BIM 2 5 2006-07-19T07:28:00Z 2006-07-19T07:28:00Z 107 68517 390551 TBMM 3254 781 479624 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM: 22       CİLT: 124       YASAMA YILI: 4

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

 

118 inci Birleşim

21 Haziran 2006 Çarşamba

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

                                                               

        I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Bursa Milletvekili Şerif Birinç'in, 20 Haziran Dünya Mülteciler Gününe ilişkin gündemdışı konuşması

2.- Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı'nın, köy enstitülerinin kurucusu İsmail Hakkı Tonguç'un ölümünün 46 ncı yıldönümüne ve eğitime katkılarına ilişkin gündemdışı konuşması

3.- Sakarya Milletvekili Recep Yıldırım'ın, Sakarya'nın düşman işgalinden kurtarılışının 85 inci yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.- Anavatan Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri Gaziantep Milletvekili Ömer Abuşoğlu ve Malatya Milletvekili Süleyman Sarıbaş'ın, Kırım-Kongo kanamalı ateşi hastalığı vakalarının araştırılarak sorumlularının ve alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/373)

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.- Tokat Milletvekili Mehmet Ergün Dağcıoğlu'nun yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/978) (S.Sayısı: 751'e 2 nci ek)

2.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

3.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)

4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1115) (S. Sayısı:1147)

5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Ankara Milletvekili Salih Kapusuz'un; Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/773) (S. Sayısı: 1200)

6.- Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Tasarısı ve Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir ile Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan ve Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş ile 12 Milletvekilinin, Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Teklifleri ve Adalet Komisyonu Raporu (1/994, 2/321, 2/474) (S. Sayısı: 952)

7.- Denizli Milletvekili Osman Nuri Filiz ile Balıkesir Milletvekili Ali Osman Sali'nin; Devlet Planlama Teşkilatı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/499) (S. Sayısı: 949)

8.- Konut Finansmanı Sistemine İlişkin Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1148) (S. Sayısı: 1159)

9.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İstanbul Milletvekili Tayyar Altıkulaç'ın; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/1216, 2/561) (S. Sayısı: 1204)

10.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve 7 Milletvekilinin; 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması, 4576 Sayılı Devlet Memurları Kanunu, Harcırah Kanunu, Bazı Sağlık Personelinin Devlet Hizmet Yükümlülüğüne Dair Kanun, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun, Kadastro Kanunu ile Genel Kadro Usulü Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılması, 181 Sayılı Sağlık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkındaki Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (2/798) (S. Sayısı: 1199)

11.- Orman Mühendisliği, Orman Endüstri Mühendisliği ve Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği Hakkında Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (1/1073) (S. Sayısı: 1040)

V.- ÖNERİLER

A) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ

1.- (10/373) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun 21.6.2006 Çarşamba günkü birleşiminde görüşülmesine ilişkin Anavatan Partisi grup önerisi

VI.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Gaziantep Milletvekili Ömer Abuşoğlu'nun, İstanbul Milletvekili Ali Topuz'un, konuşmasında, Partisine sataşması nedeniyle konuşması

2.- İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol'un, Gaziantep Milletvekili Ömer Abuşoğlu'nun, konuşmasında, Partisine sataşması nedeniyle konuşması

3.- İstanbul Milletvekili Ali Topuz'un, Bitlis Milletvekili Edip Safder Gaydalı'nın, konuşmasında, şahsına ve Partisine sataşması nedeniyle konuşması

4.- Ankara Milletvekili Salih Kapusuz'un, Bitlis Milletvekili Edip Safder Gaydalı'nın, konuşmasında, şahsına ve Partisine sataşması nedeniyle konuşması

VII.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Kilis Cezaevinde tutuklu bulunan bir şahsa ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/13727)

2.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın, bakanların AK Parti il kongrelerine katılmalarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/14196)

3.- Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in, Siirt-Şirvan Kaymakamlığının arılı kovan ihalesine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/14293)

4.- Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in, organize sanayi bölgesi yönetiminde görev alan valilere ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/14294)

5.- İstanbul Milletvekili Gürsoy EROL'un, organize sanayi bölgelerine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/14313)

6.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, zamanaşımı nedeniyle düşürülen ceza davalarına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/14348)

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak dokuz oturum yaptı.

Birinci, İkinci, Üçüncü, Dördüncü ve Beşinci Oturumlar

Edirne Milletvekili Ali Ayağ, tarihî ve geleneksel Kırkpınar yağlı güreşlerinin 645 inci yıldönümüne ve bu sporun yaşatılmasının önemine,

İstanbul Milletvekili İlhan Albayrak, 17 Haziran Dünya Çölleşmeyle Mücadele Gününe ve Afrika'da yaşanan kuraklığa bağlı açlık tehlikesine karşı alınması gereken tedbirlere,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

İzmir Milletvekili Oğuz Oyan'ın, belediyelerde norm kadro ilke ve standartlarıyla ilgili esaslar hakkındaki karara ilişkin gündemdışı konuşmasına, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu cevap verdi.

TBMM Başkanlığınca esas komisyon olarak Plan ve Bütçe Komisyonuna, tali komisyon olarak da Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuna havale edilmiş olan, İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek ve 17 milletvekilinin, Devlet Memurları Kanununa Ek Madde Eklenmesine İlişkin Kanun Teklifinin (2/763), amaç ve içerik açısından, esas komisyon olarak Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda görüşülmesine ilişkin Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığı tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu; tezkerede belirtilen istem Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunca da uygun bulunduğundan, gereğinin yerine getirildiği bildirildi.

Dilekçe sahiplerine süresi içerisinde cevap vermek amacıyla, TBMM'nin tatilde bulunduğu süre içerisinde de çalışmalarına devam etmesine ilişkin Dilekçe Komisyonu Başkanlığının,

Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç'un Kazakistan'a yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık,

Tezkereleri, kabul edildi.

Gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 296 ncı sırasında bulunan (10/358) esas numaralı kamu kurum ve kuruluşlarındaki yolsuzluk iddiaları ile ilgili Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 20.6.2006 Salı günkü Birleşiminde görüşülmesine ilişkin Anavatan Partisi Grubu önerisinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmediği;

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 18 inci sırasında yer alan 952 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 5 inci sırasına, 5 inci sırasında yer alan 1202 sıra sayılı kanun tasarısının 6 ncı sırasına, 16 ncı sırasında yer alan 949 sıra sayılı kanun teklifinin 7 nci sırasına, 10 uncu sırasında yer alan 1200 sıra sayılı kanun teklifinin 8 inci sırasına, 15 inci sırasında yer alan 1159 sıra sayılı kanun tasarısının 9 uncu sırasına, 8 inci sırasında yer alan 1204 sıra sayılı kanun tasarısının 10 uncu sırasına, 6 ncı sırasında yer alan 1199 sıra sayılı kanun teklifinin 11 inci sırasına, 20 nci sırasında yer alan 1040 sıra sayılı kanun tasarısının 12 nci sırasına, 13 üncü sırasında yer alan 1203 sıra sayılı kanun tasarısının 14 üncü sırasına, 11 inci sırasında yer alan 933  ve 933'e 1 inci ek sıra sayılı kanun tasarısının 15 inci sırasına, 32 nci sırasında yer alan 817 sıra sayılı kanun tasarısının 16 ncı sırasına, 20.6.2006 Salı günkü gelen kâğıtlarda yayımlanan 1210 ve 1211 sıra sayılı kanun  tasarılarının, 48  saat geçmeden,  bu  kısmın 13 üncü ve 17 nci sıralarına alınmasına; 20.6.2006 Salı, 21.6.2006 Çarşamba, 27.6.2006 Salı ve 28.6.2006 Çarşamba günü sözlü sorular ve  diğer  denetim   konularının görüşülmemesine ve bu birleşimlerde  kanun  tasarı  ve tekliflerinin görüşülmesine; Genel  Kurulun, 30.6.2006 Cuma günü de toplanmasına ve bu birleşimde kanun tasarı ve tekliflerin görüşülmesine; Genel Kurulun, 20.6.2006 Salı günü 1200 sıra sayılı kanun teklifinin bitimine kadar, 21.6.2006 Çarşamba günü saat 14.00'te başlayıp 1040 sıra sayılı kanun tasarısının bitimine kadar, 22.6.2006 Perşembe günü saat 13.00'te başlayıp 1203 sıra sayılı kanun tasarısının bitimine kadar çalışmalarını sürdürmesine; 28.6.2006 Çarşamba günü saat 14.00'te başlamasına, 29.6.2006 Perşembe günü saat 13.00'te, 30.6.2006 Cuma günü saat 14.00'te başlamasına ilişkin CHP Grubu önerisinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildiği;

Açıklandı.

Genel Kurulu ziyaret eden Litvanya Cumhurbaşkanı Valdas Adamkus ve beraberindeki heyete Başkanlıkça "Hoşgeldiniz" denildi.

Hatay Milletvekili Fuat Geçen, Malatya Milletvekili Süleyman Sarıbaş ile Hatay Milletvekili Mehmet Eraslan'ın, konuşmalarında, adının, yolsuzluklar konusundaki iddialara esas teşkil edecek şekilde anılması üzerine,

Ankara Milletvekili Salih Kapusuz, Partisinin Disiplin Kuruluna sevk edilen milletvekilinin iddialarını ispat etmesi gerektiğine, sadece sözde kalan ithamların doğru olmadığına ilişkin,

Birer açıklamada bulundular.

Anavatan Partisi Grup Başkanvekili Malatya Milletvekili Süleyman Sarıbaş'ın, Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/683), doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildiği,

İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek'in, Sivas Madımak Oteli'nin Barış, Kültür ve Sanat Müzesi Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin (2/570), doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmediği,

Açıklandı.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:

1 inci sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı: 305), görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden;

2 nci sırasında bulunan, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin (1/1030) (S. Sayısı: 904),

3 üncü sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair (1/1115) (S. Sayısı:1147),

5 inci sırasına alınan, Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Tasarısı ve Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir ile Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan ve Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş ile 12 Milletvekilinin, Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Disiplin Cezalarının Affı Hakkında (1/994, 2/321, 2/474) (S. Sayısı: 952)

Kanun Tasarılarının görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından;

Ertelendi.

4 üncü sırasında bulunan, Mardin Milletvekili Nihat Eri ve 4 Milletvekilinin, Sıvılaştırılmış Petrol Gazları (LPG) Piyasası Kanunu ve Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin (2/813) (S. Sayısı: 1205), görüşmeleri tamamlanarak, kabul edilip kanunlaştığı açıklandı.

6 ncı sırasına alınan ve İçtüzüğün 91 inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler halinde görüşülmesi kararlaştırılmış olan, Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı Kurulması Hakkında Kanun Tasarısının (1/1188) (S. Sayısı: 1202), 1 ilâ 8 inci maddeleri kapsayan birinci bölümü üzerinde bir süre görüşüldü.

 

Saat 23.10'da toplanmak üzere, Beşinci Oturuma 22.58'de son verildi.

 

                                İsmail Alptekin

                                    Başkanvekili

Harun Tüfekci                                           Ahmet Küçük

             Konya                                                 Çanakkale

Kâtip Üye                                                Kâtip Üye

 

Altıncı, Yedinci, Sekizinci ve Dokuzuncu Oturumlar

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 6 ncı sırasına alınan ve İçtüzüğün 91 inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler halinde görüşülmesi kararlaştırılmış olan, Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı Kurulması Hakkında Kanun Tasarısının (1/1188) (S. Sayısı: 1202), görüşmeleri tamamlanarak, kabul edilip kanunlaştığı açıklandı.

 

7 nci sırasına alınan, Denizli Milletvekili Osman Nuri Filiz ile Balıkesir Milletvekili Ali Osman Sali'nin, Devlet Planlama Teşkilatı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/499) (S. Sayısı: 949), görüşmeleri,

8 inci sırasına alınan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Ankara Milletvekili Salih Kapusuz'un, Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin (2/773) (S. Sayısı: 1200), tümü üzerinde bir süre görüşüldü; verilen aradan sonra,

İlgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından, ertelendi.

 

21 Haziran 2006 Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime 02.18'de son verildi.

                                                       

Sadık Yakut

 

 

 

 

 

Başkanvekili

 

 

Ahmet Küçük

 

Harun Tüfekci

 

Çanakkale

 

Konya

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                                                                                  No.: 164

 

II.- GELEN KÂĞITLAR

21 Haziran 2006 Çarşamba

Teklifler

1.- Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın; Bankacılık Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/822) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.6.2006)

2.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl'ün; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/823) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.6.2006)

Meclis Araştırması Önergesi

1.- Anavatan Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri Gaziantep Milletvekili Ömer ABUŞOĞLU ve Malatya Milletvekili Süleyman SARIBAŞ'ın, Kırım Kongo kanamalı ateşi hastalığı vakalarının araştırılarak sorumluların ve alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/373) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/6/2006)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.06

21 Haziran 2006 Çarşamba

BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 118 inci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, Dünya Mülteciler Günü münasebetiyle, Bursa Milletvekili Sayın Şerif Birinç'e aittir.

Buyurun Sayın Birinç.

Süreniz 5 dakika.

III.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Bursa Milletvekili Şerif Birinç'in, 20 Haziran Dünya Mülteciler Gününe ilişkin gündemdışı konuşması

ŞERİF BİRİNÇ (Bursa) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar, 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü üzerinde gündemdışı söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygı ve sevgiyle selamlarım.

İnsanlık var olduğu sürece, dünyanın kuruluşundan beri, insanlar, birbirleriyle didişme, savaş, çekişme içinde olmuşlardır. Bu da, toplumların, insanların zaman zaman ülkelerini terk etmelerine sebep olmuştur ve dünyanın önemli bölgeleri mültecilerin transit geçişlerine sahne olmuştur. Bugün, dünyada, takriben 1 000 000 kişi, ülkelerindeki savaş veya can güvenlikleri nedeniyle ülkelerini terk etmek mecburiyetindedir. Milliyeti, dini, ırkı, herhangi bir sosyal sınıfa üyeliği veya siyasî düşüncesi nedeniyle ülkelerini terk etmek mecburiyetinde kalan yıllık 1 000 000 kişi diğer ülkelere sığınmaktadır. Bunlara da bu ülkeler "sığınmacı", "mülteci" kavramı altında destek olmaktadırlar. Bunlar, sığındıkları ülkelerde, sosyal, ekonomik, kültürel, siyasî haklarını kullanabilmektedirler; ama, önemli olan, bunların kendi ülkelerinde, geri dönerek bu haklarını kullanmalarıdır.

Türkiye, jeopolitik ve jeostratejik olarak önemli bir noktadadır; geçmişte de Avrupa, Asya, Afrika'yla sıcak ilişkileri olmuştur. Bu nedenle, zaman zaman Avrupa'da, Asya'da, Afrika'da olan savaşlar, siyasî çekişmeler nedeniyle önemli oranda göç almıştır. Bosna-Hersek hadiselerinde, Kosova hadiselerinde, Kırım'da, Kafkasya'da, İran-Irak savaşlarında, İran'da olan hadiselerde, Afganistan-Pakistan savaşlarında ve Afrika'daki savaşlarda önemli oranda göç almıştır. 1951 Cenevre Sözleşmesine çekinceli olarak 1961 yılında onay veren Türkiye Cumhuriyeti, 1967 Konvansiyonunu da 1968 yılında onaylamıştır.

Avrupa dışındaki ülkelerden mülteci kabul etmeyeceğini ve bunları ülkesine kabul etmeyeceğini belirten Türkiye Cumhuriyeti, maalesef, bu süre zarfında, Avrupa'dan gelen hiçbir sığınmacıya da mülteci hüviyetini vermemiştir; ama, Afrika'dan da, Asya'dan da, takriben 2 000 kişi, her yıl yurdumuza iltica etmektedir. Bunların, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği sığınmacı olarak başvurularını almakta, mülteci olarak üçüncü ülkelere yerleştirmektedir. Başta Amerika, Kanada, Finlandiya, Avustralya gibi ülkeler, bu mültecilere kapılarını açmaktadırlar.

Mültecilerin bir ülkeye kabulü kadar, onların o ülkeye adaptasyonu da önemlidir. Türkiye, tarihî bağlamda, hem Balkanlar hem Kafkasya ve Kırım hem de Ortadoğu'yla sıcak ilişkiler içindedir ve bu bölgelerde, bizim, kardeş, dost bildiğimiz topluluklar mevcuttur.

Sözümün başında, Türkiye'nin bugüne kadar herhangi bir kişiye mülteci hüviyetini vermediğini belirtmiştim. Avrupa'da ve gelişmiş ülkelerde, mültecilerle ilgilenmek üzere ya devlet kurumları kurulmakta veya Kızılhaç, kilise dernekleri gibi dernekler bu görevi üstlenmektedirler.

Yurdumuzda da, Kızılaya, sadece savaş esnasında 10 000 mülteciyle ilgilenme yönünde bir yetki verilmiştir; ama, bunun dışında mültecilerle ilgilenebilecek herhangi bir kurum, kuruluş, sivil toplum örgütü yoktur.

Temennimiz, Atatürk'ün "yurtta sulh, dünyada sulh" düsturu altında, yurdumuzda ve dünyada barışın ebedî olması, hiçbir kimsenin de, başka bir ülkeye, ülkesini terk edip gitmeye mecbur kalmamasıdır.

Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Birinç.

Gündemdışı ikinci söz isteği, İsmail Hakkı Tonguç'un ölümünün 46 ncı yıldönümü münasebetiyle, Denizli Milletvekili Sayın Mustafa Gazalcı'ya aittir.

Buyurun Sayın Gazalcı.

2.- Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı'nın, köy enstitülerinin kurucusu İsmail Hakkı Tonguç'un ölümünün 46 ncı yıldönümüne ve eğitime katkılarına ilişkin gündemdışı konuşması

 MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; büyük eğitimci, eski İlköğretim Genel Müdürü, köy enstitülerinin kurucusu İsmail Hakkı Tonguç, bundan kırkaltı yıl önce, 23 Haziran 1960 yılında aramızdan ayrıldı. Onun eğitim ilkelerini bir kez daha anımsatmak, ülkemize yaptığı hizmetleri saygıyla anmak ve bu konudaki, bir enstitü kurma önerimi yinelemek için gündemdışı söz aldım; tümünüzü saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, kırkaltı yıldır öğretmen ve eğitim örgütleri Tonguç'u anıyor; altmışaltı yıldır da, köy enstitülerinin kuruluş yıldönümü 17 Nisan için toplantılar düzenliyor. Son zamanlarda, kimi kitle örgütleri, üniversitelerin de bu konuda toplantılar düzenlediğine tanık oluyoruz. Bu sayısız toplantı ve etkinlikler, Tonguç'un ve Yücel'in ortaya koyduğu eğitim ilkelerine, köy enstitüleriyle uygulanan eğitim ilkelerine duyulan özlemden ileri geliyor. Artık, bu değerli eğitimcilerimizi, derin izler bırakan köy enstitüleri sistemini daha geniş kitlelere, ülkemize, hatta insanlığa mal etmek ve tanıtmak gerekir. Bunun için zaman gelmiş de geçmiştir. Daha çok beklemeden, Tonguç'un yaptıklarını, UNESCO'nun gelişmekte olan ülkelere örnek bir eğitim sistemi olarak önerdiği köy enstitüleri sistemini yaşatmak için İsmail Hakkı Tonguç ve köy enstitüleri araştırma enstitüsü kurulmasını öneriyoruz.

Arkadaşlar, benim, bu konuda, dört yıldır dördüncü kez bu günler söz aldım ve aynı öneriyi yaptım. İsmail Hakkı Tonguç'un çok etkilendiği, modern eğitimin kurucusu, İsviçreli Pestalozzi için, İsviçre'de bir değil, birkaç tane böyle enstitü vardır. Biz de bunu yapmalıyız. Geçen yıl Isparta Süleyman Demirel Üniversitesinde İsmail Hakkı Tonguç ve köy enstitüleriyle ilgili bir uygulama ve araştırma merkezini üniversite kurdu. Bu yıl Dokuz Eylül Üniversitesi de YÖK'ten böyle bir karar çıkarttı; ama, bunlar yeterli değildir. Biz, olayların gerisinde kalmamalıyız. Kendi içinde özerk olan, bütçesi olan, kadrosu olan İsmail Hakkı Tonguç ve köy enstitüleri araştırma enstitüsünü kurmalıyız ve oradan çıkan düşenceler ülkemize ve insanlığa hizmet etmelidir. Bu, o eğitimcilere olan saygı kadar, bugünkü ve gelecek kuşaklara karşı kaçınılmaz bir ödevdir.

Değerli arkadaşlar, İsmail Hakkı Tonguç'u anlatmaya gerek yok. O zamanki nüfusunun yüzde 80'i köylerde yaşayan ve yüzde 75'i ilköğretimden yoksun olan bir ülkede, kurduğu çağdaş eğitim ilkeleri dışında, bir köy çocuğu, üç sınıflı, eğitmenli okuldan çıkarak, Hasanoğlan'daki -bugünkü üniversite düzeyinde- Yüksek Köy Enstitüsünü bitirebilmiştir.

Ülkenin bütün coğrafyasına dağılmış 21 tane güneş gibi köy enstitüsü kurulmuştur her üç ilin ortasında ve burada okuyan çocuklar, hem kendileri aydınlanmış hem de çevreyi, yurdu aydınlatmışlardır. Ne yazık ki, bu aydınlanma yuvaları çok sürmedi. Aydınlanmadan korkanlar, çeşitli asılsız karalamalarla köy enstitülerini kapattılar ve önce Hasan Âli Yücel'i 1946'da görevden ayırmak zorunda kaldılar, sonra Tonguç ayrıldı. 1948 yılında Yüksek Köy Enstitüsü kapatıldı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Sayın Başkanım, toparlamaya çalışıyorum hemen.

BAŞKAN - Buyurun.

MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - 1954 yılında da köy enstitüleri bütünüyle kapatıldı. Peki, onbeş yılda okuma yazma sorunu kökünden çözülecekti eğer köy enstitüleri kapatılmasaydı.

Köy enstitüleri yaşasaydı, Türkiye, yalnız eğitim alanında değil, her alanda başka bir Türkiye olurdu bugün. Bugün geldiğimiz noktada eğitimden, işadamları dahil, öğretmenler dahil, biz dahil herkes hoşnut değil. Ezberci, eleyici bir eğitim sistemi var. Daha geçenlerde 1,5 milyonu aşan öğrencimiz üniversiteye gitti, içinden, biz, bunun, 400 000'ini yerleştireceğiz -çoğu da dört yıllık üniversiteler değil- geri kalanını başarısız damgasıyla sokağa atacağız.

Değerli arkadaşlar, 700 000'den fazla çocuğumuz ilköğretim çağında olduğu halde gidememektedir; ortaöğretimde, yükseköğretimde okullaşma oranları düşüktür. 7,5 milyon yetişkinin 6 000 000'u kadın, okuma yazma bile bilmemektedir.

Değerli arkadaşlar, tabiî, olumlu işler de yapılıyor. Sayın Cumhurbaşkanının eşi Sayın Semra Sezer'in…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Gazalcı, son cümlenizi rica ediyorum.

MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Peki, o zaman, ben, sözü daha çok uzatmadan, köy enstitülerinde binlercesine örnek Ali Yücel'in birkaç dizesiyle konuşmamı bitirmek istiyorum.

"Yıl 1946

Düziçi Köy Enstitüsünde

Bu dünyaya ayak bastım ben.

Ekmeğime ışık sürdü Tonguç,

Eşitlik özgürlük sürdü beynime.

Bin yıllık uykudan uyandım,

Bir gramcık bilgi için.

Tırmanmadık yokuş koymadım ben,

Saç döktüm, ömür tükettim,

Öğrenmeye doymadım ben."

Değerli arkadaşlar, köy enstitüleri için ve Tonguç için bir enstitü kurmalıyız, TÜBİTAK örneğinde olduğu gibi, Atom Enerjisinde olduğu gibi; dünyada benzerleri var. Bu treni kaçırmayalım. Bu Meclis bunu yapsın ve oradaki eğitim ilkeleri hem günümüz eğitimine, ülkemize hem de insanlığa yararlı olsun diyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Gazalcı.

Gündemdışı üçüncü söz, Sakarya İlinin kurtuluş yıldönümü münasebetiyle, Sakarya Milletvekili Sayın Recep Yıldırım'a aittir.

Buyurun Sayın Yıldırım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

3.- Sakarya Milletvekili Recep Yıldırım'ın, Sakarya'nın düşman işgalinden kurtarılışının 85 inci yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması

RECEP YILDIRIM (Sakarya)  - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sakarya'nın düşman işgalinden kurtuluşunun 85 inci yıldönümü münasebetiyle gündemdışı söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sakarya'nın kurtuluşu ve tüm vatanımızın düşman işgalinden kurtarılmasında canlarını veren şehitlerimize Cenabı Hak'tan rahmet, yaşayan gazilerimize sıhhat ve afiyetler dilerken, kurtuluş yıldönümü münasebetiyle Sakaryalı hemşerilerime ve tüm halkımıza saygılarımı sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, Sakarya, 21 Haziran 1921'de işgalden kurtulmuştur. Bugünkü şehrin adının Adapazarı olarak anılması... Ada Köyünde, köylülerimizin mahsullerini getirerek pazarladıklarından dolayı Adapazarı adını almıştır. Bu vesileyle 22 Haziran 1954'te de il yapılmış ve Sakarya adını almıştır. Son, Büyükşehir Yasasıyla birlikte de Adapazarı Büyükşehir Belediyesi olarak kurulmuş ve -çalışmalarına devam eden bir- "Büyükşehir belediyesi" adını alarak faaliyetlerine devam etmektedir.

Canları ve mallarıyla bu vatan için güzel hizmetler veren tüm geçmişlerimize ben rahmet diliyorum. Yalnız burada illerimizi ve yurdumuzu bize emanet eden ecdadımıza layık yönetim yaptık mı sorusunu da sormadan geçemiyorum. Özellikle Sakaryamızın geçmişi ve bugünkü durumu, Hükümetimizin katkılarıyla geldiği noktayı biraz değerlendirmek istiyorum.

Sakarya, kurtuluş sonrası maddî ve manevî hamleleriyle ayağa kalkmaya çalışmış, aktif siyaset ve politikalara rağmen istenilen atılımı yapamamıştı. Ancak, her şeye rağmen, bu süre içerisinde yapılan yatırımlarda emeği geçen tüm kamu görevlilerine, yerel yöneticilere ve siyasetçilerimize şükranlarımı sunmayı bir borç biliyorum. Bir çivi çakandan dahi Allah razı olsun diyorum.

Hepinizin hatırladığı gibi Marmara depremi, 17 Ağustos ve 12 Kasım 1999 depremlerinde Sakarya İlimiz ve ilçeleri ağır hasarlar gördü. Bu afetlerden dolayı hayatlarını kaybeden vatandaşlarımıza Cenabı Hak'tan rahmet, yaralı olarak hayatları devam eden kardeşlerime sıhhat ve afiyetler diliyorum.

Bu vesileyle, Sakaryamızın alt ve üst yapıları harap oldu. Sanayi sektörü ve dolayısıyla fabrikaların çoğu afetten nasibini aldı. Bu yıkım yetmiyormuş gibi, 57 nci Hükümet zamanında, 150 000 çiftçimizi ilgilendiren Şeker Fabrikamız tasfiye kararı alınarak kapanma noktasına getirildi. Ayrıca Ziraî Donatım Başak Traktör Fabrikası çalışamaz durumda kaldı. Yine, deprem sonrası 57 nci Hükümet zamanında çıkarılan Kamu İhale Kanunu nedeniyle, TÜVESAŞ (Vagon Sanayii) kendi vagonlarını yapamaz durumda, atıl vaziyette bir çalışamaz noktaya gelmiş durumda idi.

Evet, üretim yok, işsizlik had safhada, enflasyon, faiz ve borç yükü tüm kurumları ezmeye devam ederken, kurumlar çırpınırken, 3 Kasım 2002 seçimleriyle işbaşına gelen Hükümetimiz, tüm yurdumuzda olduğu gibi, Sakarya'da bütün bu olumsuzlukları olumlu yöne çevirmek için, kapatılma kararı alınan Şeker Fabrikasının borçlarını affederek, yaklaşık 185 trilyon faiz ve borç yükünden kurtararak, işte, gerçek çiftçinin sahibi çiftçi kooperatifi, Adapazarı Pancar Ekicileri Kooperatifine verilmiş. Özelleştirilerek, kendi faaliyetlerine, inşallah, önümüzdeki ay içerisinde başlayacak; Adapazarı çiftçisi pancarını bu yıl kendi fabrikasında üretecektir. Bu noktaya gelmiştir.

İkincisi, ikinci özelleştirme süreci olan Ziraî Donatım Başak Fabrikası ise Sakarya Girişim Grubuna verilerek, üretim şartıyla, yani, traktör üretmek şartıyla bu özelleştirme yapılmış.

MUSTAFA ERDOĞAN YETENÇ (Manisa) - Bunun kurtuluşla ne alakası var?!

RECEP YILDIRIM (Devamla) - Evet, tabiî, bu kürsülerden çok özelleştirme tenkitleri yapılmakta; ancak, Sakaryamızda, şu anda, özelleştirilen bu fabrikada 4 000 traktör, yaklaşık gayri safî satış 106 trilyon; Yaklaşık 5,5 trilyon vergi ve SSK ödenmiş, 250 işçi ve 200 yan sanayie de iş verilerek, istihdam sağlanarak, yoluna devam etmektedir.

İşte, özelleştirmenin Sakarya'daki 2 tane tesisinin yüzakı olarak bunu gururla söylemekteyiz.

FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - TÜPRAŞ?..

RECEP YILDIRIM (Devamla) - Ayrıca, TÜVESAŞ fabrikası, vagon fabrikası, Kamu İhale Kanunundaki değişikliklerle arındırılmış, şu anda, vagon sanayii, kendi vagonlarını tamir etme noktasına gelmiş, aynı zamanda, kâr eder noktaya getirilerek, şu anda…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun efendim. Konuşmanızı lütfen tamamlayın.

RECEP YILDIRIM (Devamla) - …yurtdışı ortaklığıyla birlikte, ihraç vagonları yapacak, tüm dünyaya vagon ihraç edecek noktaya gelmiş, hatta geçen ay da, Ulaştırma Bakanımızla birlikte, Irak'a ihraç edilen vagonların töreninde hazır bulunmuştuk. Bu mutlu tabloları sağlayan Hükümetimize ben teşekkür ediyorum.

Ayrıca, Sakarya İlimiz, diğer tüm alanlarda, sanayide, kamu kurum ve kuruluşlarındaki eksikliklerin giderilmesi, çıkardığımız yasalar neticesinde, bilhassa Büyükşehir Kanunu, Belediyeler Yasası, Özel İdare Yasası sayesinde yerel yönetimler ve kamunun önü açılarak, yerelde ve genelde başarılı sonuçlar alınmıştır.

Hükümetimiz döneminde ilk defa uygulanan KÖYDES Projesi kapsamında, 2006 yılı içinde, Türkiye geneline 2 katrilyon kaynak ayrılmış, bu paydan Sakaryamıza 18 trilyon ve 9 trilyon da özel idare katkı payı yapılarak, 27 trilyonla 1 220 kilometre asfalt yol ve 89 köyümüzün içmesuyu ihtiyacı halledilmiş olacaktır.

İşte, bu vesileyle, bundan sonra, illerimizin kurtuluşları bu şekilde konuşularak, iş yapılarak yapılacaktır. İhtiyaçlar giderilecek, iller, yoksulluktan, yolsuzluktan, yoklardan kurtarılarak, gerçek kurtuluş törenlerini yapmaya hazırlanmaktadır. Kim ne derse desin, Türkiye bütçesini hortumlayan, yolsuzluk yapanlardan aldığımız paralarla yollarımızı, banka batıranların hortumlarını keserek susuz köylerimizin sularını getirmeye devam edeceğiz. (AK Parti sıralarından alkışlar) Eğitimde, sağlıkta, sanayide ve tüm eksikliklerimizin giderilmesi aynı şekil devam edecektir.

Değerli milletvekilleri, Sakarya'nın tüm olumsuzluklarını aşmasında desteklerini esirgemeyen Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a, bütün bakanlarımıza, milletvekillerimize, bürokratlarımıza, belediye başkanlarımıza, il genel meclisi ve belediye meclis üyelerimize, muhtarlarımıza, bütün Sakarya halkına sonsuz şükranlarımı sunuyorum.

Sözlerime son vermeden, bu hafta sonu, 23-24-25 Haziran tarihlerinde -dün Kırkpınar güreşleriyle ilgili konuşma yapan kardeşimden esinlendiğim için söylüyorum- Kırkpınar öncesi Sakaryamızda Adapazarı Büyükşehir Belediyesi, Akyazı Belediyesi ve Sakarya Valiliğinin organizesiyle uzun bir aradan sonra 52 ncisi yapılacak tarihî Akbalık güreşleri tertiplenmiştir. Bu güreşlerin, inşallah, Sakaryamıza ve tüm güreşsever halkımıza hayırlı olmasını diliyorum.

Tertip komitesine başarılar diler, Sakaryalı hemşerilerime, tüm halkımıza ve siz değerli milletvekillerimize saygılarımı sunarken, Sakarya konuşulurken, Sakarya Destanının son bölümüyle bitirmek istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Yıldırım, lütfen...

RECEP YILDIRIM (Devamla) - Evet, Sakarya Destanıyla bitirmekte yarar var diyorum.

"Sakarya, saf çocuğu masum Anadolu'nun

Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun

Sen ve ben gözyaşıyla ıslanmış hamurdanız

Rengimize baksınlar kandan ve çamurdanız

 

Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader

Aldırma, böyle gelmiş bu dünya böyle gider

Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz

Sen kıvrıl, ben gideyim, son Peygamber kılavuz

 

Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya

Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk Sakarya..." (AK Parti sıralarından alkışlar)

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Bravo!

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Yıldırım.

Sayın milletvekilleri, gündemdışı konuşmalar tamamlanmıştır.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyonun, bir sayın milletvekilinin yasama dokunulmazlığı hakkında bir raporu vardır; okutup, bilgilerinize sunacağım:

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.- Tokat Milletvekili Mehmet Ergün Dağcıoğlu'nun yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/978) (S.Sayısı: 751'e 2 nci ek) (x)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi:

a) Tokat Milletvekili Mehmet Ergün Dağcıoğlu'nun (3/594) esas nolu dosyası hakkında Karma Komisyonumuzun 12 Ocak 2005 tarih ve 27 sayılı kararı.

b) Karma Komisyonumuzun 2 Şubat 2006 tarihli toplantısı.

Tokat Milletvekili Mehmet Ergün Dağcıoğlu hakkındaki (3/978) esas no'lu dosya Karma Komisyonun ilgi (a) kararıyla sonuçlandırılmış olmasına rağmen, Komisyonun ilgi (b) toplantısında oluşan görüş nedeniyle, Kabahatler Kanunu çerçevesinde değerlendirilmek üzere Başkanlığımızca Karma Komisyonumuza tekrar gönderilmiştir.

Hazırlık Komisyonunun 6.4.2006 tarihli kararıyla, Karma Komisyonumuzun Tokat Milletvekili Mehmet Ergün Dağcıoğlu hakkındaki (3/981) esas nolu dosyaya konu olayı ilgi (a) kararıyla sonuçlandırılması nedeniyle dosyanın Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına geri gönderilmesine karar verilmiştir.

Karma Komisyonumuzun, daha önce dosyaya konu olay hakkında iradesini belli etmiş olması nedeniyle dosyanın Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına geri gönderilmesine oybirliğiyle karar verilmiştir.

                                                

(x) 751’e 2 nci ek S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığınıza saygıyla sunulur.

             Başkan

   Burhan Kuzu

           İstanbul

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Meclis araştırmasına ilişkin bir önerge vardır; okutuyorum:

III.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.- Anavatan Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri Gaziantep Milletvekili Ömer Abuşoğlu ve Malatya Milletvekili Süleyman Sarıbaş'ın, Kırım-Kongo kanamalı ateşi hastalığı vakalarının araştırılarak sorumlularının ve alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/373)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Son günlerde başta Tokat, Çorum, Çankırı gibi illerimiz olmak üzere değişik illerimizde özellikle tarlada çalışan vatandaşlarımız ile pikniğe giden vatandaşlarımızı virüslü kene ısırmalarına dayalı Kırım Kongo kanamalı ateşi hastalığı tehdit etmektedir.

Kırım-Kongo kanamalı ateşi hastalığı çoğumuz için yabancı gibi görünse de aslında son dört yıldır Türkiye'de görülen bu hastalık nedeniyle çok sayıda insanımız hayatını kaybetmiş ve kaybetmeye devam etmektedir.

Türkiye'de bugüne kadar 445'in üzerinde vaka tespit edilirken, 2002-2003'te 150 vaka 6 ölüm, 2004'te 249 vaka 13 ölüm, 2005'te (24.06.2005'e kadar) 55 vaka 1 ölüm gerçekleşmiştir. Son olarak Gümüşhane'ye bağlı Övündü Köyünde yaşayan Havva Karaduman isimli vatandaşımız kurtarılamayarak hayatını kaybetmiş, Kastamonu'da ise hastalık şüphesiyle 4 kişi Ankara'ya sevk edilmiştir. Ayrıca Çorum ilinde kene ısırması sonucu hayatını kaybedenlerin sayısı 3'e çıkmıştır.

Tokat, Sivas ve Çorum başta olmak üzere 22 il, hastalık yönünden riskli yerler olarak tespit edilmiş olup bu hastalığın tedavisi mümkün değildir. Bu yüzden erken teşhis ve tedavi ile halkımızın bilinçlendirilmesi hayatî öneme sahiptir.

Türkiye'de 2002 yılından itibaren bu ölümcül hastalık halkımız için tehdit oluşturmasına rağmen, halen geç tedavi ve bilinçsizliğe dayalı ölümlerin ortaya çıkması karşısında yetkililerin sorumluluğunun bulunduğu ortadadır.

Açıklanan ve ayrıca gerekçede belirtilen nedenlerle, hastalığın halen devam etmesi nedeniyle ölümler bakımından sorumluluğu bulunanların ortaya çıkartılması ve Kırım-Kongo kanamalı ateşi hastalığı ile ilgili gerekli tedbirlerin alınmasına yönelik önlemlerin araştırılması amacıyla Anayasamızın 98 ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince inceleme yapılması ve Meclis araştırması açılması için gereğini arz ederiz.

               Ömer Abuşoğlu Süleyman Sarıbaş

        Gaziantep                  Malatya

         Anavatan Grup Başkanvekili Anavatan Grup Başkanvekili

Gerekçe:

Daha çok kırsal bölgelerde görülen Kırım-Kongo kanamalı ateşi, Türkiye'de ilk kez 2002'de görülmüştür. Dünyada ilk kez 1944-1945 yıllarının yaz aylarında Batı Kırım steplerinde ürün toplamaya yardımcı olan Rus askerlerinde ortaya çıkmış, daha sonra 1956 yılında Kongo'da görülmüştür. Bu yüzden "Kırım-Kongo kanamalı ateşi" adıyla dünya tıp literatürüne geçmiştir.

Hastalık erken teşhisle önlenebilmekle birlikte, tedbirler alınmazsa iki haftada öldürmektedir.

Hastalık, hayvanlara ve insanlara kenelerin ısırmasıyla geçmekte, etkileri hayvanlarda belirsiz seyrederken, insanlarda öldürücü olabilmektedir. Daha çok, kırsal kesimlerde yaşayan insanlar risk gruplarını oluşturmaktadır. Hastalık ani başlayan ateş, baş ve kas ağrıları, kırgınlık, halsizlik ve iştahsızlık gibi belirtilerle başlayıp bulantı, kusma, karın ağrısı, ishal gibi şikâyetlerle devam etmektedir. Bu belirtilere daha sonra vücudun muhtelif yerlerinde görülen kanamalar eşlik etmektedir.

Uzmanlar, hastalığın belirtilerinin, kene tarafından ısırılan kişiye virüsün geçmesini müteakip genellikle 1-3 günde ortaya çıktığı görüşündedir. Bu süre, en fazla 9 gün olabilmekte olup, hastalığa yakalananların hemen hastaneye yatırılması hayatî öneme sahiptir.

Geçmişe dönük bir bulgudan bahsedilmekle birlikte, Kırım Kongo kanamalı ateş hastalığı Türkiye'de ilk olarak 4 yıl önce görülmüş Tokat'taki bir vakanın ardından Gümüşhane, Sivas gibi illerden de benzer bildirimlerin gelmesi Sağlık Bakanlığını harekete geçirmiştir. Kan numunelerinin Fransa'ya gönderilmesiyle, kenelerden geçen bir virüsün hastalığa sebep olduğu ancak anlaşılabilmiş. Ardından, bir komisyon, hastalığın görüldüğü illeri taramış. Neticede, virüsün "hyalomma" türü bir kene tarafından bulaştırıldığı ve virüsün ülkemizde de çok yaygın olduğu tespit edilmiş.

Tedavisi mümkün olmayan bu hastalıkta halkımızın bilinçlenmesi ve erken teşhis hayatî öneme haiz iken, bu güne kadar yeterli tedbirlerin alınmaması ve halkımızın yeterince bilinçlendirilmemesi ölümlerin devam etmesine neden olmakta olup, konunun ivedilikle araştırılması önem arz etmektedir.

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Anavatan Partisi Grubunun İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup oylarınıza sunacağım:

V.- ÖNERİLER

A) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ

1.- (10/373) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun 21.6.2006 Çarşamba günkü birleşiminde görüşülmesine ilişkin Anavatan Partisi grup önerisi

Ê                                                                    21. 6.2006

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 21.6.2006 Çarşamba günü (bugün) yaptığı toplantıya diğer Siyasi Parti Gruplarının katılmaması sebebiyle toplanamadığından; Grubumuzun aşağıdaki önerisinin İçtüzüğün 19 uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederiz.

Saygılarımızla.

Prof. Dr. Ömer Abuşoğlu

                Grup Başkanvekili

Öneri:

19.6.2006 tarihinde Yüce Başkanlığa sunulan ve 21.6.2006 tarihli gelen kağıtlarda yayınlanan (10/373) esas numaralı bazı illerimizde görülen virüslü kene ısırmalarına dayalı Kırım-Kongo kanamalı ateşi hastalığı ile ilgili Meclis araştırma önergemizin, Genel Kurulun 21.6.2006 Çarşamba günkü birleşiminde görüşülmesi önerilmiştir.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, önerinin lehinde Hatay Milletvekili Sayın Züheyir Amber.

Sayın Amber, buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

ZÜHEYİR AMBER (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son günlerde ortaya çıkan Kırım-Kongo ateşi hastalığı -halk arasındaki adı ise kene ısırması- vakaları artış ve ölümlerle sonuçlanarak devam etmektedir. Ülkemizde yaşanan bu acı tablonun seyrine baktığımızda, şu an Tokat, Çorum, Sivas, Amasya ve Karadeniz'deki iller başta olmak üzere 22 ilimizde Kırım-Kongo kanamalı ateşi hastalığı maalesef yaygın ve bu illerimiz tehdit altındadır. Son olarak da Çorum ve Adapazarı'nda 13 kişi daha kene ısırması sonucu hastaneye kaldırılmış durumda. Şu ana kadar 7 vatandaşımız bu hastalıktan dolayı da hayatını kaybetmiş durumda; ancak, sorumlular gerekli tedbirleri alacaklarını söylemekle ancak yetinebiliyorlar, onun dışında herhangi bir şey söz konusu değil.

Değerli arkadaşlar, Kırım-Kongo kanamalı ateşi, Türkiye'de, üç yıldan bu yana, kene aktivitesinin yoğun olduğu yaz aylarında ortaya çıkmaktadır. Hastalık, başta Orta Anadolu ve Karadeniz olmak üzere, Tokat, Sivas ve Çorum gibi illerde görülmekle beraber, gittikçe yayılmakta ve bu yıl daha geniş bir alanı kapsamaktadır. 2000 yılından bugüne kadar yaklaşık 500 vakayla karşılaşılmıştır. Bu yıl Sağlık Bakanlığına bildirilen 170 vakanın 30'unun kesin ya da şüpheli vaka olarak kaydına geçilmiştir.

Hastalık, daha çok kenelerin aktivite gösterdiği aylarda, kırsal alanlar ve otlaklarda bulunmakta. Konu, aslında, tarım alanlarını ilgilendiren bir sorun olmakla beraber, hastalığa yol açan 30 kadar kene türüne, sığır, koyun ve keçi gibi hayvanlarda rastlanabileceği uyarısında bulunmak istiyorum.

Hastalık, insanları kenelerin ısırması veya kenelerle temas sonucu bulaşıyor. Evcil hayvanlara da aynı şekilde bulaşabiliyor; ancak, hastalık, hayvanlarda belirtisiz seyrederken, insanlarda ölüme neden oluyor. Yabani kemirici hayvanlar, kuşlar ve keneler, hastalığın doğadaki saklayıcı rolünü üstleniyor. Keneler, beslenmek için bu hayvanlardan kan emerken aldıkları virüsü, insanlardan kan emerken bulaştırıyor.

Hastalık, kene ısırmasının yanı sıra, vücudunda virüs bulunan hayvanların kanlarına, vücut sıvılarına veya diğer dokularına temas etmekle bulaşabildiği gibi, bu hastalığa yakalanmış insanların kan veya vücut sıvılarına temas sonucu da bulaşabiliyor.

Hastalık, genelde kırsal alanla temas ve kene ısırığının ardından söz konusu olabilmekte ve belirtileri de, ani başlayan ateş, baş ve kas ağrısı, kırıklık, halsizlik ve belirgin iştahsızlık gibi belirtilerle başlayan, arkasından, bulantı, kusma, karın ağrısı ve ishal gibi şikâyetlerle devam edegelen bir tarzda seyretmektedir. Daha sonra, yaklaşık bir hafta ya da on gün sonra, cilt içinde, vücudun çeşitli yerlerinde kanamalar meydana gelmektedir.

Hastalığın şu anda kesin bir tedavisi bulunmamakla beraber; ancak, bu hastalığa destek tedavisi yapılmaktadır. Şu anda Türkiye'de Ribavirin isimli bir ilaç kullanılmakta ki, bu ilaç, bu hastalıktan ziyade, sarılık hastalarında kullanılmaktadır ve bu ilacın da bu hastalığın üzerindeki etkisi yeteri kadar olmamaktadır.

Ülkemizde bu hastalığa yakalananların ölüm oranı yüzde 5 ilâ 30 oranında değişiyor; kimi durumlarda da yüzde 50'lere kadar varabilmektedir.

Sağlık Bakanlığımızın yapması gerekenlerden biri olan bilgilendirmeyi ben, buradan, kısaca vatandaşlarımıza iletmek istiyorum; tarımsal alanlarda çalışanlara, kamp yapanlara, ormancılıkla uğraşanlara özellikle... Bu vatandaşlarımızın dikkatli olmalarını istiyorum. Bu vatandaşlarımızın, vücutlarındaki açık alanları en aza indirmelerini istiyorum. Vücut taramasında kene tespit edildiğinde ezmeden, parçalamadan keneyi çıkarmalarını istiyorum. Kene, cımbız gibi araçlarla mümkün olduğunca dik alınmalı, bu sırada herhangi bir kimyasal madde de kullanılmamalıdır.

Ayrıca, hastalığın insandan insana geçme riski de bulunduğundan, hasta yatan kişilerin kanına bulaşan her şey taşıyıcı olabilmektedir. Hastane personeli bu konuda gerekli bilgileri ve önlemleri almalıdır. Hastalık kan ya da enfekte doku yoluyla bulaşabilmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürü, konuyla ilgili, Kırım-Kongo kanamalı ateşi hastalığının kontrolü için bugün dünyada kabul görmüş bir uygulamanın mevcut bulunmadığını belirtmiştir. Ölçüt bu mudur? Dünyada yok, bizde de yok! Siz o mevkilerde bulunanların görevi, yapabileceklerinizin en iyisini yapmak olmalıdır. Eğer kamuoyuna bir açıklama yapmak gerekiyorsa, bu açıklamanın içeriği bu olmamalıdır.

Halkın bilgilenmesi, bilinçlenmesi ve birtakım kişisel önlemlerin alınmaları yönünde bugüne kadar ciddî bir çalışma maalesef görülmemiştir.

Sağlık Bakanlığı, Tarım ve Köyişleri Bakanlığını şu konuda uyarmak istiyorum: 2003 yılından bu yana hastalık giderek yayılıyor. Her geçen yıl ölüm sayısı artıyor. Sayın Bakanlar, her zaman olduğu gibi, bu konuda sadece demeç veriyorlar; ortada ciddî bir çalışma yok, hastalık görülene kadar alınmış tedbirler yok. Tıpkı geçmişte bir örneği olduğu gibi; kuş gribi. İçmesularındaki mikroplar ve bunların getirdiği ölümcül vakalar…Ardından Sağlık Bakanlığı uyanıyor ve "personelimizi eğitiyoruz, bilgilendirme yapıyoruz, tedbirler alıyoruz" gibi hamasi söylemlerde bulunuyorlar iş işten geçtikten sonra.

Değerli arkadaşlar, her konuşmamda özenle dile getiriyorum. Bu tip hastalıkların oluşacağı belli. Yani, tedbiri önceden almanız gerekiyor, olay meydana geldikten, 6-7 vatandaşımız hayatını kaybettikten sonra değil. Ne suçu vardı o gariban vatandaşlarımızın. Siz, bahar aylarından itibaren gerekli uyarıları ayaklarına kadar giderek, Tarım Bakanlığı gerekli ilaçlamaları ve tedbirleri alarak hazırlansaydınız  daha iyi olmaz mıydı? Hizmet anlayışı bu olması gerekmez miydi?

Anavatan Partisi milletvekili ve bir tıp doktoru olarak buradan, önümüzdeki yaz aylarında muhtemel karşılaşabileceğimiz vakaları kendimce sıralamak istiyorum ve Sağlık Bakanlığının, şimdiden, bunlara karşılık tedbirlerini almalarını özellikle rica  ediyorum. Yaz aylarında görülen muhtemel  hastalıklar, başta içme sularına bulaşabilecek mikroorganizmalar, Kırım-Kongo gibi tehlikeli böcek, haşarat  ısırmaları,  yaygın olan trafik kazaları ve geçen yaz  Ankara ve Malatya'da yaşadığımız zehirli yaz ishalleri ve kolera, bunun yanında tifo, malta humması gibi yaygın, bulaşıcı endemik hastalıklar kapıda her an hazır bekliyor ve ciddî sorunlar oluşturmak üzere. Bunları, burada, Meclis kürsüsünde size hatırlatmak istiyorum ve bunu burada tekrarlamak istiyorum.

Bu nedenle, beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyorum ve saygılarımı sunuyorum. (Anavatan Partisi Grubu sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Amber.

Aleyhte, Denizli Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan.

Buyurun Sayın Kandoğan.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum. Anavatan Partisi Grubumuzun önerisi aleyhinde söz aldım.

Sağlık, bütün dünyanın olduğu gibi ülkemizin de en önemli konularının başında.

Bu İktidar döneminde sağlıkla ilgili olarak çok ciddî sözler söylendi, çok iddialı laflar edildi, sağlıkta dönüşüm programının uygulanacağı ve uygulanmaya başlandığı söylendi.

Tabiî, iddialı laflar çok güzel sözler, iddialı olmak da çok güzel. İddianın olduğu yerde başarı olur, başarı gelir, halkın memnuniyeti gelir; ama, sağlık gibi bir meselede bazı sözleri söylerken ayağınızın yere sağlam basması lazım. Sağlık iddialı laflar gerektirir; ancak, o sözlerinin içinin doldurulması halinde o iddialı sözler hayata geçer.

Şimdi, hep öyle söylendi; biz müthiş bir devrim yaptık sağlıkta, sağlıkta dönüşüm yaptık, geçmişte hiçbir dönemde görülmeyen başarılara imza attık… Üçbuçuk dört yıldan beri hep bunlar söyleniyor; ama, gelinen noktada görüyoruz ki... Bugün, ben, bu konuda utanarak kürsüye geldim. Yani, 2006 yılında, Avrupa Birliğine tam üyelik için müracaat etmiş bir ülkenin Meclisinde, bugün, keneden ortaya çıkan ve ölümlere sebebiyet veren bir hastalığın tartışılmasıyla, araştırılmasıyla ve incelenmesiyle ilgili bir öneriyi tartışıyoruz değerli milletvekilleri! Onun için, geldiğimiz noktadan şöyle bir geriye dönüp bakacak olursak "sağlıkta dönüşüm" laflarının ne kadar havada kaldığı, boşlukta kaldığı kendiliğinden ortaya çıkacaktır.

Şöyle bir hafızalarımızı tazeleyelim: İki ikibuçuk yıl önce, bu Mecliste, Sayın Sağlık Bakanımızın çok iddialı sözlerle, "doktorların üzerinde Demokles'in kılıcı gibi duran mecburî hizmeti bugün kaldırıyoruz; artık, doktorlar mecburî hizmet yapmaktan kurtuluyorlar; çağdışı bir uygulamadır bu" diye Sağlık Bakanının konuşması var ve buradan alkışlarla, İktidar Partisi milletvekillerinin alkışlarıyla o kanunu kabul ettik, yürürlüğe koyduk, "doktorlarla ilgili mecburî hizmeti kaldırdık. Ne oldu daha sonra; bir yıl sonra aynı Sağlık Bakanımız, geldi, burada, bu yapılan kanunun yanlış olduğunu, doktor bulmakta problemlerin olduğunu ve tekrar mecburî hizmete dönülmesi gerektiği konusu bir kanun mevzuu haline getirilip, yine, Türkiye Büyük Millet Meclisinde alkışlarla kabul edildi.

Şimdi, bu kadar kısa süre içerisinde, sağlık gibi bir konuda, bu kadar büyük bir çelişki içerisinde olan bir Hükümetin bir Sağlık Bakanının "Türkiye'de sağlıkta dönüşüm yaptık" iddiasının ne kadar boş bir iddia olduğu çok açık bir gerçek olarak karşımıza çıkıyor değerli milletvekilleri.

Şimdi, bu kadar iddialı sözlerde bulunacaksınız, daha sonra, geçmiş dönemlerde uygulanan uygulamaya tekrar geri döneceksiniz. Ben, bunun açıklanmasını, bu kürsülerden halka bu durumun anlatılmasını özellikle istirham ediyorum.

Şimdi, ben, uzun yıllar kaymakamlık yaptım. Bizim dönemlerimizde hep doktorların bulunduğu, doktorların hizmet yaptığı sağlık ocaklarının kapatıldığını görüyoruz. Geçenlerde de söylendi, Afyon milletvekilimiz söyledi -kendisi de doktordur- "Afyon'da 50 tane sağlık ocağı doktorsuzluktan kapalı" dedi. Ordu Milletvekilimiz İdris Sami Tandoğdu        -burada mı bilemiyorum- Ordu'da 50'nin üzerinde sağlık ocağının doktorsuzluktan dolayı kapalı olduğunu söyledi. Siz, bu kadar, sağlıkta dönüşüm yaptığınızı söyleyeceksiniz, sağlık ocaklarında doktorsuzluk nedeniyle sağlık ocakları kapalı olacak; bunu nasıl izah edeceksiniz?!

Şimdi, aile hekimliği uygulaması büyük propagandalarla gündeme getirildi. Ne oldu; sadece Düzce'de, o da pilot uygulama. Pilot uygulama… Ee, onun dışında Türkiye'nin diğer yörelerinde ne oldu aile hekimliği? Ne kadar verim elde ettiniz? Ne kadar sağlıklı?..

Siz, sağlık ocaklarının fonksiyonunu azaltarak, koruyucu hizmetlerin etkisini azaltarak, sağlıkta hiçbir yere varamazsınız, hiçbir başarıya ulaşmanız mümkün değil; çünkü, Türkiye'de öncelikli yapılması gereken iş, sağlık ocaklarını kuvvetli tutmak, önleyici sağlık hizmetlerini çok verimli bir şekilde uygulamak. Bunu yapamadığınız takdirde, sağlıkta ciddî problemlerle karşı karşıya kalırsınız.

Şimdi, bir de, son dönemlerde, reçete yazılmaları, uzman doktorların bazı ilaçları yazması. Gidin halka bir sorun allahaşkına sayın milletvekilleri; uzman doktorların olduğu yerler ne kadar?! Benim kendi ilçemde uzman doktor yok. Ben Babadağ İlçesindenim. Babadağlı bir vatandaşımız, eğer uzman doktorun yazması gereken bir ilacı kullanıyorsa, 20 kilometre ileride Sarayköy Devlet Hastanesine gitmek mecburiyetinde. Nasıl bir dönüşümdür ki, vatandaşın en tabiî hakkı olan ilaç kullanması karşısında bu kadar zorluklar çıkarıyoruz ve yine, geçen gün, kolesterol ilaçlarının kullanılmasıyla ilgili tahlil raporlarının götürülüp, o tahlil raporlarının neticesinde eğer kolesterol oranı 160'dan düşükse o ilacı alma hakkınız yok. Peki, ilacı kullanmadığınız için 200'e çıkmışsa ne olacak; tekrar doktora gideceksiniz, tekrar doktordan tahlil raporu alacaksınız, kolesterol ilacını kullanacaksınız. Böyle bir anlayışı kabul etmek mümkün mü değerli milletvekilleri! Bu nasıl bir sağlık anlayışıdır ki, vatandaşa eziyet eden, vatandaşı sıkıntıya sokan bir sağlık anlayışını, siz, sağlıkta dönüşüm adı altında Türkiye'ye büyük hizmet yaptığınızı söylüyorsunuz.

İşte, Göztepe'de, hastanede çocuk ölümleri. 8 tane daha ağır hasta çocuğun hastanede tedavi altında olduğunu öğreniyoruz. Yıl 2006, bir hastanemizde 5 bebek ölüyor, 5 bebek ölüyor! Dünyada bebek ölüm oranlarının binde 5'ler olduğu bir dönemde, Türkiye'de, tam donanımlı bir sağlık kuruluşunda, bebeklerimizin hayatını kurtaramıyoruz. Bu, nasıl sağlıkta dönüşüm politikalarıdır, bu nasıl sağlıkla dönüşümdür değerli milletvekilleri? Sonra da kalkıyoruz, yabancı doktor ithalinden bahsediyoruz. Her şeyi hallettiniz, her şeyi bitirdiniz; Türkiye'deki doktorlara, onların iyi imkânları içerisinde görev yapabilmelerinin bütün ortamını hazırladınız, onların sosyal ve malî haklarının hepsini yerine getirdiniz, tamamladınız; ama, buna rağmen, netice alamadınız, yurt dışından doktor ithal edeceksiniz! Siz, önce kendi doktorlarımıza sahip çıkınız, onların sosyal ve malî haklarını iyi hale getiriniz, onların sağlıklı ortamlarda, iyi imkânlarla donatılmış yerlerde sağlık hizmetleri vermesinin önünü açınız. Eğer, bunları sağlayamıyorsanız, bunları başaramıyorsanız, beceremiyorsanız, siz, kalkıp, yurt dışından doktor ithal etmenin ancak bir demagojiden öteye geçemeyeceğini de bilmeniz gerekir.

Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk "Beni Türk hekimlerine emanet ediniz" diyordu; ama, ben, bu sağlıkta dönüşüm projesinin altında imzası olan Sayın Bakanımızı yabancı hekimlere emanet ediyorum. Biz, Türk hekimlerine güvenmezsek, onlara iyi imkânlar sunmazsak, onların sağlıklı ve güzel ortamlarda hizmet yapmasını sağlamazsak, sağlıkta başarının elde edilmesinin mümkün olmadığını göreceğiz.

Şimdi, gelelim önergeye. Şimdi, Anavatan Partisi Grubu önergeyi verdi; bu meseleyi tartışalım, araştıralım, konuşalım, inceleyelim diyorlar…

BAŞKAN - Yalnız, 30 saniye kaldı…

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Toparlıyorum.

Sizin ümidiniz var mı Sayın Abuşoğlu, var mı?! Allahaşkına söyleyin; bu önergenin kabul edileceğine dair bir inanç sizde var mı?!

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Hayır, yok; kabul etmeyecekler.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Niye veriyorsunuz?!

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Niye vermeyeceğiz? Halkımız görsün.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Yani, bunu bile bile, bu önergenin burada reddedileceğini bile bile, bunu gündeme getiriyorsunuz. Biraz sonra çıkacaklar, her zaman söyledikleri "efendim Meclis kapanıyor, zaman daraldı, komisyon kuramayız, kurulsa da faaliyete geçmez, netice alamayız..." Yani, bunlar klasik sözler. Biraz sonra dinleyeceğiz; sizin adınıza çıkacak milletvekilleriniz bunları söyleyecek; ama, bakınız değerli milletvekilleri, 300'ün üzerinde araştırma önergesi var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - 300'ün üzerinde araştırma önergesi verilmiş değerli milletvekilleri.

Bakınız, salı ve çarşamba günleri, İçtüzüğün amir hükmü "denetim konularına belli bir süre ayrılır" diyor; ama, 300'ün üzerindeki araştırma önergesinden sadece yüzde 20'siyle ilgili biz karar almışız, yüzde 80'ini bir kenarda bırakmışız.

Şimdi Sayın Kapusuz çıkacak, diyecek ki: "Geçmiş dönemlerde bu kadar da yoktu." Ben 22 nci Dönem Parlamentosuna bakarım. Geçmişte yanlış yapılmışsa, eksik yapılmışsa, hatalı yapılmışsa, o geçmiş parlamentoda görev alanların sorumluluğudur; ama "22 nci Dönemde biz 300 araştırma önergesinin yüzde 20'sini Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüştük, bu başarıdır" diyorsanız, ben, bunun başarı olmadığını söylüyorum.

RECEP KORAL (İstanbul) - Meclisi çalıştırmıyorsunuz ki.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Efendim, bakınız, dün akşam gece 02.30'a kadar çalıştı. Niye 139 milletvekilini burada tutamadınız?

RECEP KORAL (İstanbul) - Hep engellediniz.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - İktidar Partisi, 356 milletvekilisiniz; 139 milletvekilini burada bulunduramadınız. İşte halka şikâyet ediyorum sizi.

RECEP KORAL (İstanbul) - Engel ne kazandırıyor?

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - 356 milletvekilinden 139'unu…

RECEP KORAL (İstanbul) - Engel ne kazandırdı yani, zaman kaybediyorsunuz, şu anda konuşuyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Teşekkür edeceğim.

Şimdi bakınız, kanunun son maddelerine kadar…

BAŞKAN - Sayın Kandoğan, ben, size teşekkür için mikrofonu açtım.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Son cümlem.

Dün akşam görüşülen kanunlarla ilgili olarak son maddeye kadar hep sizden de ikişer milletvekili konuştu; siz konuştunuz, beni konuşturmadınız siz konuştunuz. Yani, engellemeyse siz engelliyorsunuz.

RECEP KORAL (İstanbul) - Bu da engelleme.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ama, ben buradan halka sizi şikâyet ediyorum. 356 kişilik gruptan 139 tane milletvekilini Mecliste tutamıyorsunuz, bu ceylan derisi koltuklarda oturtamıyorsunuz. İşte, görüyorum, 30 tane milletvekili var. Yazıktır, günahtır. Onun için, bu Meclisi çalıştırmak öncelikle İktidar Partisinindir.

Ben dün saat 15.00'te girdim bu Meclise, 02.30'a kadar buradaydım, ayrılmadım; tek başıma, bütün kanunlarda elimden geldiğince katkı yapmaya çalıştım. Sizlere de tavsiyem aynıdır.

RECEP KORAL (İstanbul) - Engelleme yaptın, engelleme, başka bir şey yok.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bu Meclise geliniz, bu Meclisi çalıştırınız, araştırma önergelerine de destek veriniz; ancak, netice bellidir. Ben, o nedenle aleyhte konuştum; yoksa, sağlık meselesi mutlaka ciddî manada ele alınması gerekiyor.

Hepinize teşekkür eder, saygılar sunarım.

RECEP KORAL (İstanbul) - Gölge etme başka bir şey istemiyoruz.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kandoğan.

Birleşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.00

 

 

 

 

 

 

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.11

BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 118 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

V.- ÖNERİLER (Devam)

A) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ (Devam)

1.- (10/373) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun 21.6.2006 Çarşamba günkü birleşiminde görüşülmesine ilişkin Anavatan Partisi grup önerisi (Devam)

BAŞKAN - Anavatan Partisi Grubunun önerisi üzerinde, şimdi, söz sırası, Burdur Milletvekili Sayın Ramazan Kerim Özkan'a aittir.

