DÖNEM:
22 CİLT: 124 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
119 uncu Birleşim
22 Haziran 2006 Perşembe
İ
Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. -
YOKLAMALAR
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Konya Milletvekili Remzi Çetin'in,
küresel ısınmanın mevsimlere ve canlı hayata olumsuz etkilerinin önlenmesi için
işbirliğinin önemine, çevreye en az zararlı temiz enerji kaynaklarına
yönelmenin faydalarına ilişkin gündemdışı konuşması
2.- Zonguldak Milletvekili Harun Akın'ın,
Zonguldak'ın düşman işgalinden kurtarılışının 85 inci yıldönümüne, Türkiye
Taşkömürü Kurumunun özelleştirilmesi aşamasında yaşanan işsizlik sorununa
ilişkin gündemdışı konuşması
3.- Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün'ün,
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının amacına, Türk Dil Kurumunun temiz Türkçenin kullanılması
konusundaki çalışmalarına ilişkin gündemdışı konuşması
B) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Mersin Milletvekili Hüseyin Güler ve
19 milletvekilinin, Mersin İlindeki çevre sorunlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/374)
C)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- TBMM'nin tatilde bulunduğu süre
içerisinde de çalışmalarına devam etmesine ilişkin İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonu Başkanlığı tezkeresi (3/1082)
V.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- Tokat Milletvekilleri Orhan Ziya Diren
ve Feramus Şahin'in yasama dokunulmazlıklarının kaldırılması hakkında
Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu
Karma Komisyon Raporları (3/979) (S. Sayısı: 1196)
2.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş
ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici
Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S.
Sayısı: 305)
3.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve
Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030)
(S. Sayısı: 904)
4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına
Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması İçin İşbirliğine İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/1115) (S. Sayısı:1147)
5.- Denizli Milletvekili Osman Nuri Filiz
ile Balıkesir Milletvekili Ali Osman Sali'nin; Devlet Planlama Teşkilatı
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/499) (S. Sayısı:
949)
6.- Konut Finansmanı Sistemine İlişkin
Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/1148) (S. Sayısı: 1159)
7.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve 7
Milletvekilinin; 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkındaki Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılması, 4576 Sayılı Devlet Memurları Kanunu, Harcırah
Kanunu, Bazı Sağlık Personelinin Devlet Hizmet Yükümlülüğüne Dair Kanun, Tapu
ve Kadastro Genel Müdürlüğü Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun, Kadastro Kanunu ile Genel
Kadro Usulü Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılması, 181
Sayılı Sağlık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun Hükmünde
Kararnamenin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkındaki Kanun Teklifi ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (2/798) (S. Sayısı:
1199)
8.- Orman Mühendisliği, Orman Endüstri
Mühendisliği ve Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği Hakkında Kanun Tasarısı ile
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (1/1073) (S. Sayısı: 1040)
9.- Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin
İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ve Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İstanbul
Milletvekili Mustafa Ataş ve 9 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1219,
2/812) (S. Sayısı:1210)
10.- Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/1217) (S. Sayısı: 1203)
VI.- ÖNERİLER
A) SİYASÎ
PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.- (10/54) esas numaralı Meclis
araştırması önergesinin öngörüşmesinin Genel Kurulun 22.6.2006 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin Anavatan Partisi grup önerisi
VII.-
SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI SORULAR
VE CEVAPLARI
1.- Denizli Milletvekili Mustafa
GAZALCI'nın, AK Parti Adıyaman İl Kongresine öğrencilerin katılımına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/14184)
2.- Antalya Milletvekili Atila EMEK'in, AK
Parti Adıyaman İl Kongresine öğrencilerin katılımına ilişkin Başbakandan sorusu
ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/14185)
3.- İzmir Milletvekili Türkân
MİÇOOĞULLARI'nın, AK Parti Adıyaman İl Kongresine öğrencilerin katılımına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı
(7/14186)
4.- Denizli Milletvekili Ümmet
KANDOĞAN'ın, AK Parti Adıyaman İl Kongresine öğrencilerin katılımına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/14204)
5.- Mersin Milletvekili Ersoy BULUT'un, AK
Parti Adıyaman İl Kongresine öğrencilerin katılımına ilişkin Başbakandan sorusu
ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/14208)
6.- İstanbul Milletvekili Berhan
ŞİMŞEK'in, bir kitabın yazarı olduğu iddia edilen TRT Genel Müdür Yardımcısına
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Beşir ATALAY'ın cevabı (7/14222)
7.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, AK Parti Adıyaman İl Kongresine öğrencilerin katılımına ilişkin
sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/14235)
8.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, AK
Parti Adıyaman İl Kongresine öğrencilerin katılımına ilişkin Başbakandan sorusu
ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/14260)
9.- Malatya Milletvekili Süleyman
SARIBAŞ'ın, 6.5.2006 tarihinde TRT yayınlarında meydana gelen kesintiye ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı Beşir ATALAY'ın cevabı (7/14281)
10.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
Türk Telekomun ve Telsimin yabancılara satılmasının yol açabileceği sorunlara
ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/14326)
11.- Denizli Milletvekili Ümmet
KANDOĞAN'ın, basın müşavirliğine yapılan atamalara ilişkin sorusu ve
Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız ÖZAK'ın cevabı (7/14332)
12.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın,
Bilecik'te yapılan ihalelere ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı
Faruk Nafız ÖZAK'ın cevabı (7/14350)
13.- Diyarbakır Milletvekili Mesut
DEĞER'in, Diyarbakır'ın Kulp İlçesinde yapılması gereken deprem konutlarına
ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız ÖZAK'ın cevabı
(7/14351)
14.- Adana Milletvekili N. Gaye
ERBATUR'un, AK Parti Adıyaman İl Kongresine öğrencilerin katılımına ilişkin
sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/14382)
15.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, TRT Genel Müdür Yardımcısının yazdığı iddia edilen bir kitaba
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Beşir ATALAY'ın cevabı (7/14497)
16.- İstanbul Milletvekili Bihlun
TAMAYLIGİL'in, işverenlerin kreş açma zorunluluğunun kaldırılacağı iddialarına
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Nimet ÇUBUKÇU'nun cevabı (7/14565)
TBMM Genel Kurulu saat
14.00'te açılarak sekiz oturum yaptı.
Birinci, İkinci, Üçüncü, Dördüncü, Beşinci ve Altıncı
Oturumlar
Bursa Milletvekili Şerif
Birinç, 20 Haziran Dünya Mülteciler Gününe,
Denizli Milletvekili
Mustafa Gazalcı, köy enstitülerinin kurucusu İsmail Hakkı Tonguç'un ölümünün 46
ncı yıldönümüne ve eğitime katkılarına,
Sakarya Milletvekili
Recep Yıldırım, Sakarya'nın düşman işgalinden kurtarılışının 85 inci
yıldönümüne,
İlişkin gündemdışı birer
konuşma yaptılar.
Tokat Milletvekili Mehmet
Ergün Dağcıoğlu hakkında (3/594) esas numaralı dosyaya konu olay 12 Ocak 2005
tarihli 27 sayılı kararla sonuçlandırıldığından, dosyanın TBMM Başkanlığına
geri gönderilmesine karar verildiğine ilişkin Anayasa ve Adalet Komisyonları
üyelerinden kurulu Karma Komisyon raporu Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Anavatan Partisi Grubu
adına Grup Başkanvekilleri Gaziantep Milletvekili Ömer Abuşoğlu ve Malatya
Milletvekili Süleyman Sarıbaş'ın, Kırım-Kongo kanamalı ateşi hastalığı
vakalarının araştırılarak sorumlularının ve alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/373)
Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve
öngörüşmesinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Bazı illerimizde görülen
virüslü kene ısırmalarına dayalı Kırım-Kongo kanamalı ateşi hastalığı ile
ilgili (10/373) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun
21.6.2006 Çarşamba günkü birleşiminde görüşülmesine ilişkin Anavatan Partisi
Grubu önerisinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmediği açıklandı.
Gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
1 inci sırasında bulunan,
Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S.
Sayısı: 305), görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon
raporu henüz gelmediğinden;
2 nci sırasında bulunan,
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin (1/1030) (S. Sayısı: 904),
3 üncü sırasında bulunan,
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında
Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması
İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
(1/1115) (S. Sayısı:1147),
Kanun Tasarılarının
görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından;
Ertelendi.
4 üncü sırasında bulunan,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Ankara Milletvekili Salih
Kapusuz'un, Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin (2/773) (S. Sayısı: 1200), görüşmelerine
devam olunarak, kabul edilip kanunlaştığı açıklandı.
5 inci sırasında bulunan,
Memurlar Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında
Kanun Tasarısı ve Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir ile Denizli Milletvekili
Ümmet Kandoğan ve Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş ile 12 Milletvekilinin,
Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun
Teklifinin (1/994, 2/321, 2/474) (S. Sayısı: 952) görüşmelerine başlanarak 4
üncü maddesine kadar kabul edildi.
Gaziantep Milletvekili
Ömer Abuşoğlu, İstanbul Milletvekili Ali Topuz'un,
İzmir Milletvekili K.
Kemal Anadol, Gaziantep Milletvekili Ömer Abuşoğlu'nun,
Konuşmalarında,
Partilerine sataştığı iddiasıyla birer açıklamada bulundular.
Saat 00.04'te toplanmak
üzere, Altıncı Oturuma 00.01'de son verildi.
İsmail Alptekin
Başkanvekili
Ahmet Küçük Harun Tüfekci
Çanakkale Konya
Kâtip Üye Kâtip Üye
Bayram Özçelik
Burdur
Kâtip
Üye
Yedinci ve Sekizinci Oturumlar
Gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
5 inci sırasında bulunan,
Memurlar Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında
Kanun Tasarısı ve Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir ile Denizli Milletvekili
Ümmet Kandoğan ve Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş ile 12
Milletvekilinin, Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Disiplin Cezalarının
Affı Hakkında Kanun Teklifinin (1/994,
2/321, 2/474) (S. Sayısı: 952), görüşmeleri tamamlanarak, istem üzerine
elektronik cihazla yapılan açıkoylamadan,
8 inci sırasında bulunan,
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve İstanbul Milletvekili Tayyar Altıkulaç'ın, Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (1/1216,
2/561) (S. Sayısı: 1204) yapılan görüşmelerden,
Sonra, kabul edilip
kanunlaştıkları açıklandı.
6 ncı sırasında bulunan,
Denizli Milletvekili Osman Nuri Filiz ile Balıkesir Milletvekili Ali Osman
Sali'nin, Devlet Planlama Teşkilatı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/499) (S.
Sayısı: 949),
7 nci sırasında bulunan,
Konut Finansmanı Sistemine İlişkin Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısının (1/1148) (S. Sayısı: 1159),
9 uncu sırasında bulunan,
Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve 7 Milletvekilinin, 190 Sayılı Genel Kadro
ve Usulü Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması, 4576
Sayılı Devlet Memurları Kanunu, Harcırah Kanunu, Bazı Sağlık Personelinin Devlet
Hizmet Yükümlülüğüne Dair Kanun, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Kuruluşu ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında
Kanun, Kadastro Kanunu ile Genel Kadro Usulü Hakkındaki Kanun Hükmünde
Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun Bazı
Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılması, 181 Sayılı Sağlık Bakanlığının Teşkilat
ve Görevleri Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesi Hakkındaki Kanun Teklifinin (2/798) (S. Sayısı: 1199),
10 uncu sırasında
bulunan, Orman Mühendisliği, Orman Endüstri Mühendisliği ve Ağaç İşleri
Endüstri Mühendisliği Hakkında Kanun Tasarısının (1/1073) (S. Sayısı: 1040),
Görüşmeleri, ilgili
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından, ertelendi.
İstanbul Milletvekili Ali
Topuz,
Ankara Milletvekili Salih
Kapusuz,
Bitlis Milletvekili Edip
Safder Gaydalı’nın, konuşmasında, şahsına ve Partisine sataştığı iddiasıyla
birer açıklamada bulundular.
22 Haziran 2006 Perşembe
günü, alınan karar gereğince saat 13.00'te toplanmak üzere, birleşime 01.45'te
son verildi.
Nevzat Pakdil
Başkanvekili
Ahmet Küçük Bayram Özçelik
Çanakkale Burdur
Kâtip Üye Kâtip Üye
Yaşar Tüzün
Bilecik
Kâtip
Üye
II. - GELEN KÂĞITLAR
22 Haziran 2006 Perşembe
Teklifler
1.- Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli ve 14 Milletvekilinin; 2510 Sayılı İskân Kanununa Bir Ek Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (2/824) (Tarım, Orman ve Köyişleri ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16.6.2006)
2.- Ordu Milletvekili Cemal Uysal ve 6 Milletvekilinin; 193 Sayılı
Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/825)
(Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.6.2006)
Tezkere
1.- Türk Silahlı Kuvvetleri'nin "Avrupa Kuvveti Kongo
Demokratik Cumhuriyeti Harekatı" Kapsamında Yurt Dışına Gönderilmesine; Bu
Kuvvetlerin Verilecek İzin ve Belirlenecek Esaslar Çerçevesinde Kullanılmasına
Anayasanın 92 nci ve 117 nci Maddeleri Uyarınca İzin Verilmesine Dair
Başbakanlık Tezkeresi (3/1081) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.6.2006)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- Denizli Milletvekili
Ümmet KANDOĞAN'ın, TBMM Spor Oyunları kapsamındaki atıcılık müsabakasına
ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/14569)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30/5/2006)
2.- İstanbul Milletvekili
Berhan ŞİMŞEK'in, TBMM Spor Oyunları kapsamındaki atıcılık müsabakasına ilişkin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/14570)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/5/2006)
Meclis Araştırması Önergesi
1.- Mersin Milletvekili
Hüseyin GÜLER ve 19 Milletvekilinin Mersin İlindeki çevre sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98
inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/374) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/6/2006)
Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün,
bürokratik yönetimin işleyişine ve naklen atamalardaki sorunlara ilişkin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi
(7/13978)
2.- Gaziantep Milletvekili Abdulkadir ATEŞ'in,
ABD Merkezi Haberalma Örgütüne ait uçakların havaalanlarımızı kullanıp
kullanmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14178)
3.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın,
bazı kamu kurum ve kuruluşlarının görev zararlarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/14180)
4.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in,
Hakkâri'de yapılan ihalelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14182)
5.- Afyonkarahisar Milletvekili
Halil ÜNLÜTEPE'nin, Afyonkarahisar'da yapılan ihalelere ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/14183)
6.- Adana Milletvekili
Tacidar SEYHAN'ın, Bingöl-Karlıova'da TOKİ'nin aldığı araziye ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14187)
7.- İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in,
TRT İzmir Bölge Müdürlüğüne yönelik bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/14188)
8.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in,
BOTAŞ'ın, kurduğu bir şirketteki personel istihdamına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/14189)
9.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, dış
borçlanmaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14191)
10.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, AK Parti il kongrelerinde kamu araçlarının kullanıldığı
iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14192)
11.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in,
özürlü, hükümlü ve terör mağduru istihdamına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/14193)
12.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim
ÖZKAN'ın, Burdur-Bucak-Seydiköy'ün köy içi yollarının onarımına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14195)
13.- İzmir Milletvekili Serpil YILDIZ'ın,
emekli aylıklarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14197)
14.- Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri SAYGUN'un,
Ankara Büyükşehir Belediyesinin Çin'den granit ithal edeceği iddiasına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14199)
15.- Bilecik Milletvekili Yaşar TÜZÜN'ün, kamu
kurum ve kuruluşlarının Bilecik'te açtıkları ihalelere ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/14200)
16.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in,
Atatürk'ün doğduğu evi ziyaretiyle ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/14202)
17.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in,
Korkut Özal'ın sahibi olduğu iş merkezine kaçak kat yapıldığı iddiasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14203)
18.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, AK Parti Diyarbakır İl Kongresine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/14209)
19.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Ardahan'da şiddetli yağıştan meydana gelen afete ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14210)
20.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in,
İzmir-Çeşme otoyolunun bir bölümündeki ücretlendirmeye ilişkin Bayındırlık ve
İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/14211)
21.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, atık
su ve evsel nitelikli katı atık arıtma tesislerine ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14212)
22.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın,
Konya-Çumra Şeker Fabrikasının atık sularının çevreye zarar verdiği iddialarına
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/14213)
23.- İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in,
İzmir-Kemalpaşa-Ulucak Köyünde orman görevlilerinin köylüleri tartakladığı
iddiasına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/14214)
24.- Mersin Milletvekili Ersoy BULUT'un,
Mersin-Kazanlı Beldesindeki sanayi tesislerinin çevreye etkilerine ilişkin
Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/14215)
25.- Muğla Milletvekili Fahrettin ÜSTÜN'ün,
Muğla-Köyceğiz-Ekincik Köyündeki "2B" arazilerinin tahsisine ilişkin
Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/14216)
26.- Ordu Milletvekili İdris Sami
TANDOĞDU'nun, engelli ve özürlü personel istihdamına ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/14220)
27.- Tekirdağ Milletvekili Erdoğan KAPLAN'ın,
Tekirdağ-Saray'daki linyit sahasında termik santral kurma çalışmalarına ilişkin
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/14225)
28.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim
ÖZKAN'ın, Burdur-Tefenni-Çaylı Köyünün gölet ihtiyacına ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/14226)
29.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Kura
Nehrinde taşkın önleme çalışmalarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14227)
30.- Çanakkale Milletvekili Ahmet KÜÇÜK'ün, Çan
Linyit İşletme Müdürlüğüne ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14228)
31.- Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri SAYGUN'un,
İstanbul-Tuzla Belediyesince yeni evli çiftlere dağıtıldığı iddia edilen bir
kitaba ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14229)
32.- Ankara Milletvekili
Yılmaz ATEŞ'in, Ankara Büyükşehir Belediyesinin bulvar ve caddelerdeki
ağaçlandırma çalışmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14230)
33.- Manisa Milletvekili Nuri ÇİLİNGİR'in,
Kuzey Irak'taki yönetimin Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki vatandaşlara yönelik
bazı faaliyetlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14231)
34.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Ardahan'daki bir köy ilköğretim okulunun lojman ihtiyacına ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14236)
35.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in,
sözde Ermeni soykırımı ile ilgili Fransa'da hazırlanan tasarıya ilişkin
Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/14244)
36.- Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in,
Emekli Sandığının bazı tıbbi ürünler için yaptığı ödemelere ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14246)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.03
22 Haziran 2006 Perşembe
BAŞKAN : Başkanvekili
İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK
(Çanakkale), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 119 uncu Birleşimini açıyorum.
BAŞKAN - Elektronik
cihazla yoklama yapacağım.
Yoklama için 5 dakika
süre veriyorum. Sayın milletvekillerinin, oy düğmelerine basarak salonda
bulunduklarını bildirmelerini; bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini; buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını
görevli personel aracılığıyla, 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayısı bulunamamıştır.
Birleşime 10 dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 13.10
Açılma Saati: 13.22
BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 119 uncu Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
III. - YOKLAMA
BAŞKAN - Yapılan ilk
yoklamada toplantı yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi, tekrar elektronik cihazla
yoklama yapacağım.
Yoklama için 5 dakika
süre veriyorum. Sayın milletvekillerinin, oy düğmelerine basarak salonda
bulunduklarını bildirmelerini; bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini; buna rağmen sisteme giremeyen üyeler var ise, yoklama
pusulalarını görevli personel aracılığıyla, 5 dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç
sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.
Gündemdışı ilk söz,
küresel ısınmanın mevsimlere ve canlı hayata etkisi hakkında, Konya
Milletvekili Sayın Remzi Çetin'e aittir.
Buyurun Sayın Çetin. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Konya
Milletvekili Remzi Çetin'in, küresel ısınmanın mevsimlere ve canlı hayata
olumsuz etkilerinin önlenmesi için işbirliğinin önemine, çevreye en az zararlı
temiz enerji kaynaklarına yönelmenin faydalarına ilişkin gündemdışı konuşması
REMZİ ÇETİN (Konya) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; günümüzdeki en önemli küresel
problemlerden biri de, küresel ısınma ve bunun çok yönlü etkileridir. Bu önemli
meselenin dünyamız için arz ettiği tehlike uzun bir zamandan beri iyi
bilinmektedir. Uluslararası teşkilatlar konuyla ilgili çeşitli toplantılar
yaparak, uluslararası bağlayıcılığı olan anlaşmalar yapmışlardır; çünkü,
küresel sorunların çözümü, küresel işbirliğini gerektirmektedir.
Dünyamızı tehdit eden en
büyük çevre sorunlarından birisi olarak adlandırılan küresel ısınma ve iklim
değişikliği, en başta fosil yakıt kullanımı, sanayileşme, enerji üretimi,
ormansızlaşma ve diğer insan etkinlikleri sonucunda ortaya çıkmış, ekonomik
büyüme ve nüfus artışı bu süreci daha da hızlandırmıştır.
Küresel yüzey
sıcaklıklarında 19 uncu Yüzyılın sonlarında başlayan ısınma, son yıllarda daha
da belirginleşerek, hemen her yıl bir önceki yıla göre daha sıcak olmak üzere,
küresel sıcaklık rekorları kırılmış ve ortalama hava sıcaklıkları geçen
yüzyılda 0,4 ile 0,8 santigrat derece arasında artmıştır.
Küresel iklimdeki
gözlenen ısınmanın yanı sıra, en gelişmiş iklim modelleri, küresel ortalama
yüzey sıcaklıklarında 1990-2100 dönemi için 1,4-5,8 santigrat derece arasında
bir artış olacağını öngörmektedir. Küresel sıcaklıklardaki artışlara bağlı
olarak da hidrolojik döngünün değişmesi, enerji temin güvenliği ve su
kaynaklarının hacminde ve kalitesinde azalma, kara ve deniz buzullarının
erimesi, kar ve buz örtüsünün alansal daralması, deniz seviyesinin yükselmesi,
kıyı ekosistemlerinin olumsuz etkilenmesi, kuraklık ve sele maruz kalan bölgelerde
tarım ve mera bölgelerinde azalma, iklim kuşaklarının yer değiştirmesi ve
yüksek sıcaklıklara bağlı olarak salgın hastalıkların ve zararlıların artması
gibi dünya ölçeğinde sosyoekonomik sektörleri, ekolojik sistemleri ve insan
yaşamını doğrudan etkileyecek önemli değişikliklerin olabileceği
beklenmektedir.
Bilim adamları yıllar
süren uğraşlardan sonra nihayet hükümetlerin dikkatini bu denli önemli bir
soruna çekebildiler. Bugüne değin birçok uluslararası toplantı yapıldı ve
anlaşmalar imzalandı. Dünya Meteoroloji Örgütünce 1979'da düzenlenen Birinci
Dünya İklim Konferansı belki de bu hassas konuya uluslararası düzeyde de dikkat
çeken ilk toplantı oldu. Bunu birçok toplantı ve konferans izledi. 1992'de
Rio'da gerçekleştirilen Yerküre Zirvesinde ise iklim değişikliklerine neden
olan sera gazları salımını azaltmaya yönelik eylem stratejilerini ve
yükümlülükleri düzenleyen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve
Sözleşmesi (İDÇS) imzaya açıldı ve sözleşme 1994'te yürürlüğe girdi. Sözleşmede
katılımcı ülkelere özel koşulları dikkate alınarak ortak fakat farklı
sorumluluklar yükleniyor. Sözleşmenin eklerinde ise kimi ülkeler ekonomik
gelişmişlik düzeylerine göre taraflara ayrılıyorlar. Buna göre, ek 1 tarafını
OECD ve ekonomileri geçiş sürecinde olan Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri, ek 2
tarafını yalnızca OECD ülkeleri oluşturuyor.
Ülkelerin bu şekilde
ayrılmalarının nedeni ise, gelişmekte olan ülkelere yönelik sorumluluklarla
ilgiliydi. Ek 1 tarafları, gelişmekte olan ülkelere insan kaynaklı sera gazı
salımlarını azaltmada parasal kaynak ve teknolojik kaynak aktarmakla
yükümlüyken, ek 2 ülkeleri bu ülkelerin özel ihtiyaçlarının karşılanması gibi
temel konularda yükümlülükler aldılar. Sözleşmenin özünü ise, bu tarafların
insan kaynaklı sera gazı salımlarını, 2000 yılına kadar 1990'daki düzeylerine
çekmeleri yükümlülüğü oluşturuyordu. Türkiye sözleşmenin hem ek 1 hem de ek 2
ülkeleri arasında yer aldı. Ne var ki, şartlarda, özellikle enerji bağlantılı
karbondioksit salımını 2000'e kadar 1990'daki düzeye çekemeyeceğini belirten
Türkiye, sözleşmeye taraf olmaktan vazgeçti.
Küresel sera gazları
salımını 2000 sonrasında azaltmaya yönelik yasal yükümlülük girişimleri ve
hedefleri ise, İDÇS Taraflar Konferansının 1995'te Berlin'de ve 1997'de
Kyoto'da yapılan toplantılarında gündeme geldi. Bu son toplantıda imzalanan
Kyoto Protokolüne göre, İDÇS'ye taraf olan gelişmiş ülkeler, insan kaynaklı
karbondioksit eşdeğer sera gazı salımlarını 2008-2012 döneminde 1990'daki
düzeylerinin ortalama yüzde 5 altına indirmeyi kabul ettiler. Avrupa Birliği
yüzde 8'lik bir azaltma yükümlülüğü alırken, Avustralya yüzde 8, İzlanda yüzde
10, Norveç yüzde 1 oranında salımlarını artırma ayrıcalığı aldılar. ABD için
belirlenen salım azaltma yükümlülüğüyse yüzde 7'ydi. Ne var ki, Amerika Birleşik
Devletleri, daha sonra, ülke ekonomisinin çıkarlarına zarar vereceğini öne
sürerek, protokole taraf olmayacağını bildirdi.
Kyoto Protokolünün
yürürlüğe girmesi içinse, sanayileşmiş ülkelerin 1990 yılı toplam karbondioksit
salımlarının en az yüzde 55'ini karşılayan ve İDÇS'ye taraf en az 55 gelişmiş
ülkenin onayı gerekiyordu. 2005'in şubat ayında Rusya Federasyonunun da
onaylamasıyla, Kyoto Protokolü yürürlüğe girdi.
Türkiye ise, çok büyük
çabalar sonunda, İDÇS'de adını ek 2'den çıkartmayı başardı; ancak, henüz Kyoto
Protokolüne aday olmadığımız için, şimdilik bir yükümlülüğümüz bulunmuyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
REMZİ ÇETİN (Devamla) -
Teşekkür ederim Başkanım.
Ne var ki, 2004'te
İDÇS'ye imza atıp taraf olmayı kabul ettiğimiz için, muhtemel
yükümlülüklerimize şimdiden hazırlıklı olmamız gerekiyor. Bu kapsamda, Türkiye,
İDÇS uyarınca hazırlanması gereken ulusal bildirimi tamamladı. Çevre ve Orman
Bakanlığından yapılan açıklamaya göre, Kyoto Protokolüne taraf olup
olmayacağımız, çizilen bu yol haritasına göre belirlenecek.
Bu katılımla, çevre
yönetimi ve sürdürülebilir kalkınma politikalarının diğer sektörel kalkınma
uygulamalarına entegrasyonunu güçlendirecek bir imkân sağlayacaktır.
Ayrıca, küresel çevrenin
korunması alanındaki uluslararası çabalara etkin bir şekilde katılmamızı
sağlamamızın yanında, ayrıca Avrupa Birliğine üyelik sürecinde halen
yürütülmekte olan çalışmalara çok ciddî bir katkı yapacaktır.
Değerli milletvekilleri,
dünya kömür tüketimi 7 100 000 tondur. Örneğin, 1999 yılında çevreye 10 000 ton
uranyum, 23 000 ton toryum olmak üzere, toplam 33 000 ton radyoaktif nükleer
madde atılmıştır; çünkü, kömür 1,3 ppm, -yani, milyonda 1,3 oranında uranyum- milyonda 3,2 toryum ihtiva
eder.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
REMZİ ÇETİN (Devamla) -
Bir satır kaldı Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun efendim.
REMZİ ÇETİN (Devamla) -
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Türkiye'deki termik
santrallarımızda yılda 64 000 000 ton düşük kaliteli linyit kullanılmaktadır.
Dolayısıyla çevreye her yıl 84 ton uranyum, 205 ton toryum bırakılmaktadır.
Afşin-Elbistan Termik
Santralı on yıl içinde 32 000 000 ton toz, 38 000 000 ton kül, 115 000 000 ton
karbondioksit, 6 000 000 kükürtdioksit, 0,2 milyon ton azotdioksit salınımı
vermiştir. Bu gelişmeler dikkate alındığı zaman, çevreye en az zararlı temiz
enerji kaynaklarına yönelmemiz gerekmektedir.
Bu cümleden olarak, tüm
sanayi tesislerine sera gazı süzen filtreler takılması, sıvı fabrika
atıklarının ve kanalizasyonların mutlaka arıtılması gerekmektedir.
Dünyamızda var olan 6
milyar insan, gelişmiş ülkelerin dejenere ettikleri bir atmosfer ve yerkürede
yaşamaya mecbur olmamalılar. Dünyamızı, gelecek kuşaklara, alacağımız ilmî ve
akılcı tedbirlerle yaşanır bırakmak tüm ulusların en yüksek görevi olmalıdır.
Bu duygularla hepinizi
saygılarımla selamlarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Çetin.
Gündemdışı ikinci söz
isteği, Zonguldak İlinin düşman işgalinden kurtuluş yıldönümü münasebetiyle,
Zonguldak Milletvekili Sayın Harun Akın'a aittir.
Buyurun Sayın Akın. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.-
Zonguldak Milletvekili Harun Akın'ın, Zonguldak'ın düşman işgalinden
kurtarılışının 85 inci yıldönümüne, Türkiye Taşkömürü Kurumunun
özelleştirilmesi aşamasında yaşanan işsizlik sorununa ilişkin gündemdışı
konuşması
HARUN AKIN (Zonguldak) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Zonguldak'ın düşman işgalinden
kurtuluşunun 85 inci yıldönümü sebebiyle gündemdışı söz almış bulunuyorum; Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Birinci Dünya Savaşından
sonra, ulusumuz, tarihinin en ağır koşullarını içeren antlaşmayı imzalamak
zorunda kalmıştır. Ülkemiz her yanından düşman işgaline uğramıştır. Zonguldak,
stratejik açıdan önemli bir maden olan taşkömürünün varlığı nedeniyle,
Fransızlar tarafından 8 Mart 1919 tarihinde işgal edilmiştir.
Anadolu'da başlatılan
Ulusal Kurtuluş ve Bağımsızlık Hareketinin Fransa'yı Türkiye'yle anlaşmak
zorunda bırakması sonucu, taşkömürü nedeniyle işgal edilen Zonguldak'tan,
Fransızlar, iki yıl üç ay oniki gün sonra, yani, 21 Haziran 1921 tarihinde
ayrılmışlardır. Böylece, ülkemiz için son derece önemli olan bölge düşman
işgalinden kurtulmuştur.
Uzun Mehmet tarafından
taşkömürünün bulunduğu tarihten bugüne kadar Zonguldak, Türkiye'nin stratejik
önemi en fazla olma özelliğini taşımıştır.
İkinci Dünya Savaşı
sırasında Cumhurbaşkanı rahmetli İsmet İnönü'nün olası Alman uçak saldırılarına
karşı koruma altına alınması için şart koştuğu 3 vilayetimiz, Ankara, İstanbul
ve Zonguldak'ın olması, ilimizin
Türkiye için ne kadar önem taşıdığını ortaya koymaktadır. Zonguldak'ın
stratejik önemini, Osmanlı Devleti anlamış, Kurtuluş Savaşını yapan ve
cumhuriyeti kuran atalarımız anlamış, hatta, ulusumuzu işgal etmek isteyen
büyük güçler tarafından dahi anlaşılmasına rağmen, 1980'li yılların başından
günümüze kadar IMF'nin dayattığı "küresel ekonomi" adı altındaki
politikalara kayıtsız şartsız teslim olan hükümetler anlayamamışlardır.
Zonguldak, Türkiye Cumhuriyetini kalkındırmak, sanayiini büyütmek için yerin
yüzlerce metre altından taşkömürü çıkartarak demir-çeliği işletmek için doğayla
yaptığı savaşa bugüne kadar 5 000'e yakın şehit verdiği gibi, onbinlerce
madencimiz de madende çalışırken ciğerlerine soluduğu kömür tozunun neden
olduğu meslek hastalığı sebebiyle hayatlarını kaybetmişlerdir.
Zonguldak için şunu
söylersek abartmış olmayız: Zonguldak, her iki evladından birini, ülkemiz
sanayiini kalkındırmak için doğayla yaptığı savaşta kaybetmiştir; birçok
madencimiz sakat kalmıştır; sayılarını net olarak söylemenin çok zor olduğu
birçok madencimiz de, meslek hastalığıyla boğuşmaktadır. Yeri gelmişken, ülkem
adına verdikleri hizmetlerden dolayı bütün madencilerimize teşekkür ediyorum,
hayatta olmayanlara rahmet diliyorum.
Değerli arkadaşlar,
bundan seksenbeş yıl önce düşman
işgalinden kurtulan Zonguldak, kan kaybediyor. Nüfusa göre Türkiye'de en çok
işsizi olan ve Devlet İstatistik Enstitüsünün açıkladığı rakamlara göre en çok
göç veren il Zonguldak'tır. AKP İktidarı ve Sayın Başbakan 3 Kasım seçimleri
öncesi Zonguldak Madenci Anıtında Zonguldaklılara şöyle seslendi: "TTK'yı
büyüteceğiz. Zonguldak'a yatırım yapacağız, bu bölgeyi eski günlerine
döndüreceğiz."
Sayın Başbakan, bırakın
büyümeyi, bırakın TTK'yı ayağa kaldırmayı, Hükümetiniz döneminde Zonguldak
günden güne eriyor; tabiri oysa, Türkiye'nin en büyük köyü olma yolunda hızla
ilerliyor. İki hafta önce Zonguldak'a geldiniz, şehir büyük bir beklenti
içindeydi. Zonguldak örgütünüz, "Zonguldak halkına Sayın Başbakanın müjdesi
var" dediler. Geldiniz ve gittiniz, ne müjde ne de umut verdiniz. Bu mudur
AKP'nin Zonguldak'a verdiği değer diye sormak istiyorum.
Sayın Enerji Bakanımız
Hilmi Güler "Zonguldak'ı enerji merkezi yapacağız" diyordu;
Karadon'daki kuyu tesisi açılışında ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
kayıtlarında.
Maden Kanunu çıkardınız,
TTK kanun kapsamına girdi, ihaleler yaptınız; sonuçlar ortada, hepsi fiyasko.
Büyük bir zafer edasıyla halka yansıtmaya çalıştığınız TTK'daki özelleştirme
furyası hiç de iyi gitmiyor.
Kömür Kongresine
katılmadınız; ne Sayın Enerji Bakanı ne Zonguldak milletvekilleri ne de
şehirdeki yöneticiler.
TTK'dan, AKP iktidara
geldiği günden beri 5 000 kişi emekli oldu değerli arkadaşlar. Hükümetin 1 200
üretim işçisi alacağı ilanından bugüne kadar 2 000 kişi emekli oldu. Bu işçi
alımı süresinde yaşananlar Zonguldak'ın geldiği korkunç tabloyu ortaya koyuyor.
1 200 kişinin alınacağı kuruma 42 000 kişi müracaat etmiştir.
Başvurunun 30 yaşıyla
sınırlandırılması, ayrıca 30 yaşın üstündeki işsizleri de düşündüğümüzde, 1980
öncesi Türkiye'nin Almanyası olan, her vilayetten insanın göç ettiği
Zonguldak'ın içinde bulunduğu bu olumsuz durumu takdirlerinize bırakıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
HARUN AKIN (Devamla) -
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; birkaç konuya değinerek konuşmamı
bitiriyorum. Zonguldak -yine, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında
görüşülürken çok söyledik, ama, dinletemedik- 5084 sayılı teşvik kapsamına
alınmayarak, yatırımcının gelmesi engelleniyor. Organize sanayi bölgeleri boş
bekliyor. Zonguldak'ta bulunan kamu kuruluşlarının genel müdürlükleri
kapatılıyor veya başka illere kaydırılıyor. Zonguldak, büyükşehir belediyesi
yapılmıyor. Nüfusları 20 000'i, 30 000'i geçen Kilimli, Kozlu Beldelerimiz,
bunun yanında 20'den fazla köyü olan Beycuma Beldemiz, ilçe yapılmıyor.
Şehirde devlet adına
ciddî bir şey yapılmadığı gibi, Zonguldak'ı seven birkaç Zonguldaklı işadamının
yaptığı özel yatırımlar, sanki AKP İktidarının yaptığı icraatlarmış gibi
gösterilip, siyasî çıkar sağlanmaya çalışılıyor.
Filyos Projesi rafa
kaldırılmış, konusu bile yapılmıyor. Zonguldak'ın köylerinin yolları bakımsız,
birçok köy susuz, köy okulları öğretmensiz, sağlıkocakları personelsiz. Köyler,
yalnız emeklilerin yaşadığı, mezar bile kazacak gencin bulunmadığı ıssız
yerleşim merkezine dönmüş.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HARUN AKIN (Devamla) -
Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Efendim, son
cümlelerinizi alayım.
HARUN AKIN (Devamla) -
Teşekkür ediyorum.
Zonguldak'ı yok sayanlar
şunu iyi bilsinler ki, Zonguldak, Ereğlisi, Alaplısı, Çaycuması, Devrek'i,
Gökçebeyiyle Türk ekonomisinin lokomotifi olmaya devam edecektir. Zonguldak,
emeğin başkentidir. Zonguldak'ı, üretim ekonomisine inanan ve bunu uygulayan,
emeğin hakkını veren iktidarlar kurtaracaktır. Bu konuda tüm projelerimiz
hazırdır. Zonguldaklı hemşerilerim hiç umutsuzluğa kapılmasın, Zonguldak'ı eski
mutlu günlerine hep birlikte taşıyacağız.
Sözlerimi bitirirken,
Zonguldak'ın 85 inci kurtuluş yıldönümünü bir kez daha kutluyor, Zonguldak'ın
öneminin kavrandığı günlerin yakında geleceği düşüncesiyle Zonguldak halkına
saygı ve sevgilerimi sunarken, Yüce Meclisi de saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Akın.
Gündemdışı üçüncü söz,
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısıyla ilgili olmak üzere, Karaman Milletvekili Sayın Mevlüt
Akgün'ündür.
Buyurun Sayın Akgün. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
3.- Karaman
Milletvekili Mevlüt Akgün'ün, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının amacına, Türk Dil
Kurumunun temiz Türkçenin kullanılması konusundaki çalışmalarına ilişkin
gündemdışı konuşması
MEVLÜT AKGÜN (Karaman) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek
Kurumu Kanunu hakkında gündemdışı söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
insanı insan yapan değerlerin başında dil gelmektedir. İnsanlar arasında
iletişim aracı olan dil, aynı zamanda, millet olmanın da temel unsurudur.
Dilini kaybeden milletler, milliyetini, dinini ve kimliğini de kaybederler.
Dilimiz kimliğimiz, kimliğimiz de Türkçedir.
Türkçe, tarihin
köklerinden gelen en eski dillerdendir. Türk dili, dünyanın dört bir bucağında,
lehçeleriyle, şiveleriyle, yaklaşık 300 000 000 insanın konuştuğu bir büyük
dildir. Türkçe, ses yapısıyla, şekil bilgisi özellikleriyle ve söz varlığıyla,
dünyanın en güçlü dillerinden biridir. Yazı dilimiz Türkçenin, terimlerle,
deyimlerle, atasözleriyle, 600 000'e ulaşan söz varlığı bulunmaktadır.
Bütün bu olumlu
göstergelere rağmen, Türkçe, giderek artan sorunlarla karşı karşıyadır.
İşyerlerine, ürünlere, dergilere, radyo ve televizyon kanallarına, programlara
yabancı adlar verilmesi, yabancı kelimelerin her yerde olur olmaz kullanılması,
basın-yayın organlarında ve günlük dilde kaba, yozlaştırılmış ve
yabancılaştırılmış bir Türkçenin kullanılması, Türkçemizin karşı karşıya
kaldığı sorunların başında gelmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkçemiz zaman zaman sıkıntılı dönemler de geçirmiştir.
Anadolu'da dil birliğinin bozulduğu bir dönemde, Karamanoğlu Mehmet Bey,
1277'de, Türkçeyi yeniden devlet dili olarak ilan etmiştir.
Mustafa Kemal Atatürk de
12 Temmuz 1932'de Türk Dil Kurumunun kuruluşuna, 26 Eylül 1932'de Birinci Türk
Dil Kurultayının toplanmasına öncülük etmesiyle, Türkçenin yeni bir dönemini
başlatmıştır. Atatürk'ün bu çalışmalarıyla, Türkçe, özkimliğine kavuşmuştur.
Ülkemizde bu iki olay
Türk Dil Bayramı olarak kutlanmaktadır. 13 Mayıs Karaman Türk Dil Bayramı, 26
Eylül de Dil Bayramı olarak ayrıca kutlanmaktadır. Türk Dil Kurumu her iki
bayramın da geniş katılımlı ve coşkulu bir biçimde kutlanması için büyük
katkılarda bulunmaktadır. Türk Dil Kurumu, aynı zamanda, son birkaç yıldır
düzenlediği etkinliklerle, dilimizin yozlaştırılması ve yabancılaştırılması
karşısında Türkçeyi sürekli toplumun gündeminde tutarak, millî kültürümüzün en
temel unsuru olarak koruma, yaşatma, yüceltme mücadelesi vermektedir. Türk Dil
Kurumu, bilim kurumu olmasının yanında, halkımızla, gençlerimizle,
belediyelerimiz ve sivil toplum kuruluşlarıyla el ele vererek, Türkçemiz için
çaba sarf etmektedir.
Değerli milletvekilleri,
Anayasamızın 134 üncü maddesinde anayasal bir kurum olarak düzenlenen Atatürk
Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Atatürk ilke ve inkılaplarını, Türk
kültürünü, Türk tarihini ve Türk dilini bilimsel yoldan araştırmak, tanıtmak ve
yaymak ve yayınlar yapmak amacıyla, Atatürk'ün manevî himayelerinde
kurulmuştur. Kurumun kuruluş kanunu olan 2876 sayılı Kanunda onüç yıl önce bazı
maddelerin iptal edilmiş olması ve yeni düzenleme için altı aylık bir süre
verilmiş olmasına rağmen bu yasal düzenlemelerin yapılmamış olması Kurumu çok
zor durumda bırakmıştır. Teşkilat kanunundaki eksik maddeler yüzünden bilim
kurulları ve kolları oluşturulamamıştır. Bu Kurumda, çalışmalar, yalnızca,
Prof. Dr. Şükrü Haluk Akalın, danışmanı Prof. Dr. Recep Toparlı, yine, Kurumda
Prof. Dr. Mehmet Saray gibi değerli bilim adamlarının özverili gayretleriyle
yürütülmektedir.
Dil gibi, tarih gibi,
kültür gibi çok önemli konuların yanı sıra gerçek anlamda Atatürkçülüğün
bilimsel olarak araştırmasının yapıldığı bu kurumların kanunundaki eksikliğin
onüç yıl gibi uzun bir süre giderilmemesi önemli bir eksikliktir. Hükümetimiz,
bu durumu dikkate alarak konuyu gündemine almış ve tasarıyı Genel Kurul
gündemine taşımıştır. Tasarının bir an önce kanunlaşması, İktidarıyla
muhalefetiyle, hepimiz için bir vatan borcudur diye düşünüyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkçenin karşı karşıya bulunduğu sorunların çözümünde
yardımcı olacak bir kanun teklifi de Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonunun gündeminde bulunmaktadır. Türk Dil Kurumu ile birlikte
hazırladığımız, Türkçenin kullanılmasına ve yabancı dil öğretimine ilişkin
kanun teklifinde, dilin kullanıldığı alanlarda yaşanan olumsuzlukları ortadan
kaldıracak düzenlemeler yer almaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
MEVLÜT AKGÜN (Devamla) -
Bu kanun teklifi, tarafımdan imzalanmak suretiyle Meclis Başkanlığına sunulmuş,
halen komisyonda beklemektedir.
Türkçeye, Türk tarihine,
Türk kültürüne hizmet etmek, Atatürk'ün vasiyetinin yerine gelmesini sağlamak
için, yukarıda bahsettiğim gibi, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu
Kanununda değişiklik yapan kanun tasarısı ile Türkçenin kullanılmasına ve
yabancı dil öğretimine ilişkin kanun teklifine tüm milletvekillerimizden destek
bekliyor ve bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Akgün.
Gündemdışı konuşmalar
tamamlanmıştır.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Anayasa ve Adalet Komisyonları
üyelerinden kurulu Karma Komisyonun, bazı sayın milletvekillerinin yasama
dokunulmazlığı hakkında raporları vardır; ayrı ayrı okutup, bilgilerinize
sunacağım.
V.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
1.- Tokat
Milletvekilleri Orhan Ziya Diren ve Feramus Şahin'in yasama
dokunulmazlıklarının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporları (3/979) (S.
Sayısı: 1196) (x)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İlgi: a) Tokat
Milletvekili Orhan Ziya Diren'in 3/602 esas nolu dosyası hakkında Karma
Komisyonumuzun 12 Ocak 2005 tarih ve 10 sayılı kararı.
b) Karma Komisyonumuzun 2
Şubat 2006 tarihli toplantısı.
Tokat Milletvekili Orhan
Ziya Diren hakkındaki 3/979 esas nolu dosya Karma Komisyonun ilgi (a) kararı
ile sonuçlandırılmış olmasına rağmen, Komisyonun ilgi (b) toplantısında oluşan
görüş nedeniyle, Kabahatler Kanunu çerçevesinde değerlendirilmek üzere
Başkanlığınızca Karma Komisyonumuza tekrar gönderilmiştir.
Hazırlık Komisyonunun
6/4/2006 tarihli kararı ile, Karma Komisyonumuzun Tokat Milletvekili Orhan Ziya
Diren hakkındaki 3/979 esas nolu dosyaya konu olayı ilgi (a) kararı ile
sonuçlandırması nedeniyle dosyanın Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
geri gönderilmesine karar verilmiştir.
Karma Komisyonumuzun,
daha önce dosyaya konu olay hakkında iradesini belli etmiş olması nedeniyle
dosyanın Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına geri gönderilmesine oy
birliği ile karar verilmiştir.
Raporumuz, Genel Kurulun
bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygı ile sunulur.
Burhan Kuzu
İstanbul
Komisyon Başkanı ve Üyeler
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
İkinci raporu okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İlgi: a) Tokat
Milletvekili Feramus Şahin'in 3/602 esas nolu dosyası hakkında Karma
Komisyonumuzun 12 Ocak 2005 tarih ve 11 sayılı kararı.
b) Karma Komisyonumuzun 2
Şubat 2006 tarihli toplantısı.
Tokat Milletvekili
Feramus Şahin hakkındaki 3/979 esas nolu dosya Karma Komisyonun ilgi (a) kararı
ile sonuçlandırılmış olmasına rağmen, Komisyonun ilgi (b) toplantısında oluşan
görüş nedeniyle, Kabahatler Kanunu çerçevesinde değerlendirilmek üzere
Başkanlığınızca Karma Komisyonumuza tekrar gönderilmiştir.
Hazırlık Komisyonunun
6/4/2006 tarihli kararı ile, Karma Komisyonumuzun Tokat Milletvekili Feramus
Şahin hakkındaki 3/979 esas nolu dosyaya konu olayı ilgi (a) kararı ile
sonuçlandırması nedeniyle dosyanın Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
geri gönderilmesine karar verilmiştir.
Karma Komisyonumuzun,
daha önce dosyaya konu olay hakkında iradesini belli etmiş olması nedeniyle
dosyanın Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına geri gönderilmesine oy
birliği ile karar verilmiştir.
Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine
arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygı ile sunulur.
Burhan Kuzu
İstanbul
Komisyon Başkanı ve Üyeler
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin bir önerge vardır; okutuyorum:
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Mersin
Milletvekili Hüseyin Güler ve 19 milletvekilinin, Mersin İlindeki çevre
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/374)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Akdeniz'in incisi Mersin
İlimizin çevre alanındaki sorunlarının araştırılarak ulaştığı boyutlar ve
çözümler için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla, Anayasanın 98
inci ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 üncü ve 105 inci maddeleri
gereğince bir Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.
1.- Hüseyin Güler (Mersin)
2.- Turan Tüysüz (Şanlıurfa)
3.- Serpil Yıldız (İzmir)
4.- Züheyir Amber (Hatay)
5.- Selami Yiğit (Kars)
6.- Edip Safder Gaydalı (Bitlis)
7.- Muhsin Koçyiğit (Diyarbakır)
8.- Muharrem Doğan (Mardin)
9.- İbrahim Özdoğan (Erzurum)
10.- Muzaffer R.
Kurtulmuşoğlu (Ankara)
11.- Erkan Mumcu (Isparta)
12.- Süleyman Sarıbaş (Malatya)
13.- Reyhan Balandı (Afyonkarahisar)
14.- Mehmet Sait Armağan (Isparta)
15.- Hüseyin Özcan (Mersin)
16.- Mehmet Erdemir (Yozgat)
17.- Dursun Akdemir (Iğdır)
18.- Ömer Abuşoğlu (Gaziantep)
19. - Miraç Akdoğan (Malatya)
20.- Hasan Özyer (Muğla)
Gerekçe:
Çevre sorunları,
günümüzde toplumların üzerinde en çok tartıştığı konulardan biridir. Gelişmiş
toplumlarda 1960'lı yıllardan başlayarak ortaya çıkan çevre sorunları, birinci
dereceden toplumsal sorun olarak kabul edilmektedir. Yapılan bir nükleer deney,
oluşan bir nükleer santral kazası, ozon tabakasındaki delinme, atmosferde
oluşan sera etkisi, yağmur ormanlarındaki azalma, bir ülkeyi, bir kıtayı değil,
bütün insanlığı ilgilendiren sorunlardır. "Çevre, atalarımızdan bize miras
değil, çocuklarımızın bize emanetidir" yaklaşımı ile bu sorun; yeryüzünü
paylaşan insanların ve tüm canlıların "var olma ya da yok olma"
sorunudur. Bu çerçevede, Akdeniz'in incisi Mersin'de bilinçsiz ve plansız
sanayileşme ve kentleşmeden doğan yoğun çevresel sorunlara dikkat çekmek ve
çevre alanındaki sorunlarının araştırılarak bunların boyutlarının ve çözümleri
için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesini talep etmekteyiz.
Birkaç yıl önce Kromsan
sanayi kuruluşunun atık depolama havuzlarının patlaması sonucunda Kazanlı ve
Karaduvar beldelerinin tarım alanları, su kaynakları, deniz canlıları ve yörede
yaşayan insanlar üzerinde yarattığı olumsuz etkiler hâlâ gündemdedir. Yine,
Karaduvar'da petrol arıtma ve dolum tesislerinin yarattığı çevre sorunları binlerce
insanın yaşamını tehdit etmeyi sürdürmektedir. ATAŞ Rafinerisinde geçen yıl
çıkan yangın, tüm Mersin için ne denli büyük ve çok boyutlu tehlikelerin
barındığının en belirgin örneğidir. Burada kurulu petrol arıtma ve dolum
tesislerinin çevre için oluşturduğu sorunlar binlerce insanın yaşamını tehdit
etmeyi sürdürmektedir.
Yaklaşık 400 000 kişinin
yaşadığı Toroslar Belediyesi Çavuşlu Mahallesindeki yıllardır hastalık saçan
çöp sorunu ise, çözülemeyen sorunların başında gelmektedir. Çöplüğün yakınında
yaşamak zorunda olanlar, hem kokudan hem de görüntüden rahatsız. Olayın sağlık
boyutu oldukça büyük ve önemli. Çöplerin yakılması sırasında çıkan dumanın
kanserojen madde taşıdığı uzmanlarca vurgulanıyor. Mersin'in Çavuşlu çöplüğü 40
000 nüfuslu Çavuşlu Beldesinin tam ortasında kalıyor. 22 belediye tarafından
günde 1 000 ton atığın ayrıştırılmadan ve hiçbir işleme tabi tutulmadan
dökülmesi Çavuşlu'da bir çöp dağı oluşmasına yol açmış durumda ve çöpün
yakınında yaşamak zorunda olan mahalle sakinleri her geçen gün büyüyen çöp
dağından rahatsız. Alandaki çöpler, yakılarak yok ediliyor; ancak, yığınların
yakılması sırasında çıkan duman da çevrede büyük rahatsızlık yaratıyor. Katı
atıkların ayrıştırılmadan çevreye dökülmesinin ve hiçbir işlem yapılmadan depolanmasının
sağlık açısından büyük risk taşıdığını belirten uzmanlar, çöplerin yakılmasıyla
oluşan dumanın kanserojen madde taşıdığına dikkat çekiyor. Kentin güney, kuzey
ve doğu yakasındaki sorun, Mersin'in sorunudur. Çöp de sadece Toroslar'ın
değil, tüm Mersin'in, hatta, Türkiye'nin sorunudur.
Mezitli Beldesinde
kanalizasyon atıklarının direkt olarak akıtılması çevre için bir başka
cinayettir. Mezitli'de kumsalda yapılmaya çalışılan arıtma tesisi, Mezitli
Plajının yok edilmesi pahasına devam etmektedir. 326 km sahil şeridine sahip
bir turizm kenti olma iddiasındaki Mersin Merkez ve kasabalarının hiçbirinde
katı atık yönetimi olmadığı gibi, atık su sorunu da çözülememiştir. Mezitli
Beldesi sahilinde kanalizasyon atıklarının buradan direkt denize deşarj edilmesi
bir cinayettir. Yöneticiler, denize sıfır sahile arıtma tesisi yapıyor. Bu
arıtma tesisinin sahile en az 30 metre uzaklıkta olması gerekir. Yöneticiler ve
çevre il müdürlüğünün, bunları denetlemesi gerekir. İnsanların sağlığı ile
oynamaya devam edilirse, Mezitli halkı hastalıktan kurtulamayacaktır.
İnsan yaşamının para ve
mal üretimiyle ölçülemeyecek kadar değerli olduğu bilinciyle, Anayasanın temel
hükümlerinden "Her yurttaşın sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı
vardır" hükmünü hatırlatır; tüm bu sorunların varlığının ve boyutlarının
tespiti ve bunların çözümü hususunda alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
için Anayasanın 98 ve TBMM İçtüzüğünün 104
ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz
ederiz.
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önerge, gündemde yerini
alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme sırası
geldiğinde yapılacaktır.
İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonu Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutup oylarınıza sunacağım.
C)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.-
TBMM'nin tatilde bulunduğu süre içerisinde de çalışmalarına devam etmesine
ilişkin İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanlığı tezkeresi (3/1082)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Komisyonumuzun 22 nci
Dönem Dördüncü Yasama Yılı 21.6.2006 tarihli 18 inci toplantısında Komisyon
Başkanına verilen yetki uyarınca "ülkemizde ve dünyada meydana gelebilecek
Komisyonun görev alanına giren gelişmelere ivedilikle müdahale edilebilmesini
sağlamak amacıyla Komisyonun, TBMM'nin tatilde olduğu dönemde de
çalışmasına" karar verilmiştir.
TBMM İçtüzüğünün 25 inci
maddesi uyarınca gereğini müsaadelerinize arz ederim.
Mehmet Elkatmış
Nevşehir
Komisyon Başkanı
BAŞKAN - Tezkereyi
dinlediniz.
Şimdi tezkereyi
oylarınıza sunuyorum…
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Karar yetersayısı aransın.
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler…
Karar yetersayısı
bulunamamıştır; birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 13.59
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 14.13
BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 119 uncu Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
C)
TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)
1.-
TBMM'nin tatilde bulunduğu süre içerisinde de çalışmalarına devam etmesine
ilişkin İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanlığı tezkeresi (3/1082)
(Devam)
BAŞKAN - İnsan Hakları
İnceleme Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun tatilde çalışmasına ilişkin
tezkeresinin oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi, tezkereyi
tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısı arayacağım.
Tezkereyi kabul edenler…
Kabul etmeyenler…
Efendim, Kâtip Üyeler
arasında mutabakat sağlanamamış olduğundan, oylamayı elektronik oylama
cihazıyla yapacağım ve 5 dakika süre vereceğim ve oylamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, tezkere kabul edilmiştir; karar yetersayısı vardır.
Anavatan Partisi
Grubunun, İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup,
oylarınıza sunacağım.
VI.-
ÖNERİLER
A) SİYASÎ
PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.- (10/54)
esas numaralı Meclis araştırması önergesinin öngörüşmesinin Genel Kurulun
22.6.2006 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin Anavatan Partisi grup
önerisi
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 22.6.2006
Perşembe günü (bugün) diğer siyasî parti gruplarının katılmamaları sebebiyle
toplanamadığından; Grubumuzun aşağıdaki önerisinin İçtüzüğün 19 uncu maddesi
uyarınca Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederiz.
Saygılarımızla.
Ömer Abuşoğlu
Grup Başkanvekili
Öneri:
Genel Kurul gündeminin
"Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler"
kısmının 22 nci sırasında bulunan (10/54) esas numaralı Meclis araştırması
önergesinin görüşmelerinin Genel Kurulun 22.6.2006 Perşembe günkü birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Anavatan Partisi önerisi üzerinde, lehte olmak üzere, Sayın
Mehmet Tomanbay, Ankara Milletvekili; buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
MEHMET TOMANBAY (Ankara)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anavatan Partisi Grubunun, Türkiye'de
ekonomik krizlerin araştırılması, sorumlularının belirlenmesi ve bir daha
ekonomik krizlerle karşılaşılmaması konusunda verdiğim önergeyi sahiplenerek
bugün konuşulmasını önermesi üzerine söz almış bulunuyorum ve imza sahibi
olduğum önergemin lehinde konuşmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye Cumhuriyeti, kuruluşundan bugüne kadar çeşitli ekonomik sıkıntılar
yaşamıştır; ancak, 1994 yılı ocak ayı ile 2000 yılı kasım ve 2001 yılı şubat
aylarında yaşanan krizlere gelinceye kadar, bu sıkıntıların gerisinde
kuraklıklar, uluslararası ambargolar, tabiî afetler, üretim altyapısındaki
yetersizlikler gibi fizikî nedenler yatmaktaydı. 1994 yılında yaşanan krizin
reel sektöre yansıması minimal düzeyde kalmışken, 2000 yılı kasım ayında
başlayıp 2001 yılı şubat ayında patlama noktasına gelen krizin sonuçları,
sadece ekonomimizin bütün sektörlerini etkilemekle kalmamış, toplumsal ve
siyasî yaşantımız ve yapımız üzerinde de çok büyük olumsuz etkiler yaratmıştır.
Şu anda, ne yazık ki,
rejimle ve devletin tüm kurumlarıyla kavgalı bir akımın temsilcilerinin Türkiye
Büyük Millet Meclisinde çoğunluğu ele geçirmiş olmasının sebebi… (AK Parti
sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ (Samsun) -
Nasıl konuşuyorsun sen!
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) -
Ne biçim konuşuyorsun!
AHMET IŞIK (Konya) - Kim
kavgalı?! Ayıp be!
AHMET YENİ (Samsun) - Ne
diyorsun sen!
AHMET IŞIK (Konya) -
Bizim kimseyle kavgamız yok!
MEHMET TOMANBAY (Devamla)
- …bu krizler nedeniyle, yerleşik siyasî partilerin seçimlerde tasfiye edilmiş
olmasıdır. (AK Parti sıralarından gürültüler)
Müsaade edin… Müsaade
edin…
AHMET IŞIK (Konya) -
Bırak!.. Ayıp be!..
MEHMET TOMANBAY (Devamla)
- Bunun örnekleri her gün var, bunun örnekleri her gün basında yer alıyor. (AK
Parti sıralarından gürültüler)
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) -
Hangi örneklerden bahsediyorsun?!
BAŞKAN - Sayın Tomanbay,
lütfen…
MEHMET TOMANBAY (Devamla)
- Bu marjinal akımın temsilcileri…
AHMET IŞIK (Konya) - Ayıp
be!..
BAŞKAN - Sayın Tomanbay,
lütfen, konuya dönün. Lütfen… Germeyin Genel Kurulu.
MEHMET TOMANBAY (Devamla)
- …şimdi iktidar olmanın verdiği…(AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Arkadaşlar…
MEHMET TOMANBAY (Devamla)
-Efendim, müsaade eder misiniz konuşmama...
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) -
Ne biçim konuşuyor?!
BAŞKAN - Anladım… Başkan
gereğini yapacak; niye siz müdahale ediyorsunuz?!
AHMET IŞIK (Konya) - Ayıp
be! Bizim adımıza söz söylüyor! Böyle bir şey olabilir mi?!
MEHMET TOMANBAY (Devamla)
- Sabredin… Lütfen, sabredin. Örnekleri olağanüstü çok..
BAŞKAN - Sayın Tomanbay,
lütfen…
AHMET IŞIK (Konya) - Ayıp
be!
MEHMET TOMANBAY (Devamla)
- Efendim, örnekleri olağanüstü çok. Her gün Sayın Başbakanın açıklamaları
ortada. (AK Parti sıralarından gürültüler) Sayın Başbakanın örnekleri ortada.
AHMET IŞIK (Konya) - Hep
aynı şeyi yapıyorsunuz!
BAŞKAN - Sayın Tomanbay,
Genel Kurula hitap edin lütfen!..
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa)
- Gemileri kim yakıyordu, belli! Bankaları kim soyuyordu, belli!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) -
Arkadaşlar, lütfen, muhatap olmayın! Niye muhatap alıyorsunuz ya!
MEHMET TOMANBAY (Devamla)
- Yani, bütün yolsuzluklar ortada, bütün sıkıntılar…
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa)
- Hangi yolsuzluklardan bahsediyorsun!
MEHMET TOMANBAY (Devamla)
- Kendi partinizin içinde bile isyanlar ortada..
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) -
Akıllı ol!
MEHMET TOMANBAY (Devamla)
- Kendi milletvekilleriniz isyan
ediyor.
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) -
Sana ne!..
BAŞKAN - Sayın Tomanbay,
lütfen…
MEHMET TOMANBAY (Devamla)
- Kendi milletvekillerinizi disiplin kurullarına veriyorsunuz.
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) -
Sana ne!..
MEHMET TOMANBAY (Devamla)
- Yapmayın…
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) -
Doğru konuş!
BAŞKAN - Sayın Çerçi,
lütfen, oturun yerinize.
MEHMET TOMANBAY (Devamla)
- Yani, bu kadar, Türkiye'de kamuoyunun önünde geçen bu uygulamaları… Şu anda,
tabiî, suçluluk duygusu içinde mutlaka böyle davranacaksınız.
AHMET IŞIK (Konya) - Kim
suçlu, kim?!
MEHMET TOMANBAY (Devamla)
- O zaman, susun. O zaman, konuşmayın.
BAŞKAN - Sayın Işık…
MEHMET TOMANBAY (Devamla)
- Susun da konuşayım. Konuşayım, müsaade edin.
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) -
Doğru konuş, terbiyesizlik yapma!..
BAŞKAN - Sayın Çerçi,
lütfen, yerinize oturun.
MEHMET TOMANBAY (Devamla)
- Terbiyesizliği siz yapıyorsunuz. Bir defa, tahammül etmeyi öğrenin.
AHMET IŞIK (Konya) -
Doğru konuş sen de!..
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) -
Doğru konuş, adam gibi konuş!
BAŞKAN - Sayın Tomanbay,
bir dakikanızı rica ediyorum.
MEHMET TOMANBAY (Devamla)
- Çıkarsınız, söylediğimin yanlış olduğunu siz de konuşursunuz. Lütfen…
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Sayın Başkan, çok güzel yönetiyorsunuz!
BAŞKAN - Sayın Tomanbay,
bir dakika efendim…
(Mikrofon Başkan
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Değerli
arkadaşlar, kürsüde konuşan hatip beğenmediğimiz şey söyleyebilir; hatta
hakarete varan sözler söyleyebilir…
MEHMET TOMANBAY (Devamla)
- Hakaret etmedim.
BAŞKAN - Ama, sayın
milletvekilleri, yerinden, bu Genel Kurulu yöneten Başkanın işini zorlaştıracak
harekette bulunamaz. Lütfen, yerinize oturun. Varsa talebiniz bana bildirin;
ben gereğini yaparım.
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) -
Doğru konuşsun!
BAŞKAN - Sayın Tomanbay,
lütfen, bu Parlamentoya yakışmayan üslupla…
AHMET YENİ (Samsun) - Hiç
yakışmıyor, hiç!
BAŞKAN - Siz değerli bir
bilim adamısınız…
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) -
Ne bilim adamı!.. Böyle bilim adamı olur mu?!
AHMET YENİ (Samsun) - Ne
bilim adamı; kavgacı!
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Ne bilim adamı!
AHMET YENİ (Samsun) -
Kavga etmeye gelmiş!
BAŞKAN - …yakışmayan
üslupla konuşmayın ve sözlerinizi tavzih edin; aksi takdirde sözünüzü keserim.
Buyurun.
MEHMET TOMANBAY (Devamla)
- Efendim, yanlış anlamaya neden olduğumu zannetmiyorum, arkadaşların
tepkileridir; ama, herhangi bir hakarette bulunmadım, herhangi bir olumsuz
suçlamada da bulunmadım, sadece kamuoyundaki tepkileri dile getirdim.
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa)
- Daha nasıl hakaret edecek?!
MEHMET TOMANBAY (Devamla)
- Konuşmama devam ediyorum.
Ülkemizde, bu akımın
temsilcileri, şu anda devletin tüm kurumlarında kadrolaşma…
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa)
- Halk seçti bizi, biz kendimiz gelmedik.
MEHMET TOMANBAY (Devamla)
- …ve Türkiye Cumhuriyetinin tüm kaynaklarını, hem yandaşlarına hem de
uluslararası destekçilerine peşkeş çekerek talan etme konusunda inanılmaz bir
gayretkeşlik sergilemektedir.
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa)
- Yüce Türk Milleti seçti bizi! Halka saygı göster!
MEHMET TOMANBAY (Devamla)
- Bu söylediklerimin hangisi yanlış?!
AHMET YENİ (Samsun) -
Hepsi yanlış!
MEHMET TOMANBAY (Devamla)
- Bu söylediklerimin hangisinde şey var?!
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Hangisi doğru!
