülkenin ekonomisine katkısı olmak bakımından, önümüzdeki dönemde paralı askerlik çıkacak mı, çıkacaksa ne zaman çıkacak; bunu sormak istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özdoğan.

Sayın Balandı…

REYHAN BALANDI (Afyonkarahisar) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Aracılığınızla, Sayın Bakana 2 soru yöneltmek istiyorum.

Sayın Başbakan, partisinin il kongreleri için Türkiye'nin pek çok iline gitmiştir. Bu yurtiçi seyahatlerde, partisinin programlarında ve kongrelerinde devletin uçağını veya helikopterini kullanmış mıdır? Yol masrafları devlet tarafından mı karşılanmaktadır? Eğer, bu tip parti gezileri için devletin uçağını veya helikopterini kullanıyorsa bu bir çelişki midir?

Diğer bir sorum; Sayın Başbakan iç ve dış gezilerinde bugüne kadar ne kadar harcırah almıştır, harcırah alacağı var mıdır ve bu harcırahlar hangi bütçeden karşılanmaktadır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Balandı.

Sayın Doğan…

MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım; ben, aracılığınızla Sayın Bakanıma bir soru iletmek istiyorum.

Sayın Bakanım, emekli polislerimize verilen 100 YTL'lik zam üç aydır ödenememiştir. Ek iş yapıyor diye tahkikatlar devam etmektedir. Şimdi, diyelim ki, bir emekli polis memurumuz ek bir iş yapıyorsa çalıştığı işyeri de bunun stopajını ve SSK primini ödemiyorsa bunun tespiti nasıl yapılacaktır? Neden ödenmiyor? Ödenecekse ne zaman ödenecektir? Çünkü, emekli imamlara verilen 100 YTL'lik zam ödenmiştir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Doğan.

Sayın Bakan, buyurun.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (Kocaeli) - Sayın Başkanım, sorular genellikle hesaba, kitaba ve incelemeye değer olduğu için hepsine yazılı cevap vereceğiz.

Arz ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 5 adet önerge vardır. Bu önergeleri geliş sırasına göre okutacağım ve aykırılığına göre işleme alacağım.

Buyurun.

Birinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1210 sıra sayılı Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 3 üncü maddesinde yer alan geçici madde 5'in (ç) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ömer Abuşoğlu

Süleyman Sarıbaş

Hüseyin Özcan

 

Gaziantep

Malatya

Mersin

 

Reyhan Balandı

Muhsin Koçyiğit

Hüseyin Güler

 

Afyonkarahisar

Diyarbakır

Mersin

 

 

İbrahim Özdoğan

 

 

 

Erzurum

 

                       

ç) 21/4/2005 tarihli ve 5335 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin (a) bendi uyarınca kendi yazılı talepleri üzerine naklen ataması yapılanlardan, harcırah ödenmemiş olanlara, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 31/12/2007 tarihine kadar hak ettiği tarihten itibaren yasal faiziyle birlikte ödenir.

BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1210 sıra sayılı yasa tasarısının 3 üncü maddesi geçici 5 inci madde (ç) bendi ikinci fıkrasının son cümlesinin "uyarınca naklen atandıkları tarihte müstahak  oldukları harcırah" ibaresinden sonraki ibarenin "faizi ile birlikte hesaplanarak ödenir" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Muhsin Koçyiğit

İbrahim Özdoğan

Mehmet Eraslan

 

Diyarbakır

Erzurum

Hatay

 

Ömer Abuşoğlu

Muzaffer Kurtulmuşoğlu

Hüseyin Güler

 

Gaziantep

Ankara

Mersin

BAŞKAN - Üçüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1210 sıra sayılı Bütçe Kanunlarında Yer alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 3 üncü maddesiyle 6245 sayılı Harcırah Kanununa eklenmesi öngörülen geçici 5 inci maddenin sonuna aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Salih Kapusuz

Zülfü Demirbağ

Ayhan Sefer Üstün

 

Ankara

Elazığ

Sakarya

 

Sabri Varan

Mehmet Ceylan

 

 

Gümüşhane

Karabük

 

 

"Türk Standartları Enstitüsü personeline 4/7/2001 tarihli ve 631 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 14/A maddesinin (d) bendindeki hükümlere göre harcırah ödenir."

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz 3 üncü maddeyle ilgili olarak şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyette olduğundan, işlemlerini ve oylamalarını birlikte yapacağım.

Önergeleri okutuyorum şimdi:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1210 sıra sayılı Bütçe Kanunlarında Yer alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 3 üncü maddesiyle 6245 sayılı Harcırah Kanununa eklenmesi öngörülen geçici 5 inci maddenin son fıkrasındaki "faiz hesaplanmadan" ibaresinin "ödendiği yılda yürürlükte olan kanunî faiz oranı uygulanmak suretiyle" şeklinde  değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Salih Kapusuz

Zülfü Demirbağ

Ayhan Sefer Üstün

 

Ankara

Elazığ

Sakarya

 

Ayhan Zeynep Tekin Börü

Nusret Bayraktar

 

 

Adana

İstanbul

 

 

BAŞKAN - Efendim, öbür önergede metin aynı olduğundan, imzaları okutuyorum.

 

Mehmet Akif Hamzaçebi

Haluk Koç

Ensar Öğüt

 

Trabzon

Samsun

Ardahan

 

Mustafa Özyürek

Kemal Sağ

M. Şerif Ertuğrul

 

Mersin

Adana

Muş

 

BAŞKAN - Sayın Komisyon, aynı mahiyetteki her iki önergeye katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Sayın Hükümet, aynı mahiyetteki her iki önergeye katılıyor musunuz?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (Kocaeli) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Katılmıyorsunuz.

Gerekçeyi mi okutayım?

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Gerekçe efendim…

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Geçmişe yönelik olarak harcırah ödenmesini öngören hükmün kanunî faiziyle birlikte ödenmesi amaçlanmaktadır.

BAŞKAN - Sayın Koç, gerekçeyi mi okutalım?

HALUK KOÇ (Samsun) - Gerekçe…

BAŞKAN - Aynı gerekçe efendim, aynı mahiyette.

Şimdi, aynı mahiyetteki gerekçesini dinlediğiniz her iki önergeyi müştereken oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1210 sıra sayılı yasa tasarısının 3 üncü maddesi geçici 5 inci madde (ç) ikinci fıkrasının son cümlesinin "uyarınca naklen atandıkları tarihte müstahak oldukları harcırah" ibaresinden sonraki ibarenin "faizi ile birlikte hesaplanarak ödenir" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                        Muhsin Koçyiğit (Diyarbakır) ve

                                       arkadaşları

BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (Kocaeli) - Katılmıyoruz.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Konuşacağız efendim.

BAŞKAN - Sayın Koçyiğit…

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sayın Eraslan konuşacak.

BAŞKAN - Sayın Eraslan, buyurun.

MEHMET ERASLAN (Hatay) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; öncelikle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Verdiğimiz önergede, naklen atandıkları tarihte müstahak oldukları harcırahı faiziyle birlikte hesaplanarak ödenir…

Tabiî ki, ülkemizde kamu personeli 2 300 000 kişi. Bu 2 300 000 kişi aslında ortalama 20 000 000 vatandaşımıza, insanımıza -aynı zamanda- hitap etmektedir ve çalışan kamu personelinin önemli bir bölümü, yüzde 90'ı yoksulluk sınırının altında ücret alarak ve bir bölümü de açlık sınırıyla eşdeğer ücret alarak bir yaşam mücadelesi vermektedir.

Kamu personelinin, devlet memurlarının, sözleşmeli veya kadrolu çalışan bu personelin aldığı ücretle yaşayabildiğini söylemek; yani, rahat yaşayabildiğini, biyolojik ihtiyaçlarını, eğitim ihtiyaçlarını, sağlık ihtiyaçlarını, kültürel ve sosyal ihtiyaçlarını aldıkları bu ücretlerle karşılayabildiklerini söylemek mümkün değildir ve bunların bir hakkı var. Bu hakkın kendilerine tevdi edilmesi gerekiyor. Zamanında atamalardan dolayı, eş durumundan, nakillerden dolayı harcırahlarını alamamış devlet memurları, bugün harcırahlarını, alacaklarını, belki devletten alabilecekler, alıyorlar; ama, peki, onların, o zaman borçlanarak veya belki kredi kullanarak başka yerden aldıkları parayla intikallerini sağladıkları o faiz borcunu niye onlara ödemiyoruz?!

600 000 000, 700 000 000, 800 000 000 maaş alan bir devlet memurunun bir yere intikali, ataması, yer değiştirmesi söz konusu olduğunda, en az 1,5-2 milyar intikal masrafı ve gideri vardır ve bunun kendilerinde bulunmayacağını, bulunmadığını çok iyi biliyoruz, bunu borçlanarak temin ettiklerini biliyoruz, kredi kullanarak ve faizli para kullanarak aldıklarını ve bu şekilde intikallerini sağladıklarını biliyoruz; ama, biz şimdi onlara diyoruz ki, siz şimdi beş yıl önce, üç yıl önce, on yıl önce veya yirmi yıl önce alacağınızı o zamanki parayla alacaksınız; ama, devlet kendi alacağına şahin kesiliyor. Devletin alacağı olduğu zaman gününe faizini hesaplıyor, bir günlük faizini bile alıyor, onu, o vatandaşın yanında kâr bırakmıyor. Peki, yani İktidar olarak, zaten fakir fukara, garip gureba diye bir deyim var, ünlü bir deyim, çok güzel bir deyim; yani, devlet memurları kamu personeli işte böyle fakir fukara, garip gureba, rahat yaşayamayan ve ihtiyaçlarını karşılayamayan, kredi kartı borcunu ödeyemeyen, elektrik faturasını, su ve telefon faturalarını ödeyemeyen, kaliteli bir eğitim hizmeti çocuğuna sunamayan, kaliteli bir sağlık hizmeti çocuğuna sunamayan yapıda olan bu devlet memurlarının alacakları söz konusu olduğu zaman, niye o zaman şahin kesilip onlara bunu tevdi etmiyoruz ve onlara vereceğimiz üç beş kuruşta niye bu kadar cimri davranıyoruz? Bunlar bu ülkenin insanları, Türkiye'nin insanları, bu milletin öz evladı, misakımillî sınırları içerisinde 2 300 000 insan olarak yetmişüç milyon ülke insanına hizmet üreten kamu yönetimini ve kamu yönetim anlayışını şekillendiren, kamu hizmetlerini gören -öğretmeniydi, doktoruydu, avukatıydı, hâkimiydi, askeriydi, her neyse- kamu çarkının, kamu anlayışının devamını sağlayan ve bunu tesis eden bu insanlar, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan bu insanlar bunu hak etmiyor. Eğer alacaklarını verecekseniz, ya alacaklarını tam verin veya hiç vermeyin; yani, Medine fukarasına böyle üç kuruş beş kuruş para veriyormuş gibi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

MEHMET ERASLAN (Devamla) - Ya tam verelim ya da hiç vermeyelim. Beş yıl önce, on yıl önceki alacakları anaparanın şu anki değeri ne olabilir; değeri hiç yoktur.

Eğer, devlet alacağına karşı şahin ise ve bir günlük faizi, bir saatlik faizi, bir saniyelik faizi hesaplayarak alıyor ise, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, milletvekilleri olarak, gelin, bu insanların alacaklarını tam verelim. Kanunî faizi zamanında, vaktinde veya şimdi, kanunî faizi neyse onu da hesaplayalım ve üstüne koyup verelim. Verdiğimiz 40 000 000. Birinci altı ayda 40 000 000, ikinci altı ayda 40 000 000; dolayısıyla, o 40 000 000 da enflasyona yenik düştü, buharlaştı, uçtu, bari bu noktada onların alacaklarını buradan kendilerine tevdi etme cihetinde hep beraber bir gayret sarf edelim diyorum ve bu önergeyi desteklediğimizi ve sizin de destekleyeceğinizi düşünerek, hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Eraslan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1210 sıra sayılı Bütçe Kanunlarında Yer alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 3 üncü maddesiyle 6245 sayılı Harcırah Kanununa eklenmesi öngörülen geçici 5 inci maddenin sonuna aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                        Salih Kapusuz (Ankara)

                                                                  ve arkadaşları

"Türk Standartları Enstitüsü personeline 4/7/2001 tarihli ve 631 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 14/A maddesinin (d) bendindeki hükümlere göre harcırah ödenir."

BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu önergeye?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (Kocaeli) - Katılıyoruz efendim.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

Giderlerinin tamamını kendi öz gelirleriyle karşılayan Türk Standartları Enstitüsünün faaliyetlerini kolaylaştırmak amacıyla, personelin harcırahlarının belirlenmesinde 631 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 14/A maddesinin (d) bendinin uygulanması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1210 sıra sayılı Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 3 üncü maddesinde yer alan geçici madde 5'in (ç) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                        Ömer Abuşoğlu (Gaziantep)

                                                                  ve arkadaşları

"ç) 21/4/2005 tarihli ve 5335 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin (a) bendi uyarınca kendi yazılı talepleri üzerine naklen ataması yapılanlardan, harcırah ödenmemiş olanlara, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 31/12/2007 tarihine kadar hak ettiği tarihten itibaren yasal faiziyle birlikte ödenir."

BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu önergeye?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) - Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (Kocaeli) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Katılmıyorsunuz…

Sayın Güler, buyurun; gerekçesini açıklayacak.

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlar; Anavatan Grubu olarak verdiğimiz önergemiz üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Aslında, önergeyi lütfen bir okuyun, kendiniz okuyun veya iyice beni dinleyin. Sizin de paralel düşündüğünüz bir önerge. Sadece muhalefet verdi diye mi imzalamıyorsunuz veya onaylamıyorsunuz?!

Sadece bir tespiti paylaşmak gerekiyor. Devlet memurlarının çalışma koşullarını burada aşağı yukarı hepimiz çok iyi biliyoruz. İçimizden devlet memuru olarak gelenlerden biri de benim. Yaşadığımız onca sıkıntıya rağmen, bugün, ülkede onurlu kavganın peşindeyiz. Biz de diyoruz ki: Her şeyi IMF belirlemesin arkadaşlar. Bugün, Maliye Bakanı da yokken, lütfen, onaylayın. Sayın Maliye Bakanı varken, zaten en ufak bir şekilde buna katkıda bulunmaz. Sayın Hükümet "katılmıyorum" diyor. Bir muhalefetin katkısı varken, buna nasıl hayır diyebilirsiniz?! Hepiniz dinlediğinizde, içinizden "haklısınız" diyorsunuz; ama, grup psikolojisi, burada birileri el kaldıracak, ondan sonra da karar vereceğiz. Özgür iradenize ipotek koymayın arkadaşlar. Bu, son derece makul olan bir teklif. Muhalefet olarak, biz, size yeteri kadar desteğimizi veriyoruz.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Ne desteği veriyorsun?! Engelden başka bir şey olmuyorsun!

HÜSEYİN GÜLER (Devamla) - En büyük katkılarımızı Sayın Genel Başkanınıza verdik anayasal engeli kaldırılırken. Onu unutmayın. Avrupa Birliği sürecinde…

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Siz yoktunuz bile o zaman.

HÜSEYİN GÜLER (Devamla) - O zaman da vardık. İyi hatırlayın, hafızalarınızı biraz zorlayın.

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - O zaman ANAP ne arıyordu burada?!

HÜSEYİN GÜLER (Devamla) - Arkadaşlar, bugün, süreci, Anavatan olarak yapıcı katkılarımızı hâlâ görmezlikten geliyorsanız, takdiri halk görecek zaten.

Ama, hâlâ da söylüyoruz. Bu son derece makul olan bir önergeye "hayır" demekte ne kârınız var?!

Yakında da, bir iki gün içerisinde IMF'ye vereceğiniz niyet mektubu… Bunda notunuz yok herhalde. Vermemek gibi bir taahhüdünüz mü oldu?! Devlet memuruna katkıda bulunmak… Devlet memurunun yasal hakkı bu, yasal. Siz vermeseniz de, mahkeme kararıyla yasal olarak faizini alacak. Mahkeme kararlarından dönen, çıkan kanunları hepimiz görüyoruz. Nihayetinde bu da bunlardan bir tanesi.

Biraz önce bir arkadaş söyledi: "AKP İktidarında bunlar olmadı" dedi. Yapmayın arkadaşlar, harcırah her hükümet döneminde devletin zaten vermekle yükümlü olduğu bir karardır. Hiçbir zaman bu yol harcırahının mahkeme kararıyla alındığı görülmedi. Bu marifet sizlerin. Niye insanları mahkeme kapılarına kadar düşürdünüz?! Bugün de "düşürmeyeceğiz" diye de burada kanun çıkarttığınızı ifade ediyorsunuz. Yarın gene aynısı çıkacak. Yasal faiz bu ülkede hukuken haktır. Hakkın da önüne hiçbir şekilde engel olunamaz. Yani, bu hakkın gasbına da elimizden geldiği kadar izin vermemeye de özen göstereceğiz.

Devlet memurları, bordro mahkûmu, ne olsa elimizde, onların kaderlerini biz çizeriz diye bir tahakküm içerisindeyseniz yanılırsınız. Bu son derece makul olan teklife "evet" derseniz bir şey kaybetmez, tam tersine kazanırsınız. Kendinizin de paralel çizdiği önergeniz var. Doğrudan yana buluşalım, haktan yana buluşalım.

Bu doğrultuda, gördüğüm bir şey daha var. Bu kanunun da çıkmaması için bugün İktidar her kanunda görüşür meziyette… Herhalde katkıda bulunmak için, yani, çıkmaması için… Biz muhalefet olarak yapıcı katkımızı sürdürmeye devam ediyoruz.

Bugün yol harcırahı çerez parası olmayacak bir düzeyde. beş yıl öncesinin, beş yıl içerisindeki yol harcırahının… Aslında bu beş yıl değil, üç yıldır, üçbuçuk veya dört yıldır. Yani, AKP İktidarının hükümet olduğu döneme denk gelir, beş yıl değil. Bu doğrultuda yapılması gereken tek şey var, bu hakkın hak sahibine verilmesidir. Devlet memurunun yeteri kadar mağduriyet içerisinde olduğunu hepimiz biliyoruz. Yoksulluk sınırından açlığa doğru, her geçen gün mahkûm bir, hayatını idame ettirmeye çalışan devlet memurunun, sizin yaptığınız bu icraatları göz önünde bulunduracağını unutmayın. Devlet memurlarına Anavatan iktidarında daha üretken, daha çalışır, özlük haklarıyla, insan onuruyla yaşayabilecek bir yaşam diliyoruz.

Yine de katkıda bulunmanızı bekliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Güler.

Sayın milletvekilleri, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Şimdi 3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, 20.45'e kadar birleşime ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 19.44

 

 

 

 

,BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 20.50

BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER : Harun TÜFEKCİ (Konya), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)

 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 119 uncu Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

1210 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

 

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

9.- Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İstanbul Milletvekili Mustafa Ataş ve 9 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1219, 2/812)    (S. Sayısı:1210) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Tasarının 4 üncü maddesini okutuyorum:

MADDE 4- 25/1/1965 tarihli ve 527 sayılı Gelecek Yıllara Geçici Yüklenmelere Dair Kanun yürürlükten kaldırılmıştır.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına, Erzurum Milletvekili Sayın İbrahim Özdoğan; buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 1210 sıra sayılı kanunun tasarısının 4 üncü maddesi üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, tasarının Yüce Meclisimizin gündemine gelmesi hasebiyle, bu maddeyle ilgili olarak, ormanlarımızla ilgili bazı hayatî sorunların dile getirilmesinde yarar görüyorum.

Ormanlarımızın kadastrosu yıllardır tamamlanamamıştır. Bununla ilgili değişik kanunlar çıkarılmış olmasına rağmen, her defasında teknik personelin görüşleri, maalesef, ormandan çıkar sağlayan yerel politikacıların, orman idaresini kendi siyasî geleceği için basamak olarak kullanan üst düzey bürokratların ve partilerin oy kaygılarına feda edilmiştir. Kadastrosu yapılmış olan yerler bile zamanla işgallere uğramış, nasıl olsa ileride uygun bir kanunla orman sınırları dışına çıkarılır düşüncesiyle, orman arazileri, kapanın elinde kalmış, bir zamanlar orman olan yerlerde tarlalar, köyler, fabrikalar ve hatta şehirler meydana gelmiştir.

6831 sayılı Orman Kanununun 2/B maddesi gereğince orman sınırları dışına çıkarılmış yerlerin değerlendirilme konusu da siyasete alet edilmiş, hiç yoktan, kamuoyuna, bir tartışma ve didişme konusu olarak getirilmiştir.

Halen hiç orman kadastrosu girmemiş bölgelerimiz olduğu gibi, arazi rantının yüksek olduğu ve tekrar tekrar kadastro uygulamalarına konu olmuş, ama hâlâ sınır problemleri çözülememiş yerler de bulunmaktadır.

Karadeniz Bölgesi gibi kadastrosu hiç yapılmamış bölgelere bir an önce girilerek ormanlık alanlar belirlenmeli, daha fazla yok olmalarına göz yumulmamalıdır. Karadeniz'de her yıl yaşanan sel ve heyelan felaketleri bu orman azalmasının sonucudur. Yerel halk günlük sıkıntılarla karşı karşıya olduğundan uzun zaman dilimleri içinde karşılaşacakları felaketleri görememekte, bunları görebilenler ise çıkarcı zorbalar tarafından geri plana itilmekte ve tehditle susturulmaktadır.

Ormancılığı millî bir mesele olarak ele almalı, politik çıkarlara malzeme yapmamalıyız.

Sonuç olarak, kadastro işlemleri, bu konu üzerinde yoğunlaştırılarak, orman idaresinin kaynakları yerinde ve verimli kullanılarak, başka kaynağa gerek kalmadan, kısa zamanda çözümlenmelidir.

Halkı, gerçek hak sahiplerini mağdur etmeyecek ve aynı zamanda halka, kamuya, millete ait ormanları azaltmayacak önlemlerin alınması, zamanı geçmekte olan bir zarurettir. Çözüm, yetişmiş, dürüst, bilgili, becerikli, ehil insanların eliyle olmalıdır.

Ormanlarımızın işletilmesinde de birçok kangren olmuş problemle karşı karşıyayız. Yüzelli yıla varan teknik ormancılık geçmişimize rağmen, hâlâ, ülkemizin arazi, yetişme muhiti, iklim şartları ve sosyal problemleri nazarı dikkate alınarak geliştirilmiş işletme metotlarından, maalesef, yoksun bulunmaktayız.

Uzun yıllar, Almanya'da yapılan ve tamamen oraların şartlarına göre ortaya çıkmış işletme metotlarına itibar edilmiştir. Yaş sınıfları metodu, geniş alanlarda orman örtüsünün kaldırılmasına, başarısızlığa uğrayan doğal gençleşme alanları önce yabanlaşmaya, toprak kaybına ve zamanla heyelanlara ve hatta can kayıplarına bile sebep olmuştur.

Orman içi ve orman kenarı köylerin ormanlardan faydalanma hakları günün şartlarına göre yeniden ve gerçekçi bir şekilde düzenlenmelidir.

Ormanlardan elde edilen ürünler, mümkün olduğunca, sanayide kullanılacak şekilde standardize edilmelidir. Isınma ve ısıtmada, doğalgaz ve jeotermal, hatta, güneş enerjisinden depolayarak yararlanma gibi yüksek teknolojik ve diğer alternatif kaynaklara yönelmek gerekmektedir.

Artık, her yıl yapılan binaların doğramalarında "pimapen" denilen petrol ürünlerinden elde edilen malzemeler kullanılmakta ve ahşap malzemeye gerek kalmamaktadır.

Evet, ormanlar yenilenebilen enerji kaynaklarıdır; ancak, ülkemizde olması gereken oranda orman alanı ve hele hele verimli orman alanı bulunmadığından, mevcut ormanları yakarak yok edecek seviyelere gelemedik; daha çok, koruma ve geliştirme ihtiyacı içerisindeyiz. Faydalanma ve tüketim, ancak ülkemiz ormanlarının ülke yüzeyine oranı yüzde 30-35'lerin üzerine ve verimli alanlarda yüzde 50-60'lara ulaştıktan sonra düşünülmelidir.

Hükümetin, orman mühendislerini yeteri kadar istihdam etmemesi, orman kaynaklarımızın ufalanmasına sebep olmaktadır.

Orman mühendislerinin özel serbest çalışma imkânları yok denecek kadar azdır; çünkü, ülkemizde, ormanların tamamı devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Bunun değişmesi ihtimali de yoktur. Özel ormanlar, ancak, bundan sonra, özel orman kurma ve yetiştirme şeklinde meydana gelecektir. Bir ormanın işletmeye hazır hale gelebilmesi için en az kırk yıl, elli yıl bir zamana ihtiyaç vardır.

Tüm bu sorunların yerinde ve zamanında giderilebilmesi için, evvela, Orman Genel Müdürlüğünün sağlıklı bir idarî yapıya, yeterli bütçeye ve teknik ve yasal imkânlara kavuşması gerekmektedir.

Ormancılığın önemi Hükümetçe yeteri kadar algılanamamaktadır. Ormanlar var olduğu zaman, yanı başımızda olduğu zaman, biz doğal hayatın konforunu yaşadığımız zaman ormancılığın kıymetini anlayamamaktayız. Bu da sağlık gibi, ancak kaybettiğimiz zaman önemini kavrayabiliyoruz.

Türk Halkı, bu Hükümetten bu konuda da duyarlılık göstermesini beklemiştir; fakat, görüldüğü üzere, zamanlamadan da anlaşılacağı üzere, Hükümet bu konuda da duyarlılık sahibi değildir.

Değerli arkadaşlar, Avrupa'da ormanların yüzde 60'ları özel mülkiyettedir. Bunun da kaynağını, oradaki feodalizm ve derebeylik sistemleri oluşturmaktadır. Bizim neden öyle değil veya neden öyle olmasın iddiasında, görüşünde olanların, bu görüşleri benimseyen ve savunanların çıkara dayalı art niyetleri yoksa, bu görüş, heves ve iddialarını cehaletlerine vermekten başka izah görünmüyor. Her kamu mülkiyetini, hüküm ve tasarrufunu komünizme dayandırmak da basit ve kolaycı bir açıklamadır. Akıl, insanı, problemler karşısında çözüm aramaya, alternatifler üretmeye, şartlara göre çözümler bulmaya götürmelidir. Ormancılık hizmetlerini yürütecek olan orman mühendisleri, ülkemizde mevcut 9 adet orman fakültesinde... Çok yakın zamana kadar ülkemizde sadece 2 adet orman fakültesi vardı ve ülke ormanlarının orman mühendisi ihtiyacı bu fakülte mezunlarıyla karşılanmaktaydı. Son yıllarda, orman mühendislerinin yetiştiği orman fakültelerinin sayısı artmakta; fakat, yeterli öğretim kadrosu olmadığından eğitimin kalitesi düşmektedir.