Buyurun Sayın Özkan. (CHP sıralarından alkışlar)

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tümünüzü saygıyla selamlıyorum.

Anavatan Partisi Grubunun verdiği Kırım-Kongo kanamalı ateşi hastalığı üzerinde söz almış bulunuyorum. Gerçekten, yerinde bir önergedir; sözlerime başlarken, desteklediğimizi belirtirim.

Değerli arkadaşlarım, kenelerle bulaşan birçok hastalık var. Bunlardan en önemlisi, insanlara bulaşan bu Kırım-Kongo kanamalı ateşi hastalığı, gerçekten, ülkemizde, insanlarda öldürücü boyutlara ulaşmıştır. Bu konuyla ilgili, 22 nci Dönem milletvekilleri olarak, Tokat Milletvekilimiz Sayın Feramus Şahin ilk soru önergesi veren arkadaşlarımızdandır; yine, aynı şekilde, Muğla Milletvekilimiz Fahrettin Üstün, bu konuda yine soru önergesiyle, kuş gribi hastalığını gördüğümüz günlerde, bunu Meclise taşımıştır. Ne yazık ki, bu konuda yeterli çalışmalar yapılamamıştır. Bu konuda Bakanlığı suçluyor değiliz. 1984 yılında yapılan reorganizasyonla, tarım ilçe müdürlükleri, Türkiye genelinde veteriner hekimlerin himayesinden alındı, genelde, bu işte ehil olmayan insanlara teslim edildi.

Hepiniz bilirsiniz -bu dönem Türkiye Büyük Millet Meclisinde kırsal alandan gelen arkadaşlarımız oldukça çok- köylerimizde havuzlar vardı, yıkama havuzları vardı, keneyle mücadele için, her köyde bu havuzlar vardı, yünüm yapılırdı; koyunlar, keçiler, hayvanlar yıkanırdı kene mücadelesine karşı, insanlarımız mücadele ederdi. Aynı şekilde, Sağlık Bakanlığının da birimleri sıtmayla mücadele ederdi, tüberkülozla mücadele ederdi, ruamla mücadele edilirdi, brusellozla mücadele edilirdi. Yalnız, kurumlar birer birer kapatılınca, zararını bugün hep beraber görüyoruz; bu çağda, bu yüzyılda, keneden bulaşan hastalıktan insanlarımız ölüyor; çok acı, tüberkülozu görüyoruz, şapı görüyoruz. Bu kadar fakültelerimiz var, yetişmiş kadrolarımız var, sağlık memurlarımız var, hekimlerimiz var; ama, günümüzde hâlâ hastalıklarla boğuşuyoruz; çünkü, ülke genelinde koruyucu hekimlikle ilgili çalışmalar, ne yazık ki, unutuldu. Koruyucu hekimliğe ağırlık vermemiz gerekiyor; ilaç çok, her türlü ilaç var, hayvanlara bir enjeksiyon yapıyorsunuz, sanki hayvanı yeniden yaratıyor; prospektüsü okuduğunuz zaman, ne kene kalıyor ne parazit kalıyor, hiçbir hastalık kalmıyor; ama, gerçek mücadele, banyoyla yapılması gereken, meralarda kene bulaşmasının önlenmesi gerekirken, bunlar yapılmadığı için, bugün, keneler insanlarımıza ulaşıyor ve bu virüsü insanlara aktararak ateşli bir hastalık meydana getiriyor ve insanlarımız Tokat'tan feryat ediyor, Sivas'tan feryat ediyor, Çorum'dan feryat ediyor; ateş düştüğü yeri yakıyor. Yaz aylarında bu hastalık, bugünlerde oldukça çok görülüyor. Bu konuda, ülke genelinde… Mayıs ayında bizim ülkemiz ısınmaya başlar. Sadece insanlar değil trilyonlarca zararımız var. Proplasmos hastalığı var, anaplasmos var, tylaros var; bunlar da insanlarda görülen hastalıklar. Bizim vatandaşımız "sıtma" der. Her ne kadar, bu Mecliste koltukların yüzü kızarıyor, onların da eti sararır. Eti sarardığında, vatandaşımızın çevrede gördüğü sarı olan tek şey kekiktir, kekik çiçeğidir; vatandaşımız "kekikten öldü" der.

HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Sayın Tarım Bakanım, dinle, dinle… Sayın Bakan, dinle, dinle… Sana anlatıyor, bana anlatmıyor; dinle..

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) - Halbuki kekikle ilgisi yoktur, kene zehirlemiştir. Kenenin zehiri kana karışmıştır.

HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Ne kafa sallıyorsun?! sana anlatıyor; dinle..

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) - Eritrositler parçalanmıştır. Hayvanda sarılık başlamıştır. Hayvan kan işemektedir. İnsanlar da aynı şekilde. Yüksek ateşte seyreder.

HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Sana anlatıyor; dinle; kulak ver.

RECEP KORAL (İstanbul) - Önce sen dinle de o da dinlesin.

HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Otur yerine!..

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Ancak sana yakışır!..

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) - Bunlara dikkat edilmediği için, koruyucu hekimlik ülke genelinde unutulduğu için, bu hastalık iyice yaygınlaşmıştır.

Değerli arkadaşlarım…

HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Ne diyorsun?!

RECEP KORAL (İstanbul) - Gel…Gel…

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) - Tabiî ki, arkadaşımızın tartışması bir uyarı anlamında. Onun da bölgesiyle ilgili bu hastalıktan sorunları var; yüreği yandığı için bu tartışma şekillendi. Birbirimizi kırmaya gerek yok. Biz, insanların mutluluğu için, sağlığı için uğraşıyoruz. Burada, kalplerimizi hiçbir zaman incitmeyelim. Bir sorunu çözmek için buradayız. Sayın Bakanımız da burada. Bu sorunu, Anavatan Grubunun verdiği önergeyle kamuoyuna taşıyacağız, oylarımızla destek vereceğiz ve burası, siyaset sorun çözme sanatı olduğuna göre, bu soruna buradan çözüm getireceğiz; çünkü, Meclis bunun için var. Zaman zaman arkadaşlarım uyarıyor.

Değerli arkadaşlarım, bu koltukların kırmızılığından Türkiye toplumu mustarip. Lütfen, biz de uyarıyoruz sizler de uyarın; bu koltukları dolduralım. Bu koltukları dolduralım. "Utancından yüzü kızardı" diyorlar. Bu koltuklar, buraya yüzlerinin kızarması için konulmadı, bizler için konuldu, sorun çözmek için konuldu, tartışma için konulmadı. (CHP ve Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

Bu vesileyle önergenin lehinde oy kullanacağımızı tekrar belirtiyor; hastalıksız, mutlu bir ülke temennisiyle, tümünüze saygılar, sevgiler sunuyorum. (CHP ve Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özkan.

Aleyhte olmak üzere, Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Fatih Arıkan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Arıkan.

FATİH ARIKAN (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Anavatan Grubunun vermiş olduğu önergeyle ilgili olarak söz almış bulunuyorum.

Biliyorsunuz, Türkiye Büyük Millet Meclisi, çalışma plan ve programını daha önceden yapmıştır. Bu programın da tamamlanması, İktidar olarak bizim görevimiz dahilindedir ve görevimizdir. Böyle bir gündem değişikliğine şu an için ihtiyaç yoktur. Konuyla ilgili olarak, ilgili bakanlıklarımız üzerlerine düşen görevlerini yapıyorlar, yapmaya da devam edeceklerdir. Onun için, vatandaşımızın da tabiî ki bu hususta çok dikkatli olması gerekiyor.

Bu önergenin aleyhine oy kullanacağımı bildiriyorum. Bu manada hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Arıkan.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Çok güzel konuştun?! Ne kadar doyurucu, ikna edici bir konuşma yaptın?!

BAŞKAN - Sayın Akdemir, bir söz isteğiniz var, açıklama mı yapacaksınız?

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Evet efendim.

BAŞKAN - Buyurun, kısa ve yerinizden bir açıklama için mikrofonunuzu açıyorum.

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, şu anda görüşmekte olduğumuz Kırım-Kongo kanamalı ateşi, gerçekten ülkemizin özellikle yoksul yörelerini ilgilendiren bir hastalık olup, tarım ve hayvancılıkla uğraşanlar, veterinerlikle uğraşanlar, kasaplar, mezbaha çalışanları, sağlık personeli ve askerlerimizi ilgilendiren, son yıllarda özellikle toplumu sosyal yönden etkileyen bir hastalık. Bu hastalık, Kırım-Kongo hemorajik ateşi denen nairovirüs isminde bir virüs hastalığıdır.

Değerli arkadaşlarım, beni izleyen sayın basın mensupları ve televizyon yetkilileri; buradan, uzman görüşünü size aktarmak istiyorum.

Bu hastalığı araştırırken, benim mesleğim genel cerrah, tıp doktoruyum; ama, enfeksiyon hastalıklarıyla ilgili bir hastalık olduğu için, iki fakülteden görüş almak istedim. Bana, özellikle buradaki uzman öğretim üyesi arkadaşlarımın ricası şu oldu: Bir siyasetçi olarak ve aynı zamanda doktor milletvekili olarak, lütfen, basın mensuplarına, televizyonlara ve Hükümete, bu konunun uzmanlar tarafından aktarılmasını sağlasınlar, bizi halka ulaştırsınlar mesajı oldu. Ben de, buradan, bu görevi yerine getirmek üzere bu sözü aldım; ancak, bir konuyu daha açıklamadan geri durmak istemiyorum. Bir doktor, sorumlu milletvekili olarak, Sağlık Bakanlığını uyarmak istiyorum: Özellikle son Hükümet döneminde uygulanan sağlık politikaları, koruyucu hekimlik sistemini öldürdü. Dolayısıyla, bu sahaya yeterli yatırım ayrılmadı. Geçmişe göre, beş yıl öncesine göre yüzde 80 oranında, koruyucu sağlık alanına yatırılan yatırımlar kesildi ve toplumda büyük sıkıntıya neden oldu.

BAŞKAN - Sayın Akdemir, mesele anlaşıldı efendim.

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sözümü tamamlıyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Lütfen…

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Bu sıkıntının giderilmesi için de, koruyucu sağlık hizmetleri ve özellikle sağlık ocakları yeniden gündeme getirilerek, büyük şehirlerde de şehir tipi sağlık ocaklarının yaygınlaştırılması bu sorunun ve bunun gibi bulaşıcı hastalıkların sorununun çözümü olacaktır diyor, Yüce Başkanlığınızı saygılarımla selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akdemir.

Sayın milletvekilleri, Anavatan Partisi Grubunun İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre vermiş olduğu önerisi üzerindeki konuşmalar ve görüşmeler tamamlanmıştır.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sayın Başkan, karar yetersayısı istiyorum.

BAŞKAN - Şimdi, öneriyi oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısı arayacağım: Öneriyi kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Karar yetersayısı bulunamamıştır; birleşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.22

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 15.34

BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 118 inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

V.- ÖNERİLER (Devam)

A) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ (Devam)

1.- (10/373) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun 21.6.2006 Çarşamba günkü birleşiminde görüşülmesine ilişkin Anavatan Partisi grup önerisi (Devam)

BAŞKAN - Anavatan Partisi Grubu önerisinin oylanmasında karar yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi, öneriyi, tekrar, oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısı arayacağım.

Öneriyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir ve karar yetersayısı da vardır.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyoruz ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına devam ediyoruz.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

BAŞKAN - 1 inci sırada yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu gelmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.

2 nci sırada yer alan, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

3.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

3 üncü sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1115) (S. Sayısı:1147)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

4 üncü sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Ankara Milletvekili Salih Kapusuz'un; Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Ankara Milletvekili Salih Kapusuz'un; Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/773) (S. Sayısı: 1200) (x)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Geçen birleşimde teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı.

Şimdi, teklifin maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

ATATÜRK ORMAN ÇİFTLİĞİ MÜDÜRLÜĞÜ KURULUŞ KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA İLİŞKİN KANUN TEKLİFİ

 MADDE 1- 24/3/1950 tarihli ve 5659 sayılı Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanununa aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

"EK MADDE 1- 24/3/1950 tarihli ve 5659 sayılı Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanunu hükümleri uyarınca, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte Atatürk Orman Çiftliği sınırları dahilinde bulunan arazilerle ilgili olarak Tarım ve Köyişleri Bakanlığının uygun görüşü ile Ankara Büyükşehir Belediyesi ilgili mer'î mevzuat uyarınca her türlü imar planlarını yapmaya ve yaptırmaya yetkilidir. İmar planlarının uygulanmasında sınırları dolayısıyla müstakil ada ve parsel yapılamayan Atatürk Orman Çiftliğine ait araziler, imar uygulamalarında bütünlük sağlanması açısından mülkiyet hakkını azaltmamak ve herhangi bir değer kaybına sebebiyet vermemek kaydıyla, aynı plan bölgesindeki ada ve parsellerde toplanabilir.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığının uygun görüşü ile, imar uygulamaları neticesinde yol, meydan, alt geçit, üst geçit ve raylı toplu taşım araçları, yer altı tünelleri ve alt yapı hizmetleri için gerekli arazi ile dere ıslahı yapılması planlanan araziler üzerinde, kamu yararı ve hizmetin gerekleri dikkate  alınmak suretiyle bedelsiz olarak Ankara Büyükşehir Belediyesine intifa hakkı tesis edilir.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığının uygun görüşü ile Atatürk Orman Çiftliği arazileri, rekreasyon, park, ağaçlandırma alanı, spor, hayvanat bahçesi ve kültür alanı olarak, 10 yılı aşmamak şartı ile, herhangi bir şekilde Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ve Atatürk Orman Çiftliği tüzel kişiliğine bir külfet ve yükümlülük getirmemesi kaydı ile, Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü ile Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı arasında yapılacak yazılı bir protokolle Ankara Büyükşehir Belediyesine intifa hakkı tesis edilebilir. Bu fıkrada belirtilen amaçların gerçekleşmesi için yapılacak kapalı bölümlerin taban alanı, intifa hakkı tesis edilen arazinin % 5'ini geçemez. Ankara Büyükşehir Belediyesinin teklifi, Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğünün kararı ve Tarım ve Köyişleri Bakanlığının uygun görüşü ile, bu Kanun uyarınca tahsis edilen alanlarda yer alan bazı işletmeler amacı doğrultusunda kullanılmak üzere üçüncü şahıslara kira veya alt kiraya verilebilir.

Adı geçen araziler, belediyece hiçbir şekilde maddede belirtilen amaçlar dışında kullanılamaz. Yukarıdaki fıkralarda belirtilen amaca aykırı kullanımlara teşebbüsün ve/veya kullanımın tespiti halinde bu arazilerin intifa ve/veya işletme hakkı Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğüne derhal iade edilir."

BAŞKAN - Madde üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına, Hatay Milletvekili Sayın Züheyir Amber. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA ZÜHEYİR AMBER (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan 1200 sıra sayılı Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü

                                                 

(x) 1200 S. Sayılı Basmayazı 20.6.2006 tarihli 117 nci Birleşim Tutanağına eklidir.                           Kuruluş Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi üzerine Anavatan Partisi adına söz almış bulunuyorum; konuşmama başlamadan önce hepinize saygılarımı sunarım.

Değerli arkadaşlar, Atatürk Orman Çiftliği, Başkent Ankara'da, Atatürk'ün Türk Milletine armağan ettiği, az bulunur yeşil alanlardan bir tanesidir. Atatürk Orman Çiftliği, cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte, sadece kent merkezinde yeşil alan yaratılması amacıyla değil, ama, aynı zamanda gelişen Türkiye'nin tarım endüstrileşmesinde bir örnek model olarak ortaya konulmuştur.

Atatürk'ün vasiyetinde anılan, Türk Milletine miras bırakılmış 52 000 000 metrekare Atatürk Orman Çiftliği alanından geriye, 1950-1983 yılları arasında çıkan 8 ayrı yasayla, kıyısından ve köşesinden kemirile kemirile 33 487 000 metrekare alan kalmıştır. Birinci dereceden doğal SİT alanı olan Atatürk Orman Çiftliği alanının tekrar ele alınması ve bu alanın koruma esaslarına göre planlanması gerekmektedir.

Atatürk Orman Çiftliği, bu yasayla el değiştirerek, Ankara Büyükşehir Belediyesine 2 600 000 metrekare inşaat alanı sağlamaktadır. Kanun teklifinde rekreasyon, park, ağaçlandırma alanı, spor, hayvanat bahçesi ve kültür alanı olarak, on yılı aşmamak şartıyla, Atatürk Orman Çiftliği arazisinin Büyükşehir Belediyesine tahsis edileceği ve Atatürk Orman Çiftliği alanında kapalı tesis alanının yüzde 5'ini geçmeyeceği ifade edilmektedir. Atatürk Orman Çiftliği alanının 52 000 000 metrekarelik bir alan olduğu düşünülürse, imara açmak üzere, Atatürk Orman Çiftliği alanının 2 600 000 metrekaresi Büyükşehir Belediyesinin ellerine bırakılmaktadır. Böylesi bir tutum, Atatürk Orman Çiftliğinin bilinmeyen bir geleceğe açılması anlamına gelmekte. Bu bilinmeyenin de Büyükşehir Belediyesi elleriyle gerçekleştirileceği ifade edilebilir.

Daha önce, Mamak Çöplüğü hakkında olumlu beyanatlar vererek Mamak halkını ve çevreci dostlarımızı umutlandıran; fakat, bugüne kadar hiçbir olumlu adım atamayan veya atmayan Büyükşehir Belediyesi, şimdi, Atatürk Orman Çiftliği hakkında çalmadık kapı bırakmamıştır. Böylesine aceleci bir davranış, ister istemez, bazı kuşkuları beraberinde getirmektedir.

Değerli arkadaşlar, kanun teklifinde geçmekte olan "kamu yararı" ne anlama gelmektedir? Kanun teklifinde, kamu yararı, bir yandan altgeçit, üstgeçit çalışmasına indirgenmekte iken, bir yandan Atatürk Orman Çiftliğini imar faaliyetlerine açma anlamına gelirken, bir yandan da rekreasyon, park, ağaçlandırma, spor, hayvanat bahçesi, kültür hizmetlerinin sunulması olarak değerlendirilmektedir. Buradan, vatandaşlarımıza, kamu yararının ne olacağı ifade edilmelidir.

Bugün, Büyükşehir Belediyesinin tüm hizmetleri paralı hale gelmiştir. Göksu Parkı, Gölbaşı tesisleri, Harikalar Diyarı, Bayındır Barajı gibi, önceden halkımızın ücretsiz olarak yararlandığı bu yerler, şimdi para karşılığı kullandırılmaktadır. Şu anda, ücretsiz olarak vatandaşlarımız tarafından kullanılan Atatürk Orman Çiftliği arazileri, bu devirden sonra paralı hale gelecektir. Büyükşehir Belediyesi, on yılda, buradan ne kadar kazanacağını açıklamalıdır.

Değerli milletvekilleri, Büyükşehir Belediyesine Atatürk Orman Çiftliği satılıyor mu, yoksa on yıllığına tahsis mi ediliyor? Kanun teklifinde "kamu yararı gözetilerek yapılan bölgeler ücretsiz, diğer alanlar bedeli mukabilinde günün rayicine göre Ankara Büyükşehir Belediyesine devredilebilir veya intifa hakkı teslim edilebilir" denilirken, bir taraftan, Atatürk Orman Çiftliği arazilerinin on yılı aşmamak şartıyla Büyükşehir Belediyesine tahsis edilebileceği belirtilmektedir. Bu noktadaki açmaz nedir; kamuoyuna acilen açıklanmalıdır.

Geçtiğimiz günlerde Hazineden sorumlu Devlet Bakanına vermiş olduğum yazılı soru önergesine gelen cevapta, Ankara Büyükşehir Belediyesinin sadece Hazineye yaklaşık 1,5 milyar YTL borcu olduğu görülmekte olup, bunun bir kısmını da ödeyemediği için yeniden yapılandırmaya gidildiği ifade edilmiştir. Bu durumda, Büyükşehir Belediyesi üç yılda 100 000 000 YTL yatırımı Atatürk Orman Çiftliğine nasıl yapacaktır?.. Bu kaynağı nereden bulacaktır?... Böyle bir olaya girişmeden önce, Atatürk Orman Çiftliğiyle ilgili kamu yararını gözeten projeler hazırlanarak neler yapılacağı duyurulduktan sonra böyle bir yasa teklifi gündeme gelse daha iyi olmaz mıydı?.. Hiçbir sosyal tarafın olumlu görüşü ve katkısı alınmadan, başına buyruk bir şekilde hazırlanan bu yasa teklifi tekrar gözden geçirilmelidir.

Kanun teklifi gerekçeleriyle ne kastedilmek isteniyor; kanun teklifi gerekçelerinde, parselasyon çalışması yapılabilmesi ve altgeçit, üstgeçit yapabilmek için kanun değişikliğine gidileceği belirtilmektedir. Parselasyon çalışması için kanun çıkarmak hem Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemini, dolayısıyla, ülke gündemini oyalamak hem de Atatürk Orman Çiftliği gibi bir alanı parsel bazına indirmek anlamına gelmektedir. Atatürk Orman Çiftliğinin bütüncül yaklaşımlarla ele alınması gerektiğini bir kez daha ben burada vurgulamak istiyorum. Müstakil ada ve parselasyon çalışmasının yapılamaması gerekçesiyle Atatürk Orman Çiftliği gibi kıymetli bir alanda çalışma başlatmak isteyen bir yaklaşım, rant odaklı bir tavırdır ve hiçbir surette kamu yararı ile açıklanamaz.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, Atatürk'ün vasiyetiyle bizlere emanet ettiği bu alana sahip çıkmak bizim en önemli görevimizdir. Atatürk Orman Çiftliğinin acilen korunması ve Atatürk'ün mirasına sahip çıkılması yönünde, Atatürk Orman Çiftliğini rant odağından kurtararak kamu yararı için kent merkezinde kentlilerin ücretsiz kullanabildiği bir yeşil alan olması yönünde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda görüşülmekte olan Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin etraflıca düşünülmesi gerektiğini burada belirtmek istiyorum.

Burada, gerçekten kamu yararı gözetiliyor ise, bu yasanın çıkmasını isteyenler samimî olduklarını göstermeleri açısından, böylesine üzücü bir yasanın çıkmadan da vatandaşımızın yararına hizmet verebileceğini göstermelidirler ki, bizler ve vatandaşlarımız samimiyetlerine inansınlar.

Değerli arkadaşlar, Anavatan Partisi olarak sivil toplum örgütlerinin ve toplumun da istekleri göz önünde bulundurularak;

1- Tasarı derhal geri çekilmelidir.

2- Atatürk Orman Çiftliği için bu tip devirleri sağlayan 5659 sayılı Yasanın 10 uncu maddesi kaldırılmalıdır.

Atatürk Orman Çiftliği master plan yarışması hemen açılmalı ve alan, koruma-geliştirme planına kavuşmalıdır.

Neredeyse kentin göbeğinde yer alan bir kent ormanının gerçekleşebilmesinin aslında hiç de hayal olmadığı bu sayede kanıtlanabilecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; üç hafta önce Türkiye Ziraat Mühendisleri Odasının, bu getirilen kanuna karşı yürüyüşü ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin kapısı önünde basın açıklaması olmuştu. Bu etkinliği başından sonuna kadar Cumhuriyet Halk Partisinin bayraklarıyla, kadın kollarıyla ve milletvekilleriyle bu etkinliğin içerisinde beraberlerdi. Sanki, bu etkinlik, bir sivil toplum örgütü etkinliği değil, Cumhuriyet Halk Partisinin bir etkinliği görünümündeydi. Sayın Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili arkadaşlarımız da, televizyonların önünde bu konuyu savunarak… 

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Sen, Cumhuriyet Halk Partisini ağzına alma bir kere!

ZÜHEYİR AMBER (Devamla) - Çok az kaldı Sayın Başkanım.

…destekleyen CHP gösterisi gibi bir görüntü sergilenmişti. Değerli CHP Grubuna şimdi soruyorum: Ne oldu da, bir anda Atatürk Orman Çiftliğinin devredilmemesi yönündeki bu desteğinizi geri çektiniz? Yarın bu sivil toplum kuruluşlarına nasıl cevap vereceksiniz? Kapalı kapılar ardında yapmış olduğunuz pazarlıklar için sivil toplum kuruluşlarımızı kullanmanız yakışık alıyor mu? Yapmış olduğunuz bu pazarlık sonucu, bu sivil toplum kuruluşlarımızın ve Anavatan Partisinin karşı çıktığı hangi olumsuzluğu düzeltiniz?

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Pazarlıkları sen yaptın be!

ZÜHEYİR AMBER (Devamla) - Pazarlığınızdan elde ettiğiniz, halkımız yararına ne var? Burada sadece parselasyon konusunun irdelenmesini yürekten istiyorum.

GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Üç parti değiştirdin!

ZÜHEYİR AMBER (Devamla) - Bu parselasyon sorunu kimlerin işine yarayacak, çok merak ediyorum. Sanırım, bunu da ileride kamuoyundan öğreneceğiz.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Görürsün bir ay sonra!

ZÜHEYİR AMBER (Devamla) - Arzumuz, Atatürk Orman Çiftliğinin Atatürk'ün mirası olduğu duygusuyla ve ona layık bir şekilde değerlendirilmesidir. Bu yönde atılacak her adımı da destekleyeceğimizi burada belirtmek isterim.

Hepinize saygılarımı sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Cumhuriyet Halk Partisinin oylarıyla seçildin!

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Amber.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Ali Topuz; buyurun.

CHP GRUBU ADINA ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Atatürk Orman Çiftliğiyle ilgili yasa teklifinin 1 inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, siyaset çok ciddî bir iştir. Milletvekilliği çok ciddî bir iştir. Parti grubu olmak çok önemli bir şeydir. Bu kürsüde herkesin eşit konuşma hakkı vardır; ama, bu kürsü, bu kürsüye yakışır şekilde kullanılırsa ancak saygıdeğer olur o konuşmalar!

Çok ibret verici bir konuşma dinledik. Belki de bu Meclisin tarihinde bu kadar ibret verici bir olay bugüne kadar olmamıştır.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Hep öyledir, hep öyle.

ALİ TOPUZ (Devamla) - Dün akşam…

Dinlerseniz Sayın Sarıbaş, dinlerseniz, şimdi, siz de belki mahcup olacaksınız.

Dün akşam, bu kürsüye, bu yasanın tümü üzerinde konuşmak üzere Anavatan Partili bir arkadaşımız çıktı…

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Siz niye çıkmadınız?.. Gerçekleri niye anlatmıyorsunuz?..

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - İşte çıktı ya!

ALİ TOPUZ (Devamla) - Sayın Sarıbaş, oturun yerinize!..

BAŞKAN - Müdahale etmeyin…

ALİ TOPUZ (Devamla) - Size öyle ağır laflar söylerim ki, orada oturamazsınız!

BAŞKAN - Lütfen, müdahale etmeyin efendim, lütfen…

ALİ TOPUZ (Devamla) - Bana müdahale etmeyin! Siz bana müdahale edecek durumda olamazsınız!

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Hayır, soruyorum şimdi...

ALİ TOPUZ (Devamla) - Şimdi konuşuyorum, dinlerseniz, anlarsınız.

BAŞKAN - Buyurun.

ALİ TOPUZ (Devamla) - İbretle, dün akşam o konuşmayı, dün akşamki konuşmayla bugünkü konuşmayı birbiriyle karıştırdığım zaman, ibretle, ibret alınacak bir durum göreceksiniz.

Sayın Muzaffer Kurtulmuşoğlu, dün akşam, bu yasayla ilgili olarak verilmiş ve biraz sonra oylanacak olan önergeyi de okuyarak buraya çıktığı için, çok anlamlı bir konuşma yaptı ve "bu önergeyi hazırlayanlara ben teşekkür ederim" dedi, "çünkü, kanunun esas metnindeki sakıncaları ortadan kaldıran bir önerge gelmiş buraya" dedi ve düşüncelerini bu çerçevede ortaya koydu.

Aynı partinin bir sözcüsü de bugün buraya çıktı, bu önergeden habersiz; çünkü, konuşmayı daha önce hazırlamış veya hazırlanmış bir konuşmayı buradan kıraat etti. Kıraat etti, önergeden habersiz olarak konuştu.

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Şart mıydı önergeden haberdar olması?!

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Ne konuşacağımızı sana mı soracağız!

ALİ TOPUZ (Devamla) - Grubunuz adına tümü üzerinde konuşan arkadaşınızın konuşmasıyla, şimdi, madde üzerinde konuşan arkadaşınızın konuşmasını yan yana getirirseniz, bir partinin ne kadar zavallı bir duruma düştüğünü çok açık olarak görürsünüz. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Zavallı durumda olanı herkes görüyor!

ALİ TOPUZ (Devamla) - Evet, zavallı bir durum… Zavallı bir durum…

Bu kürsüden grup adına yapılan konuşmalar arasında…

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sen, Atatürk Orman Çiftliğini nasıl satıyorsun; onu söyle! Nasıl peşkeş çektiğini söyle! Atatürk'ün mirasını nasıl peşkeş çektiğini söyle! Neyin karşılığında peşkeş çektiğini söyle!

ALİ TOPUZ (Devamla) - Çıkar konuşursunuz siz de, çıkar konuşursunuz…

BAŞKAN - Sayın Topuz, buyurun.

ALİ TOPUZ (Devamla) - O konuşmacı, bugün, şimdi, 1 inci madde üzerinde konuşan konuşmacı, konuşmasının bir yerinde "sivil toplum örgütlerini siz kullandınız" diye bize hakaret etti. Bu lafı kendisine iade ediyorum. O kullanma işi bizim lügatımızda yoktur. Biz, sivil toplum örgütlerinin düşünceleri doğrultusunda bu yasada değişiklik yapılması için günlerdir uğraşıyoruz ve çeşitli toplantılar ve çalışmaların sonunda, bu aşamada, bu yasayı düzelten ve hassasiyetlerin çok büyük bir bölümünü ortadan kaldıran, anlaşılabilir, Atatürk Orman Çiftliğinin bugününü ve geleceğini güvence altına alan bir konuma taşıma imkânını elde etmiş bulunuyoruz. Burada, usul bakımından bir çarpıklık nedeniyle, önerge okunmadan madde üzerinde konuşulduğu için, maddenin eski metnini varsayarak konuşulduğu için, arkadaşlar gerçek dışında birtakım yorumlar yaptılar.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, bu 1 inci madde, bir tek maddeden ibaret olan bu yasanın 1 inci maddesi tümüyle değişmiştir. Eski madde ile bu madde arasında sadece çerçeve olarak bir ilişki vardır, içeriği tümüyle değişmiştir. Nedir bu yeni önerge, biraz sonra oylanacak ve tahmin ediyorum, temenni ediyorum herkesin oyuyla kabul edilecek olan önerge nedir; bakınız, burada altı tane temel unsur var. Biraz evvel konuşan değerli arkadaşımızın, eski metin üzerinden konuşan arkadaşımızın kaygılarının tümünü ortadan kaldıran teknik ifadeler var burada.

Bir kere, bakınız, bu işin özü, bu arazinin bugüne kadar hor kullanılmasının, bugüne kadar çarçur edilmesinin altında yatan temel neden, bu arazinin şehir imar planıyla bütünleşen, şehrin imar planı içinde yer alan üst ölçekli imar planlarına dayalı bir koruma imar planına sahip olmamasıdır. Ortaya çıkan bütün yanlışlıklar imar planı olmamaktan kaynaklanmıştır.

Şimdi, bu maddenin birinci paragrafında, meri mevzuat uyarınca öncelikle üst ölçekli plan ve koruma amaçlı imar planı ve bunlara uygun her türlü imar planlarının yapılması ve yaptırılması öngörülüyor. Yani, Ankara Büyükşehir nâzım imar planı çerçevesinde, Atatürk Orman Çiftliği için bir koruma imar planı yapılması öncelikle öngörülüyor. Bu imar planı yürürlüğe girme aşamasındayken, yargı denetiminde itiraza açık bir süreçten geçecektir. İmar planı yapılacak, askıya çıkacak, herkes bakacak, eğer Atatürk Orman Çiftliğinin planlamasıyla ilgili, Atatürk'ün bu araziyi devrederken koyduğu koşullara aykırı bir durum varsa, onlara itiraz etmek, o planları iptal ettirmek imkânı da açık olmak koşuluyla, her imar planında olduğu gibi, bir kere, sivil toplum örgütlerinin, kamuoyunun ve ilgililerin itirazlarına açık bir imar planı yapılacak, bütün imar planları gibi ve ana imar planına uygun olacak, ulaşım ağlarıyla, koruma alanlarıyla ve diğer unsurlarıyla. Bu, çok önemli bir aşamadır. Kanunun ilk metninde böyle bir şey yoktur, metin buna dönüştürülmektedir.

İki, imar planlarına uygun olmak şartıyla... Dikkat edin, tartışma neydi; Ankara Belediyesi bir yol geçirmeye çalışıyor, ana ulaşım planı olmadan, imar planları olmadan yol geçiriyor, tahrip ediyor burayı deniyordu; şimdi, ana imar planları olacak, o imar planlarına uygunsa o yollar, o zaman, o yolların geçtiği alan Ankara Büyükşehir Belediyesine terkin edilecek. Yani, plana uygun bir altyapı sisteminin yapılmasına imkân veriyor.

Üçüncüsü, halen orada var olan hayvanat bahçesinin modernleşmesine kapı açılıyor, iyileştirilmesine kapı açılıyor ve bu iş yapılırken de, Atatürk Orman Çiftliği idaresinin herhangi bir maddî masraf ve ödeme yapmasına gerek kalmadan yapılacak bunlar. Ne kadar yılla; on yıl süreyle modernleştirilecek. Belki bir özel firma gelecek modernleştirecek. On yıl süreyle vatandaşlar bundan istifade edecek, orası daha çağdaş bir hayvanat bahçesine dönüştürülecek.

Başka bir şey: Eğer, hayvanat bahçesi dahil, yollar için ayrılan alanlar dahil, tahsis edildikleri bu amaçlara aykırı bir durum ortaya çıktığı anda bu tahsislerin tümü anında herhangi bir mahkeme kararı almadan iptal edilmiş olacak. Kanun bunu öngörüyor. Yani, amaca aykırı bir şey yapma imkânı yok. Bazı arkadaşlarımızın kafasında bazı şüpheler var; acaba yol oradan geçirilirken yolun yanına bir bina mı yapar, üstünden bir köprü mü geçirir, köprünün üstüne bir lokanta mı yapar; yok böyle bir şey. Sadece altyapı için. Tahsis edilen arazi sadece altyapı için kullanılacak. Oraya bir direk dikse, iki tane taş koysa, bu, kanuna aykırı olur, anında o tahsis geri döner.

Bütün bunların arkasından bir önemli madde daha var; "Atatürk Orman Çiftliği arazileri üzerinde konut, ticaret ve sanayi amaçlı yapılaşma yapılamaz." İlk teklifte yüzde 5'e kadar giden oturma alanı, katlarına göre yüzde 10, yüzde 15, yüzde 20'ye kadar yapılaşma yapılacakmış gibi izlenim veren, öyle bir amaç taşıdığı şüphesi olan bir durum söz konusuydu; bunlar ortadan kalktı.

Değerli arkadaşlar, şimdi, biz, gerçekleri mi konuşacağız, yoksa, laf olsun diye, kavga çıkarmak için muhalefet mi yapacağız?! İktidarıyla muhalefetiyle hepimiz, Atatürk'ün bu millete bağışlamış olduğu Orman Çiftliğini, şu önerge istikametinde, hepimizin katılımıyla, yeni ve bundan sonra suiistimal edilemeyecek bir döneme açabiliriz ve bunda da herkesin payı olur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ TOPUZ (Devamla) - Bitiriyorum efendim.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sana hayırlı olsun!

ALİ TOPUZ (Devamla) - Tabiî ki, bu konudaki duyarlı olan çevrelerin talep ettiklerinin çok büyük bir bölümü burada yer almakla beraber, duyarlı kesimlerin başka talepleri de vardır Atatürk Orman Çiftliğinin yönetimiyle ilgili, bundan sonraki yönetimiyle ilgili. Onlar da, önümüzdeki dönemde, belki, bir başka uzlaşma noktasına taşınılarak ortaya konulabilir. Ama, şurası muhakkaktır ki, bugüne kadar duyarlılık göstererek bu konunun etrafında kamuoyu oluşturmuş olan etkin çevrelerin, sivil toplum örgütlerinin, duyarlı oluşumların ortaya koydukları tereddütlerin, endişelerin çok büyük bir bölümü, bu önergeyle -eğer bu önerge yasalaşırsa- ortadan kalkmış olacaktır. Bu aşamada böyle bir noktaya gelinmiş olmak fevkalade önemlidir; çünkü, kanunun ilk metni ile bu metni yan yana getirdiğiniz zaman, bu farklılık ortadadır. Ben, her şeyden önce, ilk metni öneren arkadaşımızın bu yeni metne evet demiş olmasını saygıyla karşılıyorum, kendisine teşekkür ediyorum.

Atatürk Orman Çiftliğinin, bundan sonra, burada yapılan konuşmaların da, zabıtlarda yer alan konuşmaların da ileride yapılacak yorumlarda esas alınması söz konusu olacağı için faydalı olacağına inanıyorum. Atatürk Orman Çiftliğinin bu önerge doğrultusunda yeni bir…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - İnsanların evleri de yıkılmayacakmış.

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Evler de yıkılmayacak.

TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI (İzmir) - Yurttaşlarla olan ihtilaflar da çözülüyormuş.

ALİ TOPUZ (Devamla) - Evet, evet.

Şimdi, yurttaşlarla olan ihtilaflar konusu da söz konusudur. Biliyorsunuz, kadastral kaymalardan oluşmuş, daha önce buradan, Atatürk Orman Çiftliği alanından dışarıya çıkarılmış alanlar ile Atatürk Orman Çiftliği arasında birtakım hukukî, mahkemelere intikal eden sorunlar da, Atatürk Orman Çiftliğine zarar vermeyecek bir anlayış içerisinde ortadan kaldırılabilecektir. Bu imkân da sağlanmıştır.

Beni dinlediğiniz için teşekkür ediyorum. Bu konunun aleyhinde konuşmuş olan arkadaşlarımın bile, bu önerge kabul edildikten sonra, bu yasaya olumlu oy vermeleri gerektiğini düşünüyorum, öyle yapacaklarına inanmak istiyorum.

Bu duygularla, hepinizi saygıyla selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (CHP ve AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Topuz.

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan, Sayın Topuz, ifadesinde, konuşmasında, Grubumuz adına konuşan konuşmacıların da fikirlerini dile getirerek, Anavatan Grubuna hakaret dolu sözler söylemiştir.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Hayır, hayır; ne alakası var?!

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - "Anavatan Grubunun zavallı hali" şeklinde ... Zabıtlarda vardır.Partimize sataşmada bulunduğundan, söz talep ediyorum.

BAŞKAN - İnceleyip, bakacağım efendim.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Ne demek inceleyeceğim Sayın Başkan?! Duymadınız mı?!

BAŞKAN - Şu halinize bakın ki…

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Siz halinize bir bakın.

BAŞKAN- Millet sizi görüyor ki, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına, Grup Başkanvekili olarak, tavrınızla, hakaret ediyorsunuz.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sizin tavrınız ne?

BAŞKAN - Lütfen…

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Lütfen… Duydunuz kelimeleri; "tutanakları inceleyeceğim" diyorsunuz.…

BAŞKAN - Buyurun efendim, ben değerlendireceğim.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Duydunuz; duyamıyorsanız yapmayın!

BAŞKAN - Bu hak benim, ben değerlendireceğim. Tarafsızım.

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan, başka partilere aynı durumda farklı davranıyorsunuz. Çifte standart uyguluyorsunuz burada.

BAŞKAN - Efendim, şimdi, şahısları adına söz isteği var.

Manisa Milletvekili Sayın İsmail Bilen; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

İSMAİL BİLEN (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Atatürk Orman Çiftçiliğiyle alakalı kanun teklifi üzerinde söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, hepimiz bu dönem içerisinde yerelleşmeyi savunduk. Ben, şimdi, daha önce ve dün konuşan arkadaşlara şu suali tevcih etmek istiyorum: Dünyanın hangi medenî ülkesinde devlet veya bir bakanlık böyle bir çiftlik işletir veya hayvanat bahçesi işletir?! Böyle bir emsali, böyle bir örneği var mıdır?! Bunu, genellikle ya özel tüzelkişilikler ya da belediyeler yapar.

Şimdi, belediyeye yetki devri söz konusu; belediyeye yapılan yetki devrini de, arkadaşlarımız, kamu yararını gerekçe göstererek eleştirmekteler.

Bakın, ben bir hukukçu olarak söylüyorum, değerli arkadaşlar, idare hukukunda "kamu yararı" diye bir hukukî terim vardır, bu hukukîdir, bunun, hiçbir idare hukuku kitabında, mevzuatında açıklanması veya tarifi de yapılmamıştır; bunu, değerli yargıçlar, değerli hukukçular, değerli bilim adamları, kamunun menfaatı söz konusu olduğunda, bihakkın uygularlar. Bu tariflerden yola çıkarak bu eleştirileri yapmak hukukî değildir. Öncelikle bunu belirtmek istiyorum.

"52 000 dekar arazinin bugün 33 000 dekarı elde kalmıştır" deniyor. Peki, bu idare güzeldiyse, bu idareden memnunduysak niye 20 000 dekarı     -dünkü tarif de çok yadırganacak bir tariftir "yağmalanmıştır" ifadesi kullanılmıştır burada- eğer bir yağma varsa bu, 20 000 dekarı kimler yağmalamıştır, hangi dönemlerde olmuştur, hangi idare altında olmuştur; bir de bunlara bakmak lazım.

A. İSMET ÇANAKCI(Ankara) -1950 yılından beri geliyor.

İSMAİL BİLEN (Devamla) - Şimdi böyle bir yağmanın önüne geçilmek için böyle bir yetki devri istenmiştir. Ankara Büyükşehir Belediyesine bu yetki verilirken... Sonra Yüce Atatürk'ün de bize emaneti sadece Ankaralılara tahsis edilsin anlamında da değildir, Yüce Türk Milletine armağan edilmiştir ve bu Türk Milletinin tamamının da istifadesine sunulması arzulanmıştır.

Bugünkü gelinen durumdan memnun isek bu haliyle devam etsin. Bir üç beş sene veya on sene içerisinde bir 20 000 dekar daha başka yerlere tahsis edilsin deniyor ise, takdir sizindir.

Ancak, ne Cumhuriyet Halk Partisi Grubunda ne de AK Parti Grubunda böyle bir emare, böyle bir işaret görülmemiştir. Buranın, halkın yararına yeniden düzenlenmesi adına ve kamu yararı da gözetilmek kaydıyla Ankara Büyükşehir Belediyesine tahsisi kanaatimce olumludur.

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Vasiyet doğrultusunda kullanılmalı.

İSMAİL BİLEN (Devamla) - Kaldı ki, vatandaşlarla olan ihtilafı da giderilecektir ve yeniden eğer, amacı dışında bir tahsiside söz konusu ise, bunun da geri dönüşümünün sağlanması yönünde böyle bir kanun teklifi verilmiştir. İnanıyorum ki, ileriki aşamalarda da söz talebim olacaktır. Yüce Heyetinizin de fazla vaktini almak istemiyorum. Ancak, bir şeye daha değinmek istiyorum.

Biliyorum ki, Anavatanın kurucusu rahmetli Özal, yerelleşmekten yana idi. Bugünkü Anavatan İktidarının tavrını yadırgadığımı, geçmişle çelişki içerisinde olduğunu görüyorum.

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sen anlamıyorsun ki konuşulanları, önce konuşulanları anla! Anavatanın konuştuklarını anlamamışsın.

İSMAİL BİLEN (Devamla) - Anavatan Partisi yerelleşmeyi savunmalıydı. Bugün bir tezat içerisindedir, bir çelişki içerisindedir; bunu da kamuoyunun bilgilerine arz ediyorum. 

MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Memleketi satın, biz de size yardımcı olalım!

İSMAİL BİLEN (Devamla) - Ve yine bir karıştırılan bir hususu da bilgilerinize sunarak huzurunuzdan ayrılmak istiyorum. Belediyeler de, arkadaşlar, kamu yararına çalışan kurumlardır ve bu belediyeler de Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına, idare hukukuna, kanunlarına uygun kurulmuş müesseselerdir.

Halkın oylarıyla bugün AK Partili bir Belediye Başkanı belki orayı idare ediyor; ama, yarın belki bir başka partili belediye başkanı da idare edecektir. Böyle bir şeye karşı çıkmayı da bu açıdan mahzurlu ve çelişkili buluyorum.

Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

A. İSMET ÇANAKCI (Ankara) - Belediyenin sattığı yeri ne yapacaksınız, SET Betona sattığı yeri?!

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bilen.

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan, Hatip konuşmasında Anavatan Partisinin görüşlerini çarptırarak yanlış ifade etmiştir; 69 uncu maddeye göre söz istiyorum. (AK Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Ankara Milletvekili Sayın Salih Kapusuz; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Bu ikinci söz istemem; siz vermemeye devam edin Sayın Başkan söz hakkımızı.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teklif sahibi, Ankara milletvekilleri adına ve Ankaralılar adına, bendeniz tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilmiştir. Getirmiş olduğumuz düzenleme çok açık ve nettir; kıyametler koparmaya, olayı olduğundan farklı zeminlere taşımaya, bu yönde gayret sarf etmeye hiç gerek yok.

Biliyorsunuz, bu arazi Türk Milletine Atatürk'ün hediyesidir.

A. İSMET ÇANAKCI (Ankara) - Kendi parasıyla aldı.

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - O günün şartlarında, eğlence yerleri, ıslah edilmesi gerekli olan araziler, hayvanat bahçesi gibi toplumun öncüsü olarak birtakım uygulamalar yapmak ve bunu da Ankaralılara, Türk Milletine hediye etmek için orta yere konulmuş bir sonuç var.

Şimdi, değerli arkadaşlar, Türk Milleti adına burayı kim yönetiyor: Tarım Bakanlığı, Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü, bir de özelliği sebebiyle, yani, doğal SİT alanı olması hasebiyle de Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu; bunların inisiyatifi ve koruması altındadır.

Şimdi, ben, arkadaşlarıma bir hatırlatma yapmak istiyorum: Geçmiş dönemlerde yapılmış her karış arazinin tahsisi Türkiye Büyük Millet Meclisinden çıkan neyle olmuş kanunla olmuş. Yani, bugüne kadar, üzerinde işgal dediğiniz araziler dahil olmak üzere, yapılan her türlü yapılar neyle, Türkiye Büyük Millet Meclisinden çıkan kanunla olmuş. Dolayısıyla, bunun dışında bir uygulamayla mahkemeler karşılaşırsa, kanun var mı; yok. O zaman, iptal diye hepsini geri çeviriyor.

Bu vesileyle bir hatırlatma daha yapmak istiyorum: Bakınız, Melih Gökçek üçüncü dönem belediye başkanlığı yapıyor. Bu döneme ait, Atatürk Orman Çiftliğinden bir karış arazi tahsisi yapılmamıştır.

A. İSMET ÇANAKCI (Ankara) - Yapıldı efendim.

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Değil efendim.

Değerli arkadaşlar, bakınız, ben, üzerinde çalışmış ve sorumluluk taşıyan bir arkadaşınız olarak söylüyorum: Geçmiş dönemlerde tahsis edilmiş araziler Ankara Büyükşehir Belediyesine ait var mı, var. Yapılmış yerler var mı, var. Ama, dönem itibariyle, son üç dönemdir Ankara Büyükşehre tevdi edilmiş hiçbir arazi söz konusu değil.

Peki, bu yasayla istenilen ne -ki, değerli arkadaşımız biraz önce konuşmasında bir şey daha söyledi; vatandaşlar ve özellikle milletvekillerimizin bir kez daha doğruyu bilmeleri adına söylemek istiyorum- bugün, Atatürk Orman Çiftliği arazisi şayet Büyükşehre verilirse ne olacakmış; paralı olacakmış!

Bakın arkadaşlar, ne Mogan ne Harikalar Diyarı ne de Mavi Göle giriş paralı değildir. Bu arkadaşımız, Ankaralı olmadığı için, belki Ankara'yı bilmiyor, yanlış bilgi vermişler.

MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Siz Ankaralı mısınız?

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Dolayısıyla, sadece ve sadece Ankara Büyükşehre ait halka açık her yer…

MUHARREM DOĞAN (Mardin) -  Siz Ankaralı mısınız? Biz, Türkiyeliyiz.

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - … otoparkın dışında, ücretsizdir ve halka da açıktır.

MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Siz Ankaralı mısınız Sayın Kapusuz, onu söyleyin.

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Durum böyleyken, bu yanlış bilgilerle hiç kimse bir yere varamaz.

MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Sayın Kapusuz onu söyleyin; siz Ankaralı mısınız?

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Ben Ankara Milletvekiliyim beyefendi, rahatsızlığın mı var? Rahatsızlığın mı var senin?

MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Siz, her şeyden önce Türkiye Milletvekilisiniz.

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Ne dokundu? Ne dokundu?

MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Sana ne dokundu? İşine bak!

BAŞKAN - Sayın Kapusuz, siz genele hitap edin.

Buyurun.

Sayın Doğan, müdahale etmeyin.

MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Cevap veriyorum Sayın Başkan, müdahale değil bu.

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Bir karış mülkiyet devri olmayacak değerli arkadaşlar ve yine bu teklifle, bir karış mülkiyet devredilmediği gibi, topraklardan da azalma olmayacak.

Peki, o halde, bu teklif ne getiriyor: Evet, biz Ankara milletvekilleri Ankaralıların içinde yaşıyoruz. Ankara'nın göbeğinde ve çokparçalı hale gelmiş Atatürk Orman Çiftliğine ait araziler şehrin planlanmasında sıkıntı meydana getiriyor. Mesela, Batıkent bölgemizde, bir ölçüm hatasıyla, kooperatif olarak yapılan bir yerde kayma olmuş, vatandaşın arazisi çiftliğe kalmış, çiftliğin arazisi vatandaşa geçmiş. Şimdi, böyle olunca, mahkeme, haklı olarak bir karar vermiş; bunların yıkılması kararı. Bu düzeltilmeli mi; elbette düzeltilmeli. Oradaki arazi çiftliğin olmalı, o vatandaşların evleri de yıkılmamalı.

Şimdi, şuradan hepiniz kullanıyorsunuz. Çiftliğin ortasında hemzemin geçidi yapılacak. Yapılacak bu geçit gerçekten bu çağa yakışmıyor. Alttan geçit yapmak, trafiği işletmek varken, demiryolu gelirken oradaki hareket nedeniyle trafik kapanıyor, her taraf da tıkanıyor.

A. İSMET ÇANAKCI (Ankara) - Demiryollarının 4 tane hattı var orada.

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Böyle olduğu için, oraya bir hemzemin geçit yapılması konusunda ihale yapıldı, yapılan ihale iptal edildi. Neden; kanun çıkmadı diye.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Sayın Başkan, toparlıyorum.

Batıkent metrosu yapılacak, evet, geçiş için müsaade olmadığı için yapılamıyor.

Zırhlı Birlikler başta olmak üzere, yol genişletmesi yapılması gerekiyor, burada da yapılamıyor.

Bu ve benzeri zarurî ihtiyaçlardan dolayı, iyi niyetle getirilmiş bir metindir. Burada, yol, meydan ve benzeri ihtiyaçların dışında -biraz önce Ali Bey de ifade ettiler- hiç başka bir amaç için kullanılması söz konusu değil. Biz, Parlamento olarak, başta da şahsım olarak ve AK Parti Grubu olarak, oraların hiçbir şekilde yapılaşmasını asla istemeyiz ve karşıyız. Ya?.. Toplumun ihtiyacı, kamunun ihtiyaçlarının da karşılanması bir zarurettir. Yapılmak istenen bundan ibarettir.

Bunun dışındaki takdimleri sizlerin takdirlerine bırakıyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kapusuz.

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan, incelenmedi mi henüz tutanaklar?

BAŞKAN - Zabıtları istedim, geliyor. Hem Sayın Topuz'un hem de Amber'in zabıtlarını istedim.

Şimdi, soru-cevap kısmına geçiyorum.

5 dakika soru, 5 dakika cevap...

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - 5 dakika mı, 15 dakika mı?

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Yazılı cevap veriyor sayın bakanlar, soru süresini uzatabilirsiniz.

BAŞKAN - Efendim, geneli üzerinde 10 dakika, maddeler üzerinde 5 dakika soru, 5 dakika cevap; İçtüzük öyle.

MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Bu geneli üzerinde.

BAŞKAN - Sayın Doğan; buyurun.

MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın Bakanıma soru sormak istiyorum.

Teklif yasalaşırsa, 1937 yılında, Atatürk tarafından, Türk Milletine hediye edilen Atatürk Orman Çiftliği kuruluş amacı ve felsefesini dışlayarak, Ankara Büyükşehir Belediyesinin kullanımına açılacak ve böylece yeni bir rant alanına dönüşecektir.

Soru bir: Yasa teklifinde, çiftlik arazisi üzerinde sürmekte olan hukukî sorunların giderilmesi gerekçe olarak gösterilmiştir. Ne gibi hukukî sorun var, kim veya kimlerle sorunu var; açıklar mısınız?

Soru iki: Atatürk, kurmuş olduğu çiftlikleri onüç yıl bizzat işlettikten sonra, 1937 tarihinde yazmış olduğu vasiyet mektubuyla ulusuna emanet etmiştir. Vasiyetnamesinde "Atatürk Orman Çiftliğinde tarım ve tarım ekonomisi alanında bilim ve teknik doğrultusunda uygulamalı tarım gerçekleştirilecek, verimli üretim yolları araştırılacak ve üretilecektir" diyor. Atatürk'ün vasiyet mektubunu delerek ve hiçe sayarak böyle bir düzenleme yapmak, Atatürk ilkelerini hiçe saymak anlamına gelmiyor mu Sayın Bakanım?

Ben, diğer milletvekili arkadaşlarımın haklarına tecavüz etmemek için, diğer sorularımı bir daha soracağım.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Doğan.

Sayın Sarıbaş.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, bildiğiniz gibi, Atatürk Orman Çiftliği, Atatürk'ün, sadece bizlere değil, gelecek nesillere de miras bıraktığı önemli bir alandır. Yine, bilindiği gibi, bu çiftlik, Bakanlığınıza bağlı müdürlük tarafından işletilmektedir:

1. Çeşitli basın yayın organlarında çiftliğin işgale uğradığı, fuzuli şagillerin bulunduğu yer almaktadır. Böyle fuzuli şagillerin işgal ettikleri kaç metrekare birim alan vardır? Bunlar nerelerdedir? Bu işgalleri defetmenin hukukî yolları denenmiş midir?

2. Çiftliği gezdiğinizde, büyük bölümünün ağaçsız olduğu gözlenmektedir. Bunları ağaçlandırarak halkın mesire alanları olarak faydalanmasını sağlamak Bakanlığınızca mümkün olmamakta mıdır?

3. Bir AK Parti milletvekilinin yakınının Jokey Kulübünün kullandığı alanı iş merkezi yapmak istediği, olumsuz mütalaa veren hukuk müşavirinin sırf bu sebepten görevden alındığı doğru mudur? Doğru değilse, Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Hukuk Müşaviri neden görevden alınmıştır?

4. Burada, bu önergeyle belediyeye imar yapma yetkisi verdiğimize göre, düzenleme ortaklık payı, yani DOP payı belediyeye verilecek midir?

5. Hayvanat bahçesi denilen yer kaç metrekare alandan ibaret olacaktır? Çiftliğin tamamını hayvanat bahçesi olarak tanzim edip tahsis yaptırmak, yani kuş kafesini kuzeyine, deve barınağını güneyine koyarak tamamını hayvanat bahçesi yapmak mümkün olacak mıdır ve bunlar kaç işletmeden ibaret olacaktır? Çünkü, hayvanat bahçesi içerisinde işletmeden bahsediliyor, kiraya verileceğinden bahsediliyor. Kaç adet olacaktır, sayıları belli midir?

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Sarıbaş.

Buyurun Sayın Tüysüz.

TURAN TÜYSÜZ (Şanlıurfa) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sizin aracılığınızla Sayın Bakana bir soru sormak istiyorum.

Görüldüğü gibi, Cumhuriyet Halk Partisi ile AK Parti, bu konuda, bu kanun teklifi üzerinde anlaşmışlardır. Dünyada da bu tür projeler vardır, en önemli projelerden bir tanesi New York City'deki Central Parktır. Bu Central Park devletten istendiği zaman, yani belediye, bunu istediği zaman, devlet şöyle bir öneri getirmişti kendisine. Acaba bir master planı yapmış mıdır Ankara Belediyesi veya bu master planından… Sayın Ali Topuz'un da dediği gibi "biz bunu değiştirerek kabul ettik." Doğrudur, biz de buna katılıyoruz gerçekten; ama, bu değişiklik yapılmadan önce bir master planı çerçevesinde önce insanlara sunulsaydı ondan sonra bu yasa getirilmiş olsaydı daha uygun olmaz mıydı veya böyle bir proje var mıdır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tüysüz.

Sayın Balandı, buyurun.

REYHAN BALANDI (Afyonkarahisar) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, yasa tasarısının gerekçesinde, sadece Ankara'ya değil, tüm Türkiye'ye Atatürk'ten miras kalan Atatürk Orman Çiftliği arazisinin iyi yönetilmediğinin tespit edildiği belirtilmiştir. Hükümet, göreve geldiği günden itibaren, Tarım Bakanlığı, Atatürk Orman Çiftliğinin iyi yönetilmesiyle ilgili ne yapmıştır? Bugüne kadar iyi yönetilmemiş olması Tarım Bakanlığının bir eksikliği değil midir?

İkinci sorum: Belli bir süre sonra, bu yasa tasarısı geçtikten sonra, geçerse, belli bir süre sonra, yıllar sonra Atatürk Orman Çiftliğinde milletin vicdanını ve manevî değerlerini rahatsız eden birtakım yapılaşmalar meydana gelirse, o günkü Tarım Bakanı olarak, bu yasanın geçmesine sebep olduğunuz için pişmanlık duyacak mısınız?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Balandı.

Sayın Özdoğan.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkanım, aracılığınızla, Sayın Hükümete şu sualleri yönlendirmek istiyorum:

5659 sayılı Kanun, arazi takasına imkân tanımadığı için, ek maddede bu düzenlemenin getirilmesi istenmektedir. Mevcut sorunların giderilmesi için, takas, uygulanabilir bir yöntem olarak görülüyorsa, buna özel kanun çıkarmak suretiyle, açıkça belirtilecek araziler için takas uygulamasının yapılması imkân dahilindedir; ancak, bunu yapmak yerine, teklifte belirtildiği şekliyle, tüm Çiftlik arazisi için bu yetkinin tanınması, gerçek niyetin arazi rantı olduğunu açıkça ortaya koymakta mıdır? Birinci sorum bu.

İkinci sorum: Belediyenin hizmet alanı içine giren yol, meydan, altgeçit, üstgeçit, yeraltı tünelleri, park, ağaçlandırma, spor, hayvanat bahçesi, kültür alanı gibi yerlerin belediyeye verilmesi kanun kapsamında bulunduğu halde, geri kalan alanların da talep edilmesi Ankara Büyükşehir Belediyesinin gerçek niyetini açıkça ortaya koymakta mıdır?

Üçüncü sorum…

BAŞKAN - Efendim, süreniz bitti; çok kısa.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Hemen bunu da sorayım; teşekkür ederim.

Atatürk Orman Çiftliği arazisinin yüzde 5'inde kapalı tesis yapımı, yine üçüncü fıkrada "yukarıdaki amaçların gerçekleşmesi için yapılacak kapalı tesislerin taban alanı, Atatürk Orman Çiftliği arazisinin yüzde 5'ini geçemez" denilmektedir. Taban alanı yüzde 5 ifadesinin anlamı, 33 393 dekar Atatürk Orman Çiftliği arazisinin 1 670 dekarının yapılaşmaya açılması demektir. Ankara gibi bir metropolde, kent ortasındaki 1 670 dekar arazi üzerinde, kaç kat yükseleceği belli olmayan bir yapılaşmanın, doğuracağı rant yanında, Atatürk Orman Çiftliği arazisi için neden olacağı kirlilik ve kullanım sorunlarını öngörmek zor değildir. Ayrıca, tahsis edilen arazinin yüzde 5'inin değil de, bütün Atatürk Orman Çiftliği arazisinin yüzde 5'inin ölçü alınması, bir kez daha, örtülmeye çalışılan niyeti ele vermekte midir?

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özdoğan.

Sayın milletvekilleri, süremizi bir hayli aştık.

Şimdi, cevap süresi başlıyor.

Sayın Bakan, buyurun.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Doğan'ın, Sayın Sarıbaş'ın, Sayın Tüysüz'ün, Sayın Balandı'nın ve Sayın Özdoğan'ın, çok kapsamlı cevap gerektiren soruları dikkatle dinlendi ve not alındı. Kendilerine, yazılı olarak cevap verilecektir.

Yalnız, Sayın Balandı'nın, hemen cevaplayabileceğim bir husustaki sorusu var; o da, genel gerekçede, Atatürk Orman Çiftliğinin iyi yönetilmediği hususunun yer aldığı vurgusunu yaptı; bu da doğru değildir. Genel gerekçeyi okursa, bunun böyle olmadığını anlayacaktır.

Teşekkür ediyorum.

REYHAN BALANDI (Afyonkarahisar) - Plan ve Bütçe Komisyonu raporundan bahsediyorum; havadan konuşmuyoruz.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Bakan, tamam mı efendim.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım, tamam.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Süremiz var; Sayın Değerli, buyurun.

İSMAİL DEĞERLİ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Grubumuzun aldığı karara saygılıyım; ancak, Sayın Gökçek, 1994 yılından bugüne kadar Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı. Çiftlikle ilgili olarak, nerede bir çöp varsa onları gösterdi, Çiftliği bu çöplükten kurtaracağım dedi. Yalnız, Mamak çöplüğü yıllardan beridir Ankara'nın göbeğinde; müteaddit defalar söz vermesine rağmen, Mamak çöplüğü olduğu yerde duruyor. Ben, Sayın Gökçek'in, çıkarılmış olan iyi niyetli yasadan faydalanarak -Ankara'da pergel yasası az geldi- bana öyle geliyor ki, Çiftlik de amacı dışında kullanılacaktır. İnşallah, bu amaç dışında kullanılmaz. Öyle zannediyorum ki, büyük rant kapısı yaratılmış olacaktır burada.

Saygılarımı sunuyorum.

Sayın Bakan inşallah buna da engel olacaktır. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Değerli.

Sayın Kandoğan, kısa bir süremiz var, lütfen…

Buyurun.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Hem kanun teklifinde hem de getirilen değişiklik önergesinde, Hayvanat Bahçesi içerisindeki tesislerin Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığınca üçüncü şahıslara kiraya verileceği ısrarla getirilmek isteniyor. Ben buradan şunu merak ediyorum: Bu tesislerden çok büyük bir rant mı elde edilecektir, buralarda çok büyük paralar mı dönecektir ki, ısrarla, Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından kiraya verilmesi istenmektedir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kandoğan.

Sayın Bakan, cevap vermek istiyor musunuz efendim?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Yazılı cevap verilecek Sayın Başkan.

BAŞKAN - Yazılı cevap vereceksiniz; teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki görüşmeler tamamlandı.

Madde üzerinde 4 adet önerge vardır.

