DÖNEM:
22 CİLT: 124 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
118 inci Birleşim
21 Haziran 2006 Çarşamba
İ
Ç İ N D E K İ L E R
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Bursa Milletvekili Şerif Birinç'in, 20
Haziran Dünya Mülteciler Gününe ilişkin gündemdışı konuşması
2.- Denizli Milletvekili Mustafa
Gazalcı'nın, köy enstitülerinin kurucusu İsmail Hakkı Tonguç'un ölümünün 46 ncı
yıldönümüne ve eğitime katkılarına ilişkin gündemdışı konuşması
3.- Sakarya Milletvekili Recep
Yıldırım'ın, Sakarya'nın düşman işgalinden kurtarılışının 85 inci yıldönümüne
ilişkin gündemdışı konuşması
B) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Anavatan Partisi Grubu adına Grup
Başkanvekilleri Gaziantep Milletvekili Ömer Abuşoğlu ve Malatya Milletvekili
Süleyman Sarıbaş'ın, Kırım-Kongo kanamalı ateşi hastalığı vakalarının
araştırılarak sorumlularının ve alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/373)
IV.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- Tokat Milletvekili Mehmet Ergün
Dağcıoğlu'nun yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık
tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon
Raporu (3/978) (S.Sayısı: 751'e 2 nci ek)
2.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş
ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici
Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S.
Sayısı: 305)
3.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve
Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030)
(S. Sayısı: 904)
4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına
Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması İçin İşbirliğine İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/1115) (S. Sayısı:1147)
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Ankara Milletvekili Salih Kapusuz'un; Atatürk Orman Çiftliği
Müdürlüğü Kuruluş Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/773) (S. Sayısı: 1200)
6.- Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin
Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Tasarısı ve Iğdır Milletvekili
Dursun Akdemir ile Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan ve Trabzon Milletvekili
Kemalettin Göktaş ile 12 Milletvekilinin, Memurlar ile Diğer Kamu
Görevlilerinin Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Teklifleri ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/994, 2/321, 2/474) (S. Sayısı: 952)
7.- Denizli Milletvekili Osman Nuri Filiz
ile Balıkesir Milletvekili Ali Osman Sali'nin; Devlet Planlama Teşkilatı
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/499) (S. Sayısı:
949)
8.- Konut Finansmanı Sistemine İlişkin
Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/1148) (S. Sayısı: 1159)
9.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İstanbul Milletvekili
Tayyar Altıkulaç'ın; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu Raporu (1/1216, 2/561) (S. Sayısı: 1204)
10.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve
7 Milletvekilinin; 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkındaki Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılması, 4576 Sayılı Devlet Memurları Kanunu, Harcırah
Kanunu, Bazı Sağlık Personelinin Devlet Hizmet Yükümlülüğüne Dair Kanun, Tapu
ve Kadastro Genel Müdürlüğü Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun, Kadastro Kanunu ile Genel
Kadro Usulü Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılması, 181
Sayılı Sağlık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun Hükmünde
Kararnamenin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkındaki Kanun Teklifi ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (2/798) (S. Sayısı:
1199)
11.- Orman Mühendisliği, Orman Endüstri
Mühendisliği ve Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği Hakkında Kanun Tasarısı ile
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (1/1073) (S. Sayısı: 1040)
V.-
ÖNERİLER
A) SİYASÎ
PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.- (10/373) esas numaralı Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun 21.6.2006 Çarşamba günkü birleşiminde
görüşülmesine ilişkin Anavatan Partisi grup önerisi
VI.-
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Gaziantep Milletvekili Ömer
Abuşoğlu'nun, İstanbul Milletvekili Ali Topuz'un, konuşmasında, Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
2.- İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol'un,
Gaziantep Milletvekili Ömer Abuşoğlu'nun, konuşmasında, Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
3.- İstanbul Milletvekili Ali Topuz'un,
Bitlis Milletvekili Edip Safder Gaydalı'nın, konuşmasında, şahsına ve Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
4.- Ankara Milletvekili Salih Kapusuz'un,
Bitlis Milletvekili Edip Safder Gaydalı'nın, konuşmasında, şahsına ve Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
VII.-
SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın,
Kilis Cezaevinde tutuklu bulunan bir şahsa ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı
Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/13727)
2.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim
ÖZKAN'ın, bakanların AK Parti il kongrelerine katılmalarına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı
(7/14196)
3.- Balıkesir Milletvekili Turhan
ÇÖMEZ'in, Siirt-Şirvan Kaymakamlığının arılı kovan ihalesine ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/14293)
4.- Balıkesir Milletvekili Turhan
ÇÖMEZ'in, organize sanayi bölgesi yönetiminde görev alan valilere ilişkin
sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/14294)
5.- İstanbul Milletvekili Gürsoy EROL'un,
organize sanayi bölgelerine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali
COŞKUN'un cevabı (7/14313)
6.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in,
zamanaşımı nedeniyle düşürülen ceza davalarına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı
Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/14348)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat
15.00'te açılarak dokuz oturum yaptı.
Birinci, İkinci, Üçüncü, Dördüncü ve Beşinci Oturumlar
Edirne Milletvekili Ali
Ayağ, tarihî ve geleneksel Kırkpınar yağlı güreşlerinin 645 inci yıldönümüne ve
bu sporun yaşatılmasının önemine,
İstanbul Milletvekili
İlhan Albayrak, 17 Haziran Dünya Çölleşmeyle Mücadele Gününe ve Afrika'da
yaşanan kuraklığa bağlı açlık tehlikesine karşı alınması gereken tedbirlere,
İlişkin gündemdışı birer
konuşma yaptılar.
İzmir Milletvekili Oğuz
Oyan'ın, belediyelerde norm kadro ilke ve standartlarıyla ilgili esaslar
hakkındaki karara ilişkin gündemdışı konuşmasına, İçişleri Bakanı Abdülkadir
Aksu cevap verdi.
TBMM Başkanlığınca esas
komisyon olarak Plan ve Bütçe Komisyonuna, tali komisyon olarak da Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuna havale edilmiş olan, İstanbul
Milletvekili Berhan Şimşek ve 17 milletvekilinin, Devlet Memurları Kanununa Ek
Madde Eklenmesine İlişkin Kanun Teklifinin (2/763), amaç ve içerik açısından,
esas komisyon olarak Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda
görüşülmesine ilişkin Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığı tezkeresi Genel
Kurulun bilgisine sunuldu; tezkerede belirtilen istem Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonunca da uygun bulunduğundan, gereğinin yerine
getirildiği bildirildi.
Dilekçe sahiplerine
süresi içerisinde cevap vermek amacıyla, TBMM'nin tatilde bulunduğu süre
içerisinde de çalışmalarına devam etmesine ilişkin Dilekçe Komisyonu
Başkanlığının,
Kültür ve Turizm Bakanı
Atilla Koç'un Kazakistan'a yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine
ilişkin Başbakanlık,
Tezkereleri, kabul
edildi.
Gündemin "Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 296
ncı sırasında bulunan (10/358) esas numaralı kamu kurum ve kuruluşlarındaki
yolsuzluk iddiaları ile ilgili Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
20.6.2006 Salı günkü Birleşiminde görüşülmesine ilişkin Anavatan Partisi Grubu
önerisinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmediği;
Gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 18
inci sırasında yer alan 952 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 5 inci
sırasına, 5 inci sırasında yer alan 1202 sıra sayılı kanun tasarısının 6 ncı
sırasına, 16 ncı sırasında yer alan 949 sıra sayılı kanun teklifinin 7 nci
sırasına, 10 uncu sırasında yer alan 1200 sıra sayılı kanun teklifinin 8 inci
sırasına, 15 inci sırasında yer alan 1159 sıra sayılı kanun tasarısının 9 uncu
sırasına, 8 inci sırasında yer alan 1204 sıra sayılı kanun tasarısının 10 uncu
sırasına, 6 ncı sırasında yer alan 1199 sıra sayılı kanun teklifinin 11 inci
sırasına, 20 nci sırasında yer alan 1040 sıra sayılı kanun tasarısının 12 nci
sırasına, 13 üncü sırasında yer alan 1203 sıra sayılı kanun tasarısının 14 üncü
sırasına, 11 inci sırasında yer alan 933
ve 933'e 1 inci ek sıra sayılı kanun tasarısının 15 inci sırasına, 32
nci sırasında yer alan 817 sıra sayılı kanun tasarısının 16 ncı sırasına, 20.6.2006
Salı günkü gelen kâğıtlarda yayımlanan 1210 ve 1211 sıra sayılı kanun tasarılarının, 48 saat geçmeden, bu kısmın 13 üncü ve 17 nci sıralarına
alınmasına; 20.6.2006 Salı, 21.6.2006 Çarşamba, 27.6.2006 Salı ve 28.6.2006
Çarşamba günü sözlü sorular ve
diğer denetim konularının görüşülmemesine ve bu
birleşimlerde kanun tasarı
ve tekliflerinin görüşülmesine; Genel
Kurulun, 30.6.2006 Cuma günü de toplanmasına ve bu birleşimde kanun
tasarı ve tekliflerin görüşülmesine; Genel Kurulun, 20.6.2006 Salı günü 1200
sıra sayılı kanun teklifinin bitimine kadar, 21.6.2006 Çarşamba günü saat
14.00'te başlayıp 1040 sıra sayılı kanun tasarısının bitimine kadar, 22.6.2006
Perşembe günü saat 13.00'te başlayıp 1203 sıra sayılı kanun tasarısının
bitimine kadar çalışmalarını sürdürmesine; 28.6.2006 Çarşamba günü saat
14.00'te başlamasına, 29.6.2006 Perşembe günü saat 13.00'te, 30.6.2006 Cuma
günü saat 14.00'te başlamasına ilişkin CHP Grubu önerisinin, yapılan
görüşmelerden sonra, kabul edildiği;
Açıklandı.
Genel Kurulu ziyaret eden
Litvanya Cumhurbaşkanı Valdas Adamkus ve beraberindeki heyete Başkanlıkça
"Hoşgeldiniz" denildi.
Hatay Milletvekili Fuat
Geçen, Malatya Milletvekili Süleyman Sarıbaş ile Hatay Milletvekili Mehmet
Eraslan'ın, konuşmalarında, adının, yolsuzluklar konusundaki iddialara esas
teşkil edecek şekilde anılması üzerine,
Ankara Milletvekili Salih
Kapusuz, Partisinin Disiplin Kuruluna sevk edilen milletvekilinin iddialarını
ispat etmesi gerektiğine, sadece sözde kalan ithamların doğru olmadığına
ilişkin,
Birer açıklamada
bulundular.
Anavatan Partisi Grup
Başkanvekili Malatya Milletvekili Süleyman Sarıbaş'ın, Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/683), doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildiği,
İstanbul Milletvekili
Berhan Şimşek'in, Sivas Madımak Oteli'nin Barış, Kültür ve Sanat Müzesi
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin (2/570), doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmediği,
Açıklandı.
Gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
1 inci sırasında bulunan,
Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S.
Sayısı: 305), görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon
raporu henüz gelmediğinden;
2 nci sırasında bulunan,
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin (1/1030) (S. Sayısı: 904),
3 üncü sırasında bulunan,
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında
Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması
İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
(1/1115) (S. Sayısı:1147),
5 inci sırasına alınan,
Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında
Kanun Tasarısı ve Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir ile Denizli Milletvekili
Ümmet Kandoğan ve Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş ile 12
Milletvekilinin, Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Disiplin Cezalarının
Affı Hakkında (1/994, 2/321, 2/474) (S. Sayısı: 952)
Kanun Tasarılarının
görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından;
Ertelendi.
4 üncü sırasında bulunan,
Mardin Milletvekili Nihat Eri ve 4 Milletvekilinin, Sıvılaştırılmış Petrol
Gazları (LPG) Piyasası Kanunu ve Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin
(2/813) (S. Sayısı: 1205), görüşmeleri tamamlanarak, kabul edilip kanunlaştığı
açıklandı.
6 ncı sırasına alınan ve
İçtüzüğün 91 inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak
bölümler halinde görüşülmesi kararlaştırılmış olan, Türkiye Yatırım Destek ve
Tanıtım Ajansı Kurulması Hakkında Kanun Tasarısının (1/1188) (S. Sayısı: 1202),
1 ilâ 8 inci maddeleri kapsayan birinci bölümü üzerinde bir süre görüşüldü.
Saat 23.10'da toplanmak
üzere, Beşinci Oturuma 22.58'de son verildi.
İsmail Alptekin
Başkanvekili
Harun Tüfekci Ahmet Küçük
Konya Çanakkale
Kâtip Üye Kâtip Üye
Altıncı, Yedinci, Sekizinci ve Dokuzuncu Oturumlar
Gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 6 ncı
sırasına alınan ve İçtüzüğün 91 inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel
kanun olarak bölümler halinde görüşülmesi kararlaştırılmış olan, Türkiye
Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı Kurulması Hakkında Kanun Tasarısının (1/1188)
(S. Sayısı: 1202), görüşmeleri tamamlanarak, kabul edilip kanunlaştığı
açıklandı.
7 nci sırasına alınan,
Denizli Milletvekili Osman Nuri Filiz ile Balıkesir Milletvekili Ali Osman
Sali'nin, Devlet Planlama Teşkilatı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/499) (S.
Sayısı: 949), görüşmeleri,
8 inci sırasına alınan, Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Ankara Milletvekili Salih Kapusuz'un,
Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifinin (2/773) (S. Sayısı: 1200), tümü üzerinde bir süre
görüşüldü; verilen aradan sonra,
İlgili komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından, ertelendi.
21 Haziran 2006 Çarşamba
günü, alınan karar gereğince saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime 02.18'de
son verildi.
Sadık Yakut |
|
|
|
|
|
Başkanvekili |
|
|
Ahmet Küçük |
|
Harun Tüfekci |
|
Çanakkale
|
|
Konya |
|
Kâtip
Üye |
|
Kâtip
Üye |
|
|
|
|
No.: 164
II.- GELEN KÂĞITLAR
21 Haziran 2006 Çarşamba
Teklifler
1.- Bursa Milletvekili
Ertuğrul Yalçınbayır'ın; Bankacılık Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/822) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.6.2006)
2.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl'ün; Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/823) (Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 14.6.2006)
Meclis Araştırması Önergesi
1.- Anavatan Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri Gaziantep
Milletvekili Ömer ABUŞOĞLU ve Malatya Milletvekili Süleyman SARIBAŞ'ın, Kırım
Kongo kanamalı ateşi hastalığı vakalarının araştırılarak sorumluların ve
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün
104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/373) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/6/2006)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.06
21 Haziran 2006 Çarşamba
BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 118 inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayısı
vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Sayın milletvekilleri,
gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.
Gündemdışı ilk söz, Dünya
Mülteciler Günü münasebetiyle, Bursa Milletvekili Sayın Şerif Birinç'e aittir.
Buyurun Sayın Birinç.
Süreniz 5 dakika.
III.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Bursa
Milletvekili Şerif Birinç'in, 20 Haziran Dünya Mülteciler Gününe ilişkin
gündemdışı konuşması
ŞERİF BİRİNÇ (Bursa) -
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar, 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü üzerinde
gündemdışı söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygı ve sevgiyle selamlarım.
İnsanlık var olduğu
sürece, dünyanın kuruluşundan beri, insanlar, birbirleriyle didişme, savaş,
çekişme içinde olmuşlardır. Bu da, toplumların, insanların zaman zaman
ülkelerini terk etmelerine sebep olmuştur ve dünyanın önemli bölgeleri
mültecilerin transit geçişlerine sahne olmuştur. Bugün, dünyada, takriben 1 000
000 kişi, ülkelerindeki savaş veya can güvenlikleri nedeniyle ülkelerini terk
etmek mecburiyetindedir. Milliyeti, dini, ırkı, herhangi bir sosyal sınıfa
üyeliği veya siyasî düşüncesi nedeniyle ülkelerini terk etmek mecburiyetinde
kalan yıllık 1 000 000 kişi diğer ülkelere sığınmaktadır. Bunlara da bu ülkeler
"sığınmacı", "mülteci" kavramı altında destek
olmaktadırlar. Bunlar, sığındıkları ülkelerde, sosyal, ekonomik, kültürel,
siyasî haklarını kullanabilmektedirler; ama, önemli olan, bunların kendi ülkelerinde,
geri dönerek bu haklarını kullanmalarıdır.
Türkiye, jeopolitik ve
jeostratejik olarak önemli bir noktadadır; geçmişte de Avrupa, Asya, Afrika'yla
sıcak ilişkileri olmuştur. Bu nedenle, zaman zaman Avrupa'da, Asya'da,
Afrika'da olan savaşlar, siyasî çekişmeler nedeniyle önemli oranda göç
almıştır. Bosna-Hersek hadiselerinde, Kosova hadiselerinde, Kırım'da,
Kafkasya'da, İran-Irak savaşlarında, İran'da olan hadiselerde,
Afganistan-Pakistan savaşlarında ve Afrika'daki savaşlarda önemli oranda göç
almıştır. 1951 Cenevre Sözleşmesine çekinceli olarak 1961 yılında onay veren
Türkiye Cumhuriyeti, 1967 Konvansiyonunu da 1968 yılında onaylamıştır.
Avrupa dışındaki
ülkelerden mülteci kabul etmeyeceğini ve bunları ülkesine kabul etmeyeceğini
belirten Türkiye Cumhuriyeti, maalesef, bu süre zarfında, Avrupa'dan gelen
hiçbir sığınmacıya da mülteci hüviyetini vermemiştir; ama, Afrika'dan da,
Asya'dan da, takriben 2 000 kişi, her yıl yurdumuza iltica etmektedir.
Bunların, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği sığınmacı olarak
başvurularını almakta, mülteci olarak üçüncü ülkelere yerleştirmektedir. Başta
Amerika, Kanada, Finlandiya, Avustralya gibi ülkeler, bu mültecilere kapılarını
açmaktadırlar.
Mültecilerin bir ülkeye
kabulü kadar, onların o ülkeye adaptasyonu da önemlidir. Türkiye, tarihî
bağlamda, hem Balkanlar hem Kafkasya ve Kırım hem de Ortadoğu'yla sıcak
ilişkiler içindedir ve bu bölgelerde, bizim, kardeş, dost bildiğimiz
topluluklar mevcuttur.
Sözümün başında,
Türkiye'nin bugüne kadar herhangi bir kişiye mülteci hüviyetini vermediğini
belirtmiştim. Avrupa'da ve gelişmiş ülkelerde, mültecilerle ilgilenmek üzere ya
devlet kurumları kurulmakta veya Kızılhaç, kilise dernekleri gibi dernekler bu
görevi üstlenmektedirler.
Yurdumuzda da, Kızılaya,
sadece savaş esnasında 10 000 mülteciyle ilgilenme yönünde bir yetki
verilmiştir; ama, bunun dışında mültecilerle ilgilenebilecek herhangi bir
kurum, kuruluş, sivil toplum örgütü yoktur.
Temennimiz, Atatürk'ün
"yurtta sulh, dünyada sulh" düsturu altında, yurdumuzda ve dünyada
barışın ebedî olması, hiçbir kimsenin de, başka bir ülkeye, ülkesini terk edip
gitmeye mecbur kalmamasıdır.
Hepinizi saygı ve
sevgiyle selamlarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Birinç.
Gündemdışı ikinci söz
isteği, İsmail Hakkı Tonguç'un ölümünün 46 ncı yıldönümü münasebetiyle, Denizli
Milletvekili Sayın Mustafa Gazalcı'ya aittir.
Buyurun Sayın Gazalcı.
2.- Denizli
Milletvekili Mustafa Gazalcı'nın, köy enstitülerinin kurucusu İsmail Hakkı
Tonguç'un ölümünün 46 ncı yıldönümüne ve eğitime katkılarına ilişkin gündemdışı
konuşması
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; büyük eğitimci, eski İlköğretim Genel Müdürü, köy
enstitülerinin kurucusu İsmail Hakkı Tonguç, bundan kırkaltı yıl önce, 23
Haziran 1960 yılında aramızdan ayrıldı. Onun eğitim ilkelerini bir kez daha
anımsatmak, ülkemize yaptığı hizmetleri saygıyla anmak ve bu konudaki, bir
enstitü kurma önerimi yinelemek için gündemdışı söz aldım; tümünüzü saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
kırkaltı yıldır öğretmen ve eğitim örgütleri Tonguç'u anıyor; altmışaltı yıldır
da, köy enstitülerinin kuruluş yıldönümü 17 Nisan için toplantılar düzenliyor.
Son zamanlarda, kimi kitle örgütleri, üniversitelerin de bu konuda toplantılar
düzenlediğine tanık oluyoruz. Bu sayısız toplantı ve etkinlikler, Tonguç'un ve
Yücel'in ortaya koyduğu eğitim ilkelerine, köy enstitüleriyle uygulanan eğitim
ilkelerine duyulan özlemden ileri geliyor. Artık, bu değerli eğitimcilerimizi,
derin izler bırakan köy enstitüleri sistemini daha geniş kitlelere, ülkemize,
hatta insanlığa mal etmek ve tanıtmak gerekir. Bunun için zaman gelmiş de
geçmiştir. Daha çok beklemeden, Tonguç'un yaptıklarını, UNESCO'nun gelişmekte
olan ülkelere örnek bir eğitim sistemi olarak önerdiği köy enstitüleri
sistemini yaşatmak için İsmail Hakkı Tonguç ve köy enstitüleri araştırma
enstitüsü kurulmasını öneriyoruz.
Arkadaşlar, benim, bu
konuda, dört yıldır dördüncü kez bu günler söz aldım ve aynı öneriyi yaptım.
İsmail Hakkı Tonguç'un çok etkilendiği, modern eğitimin kurucusu, İsviçreli
Pestalozzi için, İsviçre'de bir değil, birkaç tane böyle enstitü vardır. Biz de
bunu yapmalıyız. Geçen yıl Isparta Süleyman Demirel Üniversitesinde İsmail
Hakkı Tonguç ve köy enstitüleriyle ilgili bir uygulama ve araştırma merkezini
üniversite kurdu. Bu yıl Dokuz Eylül Üniversitesi de YÖK'ten böyle bir karar
çıkarttı; ama, bunlar yeterli değildir. Biz, olayların gerisinde kalmamalıyız.
Kendi içinde özerk olan, bütçesi olan, kadrosu olan İsmail Hakkı Tonguç ve köy
enstitüleri araştırma enstitüsünü kurmalıyız ve oradan çıkan düşenceler
ülkemize ve insanlığa hizmet etmelidir. Bu, o eğitimcilere olan saygı kadar,
bugünkü ve gelecek kuşaklara karşı kaçınılmaz bir ödevdir.
Değerli arkadaşlar,
İsmail Hakkı Tonguç'u anlatmaya gerek yok. O zamanki nüfusunun yüzde 80'i
köylerde yaşayan ve yüzde 75'i ilköğretimden yoksun olan bir ülkede, kurduğu
çağdaş eğitim ilkeleri dışında, bir köy çocuğu, üç sınıflı, eğitmenli okuldan
çıkarak, Hasanoğlan'daki -bugünkü üniversite düzeyinde- Yüksek Köy Enstitüsünü
bitirebilmiştir.
Ülkenin bütün
coğrafyasına dağılmış 21 tane güneş gibi köy enstitüsü kurulmuştur her üç ilin
ortasında ve burada okuyan çocuklar, hem kendileri aydınlanmış hem de çevreyi,
yurdu aydınlatmışlardır. Ne yazık ki, bu aydınlanma yuvaları çok sürmedi.
Aydınlanmadan korkanlar, çeşitli asılsız karalamalarla köy enstitülerini
kapattılar ve önce Hasan Âli Yücel'i 1946'da görevden ayırmak zorunda kaldılar,
sonra Tonguç ayrıldı. 1948 yılında Yüksek Köy Enstitüsü kapatıldı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUSTAFA GAZALCI (Devamla)
- Sayın Başkanım, toparlamaya çalışıyorum hemen.
BAŞKAN - Buyurun.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla)
- 1954 yılında da köy enstitüleri bütünüyle kapatıldı. Peki, onbeş yılda okuma
yazma sorunu kökünden çözülecekti eğer köy enstitüleri kapatılmasaydı.
Köy enstitüleri
yaşasaydı, Türkiye, yalnız eğitim alanında değil, her alanda başka bir Türkiye
olurdu bugün. Bugün geldiğimiz noktada eğitimden, işadamları dahil, öğretmenler
dahil, biz dahil herkes hoşnut değil. Ezberci, eleyici bir eğitim sistemi var.
Daha geçenlerde 1,5 milyonu aşan öğrencimiz üniversiteye gitti, içinden, biz,
bunun, 400 000'ini yerleştireceğiz -çoğu da dört yıllık üniversiteler değil-
geri kalanını başarısız damgasıyla sokağa atacağız.
Değerli arkadaşlar, 700
000'den fazla çocuğumuz ilköğretim çağında olduğu halde gidememektedir;
ortaöğretimde, yükseköğretimde okullaşma oranları düşüktür. 7,5 milyon
yetişkinin 6 000 000'u kadın, okuma yazma bile bilmemektedir.
Değerli arkadaşlar,
tabiî, olumlu işler de yapılıyor. Sayın Cumhurbaşkanının eşi Sayın Semra
Sezer'in…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Gazalcı,
son cümlenizi rica ediyorum.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla)
- Peki, o zaman, ben, sözü daha çok uzatmadan, köy enstitülerinde binlercesine
örnek Ali Yücel'in birkaç dizesiyle konuşmamı bitirmek istiyorum.
"Yıl 1946
Düziçi Köy Enstitüsünde
Bu dünyaya ayak bastım
ben.
Ekmeğime ışık sürdü
Tonguç,
Eşitlik özgürlük sürdü
beynime.
Bin yıllık uykudan
uyandım,
Bir gramcık bilgi için.
Tırmanmadık yokuş
koymadım ben,
Saç döktüm, ömür
tükettim,
Öğrenmeye doymadım
ben."
Değerli arkadaşlar, köy
enstitüleri için ve Tonguç için bir enstitü kurmalıyız, TÜBİTAK örneğinde
olduğu gibi, Atom Enerjisinde olduğu gibi; dünyada benzerleri var. Bu treni
kaçırmayalım. Bu Meclis bunu yapsın ve oradaki eğitim ilkeleri hem günümüz
eğitimine, ülkemize hem de insanlığa yararlı olsun diyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Gazalcı.
Gündemdışı üçüncü söz,
Sakarya İlinin kurtuluş yıldönümü münasebetiyle, Sakarya Milletvekili Sayın
Recep Yıldırım'a aittir.
Buyurun Sayın Yıldırım.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
3.- Sakarya
Milletvekili Recep Yıldırım'ın, Sakarya'nın düşman işgalinden kurtarılışının 85
inci yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması
RECEP YILDIRIM
(Sakarya) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sakarya'nın düşman işgalinden kurtuluşunun 85 inci yıldönümü
münasebetiyle gündemdışı söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sakarya'nın kurtuluşu ve
tüm vatanımızın düşman işgalinden kurtarılmasında canlarını veren şehitlerimize
Cenabı Hak'tan rahmet, yaşayan gazilerimize sıhhat ve afiyetler dilerken,
kurtuluş yıldönümü münasebetiyle Sakaryalı hemşerilerime ve tüm halkımıza
saygılarımı sunuyorum.
Değerli milletvekilleri,
Sakarya, 21 Haziran 1921'de işgalden kurtulmuştur. Bugünkü şehrin adının
Adapazarı olarak anılması... Ada Köyünde, köylülerimizin mahsullerini getirerek
pazarladıklarından dolayı Adapazarı adını almıştır. Bu vesileyle 22 Haziran
1954'te de il yapılmış ve Sakarya adını almıştır. Son, Büyükşehir Yasasıyla
birlikte de Adapazarı Büyükşehir Belediyesi olarak kurulmuş ve -çalışmalarına
devam eden bir- "Büyükşehir belediyesi" adını alarak faaliyetlerine
devam etmektedir.
Canları ve mallarıyla bu
vatan için güzel hizmetler veren tüm geçmişlerimize ben rahmet diliyorum.
Yalnız burada illerimizi ve yurdumuzu bize emanet eden ecdadımıza layık yönetim
yaptık mı sorusunu da sormadan geçemiyorum. Özellikle Sakaryamızın geçmişi ve
bugünkü durumu, Hükümetimizin katkılarıyla geldiği noktayı biraz değerlendirmek
istiyorum.
Sakarya, kurtuluş sonrası
maddî ve manevî hamleleriyle ayağa kalkmaya çalışmış, aktif siyaset ve
politikalara rağmen istenilen atılımı yapamamıştı. Ancak, her şeye rağmen, bu
süre içerisinde yapılan yatırımlarda emeği geçen tüm kamu görevlilerine, yerel
yöneticilere ve siyasetçilerimize şükranlarımı sunmayı bir borç biliyorum. Bir
çivi çakandan dahi Allah razı olsun diyorum.
Hepinizin hatırladığı
gibi Marmara depremi, 17 Ağustos ve 12 Kasım 1999 depremlerinde Sakarya İlimiz
ve ilçeleri ağır hasarlar gördü. Bu afetlerden dolayı hayatlarını kaybeden
vatandaşlarımıza Cenabı Hak'tan rahmet, yaralı olarak hayatları devam eden
kardeşlerime sıhhat ve afiyetler diliyorum.
Bu vesileyle,
Sakaryamızın alt ve üst yapıları harap oldu. Sanayi sektörü ve dolayısıyla
fabrikaların çoğu afetten nasibini aldı. Bu yıkım yetmiyormuş gibi, 57 nci
Hükümet zamanında, 150 000 çiftçimizi ilgilendiren Şeker Fabrikamız tasfiye
kararı alınarak kapanma noktasına getirildi. Ayrıca Ziraî Donatım Başak Traktör
Fabrikası çalışamaz durumda kaldı. Yine, deprem sonrası 57 nci Hükümet
zamanında çıkarılan Kamu İhale Kanunu nedeniyle, TÜVESAŞ (Vagon Sanayii) kendi
vagonlarını yapamaz durumda, atıl vaziyette bir çalışamaz noktaya gelmiş
durumda idi.
Evet, üretim yok,
işsizlik had safhada, enflasyon, faiz ve borç yükü tüm kurumları ezmeye devam
ederken, kurumlar çırpınırken, 3 Kasım 2002 seçimleriyle işbaşına gelen
Hükümetimiz, tüm yurdumuzda olduğu gibi, Sakarya'da bütün bu olumsuzlukları
olumlu yöne çevirmek için, kapatılma kararı alınan Şeker Fabrikasının
borçlarını affederek, yaklaşık 185 trilyon faiz ve borç yükünden kurtararak, işte,
gerçek çiftçinin sahibi çiftçi kooperatifi, Adapazarı Pancar Ekicileri
Kooperatifine verilmiş. Özelleştirilerek, kendi faaliyetlerine, inşallah,
önümüzdeki ay içerisinde başlayacak; Adapazarı çiftçisi pancarını bu yıl kendi
fabrikasında üretecektir. Bu noktaya gelmiştir.
İkincisi, ikinci
özelleştirme süreci olan Ziraî Donatım Başak Fabrikası ise Sakarya Girişim
Grubuna verilerek, üretim şartıyla, yani, traktör üretmek şartıyla bu
özelleştirme yapılmış.
MUSTAFA ERDOĞAN YETENÇ
(Manisa) - Bunun kurtuluşla ne alakası var?!
RECEP YILDIRIM (Devamla)
- Evet, tabiî, bu kürsülerden çok özelleştirme tenkitleri yapılmakta; ancak,
Sakaryamızda, şu anda, özelleştirilen bu fabrikada 4 000 traktör, yaklaşık
gayri safî satış 106 trilyon; Yaklaşık 5,5 trilyon vergi ve SSK ödenmiş, 250
işçi ve 200 yan sanayie de iş verilerek, istihdam sağlanarak, yoluna devam
etmektedir.
İşte, özelleştirmenin
Sakarya'daki 2 tane tesisinin yüzakı olarak bunu gururla söylemekteyiz.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
TÜPRAŞ?..