MEHMET TOMANBAY (Devamla)
- Suç oranlarındaki artış ile aile yapısının bozulması, fuhuş, kapkaç, mafya
tipi örgütlenme, yolsuzluk ve hortumlama olaylarını düşündüğümüzde, krizlerin
olumsuz etkilerini kolayca algılayabiliriz.
Sistemden umudunu kesmesi
durumunda, geniş halk kesimlerinin hukukdışı yollarla ekonomik çıkar peşinde koşmaya
başlaması durumunda yaşanacak kaosu tahayyül etmek bile istemiyorum. Bu
nedenle, sistemin kendisini inceleyerek aksayan yönlerin ortaya çıkarabilmesi,
gerekli düzenlemeleri yapabilmesi ve kendisini daha iyi işler bir hale
getirebilmesi gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri,
sistemdeki aksaklıkları gidermek ve sistemi geliştirerek iyileştirmek için
gerekli mekanizmalar, sistemin içinde, kendi içinde var olmak durumundadır. Bu
mekanizmalar vardır; ancak, siyasî iktidar tarafından işletilmemektedir.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi çatısı altında, soru, gensoru, Meclis araştırması ve soruşturma
mekanizmalarını kullanarak denetim işlevinin yerine getirilmesi hemen hemen
imkânsız hale gelmiştir. Soru önergeleri, suyuna tirit misali, esasa dokunmayan
cevaplarla geçiştirilmekte, gensoru önergeleri daha gündeme alınmadan
reddedilmekte, Meclis araştırma komisyonlarının kurulması hakkındaki önergeler
senelerce gündeme alınmayı beklemekte, soruşturma komisyonları diye bir
mekanizmanın varlığı ise çok basit düzeyde ele alınmaktadır.
Benim ve arkadaşlarımın
birlikte verdiğimiz, 2000 yılı kasım ve 2001 yılı şubat aylarında yaşanan
krizlerin sebep ve sorumlularının araştırılması ve gelecekte yaşanması muhtemel
benzer krizlerin önlenmesine yönelik tedbirlerin alınması konusundaki Meclis
araştırma komisyonunun kurulması önergemiz, seçimlerin hemen sonrasında
verilmiş olmasına karşın, dört yılda ancak gündeme girebilmek için, 39 uncu
sıradan 20 nci sıraya gelebilmiştir.
Erken seçim
tartışmalarının gündemde olduğunu düşünecek olursak, denetim mekanizmalarının
yavaş işletilmesi suretiyle siyasî iktidarların denetimden kolayca
kaçabileceklerinin bir örneği olarak bu önergeyi gösterebiliriz. Bizim
araştırma önergemizde öngördüğümüz ekonomik krizin nedenlerinin ve sorumlularının
ve gelecekteki krizlerin önlenebilmesi için gerekli tedbirlerin tespiti konusu
dikkate alınmadan, İktidar Partisi tarafından önerilerek kurulan bankaların
batması konusundaki soruşturma komisyonunun yüzeysel çalışmaları sonucunda,
geçmiş döneme mensup bazı siyasî kişiler ve bürokratlar yargılanmak üzere Yüce
Divana gönderilmiş, bunların büyük çoğunluğu suçsuz bulunmuşlardır. Henüz
yargılanması sonuçlanmamış olan birkaç kişinin de kısa bir süre sonra aklanması
beklenmektedir. Dolayısıyla, bizim araştırma önergemizin de etkisiz ortaya
çıkmasını, etkisizliğini sağlamaya dönük olduğunu düşündüğümüz bu girişimler,
ülke yararına hiçbir olumlu sonuç vermemiştir.
Son günlerde yaşadığımız
olaylar ile 2000 yılı kasım ve 2001 yılı şubat aylarında yaşanan krizler
arasında ilginç benzerlikler vardır. Finans piyasalarında son zamanlarda
yaşanan dalgalanmaların kısa vadeli sermaye hareketlerine bağlandığı
görülmektedir; ancak, kısa vadeli sermaye hareketinin risk ve getiri
algılamasına bağlı olarak çıktığı hususu gözardı edilmektedir. Risk
algılamasının siyasî istikrarla yakından ilişkili olduğu gözden
kaçırılmaktadır. Uluslararası piyasa katılımcılarının siyasî iktidarın
geleceğini şüpheli gördükleri ve yönetme yeteneğinin kalmadığı konusundaki
algılamaları, ne yazık ki kamuoyundan saklanmaktadır. Kurdaki öngörülemeyen
artışın ve faiz oranlarındaki yükselişin kamu finansmanı üzerindeki olumsuz
etkileri, önümüzdeki aylarda net biçimde ortaya çıkacaktır. IMF ile ortaklaşa
yürütülen programın en önemli unsuru olan faizdışı fazla hedefi şimdiden
tehlikeye girmiştir. Ya hedefleri tutturmak için yeni vergiler konulması veya
yeni bir program yapılması gündeme gelecektir. Her iki halde de vatandaşın daha
fazla özveride bulunması istenecektir. Petrol ürünleri ve iletişim üzerindeki
vergiler ile diğer dolaylı vergiler dar gelirli kesimlerin vergi yükünü
artırırken, gelir ve servet üzerindeki vergilerden bazılarında indirimlere
gidilerek gelir düzeyi yüksek kesimlere avantajlar sağlanmaktadır. Yatırımların
bu şekilde teşvik edilmesi olumlu sonuçlar verebilir; ancak, bu süreçte, gelir
düzeyi düşük halk yığınlarına çok büyük acılar yaşatılması kaçınılmazdır.
Değerli milletvekilleri,
piyasalardaki dalgalanmanın bir başka sonucu ise enflasyondaki artıştır.
Ülkemizde enflasyon ile kurdaki değişmeler arasında aynı yönlü, diğer bir
deyişle pozitif bir ilişki vardır. Kurdaki yüzde 30'lara varan artışla birlikte
mal ve hizmet fiyatlarında gözle görülür bir artış meydana gelmiştir. Bu fiyat
artışlarının önümüzdeki aylar enflasyon rakamlarına yansıması beklenmektedir.
Enflasyonla mücadele programının başarısızlığı ortaya çıktığında Hükümetin
mevcut kredibilite kaybının hızlanarak süreceğini öngörmek pek zor olmasa
gerek.
Değerli milletvekilleri,
yukarıda saydığım gerçekler karşısında, mevcut dalgalanmanın bir girdaba
dönüşüp yeni ve derin bir krize neden olmasını önlemek amacıyla, geçmişten ders
alıp geleceği planlamamız gerekmektedir. Bu nedenle, 2000 yılı Kasım ve 2001
yılı Şubat aylarında yaşanan krizleri iyi incelememiz, sorumlularını saptamamız,
nedenlerini tespit etmemiz ve gerekli önlemleri almamız gerekmektedir. Bu
gerekli incelemeleri yapmadan, önümüzdeki dönemde de kriz yönetimi konusunda
çok sağlıklı bir yönetim oluşturmadan geleceği belirleyebilmek, sadece Hükümet
açısından değil, elbette ki, Türkiye Cumhuriyeti açısından da büyük
sıkıntıların doğmasına neden olacaktır.
BAŞKAN - Sayın Tomanbay,
süreniz bitmek üzere; ayarlar mısınız konuşmanızı…
MEHMET TOMANBAY (Devamla)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Dolayısıyla, değerli milletvekilleri,
Türkiye'de çok büyük sıkıntıları, AKP Hükümetinin iktidara geldiği zamanda
verdiği o sözlere rağmen, krizlere neden olan yolsuzlukları, krizlere neden
olan hortumlamaları kökünden ortadan kaldıracağı yönünde verdiği sözlere
rağmen, ne yazık ki, geçtiğimiz üçbuçuk yılda, ülkemizde krizlere neden olan
yolsuzluk benzeri, hortumlama benzeri uygulamalardan gene de kurtulamamış
durumdayız. Demin de söylediğim gibi, Hükümetinizin uygulamaları içinde hâlâ
Türkiye'yi ekonomik olarak çok ciddî bunalımlara sokabilecek uygulamalar yer
almaktadır. Bu nedenle, önergemin çok ciddî bir şekilde sahiplenilmesini
öneriyorum. Önerimiz, Türkiye'deki krizlerin nedenlerini saptayacak,
sorumlularını, bürokratik düzeyde sorumlularını belirleyecek ve bundan sonra
Türkiye ekonomisinin sağlıklı bir raya oturmasını, güncel dalgalanmalarla büyük
krizlerin ortaya çıkmasını engelleyecek bir yeni ekonomi yönetimi anlayışını
daha sağlıklı bir şekilde ortaya çıkaracak bir önergedir.
Bu nedenle, siz değerli
milletvekillerinden, ülkemizin hayrına olabilecek, ekonomimizin çok daha
sağlıklı bir şekilde yönetilmesine yol açabilecek krizleri ortaya çıkaran
yolsuzluk ve hortumlama gibi çeşitli suiistimalleri engelleyecek sağlıklı bir
yapının oluşturulması açısından bu önergemin desteklenmesini ve
sahiplenilmesini istiyorum ve bu düşüncelerimle hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ediyorum.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Tomanbay.
Aleyhte olmak üzere,
Denizli Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan; buyurun.
Sayın Kandoğan, öneri
aleyhinde söz aldınız; konuşmanızı bu minval üzerine yapmanızı rica ediyorum.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Her
zaman olduğu üzere, ben konuşmama başlamadan, oradan benim konuşmamın insicamını
bozmak için, daha konuşmamın başlangıcında böyle bir uyarı yapmanıza da bir
anlam veremediğimi ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
Anavatan Partisinin grup önerisinin aleyhinde söz aldım. Bu araştırma önergesi
13.3.2003 tarihinde verilmiş. Bu tarihin üzerinden yaklaşık üçbuçuk yıllık bir
süre geçmiş. Verilen bu araştırma önergesi, 2000 ve 2001 yıllarını içine alacak
şekilde, o dönemdeki krizlerin araştırılması, incelenmesi için verilmiş. Aradan
üçbuçuk yıl geçmiş. 2000 ve 2001 kriziyle ilgili olarak Türkiye'de çok şey
söylenmiş, üzerinde çok konuşmalar yapılmış; ancak, gelinen noktada yeni bir
önergenin verilmesi lazım. Üçbuçuk yıl önce verilen önergeden ziyade, 2006
yılında Türkiye'deki yeni ekonomik durumla ilgili, yeni ekonomik sıkıntılarla
ilgili -biraz sonra geleceğim, teferruatıyla anlatmaya çalışacağım- o konularla
ilgili bir araştırma önergesi verilmesi lazım. Bu, artık geçmişte kalmış. 2000
ve 2001 yıllarını içine alacak şekilde bir araştırmanın, belki, bugün için çok
fazla anlamı yok. Ben, onun için, bu önergenin aleyhindeyim. Keşke, gönül
isterdi ki, yeni bir önerge hazırlasaydınız. 2006 yılı haziran ayını da içine
alacak şekilde, özellikle Türkiye'de son birbuçuk iki aydan beri gelişen yeni
şartlar, ortaya çıkan yeni durumların incelenmesi ve araştırılmasıyla ilgili
yeni bir önerge verilmesi lazım.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Vereceğiz, vereceğiz, onu da vereceğiz Sayın Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Şimdi, onun da verilmesi lazım Sayın Abuşoğlu.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) -
Biliyoruz üstat, biliyoruz.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Yani, siz, bunu getirmişsiniz; ama, yeni önerge verin. Niye bunu söylüyorum;
şunun için söylüyorum: Bakınız, şimdi, işsizlik, bu önerge verildiğinde
Türkiye'de yüzde 10,3; devralınan, Türkiye'deki işsizlik rakamı yüzde 10,3;
kriz sonrası yıl. Şimdi kaç işsizlik?..
OSMAN ÖZCAN (Antalya) -
21…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Üçbuçuk yıl sonra, Türkiye'deki işsizlik rakamı -dün açıklandı- ilk üç ayın
ortalaması yüzde 11,5; yüzde 11,5.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - 21… 21...
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Belki kış şartlarından dolayı bu rakam biraz fazla çıkmış olabilir; ama, yıl
ortalaması, bu seneki yıl ortalaması kesinlikle yüzde 10,5'in üzerinde ve
11'lere yaklaşacak.
OSMAN ÖZCAN (Antalya) -
21… 21…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Yani, devralınan döneme göre işsizlik Türkiye'de artmış. Bunun araştırılması
lazım Sayın Tomanbay, Sayın Abuşoğlu.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Sırasıyla…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Sayın Abuşoğlu, bunun araştırılması lazım.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- O da araştırılacak. Sırayla, hepsi sırayla…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Üçbuçuk yıldan beri uygulanan ekonomik politikaların neticesinde,
Türkiye'deki işsizlik rakamları artmış, bunu getirin.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) -
Bugün versek, altı ay sonra gene artacak!
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Haftaya onlar geliyor, haftaya…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- İç ve dış borç… Bakınız, devralınan günden bugüne kadar, Türkiye'deki iç ve
dış borç rakamı 140 milyar dolar artmış üçbuçuk yıl içerisinde. Devletin iç
borcu, dış borcu 140 milyar dolar artmış.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) -
Bakan dinlemiyor!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Bunun incelenmesi lazım. Nereye gitmiş bu kaynaklar Sayın Abuşoğlu; bunlar
nerelere harcanmış?
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Bakan orada!
TURAN TÜYSÜZ (Şanlıurfa)
- Oraya söyle, oraya!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Ben, bu öneriyi getiren orası olduğu için o tarafa dönüyorum.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, müdahale etmeyelim lütfen.
Sayın Kandoğan, buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Şimdi, cari açık… Devralınan noktada Türkiye'deki cari açık 1,5 milyar dolar.
2002 yılı sonundaki cari açık 1,5 milyar dolar. Sayın Abuşoğlu, şimdi cari açık
27 milyar dolar. Bunun incelenmesi, araştırılması lazım.
Dış ticaret açığı,
devralınan 2002 yılında 10 milyar dolar. Şimdi, dış ticaret açığı 47 milyar
dolar. Bunun incelenmesi, bunun araştırılması lazım.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- O da araştırılacak, o da; yeter ki, evet desinler.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- İhracatın ithalatı karşılama oranı 2002 yılında yüzde 69,7; şimdi, yüzde
60'ın altında.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) -
Cevap hakkı doğuyor!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Yani, ihracatın bu kadar arttığının söylendiği bir dönemde, ihracatın
ithalatı karşılama oranı yüzde 70'ten yüzde 60'ların altına gelmiş. Bunu
inceleyin, bunun araştırılmasını inceleyin; bunu…
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Evet desinler, getireceğiz.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) -
Beraber komisyon kurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Değerli milletvekilleri, ara malı ithalatı 80 milyar dolar olmuş. Ara malı
ithalatından dolayı, ucuz kurdan dolayı Türkiye bir ithalat cenneti olmuş.
Türkiye'deki ara malı üreten KOBİ'ler kepenk kapatmış. Üçbuçuk yıl içerisinde
600 000 civarında esnaf kepenk kapatmış. Bunun incelenmesi, bunun araştırılması
lazım.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) -
Sayın Kandoğan, bizi izlemeye devam edin o zaman.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Bakınız, yeni, taze bir rakam vereceğim: İlk dört aylık protesto edilen senet
miktarı, geçen senenin ilk dört ayına göre yüzde 33 artmış. Tutar olarak da,
geçen senenin ilk dört ayına göre protestolu senet tutarı yüzde 44 artmış.
Bunun incelenmesi, bunun araştırılması lazım.
Sıcakparanın bu kadar
yoğun bir şekilde Türkiye'ye girmesinin kaymağının kimler tarafından
yenildiğinin araştırılması lazım, bunların konuşulması lazım. Kayıt dışının
yüzde 50'ler üzerinde olduğu günümüzde, kayıt dışının niçin bu rakamlarda
olduğunun araştırılması lazım. Sayın Maliye Bakanı diyordu ki
"Türkiye'deki dolaylı vergiler vergi tahsilatı içerisinde yüzde 70'i
aşarsa, o ülkede vergi adaletinden bahsetmek mümkün değildir." Bu, Maliye
Bakanının ifadesi. Şimdi, yüzde 73 olmuş. Bunun incelenmesi, bunun
araştırılması lazım. Türkiye'de, Maliye Bakanının ifadesiyle, vergi adaletinin
olmamasının altında yatan sebeplerin incelenmesi, araştırılması lazım.
Son bir ayda, birbuçuk
ayda Türk parasının yüzde 30'lar seviyesinde değer kaybetmesinin altında yatan
sebeplerin araştırılması lazım. Geçmiş dönemlerde, böyle bir durum olduğunda,
bütün Türkiye ayağa kalkardı, şimdi, birbuçuk ay içerisinde Türk parası yüzde
30 değer kaybetmiş, Sayın Başbakan da, bunu devalüasyon diye yorumlayanlara,
tanımlayanlara karşı da, bunu
cahillikle suçluyor. Şimdi, Türk parası bir ayda, birbuçuk ayda yüzde 30
civarında değer kaybediyorsa, bunun ne olduğu çok açık bir gerçek değil mi?!
Bunun altında yatan sebepleri araştırmak lazım.
Bakınız, istihdam
üzerindeki vergi yüklerinin bu kadar yüksek olmasından dolayı, Türkiye'deki
yatırımcıların yurt dışına gitmesinin önünü kesecek tedbirlerin alınması lazım.
Bunların incelenmesi, bunların araştırılması lazım. Dünyadaki enerji
maliyetlerinin en yüksek uygulandığı ülkenin Türkiye olduğu göz önüne alınarak,
enerji maliyetlerinin düşürülmesiyle ilgili tedbirler alınması lazım. Son iki
yıl içerisinde, doğalgaza yüzde 50 zam yapılmış olmasından… Altını çiziyorum,
iki yılda, doğalgaza yüzde 50 zam yapılmış olmasından dolayı, dünyayla rekabet
edemeyen ve işyerlerini kapatmak durumunda kalan ve yurt dışına giden
sanayicilerimizin, tekstilcilerimizin niçin yurt dışına gittiklerinin altında
yatan sebeplerin incelenmesi, araştırılması lazım.
Sayın Abuşoğlu…
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Efendim?..
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Sayın Abuşoğlu, bakınız, ne kadar çok şey söylüyorum, bunların getirilmesi,
bunların incelenmesi lazım.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- İktidar bir kere evet desin, bak neler incelenecek… Yeter ki evet desinler…
MEHMET TOMANBAY (Ankara)
- Önergede hepsi var… Önergede var…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Şimdi, Sayın Tomanbay, bakınız, dün, Bursa'da Türkiye'nin en eski polyester
iplik fabrikası kapandı. 1 000 işçi çıkarıldı. Diyor ki: "Ben dünyayla
rekabet edemiyorum; Çin'le, Hindistan'la, Pakistan'la rekabet edemiyorum; ama,
TSE de, Türkiye'ye giren mallar üzerinden 686 tanesinin üzerinde TSE belgesi
aranma zorunluluğunu ortadan kaldırıyor." Bunun araştırılması, bunun
incelenmesi lazım. Türkiye'de KOBİ'lerin çöküş sebeplerinin ortaya konulması
lazım. Yani, bütün bu verdiğimiz rakamlar… Reel faiz… Dünyanın en büyük reel
faizi yine üçbuçuk yıl sonra Türkiye'de. Bu kadar sıcakparanın Türkiye'ye
gelmesinin altında yatan sebepler nelerdir; işte Türkiye'de dünyada olmayan
ölçüdeki bir reel faizin tatlı gelmesi, buradan, Türkiye'den çok büyük
paraların, kazançların elde edilmesinden kaynaklanmaktadır. Onun için, değerli
milletvekilleri, bir araştırma önergesi verilecekse, üçbuçuk yıllık bir ekonomi
politikasının uygulanmasının neticesinde ortaya çıkan tablonun incelenmesi,
araştırılması lazım.
Bu Hükümet iktidara
geldiğinde veya seçimler öncesinde, IMF'yle uygulanan politikaları gözden
geçireceğini, yepyeni bir ekonomik politika uygulayacaklarını, kendine has bir
ekonomi politikası olacağını söyledi. Böyle geldi. Ama, geldiği günden itibaren
Kemal Derviş döneminde uygulanan IMF politikaları aynen devam ettirildi. Onun
süresi bitince üç yıllık yeni bir stand-by anlaşması yapıldı. Yani, üçbuçuk
yıllık bir Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarı döneminde kendinize has,
kendinizin ortaya koymuş olduğu bir ekonomik model uygulandı mı; uygulanmadı.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) -
Sosyal boyut var. Anlamıyorsun ki.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Şimdi, bakınız… Şimdi, oradan, sosyal…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) -
Sosyal boyutu olan anlaşmalar yapılıyor. Hiç mi kafan çalışmıyor?!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Bakınız… Sayın Milletvekili, benim kafam…
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
siz Genel Kurula hitap edin.
Buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Benim kafamın en az çalıştığı dönem, senin kafanın en fazla çalıştığı
dönemden daha fazladır. Bunu bil. Ha, onu bil!.. Onu bil!..
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) -
Hadi be!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Ve seninle her konuda çatır çatır konuşurum. Gücün de varsa, gelirsin buraya,
konuşursun.
MEHMET DANİŞ (Çanakkale)
- Ne konuşuyorsun?! Kimsin sen?!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Sen de Çanakkale Milletvekili, oradan bağırıp çağıracağına, gel burada konuş.
MEHMET DANİŞ (Çanakkale)
- Konuşma!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Burada konuş.
MEHMET DANİŞ (Çanakkale)
- Kimsin sen?! Kimsin sen?!
BAŞKAN - Sayın Daniş,
lütfen yerinize oturun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Gel buraya, burada konuş… Burada konuş…
MEHMET DANİŞ (Çanakkale)
- Konuşma! Kimsin sen?! Kimsin sen?!...
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Burada konuş… Burada konuş… Öyle yok… Öyle yok… Varsa bir bilgi birikimin,
varsa bir kapasiten, buraya geleceksin.
MEHMET DANİŞ (Çanakkale)
- Sen neyi biliyorsun?
BAŞKAN - Mehmet Bey,
lütfen yerine otur.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Bakınız "sosyal politikalar" dedi.
İyi hatırlattın. Bu
Hükümet döneminde, üçbuçuk yıllık politikalarınızın neticesinde, Türkiye'deki
2002 yılındaki gelir dağılımı, üçbuçuk yılın sonunda daha da kötüleşmiştir.
Türkiye İstatistik Kurumunun rakamları. Rakam veriyorum bakınız. Geldiğinizde
en üst yüzde 20'lik gelir grubu millî gelirin, yüzde 45,4'ünü alıyordu. Şimdi
en üst yüzde 20, yüzde 46,2'sini alıyor. En alt yüzde 20'lik gelir grubu…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) -
Seçime giderken söylediğimiz sözleri söylüyorsun.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Müsaade edin, teşekkür edeyim.
BAŞKAN - Buyurun,
teşekkür edin.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) -
Aynı sözler…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- En alt yüzde 20'lik gelir grubu da 2002'de yüzde 6,4'ünü alırken, şimdi yüzde
6'ya inmiş; yani, gelir dağılımı, sosyal denge de bozulmuş İktidarınız
döneminde. Onun için ben, yeni bir araştırma önergesi verilmesinin gerekli
olduğuna inanıyor ve o nedenle, bu araştırma önergesinin aleyhinde olduğumu
ifade ediyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kandoğan.
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa)
- Halkı sokağa mı dökmek istiyorsunuz, ne istiyorsunuz?
BAŞKAN - Lehte olmak
üzere, Gaziantep Milletvekili Sayın Ömer Abuşoğlu; buyurun. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Grup önerisi olarak,
Türkiye'de yaşanan ekonomik istikrarın araştırılması ve gerekli önlemlerin
alınmasına yönelik Sayın Mehmet Tomanbay ve arkadaşları tarafından daha önceki
yıllar verilen bir Meclis araştırma önergesinin, bugün gündeme alınarak,
konunun önemine binaen Meclis araştırma komisyonu kurulması talebiyle
huzurlarınıza geldik.
Sayın Tomanbay
gerekçelerini anlattı, niçin böyle bir komisyonun araştırma yapmasının
gerekçelerini. Türkiye'nin içinde bulunduğu, yaşadığı sıkıntılar böyle bir
zaruret çerçevesinde bu komisyonun kurulmasını, araştırma yapılmasını gerekli
kılıyor.
Benden önce konuşan Sayın
Ümmet Kandoğan da, bu kapsamda bir araştırmanın yeterli olmayacağını, meselenin
çok daha geniş kapsamda, günümüze kadar olan devreyi de kapsayacak şekilde
araştırılması gerektiğini ifade etti. Aynısıyla katılıyorum. Türkiye'de bugün,
geçmiş yıllardan beri devamlı olarak Hükümete yapılan ikazlar, bugün neticede
kendisini gösterdi; ama, Hükümet ikazlara dikkat edip gerekli tedbirleri
zamanında alacak olsaydı, bugün içinde yaşadığımız sıkıntılar, belki de çok
hafif bir şekilde atlatılacaktı. Şimdi, Hükümetin sığınabileceği bir şey var
-devamlı bunu öne sürüyorlar- dünyada kriz var, dışarıdan kaynaklanıyor bu
kriz. Dışarısı bizi etkiliyor, aslında Türk ekonomisi çok sağlam. Bunun
arkasına sığınmayın. Bu, Türkiye'deki yaşanan ekonomik krizi açıklayacak bir
mesele değil. Türkiye'de, AK Parti iktidara geldiğinden beri işsizlik ortada,
gelir dağılımındaki bozulmalar ortada, işsizlik bozuluyor; Türkiye'de
yoksulluk, fakirlik alabildiğine genişliyor. Bunu siz de kabul ediyorsunuz ve
diyorsunuz ki, biz, geçen sene şu kadar odun, kömür, erzak dağıttık, bu sene şu
kadar dağıtıyoruz. Bu, işte, toplumda sefaletin, açlığın, yoksulluğun geçen
yıla göre bu yıl daha da arttığını açıkça ifade ediyor, açıkça gösteriyor.
Türkiye'de ekonomik şartların, dargelirli kesimlerin aleyhine seyrettiğini
kabul ediyorsunuz demektir. Biz de muhalefet partisi olarak, zaten bunu
söylüyoruz. Türkiye'deki bu ekonomik politika, Türk insanının hayrına bir sonuç
ortaya çıkarmıyor; geniş kitleleri yoksullaştırıyor, geniş kitleleri
fakirleştiriyor. Çiftçi deseniz, 2002 Kasım seçimlerinden önceki elde ettiği
ürünle fiyatı elde edemiyor. Pamuk üreticisi öyle, buğday üreticisi öyle… Tarım
kesiminde ciddî bir fakirleşme yaşanıyor. Tarım kesiminde insanlar, artık
köyünde, kasabasında geçimini sağlayamadığı için şehirlere doğru akın halinde.
En son teşvik tedbirleriyle, acaba Türkiye'deki yatırımları geri kalmış
bölgelerde canlandırabilir miyiz diye can havliyle bir teşvik tedbirleri
uygulaması getirdiniz. Biz o zaman da dedik: "Bu tedbirler yanlış, bu
şekliyle sonuç vermez, böyle teşvik sistemi olmaz." Dinlemediniz, bu
teşvik sistemini getirdiniz; Başbakan dahi kabul ediyor "yapılan
uygulamada yanlışlık var." Öyleyse, birazcık muhalefetin sesine kulak
verin. Muhalefetin sesine daha iyi kulak verebilmek ve bu konuda Türkiye
çapında yetişmiş insangücünü harekete geçirmek amacıyla, gelin, Türkiye'de
yaşanan ekonomik istikrarsızlığı ve sıkıntıları her boyutuyla araştıracak bu
Meclis araştırmasına evet diyelim. Ortaya çıkan sonuçlar belki sizin bir
sonraki -2007 yılındaki- icraatınıza ışık tutacaktır. Belki buradan ortaya
çıkacak birtakım politika önerilerini siz uygulayabileceğiniz politikalar
olarak göreceksiniz.
Bu araştırmanın
yapılmasında AK Parti Grubunun, AK Parti Hükümetinin ne zararı var? Muhtemelen
hayır diyeceksiniz şimdi; bu araştırma komisyonunun kurulmasını kabul
etmeyeceksiniz. Kim faydalanacak bundan; bu reddin kime ne hayrı dokunacak?
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) -
Önce, Parti olarak bir rapor hazırlayın ondan sonra…
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) -
Çiftçinin eline geçen fiyatları mı yükseltecek siz reddedince, İşsizlik mi
azalacak siz reddedince; borsada yaşanan dalgalanmalar, dövizde yaşanan
dalgalanmalar mı duracak? Hayır, belki daha da şiddetlenecek.
FİKRET BADAZLI (Antalya)
- Evet dersek ne olacak?
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) -
Bugün, evet derseniz, buradan, ülke hayrına birtakım sonuçlar çıkabilecek;
araştırılacak konu enine boyuna. Bu konuda sizin kadrolarınızdan dışladığınız
birçok yetişmiş insanın belki söyleyebileceği, size hatırlatabileceği bir iki
unsur, bir iki sonuç ortaya çıkacak, bundan siz istifade edeceksiniz.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) -
Rapor hazırlayın okuyalım biz onu; siz Parti olarak rapor hazırlayın.
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) -
Bizim raporumuz hazır. Bütçe konuşmalarında biz bunların hepsini söyledik,
çıktım bu kürsüde dedim -açın, bütçe konuşmalarının tutanaklarını okuyun- ben
bu kürsüde dedim: "Dövizde kriz geliyor, lütfen, bu kriz gelmeden önce,
dövize küçük küçük müdahalelerle olabilecek krizi hafifletin -açın okuyun benim
konuşmalarımı- bu cari işlemler açığı dayanılmaz boyutlara geliyor."
Sayın Babacan çıktı
"cari işlemler açığı ülkenin hayrınadır, yatırımları artırır…" Evet,
iktisat kitaplarında yazılan şey o; ama, Sayın Babacan yanlış anlamış onu,
oradaki bir eşitlik değildir, bir özdeşliktir. Dolayısıyla, muhalefetin bu
konudaki tavırları ülkenin hayrına, ülkenin krizlere gitmesini önleyecek,
krizlerden kurtulmasını önleyecek tarzdaki önerilerdir; ama, siz kulaklarınızı
tıkamışsınız. Kendinizi beğenmiş bir eda içinde, yapılan yanlışlar
söylenildiğinde hemen aksine söyleyebilecek bir fikir ortaya çıkarıyorsunuz;
ama, bu size bir fayda getirmiyor. Bu kürsüden yaptığınız konuşmalar size bir
fayda getirmiyor, ülkeye de fayda getirmiyor; işte, kriz yaşanıyor.
Bir aydan beri ekonomi
çevrelerinden, siyaset çevrelerinden herkes, yaşanan ve yaşanmakta olan
ekonomik kriz hakkında gücü yettiğince bir şeyler söylemeye çalıştı; ama, size
dinletemedi. "Tedbir alın" dedik, "bu kriz derinleşme istidadı
gösteriyor, derinleşme eğilimi içerisinde, tedbir alın..." İş işten geçtikten sonra bu sabahleyin
Maliye Bakanı açıklama yapıyor: "Borsada stopajı yabancılar için
sıfırlayacağız, yerliler için de 5 puan indireceğiz." Bu mu tedbir?!
Borsada, zaten yabancıların oranı yüzde 60'ın üzerinde, yerlinin bir şeysi
kalmamış. Siz, tüm Türkiye borsasına hâkim olan yabancıların vergi oranını
sıfırlıyorsunuz, aman yabancı kaçmasın… Hani dalgalı kurdu; kurda ortaya
çıkacak dalgalanmaları önleyebilirdi?! Niçin borsadan çıkış olmasın, kura
yüklenim olmasın diye yabancıların vergilerini sıfırlıyorsunuz?! Hadi sıfırladınız,
ekonomik krizin derinleşmesine mâni oldu diyelim, faydası oldu, yerlilerin
suçu, günahı ne?! Yerli küçük yatırımcının vergisini niçin sıfırlamıyorsunuz?!
Yabancıya sıfır, yerliden yüzde 10 oranında vergi. Yerli zaten ne kazanmış ki,
varını yoğunu kaybetmiş bu son bir ay içerisinde. Allah'tan korkun, yabancıya
tanıdığınız hakkı kendi öz insanınıza, kendi vatandaşınıza tanımıyorsunuz.
Yaptığınız bu teklif, bu
değişiklik bugün Bütçe Planda konuşuluyor, konuşulması için Anavatan Partisi
olarak biz imza verdik. Görüşülsün, ülkenin ekonomik hayrına olabilecek bir
unsur ortaya çıkacaksa, Anavatan Partisi olarak biz de buna katkıda bulunalım;
ama, getirdiğiniz husus, yabancıya sıfır, yerliden al vergiyi.
İnsanımız, vergi
vermekten artık mecalsiz kaldı. İletişimden vergi, ekmekten vergi, sudan vergi,
seyahatten vergi, benzinden vergi, vergi almadığınız yer kalmadı.
SERACETTİN KARAYAĞIZ
(Muş) - Bütün vergileri biz mi koyduk?!
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) -
Bir de, yerliden, yerli yatırımcıdan, kendi insanımızdan, kaldıysa borsada
birkaç kuruşu, bir de onun üzerinden yüzde 10 vergi. Buna el insaf demek lazım.
Kendi insanını bu kadar ağır yüklerin altına layık gören böyle bir iktidar
bugüne kadar Türkiye'de hiçbir zaman yaşanmadı. Böyle bir devri hiç kimse görmedi.
İşte, bugünkü en son örneği; yabancıya sıfır, yerliden yüzde 10 vergi. Buna
Allah da razı olmaz, kul da razı olmaz.
Bu madde, bu kanun
değişikliği Genel Kurulda ve Bütçede görüşülürken, yerli yatırımcılar için de
vergi oranının sıfırlanması için elimizden gelen bütün mücadeleyi yapacağız.
Kendi insanımıza yaptığımız eziyet artık yeter.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) -
Sayın Başkan bitiriyorum.
BAŞKAN - Buyurun efendim.
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) -
Kendi insanımıza, kendi vatandaşımıza, kendi fakirimize, kendi garip gurebamıza
verdiğimiz eziyet yeter. Bir an önce kendi kendinize çekidüzen verin, AK Parti
Hükümeti olarak, yaşanan ekonomik istikrarsızlığın bir ciddî istikrarsızlık
olduğunu başlangıçta bir kere kabul edin. Kabul edin ki, alabileceğiniz
tedbirler o ölçüde de doğru ve gerçekçi olsun. Aksi takdirde, bu krizler
dışarıdan yaşanıyor, bunun kaynağı biz değiliz dediğiniz zaman, işte, bugünküne
benzer çok cüzî ve Türkiye'de yaşanan istikrarsızlığa en ufak bir katkısı
olmayacak zecrî tedbirler getirirsiniz. Onun için, öncelikle krizin mahiyetini
iyi kavramanız lazım. Türkiye'de bugün ciddî bir ekonomik kriz yaşanıyor ve bu
kriz daha da derinleşme eğilimi ve istidadı gösteriyor. Lütfen bunu anlayın ve
alabileceğiniz tedbirler konusunda da gecikmeyin. Gecikiyor Hükümet. Bir ay
önce tedbirleri almaya başlasaydı bu kriz bugünkü haline gelmezdi. Bizden
hatırlatması, son bir defa daha ikaz etmesi.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Abuşoğlu.
Aleyhte olmak üzere, Ordu
Milletvekili Sayın Eyüp Fatsa. (AK Parti sıralarından alkışlar)
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Anavatan Partisi grup önerisinin
aleyhinde söz almış bulunuyorum; bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu
grup önerisi vesilesiyle gerek Sayın Tomanbay'ın, gerekse Sayın Kandoğan'ın ve
gerekse Sayın Abuşoğlu'nun iddialarıyla ilgili bazı hususları sizlerle ve
kamuoyuyla paylaşmak istiyorum.
Öncelikle Sayın Tomanbay,
bu ülkede milletle paylaşabileceği, milletle bölüşebileceği, millete
verebileceği dağarcığında, bilgisinde, birikiminde bir şeyleri olanlar asla
cumhuriyetin ve rejimin temel değerlerini kendisine siyasî malzeme yapmak
suretiyle siyasî kolaycılığa kaçmaz. Dolayısıyla, eğer varsa milletle
paylaşabileceğin bir şey, onu, çıkarsın milletle bölüşürsün ve paylaşırsın.
Yoksa, böyle cumhuriyetin temel değerlerinin arkasına saklanmak suretiyle,
sütre gerisinden atış yapmak, siyasî kolaycılık, şark kurnazlığıdır. Bunu kabul
etmemiz mümkün değildir.
Sayın Ümmet Kandoğan'la
ilgili, aslında, söylenebilecek çok şey yoktur; zira, Sayın Kandoğan'ın bütün
konuşmalarını alt alta yazdığınız zaman -sadece bugün için söylemiyorum- bu
Meclisin kürsüsünde yapmış olduğu bütün konuşmaları düzgün cümleler haline
getirme gayretiyle alt alta yazdığınız zaman, içinden bir tane düzgün cümle
çıkmaz. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Cevap ver o zaman Sayın Fatsa.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Düzgün cümle çıkmaz.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- 20 tane rakam söyledim, cevap ver o zaman.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Şimdi, burada ifade ettiği rakamların hepsine, iddia sahibi Sayın Kandoğan bile
inanmıyor. Böyle, hayalî rakamlarla kamuoyunu yanıltmak…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Bir tane örnek ver, bir tane. (AK Parti sıralarından "otur yerine"
sesleri)
EYÜP FATSA (Devamla) -
…siyasî etikle çok bağdaşmamaktadır.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Bir tane örnek ver, hangi rakam yanlış?
EYÜP FATSA (Devamla) -
Sayın Kandoğan…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Hangi rakam yanlış, bir tane örnek ver.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Sayın Kandoğan…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Bir tane örnek ver.
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa)
- Demin, halkı sokağa dökmekten bahsettin.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın Kandoğan…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Hangi rakam yanlış, bir tane örnek ver.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Sayın Başkan…
BAŞKAN -
Beğenmeyebilirsin Sayın Kandoğan, sizin de aynı oluyor; ama, yerinizden
müdahale etmeyin. Siz, sırası gelince, cevabını verirsiniz.
Buyurun Sayın Fatsa.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Bir tane örnek versin.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Bak, doğrularını da söyleyeceğim, müsaade edin.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Buyurun…
EYÜP FATSA (Devamla) -
Anavatan Partisi Grup Başkanvekili Sayın Abuşoğlu, özellikle bizim dönemimizde
ekonominin kötüye gittiğini, ekonomik dengelerin bozulduğunu, üst üste hatalar
ve yanlışlar yapıldığını, ekonominin içinden çıkılamaz hal aldığını… Bu çerçevede
bir konuşma yaptı; bunun araştırılmasını istedi.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Meydanda işte, meydanda; herkes görüyor, herkes yaşıyor.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Bakın, değerli arkadaşlar, 1983 yılından 2003 yılına kadar geçen sürenin ve
ekonominin her basamağında, her bölümünde, her diliminde Anavatan Partisi
vardır. Eğer, bugün, toplumda birtakım sosyal sınıflar oluşmuş, birtakım geçim
darlığı varsa ve bölüşümde birtakım adaletsizlik varsa, bunları biz yapmadık,
bunları sizlerden devraldık biz.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
-Düzeltecektiniz!..
EYÜP FATSA (Devamla) -
Müsaade edin… Müsaade edin... Bak, neleri düzelttiğimizi de ifade edeceğim.
Bir araştırma yapılsın
denildi, bakın, 3 Kasım 2002'de, milletimiz, topyekûn bir araştırma yaptı,
topyekûn bir araştırma yaptı…
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Aradan beş sene geçti.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Son yirmi yılın… Ekonomiye hükmeden, ekonomide söz sahibi olan ve Türkiye'yi
son yirmi yılda iflas noktasına getirenleri araştırdı ve onlarla ilgili de
millet hükmünü verdi, Anavatan Partisini de Meclisin dışına itti. (AK Parti
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Millet araştırmasını
yapmıştır Sayın Abuşoğlu. Dolayısıyla, siz, bu milletin araştırmasında barajın
dışında kaldınız. Siz hesabınızı veremediniz daha.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Siz hâlâ oradasınız, 2002'de.
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Aradan beş sene geçti.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Siz daha hesabınızı veremediniz.
Bakın, kasım ve şubat
krizlerinde Anavatan Partisi vardır, sizin Partiniz vardır; eğer, reddi miras
yapmıyorsanız…
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Biz onun cezasını çektik; ondan ders aldık.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Ders alsaydınız orada olmazdınız.
EYÜP FATSA (Devamla)-
…reddi miras yapmıyorsanız, o krizin içinde sizler varsınız. Biz, kasım ve
şubat krizlerinde, gece sabahlara kadar, bu Meclis koridorlarında, o günkü
Hükümetin ne karar alacağını bekledik.
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - O Hükümetin aldığı ekonomik kararları uyguluyorsunuz hâlâ.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Bakın, ne kararlar alınacağını bekledik.
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Hiçbir şey değişmiyor.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Müsaade et... Müsaade et... Rahat ol...
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Aynı kararları uyguluyorsunuz.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Lütfen, Sayın Sarıbaş… Bakın, bize 3 Kasımdan sonra devretmiş olduğunuz Türkiye
tablosu herkesin hafızasındadır, herkesin hafızasında. Her şey, bütün dengeleri
bozulmuş, ekonomisi taban yapmış -bütün dengeleri- 20 küsur bankasının içi
boşaltılmış, hazinesi boşaltılmış, faizlerin gecelik 7 000'lere tırmandığı,
enflasyonun yüzde 40'larda seyrettiği, faizlerin yüzde 70'lerde olduğu, millî
gelirin, gayri safî millî hâsılanın 180 milyar doların altına düştüğü,
ihracatın durduğu, hayatın durduğu, her şeyin bittiği, esnafın, yüzbinlerce
esnafın kepenk kapattığı ve esnafın Ankara sokaklarında, meydanlarında,
Tandoğan'da, Ulus'ta yürüdüğü, yazarkasalar fırlattığı günleri bu millet
unutmadı; henüz, bunlar, hafızalarda tazedir, tazedir! Biz, böyle bir Türkiye
devraldık ve geldiğimiz noktada 180 milyar dolar olan gayri sâfi millî
hâsılanın -Sayın Kandoğan, her şeyi söylüyorsun- 360 milyar dolara çıktığını
niye söyleyemiyorsun?!
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
-Şimdi ne kadar?..
EYÜP FATSA (Devamla) -
Müsaade et..
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Şimdi ne kadar? Şimdiki rakamı söyle.
EYÜP FATSA (Devamla) - Müsaade et…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Dolar 1 700 oldu, şimdi söyle rakamı.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Müsaade et… Müsaade et…
Bak, içi boşaltılan 20
küsur bankanın içerisinde kimlerin bankasının olduğunu, herhalde, mutlaka
biliyorsun sen Sayın Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Kimin bankası var?..
EYÜP FATSA (Devamla) -
Kimlerin bankası olduğunu sen biliyorsun Sayın Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Söyle, isim ver. İsim ver, söyle.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Sayın Kandoğan…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Söyle, isim ver.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Sayın Kandoğan, biliyorsun, herkes biliyor, herkes biliyor…
BAŞKAN - Sayın Fatsa,
karşılıklı konuşmayalım. Lütfen, siz konunuza gelin. Konunuza gelin lütfen.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- O dediğin şahıs, 2002 seçimlerinde AK Parti için meydan meydan dolaştı; o
şahıs, evet…
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
lütfen yerinizden müdahale etmeyin…
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Sayın Kandoğan, Babana sor, söyler sana.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Bak, Babana sorarsan söyler sana.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- AK Parti için çalıştı o şahıs.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Büyük Babana sorarsan söyler sana.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Evet, AK Parti için çalıştı; çok iyi biliyorsun bunu.
BAŞKAN - Siz devam edin
konuşmanıza… Siz devam edin…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- O söylediğin şahıs AK Parti için çalıştı, onun için söyleyemiyorsun.
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
lütfen yerinizden müdahale etmeyin.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, sonuç itibariyle;
bakın, bunların çok ayrıntılarına girmek istemiyorum. Biz, bu ülkede
yönetimde iktidarı devraldığımızda, Türkiye ekonomisi dünyanın 28 inci
ekonomisiydi, bugün 17 nci büyük ekonomisi arasına gelmiştir. Türkiye
Cumhuriyetinin, Merkez Bankasındaki döviz rezervi 25 milyar dolardı, bugün 60
milyar dolar seviyesine gelmiştir.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) -
Borçlar?!..
EYÜP FATSA (Devamla) -
Gayri sâfi millî hâsıla fert başına 2
000 doların altına düşmüştü, bugün 5 000 doların üstüne çıkmıştır.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- 5 000 dolar değil, 4 000 dolara indi şimdi; kâğıt üzerinde o.
EYÜP FATSA (Devamla) - Müsaade et, müsaade
et… Müsaade et kardeşim… Kâğıt üzerinde değil.
Bakın…
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Düzelecek, düzelecek…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Dolar 1 700'e çıkınca, 4 000'e düştü.
BAŞKAN - Lütfen, lütfen…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- 5 000'di, 4 000'e düştü şimdi.
BAŞKAN - Efendim, siz
konuşmanıza devam edin.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Bakın, bir krizdi. Borsa 10 000'ler seviyesindeydi, bugün 36 000'ler
seviyesindedir. Biz, iktidara geldiğimizde, Türkiye'de esnafın yıllık
kullandığı kredi 160 trilyon civarındaydı, bugün 2 katrilyon seviyesindedir
2006 yılında.
Sayın Kandoğan, nereden
nereye geldiğimizi elbette ki, sen de çok iyi biliyorsun; ama, vermiş olduğun
rakamları, lütfen bir kere daha gözden geçir; eğer, kamuoyuna ve bu millete
saygın varsa.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Ya, allahaşkına bir tanesi yanlış desin; söylesin!
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Hangisi doğru ki?!
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Ucuz politika yapmayın… Söylesin oradan, söylesin… Tahrik ediyor!.. Bir tane
rakam versin; veremiyor!
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Doğru olan yok ki! Hangisi doğru?!
EYÜP FATSA (Devamla) -
Bakın, bir ekonomik krizden bahsediliyor…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Bir tane rakam ver Sayın Fatsa?
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Devam et sen, boş ver.
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
rica ediyorum…
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
İstemeseniz de düzelecek o, sen canını sıkma!
EYÜP FATSA (Devamla) -
Bakın, bir ekonomik krizden bahsediliyor, deniliyor ki: "Efendim,
piyasalar dalgalanıyor, Türkiye'de bir ekonomik kriz yaşanıyor."
Bakın, kredi
derecelendirme kurulu Moodys dün bir açıklama yaptı, "piyasalardaki
hareketliliğe rağmen Türkiye'nin kredi notunun çok yüksek olduğunu" ifade
etmiştir. Dolayısıyla, Türkiye'deki yapısal reformların yerine oturduğunu,
ekonomik programın sağlıklı işlediğini…
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- O size öyle geliyor!
EYÜP FATSA (Devamla) -
…ve malî disiplinin çok ciddî bir şekilde yürütüldüğünü herkes görüyor; ama, her
ne hikmetse…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
EYÜP FATSA (Devamla) -
Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Maalesef, herkes görüyor; ama, Sayın Kandoğan ve bazıları görmek istemiyorsa,
takdirini aziz milletimize bırakıyorum.
Değerli arkadaşlar, üç
yıl üst üste, yüzde 7, yüzde 8, yüzde 9, yüzde 10 oranında büyüyen bir Türkiye
bu dönemde gerçekleşmiştir.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- 2002'de 7,9'du büyüme. 2002'de devraldığınızda 7,9'du büyüme. 2002 yılı büyüme
oranı 7,9…
FİKRET BADAZLI (Antalya)
- Eksi 9!..
EYÜP FATSA (Devamla) -
Sayın Kandoğan, iddia ettiğiniz gibi değil, Türkiye'nin iç ve dışborçlarının
toplamı…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- 2002'deki büyüme 7,9… Büyüme 7,9…
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Ya, istemeseniz de büyüyecek o!
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- 7,9 2002 yılı büyümesi.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
9,9 yapmadık mı?!
EYÜP FATSA (Devamla) -
Sayın Başkan bitiriyorum, ama…
BAŞKAN - Sayın Kandoğan…
Sayın Kandoğan…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- 7,9…
FİKRET BADAZLI (Antalya)
- Eksi 9!..
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Bizimki de 9,9; ne var yani?!
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Üç yıllık ortalaması daha fazla, 2002…
BAŞKAN - Sayın Kandoğan…
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Sen istemesen de Türkiye büyüyecek.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, sonuç itibariyle şunu söylemek istiyorum: 3 Kasım 2002'de
devralmış olduğumuz Türkiye'de, bugün yaşamış olduğumuz Türkiye'de hiçbir şey
eskiye göre daha kötü değildir; her şey fersah fersah daha iyidir.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Allah Allah!.. Hayret!..
EYÜP FATSA (Devamla) -
Bunu görebilen, bunu aklıselimle değerlendirebilen herkes görüyor. Ama,
birileri, herhalde, Türkiye'nin, ekonomik istikrarından, siyasî ve sosyal
istikrarından kendilerine bir siyasî
gelecek çıkmayacağını gördükleri için, bir tedirginlik, bir telaş
içerisinde sağa sola saldırıyorlar; ama, şunu da bilsinler ki, güneş balçıkla
sıvanmıyor. Bu aziz millet, herkesi, her şeyi yakinen görüyor ve
değerlendirmesini de sağduyusuyla yapıyor. Kimseye haksızlık yapmaz, tıpkı, 3
Kasım seçimlerinde Doğru Yol Partisine haksızlık yapmadığı gibi.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Doğru!..
EYÜP FATSA (Devamla) -
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Fatsa.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Ne oldu, hiçbir rakam veremedin; hangi rakam yanlıştı Sayın Fatsa? Sayın
Fatsa, hangi rakam yanlıştı, bir tane söyleyebildin mi?
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Hepsi yanlış, hepsi…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Bir tane söyleyebildin mi?
EYÜP FATSA (Ordu) - Hepsi
yanlış.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Bir tane söyleyebildin mi?!
Bir tane söyledi mi
allahaşkına, bir rakam verebiliyor mu?!
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Anavatan Partisi Grubunun İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre
vermiş olduğu önerisi üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi, öneriyi oylarınıza
sunacağım…
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Karar yetersayısı, Sayın Başkan…
BAŞKAN - … ve karar
yetersayısını arayacağım.
Öneriyi kabul edenler…
Kabul etmeyenler…
Karar yetersayısı
bulunamamıştır; birleşime 10 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.11
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.32
BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 119 uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
VI.-
ÖNERİLER (Devam)
A) SİYASÎ
PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ (Devam)
1.- (10/54)
esas numaralı Meclis araştırması önergesinin öngörüşmesinin Genel Kurulun
22.6.2006 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin Anavatan Partisi grup
önerisi (Devam)
BAŞKAN - Anavatan Partisi
Grubu önerisinin oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi, öneriyi
tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısı arayacağım.
Anavatan Partisi Grubu
önerisini kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir; karar
yetersayısı vardır.
Sayın milletvekilleri,
gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmına devam ediyoruz.
V.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
2.-
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu
Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - 1 inci sırada
yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu
gelmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.
2 nci sırada yer alan,
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Bazı
Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
3 üncü sırada yer alan,
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında
Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması
İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Yayılmanın
Önlenmesi Amaçlarına Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması İçin
İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1115) (S. Sayısı:1147)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
4 üncü sırada yer alan,
Denizli Milletvekili Osman Nuri Filiz ile Balıkesir Milletvekili Ali Osman
Sali'nin; Devlet Planlama Teşkilatı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Plan ve
Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine başlayacağız.
5.- Denizli
Milletvekili Osman Nuri Filiz ile Balıkesir Milletvekili Ali Osman Sali'nin;
Devlet Planlama Teşkilatı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (2/499) (S. Sayısı: 949)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
5 inci sırada yer alan,
Konut Finansmanı Sistemine İlişkin Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
6.- Konut
Finansmanı Sistemine İlişkin Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1148) (S. Sayısı: 1159)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
6 ncı sırada yer alan,
Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve 7 Milletvekilinin; 190 Sayılı Genel Kadro
ve Usulü Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması, 4576
Sayılı Devlet Memurları Kanunu, Harcırah Kanunu, Bazı Sağlık Personelinin Devlet
Hizmet Yükümlülüğüne Dair Kanun, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Kuruluşu ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında
Kanun, Kadastro Kanunu ile Genel Kadro Usulü Hakkındaki Kanun Hükmünde
Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılması, 181
Sayılı Sağlık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu raporunun görüşmelerine başlayacağız.
7.- Trabzon
Milletvekili Cevdet Erdöl ve 7 Milletvekilinin; 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü
Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması, 4576 Sayılı Devlet
Memurları Kanunu, Harcırah Kanunu, Bazı Sağlık Personelinin Devlet Hizmet
Yükümlülüğüne Dair Kanun, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Kuruluşu ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında
Kanun, Kadastro Kanunu ile Genel Kadro Usulü Hakkındaki Kanun Hükmünde
Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun Bazı
Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılması, 181 Sayılı Sağlık Bakanlığının Teşkilat
ve Görevleri Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesi Hakkındaki Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Raporu (2/798) (S. Sayısı: 1199)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
7 nci sırada yer alan,
Orman Mühendisliği, Orman Endüstri Mühendisliği ve Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği
Hakkında Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
8.- Orman
Mühendisliği, Orman Endüstri Mühendisliği ve Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği
Hakkında Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (1/1073)
(S. Sayısı: 1040)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
8 inci sırada yer alan,
Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelere Eklenmesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İstanbul Milletvekili Mustafa Ataş ve 9
Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
9.- Bütçe
Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelere Eklenmesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İstanbul Milletvekili Mustafa
Ataş ve 9 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1219, 2/812) (S. Sayısı:1210)(x)
BAŞKAN - Komisyon?..
Burada.
Hükümet?.. Burada.
Komisyon raporu 1210 sıra
sayıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde
AK Parti Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Açıkalın; buyurun:
AK PARTİ GRUBU ADINA
MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Bütçe Kanununda Yer Alan Bazı Hükümlerle Kanun Hükmündeki Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Tasarı hakkında Adalet ve Kalkınma Partisi adına
söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım.
Bilindiği üzere, Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 161 inci maddesi, bütçelere, bütçe dışında herhangi
bir hüküm koyulmamasını, herhangi bir hükmün bütçe kanunlarında yer almamasını
amirdir; ancak, bugüne kadar bütçe tatbikatlarında, muhtelif kanunlarda yapılan
değişiklikler, pratik olması, yasama sürecinin daha kısa bulanması gibi
birtakım kolaylıklar sebebiyle bütçe kanunlarına derç edilmiştir.
Hükümetimiz, iktidara
geldiğinden bugüne kadar, bütçe kanunlarında yer alan hükümlerin ilgili
kanunlara taşınması istikametinde, bu Meclise, muhtelif tarihlerde, muhtelif
yasalar sevk etmiştir. İşte, bugün görüşeceğimiz tasarı da bunlardan bir
tanesidir.
Son olarak, Anayasa
Mahkemesi, 2006 Yılı Merkezî İdare Bütçe Kanununda, bütçeyle ilgili olmayan
hükümlere dair vermiş bulunduğu iptal kararı muvacehesinde, bu tasarı, Bütçe
Plan Komisyonunda görüşülmek suretiyle huzurunuza getirilmiş bulunmaktadır.
Tasarıyla yapılan ana
değişiklikleri kısaca bilgilerinize sunmak istiyorum. Harcırah Kanununun 10
uncu maddesinde değişiklik yapılmaktadır. Bugüne kadar, naklen atamalarda,
kendi isteğiyle veya harcırah almayacağına dair yazılı beyan almak suretiyle
memurun, harcırah ödenmemesi istikametinde uygulama yapılmıştır; ancak, bu
uygulama, memurlar tarafından muhtelif yargı mercilerinde dava konusu yapılmış
ve kamunun aleyhine kararlar alınmıştır. Bu uygulamadan vazgeçilmek üzere,
Harcırah Kanununda değişiklik yapılmaktadır. Böylece, bundan böyle, yurt içinde
veya yurt dışında görev yapmakta iken, sürekli bir göreve atanan memurlar
bakımından, görev merkezi değiştirilen veya naklen atanan memurlar bakımından,
bundan böyle, harcırah uygulamasına başlanacaktır.
Geçmişe yönelik olarak bu
tür uygulamalarda ne yapılmaktadır diye baktığımızda, geçici maddelerle de,
bundan önce ödenmemiş bulunan kişilere, yazılı talepleri halinde, üç aylık bir
süre zarfında yazılı talepte bulundukları takdirde, geçmişe yönelik olarak
harcırahları ödenecektir. Burada ancak tabiî, ilgilinin kendisi dışında kanunî
varislerine de bu ödeme yapılabilecektir; ancak, bu ödemede bundan böyle faiz
ödenmeyecektir. Yani, geriye yönelik olarak yapılacak ödemelerde birikmiş
alacaklar bakımından faiz tahakkuk ettirilmeyecektir.
Yapılan diğer bir
değişiklik, söylediğim gibi, bütçe kanununa taşımayla alakalıdır, kanunun 4
üncü maddesinde. 527 sayılı Kanundaki gelecek yıllara yüklenmeye izin veren
kanun yürürlükten kaldırılmaktadır; çünkü, bu hüküm, bilindiği üzere, 5018
sayılı Yasada düzenlenmiş bulunmaktadır.
Mülkî idare amirliği özel
hizmet tazminatında yapılan değişiklikle il valilerinin tazminat statüleri
olağanüstü hal bölge valisi statüsüne yükseltilmektedir.
Diğer bir değişiklik,
5018 sayılı Kanundan sonra katma bütçeli idareler lağvedilmiş olduğundan,
bunlar arasında Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, Karayolları Genel Müdürlüğü,
Petrol İşleri Genel Müdürlüğü gibi kurumların avukatlarının birikmiş olan
avukatlık ücretlerinin ödenmesine ilişkin düzenleme yapılmaktadır.
Tasarının 8 inci
maddesiyle, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryollarına ilişkin olarak Katma
Değer Vergisi Kanununda bir düzenleme yapılmaktadır. Katma Değer Vergisi
Kanununun 13 üncü maddesi istisnalarla alakalıdır. Burada yapılan düzenlemeyle,
Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryollarının limanlara bağlantılı olarak
yapacakları bağlantı iltisak hatlarının da Katma Değer Vergisinden istisna
edilmesi düzenlenmiş bulunmaktadır.
Aynı şekilde, 5018 sayılı
Kanunda yapılan başka bir düzenlemeyle, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün il
müdürlüklerine ilişkin olarak 5018 sayılı Kanununun dış denetimle ilgili
hükümleri -ki, dış denetim, bilindiği üzere, Sayıştay tarafından yapılan
denetimi düzenlemektedir- dışındaki hükümleri bu il müdürlükleri hakkında, Gençlik Spor Genel Müdürlüğünün il müdürlükleri
hakkında uygulanmayacaktır.
Diğer bir düzenleme
Sağlık Hizmetleri Temel Kanununda yapılmaktadır. Maalesef, bazı mahallî
idareler tarafından resmî sağlık kuruluşları tarafından yapılan sağlık
hizmetleri kapsamına ilişkin olarak yapılan bir yanlış uygulamaya son vermek
üzere bundan böyle mahallî idare ve birlikleri tarafından verilen sağlık
hizmetlerinin resmî sağlık kurumu tarafından verilen hizmet sayılabilmesi için
burada çalışan personelin memur statüsünde, yani 657 sayılı Kanun kapsamındaki
memur statüsünde veya sözleşmeli personel statüsünde olması icap etmektedir ki,
resmî sağlık kurumu tarafından verilmiş bir hizmet addedilsin.
Diğer bir düzenleme
Rekabet Kurumu hakkındadır; Rekabetin Korunması Hakkında Kanuna bir madde
eklenmektedir. Bilindiği üzere, Rekabet Kurumunun Kuruluş Kanununa ilişkin
olarak yapılan bir düzenlemeyle buradaki yönetim kurulu 7'ye indirilmiştir;
ancak, mevcut üye sayısıyla da toplanabileceği öngörülmüştür. Halen mevcut üye
sayısı 8'dir; ancak, 8 üyeyle toplandığı takdirde nasıl karar çıkacağı veya 7
üyeye indirmiş olmasına rağmen 8 üyeyle toplanıp toplanamayacağına ilişkin
olarak bu Kurum, yani Rekabet Kurumu Danıştay dairesine müracaat etmiş, bir
daire 8 kişiyle toplanabileceğine dair görüş beyan etmiştir; ancak, başka bir
dairesi, belirli bir süre geçtikten sonra 8 kişiyle almış olduğu kararların
geçerli olmadığını, dolayısıyla bu kararların iptaline dair karar vermiştir. Bu
şartlar muvacehesinde de, Rekabet Kurulunun yönetimiyle alakalı olarak
düzenleme yapma ihtiyacı doğmuştur. Yapılan bu değişiklik, işte, 8 kişiyle de,
yani kanundaki 7 sayısına ininceye kadar 8 kişiyle de yönetim kurulunun
toplanabileceği ve 8 kişi olması durumunda da veya 4 üyenin de aynı yönde oy
kullanması durumunda başkanın bulunduğu tarafın üstün olacağına dair bir
düzenlemeyi içermektedir.
Kamu Görevlileri
Sendikaları Kanununda bir değişiklik yapılmaktadır. Bilindiği üzere, kamu
görevlilerinin sendika kurmaları mümkün kılınmıştır; ancak, buradan, personele
ilişkin olarak yapılacak kesintinin matrahı kanunda net olmadığı için,
uygulamada ihtilaf çıkmıştır. Bu ihtilafa son vermek üzere, bu yapılan
değişiklikle sendika ödentilerinin veya sendika aidatlarının matrahları
netleştirilmektedir. Buna göre, aylık ödenti tutarı, yani matrahı, kamu
görevlisinin kadro ya da pozisyonunun, bağlı veya her ay mutat olarak ödemekte
olduğu Damga Vergisine tabi aylık brüt geliri olarak tanımlanmıştır.
Diğer bir değişiklik bu
tasarıyla yapılan diğer bir değişiklik, Tütün ve Tütün Mamulleri Tuz ve Alkol
İşletmeleri Genel Müdürlüğünün yeniden yapılandırılması karşısında
yapılmaktadır. Bilindiği üzere, bu idarenin taşradaki teşkilatları tarafından
ruhsatlandırma yapılmaktayken, idarenin yeniden yapılandırılması veya
özelleştirme kapsamında bulunması dolayısıyla, taşra teşkilatlarında tenkisata
gidilmektedir. Bu yapılan tenkisat muvacehesinde de, çıkarılacak yönetmelik
çerçevesinde, satış belgelerinin, bundan böyle il özel idareleri tarafından
verilmesi benimsenmektedir; ancak, geçiş döneminde, gayet tabiî, bu idarenin
satış belgesi verme yetkisi devam edecektir.
Diğer bir değişiklik,
kamu finansman ve borç yönetimi hakkındaki
4749 sayılı Kanunda yapılmaktadır. Buradaki düzenleme, yine, Türkiye
Cumhuriyet Devlet Demiryollarıyla alakalıdır. Bilindiği üzere, Devlet
Demiryolları, Hazinenin önemli ölçüde yardımına mazhar olan kurumlardan bir
tanesidir. Dolayısıyla, borçlanma kabiliyeti, özellikle, büyük enfrastrüktür
yatırımlarında dış finansman temin etmek durumunda borçlanma kabiliyeti fevkalade
zayıftır. İşte, bu kabiliyetine yeni bir durum kazandırmak maksadıyla, 4749
sayılı Kanunda değişiklik yapılmaktadır. Bu kurumun, 2006 yılı yatırım
bütçesinde yer alan projelerin finansmanı için dış finansman kaynağından
sağlanacak ve Türkiye Cumhuriyetinin borçlu sıfatıyla sağlayacağı krediler,
bundan böyle genel müdürlüğün bütçe gelir-gider kalemleriyle
ilişkilendirilmeyecek ve bu konuda, bakanın teklifi üzerine, Bakanlar Kurulu
yetkisinde karşılıksız bu dış finansman tahsis edilebilecektir.
Tasarının getirmiş olduğu
başka bir değişiklik, yine 5018 sayılı Kanunla ilgilidir. Bilindiği üzere, bu
Kanun çerçevesinde Orman Genel Müdürlüğü daha önce genel bütçeli bir idareyken,
bu tasarıyla 5018 sayılı Kanunda yapılan değişiklikle, Orman Genel Müdürlüğü
hizmetlerinin daha etkin bir şekilde gerçekleştirilmesi ve Orman Genel
Müdürlüğünün özel gelirlerinin bulunması muvacehesinde bütçesi özel bütçe
olarak tanımlanmaktadır.
Yine, bütçedeki
hükümlerin ilgili kanunlarından taşınması muvacehesinde yapılan 5018 sayılı
Kanundaki bir değişiklik, müşterek fon hesaplarıdır. Bilindiği üzere, bugüne
kadar çok çeşitli bütçe dışı veya bütçe içi fonlar bulunmaktaydı. Bundan böyle,
bu çeşitli mevzuatlarla kurulmuş bulunan fonlar, Türkiye Cumhuriyet Merkez
Bankası nezdinde Hazine Müsteşarlığı adına açılacak bir müşterek fon hesabında
toplanacaktır.
Yine, bilindiği üzere, bu
Meclisten bir süre önce 5084 sayılı, yatırım ve istihdamın teşvikine dair bir
kanun geçirilmiştir. Bilindiği üzere, bu Kanun çerçevesinde, yatırımcılara,
hazine arazileri bilâbedel tahsis edilmiştir, aynı şekilde enerji desteği
verilmiştir, aynı şekilde bu yatırımcıların istihdam ettikleri personelin Gelir
Vergisi stopajları ve Sosyal Sigortalar primlerinin belirli bir kısmı Hazine
tarafından, kamu tarafından karşılanmıştır. Ancak, tahsis edilen bu arazilerin,
yatırım amacıyla tahsis edilmiş bulunan bu arazilerin, bilâbedel tahsis edilmiş
bu arazilerin belli bir sürede yatırım amacına uygun olarak kullanılmaması veya
herhangi bir şekilde yatırıma başlanmaması halindeki müeyyide açık
bulunmaktadır. İşte, yapılan bu değişiklikle, bu tasarı da yapılan bu
değişiklikle, bir yıl içerisinde yatırıma başlanmamış olması halinde, Maliye
Bakanlığı tahsisi resen kaldıracaktır; ancak, mücbir sebeplerin bulunması halinde
süre altı ay daha uzatılabilecektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tasarıyla yapılan diğer bir değişiklik, organize sanayi
bölgelerine tanınmış bulunan bir imtiyaz veya kolaylığın, sivil hava ulaşımına
açık havaalanlarındaki tesislere de tanınmasıyla alakalıdır; hem Büyükşehir
Belediyesi Kanununda hem de Belediye Kanununda, belediye görev ve yetkilerini
düzenleyen kanunlarda yapılan değişiklikle, bu alanların da, yani, sivil hava
ulaşımına açık tesislerin de bu kanun kapsamı dışına çıkarılması
öngörülmektedir.