Ayrıca, ormanların yüzde 99'u devlete ait olan ülkemizde kamuya eleman alımı durdurulduğundan, buralardan mezun olan yetişmiş insanlar açıkta kalmakta, boşta gezmektedirler. Bu da, ülkemizde, hem maddî kaynakların hem de manevî olarak insan kaynaklarının kaybına sebep olmaktadır. Yıllardır orman teknik hizmetlerinin yürütülmesinde önemli bir ihtiyacı gideren orman tekniker okulları kapatılmış, ikincil olarak da, gerçekten büyük bir ihtiyacı karşılamakta olan orman muhafaza okulları da ortadan kaldırılmıştır. Ormanlarda ihtiyaç duyulan ara eleman kalmamakta ve işler, gittikçe de, ehil, sıradan, sınavla alınan, orman ve ormancılık konusunda hiçbir bilgisi olmayan, gayesi sadece devletten aylık alıp masada oturan tipte memurların eline teslim edilmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

FATMA ŞAHİN (Gaziantep) - Biz Orman Kanununu görüşmüyoruz ki!

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Orman Kanunu değil ki bu.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Dinleyin, dinleyin, lazım olur. (AK Parti sıralarından gülüşmeler)

BAŞKAN - Buyurun efendim, siz konuşmanızı tamamlayın.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, ormancılık oldukça farklı özelliği olan bir meslektir ve özel eğitime ihtiyaç bulunmaktadır.

Son yıllarda, mevcut orman bölge müdürlükleri, orman işletme müdürlükleri ve orman işletme şeflikleri kapatılmakta, garip bir şekilde, buralarda hizmet verecek olan mühendislerin yetiştiği orman fakültelerinin sayısı artmakta; fakat, yeterli öğretim kadrosu olmadığından, eğitimin kalitesi düşmektedir. Bir yanda eğitilmiş, yetiştirilmiş, emek ve para harcanmış insan kaynağı işsiz bırakılmakta, ekonomik ve dolayısıyla, psikolojik bunalıma sürüklenmekte, harcanıp, heder edilmektedir, diğer yandan, kamudaki mühendis açığı gittikçe büyümekte, teknik eleman yokluğundan, yeteri kadar koruma, ağaçlandırma, bakım ve işletme faaliyetleri yapılmamaktadır.

Bu duygu ve düşüncelerle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar [!])

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özdoğan.

Yalnız, yasa ve 4 üncü maddeyle pek irtibatlandıramadım ama… (AK Parti sıralarından gülüşmeler)

AHMET YENİ (Samsun) - Yanlış kâğıt vermişler; kâğıdı yanlış almış.

BAŞKAN - Şahsı adına, Amasya Milletvekili Sayın Hamza Albayrak. (AK Parti sıralarından alkışlar)

HAMZA ALBAYRAK (Amasya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 1210 sıra sayılı kanun tasarısının 4 üncü maddesiyle ilgili söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, 4 üncü maddeyle, 5018 sayılı Kamu Yönetimi ve Denetimi Yasasının 28 inci maddesinde yapılan düzenleme nedeniyle uygulama alanı kalmayan 527 sayılı Gelecek Yıllara Geçici Yüklenmelere Dair Kanun yürürlükten kaldırılmıştır. Dolayısıyla, bu düzenleme teknik bir düzenlemedir. Dediğim gibi, 5018 sayılı Kanun kapsamında değerlendirildiği için, 527 sayılı Kanunun mülga kılınmasına yönelik teknik düzenlemedir. Bu teknik düzenlemenin zarureti ortadadır.

Ben, burada, bir hususun tekrar altını çizmek istiyorum. Değerli arkadaşlar, özellikle 3 üncü maddede düzenlenen 6245 sayılı Harcırah Kanununun 10 uncu maddesiyle ilgili düzenleme AK Partiyle uzaktan yakından ilgili bir işlem değildir. 2001 yılında hazırlanan 2002 yılı bütçesiyle bu haksız uygulama yasal ortam bulmuştur. Şu anda Meclisimizin yaptığı da, bu hatayı ortadan kaldırmaktan ibarettir.

Tekrar, katkısı olanlara teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Albayrak

Şahsı adına ikinci söz isteği, Kayseri Milletvekili Sayın Mustafa Elitaş.

Buyurun Sayın Elitaş. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu madde, daha önceki 5018 sayılı Yasadaki mükerrer düzenlemeyi önlemek için yapılmış bir maddedir. Ticarette bir söz vardır: "Ziyaretin kısa olanı makbuldür" diye. Siyasette de onu anladım ki, sözün kısa olanı makbulmüş.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Elitaş.

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) -Niye çıktın allahaşkına?! Helal olsun!

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

Bir önerge var; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1210 sıra sayılı Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 4 üncü maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

               Ömer Abuşoğlu Süleyman Sarıbaş

        Gaziantep                  Malatya

BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Gerekçeyi mi okutayım konuşacak mısınız?

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Konuşacağım efendim.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Abuşoğlu.

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz tasarı çok enteresandır; AK Parti Hükümetleri dönemi içerisinde alışageldiğimiz, âdeta olağan hale gelen, çok değişik yasaları, çok farklı konuları bir araya getirmiş, âdeta torba içerisine doldurur gibi, birbiriyle ilişkisi, bağlantısı olmayan, birbiriyle insicam sağlanamayacak birçok değişik konuları ihtiva ediyor.

Bir maddede bir başka hususu konuşurken, bir başka maddede bakıyorsunuz, karayollarını, öbür maddede bakıyorsunuz, ormancılığı konuşuyoruz.

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Nerede var orman?

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Neticede memleket meselesi.

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Vatandaş da şaşırıyor, Mecliste bugün ne görüşülüyor… Bir taraftan Harcırah Kanunu görüşülüyor, öbür taraftan bir başka husus…

O bakımdan, AK Parti İktidarları, buna benzer karmaşık işleri yapmayı, artık, alışkanlık haline geldi.

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Karıştıran biz değiliz!

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Niye; vatandaş anlamasın, ne olup ne bittiğinin farkına vatandaş varmasın. Âdeta, el çabukluğuyla, marifet kabilinden, birtakım kanunlar geçiriliyor. Vatandaşa yük mü getiriliyor, vatandaşa yeni bir vergi mi konuyor, vatandaş bunun farkında değil. Birkısım memura bakıyorsunuz, ilave birtakım ödemeler yapılmış, bir başka memura, âdeta cezalandıracak şekilde, ödeneklerinden, harcırahlarından kısıntı yapılmış.

Adamlara hem harcırah vermiyorsunuz, yıllarca bekliyor memur harcırahını alabilmek için; mahkemelerde dava açmak, yıllarca mahkeme sonuçlarını gözlemekten artık bitap düşüyor, çaresiz düşüyor. Neticede, mahkeme sonuçlarını da, mahkemeyi de kazanıyor; ama, verin şu adamın hakkını, faiziyle birlikte ödeyin; hayır, onu vermeye de yanaşmıyorsunuz.

Bu ülkenin imkânları, bu ülkenin zenginlikleri, sadece Oferler için mi?! Öncelikle kendi insanı için olmalıdır.

Nitekim, bugün buna en güzel örnek, hepinizin de anlayacağı, fazla karmaşık olmayan yeni bir tasarıyı Hükümet sundu, Bütçe Plan Komisyonunda muhtemelen şu anda görüşülüyor. İçinde yaşadığımız ekonomik çalkantıyı durdurabilmek kabilinden Hükümetin alelacele getirebildiği tedbir -başka bir çare düşünememiş- alelacele, hemen, şapkadan tavşan çıkarır gibi, elini atmış, bir tek maddelik bir değişiklik önerisiyle gelmiş ve Meclise sunmuş. Borsada işlem gören yabancılara vergi yok, vergi almayacak, onların üzerindeki vergileri kaldıracak; ama, Türk vatandaşı borsada işlem yapmaya kalkacak olursa, hasbelkader, tesadüf, beş on kuruş da para kazanacak olursa onun sırtına yüzde 10 oranında vergi yükleyecek! Bunu sizin vicdanınız kabul ediyor mu?! Hangi ülkede var böyle?! Gidin bakın Fransa'ya, gidin bakın Almanya'ya, Uzakdoğu'ya, hangi ülkeye giderseniz gidin… Yabancıya farklı muamele -en ziyade müsaadeye mazhar unsurlar onlar- ama kendi vatandaşınız geldi mi, yükleyin sırtına yükü! Kendi vatandaşınıza askerlik yaptıracaksınız, "vergi ver" diyeceksiniz, beş on kuruş para kazandı mı yabancıya "sen en ziyade müsaadeye mazhar durumdasın, sana dokunmam!.." Ama, bizim Ali, Veli beş on kuruş para kazandı mı yükleyeceksin sırtına yükü! Buna razı olmamız mümkün değil.

Aynı şekilde, bir meslek erbabı, aynı sınıf içerisinde… Diyorsunuz ki, valilere hadi beş on kuruş ilave ödenek verelim. Ya valilerle aynı statüde görev yapan diğer İçişleri mensupları?.. Bunların suçu ne, bunlara niye vermiyorsunuz, bu ayrımı niye yapıyorsunuz? Birtakım bir şeyleri düzeltmek için, kanundaki aksamaları, Anayasaya aykırılıkları düzeltmek için bir tasarı getiriyorsunuz; ama, yaptığınız iş, aldığınız aptes ürküttüğünüz kurbağaya değmiyor. Bir taraftan düzenleme yaparken, öbür taraftan bir başka adaletsizliğe sebep oluyorsunuz. Bu alışkanlıklardan vazgeçmenizi tavsiye ederim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - İnsanlar arasında, meslek mensupları arasında, aynı statüde görev yapan kamu hizmetlileri açısından bu ayırım alışkanlığından vazgeçin. Tüm devlet memurlarımız, bu ülkeye hizmet etme noktasında, canla başla, gayretle çabalamaktadır; ömürlerini bu devlet uğruna tüketmektedirler.

Bu bakımdan, herkesin hak ettiğini avucuna teslim etmek üzere, gelin, bu ayırımcı düşünceden, bir kısmını kayırmak, bir başka kısmını mağdur etmek düşüncesinden, bu alışkanlıktan vazgeçin. Herhangi bir iyileşme yapıyorsanız, tüm unsurları, tüm meslek mensuplarını bir arada mütalaa ederek vatandaşınıza aynı yakınlıkta olduğunuzu gösterin.

Ben, konuyu daha fazla uzatmamak için -söylenecek aslında çok şey var; daha ileriki maddelerde de söz alacağım- burada sözlerimi bitiriyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Abuşoğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Birleşime 5 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 21.13

 

 

 

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 21.19

BAŞKAN : Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER : Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Harun TÜFEKCİ (Konya)

 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 119 uncu Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

1210 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz. 

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

9.- Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İstanbul Milletvekili Mustafa Ataş ve 9 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1219, 2/812)    (S. Sayısı:1210) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde

Tasarının 5 inci maddesini okutuyorum:

MADDE 5- a) 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 108 inci maddesinin dördüncü fıkrasındaki "dört" ibaresi "sekiz" olarak değiştirilmiştir.

b) 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 152 nci maddesinin "II-Tazminatlar" kısmının "E) Mülki İdare Amirliği Özel Hizmet Tazminatı" bölümünün (b) bendine "Olağanüstü Hal Bölge Valisi," ibaresinden sonra gelmek üzere "İl Valileri ve" ibaresi eklenmiş, (c) bendinde yer alan "ve İl Valileri" ibaresi madde metninden çıkarılmıştır.

BAŞKAN - Madde üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına söz isteyen Reyhan Balandı, Afyonkarahisar Milletvekili.

Buyurun Sayın Balandı. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA REYHAN BALANDI (Afyonkarahisar) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, 1210 sayılı bütçe kanunu, torba kanun diye adlandırdığımız kanun üzerinde söz almış bulunuyorum.

Bu kanun, komisyona 25 madde olarak girip 45 madde halinde çıkan bir kanun ve bu kanunların 39 maddesinde de değişiklik yapılmış; yani, bazı arkadaşlarımız çuval kanun diyor, bazıları torba kanun diyor, ben buna aşure kanun demek istiyorum; çünkü, oradan, buradan, her şey var içinde; yani, her türlü konuda, farklı farklı konularda hem de yasa yapmanın geleneklerine aykırı, temayüllerine aykırı bir şekilde aşureye dönüştürülmüş, üstelik de en sonunda üstüne tuz katılıp bir şeye benzemez hale getirilmiş bir kanun olduğunu düşünüyorum.

Şimdi, Sayın Başbakan meydanlarda, asgarî ücretli birinin sadece simit, çay yiyip içerek geçinemediğini, buna bile yetmediğini hep söylüyordu, sonra iş makarna hesabına döndü. Bizler ve millet beklerdi ki, daha geniş bir vizyonla, daha büyük bir ufukla olaylara bakış açısına sahip olunabilsin; ancak, sadece bu simit, makarna hesabında kaldı; denmedi ki, millet acaba balık yiyebiliyor mu, sebze yiyebiliyor mu, meyve yiyebiliyor mu denmedi. Yani, bu kapsamlı bir hale getirilebilseydi, millet de bunu mutlaka takdir ederdi diye düşünüyorum.

Şimdi, enflasyon oranları, büyüme, gelir dağılımı, cari açık gibi konularda muhalefet milletvekilleri birtakım rakamlar veriyorlar, ondan sonra İktidar Partisi milletvekilleri çıkıyorlar, bu rakamların hiç de doğru olmadığını, Türkiye'nin her geçen gün daha iyiye gittiğini iddia ediyorlar ve bu iddianın da, muhalefet milletvekillerinin iddialarının yanlış olduğunu ve kendi iddialarının da doğruluğunu, dış ülkelerden Türkiye'ye takdir mesajları geldiğini söyleyerek kendileri bu kanaate vardıklarını ifade ediyorlar. Tabiî ki, millet yaşadıklarının ne olduğunu çok iyi biliyor, gerçek durumun ne olduğunu çok iyi biliyor, kapatılan kepenklerin sayısının arttığını gayet iyi biliyor, her geçen gün daha aç kaldığını ve geçim şartlarının daha zor olduğunu çok daha iyi biliyor; fakirlik oranı artarken, zenginliğin de sadece küçük bir zümrede, belli bir kesimde meydana geldiğini çok iyi biliyor.

Onun için ben sizi fazla meşgul etmeden bu kanun maddesiyle ilgili, yurtiçi ve yurt dışında sürekli göreve atanan memurlardan kaç tanesinin memur olan eşi bu imkânı kullanabilmiştir diye sormak istiyorum konuyla ilgili. Şu andaki memur maaşlarıyla bu hakkın kullanılmasına imkân var mıdır diye sormak istiyorum; ki, elbette yoktur; çünkü, bu hakkı zaten kimse kullanamamaktadır; dolayısıyla, göz boyamayla, birtakım düzenlemeler getiriyormuş gibi hamasi söylemlerle bu işler gitmiyor; esas olan, memurların ekonomik sıkıntılarını ve kendi aralarındaki kıyaslamalı gelir dağılımının dengesini sağlamak gerekiyor.

Bu duygu ve düşüncelerle sözlerimi tamamlıyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Balandı.

Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Amasya Milletvekili Hamza Albayrak. (AK Parti sıralarından alkışlar)

HAMZA ALBAYRAK (Amasya) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; görüşülmekte olan 1210 sıra sayılı kanun teklifinin 5 inci maddesiyle ilgili söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, 5 inci maddeyle, (a) fıkrasında, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 108 inci maddesinin dördüncü fıkrasındaki "dört" ibaresi yerine teknik olarak "sekiz" ibaresi yerleştiriliyor.

Yine, (b) fıkrasında ise, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 152 nci maddesinin "II-Tazminatlar" kısmının (E) fıkrasında  "Mülki İdare Amirliği Özel Hizmet Tazminatı" bölümünde bir düzenleme yapılıyor.

Burada olağanüstü hal valileri ile il valileri özel hizmet tazminatında bir iyileştirme yapılıyor, daha doğrusu, il valileri, olağanüstü hal valilerini takiben yerleştiriliyor. Dolayısıyla, valilerimizin özel hizmet tazminatında, bu maddenin (b) fıkrasıyla yeni bir düzenleme, iyileştirme getiriliyor.

Değerli arkadaşlar, konuşmacı arkadaşlarımızdan bazıları, her ne hikmetse, bardağın dolu tarafını görmemeye özen gösteriyorlar ve bu konuda da ısrarcı oluyorlar.

Ben şunu merak ediyorum: Buradaki konuşmacı arkadaşlar, gerçekten, Devlet Planlama Teşkilatı, TÜİK ve Hazine gibi kamu kurum ve kuruluşlarının resmî verilerini konuştursalar da, halkımız gerçeği daha iyi kavrasa olmaz mı?!

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Biraz sonra resmî rakamlardan bahsedeceğim.

HAMZA ALBAYRAK (Devamla) - Şimdi, esnaf kepenk kapattı, işletmeler kapandı vesaire diyor arkadaşlarımız.

Bakınız değerli arkadaşlar, 2002 yılından 2005 yılına kadarki süreçte, 2005 yılı sonu itibariyle -bunlar kesin rakamlar- 113 833 işyeri açılmıştır toplamda.

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Pamuk fiyatları neydi, şimdi nerede?

HAMZA ALBAYRAK (Devamla) - 19 393 adet de işyeri kapanıyor. Net, 94 440 tane işyeri açılıyor bu süreçte, AK Parti İktidarı sürecinde.

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - İşsizlik oranı yükseliyor değil mi?!

HAMZA ALBAYRAK (Devamla) - Değerli arkadaşlar, yabancı kuruluşların, Standart and Poor's'un, Moody's'in bir Fitch'in değerlendirmelerine bakınız. Türkiye'nin kredi notu daima yükselmedi mi allahaşkına; bunlar uluslararası kuruluşlar değil mi?!

Yine, Birleşmiş Milletler Saydamlık Kuruluşunun 2005 yılı sonu itibariyle yayınladığı bir sirkülasyonu sizinle paylaşmak istiyorum değerli arkadaşlar. Türkiye, bu saydamlık kuruluşunun deklarasyonuna göre -her yıl, yıl sonu itibariyle bu açıklamasını yapar- 2002 yılı sonu itibariyle yolsuzluk ve usulsüzlükte 180 devlet arasında ilk 4 sıradaydı, 2005 yılı sonu itibariyle yapılan açıklamada, Türkiye 65 inci sıraya yükseliyor, yani, 61 kat, yolsuzluk ve usulsüzlükte iyileşme oluyor.

Yine, 2005 yılı sonu itibariyle gayri safî millî hâsıla toplamı 474,6 milyar dolarla, Türkiye, dünyanın 17 nci ekonomik büyüklüğünü yakalıyor değerli arkadaşlar. Bunlar güzel şeyler değil mi?!

Yine, bakıyorsunuz, cumhuriyet dönemlerinde, sadece -Aria'nın özelleştirilmesi hariç- Türkiye'ye giren yabancı sermaye 800 000 000 doları geçmiyor yılda. İlk defa, Aria özelleştirildiği için 2,5 milyar dolarlık bir yabancı sermaye girişi oluyor. 2005 yılı sonu itibariyle Türkiye'ye gelen yabancı sermaye girişi 9,6 milyar dolar. Bunlar güzel şeyler değil mi?! (AK Parti sıralarından alkışlar)

HALİL AKYÜZ (İstanbul) - Yalnız, 13 milyar dolar kurumun gideri var… Hazineye hiçbir getirisi yok…

HAMZA ALBAYRAK (Devamla) - Yine, bakıyorsunuz, değerli arkadaşlar, 2002 yılı sonu itibariyle, 21 tane batık banka var. Bunların Hazineye maliyeti nedir biliyor musunuz; 55 milyar dolar! 3 tane kamu bankasının, Halk Bankası, Ziraat Bankası ve Emlak Kredi Bankasının zararı 22 milyar dolar. İmar Bankasının zararı 6,5 milyar dolar. Ne ediyor biliyor musunuz; 83,5 milyar dolar! Bunda AK Partinin dahli var mı değerli arkadaşlar?! Ne yapıyoruz biz; bu borçları ödemeyle karşı karşıya kalıyoruz ve şu anda, değerli arkadaşlar, 40 milyar üzerindeki IMF borcu, 2005 yılı sonu itibariyle 13,5 milyar dolar. Kim IMF'ci; borçlananlar mı, borçları ödeyenler mi değerli arkadaşlar?! (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Beş yıldır aynı şeyleri söylüyorsunuz… Farklı bir şeyler söyleyin…

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Borçları nasıl ödediğiniz belli!

HAMZA ALBAYRAK (Devamla) - Türk Milleti, bunları gayet güzel izliyor.

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Toplam borç niye artıyor? Onu niye söylemiyorsun?!

HAMZA ALBAYRAK (Devamla) - Bunları gayet güzel izliyor.

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Borçlanma yüzde 60 oranında arttı.

HAMZA ALBAYRAK (Devamla) - Burada konuşan, allahaşkına, veri tabanlı konuşsun, belge göstersin, evrak göstersin, onlara şapka çıkaralım.

Hepinize sevgi sunuyorum, saygı sunuyorum, teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Albayrak.

Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Mustafa Elitaş, Kayseri Milletvekili.

Buyurun Sayın Elitaş.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, 5 inci maddede yapmak istediğimiz düzenlemenin esas amacı, il valilerinin malî haklarında biraz iyileştirme yapmaktır. İl valileri olağanüstü hal bölge valilerinin statüsüne çıkarılarak, ücretlerinde biraz iyileştirme ortaya çıkmış. Bu da, Hükümetimizin, devletin temsilcisi valilere çam sakızı çoban armağanı küçük bir ikramiyesidir diye düşünüyorum.

Yaklaşık 4 saattir, 5 saattir burada konuşuyoruz. Konuşan arkadaşlarımızın büyük bir kısmı maalesef maddeyle alakası olmayan meseleleri konuşuyorlar. Bir arkadaşımız kalkıyor ormanla ilgili meseleleri gündeme getirmeye çalışıyor, öbür arkadaşımız farklı meseleleri gündeme getirmeye çalışıyor.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Arkadaş verilen notları karıştırmış!..

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Ama, eğer Türkiye Büyük Millet Meclisi yasa yapan en önemli kurumsa, her bir madde üzerinde, bu maddenin neyi ifade ettiği konusunda, komisyonlarda çalışan arkadaşlarımızın Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyelerine bilgi vermek mecburiyetleri vardır. Yoksa, hiç alakası olmayan, ne idüğü belirsiz değişik değişik konularla burada milletin gündemini işgal etmenin bir manası yoktur diye düşünüyorum.

Tasarının hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Elitaş.

Madde üzerinde soru-cevap işlemi yapılacaktır.

Sayın Özdoğan, buyurun.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Aracılığınızla Sayın Bakana birkaç soru sormak istiyorum.

Birinci sorum şu: Türkiye'de açlık sınırının altında yaşayan kaç milyon insan vardır? Türkiye'de yoksulluk sınırı altında yaşayan kaç milyon insan vardır?

İkinci sorum: Türkiye'de kaç milyon insan işsizdir?

Üçüncü sorum: Perişan ve yoksul köylülerimizin 2005 yılı doğrudan gelir desteği paralarını ne zaman ödeyeceksiniz?

Son soruyu soruyorum: Az önce konuşan Kayseri Milletvekilimiz Sayın Mustafa Elitaş'ın hayalî ve uydurma rakamlarına inanıyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Özdoğan!..

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Yanlış yazı vermişler sana!

BAŞKAN - Sayın Bakan, buyurun.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sayın Başkanım, arkadaşımız çok kapsamlı sualler sorduğu için yazılı olarak cevap vereceğim.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri ve Sayın Bakan, soru sormak ve cevap vermek Tüzükçe tanınan bir haktır. Hiçbir sayın milletvekilimiz, lütfen, bu hakkı kötüye kullanmaya kalkışmasın.

Madde üzerinde 3 adet önerge vardır; önergeleri, önce geliş sıralarına göre okutup, sonra aykırılıklarına göre işleme alacağım.

Buyurun.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının çerçeve 5 inci maddesinin (c) fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Salih Kapusuz

İbrahim Hakkı Birlik

Zülfü Demirbağ

 

Ankara

Şırnak

Elazığ

 

Hasın Aydın

Ramazan Toprak

 

 

Giresun

Aksaray

 

 

"d) 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa ekli (I) sayılı Ek Gösterge Cetvelinin "I-Genel İdare Hizmetleri Sınıfı" bölümünün (d) bendine "Sosyal Güvenlik Kurumu Başkan Yardımcısı" ibaresinden önce gelmek üzere "Gelir İdaresi Başkan Yardımcısı," ibaresi eklenmiş, (e) bendinde yer alan "Gelir İdaresi Başkan Yardımcıları," ibaresi cetvelden çıkartılmıştır."

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 5 inci maddesinin (b) fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve aynı maddeye aşağıdaki (c) fıkrasının eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Salih Kapusuz

İbrahim Hakkı Birlik

Ramazan Toprak

 

Ankara

Şırnak

Aksaray

 

Zülfü Demirbağ

Hasan Aydın

 

 

Elazığ

Giresun

 

 

"b) 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 152 nci maddesinin "II-Tazminatlar" kısmının "E) Mülki İdare Amirliği Özel Hizmet Tazminatı" bölümünün (b) bendine "Olağanüstü Hal Bölge Valisi," ibaresinden sonra gelmek üzere "İl Valileri ve" ibaresi eklenmiş, (c) bendinde yer alan "ve İl Valileri" ibaresi madde metninden çıkarılmış ve aynı bentte yer alan "% 325'ine" ibaresi "% 330'una" şeklinde değiştirilmiştir."

"c) 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa ekli IV sayılı Makam Tazminatı Cetvelinin 10 uncu sırasının (a) bendinde yer alan "5, 6, 7 ve 8 inci sıralarda" ibaresi "5, 6, 7 nci sıralar ile 8 inci sıranın (a), (b) ve (c) bentlerinde" şeklinde, (b) bendinde yer alan "9 uncu sırada" ibaresi ise "8 inci sıranın (d) bendi ile 9 uncu sırada" olarak değiştirilmiştir."