Önergeleri, önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1200 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci madde içinde yer alan ek madde 1 maddesinin ikinci fıkrasının metinden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

                       

Prof. Dr. Ömer Abuşoğlu

Turan Tüysüz

 

 

Gaziantep

Şanlıurfa

 

Muharrem Doğan

Züheyir Amber

 

Mardin

Hatay

 

İbrahim Özdoğan

Dr. Muzaffer Kurtulmuşoğlu

 

Erzurum

Ankara

 

Prof. Dr. Dursun Akdemir

Hüseyin Özcan

 

Iğdır

Mersin

BAŞKAN - Üçüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1200 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci madde içinde yer alan ek madde 1 maddesinin üçüncü fıkrasının metinden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

                       

Prof. Dr. Ömer Abuşoğlu

Turan Tüysüz

 

 

Gaziantep

Şanlıurfa

 

Muharrem Doğan

Züheyir Amber

 

Mardin

Hatay

 

İbrahim Özdoğan

Dr. Muzaffer Kurtulmuşoğlu

 

Erzurum

Ankara

 

Prof. Dr. Dursun Akdemir

Hüseyin Özcan

 

Iğdır

Mersin

BAŞKAN - Dördüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1200 sıra sayılı kanun teklifinin 1 inci maddesiyle eklenen ek madde 1'in aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                       

Salih Kapusuz

Faruk Koca

 

 

 

Ankara

Ankara

 

 

Mustafa Tuna

 İbrahim Hakkı Birlik

 

 

Ankara

Şırnak

 

 

 

Mehmet Çiçek

 

 

 

      Yozgat

 

Ek Madde 1- 24/3/1950 tarihli ve 5659 sayılı Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanunu hükümleri uyarınca, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte Atatürk Orman Çiftliği dahilinde bulunan arazilerle ilgili olarak Tarım ve Köyişleri Bakanlığının uygun görüşü ile Ankara Büyükşehir Belediyesi ilgili mer'i mevzuat uyarınca öncelikle üst ölçekli plan ve koruma amaçlı imar planı ve bunlara uygun her türlü imar planlarını yapmaya ve yaptırmaya yetkilidir. Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar üçüncü şahıslarla Atatürk Orman Çiftliği arasındaki hukuki ihtilafların çözümü için imar planlarının uygulanmasında sınırları dolayısıyla müstakil ada ve parsel yapılamayan Atatürk Orman Çiftliğine ait araziler, imar uygulamalarında bütünlük sağlanması açısından mülkiyet hakkını azaltmamak ve herhangi bir değer kaybına sebebiyet vermemek kaydıyla, hukuki ihtilafların olduğu plan bölgesindeki ada ve parsellerde toplanabilir.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığının uygun görüşü ile, imar planlarına uygun olmak şartı ile, yol, meydan, alt geçit, üst geçit ve raylı toplu taşım araçları, yer altı tünelleri ve yer altı hizmetleri için gerekli arazi ile dere ıslahı yapılması planlanan araziler üzerinde, kamu yararı ve hizmetin gerekleri dikkate alınmak suretiyle bedelsiz olarak Ankara Büyükşehir Belediyesi lehine intifa hakkı tesis edilir.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığının uygun görüşü ile Atatürk Orman Çiftliği arazilerinin onaylı imar planlarında görülen hayvanat bahçesi 10 yılı aşmamak üzere herhangi bir şekilde Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ve Atatürk Orman Çiftliği tüzel kişiliğine bir külfet ve yükümlülük getirmemesi kaydı ile Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü ile Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı arasında yapılacak bir protokolle Ankara Büyükşehir Belediyesi lehine intifa hakkı tesis edilebilir. Tarım ve Köyişleri Bakanlığının uygun görüşü üzerine Hayvanat bahçesi içerisindeki işletmeler tahsis amacına uygun olarak Büyükşehir Belediyesi tarafından üçüncü şahıslara kiraya verilebilir.

Büyükşehir Belediyesine tahsis edilen araziler, Büyükşehir Belediyesince hiçbir şekilde maddede belirtilen amaçlar dışında kullanılamaz. Yukarıdaki fıkralarda belirtilen amaca aykırı kullanımlara teşebbüsün ve/veya kullanımın tespiti halinde bu arazilerin intifa ve/veya işletme hakkı Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğüne derhal iade edilir.

Atatürk Orman Çiftliği arazileri üzerinde konut, ticaret ve sanayi amaçlı yapılaşma yapılamaz.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, en aykırı bu önerge olduğu için, bu önergeden başlıyorum işleme almaya.

Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İMDAT SÜTLÜOĞLU (Rize) - Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN - Uygun görüş...

Hükümet önergeye katılıyor mu?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi mi okutalım efendim?

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Maddenin daha iyi anlaşılıp uygulanması için bu değişiklik yapılmıştır.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri…

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Komisyonun uygun görüş belirttiği, Hükümetin katıldığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum ve karar yetersayısı arayacağım.

Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir ve karar yetersayısı vardır.

Sayın milletvekilleri, kabul edilen bu önerge, teklifin 1 inci maddesiyle eklenen ek madde 1'i tümüyle yeniden düzenlediğinden, madde üzerinde değişiklik öngören diğer 3 önergeyi işlemden kaldırıyorum.

Şimdi, maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan, yani, 2 saat geçtikten sonra, konunun önemi kaybolduktan sonra, konuşmuşum, konuşma hakkı elde etmişim ne anlamı var?!

BAŞKAN - Madde üzerinde, İstanbul Milletvekili Sayın Ali Topuz?..

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Hayır, konuşmayacağım.

BAŞKAN - Anavatan Partisi Grubu adına, Erzurum Milletvekili Sayın İbrahim Özdoğan; buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 1200 sıra sayılı, Ankara Milletvekili Salih Kapusuz'un, Atatürk Orman Çiftçliği Müdürlüğü Kuruluş Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Atatürk Orman Çiftliğinin kuruluş amacı, Ankara'nın çevresini ağaçlandırmak, araziyi ıslah etmek ve düzenlemek; halkın gezeceği, eğleneceği ve dinleneceği yerler yapmak; çiftçimizin ürettiği malları satın alarak, sağlıklı, temiz ve ucuz mamul ve yarı mamul gıda maddeleri üretmek ve pazarlamaktır. Bu amaçlar, aynı zamanda, Büyük Atatürk'ün, Çiftlik arazisini Hazineye bağışlamasıyla ilgili yazdığı 23.06.1937 tarihli yazıda da yer almaktadır; yani, 5659 sayılı kanunî düzenleme yapılırken, Büyük Önderin bu vasiyetine de harfiyen uyulmuş ve Atatürk Orman Çiftliğinin kuruluşu ve amaçları belirlenmiştir. 5659 sayılı Atatürk Orman Çiftliği Kuruluş Kanununun 9 uncu maddesinde de belirtildiği gibi "çiftliğin bütün malları devlet malı hükmündedir. Bu mallar aleyhinde suç işleyenler, devlet malları aleyhinde suç işlemiş gibi cezalandırılır" hükmüne yer verilmiştir.

Yine, kuruluş kanununun 10 uncu maddesinde yer aldığı gibi "Atatürk Orman Çiftliğinin kanun çıktığı tarihteki sınırları içerisinde bulunan gayrimenkullerin gerçek veya tüzelkişilere devri, temlik ve kamulaştırılması özel bir kanunla izin alınmasına bağlıdır" hükmüne yer verilmiştir. Yani, canı isteyen veya Büyük Atatürk'ün mirasının idrakinde olmayan birisi, kafasına göre buraları satamaz veya kiraya veremez; iddia edildiği gibi, talan da edilemez.

Çiftlik arazisini satmak veya kiraya verebilmek için özel kanun çıkarılması gerekir. Bunun aksine, Atatürk Orman Çiftliğini talan etmek isteyenler, bedelini çok ağır öderler. Bugüne kadar da böyle yapılmıştır. 1950 yılından 1983 yılına kadar çıkarılan değişik kanunlarla, kuruluş kanununa uygun olarak satışı yapılan yerler, hep ifade ettiğim gibi, özel kanunlarla yapılmıştır.

Atatürk'ün hazineye bıraktığı çiftliklerin toplam alanı 150 000 dekardır. Bunlar, Atatürk Orman Çiftliği haricindeki çiftlikleri de içermektedir. Atatürk Orman Çiftliği 102 000 dekardır. Atatürk Orman Çiftliği arazileri ile kültür merkezi yapımına ayrılacak alanın ayrı düşünülmesi gerektiğini ve Atatürk Orman Çiftliği arazilerinin SİT alanı ilan edildiğini ifade ettik. Sayın Cumhurbaşkanımız da görüşümüzü paylaşarak, Atatürk Orman Çiftliğine ait arazilerin ağaçlandırılması ve yeşilalan olarak muhafaza edilmesi yolundaki görüşümüzü benimsemiştir.

Bu kanun teklifi yasalaşırsa, bu teklifi, çok kuvvetle ümit ediyoruz ki, Sayın Cumhurbaşkanımız veto edecektir; tekrar yasalaşırsa, bu sefer, Anayasa Mahkemesine gideceğini kuvvetle ümit etmekteyiz. Bunun sonucunda Atatürk Orman Çiftliğine ait arazilerin master planda yeşil alan olarak işlenmesi ve böylece, başka bir şekilde kullanımının engellenmesi için gerekli çalışmaların başlatılması sağlanmıştır.

Şimdi, bu teklifin yasalaşması halinde, 1937 yılında Atatürk tarafından ulusa emanet edilen Atatürk Orman Çiftliği, kuruluş amacı ve felsefesinin tümüyle dışında olmak üzere, Ankara Büyükşehir Belediyesinin kullanımına açılacak ve böylece, yeni bir rant alanına dönüşecektir. Bunu, bedeli çok ağır olacak maceracı bir cesaret olarak nitelendiriyorum.

Yasa teklifinde, çiftlik arazisi üzerinde sürmekte olan hukukî sorunların giderilmesi ve kentsel altyapı yapımındaki zorluklar gibi yapay gerekçeler gösterilmekle birlikte, aşağıda açıklanacağı üzere, asıl amaç, öncelikle, on yıl için, ancak, aslında tümüyle Atatürk Orman Çiftliği arazisinin Büyükşehir Belediyesine devredilerek ortadan kaldırılmasıdır.

Bu plana karşı çıkmak tüm yurtseverlerin görevidir. Karşı çıkmanın gerekçelerini ortaya koymak ve ilgili kurum ve kuruluşlarla ortak çalışma zemini üretmek amacıyla hazırlanan rapor kapsamında Atatürk Orman Çiftliğinin kuruluşundan bugüne kadar geçirdiği değişim incelenmekte, Atatürk'ün vasiyeti ortaya konulmakta, 5659'u değiştirme girişimlerinin altında yatan niyetler sergilenmekte ve son olarak, vasiyet amacına uygun gelişim tasarımlarına ilişkin öneriler bulunmaktaydı.

Diğer taraftan, 27.11.1994 tarihinde çıkarılan 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamalarının Düzenlenmesine ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun çerçevesinde özelleştirilen ve Çiftlik arazisinde özel kanunlarla yer verilen Sümerbank, Tekel Genel Müdürlüğü ve Ziraî Donatım Kurumu gibi kuruluşların Çiftlikten almış olduğu bu araziler de özel şahısların eline geçmiştir. Böylece, Atatürk Orman Çiftliği arazileri içinde, yeni, özel mülkiyet adacıkları meydana gelmiştir. 2005 yılı sonu itibariyle çeşitli nedenlerle Çiftlik arazilerinde ortaya çıkan arazi kaybı toplamı 22 078 dekardır. Bu miktarın, Ulu Önderin vasiyetiyle Hazineye hediye etmiş olduğu toplam arazinin yüzde 42'sine eşit bulunması, sürecin vahametini olanca açıklığıyla ortaya koymaktadır.

Bugün, Ankara'nın doğu kesiminden başlayarak batı yönüne doğru uzanan bir dizi halindeki, Gençlik Parkı, eski Hipodrom, Atatürk Orman Çiftliği, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Hacettepe ve Bilkent Üniversitelerinden oluşan arazi topluluğu Başkentin havalandırma koridoru özelliğini taşımaktadır. Ancak, eski Hipodromun kaldırılarak bu alanın yapılaşmaya açılması, Atatürk Orman Çiftliği arazisinden satın alınarak yapılan toptancı hali, traktör ve çimento fabrikaları ile Toprak Mahsulleri Ofisi silosu, yeşil kuşağı zedeleyen olumsuz yapılaşmalardır. Bunun yanında, çıkarılan özel kanunlarla, bazı yapı kooperatiflerine mesken yapımı için 941 dekar arazi verilmesi, sürecin geldiği noktayı işaret etmesi bakımından önemlidir.

Özel kanunla yol geçişleri için verilen toplam arazi miktarı 1 070 dekardır. Ayrıca, mülkiyeti halen Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğüne ait olduğu halde Çiftlik arazisinden geçen yol ve kavşaklar da mevcuttur. Üstelik, Çiftlik yönetimi bu alanların Emlak Vergisini de ödemektedir.

5659 sayılı Yasanın açık hükmüne rağmen korunmanın sağlanmaması üzerine arazi kayıplarının önüne geçebilmek için yeni bir arayışa gidilmiş ve Atatürk Orman Çiftliği arazisinin doğal ve tarihî SİT alanı olması gündeme gelmiştir.

Bu kapsamda, Atatürk Orman Çiftliği 2. 6.1992 tarih ve 2436 sayılı kurul kararıyla doğal ve tarihî sit alanı ilan edilmiştir.

Günümüzde Atatürk Orman Çiftliği 10 413 dekar kuru ve sulu tarla tarımı yapılan, fidan ve süs bitkisi üretimi yapılan ve çayır, mera arazisi,   11 500 dekar orman ve park alanı, 6 881 dekar kiralanmış alan, 4 275 dekar taş ocağı, bataklık, yol, kanal, bina ve bu gibi, 320 dekar hayvanat bahçesi olmak üzere toplam 33 393 dekar araziye sahip bulunmaktadır.

Geçirilen talan ve engelleme sürecinin yanında, kaderiyle baş başa bırakılmasına rağmen, bugün bile Atatürk Orman Çiftliği, devlet bütçesinden hiçbir katkı almadan, kaynak ve imkânlarını rasyonel kullanarak yaşamını ve gelişimini sürdürmekte ve ekonomiye katmadeğer katarken, kamu yararı işlevini de sürdürmektedir. Bu bağlamda, Atatürk Orman Çiftliği, yılda 2 trilyon Türk Lirası düzeyinde bir yatırımı kendi öz kaynaklarıyla realize edebilmektedir.

İmar uygulamalarında bütünlük sağlanması gerekçesiyle, Atatürk Orman Çiftliğiyle taşınmaz ihtilafların çözümü için müstakil ada ve parsel uygulaması yapılması iddiasını ise şöyle değerlendirebiliriz...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Yasa teklifi, mevcut hukukî çekişmeleri çözüme kavuşturmak için Çiftliğe ait arazilerin aynı plan bölgesindeki ada ve parsellerde toplanması önerisini getirmektedir. Bu, yapay bir gerekçedir. Böyle bir düzenleme, madde teklifinin ileriki hükümlerinde de, devralacak kuruluş olarak tanımlanan Ankara Büyükşehir Belediyesine ve kanunu uygulayacak kişilere geniş yetkiler verecektir. Aynı plan bölgesindeki ada ve parsellerde toplanabilir yaklaşımı, plan bölgesinin genişliği kavramının net olarak bilinmemesi sebebiyle sıkıntılara yol açabilir.

Bu sebeple, imara tabi tutulması zorunlu görülen alanların imar uygulamalarının incelenip değerlendirilmesi yapılmalı, parsel bazında numaraları belirlenmeli, bu parsellerin İmar uygulamasındaki yeri tespit edilmelidir. Aksi takdirde, uygulayıcılar kanunu diledikleri gibi uygulama esnekliğine sahip bulunabilirler. Zaten, istenenin de bu olduğu meydandadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Özdoğan, süreniz doldu; süre verdim. Lütfen, son cümlenizi söyler misiniz.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bu tür çekişmelerin önlenmesi, meşruiyet temeli altında Atatürk Orman Çiftliğinin yok edilmesi amaçlanmaktadır. Oysa, tam tersine bir yaklaşımla, öncelikle Atatürk Orman Çiftliğinin koruma nâzım imar planının hazırlanması zorunluluğu görülmektedir.

Değerli arkadaşlar, diğer görüşlerimizi diğer maddelerde aktaracağız.

Hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özdoğan.

Sayın Abuşoğlu, Grubunuz adına Sayın Amber'in yaptığı konuşmadan sonra, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz alan Sayın Topuz'un yaptığı konuşmada, açıkça Partinizden ismen bahsetmek suretiyle hakarette bulunduğunu, bu nedenle İçtüzüğe göre söz talebinde bulundunuz.

Benim yapacağım iş, zabıtları getirtmek, incelemek, hakikaten, yapılan konuşmalarda eleştirinin ötesinde hakarete varan bir üslubun olup olmadığına bakmak ve İçtüzüğün belirli maddelerine göre, varsa böyle bir  durum, elbette ki, hem milletvekilinin hem grubun hakkını teslim etmek benim görevim.

Şimdi, her iki konuşmayı da getirttim. Bu çerçevede, Sayın Amber, konuşmasında, sivil toplum örgütlerinin bu yasaya karşı gösterdikleri tepkiye, Cumhuriyet Halk Partisinin, bayraklarıyla, kadın kollarıyla, milletvekilleriyle katıldığını ifade ettikten sonra "destekleyen CHP gösterisi gibi bir görüntü sergilemiştir. Şimdi, soruyorum -CHP'ye soruyor- ne oldu da, bir anda, Atatürk Orman Çiftliğinin devredilmemesi yönündeki bu desteğinizi geri çektiniz? Kapalı kapılar ardında yapmış olduğunuz pazarlıklar için sivil toplum kuruluşlarımızı kullanmanız yakışık alıyor mu? Yapmış olduğunuz bu pazarlık sonucu, bu sivil toplum kuruluşlarımızın ve Anavatan Partisinin karşı çıktığı hangi olumsuzluğu düzelttiniz..." Ve devam ediyor…

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan, Sayın Topuz'un ifadesine gelelim.

BAŞKAN - Ondan sonra, Sayın Topuz kürsüye geldikten sonra, ibret verici bir konuşma yapıldığını, işin aslının böyle olmadığını ve elindeki önergeyi izah ederek diyor ki…

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Okuyun Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Okuyorum; çizdim altını: "Her iki partilinizin konuşmasını yan yana getirirseniz, bir partinin ne kadar zavallı bir duruma düştüğünü çok açık olarak görürsünüz."

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan, burada, sizce  konuşma hakkı, söz hakkı düşmüyor mu?

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bu iki konuşma da, karşılıklı yapılan konuşmaların tenkiti ve birbirine uymadığı noktasında. Ancak, bu kürsü milletvekilinin kürsüsü. Sayın Abuşoğlu, ben, şahsen, Sayın Topuz'un konuşmasını, yapılan konuşmadaki yanlışlıklar çerçevesinde bir tenkit olarak görüyorum; ancak, Partiniz adına yapacağınız bir açıklama varsa, size, 69'a göre söz vereceğim.

Buyurun; yalnız, bir sataşmaya meydan vermeyin. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

REYHAN BALANDI (Afyonkarahisar) - Başkanım, yorum yapıyorsunuz. Olamaz böyle bir şey. Cumhuriyet Halk Partisi adına konuşuyorsunuz.

VI.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Gaziantep Milletvekili Ömer Abuşoğlu'nun, İstanbul Milletvekili Ali Topuz'un, konuşmasında, Partisine sataşması nedeniyle konuşması

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerçekten, bugün ve dün de Sayın Başkanın Genel Kurulu yönetme tarzı konusunda ilkönce serzenişimi dile getirerek sözüme başlamak istiyorum. Hepinizi saygılarla selamlıyorum.

Dün de aynı şekilde Partime sataşma olduğu yolunda söz istemiştim. Sayın Başkanın cevabı "tutanakları getirttirip inceleteceğim" şeklinde oldu. Daha sonra, Sayın Kapusuz, aynı çerçevede Sayın Başkandan söz talep etti ve Sayın Kapusuz'un bu talebine "tutanakları getirtip incelettireceğim" demeden, doğrudan doğruya söz verdi.

Bugün, Sayın Topuz'un konuşmasını, tüm gruplar, tüm milletvekilleri dinlediler. Bu konuşma, herhangi bir partinin görüşünü tenkitten daha ziyade hakaret içeren, hakaret maksatlı bir tarzdı. O bakımdan, ben de Partime sataşma yapıldığı gerekçesiyle söz istedim; Sayın Başkan da, Genel Kurulu takip etmesi gerekirken, herhalde Genel Kurulu takip etmediği dolayısıyla, ancak tutanakları getirttikten sonra -bu sözün sarf edildiği anda duymamıştır veya duysa bile genel tarzı Anavatan Partisi sözcülerine, Anavatan Partisi taleplerine zamanında cevap vermemek ve geciktirmek maksadını da içerecek şekilde, tutanakları getirttikten sonra- ancak söz hakkımızın doğduğunu kendisi de kabul etmiştir ve bu sözü vermiştir.

Şimdi, Sayın Topuz'un, Partimizin, teklifin geneli üzerinde konuşan konuşmacısıyla 1 inci maddesi üzerinde konuşan konuşmacı arasındaki çelişkiye dikkat çekerek Partimize bir sataşmada bulunması meselesine öncelikle başlamak istiyorum.

Sayın Topuz, 1 inci madde üzerinde verilecek bir önergeyi kastederek, Partim adına 1 inci madde üzerinde konuşan Sayın Amber'in konuşmasını "zavallı bir durum" çerçevesinde ifade etmiştir.

Biz, kâhin değiliz; biz, sayın milletvekillerinin, burada yapılacak herhangi bir oylamada ne yönde oy kullanacağını fal açıp anlayacak veya tahmin edecek değiliz. Elimizde şu kanun metni vardır, görüşmeler bu kanun metni üzerinde gerçekleştirilmektedir. Bu kanun metninin veya bu kanun metninin Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmesi esnasında CHP'li sayın üyelerin bir iki ifadesine yer vermek istiyorum: "Yasa teklifinde çiftlik arazisi üzerinde sürmekte olan hukukî sorunların giderilmesi ve kentsel altyapı yapımındaki zorluklar gibi yapay gerekçeler gösterilmekle birlikte aşağıda açıklanacağı üzere asıl amaç, öncelikle on yıl için, ancak, aslında, tümüyle Atatürk Orman Çiftliği arazisinin Büyükşehir Belediyesine devredilerek ortadan kaldırılmasıdır." Bu, bizzat CHP'li üyelerin…

BAŞKAN - Sayın Abuşoğlu… Sayın Abuşoğlu, bir dakikanızı rica edebilir miyim.

Bakın, yine, Sayın Başkan müdahale etti diyeceksiniz; ama, bakın, İçtüzük 69 açık. Hangi konuda bir sataşma ve yanlış izahat varsa…

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Efendim, sataşmanın konusu bu.

BAŞKAN - Efendim, Sayın Topuz'un konuşmasıyla ilgili olacak.

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Sataşmanın temelini oluşturan konu bu, ifade bu. Ben bunu açıklamadan sataşmanın ne kadar yersiz olduğunu nasıl ifade edebilirim?

BAŞKAN - Efendim, Sayın Topuz ne söylediyse, onu açıklayın, rica ediyorum.

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Ayrıca "tesis için on yıllık süre konması göz boyama ve aldatmacadır." Bu da, CHP'li üyelerin muhalefet şerhinden alınmış bir ifadedir.

Ayrıca yine bir başka ifade: "Kiralanması ya da intifa hakkı tesisi uygulamalarına son verilmeli, artık, bu yağma sonlandırılmalıdır." Bu da, yine, CHP'li üyelerin ifadesidir.

Şimdi, CHP'nin, bu elimizdeki tasarıya mevcut yaklaşımı bu iken, Sayın Ali Topuz'un, verilen, henüz görüşülmemiş, henüz milletvekillerinin bu öneriyi kabul edip etmeme konusundaki fikirleri ortaya çıkmamışken, bu önergeyi gerekçe tutarak, partim adına konuşan Sayın Züheyir Amber'in konuşmasını gerekçe tutarak, Anavatan Partisine sataşmasını, ben kınıyorum; Sayın Topuz'un siyasî tecrübesine yakışmıyor.

Ayrıca, bir de şunu ifade etmek istiyorum: Sayın Topuz'un siyasî geçmişi ve siyasî tecrübesi bunları gayet iyi anlamaya yeterlidir, elverişlidir. Bugünkü görünüm itibariyle CHP, AK Partiye zaman zaman payandalık görevi görmektedir. AK Parti, zaman zaman, sıkıştığı noktalarda, gayet iyi, uyum içerisinde, CHP ile bazı hususları…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Payanda, bizatihi sataşmadır.

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Sayın Başkan, bitiriyorum.

BAŞKAN - Sayın Abuşoğlu, lütfen, bu sözünüzü tavzih ediniz. Lütfen!..

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Efendim, belki ağır kaçmış olabilir; ama, işbirliği…

BAŞKAN - Lütfen!..

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - …AK Partinin açıklarını kapatma noktasında, AK Partiye destek verme noktasında devam etmektedir. Ama, şu iyi bilinmelidir ki: Herhangi bir duvara ne kadar destek verirseniz verin, duvar yıkılmak emaresi gösteriyorsa, duvara verilen desteklerle beraber duvar da göçer, destek de onun altında kalır.

Hepinize saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Abuşoğlu.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, Cumhuriyet Halk Partisini, Adalet ve Kalkınma Partisine payandalık yapmakla suçlayarak, açık bir sataşmada bulunmuştur Sayın Grup Başkanvekili.

Grubum adına söz istiyorum.

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan, ben "payanda" lafını geri aldım.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri…

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Geri aldım Sayın Başkan.

BAŞKAN - Bu millet, bütün milletvekillerini bu ülkeye hizmet için buraya gönderdi. Bütün siyasî partiler, iktidar olsun muhalefet olsun, ülke yararına olan konularda, her zaman birbirlerine destek vermişlerdir; demokrasinin gereği budur. Ancak, Sayın Anadol'un talebi 69'a göredir.

Sayın Anadol, buyurun; lütfen, siz de bir polemiğe meydan vermeden düşüncelerinizi aktarın efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurun.

REYHAN BALANDI (Afyonkarahisar) - Sayın Başkan, tutanakları incelemediniz!..

2.- İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol'un, Gaziantep Milletvekili Ömer Abuşoğlu'nun, konuşmasında, Partisine sataşması nedeniyle konuşması

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin saygıdeğer üyeleri; uzun süren bir mesai maratonu içinde vaktinizi fazla işgal etmeyeceğim. Eğer, Anavatan Partisinin değerli Grup Başkanvekili Sayın Abuşoğlu bu kadar ağır biçimde Cumhuriyet Halk Partisini suçlamasaydı söz talebinde bulunmayacaktım ve bu açıklamayı yapma gereksinimi duymayacaktım.

Arkadaşlar, uzun bir parlamento geçmişi var sayılır genç Türkiye demokrasisi içinde; 23 Nisan 1920'den bu yana, bu Parlamento, gelenekleri teessüs eden ve şerefli bir geçmişi olan Parlamentodur. Burada, iktidar ile muhalefet arasında çok sert ve bazen çok olumlu sahnelere tanık olmuş bir Parlamentodur. 50-60 arasını görmüştür bu Parlamento. Çoğunluk sisteminin egemen olduğu bir dönemde Demokrat Parti-Cumhuriyet Halk Partisi mücadelesine tanık olmuştur. 60'tan sonraki koalisyon dönemlerine tanık olmuştur bu Parlamento. Bugün de, aşağı yukarı iki partili ve ondan sonra küçük partilerden oluşan bir parlamenter yapı içinde çalışmalarımızı sürdürmekteyiz.

Şimdi, İktidar Partisi Grup Başkanvekilinin bir yasa önerisi söz konusudur. Neyle ilgili; Atatürk Orman Çiftliğiyle ilgili. Tabiî, Atatürk Orman Çiftliği söz konusu olunca, elbette, başta Cumhuriyet Halk Partisi, sivil toplum örgütleri, bütün partiler, bütün Ankaralılar, bütün yurttaşlarımız duyarlı olarak konuyu izleyeceklerdir, izlemişlerdir. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Plan ve Bütçe Komisyonunda, konunun görüşüldüğü platformlarda, milletvekillerimiz tarafından eleştirilerimizi en sert şekilde, duyarlılıklarımızı en yoğun biçimde dile getirmişizdir.

Okudukları muhalefet şerhleri doğrudur Sayın Abuşoğlu'nun. Nedendir bunlar; mutlaka, Atatürk Orman Çiftliği doğru bir platforma otursun, doğru bir kurumlaşma içinde olsun, birtakım tehlikeler varsa onlardan uzak kalsın. Yani, çok kolay arkadaşlar, kavga etmek. Biz ne yaparız; bazı arkadaşlarımızın yaptığı gibi -oraya geleceğim şimdi- bazı partilerin yaptığı gibi, bütün gücümüzle "her şeye karşıyız; karşıyız, çıkaramazsınız" deriz; kolay. Ondan sonra ne olur; İktidar Partisinin çoğunluğu var, istediği gibi yasayı çıkarır, istediği gibi Melih Gökçek'e veya bir başkasına teslim eder, siz de muhalefet ettik diye övünürsünüz. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar [!]) Bu, payanda olmak filan değildir. Eğer, Cumhuriyet Halk Partisi olmasaydı 1 Mart tezkeresinde bu Meclisten ret kararı çıkmazdı.

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Ne alakası var?!

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Şimdi, ne alakası var mı; söyleyeyim alakasını: Acaba, payandalık yapan İktidar Partisine, Cumhuriyet Halk Partisi mi, yoksa üç sene Adalet ve Kalkınma Partisi Hükümetinde yer alan sizin Genel Başkanınızı mı, kim?! (CHP ve AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Biz, Bütçe Plan Komisyonunda ilk sene…

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan, Genel Başkanımıza sataşma yapılmıştır!

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Ne sataşması canım, doğruyu söylemek ne zaman sataşma oldu?!

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Ben de doğruyu söyledim.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Biz, Sayın Ali Topuz'la Bütçe Plan Komisyonunda çalıştık ilk yasama döneminde. Orada…

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Genel Başkana laf söyleyemezsin, otur yerine!

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Otur yerine!.. Otur yerine!.. Otur yerine!... Otur yerine!... (Anavatan Partisi sıralarından gürültüler)

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sen Genel Başkana laf söyleyemezsin!

BAŞKAN - Lütfen, arkadaşlarım, müdahale etmeyin.

Sayın Anadol, siz Genel Kurula hitap edin.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Hiçbir genel başkana senin söylediğin söylenmedi!

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Sizin muhalefetiniz, Atatürk Orman Çiftliğine yasal düzenlemeden mi, Hazine yardımı alamamaktan mı kaynaklanıyor?! Adam gibi şunu söylesenize burada. (CHP ve AK Parti sıralarından alkışlar) Ne zannettiniz yani, kuru gürültüye pabuç bırakacağını mı zannediyorsunuz Cumhuriyet Halk Partisinin?! O payanda sözcüğü, bir eldiven gibi tıpatıp size uymaktadır!

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Payanda sensin, tam sana yakışıyor!

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Yüce Meclise saygılar sunarım. (CHP ve AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Anadol.

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan, tahammül etmemiz mümkün değil. Sayın Başkan, protesto ediyoruz!

BAŞKAN - Efendim, karşılıklı konuşarak, herkes düşüncesini ortaya koydu; bunun sonu gelmez yani.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Ne zamandan beri genel başkanlara laf söyleniyor?!

BAŞKAN - Efendim, biz yasayı müzakere etmek zorundayız.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Ankara Milletvekili Salih Kapusuz'un; Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/773) (S. Sayısı: 1200) (Devam)

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Muğla Milletvekili Sayın Gürol Ergin; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA GÜROL ERGİN (Muğla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sizleri ve Yüce Ulusumu saygıyla selamlıyorum. (CHP ve Anavatan Partisi sıralarından karşılıklı laf atmalar, gürültüler)

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sizin Genel Başkanınız Başbakan yaptı.

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Sen, Başbakan olsun diye oy vermedin mi?!

HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Ben vermedim.

BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, lütfen dinleyelim.

Buyurun Sayın Ergin. (CHP ve Anavatan Partisi sıralarından gürültüler)

HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Ben sedyeyle geldim, vermedim oy.

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Konuşma, otur yerine!

BAŞKAN - Sayın Özcan, lütfen yerinize oturun.

Sayın İdare Amirleri…

Sayın milletvekilleri, yerinize oturun lütfen.(CHP ve Anavatan Partisi sıralarından gürültüler) Sayın milletvekilleri, yerinize oturun lütfen!

HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Susanlar, Genel Başkanından korkanlar şimdi bana demokrasiden bahsediyorlar!

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Orman Çiftliği konuşuluyor, genel başkanlar konuşulmuyor.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen!..

Buyurun efendim.

GÜROL ERGİN (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

TURAN TÜYSÜZ (Şanlıurfa) - Onun Genel Başkan hakkında konuşması ayıptır.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Sen ne konuşuyorsun?!

BAŞKAN - Sayın Tüysüz, lütfen yerinize oturun.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Ne zaman âdet oldu, genel başkanlara laf söylemek?!

TURAN TÜYSÜZ (Şanlıurfa) - Genel Başkan hakkında kimse konuşamaz!

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)- Tutumunuzu protesto ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, birleşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.05

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.13

BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 118 inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

1200 sıra sayılı kanun teklifinin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Ankara Milletvekili Salih Kapusuz'un; Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/773) (S. Sayısı: 1200) (Devam)

ÊBAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Teklifin 2 nci maddesi üzerinde söz sırası, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili Sayın Gürol Ergin'e aittir.

Buyurun Sayın Ergin. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA GÜROL ERGİN (Muğla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri ve Yüce Türk Ulusunu saygıyla selamlıyorum.

Atatürk Orman Çiftliğiyle ilgili kanunda değişiklik yapılması konusundaki kanun teklifi üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum.

Değerli arkadaşlarım, maalesef, biraz önce bu kürsüden yapılan konuşmalar, Partimiz üzerinde haksız ve yanlış anlamalara neden olacak bir tarzda tezahür etmiştir ve Grup Başkanvekilimiz Sayın Ali Topuz'un sözleri bir partiyi zedeleyici anlama geldiği düşünülerek, bu konuda, Anavatan Partisi Grup Başkanvekili, Sayın Ali Topuz'a yanıt vermiştir.

Değerli arkadaşlarım, şunu düşünebiliyor musunuz: Bir yasa teklifi üzerinde aynı partinin iki sözcüsü grup adına söz alıyor ve birbiriyle tamamen çelişen konuşmalar yapıyorlar. Bunlardan biri de, son bilgileri hiç dikkate almadan yapılan bir konuşma oluyor.

Şimdi, şu söyleniyor, deniliyor ki: Verilecek önergeyi bizim önceden bilmemiz mümkün müydü ki, o doğrultuda bir konuşma yapalım. O zaman ben de şunu söylüyorum, diyorum ki: Aynı partinin bir sözcüsü o önergeyi bilmeden, içine doğduğu için miydi ki, o önergeden ötürü, dün gece yarısı, sabaha karşı yaptığı konuşmada, üstelik, önerge sahibine ve önergeyi bu şekle dönüştürenlere teşekkür etti. Değerli arkadaşlarım, konuşmalarımızda tutarlı olmak zorunluluğumuz var.

Şimdi, bize deniliyor ki: Siz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Atatürk Orman Çiftliği konusunda gerekli duyarlılığı göstermediniz, sivil toplum örgütlerinin öneri ve söylemlerini gerektiği gibi dikkate almadınız ve bu konuda Adalet ve Kalkınma Partisine destek olan bir çalışma tarzı içinde oldunuz. Bu, baştan sona yanlıştır, baştan sona yanlış bir ifadedir.

Değerli arkadaşlarım, biraz önce, burada, Sayın Grup Başkanvekili, Anavatan Partisinin Grup Başkanvekili, bizim bu kanun teklifi üzerinde verdiğimiz muhalefet şerhini açıkladı; açıkladı da, tam açıklamadı. Şimdi, şunu söylüyorum: Bugün verilen önerge doğrultusunda değiştirilen metin, yeni metin, tamamen Cumhuriyet Halk Partisinin ayrışık oyda verdiği görüşler doğrultusunda hazırlanmış bir metindir. Şimdi, bakınız, şunları okursam, ne derece doğru olduğu ortaya çıkacaktır. Biz şöyle demişiz verdiğimiz ayrışık oyda: "Önce yapıp, sonra planlayalım anlayışı çok yanlıştır. Bu nedenle, koruma nâzım imar planı öncelikle yapılmalıdır. Kentsel altyapı donatıları için gerekli alanların hudutları, miktarları koruma imar planında belirlenmelidir. Muhakkak bir ana ulaşım imar planı yapılmalıdır."

Şimdi önergede ne deniyor; önergede -dikkatinizi çekiyorum- şu deniyor: "Öncelikle üst ölçekli plan ve koruma amaçlı imar planı ve bunlara uygun her türlü imar planları yapılmalıdır." Şimdi, bu, bizim vermiş olduğumuz ayrışık oya uygun bir düzenleme değil mi değerli arkadaşlarım?! Tamamen ona uymakta  değil midir?

Şunu  söylüyoruz: Kadastral kaymalar nedeniyle gerekli düzenleme koruma imar planında belirtilmeli ve AOÇ'yi minimum ölçüde etkilemelidir. Burada söylenmek istenen nedir açık ve seçik olarak, daha önceden kendilerine verilmiş olan arsa üzerinde kooperatif kuranlar, sonradan yapılan kadastral düzenlemelerdeki yeni ortaya çıkan durumlardan ötürü arsaları, Atatürk Orman Çiftliği içinde kaldığı için, yirmibeş otuz yıllık ikâmet ettikleri evlerinde huzursuz duruma gelmişlerdir, mahkemelik olmuşlardır, mahkeme, aleyhlerine tecelli etmiştir. Bu insanların bu sorunu çözümlenmelidir.

Getirilen düzenlemede, bu, tamamen ve aynen böyle vardır. Ne diyoruz: "Bu yasanın yürürlüğe girdiği tarihe kadar üçüncü şahıslarla Atatürk Orman Çiftliği arasındaki hukukî ihtilafların çözümü için imar planlarının uygulanmasında sınırları dolayısıyla müstakil ada ve parsel yapılamayan Atatürk Orman Çiftliğine ait araziler, imar uygulamalarında bütünlük sağlanması açısından mülkiyet hakkını azaltmamak ve herhangi bir değer kaybına sebebiyet  vermemek kaydıyla, hukukî ihtilafların olduğu plan bölgesindeki ada ve parsellerde toplanabilir." Tamamen bizim ayrışık oyumuz  karşılığı yapılan bir düzenleme metne geçmiştir.

Başka ne diyoruz: "Yapılacak bu düzenlemeler ile arazi satışı,  kiralanması ya da  intifa hakkı tesisi uygulamalarına son verilmeli, artık bu yağma sonlandırılmalıdır." İşte, gelin, bakın, burada yalnızca Ankara'nın ulaşım sorunlarının çözümü için gerekli olan bu meydanlar, alt-üst geçit, raylı toplutaşım araçları, yeraltı tünelleri ve yeraltı hizmetleri için gerekli arazi ile dere ıslahı yapılması planlanan araziler dışında bir tek metrekare arazi Büyükşehir Belediyesine verilmemekte.

Yalnızca, Hayvanat Bahçesinin bugün olduğundan daha güzel bir görünüme kavuşturulması, daha kullanılır bir hale getirilmesi için ve yalnızca Hayvanat Bahçesine özgü olmak üzere -ki, o da, yine, imar planında gösterilen şekline uygun olarak- Atatürk Orman Çiftliği ile Büyükşehir Belediye Başkanlığı arasında yapılacak protokolle Ankara Büyükşehir Belediyesine verilecektir, intifa hakkı verilecektir.

Değerli arkadaşlarım, bunun dışında "Büyükşehir Belediyesine tahsis edilen araziler, Büyükşehir Belediyesi tarafından, hiçbir şekilde, maddede belirtilen amaç dışında kullanılamaz. Yukarıdaki fıkralarda belirtilen amaca aykırı kullanımlara teşebbüsün ve/veya kullanımın tespiti halinde bu arazilerin intifa ve/veya işletme hakkı Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğüne derhal iade edilir."

Şu cümleyi özellikle dikkatinize sunuyorum: "Atatürk Orman Çiftliği arazileri üzerinde konut, ticaret ve sanayi amaçlı yapılaşma yapılamaz."

Bu, kanuna ilk defa giren bir maddedir, bunu da özellikle belirteyim.

Şimdi, siz bunun neresine itiraz ediyorsunuz da, Cumhuriyet Halk Partisi, AKP'ye destek olma anlamında sivil toplum örgütlerini kullanmıştır diyebiliyorsunuz?!

Cumhuriyet Halk Partisi, cumhuriyeti kuran Büyük Atatürk'ün de kurduğu partidir. Biz, Atatürk Orman Çiftliğini yalnızca bir çiftlik olarak gören bir zihniyette değiliz; Atatürk Orman Çiftliğini, cumhuriyetin dünyaya örnek bir işletme olarak gösterilmek üzere, simge olarak kurulan bir çiftlik olduğunu biliyoruz. Atatürk Orman Çiftliğinin Atatürk'ün vasiyeti olduğunu biliyoruz.

Biz, Atatürk Orman Çiftliğini, elbette ki, Ankara'nın bir yeşil alanı olarak değerli görüyoruz; ama, bizim için her şeyden önemli olan Büyük Atatürk'ün vasiyeti oluşu, bizde onun değerini ayrıca artırmaktadır.

Kaldı ki, Atatürkçülük konusunda -Atatürk'ü ağzına alanlara söylüyorum- bizim O'na verdiğimiz önemi ölçmek, bizim verdiğimiz değeri değerlendirmek hiç kimsenin hakkı da, haddi de hiç olamaz. Bunu herkesin bilmesi gerekir. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Tapulu mülkünüz çünkü Atatürk!

GÜROL ERGİN (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlarım, biz şöyle demişiz: "Yasa teklifi -o günkü haliyle- Atatürk Orman Çiftliğini, Ankara Büyükşehir Belediyesinin rant hırsının bir aracı niteliğine dönüştürme amacındadır. Bu teklifin yasalaşması kamu yararına aykırı sonuçlar doğuracak, Büyük Atatürk'ün kanun niteliğinde olan vasiyetini ortadan kaldıracaktır. Bu nedenlerle, yasa teklifine tümüyle karşıyız" demişiz. Aynı düşünceyi bugün de taşıyoruz; ama, şu önerge, işte, bizim taşıdığımız düşüncenin kâğıt üzerine resmedilmiş halidir. Bunu da herkesin bilmesini istiyoruz.

Atatürk Orman Çiftliği konusundaki yapılan tartışmalarda Cumhuriyet Halk Partisini kullanma hakkını da kimseye vermeyeceğimizi, herkesin de böyle değerlendirmesi gerektiğini söylüyoruz. Hele hele, Atatürk konusunu tekrar gündeme getirerek söylüyorum, Atatürk'ün adının geçtiği yerde biz hep varız ve olacağız; ama, sizler, acaba, dün var mıydınız, bugün var mısınız, yarın olacak mısınız; bunu bilemiyorum!

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ergin.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Biz her zaman varız.

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Kargalar gülüyor bu laflara…

HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Biz hep varız.

BAŞKAN - Şahsı adına, Manisa Milletvekili Sayın İsmail Bilen; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

İSMAİL BİLEN (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Atatürk Orman Çiftliğiyle ilgili kanun teklifi üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, kanun metnini açıp okuduğumda, burada yapılan eleştirilerin hiçbirini görmem veya anlamam mümkün olamamıştır. Burada, arazilerin yağmalanmasını, Atatürk'ün vasiyetine aykırı bir tasarrufun söz konusu olacağını iddia eden arkadaşlar bunu hangi maddeden çıkardılarsa, ben, bizim teklif ettiğimiz kanun teklifinde, bunu, maalesef göremedim; yani, Atatürk'ün vasiyetine sahip çıkmak, biraz önce, benden önceki konuşmacı arkadaşımın da belirttiği gibi, Atatürk, cumhuriyet, hepimizin, bütün Türk Milletinin ortak değerleri, hepimizin hassas olduğu konular. Bu konularda birbirimizi test etmeye kalkmak, birbirimizle polemiğe girmek ne Meclisin mehabetine yakışır ne de gruplara.

İmar uygulamasıyla burada bir düzenleme yapılmak isteniyor. Ankara'nın zorunlu ihtiyaçlarına, vatandaşın zorunlu ihtiyaçlarına cevap verebilecek, belediyenin yapacağı, belediye hizmetleriyle alakalı yollar olabilir, alt ve üst geçitler olabilir, hemzemin geçitleri olabilir, burada bir kolaylık getiriyor.

Yine, yönetimini tek elden yapmak kaydıyla, tek elden sağlanması kaydıyla, yönetimdeki boşluğu ve zafiyeti gideriyor.

Herkesin ittifak ettiği bir şey var. Bakın, 1994 yılında çıkarılan bir kanun. Biz, o dönemde, iktidarda da değildik, muhalefette de yoktuk, Parlamentoda da yoktuk. Tekel Genel Müdürlüğüne, ziraî donatım kurumlarına ve başka kurumlara, özel şahıslara tahsis edilen arazilerden söz ediyoruz. Şimdi getirilen kanun teklifiyle, bu gibi tasarrufların da önüne geçilmek isteniyor. Yapılan imar uygulamasıyla veya yapılacak imar uygulamasıyla, bu tür tasarrufları da engellemeye çalışıyoruz.

Bu kanuna karşı çıkmanın siyasî olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla, kanunun, Atatürk Orman Çiftliğine ve Atatürk'ün vasiyetine sahip çıkma anlamında olumlu olduğunu düşünüyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bilen. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Şahsı adına ikinci söz isteği, Ankara Milletvekili Sayın Salih Kapusuz.

Buyurun Sayın Kapusuz. (AK Parti sıralarından alkışlar)

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şahsım adına, 2 nci madde üzerinde söz almış bulunuyorum; ancak, bir kez daha bazı şeyleri ifade etmekte, her halde, tekrar etmekte de yarar görüyorum. Bunlardan bir tanesi, kesinlikle, Atatürk Orman Çiftliğinin devri, Büyükşehir Belediyesine tahsisi diye bir şey yok. Bu, ne ilk gelen metinde var ne de kabul edilen önergede var. Tek tek zikredilmiş; yapılacak şeyler ne: Değerli arkadaşlar, ihtilaflar var; vatandaşın ihtilafı var. Bu ihtilafları çözmek gerekiyor. Kendi haline bırakamazsınız. Mahkeme karar vermiş; burayla ilgili olarak getirilen bir husus şayet Meclisten bir yasaya dayanmıyorsa, özel yasa çıkmıyorsa, biz hiçbir şeye müsaade etmeyiz diyor. Bu, doğru bir duyarlılık. Dolayısıyla, Parlamentoya bir görev düşüyor. Yaptığımız şey, bu görevi yerine getirmek, vatandaşın bu konudaki ihtilafına son vermek. Biraz önce de tekrar ettim, şimdi de söylüyorum, bu ihtilafları çözüyoruz.

Peki, onun dışında ne yapıyoruz: Bir defa -arkadaşlarımızın da talebi bu oldu- aslında Büyükşehir Belediyesinin yetkisinde olmasına rağmen, kentsel dönüşümde, tahsis edilmek, bu konuyla ilgili düzenlemeler yapma yetkisi bulunmasına rağmen, planı yapılsın, bu yapılan planlar çerçevesinde de bu işler artık nihaî şekle getirilsin; yol, altgeçit, üstgeçit, raylı toplum-taşım araçları, meydan düzenlemeleri, yeraltı hizmetleri ve Ankara Çayının geçtiği güzergâh. Çok affedersiniz, bazı kaçak kanalizasyon falan da bağlandığı için, buralarda düzenleme yapamıyorsunuz. Bunları düzelteceksiniz ya, yapılan şey bundan ibaret; ama, bakıyorsunuz, bunun üzerinden…

Bir husus daha var, onu da bir kez daha söyleyeyim: Şu anda, Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğünün, ister tüzelkişi olsun ister devlet kurumu olsun, hangisi olursa olsun, Hayvanat Bahçesini beş yıllık kiraya verme yetkisi var; ama, beş yıllık süreye bugüne kadar hiçbir kurum ve tüzelkişi olarak şahıslar talip olmadıkları için, bu konunun on yıla kadar uzatılmasını öneriyoruz. Yine, mülkiyeti, hakları Atatürk Orman Çiftliğine ait olmak üzere, sadece orayı işletmek, genişletmek, büyütmek, güzelleştirmek için, Atatürk Orman Çiftliğindeki Hayvanat Bahçesini on yıllığına kadar tahsis ediyoruz. Yaptığımız düzenleme bu. Akla hayale gelmeyecek ithamlar, iddialar, yanlış değerlendirmeler.

Değerli arkadaşlar, ne zamandan beri, uzlaşmak, anlaşmak, mutabakat sağlamak payandalık oldu?!

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Destek...

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Ben çok gördüm, yakıştıramadım Ömer Hoca size. Bakınız, bunu, size yakıştıramadım.

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Payandanın sözlükteki anlamı destektir.

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Bu manada, Parlamentoyu germeye, buradaki zaman kaybına sebebiyet vermeniz, size hiç yakışmadı. Doğru değil.

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Zaman kaybı değil.

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Eğer, söylenecek başka şeyler varsa, milletin vermediğini, bizden, siz nasıl istersiniz?! Siz seçimlere girmiş bir partisiniz. Bir tek milletvekili çıkartamamışsınız…

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Ne alakası var bununla?!

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Bu partiden ve bu partiden, siz, milletvekillerini oraya almışsınız; şimdi, bununla alakalı olarak, milletin vermediği bir şeyi bizden istiyorsunuz. Yok böyle bir hakkınız, yok.

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Aynı şeyi siz de yaptınız.

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Salih Bey, buraya çıkıp, böyle bağırma. Burada bağımsız seçilen milletvekili var.

BAŞKAN - Sayın Kapusuz, siz konuya gelin, lütfen…

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Direkt milletin seçtiği milletvekili var burada.

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Böyle bir hakkınız yok, çok açık söyleyeyim. Bakınız, değerli arkadaşlar, biz, kimseye rüşvet vermedik, kimseye de rüşvet vermeyiz. (AK Parti sıralarından alkışlar) Bu konuyla ilgili olarak kim ne konuşuyorsa, içinde ne varsa dışına çıkarıyor zaten burada.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Böyle konuşmaya hakkı var mı Sayın Başkan: Niye müdahale etmiyorsunuz?

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Sayın Başkan, niye müdahale etmiyorsunuz?!

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Laflarınıza dikkat edin.

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Evet, şimdi siz burada konuşma yaparken...

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Böyle konuşma!

BAŞKAN - Sayın Kapusuz, siz Genel Kurula hitap edin. Sayın Kapusuz, lütfen…(Anavatan Partisi sıralarından gürültüler)

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Şimdi… Söyleyeceğim… Siz, dün yapmış olduğunuz konuşmada dediniz ki: "Yargı kararı var, bunu vermediğiniz için karşı çıkıyorum."

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Evet, bunları dedik. Yanlış mı?!

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Yargıya intikal etmiş bir husus varsa, yargının yetkisindeyse, yürütmeyi durdurmadan sonra esastan karar almamışsanız, eğer, bunu da, ilgili daire, bakanlık, yerine getirmiyorsa, bunu, nasıl oluyor da, Meclis çalışmalarıyla karıştırabiliyorsunuz?!

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Peki, yürütmeyi durdurma kararları yargı kararları değil midir?!

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Bunun izahı yoktur. Bunu izah etmek mümkün değildir. Bunu milletimiz çok iyi takdir etmektedir. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, çok açık, net, bir kez daha bir şeyi hatırlatmak istiyorum. Biz, bu Parlamentoda, milletin verdiği yetkiyi, Anayasal çerçevede sonuna kadar kullanacağız.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Biz de kullanacağız… Biz de kullanacağız…

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Bu arkadaşlarımız ve milletvekillerimiz, biz, Parlamento gündemine taşımış olduğumuz hususları yasalaştıracağız.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Biz de kullanacağız, sonuna kadar haklarımızı kullanacağız.

Mükerrer oy vererek değil.

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Dolayısıyla, dün Ali Bey çok güzel bir benzetme yaptı "şapkadan çıkma" tabiri. Evet, şapkadan çıkma tabiri tam yerine oturmuştur. Söylenecek…

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sen nereden çıktın?

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sizin de aynı şekilde.

BAŞKAN - Sayın Sarıbaş, müdahale etmeyelim.

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Ben, dört dönemdir, bu memlekette, milletin oylarıyla buraya gelmiş bir milletvekiliyim.

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Siz de şapkadan çıktınız.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - CHP'den aldıklarınız nereden çıktı? 7 tane milletvekili aldınız CHP'den.

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Sizin bulunduğunuz pozisyon…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Dolayısıyla, şu an itibariyle Parlamentoda şayet bir uzlaşma olmuşsa bunu istismara kalkmak kimseye bir şey sağlamaz.

Bu yasa doğru bir yasadır, Ankara'ya hizmet yasasıdır. Ankara'yla ilgili olarak bu hizmetleri yerine getirmek için yapılan bu düzenleme doğrudur. Eğer müşteki olduğunuz bir yer varsa Anayasa Mahkemesi dahil her türlü yetkiyi kullanabilirsiniz.

Ben hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Özel şahıslarla ne pazarlığı yaptın? Fuzuli şagillerle ne pazarlığı yaptın?

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kapusuz.

Sayın milletvekilleri, soru-cevap kısmına geçiyoruz.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Geçemezsin Sayın Başkan, sataşma var.

BAŞKAN - Sayın Doğan, buyurun.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - "Ne istedikleri belli değil" demedi mi?. Bu sataşma değil mi?

BAŞKAN - Sayın Doğan, buyurun.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sayın Başkan, sataşma yok mu? Ne istediğimizi açıklamadı. Böyle şey var mı?

BAŞKAN - Efendim, yani, bir konuda bir, kürsüdeki, milletvekilinin düşüncesini aktarmış olması, her şey sataşma mı?

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Düşünce aktarmak mı pazarlık yapmak?

BAŞKAN - Efendim, biz o kanaatte değiliz.

Buyurun Sayın Doğan.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sizi kınıyorum Sayın Başkan, idare edemiyorsunuz, taraflı davranıyorsunuz.

BAŞKAN - Efendim, biz görevimizi yerine getirmeye çalışıyoruz, o sizin takdiriniz.

MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakanıma soru sormak istiyorum. Tabiî, bu sorduğum soruları da Plan ve Bütçe Komisyonu raporundan soruyorum. Biraz önce Sayın Bakanım, arkadaşıma "gerekçeyi okumadınız" dedi de o nedenle.

Sayın Bakanım, burada okuduğum soruları tamamen gerekçeden, okumuşum ve Atatürk Orman Çiftliği arazisinin koruma altına alınmasının büyükşehir belediyesi tarafından talep edildiği... "Amacına uygun olarak Atatürk Orman Çiftliği arazisinin yeşilalan, kültür merkezi ve rekreasyon alanları olarak değerlendirilecektir" demektedir.

Tam yetmiş yıldır korunan Atatürk Orman Çiftliğinin bugünden sonra korunması mümkün değil midir; Bakanlık olarak gücünüz mü yok; ödenek mi yok? Lütfen, bize ve ulusumuza bir açıklama yapar mısınız? "Ben yazılı vereceğim" lütfen demeyiniz; çünkü, bu koltuğu işgal ediyorsunuz ve bu koltuğun hakkını vermek zorundasınız.

İkinci soruyu soruyorum: Sayın Bakanım, 1998 yılında birinci derece doğal ve tarihî SİT olarak tescil edilmiş olan Atatürk Orman Çiftliği ayrıca 2863 sayılı Kanunla koruma altına girmiştir.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, maddeyle alakası yok.

MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Şimdi ben bu tasarıdan, genel gerekçeden bir şey okuyacağım. Özellikle Cumhuriyet Halk Partili milletvekili arkadaşlarımızın dinlemesini istiyorum; çünkü, bu ifadenin değerli milletvekillerimin dikkatinden kaçtığına inanıyorum. "Belediyenin Atatürk Orman Çiftliği arazilerini bu amaçlar dışında kullanılması engellenmiştir." Kimi kastediyor; geçmiş hükümetleri kastediyor. Geçmiş hükümetler tarafından buna izin verilmemiştir; ama, biz, yaparız diyorlar. Kim diyor; AKP Hükümeti diyor.

Değerli arkadaşlar, konu budur; şimdi, ben, soruma geçiyorum. Sorum şu: Sayın Bakanım, bu düzenleme 2863 sayılı Koruma Kanununu da ortadan kaldırmış olmuyor mu?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Doğan.

Sayın Özdoğan...

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Aracılığınızla, Sayın Hükümete şu soruları sormak istiyorum.

Birinci sorum: Ek maddenin üçüncü fıkrasında "Atatürk Orman Çiftliği arazileri, on yılı aşmamak şartıyla, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının uygun görüşü, Atatürk Orman Çiftliği Yönetim Kurulu ile Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı arasında yapılacak yazılı bir protokolle Ankara Büyükşehir Belediyesine tahsis edilebilir" hükmü bulunmaktadır. Bu hükmün yasalaşması durumunda, Ankara Büyükşehir Belediyesi, Atatürk Orman Çiftliğine el koymuş olacaktır. Yaşanan deneyimler, tıpkı ASKİ tesislerinde olduğu gibi, uzun yıllık kiralamalar sonucunda Atatürk Orman Çiftliğine dönen arazinin bulunmadığını göstermekte midir?

İkinci sorum: Ek maddenin ikinci fıkrasında, yol, meydan, altgeçit ve raylı toplutaşım araçları için gerekli arazi ve yeraltı tünelleri yapılması planlanan araziler kamu yararı ve hizmetin gerekleri dikkate alınmak suretiyle bedelsiz olarak belediyeye devredilmesi istenmektedir. Atatürk Orman Çiftliği arazisinde hangi parsellerin bu düzenlemeye tabi olduğu, bu hizmetlerin karşılanabilmesi için belediyenin kaç dekar alana ihtiyacı olduğu belli değildir. Bu belirsizlik ortadayken kanunun bu şekliyle çıkarılması gerçeği yansıtmayacaktır. Bu durumları ortaya çıkarabilecek midir?

Üçüncü sorum: Atatürk Orman Çiftiliğinin, Atatürk'ün vasiyetine tümüyle sadık kalınarak, kamu yararına olan işlevlerinin geliştirilerek yönetileceği bir zeminde tutulmasına ihtiyaç bulunmaktadır. Bu bağlamda, Atatürk Orman Çiftliğini rant ve talan sürecinden tümüyle uzak tutacak bir koruma nâzım imar planı ivedilikle hazırlanmalıdır. Sözü edilen planın, mutlaka, meslek kuruluşları, bilim çevreleri ve demokratik kitle örgütlerinin aktif katılımcılığına açık süreçlerde oluşturulması gerekmez miydi?

BAŞKAN - Sayın Özdoğan, bakın, diğer arkadaşlara süre kalmadı.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Son soruyu soruyorum.

Aynı kapsamda olmak üzere, koruma kullanma dengesine ilişkin ilke ve belirlemeler ortaya koyacak bir master planın hazırlanması zorunludur. Atatürk Orman Çiftliğinin yukarıda belirtilen kuruluş amacı ve Atatürk'ün vasiyeti doğrultusunda, katılımcı süreçlerde belirlenen ilkelerine uyarlı olacak biçimde, ulusal, uluslararası düzeyde açılacak bir yarışma, katılımcı ve yüksek nitelikli bir master planın hazırlanması için uygun bir zemin sağlayabilir miydi?

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özdoğan.

Soru süresi tamamlanmıştır.

Şimdi, Sayın Bakan, buyurun.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Doğan'ın sorularına yazılı cevap vereceğim.

Sayın Özdoğan'ın sorusuna ise şu şekilde cevap veriyorum: 1 inci ek maddenin üçüncü fıkrasında söz ettiği hususlar burada yer almamaktadır. İkinci olarak da, devirden bahsediyor; "devir" sözü geçmiyor "intifa hakkı tesis edilir" deniyor.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Süremiz var; Sayın Akdemir, buyurun.

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkan, Sayın Bakana soruyorum:

Atatürk Orman Çiftliğinin korunması yolunda 1992 ve 1998 yıllarında 1 inci derecede doğal SİT ve tarihî SİT kararları alınmış ve tescil edilmiştir. Bu nedenle, koruma nazım imar planı yapılmadan bu arazide herhangi bir tasarruf yapılamayacağı bilinmektedir. Bunun için, koruma nâzım planı var mıdır?

İkinci sorum: Atatürk Orman Çiftliği ve etrafına ilişkin ulaşım master planı, tüm uyarılara rağmen, Büyükşehir Belediyesi tarafından, şimdiye kadar niçin yaptırılmamıştır?

Üçüncü sorum: Atatürk Orman Çiftliği alanının içinde bulunan Türkiye Ziraî Donatım Kurumuna ait tesisler, tüm eleştirilere rağmen -şimdiye kadar eleştiriler oldu- satılmış mıdır, ne düzeydedir?

Dördüncü sorum: Atatürk Orman Çiftliği alanı dışına çıkarılan arazilerde yabancıların taşınmaz almalarına olanak tanınmasının ne gibi sakıncalar doğuracağı hesaba katılmış mıdır?

Beşinci sorum: Türk Milletine bağışlanan arsa ve arazilerin çeşitli kurum ve kurullara verilmesine ve bağış mektubundaki amaç dışında kullanılmasına fırsat vermeyecek midir bu yasa, bunun için tedbirler alınmış mıdır?

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akdemir.

Sayın Özcan...

HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakanıma soru soruyorum: Atatürk Orman Çiftliği, yetmişüç milyonun ortak değeri ve Ankara'nın akciğeridir. Bunun, acaba, belediyeleri buraya ortak ederek, gelecekte beton yığını olması konusundaki duyarlılıklarını öğrenmek istiyorum; bir.

İkincisi; Atatürk, herkesin ortak değeridir, hiç kimsenin tekelinde değildir.

Üçüncüsü de; dün akşam görüşüldüğünde mükerrer oy kullanan AKP'li milletvekillerine söylüyoruz; neden isimlerini kullandırttılar, onu öğrenmek istiyorum.

Saygılarımla.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Koçyiğit, çok kısa... Süremiz doldu; buyurun efendim. 

MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Sayın Başkan, tek soru soracağım Sayın Bakanıma, hemen soruyorum: Sayın Bakanım, Atatürk Orman Çiftliği ilk kurulduğunda, orijinal olarak 52 000 dekar arazi üzerinde kuruldu. Daha sonra, bunun yüzde 36'sı işgal, devir, satış, kiralamalarla çeşitli gerçek ve tüzelkişilere devredildi. Ben, Atatürk Orman Çiftliğinden koparılan 21 000 dekar arazi üzerinde bugün halen mevcut bulunan gerçek ve tüzelkişilere ait kuruluşların açıklanmasını istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Koçyiğit.

Sayın Bakan, çok kısa bir süremiz var; cevap vermek istiyor musunuz?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Sayın Başkan, yazılı cevap vereceğim.

BAŞKAN - Yazılı cevap vereceğiz.

Teşekkür ederim.

Soru ve cevap süresi tamamlanmıştır.

Şimdi, maddeyle ilgili 1 adet önerge var; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1200 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                       

 Ömer Abuşoğlu

Turan Tüysüz

 

 

 

Gaziantep

Şanlıurfa

 

 

Muharrem Doğan

Züheyir Amber

 

 

Mardin

Hatay

 

 

Muzaffer Kurtulmuşoğlu

 Hüseyin Özcan

 

 

Ankara

Mersin

 

 

Ümmet Kandoğan

 

 

 

Denizli

 

 

Madde 2 - Bu Kanun Atatürk Orman Çiftliği Koruma Nâzım Planının yürürlüğe girmesini takip eden 3 ay içinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İMDAT SÜTLÜOĞLU (Rize) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum…

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Konuşacağız Sayın Başkan.

BAŞKAN - Açıklayacak mısınız?

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Evet efendim.

BAŞKAN - Kim?..

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Kurtulmuşoğlu…

BAŞKAN - Sayın Kurtulmuşoğlu, buyurun.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Konuşmayı ben yapacağım.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, önergede imzası yok.

BAŞKAN - Efendim, önerge sahibi.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Benim imzam var önergede Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hanginiz konuşacak; biriniz karar verin efendim.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Bizdeki önergede imzası yok.

BAŞKAN - Efendim, Ümmet Bey önergeyi imzalamış.

Buyurun.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Bir kanun teklifi üzerinde, bugün, Meclis çok gergin saatler ve dakikalar yaşadı.

Tabiî, ben, öncelikle, böyle bir kanun teklifi üzerinde İktidarın ve muhalefetin uzlaşmasının son derece uygun olduğu inancındayım. Parlamentolarda iktidarlar ve muhalefetler, elbette zaman zaman uzlaşmalılar; hatta, bu "zaman zaman" tabirini düzeltiyorum; çoğunlukla uzlaşmalılar. Bundan hiç kimsenin rahatsız olmaması lazım. Bugün, gösterilen bu manzaradan ben mutluyum. Cumhuriyet Halk Partisi ve AK Partinin böyle bir kanun teklifi üzerinde uzlaşmalarına karşı, benim söyleyecek hiçbir sözüm yok; ancak, şimdi, Sayın Salih Kapusuz'un vermiş olduğu bu kanun teklifiyle ilgili olarak, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun, Plan ve Bütçe Komisyonunda, bunun, yapay gerekçeler gösterilerek, asıl amaç on yıl değil, daha uzun süre, Atatürk Orman Çiftliği arazisinin Büyükşehir Belediyesine devredileceği söyleniyor; bir.