Bu kanunla getirilen
diğer bir değişiklik, daha önce,
bilindiği üzere, Maliye Bakanlığı bünyesinde vergilerin daha etkin veya gelir
idaresinin daha etkin olmasını sağlamak maksadıyla "Gelir İdaresi
Başkanlığı" adı altında bir teşkilat kurulmuştu. İşte, bu tasarıyla, Gelir
İdaresi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda bir değişiklik
yapılmak suretiyle, başkan yardımcısı sayısı 3'ten 5 adede çıkarılmaktadır, 6
ncı maddede yer alan görevli sayısı
3'ten 5'e yükseltilmektedir.
Bu tasarının getirmiş
bulunduğu başka bir değişiklik, 2006 yılı merkezî yönetim bütçesinin 9 uncu
maddesinin (a) fıkrasıyla ilgilidir. Bilindiği üzere, o fıkrada "proje
kredisi ile sağlanacak olan projelerden kurulu gücü 500 mw üzerinde olan baraj
ve hidroelektrik santral projeleri ile Gebze-Haydarpaşa, Sirkeci-Halkalı
Banliyö Hattının İyileştirilmesi ve Demiryolu Boğaz Tüp Geçişi İnşaatı Projesi
kapsamındaki Demiryolu Aracı İmali işi hariç" ifadesi yerleştirilmek
suretiyle, hidrolik santrallara tanınmış bulunan kolaylıktan, biraz önce
okuduğum Gebze-Haydarpaşa ve Sirkeci
Banliyö Hattının İyileştirilmesi Projesi de bu kapsama dahil edilmiştir. Bunun
anlamı nedir diye baktığımızda, bütçe kanununda, bilindiği üzere, yatırımların
daha etkin yapılabilmesi amacıyla, bütçe ödeneğinin veya proje maliyetinin
yüzde 10'u kadar, ilgili yılı bütçesinde ödeneği bulunmayan projelere
başlanılmaması düzenlenmiştir Bütçe Kanununun bu 9 uncu maddesiyle; ancak,
parantez içi hükümle, 500 mw'lık baraj inşaatları bunun kapsamı dışındaydı. Bu
yapılan düzenlemeyle, biraz önce ifade ettiğim gibi banliyö hatları da,
Gebze-Haydarpaşa ve Sirkeci-Halkalı banliyö hatları da bu kapsama dahil
edilmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 78 sayılı Yükseköğretim Kurumlarının Öğretim Elemanlarının
Kadroları Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede bir değişiklik yapılmakta ve ilk
defa, bu müesseseye ilişkin yeni bir sistem, merkezî sistem getirilmektedir. Bu
merkezî sistemde yer alacak kimler vardır; elbette öğretim üyeleri yoktur, burada
öğretim görevlileri vardır; okutmanlar, araştırma görevlileri, uzman, çevirici,
eğitim-öğretim planlamacısı kadrolarına açıktan, öğretim elemanı dışındaki
kadrolara naklen atanabilmek için,
Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezinin sınavından geçmiş bulunmak
gerekmektedir. Gayet tabiî, bu sınavı müteakip, yükseköğretim kurumlarınca
ayrıca bir giriş sınavı yapılacaktır. İşte bu sınavın usul ve esasları,
Yükseköğretim Kurulunun önerisi, Bakanlar Kurulu tarafından belirlenmesiyle
ortaya çıkacak bir yönetmelik tarafından düzenlenecektir. Bu merkezî sistem,
imtihan sistemi ilk defa düzenlenmiş bulunmaktadır bu tasarıyla.
Yine bu tasarıda,
Vakıflar Genel Müdürlüğüyle alakalı daha önce bütçe kanunlarında yer alan
hükümler, özellikle Bezm-i Âlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesiyle alakalı
düzenlemeler, yine ilgili kanunlarına, yani Vakıflar Genel Müdürlüğü Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanunlara taşınmaktadır.
320 sayılı Millî Piyango
İdaresi Genel Müdürlüğü hakkında kanunda değişiklik yapılmaktadır. Bilindiği
üzere, Millî Piyango İdaresi özelleştirme kapsamına alınmıştır ve hizmetlerini
lisans sözleşmesiyle yaptırmaktadır. Lisans sözleşmesinin üç yıllık süresi
aşağı yukarı dolmak üzeredir. İşte, bu tasarıda getirilmiş bulunan hüküm, üç
yıllık sürenin uzatılmasına ilişkindir. Özelleştirme kapsamında olduğu için,
özelleştirme sonucunda devralan kuruluşun faaliyete geçiş tarihine kadar veya
sistemin işletimi konusunda yeni bir ihale kararı alıp sonuçlanıncaya kadar bu
sürenin uzatılması, tasarıyla, tasarının bu maddesiyle öngörülmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; son olarak, yine, Demiryollarının, bilindiği üzere, Türkiye'de
işlettiği limanlar vardır. Esasen, limanlar, kamu adına, önemli ölçüde Türkiye
Cumhuriyeti Devlet Demiryolları tarafından, daha önce de kısmen Türkiye
Denizcilik İşletmeleri tarafından işletilmekteydi. Bu limanlar, bilindiği
üzere, özelleştirme kapsamındadır. TDİ'nin limanlarının önemli bir kısmı
özelleştirilmiştir. Keza, Demiryollarının limanları özelleştirmeye çıkmıştır,
ihale edilmiştir, ihalesi durdurulmuştur; ama, ihale süreci devam etmektedir.
İşte bu maddeyle, geçici
1 inci maddeyle Mersin, İskenderun, İzmir, Bandırma, Derince ve Samsun -ki,
bunların tamamı Devlet Demiryolları tarafından işletilmektedir- bunların
satışından elde edilecek gelirler, özel ödenek ve özel gelir kaydedilecektir ve
bunlar, bu işletmenin muhtelif projelerinde kullanılmak üzere sermayesine
mahsup edilecektir.
Bu tasarıyla başlıca
getirilmiş bulunan düzenlemeler bundan ibarettir.
Bu tasarının hayırlı
olmasını diliyor; hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Açıkalın.
Tümü üzerinde, Anavatan
Partisi Grubu adına, Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit; buyurun.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 1210 sıra sayılı Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin
İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ve Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde
görüşlerimizi belirtmek üzere Anavatan Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum; bu vesileyle Yüce Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bugün görüşmekte olduğumuz 1210 sıra sayılı tasarı da, daha önce bu Meclisten
geçen torba yasaları aratacak şekilde karmakarışık, belirsiz, içinde ne olduğu
belli olmayan, anlaşılmayan maddelerle doludur.
Öncelikle, bu tasarı açık
ve net değildir. Plan ve Bütçe Komisyonu huzuruna getirilen bu torba yasa, önce
25 maddeydi, daha sonra buna geçici maddeler, ek maddeler eklenmek suretiyle,
44-45 maddeye çıkarıldı. Bu da yetmiyormuş gibi, Plan ve Bütçe Komisyonunda
görüşülmesi sırasında, Ulaştırma Bakanlığına ait bir kanun teklifi, 9 maddelik,
10 maddelik bir kanun teklifi, 10 milletvekili tarafından imzalanmak suretiyle,
getirilip bu torba yasaya monte edildi; yani, torba, bir yerde çuvala döndü,
çuvaldan daha da büyüdü, içinde ne olduğu belli değil, ne ararsanız var.
Bu bakımdan, öncelikle,
bütçe kanunlarına, Anayasanın 161 inci maddesine göre, bütçeyle ilgisi olmayan
hükümler, düzenlemeler getirilemez hükmü vardır; fakat, her nasılsa, AKP
İktidarı, bütçe kanunlarını çıkardığı zaman, bütçeyle ilgili olmayan hükümleri,
düzenlemeleri de bütçeye almak suretiyle, bütçeyi, bir bakıma Anayasaya aykırı
duruma getirmektedir. İşte, Anayasa Mahkemesi de, bütçedeki bu Anayasaya aykırı
düzenlemeleri, hükümleri iptal edince, bugün, tekrar, karşımıza, bu maddelerin,
bu düzenlemelerin bütçeden çıkarılarak, ilgili kanun ve kanun hükmünde
kararnamelere götürülmesi için bu torba yasa getirilmiş ve Yüce Meclis,
gereksiz yere tekrar işgal edilmiştir.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; bu bütçe kanununa geçmeden önce, konumuz bütçe olduğuna göre,
bütçeyle ilgili, makroekonomik dengelerle ilgili bazı göstergelerden söz etmek
istiyorum.
Öncelikle, bütçede
öngörülen hedefler tutmamıştır ve şu anda, revize edilmesi gereken acil
makroekonomik göstergeler vardır. Bunun en başında da enflasyon oranıdır.
Hepimizin bildiği gibi, 2006 yılı Bütçe Kanununda, 2006 yılına ilişkin
enflasyon, TÜFE oranı, yüzde 5 olarak öngörülmüştür; ama, gelinen bu beş aylık
süreçte, yüzde 4,53 oranındaki TÜFE'yle, enflasyonla, Hükümetin bir yıllık
enflasyon oranı sıfırlanmıştır. Yani, bu oran, ilk beş ay sonunda revize
edilmesi gerekmekte, yeniden gündeme getirilip, revize edilmesi gerekmektedir.
Hatta, içinde bulunduğumuz dönemde, son bir ayda ekonomide gelişen
dalgalanmalar, özellikle yüzde 25'e varan bir devalüasyonun olması, dövizin,
doların değerlenmesi, euronun değerlenmesi; bu da yetmiyormuş gibi, iç
borçlanma faiz oranlarının yüzde 20, yüzde 22'lere kadar çıkması, bir yerde,
bütçedeki makroekonomik dengelerin, makroekonomik göstergelerin kâğıt üzerinde
kaldığını, bunların, ilk beş ay sonunda ya da altıncı ay içerisinde yeniden
revize edilmesi gerektiğini göstermektedir.
AKP iktidara geldiğinde,
cari işlemler açığı 1,5 milyar dolardı; ama, gelinen bu süreç içerisinde, 2005
yılı sonunda cari işlemler açığı 22,5 milyar dolara çıkmış, bu yılın sonunda da
30 milyar dolara çıkması beklenmektedir. Bununla beraber, sadece dört yılın
sonundaki cari işlemlerin kümülatif, birikimli toplamı 44 milyar dolar
civarındadır.
İşin öte tarafında, cari
işlemler açığının finansmanının kalitesinde de kalitesizlik vardır. Önemli
olan, bu cari işlemler açığının doğrudan yabancı sermaye dediğimiz, doğrudan
yatırımlar dediğimiz, uzun vadeli yatırımlarla, uzun vadeli borçlarla
kapatılmasıdır; ama, bugün, Türkiye'de, maalesef, yüksek reel faizler sonucu
ülkemize gelen sıcakpara, bir yerde, bu cari açığın finansmanında kullanılmak
suretiyle bu ülkenin dar gelirlilerinden, emeklilerinden, yoksullarından
dolaylı vergi adı altında alınıp Hazineye getirilen paralar yüksek reel
faizlerle, cari işlemler açığının kapatılması için sıcakpara sahiplerine
enjekte edilmektedir; yani, çoğu da yurt dışına gitmektedir. Ne pahasına; kendi
insanımızın yoksullaşması, kendi insanımızın fakirleşmesi pahasına.
Değerli arkadaşlarım,
sadece makroekonomik göstergelerden, faizler değil, enflasyon değil, toplam
borç stoku da, AKP'yle beraber 150 katrilyona yakın artarak 350 katrilyon
liraya varmıştır. Dış borçlar 113 milyar dolardan 170 milyar dolara çıkmıştır.
IMF'ye olan borçlar 23 milyar dolardan her ne kadar 11 milyar dolara inmişse
de, bunun altında yatan, bu ülkenin cumhuriyet döneminin tüm hükümetlerinin
yaptıkları devasa kuruluşlar, özelleştirme adı altında yabancı kuruluşlara
değerinin altında satılmak suretiyle elde edilen özelleştirme gelirlerinin bir
bölümü bu IMF'ye olan borçların finansmanında kullanılmıştır. Bu nedenle,
IMF'ye olan borçlar 23 milyar dolardan 11 milyar dolara inmiştir; ama, bu da
sevinilecek bir şey değildir; çünkü, şu anda dünyada IMF'ye borcu olan en
borçlu ülke Türkiye'dir. IMF'nin alacaklarının yüzde 80'i Türkiye'den olmakta,
Türkiye'yi çok gerilerden Uruguay ve Bulgaristan izlemektedir; yani, onlarla
aynı statüde gitmekteyiz.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; büyümeye seviniyoruz. Elbette büyüme olmalı ve büyüme de
yakalanmıştır; ama, isterdik ki büyüme sadece ithalata bağlı, dışa bağlı bir
büyüme olmasın. Kendi üretimimize, kendi ekonomimizin canlılığına, kendi
ülkemizin insanlarına iş yaratan, üretim yaratan bir büyüme olmalıydı.
Maalesef, bugün, büyüme olmasına rağmen, bir yerde, işsizlik artmak suretiyle,
büyümenin kendi insanımıza bir fayda getirmediğini; kendi insanımızın, kendi
işsizimizin sorununa bir çözüm getirmediğini görmekteyiz; çünkü, bu büyüme,
üretmeyen, istihdam yaratmayan bir büyümedir. Bugün işsizlik oranı yüzde 11,5
yüzde 12 arasında gidip gelmektedir. Nitelikli işsizlik dediğimiz üniversiteler
arasındaki işsizlik yüzde 29'a, gerçek işsizlik oranı ise yüzde 26'lara
varmıştır. Daha da ötesinde, bölgesel olarak baktığımız zaman, Doğu ve Güneydoğu
Anadolu Bölgesinde işsizlik oranı yüzde 40'lar civarındadır. Evet, yüzde
40'lar… Bir yandan Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesini teşvik kapsamı dışına
çıkarmak suretiyle bu illerin üretimini durdurdunuz, öte yandan da buradaki
insanlara iş vermeyerek bölgelerarası gelir dağılımını, bölgelerarası
dengesizliklerini artırmaya başladınız. Hani sizin adalet anlayışınız nerede?!
Hani bölgelerarası gelir dağılımı uçurumunu azaltacaktınız?! Hani bölgelerarası
dengesizliği giderecektiniz?! 4325 sayılı Yasayı kadük durumuna getirerek onun
yerine çıkarttığınız gizli teşvik yasalarıyla ve en son 5084 sayılı Yasayla
teşviki özelden alıp Türkiye geneline yıkmak suretiyle yatırımların Doğu ve
Güneydoğu Anadolu Bölgesinden gelişmiş bölgelere kaydırılmasına çanak tuttunuz.
Bu da yetmiyormuş gibi, doğrudan yabancı sermaye getiriyorsunuz ve doğrudan
yabancı sermayenin geldiğinde, haritaya baktığımız zaman Kayseri'den öteye
doğrudan yabancı sermaye gitmemektedir. Bir yandan yerli üretimin, yerli
yatırımın doğu ve güneydoğuya gitmemesi, öte yandan doğrudan yabancı sermayenin
Doğu ve Güneydoğu Anadoluya gitmemesi bölgelerarası uçurumu artırarak
insanların gelişimine etki yapacaktır, insanları yoksullaştıracaktır, insanları
birleşmeden, bütünleştirmeden imtina edecektir. Bu bakımdan, bu Parlamentoya,
bu Hükümete görevler düşmektedir; bir an önce, 5084 sayılı Teşvik Yasasını
revize ederek bunun yerine bölgesel ve sektörel bazda gerçek anlamda yatırımı
artıran, üretimi artıran, bölgelerarası makası azaltan bir teşvik yasasını bu Yüce
Genel Kurula getirip buradan çıkartmak zorundayız. Bu, ülkemiz için,
insanlarımız için, bölgemiz için çok önemlidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hukuk önemlidir, hukuk herkese lazımdır. Buradan çıkan
kanunlar uygulanmayacaksa, hiçbir anlamı yoktur. Özellikle bazı siyasî
partileri hazine yardımından mahrum etmek amacıyla mahkemenin verdiği yürütme
kararlarını görmezlikten gelmek, hukuka vurulan bir darbedir, hukuku hiçe
saymaktır; yani, o zaman, eğer yürütme kararlarının bir anlamı yoksa, neden
idare mahkemeleri, Danıştay, bölge idare mahkemeleri, yürütmeyi durdurma
kararları veriyorlar?! O zaman, gelin, bir kanun çıkaralım ve yürütmeyi
durdurma kararlarını hukuk mevzuatından kaldıralım, işlerliği yoksa. Yok, eğer
yürütmeyi durdurma kararları keyfî bir şekilde uygulanmıyorsa, burası bir dağ
başı olarak kabul ediliyorsa, hukuka saygısızlık gösteriliyorsa, adaletsizliğe
prim veriliyorsa, buna söyleyecek bir sözümüz yoktur. Anavatan Partisi olarak
biz, milletle bütünleşmişiz. Hazine yardımı almadan da milletin gönlünde taht
kurarak, millet bizi tekrar iktidara getirebilir; ama, biz, burada, bir
hukuksuzluğu, hukuka aykırılığı dile getirip, onun bir an önce ortadan
kaldırılmasını, adalete saygı gösterilmesini istiyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; getirilen bu torba yasa tasarısında "sürekli görev
yolluğu" adı altında… Bazı kamu görevlileri kendi istekleriyle nakil
oldukları zaman, bunlardan bir yazılı beyan alınarak, kendilerine harcırah
ödenmeyeceği kabul edilmekte ve onlara harcırah ödenmemektedir. Özellikle 2003
yılı geçici bütçe kanununda böyle bir hüküm vardı ve diyor ki "eğer bir
kamu görevlisi, kendi isteğiyle bir yerden başka tarafa gidiyorsa ve yazılı
müracaatı varsa, buna harcırah ödenmez" ödenmemiştir. Onun üzerine 4969
sayılı Yasa çıkarılmış, o yasada yine ödeme yapılmamıştır. En son 5335 sayılı
bir Yasa çıkarılarak, kamu görevlilerine, zorunlu göreve gittiklerinde, sınav
sonucunda, resen atamalar sonucunda, sağlık ve eş durumu sonucunda harcırah
ödeneceğini, bunun dışındaki atamalarda ise harcırah ödenmeyeceğini hükme
bağlamıştır.
Tabiî, bunu, haklı
olarak, hukuka aykırı olduğundan, insanlara angarya gördürülemeyeceğinden,
angarya gördürülmesi Anayasaya aykırı olduğundan, bunu kamu görevlileri
mahkemeye, Anayasa Mahkemesine kadar götürüp iptal ettirmişlerdir. İptal
edilince de bu harcırahların, ödenmeyen harcırahların faizleriyle beraber
ödenmesi gereken tutarlar çok büyük oranlara ulaşmıştır ve bu oranlar da
Hazineyi büyük oranda zarara sokacağından, böyle bir düzenleme yapılıp, bunun
ortadan kaldırılması isteniyor.
Tabiî, aslında, burada,
Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürüyemeyeceği, bundan dolayı geriye
dönük olarak harcırah ödenemeyeceği hükmü getirilmektedir; ama, bunu da,
Danıştay 2. Dairesi, beş yıllık zamanaşımı süreci içerisinde olmak şartıyla,
bütün harcırahların geriye dönük olarak da ödeneceğini hükme bağladığından,
bundan böyle tüm harcırahların ödenmesi gerekmektedir.
İşte, buraya getirilen
düzenleme budur; ama, bu düzenleme de eksiktir. Neden eksiktir; çünkü, sadece
geriye dönük olarak ödenmeyen harcırahları ödüyoruz; ama, harcırahların
faizlerini ödemiyoruz. Oysa, bu insanlar, bu kamu görevlileri bir yerden başka
bir yere nakil oldukları zaman, evlerini, hanelerini nakledebilmeleri için
bankalardan krediyle borç alarak, eşinden dostundan dövizle borçlanarak
evlerini nakletmişlerdir. Yani, demek istediğim, sadece anapara değil, bu
insanlar faiz de ödemişlerdir. O halde, bugün de, sadece bunlara harcırahları
değil, harcırahlarının faizlerinin de ödenmesi gerekmektedir. Buna dikkati
çekmek istiyorum. Yoksa, tekrar, burada gelip yeni bir düzenleme yapmak zorunda
kalırız.
Yine, bu torba yasa
tasarısının bir maddesiyle, Rekabet Kurumunda yapılan bir değişiklikle, Rekabet
Kurulunun karar alma süreci etkilenmiştir. Rekabet Kurulunda 7 kişilik kadro
olmasına karşın, 8 üye vardır ve Rekabet Kurulu 7 kadroya karşılık 8 üyeyle
karar aldığı için, kararlarının çoğu iptal edilmiştir. Bu bakımdan, böyle bir
düzenleme geliyor; ama, burada getirilen bu düzenlemede, yasanın mantığına,
ruhuna aykırı, kişiye özgü, kişiye özel bir düzenlemeyle, belli bir kişinin
Rekabet Kurumunda kalarak, Rekabet Kurulunun karar alma sürecinin
değiştirilmesi isteniyor; çünkü, hepimizin bildiği gibi, Rekabet Kurumu çok
önemli işlevler yapmaktadır. Özellikle, özelleştirme aşamasında, özelleştirme
sürecinin son bulabilmesi için, önceden, ihaleye çıkmadan önce, Rekabet
Kurulunun görüşünün alınması ve ihale yapıldıktan sonra da Rekabet Kuruluna
gelip, Rekabet Kurulu, yapılan bir özelleştirmenin tekelleşme, kartel yaratıyor
mu yaratmıyor mu, ekonomiye katkısı ne, yapılan özelleştirme hukuka uygun mu
diye karar veriyor. İşte, burada getirilen bir düzenlemeyle, Hükümet, kendine
yakın bir kişinin atamasını, orada bulunan bir kişinin kararlarda etkili olmasını
sağlamak amacıyla, Rekabet Kurulundaki karar alma sürecini 8 kişiye çıkarıp,
Rekabet Kurulunun 8 kişiyle toplanıp karar almasını sağlıyor.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım…
HASAN ANĞI (Konya) - 11
Kurul üyeliği 7'ye düştü…
MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla)
- Tamam, onu da biliyoruz; ama, şu anda 8'de… Düzenleme 8'e getiriliyor, 8'de…
7 kadro var, 8 kişiyle toplanıp, 8 kişiyle…
HASAN ANĞI (Konya) - Hiç
alakası yok. 11'den 7'ye düştü.
MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla)
- Evet, 11'den 7'ye düştü; 7'de 4 kişinin ataması yapılmadı, arada 1 kişinin
ataması yapıldı, 8 oldu… İşte, aksaklık da buradan kaynaklanıyor. Biz de bunu
tartışıyoruz.
HASAN ANĞI (Konya) -
Hayır ya… Yasayı biz çıkardık Muhsin Bey…
MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla)
- 1 kişinin ataması yapıldı. Atamayı kim yaptı; Rekabet Kurumu Başkanlığının
önerisi doğrultusunda atamanın yapılması lazım; ancak, bu atamada Rekabet
Kurulu Başkanının ve Rekabet Kurulunun haberi olmadan, Başbakanlık Müsteşarının
bilgisi dahilinde, Başbakanlık Müsteşarına yakın bir kişinin ataması yapılarak,
Rekabet Kurulunun alacağı kararlar etkilenmek istenmiştir. Bu bakımdan, bu,
Anayasaya aykırıdır. Bu, tekrar iptal edilir. Bu bakımdan, boşuna Yüce Genel
Kurulu, böyle, boş şeylerle uğraştırmayın. Aksi halde, tekrar, bunlar buradan
gelir ve buradan dönerler.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; yine, bu torba yasayla getirilen bir maddeyle, üniversite öğretim
elemanları dışında kalan okutman, araştırmacı, çevirmen gibi diğer kadrolara ve
araştırmacı kadrolarına yapılan atamalarda, Yükseköğretim Kurulunun
hazırladığı, Millî Eğitim Bakanlığının görüşü ve Bakanlar Kurulunun kararıyla
sınav sürecinin sonuçlanacağı belirtilmektedir. Oysa, Anayasanın 130 ve 131
inci maddelerinde, üniversite özerkliği çerçevesinde üniversite kadrolarının
saptanmasında, üniversitelere dağıtımında, üniversitelerarası dağılımda ve
hatta bölümlerarası dağılımda tek yetkili yerin Yükseköğretim Kurulu olduğu
belirlenmiştir. Oysa, bu tasarının bu maddesiyle getirilen bir şeyle, bundan
böyle Bakanlar Kurulu da yönetmelikleri esas çerçevesinde inceleyerek yürürlüğe
koyacaktır. Yani, Yükseköğretim Kurulunun yükseköğretim elemanları üzerindeki
kadrolaşmasını bir yerde sınırlamak, engellemek amacıyla Bakanlar Kurulu da
yönetmelikle işin içine karıştırılmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; yine bu yasa tasarısında getirilen bir maddeyle, Türkiye
Cumhuriyeti Devlet Demiryolları yatırım programında yer alan projelere
sağlanmış ve sağlanacak olan krediler için Hazinenin kredi sağlaması ve bunu
Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryollarına karşılıksız olarak vermesi
öngörülmektedir. Ama, burada eksiklikler vardır; çünkü, tüm borçların, ödenek
ve gelir-giderlerin bütçeyle ilişkilendirilmesi lazım, bütçeyle bunların
yapılması lazım. Oysa, burada yatırım harcamaları bütçeye gider olarak
yazılmamakta, bütçe dışında yapılmak suretiyle bütçenin şeffaflığı, açıklığı,
doğruluğu engellenmektedir. Hani biz saydam bütçeler yapacaktık, hani bir bütçe
disiplini vardı, hani malî disiplin vardı?!. Eğer bunların hepsi varsa, o zaman
tüm gelir ve giderlerin, tüm bu borçların bütçeyle ilişkilendirilip
muhasebeleştirilmesi bütçe içinde yapıldıktan sonra ilgili yerlere verilmesi
gerekmektedir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla)
- Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Elbette Devlet
Demiryollarının yatırım ihtiyacı vardır ve inanıyoruz ki, alınacak bu devasa
dış krediler, dış proje kredileri Devlet Demiryollarının geliştirilmesinde,
yeni hatların açılmasında, hızlı trenlerin yapılmasında kullanılır. Gerçekten
de, Türkiye'de ulaşım sektöründe bir aksaklık vardır; çünkü, Türkiye bir yandan
dövize bağımlı akaryakıt alırken, öte yandan da ekonomik olan devlet
demiryollarını geliştirmemek suretiyle ekonomisini içten baltalamaktadır.
İnanıyoruz ki, bütçe dışında da olsa, getirilen bu devasa miktardaki dış
krediler, gerçek anlamda devlet demiryollarının reorganizasyonunda kullanılır
ve onlara yeni hatlar, yeni yollar yapılmak suretiyle insanımızın, milletimizin
istifadesine sunulur.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; inşallah, bundan sonra artık böyle torba yasalarla, içinde ne
olduğu belli olmayan yasalarla, gece yarısı kâğıdı eline alan sayın bakanlar…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Son
cümlelerinizi alayım lütfen.
MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla)
- …Plan ve Bütçe Komisyonuna getirip "şunu de ekleyin" demezler ve
şeffaf ortamda, açık ortamda tartışmalar yapılır, görüşmeler yapılır, en iyi
şekilde yasalar çıkarılır.
Bu bakımdan, bu yasa
tasarısının, bu torba yasa tasarısının tüm hükümlerinin ilgili kişi ve
kurumlara hayırlı, uğurlu olmasını diliyor, Yüce Genel Kurulumuzu saygıyla
selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Koçyiğit.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Trabzon Milletvekili Sayın Akif Hamzaçebi. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1210 sıra
sayılı kanun tasarısı hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini
açıklamak üzere söz aldım; sözlerime başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu tasarı, Adalet ve Kalkınma Partisi Hükümetinin yasa yapma
anlayışının ne kadar yanlış olduğunun çok tipik bir göstergesidir.
Tasarı, Plan ve Bütçe
Komisyonuna 25 madde olarak gelmiştir. Hükümet, Plan ve Bütçe Komisyonuna 25
maddelik bir tasarı göndermiştir. Tasarı görüşmeleri sırasında, Plan ve Bütçe
Komisyonunun gündeminde bulunan ve Ulaştırma Bakanlığının görev alanını
ilgilendiren bazı konuları düzenleyen bir kanun teklifiyle birleştirilmesi
öngörülmüştür; ki, o kanun teklifinin Plan ve Bütçe Komisyonuna Hükümetten
gelmiş olan tasarı metniyle hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. Bununla da
yetinilmemiş, komisyon görüşmeleri sırasında önergelerle, tasarının ana
özelliğiyle ilgili olmayan birçok madde eklenmiştir. Böylece, komisyona 25
madde olarak gelen tasarı, 45 madde olarak komisyondan geçmiş ve bugün Genel
Kurulda bu tasarıyı görüşüyoruz.
Konuşmamın başlangıcında
tasarının ismini söylemedim; çünkü, tasarı oldukça uzun bir isme sahip. Plan ve
Bütçe Komisyonuna gelen ilk şekliyle, bütçe kanunlarında yer alan bazı
düzenlemelerin ilgili kanunlarına taşınması yönünde bir ismi içeren tasarı,
yapılan ilaveler nedeniyle, değişiklikler nedeniyle çok başka bir ismi
almıştır.
Değerli arkadaşlar, bütçe
yasasının çok temel bir hükmü vardır. Bütçe yasalarına bütçeyle ilgili olmayan
hükümler konulamaz. Anayasanın bunu öngörmesinin nedeni şudur: Bütçe
yasalarının görüşülmesi, yasalaşması diğer yasalardan farklıdır ve çok daha
güçlü bir yasadır bu nedenle. Bütçe yasalarının yasalaşmasındaki bu özellik,
hemen hemen bütün hükümetleri, bütçe yasalarına, bütçeyle ilgili olmayan
hükümler koymaya sevk etmiştir. Bu yanlış anlayış, bu alışkanlık, Adalet ve
Kalkınma Partisi Hükümetleri döneminde de devam etmiş ve biz Cumhuriyet Halk
Partisi olarak, bunların Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle, Anayasa
Mahkemesinde iptal davaları açtık ve Anayasa Mahkemesi bizim iptal davalarımızı
haklı görerek, yerinde bularak bu düzenlemelerin tamamını iptal etmiştir.
Şimdi görüştüğümüz bu
tasarı, Cumhuriyet Halk Partisinin Anayasa Mahkemesinde iptal ettirdiği, bütçe
yasasına konulmuş olması nedeniyle iptal ettirdiği düzenlemelerin, ilgili
yasalarına, normal yerlerine taşınmasıdır. Bu düzenlemelerin normal yasalarına
konulmasını doğru buluyoruz tabiî ki; ama, bu tasarıda doğru bulmadığımız,
bütçeyle ilgili olmayan birtakım düzenlemeleri de doğru bulmuyoruz; bunları,
hem ilgili maddelerde hem de şu anda tasarının tümü üzerindeki görüşlerimi
ifade ederken sizlere anlatmaya çalışacağız.
Değerli arkadaşlar, Sayın
Maliye Bakanımız, bir süre önce, bütçe uygulama sonuçlarını açıkladı. Hemen her
ayın sonunda, Sayın Maliye Bakanı, bütçe uygulamaları sonuçlarını
açıklamaktadır ve bu bütçenin uygulama sonuçlarının çok başarılı olduğunu kamuoyuna
ilan etmiştir, vergi gelirlerinde olağanüstü ölçüde bir artıştan söz etmiştir.
Değerli arkadaşlar, Sayın
Maliye Bakanının pembe tablo çizen açıklamalarının gerçekçi olmadığını
biliyorum. Bunlara inanmak istiyorum; ama, maalesef, rakamların ayrıntılarına
girdiğimde bunlara inanmanın mümkün olmadığını görüyorum. Bakın "bütçe
uygulamasında -vergi uygulamasında- gelir bütçesi fazla vermiştir" derken,
kamuoyuna şu hususun açıklanması ihmal ediliyor, yapılmıyor: İlk altı aylık
uygulamada Kurumlar Vergisi geçici vergi tahsilatı yüzde 30 oranı üzerinden
yapılmıştır; daha geçen hafta yasalaşan bir tasarıyla da Kurumlar Vergisi
oranının -geçici vergi de dahil olmak üzere- 1 Ocak 2006'dan itibaren geçerli
olacak şekilde yüzde 20'ye indirilmesi öngörülmüştür. Yani, siz ilk altı ayda
Kurumlar Vergisinin birinci geçici vergi taksitine ilişkin olarak yüzde 30
oranıyla vergi tahsil ettiniz; bunu, Kurumlar Vergisi Yasası yürürlüğe
girdikten sonra mükellefin ikinci taksitinden mahsup edeceksiniz; yani, yüzde
30 ile yüzde 20 arasındaki farkı, 10 puana isabet eden vergiyi mahsup
edeceksiniz. Bunu kamuoyuna açıklamazsanız "vergi gelirlerinde çok büyük
bir fazla verdik" derseniz, bu gerçekçi olmaz.
Değerli arkadaşlar, Sayın
Maliye Bakanı, Hazineden sorumlu Sayın Bakanımız, daha çok kısa süre önce çok
başarılı bütçe uygulama sonuçlarından söz ederken, bugün yapmış oldukları bir
açıklamayla vergi politikasında çok önemli değişiklikler yapmışlardır. Yani,
bir yandan, başarıyla giden bir bütçe ve vergi politikasından söz ediyorsunuz,
bir yandan, bugün yaptığınız açıklamayla ve bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi
Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülecek olan bir kanun teklifiyle vergi
politikasında bir yıl önce kabul edilenlerin, Hükümet, şimdi tersini Türkiye
Büyük Millet Meclisi gündemine getirmiştir. Çok başarılı bütçe uygulamasından
söz edilirken, henüz 2005 yıl sonu faizdışı fazla miktarını Hükümet
açıklayamamıştır. Neden açıklayamamıştır; çünkü, taahhüt edilen yüzde 6,5
oranındaki faizdışı fazlayı Hükümet tutturamamıştır. Eğer tuttuysa, Sayın
Maliye Bakanımız, bunu burada rakamlarıyla açıklar, yüzde kaç olduğunu açıklar.
Tutmayan bir faizdışı fazla varken, bu açıklanamazken başarılı malî disipline
sahip bir maliye politikasından, bir bütçe uygulamasından söz etmenin mümkün olmadığını
düşünüyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2004 yılı sonunda kabul edilen bir yasayla, menkul kıymet
vergilemesinde, menkul kıymetlerin alınıp satılmasından doğan kazanç üzerinden
yüzde 15 oranında stopaj yapılması esası getirilmişti. Devlet iç borçlanma
senetleri, hisse senetleri, özel sektörün çıkarmış olduğu tahviller dahil olmak
üzere, hemen hemen tüm menkul kıymetleri kapsayacak şekilde tek bir oran
getirildi. Yine, yatırım fonlarının vergilemesinde önemli bir sistem
değişikliğine gidildi, daha önce yatırım fonu katılma belgesi alan bireylerin
elde ettiği kazanç vergilenirken, bu sefer uygulama değiştirildi, bireylerin
elde ettiği kazanç yerine, vergilemenin fon bünyesinde yapılması uygulaması
getirildi ve bu düzenlemeyle yapılan bir önemli değişiklik daha vardı, yüzde
15'lik oranın indirilmesi konusunda, indirilmesi veya yükseltilmesi konusunda
günün ekonomik şartlarını dikkate alarak Bakanlar Kuruluna bir yetki
verilmiyordu. Tutanaklarda vardır, burada o zaman şu görüşleri aynen ifade
ettim, 29 Aralık 2004 tarihli tutanaklarda bunlar kayıtlıdır değerli
arkadaşlar:
Birincisi, yüzde 15'lik
stopaj oranı, reel faizlerin yüksekliğini dikkate aldığınızda yüksek kalır. Bu
oranla sermaye piyasalarını teşvik etmezsiniz. Sayın Maliye Bakanı ve Hazineden
sorumlu Sayın Bakan, bugün yaptıkları açıklamayla, yüzde 15'lik stopaj oranını
devlet iç borçlanma senetleri, özel sektör tahvilleri ve yatırım fonlarında
yüzde 10'a indirdiklerini açıkladılar.
Yine, yabancılara
satılan, eurobond olarak isimlendirilen menkul kıymetlerde, hazine bonolarında
artan oranlı tarifeyle vergileme söz konusuydu, yüzde 35'e ulaşan. Bunun doğru
olmadığını ifade ettik o zaman. Bu kürsüden bunları ifade ettim. Burada bir
eşitleme gerekir. Yüzde 15 bir vergi oranı koymuşken yurt içindeki menkul
kıymetlere, yurt dışındaki menkul kıymetler için hem beyan usulü hem de yüzde
35'e varan, ulaşan oranda bir vergileme oranı öngörürseniz, bu doğru olmaz.
Bugün yapılan açıklama bu konuda, oran, stopaj oranı sıfıra indirilmiştir. Bu alandan
hiç vergi almayacaktır Hükümet.
Yine o zaman ifade
ettiğimiz bir konu; bugün durumu böyle görüyor olabilirsiniz, Bakanlar Kuruluna
herhangi bir yetki vermiyor olabilirsiniz; ama, bir gün gelir ekonomik şartlar,
ekonomik süreç bu oranın değiştirilmesi gerektiğini zorunlu kılabilir, bunu
size söyleyebilir, buna ihtiyaç duyabilirsiniz, Bakanlar Kuruluna bu yetkiyi
verin. "Hayır, bunu vermeyeceğiz" dedi Hükümet. "Neden
vermiyorsunuz" sorusunun cevabını da "biz eğer Bakanlar Kuruluna
indirim yetkisi verirsek 'bu konuda ileride indirim yapabiliriz' mesajını
vermiş oluruz, oysa, biz indirim yapmayı düşünmüyoruz, piyasalara
kararlılığımızı göstermek istiyoruz" demiştir. Bugün getirilmiş olan kanun
teklifinde, bu konuda, Bakanlar Kuruluna, vergi oranını sıfıra kadar indirme
yetkisi verilmektedir.
Yine, yatırım fonu
vergilemesinde o zaman söylediğimiz şuydu: Yatırım fonu bünyesinde vergileme
yaparsanız, katılımcıların, katılma belgesi elde edenlerin, katılma belgesi
sahiplerinin elde ettiği geliri vergilemek yerine, fon bünyesinde bu
vergilemeyi yaparsanız… Niyet, fon bünyesindeki vergi nasıl olsa bu yatırımcıya
yansıtılır düşüncesiydi ; ancak, fon bünyesinde vergilemenin mahzuru şuydu,
sakıncası şuydu: Fon, vergi nedeniyle portföyünü değiştiremez durumda kalıyor;
portföyde bir değişiklik yaparsa, bir hisse senedini çıkarıp yerine devlet iç
borçlanma senedini koyayım veya devlet iç borçlanma senedini çıkarayım bir
hisse senedi alayım veya (A) hisse senedini çıkarıp (B) hisse senedi alayım
derse, vergi olacağı için, portföyler sabit kaldı, portföyler değişmedi. Bu,
piyasanın mantığına uygun değil tabiî, menkul sermaye piyasalarına bu mantık
uygun değil. Bunu o zaman ifade ettik. Bütçe uygulamalarıdır bu değerli
arkadaşım. Bütçe dediğiniz zaman, bunun içerisine her şey girer ve yapılan,
bugün açıklanan ne olmuştur; "yatırım fonu vergilemesinde 1 Ocak 2006'dan
itibaren uyguladığımız sistemi değiştirdik, vazgeçiyoruz, eski sisteme
dönüyoruz…" Değerli arkadaşlar, bunlar olmamıştır. Bu tip vergi
politikaları, vergi politikalarındaki bu kararsızlık, güvensizliğe neden olur.
Güvensizlik, politikalara güven duyamama, bütçe sonuçlarının olumsuz olmasına
yol açar değerli arkadaşlar. Tablo budur.
Değerli arkadaşlar, bu
tablo neyi yaratmıştır; politikalardaki tutarsızlık, sadece vergi politikası
değil, ekonomi politikalarındaki tutarsızlık, piyasadaki, ekonomideki
gelişmelere kayıtsızlık, bir güven bunalımı yaratmıştır, kim ne derse desin.
Tabiî ki, Amerikan Merkez Bankasının faiz artırımı önemli olmuştur, Japonya'nın
faiz artırımı önemli olmuştur. Bütün bunlar, artık, Türkiye'nin uluslararası
likidite açısından çok cazip bir ülke olmadığını gösterir, eskisi kadar
olmadığını gösterir; bütün bunlar doğrudur; ama, nisan ayından bu yana yükselen
bir enflasyon olduğunu düşünürseniz, bu enflasyonun Merkez Bankası Başkanının
açıklamalarına göre haziran ve temmuz ayında devam edeceğini dikkate alırsanız,
2005 sonu faiz dışı fazlasının tutturulamamış olmasını ve bu nedenle Hükümet
tarafından hâlâ açıklanamamış olmasını dikkate alırsanız, siyasî ortamdaki
belirsizliği, cumhuriyetin temel nitelikleriyle ilgili yapılan tartışmayı,
cumhurbaşkanlığı seçimi etrafındaki tartışmayı alırsanız, bütün bunları bir
araya getirirseniz, bunların sonucu, faizlerin yükselmesidir, Türk Lirasının
değer kaybetmesi, dövizin değer kazanmasıdır.
Bakın, 3 Mayısa kıyasla
bugüne geldiğimizde, faizler, devlet iç borçlanma senetlerinin ikincil
piyasadaki faizlerindeki artış oranı yüzde 46 olmuştur değerli arkadaşlar. Türk
Lirasındaki değer kaybı, kurdaki değer artışı yüzde 25 olmuştur. Hükümet, bir
panikle bugün bir önlem açıklıyor. Değerli arkadaşlar, bu önlemler güven
vermeye yetmez, bunlar yeterli önlemler değildir. Merkez Bankası Başkanımız,
hatırlayacaksınız, bir faiz artırımı kararı aldı, yüzde 1,75'lik bir artırım
kararı alıp faizleri yükseltti. Doğru bir karardır; ama, bu kararın başka
önlemlerle desteklenmesi gerekiyordu. Hükümet, o faiz artırımı kararının her
şeye yeteceğini düşündü; ama, yeterli olmadı. Bugün açıklananlar da sorunun
çözümü değildir değerli arkadaşlar. Enflasyonun yükselişini nasıl
önleyeceksiniz; sorun buradadır. Buna yönelik politikaları Hükümet, maalesef,
ortaya koyamamıştır.
Değerli arkadaşlar, bu
tasarının birkaç önemli düzenlemesi var, bütçe kanunlarına ilişkin olarak
yapılan düzenlemeler dışında birkaç önemli düzenlemesi var. Kamu personeline
yapılan harcırah ödemelerine ilişkin bir düzeltme hükmü getiriliyor. Bu şudur:
Kendi isteğiyle yer değiştiren personele, kamu personeline, kendilerinden
kurumlarının aldığı dilekçe uyarınca harcırah ödenmiyordu. "Yer değiştirme
harcırahı, sürekli görev yolluğu" diyoruz buna. Bu ödenmiyordu; ancak,
harcırah alamayan personel, yargıya başvurmak suretiyle bu harcırah hakkı
olduğunu ortaya koydu ve Hükümetin 2003 yılından bu yana, 2003 yılı geçici bütçesinden
başlayarak, daha sonra 2003 bütçesine koyarak, ondan sonra iki yasaya konu
ederek yaptığı bu düzenlemelerin hemen hepsinde memurumuz haklı çıktı. Yargı,
Danıştay memura hak verdi; düzenlemelerle ilgili olarak vatandaşı, memuru haklı
gördü ve bu harcırahın ödenmesine karar verdi. Hükümet, bunun üzerine, yaptığı
düzenlemeyle geçmişe yönelik olarak bu harcırahları memurlara ödüyor.
Bunu olumlu buluyoruz
tabiî ki. Ancak, maddede eksik bir yan var. Mademki memurun iki yıl, üç yıl,
dört yıl öncesinden bir alacağı var, bunu şimdi ödeyeceksiniz. Hakkaniyet neyi
gerektirir; buna bir faiz ödemeyi gerektirir; bir kanunî faizle bunun ödenmesi
gerekir.
Plan ve Bütçe
Komisyonunda bunu çok ifade ettik; ancak, kabul görmedi. Bu yasanın
görüşülmesine ilişkin ısrarlı taleplerimizden birisi de bu olmuştur. Şimdi bu
konuda yine bir önerge vereceğiz.
Umuyorum bu önergemiz kabul edilecektir; hukukun üstünlüğü bunu
gerektirmektedir.
Değerli arkadaşlar, bir
diğer önemli düzenleme, Rekabet Kuruluna yönelik olarak tasarının
13 üncü maddesiyle yapılan düzenlemedir. Bu düzenleme, tamamen bir
kişiye yönelik olarak yapılan, yasa yapma anlayışına yakışmayan bir
düzenlemedir. Yasalar, kişiler için çıkmaz, herkes için çıkar. Bir kişi için
yasa yapıyorsanız, bu, hakkaniyete,
hukukun üstünlüğüne uygun olmaz değerli arkadaşlar.
Rekabet Kurulunun üye
sayısı 11 iken, 2005 yılında çıkan bir
yasayla, 2005 Temmuzunda çıkan bir yasayla üye sayısı 7'ye indirildi. Tabiî, 11
üyelikten bir kısmı boşalmıştı; ancak, yasanın çıktığı tarihte Kurulda 8 üye
vardı. Daha doğrusu, yasanın çıkmasından önce, çok kısa bir süre önce Kurula
hemen bir 8 inci üye atanmıştı. Şimdi, bir yandan yasa "Kurul 7
üyedir" diyor, bir yandan da 8 inci üyeyi atamışsınız oraya. Kurulun 8
üyeyle yapmış olduğu toplantılarda almış olduğu kararlar yargı tarafından iptal
edildi, Danıştay iptal kararı verdi ve bu kararlar özelleştirmeyi doğrudan
etkiliyor.
Şimdi getirilen
düzenleme, bu 1 kişinin durumunu dikkate alarak Kurulun üye sayısını 8'e
çıkarmaktır. Değerli arkadaşlar, Kurulun üye sayısını Hükümet 7'ye indirdi
2005'te getirdiği yasayla. 1 kişiye yönelik olarak şimdi bunu 8'e çıkarmak
doğru olur mu değerli arkadaşlar? Bu, doğru olmamıştır.
Bizim önerimiz, mademki
bir şekilde 8 inci üye atanmış, en azından bu 8 inci üye dursun yine,
istiyorsanız dursun, üye sayısı 7'ye inene kadar dursun; ama, "Kurul 7
üyeyle toplanır" şeklinde bir düzenlemeyi bu tasarıya koyalım. İdeali
bunun çıkmasıdır; ama, hiç olmazsa "7 üyeyle toplanır" hükmünü tasarıya
koyalım, bunu böyle düzenleyelim. Bu yönde de bir önergemiz olacak. Bunu
sizlerin takdirlerine sunuyoruz; kabul edilirse, yasayı böyle bir yanlıştan
kurtarmış olacağız.
Rekabet Kurulu,
Türkiye'de çimento sektöründe bir kartel varken, çimento sektöründeki bu
karteli çözmeye çalışacakken, üye sayısının 8'e çıkarılmasıyla uğraşıyor.
Değerli arkadaşlar, bu
son derece yanlıştır. Bakın, çimentoda Türkiye'de büyük bir kartel vardır. Bu
kartelle ilgili olarak, maalesef, hiçbir şey yapılamamaktadır. Çimento ihraç
fiyatı 30-35 dolar…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İç piyasada 100-120
dolara çıkan çimento fiyatı, yurt dışına 30-35 dolardan ihraç ediliyor. Böyle
bir kartel anlayışı var, böyle bir kartel yapılanması var. Rekabet Kurulunun
görevi bunları çözmektir, eğer yasalar yeterli olmuyorsa bunu çözecek yasa
önerilerini Hükümete sunmaktır; yoksa, 8 inci üyenin Kurul mensupları arasına
dahil edilmesi yönündeki bir yasayla uğraşmak değil.
Yine, bu tasarıda önemli
bir hüküm, Yükseköğretim Kurulunun atayacağı okutman, öğretim görevlisi gibi
kadrolara ilişkin olarak düzenleyeceği yönetmeliklerin Bakanlar Kurulu
kararıyla yürürlüğe konulacağı yönündeki düzenleme. Bunu da, Anayasanın üniversitelerin
bağımsızlığıyla ilgili 130 ve 131 inci maddelerine aykırı buluyoruz. Bu
yönetmelikleri YÖK doğrudan kendi yayınlamalıdır. Aksi takdirde Anayasaya
aykırı olur.
Sözlerimi burada
bitiriyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Hamzaçebi.
Gruplar adına konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şahısları adına söz
talebi var.
Amasya Milletvekili Sayın
Hamza Albayrak; buyurun efendim.
HAMZA ALBAYRAK (Amasya) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı
Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ve Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasıyla İlgili 1210 sayılı
Kanun Tasarısıyla ilgili olarak şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi
sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; bütçe kanunları, genelde, ilgili oldukları yılların gelir ve
giderleriyle ilgili hükümleri içeren temel kanunlardandır. Bütçe kanunlarında
bütçe hükümleriyle ilgili olmayan herhangi bir düzenleme, Anayasamızın 161 inci
maddesine göre, yer almamalıdır. Gel gör ki, bütçe kanunlarında, genelde, sanki
bir örf gibi, her yıl, bütçe hükümleriyle ilgili olmayan bazı düzenlemeler,
maalesef, yer almaktadır.
Anayasamızın 161 inci
maddesine göre, Anayasa Mahkemesi Başkanlığı, 161 inci madde bağlamında, bütçe
hükümleriyle ilgili olmayan düzenlemeleri Anayasaya aykırı görmektedir. Bu
aykırılık nedeniyle, 2003 yılında 4969 sayılı Kanun, 2004 yılında 5234 sayılı
Kanun, 2005 yılında 5335 sayılı Kanunla, bu bütçe kanununun dışında olması
gereken düzenlemeler Yüce Meclisimiz tarafından kanun kapsamına alınmıştır.
Yine, 2006 yılı Merkezî
Yönetim Bütçe Kanununda, Anayasamızın 161 inci maddesine aykırılık nedeniyle
bir karar ihdas edilmiş; bu karar bağlamında da, şu anda görüşülmekte olan
kanun tasarısı Meclisimizin gündemine gelmiştir.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; bu düzenlemeler içerisinde yer alan maddelerden bir iki tanesine
temas etmek istiyorum. Bunlardan bir tanesi şu: 6245 sayılı Harcırah Kanununun
10 uncu maddesiyle ilgili bir düzenleme var. Harcırah Kanunu kapsamında, kendi
istek ve istemleri dışında, ister kendi yazılı dilekçeleriyle olsun, kendi
istekleri dışında olsun, yurtiçi ve yurtdışı memur tayinlerinde, kişilere, zatî
harcırah ve aile harcırahı verilmiyordu. Tabiî, kişinin kendi talebi olsa dahi,
yargı bunu hukuka uygun görmüyor, atama nedeniyle, bir ilden başka bir ile,
kendisi ve eşyasını, ailesini taşıyan kişilerin malî açıdan mağduriyete
uğradığını önplana çıkararak, idare mahkemeleri de kişinin lehine karar
veriyordu.
İşte, 6245 sayılı
Harcırah Kanununun 10 uncu maddesinde yapılan düzenlemeyle, ister kendi
isteğiyle olsun ister istek dışı olsun, yurtiçi ve yurt dışına tayin edilen
kamu görevlilerine, memurlara ve aile efradına, 1.1.2002 yılından itibaren,
yine 6245 sayılı Kanuna eklenen geçici 5 inci maddeyle, kişilerin kendisi bu
kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 2006 yılı sonuna kadarki süreçte
talepte bulunmaları halinde, bizatihî kendilerine, hak etmiş olduğu geçmişe yönelik
harcırahlar ödenecektir. Kişilerin kendileri hayatta değilse, o zaman,
murisleri bu haktan yararlanabilecektir.
Bu kanunla yapılan
düzenlemelerden bir tanesi de, değerli arkadaşlar, 657 sayılı Devlet Memurları
Kanununun 152 nci maddesinin "II" sayılı "Tazminatlar"
bölümünde il valileri ve mülkî amirlerinin özel hizmet tazminatları yeniden
düzenlenmektedir.
Yine, değerli arkadaşlar,
bu kanunla, 5018 sayılı Kamu Yönetimi ve Denetimi Yasası mucibince 5 tane katma
bütçeli genel müdürlüğümüz genel bütçeli genel müdürlük bünyesine
dönüştürüldüğü için, bu 5 genel müdürlüğün ilgili kanunu ya da kanun hükmündeki
kararnamelerinde de bir değişiklik yapılarak, bunların iştigal sahasıyla ilgili
bir ıslah, yeniden yapılandırma, düzeltme girişimi gündeme gelmiştir.
Değerli arkadaşlar, diğer
bir maddesiyle, kamu reformu yasası çıkıncaya kadarki süreçte, 5018 sayılı Yasa
kapsamında bulunan gençlik spor il müdürlükleri bu kanun kapsamı dışına
çıkarılmıştır.
Başka bir düzenlemeyle
ise, değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, belediyelerin ve il özel idarelerinin
kendi bünyelerinde sağlık kuruluşları vardır, hastaneleri vardır. Bu
hastanelerde, sağlık kuruluşlarında çalışan sağlık personelinin de hem görev
sahasının hem de düzenlemiş olduğu evrakı müsbitenin sağlık giderleriyle ilgili
harcamaların, Devlet Tedavi ve Harcama Yönetmeliği hükümlerine uygun hale
getirilmesi söz konusu olmuştur.
Değerli arkadaşlar, bahse
konu 1210 sıra sayılı kanun tasarısı, halk tabiriyle, çok sayıda kanun ve kanun
hükmünde kararnamede düzenleme yapılan bir torba yasa niteliğindedir.
İnanıyorum ki, bu kanunun getirmiş olduğu düzenlemeler ile uygulamada sıkıntısı
çekilen birçok problem aşılmış olacaktır.
Değerli arkadaşlar,
stabil olmaktan korkmak; ama, dinamik olmaktan korkmamak lazım. Şundan hiç
endişe etmeyelim: Eksik karar ya da yanlış uygulama doğal afet değildir. İlgili
ve bilgililerin istemesi halinde o eksik karar ya da yanlış uygulamanın her an
düzeltilmesi mümkündür. İşte, şu anda, Yüce Meclis, birtakım eksiklikleri, bu
1210 sıra sayılı kanun teklifiyle inşallah düzeltecek, bundan da Yüce Türk
Milleti gerekli faydayı elde edecektir.
Değerli arkadaşlar, AK
Parti İktidarı sürecinde ekonomik, sosyal ve siyasî alanda yapılanlar herkesin
malumudur. Benden önce konuşmacı arkadaşların altını çizdiği bir iki hususa
müsaadelerinizle temas etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, 2002
yılında, emekli olmuş SSK'da çalışanın taban aylığı 250 000 000 lira iken, 2006
Ocak ayı itibariyle bu rakam 463 000 000 liraya çıkmıştır. Yine, 1479 sayılı
Esnaf ve… Bağ-Kurun 6 ncı basamağından bir emeklinin maaşı 166 000 000 iken,
2006 Ocak ayında 383 000
000'a çıkmıştır. Tarım Bağ-Kurlusu emeklinin 6 ncı basamak emekli maaşı 95 000
000 iken, bugün 282 000 000'a çıkmıştır. Emekli Sandığından maaş alan en düşük
emekli maaşı, 2002 yılında 376 000 000 iken, bugün -2006 Ocak ayı itibariyle
söylüyorum- 592 000 000'a çıkmıştır.
Elbette ki, enflasyonun
kümülatifi ile bunları mukayese ettiğimizde, 2003, 2004 ve 2005 yılında
enflasyonun kümülatifi yüzde 39,7 olduğuna göre, bunların enflasyon üzerindeki
artış nispeti yüzde 57 ilâ, asgarî yüzde 195 arasındadır.
Yapılan iyileşme,
rakamsal olarak elbette ki, gayet güzel bir iyileştirmedir...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
- Toparlıyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun efendim.
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
- …ama, yeterli midir; elbette ki, günümüz koşullarına göre yeterli değildir;
ama, şu herkesçe malumdur ki, bunun çaresi şudur değerli arkadaşlar: Bakınız,
Türkiye'de, 2005 yılı sonu itibariyle toplam 7 198 000 vergi mükellefi var.
Bunun içerisine hepsi dahil. Bunlar, vergi mükellefi olan kişiler.
Değerli arkadaşlar, 72
000 000 nüfusunuz olacak, 7 198 000 sadece vergi kimlik numarası almış olacak
vatandaşınız ve bunların içerisinden de 2,5 milyonu vergi verecek. Türkiye'nin
sıkıntısı budur işte. Biz, kayıtdışıyla mücadele etmeliyiz.
İktidar olduğumuz
süreçte, 2002 yılı sonu itibariyle, yüzde 65 olan kayıtdışı, 2005 yılı sonu
itibariyle yüzde 48'e düşmüştür. Yeterli midir; elbette yeterli değildir.
Kayıtdışı bilafasıla 24 saat icraî faaliyette bulunmakta iken, kayıt dışını
önlemek için 8 saat mesai sarf etmek elbetteki yeterli değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Son
cümlelerinizi alayım.
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
- Hepimiz, Türkiye'nin âli menfaatları noktasında, Gelir Vergisi, Kurumlar
Vergisi, Katma Değer Vergisi, yani, vergi mükellefiyetimizi yerine
getirmeliyiz, getirmeyi teşvik etmeliyiz, kayıt dışını gelişmiş ülkeler
seviyesine mutlaka düşürmeliyiz diyor, bu kanunun hepimize, ülkemize hayırlı ve
uğurlu olması dileğiyle, hepinize saygılar sunuyor, teşekkür ediyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Albayrak.
Şahsı adına ikinci söz
isteği, Kayseri Milletvekili Sayın Mustafa Elitaş; buyurun efendim. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütçe kanunlarında yer alan bazı
hükümlerin, ilgili kanun ve kanun hükmünde kararnamelere eklenmesiyle ilgili kanun
tasarısı üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
bundan önceki konuşmacı arkadaşlarımızın da üzerinde ifade ettikleri gibi,
bütçe kanunları özel kanunlar, bu kanunlar içerisinde farklı kanunları
ilgilendiren hiçbir maddenin olmaması şeklindeki düzenleme, ilgili yasalarda
belirtilmiş. Hükümetimizin de Anayasa Mahkemesinin verdiği karar çerçevesinde,
bütçe kanunlarında olup da bütçe kanunlarını ilgilendirmeyen maddeleri ilgili
kanunlarına taşımak üzere getirdiği düzenleme, Plan-Bütçe Komisyonundaki
değerli komisyon üyesi arkadaşlarımızın katkılarıyla birlikte, tasarı,
huzurlarınıza getirilmiştir.
Değerli arkadaşlar,
tasarının geneli üzerinde yapılan konuşmalarda esas itibariyle görüşler tasarı
metninde bulunan 3 madde üzerinde yoğunlaşmış, bu 3 madde üzerinde, hem
Cumhuriyet Halk Partisinden hem de Anavatan Partisinden milletvekili
arkadaşlarımız bu 3 maddeyi eleştirmişlerdir. Bazılarında haklılık payı
olduğunu, katıldığımı ifade etmek istiyorum; fakat, maddeyi anlatırken, konuyu
anlatırken, burada yapılan işi, maalesef, anlatım tarzı, hiç de maddeyle uygun
olmayan, sadece yanlış bilgi verme ve yanlış yönlendirme niteliğinde konuşmalar
ortaya çıkmaktadır ki, bunun da, gerçekten Yüce Mecliste, Yüce Parlamentonun bu
çatısı altında hoş olmadığı kanaatindeyim.
Bakınız, değerli
arkadaşlar, özellikle, hep beraber arkadaşlarımızın eleştirdikleri konu,
Rekabet Kurulunun son çıkan, Temmuz 2005 tarihinde çıkan tasarıyla birlikte
daha önce 11 olan üye sayısının 7'ye düşürülmesinden kaynaklanan eleştiriler.
Rekabet Kurulu, yasa tasarısı çıktığı yıldan, toplam 11 üye olmak üzere
kurulmuş; ama, kanunda 5 veya 6 üyesinin Kurum içerisinde belirli şartları
taşıyan kişilerden olunması noktasında karar verilmiş; fakat, Kurum, kurulduğu
günden bugüne kadar 11 üyeyi tamamlama imkânı bulamamış. 2005 Temmuzunda
çıkarılan yasayla birlikte Kurumun 7 üyeyle toplantı yapması ve Kurumun üye
sayısının 7'ye düşürülmesi kararlaştırılmış; fakat, halihazırda 8 tane üye olduğundan
dolayı Kurumdaki mevcut arkadaşlarla birlikte, üyelerle birlikte, Kurumun 1
üyenin boşalacağı tarihe kadar 8 üyeyle devam etmesine karar verilmiş. Şimdi
bir arkadaşımız burada çıkıyor "kişiye özel yasa yapıyorsunuz,
düzenliyorsunuz" diyor. Zaten bundan önceki dönemde Rekabet Kurulu 11
kişiyi 7'ye düşürürken 8 kişilik mevcut yönetim kurulunu devam ettirebilmek
için, hak gasbına sebebiyet vermemek için bu düzenlemeyi yapmış, geçici
maddeyle bunu ortaya koymuş. Şimdi, değerli arkadaşlarımızın da önergesiyle
birlikte bu yasadaki karmaşayı ortadan kaldırmak için, bu madde hükmündeki
karmaşayı ortadan kaldırmak için, Rekabet Kurulu üyelerinin, Rekabet Kurulunun
7 kişiyle toplanacağı noktasında, biraz sonra, tahmin ediyorum, bir önerge
verilecek, bu da ortadan kalkacaktır diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, bu
hafta Plan ve Bütçe Komisyonunda görüştüğümüz Dokuzuncu Beş Yıllık Kalkınma
Planını görüşüyoruz ve gündemdeki sıcak gelişmeler nedeniyle, arkadaşlarımız
da, ekonomik durumdaki son hali ortaya koymaya çalışıyorlar kendi fikirlerince.
Bakınız, ben, size… 2000 yılı haziran ayında, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma
Planı sunumu yapılırken, o zamanki Sayın Bakan Plan ve Bütçe Komisyonuna sunum
yaparken, bazı hedeflerini dile getirmeye çalışmış. Burada "2000 yılında,
cari olarak yaklaşık 3 000 dolar olan kişi başına gayrî safî millî hâsıla, 2005
yılında 4 300 dolar olacak" diyor; 2005 yılı sonunda. 2005 yılı sonu
itibariyle, kişi başına gayrî safî millî hâsıla 5 800 dolar olmuş. Yine, aynı
dönemde Sayın Bakan sunumunda diyor ki: "Sekizinci Plan döneminde, FOB
olarak, ihracatın, ortalama yüzde 11 oranında artarak, 2005 yılında cari
fiyatlarla yaklaşık 46,5 milyar dolara ulaşması beklenmektedir." 2005 yılı
sonu itibariyle, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının yaptığı ihracat 73,5
milyar dolara ulaşmış. Yine, aynı sunumda, 2005 yılı sonu itibariyle, ithalatın
da 79 milyar dolar olacağı ifade edilmiş, 2005 yılında da, ithalatımız
-gerçekleşen rakamlar- 116 milyar dolar olmuş. En son olan cümle bununla
ilgili; "ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 63 olacak" demiş.
Yani, 2000 yılında yapılan Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı ile şu andaki
öngörüler arasında ithalatın ihracatı karşılama oranına baktığımızda eşit bir
öngörüye yaklaşıyoruz. İhracatta, hemen hemen yüzde 50'nin üzerinde bir artışla
karşı karşıyayız.
Yine, çarpıcı bir konuyu
sizlerle paylaşmak istiyorum. Değerli arkadaşlar, 2000 yılında, o zamanın
Hükümeti gelecekle ilgili tahminlerini, hedeflerini belirlerken, 7,2 milyar
dolar düzeyinde olan turizm gelirlerinin 2005 yılında 11,6 milyar dolara
çıkacağını hedeflemiştir. 2005 yılı sonu rakamlarıyla baktığımızda, yaklaşık 20
000 000 turist ülkemize gelmiş ve 18 milyar doların üzerinde turizm geliri
sağlamışız. Ben, çok iyi hatırlıyorum; 1980'li yıllarda Rahmetli Özal
Türkiye'de turizm hamlesini başlattığında, "bizim hedefimiz yılda 1 000
000 turist" diye başlamıştı. Bundan yirmi yirmiüç yıl önce hedefimiz 1 000
000 turist diye başlamış, 2005 yılı sonuna geldiğimizde gerçekleştirmemiz 20
000 000 turiste ulaşmış. 2000 yılında, o zamanki Hükümetin öngörüsüyle, bütün
tahminler iyi niyetlerle beraber, 11,6 milyar dolarlık turizm gelirleri elde
edeceğiz şeklinde bir tahmin ortaya çıkarken, 2005 yılı sonu itibariyle turizm
gelirlerimiz 18 milyar dolara ulaşmış.
Dünyadaki iyi gelişmeleri
iyi yönetebilirseniz, dünyadaki olayları iyi hissedebilirseniz ve o konuda da
kararlı olarak gidebilirseniz, neticeleri olumlu şekilde milletin menfaatlarına
yansıtma imkânınız ortaya çıkar. Üçbuçuk yılı aşan bir süre içerisinde, AK Parti
İktidarı, malî disiplini sağlamak üzerinde hakikaten çok önemli gayretler sarf
etmiş, milletin refahını artırma noktasında olumlu yasaları ortaya koymuş ve
değerli arkadaşlarımızın da katkılarıyla birlikte bu yasalar hayata geçmiştir.