BAŞKAN - En aykırı önergeyi okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1210 sıra sayılı Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 5 inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

               Ömer Abuşoğlu Süleyman Sarıbaş

        Gaziantep                  Malatya

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 161 inci maddesi gereğince bütçe kanunlarına bütçeyle ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm konulamaz. Bütçe kanunlarının hazırlanması ve değişikliklerine ilişkin hususlar bizzat 1982 tarihli Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında düzenlenmiş olmaları bakımından önem arz etmektedir. Aksi takdirde, anayasal düzenlemelere, ve kanun yapma tekniğine ve sistematiğe aykırı bu tür düzenlemeler çıkarılan kanunun Anayasaya aykırılık iddiasıyla Cumhurbaşkanlığınca veya Anamuhalefet Partisince Anayasaya Mahkemesinin önüne götürülmesi durumunda, anayasal düzenlemelere aykırılık ve kanun sistematiğinden yoksunluk nedeniyle Anayasa Mahkemesince iptal edilmektedir.

Kanun tasarısı ve maddeleri incelendiğinde, genel yapısı itibariyle kanun tasarısı ve maddelerin uyumu bakımından bir sistematikten yoksun olduğu ve madde düzenlemesinin kanun yapma tekniğine aykırı olduğu anlaşılmaktadır.

Bu değişiklikle, 1210 sıra sayılı Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının bu maddesinin tasarı metninden çıkarılması amaçlanmaktadır.

III. - YOKLAMA

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunacağım; ancak, önergenin oylamasından önce bir yoklama talebi vardır; şimdi bu talebi yerine getireceğim.

Önce yoklama talebinde bulunan sayın üyelerin isimlerini okutup salonda bulunup bulunmadıklarını tespit edeceğim. Yeterli sayıda sayın üye salonda hazırsa, elektronik cihazla yoklama yapacağım.

Üyelerin isimlerini okutuyorum:

Ömer Abuşoğlu, Gaziantep?.. Burada.

Süleyman Sarıbaş, Malatya?.. Burada.

Hüseyin Güler, Mersin?.. Burada.

Hüseyin Özcan, Mersin?.. Burada.

Serpil Yıldız, İzmir?.. Burada.

Muharrem Doğan, Mardin?.. Burada.

Selami Yiğit, Kars?.. Burada.

Dursun Akdemir, Iğdır?.. Burada.

Reyhan Balandı, Afyonkarahisar?.. Burada.

Turan Tüysüz, Şanlıurfa?.. Burada.

Muhsin Koçyiğit, Diyarbakır?.. Burada.

Sait Armağan, Isparta?.. Burada.

Hasan Özyer, Muğla?.. Burada.

Mehmet Erdemir, Yozgat?.. Burada.

Miraç Akdoğan, Malatya?.. Burada.

Züheyir Amber, Hatay?.. Burada.

Ümmet Kandoğan, Denizli?.. Burada.

Mehmet Eraslan, Hatay?.. Burada.

Muzaffer Kurtulmuşoğlu, Ankara?.. Burada.

Ahmet Güryüz Ketenci, İstanbul?.. Burada.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - İyi bir koalisyon olmuş!

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen…

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Çok iyi bildin, tam bir koalisyon olmuş.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - İyi bir koalisyon olmuşsunuz, üçlü bir koalisyon!

BAŞKAN - Muhalefet, İçtüzükteki hakkını kullanıyor.

Yoklama için 5 dakika süre veriyorum.

Adlarını okuttuğum sayın üyelerin yoklama için elektronik cihaza girmemelerini rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Süre doldu Sayın Başkan… Süre doldu Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, heyecanlanmanıza gerek yok; zaten elektronik yoklamada 156 kişi çıktı.

Sayın Köşdere?.. (Anavatan Partisi sıralarından "Yok" sesleri)

Sayın Ayağ?.. (Anavatan Partisi sıralarından "Yok" sesleri)

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Bunların hepsi mükerrer!

BAŞKAN - Sayın Kızılcıklı?.. (Anavatan Partisi sıralarından "Yok" sesleri)

Sayın Kurt?.. (Anavatan Partisi sıralarından "Yok" sesleri)

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Hepsi mükerrer!

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Bunları kim gönderiyor oraya?!

BAŞKAN - Sayın Kandoğan, lütfen, oturur musun.

Sayın Gül?.. Burada.

Sayın Akman?.. (Anavatan Partisi sıralarından "Yok" sesleri)

Sayın Alp?.. (Anavatan Partisi sıralarından "Yok" sesleri)

Sayın Kaptanoğlu?.. (Anavatan Partisi sıralarından "Yok" sesleri)

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Arkadaşlar Antalya'ya erken gidenler!

BAŞKAN - Sayın Albayrak?.. (Anavatan Partisi sıralarından "Yok" sesleri)

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Bayrak burada… Sayın Bayrak burada… (Anavatan Partisi sıralarından "yok yok" sesleri) Sayın Başkan, Faruk Bayrak orada.

BAŞKAN - Sayın Albayrak, İlhan Albayrak… (Anavatan Partisi sıralarından "Yok" sesleri)

Sayın Çerçi?.. (Anavatan Partisi sıralarından "Yok" sesleri)

Sayın Koca?.. (Anavatan Partisi sıralarından "Yok" sesleri)

Sayın Coşkun?.. (Anavatan Partisi sıralarından "Yok" sesleri)

Sayın Yıldırım?.. (Anavatan Partisi sıralarından "Yok" sesleri)

Sayın Hüseyin Çelik?.. Burada. (Anavatan Partisi sıralarından "Yok" sesleri)

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Burada.

BAŞKAN - Sayın Sekmen?.. (Anavatan Partisi sıralarından "Yok" sesleri)

Sayın Kılıç?.. (Anavatan Partisi sıralarından "Yok" sesleri)

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Burada.

BAŞKAN - Sayın Osman Kılıç?.. (Anavatan Partisi sıralarından "Yok" sesleri)

Sayın Özlek?.. (Anavatan Partisi sıralarından "Yok" sesleri)

Sayın Özçelik?.. Burada.

Sayın Akşit?.. (Anavatan Partisi sıralarından "Yok" sesleri)

Sayın Ayar?.. (Anavatan Partisi sıralarından "Yok" sesleri)

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Burada efendim.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - İki sefer kaldırdı canım; demin de okundu ismi!..

BAŞKAN - Sayın Arvas?.. (Anavatan Partisi sıralarından "Yok" sesleri)

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Arvas arkada.

BAŞKAN - Sayın Aktaş?.. Burada. (Anavatan Partisi sıralarından "Yok" sesleri)

Sayın Mahfuz Güler?.. (Anavatan Partisi sıralarından "Yok" sesleri)

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Nerede bu kadar mükerrer oy?!

BAŞKAN - Sayın Gürsoy Erol?..

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Burada.

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Bu kadar mükerreri kendinize alışkanlık yapmışsınız!

BAŞKAN - Sayın Alptekin?..

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Burada.

BAŞKAN - Sayın Suçin?.. (Anavatan Partisi sıralarından "Yok" sesleri)

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Helal olsun!

BAŞKAN - Sayın Tanrıverdi?.. (Anavatan Partisi sıralarından "Yok" sesleri)

Sayın Sinan Özkan?.. (Anavatan Partisi sıralarından "Yok" sesleri)

TURAN TÜYSÜZ (Şanlıurfa) - Ayıp ya! Vallahi billahi ayıp ya! Yemin ederim ayıp!

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Vallahi ayıp!

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Bu kadar mükerrer oy; helal olsun!

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır. (AK Parti sıralarından alkışlar).

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

9.- Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İstanbul Milletvekili Mustafa Ataş ve 9 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1219, 2/812)    (S. Sayısı:1210) (Devam)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Bu kadar mükerrer oyu niye göstermiyorsun Sayın Başkan?.. Birsürü mükerrer oy var orada!

BAŞKAN - Sayın Güler!..

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Devam, Sayın Başkan.

BAŞKAN - Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Sayın Güler, gecenin bu saatinde matematik öğretecek değiliz; lütfen!.. (AK Parti sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Sayın Başkan… Sayın Başkan…

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının çerçeve 5 inci maddesinin (c) fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                        Salih Kapusuz (Ankara) ve

                                                                       arkadaşları

d) 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa ekli (I) sayılı Ek Gösterge Cetvelinin "I- Genel İdare Hizmetleri Sınıfı" bölümünün (d) bendine "Sosyal Güvenlik Kurumu Başkan Yardımcısı" ibaresinden önce gelmek üzere "Gelir İdaresi Başkan Yardımcısı," ibaresi eklenmiş, (e) bendinde yer alan "Gelir İdaresi Başkan Yardımcıları," ibaresi cetvelden çıkartılmıştır.

BAŞKAN - Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) - Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?..

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Kabul ediyoruz.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Gerekçe...

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Gelir İdaresi Başkan Yardımcılarının emsali kurumlarda görev yapan başkan yardımcıları ile statü ve özlük haklarını eşitlemek üzere düzenleme yapılmaktadır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 5 inci maddesinin (b) fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve aynı maddeye aşağıdaki (c) fıkrasının eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                        Salih Kapusuz (Ankara) ve

                                                                       arkadaşları

"(b) 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 152 nci maddesinin "II- Tazminatlar" kısmının "E) Mülki İdare Amiri Özel Hizmet Tazminatı" bölümünün (b) bendine "Olağanüstü Hal Bölge Valisi," ibaresinden sonra gelmek üzere "İl Valileri ve" ibaresi eklenmiş, (c) bendinde yer alan "ve İl Valileri" ibaresi madde metninden çıkarılmış ve aynı bentte yer alan % 325'ine" ibaresi                 "% 330'una" şeklinde değiştirilmiştir."

"(c) 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa ekli IV sayılı Makam Tazminatı Cetvelinin 10 uncu sırasının (a) bendinde yer alan "5, 6, 7, 8 inci sıralarda" ibaresi "5, 6 ve 7 nci sıralar ile 8 inci sıranın (a), (b) ve (c) bentlerinde" şeklinde, (b) bendinde yer alan "9 uncu sırada" ibaresi ise              "8 inci sıranın (d) bendi ile 9 uncu sırada" olarak değiştirilmiştir."

BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Katılıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Kapusuz, gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Maddenin (b) fıkrasında yapılması öngörülen değişiklik ve maddeye eklenmesi öngörülen (c) fıkrasıyla;

a) Bakanlar Kurulu kararıyla Genel İdare Hizmetleri Sınıfında yer alan genel müdürler için özel hizmet tazminatının yüzde 330 oranında belirlenmiş olması nedeniyle, Mülkî İdare Amirliği Hizmetleri Sınıfında yer alan  genel müdürlerin de aynı oranda mülkî idare amirliği özel hizmet tazminatından yararlandırılması,

b) Makam tazminatı öngörülen kadrolarda görev yapmakta iken bu görevlerinden ayrılarak müşavir ve uzman gibi 657 sayılı Kanunun 43 üncü maddesinin (B) bendinin üçüncü paragrafında belirtilen kadro ve görevlere atananlara ya almakta oldukları ya da daha düşük gösterge rakamları üzerinden makam tazminatı ödenmesi öngörülmek suretiyle, müşavir ve uzman unvanlı kadrolara atananların daha önceki kadrolarının malî haklarının kısmen de olsa korunması amaçlanmış olmasına rağmen, 21.3.2006 tarihli ve 5473 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin (h) bendi ile 657 sayılı Kanuna ekli IV sayılı Makam Tazminatı Cetvelinin 8 inci sırasına (d) bendi olarak eklenen hüküm uyarınca 1000 gösterge rakamı üzerinden makam tazminatından yararlanmaları öngörülen belediye müfettişlerinin bu görevlerinden ayrılarak 657 sayılı Kanunun 43 üncü maddesinin (B) bendinin üçüncü paragrafında belirtilen kadro ve görevlere atanmaları durumunda, anılan cetvelin 10 uncu sırasında bu duruma uygun düzenlemenin yapılamamış olması nedeniyle, daha önce bu sırada yer alan hüküm çerçevesinde, fiilen müfettişlik yaparken yararlanmakta oldukları 1000 gösterge rakamından daha yüksek olan 2000 gösterge rakamı üzerinden makam tazminatından yararlanabilecekleri şeklindeki sorunun giderilerek, belediye müfettişi iken yararlanmakta oldukları 1000 gösterge rakamı üzerinden makam tazminatından yararlandırılmaları amaçlanmaktadır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi okutuyorum:

MADDE 6- 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"Avukatlık vekalet ücreti

GEÇİCİ MADDE 34- Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, Karayolları Genel Müdürlüğü, Tarım Reformu Genel Müdürlüğü, Petrol İşleri Genel Müdürlüğü ve Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğünde hukuk müşaviri olarak görev yapanlar ile 178 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 27 nci maddesiyle anılan genel müdürlükler adına ihdas edilen hukuk müşaviri kadrolarına atanan personele, mahkemelerce takdir edilip ilgili idarelerin hesaplarında avukatlık vekalet ücreti olarak yer alan tutarlardan karşılanmak üzere 146 ncı maddede belirtilen limit çerçevesinde 2006, 2007 ve 2008 yıllarında da avukatlık vekalet ücreti ödenir. İlgili genel müdürlüklerin muhasebe hizmetlerinin yürütüldüğü taşra muhasebe birimlerinin hesaplarında bulunan avukatlık vekalet ücretlerinin tamamı bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihi takip eden ayın sonunda, merkez muhasebe birimlerinin hesaplarında 31/12/2008 tarihi itibarıyla kalan avukatlık vekalet ücretlerinin tamamı ise anılan tarihte gelir kaydedilir.

Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce Petrol İşleri Genel Müdürlüğü ile Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğünün merkez ve taşra teşkilâtı kadrolarında hukuk müşaviri ve avukat olarak görev yapanlara, mahkemelerce takdir edilip ilgili idarelerin hesaplarında avukatlık vekalet ücreti olarak yer alan tutarlardan karşılanmak üzere 2003, 2004, 2005 ve 2006 yıllarına ilişkin olarak, bu yıllarda avukatlık vekalet ücretinden yararlanmamış olmaları kaydıyla 146 ncı maddede belirtilen limit çerçevesinde 2/2/1929 tarihli ve 1389 sayılı Devlet Davalarını İntaç Eden Avukat ve Saireye Verilecek Ücreti Vekalet Hakkında Kanun hükümleri kıyas yolu ile uygulanmak suretiyle avukatlık vekalet ücreti ödenir."

BAŞKAN - Madde üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına söz isteyen Şanlıurfa Milletvekili Turan Tüysüz.

Buyurun Sayın Tüysüz. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA TURAN TÜYSÜZ (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 6 ncı maddesi üzerinde Anavatan Partisi adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, AKP Hükümetinin getirdiği birtakım "bazı", "diğeri" gibi adlarla tanımlanan kanunlar bir torbaya atılıp, elinize hangisi gelirse gelsin, Meclise getirmek ve bu gelen kanunlarda aradan kısa bir süre geçince, bu sefer de, kanunun "ek", "yama" gibi anlayışlarla yeniden yaz boz zihniyeti, ülkenin gerçeklerini anlamaya bir anlayış, bir düşüncenin ürünüdür.

Bu, kanunla oynama anlayışını bürokratlarımız da anlamamaktadır. Bu kanunlardan hangisinin ülke yararına olduğu şüphe götürmektedir. 1210 sıra sayılı kanun tasarısının bu kanunların amacı bölümünde bile, Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçeleri tam yerine getirilememiştir. Ayakları yere basmayan bu getirdiğiniz kanunlar bir yerlerden dönüyor; ama, siz bunun farkında değilsiniz.

Değerli milletvekilleri, avukatlığın amacı, hukukî ilişkilerin düzenlenmesine, her türlü hukukî sorun ve anlaşmazlıkların adalet ve hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesine ve genellikle, hukuk kurallarının tam olarak uygulanması hususunda yargı organlarına, resmî ve özel kurum ve kuruluşlara yardım etmektir.

Bu nedenle, avukat, üzerine aldığı işin yapılmasında, ne müvekkilinin buyruğu altında ne de yalnız onun çıkarları ve yararları peşindedir; kamu görevi yapmaktadır.

Avukat, sadece müvekkiline karşı değil, devlete karşı ve hatta, topluma karşı da bağımsız olmalıdır; çünkü, avukatın, aynı zamanda, hem hukuka hem de müvekkilinin çıkarlarına hizmet edebilmesi, gerçek anlamda bağımsızlığının sağlanmasıyla mümkündür.

Avukatlık ücreti, avukatın bağımsızlığıyla doğrudan ilgilidir. Vekil eden, vekâlet ücreti ödenmiş olmasına dayanarak, avukata her istediği yaptırılamaz. Ücreti ödenmiş olmak, avukatın bağımsızlığına gölge düşüremez. Avukat, bir işin yapılmasını üzerine almakla, vekil edenin emri altına girmiş olmaz. Vekâlet ücreti, herhangi bir malın değeri gibi düşünülemez. Bu nedenle, vekâlet ücreti, Avukatlık Yasasıyla, meslek kurallarında önemle ve öncelikle düzenlenmiş, ayrı bir tarifeye bağlanmıştır.

Değerli milletvekilleri, kamu kurumlarında görev yapan avukatlara vekâlet ücretinin verilmesi hususunun da netleşmesi güzel bir şey; ancak, burada önemli bir nokta, kamu avukatlarının yıllarca çalışmalarının ürünü olarak avukatlık vekâlet ücretleri ellerinden alınmaktadır.

Sayın Başkanım, duyulmuyor, çok uğultu var!..

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Genel Kurulda büyük bir uğultu var, Sayın Hatibin konuşması anlaşılamamaktadır; sessizliğe davet ediyorum.

Buyurun Sayın Tüysüz.

TURAN TÜYSÜZ (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Avukatlık vekâlet ücreti, devletin verdiği bir ücret olmayıp, kamu avukatlarının alınterinin ürünüdür. Devletimiz kimin malını kime vermektedir?! Zaten, aldıkları ücretler ve sosyal haklar utanılacak düzeydedir. Bu da yetmezmiş gibi, alınterleri ve emeklerinin ürünü olan, devlete ait olmayan bir hakları da ellerinden alınmaktadır. Dünyanın hiçbir yerinde böyle adaletsiz ve haksız bir uygulamaya maruz kalan meslek mensubu bulunmamaktadır.

Bu konuda gözardı edilen bir başka nokta da, kamudaki hukuk müşavirliğinde görev yapan ve davaların takip işlemleri ile büro işlerini yapan memurlara da ödenen vekâlet ücretlerinden pay verilmekte. Bu uygulama da başta Maliye Bakanlığı Baş Hukuk Müşavirliği olmak üzere bazı kurumlarda görülmektedir; ancak, birçok kurumdaki hukuk müşavirliği, personel vekâlet ücretlerinden yararlanmaktadır. Gerçi, bu hususun uygulanmasının nasıl olacağı yasalarla netleştirilmektedir. Kurumların hukuk müşavirliğinin insafına bırakılması yönetmeliklere işaret edilmiştir. Ancak, yöneticiden yöneticiye fark vardır. Kimisi "hep bana, hep bana" derken, kimisi de "kazanılan emekte bu insanların da hakkı vardır" diyerek personeline de az da olsa bir pay vermekte. Bu, vicdan ile cüzdan arasına bırakılan farklı uygulamalara son verilmesi için, avukatlara verilen vekâlet ücretlerinin hukuk müşavirlerine de, çalışan personele de toplam tutarın ödenmesi hususu yasaya eklenmelidir diyor ve Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tüysüz.

Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Amasya Milletvekili Sayın Hamza Albayrak; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

HAMZA ALBAYRAK (Amasya) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; görüşülmekte olan 1210 sayılı kanun teklifinin 6 ncı maddesiyle ilgili söz almış bulunuyorum; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, 6 ncı maddeyle 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa eklenen avukatlık vekâlet ücretiyle ilgili geçici 34 üncü maddeyle, 2006 yılından önceki yıllarda katma bütçeliyken 5018 sayılı Kamu Yönetimi ve Denetimi Yasası mucibince genel bütçeli kamu kurumu olan 5 adet genel müdürlüğe; Devlet Su İşlerine, Karayolları Genel Müdürlüğüne, Tarım Reformu Genel Müdürlüğüne, Petrol İşleri Genel Müdürlüğüne ve Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğüne mensup Hukuk Müşavirliklerine avukatlık ücreti olarak kazanmış oldukları davaya ilişkin ücret kendilerine ödenecek.

Değerli arkadaşlar, avukatlık ücreti ödemesinde kurumların kazanmış olduğu davalarla ilgili avukatlık ücreti, Avukatlık Yasası ve 657 sayılı Yasayla, kendi kuruluşlarına ilişkin yasada belirli nispetler üzerinden davayı kazanan avukatlara dağıtılıyor; bakiye kısmı da, ilgili kurumca gelir yazılıyordu. Yapmış olduğumuz bu düzenlemeyle bu 5 genel müdürlüğün katma bütçeli kurumlar arasından 5018 sayılı Yasa kapsamında genel bütçeli kurumlar arasına aktarılmasıyla bu nakısa giderilmiş olacak. Böylece, özellikle Petrol İşleri Genel Müdürlüğü ile Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü Hukuk Müşavirlerinin -ki, bunların durumu, avukatlık vekâlet ücreti durumundan daha vahimdi- 2003, 2004 ve 2005 yıllarına ait birikmiş olan ücretler de kendilerine tevdi edilecek, ödenecek.

Değerli arkadaşlar, 5 inci maddede 657 sayılı Kanunun 152 nci maddesinde düzenlenen tazminatlarla ilgili bir iyileştirmeyi, Yüce Meclis, oylarıyla geçirmiş oldu.

Burada, bir tespitimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Değerli arkadaşlar, büyükşehir belediye başkanlıklarında müfettişler var. Yıllardır, bu müfettişler, aynen bakanlık ve genel müdürlük müfettişleri gibi, 4483 sayılı Yasa kapsamında her türlü idarî ve adlî soruşturmayı yapıyorlar ve hatta valiliklerin talimatları üzerine, valiliklere ait nüfus müdürlüklerinde de, değişik yerlerde de her türlü inceleme, araştırma ve soruşturmayı yapıyorlar; yapıyorlar da özel hizmet tazminatı durumundan hangi geliri alıyorlar?

Değerli arkadaşlar, büyükşehir belediyelerine bağlı genel müdürlük müfettişleri yüzde 130 özel hizmet tazminatı alırken, bu arkadaşlarımız yüzde 120… Pardon, yüzde 130 bunlar alıyor, belediyede çalışanlar, genel müdürlük müfettişleri ve bakanlık müfettişleri yüzde 195 alıyor özel hizmet tazminatını.

Yine, bakanlık ve genel müdürlük müfettişleri yüzde 30 denetim tazminatı alırken, bu arkadaşlarımız yüzde 20 denetim tazminatı alıyor. Aynı görevi yapmalarına rağmen, büyükşehir belediyelerinde çalışan ve tüm kadroları 110 kişi olan -bunun içinde yarıdan fazlası da münhal- arkadaşlarımız, hakikaten, eşdeğer görev yapmalarına rağmen, özel hizmet tazminatı ve denetim tazminatı alma noktasında bir mağduriyetle, haksızlıkla karşı karşıyalar.

Ben, bu tazminatlarla ilgili önergelerle yapılan değişikliklerde bu arkadaşlarımın da yer almasını isterdim; ama, maalesef olmadı. Özellikle Yüce Meclisten istirhamım -milletvekili olarak da benim takip ettiğim bir husus olacak- geliniz, en kısa sürede büyükşehir belediyesinde görev yapan müfettiş ve başmüfettiş arkadaşlarımıza özel hizmet tazminatı noktasındaki gasbedilmiş haklarını iade edelim; çünkü, bu arkadaşlar çok ciddî çalışmalar yapıyorlar. Emsallerine karşı net 302 000 000 eksik maaş alıyorlar arkadaşlar. Bunların topu topu hepsi de 110 kişi. Bunların bu mağduriyetini de, inşallah, en kısa sürede, elbirliğiyle, gönül birliğiyle gidermiş olacağız diyorum.

Bu kanunun avukatlık vekâlet ücreti noktasında hukuk camiamıza ve özellikle de 5 genel müdürlüğümüze hayırlı olması dileğiyle, katkılarınız içinde hepinize içtenlikle teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Albayrak.

Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Mustafa Elitaş, Kayseri Milletvekili.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Kanunun bu maddesiyle geçici 34 üncü maddenin birinci fıkrasında, 2006 yılından önce katma bütçeli idareyken 5018 sayılı Kanunla genel bütçe kapsamına alınan Devlet Su İşleri, Karayolları, Tarım Reformu, Petrol İşleri ve Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüklerinde hukuk müşaviri olarak görev yapacak personelin, mahkemelerce takdir edilip ilgili idarelerin hesaplarında avukatlık vekâlet ücreti olarak yer alan tutarlardan karşılanmak üzere 2006, 2007 ve 2008 yıllarında avukat vekâletlik ücretlerinden yararlandırılmaları ve söz konusu genel müdürlüklerden hesaplarında bulunan avukatlık vekalet ücretlerinin hangi tarih itibariyle düzenleneceği, gelir kaydedileceği düzenlenmektedir.

Değerli arkadaşlar, 5018 sayılı Yasayla birlikte yapılan düzenleme çerçevesinde burada ortaya çıkan boşlukların ve bu boşluklardan ortaya çıkan kararsızlıkların ortadan kaldırılması amacıyla bu düzenleme getirilmiştir.

İkinci fıkrada ise, katma bütçeli idare iken teşkilat kanunlarında hüküm bulunmaması nedeniyle avukatlık vekâlet ücretlerinden yararlanamayan Petrol İşleri, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüklerinde hukuk müşaviri ve avukat olarak görev yapanların, bu idarelerin hesaplarında avukatlık ve vekâlet ücreti olarak yer alan tutarlardan karşılanmak üzere 2003 ilâ 2006 yıllarına ilişkin avukatlık vekalet ücretinden yararlandırılmalarına imkân sağlanmaktadır. Bu da, yasal düzenlemedeki ortaya çıkan, bir yasanın düzenlenmesiyle ortaya çıkan boşluğu doldurmak amacıyla düzenlenmiştir.

Tasarının hayırlı uğurlu olmasın diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Elitaş.