İki; bunun bir infaz olduğu söyleniyor; yani, Atatürk Orman Çiftliğini…

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Önergeyle alakalı konuş.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Geliyorum Sayın Kapusuz, rahatsız olmayın, geliyorum.

Bir infaz olduğu söyleniyor, infaz.

Şimdi, ben buradan sormak istiyorum…

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Önergeyi anlat, önergeyi!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın Kapusuz, sizin vermiş olduğunuz bu kanun teklifi, yapay gerekçeler ileri sürülerek mi verilmiştir? Bir infaz mıdır? Atatürk Orman Çiftliğinin infaz edilmesi midir? Yani, bunu Cumhuriyet Halk Partisi söylüyor ve siz de gelip, burada, bununla ilgili hiçbir şey söylemediniz. Sizin kanun teklifiniz bir infaz mı? Yapay gerekçeler mi ileri sürdünüz?

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Bu önerge ne?!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Görüyorum onu…

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Bırak sen onu, önergeyi söyle!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Geliniz, bunu, kürsüden söyleyiniz.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Önergeyi söyle!..

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Şimdi, bakınız, değişiklik önergesi elimde.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Önergeni anlat bakalım!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın Kapusuz, rahatsız olmayın! Rahatsız olmayın!. Bakın, infaz diyorlar sizin bu kanun teklifi için, infaz!

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Önergeni bir anlat, önergeni!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Atatürk Orman Çiftliğini, on yıl süreyle, göz boyama olarak getirdiğini, asıl maksadının Atatürk Orman Çiftliğinin Büyükşehir Belediyesine devredilmek üzere verdiğini söylüyorlar. Bunun karşısında, gelin, burada bir şey söyleyin Sayın Kapusuz.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Söyledim.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Söylemediniz.

Bakınız, şimdi, önergeyle, Cumhuriyet Halk Partisi diyor ki, birçok hususu düzelttik, bizim itirazlarımız ortadan kalktı. Şimdi, ne söylüyor Cumhuriyet Halk Partisi burada; bakınız, onları söylüyorum: "On yıllık süre konması göz boyamadır" diyorsunuz. Bu önergede on yıllık süre duruyor mu arkadaşlar; duruyor.

ORHAN SÜR (Balıkesir) - Nerede duruyor?!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Duruyor; bak, değişmemiş. Sizin "göz boyama" olarak dediğiniz süre, aynen bu önergenin içerisinde devam ediyor. Siz, sadece "koruma amaçlı imar planı" demişsiniz; onun için size teşekkür ediyorum. Koruma amaçlı imar planının bunun içerisine yerleştirilmesi son derece mantıklı; onun için, Cumhuriyet Halk Partisine teşekkür ediyorum.

Şimdi, diyorsunuz ki: "Her ne ad altında olursa olsun, yapılacak tasarruflarda bir bedel alınmalıdır" diyorsunuz. Siz diyorsunuz, Cumhuriyet Halk... Bedel alınsın diyorsunuz. Peki, var mı burada; düzeltmede yok. Bakınız, okuyorum: "Bedelsiz olarak…" Yani, yeni getirilen bu değişiklikle de "bedelsiz olarak" aynen devam ediyor. Siz, burada itiraz etmişsiniz. Bedel ne oldu hocam, niye vazgeçtiniz?! Bakınız "intifa hakkı tesisi uygulamalarına son verilmeli, artık, bu yağma sonlandırılmalı…" Sayın Kapusuz, "yağma" diyor "yağma" diyorlar. "Bu intifa hakkı sonlandırılmalı" diyor.

Bakınız, sizin de desteklediğiniz bu önergede, intifa hakkı uygulaması aynen devam ediyor, değişmemiş. Bakınız, burada, aynen burada.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, önergeyle ilgili bir tek kelime konuşmadı.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bir husus daha var: "Vatandaşlarla ihtilaf" diyorsunuz. Bakın, gerekçede ne yazmışsınız: "Vatandaşlarla ihtilaf nedeniyle yargıya intikal eden Atatürk Orman Çiftliği arazilerinin çoğu, aslında, işgal edilmiştir." Yani, demin "ihtilaf" falan diyordunuz ya, şimdi…

BAŞKAN - Sayın Kandoğan, önergeye gelir misiniz.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Geliyorum.

Gerekçede…

BAŞKAN - Yalnız, süreniz bitti.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Geliyorum…

Gerekçede, işgal edildiğini söylüyorsunuz.

Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisinin de desteklediği bir önergede, koruma amaçlı imar planının bu kanunla eşzamanlı olarak yürürlüğe girmesiyle ilgili…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kandoğan.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Son cümlem…

BAŞKAN - Ben sizi ikaz ettim efendim.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın Başkan, herkese süre verdiniz.

BAŞKAN - Ben sizi ikaz ettim. Son, selamlamanızı buyurun; selamlayın lütfen.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bizim vermiş olduğumuz bu önerge de, Cumhuriyet Halk Partisinin de isteği doğrultusunda, koruma amaçlı imar planının bu kanunla eşzamanlı, aynı anda yürürlüğe girmesiyle ilgili bir önergedir.

O nedenle, bu önergenin desteklenmesi gerektiğini ifade ediyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kandoğan.

Şimdi, gerekçesini biraz önce dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sayın Başkan, karar yetersayısı…

BAŞKAN - Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir ve karar yetersayısı vardır.

2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına, Gaziantep Milletvekili Sayın Ömer Abuşoğlu; buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, üzerinde tartıştığımız, üzerinde konuştuğumuz ve zaman zaman da çirkin birtakım görüntülerin ortaya çıktığı bu müzakerelerin esas mahiyeti şu: Atatürk Orman Çiftliğiyle ilgili, Ankara Büyükşehir Belediyesinin belli ihtiyaçlarına istinaden birtakım taleplerinin gerçekleştirilmesi üzerinde, bir kanun tasarısı hakkında konuşuyoruz. Kanun tasarısının, ilk, Meclise sunuluşu itibariyle, üzerinde gerçekten tereddüte düşülen, üzerinde gerçekten uzun uzun tartışılan, tartışılacak boyutları olan bir yönü vardı; ama, 1 inci maddede verilen önergeyle kısmen bunlar telafi edildi.

Tabiî, bu noktada en fazla tartışılan husus, Sayın Cumhuriyet Halk Partisinin tutumu oldu. Tabiî, önergeyle verilen teklif ve yapılan değişiklik henüz ortada yokken, Sayın Cumhuriyet Halk Partisinin, Plan ve Bütçe  Komisyonundaki yaptığı birtakım itirazlar, ister istemez, herkesin dikkatini çekiyor ve Cumhuriyet Halk Partisi sözcüleri de kürsüye çıktıklarında "biz, artık, yeni değiştirilen hali ile eski halini mukayese ettiğimiz zaman, ortada bizim söylediğimiz itirazlara mahal, yer kalmıyor. Dolayısıyla, biz, bu kanunu destekliyoruz ve bu kanunun çıkması için de İktidar Partisiyle işbirliği içindeyiz, onları destekliyoruz" diyor; yani, "destek" bir anlamda, Türkçe sözlüğüne baktığınız zaman "payanda" demektir. Bundan da alınıyorlar. Burada, Türkçeyi gayet iyi kullandığını bildiğim Sayın Ömer Hocam var; herhalde payandanın destek anlamına geldiğini o da onaylayacaktır. O bakımdan, benim biraz önce kürsüden kullandığım "payanda" sözcüğünün herhangi bir hakaret içermediği de açıkça ortadadır.

Yalnız, belirtmek istediğim bir husus daha var. Halk Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi, her ne kadar "bizim itirazlarımızın tamamı ortadan kalktı" dese de, verilen önergede "bedelsiz olarak Ankara Büyükşehir Belediyesi lehine intifa hakkı tesis edilir" diyor. Aynı şekilde, CHP'nin muhalefet şerhine baktığımda "muhakkak bir bedel alınmalıdır" ifadesi var. Üzerine basa basa, vurgu vermek üzere de başına bir "muhakkak" kelimesi eklenmiştir. Öyleyse CHP'nin bu itirazı hâlâ verilen önergedeki değişikliğe rağmen devam etmektedir.

Ayrıca, on yıllık süre hususu… CHP'nin, yine, Bütçe Plandaki muhalefet şerhiyle ilgili olarak okuyorum cümleyi: "İntifa hakkı tesisi için on yıllık süre konması göz boyama ve aldatmacadır; bu söylem, süresiz devrin meydana getireceği tepkileri önlemek içindir."

AHMET SIRRI ÖZBEK (İstanbul) - Başkan, yürürlük maddesini konuşuyoruz...

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Yürürlük maddesi, evet…

AHMET SIRRI ÖZBEK (İstanbul) - Allah, Allah…

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Yürürlük de, neticede, şu içeriğini tartıştığımız hususun yürürlüğüdür ve bununla ilgili ortaya çıkacak hususların, kamuoyunca, yeterince aydınlatılması hususudur.

Yine, önergede, Cumhuriyet Halk Partisinin on yıllık süreye itiraz etmesine rağmen, on yıllık süre, verilen değişiklik önergesinde aynı şekliyle devam ediyor. Bunu kamuoyunun bilgilerine sunuyorum.

Bu kanunun tartışmaları bahane edilerek, gerek Cumhuriyet Halk Partisi sözcülerince gerek AK Parti sözcülerince, Anavatan Partisini ilzam edecek, Anavatan Partisini muhatap alacak, birtakım, burada, yakışıksız ve Meclisin mehabetine uygun olmayan birtakım sözler sarf edildi. Cumhuriyet Halk Partisinin tavrını anlayabilirim, anlayışla karşılayabilirim; çünkü, parti içerisindeki birtakım rahatsızlıklardan dolayı AK Partiye transfer olan milletvekilleri ve Cumhuriyet Halk Partisinden ayrılıp bağımsız kalan milletvekilleri var; bunun acısı, gerçekten, Cumhuriyet Halk Partisini bu şekilde konuşmaya itiyor olabilir; ama, AK Partinin tavrını anlamak mümkün değil. Bu Meclis çatısı altında bu dönemde ilk defa milletvekilleri transferi meselesi…

ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) - Sen nereye transfer oldun; nereye transfer oldun sen?!

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Dinle, sana da sözüm var, dinle... Bekle, yalnız, dışarı çıkma.

ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) - Nereye transfer oldun sen?!

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Dışarı çıkma, bekle!

ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) - Sana ne nereye çıktığım!..

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Milletvekilliği transferi meselesini ilk defa AK Parti gündeme getirdi ve bu Meclis çatısı altında böyle bir şeyler olacağı ve olduğunda da normal karşılanması gerektiğini AK Partinin tutumundan ve tavırlarından o zaman izledik. Şimdi bundan niye rahatsız oluyorlar; niye rahatsız oluyorlar?! Ha, kendilerine gelince bir şey yok, bir sakınca yok; ama, parti içerisindeki sıkıntılardan endişe duyup da, rahatsız olup da istifa eden milletvekili oldu mu, AK Partiye yapılan en büyük haksızlık! Burada, insanı, insafa davet etmek gerekir. Özellikle Sayın Kapusuz'un bu noktadaki tavırlarını hiç hoş karşılamadığımı ifade etmek istiyorum.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Biraz sonra söyleyeceğim. Biraz sonra geleceğim.

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Ayrıca, gerek Cumhuriyet Halk Partisi sözcülerince gerekse de AK Parti sözcülerince sıkça dile getirilen, Anavatan Partisinin mahkeme kararıyla hakkının teslim edildiği; fakat, Maliye Bakanlığınca şu veya bu gerekçelerle bu hakkın teslimi noktasında geciktirici bir rol içerisine girildiği bir husus var; partilere yapılan hazine yardımı meselesi. Şimdi, bizim, buradaki, özellikle son iki haftalık gündem söz konusu olduğunda, AK Parti, Anavatan Partisinin muhalefet partisi olması özelliğinden kaynaklanan muhalefet etme isteğini ve muhalefet etme tavrını, sanki, Anavatan Partisine yapılması gereken hazine yardımı yapılmadığı için böyle bir tavır içerisine giriyor diye, Anavatan Partisine de buradan bir suçlayıcı unsur ortaya çıkarmaya çalışıyor.

Efendim, bizim buradaki esas tavrımız, Meclisin gündemine AK Parti tarafından getirilen, her hafta getirilen ayrı bir düzenleme… Daha geçen hafta, Meclisin gündemi birtakım temel kanunlar ve aciliyetine binaen temel kanun olmadan şekilde, olmayacak şekilde buradan geçirilmesi düşünülen bir program, bir gündem düzenlemesi yapıldı ve biz de, bundan sonra haziran ayı sonuna kadar bu gündeme bağlı kalacağımızı zannettik.

AK Partisinin kendi getirdiği tekliflerdi bunlar; ama, bu hafta başında, dün baktık ki, kendisi niçin getirmekte tereddüt etti bilmiyoruz; ama, Cumhuriyet Halk Partisi yeni bir Danışma Kurulu teklifiyle geldi ve yeni bir gündem düzenlemesi söz konusu oldu ve AK Partisi de, geçen hafta ısrarla bu gündemin takip edilmesi hususundaki ısrarından vazgeçerek, CHP'nin getirdiği; ki, CHP'nin getirdiği gündem de yine AK Partiyle anlaşarak düzenlenmiş bir gündemdi. Saygı duyuyoruz, anlaşabilirler.

Bizim itirazımız bu noktada. Meclis gündemini, her gün değişen, her hafta değişen, âdeta oyuncak haline getiren bir tutuma bizim tepkimiz var. Meclis gündeminde görüşülecek olan kanun tasarılarının önceden belirlenmesi gerekir. Geçen hafta belirlenmiş. Biz de haziran ayı sonuna kadar görüşeceğimiz kanunlar şudur, şudur, şudur diye bunları tespit etmişiz ve AK Parti de, bunları, aciliyetine binaen çok sıkışık bir zaman içerisinde kanunlaştırmak üzere bunlardan bir kısmını da temel kanun olarak getirmiş ve kabul ettirmiş; ama, bir hafta sonra ne oluyor bilmiyoruz, ne değişiyor, Türkiye'nin şartlarında o ölçüde büyük değişiklikler mi oluyor; acul dedikleri, çok acil bir şekilde yasalaşması gerekir dedikleri hususlardan, kanunlardan 8 tanesini geri çekip, yerine bir gündem düzenlemesine gidiliyor.

Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin çocuk oyuncağına âdeta dönüştürülmesi gibi …

M. NECATİ ÇETİNKAYA (Elazığ) - Kelimeyi yanlış kullandın. Acul, acil olan… Kişi için…

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Kişi için kullanılır; evet, kişi için kullanılır.

...Zaman zaman bu tür tavırlar sergileniyor. Bu bakımdan, bizim itirazımız, bizim tepkimiz bunadır. Elbette, kanunlar doğrultusunda, gerek Anavatan Partisi gerek bir başka parti ve gerekse de mahkeme kararlarını yürütme konusunda görevli olan, yerine getirme konusunda üzerine yükümlülük düşen kesimler de bunları yerine getireceklerdir. Bizim, bundan herhangi bir endişemiz, bundan herhangi bir kaygımız ve gocunmamız da söz konusu değildir.

O bakımdan, Anavatan Partisi muhalefetini, bu şekilde, yanlış mecralara çekilerek vatandaş nezdinde küçültmeye çalışma işini ben yanlış buluyorum. Bu tavırda ısrar edilmesini de kınıyorum.

Ayrıca, biraz önce, AK Parti sıralarından bir sayın milletvekili laf atarak, benim AK Partisinden istifa ettiğimi ifade eder, ima eder şekilde bir sataşmada bulundu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Daha önceki konuşmalarımda da ifade ettim. İstifa ettiğim zaman da basın bülteniyle niçin istifa ettiğimi açıkladım ve bu istifamla da gurur duyuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar) Ama, görüyorum ki, bazı milletvekilleri bundan gocunuyorlar. Niye gocunduklarını da şu ifadeyle belirtmek istiyorum: Çünkü, benim istifa gerekçem ve zaman içerisinde burada dile getirdiğim istifamla ilgili gerekçeleri anlamak için, insanın birazcık anlayabilecek kapasitede olması gerekir.

EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Abuşoğlu, süreyi…

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Evet… Bitiriyorum Sayın Fatsa, bitiriyorum. Size herhangi bir sataşmam söz konusu değil.

Ziya Paşa diyor ki: "İdraki meali bu küçük akla gerekmez. Zira ki, bu terazi bu sıkleti çekmez." Eğer istifam konusunda hâlâ tereddütleri, hâlâ kafasında soru işaretleri olan varsa, bu, benim istifamdan kaynaklanmıyor, kendilerinden kaynaklanıyor.

Hepinize saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Abuşoğlu.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili Sayın Gürol Ergin.

Buyurun efendim.

CHP GRUBU ADINA GÜROL ERGİN (Muğla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum; sizleri ve yüce ulusumu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, biraz önce Doğru Yol Partili ve Anavatan Partili 2 milletvekili arkadaşımızın yaptığı konuşmalar, benim burada bazı açıklamalar yapmamı gerektirdi.

Şimdi, şu söylendi; özellikle Ümmet Beyin söyledikleri şuydu: "Cumhuriyet Halk Partili üyeler Plan ve Bütçe Komisyonunda verdikleri ayrışık oyda bu teklifle getirilenin Atatürk Orman Çiftliği için infaz olduğunu söylediler; ama, bugün burada bu teklife destek verdiler. Bu nasıl bir durum" dedi; ama, bunu söylemeden önce de şöyle söyledi; dedi ki: "İktidar Partisi ile Anamuhalefet Partisinin bir kanun teklifinde bu şekilde bir uzlaşma sağlamaları son derece memnunluk vericidir."

Şimdi, ben, hem böyle bir uzlaşmanın mutluluk verici oluşunun ifade edilmesi hem de verdiğimiz ayrışık oy tümüyle dikkate alınarak, verilen değişiklik önergesiyle bu kanun teklifi tamamen değiştirilmişken Cumhuriyet Halk Partisinin "dün öyle bir ayrışık oy verdiniz de, bugün niye olumlusunuz" diye eleştirilmesini gerçekten anlayamadım. Yani, Ümmet Beyi her zaman burada sevgi ve saygıyla dinleyen bir milletvekili olarak bu konuda şaşırdığımı ifade edeyim.

Şimdi, orada, özellikle Ümmet Kandoğan Beyin söylediği şu söz var; diyor ki: "Siz, burada, mutlaka bedeli karşılığında verilmeli dediniz; ama, şimdi, bedelsiz diye de altına imza atıyorsunuz."

Değerli arkadaşlarım, eğer bir uzlaşma sağlamak istiyorsanız, elbette ki, bu uzlaşma sağlanırken vazgeçilmezleriniz olduğu gibi, vazgeçilir hususlarınız da olacaktır. Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizim bu kanun teklifinde çok ciddiye alınması gereken iki vazgeçilmezimiz vardı. Bunlardan birincisi, mutlak surette imar planının yapılmış olması ve SİT alanı oluşundan ötürü de koruma imar planının yapılmış olmasıydı. İkincisi de, Atatürk Orman Çiftliği alanının asla ve hiçbir şekilde yapılaşmaya açılmamasıydı. Cumhuriyet Halk Partisinin bu düşünceleri çerçevesinde getirilen bu önergeyle, yasa teklifi, son biçimiyle, bu söylenenlere tamamen uygun hale getirilmiştir. Ancak, evet, Sayın Kandoğan'ın doğru olarak söylediği şudur: Altgeçitler, yollar ve bunlarla ilgili yapılanmalar için de bedelsiz olarak verilmesi, Cumhuriyet Halk Partisi tarafından da bu uzlaşma çerçevesinde kabul edilen hususlardır.

Yağma konusuna gelince: Şimdi, oradaki "yağma" ifadesini dikkatle okursanız "bugüne kadar yapılan yağmanın bundan sonra olmaması" ifadesi vardır. Biz o ifademize sonuna kadar sadığız. Zaten, kanun teklifinin yeni biçimindeki son cümle, yani "Atatürk Orman Çiftliği alanı üzerinde konut, ticaret ve sanayi amaçlı hiçbir yapılaşmanın olamayacağı" şeklindeki cümle de, bizim, o yağmaya son verme anlayışımızın ürünü olarak oraya girmiştir. Bunu da belirtmek istiyorum.

"İnfaz dediniz" diyor. Biz şunun için infaz dedik; şöyle bir cümle vardı: "Tarım ve Köyişleri Bakanlığının uygun görüşüyle Atatürk Orman Çiftliği arazileri, rekreasyon, park, ağaçlandırma alanı, spor, hayvanat bahçesi ve kültür alanı olarak, on yılı aşmamak şartıyla (herhangi bir şekilde Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ve Atatürk Orman Çiftliği tüzelkişiliğine bir külfet ve yükümlülük getirmemesi kaydıyla) Atatürk Orman Çiftliği Yönetim Kurulu ile Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı arasında yapılacak yazılı bir protokolle, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı arasında yapılacak yazılı bir protokolle Ankara Büyük Şehir Belediyesine tahsis edilir" diyordu. Bu, gelen teklifin ilk biçimiydi. Plan ve Bütçe Komisyonunda da benzer bir şekilde bu  kabul edildi ve burada da, yapılaşma alanının yüzde 5'i geçemeyeceği; ancak, Atatürk Orman Çiftliği arazilerinin sayılan gerekçelerle Büyükşehir Belediyesine verilebileceği vardı. Bu tamamen çıkarılmıştır, bu konu tamamen çıkarılmıştır. Bugün görüştüğümüz ve kabul ettiğimiz 1 inci maddede bu konu yoktur. Bunlar varmış gibi "siz, dün infaz diyordunuz, bugün niye böyle söylüyorsunuz" derseniz, burada bize haksızlık yapmış olursunuz. Bu konuda, Cumhuriyet Halk Partisi, Atatürk Orman Çiftliği ve Atatürk felsefesi konusundaki bütün duyarlılığını ortaya koyan bir sonuç aldığına inanmaktadır.

Şimdi, biraz önce Sayın Anavatan Partisi Grup Başkanvekili konuştu. Ondan önce de, birkısım Anavatan Partili milletvekili arkadaşlarımız Sayın Bakana sorular yönelttiler. Şimdi, o sorulara baktığım zaman ve Sayın Grup Başkanvekilini dinlediğim zaman şunu görüyorum: Konuştukları konular, en son on gün önceki bilgilere dayalı konuşmalar değerli arkadaşlar. Onların hepsi geçti, gitti. Gelin, biz bugünkü konuyu konuşalım, bugün önümüze ne gelmişse onu konuşalım. Siz onları konuşmadınız. Bu bakımdan, söylediklerinizin burada çok fazla anlamı olmuyor.

Burada bir noktaya daha dikkatinizi çekerek sözlerimi tamamlamak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk Partisi, Atatürk Orman Çiftliği konusunda dün ve evvelki gün gösterdiği duyarlılığı bugün de göstermiştir, yarın da gösterecektir. Bundan hiç kimsenin kuşkusu bile olamaz; bunu söyleyeyim.

Anavatan Partisi Grup Başkanvekilime de şunu söyleyeyim: Sayın Başkanvekili, hatırlarsanız, biz birlikte Plan ve Bütçe Komisyonunda görev yaptık. Ben kendi grubumun en arka sıralarında oturuyordum, siz de kendi grubunuzun en ön sırasında oturuyordunuz ve şunu dün gibi hatırlıyorum: Benim yaptığım konuşmalara, karşıdan en fazla müdahale eden sizdiniz Adalet ve Kalkınma Partisinin milletvekili olarak. Siz bunu hatırlıyor musunuz diye soruyorum.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ergin.

Şahısları adına Manisa Milletvekili Sayın İsmail Bilen.

İSMAİL BİLEN (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Atatürk Orman Çiftliğiyle alakalı kanun teklifi üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Atatürk Orman Çiftliğinin Yüce Türk Milletine emanetinde, Atatürk'ün vasiyetinde, arazinin yeşil alan, kültür merkezî ve rekreasyon alanı olarak da değerlendirilmesi ifadeleri yer almakta. Şimdi, bu vasiyete uygun olarak Büyükşehir Belediyesine burada yeni bir çalışma imkânı doğurmak adına böyle bir kanun teklifi, böyle bir düzenleme verilmiştir. Bu kanun teklifiyle -yasalaştığı takdirde- yönetimin tek elden yapılması, imarın tek elden yürütülmesi ve buradaki şahıslarla ihtilaflı olan konuların giderilmesi ve kazanılabilecek, geçmişte kaybedilmiş ancak yeniden kazanılabilecek alanların da kazanılması ve halkın hizmetine sunulması amaçlanmıştır.

Biraz önce Anavatan Partisi Grup Başkanvekilinin ifade ettiği gündemin değişikliğiyle ilgili husus ise, İçtüzüğümüzün amir hükümlerindendir. Parlamento, kendi çalışmalarını Yüce Heyet istediği takdirde durdurabilir, değiştirebilir veya yeni gündem belirleyebilir. Bu da, İçtüzüğün Parlamentoya müsaade ettiği, yapılmasına cevaz verdiği bir husustur. Bundan şikâyetçi olmak, sırf bu gerekçeyle bu kanun teklifine de karşı çıkmak pek doğru olmasa gerek.

İnanıyorum ki, Atatürk Orman Çiftliğiyle ilgili kanun teklifi yasalaşır, yürürlüğe girerse, yine, Ankaralılar olduğu gibi, Ankaralı hemşerilerimiz olduğu gibi Yüce Türk Milleti de buradan azamî derecede istifade edecektir; gerek hayvanat bahçesiyle gerek dinlenme alanlarıyla gerekse rekreasyon alanlarıyla vatandaşlarımız, hemşerilerimiz buradan daha fazlasıyla, ziyadesiyle istifade etme imkânı, fırsatı yakalayacaklardır.

Bu vesileyle, kanun teklifinin hayırlı, uğurlu olmasını diliyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Bilen.

Şahsı adına Ankara Milletvekili Sayın Salih Kapusuz; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

3 üncü madde, son madde. Son madde, hepinizin de bildiği gibi "Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür" demektedir. Bakanlar Kurulunun yürüteceği gerçeğinden hareketle, zaten Atatürk Orman Çiftliği, başından beri bütün toplum kesimlerinin duyarlı olduğu, üzerinde hassasiyetle durduğu önemli bir mekân; aynı zamanda, birinci derecede doğal SİT alanı. Tabiat ve Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu ve onunla ilgili mevzuat gereği, her türlü uygulamalar açısından hassasiyet gösterilmesi, şartları çok ağır olan uygulamaları bulunan bir yasal düzenleme söz konusu. İlgili Bakanlık var ve bütün bunlara rağmen Türkiye Büyük Millet Meclisi ve yargı da, bu konuda, bugüne kadar olduğu gibi hep hassas davranmıştır. Geçmiş dönemlerde Meclisten çıkarılan özel yasalarla birtakım tahsisler yapılmıştır; ama, yapılan bu tahsisler bugün için farklı değerlendirilebilir; ama, mevcut, Ankaralıya ve Türk Milletine bırakılmış olan bu mekânın, bu arazinin, bu hediyenin en güzel şekliyle Ankaralılarla ve Türk Milletiyle buluşturulması çok önem arz etmektedir. Onun için, planlaması yapılacak, koruma planı yapılacak, bununla beraber halkımızın ihtiyacı olan yol, park ve ihtilaf konusu olan hususlar da düzeltilecek.

Ben, bu metni, teklifi hazırlayıp verdiğimde, arkadaşlarıma, yukarıda, Plan ve Bütçe Komisyonunda bir öneride bulundum. Bu metin, son hali kabul edilecek bir metin değil; sivil toplum örgütleri, komisyon üyesi siyasî partiler bununla ilgili her türlü düzenlemeye katkı vermek açısından açıktır. Aynı zamanda, biz, bir alt komisyon kuralım, bu kurulan alt komisyonla da, burada yapılması gerekli olan farklı yaklaşımlar varsa, katkılar varsa, bunları da alalım. İlk andaki konuşmamı böyle başlayarak açmıştım. Orada da tartışıldı, burada da tartışıldı; ama, nihayette, bu yasa hayatiyet kazandıktan sonra, Ankaralılara bu anlamda hizmet sunmaya başladıktan sonra, inanıyorum ki, bu tartışmalar niye yapıldı diye birçokları taaccüp edecektir.

Aslolan, gerçekten Atatürk Orman Çiftliğini korumak istiyorsak bir tek yolu var; Ankaralılara bütün yönüyle açmak; yapılaşmaksızın, ister sınai, ister, efendim, ticarî, isterse mesken olarak kesinlikle bunlara müsaade etmeksizin, rekreasyon alanları, park, bahçe, ağaçlandırılmış spor alanları, çay bahçeleri... Vatandaş, Ankaralı bu işe sahip çıkar, içine girerse, onun elinden bir daha kimse alamaz. Dolayısıyla, bu konularla ilgili olarak şu ana kadar yapılmış olan tartışmaları, ben, bu çerçevede müspet manada katkı olarak anlamak isterim; ama, siyasî olarak bu konudan rant çıkarmaya kalkmak, siyasî partilerin bu konudaki mutabakatlarını başka zeminlere taşımaya kalkışmak kimseye bir şey kazandırmamıştır, kazandırmayacak da.

Ben, yasanın hayırlı olmasını temenni ediyorum; hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Kapusuz.

Sayın milletvekilleri, soru-cevap faslına geçiyoruz; 5 dakika soru, 5 dakika cevap.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Herhalde, konuyla alakalı, maddeyle alakalı olacak değil mi Sayın Başkanım?

BAŞKAN - Buyurun Sayın Akdemir.

Sayın Akdemir?.. Yok.

Sayın Özdoğan...

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Tek bir soru sormak istiyorum. Bu, Atatürk Orman Çiftliği arazilerinin Büyükşehir Belediye Başkanlığına tahsis edilmesiyle alakalı bu yasa teklifi, neden yasa tasarısı olarak gelmedi de, Sayın Ankara Milletvekili Salih Kapusuz tarafından yasa teklifi olarak geldi; bunun özel bir anlamı var mıdır? Acaba, Sayın Melih Gökçek'le sıkı fıkı özel dostluğunun tesiri var mıdır bu yasa teklifinin Sayın Salih Kapusuz tarafından gelmesinde? Bunu soruyorum.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, böyle bir soru olur mu?!

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özdoğan.

Ancak…

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Buna müsaade edemezsiniz!

BAŞKAN - …siz de biliyorsunuz ki, milletvekillerinin birinci görevi ve sorumluluğu, Parlamentoda yasa yapmaktır, yapılacak yasaları teklif etmek, bunu savunmak…

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Daha teferruatlı bir tasarı gelebilirdi.

BAŞKAN - O bakımdan, bu sorunun muhatabı Hükümet değil.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Meclis de bunu kabul etmiyor efendim, böyle bir soruyu; siz kabul edemezsiniz.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Işık.

AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Vasıtanızla Sayın Bakana üç sorum var.

Birincisi: Satılan araziler hangi hükümet zamanında satılmıştır?

İkincisi: Hayvanat bahçesinin yıllık zararı ne kadardır?

Üçüncüsü: Devir sonrasına yönelik Büyükşehir Belediyesinin öngördüğü projeler nelerdir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Işık.

Sayın Güler…

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Sayın Başkan, sizin aracılığınızla Sayın Bakana iki sorum var.

Birinci sorumuz: Şu ana kadar Atatürk Orman Çiftliğinde yaklaşık 21 000 000 metrekare arsa çeşitli vesileyle kamu kurumlarına tahsis edilmiştir. Bu projeyle şu anda yüzde kaçı tahsis edilmektedir?

İkincisi: Kamu yararı olarak algılanan; ama -yapılanma esnasında sadece ulaşım gibi altyapıyla beraber kullanılmak istenmektedir; ama- sözlerde de gördüğümüz kadar, bu işin vizyonu ve iddiasına baktığımızda, göründüğü gibi, çok da masum olduğu görünmemekte. Yarınlarda, on yıl sonrasında açılacak imar yapılanmasından sonra çıkacak doğal rantın önü nasıl engellenecektir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Güler.

Sayın Akdemir, buyurun.

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkan, aracılığınızla sorularımı Sayın Bakanıma yöneltiyorum.

Cumhuriyet Halk Partisinin 9 milletvekilinin ayrışık oy pusulasında "Arazinin planlanması ve vasiyet hukukuna göre kullanılması Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü uhdesinde kalmalıdır. Kanun teklifinin gerekçelerinde belirtilen hususlar Atatürk Orman Çiftliği üzerinde Büyükşehir Belediyesine neredeyse sınırsız tasarruf hakkı verilmesini haklı kılamaz. Atatürk Orman Çiftliği, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ve ilgili mevzuatına göre birinci derece doğal SİT ve tarihî SİT alanıdır. Bu yasa ve ilgili mevzuatına göre yapılması zorunlu olan bir yönetim planıyla, ilgili tüm kesimlerin katılımıyla yönetilmelidir" denmektedir. Acaba, bu isteğe uygun bir çalışma yapıldıktan sonra mı Cumhuriyet Halk Partisi destek verdi bu yasaya? Onu öğrenmek istiyorum.

Bir diğer sorum şu: "Yasa teklifi, Atatürk Orman Çiftliğini Ankara Büyükşehir Belediyesinin rant hırsının bir aracı niteliğine dönüştürme amacındadır. Bu teklifin yasalaşması, kamu yararına aykırı sonuçlar doğuracak, Büyük Atatürk'ün kanun niteliğinde olan vasiyetini ortadan kaldıracaktır. Bu nedenlerle yasa teklifine tümüyle karşı olduğumuzu belirtiriz" diyor Cumhuriyet Halk Partisinin 9 milletvekili. Şimdi buradan soruyorum: Sayın Cumhuriyet Halk Partililer, Sayın Bakanımızın doğrulayacağı bir cevap aldınız mı, sizi tatmin eden bir cevap aldınız mı ki bu yasayı bu haliyle desteklemeyi düşünüyorsunuz? Buna cevap verirseniz Sayın Bakanım, çok memnun olurum.

Teşekkür ediyorum.

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Kanun değişti, başka bir kanun oldu; siz hâlâ mazide yaşıyorsunuz!

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akdemir de; yalnız, sizin sorduğunuz sorunun muhatabı Bakan değil. Bu konuda Cumhuriyet Halk Partisi sözcüleri, zaten, kürsüden gerekli açıklamaları yaptılar.

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Söylenen eksiklikler belki tamamlanmıştır, bizim haberimiz yoktur diye sorumu soruyorum.

BAŞKAN - Sayın Abuşoğlu, buyurun.

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Şu anda, elimde, Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu tarafından hazırlanan bir rapor var ve bu raporda, Çiftliğin paylı mülkiyetinde -parsel numarası da verilerek- bir konut kooperatifine yapılan tahsisten bahsediliyor. Bu çıkarılan kanun bu tür yapılaşmaları engelleyecek mi; yoksa, yapılan tahsisleri de ne ölçüde etkileyecektir? Bu konuda Sayın Bakandan bilgi almak istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Abuşoğlu.

Sayın Bakan, buyurun.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Özdoğan'ın ve Sayın Akdemir'in sorularına gerekli cevabı siz verdiniz; onlara ayrıca cevap verme gereği hissetmiyorum.

Sayın Işık'ın, Sayın Güler'in ve Sayın Abuşoğlu'nun sorduğu sorulara da yazılı olarak cevap vereceğim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Soru-cevap faslı tamamlanmıştır.

1 adet önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1200 sıra sayılı kanun tasarısının 3 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                       

Ömer Abuşoğlu

Muharrem Doğan

Turan Tüysüz

 

 

Gaziantep

Mardin

Şanlıurfa

 

Züheyir Amber

Muzaffer Kurtulmuşoğlu

Hüseyin Özcan

 

Hatay

Ankara

Mersin

 

Dursun Akdemir

İbrahim Özdoğan

 

 

Iğdır

Erzurum

 

Madde 3- Bu Kanun hükümlerini Tarım ve Köyişleri Bakanı ve Başbakan yürütür.

BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İMDAT SÜTLÜOĞLU (Rize) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?..

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Abuşoğlu gerekçesini açıklayacaklar.

Buyurun Sayın Abuşoğlu. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Atatürk Orman Çiftliği meselesi oldukça hassas ve toplumumuzun da, bireysel olarak halkımızın ve birtakım kuruluşların da yakından ilgilendiği bir konu. Bugüne kadar çok tartışma yapıldı üzerinde ve bundan sonra da tartışmalar devam edeceğe benziyor. Zaman zaman orada meydana gelen rantlar birtakım kişilerin iştahını kabartıyor ve bu çerçevede, gelecek dönemlerde de, farklı kişiler, gruplar veya müesseseler tarafından, gayet masumaneymiş gibi gözüken birtakım talepler olabilir, bunlarla karşılaşabilir gerek bu Hükümet ve gerekse de bundan sonra ortaya çıkacak, gelecek, kurulacak hükümetler.

Meseleyi kökünden halletmenin bir tek yolu var. Atatürk Orman Çiftliği, bir taraftan doğal SİT alanı ve tabiat varlıklarını koruma alanı bölgesi içerisinde yer alan bir arazi, bir yönüyle de Atatürk'ün vasiyetinde ifade ettiği şekliyle modern tarım işletmeciliğinin yapılması istenen bir yer. İkisini birbirinden ayırmak lazım. Atatürk'ün vasiyetinin bir şekilde devam etmesini farklı bir organizasyonla sağlayabiliriz. Bugün, Atatürk Orman Çiftliği arazisi kadar bir alanı, sırf bu amaç için, bir başka bölgeden, hazine arazisi olan bir   başka bölgeden ayırıp, bu amaçla, Atatürk'ün vasiyetine uygun bir şekilde bir yeni kuruluş ortaya çıkarabiliriz. Ama, doğal SİT alanı meselesi üzerine gelince, bunun üzerinde hiç  kimsenin söz söyleme hakkı ve hürriyetinin ve bu yönde de herhangi bir talebinin olmadığını düşünüyorum. Buna benzer ortaya çıkacak talepleri de zaman içerisinde tümden ortadan kaldırmak üzere bir tek lafım var, bir önerim var. Bunu Anavatan Partisi Grubu önerisi, teklifi olarak da alabilirsiniz.

Birçoğumuz görmüşüzdür, New York City'de Central Park diye bir bölge var. Bu bölge, yaklaşık yüzyetmiş yıllık bir tarihe sahip. Bu bölgenin bu haliyle oluşması, genel bir proje yarışması çerçevesinde ortaya çıkmıştır. Biz de, bugün için Atatürk Orman Çiftliği arazisi olarak gözüken bu bölgeyi, 1 santimetrekaresine dahi halel getirmeden, bu çerçeve içerisinde değerlendirip, genel bir proje yarışmasıyla doğal SİT alanı olma özelliğini de koruyacak ve sadece Ankara'nın değil, aynı zamanda tüm Türkiye'nin kullanımına açacak bir şekilde, bir çerçevede ele alıp, burada rekreasyon alanları, park, bahçe, buna benzer sair aklımıza gelecek bu hususun mütemmim cüzleri  olacak şekilde, bir proje yarışması çerçevesinde, artık, bu bölgenin iştah kabartan bir bölge olmaktan çıkarılması zamanı geldiğini de düşünerek, bu gözle bakılmasını ve konunun bir kere daha bu gözle değerlendirilmesini talep ediyorum.

Eğer bunu gerçekleştirebilecek olursa herhangi bir bakanlık... Eğer, Sayın Bakan, sizin döneminizde gerçekleşecek olursa böyle bir proje, Ankaralı ve Türkiye size minnettar kalır. Lütfen, böyle bir projeyi uygulamaya geçirmek konusunda bir gün dahi gecikmeyiniz. Ama,  böyle bir projeyi yürürlüğe koymak ve gerçekleştirmek noktasında AK Partinin ömrü vefa eder mi etmez mi onu bilemem; ama, Anavatan Partisi iktidara geldiğinde eğer yapılmamışsa böyle bir proje,  mutlak surette biz bu araziyi bu çerçevede değerlendireceğimizi şimdiden tüm kamuoyuna ilan ediyor ve hepinize saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi Grubu sıralarından kalkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Abuşoğlu.

Sayın milletvekilleri, gerekçesini biraz önce dinlediğiniz, Hükümetin ve Komisyonun katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

İçtüzüğün 86 ncı maddesine göre, tümünün oylanmasından önce, aleyhte, İstanbul Milletvekili Sayın Hasan Aydın. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

HASAN AYDIN (İstanbul) - Sayın Başkan, sevgili arkadaşlarım; tabiî, ben bir milletvekiliyim. Burada aleyhte söz aldım. Bu söz almamın sebebi nedir...

Bir kere, Atatürk Orman Çiftliği, hepimizin tekrar ettiği gibi, Atatürk'ün mirası. Bu Atatürk Orman Çiftliğini düzene sokabilecek, ideal bir noktaya taşıyabilecek bir Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti yok. Öyle ya, Ofer'i yapacaksın, Dubai kulelerini yapacaksın, Kuşadası limanlarını yapacaksın; ama, iş Atatürk'ün mirası, Atatürk Orman Çiftliğine kalınca, bunu Melih Gökçek Beyefendiye havale edeceksiniz! (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Ankara Büyükşehir Belediyesine…

HASAN AYDIN (Devamla) - Bir kere, neden aleyhte söz aldım...

Yasa, arkadaşlarım tarafından iyi niyetle, samimiyetle, önergelerle düzeltildi. Yasayı incelediğiniz zaman, hakikaten de çok fazla eleştirilmesi gereken bir şey yok; ama, yasayı kime emanet ediyoruz; yani, bir ülkede yasa çıkarırsınız, erkler yasaya uyarlar.

Şimdi, Bakanlar Kurulumuzda, biraz önce bir arkadaşım söyledi, mahkeme karar alıyor, mahkeme kararıyla bazı partilere para çıkarıyor, Maliye Bakanımızın üstün becerileriyle o paralar verilmiyor; işte yasaya uyulmuyor. Hele hele, Atatürk Orman Çiftliğini çöpten kurtaracakmış Sayın Gökçek! Elinizi vicdanınıza koyun, Mamak Çöplüğünden geçeniniz var mı? Yani, sen Mamak Çöplüğünü çözdün de kardeşim… Orası çöplük çünkü, orada bir rahatsızlığı yok, orada bir sorun yok. Orada, Ankara'nın kokması, çürümesi hiç önemli değil, halkın ona tepki göstermesi de önemli değil. O kadar, Sayın Gökçek, Büyük Atamızı seviyor ki, adam orayı acilen düzeltmek zorunda ve taleplerde bulunuyor, Hükümeti ikna ediyor, bakanları ikna ediyor, önerge de versek fiilen biz de ikna olmuş oluyoruz. Aslında, çok ciddî bir yetenek, bu yönüyle de ben Sayın Gökçek'i kutlamak istiyorum.

Ben, bu Hükümetin uygulamalarına güvenmediğim ve hele hele Melih Gökçek'e bu Hükümete güvendiğimin yüzde 1'i kadar güvenemediğim için, bir siyasetçi olarak …

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Ankara halkı yüzde 50 oy verdi.

HASAN AYDIN (Devamla) - … o Büyük Atatürk'ün mirasını hiçbir koşul ve şart altında Melih Gökçek'e devretmek içime sinmediği, böyle yaparsam Büyük Atatürk'e karşı haksızlık yaptığımı düşündüğüm için, açıkça, mertçe, oyumun rengi hayırdır diye buraya geldim.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Aydın.

Lehte, Bilecik Milletvekili Sayın Yaşar Tüzün?.. Yok.

Sayın milletvekilleri, teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir ve kanunlaşmıştır.

Şimdi, Sayın Bakan bir teşekkür konuşması yapacaklar; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, çok kısa bir kanun olmasına rağmen, 1 maddelik bir kanun olmasına rağmen, çok uzunca bir süredir üzerinde tartışılan bir kanun, biraz önce, değerli oylarınızla kabul gördü, kabul edildi; öncelikle, hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum.

Ama, bu arada, üzerinde haksız bir şekilde spekülasyon yapıldığı ve çok fazla söz söylendiği için gerek milletimizin gerekse kamuoyunun zihninde herhangi bir yanlış anlamaya yol açmaması bakımından, izninizle, bu kanunun ne getirdiğini sadece birkaç cümleyle arz etmek istiyorum.

Bir: İhtilaflı araziler var Ankara'nın muhtelif bölgelerinde; vatandaş ile devlet arasında, vatandaş ile Atatürk Orman Çiftliği arasında parseller bölünmüş, ayrılmış ve âdeta bir kangrene dönüşmüş bir durum var. Bu kanunla bu çözülüyor, buna imkân sağlanıyor.

İkincisi: Ankara'da yaşayanlar bilirler, Atatürk Orman Çiftliğinde bir demiryolu geçidi var, burada bir hemzemin geçit var. Şimdi ben rakamları aldım buraya gelmeden önce.

Değerli arkadaşlarım, bu bölgede, Haziran 2005 ile Haziran 2006 tarihi arasında 105 tane trafik kazası meydana gelmiştir; 105 tane.

İki: Yine, aynı tarihte, Zırhlı Birlikler ve Sincan yolunda, 950 tane kaza meydana gelmiştir. Toplam 1 055 tane kaza ediyor. Kazaya uğrayanlar, uğradıkları sebepler, canlarından olanlar, mallarından olanlar, Türk Milletinin evlatlarıdır, Türk Milletinin millî varlığıdır; buna dikkatinizi çekerim.

İki: Atatürk Orman Çiftliğinin hemzemin geçidinde, demiryolu geçidinde, bir gün içerisinde, sabah saat 6.00 ile gece 24.00 arasında 224 defa trafiğe kapanıyor burası; 224 defa. Her bir trafiğe kapanmada 3 dakika olursa, 672 dakika eder, bu da 11 saat eder. 11 saat içerisinde, binlerce araç, benzin yakar, havayı kirletir, çevreyi kirletir, ekonomik kayba uğrar.

Şimdi, burada bir üstgeçit yapılabilmesi, bir düzenleme yapılabilmesi için bu kanunun çıkması gerekiyor. Bu kanun çıkmadan, burada böyle bir düzenleme yapılamaz. Yol genişletme çalışması da yapılamaz.

Şimdi, ikinci olarak kanunun getirdiği düzenleme bu düzenlemedir; buna benzer, metro, altgeçit, üstgeçit ve bununla ilgili de, sadece bununla ilgili, bedelsiz bir intifa hakkından söz ediliyor.

Şimdi, elimizdeki, esasen üzerinde konuşulması gereken konu şuydu: Ek 1 inci maddeyle ilgili bir önerge verildi ve o kanunun, bu değişikliğin bütününü teşkil eden husus o.

Şimdi, on gün önce, onbeş gün önce, işte, basında, şurada burada bir şekilde tartışılan konuları, burada, sanki bu kanun bunu getiriyormuş gibi dile getirmek hem haksızlıktır hem kamuoyunu bilinçli bir şekilde yanıltmaya matuftur; bu da doğru değildir. Sadece, burada…

İkinci bir husus daha söyleyeyim. Son konuşan konuşmacımız da söyledi. Atatürk Orman Çiftliğinin hiçbir arazisinin, hiçbir şekilde, ne Büyükşehir Belediyesine ne başka bir yere devri söz konusu değildir. Bütün yapılan işler, bütün yapılacak olan işlemler Tarım ve Köyişleri Bakanlığının -ki, Atatürk Orman Çiftliği, kanun gereği, 1950 yılından bu yana Tarım ve Köyişleri Bakanlığına bağlı bir kurumdur- onayı olmadan, izni olmadan, her türlü safhada, herhangi bir işlem yapılması mümkün değildir. Bu, bunu da ayrıca teminat altına alıyor.

Bunun dışında, sadece Hayvanat Bahçesiyle ilgili şu söyleniyor: Zaten, mevcut yönetmelik, beş yıllığına burayı kiraya verme hakkını veriyor. Burada, bu süre, sadece, on yıllığına çıkarılıyor ve bu da, birçok kayda, birçok şarta bağlanıyor. Hiçbir şekilde, bu kayıt ve şart dışında, buranın kullanılması mümkün değildir; böyle bir şey olmasına, bizim de, zaten rıza göstermemiz mümkün değildir. Dolayısıyla, bu kanun, Ankara için, hepimiz için, Türk Milleti için hayırlı bir kanundur, ona inanıyorum. İyi çalışmalara vesile olacak, en azından, biraz önce söylediğim gibi, zaman kaybının, trafik kazalarının önlenmesine yol açacak bir düzenleme getiriyor. Hayvanat Bahçesiyle ilgili olarak da, yine, Ankara'nın hizmetine sunulacak bir müessesedir. O da, bir protokolle verilecek ve orada bedelsiz olacağına dair de kanunda bir hüküm yoktur; onu da ifade ediyorum. Yine, ilgili bakanlığın onayı, uygun görüşü alınmak suretiyle bu yapılacaktır.

Ben, bu süreç içerisinde emeği geçen herkese şükranlarımı sunuyorum. Anamuhalefet Partisi ve İktidar Partisi milletvekillerimizin ortak çabasıyla, onların katkılarıyla bu şekillenmiştir. Muhalefet yapan diğer milletvekillerimize de teşekkür ediyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, 5 inci sırada yer alan, Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Tasarısı ve Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir ile Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan ve Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş ile 12 Milletvekilinin, Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Teklifleri ve Adalet Komisyonu raporunun görüşmelerine başlıyoruz.

6.- Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Tasarısı ve Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir ile Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan ve Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş ile 12 Milletvekilinin, Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Teklifleri ve Adalet Komisyonu Raporu (1/994, 2/321, 2/474) (S. Sayısı: 952) (x)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet?... Yerinde.

                                        

(x) 952 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Komisyon raporu 952 sıra sayıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Niğde Milletvekili Sayın Orhan Eraslan.

Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ORHAN ERASLAN (Niğde) - Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyeleri; memurlar disiplin affının bütünü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi, saygıyla, sevgiyle selamlarım.

Değerli arkadaşlarım, 952 sıra sayısıyla basılıp dağıtılan memurlar ve diğer kamu görevlilerinin bazı disiplin cezalarının affı hakkındaki kanun tasarısı, iki defa, daha önce, Meclis gündemine alındı; ne yazık ki, bugüne kadar bunu görüşmek mümkün olmadı. Daha önce grup önerimiz üzerine yaptığımız konuşmada da bunun ayrıntısını belirtmiştim. Şimdi iki grubun anlaşmasıyla, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun anlaşmasıyla bu yasa tasarısının görüşmelerine başlayacağız. Bu yasa tasarısı 25 000 memurumuzu ve kamu görevlimizi ilgilendiriyor.

Değerli arkadaşlarım, böyle bir af yasasının görüşülmesi ihtiyaç mıdır?.. Evet, ihtiyaçtır. Disiplin cezalarının affıyla ilgili ilk kez konu kamu sendikalarıyla hükümet arasında yapılan toplupazarlık görüşmeleri sırasında gündeme gelmiş 30.9.2004 tarihli toplupazarlıkta da bu hüküm altına alınmıştır. Aradan geçen zaman içerisinde, ne yazık ki, toplupazarlıkla taahhüt edilmiş olunmasına rağmen yasa çıkarılamamıştır. Bu konuda defalarca bizim de girişimlerimiz olmuştur, bugün bunu çıkarmaya çalışacağız; ancak, mevcut tasarı bu haliyle yeterli değildir değerli arkadaşlarım; iki noktada eksiği vardır. Bunu eleştirme ihtiyacı içerisindeyim. Birinci eksiği şudur: Yasa tasarısı 23 Nisan 1999 tarihi ile 14.2.2005 tarihi arasında bulunan disiplin cezalarını kapsıyor. Şimdi, 23 Nisan 1999 tarihini anlayabiliriz; en son o zaman disiplin cezası affı çıkmıştı; ama, 14.2.2005 tarihini anlayabilme şansımız yoktur. Neden 14.2.2005 tarihi? Bunun, hiçbir mantıklı izahı yoktur. Yasa tasarısının Meclise sevk tarihî de 14.2.2005 tarihi değildir; 10.3.2005 tarihidir. Bu konuda, İktidar Partisi Grup Başkanvekili Sayın Kapusuz'la yaptığımız görüşmeyle "bunu, 20 Haziran 2006 tarihine alalım hiç olmazsa" girişimimiz, ne yazık ki, olumlu netice bulmamıştır.

Değerli arkadaşlarım, bunun 14.2.2005 tarihli olmasının bir tek nedeni vardır bizim aklımıza gelen, o da şudur: Maliye memurlarının, bu tarih ile 1 Mart 2005 tarihî arasında bir eylemi olmuştu, Büro Emekçileri Sendikasının; o eylem nedeniyle birtakım disiplin soruşturmaları açıldı ve disiplin cezaları yağdı. Anladığım kadarıyla, İktidar Partisi Grubu, burada verilen disiplin cezalarını af kapsamının dışında tutmak istediği için, buna rıza göstermedi. Halbuki, biz, böyle bir şeyin, hiç olmazsa, yasanın görüşüldüğü bugüne kadar, öyle bile değilse, yasanın Meclise -tasarının- sevk edildiği 10.3 tarihine kadar olmasına taraftık. Bu tasarı, oybirliğiyle Adalet Komisyonundan geçmişti.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, bir problem daha var yasa tasarısı açısından, bir eksiklik daha var. Bu, herkes kamuoyunda, sicil affı olarak biliyor. Değerli arkadaşlarım, bu, sicil affı değil; yani, televizyonları başında bizi umutla bekleyen, sicili haklı-haksız yere bozulmuş olan memur kardeşlerimizin de bilmesi açısından, doğruyu ifade etme açısından söylüyorum; bu, sicil affı değil. Bu, yüz kızartıcı suçlar dışındaki disiplin cezalarına ilişkin bir aftır; sicille ilgili herhangi bir durum söz konusu değildir. Sicil affı biçiminde olmasına da, biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak taraftarız. Çünkü, iyi kötü, disiplin cezası bir süreçten geçiyor; eğer, uyarma ve kınama cezasından yukarıdaysa, bir yargı denetiminden geçiyor; ama, sicil, ne yazık ki, tamamen şahsî değerlendirmelerle, sübjektif değerlendirmelerle verilen bir şeydir. Olumsuz sicil alma nedeniyle, bugün, pek çok, mağduriyet yaşayan kamu görevlileri, memurlar vardır.

Şimdi, hepiniz bilirsiniz ki, memur olmak özel bir iştir; memur olabilmek için, bir kamu görevi gerekir. Kamu görevi, kamu hizmetinin gereği olarak, güçlendirilmiş kişiler tarafından yerine getirilir. Bunların özel himayeleri vardır hukukta; dışarıda iftiraya karşı korunurlar, yargılanmaları özeldir; çünkü, bunlar, kamu adına, devletin devamlılığı adına iş yaparlar. Son yıllarda, ne yazık ki, terfisi, atanması, korunması farklı esaslara dayanan memurların durumunda, esnek çalışma, sözleşmeli personel gibi bir zayıflatma meydana geldi. Buna paralel olarak, bazı müesseseler de, ne yazık ki, zayıflatıldı; memurlar aleyhine zayıflatıldı, devlet aleyhine zayıflatıldı.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, memurluk, öncelikle bir statü işidir; eğer, bunu ticarîleştirirseniz, kamu hizmetinden çıkarır da bedel mukabili bir iş biçimine dönüştürürseniz, orada kamu hizmeti denilen şey aksar, gereği yerine getirilemez.

Şimdi, bu çerçevede, sicillerin durumunu değerlendirelim. Değerli arkadaşlarım, sicil, tamamıyla, amirin sübjektif yargılarına dayanan ve hiçbir surette yargı sürecine tabi olmayan bir şeydir. Yani, iyi kötü yargı sürecine tabi olan bir disiplin cezasını af konusu edebiliyoruz da, tamamen amirin sübjektif iradesine dayalı şeylerle insanları niye mağdur ediyoruz; bunu anlayabilme noktasında değilim. Memuru dışarıya karşı koruyoruz; 4483 sayılı Yasayla yargılanmasını izne tabi kılıyoruz. Öyle de olması lazım ayrıca, bunda bir yanlışlık yok; her önüne gelenin kamu hizmeti yapanı mağdur etmemesi gerekir, bunda bir yanlışlık yok; ama, değerli arkadaşlarım, bir noktada memuru korumuyoruz; korumadığımız nokta ne: Kendi yaptığımız işlemlere karşı korumuyoruz; dışarıya, vatandaşa karşı memuru koruyoruz; siyasî iradenin, siyasî otoritenin işlemlerine karşı korumuyoruz. Disiplin cezalarının önemli bir bölümü yargı denetimine tabi değil. Disiplin cezaları, alabildiğine sübjektif ve disiplin cezalarının önemli bir bölümü, kurullar tarafından verilmiyor,  disiplin amirleri tarafından veriliyor. Şimdi, bu disiplin amirleri tarafından verilen ve yargı denetimine tabi olmadığı için keyfî niteliği olan bu cezaların, çoğu kez, şöyle bir amaca hizmet ettiğini de görmek durumundayız... Bunu, Sayın Cumhurbaşkanımız da, vekâleten görevlendirmelerle ilgili bir yazısında, Hükümete yazdığı bir yazıda, çok veciz bir şekilde dile getiriyor, çok veciz bir şekilde. Müsaade ederseniz, Sayın Cumhurbaşkanının bu konudaki düşüncesini de, çok katıldığım bir düşüncesini de okumak istiyorum: "Ayrıca, görevden alınması uygun görülmeyen ya da görülmeyeceği düşünülen kamu görevlilerinin işlemlerine ilişkin, kimi nedenlerle inceleme ve soruşturma yaptırılarak, hem yıllarını devlete hizmetle geçirmiş kamu görevlilerinin haksız nedenlerle suçlu duruma düşürüldüğü hem de bu gerekçeyle görevlerinden alınması yolunda kararname hazırlandığı saptanmaktadır." Yani, Sayın Cumhurbaşkanı diyor ki, disiplin cezaları, kadrolaşma aracı olarak kullanılıyor. Evet, maalesef; yani, bu, çok yaygın bir yöntem olarak kullanılmıştır. Üstelik de, yargıyı by-pass etmek için, yapılan disiplin soruşturmaları sonucu, yargıya gidebilme sınırının altında olan uyarma, kınama gibi cezalar verilerek, liyakatle görevlendirmelerin yolu kapatılmıştır.

Bunun için, yine, 30.9.2004 tarihinde, memur sendikaları ile kamu emekçilerinin konfederasyonları ile Hükümet arasında yapılan bir mutabakat vardır. Biz, bu mutabakata taraf olmamakla beraber, eğer siz mutabakatınızda duracaksanız, şu konuda da hazırlanacak tasarılara destek vermeyi, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, peşinen ilan ediyoruz bu kürsüden.

Zaman zaman, çeşitli vesilelerle, İktidar Partisinin sayın temsilcileri, sayın milletvekilleri, "efendim, disiplin affına Cumhuriyet Halk Partisi karşı çıkıyor, biz getirecektik, şu olacaktı, bu…" Bunların hiçbirisi doğru değildir. Asıl mesele şudur: İçinize bir şeyi sindireceksiniz; biz bir yanlış yaptık, disiplin cezasını biz verdik; ama, bu yanlışımızı tekzip ediyoruz dediğiniz anda, biz arkanızdayız, destek olacağız.

Bakın, bu görüşmelerde neler -değerli arkadaşlarım, bu tasarı ne kadar eksik- mutabakat zaptında yer alıyor, bakın:

Kurullarda memur temsilcilerinin bulunması; yani, disiplin kurullarında, ilgili kamu emekçileri konfederasyonu temsilcilerinin bulunması. Bulunmalıdır, böyle bir şey varsa, biz bunu destekleriz, buna tarafız.

Savunma süresinin uzatılması.

Disiplin cezalarının, amir yerine kurulca verilmesi, disiplin kurullarınca verilmesi. Bu da doğrudur; yani, sübjektivizmi önler, mümkün olduğu kadar bir kurul tarafından verilmesi bir güvencedir.

Uyarma ve kınama cezalarının yargı denetimine açılması. Buna da taraftarız değerli arkadaşlarım, böyle bir hazırlığa. Bu da bizim desteklediğimiz bir şeydir mutabakat zaptında yer alan.

Olumsuz sicile itiraz komisyonu kurulması. Bunları da destekleriz. Bu konuda da, eğer varsa getireceğiniz bir tasarı, desteklemeye şimdiden hazırız. Kaldı ki, ilk defa Ankara 5. İdare Mahkemesi, bir sendikanın başvurusu üzerine, Eğitim-Sen'in başvurusu üzerine, kınama cezasını yargı denetimine tabi tuttu. Gerekçesini -karar burada- isteyene okurum, ayrıntılı bir karar, hukuken de yerinde bulduğum bir karar. Her ne kadar Anayasamızda, uyarma ve kınama cezalarının yargı denetimine tabi olmadığı yazılmaktaysa da, bu, emredici kural değil, bu asgarîsi, bunun üstü mecburîdir denilmekte.

Bizim imzaladığımız birtakım uluslararası sözleşmeler var değerli arkadaşlarım. Bunlardan bir tanesi, 87 no'lu sendika özgürlüğünün korunmasıyla ilgili sözleşme; bir tanesi, 98 no'lu örgütlenme ve toplupazarlık hakkının korunmasıyla ilgili sözleşme; bir tanesi de, 151 no'lu çalışma ilişkilerinin düzenlenmesiyle ilgili sözleşme; bunlar, Anayasamızın 90 ıncı maddesine göre, iç hukuk hükmü niteliğindedir. Ankara 5. İdare Mahkemesi, bunu nazara alarak, ilk defa, çığır açacak bir karar vermiştir. Burada, Hükümete düşen bir görev vardır; ilan ediyorum ve bunu desteklemeye de hazır olduğumuzu söylüyorum: Artık, memur disiplin cezalarının tümünü yargı denetimine açma zamanı gelmiştir. Memur disiplin cezalarının, 657 sayılı Yasada… Yani, bu, kaçınılmaz bir görev olarak gelmiş dayatmıştır. Nitekim, idare mahkemeleri bu konuda kararlar vermeye başlamıştır.

Değerli arkadaşlarım, bunun ötesinde, memurla ilgili iyileştirici ne varsa, yapılacak ne varsa, disiplin cezası dışında, onların durumu dışında ne varsa, bunların hepsini desteklemeye hazırız.

İlk defa -bu, çok dramatik bir şeydir- yargı kararlarını uygulamamadan dolayı bir müsteşar mahkûm olmuştur, Millî Eğitim Bakanlığı Müsteşarı mahkûm olmuştur. Arkadaşlar, hukuk devletinde olmaması gereken bir şeydir,  olmaması gereken bir şeydir; yani, yargı karar veriyor, siz, hukuk devletiyiz diyorsunuz, Anayasa öyle diyor, bu yargı kararını uygulamıyorsunuz. Bu, hukuk devletinin gerekleriyle bağdaşmaz. Bunu savunmamız mümkün değil. Ola ki, karar hoşunuza da gitmeyebilir, hoşumuza da gitmeyebilir; ama, demokrasi odur ki, hukukun gereğini yapmak. İlk defa, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde, bildiğim kadarıyla, bir müsteşar, yargı kararlarını uygulamamaktan dolayı mahkûm olmuştur, Millî Eğitim Bakanlığı Müsteşarı. Bu yollardan vazgeçilmelidir. Derhal, 30.9.2004 mutabakatındaki hususlar çözümlenmelidir. Bu konuda, Anamuhalefet Partisi olarak, İktidar Partisine destek olacağımızın bilinmesini -ama, bizim gücümüzün buna yetip yetmeyeceği de, 330 gereken bir şeyde açıktır- bu konuda işbirliğine de hazır olduğumuzun bilinmesini burada kamuoyu önünde ilan ediyoruz.

Ayrıca, bugün devlet memurlarımızın durumu ortadadır değerli arkadaşlarım, tümünün durumu ortadadır. Türk-İşin yaptığı araştırmaya göre, bu ülkede yoksulluk sınırı 1 818 000 000 lira ya da yeni deyişle 1 818 YTL, Memur konfederasyonlarının araştırmasına göre de 1 929 YTL. İster onu kabul edin, ister onu kabul edin. Bu baz alındığında, ister 1 818 YTL, ister 1 929 YTL, memurlarımızın yüzde 98,5'inin yoksulluk sınırının altında olduğunu görmek durumundayız. Bu konuda da, iyileştirme doğrultusunda yapılacak her çabaya olumlu katkı vermeye Cumhuriyet Halk Partisi olarak hazır olduğumuzun bilinmesini istiyoruz.