RECEP YILDIRIM (Devamla)
- Ayrıca, TÜVESAŞ fabrikası, vagon fabrikası, Kamu İhale Kanunundaki
değişikliklerle arındırılmış, şu anda, vagon sanayii, kendi vagonlarını tamir
etme noktasına gelmiş, aynı zamanda, kâr eder noktaya getirilerek, şu anda…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun efendim.
Konuşmanızı lütfen tamamlayın.
RECEP YILDIRIM (Devamla)
- …yurtdışı ortaklığıyla birlikte, ihraç vagonları yapacak, tüm dünyaya vagon
ihraç edecek noktaya gelmiş, hatta geçen ay da, Ulaştırma Bakanımızla birlikte,
Irak'a ihraç edilen vagonların töreninde hazır bulunmuştuk. Bu mutlu tabloları
sağlayan Hükümetimize ben teşekkür ediyorum.
Ayrıca, Sakarya İlimiz,
diğer tüm alanlarda, sanayide, kamu kurum ve kuruluşlarındaki eksikliklerin
giderilmesi, çıkardığımız yasalar neticesinde, bilhassa Büyükşehir Kanunu,
Belediyeler Yasası, Özel İdare Yasası sayesinde yerel yönetimler ve kamunun önü
açılarak, yerelde ve genelde başarılı sonuçlar alınmıştır.
Hükümetimiz döneminde ilk
defa uygulanan KÖYDES Projesi kapsamında, 2006 yılı içinde, Türkiye geneline 2
katrilyon kaynak ayrılmış, bu paydan Sakaryamıza 18 trilyon ve 9 trilyon da
özel idare katkı payı yapılarak, 27 trilyonla 1 220 kilometre asfalt yol ve 89
köyümüzün içmesuyu ihtiyacı halledilmiş olacaktır.
İşte, bu vesileyle,
bundan sonra, illerimizin kurtuluşları bu şekilde konuşularak, iş yapılarak
yapılacaktır. İhtiyaçlar giderilecek, iller, yoksulluktan, yolsuzluktan,
yoklardan kurtarılarak, gerçek kurtuluş törenlerini yapmaya hazırlanmaktadır.
Kim ne derse desin, Türkiye bütçesini hortumlayan, yolsuzluk yapanlardan
aldığımız paralarla yollarımızı, banka batıranların hortumlarını keserek susuz
köylerimizin sularını getirmeye devam edeceğiz. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Eğitimde, sağlıkta, sanayide ve tüm eksikliklerimizin giderilmesi
aynı şekil devam edecektir.
Değerli milletvekilleri,
Sakarya'nın tüm olumsuzluklarını aşmasında desteklerini esirgemeyen
Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a, bütün bakanlarımıza,
milletvekillerimize, bürokratlarımıza, belediye başkanlarımıza, il genel
meclisi ve belediye meclis üyelerimize, muhtarlarımıza, bütün Sakarya halkına
sonsuz şükranlarımı sunuyorum.
Sözlerime son vermeden,
bu hafta sonu, 23-24-25 Haziran tarihlerinde -dün Kırkpınar güreşleriyle ilgili
konuşma yapan kardeşimden esinlendiğim için söylüyorum- Kırkpınar öncesi
Sakaryamızda Adapazarı Büyükşehir Belediyesi, Akyazı Belediyesi ve Sakarya
Valiliğinin organizesiyle uzun bir aradan sonra 52 ncisi yapılacak tarihî
Akbalık güreşleri tertiplenmiştir. Bu güreşlerin, inşallah, Sakaryamıza ve tüm
güreşsever halkımıza hayırlı olmasını diliyorum.
Tertip komitesine
başarılar diler, Sakaryalı hemşerilerime, tüm halkımıza ve siz değerli
milletvekillerimize saygılarımı sunarken, Sakarya konuşulurken, Sakarya Destanının
son bölümüyle bitirmek istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Yıldırım,
lütfen...
RECEP YILDIRIM (Devamla)
- Evet, Sakarya Destanıyla bitirmekte yarar var diyorum.
"Sakarya, saf çocuğu
masum Anadolu'nun
Divanesi ikimiz kaldık
Allah yolunun
Sen ve ben gözyaşıyla
ıslanmış hamurdanız
Rengimize baksınlar
kandan ve çamurdanız
Akrebin kıskacında
yoğurmuş bizi kader
Aldırma, böyle gelmiş bu
dünya böyle gider
Bana kefendir yatak, sana
tabuttur havuz
Sen kıvrıl, ben gideyim,
son Peygamber kılavuz
Yol onun, varlık onun,
gerisi hep angarya
Yüzüstü çok süründün,
ayağa kalk Sakarya..." (AK Parti sıralarından alkışlar)
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum)
- Bravo!
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Yıldırım.
Sayın milletvekilleri,
gündemdışı konuşmalar tamamlanmıştır.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Anayasa ve Adalet
Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyonun, bir sayın milletvekilinin
yasama dokunulmazlığı hakkında bir raporu vardır; okutup, bilgilerinize
sunacağım:
IV.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
1.- Tokat
Milletvekili Mehmet Ergün Dağcıoğlu'nun yasama dokunulmazlığının kaldırılması
hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden
kurulu Karma Komisyon Raporu (3/978) (S.Sayısı: 751'e 2 nci ek) (x)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İlgi:
a) Tokat Milletvekili
Mehmet Ergün Dağcıoğlu'nun (3/594) esas nolu dosyası hakkında Karma
Komisyonumuzun 12 Ocak 2005 tarih ve 27 sayılı kararı.
b) Karma Komisyonumuzun 2
Şubat 2006 tarihli toplantısı.
Tokat Milletvekili Mehmet
Ergün Dağcıoğlu hakkındaki (3/978) esas no'lu dosya Karma Komisyonun ilgi (a)
kararıyla sonuçlandırılmış olmasına rağmen, Komisyonun ilgi (b) toplantısında
oluşan görüş nedeniyle, Kabahatler Kanunu çerçevesinde değerlendirilmek üzere
Başkanlığımızca Karma Komisyonumuza tekrar gönderilmiştir.
Hazırlık Komisyonunun
6.4.2006 tarihli kararıyla, Karma Komisyonumuzun Tokat Milletvekili Mehmet
Ergün Dağcıoğlu hakkındaki (3/981) esas nolu dosyaya konu olayı ilgi (a)
kararıyla sonuçlandırılması nedeniyle dosyanın Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına geri gönderilmesine karar verilmiştir.
Karma Komisyonumuzun,
daha önce dosyaya konu olay hakkında iradesini belli etmiş olması nedeniyle
dosyanın Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına geri gönderilmesine
oybirliğiyle karar verilmiştir.
(x) 751’e 2 nci ek S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Raporumuz, Genel Kurulun
bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığınıza saygıyla sunulur.
Başkan
Burhan Kuzu
İstanbul
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Meclis araştırmasına
ilişkin bir önerge vardır; okutuyorum:
III.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.-
Anavatan Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri Gaziantep Milletvekili Ömer
Abuşoğlu ve Malatya Milletvekili Süleyman Sarıbaş'ın, Kırım-Kongo kanamalı
ateşi hastalığı vakalarının araştırılarak sorumlularının ve alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/373)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Son günlerde başta Tokat,
Çorum, Çankırı gibi illerimiz olmak üzere değişik illerimizde özellikle tarlada
çalışan vatandaşlarımız ile pikniğe giden vatandaşlarımızı virüslü kene
ısırmalarına dayalı Kırım Kongo kanamalı ateşi hastalığı tehdit etmektedir.
Kırım-Kongo kanamalı
ateşi hastalığı çoğumuz için yabancı gibi görünse de aslında son dört yıldır
Türkiye'de görülen bu hastalık nedeniyle çok sayıda insanımız hayatını
kaybetmiş ve kaybetmeye devam etmektedir.
Türkiye'de bugüne kadar
445'in üzerinde vaka tespit edilirken, 2002-2003'te 150 vaka 6 ölüm, 2004'te
249 vaka 13 ölüm, 2005'te (24.06.2005'e kadar) 55 vaka 1 ölüm gerçekleşmiştir.
Son olarak Gümüşhane'ye bağlı Övündü Köyünde yaşayan Havva Karaduman isimli
vatandaşımız kurtarılamayarak hayatını kaybetmiş, Kastamonu'da ise hastalık
şüphesiyle 4 kişi Ankara'ya sevk edilmiştir. Ayrıca Çorum ilinde kene ısırması
sonucu hayatını kaybedenlerin sayısı 3'e çıkmıştır.
Tokat, Sivas ve Çorum
başta olmak üzere 22 il, hastalık yönünden riskli yerler olarak tespit edilmiş
olup bu hastalığın tedavisi mümkün değildir. Bu yüzden erken teşhis ve tedavi ile
halkımızın bilinçlendirilmesi hayatî öneme sahiptir.
Türkiye'de 2002 yılından
itibaren bu ölümcül hastalık halkımız için tehdit oluşturmasına rağmen, halen
geç tedavi ve bilinçsizliğe dayalı ölümlerin ortaya çıkması karşısında
yetkililerin sorumluluğunun bulunduğu ortadadır.
Açıklanan ve ayrıca
gerekçede belirtilen nedenlerle, hastalığın halen devam etmesi nedeniyle
ölümler bakımından sorumluluğu bulunanların ortaya çıkartılması ve Kırım-Kongo
kanamalı ateşi hastalığı ile ilgili gerekli tedbirlerin alınmasına yönelik
önlemlerin araştırılması amacıyla Anayasamızın 98 ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince inceleme yapılması ve
Meclis araştırması açılması için gereğini arz ederiz.
Ömer Abuşoğlu Süleyman
Sarıbaş
Gaziantep Malatya
Anavatan Grup Başkanvekili Anavatan
Grup Başkanvekili
Gerekçe:
Daha çok kırsal
bölgelerde görülen Kırım-Kongo kanamalı ateşi, Türkiye'de ilk kez 2002'de
görülmüştür. Dünyada ilk kez 1944-1945 yıllarının yaz aylarında Batı Kırım
steplerinde ürün toplamaya yardımcı olan Rus askerlerinde ortaya çıkmış, daha
sonra 1956 yılında Kongo'da görülmüştür. Bu yüzden "Kırım-Kongo kanamalı
ateşi" adıyla dünya tıp literatürüne geçmiştir.
Hastalık erken teşhisle
önlenebilmekle birlikte, tedbirler alınmazsa iki haftada öldürmektedir.
Hastalık, hayvanlara ve
insanlara kenelerin ısırmasıyla geçmekte, etkileri hayvanlarda belirsiz
seyrederken, insanlarda öldürücü olabilmektedir. Daha çok, kırsal kesimlerde
yaşayan insanlar risk gruplarını oluşturmaktadır. Hastalık ani başlayan ateş,
baş ve kas ağrıları, kırgınlık, halsizlik ve iştahsızlık gibi belirtilerle
başlayıp bulantı, kusma, karın ağrısı, ishal gibi şikâyetlerle devam
etmektedir. Bu belirtilere daha sonra vücudun muhtelif yerlerinde görülen
kanamalar eşlik etmektedir.
Uzmanlar, hastalığın
belirtilerinin, kene tarafından ısırılan kişiye virüsün geçmesini müteakip
genellikle 1-3 günde ortaya çıktığı görüşündedir. Bu süre, en fazla 9 gün
olabilmekte olup, hastalığa yakalananların hemen hastaneye yatırılması hayatî
öneme sahiptir.
Geçmişe dönük bir
bulgudan bahsedilmekle birlikte, Kırım Kongo kanamalı ateş hastalığı Türkiye'de
ilk olarak 4 yıl önce görülmüş Tokat'taki bir vakanın ardından Gümüşhane, Sivas
gibi illerden de benzer bildirimlerin gelmesi Sağlık Bakanlığını harekete
geçirmiştir. Kan numunelerinin Fransa'ya gönderilmesiyle, kenelerden geçen bir
virüsün hastalığa sebep olduğu ancak anlaşılabilmiş. Ardından, bir komisyon,
hastalığın görüldüğü illeri taramış. Neticede, virüsün "hyalomma"
türü bir kene tarafından bulaştırıldığı ve virüsün ülkemizde de çok yaygın
olduğu tespit edilmiş.
Tedavisi mümkün olmayan
bu hastalıkta halkımızın bilinçlenmesi ve erken teşhis hayatî öneme haiz iken,
bu güne kadar yeterli tedbirlerin alınmaması ve halkımızın yeterince
bilinçlendirilmemesi ölümlerin devam etmesine neden olmakta olup, konunun
ivedilikle araştırılması önem arz etmektedir.
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini
alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Anavatan Partisi Grubunun
İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup oylarınıza
sunacağım:
V.-
ÖNERİLER
A) SİYASÎ
PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.-
(10/373) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun 21.6.2006
Çarşamba günkü birleşiminde görüşülmesine ilişkin Anavatan Partisi grup önerisi
Ê 21. 6.2006
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun
21.6.2006 Çarşamba günü (bugün) yaptığı toplantıya diğer Siyasi Parti
Gruplarının katılmaması sebebiyle toplanamadığından; Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İçtüzüğün 19 uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun onayına sunulmasını
arz ederiz.
Saygılarımızla.
Prof. Dr. Ömer Abuşoğlu
Grup Başkanvekili
Öneri:
19.6.2006 tarihinde Yüce
Başkanlığa sunulan ve 21.6.2006 tarihli gelen kağıtlarda yayınlanan (10/373)
esas numaralı bazı illerimizde görülen virüslü kene ısırmalarına dayalı
Kırım-Kongo kanamalı ateşi hastalığı ile ilgili Meclis araştırma önergemizin,
Genel Kurulun 21.6.2006 Çarşamba günkü birleşiminde görüşülmesi önerilmiştir.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, önerinin lehinde Hatay Milletvekili Sayın Züheyir Amber.
Sayın Amber, buyurun.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
ZÜHEYİR AMBER (Hatay) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son günlerde ortaya çıkan Kırım-Kongo
ateşi hastalığı -halk arasındaki adı ise kene ısırması- vakaları artış ve
ölümlerle sonuçlanarak devam etmektedir. Ülkemizde yaşanan bu acı tablonun
seyrine baktığımızda, şu an Tokat, Çorum, Sivas, Amasya ve Karadeniz'deki iller
başta olmak üzere 22 ilimizde Kırım-Kongo kanamalı ateşi hastalığı maalesef
yaygın ve bu illerimiz tehdit altındadır. Son olarak da Çorum ve Adapazarı'nda
13 kişi daha kene ısırması sonucu hastaneye kaldırılmış durumda. Şu ana kadar 7
vatandaşımız bu hastalıktan dolayı da hayatını kaybetmiş durumda; ancak,
sorumlular gerekli tedbirleri alacaklarını söylemekle ancak yetinebiliyorlar,
onun dışında herhangi bir şey söz konusu değil.
Değerli arkadaşlar,
Kırım-Kongo kanamalı ateşi, Türkiye'de, üç yıldan bu yana, kene aktivitesinin
yoğun olduğu yaz aylarında ortaya çıkmaktadır. Hastalık, başta Orta Anadolu ve
Karadeniz olmak üzere, Tokat, Sivas ve Çorum gibi illerde görülmekle beraber,
gittikçe yayılmakta ve bu yıl daha geniş bir alanı kapsamaktadır. 2000 yılından
bugüne kadar yaklaşık 500 vakayla karşılaşılmıştır. Bu yıl Sağlık Bakanlığına
bildirilen 170 vakanın 30'unun kesin ya da şüpheli vaka olarak kaydına
geçilmiştir.
Hastalık, daha çok
kenelerin aktivite gösterdiği aylarda, kırsal alanlar ve otlaklarda bulunmakta.
Konu, aslında, tarım alanlarını ilgilendiren bir sorun olmakla beraber,
hastalığa yol açan 30 kadar kene türüne, sığır, koyun ve keçi gibi hayvanlarda
rastlanabileceği uyarısında bulunmak istiyorum.
Hastalık, insanları
kenelerin ısırması veya kenelerle temas sonucu bulaşıyor. Evcil hayvanlara da
aynı şekilde bulaşabiliyor; ancak, hastalık, hayvanlarda belirtisiz
seyrederken, insanlarda ölüme neden oluyor. Yabani kemirici hayvanlar, kuşlar
ve keneler, hastalığın doğadaki saklayıcı rolünü üstleniyor. Keneler, beslenmek
için bu hayvanlardan kan emerken aldıkları virüsü, insanlardan kan emerken
bulaştırıyor.
Hastalık, kene
ısırmasının yanı sıra, vücudunda virüs bulunan hayvanların kanlarına, vücut
sıvılarına veya diğer dokularına temas etmekle bulaşabildiği gibi, bu hastalığa
yakalanmış insanların kan veya vücut sıvılarına temas sonucu da bulaşabiliyor.
Hastalık, genelde kırsal
alanla temas ve kene ısırığının ardından söz konusu olabilmekte ve belirtileri
de, ani başlayan ateş, baş ve kas ağrısı, kırıklık, halsizlik ve belirgin
iştahsızlık gibi belirtilerle başlayan, arkasından, bulantı, kusma, karın
ağrısı ve ishal gibi şikâyetlerle devam edegelen bir tarzda seyretmektedir.
Daha sonra, yaklaşık bir hafta ya da on gün sonra, cilt içinde, vücudun çeşitli
yerlerinde kanamalar meydana gelmektedir.
Hastalığın şu anda kesin
bir tedavisi bulunmamakla beraber; ancak, bu hastalığa destek tedavisi
yapılmaktadır. Şu anda Türkiye'de Ribavirin isimli bir ilaç kullanılmakta ki,
bu ilaç, bu hastalıktan ziyade, sarılık hastalarında kullanılmaktadır ve bu
ilacın da bu hastalığın üzerindeki etkisi yeteri kadar olmamaktadır.
Ülkemizde bu hastalığa
yakalananların ölüm oranı yüzde 5 ilâ 30 oranında değişiyor; kimi durumlarda da
yüzde 50'lere kadar varabilmektedir.
Sağlık Bakanlığımızın
yapması gerekenlerden biri olan bilgilendirmeyi ben, buradan, kısaca
vatandaşlarımıza iletmek istiyorum; tarımsal alanlarda çalışanlara, kamp
yapanlara, ormancılıkla uğraşanlara özellikle... Bu vatandaşlarımızın dikkatli
olmalarını istiyorum. Bu vatandaşlarımızın, vücutlarındaki açık alanları en aza
indirmelerini istiyorum. Vücut taramasında kene tespit edildiğinde ezmeden,
parçalamadan keneyi çıkarmalarını istiyorum. Kene, cımbız gibi araçlarla mümkün
olduğunca dik alınmalı, bu sırada herhangi bir kimyasal madde de
kullanılmamalıdır.
Ayrıca, hastalığın
insandan insana geçme riski de bulunduğundan, hasta yatan kişilerin kanına
bulaşan her şey taşıyıcı olabilmektedir. Hastane personeli bu konuda gerekli
bilgileri ve önlemleri almalıdır. Hastalık kan ya da enfekte doku yoluyla
bulaşabilmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel
Müdürü, konuyla ilgili, Kırım-Kongo kanamalı ateşi hastalığının kontrolü için
bugün dünyada kabul görmüş bir uygulamanın mevcut bulunmadığını belirtmiştir.
Ölçüt bu mudur? Dünyada yok, bizde de yok! Siz o mevkilerde bulunanların
görevi, yapabileceklerinizin en iyisini yapmak olmalıdır. Eğer kamuoyuna bir
açıklama yapmak gerekiyorsa, bu açıklamanın içeriği bu olmamalıdır.
Halkın bilgilenmesi,
bilinçlenmesi ve birtakım kişisel önlemlerin alınmaları yönünde bugüne kadar
ciddî bir çalışma maalesef görülmemiştir.
Sağlık Bakanlığı, Tarım
ve Köyişleri Bakanlığını şu konuda uyarmak istiyorum: 2003 yılından bu yana
hastalık giderek yayılıyor. Her geçen yıl ölüm sayısı artıyor. Sayın Bakanlar,
her zaman olduğu gibi, bu konuda sadece demeç veriyorlar; ortada ciddî bir
çalışma yok, hastalık görülene kadar alınmış tedbirler yok. Tıpkı geçmişte bir
örneği olduğu gibi; kuş gribi. İçmesularındaki mikroplar ve bunların getirdiği
ölümcül vakalar…Ardından Sağlık Bakanlığı uyanıyor ve "personelimizi
eğitiyoruz, bilgilendirme yapıyoruz, tedbirler alıyoruz" gibi hamasi
söylemlerde bulunuyorlar iş işten geçtikten sonra.
Değerli arkadaşlar, her
konuşmamda özenle dile getiriyorum. Bu tip hastalıkların oluşacağı belli. Yani,
tedbiri önceden almanız gerekiyor, olay meydana geldikten, 6-7 vatandaşımız
hayatını kaybettikten sonra değil. Ne suçu vardı o gariban vatandaşlarımızın.
Siz, bahar aylarından itibaren gerekli uyarıları ayaklarına kadar giderek,
Tarım Bakanlığı gerekli ilaçlamaları ve tedbirleri alarak hazırlansaydınız daha iyi olmaz mıydı? Hizmet anlayışı bu olması
gerekmez miydi?
Anavatan Partisi
milletvekili ve bir tıp doktoru olarak buradan, önümüzdeki yaz aylarında
muhtemel karşılaşabileceğimiz vakaları kendimce sıralamak istiyorum ve Sağlık
Bakanlığının, şimdiden, bunlara karşılık tedbirlerini almalarını özellikle
rica ediyorum. Yaz aylarında görülen
muhtemel hastalıklar, başta içme
sularına bulaşabilecek mikroorganizmalar, Kırım-Kongo gibi tehlikeli böcek,
haşarat ısırmaları, yaygın olan trafik kazaları ve geçen
yaz Ankara ve Malatya'da yaşadığımız zehirli
yaz ishalleri ve kolera, bunun yanında tifo, malta humması gibi yaygın,
bulaşıcı endemik hastalıklar kapıda her an hazır bekliyor ve ciddî sorunlar
oluşturmak üzere. Bunları, burada, Meclis kürsüsünde size hatırlatmak istiyorum
ve bunu burada tekrarlamak istiyorum.
Bu nedenle, beni
dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyorum ve saygılarımı sunuyorum.
(Anavatan Partisi Grubu sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Amber.
Aleyhte, Denizli
Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan.
Buyurun Sayın Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Anavatan Partisi Grubumuzun önerisi aleyhinde söz aldım.
Sağlık, bütün dünyanın
olduğu gibi ülkemizin de en önemli konularının başında.
Bu İktidar döneminde
sağlıkla ilgili olarak çok ciddî sözler söylendi, çok iddialı laflar edildi,
sağlıkta dönüşüm programının uygulanacağı ve uygulanmaya başlandığı söylendi.
Tabiî, iddialı laflar çok
güzel sözler, iddialı olmak da çok güzel. İddianın olduğu yerde başarı olur,
başarı gelir, halkın memnuniyeti gelir; ama, sağlık gibi bir meselede bazı
sözleri söylerken ayağınızın yere sağlam basması lazım. Sağlık iddialı laflar
gerektirir; ancak, o sözlerinin içinin doldurulması halinde o iddialı sözler hayata
geçer.
Şimdi, hep öyle söylendi;
biz müthiş bir devrim yaptık sağlıkta, sağlıkta dönüşüm yaptık, geçmişte hiçbir
dönemde görülmeyen başarılara imza attık… Üçbuçuk dört yıldan beri hep bunlar
söyleniyor; ama, gelinen noktada görüyoruz ki... Bugün, ben, bu konuda utanarak
kürsüye geldim. Yani, 2006 yılında, Avrupa Birliğine tam üyelik için müracaat
etmiş bir ülkenin Meclisinde, bugün, keneden ortaya çıkan ve ölümlere sebebiyet
veren bir hastalığın tartışılmasıyla, araştırılmasıyla ve incelenmesiyle ilgili
bir öneriyi tartışıyoruz değerli milletvekilleri! Onun için, geldiğimiz
noktadan şöyle bir geriye dönüp bakacak olursak "sağlıkta dönüşüm"
laflarının ne kadar havada kaldığı, boşlukta kaldığı kendiliğinden ortaya
çıkacaktır.
Şöyle bir hafızalarımızı
tazeleyelim: İki ikibuçuk yıl önce, bu Mecliste, Sayın Sağlık Bakanımızın çok
iddialı sözlerle, "doktorların üzerinde Demokles'in kılıcı gibi duran
mecburî hizmeti bugün kaldırıyoruz; artık, doktorlar mecburî hizmet yapmaktan
kurtuluyorlar; çağdışı bir uygulamadır bu" diye Sağlık Bakanının konuşması
var ve buradan alkışlarla, İktidar Partisi milletvekillerinin alkışlarıyla o
kanunu kabul ettik, yürürlüğe koyduk, "doktorlarla ilgili mecburî hizmeti
kaldırdık. Ne oldu daha sonra; bir yıl sonra aynı Sağlık Bakanımız, geldi,
burada, bu yapılan kanunun yanlış olduğunu, doktor bulmakta problemlerin
olduğunu ve tekrar mecburî hizmete dönülmesi gerektiği konusu bir kanun mevzuu
haline getirilip, yine, Türkiye Büyük Millet Meclisinde alkışlarla kabul
edildi.
Şimdi, bu kadar kısa süre
içerisinde, sağlık gibi bir konuda, bu kadar büyük bir çelişki içerisinde olan
bir Hükümetin bir Sağlık Bakanının "Türkiye'de sağlıkta dönüşüm
yaptık" iddiasının ne kadar boş bir iddia olduğu çok açık bir gerçek
olarak karşımıza çıkıyor değerli milletvekilleri.
Şimdi, bu kadar iddialı
sözlerde bulunacaksınız, daha sonra, geçmiş dönemlerde uygulanan uygulamaya
tekrar geri döneceksiniz. Ben, bunun açıklanmasını, bu kürsülerden halka bu
durumun anlatılmasını özellikle istirham ediyorum.
Şimdi, ben, uzun yıllar
kaymakamlık yaptım. Bizim dönemlerimizde hep doktorların bulunduğu, doktorların
hizmet yaptığı sağlık ocaklarının kapatıldığını görüyoruz. Geçenlerde de
söylendi, Afyon milletvekilimiz söyledi -kendisi de doktordur- "Afyon'da
50 tane sağlık ocağı doktorsuzluktan kapalı" dedi. Ordu Milletvekilimiz
İdris Sami Tandoğdu -burada mı
bilemiyorum- Ordu'da 50'nin üzerinde sağlık ocağının doktorsuzluktan dolayı
kapalı olduğunu söyledi. Siz, bu kadar, sağlıkta dönüşüm yaptığınızı söyleyeceksiniz,
sağlık ocaklarında doktorsuzluk nedeniyle sağlık ocakları kapalı olacak; bunu
nasıl izah edeceksiniz?!
Şimdi, aile hekimliği
uygulaması büyük propagandalarla gündeme getirildi. Ne oldu; sadece Düzce'de, o
da pilot uygulama. Pilot uygulama… Ee, onun dışında Türkiye'nin diğer
yörelerinde ne oldu aile hekimliği? Ne kadar verim elde ettiniz? Ne kadar
sağlıklı?..
Siz, sağlık ocaklarının
fonksiyonunu azaltarak, koruyucu hizmetlerin etkisini azaltarak, sağlıkta
hiçbir yere varamazsınız, hiçbir başarıya ulaşmanız mümkün değil; çünkü,
Türkiye'de öncelikli yapılması gereken iş, sağlık ocaklarını kuvvetli tutmak,
önleyici sağlık hizmetlerini çok verimli bir şekilde uygulamak. Bunu
yapamadığınız takdirde, sağlıkta ciddî problemlerle karşı karşıya kalırsınız.
Şimdi, bir de, son
dönemlerde, reçete yazılmaları, uzman doktorların bazı ilaçları yazması. Gidin
halka bir sorun allahaşkına sayın milletvekilleri; uzman doktorların olduğu
yerler ne kadar?! Benim kendi ilçemde uzman doktor yok. Ben Babadağ
İlçesindenim. Babadağlı bir vatandaşımız, eğer uzman doktorun yazması gereken
bir ilacı kullanıyorsa, 20 kilometre ileride Sarayköy Devlet Hastanesine gitmek
mecburiyetinde. Nasıl bir dönüşümdür ki, vatandaşın en tabiî hakkı olan ilaç
kullanması karşısında bu kadar zorluklar çıkarıyoruz ve yine, geçen gün,
kolesterol ilaçlarının kullanılmasıyla ilgili tahlil raporlarının götürülüp, o
tahlil raporlarının neticesinde eğer kolesterol oranı 160'dan düşükse o ilacı
alma hakkınız yok. Peki, ilacı kullanmadığınız için 200'e çıkmışsa ne olacak;
tekrar doktora gideceksiniz, tekrar doktordan tahlil raporu alacaksınız,
kolesterol ilacını kullanacaksınız. Böyle bir anlayışı kabul etmek mümkün mü
değerli milletvekilleri! Bu nasıl bir sağlık anlayışıdır ki, vatandaşa eziyet
eden, vatandaşı sıkıntıya sokan bir sağlık anlayışını, siz, sağlıkta dönüşüm
adı altında Türkiye'ye büyük hizmet yaptığınızı söylüyorsunuz.
İşte, Göztepe'de,
hastanede çocuk ölümleri. 8 tane daha ağır hasta çocuğun hastanede tedavi
altında olduğunu öğreniyoruz. Yıl 2006, bir hastanemizde 5 bebek ölüyor, 5
bebek ölüyor! Dünyada bebek ölüm oranlarının binde 5'ler olduğu bir dönemde,
Türkiye'de, tam donanımlı bir sağlık kuruluşunda, bebeklerimizin hayatını
kurtaramıyoruz. Bu, nasıl sağlıkta dönüşüm politikalarıdır, bu nasıl sağlıkla
dönüşümdür değerli milletvekilleri? Sonra da kalkıyoruz, yabancı doktor
ithalinden bahsediyoruz. Her şeyi hallettiniz, her şeyi bitirdiniz;
Türkiye'deki doktorlara, onların iyi imkânları içerisinde görev
yapabilmelerinin bütün ortamını hazırladınız, onların sosyal ve malî haklarının
hepsini yerine getirdiniz, tamamladınız; ama, buna rağmen, netice alamadınız,
yurt dışından doktor ithal edeceksiniz! Siz, önce kendi doktorlarımıza sahip
çıkınız, onların sosyal ve malî haklarını iyi hale getiriniz, onların sağlıklı
ortamlarda, iyi imkânlarla donatılmış yerlerde sağlık hizmetleri vermesinin
önünü açınız. Eğer, bunları sağlayamıyorsanız, bunları başaramıyorsanız,
beceremiyorsanız, siz, kalkıp, yurt dışından doktor ithal etmenin ancak bir
demagojiden öteye geçemeyeceğini de bilmeniz gerekir.
Cumhuriyetimizin kurucusu
Mustafa Kemal Atatürk "Beni Türk hekimlerine emanet ediniz" diyordu;
ama, ben, bu sağlıkta dönüşüm projesinin altında imzası olan Sayın Bakanımızı
yabancı hekimlere emanet ediyorum. Biz, Türk hekimlerine güvenmezsek, onlara
iyi imkânlar sunmazsak, onların sağlıklı ve güzel ortamlarda hizmet yapmasını
sağlamazsak, sağlıkta başarının elde edilmesinin mümkün olmadığını göreceğiz.
Şimdi, gelelim önergeye.
Şimdi, Anavatan Partisi Grubu önergeyi verdi; bu meseleyi tartışalım,
araştıralım, konuşalım, inceleyelim diyorlar…
BAŞKAN - Yalnız, 30
saniye kaldı…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Toparlıyorum.
Sizin ümidiniz var mı
Sayın Abuşoğlu, var mı?! Allahaşkına söyleyin; bu önergenin kabul edileceğine
dair bir inanç sizde var mı?!
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Hayır, yok; kabul etmeyecekler.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Niye veriyorsunuz?!