Madde üzerinde 1 önerge vardır; okutup, işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1210 sıra sayılı Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 6 ncı maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

               Ömer Abuşoğlu                    Süleyman Sarıbaş

        Gaziantep                 Malatya                 

BAŞKAN - Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Abuşoğlu, gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 161 inci maddesi gereğince bütçe kanunlarına, bütçeyle ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm konulamaz. Bütçe Kanunlarının hazırlanması ve değişikliklerine ilişkin hususlar bizzat 1982 tarihli Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında düzenlemiş olmaları bakımından önem arz etmektedirler. Aksi takdirde anayasal düzenlemelere ve kanun yapma tekniğine ve sistematiğe aykırı bu düzenlemeler çıkarılan kanunun Anayasaya aykırılık iddiasıyla Cumhurbaşkanınca veya anamuhalefet partisince Anayasa Mahkemesinin önüne götürülmesi durumunda anayasal düzenlemelere aykırılık ve kanun sistematiğinden yoksunluk nedeniyle Anayasa Mahkemesince iptal edilmektedir.

Kanun tasarısı ve maddeleri incelendiğinde genel yapısı itibariyle kanun tasarısı ve maddelerin uyumu bakımından bir sistematikten yoksun olduğu ve madde düzenlemesinin kanun yapma tekniğine aykırı olduğu anlaşılmaktadır.

Bu değişiklikle, 1210 sıra sayılı Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının bu maddesinin tasarı metninden çıkarılması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

7 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 7- 29/7/1970 tarihli ve 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununa aşağıdaki geçici 22 nci madde eklenmiştir.

"GEÇİCİ MADDE 22- Takdir Komisyonlarınca 2005 yılında yapılan arsa ve arazilere ait asgari ölçüde birim değer tespitlerine ilişkin takdir kararları, anılan komisyonlarca bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren otuz gün içinde incelenerek, arsa ve arazilerin takdir işleminin yapıldığı tarihteki asgari ölçüde birim değerlerinde düzeltmeye gerek görülenler yeniden takdir edilmek suretiyle karara bağlanır. Bu kararlar hakkında, büyükşehir belediyesi bulunan illerde 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 49 uncu maddesinin (b) fıkrasının ikinci bendi hükmü uygulanır.

Takdir kararlarından; arsalara ait olanlar, takdirin ilgili bulunduğu il ve ilçe merkezlerindeki ticaret odalarına, ziraat odalarına ve ilgili mahalle ve köy muhtarlıkları ile belediyelere, araziye ait olanlar ise il merkezlerindeki ticaret ve ziraat odaları ile belediyelere imza karşılığında verilir. Kendilerine karar tebliğ edilmiş bulunan daire, kurum, teşekkül ve ilgili mahalle ve köy muhtarlıkları ilgili vergi mahkemesi nezdinde dava açabilirler. Vergi mahkemeleri nezdinde dava açılmasında ve bu dava üzerine verilen kararlar aleyhine Danıştaya başvurulmasında 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 49 uncu maddesinin (b) ve (c) fıkraları hükümleri uygulanır.

Emlak Vergisi Kanununun 29 uncu maddesine göre ilgili belediyelerce 2006 yılının Kasım ayı içinde bu maddeye göre hesaplanacak emlak vergisinden, 2005 yılında yapılan asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerleri ile 2006 yılına ait bina metrekare normal inşaat maliyet bedelleri dikkate alınarak birinci taksit olarak tahakkuk ettirilen emlak vergisi mahsup edilir ve kalan tutar 2006 yılının Kasım ayı içinde ikinci taksit olarak ödenir. 2006 yılı için hesaplanan emlak vergisinin birinci taksit olarak tahakkuk ettirilen vergiden az olması halinde aradaki fark, verginin ödenmiş olması halinde mükellefin ilgili belediyeye olan 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu ve 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu kapsamındaki diğer borçlarına mahsup edilir. Borcun bulunmaması halinde ise mükellefe red ve iade olunur. Emlak vergisi ödenmemiş ise tahakkuktan terkin edilir.

Bu maddenin uygulamasına ilişkin usûl ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir."

BAŞKAN - Madde üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına söz isteyen, Sait Armağan, Isparta Milletvekili.

Buyurun Sayın Armağan.

MEHMET SAİT ARMAĞAN (Isparta) - Vazgeçtim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Armağan.

Şahsı adına söz isteyen, Hamza Albayrak, Amasya Milletvekili.

HAMZA ALBAYRAK (Amasya) - Vazgeçtim.

BAŞKAN - Mustafa Elitaş, Kayseri Milletvekili.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Vazgeçtim.

BAŞKAN - Ümmet Kandoğan, Denizli Milletvekili.

Buyurun Sayın Kandoğan.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Bu akşam Türkiye Büyük Millet Meclisinin nasıl çalıştığının takdirini de sizlere bırakıyorum, aziz milletimize bırakıyorum.

Çok önemli bir kanun tasarısını görüşüyoruz. Bu kanun tasarısı görüşülürken yapılan yoklamada, pusula gönderen 35 milletvekilinden ancak 9 adedinin Genel Kurul salonunda olduğunu görmenin derin ıstırabı içerisindeyim. (AK Parti sıralarından gürültüler)

AHMET YENİ (Samsun) - Vay anasına!..

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Evet, evet… Sizin de rahatsız olmanız lazım Sayın Milletvekili. "Ben buradayım" diyor, pusula gönderiyor; ama, ben, kaç tanesini biliyorum ki, şu anda Ankara dışında. (AK Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın Kandoğan… Sayın Kandoğan…

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Evet, böyle bir anlayışla Türkiye Büyük Millet Meclisini nasıl çalıştırıyorsunuz?!

Değerli milletvekilleri…

(Mikrofon Başkan tarafından kapatıldı)

NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) - Maddeyle ilgili konuşun…

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Maddeyle ilgili konuşuyorum…

BAŞKAN - Sayın Kandoğan…

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Evet, maddeyle ilgili konuşacağım…

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Ya sen sınıf mümessili misin, nesin?!

BAŞKAN - Sayın Kandoğan…

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın Başkanım… Sayın Başkanım,  Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türkiye'nin en örnek kurumu…

HALUK KOÇ (Samsun) - Ümmet Bey, kesti, kesti…

BAŞKAN - Sayın Kandoğan…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Başkanı bir dinle, herhalde bir şey söylemek istiyor…

BAŞKAN - Burada yoklama talebinde bulunuldu; yoklama yapıldı, olmayan sayın milletvekillerinin de isimleri okundu.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Evet…

BAŞKAN - Maddeyle ilgili konuşacaksınız, buyurun. Aksi takdirde, sözünüzü keserim Sayın Kandoğan. (AK Parti sıralarından "Bravo Başkan" sesleri, alkışlar)

Buyurun.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Bravo Başkan…

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın Başkan, biraz sonra, tutanakları getireceğim. Biraz sonra…

(Mikrofon Başkan tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kandoğan, lütfen, maddeyle ilgili konuşur musunuz.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bir dakika Sayın Başkanım… Biraz sonra tutanakları getireceğim… 7 nci madde…

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sen hep bunu yapıyorsun arkadaş! Konuyla ilgili konuş…

HALUK KOÇ (Samsun) - Mikrofon kapandı yine…

BAŞKAN - Maddeyle ilgili konuşursanız, buyurun Sayın Kandoğan.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın Başkanım, ben, bugün, saat 13.00'ten itibaren Genel Kurulda oturuyorum, hiç ayrılmadım…

(Mikrofon Başkan tarafından kapatıldı)

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bakınız, 7 nci…

HALUK KOÇ  (Samsun) - Sayın Başkan, uygun değil yaptığınız.

BAŞKAN - Sayın Koç, lütfen…

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, uygun değil davranışınız.

BAŞKAN - Niye uygun değil Sayın Koç?

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın Başkanım, bir şey söyleyeceğim…

HALUK KOÇ (Samsun) - Bakın, ben tarafsız olarak söylüyorum.

BAŞKAN - Hayır, maddeyle ilgili konuşsun. Gereği yapıldı.

HALUK KOÇ (Samsun) - Konuşmasına müsaade etmiyorsunuz efendim.

BAŞKAN - Ama, biraz önceki oylamanın gereği yapıldı burada.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, ama, ifadesine müsaade etmiyorsunuz.

HALİL AKYÜZ (İstanbul) - Cümlesini tamamlayamadı. Cümlesini tamamlasın.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, böyle bir uygulama yok.

HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Hukuksuz davranışa nasıl göz yumuyorsan, o makam da…

AHMET YENİ (Samsun) - Başkana saygı gösterin, Başkana.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın Başkanım, bakınız, ben bugün saat 13.00'ten beri buradayım. Siz Meclis Başkanlığına yeni geldiniz. Saat 13.00'ten itibaren yapılan konuşmaların tutanaklarını getireceğim biraz sonra. Konuşan arkadaşlarımızın kaç tanesi maddeyle ilgili konuşmuş… Maddeyle ilgili hiçbir şey söylemeden oturan milletvekillerimiz oldu. Sayın Elitaş "sözün kısası makbuldür; kanunun bu maddesi hayırlı olsun" dedi, oturdu. Maddeyle ilgili bir tek cümle kullanmadan, süresini tamamlamadan oturdu. Onun için…

NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) - "Hayırlı olsun" demenin o maddeyle ilgisi yok mu?!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ben de hayırlı olsun diyeceğim, ben de söyleyeceğim. Hayırlı olsunu ben de söyleyeceğim.

AHMET YENİ (Samsun) - Maddeye gel, maddeye!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ama, değerli milletvekilleri, ne olur, bu şekildeki bir Meclis çalışmasının hiçbir kimseye faydasının olamayacağını sizler de çok iyi biliyorsunuz.

Bakınız, gerekçe burada. Gerekçenin birinci cümlesini okuyorum: "Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 161 inci maddesinde bütçe kanunlarına bütçeyle ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm konulamayacağı belirtilmiştir." Kim söylüyor bunu? Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan söylüyor. Altında da bir cümle daha var, onu da okuyup hemen maddeye geleceğim. Altındaki cümlede diyor ki: "Türkiye Büyük Millet Meclisinin yoğun gündemi nedeniyle zaman alması, yıllar itibariyle değişiklik yapılması ihtiyacı doğan hükümlerin bütçe kanunlarına konularak yasama sürecinin kolaylaştırılması gibi nedenlerle geçmiş bütçe kanunlarında bütçeyle ilgili olmayan hükümlerin yer aldığı görülmüştür" diyor. Şimdi kim söylüyor bunu? Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı söylüyor. Nasıl söylüyor? Diyor ki: Anayasanın 161 inci maddesi çok açık olmasına rağmen, bizim üç yıllık bütçemiz, çok acil kanunların geçecek olması nedeniyle biz buna riayet etmedik, Anayasanın bu amir hükmüne uymadık" diyor Sayın Başbakan. Şimdi, böyle bir anlayışın hâkim olduğu Türkiye Büyük Millet Meclisinde kanunların bu şekilde görüşülmüş olmasından siz rahatsız olmuyor musunuz?!

Şimdi, 2 tane önerge var elimde. Okundu bu önergeler. Okuyorum önergeyi. Bakınız, Meclis nasıl çalışmasını engellemesi, kötüye… Okuyorum.

FİKRET BADAZLI (Antalya) - Reddedildi ama.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Önerge oylandı burada Sayın Milletvekili. Bakınız ne diyor: "Buradaki bir maddedeki 'merkezî' ibaresinin 'merkezindeki görevi' şeklinde değiştirilmesini arz ederim.

Gerekçe: Bu önergeyle cümlenin daha kolay anlaşılması ve dil bozukluklarının giderilmesi amaçlanmıştır."

Şimdi bu maddeyi açıp okuyoruz arkadaşlar: Bu maddede ne diyor: "Memuriyet merkezi değiştirilen." Arkadaşımız diyor ki: "Merkezindeki görevi." Memuriyet merkezindeki görevi değiştirilen bir kişi harcırah alamaz… Alamaz… Görev yeri değişikliği olursa, merkez dışında bir yere giderse, ancak o zaman harcıraha hak kazanabilir; ama, bir hakkın suiistimal edilmesi için, okunmadan, incelenmeden, araştırılmadan ve getirilen hükümle tamamen çok farklı bir anlam kazandırılan bir önerge Meclis gündemine verildi ve oylandı arkadaşlar! Oylandı bu! Sizin milletvekiliniz, sadece, Mecliste diğer partilerin, muhalefet partilerinin önerge vermesinin önüne geçmek için kullanmış olduğu bir hakkı kötüye kullanması söz konusu.

Değerli milletvekilleri, ben bu kanunu destekliyorum. Bu kanun içerisindeki birçok hüküm, mutlaka çıkartılması gereken hüküm; ancak, siz, muhalefeti konuşturmamak için aynı arkadaşlarımızı yedi kez kürsüye çıkarıp, kanun maddeleriyle ilgili hiçbir şey konuşmadan, sadece bir hakkın -Sayın Hamza Albayrak sizinkini ayırıyorum- kullanılmasını önlemek maksadıyla böyle bir davranışın doğru olmadığı inancındayım.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sen de kürsüye çıkıyorsun, hiçbir şey söylemiyorsun.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ne olacak şimdi? Ben gelip teknik meselelerle ilgili bazı şeyler söyleyecektim bununla ilgili; ama, değerli milletvekilleri, bakınız, ilk defa bu anda kürsüye çıkma imkânım oldu. Bu sürekli görev yolluklarıyla ilgili söyleyecektim.

Bu madde Emlak Vergisiyle ilgili. Bakınız, bu sene, Türkiye'de Emlak Vergilerinin, geçmiş yıllara oranla çok fahiş oranlarda, miktarlarda artırılması gündemde. Bakınız, emlaki olan arkadaşlarımız varsa, geçen sene ödediği Emlak Vergisi ile bu sene ödediği Emlak Vergisinin fişlerini, makbuzlarını yan yana getirsin, Türkiye'deki Emlak Vergisi oranlarının nasıl büyük oranlarda, miktarlarda arttığını çok açık ve net bir şekilde görecek. İşte, böyle bir maddeyle Emlak Vergisini düzenliyoruz; ama, uygulamada, zaten zor şartlar altında yaşayan vatandaşlarımızın Emlak Vergilerinin de artırılmasının mutlaka burada değerlendirilmesi, ele alınması gerekiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bu duygu ve düşüncelerle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kandoğan.

Madde üzerinde soru-cevap işlemi yapılacaktır.

Sayın Tüysüz, buyurun.

TURAN TÜYSÜZ (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sizin aracılığınızla Sayın Bakana birkaç tane soru soracağım; ama, sorulara hep "yazılı cevap vereceğiz" diyor Sayın Bakanlar. Ben, anlamadım, hiçbir yazılı cevap da gelmiyor. Kim, hangi Bakan komisyonda oturuyorsa "yazılı cevap göndereceğiz, yazılı cevap göndereceğiz" diyor; ama, gelen de yok, cevap veren de; ben, yine de sorayım ama.

Kesinleşen mahkeme kararlarına göre, bölünmüş yollardan kaynaklanan istimlak bedeli olarak Bakanlığınızın vatandaşa ne kadar borcu birikmiştir? Bu borçlar için bir ödeme planınız bulunmakta mıdır? Birinci soru.

İkinci soru: Son üçbuçuk sene içinde Bakanlığınıza bağlı Karayolları Genel Müdürlüğü ile ihaleye uymadığı tespit edilen müteahhit firmalar arasında hukuksal sorun haline gelen projeler bulunmakta mıdır; varsa, hangileridir?

Türkiye'de KOP  (Konya Ovası Projesi) benzeri büyük sulama projeleri bulunmakta mıdır; varsa, nelerdir? Son durumları nelerdir?

Dört: Bu projelerin yatırım maliyeti ve elde edilecek katma değere göre fizibilite çalışmaları yapılmış mıdır; yapıldıysa, nelerdir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tüysüz.

Sayın Özdoğan…

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Delaletinizle Sayın Hükümete bir soru sormak istiyorum:

Şu andaki Türkiye'deki açlık ve yoksulluk rakamlarına göre ne kadar sayıda memur ve asgarî ücretli açlık ve yoksulluk sınırı altında maaş almaktadır.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özdoğan.

Sayın Kandoğan…

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Biraz önce konuşmamda da belirtmiş olduğum gibi, Emlak Vergisi tahsilat ve mükelleflere uygulanan miktarların 2006 yılı içerisinde çok büyük oranlarda artırıldığı kamuoyunda, gazetelerde ve basında, televizyonlarda çok geniş ölçüde yer almaktadır. Ben Sayın Bakanımdan öğrenmek istiyorum, bu sene uygulanan Emlak Vergisi oranları geçmiş yıllarda uygulanan oranlardan ne kadar farklıdır ve bu oranın Emlak Vergisi ödeyen vatandaşlarımıza maliyeti nedir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kandoğan.

Sayın Bakan, buyurun.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; sorulan sualler, takdir edersiniz ki, rakamlara vabestedir. Bu bakımdan ilk konuşan arkadaşımı da tatmin etmek için yazılı olarak verilecektir cevap.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Madde üzerinde 1 adet önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1210 sıra sayılı Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 7 nci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

               Ömer Abuşoğlu Süleyman Sarıbaş

        Gaziantep                  Malatya

BAŞKAN - Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Abuşoğlu, konuşacak mısınız?

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Gerekçe…

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 161 inci maddesi gereğince, bütçe kanunlarına, bütçeyle ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm konulamaz. Bütçe kanunlarının hazırlanması ve değişikliklerine ilişkin hususlar bizzat 1982 tarihli Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında düzenlenmiş olmaları bakımından önem arz etmektedir. Aksi takdirde, anayasal düzenlemelere ve kanun yapma tekniğine ve sistematiğe aykırı bu tür düzenlemeler çıkarılan kanunun anayasaya aykırılık iddiasıyla Cumhurbaşkanınca veya anamuhalefet partisince Anayasaya Mahkemesinin önüne götürülmesi durumunda anayasal düzenlemelere aykırılık ve kanun sistematiğinden yoksunluk nedeniyle Anayasa Mahkemesince iptal edilmektedir.

Kanun tasarısı ve maddeleri incelendiğinde genel yapısı itibariyle kanun tasarısı ve maddelerin uyumu bakımından bir sistematikten yoksun olduğu ve madde düzenlemesinin kanun yapma tekniğine aykırı olduğu anlaşılmaktadır.

Bu değişiklikle, 1210 sıra sayılı Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının bu maddesinin tasarı metninden çıkarılması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

8 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 8- 24/10/1984 tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 13 üncü maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"e) Limanlara bağlantı sağlayan demiryolu iltisak hatları, limanlar ve hava meydanlarının inşası, yenilenmesi ve genişletilmesi işlerini fiilen kendisi yapan veya yaptıran mükellefler ile genel bütçeli idarelere bu işlere ilişkin olarak yapılan mal teslimleri ve inşaat taahhüt işleri,"

BAŞKAN - Madde üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına söz isteyen Muğla Milletvekili Sayın Hasan Özyer; buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA HASAN ÖZYER (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İstanbul Milletvekili Mustafa Ataş ve 9 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 8 inci maddesi üzerinde Anavatan Partisinin görüşlerini açıklamak üzere huzurlarınızda bulunuyorum; hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz tasarı ve teklifin 8 inci maddesiyle, 24.10.1985 tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 13 üncü maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi değiştirilmektedir. Söz konusu düzenlemenin eski halinde "limanlar ve hava meydanlarının inşası, yenilenmesi ve genişletilmesi işlerini fiilen kendisi  yapan veya yaptıran mükelleflere bu işlere ilişkin olarak yapılan mal teslimleri ve inşaat taahhüt işleri" ifadesi yer almaktadır.

Getirilen değişiklikle düzenlemedeki ifade "limanlara bağlantı sağlayan demiryolu iltisak hatları, limanlar ve hava meydanlarının inşası, yenilenmesi ve genişletilmesi işlerini fiilen kendisi yapan veya yaptıran mükellefler ile genel bütçeli idarelere bu işlere ilişkin olarak yapılan mal teslimleri ve inşaat taahhüt işleri" haline dönüştürülmektedir.

Bu fıkra ve bent, söz konusu kanunun "Araçlar, Petrol Aramaları ve Teşvik Belgeli Yatırımlarda İstisna" başlığını taşıyan ikinci bölümünde yer almaktadır. Yani, burada sayılan hizmetler vergiden istisna tutulmaktadır. Dolayısıyla, yapılan iş, vergi istisnasına giren hizmetlerin alanını genişletmektedir.

Değerli milletvekilleri, ülkemizdeki vergi sistemi, maalesef, hem adaletli olmaktan uzaktır hem de kalkınmayı teşvik etme mahiyeti taşımamaktadır hem de tutarlı olmayan oranları ve istisnaları içermektedir.

Prensip olarak, yatırımcılar başta olmak üzere, mükellefler üzerinde vergi yükünün onların işlerini zorlaştıracak şekilde değil, makul oranlarda olması gerektiğine inanıyoruz. Devletin işlerinin yürüyebilmesi için elbette vergi olacaktır; ama, bunun sağlıklı bir sisteme kavuşturulması gereği vardır.

Görüşmekte olduğumuz düzenlemenin de konusu olan istisnalara baktığımızda, burada da fevkalade ciddî bir dağınıklığın ve bütüncülükten uzak bir yaklaşımın söz konusu olduğunu görüyoruz.

Değerli milletvekilleri, belli faaliyetleri desteklemek için devletin alacağı gelirden vazgeçmesi kamu maliyesi literatüründe vergi harcaması olarak adlandırılmaktadır. Vergi harcaması, genel olarak, vergi sistemi yoluyla devletin vazgeçtiği gelir olarak tanımlanabilir. Bu harcamalar, temelde, vergi sistemi içerisinde ortaya çıkan ve vergi kaybına yol açan uygulamalardır.

Vergi harcaması, konusu ilgili yükümlülükler çerçevesinde vergi toplanmasına yönelik harcamaları değil, sosyopolitik amaçlı uygulamalara yönelik vergi sisteminde veya yasalarında oluşturulabilecek malî teşvikler bazındaki muafiyet, istisna, vergi indirimi ve diğer malî yükümlülüklere ilişkin terkin ve indirimleri ifade etmektedir.

Malî teşviklerle ifadelendirilebilecek sosyopolitik amaçlı bu uygulamaların toplam kamu gelirlerine olan oransal değeri de, vergi harcamaları olgusunun dönemsel kantitatif değerini vermektedir.

Uygulamada vergi harcamaları, vergi muafiyeti ve istisnaları, vergi oran indirimi, vergi ertelemesi şeklinde yer almaktadır.

Bir harcama doğrudan bütçeden yapıldığında toplam harcamalar içinde yer alır ve istatistiklerde harcamayı artıran bir kalem olarak görülür. Harcamanın doğrudan yapılması yerine vergiden çeşitli şekillerde vazgeçilerek yapılması halinde harcama görülmemektedir. Bu harcamadan yararlanan bakımından ise, değişen bir şey yoktur; devletten doğrudan yardım almak yerine, ödeyeceği vergiyi ödemeyerek aynı faydayı sağlamaktadır. Dolayısıyla, harcamaların, sadece devletin doğrudan yaptığı harcamalar şeklinde alınıp analiz edilmesi, gerçeği gösterme açısından doğru bir yöntem değildir. Devletin bütçe sistemi içerisinde yaptığı harcamalara görev zararları ve vergi harcamaları da eklendiğinde, gerçek harcamaların çok daha yüksek olduğu görülecektir.

Bir ekonomide, vergi harcamaları, kamu harcamalarının yerine ikâme edilme gibi önemli bir işlevi yerine getirebilir. Diğer bir ifadeyle, vergi harcamaları, devletin ekonomik ve sosyal amaçlarını gerçekleştirmesinin bir metodu olarak, kamu harcamalarının alternatifini oluştururlar. Bu bakımdan, bir vergi harcamasının makroekonomik ve malî etkileri, kamu harcamalarınınkiyle aynıdır.

Bazı vergi harcamaları kamu harcamalarında olduğu gibi devlet için sürekli gelir kaybı yaratırken, bazıları gelirin geleceğe ertelenmesine neden olur. Bunlar, bir bakıma, yükümlüye verilen faizsiz borç niteliğindedirler. Dolayısıyla, vergi harcamaları da, kamu harcamalarında olduğu gibi bütçe süreciyle birlikte değerlendirilmelidirler.

Ülkemizde, günümüze kadar vergi harcaması niteliği olan kanun ve diğer kararlarla ilgili bilgiler, bütçe sürecinde, ilgili metinler ve gerekçeleri içinde yer almamıştır.

Vergi sistemimizde, Gelir, Kurumlar ve Katma Değer Vergilerinde çok sayıda vergi istisnası uygulamasına yer verilmektedir. Bu konuda yapılan araştırmalar ortaya koymaktadır ki, vergi istisnaları en fazla Kurumlar Vergisinde uygulama alanı bulmaktadır. Kurum kazançlarına iştirak kazançları istisnası, yatırım fon ve portföy işletme kazancı istisnası, kupon satış kazancı istisnası, emisyon primi istisnası, iştirak hisseleri ve gayrimenkul satış kazancı istisnası, yurtdışı inşaat onarım istisnası ve yatırım indirimi gibi çok sayıda istisna uygulanıyor.

Bu konuda yapılmış ve dört yıllık zaman dilimini kapsayan bir araştırmaya göre, istisnalar sonucunda Kurumlar Vergisinde yarı yarıya bir vergi kaybı ortaya çıkıyor.

Söz konusu dönemde beyanname veren kurumların toplam kazancı yaklaşık 92 katrilyon lira olarak gerçekleşti. Bunun 46 katrilyon liralık bölümü istisnalar nedeniyle Kurumlar Vergisi matrahından düşülmüştür. Böylece, istisnalar sonucu Kurumlar Vergisinde 13,5 katrilyon liralık vergiden vazgeçilmiştir. 3,2 katrilyon liralık Gelir Vergisi stopajı da dikkate alındığında ise, Kurumlar Vergisindeki istisnaların yol açtığı net vergi kaybı 10 katrilyon lirayı geçmektedir. Aynı şekilde, KDV istisnalarındaki vergi kaybı da ciddî oranlara ulaşmıştır.

Araştırmanın yapıldığı dönemde, yaklaşık 146 katrilyon liralık KDV matrahı oluşmuş, 19,5 katrilyon liralık da KDV gerçekleşmesi meydana gelmiştir.