İnşallah, bütçe kanunlarında yer alan ve kendi esas kanunlarına geçmesi
gereken, bu tasarıyla, değerli milletvekillerimizin katkılarıyla gerçekleşecek
bu yasa tasarısıyla da güzel şeyler ortaya çıkacak diye ümit ediyorum.
Tasarının hayırlı, uğurlu
olmasını temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Elitaş.
Tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, soru-cevap kısmına
geçiyoruz.
Sayın Özdoğan, buyurun.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım,
aracılığınızla, Sayın Hükümete birkaç sual tevcih etmek istiyorum. Birinci
sualim şu: Hükümetiniz döneminde ne kadar iç ve dış borçlanma yaptınız? Toplam
kaç milyar dolar borçlandınız Hükümetiniz döneminde ve aldığınız bu paraları
nerelere harcadınız; yatırım mı yaptınız, borçlarımı kapattınız?
İkinci sorum: Şu an
itibariyle, ithalat ve ihracat miktarı nedir? İhracatın ithalatı karşılama
oranı ne kadardır? Sizden önceki Hükümet döneminde bu oranlar ve rakamlar ne
kadardı?
Üçüncü sualim: Sizin
Hükümetiniz döneminde, çiftçinin kullandığı gübre, mazot, tarım ilaçları
fiyatları yüzde kaç artmıştır? Buna mukabil, çiftçi ürünleri artış veya geri
gidiş oranları ne kadardır?
Dördüncü sualim:
Hükümetiniz döneminde kapanan şirket ve işyeri sayısı, yıllar itibariyle ne
kadardır? Sizden önceki Hükümet döneminde bu rakamlar neydi?
Beşinci sualim:
Hükümetiniz döneminde protesto edilen senet ve arkası yazılan çek sayısı,
yıllar itibariyle ne kadardır? Sizden önceki Hükümet döneminde bu rakamlar ne
kadardı?
Altıncı sorum: Son
devalüasyonla birlikte, memurların maaş kaybı ne kadardır? Bu kaybı karşılamayı
düşünüyor musunuz? Son devalüasyonla birlikte emeklilerin maaşlarını artırmayı
düşünüyor musunuz?
Yedinci sualim: Hükümetiniz
döneminde, toplam vergi içindeki dolaylı vergilerin oranı ne kadardır? Sizden
önceki Hükümet döneminde bu oranlar ne kadardır?
Sekizinci sualim, son
soru: Hükümetiniz döneminde, dört kişilik bir aile için açlık ve yoksulluk
sınırı rakamları ne kadardır?
Teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özdoğan.
Sayın Koçyiğit…
MUHSİN KOÇYİĞİT
(Diyarbakır) - Sayın Başkanım teşekkür ediyorum.
Benim iki sorumu da Sayın
Özdoğan sorduğu için, sormama gerek kalmadı, teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Bakan,
cevaplandıracak mısınız?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sorulara yazılı cevap vereceğiz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Soru-cevap faslı
tamamlanmıştır.
Tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmış olduğundan, maddelerine geçilmesini…
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Karar yetersayısı, Sayın Başkan…
BAŞKAN - …oylarınıza
sunuyorum, karar yetersayısı arayacağım: Kabul edenler…
Kâtip Üyeler arasında
mutabakat sağlanamadığından, elektronik cihazla oylama yapacağım.
Oylama için 5 dakika süre
veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, karar yetersayısı vardır ve maddelere geçilmesi kabul
edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
BÜTÇE KANUNLARINDA YER ALAN BAZI HÜKÜMLERİN İLGİLİ KANUN VE
KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERE EKLENMESİ VE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE
KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- 8/6/1949 tarihli
ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun ek 81 inci
maddesinin birinci fıkrasına, "emekli aylığı" ibaresinden sonra
gelmek üzere "veya ek 77 nci madde kapsamına girenler hariç olmak üzere
vazife malullüğü veya adi malullük aylığı" ibaresi eklenmiş; aynı maddenin
üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve anılan maddeye dördüncü
fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Hizmet sınıfı veya
kadro unvanı itibariyle birinci fıkra kapsamına girenlerin 67 nci maddede
belirtilen aylığa müstehak dul ve yetimlerinden ek 77 nci madde kapsamına
girmeyenler; ikinci fıkradaki şartlar dikkate alınarak, 68 inci maddedeki
oranlar üzerinden bu ödemeden yararlandırılır."
"Bu madde uyarınca
yapılacak ödeme, 8/2/2006 tarihli ve 5454 sayılı Kanunun 1 inci maddesi uyarınca
yapılacak ek ödemenin matrahına dahil edilmez."
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Anavatan Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Muzaffer Kurtulmuşoğlu;
buyurun efendim. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
sözlerime başlamadan evvel, hepinize saygılarımı sunarım.
1210 sıra sayılı bütçe
kanunu üzerinde Anavatan Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; önümüzdeki tasarı, yine, sanki bir torba yasası gibi. Öyle
karışık ki, bir, bir yerden alınmış, bir, başka bir yerden alınmış, hepsi bir
torbaya sığdırılmaya çalışılmış. Gerçi, ne olursa olsun, hükümet başlangıçta bu
yasaları iptal etti. Baktı ki, haksızlık var; yasaları, tekrar, düzeltmek için
bizim önümüze getirdi. Hep bu kürsüden söylüyorum; bir şey yaparken çok ciddî
çalışmak lazım onun üzerinde. Yarın ne olacak, bu, tatbikata girdiğinde ne olur
diye düşünmemizde yarar var diye söylüyorum.
Burada her yazılan
noktanın doğru olduğunu kabul etsek bile 30 değişik kanun var bir arada.
Komisyonda 25 maddeyken, komisyondan çıkarken 45 madde oldu. Yani, ben maliyeci
değilim. Yani, diyebilirsiniz ki: "Ya hoca, sen bunları söylüyorsun; ama,
biz bunları hep bilerek yaptık." Bilerek yaptığımızdan işte zaten 30'ken
45'e çıkmış; yani, bu, şunu gösteriyor: Kanun yapılırken, kanunları yaparken,
demek ki, tam irdeleme yapılmıyor. Tasarının biraz da içeriğine baktığımızda,
tasarıyla, daha, belediyelerin özel sağlık hizmetleri satması, artık, bu
düzenlemeyle resmî sağlık hizmeti olarak kalmıyor, bu düzenlemeyle,
belediyelerde diş tedavisi yaptıranlar, özel sağlık merkezlerinde tedavi
olanlar gibi prosedürle karşı karşıya kalacaklardır; yani, paran kadar sağlık
anlayışı her gün biraz daha yerini almaktadır.
Tasarının 18 inci
maddesindeki düzenlemeyle de kamu kurumlarında çalışan kurum hekimlerinin bu
görevlerinin yanı sıra işyeri hekimliği de yapabilmelerine yol açmaktadır.
Şimdi, bir hekim, saat 5'e kadar, 6'ya kadar hastanede çalıştıktan sonra
dörtnala işyeri hekimliği yapmaya gidecek. Yani, tabiî ki, düşünmüşsünüz, sağ
olun. Yani, hekim olarak söylüyorum; yani "hekimin maaşı azdır, 1'in
4'ündeki hekime 1 200 000 000 veriyorum; yani, bir de ek görev olarak 500 de
işyeri hekimliğinden alsın…" Yani, bunu yapacağınıza, bunu yapacağımıza
-yani, sizi tenkit etmek için söylemiyorum, yol göstermek için söylüyorum-
hekimlere insanca yaşayacağı şekilde bir ücret verilse de, aile hekimliği aile
hekimliğini yapsa, hastane hekimliği hastane hekimliğini yapsa, işyeri
hekimliği işyeri hekimliğini yapsa; yani, insan olarak biz de karşılarına
gittiğimizde hasta olarak rahatça şikâyetlerimizi söyleyip anemnezini doğru
alsa doktor, günde 100-150 hasta bakacağı yerde, 50-30 hasta baksa da, hem
hasta memnun olsa hem doktor memnun olsa daha iyi olmaz mı! Yani, şimdi, hekim
arkadaşlarıma söylüyorum, hastalarıma söylüyorum; bugün, ülkemde, ne hizmeti
alan memnun ne de hizmeti veren memnun.
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) -
Yapma gözünü seveyim; hiç alakası yok; tam tersi…
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Şimdi, şunu söylüyorum, hep söyledim; performans dedik, tabiî ki,
ne kadar güzel yaptık. Doktorlara para veriyoruz. Gece saat 12'de de ameliyat
yapılıyor acil haricinde. Güzel; ama, bu değirmenin suyu nereden geliyor,
soruyorum; soracağım da sonra.
Şimdi, sevgili
arkadaşlarım, bir de burada diyoruz ki, işsizliği hallettik, düzene koyduk.
Arkadaşlarım, işsizlik yüzde 11'e doğru geldi. Bakınız, enflasyon için, ben,
burada, iftiharla söylemiştim, enflasyon iniyor diye, doğru demiştim, faizler
indi demiştim, doğru demiştim; ama, demek ki, ben doğru söyledim, o zamanlar
öyleydi de, hesapsız kasabın elinde masadı kaldığı için, son zamanlarda tekrar
enflasyon çıktı, mayıs ayına göre 1,88 oldu. İlk beş aylık enflasyon yüzde 4,53
oldu geçen yılın ayına göre, yani, bu ilk beş ayın. Geride var yedi ay daha.
Demek ki, enflasyon çıkmaya başladı. Dolar ne oldu şu anda; bugün dolar 1 680
lira oldu. Euro ne oldu; 2 120 lira oldu.
Bundan bir ay evvel, Hükümet, haklı olarak diyordu ki: "Bak, kişi başına
millî hâsılayı 5 000 dolara çıkardık." Ee, ne oldu bir ayda; bu 5 000
dolar 3 900 dolara indi.
Yine söylüyorum sevgili
arkadaşlarım; bunlar bana iftihar vesilesi değil, bunlar beni yaralıyor, bunlar
beni incitiyor. Burada, bunu söylerken, iftiharla söylemiyorum, üzüntüyle
söylüyorum; çünkü, bu gemide ben de varım, bu gemide hepimiz varız. Bu ülkenin
ekonomisi güzel olursa, hepimiz faydalanırız bundan. Ama, hesap yaparken, biraz
daha dikkatli olmak mecburiyetindeyiz. Bu da, iktidarların görevi, benim değil.
Faiz yüzde 20'ye
yükseldi…
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) -
Amerika'dan kaynaklanıyor.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Şimdi, ben, Amerika bana bunu söyledi diye, kaynaklanan… Ben
Türkiyemi bilirim, ben ülkemi bilirim. Ülkemin ekonomisi beni ilgilendirir. Ben
ona göre hesap yaparım.
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) -
Düzelecek, düzelecek…
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Onun için de, sevgili arkadaşlarım, bakınız, yoksulluk sınırı 1 000
960 000 lira, açlık sınırı 739 000 000.
Sevgili arkadaşlarım,
biliyorsunuz ki, bu ülkede ekonomi, ülkenin belkemiğidir, kalkınmanın
belkemiğidir. Ekonomisi düzgün olan ülkeler, ekonomisi dışa bağımlı olmayan
ülkeler, tam bağımsız bir ülkedir. Benim gönlüm de tam bağımsız bir Türkiye
olmasını istediği için söylüyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
Bakınız, sevgili
arkadaşlarım, yoksulluk sınırının altında 19 000 000'a yakın insan var, açlık
sınırının altında 1,5 milyona yakın insan var. Yani, bu insanlar, bizim
insanlarımız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Bu insanlar başka yerden gelmiş değil ki; benim annem, benim babam,
benim kardeşim, benim insanlarım, bizim insanlarımız.
Tabiî ki, İktidar olarak
bunlara bir çare bulmak mecburiyetindesiniz. Biz de, muhalefet olarak, iyi
yaptığınız zamanlarda, iyi olana da burada her zaman iyi dedim, tekrar derim ve
teşekkür de ederim halkımız namına; ama, sevgili arkadaşlarım, ileriyi çok iyi
görmüyorum, o da beni üzüyor.
FİKRET BADAZLI (Antalya)
- İlerisi güzel.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Onun için, sevgili arkadaşlarım, yasaları da çıkarırken olsun, her
türlü kanunu alırken de olsun, çok daha dikkat etmek mecburiyetindeyiz.
Dakikalar anında bittiği
için… Çok şey söylenecek; ama, ben diyorum ki İktidara, işsizliğe bir çare
bulalım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Konuşmanızı,
lütfen, tamamlayın.
Buyurun.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Bitiriyorum.
Ekonomimizi tekrar gözden
geçirelim. İktidar olarak, İktidar yöneticilerinin ağzından çıkan laflara çok
dikkat etmesi lazımdır. Son zamanlarda ekonominin bu kadar dalgalanmasını,
faizlerin yükselmesini, doların çıkmasını, euronun çıkmasını hep de bir başka
meseleye, dışarıya bağlamaya lüzum yok, kendi kendimize de, şu saçlarımızı
önümüze düşürerek bakalım diye söylüyorum.
Ben, bu İktidarın…
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) -
"Başarılı olacağına inanıyorum…"
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Başarılı olmasını istiyorum. Niye istemeyeyim?! Bu İktidar sizin
olabilir; ama, yetmişiki milyon insan benim insanım, bizim insanımız; tabiî ki
başarılı olmasını istiyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) Ama, yapılmasını
istiyorum bir şeyin; eksiklerinizi tamamlayalım diyorum. Onun için de…
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) -
Sağlıkta çok önemli işler yaptık ama…
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Sağlık, zamanı geldiğinde görüşeceğiz neler yaptığınızı. Yani, onu
da, hep birlikte, burada teker teker sayacağız, eksiklerin neler olduğunu da
söyleyeceğiz. Ben, bu ülkede bunu eksik yaptınız diye puan toplamak
istemiyorum. Onu doğru yapın da, puan sizin olsun. Halk benim olsun, puan sizin
olsun. Yeter ki, bu halk huzur içinde olsun. İstediğim, o benim. Benim huzurlu
olmam yetmez, Türkiye'nin yetmişiki milyon insanının huzurlu olması lazım.
İşte, o zaman hepimiz mutlu oluruz, o zaman hepimiz huzurlu oluruz. Kendimizi
düşünürsek, sadece kendimizi düşünürsek, o huzur değildir, o egoistliktir, o
kendini düşünmekten başka bir şey değildir. Ülke insanlarını hep birlikte
düşünmekte yarar vardır diye düşünüyorum.
BAŞKAN - Sayın
Kurtulmuşoğlu…
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Hepinize saygı ve selamlar sunuyorum. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kurtulmuşoğlu.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Kemal Kılıçdaroğlu; buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
tasarıyı alıp baktığımda şöyle bir tablo çıktı arkadaşlar: Bu tabloda, bu
tasarıda kaç kanunda değişiklik yapıyoruz, onun listesini çıkardım. 25 madde
olarak geldi, 45 madde olarak Plan ve Bütçe Komisyonunda kabul edildi. Tam 39
kanunda değişiklik yapıyoruz. Yasa yapmanın herhalde bir geleneksel,
anlaşılabilir bir ayağının, bir ortamının olması lazım. Bir yasa
getiriyorsunuz, 39 kanunda değişiklik yapılıyor. Acaba hangi milletvekili
arkadaşımız 39 kanuna bakıp da, şu kanunlarda ne değişiyor diye bakabilecek?! Eğer
yasama görevini doğru dürüst yapacaksak, Parlamentoya yasa gelir, oturur
çalışırız; Gelir Vergisi Yasasıysa Gelir Vergisi, Emlak Vergisiyse Emlak
Vergisi, Ziraat Bankasıysa Ziraat Bankası, amenna, oturulur tartışılır. Ama, bu
kanunda Emekli Sandığı var, Bütçe Kanunu var, Harcırah Kanunu var, Millî
Piyango Kanunu var, Büyükşehir Belediyesi var, normal belediye yasaları var;
yani, yok yok nerdeyse, bütün yasalar burada. Şimdi böyle bir yasa yapma
tekniğini niye ısrarla zorluyoruz?!
Adalet ve Kalkınma Partisinin
bir alışkanlığı var. Bütçe Kanunu getirilirken, Bütçe Kanununa girmemesi
gereken ne kadar madde varsa, oraya sokar. Biz de bu kürsüye gelir deriz ki:
Bunlar Anayasaya aykırıdır, yapmayın bunları. Sizler de dersiniz ki:
"Önemli değil, biz bunları çıkaracağız." Ve kendi oy çokluğunuzla
çıkarırsınız. Sonra biz Anayasa Mahkemesine gideriz. Anayasa Mahkemesi onlarla
ilgili ya yürütmeyi durdurma verir veya iptal verir ve sonunda da 39 kanunda
değişiklik yapan kanunu buraya getiririz!
Şimdi, ben merak ediyorum;
Parlamentonun gündemi bu kadar ucuz mu arkadaşlar? Aynı yasa maddelerini iki
kez görüşmek zorunda mıyız? Aynı yasa maddelerini iki kez oylamak zorunda
mıyız? Aynı yasa maddelerini Plan ve Bütçe Komisyonunda ikinci kez görüşmek
zorunda mıyız?
Bakın, bu genel
gerekçenin, Sayın Başbakanın imzalayıp Meclise gönderdiği genel gerekçenin
birinci cümlesini okuyorum: "Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 161 inci
maddesinde bütçe kanunlarına, bütçe ile ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm
konulamayacağı belirtilmiştir." Sayın Başbakan imzalıyor… "Bütçe
kanunlarında yer alan hükümlerin çok değişik kanunları ilgilendirmesi ve ilgili
kanunlarda değişiklik yapılmasının Türkiye Büyük Millet Meclisinin yoğun
gündemi nedeniyle zaman alması, yıllar itibariyle değişiklik yapılması ihtiyacı
doğan hükümlerin bütçe kanunlarına konularak yasama sürecinin kolaylaştırılması
gibi nedenlerle, geçmiş bütçe kanunlarında bütçeyle doğrudan ilgili olmayan
hükümlerin de yer aldığı görülmüştür."
"Eskiden
böyleydi" diyor. Ama, ikinci paragrafa geliyor, diyor ki: "Bütçe
kanunlarının bu nitelikteki maddeleri hakkında Anayasa Mahkemesi tarafından
yürütmeyi durdurma ve iptal kararları verilmiştir." En son verilen 2006
yılı ve 2006 yılındaki yürütmeyi durdurma ve iptal kararları üzerine bu kanunu
görüşüyoruz.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, 1 inci maddesinde dul ve yetimlerle ilgili bir düzenleme var.
Adalet ve Kalkınma Partisinin yasa yapma anlayışını sergilemek için aslında çok
güzel bir düzenleme.
Hatırlarsınız, polislere
ve polis emeklilerine 100 YTL civarında bir para ödedik. Parlamentoda kabul
edildi, Plan ve Bütçe Komisyonundan oybirliğiyle geçti ve buraya geldi. Ama,
biz, o polis memuru öldüğü takdirde onun dul ve yetimine bu paranın
verileceğini hesaba katmamışız. Uygulama doğuyor, bir bakıyorsunuz, onun dul ve
yetimi bu parayı alamıyor; bir haksızlık çıkıyor ortaya. Şimdi, bu 1 inci
maddeyle biz bu haksızlığı düzeltiyoruz.
Peki, değerli arkadaşlar,
bu yasa, gerek bürokraside hazırlanırken, gerek Başbakanlık Kanun Kararlara
gelirken, gerek Plan Bütçe Komisyonuna gelirken, gerek Türkiye Büyük Millet
Meclisi Kanun Kararlarda görüşülürken buna niye dikkat edilmedi acaba? Onların
dul ve yetimlerinin olduğu da düşünülmedi mi? Düşünülmedi; çünkü, o kadar hızlı
hareket ediyoruz ki, arkadan, nasıl olsa biz bu yanlışlıkları düzeltiriz!.. Bu
mantıkla gidince, Parlamento aynı yasaları ikinci kez görüşmek zorunda kalıyor.
45 maddenin aşağı yukarı tamamı, şu veya bu şekilde görüşülen, buraya gelen
düzenlemeler.
Değerli arkadaşlar, yasa
tekniği konusunda da Başbakanlığın başlattığı bir uygulama var. Şimdi değişik
şekillerde yasayı düzenliyor, paragraflar numaralandırılıyor. Yasa yapma
tekniği açısından güzel bir uygulama; ama, eğer, biz bu uygulamaya devam
edersek, her seferinde Anayasaya aykırı hükümleri, Anayasaya aykırı
düzenlemeleri bütçe yasasının içine koyarsak, biz bu tür uygulamalarla her
zaman karşılaşmış olacağız ve yasa yapma tekniğine uygun olmayan
düzenlemelerle, Parlamentoyu ikinci kez, üçüncü kez, dördüncü kez meşgul etmeye
de devam edeceğiz.
Biz, tabiî, muhalefet
partisi olarak, hemen hemen her ortamda bu aksaklığı dile getirdik, Plan Bütçe
Komisyonunda söyledik, alt komisyonlara sevk edildiğinde orada söyledik, Genel
Kurulda söyledik, anayasa hukuku hocalarımız çıkıp bu kürsüde ifade ettiler, bu
düzenlemeyi yapmayın, yanlıştır diye; ama, her seferinde yapıldı. Bu, belki
bize ders olur. Parlamentonun tatile girme süreci içine girdiği bir noktada
oturup, aynı yerleri, aynı yasaları ikinci kez görüşüyoruz. Belki, bu ülkede,
çok daha hayırlı yasaları, çok daha iyi yasaları, Türkiye Cumhuriyeti
yurttaşlarını rahatlatacak yasaları daha rahat geçirebilirdik bu Parlamentoda;
ama, maalesef, bugün geldiğimiz nokta, aynı şeyleri ikinci kez görüşüp, ikinci
kez uygulamaya koymayla karşı karşıyayız.
Değerli arkadaşlar,
bakın, Plan ve Bütçe Komisyonunda da bu dile getirildiğinde, rapora yansıyan
bir şey var değerli arkadaşlar, o da enteresan bir şey. Diyor ki:
"Yıllardır süren bu uygulamalar, bütçe kanununu çağdaş bir görünümden
uzaklaştırırken, mevzuatta süreklilik sağlanmasını zorlaştırmıştır." Plan
Bütçe Komisyonu Başkanlığı -ki, Divan, Adalet ve Kalkınma Partisinden oluşuyor,
milletvekillerinden oluşuyor- bu yapının bütçeyi çağdaş bir görünümden
uzaklaştırdığını ifade ediyor. Sizlerden istirhamım, eğer bu ülkede çağdaş
anlamda yasa yapacaksak, bütçelerimiz çağdaş anlamda bütçe olacaksa -ki, bu
deyim sizlerin deyimi- bu tür uygulamalardan özenle kaçınalım.
Hepinize saygılar
sunuyorum değerli arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Kılıçdaroğlu.
Şahsı adına, Amasya
Milletvekili Sayın Hamza Albayrak.
Buyurun efendim.
HAMZA ALBAYRAK (Amasya) -
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; görüşülmekte olan 1210 sayılı kanun
tasarısının 1 inci maddesiyle ilgili olarak şahsım adına söz almış bulunuyorum;
hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Bütçe
Kanununda Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere
Eklenmesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısıyla ilgili bu 1210 sayılı kanun tasarısının 1 inci
maddesinde, 8.6.1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı
Kanununun ek 81 inci maddesinin birinci fırkasında değişiklik öngörülmektedir.
Bu birinci fıkrasına, teknik olarak "emekli aylığı" ibaresinden sonra
gelmek üzere "vazife malulü ve adi malullük aylığı" ibaresi
eklenerek, bunlar Emekli Sandığı kapsamına, ilgili kanun kapsamına dahil
edilmiş oluyor ve bundan sonra, 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanununun 81 inci maddesinin
birinci fıkrası ve 77 nci maddesinin içeriğine bu ilaveler; yani, vazife
malullüğü ve emekli aylığı tertibinden maaş alanlar eklenmiş oluyor. Bu
düzenleme bunu içeriyor. Bu düzenlemenin, bu Emekli Sandığı kapsamında maaş
alanlarla ilgili olarak, vazife malullüğü veya adi malullükten aylık alanları
kapsaması, bu Emekli Sandığı Kanunu kapsamında bunların takibi zapturapt altına
alınmış oluyor.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; bu 1210 sayılı kanun teklifinin 1 inci maddesinin bu tertipten maaş
alan değerli vatandaşlarımıza hayırlı uğurlu olması dileğiyle hepinize sevgi ve
saygı sunuyor, teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Albayrak.
Şahsı adına ikinci söz
isteği, Kayseri Milletvekili Sayın Mustafa Elitaş; buyurun efendim. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygı ve hürmetle
selamlıyorum.
Bu tasarı Plan ve Bütçe
Komisyonuna geldiğinde bu madde bu şekilde değildi. Değerli komisyon üyesi
arkadaşlarımız tasarıyı incelerken, ihtiyaçlar ortaya çıktığından dolayı, daha
önce kanunda hiç yer almamış bu hükmü, emekli, dul ve yetim aylıklarının da,
memurun, çalışanın ölümü halinde, çalışırken; varislerinin de bundan
faydalanması gereğiyle ilgili konulan bir metindir. Her ne kadar, değerli
arkadaşlarımız, bu konu… Yapılan işlemleri eleştirseler de, gerçekten, Plan ve
Bütçe Komisyonunda hem İktidarın hem muhalefet milletvekillerinin konuyla
ilgili çok önemli katkıları ortaya çıkmıştır. Bu da, yaptığımız tasarının
komisyona geldiğindeki 25-30 madde, komisyondan çıktıktan sonra 35-40 maddeye
ulaşması, komisyondaki değerli arkadaşlarımızın yaptığı katkılar ve
vatandaşlarımızın duyduğu ihtiyaçları gidermek amacıyla ortaya konulmuştur.
Bu konuda emeği geçen tüm
arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Tasarının hayırlı uğurlu olmasını temenni
ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Elitaş.
Konuşmalar tamamlanmıştır
1 inci madde üzerinde.
Şimdi soru-cevap kısmına
geçiyorum.
Buyurun Sayın Koçyiğit.
MUHSİN KOÇYİĞİT
(Diyarbakır) - Teşekkürler Sayın Başkanım.
Bir sorum var Sayın
Bakanıma: Bölgelerarası gelir dengesizliğini ortadan kaldırmak için bölgesel ve
sektörel bazda gerçek anlamda radikal teşvik tedbirleri getirmeyi düşünüyor
musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederiz.
Sayın Balandı…
REYHAN BALANDI
(Afyonkarahisar) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Aracılığınızla Sayın Bakana
şu soruyu yöneltmek istiyorum:
Anayasaya aykırı olarak
bütçe kanununa bütçeyle ilgisi olmayan hükümlerin eklenmesi, yasa yapma tekniği
olarak alışılagelmiş geleneklere uygun mudur? Daha önce bu tip uygulamalar
yapılmış mıdır? Yapılmışsa, ne şekilde yapılmıştır?
Ve diğer bir kısmı da, 25
maddelik bir yasanın 45-46 maddeye çıkması, tasarı üzerinde gerekli çalışmaların
gerekli yerlerde yapılmadığını göstermiyor mu?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Balandı.
Sayın Özdoğan…
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum)
- Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkanım,
aracılığınızla Sayın Hükümete 2 sual tevcih etmek istiyorum: Aşağı yukarı
birbuçuk sene önce, eski Turizm Bakanı Sayın Erkan Mumcu'nun, AK Partiden ve
Turizm Bakanlığından ayrılmasıyla birlikte, turizm merkezlerindeki yatakların
doluluk oranı ne kadar azalmıştır ve turizmdeki gelir kaybımız ne kadardır?
Bunun açıklanmasını istiyorum. Birinci sualim bu.
İkinci sualim de şu:
Önemli kış turizm merkezlerinden olan Erzurum'daki Palandöken Kış Turizm
Merkezine AK Parti Hükümeti yatırım yapmayı düşünüyor mu?
Teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
de Sayın Özdoğan, bu suallerinizin bu yasayla ilgisini ben kuramadım!..
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum)
- Para, bütçeyi güçlü hale getiriyor.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Doğan.
MUHARREM DOĞAN (Mardin) -
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Aracılığınızla, Sayın
Bakanıma bir soru sormak istiyorum. Efendim, 2006 yılı bütçesinde, Mardin İline
-sağlık olsun, eğitim olsun, ulaşım olsun- ne kadar ödenek ayrılmıştır? Ayrılan
ödenek, Mardin'de tahsil edilen vergi gelirine göre mi ayrılmıştır; yoksa,
bölgelerarası gelişmişlik farkını ortadan kaldıracak bir biçimde mi
ayrılmıştır? Bunu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Doğan.
Sayın Bakan, buyurun.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkanım, görüşülmekte olan yasa tasarısıyla ilgili
sorulara yazılı cevap verilecektir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Sayın Başkan, soru süresi bitmemiştir, ben de bir soru sormak
istiyorum.
BAŞKAN - Tabiî; buyurun.
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Aracılığınızla, Sayın Bakana sormak
istiyorum:
Daha önce, Maliye
arazilerinden bir yerin bir şahsa tahsis yapıldığı, yani, mülkiyeti Maliyede
olan bir yerin bir şahsa tahsis yapıldığı, bu tahsis sahibinin, Maliyeye ait bu
yeri sahte ipoteklerle özel bankalara ipotek verdiği, bu bankaların batması
sonucu, Fona devredilen bu bankalardaki ipoteklerin iptali için, fekki için,
Maliye avukatlarının dava açtığı, davayı inceleyen mahkemenin, Hazineye ait bir
yerin üçüncü şahıslarca bankalara ipotek verilemeyeceğinden hareketle, bu
ipotekleri iptal ettiği; yani, Maliye hazinesinin lehine bu davanın
sonuçlandığı, davalının davayı temyiz ettiği, temyiz safhasında Yargıtayın
onadığı, hukuka uygun kararı onadığı, daha sonra, tashihi karar safhasında
kazandığı davadan feragatle vazgeçen Maliyenin, feragatle vazgeçen Maliyenin bu
feragatine; yani, kazandığı davadan vazgeçmesine istinaden, Yargıtayca
vazgeçmeye dair olarak bozulduğu ve bu ipoteklerin fekkedilmediği, Yargıtay
aşamasındayken bu yerin başka bir şahsa, başka bir firmaya tahsis edildiği,
tahsis alan firmaların ipoteğin fekkini beklediği; ama, Maliyenin tahsisten
sonra davadan vazgeçmesi nedeniyle ipoteklerin Fona devredilmiş bankaların
üzerinde kaldığı, bu bankaların, yarın, gelecekte satışa çıktığı takdirde bu
sahte ipoteklerin; yani, Maliyenin mülkiyetindeki arazilerin sahte
ipoteklerinin devam edeceği de düşünülürse, kendi kazandığı davadan ve hukuken
de haklı olduğu davadan vazgeçen bir Maliye yönetiminin hukuksal nasıl
davrandığını Sayın Bakan nasıl açıklayacak? Suç işlememişler midir?
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Sarıbaş.
Buyurun Sayın Bakan.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Efendim, konuyla ilgili olarak Sayın Sarıbaş'a yazılı
bilgi verilecektir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerinde 4 önerge vardır.
Önergeleri geliş sırasına
göre okutacağım, sonra, aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
Buyurun…
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1210 sıra sayılı kanun
tasarısının çerçeve 1 nci maddesiyle 8.6.1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun ek 81 inci maddesinin üçüncü fıkrasında
geçen "veya kadro unvanı" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını
arz ederim.
Tevfik Akbak
Çankırı
BAŞKAN - İkinci önergeyi
okutuyorum :
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1210 sıra sayılı kanun
tasarısının çerçeve 1 inci maddesiyle 8.6.1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun ek 81 inci maddesinin üçüncün fıkrasında
geçen "müstehak" ibaresinin "hak kazanan" şeklinde
değiştirilmesini arz ederim.
Tevfik Akbak
Çankırı
BAŞKAN - Üçüncü önergeyi
okutuyorum :
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1210 sıra sayılı kanun
tasarısının çerçeve 1 inci maddesiyle 8.6.1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun ek 81 inci maddesinin beşinci fıkrasında geçen "matrah"
ibaresinin "değeri" şeklinde değiştirilmesini arz ederim.
Tevfik Akbak
Çankırı
BAŞKAN - Dördüncü önergeyi okutuyorum :
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1210
sıra sayılı Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1 inci maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Ömer Abuşoğlu Süleyman
Sarıbaş
Gaziantep Malatya
BAŞKAN - Sayın Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet ?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun efendim.
Sayın Sarıbaş gerekçesini açıklayacaklar.
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Sayın Başkan, madde çıkartılsın diyoruz. Neden diyoruz; çünkü, bu
Hükümetin çıkarttığı kanunlara uymayacağını düşündüğümüz için diyoruz, kanun
çıkarmanın bir anlamı olmadığını düşündüğümüz için diyoruz. Çünkü, biz
biliyoruz ki, Maliye, şimdiye kadar çıkartılan kalkınma planlarında da, bütçe
kanunlarında da, hiçbir zaman, kendi çıkarttığı, bu Meclise getirip çıkarttığı
hiçbir kanunu, hiç bir taahhüdünü yerine getirememiştir. En açığı da 2005
yılının hâlâ ne kadar faiz dışı fazla verdiğini henüz açıklayamamış olmasıdır.
Taahhütlerinde, bu Meclisteki konuşmalarında "yüzde 6,5 faiz fazlası
vereceğim" dedikleri halde, bunu henüz verip vermediğini açıklayamamış
olmasıdır. Onun için, bu maddenin de, başka maddelerin de, yani, bu kanunda
çıkmasını istemiyoruz.
Değerli arkadaşlar, biraz
önce anlattığım şeyi soruyla anlatmaya çalıştım; ama, olmadı, kürsüde de
anlatmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, bir
gayrimenkul, yani, Hazineye, devlete, millete ait bir gayrimenkul bir yere
tahsis ediliyor, tahsis yapılıyor. Bu, gayet normal, hukukî bir şey.
Tahsisi alan, üçüncü
banka, yani, batan bankalardan birileriyle anlaşarak, sahte bir ipotekle
Hazinenin arazisi üzerine, mülkiyeti üzerine ipotek koyduruyor ve kredi alıyor.
Tabiî, banka yöneticileri de sahtekâr. Sonuçta, bu banka batıyor tabiî, batacağı
belli, sahte ipoteklerle kredi veren bankaların batacağı belli. Hazine, bir
bakıyor ki, kendi tahsis ettikleri araziden, kira gelirlerini alamayınca,
tekrar geri tahsisi kaldırmak için bir varıyorlar ki üzerinde ipotek var. Allah
Allah diyorlar, Hazinenin, Maliyenin arazisi üzerine ipotek konulabilir mi,
ancak Maliyenin iradesiyle konulur; üçüncü şahısların devlete ait bir araziye
ipotek koyması mümkün mü; bu, yanlış, hukuksuz diyorlar ve bu ipoteğin
kaldırılması davası açıyorlar.
Dava doğru, haklı;
millete ait bir mal bir üçüncü bankaya ipotek edilmiş. Mahkeme bu talebi haklı
görüyor, davanın kabulüne, ipoteğin fekkine, kaldırılmasına, silinmesine karar
veriyor.
Üçüncü şahıs veya
bankalar davayı temyiz ediyorlar, süre kazanmak için. Yargıya geliyor,
Yargıtaya geliyor, diyor ki, karar doğru, devlete ait bir mal üçüncü şahıslar
tarafından bankaya verilemez, ipotek kararının fekki kararını onuyor. Bakın,
enteresandır, onuyor; yani, Hazine davayı kazanıyor.
Sonra ne oluyor biliyor
musunuz arkadaşlar; tekrar, üçüncü şahıslara veya bankaya bu kararı, onama
kararını tashihi karar ediyorlar, karar düzeltmesini istiyorlar. O arada, Sayın
Bakanın onayıyla -ki, onayda, Sayın Bakanın 40 milyara kadar davalardan
vazgeçme onayı var- bu karşı taraf TMSF'deki bir bankadır, oraya devredilmiş
bankadır diye, bu 750 milyar liranın üzerindeki bu fekki, Sayın Bakanın
onayıyla, davadan vazgeçme dilekçesi veriyorlar. O vazgeçme dilekçesiyle,
Yargıtaya tashihi kararla dosya tekrar geliyor. Tabiî, vazgeçme var. Yargı, vazgeçmenin
usulî olup olmadığını inceleme yetkisini haiz değil; davayı vazgeçme nedeniyle
bozuyor. Yani, millete ait bir arazi, hâlâ, batmış bir bankanın ipoteğinde
gözüküyor, üzerinde ipotek gözüküyor.
Daha sonra ne oluyor;
daha sonra, Sayın Bakan, bu yeri bir başka firmaya tahsis etmiş oluyor bu dava
aşamasında; ama, o başka firma da, bu ipotek kalkmadığı için herhangi bir işlem
yapamıyor tabiî.
Şimdi, hem davayı
kazanacaksınız, davayı kazandık diye, ipoteği fekkettirdik diye -ki, haklıdır-
yargı kararı alacaksınız, sonra da, bu Maliye Bakanının çok bilen Hukuk
Müşaviri mütalaa verecek; Sayın Bakanın izniyle, Sayın Bakanın rızasıyla suç
işlenecek, davadan vazgeçilecek!.. Devletin davadan, haklı davasından
vazgeçtiği cumhuriyet tarihinde hiç görülmemiş! Ondan sonra dava aleyhe
bitecek, vazgeçme nedeniyle reddedilecek; bu millet de bunu yiyecek, bu Hukuk
Müşaviri büyük hukuk müşaviri olacak, bu Bakan bu ülkenin Maliyesini yönetecek;
yani, milletin emanet ettiği Hazineye ait gayrimenkulleri yönetecek, ben de bu
maddelere buradan muvafakat edeceğim; öyle mi?! Hayırlı, uğurlu olsun!
Saygılar sunuyorum.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Sarıbaş.
Gerekçesini dinlediğiniz
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1210 sıra sayılı kanun
tasarısının çerçeve 1 inci maddesiyle 8.6.1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun ek 81 inci maddesinin üçüncü fıkrasında
geçen "veya kadro unvanı" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını
arz ederim.
Tevfik Akbak
Çankırı
BAŞKAN - Sayın Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Sayın Hükümet
katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Sayın Akbak?..
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Gerekçe...
BAŞKAN - Gerekçesini
okutuyorum:
Gerekçe:
Bu önergeyle cümlenin
daha iyi anlaşılması ve dil bozukluklarının giderilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, gerekçesini
dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1210 sıra sayılı kanun
tasarısının çerçeve 1 inci maddesiyle 8.6.1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun ek 81 inci maddesinin üçüncü fıkrasında
geçen "müstehak" ibaresinin "hak kazanan" şeklinde
değiştirilmesini arz ederim.
Tevfik Akbak
Çankırı
BAŞKAN - Sayın Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Sayın Hükümet
katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Gerekçesini
okutuyorum:
Gerekçe:
Bu önergeyle Türkçe
kelimeler kullanılarak cümlenin daha iyi anlaşılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
reddedilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1210 sıra sayılı kanun
tasarısının çerçeve 1 inci maddesiyle 8.6.1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun ek 81 inci maddesinin beşinci fıkrasında
geçen "matrah" ibaresinin "değeri" şeklinde
değiştirilmesini arz ederim.
Tevfik Akbak
Çankırı
BAŞKAN - Sayın Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Sayın Hükümet
katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Gerekçesini
okutuyorum:
Gerekçe:
Bu önergeyle Türkçe
kelimeler kullanılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum...
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) -
Karar yetersayısı...
BAŞKAN - Karar
yetersayısı arayacağım.
Kabul edenler...Kabul
etmeyenler...
Efendim, Kâtip Üyeler
arasında mutabakat sağlanamadığından, oylamayı elektronik cihazla yapacağım.
TURAN TÜYSÜZ (Şanlıurfa)
- Yapmayın Başkanım ya!
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) -
Yok diyemiyorsunuz Başkanım!
BAŞKAN - Oylama için 5
dakika süre veriyorum ve oylamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, karar yetersayısı vardır ve önerge reddedilmiştir.
Şimdi, 1 inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- a) 10/2/1954
tarihli ve 6245 sayılı Harcırah Kanununun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasının
(1) numaralı bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"1. Yurt içinde veya
yurt dışında görev yapmakta iken yurt içinde veya yurt dışındaki sürekli bir
göreve naklen atanan ya da yabancı ülkelerdeki memuriyet merkezi değiştirilen
memur ve hizmetlilere yeni görev yerlerine kadar;"
b) 6245 sayılı Harcırah
Kanununun 46 ncı maddesinin ikinci fıkrası yürürlükten kaldırılmış ve aynı
maddenin son fıkrasında yer alan "kısmı," ibaresinden sonra gelmek
üzere "aynı şehirde ikamet eden" ibaresi eklenmiştir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Anavatan Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Hüseyin Özcan; buyurun
efendim. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 1210 sayılı
bütçe kanunlarında yer alan bazı hükümlerle ilgili kanun ve kanun hükmünde
kararnamelerin eklenmesi veya bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerin
değiştirilmesiyle ilgili 2 nci madde hakkında, Anavatan Grubu adına söz almış
bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, torba
yasa düzenlemesi şeklinde Meclise getirilen bu tasarı, Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 161 inci, bütçe kanunlarına, bütçeyle ilgili hükümler dışında
hiçbir hüküm konulmayacağı gerçeğinin idrakiyle getirilmiştir. Bütçedeki
Anayasaya aykırı hükümler, anayasa yargısınca iptal edilince bu kez de bunların
bütçe yasa tasarısından çıkarılıp ilgili kanun ve kanun hükmünde kararnamelere
taşınması için düzenlemeler yapılarak, Meclisin zamanı alınmaktadır.
Anayasamıza göre, Türkiye
Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir. Hukuk devletinde hak, hukuk
çerçevesinde özetlenebilir, kafadan uygulamalara yer verilmez. Hiç kimseye
kendi isteği olmaksızın zorla "şu hakkımdan vazgeçiyorum" diye bir
şeyler imzalatılamaz. Bunun adı zorbalık, adaletsizlik, keyfîlik, saygısızlık,
yani, haksızlık ve hukuksuzluktur. Kamu, kendini yükten arındırmak niyetiyle
akla hayale uymayan, gücünü memurlara yetirecek uygulamalara girmektedir.
Ancak, bu tür haksız uygulamalar yargıdan dönmeye mahkûmdur. Büyük bir kısmının
öğretmen olduğu önemli bir memur kesimi tayin ve nakilleri sırasında devletin
bu tür uygulamalarından dolayı mağdur olmaktadırlar. Ellerinden imzalı kâğıtlar
alınarak, harcırahlarından vazgeçmelerine dair bildirimde bulunmaya
zorlanmışlardır. Memurların geçim durumları ortada. Bitmiş, tükenmiş halleriyle
çocuğuna bir dondurma dahi alabilecek durumda olmayan bu memurlara bu şekilde
uygulama 21 inci Yüzyılda Türkiye Cumhuriyetine, hükümetine ve bu anlayışa
yakışmıyor.
Değerli arkadaşlar, bu
insanlar gittiğinde zorla "sen imzanı ver harcırah almayacaksın"
diyeceksin, bunlar harcırah almak için de komşusundan para alacak, döviz
alacak, tarlasını veya evini satacak, gidecek. Ondan sonra da geliyorsun belli
bir süre sonra diyorsun ki: "Arkadaşım, ben bu anaparayı ödeyeyim; ama,
faizini ödemeyeceğim." Sen bu anaparasını öderken, bu adam faizli aldı,
gitti, sıkıntıya düştü, gitti. Neden faizini ödemiyorsun?! Bir gecelik faizde
bakıyorsun devlet hemen hesabını yapıyor ve parasını alıyor, sen, bu insanları,
bu memurları, bu gerçekten emek veren, bürokraside emek veren bu insanları
mağdur etmeye hakkınız yoktur.
Değerli arkadaşlar, bütçe
kanunuyla getirilen kısıtlayıcı düzenlemenin Anayasa Mahkemesinin söz konusu
kararlarıyla hukuka aykırı olduğu saptanmış bulunmasaydı bu düzenlemelerin dahi
yapılmayacağı akla geliyordu.
22.7.2003 ve sonraki
dönemde ilk olarak 4969 sayılı Kanunun 1 inci maddesinin (a) bendinden
bahsedilmek gerekmektedir. Ülkemizde harcırah kavramına yönelik temel hukuk
metni 6245 sayılı Harcırah Kanunudur. Bu kanunun "seyahat ve vazifenin
mahiyetine göre verilecek harcırah, yol masrafı, yevmiye, aile masrafı ve yer
değiştirme masraflarıyla birlikte verilmesini icap eden haller" başlıklı
ikinci kısımda ise yer alan ve yol masrafı, yevmiye, aile masrafı ve yer
değiştirme masrafının verileceği halleri düzenleyen 10 uncu maddenin birinci
bendinde yer alan "yurt içinde ve dışındaki daimî bir vazifeye yeniden
veya naklen tayin olanlar ile yabancı memleketlerdeki memuriyet merkezi tebdil
olan veyahut bu yerlerden yurt içinde ve diğer bir daimî vazifeye tayin edilen
memurlar ve hizmetlilere yeni vazife mahallerine kadar" biçimindeki
düzenleme 12.8.2003 günlü 25197 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan ve 22.7.2003
tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe giren 4969 sayılı
Kanunun 1 inci maddesinin (a) bendiyle değiştirilmiş ve anılan bendin başına
"kendi yazılı talepleri üzerine gönderilenler hariç olmak üzere"
ibaresi eklenmiş ve bentte yer alan "yeniden" ibaresi metinden
çıkarılmıştır. Buna göre, anılan maddenin birinci bendi "kendi yazılı
talepleri üzerine gönderilenler hariç olmak üzere, yurt içinde veya dışında
daimî bir vazifeye naklen tayin olunanlarla yabancı memleketlerdeki memuriyet merkezi
tebdil olunan veyahutda bu yerlerde yurt içinde ve diğer bir daimî vazifeye
tayin edilen memur ve hizmetlilere yeni vazife mahallerine kadar"
biçiminde bir düzenlemeye dönüştürülmüştür. Bu şekliyle baktığımızda, bu
insanların, yurt içinde ve dışında olsun, bu kadar ezdirmeye, bu kadar bu
insanları perişan etmeye hakkımız var mı?!
Değerli arkadaşlar, bu
memurlar bizim memurlarımız. Gerçekten, memurlarımızın ve görevlilerimizin, bu
kadar sıkıntısı içerisinde, harcırahlarına göz dikmek ve onların faizine göz
dikmek doğru bir şey değil. Bu insanların daha mutlu olabilmesi için, daha iyi
bir görev yapması için, aksine, bunların, mağdur edilmeden, faizleriyle
birlikte ödenmesinde yarar vardır. Eğer, bu adaletsizlik böyle devam ederse,
memurlar arasındaki çalışma şevkini de bertaraf eder.
Değerli arkadaşlar,
22.7.2003 sonrasındaki dönemde, ikinci olarak, 5335 sayılı Kanunun 4 üncü
maddesinin (a) bendinden bahsetmek gerekmektedir. 27.4.2005 günlü, 25798 sayılı
Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren, 21.4.2005 günlü, 5335 sayılı
Kanunun 4 üncü maddesinin (a) bendiyle, 4969 sayılı Kanunun 1 inci maddesinin
(a) bendiyle değiştirilerek, 6245 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin birinci
bendinde yeniden değişikliğe uğramış ve anılan bendin başına "zorunlu yer
değiştirme, sınav, sağlık sebepleri ve eş durumu; bu madde uyarınca sürekli
görev yolluğu almaya hak kazananlar, eşlerinin atamaları dışında kendi yazılı
talepleri üzerine gönderilenler hariç olmak üzere" ibaresi eklenmiştir.
Buna göre, anılan maddenin birinci bendi "zorunlu yer değiştirme, sınav,
sağlık sebepleri ve eş durumu; bu madde uyarınca sürekli görev yolluğu almaya
hak kazananların, eşlerinin atamaları dışında, kendi yazılı talepleri üzerine
gönderilenler hariç olmak üzere, yurt içinde veya dışında, daimî bir vazifeye
naklen tayin olunanlar ile yabancı memleketlerdeki memuriyet merkezi tebdil
olunan veyahut da bu yerlerde yurt içinde veya diğer bir daimî vazifeye tayin
edilen memurların, bu hizmetlere yeni vazife mahallerine kadar" biçiminde
bir düzenlemeye dönüştürülmüştür. Bu değişiklikle, 27.4.2005 tarihi itibariyle,
6245 sayılı Harcırah Kanunu kapsamında bulunan kurum ve kuruluşlarda, zorunlu
yer değiştirme, sınav, sağlık sebepleri ve eş durumu, bu madde uyarınca sürekli
görev yolluğu almaya hak kazananların eşlerinin atamaları dışında kendi
harcırahları üzerinde naklen atananlara harcırah ödenmemesi amaçlanmaktadır.
5335 sayılı Kanunun 4
üncü maddesinin (a) bendi, 6245 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin birinci
fıkrası, 4969 sayılı Kanunun 1 inci maddesinin (a) bendiyle "eklenen"
ibaresi kaldırılmakla birlikte, 26.11.2005 günlü 26005 sayılı Resmî Gazetede
yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 4.5.2005 günlü esastan kararıyla, 2005/24
sayılı kararıyla, 6245 sayılı Kanunun 10 uncu maddesi gereğince bugünkü ortama
gelinmiştir.
Değerli arkadaşlar, bu
memurların eğer bir ekmek alabilecek kadar bütçesi zayıfladıysa, bu insanların
yaşam koşulları, görev aşkları gerçekten yürekler acısı olmuştur. Eğer, biz,
memurlarımıza yeteri kadar destek vermezsek; bunun yanında emeklilerimize, dul
ve yetimlerimize, bütün çalışan insanların emeğine biraz daha saygılı olup,
yaşamlarını biraz daha yükseltmek için uğraşırsak, inan edin ki, daha büyük
görevler yaparlar, daha büyük şevkle çalışırlar ve ülkemiz ekonomisine ve
bürokrasimize büyük faydaları olur. Bundan dolayı, biz, bu memurlarımızın bu
mağduriyetinin giderilmesi, faizleriyle birlikte ödenmesi konusunda Anavatan
Partisi Grubu olarak diyoruz ki, memurlarımıza sahip çıkalım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun efendim,
konuşmanızı tamamlayın.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bu memurlarımızı mağdur
etmeye, onları yoksullukla baş başa bırakmaya hakkımız yoktur diyoruz. Bu
memurlarımızın gerçekten çocuklarının geleceği için, bunların yaşam
seviyelerinin daha yüksek olması için, yaşam koşullarının daha ileriye gitmesi
için, hepimiz, iktidarıyla muhalefetiyle, yardımcı olmak zorundayız diyor, Yüce
Meclisi saygılarla selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Özcan.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına, Samsun Milletvekili Sayın Haluk Koç. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HALUK KOÇ
(Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vaktinizi çok almamaya
çalışacağım, sadece, bu maddenin içeriğiyle ilgili ve yaşanan süreçle ilgili
kısa bir bilgi vermek için söz aldım.
Değerli arkadaşlarım, bu
madde, Harcırah Kanununun -ki, 1954 tarihlidir- 10 uncu maddesinde ve 46 ncı
maddesinde bazı değişiklikler oluşturuyor. Şimdi, burada, 10 uncu maddede,
yapılan değişiklikle "zorunlu yer değiştirme, sınav, sağlık sebepleri ve
eş durumu (bu madde uyarınca sürekli görev yolluğu almaya hak kazananların
eşlerinin atamaları) dışında kendi yazılı talepleri üzerine gönderilenler hariç
olmak üzere" ibaresi çıkarılıyor ve yerine, kanun tasarısındaki 1 inci
fıkra yer alıyor. 46 ncı maddede ise ikinci fıkrayı çıkarıyor "yabancı
ülkelere gidişlerde, yukarıdaki esaslara göre hesap edilecek yer değiştirme
masrafının yarısı ödenir" çıkarılıyor; yerine, "yabancı ülkelerden
dönüşlerde, yer değiştirme masrafının yukarıdaki (c) bendine göre verilecek
kısmı aynı şehirde ikamet eden de olsa her ikisi de memur veya hizmetli olan
eşlerden yalnız birisi için hesaplanıp ödenir" diyor.
Değerli arkadaşlarım,
bunlar olumlu değişikliklerdir; çünkü, birtakım haksızlıkları ve yasa, yargı
sürecinde, sürekli olarak, Anayasa Mahkemesi, Maliye Bakanlığı ve bilhassa
Millî Eğitim Bakanlığını ilgilendiren kısımlarda sürekli olarak konu olmuş bir
sıkıntıyı giderecek açıklıktadır.
Şimdi, bu 5335 sayılı
Yasayla ilgili, Cumhuriyet Halk Partisinin, daha önce Anayasa Mahkemesine
yaptığı, haklı, o konu görüşülürken de bu kürsüde ifade ettiği -zaman zaman
eleştiri yapıyoruz, zaman zaman, ben bu deyimi de sık kullanıyorum
"özeleştiri" deyimini de ifade ediyorum- şimdi, bakın, o zaman ifade
ettiğimiz, tutanaklarda bulunan bir husus, siyasî inat demeyeceğim; ama, yani,
siyasî bir ısrarla, yanlış, ifade edilmesine rağmen -hukukî yanlış- zorla
yasalaştırıldığında neler yaşıyoruz; işte bu şekilde, esas konuşmalar bir mesai
kaybına sebep olmuyor, esas bu siyasî inat, bu siyasî ısrar vakit kaybına sebep
oluyor. Yaşadığımız örnek, çok basit… Bunun için, burada ifade ettik,
tutanaklara geçirdik, bakın, Anayasa Mahkemesinden bu döner dedik, döndü ve
bilhassa Sayın Millî Eğitim Bakanı orada oturduğu için, Hükümet sırasında…
Hakkında en çok dava açılan, Millî Eğitim Bakanlığı, bu konuyla ilgili, bu
harcırah konusuyla ilgili. Bakanlık, çok sayıda talep nedeniyle, Maliye
Bakanlığına, Anayasa Mahkemesinin, Cumhuriyet Halk Partisinin başvurusu sonunda
aldığı iptal kararları sonrasında harcırah ödenip ödenmeyeceğini sormuş. Maliye
Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığına verdiği cevapta, Anayasa Mahkemesi
kararlarının geriye yürümeyeceğini ve geriye dönük harcırah ödemesinin
yapılmayacağını belirtmiş; ancak, Danıştay ilgili dairesi, Aralık 2005
tarihinde, harcırahların -değerli arkadaşlarım, burası önemli- beş yıllık
zamanaşımı içerisinde istenebileceğine karar vermiştir. Onun kararı aynen
şöyledir. Bu bir gözlem olsun; yani, bu siyasî ısrarı bir daha sürdürmeyelim
diye, bu yargı aşamasındaki kararı okumak istiyorum. Bakın, Danıştay şöyle
diyor: "Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümezliği kuralı ile 2577
sayılı İdarî Yargılama Usulü Kanununun 10 uncu maddesi hükmünün birlikte
değerlendirilmesi sonucunda ise söz konusu Anayasa Mahkemesi kararları
uyarınca, idarelerin harcırah ödemeleri konusunda yeniden bir değerlendirme
yapıp, hak edilen harcırahı ilgilisine ödemesi, hukukun üstünlüğü ilkesinin bir
gereği olmasına karşın, idarelerin bu yükümlülüğünü yerine getirmeyerek
hareketsiz kalması durumunda, ilgililerin hukukî sonuçlarından yararlanmak
üzere, 10 uncu madde uyarınca haklarında kanunun öngördüğü işlemin yapılması
için her zaman idareye başvurmaları ve isteklerinin reddedilmesi halinde de 10
uncu maddede öngörülen usule uygun olarak idarî yargıda dava açmaları mümkün
bulunmaktadır."
Değerli arkadaşlarım,
kıssadan hisse, kıssadan hisse: Siyasî inat, hukuka karşı gelmek, eğer
söylenen, muhalefet tarafından dile getirilen hukuk kuralı gerçekten doğruysa,
o zaman "benim sayısal çoğunluğum var, ben bildiğimi yapacağım"
uygulamasının dışına çıkmak gerekiyor.
Bu anımsatmayı yapmak
için söz aldım. Dördüncü yılın sonunda bu tip örneklerle çok sık karşılaşmaya başladık.
Bunun, umarım, bundan sonraki yasama faaliyetlerinde yol gösterici olmasını
diliyorum.
Bu madde için de olumlu
oy kullanacağımızı belirtiyor; hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP ve AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Koç.
Şahsı adına, Amasya
Milletvekili Sayın Hamza Albayrak; buyurun.
HAMZA ALBAYRAK (Amasya) -
Sayın Başkan, Yüce Millet Meclisinin değerli milletvekilleri, sevgili
vatandaşlarım; hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum. Görüşülmekte olan 1210
sıra sayılı kanun teklifinin 2 nci maddesiyle ilgili olarak söz almış
bulunuyorum.
Değerli arkadaşlar,
kamuda görev yapan memurlar, işçiler ve hizmetliler, 6245 sayılı Harcırah
Kanunu hükümlerine göre, geçici ve sürekli görev olmak üzere iki tür harcırah
almaktadırlar.
Bu zamana kadar, geçici
görev harcırahında, uygulamada herhangi bir problem yaşanmadı; ancak, gerek
yurtiçi gerek de yurtdışı naklen atamalarla ilgili sürekli görev harcırahında…
Özellikle kamu çalışanlarının, ben harcırahsız tayine razıyım, yeter ki beni
şuradan şuraya tayin edin, harcırah almayacağım diye dilekçeli müracaatı
üzerine, bugüne kadar uygulamada olduğu üzere, naklen atamalar yapıldı yurt
içinde ve yurt dışında. Bu vatandaşlarımızın hukuken hakkı olan, 6245 sayılı
Harcırah Kanununa göre hukuken hakkı olan alacakları, kendi istekli tayin
talepleri doğrultusunda, sürekli görev harcırahları ödenmedi. Bilahara, bu
dilekçeyi veren vatandaşlarımız idarî yargıya başvurdular. İdarî yargı bunların
zorunlu giderlerini, sürekli görev nakli nedeniyle zorunlu giderlerinin
karşılanmasını; yani, zatî ve aile harcırahlarının, yol giderlerinin, yolda
geçen süreye ilişkin yevmiyelerinin ödenmesini karara bağladı.
Bu kanunla, bu
düzenlemeyle, bu ikilem ortadan kalkıyor ve 1.1.2002 tarihinden günümüze
kadarki süreçte, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren, kişilerin
bulundukları yerde -nerede olurlarsa olsun- üç ay içerisinde, en az, en geç üç
ay içerisinde müracaatları halinde, 1.1.2002'den günümüze kadarki hak etmiş
olduğu harcırahlar kendisine ödeniyor.
Şimdi, bizden önceki bir
konuşmacı arkadaşımız şunu dile getirdi. Dedi ki: "Efendim, 1.1.2002
tarihinden beri bu kişilerin alacakları neden faiziyle birlikte ödenmiyor da, o
günkü hak etmiş olduğu para ödeniyor?"
Peki, şu soruyu şöyle de
sormak gerekmez mi değerli arkadaşlar: 1.1.2002'den beri sürekli görev
harcırahını hak etmiş olan kişilerin hakları bu zamana kadar niye ödenmedi?
Hani, halk tabiriyle bir
söz vardır ya "olsa, dükkân sizin" diye. İmkânlarımız var, şu anda,
bunların birikmiş, sürekli görev harcırahını ödüyoruz. İmkânlar bol olsa,
elbette ki bunlar reevaluation'a tabi tutularak, yeniden değerlendirilerek,
bugünkü rayiç değeriyle elbette ki ödenir; ama, bu mağduriyetin önlenmesi için
şu 2 nci maddeyle yapacağımız değişiklik, azımsanamayacak, küçümsenemeyecek bir
gasbedilmiş hakkın iadesidir; bu Yüce Meclis de bunu yerine getirme onurunu
yaşıyor.
Hayırlı olacaktır diyor,
saygı sunuyorum, sevgi sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Albayrak.
Şahsı adına, Kayseri
Milletvekili Sayın Mustafa Elitaş; buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Değerli arkadaşlar, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu tasarı, gerçekten,
bugüne kadarki yapılan uygulamalardaki yanlışlıkların ortadan kaldırılmasıyla
ilgili çok önemli bir hüküm ifade ediyor. Tasarının geneli üzerindeki yaptığım
konuşmada da bir cümleyle şunu ifade etmiştim: Bu tasarı, Plan Bütçe
Komisyonuna geldiğinde 25 maddeydi; ama, Komisyondaki değerli milletvekili arkadaşlarımızın,
mademki bir değişiklik yapıyoruz, Anayasa gereği, Anayasa Mahkemesinin aldığı
karar gereği bir değişiklik yapıyorsak, o andaki konuyla ilgili ihtiyaçları da
bertaraf etmenin yollarını bulalım dedik. Hakikaten, tasarıya, komisyondaki
bulunan bütün arkadaşlarımız katkıda bulunmuşlardır. Değerli Muhsin Koçyiğit,
Selami Yiğit; arkasından, Cumhuriyet Halk Partisinin değerli milletvekili
arkadaşlarımız olmak üzere, bu tasarıya katkıda bulunmuşlardır.
Bugüne kadar, harcırahla
ilgili, Harcırah Kanununun 10 uncu maddesinde yazmasına rağmen, kendi isteğiyle
başka bir yere naklini, tayinini isteyen insanlara herhangi bir ödeme
yapılmayacağı yazılmasına rağmen, değerli vatandaşlarımız bu kararı mahkemeye
intikal ettirmişler ve kazanmışlar. Kazanılan bir hakkın, bütün insanları
mahkeme kapılarında yormamak amacıyla, bu yasa maddesi düzenlenerek, bundan
sonra, kendi isteğiyle veya isteği dışında, her ne şekilde olursa olsun, bir
yerden bir yere nakli, tayini çıkan memurlarımıza, çalışanlarımıza, Harcırah Kanunu
gereği, hiçbir şarta bağlı olmadan ödeme yapılmanın ifadesidir.
Yine, Harcırah Kanununa,
46 ncı maddesine eklenen bir hükümle birlikte, yurt dışında olup da başka
şehirlerde çalışanların bir yerden bir yere nakilleri olması durumunda, hem eşe
hem de kendisiyle ilgili harcırahın ödemesinin yapılmasını anlatmaktadır ki,
gerçekten güzel bir düzenlemedir.
Ben, katkıda bulunan,
bulunacak arkadaşlarıma teşekkür ediyorum; tasarının hayırlı uğurlu olmasını,
maddenin hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Elitaş.
Madde üzerindeki
konuşmalar tamamlanmıştır.
Soru-cevap kısmına
geçiyoruz efendim.
Sayın Sarıbaş, buyurun.
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Sayın Başkan, delaletinizle Sayın Bakana sormak istiyorum. Gerçi,
esas soru sormak istediğim Sayın Bakan burada yok ama.
Biliyorsunuz arkadaşlar
"com.tr" uzantılı internet siteleri var. Bu siteler -ben bilmiyorum,
ama, bilmiyorsam aydınlatsınlar- genelde şirketlere ve ticarî kuruluşlara
verilen bir internet sitesi. Sayın Maliye Bakanının adına da, böyle bir, şahsı
adına da, şirketler ve kuruluşlara verilmesi gereken, şahsı adına da verilmiş
bir internet sitesi var ve bu internet sitesinin bağlı olduğu telefon da Maliye
Bakanlığının Özel Kalem Müdürlüğündeki telefon. Şimdi, Sayın Bakan, kendi
şahsına ait bir internet sitesini Maliye Bakanlığının Özel Kalemindeki devlete
ait telefonla nasıl irtibatlandırmış, bunu sormak istiyorum; bir.
Bir Sayın Bakanın eşi
İstanbul'da devlete ait bir aracı çarptırdı. Bu araç yapıldı mı, ne kadar
masraf çıktı, Maliye ne kadar para ödedi? Bunu öğrenmek istiyorum; iki.
Sayın Bakan, oğlu,
kızıyla birlikte bunca ticarî şirketlerin içinde oldular, paralar kazandılar,
çocukları afiyet içerisindeler. Ne kadar Gelir Vergisi ödedi 2005 yılında, bunu
merak ediyorum, şirketleri ve şahısları adına? Bunları duymak istiyorum.
Sorum bu kadar Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Sarıbaş.
Sayın Koçyiğit, buyurun.
MUHSİN KOÇYİĞİT
(Diyarbakır) - Teşekkürler Sayın Başkanım.
Sorumu Sayın Bakanıma
soruyorum: Millî Eğitim Bakanlığı aleyhine harcırah nedeniyle açılan dava
sayısı kaçtır? Bunlardan kaçı Bakanlık aleyhine sonuçlanmıştır? Ayrıca, Türkiye
genelinde ödenmeyen harcırahlar nedeniyle hak sahiplerine ödenmesi gereken
harcırah tutarı ne kadardır, açıklar mısınız?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Koçyiğit.
Sayın Tüysüz…
TURAN TÜYSÜZ (Şanlıurfa)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkan; sizin aracılığınızla Sayın Bakana bir soru
yönelteceğim.
Bu tasarı kapsamında,
1.1.2002 tarihinden sonra, yazılı olarak harcırah istemeyenlere geriye dönük
olarak harcırah verilmesi istenmektedir. Bu, son derece gereksiz bir
uygulamadır. Bu itibarla, bu maddenin Anayasa Mahkemesinden döneceği hususuna
katılıyor musunuz? Bu maddede, neden, anaparaların ödenmesi konuşulmuşken
faizlerin ödenmesi gündeme alınmamıştır? Ayrıca, neden 2001 yılı baz
alınmıştır?
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Tüysüz.
Sayın Özdoğan, buyurun.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Delaletinizle Sayın Hükümete tek bir soru
sormak istiyorum.
Bundan bir süre önce,
öğretmenlerimizin ekders ücretini, saat olarak 3,5 YTL'den 5 YTL'ye
çıkarmıştık. Ancak, aldığımız habere göre, daha sonra Millî Eğitim Bakanlığında
hazırlanan bir yönetmeliğe göre öğretmenlerimizin girmesi gereken mecburî ders
sayısı artırılmış; hatta, o kadar ki, kendi okullarında bunu bulmazlarsa aynı
şehirdeki başka okullarda da girme mecburiyeti getirilmiş ve dolayısıyla,
artırdığımız bu ücret buhar olup gitmiştir. Bu, nedendir; bunu sormak
istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özdoğan.