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Niye vermeyeceğiz? Halkımız görsün.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Yani, bunu bile bile, bu önergenin burada reddedileceğini bile bile, bunu
gündeme getiriyorsunuz. Biraz sonra çıkacaklar, her zaman söyledikleri
"efendim Meclis kapanıyor, zaman daraldı, komisyon kuramayız, kurulsa da
faaliyete geçmez, netice alamayız..." Yani, bunlar klasik sözler. Biraz
sonra dinleyeceğiz; sizin adınıza çıkacak milletvekilleriniz bunları
söyleyecek; ama, bakınız değerli milletvekilleri, 300'ün üzerinde araştırma
önergesi var.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- 300'ün üzerinde araştırma önergesi verilmiş değerli milletvekilleri.
Bakınız, salı ve çarşamba
günleri, İçtüzüğün amir hükmü "denetim konularına belli bir süre
ayrılır" diyor; ama, 300'ün üzerindeki araştırma önergesinden sadece yüzde
20'siyle ilgili biz karar almışız, yüzde 80'ini bir kenarda bırakmışız.
Şimdi Sayın Kapusuz
çıkacak, diyecek ki: "Geçmiş dönemlerde bu kadar da yoktu." Ben 22
nci Dönem Parlamentosuna bakarım. Geçmişte yanlış yapılmışsa, eksik yapılmışsa,
hatalı yapılmışsa, o geçmiş parlamentoda görev alanların sorumluluğudur; ama
"22 nci Dönemde biz 300 araştırma önergesinin yüzde 20'sini Türkiye Büyük
Millet Meclisinde görüştük, bu başarıdır" diyorsanız, ben, bunun başarı
olmadığını söylüyorum.
RECEP KORAL (İstanbul) -
Meclisi çalıştırmıyorsunuz ki.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Efendim, bakınız, dün akşam gece 02.30'a kadar çalıştı. Niye 139
milletvekilini burada tutamadınız?
RECEP KORAL (İstanbul) -
Hep engellediniz.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- İktidar Partisi, 356 milletvekilisiniz; 139 milletvekilini burada
bulunduramadınız. İşte halka şikâyet ediyorum sizi.
RECEP KORAL (İstanbul) -
Engel ne kazandırıyor?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- 356 milletvekilinden 139'unu…
RECEP KORAL (İstanbul) -
Engel ne kazandırdı yani, zaman kaybediyorsunuz, şu anda konuşuyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Teşekkür edeceğim.
Şimdi bakınız, kanunun
son maddelerine kadar…
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
ben, size teşekkür için mikrofonu açtım.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Son cümlem.
Dün akşam görüşülen
kanunlarla ilgili olarak son maddeye kadar hep sizden de ikişer milletvekili
konuştu; siz konuştunuz, beni konuşturmadınız siz konuştunuz. Yani,
engellemeyse siz engelliyorsunuz.
RECEP KORAL (İstanbul) -
Bu da engelleme.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Ama, ben buradan halka sizi şikâyet ediyorum. 356 kişilik gruptan 139 tane
milletvekilini Mecliste tutamıyorsunuz, bu ceylan derisi koltuklarda
oturtamıyorsunuz. İşte, görüyorum, 30 tane milletvekili var. Yazıktır,
günahtır. Onun için, bu Meclisi çalıştırmak öncelikle İktidar Partisinindir.
Ben dün saat 15.00'te
girdim bu Meclise, 02.30'a kadar buradaydım, ayrılmadım; tek başıma, bütün
kanunlarda elimden geldiğince katkı yapmaya çalıştım. Sizlere de tavsiyem
aynıdır.
RECEP KORAL (İstanbul) -
Engelleme yaptın, engelleme, başka bir şey yok.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Bu Meclise geliniz, bu Meclisi çalıştırınız, araştırma önergelerine de destek
veriniz; ancak, netice bellidir. Ben, o nedenle aleyhte konuştum; yoksa, sağlık
meselesi mutlaka ciddî manada ele alınması gerekiyor.
Hepinize teşekkür eder,
saygılar sunarım.
RECEP KORAL (İstanbul) -
Gölge etme başka bir şey istemiyoruz.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kandoğan.
Birleşime 5 dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 15.00
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.11
BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 118 inci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
V.-
ÖNERİLER (Devam)
A) SİYASÎ
PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ (Devam)
1.-
(10/373) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun 21.6.2006
Çarşamba günkü birleşiminde görüşülmesine ilişkin Anavatan Partisi grup önerisi
(Devam)
BAŞKAN - Anavatan Partisi
Grubunun önerisi üzerinde, şimdi, söz sırası, Burdur Milletvekili Sayın Ramazan
Kerim Özkan'a aittir.
Buyurun Sayın Özkan. (CHP
sıralarından alkışlar)
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Burdur) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tümünüzü saygıyla selamlıyorum.
Anavatan Partisi Grubunun
verdiği Kırım-Kongo kanamalı ateşi hastalığı üzerinde söz almış bulunuyorum.
Gerçekten, yerinde bir önergedir; sözlerime başlarken, desteklediğimizi
belirtirim.
Değerli arkadaşlarım,
kenelerle bulaşan birçok hastalık var. Bunlardan en önemlisi, insanlara bulaşan
bu Kırım-Kongo kanamalı ateşi hastalığı, gerçekten, ülkemizde, insanlarda
öldürücü boyutlara ulaşmıştır. Bu konuyla ilgili, 22 nci Dönem milletvekilleri
olarak, Tokat Milletvekilimiz Sayın Feramus Şahin ilk soru önergesi veren
arkadaşlarımızdandır; yine, aynı şekilde, Muğla Milletvekilimiz Fahrettin
Üstün, bu konuda yine soru önergesiyle, kuş gribi hastalığını gördüğümüz
günlerde, bunu Meclise taşımıştır. Ne yazık ki, bu konuda yeterli çalışmalar
yapılamamıştır. Bu konuda Bakanlığı suçluyor değiliz. 1984 yılında yapılan
reorganizasyonla, tarım ilçe müdürlükleri, Türkiye genelinde veteriner
hekimlerin himayesinden alındı, genelde, bu işte ehil olmayan insanlara teslim
edildi.
Hepiniz bilirsiniz -bu
dönem Türkiye Büyük Millet Meclisinde kırsal alandan gelen arkadaşlarımız
oldukça çok- köylerimizde havuzlar vardı, yıkama havuzları vardı, keneyle
mücadele için, her köyde bu havuzlar vardı, yünüm yapılırdı; koyunlar, keçiler,
hayvanlar yıkanırdı kene mücadelesine karşı, insanlarımız mücadele ederdi. Aynı
şekilde, Sağlık Bakanlığının da birimleri sıtmayla mücadele ederdi,
tüberkülozla mücadele ederdi, ruamla mücadele edilirdi, brusellozla mücadele
edilirdi. Yalnız, kurumlar birer birer kapatılınca, zararını bugün hep beraber
görüyoruz; bu çağda, bu yüzyılda, keneden bulaşan hastalıktan insanlarımız
ölüyor; çok acı, tüberkülozu görüyoruz, şapı görüyoruz. Bu kadar fakültelerimiz
var, yetişmiş kadrolarımız var, sağlık memurlarımız var, hekimlerimiz var; ama,
günümüzde hâlâ hastalıklarla boğuşuyoruz; çünkü, ülke genelinde koruyucu
hekimlikle ilgili çalışmalar, ne yazık ki, unutuldu. Koruyucu hekimliğe ağırlık
vermemiz gerekiyor; ilaç çok, her türlü ilaç var, hayvanlara bir enjeksiyon
yapıyorsunuz, sanki hayvanı yeniden yaratıyor; prospektüsü okuduğunuz zaman, ne
kene kalıyor ne parazit kalıyor, hiçbir hastalık kalmıyor; ama, gerçek
mücadele, banyoyla yapılması gereken, meralarda kene bulaşmasının önlenmesi
gerekirken, bunlar yapılmadığı için, bugün, keneler insanlarımıza ulaşıyor ve
bu virüsü insanlara aktararak ateşli bir hastalık meydana getiriyor ve
insanlarımız Tokat'tan feryat ediyor, Sivas'tan feryat ediyor, Çorum'dan feryat
ediyor; ateş düştüğü yeri yakıyor. Yaz aylarında bu hastalık, bugünlerde
oldukça çok görülüyor. Bu konuda, ülke genelinde… Mayıs ayında bizim ülkemiz
ısınmaya başlar. Sadece insanlar değil trilyonlarca zararımız var. Proplasmos
hastalığı var, anaplasmos var, tylaros var; bunlar da insanlarda görülen
hastalıklar. Bizim vatandaşımız "sıtma" der. Her ne kadar, bu
Mecliste koltukların yüzü kızarıyor, onların da eti sararır. Eti sarardığında,
vatandaşımızın çevrede gördüğü sarı olan tek şey kekiktir, kekik çiçeğidir;
vatandaşımız "kekikten öldü" der.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Sayın Tarım Bakanım, dinle, dinle… Sayın Bakan, dinle, dinle… Sana
anlatıyor, bana anlatmıyor; dinle..
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Devamla) - Halbuki kekikle ilgisi yoktur, kene zehirlemiştir. Kenenin zehiri
kana karışmıştır.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Ne kafa sallıyorsun?! sana anlatıyor; dinle..
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Devamla) - Eritrositler parçalanmıştır. Hayvanda sarılık başlamıştır. Hayvan
kan işemektedir. İnsanlar da aynı şekilde. Yüksek ateşte seyreder.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Sana anlatıyor; dinle; kulak ver.
RECEP KORAL (İstanbul) -
Önce sen dinle de o da dinlesin.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Otur yerine!..
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Ancak sana yakışır!..
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Devamla) - Bunlara dikkat edilmediği için, koruyucu hekimlik ülke genelinde
unutulduğu için, bu hastalık iyice yaygınlaşmıştır.
Değerli arkadaşlarım…
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Ne diyorsun?!
RECEP KORAL (İstanbul) -
Gel…Gel…
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Devamla) - Tabiî ki, arkadaşımızın tartışması bir uyarı anlamında. Onun da
bölgesiyle ilgili bu hastalıktan sorunları var; yüreği yandığı için bu tartışma
şekillendi. Birbirimizi kırmaya gerek yok. Biz, insanların mutluluğu için,
sağlığı için uğraşıyoruz. Burada, kalplerimizi hiçbir zaman incitmeyelim. Bir
sorunu çözmek için buradayız. Sayın Bakanımız da burada. Bu sorunu, Anavatan
Grubunun verdiği önergeyle kamuoyuna taşıyacağız, oylarımızla destek vereceğiz
ve burası, siyaset sorun çözme sanatı olduğuna göre, bu soruna buradan çözüm
getireceğiz; çünkü, Meclis bunun için var. Zaman zaman arkadaşlarım uyarıyor.
Değerli arkadaşlarım, bu
koltukların kırmızılığından Türkiye toplumu mustarip. Lütfen, biz de uyarıyoruz
sizler de uyarın; bu koltukları dolduralım. Bu koltukları dolduralım.
"Utancından yüzü kızardı" diyorlar. Bu koltuklar, buraya yüzlerinin
kızarması için konulmadı, bizler için konuldu, sorun çözmek için konuldu,
tartışma için konulmadı. (CHP ve Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
Bu vesileyle önergenin
lehinde oy kullanacağımızı tekrar belirtiyor; hastalıksız, mutlu bir ülke temennisiyle,
tümünüze saygılar, sevgiler sunuyorum. (CHP ve Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Özkan.
Aleyhte olmak üzere,
Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Fatih Arıkan. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Arıkan.
FATİH ARIKAN
(Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Anavatan Grubunun vermiş olduğu önergeyle ilgili olarak söz almış
bulunuyorum.
Biliyorsunuz, Türkiye
Büyük Millet Meclisi, çalışma plan ve programını daha önceden yapmıştır. Bu
programın da tamamlanması, İktidar olarak bizim görevimiz dahilindedir ve
görevimizdir. Böyle bir gündem değişikliğine şu an için ihtiyaç yoktur. Konuyla
ilgili olarak, ilgili bakanlıklarımız üzerlerine düşen görevlerini yapıyorlar,
yapmaya da devam edeceklerdir. Onun için, vatandaşımızın da tabiî ki bu hususta
çok dikkatli olması gerekiyor.
Bu önergenin aleyhine oy
kullanacağımı bildiriyorum. Bu manada hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Arıkan.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Çok güzel konuştun?! Ne kadar doyurucu, ikna edici bir konuşma yaptın?!
BAŞKAN - Sayın Akdemir,
bir söz isteğiniz var, açıklama mı yapacaksınız?
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) -
Evet efendim.
BAŞKAN - Buyurun, kısa ve
yerinizden bir açıklama için mikrofonunuzu açıyorum.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, şu anda görüşmekte olduğumuz
Kırım-Kongo kanamalı ateşi, gerçekten ülkemizin özellikle yoksul yörelerini
ilgilendiren bir hastalık olup, tarım ve hayvancılıkla uğraşanlar,
veterinerlikle uğraşanlar, kasaplar, mezbaha çalışanları, sağlık personeli ve
askerlerimizi ilgilendiren, son yıllarda özellikle toplumu sosyal yönden
etkileyen bir hastalık. Bu hastalık, Kırım-Kongo hemorajik ateşi denen
nairovirüs isminde bir virüs hastalığıdır.
Değerli arkadaşlarım,
beni izleyen sayın basın mensupları ve televizyon yetkilileri; buradan, uzman
görüşünü size aktarmak istiyorum.
Bu hastalığı araştırırken,
benim mesleğim genel cerrah, tıp doktoruyum; ama, enfeksiyon hastalıklarıyla
ilgili bir hastalık olduğu için, iki fakülteden görüş almak istedim. Bana,
özellikle buradaki uzman öğretim üyesi arkadaşlarımın ricası şu oldu: Bir
siyasetçi olarak ve aynı zamanda doktor milletvekili olarak, lütfen, basın
mensuplarına, televizyonlara ve Hükümete, bu konunun uzmanlar tarafından
aktarılmasını sağlasınlar, bizi halka ulaştırsınlar mesajı oldu. Ben de,
buradan, bu görevi yerine getirmek üzere bu sözü aldım; ancak, bir konuyu daha
açıklamadan geri durmak istemiyorum. Bir doktor, sorumlu milletvekili olarak,
Sağlık Bakanlığını uyarmak istiyorum: Özellikle son Hükümet döneminde uygulanan
sağlık politikaları, koruyucu hekimlik sistemini öldürdü. Dolayısıyla, bu sahaya
yeterli yatırım ayrılmadı. Geçmişe göre, beş yıl öncesine göre yüzde 80
oranında, koruyucu sağlık alanına yatırılan yatırımlar kesildi ve toplumda
büyük sıkıntıya neden oldu.
BAŞKAN - Sayın Akdemir,
mesele anlaşıldı efendim.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) -
Sözümü tamamlıyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Lütfen…
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) -
Bu sıkıntının giderilmesi için de, koruyucu sağlık hizmetleri ve özellikle
sağlık ocakları yeniden gündeme getirilerek, büyük şehirlerde de şehir tipi
sağlık ocaklarının yaygınlaştırılması bu sorunun ve bunun gibi bulaşıcı
hastalıkların sorununun çözümü olacaktır diyor, Yüce Başkanlığınızı
saygılarımla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Akdemir.
Sayın milletvekilleri,
Anavatan Partisi Grubunun İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre vermiş olduğu
önerisi üzerindeki konuşmalar ve görüşmeler tamamlanmıştır.
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Sayın Başkan, karar yetersayısı istiyorum.
BAŞKAN - Şimdi, öneriyi
oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısı arayacağım: Öneriyi kabul edenler…
Kabul etmeyenler…
Karar yetersayısı
bulunamamıştır; birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.22
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.34
BAŞKAN :
Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 118 inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
V.-
ÖNERİLER (Devam)
A) SİYASÎ
PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ (Devam)
1.-
(10/373) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun 21.6.2006
Çarşamba günkü birleşiminde görüşülmesine ilişkin Anavatan Partisi grup önerisi
(Devam)
BAŞKAN - Anavatan Partisi Grubu önerisinin
oylanmasında karar yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi, öneriyi, tekrar,
oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısı arayacağım.
Öneriyi kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Öneri kabul edilmemiştir ve karar yetersayısı da vardır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyoruz ve gündemin "Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına devam
ediyoruz.
IV.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
2.-
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu
Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - 1 inci sırada yer alan kanun
teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu gelmediğinden, teklifin
görüşmelerini erteliyoruz.
2 nci sırada yer alan, Bazı Kamu
Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Bazı
Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
3 üncü sırada yer alan, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında
Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması
İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
4.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında
Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması
İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1115) (S. Sayısı:1147)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
4 üncü sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekili Ankara Milletvekili Salih Kapusuz'un; Atatürk Orman
Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam ediyoruz.
5.- Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Ankara Milletvekili Salih Kapusuz'un;
Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/773) (S. Sayısı:
1200) (x)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Geçen birleşimde teklifin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştı.
Şimdi, teklifin maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
ATATÜRK
ORMAN ÇİFTLİĞİ MÜDÜRLÜĞÜ KURULUŞ KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA İLİŞKİN KANUN
TEKLİFİ
MADDE 1- 24/3/1950 tarihli ve 5659 sayılı Atatürk Orman Çiftliği
Müdürlüğü Kuruluş Kanununa aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
"EK MADDE 1- 24/3/1950 tarihli ve
5659 sayılı Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanunu hükümleri uyarınca,
bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte Atatürk Orman Çiftliği sınırları dahilinde
bulunan arazilerle ilgili olarak Tarım ve Köyişleri Bakanlığının uygun görüşü
ile Ankara Büyükşehir Belediyesi ilgili mer'î mevzuat uyarınca her türlü imar
planlarını yapmaya ve yaptırmaya yetkilidir. İmar planlarının uygulanmasında
sınırları dolayısıyla müstakil ada ve parsel yapılamayan Atatürk Orman
Çiftliğine ait araziler, imar uygulamalarında bütünlük sağlanması açısından
mülkiyet hakkını azaltmamak ve herhangi bir değer kaybına sebebiyet vermemek
kaydıyla, aynı plan bölgesindeki ada ve parsellerde toplanabilir.
Tarım ve Köyişleri Bakanlığının uygun
görüşü ile, imar uygulamaları neticesinde yol, meydan, alt geçit, üst geçit ve
raylı toplu taşım araçları, yer altı tünelleri ve alt yapı hizmetleri için
gerekli arazi ile dere ıslahı yapılması planlanan araziler üzerinde, kamu
yararı ve hizmetin gerekleri dikkate
alınmak suretiyle bedelsiz olarak Ankara Büyükşehir Belediyesine intifa
hakkı tesis edilir.
Tarım ve Köyişleri Bakanlığının uygun
görüşü ile Atatürk Orman Çiftliği arazileri, rekreasyon, park, ağaçlandırma
alanı, spor, hayvanat bahçesi ve kültür alanı olarak, 10 yılı aşmamak şartı
ile, herhangi bir şekilde Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ve Atatürk Orman
Çiftliği tüzel kişiliğine bir külfet ve yükümlülük getirmemesi kaydı ile,
Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü ile Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı
arasında yapılacak yazılı bir protokolle Ankara Büyükşehir Belediyesine intifa
hakkı tesis edilebilir. Bu fıkrada belirtilen amaçların gerçekleşmesi için
yapılacak kapalı bölümlerin taban alanı, intifa hakkı tesis edilen arazinin %
5'ini geçemez. Ankara Büyükşehir Belediyesinin teklifi, Atatürk Orman Çiftliği
Müdürlüğünün kararı ve Tarım ve Köyişleri Bakanlığının uygun görüşü ile, bu
Kanun uyarınca tahsis edilen alanlarda yer alan bazı işletmeler amacı
doğrultusunda kullanılmak üzere üçüncü şahıslara kira veya alt kiraya
verilebilir.
Adı geçen araziler, belediyece hiçbir
şekilde maddede belirtilen amaçlar dışında kullanılamaz. Yukarıdaki fıkralarda
belirtilen amaca aykırı kullanımlara teşebbüsün ve/veya kullanımın tespiti
halinde bu arazilerin intifa ve/veya işletme hakkı Atatürk Orman Çiftliği
Müdürlüğüne derhal iade edilir."
BAŞKAN - Madde üzerinde, Anavatan Partisi
Grubu adına, Hatay Milletvekili Sayın Züheyir Amber. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA ZÜHEYİR AMBER (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan 1200 sıra sayılı Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü
(x) 1200 S. Sayılı Basmayazı
20.6.2006 tarihli 117 nci Birleşim Tutanağına eklidir. Kuruluş Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifi üzerine Anavatan Partisi adına söz almış bulunuyorum;
konuşmama başlamadan önce hepinize saygılarımı sunarım.
Değerli arkadaşlar, Atatürk Orman
Çiftliği, Başkent Ankara'da, Atatürk'ün Türk Milletine armağan ettiği, az
bulunur yeşil alanlardan bir tanesidir. Atatürk Orman Çiftliği, cumhuriyetin
kuruluşuyla birlikte, sadece kent merkezinde yeşil alan yaratılması amacıyla
değil, ama, aynı zamanda gelişen Türkiye'nin tarım endüstrileşmesinde bir örnek
model olarak ortaya konulmuştur.
Atatürk'ün vasiyetinde anılan, Türk
Milletine miras bırakılmış 52 000 000 metrekare Atatürk Orman Çiftliği
alanından geriye, 1950-1983 yılları arasında çıkan 8 ayrı yasayla, kıyısından
ve köşesinden kemirile kemirile 33 487 000 metrekare alan kalmıştır. Birinci
dereceden doğal SİT alanı olan Atatürk Orman Çiftliği alanının tekrar ele
alınması ve bu alanın koruma esaslarına göre planlanması gerekmektedir.
Atatürk Orman Çiftliği, bu yasayla el
değiştirerek, Ankara Büyükşehir Belediyesine 2 600 000 metrekare inşaat alanı
sağlamaktadır. Kanun teklifinde rekreasyon, park, ağaçlandırma alanı, spor,
hayvanat bahçesi ve kültür alanı olarak, on yılı aşmamak şartıyla, Atatürk
Orman Çiftliği arazisinin Büyükşehir Belediyesine tahsis edileceği ve Atatürk
Orman Çiftliği alanında kapalı tesis alanının yüzde 5'ini geçmeyeceği ifade
edilmektedir. Atatürk Orman Çiftliği alanının 52 000 000 metrekarelik bir alan
olduğu düşünülürse, imara açmak üzere, Atatürk Orman Çiftliği alanının 2 600
000 metrekaresi Büyükşehir Belediyesinin ellerine bırakılmaktadır. Böylesi bir
tutum, Atatürk Orman Çiftliğinin bilinmeyen bir geleceğe açılması anlamına
gelmekte. Bu bilinmeyenin de Büyükşehir Belediyesi elleriyle
gerçekleştirileceği ifade edilebilir.
Daha önce, Mamak Çöplüğü hakkında olumlu
beyanatlar vererek Mamak halkını ve çevreci dostlarımızı umutlandıran; fakat,
bugüne kadar hiçbir olumlu adım atamayan veya atmayan Büyükşehir Belediyesi,
şimdi, Atatürk Orman Çiftliği hakkında çalmadık kapı bırakmamıştır. Böylesine
aceleci bir davranış, ister istemez, bazı kuşkuları beraberinde getirmektedir.
Değerli arkadaşlar, kanun teklifinde
geçmekte olan "kamu yararı" ne anlama gelmektedir? Kanun teklifinde,
kamu yararı, bir yandan altgeçit, üstgeçit çalışmasına indirgenmekte iken, bir
yandan Atatürk Orman Çiftliğini imar faaliyetlerine açma anlamına gelirken, bir
yandan da rekreasyon, park, ağaçlandırma, spor, hayvanat bahçesi, kültür
hizmetlerinin sunulması olarak değerlendirilmektedir. Buradan,
vatandaşlarımıza, kamu yararının ne olacağı ifade edilmelidir.
Bugün, Büyükşehir Belediyesinin tüm
hizmetleri paralı hale gelmiştir. Göksu Parkı, Gölbaşı tesisleri, Harikalar
Diyarı, Bayındır Barajı gibi, önceden halkımızın ücretsiz olarak yararlandığı
bu yerler, şimdi para karşılığı kullandırılmaktadır. Şu anda, ücretsiz olarak
vatandaşlarımız tarafından kullanılan Atatürk Orman Çiftliği arazileri, bu
devirden sonra paralı hale gelecektir. Büyükşehir Belediyesi, on yılda, buradan
ne kadar kazanacağını açıklamalıdır.
Değerli milletvekilleri, Büyükşehir
Belediyesine Atatürk Orman Çiftliği satılıyor mu, yoksa on yıllığına tahsis mi
ediliyor? Kanun teklifinde "kamu yararı gözetilerek yapılan bölgeler
ücretsiz, diğer alanlar bedeli mukabilinde günün rayicine göre Ankara
Büyükşehir Belediyesine devredilebilir veya intifa hakkı teslim
edilebilir" denilirken, bir taraftan, Atatürk Orman Çiftliği arazilerinin
on yılı aşmamak şartıyla Büyükşehir Belediyesine tahsis edilebileceği
belirtilmektedir. Bu noktadaki açmaz nedir; kamuoyuna acilen açıklanmalıdır.
Geçtiğimiz günlerde Hazineden sorumlu
Devlet Bakanına vermiş olduğum yazılı soru önergesine gelen cevapta, Ankara
Büyükşehir Belediyesinin sadece Hazineye yaklaşık 1,5 milyar YTL borcu olduğu
görülmekte olup, bunun bir kısmını da ödeyemediği için yeniden yapılandırmaya
gidildiği ifade edilmiştir. Bu durumda, Büyükşehir Belediyesi üç yılda 100 000
000 YTL yatırımı Atatürk Orman Çiftliğine nasıl yapacaktır?.. Bu kaynağı
nereden bulacaktır?... Böyle bir olaya girişmeden önce, Atatürk Orman
Çiftliğiyle ilgili kamu yararını gözeten projeler hazırlanarak neler yapılacağı
duyurulduktan sonra böyle bir yasa teklifi gündeme gelse daha iyi olmaz mıydı?..
Hiçbir sosyal tarafın olumlu görüşü ve katkısı alınmadan, başına buyruk bir
şekilde hazırlanan bu yasa teklifi tekrar gözden geçirilmelidir.
Kanun teklifi gerekçeleriyle ne
kastedilmek isteniyor; kanun teklifi gerekçelerinde, parselasyon çalışması
yapılabilmesi ve altgeçit, üstgeçit yapabilmek için kanun değişikliğine
gidileceği belirtilmektedir. Parselasyon çalışması için kanun çıkarmak hem
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemini, dolayısıyla, ülke gündemini oyalamak
hem de Atatürk Orman Çiftliği gibi bir alanı parsel bazına indirmek anlamına
gelmektedir. Atatürk Orman Çiftliğinin bütüncül yaklaşımlarla ele alınması
gerektiğini bir kez daha ben burada vurgulamak istiyorum. Müstakil ada ve
parselasyon çalışmasının yapılamaması gerekçesiyle Atatürk Orman Çiftliği gibi
kıymetli bir alanda çalışma başlatmak isteyen bir yaklaşım, rant odaklı bir
tavırdır ve hiçbir surette kamu yararı ile açıklanamaz.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
Atatürk'ün vasiyetiyle bizlere emanet ettiği bu alana sahip çıkmak bizim en
önemli görevimizdir. Atatürk Orman Çiftliğinin acilen korunması ve Atatürk'ün
mirasına sahip çıkılması yönünde, Atatürk Orman Çiftliğini rant odağından
kurtararak kamu yararı için kent merkezinde kentlilerin ücretsiz kullanabildiği
bir yeşil alan olması yönünde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda
görüşülmekte olan Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin etraflıca düşünülmesi gerektiğini burada
belirtmek istiyorum.
Burada, gerçekten kamu yararı gözetiliyor
ise, bu yasanın çıkmasını isteyenler samimî olduklarını göstermeleri açısından,
böylesine üzücü bir yasanın çıkmadan da vatandaşımızın yararına hizmet
verebileceğini göstermelidirler ki, bizler ve vatandaşlarımız samimiyetlerine inansınlar.
Değerli arkadaşlar, Anavatan Partisi
olarak sivil toplum örgütlerinin ve toplumun da istekleri göz önünde
bulundurularak;
1- Tasarı derhal geri çekilmelidir.
2- Atatürk Orman Çiftliği için bu tip
devirleri sağlayan 5659 sayılı Yasanın 10 uncu maddesi kaldırılmalıdır.
Atatürk Orman Çiftliği master plan
yarışması hemen açılmalı ve alan, koruma-geliştirme planına kavuşmalıdır.
Neredeyse kentin göbeğinde yer alan bir
kent ormanının gerçekleşebilmesinin aslında hiç de hayal olmadığı bu sayede
kanıtlanabilecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; üç hafta önce Türkiye Ziraat Mühendisleri Odasının, bu getirilen
kanuna karşı yürüyüşü ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin kapısı önünde basın
açıklaması olmuştu. Bu etkinliği başından sonuna kadar Cumhuriyet Halk
Partisinin bayraklarıyla, kadın kollarıyla ve milletvekilleriyle bu etkinliğin
içerisinde beraberlerdi. Sanki, bu etkinlik, bir sivil toplum örgütü etkinliği
değil, Cumhuriyet Halk Partisinin bir etkinliği görünümündeydi. Sayın
Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili arkadaşlarımız da, televizyonların önünde
bu konuyu savunarak…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Sen, Cumhuriyet
Halk Partisini ağzına alma bir kere!
ZÜHEYİR AMBER (Devamla) - Çok az kaldı
Sayın Başkanım.
…destekleyen CHP gösterisi gibi bir
görüntü sergilenmişti. Değerli CHP Grubuna şimdi soruyorum: Ne oldu da, bir
anda Atatürk Orman Çiftliğinin devredilmemesi yönündeki bu desteğinizi geri
çektiniz? Yarın bu sivil toplum kuruluşlarına nasıl cevap vereceksiniz? Kapalı
kapılar ardında yapmış olduğunuz pazarlıklar için sivil toplum kuruluşlarımızı
kullanmanız yakışık alıyor mu? Yapmış olduğunuz bu pazarlık sonucu, bu sivil
toplum kuruluşlarımızın ve Anavatan Partisinin karşı çıktığı hangi olumsuzluğu
düzeltiniz?
ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Pazarlıkları sen
yaptın be!
ZÜHEYİR AMBER (Devamla) - Pazarlığınızdan
elde ettiğiniz, halkımız yararına ne var? Burada sadece parselasyon konusunun
irdelenmesini yürekten istiyorum.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Üç parti
değiştirdin!
ZÜHEYİR AMBER (Devamla) - Bu parselasyon
sorunu kimlerin işine yarayacak, çok merak ediyorum. Sanırım, bunu da ileride
kamuoyundan öğreneceğiz.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Görürsün bir ay
sonra!
ZÜHEYİR AMBER (Devamla) - Arzumuz, Atatürk
Orman Çiftliğinin Atatürk'ün mirası olduğu duygusuyla ve ona layık bir şekilde
değerlendirilmesidir. Bu yönde atılacak her adımı da destekleyeceğimizi burada
belirtmek isterim.
Hepinize saygılarımı sunuyorum. (Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar)
GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Cumhuriyet Halk
Partisinin oylarıyla seçildin!
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Amber.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına,
İstanbul Milletvekili Sayın Ali Topuz; buyurun.
CHP GRUBU ADINA ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Atatürk Orman Çiftliğiyle ilgili yasa
teklifinin 1 inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, siyaset çok ciddî
bir iştir. Milletvekilliği çok ciddî bir iştir. Parti grubu olmak çok önemli
bir şeydir. Bu kürsüde herkesin eşit konuşma hakkı vardır; ama, bu kürsü, bu
kürsüye yakışır şekilde kullanılırsa ancak saygıdeğer olur o konuşmalar!
Çok ibret verici bir konuşma dinledik.
Belki de bu Meclisin tarihinde bu kadar ibret verici bir olay bugüne kadar
olmamıştır.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Hep öyledir,
hep öyle.
ALİ TOPUZ (Devamla) - Dün akşam…
Dinlerseniz Sayın Sarıbaş, dinlerseniz,
şimdi, siz de belki mahcup olacaksınız.
Dün akşam, bu kürsüye, bu yasanın tümü
üzerinde konuşmak üzere Anavatan Partili bir arkadaşımız çıktı…
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Siz niye
çıkmadınız?.. Gerçekleri niye anlatmıyorsunuz?..