Yapılan ihracat, deniz, hava ve demiryolu taşıma araçları, liman ve hava meydanlarındaki hizmetler, petrol arama faaliyetleri, transit ve uluslararası taşımacılık ile diplomatik istisnalar sonunda, 13 katrilyon liralık matrahta KDV iadesi hakkı doğmuştur. Bu da, 1,8 katrilyon liralık KDV'den vazgeçilmesi anlamına gelmektedir.

Sonuçta, söz konusu dört yıllık dönemdeki istisnalardan kaynaklanan  toplam vergi kaybı 10,3 katrilyona ulaşmıştır. Dönemin döviz kuruyla bu rakam 20,5 milyar dolara tekabül etmektedir. Yani, Türkiye, 20 milyar dolardan fazla bir vergiden vazgeçmiştir.

Değerli milletvekilleri, oysa, vergi sistemi üzerinde genel bir düzenleme yapılarak, istisnalar azaltılıp tüm vergi oranları makul bir düzeye ulaşmış olsaydı, katlanılması gereken vergi kaybı muhtemelen çok daha az olacaktı; çünkü, vergideki genel indirimden dolayı ilave kaynak elde edecek kişi ve kurumlar bunu yeni yatırım alanlarına aktaracaklardır; bu da, vergiye konu yeni işletmelerin oluşmasına yol açacaktır. Böylece, devlet, vazgeçtiği verginin karşılığında vergi tahsil edebileceği yeni faaliyetlerin başlamasına imkân tanımış olacaktır.

Değerli milletvekilleri, vergi istisnalarına ilişkin ifade ettiğimiz bu düşüncelerin, önümüzdeki dönemde yapılacak düzenlemelerde göz önünde bulundurulmasını temenni ediyor, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özyer.

Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen, Karabük Milletvekili Sayın Mehmet Ceylan; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MEHMET CEYLAN (Karabük) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi öncelikle saygıyla selamlıyorum.

8 inci madde, Katma Değer Vergisi Kanununun 13 üncü maddesinde küçük bir değişiklik getirmektedir. Daha önceki 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 13 üncü maddesinde, ülkemizde inşa edilen liman ve hava meydanlarının inşalarında yapılan harcamaları Katma Değer Vergisinden muaf tutuyordu. Şimdi, getirilen bu düzenlemeyle, sadece liman ve havameydanları inşaatlarında değil; ama, onlarla paralellik arz eden; yani, liman ve havameydanlarına bağlantı yapan demiryolu inşaatlarındaki harcamalara da Katma Değer Vergisi istisnası getirilmektedir. Bu düzenleme doğru bir düzenlemedir, bir bütünlük arz etmektedir. Şöyle ki: Daha önce, sadece, liman ve havameydanları inşaatlarıyla sınırlıydı, oranın inşaatlarındaki harcamalarla sınırlıydı Katma Değer Vergisi istisnası. Halbuki, doğru olan, sadece, liman ve havameydanları değil; ama, oralara bağlantı yapan demiryolu inşaatlarındaki harcamaların da Katma Değer Vergisinden muaf tutulmasıydı. İşte bu kanunun bu maddesiyle bu düzeltme yapılmaktadır. Bunu arz etmek istedim.

Bir cümleyle de... Benden önce konuşan Hasan Bey, tabiî, eleştiriler getirdi, bu tür muafiyetlerin uygun olmadığına dair eleştiriler getirdi ve sözleri arasında, şunu, ben... Şu hususa değindi kendileri: İşte "Kurumlar Vergisinde birsürü istisnalar var" dedi. Bilindiği gibi, geçen hafta, Kurumlar Vergisi Kanununu hep birlikte geçirdik ve kabul ettik. Kurumlar Vergisi istisnalarında önemli düzeltmeler yapıldı ve istisnalar daraltıldı; bu birinci husus.

Diğer taraftan, sözlerinde, yatırım indirimi istisnasından bahsetti. Bildiğiniz gibi, hep birlikte, bundan birkaç ay önce, Meclis olarak, yatırımlardaki yatırım indirimi istisnasını da hep birlikte kaldırmıştık. Bunu da, ben, bilgilerinize arz ediyorum.

Kanunun ve maddenin hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ceylan.

Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Mustafa Elitaş, Kayseri Milletvekili. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu tasarının geneli üzerinde yapılan konuşmalardan -şahsım adına yaptığım konuşmalardan- bu maddeye kadar yaklaşık sekiz konuşma yaptım. Sadece 4 üncü maddeyle ilgili kısımda bir cümle söyledim. Zaten, bu cümlede ne vardı; 527 sayılı Yasanın yürürlükten kaldırılmasıyla ilgili cümle. Neyi ifade ediyor; 5018 sayılı Yasada yapılan düzenleme ortaya çıktığından dolayı 527 sayılı Yasa yürürlükten kaldırılmıştır diyor. O nedir; yıllara sari inşaat onarım işlemlerinin 5018 sayılı Yasa üzerinde düzenlenmesiyle ortaya çıkan bir fiilî durumdur.

Şimdi, buraya çıkan bir değerli arkadaşımız konuşuyor; Mart 2004 tarihinden itibaren burada konuşmaya çalışıyor. "Maddeyle ilgili konuşacağım" diyor, Sayın Başkan lafını kesiyor ve inanın, 8 inci maddeyle ilgili yaptığı konuşma -şuradaki ekranda gözüküyor- 25 saniyecik ve yetiştiremiyor, sorular kısmına geçiyor. Sorular kısmında da soruyor; diyor ki: "Sayın Bakan, Emlak Vergisi oranları ne kadar artmıştır?"

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Siz de maddeye geçmediniz ama; bakın, siz de maddeye geçmediniz. 

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Değerli kardeşim, biz, burada, Emlak Vergisi oranlarını artırmıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Elitaş, lütfen, maddeyle ilgili konuşur musunuz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Biz, burada, Emlak Vergisi oranlarını artırmıyoruz. O maddede diyoruz ki, 2005 yılı temmuz ayından itibaren, 2006 yılı ve sonraki yıllarda uygulanacak takdir komisyonunun emlak birim fiyatları -vergiye esas değer- neyse onu tespit etmeye çalışıyoruz. Sen soruyorsun Sayın Bakana -konuyla ilgin yok- Sayın Bakana diyorsun ki: "Emlak Vergisi oranları ne olmuştur?" Emlak Vergisi oranları değişmemiştir, Emlak Vergisine esas olan vergiye rayiç değer artırılmıştır. Niye artırılmıştır; bu küçük beldelerde, belediyelerde takdir komisyonları oluşturulur. Ticaret odası, varsa sanayi odası veya sanayi ticaret odası ya da dernekler ya da muhtarlar, belediyeler, onların katılacağı birimler tarafından oluşturulan takdir komisyonlarından… Gerekçede de yazmışız. Gerekçede diyoruz ki "TL ve YTL üzerinde yapılan düzenlemelerdeki anlam farklılığından ya da anlaşılması zor olduğundan dolayı, Emlâk Vergisi takdirlerinde afakî durumlar ortaya çıkmış." 2005 yılı içerisinde, bundan önceki dönemlerde yapılan takdirlerde,100 milyar lira olarak tespit edilen değer, 2 trilyon liraya, 3 trilyon liralara çıkmış. Açıp soruyorsunuz belediye başkanına ne oldu" diye "Vatandaş şikayet ediyor Sayın Vekilim, biz de anlayamadık, birden bire bu böyle olmuş, eğer mümkünse siz bunu yasayla düzeltin, biz de bunu düzeltebilecek veya maliye idaresi, bizimle ilgili düzeltme imkânı verebilecek bir şey varsa, bu konuda bize yardımcı olun" diyor. Ama, Vergi Usul Kanununda kesin hüküm var. Askı süresi içinde, bir ay içinde itiraz ederseniz ettiniz, etmediyseniz, zaten, mahkeme yolu da kapalı. Bunun üzerine, vatandaştan gelen şikayetleri değerlendiren komisyonumuz bu maddeyi buraya ilave etti.

Değerli arkadaşlar, bakınız, yaklaşık 6-7 saattir bu yasayı konuşuyoruz. Muhalefetten konuşan arkadaşlarımız; bir tek Sayın Tüysüz, maddeyle ilgili konuştu…

TURAN TÜYSÜZ (Şanlıurfa) - Teşekkür ederim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bir arkadaşımız geldi, maddeyle hiç alakası olmayan şeyi konuştu, orman konuştu. Arkasından bana geldi. Buradan, değerli arkadaşlarımız dediler ki "yazıyı yanlış vermişler." Arkasından bana laf attı. Soruyu sorarken "Sayın Elitaş'ın verdiği rakamlar nedir?.." Benim, verdiğim, konuştuğum cümlede bir tek rakam, harf geçmiyor. Onu da yanlış yazıp vermiştir.

Ben değerli arkadaşımla uzun zamandır il başkanlığı yaptım, kol kola mücadele ettim; kendisine saygımdan dolayı "eline verilmiş yazıyı okuyor" demekten imtina ettim. Onu söylemek istedim; ama…

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Madde üzerinde konuşmuyor, niye müdahale etmiyorsunuz Sayın Başkan.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Eline verdikleri yazıyı bile "Mustafa Elitaş şu rakamları açıklasın" dedikleri yazıyı dahi, yanlış yazı vermişler, onu yanlış okumuş.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Maddeyle ilgisi var mı?

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Kendisi de maddeyle ilgili konuşmuyor Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Elitaş, maddeyle ilgili konuşur musunuz lütfen. (Anavatan Partisi sıralarından gürültüler)

Lütfen sayın milletvekilleri…

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, burada, eğer, biz, millete hizmet ediyorsak, millet adına bir iş yapmaya çalışıyorsak, bu yüce çatı altında vatandaşımızın refahını artırmak için uğraşıyorsak, onların zamanını kaybetmememiz lazım; onlara, bu bilgileri, bu kanunları açıklayıcı bilgileri vermemiz lazım. Kalkıyorsun, Meclis Başkanının yaptığı icraatını eleştirmeye çalışıyorsun…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Elitaş.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım; teşekkür ediyorum.

…oylama konusunda Meclis Başkanına güvensizliğini ihdas etmeye çalışıyorsun.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Ben, Meclis Başkanına güvensizliği değil, milletvekillerine güvensizliği ifade ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Kandoğan, lütfen...

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bunlar yakışmaz, bunlar yakışmaz!

Benim hakkımda bazı şeyleri söyledin, ağzımı açmadım.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Ben sizin şahsınızla ilgili bir şey söylemedim.

BAŞKAN - Sayın Elitaş, lütfen…

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - İki senedir seni dinliyoruz; iki senedir seni dinliyoruz…

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - 27 tane milletvekili pusula gönderiyor, Mecliste yok… Bu sizi rahatsız etmiyor mu Sayın Milletvekili?!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Sayın Fatsa burada söyledi, iki senedir konuştuğun cümleleri alt alta yaz, üç satır bir araya getiremezsin.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Öyle mi?!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Klişeleşmiş lafları konuşuyorsun. Hepsini biliyoruz bunların ne olduğunu. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Elitaş, lütfen…

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Cevaplar orada, tutanaklar orada; alır gelirsin tutanakları, okursun!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Şurada, milleti ıstıraptan kurtarmak için sana söz hakkı verilmiyor.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Siz ne söylediniz?! Ne söylediniz akşamdan beri?!

BAŞKAN - Sayın Kandoğan, lütfen…

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Ama, bana sataşıyor!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Burada kalkıp konuşuyorsun, ne olduğunun farkında değil, ne yaptığını bilmiyorsun; ancak, milleti tahrik etmek senin görevin. Vazifen bu mu senin?!

BAŞKAN - Sayın Elitaş, lütfen, Genel Kurula hitap eder misiniz.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Öyle mi?! Onun için mi beni konuşturmak istemiyorsunuz?!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Sayın Başkanım, yasanın hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Elitaş.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Buyurun Sayın Özdoğan.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkan, ismimi kullanarak sataşmada bulunmuştur; cevap hakkı istiyorum. (AK Parti sıralarından "öyle bir şey yok" sesleri)

BAŞKAN - Hayır… Ne diye sataştı Sayın Özdoğan?

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkan "bir başkasının yazdığı metni okuyor" dedi; sataşma var. (AK Parti sıralarından gürültüler)

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Sana söylemedi…

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bir saniye…

Sayın Özdoğan, Sayın Elitaş size ne söyledi ki, sataştı?

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - "Başkasının yazdığı metni okuyor" dedi; sataşma var burada. (AK Parti sıralarından gürültüler)

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Sana demedi ki…

BAŞKAN - Hayır, sataşma olarak değerlendirmiyorum ben, lütfen… (Anavatan Partisi sıralarından gürültüler)

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sataşma var!

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Daha ne olsun Sayın Başkan?! Bir milletvekili çıkacak, konuşamayacak mı burada?! Bir konuda konuşma yapmaktan âciz mi sayın milletvekili?

BAŞKAN - Konuşulanları ben de dinledim Sayın Özdoğan; ben, Sayın Elitaş'ın konuşmasını sataşma olarak değerlendirmiyorum.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Daha ne olsun Sayın Başkan!

BAŞKAN - Sayın Kandoğan, oturur musunuz lütfen.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Dinlemiyorsunuz ki Sayın Başkan! İlla birisinin yazıp vermesi mi lazım?!

BAŞKAN - Sayın Özdoğan haklarını savunamıyor mu? Sayın Özdoğan ifade edemiyor mu?

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Ediyor; kendisini dinlemiyorsunuz. (AK Parti sıralarından "Avukatı mısın" sesleri)

Evet, avukatıyım. (AK Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özdoğan.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Allah'tan korkun!

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Siz de söyleseniz ya, önergeyi danışmanı imzalıyor; onu da söyleseniz ya! (AK Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen…

Madde üzerinde soru-cevap işlemi yapılacaktır.

Sayın Tüysüz, buyurun.

TURAN TÜYSÜZ (Şanlıurfa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sizin aracılığınızla, İnşallah, temenni ediyorum, bizim Ulaştırma Bakanımız geldi, inşallah, sorulara yazılı olarak cevap vermez; burada sorulara cevap verir, biz de dinleriz. Ben, sizin aracılığınızla Sayın Bakanıma iletiyorum.

Birinci sorum: Türkiye çapında, büyük, yük ve yolcu gemilerinin yanaşmasına uygun, indirme-bindirme yapmasına uygun kaç adet liman bulunmaktadır?

İkinci sorum: Limanlarımızdan transit geçiş de dahil olmak üzere, yurt dışındaki vahşi rekabete avantaj sağlamak adına sadece ihracat ağırlıklı sektörlerde çeşitli indirim ve vergi avantajlarına gitmeyi düşünüyor musunuz?

Üçüncü soru: Limanlarımızın hangilerinde istihdam durumu -mevcut ise- potansiyelinin üzerindedir? Bu sorunu engellemek için ne gibi tedbirler almayı düşünüyorsunuz?

Dördüncü soru: Hangi limanlarımızın gelirleri, doğrudan, aynı limana, teknolojik veya altyapı yatırımı olarak gitmektedir?

Beşinci sorum: Türkiye çapında, özel veya kamuya ait hangi limanlarda bilgisayar ağı yoktur, telsiz sistemi etkin değildir, makine teçhizatı eski ve yetersizdir, lojistik ikmal yapılmamaktadır, yağ sıyırıcı bariyer sistemi yoktur, yangın röle istasyonu yoktur, deniz itfaiyesi bulunmamaktadır?

Altıncı sorum: Dünya ticaretinin ithal ve ihraç yüklerinin yüzde 90'ından fazla bölümü deniz yoluyla taşınmakta iken, bizdeki ulaşımda ve taşımacılıkta denizyollarının kullanımındaki düşük oranı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Tüysüz, teşekkür ediyorum.

Sayın Kandoğan, buyurun.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkanım, Sayın Bakanıma şu soruyu sormak istiyorum: Özellikle Türk Hava Yollarının son hafta uçuşlarıyla ilgili olarak çok büyük oranda aksaklıkların olduğu hepimizin malumudur. Bu aksaklıklara sebebiyet verenlerle ilgili olarak Sayın Bakanın basında yer alan ifadeleri vardır. Bunların sorumlularıyla ilgili olarak gerekli işlemleri yapacağını ifade etmiştir. Sayın Bakanımız, bugüne kadar, bu gelişmelerle ilgili olarak ne tür bir işlem yapmıştır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, Sayın Bakana böyle soru yöneltilmez; konuyla alakası yok.

BAŞKAN - Sayın Bakan, buyurun.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Tabiî, Sayın Tüysüz'ün, çok kapsamlı, limanlarımızla ilgili soruları var; istatistikler ve rakamlarla ifade edilmesi gereken bilgiler. Bunları, bilahara, yazılı olarak bildireceğiz.

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Siz de yazılı olarak cevap vereceksiniz…

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul) - Türk Hava Yollarıyla ilgili inceleme başlatılmıştır. Şu anda, elan devam etmektedir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Başka soru olmadığı için, soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.

Madde üzerinde 2 adet önerge vardır.

Önergeleri, önce geliş sırasına göre okutacağım; sonra aykırılıklarına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 1210 sıra sayılı "Bütçe Kanunlarında Yer alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İstanbul Milletvekili Mustafa Ataş ve 9 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 8 inci maddesindeki "Limanlara bağlantı sağlayan demiryolu iltisak hatları" ifadesinin "Limanlara bağlantı sağlayan demiryolu bağlantı hatları" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ömer Abuşoğlu

Hüseyin Güler

Hasan Özyer

 

Gaziantep

Mersin

Muğla

 

Turan Tüysüz

Muhsin Koçyiğit

Hüseyin Özcan

 

Şanlıurfa

Diyarbakır

Mersin

 

 

Muharrem Doğan

 

 

 

Mardin

 

 

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1210 sıra sayılı Bütçe Kanunlarında Yer alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 8 inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

               Ömer Abuşoğlu Süleyman Sarıbaş                   

        Gaziantep                  Malatya                               

TURAN TÜYSÜZ (Şanlıurfa) - Çok hızlı okundu Sayın Başkan.

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?..

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Abuşoğlu, konuşacak mısınız?

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Hasan Bey konuşacak.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Özyer.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, imzası yok.

BAŞKAN - Sayın Özyer, bir saniye… Önergede imzanız yok.

İmzası olan sayın milletvekilleri: Sayın Abuşoğlu, Sayın Sarıbaş,  Sayın Koçyiğit, Sayın Özdoğan ve…

KÂTİP ÜYE HARUN TÜFEKCİ (Konya) - İki imza var Sayın Başkan.

BAŞKAN - İki tane… Sayın Abuşoğlu ve Sayın Sarıbaş…

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Gerekçesi okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 161 inci maddesi gereğince bütçe kanunlarına bütçe ile ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm konulamaz. Bütçe kanunlarının hazırlanması ve değişikliklerine ilişkin hususlar bizzat 1982 tarihli Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında düzenlenmiş olmaları bakımından önem arz etmektedir. Aksi takdirde anayasal düzenlemelere ve kanun yapma tekniğine ve sistematiğine aykırı bu tür düzenlemeler, çıkarılan kanunun Anayasa aykırılık iddiası ile Cumhurbaşkanınca veya anamuhalefet partisince Anayasa Mahkemesinin önüne götürülmesi durumunda, anayasal düzenlemelere aykırılık ve kanun sistematiğinden yoksunluk nedeniyle Anayasa Mahkemesince iptal edilmektedir.

Kanun tasarısı ve maddeleri incelendiğinde, genel yapısı itibariyle kanun tasarı ve maddelerin uyumu bakımından bir sistematikten yoksun olduğu ve madde düzenlemesinin kanun yapma tekniğine aykırı olduğu anlaşılmaktadır.

Bu değişiklikle, 1210 sıra sayılı Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının bu maddesinin tasarı metninden çıkarılması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum…

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

BAŞKAN - Arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı var; önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutup, işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 1210 sıra sayılı "Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İstanbul Milletvekili Mustafa Ataş ve 9 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 8 inci maddesindeki "Limanlara bağlantı sağlayan demiryolu iltisak hatları" ifadesinin "Limanlara bağlantı sağlayan demiryolu bağlantı hatları" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                        Ömer Abuşoğlu (Gaziantep) ve

                                                                       arkadaşları

BAŞKAN - Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Sayın Başkan, takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu?..

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Özyer, buyurun.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Önergeye katıldılar; oylayacaksınız Sayın Başkanım.

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Komisyon önergeyi takdire bıraktı.

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Takdire bıraktılar…

BAŞKAN - Sayın Kapusuz, Komisyon katılmadı.

Başkanlık gündemine hâkimdir Sayın Kapusuz; merak etmeyin. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Özyer.

HASAN ÖZYER (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önceki sözcü arkadaş benim istisnalara karşı olduğum gibi bir ifade kullandı.

Şimdi, ben, diğer istisnaların hepsini sayarken genel olarak saydım, kesinlikle istisnalara karşı olduğumu değil; Türkiye'nin istisnalardan dolayı 20,5 milyar dolar bir vergi kaybının. Gelir Vergisinden, istihdam vergisinden alınmayarak… Yani, devletin bir kaybı olmayacağı, yatırımcının desteklenerek reel sektörün güçleneceği anlamında söyledim.

Kurumlar Vergisinde indirim doğrudur. Zekât sistemimizde bile kazancının kırkta 1'ini vereceksiniz; ama, altında bir hüküm vardır, ticarî kazancınızın üzerinden bir yıl geçtikten sonra farzdır diye. Bu hüküm, yatırımları teşvik etmek için konmuştur. Eğer, kazancınızı, Gelir ve Kurumlar Vergisiyle yatırıma dönüştürürseniz, vergi oranlarının daha da düşürülerek yatırımcının, reel sektörün güçlenmesi anlamında söyledim. Onu düzeltmek için söz aldım.

Bir de, Hükümete teşekkür ediyorum önergeme destek verdiği için.

Sağ olun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özyer.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

9 uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 9- 31/10/1985 tarihli ve 3234 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"Genel Müdürlüğün 2006 yılı harcamaları

GEÇİCİ MADDE 5- Genel Müdürlük 2006 yılı için harcamalarını 5437 sayılı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanununda yer alan Orman Genel Müdürlüğü bütçesindeki ödeneklerinden yapar ve Genel Müdürlüğün tahsil edilen gelirleri de genel bütçenin (B) işaretli cetveline gelir kaydedilir. Genel Müdürlüğün 2006 yılı bütçe uygulamaları, genel bütçeli idareler için uygulanan esas ve usûller çerçevesinde yürütülür."

BAŞKAN - Madde üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına söz isteyen Gaziantep Milletvekili Ömer Abuşoğlu.

Buyurun Sayın Abuşoğlu. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Teşekkür ederim  Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Grubum adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün üzerinde tartıştığımız tasarı, Bütçe Kanununda aslında olmaması gereken, fakat, AK Partinin, bütçe görüşmeleri sırasında, ikaz edilmesine rağmen ısrarlı tutumu sonucunda, muhalefeti anlayıp dinlememesi sonucunda, Bütçe Kanununa koyduğu ve Anayasa Mahkemesince iptal edilen birtakım hükümlerin yeniden düzenlenmesiyle ilgili bir tasarı. Dolayısıyla, Bütçe Kanunu, yapıldıktan sonra bir kere daha karşımıza gelmiş oluyor. Bu son mu olacak; hayır, bu son olmayacak. Bütçe Kanununu, bu yıl içerisinde, 2006 yılı bütçesini, biz, bu yıl içerisinde, bu Mecliste  tekrar, geri görüşeceğiz. Sebep; sebebi şu: Bütçede birtakım dengeler söz konusudur ve bu rakamlar üzerine dengeler oturtulur. Bu rakamların ne olduğunu işin erbabı olanlar bilir. Bu rakamlarda, bu göstergelerde birtakım ciddî sapmalar meydana gelmiştir ve bu sapmalardan dolayı da bütçenin dengeleri bozulmuştur. Bütçe, kendi içerisinde arızalı hale gelmiştir. Bu arızaların düzenlenmesi ve giderilmesi için, yeniden, bütçeyle ilgili, biz, ileriki günlerde muhtemelen Hükümetin tasarısını yeniden görüşüyor olacağız.

Ama, bütün bunlara gerek var mıydı; bütün bunlara gerek yoktu. Daha önceden yapılan ikazlar dinlenmiş olsaydı, bu tasarı bugün karşımızda olmayacaktı.

Benzer şekilde, yapılan ikazlar, Hükümete zaman zaman yapılan uyarılar eğer dikkate alınacak olsaydı, bugün, içerisinde yaşadığımız ekonomik sıkıntılar, piyasalarda yaşanan, dalgalanma şeklinde ifade edilen, aslında giderek derinleşen ve toplumun tüm kesimlerini yakından ilgilendirecek hale gelen bugünkü sıkıntılar ve -bunun adına ben kriz diyorum- bugünkü kriz meydana gelmeyecekti. Çünkü, ekonomide meydana gelecek olaylar daha önceden tahmin edilir, daha önceden kestirilir; bunlarla ilgili birtakım erken uyarı sinyalleri ortaya çıkar. Bu erken uyarı sinyalleri, yaklaşık geçen yıl sonlarında yavaş yavaş kendisini göstermeye başlamış ve bütçe görüşmeleri sırasında, biz, bunlar üzerinde zaman zaman değinmiştik ve ikazda bulunmuştuk.

Neydi bu erken uyarı sinyalleri; bunlardan birincisi, döviz kurunda meydana gelen gelişmeler. Türk parası, yabancı paralar karşısında aşırı değerlenir hale gelmiş ve bizzat Merkez Bankasının rakamlarına göre, bu aşırı değerlenmişlik yüzde 50'nin üzerine çıkmıştı. Bunu söyledik -bunu, sadece biz değil, Merkez Bankasının bizzat kendi verileri de söylüyor- ama, dikkate alınmadı.

Ayrıca, erken uyarı sinyali olarak alınabilecek dışticaret hacminde meydana gelen birtakım ikaz ışıkları… Dışticaret dengesi, ihracat ve ithalat arasındaki denge giderek bozuluyordu. Ekonomik kriz dönemlerindeki dengeden, orandan çok daha kötü durumlara doğru gidiyordu ve bu konuda da ciddî işaretler, ciddî riskler ortaya çıktı, Hükümete ikaz edildi.