Sayın Eraslan, buyurun.
MEHMET ERASLAN (Hatay) -
Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Aracılığınızla Sayın Bakanıma sormak istiyorum.
Kanun tasarısı
görüşülürken maddelerle ilgili grup adına konuşma imkânı varken AK Parti
sözcülerinin grupları adına konuşmayıp da sadece şahısları adına üç beş kelam
edip kürsüden inmelerini, burada, Doğru Yol Partisinin iki milletvekilinin
konuşmasını engellemek üzere mi yapılan bir strateji olduğunu sormak istiyorum
ve hassaten, bu soruyu cevaplandırmasını istirham ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Eraslan,
bu sorunun Hükümetle bir ilgisi olamaz. Bu soruyu, siz, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubuna sorabilirsiniz.
MEHMET ERASLAN (Hatay) -
Sayın Başkanım, Sayın Bakan Hükümetin bakanı, sözcüler de İktidarın
milletvekili.
BAŞKAN - Sizi anlıyorum…
MEHMET ERASLAN (Hatay) -
Dolayısıyla, hem kanun tasarısıyla
ilgili hem de Hükümetle hem de sözcülerle
ilgili; İktidarla ilgili bir soru sordum ben.
BAŞKAN - Sayın Eraslan,
şimdi, bu konuda asla sizinle tartışmaya girmek istemiyorum.
MEHMET ERASLAN (Hatay) -
Gerek yok zaten Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sizi anlıyorum…
MEHMET ERASLAN (Hatay) -
Ben, sadece bir soru sordum.
BAŞKAN - Sizi anlıyorum.
Yalnız, ben, İçtüzüğe göre hareket edeceğime göre, bunun muhatabı bir Hükümet
mensubu olamaz. Bu bakımdan, bu, İçtüzüğe göre, cevaplandıracak…
MEHMET ERASLAN (Hatay) -
Sayın Başkanım, sizlerin beni anladığını ifade ettiğiniz için, size teşekkür
ediyorum
BAŞKAN - Ama, siz
düşüncenizi zabıtlara geçirdiniz.
MEHMET ERASLAN (Hatay) -
Bizi anladığınızı ifade etmeniz, aslında, sorumuzu cevaplandırdığınız anlamına
geliyor.
Sizlere teşekkür ediyorum
ben.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Akdemir…
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) -
Sayın Başkanım, aracılığınızla, Sayın Millî Eğitim Bakanımıza bir sorum var.
Hükümet kararnamesiyle
Kars Kafkas Üniversitesine bağlı olarak Iğdır'da açılmasını kararlaştırdığınız
ziraat fakültesinde, şu anda, kadro sıkıntısı dolayısıyla eğitim olamayacak. Bu
nedenle, Kars Kafkas Üniversitesine bağlı kapalı kadroların açılmasını
kararlaştırdınız mı ya da Kars Kafkas Üniversitesinin de eğitim ve öğretiminin
aksaması dolayısıyla yeni kadrolar tahsis etmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Akdemir.
Sayın Güler, süremiz
doldu malumunuz; cevap süresinden sonra vaktimiz kalırsa, memnuniyetle…
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) -
Zaten, cevap vermeyecektir Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Bakan.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkanım, görüşülmekte olan yasa tasarısıyla ilgili
olan sorulara yazılı cevap verilecektir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
Buyurun Sayın Güler.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakandan da farklı
bir söz beklemiyoruz; çünkü, son günlerde, Hükümetin tüm temsilcilerinin
buradaki soru önergelerimize cevap vermemesini anlamakta da zorlanmıyoruz.
Bugün yaşanılan bu
sıkıntıları göz önünde bulundurduğumuzda, aslında, temel çözüm unsuru da
toplusözleşme görüşmelerinde alınması gereken tedbirlerdi; ama, önünde büyük
bir engelle çıkartılan yasada, maalesef, tıkanıklık gösterildi.
Şimdi, özellikle grevli
toplusözleşme yetkisi olmayan kamu personelinin, özellikle devlet memurlarının
sözleşmesinde bu tür tedbirlerin alınması gibi, ne gibi çalışmalar vardır;
Sayın Bakandan… Merak ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Güler.
Sayın Koçyiğit, buyurun.
MUHSİN KOÇYİĞİT
(Diyarbakır) - Sayın Başkan, Sayın Millî Eğitim Bakanına soruyorum.
Burada sorulara cevap
vermemesi bilgisizliğinden mi kaynaklanıyor yoksa Yüce Meclisi hiçe saymasından
mı? Bunun cevabını almak istiyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Koçyiğit.
Sayın Bakanım,
ekleyeceğiniz bir şey var mı? Yok.
Teşekkür ederim.
Soru-cevap faslı
tamamlanmıştır.
Madde üzerinde 2 önerge
vardır; okutacağım geliş sırasına göre ve aykırılığına göre de işleme alacağım.
Buyurun.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1210 sıra sayılı kanun
tasarısının çerçeve 2 nci maddesinin (a) bendiyle düzenlenen 10/2/1954 tarihli
ve 6245 sayılı Harcırah Kanununun ek 10 uncu maddesinin beşinci fıkrasının (l)
numaralı bendinde geçen "merkezî" ibaresinin "merkezindeki
görevi" şeklinde değiştirilmesini arz ederim.
Tevfik Akbak
Çankırı
BAŞKAN - İkinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1210
sıra sayılı Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 2 nci maddesinin birinci
fıkrasında "görev yerlerinin" ibaresinden sonra "yola çıkıştan
varışına" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ömer Abuşoğlu Süleyman
Sarıbaş
Gaziantep Malatya
BAŞKAN - Sayın Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Hükümet
katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Katılmıyoruz efendim.
Sayın Sarıbaş önergesini
açıklayacak.
Buyurun efendim.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Değerli arkadaşlar, görüşmekte olduğumuz 1210 sıra sayılı kanun
tasarısının 2 nci maddesi, devlet memurlarımızın, yani, kamu görevlilerimizin
Harcırah Kanununu düzenleyen bir madde.
Şimdi, devlet
memurlarına, geçmişte, 2001'den beri, hakikaten ellerinden bir dilekçe alarak,
insan haklarına, temel hukuk kaidelerine aykırı olarak aldıkları bir dilekçeyle
"harcırah istemiyorum tayinimi yap" karşılığında bir ibare alarak,
harcırahsız olarak atamaları yapıldı; yani, yolluk ve harcırah ödenmedi bu
memurlarımıza. Zaten, memurlarımıza ödediğimiz para belli; yani, adamı İstanbul'dan
Kars'a tayin edeceksiniz, kamyon tutacak, üç dört günü yolda geçecek, çoluğuyla
çocuğuyla perişan olacak; ama, adam Karslı, İstanbul'da geçinemiyor, hayat
şartları pahalı, mecburen -örnek veriyorum tabiî Kars'ı; bu, başka ilimiz de
olabilir- gidecek ve bir de Maliyenin -tabiî bu giderken- yol hesaplamaları
vardır. Her nedense en kısa yoldan hesaplarlar; yani, mutat yolları da
çıkarlar, mutat yollarından götürmezler kilometre üzerinden harcırah verdikleri
için. En kestirme yol… Bazen, o kestirme dedikleri yolda, yol da, araç da
bulmak mümkün değildir. Ne kadar az verirsem, ne kadar az ödersem; yani,
tayinini yaptığım memurun ne kadar gırtlağını sıkarsam, ne kadar onu acze,
yoksulluğa, sefalete mahkûm edersem şeklinde bir anlayışları vardır Maliye
yönetiminin. Halbuki, bu Maliye yönetiminin üst bürokratlarının hiçbirinin,
hangi kanundan, hangi yan kanundan, hangi yan ücretten ne kadar aldığını da
kimse bilmez, hiç kimse bilmez, en çok parayı alırlar onlar; ama, bordrolarında
aldıkları ücretlerin hangi kanunlarda nasıl
ortaya çıktığını hesaplayacak hiç kimse olmaz.
Bakın, Kamu Personel
Yasasına en çok karşı çıkan onlardır; çünkü, dikey ve yatay skala, tek başına
bütün memurlara şamil olacak şekilde düzenlendiği takdirde beyefendilerin maaşı
belli olur. Halbuki böyle karışık bir
sistemde, kimin nereden aldığı belli olmayan, kimsenin bordro hazırlamasının
mümkün olmadığı bir sistemde, beyefendiler, aldıkları ücretin ne olduğu -kamu
tarafından veya diğer kamu görevlileri, başka kurumlarda çalışan kamu
görevlileri tarafından- ne kadar alındığı belli olmasın diye kesinlikle
karşıdırlar. Çünkü, 1990'lardan beri yaklaşık onaltı senedir, bu ülkede, gelen
bütün hükümetler, devlet personel rejimini yeniden düzenleyeceğini, bütün
hükümet programlarında, bütün beyannamelerinde millete taahhüt etmiştir, kamu
görevlilerine taahhüt etmiştir; ama, maalesef ve maalesef, bir türlü adım
atamamıştır. Niye atamamıştır; çünkü, Maliye bürokratları oraya dürterler.
Maliye bürokratları dürterler; çünkü, onlara göre, Maliyeye göre malı ye,
mülkiyeye göre mülkü ye -başkasını da söylemiyorum- bir genel kaide
prensibidir. Kendileri, malın, musluğun başında oldukları için, kendilerine
göre bütçe kanunlarında özel hükümler koydururlar, kendilerine göre birtakım
şeyler yapar; ama, diğer taraftan, nüfusta çalışan, tapuda çalışan, adliyede
çalışan gariban memurun harcırah almaması için de bunların bulduğu bir
yöntemdir. Yani, dilekçeyi ver, harcırah istemiyorum dersen… Maliye
bürokratlarının bulduğu bir yöntemdir. Yani, bu yöntem durup dururken çıkmadı
veya bu uygulamayı yapan hükümetlere bir yerden gelmedi bu; hükümetlere ilham
da gelmedi böyle yapalım diye. Bürokratlar önerdiler bunu geçmişte. Niye
önerdiler; çünkü, üst bürokratlar zaten gittikleri yere Sayın Bakanın onayıyla
istedikleri şekilde gidiyorlar, uçakla gidiyorlar bilmem ne; ama, gariban
devlet memurunu buradan İstanbul'a göreve gönderirsiniz, -ona, bilmiyorum şu an
kaç para, biraz sonra Sayın Bakana soracağız, herhalde yazılı olarak verir
günlük harcırah kaç para olduğunu- adam nerede yatacak; otele gitse o harcırah
yetmez; günde üç öğün yemek asla yiyemez o harcırahla; hele taksiye binmesi,
bir yerden bir yere gitmesi hiç mümkün değildir o harcırahla; ama, ondan görev
beklenir.
Hiç kimse, bu Harcırah
Kanunuyla geçici göreve veyahut da bir başka yerde bir göreve gitmek ister mi;
hayır. Adamın otel parasını vermiyorsunuz cebine, yatacağı yerin parasını
vermiyorsunuz.
Peki, eskiden hanlar
vardı büyükşehirlerde, han man olsa belki gider yatarlar; ama, şimdi onlar da
kapandı, oteller var. Bu gariban memuru, hiç değilse, karnını doyuracağı, günde
-gittiği yerde, geçiçi gittiği yerde- üç öğün yemek yiyeceği, bir sıcak çorba
içeceği, adam gibi de bir otelde yatacağı harcırahı verin, verin… Ha, geçmişte
vermediklerinizi de verin; ama, devlet, millete hizmet için örgütlenmiş örgütlü
bir varlık.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Devamla) - Sayın Başkan, bitiriyorum.
BAŞKAN - Buyurun.
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Devamla) - Millete hizmet etmek için istihdam ettiği, kendisine hizmet eden,
kendisinin ajanı, kendisinin memuru olan memurundan, gırtlağından keser mi veya
onun geçmişte vermediği hakkını, faizini vermemek!.. Yani, paranın, her gün
ekonomik değeri değişiyor. İşte, bir hafta evvel veya bir ay evvel yüzde
10-12'lerde, 13'lerde olan şey yüzde 20'ye çıktı, yaklaşık yüzde 146 arttı.
Hadi, artıralım harcırahları da yüzde 146! Paranın ekonomik değeri değişti bir
ayda. Bunu yapmayacaksınız, adama yatacağı bir harcırah, üç çorba içeceği bir
harcırah vermeyeceksiniz, naklederken adamın yolluğunu vermeyeceksiniz,
gasbedeceksiniz, elinizde tutacaksınız, ondan sonra, o paranın ekonomik
değerinin değiştiğini de dikkate almadan, faiz de ödemeden… "Talep
ederse…" Ne demek talep ederse?! Kapısına götürüp ödemek zorundasınız.
Saygılar sunuyorum.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Sarıbaş.
Gerekçesini dinlediğiniz
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1210 sıra sayılı kanun
tasarısının çerçeve 2 nci maddesinin (a) bendiyle düzenlenen 10/2/1954 tarihli
ve 6245 sayılı Harcırah Kanununun ek 10 uncu maddesinin beşinci fıkrasının (I)
numaralı bendinde geçen "merkezî" ibaresinin "merkezdeki
görevi" şeklinde değiştirilmesini arz ederim.
Tevfik Akbak
Çankırı
BAŞKAN - Sayın Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Sayın Hükümet?..
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Katılmıyorsunuz.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Bu önergeyle
cümlenin daha kolay anlaşılması ve dil bozukluklarının giderilmesi
amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- 6245 sayılı
Harcırah Kanununa aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"Geçmişe yönelik
harcırah ödenmesi
GEÇİCİ MADDE 5- Bu Kanun
kapsamında bulunan kurum ve kuruluşlar ile özel hükümler gereğince bu Kanun
kapsamı dışında kalan tüm kamu kurum ve kuruluşlarında;
a) 12/12/2001 tarihli ve
4726 sayılı 2002 Malî Yılı Bütçe Kanununun 6 ncı maddesinin (g) fıkrası
uyarınca 1/1/2002-31/12/2002 tarihleri arasında; 26/12/2002 tarihli ve 4776
sayılı Kanunun 7 nci maddesi uyarınca 4726 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinin (g)
fıkrasına binaen 1/1/2003-31/3/2003 tarihleri arasında, başka yere naklen
ataması yapılanlardan harcırah talep etmediklerine ilişkin yazılı beyanda
bulunanlardan,
b) 29/3/2003 tarihli ve
4833 sayılı 2003 Malî Yılı Bütçe Kanununun 51 inci maddesinin (f) fıkrası
uyarınca, 1/4/2003-21/7/2003 tarihleri arasında kendilerinin yazılı talebi
üzerine naklen ataması yapılanlardan,
c) 31/7/2003 tarihli ve
4969 sayılı Kanunun 1 inci maddesinin (a) bendi ve 4/7/2001 tarihli ve 631
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 14/A maddesi uyarınca, 22/7/2003-26/4/2005
tarihleri arasında kendi yazılı talepleri üzerine naklen ataması yapılanlardan,
ç) 21/4/2005 tarihli ve
5335 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin (a) bendi uyarınca, kendi yazılı
talepleri üzerine naklen ataması yapılanlardan,
harcırah ödenmemiş
olanlara, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 31/12/2006 tarihine
kadar, en son görev yaptıkları yerdeki idareye kendilerinin veya ölümleri
hâlinde kanunî mirasçılarının başvurmaları durumunda, başvuru tarihinden
itibaren üç ay içinde bu Kanunun ilgili hükümleri uyarınca naklen atandıkları
tarihte müstahak oldukları harcırah, faiz hesaplanmadan ödenir."
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, madde üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına Mersin
Milletvekili Sayın Hüseyin Güler. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlar;
kısaca adına torba kanunu diyeceğimiz tasarının 3 üncü maddesi üzerinde Grubum
adına söz almış bulunmaktayım; Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, burada birkaç defa
söylendi. Bu işin hukuk tekniğine bakacak olursak, bir hukukçu olmamama karşın,
ama, bir milletvekili olarak, bu kanunun tanımlanmasından, çıkarılmasından,
baktığımız andan itibaren baştan aşağı aksaklıklarla dolu. Ama, şekil yanlış,
içeriği de doğru. Bu kanunun 3 üncü maddesine biz de katılıyoruz. Geçmişinde,
birçok kurumda, özellikle hukuk danışmanlığı yapıp da emeğinin karşılığını
alamayan hukukçulara verilecek özlük hakları açısından olumlu bir yaklaşım.
İkincisi ise, baktığımızda,
bu olayda, geçmişten alacağı yol harcırahlarının dahi Danıştay tarafından beş
yıllık kapsam içerisine alınıp ve biraz önce bir AKP milletvekili arkadaşın
ifade ettiği gibi, herkesi mahkeme kapılarında süründürmek değil de bugünkü
çıkartacağımız kanunla bunların önünü açmak…
Hepimiz çok iyi
biliyoruz, aslında "devlet memuru" deyince, gerçekten, özlük hakları,
çalışma koşulları açısından baktığımızda ciddî anlamda travma yaşayabilecek bir
düzeyde; yani, büyük şehirler, devlet memurları için, artık, sürgün bölgesi
oldu. Kırsal diyebileceğimiz, kendi örf, âdet, gelenek, göreneklerine göre
mütevazı bir yaşam idame ettirebileceği bir ilin arayışı içerisinde. Aslında,
onurlu yaşamın kavgasının peşinde.
Görüyoruz ki, bir yol
harcırahını bile çok gördük. Bugün, devlet, alacağına şahin, vereceğine karga
misali. Bugün, devletin alacaklarına günlük reel, faizler uygulanırken,
borçlarına karşı neden bu kadar faiz uygulamamasını anlamakta da pek de
zorlanmıyoruz. Aslında işin niyeti belli. Bugün borçlar açısından devlete
baktığımızda, sürdürülebilir; yani, faizdışı fazlanın tutturulabilmesi için,
kısaca, yakaladığından alabileceğini almak…
Peki, gücü devlet
memuruna, işçisine, köylüsüne yeten, bugün vergilerini dahi, Gelir Vergisinden
çok sadece, dolaylı vergilerle kendini toplayan bir sistemin ayakta kalması
mümkün olabilir mi? Ama, işçiyse, memursa, hele bordro mahkûmuysa yapış
yakasına; ne olsa, eli senin elinde ve mahkûm. Bir devlet memurunun, artık,
tayin süreci bile işkenceye dönüştü; ne olsa, onun yerinde binlerce, hatta, bir
milyondan fazla devlet memuru olabilecek gençlerimiz mevcut. Bu da, onlar için
handikap. Sayın Başbakan bir sözünde "ey çalışanlar, unutmayın, işsizlerin
durumunu göz önünde bulundurduğunuzda, sizin yerinizde milyonlarca insanın gözü
var" demişti. Bir başbakan, artık, bunları diyebiliyorsa bir çalışan için,
bunlara bu gözle bakabiliyorsa, vallahi söylenecek çok da fazla bir söz yok.
Tabiî ki, bu kanuna genel
anlamda baktığımızda içerik doğru -biraz önce ifade ettik- ama, yaklaşık altı
ay önce, bu kanun tasarısında, tekrar gündeme geldiğinde, biz anamuhalefet
olarak, muhalefet olarak, gereken yapıcı bir boyutta mesajımızı vermiştik.
İfade ediyoruz, bugünkü
aksaklıkların kısmen giderilmesi mümkün olabilecek, geçmişin yaralarını kısmen
saracak; ama, ne olacak sorarım size? Devlet memurunun aldığı bu harcırahla
günlük borcunu ödeyebilecek, kısmen merhem olabilecek bir düzey... Çünkü, Türk
toplumunun, temel bir, artık, kanıksanmayacak bir anlayışı hâkim: Türküm,
doğruyum, borçluyum; yani, kısaca, devlet memuru da borçlu. Bırakın, artık,
borçlanacak gücü kalmadı. Bu yol harcırahlarıyla bir derece nefes alabilecek,
kısmen borcunu; yani, kredi kartını ödeyebilecek küçücük bir espri katacak
yaşamına. Yine de, yüreğimizde…
Tabiî ki, bu yol harcırahları
alınteridir, hakkıdır, hakkı olmayan hiçbir şey istenmiyor. Dilenci değildir
devlet memuru. Devlet memurum, onurlu, ilkeli, üretken bir yapıda, bu ülke
sevdasıyla donanmış büyük bir yurtsever toplum vardır. Bunun önünde, üretimin
önünde, engelleyecek, sadece şeklen, mesaisini dolduracak, kısmen, devlet
memuru da var; ama, bu suç onların değil. Sistem, verimsizliği, maalesef,
kendine alışkanlık ve referans kabul etti. Biz de diyoruz ki, bu toplumun temel
sıkıntısı, üretimsizlik.
Bugün, hepimiz şahit olduğumuz,
Sayın Maliye Bakanı yine… Tabiî ki, özellikle reel faizle geçimini sağlayan -ve
geçim de diyemiyorum tabiî- havuduyla götüren kesimden, yine, vergisini
almamayı bu ülkenin kurtuluşu gibi algıladı. Tabiî, gücü yetmiyor sistemde… Üç
gün kulağı çekildi; Sayın Hükümet, buna karşı direnemedi; ama, işçisine,
köylüsüne gelince, enflasyon, birçok mazeretler… Ama, sonunda, gelirler
açısından baktığımızda, geliri, enflasyona göre çok çok düşük.
Bugün, aslında, devlet
memurunun, enflasyon karşısında alacağı var, yılbaşında verilen, artan zam
oranıyla değerlendirdiğimizde, bugünkü enflasyon karşısında alacaklı. Bunu,
Hükümet olarak verebiliyor musunuz; hayır. Çünkü, IMF'ye daha niyet mektubunu
sunmadınız. İçinde neler var… Bunlar da mı vardı acaba?! Yoksa, bunların, niyet
mektubunun dışında faizdışı fazlalığı tutturmak için "işte, ne
yapalım…" Kaç bin kişi olduğunu da bilmiyoruz; burada, Hükümet
aydınlatırsa, sevineceğiz. Bunlar bir istatistikî veri. Uzun zamandır sizin
döneminizde mağdur olan büyük miktarda devlet memurlarının sıkıntıları bunlar.
IMF'siz hiçbir adım
atmıyorsunuz, atmamaya da özen gösteriyorsunuz. Bugün, niyet mektubu dediğiniz
zaman… Seçim bildirgenizde ve seçim döneminde, hatırlarsak, biraz hafızaları
yoklarsak, "IMF'den kurtaracağız" dediniz; seçim olduktan sonra
"ya, ne yapalım, devletin devamlılığı açısından IMF'yle ilişkilere
devam" diyoruz. Peki, bugün, biraz önce, yine, bir İktidar milletvekili
arkadaş, Merkez Bankasının döviz rezerviyle övündü. Bu döviz rezervini -sormak isterim
size- niye biriktirirsiniz siz? IMF'den, gidiyorsunuz, 1 miyar dolar için
vermediğiniz taviz kalmıyor. Yüzde 8 civarında faiz; sizin rezervinizdeki
dövize uluslararası bankalardan aldığınız yüzde 1 civarında. Yani, bu hesaba
şaşmak lazım. Çünkü, o döviz rezervini biriktirmediğiniz zaman, sıcakparanın
gelmeyeceği apaçık belli.
Ha, bugün, birkısım reel
ekonomi dışında, faizle geçimini sağlayan büyük bir kitle, tabiî ki, gözünü o
döviz rezervine dikmiş. Ülkenin, yaklaşık, değeri diyebileceğimiz, birikimi
diyebileceğimiz bir ortamda, Merkez Bankasının müdahalesi beklenmekte. Döviz
fırlamaya devam ediyor; yani, yüzde 30'un üzerinde bir devalüasyon... Adına ne
derseniz; isterseniz kur ayarlaması deyin, bunun ekonomi dilindeki anlamı
devalüasyondur.
Övünebilirsiniz "biz
geldiğimizde 1 700 liraydı, bugün 1 600 küsur" diyorsunuz; o, sizin
inisiyatifinizde değildi ki zaten, bugün de sizin inisiyatifinizde değil. Döviz
yükselmeye devam etmekte ve bu ülkenin, her geçen gün, yok pahasına, değeri
düşmekte.
İfade edildiği gibi,
IMF'nin borcunu döviz rezervlerinizle ödeyin dediğimizde "ya, IMF'yle
ilişkiyi koparmak, bu ülke adına, yarınlar için zararlı olur…" Yani, korku
ve kaygı… IMF'yle nereye kadar?! Ama, Türk vatandaşına, çiftçisine, köylüsüne
yüreklice davranırken IMF karşısındaki bu tavrınıza, ben, ülkem adına üzüntümü
bildiriyorum.
Evet, IMF'nin niyet
mektubu dışında, bugünlerde hazırladınız niyet mektubunu… Hükümet buradaysa
lütfen açıklasın; çünkü, bu kanunlarla ilgili, burada, yasama ve denetleme
görevimizi yapmamız gerekirken, sadece şekilden öteye gitmiyor. Hükümet
"yazılı cevap vereceğim" diyor, o sorularımıza da yazılı cevap
maalesef vermiyor. Yani, bu, kamuoyunda dahi -milletvekili olarak- bu kanunlar
tartışılmadan geçtiği halde, kamuoyunun bilgisi, maalesef, daha da asgarîye…
Çünkü, halkımın büyük bir kısmı, açlık, sefalet, günlük yaşamını idame eder ve
onun kavgasının peşinde. Yasalardan, kısmen kendi yarınlarına umut olabilecek
kanunların çıkmasını beklerken… Ama, çıkmayacağını da çok iyi biliyor. Günlük yaşamında,
artık, yalan duymak istiyor; çünkü, verilen vaadin hiçbiri gerçekleşmedi. Bu
ülke, AKP yılları -tarihin not defterine çizmek istiyorum- kayıp yılları,
kayıp!.. Burada, gelip, en ufak bir şekilde, başarınızla övünebileceğiniz, net
olarak da söyleyebileceğimiz doğru dürüst bir veri yok.
Sistemin bütünlüğüne bir
bakın…
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - İyi göremiyorsun.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) -
Keşke sizin gözünüzle görebilsek dünyayı…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) -
Bir hekim olarak, olayın nasıl algılanıp nasıl sorgulanması gerektiğinin
bilincindeyiz. Sizin gözünüzle dünyayı algılayabilseydik… Aslında, bire bir
oturup kulislerde sohbetimizde sizler de isyan halindesiniz; ama, sesli düşünecek
kadar da… Duygularınız ve bilgileriniz baskı altında.
Keşke bunlarda biz
yanılsak, kamuoyu mutluluğunu ifade etse…
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Keşke farkına varsanız.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) -
Yoksulluğun ve sefaletin göstergesi yeşilkartlardı; sizler, bunlarla
övünüyorsunuz.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - "Keşke farkına varsanız" dedi.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) -
Biz farkındayız. Yapılan her türlü başarıya katkımız hazırdır. Bugün, Tayyip
Beyin önündeki yasal engelin kaldırılması için de oy verdik, inanarak verdik,
bu ülkenin demokrasisi adına; ama, sizlerin, en ufak bir önergemizde olumlu bir
katkınızı dahi görmedik. Bu da sizin samimî olup olmadığınızı gösterir. Takdir
de kamuoyunundur.
Bu kanuna, çalışma
hayatında başarılar ve çalışan devlet memuruna kısmen de katkıda bulunacağının
bilinciyle olumlu baktığımızı ifade ediyoruz ve hayırlı uğurlu olmasını
diliyorum.
Saygılar sunuyorum.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Güler.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına, Adana Milletvekili Sayın Kemal Sağ; buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA KEMAL SAĞ
(Adana) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 1210 sayılı bütçe yasalarında yer
alan bazı hükümlerin değişmesi hakkındaki tasarı hakkında Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tasarının bu maddesiyle
Harcırah Yasasına bir geçici madde eklenmekte ve 2003 yılı başından bu yana
ödenmeyen birkısım harcırahların ödenmesine imkân verilmektedir.
Ben, bu konuya girmeden
önce, izin verirseniz, bu olayın bir gelişimine göz atmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, AKP
Hükümeti döneminde harcırahlar konusunda dört ayrı düzenleme yapıldı.
Birincisi, 2003 yılı geçici bütçesi; ikincisi, 2003 yılı normal bütçesi; 4969
sayılı Yasa ve 5335 sayılı Yasa.
Sonuç olarak -ben, detaya
girmeden, hep kısa geçiyorum bunları- Anayasa Mahkemesince bu düzenlemeler
iptal edildi. Bunun üzerine, memurlar, Millî Eğitim Bakanlığı başta olmak
üzere, tüm bakanlıkların aleyhine idarî yargıda dava açmaya başladılar. Millî
Eğitim Bakanlığı, Maliye Bakanlığına sordu ne yapacağız diye; Maliye Bakanlığı
da, bunlar ödenemez, Anayasa Mahkemesi hükümleri geriye dönük uygulanamaz dedi
ve ödemeyi yaptırtmadı. Bu arada, Danıştay 2. Dairesi de, 2005 yılında, bir
karar vererek, bu tür ödemelerin beş yıl zamanaşımı içerisinde ödeneceğini
hükme bağladı.
Hükümetin bu maddeyle
yapmaya çalıştığı düzenleme, aslında, bütün bu anlattığım hukukî durumun
düzeltilmesi gayreti değildir; çünkü, Hükümet, dört yıldan bu yana, yargı
kararlarını hiç dikkate almaksızın, inatla, bu hatalı uygulamayı devam
ettirmiştir. Şimdi ne oldu da, yapılan tüm hatalı işlemlerden vazgeçmek için
yasa tasarısına bu hükmü koydunuz?!
Değerli arkadaşlar,
olayın özü şudur: İşleyen yargı süreci Hükümeti öylesine köşeye sıkıştırmıştır
ki, kaybedilen davalarda, çok önemli tutarlarda tazminat ödemek zorunluluğu
doğmuştur, Hazine zararı ortaya çıkmaya başlamıştır ve bu Hazine zararına sebep
olanların bu sorumluluklarının altından kolayca kalkamayacağı açıkça ortaya
çıkmıştır. Ancak, Hükümet, hazırlamış olduğu bu tasarıda bile, maalesef, hâlâ,
hukuka saygılı olmamaya devam ediyor; çünkü, tasarının 3 üncü maddesinin son
fıkrasında yer alan hükme göre, yapılacak olan bu ödemeler, aradan bunca zaman
geçmesine rağmen, kanunî faiz ödenmeden yapılacaktır. Bu konuda, Cumhuriyet
Halk Partisi olarak, biz, bir önerge vereceğiz, verdik daha doğrusu. Bu
önergemizde, bu ödemelerin kanunî faiziyle birlikte hak sahiplerine ödenmesini
öneriyoruz. Umarım, AKP olarak, bu görüşümüze katılıp, mağdur durumdaki
binlerce memurun bu haklarının verilmesini kabul edersiniz; bunu, hassaten, AKP
Grubundan bekliyoruz.
Değerli arkadaşlar, bu
düzenlemeyle, bir ölçüde, Hükümet, mağdur ettiği memurlardan özür dilemektedir;
bunu takdirle karşılıyor ve diğer yanlışların da bu şekilde düzeltilmesini
bekliyoruz.
Aslında, samimiyetle şunu
söylemek isterim değerli arkadaşlar: Tüm bu yasalar çıkartılırken, sadece,
Cumhuriyet Halk Partisinin uyarı ve önerilerini AKP olarak dikkate alsanız,
inanın, bu bile yeter. Lütfen, hatırlayınız; AKP olarak iktidar olduğunuzdan bu
yana bütçe yasalarına hüküm konularak, memurlara sürekli görevle bir başka ile
atanmaları sırasında ödenmesi gereken harcırahlar ödenmemiştir; yani, memur
mağdur edilmiştir. Memur, yol parasını cebinden harcamıştır. AKP, bu
uygulamalarıyla haksızlığa neden olmuştur. Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu
konu, bütçe görüşmeleri sırasında defeatle dile getirilmiştir tarafımızdan;
ancak, Anayasaya aykırı olduğunu ifade etmemize rağmen, hiçbir zaman, AKP, bu
uyarılarımızı dikkate almamıştır.
Bütçe görüşmeleri
sırasında yaptığı uyarıların dikkate alınmadığını gören Cumhuriyet Halk Partisi
de, her zaman olduğu gibi, hukukun üstünlüğüne olan inancıyla, Anayasa
Mahkemesine konuyu götürmüş ve AKP'nin, bu, maalesef, kanun tanımaz
uygulamalarını yüzlerine vurmak zorunda kalmıştır. Ancak, bir hukuk kuralı
nedeniyle Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye işlememesi, hak sahiplerinin,
yani, harcırahını alamayan memurlarımızın idarî yargı yoluna başvurmasını
gerektirmiştir. Cumhuriyet Halk Partisinin Anayasa Mahkemesine başvurusuyla
başlayan ve çalışan memurlarımıza yapılan haksızlığı önleyen hukuk süreci,
idarî yargılamada memurlarımızın lehine sonuçlanmış, ödenmeyen harcırahlar da ödenmeye
başlamıştır. Bu kez, yargı kararlarının neticesinde ödenmeye başlayan
harcırahlar, Hükümeti, bu düzenlemeyi yapmaya mecbur bırakmıştır. Bu,
Cumhuriyet Halk Partisinin Meclisteki kazandığı başarıdan bir tanesidir. Bu,
aslında, aynı zamanda memurlarımızın da zaferidir. Ancak, AKP, bu düzenlemeler
sırasında da hukuk tanımazlığını, iş bilmezliğini sergilemiş ve hak
sahiplerinin hakkı olan faiz talep etmelerinin yolunu kapatmıştır.
Değerli arkadaşlar, şimdi
sizleri uyarıyoruz: Gelin, bu iadeleri faiz hesap ederek ödeyiniz. Ödeyiniz ki,
hakkı, hak sahiplerine tam olarak vermiş olun.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şimdi de özet olarak bu görüşlerimi sizlere sunarak konuşmamı
bitirmeye çalışacağım. Öncelikle, bu maddeyle yapılan düzenlemeyi, bir hakkın
teslimine yönelik olması nedeniyle Cumhuriyet Halk Partisi olarak destekliyoruz ve onaylıyoruz;
ancak, faiz hesaplanmadan ödemeyi kabul
edilir ve hukukî bulmuyoruz; çünkü, bu ödemeler kaç zamandan beri yapılmadığı
için memurun buradan faiz istemek hakkı doğmuştur.
Müracaat süresinin
31.12.2006 tarihi itibariyle sınırlı
olmasını da doğru bulmuyoruz; çünkü, burada dikkate alınması gereken esas, bir
tarih değil, zamanaşımı sürecidir; yani, beş yıllık süredir. Ödemenin başvuru tarihinden itibaren üç ay içerisinde
ödenmesi şeklinde düzenlemeyi de, uzun bir süre içerdiği için kabul etmiyor,
kısaltılmasını öneriyoruz. Çünkü, üç aylık bir süre uzundur. Bunun, en fazla
bir ay olması gerekmektedir.
Son olarak, bundan
sonraki yıllara ilişkin bütçelerin yapılması
sırasında, Anayasaya aykırı hükümlerin bütçe kanunlarına artık
konulmamasını bekliyoruz.
Sözlerimi tamamlarken
değerli arkadaşlar, bir Maliyeci olarak bir önerimi de buradan ifade etmek
istiyorum. Bakın, AKP olarak birçok yasayı değiştirmeye çalışıyorsunuz. Olumlu
olanlarını destekliyoruz; olmayanlarını da, burada, açıkça nedenlerini
açıklıyoruz, belirtiyoruz.
Bakın, bu Harcırah Yasası
1954'ün Aralık ayından kalmadır; yani, 52 yaşındadır. Bu Yasayı, gelin, hep
beraber, önce komisyonda, sonra burada yeniden yazalım, dilini değiştirelim ve
bugünün şartlarına uygun hale getirelim.
Ben demin duydum,
arkadaşımızın birisi söyledi, Maliyeciler harcırah yasasını şöyle uygular,
böyle uygular dedi. Evet, doğrudur, Yasada eksiklikler vardır, yanlışlar vardır,
düzeltilmeye muhtaç durumlar vardır. Gelin, beraberce bunu yapalım değerli
arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar, ben
sözlerimi burada tamamlıyorum, zamanımıda kullandığımı zannediyorum. Kanunun
hayırlı olması dileğiyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Sağ.
Şahsı adına, Amasya
Milletvekili Sayın Hamza Albayrak; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
HAMZA ALBAYRAK (Amasya) -
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; görüşülmekte olan 1210 sıra sayılı kanun
tasarısının 3 üncü maddesiyle ilgili olarak şahsım adına söz almış bulunuyorum;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; 6245 sayılı Harcırah Kanunu 1954 yılından beri meri. Ben, bir
denetim elemanı mensubuyum; kırk yıldır kamuda şu anda tartıştığımız konuların
varlığına müfettiş olarak şahit oldum, hep bu konuyu irdeledim; yani, bu, AK
Partinin getirdiği bir mağduriyet değildir, geçmişten beri süregelen, iki
tarafın da istismarına yönelik bir hadisedir. Bazen bunu kamu çalışanları
istismar etmiştir, ben maaş istemiyorum, harcırah istemiyorum, yeter ki beni
tayin edin diye tayinini yaptırmış, sonradan da bu Harcırah Kanununun, 6245
sayılı Yasanın 10 uncu maddesinden dolayı tekrar idareye, yargıya başvurmuş,
harcırahını almıştır. Bazen de, bunu kamu istismar etmiştir çalışanına karşı,
kardeşim, ben seni tayin etmiyorum, harcırah istemiyorum diye dilekçe verirsen
tayin ederim şeklinde, iki taraflı suiistimal kaynaklı bir mağduriyet
doğmuştur. Dediğim gibi, bu, kırk elli yıllık var olan bir uygulamadır. Bunda
AK Parti İktidarının herhangi bir dahli yoktur; bu bir.
İkincisi; değerli
arkadaşlar, biraz önceki konuşmacı arkadaşımız, Anayasa Mahkemesinin,
Anayasamızın 161 inci maddesine göre, bütçe kanunlarında bütçe hükümleriyle
ilgili olmayan düzenlemeler yer almaz prensibinden hareketle, vermiş olduğu
kararlar doğrultusunda düzenlenen 2003'teki 4969 sayılı Kanun, 2004'teki 5234
sayılı Kanun, 2005'teki 5335 sayılı Kanun ile yine 2006 yılı Bütçe Yasasındaki
Anayasa Mahkemesinin aynı gerekçelerle 22.3.2006 tarih, 2006/22 esas, 2006/14
sayılı Kararını, sayın konuşmacı 6245 sayılı Harcırah Kanunuyla irtibatladı,
bunu düzeltelim. Yani, Anayasanın iptal kararı Harcırah Kanunuyla ilgili
düzenlemeye ilişkin değil.
Biliyorsunuz ki, Harcırah
Kanunu, bütçe yasasının (H) cetvelinde, gündelik olarak, her yıl, hangi memura,
ne nispette harcırah ödeneceğini zapturapt altına almıştır. Burada herhangi bir
sapma yoktur.
Yine, değerli arkadaşlar,
bir sözcü arkadaşımız, harcırah gündeliğiyle; yani, zati harcırahla, aile
harcırahı ile harcırahın unsurlarını karıştırdı; yevmiyesinin taksi ücretine
yetmediğini, otel ücretine yetmediğini vurguladı. Değerli arkadaşlar, zati
harcırah, geçici görev harcırahı, sürekli görev harcırahı çok farklı düzenlenmiştir
Harcırah Kanununda. Yani, bir kişi, geçici görevle de gitse, sürekli görevle de
gitse, ikametgâhından işyerine, ikametgâhından eve, ayrı olarak taksi ücretini
rayiç bedel üzerinden almaktadır. Kaldı ki, otelde kaldığı zaman da, almış
olduğu yevmiyesinin yüzde 50'si nispetindeki bir katkıyı, devlet, ona, otel
ücreti olarak ödemektedir.
Şunu da, altını çizerek
belirtiyorum ki, iktidar olduğumuz süreçte, 2003 yılında, 2004 yılında, 2005
yılında ve 2006 yılında, hepimizin oyuyla çıkan bütçe kanunlarında (H)
Cetvelinde belirtildiği üzere, memurlara verilen harcırah hep enflasyonun
üzerinde bir artış sergilemektedir. Yeterli midir; elbette yeterli değildir
değerli arkadaşlar; ama, bu gerçeği de ortaya koymak lazım. Yani, bardağın, ne
olur, dolu tarafını söyleyiniz, boş tarafını da söyleyiniz. Dolu tarafını
söylediğiniz zaman biz deriz ki: Ha, bunlar hakkı teslim ediyor. Boş tarafını
söylediğiniz zaman da, hakikaten bizim daha dolduracak, bardağın doldurulacak
çok yeri var, gayret sarf etmeliyiz diye bir gayrete gelmemiz, elbette ki,
kaçınılmaz oluyor.
Değerli arkadaşlar, bu
Harcırah Kanununun 3 üncü maddesine eklenen geçici 5 inci maddeyle, kişinin
sürekli görev nedeniyle almamış olduğu harcıraha yönelik alacağı süreç
zapturapt altına alınmıştır. Bu süreç, kanun yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren başlar. 1.1.2002 tarihinden günümüze kadarki hak sahiplerini
ilgilendiriyor. Bunlar, 31.12.2006 tarihine kadar olmak kaydüşartıyla, müracaat ettikleri tarihten itibaren en geç
üç ay içerisinde harcırahlarını alacaklar. Kim alacak; bu harcırahı almamış
sürekli devlet memuru, yevmiyesini, harcırahını almamış devlet memuru alacak.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
- Nasıl alacak; bulunduğu yerde, ilgili dairesine müracaat ederek alacak.
Kendisi vefat etmişse, aynı şekilde, murisleri, bulunduğu yerde, ilgili
kurumuna müracaat etmek kaydüşartıyla, üç ay içerisinde kendisine bu hak
ödenecek.
Dediğim gibi, bu hak
mağduriyeti, çift taraflı bir işlem kaynaklıdır; bunun müsebbibi AK Parti
İktidarı değildir; bu, 1954 yılından beri meri olan Harcırah Kanunuyla ilgili
bir eksiklikti. İnşallah, Yüce Meclisin oybirliğiyle destek vereceği bir
katkıyla bu kanun Meclisten çıkacaktır.
Hayırlı olmasını
diliyorum, emeği geçenlere şimdiden teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Albayrak.
Şahsı adına, Kayseri
Milletvekili Sayın Mustafa Elitaş. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bu maddede de yine önemli
bir değişiklik yapıyoruz. Bu maddeyle birlikte, geçmiş yıllarda yürürlüğe
giren, kendi isteğiyle bir yerden bir yere naklini isteyen çalışanların,
memurların, eğer, yolluk ve harcırahlardan vazgeçtiklerini beyan ettikleri
takdirde bunlar ödenmez diye bir hüküm vardı; fakat, bu zor şartlar içerisinde,
imkânsızlıklar çerçevesinde, sağlık sebebiyle, eş durumu sebebiyle başka yere
nakledilmek isterken, sanki, bu, bir zorlama olarak kullanılıyordu. Bugüne
kadar da uygulanageldi; ama, ferden, şahısların mahkemeye müracaatlarıyla
birlikte, bağımsız Türk yargısı bu şahısların haklı olduklarına karar verince,
biz de, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, kişileri tek tek mahkeme kapılarında
yorma ve onları zahmete sokma gerekliliğinden çıkıp, bir yasal düzenlemeyle,
bugüne kadar bu şekilde yapılan tayinlerin ve hak edilen hakedişlerin
ödenmesine karar verdik. Şimdi, oylarımızla, inşallah, bunu tespit edeceğiz.
Değerli arkadaşlarım,
burada da önemli bir nokta; biraz sonra verilecek önergeyle birlikte,
tayinlerinden veya hakediş tarihlerinden itibaren, müracaatlarıyla birlikte,
faizleriyle, yasal faizleriyle birlikte ödeneceğiyle ilgili önergemiz de,
inşallah, değerli milletvekillerimizin olumlu oylarıyla kabul edilecek diye
ümit ediyorum.
Hükümetten gelen
tasarıda, bu tarihin Şubat 2006 tarihiyle sınırlandırılmış olması vardı ve
Kanunun yayımı tarihinden itibaren üç ay içerisinde müracaat şartı vardı. Biz,
bunu Plan ve Bütçe Komisyonunda 31.12.2006 tarihine uzatmakla, vatandaşın
müracaat etmek için önünde bir fırsat olmasına imkân vermiş olduk. Bu konuda
da, gerçekten önemli bir düzenleme yaptık diye ümit ediyorum.
Değerli vatandaşlarımıza,
ilgililerimize hayırlı, uğurlu olmasını temenni ediyor; hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Elitaş.
Madde üzerindeki
konuşmalar tamamlanmıştır.
Soru-cevap faslına
geçiyoruz.
Sayın Ülkü; buyurun.
HAKKI ÜLKÜ (İzmir) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bilindiği
gibi, Türkiye'de, 3 225 tane belediye var. Bunların 16 tanesi büyükşehir
belediyesi ve nüfusun da yaklaşık yüzde 40'ı, bu büyükşehir belediyelerinde
yaşamakta. Son zamanlarda çıkarttığımız 5216 sayılı Büyükşehir Yasası, halk
tarafından pergel yasası diye nitelenen yasa, 50 kilometre ötedeki bir ilçeyi,
bir yerleşim birimini de, büyükşehir sınırları içerisine kattı. Dolayısıyla,
büyükşehir sınırları içerisinde olan; ama, çok ayrı bir ilçede oturan kişi,
devlet memuru statüsünde, satın alma memurluğu, avukatlık ve buna benzer
meslekleri icra ederlerken, 50 kilometre ötedeki mahkemelere gitmekte ya da 50
kilometre ötedeki merkeze gidip mal satın almakta ve ilgili belediyesine ya da
ilgili birimine bir şeyler taşımak istemektedir, büyük bir gayretle. Ancak,
bunlar, bu Harcırah Kanunundan yararlanamamaktadırlar. Böylesi, bir
düzenlemenin bu yasa içerisinde olmadığını gördüm. Bu noksanlığın giderilmesi
için, arkadaşlarımızın bir önergeyle bunu tamamlamasını bekliyorum ve bu konuda,
bizim tarafımızdan yapılacak bir şey varsa, biz de yapabiliriz diyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Ülkü.
Sayın Koçyiğit?.. Yok.
Sayın Tüysüz…
TURAN TÜYSÜZ (Şanlıurfa)
- Sayın Bakan, bir sorum olacak.
2003 yılından itibaren devletin
harcırah ödemeleri ne kadardır? En fazla harcırah harcaması olan bakanlık ya da
kurum hangisidir? Hükümette, en fazla yurtdışı seyahatler nedeniyle görev
harcırahı alan bakan kimdir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Akdemir.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) -
Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Bakanıma 3 sorum var; şimdi
cevaplandırmasını arz ediyorum.
Sorularımın birincisi,
bugün itibariyle verilen harcırahı yeterli buluyor mu Hükümet? Eğer,
bulmuyorsa, yeterli değilse, artırmayı düşünüyor musunuz? Daha önce ödenmesi
gecikmiş harcırahları faiziyle birlikte ödüyor musunuz? Eğer ödemiyorsanız,
bundan sonra ödemeyi düşünür müsünüz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Akdemir.
Sayın Özdoğan…
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Delaletinizle, Sayın
Hükümete bir soru sormak istiyorum:
Bütçemize, devletimizin
bütçesine katkısı olmak bakımından ve iş kuran gençlerimizin işlerinin
bozulmaması, dolayısıyla, ülkenin ekonomisine katkısı olmak bakımından,
önümüzdeki dönemde paralı askerlik çıkacak mı, çıkacaksa ne zaman çıkacak; bunu
sormak istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özdoğan.
Sayın Balandı…
REYHAN BALANDI
(Afyonkarahisar) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Aracılığınızla, Sayın Bakana
2 soru yöneltmek istiyorum.
Sayın Başbakan,
partisinin il kongreleri için Türkiye'nin pek çok iline gitmiştir. Bu yurtiçi
seyahatlerde, partisinin programlarında ve kongrelerinde devletin uçağını veya
helikopterini kullanmış mıdır? Yol masrafları devlet tarafından mı
karşılanmaktadır? Eğer, bu tip parti gezileri için devletin uçağını veya
helikopterini kullanıyorsa bu bir çelişki midir?
Diğer bir sorum; Sayın
Başbakan iç ve dış gezilerinde bugüne kadar ne kadar harcırah almıştır,
harcırah alacağı var mıdır ve bu harcırahlar hangi bütçeden karşılanmaktadır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Balandı.
Sayın Doğan…
MUHARREM DOĞAN (Mardin) -
Teşekkür ederim Sayın Başkanım; ben, aracılığınızla Sayın Bakanıma bir soru
iletmek istiyorum.
Sayın Bakanım, emekli
polislerimize verilen 100 YTL'lik zam üç aydır ödenememiştir. Ek iş yapıyor
diye tahkikatlar devam etmektedir. Şimdi, diyelim ki, bir emekli polis
memurumuz ek bir iş yapıyorsa çalıştığı işyeri de bunun stopajını ve SSK
primini ödemiyorsa bunun tespiti nasıl yapılacaktır? Neden ödenmiyor?
Ödenecekse ne zaman ödenecektir? Çünkü, emekli imamlara verilen 100 YTL'lik zam
ödenmiştir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Doğan.
Sayın Bakan, buyurun.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET
VECDİ GÖNÜL (Kocaeli) - Sayın Başkanım, sorular genellikle hesaba, kitaba ve
incelemeye değer olduğu için hepsine yazılı cevap vereceğiz.
Arz ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerinde 5 adet önerge vardır. Bu önergeleri geliş sırasına göre
okutacağım ve aykırılığına göre işleme alacağım.
Buyurun.
Birinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1210
sıra sayılı Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelere Eklenmesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 3 üncü maddesinde yer alan geçici
madde 5'in (ç) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Ömer Abuşoğlu |
Süleyman Sarıbaş |
Hüseyin Özcan |
|
Gaziantep |
Malatya |
Mersin |
|
Reyhan Balandı |
Muhsin Koçyiğit |
Hüseyin Güler |
|
Afyonkarahisar |
Diyarbakır |
Mersin |
|
|
İbrahim Özdoğan |
|
|
|
Erzurum |
|
ç) 21/4/2005 tarihli ve
5335 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin (a) bendi uyarınca kendi yazılı talepleri
üzerine naklen ataması yapılanlardan, harcırah ödenmemiş olanlara, bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 31/12/2007 tarihine kadar hak ettiği
tarihten itibaren yasal faiziyle birlikte ödenir.
BAŞKAN - İkinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1210
sıra sayılı yasa tasarısının 3 üncü maddesi geçici 5 inci madde (ç) bendi
ikinci fıkrasının son cümlesinin "uyarınca naklen atandıkları tarihte
müstahak oldukları harcırah"
ibaresinden sonraki ibarenin "faizi ile birlikte hesaplanarak ödenir"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Muhsin Koçyiğit |
İbrahim Özdoğan |
Mehmet Eraslan |
|
Diyarbakır |
Erzurum |
Hatay |
|
Ömer Abuşoğlu |
Muzaffer Kurtulmuşoğlu |
Hüseyin Güler |
|
Gaziantep |
Ankara |
Mersin |
BAŞKAN - Üçüncü önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1210
sıra sayılı Bütçe Kanunlarında Yer alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 3 üncü maddesiyle 6245
sayılı Harcırah Kanununa eklenmesi öngörülen geçici 5 inci maddenin sonuna
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Salih Kapusuz |
Zülfü Demirbağ |
Ayhan Sefer Üstün |
|
Ankara |
Elazığ |
Sakarya |
|
Sabri Varan |
Mehmet Ceylan |
|
|
Gümüşhane |
Karabük |
|
"Türk Standartları
Enstitüsü personeline 4/7/2001 tarihli ve 631 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin 14/A maddesinin (d) bendindeki hükümlere göre harcırah
ödenir."
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz 3 üncü maddeyle ilgili olarak şimdi
okutacağım iki önerge aynı mahiyette olduğundan, işlemlerini ve oylamalarını
birlikte yapacağım.
Önergeleri okutuyorum
şimdi:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1210
sıra sayılı Bütçe Kanunlarında Yer alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 3 üncü maddesiyle 6245
sayılı Harcırah Kanununa eklenmesi öngörülen geçici 5 inci maddenin son
fıkrasındaki "faiz hesaplanmadan" ibaresinin "ödendiği yılda
yürürlükte olan kanunî faiz oranı uygulanmak suretiyle" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Salih Kapusuz |
Zülfü Demirbağ |
Ayhan Sefer Üstün |
|
Ankara |
Elazığ |
Sakarya |
|
Ayhan Zeynep Tekin Börü |
Nusret Bayraktar |
|
|
Adana |
İstanbul |
|
BAŞKAN - Efendim, öbür
önergede metin aynı olduğundan, imzaları okutuyorum.
|
Mehmet Akif Hamzaçebi |
Haluk Koç |
Ensar Öğüt |
|
Trabzon |
Samsun |
Ardahan |
|
Mustafa Özyürek |
Kemal Sağ |
M. Şerif Ertuğrul |
|
Mersin |
Adana |
Muş |
BAŞKAN - Sayın Komisyon,
aynı mahiyetteki her iki önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Sayın Hükümet,
aynı mahiyetteki her iki önergeye katılıyor musunuz?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
MEHMET VECDİ GÖNÜL (Kocaeli) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Katılmıyorsunuz.
Gerekçeyi mi okutayım?
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Gerekçe efendim…
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Geçmişe yönelik olarak
harcırah ödenmesini öngören hükmün kanunî faiziyle birlikte ödenmesi
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Sayın Koç,
gerekçeyi mi okutalım?
HALUK KOÇ (Samsun) -
Gerekçe…
BAŞKAN - Aynı gerekçe
efendim, aynı mahiyette.
Şimdi, aynı mahiyetteki
gerekçesini dinlediğiniz her iki önergeyi müştereken oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1210
sıra sayılı yasa tasarısının 3 üncü maddesi geçici 5 inci madde (ç) ikinci
fıkrasının son cümlesinin "uyarınca naklen atandıkları tarihte müstahak
oldukları harcırah" ibaresinden sonraki ibarenin "faizi ile birlikte
hesaplanarak ödenir" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Muhsin
Koçyiğit (Diyarbakır) ve
arkadaşları
BAŞKAN - Sayın Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Hükümet
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
MEHMET VECDİ GÖNÜL (Kocaeli) - Katılmıyoruz.
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Konuşacağız efendim.
BAŞKAN - Sayın Koçyiğit…
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Sayın Eraslan konuşacak.
BAŞKAN - Sayın Eraslan,
buyurun.
MEHMET ERASLAN (Hatay) -
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; öncelikle, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Verdiğimiz önergede,
naklen atandıkları tarihte müstahak oldukları harcırahı faiziyle birlikte
hesaplanarak ödenir…
Tabiî ki, ülkemizde kamu
personeli 2 300 000 kişi. Bu 2 300 000 kişi aslında ortalama 20 000 000
vatandaşımıza, insanımıza -aynı zamanda- hitap etmektedir ve çalışan kamu
personelinin önemli bir bölümü, yüzde 90'ı yoksulluk sınırının altında ücret
alarak ve bir bölümü de açlık sınırıyla eşdeğer ücret alarak bir yaşam
mücadelesi vermektedir.
Kamu personelinin, devlet
memurlarının, sözleşmeli veya kadrolu çalışan bu personelin aldığı ücretle
yaşayabildiğini söylemek; yani, rahat yaşayabildiğini, biyolojik ihtiyaçlarını,
eğitim ihtiyaçlarını, sağlık ihtiyaçlarını, kültürel ve sosyal ihtiyaçlarını
aldıkları bu ücretlerle karşılayabildiklerini söylemek mümkün değildir ve
bunların bir hakkı var. Bu hakkın kendilerine tevdi edilmesi gerekiyor.
Zamanında atamalardan dolayı, eş durumundan, nakillerden dolayı harcırahlarını
alamamış devlet memurları, bugün harcırahlarını, alacaklarını, belki devletten
alabilecekler, alıyorlar; ama, peki, onların, o zaman borçlanarak veya belki
kredi kullanarak başka yerden aldıkları parayla intikallerini sağladıkları o
faiz borcunu niye onlara ödemiyoruz?!
600 000 000, 700 000 000,
800 000 000 maaş alan bir devlet memurunun bir yere intikali, ataması, yer
değiştirmesi söz konusu olduğunda, en az 1,5-2 milyar intikal masrafı ve gideri
vardır ve bunun kendilerinde bulunmayacağını, bulunmadığını çok iyi biliyoruz,
bunu borçlanarak temin ettiklerini biliyoruz, kredi kullanarak ve faizli para
kullanarak aldıklarını ve bu şekilde intikallerini sağladıklarını biliyoruz;
ama, biz şimdi onlara diyoruz ki, siz şimdi beş yıl önce, üç yıl önce, on yıl
önce veya yirmi yıl önce alacağınızı o zamanki parayla alacaksınız; ama, devlet
kendi alacağına şahin kesiliyor. Devletin alacağı olduğu zaman gününe faizini
hesaplıyor, bir günlük faizini bile alıyor, onu, o vatandaşın yanında kâr
bırakmıyor. Peki, yani İktidar olarak, zaten fakir fukara, garip gureba diye
bir deyim var, ünlü bir deyim, çok güzel bir deyim; yani, devlet memurları kamu
personeli işte böyle fakir fukara, garip gureba, rahat yaşayamayan ve
ihtiyaçlarını karşılayamayan, kredi kartı borcunu ödeyemeyen, elektrik
faturasını, su ve telefon faturalarını ödeyemeyen, kaliteli bir eğitim hizmeti
çocuğuna sunamayan, kaliteli bir sağlık hizmeti çocuğuna sunamayan yapıda olan
bu devlet memurlarının alacakları söz konusu olduğu zaman, niye o zaman şahin
kesilip onlara bunu tevdi etmiyoruz ve onlara vereceğimiz üç beş kuruşta niye
bu kadar cimri davranıyoruz? Bunlar bu ülkenin insanları, Türkiye'nin
insanları, bu milletin öz evladı, misakımillî sınırları içerisinde 2 300 000
insan olarak yetmişüç milyon ülke insanına hizmet üreten kamu yönetimini ve
kamu yönetim anlayışını şekillendiren, kamu hizmetlerini gören -öğretmeniydi,
doktoruydu, avukatıydı, hâkimiydi, askeriydi, her neyse- kamu çarkının, kamu
anlayışının devamını sağlayan ve bunu tesis eden bu insanlar, Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşı olan bu insanlar bunu hak etmiyor. Eğer alacaklarını
verecekseniz, ya alacaklarını tam verin veya hiç vermeyin; yani, Medine
fukarasına böyle üç kuruş beş kuruş para veriyormuş gibi…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
MEHMET ERASLAN (Devamla)
- Ya tam verelim ya da hiç vermeyelim. Beş yıl önce, on yıl önceki alacakları
anaparanın şu anki değeri ne olabilir; değeri hiç yoktur.
Eğer, devlet alacağına karşı
şahin ise ve bir günlük faizi, bir saatlik faizi, bir saniyelik faizi
hesaplayarak alıyor ise, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, milletvekilleri
olarak, gelin, bu insanların alacaklarını tam verelim. Kanunî faizi zamanında,
vaktinde veya şimdi, kanunî faizi neyse onu da hesaplayalım ve üstüne koyup
verelim. Verdiğimiz 40 000 000. Birinci altı ayda 40 000 000, ikinci altı ayda
40 000 000; dolayısıyla, o 40 000 000 da enflasyona yenik düştü, buharlaştı,
uçtu, bari bu noktada onların alacaklarını buradan kendilerine tevdi etme
cihetinde hep beraber bir gayret sarf edelim diyorum ve bu önergeyi
desteklediğimizi ve sizin de destekleyeceğinizi düşünerek, hepinize saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Eraslan.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1210
sıra sayılı Bütçe Kanunlarında Yer alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 3 üncü maddesiyle 6245
sayılı Harcırah Kanununa eklenmesi öngörülen geçici 5 inci maddenin sonuna
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Salih Kapusuz (Ankara)
ve arkadaşları
"Türk Standartları
Enstitüsü personeline 4/7/2001 tarihli ve 631 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin 14/A maddesinin (d) bendindeki hükümlere göre harcırah
ödenir."
BAŞKAN - Sayın Komisyon
katılıyor mu önergeye?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Sayın Hükümet
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
MEHMET VECDİ GÖNÜL (Kocaeli) - Katılıyoruz efendim.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum.
Gerekçe:
Giderlerinin tamamını
kendi öz gelirleriyle karşılayan Türk Standartları Enstitüsünün faaliyetlerini
kolaylaştırmak amacıyla, personelin harcırahlarının belirlenmesinde 631 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamenin 14/A maddesinin (d) bendinin uygulanması
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1210
sıra sayılı Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 3 üncü maddesinde yer alan geçici
madde 5'in (ç) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ömer Abuşoğlu (Gaziantep)
ve arkadaşları
"ç) 21/4/2005
tarihli ve 5335 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin (a) bendi uyarınca kendi
yazılı talepleri üzerine naklen ataması yapılanlardan, harcırah ödenmemiş
olanlara, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 31/12/2007 tarihine
kadar hak ettiği tarihten itibaren yasal faiziyle birlikte ödenir."
BAŞKAN - Sayın Komisyon
katılıyor mu önergeye?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) - Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Hükümet
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
MEHMET VECDİ GÖNÜL (Kocaeli) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Katılmıyorsunuz…
Sayın Güler, buyurun;
gerekçesini açıklayacak.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlar; Anavatan Grubu olarak verdiğimiz
önergemiz üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Aslında, önergeyi lütfen
bir okuyun, kendiniz okuyun veya iyice beni dinleyin. Sizin de paralel
düşündüğünüz bir önerge. Sadece muhalefet verdi diye mi imzalamıyorsunuz veya
onaylamıyorsunuz?!
Sadece bir tespiti
paylaşmak gerekiyor. Devlet memurlarının çalışma koşullarını burada aşağı
yukarı hepimiz çok iyi biliyoruz. İçimizden devlet memuru olarak gelenlerden
biri de benim. Yaşadığımız onca sıkıntıya rağmen, bugün, ülkede onurlu kavganın
peşindeyiz. Biz de diyoruz ki: Her şeyi IMF belirlemesin arkadaşlar. Bugün,
Maliye Bakanı da yokken, lütfen, onaylayın. Sayın Maliye Bakanı varken, zaten
en ufak bir şekilde buna katkıda bulunmaz. Sayın Hükümet
"katılmıyorum" diyor. Bir muhalefetin katkısı varken, buna nasıl
hayır diyebilirsiniz?! Hepiniz dinlediğinizde, içinizden "haklısınız"
diyorsunuz; ama, grup psikolojisi, burada birileri el kaldıracak, ondan sonra
da karar vereceğiz. Özgür iradenize ipotek koymayın arkadaşlar. Bu, son derece
makul olan bir teklif. Muhalefet olarak, biz, size yeteri kadar desteğimizi
veriyoruz.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Ne desteği veriyorsun?! Engelden başka bir şey olmuyorsun!
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) -
En büyük katkılarımızı Sayın Genel Başkanınıza verdik anayasal engeli
kaldırılırken. Onu unutmayın. Avrupa Birliği sürecinde…
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Siz yoktunuz bile o zaman.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) -
O zaman da vardık. İyi hatırlayın, hafızalarınızı biraz zorlayın.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - O zaman ANAP ne arıyordu burada?!
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) -
Arkadaşlar, bugün, süreci, Anavatan olarak yapıcı katkılarımızı hâlâ
görmezlikten geliyorsanız, takdiri halk görecek zaten.
Ama, hâlâ da söylüyoruz.
Bu son derece makul olan bir önergeye "hayır" demekte ne kârınız
var?!
Yakında da, bir iki gün
içerisinde IMF'ye vereceğiniz niyet mektubu… Bunda notunuz yok herhalde.
Vermemek gibi bir taahhüdünüz mü oldu?! Devlet memuruna katkıda bulunmak…
Devlet memurunun yasal hakkı bu, yasal. Siz vermeseniz de, mahkeme kararıyla
yasal olarak faizini alacak. Mahkeme kararlarından dönen, çıkan kanunları
hepimiz görüyoruz. Nihayetinde bu da bunlardan bir tanesi.
Biraz önce bir arkadaş
söyledi: "AKP İktidarında bunlar olmadı" dedi. Yapmayın arkadaşlar,
harcırah her hükümet döneminde devletin zaten vermekle yükümlü olduğu bir
karardır. Hiçbir zaman bu yol harcırahının mahkeme kararıyla alındığı
görülmedi. Bu marifet sizlerin. Niye insanları mahkeme kapılarına kadar
düşürdünüz?! Bugün de "düşürmeyeceğiz" diye de burada kanun
çıkarttığınızı ifade ediyorsunuz. Yarın gene aynısı çıkacak. Yasal faiz bu
ülkede hukuken haktır. Hakkın da önüne hiçbir şekilde engel olunamaz. Yani, bu
hakkın gasbına da elimizden geldiği kadar izin vermemeye de özen göstereceğiz.
Devlet memurları, bordro
mahkûmu, ne olsa elimizde, onların kaderlerini biz çizeriz diye bir tahakküm
içerisindeyseniz yanılırsınız. Bu son derece makul olan teklife
"evet" derseniz bir şey kaybetmez, tam tersine kazanırsınız.
Kendinizin de paralel çizdiği önergeniz var. Doğrudan yana buluşalım, haktan
yana buluşalım.
Bu doğrultuda, gördüğüm
bir şey daha var. Bu kanunun da çıkmaması için bugün İktidar her kanunda
görüşür meziyette… Herhalde katkıda bulunmak için, yani, çıkmaması için… Biz
muhalefet olarak yapıcı katkımızı sürdürmeye devam ediyoruz.
Bugün yol harcırahı çerez
parası olmayacak bir düzeyde. beş yıl öncesinin, beş yıl içerisindeki yol
harcırahının… Aslında bu beş yıl değil, üç yıldır, üçbuçuk veya dört yıldır.
Yani, AKP İktidarının hükümet olduğu döneme denk gelir, beş yıl değil. Bu
doğrultuda yapılması gereken tek şey var, bu hakkın hak sahibine verilmesidir.
Devlet memurunun yeteri kadar mağduriyet içerisinde olduğunu hepimiz biliyoruz.