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - İşte çıktı ya!
ALİ TOPUZ (Devamla) - Sayın Sarıbaş,
oturun yerinize!..
BAŞKAN - Müdahale etmeyin…
ALİ TOPUZ (Devamla) - Size öyle ağır
laflar söylerim ki, orada oturamazsınız!
BAŞKAN - Lütfen, müdahale etmeyin efendim,
lütfen…
ALİ TOPUZ (Devamla) - Bana müdahale
etmeyin! Siz bana müdahale edecek durumda olamazsınız!
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Hayır,
soruyorum şimdi...
ALİ TOPUZ (Devamla) - Şimdi konuşuyorum,
dinlerseniz, anlarsınız.
BAŞKAN - Buyurun.
ALİ TOPUZ (Devamla) - İbretle, dün akşam o
konuşmayı, dün akşamki konuşmayla bugünkü konuşmayı birbiriyle karıştırdığım
zaman, ibretle, ibret alınacak bir durum göreceksiniz.
Sayın Muzaffer Kurtulmuşoğlu, dün akşam,
bu yasayla ilgili olarak verilmiş ve biraz sonra oylanacak olan önergeyi de
okuyarak buraya çıktığı için, çok anlamlı bir konuşma yaptı ve "bu
önergeyi hazırlayanlara ben teşekkür ederim" dedi, "çünkü, kanunun
esas metnindeki sakıncaları ortadan kaldıran bir önerge gelmiş buraya"
dedi ve düşüncelerini bu çerçevede ortaya koydu.
Aynı partinin bir sözcüsü de bugün buraya
çıktı, bu önergeden habersiz; çünkü, konuşmayı daha önce hazırlamış veya
hazırlanmış bir konuşmayı buradan kıraat etti. Kıraat etti, önergeden habersiz
olarak konuştu.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Şart mıydı
önergeden haberdar olması?!
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Ne
konuşacağımızı sana mı soracağız!
ALİ TOPUZ (Devamla) - Grubunuz adına tümü
üzerinde konuşan arkadaşınızın konuşmasıyla, şimdi, madde üzerinde konuşan
arkadaşınızın konuşmasını yan yana getirirseniz, bir partinin ne kadar zavallı
bir duruma düştüğünü çok açık olarak görürsünüz. (CHP sıralarından alkışlar)
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Zavallı
durumda olanı herkes görüyor!
ALİ TOPUZ (Devamla) - Evet, zavallı bir
durum… Zavallı bir durum…
Bu kürsüden grup adına yapılan konuşmalar
arasında…
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sen, Atatürk
Orman Çiftliğini nasıl satıyorsun; onu söyle! Nasıl peşkeş çektiğini söyle!
Atatürk'ün mirasını nasıl peşkeş çektiğini söyle! Neyin karşılığında peşkeş
çektiğini söyle!
ALİ TOPUZ (Devamla) - Çıkar konuşursunuz siz
de, çıkar konuşursunuz…
BAŞKAN - Sayın Topuz, buyurun.
ALİ TOPUZ (Devamla) - O konuşmacı, bugün,
şimdi, 1 inci madde üzerinde konuşan konuşmacı, konuşmasının bir yerinde
"sivil toplum örgütlerini siz kullandınız" diye bize hakaret etti. Bu
lafı kendisine iade ediyorum. O kullanma işi bizim lügatımızda yoktur. Biz,
sivil toplum örgütlerinin düşünceleri doğrultusunda bu yasada değişiklik
yapılması için günlerdir uğraşıyoruz ve çeşitli toplantılar ve çalışmaların
sonunda, bu aşamada, bu yasayı düzelten ve hassasiyetlerin çok büyük bir
bölümünü ortadan kaldıran, anlaşılabilir, Atatürk Orman Çiftliğinin bugününü ve
geleceğini güvence altına alan bir konuma taşıma imkânını elde etmiş
bulunuyoruz. Burada, usul bakımından bir çarpıklık nedeniyle, önerge okunmadan
madde üzerinde konuşulduğu için, maddenin eski metnini varsayarak konuşulduğu
için, arkadaşlar gerçek dışında birtakım yorumlar yaptılar.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, bu 1 inci
madde, bir tek maddeden ibaret olan bu yasanın 1 inci maddesi tümüyle değişmiştir.
Eski madde ile bu madde arasında sadece çerçeve olarak bir ilişki vardır,
içeriği tümüyle değişmiştir. Nedir bu yeni önerge, biraz sonra oylanacak ve
tahmin ediyorum, temenni ediyorum herkesin oyuyla kabul edilecek olan önerge
nedir; bakınız, burada altı tane temel unsur var. Biraz evvel konuşan değerli
arkadaşımızın, eski metin üzerinden konuşan arkadaşımızın kaygılarının tümünü
ortadan kaldıran teknik ifadeler var burada.
Bir kere, bakınız, bu işin özü, bu
arazinin bugüne kadar hor kullanılmasının, bugüne kadar çarçur edilmesinin
altında yatan temel neden, bu arazinin şehir imar planıyla bütünleşen, şehrin
imar planı içinde yer alan üst ölçekli imar planlarına dayalı bir koruma imar
planına sahip olmamasıdır. Ortaya çıkan bütün yanlışlıklar imar planı
olmamaktan kaynaklanmıştır.
Şimdi, bu maddenin birinci paragrafında,
meri mevzuat uyarınca öncelikle üst ölçekli plan ve koruma amaçlı imar planı ve
bunlara uygun her türlü imar planlarının yapılması ve yaptırılması öngörülüyor.
Yani, Ankara Büyükşehir nâzım imar planı çerçevesinde, Atatürk Orman Çiftliği
için bir koruma imar planı yapılması öncelikle öngörülüyor. Bu imar planı
yürürlüğe girme aşamasındayken, yargı denetiminde itiraza açık bir süreçten
geçecektir. İmar planı yapılacak, askıya çıkacak, herkes bakacak, eğer Atatürk
Orman Çiftliğinin planlamasıyla ilgili, Atatürk'ün bu araziyi devrederken
koyduğu koşullara aykırı bir durum varsa, onlara itiraz etmek, o planları iptal
ettirmek imkânı da açık olmak koşuluyla, her imar planında olduğu gibi, bir
kere, sivil toplum örgütlerinin, kamuoyunun ve ilgililerin itirazlarına açık
bir imar planı yapılacak, bütün imar planları gibi ve ana imar planına uygun
olacak, ulaşım ağlarıyla, koruma alanlarıyla ve diğer unsurlarıyla. Bu, çok
önemli bir aşamadır. Kanunun ilk metninde böyle bir şey yoktur, metin buna
dönüştürülmektedir.
İki, imar planlarına uygun olmak
şartıyla... Dikkat edin, tartışma neydi; Ankara Belediyesi bir yol geçirmeye
çalışıyor, ana ulaşım planı olmadan, imar planları olmadan yol geçiriyor,
tahrip ediyor burayı deniyordu; şimdi, ana imar planları olacak, o imar
planlarına uygunsa o yollar, o zaman, o yolların geçtiği alan Ankara Büyükşehir
Belediyesine terkin edilecek. Yani, plana uygun bir altyapı sisteminin
yapılmasına imkân veriyor.
Üçüncüsü, halen orada var olan hayvanat
bahçesinin modernleşmesine kapı açılıyor, iyileştirilmesine kapı açılıyor ve bu
iş yapılırken de, Atatürk Orman Çiftliği idaresinin herhangi bir maddî masraf
ve ödeme yapmasına gerek kalmadan yapılacak bunlar. Ne kadar yılla; on yıl
süreyle modernleştirilecek. Belki bir özel firma gelecek modernleştirecek. On
yıl süreyle vatandaşlar bundan istifade edecek, orası daha çağdaş bir hayvanat
bahçesine dönüştürülecek.
Başka bir şey: Eğer, hayvanat bahçesi
dahil, yollar için ayrılan alanlar dahil, tahsis edildikleri bu amaçlara aykırı
bir durum ortaya çıktığı anda bu tahsislerin tümü anında herhangi bir mahkeme
kararı almadan iptal edilmiş olacak. Kanun bunu öngörüyor. Yani, amaca aykırı
bir şey yapma imkânı yok. Bazı arkadaşlarımızın kafasında bazı şüpheler var;
acaba yol oradan geçirilirken yolun yanına bir bina mı yapar, üstünden bir
köprü mü geçirir, köprünün üstüne bir lokanta mı yapar; yok böyle bir şey.
Sadece altyapı için. Tahsis edilen arazi sadece altyapı için kullanılacak.
Oraya bir direk dikse, iki tane taş koysa, bu, kanuna aykırı olur, anında o
tahsis geri döner.
Bütün bunların arkasından bir önemli madde
daha var; "Atatürk Orman Çiftliği arazileri üzerinde konut, ticaret ve
sanayi amaçlı yapılaşma yapılamaz." İlk teklifte yüzde 5'e kadar giden
oturma alanı, katlarına göre yüzde 10, yüzde 15, yüzde 20'ye kadar yapılaşma
yapılacakmış gibi izlenim veren, öyle bir amaç taşıdığı şüphesi olan bir durum
söz konusuydu; bunlar ortadan kalktı.
Değerli arkadaşlar, şimdi, biz, gerçekleri
mi konuşacağız, yoksa, laf olsun diye, kavga çıkarmak için muhalefet mi
yapacağız?! İktidarıyla muhalefetiyle hepimiz, Atatürk'ün bu millete bağışlamış
olduğu Orman Çiftliğini, şu önerge istikametinde, hepimizin katılımıyla, yeni
ve bundan sonra suiistimal edilemeyecek bir döneme açabiliriz ve bunda da
herkesin payı olur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ TOPUZ (Devamla) - Bitiriyorum efendim.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sana hayırlı
olsun!
ALİ TOPUZ (Devamla) - Tabiî ki, bu
konudaki duyarlı olan çevrelerin talep ettiklerinin çok büyük bir bölümü burada
yer almakla beraber, duyarlı kesimlerin başka talepleri de vardır Atatürk Orman
Çiftliğinin yönetimiyle ilgili, bundan sonraki yönetimiyle ilgili. Onlar da,
önümüzdeki dönemde, belki, bir başka uzlaşma noktasına taşınılarak ortaya
konulabilir. Ama, şurası muhakkaktır ki, bugüne kadar duyarlılık göstererek bu
konunun etrafında kamuoyu oluşturmuş olan etkin çevrelerin, sivil toplum
örgütlerinin, duyarlı oluşumların ortaya koydukları tereddütlerin, endişelerin
çok büyük bir bölümü, bu önergeyle -eğer bu önerge yasalaşırsa- ortadan kalkmış
olacaktır. Bu aşamada böyle bir noktaya gelinmiş olmak fevkalade önemlidir;
çünkü, kanunun ilk metni ile bu metni yan yana getirdiğiniz zaman, bu farklılık
ortadadır. Ben, her şeyden önce, ilk metni öneren arkadaşımızın bu yeni metne
evet demiş olmasını saygıyla karşılıyorum, kendisine teşekkür ediyorum.
Atatürk Orman Çiftliğinin, bundan sonra,
burada yapılan konuşmaların da, zabıtlarda yer alan konuşmaların da ileride
yapılacak yorumlarda esas alınması söz konusu olacağı için faydalı olacağına
inanıyorum. Atatürk Orman Çiftliğinin bu önerge doğrultusunda yeni bir…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - İnsanların
evleri de yıkılmayacakmış.
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Evler de
yıkılmayacak.
TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI (İzmir) - Yurttaşlarla
olan ihtilaflar da çözülüyormuş.
ALİ TOPUZ (Devamla) - Evet, evet.
Şimdi, yurttaşlarla olan ihtilaflar konusu
da söz konusudur. Biliyorsunuz, kadastral kaymalardan oluşmuş, daha önce
buradan, Atatürk Orman Çiftliği alanından dışarıya çıkarılmış alanlar ile
Atatürk Orman Çiftliği arasında birtakım hukukî, mahkemelere intikal eden
sorunlar da, Atatürk Orman Çiftliğine zarar vermeyecek bir anlayış içerisinde
ortadan kaldırılabilecektir. Bu imkân da sağlanmıştır.
Beni dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.
Bu konunun aleyhinde konuşmuş olan arkadaşlarımın bile, bu önerge kabul
edildikten sonra, bu yasaya olumlu oy vermeleri gerektiğini düşünüyorum, öyle
yapacaklarına inanmak istiyorum.
Bu duygularla, hepinizi saygıyla
selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (CHP ve AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Topuz.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan,
Sayın Topuz, ifadesinde, konuşmasında, Grubumuz adına konuşan konuşmacıların da
fikirlerini dile getirerek, Anavatan Grubuna hakaret dolu sözler söylemiştir.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Hayır, hayır; ne
alakası var?!
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - "Anavatan
Grubunun zavallı hali" şeklinde ... Zabıtlarda vardır.Partimize sataşmada
bulunduğundan, söz talep ediyorum.
BAŞKAN - İnceleyip, bakacağım efendim.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Ne demek
inceleyeceğim Sayın Başkan?! Duymadınız mı?!
BAŞKAN - Şu halinize bakın ki…
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Siz halinize
bir bakın.
BAŞKAN- Millet sizi görüyor ki, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına, Grup Başkanvekili olarak, tavrınızla,
hakaret ediyorsunuz.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sizin
tavrınız ne?
BAŞKAN - Lütfen…
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Lütfen…
Duydunuz kelimeleri; "tutanakları inceleyeceğim" diyorsunuz.…
BAŞKAN - Buyurun efendim, ben
değerlendireceğim.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Duydunuz;
duyamıyorsanız yapmayın!
BAŞKAN - Bu hak benim, ben
değerlendireceğim. Tarafsızım.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan,
başka partilere aynı durumda farklı davranıyorsunuz. Çifte standart
uyguluyorsunuz burada.
BAŞKAN - Efendim, şimdi, şahısları adına
söz isteği var.
Manisa Milletvekili Sayın İsmail Bilen;
buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
İSMAİL BİLEN (Manisa) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Atatürk Orman Çiftçiliğiyle alakalı kanun teklifi
üzerinde söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, hepimiz bu dönem
içerisinde yerelleşmeyi savunduk. Ben, şimdi, daha önce ve dün konuşan
arkadaşlara şu suali tevcih etmek istiyorum: Dünyanın hangi medenî ülkesinde
devlet veya bir bakanlık böyle bir çiftlik işletir veya hayvanat bahçesi
işletir?! Böyle bir emsali, böyle bir örneği var mıdır?! Bunu, genellikle ya
özel tüzelkişilikler ya da belediyeler yapar.
Şimdi, belediyeye yetki devri söz konusu;
belediyeye yapılan yetki devrini de, arkadaşlarımız, kamu yararını gerekçe
göstererek eleştirmekteler.
Bakın, ben bir hukukçu olarak söylüyorum,
değerli arkadaşlar, idare hukukunda "kamu yararı" diye bir hukukî
terim vardır, bu hukukîdir, bunun, hiçbir idare hukuku kitabında, mevzuatında
açıklanması veya tarifi de yapılmamıştır; bunu, değerli yargıçlar, değerli
hukukçular, değerli bilim adamları, kamunun menfaatı söz konusu olduğunda,
bihakkın uygularlar. Bu tariflerden yola çıkarak bu eleştirileri yapmak hukukî
değildir. Öncelikle bunu belirtmek istiyorum.
"52 000 dekar arazinin bugün 33 000
dekarı elde kalmıştır" deniyor. Peki, bu idare güzeldiyse, bu idareden
memnunduysak niye 20 000 dekarı
-dünkü tarif de çok yadırganacak bir tariftir "yağmalanmıştır"
ifadesi kullanılmıştır burada- eğer bir yağma varsa bu, 20 000 dekarı kimler yağmalamıştır,
hangi dönemlerde olmuştur, hangi idare altında olmuştur; bir de bunlara bakmak
lazım.
A. İSMET ÇANAKCI(Ankara) -1950 yılından
beri geliyor.
İSMAİL BİLEN (Devamla) - Şimdi böyle bir
yağmanın önüne geçilmek için böyle bir yetki devri istenmiştir. Ankara
Büyükşehir Belediyesine bu yetki verilirken... Sonra Yüce Atatürk'ün de bize
emaneti sadece Ankaralılara tahsis edilsin anlamında da değildir, Yüce Türk
Milletine armağan edilmiştir ve bu Türk Milletinin tamamının da istifadesine
sunulması arzulanmıştır.
Bugünkü gelinen durumdan memnun isek bu
haliyle devam etsin. Bir üç beş sene veya on sene içerisinde bir 20 000 dekar
daha başka yerlere tahsis edilsin deniyor ise, takdir sizindir.
Ancak, ne Cumhuriyet Halk Partisi Grubunda
ne de AK Parti Grubunda böyle bir emare, böyle bir işaret görülmemiştir.
Buranın, halkın yararına yeniden düzenlenmesi adına ve kamu yararı da
gözetilmek kaydıyla Ankara Büyükşehir Belediyesine tahsisi kanaatimce
olumludur.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Vasiyet
doğrultusunda kullanılmalı.
İSMAİL BİLEN (Devamla) - Kaldı ki, vatandaşlarla
olan ihtilafı da giderilecektir ve yeniden eğer, amacı dışında bir tahsiside
söz konusu ise, bunun da geri dönüşümünün sağlanması yönünde böyle bir kanun
teklifi verilmiştir. İnanıyorum ki, ileriki aşamalarda da söz talebim
olacaktır. Yüce Heyetinizin de fazla vaktini almak istemiyorum. Ancak, bir şeye
daha değinmek istiyorum.
Biliyorum ki, Anavatanın kurucusu rahmetli
Özal, yerelleşmekten yana idi. Bugünkü Anavatan İktidarının tavrını
yadırgadığımı, geçmişle çelişki içerisinde olduğunu görüyorum.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sen
anlamıyorsun ki konuşulanları, önce konuşulanları anla! Anavatanın
konuştuklarını anlamamışsın.
İSMAİL BİLEN (Devamla) - Anavatan Partisi
yerelleşmeyi savunmalıydı. Bugün bir tezat içerisindedir, bir çelişki içerisindedir;
bunu da kamuoyunun bilgilerine arz ediyorum.
MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Memleketi satın,
biz de size yardımcı olalım!
İSMAİL BİLEN (Devamla) - Ve yine bir
karıştırılan bir hususu da bilgilerinize sunarak huzurunuzdan ayrılmak
istiyorum. Belediyeler de, arkadaşlar, kamu yararına çalışan kurumlardır ve bu
belediyeler de Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına, idare hukukuna, kanunlarına
uygun kurulmuş müesseselerdir.
Halkın oylarıyla bugün AK Partili bir
Belediye Başkanı belki orayı idare ediyor; ama, yarın belki bir başka partili
belediye başkanı da idare edecektir. Böyle bir şeye karşı çıkmayı da bu açıdan
mahzurlu ve çelişkili buluyorum.
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
A. İSMET ÇANAKCI (Ankara) - Belediyenin sattığı
yeri ne yapacaksınız, SET Betona sattığı yeri?!
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bilen.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan,
Hatip konuşmasında Anavatan Partisinin görüşlerini çarptırarak yanlış ifade
etmiştir; 69 uncu maddeye göre söz istiyorum. (AK Parti sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN - Ankara Milletvekili Sayın Salih
Kapusuz; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Bu ikinci söz
istemem; siz vermemeye devam edin Sayın Başkan söz hakkımızı.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teklif sahibi, Ankara milletvekilleri
adına ve Ankaralılar adına, bendeniz tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisine
getirilmiştir. Getirmiş olduğumuz düzenleme çok açık ve nettir; kıyametler
koparmaya, olayı olduğundan farklı zeminlere taşımaya, bu yönde gayret sarf
etmeye hiç gerek yok.
Biliyorsunuz, bu arazi Türk Milletine
Atatürk'ün hediyesidir.
A. İSMET ÇANAKCI (Ankara) - Kendi
parasıyla aldı.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - O günün
şartlarında, eğlence yerleri, ıslah edilmesi gerekli olan araziler, hayvanat
bahçesi gibi toplumun öncüsü olarak birtakım uygulamalar yapmak ve bunu da
Ankaralılara, Türk Milletine hediye etmek için orta yere konulmuş bir sonuç
var.
Şimdi, değerli arkadaşlar, Türk Milleti
adına burayı kim yönetiyor: Tarım Bakanlığı, Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü,
bir de özelliği sebebiyle, yani, doğal SİT alanı olması hasebiyle de Kültür ve
Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu; bunların inisiyatifi ve koruması altındadır.
Şimdi, ben, arkadaşlarıma bir hatırlatma
yapmak istiyorum: Geçmiş dönemlerde yapılmış her karış arazinin tahsisi Türkiye
Büyük Millet Meclisinden çıkan neyle olmuş kanunla olmuş. Yani, bugüne kadar,
üzerinde işgal dediğiniz araziler dahil olmak üzere, yapılan her türlü yapılar
neyle, Türkiye Büyük Millet Meclisinden çıkan kanunla olmuş. Dolayısıyla, bunun
dışında bir uygulamayla mahkemeler karşılaşırsa, kanun var mı; yok. O zaman,
iptal diye hepsini geri çeviriyor.
Bu vesileyle bir hatırlatma daha yapmak
istiyorum: Bakınız, Melih Gökçek üçüncü dönem belediye başkanlığı yapıyor. Bu
döneme ait, Atatürk Orman Çiftliğinden bir karış arazi tahsisi yapılmamıştır.
A. İSMET ÇANAKCI (Ankara) - Yapıldı
efendim.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Değil efendim.
Değerli arkadaşlar, bakınız, ben, üzerinde
çalışmış ve sorumluluk taşıyan bir arkadaşınız olarak söylüyorum: Geçmiş
dönemlerde tahsis edilmiş araziler Ankara Büyükşehir Belediyesine ait var mı,
var. Yapılmış yerler var mı, var. Ama, dönem itibariyle, son üç dönemdir Ankara
Büyükşehre tevdi edilmiş hiçbir arazi söz konusu değil.
Peki, bu yasayla istenilen ne -ki, değerli
arkadaşımız biraz önce konuşmasında bir şey daha söyledi; vatandaşlar ve
özellikle milletvekillerimizin bir kez daha doğruyu bilmeleri adına söylemek
istiyorum- bugün, Atatürk Orman Çiftliği arazisi şayet Büyükşehre verilirse ne
olacakmış; paralı olacakmış!
Bakın arkadaşlar, ne Mogan ne Harikalar
Diyarı ne de Mavi Göle giriş paralı değildir. Bu arkadaşımız, Ankaralı olmadığı
için, belki Ankara'yı bilmiyor, yanlış bilgi vermişler.
MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Siz Ankaralı
mısınız?
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Dolayısıyla,
sadece ve sadece Ankara Büyükşehre ait halka açık her yer…
MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Siz Ankaralı mısınız? Biz, Türkiyeliyiz.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - … otoparkın
dışında, ücretsizdir ve halka da açıktır.
MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Siz Ankaralı
mısınız Sayın Kapusuz, onu söyleyin.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Durum böyleyken,
bu yanlış bilgilerle hiç kimse bir yere varamaz.
MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Sayın Kapusuz
onu söyleyin; siz Ankaralı mısınız?
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Ben Ankara
Milletvekiliyim beyefendi, rahatsızlığın mı var? Rahatsızlığın mı var senin?
MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Siz, her şeyden
önce Türkiye Milletvekilisiniz.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Ne dokundu? Ne
dokundu?
MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Sana ne dokundu?
İşine bak!
BAŞKAN - Sayın Kapusuz, siz genele hitap
edin.
Buyurun.
Sayın Doğan, müdahale etmeyin.
MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Cevap veriyorum
Sayın Başkan, müdahale değil bu.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Bir karış
mülkiyet devri olmayacak değerli arkadaşlar ve yine bu teklifle, bir karış
mülkiyet devredilmediği gibi, topraklardan da azalma olmayacak.
Peki, o halde, bu teklif ne getiriyor:
Evet, biz Ankara milletvekilleri Ankaralıların içinde yaşıyoruz. Ankara'nın
göbeğinde ve çokparçalı hale gelmiş Atatürk Orman Çiftliğine ait araziler
şehrin planlanmasında sıkıntı meydana getiriyor. Mesela, Batıkent bölgemizde,
bir ölçüm hatasıyla, kooperatif olarak yapılan bir yerde kayma olmuş,
vatandaşın arazisi çiftliğe kalmış, çiftliğin arazisi vatandaşa geçmiş. Şimdi,
böyle olunca, mahkeme, haklı olarak bir karar vermiş; bunların yıkılması
kararı. Bu düzeltilmeli mi; elbette düzeltilmeli. Oradaki arazi çiftliğin
olmalı, o vatandaşların evleri de yıkılmamalı.
Şimdi, şuradan hepiniz kullanıyorsunuz.
Çiftliğin ortasında hemzemin geçidi yapılacak. Yapılacak bu geçit gerçekten bu
çağa yakışmıyor. Alttan geçit yapmak, trafiği işletmek varken, demiryolu gelirken
oradaki hareket nedeniyle trafik kapanıyor, her taraf da tıkanıyor.
A. İSMET ÇANAKCI (Ankara) -
Demiryollarının 4 tane hattı var orada.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Böyle olduğu
için, oraya bir hemzemin geçit yapılması konusunda ihale yapıldı, yapılan ihale
iptal edildi. Neden; kanun çıkmadı diye.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Sayın Başkan,
toparlıyorum.
Batıkent metrosu yapılacak, evet, geçiş
için müsaade olmadığı için yapılamıyor.
Zırhlı Birlikler başta olmak üzere, yol
genişletmesi yapılması gerekiyor, burada da yapılamıyor.
Bu ve benzeri zarurî ihtiyaçlardan dolayı,
iyi niyetle getirilmiş bir metindir. Burada, yol, meydan ve benzeri
ihtiyaçların dışında -biraz önce Ali Bey de ifade ettiler- hiç başka bir amaç
için kullanılması söz konusu değil. Biz, Parlamento olarak, başta da şahsım
olarak ve AK Parti Grubu olarak, oraların hiçbir şekilde yapılaşmasını asla
istemeyiz ve karşıyız. Ya?.. Toplumun ihtiyacı, kamunun ihtiyaçlarının da
karşılanması bir zarurettir. Yapılmak istenen bundan ibarettir.
Bunun dışındaki takdimleri sizlerin
takdirlerine bırakıyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kapusuz.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan,
incelenmedi mi henüz tutanaklar?
BAŞKAN - Zabıtları istedim, geliyor. Hem
Sayın Topuz'un hem de Amber'in zabıtlarını istedim.
Şimdi, soru-cevap kısmına geçiyorum.
5 dakika soru, 5 dakika cevap...
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - 5 dakika mı, 15
dakika mı?
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Yazılı cevap
veriyor sayın bakanlar, soru süresini uzatabilirsiniz.
BAŞKAN - Efendim, geneli üzerinde 10
dakika, maddeler üzerinde 5 dakika soru, 5 dakika cevap; İçtüzük öyle.
MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Bu geneli
üzerinde.
BAŞKAN - Sayın Doğan; buyurun.
MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Sayın Başkanım,
aracılığınızla Sayın Bakanıma soru sormak istiyorum.
Teklif yasalaşırsa, 1937 yılında, Atatürk
tarafından, Türk Milletine hediye edilen Atatürk Orman Çiftliği kuruluş amacı
ve felsefesini dışlayarak, Ankara Büyükşehir Belediyesinin kullanımına açılacak
ve böylece yeni bir rant alanına dönüşecektir.
Soru bir: Yasa teklifinde, çiftlik arazisi
üzerinde sürmekte olan hukukî sorunların giderilmesi gerekçe olarak
gösterilmiştir. Ne gibi hukukî sorun var, kim veya kimlerle sorunu var; açıklar
mısınız?
Soru iki: Atatürk, kurmuş olduğu
çiftlikleri onüç yıl bizzat işlettikten sonra, 1937 tarihinde yazmış olduğu
vasiyet mektubuyla ulusuna emanet etmiştir. Vasiyetnamesinde "Atatürk
Orman Çiftliğinde tarım ve tarım ekonomisi alanında bilim ve teknik
doğrultusunda uygulamalı tarım gerçekleştirilecek, verimli üretim yolları
araştırılacak ve üretilecektir" diyor. Atatürk'ün vasiyet mektubunu
delerek ve hiçe sayarak böyle bir düzenleme yapmak, Atatürk ilkelerini hiçe
saymak anlamına gelmiyor mu Sayın Bakanım?
Ben, diğer milletvekili arkadaşlarımın
haklarına tecavüz etmemek için, diğer sorularımı bir daha soracağım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Doğan.
Sayın Sarıbaş.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bildiğiniz gibi, Atatürk
Orman Çiftliği, Atatürk'ün, sadece bizlere değil, gelecek nesillere de miras
bıraktığı önemli bir alandır. Yine, bilindiği gibi, bu çiftlik, Bakanlığınıza
bağlı müdürlük tarafından işletilmektedir:
1. Çeşitli basın yayın organlarında
çiftliğin işgale uğradığı, fuzuli şagillerin bulunduğu yer almaktadır. Böyle
fuzuli şagillerin işgal ettikleri kaç metrekare birim alan vardır? Bunlar
nerelerdedir? Bu işgalleri defetmenin hukukî yolları denenmiş midir?
2. Çiftliği gezdiğinizde, büyük bölümünün
ağaçsız olduğu gözlenmektedir. Bunları ağaçlandırarak halkın mesire alanları
olarak faydalanmasını sağlamak Bakanlığınızca mümkün olmamakta mıdır?
3. Bir AK Parti milletvekilinin yakınının
Jokey Kulübünün kullandığı alanı iş merkezi yapmak istediği, olumsuz mütalaa
veren hukuk müşavirinin sırf bu sebepten görevden alındığı doğru mudur? Doğru
değilse, Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Hukuk Müşaviri neden görevden
alınmıştır?
4. Burada, bu önergeyle belediyeye imar
yapma yetkisi verdiğimize göre, düzenleme ortaklık payı, yani DOP payı
belediyeye verilecek midir?
5. Hayvanat bahçesi denilen yer kaç
metrekare alandan ibaret olacaktır? Çiftliğin tamamını hayvanat bahçesi olarak
tanzim edip tahsis yaptırmak, yani kuş kafesini kuzeyine, deve barınağını
güneyine koyarak tamamını hayvanat bahçesi yapmak mümkün olacak mıdır ve bunlar
kaç işletmeden ibaret olacaktır? Çünkü, hayvanat bahçesi içerisinde işletmeden
bahsediliyor, kiraya verileceğinden bahsediliyor. Kaç adet olacaktır, sayıları
belli midir?
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Sarıbaş.
Buyurun Sayın Tüysüz.
TURAN TÜYSÜZ (Şanlıurfa) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sizin aracılığınızla Sayın Bakana bir soru
sormak istiyorum.
Görüldüğü gibi, Cumhuriyet Halk Partisi
ile AK Parti, bu konuda, bu kanun teklifi üzerinde anlaşmışlardır. Dünyada da
bu tür projeler vardır, en önemli projelerden bir tanesi New York City'deki
Central Parktır. Bu Central Park devletten istendiği zaman, yani belediye, bunu
istediği zaman, devlet şöyle bir öneri getirmişti kendisine. Acaba bir master
planı yapmış mıdır Ankara Belediyesi veya bu master planından… Sayın Ali
Topuz'un da dediği gibi "biz bunu değiştirerek kabul ettik." Doğrudur,
biz de buna katılıyoruz gerçekten; ama, bu değişiklik yapılmadan önce bir
master planı çerçevesinde önce insanlara sunulsaydı ondan sonra bu yasa
getirilmiş olsaydı daha uygun olmaz mıydı veya böyle bir proje var mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tüysüz.
Sayın Balandı, buyurun.
REYHAN BALANDI (Afyonkarahisar) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, yasa tasarısının
gerekçesinde, sadece Ankara'ya değil, tüm Türkiye'ye Atatürk'ten miras kalan
Atatürk Orman Çiftliği arazisinin iyi yönetilmediğinin tespit edildiği
belirtilmiştir. Hükümet, göreve geldiği günden itibaren, Tarım Bakanlığı,
Atatürk Orman Çiftliğinin iyi yönetilmesiyle ilgili ne yapmıştır? Bugüne kadar
iyi yönetilmemiş olması Tarım Bakanlığının bir eksikliği değil midir?