Ayrıca, bir başka ikaz konusu, cari açık konusuydu. Cari açık konusunda da, bırakınız siyasetçi olarak bizleri, bu işin gerçekten erbabı olan iktisatçılar ve uzmanlar cari açığın giderek tahammül edilemez boyutlara ulaştığını, âdeta dillerinde tüy bitercesine defalarca, ısrarla, durmadan ifade ettiler; ama, ne yazık ki, Hükümetin konuyla ilgili yetkililerince "cari açıkla yaşamaya alışmalıyız, önemli olan cari açığın miktarı değildir, önemli olan finanse edilip edilmemesidir" şeklinde cevaplar verildi. Bu cevaplara karşı, ben -oturduğum yerde tahammül edemedim bu cevaba- böyle bir cevabın mümkün olmayacağını, böyle bir cevabın Türk ekonomisi gibi bir ekonominin verebileceği bir cevap olmayacağını dikkate alarak, evet cari açığın finanse edilmesi önemlidir; ama, finanse ederken, bir taraftan da borçlanıyorsunuz, borçlarınız artıyor, borç yükünüz artıyor, önemli olan budur, dikkat edilmesi gereken husus budur diye ikaz etmiştim. Bu da dikkate alınmadı.

Bir başka ikaz, bir başka uyarı sinyali, çok teknik bir konu: Net hata ve noksan kalemi. Şimdi, bazı arkadaşlarımız, nedir bu net hata ve noksan diyecek. Bir ülkenin ödemeler dengesiyle ilgili bir kavram. Bu net hata ve noksan kalemi, bir ülkenin yapmış olduğu döviz işlemlerinde, resmî kayıtlara bir türlü girdirilemeyen; fakat, fiilen ülkeye giriş yapan dövizin miktarını gösteren bir kavram, bir rakam, bir kalem. Bu kalemde ciddî yükselmeler meydana geliyordu, ciddî artışlar meydana geliyordu. Sebebi neydi; Türkiye'ye giren kaynağı belirsiz para, sıcakpara; Irak Savaşı denildi girdi, bilmem şu denildi girdi ve bu kalemde meydana gelen artış, o ölçüde büyüdü ki, esas krizin esas habercisi, diğer saydığım erken uyarı sinyallerinden daha önemli olarak bu kalemin kendi içerisinde yatıyordu. Bunu, konuyla ilgili bakanlıkların uzmanları var, konuyla ilgili bakanlıkların danışmanları var, bir şekilde değerlendirip siyasileri, bakanları, siyaset sorumluluğunu taşıyan kişileri bir şekilde ikaz etmeleri gerekiyordu. Eğer, bu ikazlar zamanında dikkate alınsaydı, bugünkü dövizin onbeş yirmi gün içerisinde yüzde 30… Hâlâ nerelere çıkacağı belli değil. Bugün 1,68-1,69'da dolar. Yarın nerede duracağı, önümüzdeki hafta nerelere tırmanacağı belli değil. Bugün Hükümet bir karar açıkladı, kanun değişikliği yapacağını açıkladı, buna rağmen çalkantı dinmedi. Demek ki, piyasalar, yapılacak bu değişikliği de… Biraz önceki konuşmamda bahsettim; yabancı yatırımcılara vergi muafiyeti. Buna rağmen döviz ve İMKB'de çalkantılar dinmedi. Demek ki yabancılar buna da aldırmıyorlar, demek ki piyasalarda hâlâ dengesizlik, hâlâ belirsizlik, hâlâ da koyu bir risk devam ediyor.

Bu bakımdan, yapılan bu ikazlar dikkate alınmadığı için -biraz önce de konuşmamın başında da söylediğim gibi- bütçede ciddî dengesizlikler meydana gelecektir. Nerede olacak bu dengesizlikler, nerelerde zuhur edecek; bunlardan birincisi, bütçe açığı kaleminde. Bütçe açığı, tahmin edilenin üstünde ortaya çıkacak ve kamu kesiminin borçlanma gereği artacak. Kamu kesiminin borçlanma gereği arttığı zaman faiz hadleri daha da yükselecek. Zaten belli ölçüde yükselmiş durumda. Bu borçlanma gereği, faiz hadleriyle beraber ülkenin dışarıdan borçlanmasını da yükseltecek. Sadece iç borçlanma değil, aynı zamanda, dış borçlanmayı da artıracak. Sebep; dış borçlanma mevcut şartlarda çok cazip hale geldi; çünkü, Hükümet dışarıdan borçlandığı zaman, dolar yukarı doğru tırmanışa geçtiği anda, bu tırmanış devam ederken dış borçlanma Hükümet için cazip halde iç borçlanmadan. Öyleyse ağırlık dış borçlara kayacak. Bu demektir ki, Türkiye'nin kısmen hafiflemekte olan kamu kesimi dış borçlarında yeniden ciddî artışlar meydana gelecektir.

Bütün bu değişmeler, bütün bu gelişmeler 2006 yılı bütçesi dengeleri üzerinde, 2006 yılı bütçesi kalemleri üzerinde ciddî tehlikeler ve riskler oluşturacak. Bu riskler nasıl telafi edilecek; yeni vergiler ihdas edilerek, yeni vergiler salınarak. İşte, bu noktada sormak lazım: Vatandaşın acaba yeni vergilere tahammülü kaldı mı? Size göre var, size göre vatandaşın durumu iyi, geliri de iyi, köylüsü de iyi, çiftçisi de iyi, küçük esnafı da iyi durumda, kepenkler kapanmıyor, oy oranlarınız hâlâ, anketlere göre, sizin iddianız anketlere göre dayanarak yüzde 38 diyorsunuz. Öyleyse vatandaşın sırtına vergi yükleyebilecek, vergi salabilecek durumdasınız.

Ey vatandaş! Buradan ikaz ediyorum: İşte AK Parti, senin sesine hiç kulak vermeden, kendi hayal dünyası içerisinde vatandaşların ekonomik durumu iyi, ekonomik göstergeler iyi, dolayısıyla yeni vergi salabilirim, bütçede meydana gelebilecek dengesizlikleri yeni vergi gelirleriyle kapatma yoluna gidebilirim…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Abuşoğlu, lütfen, toparlar mısınız.

Buyurun.

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - … sinyalini ve işaretini vatandaşa şimdiden vermiş oluyor.

MUSTAFA ATAŞ (İstanbul) - Bir sene sonra göreceksiniz. Bir sene kaldı, bir sene.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Nereden gördün? Biz vergileri düşürdük. Ne yapıyorsun sen?!

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Şimdi öyle gözüküyor.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Varsayıyorsun, anlatıyorsun. Yüzde 30'dan yüzde 20'ye düşürdük…

BAŞKAN - Sayın Kacır…

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - İktidar koltuklarından bakınca öyle gözüküyor. İktidarda olanların hepsi öyle görüyordu. Geçmiş dönemlerdeki iktidarlar da öyle görüyordu meseleyi; ama, hiç de tahmin ettikleri gibi çıkmadı. TÜSİAD diyordu ki: On yıl sonrasını görüyorum. On gün sonra başlarına dünya yıkıldı. Onun için, o rakamların hayalî, aldatmacı ışıldamalarına pek inanmayın, pek güvenmeyin. İşin, ekonominin kendi gerçekleri var. Ekonominin kendi gerçeklerini anlamaya, onların size verdiği sinyalleri, işaretleri görmeye bakın. Bu, benim, AK Parti İktidarı için değil, Türk insanına olacak cefalar, yüklenecek eziyetlerin olmamasını dilediğim içindir.

Hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Abuşoğlu.

Madde üzerinde, şahsı adına söz isteyen Amasya Milletvekili Hamza Albayrak.

Buyurun Sayın Albayrak.

HAMZA ALBAYRAK (Amasya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; görüşülmekte olan 1210 sıra sayılı kanun teklifinin 9 uncu maddesiyle ilgili olarak şahsım adına söz almış bulunuyorum; sizleri ve bizleri izleyen aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 9 uncu maddenin esprisi şu: 3234 sayılı Kanuna eklenen geçici 5 inci maddeyle Orman Genel Müdürlüğü özel bütçeli kurum haline getirilmiş idi. İşte, bu 9 uncu maddeyle yapılan düzenlemeyle özel bütçeli idareler haline getirilen Orman Genel Müdürlüğü, 2006 yılı bütçesi doğrultusunda gelir ve giderlerini bu bütçeye göre uygulamaya başlayacak ve 5437 sayılı 2006 yılı bütçesi doğrultusunda iş ve işlemlerini yürütürken "Orman Genel Müdürlüğünün 2006 yılı bütçe uygulamaları, genel bütçelerin tabi olduğu usul ve esaslara tabi olacaktır" düzenlemesini yapıyor.

Değerli arkadaşlar, biraz önce konuşmacılardan bir arkadaşımız, AK Parti döneminde, özellikle bütçelerin hazırlanmasında Anayasamızın 161 inci maddesine uyulmadığı için Anayasa Mahkemesi kararıyla bütçeye uygun olmayan hükümler içeren hususların iptal edildiğinin altını çizdi. Doğrudur. Değerli arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti bütçe çıkardığı süreçte, birisi araştırsın allahaşkına, hangi bütçe Anayasa Mahkemesi tarafından iptale tabi olmamıştır?! Özellikle, sayın konuşmacının da mensubu bulunduğu iktidarın, 12.12.2001 tarih, 4726 sayılı 2002 yılı malî bütçesi 57 nci Hükümet tarafından hazırlanmıştır. Bu bütçe de, Anayasanın 161 inci maddesine göre, Anayasa Mahkemesi tarafından aynı gerekçelerle iptal edilmiştir ilgili maddeleri.

Değerli arkadaşlar, hayalle yaşayanlar müziksiz de dans ederler. AK Parti gerçekçi bir parti, uzun vadeli projeksiyonu olan bir parti.

Herkes cari açıktan bahsediyor. Nedir cari açık değerli arkadaşlar; döviz gelirleri ile döviz giderleri arasındaki pozitif ya da negatif farktır. Evet, cari açık, günümüz itibariyle 27 milyar doların üzerine çıkmıştır; ancak, bu cari açığın gerekçelerine bir bakalım; nerelerden kaynaklanmıştır.

Değerli arkadaşlar, bu cari açığın 10,6 milyar doları akaryakıttaki zamdan kaynaklanmaktadır. Yine, bu cari açığın 9 milyar üzerindeki farkı makine yapan makinelerin Türkiye'ye özel sektör tarafından ithal edilmesinden kaynaklanmaktadır. Artık, cari açık, Türkiye'de, geçmişte olduğu gibi, çikolata, bisküvi gibi birtakım lüks tüketim malları kaynaklı değildir. Elbette ki, biz bu cari açığın bu şekilde artmasından endişe duymuyoruz arkadaşlar.

Birisi konjonktürel dalgalanma… Petrolün varili 20-30 dolar civarlarından 70 dolarları yakalamış, Türkiye Hazinesi buna kendi bütçesinden 11 milyar dolar tutarında sübvansiyon ödemiştir.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Olur mu?! Hep yansıtıyorsunuz.

HAMZA ALBAYRAK (Devamla) - Ne yapmalıydık yani; böyle cari açık yapmayıp da, sizlerin döneminde olduğu gibi, çiftçiye bidonlarla petrol mü aldırtsaydık?! (AK Parti sıralarından alkışlar) Değerli arkadaşlar, şu anda bidonlarla akaryakıt alan, benzin alan çiftçi görüyor musunuz?! Eğer AK Partinin bu tutumu olmasaydı, bugün akaryakıtın, mazotun, benzinin litresi 6 000 000'un üzerinde olacaktı değerli arkadaşlar. Aksini savunan varsa, gelsin burada tartışalım.

Türkiye AK Parti İktidarında rantiyeden şantiye dönemine geçti, şantiye.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Maddeyle ne ilgisi var Sayın Başkan?!

HAMZA ALBAYRAK (Devamla) - Özel sektör hamleler yaptı, kamunun yapmış olduğu yatırımın 7 katı yatırım yapıyor özel sektör. Türkiye'nin bu ufkunu yabancılar fark etti.

TURAN TÜYSÜZ (Şanlıurfa) - Bunun maddeyle hiçbir ilgisi yok.

HAMZA ALBAYRAK (Devamla) - Onun için, tekrarlıyorum, Standart and Poor's, Moody's, Fitch gibi şirketler, AK Parti İktidarında, AK Partinin kredi notunu hep artırdılar, artırmaya devam ediyorlar.

BAŞKAN - Sayın Albayrak, lütfen…

HAMZA ALBAYRAK (Devamla) - Değerli arkadaşlar, ilk defa, 2006 yılı bütçesi, AK Parti İktidarı döneminde, beş aylık süreçte 4,3 katrilyon bütçe fazlası verdi, bütçe fazlası. Geliriniz, giderinizden bu kadar fazla. Bu, Türkiye'nin bir ilki.

TURAN TÜYSÜZ (Şanlıurfa) - Borç ne kadar arttı?!

HAMZA ALBAYRAK (Devamla) - Bundan sonra da bu ilkler yaşanacak ve Türkiye bu Yüce Mecliste, siz değerli arkadaşlarımın katkısıyla çok ama çok güzellikleri yaşayacak.

Ben diyorum ki, bugünümüz dünümüzden iyiydi, bugünümüzden yarınımız daha iyi olacak, gelecek güzel günler Türk Milletini inşallah mutluluğa erdirecektir diyor ve hepinize sevgi ve saygı sunuyor, bu yasanın hayırlı olmasını temenni ediyorum.

Teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Albayrak.

Madde üzerinde, şahsı adına söz isteyen Bilecik Milletvekili Sayın Fahrettin Poyraz; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) - Saygıdeğer Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İstanbul Milletvekili Mustafa Ataş ve 9 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun 9 uncu maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım; sözlerime başlamadan önce, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Madde, özü itibariyle, Orman Genel Müdürlüğünün bütçe uygulamalarıyla ilgili olarak yapılan bir düzenlemedir. Bilindiği gibi, Orman Genel Müdürlüğü, 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununda, daha önce tüzelkişiliğe sahip olan bir kurum olarak, genel bütçe kapsamına alınmıştır; fakat, uygulamalarda karşılaşılan sıkıntılar çerçevesinde de, bu madde gereğince yeniden bir düzenleme yapılarak, Orman Genel Müdürlüğünün özel bütçeli bir idare biçiminde yapılandırılması burada öngörülmektedir.

Ben, maddenin, bu haliyle, uygulamada kolaylık getireceğini, birtakım sorunları ortadan kaldıracağını düşünüyorum, bu anlamda da hayırlı olmasını temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Poyraz.

Madde üzerinde soru-cevap işlemi yapılacaktır.

Sayın Tüysüz, buyurun.

TURAN TÜYSÜZ (Şanlıurfa) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Sizin aracılığınızla, ben, Sayın Bakana birkaç soru soracağım.

1.- Bugüne kadar hiç yapılmamış olan ve içeriğinde Türkiye'nin kuşları, ağaçları, yabanî çiçekleri gibi bilinmeyenlerin tanımlanmalarını yapmak üzere, hiç yapılmamış olan resimli Türkiye canlı envanterini çıkarma gibi bir çalışmanız var mı; yoksa, yaptırmayı düşünüyor musunuz?

2.- Doğanın korunmasına ilişkin mevcut yasaların irdelenerek, ülkemiz koşullarına uygun çağdaş ve doğa korumanın tüm ilkelerini içeren kapsamlı bir "koruma alanlar yasası" hazırlanması ve yürürlüğe konulması şeklinde bir çalışma düşünüyor musunuz?

3.- Ülkemizin tüm ekolojik ve biyolojik farklılıklarını temsil eden bir korunan alanlar ağının oluşturulması gibi bir çalışmanız bulunmakta mıdır?

4.- Korunan alanların araştırma, planlama, tasarım ve uygulama çalışmalarının eşgüdüm içerisinde gerçekleştirilmesi ve tüm korunan alanların tek kamu kurumu tarafından yönetilmesi gibi bir çalışmanız bulunmakta mıdır, yoksa, yaptırmayı düşünüyor musunuz?

5.- Orman ürünü olarak 2005 yılında Türkiye'ye ithal edilen ürünlerin dağılımı nedir ve ne kadar ödeme yapılmıştır?

6.- Türkiye'nin sadece yüzde 12'si bataklık orman alanı iken, Türkiye'de ağaç kesim işinin ihale yöntemiyle özel firmalara verilmesi bir nevi orman katliamı anlamına gelir mi?

7.- Orman vasfını yitirmiş araziler üzerinde, imar da geçmediği halde, tapusuz, imarsız yapılan evlerin, binaların, işyerlerinin süratle artmasının önüne nasıl geçmeyi planlıyorsunuz?

8.- Türkiye çapında orman vasfını yitirmiş yerlerdeki kaçak yapılaşmaların envanteri çıkarılmış mıdır? Çıkarılmadıysa böyle bir çalışmayı yapmayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tüysüz.

Sayın Bakan, buyurun.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul) - Sayın Başkan, yazılı olarak cevap vereceğiz.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Madde üzerinde 1 adet önerge vardır; okutup, işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1210 sıra sayılı Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 9 uncu maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

               Ömer Abuşoğlu Süleyman Sarıbaş

        Gaziantep                  Malatya

BAŞKAN - Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

Sayın Sarıbaş, buyurun.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 9 uncu maddenin madde metninden çıkarılmasını istedik. Neden istedik onu izah edeyim.

Daha önce özel bütçeli bir kurum haline getirdiniz Orman Genel Müdürlüğünü; bu, olmadı. Tabiî, şu an bütçesi de olmayınca mecburen genel bütçeden, yani, merkezî bütçeden, ödenekten harcamak zorundasınız. Aksi takdirde, Kurumun harcama yapma olanağı yok.

Hele bir olmasın, kanunsuz kalsın bakayım ki, bu, bilahara yapacaklarınızda yanlış yapmama imkânı size versin veyahut da çalıştırdığınız Maliye bürokratları bunun böyle olmayacağını size bir anlatabilsinler; mesele bu. Yani, bu kanunları bu Meclise yanlış yaptıran, Anayasa Mahkemesinden döndürten bir bürokrasi -ha, sizin olan bürokrasi var ya, kaytan bıyıklı bürokrasi- bunlar bir öğrensinler, çalışsınlar, bu Meclisin de mesaisini almasınlar; çünkü, biz onu çıkarırken bir çalıştı bu Meclis, bugün de bir defa daha çalışıyor. Her kanunu iki defa, üç defa, dört defa çalışmak mecburiyetinde mi, bu milletin bu kadar lüksü var mı?!

Şimdi, biraz önce konuşan Hamza Beyi çok severim, sayarım. Hamza Bey dedi ki: "Ne yapalım, petrol fiyatları arttı." Değerli arkadaşlar, bakın, 1994 krizi olduğunda, o günkü hükümet "ne yapalım Körfez Savaşı vardı, Körfez krizinden oldu" dedi; ondan sonra gelen hükümetler "PKK'yla terör var, 100 milyar dolar gitti, bu açıklar bundan çoğalıyor" dedi… Her hükümet kendine göre bir gerekçe buluyor. Siz de buldunuz: "Efendim, bu cari açıklar, işte petrol fiyatlarındaki artışlardan oluyor." Doğru, petrol fiyatlarındaki artışlar Bulgaristan'ı da etkiliyor, Almanya'yı da etkiliyor. İngiltere'nin petrolü mü var; ama, onlarda olmuyor.

Makine yapan makineler… Hemen fabrika yapan fabrikalar… Kulağı çınlasın, eski Genel Başkanınız Erbakan'ın, fabrika yapan fabrikalar, tank yapan fabrikalar, 100 000 traktör yapan fabrikaları aklıma geldi. Maşallah, fabrika yapan makineler geliyor da, bu fabrikalar nerede?! İşsizliğin oranı belli. İşsizlik artmış, fabrikalar var, üretim yok. Üretim olsa, satış olacak, ihracat olacak, cari açık olmayacak.

Rahmetlik Özal şöyle derdi: "Bu cari açık dediğiniz şey makasa benzer. Eğer, arayı açarsanız, kafanızı da o araya sokarsanız, bir gün bunu kapatmak için bu milletin boynunu kopartmak zorunda kalırsınız." Evet, Özal böyle derdi, doğru da söylerdi.

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) - ANAP'lılara demiştir onu.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen…

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Doğru da söylerdi.

Bakın, bu cari açığın hesabını bu millet bir gün ödemek zorunda kalacak. Bu mümkün mü?! Cari açığı borçla kapatmıyor musunuz?! İşte, 130 milyar dolar borç üç senede... Neden kaynaklanıyor bu; cari açıktan. Nasıl kapanacak; bu millete vergi koymak zorundasınız, bu millete vergi koymak zorundasınız. Bakın, ha bire vergi koyuyorsunuz, yüzde 71 oldu dolaylı vergiler.

Şimdi, memurlara 100 000 lira zam verdiniz, polise…

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) - 180…

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Bakın, bir ayda yüzde 25…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Üçbuçuk yılda hangi vergi oranı arttı?

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Devalüasyon demiyorum, artış oldu. Devalüasyon dersem cahil olurmuşum! Artış oldu.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Üçbuçuk yılda hangi vergi oranı arttı?

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Hiç konuşmayın. Bakın, beni yıldıramazsınız. Ben orada oturacağım…

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen…Niye hatibe söz atıyorsunuz?!

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Niye orada oturacağım biliyor musunuz; ben, öyle, sizin "ananı al da git" diyenlerden değilim. Anamı alıp gitmeyeceğim, orada oturacağım. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar) O "ananı al, git" dediklerinizle, mazlumlarla, hakkı yenilenlerle beraber, sizi buradan götürene kadar orada oturacağım; hiç beni yıldıramazsınız.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Ömrün kifayet etmez.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Millete diyebilirsiniz "ananı al, git" ama, bana diyemezsiniz, orada oturacağım. Demokratik hakkımı, anayasal hakkımı, İçtüzükten doğan hakkımı sonuna kadar kullanacağım. Mazlumların ahını aldığınızı bu kürsüden anlatacağım. Dünün mağdurlarıydınız, bugünün mağrurları oldunuz. Bu mağrurluğun milletin sizden hesabını soracağını bu kürsüden anlatacağım.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - İşine bak.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Onun için, hiç, sakin olun, sakin sakin dinleyin.

Ama, bu ülke, hakikaten, yangın yerine döndü, millet felaket. İşte, ben, kendi şehrimden biliyorum; kayısısı tutan perişan, satamıyor. Kayısısı tutmayanın zaten geliri yok. Yani, tutsa, işçiliğini karşılayamıyor, satamıyor, aç; yani, kayısısını don vurmamış, tutmuşsa aç! Ee, tutmamış, onun zaten bir şeyi yok, aç! Ne olacak bu?! Ne yiyecek bu?! Düşün ki, bir çocuğu yüksekokula gidiyor. Ne yapacak bu?! Ne yapacak arkadaşlar?! Bu saatte, tabiî, bu kürsülerde biz rahat konuşuyoruz da, Anadolu'nun birçok yerinde tencerede taş pişiyor. Vallahi taş pişiyor.

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) - Saçmalama ya!

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - İnsanlar Anadolu'da taş pişiriyor. Her gün beni arıyorlar.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Vallahi deme ya!

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Elazığ da öyle Sayın Vekilim. Git Baskil'e.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Vallahi deme ya!

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Bak, ben Baskil'den evliyim. Git Baskil'e. Ben Baskil'den evliyim, git Baskil'e, susuz topraklarda o buğdayın ekilmediğini göreceksin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Tabiî, gidemezsin; çünkü, ben gidiyorum o Baskil'e.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Ben her gün oradayım ya.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Gidemezsin; çünkü, ben biliyorum ki, o kurak topraklarda ne kayısısı para ediyor vatandaşın ne ektiğini... 1'e 3 alıyor Baskil'de buğdayda biliyor musun, 1'e 3. Tohumunu bile kurtarmıyor.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Gittiğimiz her yerde kuzu kesiyorlar.

BAŞKAN - Sayın Sarıbaş, lütfen Genel Kurula hitap eder misiniz.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Tohumunu bile kurtarmıyor. Bir dirhem stabilize yol dökmedin o köylere. Git de bak Zeyve'ye, ağlıyor, Sayın Vekil.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Sarıbaş.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge reddedilmiştir.

9 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

10 uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 10- 21/5/1986 tarihli ve 3289 sayılı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"5018 sayılı Kanun hükümleri

GEÇİCİ MADDE 10- 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununun dış denetimle ilgili hükümleri dışındaki hükümleri, Gençlik ve Spor il müdürlükleri hakkında uygulanmaz."

BAŞKAN - Madde üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına söz isteyen Miraç Akdoğan, Malatya Milletvekili.

Buyurun Sayın Akdoğan. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA MİRAÇ AKDOĞAN (Malatya) - Teşekkür ederim efendim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Ataş ve 9 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 10 uncu maddesi üzerinde Anavatan Partisinin görüşlerini açıklamak üzere huzurlarınızda bulunuyorum; hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz düzenlemenin 10 uncu maddesi 21.5.1986 tarihli ve 3289 sayılı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanuna bir geçici madde ilave edilmesi hükmünü içermektedir. Söz konusu kanuna ilave edilen geçici 10 uncu maddede "10.12.2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununun dış denetimle ilgili hükümleri dışındaki hükümleri, Gençlik ve Spor il müdürlükleri hakkında uygulanmaz" ifadesi yer almaktadır. Yani, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanuna ilave edilen bu maddeyle, Gençlik ve Spor il müdürlükleri, dış denetim hükümleri hariç, Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununun dışına çıkarılmaktadır.

Bilindiği gibi, amacı, kalkınma planları ve programlarda yer alan politika ve hedefler doğrultusunda kamu kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli bir şekilde elde edilmesi ve kullanılmasını, hesap verebilirliği ve malî saydamlığı sağlamak üzere, kamu malî yönetiminin yapısını ve işleyişini, kamu bütçelerinin hazırlanmasını, uygulanmasını, tüm malî işlemlerin muhasebeleştirilmesini, raporlamasını ve malî kontrolü düzenlemektir.

Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu, merkezî yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin, sosyal güvenlik kurumlarının ve mahallî idarelerden oluşan genel yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin malî yönetim ve kontrolünü kapsamaktadır.

Avrupa Birliği fonları ile yurtiçi ve yurt dışından kamu idarelerine sağlanan kaynakların kullanımı ve kontrolü de uluslararası anlaşmaların hükümleri saklı kalmak kaydıyla, bu Kanun hükümlerine tabidir. Sadece düzenleyici ve denetleyici kurumlar bu Kanuna kısmen dahil edilmiş, kısmen dışarıda bırakılmıştır.