Yoksulluk sınırından açlığa doğru, her geçen gün mahkûm bir, hayatını idame
ettirmeye çalışan devlet memurunun, sizin yaptığınız bu icraatları göz önünde
bulunduracağını unutmayın. Devlet memurlarına Anavatan iktidarında daha
üretken, daha çalışır, özlük haklarıyla, insan onuruyla yaşayabilecek bir yaşam
diliyoruz.
Yine de katkıda
bulunmanızı bekliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Güler.
Sayın milletvekilleri,
gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Şimdi 3 üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
20.45'e kadar birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.44
,BEŞİNCİ OTURUM
BAŞKAN : Başkanvekili
İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER : Harun
TÜFEKCİ (Konya), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 119 uncu Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
1210 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
V.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
9.- Bütçe
Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelere Eklenmesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İstanbul Milletvekili Mustafa
Ataş ve 9 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1219, 2/812) (S. Sayısı:1210) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Tasarının 4 üncü
maddesini okutuyorum:
MADDE 4- 25/1/1965
tarihli ve 527 sayılı Gelecek Yıllara Geçici Yüklenmelere Dair Kanun
yürürlükten kaldırılmıştır.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Anavatan Partisi Grubu adına, Erzurum Milletvekili Sayın İbrahim Özdoğan;
buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; 1210 sıra sayılı kanunun tasarısının 4 üncü maddesi üzerinde
Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
tasarının Yüce Meclisimizin gündemine gelmesi hasebiyle, bu maddeyle ilgili
olarak, ormanlarımızla ilgili bazı hayatî sorunların dile getirilmesinde yarar
görüyorum.
Ormanlarımızın kadastrosu
yıllardır tamamlanamamıştır. Bununla ilgili değişik kanunlar çıkarılmış
olmasına rağmen, her defasında teknik personelin görüşleri, maalesef, ormandan
çıkar sağlayan yerel politikacıların, orman idaresini kendi siyasî geleceği
için basamak olarak kullanan üst düzey bürokratların ve partilerin oy
kaygılarına feda edilmiştir. Kadastrosu yapılmış olan yerler bile zamanla
işgallere uğramış, nasıl olsa ileride uygun bir kanunla orman sınırları dışına
çıkarılır düşüncesiyle, orman arazileri, kapanın elinde kalmış, bir zamanlar
orman olan yerlerde tarlalar, köyler, fabrikalar ve hatta şehirler meydana
gelmiştir.
6831 sayılı Orman
Kanununun 2/B maddesi gereğince orman sınırları dışına çıkarılmış yerlerin
değerlendirilme konusu da siyasete alet edilmiş, hiç yoktan, kamuoyuna, bir
tartışma ve didişme konusu olarak getirilmiştir.
Halen hiç orman
kadastrosu girmemiş bölgelerimiz olduğu gibi, arazi rantının yüksek olduğu ve
tekrar tekrar kadastro uygulamalarına konu olmuş, ama hâlâ sınır problemleri
çözülememiş yerler de bulunmaktadır.
Karadeniz Bölgesi gibi
kadastrosu hiç yapılmamış bölgelere bir an önce girilerek ormanlık alanlar
belirlenmeli, daha fazla yok olmalarına göz yumulmamalıdır. Karadeniz'de her
yıl yaşanan sel ve heyelan felaketleri bu orman azalmasının sonucudur. Yerel
halk günlük sıkıntılarla karşı karşıya olduğundan uzun zaman dilimleri içinde
karşılaşacakları felaketleri görememekte, bunları görebilenler ise çıkarcı
zorbalar tarafından geri plana itilmekte ve tehditle susturulmaktadır.
Ormancılığı millî bir
mesele olarak ele almalı, politik çıkarlara malzeme yapmamalıyız.
Sonuç olarak, kadastro
işlemleri, bu konu üzerinde yoğunlaştırılarak, orman idaresinin kaynakları
yerinde ve verimli kullanılarak, başka kaynağa gerek kalmadan, kısa zamanda
çözümlenmelidir.
Halkı, gerçek hak
sahiplerini mağdur etmeyecek ve aynı zamanda halka, kamuya, millete ait
ormanları azaltmayacak önlemlerin alınması, zamanı geçmekte olan bir
zarurettir. Çözüm, yetişmiş, dürüst, bilgili, becerikli, ehil insanların eliyle
olmalıdır.
Ormanlarımızın
işletilmesinde de birçok kangren olmuş problemle karşı karşıyayız. Yüzelli yıla
varan teknik ormancılık geçmişimize rağmen, hâlâ, ülkemizin arazi, yetişme
muhiti, iklim şartları ve sosyal problemleri nazarı dikkate alınarak
geliştirilmiş işletme metotlarından, maalesef, yoksun bulunmaktayız.
Uzun yıllar, Almanya'da
yapılan ve tamamen oraların şartlarına göre ortaya çıkmış işletme metotlarına
itibar edilmiştir. Yaş sınıfları metodu, geniş alanlarda orman örtüsünün
kaldırılmasına, başarısızlığa uğrayan doğal gençleşme alanları önce yabanlaşmaya,
toprak kaybına ve zamanla heyelanlara ve hatta can kayıplarına bile sebep
olmuştur.
Orman içi ve orman kenarı
köylerin ormanlardan faydalanma hakları günün şartlarına göre yeniden ve
gerçekçi bir şekilde düzenlenmelidir.
Ormanlardan elde edilen
ürünler, mümkün olduğunca, sanayide kullanılacak şekilde standardize
edilmelidir. Isınma ve ısıtmada, doğalgaz ve jeotermal, hatta, güneş
enerjisinden depolayarak yararlanma gibi yüksek teknolojik ve diğer alternatif
kaynaklara yönelmek gerekmektedir.
Artık, her yıl yapılan
binaların doğramalarında "pimapen" denilen petrol ürünlerinden elde
edilen malzemeler kullanılmakta ve ahşap malzemeye gerek kalmamaktadır.
Evet, ormanlar
yenilenebilen enerji kaynaklarıdır; ancak, ülkemizde olması gereken oranda
orman alanı ve hele hele verimli orman alanı bulunmadığından, mevcut ormanları
yakarak yok edecek seviyelere gelemedik; daha çok, koruma ve geliştirme
ihtiyacı içerisindeyiz. Faydalanma ve tüketim, ancak ülkemiz ormanlarının ülke
yüzeyine oranı yüzde 30-35'lerin üzerine ve verimli alanlarda yüzde 50-60'lara
ulaştıktan sonra düşünülmelidir.
Hükümetin, orman
mühendislerini yeteri kadar istihdam etmemesi, orman kaynaklarımızın
ufalanmasına sebep olmaktadır.
Orman mühendislerinin
özel serbest çalışma imkânları yok denecek kadar azdır; çünkü, ülkemizde,
ormanların tamamı devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Bunun değişmesi
ihtimali de yoktur. Özel ormanlar, ancak, bundan sonra, özel orman kurma ve
yetiştirme şeklinde meydana gelecektir. Bir ormanın işletmeye hazır hale
gelebilmesi için en az kırk yıl, elli yıl bir zamana ihtiyaç vardır.
Tüm bu sorunların yerinde
ve zamanında giderilebilmesi için, evvela, Orman Genel Müdürlüğünün sağlıklı
bir idarî yapıya, yeterli bütçeye ve teknik ve yasal imkânlara kavuşması
gerekmektedir.
Ormancılığın önemi
Hükümetçe yeteri kadar algılanamamaktadır. Ormanlar var olduğu zaman, yanı
başımızda olduğu zaman, biz doğal hayatın konforunu yaşadığımız zaman
ormancılığın kıymetini anlayamamaktayız. Bu da sağlık gibi, ancak kaybettiğimiz
zaman önemini kavrayabiliyoruz.
Türk Halkı, bu Hükümetten
bu konuda da duyarlılık göstermesini beklemiştir; fakat, görüldüğü üzere,
zamanlamadan da anlaşılacağı üzere, Hükümet bu konuda da duyarlılık sahibi
değildir.
Değerli arkadaşlar, Avrupa'da
ormanların yüzde 60'ları özel mülkiyettedir. Bunun da kaynağını, oradaki
feodalizm ve derebeylik sistemleri oluşturmaktadır. Bizim neden öyle değil veya
neden öyle olmasın iddiasında, görüşünde olanların, bu görüşleri benimseyen ve
savunanların çıkara dayalı art niyetleri yoksa, bu görüş, heves ve iddialarını
cehaletlerine vermekten başka izah görünmüyor. Her kamu mülkiyetini, hüküm ve
tasarrufunu komünizme dayandırmak da basit ve kolaycı bir açıklamadır. Akıl,
insanı, problemler karşısında çözüm aramaya, alternatifler üretmeye, şartlara
göre çözümler bulmaya götürmelidir. Ormancılık hizmetlerini yürütecek olan
orman mühendisleri, ülkemizde mevcut 9 adet orman fakültesinde... Çok yakın
zamana kadar ülkemizde sadece 2 adet orman fakültesi vardı ve ülke ormanlarının
orman mühendisi ihtiyacı bu fakülte mezunlarıyla karşılanmaktaydı. Son
yıllarda, orman mühendislerinin yetiştiği orman fakültelerinin sayısı artmakta;
fakat, yeterli öğretim kadrosu olmadığından eğitimin kalitesi düşmektedir.
Ayrıca, ormanların yüzde
99'u devlete ait olan ülkemizde kamuya eleman alımı durdurulduğundan,
buralardan mezun olan yetişmiş insanlar açıkta kalmakta, boşta gezmektedirler.
Bu da, ülkemizde, hem maddî kaynakların hem de manevî olarak insan
kaynaklarının kaybına sebep olmaktadır. Yıllardır orman teknik hizmetlerinin
yürütülmesinde önemli bir ihtiyacı gideren orman tekniker okulları kapatılmış,
ikincil olarak da, gerçekten büyük bir ihtiyacı karşılamakta olan orman
muhafaza okulları da ortadan kaldırılmıştır. Ormanlarda ihtiyaç duyulan ara
eleman kalmamakta ve işler, gittikçe de, ehil, sıradan, sınavla alınan, orman
ve ormancılık konusunda hiçbir bilgisi olmayan, gayesi sadece devletten aylık
alıp masada oturan tipte memurların eline teslim edilmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Bitiriyorum Sayın Başkan.
FATMA ŞAHİN (Gaziantep) -
Biz Orman Kanununu görüşmüyoruz ki!
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Orman Kanunu değil ki bu.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Dinleyin, dinleyin, lazım olur. (AK Parti sıralarından gülüşmeler)
BAŞKAN - Buyurun efendim,
siz konuşmanızı tamamlayın.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, ormancılık oldukça farklı özelliği olan bir meslektir ve
özel eğitime ihtiyaç bulunmaktadır.
Son yıllarda, mevcut
orman bölge müdürlükleri, orman işletme müdürlükleri ve orman işletme
şeflikleri kapatılmakta, garip bir şekilde, buralarda hizmet verecek olan
mühendislerin yetiştiği orman fakültelerinin sayısı artmakta; fakat, yeterli
öğretim kadrosu olmadığından, eğitimin kalitesi düşmektedir. Bir yanda
eğitilmiş, yetiştirilmiş, emek ve para harcanmış insan kaynağı işsiz
bırakılmakta, ekonomik ve dolayısıyla, psikolojik bunalıma sürüklenmekte,
harcanıp, heder edilmektedir, diğer yandan, kamudaki mühendis açığı gittikçe
büyümekte, teknik eleman yokluğundan, yeteri kadar koruma, ağaçlandırma, bakım
ve işletme faaliyetleri yapılmamaktadır.
Bu duygu ve düşüncelerle,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar [!])
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özdoğan.
Yalnız, yasa ve 4 üncü
maddeyle pek irtibatlandıramadım ama… (AK Parti sıralarından gülüşmeler)
AHMET YENİ (Samsun) -
Yanlış kâğıt vermişler; kâğıdı yanlış almış.
BAŞKAN - Şahsı adına,
Amasya Milletvekili Sayın Hamza Albayrak. (AK Parti sıralarından alkışlar)
HAMZA ALBAYRAK (Amasya) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 1210 sıra sayılı kanun
tasarısının 4 üncü maddesiyle ilgili söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, 4
üncü maddeyle, 5018 sayılı Kamu Yönetimi ve Denetimi Yasasının 28 inci
maddesinde yapılan düzenleme nedeniyle uygulama alanı kalmayan 527 sayılı
Gelecek Yıllara Geçici Yüklenmelere Dair Kanun yürürlükten kaldırılmıştır.
Dolayısıyla, bu düzenleme teknik bir düzenlemedir. Dediğim gibi, 5018 sayılı
Kanun kapsamında değerlendirildiği için, 527 sayılı Kanunun mülga kılınmasına
yönelik teknik düzenlemedir. Bu teknik düzenlemenin zarureti ortadadır.
Ben, burada, bir hususun
tekrar altını çizmek istiyorum. Değerli arkadaşlar, özellikle 3 üncü maddede
düzenlenen 6245 sayılı Harcırah Kanununun 10 uncu maddesiyle ilgili düzenleme
AK Partiyle uzaktan yakından ilgili bir işlem değildir. 2001 yılında hazırlanan
2002 yılı bütçesiyle bu haksız uygulama yasal ortam bulmuştur. Şu anda Meclisimizin
yaptığı da, bu hatayı ortadan kaldırmaktan ibarettir.
Tekrar, katkısı olanlara
teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Albayrak
Şahsı adına ikinci söz
isteği, Kayseri Milletvekili Sayın Mustafa Elitaş.
Buyurun Sayın Elitaş. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu madde, daha önceki
5018 sayılı Yasadaki mükerrer düzenlemeyi önlemek için yapılmış bir maddedir.
Ticarette bir söz vardır: "Ziyaretin kısa olanı makbuldür" diye.
Siyasette de onu anladım ki, sözün kısa olanı makbulmüş.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Elitaş.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) -Niye
çıktın allahaşkına?! Helal olsun!
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
Bir önerge var;
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1210
sıra sayılı Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 4 üncü maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ömer Abuşoğlu Süleyman
Sarıbaş
Gaziantep Malatya
BAŞKAN - Sayın Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Hükümet
katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Gerekçeyi mi
okutayım konuşacak mısınız?
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Konuşacağım efendim.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Abuşoğlu.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz tasarı çok enteresandır;
AK Parti Hükümetleri dönemi içerisinde alışageldiğimiz, âdeta olağan hale
gelen, çok değişik yasaları, çok farklı konuları bir araya getirmiş, âdeta
torba içerisine doldurur gibi, birbiriyle ilişkisi, bağlantısı olmayan,
birbiriyle insicam sağlanamayacak birçok değişik konuları ihtiva ediyor.
Bir maddede bir başka
hususu konuşurken, bir başka maddede bakıyorsunuz, karayollarını, öbür maddede
bakıyorsunuz, ormancılığı konuşuyoruz.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Nerede var orman?
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) -
Neticede memleket meselesi.
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) -
Vatandaş da şaşırıyor, Mecliste bugün ne görüşülüyor… Bir taraftan Harcırah
Kanunu görüşülüyor, öbür taraftan bir başka husus…
O bakımdan, AK Parti
İktidarları, buna benzer karmaşık işleri yapmayı, artık, alışkanlık haline
geldi.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Karıştıran biz değiliz!
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) -
Niye; vatandaş anlamasın, ne olup ne bittiğinin farkına vatandaş varmasın.
Âdeta, el çabukluğuyla, marifet kabilinden, birtakım kanunlar geçiriliyor.
Vatandaşa yük mü getiriliyor, vatandaşa yeni bir vergi mi konuyor, vatandaş
bunun farkında değil. Birkısım memura bakıyorsunuz, ilave birtakım ödemeler
yapılmış, bir başka memura, âdeta cezalandıracak şekilde, ödeneklerinden,
harcırahlarından kısıntı yapılmış.
Adamlara hem harcırah
vermiyorsunuz, yıllarca bekliyor memur harcırahını alabilmek için; mahkemelerde
dava açmak, yıllarca mahkeme sonuçlarını gözlemekten artık bitap düşüyor,
çaresiz düşüyor. Neticede, mahkeme sonuçlarını da, mahkemeyi de kazanıyor; ama,
verin şu adamın hakkını, faiziyle birlikte ödeyin; hayır, onu vermeye de
yanaşmıyorsunuz.
Bu ülkenin imkânları, bu
ülkenin zenginlikleri, sadece Oferler için mi?! Öncelikle kendi insanı için
olmalıdır.
Nitekim, bugün buna en güzel
örnek, hepinizin de anlayacağı, fazla karmaşık olmayan yeni bir tasarıyı
Hükümet sundu, Bütçe Plan Komisyonunda muhtemelen şu anda görüşülüyor. İçinde
yaşadığımız ekonomik çalkantıyı durdurabilmek kabilinden Hükümetin alelacele
getirebildiği tedbir -başka bir çare düşünememiş- alelacele, hemen, şapkadan
tavşan çıkarır gibi, elini atmış, bir tek maddelik bir değişiklik önerisiyle
gelmiş ve Meclise sunmuş. Borsada işlem gören yabancılara vergi yok, vergi
almayacak, onların üzerindeki vergileri kaldıracak; ama, Türk vatandaşı borsada
işlem yapmaya kalkacak olursa, hasbelkader, tesadüf, beş on kuruş da para
kazanacak olursa onun sırtına yüzde 10 oranında vergi yükleyecek! Bunu sizin
vicdanınız kabul ediyor mu?! Hangi ülkede var böyle?! Gidin bakın Fransa'ya,
gidin bakın Almanya'ya, Uzakdoğu'ya, hangi ülkeye giderseniz gidin… Yabancıya
farklı muamele -en ziyade müsaadeye mazhar unsurlar onlar- ama kendi
vatandaşınız geldi mi, yükleyin sırtına yükü! Kendi vatandaşınıza askerlik
yaptıracaksınız, "vergi ver" diyeceksiniz, beş on kuruş para kazandı
mı yabancıya "sen en ziyade müsaadeye mazhar durumdasın, sana
dokunmam!.." Ama, bizim Ali, Veli beş on kuruş para kazandı mı
yükleyeceksin sırtına yükü! Buna razı olmamız mümkün değil.
Aynı şekilde, bir meslek
erbabı, aynı sınıf içerisinde… Diyorsunuz ki, valilere hadi beş on kuruş ilave
ödenek verelim. Ya valilerle aynı statüde görev yapan diğer İçişleri
mensupları?.. Bunların suçu ne, bunlara niye vermiyorsunuz, bu ayrımı niye
yapıyorsunuz? Birtakım bir şeyleri düzeltmek için, kanundaki aksamaları,
Anayasaya aykırılıkları düzeltmek için bir tasarı getiriyorsunuz; ama,
yaptığınız iş, aldığınız aptes ürküttüğünüz kurbağaya değmiyor. Bir taraftan
düzenleme yaparken, öbür taraftan bir başka adaletsizliğe sebep oluyorsunuz. Bu
alışkanlıklardan vazgeçmenizi tavsiye ederim.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) -
İnsanlar arasında, meslek mensupları arasında, aynı statüde görev yapan kamu
hizmetlileri açısından bu ayırım alışkanlığından vazgeçin. Tüm devlet
memurlarımız, bu ülkeye hizmet etme noktasında, canla başla, gayretle
çabalamaktadır; ömürlerini bu devlet uğruna tüketmektedirler.
Bu bakımdan, herkesin hak
ettiğini avucuna teslim etmek üzere, gelin, bu ayırımcı düşünceden, bir kısmını
kayırmak, bir başka kısmını mağdur etmek düşüncesinden, bu alışkanlıktan
vazgeçin. Herhangi bir iyileşme yapıyorsanız, tüm unsurları, tüm meslek
mensuplarını bir arada mütalaa ederek vatandaşınıza aynı yakınlıkta olduğunuzu
gösterin.
Ben, konuyu daha fazla
uzatmamak için -söylenecek aslında çok şey var; daha ileriki maddelerde de söz
alacağım- burada sözlerimi bitiriyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Abuşoğlu.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
4 üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Birleşime 5 dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 21.13
Açılma Saati: 21.19
BAŞKAN : Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER : Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Harun TÜFEKCİ
(Konya)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 119 uncu Birleşiminin Altıncı
Oturumunu açıyorum.
1210 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
V.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
9.- Bütçe
Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelere Eklenmesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İstanbul Milletvekili Mustafa
Ataş ve 9 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1219, 2/812) (S. Sayısı:1210) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde
Tasarının 5 inci
maddesini okutuyorum:
MADDE 5- a) 14/7/1965
tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 108 inci maddesinin dördüncü
fıkrasındaki "dört" ibaresi "sekiz" olarak
değiştirilmiştir.
b) 657 sayılı Devlet
Memurları Kanununun 152 nci maddesinin "II-Tazminatlar" kısmının
"E) Mülki İdare Amirliği Özel Hizmet Tazminatı" bölümünün (b) bendine
"Olağanüstü Hal Bölge Valisi," ibaresinden sonra gelmek üzere "İl
Valileri ve" ibaresi eklenmiş, (c) bendinde yer alan "ve İl
Valileri" ibaresi madde metninden çıkarılmıştır.
BAŞKAN - Madde üzerinde
Anavatan Partisi Grubu adına söz isteyen Reyhan Balandı, Afyonkarahisar
Milletvekili.
Buyurun Sayın Balandı.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA REYHAN BALANDI (Afyonkarahisar) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri,
1210 sayılı bütçe kanunu, torba kanun diye adlandırdığımız kanun üzerinde söz
almış bulunuyorum.
Bu kanun, komisyona 25 madde
olarak girip 45 madde halinde çıkan bir kanun ve bu kanunların 39 maddesinde de
değişiklik yapılmış; yani, bazı arkadaşlarımız çuval kanun diyor, bazıları
torba kanun diyor, ben buna aşure kanun demek istiyorum; çünkü, oradan,
buradan, her şey var içinde; yani, her türlü konuda, farklı farklı konularda
hem de yasa yapmanın geleneklerine aykırı, temayüllerine aykırı bir şekilde
aşureye dönüştürülmüş, üstelik de en sonunda üstüne tuz katılıp bir şeye
benzemez hale getirilmiş bir kanun olduğunu düşünüyorum.
Şimdi, Sayın Başbakan
meydanlarda, asgarî ücretli birinin sadece simit, çay yiyip içerek
geçinemediğini, buna bile yetmediğini hep söylüyordu, sonra iş makarna hesabına
döndü. Bizler ve millet beklerdi ki, daha geniş bir vizyonla, daha büyük bir
ufukla olaylara bakış açısına sahip olunabilsin; ancak, sadece bu simit,
makarna hesabında kaldı; denmedi ki, millet acaba balık yiyebiliyor mu, sebze
yiyebiliyor mu, meyve yiyebiliyor mu denmedi. Yani, bu kapsamlı bir hale
getirilebilseydi, millet de bunu mutlaka takdir ederdi diye düşünüyorum.
Şimdi, enflasyon
oranları, büyüme, gelir dağılımı, cari açık gibi konularda muhalefet
milletvekilleri birtakım rakamlar veriyorlar, ondan sonra İktidar Partisi
milletvekilleri çıkıyorlar, bu rakamların hiç de doğru olmadığını, Türkiye'nin
her geçen gün daha iyiye gittiğini iddia ediyorlar ve bu iddianın da, muhalefet
milletvekillerinin iddialarının yanlış olduğunu ve kendi iddialarının da
doğruluğunu, dış ülkelerden Türkiye'ye takdir mesajları geldiğini söyleyerek
kendileri bu kanaate vardıklarını ifade ediyorlar. Tabiî ki, millet
yaşadıklarının ne olduğunu çok iyi biliyor, gerçek durumun ne olduğunu çok iyi
biliyor, kapatılan kepenklerin sayısının arttığını gayet iyi biliyor, her geçen
gün daha aç kaldığını ve geçim şartlarının daha zor olduğunu çok daha iyi
biliyor; fakirlik oranı artarken, zenginliğin de sadece küçük bir zümrede,
belli bir kesimde meydana geldiğini çok iyi biliyor.
Onun için ben sizi fazla
meşgul etmeden bu kanun maddesiyle ilgili, yurtiçi ve yurt dışında sürekli
göreve atanan memurlardan kaç tanesinin memur olan eşi bu imkânı
kullanabilmiştir diye sormak istiyorum konuyla ilgili. Şu andaki memur
maaşlarıyla bu hakkın kullanılmasına imkân var mıdır diye sormak istiyorum; ki,
elbette yoktur; çünkü, bu hakkı zaten kimse kullanamamaktadır; dolayısıyla, göz
boyamayla, birtakım düzenlemeler getiriyormuş gibi hamasi söylemlerle bu işler
gitmiyor; esas olan, memurların ekonomik sıkıntılarını ve kendi aralarındaki
kıyaslamalı gelir dağılımının dengesini sağlamak gerekiyor.
Bu duygu ve düşüncelerle
sözlerimi tamamlıyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Balandı.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen Amasya Milletvekili Hamza Albayrak. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
HAMZA ALBAYRAK (Amasya) -
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; görüşülmekte olan 1210 sıra sayılı kanun
teklifinin 5 inci maddesiyle ilgili söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, 5
inci maddeyle, (a) fıkrasında, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 108 inci
maddesinin dördüncü fıkrasındaki "dört" ibaresi yerine teknik olarak
"sekiz" ibaresi yerleştiriliyor.
Yine, (b) fıkrasında ise,
657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 152 nci maddesinin "II-Tazminatlar"
kısmının (E) fıkrasında "Mülki
İdare Amirliği Özel Hizmet Tazminatı" bölümünde bir düzenleme yapılıyor.
Burada olağanüstü hal
valileri ile il valileri özel hizmet tazminatında bir iyileştirme yapılıyor,
daha doğrusu, il valileri, olağanüstü hal valilerini takiben yerleştiriliyor.
Dolayısıyla, valilerimizin özel hizmet tazminatında, bu maddenin (b) fıkrasıyla
yeni bir düzenleme, iyileştirme getiriliyor.
Değerli arkadaşlar,
konuşmacı arkadaşlarımızdan bazıları, her ne hikmetse, bardağın dolu tarafını
görmemeye özen gösteriyorlar ve bu konuda da ısrarcı oluyorlar.
Ben şunu merak ediyorum:
Buradaki konuşmacı arkadaşlar, gerçekten, Devlet Planlama Teşkilatı, TÜİK ve
Hazine gibi kamu kurum ve kuruluşlarının resmî verilerini konuştursalar da, halkımız
gerçeği daha iyi kavrasa olmaz mı?!
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Biraz sonra resmî rakamlardan bahsedeceğim.
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
- Şimdi, esnaf kepenk kapattı, işletmeler kapandı vesaire diyor arkadaşlarımız.
Bakınız değerli
arkadaşlar, 2002 yılından 2005 yılına kadarki süreçte, 2005 yılı sonu
itibariyle -bunlar kesin rakamlar- 113 833 işyeri açılmıştır toplamda.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Pamuk fiyatları neydi, şimdi nerede?
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
- 19 393 adet de işyeri kapanıyor. Net, 94 440 tane işyeri açılıyor bu süreçte,
AK Parti İktidarı sürecinde.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) -
İşsizlik oranı yükseliyor değil mi?!
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, yabancı kuruluşların, Standart and Poor's'un, Moody's'in
bir Fitch'in değerlendirmelerine bakınız. Türkiye'nin kredi notu daima
yükselmedi mi allahaşkına; bunlar uluslararası kuruluşlar değil mi?!
Yine, Birleşmiş Milletler
Saydamlık Kuruluşunun 2005 yılı sonu itibariyle yayınladığı bir sirkülasyonu
sizinle paylaşmak istiyorum değerli arkadaşlar. Türkiye, bu saydamlık
kuruluşunun deklarasyonuna göre -her yıl, yıl sonu itibariyle bu açıklamasını
yapar- 2002 yılı sonu itibariyle yolsuzluk ve usulsüzlükte 180 devlet arasında
ilk 4 sıradaydı, 2005 yılı sonu itibariyle yapılan açıklamada, Türkiye 65 inci
sıraya yükseliyor, yani, 61 kat, yolsuzluk ve usulsüzlükte iyileşme oluyor.
Yine, 2005 yılı sonu
itibariyle gayri safî millî hâsıla toplamı 474,6 milyar dolarla, Türkiye,
dünyanın 17 nci ekonomik büyüklüğünü yakalıyor değerli arkadaşlar. Bunlar güzel
şeyler değil mi?!
Yine, bakıyorsunuz,
cumhuriyet dönemlerinde, sadece -Aria'nın özelleştirilmesi hariç- Türkiye'ye
giren yabancı sermaye 800 000 000 doları geçmiyor yılda. İlk defa, Aria
özelleştirildiği için 2,5 milyar dolarlık bir yabancı sermaye girişi oluyor.
2005 yılı sonu itibariyle Türkiye'ye gelen yabancı sermaye girişi 9,6 milyar
dolar. Bunlar güzel şeyler değil mi?! (AK Parti sıralarından alkışlar)
HALİL AKYÜZ (İstanbul) -
Yalnız, 13 milyar dolar kurumun gideri var… Hazineye hiçbir getirisi yok…
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
- Yine, bakıyorsunuz, değerli arkadaşlar, 2002 yılı sonu itibariyle, 21 tane
batık banka var. Bunların Hazineye maliyeti nedir biliyor musunuz; 55 milyar
dolar! 3 tane kamu bankasının, Halk Bankası, Ziraat Bankası ve Emlak Kredi
Bankasının zararı 22 milyar dolar. İmar Bankasının zararı 6,5 milyar dolar. Ne
ediyor biliyor musunuz; 83,5 milyar dolar! Bunda AK Partinin dahli var mı
değerli arkadaşlar?! Ne yapıyoruz biz; bu borçları ödemeyle karşı karşıya
kalıyoruz ve şu anda, değerli arkadaşlar, 40 milyar üzerindeki IMF borcu, 2005
yılı sonu itibariyle 13,5 milyar dolar. Kim IMF'ci; borçlananlar mı, borçları
ödeyenler mi değerli arkadaşlar?! (AK Parti sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar)
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) -
Beş yıldır aynı şeyleri söylüyorsunuz… Farklı bir şeyler söyleyin…
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Borçları nasıl ödediğiniz belli!
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
- Türk Milleti, bunları gayet güzel izliyor.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) -
Toplam borç niye artıyor? Onu niye söylemiyorsun?!
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
- Bunları gayet güzel izliyor.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Borçlanma yüzde 60 oranında arttı.
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
- Burada konuşan, allahaşkına, veri tabanlı konuşsun, belge göstersin, evrak
göstersin, onlara şapka çıkaralım.
Hepinize sevgi sunuyorum,
saygı sunuyorum, teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Albayrak.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen Mustafa Elitaş, Kayseri Milletvekili.
Buyurun Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, 5
inci maddede yapmak istediğimiz düzenlemenin esas amacı, il valilerinin malî
haklarında biraz iyileştirme yapmaktır. İl valileri olağanüstü hal bölge
valilerinin statüsüne çıkarılarak, ücretlerinde biraz iyileştirme ortaya
çıkmış. Bu da, Hükümetimizin, devletin temsilcisi valilere çam sakızı çoban
armağanı küçük bir ikramiyesidir diye düşünüyorum.
Yaklaşık 4 saattir, 5
saattir burada konuşuyoruz. Konuşan arkadaşlarımızın büyük bir kısmı maalesef
maddeyle alakası olmayan meseleleri konuşuyorlar. Bir arkadaşımız kalkıyor
ormanla ilgili meseleleri gündeme getirmeye çalışıyor, öbür arkadaşımız farklı
meseleleri gündeme getirmeye çalışıyor.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) -
Arkadaş verilen notları karıştırmış!..
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Ama, eğer Türkiye Büyük Millet Meclisi yasa yapan en önemli kurumsa, her bir
madde üzerinde, bu maddenin neyi ifade ettiği konusunda, komisyonlarda çalışan
arkadaşlarımızın Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyelerine bilgi vermek
mecburiyetleri vardır. Yoksa, hiç alakası olmayan, ne idüğü belirsiz değişik
değişik konularla burada milletin gündemini işgal etmenin bir manası yoktur
diye düşünüyorum.
Tasarının hayırlı
olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Elitaş.
Madde üzerinde soru-cevap
işlemi yapılacaktır.
Sayın Özdoğan, buyurun.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Aracılığınızla Sayın
Bakana birkaç soru sormak istiyorum.
Birinci sorum şu:
Türkiye'de açlık sınırının altında yaşayan kaç milyon insan vardır? Türkiye'de
yoksulluk sınırı altında yaşayan kaç milyon insan vardır?
İkinci sorum: Türkiye'de
kaç milyon insan işsizdir?
Üçüncü sorum: Perişan ve
yoksul köylülerimizin 2005 yılı doğrudan gelir desteği paralarını ne zaman
ödeyeceksiniz?
Son soruyu soruyorum: Az
önce konuşan Kayseri Milletvekilimiz Sayın Mustafa Elitaş'ın hayalî ve uydurma
rakamlarına inanıyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Özdoğan!..
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Yanlış yazı vermişler sana!
BAŞKAN - Sayın Bakan,
buyurun.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sayın Başkanım, arkadaşımız çok kapsamlı sualler
sorduğu için yazılı olarak cevap vereceğim.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri ve Sayın Bakan, soru sormak ve cevap vermek Tüzükçe tanınan bir
haktır. Hiçbir sayın milletvekilimiz, lütfen, bu hakkı kötüye kullanmaya kalkışmasın.
Madde üzerinde 3 adet
önerge vardır; önergeleri, önce geliş sıralarına göre okutup, sonra
aykırılıklarına göre işleme alacağım.
Buyurun.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun
tasarısının çerçeve 5 inci maddesinin (c) fıkrasından sonra gelmek üzere
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Salih Kapusuz |
İbrahim Hakkı Birlik |
Zülfü Demirbağ |
|
Ankara |
Şırnak |
Elazığ |
|
Hasın Aydın |
Ramazan Toprak |
|
|
Giresun |
Aksaray |
|
"d) 657 sayılı
Devlet Memurları Kanununa ekli (I) sayılı Ek Gösterge Cetvelinin "I-Genel
İdare Hizmetleri Sınıfı" bölümünün (d) bendine "Sosyal Güvenlik
Kurumu Başkan Yardımcısı" ibaresinden önce gelmek üzere "Gelir
İdaresi Başkan Yardımcısı," ibaresi eklenmiş, (e) bendinde yer alan
"Gelir İdaresi Başkan Yardımcıları," ibaresi cetvelden
çıkartılmıştır."
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun
tasarısının 5 inci maddesinin (b) fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
ve aynı maddeye aşağıdaki (c) fıkrasının eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Salih Kapusuz |
İbrahim Hakkı Birlik |
Ramazan Toprak |
|
Ankara |
Şırnak |
Aksaray |
|
Zülfü Demirbağ |
Hasan Aydın |
|
|
Elazığ |
Giresun |
|
"b) 657 sayılı
Devlet Memurları Kanununun 152 nci maddesinin "II-Tazminatlar"
kısmının "E) Mülki İdare Amirliği Özel Hizmet Tazminatı" bölümünün
(b) bendine "Olağanüstü Hal Bölge Valisi," ibaresinden sonra gelmek
üzere "İl Valileri ve" ibaresi eklenmiş, (c) bendinde yer alan
"ve İl Valileri" ibaresi madde metninden çıkarılmış ve aynı bentte
yer alan "% 325'ine" ibaresi "% 330'una" şeklinde
değiştirilmiştir."
"c) 657 sayılı
Devlet Memurları Kanununa ekli IV sayılı Makam Tazminatı Cetvelinin 10 uncu
sırasının (a) bendinde yer alan "5, 6, 7 ve 8 inci sıralarda" ibaresi
"5, 6, 7 nci sıralar ile 8 inci sıranın (a), (b) ve (c) bentlerinde"
şeklinde, (b) bendinde yer alan "9 uncu sırada" ibaresi ise "8
inci sıranın (d) bendi ile 9 uncu sırada" olarak değiştirilmiştir."
BAŞKAN - En aykırı
önergeyi okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1210
sıra sayılı Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 5 inci maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Ömer Abuşoğlu Süleyman
Sarıbaş
Gaziantep Malatya
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (İstanbul) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 161 inci maddesi gereğince bütçe kanunlarına bütçeyle ilgili
hükümler dışında hiçbir hüküm konulamaz. Bütçe kanunlarının hazırlanması ve
değişikliklerine ilişkin hususlar bizzat 1982 tarihli Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasında düzenlenmiş olmaları bakımından önem arz etmektedir. Aksi
takdirde, anayasal düzenlemelere, ve kanun yapma tekniğine ve sistematiğe
aykırı bu tür düzenlemeler çıkarılan kanunun Anayasaya aykırılık iddiasıyla
Cumhurbaşkanlığınca veya Anamuhalefet Partisince Anayasaya Mahkemesinin önüne
götürülmesi durumunda, anayasal düzenlemelere aykırılık ve kanun
sistematiğinden yoksunluk nedeniyle Anayasa Mahkemesince iptal edilmektedir.
Kanun tasarısı ve
maddeleri incelendiğinde, genel yapısı itibariyle kanun tasarısı ve maddelerin
uyumu bakımından bir sistematikten yoksun olduğu ve madde düzenlemesinin kanun
yapma tekniğine aykırı olduğu anlaşılmaktadır.
Bu değişiklikle, 1210
sıra sayılı Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının bu maddesinin tasarı metninden
çıkarılması amaçlanmaktadır.
III. - YOKLAMA
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunacağım; ancak, önergenin oylamasından önce bir yoklama talebi
vardır; şimdi bu talebi yerine getireceğim.
Önce yoklama talebinde
bulunan sayın üyelerin isimlerini okutup salonda bulunup bulunmadıklarını
tespit edeceğim. Yeterli sayıda sayın üye salonda hazırsa, elektronik cihazla
yoklama yapacağım.
Üyelerin isimlerini
okutuyorum:
Ömer Abuşoğlu,
Gaziantep?.. Burada.
Süleyman Sarıbaş,
Malatya?.. Burada.
Hüseyin Güler, Mersin?..
Burada.
Hüseyin Özcan, Mersin?..
Burada.
Serpil Yıldız, İzmir?..
Burada.
Muharrem Doğan, Mardin?..
Burada.
Selami Yiğit, Kars?..
Burada.
Dursun Akdemir, Iğdır?..
Burada.
Reyhan Balandı,
Afyonkarahisar?.. Burada.
Turan Tüysüz,
Şanlıurfa?.. Burada.
Muhsin Koçyiğit,
Diyarbakır?.. Burada.
Sait Armağan, Isparta?..
Burada.
Hasan Özyer, Muğla?..
Burada.
Mehmet Erdemir, Yozgat?..
Burada.
Miraç Akdoğan, Malatya?..
Burada.
Züheyir Amber, Hatay?..
Burada.
Ümmet Kandoğan,
Denizli?.. Burada.
Mehmet Eraslan, Hatay?..
Burada.
Muzaffer Kurtulmuşoğlu,
Ankara?.. Burada.
Ahmet Güryüz Ketenci,
İstanbul?.. Burada.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
İyi bir koalisyon olmuş!
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen…
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Çok iyi bildin, tam bir koalisyon olmuş.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
İyi bir koalisyon olmuşsunuz, üçlü bir koalisyon!
BAŞKAN - Muhalefet,
İçtüzükteki hakkını kullanıyor.
Yoklama için 5 dakika
süre veriyorum.
Adlarını okuttuğum sayın
üyelerin yoklama için elektronik cihaza girmemelerini rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) -
Süre doldu Sayın Başkan… Süre doldu Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
heyecanlanmanıza gerek yok; zaten elektronik yoklamada 156 kişi çıktı.
Sayın Köşdere?..
(Anavatan Partisi sıralarından "Yok" sesleri)
Sayın Ayağ?.. (Anavatan
Partisi sıralarından "Yok" sesleri)
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) -
Bunların hepsi mükerrer!
BAŞKAN - Sayın
Kızılcıklı?.. (Anavatan Partisi sıralarından "Yok" sesleri)
Sayın Kurt?.. (Anavatan
Partisi sıralarından "Yok" sesleri)
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) -
Hepsi mükerrer!
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Bunları kim gönderiyor oraya?!
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
lütfen, oturur musun.
Sayın Gül?.. Burada.
Sayın Akman?.. (Anavatan
Partisi sıralarından "Yok" sesleri)
Sayın Alp?.. (Anavatan
Partisi sıralarından "Yok" sesleri)
Sayın Kaptanoğlu?..
(Anavatan Partisi sıralarından "Yok" sesleri)
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) -
Arkadaşlar Antalya'ya erken gidenler!
BAŞKAN - Sayın
Albayrak?.. (Anavatan Partisi sıralarından "Yok" sesleri)
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sayın Bayrak burada… Sayın Bayrak burada… (Anavatan Partisi sıralarından
"yok yok" sesleri) Sayın Başkan, Faruk Bayrak orada.
BAŞKAN - Sayın Albayrak,
İlhan Albayrak… (Anavatan Partisi sıralarından "Yok" sesleri)
Sayın Çerçi?.. (Anavatan
Partisi sıralarından "Yok" sesleri)
Sayın Koca?.. (Anavatan
Partisi sıralarından "Yok" sesleri)
Sayın Coşkun?.. (Anavatan
Partisi sıralarından "Yok" sesleri)
Sayın Yıldırım?..
(Anavatan Partisi sıralarından "Yok" sesleri)
Sayın Hüseyin Çelik?..
Burada. (Anavatan Partisi sıralarından "Yok" sesleri)
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Burada.
BAŞKAN - Sayın Sekmen?..
(Anavatan Partisi sıralarından "Yok" sesleri)
Sayın Kılıç?.. (Anavatan
Partisi sıralarından "Yok" sesleri)
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Burada.
BAŞKAN - Sayın Osman
Kılıç?.. (Anavatan Partisi sıralarından "Yok" sesleri)
Sayın Özlek?.. (Anavatan
Partisi sıralarından "Yok" sesleri)
Sayın Özçelik?.. Burada.
Sayın Akşit?.. (Anavatan
Partisi sıralarından "Yok" sesleri)
Sayın Ayar?.. (Anavatan
Partisi sıralarından "Yok" sesleri)
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Burada efendim.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- İki sefer kaldırdı canım; demin de okundu ismi!..
BAŞKAN - Sayın Arvas?..
(Anavatan Partisi sıralarından "Yok" sesleri)
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Arvas arkada.
BAŞKAN - Sayın Aktaş?..
Burada. (Anavatan Partisi sıralarından "Yok" sesleri)
Sayın Mahfuz Güler?..
(Anavatan Partisi sıralarından "Yok" sesleri)
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) -
Nerede bu kadar mükerrer oy?!
BAŞKAN - Sayın Gürsoy
Erol?..
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Burada.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) -
Bu kadar mükerreri kendinize alışkanlık yapmışsınız!
BAŞKAN - Sayın Alptekin?..
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Burada.
BAŞKAN - Sayın Suçin?..
(Anavatan Partisi sıralarından "Yok" sesleri)
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) -
Helal olsun!
BAŞKAN - Sayın
Tanrıverdi?.. (Anavatan Partisi sıralarından "Yok" sesleri)
Sayın Sinan Özkan?..
(Anavatan Partisi sıralarından "Yok" sesleri)
TURAN TÜYSÜZ (Şanlıurfa)
- Ayıp ya! Vallahi billahi ayıp ya! Yemin ederim ayıp!
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Vallahi ayıp!
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) -
Bu kadar mükerrer oy; helal olsun!
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır. (AK Parti sıralarından alkışlar).
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
9.- Bütçe
Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelere Eklenmesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İstanbul Milletvekili Mustafa
Ataş ve 9 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1219, 2/812) (S. Sayısı:1210) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) -
Bu kadar mükerrer oyu niye göstermiyorsun Sayın Başkan?.. Birsürü mükerrer oy
var orada!
BAŞKAN - Sayın Güler!..
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Devam, Sayın Başkan.
BAŞKAN - Kabul
etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Sayın Güler, gecenin bu
saatinde matematik öğretecek değiliz; lütfen!.. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) -
Sayın Başkan… Sayın Başkan…
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun
tasarısının çerçeve 5 inci maddesinin (c) fıkrasından sonra gelmek üzere
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Salih Kapusuz (Ankara) ve
arkadaşları
d) 657 sayılı Devlet
Memurları Kanununa ekli (I) sayılı Ek Gösterge Cetvelinin "I- Genel İdare
Hizmetleri Sınıfı" bölümünün (d) bendine "Sosyal Güvenlik Kurumu
Başkan Yardımcısı" ibaresinden önce gelmek üzere "Gelir İdaresi
Başkan Yardımcısı," ibaresi eklenmiş, (e) bendinde yer alan "Gelir
İdaresi Başkan Yardımcıları," ibaresi cetvelden çıkartılmıştır.
BAŞKAN - Sayın Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) - Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Hükümet?..
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (İstanbul) - Kabul ediyoruz.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Gerekçe...
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Gelir İdaresi Başkan
Yardımcılarının emsali kurumlarda görev yapan başkan yardımcıları ile statü ve
özlük haklarını eşitlemek üzere düzenleme yapılmaktadır.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun
tasarısının 5 inci maddesinin (b) fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
ve aynı maddeye aşağıdaki (c) fıkrasının eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Salih Kapusuz (Ankara) ve
arkadaşları
"(b) 657 sayılı
Devlet Memurları Kanununun 152 nci maddesinin "II- Tazminatlar"
kısmının "E) Mülki İdare Amiri Özel Hizmet Tazminatı" bölümünün (b)
bendine "Olağanüstü Hal Bölge Valisi," ibaresinden sonra gelmek üzere
"İl Valileri ve" ibaresi eklenmiş, (c) bendinde yer alan "ve İl
Valileri" ibaresi madde metninden çıkarılmış ve aynı bentte yer alan %
325'ine" ibaresi
"% 330'una" şeklinde değiştirilmiştir."
"(c) 657 sayılı
Devlet Memurları Kanununa ekli IV sayılı Makam Tazminatı Cetvelinin 10 uncu
sırasının (a) bendinde yer alan "5, 6, 7, 8 inci sıralarda" ibaresi
"5, 6 ve 7 nci sıralar ile 8 inci sıranın (a), (b) ve (c)
bentlerinde" şeklinde, (b) bendinde yer alan "9 uncu sırada"
ibaresi ise "8 inci
sıranın (d) bendi ile 9 uncu sırada" olarak değiştirilmiştir."
BAŞKAN - Sayın Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Sayın Hükümet
katılıyor mu?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (İstanbul) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Kapusuz,
gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddenin (b) fıkrasında
yapılması öngörülen değişiklik ve maddeye eklenmesi öngörülen (c) fıkrasıyla;
a) Bakanlar Kurulu
kararıyla Genel İdare Hizmetleri Sınıfında yer alan genel müdürler için özel
hizmet tazminatının yüzde 330 oranında belirlenmiş olması nedeniyle, Mülkî
İdare Amirliği Hizmetleri Sınıfında yer alan
genel müdürlerin de aynı oranda mülkî idare amirliği özel hizmet
tazminatından yararlandırılması,
b) Makam tazminatı
öngörülen kadrolarda görev yapmakta iken bu görevlerinden ayrılarak müşavir ve
uzman gibi 657 sayılı Kanunun 43 üncü maddesinin (B) bendinin üçüncü
paragrafında belirtilen kadro ve görevlere atananlara ya almakta oldukları ya
da daha düşük gösterge rakamları üzerinden makam tazminatı ödenmesi öngörülmek
suretiyle, müşavir ve uzman unvanlı kadrolara atananların daha önceki
kadrolarının malî haklarının kısmen de olsa korunması amaçlanmış olmasına
rağmen, 21.3.2006 tarihli ve 5473 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin (h) bendi
ile 657 sayılı Kanuna ekli IV sayılı Makam Tazminatı Cetvelinin 8 inci sırasına
(d) bendi olarak eklenen hüküm uyarınca 1000 gösterge rakamı üzerinden makam
tazminatından yararlanmaları öngörülen belediye müfettişlerinin bu
görevlerinden ayrılarak 657 sayılı Kanunun 43 üncü maddesinin (B) bendinin üçüncü
paragrafında belirtilen kadro ve görevlere atanmaları durumunda, anılan
cetvelin 10 uncu sırasında bu duruma uygun düzenlemenin yapılamamış olması
nedeniyle, daha önce bu sırada yer alan hüküm çerçevesinde, fiilen müfettişlik
yaparken yararlanmakta oldukları 1000 gösterge rakamından daha yüksek olan 2000
gösterge rakamı üzerinden makam tazminatından yararlanabilecekleri şeklindeki
sorunun giderilerek, belediye müfettişi iken yararlanmakta oldukları 1000
gösterge rakamı üzerinden makam tazminatından yararlandırılmaları
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
6 ncı maddeyi okutuyorum:
MADDE 6- 657 sayılı
Devlet Memurları Kanununa aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"Avukatlık vekalet
ücreti
GEÇİCİ MADDE 34- Devlet
Su İşleri Genel Müdürlüğü, Karayolları Genel Müdürlüğü, Tarım Reformu Genel
Müdürlüğü, Petrol İşleri Genel Müdürlüğü ve Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme
Kurumu Genel Müdürlüğünde hukuk müşaviri olarak görev yapanlar ile 178 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 27 nci maddesiyle anılan genel müdürlükler adına
ihdas edilen hukuk müşaviri kadrolarına atanan personele, mahkemelerce takdir
edilip ilgili idarelerin hesaplarında avukatlık vekalet ücreti olarak yer alan
tutarlardan karşılanmak üzere 146 ncı maddede belirtilen limit çerçevesinde
2006, 2007 ve 2008 yıllarında da avukatlık vekalet ücreti ödenir. İlgili genel
müdürlüklerin muhasebe hizmetlerinin yürütüldüğü taşra muhasebe birimlerinin
hesaplarında bulunan avukatlık vekalet ücretlerinin tamamı bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihi takip eden ayın sonunda, merkez muhasebe birimlerinin
hesaplarında 31/12/2008 tarihi itibarıyla kalan avukatlık vekalet ücretlerinin
tamamı ise anılan tarihte gelir kaydedilir.
Bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihten önce Petrol İşleri Genel Müdürlüğü ile Sosyal Hizmetler ve
Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğünün merkez ve taşra teşkilâtı kadrolarında
hukuk müşaviri ve avukat olarak görev yapanlara, mahkemelerce takdir edilip
ilgili idarelerin hesaplarında avukatlık vekalet ücreti olarak yer alan
tutarlardan karşılanmak üzere 2003, 2004, 2005 ve 2006 yıllarına ilişkin olarak,
bu yıllarda avukatlık vekalet ücretinden yararlanmamış olmaları kaydıyla 146
ncı maddede belirtilen limit çerçevesinde 2/2/1929 tarihli ve 1389 sayılı
Devlet Davalarını İntaç Eden Avukat ve Saireye Verilecek Ücreti Vekalet
Hakkında Kanun hükümleri kıyas yolu ile uygulanmak suretiyle avukatlık vekalet
ücreti ödenir."
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Anavatan Partisi Grubu adına söz isteyen Şanlıurfa Milletvekili Turan Tüysüz.
Buyurun Sayın Tüysüz.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA TURAN TÜYSÜZ (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bütçe
Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelere Eklenmesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 6 ncı maddesi üzerinde Anavatan
Partisi adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
AKP Hükümetinin getirdiği birtakım "bazı", "diğeri" gibi
adlarla tanımlanan kanunlar bir torbaya atılıp, elinize hangisi gelirse gelsin,
Meclise getirmek ve bu gelen kanunlarda aradan kısa bir süre geçince, bu sefer
de, kanunun "ek", "yama" gibi anlayışlarla yeniden yaz boz
zihniyeti, ülkenin gerçeklerini anlamaya bir anlayış, bir düşüncenin ürünüdür.
Bu, kanunla oynama
anlayışını bürokratlarımız da anlamamaktadır. Bu kanunlardan hangisinin ülke
yararına olduğu şüphe götürmektedir. 1210 sıra sayılı kanun tasarısının bu
kanunların amacı bölümünde bile, Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçeleri tam
yerine getirilememiştir. Ayakları yere basmayan bu getirdiğiniz kanunlar bir
yerlerden dönüyor; ama, siz bunun farkında değilsiniz.
Değerli milletvekilleri,
avukatlığın amacı, hukukî ilişkilerin düzenlenmesine, her türlü hukukî sorun ve
anlaşmazlıkların adalet ve hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesine ve
genellikle, hukuk kurallarının tam olarak uygulanması hususunda yargı
organlarına, resmî ve özel kurum ve kuruluşlara yardım etmektir.
Bu nedenle, avukat,
üzerine aldığı işin yapılmasında, ne müvekkilinin buyruğu altında ne de yalnız
onun çıkarları ve yararları peşindedir; kamu görevi yapmaktadır.
Avukat, sadece
müvekkiline karşı değil, devlete karşı ve hatta, topluma karşı da bağımsız
olmalıdır; çünkü, avukatın, aynı zamanda, hem hukuka hem de müvekkilinin
çıkarlarına hizmet edebilmesi, gerçek anlamda bağımsızlığının sağlanmasıyla
mümkündür.
Avukatlık ücreti,
avukatın bağımsızlığıyla doğrudan ilgilidir. Vekil eden, vekâlet ücreti ödenmiş
olmasına dayanarak, avukata her istediği yaptırılamaz. Ücreti ödenmiş olmak,
avukatın bağımsızlığına gölge düşüremez. Avukat, bir işin yapılmasını üzerine
almakla, vekil edenin emri altına girmiş olmaz. Vekâlet ücreti, herhangi bir
malın değeri gibi düşünülemez. Bu nedenle, vekâlet ücreti, Avukatlık Yasasıyla,
meslek kurallarında önemle ve öncelikle düzenlenmiş, ayrı bir tarifeye
bağlanmıştır.
Değerli milletvekilleri,
kamu kurumlarında görev yapan avukatlara vekâlet ücretinin verilmesi hususunun
da netleşmesi güzel bir şey; ancak, burada önemli bir nokta, kamu avukatlarının
yıllarca çalışmalarının ürünü olarak avukatlık vekâlet ücretleri ellerinden
alınmaktadır.
Sayın Başkanım,
duyulmuyor, çok uğultu var!..
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Genel Kurulda büyük bir uğultu var, Sayın Hatibin konuşması
anlaşılamamaktadır; sessizliğe davet ediyorum.
Buyurun Sayın Tüysüz.
TURAN TÜYSÜZ (Devamla) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Avukatlık vekâlet ücreti,
devletin verdiği bir ücret olmayıp, kamu avukatlarının alınterinin ürünüdür.
Devletimiz kimin malını kime vermektedir?! Zaten, aldıkları ücretler ve sosyal
haklar utanılacak düzeydedir. Bu da yetmezmiş gibi, alınterleri ve emeklerinin
ürünü olan, devlete ait olmayan bir hakları da ellerinden alınmaktadır.
Dünyanın hiçbir yerinde böyle adaletsiz ve haksız bir uygulamaya maruz kalan
meslek mensubu bulunmamaktadır.
Bu konuda gözardı edilen
bir başka nokta da, kamudaki hukuk müşavirliğinde görev yapan ve davaların
takip işlemleri ile büro işlerini yapan memurlara da ödenen vekâlet
ücretlerinden pay verilmekte. Bu uygulama da başta Maliye Bakanlığı Baş Hukuk
Müşavirliği olmak üzere bazı kurumlarda görülmektedir; ancak, birçok kurumdaki
hukuk müşavirliği, personel vekâlet ücretlerinden yararlanmaktadır. Gerçi, bu
hususun uygulanmasının nasıl olacağı yasalarla netleştirilmektedir. Kurumların
hukuk müşavirliğinin insafına bırakılması yönetmeliklere işaret edilmiştir.
Ancak, yöneticiden yöneticiye fark vardır. Kimisi "hep bana, hep
bana" derken, kimisi de "kazanılan emekte bu insanların da hakkı
vardır" diyerek personeline de az da olsa bir pay vermekte. Bu, vicdan ile
cüzdan arasına bırakılan farklı uygulamalara son verilmesi için, avukatlara
verilen vekâlet ücretlerinin hukuk müşavirlerine de, çalışan personele de
toplam tutarın ödenmesi hususu yasaya eklenmelidir diyor ve Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Tüysüz.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen Amasya Milletvekili Sayın Hamza Albayrak; buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
HAMZA ALBAYRAK (Amasya) -
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; görüşülmekte olan 1210 sayılı kanun teklifinin 6 ncı maddesiyle
ilgili söz almış bulunuyorum; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, 6 ncı
maddeyle 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa eklenen avukatlık vekâlet
ücretiyle ilgili geçici 34 üncü maddeyle, 2006 yılından önceki yıllarda katma
bütçeliyken 5018 sayılı Kamu Yönetimi ve Denetimi Yasası mucibince genel
bütçeli kamu kurumu olan 5 adet genel müdürlüğe; Devlet Su İşlerine,
Karayolları Genel Müdürlüğüne, Tarım Reformu Genel Müdürlüğüne, Petrol İşleri
Genel Müdürlüğüne ve Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel
Müdürlüğüne mensup Hukuk Müşavirliklerine avukatlık ücreti olarak kazanmış
oldukları davaya ilişkin ücret kendilerine ödenecek.
Değerli arkadaşlar,
avukatlık ücreti ödemesinde kurumların kazanmış olduğu davalarla ilgili
avukatlık ücreti, Avukatlık Yasası ve 657 sayılı Yasayla, kendi kuruluşlarına
ilişkin yasada belirli nispetler üzerinden davayı kazanan avukatlara
dağıtılıyor; bakiye kısmı da, ilgili kurumca gelir yazılıyordu. Yapmış
olduğumuz bu düzenlemeyle bu 5 genel müdürlüğün katma bütçeli kurumlar
arasından 5018 sayılı Yasa kapsamında genel bütçeli kurumlar arasına
aktarılmasıyla bu nakısa giderilmiş olacak. Böylece, özellikle Petrol İşleri
Genel Müdürlüğü ile Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü
Hukuk Müşavirlerinin -ki, bunların durumu, avukatlık vekâlet ücreti durumundan
daha vahimdi- 2003, 2004 ve 2005 yıllarına ait birikmiş olan ücretler de
kendilerine tevdi edilecek, ödenecek.
Değerli arkadaşlar, 5
inci maddede 657 sayılı Kanunun 152 nci maddesinde düzenlenen tazminatlarla
ilgili bir iyileştirmeyi, Yüce Meclis, oylarıyla geçirmiş oldu.
Burada, bir tespitimi
sizlerle paylaşmak istiyorum. Değerli arkadaşlar, büyükşehir belediye
başkanlıklarında müfettişler var. Yıllardır, bu müfettişler, aynen bakanlık ve
genel müdürlük müfettişleri gibi, 4483 sayılı Yasa kapsamında her türlü idarî
ve adlî soruşturmayı yapıyorlar ve hatta valiliklerin talimatları üzerine,
valiliklere ait nüfus müdürlüklerinde de, değişik yerlerde de her türlü
inceleme, araştırma ve soruşturmayı yapıyorlar; yapıyorlar da özel hizmet
tazminatı durumundan hangi geliri alıyorlar?
Değerli arkadaşlar, büyükşehir
belediyelerine bağlı genel müdürlük müfettişleri yüzde 130 özel hizmet
tazminatı alırken, bu arkadaşlarımız yüzde 120… Pardon, yüzde 130 bunlar
alıyor, belediyede çalışanlar, genel müdürlük müfettişleri ve bakanlık
müfettişleri yüzde 195 alıyor özel hizmet tazminatını.
Yine, bakanlık ve genel
müdürlük müfettişleri yüzde 30 denetim tazminatı alırken, bu arkadaşlarımız
yüzde 20 denetim tazminatı alıyor. Aynı görevi yapmalarına rağmen, büyükşehir
belediyelerinde çalışan ve tüm kadroları 110 kişi olan -bunun içinde yarıdan
fazlası da münhal- arkadaşlarımız, hakikaten, eşdeğer görev yapmalarına rağmen,
özel hizmet tazminatı ve denetim tazminatı alma noktasında bir mağduriyetle,
haksızlıkla karşı karşıyalar.
Ben, bu tazminatlarla
ilgili önergelerle yapılan değişikliklerde bu arkadaşlarımın da yer almasını
isterdim; ama, maalesef olmadı. Özellikle Yüce Meclisten istirhamım
-milletvekili olarak da benim takip ettiğim bir husus olacak- geliniz, en kısa
sürede büyükşehir belediyesinde görev yapan müfettiş ve başmüfettiş
arkadaşlarımıza özel hizmet tazminatı noktasındaki gasbedilmiş haklarını iade
edelim; çünkü, bu arkadaşlar çok ciddî çalışmalar yapıyorlar. Emsallerine karşı
net 302 000 000 eksik maaş alıyorlar arkadaşlar. Bunların topu topu hepsi de
110 kişi. Bunların bu mağduriyetini de, inşallah, en kısa sürede, elbirliğiyle,
gönül birliğiyle gidermiş olacağız diyorum.
Bu kanunun avukatlık
vekâlet ücreti noktasında hukuk camiamıza ve özellikle de 5 genel müdürlüğümüze
hayırlı olması dileğiyle, katkılarınız içinde hepinize içtenlikle teşekkür
ediyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Albayrak.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen Mustafa Elitaş, Kayseri Milletvekili.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Kanunun bu maddesiyle
geçici 34 üncü maddenin birinci fıkrasında, 2006 yılından önce katma bütçeli
idareyken 5018 sayılı Kanunla genel bütçe kapsamına alınan Devlet Su İşleri,
Karayolları, Tarım Reformu, Petrol İşleri ve Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme
Kurumu Genel Müdürlüklerinde hukuk müşaviri olarak görev yapacak personelin,
mahkemelerce takdir edilip ilgili idarelerin hesaplarında avukatlık vekâlet
ücreti olarak yer alan tutarlardan karşılanmak üzere 2006, 2007 ve 2008
yıllarında avukat vekâletlik ücretlerinden yararlandırılmaları ve söz konusu
genel müdürlüklerden hesaplarında bulunan avukatlık vekalet ücretlerinin hangi
tarih itibariyle düzenleneceği, gelir kaydedileceği düzenlenmektedir.
Değerli arkadaşlar, 5018
sayılı Yasayla birlikte yapılan düzenleme çerçevesinde burada ortaya çıkan
boşlukların ve bu boşluklardan ortaya çıkan kararsızlıkların ortadan
kaldırılması amacıyla bu düzenleme getirilmiştir.
İkinci fıkrada ise, katma bütçeli idare iken teşkilat kanunlarında hüküm bulunmaması nedeniyle avukatlık vekâlet ücretlerinden yararlanamayan Petrol İşleri, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüklerinde hukuk müşaviri ve avukat olarak görev yapanların, bu idarelerin hesaplarında avukatlık ve vekâlet ücreti olarak yer alan tutarlardan karşılanmak üzere 2003 ilâ 2006 yıllarına ilişkin avukatlık vekalet ücretinden yararlandırılmalarına imkân sağlanmaktadır. Bu da, yasal düzenlemedeki ortaya çıkan, bir yasanın düzenlenmesiyle ortaya çıkan boşluğu doldurmak amacıyla düzenlenmiştir.
Tasarının hayırlı uğurlu
olmasın diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Elitaş.
Madde üzerinde 1 önerge
vardır; okutup, işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1210
sıra sayılı Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 6 ncı maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Ömer Abuşoğlu Süleyman Sarıbaş
Gaziantep
Malatya
BAŞKAN - Sayın Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Hükümet?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (İstanbul) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Abuşoğlu,
gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 161 inci maddesi gereğince bütçe kanunlarına, bütçeyle ilgili
hükümler dışında hiçbir hüküm konulamaz. Bütçe Kanunlarının hazırlanması ve
değişikliklerine ilişkin hususlar bizzat 1982 tarihli Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasında düzenlemiş olmaları bakımından önem arz etmektedirler. Aksi
takdirde anayasal düzenlemelere ve kanun yapma tekniğine ve sistematiğe aykırı
bu düzenlemeler çıkarılan kanunun Anayasaya aykırılık iddiasıyla
Cumhurbaşkanınca veya anamuhalefet partisince Anayasa Mahkemesinin önüne
götürülmesi durumunda anayasal düzenlemelere aykırılık ve kanun sistematiğinden
yoksunluk nedeniyle Anayasa Mahkemesince iptal edilmektedir.
Kanun tasarısı ve
maddeleri incelendiğinde genel yapısı itibariyle kanun tasarısı ve maddelerin
uyumu bakımından bir sistematikten yoksun olduğu ve madde düzenlemesinin kanun
yapma tekniğine aykırı olduğu anlaşılmaktadır.
Bu değişiklikle, 1210
sıra sayılı Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının bu maddesinin tasarı metninden
çıkarılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
7 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 7- 29/7/1970
tarihli ve 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununa aşağıdaki geçici 22 nci madde
eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 22-
Takdir Komisyonlarınca 2005 yılında yapılan arsa ve arazilere ait asgari ölçüde
birim değer tespitlerine ilişkin takdir kararları, anılan komisyonlarca bu
maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren otuz gün içinde incelenerek, arsa
ve arazilerin takdir işleminin yapıldığı tarihteki asgari ölçüde birim değerlerinde
düzeltmeye gerek görülenler yeniden takdir edilmek suretiyle karara bağlanır.
Bu kararlar hakkında, büyükşehir belediyesi bulunan illerde 213 sayılı Vergi
Usul Kanununun mükerrer 49 uncu maddesinin (b) fıkrasının ikinci bendi hükmü
uygulanır.
Takdir kararlarından;
arsalara ait olanlar, takdirin ilgili bulunduğu il ve ilçe merkezlerindeki
ticaret odalarına, ziraat odalarına ve ilgili mahalle ve köy muhtarlıkları ile
belediyelere, araziye ait olanlar ise il merkezlerindeki ticaret ve ziraat odaları
ile belediyelere imza karşılığında verilir. Kendilerine karar tebliğ edilmiş
bulunan daire, kurum, teşekkül ve ilgili mahalle ve köy muhtarlıkları ilgili
vergi mahkemesi nezdinde dava açabilirler. Vergi mahkemeleri nezdinde dava
açılmasında ve bu dava üzerine verilen kararlar aleyhine Danıştaya
başvurulmasında 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 49 uncu maddesinin (b)
ve (c) fıkraları hükümleri uygulanır.