İkinci sorum: Belli bir süre sonra, bu
yasa tasarısı geçtikten sonra, geçerse, belli bir süre sonra, yıllar sonra
Atatürk Orman Çiftliğinde milletin vicdanını ve manevî değerlerini rahatsız
eden birtakım yapılaşmalar meydana gelirse, o günkü Tarım Bakanı olarak, bu
yasanın geçmesine sebep olduğunuz için pişmanlık duyacak mısınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Balandı.
Sayın Özdoğan.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın
Başkanım, aracılığınızla, Sayın Hükümete şu sualleri yönlendirmek istiyorum:
5659 sayılı Kanun, arazi takasına imkân
tanımadığı için, ek maddede bu düzenlemenin getirilmesi istenmektedir. Mevcut
sorunların giderilmesi için, takas, uygulanabilir bir yöntem olarak
görülüyorsa, buna özel kanun çıkarmak suretiyle, açıkça belirtilecek araziler
için takas uygulamasının yapılması imkân dahilindedir; ancak, bunu yapmak
yerine, teklifte belirtildiği şekliyle, tüm Çiftlik arazisi için bu yetkinin
tanınması, gerçek niyetin arazi rantı olduğunu açıkça ortaya koymakta mıdır? Birinci
sorum bu.
İkinci sorum: Belediyenin hizmet alanı
içine giren yol, meydan, altgeçit, üstgeçit, yeraltı tünelleri, park,
ağaçlandırma, spor, hayvanat bahçesi, kültür alanı gibi yerlerin belediyeye
verilmesi kanun kapsamında bulunduğu halde, geri kalan alanların da talep
edilmesi Ankara Büyükşehir Belediyesinin gerçek niyetini açıkça ortaya koymakta
mıdır?
Üçüncü sorum…
BAŞKAN - Efendim, süreniz bitti; çok kısa.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Hemen bunu da
sorayım; teşekkür ederim.
Atatürk Orman Çiftliği arazisinin yüzde
5'inde kapalı tesis yapımı, yine üçüncü fıkrada "yukarıdaki amaçların
gerçekleşmesi için yapılacak kapalı tesislerin taban alanı, Atatürk Orman
Çiftliği arazisinin yüzde 5'ini geçemez" denilmektedir. Taban alanı yüzde
5 ifadesinin anlamı, 33 393 dekar Atatürk Orman Çiftliği arazisinin 1 670
dekarının yapılaşmaya açılması demektir. Ankara gibi bir metropolde, kent
ortasındaki 1 670 dekar arazi üzerinde, kaç kat yükseleceği belli olmayan bir
yapılaşmanın, doğuracağı rant yanında, Atatürk Orman Çiftliği arazisi için
neden olacağı kirlilik ve kullanım sorunlarını öngörmek zor değildir. Ayrıca,
tahsis edilen arazinin yüzde 5'inin değil de, bütün Atatürk Orman Çiftliği
arazisinin yüzde 5'inin ölçü alınması, bir kez daha, örtülmeye çalışılan niyeti
ele vermekte midir?
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özdoğan.
Sayın milletvekilleri, süremizi bir hayli
aştık.
Şimdi, cevap süresi başlıyor.
Sayın Bakan, buyurun.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ
EKER (Diyarbakır) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Doğan'ın, Sayın Sarıbaş'ın, Sayın
Tüysüz'ün, Sayın Balandı'nın ve Sayın Özdoğan'ın, çok kapsamlı cevap gerektiren
soruları dikkatle dinlendi ve not alındı. Kendilerine, yazılı olarak cevap
verilecektir.
Yalnız, Sayın Balandı'nın, hemen
cevaplayabileceğim bir husustaki sorusu var; o da, genel gerekçede, Atatürk
Orman Çiftliğinin iyi yönetilmediği hususunun yer aldığı vurgusunu yaptı; bu da
doğru değildir. Genel gerekçeyi okursa, bunun böyle olmadığını anlayacaktır.
Teşekkür ediyorum.
REYHAN BALANDI (Afyonkarahisar) - Plan ve
Bütçe Komisyonu raporundan bahsediyorum; havadan konuşmuyoruz.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, tamam mı efendim.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ
EKER (Diyarbakır) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım, tamam.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan…
BAŞKAN - Süremiz var; Sayın Değerli,
buyurun.
İSMAİL DEĞERLİ (Ankara) - Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; Grubumuzun aldığı karara saygılıyım; ancak, Sayın Gökçek,
1994 yılından bugüne kadar Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı. Çiftlikle ilgili
olarak, nerede bir çöp varsa onları gösterdi, Çiftliği bu çöplükten
kurtaracağım dedi. Yalnız, Mamak çöplüğü yıllardan beridir Ankara'nın
göbeğinde; müteaddit defalar söz vermesine rağmen, Mamak çöplüğü olduğu yerde
duruyor. Ben, Sayın Gökçek'in, çıkarılmış olan iyi niyetli yasadan faydalanarak
-Ankara'da pergel yasası az geldi- bana öyle geliyor ki, Çiftlik de amacı
dışında kullanılacaktır. İnşallah, bu amaç dışında kullanılmaz. Öyle zannediyorum
ki, büyük rant kapısı yaratılmış olacaktır burada.
Saygılarımı sunuyorum.
Sayın Bakan inşallah buna da engel
olacaktır. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Değerli.
Sayın Kandoğan, kısa bir süremiz var,
lütfen…
Buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Hem kanun teklifinde hem de getirilen
değişiklik önergesinde, Hayvanat Bahçesi içerisindeki tesislerin Ankara
Büyükşehir Belediye Başkanlığınca üçüncü şahıslara kiraya verileceği ısrarla
getirilmek isteniyor. Ben buradan şunu merak ediyorum: Bu tesislerden çok büyük
bir rant mı elde edilecektir, buralarda çok büyük paralar mı dönecektir ki,
ısrarla, Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından kiraya verilmesi
istenmektedir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kandoğan.
Sayın Bakan, cevap vermek istiyor musunuz
efendim?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ
EKER (Diyarbakır) - Yazılı cevap verilecek Sayın Başkan.
BAŞKAN - Yazılı cevap vereceksiniz; teşekkür
ederim.
Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki
görüşmeler tamamlandı.
Madde üzerinde 4 adet önerge vardır.
Önergeleri, önce geliş sırasına göre
okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1200 sıra sayılı kanun
tasarısının 1 inci madde içinde yer alan ek madde 1 maddesinin ikinci
fıkrasının metinden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Prof. Dr. Ömer Abuşoğlu |
Turan Tüysüz |
|
|
Gaziantep |
Şanlıurfa |
|
Muharrem Doğan |
Züheyir Amber |
|
Mardin |
Hatay |
|
İbrahim Özdoğan |
Dr. Muzaffer Kurtulmuşoğlu |
|
Erzurum |
Ankara |
|
Prof. Dr. Dursun Akdemir |
Hüseyin Özcan |
|
Iğdır |
Mersin |
BAŞKAN - Üçüncü önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1200 sıra sayılı kanun
tasarısının 1 inci madde içinde yer alan ek madde 1 maddesinin üçüncü
fıkrasının metinden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Prof. Dr. Ömer Abuşoğlu |
Turan Tüysüz |
|
|
Gaziantep |
Şanlıurfa |
|
Muharrem Doğan |
Züheyir Amber |
|
Mardin |
Hatay |
|
İbrahim Özdoğan |
Dr. Muzaffer Kurtulmuşoğlu |
|
Erzurum |
Ankara |
|
Prof. Dr. Dursun Akdemir |
Hüseyin Özcan |
|
Iğdır |
Mersin |
BAŞKAN - Dördüncü önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1200 sıra sayılı kanun
teklifinin 1 inci maddesiyle eklenen ek madde 1'in aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Salih Kapusuz |
Faruk Koca |
|
|
|
Ankara |
Ankara |
|
|
Mustafa Tuna |
İbrahim Hakkı
Birlik |
|
|
Ankara |
Şırnak |
|
|
|
Mehmet Çiçek |
|
|
|
Yozgat |
|
Ek Madde 1- 24/3/1950 tarihli ve 5659
sayılı Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanunu hükümleri uyarınca, bu
maddenin yürürlüğe girdiği tarihte Atatürk Orman Çiftliği dahilinde bulunan
arazilerle ilgili olarak Tarım ve Köyişleri Bakanlığının uygun görüşü ile
Ankara Büyükşehir Belediyesi ilgili mer'i mevzuat uyarınca öncelikle üst
ölçekli plan ve koruma amaçlı imar planı ve bunlara uygun her türlü imar
planlarını yapmaya ve yaptırmaya yetkilidir. Bu kanunun yürürlüğe girdiği
tarihe kadar üçüncü şahıslarla Atatürk Orman Çiftliği arasındaki hukuki
ihtilafların çözümü için imar planlarının uygulanmasında sınırları dolayısıyla
müstakil ada ve parsel yapılamayan Atatürk Orman Çiftliğine ait araziler, imar
uygulamalarında bütünlük sağlanması açısından mülkiyet hakkını azaltmamak ve
herhangi bir değer kaybına sebebiyet vermemek kaydıyla, hukuki ihtilafların
olduğu plan bölgesindeki ada ve parsellerde toplanabilir.
Tarım ve Köyişleri Bakanlığının uygun
görüşü ile, imar planlarına uygun olmak şartı ile, yol, meydan, alt geçit, üst
geçit ve raylı toplu taşım araçları, yer altı tünelleri ve yer altı hizmetleri
için gerekli arazi ile dere ıslahı yapılması planlanan araziler üzerinde, kamu
yararı ve hizmetin gerekleri dikkate alınmak suretiyle bedelsiz olarak Ankara
Büyükşehir Belediyesi lehine intifa hakkı tesis edilir.
Tarım ve Köyişleri Bakanlığının uygun
görüşü ile Atatürk Orman Çiftliği arazilerinin onaylı imar planlarında görülen
hayvanat bahçesi 10 yılı aşmamak üzere herhangi bir şekilde Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı ve Atatürk Orman Çiftliği tüzel kişiliğine bir külfet ve yükümlülük
getirmemesi kaydı ile Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü ile Ankara Büyükşehir
Belediye Başkanlığı arasında yapılacak bir protokolle Ankara Büyükşehir
Belediyesi lehine intifa hakkı tesis edilebilir. Tarım ve Köyişleri
Bakanlığının uygun görüşü üzerine Hayvanat bahçesi içerisindeki işletmeler
tahsis amacına uygun olarak Büyükşehir Belediyesi tarafından üçüncü şahıslara
kiraya verilebilir.
Büyükşehir Belediyesine tahsis edilen
araziler, Büyükşehir Belediyesince hiçbir şekilde maddede belirtilen amaçlar
dışında kullanılamaz. Yukarıdaki fıkralarda belirtilen amaca aykırı
kullanımlara teşebbüsün ve/veya kullanımın tespiti halinde bu arazilerin intifa
ve/veya işletme hakkı Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğüne derhal iade edilir.
Atatürk Orman Çiftliği arazileri üzerinde
konut, ticaret ve sanayi amaçlı yapılaşma yapılamaz.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, en aykırı
bu önerge olduğu için, bu önergeden başlıyorum işleme almaya.
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İMDAT
SÜTLÜOĞLU (Rize) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Uygun görüş...
Hükümet önergeye katılıyor mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ
EKER (Diyarbakır) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi mi okutalım efendim?
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Gerekçe okunsun
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddenin daha iyi anlaşılıp uygulanması
için bu değişiklik yapılmıştır.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri…
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Karar
yetersayısının aranılmasını istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Komisyonun uygun görüş
belirttiği, Hükümetin katıldığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza
sunuyorum ve karar yetersayısı arayacağım.
Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmiştir ve karar yetersayısı vardır.
Sayın milletvekilleri, kabul edilen bu
önerge, teklifin 1 inci maddesiyle eklenen ek madde 1'i tümüyle yeniden
düzenlediğinden, madde üzerinde değişiklik öngören diğer 3 önergeyi işlemden kaldırıyorum.
Şimdi, maddeyi, kabul edilen önerge
doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde
kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan,
yani, 2 saat geçtikten sonra, konunun önemi kaybolduktan sonra, konuşmuşum,
konuşma hakkı elde etmişim ne anlamı var?!
BAŞKAN - Madde üzerinde, İstanbul
Milletvekili Sayın Ali Topuz?..
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Hayır,
konuşmayacağım.
BAŞKAN - Anavatan Partisi Grubu adına,
Erzurum Milletvekili Sayın İbrahim Özdoğan; buyurun. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 1200 sıra
sayılı, Ankara Milletvekili Salih Kapusuz'un, Atatürk Orman Çiftçliği Müdürlüğü
Kuruluş Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi üzerinde
Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Atatürk Orman
Çiftliğinin kuruluş amacı, Ankara'nın çevresini ağaçlandırmak, araziyi ıslah
etmek ve düzenlemek; halkın gezeceği, eğleneceği ve dinleneceği yerler yapmak;
çiftçimizin ürettiği malları satın alarak, sağlıklı, temiz ve ucuz mamul ve yarı
mamul gıda maddeleri üretmek ve pazarlamaktır. Bu amaçlar, aynı zamanda, Büyük
Atatürk'ün, Çiftlik arazisini Hazineye bağışlamasıyla ilgili yazdığı 23.06.1937
tarihli yazıda da yer almaktadır; yani, 5659 sayılı kanunî düzenleme
yapılırken, Büyük Önderin bu vasiyetine de harfiyen uyulmuş ve Atatürk Orman
Çiftliğinin kuruluşu ve amaçları belirlenmiştir. 5659 sayılı Atatürk Orman
Çiftliği Kuruluş Kanununun 9 uncu maddesinde de belirtildiği gibi
"çiftliğin bütün malları devlet malı hükmündedir. Bu mallar aleyhinde suç
işleyenler, devlet malları aleyhinde suç işlemiş gibi cezalandırılır"
hükmüne yer verilmiştir.
Yine, kuruluş kanununun 10 uncu maddesinde
yer aldığı gibi "Atatürk Orman Çiftliğinin kanun çıktığı tarihteki
sınırları içerisinde bulunan gayrimenkullerin gerçek veya tüzelkişilere devri,
temlik ve kamulaştırılması özel bir kanunla izin alınmasına bağlıdır"
hükmüne yer verilmiştir. Yani, canı isteyen veya Büyük Atatürk'ün mirasının
idrakinde olmayan birisi, kafasına göre buraları satamaz veya kiraya veremez;
iddia edildiği gibi, talan da edilemez.
Çiftlik arazisini satmak veya kiraya
verebilmek için özel kanun çıkarılması gerekir. Bunun aksine, Atatürk Orman
Çiftliğini talan etmek isteyenler, bedelini çok ağır öderler. Bugüne kadar da
böyle yapılmıştır. 1950 yılından 1983 yılına kadar çıkarılan değişik
kanunlarla, kuruluş kanununa uygun olarak satışı yapılan yerler, hep ifade
ettiğim gibi, özel kanunlarla yapılmıştır.
Atatürk'ün hazineye bıraktığı çiftliklerin
toplam alanı 150 000 dekardır. Bunlar, Atatürk Orman Çiftliği haricindeki
çiftlikleri de içermektedir. Atatürk Orman Çiftliği 102 000 dekardır. Atatürk
Orman Çiftliği arazileri ile kültür merkezi yapımına ayrılacak alanın ayrı
düşünülmesi gerektiğini ve Atatürk Orman Çiftliği arazilerinin SİT alanı ilan
edildiğini ifade ettik. Sayın Cumhurbaşkanımız da görüşümüzü paylaşarak,
Atatürk Orman Çiftliğine ait arazilerin ağaçlandırılması ve yeşilalan olarak
muhafaza edilmesi yolundaki görüşümüzü benimsemiştir.
Bu kanun teklifi yasalaşırsa, bu teklifi,
çok kuvvetle ümit ediyoruz ki, Sayın Cumhurbaşkanımız veto edecektir; tekrar
yasalaşırsa, bu sefer, Anayasa Mahkemesine gideceğini kuvvetle ümit etmekteyiz.
Bunun sonucunda Atatürk Orman Çiftliğine ait arazilerin master planda yeşil
alan olarak işlenmesi ve böylece, başka bir şekilde kullanımının engellenmesi
için gerekli çalışmaların başlatılması sağlanmıştır.
Şimdi, bu teklifin yasalaşması halinde,
1937 yılında Atatürk tarafından ulusa emanet edilen Atatürk Orman Çiftliği,
kuruluş amacı ve felsefesinin tümüyle dışında olmak üzere, Ankara Büyükşehir
Belediyesinin kullanımına açılacak ve böylece, yeni bir rant alanına
dönüşecektir. Bunu, bedeli çok ağır olacak maceracı bir cesaret olarak
nitelendiriyorum.
Yasa teklifinde, çiftlik arazisi üzerinde
sürmekte olan hukukî sorunların giderilmesi ve kentsel altyapı yapımındaki
zorluklar gibi yapay gerekçeler gösterilmekle birlikte, aşağıda açıklanacağı
üzere, asıl amaç, öncelikle, on yıl için, ancak, aslında tümüyle Atatürk Orman
Çiftliği arazisinin Büyükşehir Belediyesine devredilerek ortadan
kaldırılmasıdır.
Bu plana karşı çıkmak tüm yurtseverlerin
görevidir. Karşı çıkmanın gerekçelerini ortaya koymak ve ilgili kurum ve
kuruluşlarla ortak çalışma zemini üretmek amacıyla hazırlanan rapor kapsamında
Atatürk Orman Çiftliğinin kuruluşundan bugüne kadar geçirdiği değişim
incelenmekte, Atatürk'ün vasiyeti ortaya konulmakta, 5659'u değiştirme
girişimlerinin altında yatan niyetler sergilenmekte ve son olarak, vasiyet
amacına uygun gelişim tasarımlarına ilişkin öneriler bulunmaktaydı.
Diğer taraftan, 27.11.1994 tarihinde
çıkarılan 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamalarının Düzenlenmesine ve Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun çerçevesinde
özelleştirilen ve Çiftlik arazisinde özel kanunlarla yer verilen Sümerbank,
Tekel Genel Müdürlüğü ve Ziraî Donatım Kurumu gibi kuruluşların Çiftlikten
almış olduğu bu araziler de özel şahısların eline geçmiştir. Böylece, Atatürk
Orman Çiftliği arazileri içinde, yeni, özel mülkiyet adacıkları meydana
gelmiştir. 2005 yılı sonu itibariyle çeşitli nedenlerle Çiftlik arazilerinde
ortaya çıkan arazi kaybı toplamı 22 078 dekardır. Bu miktarın, Ulu Önderin
vasiyetiyle Hazineye hediye etmiş olduğu toplam arazinin yüzde 42'sine eşit
bulunması, sürecin vahametini olanca açıklığıyla ortaya koymaktadır.
Bugün, Ankara'nın doğu kesiminden
başlayarak batı yönüne doğru uzanan bir dizi halindeki, Gençlik Parkı, eski
Hipodrom, Atatürk Orman Çiftliği, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Hacettepe ve
Bilkent Üniversitelerinden oluşan arazi topluluğu Başkentin havalandırma
koridoru özelliğini taşımaktadır. Ancak, eski Hipodromun kaldırılarak bu alanın
yapılaşmaya açılması, Atatürk Orman Çiftliği arazisinden satın alınarak yapılan
toptancı hali, traktör ve çimento fabrikaları ile Toprak Mahsulleri Ofisi
silosu, yeşil kuşağı zedeleyen olumsuz yapılaşmalardır. Bunun yanında,
çıkarılan özel kanunlarla, bazı yapı kooperatiflerine mesken yapımı için 941
dekar arazi verilmesi, sürecin geldiği noktayı işaret etmesi bakımından önemlidir.
Özel kanunla yol geçişleri için verilen
toplam arazi miktarı 1 070 dekardır. Ayrıca, mülkiyeti halen Atatürk Orman
Çiftliği Müdürlüğüne ait olduğu halde Çiftlik arazisinden geçen yol ve
kavşaklar da mevcuttur. Üstelik, Çiftlik yönetimi bu alanların Emlak Vergisini
de ödemektedir.
5659 sayılı Yasanın açık hükmüne rağmen
korunmanın sağlanmaması üzerine arazi kayıplarının önüne geçebilmek için yeni
bir arayışa gidilmiş ve Atatürk Orman Çiftliği arazisinin doğal ve tarihî SİT
alanı olması gündeme gelmiştir.
Bu kapsamda, Atatürk Orman Çiftliği 2.
6.1992 tarih ve 2436 sayılı kurul kararıyla doğal ve tarihî sit alanı ilan
edilmiştir.
Günümüzde Atatürk Orman Çiftliği 10 413
dekar kuru ve sulu tarla tarımı yapılan, fidan ve süs bitkisi üretimi yapılan
ve çayır, mera arazisi, 11 500 dekar
orman ve park alanı, 6 881 dekar kiralanmış alan, 4 275 dekar taş ocağı,
bataklık, yol, kanal, bina ve bu gibi, 320 dekar hayvanat bahçesi olmak üzere
toplam 33 393 dekar araziye sahip bulunmaktadır.
Geçirilen talan ve engelleme sürecinin
yanında, kaderiyle baş başa bırakılmasına rağmen, bugün bile Atatürk Orman
Çiftliği, devlet bütçesinden hiçbir katkı almadan, kaynak ve imkânlarını
rasyonel kullanarak yaşamını ve gelişimini sürdürmekte ve ekonomiye katmadeğer
katarken, kamu yararı işlevini de sürdürmektedir. Bu bağlamda, Atatürk Orman
Çiftliği, yılda 2 trilyon Türk Lirası düzeyinde bir yatırımı kendi öz
kaynaklarıyla realize edebilmektedir.
İmar uygulamalarında bütünlük sağlanması
gerekçesiyle, Atatürk Orman Çiftliğiyle taşınmaz ihtilafların çözümü için
müstakil ada ve parsel uygulaması yapılması iddiasını ise şöyle
değerlendirebiliriz...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Yasa teklifi,
mevcut hukukî çekişmeleri çözüme kavuşturmak için Çiftliğe ait arazilerin aynı
plan bölgesindeki ada ve parsellerde toplanması önerisini getirmektedir. Bu,
yapay bir gerekçedir. Böyle bir düzenleme, madde teklifinin ileriki
hükümlerinde de, devralacak kuruluş olarak tanımlanan Ankara Büyükşehir
Belediyesine ve kanunu uygulayacak kişilere geniş yetkiler verecektir. Aynı
plan bölgesindeki ada ve parsellerde toplanabilir yaklaşımı, plan bölgesinin
genişliği kavramının net olarak bilinmemesi sebebiyle sıkıntılara yol açabilir.
Bu sebeple, imara tabi tutulması zorunlu
görülen alanların imar uygulamalarının incelenip değerlendirilmesi yapılmalı,
parsel bazında numaraları belirlenmeli, bu parsellerin İmar uygulamasındaki
yeri tespit edilmelidir. Aksi takdirde, uygulayıcılar kanunu diledikleri gibi
uygulama esnekliğine sahip bulunabilirler. Zaten, istenenin de bu olduğu
meydandadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özdoğan, süreniz doldu;
süre verdim. Lütfen, son cümlenizi söyler misiniz.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Bu tür çekişmelerin önlenmesi, meşruiyet
temeli altında Atatürk Orman Çiftliğinin yok edilmesi amaçlanmaktadır. Oysa,
tam tersine bir yaklaşımla, öncelikle Atatürk Orman Çiftliğinin koruma nâzım
imar planının hazırlanması zorunluluğu görülmektedir.
Değerli arkadaşlar, diğer görüşlerimizi
diğer maddelerde aktaracağız.
Hepinize teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özdoğan.
Sayın Abuşoğlu, Grubunuz adına Sayın
Amber'in yaptığı konuşmadan sonra, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz alan
Sayın Topuz'un yaptığı konuşmada, açıkça Partinizden ismen bahsetmek suretiyle
hakarette bulunduğunu, bu nedenle İçtüzüğe göre söz talebinde bulundunuz.
Benim yapacağım iş, zabıtları getirtmek,
incelemek, hakikaten, yapılan konuşmalarda eleştirinin ötesinde hakarete varan
bir üslubun olup olmadığına bakmak ve İçtüzüğün belirli maddelerine göre, varsa
böyle bir durum, elbette ki, hem
milletvekilinin hem grubun hakkını teslim etmek benim görevim.
Şimdi, her iki konuşmayı da getirttim. Bu
çerçevede, Sayın Amber, konuşmasında, sivil toplum örgütlerinin bu yasaya karşı
gösterdikleri tepkiye, Cumhuriyet Halk Partisinin, bayraklarıyla, kadın
kollarıyla, milletvekilleriyle katıldığını ifade ettikten sonra
"destekleyen CHP gösterisi gibi bir görüntü sergilemiştir. Şimdi,
soruyorum -CHP'ye soruyor- ne oldu da, bir anda, Atatürk Orman Çiftliğinin
devredilmemesi yönündeki bu desteğinizi geri çektiniz? Kapalı kapılar ardında
yapmış olduğunuz pazarlıklar için sivil toplum kuruluşlarımızı kullanmanız
yakışık alıyor mu? Yapmış olduğunuz bu pazarlık sonucu, bu sivil toplum
kuruluşlarımızın ve Anavatan Partisinin karşı çıktığı hangi olumsuzluğu
düzelttiniz..." Ve devam ediyor…
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan,
Sayın Topuz'un ifadesine gelelim.
BAŞKAN - Ondan sonra, Sayın Topuz kürsüye
geldikten sonra, ibret verici bir konuşma yapıldığını, işin aslının böyle
olmadığını ve elindeki önergeyi izah ederek diyor ki…
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Okuyun Sayın
Başkanım.
BAŞKAN - Okuyorum; çizdim altını:
"Her iki partilinizin konuşmasını yan yana getirirseniz, bir partinin ne
kadar zavallı bir duruma düştüğünü çok açık olarak görürsünüz."
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan,
burada, sizce konuşma hakkı, söz hakkı
düşmüyor mu?
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bu iki
konuşma da, karşılıklı yapılan konuşmaların tenkiti ve birbirine uymadığı
noktasında. Ancak, bu kürsü milletvekilinin kürsüsü. Sayın Abuşoğlu, ben, şahsen,
Sayın Topuz'un konuşmasını, yapılan konuşmadaki yanlışlıklar çerçevesinde bir
tenkit olarak görüyorum; ancak, Partiniz adına yapacağınız bir açıklama varsa,
size, 69'a göre söz vereceğim.
Buyurun; yalnız, bir sataşmaya meydan
vermeyin. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
REYHAN BALANDI (Afyonkarahisar) -
Başkanım, yorum yapıyorsunuz. Olamaz böyle bir şey. Cumhuriyet Halk Partisi
adına konuşuyorsunuz.
VI.-
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Gaziantep Milletvekili Ömer Abuşoğlu'nun, İstanbul Milletvekili Ali Topuz'un,
konuşmasında, Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; gerçekten, bugün ve dün de Sayın Başkanın Genel Kurulu
yönetme tarzı konusunda ilkönce serzenişimi dile getirerek sözüme başlamak
istiyorum. Hepinizi saygılarla selamlıyorum.
Dün de aynı şekilde Partime sataşma olduğu
yolunda söz istemiştim. Sayın Başkanın cevabı "tutanakları getirttirip
inceleteceğim" şeklinde oldu. Daha sonra, Sayın Kapusuz, aynı çerçevede
Sayın Başkandan söz talep etti ve Sayın Kapusuz'un bu talebine
"tutanakları getirtip incelettireceğim" demeden, doğrudan doğruya söz
verdi.
Bugün, Sayın Topuz'un konuşmasını, tüm
gruplar, tüm milletvekilleri dinlediler. Bu konuşma, herhangi bir partinin
görüşünü tenkitten daha ziyade hakaret içeren, hakaret maksatlı bir tarzdı. O
bakımdan, ben de Partime sataşma yapıldığı gerekçesiyle söz istedim; Sayın
Başkan da, Genel Kurulu takip etmesi gerekirken, herhalde Genel Kurulu takip
etmediği dolayısıyla, ancak tutanakları getirttikten sonra -bu sözün sarf
edildiği anda duymamıştır veya duysa bile genel tarzı Anavatan Partisi
sözcülerine, Anavatan Partisi taleplerine zamanında cevap vermemek ve
geciktirmek maksadını da içerecek şekilde, tutanakları getirttikten sonra-
ancak söz hakkımızın doğduğunu kendisi de kabul etmiştir ve bu sözü vermiştir.
Şimdi, Sayın Topuz'un, Partimizin,
teklifin geneli üzerinde konuşan konuşmacısıyla 1 inci maddesi üzerinde konuşan
konuşmacı arasındaki çelişkiye dikkat çekerek Partimize bir sataşmada bulunması
meselesine öncelikle başlamak istiyorum.
Sayın Topuz, 1 inci madde üzerinde
verilecek bir önergeyi kastederek, Partim adına 1 inci madde üzerinde konuşan
Sayın Amber'in konuşmasını "zavallı bir durum" çerçevesinde ifade
etmiştir.
Biz, kâhin değiliz; biz, sayın
milletvekillerinin, burada yapılacak herhangi bir oylamada ne yönde oy
kullanacağını fal açıp anlayacak veya tahmin edecek değiliz. Elimizde şu kanun
metni vardır, görüşmeler bu kanun metni üzerinde gerçekleştirilmektedir. Bu
kanun metninin veya bu kanun metninin Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmesi
esnasında CHP'li sayın üyelerin bir iki ifadesine yer vermek istiyorum:
"Yasa teklifinde çiftlik arazisi üzerinde sürmekte olan hukukî sorunların
giderilmesi ve kentsel altyapı yapımındaki zorluklar gibi yapay gerekçeler
gösterilmekle birlikte aşağıda açıklanacağı üzere asıl amaç, öncelikle on yıl
için, ancak, aslında, tümüyle Atatürk Orman Çiftliği arazisinin Büyükşehir
Belediyesine devredilerek ortadan kaldırılmasıdır." Bu, bizzat CHP'li
üyelerin…
BAŞKAN - Sayın Abuşoğlu… Sayın Abuşoğlu,
bir dakikanızı rica edebilir miyim.
Bakın, yine, Sayın Başkan müdahale etti
diyeceksiniz; ama, bakın, İçtüzük 69 açık. Hangi konuda bir sataşma ve yanlış
izahat varsa…
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Efendim,
sataşmanın konusu bu.
BAŞKAN - Efendim, Sayın Topuz'un
konuşmasıyla ilgili olacak.
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Sataşmanın
temelini oluşturan konu bu, ifade bu. Ben bunu açıklamadan sataşmanın ne kadar
yersiz olduğunu nasıl ifade edebilirim?
BAŞKAN - Efendim, Sayın Topuz ne
söylediyse, onu açıklayın, rica ediyorum.
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Ayrıca
"tesis için on yıllık süre konması göz boyama ve aldatmacadır." Bu
da, CHP'li üyelerin muhalefet şerhinden alınmış bir ifadedir.
Ayrıca yine bir başka ifade:
"Kiralanması ya da intifa hakkı tesisi uygulamalarına son verilmeli,
artık, bu yağma sonlandırılmalıdır." Bu da, yine, CHP'li üyelerin
ifadesidir.
Şimdi, CHP'nin, bu elimizdeki tasarıya
mevcut yaklaşımı bu iken, Sayın Ali Topuz'un, verilen, henüz görüşülmemiş,
henüz milletvekillerinin bu öneriyi kabul edip etmeme konusundaki fikirleri
ortaya çıkmamışken, bu önergeyi gerekçe tutarak, partim adına konuşan Sayın
Züheyir Amber'in konuşmasını gerekçe tutarak, Anavatan Partisine sataşmasını,
ben kınıyorum; Sayın Topuz'un siyasî tecrübesine yakışmıyor.
Ayrıca, bir de şunu ifade etmek istiyorum:
Sayın Topuz'un siyasî geçmişi ve siyasî tecrübesi bunları gayet iyi anlamaya
yeterlidir, elverişlidir. Bugünkü görünüm itibariyle CHP, AK Partiye zaman
zaman payandalık görevi görmektedir. AK Parti, zaman zaman, sıkıştığı
noktalarda, gayet iyi, uyum içerisinde, CHP ile bazı hususları…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Payanda,
bizatihi sataşmadır.