Yine, refah payından emeklilere pay vermeme doğrultusunda, yani, memura ufak tefek zam veriliyor da, memurun emeklisine, artık, yeni bir şeyde, refah payı vermeme doğrultusundaki düşünceden de vazgeçilsin. Aynı şekilde, yoksulluk seviyesinin altında olan emeklimizin, dulumuzun, yetimimizin de durumunu iyileştirmek için getireceğiniz her türlü düzenlemeye destek vermeye hazırız. Müştereken desteklediğimiz yasada, demin değindiğim hususlarda getirilecek olumlu önergelere de destek vermeye hazırız, bu konuda da mutabakat içerisinde davranmaya hazırız. Mutabakat içerisinde konuştuğumuz, görüştüğümüz yasa görüşmelerini daha fazla uzatmamak için, televizyonları başında günlerdir sabırsızlıkla bizleri bekleyen memurlarımıza hayırlı olmasını diliyor, sözümü kısa kesiyorum.

Hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. (CHP ve AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Eraslan.

AK Parti Grubu adına, Trabzon Milletvekili Sayın Kemalettin Göktaş; buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 952 sıra sayılı Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu kanunla ilgili, gerçekten, memurlarımız, takriben iki üç yıldan beri sabırsızlıkla beklemektedir ve biliyorum ki, şu anda, televizyonları başında 20 000'in üzerinde memurumuz, bizleri, sabırsızlıkla -konuşmamızı ve oylamanın sonucunu- beklemektedir. Bu zaman zarfı içinde, bizlere, zaman zaman telefonlarımıza mesajlar çekerek, memurlarımız, sitemlerini belirtti, bazıları dualarını belirtti, bazılarının teklifleri, önerileri oldu, zaman zaman mektuplarla bize sıkıntılarını ortaya koydular ve bugün itibariyle de, hakikaten, o beklenen gün işte bugün olarak kanunu görüşmekteyiz.

Tabiî ki, memurlarımız bu kanunun görüşülmesinin bu kadar gecikmesinin nedenini de çok merak etmektedirler, biliyorum. Tabiî, benden önceki konuşmacı arkadaşım da sanıyorum söyledi; bu kanunla ilgili, çıkmasıyla ilgili 330 oyun gerekli olduğunu bilmemiz lazım; 330 oy olmazsa, zaten kanunlaşmış olmuyor. Bir nevi, bu, af niteliğinde bir kanun olduğu için, af niteliğinde olan kanunların 330 oyla çıkması gerekiyor.

Değerli arkadaşlar, bilindiği gibi, bundan önce Türkiye Büyük Millet Meclisimizde üç tane af çıkmıştır, memurlarla ilgili, disiplin cezalarıyla ilgili üç tane af çıkmıştır. Bugün eğer bu kanunu çıkaracak olursak -inşallah çıkacak- dördüncüsünü çıkarmış olacağız ve inşallah da sonuncusu olur. Niye bunu böyle söylüyorum; çünkü, memurlarımız, inşallah, disiplin suçuyla karşı karşıya kalmaz diye düşünüyorum. Daha önce 1985 yılında çıktı, daha sonra 1992 ve son 1999 yılında bu af çıktı ve şimdi de, inşallah, bu affın çıkmasına vesile olacağız.

Tabiî ki, genel af sürekli çıkmaktadır. Genel af olunca da, tabiî ki, bu kanun bir beklenti oluşturmaktadır.

Değerli arkadaşlar, ben, kanun teklifini neden verdiğimi özellikle söylemek istiyorum. Hükümetin kuruluşundan hemen sonra bazı memurlarımız belli görevlere gelmek istediğinde, bir gördük ki, bu memurların bir kısmı hakikaten disiplin suçu almış, disiplin cezası almış, bir üst dereceye, belli bir makama gelememektedir. Öyle ki, bu memurlar bir yıl önce amirlerinden teşekkür ve takdir plaketleri almışlardır, yazıları almışlardır ve bir yıl önce böyle teşekkür, takdir alan bir memuru, bakıyorsun ki, bir yıl sonra disiplin cezasıyla cezalandırmışlar ve haliyle de bir göreve gelmeleri mümkün olmuyor. Bu, bazen amirlerinin bazı kişisel sürtüşmelerinden kaynaklanan, bazen de siyasî düşüncelerinden kaynaklanan, uygun olmayan davranışlar sonucu verilen cezalarda, vatandaşımız, memurumuz mağdur edilmiştir. Bu bakımdan, böyle bir kanunun verilmesini, ben, şahsen uygun gördüm ve sizler de, inanıyorum ki, uygun göreceksiniz ve bu kanunu burada çıkaracağız.

Değerli arkadaşlar, kanunda özellikle kınama cezası verilenler ve uyarma cezası verilenlerin beş yıl, maaştan kesme, aylık, kademe durdurmasıyla verilen cezaların da on yıl sonra sicilinden silindiğini biliyoruz; ama, işten atılan memurun göreve dönmesi mümkün olamıyor. O bakımdan, bu kanun da, bazı haksız yere işten atılan memurlarımıza da bir af getirmektedir. O açıdan, kanunun, şimdiden, memurlarımıza hayırlı olması dileğiyle, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Göktaş.

Sayın milletvekilleri, saat 20.00'de toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.02

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 20.12

BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 118 inci Birleşiminin Beşinci  Oturumunu açıyorum.

952 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

IV.- KANUN TASARI  VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

6.- Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Tasarısı ve Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir ile Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan ve Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş ile 12 Milletvekilinin, Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Teklifleri ve Adalet Komisyonu Raporu (1/994, 2/321, 2/474) (S. Sayısı: 952) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Tasarının tümü üzerinde söz sırası, Anavatan Partisi Grubu adına, Iğdır Milletvekili Sayın Dursun Akdemir'e aittir.

Buyurun Sayın Akdemir. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce, siz değerli milletvekili arkadaşlarımı ve Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, bugün, burada görüşülmekte olan 952 sıra sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde Anavatan Partisi adına görüş bildirmek üzere söz almış bulunuyorum; tekrar, bu vesileyle Yüce Meclisi ve Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce, benden önce konuşmuş olan Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili Sayın Eraslan "biz, AKP'yle CHP olarak anlaştık, bu sicil affını getirdik" dedi. Sayın, değerli milletvekili arkadaşıma şunu hatırlatmak istiyorum: Eğer, bu kanun kitapçığının başlığına bakmış olsaydı, bu yasa teklifini iki yıl önce benim vermiş olduğumu bilmiş olurdu ve o şekilde bir hataya düşmezdi. Bunu hatırlatmak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, görüşmekte olduğumuz Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Tasarısıyla disiplin cezalarının affı getiriliyor. Memurlar ve diğer kamu görevlileri ile bu görevlerde bulunmuş olanlar hakkında kanun, tüzük ve yönetmelikler gereğince verilmiş disiplin cezalarının bütün sonuçlarıyla affedilmesi düşünülmüştür bu yasada; fakat, bazı cezalar dışarıda bırakılmıştır.

Devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlarla basit veya nitelikli zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı veya şeref, haysiyet kırıcı suçlar veya istimal ve istihlak kaçakçılığı dışında kalan kaçakçılık, resmî ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, devlet sırlarını açığa vurma suçları sebebiyle kurumla sürekli olarak ilişik kesilmesi sonucunu doğuran disiplin cezaları kapsam dışı bırakılmıştır. İşte bu yasadan da görülüyor ki, basit bir haysiyet kırıcı suç ya da ihaleye fesat karıştırma gibi durumlar kanunla affedilmiyor. O nedenle, AKP İktidarının son yıl içerisinde özellikle bu gibi ihalelerde düşmüş olduğu sıkıntının bu kanundan da hatırlatmış olması dolayısıyla bu vesileyle söz etmek ve kendilerine hatırlatmak istiyorum.

Bu arada, aynı şekilde, 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununun 68 inci maddesinin ikinci fıkrasında ve ayrıca 69 uncu maddesine göre verilmiş meslekten çıkarma cezaları ile emniyet sınıfına dahil personel ile çarşı ve mahalle bekçileri hakkında verilen meslekten çıkarma cezaları kapsam dışı tutulmuştur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kamu hizmetlerinin gereği gibi yerine getirilmesi, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin eliyle yürütülüyor. Memurlarımız, ekonomik sıkıntı içinde, buruk bir şekilde yaşantılarına rağmen, kamu hizmetlerini eksiksiz, yurdumuzun her köşesinde, doğu demeden, batı demeden, kuzey demeden, güney demeden çalışıyorlar. Tabiî, bu çalışma sırasında, devlet adına ulaştırmak istedikleri görevleri hedefine ulaştırırken, birtakım hatalar da yapmış olabiliyorlar.

Değerli arkadaşlarım, disiplin cezaları, kamu hizmeti görevlerinin mevzuata ve çalışma düzenine, hizmetin gereklerine aykırı eylemlerine karşı düzenlenen idarî yaptırımlardır. Bu idarî yaptırımlar, bazen, kamu hizmetlerinden sürekli uzaklaştırılmak gibi ağır sonuçlara kadar uzanabilmektedir. Burada, disiplin cezaları, işlenen fiilin ağırlık derecesine göre, kamu görevlilerinin, uyarma cezaları almaları, kınama cezası almaları, aylıklarının kesilmesi, bulundukları kademede bekletilmeleri ve devlet memurluğundan çıkarılmaları şeklinde uygulama yapılmaktadır.

Memurlarımız, uyarma ve kınama cezalarına karşı dava açamamaktadırlar. Ancak, diğer disiplin cezaları için dava açma hakları vardır. Disiplin cezaları verildiği tarihten itibaren hüküm ifade etmekte ve derhal uygulanmaktadır.

Haklarında disiplin cezası olarak aylıktan kesme veya kademe ilerlemesinin durdurulması cezası uygulanmış olanlar, valilik, büyükelçilik, müsteşarlık, müsteşar yardımcılığı, genel müdürlük, genel müdür yardımcılığı ve daire başkanlığı gibi görevlere atanamamaktadırlar. Dolayısıyla, disiplin cezaları, memurlarımızı görev açısından eksik bıraktığı gibi, psikolojik yönden de etkilenmelerini ve bunun yanında da geleceğe dönük beklentilerinin aksamasına neden olmaktadır ve verimlilik düşmektedir böylece.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, disiplin cezalarının, niteliği, ağırlığı ve önemi nedeniyle, Anayasanın 38 inci maddesindeki suç ve cezalara ilişkin kurallara tabi olduğu Anayasa Mahkemesince de kabul edilmektedir. Ceza hukukundaki yasallık ilkesinin dayanağını Anayasamızın 38 inci, disiplin suç ve cezalarının yasallık ilkesinin dayanağını ise Anayasanın 128 inci maddesi oluşturmaktadır. Bu bakımdan, yasallık ilkesinin, disiplin suç ve cezalarında geçerli olduğunu da söyleyebiliyoruz. Ancak, ceza hukukunda, suçlar, kanun tarafından ayrıntılı olarak tanımlandığı halde, disiplin suçlarında çoğu kez böyle bir tarif verilmeyip "memur vakarına uymayan tutum ve davranışlarda bulunmak" gibi genel ibarelerle ceza verilmektedir. Bundan dolayı, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda yer yer genel suç tanımlarına gidilmiş ve bu yolla, idareye, suçun tasnifi konusunda geniş takdir yetkisi tanınmıştır. Nitekim, aynı kanunun 125 inci maddesinin son bölümlerinde yer alan "Yukarıda sayılan ve disiplin cezasını gerektiren fiil ve hallere nitelik ve ağırlıkları itibariyle benzer eylemde bulunanlara da aynı neviden disiplin cezaları verilir" hükmü, böyle bir anlayışın sonucu olarak mevzuatımıza girmiştir.

Değerli arkadaşlar, bu düzenleme, suç ve cezaların yasallığı ilkesiyle çelişen bir düzenleme olduğundan, suç teşkil eden fiiller ve bunlara ilişkin cezaların açık şekilde tanımlanması bir zorunluluk halindedir. Bu bakımdan, Yüce Meclis tarafından bu konuda yasal çalışmalar yapılmasının gerektiğini, memurlarımızın huzur ve güvenliği için, hatta, buna acil ihtiyaç olduğunu ayrıca huzurlarınızda ifade etmek istiyorum.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; gelinen noktada, disiplin cezalarının Anayasada belirlenen ilkelere uygun bir şekilde açık yasal düzenlemelerle ve yasalara uygun olarak verildiğini söylemek, bu nedenle de zordur. Hepimiz biliyoruz ki, disiplin cezaları, bazen, yetkili amirler tarafından kişisel husumet veya siyasî mülahazalarla ya da memurların üzerinde siyasî baskı aracı olarak verilebilmektedir.

Tabiî, Sayın Başkan, yemekten sonra arkadaşları rehavet bastı; bu uğultudan dolayı ben meramımı anlatmakta zorlanıyorum…

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen dinleyelim Sayın Hatibi.

Buyurun.

DURSUN AKDEMİR (Devamla) - Şimdi, değerli milletvekili arkadaşlar, ben, mümkün olduğu kadar kişiselliğe yönelik konuşmalar yapmak istemiyorum. O nedenle, konuya dikkat çekmek için ve özellikle 40 000 civarında memurumuzu ilgilendiren böyle bir yasada dikkatlerinizin konuşmacıda olması, sizin de bu yasaya oy verirken, bilgiyle, inançla ve verdiğinizin oyun değeri çok önemli olduğundan, bu nedenle bu konuyu hatırlatmak istedim.

Değerli arkadaşlar, gelinen noktada, hepimiz, bu disiplin cezaları yönünden yetkili amirlerin sıkıntılar yarattığını biliyoruz. Tasarının yasalaşması halinde, resmî rakamlara, kayıtlara göre rakam veriyorum, 20 543 memurumuz bu aftan faydalanacak, resmî olmayan rakamlara göre ya da beklentilere göre ise, bu, 40 000 civarındadır. Dolayısıyla, böyle bir yasanın buraya getirilmiş olması, gecikmesine rağmen, beni sevindirmiştir; çünkü, bu yasa teklifini ikibuçuk yıl kadar önce ben vermiş ve bu konuyu gündeme getirmiştim. Hükümetin de, şimdi, gecikmeyle olsa bile buraya getirmiş olmasını takdir etmek istiyorum.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, disiplin affının kapsamı içinde bulunan kamu görevlilerinin yarısından fazlası, kendilerine verilen disiplin cezaları hakkında dava açma hakkına bile sahip olamayan memurlardır. Devlet memurlarının ihtiyaç duyduğu bu tasarının acilen kanunlaşması gerekmektedir.

Ben, sağlıktan gelen bir memur olarak, üniversitede çalışan bir memur olarak, Sağlık Komisyonu Başkanımızın da dikkatini çekmek istiyorum, eğer kulağını bana verirse! Sayın profesör arkadaşım, Sağlık Komisyonu Başkanı -sağlık mensupları içerisinde de disiplin cezasından dolayı sıkıntı içinde olduklarını biliyorum- eğer bu yasada bana destek verirse, kendisine teşekkür edeceğim. Hükümet getirdi; ama, benim konuşmamı dinlemekle destek vermenizi kastediyorum!..

Kamu görevlileri üzerindeki, çoğu zaman, baskı, müfettişler marifetiyle yapılıyor. Çoğu bakanlıklarda ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarında devlet memurları hakkında soruşturma  yapan müfettişler, ne yazık ki, kişisel duygu ve düşüncelerini ön plana çıkarabilmektedir. Altı yıllık başhekimlik dönemimde gördüm ki, müfettişler, gerçek anlamda kendi kanaatlarını değil de, onların amirlerinin ya da siyasî bir düşüncenin ya da isteğin yerine getirilmesi için çoğunlukla rapor düzenliyorlar. Bu nedenle, bu konunun hassasiyetinin sizler tarafından da tekrar hatırlanmasını arzu ediyorum.

Değerli arkadaşlar, soruşturmayı yürüten bu müfettişler, genellikle o günkü siyasal iktidarın görüşü… "O günkü" diyorum, "bugünkü" demiyorum. Geçmişte de olmuştur, bugün daha çok oluyor, gelecekte de olma ihtimali var. O nedenle bunun üzerinde durmak lazım. Siyasî iktidarın görüşü doğrultusunda sipariş raporlar hazırlanabiliyor. Bunlara "tetikçi müfettiş" kavramı, artık devlet memurları arasında rutin söylenir hale gelmiştir. Bu tip müfettişler hükümetler adına "ali kıran baş kesen" olmuşlardır. Bu tavırla, çok küçük ihmal ve noksanlıkları olabildiğince büyüterek, yasalarda düzenlenmemiş hususlarda dahi, yoruma dayalı ve içi boş gerekçelerle devlet memurlarının disiplin cezası almalarına neden olmaktadırlar. Özellikle, iktidar ve üst düzey  bürokratları tarafından görevlendirilmiş ve başka bir bürokratın görevden alınması emri verilmiş ise, artık, olacakları, varın sizler düşünün, o memurun başına geleceği! Hukuk devleti anlayışına aykırı bir şekilde hayalî suçlamalar, küçücük ihmal ve noksanlıklar büyütülerek soruşturma âdeta bir kelle koparma operasyonuna dönüştürülmektedir.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, daha önce de belirttiğim gibi, memurlar, uyarma ve kınama cezalarına karşı dava açamamaktadırlar. Diğer disiplin cezaları için ise, elbette dava açılıyor; ancak, haksız bir şekilde disiplin cezası alan memurun yerine kendimizi şimdi bir koyalım. Biraz kendi kendimize düşünelim. Asılsız suçlamalarla disiplin cezası alan memurun eşini,  çocuklarını, arkadaşlarını, kendi muhitindeki durumunu bir göz önüne getirelim. Sanki, bu kişi, gerçek bir suçluymuş gibi, mağdur duruma düşüyor. Dava açılmış olsa dahi, kabul edilebilir bir durum çoğu zaman söz konusu olmadığında, bu suçluluğu sürekli devam ediyor.

Değerli arkadaşlar, bugün memurlarımız, yönetimin cezalandırmasına karşı genelde korumasız vaziyettedirler. Bilhassa, hükümetin değişmesi sırasında bürokraside büyük bir değişme söz konusu olmaktadır. Bu değişim, kimi zaman normal yollardan sağlandığı halde, kimi zaman bürokratların  değiştirilmesi zorlama yoluna  gidiliyor. İşte, bu noktada disiplin hukuku, kamu çalışanlarının üzerinde Demokles'in kılıcı gibi tehdit unsuru olarak kullanılmaktadır. Kimi zaman disiplin hukuku, soruşturma üzerine soruşturma açmak suretiyle başarılı bürokratların görevden çekilmelerini sağlamak ve kendi yandaşlarını atamak amacıyla bir baskı aracı olarak kullanılmaktadır. Tabiî ki, bütün bunlar sadece siyasî mülahazalarla yapılmaktadır.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; işte, tüm bu nedenlerle bir disiplin affının çıkarılmasına ihtiyaç duyduk ve kanun teklifini ikibuçuk yıl kadar önce verdik. Çünkü, kamu hizmetlerinin verimli yürütülmesi için kamu görevlilerinin özgüven içerisinde olması lazım; kendi duygularını, düşüncelerini, doğru bildiği fikri açıklayabilmesi lazım. Devlet memurunu bu baskıdan kurtarmak gerekiyor. İşte, bu noktada "devlet, millet için vardır" ifadesi, tam anlamını bulmuş oluyor. Yani, devlet, milletin huzur ve güvenliğini sağlamak, refahını temin etmek ve onun sosyal ve ekonomik ihtiyaçlarını temin etmek için önemli bir güç olarak vardır. Kamu hizmetleri, devletin, halkın huzurunu, sağlığı ve güvenliği için sunduğu en önemli hizmetleri yapan bir devlet hizmetler bütünüdür. Devlet, bu zorunlu hizmetleri, işte, bu özellikteki kamu görevlileriyle yapıyor. Bu bakımdandır ki, devlet, özellikle kamu hizmetlerini yürütürken kalite ve standartlara önem vermek, hizmetlerin hızlı ve verimli yürütülmesi için elinden gelen gayreti sarf etmek mecburiyetinde kalıyor.

Değerli arkadaşlar, işte, bu kamu hizmetlerinin etkin, süratli ve verimli yürütülmesi bakımından devletin en temel vasıtası, kamu görevlileridir. Siz, en modern binalarda her türlü maddî imkânlarla kamu hizmeti yürütseniz dahi, eğer, kamu görevlileri huzurlu değilse, mutlu değilse, özgüven içinde değilse, eğer, bu kamu görevlileri yasal sınırları açık çizilmemiş bir disiplin hukukunun baskısı altında çalışıyorsa, eğer, bu kamu görevlileri yaptığı işin doğru olduğuna inansa ve iş yapma arzusu dolu olsa dahi her an bir tetikçi müfettiş tarafından taciz edilebileceği düşüncesini kafasından bir türlü atamıyorsa, etkin, süratli ve verimli kamu hizmeti üretemeyecektir. Çünkü, verimli kamu hizmetinin üretilmesinde en başta gelen unsur, kamu görevlileri unsurunu, yani, insan unsurunu ihmal etmiş oluruz.

Değerli arkadaşlar, tam bu noktada, bu nedenle kamu hizmetlerini yerine getiren memurların ve diğer kamu görevlilerinin, özellikle, devlet tarafından korunması, kollanması ve yetiştirilmesi gerekmektedir. O halde, kamu görevlilerinin ekonomik ve sosyal imkânlarını geliştirmek, huzurlu ve güvenli çalışmalarını sağlamak ve hayat standartlarını yükseltmek için üzerimize düşen görevi, aynı zamanda, Hükümet olarak sizler, muhalefet olarak da bizler yapmak zorundayız.

Değerli arkadaşlarım, bunu yapacağız ki, sunulan kamu hizmetlerinin kalitesi, verimliliği, arzu edilen düzeye ulaşsın ve ülkemiz çağdaş uygarlık düzeyine yaklaşsın. Ceza Kanunuyla geliştirilen cezalar, kamu düzeninin korunmasına yönelik olmakla birlikte, disiplin cezalarının asıl amacı, memurların düzenli çalışmalarını sağlamaktır. Ceza kanunlarıyla getirilen, toplum düzenine karşı işlenen fiillere uygulanan yaptırımlar olması nedeniyle daha etkilidir. Kişilerin hayatına, hürriyetine, mallarına kişisel haklarına ve sosyal durumlarında etkili sonuçlar doğuracak düzeydedir. Buna mukabil, disiplin cezaları memurun yalnız meslekî hayatına ve meslekî haklarına etki etmektedir.

Disiplin affının haklı bir diğer gerekçesi de, bugüne kadar periyodik bir şekilde, belirli aralıklarla memur disiplin affının çıkarılmış olmasıdır. Gerçekten, kamu kurum ve kuruluşlarında çalışmış olan memurlar ve diğer kamu görevlilerinin almış oldukları disiplin cezalarına daha önce 1986, 1992 ve 1999 yıllarında olmak üzere 3 defa af getirilmiştir. Bu yüzden…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun efendim.

DURSUN AKDEMİR (Devamla) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Bu bakımdan, Anavatan Partisi olarak, ülkemizin her bir köşesinde nice fedakârlıklarla hizmet eden memur ve diğer kamu görevlileri için disiplin affı çıkarılması gerektiğini parti olarak düşünüyoruz. Fert olarak daha önce ben bu teklifi getirmiştim. Meslek kuruluşları mensuplarının, disiplin güvencesi bakımından memurlar ve diğer kamu görevlileriyle birlikte düzenlenmiş olması, zaten, daha önce söylediğim gibi, anayasal bir gerekliliktir.

Sözlerimi fazla uzatmak istemiyorum. Verdiğimiz değişiklik önergeleri vardır; bunlardan birisi, mahkemelerce verilen cezalara ilişkin adlî sicil kayıtları dışındaki notların, kayıtların ve fişlerin işlemden kaldırılması konusunda. Diğer birisi ise "memurlar ve diğer kamu görevlileri" ibaresinin kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarını da kapsayacak şekilde düzenlenmesi önergemizdir. Bir diğer önergemiz ise, emeklilerin de, aynı şekilde, bu aftan faydalanmasını düzenleyecek şekilde kanunun gözden geçirilmesini yüce huzurunuzda teklif ediyorum ve oylarınızla bu kanunun geçeceğini umuyor ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum. Ceza görmüş olan vatandaşlarımıza ve memurlarımıza da bundan sonraki yaşamlarında sağlıklı çalışmalar ve başarılar diliyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akdemir.

Şahsı adına Samsun Milletvekili Sayın Mehmet Kurt; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MEHMET KURT (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 952 sıra sayılı Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyeti saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, devle, millet için vardır. Devlet, milletin huzur ve güvenliğini sağlamak, refahını temin etmek ve onun her türlü ihtiyaçlarını karşılamak gibi fevkalade önemli bir görevi yerine getirmek durumundadır. Kamu hizmetleri, devletin, milletine sunduğu en önemli hizmettir ve bu hizmeti aslî ve geçici görevlileriyle yerine getirir.

Devlet, özellikle hizmetleri yürütürken kalite ve standarda önem vermek, süratli ve verimli bir şekilde hizmetleri sunmak için elinden gelen gayreti göstermek mecburiyetindedir. Bütün bu hizmetlerini yerine getiren kamu görevlilerinin ve memurların özellikle devlet tarafından hem korunması, kollanması hem de yetiştirilmesi gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, bilindiği üzere memurlar ve diğer kamu görevlilerinin disiplin cezalarının affedilmesine yönelik olarak 25.12.1985 tarihli 3249 sayılı Yasa, 18.6.1992 tarihli 3817 sayılı Yasa, son olarak da 28.8.1999 tarihli 4455 sayılı Disiplin Affı Yasası yürürlüğe girmiştir. Bugün bu tasarıyla devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlarla basit veya nitelikli zimmet, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, kısacası yüz kızartıcı suçlar haricindeki disiplin suçları af kapsamına alınmıştır.

Kanun, tüzük ve yönetmelikler gereğince, memurlar ve diğer kamu görevlileri ile bu görevlerde bulunmuş olanlar hakkında, 23.4.1999 tarihinden 14.2.2005 tarihine kadar işlenmiş fiillerden dolayı verilmiş disiplin cezalarının bütün sonuçlarıyla affedilmesi öngörülmektedir. 23 Nisan 1999 tarihinden 14.2.2005 tarihine kadar işlenen ve af kapsamına giren disiplin cezalarının verilmesini gerektiren fiillerden dolayı ilgililer hakkında disiplin soruşturması ve kovuşturması yapılamaz, devam etmekte olan disiplin soruşturma, kovuşturmaları işlemden kaldırılır. Kesinleşmiş olan disiplin cezaları uygulanmaz. Disiplin cezası affedilenlerin sicil dosyalarındaki disiplin cezalarına dair kayıtlar ilgililerin müracaatı aranmaksızın hükümsüz kalır ve dosyalarından çıkarılır. Disiplin cezalarının affı, ilgililere, geçmiş süreler için özlük hakları ve parasal yönden herhangi bir talep hakkı vermez.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; binlerce memuru yakından ilgilendiren bu teklifin yasalaşması için memurumuzun gözü bugün Meclisimizin üzerindedir. Birçok memurumuz için hayatî önem taşıyan bu yasayı bugün Meclisimizden, İktidar ve muhalefet işbirliğiyle çıkaracağımızı umuyor, yasanın, memurlarımıza ve tüm milletimize hayırlı olmasını diler Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Kurt.

Şahsı adına ikinci söz isteği, Erzurum Milletvekili Sayın Nuri Akbulut'un. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; memurlar ve diğer kamu görevlilerinin sicil affıyla ilgili olarak hazırlanan kanun tasarısının geneli üzerinde söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, memurlar ve kamu görevlilerinin, özellikle disiplin cezası almış memur ve kamu görevlilerinin, büyük bir heyecanla beklediği bir kanunu hep birlikte görüşüyoruz. Bildiğiniz gibi, bu tasarı, birkaç kez Meclisin gündemine geldiği halde, bazı sebeplerle hep ertelendi. Bu ertelenme, zaman zaman eleştirilere de neden oldu; ancak, af hükümleri içerdiği için, Mecliste, hepimizin bildiği gibi, nitelikli çoğunluk gerektiren bir tasarı. Bugün, inşallah, hep birlikte bunu gerçekleştireceğiz.

Bildiğiniz gibi, daha önceden, 1985'te, 1992'de ve 1999 yıllarında, benzer af kanunları da çıkmıştı. İnşallah yeni bir başlangıç olur diyorum ve bu tasarının, ülkemize, milletimize hayırlara vesile olmasını diliyorum; hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akbulut.

Tasarının tümü üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi, soru-cevap kısmına geçiyoruz.

Sayın Abuşoğlu?.. Yok.

Sayın Tüysüz?.. Yok.

Sayın Balandı, buyurun.

REYHAN BALANDI (Afyonkarahisar) - Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Bakana şu soruyu yöneltmek istiyorum: İstanbul'a tayin edilen polislerimiz ve diğer kamu görevlilerimiz, âdeta, sürgüne gönderilmiş gibi ağlayarak, feryat etmektedirler. Sayın Bakan, hayatın pahalı olduğu İstanbul gibi illerimizde çalışan kamu görevlilerimizin, özellikle yüksek moral gücüne sahip olması gereken ve enerji gerektiren zor görevleri üstlenen polislerimiz için, en küçük bir iyileştirme yapıldığı, Hükümet tarafından iddia edilebilir mi ve bu konuda ilave bir ücret vermeyi düşünüyor musunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Balandı.

Sayın Kartal.

MEHMET KARTAL (Van) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, bu tarz bir af yasasıyla, buna benzer, kamuda çalışan işçiler için de bir düzenleme düşünüyor musunuz? Tazminat almadan, çeşitli sebeplerle görevinden ayrılmış işçilerin durumu.Türkiye'de çok az da olsa, bu beklenti vardır. Bu işçiler için de bir af düzenlenmesini, Hükümetimiz düşünüyor mu?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kartal.

Sayın Sarıbaş.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Aracılığınızla, Sayın Bakana sormak istiyorum: 23.4.1999 tarih ve 4455 sayılı Yasadan, yani, o yasanın yürürlüğe girdiğinden, mevcut tasarının süre koyduğu 14.2.2005 tarihine kadar disiplin cezası alan kamu görevlimizin sayısı kaç kişidir? 14.2.2005 tarihinden, bugün itibariyle disiplin cezası alan kamu görevlisinin sayısı kaç kişidir?

Bir de, ek olarak bir soru sormak istiyorum: Sayın Bakan, meslekten çıkartma cezası verilen disiplin suçlarını affettiğimiz takdirde, bunları, tekrar, kamuda, belli bir süre sonra görevlendirmeyi taahhüt ediyor musunuz?

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Bakan, buyurun.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, soru yönelten üç arkadaşıma da teşekkür ediyorum.

Sayın Balandı, İstanbul'a tayin edilen polis memurlarının, İstanbul'a tayinleri çıktığı için üzüldüklerini ve hatta ağladıklarını ifade ederek "polisler için en küçük bir iyileştirme yaptığınızı söyleyebilir misiniz" dediler. Bilindiği gibi, biz, geçtiğimiz yıl, Kamu İşveren Kurulu adına toplusözleşme ve görüşmelerden sorumlu Bakan olarak, memur sendika ve konfederasyonlarıyla toplugörüşme masasına oturmuş ve bir mutabakat zaptı imzalamıştık. Bu mutabakat zaptında, eködemesi olmayan kamu personeline yüzdelik artışın dışında 40 artı 40, 80 000 000 Türk Lirası mesabesinde de para vermiştik, bu polislerimize de verilmişti; ancak, o kanunî düzenlemede emniyet mensuplarımıza 40 artı 40'ın dışında da ayrıca 1 000 YTL, yani 100 000 000 lira gibi, hem polis memurlarına hem mahalle bekçilerine bir artış sağlamıştık ve ayrıca, bunların emeklilerine de aynı nispette bu artışı yansıtmıştık. O bakımdan, Sayın Balandı "en küçük bir iyileştirme yaptığınızı söyleyebilir misiniz" diye sormuştu; ben de, emniyet mensuplarımıza diğer kamu görevlilerimizden daha farklı bir artış sağladığımızı hatırlatmak için bu cümleleri kullanma ihtiyacını hissettim.

REYHAN BALANDI (Afyonkarahisar) - Sayın Bakan, eskiden ağlamıyorlardı, şimdi niye ağlıyorlar?!

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Bunlar yeterli mi; kuşkusuz ki yeterli değil; kamu personeline, Emniyet mensuplarımıza ve diğer kamu görevlilerine daha fazla vermeyi arzu ederiz; ancak, bütçe imkânlarımız neyi gerektiriyorsa, bütçemizden kamu görevlileri için ne kadar pay ayırabiliyorsak, bu payla bağlı olarak bunları vermek durumundayız. Sadece bizim Hükümetimiz değil her hükümet bütçedeki imkânlar nispetinde hareket etmek durumundadır.

"Kamuda çalışan işçilere de bir af düşünüyor musunuz" dedi Sayın Kartal. İşçilerin memurlarımızdan bir farkı var; onlar, eğer çalıştıkları işyerinde bir haksızlığa uğramışlarsa, bu haklarını, İş Kanunu gereği, iş mahkemesine giderek haksızlığı giderme imkânına sahiptirler. O bakımdan, onlar için böyle bir af Hükümetimizin gündeminde yoktur.

Sayın Sarıbaş…

MEHMET KARTAL (Van) - Memurlar için de aynı şey geçerli Sayın Bakan, onlar da mahkemeye gidiyor. İşçiler için de bir af düzenlemesine gitmek eşitlik prensiplerine göre çok daha uygun olur.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - İzin verirseniz, Sayın Sarıbaş'ın sorusuna cevap vermek istiyorum. Bu kanunun öngördüğü süreler içerisinde disiplin affından yararlanacakların sayısı 20 543'tür; ancak, bu kanunun son tarihinden bugüne kadar ne kadar memurumuz disiplin suçu işlemiştir sorusunun cevabını yazılı olarak vereceğim; çünkü, o veriler şu anda elimde değil.

Sayın Başkanım, böylece sorulara kısaca cevap verme imkânı buldum; teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.

Sayın Güler, buyurun.

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Sayın Başkan, sizin aracılığınızla Sayın Bakana soru sormak istiyorum.

Şimdi, tabiî ki, Türkiye'deki koşulları göz önünde bulundurduğumuz süre içerisinde, devlet memurlarının, başta özlük hakları, çalışma koşulları son derece ağır ve yoksulluk sınırının altındadır. Bugünlerde eğitim sürecinin bittiğini göz önünde bulundurduğumuzda, bundan sonra pazar yerlerinde öğretmenlerle karşılaşacağız bir pazarlamacı olarak, inşallah karşılaşmayız; ama, böyle bir süreç içerisinde, çalışma koşulları içerisinde yıpranan, ömrünü tüketen devlet memurlarına karşı bu suç kapsamının daraltılarak affedilmesi bir sonuçtur; ama, bundan sonra, her geçen gün ağırlaşan koşullar içerisinde devlet memurumuzun onurlu, ilkeli çalışma arayışı içerisinde olduğunu biliyoruz; ama, yıpranan, tüketen ve kirlenen süreç içerisinde de direnmeye çalışan büyük bir kitle var. İnşallah, temennimiz, bu, bir sonuçtur.

Bugün, KPS sınavı adı altında sınavlar yapılmaktadır ve bu sınavlar içerisinde her yıl milyonlarca gencimiz, iş umuduyla yarınlarının hayalini kurabilmekte; ama, maalesef, hep geçen süre içerisinde, iki yıl sonunda tekrar yeni bir sınav, yeni bir sınav, yeni bir sınav… Bu sınavlar, kamunun ihtiyacı göz önünde bulundurulduğunda, her yapılan sınavlarla beraber, başta özlük hakları olmak üzere ve istihdam konusunda ne gibi tedbirler almayı düşünüyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Güler.

Sayın Bakan, cevap vermek istiyor musunuz?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Efendim, yazılı cevap vereceğim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Maddelere geçilmesi kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

MEMURLAR İLE DİĞER KAMU GÖREVLİLERİNİN BAZI DİSİPLİN CEZALARININ AFFI HAKKINDA KANUN TASARISI

Disiplin affının kapsamı

MADDE 1.- Devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlarla basit veya nitelikli zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyet kırıcı suçlar veya istimal ve istihlâk kaçakçılığı dışında kalan kaçakçılık, resmî ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, Devlet sırlarını açığa vurma suçları sebebiyle görevleriyle sürekli olarak ilişik kesilmesi sonucunu doğuran disiplin cezaları ile 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununun 68 inci maddesinin ikinci fıkrasının (e) ve (f) bentlerine göre verilmiş yer değiştirme cezaları ve 69 uncu maddesine göre verilmiş meslekten çıkarma cezaları ile emniyet hizmetleri sınıfına dahil personel ile çarşı ve mahalle bekçileri hakkında verilen meslekten çıkarma cezaları hariç olmak üzere; kanun, tüzük ve yönetmelikler gereğince memurlar ve diğer kamu görevlileri ile bu görevlerde bulunmuş olanlar hakkında 23.4.1999 tarihinden 14.2.2005 tarihine kadar işlenmiş fiillerden dolayı verilmiş disiplin cezaları bütün sonuçları ile affedilmiştir.

23.4.1999 tarihinden 14.2.2005 tarihine kadar işlenen ve af kapsamına giren disiplin cezalarının verilmesini gerektiren fiillerden dolayı, ilgililer hakkında disiplin soruşturma ve kovuşturması yapılmaz; devam etmekte olan disiplin soruşturma ve kovuşturmaları işlemden kaldırılır; kesinleşmiş olan disiplin cezaları uygulanmaz.

Disiplin cezaları affedilenlerin sicil dosyalarındaki bu disiplin cezalarına dair kayıtlar, ilgililerin müracaatı aranmaksızın hükümsüz kalır ve dosyalarından çıkarılır.

Disiplin cezalarının affı ilgililere geçmiş süreler için özlük hakları ve parasal yönden herhangi bir talep hakkı vermez.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Malatya Milletvekili Sayın Muharrem Kılıç.

Buyurun Sayın Kılıç. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; görüşülmekte olan 952 sıra sayılı Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Teklifiyle ilgili olarak, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, 1982 Anayasasından sonra, memurlarla ilgili disiplin afları, periyodik dönemler halinde, sürekli olarak çıkmaktadır. Bu yasalardan, bu aflardan ilki, 25 Ekim 1985 tarihinde çıkarılmıştı. İkinci af, ondan yedi yıl sonra, 18.6.1992 tarihinde çıkarıldı. Üçüncü af, 28.8.1999 tarihinde çıkarıldı. Şu anda da, yine, yedi yıl geçtikten sonra, yeni bir disiplin affını görüşmekteyiz.

Değerli arkadaşlar, öncelikle, bu af teklifini veren arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum. Gerçekten, devlet memurları, sürekli olarak, bir disiplin cezası tehdidiyle karşı karşıyalar, sürekli olarak, sicilleri bozulmaktadır. Bununla ilgili bir af teklifi verildi. Bu teklif, Komisyonumuzda, Adalet Komisyonunda görüşülme tarihi 21.6.2005; ancak, bir yılı aşkın süredir -bir yıl oldu, yani, üç gün var bir yıl olmasına- bir yıldır, bu kanun teklifi, komisyondan geçtiği halde, bir türlü Meclis gündemine gelmedi.

Değerli arkadaşlar, bu yasa teklifi, büyük bir memur kitlesini ilgilendiriyor; yaklaşık 25 000 devlet memuru bu yasadan etkileniyor. Zira, devlet memurları, kamu görevlileri, kamunun sorunlarına çözüm üreten insanlar. Ne yazık ki, kamunun sorunlarına çözüm üreten bu insanlar, kendileri sorunlarla baş başa. Bu insanlar, büyük ekonomik güçlükler içindeler. Bir de bunun üzerine, gelen siyasî iktidarların, devlet memurlarını kendi anlayışlarına göre çalıştırma zorlaması da olunca, bu insanların sicilleri sık sık bozuluyor, bu insanlar sık sık disiplin cezaları alıyorlar.

Değerli arkadaşlar, devlet memurları, Anayasamızın 129 uncu maddesinde belirtildiği gibi, kamuda çalışan, kamunun hizmetini gören insanlardır. Adı üstünde, devletin memurlarıdır; ancak, gelen iktidarlar, ne yazık ki, bunlara, devletin memurları gibi değil de, iktidarın memurları gibi, iktidarın çalışanları gibi baktıkları için, o anlayışı sergiledikleri için, devlet memurları üzerinde tahakküm kurmaya, kendi anlayışları doğrultusunda onları yönlendirmeye çalıştıkları için, zaman zaman çatışmalar çıkıyor. Bu çatışmalardan da, tabiî, İktidar, eğer kendi vücut dilinden, kendi anlayışından anlamayan devlet memurlarını değiştirmek istiyorsa, görev yerini değiştirmek istiyorsa veya makamdan almak istiyorsa, onlarla ilgili bakanlık müfettişlerini gönderiyorlar, onların, istedikleri şekilde, hem sicillerini bozuyorlar hem de onlar hakkında disiplin cezaları uygulanıyor.

Değerli arkadaşlar, biz seçildikten sonra, 2002'de, Malatya'da, televizyonda yaptığım bir konuşmada, seçilen AKP'li arkadaşlarımıza seslenmiştim, demiştim ki: Malatya'daki devlet memurlarına dokunmayın. Eğer bu memurlar, görevlerini layıkıyla yapıyorlarsa, vatandaş arasında ayırım yapmıyorlarsa, bu insanlar hangi görüşten olursa olsun, hangi partiden olursa olsun, bu insanlara dokunmayın, görevini iyi yapan, layıkıyla yapan insanların görüşlerine bakmayın demiştik; ancak, sanki bunun tam tersini söylemişiz gibi, Malatya'da da, her yerde olduğu gibi, partizanca atamalar sıkça yaşandı ve bu atamalardan dolayı da, Malatya, kamuoyunda çok kötü biçimde anılır oldu. Bunun en bariz örneğini Çocuk Yuvasında yaşadık. Ne yazık ki, Çocuk Yuvasındaki ehil müdürler görevlerinden alınmıştı, onların yerine, daha önce ambar memurluğu yapan, başka görevlerde bulunan, alt görevlerde bulunan insanlar getirilip müdür yapılmıştı. Yine, daha önceki tecrübeli bakıcı kadınlar işten atıldılar, işlerine son verildi, onun yerine de, seçimlerde Adalet ve Kalkınma Partisinin kadın kollarında çalışan kadınlar getirildi, o çocuk yuvasında hizmet gördürüldü ve bunun sonucunda da, Malatyamız çok kötü biçimde lekelendi, Malatya kötü biçimde anılır oldu, Malatya'da çocuklara eziyet ediliyor denildi, çocuklar dövülüyor denildi. Oysa, bu, Malatyalılardan kaynaklanmıyordu, ehil olmayan insanların istihdam edilmesinden kaynaklanıyordu.

Millî Eğitim Müdürünü Malatya'da 6 kez görevden aldılar. Yargı kararıyla geliyor, tekrar alıyorlar. Gerekçe de şu: Bakanlıktan bir yazı geliyor, diyor ki: "Sayın Müdür, sizin tecrübeniz fazla, siz görevinizi iyi yapıyorsunuz, sizin tecrübelerinizden Ankara'da yararlanacağız." Geçici görevle Ankara'ya alıyorlar. Bu şekildeki uğraşmalar neticesinde, 7 nci kez, Müdürü, bu kez de -Müdür de artık mücadeleden usandığı için- Kilis'e göndermekle anlaştılar, Müdürü Kilis'e gönderdiler, ondan sonra da, sorun şu anda bitmiş oldu.

Değerli arkadaşlar, sizin zamanınızda getirdiğiniz müdürlerle bile, başhekimlerle bile anlaşamıyorsunuz. Malatya'ya bir başhekim, Beydağı Devlet Hastanesine bir başhekim getirildi, sizin zamanınızda getirildi; ancak, başhekime yapılan Ali Dibo tekliflerini başhekim kabul etmediği için, kendi getirdiğiniz başhekimi tekrar görevden aldınız; çünkü, orada yapılan ihalelerde, başhekim, devletin ihale kanunu ne diyorsa ben onu yaparım diyordu. Ancak, bu anlayış, oradaki sizin partinizin yandaşları tarafından kabul görmediği için, başhekimin alınması gerektiğine karar verildi ve başhekim de görevden alındı.

Değerli arkadaşlar, işte, bu tip uğraşmalar, siyasî iktidarın bu şekildeki baskıları, dediğim gibi, devlet memurlarında, sürekli olarak disiplin cezalarına neden oluyor ve sicilleri bozuluyor.

Peki, değerli arkadaşlar, bir de şuna değinmek istiyorum: Bu yasanın kapsadığı alan, 1999 yılı ilâ 2005'in ikinci ayı. Peki, 2005'in ikinci ayından sonraki, yani, şu anda, birbuçuk yıla yakın süredir disiplin cezası alan memurlar bu kapsamda niçin değil? O dönem içinde de, yine, bu kez, belki daha önceki siyasî iktidarlar tarafından o memurların sicilleri bozulmuştu, disiplin cezaları almışlardı; ancak, bu kez de sizin İktidarınız döneminde, bu devlet memurları pek çok cezalar aldılar, bunların sicilleri de bozuldu.

Peki, şu anda, mademki bu yasayı bugün görüşüyorsak, bu devlet memurlarının sicillerini şimdiye kadar niye düzeltmiyoruz değerli arkadaşlar? Bununla ilgili olarak, yine, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bir önerge vererek, bu yasanın kapsamının 2006'nın altıncı ayına kadar genişletilmesini talep edeceğiz.

Değerli arkadaşlar, bir diğer eksiklik de, daha önce çıkarılan 3 tane afta, emniyet mensupları da bu aftan faydalanıyordu; ancak, şu anda getirilen düzenlemede emniyet mensupları bu aftan faydalanmıyor. Değerli arkadaşlar, emniyet mensupları çok güç şartlarda çalışıyorlar; hem ekonomik koşulları çok kötü hem de görevleri çok zor. Bu şartlar altında çalışan insanlardan bir kısmı, intiharı bile bir seçenek olarak görüyorlar. Peki, bu şartlar altında çalışan emniyet mensuplarının niçin disiplin cezalarını affetmiyoruz?

Değerli arkadaşlar, devlet memuru üzerindeki bu yanlış uygulamalara küçük bir örnek vermek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun efendim.

MUHARREM KILIÇ (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Niğde'ye, İktidarın bir bakanı geliyor. İktidarın bakanı gelecek diye Niğde Valisi diyor ki oradaki karşılama heyetinde bulunanlara "hepiniz, sayın bakanı ayakta bekleyeceksiniz." Oradaki bir grup oturmaya devam ediyor. Diyor ki "siz niye oturuyorsunuz?" "Efendim, bunlar gazeteci, bunlar oturuyorlar" diyorlar. Bu sefer, Sayın Vali, gazetecilere kızıyor "siz de ayağa kalkacaksınız" diyor. Bu kez gazeteciler orayı terk ediyorlar. Arkasından, sayın bakan geldiğinde, durum sayın bakana iletiliyor, sayın bakan buna tepki gösterince de, bu kez, güya özür diliyor Sayın Vali, diyor ki "ya, kusura bakmayın, ben sizi devlet memuru zannetmiştim." Devlet memuruna bakış, anlayış bu değerli arkadaşlar; yani, Sayın Valinin özrü kabahatinden daha büyük.

Değerli arkadaşlar, bu yasa teklifini getiren arkadaşlarımıza tekrar teşekkürlerimi sunuyorum. Bu yasa kapsamının 2006'nın altıncı ayına kadar genişletilmesini ve emniyet mensuplarının da bu kapsamdan yararlandırılmasını teklif edeceğiz; umarım desteklersiniz.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Kılıç.

Anavatan Partisi Grubu adına, Mersin Milletvekili Sayın Hüseyin Özcan; buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 952 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesi üzerinde Anavatan Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi ve milletimizi, şahsım ve Anavatan Grubu adına, saygıyla selamlıyorum.

Tasarının 1 inci maddesiyle, memurlar ve diğer kamu görevlileri ile bu görevlerde bulunmuş olanlar hakkında kanun, tüzük ve yönetmelikler gereğince verilmiş disiplin cezalarının bütün sonuçlarıyla affedilmesi; buna karşılık, devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlarla, basit veya nitelikli zimmet, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolandırıcı iflas, yüz kızartıcı ve şeref ve haysiyet kırıcı suçlar, istimal ve silah kaçakçılığı dışında kalan kaçakçılık, resmî ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, devlet sırlarını açığa vurma suçları sebebiyle kurumla sürekli olarak ilişki kesilmesi üzerine yapılacak bu kapsamlı af dışına çıkması öngörülmüştür.

Değerli arkadaşlar, ayrıca, 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununa göre verilmiş yer değiştirme cezaları ile meslekten çıkarma cezaları, emniyet hizmetleri sınıfına dahil personel ile çarşı ve mahalle bekçileri hakkında verilen meslekten çıkarma cezaları da kapsamdışı bırakılmıştır.

Değerli milletvekilleri, memur ve diğer kamu görevlilerinin uzun süredir merakla bekledikleri memur disiplin affı kanunu tasarısının, gecikmeli de olsa Meclis gündemine gelmiş olmasını, Anavatan Partisi olarak memnuniyetle karşılıyoruz. Bu tasarı ise, bizim Sayın Milletvekilimiz Dursun Akdemir tarafından da, öncelikle, Meclisimize… Bugünkü görüştüğümüz tasarı, Anavatan milletvekilimizin imzası var. Bunları, AKP ve CHP milletvekilleri sahiplenmesin.

Bu disiplin affı, bütün Türkiyemizde 25 000 memurumuzu, yaklaşık, bu olayla karşı karşıya getirmiş ve bunların disiplin afları için çaba gösterilmektedir.

Değerli arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 128 inci maddesine göre, devletin kamu iktisadî teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği asıl ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülüyor. O halde, kamu görevlilerinin kamu hizmetlerini hakkıyla yerine getirmesi, esasen, devletin anayasal görevlerini hakkıyla yerine getirmesi demektir. Öbür yandan, kamu görevlilerinin sıkıntı içinde olması, fiziken ve psikolojik olarak yetersiz olmaları, aslında devletin yetersiz olması demektir; yani, devletin, anayasal görevlerini hakkıyla yerine getirmemesi anlamına gelmektedir. İşte, bu nedenle, kamu görevlilerinin, siyasî mülahazadan uzak, huzurlu bir ortamda çalışmalarını sağlamak zorundayız.

Bütün zorluklara rağmen, memurlarımızın, haksız disiplin kovuşturmasıyla rahatsız edilmelerinin ve cezalandırılmalarının önüne geçmek zorundayız.

Değerli milletvekilleri, toplumun… Bu haksız uygulamalar karşısında ceza hukukuna göre cezalandırılmaktayız. Bununla güttüğümüz amaç, bir yandan toplumsal düzeni korumak, diğer yandan da, bu insanları yeniden topluma kazandırmaktır. Ceza kanunlarıyla getirilen cezalar, kişilerin hayatı, özgürlükleri ve sosyal durumları üzerinde etkili sonuçlar doğurmaktadır. Buna mukabil, disiplin cezaları, memurun yalnız meslekî hayatına ve yükselmesine ilişkin haklarına etki etmekte olup, esasen, disiplin cezalarının asıl amacı, memurların düzenli çalışmalarını sağlamak ve böyle, kamuda verimliliği artırmaktır.

Bu, ilk memur disiplin affı değildir. Tasarının genel gerekçesinde de belirtildiği gibi, daha önce, 1985, 1992 ve 1999 yıllarında olmak üzere, üç kez memur disiplin affı çıkarılmıştır. Gündemimizde bulunan bu disiplin affının, her nedense, sürekli, İktidar tarafından önü tıkanmış ve bir türlü Meclis gündemine alınmamıştı. Disiplin affına rakamlarla baktığımızda da, olayın vahameti iyi anlaşılmaktadır.

Değerli milletvekilleri, insan olan hata yapabilir. Elbette ki, kamu görevlileri de, yoğun iş yükü altında hatalar yapmış olabilirler. Burada önemli olan, cezaların, hatalarının durumuna uygun olması ve memurlarımızın haklarını mahkeme huzurunda arayabilmeleridir. Memur disiplin affının 25 000 memurumuzu ilgilendirdiği ifade edilmekle birlikte, disiplin cezalarının yüzde 70'lik bölümünün ise uyarma ve kınama cezaları olduğu görülmektedir; yani, memurlarımızın kendilerine verilen disiplin cezalarına karşı haklarını arayamadıkları, dava açamadıkları disiplin cezası oluşturmaktadır. İşte, bu yüzden, önümüze gelen disiplin affı çok önemlidir. Hepimizin kamu kurum ve kuruluşlarındaki teftiş sisteminin, yani, zararlı boyutunu biliyoruz. İdareye yakın bürokratlar telkiniyle hareket eden müfettişler, âdeta bir tetikçi gibi hareket ederek, hedef haline getirilen kamu görevlisinin geleceğiyle oynamaktadırlar. Bu da, zaman içerisinde, sicil affı kanunu, memurlarımız arasında bir beklenti haline gelmektedir.

Disiplin cezaları, kamu hizmeti görevlilerinin, mevzuata, çalışma düzenine, hizmetin gereklerine aykırı eylemlerine karşı düzenlenen idarî yaptırımlardır. Disiplin cezaları, işlenen fiilin derecesine göre farklı yaptırımları içermektedir. Bu yaptırımlar, uyarma cezası, kınama cezası, memurların aylıklarının 1 bölü 30'u ile 1 bölü 8'i arasında kesinti yapılması, bir yıl ile üç yıl bulundukları kademelerde bekletilmeleri ve devlet memurluğundan çıkarılmaları şeklinde kendini göstermektedir. Dolayısıyla, disiplin affı olarak dava açılmaması ve dolaylı etkileriyle memurlarımız üzerinde çoğu kez siyasî amaçlara dayalı psikolojik baskı aracı olarak kullanılmaktadır. Bu nedenle, eğer bir disiplin affı çıkarılacaksa, bunu, sağlıklı, adil ve mümkün oldukça herkesi bağlayıcı saymalıyız.

Şimdi, kanun tasarısına bakıyoruz; disiplin affı, 2005, yani, 23.4.2005 tarihine kadar işlenmiş disiplin cezalarını kapsamaktadır. Buna baktığımızda, acaba, bu, önceki iktidarların vermiş olduğu bu disiplin cezalarını affettiğimizde, AKP İktidarı döneminde, 21 Haziran 2006'ya kadar olan memurları neden bu af kapsamı dışına çıkardıklarına baktığımızda, acaba, bunlar döneminde kendi aradıkları nitelikte göreve gitmedikleri veyahut da müfettişleri kanalıyla bu ceza verilen insanları affetmedikleri… Bu sicil affı konusunda, bunları kapsam dışına bırakmaları gerçekten bir ayırımcılıktır. "Bizimkileri ve ötekileri" anlamı çıkıyor; bu, ayırımcılığın ta kendisidir. Eğer, gerçekten, bu memurlar suç işlemediyse veyahut da suçları hafifletici disiplin cezaları ise, neden bu memurları siz kapsamdışı bırakıyorsunuz?

Biz, Anavatan Grubu olarak, bu 1 inci maddede, bugüne kadar, kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar olan cezaların affı konusunda önerge verdik. Önergemizi desteklerseniz seviniriz; çünkü, bu tarihe kadar birsürü memurumuz da mağdur olmaktadır. Eğer, memurlardan yana isek, memurların sıkıntısını paylaşacaksak, hiçbirini ayırmadan, bu affı, bugüne kadar olan, yani, yürürlüğe girdiği tarihe kadar olan bütün memurların affı, sicil affı, bu Meclis, inanıyoruz ki, çıkarmalıdır diyoruz ve bunları eğer çıkarmadığımızda, ayırımcı olduğumuzu, adil olmadığımızı göstermiş oluruz.

Değerli arkadaşlar, memurların perişanlığı diz boyu. İşte, biraz önce arkadaşlarımız da söyledi; polis memurlarımızın, emeklilerimizin, dulumuzun, yetimimizin durumları çok ağır. Bugün, İstanbul'dan kaçıyorlarsa, bunlar İstanbul gibi büyük kentten kaçabilirler mi?! Ekonomik sıkıntılar bu insanları öyle bir noktaya getirmişler ki, artık, bu büyük kentlerden kaçmaya başlıyor. Memur bu durumdayken, bunların siyasî olarak verilmiş olan cezaları, hâlâ, bugüne kadar olan cezaları eğer görmemezlikten geliyorsanız, 2005 tarihinden bugüne kadar olan cezaları görmemezlikten geliyorsak, burada bir art niyet aramak zorundayız. Neden ayırımcılık yapıyorsunuz? Bunlar, Türkiye Cumhuriyetinin memurları. Sıkıntı içerisinde, belki, amirinin veyahut da siyasî bir baskının tesirinde kalmış ve suç işlemiş olabilir. Bu, suç sayılmaz; çünkü, devlet memuru özerk olmalıdır, siyasî baskı altında bulunmaması gerekir. Eğer, biz, bu memurlarımızın her yönüyle, ekonomik ve sosyal yönüyle…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - …desteklediğimizde, inanıyoruz ki, sicil affıyla birlikte bu insanların çalışmasında daha şevkli bir ortam hazırlayacağız.

 Bunun için, biz, Anavatan Grubu olarak -bu yasanın zaten teklifini bizim milletvekilimiz verdiği için- bu yasayı destekliyoruz; ama, sizlerden de, bugüne kadar olan suç işlenmiş veyahut da herhangi yüz kızartıcı suç olmayan, disiplin suçundan dolayı mağdur olan memurlarımızın da affı konusunda yardımcı olmanızı diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Özcan.

Şahsı adına Samsun Milletvekili Sayın Mehmet Kurt; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MEHMET KURT (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 952 sıra sayılı Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesiyle ilgili olarak söz almış bulunuyorum; Yüce Heyeti saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, bugün, bu tasarıyla, devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlarla basit veya nitelikli zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyet kırıcı suçlar veya istimal ve istihlak kaçakçılığı dışında kalan kaçakçılık, resmî ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, devlet sırlarını açığa vurma suçları sebebiyle, görevleriyle sürekli olarak ilişik kesilmesi sonucunu doğuran disiplin cezaları ile 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununun 68 inci maddesinin (e) ve (f) bentlerine göre verilmiş yer değiştirme cezaları ve 69 uncu maddesine göre verilmiş meslekten çıkarma cezaları ile emniyet hizmetleri sınıfına dahil personel ile çarşı ve mahalle bekçileri hakkında verilen meslekten çıkarma cezaları hariç olmak üzere, kanun, tüzük ve yönetmelikler gereğince memurlar ve diğer kamu görevlileri ile bu görevlerde bulunmuş olanlar hakkında işlenmiş fiillerden dolayı verilmiş disiplin cezalarının, bütün sonuçlarıyla affedilmesi öngörülmektedir. 23 Nisan 1999 tarihinden 14.2.2005 tarihine kadar işlenen ve af kapsamına giren disiplin  cezalarının verilmesini gerektiren fiillerden dolayı, ilgililer hakkında disiplin soruşturma ve kovuşturması yapılamaz; devam etmekte olan disiplin soruşturma ve kovuşturmaları işlemden kaldırılır; kesinleşmiş olan disiplin cezaları uygulanmaz.

Değerli milletvekilleri, benden önceki konuşmacı kardeşlerimizin bazıları, arkadaşlarımızın bazıları, bazı, buradaki suçların kapsamdışı kalmamasını arzu etmişlerdir; fakat, burada görüyoruz ki, birçok suçlar, doğrudan doğruya devletin şahsına karşı işlenmiş ve aynı zamanda yüz kızartıcı suçlardır. Tabiî ki, her suçun af kapsamı dışında kalması diye bir hadise yoktur. O zaman, bütün memurların suçları arasında bir farklılık olmaması gerekirdi. İşte, bu sebepledir ki, disiplin cezaları affedilen sicil dosyalarındaki disiplin cezalarına dair kayıtlar ilgililerin müracaatı aranmaksızın hükümsüz kalır ve dosyalarından çıkarılır. Fakat, burada, affedilen memurlarla ve kamu görevlileriyle ilgili bu af kapsamına girdikten sonra, kendilerinin, ikinci bir kez parasal yönden devletin aleyhine bir dava hakkı olmaması için de yasaya yine böyle bir madde konmuştur ki, parasal yönden herhangi bir talep hakları da olmayacaktır.

Değerli milletvekilleri, bu kanun tasarısı, devleti zora sokmak için değil, memurlarımızın devlete bağlılığını artırmak, devlete ve kendilerine güvenlerini yeniden kazanmak ve sağlamak için hazırlanmıştır.

Bugün, burada, İktidar ve muhalefetiyle, hakikaten, hayırlı bir hizmet yapıyoruz ve binlerce memurumuz, bu bizim yapmış olduğumuz yasadan faydalanacak ve kendileri, yeni bir azimle, gayretle devlet memuriyetine devam edeceklerdir. İşte, bu onurlu işi İktidar ve muhalefetiyle yapmanın güzelliği ve onuruyla, hepinizi tekrar saygı ve sevgilerimle selamlıyor, hayırlı akşamlar diliyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Kurt.

Şahsı adına Çorum Milletvekili Sayın Muzaffer Külcü.

Buyurun efendim.

MUZAFFER KÜLCÜ (Çorum) - Sayın Başkanım, kıymetli milletvekillerimiz; sizleri saygıyla selamlıyorum. Üzerinde çalışmakta olduğumuz tasarının 1 inci maddesi üzerine şahsım adına söz aldım.

Değerli arkadaşlar, 1982 yılından bugüne kadar üç kez benzeri çalışmanın yapıldığı disiplin affıyla ilgili bir dördüncü çalışmayı bugün yapıyoruz ve özellikle kamu çalışanlarının, memurların üye oldukları sendikaların da titizlikle takip ettiği bir konu olması hasebiyle, bizim de, bu çalışmanın yürütüldüğü komisyonun üyesi olarak yakından takip ettiğimiz bir konu. Yaklaşık bir yıl önce komisyonda görüşülen ve Genel Kurul çalışmaları ancak bugün yapılması mümkün olan bir tasarı.

1 inci maddesinde disiplin affının kapsamına hangi maddelerin girdiği anlatılmış. Bakıldığı zaman, toplumda yüz kızartıcı suç olarak özellikle tarif edilen irtikap, inancın kötüye kullanılması ve benzeri maddeler burada sayılmış. Bunun dışında, devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlar var, ki, bunun dışında memur ve diğer kamu görevlileri olarak adlandırılan ve kamuda genel olarak bulunan bütün personelimizin disiplin suçları affedilmiş oluyor. 1999 yılında en son çıkarılmıştı. O günden 2005 yılına kadar işlenmiş olan suçları kapsıyor.

Burada, bir eleştiriye cevap vermek istiyorum tarihle ilgili olarak.  "Niçin bugüne kadarki bir tarih değil de bir yıl önceki tarih esas alınmıştır" diye bir konuşmacı tarafından soru yöneltilmiştir. Değerli arkadaşlar, bütün af çalışmalarında, o tasarının veya teklifin hazırlandığı tarih hangi tarihse o esas alınmıştır. Kamuya deklare edildikten sonra, topluma açıklandıktan sonraki suçlar, hiçbir af çalışmasının kapsamı içerisine dahil edilmemiştir. Eğer bizim dönenimizdeki soruşturmaların kapsam içinde kalıp kalmaması olsaydı, 2002 tarihinden 2005 tarihine kadarki süreç de bu tarihin dışında bırakılır idi.

Kısaca bunları söyleyerek, yapılan çalışmanın bütün sosyal taraflara hayırlı olmasını diliyorum, sizleri tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Külcü.

Madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

Soru-cevap kısmına geçiyorum.

Sayın Özdoğan, buyurun.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, aracılığınızla, Sayın Hükümete birkaç sual tevcih etmek istiyorum.

Birinci sualim: Sayın Bakanım, Hükümetinizin, IMF taahhütleri içinde, memurlarla ilgili alanlara ilişkin tasarruf ve taahhütleri mevcut mudur? Varsa böyle bir şey, bu taahhütler hangi alanlarda ve nelerdir?