Bilindiği gibi, 5018 sayılı Kanun 2003 yılının sonunda yürürlüğe girmiştir; yani, günümüz ihtiyaçlarına cevap vermeyecek hükümler taşıması ihtimali olan çok eski bir düzenleme de değildir. Geçtiğimiz ikibuçuk yılda ne değişmiştir ki, gençlik ve spor il müdürlükleri büyük ölçüde bu Kanun kapsamı dışına çıkarılmaktadırlar.

Hükümetten gelen tasarının gerekçesine bakıldığında, mahallî idarelerdeki reform süreci ve gençlik spor il müdürlükleriyle ilgili yeniden yapılanma çalışmaları sonuçlanıncaya kadar bu kurumların, dış denetim hariç, 5018 sayılı Kanun kapsamı dışına çıkarılmasının amaçlandığı ifade edilmektedir.

Bu gerekçe, hiçbir şekilde tatmin edici değildir; çünkü, bu gerekçede ifade edilen her iki husus da, zaten Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu kapsamındadır. Eğer, gençlik ve spor il müdürlüklerinin yeniden yapılandırılması bir şart ise, zaten yeniden yapılanacak olan bir kurum niçin denetim dışına bırakılmalıdır? Bu sorunun cevabı gerekçede yoktur.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, ülkemizde, özellikle büyük bütçeleri kullanan kurumların yöneticilerinin ve onların gerisindeki siyasî sorumluların denetim konusundan çok fazla hoşlanmadıkları bilinen bir gerçektir. Gençlik ve spor il müdürlükleri çok ciddî bütçeleri olan, yatırım ve etkinlik harcamaları dolayısıyla daima iştah kabartan yerlerdir. Sıkı bir denetim ve kontrol olmaması halinde bu kurumların yolsuzluk batağına saplanmaları, en azından üzerindeki şaibelerden kurtulabilmeleri mümkün değildir.

Bir kurumun, kamunun denetim ve gözetiminde mevzuata ve ahlakî ilkelere uygun şekilde çalışmasını yürütmesi mümkün iken, her türlü soru işaretini içinde barındıracak, Kurumu şaibelere açık hale getirecek bir yola sapmanın mantığını anlamakta zorlandığımızı belirtmek isterim.

Türkiye'de bu yöntem, özellikle AKP Hükümeti döneminde çok sık kullanılan bir yol haline gelmeye başlamıştır. Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununun üzerinden daha birkaç yıl geçmeden, bu kanunu delik deşik etmek doğru değildir. Şayet, gençlik ve spor il müdürlüklerinin çalışmasında bir sorun var ise, bunu, bu kurumları, kamu malî yönetimi ve kontrolü sisteminin dışında tutarak değil, söz konusu kurumla ilgili reformu bir an önce yaparak çözmek daha mantıklı ve kamu vicdanına uygun bir yoldur.

Değerli milletvekilleri, bu vesileyle, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğüne ilişkin birkaç hususa da değinmek istiyorum. Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün faaliyetleri üzerinde durulurken, ister istemez, spor konusu önplana çıkmaktadır. Oysa, gençlik kısmı, en az spor kadar önemli ve ondan daha hayatî bir konudur. Halbuki, genç nüfus yapısı, bir ülkenin sahip olabileceği zenginliklerin en büyüklerinden biridir. Türkiye, bu büyük potansiyele sahip bir ülkedir; ancak, bu zenginliğin kalkınma yarışında avantajımız haline gelebilmesi kendiliğinden olan bir şey değildir. Bunun için yapmamız gereken işler, kurmamız gereken altyapılar vardır. Türkiye'nin, eskiden beri, bu yöndeki politikaları gerektiği gibi oluşturamadığını üzüntüyle tespit etmek durumundayız.

Türkiye'nin bugün yaşadığı sorunların temelinde, gençlik politikalarındaki zaaflar vardır. Türkiye'de 1960'lı ve 1970'li yıllarda yaşanan olaylar, sadece sınırlı grupları değil, topyekûn nesilleri heba etmiştir. Aymazlık sebebiyle 1990'ların ve hatta 2000'lerin nesli de aynı akıbete doğru, maalesef, gitmektedir. Türkiye, 1980 sonrası her alanda olduğu gibi, gençlik konusunda da büyük bir dönüşüm yaşamıştır. Önü açılan, ufku genişleyen, hareket kabiliyeti artan Türkiye'nin genç insanlarının talepleri de buna bağlı olarak değişmiş ve çoğalmıştır; ancak, 1990'lardan itibaren ülkemizdeki değişim süreci kesintiye uğramıştır. Bu dönemde, gençliğin sorunları da giderek büyümüştür. Dünyadaki değişime uygun, geleceği kucaklayan, geleceğin dinamizmini değerlendiren bir gençlik politikasına, maalesef, bugün de sahip değiliz. Gençlerimiz, bu ülkedeki sorunları her kesimden çok daha yoğun bir şekilde yaşamaktadır. Enerjilerini etnik, ideolojik veya inanç temelli mücadelelerde kullanma zeminine itilen bir gençlik profiliyle karşı karşıyayız.

Hayatta başarılı olabilmenin önündeki bütün yolları tıkanan gençlerimiz, ister istemez, başka alternatiflere yönelmektedirler. Bugün, gençlerimizin bir bölümünü sporda, okulda, siyasette ve hayatın her alanında tehlikeli bir şiddet yöneliminin içinde görüyoruz. Gençlerimizin bir diğer bölümü ise ülkenin ve dünyanın gerçeklerinden kopuk, günlerini karanlık, izbe mekânlarda geçirmektedir. Bunlar, her türlü tehlikeli alışkanlığa yatkın bir durumdadır. Ancak, skandal çapındaki olaylar yaşanması durumunda gündemimize gelen satanizm gibi tehlikeli ve sapık eğilimlere gençlerimiz arasında giderek daha fazla rastlamanın gerisinde de hep aynı sebepler vardır.

Tabiî ki, tüm olumsuzluklara rağmen, özlediğimiz, hedeflediğimiz gençlik profilini yakalamış önemli bir gençlik kitlesi de bulunmaktadır; ancak, üzülerek tespit ve kabul etmek zorundayız ki, Türkiye, sahip olduğu büyük gençlik potansiyelini kelimenin tam anlamıyla heba etmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Akdoğan, buyurun, lütfen toparlayabilir misiniz.

MİRAÇ AKDOĞAN (Devamla) - Sonuçta, değerlendirilemeyen her potansiyel gibi genç nüfus yapımız da ülkemizin en önemli sorunlarından biri haline gelmiştir. Halbuki, Türkiye'nin, gençlerimizin enerji ve birikimlerinden her alanda etkin şekilde yararlanmasından, sorunlarını çözme, demokratik gelişimini sürdürme imkânı bulunmamaktadır. Devletin gençlik politikasındaki zafiyet yanında, bazı kesimlerin gençliği militan olarak kullanma eğilimi, sorunu daha da ağırlaştırmıştır.

Değerli milletvekilleri, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün mevcut yapısı, kadrosu ve işleyişiyle gençlerimizin sorunlarına çözüm getirecek çalışmaları gerçekleştirmesi mümkün değildir. Gençlik konusunda çalışma yapmayı, yaz kampı açmaktan ibaret sayan bir anlayışla, bu hiç mümkün değildir. Söz konusu Kurumun gerçek anlamda ülkenin gençlik politikalarının oluşturulması ve uygulanması işlevini yerine getirebilecek şekilde yeniden yapılandırılması gerekmektedir; ancak, bugün karşımızda bu Kurumu yeniden yapılandırmaya yönelik bir tasarı değil, tam tersine, bu Kurumu kamu malî yönetimi ve kontrolünün dışında bırakmaya yönelik bir düzenleme bulunmaktadır. Halbuki, doğru olan, bu Kurumu, kamu malî kontrolünün dışına çıkarmak değil, yeniden yapılandırmaktır.

İfade ettiğim düşüncelerin, bu Kurumun yeniden yapılandırılmasına ilişkin çalışmaların hızlandırılmasına katkı sağlamasını diliyor, hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akdoğan.

Sayın milletvekilleri, birleşime 5 dakika ara veriyorum.

                                                                                       

Kapanma Saati: 23.36

 

 

 

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 23.42

BAŞKAN : Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER : Harun TÜFEKCİ (Konya), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)

 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 119 uncu Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

1210 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

9.- Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İstanbul Milletvekili Mustafa Ataş ve 9 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1219, 2/812)     (S. Sayısı:1210) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde

Şimdi, söz sırası, 10 uncu madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Hamza Albayrak... Yok.

Fahrettin Poyraz?.. Yok.

Ümmet Kandoğan?.. Burada.

FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) - Başkanım, buradayım.

BAŞKAN - Buradaysanız gelin Sayın Poyraz.

FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) - O kadar hızlı okudunuz ki…

BAŞKAN - Ne yapalım yani şimdi Sayın Poyraz; buradaysanız içeride olun.

Sayın Kandoğan, buyurun.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Fahrettin Bey burada efendim.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Görmediniz Sayın Başkan.

BAŞKAN - İsimlerini okudum Sayın Kapusuz, yoktular.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Kime söz verdiniz Sayın Başkan?

BAŞKAN - Sayın Kandoğan, buyurun.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 10 uncu maddesi üzerinde düşüncelerimi açıklamak için huzurlarınızdayım. Bu madde de Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğüyle ilgili bir maddedir. Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğümüz Türkiye'de sporun gelişmesi, kalkınması için son derece önemli bir görev ve rol üstlenmiştir; ancak, son dönemlerde sporumuzun içerisinde bulunduğu acıklı tablodan da, bütün millet olarak, son derece büyük bir üzüntü duymaktayız. Özellikle halterde yaşanan doping skandalı, Dünya ve Avrupa Şampiyonalarına futbol takımlarımızın, Türk Millî Futbol Takımının gidememesi, atletizm takımımızın küme düşmesi, basketbolda Avrupa Şampiyonasında bir başarı elde edilememesi gibi hususlar, sporumuzun hangi noktalarda bulunduğunun açık bir göstergesidir. O nedenle, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü olarak, bu konular üzerinde çok daha titiz ve dikkatli durulması gerektiği inancındayım.

Demin Sayın Elitaş, benim şahsımın konuşmalarıyla ilgili olarak düşüncelerini ifade ettiler. Ancak, sadece üç dört örnek vermek istiyorum Sayın Elitaş.

Bakınız, bugün Türkiye'nin gündemine oturan stopaj konusu, Gelir Vergisi Kanunu, Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu burada görüşülürken ben çıktım -tutanakları da getirdim- stopajla ilgili konuşma yaptım. Yüzde 15 oranının yüksek olduğunu, ileride zorlama ve baskılarla bu oranın Türkiye'de aşağıya çektirilebileceğinin sinyalini verdim. İşte, bugün Maliye Bakanımız ile Sayın Babacan beraber bir açıklama yaptılar, stopajlarla ilgili bir karar aldılar. Eğer, Ümmet Kandoğan'ın sözünü o gün dikkatle dinlemiş olsalardı, bu konudaki uyarımı nazarı dikkate almış olsalardı, belki, bugün, bu noktaya gelinmiş olmayacaktı.

Ve yine…

AHMET YENİ (Samsun) - Vay anasını!..

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Evet, evet, Samsun Milletvekili, öyle diyorsunuz ama, tutanaklar burada, tutanaklar yalan söylemez Sayın Milletvekilim. İşte burada, stopajla ilgili yaptığım konuşma. Kaç ay sonra aynı noktaya geldiniz bugün, aynı noktaya geldiniz.

FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) - Gençlik sporla ilgili…

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Söyledim, onları da söyledim… Elitaş'a bir dönerseniz, o neler konuştu biliyorsunuz.

15 yeni üniversitenin kurulmasıyla ilgili, çıktım, yalvardım, Sayın Cumhurbaşkanından geri döner, döndü; aynısını geçirdiniz, Anayasa Mahkemesinden geri döner dedim, Anayasa Mahkemesinden geri döndü; 15 üniversiteniz hayata geçmedi Sayın Elitaş. Eğer o gün kulak vermiş olsaydınız bu sözlerime, bugün, o 15 ildeki üniversitemiz hayata geçmiş olacaktı.

Cari açık… Kaç konuşmam var. Sayın Albayrak burada yok; "cari açık bir risk değildir" diyor; ama, Sayın Başbakanın açıklamasından haberi yok Albayrak'ın. Sayın Başbakan geçen gün bir açıklama yaptı; diyor ki: "Cari açıkla ilgili olarak artık ciddî tedbirler almanın zamanı gelmiştir, ciddî tedbirler alacağız." Kaç aydan beri, yıldan beri biz söylüyoruz, cari açık, Sayın Başbakan aynı noktaya yeni geldi Sayın Elitaş.

TÜPRAŞ satışıyla ilgili burada kaç konuşma yaptım Sayın Elitaş; kulak vermediniz. Yüzde 66 satışının yapıldığı ertesi gün çıktım dedim ki, bu yok pahasına gitmiştir, bunun değeri bu değildir, 1 300 000 000 dolara olmaz dedim. Sayın Maliye Bakanı dedi ki: "Çok iyi fiyata sattık." Kısa bir süre sonra yapılan ihalede 4 140 000 000 dolara gitti. Eğer o günde o sözümüzü dinlemiş olsaydınız -Ofer'e satılan 14,76'yla ilgili burada çok söz söyledik Sayın Elitaş- eğer o gün onlara kulak vermiş olsaydınız, Ofer'e yapılan bu satışın yanlış olduğunu siz de kabul etseydiniz bu yanlıştan dönülebilirdi; ama, Danıştay 12. Dairesi bunu iptal etti. Bunun gibi yüzlerce örnek gösterebilirim Sayın Elitaş. İnşallah bu konuşmalarımı bir kitap haline getireceğim, o kitabın imzalı bir örneğini de ilk defa size takdim edeceğim Sayın Elitaş.

Onun için, değerli milletvekilleri, ben burada konuşuyorsam mutlaka bir bilgiye, belgeye, araştırmaya dayanan bir konuşmanın ürünüdür o konuşmalar. Bütün konuşmalarımın tutanakları orada Sayın Elitaş; arzu ederseniz okuyun, inceleyin, bakın, varsa oralarda bir yanlışım, gelin, buradan, bu kürsülerden o yanlışlarımı düzeltiniz.

Ben bu duygu ve düşüncelerle bu kanunun milletimize ve memleketimize hayırlara vesile olmasını diliyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın  Başkan…

BAŞKAN - Lütfen, Sayın Elitaş…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Müsaade eder misiniz… 9 kere adımı zikretti. Sayın Kandoğan kitap yazacakmış, teşekkür ediyorum…

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Kitap yazmayacağım, konuşmalarımı kitap haline getireceğim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Ama, üç satırını okursak kitabının tamamını okumuşuz demektir. (AK Parti sıralarından gülüşmeler)

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, böyle bir usul yok, lütfen… Böyle bir şey olabilir mi?! Ben yapsam konuşturmuyorsunuz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan, 8 kere "Mustafa Elitaş" dedi.

BAŞKAN - Sayın Kandoğan, bu Meclise…

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Buyurun, sataşma varsa…

BAŞKAN - Sayın Kandoğan,  bu Meclise bu usulü siz getirdiniz.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Ben sataşma yaptım, buyurun, söz verin Sayın Başkan. Konuşsun, oradan konuşsun. Buyurun…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan cevap vermeye değer bulmuyorum.

BAŞKAN - Madde üzerinde soru-cevap işlemi yapılacaktır.

Sayın Tüysüz buyurun.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Sayın Başkanım, cevap vermeye değer bulmuyor.

TURAN TÜYSÜZ (Şanlıurfa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Onu sen söyle bari. O söyleyemezse sen söyle. Sen söyle…(AK Parti sıralarından gülüşmeler) Daha bir gün şuraya çıkmadın allahaşkına ya!

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen…

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Bir, Elazığlılar görsün…

BAŞKAN - Sayın Tüysüz, buyurun.

TURAN TÜYSÜZ (Şanlıurfa) - Gecenin bu saatinde, değerli arkadaşlar, biraz sakin olalım.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Varsa bir şey, çıkar söylersin.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Cevap verdiğim insana değecek!

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Varsa bir şey, oraya çık söyle. (AK Parti sıralarından gürültüler)

 BAŞKAN - Sayın Tüysüz…

TURAN TÜYSÜZ (Şanlıurfa) - Başkanım, susmuyorlar ki, sussalar soracağım ama…

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Ben 110 kilo geliyorum, sen 60 kilo!

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Ne alakası var, ne alakası var?!

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri…

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Varsa bir şey, çık buraya, kürsüye. Allah Allah… Şunun haline bak!

BAŞKAN - Lütfen sayın milletvekilleri…

Sayın Tüysüz,  buyurun…

TURAN TÜYSÜZ (Şanlıurfa) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Arkadaşlar biraz stresli. Antalya'yı özlediler herhalde. Yarın gidiyorlar nasıl olsa. Biraz sakin olun arkadaşlar.

Teşekkür ediyorum.

10 uncu maddeyle ilgili birkaç soru soracağım Sayın Bakanım; ama, bunları istiyorum sizden, gerçekten istiyorum. Ben, isterseniz bunları size yazılı olarak da verebilirim.

1- Türkiye çapında atıl durumda olan, hiç kullanılmayan veya az kullanılan kaç adet spor tesisi bulunmaktadır? Bunların il il dökümleri nelerdir?

2- Türkiye çapında inşaatı yarım kalmış spor tesisleri hangileridir? İnşaatlarının ilerlememe sebepleri nelerdir? Bu inşaatlar hangi yıllarda başlamıştır? Proje bedelleri nelerdir? İl il dökümleri nelerdir?

3- Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Amatör Spor Dalları Ceza Yönetmeliğine göre kaç sporcuya ceza verilmiştir? Bu cezaların kapsamı nelerdir?

4- Çeşitli federasyonların bütçe rakamlarına bakıldığında, yüzde 65'i 25 yaşın altında olan       75 000 000'luk bir ülkeye göre çok düşük kaldığı görülmektedir. Örneğin, Dağcılık Federasyonu 400 000 YTL, Masatenisi ise 700 000 YTL gibi komik rakamlardır. Son yıllardaki, sporda görülen genel başarısızlığın bu rakamlarla ilgisi olduğu fikrine katılıyor musunuz?

5- Halter ve atletizm spor dallarındaki doping rezaletine ve spordaki genel başarısızlığa rağmen, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün üst düzey yönetiminin istifa etmesi gerektiği fikrine katılıyor musunuz?

6- Pek çok amatör spor dallarıyla uğraşan ve özellikle millî sporcular da dahil olmak üzere gençlerimizin geçim derdiyle uğraştıkları, işsiz oldukları bilinen bir gerçektir. Millî sporculara yönelik, kamu kuruluşlarına işe alınmada öncelik tanınması gibi bir çalışmanız var mıdır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tüysüz.

Sayın Bakan, buyurun.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Yazılı olarak cevap vereceğiz.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Başka soru olmadığı için, soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

11 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 11- 7/5/1987 tarihli ve 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanununa aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

"Mahallî idareler ve birliklerce verilen sağlık hizmetleri

EK MADDE 8- Mahallî idare birlikleri, belediyeler ve il özel idarelerinin; doğrudan kanunla ihdas edilmiş veya kanunların bu kurumlar adına kadro ihdas etmeye yetki vermiş olduğu makam veya organlar tarafından ihdas edilmiş olan memur kadrolarına atanmış veya memur norm kadrosuna uygun olarak 22/2/2005 tarihli ve 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanununun 36 ncı maddesinin üçüncü fıkrası ile 3/7/2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanununun 49 uncu maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca istihdam edilen sözleşmeli personel eliyle verilen sağlık hizmetleri, resmî sağlık kuruluşları tarafından verilen sağlık hizmetleri kapsamında kabul edilir."

BAŞKAN - Madde üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına, söz isteyen Dursun Akdemir, Iğdır Milletvekili. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce, siz değerli milletvekillerini ve Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz 1210 sıra sayılı Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 11 inci maddesi üzerinde görüş bildirmek üzere Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, şahsım ve Anavatan Partisi adına siz değerli milletvekillerini, tekrar, saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, 11 inci maddede ne var? Önce, tabiî, Başkanlık okudu; ancak, buradan, ben, tekrarlamak istiyorum: Belediyelerin, il özel idarelerinin ve mahallî idare birliklerinin yasalarına göre sözleşmeli olarak ihdas edilmiş kadrolardaki personel eliyle verilen sağlık hizmetleri, resmî sağlık kuruluşları tarafından verilen sağlık hizmetleri kapsamında kabul edilir.

Değerli arkadaşlarım, getirilen bu maddeyle tanınmış olan çok önemli bir haktır. Bir süre önce, bir yıl önce, sözgelimi, sözleşmeli olarak alınmış bir hekim, diş hekimi ya da bir uzman, cerrah, dahiliyeci, belediyede ya da özel idarenin herhangi bir sağlık kuruluşunda hizmet yapıyorsa, aynı, bir tıp fakültesi hastanesinde ya da bir devlet hastanesinde yapılan bir tedavi yapılmış gibi telakki ediliyor burada. Acaba şimdiye kadar Türkiye'de bu sağlık kuruluşları o denli uzmanlaştı mı ki… Birdenbire bu kuruluşlara bu yetkiyi tanımak, insan sağlığıyla direkt oynayacak kişilerin ehil olup olmadığını bilmeden bu yetkiyi vermek, bir bakıma, ehliyeti olmayan insanlara insan canını teslim etmek, gelecekte tamiri mümkün olmayan sonuçlara varabilir. O nedenle, bu konuyu dikkatle irdelemek gerekiyor. Tetkik ve tedavi edilmek üzere bu kuruluşlara bu yetki tanınırken, özellikle, daha önce, bu kanun çıkmadan daha önce yetkilendirilmiş kişilerin, tekrar, yeniden değerlendirilmesi gerekir diye düşünüyorum. Eğer daha önce bir eş dost, tanıdık vasıtasıyla, işi olsun diye, ehli olmayan bir kişi bu kuruma yerleştirilmişse…

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Sayın Başkan, müdahale eder misiniz.

DURSUN AKDEMİR (Devamla) - Sayın Başkanım, dikkatim dağıldığı için… Gerçekten, bazı şeyler vermeye çalışıyorum.

BAŞKAN - Bir saniye Sayın Akdemir.

DURSUN AKDEMİR (Devamla) - Ama, AK Parti sıralarında örnek sohbetler oluyor gecenin bu saatinde. Dikkatinizi çekmek istiyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri…

DURSUN AKDEMİR (Devamla) - Özellikle, fakir fukaranın derdine çare bulmaya çalışan hocamızın etrafında toplanan grup… Hanımefendiler ve beyefendiler, değerli milletvekili arkadaşlarım; sohbet yeri değildir burası. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar) Bu yüce çatının altında kişisel sohbetle, bu şekilde milletin sağlığıyla oynayacak bir kanun gelirken, siz sorumlu milletvekillerinin -affedersiniz- ağzıma almak istediğim…

BAŞKAN - Sayın Akdemir… Sayın Akdemir…

DURSUN AKDEMİR (Devamla) - Dikkatsiz… Ve bu şekilde bu Yüce Meclisin işgal edilmesini kontrol etmenizi Yüce Makamınızdan talep ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Akdemir "işgal" kelimesini düzeltir misiniz.

DURSUN AKDEMİR (Devamla) - Eğer kelime yanlış yerine gittiyse tabiî ki düzeltirim Sayın Başkanım; ama, sizin de kendi dikkatinizde olan bir konuya müdahale etmemenizi, görev yapmamış olarak kabul ediyorum.

MİRAÇ AKDOĞAN (Malatya) - Allahaşkına... Oraya müdahale edeceğine buraya müdahale ediyorsun Sayın Başkan.

TURAN TÜYSÜZ (Şanlıurfa) - Müdahale etsene Başkan! Görmüyor musun Başkan yahu! (AK Parti sıralarından "Otur yerine be" sesi)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri… Sayın milletvekilleri…

TURAN TÜYSÜZ (Şanlıurfa) - Kim o? Kime diyorsun otur diye yahu?

DURSUN AKDEMİR (Devamla) - Ve kaybolan zamanımın değerlendirilmesini talep ediyorum Yüce Makamınızdan.

BAŞKAN - Siz Genel Kurula hitap eder misiniz Sayın Milletvekili.

TURAN TÜYSÜZ (Şanlıurfa) - Görmüyor musun be? Bir de bana otur diyorsun. (AK Parti ve Anavatan Partisi sıralarından gürültüler)

HASAN ANĞI (Konya) - Otur yerine!

TURAN TÜYSÜZ (Şanlıurfa) - Dinlesene!..

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Ahmet Yeni, yaptığın işi görüyorsun değil mi? Laf atıyorsun, başını da yere eğiyorsun. Erkek gibi dinle. Laf atıyor, başını korkak tavşan gibi eğiyor.

BAŞKAN - Sayın Akdemir, lütfen Genel Kurula hitap eder misiniz.

DURSUN AKDEMİR (Devamla) - Sayın milletvekilleri, Atatürk'ün kurmuş olduğu bu yüce çatının altında, gecenin bu saatinde, millete hizmet etmek üzere kanun çıkarırken, siz değerli milletvekillerinin dikkati dağılmış olabilir, yorgun olabilirsiniz. Eğer yorgunluktan dolayı iş yapamıyorsanız, Grup Başkanvekillerinize hitap ediyorum: Yorgun milletvekillerinizi çalıştırmayınız Sayın Grup Başkanvekili. Burada çıkan yasalar, insan sağlığıyla direkt olarak ilgili yasalardır ve insan canına, belki, kıyılacak bir uygulamanın yasasını yapmış oluyoruz. O nedenle, milletvekillerinizin dikkatini çekmek istiyorum.

Sayın Başkan, anlamlı bakışınıza anlamlı sözlerle karşılık vermek istediğim için bu kürsüdeyim. Ben şunu söylemek istiyorum: Değerli Başkanım, muhterem milletvekilleri; bu yasa çıkmadan önce kurulmuş olan, bu anlamda kurulmuş olan bir sağlık kuruluşunda ehliyetsiz kişiler olmuş olabilir ya da bir vesileyle birinin yakını olarak oraya yerleştirilmiş olabilirler; ama, bir kamu kuruluşundaki kişinin yetkisine eşanlamda getirilecek bir sağlık mensubunun, insanlık adına insana yapacağı eksik hizmetin karşılığını acaba neyle ödeyebilirsiniz? Dikkatinizi çekmek istiyorum değerli milletvekili arkadaşlarım. Ben, burada, bu sağlık kuruluşlarının, hizmetini yürütürken, kendi üzerine aldığı işlevlerin acaba hangisini yeteri kadar yerine getirecektir diye düşünüyorum.