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Sayın Başkan,
bitiriyorum.
BAŞKAN - Sayın Abuşoğlu, lütfen, bu
sözünüzü tavzih ediniz. Lütfen!..
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Efendim, belki
ağır kaçmış olabilir; ama, işbirliği…
BAŞKAN - Lütfen!..
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - …AK Partinin
açıklarını kapatma noktasında, AK Partiye destek verme noktasında devam
etmektedir. Ama, şu iyi bilinmelidir ki: Herhangi bir duvara ne kadar destek
verirseniz verin, duvar yıkılmak emaresi gösteriyorsa, duvara verilen
desteklerle beraber duvar da göçer, destek de onun altında kalır.
Hepinize saygılar sunuyorum. (Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Abuşoğlu.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan,
Cumhuriyet Halk Partisini, Adalet ve Kalkınma Partisine payandalık yapmakla
suçlayarak, açık bir sataşmada bulunmuştur Sayın Grup Başkanvekili.
Grubum adına söz istiyorum.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan,
ben "payanda" lafını geri aldım.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri…
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Geri aldım
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Bu millet, bütün
milletvekillerini bu ülkeye hizmet için buraya gönderdi. Bütün siyasî partiler,
iktidar olsun muhalefet olsun, ülke yararına olan konularda, her zaman
birbirlerine destek vermişlerdir; demokrasinin gereği budur. Ancak, Sayın
Anadol'un talebi 69'a göredir.
Sayın Anadol, buyurun; lütfen, siz de bir
polemiğe meydan vermeden düşüncelerinizi aktarın efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun.
REYHAN BALANDI (Afyonkarahisar) - Sayın
Başkan, tutanakları incelemediniz!..
2.- İzmir
Milletvekili K. Kemal Anadol'un, Gaziantep Milletvekili Ömer Abuşoğlu'nun,
konuşmasında, Partisine sataşması nedeniyle konuşması
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan,
Yüce Meclisin saygıdeğer üyeleri; uzun süren bir mesai maratonu içinde
vaktinizi fazla işgal etmeyeceğim. Eğer, Anavatan Partisinin değerli Grup
Başkanvekili Sayın Abuşoğlu bu kadar ağır biçimde Cumhuriyet Halk Partisini
suçlamasaydı söz talebinde bulunmayacaktım ve bu açıklamayı yapma gereksinimi
duymayacaktım.
Arkadaşlar, uzun bir parlamento geçmişi
var sayılır genç Türkiye demokrasisi içinde; 23 Nisan 1920'den bu yana, bu
Parlamento, gelenekleri teessüs eden ve şerefli bir geçmişi olan Parlamentodur.
Burada, iktidar ile muhalefet arasında çok sert ve bazen çok olumlu sahnelere
tanık olmuş bir Parlamentodur. 50-60 arasını görmüştür bu Parlamento. Çoğunluk
sisteminin egemen olduğu bir dönemde Demokrat Parti-Cumhuriyet Halk Partisi
mücadelesine tanık olmuştur. 60'tan sonraki koalisyon dönemlerine tanık
olmuştur bu Parlamento. Bugün de, aşağı yukarı iki partili ve ondan sonra küçük
partilerden oluşan bir parlamenter yapı içinde çalışmalarımızı sürdürmekteyiz.
Şimdi, İktidar Partisi Grup
Başkanvekilinin bir yasa önerisi söz konusudur. Neyle ilgili; Atatürk Orman
Çiftliğiyle ilgili. Tabiî, Atatürk Orman Çiftliği söz konusu olunca, elbette,
başta Cumhuriyet Halk Partisi, sivil toplum örgütleri, bütün partiler, bütün
Ankaralılar, bütün yurttaşlarımız duyarlı olarak konuyu izleyeceklerdir,
izlemişlerdir. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Plan ve Bütçe Komisyonunda,
konunun görüşüldüğü platformlarda, milletvekillerimiz tarafından
eleştirilerimizi en sert şekilde, duyarlılıklarımızı en yoğun biçimde dile
getirmişizdir.
Okudukları muhalefet şerhleri doğrudur
Sayın Abuşoğlu'nun. Nedendir bunlar; mutlaka, Atatürk Orman Çiftliği doğru bir
platforma otursun, doğru bir kurumlaşma içinde olsun, birtakım tehlikeler varsa
onlardan uzak kalsın. Yani, çok kolay arkadaşlar, kavga etmek. Biz ne yaparız;
bazı arkadaşlarımızın yaptığı gibi -oraya geleceğim şimdi- bazı partilerin
yaptığı gibi, bütün gücümüzle "her şeye karşıyız; karşıyız,
çıkaramazsınız" deriz; kolay. Ondan sonra ne olur; İktidar Partisinin
çoğunluğu var, istediği gibi yasayı çıkarır, istediği gibi Melih Gökçek'e veya bir
başkasına teslim eder, siz de muhalefet ettik diye övünürsünüz. (Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar [!]) Bu, payanda olmak filan değildir. Eğer,
Cumhuriyet Halk Partisi olmasaydı 1 Mart tezkeresinde bu Meclisten ret kararı
çıkmazdı.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Ne alakası
var?!
K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Şimdi, ne
alakası var mı; söyleyeyim alakasını: Acaba, payandalık yapan İktidar
Partisine, Cumhuriyet Halk Partisi mi, yoksa üç sene Adalet ve Kalkınma Partisi
Hükümetinde yer alan sizin Genel Başkanınızı mı, kim?! (CHP ve AK Parti
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Biz, Bütçe Plan Komisyonunda
ilk sene…
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan,
Genel Başkanımıza sataşma yapılmıştır!
K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Ne sataşması
canım, doğruyu söylemek ne zaman sataşma oldu?!
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Ben de doğruyu
söyledim.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Biz, Sayın Ali
Topuz'la Bütçe Plan Komisyonunda çalıştık ilk yasama döneminde. Orada…
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Genel Başkana
laf söyleyemezsin, otur yerine!
K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Otur yerine!..
Otur yerine!.. Otur yerine!... Otur yerine!... (Anavatan Partisi sıralarından
gürültüler)
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sen Genel
Başkana laf söyleyemezsin!
BAŞKAN - Lütfen, arkadaşlarım, müdahale
etmeyin.
Sayın Anadol, siz Genel Kurula hitap edin.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Hiçbir genel
başkana senin söylediğin söylenmedi!
K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Sizin
muhalefetiniz, Atatürk Orman Çiftliğine yasal düzenlemeden mi, Hazine yardımı
alamamaktan mı kaynaklanıyor?! Adam gibi şunu söylesenize burada. (CHP ve AK
Parti sıralarından alkışlar) Ne zannettiniz yani, kuru gürültüye pabuç
bırakacağını mı zannediyorsunuz Cumhuriyet Halk Partisinin?! O payanda sözcüğü,
bir eldiven gibi tıpatıp size uymaktadır!
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Payanda
sensin, tam sana yakışıyor!
K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Yüce Meclise
saygılar sunarım. (CHP ve AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Anadol.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan,
tahammül etmemiz mümkün değil. Sayın Başkan, protesto ediyoruz!
BAŞKAN - Efendim, karşılıklı konuşarak,
herkes düşüncesini ortaya koydu; bunun sonu gelmez yani.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Ne zamandan
beri genel başkanlara laf söyleniyor?!
BAŞKAN - Efendim, biz yasayı müzakere
etmek zorundayız.
IV.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
5.- Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Ankara Milletvekili Salih Kapusuz'un;
Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/773) (S. Sayısı:
1200) (Devam)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına, Muğla Milletvekili Sayın Gürol Ergin; buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA GÜROL ERGİN (Muğla) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
sizleri ve Yüce Ulusumu saygıyla selamlıyorum. (CHP ve Anavatan Partisi
sıralarından karşılıklı laf atmalar, gürültüler)
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sizin Genel
Başkanınız Başbakan yaptı.
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Sen,
Başbakan olsun diye oy vermedin mi?!
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Ben vermedim.
BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, lütfen
dinleyelim.
Buyurun Sayın Ergin. (CHP ve Anavatan
Partisi sıralarından gürültüler)
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Ben sedyeyle
geldim, vermedim oy.
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Konuşma, otur
yerine!
BAŞKAN - Sayın Özcan, lütfen yerinize
oturun.
Sayın İdare Amirleri…
Sayın milletvekilleri, yerinize oturun
lütfen.(CHP ve Anavatan Partisi sıralarından gürültüler) Sayın milletvekilleri,
yerinize oturun lütfen!
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Susanlar, Genel
Başkanından korkanlar şimdi bana demokrasiden bahsediyorlar!
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Orman Çiftliği
konuşuluyor, genel başkanlar konuşulmuyor.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen!..
Buyurun efendim.
GÜROL ERGİN (Devamla) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
TURAN TÜYSÜZ (Şanlıurfa) - Onun Genel
Başkan hakkında konuşması ayıptır.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Sen ne konuşuyorsun?!
BAŞKAN - Sayın Tüysüz, lütfen yerinize
oturun.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Ne zaman âdet
oldu, genel başkanlara laf söylemek?!
TURAN TÜYSÜZ (Şanlıurfa) - Genel Başkan
hakkında kimse konuşamaz!
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)- Tutumunuzu
protesto ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, birleşime
5 dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.05
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 17.13
BAŞKAN :
Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER:
Harun TÜFEKCİ (Konya), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 118 inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
1200 sıra sayılı kanun teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IV.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
5.- Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Ankara Milletvekili Salih Kapusuz'un;
Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/773) (S. Sayısı:
1200) (Devam)
ÊBAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Teklifin 2 nci maddesi üzerinde söz
sırası, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili Sayın Gürol
Ergin'e aittir.
Buyurun Sayın Ergin. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA GÜROL ERGİN (Muğla) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sizleri ve Yüce Türk Ulusunu saygıyla selamlıyorum.
Atatürk Orman Çiftliğiyle ilgili kanunda
değişiklik yapılması konusundaki kanun teklifi üzerinde Grubum adına söz almış
bulunuyorum.
Değerli arkadaşlarım, maalesef, biraz önce
bu kürsüden yapılan konuşmalar, Partimiz üzerinde haksız ve yanlış anlamalara
neden olacak bir tarzda tezahür etmiştir ve Grup Başkanvekilimiz Sayın Ali
Topuz'un sözleri bir partiyi zedeleyici anlama geldiği düşünülerek, bu konuda,
Anavatan Partisi Grup Başkanvekili, Sayın Ali Topuz'a yanıt vermiştir.
Değerli arkadaşlarım, şunu düşünebiliyor
musunuz: Bir yasa teklifi üzerinde aynı partinin iki sözcüsü grup adına söz
alıyor ve birbiriyle tamamen çelişen konuşmalar yapıyorlar. Bunlardan biri de,
son bilgileri hiç dikkate almadan yapılan bir konuşma oluyor.
Şimdi, şu söyleniyor, deniliyor ki:
Verilecek önergeyi bizim önceden bilmemiz mümkün müydü ki, o doğrultuda bir
konuşma yapalım. O zaman ben de şunu söylüyorum, diyorum ki: Aynı partinin bir
sözcüsü o önergeyi bilmeden, içine doğduğu için miydi ki, o önergeden ötürü,
dün gece yarısı, sabaha karşı yaptığı konuşmada, üstelik, önerge sahibine ve
önergeyi bu şekle dönüştürenlere teşekkür etti. Değerli arkadaşlarım,
konuşmalarımızda tutarlı olmak zorunluluğumuz var.
Şimdi, bize deniliyor ki: Siz, Cumhuriyet
Halk Partisi olarak, Atatürk Orman Çiftliği konusunda gerekli duyarlılığı
göstermediniz, sivil toplum örgütlerinin öneri ve söylemlerini gerektiği gibi
dikkate almadınız ve bu konuda Adalet ve Kalkınma Partisine destek olan bir
çalışma tarzı içinde oldunuz. Bu, baştan sona yanlıştır, baştan sona yanlış bir
ifadedir.
Değerli arkadaşlarım, biraz önce, burada,
Sayın Grup Başkanvekili, Anavatan Partisinin Grup Başkanvekili, bizim bu kanun
teklifi üzerinde verdiğimiz muhalefet şerhini açıkladı; açıkladı da, tam
açıklamadı. Şimdi, şunu söylüyorum: Bugün verilen önerge doğrultusunda
değiştirilen metin, yeni metin, tamamen Cumhuriyet Halk Partisinin ayrışık oyda
verdiği görüşler doğrultusunda hazırlanmış bir metindir. Şimdi, bakınız,
şunları okursam, ne derece doğru olduğu ortaya çıkacaktır. Biz şöyle demişiz
verdiğimiz ayrışık oyda: "Önce yapıp, sonra planlayalım anlayışı çok
yanlıştır. Bu nedenle, koruma nâzım imar planı öncelikle yapılmalıdır. Kentsel
altyapı donatıları için gerekli alanların hudutları, miktarları koruma imar
planında belirlenmelidir. Muhakkak bir ana ulaşım imar planı yapılmalıdır."
Şimdi önergede ne deniyor; önergede
-dikkatinizi çekiyorum- şu deniyor: "Öncelikle üst ölçekli plan ve koruma
amaçlı imar planı ve bunlara uygun her türlü imar planları yapılmalıdır."
Şimdi, bu, bizim vermiş olduğumuz ayrışık oya uygun bir düzenleme değil mi
değerli arkadaşlarım?! Tamamen ona uymakta
değil midir?
Şunu
söylüyoruz: Kadastral kaymalar nedeniyle gerekli düzenleme koruma imar
planında belirtilmeli ve AOÇ'yi minimum ölçüde etkilemelidir. Burada söylenmek
istenen nedir açık ve seçik olarak, daha önceden kendilerine verilmiş olan arsa
üzerinde kooperatif kuranlar, sonradan yapılan kadastral düzenlemelerdeki yeni
ortaya çıkan durumlardan ötürü arsaları, Atatürk Orman Çiftliği içinde kaldığı
için, yirmibeş otuz yıllık ikâmet ettikleri evlerinde huzursuz duruma
gelmişlerdir, mahkemelik olmuşlardır, mahkeme, aleyhlerine tecelli etmiştir. Bu
insanların bu sorunu çözümlenmelidir.
Getirilen düzenlemede, bu, tamamen ve
aynen böyle vardır. Ne diyoruz: "Bu yasanın yürürlüğe girdiği tarihe kadar
üçüncü şahıslarla Atatürk Orman Çiftliği arasındaki hukukî ihtilafların çözümü
için imar planlarının uygulanmasında sınırları dolayısıyla müstakil ada ve
parsel yapılamayan Atatürk Orman Çiftliğine ait araziler, imar uygulamalarında
bütünlük sağlanması açısından mülkiyet hakkını azaltmamak ve herhangi bir değer
kaybına sebebiyet vermemek kaydıyla,
hukukî ihtilafların olduğu plan bölgesindeki ada ve parsellerde
toplanabilir." Tamamen bizim ayrışık oyumuz karşılığı yapılan bir düzenleme metne geçmiştir.
Başka ne diyoruz: "Yapılacak bu
düzenlemeler ile arazi satışı,
kiralanması ya da intifa hakkı
tesisi uygulamalarına son verilmeli, artık bu yağma sonlandırılmalıdır."
İşte, gelin, bakın, burada yalnızca Ankara'nın ulaşım sorunlarının çözümü için
gerekli olan bu meydanlar, alt-üst geçit, raylı toplutaşım araçları, yeraltı
tünelleri ve yeraltı hizmetleri için gerekli arazi ile dere ıslahı yapılması
planlanan araziler dışında bir tek metrekare arazi Büyükşehir Belediyesine
verilmemekte.
Yalnızca, Hayvanat Bahçesinin bugün
olduğundan daha güzel bir görünüme kavuşturulması, daha kullanılır bir hale
getirilmesi için ve yalnızca Hayvanat Bahçesine özgü olmak üzere -ki, o da,
yine, imar planında gösterilen şekline uygun olarak- Atatürk Orman Çiftliği ile
Büyükşehir Belediye Başkanlığı arasında yapılacak protokolle Ankara Büyükşehir
Belediyesine verilecektir, intifa hakkı verilecektir.
Değerli arkadaşlarım, bunun dışında
"Büyükşehir Belediyesine tahsis edilen araziler, Büyükşehir Belediyesi
tarafından, hiçbir şekilde, maddede belirtilen amaç dışında kullanılamaz.
Yukarıdaki fıkralarda belirtilen amaca aykırı kullanımlara teşebbüsün ve/veya
kullanımın tespiti halinde bu arazilerin intifa ve/veya işletme hakkı Atatürk
Orman Çiftliği Müdürlüğüne derhal iade edilir."
Şu cümleyi özellikle dikkatinize
sunuyorum: "Atatürk Orman Çiftliği arazileri üzerinde konut, ticaret ve
sanayi amaçlı yapılaşma yapılamaz."
Bu, kanuna ilk defa giren bir maddedir,
bunu da özellikle belirteyim.
Şimdi, siz bunun neresine itiraz
ediyorsunuz da, Cumhuriyet Halk Partisi, AKP'ye destek olma anlamında sivil
toplum örgütlerini kullanmıştır diyebiliyorsunuz?!
Cumhuriyet Halk Partisi, cumhuriyeti kuran
Büyük Atatürk'ün de kurduğu partidir. Biz, Atatürk Orman Çiftliğini yalnızca
bir çiftlik olarak gören bir zihniyette değiliz; Atatürk Orman Çiftliğini,
cumhuriyetin dünyaya örnek bir işletme olarak gösterilmek üzere, simge olarak
kurulan bir çiftlik olduğunu biliyoruz. Atatürk Orman Çiftliğinin Atatürk'ün
vasiyeti olduğunu biliyoruz.
Biz, Atatürk Orman Çiftliğini, elbette ki,
Ankara'nın bir yeşil alanı olarak değerli görüyoruz; ama, bizim için her şeyden
önemli olan Büyük Atatürk'ün vasiyeti oluşu, bizde onun değerini ayrıca
artırmaktadır.
Kaldı ki, Atatürkçülük konusunda
-Atatürk'ü ağzına alanlara söylüyorum- bizim O'na verdiğimiz önemi ölçmek,
bizim verdiğimiz değeri değerlendirmek hiç kimsenin hakkı da, haddi de hiç
olamaz. Bunu herkesin bilmesi gerekir. (CHP sıralarından alkışlar)
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Tapulu
mülkünüz çünkü Atatürk!
GÜROL ERGİN (Devamla) - Şimdi, değerli
arkadaşlarım, biz şöyle demişiz: "Yasa teklifi -o günkü haliyle- Atatürk
Orman Çiftliğini, Ankara Büyükşehir Belediyesinin rant hırsının bir aracı
niteliğine dönüştürme amacındadır. Bu teklifin yasalaşması kamu yararına aykırı
sonuçlar doğuracak, Büyük Atatürk'ün kanun niteliğinde olan vasiyetini ortadan
kaldıracaktır. Bu nedenlerle, yasa teklifine tümüyle karşıyız" demişiz.
Aynı düşünceyi bugün de taşıyoruz; ama, şu önerge, işte, bizim taşıdığımız
düşüncenin kâğıt üzerine resmedilmiş halidir. Bunu da herkesin bilmesini
istiyoruz.
Atatürk Orman Çiftliği konusundaki yapılan
tartışmalarda Cumhuriyet Halk Partisini kullanma hakkını da kimseye
vermeyeceğimizi, herkesin de böyle değerlendirmesi gerektiğini söylüyoruz. Hele
hele, Atatürk konusunu tekrar gündeme getirerek söylüyorum, Atatürk'ün adının
geçtiği yerde biz hep varız ve olacağız; ama, sizler, acaba, dün var mıydınız,
bugün var mısınız, yarın olacak mısınız; bunu bilemiyorum!
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ergin.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Biz her zaman
varız.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Kargalar
gülüyor bu laflara…
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Biz hep varız.
BAŞKAN - Şahsı adına, Manisa Milletvekili
Sayın İsmail Bilen; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
İSMAİL BİLEN (Manisa) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Atatürk Orman Çiftliğiyle ilgili kanun teklifi
üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, kanun metnini açıp
okuduğumda, burada yapılan eleştirilerin hiçbirini görmem veya anlamam mümkün
olamamıştır. Burada, arazilerin yağmalanmasını, Atatürk'ün vasiyetine aykırı
bir tasarrufun söz konusu olacağını iddia eden arkadaşlar bunu hangi maddeden
çıkardılarsa, ben, bizim teklif ettiğimiz kanun teklifinde, bunu, maalesef
göremedim; yani, Atatürk'ün vasiyetine sahip çıkmak, biraz önce, benden önceki
konuşmacı arkadaşımın da belirttiği gibi, Atatürk, cumhuriyet, hepimizin, bütün
Türk Milletinin ortak değerleri, hepimizin hassas olduğu konular. Bu konularda
birbirimizi test etmeye kalkmak, birbirimizle polemiğe girmek ne Meclisin
mehabetine yakışır ne de gruplara.
İmar uygulamasıyla burada bir düzenleme
yapılmak isteniyor. Ankara'nın zorunlu ihtiyaçlarına, vatandaşın zorunlu
ihtiyaçlarına cevap verebilecek, belediyenin yapacağı, belediye hizmetleriyle
alakalı yollar olabilir, alt ve üst geçitler olabilir, hemzemin geçitleri
olabilir, burada bir kolaylık getiriyor.
Yine, yönetimini tek elden yapmak
kaydıyla, tek elden sağlanması kaydıyla, yönetimdeki boşluğu ve zafiyeti
gideriyor.
Herkesin ittifak ettiği bir şey var.
Bakın, 1994 yılında çıkarılan bir kanun. Biz, o dönemde, iktidarda da değildik,
muhalefette de yoktuk, Parlamentoda da yoktuk. Tekel Genel Müdürlüğüne, ziraî
donatım kurumlarına ve başka kurumlara, özel şahıslara tahsis edilen
arazilerden söz ediyoruz. Şimdi getirilen kanun teklifiyle, bu gibi
tasarrufların da önüne geçilmek isteniyor. Yapılan imar uygulamasıyla veya
yapılacak imar uygulamasıyla, bu tür tasarrufları da engellemeye çalışıyoruz.
Bu kanuna karşı çıkmanın siyasî olduğunu
düşünüyorum. Dolayısıyla, kanunun, Atatürk Orman Çiftliğine ve Atatürk'ün
vasiyetine sahip çıkma anlamında olumlu olduğunu düşünüyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bilen. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
Şahsı adına ikinci söz isteği, Ankara
Milletvekili Sayın Salih Kapusuz.
Buyurun Sayın Kapusuz. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şahsım adına, 2 nci madde üzerinde söz
almış bulunuyorum; ancak, bir kez daha bazı şeyleri ifade etmekte, her halde,
tekrar etmekte de yarar görüyorum. Bunlardan bir tanesi, kesinlikle, Atatürk
Orman Çiftliğinin devri, Büyükşehir Belediyesine tahsisi diye bir şey yok. Bu,
ne ilk gelen metinde var ne de kabul edilen önergede var. Tek tek zikredilmiş;
yapılacak şeyler ne: Değerli arkadaşlar, ihtilaflar var; vatandaşın ihtilafı
var. Bu ihtilafları çözmek gerekiyor. Kendi haline bırakamazsınız. Mahkeme
karar vermiş; burayla ilgili olarak getirilen bir husus şayet Meclisten bir
yasaya dayanmıyorsa, özel yasa çıkmıyorsa, biz hiçbir şeye müsaade etmeyiz
diyor. Bu, doğru bir duyarlılık. Dolayısıyla, Parlamentoya bir görev düşüyor.
Yaptığımız şey, bu görevi yerine getirmek, vatandaşın bu konudaki ihtilafına
son vermek. Biraz önce de tekrar ettim, şimdi de söylüyorum, bu ihtilafları
çözüyoruz.
Peki, onun dışında ne yapıyoruz: Bir defa
-arkadaşlarımızın da talebi bu oldu- aslında Büyükşehir Belediyesinin
yetkisinde olmasına rağmen, kentsel dönüşümde, tahsis edilmek, bu konuyla
ilgili düzenlemeler yapma yetkisi bulunmasına rağmen, planı yapılsın, bu
yapılan planlar çerçevesinde de bu işler artık nihaî şekle getirilsin; yol,
altgeçit, üstgeçit, raylı toplum-taşım araçları, meydan düzenlemeleri, yeraltı
hizmetleri ve Ankara Çayının geçtiği güzergâh. Çok affedersiniz, bazı kaçak
kanalizasyon falan da bağlandığı için, buralarda düzenleme yapamıyorsunuz.
Bunları düzelteceksiniz ya, yapılan şey bundan ibaret; ama, bakıyorsunuz, bunun
üzerinden…
Bir husus daha var, onu da bir kez daha
söyleyeyim: Şu anda, Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğünün, ister tüzelkişi olsun
ister devlet kurumu olsun, hangisi olursa olsun, Hayvanat Bahçesini beş yıllık
kiraya verme yetkisi var; ama, beş yıllık süreye bugüne kadar hiçbir kurum ve
tüzelkişi olarak şahıslar talip olmadıkları için, bu konunun on yıla kadar
uzatılmasını öneriyoruz. Yine, mülkiyeti, hakları Atatürk Orman Çiftliğine ait
olmak üzere, sadece orayı işletmek, genişletmek, büyütmek, güzelleştirmek için,
Atatürk Orman Çiftliğindeki Hayvanat Bahçesini on yıllığına kadar tahsis
ediyoruz. Yaptığımız düzenleme bu. Akla hayale gelmeyecek ithamlar, iddialar,
yanlış değerlendirmeler.
Değerli arkadaşlar, ne zamandan beri,
uzlaşmak, anlaşmak, mutabakat sağlamak payandalık oldu?!
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Destek...
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Ben çok gördüm,
yakıştıramadım Ömer Hoca size. Bakınız, bunu, size yakıştıramadım.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Payandanın
sözlükteki anlamı destektir.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Bu manada,
Parlamentoyu germeye, buradaki zaman kaybına sebebiyet vermeniz, size hiç
yakışmadı. Doğru değil.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Zaman kaybı
değil.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Eğer, söylenecek
başka şeyler varsa, milletin vermediğini, bizden, siz nasıl istersiniz?! Siz
seçimlere girmiş bir partisiniz. Bir tek milletvekili çıkartamamışsınız…
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Ne alakası var
bununla?!
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Bu partiden ve
bu partiden, siz, milletvekillerini oraya almışsınız; şimdi, bununla alakalı
olarak, milletin vermediği bir şeyi bizden istiyorsunuz. Yok böyle bir
hakkınız, yok.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Aynı şeyi siz
de yaptınız.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Salih Bey, buraya
çıkıp, böyle bağırma. Burada bağımsız seçilen milletvekili var.
BAŞKAN - Sayın Kapusuz, siz konuya gelin,
lütfen…
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Direkt milletin
seçtiği milletvekili var burada.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Böyle bir
hakkınız yok, çok açık söyleyeyim. Bakınız, değerli arkadaşlar, biz, kimseye
rüşvet vermedik, kimseye de rüşvet vermeyiz. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Bu konuyla ilgili olarak kim ne konuşuyorsa, içinde ne varsa dışına çıkarıyor
zaten burada.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Böyle
konuşmaya hakkı var mı Sayın Başkan: Niye müdahale etmiyorsunuz?
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Sayın Başkan,
niye müdahale etmiyorsunuz?!
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Laflarınıza
dikkat edin.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Evet, şimdi siz
burada konuşma yaparken...
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Böyle konuşma!
BAŞKAN - Sayın Kapusuz, siz Genel Kurula
hitap edin. Sayın Kapusuz, lütfen…(Anavatan Partisi sıralarından gürültüler)
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Şimdi…
Söyleyeceğim… Siz, dün yapmış olduğunuz konuşmada dediniz ki: "Yargı
kararı var, bunu vermediğiniz için karşı çıkıyorum."
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Evet, bunları
dedik. Yanlış mı?!
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Yargıya intikal
etmiş bir husus varsa, yargının yetkisindeyse, yürütmeyi durdurmadan sonra
esastan karar almamışsanız, eğer, bunu da, ilgili daire, bakanlık, yerine
getirmiyorsa, bunu, nasıl oluyor da, Meclis çalışmalarıyla
karıştırabiliyorsunuz?!
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Peki,
yürütmeyi durdurma kararları yargı kararları değil midir?!
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Bunun izahı
yoktur. Bunu izah etmek mümkün değildir. Bunu milletimiz çok iyi takdir
etmektedir. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, çok açık, net, bir kez
daha bir şeyi hatırlatmak istiyorum. Biz, bu Parlamentoda, milletin verdiği
yetkiyi, Anayasal çerçevede sonuna kadar kullanacağız.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Biz de
kullanacağız… Biz de kullanacağız…
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Bu
arkadaşlarımız ve milletvekillerimiz, biz, Parlamento gündemine taşımış
olduğumuz hususları yasalaştıracağız.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Biz de
kullanacağız, sonuna kadar haklarımızı kullanacağız.
Mükerrer oy vererek değil.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Dolayısıyla, dün
Ali Bey çok güzel bir benzetme yaptı "şapkadan çıkma" tabiri. Evet,
şapkadan çıkma tabiri tam yerine oturmuştur. Söylenecek…
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sen nereden
çıktın?
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sizin de aynı
şekilde.
BAŞKAN - Sayın Sarıbaş, müdahale
etmeyelim.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Ben, dört
dönemdir, bu memlekette, milletin oylarıyla buraya gelmiş bir milletvekiliyim.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Siz de
şapkadan çıktınız.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - CHP'den
aldıklarınız nereden çıktı? 7 tane milletvekili aldınız CHP'den.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Sizin
bulunduğunuz pozisyon…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Dolayısıyla, şu
an itibariyle Parlamentoda şayet bir uzlaşma olmuşsa bunu istismara kalkmak
kimseye bir şey sağlamaz.
Bu yasa doğru bir yasadır, Ankara'ya
hizmet yasasıdır. Ankara'yla ilgili olarak bu hizmetleri yerine getirmek için
yapılan bu düzenleme doğrudur. Eğer müşteki olduğunuz bir yer varsa Anayasa
Mahkemesi dahil her türlü yetkiyi kullanabilirsiniz.
Ben hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Özel
şahıslarla ne pazarlığı yaptın? Fuzuli şagillerle ne pazarlığı yaptın?
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kapusuz.
Sayın milletvekilleri, soru-cevap kısmına
geçiyoruz.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Geçemezsin
Sayın Başkan, sataşma var.
BAŞKAN - Sayın Doğan, buyurun.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - "Ne
istedikleri belli değil" demedi mi?. Bu sataşma değil mi?
BAŞKAN - Sayın Doğan, buyurun.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sayın Başkan,
sataşma yok mu? Ne istediğimizi açıklamadı. Böyle şey var mı?
BAŞKAN - Efendim, yani, bir konuda bir,
kürsüdeki, milletvekilinin düşüncesini aktarmış olması, her şey sataşma mı?
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Düşünce
aktarmak mı pazarlık yapmak?
BAŞKAN - Efendim, biz o kanaatte değiliz.
Buyurun Sayın Doğan.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sizi
kınıyorum Sayın Başkan, idare edemiyorsunuz, taraflı davranıyorsunuz.
BAŞKAN - Efendim, biz görevimizi yerine
getirmeye çalışıyoruz, o sizin takdiriniz.
MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Sayın Başkan,
aracılığınızla Sayın Bakanıma soru sormak istiyorum. Tabiî, bu sorduğum
soruları da Plan ve Bütçe Komisyonu raporundan soruyorum. Biraz önce Sayın
Bakanım, arkadaşıma "gerekçeyi okumadınız" dedi de o nedenle.
Sayın Bakanım, burada okuduğum soruları
tamamen gerekçeden, okumuşum ve Atatürk Orman Çiftliği arazisinin koruma altına
alınmasının büyükşehir belediyesi tarafından talep edildiği... "Amacına
uygun olarak Atatürk Orman Çiftliği arazisinin yeşilalan, kültür merkezi ve
rekreasyon alanları olarak değerlendirilecektir" demektedir.