İkinci sorum: Hükümetiniz, memur alımlarında ve tayinlerinde siyasî müdahale yapmakta mıdır?

Üçüncü sorum: Sayın Başbakan, çokça gerçekleştirdiği Avrupa gezilerinde, müzelerin yanı sıra, oradaki memurların yaşam standartlarını izlemekte midir?

Dördüncü sorum: Başta Sayın Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik olmak üzere, yakınlarını, sadık dostlarını ve akrabalarını devlet bürokrasisinin en tepe noktalarına kuralsızca atamakta olan bakanlar, Avrupa Birliğinin hangi paket standartlarına uymaktadırlar?

Diğer bir sorum: Hükümetinizin büyük şehirlerde maç stadyumlarının kapılarında saatlerce bekletilen, görev yaptığı polis aracı içinde çapraz ateşle kurşunlanan, yakalamaya çalıştığı hırsız tarafından yaralanan veya öldürülen, çocuğunun ve eşinin ihtiyaçlarını karşılayamamanın manevî yükü altında ezilen, kendini savunacak yeterli teknik altyapıya sahip olmayan polislerimizin siyasî sorumluluğunu taşıdığını düşünmekte midir?

Son sorum: Devlet bürokrasimizin çok sayıda önemli noktasına yapılan atamaların birçoğu, vekâleten atama şeklinde gerçekleşmektedir. Bunun nedeni, Hükümetinizin, siyaset, devlet ve toplum yönetimi konularında kültür ve tecrübeye sahip olmaması mıdır veya Hükümetinizin, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ve onun kurallarına karşı psikolojik bir uzaklık mıdır?

Bunları soruyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özdoğan.

Sayın Işık.

AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Bakanım, kamu görevini yaparken müstafi sayılmış olan kamu görevlilerinin tasarıdaki konumları nedir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Eraslan.

MEHMET ERASLAN (Hatay) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Af kapsamı, belli bir tarihe kadar alınan disiplin cezalarıyla ilgili, yıl sonu, 2005 sonu tarihiyle mahdut kalacak. Peki, bunu, 2006 Aralık yapma düşüncesinde neden olamadık?

Ayrıca, devlet memurlarının sorunları sadece sicil affı değil sizin de kabul edeceğiniz üzere. Özlük haklarının iyileştirilmesi, aldıkları ücretlerin iyileştirilmesi ve onurlarına, haysiyetlerine yaraşır ve yakışır bir hayat standardı yaşayabilmeleri cihetinde bir düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz? Var olan ekonomik sıkıntıları, memurların, devlet memurlarının  var olan ekonomik sıkıntılarının aşılması noktasında bir hazırlığınız var mı?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Eraslan.

Sayın Güler.

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Sayın Başkan, sizin aracılığınızla Sayın Bakanıma üç sorumuz var. Devlet memurlarının, bugün, sürgün de, bir disiplin meselesi olarak ciddî anlamda baskı unsuru olarak kullanılmaktadır ve kadrolar açılmak için de kullanılmaktadır.

Birinci sorum, KPS sınavıyla başvuran milyonlarca gencimize bu yıl kadro açmayı düşünüyor musunuz?

İki: Sağlık çalışanlarının özellikle ciddî problemleri var; zorunlu hizmetten tutun da kadro ihdasına kadar ciddî anlamda sıkıntıları mevcut. Bugün bunlar için, sağlık çalışanları için, özelikle özlük haklarında ne gibi iyileştirme düşünüyorsunuz?

Üçüncü sorumuz: Bugün, özellikle polis teşkilatının ve emniyet çalışanlarıyla beraber diğer personelin, özlük hakları ve çalışma koşullarında ciddî anlamda büyük sıkıntıları mevcut. Çalışma mesaisi Uluslararası Çalışma Örgütünün belirlenmiş olduğu standartlar dışında. Bunlara standart bir program dahilinde çalışma koşulları yaratmayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ediyoruz.

BAŞKAN -Teşekkür ediyorum Sayın Güler.

Sayın Bakan, buyurun.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, soru yönelten arkadaşlarımızın tespit edebildiğim sorularına kısa kısa cevap vermeye çalışacağım.

Sayın Özdoğan "Hükümetinizin, IMF'ye memurlarla ilgili bir taahhüdü var mıdır" dedi. Hayır, bizim, IMF'ye memurlarla ilgili herhangi bir taahhüdümüz yoktur ve olamaz.

Yine tespit edebildiğim bir sorusu -anlayabildiğim kadarıyla- Sayın Özdoğan'ın "Sayın Başbakan sık sık Avrupa'da gezilere gidiyor, Avrupa ülkelerinde memurların standartlarıyla ilgili bir inceleme ve tespitte bulunmuş mu" diye soru yönelttiler. Bunun da kastının, Avrupa Birliği ülkelerinde kamu görevlilerinin sosyal ve ekonomik durumlarının, Türkiye'deki kamu görevlilerinden daha üstün olduğunu herhalde hissettirmek için bu cümleyi kullandılar. Kuşkusuz ki, Avrupa Birliği ülkelerinde kişi başına düşen millî gelire bakarsanız, kiminde 20 000, kiminde 30 000'dir. Bizde daha yeni 5 000 dolarlara çıkmıştır.

HASAN ÖREN (Manisa) - 4 000 Sayın Bakanım, 4 000… O, eski kura göreydi.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - O bakımdan, ülkelerin ekonomik durumları, kamu görevlilerinin sosyal ve ekonomik durumlarıyla paraleldir. İnşallah, Türkiye, ekonomide daha da güçlü hale gelir, kişi başına düşen millî gelirde biz de Avrupa Birliği ülkelerini yakalarız. O zaman, halkımızın, vatandaşımızın ve tabiî ki kamu görevlilerinin sosyal ve ekonomik standartları da yükselmiş olur.

Yine, diğer bir soru: Bazı bakanların akrabalarını kamuda önemli görevlere getirdiğini ifade ettiler. Şunu hemen belirtmek istiyorum ki, şu anda, Türkiye'de hiçbir üst düzey yöneticinin, Sayın Başbakan da dahil, bendeniz Bakan arkadaşınız da, bir yakınımızı doğrudan doğruya, sınavsız kamu görevine almamız söz konusu değildir. Böyle bir şey mümkün değildir; çünkü, merkezî sınav sistemiyle kamuda boş kadrolara atama yapılmaktadır. İstisnası, istisnaî kadrolardır. Benim, Bakan olarak 2 tane istisnaî kadrom vardır; bir tanesi, özel kalem müdürlüğü, bir tanesi de, basın ve halkla ilişkiler müşavirliğidir. Buraya atama yapabilirim. Göreve başladığımda kimler o anda orada görev yapıyorsa, şu anda da onlar görev yapıyor.

O bakımdan, biz, Hükümet olarak, kamuda torpili ve kayırmacılığı ortadan kaldırmak için, 1999 yılında başlayan merkezî sınav uygulamasını büyük bir titizlikle uyguluyoruz, hatta, bu bir yönetmeliğe dayanmaktadır. Hazırladığımız kamu personeli kanun tasarısında da bunu bir kanun maddesi haline getirerek, sık sık değiştirilmesinin de önüne geçmek istiyoruz.

EROL TINASTEPE (Erzincan) - Sayın Bakan, KİT'lerde bakanların akrabaları yok mu?!

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - "Polislerimizin siyasî sorumluluğunu taşıyor musunuz" dediler. Kuşkusuz ki, Hükümet olarak, polislerimizin ve tüm kamu görevlilerinin ve vatandaşlarımızın her türlü sorumluluğunu taşıyoruz.

Sayın Başkanım, sürem dolduğunda işaret ederseniz, ben diğer sorulara yazılı cevap veririm. Herhalde 35 saniye var, değil mi efendim?

BAŞKAN - Evet.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Tamam.

Sayın Işık "müstafi durumda olanların konumları nedir" dedi. Eğer, istifa etmişse bir kamu görevlisi ve istifasından itibaren de altı ay geçmişse, yeniden kamuya dönme talebinde bulunabilir; ancak, kabul etme, bu kamu kurum ve kuruluşunun üst düzey amirinin takdirine bırakılmıştır. Devlet Memurları Kanunu, bu durumu bu şekilde düzenlemiştir.

Sürem doldu; diğer sorulara yazılı olarak cevap vereceğim Sayın Başkanım.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 7 önerge vardır; önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılıklarına göre işleme alacağım.

Birinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 952 sıra sayılı Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesinin birinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                       

Ömer Abuşoğlu

Turan Tüysüz

Dursun Akdemir

 

 

Gaziantep

Şanlıurfa

Iğdır

 

Züheyir Amber

Muzaffer Kurtulmuşoğlu

Muharrem Doğan

 

Hatay

Ankara

Mardin

 

İbrahim Özdoğan

Hüseyin Özcan

 

 

Erzurum

Mersin

 

"Memur ve diğer kamu görevlilerinden emekli olanlar da, disiplin affından yararlandırılır. Emekli olanlardan disiplin cezası nedeniyle hak kaybına uğrayanların, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 3 ay içinde ilgili kurumlara başvurmaları halinde özlük hakları kendilerine iade edilir."

BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurulda görüşülmekte olan 952 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "23.4.1999 tarihinden 14.2.2005 tarihine kadar" ibaresinin "23.4.1999 tarihinden bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

Saygılarımla.

            Ümmet Kandoğan

             Denizli

BAŞKAN - Üçüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 952 sıra sayılı Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "memurlar ve diğer kamu görevlileri" ibaresinin "memurlar, diğer kamu görevlileri ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve bunların üst kuruluşları mensupları" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                       

Ömer Abuşoğlu

Turan Tüysüz

Dursun Akdemir

 

 

Gaziantep

Şanlıurfa

Iğdır

 

Züheyir Amber

Muzaffer Kurtulmuşoğlu

Muharrem Doğan

 

Hatay

Ankara

Mardin

 

 

Hüseyin Özcan

 

 

 

Mersin

 

 

BAŞKAN - Dördüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 952 sıra sayılı Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "memurlar ve diğer kamu görevlileri" ibaresinin "memurlar, diğer kamu görevlileri ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve bunların üst kuruluşları mensupları" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Dursun Akdemir                 

                 Iğdır

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 1 inci maddeyle ilgili olarak şimdi okutacağım 3 önerge aynı mahiyette olduğundan işlemlerini ve oylamalarını da birlikte yapacağım.

Önergeleri şimdi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurulda görüşülmekte olan 952 sıra sayılı Kanun Tasarısının 1 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "23.4.1999 tarihinden 14.2.2005 tarihine kadar" ibaresinin "23.4.1999 tarihinden bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

Saygılarımla.

            Ümmet Kandoğan

             Denizli

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 952 sıra sayılı Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "14.2.2005 tarihine" ibaresinin "bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                       

Ömer Abuşoğlu

Turan Tüysüz

Dursun Akdemir

 

 

Gaziantep

Şanlıurfa

Iğdır

 

Züheyir Amber

Muzaffer Kurtulmuşoğlu

Muharrem Doğan

 

Hatay

Ankara

Mardin

 

 

Hüseyin Özcan

 

 

 

Mersin

 

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 952 sıra sayılı Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "14.2.2005 tarihine" ibaresinin "bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Süleyman Sarıbaş

Muharrem Doğan

Hüseyin Özcan

 

Malatya

Mardin

Mersin

 

Turan Tüysüz

Selami Yiğit

Serpil Yıldız

 

Şanlıurfa

Kars

İzmir

 

 

E. Safder Gaydalı

 

 

 

Bitlis

 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bu 3 önergenin aynı mahiyette olduğunu ifade etmiştim.

Şimdi, bu 3 önerge için Sayın Komisyona soruyorum: Katılıyor musunuz?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Sayın Hükümet, katılıyor musunuz?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Sayın önerge sahipleri?.. 

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Dursun Akdemir konuşacak.

BAŞKAN - Sayın Akdemir, gerekçesini açıklayacak; buyurun.

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bu verdiğimiz kanun teklifinde, tabiî çalışmakta olan memurların sicil affını kapsayacak şekilde düzenlenmesi sağlanmıştı; ama, daha sonra da bazı eksikliklerin olduğu yasa yapılırken ortaya çıktı. Biz de bunu tespit ettik.

Görüşülmekte olan 952 sıra sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesinin birinci fıkrasına aynen şunun eklenmesini önerdik: "Memurlar ve diğer kamu görevlileri" ibaresinin "memurlar, diğer kamu görevlileri ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve bunların üst kuruluşları mensupları" olarak değiştirilmesini arz ettik Yüce Makamdan.

Buradaki amaçlanan durum, memurların dışında serbest meslek uygulayan kimseler de kamu görevlisi niteliğinde olacak işler yapmaları dolayısıyla örgütleri tarafından birtakım müeyyidelere tabi tutuluyorlar. Böyle olunca da, bu kişiler, kendi mensupları arasında birtakım haksızlıklara, yanlışlıklara ya da o anda doğru gibi görünen uygulamaya maruz kalıyorlar. Bunların ortadan kaldırılması da hakkaniyeti getireceğinden, dolayısıyla, Tabipler Odası gibi, Barolar Birliğinde olduğu gibi, çeşitli sivil toplum örgütlerinin kuruluşlarında uygulanan müeyyidelerin de aynı şekilde telakki edilerek bunlara verilmiş olan cezaların da af kapsamına alınması, dolayısıyla, sayılarını şu anda net olarak bilmediğimiz halde, belki onbinlere, yüzbinlere ulaşacak sayıda olan bu rakamlardan etkilenmiş olan mensupların da faydalanması, devletin ve hukukun ana ilkeleriyle uygun düşeceği düşüncesiyle böyle bir maddenin eklenmesini önerdik.

Zaten bu önergemizin haklılığını, böyle bir kanunun gerekliliğine bizden sonra inanarak da getirmiş olsa, Hükümetin de bizim önerimizi kabul edeceğini ve bu önergemizin kanuna ekleneceğini tahmin ediyorum. Böylece, bu önergemizin kabul görmemesi; Hükümet tarafından uygun düşmese bile, siz değerli milletvekillerinin oylarıyla bu önergemizin kabulünü ve bu tür meslek mensupları kişilerin kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve bunların üst kuruluşları mensuplarının da yararlandırılması hakkaniyeti getireceğinden, sizlerin oylarının olumlu yönde olmasını bekliyoruz.

Ayrıca, Anayasamız, zaten "Kamu hizmeti görevlileriyle ilgili hükümler" ana başlığında görev ve sorumlulukları çok net şekilde tanımlamış, "…disiplin kovuşturulmasında güvence" başlığı altında 129 uncu maddesiyle kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları mensuplarını, disiplin güvencesi bakımından, memurlar ve diğer kamu görevlileriyle birlikte düzenlemiştir. Böylece, getirmiş olduğumuz bu önerge, Anayasanın da açık amir hükmünün gerçekleştirilmesini sağlamış olacağından, bu önergemize oy vermenizi bekliyor, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akdemir.

Mersin Milletvekilimiz Sayın Hüseyin Özcan ve arkadaşlarının önergesi… Bu önergede konuşmak isteyen var mı? Yoksa gerekçeyi okutalım.

Buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 1 inci maddedeki önergemiz şu: Diyoruz ki; bugüne kadar olan memurlarımızın da affedilmesi, sicil affının olması konusunda önergemiz var. Neden ayırım yapıyoruz, mademki o tarihte hazırlanmıştı yasa; ama, bugüne kadar ertelendi. Eğer, bugün, bu insanların da sicil aflarını istiyorsak, yasanın yürürlüğe girdiği günden itibaren bu insanları da sevindirelim diye, bu amaçla vermiştik.

Değerli arkadaşlar, eğer, biz, her beş yılda bir af düşünüyorsak -ki, geçmişte olmuştur- ama, bugüne kadar olan afları da, sicil aflarını da görmezden geldiğimizde, burada gördüğümüz kadarıyla, İktidarın taraflı olduğunu görüyoruz. İktidar, eğer taraflı değilse, 2005'ten önce olanlar bu af kapsamı içerisine giriyorsa, neden 2005 tarihinden, nisan ayından bugüne kadar, ikinci aydan bugüne kadar olan memurların affını istemiyorsunuz? O zaman, demek ki, sizin döneminizde, bu memurları, bilinçli olarak bazı göndermiş olduğunuz müfettişler kanalıyla veyahut da atamış olduğunuz müdürler kanalıyla bu memurlar disiplin cezasına çarptırılmış oluyor. Eğer siz bu konuda ısrarlı olursanız taraf olduğunuzu gösteriyorsunuz. İktidarınız döneminde olan, atadığınız veyahut da sürmek zorunda kaldığınız bu memurları sizler eğer, bu af kapsamının dışında tutarsanız, Hükümetin yanlı olduğunu görüyoruz. Bunun için, bizim ricamız, bu önergemize destek verin, bu memurlarımızı da af kapsamı içerisine alalım.

Ayrıca, polis memurlarımızın durumunu da, yine emniyet mensuplarımızın durumunu da göz önüne aldığımızda, bu memurların da sıkıntıları var, sorunları var; bunlar da, disiplin suçu sicillerinden herhangi bir şekilde yüz kızartıcı olaylar olmayan bir suç işlemiş olabilirler; ki, zaten o yüz  kızartıcı suç işleyenlerin, sömüren, hırsızlık yapan veyahut da devleti dolandıran hiçbir memurunun  affını istemiyoruz; ama, atamış olduğunuz müdürler kanalıyla, yürüyüşü hoşuna gitmeyen memura, eğer sicil affında ceza verdiyse, kıyafeti hoşuna gitmeyen bir bayanın kıyafetinden dolayı eğer müdür ceza verdiyse, bu İktidarınız döneminde, bugüne kadar insanların da affedilmesinden yana olduğumuzu bildirir, sizden de bugüne kadar olan sicil aflarıyla ilgili desteğinizi bekliyoruz; bu memurları da memnun edelim diyor, hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özcan.

Aynı mahiyetteki üçüncü önerge sahibi Ümmet Kandoğan burada bulunmadığından, gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe: Tasarıda disiplin cezasından yararlanmak isteyenler için öngörülen süre 14.2.2005 tarihi olarak belirlenmiştir. Bu tarihten sonra disiplin cezası alanlar bu kanundan yararlanamayacaktır. Ayrıca, bu durum Anayasanın aşitlik ilkesine aykırı olacağından böyle bir düzenlemeye ihtiyaç duyulmuştur.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, aynı mahiyetteki üç önergeyi de müştereken oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 952 sıra sayılı Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "memurlar ve diğer kamu görevlileri" ibaresinin "memurlar, diğer kamu görevlileri ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve bunların üst kuruluşları mensupları" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Dursun Akdemir

                 Iğdır

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 1 inci maddeyle ilgili olarak, şimdi okutacağım Gaziantep Milletvekili Ömer Abuşoğlu ve arkadaşlarının önergesi ile az önce okunan Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in önergesi aynı mahiyette olduğundan, işlemlerini ve oylamalarını birlikte yapacağım.

Şimdi, Gaziantep Milletvekili Ömer Abuşoğlu ve arkadaşlarının önergesini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 952 sıra sayılı Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "memurlar ve diğer kamu görevlileri" ibaresinin "memurlar, diğer kamu görevlileri ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve bunların üst kuruluşları mensupları" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

               Ömer Abuşoğlu (Gaziantep) ve arkadaşları

BAŞKAN - Sayın Komisyon, katılıyor musunuz?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?..

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Akdemir, gerekçeyi okutayım mı?

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Gerekçeyi okutalım.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Anayasanın "kamu hizmeti görevleriyle ilgili hükümler" ana başlığı altında "Görev ve sorumlulukları, disiplin kovuşturmasında güvence" başlıklı 129 uncu maddesi, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları mensuplarını, disiplin güvencesi bakımından memurlar ve diğer kamu görevlileriyle birlikte düzenlemiştir.

Bir nevi, kamu hizmeti görmekte olan bu meslek mensupları, başta halkımızın hukuk güvenliği ve sağlık hizmeti olmak üzere çok önemli hizmetleri yurdumuzun her bir köşesinde yerine getirmeye çalışmaktadırlar. Hayatımızı, özgürlüğümüzü, yasal mülkiyet haklarımızın güvenliğini bu meslek mensuplarına emanet ediyoruz. Devlet memurlarının yaşadığı birçok sıkıntı, asılsız suçlamalara disiplin cezası verilmesi ve siyasî mülahazalarla ayırımcılık, avukatlar, doktorlar ve diğer meslek mensupları için de geçerlidir ve disiplin affının kapsamına kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları mensuplarının da dahil edilmesi zorunluluk arz etmektedir.

Değişiklikle bu kanun kapsamındaki disiplin cezalarının affından kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları mensuplarının da yararlanması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN - Gerekçe aynı olduğu için gerekçeyi okutmuyorum.

Sayın milletvekilleri, biraz önce gerekçesini dinlediğiniz her iki aynı mahiyetteki önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurulda görüşülmekte olan 952 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "23.4.1999 tarihinden 14.2.2005 tarihine kadar" ibaresinin "23.4.1999 tarihinden bu kanun yürürlüğe girdiği tarihe kadar" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

Saygılarımla.

            Ümmet Kandoğan

             Denizli

BAŞKAN - Sayın Komisyon?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Tasarıda disiplin cezasından yararlanmak isteyenler için öngörülen süre 14.2.2005 tarihi olarak belirlenmiştir. Bu tarihten sonra disiplin cezası alanlar bu kanundan yararlanamayacaktır. Ayrıca, bu durum Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı olacağından böyle bir düzenlemeye ihtiyaç duyulmuştur.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 952 sıra sayılı Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesinin birinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

               Ömer Abuşoğlu (Gaziantep) ve arkadaşları

"Memur ve diğer kamu görevlilerinden emekli olanlar da disiplin affından yararlandırılır. Emekli olanlardan, disiplin cezası nedeniyle hak kaybına uğrayanların bu kanun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 3 ay içinde ilgili kurumlara başvurmaları halinde özlük hakları kendilerine iade edilir."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Gerekçeyi mi?..

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Dursun Akdemir konuşacak.

BAŞKAN - Sayın Akdemir, buyurun, önergenizi açıklayın efendim.

Buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, kıymetli arkadaşlarım; tekrar saygıyla selamlıyorum.

Sayın arkadaşlarım, burada da, görüşmekte olduğumuz bu 952 sıra sayılı af niteliğinde olan bu tasarıya bir madde eklenmesini önerdik. Bu maddede, yine, kanun yapılırken düşünülmemiş, ama, düşünülmesi gereken bir konuyu gündeme getirdik. Bu konu da, daha önce memur olarak çalışırken, birtakım disiplin kovuşturmasına maruz kalmış; ama, bu kovuşturma sonucunda almış olduğu cezalardan dolayı -ki, bu cezalar affedildiğine göre- haksız olarak da bu ceza verilmiş olsa, haklı olarak da ceza verilmiş olmasa, tümü affedilmiş oluyor; ama, burada bir noksanlık kalıyor tabiî. Memur olarak çalışıp emekli olduğu halde cezayı çekmiş oluyor; emekli olmamış olanlar bu yasadan faydalanıyorlar; fakat, emekli olanlar, emekli oldukları için, akla gelmediğinden, bu yasanın dışında kalıyor. Bizim burada amaçladığımız konu, hakkaniyete, eşitliğe, hak ve hukuku gerçekleştirme adına, emekli olan vatandaşlar da böyle bir disiplin cezasına maruz kalmışlarsa, onların da cezalarının silinmesi, maddî ve manevî kayıplarının önlenmesi adına böyle bir önerge verdik. İnsanlığın gereği de budur, hukukun gereği de budur, adaletin gereği de budur. Bu tür insanlar emekli olduktan sonra, genellikle -emeklilik gelmesi hiçbir zaman tasvip edilecek bir kelime olmuyor çalışan memurlar tarafından- emekli olunca kendilerini unutulmuş sayıyorlar ve dolayısıyla, evde bile, mahallede bile, eş dost arasında, emekli işe yaramaz gibi telakki ediliyor. Biz, bu emekli memurlarımızın da, zamanında çok işe yaradıklarını, hatta şu anda emekli olsalar bile önemli olduklarını vurgulamak adına, bunların uğramış olduğu bu haksızlık ya da zamanında hak ederek ceza almış olsalar bile, bu kanundan mevcut çalışan memurların faydalandığı şekilde emekli memurlarımızın da faydalanmasının bir toplumsal, sosyal adalet ilkesini gerçekleştirme adına, buraya eklenmesini uygun bulduk.

Değerli arkadaşlarım, işte biz, bu maddeyi düşünürken, Türkiye Cumhuriyeti demokratik, sosyal bir hukuk devleti olduğuna göre, burada devletin yüceliğine vatandaşlar arasındaki eşitlik ilkesini yerleştirecek ve benimsetecek şekilde bu maddenin konulması, Avrupa Birliğine girerken, Türkiye Cumhuriyetinin bir hukuk devleti olduğunu ve özellikle hukukta eksik bırakılmadan kanunların çıkarıldığını ispatlama adına da önemli bir gösterge olacaktır. O nedenle, emekli memur kardeşlerimizin de bu yasada anılması, siz değerli milletvekili arkadaşlarım tarafından önergemizin kabul edilmesi, hem demokrasi adına hem ülkemiz adına hem de Hükümetiniz adına bir kazanç olur, İktidar milletvekili arkadaşlarım için diyorum.

Dolayısıyla, oylarınızı esirgememenizi, sizlerin bu Yüce Meclisin çatısı altında emeklileri de düşündüğünüzü hatırlatma babından da olsa oylarınızı vermenizi bekliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akdemir. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekilleri, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, teklifin 1 inci maddesinin oylamasının açıkoylama şeklinde yapılmasına dair bir önerge vardır; önergeyi okutup, imza sahiplerini arayacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

952 sıra sayılı yasanın 1 inci maddesinin açıkoylama şeklinde yapılmasını arz ederiz.

BAŞKAN - Recep Garip, Adana?.. Burada.

Bayram Özçelik, Burdur?.. Burada.

Mustafa Nuri Akbulut, Erzurum?.. Burada.

Nevzat Doğan, Kocaeli?.. Burada.

Yüksel Çavuşoğlu, Karaman?.. Burada.

Ahmet Çağlayan, Uşak?.. Burada.

Hakan Taşcı, Manisa?.. Burada.

Osman Kılıç, Sivas?.. Burada.

Tayyar Altıkulaç, İstanbul?.. Burada.

Ali Ayağ, Edirne?.. Tekeffül ediyor Sayın Toprak.

Recep Yıldırım, Sakarya?.. Burada.

Bülent Gedikli, Ankara?.. Burada.

Cevdet Erdöl, Trabzon?.. Burada.

Mehmet Yüksektepe, Denizli?.. Burada.

Ünal Kacır, İstanbul?.. Evet, Sayın Filiz tekeffül ediyor.

Durdu Mehmet Kastal, Osmaniye?.. Burada.

Ali Sezal, Kahramanmaraş?.. Burada.

Fatih Arıkan, Kahramanmaraş?.. Burada.

Dengir Fırat, Mersin?.. Eyiceoğlu… Tamam.

Ziyattin Yağcı, Adana?.. Burada.

Şimdi, açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Alınan karar gereğince, açıkoylama elektronik cihazla yapılacaktır.

Oylama için 5 dakika süre veriyorum. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Sayın milletvekilleri, bu yasa açıkoylamaya tabi. O bakımdan, sayın milletvekili arkadaşlarımızın ayrılmamalarını rica ediyorum. Diğer maddeler de aynı şekilde; herhalde arkadaşlarım anlamıştır.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, değerli arkadaşlar; bir hatırlatma yapmak istiyorum tekrar: Bu yasanın maddeleri, hepsi ayrı ayrı açıkoylamaya tabidir, tümü de açıkoylamaya tabi. Arkadaşlarımızın Genel Kuruldan ayrılmamalarını rica ediyorum.

Sayın milletvekilleri, Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesinin açıkoylaması sonucunu arz ediyorum:

Kullanılan oy sayısı: 410

Kabul : 410 (x)

Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, birleşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 22.06

 

 

 

 

 

 

 

 

                                                

(x) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.

 

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 22.16

BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 118 inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

952 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

6.- Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Tasarısı ve Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir ile Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan ve Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş ile 12 Milletvekilinin, Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Teklifleri ve Adalet Komisyonu Raporu (1/994, 2/321, 2/474) (S. Sayısı: 952) (Devam)

BAŞKAN - Hükümet ve Komisyon yerinde.

Tasarının 2 nci maddesini okutuyorum:

Disiplin cezalarına karşı açılan davalar

MADDE 2.- Bu Kanun kapsamına giren ve 23.4.1999 tarihinden 14.2.2005 tarihine kadar işlenmiş fiillerden dolayı verilmiş olan disiplin cezalarına karşı bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce idarî yargı mercilerine başvurmuş olanlardan, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren otuz gün içinde dosyanın bulunduğu yargı merciine müracaat etmek suretiyle davaya devam etmek istediklerini bildirmeyenlerin davaları hakkında, görülmekte olan davalarda davayı gören mahkemece, karar temyiz edilmiş ise Danıştayca, karar verilmesine yer olmadığına ve tarafların yaptıkları masrafların üzerlerinde bırakılmasına karar verilir, vekâlet ücretine hükmedilmez.

Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren otuz gün içinde davaya devam etmek istediklerini bildirenlerin davalarının görülmesine devam olunur. Ancak, davanın davacının aleyhine sonuçlanması halinde bu Kanunla getirilen af hükümleri uygulanır.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın Atilla Kart; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ATİLLA KART (Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 952 sıra sayılı tasarının 2 nci maddesi hakkında, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, kamu yönetiminde disiplin cezalarının ve terfi esaslarının uygulanmasında objektif ve kalıcı esasları halen getirebilmiş değiliz. Bürokrasinin yapılanmasında teknik esaslara uygun bir düzenlemeyi yapamadık; Avrupa Birliği sürecinde de bunu gerçekleştiremedik. Üzülerek ifade ediyorum, 22 nci Yasama Döneminde terfi ve disiplin cezaları uygulamasında daha da keyfî ve partizanca bir uygulama sürecinin başladığını görüyoruz. Her birimde kıdem ve liyakat esasları bir tarafa bırakılarak ağırlıklı olarak kadrocu ve meslekdışı ölçülerle bir kamu yönetimi yapılanmasının gerçekleştirildiğini, sürdürüldüğünü görüyoruz. Bunu yaparken de, ağırlıklı olarak, vekâleten yönetim kurumunu kullanıyoruz. Aslında, bu kurumu kullanırken anayasal anlamda bir ihlal yaptığımızı da hemen ifade etmek istiyorum. Öylesine ki, il müdürü, genel müdür, daire başkanı, müsteşar düzeyinde 1 988 kadronun üç yılı aşan bir süreden bu yana vekâleten yönetimle sürdürüldüğünü biliyoruz. Bunları, bu rakamları, soru önergelerine verilen cevaplara dayanarak, bunlara dayanarak açıklıyorum değerli arkadaşlarım.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkanım, çok gürültü var.

ATİLLA KART (Devamla) - Evet, bir uğultu var Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, hatibi dinleyelim lütfen.

ATİLLA KART (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bu uygulama, kaçınılmaz olarak, kamu hizmetinde verimsizlik ve tıkanıklık yaratıyor. Ehil olmayan kadrolar, en basit özelleştirme süreçlerinde yolsuzluk ilişkilerinin dışında hukuk ihlalleri yapıyorlar. Bu hukuk ihlallerinin sonucunda da, doğal olarak, idare mahkemeleri, Danıştay, iptal kararları veriyor. Bu aşamadan sonra, Sayın Başbakan, kendi sorumluluğunu örtbas etmek ve hedef saptırmak amacıyla ve savunmaya geçerek, kendince, bürokratik bir oligarşiden söz etmeye başlıyor. Dört yıla yakın bir süreden bu yana, değerli arkadaşlarım, bu Hükümet görevde. Doğmuş olan bir bürokratik oligarşi var ise, bu, kabul etmek gerekir ki, bu Hükümetin eseridir.

İşte, değerli arkadaşlarım, bu sürecin sonunda, tipik anlamda bir yönetme zafiyeti başlıyor. Esasen, bu süreç, kaçınılmaz bir süreç. Ekonomide, iç politikada, dış politikada bu süreç çoktan başlamış durumda. Bu süreci kamufle etmek ve hedef saptırmak isteyen siyasî iktidar ise, zorunlu olarak, anayasal kurumlarla kavga içine girmekte, kriz üretmekte, toplumun hassasiyetlerini istismar etmektedir.

Değerli arkadaşlarım, bir taraftan muhteris ve kifayetsiz bir kadro, diğer taraftan ise bu kadronun uygulamaları sonucu zorunlu olarak doğan belirsizlik ve çözümsüzlük ortamı. İşte bunun adı, değerli arkadaşlarım, yönetim krizi denilen olaydır. Türkiye'de bu süreç başlamış durumdadır.

Bu uygulamalarla, aslında, şunu yapıyoruz değerli arkadaşlarım: Kendi altımızı oyuyoruz, kamu yönetiminin verimliliğini yok ediyoruz, kendi elimizle kaos yaratıyoruz, otorite ve denetim boşluğu yaratıyoruz, keyfî ve sorumsuz uygulamalara zemin hazırlıyoruz, kamu yönetiminde ve bürokraside tahribat yaratıyoruz. Bunun en çarpıcı örneklerini gümrüklerde ve akaryakıt kaçakçılığı gibi olaylarda yaşıyoruz. Keza politikacı, bürokrat ve işadamı üçgeni içinde dokunulamaz çetelerin, adacıkların oluştuğunu görüyoruz.

Yine, bunun en son örneğini ilaç sektöründe yaşadık değerli arkadaşlarım. Bakın, Başbakanlık Teftiş Kurulu raporlarına göre, yıl itibariyle, bir yıl itibariyle 6 milyar dolar civarında bir yolsuzluk sektörü söz konusu ilaç sektöründe. Bunu neye dayanarak söylüyorum; Başbakanlık Teftiş Kurulu raporlarına dayanarak söylüyorum. Hükümet ne yapıyor, Sağlık Bakanlığı ne yapıyor, İlaç ve Eczacılık Genel Müdürlüğü ne yapıyor?! İstanbul'dan savcının feryatlarına rağmen, savcının yazışmalarına rağmen bu davalara müdahil dahi olmuyor değerli arkadaşlarım, müdahale talebinde bulunmuyor. Bu yolsuzlukları raporlarla tespit edilen, Başbakanlık Teftiş Kurulu raporlarıyla tespit edilen bu yolsuzlukları denetleyemeyen ve sorgulayamayan bir bürokratik yapı ortaya çıkıyor. 58 ve 59 uncu Hükümetin keyfî ve sorumsuz uygulamalarıyla artık gelinen aşamada kurumsallaşan ve denetim görevini yapamayan bir bürokratik yapının doğduğunu görüyoruz.

Değerli arkadaşlarım, bu haksız ve hukuka aykırı uygulamaları kamu yönetimlerinde, her birimde, maalesef, görüyoruz. Bakın, sporda bir çözülmeyi yaşıyoruz; halter, futbol, atletizmde bunları yaşadık, bu süreç halen yaşanıyor. Türk Hava Yollarında yaşanan sürecin adı da budur. Özelleştirme uygulamalarında, Sağlık, Eğitim, Ulaştırma, Enerji ve Maliye bürokrasisinde, en nihayet Emniyet bürokrasisinde bu niteliksiz kadrolaşmayı bütün boyutlarıyla görüyoruz. Onun için diyorum ki, hukuk devleti adına, yurtseverlik adına ve ülkemizin geleceği adına bu keyfî ve sorumsuz uygulamalardan artık vazgeçilmesi gerekir.

Bakın, şunu sorgulamamız gerekiyor değerli arkadaşlarım: Bu çözülmeyi, bürokrasideki bu çözülmeyi neyle izah edebiliriz, bunu neden sorgulamıyoruz, bu cesareti neden gösteremiyoruz, bu özeleştiriyi neden yapamıyoruz?

Müze soygunları, değerli arkadaşlarım, sizleri hiç düşündürmüyor mu, kapkaç terörü ve güvenlik sorunlarındaki anormal artışlar sizleri düşündürmüyor mu, bunlar tesadüf olabilir mi, bu sonuçları yaratan sebepler nedir; bunları neden sorgulamıyoruz, bunları neden irdelemiyoruz?

Değerli arkadaşlarım, 58 ve 59 uncu Hükümetler dönemindeki vasıfsız kadrolaşma sebebiyledir ki, Türkiye'de kamu yönetiminde devlet memuru kavramı yerine parti memuru kavramı doğmuş ve maalesef, yerleşik hale gelmiştir. Parti memuru, kamu yararını düşünmekten önce mensubu olduğu siyasî partinin görüş ve çıkarlarını savunan bir kimliğe sahiptir. Parti memuru kritik hazırlık soruşturmalarında -Emniyet aşamasındaki süreçten söz ediyorum, kolluk aşamasındaki süreçten söz ediyorum- Şemdinli'de olduğu gibi, Rektör Aşkın davasında olduğu gibi, Atabeyler davasında olduğu gibi, bu operasyonlarda olduğu gibi, maddî gerçeği aramak ve tespit etmek yerine, Hükümeti haklı çıkarma gayreti ve psikolojisi içinde olan bir yapıya sahiptir, böyle bir dönüşüme sahiptir. Türkiye'de bu süreç maalesef başlamıştır.

Bakın değerli arkadaşlarım, öyle bir parti memuru olma zihniyeti ki, yapılan hazırlık soruşturmasının içeriği hakkında, evrak daha savcıya ulaşmadan, savcılık makamına ulaşmadan kamuoyunu  bilgilendiren, basına bilgi sızdıran bir anlayışa sahip. Bakıyoruz, bu süreç içinde Adalet Bakanı çıkıyor oradan diyor ki:  -medyayı suçlayarak, kamuoyunu suçlayarak- "Efendim, kolibasil akıtan bir çeşme var, bu çeşmeden neden besleniyorsunuz?" Sayın Bakan, kolibasil akıtan o çeşme, sizin nezaretinizde, sizin denetiminizde görev yapıyor. Siz Adalet Bakanı olarak, İçişleri Bakanı olarak o kolibasil akıtan çeşmeyi kurutmak, denetlemek durumundasınız; bunu yapmıyorsunuz. Orada, bakıyoruz, o kolibasili topluma yayan emniyet amirlerine yönelik olarak, kolluk gücüne yönelik olarak en ufak bir işlem yapmıyorsunuz, en ufak bir idarî veya adlî süreci başlatmıyorsunuz, ondan sonra, bu şekilde bilgi karışıklığıyla, istismarla, kamu yetkisini kötüye kullanarak toplumu yanlış yönlendirmeye devam ediyorsunuz.

Türkiye'deki, bugün, 58 ve 59 uncu Hükümetler döneminde bürokraside yaşanan sorunun özünde bu yatıyor değerli arkadaşlarım. Türkiye'de, bu süreç başlamış durumdadır. Tekrar ifade ediyorum: Bu sürecin sonucunda da, yani, kamu yönetiminde, bürokraside parti memuru olma sürecinin sonunda da, orada, parti devleti olma süreci, yani, faşizan bir yapılanma süreci kaçınılmaz olarak ortaya gelir. Türkiye'de, maalesef, bu süreç de başlamıştır. Bu süreç, aslında bilinçli olarak çoktan başlamış durumdadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ATİLLA KART (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bu süreç nasıl başlıyor; bir taraftan bürokraside devlet memuru yerine, parti memuru kimliğini ortaya çıkarmak, bunu geliştirmek, bunun devamında da, kamu yönetiminde, idarî aşamadaki denetim mekanizmalarını, yani, teftiş kurullarını, yani üst kurulları bağımlı hale getirdiğiniz zaman, bunun devamında, adlî denetim aşamasında, adlî yargı aşamasında, adlî yapının sorunlarını çözmek yerine, o sorunları kullanarak bağımlı hale getirme sürecini başlattığınız zaman, burada, parti devleti süreci noktasında epey mesafe almış durumda oluyorsunuz kaçınılmaz olarak. Bu süreç de çoktan başlamış durumdadır.

Ben bu konuyla bağlantılı diğer değerlendirmelerimi, fırsat bulabildiğim takdirde, kişisel görüşlerde açıklamaya gayret edeceğim. Bu aşamada, getirilen bu tasarıyı ve bağlı olarak getirilen teklifi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Son cümlenizi alayım.

ATİLLA KART (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.

Getirilen tasarıyı ve bağlı olarak getirilen teklifi, bu ihtirazî kayıtlarla desteklediğimizi, daha doğrusu bizim de gündeme getirdiğimizi, bu sebeple destek verdiğimizi beyan ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kart.

Anavatan Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Muzaffer Kurtulmuşoğlu; buyurun efendim. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 952 sıra sayılı memurlar ile diğer kamu görevlilerinin bazı disiplin cezalarını ilgilendiren tasarı ve tekliflerin 2 nci maddesi üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinize saygılar sunuyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu teklif sonunda önümüze gelebildi. 25 000 memur ailesi ve bunların çocuklarını yakından ilgilendiren önemli teklif, komisyonlardan oybirliğiyle geçmiş idi. Muhalefetin… Anamuhalefete… Biz de, bu yasanın kanunlaşması için, komisyonlarda evet demiş idik. Buna rağmen, bu kanun teklifi, iki defa Meclis gündemine geldi ve geri çekildi. Geç de olsa, bugün tekrar gelmesini bir başarı olarak kabul ediyorum.

Biliyorsunuz, Sayın Başbakan, memur sendikalarıyla olan maaş zammı pazarlıkları sırasında, memurlara sicil affı doğrultusunda sözler vermişti. Yani, memur sicil affı, bir lütuf değildir, sözünün bir gereğidir. Memurlarımız bu kanunu bekliyor, ha çıktı ha çıkacak… Aynı kanun, bundan önceki hükümetler zamanında da üç defa geçmiş ve memurlar bu sicil affından yararlandırılmıştı. Daha önce de bu sicil afları çıkarken, memurlarımız hiç bu kadar sürüncemede bırakılmamıştı. Memurumuza umut tacirliği yapılmıştır bu arada. Ne yazık ki, bu Hükümet, sicil affını yılan hikâyesine döndürdü. Bu hikâyeyi size anlatmamda yarar vardır diye düşünüyorum.

Hükümet, 2004 yılında sendikalarla sicil affı için mutabakat imzaladı ve bunu Bakanlar Kurulundan geçirdi. Daha sonra aylarca Adalet Komisyonunda bekletti. Komisyondan geçti, Meclis gündemine geldi. Tarih hâlâ Temmuz 2005. Fakat, Mecliste 363 sandalyeye sahip AKP -ki, o zaman daha da fazlaydı- sayı yetersizliği yüzünden bu teklifi Meclis gündeminden geri çekti. Meclis tatile girdi. Ekimde görüşülür umuduyla memurlar bekledi. Ne yazık ki, haziran ayının sonuna kadar geldik.

Sayın milletvekilleri, lütfen memura umut tacirliği yapmayalım. Yaklaşık 25 000 memuru ilgilendiren bu yasa teklifini bu kadar bekletmek hakka da sığmadı, adalete de. Fakat, benim burada asıl söylemek istediğim, bu memurların uyarma, kınama, maaş kesme… Maaşının üçte 1'le üçte 8'ini kesme gibi cezaları alırlar; hatta, ta memurluktan atılma pahasına ceza verilir. Bunları kim verir biliyor musunuz sevgili arkadaşlarım; çoğunuz devlet memurluğu yaptıysanız bilirsiniz, okuduysanız öğreneceksiniz, yapmadıysanız söylüyorum: Daire amirinin iki dudağının arasındadır. Daire amiri, yani, daire müdürü istediği anda memuruna cezayı verir. Bir kırmızı zarf gönderir, savunma ister. Savunması da, ne kadar yazarsa yazsın, ne kadar haklı olursa olsun, eğer daire amiri o memurun saçını beğenmemişse -bunu bilerek söylüyorum, sakın ola ki şey olarak söylemiyorum- şeklini beğenmemişse, giyim ve kıyafetini beğenmemişse, siz ne kadar ne yaparsanız yapın müdafaanızı, cezayı alırsınız. Ha, bu demek değil ki, hakikaten, cezayı hak etmeyen de yok değil; var tabiî. Otuz küsur sene yöneticilik yaparak bunları da gördüm; ama, bir şeyi öğrendim. Ne kadar güzel yetki vermişiz biz bu daire amirlerine. Hiç onu düşünmüyorum. Öyle bir yetkili ki, hık dedi mi yıkabiliyor daire amiri. Tabiî ki böyle bir ceza gündemdeyken, memurlarımızın ceza almaması olası değil.

25 000 memur bugün var. Bir önerge verdi arkadaşlarım; dediler ki: "Bugüne kadar olanları, bundan evvelki olanları da alalım bu kanunun kapsamı içine." Madem bunun ismi üzerinde, af; niye affı yarıda kesiyoruz? Af sizin, af muhalefetin değil. Ne kadar muhalefet birlikte olsa da, bu İktidarın, bu sizin olacak. Peki, bu cezayı alanlar -hak etmiş olanların haricinde- bu cezayı alan arkadaşlarım acaba bizim evladımız olamaz mıydı, bizim kardeşimiz olamaz mıydı, bizim yakınlarımız olamaz mıydı. Yani, bu cepheden düşünürsek, bence, çok şeyi daha güzel yaparız diye düşünüyorum.

Arkadaşlarım, bu kanunlar kolay değil, bu kanunu burada çıkarmak da kolay değil, 330'u bulmak… Onun için, kanun afları Meclise bırakılmış. Cezayı daire amiri veriyor; ama, affı Meclis veriyor. Öyle arkadaşlarımız var ki, bugün, sizin de istemenize rağmen, bir amirinden aldığı ceza neticesiyle ne müsteşar olabiliyor ne genel müdür olabiliyor ne daire başkanı olabiliyor.

Bu, size lazım şu anda, bana da lazım değil. Ben iktidara geldiğimde bakarım; ama, siz iktidardasınız. Sizin de bunlara daha çok çare üretmeniz lazım. İktidarlar çare üretir, iktidarlar zorluk değildir, zoru yapmaz; iktidarlar, zoru başarır, zoru başarmak mecburiyetinde ve burada birkısım insanları affetmek, diğerlerini kenarda bırakmak ne İktidara ne de muhalefet olarak Anamuhalefete ne Anavatan Partisine veya ne de Millet Meclisindeki milletvekillerine yakışan bir şey değil. Biri yer biri bakarsa, kıyamet ondan kopar; sizler daha iyi bilirsiniz. Öyle oluyor ya bazen; sosyal demokrat olunca, yani, her şey, bazı, size göre değişik oluyor ya! Ama, bir şeyi söyleyeyim: Bazı konular hiç kimsenin uhdesinde değildir, hiç kimsenin kendi şeyinde değildir; ne inanışlar böyledir ne Atatürk hiç kimsenin uhdesindedir. Bunlar, yetmişiki milyon insanı ilgilendirir. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar) Öyle, ben aldım, ben sahibim… Hayır, öyle bir şey yok. Yetmişiki milyon insanı ilgilendiren bazı konularda hiç kimse sahip olamaz öyle şeye ve benim namıma da hiçbir kimse bunu konuşma hakkı yoktur.

Onun için, sevgili arkadaşlarım, bu memur affının çıkması bizim de dileğimiz Anavatan Partisi olarak, ona da okey diyeceğiz, dedik de, diyeceğiz de; ama, ne olursa olsun, haksızlığı yapmayalım. Geriye kadar gidiyorsa, grup başkanvekilleri, hemen söylüyorum, İktidarın grup başkanvekili, muhalefetin grup başkanvekilleri, toplanın…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla) - …bugüne kadar ceza almış arkadaşlarımızı da bundan mahrum etmeyelim diye düşünüyorum.

İkinci sebep… Bir şey daha var. Hakikaten, öyle olmuştur, böyle olmuştur; ama, ceza aldı, emekli oldu. Halen onun kafasında, alnında yazılı olan bir şey vardır. Bu onuru, bu gururu emekli olan arkadaşlarımızdan da esirgemeyelim diye düşünüyorum. İsmi üzerinde, af. Af yapmak, affetmek kolay değildir, her babayiğidin kârı değildir. Eğer bu Meclise verildiyse, bu bizim işimizse, bunu bu şekilde düşünelim diye söylüyorum.

Hepinize sevgi ve saygılar sunuyorum. Hoşçakalınız. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kurtulmuşoğlu.

Şahsı adına Samsun Milletvekili Sayın Mehmet Kurt; buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MEHMET KURT (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 952 sıra sayılı Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Tasarısının 2 nci maddesiyle ilgili olarak şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, şu anda görüşülmekte olan bu kanunun 2 nci maddesinde, kendileri hakkında disiplin cezaları kovuşturması yapılmış ve mahkemeye intikal etmiş ilgililer şayet otuz gün içerisinde bu yargı merciinin kendisiyle ilgili soruşturmasının devam etmesini istemiyorsa, kanun takipten kendiliğinden düşer; yani, dava, kendiliğinden takipten düşmektedir. Fakat, olur ki, ilgili, bu davanın kendisi için devam etmesini ve bu şekilde aklanmasını talep edebilir. İşte, böyle bir durumda da otuz gün içerisinde ilgili yargı merciine müracaat eder ve bu şekilde dava devam eder ve neticede dava lehine sonuçlanırsa zaten bir şey yoktur, çünkü zaten aklanmıştır; ama,  dava aleyhine sonuçlandığında, işte bu af kendisi için lehine uygulanmış olur.

Burada diğer bir durum da, tabiî ki, her davada olduğu gibi, bu davalarda da mahkeme harcı ve diğer masraflar vardır ki, böyle durumlarda, bu masraflar ilgililer tarafından ödenme durumunda olacaktır. Yine, vekâlet ücreti de ilgililere uygulanmaz.

Değerli milletvekilleri, bu tasarının amacı, kamu hizmetinde çalışan kamu görevlilerinin çalışmalarını teşvik, çalışma gururunu kazandırmak, çalışma şuur ve verimini artırmak, kendisini istihdam eden devlete olan güven duygusunun aşılanmasını sağlamaktır. Memur, devletin bizatihi kendisidir. Vatandaş, devleti memurun şahsında yorumlar. Devletimiz her türlü hizmetini  memurlarımız kanalıyla yürütür. Güler yüzlü memurlarımız, devletimizin de gülen yüzüdür.

Kamu hizmetlerinin sağlıklı yürütülebilmesi için, dertleri çözümlenmiş, kendileri de devletine hizmetten başka hiçbir kaygı taşımayan devlet memuru gerçekten gereklidir; millet için gereklidir, devletin kişiliği ve şahsiyeti bakımından da gereklidir.

Toplumsal bir talep  arz eden bu tasarının bir an önce yasalaşması dileğiyle, hepinizi tekrar saygıyla selamlarım.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kurt.

Şahsı adına ikinci söz isteği, Adana Milletvekili Sayın Recep Garip… (AK Parti sıralarından alkışlar)

RECEP GARİP (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 952 sıra sayılı sicil affıyla ilgili 2 nci madde üzerinde söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz bu yasa, genel anlamda, daha önceleri de yapılmış olan, özellikle, 25 Aralık 1985 yılında 3249 sayılı bir Yasayla af yasası gerçekleştirilmiş. Daha sonraki dönemde 18 Haziran 1992, 3817 sayılı ve 28 Ağustos 1999 yılında 4455 sayılı Yasayla memur sicil affı gerçekleştirilmiş. Elbetteki, af getirirken, mutlak surette dengeyi muhafaza etmek, mutlaka çalışanla çalışmayanın farkına varmak, hizmet edenle etmeyenin farkına varmak, devlete ihanet edenle etmeyen arasındaki mutlak surette farklara dikkat etmekte fayda var.

Ancak, bütün bunlara rağmen, devlet büyüktür ve âlicenaptır; mutlak surette, memurları üzerinde yapması gereken tasarrufu da kendisi içerisinde yapar. İşte, bugünkü yapmış olduğumuz çalışmada da böyle bir yöntem izlenmektedir. Ceza ve ödül mutlak surette vardır ve gerçektir. Çalışanlarla çalışmayanları, bilenlerle bilmeyenleri birbirinden mutlak surette ayırmamız gerektiği için, o anlamda, yanlışlık yapmıştır, hata yapmıştır, suç işlemiştir. Bunu kendi kişisel ortamlarımızda görmemiz, aile ortamlarımızda da görmemiz mümkün. Evlatlarımız zaman zaman hata yaparlar ve baba olarak, anne olarak kimi zamanlarda da affederiz. Devlet de böyle bir affı gerçekleştirmektedir. O anlamda, yapılması düşünülen ve düzenlenen bu yasada bir kez daha kendi memurumuzun, hata yapmış olanların affedilebilecek olanların affedilmesi konusunda, yeniden topluma kazandırılması, kurumlara kazandırılması, devlete hayırlı hizmetler yapması konusunda bir teşvik anlayışını sağlamaktadır. Dolayısıyla, kimi zaman cezayı verirken usulsüzlük yapılmışsa, bu usulsüzlüklerin ortadan kaldırılması düşünülmüştür. Parasal herhangi bir hak verilmemektedir.

Bütün bunlar doğrultusunda yapılmış olan bu çalışmanın hayırlı olması dileklerimizi iletmemiz gerekiyor; ancak, daha önce konuşan Atilla Kart kardeşimin bir ifadesi var. Ben çok fazla bu ifadeye katılmıyorum; çünkü, Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinin başından itibaren yapılanmasında asla parti devleti olmak gibi bir anlayış söz konusu değildir. Olsa olsa, bunu, ilk dönemlerdeki gereklilikler, şartlar nedeniyle söylemek mümkün; ama, daha sonraki dönemlerde, Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinin süreçlerinde asla herhangi bir hükümetin böyle parti hükümeti şeklinde olmasını anlayış olarak tasvip etmemiz mümkün değil. Bunun bu şekilde ifadelendirilmesini de doğru bulmadığımı belirtmek istiyorum.

Yasanın hayırlar getirmesini diliyor, hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Garip.

Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

Soru-cevap faslına geçiyorum.

Buyurun Sayın Kaptan.

OSMAN KAPTAN (Antalya) - Sayın Başkan, Sayın Bakana bir soru sormak istiyorum.

Sayın Bakan, kamu bankalarında çalışan personelin ve emniyet mensuplarının disiplin cezalarının affı da bu kanun kapsamına giriyor mu girmiyor mu?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kaptan.

Sayın Eraslan…

MEHMET ERASLAN (Hatay) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sizlerin aracılığıyla Sayın Bakanıma bir soru iletmek istiyorum.

Baktığımız zaman 1985, 1992 ve 28.8.1999'da olmak üzere 3 defa memur sicil affına yönelik bir düzenleme yapılmış; ama, bu düzenlemelere baktığımız zaman, bu düzenlemeler yapılırken, bir yıl önceye kadar olan tarih baz alınmamıştır; ama, bu kanunda, bakıyoruz, hazırlanan kanunda, maalesef, deniliyor ki: "2005 yılının şubat ayına kadar…" Evet, 23 Nisan 1999 ile 14 Şubat 2005 tarihleri arasını kapsayan bir düzenleme yapmışız. Daha önceki düzenlemelerde -3 defa düzenleme olmuş- böyle bir tarih tahdidi söz konusu olmamıştır. Şimdi bunu nasıl açıklayacağız? Yani, 2005 Şubattan sonra ceza alan memurlarımızın bu mağduriyetini nasıl gidereceğiz? Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı değil midir?

Ayrıca, yine aynı maddede -2 nci maddede- "tarafların yaptıkları masrafların üzerlerinde bırakılmasına karar verilir, vekâlet ücretlerine hükmedilmez…" Zaten fakrüzaruret içerisinde, yokluk ve yoksulluk içerisinde, aldığı maaşla geçinemeyen memurumuza bu yükü yüklersek, bu gerçekten haksızlık olmaz mı sorusunu Sayın Bakanımıza tevdi etmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Eraslan.

Sayın Özdoğan...

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Aracılığınızla, Sayın Hükümete şu soruları sormak istiyorum.

Birinci sorum şu: Sayın Bakanım, geçtiğimiz hafta, Erzurum'da, bir lise müdürü bir öğrenci tarafından dövülmüştür. Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik, bu olaydan kısa bir süre önce, okullardaki şiddet olaylarının abartılacak bir öneme haiz olmadığını ileri sürmüştür. Onun bu iddiasından kısa bir süre sonra, şiddet, öğretmenleri ve okul müdürlerini hedef almaya başladı. Hükümetiniz bu kanaati hâlâ taşımakta mıdır? Taşımıyorsa, Hükümetiniz, öğretmenlerin ve okul müdürlerinin güvenliğini sağlamak için hangi somut adımları atmıştır ve yakın gelecekte hangi güvenlik önlemlerini yürürlüğe koyacaktır?

İkinci sorum: Türkiye'de…

BAŞKAN - Sayın Özdoğan, bu birinci sorunuzun bu yasayla hiç ilgisi yok. İçtüzük de açık; soru, kısa, öz, net ve görüşülmekte olan maddeyle ilgili olmalıdır diye tarif ediyor. Bu bakımdan, ben, bu soruyu Sayın Bakana tevcih etmiyorum. İkinci sorunuz da konuyla ilgili değilse, lütfen sormayın.

Buyurun.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Efendim, neden müdahale ediyorsunuz?! Başka milletvekilleri soruyor müdahale etmiyorsunuz da, bana bunları niye sordurmuyorsunuz?!

BAŞKAN - Ben, gerekli açıklamayı yapıyorum.

Buyurun.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Ben de sizi kamuoyuna havale ediyorum, diğer soruları sormuyorum; tarafgirliğinizi kamuoyu duysun.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özdoğan.

Sayın Yarbay…

ERSÖNMEZ YARBAY (Ankara) - Sayın Başkanım, delaletinizle, Sayın Bakanıma sorularım var.

1985, 1992 ve 1999 yıllarında çıkarılan disiplin affıyla ilgili kanunlardan kaç memur ve kamu görevlisi yararlanmıştır? Bu çıkarılacak olan kanunla ilgili olarak da kaç kamu görevlisi ve memurun bu disiplin affından yararlanması söz konusudur? Birinci sorum bu.

İkinci sorum: Devlet sırlarını ifşa etmekten bugüne kadar kaç memurun görevine son verilmiştir?

Arz ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yarbay.

Sayın Işık…

AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Bakanım, aslında, kamuoyunu aydınlatmak açısından soruyorum. Biraz önce, bir polis memuru arkadaşımız bizi aradı; kendisi şunu ifade ediyor: Görevini yaptığı esnada bir yüz kızartıcı suç isnadıyla kendisinin yargılandığını, yargılama sürecinde kurumunca disiplin cezası verildiğini ve görev yerinin değiştirildiğini ifade ediyor ve yargılama sonucunda da, bu arkadaşımız, beraat kararını aldığını ifade etmekte. Kendisinin bu af kapsamına girip girmediğini öğrenmek istiyor. Belki aynı konumda olan diğer memurlarımızın da aydınlanması açısından, bu arkadaşımız af kapsamına girer mi efendim?

Sağ olun.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Işık.

Sayın Bakan, buyurun.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

Bana kalan süre içerisinde, arkadaşlarımızın bana yönelttiği sorulara cevap vermeye çalışacağım.

Sayın Kaptan, kamu bankalarında çalışanlar ve emniyet mensupları bu disiplin affından yararlanacaklar mı diye sordu. Dikkat edilirse, memurlar ile diğer kamu görevlilerinin bazı disiplin cezalarının affı hakkındadır bu kanun tasarısı. Kamu bankalarında bu vasıflara uygun personel çalışıyorsa, kuşkusuz ki, yararlanacaklardır. Yine, biraz önce görüştüğümüz 1 inci maddede de ifade edildiği gibi, emniyet mensupları, bu kanun kapsamında disiplin affından yararlanamayacaklardır. Onu, biraz önceki madde görüşülürken de ifade etmiştik.

Sayın Eraslan, daha önce yapılan bu düzenlemelerde, yürürlük tarihinden itibaren bu disiplin aflarının işleme konduğunu ifade etti; görüşülmekte olan tasarının neden bundan ayrıldığını söyledi. Bakın, elimde, 1999 yılında çıkmış olan 4455 sayılı disiplin affıyla ilgili kanun var; 23 Nisan 1999 tarihinden önce işlenmiş suçlardan bahsediyor. Bu kanunun yürürlük tarihi, yani, Meclisteki, Meclisten çıkış tarihi bundan tam altı ay sonra, yani 28.8.1999'dur. Neden böyle düzenlenmiş bu kanunlar çıkarken; çünkü, afla ilgili bir konu kamuoyunun gündemine geldiğinde, nasıl olsa affa uğrayacağım diye suç işleme oranları artmasın diye, kanun tasarısını hazırlayanlar ve kanun koyucu, o konu görüşüldüğü anı yürürlük tarihi olarak belirlemiştir. Bu, hem cezayla ilgili aflarda böyledir hem disiplinle ilgili aflarda böyledir. O bakımdan, biz de, daha önceki uygulamalara paralel olarak, bu kanun tasarısını bu şekilde hazırladık.

Sayın Yarbay, daha önceki disiplin aflarından kaç kişi yararlanmıştı diye sordu. Bu konudaki veriler elimde değil. Sayın Yarbay, izin verirseniz, bu sorunuzu yazılı olarak cevaplandırmak istiyorum. Ancak, bu kanun yürürlüğe girdiği takdirde kaç kamu personeli bundan yararlanacak diye bir soru sordunuz. Bunun cevabı elimde, hemen onu takdim ediyorum: 20 543.

Emniyet mensupları yararlanacak mı anlamına Sayın Işık bir soru yöneltmişti. Bir polis memurunun sizi aradığını ifade ettiniz; ancak, kendisine atılı suçtan beraat ettiğini söylediniz. Eğer beraat etmişse bu kişi, mensubu bulunduğu kuruma başvurarak yeniden atanma talebinde-kanaatimce- bulunabilir; ancak, elimde, bu konuyla ilgili Danıştay kararları var. Bu Danıştay kararlarına göre, kurumun, atayıp atamamada inisiyatif hakkı var. O bakımdan, kurumun, kurum amirinin veya kurum yetkilisinin, bu konuda o kişiyle ilgili yapacağı değerlendirme sonucunda, Danıştay kararlarına göre bir inisiyatif hakkı olduğunu ifade etmek istiyorum. Eğer size konu demin anlattığınız şekilde ifade edilmişse, anladığım tarzda, vereceğim cevap şimdilik bundan ibarettir.

Sayın Başkanım, çok teşekkür ederim, sürem doldu; zaten başka da soru kalmamıştı.

BAŞKAN - Sayın Bakana teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki soru-cevap faslı tamamlanmıştır.

Şimdi, madde üzerinde 4 önerge var. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılığa göre işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 952 sıra sayılı Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Tasarısının 2 nci maddesinin 1 inci fıkrasında yer alan "idari yargı mercilerine başvurmuş" ibaresinin "dava açmış" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ömer Abuşoğlu

Turan Tüysüz

Muharrem Doğan

 

Gaziantep

Şanlıurfa

Mardin

 

Hüseyin Özcan

Muzaffer Kurtulmuşoğlu

Züheyir Amber

 

Mersin

Ankara

Hatay

 

Dursun Akdemir

İbrahim Özdoğan

 

 

Iğdır

Erzurum

 

BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 952 sıra sayılı Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Tasarısının 2 nci maddesinin 1 inci ve 2 nci fıkralarında yer alan "otuz gün" ibaresinin "altmış gün" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ömer Abuşoğlu

Turan Tüysüz

Muharrem Doğan

 

Gaziantep

Şanlıurfa

Mardin

 

Hüseyin Özcan

Muzaffer Kurtulmuşoğlu

Züheyir Amber

 

Mersin

Ankara

Hatay

 

Dursun Akdemir

İbrahim Özdoğan

 

 

Iğdır

Erzurum

 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 2 nci maddeyle ilgili olarak şimdi okutacağım 2 önerge aynı mahiyette olduğundan, işlemlerini ve oylamalarını birlikte yapacağım.