Emlak Vergisi Kanununun
29 uncu maddesine göre ilgili belediyelerce 2006 yılının Kasım ayı içinde bu
maddeye göre hesaplanacak emlak vergisinden, 2005 yılında yapılan asgari ölçüde
arsa ve arazi metrekare birim değerleri ile 2006 yılına ait bina metrekare
normal inşaat maliyet bedelleri dikkate alınarak birinci taksit olarak tahakkuk
ettirilen emlak vergisi mahsup edilir ve kalan tutar 2006 yılının Kasım ayı
içinde ikinci taksit olarak ödenir. 2006 yılı için hesaplanan emlak vergisinin
birinci taksit olarak tahakkuk ettirilen vergiden az olması halinde aradaki
fark, verginin ödenmiş olması halinde mükellefin ilgili belediyeye olan 1319
sayılı Emlak Vergisi Kanunu ve 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu
kapsamındaki diğer borçlarına mahsup edilir. Borcun bulunmaması halinde ise
mükellefe red ve iade olunur. Emlak vergisi ödenmemiş ise tahakkuktan terkin
edilir.
Bu maddenin uygulamasına
ilişkin usûl ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir."
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Anavatan Partisi Grubu adına söz isteyen, Sait Armağan, Isparta Milletvekili.
Buyurun Sayın Armağan.
MEHMET SAİT ARMAĞAN (Isparta)
- Vazgeçtim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Armağan.
Şahsı adına söz isteyen,
Hamza Albayrak, Amasya Milletvekili.
HAMZA ALBAYRAK (Amasya) -
Vazgeçtim.
BAŞKAN - Mustafa Elitaş,
Kayseri Milletvekili.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Vazgeçtim.
BAŞKAN - Ümmet Kandoğan,
Denizli Milletvekili.
Buyurun Sayın Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Bu akşam Türkiye Büyük
Millet Meclisinin nasıl çalıştığının takdirini de sizlere bırakıyorum, aziz
milletimize bırakıyorum.
Çok önemli bir kanun
tasarısını görüşüyoruz. Bu kanun tasarısı görüşülürken yapılan yoklamada,
pusula gönderen 35 milletvekilinden ancak 9 adedinin Genel Kurul salonunda
olduğunu görmenin derin ıstırabı içerisindeyim. (AK Parti sıralarından
gürültüler)
AHMET YENİ (Samsun) - Vay
anasına!..
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Evet, evet… Sizin de rahatsız olmanız lazım Sayın Milletvekili. "Ben
buradayım" diyor, pusula gönderiyor; ama, ben, kaç tanesini biliyorum ki,
şu anda Ankara dışında. (AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Kandoğan…
Sayın Kandoğan…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Evet, böyle bir anlayışla Türkiye Büyük Millet Meclisini nasıl
çalıştırıyorsunuz?!
Değerli milletvekilleri…
(Mikrofon Başkan
tarafından kapatıldı)
NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) - Maddeyle ilgili konuşun…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Maddeyle ilgili konuşuyorum…
BAŞKAN - Sayın Kandoğan…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Evet, maddeyle ilgili konuşacağım…
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) -
Ya sen sınıf mümessili misin, nesin?!
BAŞKAN - Sayın Kandoğan…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Sayın Başkanım… Sayın Başkanım,
Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türkiye'nin en örnek kurumu…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Ümmet Bey, kesti, kesti…
BAŞKAN - Sayın Kandoğan…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Başkanı bir dinle, herhalde bir şey söylemek istiyor…
BAŞKAN - Burada yoklama
talebinde bulunuldu; yoklama yapıldı, olmayan sayın milletvekillerinin de
isimleri okundu.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Evet…
BAŞKAN - Maddeyle ilgili
konuşacaksınız, buyurun. Aksi takdirde, sözünüzü keserim Sayın Kandoğan. (AK
Parti sıralarından "Bravo Başkan" sesleri, alkışlar)
Buyurun.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Bravo Başkan…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Sayın Başkan, biraz sonra, tutanakları getireceğim. Biraz sonra…
(Mikrofon Başkan
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
lütfen, maddeyle ilgili konuşur musunuz.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Bir dakika Sayın Başkanım… Biraz sonra tutanakları getireceğim… 7 nci madde…
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sen hep bunu yapıyorsun arkadaş! Konuyla ilgili konuş…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Mikrofon kapandı yine…
BAŞKAN - Maddeyle ilgili
konuşursanız, buyurun Sayın Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Sayın Başkanım, ben, bugün, saat 13.00'ten itibaren Genel Kurulda oturuyorum,
hiç ayrılmadım…
(Mikrofon Başkan
tarafından kapatıldı)
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Bakınız, 7 nci…
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, uygun değil
yaptığınız.
BAŞKAN - Sayın Koç,
lütfen…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, uygun değil davranışınız.
BAŞKAN - Niye uygun değil
Sayın Koç?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Sayın Başkanım, bir şey söyleyeceğim…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Bakın, ben tarafsız olarak söylüyorum.
BAŞKAN - Hayır, maddeyle
ilgili konuşsun. Gereği yapıldı.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Konuşmasına müsaade etmiyorsunuz efendim.
BAŞKAN - Ama, biraz
önceki oylamanın gereği yapıldı burada.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, ama, ifadesine müsaade etmiyorsunuz.
HALİL AKYÜZ (İstanbul) -
Cümlesini tamamlayamadı. Cümlesini tamamlasın.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, böyle bir uygulama yok.
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) -
Hukuksuz davranışa nasıl göz yumuyorsan, o makam da…
AHMET YENİ (Samsun) -
Başkana saygı gösterin, Başkana.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Sayın Başkanım, bakınız, ben bugün saat 13.00'ten beri buradayım. Siz Meclis
Başkanlığına yeni geldiniz. Saat 13.00'ten itibaren yapılan konuşmaların
tutanaklarını getireceğim biraz sonra. Konuşan arkadaşlarımızın kaç tanesi
maddeyle ilgili konuşmuş… Maddeyle ilgili hiçbir şey söylemeden oturan milletvekillerimiz
oldu. Sayın Elitaş "sözün kısası makbuldür; kanunun bu maddesi hayırlı
olsun" dedi, oturdu. Maddeyle ilgili bir tek cümle kullanmadan, süresini
tamamlamadan oturdu. Onun için…
NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) - "Hayırlı olsun" demenin o maddeyle ilgisi yok mu?!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Ben de hayırlı olsun diyeceğim, ben de söyleyeceğim. Hayırlı olsunu ben de
söyleyeceğim.
AHMET YENİ (Samsun) -
Maddeye gel, maddeye!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Ama, değerli milletvekilleri, ne olur, bu şekildeki bir Meclis çalışmasının
hiçbir kimseye faydasının olamayacağını sizler de çok iyi biliyorsunuz.
Bakınız, gerekçe burada.
Gerekçenin birinci cümlesini okuyorum: "Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
161 inci maddesinde bütçe kanunlarına bütçeyle ilgili hükümler dışında hiçbir
hüküm konulamayacağı belirtilmiştir." Kim söylüyor bunu? Sayın Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan söylüyor. Altında da bir cümle daha var, onu da okuyup
hemen maddeye geleceğim. Altındaki cümlede diyor ki: "Türkiye Büyük Millet
Meclisinin yoğun gündemi nedeniyle zaman alması, yıllar itibariyle değişiklik
yapılması ihtiyacı doğan hükümlerin bütçe kanunlarına konularak yasama
sürecinin kolaylaştırılması gibi nedenlerle geçmiş bütçe kanunlarında bütçeyle
ilgili olmayan hükümlerin yer aldığı görülmüştür" diyor. Şimdi kim
söylüyor bunu? Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı söylüyor. Nasıl söylüyor? Diyor
ki: Anayasanın 161 inci maddesi çok açık olmasına rağmen, bizim üç yıllık
bütçemiz, çok acil kanunların geçecek olması nedeniyle biz buna riayet etmedik,
Anayasanın bu amir hükmüne uymadık" diyor Sayın Başbakan. Şimdi, böyle bir
anlayışın hâkim olduğu Türkiye Büyük Millet Meclisinde kanunların bu şekilde
görüşülmüş olmasından siz rahatsız olmuyor musunuz?!
Şimdi, 2 tane önerge var
elimde. Okundu bu önergeler. Okuyorum önergeyi. Bakınız, Meclis nasıl
çalışmasını engellemesi, kötüye… Okuyorum.
FİKRET BADAZLI (Antalya)
- Reddedildi ama.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Önerge oylandı burada Sayın Milletvekili. Bakınız ne diyor: "Buradaki
bir maddedeki 'merkezî' ibaresinin 'merkezindeki görevi' şeklinde
değiştirilmesini arz ederim.
Gerekçe: Bu önergeyle
cümlenin daha kolay anlaşılması ve dil bozukluklarının giderilmesi
amaçlanmıştır."
Şimdi bu maddeyi açıp
okuyoruz arkadaşlar: Bu maddede ne diyor: "Memuriyet merkezi
değiştirilen." Arkadaşımız diyor ki: "Merkezindeki görevi."
Memuriyet merkezindeki görevi değiştirilen bir kişi harcırah alamaz… Alamaz…
Görev yeri değişikliği olursa, merkez dışında bir yere giderse, ancak o zaman
harcıraha hak kazanabilir; ama, bir hakkın suiistimal edilmesi için, okunmadan,
incelenmeden, araştırılmadan ve getirilen hükümle tamamen çok farklı bir anlam
kazandırılan bir önerge Meclis gündemine verildi ve oylandı arkadaşlar! Oylandı
bu! Sizin milletvekiliniz, sadece, Mecliste diğer partilerin, muhalefet
partilerinin önerge vermesinin önüne geçmek için kullanmış olduğu bir hakkı
kötüye kullanması söz konusu.
Değerli milletvekilleri,
ben bu kanunu destekliyorum. Bu kanun içerisindeki birçok hüküm, mutlaka
çıkartılması gereken hüküm; ancak, siz, muhalefeti konuşturmamak için aynı
arkadaşlarımızı yedi kez kürsüye çıkarıp, kanun maddeleriyle ilgili hiçbir şey
konuşmadan, sadece bir hakkın -Sayın Hamza Albayrak sizinkini ayırıyorum-
kullanılmasını önlemek maksadıyla böyle bir davranışın doğru olmadığı
inancındayım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Sen de kürsüye çıkıyorsun, hiçbir şey söylemiyorsun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Ne olacak şimdi? Ben gelip teknik meselelerle ilgili bazı şeyler
söyleyecektim bununla ilgili; ama, değerli milletvekilleri, bakınız, ilk defa
bu anda kürsüye çıkma imkânım oldu. Bu sürekli görev yolluklarıyla ilgili
söyleyecektim.
Bu madde Emlak Vergisiyle
ilgili. Bakınız, bu sene, Türkiye'de Emlak Vergilerinin, geçmiş yıllara oranla
çok fahiş oranlarda, miktarlarda artırılması gündemde. Bakınız, emlaki olan
arkadaşlarımız varsa, geçen sene ödediği Emlak Vergisi ile bu sene ödediği
Emlak Vergisinin fişlerini, makbuzlarını yan yana getirsin, Türkiye'deki Emlak
Vergisi oranlarının nasıl büyük oranlarda, miktarlarda arttığını çok açık ve
net bir şekilde görecek. İşte, böyle bir maddeyle Emlak Vergisini düzenliyoruz;
ama, uygulamada, zaten zor şartlar altında yaşayan vatandaşlarımızın Emlak
Vergilerinin de artırılmasının mutlaka burada değerlendirilmesi, ele alınması gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Bu duygu ve düşüncelerle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kandoğan.
Madde üzerinde soru-cevap
işlemi yapılacaktır.
Sayın Tüysüz, buyurun.
TURAN TÜYSÜZ (Şanlıurfa)
- Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sizin aracılığınızla
Sayın Bakana birkaç tane soru soracağım; ama, sorulara hep "yazılı cevap
vereceğiz" diyor Sayın Bakanlar. Ben, anlamadım, hiçbir yazılı cevap da
gelmiyor. Kim, hangi Bakan komisyonda oturuyorsa "yazılı cevap
göndereceğiz, yazılı cevap göndereceğiz" diyor; ama, gelen de yok, cevap
veren de; ben, yine de sorayım ama.
Kesinleşen mahkeme
kararlarına göre, bölünmüş yollardan kaynaklanan istimlak bedeli olarak
Bakanlığınızın vatandaşa ne kadar borcu birikmiştir? Bu borçlar için bir ödeme
planınız bulunmakta mıdır? Birinci soru.
İkinci soru: Son üçbuçuk
sene içinde Bakanlığınıza bağlı Karayolları Genel Müdürlüğü ile ihaleye
uymadığı tespit edilen müteahhit firmalar arasında hukuksal sorun haline gelen
projeler bulunmakta mıdır; varsa, hangileridir?
Türkiye'de KOP (Konya Ovası Projesi) benzeri büyük sulama
projeleri bulunmakta mıdır; varsa, nelerdir? Son durumları nelerdir?
Dört: Bu projelerin
yatırım maliyeti ve elde edilecek katma değere göre fizibilite çalışmaları
yapılmış mıdır; yapıldıysa, nelerdir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Tüysüz.
Sayın Özdoğan…
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Delaletinizle Sayın Hükümete bir soru
sormak istiyorum:
Şu andaki Türkiye'deki
açlık ve yoksulluk rakamlarına göre ne kadar sayıda memur ve asgarî ücretli
açlık ve yoksulluk sınırı altında maaş almaktadır.
Teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Özdoğan.
Sayın Kandoğan…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Biraz önce konuşmamda da
belirtmiş olduğum gibi, Emlak Vergisi tahsilat ve mükelleflere uygulanan
miktarların 2006 yılı içerisinde çok büyük oranlarda artırıldığı kamuoyunda, gazetelerde
ve basında, televizyonlarda çok geniş ölçüde yer almaktadır. Ben Sayın
Bakanımdan öğrenmek istiyorum, bu sene uygulanan Emlak Vergisi oranları geçmiş
yıllarda uygulanan oranlardan ne kadar farklıdır ve bu oranın Emlak Vergisi
ödeyen vatandaşlarımıza maliyeti nedir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kandoğan.
Sayın Bakan, buyurun.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; sorulan sualler,
takdir edersiniz ki, rakamlara vabestedir. Bu bakımdan ilk konuşan arkadaşımı
da tatmin etmek için yazılı olarak verilecektir cevap.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Madde üzerinde 1 adet
önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1210
sıra sayılı Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 7 nci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Ömer Abuşoğlu Süleyman
Sarıbaş
Gaziantep Malatya
BAŞKAN - Sayın Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Hükümet
katılıyor mu?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (İstanbul) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Abuşoğlu,
konuşacak mısınız?
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Gerekçe…
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 161 inci maddesi gereğince, bütçe kanunlarına, bütçeyle ilgili
hükümler dışında hiçbir hüküm konulamaz. Bütçe kanunlarının hazırlanması ve
değişikliklerine ilişkin hususlar bizzat 1982 tarihli Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasında düzenlenmiş olmaları bakımından önem arz etmektedir. Aksi takdirde,
anayasal düzenlemelere ve kanun yapma tekniğine ve sistematiğe aykırı bu tür
düzenlemeler çıkarılan kanunun anayasaya aykırılık iddiasıyla Cumhurbaşkanınca
veya anamuhalefet partisince Anayasaya Mahkemesinin önüne götürülmesi durumunda
anayasal düzenlemelere aykırılık ve kanun sistematiğinden yoksunluk nedeniyle
Anayasa Mahkemesince iptal edilmektedir.
Kanun tasarısı ve
maddeleri incelendiğinde genel yapısı itibariyle kanun tasarısı ve maddelerin
uyumu bakımından bir sistematikten yoksun olduğu ve madde düzenlemesinin kanun
yapma tekniğine aykırı olduğu anlaşılmaktadır.
Bu değişiklikle, 1210
sıra sayılı Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının bu maddesinin tasarı metninden
çıkarılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
8 inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 8- 24/10/1984
tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 13 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (e) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"e) Limanlara
bağlantı sağlayan demiryolu iltisak hatları, limanlar ve hava meydanlarının
inşası, yenilenmesi ve genişletilmesi işlerini fiilen kendisi yapan veya
yaptıran mükellefler ile genel bütçeli idarelere bu işlere ilişkin olarak
yapılan mal teslimleri ve inşaat taahhüt işleri,"
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Anavatan Partisi Grubu adına söz isteyen Muğla Milletvekili Sayın Hasan Özyer;
buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA HASAN ÖZYER (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bütçe
Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelere Eklenmesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İstanbul Milletvekili Mustafa
Ataş ve 9 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 8 inci maddesi üzerinde Anavatan Partisinin görüşlerini açıklamak
üzere huzurlarınızda bulunuyorum; hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
görüşmekte olduğumuz tasarı ve teklifin 8 inci maddesiyle, 24.10.1985 tarihli
ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 13 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (e) bendi değiştirilmektedir. Söz konusu düzenlemenin eski halinde
"limanlar ve hava meydanlarının inşası, yenilenmesi ve genişletilmesi işlerini
fiilen kendisi yapan veya yaptıran
mükelleflere bu işlere ilişkin olarak yapılan mal teslimleri ve inşaat taahhüt
işleri" ifadesi yer almaktadır.
Getirilen değişiklikle
düzenlemedeki ifade "limanlara bağlantı sağlayan demiryolu iltisak
hatları, limanlar ve hava meydanlarının inşası, yenilenmesi ve genişletilmesi
işlerini fiilen kendisi yapan veya yaptıran mükellefler ile genel bütçeli
idarelere bu işlere ilişkin olarak yapılan mal teslimleri ve inşaat taahhüt
işleri" haline dönüştürülmektedir.
Bu fıkra ve bent, söz
konusu kanunun "Araçlar, Petrol Aramaları ve Teşvik Belgeli Yatırımlarda
İstisna" başlığını taşıyan ikinci bölümünde yer almaktadır. Yani, burada
sayılan hizmetler vergiden istisna tutulmaktadır. Dolayısıyla, yapılan iş,
vergi istisnasına giren hizmetlerin alanını genişletmektedir.
Değerli milletvekilleri,
ülkemizdeki vergi sistemi, maalesef, hem adaletli olmaktan uzaktır hem de
kalkınmayı teşvik etme mahiyeti taşımamaktadır hem de tutarlı olmayan oranları
ve istisnaları içermektedir.
Prensip olarak,
yatırımcılar başta olmak üzere, mükellefler üzerinde vergi yükünün onların
işlerini zorlaştıracak şekilde değil, makul oranlarda olması gerektiğine
inanıyoruz. Devletin işlerinin yürüyebilmesi için elbette vergi olacaktır; ama,
bunun sağlıklı bir sisteme kavuşturulması gereği vardır.
Görüşmekte olduğumuz
düzenlemenin de konusu olan istisnalara baktığımızda, burada da fevkalade ciddî
bir dağınıklığın ve bütüncülükten uzak bir yaklaşımın söz konusu olduğunu
görüyoruz.
Değerli milletvekilleri,
belli faaliyetleri desteklemek için devletin alacağı gelirden vazgeçmesi kamu
maliyesi literatüründe vergi harcaması olarak adlandırılmaktadır. Vergi
harcaması, genel olarak, vergi sistemi yoluyla devletin vazgeçtiği gelir olarak
tanımlanabilir. Bu harcamalar, temelde, vergi sistemi içerisinde ortaya çıkan
ve vergi kaybına yol açan uygulamalardır.
Vergi harcaması, konusu
ilgili yükümlülükler çerçevesinde vergi toplanmasına yönelik harcamaları değil,
sosyopolitik amaçlı uygulamalara yönelik vergi sisteminde veya yasalarında
oluşturulabilecek malî teşvikler bazındaki muafiyet, istisna, vergi indirimi ve
diğer malî yükümlülüklere ilişkin terkin ve indirimleri ifade etmektedir.
Malî teşviklerle
ifadelendirilebilecek sosyopolitik amaçlı bu uygulamaların toplam kamu
gelirlerine olan oransal değeri de, vergi harcamaları olgusunun dönemsel
kantitatif değerini vermektedir.
Uygulamada vergi
harcamaları, vergi muafiyeti ve istisnaları, vergi oran indirimi, vergi
ertelemesi şeklinde yer almaktadır.
Bir harcama doğrudan
bütçeden yapıldığında toplam harcamalar içinde yer alır ve istatistiklerde
harcamayı artıran bir kalem olarak görülür. Harcamanın doğrudan yapılması
yerine vergiden çeşitli şekillerde vazgeçilerek yapılması halinde harcama
görülmemektedir. Bu harcamadan yararlanan bakımından ise, değişen bir şey
yoktur; devletten doğrudan yardım almak yerine, ödeyeceği vergiyi ödemeyerek
aynı faydayı sağlamaktadır. Dolayısıyla, harcamaların, sadece devletin doğrudan
yaptığı harcamalar şeklinde alınıp analiz edilmesi, gerçeği gösterme açısından
doğru bir yöntem değildir. Devletin bütçe sistemi içerisinde yaptığı
harcamalara görev zararları ve vergi harcamaları da eklendiğinde, gerçek
harcamaların çok daha yüksek olduğu görülecektir.
Bir ekonomide, vergi
harcamaları, kamu harcamalarının yerine ikâme edilme gibi önemli bir işlevi
yerine getirebilir. Diğer bir ifadeyle, vergi harcamaları, devletin ekonomik ve
sosyal amaçlarını gerçekleştirmesinin bir metodu olarak, kamu harcamalarının
alternatifini oluştururlar. Bu bakımdan, bir vergi harcamasının makroekonomik
ve malî etkileri, kamu harcamalarınınkiyle aynıdır.
Bazı vergi harcamaları
kamu harcamalarında olduğu gibi devlet için sürekli gelir kaybı yaratırken,
bazıları gelirin geleceğe ertelenmesine neden olur. Bunlar, bir bakıma,
yükümlüye verilen faizsiz borç niteliğindedirler. Dolayısıyla, vergi
harcamaları da, kamu harcamalarında olduğu gibi bütçe süreciyle birlikte
değerlendirilmelidirler.
Ülkemizde, günümüze kadar
vergi harcaması niteliği olan kanun ve diğer kararlarla ilgili bilgiler, bütçe
sürecinde, ilgili metinler ve gerekçeleri içinde yer almamıştır.
Vergi sistemimizde,
Gelir, Kurumlar ve Katma Değer Vergilerinde çok sayıda vergi istisnası
uygulamasına yer verilmektedir. Bu konuda yapılan araştırmalar ortaya koymaktadır
ki, vergi istisnaları en fazla Kurumlar Vergisinde uygulama alanı bulmaktadır.
Kurum kazançlarına iştirak kazançları istisnası, yatırım fon ve portföy işletme
kazancı istisnası, kupon satış kazancı istisnası, emisyon primi istisnası,
iştirak hisseleri ve gayrimenkul satış kazancı istisnası, yurtdışı inşaat
onarım istisnası ve yatırım indirimi gibi çok sayıda istisna uygulanıyor.
Bu konuda yapılmış ve
dört yıllık zaman dilimini kapsayan bir araştırmaya göre, istisnalar sonucunda
Kurumlar Vergisinde yarı yarıya bir vergi kaybı ortaya çıkıyor.
Söz konusu dönemde
beyanname veren kurumların toplam kazancı yaklaşık 92 katrilyon lira olarak
gerçekleşti. Bunun 46 katrilyon liralık bölümü istisnalar nedeniyle Kurumlar
Vergisi matrahından düşülmüştür. Böylece, istisnalar sonucu Kurumlar Vergisinde
13,5 katrilyon liralık vergiden vazgeçilmiştir. 3,2 katrilyon liralık Gelir
Vergisi stopajı da dikkate alındığında ise, Kurumlar Vergisindeki istisnaların
yol açtığı net vergi kaybı 10 katrilyon lirayı geçmektedir. Aynı şekilde, KDV
istisnalarındaki vergi kaybı da ciddî oranlara ulaşmıştır.
Araştırmanın yapıldığı
dönemde, yaklaşık 146 katrilyon liralık KDV matrahı oluşmuş, 19,5 katrilyon
liralık da KDV gerçekleşmesi meydana gelmiştir.
Yapılan ihracat, deniz, hava
ve demiryolu taşıma araçları, liman ve hava meydanlarındaki hizmetler, petrol
arama faaliyetleri, transit ve uluslararası taşımacılık ile diplomatik
istisnalar sonunda, 13 katrilyon liralık matrahta KDV iadesi hakkı doğmuştur.
Bu da, 1,8 katrilyon liralık KDV'den vazgeçilmesi anlamına gelmektedir.
Sonuçta, söz konusu dört
yıllık dönemdeki istisnalardan kaynaklanan
toplam vergi kaybı 10,3 katrilyona ulaşmıştır. Dönemin döviz kuruyla bu
rakam 20,5 milyar dolara tekabül etmektedir. Yani, Türkiye, 20 milyar dolardan
fazla bir vergiden vazgeçmiştir.
Değerli milletvekilleri,
oysa, vergi sistemi üzerinde genel bir düzenleme yapılarak, istisnalar
azaltılıp tüm vergi oranları makul bir düzeye ulaşmış olsaydı, katlanılması
gereken vergi kaybı muhtemelen çok daha az olacaktı; çünkü, vergideki genel
indirimden dolayı ilave kaynak elde edecek kişi ve kurumlar bunu yeni yatırım
alanlarına aktaracaklardır; bu da, vergiye konu yeni işletmelerin oluşmasına
yol açacaktır. Böylece, devlet, vazgeçtiği verginin karşılığında vergi tahsil
edebileceği yeni faaliyetlerin başlamasına imkân tanımış olacaktır.
Değerli milletvekilleri,
vergi istisnalarına ilişkin ifade ettiğimiz bu düşüncelerin, önümüzdeki dönemde
yapılacak düzenlemelerde göz önünde bulundurulmasını temenni ediyor, hepinizi
sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Özyer.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen, Karabük Milletvekili Sayın Mehmet Ceylan; buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
MEHMET CEYLAN (Karabük) -
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi öncelikle saygıyla selamlıyorum.
8 inci madde, Katma Değer
Vergisi Kanununun 13 üncü maddesinde küçük bir değişiklik getirmektedir. Daha
önceki 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 13 üncü maddesinde, ülkemizde
inşa edilen liman ve hava meydanlarının inşalarında yapılan harcamaları Katma
Değer Vergisinden muaf tutuyordu. Şimdi, getirilen bu düzenlemeyle, sadece
liman ve havameydanları inşaatlarında değil; ama, onlarla paralellik arz eden;
yani, liman ve havameydanlarına bağlantı yapan demiryolu inşaatlarındaki
harcamalara da Katma Değer Vergisi istisnası getirilmektedir. Bu düzenleme
doğru bir düzenlemedir, bir bütünlük arz etmektedir. Şöyle ki: Daha önce,
sadece, liman ve havameydanları inşaatlarıyla sınırlıydı, oranın
inşaatlarındaki harcamalarla sınırlıydı Katma Değer Vergisi istisnası. Halbuki,
doğru olan, sadece, liman ve havameydanları değil; ama, oralara bağlantı yapan
demiryolu inşaatlarındaki harcamaların da Katma Değer Vergisinden muaf
tutulmasıydı. İşte bu kanunun bu maddesiyle bu düzeltme yapılmaktadır. Bunu arz
etmek istedim.
Bir cümleyle de... Benden
önce konuşan Hasan Bey, tabiî, eleştiriler getirdi, bu tür muafiyetlerin uygun
olmadığına dair eleştiriler getirdi ve sözleri arasında, şunu, ben... Şu hususa
değindi kendileri: İşte "Kurumlar Vergisinde birsürü istisnalar var"
dedi. Bilindiği gibi, geçen hafta, Kurumlar Vergisi Kanununu hep birlikte
geçirdik ve kabul ettik. Kurumlar Vergisi istisnalarında önemli düzeltmeler yapıldı
ve istisnalar daraltıldı; bu birinci husus.
Diğer taraftan,
sözlerinde, yatırım indirimi istisnasından bahsetti. Bildiğiniz gibi, hep
birlikte, bundan birkaç ay önce, Meclis olarak, yatırımlardaki yatırım indirimi
istisnasını da hep birlikte kaldırmıştık. Bunu da, ben, bilgilerinize arz
ediyorum.
Kanunun ve maddenin
hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Ceylan.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen Mustafa Elitaş, Kayseri Milletvekili. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu tasarının geneli
üzerinde yapılan konuşmalardan -şahsım adına yaptığım konuşmalardan- bu maddeye
kadar yaklaşık sekiz konuşma yaptım. Sadece 4 üncü maddeyle ilgili kısımda bir
cümle söyledim. Zaten, bu cümlede ne vardı; 527 sayılı Yasanın yürürlükten
kaldırılmasıyla ilgili cümle. Neyi ifade ediyor; 5018 sayılı Yasada yapılan
düzenleme ortaya çıktığından dolayı 527 sayılı Yasa yürürlükten kaldırılmıştır
diyor. O nedir; yıllara sari inşaat onarım işlemlerinin 5018 sayılı Yasa
üzerinde düzenlenmesiyle ortaya çıkan bir fiilî durumdur.
Şimdi, buraya çıkan bir
değerli arkadaşımız konuşuyor; Mart 2004 tarihinden itibaren burada konuşmaya
çalışıyor. "Maddeyle ilgili konuşacağım" diyor, Sayın Başkan lafını
kesiyor ve inanın, 8 inci maddeyle ilgili yaptığı konuşma -şuradaki ekranda
gözüküyor- 25 saniyecik ve yetiştiremiyor, sorular kısmına geçiyor. Sorular
kısmında da soruyor; diyor ki: "Sayın Bakan, Emlak Vergisi oranları ne
kadar artmıştır?"
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) -
Siz de maddeye geçmediniz ama; bakın, siz de maddeye geçmediniz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Değerli kardeşim, biz, burada, Emlak Vergisi oranlarını artırmıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Elitaş,
lütfen, maddeyle ilgili konuşur musunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Biz, burada, Emlak Vergisi oranlarını artırmıyoruz. O maddede diyoruz ki,
2005 yılı temmuz ayından itibaren, 2006 yılı ve sonraki yıllarda uygulanacak
takdir komisyonunun emlak birim fiyatları -vergiye esas değer- neyse onu tespit
etmeye çalışıyoruz. Sen soruyorsun Sayın Bakana -konuyla ilgin yok- Sayın
Bakana diyorsun ki: "Emlak Vergisi oranları ne olmuştur?" Emlak
Vergisi oranları değişmemiştir, Emlak Vergisine esas olan vergiye rayiç değer
artırılmıştır. Niye artırılmıştır; bu küçük beldelerde, belediyelerde takdir
komisyonları oluşturulur. Ticaret odası, varsa sanayi odası veya sanayi ticaret
odası ya da dernekler ya da muhtarlar, belediyeler, onların katılacağı birimler
tarafından oluşturulan takdir komisyonlarından… Gerekçede de yazmışız.
Gerekçede diyoruz ki "TL ve YTL üzerinde yapılan düzenlemelerdeki anlam
farklılığından ya da anlaşılması zor olduğundan dolayı, Emlâk Vergisi takdirlerinde
afakî durumlar ortaya çıkmış." 2005 yılı içerisinde, bundan önceki
dönemlerde yapılan takdirlerde,100 milyar lira olarak tespit edilen değer, 2
trilyon liraya, 3 trilyon liralara çıkmış. Açıp soruyorsunuz belediye başkanına
ne oldu" diye "Vatandaş şikayet ediyor Sayın Vekilim, biz de
anlayamadık, birden bire bu böyle olmuş, eğer mümkünse siz bunu yasayla
düzeltin, biz de bunu düzeltebilecek veya maliye idaresi, bizimle ilgili
düzeltme imkânı verebilecek bir şey varsa, bu konuda bize yardımcı olun"
diyor. Ama, Vergi Usul Kanununda kesin hüküm var. Askı süresi içinde, bir ay
içinde itiraz ederseniz ettiniz, etmediyseniz, zaten, mahkeme yolu da kapalı.
Bunun üzerine, vatandaştan gelen şikayetleri değerlendiren komisyonumuz bu
maddeyi buraya ilave etti.
Değerli arkadaşlar,
bakınız, yaklaşık 6-7 saattir bu yasayı konuşuyoruz. Muhalefetten konuşan
arkadaşlarımız; bir tek Sayın Tüysüz, maddeyle ilgili konuştu…
TURAN TÜYSÜZ (Şanlıurfa)
- Teşekkür ederim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Bir arkadaşımız geldi, maddeyle hiç alakası olmayan şeyi konuştu, orman
konuştu. Arkasından bana geldi. Buradan, değerli arkadaşlarımız dediler ki
"yazıyı yanlış vermişler." Arkasından bana laf attı. Soruyu sorarken
"Sayın Elitaş'ın verdiği rakamlar nedir?.." Benim, verdiğim, konuştuğum
cümlede bir tek rakam, harf geçmiyor. Onu da yanlış yazıp vermiştir.
Ben değerli arkadaşımla
uzun zamandır il başkanlığı yaptım, kol kola mücadele ettim; kendisine
saygımdan dolayı "eline verilmiş yazıyı okuyor" demekten imtina
ettim. Onu söylemek istedim; ama…
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) -
Madde üzerinde konuşmuyor, niye müdahale etmiyorsunuz Sayın Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Eline verdikleri yazıyı bile "Mustafa Elitaş şu rakamları
açıklasın" dedikleri yazıyı dahi, yanlış yazı vermişler, onu yanlış
okumuş.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Maddeyle ilgisi var mı?
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Kendisi de maddeyle ilgili konuşmuyor Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Elitaş,
maddeyle ilgili konuşur musunuz lütfen. (Anavatan Partisi sıralarından
gürültüler)
Lütfen sayın
milletvekilleri…
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, burada, eğer, biz, millete hizmet ediyorsak, millet adına
bir iş yapmaya çalışıyorsak, bu yüce çatı altında vatandaşımızın refahını
artırmak için uğraşıyorsak, onların zamanını kaybetmememiz lazım; onlara, bu
bilgileri, bu kanunları açıklayıcı bilgileri vermemiz lazım. Kalkıyorsun,
Meclis Başkanının yaptığı icraatını eleştirmeye çalışıyorsun…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Bitiriyorum Sayın Başkanım; teşekkür ediyorum.
…oylama konusunda Meclis
Başkanına güvensizliğini ihdas etmeye çalışıyorsun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Ben, Meclis Başkanına güvensizliği değil, milletvekillerine güvensizliği
ifade ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
lütfen...
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Bunlar yakışmaz, bunlar yakışmaz!
Benim hakkımda bazı
şeyleri söyledin, ağzımı açmadım.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Ben sizin şahsınızla ilgili bir şey söylemedim.
BAŞKAN - Sayın Elitaş,
lütfen…
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- İki senedir seni dinliyoruz; iki senedir seni dinliyoruz…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- 27 tane milletvekili pusula gönderiyor, Mecliste yok… Bu sizi rahatsız
etmiyor mu Sayın Milletvekili?!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Sayın Fatsa burada söyledi, iki senedir konuştuğun cümleleri alt alta yaz, üç
satır bir araya getiremezsin.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Öyle mi?!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Klişeleşmiş lafları konuşuyorsun. Hepsini biliyoruz bunların ne olduğunu. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Elitaş,
lütfen…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Cevaplar orada, tutanaklar orada; alır gelirsin tutanakları, okursun!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Şurada, milleti ıstıraptan kurtarmak için sana söz hakkı verilmiyor.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Siz ne söylediniz?! Ne söylediniz akşamdan beri?!
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
lütfen…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Ama, bana sataşıyor!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Burada kalkıp konuşuyorsun, ne olduğunun farkında değil, ne yaptığını
bilmiyorsun; ancak, milleti tahrik etmek senin görevin. Vazifen bu mu senin?!
BAŞKAN - Sayın Elitaş,
lütfen, Genel Kurula hitap eder misiniz.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Öyle mi?! Onun için mi beni konuşturmak istemiyorsunuz?!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Sayın Başkanım, yasanın hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum.
Teşekkür ediyorum,
saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Elitaş.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum)
- Sayın Başkan…
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Özdoğan.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum)
- Sayın Başkan, ismimi kullanarak sataşmada bulunmuştur; cevap hakkı istiyorum.
(AK Parti sıralarından "öyle bir şey yok" sesleri)
BAŞKAN - Hayır… Ne diye
sataştı Sayın Özdoğan?
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum)
- Sayın Başkan "bir başkasının yazdığı metni okuyor" dedi; sataşma
var. (AK Parti sıralarından gürültüler)
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) -
Sana söylemedi…
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, bir saniye…
Sayın Özdoğan, Sayın
Elitaş size ne söyledi ki, sataştı?
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum)
- "Başkasının yazdığı metni okuyor" dedi; sataşma var burada. (AK
Parti sıralarından gürültüler)
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) -
Sana demedi ki…
BAŞKAN - Hayır, sataşma
olarak değerlendirmiyorum ben, lütfen… (Anavatan Partisi sıralarından
gürültüler)
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum)
- Sataşma var!
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Daha ne olsun Sayın Başkan?! Bir milletvekili çıkacak, konuşamayacak mı
burada?! Bir konuda konuşma yapmaktan âciz mi sayın milletvekili?
BAŞKAN - Konuşulanları
ben de dinledim Sayın Özdoğan; ben, Sayın Elitaş'ın konuşmasını sataşma olarak
değerlendirmiyorum.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Daha ne olsun Sayın Başkan!
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
oturur musunuz lütfen.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Dinlemiyorsunuz ki Sayın Başkan! İlla birisinin yazıp vermesi mi lazım?!
BAŞKAN - Sayın Özdoğan
haklarını savunamıyor mu? Sayın Özdoğan ifade edemiyor mu?
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Ediyor; kendisini dinlemiyorsunuz. (AK Parti sıralarından "Avukatı
mısın" sesleri)
Evet, avukatıyım. (AK
Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özdoğan.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum)
- Allah'tan korkun!
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Siz de söyleseniz ya, önergeyi danışmanı imzalıyor; onu da söyleseniz ya! (AK
Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
lütfen…
Madde üzerinde soru-cevap
işlemi yapılacaktır.
Sayın Tüysüz, buyurun.
TURAN TÜYSÜZ (Şanlıurfa)
- Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sizin aracılığınızla,
İnşallah, temenni ediyorum, bizim Ulaştırma Bakanımız geldi, inşallah, sorulara
yazılı olarak cevap vermez; burada sorulara cevap verir, biz de dinleriz. Ben,
sizin aracılığınızla Sayın Bakanıma iletiyorum.
Birinci sorum: Türkiye
çapında, büyük, yük ve yolcu gemilerinin yanaşmasına uygun, indirme-bindirme
yapmasına uygun kaç adet liman bulunmaktadır?
İkinci sorum:
Limanlarımızdan transit geçiş de dahil olmak üzere, yurt dışındaki vahşi
rekabete avantaj sağlamak adına sadece ihracat ağırlıklı sektörlerde çeşitli
indirim ve vergi avantajlarına gitmeyi düşünüyor musunuz?
Üçüncü soru: Limanlarımızın
hangilerinde istihdam durumu -mevcut ise- potansiyelinin üzerindedir? Bu sorunu
engellemek için ne gibi tedbirler almayı düşünüyorsunuz?
Dördüncü soru: Hangi
limanlarımızın gelirleri, doğrudan, aynı limana, teknolojik veya altyapı
yatırımı olarak gitmektedir?
Beşinci sorum: Türkiye
çapında, özel veya kamuya ait hangi limanlarda bilgisayar ağı yoktur, telsiz
sistemi etkin değildir, makine teçhizatı eski ve yetersizdir, lojistik ikmal
yapılmamaktadır, yağ sıyırıcı bariyer sistemi yoktur, yangın röle istasyonu
yoktur, deniz itfaiyesi bulunmamaktadır?
Altıncı sorum: Dünya
ticaretinin ithal ve ihraç yüklerinin yüzde 90'ından fazla bölümü deniz yoluyla
taşınmakta iken, bizdeki ulaşımda ve taşımacılıkta denizyollarının
kullanımındaki düşük oranı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Tüysüz,
teşekkür ediyorum.
Sayın Kandoğan, buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkanım, Sayın Bakanıma şu soruyu sormak istiyorum: Özellikle Türk
Hava Yollarının son hafta uçuşlarıyla ilgili olarak çok büyük oranda
aksaklıkların olduğu hepimizin malumudur. Bu aksaklıklara sebebiyet verenlerle
ilgili olarak Sayın Bakanın basında yer alan ifadeleri vardır. Bunların
sorumlularıyla ilgili olarak gerekli işlemleri yapacağını ifade etmiştir. Sayın
Bakanımız, bugüne kadar, bu gelişmelerle ilgili olarak ne tür bir işlem
yapmıştır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sayın Başkan, Sayın Bakana böyle soru yöneltilmez; konuyla alakası yok.
BAŞKAN - Sayın Bakan, buyurun.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Tabiî, Sayın Tüysüz'ün,
çok kapsamlı, limanlarımızla ilgili soruları var; istatistikler ve rakamlarla
ifade edilmesi gereken bilgiler. Bunları, bilahara, yazılı olarak bildireceğiz.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) -
Siz de yazılı olarak cevap vereceksiniz…
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Türk Hava Yollarıyla ilgili inceleme başlatılmıştır. Şu
anda, elan devam etmektedir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın
Bakan.
Başka soru olmadığı için,
soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.
Madde üzerinde 2 adet
önerge vardır.
Önergeleri, önce geliş
sırasına göre okutacağım; sonra aykırılıklarına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 1210
sıra sayılı "Bütçe Kanunlarında Yer alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İstanbul
Milletvekili Mustafa Ataş ve 9 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 8 inci maddesindeki "Limanlara bağlantı
sağlayan demiryolu iltisak hatları" ifadesinin "Limanlara bağlantı
sağlayan demiryolu bağlantı hatları" şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Ömer Abuşoğlu |
Hüseyin Güler |
Hasan Özyer |
|
Gaziantep |
Mersin |
Muğla |
|
Turan Tüysüz |
Muhsin Koçyiğit |
Hüseyin Özcan |
|
Şanlıurfa |
Diyarbakır |
Mersin |
|
|
Muharrem Doğan |
|
|
|
Mardin |
|
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1210
sıra sayılı Bütçe Kanunlarında Yer alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 8 inci maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Ömer Abuşoğlu Süleyman
Sarıbaş
Gaziantep Malatya
TURAN TÜYSÜZ (Şanlıurfa)
- Çok hızlı okundu Sayın Başkan.
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?..
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Abuşoğlu,
konuşacak mısınız?
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Hasan Bey konuşacak.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Özyer.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sayın Başkan, imzası yok.
BAŞKAN - Sayın Özyer, bir
saniye… Önergede imzanız yok.
İmzası olan sayın
milletvekilleri: Sayın Abuşoğlu, Sayın Sarıbaş, Sayın Koçyiğit, Sayın Özdoğan ve…
KÂTİP ÜYE HARUN TÜFEKCİ
(Konya) - İki imza var Sayın Başkan.
BAŞKAN - İki tane… Sayın
Abuşoğlu ve Sayın Sarıbaş…
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Gerekçesi okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 161 inci maddesi gereğince bütçe kanunlarına bütçe ile ilgili
hükümler dışında hiçbir hüküm konulamaz. Bütçe kanunlarının hazırlanması ve
değişikliklerine ilişkin hususlar bizzat 1982 tarihli Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasında düzenlenmiş olmaları bakımından önem arz etmektedir. Aksi takdirde
anayasal düzenlemelere ve kanun yapma tekniğine ve sistematiğine aykırı bu tür
düzenlemeler, çıkarılan kanunun Anayasa aykırılık iddiası ile Cumhurbaşkanınca
veya anamuhalefet partisince Anayasa Mahkemesinin önüne götürülmesi durumunda,
anayasal düzenlemelere aykırılık ve kanun sistematiğinden yoksunluk nedeniyle
Anayasa Mahkemesince iptal edilmektedir.
Kanun tasarısı ve
maddeleri incelendiğinde, genel yapısı itibariyle kanun tasarı ve maddelerin
uyumu bakımından bir sistematikten yoksun olduğu ve madde düzenlemesinin kanun
yapma tekniğine aykırı olduğu anlaşılmaktadır.
Bu değişiklikle, 1210
sıra sayılı Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının bu maddesinin tasarı metninden
çıkarılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.
BAŞKAN - Arayacağım.
Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı var; önerge
reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutup,
işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 1210
sıra sayılı "Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İstanbul
Milletvekili Mustafa Ataş ve 9 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 8 inci maddesindeki "Limanlara bağlantı
sağlayan demiryolu iltisak hatları" ifadesinin "Limanlara bağlantı
sağlayan demiryolu bağlantı hatları" şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Ömer Abuşoğlu (Gaziantep) ve
arkadaşları
BAŞKAN - Sayın Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Sayın Başkan, takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Hükümet
katılıyor mu?..
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Özyer,
buyurun.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Önergeye katıldılar; oylayacaksınız Sayın Başkanım.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Komisyon önergeyi takdire bıraktı.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) -
Takdire bıraktılar…
BAŞKAN - Sayın Kapusuz,
Komisyon katılmadı.
Başkanlık gündemine
hâkimdir Sayın Kapusuz; merak etmeyin. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Özyer.
HASAN ÖZYER (Muğla) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önceki sözcü arkadaş benim
istisnalara karşı olduğum gibi bir ifade kullandı.
Şimdi, ben, diğer
istisnaların hepsini sayarken genel olarak saydım, kesinlikle istisnalara karşı
olduğumu değil; Türkiye'nin istisnalardan dolayı 20,5 milyar dolar bir vergi
kaybının. Gelir Vergisinden, istihdam vergisinden alınmayarak… Yani, devletin
bir kaybı olmayacağı, yatırımcının desteklenerek reel sektörün güçleneceği
anlamında söyledim.
Kurumlar Vergisinde
indirim doğrudur. Zekât sistemimizde bile kazancının kırkta 1'ini vereceksiniz;
ama, altında bir hüküm vardır, ticarî kazancınızın üzerinden bir yıl geçtikten
sonra farzdır diye. Bu hüküm, yatırımları teşvik etmek için konmuştur. Eğer,
kazancınızı, Gelir ve Kurumlar Vergisiyle yatırıma dönüştürürseniz, vergi
oranlarının daha da düşürülerek yatırımcının, reel sektörün güçlenmesi
anlamında söyledim. Onu düzeltmek için söz aldım.
Bir de, Hükümete teşekkür
ediyorum önergeme destek verdiği için.
Sağ olun. (Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Özyer.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
9 uncu maddeyi
okutuyorum:
MADDE 9- 31/10/1985
tarihli ve 3234 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"Genel Müdürlüğün
2006 yılı harcamaları
GEÇİCİ MADDE 5- Genel
Müdürlük 2006 yılı için harcamalarını 5437 sayılı 2006 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Kanununda yer alan Orman Genel Müdürlüğü bütçesindeki ödeneklerinden
yapar ve Genel Müdürlüğün tahsil edilen gelirleri de genel bütçenin (B)
işaretli cetveline gelir kaydedilir. Genel Müdürlüğün 2006 yılı bütçe
uygulamaları, genel bütçeli idareler için uygulanan esas ve usûller
çerçevesinde yürütülür."
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Anavatan Partisi Grubu adına söz isteyen Gaziantep Milletvekili Ömer Abuşoğlu.
Buyurun Sayın Abuşoğlu.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Grubum adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün üzerinde
tartıştığımız tasarı, Bütçe Kanununda aslında olmaması gereken, fakat, AK
Partinin, bütçe görüşmeleri sırasında, ikaz edilmesine rağmen ısrarlı tutumu
sonucunda, muhalefeti anlayıp dinlememesi sonucunda, Bütçe Kanununa koyduğu ve
Anayasa Mahkemesince iptal edilen birtakım hükümlerin yeniden düzenlenmesiyle
ilgili bir tasarı. Dolayısıyla, Bütçe Kanunu, yapıldıktan sonra bir kere daha
karşımıza gelmiş oluyor. Bu son mu olacak; hayır, bu son olmayacak. Bütçe
Kanununu, bu yıl içerisinde, 2006 yılı bütçesini, biz, bu yıl içerisinde, bu
Mecliste tekrar, geri görüşeceğiz.
Sebep; sebebi şu: Bütçede birtakım dengeler söz konusudur ve bu rakamlar üzerine
dengeler oturtulur. Bu rakamların ne olduğunu işin erbabı olanlar bilir. Bu
rakamlarda, bu göstergelerde birtakım ciddî sapmalar meydana gelmiştir ve bu
sapmalardan dolayı da bütçenin dengeleri bozulmuştur. Bütçe, kendi içerisinde
arızalı hale gelmiştir. Bu arızaların düzenlenmesi ve giderilmesi için,
yeniden, bütçeyle ilgili, biz, ileriki günlerde muhtemelen Hükümetin tasarısını
yeniden görüşüyor olacağız.
Ama, bütün bunlara gerek
var mıydı; bütün bunlara gerek yoktu. Daha önceden yapılan ikazlar dinlenmiş
olsaydı, bu tasarı bugün karşımızda olmayacaktı.
Benzer şekilde, yapılan
ikazlar, Hükümete zaman zaman yapılan uyarılar eğer dikkate alınacak olsaydı,
bugün, içerisinde yaşadığımız ekonomik sıkıntılar, piyasalarda yaşanan,
dalgalanma şeklinde ifade edilen, aslında giderek derinleşen ve toplumun tüm
kesimlerini yakından ilgilendirecek hale gelen bugünkü sıkıntılar ve -bunun
adına ben kriz diyorum- bugünkü kriz meydana gelmeyecekti. Çünkü, ekonomide
meydana gelecek olaylar daha önceden tahmin edilir, daha önceden kestirilir;
bunlarla ilgili birtakım erken uyarı sinyalleri ortaya çıkar. Bu erken uyarı
sinyalleri, yaklaşık geçen yıl sonlarında yavaş yavaş kendisini göstermeye
başlamış ve bütçe görüşmeleri sırasında, biz, bunlar üzerinde zaman zaman değinmiştik
ve ikazda bulunmuştuk.
Neydi bu erken uyarı
sinyalleri; bunlardan birincisi, döviz kurunda meydana gelen gelişmeler. Türk
parası, yabancı paralar karşısında aşırı değerlenir hale gelmiş ve bizzat
Merkez Bankasının rakamlarına göre, bu aşırı değerlenmişlik yüzde 50'nin
üzerine çıkmıştı. Bunu söyledik -bunu, sadece biz değil, Merkez Bankasının
bizzat kendi verileri de söylüyor- ama, dikkate alınmadı.
Ayrıca, erken uyarı
sinyali olarak alınabilecek dışticaret hacminde meydana gelen birtakım ikaz
ışıkları… Dışticaret dengesi, ihracat ve ithalat arasındaki denge giderek
bozuluyordu. Ekonomik kriz dönemlerindeki dengeden, orandan çok daha kötü
durumlara doğru gidiyordu ve bu konuda da ciddî işaretler, ciddî riskler ortaya
çıktı, Hükümete ikaz edildi.
Ayrıca, bir başka ikaz
konusu, cari açık konusuydu. Cari açık konusunda da, bırakınız siyasetçi olarak
bizleri, bu işin gerçekten erbabı olan iktisatçılar ve uzmanlar cari açığın
giderek tahammül edilemez boyutlara ulaştığını, âdeta dillerinde tüy bitercesine
defalarca, ısrarla, durmadan ifade ettiler; ama, ne yazık ki, Hükümetin konuyla
ilgili yetkililerince "cari açıkla yaşamaya alışmalıyız, önemli olan cari
açığın miktarı değildir, önemli olan finanse edilip edilmemesidir"
şeklinde cevaplar verildi. Bu cevaplara karşı, ben -oturduğum yerde tahammül
edemedim bu cevaba- böyle bir cevabın mümkün olmayacağını, böyle bir cevabın
Türk ekonomisi gibi bir ekonominin verebileceği bir cevap olmayacağını dikkate
alarak, evet cari açığın finanse edilmesi önemlidir; ama, finanse ederken, bir
taraftan da borçlanıyorsunuz, borçlarınız artıyor, borç yükünüz artıyor, önemli
olan budur, dikkat edilmesi gereken husus budur diye ikaz etmiştim. Bu da
dikkate alınmadı.
Bir başka ikaz, bir başka
uyarı sinyali, çok teknik bir konu: Net hata ve noksan kalemi. Şimdi, bazı
arkadaşlarımız, nedir bu net hata ve noksan diyecek. Bir ülkenin ödemeler
dengesiyle ilgili bir kavram. Bu net hata ve noksan kalemi, bir ülkenin yapmış
olduğu döviz işlemlerinde, resmî kayıtlara bir türlü girdirilemeyen; fakat,
fiilen ülkeye giriş yapan dövizin miktarını gösteren bir kavram, bir rakam, bir
kalem. Bu kalemde ciddî yükselmeler meydana geliyordu, ciddî artışlar meydana
geliyordu. Sebebi neydi; Türkiye'ye giren kaynağı belirsiz para, sıcakpara;
Irak Savaşı denildi girdi, bilmem şu denildi girdi ve bu kalemde meydana gelen
artış, o ölçüde büyüdü ki, esas krizin esas habercisi, diğer saydığım erken
uyarı sinyallerinden daha önemli olarak bu kalemin kendi içerisinde yatıyordu.
Bunu, konuyla ilgili bakanlıkların uzmanları var, konuyla ilgili bakanlıkların
danışmanları var, bir şekilde değerlendirip siyasileri, bakanları, siyaset
sorumluluğunu taşıyan kişileri bir şekilde ikaz etmeleri gerekiyordu. Eğer, bu
ikazlar zamanında dikkate alınsaydı, bugünkü dövizin onbeş yirmi gün içerisinde
yüzde 30… Hâlâ nerelere çıkacağı belli değil. Bugün 1,68-1,69'da dolar. Yarın
nerede duracağı, önümüzdeki hafta nerelere tırmanacağı belli değil. Bugün
Hükümet bir karar açıkladı, kanun değişikliği yapacağını açıkladı, buna rağmen
çalkantı dinmedi. Demek ki, piyasalar, yapılacak bu değişikliği de… Biraz
önceki konuşmamda bahsettim; yabancı yatırımcılara vergi muafiyeti. Buna rağmen
döviz ve İMKB'de çalkantılar dinmedi. Demek ki yabancılar buna da
aldırmıyorlar, demek ki piyasalarda hâlâ dengesizlik, hâlâ belirsizlik, hâlâ da
koyu bir risk devam ediyor.
Bu bakımdan, yapılan bu
ikazlar dikkate alınmadığı için -biraz önce de konuşmamın başında da söylediğim
gibi- bütçede ciddî dengesizlikler meydana gelecektir. Nerede olacak bu dengesizlikler,
nerelerde zuhur edecek; bunlardan birincisi, bütçe açığı kaleminde. Bütçe
açığı, tahmin edilenin üstünde ortaya çıkacak ve kamu kesiminin borçlanma
gereği artacak. Kamu kesiminin borçlanma gereği arttığı zaman faiz hadleri daha
da yükselecek. Zaten belli ölçüde yükselmiş durumda. Bu borçlanma gereği, faiz
hadleriyle beraber ülkenin dışarıdan borçlanmasını da yükseltecek. Sadece iç
borçlanma değil, aynı zamanda, dış borçlanmayı da artıracak. Sebep; dış
borçlanma mevcut şartlarda çok cazip hale geldi; çünkü, Hükümet dışarıdan
borçlandığı zaman, dolar yukarı doğru tırmanışa geçtiği anda, bu tırmanış devam
ederken dış borçlanma Hükümet için cazip halde iç borçlanmadan. Öyleyse ağırlık
dış borçlara kayacak. Bu demektir ki, Türkiye'nin kısmen hafiflemekte olan kamu
kesimi dış borçlarında yeniden ciddî artışlar meydana gelecektir.
Bütün bu değişmeler,
bütün bu gelişmeler 2006 yılı bütçesi dengeleri üzerinde, 2006 yılı bütçesi
kalemleri üzerinde ciddî tehlikeler ve riskler oluşturacak. Bu riskler nasıl
telafi edilecek; yeni vergiler ihdas edilerek, yeni vergiler salınarak. İşte,
bu noktada sormak lazım: Vatandaşın acaba yeni vergilere tahammülü kaldı mı?
Size göre var, size göre vatandaşın durumu iyi, geliri de iyi, köylüsü de iyi,
çiftçisi de iyi, küçük esnafı da iyi durumda, kepenkler kapanmıyor, oy
oranlarınız hâlâ, anketlere göre, sizin iddianız anketlere göre dayanarak yüzde
38 diyorsunuz. Öyleyse vatandaşın sırtına vergi yükleyebilecek, vergi
salabilecek durumdasınız.
Ey vatandaş! Buradan ikaz
ediyorum: İşte AK Parti, senin sesine hiç kulak vermeden, kendi hayal dünyası
içerisinde vatandaşların ekonomik durumu iyi, ekonomik göstergeler iyi,
dolayısıyla yeni vergi salabilirim, bütçede meydana gelebilecek dengesizlikleri
yeni vergi gelirleriyle kapatma yoluna gidebilirim…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Abuşoğlu,
lütfen, toparlar mısınız.
Buyurun.
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) -
… sinyalini ve işaretini vatandaşa şimdiden vermiş oluyor.
MUSTAFA ATAŞ (İstanbul) -
Bir sene sonra göreceksiniz. Bir sene kaldı, bir sene.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Nereden gördün? Biz vergileri düşürdük. Ne yapıyorsun sen?!
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) -
Şimdi öyle gözüküyor.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Varsayıyorsun, anlatıyorsun. Yüzde 30'dan yüzde 20'ye düşürdük…
BAŞKAN - Sayın Kacır…
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) -
İktidar koltuklarından bakınca öyle gözüküyor. İktidarda olanların hepsi öyle
görüyordu. Geçmiş dönemlerdeki iktidarlar da öyle görüyordu meseleyi; ama, hiç
de tahmin ettikleri gibi çıkmadı. TÜSİAD diyordu ki: On yıl sonrasını
görüyorum. On gün sonra başlarına dünya yıkıldı. Onun için, o rakamların
hayalî, aldatmacı ışıldamalarına pek inanmayın, pek güvenmeyin. İşin,
ekonominin kendi gerçekleri var. Ekonominin kendi gerçeklerini anlamaya, onların
size verdiği sinyalleri, işaretleri görmeye bakın. Bu, benim, AK Parti İktidarı
için değil, Türk insanına olacak cefalar, yüklenecek eziyetlerin olmamasını
dilediğim içindir.
Hepinize saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Abuşoğlu.
Madde üzerinde, şahsı
adına söz isteyen Amasya Milletvekili Hamza Albayrak.
Buyurun Sayın Albayrak.
HAMZA ALBAYRAK (Amasya) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; görüşülmekte olan 1210 sıra sayılı kanun teklifinin 9 uncu maddesiyle
ilgili olarak şahsım adına söz almış bulunuyorum; sizleri ve bizleri izleyen
aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; 9 uncu maddenin esprisi şu: 3234 sayılı Kanuna eklenen geçici 5
inci maddeyle Orman Genel Müdürlüğü özel bütçeli kurum haline getirilmiş idi.
İşte, bu 9 uncu maddeyle yapılan düzenlemeyle özel bütçeli idareler haline
getirilen Orman Genel Müdürlüğü, 2006 yılı bütçesi doğrultusunda gelir ve
giderlerini bu bütçeye göre uygulamaya başlayacak ve 5437 sayılı 2006 yılı
bütçesi doğrultusunda iş ve işlemlerini yürütürken "Orman Genel
Müdürlüğünün 2006 yılı bütçe uygulamaları, genel bütçelerin tabi olduğu usul ve
esaslara tabi olacaktır" düzenlemesini yapıyor.
Değerli arkadaşlar, biraz
önce konuşmacılardan bir arkadaşımız, AK Parti döneminde, özellikle bütçelerin
hazırlanmasında Anayasamızın 161 inci maddesine uyulmadığı için Anayasa
Mahkemesi kararıyla bütçeye uygun olmayan hükümler içeren hususların iptal
edildiğinin altını çizdi. Doğrudur. Değerli arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti
bütçe çıkardığı süreçte, birisi araştırsın allahaşkına, hangi bütçe Anayasa
Mahkemesi tarafından iptale tabi olmamıştır?! Özellikle, sayın konuşmacının da
mensubu bulunduğu iktidarın, 12.12.2001 tarih, 4726 sayılı 2002 yılı malî bütçesi
57 nci Hükümet tarafından hazırlanmıştır. Bu bütçe de, Anayasanın 161 inci
maddesine göre, Anayasa Mahkemesi tarafından aynı gerekçelerle iptal edilmiştir
ilgili maddeleri.
Değerli arkadaşlar,
hayalle yaşayanlar müziksiz de dans ederler. AK Parti gerçekçi bir parti, uzun
vadeli projeksiyonu olan bir parti.
Herkes cari açıktan
bahsediyor. Nedir cari açık değerli arkadaşlar; döviz gelirleri ile döviz
giderleri arasındaki pozitif ya da negatif farktır. Evet, cari açık, günümüz
itibariyle 27 milyar doların üzerine çıkmıştır; ancak, bu cari açığın
gerekçelerine bir bakalım; nerelerden kaynaklanmıştır.
Değerli arkadaşlar, bu
cari açığın 10,6 milyar doları akaryakıttaki zamdan kaynaklanmaktadır. Yine, bu
cari açığın 9 milyar üzerindeki farkı makine yapan makinelerin Türkiye'ye özel
sektör tarafından ithal edilmesinden kaynaklanmaktadır. Artık, cari açık,
Türkiye'de, geçmişte olduğu gibi, çikolata, bisküvi gibi birtakım lüks tüketim
malları kaynaklı değildir. Elbette ki, biz bu cari açığın bu şekilde artmasından
endişe duymuyoruz arkadaşlar.
Birisi konjonktürel
dalgalanma… Petrolün varili 20-30 dolar civarlarından 70 dolarları yakalamış,
Türkiye Hazinesi buna kendi bütçesinden 11 milyar dolar tutarında sübvansiyon
ödemiştir.
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Olur mu?! Hep yansıtıyorsunuz.
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
- Ne yapmalıydık yani; böyle cari açık yapmayıp da, sizlerin döneminde olduğu
gibi, çiftçiye bidonlarla petrol mü aldırtsaydık?! (AK Parti sıralarından
alkışlar) Değerli arkadaşlar, şu anda bidonlarla akaryakıt alan, benzin alan
çiftçi görüyor musunuz?! Eğer AK Partinin bu tutumu olmasaydı, bugün
akaryakıtın, mazotun, benzinin litresi 6 000 000'un üzerinde olacaktı değerli
arkadaşlar. Aksini savunan varsa, gelsin burada tartışalım.
Türkiye AK Parti
İktidarında rantiyeden şantiye dönemine geçti, şantiye.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Maddeyle ne ilgisi var Sayın Başkan?!
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
- Özel sektör hamleler yaptı, kamunun yapmış olduğu yatırımın 7 katı yatırım
yapıyor özel sektör. Türkiye'nin bu ufkunu yabancılar fark etti.
TURAN TÜYSÜZ (Şanlıurfa)
- Bunun maddeyle hiçbir ilgisi yok.
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
- Onun için, tekrarlıyorum, Standart and Poor's, Moody's, Fitch gibi şirketler,
AK Parti İktidarında, AK Partinin kredi notunu hep artırdılar, artırmaya devam
ediyorlar.
BAŞKAN - Sayın Albayrak,
lütfen…
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, ilk defa, 2006 yılı bütçesi, AK Parti İktidarı döneminde,
beş aylık süreçte 4,3 katrilyon bütçe fazlası verdi, bütçe fazlası. Geliriniz,
giderinizden bu kadar fazla. Bu, Türkiye'nin bir ilki.
TURAN TÜYSÜZ (Şanlıurfa)
- Borç ne kadar arttı?!
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
- Bundan sonra da bu ilkler yaşanacak ve Türkiye bu Yüce Mecliste, siz değerli
arkadaşlarımın katkısıyla çok ama çok güzellikleri yaşayacak.
Ben diyorum ki, bugünümüz
dünümüzden iyiydi, bugünümüzden yarınımız daha iyi olacak, gelecek güzel günler
Türk Milletini inşallah mutluluğa erdirecektir diyor ve hepinize sevgi ve saygı
sunuyor, bu yasanın hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Albayrak.
Madde üzerinde, şahsı
adına söz isteyen Bilecik Milletvekili Sayın Fahrettin Poyraz; buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik)
- Saygıdeğer Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; Bütçe Kanunlarında
Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi
ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve İstanbul Milletvekili Mustafa Ataş ve 9 Milletvekilinin; Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu raporunun 9 uncu maddesi üzerinde şahsım adına söz almış
bulunmaktayım; sözlerime başlamadan önce, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Madde, özü itibariyle,
Orman Genel Müdürlüğünün bütçe uygulamalarıyla ilgili olarak yapılan bir
düzenlemedir. Bilindiği gibi, Orman Genel Müdürlüğü, 5018 sayılı Kamu Malî
Yönetimi ve Kontrol Kanununda, daha önce tüzelkişiliğe sahip olan bir kurum
olarak, genel bütçe kapsamına alınmıştır; fakat, uygulamalarda karşılaşılan
sıkıntılar çerçevesinde de, bu madde gereğince yeniden bir düzenleme yapılarak,
Orman Genel Müdürlüğünün özel bütçeli bir idare biçiminde yapılandırılması
burada öngörülmektedir.
Ben, maddenin, bu
haliyle, uygulamada kolaylık getireceğini, birtakım sorunları ortadan
kaldıracağını düşünüyorum, bu anlamda da hayırlı olmasını temenni ediyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Poyraz.
Madde üzerinde soru-cevap
işlemi yapılacaktır.
Sayın Tüysüz, buyurun.
TURAN TÜYSÜZ (Şanlıurfa)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Sizin aracılığınızla, ben, Sayın Bakana
birkaç soru soracağım.
1.- Bugüne kadar hiç
yapılmamış olan ve içeriğinde Türkiye'nin kuşları, ağaçları, yabanî çiçekleri
gibi bilinmeyenlerin tanımlanmalarını yapmak üzere, hiç yapılmamış olan resimli
Türkiye canlı envanterini çıkarma gibi bir çalışmanız var mı; yoksa, yaptırmayı
düşünüyor musunuz?
2.- Doğanın korunmasına
ilişkin mevcut yasaların irdelenerek, ülkemiz koşullarına uygun çağdaş ve doğa
korumanın tüm ilkelerini içeren kapsamlı bir "koruma alanlar yasası"
hazırlanması ve yürürlüğe konulması şeklinde bir çalışma düşünüyor musunuz?
3.- Ülkemizin tüm ekolojik
ve biyolojik farklılıklarını temsil eden bir korunan alanlar ağının
oluşturulması gibi bir çalışmanız bulunmakta mıdır?