Tam yetmiş yıldır korunan Atatürk Orman
Çiftliğinin bugünden sonra korunması mümkün değil midir; Bakanlık olarak
gücünüz mü yok; ödenek mi yok? Lütfen, bize ve ulusumuza bir açıklama yapar mısınız?
"Ben yazılı vereceğim" lütfen demeyiniz; çünkü, bu koltuğu işgal
ediyorsunuz ve bu koltuğun hakkını vermek zorundasınız.
İkinci soruyu soruyorum: Sayın Bakanım,
1998 yılında birinci derece doğal ve tarihî SİT olarak tescil edilmiş olan
Atatürk Orman Çiftliği ayrıca 2863 sayılı Kanunla koruma altına girmiştir.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan,
maddeyle alakası yok.
MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Şimdi ben bu
tasarıdan, genel gerekçeden bir şey okuyacağım. Özellikle Cumhuriyet Halk
Partili milletvekili arkadaşlarımızın dinlemesini istiyorum; çünkü, bu ifadenin
değerli milletvekillerimin dikkatinden kaçtığına inanıyorum. "Belediyenin
Atatürk Orman Çiftliği arazilerini bu amaçlar dışında kullanılması
engellenmiştir." Kimi kastediyor; geçmiş hükümetleri kastediyor. Geçmiş
hükümetler tarafından buna izin verilmemiştir; ama, biz, yaparız diyorlar. Kim
diyor; AKP Hükümeti diyor.
Değerli arkadaşlar, konu budur; şimdi,
ben, soruma geçiyorum. Sorum şu: Sayın Bakanım, bu düzenleme 2863 sayılı Koruma
Kanununu da ortadan kaldırmış olmuyor mu?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Doğan.
Sayın Özdoğan...
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Aracılığınızla, Sayın Hükümete şu soruları
sormak istiyorum.
Birinci sorum: Ek maddenin üçüncü
fıkrasında "Atatürk Orman Çiftliği arazileri, on yılı aşmamak şartıyla,
Tarım ve Köyişleri Bakanlığının uygun görüşü, Atatürk Orman Çiftliği Yönetim
Kurulu ile Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı arasında yapılacak yazılı bir
protokolle Ankara Büyükşehir Belediyesine tahsis edilebilir" hükmü
bulunmaktadır. Bu hükmün yasalaşması durumunda, Ankara Büyükşehir Belediyesi,
Atatürk Orman Çiftliğine el koymuş olacaktır. Yaşanan deneyimler, tıpkı ASKİ
tesislerinde olduğu gibi, uzun yıllık kiralamalar sonucunda Atatürk Orman
Çiftliğine dönen arazinin bulunmadığını göstermekte midir?
İkinci sorum: Ek maddenin ikinci
fıkrasında, yol, meydan, altgeçit ve raylı toplutaşım araçları için gerekli
arazi ve yeraltı tünelleri yapılması planlanan araziler kamu yararı ve hizmetin
gerekleri dikkate alınmak suretiyle bedelsiz olarak belediyeye devredilmesi
istenmektedir. Atatürk Orman Çiftliği arazisinde hangi parsellerin bu
düzenlemeye tabi olduğu, bu hizmetlerin karşılanabilmesi için belediyenin kaç
dekar alana ihtiyacı olduğu belli değildir. Bu belirsizlik ortadayken kanunun
bu şekliyle çıkarılması gerçeği yansıtmayacaktır. Bu durumları ortaya
çıkarabilecek midir?
Üçüncü sorum: Atatürk Orman Çiftiliğinin,
Atatürk'ün vasiyetine tümüyle sadık kalınarak, kamu yararına olan işlevlerinin
geliştirilerek yönetileceği bir zeminde tutulmasına ihtiyaç bulunmaktadır. Bu
bağlamda, Atatürk Orman Çiftliğini rant ve talan sürecinden tümüyle uzak
tutacak bir koruma nâzım imar planı ivedilikle hazırlanmalıdır. Sözü edilen planın,
mutlaka, meslek kuruluşları, bilim çevreleri ve demokratik kitle örgütlerinin
aktif katılımcılığına açık süreçlerde oluşturulması gerekmez miydi?
BAŞKAN - Sayın Özdoğan, bakın, diğer
arkadaşlara süre kalmadı.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Son soruyu soruyorum.
Aynı kapsamda olmak üzere, koruma kullanma
dengesine ilişkin ilke ve belirlemeler ortaya koyacak bir master planın
hazırlanması zorunludur. Atatürk Orman Çiftliğinin yukarıda belirtilen kuruluş
amacı ve Atatürk'ün vasiyeti doğrultusunda, katılımcı süreçlerde belirlenen
ilkelerine uyarlı olacak biçimde, ulusal, uluslararası düzeyde açılacak bir
yarışma, katılımcı ve yüksek nitelikli bir master planın hazırlanması için
uygun bir zemin sağlayabilir miydi?
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özdoğan.
Soru süresi tamamlanmıştır.
Şimdi, Sayın Bakan, buyurun.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ
EKER (Diyarbakır) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Doğan'ın sorularına yazılı cevap
vereceğim.
Sayın Özdoğan'ın sorusuna ise şu şekilde
cevap veriyorum: 1 inci ek maddenin üçüncü fıkrasında söz ettiği hususlar
burada yer almamaktadır. İkinci olarak da, devirden bahsediyor;
"devir" sözü geçmiyor "intifa hakkı tesis edilir" deniyor.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Süremiz var; Sayın Akdemir, buyurun.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkan,
Sayın Bakana soruyorum:
Atatürk Orman Çiftliğinin korunması
yolunda 1992 ve 1998 yıllarında 1 inci derecede doğal SİT ve tarihî SİT
kararları alınmış ve tescil edilmiştir. Bu nedenle, koruma nazım imar planı
yapılmadan bu arazide herhangi bir tasarruf yapılamayacağı bilinmektedir. Bunun
için, koruma nâzım planı var mıdır?
İkinci sorum: Atatürk Orman Çiftliği ve
etrafına ilişkin ulaşım master planı, tüm uyarılara rağmen, Büyükşehir
Belediyesi tarafından, şimdiye kadar niçin yaptırılmamıştır?
Üçüncü sorum: Atatürk Orman Çiftliği
alanının içinde bulunan Türkiye Ziraî Donatım Kurumuna ait tesisler, tüm
eleştirilere rağmen -şimdiye kadar eleştiriler oldu- satılmış mıdır, ne
düzeydedir?
Dördüncü sorum: Atatürk Orman Çiftliği
alanı dışına çıkarılan arazilerde yabancıların taşınmaz almalarına olanak
tanınmasının ne gibi sakıncalar doğuracağı hesaba katılmış mıdır?
Beşinci sorum: Türk Milletine bağışlanan
arsa ve arazilerin çeşitli kurum ve kurullara verilmesine ve bağış mektubundaki
amaç dışında kullanılmasına fırsat vermeyecek midir bu yasa, bunun için
tedbirler alınmış mıdır?
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akdemir.
Sayın Özcan...
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Sayın Başkan,
aracılığınızla Sayın Bakanıma soru soruyorum: Atatürk Orman Çiftliği, yetmişüç
milyonun ortak değeri ve Ankara'nın akciğeridir. Bunun, acaba, belediyeleri
buraya ortak ederek, gelecekte beton yığını olması konusundaki duyarlılıklarını
öğrenmek istiyorum; bir.
İkincisi; Atatürk, herkesin ortak
değeridir, hiç kimsenin tekelinde değildir.
Üçüncüsü de; dün akşam görüşüldüğünde
mükerrer oy kullanan AKP'li milletvekillerine söylüyoruz; neden isimlerini
kullandırttılar, onu öğrenmek istiyorum.
Saygılarımla.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Koçyiğit, çok kısa... Süremiz doldu;
buyurun efendim.
MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Sayın
Başkan, tek soru soracağım Sayın Bakanıma, hemen soruyorum: Sayın Bakanım, Atatürk
Orman Çiftliği ilk kurulduğunda, orijinal olarak 52 000 dekar arazi üzerinde
kuruldu. Daha sonra, bunun yüzde 36'sı işgal, devir, satış, kiralamalarla
çeşitli gerçek ve tüzelkişilere devredildi. Ben, Atatürk Orman Çiftliğinden
koparılan 21 000 dekar arazi üzerinde bugün halen mevcut bulunan gerçek ve
tüzelkişilere ait kuruluşların açıklanmasını istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Koçyiğit.
Sayın Bakan, çok kısa bir süremiz var;
cevap vermek istiyor musunuz?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ
EKER (Diyarbakır) - Sayın Başkan, yazılı cevap vereceğim.
BAŞKAN - Yazılı cevap vereceğiz.
Teşekkür ederim.
Soru ve cevap süresi tamamlanmıştır.
Şimdi, maddeyle ilgili 1 adet önerge var;
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1200 sıra sayılı kanun
tasarısının 2 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ömer Abuşoğlu |
Turan Tüysüz |
|
|
|
Gaziantep |
Şanlıurfa |
|
|
Muharrem Doğan |
Züheyir Amber |
|
|
Mardin |
Hatay |
|
|
Muzaffer Kurtulmuşoğlu |
Hüseyin Özcan |
|
|
Ankara |
Mersin |
|
|
Ümmet Kandoğan |
|
|
|
Denizli |
|
|
Madde 2 - Bu Kanun Atatürk Orman Çiftliği
Koruma Nâzım Planının yürürlüğe girmesini takip eden 3 ay içinde yürürlüğe
girer.
BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İMDAT
SÜTLÜOĞLU (Rize) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ
EKER (Diyarbakır) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum…
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Konuşacağız
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Açıklayacak mısınız?
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Evet efendim.
BAŞKAN - Kim?..
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın
Kurtulmuşoğlu…
BAŞKAN - Sayın Kurtulmuşoğlu, buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Konuşmayı ben
yapacağım.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan,
önergede imzası yok.
BAŞKAN - Efendim, önerge sahibi.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Benim imzam var
önergede Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hanginiz konuşacak; biriniz karar
verin efendim.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Bizdeki önergede
imzası yok.
BAŞKAN - Efendim, Ümmet Bey önergeyi
imzalamış.
Buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Bir kanun teklifi üzerinde, bugün, Meclis
çok gergin saatler ve dakikalar yaşadı.
Tabiî, ben, öncelikle, böyle bir kanun
teklifi üzerinde İktidarın ve muhalefetin uzlaşmasının son derece uygun olduğu
inancındayım. Parlamentolarda iktidarlar ve muhalefetler, elbette zaman zaman
uzlaşmalılar; hatta, bu "zaman zaman" tabirini düzeltiyorum;
çoğunlukla uzlaşmalılar. Bundan hiç kimsenin rahatsız olmaması lazım. Bugün,
gösterilen bu manzaradan ben mutluyum. Cumhuriyet Halk Partisi ve AK Partinin
böyle bir kanun teklifi üzerinde uzlaşmalarına karşı, benim söyleyecek hiçbir
sözüm yok; ancak, şimdi, Sayın Salih Kapusuz'un vermiş olduğu bu kanun
teklifiyle ilgili olarak, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun, Plan ve Bütçe
Komisyonunda, bunun, yapay gerekçeler gösterilerek, asıl amaç on yıl değil,
daha uzun süre, Atatürk Orman Çiftliği arazisinin Büyükşehir Belediyesine
devredileceği söyleniyor; bir.
İki; bunun bir infaz olduğu söyleniyor;
yani, Atatürk Orman Çiftliğini…
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Önergeyle alakalı
konuş.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Geliyorum Sayın
Kapusuz, rahatsız olmayın, geliyorum.
Bir infaz olduğu söyleniyor, infaz.
Şimdi, ben buradan sormak istiyorum…
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Önergeyi anlat,
önergeyi!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın Kapusuz,
sizin vermiş olduğunuz bu kanun teklifi, yapay gerekçeler ileri sürülerek mi
verilmiştir? Bir infaz mıdır? Atatürk Orman Çiftliğinin infaz edilmesi midir?
Yani, bunu Cumhuriyet Halk Partisi söylüyor ve siz de gelip, burada, bununla
ilgili hiçbir şey söylemediniz. Sizin kanun teklifiniz bir infaz mı? Yapay
gerekçeler mi ileri sürdünüz?
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Bu önerge ne?!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Görüyorum onu…
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Bırak sen onu,
önergeyi söyle!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Geliniz, bunu,
kürsüden söyleyiniz.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Önergeyi söyle!..
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Şimdi, bakınız,
değişiklik önergesi elimde.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Önergeni anlat
bakalım!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın Kapusuz,
rahatsız olmayın! Rahatsız olmayın!. Bakın, infaz diyorlar sizin bu kanun
teklifi için, infaz!
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Önergeni bir
anlat, önergeni!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Atatürk Orman
Çiftliğini, on yıl süreyle, göz boyama olarak getirdiğini, asıl maksadının
Atatürk Orman Çiftliğinin Büyükşehir Belediyesine devredilmek üzere verdiğini
söylüyorlar. Bunun karşısında, gelin, burada bir şey söyleyin Sayın Kapusuz.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Söyledim.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Söylemediniz.
Bakınız, şimdi, önergeyle, Cumhuriyet Halk
Partisi diyor ki, birçok hususu düzelttik, bizim itirazlarımız ortadan kalktı.
Şimdi, ne söylüyor Cumhuriyet Halk Partisi burada; bakınız, onları söylüyorum:
"On yıllık süre konması göz boyamadır" diyorsunuz. Bu önergede on
yıllık süre duruyor mu arkadaşlar; duruyor.
ORHAN SÜR (Balıkesir) - Nerede duruyor?!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Duruyor; bak,
değişmemiş. Sizin "göz boyama" olarak dediğiniz süre, aynen bu
önergenin içerisinde devam ediyor. Siz, sadece "koruma amaçlı imar
planı" demişsiniz; onun için size teşekkür ediyorum. Koruma amaçlı imar
planının bunun içerisine yerleştirilmesi son derece mantıklı; onun için,
Cumhuriyet Halk Partisine teşekkür ediyorum.
Şimdi, diyorsunuz ki: "Her ne ad
altında olursa olsun, yapılacak tasarruflarda bir bedel alınmalıdır"
diyorsunuz. Siz diyorsunuz, Cumhuriyet Halk... Bedel alınsın diyorsunuz. Peki,
var mı burada; düzeltmede yok. Bakınız, okuyorum: "Bedelsiz olarak…"
Yani, yeni getirilen bu değişiklikle de "bedelsiz olarak" aynen devam
ediyor. Siz, burada itiraz etmişsiniz. Bedel ne oldu hocam, niye vazgeçtiniz?!
Bakınız "intifa hakkı tesisi uygulamalarına son verilmeli, artık, bu yağma
sonlandırılmalı…" Sayın Kapusuz, "yağma" diyor "yağma"
diyorlar. "Bu intifa hakkı sonlandırılmalı" diyor.
Bakınız, sizin de desteklediğiniz bu
önergede, intifa hakkı uygulaması aynen devam ediyor, değişmemiş. Bakınız,
burada, aynen burada.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan,
önergeyle ilgili bir tek kelime konuşmadı.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bir husus daha
var: "Vatandaşlarla ihtilaf" diyorsunuz. Bakın, gerekçede ne
yazmışsınız: "Vatandaşlarla ihtilaf nedeniyle yargıya intikal eden Atatürk
Orman Çiftliği arazilerinin çoğu, aslında, işgal edilmiştir." Yani, demin
"ihtilaf" falan diyordunuz ya, şimdi…
BAŞKAN - Sayın Kandoğan, önergeye gelir
misiniz.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Geliyorum.
Gerekçede…
BAŞKAN - Yalnız, süreniz bitti.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Geliyorum…
Gerekçede, işgal edildiğini söylüyorsunuz.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisinin de
desteklediği bir önergede, koruma amaçlı imar planının bu kanunla eşzamanlı
olarak yürürlüğe girmesiyle ilgili…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Son cümlem…
BAŞKAN - Ben sizi ikaz ettim efendim.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın Başkan,
herkese süre verdiniz.
BAŞKAN - Ben sizi ikaz ettim. Son,
selamlamanızı buyurun; selamlayın lütfen.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bizim vermiş
olduğumuz bu önerge de, Cumhuriyet Halk Partisinin de isteği doğrultusunda,
koruma amaçlı imar planının bu kanunla eşzamanlı, aynı anda yürürlüğe
girmesiyle ilgili bir önergedir.
O nedenle, bu önergenin desteklenmesi
gerektiğini ifade ediyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kandoğan.
Şimdi, gerekçesini biraz önce dinlediğiniz
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sayın Başkan,
karar yetersayısı…
BAŞKAN - Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir ve karar yetersayısı vardır.
2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Anavatan Partisi
Grubu adına, Gaziantep Milletvekili Sayın Ömer Abuşoğlu; buyurun. (Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA ÖMER ABUŞOĞLU
(Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Şimdi, üzerinde tartıştığımız, üzerinde
konuştuğumuz ve zaman zaman da çirkin birtakım görüntülerin ortaya çıktığı bu
müzakerelerin esas mahiyeti şu: Atatürk Orman Çiftliğiyle ilgili, Ankara
Büyükşehir Belediyesinin belli ihtiyaçlarına istinaden birtakım taleplerinin
gerçekleştirilmesi üzerinde, bir kanun tasarısı hakkında konuşuyoruz. Kanun
tasarısının, ilk, Meclise sunuluşu itibariyle, üzerinde gerçekten tereddüte
düşülen, üzerinde gerçekten uzun uzun tartışılan, tartışılacak boyutları olan
bir yönü vardı; ama, 1 inci maddede verilen önergeyle kısmen bunlar telafi
edildi.
Tabiî, bu noktada en fazla tartışılan
husus, Sayın Cumhuriyet Halk Partisinin tutumu oldu. Tabiî, önergeyle verilen
teklif ve yapılan değişiklik henüz ortada yokken, Sayın Cumhuriyet Halk
Partisinin, Plan ve Bütçe
Komisyonundaki yaptığı birtakım itirazlar, ister istemez, herkesin dikkatini
çekiyor ve Cumhuriyet Halk Partisi sözcüleri de kürsüye çıktıklarında
"biz, artık, yeni değiştirilen hali ile eski halini mukayese ettiğimiz
zaman, ortada bizim söylediğimiz itirazlara mahal, yer kalmıyor. Dolayısıyla,
biz, bu kanunu destekliyoruz ve bu kanunun çıkması için de İktidar Partisiyle
işbirliği içindeyiz, onları destekliyoruz" diyor; yani, "destek"
bir anlamda, Türkçe sözlüğüne baktığınız zaman "payanda" demektir.
Bundan da alınıyorlar. Burada, Türkçeyi gayet iyi kullandığını bildiğim Sayın
Ömer Hocam var; herhalde payandanın destek anlamına geldiğini o da
onaylayacaktır. O bakımdan, benim biraz önce kürsüden kullandığım
"payanda" sözcüğünün herhangi bir hakaret içermediği de açıkça
ortadadır.
Yalnız, belirtmek istediğim bir husus daha
var. Halk Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi, her ne kadar "bizim
itirazlarımızın tamamı ortadan kalktı" dese de, verilen önergede
"bedelsiz olarak Ankara Büyükşehir Belediyesi lehine intifa hakkı tesis
edilir" diyor. Aynı şekilde, CHP'nin muhalefet şerhine baktığımda
"muhakkak bir bedel alınmalıdır" ifadesi var. Üzerine basa basa,
vurgu vermek üzere de başına bir "muhakkak" kelimesi eklenmiştir.
Öyleyse CHP'nin bu itirazı hâlâ verilen önergedeki değişikliğe rağmen devam
etmektedir.
Ayrıca, on yıllık süre hususu… CHP'nin,
yine, Bütçe Plandaki muhalefet şerhiyle ilgili olarak okuyorum cümleyi:
"İntifa hakkı tesisi için on yıllık süre konması göz boyama ve
aldatmacadır; bu söylem, süresiz devrin meydana getireceği tepkileri önlemek
içindir."
AHMET SIRRI ÖZBEK (İstanbul) - Başkan,
yürürlük maddesini konuşuyoruz...
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Yürürlük
maddesi, evet…
AHMET SIRRI ÖZBEK (İstanbul) - Allah,
Allah…
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Yürürlük de,
neticede, şu içeriğini tartıştığımız hususun yürürlüğüdür ve bununla ilgili
ortaya çıkacak hususların, kamuoyunca, yeterince aydınlatılması hususudur.
Yine, önergede, Cumhuriyet Halk Partisinin
on yıllık süreye itiraz etmesine rağmen, on yıllık süre, verilen değişiklik
önergesinde aynı şekliyle devam ediyor. Bunu kamuoyunun bilgilerine sunuyorum.
Bu kanunun tartışmaları bahane edilerek,
gerek Cumhuriyet Halk Partisi sözcülerince gerek AK Parti sözcülerince,
Anavatan Partisini ilzam edecek, Anavatan Partisini muhatap alacak, birtakım,
burada, yakışıksız ve Meclisin mehabetine uygun olmayan birtakım sözler sarf
edildi. Cumhuriyet Halk Partisinin tavrını anlayabilirim, anlayışla
karşılayabilirim; çünkü, parti içerisindeki birtakım rahatsızlıklardan dolayı
AK Partiye transfer olan milletvekilleri ve Cumhuriyet Halk Partisinden ayrılıp
bağımsız kalan milletvekilleri var; bunun acısı, gerçekten, Cumhuriyet Halk
Partisini bu şekilde konuşmaya itiyor olabilir; ama, AK Partinin tavrını
anlamak mümkün değil. Bu Meclis çatısı altında bu dönemde ilk defa
milletvekilleri transferi meselesi…
ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) - Sen nereye
transfer oldun; nereye transfer oldun sen?!
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Dinle, sana da
sözüm var, dinle... Bekle, yalnız, dışarı çıkma.
ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) - Nereye transfer
oldun sen?!
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Dışarı çıkma,
bekle!
ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) - Sana ne nereye
çıktığım!..
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Milletvekilliği
transferi meselesini ilk defa AK Parti gündeme getirdi ve bu Meclis çatısı
altında böyle bir şeyler olacağı ve olduğunda da normal karşılanması
gerektiğini AK Partinin tutumundan ve tavırlarından o zaman izledik. Şimdi
bundan niye rahatsız oluyorlar; niye rahatsız oluyorlar?! Ha, kendilerine
gelince bir şey yok, bir sakınca yok; ama, parti içerisindeki sıkıntılardan
endişe duyup da, rahatsız olup da istifa eden milletvekili oldu mu, AK Partiye
yapılan en büyük haksızlık! Burada, insanı, insafa davet etmek gerekir.
Özellikle Sayın Kapusuz'un bu noktadaki tavırlarını hiç hoş karşılamadığımı
ifade etmek istiyorum.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Biraz sonra
söyleyeceğim. Biraz sonra geleceğim.
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Ayrıca, gerek
Cumhuriyet Halk Partisi sözcülerince gerekse de AK Parti sözcülerince sıkça
dile getirilen, Anavatan Partisinin mahkeme kararıyla hakkının teslim edildiği;
fakat, Maliye Bakanlığınca şu veya bu gerekçelerle bu hakkın teslimi noktasında
geciktirici bir rol içerisine girildiği bir husus var; partilere yapılan hazine
yardımı meselesi. Şimdi, bizim, buradaki, özellikle son iki haftalık gündem söz
konusu olduğunda, AK Parti, Anavatan Partisinin muhalefet partisi olması
özelliğinden kaynaklanan muhalefet etme isteğini ve muhalefet etme tavrını,
sanki, Anavatan Partisine yapılması gereken hazine yardımı yapılmadığı için
böyle bir tavır içerisine giriyor diye, Anavatan Partisine de buradan bir
suçlayıcı unsur ortaya çıkarmaya çalışıyor.
Efendim, bizim buradaki esas tavrımız,
Meclisin gündemine AK Parti tarafından getirilen, her hafta getirilen ayrı bir
düzenleme… Daha geçen hafta, Meclisin gündemi birtakım temel kanunlar ve
aciliyetine binaen temel kanun olmadan şekilde, olmayacak şekilde buradan
geçirilmesi düşünülen bir program, bir gündem düzenlemesi yapıldı ve biz de,
bundan sonra haziran ayı sonuna kadar bu gündeme bağlı kalacağımızı zannettik.
AK Partisinin kendi getirdiği tekliflerdi
bunlar; ama, bu hafta başında, dün baktık ki, kendisi niçin getirmekte tereddüt
etti bilmiyoruz; ama, Cumhuriyet Halk Partisi yeni bir Danışma Kurulu
teklifiyle geldi ve yeni bir gündem düzenlemesi söz konusu oldu ve AK Partisi
de, geçen hafta ısrarla bu gündemin takip edilmesi hususundaki ısrarından
vazgeçerek, CHP'nin getirdiği; ki, CHP'nin getirdiği gündem de yine AK Partiyle
anlaşarak düzenlenmiş bir gündemdi. Saygı duyuyoruz, anlaşabilirler.
Bizim itirazımız bu noktada. Meclis gündemini,
her gün değişen, her hafta değişen, âdeta oyuncak haline getiren bir tutuma
bizim tepkimiz var. Meclis gündeminde görüşülecek olan kanun tasarılarının
önceden belirlenmesi gerekir. Geçen hafta belirlenmiş. Biz de haziran ayı
sonuna kadar görüşeceğimiz kanunlar şudur, şudur, şudur diye bunları tespit
etmişiz ve AK Parti de, bunları, aciliyetine binaen çok sıkışık bir zaman
içerisinde kanunlaştırmak üzere bunlardan bir kısmını da temel kanun olarak
getirmiş ve kabul ettirmiş; ama, bir hafta sonra ne oluyor bilmiyoruz, ne
değişiyor, Türkiye'nin şartlarında o ölçüde büyük değişiklikler mi oluyor; acul
dedikleri, çok acil bir şekilde yasalaşması gerekir dedikleri hususlardan,
kanunlardan 8 tanesini geri çekip, yerine bir gündem düzenlemesine gidiliyor.
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin
çocuk oyuncağına âdeta dönüştürülmesi gibi …
M. NECATİ ÇETİNKAYA (Elazığ) - Kelimeyi
yanlış kullandın. Acul, acil olan… Kişi için…
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Kişi için kullanılır; evet, kişi için kullanılır.
...Zaman zaman bu tür tavırlar
sergileniyor. Bu bakımdan, bizim itirazımız, bizim tepkimiz bunadır. Elbette,
kanunlar doğrultusunda, gerek Anavatan Partisi gerek bir başka parti ve gerekse
de mahkeme kararlarını yürütme konusunda görevli olan, yerine getirme konusunda
üzerine yükümlülük düşen kesimler de bunları yerine getireceklerdir. Bizim,
bundan herhangi bir endişemiz, bundan herhangi bir kaygımız ve gocunmamız da
söz konusu değildir.
O bakımdan, Anavatan Partisi muhalefetini,
bu şekilde, yanlış mecralara çekilerek vatandaş nezdinde küçültmeye çalışma
işini ben yanlış buluyorum. Bu tavırda ısrar edilmesini de kınıyorum.
Ayrıca, biraz önce, AK Parti sıralarından
bir sayın milletvekili laf atarak, benim AK Partisinden istifa ettiğimi ifade
eder, ima eder şekilde bir sataşmada bulundu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Daha önceki
konuşmalarımda da ifade ettim. İstifa ettiğim zaman da basın bülteniyle niçin
istifa ettiğimi açıkladım ve bu istifamla da gurur duyuyorum. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar) Ama, görüyorum ki, bazı milletvekilleri bundan
gocunuyorlar. Niye gocunduklarını da şu ifadeyle belirtmek istiyorum: Çünkü,
benim istifa gerekçem ve zaman içerisinde burada dile getirdiğim istifamla
ilgili gerekçeleri anlamak için, insanın birazcık anlayabilecek kapasitede
olması gerekir.
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Abuşoğlu,
süreyi…
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Evet…
Bitiriyorum Sayın Fatsa, bitiriyorum. Size herhangi bir sataşmam söz konusu
değil.
Ziya Paşa diyor ki: "İdraki meali bu
küçük akla gerekmez. Zira ki, bu terazi bu sıkleti çekmez." Eğer istifam
konusunda hâlâ tereddütleri, hâlâ kafasında soru işaretleri olan varsa, bu,
benim istifamdan kaynaklanmıyor, kendilerinden kaynaklanıyor.
Hepinize saygılar sunuyorum. (Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Abuşoğlu.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Muğla
Milletvekili Sayın Gürol Ergin.
Buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA GÜROL ERGİN (Muğla) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifi üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum; sizleri ve
yüce ulusumu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, biraz önce Doğru Yol
Partili ve Anavatan Partili 2 milletvekili arkadaşımızın yaptığı konuşmalar,
benim burada bazı açıklamalar yapmamı gerektirdi.
Şimdi, şu söylendi; özellikle Ümmet Beyin
söyledikleri şuydu: "Cumhuriyet Halk Partili üyeler Plan ve Bütçe
Komisyonunda verdikleri ayrışık oyda bu teklifle getirilenin Atatürk Orman
Çiftliği için infaz olduğunu söylediler; ama, bugün burada bu teklife destek
verdiler. Bu nasıl bir durum" dedi; ama, bunu söylemeden önce de şöyle
söyledi; dedi ki: "İktidar Partisi ile Anamuhalefet Partisinin bir kanun
teklifinde bu şekilde bir uzlaşma sağlamaları son derece memnunluk
vericidir."
Şimdi, ben, hem böyle bir uzlaşmanın
mutluluk verici oluşunun ifade edilmesi hem de verdiğimiz ayrışık oy tümüyle
dikkate alınarak, verilen değişiklik önergesiyle bu kanun teklifi tamamen
değiştirilmişken Cumhuriyet Halk Partisinin "dün öyle bir ayrışık oy
verdiniz de, bugün niye olumlusunuz" diye eleştirilmesini gerçekten
anlayamadım. Yani, Ümmet Beyi her zaman burada sevgi ve saygıyla dinleyen bir
milletvekili olarak bu konuda şaşırdığımı ifade edeyim.
Şimdi, orada, özellikle Ümmet Kandoğan
Beyin söylediği şu söz var; diyor ki: "Siz, burada, mutlaka bedeli
karşılığında verilmeli dediniz; ama, şimdi, bedelsiz diye de altına imza
atıyorsunuz."
Değerli arkadaşlarım, eğer bir uzlaşma
sağlamak istiyorsanız, elbette ki, bu uzlaşma sağlanırken vazgeçilmezleriniz
olduğu gibi, vazgeçilir hususlarınız da olacaktır. Cumhuriyet Halk Partisi
olarak bizim bu kanun teklifinde çok ciddiye alınması gereken iki
vazgeçilmezimiz vardı. Bunlardan birincisi, mutlak surette imar planının
yapılmış olması ve SİT alanı oluşundan ötürü de koruma imar planının yapılmış
olmasıydı. İkincisi de, Atatürk Orman Çiftliği alanının asla ve hiçbir şekilde
yapılaşmaya açılmamasıydı. Cumhuriyet Halk Partisinin bu düşünceleri
çerçevesinde getirilen bu önergeyle, yasa teklifi, son biçimiyle, bu
söylenenlere tamamen uygun hale getirilmiştir. Ancak, evet, Sayın Kandoğan'ın
doğru olarak söylediği şudur: Altgeçitler, yollar ve bunlarla ilgili
yapılanmalar için de bedelsiz olarak verilmesi, Cumhuriyet Halk Partisi
tarafından da bu uzlaşma çerçevesinde kabul edilen hususlardır.
Yağma konusuna gelince: Şimdi, oradaki
"yağma" ifadesini dikkatle okursanız "bugüne kadar yapılan
yağmanın bundan sonra olmaması" ifadesi vardır. Biz o ifademize sonuna
kadar sadığız. Zaten, kanun teklifinin yeni biçimindeki son cümle, yani
"Atatürk Orman Çiftliği alanı üzerinde konut, ticaret ve sanayi amaçlı
hiçbir yapılaşmanın olamayacağı" şeklindeki cümle de, bizim, o yağmaya son
verme anlayışımızın ürünü olarak oraya girmiştir. Bunu da belirtmek istiyorum.