Şimdi önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 952 sıra sayılı Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Tasarısının 2 nci maddesinin 1 inci fıkrasında yer alan "14.2.2005 tarihine" ibaresinin "bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihe" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                       

Ömer Abuşoğlu

Turan Tüysüz

Muharrem Doğan

 

 

Gaziantep

Şanlıurfa

Mardin

 

Hüseyin Özcan

Muzaffer Kurtulmuşoğlu

Züheyir Amber

 

Mersin

Ankara

Hatay

 

Dursun Akdemir

İbrahim Özdoğan

 

 

Iğdır

Erzurum

 

BAŞKAN - Son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurulda görüşülmekte olan 952 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "23.4.1999 tarihinden 14.2.2005 tarihine kadar" ibaresinin "23.4.1999 tarihinden bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

Saygılarımla. 08.06.2006

            Ümmet Kandoğan

             Denizli

BAŞKAN - Sayın Komisyon, aynı mahiyette olan 2 önergeye katılıyor musunuz?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Sayın Hükümet, aynı mahiyette olan önergelere katılıyor musunuz?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Sayın Kandoğan?.. Yok.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarıda, disiplin cezasından yararlanmak isteyenler için öngörülen süre 14.2.2005 tarihi olarak belirlenmiştir. Bu tarihten sonra disiplin cezası alanlar bu Kanundan yararlanamayacaktır. Ayrıca, bu durum, Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı olacağından böyle bir düzenlemeye ihtiyaç duyulmuştur.

BAŞKAN - Sayın Abuşoğlu, gerekçeyi okutalım mı efendim?

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Açıklayacağım.

BAŞKAN - Buyurun efendim.

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz, kamu personelinin belli bir kısmını yakından ilgilendiren ve uzun zamandan beri de beklenen, yasalaşması dört gözle beklenen bir tasarı durumunda. Şu veya bu şekilde, haklı veya haksız, bir şekilde disiplin cezası almış ve bundan belli ölçüde mağdur olmuş; sadece mağduriyet değil, aynı zamanda, bundan belli ölçüde de ders almış ve pişmanlık duygusu içerisinde olan birtakım memurlarımızın aldıkları disiplin cezalarının affedilmesine yönelik bir tasarı.

Anavatan Partisi olarak, biz, bu tasarının arkasındayız; çünkü, buna benzer bir tasarının ilk Meclise verilmesi, Anavatan Partisi Milletvekili Sayın Dursun Akdemir tarafından gerçekleştirilmiştir. Dolayısıyla, bizim sahip olduğumuz bir tasarıdır, sahip çıktığımız bir tasarıdır; ancak, ilgili bu madde ve bizim verdiğimiz önerge -ilgili maddede 14.2.2005 tarihi söz konusu- bu tarihe kadar alınmış disiplin cezalarının affedilmesine yönelik; ancak, bu tarihten, bugün tasarı üzerinde konuştuğumuz zamana kadar, yaklaşık birbuçuk sene zaman geçmiş.

Sayın Bakanın konuyla ilgili açıklamasında, 14.2.2005 tarihinin böyle bir af tasarısının ilk gündeme geldiği tarih bir milat olarak alınır, dolayısıyla, bundan sonraki tarihlerde ilgililerin suç işlemesini önlemeye matuf, önlemeye dönük bir harekettir; genellikle, ceza hükümlerinin affıyla ilgili tasarılarda da bu böyle uygulanır demişti. Yalnız, ben buna katılmıyorum. Bugün için hiçbir kamu görevlimiz, nasıl olsa bana af çıkacak, hükümet bir af tasarısı hazırladı; dolayısıyla, ben, suç işlemeye devam edeyim veya kafamdan geçirdiğim amirime veya mesai arkadaşıma, gideyim, bir dolu hakarette bulunayım; nasıl olsa hükümet Meclise bir af tasarısı sevk etti, dolayısıyla bundan yararlanırım gibi, herhangi bir mantık içerisinde olduğunu ve olacağını zannetmiyorum.

O bakımdan, 14.2.2005 tarihinden sonra şu veya bu şekilde disiplin kovuşturmasına uğramış ve disiplin cezası almış kişilerin de bu af kanunu kapsamına alınmasına ve kanun kapsamının genişletilmesine yönelik olan bu önergemizi Sayın Genel Kurulun tasvibine arz etmiş bulunuyoruz. Takdirlerinizle eğer bu genişletmeyi yapmazsak, yaklaşık birbuçuk seneden beri bu kanunun çıkmasını bekleyen ve bundan dolayı da suç işlemek gibi bir istidat içerisinde olduğunu öngördüğümüz, böyle bir mantıkla yaklaştığımız zaman kamu personeline de bu çerçevede bir haksızlık yapmış oluruz. Bu haksızlığı da veya bu yanlış düşünceyi de ortadan kaldırmak üzere, biz, kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibaren disiplin affının genişletilmesini ve 14.2.2005 tarihinden bu yana kanun yürürlüğe girdiği tarihe kadar süreyi genişletmeyi öneriyoruz ve bunu da Sayın Yüce Genel Kurulun yüce tasviplerine arz ediyoruz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Abuşoğlu.

Sayın milletvekilleri, gerekçesini biraz önce dinlediğiniz, hükümetin ve komisyonun katılmadığı aynı mahiyetteki her 2 önergeyi müştereken oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 952 sıra sayılı Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Tasarısının 2 nci maddesinin 1 inci ve 2 nci fıkralarında yer alan "otuz gün" ibaresinin "altmış gün" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

               Ömer Abuşoğlu (Gaziantep) ve arkadaşları

BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu efendim?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Gerekçeyi mi okutalım efendim?

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Gerekçeyi okutalım.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren verilen otuz günlük süre yeterli değildir. Bu sürenin en azından idarî yargıda dava açma süresi olan altmış gün olarak belirlenmesinde yarar vardır. Bu süre ilgililerin düşünmelerine ve daha sağlıklı karar verebilmelerine de imkân sağlayacaktır.

BAŞKAN - Gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 952 sıra sayılı Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Tasarısının 2 nci maddesinin 1 inci fıkrasında yer alan "idari yargı mercilerine başvurmuş" ibaresinin "dava açmış" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

               Ömer Abuşoğlu (Gaziantep) ve arkadaşları

BAŞKAN - Sayın Komisyon, katılıyor musunuz?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?..

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Haklarında işlemiş oldukları fiiller nedeniyle disiplin cezası verilmiş olanların nasıl ve nerede hangi mahkemeye dava açacakları, yetkili ve görevli mahkemenin hangisi olduğu belirtilmiştir. Bu yüzden idarî yargı mercilerine başvurmuş olanlardan ibaresi teknik olarak doğru bir tanımlama değildir.

Bu  değişiklikle, bu kanunun 2 nci maddesinde bu değişiklik yapılarak anlam bütünlüğünün sağlanması amaçlanmıştır.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının 2 nci maddesinin oylamasının açıkoylama şeklinde yapılmasına dair bir önerge vardır; önergeyi okutup imza sahiplerini arayacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

952 sıra sayılı Yasanın 2 nci maddesinde açıkoylama istiyoruz.

Gereğini arz ederiz.

Recep Garip?.. Burada.

Selami Uzun?.. Burada.

Bayram Özçelik?.. Burada.

Hasan Aydın?.. Burada.

Öner Ergenç?.. Burada.

Yüksel Çavuşoğlu?.. Burada.

Ahmet Çağlayan?.. Burada.

Hakan Taşcı?..

RECEP GARİP (Adana) - Takabbül ediyorum.

BAŞKAN - Takabbül ediyorsunuz.

Atilla Başoğlu?.. Burada.

Recep Yıldırım?..

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Takabbül ediyorum.

Fatma Şahin?.. Burada.

Öner Gülyeşil?..

İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Takabbül ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Gündüz takabbül ediyor.

Hamit Taşcı?.. Burada.

Ahmet Işık?.. Burada.

Bülent Gedikli?..  Burada.

Cevdet Erdöl?.. Burada.

Sayın milletvekilleri, açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Alınan karar gereğince, açıkoylama elektronik cihazla yapılacaktır.

Oylama için 5 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Sayın milletvekilleri, yasanın tümünün en son oylamasında da 330 oy aranacağından, arkadaşlarımızın Genel Kuruldan ayrılmamalarını hassaten rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Tasarısının 2 nci maddesinin yapılan açıkoylamasının sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı : 387

Kabul                     : 387 (x)

Madde kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

Af kapsamı dışında kalan personel

MADDE 3.- Bu Kanun hükümleri, 926 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanunu, 3466 sayılı Uzman Jandarma Kanunu, 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanunu ile 357 sayılı Askerî Hâkimler Kanununa tâbi personel hakkında uygulanmaz.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Çorum Milletvekili Sayın Feridun Ayvazoğlu.

CHP GRUBU ADINA FERİDUN AYVAZOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 952 sıra sayılı devlet memurları ve bazı kamu görevlilerinin disiplin suçlarıyla ilgili af tasarısı ve yine bu yönde olmak üzere verilen kanun teklifi üzerine, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu nedenle Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

                                            

(x) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.

Değerli milletvekilleri, öncelikle, görüşmekte olduğumuz bu tasarının ve teklifin özü memurlarla ilgili. Memurların yanı başında kamu görevlisi olarak tabir etmiş olduğumuz görevlilerle ilgili ve bu, toplam -1999 yılından bugüne kadar- 25 000'e yakın memuru ve kamu görevlisini ilgilendiren bir tasarı ve teklif.

Şimdi, 25 000'e yakın bu görevlilerin neyi bekledikleri, bu akşam bizden, Yüce Meclisten ne beklentiler olduğunu, hemen hemen hepimiz, çeşitli şekilde almış olduğumuz haberlerden, bilgilerden biliyoruz; ancak, bu memurların bu şekildeki sicilleriyle ilgili affın hemen yanı başında, aynı şekilde, memurların, bugüne kadar, neden, çok daha öncelere göre erozyona uğrayan bir tabirle, memur ve kamu görevlisi olarak adlandırıldığını ve o şekilde kamuoyu tarafından bilindiğini de hepimizin takdir etmesi lazım. Eğer, şimdiye kadar, özellikle 1980 sonrası ve devamında, memur denildiğinde, kamu görevlisi denildiğinde, her şeyin erozyona uğradığı gibi, bu anlayışın da belirli şekilde erozyona uğramış olduğunu kabul edersek, bunun sebeplerini, en başta, şimdiye kadar bu ülkeyi yöneten iktidar yöneticilerinde aramak gerekir; çünkü, hepimiz çok çok iyi biliyoruz ki, 1980 sonrası, kimisi hayatta olan, kimisi hayatta olmayan bazı devlet yetkililerimizin, yöneticilerimizin, iktidar sahiplerinin söylemlerinde, hepimizin çok iyi bildiği, belirli -sözümona- veciz sözler vardı. "Benim memurum işini bilir" diyerek, o yıllarda ve devamında, memura -tabiri yerindeyse- rüşvetin kapısını araladı. Rüşvetin basit bir şey olduğunu, her memur tarafından yapılabilecek, olabilecek bir suç olduğunun yolunu açtı. Bu şekilde, memurun anlam olarak, tarif olarak erozyona uğratılmasından sonra, yine aynı şekilde, aynı zihniyetle "Anayasa bir kez delinmekle ne olur" demek suretiyle de, Anayasamıza bugüne kadar verilmiş olan ve Anayasa denildiğinde, gerçekten, her yönüyle kutsal, bir anlamda hukuk devletinin olmazsa olmaz kuralını, Anayasanın çizdiği çerçevedeki Anayasaya verilen değerin de erozyona uğratıldığının bir gerçeğini de bu toplum yaşadı, bu ülke yaşadı değerli arkadaşlarım.

Memur dediğimizde, Anayasamızın 128 inci ve 129 uncu maddelerinde genel ilkeleri tarif edilmekle beraber, görev ve sorumlulukları disiplin kovuşturulmasında "güvence" adı altında da hüküm altına alındığını biliyoruz. Şimdi burada gerçekten "savunma hakkı tanınmadıkça disiplin cezası verilemez" şeklindeki hükmün devamında "memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında, işledikleri iddia edilen suçlardan ötürü ceza kovuşturması açılması, kanunla belirlenen istisnalar dışında kanunun gösterdiği idarî merciin iznine bağlıdır" şeklindeki güvenceyle de bu memura güvence verilmeye çalışılmıştır. Ama, değerli arkadaşlarım, memurların, yerine göre kamu görevlilerinin her birinden kuruşun hesabının sorulması gereken bir görevli olduğunu hepimiz bilmesine rağmen, ama, o memurlar ki, yerine göre açlık sınırı altında yaşayan, geçim sıkıntısı çeken bu memurların acaba bu durumlara düşmesinin sebeplerinin kökünde sosyal ve ekonomik yönden ne gibi sebepler var, bunun araştırılması, bilimsel olarak, şimdiye kadar gelen iktidarlar tarafından gerçek bir biçimde personel yasasıyla, personel reformuyla ele alınıp incelenebildi mi, somut bir şekilde çözüme kavuşturulabildi mi? Elbette buna "evet" cevabı veremiyoruz, "hayır" cevabı verebiliyoruz. Bunun karşısında, yerine göre her türlü hukuksal formüller uygulamak suretiyle, yerine göre yargı formülünü uygulamak suretiyle, yerine göre amirler tarafından hesap sorulmak suretiyle bu memurlardan olabildiğince fedakârlık istenmektedir. Bu memurlar dediğimizde, sadece ve sadece Maliyede çalışan, Sağlıkta çalışan, Millî Eğitimde çalışan memurlar anlaşılmıyor. Elbette, kamu görevlisi dediğimizde, Silahlı Kuvvetlerde görev yapan personelimizden tutunuz, emniyet mensuplarımıza kadar da memur ve kamu görevlisi olarak bunları bu şekilde adlandırıyoruz; bunlardan, yerine göre canlarını siper etme pahasına görev bekliyoruz. Ama, biz, İktidar olarak, siyasî iktidarlar olarak bunların gerçekten hak ettiklerini şimdiye kadar verdik mi, verebildik mi, verebilecek miyiz? Elbette buna da "hayır" demek zorunda kalıyoruz.

Değerli arkadaşlar, bunların içerisinde, eğer bizler Meclis olarak, şu andaki İktidarıyla muhalefetiyle birlikte, 25 000'e yakın memur ve kamu görevlisine, almış oldukları ve haklarında bulunan kovuşturma ve soruşturmayla ilgili disiplin cezalarını affetmek bir ulufeymiş gibi davranacaksak, bunların onurunun da incindiğini, onurunun da kırıldığını bilmemiz gerekir. Onun için buradan sesleniyoruz: Sevgili memurlarımız, sevgili kamu personelimiz, şimdiye kadar görev yapan Emniyetiyle, Silahlı Kuvvetleriyle aklımıza hangi yönde görev yapacak olan, görev yapmış olan devlet memuru ve kamu görevlilerine buradan sesleniyoruz: Burada vereceğimiz, çıkartacağımız bu tasarının, yasalaşmasıyla size bir ulufe vermiş değiliz. Size ulufe vermiyoruz. Şimdiye kadar hak etmiş olduğunuz, malî yönden, özlük haklarınız yönünden bir şeyler veremiyoruz; ama, hiç olmazsa, verebildiğimiz bu affı lütfen kabul buyurunuz diye ricada bulunmak zorundayız. Çünkü, gerçekten, hasbelkader disiplin cezasına uğramış, disiplin cezasıyla karşılaşmış olan bu görevlilerimize burada verebileceğimiz bir affı hiçbirimizin çok görmemesi gerekir. Ama, bundan sonra, gerçekten, memur olarak, kamu görevlisi olarak namusuyla, ahlakıyla, şerefiyle, onuruyla görev yapan bu görevlilerimize, oturup, İktidar olarak, muhalefet olarak nasıl şimdi bu akşam af için oybirliğiyle karar verip yasa çıkaracaksak, malî ve özlük haklarını da hüküm altına alabileceğimiz, karar altına alabileceğimiz tasarıları, teklifleri onlara çok görmeyelim, buradan çıkartacağımız kanunları çok görmeyelim. Çünkü, onlar, yerine göre canlarını da ortaya koyan kamu görevlileridir, onlar devlet görevlileridir.

Değerli milletvekilleri, burada söylemek istediğimiz bir husus da şudur: Anayasamızın 129 uncu maddesinin dördüncü fıkrasında açıkça şu ibare vardır: "Silahlı Kuvvetler mensupları ile hâkimler ve savcılar hakkındaki hükümler saklıdır" demek suretiyle, şu anda görüştüğümüz 3 üncü maddeye paralel bir anlam vardır. Bu konuda herhangi bir şey demiyoruz; ancak, burada saklı tutulan ve Anayasada istisna tutulmayan emniyet mensuplarının böyle bir disiplin cezasıyla ilgili hasbelkader almış oldukları cezaya da, disiplin cezasına da af getirilmemiş olması bir eksikliktir diye düşünülmesi gerekir. Tabiî ki, Yüce Meclisin takdiri bu şekilde. Bu aşamadan sonra ne olabilecektir; ama, tarihe not düşmek açısından bunu da söylememizde fayda var diye düşünüyorum.

Bu duygu ve düşüncelerle, gelen Hükümet tasarısına ve bazı milletvekili arkadaşlarımızın getirmiş oldukları teklife olumlu oy vereceğimizi bildiriyor, buradan devlet memurlarımıza ve kamu görevlilerimize saygıları, sevgileri sizler adına sunuyorum, teşekkür ediyorum.

Sağ olun, var olun diyorum. (CHP ve AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ayvazoğlu.

Anavatan Partisi Grubu adına, Mersin Milletvekili Sayın Hüseyin Güler. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlar; kamu personelinin ve devlet memurlarının affıyla ilgili 3 üncü madde üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Aslında hepimiz biliyoruz ki, suç bir sonuçtur. Her zaman da sağlıklı bir anlam çıkmaz. Suça iten koşullar ve nedenler irdelenmedikten sonra, ikide bir af gibi bir kanunla burada Meclisin huzuruna gelmek… Şahsen birey olarak kendi adıma üzüntülerimi paylaşmak istiyorum. Bu toplum sanki suç işlemiş gibi sürekli af kapsamı içerisine alınması da hoş değil. Bugün, disiplin, evet, önemlidir bir hiyerarşi açısından; ama, farkında olmadan da, koşulları ve nedenleri irdelemeden, sadece bireymiş gibi, suçluymuş gibi bir psikoz içerisinde de sadece yargılama aşamasındayız. Evet, bu kanunun çıkmasını yürekten istiyoruz Anavatan olarak. Hatta, bu kanunun, toplumsal barışa katkının en önemli unsurlarının çalışma hayatının olduğunu da biliyoruz. Çalışma hayatındaki başarı, huzur, toplumsal huzuru da etkiler.

Bizi bekleyen 25 000 devlet memurunu ilgilendirdiği söylendi. 3 üncü madde, tabiî ki, kapsam dışı olarak algılanan, bu Silahlı Kuvvetler Personel Kanunu, 3466 sayılı Uzman Jandarma Kanunu, Askerî Hâkimler Kanunları gibi, personel hakkında uygulanmaz. Gönül, bunlar hakkında da uygulanmasını ister. Haa, bunların özel statüsü ve kanun hükmünün farklılığından dolayı teknik bir boyutuyla kapsam dışında.

Biz şunu söylüyoruz: Çalışma hayatının sağlıklı, günümüzün rekabet koşulları içerisinde verimliliğini artırabilecek bir boyutta irdelenmeli. Özlük hakları deyince sadece maaş olarak algılamıyoruz, gerek takım oyunu gerekse teknik, lojistik olarak her türlü imkânın kamu personeline verilmesi gerekir.

Evet, işin aslında enteresan yanı, bu kanunda en önemli unsur, 2 nci ayın 14'ü, 2005 tarihinden önce… Peki, o zaman sormak lazım; o tarihten sonra sizin kamu personeli üzerindeki despotizmi, kıyımı nasıl açıklayacaksınız? O sayıların rakamı nedir; hiç tahmin ettiniz mi, hiç düşündünüz mü? Barışsa, buyurun, hep beraber, şu ana kadarki tüm disiplin suçu almış insanlar kapsam içerisine alınsın. Niye hayır diyorsunuz?.. Son derece de makul bir önerge. Bunu muhalefet verdi diye hayır mı demek zorundasınız?! Ama, tabiî ki, sizin temel niyetiniz muhalefeti yok saymak. Biz her şeyi yaparız gibi bir anlayışa sahipsiniz; ama, ifade ettiğimiz gibi, yarınlarda bu toplum suç üretmeye devam edecektir.

Zaman zaman, sadece kamu personeli açısından değil, bugün yaşamın birçok alanında cezaevlerinin iki kat kapasiteyle dolu olduğunu görüyoruz ve suç potansiyeli açısından baktığımızda, savcı veya adlî makamlar tutuksuz yargılanmak üzere dava açmakta. Aynı şekilde, kamu personeli içerisinde de; bunlardan da en önemlisi, son zamanlardaki, gerek emniyetin içerisinde suç eğiliminin  artışı ciddî anlamda araştırılması gereken bir unsur.

Çalışma koşullarının son derece ağır koşullar olduğunu çok iyi biliyoruz. Düne kadar vicdanıyla baş başa kalırken, bugün maalesef cüzdanıyla baş başa. Bu tüm personel için geçerlidir. Biz, kamu personelini  hantallıktan, bürokratik engellerle kendini, iş bitirmek yerine,  sadece şeklen orada zaman öldüren, üretmeyen bürokratik bir anlayış istiyoruz.

Tabiî ki, üreten insan hata yapacaktır. Üretimin, olağan, taşınabilir ve kompanse edilebilir hataya baktığımızda, bu olağandır; ama, üretmeyen insan hata yapmaz. Biz de diyoruz ki, kamu adına barışı sağlamak istiyorsak bu çalışanlarla, neden ve sonuç ilişkilerini çok iyi irdelemek lazım. Bunlardan en önemlisi, eğitim, hizmetiçi eğitim, istihdam, birçok faktör beraber değerlendirilmeli.

Bugün eş durumunun dahi göz önüne alınmadığı birçok ortamda tayinler dahi yapılamamaktadır. Peki, disiplin suçuyla affettiğimiz kamu personelinin istihdamı konusunda ne gibi tedbirleri aldınız? Yarın karşınıza gelecek hepsi: "Ben bu suçtan dolayı aklandım…" Sadece çalışanlar için geçerli değil bu tabiî; aynı zamanda disiplin suçu vesilesiyle de görevine son verilmiş personele ne diyeceksiniz? Hepinize gelip istihdam için bire bir kapınızı çalacaklar.

Yine hazırlıksız yola çıktınız. Göç, yolunda düzelmez; bazı tecrübelerden ders alalım. Bu süreci, biraz önce de  ifade etmeye çalıştık, eğer, toplumsal barış adına, kamu istihdamından tutun da kamu verimliliğini artırabilmek için, lütfen, bunlar son olsun, yürekten istiyoruz. Af kötü bir şey; ama, sorun, süreci iyi irdelemek lazım. Ama, gördüğüm kadar, hepimizin ortak bir konsensüs olarak çıkardığımız bu kanunda, tarih gibi bir kavram içerisinde şartlı olarak beklemektesiniz. Verilen önergeleri, lütfen, dikkate alın. Yüzlerce kamu personeli sizleri aradığı gibi, bizleri de aramaya devam etmekte. Biz, Anavatan olarak yapıcı boyutta her zaman olumlu katkılarımızı sunmaya devam ediyoruz.

Bu ülke, disiplin adı altında despotizmle karıştırılan bir anlayışa sahip. Bu her meslek grubunda, özellikle, disiplini çok daha güçlü meslek grubu, işte, asker, emniyet, aklınıza gelecek her türlü ortam. Bu kapsam içerisinde -bireysel olarak söylüyorum bunu, şahsım olarak söylüyorum- keşke, aynı kapsam dahilinde değerlendirilebilseydi. Bu ülkenin ihtiyacı olan süreç bu. Ama, göreceğiz ki, bir yıl sonra tekrar aynı süreçle ilgili 2 nci ayın 15'inden itibarenki kamu personeli için yeniden bir kanunla karşı karşıya kalacağız. Herhalde, ona da ömrünüz yeter mi bilemiyorum tabiî. Seçim sandıkları süreci içerisinde karşı karşıya kalacağız; bunu daha bir yapıcı boyutta halk gerekli mesajını da verecek.

Biz, Anavatan olarak bu toplumun suçundan, affından değil de üretkenliğinden, rekabetinden, verimliliğinden bahsetmek için şu kürsüde bulunmak istiyoruz. Toplum, potansiyel olarak, her geçen gün kaybolan değerleri göz önünde bulundurduğumuzda suça eğilimi artmakta. Bu, bireylerin hatası değil. Sistem üretmeden tüketimi teşvik etmekte. Tüketimin de bir bedeli var. Paranız varsa paranızla ödersiniz, yoksa kişiliğinizle. Suç işlemek de her babayiğidin hakkı değil, çünkü o da bir kişilik meselesi. Sağlıksız bir kişilik de olsa, her insanın suça eğilimi, yönelmesi çok zor; ama, koşullar o kadar dayatıyor ki, her geçen gün tüketimin sonucunda tıkanan ve özellikle kredi kartlarının altında ezilip kalan, boğulan kamu personeli direnebilmenin kavgasını vermekte, direnebildiği kadar; ama, hepimiz biliyoruz ki, bu direnme karşısında bireysel olarak yalnız kalmaya mahkûm olduk. Geçmişimizde örf, âdet, gelenek, göreneklerimiz vardı, bizi bir derece kontrol ederdi; bugün onlardan da yoksunlaştık, yani manevî olarak da kirlendik toplum olarak ve suç işlemeye eğilimli potansiyel bir kitle olarak kamuoyunda her geçen gün… Lütfen, gazetelerin üçüncü sayfalarına bir göz atın. Cinnet sayfaları dediğimiz, potansiyel, toplumsal cinnet sayfaları diyebileceğimiz bir ortam. Her geçen gün en ufak bir farklılığı bile şiddetle, suçla kendini eğilim olarak gösteren kitleye doğru gidiyoruz. Bireyin kendisiyle barışık olmadığı bir ortamda, suç kontrol mekanizmasından da yoksun olduğu müddetçe affetseniz ne olur, karşınıza yine çıkacak.

Af konusu bu Meclisin çok sık gündemine geldi. Bunlardan biri de Sayın Kemal Unakıtan ile ilgili; ama, Allah'tan bu kapsam içerisinde değil, kendisi devlet memuru değil, başka konular gündeme gelecektir.

Bu ortam içerisinde bu toplumun afla karşı karşıya kalmayacağı bir ülke hayal etmek istiyorum; ama, her geçen gün de bunlar sadece hayalden öteye gitmemekte. Toplumun direnci kırılgan aşamada. Ulusal değerlerden yoksun, üretim mekanizmasından yoksun bir kitlenin, ister bu kamu personeli olsun ister toplumun diğer bireyleri olsun, her geçen gün suç işleme eğiliminde. Kontrol mekanizmasından yoksun olduğu için de kendi öz direncinden, maddî, manevî değerlerden de yoksun olduğu müddetçe de suç işlemeye devam edecektir. Toplum olarak refahta, huzurda, berekette buluşmak diliyoruz.

Bu kanunun toplumsal barışa ve çalışma hayatına başarılar getirmesini, huzur getirmesini diliyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Güler.

Madde üzerinde, şahsı adına, Samsun Milletvekili Sayın Mehmet Kurt. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MEHMET KURT (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 952 sıra sayılı memurların disiplin cezalarının affıyla ilgili olarak, 3 üncü madde üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan bu yasa tasarısının 3 üncü maddesi şöyle: "Bu Kanun hükümleri, 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu, 3466 sayılı Uzman Jandarma Kanunu, 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanunu ile 357 sayılı Askerî Hâkimler Kanununa tabi personel hakkında uygulanmaz." Bu düzenlemeyi yaparken, disipline son derece dikkatli olan, milletimizin gözbebeği ordumuzun disiplini göz önünde bulundurularak, bu, kapsamdışı bırakılmıştır ve isabetli olduğu kanısındayız; fakat, burada, şunu da arz etmek istiyorum: Şu anda ekranları başında bizleri izleyen, bilhassa emniyet hizmetleri sınıfına dahil personelle ilgili yanlış anlaşılmalara sebebiyet veren bir maddeyle ilgili açıklama yapmak istiyorum.

Emniyet mensubu personel ve çarşı ve mahalle bekçileri hakkında verilen meslekten çıkarma cezaları hariç olmak üzere, disiplin cezaları affedilmektedir, af kapsamındadır; yani, görevden çıkarılma hariç, bu personelle ilgili disiplin cezalarının af kapsamında olduğunu bildirmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, büyüklere affetmek yakışır. Devletimiz büyüktür. Bu Meclis, Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Bu Meclise de, büyüklük yakışır. Bu büyüklüğü ve bu akşamki bu onuru hep birlikte paylaşmak dileğiyle, hepinize, tekrar, saygı ve sevgilerimi sunuyorum, iyi akşamlar diliyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kurt.

Şahsı adına Kütahya Milletvekili Sayın Alaettin Güven; buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ALAETTİN GÜVEN (Kütahya) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; 952 sıra sayılı Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Tasarısının 3 üncü maddesi üzerinde, şahsım adına, söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; devlet memurları ve kamu görevlilerinin disiplin cezalarının affedilmesiyle ilgili 1985, 1992 ve 1999 yıllarında af yasaları çıkarıldığını biliyoruz; kamu hizmetlerinin yürütülmesini sağlamak için memurlar ve diğer kamu görevlilerinin uyması gereken kurallar olduğunu da biliyoruz; bu kuralların, kanunlarda, tüzüklerde ve yönetmeliklerde belirlendiğini de biliyoruz. Kamu görevlileri, yurt içinde ve yurt dışında uymaları gerekli hususlara uymadıklarında, yapmaları gereken işleri yapmadıklarında ve yasaklanan işleri yapmaları halinde çeşitli disiplin cezalarıyla cezalandırılırlar. Şüphesiz, bunun amacı, kamu hizmetlerinin gereği gibi yapılmasını sağlamaktır.

Devlet memurlarına işledikleri fiillerin derecesine göre, uyarma, kınama, aylıktan kesme, kademe ilerlemesi durdurulması ile devlet memurluğundan çıkarma cezaları uygulanmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, insan, unutan varlık, yanılan ve yanlış yapan varlık demekse, hayat bir anlamda yanlışları düzeltme, doğruları arama ve bulma yolculuğu olsa gerektir. Bu yolculukta amir durumda olanlar, memur durumda olanların yanlışını ararsa, her an bulabilirler ve cezalandırabilirler; dolayısıyla, disiplin cezaları haksız yere de verilmiş olabilir. Bu yasa, memur ve kamu görevlilerinin disiplin cezalarının affıyla bu haksızlıkları da ortadan kaldırmış olacaktır.

Ceza, mükâfat, yani ödül ve mücazat anlamını, cezalandırma anlamlarını içerir. Nedense, genelde, biz, ödülden çok cezalandırmayı yeğleriz. Keşke, bugün, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin ödüllendirilmelerine yönelik çeşitli konuları da görüşmüş olsaydık dileklerimi sizlerle paylaşırken, hepinizi saygıyla selamlarım. (AK Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Güven.

3 üncü madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi, maddeyle ilgili soru-cevap kısmına geçiyorum.

Buyurun Sayın Eraslan.

MEHMET ERASLAN (Hatay) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Aracılığınızla, Sayın Bakanıma iletmek istiyorum: 3 üncü maddede "Bu Kanun hükümleri, 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu, 3466 sayılı Uzman Jandarma Kanunu, 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanunu ile 357 sayılı Askerî Hâkimler Kanununa tabi personel hakkında uygulanmaz" denilmekte. Bunu anlamak mümkün; ama, aynı zamanda, bu kanun hükümleri emniyet mensuplarıyla ilgili neden uygulanmıyor? Bu konuda, Sayın Bakanımız bizleri aydınlatırsa seviniriz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Eraslan.

Sayın Özdoğan…

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Aracılığınızla, Sayın Hükümete şu soruları yöneltmek istiyorum: Öncelikle şunu belirtmek istiyorum: Memurlarımız, bazen olumsuz hayat şartları nedeniyle, görevlerindeki ufak tefek aksaklıklar nedeniyle, amirlerinden ceza almaktadırlar. Mesela, bunlardan birkaçını saymak istiyorum: Örneğin, güneydoğu illerimizde görev yapan sağlık memurlarımız, hemşirelerimiz ve ebelerimiz, PKK'nın halk içinde gerçekleştirdiği hain propaganda neticesinde, görev yaptıkları bazı köylerde saldırıya uğramışlardır. Sorum şu: Hükümetiniz, bu memurlarımızı bu bölgeye göndermeden önce, bu bölgedeki şartları tespit edici ve söz konusu memurlarımızı koruyucu önlemler almış mıdır? Almışsa, bu önlemler hangileridir?

Diğer bir olumsuzluk: Türkiye'de, memur ailelerinin büyük kısmı gecekondu şartlarında veya sağlık ve sosyal şartlar bakımından çok dezavantajlı konutlarda yaşamını sürdürmektedirler. Bu durum, kamu görevi yapan memurlarımızın, hizmet verdikleri toplumda saygınlığını, etkinliğini ve ruhsal memnuniyetini çok olumsuz etkilemektedir. Sorum: Hükümetiniz, dört yıllık iktidarında, memurlarımızın konut şartlarını değiştirme yolunda hangi somut adımları atmıştır? Kaç memurumuz, devletin sosyal konut imkânlarından yararlanmışlardır?

Son olarak, Hükümetinizin gerekli önlemleri almaması nedeniyle, bu sene içinde yaygın bir şekilde ülkemizi etkileyen kuş gribine karşı mücadelede seferber edilen devlet memurlarımız, görevi ifa ederken, kendilerini koruyacak teknik imkânlardan mahrum bulunmuşlardır. Çok ağır ve riskli görevleri ifa eden bu memurlarımıza eködemeler yapılmış mıdır? Yapılmışsa hangi zaman diliminde ve hangi miktarlarda yapılmıştır?

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özdoğan.

Sayın Yarbay…

ERSÖNMEZ YARBAY (Ankara) - Sayın Başkanım, delaletinizle Sayın Bakanıma sorularım şunlardır:

Bir; devletin şahsiyetine karşı suç işleyen, son on yıldaki, memur sayısı, kamu görevlisi sayısı kaçtır?

İkinci olarak; Hâkimler ve Savcılar Kanununun 69 uncu maddesine göre meslekten çıkarılan hâkim ve savcı sayısı nedir?

Yine, af çok iyi bir şeyse, neden, bu askerî personel af kapsamı dışında bırakılmıştır?

Arz ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yarbay.

Sayın Tınastepe…

EROL TINASTEPE (Erzincan) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Ben, Sayın Bakanıma bir soru yöneltmek istiyorum.

Sayın Bakanım, bir önceki soruya bir cevabında "kamu kuruluşlarında, üst düzeyde hiçbir bakanın ve milletvekilinin yakını yoktur" demişlerdi. Şimdi, ben, Sayın Bakana soruyorum, acaba, şunu şöyle düzeltebilir miyiz "yakını olmayan üst düzey yönetici yoktur" diye?.. Bunu bir açıklarsa memnun olurum; çünkü, KİT'lerde genel müdür düzeyinde görev yapanların kimlerin yakını olduğunu, kamuoyu ve bizler yakinen biliyoruz. Sayın Bakanımın bununla ilgili bilgisi yoksa, biz kendilerine yazılı olarak bunları bildirebiliriz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tınastepe.

Sayın Bakan, buyurun.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, önce, bu kanun tasarısıyla ilgili Sayın Eraslan'ın sorusu, şöyle, küçük bir değerlendirme yapma zorunluluğunu bana hatırlattı; çünkü, bu kanun tasarısının bazı istisnaları var. Bu istisnalarla ilgili, bizleri televizyonları başında izleyen vatandaşlarımızın çok daha açık şekilde bilgilendirilmeye ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.

Önce, bu kanun tasarısıyla getirilen disiplin affının, suçlar itibariyle istisnaları var, kurumsal yapı itibariyle istisnaları var. Eğer bir devlet memuru, kamu görevlisi, şu suçlardan birini işlemişse ve bu nedenle göreviyle ilişiği kesilmişse sürekli olarak, bu kanun kapsamı içerisinde değildir, bu kanunun hükümlerinden yararlanamaz.

Kimdir bunlar; işte, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik gibi suçlardan birini işlemişse ve bu nedenle de göreviyle ilişiği kesilmişse, bu kişi bu kanundan yararlanamaz.

Ayrıca, hâkim ve savcılarımızdan yer değiştirme cezası alanlar, bu kanundan yararlanamaz. Yine, hâkim ve savcılarımızdan meslekten çıkarma cezası alanlar bu kanundan yararlanamaz. Hâkim ve savcılarımızdan bunun dışında disiplin cezası almış olanlar, kuşkusuz ki yararlanacaklardır.

Ayrıca, emniyet hizmetleri sınıfına dahil personelimizden; ayrıca, çarşı ve mahalle bekçilerimizden, meslekten çıkarma cezası dışında başka disiplin cezası almış olanlar varsa, onlar, bundan yararlanacaktır. Yani, sadece meslekten çıkarma cezası almış olan emniyet mensuplarımız ve çarşı ve mahalle bekçilerimiz bundan yararlanamayacaklardır ve şimdi görüşmekte olduğumuz madde nedeniyle de, askerî personel, ayrıca, bu kanunun hükümlerinden yararlanamayacaktır.

Sayın Özdoğan, memurlarımızın önemli bir bölümünün gecekondularda oturmakta olduğunu söyledi ve Hükümetimizin, konut şartları açısından ne gibi iyileştirmeler yapmakta olduğunu ifade etti. Herhalde, sizler yakinen takip ediyorsunuz; özellikle Toplu Konut İdaresinin Türkiye'nin aşağı yukarı 80 vilayetinde yapmış olduğu ve yapmakta olduğu konutlardan, memnuniyetle görüyorum ki, devlet memurları da yararlanmaktalar; çünkü, bunların bir kısmının anahtar teslim törenlerine bizzat ben de katıldım. Burada, anahtar teslimi için gelen vatandaşlarımıza ne işle meşgul olduğunu sorduğumda, onların önemli bir bölümü devlet memuru olduğunu ifade ettiler. O bakımdan, bundan son derece mutlu oldum. Bu çalışmalar, yani, toplu konutla ilgili çalışmalarımız çok daha etkin şekilde devam ettiği takdirde, ben inanıyorum ki, dargelirli vatandaşlarımız da konut açısından bundan yararlanmaktadırlar ve bundan sonra da yararlanacaklardır.

Sayın Yarbay'ın sorusu: Devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlarla ilgili istatistikî bilgi istedi benden. O şu anda yanımda değil. Ayrıca "hâkim ve savcılardan meslekten çıkarma cezası alanların yekûnu nedir" diye bir soru yöneltti. O bilgiler de şu anda yanımda değil. Sayın Yarbay'a bu sorularının cevabını yazılı olarak takdim edeceğim.

Birkaç saniyem var… Sayın Tınastepe'ye de hemen şunu ifade edeyim ki, bizim, bakanlar olarak, geçmişten beri, on yıldır, onbeş yıldır kamuda görevli olan yakınlarımız olabilir. Biz bakan olduk diye, herhalde, o görevlileri kamudan atacak değiliz. Senin ağabeyin, kardeşin, yakının bakan oldu, hadi bakayım, yallah, seni devlet memurluğundan atacak, herhalde halimiz yok. Siz de böyle bir şey beklemezsiniz. Herkes kamuda statüsüne uygun, şartlarına uygun görevde, mutlaka, yükselme yönetmeliği çerçevesi içerisinde gerekli yerlere gelecektir. Bunun partizanlıkla, kayırmacılıkla falan ilgisi olamaz. Kamuya yeni alınan personelle ilgili de hiçbir kayırmacılığın olması söz konusu değildir.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde verilmiş 3 önerge vardır; önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım:

Birinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 952 sıra sayılı Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Tasarısının 3 üncü maddesinin 1 inci fıkrasında yer alan "Kanunu, 3466 sayılı Uzman Jandarma Kanunu" ibaresinin "Kanununa" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                       

Ömer Abuşoğlu

Turan Tüysüz

Züheyir Amber

 

 

Gaziantep

Şanlıurfa

Hatay

 

Muzaffer Kurtulmuşoğlu

Hüseyin Özcan

Muharrem Doğan

 

Ankara

Mersin

Mardin

BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 952 sıra sayılı Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Tasarısının 3 üncü maddesinin 1 inci fıkrasında yer alan "3269 sayılı Uzman Erbaş Kanunu" ibaresinin madde metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

                       

Ömer Abuşoğlu

Turan Tüysüz

Züheyir Amber

 

 

Gaziantep

Şanlıurfa

Hatay

 

Muzaffer Kurtulmuşoğlu

Hüseyin Özcan

Muharrem Doğan

 

Ankara

Mersin

Mardin

BAŞKAN - Üçüncü önergeyi okutup işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 952 sıra sayılı Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Tasarısının 3 üncü maddesinin 1 inci fıkrasında yer alan "ile 357 sayılı Askerî Hâkimler Kanununa" ibaresinin madde metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

                       

Ömer Abuşoğlu

Turan Tüysüz

Muzaffer Kurtulmuşoğlu

 

 

Gaziantep

Şanlıurfa

Ankara

 

Züheyir Amber

Muharrem Doğan

Hüseyin Özcan

 

Hatay

Mardin

Mersin

BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu önergeye?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Efendim, gerekçeyi mi okutayım?

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa tabi personelin disiplin affından yararlandırılmaması, askerî disiplinin sağlanması açısından önemli olabilir. Ancak, Askerî Hâkimler Kanununa tabi personelin af kapsamından çıkartılmaması yararlı olacaktır.

Bu değişiklikle, bu kanunun 3 üncü maddesinde bu değişiklik yapılarak, Askerî Hâkimler Kanununa tabi personelin af kapsamından çıkartılmaması amaçlanmıştır.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 952 sıra sayılı Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Tasarısının 3 üncü maddesinin 1 inci fıkrasında yer alan "Kanunu, 3466 sayılı Uzman Jandarma Kanunu" ibaresinin "Kanununa" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

               Ömer Abuşoğlu (Gaziantep) ve arkadaşları

BAŞKAN - Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?..

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa tabi personelin disiplin affından yararlandırılmaması, askerî disiplinin sağlanması açısından önemli olabilir. Ancak, Uzman Jandarma Kanununa tabi personelin diğer kamu çalışanlarından bir farkı bulunmamaktadır. Bu yüzden, eşitliğin sağlanması bakımından onların af kapsamından çıkartılmaması yararlı olacaktır.

Bu değişiklikle, bu kanunun 3 üncü maddesinde bu değişiklik yapılarak eşitliğin sağlanması amaçlanmıştır.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

3 üncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 952 sıra sayılı Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Tasarısının 3 üncü maddesinin 1 inci fıkrasında yer alan "3269 sayılı Uzman Erbaş Kanunu" ibaresinin madde metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

               Ömer Abuşoğlu (Gaziantep) ve arkadaşları

BAŞKAN -Sayın Komisyon katılıyor mu?..

ADALET KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu?..

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa tabi personelin disiplin affından yararlandırılmaması askerî disiplinin sağlanması açısından önemli olabilir. Ancak, 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanununa tabi personelin diğer kamu çalışanlarından statü ve etkinlik bakımından bir farkı bulunmamaktadır. Bu yüzden eşitliğin sağlanması bakımından onların af kapsamından çıkartılmaması yararlı olacaktır.

Bu değişiklikle, bu Kanunun 3 üncü maddesinde bu değişiklik yapılarak eşitliğin sağlanması amaçlanmıştır.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, 3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir. 

Birleşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 00.01

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 00.04

BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 118 inci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

952 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

6.- Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Tasarısı ve Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir ile Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan ve Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş ile 12 Milletvekilinin, Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Teklifleri ve Adalet Komisyonu Raporu (1/994, 2/321, 2/474) (S. Sayısı: 952) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Tasarının 4 üncü  maddesini okutuyorum:

Yürürlük

MADDE 4.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Tekirdağ  Milletvekili Mehmet Nuri Saygun…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Konuşmuyor efendim. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

BAŞKAN - Anavatan Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Hüseyin Özcan?.. Yok. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Şahısları adına Ali Aydınlıoğlu, Balıkesir?.. Yok.

Mehmet Nuri Saygun, Tekirdağ?.. Yok.

Mehmet Eraslan, Hatay?.. Buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar [!])

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, konuşacak olan hatiplere, geçmişteki uygulamamızda olduğu gibi, sadece 1 dakika eksüre verilecektir; onun haricinde mikrofonu açmayacağım. Bilgilerinize sunarım.

Buyurun Sayın Eraslan.

MEHMET ERASLAN (Hatay) - Sayın Başkanım, çok değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum ve bu kanun tasarısının gerçekte 20 000'in üzerinde kamu personelimizi ilgilendirdiğini ve birbuçuk yıllık zamandan sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna geldiğini ve aynı şekilde, bu kanun tasarısının yine, tarafımızdan destekleneceğini öncelikle ifade etmek istiyorum.

Tabiî ki, daha önce 25.12.1985 yılında, 18.6.1992 yılında ve 28.8.1999 yılında böyle bir düzenleme yapılmış; fakat, düzenleme yapılır iken, kanunun hazırlandığı tarih ile kanunun kapsam dahiline aldığı tarih arasındaki fark, hiçbir zaman onaltı ay olmamıştır.

Sayın Bakanımız az önce bir örnek verdiler. Verdikleri tarih arasındaki farkın altı ay olduğunu; ama, buradaki tarih farkının tam onaltı ay olduğunu ben kendilerinin dikkatine sunmak istiyorum.

Ayrıca, memurumuzun ve kamu personelimizin, yine Sayın Bakanımızın yazılı soru önergeme verdiği cevapta, sözleşmeli ve kadrolu olmak üzere, toplam 2 300 000 kamu personelinin Türkiye'de mevcut olduğunu ifade etmişlerdi; ama, bu aftan yararlanacak kamu personeli sayısının 20 000 dolaylarında olduğunu biliyoruz; ama, sadece sicil affı sorunu değildir aslında sorun.

Bu kanun desteklenecek. Birtakım eksiklikleriyle, birtakım noksanlıklarıyla yine desteklenecek; ama, sicil affı, sadece kamu personelimizin sorunu değildir; yani, yegâne sorun bu değildir. Kamu personelinin etkinliği, kamu yönetimindeki etkinliğini sağlamak için, kamu personelinin mutlak suretle motive edilmesi gerekmektedir.

Kamu yönetiminin yapılandırılmasında atamaların, görevlendirmelerin liyakat ve ehliyet esasına göre yapılması, gerçekten önemli bir stratejidir. Eş dost mantığıyla, yakınlık mantığıyla veya duygusal mantaliteyle yapılan birtakım atamalar ve görevlendirmeler, kamu yönetiminde verimsizliği ve tıkanıklığı beraberinde getirecektir ve yönetim zafiyetini de aynı şekilde beraberinde getirecektir.

Türkiye'de, vekâletle görev yapan… Bu da yazılı soru önergesi cevabıdır, Sayın Bakanımızın  cevabıdır. Türkiye, maalesef, şu an, vekâletle idare edilmektedir ve vekâletle idare edildiğini yazılı soru önergesinden anlıyoruz; ama, bunun rakamı da tam 2 000 dolayındadır. Şu an, bakanlıklar bünyesinde önemli yöneticilik vazifesi noktasında görev yapan, 2 000'e yakın, vekâletle görevlendirilen ve önemli mercilerde yer alan personelimiz söz konusudur. Bizimkiler ve ötekiler mantığıyla, mantalitesiyle hareket edildiği zaman, kamu yönetiminde bir etkinlikten ve verimlilikten söz etmek mümkün değildir.

Değerli arkadaşlar, kamu personelinin özlük haklarının iyileştirilmesi noktasında adımlar atılmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Eraslan, konuşmanızı tamamlayınız; ek 1 dakikalık süre.

Buyurun.

MEHMET ERASLAN (Devamla) - Kamu personelinin, kendi çoluk çocuğuyla, onurlu, gururlu, onur ve haysiyetine yaraşır ve yakışır bir şekilde, onları bir ücretle buluşturmak, Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve özellikle iktidarın görevidir.

Kamuda çalışanların yüzde 90'ı yoksulluk sınırının altında ücret alırken, maalesef, önemli bir kesimi de açlık sınırının altında bir ücretle yaşam mücadelesi vermektedir ve bu ücretlerle, bu özlük haklarıyla, biz, 2 300 000 dolayındaki, dolayısıyla, belki 20 000 000'a hitap eden kamu personelinden ve 657'ye tabi devlet memurlarından bir etkinlik ve bir verimlilik beklemek konumunda olamayız.

Bu kanunun tarafımızdan destekleneceğini tekrar ifade ederken hepinize…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Eraslan.

Şahsı adına ikinci konuşmacı, Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay.

MEHMET ERASLAN (Devamla) - Sayın Başkanım, teşekkür edeceğim. 

BAŞKAN - Yok. Süre uzatımına gitmeyeceğimi açıkladım.

Teşekkür ederim.

MEHMET ERASLAN (Devamla) - Sayın Başkan, kamuoyuna ayıp oluyor ama.

BAŞKAN - Teşekkür ederim, buyurun.

MEHMET ERASLAN (Devamla) - Peki. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum, hepinize teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Saygıdeğer arkadaşlarım, bu uygulama bütün hatipler için geçerlidir. Onun için, herkes süresini titizlikle ve itinayla kullansın.

Buyurun Sayın Ersönmez Yarbay.

ERSÖNMEZ YARBAY (Ankara) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; gecenin bu ilerlemiş saatinde sizin çok fazla vaktinizi almak istemiyorum; sadece bir konuya dikkat çekmek istiyorum.

Af, büyüklerin şanındandır; af, otoriter olan gücün yetkisindedir. Ancak, bu Mecliste 12 Eylülden sonra çıkan bütün aflara baktığımız zaman, hepsinde devlete karşı işlenen suçlar hariç tutuluyor. Halbuki, devletin ilk önce kendisine karşı işlenen suçları affetmesi gerekir. Madem devletten büyük bir şey yok, en büyük devlet var, her şeye gücü yeten bir kuruluştur, dolayısıyla, devletin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yapması gereken ilk iş, devlete karşı işlenen suçları affetmesidir. Yoksa, başkasına karşı işlenen suçları affetmek bir marifet değil. İlkönce devlete karşı işlenen suçların affedilmesi gerekir diye düşünüyorum.

Biraz önce Sayın Bakanımıza istatistiklerle ilgili birkaç sorum olmuştu. Bu sorularım sırasında şu görüldü ki, devlet aleyhine işlenen suçlardan dolayı kaç tane kamu görevlisi disiplin cezası almıştır, meslekten men edilmiştir, bu sayılar ortada yok.

Bir diğer konu da şu: Eğer af iyi bir şeyse, her kanun burada çıkarılırken şu konunun tartışılması lazım. Biz 1985'te çıkardığımız afla devlete ne kadar katkı sağladık, kaç kişi göreve döndü ve verimi ne oldu? Olumsuz yönleri ne oldu? 92'de çıkarılan af; yine katkısı ne oldu, olumlu yönleri ne oldu, olumsuz yönleri ne oldu? 99'da yine af çıkarılmış; katkısı ne oldu? Bu konuda devlet kuruluşlarının elinde yeterli bilgi olmadığı gibi, birtakım ayırımlara gidilmesini de doğrusu çok iyi anlayamıyorum. Mesela, devlet sırlarının ifşasıyla ilgili suçlar. Kaç kişi bu suçu işlemiş ve bu insanlar acaba bu suçtan nedamet duymamışlar mı diğer suç işleyenler gibi? Bunun sorgulanması lazım. Yoksa, 12 Eylülden sonra bir alışkanlık halinde "devlete karşı işlenen suçların hepsi af kapsamı dışında tutulur" gibi bir mantıkla hareket etmenin doğrusu Anayasadaki eşitlik ilkesine de uygun olmadığını düşünüyorum ve bundan sonraki af konuları konuşulurken bu hususun göz önünde tutulmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Yarbay, teşekkür ediyorum.

Madde üzerinde 1 adet önerge vardır; okutup işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 952 sıra sayılı Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Tasarısının 4 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

               Ömer Abuşoğlu       Turan Tüysüz       Dursun Akdemir

        Gaziantep                  Şanlıurfa                          Iğdır

       Muharrem Doğan Muzaffer R. Kurtulmuşoğlu

            Mardin                    Ankara

"Madde 4- Bu Kanun yayımı tarihinden 3 ay sonra yürürlüğe girer."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet?..

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Önerge sahipleri adına buyurun.

HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; görüşülmekte olan 952 sıra sayılı Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Tasarısının 4 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesiyle ilgili düşüncelerimi anlatmak üzere söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu yürürlük maddesinin üç ay daha ertelenmesini, kurumların ona göre hazırlık yapması dileğiyle bu önergeyi verdik, bu önergeye destek bekliyoruz.

Bizi, bu gece saatlerinde, çocukları memur olan, ama, 14.2.2005'ten sonra işlenen suçlar için, acaba benim çocuğuma af gelir mi diyen babaları, anneleri ve komşular, hâlâ, bu yasanın çıkmasında ve yürürlük tarihinin haziran ayından itibaren başlaması konusunda ümitleri var şu saniyeye kadar "acaba bizim çocuğumuz bu af kapsamına girer mi?" "Benim çocuğum emniyet amiri, ufak bir şeyden dolayı suçlandı haksız olarak; ama, emniyet müdürü olabilir mi" diyor. Başka bir öğretmen arkadaşın buna benzer bir sorunu var, başka velilerin sorunları var.

Neden bu ayırımcılığı yapıyoruz anlamıyoruz. Mademki memurlarımıza bu konuda 14.2.2005'e kadar bu hakkı tanıyoruz; oysa, bugün yürürlük şeyinden itibaren bu süre içerisinde disiplin suçu işleyen; yüz kızartıcı suç işlemeyen ve gerçekten haksızlığa uğrayan memurlarımızın da bu yasadan ve bu süreden faydalanmasında yarar vardır diyoruz.

Değerli arkadaşlar, bu önergemize destek verirseniz seviniriz. Gerçekten memurlarımız mağdur, perişan ve artık, yaşamla baş başa. İnan edin açlık sınırına dayandı. Biraz önce bir şeye uğramıştık, diyor ki: "Ben emekliyim, ne olursun, 550 000 000 lira para alıyorum, çocuk okutuyorum; yetmiyor. Bizim sesimizi Mecliste dillendirin" diyor. Sesinizi dillendiriyoruz da duymayan ve seslendirdiğimiz bu sesler gidip AKP duvarına çarpıyor, geri dönüyor ses; çünkü, sizi duymazlar onlar; çünkü, onlar, sizden yana değil, onlar zenginden yana. Onlar, gerçekten ufak ceza alan memurdan değil… Bakıyoruz Anavatanın dışında hiçbir parti şu andaki görülen yasayla ilgili kalkıp da bu memurlarımız bugüne kadar şu birbuçuk yılki, yasanın Meclise verildiği günden bugüne kadar, 14.2.2005'ten bugüne kadar suçları olan insanların da affedilmesi konusunda ne Anamuhalefetten ne İktidardan ses geliyor; gelmez. Memurlar arasında ayırım yapmayalım. Yarın, bu memurlar, seçim meydanlarında sizden soracaklar; biz farklı bir dünyada mı yaşıyoruz. Biz, evet, devlet memuruysak, belki amirimizin gözüne batmış olabiliriz, siyasetçilerin gözüne batmış oluruz; ki, bu Hükümet döneminde siyasetçilerin gözüne batanlar oldukları için bu süre içerisinde, bu memurlarımız bu kapsamın dışında kalıyor. Yapmayın, bu insanlar bizim memurlarımız, devletin belli kurumlarını bunlara teslim ettik. Sizler… Bu memurlarımıza sahip çıkmak zorundayız. Eğer sahip çıkmadığımızda ayırımcılık yaparız.

Değerli arkadaşlar… Bizi dinleyen veliler, babalar, memurlar, biz Anavatan olarak yanınızdayız. Haksızlığa uğramış olabilirsiniz, siyasî iktidarın gazabına uğramış olabilirsiniz veyahut da amirinin gözüne batmış olabilirsiniz; bundan dolayı mağdur olan memurlara Anavatan olarak diyoruz ki, yardımcı olalım; ama, Anamuhalefet ile İktidar hiç o taraflı olmuyor. Eğer, yarın bu insanlar yakanızdan tutarsa seçim meydanlarında, elbette ki, bugünü arayacaksınız. Keşke bu insanların sesine kulak verseydik, keşke Anavatan milletvekillerinin gecenin bu saatinde haykırışlarına kulak verseydik de bu olayları yaşamasaydık diyeceksiniz. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından alkışlar[!]) Evet; çünkü, siz, Anavatanın bu memurlara sahip çıktığını bile siz içinize sindiremiyorsunuz. Alkışlarınız kime?! Alkışlarınız kime?! O, memuru mağdur edenler, alkışlarınız kime?! Önce, o memura sahip çıkmayı öğrenelim diyoruz; ama, sizler de, maalesef… (CHP sıralarından "Benim memurum işini bilir!" sesleri)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Özcan, lütfen konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Biz, memurumuzu töhmet altında bırakamayız, o türlü memurlara biz de karşıyız. İşini bilmek isteyen memurlara biz de karşıyız; ama, bu memurları aynı safta görmek bir nevi onlara haksızlıktır, onların gururlarına, onların insanlık duygusuna bir nevi hakarettir, öyle addediyoruz. O memurlar, bizim memurlarımız. O, zaten, hırsız grubu, zaten mevcut, onu da görüyoruz. Genel başkanların etrafında cumhuriyet başsavcılığının fezlekesi olanlar hâlâ geziyor, o memurların ufak disiplin suçundan dolayı cezalandırılmasını alkışlıyorsunuz. Bu doğru şey mi? Yazıklar olsun! Eğer, cumhuriyet savcıları fezleke hazırladıysa eğer, dokunulmazlıktan korkuyorlarsa yarın halkın huzurunda onlar korkarak ne diyecekler? Neden fezlekelerinin arkasında…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Özcan, teşekkür ediyorum.

HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi okutuyorum :

Yürütme

MADDE 5.- Bu  Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı.

Sayın Gazalcı, buyurun efendim.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Vazgeçtim Sayın Başkan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Konuşmuyorsunuz.

Anavatan Grubu adına Bitlis Milletvekili Edip Safder Gaydalı.

Sayın Gaydalı buyurun. (Anavatan Partisi Grubu sıralarından alkışlar)

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis)-  Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; sabahın bu saatinde sizlerin huzuruna gelip bu kürsüyü işgal ettiğimden ötürü özür diliyorum. Böyle bir yürürlük maddesinde konuşmak genellikle âdet değildir. Maddeler üzerinde de Grubumuzun çok değerli arkadaşları hazırlık yaptıkları için onların bu haklarını gasp etmek istemedim; ama, iki gündür hakikaten biraz sabırla, biraz endişeyle Genel Kurulun halini ve konuşulanları dikkatle izledim. İki günde, hem sevindik hem üzüldük. Sevindik; çünkü, karşımızda çok büyük bir blok oluştu, bir iktidar bloku, 512 kişilik bir blok oluştu. Bu, bir nevi, gurur verici, tabiî, 512 kişilik bir iktidar grubu oluşunca, biz de anamuhalefet misyonu üstlendik. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Hayırlı olsun!

EDİP SAFDER GAYDALI (Devamla) - Bu anamuhalefet misyonunu devam ettirmek, o ağırlıkla hareket etmek üzere arkadaşlarımız hazırlık yaparak bu kanunlar üzerinde gerekli konuşmaları yapıyorlar.

ORHAN SÜR (Balıkesir) - Çok bilimsel katkılar yaptılar!

EDİP SAFDER GAYDALI (Devamla) - Şimdi, çok değerli Grup Başkanvekilleri Sayın Ali Topuz ve Sayın Kemal Anadol, bizden çok daha tecrübeli milletvekilleridir; bunlar, dün yaptıkları konuşmalarda -ben de hayretle ve ibretle izledim- dediler ki: "Siz acaba sandıktan mı çıktınız, şapkadan mı çıktınız?.." Şimdi, bu tabiri, tabiî, ben ağzıma almak istemiyorum; çünkü, şu veya bu şekilde halkın oylarıyla buraya gelen her milletvekili son derecede saygıdeğerdir.

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Saygıdeğer olursa!..

EDİP SAFDER GAYDALI (Devamla) - Ondan sonraki kararı ne olursa olsun, mutlaka, kendi halkına ve seçmenine danışarak bu kararı almıştır. Ben, bu tabiri kullanmak istemiyorum, şapkadan çıkma; ama, bu tabir, Sayın Ali Topuz'un tabiri olduğu için, ben şöyle bir, geçmiş evrakları, geçmiş tarih yapraklarını bir karıştırdım, acaba dedim bu şapkadan çıkarak böyle milletvekili olup, parti değiştirip, grup kuran, hazine yardımı alan partiler var mı diye. Hemen geçmiş en yakın tarihte, 2001 tarihinde baktım, 48 arkadaşımız AKP'yi kurmuş, AK Partiyi kurmuş, Adalet ve Kalkınma Partisini kurmuş. Partileri kapatılmış, birkısım arkadaşları Saadet Partisine gitmişler; ama, AK Parti olarak halkın oyunu almamışlar. Halkın oyunu hangi partinin tüzelkişiliği altında almışlar; Fazilet Partisi. Fazilet Partisinden oy alarak AK Parti…

İkinci bir tarihe daha baktım, acaba ne olmuş diye: Bu da 19 Haziran 1992'de, yani, 12 Eylül yönetimince yasaklanan partilerin açılmasına imkân sağlayan yasa kabul edildikten sonra, o sırada SHP'den seçilen çok değerli milletvekilleri, 21 kişi grup kurmuş, grubun adı da Cumhuriyet Halk Partisi olmuş ve 1993'ten itibaren de hazine yardımı almışlar. Yani, bunların içinde şimdi kimler var; çok değerli milletvekillerimiz var. Şöyle bir baktığımda, gözüme ilk çarpan Sayın Mehmet Sevigen var, Sayın Algan Hacaloğlu var, Sayın Fuat Çay var, Sayın Ali Dinçer var Meclis Başkanvekilimiz ve Genel Başkanımız Anamuhalefet Liderimiz Sayın Deniz Baykal var, yani SHP'den halkın oyunu alarak gelip Cumhuriyet Halk Partisini kurup hazine yardımı alanlardan.

Bakın, bizim kimseden bir iane, iaşe veya Sosyal Yardımlaşma Fonundan bir para falan talebimiz yok. Şimdi burada bir yemininizi hatırlatmak istiyorum siz değerli milletvekillerine. Burada hep beraber şu yemini ettik. Yeminin tümünü okumuyorum; hepimiz hep beraber okuduk. Yeminin bir bölümünde diyoruz ki: "Hukukun üstünlüğüne…" Hukukun üstünlüğü üzerine yemin ettik.

Bakın, elimizde 2 tane mahkeme kararı var. Bu 2 mahkeme kararı, birincisi, Ankara 1. İdare Mahkemesinin kararı. Buna karşı Maliye Bakanlığının açtığı itiraz var, itiraza da bölge idare mahkemesi kesin karar veriyor. Yani, şimdi, biz grubu kurduğumuz zaman, arkadaşlarım sağ olsunlar, bana grup başkanvekili olmamı önerdiler; ama, ben dedim ki, grup başkanvekilinin mutlaka hukukçu olması lazım. Şimdi Sayın Kapusuz'un bugün burada yaptığı konuşmadan sonra ne derece haklı olduğumu anladım. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

Şimdi, Sayın Kapusuz, eğer, bu konuşmasını yaparken, içinizde, 350 kişinin içinde çok değerli hukukçular var, çok değerli anayasa profesörleri var, Anayasa Komisyonu Başkanlığı yapmış çok değerli hukukçular var, acaba onlara bir danışma zahmetinde bulunabilseydi kürsüden bu lafı eder miydi?!

Kapusuz buradan ne dedi: "Efendim, esas kararı getirin de ondan sonra uygulayalım." Şimdi bakıyoruz, Sayın Maliye Bakanı da aynı ağızdan konuşuyor. Hukuk böyle demiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Gaydalı, 1 dakika içinde konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun efendim.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Yürütmeyi durdurmadan başka bir karar mı var elinizde?

EDİP SAFDER GAYDALI (Devamla) - Var efendim.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Hangi karar var?

EDİP SAFDER GAYDALI (Devamla) - Sizin yürütmeyi durdurma kararına karşı Maliye Bakanlığının açtığı, sizin açtığınız dava var.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - İşte şunu bile pazarlık konusu yapıyorsunuz. Yargının vermediğini ben mi vereceğim?!

EDİP SAFDER GAYDALI (Devamla) - Sayın Kapusuz, böyle karşılıklı konuşarak bir yere varamayız.

BAŞKAN - Sayın Kapusuz, lütfen!

Sayın Gaydalı, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

EDİP SAFDER GAYDALI (Devamla) - Bakın, çok değerli anayasa profesörleri var, çok değerli hukukçular var. Lütfen, bir işletmeci olarak o değerli hocalarımıza eğer bir sorma zahmetinde bulunsaydınız… (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Herkese sorarız, hepsine sorarız.