4.- Korunan alanların
araştırma, planlama, tasarım ve uygulama çalışmalarının eşgüdüm içerisinde
gerçekleştirilmesi ve tüm korunan alanların tek kamu kurumu tarafından
yönetilmesi gibi bir çalışmanız bulunmakta mıdır, yoksa, yaptırmayı düşünüyor
musunuz?
5.- Orman ürünü olarak
2005 yılında Türkiye'ye ithal edilen ürünlerin dağılımı nedir ve ne kadar ödeme
yapılmıştır?
6.- Türkiye'nin sadece
yüzde 12'si bataklık orman alanı iken, Türkiye'de ağaç kesim işinin ihale
yöntemiyle özel firmalara verilmesi bir nevi orman katliamı anlamına gelir mi?
7.- Orman vasfını
yitirmiş araziler üzerinde, imar da geçmediği halde, tapusuz, imarsız yapılan
evlerin, binaların, işyerlerinin süratle artmasının önüne nasıl geçmeyi
planlıyorsunuz?
8.- Türkiye çapında orman
vasfını yitirmiş yerlerdeki kaçak yapılaşmaların envanteri çıkarılmış mıdır?
Çıkarılmadıysa böyle bir çalışmayı yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Tüysüz.
Sayın Bakan, buyurun.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Sayın Başkan, yazılı olarak cevap vereceğiz.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Madde üzerinde 1 adet
önerge vardır; okutup, işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1210
sıra sayılı Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 9 uncu maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Ömer Abuşoğlu Süleyman
Sarıbaş
Gaziantep Malatya
BAŞKAN - Sayın Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Hükümet
katılıyor mu?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
Sayın Sarıbaş, buyurun.
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 9 uncu maddenin madde
metninden çıkarılmasını istedik. Neden istedik onu izah edeyim.
Daha önce özel bütçeli
bir kurum haline getirdiniz Orman Genel Müdürlüğünü; bu, olmadı. Tabiî, şu an
bütçesi de olmayınca mecburen genel bütçeden, yani, merkezî bütçeden, ödenekten
harcamak zorundasınız. Aksi takdirde, Kurumun harcama yapma olanağı yok.
Hele bir olmasın,
kanunsuz kalsın bakayım ki, bu, bilahara yapacaklarınızda yanlış yapmama imkânı
size versin veyahut da çalıştırdığınız Maliye bürokratları bunun böyle
olmayacağını size bir anlatabilsinler; mesele bu. Yani, bu kanunları bu Meclise
yanlış yaptıran, Anayasa Mahkemesinden döndürten bir bürokrasi -ha, sizin olan
bürokrasi var ya, kaytan bıyıklı bürokrasi- bunlar bir öğrensinler, çalışsınlar,
bu Meclisin de mesaisini almasınlar; çünkü, biz onu çıkarırken bir çalıştı bu
Meclis, bugün de bir defa daha çalışıyor. Her kanunu iki defa, üç defa, dört
defa çalışmak mecburiyetinde mi, bu milletin bu kadar lüksü var mı?!
Şimdi, biraz önce konuşan
Hamza Beyi çok severim, sayarım. Hamza Bey dedi ki: "Ne yapalım, petrol
fiyatları arttı." Değerli arkadaşlar, bakın, 1994 krizi olduğunda, o günkü
hükümet "ne yapalım Körfez Savaşı vardı, Körfez krizinden oldu" dedi;
ondan sonra gelen hükümetler "PKK'yla terör var, 100 milyar dolar gitti,
bu açıklar bundan çoğalıyor" dedi… Her hükümet kendine göre bir gerekçe
buluyor. Siz de buldunuz: "Efendim, bu cari açıklar, işte petrol
fiyatlarındaki artışlardan oluyor." Doğru, petrol fiyatlarındaki artışlar
Bulgaristan'ı da etkiliyor, Almanya'yı da etkiliyor. İngiltere'nin petrolü mü
var; ama, onlarda olmuyor.
Makine yapan makineler…
Hemen fabrika yapan fabrikalar… Kulağı çınlasın, eski Genel Başkanınız
Erbakan'ın, fabrika yapan fabrikalar, tank yapan fabrikalar, 100 000 traktör
yapan fabrikaları aklıma geldi. Maşallah, fabrika yapan makineler geliyor da,
bu fabrikalar nerede?! İşsizliğin oranı belli. İşsizlik artmış, fabrikalar var,
üretim yok. Üretim olsa, satış olacak, ihracat olacak, cari açık olmayacak.
Rahmetlik Özal şöyle
derdi: "Bu cari açık dediğiniz şey makasa benzer. Eğer, arayı açarsanız,
kafanızı da o araya sokarsanız, bir gün bunu kapatmak için bu milletin boynunu
kopartmak zorunda kalırsınız." Evet, Özal böyle derdi, doğru da söylerdi.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) -
ANAP'lılara demiştir onu.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen…
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Devamla) - Doğru da söylerdi.
Bakın, bu cari açığın
hesabını bu millet bir gün ödemek zorunda kalacak. Bu mümkün mü?! Cari açığı
borçla kapatmıyor musunuz?! İşte, 130 milyar dolar borç üç senede... Neden
kaynaklanıyor bu; cari açıktan. Nasıl kapanacak; bu millete vergi koymak
zorundasınız, bu millete vergi koymak zorundasınız. Bakın, ha bire vergi
koyuyorsunuz, yüzde 71 oldu dolaylı vergiler.
Şimdi, memurlara 100 000
lira zam verdiniz, polise…
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) -
180…
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Devamla) - Bakın, bir ayda yüzde 25…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Üçbuçuk yılda hangi vergi oranı arttı?
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Devamla) - Devalüasyon demiyorum, artış oldu. Devalüasyon dersem cahil
olurmuşum! Artış oldu.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Üçbuçuk yılda hangi vergi oranı arttı?
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Devamla) - Hiç konuşmayın. Bakın, beni yıldıramazsınız. Ben orada oturacağım…
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen…Niye hatibe söz atıyorsunuz?!
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Devamla) - Niye orada oturacağım biliyor musunuz; ben, öyle, sizin "ananı
al da git" diyenlerden değilim. Anamı alıp gitmeyeceğim, orada oturacağım.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar) O "ananı al, git"
dediklerinizle, mazlumlarla, hakkı yenilenlerle beraber, sizi buradan götürene
kadar orada oturacağım; hiç beni yıldıramazsınız.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) -
Ömrün kifayet etmez.
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Devamla) - Millete diyebilirsiniz "ananı al, git" ama, bana
diyemezsiniz, orada oturacağım. Demokratik hakkımı, anayasal hakkımı,
İçtüzükten doğan hakkımı sonuna kadar kullanacağım. Mazlumların ahını
aldığınızı bu kürsüden anlatacağım. Dünün mağdurlarıydınız, bugünün mağrurları
oldunuz. Bu mağrurluğun milletin sizden hesabını soracağını bu kürsüden
anlatacağım.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
İşine bak.
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Devamla) - Onun için, hiç, sakin olun, sakin sakin dinleyin.
Ama, bu ülke, hakikaten,
yangın yerine döndü, millet felaket. İşte, ben, kendi şehrimden biliyorum;
kayısısı tutan perişan, satamıyor. Kayısısı tutmayanın zaten geliri yok. Yani,
tutsa, işçiliğini karşılayamıyor, satamıyor, aç; yani, kayısısını don vurmamış,
tutmuşsa aç! Ee, tutmamış, onun zaten bir şeyi yok, aç! Ne olacak bu?! Ne yiyecek
bu?! Düşün ki, bir çocuğu yüksekokula gidiyor. Ne yapacak bu?! Ne yapacak
arkadaşlar?! Bu saatte, tabiî, bu kürsülerde biz rahat konuşuyoruz da,
Anadolu'nun birçok yerinde tencerede taş pişiyor. Vallahi taş pişiyor.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) -
Saçmalama ya!
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Devamla) - İnsanlar Anadolu'da taş pişiriyor. Her gün beni arıyorlar.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) -
Vallahi deme ya!
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Devamla) - Elazığ da öyle Sayın Vekilim. Git Baskil'e.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) -
Vallahi deme ya!
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Devamla) - Bak, ben Baskil'den evliyim. Git Baskil'e. Ben Baskil'den evliyim,
git Baskil'e, susuz topraklarda o buğdayın ekilmediğini göreceksin.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Devamla) - Tabiî, gidemezsin; çünkü, ben gidiyorum o Baskil'e.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) -
Ben her gün oradayım ya.
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Devamla) - Gidemezsin; çünkü, ben biliyorum ki, o kurak topraklarda ne
kayısısı para ediyor vatandaşın ne ektiğini... 1'e 3 alıyor Baskil'de buğdayda
biliyor musun, 1'e 3. Tohumunu bile kurtarmıyor.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) -
Gittiğimiz her yerde kuzu kesiyorlar.
BAŞKAN - Sayın Sarıbaş,
lütfen Genel Kurula hitap eder misiniz.
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Devamla) - Tohumunu bile kurtarmıyor. Bir dirhem stabilize yol dökmedin o
köylere. Git de bak Zeyve'ye, ağlıyor, Sayın Vekil.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Sarıbaş.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge reddedilmiştir.
9 uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
10 uncu maddeyi
okutuyorum:
MADDE 10- 21/5/1986
tarihli ve 3289 sayılı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"5018 sayılı Kanun
hükümleri
GEÇİCİ MADDE 10-
10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununun dış
denetimle ilgili hükümleri dışındaki hükümleri, Gençlik ve Spor il müdürlükleri
hakkında uygulanmaz."
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Anavatan Partisi Grubu adına söz isteyen Miraç Akdoğan, Malatya Milletvekili.
Buyurun Sayın Akdoğan.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA MİRAÇ AKDOĞAN (Malatya) - Teşekkür ederim efendim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İstanbul
Milletvekili Sayın Mustafa Ataş ve 9 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 10 uncu maddesi üzerinde Anavatan Partisinin
görüşlerini açıklamak üzere huzurlarınızda bulunuyorum; hepinize saygılar
sunuyorum.
Değerli milletvekilleri,
görüşmekte olduğumuz düzenlemenin 10 uncu maddesi 21.5.1986 tarihli ve 3289
sayılı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanuna
bir geçici madde ilave edilmesi hükmünü içermektedir. Söz konusu kanuna ilave
edilen geçici 10 uncu maddede "10.12.2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî
Yönetimi ve Kontrol Kanununun dış denetimle ilgili hükümleri dışındaki
hükümleri, Gençlik ve Spor il müdürlükleri hakkında uygulanmaz" ifadesi
yer almaktadır. Yani, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanuna ilave edilen bu maddeyle, Gençlik ve Spor il müdürlükleri, dış
denetim hükümleri hariç, Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununun dışına
çıkarılmaktadır.
Bilindiği gibi, amacı,
kalkınma planları ve programlarda yer alan politika ve hedefler doğrultusunda
kamu kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli bir şekilde elde edilmesi ve
kullanılmasını, hesap verebilirliği ve malî saydamlığı sağlamak üzere, kamu
malî yönetiminin yapısını ve işleyişini, kamu bütçelerinin hazırlanmasını,
uygulanmasını, tüm malî işlemlerin muhasebeleştirilmesini, raporlamasını ve
malî kontrolü düzenlemektir.
Kamu Malî Yönetimi ve
Kontrol Kanunu, merkezî yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin, sosyal güvenlik
kurumlarının ve mahallî idarelerden oluşan genel yönetim kapsamındaki kamu
idarelerinin malî yönetim ve kontrolünü kapsamaktadır.
Avrupa Birliği fonları
ile yurtiçi ve yurt dışından kamu idarelerine sağlanan kaynakların kullanımı ve
kontrolü de uluslararası anlaşmaların hükümleri saklı kalmak kaydıyla, bu Kanun
hükümlerine tabidir. Sadece düzenleyici ve denetleyici kurumlar bu Kanuna
kısmen dahil edilmiş, kısmen dışarıda bırakılmıştır.
Bilindiği gibi, 5018
sayılı Kanun 2003 yılının sonunda yürürlüğe girmiştir; yani, günümüz
ihtiyaçlarına cevap vermeyecek hükümler taşıması ihtimali olan çok eski bir
düzenleme de değildir. Geçtiğimiz ikibuçuk yılda ne değişmiştir ki, gençlik ve
spor il müdürlükleri büyük ölçüde bu Kanun kapsamı dışına çıkarılmaktadırlar.
Hükümetten gelen
tasarının gerekçesine bakıldığında, mahallî idarelerdeki reform süreci ve
gençlik spor il müdürlükleriyle ilgili yeniden yapılanma çalışmaları
sonuçlanıncaya kadar bu kurumların, dış denetim hariç, 5018 sayılı Kanun
kapsamı dışına çıkarılmasının amaçlandığı ifade edilmektedir.
Bu gerekçe, hiçbir şekilde
tatmin edici değildir; çünkü, bu gerekçede ifade edilen her iki husus da, zaten
Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu kapsamındadır. Eğer, gençlik ve spor il
müdürlüklerinin yeniden yapılandırılması bir şart ise, zaten yeniden
yapılanacak olan bir kurum niçin denetim dışına bırakılmalıdır? Bu sorunun
cevabı gerekçede yoktur.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, ülkemizde, özellikle büyük bütçeleri kullanan kurumların
yöneticilerinin ve onların gerisindeki siyasî sorumluların denetim konusundan
çok fazla hoşlanmadıkları bilinen bir gerçektir. Gençlik ve spor il
müdürlükleri çok ciddî bütçeleri olan, yatırım ve etkinlik harcamaları
dolayısıyla daima iştah kabartan yerlerdir. Sıkı bir denetim ve kontrol
olmaması halinde bu kurumların yolsuzluk batağına saplanmaları, en azından
üzerindeki şaibelerden kurtulabilmeleri mümkün değildir.
Bir kurumun, kamunun
denetim ve gözetiminde mevzuata ve ahlakî ilkelere uygun şekilde çalışmasını
yürütmesi mümkün iken, her türlü soru işaretini içinde barındıracak, Kurumu
şaibelere açık hale getirecek bir yola sapmanın mantığını anlamakta
zorlandığımızı belirtmek isterim.
Türkiye'de bu yöntem,
özellikle AKP Hükümeti döneminde çok sık kullanılan bir yol haline gelmeye
başlamıştır. Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununun üzerinden daha birkaç yıl
geçmeden, bu kanunu delik deşik etmek doğru değildir. Şayet, gençlik ve spor il
müdürlüklerinin çalışmasında bir sorun var ise, bunu, bu kurumları, kamu malî
yönetimi ve kontrolü sisteminin dışında tutarak değil, söz konusu kurumla ilgili
reformu bir an önce yaparak çözmek daha mantıklı ve kamu vicdanına uygun bir
yoldur.
Değerli milletvekilleri,
bu vesileyle, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğüne ilişkin birkaç hususa da
değinmek istiyorum. Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün faaliyetleri üzerinde
durulurken, ister istemez, spor konusu önplana çıkmaktadır. Oysa, gençlik
kısmı, en az spor kadar önemli ve ondan daha hayatî bir konudur. Halbuki, genç
nüfus yapısı, bir ülkenin sahip olabileceği zenginliklerin en büyüklerinden
biridir. Türkiye, bu büyük potansiyele sahip bir ülkedir; ancak, bu zenginliğin
kalkınma yarışında avantajımız haline gelebilmesi kendiliğinden olan bir şey
değildir. Bunun için yapmamız gereken işler, kurmamız gereken altyapılar
vardır. Türkiye'nin, eskiden beri, bu yöndeki politikaları gerektiği gibi
oluşturamadığını üzüntüyle tespit etmek durumundayız.
Türkiye'nin bugün
yaşadığı sorunların temelinde, gençlik politikalarındaki zaaflar vardır.
Türkiye'de 1960'lı ve 1970'li yıllarda yaşanan olaylar, sadece sınırlı grupları
değil, topyekûn nesilleri heba etmiştir. Aymazlık sebebiyle 1990'ların ve hatta
2000'lerin nesli de aynı akıbete doğru, maalesef, gitmektedir. Türkiye, 1980
sonrası her alanda olduğu gibi, gençlik konusunda da büyük bir dönüşüm
yaşamıştır. Önü açılan, ufku genişleyen, hareket kabiliyeti artan Türkiye'nin
genç insanlarının talepleri de buna bağlı olarak değişmiş ve çoğalmıştır;
ancak, 1990'lardan itibaren ülkemizdeki değişim süreci kesintiye uğramıştır. Bu
dönemde, gençliğin sorunları da giderek büyümüştür. Dünyadaki değişime uygun,
geleceği kucaklayan, geleceğin dinamizmini değerlendiren bir gençlik
politikasına, maalesef, bugün de sahip değiliz. Gençlerimiz, bu ülkedeki
sorunları her kesimden çok daha yoğun bir şekilde yaşamaktadır. Enerjilerini
etnik, ideolojik veya inanç temelli mücadelelerde kullanma zeminine itilen bir
gençlik profiliyle karşı karşıyayız.
Hayatta başarılı
olabilmenin önündeki bütün yolları tıkanan gençlerimiz, ister istemez, başka
alternatiflere yönelmektedirler. Bugün, gençlerimizin bir bölümünü sporda,
okulda, siyasette ve hayatın her alanında tehlikeli bir şiddet yöneliminin
içinde görüyoruz. Gençlerimizin bir diğer bölümü ise ülkenin ve dünyanın
gerçeklerinden kopuk, günlerini karanlık, izbe mekânlarda geçirmektedir.
Bunlar, her türlü tehlikeli alışkanlığa yatkın bir durumdadır. Ancak, skandal
çapındaki olaylar yaşanması durumunda gündemimize gelen satanizm gibi tehlikeli
ve sapık eğilimlere gençlerimiz arasında giderek daha fazla rastlamanın
gerisinde de hep aynı sebepler vardır.
Tabiî ki, tüm
olumsuzluklara rağmen, özlediğimiz, hedeflediğimiz gençlik profilini yakalamış
önemli bir gençlik kitlesi de bulunmaktadır; ancak, üzülerek tespit ve kabul
etmek zorundayız ki, Türkiye, sahip olduğu büyük gençlik potansiyelini
kelimenin tam anlamıyla heba etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Akdoğan,
buyurun, lütfen toparlayabilir misiniz.
MİRAÇ AKDOĞAN (Devamla) -
Sonuçta, değerlendirilemeyen her potansiyel gibi genç nüfus yapımız da
ülkemizin en önemli sorunlarından biri haline gelmiştir. Halbuki, Türkiye'nin,
gençlerimizin enerji ve birikimlerinden her alanda etkin şekilde
yararlanmasından, sorunlarını çözme, demokratik gelişimini sürdürme imkânı
bulunmamaktadır. Devletin gençlik politikasındaki zafiyet yanında, bazı
kesimlerin gençliği militan olarak kullanma eğilimi, sorunu daha da
ağırlaştırmıştır.
Değerli milletvekilleri,
Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün mevcut yapısı, kadrosu ve işleyişiyle
gençlerimizin sorunlarına çözüm getirecek çalışmaları gerçekleştirmesi mümkün
değildir. Gençlik konusunda çalışma yapmayı, yaz kampı açmaktan ibaret sayan
bir anlayışla, bu hiç mümkün değildir. Söz konusu Kurumun gerçek anlamda
ülkenin gençlik politikalarının oluşturulması ve uygulanması işlevini yerine
getirebilecek şekilde yeniden yapılandırılması gerekmektedir; ancak, bugün
karşımızda bu Kurumu yeniden yapılandırmaya yönelik bir tasarı değil, tam
tersine, bu Kurumu kamu malî yönetimi ve kontrolünün dışında bırakmaya yönelik
bir düzenleme bulunmaktadır. Halbuki, doğru olan, bu Kurumu, kamu malî
kontrolünün dışına çıkarmak değil, yeniden yapılandırmaktır.
İfade ettiğim
düşüncelerin, bu Kurumun yeniden yapılandırılmasına ilişkin çalışmaların
hızlandırılmasına katkı sağlamasını diliyor, hepinizi sevgi ve saygılarımla
selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Akdoğan.
Sayın milletvekilleri,
birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.36
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 23.42
BAŞKAN : Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER : Harun TÜFEKCİ (Konya), Ahmet KÜÇÜK
(Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 119 uncu Birleşiminin Yedinci
Oturumunu açıyorum.
1210 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
V.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
9.- Bütçe
Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelere Eklenmesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İstanbul Milletvekili Mustafa Ataş ve 9
Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1219, 2/812) (S. Sayısı:1210) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde
Şimdi, söz sırası, 10 uncu madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Hamza Albayrak... Yok.
Fahrettin Poyraz?.. Yok.
Ümmet Kandoğan?.. Burada.
FAHRETTİN POYRAZ
(Bilecik) - Başkanım, buradayım.
BAŞKAN - Buradaysanız
gelin Sayın Poyraz.
FAHRETTİN POYRAZ
(Bilecik) - O kadar hızlı okudunuz ki…
BAŞKAN - Ne yapalım yani
şimdi Sayın Poyraz; buradaysanız içeride olun.
Sayın Kandoğan, buyurun.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Fahrettin Bey burada efendim.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Görmediniz Sayın Başkan.
BAŞKAN - İsimlerini
okudum Sayın Kapusuz, yoktular.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Kime söz verdiniz Sayın Başkan?
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Görüşülmekte olan kanun
tasarısının 10 uncu maddesi üzerinde düşüncelerimi açıklamak için
huzurlarınızdayım. Bu madde de Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğüyle ilgili bir
maddedir. Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğümüz Türkiye'de sporun gelişmesi,
kalkınması için son derece önemli bir görev ve rol üstlenmiştir; ancak, son
dönemlerde sporumuzun içerisinde bulunduğu acıklı tablodan da, bütün millet
olarak, son derece büyük bir üzüntü duymaktayız. Özellikle halterde yaşanan
doping skandalı, Dünya ve Avrupa Şampiyonalarına futbol takımlarımızın, Türk
Millî Futbol Takımının gidememesi, atletizm takımımızın küme düşmesi,
basketbolda Avrupa Şampiyonasında bir başarı elde edilememesi gibi hususlar,
sporumuzun hangi noktalarda bulunduğunun açık bir göstergesidir. O nedenle,
Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü olarak, bu konular üzerinde çok daha titiz ve
dikkatli durulması gerektiği inancındayım.
Demin Sayın Elitaş, benim
şahsımın konuşmalarıyla ilgili olarak düşüncelerini ifade ettiler. Ancak,
sadece üç dört örnek vermek istiyorum Sayın Elitaş.
Bakınız, bugün
Türkiye'nin gündemine oturan stopaj konusu, Gelir Vergisi Kanunu, Kamu Malî
Yönetimi ve Kontrol Kanunu burada görüşülürken ben çıktım -tutanakları da
getirdim- stopajla ilgili konuşma yaptım. Yüzde 15 oranının yüksek olduğunu,
ileride zorlama ve baskılarla bu oranın Türkiye'de aşağıya çektirilebileceğinin
sinyalini verdim. İşte, bugün Maliye Bakanımız ile Sayın Babacan beraber bir
açıklama yaptılar, stopajlarla ilgili bir karar aldılar. Eğer, Ümmet
Kandoğan'ın sözünü o gün dikkatle dinlemiş olsalardı, bu konudaki uyarımı
nazarı dikkate almış olsalardı, belki, bugün, bu noktaya gelinmiş olmayacaktı.
Ve yine…
AHMET YENİ (Samsun) - Vay
anasını!..
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Evet, evet, Samsun Milletvekili, öyle diyorsunuz ama, tutanaklar burada,
tutanaklar yalan söylemez Sayın Milletvekilim. İşte burada, stopajla ilgili
yaptığım konuşma. Kaç ay sonra aynı noktaya geldiniz bugün, aynı noktaya
geldiniz.
FAHRETTİN POYRAZ
(Bilecik) - Gençlik sporla ilgili…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Söyledim, onları da söyledim… Elitaş'a bir dönerseniz, o neler konuştu
biliyorsunuz.
15 yeni üniversitenin
kurulmasıyla ilgili, çıktım, yalvardım, Sayın Cumhurbaşkanından geri döner,
döndü; aynısını geçirdiniz, Anayasa Mahkemesinden geri döner dedim, Anayasa
Mahkemesinden geri döndü; 15 üniversiteniz hayata geçmedi Sayın Elitaş. Eğer o
gün kulak vermiş olsaydınız bu sözlerime, bugün, o 15 ildeki üniversitemiz
hayata geçmiş olacaktı.
Cari açık… Kaç konuşmam
var. Sayın Albayrak burada yok; "cari açık bir risk değildir" diyor;
ama, Sayın Başbakanın açıklamasından haberi yok Albayrak'ın. Sayın Başbakan
geçen gün bir açıklama yaptı; diyor ki: "Cari açıkla ilgili olarak artık
ciddî tedbirler almanın zamanı gelmiştir, ciddî tedbirler alacağız." Kaç aydan
beri, yıldan beri biz söylüyoruz, cari açık, Sayın Başbakan aynı noktaya yeni
geldi Sayın Elitaş.
TÜPRAŞ satışıyla ilgili
burada kaç konuşma yaptım Sayın Elitaş; kulak vermediniz. Yüzde 66 satışının
yapıldığı ertesi gün çıktım dedim ki, bu yok pahasına gitmiştir, bunun değeri
bu değildir, 1 300 000 000 dolara olmaz dedim. Sayın Maliye Bakanı dedi ki:
"Çok iyi fiyata sattık." Kısa bir süre sonra yapılan ihalede 4 140
000 000 dolara gitti. Eğer o günde o sözümüzü dinlemiş olsaydınız -Ofer'e
satılan 14,76'yla ilgili burada çok söz söyledik Sayın Elitaş- eğer o gün
onlara kulak vermiş olsaydınız, Ofer'e yapılan bu satışın yanlış olduğunu siz
de kabul etseydiniz bu yanlıştan dönülebilirdi; ama, Danıştay 12. Dairesi bunu
iptal etti. Bunun gibi yüzlerce örnek gösterebilirim Sayın Elitaş. İnşallah bu
konuşmalarımı bir kitap haline getireceğim, o kitabın imzalı bir örneğini de
ilk defa size takdim edeceğim Sayın Elitaş.
Onun için, değerli
milletvekilleri, ben burada konuşuyorsam mutlaka bir bilgiye, belgeye, araştırmaya
dayanan bir konuşmanın ürünüdür o konuşmalar. Bütün konuşmalarımın tutanakları
orada Sayın Elitaş; arzu ederseniz okuyun, inceleyin, bakın, varsa oralarda bir
yanlışım, gelin, buradan, bu kürsülerden o yanlışlarımı düzeltiniz.
Ben bu duygu ve düşüncelerle
bu kanunun milletimize ve memleketimize hayırlara vesile olmasını diliyor, Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Sayın Başkan…
BAŞKAN - Lütfen, Sayın
Elitaş…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Müsaade eder misiniz… 9 kere adımı zikretti. Sayın Kandoğan kitap yazacakmış,
teşekkür ediyorum…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Kitap yazmayacağım, konuşmalarımı kitap haline getireceğim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Ama, üç satırını okursak kitabının tamamını okumuşuz demektir. (AK Parti
sıralarından gülüşmeler)
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, böyle bir usul yok, lütfen… Böyle bir şey olabilir mi?! Ben
yapsam konuşturmuyorsunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Sayın Başkan, 8 kere "Mustafa Elitaş" dedi.
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
bu Meclise…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Buyurun, sataşma varsa…
BAŞKAN - Sayın
Kandoğan, bu Meclise bu usulü siz
getirdiniz.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Ben sataşma yaptım, buyurun, söz verin Sayın Başkan. Konuşsun, oradan
konuşsun. Buyurun…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Sayın Başkan cevap vermeye değer bulmuyorum.
BAŞKAN - Madde üzerinde
soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sayın Tüysüz buyurun.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) -
Sayın Başkanım, cevap vermeye değer bulmuyor.
TURAN TÜYSÜZ (Şanlıurfa)
- Teşekkür ederim Sayın Başkan.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Onu sen söyle bari. O söyleyemezse sen söyle. Sen söyle…(AK Parti
sıralarından gülüşmeler) Daha bir gün şuraya çıkmadın allahaşkına ya!
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Bir, Elazığlılar görsün…
BAŞKAN - Sayın Tüysüz,
buyurun.
TURAN TÜYSÜZ (Şanlıurfa)
- Gecenin bu saatinde, değerli arkadaşlar, biraz sakin olalım.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Varsa bir şey, çıkar söylersin.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) -
Cevap verdiğim insana değecek!
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Varsa bir şey, oraya çık söyle. (AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Tüysüz…
TURAN TÜYSÜZ (Şanlıurfa)
- Başkanım, susmuyorlar ki, sussalar soracağım ama…
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) -
Ben 110 kilo geliyorum, sen 60 kilo!
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Ne alakası var, ne alakası var?!
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Varsa bir şey, çık buraya, kürsüye. Allah Allah… Şunun haline bak!
BAŞKAN - Lütfen sayın
milletvekilleri…
Sayın Tüysüz, buyurun…
TURAN TÜYSÜZ (Şanlıurfa)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Arkadaşlar biraz stresli.
Antalya'yı özlediler herhalde. Yarın gidiyorlar nasıl olsa. Biraz sakin olun
arkadaşlar.
Teşekkür ediyorum.
10 uncu maddeyle ilgili
birkaç soru soracağım Sayın Bakanım; ama, bunları istiyorum sizden, gerçekten
istiyorum. Ben, isterseniz bunları size yazılı olarak da verebilirim.
1- Türkiye çapında atıl
durumda olan, hiç kullanılmayan veya az kullanılan kaç adet spor tesisi bulunmaktadır?
Bunların il il dökümleri nelerdir?
2- Türkiye çapında
inşaatı yarım kalmış spor tesisleri hangileridir? İnşaatlarının ilerlememe
sebepleri nelerdir? Bu inşaatlar hangi yıllarda başlamıştır? Proje bedelleri
nelerdir? İl il dökümleri nelerdir?
3- Gençlik ve Spor Genel
Müdürlüğü Amatör Spor Dalları Ceza Yönetmeliğine göre kaç sporcuya ceza
verilmiştir? Bu cezaların kapsamı nelerdir?
4- Çeşitli
federasyonların bütçe rakamlarına bakıldığında, yüzde 65'i 25 yaşın altında
olan 75 000 000'luk bir ülkeye
göre çok düşük kaldığı görülmektedir. Örneğin, Dağcılık Federasyonu 400 000
YTL, Masatenisi ise 700 000 YTL gibi komik rakamlardır. Son yıllardaki, sporda
görülen genel başarısızlığın bu rakamlarla ilgisi olduğu fikrine katılıyor
musunuz?
5- Halter ve atletizm
spor dallarındaki doping rezaletine ve spordaki genel başarısızlığa rağmen,
Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün üst düzey yönetiminin istifa etmesi
gerektiği fikrine katılıyor musunuz?
6- Pek çok amatör spor
dallarıyla uğraşan ve özellikle millî sporcular da dahil olmak üzere
gençlerimizin geçim derdiyle uğraştıkları, işsiz oldukları bilinen bir
gerçektir. Millî sporculara yönelik, kamu kuruluşlarına işe alınmada öncelik
tanınması gibi bir çalışmanız var mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Tüysüz.
Sayın Bakan, buyurun.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Yazılı olarak cevap
vereceğiz.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum.
Başka soru olmadığı için,
soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
11 nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 11- 7/5/1987
tarihli ve 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanununa aşağıdaki ek madde
eklenmiştir.
"Mahallî idareler ve
birliklerce verilen sağlık hizmetleri
EK MADDE 8- Mahallî idare
birlikleri, belediyeler ve il özel idarelerinin; doğrudan kanunla ihdas edilmiş
veya kanunların bu kurumlar adına kadro ihdas etmeye yetki vermiş olduğu makam
veya organlar tarafından ihdas edilmiş olan memur kadrolarına atanmış veya
memur norm kadrosuna uygun olarak 22/2/2005 tarihli ve 5302 sayılı İl Özel
İdaresi Kanununun 36 ncı maddesinin üçüncü fıkrası ile 3/7/2005 tarihli ve 5393
sayılı Belediye Kanununun 49 uncu maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca istihdam
edilen sözleşmeli personel eliyle verilen sağlık hizmetleri, resmî sağlık
kuruluşları tarafından verilen sağlık hizmetleri kapsamında kabul edilir."
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Anavatan Partisi Grubu adına, söz isteyen Dursun Akdemir, Iğdır Milletvekili.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime
başlamadan önce, siz değerli milletvekillerini ve Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz 1210
sıra sayılı Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 11 inci maddesi üzerinde görüş
bildirmek üzere Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu
vesileyle, şahsım ve Anavatan Partisi adına siz değerli milletvekillerini,
tekrar, saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, 11 inci maddede ne var? Önce, tabiî, Başkanlık okudu; ancak,
buradan, ben, tekrarlamak istiyorum: Belediyelerin, il özel idarelerinin ve
mahallî idare birliklerinin yasalarına göre sözleşmeli olarak ihdas edilmiş
kadrolardaki personel eliyle verilen sağlık hizmetleri, resmî sağlık
kuruluşları tarafından verilen sağlık hizmetleri kapsamında kabul edilir.
Değerli arkadaşlarım,
getirilen bu maddeyle tanınmış olan çok önemli bir haktır. Bir süre önce, bir
yıl önce, sözgelimi, sözleşmeli olarak alınmış bir hekim, diş hekimi ya da bir
uzman, cerrah, dahiliyeci, belediyede ya da özel idarenin herhangi bir sağlık
kuruluşunda hizmet yapıyorsa, aynı, bir tıp fakültesi hastanesinde ya da bir
devlet hastanesinde yapılan bir tedavi yapılmış gibi telakki ediliyor burada.
Acaba şimdiye kadar Türkiye'de bu sağlık kuruluşları o denli uzmanlaştı mı ki…
Birdenbire bu kuruluşlara bu yetkiyi tanımak, insan sağlığıyla direkt oynayacak
kişilerin ehil olup olmadığını bilmeden bu yetkiyi vermek, bir bakıma, ehliyeti
olmayan insanlara insan canını teslim etmek, gelecekte tamiri mümkün olmayan
sonuçlara varabilir. O nedenle, bu konuyu dikkatle irdelemek gerekiyor. Tetkik
ve tedavi edilmek üzere bu kuruluşlara bu yetki tanınırken, özellikle, daha
önce, bu kanun çıkmadan daha önce yetkilendirilmiş kişilerin, tekrar, yeniden
değerlendirilmesi gerekir diye düşünüyorum. Eğer daha önce bir eş dost, tanıdık
vasıtasıyla, işi olsun diye, ehli olmayan bir kişi bu kuruma yerleştirilmişse…
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) -
Sayın Başkan, müdahale eder misiniz.
DURSUN AKDEMİR (Devamla)
- Sayın Başkanım, dikkatim dağıldığı için… Gerçekten, bazı şeyler vermeye
çalışıyorum.
BAŞKAN - Bir saniye Sayın
Akdemir.
DURSUN AKDEMİR (Devamla)
- Ama, AK Parti sıralarında örnek sohbetler oluyor gecenin bu saatinde.
Dikkatinizi çekmek istiyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri…
DURSUN AKDEMİR (Devamla)
- Özellikle, fakir fukaranın derdine çare bulmaya çalışan hocamızın etrafında
toplanan grup… Hanımefendiler ve beyefendiler, değerli milletvekili
arkadaşlarım; sohbet yeri değildir burası. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar) Bu yüce çatının altında kişisel sohbetle, bu şekilde milletin
sağlığıyla oynayacak bir kanun gelirken, siz sorumlu milletvekillerinin
-affedersiniz- ağzıma almak istediğim…
BAŞKAN - Sayın Akdemir…
Sayın Akdemir…
DURSUN AKDEMİR (Devamla)
- Dikkatsiz… Ve bu şekilde bu Yüce Meclisin işgal edilmesini kontrol etmenizi
Yüce Makamınızdan talep ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Akdemir
"işgal" kelimesini düzeltir misiniz.
DURSUN AKDEMİR (Devamla)
- Eğer kelime yanlış yerine gittiyse tabiî ki düzeltirim Sayın Başkanım; ama,
sizin de kendi dikkatinizde olan bir konuya müdahale etmemenizi, görev yapmamış
olarak kabul ediyorum.
MİRAÇ AKDOĞAN (Malatya) -
Allahaşkına... Oraya müdahale edeceğine buraya müdahale ediyorsun Sayın Başkan.
TURAN TÜYSÜZ (Şanlıurfa)
- Müdahale etsene Başkan! Görmüyor musun Başkan yahu! (AK Parti sıralarından
"Otur yerine be" sesi)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri… Sayın milletvekilleri…
TURAN TÜYSÜZ (Şanlıurfa)
- Kim o? Kime diyorsun otur diye yahu?
DURSUN AKDEMİR (Devamla)
- Ve kaybolan zamanımın değerlendirilmesini talep ediyorum Yüce Makamınızdan.
BAŞKAN - Siz Genel Kurula
hitap eder misiniz Sayın Milletvekili.
TURAN TÜYSÜZ (Şanlıurfa)
- Görmüyor musun be? Bir de bana otur diyorsun. (AK Parti ve Anavatan Partisi
sıralarından gürültüler)
HASAN ANĞI (Konya) - Otur
yerine!
TURAN TÜYSÜZ (Şanlıurfa)
- Dinlesene!..
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Ahmet Yeni, yaptığın işi görüyorsun değil mi? Laf atıyorsun, başını da yere
eğiyorsun. Erkek gibi dinle. Laf atıyor, başını korkak tavşan gibi eğiyor.
BAŞKAN - Sayın Akdemir,
lütfen Genel Kurula hitap eder misiniz.
DURSUN AKDEMİR (Devamla)
- Sayın milletvekilleri, Atatürk'ün kurmuş olduğu bu yüce çatının altında,
gecenin bu saatinde, millete hizmet etmek üzere kanun çıkarırken, siz değerli
milletvekillerinin dikkati dağılmış olabilir, yorgun olabilirsiniz. Eğer
yorgunluktan dolayı iş yapamıyorsanız, Grup Başkanvekillerinize hitap ediyorum:
Yorgun milletvekillerinizi çalıştırmayınız Sayın Grup Başkanvekili. Burada
çıkan yasalar, insan sağlığıyla direkt olarak ilgili yasalardır ve insan
canına, belki, kıyılacak bir uygulamanın yasasını yapmış oluyoruz. O nedenle,
milletvekillerinizin dikkatini çekmek istiyorum.
Sayın Başkan, anlamlı
bakışınıza anlamlı sözlerle karşılık vermek istediğim için bu kürsüdeyim. Ben
şunu söylemek istiyorum: Değerli Başkanım, muhterem milletvekilleri; bu yasa
çıkmadan önce kurulmuş olan, bu anlamda kurulmuş olan bir sağlık kuruluşunda
ehliyetsiz kişiler olmuş olabilir ya da bir vesileyle birinin yakını olarak
oraya yerleştirilmiş olabilirler; ama, bir kamu kuruluşundaki kişinin yetkisine
eşanlamda getirilecek bir sağlık mensubunun, insanlık adına insana yapacağı
eksik hizmetin karşılığını acaba neyle ödeyebilirsiniz? Dikkatinizi çekmek
istiyorum değerli milletvekili arkadaşlarım. Ben, burada, bu sağlık
kuruluşlarının, hizmetini yürütürken, kendi üzerine aldığı işlevlerin acaba
hangisini yeteri kadar yerine getirecektir diye düşünüyorum.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) -
Sayın Başkan, lütfen, müdahale eder misiniz. Müdahale etmek sizin göreviniz!
DURSUN AKDEMİR (Devamla)
- Şöyle bir konuya yaklaşmak istiyorum: Sözgelimi, Türkiye'de, yüzde 10
vatandaşımızın hepatit virüsü taşıyıcı olarak… Belki, şu anda bu salon altında,
bu yüce çatı altında bulunan milletvekillerinin yüzde 10'u hepatit, yani,
sarılık taşıyıcısıdır. Bu milletvekili arkadaşlarımın kendi canıyla ilgili bir
sağlık sorunu varken, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının, 70 000 000
içerisinde, yüzde 10'unu kabataslak değerlendirirsek, 10 000 000 sarılık aşısı
yapılması gereken insanımızın var olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. İşte, böyle
bir kuruluşa bu şekilde bir sağlık hizmeti, koruyucu sağlık hizmeti yapması
gerektiği yükümlülüğünü yüklüyoruz. Bu görevi devrederken, siz değerli
arkadaşlarımın sağduyulu davranmasını ve bu kanunun yeniden değerlendirilmesini
talep etmek istiyorum. Tabiî ki, özel teşebbüse…(AK Parti sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN- Sayın Akdemir,
bir saniye.
Sayın milletvekilleri…
Sayın Akdemir, buyurun.
DURSUN AKDEMİR (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, mesela, bu şekilde koruyucu bir hizmeti götürebilecek
bir sağlık kadrosuna sahip olabilecek midir olamayacak mıdır; bunların çok iyi
hesaplanması lazım. Dün de burada, biz, Anavatan Partisi olarak, Meclis
araştırması için bir sağlık konusu getirdik. Bugün gazetelerde, dikkatinizi
çektiyse, İstanbul gibi bir dünya kentinde, hastanelerde aynı hastalıktan,
Kırım Kongo hastalığından tedavi edilmekte olan, şüphesiyle 10 hasta yatıyor
İstanbul hastanelerinde. Düşünün ki, böyle bir vakaya müdahale edecek bir
sağlık kuruluşu olarak bunu telakki edelim; nasıl altından çıkacak?!
Cumhuriyetin kuruluşundan beri Sağlık Bakanlığına koruyucu hekimlik konusunda
verilmiş olan yetkiyi bu kadar deneyimli bir devlet kuruluşu yerine
getiremezken, getirip böyle bir kuruluşa kamu niteliğinde bir hüviyet
kazandırarak toplum sağlığını sıkıntılı bir duruma getiriyoruz. Kademeli olarak
yapılması mümkün olabilir. O kademe zamanını hiç olmazsa tanımak lazım. O süre
içerisinde bu kuruluşlara bu yetkiyi verirken personelin de eğitilmesini,
yetiştirilmesini sağlayacak bir zaman tanımak gerekiyor. Ama, maalesef, kanunun
maddesinde böyle bir fırsat olmadığından, bu kanunun getireceği olumsuzlukların
fazla olacağını… Bu nedenle bu maddenin çekilerek yeniden değerlendirilip getirilmesini
talep ediyorum. Yüce makamınızdan, siz değerli milletvekili arkadaşlarımdan bu
konuya hassasiyet göstermenizi talep ediyorum.
Tekrar, siz değerli
milletvekili arkadaşlarımızı ve Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Akdemir.
Sayın milletvekilleri,
birleşime 10 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 00.03
Açılma Saati: 00.10
BAŞKAN : Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER : Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Harun TÜFEKCİ
(Konya)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 119 uncu Birleşiminin
Sekizinci Oturumunu açıyorum.
1210 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
V.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
9.- Bütçe
Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelere Eklenmesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İstanbul Milletvekili Mustafa
Ataş ve 9 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1219, 2/812) (S. Sayısı:1210) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Tasarının 11 inci maddesi
üzerinde söz sırası, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Samsun
Milletvekili Sayın Haluk Koç.
Buyurun Sayın Koç.
CHP GRUBU ADINA HALUK KOÇ
(Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi şahsım ve Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına saygıyla selamlıyorum.
Yaklaşık 11 saat 10
dakikalık bir mesainin ortasındayız. Ortasındayız diyorum, ne olacağı belli
değil. 11 inci maddeyi görüşüyoruz. Ancak, gerekli olan maddeler üzerinde
görüşlerimizi açıklamak için söz alıyoruz. Bu 11 inci maddede, belki 12'deki
bölümü de ekleyerek, ufak bazı açıklamalarda bulunmak istiyorum müsaade
ederseniz.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, bu maddede, Sağlık Hizmetleri Temel Kanununa bir madde eklenerek,
mahallî idareler ve birliklerince verilen sağlık hizmetlerinden sadece memur
kadrolarında görev yapanlar eliyle verilen sağlık hizmetlerinin resmî sağlık
kuruluşunda verilen sağlık hizmeti kabul edileceği belirtilmektedir. Biraz
açayım bunu; cümle oldukça dolambaçlı, karmaşık. Yani, belediyelerin özel
sağlık kuruluşlarından hizmet satın alma yoluyla sağladıkları hizmetler resmî
sağlık hizmeti sayılmayacak bundan sonra. BİT'leri çok iyi biliyorsunuz
-aranızda, belediyelerden gelen çok sayıda arkadaşımız var- belediye iştirakli
teşekkülleri biliyorsunuz ve bu yasal çerçeveler içerisinde, belediyeler, kendi
iştirakleriyle birtakım sağlık kuruluşları da kurdular ve burada, zaman zaman,
suiistimallere varabilecek olan, kötüye kullanma yorumu yaptırabilecek olan
birtakım uygulamalar gelişti. Şimdi, bu, bilhassa, ağız ve diş sağlığı
bakımından oldukça önemli bazı örnekler var; çünkü, belediyeler, özel sağlık
kuruluşlarından diş tedavisi için hizmet satın alsalar bile, bu düzenlemeyle,
bu kuruluşlarda diş tedavisi yaptıranlar, özel sağlık kuruluşunda tedavi
ettirenler gibi muameleye tabi tutulacaklar.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, bir süredir, bir kısmınızın malumu da olduğu üzere, Mahallî
İdareler Birliği, semt poliklinikleri bünyesinde, ihaleyle, ağız-diş sağlığı
kuruluşlarından hizmet satın alıyorlar veya belediyeler, belediye ortaklığı
ağız-diş sağlığı merkezleri kuruyorlar. Şu açıdan yaklaşabilirsiniz: Yerel
yönetimlerin bulundukları yerlerde sağlığa dönük organizasyonların içinde
bulunmaları da çok doğaldır, yetkileri içerisindedir diyeceksiniz; ama,
bunlara, BİT'lerde yaşadığımız örneklerdeki gibi, sağlık alanında -ki,
suiistimal yapılması en kolay olan alanlardan bir tanesi. Üzülerek söylüyorum,
Türkiye'deki uygulamaları da söylüyorum. İlaç boyutundan tedavi boyutuna kadar
çok daha kolay açıklar yakalanabilecek ve buradan kötü niyetli kişilerin farklı
uygulamalara gidebileceği bir alandır sağlık alanı -böyle uygulamalara bu
alanda sık rastlamaya başladık maalesef. Şimdi, buralarda yaptırılan diş
tedavileri de, bu belediye ortaklı ağız-diş sağlığı merkezlerinde yaptırılan
diş tedavileri de resmî sağlık kurumlarında yaptırılmış diş tedavi bedeli gibi
muamele görüyordu şimdiye kadar, belki yapılmayan protezler yapılmış gibi
gösteriliyordu; belediye buradan veya bu konuyla ilgili olan birimlerin
birtakım -fantom diyelim- hayalî ortaklıkları, arkasında sevk zincirine bağlı
olarak bunu sevk edene çıkabilecek olan birtakım ekstra primler,
yönlendirmeler... Bütün bunlar, sağlık sistemi içinde, ne yazık ki, bugün
karşılaştığımız gerçekler içerisinde.
Değerli arkadaşlarım, diş
hekimleri odalarımız, bu konuda, bulundukları yerlerde birçok davalar açtılar,
kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevlerin memurlar ve diğer
kamu görevlileri eliyle görülmesi gerektiğini belirten, anlaşmalı kuruluşlarda
çalışan hekimlerin kamu görevlisi olmadığını, hatta, çoğunun meslek odalarına
kayıtlı olarak bile çalışmadığını ileri sürerek idarî yargı yoluna gittiler ve
bunların bir kısmında da önemli derecede iptal kararları aldılar.
Bu getirilen düzenleme
doğru bir düzenlemedir, bu suiistimallere kapıyı kapatacak olan bir
düzenlemedir; umarım yararlı olur.
Değerli arkadaşlarım, bu
arada bir iki ufak noktaya da değinmeme müsaade edin lütfen.
Şimdi, Sayın Müsteşar
burada. Bu kürsüden zaman zaman -12 nci maddeyle de bağlantılı- devletin
üniversite hastanelerinde birtakım sıkıntıların olduğunu dile getirmiştik.
Hatta, burada milletvekili olmadan önceki görevim, Ankara Üniversitesi Tıp
Fakültesi İbni Sina Hastanesinde İç Hastalıklarına bağlı olarak Kan
Hastalıkları ve Kanser Bölümünde Bölüm Başkanlığıydı. Sıkıntıları bilerek
gelmiştim. Milletvekili olarak birçoğunuzun da, şu anda, herhalde,
Hacettepe'de, İbni Sina Hastanesinde veya Gazi Hastanesinde, seçim
bölgelerinizden gelen, sizden yardım isteyen, takiplerinde, tedavilerinde
ilginizi isteyen hastalarınız mutlaka vardır. Bu kurumların çok büyük
sıkıntıları var değerli arkadaşlarım.
Şimdi, bakın, ben,
Ankara'da bir üniversitemizin bir tıp fakültesi hastanesi... Şu anda Sayın
Müsteşarın bilgisine sunmak istiyorum. Bunlar, gerçekten, sağlık alanında
küçültülecek, örselenecek, ötelenecek, ertelenecek durumlar değil. Şimdi,
burada, şöyle söyleyeyim: Toplam 143 860 768 000 000 liralık kesilen faturası
var ve şu anda 60 272 196 000 000'unu tahsil edebilmiş durumdalar. 83 trilyon
lira, yaklaşık -küsuratını söylemeyelim- resmî kurumlardan alacağı var. Paralar
tahsil edilmiyor.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, bu kurumun 83 trilyon lira alacağı var
-Ankara'da, büyük bir tıp fakültesi hastanesi- 20 trilyon lira borcu var
ve şu anda yöneticileri icra takibinde. Şimdi, bu kuruluşun Emekli Sandığından
14 trilyon, SSK'dan 20 trilyon ve değişik kurumlardan da 50 trilyon lira
alacağı var. Devlet kendine borçlu.
Şimdi, denk bütçe
hikayesine geleceğim biraz sonra ve o şekilde bitireceğim. Ben, isterseniz biraz
ayrıntı vereyim. Acaba niye bu kadar gideri, geliri var? Bakın, bunun,
bahsettiğim 61 trilyonluk toplam giderinin sözleşmeli işçi kısmına 8,7 trilyon
ödüyor bu hastane; çünkü, sözleşmeli personel çalıştırmadan, sağlık
hizmetlerini 24 saat değişik alanlarda sürdürebilmesi imkânsız. Bir kardiyoloji
servisi düşünün, bir böbrek servisi düşünün, bir kan hastalıkları, onkoloji
servisi düşünün, bir genel cerrahi yoğun bakımını düşünün; 24 saat orada
insanlar yaşıyorlar, sağlık personeli yaşıyor, yetmiyor, sözleşmeli personel
çalıştırmak zorunda. Katkı payları öğretim üyelerine ve çalışanlarına 10,4
trilyon, elektrik, su gideri 4,6 trilyon, malzeme gideri 16,5 trilyon, temizlik
5,5 trilyon, yemek 4,5 trilyon ve 61 trilyonluk bu giderin sadece 11 trilyonunu
Hazine payı ve araştırma payı olarak devlet geri alıyor.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, bu tablo karşısında… Bu büyük tıp fakültesi hastanesi bir kamu kurumu ve
şu anda ilaç alamıyor değerli arkadaşlar, malzeme alamıyor, zorunlu giderlerini
karşılayamıyor. Yöneticileri de, 16 trilyon lira borç ile 83 trilyon alacağı
varken, 16 trilyon borcu yüzünden şu anda icra takibinde. Ondan sonra Sayın
Maliye Bakanı çıkıyor, yetkililer çıkıyor, denk bütçe açıklaması yapıyor. Yani,
şöyle ifade edeyim: Devlet, alacakları ödemeyerek denk bütçe sonucuna varmaya
çalışıyor. Yani, bu, sizleri de kandırmasın, bizleri de kandırmasın. Yani,
burada -yine söyleyeyim- bir, rakamlarla oynayarak, göstermeyerek aktifte
pasifte, birtakım noktalarla kamuflaj yaparak farklı bir bütçe politikası
ortaya konuyor.
Bir başka benzerini ifade
edeyim: Şimdi, 2006 yılı ocak-mayıs dönemine ilişkin bütçe rakamları açıklandı
ve bu dönemde 304 000 000 -YTL'den
bahsediyorum- bütçe fazlası verildiğini ifade etti Sayın Maliye Bakanı. Şimdi,
Sayın Unakıtan'ın kendisinin de mutlaka bildiğini sandığım gibi, gerçekler çok
farklı. Ben, demin, sağlık alanındaki bir kamu kuruluşunun tablosunu anlattım,
bu denk bütçe çıkartma gayretindeki manzarasını söyledim. Şimdi, bakın,
Kurumlar Vergisinin yüzde 30'dan 20'ye indirilmesi dolayısıyla, bütçe,
ocak-mayıs döneminde, değil fazla vermek, 400 000 000 YTL açık vermiştir;
çünkü, yasa yeni yürürlüğe girdiği için, bu beş aylık dönemde bütçeye gelir
olarak yazılan Kurumlar Vergisinin üçte 1'i, yani, 700 000 000 YTL bütçeden mahsup
edilecektir. Böylece, 300 000 000 YTL'lik bütçe fazlası 400 000 000 YTL'lik
açığa dönüşecektir ne yazık ki. Rakamlar bunu söylüyor.
Şimdi, bunun dışında bir
başka örnek daha, yine aynı konuda. Mesela, Ziraat Bankasının 2005 yılı
kârından 1 milyar YTL bütçeye gelir olarak aktarıldı; ancak, bütçe konuşmasının
son günü, genel başkanlar sunularını yapmadan önceki sabah 6'ya çeyrek kala
şunu söylemiştim...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HALUK KOÇ (Devamla) -
Sayın Başkan, bitiriyorum, teşekkür ederim.
IMF prangasından
kurtulduğumuz, Anayasamızın 2 nci maddesinde karşılığını bulan bağımsız bir
Türkiye tarifindeki bir bütçeyi bu devletin yapacağı mutlu günlerde hep beraber
buluşmayı dilemiştim ve o şekilde ayrılmıştık.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
Ziraat Bankası örneğini IMF ile şuradan bağdaştırıyorum: Şimdi, IMF, bunu, faiz
dışı fazlanın hesaplanmasında gelir olarak kabul etmiyor. Böylece, IMF tanımlı
bu bütçeye göre açık, Sayın Maliye Bakanının bütçesinden 1 milyar YTL daha
fazla olacaktır. Bunları çoğaltmak mümkün değişik alanlarda.
Ben -Sayın Maliye Bakanı
yok; ama- Sayın Maliye Bakanı Müsteşarından, kamu kuruluşu olan üniversite tıp
fakültesi hastanelerinin bu alacaklarının ödenmesi konusunda duyarlılığını bir
kere daha huzurlarınızda istirham etmek istiyorum. Son derece önemli bir konu
ve oradaki yöneticiler şu anda icra takibinde olmamalı, kamuya hizmet etmek suç
olmamalı, kamuya hizmet üretmek hiçbir zaman, böyle, o göreve talip olmayı
engelleyecek sorunlar çıkarmamalı. Buraları hep beraber korumak, geliştirmek
zorundayız.
Bu maddenin olumlu sonuç
vereceğini umuyoruz ve Grup olarak da destekliyoruz.
Hepinize şahsım ve Grubum
adına, tekrar, saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Madde üzerinde
şahsı adına söz isteyen Mustafa Nuri Akbulut, Erzurum Milletvekili. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının
11 inci maddesi üzerinde söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
biraz önce tasarının 10 uncu maddesinde söz alan bir değerli milletvekili,
maddede, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanuna bir geçici madde eklenmesiyle ilgili bu değişiklikle ilgili olarak, ne
yazık ki, maddeyle hiçbir ilgisi olmayan bir konuşma yapmıştır. Burada Kamu
Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununun dış denetimle ilgili hükümleri dışındaki
hükümlerinin gençlik ve spor il müdürlükleri hakkında uygulanmayacağına ilişkin
bu değişiklik hakkında konuşmak üzere kürsüye gelen milletvekili,
haltercilerimizin doping cezasından, basketçilerimizin başarısızlığından, 15
üniversite kurulmasıyla ilgili kanundan, cari açıktan, TÜPRAŞ'tan bahsederek
kürsüden ayrıldı.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Ofer'den, Ofer'den…
BAŞKAN - Sayın Akbulut,
lütfen, maddeyle ilgili konuşur musunuz.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Devamla) - Değerli Başkanım, maddeyle ilgili konuşacağım.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Ofer de var.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) -
Kendisi de geçmedi daha, kendisi de geçmedi.
BAŞKAN - Lütfen, sayın milletvekilleri…
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Devamla) - Yalnız, bu arkadaşımız, bu konuşan arkadaşımız, bir önceki
konuşmasında, kürsüye gelen milletvekillerinin maddeyle hiçbir ilgisi olmayan
konuşmalar yaptığını, iş olsun diye kürsüye çıktığını belirtmişti. Ben, bu
sözleri kendisine aynen iade ediyorum. Bu Mecliste en çok kürsüye çıkan, en çok
kürsüye çıkmaya çalışan kendisidir. Kürsüye çok çıkmak önemli değildir, kürsüye
boş konuşmak için çıkmak önemli değildir.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Yedi kez konuştu Elitaş.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) -
Maddeyle ilgili konuş.
BAŞKAN - Sayın Akbulut,
lütfen…
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Devamla) - Peki, Değerli Başkanım, ben maddeyle ilgili konuşayım.
Şimdi, 11 inci madde
Sağlık Hizmetleri Temel Kanunuyla ilgili. Biliyorsunuz, sağlık hizmetleriyle
ilgili temel esasları düzenleyen bu maddenin kapsamı, Millî Savunma Bakanlığı
hariç, tüm kamu kurum ve kuruluşları ile özel hukuk tüzelkişilerini ve gerçek
kişileri kapsıyordu bu kanun; ancak, uygulamada görülen bazı aksaklıkların -ki,
biraz önce Haluk Bey de bahsetti, ondan önceki konuşmacı da yasayla ilgili
görüşlerini belirtti yaşanan aksaklıkların giderilmesi amacıyla, mahallî idare
birlikleri, belediyeler ve özel idarelerinin, ihdas edilmiş memur kadrolarına
atanmış veya istihdam edilen sözleşmeli personeliyle verilen sağlık
hizmetlerinin resmî sağlık kuruluşları tarafından verilen sağlık hizmetleri
kapsamında kabul edileceğine ilişkin bir maddedir. Belirttiğim gibi, daha iyi
hizmet verilmesi amacıyla ve uygulamadaki tıkanıklıkların aşılması amacıyla
böyle bir değişiklik düşünülmüştür.
Ben değişikliğin hayırlı
olmasını diliyor; hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Akbulut.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) -
Çok şey söyledin sen de, bravo!
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Madde üzerinde konuştun sanki!
BAŞKAN - Madde üzerinde
şahsı adına söz isteyen Bilecik Milletvekili Fahrettin Poyraz.
Buyurun Sayın Poyraz. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik)
- Saygıdeğer Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; gecenin bu geç
vaktinde sizleri fazla meşgul etmeden sözlerime başlayacağım. Sözlerime
başlamadan, hepinizi saygıyla, muhabbetle selamlıyorum.
Görüşülmekte olan kanunun
11 inci maddesinde söz konusu olan husus, herkesin malumu olduğu üzere, il özel
idaresi, belediye ve diğer yerel birliklerin çalıştırdığı sözleşmeli personelin
diğer sağlık personeli biçiminde algılanması noktasında, kabul edilmesi
gerektiği noktasında bir hüküm ihtiva etmektedir. Bu anlamda, gerek ödemelerde
gerekse diğer hukukî konularda yanlış uygulamalara ve tereddütlere engel
olunmasın diye konulan bir maddedir. Doğru bir maddedir.
Ben, bu konuda olumlu
görüşlerimi beyan ediyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Poyraz.
Madde üzerinde soru-cevap
işlemi yapılacaktır.
Sayın Güler, buyurun.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
AKP'nin hakikaten
sinirleri biraz felç olmuş, tatile ihtiyaçları var. İnşallah iyi yarar; çünkü,
en ufak bir şeyde ajitasyon, en ufak bir şekilde, şiddet had safhada.
Evet, Sayın Başkan, sizin
aracılığınızla Sayın Bakanıma soru sormak istiyorum. Şimdi, tabiî ki, sağlığın
tek çatı altında bütünleşmesi vesilesiyle tüm kamu kurumlarının
bütünleştirildiğini de devrim olarak nitelediniz. Bugünkü aksayan yönleri ise
geliştirerek, tekrar, yerel birimlerde yeni sağlık teşkilatlarının kurulmasını
teşvik ediyorsunuz. Bu bir çelişki değil midir?
İkincisi: Tabiî ki, özel,
bu kadrolaşma açısından da bir vesile olarak kullanılacak mıdır? Bu personelin
sayısı ne kadardır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Güler.
Sayın Tüysüz, buyurun.
TURAN TÜYSÜZ (Şanlıurfa)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sizin aracılığınızla,
Sayın Bakana 3-4 tane soru soracağım.
Özellikle biraz önce bir
değerli milletvekilimizin, Erzurum Milletvekilimizin kürsüye çıkıp bazılarına
"bey", bazılarına da "o kişi" demesini şiddetle kınıyorum,
güzel bir şey değil. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar) Burada hepimiz
arkadaşız, hepimiz milletvekiliyiz, hepimiz beyefendiyiz; herkes birbirine,
lütfen, "beyefendi" diye hitap etsin. Onun için…
Sorularıma başlıyorum.
Birinci soru: Türkiye
çapında mahallî idare birlikleri, belediyeler ve il özel idarelerine ait olan
sağlık kuruluşlarının envanteri bulunmakta mıdır? Bunların dökümü il il nedir?
İkinci soru: Madde
11'deki ek madde 8'in sonunda yer alan, bahse konu "personel eliyle
verilen sağlık hizmetleri, resmî sağlık kuruluşları tarafından verilen sağlık
hizmetleri kapsamında kabul edilir" kısmının anlamı, bu kuruluşların
heyete dayalı sağlık raporu verme hakkına sahip olduğu anlamına gelmekte midir?
Üçüncü soru: Türkiye,
doktor ve hemşire sayısı açısından OECD ülkeleri arasında nüfus başına en az
doktor ve hemşire düşen ülke konumundadır. Doktor, hemşire ve sağlık personeli
sayısını artırmak için çalışma yapmak yerine, bu palyatif düzenlemelere
gitmenin genel sağlık sorunlarına ne gibi bir katkısı olacaktır?
Dördüncü soru: Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanının açıklamalarına göre, 2004 yılı bütçesinde, sosyal
güvenlik sistemi açığı, devlet bütçesinin yüzde 12'sine, yani, 50 katrilyon
TL'ye ulaşacağı öngörülmüş olup, kayıtlı istihdam oranının yüzde 48,2,
kayıtdışı oranının ise yüzde 51,6 düzeyinde olacağı hesaplanmıştır. Bu kadar
çarpık bir tabloyu düzeltmek için Hükümet olarak ne gibi tedbirleriniz
bulunmaktadır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Tüysüz.
Sayın Özdoğan, buyurun.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım, delaletinizle Sayın Hükümete birkaç soru
sormak istiyorum.
Birinci sorum: Sağlık
Bakanlığına bağlı hastanelerdeki boş eczacı kadrolarını ne zaman
dolduracaksınız; ki, önemli ölçüde boş eczacı kadrosu bulunmaktadır?
İkinci sualim; Anadolu'nun
birçok yerindeki sağlık ocaklarında sağlık memuru, hemşire ve ebe
bulunmamaktadır. Hastalar inim inim inlemektedir. Bu mahrumiyeti ne zaman
gidereceksiniz?
Üçüncü sualim:
Erzurum'daki Nenehatun Kadın ve Doğum Hastanesi, müteahhit hatası ve kastı
nedeniyle, depreme dayanıklılık bakımından çeşitli bilirkişi raporlarına göre
ağır risk altındadır. Daha önce burayı ziyaret eden Sayın Sağlık Bakanı,
buradaki hastaların başka hastaneye nakledileceğini söylemişti. Sayın Sağlık
Bakanının bu söyleminden sonra hastalar başka hastaneye nakledildi mi?
Nakledilmediyse ne zaman nakledilecek?
Teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özdoğan.
Sayın Kandoğan…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
11 inci maddeyle ilgili
olarak AK Partili iki milletvekilimizi dinledik. Bu madde üzerinde, sayın
milletvekilleri, karşılaşılan aksaklıkların giderileceği söylendi. Bu
aksaklıkların ne olduğunu ve bu aksaklıkların nasıl giderileceğini Sayın
Bakanımdan öğrenmek istiyorum.
Ayrıca, 10 uncu maddeyle
ilgili olarak Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanununun dış denetim meselesi, o
genel müdürlüğe ayrılan kaynaklarla elde edilen başarıların da denetlenmesini
içine alan bir maddedir. O bakımdan, ayrılan kaynaklarla neler elde edilmiştir?
Hangi başarıların elde edildiğinin sorgulanması da, elbette, bu kürsülerden
konuşulması gerektiği inancımı ifade ediyor, Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum.
Sayın Bakan, buyurun.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekillerimizin sorularına,
maddeyle ilgili sorularına yazılı cevap vereceğiz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakanım.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 00.32
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 00.35
BAŞKAN : Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER : Harun TÜFEKCİ (Konya), Ahmet KÜÇÜK
(Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 119 uncu Birleşiminin
Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
1210 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
V.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
9.- Bütçe
Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelere Eklenmesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İstanbul Milletvekili Mustafa
Ataş ve 9 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1219, 2/812) (S. Sayısı:1210) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet?.. Yok.
Ertelenmiştir.
Şimdi, 9 uncu sırada yer
alan Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
10.- Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/1217) (S. Sayısı: 1203)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet?.. Yok.
Ertelenmiştir.
Bugünkü program
tamamlanmıştır.
Türk Silahlı
Kuvvetlerinin Avrupa Kuvveti Kongo Demokratik Cumhuriyeti Harekâtı kapsamında
yurt dışına gönderilmesine, bu kuvvetlerin verilecek izin ve belirlenecek
esaslar çerçevesinde kullanılmasına Anayasanın 92 nci ve 117 nci maddeleri
uyarınca izin verilmesine dair Başbakanlık tezkeresi ile alınan karar
gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 27 Haziran
2006 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 00.36