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Sayın Başkan, lütfen, müdahale eder misiniz. Müdahale etmek sizin göreviniz!

DURSUN AKDEMİR (Devamla) - Şöyle bir konuya yaklaşmak istiyorum: Sözgelimi, Türkiye'de, yüzde 10 vatandaşımızın hepatit virüsü taşıyıcı olarak… Belki, şu anda bu salon altında, bu yüce çatı altında bulunan milletvekillerinin yüzde 10'u hepatit, yani, sarılık taşıyıcısıdır. Bu milletvekili arkadaşlarımın kendi canıyla ilgili bir sağlık sorunu varken, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının, 70 000 000 içerisinde, yüzde 10'unu kabataslak değerlendirirsek, 10 000 000 sarılık aşısı yapılması gereken insanımızın var olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. İşte, böyle bir kuruluşa bu şekilde bir sağlık hizmeti, koruyucu sağlık hizmeti yapması gerektiği yükümlülüğünü yüklüyoruz. Bu görevi devrederken, siz değerli arkadaşlarımın sağduyulu davranmasını ve bu kanunun yeniden değerlendirilmesini talep etmek istiyorum. Tabiî ki, özel teşebbüse…(AK Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN- Sayın Akdemir, bir saniye.

Sayın milletvekilleri…

Sayın Akdemir, buyurun.

DURSUN AKDEMİR (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, mesela, bu şekilde koruyucu bir hizmeti götürebilecek bir sağlık kadrosuna sahip olabilecek midir olamayacak mıdır; bunların çok iyi hesaplanması lazım. Dün de burada, biz, Anavatan Partisi olarak, Meclis araştırması için bir sağlık konusu getirdik. Bugün gazetelerde, dikkatinizi çektiyse, İstanbul gibi bir dünya kentinde, hastanelerde aynı hastalıktan, Kırım Kongo hastalığından tedavi edilmekte olan, şüphesiyle 10 hasta yatıyor İstanbul hastanelerinde. Düşünün ki, böyle bir vakaya müdahale edecek bir sağlık kuruluşu olarak bunu telakki edelim; nasıl altından çıkacak?! Cumhuriyetin kuruluşundan beri Sağlık Bakanlığına koruyucu hekimlik konusunda verilmiş olan yetkiyi bu kadar deneyimli bir devlet kuruluşu yerine getiremezken, getirip böyle bir kuruluşa kamu niteliğinde bir hüviyet kazandırarak toplum sağlığını sıkıntılı bir duruma getiriyoruz. Kademeli olarak yapılması mümkün olabilir. O kademe zamanını hiç olmazsa tanımak lazım. O süre içerisinde bu kuruluşlara bu yetkiyi verirken personelin de eğitilmesini, yetiştirilmesini sağlayacak bir zaman tanımak gerekiyor. Ama, maalesef, kanunun maddesinde böyle bir fırsat olmadığından, bu kanunun getireceği olumsuzlukların fazla olacağını… Bu nedenle bu maddenin çekilerek yeniden değerlendirilip getirilmesini talep ediyorum. Yüce makamınızdan, siz değerli milletvekili arkadaşlarımdan bu konuya hassasiyet göstermenizi talep ediyorum.

Tekrar, siz değerli milletvekili arkadaşlarımızı ve Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akdemir.

Sayın milletvekilleri, birleşime 10 dakika ara veriyorum.

                       

Kapanma Saati: 00.03

 

SEKİZİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 00.10

BAŞKAN : Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER : Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Harun TÜFEKCİ (Konya)

 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 119 uncu Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.

1210 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

9.- Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İstanbul Milletvekili Mustafa Ataş ve 9 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1219, 2/812)    (S. Sayısı:1210) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Tasarının 11 inci maddesi üzerinde söz sırası, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Samsun Milletvekili Sayın Haluk Koç.

Buyurun Sayın Koç.

CHP GRUBU ADINA HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına saygıyla selamlıyorum.

Yaklaşık 11 saat 10 dakikalık bir mesainin ortasındayız. Ortasındayız diyorum, ne olacağı belli değil. 11 inci maddeyi görüşüyoruz. Ancak, gerekli olan maddeler üzerinde görüşlerimizi açıklamak için söz alıyoruz. Bu 11 inci maddede, belki 12'deki bölümü de ekleyerek, ufak bazı açıklamalarda bulunmak istiyorum müsaade ederseniz.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, bu maddede, Sağlık Hizmetleri Temel Kanununa bir madde eklenerek, mahallî idareler ve birliklerince verilen sağlık hizmetlerinden sadece memur kadrolarında görev yapanlar eliyle verilen sağlık hizmetlerinin resmî sağlık kuruluşunda verilen sağlık hizmeti kabul edileceği belirtilmektedir. Biraz açayım bunu; cümle oldukça dolambaçlı, karmaşık. Yani, belediyelerin özel sağlık kuruluşlarından hizmet satın alma yoluyla sağladıkları hizmetler resmî sağlık hizmeti sayılmayacak bundan sonra. BİT'leri çok iyi biliyorsunuz -aranızda, belediyelerden gelen çok sayıda arkadaşımız var- belediye iştirakli teşekkülleri biliyorsunuz ve bu yasal çerçeveler içerisinde, belediyeler, kendi iştirakleriyle birtakım sağlık kuruluşları da kurdular ve burada, zaman zaman, suiistimallere varabilecek olan, kötüye kullanma yorumu yaptırabilecek olan birtakım uygulamalar gelişti. Şimdi, bu, bilhassa, ağız ve diş sağlığı bakımından oldukça önemli bazı örnekler var; çünkü, belediyeler, özel sağlık kuruluşlarından diş tedavisi için hizmet satın alsalar bile, bu düzenlemeyle, bu kuruluşlarda diş tedavisi yaptıranlar, özel sağlık kuruluşunda tedavi ettirenler gibi muameleye tabi tutulacaklar.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, bir süredir, bir kısmınızın malumu da olduğu üzere, Mahallî İdareler Birliği, semt poliklinikleri bünyesinde, ihaleyle, ağız-diş sağlığı kuruluşlarından hizmet satın alıyorlar veya belediyeler, belediye ortaklığı ağız-diş sağlığı merkezleri kuruyorlar. Şu açıdan yaklaşabilirsiniz: Yerel yönetimlerin bulundukları yerlerde sağlığa dönük organizasyonların içinde bulunmaları da çok doğaldır, yetkileri içerisindedir diyeceksiniz; ama, bunlara, BİT'lerde yaşadığımız örneklerdeki gibi, sağlık alanında -ki, suiistimal yapılması en kolay olan alanlardan bir tanesi. Üzülerek söylüyorum, Türkiye'deki uygulamaları da söylüyorum. İlaç boyutundan tedavi boyutuna kadar çok daha kolay açıklar yakalanabilecek ve buradan kötü niyetli kişilerin farklı uygulamalara gidebileceği bir alandır sağlık alanı -böyle uygulamalara bu alanda sık rastlamaya başladık maalesef. Şimdi, buralarda yaptırılan diş tedavileri de, bu belediye ortaklı ağız-diş sağlığı merkezlerinde yaptırılan diş tedavileri de resmî sağlık kurumlarında yaptırılmış diş tedavi bedeli gibi muamele görüyordu şimdiye kadar, belki yapılmayan protezler yapılmış gibi gösteriliyordu; belediye buradan veya bu konuyla ilgili olan birimlerin birtakım -fantom diyelim- hayalî ortaklıkları, arkasında sevk zincirine bağlı olarak bunu sevk edene çıkabilecek olan birtakım ekstra primler, yönlendirmeler... Bütün bunlar, sağlık sistemi içinde, ne yazık ki, bugün karşılaştığımız gerçekler içerisinde.

Değerli arkadaşlarım, diş hekimleri odalarımız, bu konuda, bulundukları yerlerde birçok davalar açtılar, kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevlerin memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülmesi gerektiğini belirten, anlaşmalı kuruluşlarda çalışan hekimlerin kamu görevlisi olmadığını, hatta, çoğunun meslek odalarına kayıtlı olarak bile çalışmadığını ileri sürerek idarî yargı yoluna gittiler ve bunların bir kısmında da önemli derecede iptal kararları aldılar.

Bu getirilen düzenleme doğru bir düzenlemedir, bu suiistimallere kapıyı kapatacak olan bir düzenlemedir; umarım yararlı olur.

Değerli arkadaşlarım, bu arada bir iki ufak noktaya da değinmeme müsaade edin lütfen.

Şimdi, Sayın Müsteşar burada. Bu kürsüden zaman zaman -12 nci maddeyle de bağlantılı- devletin üniversite hastanelerinde birtakım sıkıntıların olduğunu dile getirmiştik. Hatta, burada milletvekili olmadan önceki görevim, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi İbni Sina Hastanesinde İç Hastalıklarına bağlı olarak Kan Hastalıkları ve Kanser Bölümünde Bölüm Başkanlığıydı. Sıkıntıları bilerek gelmiştim. Milletvekili olarak birçoğunuzun da, şu anda, herhalde, Hacettepe'de, İbni Sina Hastanesinde veya Gazi Hastanesinde, seçim bölgelerinizden gelen, sizden yardım isteyen, takiplerinde, tedavilerinde ilginizi isteyen hastalarınız mutlaka vardır. Bu kurumların çok büyük sıkıntıları var değerli arkadaşlarım.

Şimdi, bakın, ben, Ankara'da bir üniversitemizin bir tıp fakültesi hastanesi... Şu anda Sayın Müsteşarın bilgisine sunmak istiyorum. Bunlar, gerçekten, sağlık alanında küçültülecek, örselenecek, ötelenecek, ertelenecek durumlar değil. Şimdi, burada, şöyle söyleyeyim: Toplam 143 860 768 000 000 liralık kesilen faturası var ve şu anda 60 272 196 000 000'unu tahsil edebilmiş durumdalar. 83 trilyon lira, yaklaşık -küsuratını söylemeyelim- resmî kurumlardan alacağı var. Paralar tahsil edilmiyor.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, bu kurumun 83 trilyon lira alacağı var  -Ankara'da, büyük bir tıp fakültesi hastanesi- 20 trilyon lira borcu var ve şu anda yöneticileri icra takibinde. Şimdi, bu kuruluşun Emekli Sandığından 14 trilyon, SSK'dan 20 trilyon ve değişik kurumlardan da 50 trilyon lira alacağı var. Devlet kendine borçlu.

Şimdi, denk bütçe hikayesine geleceğim biraz sonra ve o şekilde bitireceğim. Ben, isterseniz biraz ayrıntı vereyim. Acaba niye bu kadar gideri, geliri var? Bakın, bunun, bahsettiğim 61 trilyonluk toplam giderinin sözleşmeli işçi kısmına 8,7 trilyon ödüyor bu hastane; çünkü, sözleşmeli personel çalıştırmadan, sağlık hizmetlerini 24 saat değişik alanlarda sürdürebilmesi imkânsız. Bir kardiyoloji servisi düşünün, bir böbrek servisi düşünün, bir kan hastalıkları, onkoloji servisi düşünün, bir genel cerrahi yoğun bakımını düşünün; 24 saat orada insanlar yaşıyorlar, sağlık personeli yaşıyor, yetmiyor, sözleşmeli personel çalıştırmak zorunda. Katkı payları öğretim üyelerine ve çalışanlarına 10,4 trilyon, elektrik, su gideri 4,6 trilyon, malzeme gideri 16,5 trilyon, temizlik 5,5 trilyon, yemek 4,5 trilyon ve 61 trilyonluk bu giderin sadece 11 trilyonunu Hazine payı ve araştırma payı olarak devlet geri alıyor.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, bu tablo karşısında… Bu büyük tıp fakültesi hastanesi bir kamu kurumu ve şu anda ilaç alamıyor değerli arkadaşlar, malzeme alamıyor, zorunlu giderlerini karşılayamıyor. Yöneticileri de, 16 trilyon lira borç ile 83 trilyon alacağı varken, 16 trilyon borcu yüzünden şu anda icra takibinde. Ondan sonra Sayın Maliye Bakanı çıkıyor, yetkililer çıkıyor, denk bütçe açıklaması yapıyor. Yani, şöyle ifade edeyim: Devlet, alacakları ödemeyerek denk bütçe sonucuna varmaya çalışıyor. Yani, bu, sizleri de kandırmasın, bizleri de kandırmasın. Yani, burada -yine söyleyeyim- bir, rakamlarla oynayarak, göstermeyerek aktifte pasifte, birtakım noktalarla kamuflaj yaparak farklı bir bütçe politikası ortaya konuyor.

Bir başka benzerini ifade edeyim: Şimdi, 2006 yılı ocak-mayıs dönemine ilişkin bütçe rakamları açıklandı ve bu dönemde 304 000 000  -YTL'den bahsediyorum- bütçe fazlası verildiğini ifade etti Sayın Maliye Bakanı. Şimdi, Sayın Unakıtan'ın kendisinin de mutlaka bildiğini sandığım gibi, gerçekler çok farklı. Ben, demin, sağlık alanındaki bir kamu kuruluşunun tablosunu anlattım, bu denk bütçe çıkartma gayretindeki manzarasını söyledim. Şimdi, bakın, Kurumlar Vergisinin yüzde 30'dan 20'ye indirilmesi dolayısıyla, bütçe, ocak-mayıs döneminde, değil fazla vermek, 400 000 000 YTL açık vermiştir; çünkü, yasa yeni yürürlüğe girdiği için, bu beş aylık dönemde bütçeye gelir olarak yazılan Kurumlar Vergisinin üçte 1'i, yani, 700 000 000 YTL bütçeden mahsup edilecektir. Böylece, 300 000 000 YTL'lik bütçe fazlası 400 000 000 YTL'lik açığa dönüşecektir ne yazık ki. Rakamlar bunu söylüyor.

Şimdi, bunun dışında bir başka örnek daha, yine aynı konuda. Mesela, Ziraat Bankasının 2005 yılı kârından 1 milyar YTL bütçeye gelir olarak aktarıldı; ancak, bütçe konuşmasının son günü, genel başkanlar sunularını yapmadan önceki sabah 6'ya çeyrek kala şunu söylemiştim...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HALUK KOÇ (Devamla) - Sayın Başkan, bitiriyorum, teşekkür ederim.

IMF prangasından kurtulduğumuz, Anayasamızın 2 nci maddesinde karşılığını bulan bağımsız bir Türkiye tarifindeki bir bütçeyi bu devletin yapacağı mutlu günlerde hep beraber buluşmayı dilemiştim ve o şekilde ayrılmıştık.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, Ziraat Bankası örneğini IMF ile şuradan bağdaştırıyorum: Şimdi, IMF, bunu, faiz dışı fazlanın hesaplanmasında gelir olarak kabul etmiyor. Böylece, IMF tanımlı bu bütçeye göre açık, Sayın Maliye Bakanının bütçesinden 1 milyar YTL daha fazla olacaktır. Bunları çoğaltmak mümkün değişik alanlarda.

Ben -Sayın Maliye Bakanı yok; ama- Sayın Maliye Bakanı Müsteşarından, kamu kuruluşu olan üniversite tıp fakültesi hastanelerinin bu alacaklarının ödenmesi konusunda duyarlılığını bir kere daha huzurlarınızda istirham etmek istiyorum. Son derece önemli bir konu ve oradaki yöneticiler şu anda icra takibinde olmamalı, kamuya hizmet etmek suç olmamalı, kamuya hizmet üretmek hiçbir zaman, böyle, o göreve talip olmayı engelleyecek sorunlar çıkarmamalı. Buraları hep beraber korumak, geliştirmek zorundayız.

Bu maddenin olumlu sonuç vereceğini umuyoruz ve Grup olarak da destekliyoruz.

Hepinize şahsım ve Grubum adına, tekrar, saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Mustafa Nuri Akbulut, Erzurum Milletvekili. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının 11 inci maddesi üzerinde söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, biraz önce tasarının 10 uncu maddesinde söz alan bir değerli milletvekili, maddede, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanuna bir geçici madde eklenmesiyle ilgili bu değişiklikle ilgili olarak, ne yazık ki, maddeyle hiçbir ilgisi olmayan bir konuşma yapmıştır. Burada Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununun dış denetimle ilgili hükümleri dışındaki hükümlerinin gençlik ve spor il müdürlükleri hakkında uygulanmayacağına ilişkin bu değişiklik hakkında konuşmak üzere kürsüye gelen milletvekili, haltercilerimizin doping cezasından, basketçilerimizin başarısızlığından, 15 üniversite kurulmasıyla ilgili kanundan, cari açıktan, TÜPRAŞ'tan bahsederek kürsüden ayrıldı.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Ofer'den, Ofer'den…

BAŞKAN - Sayın Akbulut, lütfen, maddeyle ilgili konuşur musunuz.

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Devamla) - Değerli Başkanım, maddeyle ilgili konuşacağım.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Ofer de var.

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Kendisi de geçmedi daha, kendisi de geçmedi.

BAŞKAN -  Lütfen, sayın milletvekilleri…

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Devamla) - Yalnız, bu arkadaşımız, bu konuşan arkadaşımız, bir önceki konuşmasında, kürsüye gelen milletvekillerinin maddeyle hiçbir ilgisi olmayan konuşmalar yaptığını, iş olsun diye kürsüye çıktığını belirtmişti. Ben, bu sözleri kendisine aynen iade ediyorum. Bu Mecliste en çok kürsüye çıkan, en çok kürsüye çıkmaya çalışan kendisidir. Kürsüye çok çıkmak önemli değildir, kürsüye boş konuşmak için çıkmak önemli değildir.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Yedi kez konuştu Elitaş.

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Maddeyle ilgili konuş.

BAŞKAN - Sayın Akbulut, lütfen…

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Devamla) - Peki, Değerli Başkanım, ben maddeyle ilgili konuşayım.

Şimdi, 11 inci madde Sağlık Hizmetleri Temel Kanunuyla ilgili. Biliyorsunuz, sağlık hizmetleriyle ilgili temel esasları düzenleyen bu maddenin kapsamı, Millî Savunma Bakanlığı hariç, tüm kamu kurum ve kuruluşları ile özel hukuk tüzelkişilerini ve gerçek kişileri kapsıyordu bu kanun; ancak, uygulamada görülen bazı aksaklıkların -ki, biraz önce Haluk Bey de bahsetti, ondan önceki konuşmacı da yasayla ilgili görüşlerini belirtti yaşanan aksaklıkların giderilmesi amacıyla, mahallî idare birlikleri, belediyeler ve özel idarelerinin, ihdas edilmiş memur kadrolarına atanmış veya istihdam edilen sözleşmeli personeliyle verilen sağlık hizmetlerinin resmî sağlık kuruluşları tarafından verilen sağlık hizmetleri kapsamında kabul edileceğine ilişkin bir maddedir. Belirttiğim gibi, daha iyi hizmet verilmesi amacıyla ve uygulamadaki tıkanıklıkların aşılması amacıyla böyle bir değişiklik düşünülmüştür.

Ben değişikliğin hayırlı olmasını diliyor; hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akbulut.

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Çok şey söyledin sen de, bravo!

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Madde üzerinde konuştun sanki!

BAŞKAN - Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Bilecik Milletvekili Fahrettin Poyraz.

Buyurun Sayın Poyraz. (AK Parti sıralarından alkışlar)

FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) - Saygıdeğer Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; gecenin bu geç vaktinde sizleri fazla meşgul etmeden sözlerime başlayacağım. Sözlerime başlamadan, hepinizi saygıyla, muhabbetle selamlıyorum.

Görüşülmekte olan kanunun 11 inci maddesinde söz konusu olan husus, herkesin malumu olduğu üzere, il özel idaresi, belediye ve diğer yerel birliklerin çalıştırdığı sözleşmeli personelin diğer sağlık personeli biçiminde algılanması noktasında, kabul edilmesi gerektiği noktasında bir hüküm ihtiva etmektedir. Bu anlamda, gerek ödemelerde gerekse diğer hukukî konularda yanlış uygulamalara ve tereddütlere engel olunmasın diye konulan bir maddedir. Doğru bir maddedir.

Ben, bu konuda olumlu görüşlerimi beyan ediyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Poyraz.

Madde üzerinde soru-cevap işlemi yapılacaktır.

Sayın Güler, buyurun.

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

AKP'nin hakikaten sinirleri biraz felç olmuş, tatile ihtiyaçları var. İnşallah iyi yarar; çünkü, en ufak bir şeyde ajitasyon, en ufak bir şekilde, şiddet had safhada.

Evet, Sayın Başkan, sizin aracılığınızla Sayın Bakanıma soru sormak istiyorum. Şimdi, tabiî ki, sağlığın tek çatı altında bütünleşmesi vesilesiyle tüm kamu kurumlarının bütünleştirildiğini de devrim olarak nitelediniz. Bugünkü aksayan yönleri ise geliştirerek, tekrar, yerel birimlerde yeni sağlık teşkilatlarının kurulmasını teşvik ediyorsunuz. Bu bir çelişki değil midir?

İkincisi: Tabiî ki, özel, bu kadrolaşma açısından da bir vesile olarak kullanılacak mıdır? Bu personelin sayısı ne kadardır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Güler.

Sayın Tüysüz, buyurun.

TURAN TÜYSÜZ (Şanlıurfa) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sizin aracılığınızla, Sayın Bakana 3-4 tane soru soracağım.

Özellikle biraz önce bir değerli milletvekilimizin, Erzurum Milletvekilimizin kürsüye çıkıp bazılarına "bey", bazılarına da "o kişi" demesini şiddetle kınıyorum, güzel bir şey değil. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar) Burada hepimiz arkadaşız, hepimiz milletvekiliyiz, hepimiz beyefendiyiz; herkes birbirine, lütfen, "beyefendi" diye hitap etsin. Onun için…

Sorularıma başlıyorum.

Birinci soru: Türkiye çapında mahallî idare birlikleri, belediyeler ve il özel idarelerine ait olan sağlık kuruluşlarının envanteri bulunmakta mıdır? Bunların dökümü il il nedir?

İkinci soru: Madde 11'deki ek madde 8'in sonunda yer alan, bahse konu "personel eliyle verilen sağlık hizmetleri, resmî sağlık kuruluşları tarafından verilen sağlık hizmetleri kapsamında kabul edilir" kısmının anlamı, bu kuruluşların heyete dayalı sağlık raporu verme hakkına sahip olduğu anlamına gelmekte midir?

Üçüncü soru: Türkiye, doktor ve hemşire sayısı açısından OECD ülkeleri arasında nüfus başına en az doktor ve hemşire düşen ülke konumundadır. Doktor, hemşire ve sağlık personeli sayısını artırmak için çalışma yapmak yerine, bu palyatif düzenlemelere gitmenin genel sağlık sorunlarına ne gibi bir katkısı olacaktır?

Dördüncü soru: Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanının açıklamalarına göre, 2004 yılı bütçesinde, sosyal güvenlik sistemi açığı, devlet bütçesinin yüzde 12'sine, yani, 50 katrilyon TL'ye ulaşacağı öngörülmüş olup, kayıtlı istihdam oranının yüzde 48,2, kayıtdışı oranının ise yüzde 51,6 düzeyinde olacağı hesaplanmıştır. Bu kadar çarpık bir tabloyu düzeltmek için Hükümet olarak ne gibi tedbirleriniz bulunmaktadır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tüysüz.

Sayın Özdoğan, buyurun.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım, delaletinizle Sayın Hükümete birkaç soru sormak istiyorum.

Birinci sorum: Sağlık Bakanlığına bağlı hastanelerdeki boş eczacı kadrolarını ne zaman dolduracaksınız; ki, önemli ölçüde boş eczacı kadrosu bulunmaktadır?

İkinci sualim; Anadolu'nun birçok yerindeki sağlık ocaklarında sağlık memuru, hemşire ve ebe bulunmamaktadır. Hastalar inim inim inlemektedir. Bu mahrumiyeti ne zaman gidereceksiniz?

Üçüncü sualim: Erzurum'daki Nenehatun Kadın ve Doğum Hastanesi, müteahhit hatası ve kastı nedeniyle, depreme dayanıklılık bakımından çeşitli bilirkişi raporlarına göre ağır risk altındadır. Daha önce burayı ziyaret eden Sayın Sağlık Bakanı, buradaki hastaların başka hastaneye nakledileceğini söylemişti. Sayın Sağlık Bakanının bu söyleminden sonra hastalar başka hastaneye nakledildi mi? Nakledilmediyse ne zaman nakledilecek?

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özdoğan.

Sayın Kandoğan…

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

11 inci maddeyle ilgili olarak AK Partili iki milletvekilimizi dinledik. Bu madde üzerinde, sayın milletvekilleri, karşılaşılan aksaklıkların giderileceği söylendi. Bu aksaklıkların ne olduğunu ve bu aksaklıkların nasıl giderileceğini Sayın Bakanımdan öğrenmek istiyorum.

Ayrıca, 10 uncu maddeyle ilgili olarak Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanununun dış denetim meselesi, o genel müdürlüğe ayrılan kaynaklarla elde edilen başarıların da denetlenmesini içine alan bir maddedir. O bakımdan, ayrılan kaynaklarla neler elde edilmiştir? Hangi başarıların elde edildiğinin sorgulanması da, elbette, bu kürsülerden konuşulması gerektiği inancımı ifade ediyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan, buyurun.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekillerimizin sorularına, maddeyle ilgili sorularına yazılı cevap vereceğiz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, birleşime 5 dakika ara veriyorum.

                                                                                       

Kapanma Saati: 00.32

 

 

 


DOKUZUNCU OTURUM

Açılma Saati: 00.35

BAŞKAN : Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER : Harun TÜFEKCİ (Konya), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)

 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 119 uncu Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.

1210 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

9.- Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İstanbul Milletvekili Mustafa Ataş ve 9 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1219, 2/812)    (S. Sayısı:1210) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Şimdi, 9 uncu sırada yer alan Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine başlayacağız.

10.- Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1217) (S. Sayısı: 1203)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Bugünkü program tamamlanmıştır.

Türk Silahlı Kuvvetlerinin Avrupa Kuvveti Kongo Demokratik Cumhuriyeti Harekâtı kapsamında yurt dışına gönderilmesine, bu kuvvetlerin verilecek izin ve belirlenecek esaslar çerçevesinde kullanılmasına Anayasanın 92 nci ve 117 nci maddeleri uyarınca izin verilmesine dair Başbakanlık tezkeresi ile alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 27 Haziran 2006 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

                       

Kapanma Saati: 00.36