EDİP SAFDER GAYDALI (Devamla) - Peki, Sayın Kapusuz, madem bu yapılan uygunsuzdu da, geçen sene parası için yürütmeyi durdurma kararını aldığımızda, ağustosta, niye bunu uygulayıp da, bize ödediniz?! O zaman, hukuksuz bir iş mi yaptınız?! O zaman doğruyu yaptınız; ama, şimdi, kötü kararda veya emsal olabilecek çok kötü kararlarda ısrar ediyorsunuz. Hukuk hepimize lazım. Bugün 350 kişi olabilirsiniz, ama, yarın, 10 kişi olarak bu kanuna ihtiyaç duyabilirsiniz.

Hepinize, en derin saygılarımı arz ediyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gaydalı.

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sayın Başkan… Sayın Başkan…

BAŞKAN - Buyurun Sayın Topuz.

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Nedir efendim konu?

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sayın konuşmacı, adımdan da bahsederek… (Gürültüler)

BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen susar mısınız.

Buyurun.

ALİ TOPUZ (İstanbul) - … Partimden de bahsederek, geçmişteki bir olayı çarpıtarak, aslına uygun olmayarak, burada anlatmıştır. Konuyu açıklamak istiyorum. Söyledikleri yanlıştır, gerçek dışıdır; anlatacağım müsaade ederseniz. (Anavatan Partisi sıralarından gürültüler)

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Herhangi bir sataşma yok. Tutanakları incelemek lazım.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - İsim söyledi yahu; ismen sataştı!

BAŞKAN - Sayın Topuz, Sayın Gaydalı'nın konuşması içerisinde bu tarihî, kronolojik bilgilerin dışında nasıl bir çarpıtma?..

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Yanlış okudu… Evet efendim, yanlış okudular; onu anlatacağım.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Çarpıttı… Çarpıtarak anlattı, çarpıtarak!

(CHP ve Anavatan Partisi sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Arkadaşlar, bir dakika susar mısınız lütfen. İstirham ediyorum…

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Konseyce kapatılmıştır Sayın Başkan.

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Bizim konuşmamızda ifade ettiğimiz durumla ilgisi olmayan bir durum var; onu anlatacağım.

BAŞKAN - Sayın Topuz, benim dinlediğim kadarıyla, Sayın Gaydalı, bir tarihî, kronolojik sırayı ve birkısım olayları anlattı; ama, siz…

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Yanlış bir bilgilendirme yaptı.

BAŞKAN - Anladım; yani, Cumhuriyet Halk Partisinin kapatılma süreci ve açılma süreciyle ilgili olarak bir açıklama yapmak istiyorsunuz.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

VI.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

3.- İstanbul Milletvekili Ali Topuz'un, Bitlis Milletvekili Edip Safder Gaydalı'nın, konuşmasında, şahsına ve Partisine sataşması nedeniyle konuşması

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; böyle bir konu için yeniden huzurunuza geldiğim için üzgünüm. Buna rağmen, hepinizi, önce selamlayarak, saygılarımı sunarak, açıklama yapmak istiyorum. Sayın Başkana da, bu fırsatı verdiği için teşekkür ediyorum.

Ben, zaten, dünden beri bekliyordum birisi çıkacak ne zaman bunu söyleyecek diye; çünkü, kendileri, önceden bana ihbarda bulundular "biz, çıkacağız, böyle söyleyeceğiz" dediler. Ben, herhalde düşündüler, yanlış düşündüklerinin farkına vardılar, vazgeçtiler zannediyordum; ama, sonuna sakladılar, burada söylediler ve gerçekleri büyük ölçüde yanıltarak, çarpıtarak bir iddiada bulundu Sayın Gaydalı. Sayın Gaydalı, benim saygı duyduğum bir milletvekili arkadaşımdır; onun, bu noktaya gelmiş olmasından duyduğum üzüntüyü de söylemeden edemeyeceğim.

Değerli arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk Partisi, öteki partilerle beraber ihtilal sonrası kapatılmış partilerden birisidir ve daha sonra, kapatılmış partilerin yeniden açılabileceklerine ilişkin bir yasa çıkmıştır Meclisten. O yasa çerçevesinde, daha önce kapatılmış olan, faaliyetlerine ara verilmiş olan partilerin nasıl açılabileceği, hangi koşullarla yeniden siyasî yaşama girebilecekleri belirtilmiştir ve Cumhuriyet Halk Partisi de, yasanın öngördüğü düzenleme içerisinde, kapatıldığı tarihteki kurultay delegeleriyle bir toplantı yaparak… Siyasete devam edip etmemeye veya herhangi bir siyasî partiye katılıp katılmamaya karar vermek üzere toplandı bu kurultay. Kurultay, oybirliğiyle ve gözyaşları arasında, Partinin faaliyetine devam etmesine karar verdi, herhangi bir yere katılma gibi bir şeyi reddetti, kendi kimliğiyle, bıraktığı yerden devam etmek üzere bir karar aldı ve bu karar, bir yasaya göre alındı. O yasa, kapatılan partilerin üyelerinin belli bir süre içinde -başka bir partideyseler şayet- eski partilerine dönmelerine imkân verdi; bütün üyelik hukukunu kullanarak dönme haklarını elde ettiler.

Bu çerçevede, kapatılmış partilerinin açılmış olmasından dolayı duydukları memnuniyetle, bulundukları partiden ayrılarak, esas partilerine dönme imkânını buldu bu arkadaşlarımız.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Yasal olarak…

ALİ TOPUZ (Devamla) - Eğer, askerî idare, partilere o muameleyi yapmamış olsaydı, o arkadaşlar, zaten, Cumhuriyet Halk Partisinin üyesi olacaklardı. Böyle bir olayı, başka partilerden çeşitli nedenlerle istifa ederek oluşmuş bir siyasî parti grubunun üyelerinin çıkıp, burada, istismar ederek, kendi durumlarına benzeyen bir durum varmış gibi göstererek söylemiş olmaları büyük bir talihsizliktir. (CHP sıralarından alkışlar) Ama, ben, yine, bu arkadaşlarımı kırmak istemiyorum. Bunun bir yanlışlık olduğunu, umarım, kabul edeceklerdir ve Cumhuriyet Halk Partisine bu şekilde bir suçlamada bulunmaktan mahcubiyet duyacaklardır; inşallah böyle olacaktır.

Bu duygularla, hepinizi saygıyla selamlıyorum; hepinize yeniden teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Gaydalı…

EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis) - Sayın Ali Topuz, beni yanlış bilgi vermekle itham etti efendim. Ben, yanlış bilgi vermediğimi, 2 dakika içinde, yeni bir sataşmaya meydan vermeden açıklamak istiyorum.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Açıklama yaptı…

BAŞKAN - Şimdi, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, burada, bir konu var. Sayın Gaydalı bir konuyu izah etti; ben de, o, tarihî, kronolojik dedim. Sayın Topuz da, bir, o günkü askerî yönetim tarafından Cumhuriyet Halk Partisinin kapatıldığını ve yeni çıkan, 1991 sonrası çıkan kanunla…

EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis) - Sayın Başkan, beni, yanlış bilgi vermekle itham etti.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Yanlış!..

EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis) - 2 dakika içinde bu konuyu arz edeyim efendim.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sataşmadı, bir şey yapmadı; doğruyu anlattı.

BAŞKAN - Saygıdeğer arkadaşlarım, Başkanlıkça, konu vuzuha kavuşmuştur, açıklanmıştır. Onun için, bu konuda, tekrar, kimseye söz vermeyeceğim.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Şahısları adına…

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Efendim?..

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Lütfen… İsmimden bahsederek, arkadaşımızın, şahsımla ilgili açıklamaları var. Sataşma var…(Anavatan Partisi sıralarından gürültüler) Sayın Başkan, Partimizle ilgili, şahsımızla ilgili değerli sözcünün konuşmaları var.

BAŞKAN - Sayın Kapusuz, şahsınızla ilgili olarak, işletme mezunu olduğunuzu ve hukuk mezunu olmadığınızı ifade etti.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Ama Sayın Başkan, değerlendirmesi de yanlış, hükmü de yanlış.

BAŞKAN - Nasıl?..

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın konuşmacının, şahsımla ilgili, Partimizle ilgili yapmış olduğu değerlendirmeler çok yanlıştır.

BAŞKAN - Anladım; yani, siz de, Sayın Topuz'un paralelinde, konuşma olarak, kapatılmış olan bir siyasî partiden sonra böyle bir şey olduğunu…

Buyurun Sayın Kapusuz. (AK Parti sıralarından alkışlar, Anavatan Partisi sıralarından gürültüler)

4.- Ankara Milletvekili Salih Kapusuz'un, Bitlis Milletvekili Edip Safder Gaydalı'nın, konuşmasında, şahsına ve Partisine sataşması nedeniyle konuşması

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Her şeyden önce, elbette, arkadaşlarımızın sıkıntısı çok netleşti.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Senin sıkıntın da net!..

BAŞKAN - Sayın Kapusuz, herhangi bir sataşmaya sebebiyet vermeyelim lütfen.

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Başlarken öyle başladı!..

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Arkadaşlarımızın her türlü çaba ve gayretlerinin altındaki gerçeği, bu milletin net bilmesi lazım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Kendi yorumunu gerçekmiş gibi anlatıyor burada; buna izin veremeyiz!

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - O da nedir; açıkçası şu: 2002 yılında seçimler yapıldı. Seçimlere, Türkiye'de, birçok parti katıldı. Bu katılan partilerden bir tanesi de Anavatan Partisiydi. İki arkadaşımız müstesna, hiçbiri o partide aday değildi. (Anavatan Partisi sıralarından gürültüler)

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Seni  ilgilendirmez!..

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Çok iyi ilgilendirir, çok iyi ilgilendirir!

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Hiç alakadar etmez!..

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Birazcık sabırlı olacaksınız!.. Ya söz söylemeyeceksiniz veyahut da bu söze razı olacaksınız.

Değerli arkadaşlar, şimdi… (Anavatan Partisi sıralarından gürültüler)

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Beni boyunduruğun altına alamazsın!

MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Sana hiç yakışmıyor bu konuşma!.. Nasıl Grup Başkanvekilisin?!

BAŞKAN - Sayın Kapusuz, Genel Kurula hitap ediniz.

Buyurun efendim.

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Haliniz belli ediyor, haliniz belli ediyor; çok iyi belli ediyor… Çok iyi belli ediyor.

MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Senin halin belli!  Sen kendi haline bak!

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakınız, olay ne; olayı, açıkçası, ifade edeyim: Arkadaşlarımız, partilerden ayrıldıktan sonra, mart itibariyle Anavatan Partisine katıldılar.

MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Niye Kayseri'den aday olmadın, Ankara'dan aday oluyorsun?

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Katıldıkları dönemde, Siyasî Partiler Kanunundaki ek 16 ncı maddeye göre… Ek 16 ncı madde şunu taşımaktadır, şunu ihtiva etmektedir:

MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Onu biliyoruz, onu anlatma!..

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - 3 milletvekili varsa, 10 milletvekili varsa, yüzde 7'ye kadar oy alan partilere para verilir, hazine yardımı verilir.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sen faydalandın mı, faydalanmadın mı?!. 2002'de aldın mı, almadın mı?!

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Dolayısıyla, bu hazine yardımı için, arkadaşlarımız müracaat ediyorlar; ama, Türkiye Büyük Millet Meclisi, haziran ayında, gündeminde olan bir teklifi yasalaştırıyor.

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Hangi gündem?!

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Elli günlük bir süre için, para talep ettikleri süreyi, devlet, bir hak olarak görüyor; kendilerine 700 milyar para veriyor.

Bildiğiniz gibi, siyasî partilerin paraları, ocak ayının 10'unda, o yıl için verilir. Bütçedeki hesap da, 5 000'de 2 üzerinden, bütçenin (B) cetveline göre hesap yapılır, siyasî partilerin geçerli oylarına göre; yani, barajı geçen siyasî partilerin geçerli oylarına göre partiler arasında taksim eder. Ama, bu arada, barajı geçmeyen partiler -ki, ek 16 madde sonradan yapılmıştır- 3 milletvekili varsa, 10 milletvekili varsa, onların oranları farklıdır, onlara da devlet yardım yapıyor.

Peki, haziranda bu kanun devreye girip, yürürlüğe girince, o elli günlük süreye arkadaşlar itiraz ediyorlar. Sonuç itibariyle, yılın geriye kalan süresi için de -yüzde 7, en az para alan parti bu dönemde Genç Partidir, yüzde 7 oy almıştır- yaklaşık 4 trilyon 700 milyar filan para düşüyor zannedersem; bu parayı, kalan süredeki mahkeme kararıyla; evet, Maliye Bakanlığı Anavatan Partisine ödüyor. Anavatan Partisi, bu vesileyle 2005 yılına ait o müktesep haktan yararlanarak hazine yardımını alıyor; fakat, 2006 yılı ocak ayının 10'u oluyor, Hazineden, siyasî partilere, bilinen yöntemle paraları ayrılıyor. Anavatan Partisinin bir talebi yok. Ne zamana kadar; mart ayına kadar, mart ayına kadar bir talep yok; çünkü, yargıdan bir sonuç bekliyorlar.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Talep değil, devletin resen işlemleri yapması lazım. Olmaz!..

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Dolayısıyla, mart ayına kadar bekliyorlar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kapusuz, 1 dakika eksüre veriyorum; lütfen konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - …müracaat ediyorlar, ellerine bir karar alıyorlar.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sen talep ettin de mi aldın?!

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Evet, bu kararla ilgili olarak…

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Çarpıtıyor Sayın Başkan; cevap vermek istiyorum.

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Maliye Bakanlığı diyor ki: Bir; hukukî dayanağı kalmamıştır -yani, ek 16 madde diye bir madde yok- iki; fiilî imkânsızlık var, bütçeden para ayrılmamış, bu şartlar altında ödeyemem diyor. Peki, mahkeme kararı nedir; elbette -Gaydalı bilsin- mahkeme kararı herkesi bağlar, Maliye Bakanlığını da bağlar, bu karar da geçerlidir. Biz böyle bir şey söylemedik; ama, devam eden bir iptal davanız var, daha sonuçlanmamış.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Yürütmeyi durdurmaya ne diyorsun?

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Yürütmeyi durdurmayı… Evet, yargı kararı olduğu için uygulanır. Biz buna karşı çıkmıyoruz.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - O zaman, yürütmeye uy.

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Bizim de meselemiz değil. AK Parti olarak, CHP olarak, bu parayı biz vermeyeceğiz, devletin hazinesi, Maliye Bakanlığı verecek.

Değerli arkadaşlarım, bir ihtilaf meselesini, siz, yasama sürecine taşır da, buradan pazarlık yapmaya kalkarsanız, bu, ahlakî değil işte. Bunu tasvip etmek mümkün değil! Bu millet de bunu kabul etmez, millet adına biz de karşı çıkarız. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK Parti…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Hükmî şahsiyeti son bulmuş bir siyasî partinin siyaset yapmak isteyen milletvekilleri AK Partiye katılmışlardır. Biz, bir başka partiye transfer olmadık, bir başka partiye geçmedik; yeni bir parti kurduk, siyaseti burada yaptık.

Saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar, Anavatan Partisi sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım…

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sayın Başkan, şimdi, ahlaksızlıkla suçlanmak, herhalde sataşmadır.

BAŞKAN - Sayın Sarıbaş… Saygıdeğer arkadaşlarım, bir dakika… Bir dakika… Arkadaşlar, bakınız… (Anavatan Partisi sıralarından gürültüler)

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sayın Başkanım, ahlaksızlıkla suçlanıyoruz; cevap vereyim. Ahlaksız mıyız, değil miyiz; cevap vereyim.

BAŞKAN - Saygıdeğer arkadaşlarım, bakınız, burada, maddelerle ilgili olarak konuşmanın ne kadar ehemmiyetli olduğu bir kez daha gözler önüne serilmiştir. Şimdi, bir arkadaşımız bir konuyla ilgili olarak bahis yapıyor, başka bir arkadaşım sataşma gerekçesi yaratıyor. O zaman, biz, bu yardım meselesini bütün gece konuşmamız lazım. Böyle bir olay yok. Normal şartlar altında…

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya)- Laf atmayacağım, izah edeceğim. Çarptırdı, hakaret etti.

BAŞKAN - Bakınız, saygıdeğer arkadaşlarım, normal şartlar altında, benim, zaten, Başkan olarak görevimi yaparken, müdahale edip kesmem lazımdı; ama, nezaketen kesmiyorum.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Kesmiyorsan, o zaman, söz hakkımı ver.

BAŞKAN - Fakat, her arkadaş, maddeyle ilgili olmayan hususları konuşuyor; bir müddet sonra burayı… Efendim, yardım konusu nedir, ne değildir; bu, Maliye Bakanlığı ile mahkemeler arasındaki bir hukukî süreçtir, gidip orada halledilir. Şimdi, burada, bunu bizim halletme şansımız yok. Bütün görüşler de açıklanmıştır. (AK Parti sıralarından alkışlar)

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sataşma var mı, yok mu "ahlaksız" dedi mi, demedi mi? Sataşmadan söz istiyorum.

BAŞKAN - Zabıtları getiririm. Ben inceleteyim.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - "Ahlaksız" dedi, "ahlaksızlık bu" dedi. Daha ne diyecek?!

BAŞKAN - Ben böyle bir şey duymadım. (Anavatan Partisi sıralarından gürültüler)

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Duymadınız mı?! Getirin tutanağı.

BAŞKAN - Getireyim.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Herkes duydu, siz mi duymadınız?! Olur mu böyle bir şey?!

MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Ahlaksız diyen, ahlaksız kendisidir!

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Millet malı yiyenler ahlaksızdır!

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

6.- Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Tasarısı ve Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir ile Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan ve Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş ile 12 Milletvekilinin, Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Teklifleri ve Adalet Komisyonu Raporu (1/994, 2/321, 2/474) (S. Sayısı: 952) (Devam)

BAŞKAN - Şahısları adına Zafer Hıdıroğlu, Bursa Milletvekili?.. Yok.

Mustafa Nuri Akbulut, Erzurum; buyurun.

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının son maddesi üzerinde söz aldım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, yasadan faydalanacak insanlardan telefonla bize ulaşanlar oluyor, yasa hakkında bazı sorular soruyorlar. Ben, kısaca, af yasası olan bu yasanın zaman bakımından 23.4.1999'dan 14 Şubat 2005 tarihine kadar işlenmiş olan fiillerle ilgili disiplin cezalarını kapsadığını söylüyorum. Yararlanacak kişiler, yasanın 3 üncü maddesinde belirtilen Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa; Uzman Jandarma, Uzman Erbaş Kanununa ve Askerî Hâkimler Kanununa mensup kişiler dışındaki memurlar ve diğer kamu görevlileri ile bu görevlerde bulunmuş olanları kapsadığını söylüyorum.

Bütün disiplin cezaları bu işe dahil mi diye soruluyor. Evet, yasanın 1 inci maddesinde belirtilen "devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlarla" diye başlayan ve devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlar nedir diye de tereddüt oluştuğunu görüyorum. Onlar da, 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 125 inci maddesi ile 173 üncü maddesine kadar olan ve bu aralıkta düzenlenen suçlar, ki, yeni Türk Ceza Kanununun 302 nci maddesinden sonra gelen "devletin güvenliğine, anayasal düzene, millî savunmaya ve devlet sırlarına karşı suçlar" diye devam eden suçlar ve zimmet, ihtilas, irtikâp gibi suçlar, orada sayılan suçlar nedeniyle görevlerinden ilişikleri kesilen…

Ayrıca, yine bir soru soruldu; Hâkimler Kanununun 68 inci maddesinde… (AK Parti ve CHP sıralarından "yeter" sesleri, alkışlar)

Peki, değerli arkadaşlar, tabiî, gecenin bu saatinde dinlemek zor. Hepiniz, bir an önce, konuşmamı bitirmemi bekliyorsunuz; ben de öyle yapacağım.

Yasanın, yararlanacak olan herkese ve bütün milletimize hayırlı olmasını diliyor, hepinize yeniden saygılar sunuyorum. (AK Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Mustafa Gazalcı?..

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Vazgeçtim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Ersönmez Yarbay?.. Yok.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde bir arkadaşımızın soru talebi var.

Sayın Tınastepe?.. Yok.

Madde üzerinde 2 adet önerge vardır.

Önergeleri, önce geliş sıralarına göre okutup, sonra aykırılıklarına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 952 sıra sayılı Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Tasarısının 5 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                       

Ömer Abuşoğlu

Turan Tüysüz

Dursun Akdemir

 

 

Gaziantep

Şanlıurfa

Iğdır

 

Muharrem Doğan

Muzaffer Kurtulmuşoğlu

Züheyir Amber

 

Mardin

Ankara

Hatay

 

İbrahim Özdoğan

Hüseyin Özcan

 

 

      Erzurum

Mersin

 

"Madde 5.- Bu Kanun hükümlerini Başbakan yürütür."

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutup, işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 952 sıra sayılı Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Tasarısının 5 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                       

Ömer Abuşoğlu

Turan Tüysüz

Dursun Akdemir

 

 

Gaziantep

Şanlıurfa

Iğdır

 

Muharrem Doğan

Muzaffer Kurtulmuşoğlu

Züheyir Amber

 

Mardin

Ankara

Hatay

 

İbrahim Özdoğan

Hüseyin Özcan

 

 

Erzurum

Mersin

 

"Madde 5.- Bu Kanun Hükümlerini Adalet Bakanı yürütür. "

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Böyle gayri ciddî önerge işleme konulmaz!..

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sayın Başkan, Anayasaya aykırı önergeler reddedilir, işleme konulmaması lazım.

BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, kanun tasarısı ve teklifleriyle ilgili olarak, bu hususlarda "bu hükümleri Bakanlar Kurulu yürütür" hükmü vardır. Dolayısıyla, bu iki önergeyi de işlemden kaldırıyorum.  (AK Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, İçtüzüğün 86 ncı maddesine göre "son söz milletvekilinindir" ifadesiyle ilgili olarak, lehte, Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan?.. Sayın Kandoğan yok.

Lehte, Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay?.. Sayın Yarbay yok.

Lehte, Ankara Milletvekili Salih Kapusuz.

Buyurun Sayın Kapusuz.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Değerli arkadaşlar, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Meclis olarak, yoğun mesailerimiz devam ediyor. Önemli bir yasanın altına da imza atacağız inşallah, sonuna geldik. Çıkarttığımız 330 çoğunluk gerektiren önemli af yasalarından bir tanesidir. Zannedersem, başta bu işle bire bir ilgili olan 20 000'den fazla memuruz, Meclisteki bütün tartışmaları ve yapılan işlemleri takip etti. Bir siyasî parti düşünün ki, çıktı, bunun doğru olduğunu, katkı vereceklerini, yardımcı olacaklarını söylerken, her eylemleri,her hareketleri, bunu engellemeye ve geciktirmeye yönelikti.

REYHAN BALANDI (Afyonkarahisar) - Onu siz yaparsınız!

BAŞKAN - Sayın Kapusuz…

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Dolayısıyla, buna rağmen…

BAŞKAN - Sayın Kapusuz…

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - …bu Meclis, böyle düzgün bir yasayı, önemli bir adımı atarak bu affı gerçekleştirmektedir.

Doğru bir düzenlemedir. Hayırlı olmasını temenni ediyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan… Sayın Başkan…

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Parti ismi vermedi ki…

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Evet…

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Kapusuz, ifadesinde, Partimizi işaret ederek…

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, İçtüzüğün 86 ncı maddesine göre…(Anavatan Partisi sıralarından gürültüler)

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan, 69 uncu maddeye göre söz istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Abuşoğlu... Arkadaşlar, oturur musunuz…

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan, sataşma olmuştur Partimize. 69 uncu maddeye göre söz istiyorum.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, İçtüzüğün 86 ncı maddesine göre, aleyhte söz talebi, Malatya Milletvekili Sayın Süleyman Sarıbaş; buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Yasanın aleyhinde mi efendim?!

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Benim dilekçemde aleyhe diye bir beyan yok; Sayın Başkan söyledi.

ORHAN SÜR (Balıkesir) - Nasıl beyan yok?!

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Olur mu öyle şey?!

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Böyle bir şey yok Sayın Başkan! Niye konuşturuyorsunuz?! İstemiyorsa konuşturamazsınız.

BAŞKAN - Buyurun.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Sayın Başkan öyle takdir etti. (Gürültüler)

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Ne için konuşuyorsun?!

BAŞKAN - Sayın Sarıbaş... Sayın Sarıbaş, bakınız, buradaki ifadede, ben, aleyhte olarak sizin talebinizi aldım...

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Değilse, konuşturamazsınız

BAŞKAN - ... ve aleyhte olarak söz vereceğim size.

Aleyhte, buyurun.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlar, bu yasa teklifinde…

AHMET YENİ (Samsun) - Memurların aleyhinde?!

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Sakin dinleyin siz; ben dinliyorum.

Bu yasa teklifinde, benim Grubumda bulunan bir milletvekilinin de imzası var. 23 000 devlet memurumuzun, kamu görevlisinin disiplin aflarını biz de destekliyoruz, olumlu da oy verdik şu ana kadar. (AK Parti sıralarından "aleyhinde" sesleri)

Hayır, olumlu da oy verdik. Tutanaklar orada. Bütün maddelere olumlu da oy verdik.

Değerli arkadaşlar, biraz önce konuşan AK Parti sözcüsü Salih Kapusuz, sanki, bizim, illâ da parti parası ister gibi, sanki bu amaçlaymış gibi çarpıttı olayı arkadaşlar. (AK Parti sıralarından gürültüler)

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Tutanaklar burada…

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Ben parti parası falan istemiyorum. Bu parayı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ödeyecek, Salih Kapusuz'un babası ödemeyecek. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar) Türkiye Cumhuriyeti Devleti ödeyecek, Salih Kapusuz'un babası ödemeyecek.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sizin konuşmanız burada, Meclis tutanağında.

MUHARREM DOĞAN (Mardin) - İndir o kâğıtları!

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Bu parayı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti neye göre ödeyecek; kanuna göre ödeyecek.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sizin konuşmanız bu!

MUHARREM DOĞAN (Mardin) - İndir onu! Yakışmıyor!..

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Bu parayı Türkiye Cumhuriyeti Devleti neye göre ödeyecek?..

MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Otur yerine! Ne istiyorsun sen?! Önüne bak!

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Ne yapacaksın, beni mi döveceksin?!

(AK Parti ve Anavatan Partisi sıralarından ayağa kalkmalar; Anavatan Partisi sıraları önünde toplanmalar ve karşılıklı laf atmalar)

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Böyle bir şey olur mu?!

BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, lütfen, yerlerinize oturunuz. (Gürültüler)

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, birleşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati : 00.56

SEKİZİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 01.01

BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 118 inci Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.

952 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

6.- Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Tasarısı ve Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir ile Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan ve Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş ile 12 Milletvekilinin, Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Teklifleri ve Adalet Komisyonu Raporu (1/994, 2/321, 2/474) (S. Sayısı: 952) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

İçtüzüğün 86 ncı maddesine göre aleyhte söz isteyen, Malatya Milletvekili Sayın Süleyman Sarıbaş'ın konuşması tamamlanamamıştı.

Ayakta bulunan milletvekili arkadaşlarımın, lütfen, yerlerine oturmalarına istirham ediyorum.

Arkadaşlar, ayakta bulunan milletvekili arkadaşlarımız lütfen yerlerine bir otursunlar; sıralara oturalım efendim.

İçtüzüğün 86 ncı maddesine göre, aleyhte, Malatya Milletvekili Sayın Süleyman Sarıbaş; buyurun.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Değerli arkadaşlarım, sayınız çok olabilir, grup olarak gönderip, bizi dışarı da atabilirsiniz, bu mümkün, bu mümkün; fakat, biz, demokratik haklarımızı kullanacağız. Hepsini kullanacağız. Bunda bir kere anlaşalım.

Değerli arkadaşlar, biraz önce, Salih Kapusuz, olayı çarpıttı. Biz, kimseden ulufe falan filan istemiyoruz. Benim istediğim bir şey var -Hayati Bey hukukçu- mahkeme bir yürütmeyi durdurma kararı vermiş, yürütmeyi durdurma kararı vermiş. Mantığı da şu arkadaşlar: Diyor ki mahkeme: 1.4.2005 tarihinde, Anavatan Partisi 10 milletvekilini aşmıştır, o tarihte geçici 16 ncı madde yürürlüktedir. Devlet yardımı siyasî partilere bir seçim dönemi için mükteseplik arz eder, her yıl ödenmesi bütçenin yıllık yapılmasından kaynaklanan bir şeydir. Dolayısıyla, yürürlükten kalkan 16 ncı madde Anavatan Partisinin müktesebini ortadan kaldırmaz. Bunu, Maliye Bakanlığı her yıl ödemek zorundadır, resen ödemek zorundadır, hiçbir parti talep ederek almamıştır, direkt öder; ödemediği için, bu talebi yerine getirmediği için, hukuka aykırı işlem yapmıştır, ödemesi gerekir diye idare mahkemesi yürütmeyi durdurma kararı vermiş. Maliye Bakanlığının avukatları, bunun usul olmadığını, biraz önce Salih Beyin burada anlattıklarını, Bölge İdare Mahkemesine uzun uzun itiraz etmişler. Bölge İdare Mahkemesi de, Maliyenin bu itirazlarını reddetmiş, usule, hukuka uygun bulmamış, mahkemenin kararının doğru olduğunu ve ödenmesi gerektiğine dair yürütmeyi durdurma kararını onaylamış.

Şimdi, bizim istediğimiz şey nedir; mahkeme kararına uyun, Maliye Bakanlığı mahkeme kararına uysun. Yani, hukuka uymayı istemek… Az mı hukuka uyma istediniz siz geçmişte?! Az mı istediniz yani?!. Şimdi, hukuk kararlarına uyulmayacaksa, yargı kararlarına uyulmayacaksa, yargı kararlarını, Sayın Grup Başkanvekili, gelip, bu kürsüde tartışma konusu yapacaksa, bunun hukuk devleti olduğundan bahsetmek mümkün mü?! Şimdi, öyle anlatıyor ki, efendim, ortada şey yok da, biz de… Böyle bir şey var mı?! İşte karar; elinizde sallıyordunuz, okudunuz. Cumhuriyet Halk Partisinin çok değerli Maliye Başhukuk Müşavirliğinden emekli hukukçusu okudu "karar doğru, Hükümetin buna uyması lazım, devletin buna uyması lazım" dedi. Ha devlet uyuyor. Parayı da devlet ödeyecek. Yani, size devlet ödemedi mi 42 trilyon lirayı?! Devletin parası, hiçbirimizin parası değil. Siyasî partiler de babamızın malı değil. Siyasî partiler milletin partileri. Anavatan Partisi de bu milletin partisi, AK Parti de milletin partisi; ne liderlerin partisi ne de bir başkalarının partisi. Partiler millete ait. Ha, milletin adına, milletin partisinin hak ve hukukunu… Yani, yargının kararına rağmen…Karşı mı geliyorsunuz bu yargı kararına?! "Efendim, bizim hukukçularımız böyle diyor." Sizin hukukçularınız bunu Bölge İdare Mahkemesine, idare mahkemesine defaten söylediler; reddetti mahkeme, haksızsınız dedi. O zaman hakka ve adalete gelin.

Değerli hukukçu Ali Bey biliyor, kendi hukukçuları Maliye Başhukuk Müşavirliğinden emekli "olur mu böyle bir eylem, olur mu böyle bir işlem, buna uyması lazım" dedi. Kaldı ki…

Şimdi deniliyor ki: Hazinede, Maliyede, bütçede para konulmamış. Değerli arkadaşlar, AK Parti 4 Ağustosta kurulmadı mı?! 4 Ağustos 2001. Peki, 2001 bütçesinde AK Parti için ödenek konulmuş muydu; hayır, konulmamıştı; ama, kurulduktan sonra hazine yardımını aldı; çünkü, devletin görevi, bir parti şartlarını oluşturmuşsa ödeneğini vermek devletin görevi. Şimdi, ben, devleti idare edenlerin devleti idare edemediğini, hukuka uymadığını, bunda devletin bir kabahati olmadığını, aslında idarecilerin bu basireti gösteremediğini dillendirirsem, bir hukuksuzluk ortaya getirirsem… Para pul filan istediğim yok, yok!.. Biz Anavatan Partisi olarak, devlet para yardımı edecek diye mi ayrıldık?! Devlet yardım edecek de mi siyaset yapacağız diye ayrıldık?! Asla yok. Bu millet bilsin ki, asla yok. Anavatan Partisinin milyonlarca üyesi var. Bu, Özal'ın partisi. Anavatan Partisinin hiçbir zaman tabelası da inmez, hiçbir zaman bu millet Anavatan Partisini bu durumda da bırakmaz. Vallahi harçlıklarından verirler. Hele hele 355 kişilik Grup 20 kişilik Anavatan Partisinin kapısına kadar, onu dışarı atmak için, dövmek için ayağına kadar giderse, bir de Grup Başkanvekili, bu millet bu Anavatan Partisini daha çok yaşatır, çok da yaşatacaktır. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

Olay bu, hukukî durum bu. Kimseden ulufe istemiyorum; ama, siz devleti yönetiyorsunuz, devletin mahkemesinin verdiği kararlara uymak mecburiyetindesiniz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Sarıbaş, konuşmanızı tamamlayınız, lütfen…

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - … uyacaksınız da. İstemiyorum, zaten uyacaksınız, uymak zorundasınız. Böyle bir şey var mı?!

Saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Tasarının tümünün oylamasının açıkoylama şeklinde yapılmasına dair önerge vardır. Önergeyi okutup imza sahiplerini arayacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

952 sıra sayılı Yasanın genelinin oylanmasının açıkoylama yapılmasını tensiplerinize arz ederiz.

Recep Garip, Adana?.. Burada.

Nevzat Yalçıntaş, İstanbul?.. Burada.

Fahri Keskin, Eskişehir?.. Burada.

Mustafa Nuri Akbulut, Erzurum?.. Burada.

Mehmet Kurt, Samsun?.. Burada.

Hasan Aydın, Giresun?.. Burada.

Ayhan Zeynep Tekin (Börü), Adana?.. Burada.

Atilla Başoğlu, Adana?.. Burada.

Taner Yıldız, Kayseri?.. Burada.

Ahmet Yeni, Samsun?.. Burada.

Hikmet Özdemir, Çankırı?.. Burada.

Fatma Şahin, Gaziantep?.. Burada.

Güldal Akşit, İstanbul?.. Burada.

Semiha Öyüş, Aydın?.. Burada.

Mustafa Ünaldı, Konya?.. Burada.

Yekta Haydaroğlu, Van?.. Burada.

İbrahim Köşdere, Çanakkale?.. Burada.

Ziyaeddin Akbulut, Tekirdağ?.. Burada.

Murat Yılmazer, Kırıkkale?.. Burada.

Vahit Erdem, Kırıkkale?.. Burada.

BAŞKAN - Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararına alacağım.

Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, alınan karar gereğince açıkoylama elektronik cihazla yapılacaktır.

Oylama için 2 dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, öngörülen 2 dakikalık süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadıyla imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 2 dakikalık süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Tasarısının açıkoylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı : 391

Kabul               : 390

Çekimser               : 1 (x)

Böylece, tasarı yasalaşmıştır; hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyorum.

Sayın Bakanın, tasarının kanunlaşması noktasında Meclise bir teşekkür konuşması olacak.

Buyurun Sayın Bakanım.

                                                

(x) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; gecenin bu ilerleyen saatinde, sadece, siz değerli milletvekili arkadaşlarıma teşekkürlerimi ve takdirlerimi sunmak için huzurunuzdayım.

Biraz önce, Sayın Ersönmez Yarbay -belki dikkatlerden kaçmış olabilir- önemli bir cümle söyledi: "Af iyi bir şeyse, verimi ne oldu, hiç araştırdık mı" dedi. Bu, çok önemli bir soruydu. Böyle bir kanun tasarısını, 2004 yılında, kamu görevlileri sendikaları ve konfederasyonlarıyla -yasa gereği- oturduğumuz toplugörüşme masasında kararlaştırmıştık; çünkü, böyle bir talep gelmişti. Biz de, kamu işveren tarafı olarak, toplu görüşmelerden sorumlu, Hükümeti temsilen Bakan olarak, sendikalarımızın ve konfederasyonlarımızın bu talebini kabul etmiştik. Mutabakat sağlamamamıza rağmen, bir mutabakat zaptı imzalamamış olmamıza rağmen, orada şifahen vermiş olduğumuz sözün gereği olarak böyle bir kanun tasarısını, disiplin affıyla ilgili tasarıyı buraya sevk ettik. Yasalaşması gecikti; ama, gecikmesinin nedeni, 330 oyun her zaman bulunamaması nedeniyle olmuştur. Ancak, bir arkadaşınız olarak şu düşüncelerimi sizlerle paylaşarak huzurunuzdan ayrılmak isterim.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Bakanım, kanun tasarısı değil, teklif.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Hayır tasarı, hükümet tasarısı.

HALUK KOÇ (Samsun) - Tasarı değil, teklif. (AK Parti sıralarından "hem tasarı hem teklif" sesleri)

O zaman ikisi beraber…

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Tabiî, ikisi beraber

HALUK KOÇ (Samsun) - O zaman ikisini beraber söyleyin.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Tabiî, ikisi beraber; ama, ben tabiî, Hükümet tasarısı olduğu için tasarı diye bahsediyorum. Tabii ki diğer arkadaşlarımızın da teklifleri vardır, birleştirilerek buraya gönderildi; ama, bir Hükümet tasarısıdır bu.

Ben, Türkiye'nin aflarla bir şey kazanmadığı görüşündeyim. Gerek cezaî gerekse disiplin bakımından çıkardığımız aflar, Türkiye'de işlenen suçları azaltmamakta, bilakis artırmaktadır.

Benim temennim şudur: Türkiye Büyük Millet Meclisinin önüne bu noktada getireceğimiz son disiplin affı olmasını temenni ediyorum. Bundan sonra böyle bir teklif veya tasarı gelmemelidir. Bakın, yirmibir yılda 6 defa disiplin affı çıkarmışız. Bölün 21'i  4'e; herhalde beş altı yıla 1 af çıkıyor. Ben, bunun isabetli sonuçlar vermediğini düşünüyorum; ama, vermiş olduğumuz bir sözün gereği olarak bunu huzurunuza getirdik; sizler de eksik olmayın, İktidar-muhalefet, gecenin bu ilerleyen saatine rağmen destek verdiniz, 400'e yakın oyla bu yasalaştı.

Ben, tabii, bu yasadan yararlanacak olan memurlarımıza hayırlı olmasını diliyorum; ama, bundan sonra ne kınama cezasını gerektirecek ne uyarma cezasını gerektirecek ne maaştan kesme cezasını gerektirecek ne de memurluktan atmayı gerektirecek bir suç işlememelerini temenni ediyorum. Bunun bir uyarı anlamında da değerlendirilmesini diliyorum.

Herkes için, tüm kamu görevlileri için ve hayırlı olmasını yeniden temenni ediyor, sizlere teşekkürlerimi ve takdirlerimi sunuyorum efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Sayın milletvekilleri, 6 ncı sırada yer alan, Denizli Milletvekili Osman Nuri Filiz ile Balıkesir Milletvekili Ali Osman Sali'nin Devlet Planlama Teşkilatı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine başlayacağız.

7.- Denizli Milletvekili Osman Nuri Filiz ile Balıkesir Milletvekili Ali Osman Sali'nin; Devlet Planlama Teşkilatı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/499) (S. Sayısı: 949)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

7 nci sırada yer alan, Konut Finansmanı Sistemine İlişkin Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine başlayacağız.

8.- Konut Finansmanı Sistemine İlişkin Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1148) (S. Sayısı: 1159) 

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

8 inci sırada yer alan, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İstanbul Milletvekili Tayyar Altıkulaç'ın; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu raporunun görüşmelerine başlayacağız.

9.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İstanbul Milletvekili Tayyar Altıkulaç'ın; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/1216, 2/561) (S. Sayısı: 1204) (x)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Komisyon raporu 1204 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde, Anavatan Grubu adına, Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Reyhan Balandı; buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA REYHAN BALANDI (Afyonkarahisar) - Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, gecenin bu saatinde milletin hiç de görmek istemediği birtakım manzaraları burada yaşadık. Umarım, bunlar, yarın, ekranları başında bizleri izleyen ve basında yer alan haberleri gören milletin takdirlerine doğru bir şekilde yansıtılır diyorum ve konuya geçiyorum.

Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Eğitim Komisyonu Başkanı Sayın Tayyar Altıkulaç'ın da aynı konudaki teklifi üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinize saygılar sunuyorum.

Öncelikle böyle bir düşüncenin projeye dönüştürülmesinde katkısı olan ve projenin hayat bulması için emeği geçenlere Anavatan Partisi Grubu adına teşekkür ediyorum.

Türkiye'de siyasetçilerin bir taraftan sağduyulu, soğukkanlı, bir taraftan da kendi kamuoylarına karşı dürüst olmaları gerekiyor. İşi temelinden kavrayıp, önem ve ciddiyetinin farkına varıp amaçlanılan hedefe ulaşmanın esas alınması gerekiyor. En olumsuz, eksik ve aksak yanları sanki hayat kurtarıyormuş gibi anlattığınızda bilinmeli ki, eskiden kısa bir süre de olsa, bu konuşulanların doğruluğuna itibar eden millet artık hiç itibar etmiyor, neyin doğru, neyin yanlış olduğunu da çok iyi ayırt edebiliyor. Bu itibarla, fayda sağlayacağı umut vaat eden konularda biz muhalefetimizi dürüst yapmak durumunda olduğumuzun bilincinde olarak siyaset yapıyoruz. Şimdi görüşülmekte olan kanun teklifinin de, söylenen ve hedeflenenlerin havada kalmayacağı hüsnüniyetiyle faydalı bir iş olduğunu düşünüyorum.

                                       

(x) 1204 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Bilkent Üniversitesi, dünya çapında ve dünyanın en iyi ilk ve ortaöğretim kurumlarıyla boy ölçüşecek kalitede bir eğitimle Türkiye'yi, adaylık sürecinin hiç de iyi yönetilmediği Avrupa Birliğine ve dünyaya: Bakın, biz de sizlerin yıllardır sahibi olduğunuz okullardan birine sahip olacağız, sizin verdiğiniz kalitede bir eğitim vereceğiz demek istiyor.

Şimdi, bugün Meclis gündemine getirilen kanun teklifi, millî eğitimin temel sorunlarının çözümüyle hiç ilgisi olmayan bir kanun. Eğitim sistemindeki çarpıklığın bir türlü çözülemediği, çocuklarımızın, eğitim, okul, öğretmen, kitap ve yol sorunlarının hâlâ bir türlü çözülemediği bir Türkiye'de, tuvaletsiz, kalorifersiz, çatısı akan binalarda 70 kişi ders yapan öğrencilerimizin olduğu bir Türkiye'de birkaç ilde iyi örneğe kavuşma ihtimali elbette mutluluk verici; ancak, istisnai bir durum.

Uygulanış şekli, evrensel bakıldığında, vergi üzerinden teşvik ve istisnaların yanlış bir yöntem olduğunu da burada belirtmek istiyorum. Bu istisnai durum, yaraya merhem değil, soruna çözüm değil, bunu hepimiz biliyoruz.

Bu pazar, 1 850 000 öğrencimiz ÖSS sınavına girdi ve ne yazık ki, bunların 1,5 milyonu, bu çarpık sistemin kurbanı olacak. Dünyada örneği görülmemiş bir şekilde, daha anaokulundan, ilkokuldan başlayarak, ailelerin maddî manevî sıkıntıya girdiği, çocuğumu hangi ilköğretime gönderirsem iyi bir ortaöğretim kurumuna, hangi ortaöğretim kurumuna gönderirsem bir üniversite kapısından içeriye sokabilirim diye maddî manevî yıprandığı bir durumla karşı karşıyayız. Dayı oğlu, hala kızı kıyaslamalarıyla, çocuklar, ana babalarıyla beraber, daha ilköğretimden itibaren bir yarışın içine itiliyorlar; ama, neticede, daha, bunca yıllık çaba ve dershanelere verilen milyarlar da, çocuklarımızın, hemen hemen yüzde 90'ına "sen işe yaramazsın" dercesine, çocuklarımızın yüzüne bir tokat gibi patlıyor. O gencecik yürekler, o genç kızlar, genç erkekler, devletin bu zulmü karşısında, kendilerini anlamsız ve değersiz hissediyorlar. Üstelik, bu zulüm, milletin içine öyle bir işlemiş ki, dünyada görülmemiş bu zalim düzeni değişemez ve bu hep böyle gider zannediyorlar. Halbuki, isteyen her öğrencimizin üniversite okuyabilmesi için kaynak kıtlığı yoktur, akıl kıtlığı vardır.

Anavatan Partisi, millî eğitimde, ilköğretim kurumlarında, sorunlara köklü çözümlerin nasıl getirilebileceğini uzun zamandır dile getirmekte ve bu çözüm önerilerini de, tüm detaylarıyla ve somut projelerle ortaya koymaktadır. Bununla da kalmayıp, Anavatan Partisi Grubu, yükseköğretim kurumlarında yapılması gereken, Anayasanın 130 ve 131 nci maddelerindeki değişikliğin bir an evvel yapılması gerektiğini söyleye söyleye dilinde tüy bitmişken, bu sözü millete veren İktidar Partisi, hâlâ neyi bekliyor, anlamak mümkün değildir.

YÖK reformu için gereken ve sizin bu yasayı geçirebilmeniz için gerekli olan oy sayısı Anavatan Partisi Grubu desteğiyle mümkünken, neden millete verdiğiniz sözü tutmuyorsunuz, gereğini neden yapmıyorsunuz? Bunu, millet adına, demokrasi adına, özgürlükler adına sormak durumunda hissediyoruz kendimizi. Ben inanıyorum ki, Bilkent Üniversitesi, bu projeyle, ülkeye, öncelikli sorunumuz olan eğitim konusunda farklı, cesur ve heyecanlı bir hizmet vermek arzusunda. Erzurum, Malatya, Şanlıurfa ve Sayın Millî Eğitim Bakanının seçim bölgesi olan Van İlimizde de laboratuvar okullar açacaklar. Özel bir sınavla öğrenciler bu okullara kabul edilecek; önce, sadece Erzurum'da ve sadece lise hazırlık sınıfına 100 öğrenci alınacak; her yıl öğrenci sayıları kademeli olarak artırılacak; bundan tam dört yıl sonra, ilköğretime öğrenci alınmaya başlanacak. Bu uygulama, daha seri bir şekilde yapılır ve daha çabuk meyve vermeye başlarsa, çok daha iyi olur kanaatindeyiz.

Bütün bunların başladığı andan itibaren, Hükümet, üniversitenin anılan illerdeki kampuslarda bulunan okulların tüm personelinin vergilerini almayarak, bu iş için oluşturulmuş bir havuza aktaracak.

Sayın milletvekilleri, kanunun gerekçesinde, personel maaşlarını öğrencilerden alınan öğretim ücretleri ile kurucu vakıfların sağladığı; dolayısıyla, personel maaşlarını devlet ödemediği için Gelir Vergisi kaynağının devlet bütçesinden aktarılan kamu kaynağı olmadığına değinilmiş. Dolayısıyla, muafiyete tabi olan personel vergilerinin üniversitenin özkaynaklarından temin edilen gelirlerden olduğu söylenmiştir ve bu ibare, bizim düşüncemize göre, lüzumsuz bir ibaredir. Devlet, Bilkent Üniversitesi personelinden Gelir Vergisi alıyor da başka üniversitelerdeki personelin maaşlarından Gelir Vergisi almıyor mu diye bir soru çıkar o zaman karşınıza. Yani, böyle küçük hesaplara, kandırmacalara gerek yok; bu tip uygulamalarda vergi üzerinden teşvik ve istisnaî muafiyetler yanlış yöntemlerdir, teşvikin mantığına aykırıdır. Bu ve benzeri girişimler için başka bir teşvik mekanizması pekala oluşturulabilir.

Bu yapılan, başka konularda ya da hizmetlerde kamuya aktarılacak bütçenin bu projeye yatırılması demektir; yani, bu, toplumun bir kesimine göre adaletli bir teşvik anlayışı olmayabilir. Bu çözüm önerileri madde madde Hükümetin önüne konulmasına rağmen, ısrarla uygulanmaktan kaçınıldığı takdirde, Anavatan Partisi, milletin iradesi ve Allah'ın izniyle, bu sorunları, iktidar olarak çözecektir. Yani, yavrularımız, hamal gibi, kendilerinden ağır çantalarla, kaloriferi yanmayan, öğretmeni eksik, 60-70 kişilik sınıflarda, okullarda ders yapmak zorunda kalmayacaklar. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar) Dershanelere, milyar milyar para akıtmak zorunda kalmayacaklar. Er veya geç, biz iktidar olacağız, ÖSS sınavını kaldıracağız ve üç yıla yayılmış genel sınav puanlarıyla, her öğrenciye, istediği takdirde üniversitede okuma hakkını teslim edeceğiz; bu bir haktır.

Bütün bunların çözümleri, Anavatan Partisinin hazırladığı kanun tasarısında, madde madde, santim santim, her ayrıntısıyla mevcuttur. Dershanelerde oluşan ekonomik hacim, bir yılda 9 milyar Amerikan Dolarıdır. Bu parayla, 1,5 milyon çocuğa, dört yıl yükseköğretim verilebilir. Getireceğimiz YÖK reformu, özel sektörün üniversite kurmasına da imkân tanıyan bir Anayasa değişikliğidir. Tekrar ediyorum: ÖSS sınavı kaldırılmalıdır. Bunu siz yapamayacaksınız, yapamazsınız!.. Bunu, Anavatan Partisi yapacak. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar) Milletimiz, hiç endişelenmesin, er veya geç, bu ÖSS sınavı kâbusundan kurtulacaklar. Anavatan iktidarı, siz ne yaparsanız yapın, üzerine de yürüseniz, ablukaya da alsanız, dışarıya da çıkarmaya çalışsanız, Anavatan iktidarı gelecektir ve bu ÖSS sınavını kaldırıp, hakkı olan çocuklarımızın, öğrencilerimizin üniversite hakkını teslim edecektir. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar) Millet, bu salahiyeti Anavatan Partisine verecektir.

Ben, bütün konuşmam boyunca, açık ve şeffaf olarak, bu konunun olumlu yönlerini ve daha güzel nasıl ortaya koyulabileceğini, nasıl yapılabileceğini anlatmaya çalıştım; dolayısıyla, yapılan iyi şeylere, soru işaretleri, keşkeler karışmasın diye, aynı şeffaflığı ve aynı nezaketi de İktidar Partisinden beklemek hakkımızdır diye düşünüyorum.

Yasanın, uygulama aşamasının takipçisi olacağımızı ifade ediyorum; milletimize hayırlı olmasını temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Şahsı adına, İstanbul Milletvekili Ünal Kacır?..

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Konuşmuyorum efendim.

BAŞKAN - Vazgeçtiniz…

Ordu Milletvekili Cemal Uysal?..Yok.

Sayın Mehmet Eraslan, Hatay Milletvekili?..

Sayın Ümmet Kandoğan, Denizli Milletvekili,?..

Sayın Ülkü Güney, Bayburt Milletvekili?.. Yok.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:

TURAN TÜYSÜZ (Şanlıurfa) - Karar yetersayısı Sayın Başkan…

BAŞKAN - Oya sundum, bir dahaki sefere…

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

YÜKSEKÖĞRETİM KURUMLARI TEŞKİLÂTI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK

YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI

 MADDE 1- 28/3/1983 tarihli ve 2809 sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Kanununun ek 5 inci maddesinin ikinci fıkrasının (c) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddenin sonuna aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.

"c) Dünya Sistemleri, Ekonomileri ve Stratejik Araştırmalar Enstitüsü, Güzel Sanatlar Enstitüsü, Ekonomi ve Sosyal Bilimler Enstitüsü, İnsanî Bilimler ve Edebiyat Enstitüsü, İşletme Enstitüsü, Mühendislik ve Fen Bilimleri Enstitüsü, Müzik ve Sahne Sanatları Enstitüsü ile Ankara, Erzurum, Malatya, Şanlıurfa ve Van illerindeki eğitim bilimleri enstitülerinden,"

"İkinci fıkranın (c) bendinde belirtilen eğitim bilimleri enstitüleri, kampüslerinde uluslararası yüksek kalite ve standarda sahip eğitim merkezi olmak amacıyla kurulabilecek 625 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununa tâbi ilk ve orta öğretim okullarını laboratuvar okulları olarak kullanır. Ankara'daki laboratuvar okulu ile Bilkent Üniversitesi hazırlık okulları ve Bilkent Uluslararası Okulu öğrencileri ve öğretmenleri müşterek akademik ve sosyal çalışmalarda bulunur.

Laboratuvar okullarındaki öğretmenler, kampüslerindeki eğitim bilimleri enstitüsünde yüksek lisans veya doktora öğrencisi olabileceği gibi, eğitim bilimleri enstitüsü öğretim elemanları da laboratuvar okullarında öğretmenlik yapabilir.

Laboratuvar okullarında onuncu sınıftan onbirinci sınıfa geçişte, Bilkent Üniversitesi Senatosu tarafından belirlenecek uluslararası sınavlarda başarılı olma şartı da aranır. Bu liselerden mezun olabilmek için uluslararası bakalorya diploması alınması da gereklidir.

Bilkent Üniversitesinin Erzurum, Malatya, Şanlıurfa ve Van illerindeki kampüslerinin laboratuvar okullarında öğrenim gören öğrencilerin en az yüzde yetmişinin burslu olması zorunludur. Bu kampüslerde eğitim ve araştırma birimleri ile sağlık merkezi, lojmanlar, misafirhaneler gibi her türlü tesisin kurulması ve işletilmesiyle ilgili, ücretler dâhil her türlü giderler ile okullarda burslu okuyacak öğrencilere sağlanacak burslar,

a) Bilkent Üniversitesinin ve Üniversitenin bu fıkrada belirtilen illerdeki kampüslerinde bulunan okulların tüm personelinin ücretlerinden 1/3/2006 tarihinden itibaren yirmibeş yıl süreyle kesilecek gelir vergisi tutarının özel bir hesaba aktarılmasıyla oluşan kaynaktan,

b) Bu fıkrada belirtilen illerde bulunan kampüslerdeki burssuz öğrencilerden alınacak eğitim ücretlerinden,

c) Bilkent Üniversitesinin temin veya kabul edeceği diğer gelir kaynakları ile bağışlardan,

karşılanır. (a) bendinde belirtilen özel hesabın oluşturulması, kullanımı ve denetimine ilişkin usul ve esaslar, Maliye ve Millî Eğitim bakanlıkları ile Bilkent Üniversitesince birlikte hazırlanacak yönetmelikle düzenlenir."

BAŞKAN - Gruplar adına konuşma talebi yoktur.

Şahıslar adına, Sayın Kacır?..

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Konuşmayacağım efendim.

BAŞKAN - Peki.

Sayın Uysal?.. Yok.

Sayın Eraslan, Sayın Kandoğan, Sayın Güney?.. Yok.

Madde üzerinde 1 adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1204 sıra sayılı kanun tasarı ve teklifinin 1 inci maddesinin (a) bendinde yer alan "1/3/2006" tarihinin "15/1/2006" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

                       

Ömer Abuşoğlu

Turan Tüysüz

Züheyir Amber

 

 

Gaziantep

Şanlıurfa

Hatay

 

Muzaffer Kurtulmuşoğlu

Muharrem Doğan

Hüseyin Özcan

 

Ankara

Mardin

Mersin

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ HİKMET ÖZDEMİR (Çankırı) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet?..

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Açıklayacak mısınız Sayın Abuşoğlu; buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yükseköğretim Kanununda değişiklik yapan bir tasarı üzerinde, gecenin bu saatinde ve Anavatan Partisine karşı yürütülen sistemli bir kampanyanın sonucunda söz almış bulunuyorum.

RECEP GARİP (Adana) - Ne ilgisi var?!

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Sayın Garip, sen anlamazsın o sistemli kampanyayı; biraz daha siyasetin içerisinde yoğun olarak bulunmak lazım anlayabilmek için.

RECEP GARİP (Adana) - Öğreniyoruz, nasıl sistemli bir kampanya yaptığınızı sizin.

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Değerli milletvekilleri, bu maddede ve bizim teklif ettiğimiz önergede ifade ettiğimiz şu; onu, ilk önce, açıkça belleklerinize kazımak üzere bir kere daha ifade ediyorum. Her ne kadar, önergemiz okunduysa da.

Şimdi, buradaki ifade edilen bentte, maddede getirilen husus, burslu olarak okuyan öğrencilere burslarını sağlamak amacıyla oluşturulmak istenen bir fon var ve bu fonda, burssuz, yani, parasını kendisi ödeyerek okuyan öğrencilerden elde edilen gelirler, ayrıca personelden kesilen Gelir Vergisi, bunlardan oluşturulan bir fon var ve belli bir tarihten sonra kesilecek, oluşturulacak bir fon. Biz bu fonun, yani, burslu öğrencilere ödenecek fonun daha büyük kapsamda ve daha yeterli bir çerçevede ele alınması itibariyle, paraların kesilmeye başlandığı, birikmeye başlandığı tarihi daha öne çekiyoruz ki, fonda daha büyük paralar biriksin diye.

Aslında, Türk yükseköğretim sisteminde önemli bir reform olarak sistemin tümüne uygulanması gereken bir husus bu. Yani, üniversitelerimiz kapılarında bekleyen 1,5 milyondan fazla, 1 850 000 öğrencinin üniversitelerde okuma imkânını elde edebilmesi için, üniversite reformu kapsamında ele alınacak bir husus; ama, ne yazık ki, AK Parti, dört yıllık iktidarı döneminde, yükseköğretim sistemiyle ilgili ne bir reform yapma ne de sistemi daha fazla öğrenciyi üniversite içerisine dahil edebilme imkânı sağlayacak herhangi bir yenilik dahi getiremiyor. Bırakınız reformu, sistemi biraz daha iyileştirecek herhangi bir değişiklik önerisini, değişiklik teklifini, tasarısını da getirmiyor. Bu demektir ki, AK Partinin Türk yükseköğretim sisteminin içerisinde bulunduğu çıkmazı gerek finansal problemleri gerek eğitim-öğretim kalitesi gerek daha fazla öğrencinin bu hizmetten istifade etmesine yönelik olarak sağlanması gereken imkânların genişletilmesi hususunda herhangi bir fikri yok, herhangi ciddî bir önerisi de yok, herhangi bir değişiklik niyeti de yok. Sistem böyle gelmiş, böyle gitsin; bu yıl 1 850 000, gelecek yıl 2 000 000 insan, 2 000 000 genç üniversite kapılarında hâlâ bekliyor olsun! Bu yara sizi hiç incitmiyor mu; bu insanların dramı, bu gençlerin dramı, kendilerine istikbal bekleyen bu insanların dramı, aileleriyle beraber, bu dram sizleri hiç etkilemiyor mu?! Burada ciddî olarak çözülmesi gereken bir problem var; daha fazla sayıda insanın üniversite kapılarından içeri girmelerini sağlamak ve bunlara, çağdaş, modern dünyanın gerektirdiği kalitede bir eğitim verebilmek.

İşte, Anavatan Partisi, geçtiğimiz günlerde bu konuyla ilgili, iktidara geldiğinde ne gibi değişiklikler yapacağı hususunda ciddî bir proje sundu. Üniversite imtihanını kaldırarak, öğrencilerin imtihansız bir sistemde, ortaöğretimdeki başarılarını dikkate alarak, ortaöğretimdeki başarılarını esas alarak üniversitelere girmelerini sağlayacak ve üniversite kapılarında imtihanı, bir gardiyan gibi geçilmez kılan sistemi tümüyle ortadan kaldıracağını ve gençlerimizin önünü üniversiteye girme konusundaki her türlü engelden temizleyeceğini açıkladı. Gerçekten, bu, Türk yükseköğretim sisteminde bugüne kadar yapılmış en büyük reformlardan birisi olacaktır. Türkiye'de gençlerin gerçekten böyle bir sisteme ihtiyacı vardır. Gençleri üniversite kapılarında gardiyan misali, imtihanlarla engellemek değil, onları ortaöğretim sisteminde ortaöğretim hayatları boyunca çalışmaya ve üniversiteye girme gayreti içerisinde bulunmaya teşvik eden bir sistem. Elbette, Anavatan Partisi bu konuyla ilgili bu reformu yapabilecek hazırlıkların tamamını gerçekleştirmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Abuşoğlu, konuşmanızı tamamlayınız; buyurun; 1 dakikalık süre veriyorum size.

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

Ve iktidara geldiğinin ilk senesinde bu projeyi uygulamaya koyacak ve Türk toplumunun yıllardan beri aşılmaz bir problemi olarak önünde duran bu problemi bir çırpıda halledecektir. Anavatan Partisinin bu reformu, bu düzenlemeyi yapacak kabiliyeti de vardır, kapasitesi de vardır, bilgisi de vardır, tecrübesi de vardır. Halkımız, Anavatan Partisinin ortaya attığı bu projeyi değerlendirecek ve Anavatan Partisinin hak ettiği değeri ve hak ettiği itibarı kendi içerisinde yarın sandık önüne geldiği zaman Anavatan Partisine teslim edecektir.

Hepinize saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Abuşoğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis) - Karar yetersayısı istiyoruz.

BAŞKAN - Kabul edilmiştir.

Arkadaşlar, oylamaya sunmadan önce isteyeceksiniz karar yetersayısını.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

(Anavatan Partisi sıralarından "karar yetersayısı istiyoruz " sesleri)

BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, gruplar adına konuşma talebi yok.

Şahıslar adına talep eden arkadaşlara bakıyorum, Genel Kurulda onları da görmüyorum; yok.

Madde üzerinde 1 adet önerge vardır; önergeyi okutup, işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1204 sıra sayılı kanun tasarı ve teklifinin 2 nci maddesindeki "Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer" ifadesinin "Bu Kanun 15.7.2006 tarihinde yürürlüğe girer" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

                       

Ömer Abuşoğlu

Turan Tüysüz

Muharrem Doğan

 

 

Gaziantep

Şanlıurfa

Mardin

 

Muzaffer Kurtulmuşoğlu

Züheyir Amber

Hüseyin Özcan

 

Ankara

Hatay

Mersin

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK ve SPOR KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ HİKMET ÖZDEMİR (Çankırı) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet?..

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Sayın Abuşoğlu, gerekçeyi mi okutayım, konuşacak mısınız?

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Gerekçe…

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kanunu yayımından itibaren uygulayıcılarına bir hazırlık fırsatı verilmesi amaçlanmıştır.

EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.

BAŞKAN - Tamam.

Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir; karar yetersayısı vardır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Madde üzerinde gruplar adına ve şahıslar adına söz talebi yoktur.

Önerge yoktur.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum.

Sayın milletvekilleri, Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve 7 Milletvekilinin; 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması, 4576 Sayılı Devlet Memurları Kanunu, Harcırah Kanunu, Bazı Sağlık Personelinin Devlet Hizmet Yükümlülüğüne Dair Kanun, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun, Kadastro Kanunu ile Genel Kadro Usulü Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılması, 181 Sayılı Sağlık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkındaki Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu raporunun görüşmelerine başlayacağız.

10.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve 7 Milletvekilinin; 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması, 4576 Sayılı Devlet Memurları Kanunu, Harcırah Kanunu, Bazı Sağlık Personelinin Devlet Hizmet Yükümlülüğüne Dair Kanun, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun, Kadastro Kanunu ile Genel Kadro Usulü Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılması, 181 Sayılı Sağlık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkındaki Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (2/798) (S. Sayısı: 1199)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Orman Mühendisliği, Orman Endüstri Mühendisliği ve Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği Hakkında Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu raporunun görüşmelerine başlayacağız.

11.- Orman Mühendisliği, Orman Endüstri Mühendisliği ve Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği Hakkında Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (1/1073) (S. Sayısı: 1040)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, bugünkü çalışma takvimimiz tamamlanmıştır.

Kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 22 Haziran 2006 Perşembe günü saat 13.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Bütün milletvekili arkadaşlarıma çalışmaları için teşekkür ediyorum.

Milletvekili arkadaşlarıma ve bizi izleyen saygıdeğer milletimize hayırlı geceler diliyorum.

Kapanma Saati: 01.46