"İnfaz dediniz" diyor. Biz şunun
için infaz dedik; şöyle bir cümle vardı: "Tarım ve Köyişleri Bakanlığının
uygun görüşüyle Atatürk Orman Çiftliği arazileri, rekreasyon, park,
ağaçlandırma alanı, spor, hayvanat bahçesi ve kültür alanı olarak, on yılı
aşmamak şartıyla (herhangi bir şekilde Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ve Atatürk
Orman Çiftliği tüzelkişiliğine bir külfet ve yükümlülük getirmemesi kaydıyla)
Atatürk Orman Çiftliği Yönetim Kurulu ile Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı
arasında yapılacak yazılı bir protokolle, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı
arasında yapılacak yazılı bir protokolle Ankara Büyük Şehir Belediyesine tahsis
edilir" diyordu. Bu, gelen teklifin ilk biçimiydi. Plan ve Bütçe
Komisyonunda da benzer bir şekilde bu
kabul edildi ve burada da, yapılaşma alanının yüzde 5'i geçemeyeceği;
ancak, Atatürk Orman Çiftliği arazilerinin sayılan gerekçelerle Büyükşehir
Belediyesine verilebileceği vardı. Bu tamamen çıkarılmıştır, bu konu tamamen
çıkarılmıştır. Bugün görüştüğümüz ve kabul ettiğimiz 1 inci maddede bu konu
yoktur. Bunlar varmış gibi "siz, dün infaz diyordunuz, bugün niye böyle
söylüyorsunuz" derseniz, burada bize haksızlık yapmış olursunuz. Bu
konuda, Cumhuriyet Halk Partisi, Atatürk Orman Çiftliği ve Atatürk felsefesi
konusundaki bütün duyarlılığını ortaya koyan bir sonuç aldığına inanmaktadır.
Şimdi, biraz önce Sayın Anavatan Partisi
Grup Başkanvekili konuştu. Ondan önce de, birkısım Anavatan Partili
milletvekili arkadaşlarımız Sayın Bakana sorular yönelttiler. Şimdi, o sorulara
baktığım zaman ve Sayın Grup Başkanvekilini dinlediğim zaman şunu görüyorum:
Konuştukları konular, en son on gün önceki bilgilere dayalı konuşmalar değerli
arkadaşlar. Onların hepsi geçti, gitti. Gelin, biz bugünkü konuyu konuşalım,
bugün önümüze ne gelmişse onu konuşalım. Siz onları konuşmadınız. Bu bakımdan,
söylediklerinizin burada çok fazla anlamı olmuyor.
Burada bir noktaya daha dikkatinizi
çekerek sözlerimi tamamlamak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk
Partisi, Atatürk Orman Çiftliği konusunda dün ve evvelki gün gösterdiği
duyarlılığı bugün de göstermiştir, yarın da gösterecektir. Bundan hiç kimsenin
kuşkusu bile olamaz; bunu söyleyeyim.
Anavatan Partisi Grup Başkanvekilime de
şunu söyleyeyim: Sayın Başkanvekili, hatırlarsanız, biz birlikte Plan ve Bütçe
Komisyonunda görev yaptık. Ben kendi grubumun en arka sıralarında oturuyordum,
siz de kendi grubunuzun en ön sırasında oturuyordunuz ve şunu dün gibi
hatırlıyorum: Benim yaptığım konuşmalara, karşıdan en fazla müdahale eden
sizdiniz Adalet ve Kalkınma Partisinin milletvekili olarak. Siz bunu hatırlıyor
musunuz diye soruyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ergin.
Şahısları adına Manisa Milletvekili Sayın
İsmail Bilen.
İSMAİL BİLEN (Manisa) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Atatürk Orman Çiftliğiyle alakalı kanun teklifi
üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Atatürk Orman
Çiftliğinin Yüce Türk Milletine emanetinde, Atatürk'ün vasiyetinde, arazinin
yeşil alan, kültür merkezî ve rekreasyon alanı olarak da değerlendirilmesi
ifadeleri yer almakta. Şimdi, bu vasiyete uygun olarak Büyükşehir Belediyesine
burada yeni bir çalışma imkânı doğurmak adına böyle bir kanun teklifi, böyle
bir düzenleme verilmiştir. Bu kanun teklifiyle -yasalaştığı takdirde- yönetimin
tek elden yapılması, imarın tek elden yürütülmesi ve buradaki şahıslarla
ihtilaflı olan konuların giderilmesi ve kazanılabilecek, geçmişte kaybedilmiş
ancak yeniden kazanılabilecek alanların da kazanılması ve halkın hizmetine
sunulması amaçlanmıştır.
Biraz önce Anavatan Partisi Grup Başkanvekilinin
ifade ettiği gündemin değişikliğiyle ilgili husus ise, İçtüzüğümüzün amir
hükümlerindendir. Parlamento, kendi çalışmalarını Yüce Heyet istediği takdirde
durdurabilir, değiştirebilir veya yeni gündem belirleyebilir. Bu da, İçtüzüğün
Parlamentoya müsaade ettiği, yapılmasına cevaz verdiği bir husustur. Bundan
şikâyetçi olmak, sırf bu gerekçeyle bu kanun teklifine de karşı çıkmak pek
doğru olmasa gerek.
İnanıyorum ki, Atatürk Orman Çiftliğiyle
ilgili kanun teklifi yasalaşır, yürürlüğe girerse, yine, Ankaralılar olduğu
gibi, Ankaralı hemşerilerimiz olduğu gibi Yüce Türk Milleti de buradan azamî
derecede istifade edecektir; gerek hayvanat bahçesiyle gerek dinlenme
alanlarıyla gerekse rekreasyon alanlarıyla vatandaşlarımız, hemşerilerimiz
buradan daha fazlasıyla, ziyadesiyle istifade etme imkânı, fırsatı
yakalayacaklardır.
Bu vesileyle, kanun teklifinin hayırlı,
uğurlu olmasını diliyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Bilen.
Şahsı adına Ankara Milletvekili Sayın
Salih Kapusuz; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
3 üncü madde, son madde. Son madde,
hepinizin de bildiği gibi "Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür" demektedir. Bakanlar Kurulunun yürüteceği gerçeğinden hareketle,
zaten Atatürk Orman Çiftliği, başından beri bütün toplum kesimlerinin duyarlı
olduğu, üzerinde hassasiyetle durduğu önemli bir mekân; aynı zamanda, birinci
derecede doğal SİT alanı. Tabiat ve Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu ve onunla
ilgili mevzuat gereği, her türlü uygulamalar açısından hassasiyet gösterilmesi,
şartları çok ağır olan uygulamaları bulunan bir yasal düzenleme söz konusu. İlgili
Bakanlık var ve bütün bunlara rağmen Türkiye Büyük Millet Meclisi ve yargı da,
bu konuda, bugüne kadar olduğu gibi hep hassas davranmıştır. Geçmiş dönemlerde
Meclisten çıkarılan özel yasalarla birtakım tahsisler yapılmıştır; ama, yapılan
bu tahsisler bugün için farklı değerlendirilebilir; ama, mevcut, Ankaralıya ve
Türk Milletine bırakılmış olan bu mekânın, bu arazinin, bu hediyenin en güzel
şekliyle Ankaralılarla ve Türk Milletiyle buluşturulması çok önem arz
etmektedir. Onun için, planlaması yapılacak, koruma planı yapılacak, bununla
beraber halkımızın ihtiyacı olan yol, park ve ihtilaf konusu olan hususlar da
düzeltilecek.
Ben, bu metni, teklifi hazırlayıp
verdiğimde, arkadaşlarıma, yukarıda, Plan ve Bütçe Komisyonunda bir öneride
bulundum. Bu metin, son hali kabul edilecek bir metin değil; sivil toplum
örgütleri, komisyon üyesi siyasî partiler bununla ilgili her türlü düzenlemeye
katkı vermek açısından açıktır. Aynı zamanda, biz, bir alt komisyon kuralım, bu
kurulan alt komisyonla da, burada yapılması gerekli olan farklı yaklaşımlar
varsa, katkılar varsa, bunları da alalım. İlk andaki konuşmamı böyle başlayarak
açmıştım. Orada da tartışıldı, burada da tartışıldı; ama, nihayette, bu yasa
hayatiyet kazandıktan sonra, Ankaralılara bu anlamda hizmet sunmaya başladıktan
sonra, inanıyorum ki, bu tartışmalar niye yapıldı diye birçokları taaccüp
edecektir.
Aslolan, gerçekten Atatürk Orman
Çiftliğini korumak istiyorsak bir tek yolu var; Ankaralılara bütün yönüyle
açmak; yapılaşmaksızın, ister sınai, ister, efendim, ticarî, isterse mesken
olarak kesinlikle bunlara müsaade etmeksizin, rekreasyon alanları, park, bahçe,
ağaçlandırılmış spor alanları, çay bahçeleri... Vatandaş, Ankaralı bu işe sahip
çıkar, içine girerse, onun elinden bir daha kimse alamaz. Dolayısıyla, bu
konularla ilgili olarak şu ana kadar yapılmış olan tartışmaları, ben, bu
çerçevede müspet manada katkı olarak anlamak isterim; ama, siyasî olarak bu
konudan rant çıkarmaya kalkmak, siyasî partilerin bu konudaki mutabakatlarını
başka zeminlere taşımaya kalkışmak kimseye bir şey kazandırmamıştır,
kazandırmayacak da.
Ben, yasanın hayırlı olmasını temenni
ediyorum; hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Kapusuz.
Sayın milletvekilleri, soru-cevap faslına
geçiyoruz; 5 dakika soru, 5 dakika cevap.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Herhalde, konuyla
alakalı, maddeyle alakalı olacak değil mi Sayın Başkanım?
BAŞKAN - Buyurun Sayın Akdemir.
Sayın Akdemir?.. Yok.
Sayın Özdoğan...
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Tek bir soru sormak istiyorum. Bu, Atatürk
Orman Çiftliği arazilerinin Büyükşehir Belediye Başkanlığına tahsis edilmesiyle
alakalı bu yasa teklifi, neden yasa tasarısı olarak gelmedi de, Sayın Ankara
Milletvekili Salih Kapusuz tarafından yasa teklifi olarak geldi; bunun özel bir
anlamı var mıdır? Acaba, Sayın Melih Gökçek'le sıkı fıkı özel dostluğunun
tesiri var mıdır bu yasa teklifinin Sayın Salih Kapusuz tarafından gelmesinde?
Bunu soruyorum.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan,
böyle bir soru olur mu?!
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özdoğan.
Ancak…
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Buna müsaade
edemezsiniz!
BAŞKAN - …siz de biliyorsunuz ki,
milletvekillerinin birinci görevi ve sorumluluğu, Parlamentoda yasa yapmaktır,
yapılacak yasaları teklif etmek, bunu savunmak…
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Daha
teferruatlı bir tasarı gelebilirdi.
BAŞKAN - O bakımdan, bu sorunun muhatabı
Hükümet değil.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Meclis de bunu
kabul etmiyor efendim, böyle bir soruyu; siz kabul edemezsiniz.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Işık.
AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Vasıtanızla Sayın Bakana üç sorum var.
Birincisi: Satılan araziler hangi hükümet
zamanında satılmıştır?
İkincisi: Hayvanat bahçesinin yıllık
zararı ne kadardır?
Üçüncüsü: Devir sonrasına yönelik
Büyükşehir Belediyesinin öngördüğü projeler nelerdir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Işık.
Sayın Güler…
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Sayın Başkan,
sizin aracılığınızla Sayın Bakana iki sorum var.
Birinci sorumuz: Şu ana kadar Atatürk
Orman Çiftliğinde yaklaşık 21 000 000 metrekare arsa çeşitli vesileyle kamu
kurumlarına tahsis edilmiştir. Bu projeyle şu anda yüzde kaçı tahsis
edilmektedir?
İkincisi: Kamu yararı olarak algılanan;
ama -yapılanma esnasında sadece ulaşım gibi altyapıyla beraber kullanılmak
istenmektedir; ama- sözlerde de gördüğümüz kadar, bu işin vizyonu ve iddiasına
baktığımızda, göründüğü gibi, çok da masum olduğu görünmemekte. Yarınlarda, on
yıl sonrasında açılacak imar yapılanmasından sonra çıkacak doğal rantın önü
nasıl engellenecektir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Güler.
Sayın Akdemir, buyurun.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkan,
aracılığınızla sorularımı Sayın Bakanıma yöneltiyorum.
Cumhuriyet Halk Partisinin 9
milletvekilinin ayrışık oy pusulasında "Arazinin planlanması ve vasiyet
hukukuna göre kullanılması Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü uhdesinde
kalmalıdır. Kanun teklifinin gerekçelerinde belirtilen hususlar Atatürk Orman
Çiftliği üzerinde Büyükşehir Belediyesine neredeyse sınırsız tasarruf hakkı
verilmesini haklı kılamaz. Atatürk Orman Çiftliği, Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Kanunu ve ilgili mevzuatına göre birinci derece doğal SİT
ve tarihî SİT alanıdır. Bu yasa ve ilgili mevzuatına göre yapılması zorunlu
olan bir yönetim planıyla, ilgili tüm kesimlerin katılımıyla
yönetilmelidir" denmektedir. Acaba, bu isteğe uygun bir çalışma
yapıldıktan sonra mı Cumhuriyet Halk Partisi destek verdi bu yasaya? Onu
öğrenmek istiyorum.
Bir diğer sorum şu: "Yasa teklifi,
Atatürk Orman Çiftliğini Ankara Büyükşehir Belediyesinin rant hırsının bir
aracı niteliğine dönüştürme amacındadır. Bu teklifin yasalaşması, kamu yararına
aykırı sonuçlar doğuracak, Büyük Atatürk'ün kanun niteliğinde olan vasiyetini
ortadan kaldıracaktır. Bu nedenlerle yasa teklifine tümüyle karşı olduğumuzu
belirtiriz" diyor Cumhuriyet Halk Partisinin 9 milletvekili. Şimdi buradan
soruyorum: Sayın Cumhuriyet Halk Partililer, Sayın Bakanımızın doğrulayacağı
bir cevap aldınız mı, sizi tatmin eden bir cevap aldınız mı ki bu yasayı bu
haliyle desteklemeyi düşünüyorsunuz? Buna cevap verirseniz Sayın Bakanım, çok
memnun olurum.
Teşekkür ediyorum.
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Kanun değişti, başka
bir kanun oldu; siz hâlâ mazide yaşıyorsunuz!
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akdemir de;
yalnız, sizin sorduğunuz sorunun muhatabı Bakan değil. Bu konuda Cumhuriyet
Halk Partisi sözcüleri, zaten, kürsüden gerekli açıklamaları yaptılar.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Söylenen
eksiklikler belki tamamlanmıştır, bizim haberimiz yoktur diye sorumu soruyorum.
BAŞKAN - Sayın Abuşoğlu, buyurun.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Şu anda, elimde, Cumhurbaşkanlığı Devlet
Denetleme Kurulu tarafından hazırlanan bir rapor var ve bu raporda, Çiftliğin
paylı mülkiyetinde -parsel numarası da verilerek- bir konut kooperatifine
yapılan tahsisten bahsediliyor. Bu çıkarılan kanun bu tür yapılaşmaları
engelleyecek mi; yoksa, yapılan tahsisleri de ne ölçüde etkileyecektir? Bu
konuda Sayın Bakandan bilgi almak istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Abuşoğlu.
Sayın Bakan, buyurun.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ
EKER (Diyarbakır) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Özdoğan'ın ve Sayın Akdemir'in
sorularına gerekli cevabı siz verdiniz; onlara ayrıca cevap verme gereği
hissetmiyorum.
Sayın Işık'ın, Sayın Güler'in ve Sayın
Abuşoğlu'nun sorduğu sorulara da yazılı olarak cevap vereceğim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Soru-cevap faslı tamamlanmıştır.
1 adet önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1200 sıra sayılı kanun
tasarısının 3 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ömer Abuşoğlu |
Muharrem Doğan |
Turan Tüysüz |
|
|
Gaziantep |
Mardin |
Şanlıurfa |
|
Züheyir Amber |
Muzaffer Kurtulmuşoğlu |
Hüseyin Özcan |
|
Hatay |
Ankara |
Mersin |
|
Dursun Akdemir |
İbrahim Özdoğan |
|
|
Iğdır |
Erzurum |
|
Madde 3- Bu Kanun hükümlerini Tarım ve
Köyişleri Bakanı ve Başbakan yürütür.
BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İMDAT
SÜTLÜOĞLU (Rize) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Hükümet?..
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ
EKER (Diyarbakır) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Abuşoğlu gerekçesini
açıklayacaklar.
Buyurun Sayın Abuşoğlu. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Atatürk Orman Çiftliği meselesi oldukça
hassas ve toplumumuzun da, bireysel olarak halkımızın ve birtakım kuruluşların
da yakından ilgilendiği bir konu. Bugüne kadar çok tartışma yapıldı üzerinde ve
bundan sonra da tartışmalar devam edeceğe benziyor. Zaman zaman orada meydana
gelen rantlar birtakım kişilerin iştahını kabartıyor ve bu çerçevede, gelecek
dönemlerde de, farklı kişiler, gruplar veya müesseseler tarafından, gayet
masumaneymiş gibi gözüken birtakım talepler olabilir, bunlarla karşılaşabilir
gerek bu Hükümet ve gerekse de bundan sonra ortaya çıkacak, gelecek, kurulacak
hükümetler.
Meseleyi kökünden halletmenin bir tek yolu
var. Atatürk Orman Çiftliği, bir taraftan doğal SİT alanı ve tabiat
varlıklarını koruma alanı bölgesi içerisinde yer alan bir arazi, bir yönüyle de
Atatürk'ün vasiyetinde ifade ettiği şekliyle modern tarım işletmeciliğinin
yapılması istenen bir yer. İkisini birbirinden ayırmak lazım. Atatürk'ün
vasiyetinin bir şekilde devam etmesini farklı bir organizasyonla
sağlayabiliriz. Bugün, Atatürk Orman Çiftliği arazisi kadar bir alanı, sırf bu
amaç için, bir başka bölgeden, hazine arazisi olan bir başka bölgeden ayırıp, bu amaçla,
Atatürk'ün vasiyetine uygun bir şekilde bir yeni kuruluş ortaya çıkarabiliriz.
Ama, doğal SİT alanı meselesi üzerine gelince, bunun üzerinde hiç kimsenin söz söyleme hakkı ve hürriyetinin
ve bu yönde de herhangi bir talebinin olmadığını düşünüyorum. Buna benzer
ortaya çıkacak talepleri de zaman içerisinde tümden ortadan kaldırmak üzere bir
tek lafım var, bir önerim var. Bunu Anavatan Partisi Grubu önerisi, teklifi
olarak da alabilirsiniz.
Birçoğumuz görmüşüzdür, New York City'de
Central Park diye bir bölge var. Bu bölge, yaklaşık yüzyetmiş yıllık bir tarihe
sahip. Bu bölgenin bu haliyle oluşması, genel bir proje yarışması çerçevesinde
ortaya çıkmıştır. Biz de, bugün için Atatürk Orman Çiftliği arazisi olarak
gözüken bu bölgeyi, 1 santimetrekaresine dahi halel getirmeden, bu çerçeve
içerisinde değerlendirip, genel bir proje yarışmasıyla doğal SİT alanı olma
özelliğini de koruyacak ve sadece Ankara'nın değil, aynı zamanda tüm
Türkiye'nin kullanımına açacak bir şekilde, bir çerçevede ele alıp, burada
rekreasyon alanları, park, bahçe, buna benzer sair aklımıza gelecek bu hususun
mütemmim cüzleri olacak şekilde, bir proje
yarışması çerçevesinde, artık, bu bölgenin iştah kabartan bir bölge olmaktan
çıkarılması zamanı geldiğini de düşünerek, bu gözle bakılmasını ve konunun bir
kere daha bu gözle değerlendirilmesini talep ediyorum.
Eğer bunu gerçekleştirebilecek olursa
herhangi bir bakanlık... Eğer, Sayın Bakan, sizin döneminizde gerçekleşecek
olursa böyle bir proje, Ankaralı ve Türkiye size minnettar kalır. Lütfen, böyle
bir projeyi uygulamaya geçirmek konusunda bir gün dahi gecikmeyiniz. Ama, böyle bir projeyi yürürlüğe koymak ve
gerçekleştirmek noktasında AK Partinin ömrü vefa eder mi etmez mi onu bilemem;
ama, Anavatan Partisi iktidara geldiğinde eğer yapılmamışsa böyle bir
proje, mutlak surette biz bu araziyi bu
çerçevede değerlendireceğimizi şimdiden tüm kamuoyuna ilan ediyor ve hepinize
saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi Grubu sıralarından kalkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Abuşoğlu.
Sayın milletvekilleri, gerekçesini biraz
önce dinlediğiniz, Hükümetin ve Komisyonun katılmadığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
İçtüzüğün 86 ncı maddesine göre, tümünün
oylanmasından önce, aleyhte, İstanbul Milletvekili Sayın Hasan Aydın. (Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar)
HASAN AYDIN (İstanbul) - Sayın Başkan,
sevgili arkadaşlarım; tabiî, ben bir milletvekiliyim. Burada aleyhte söz aldım.
Bu söz almamın sebebi nedir...
Bir kere, Atatürk Orman Çiftliği,
hepimizin tekrar ettiği gibi, Atatürk'ün mirası. Bu Atatürk Orman Çiftliğini
düzene sokabilecek, ideal bir noktaya taşıyabilecek bir Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti yok. Öyle ya, Ofer'i yapacaksın, Dubai kulelerini yapacaksın, Kuşadası
limanlarını yapacaksın; ama, iş Atatürk'ün mirası, Atatürk Orman Çiftliğine
kalınca, bunu Melih Gökçek Beyefendiye havale edeceksiniz! (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Ankara Büyükşehir
Belediyesine…
HASAN AYDIN (Devamla) - Bir kere, neden
aleyhte söz aldım...
Yasa, arkadaşlarım tarafından iyi niyetle,
samimiyetle, önergelerle düzeltildi. Yasayı incelediğiniz zaman, hakikaten de
çok fazla eleştirilmesi gereken bir şey yok; ama, yasayı kime emanet ediyoruz;
yani, bir ülkede yasa çıkarırsınız, erkler yasaya uyarlar.
Şimdi, Bakanlar Kurulumuzda, biraz önce
bir arkadaşım söyledi, mahkeme karar alıyor, mahkeme kararıyla bazı partilere
para çıkarıyor, Maliye Bakanımızın üstün becerileriyle o paralar verilmiyor;
işte yasaya uyulmuyor. Hele hele, Atatürk Orman Çiftliğini çöpten kurtaracakmış
Sayın Gökçek! Elinizi vicdanınıza koyun, Mamak Çöplüğünden geçeniniz var mı?
Yani, sen Mamak Çöplüğünü çözdün de kardeşim… Orası çöplük çünkü, orada bir
rahatsızlığı yok, orada bir sorun yok. Orada, Ankara'nın kokması, çürümesi hiç
önemli değil, halkın ona tepki göstermesi de önemli değil. O kadar, Sayın
Gökçek, Büyük Atamızı seviyor ki, adam orayı acilen düzeltmek zorunda ve
taleplerde bulunuyor, Hükümeti ikna ediyor, bakanları ikna ediyor, önerge de
versek fiilen biz de ikna olmuş oluyoruz. Aslında, çok ciddî bir yetenek, bu
yönüyle de ben Sayın Gökçek'i kutlamak istiyorum.
Ben, bu Hükümetin uygulamalarına
güvenmediğim ve hele hele Melih Gökçek'e bu Hükümete güvendiğimin yüzde 1'i
kadar güvenemediğim için, bir siyasetçi olarak …
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Ankara halkı yüzde
50 oy verdi.
HASAN AYDIN (Devamla) - … o Büyük
Atatürk'ün mirasını hiçbir koşul ve şart altında Melih Gökçek'e devretmek içime
sinmediği, böyle yaparsam Büyük Atatürk'e karşı haksızlık yaptığımı düşündüğüm
için, açıkça, mertçe, oyumun rengi hayırdır diye buraya geldim.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Aydın.
Lehte, Bilecik Milletvekili Sayın Yaşar
Tüzün?.. Yok.
Sayın milletvekilleri, teklifin tümünü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir ve
kanunlaşmıştır.
Şimdi, Sayın Bakan bir teşekkür konuşması
yapacaklar; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ
EKER (Diyarbakır) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli
üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, çok kısa bir kanun olmasına rağmen,
1 maddelik bir kanun olmasına rağmen, çok uzunca bir süredir üzerinde
tartışılan bir kanun, biraz önce, değerli oylarınızla kabul gördü, kabul
edildi; öncelikle, hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum.
Ama, bu arada, üzerinde haksız bir şekilde
spekülasyon yapıldığı ve çok fazla söz söylendiği için gerek milletimizin
gerekse kamuoyunun zihninde herhangi bir yanlış anlamaya yol açmaması
bakımından, izninizle, bu kanunun ne getirdiğini sadece birkaç cümleyle arz
etmek istiyorum.
Bir: İhtilaflı araziler var Ankara'nın
muhtelif bölgelerinde; vatandaş ile devlet arasında, vatandaş ile Atatürk Orman
Çiftliği arasında parseller bölünmüş, ayrılmış ve âdeta bir kangrene dönüşmüş
bir durum var. Bu kanunla bu çözülüyor, buna imkân sağlanıyor.
İkincisi: Ankara'da yaşayanlar bilirler,
Atatürk Orman Çiftliğinde bir demiryolu geçidi var, burada bir hemzemin geçit
var. Şimdi ben rakamları aldım buraya gelmeden önce.
Değerli arkadaşlarım, bu bölgede, Haziran
2005 ile Haziran 2006 tarihi arasında 105 tane trafik kazası meydana gelmiştir;
105 tane.
İki: Yine, aynı tarihte, Zırhlı Birlikler
ve Sincan yolunda, 950 tane kaza meydana gelmiştir. Toplam 1 055 tane kaza
ediyor. Kazaya uğrayanlar, uğradıkları sebepler, canlarından olanlar,
mallarından olanlar, Türk Milletinin evlatlarıdır, Türk Milletinin millî
varlığıdır; buna dikkatinizi çekerim.
İki: Atatürk Orman Çiftliğinin hemzemin
geçidinde, demiryolu geçidinde, bir gün içerisinde, sabah saat 6.00 ile gece
24.00 arasında 224 defa trafiğe kapanıyor burası; 224 defa. Her bir trafiğe
kapanmada 3 dakika olursa, 672 dakika eder, bu da 11 saat eder. 11 saat
içerisinde, binlerce araç, benzin yakar, havayı kirletir, çevreyi kirletir,
ekonomik kayba uğrar.
Şimdi, burada bir üstgeçit yapılabilmesi,
bir düzenleme yapılabilmesi için bu kanunun çıkması gerekiyor. Bu kanun
çıkmadan, burada böyle bir düzenleme yapılamaz. Yol genişletme çalışması da
yapılamaz.
Şimdi, ikinci olarak kanunun getirdiği
düzenleme bu düzenlemedir; buna benzer, metro, altgeçit, üstgeçit ve bununla
ilgili de, sadece bununla ilgili, bedelsiz bir intifa hakkından söz ediliyor.
Şimdi, elimizdeki, esasen üzerinde
konuşulması gereken konu şuydu: Ek 1 inci maddeyle ilgili bir önerge verildi ve
o kanunun, bu değişikliğin bütününü teşkil eden husus o.
Şimdi, on gün önce, onbeş gün önce, işte,
basında, şurada burada bir şekilde tartışılan konuları, burada, sanki bu kanun
bunu getiriyormuş gibi dile getirmek hem haksızlıktır hem kamuoyunu bilinçli
bir şekilde yanıltmaya matuftur; bu da doğru değildir. Sadece, burada…
İkinci bir husus daha söyleyeyim. Son
konuşan konuşmacımız da söyledi. Atatürk Orman Çiftliğinin hiçbir arazisinin,
hiçbir şekilde, ne Büyükşehir Belediyesine ne başka bir yere devri söz konusu
değildir. Bütün yapılan işler, bütün yapılacak olan işlemler Tarım ve Köyişleri
Bakanlığının -ki, Atatürk Orman Çiftliği, kanun gereği, 1950 yılından bu yana
Tarım ve Köyişleri Bakanlığına bağlı bir kurumdur- onayı olmadan, izni olmadan,
her türlü safhada, herhangi bir işlem yapılması mümkün değildir. Bu, bunu da
ayrıca teminat altına alıyor.
Bunun dışında, sadece Hayvanat Bahçesiyle
ilgili şu söyleniyor: Zaten, mevcut yönetmelik, beş yıllığına burayı kiraya
verme hakkını veriyor. Burada, bu süre, sadece, on yıllığına çıkarılıyor ve bu
da, birçok kayda, birçok şarta bağlanıyor. Hiçbir şekilde, bu kayıt ve şart
dışında, buranın kullanılması mümkün değildir; böyle bir şey olmasına, bizim
de, zaten rıza göstermemiz mümkün değildir. Dolayısıyla, bu kanun, Ankara için,
hepimiz için, Türk Milleti için hayırlı bir kanundur, ona inanıyorum. İyi
çalışmalara vesile olacak, en azından, biraz önce söylediğim gibi, zaman
kaybının, trafik kazalarının önlenmesine yol açacak bir düzenleme getiriyor.
Hayvanat Bahçesiyle ilgili olarak da, yine, Ankara'nın hizmetine sunulacak bir
müessesedir. O da, bir protokolle verilecek ve orada bedelsiz olacağına dair de
kanunda bir hüküm yoktur; onu da ifade ediyorum. Yine, ilgili bakanlığın onayı,
uygun görüşü alınmak suretiyle bu yapılacaktır.
Ben, bu süreç içerisinde emeği geçen
herkese şükranlarımı sunuyorum. Anamuhalefet Partisi ve İktidar Partisi
milletvekillerimizin ortak çabasıyla, onların katkılarıyla bu şekillenmiştir.
Muhalefet yapan diğer milletvekillerimize de teşekkür ediyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, 5 inci sırada yer
alan, Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı
Hakkında Kanun Tasarısı ve Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir ile Denizli
Milletvekili Ümmet Kandoğan ve Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş ile 12
Milletvekilinin, Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Disiplin Cezalarının
Affı Hakkında Kanun Teklifleri ve Adalet Komisyonu raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
6.-
Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında
Kanun Tasarısı ve Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir ile Denizli Milletvekili
Ümmet Kandoğan ve Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş ile 12
Milletvekilinin, Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Disiplin Cezalarının
Affı Hakkında Kanun Teklifleri ve Adalet Komisyonu Raporu (1/994, 2/321, 2/474)
(S. Sayısı: 952) (x)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet?... Yerinde.
(x) 952 S. Sayılı
Basmayazı tutanağa eklidir.
Komisyon raporu 952 sıra sayıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, Niğde Milletvekili Sayın Orhan Eraslan.
Buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ORHAN ERASLAN (Niğde) -
Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyeleri; memurlar
disiplin affının bütünü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum; hepinizi, saygıyla, sevgiyle selamlarım.
Değerli arkadaşlarım, 952 sıra sayısıyla
basılıp dağıtılan memurlar ve diğer kamu görevlilerinin bazı disiplin
cezalarının affı hakkındaki kanun tasarısı, iki defa, daha önce, Meclis gündemine
alındı; ne yazık ki, bugüne kadar bunu görüşmek mümkün olmadı. Daha önce grup
önerimiz üzerine yaptığımız konuşmada da bunun ayrıntısını belirtmiştim. Şimdi
iki grubun anlaşmasıyla, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubunun anlaşmasıyla bu yasa tasarısının görüşmelerine başlayacağız.
Bu yasa tasarısı 25 000 memurumuzu ve kamu görevlimizi ilgilendiriyor.
Değerli arkadaşlarım, böyle bir af
yasasının görüşülmesi ihtiyaç mıdır?.. Evet, ihtiyaçtır. Disiplin cezalarının
affıyla ilgili ilk kez konu kamu sendikalarıyla hükümet arasında yapılan
toplupazarlık görüşmeleri sırasında gündeme gelmiş 30.9.2004 tarihli
toplupazarlıkta da bu hüküm altına alınmıştır. Aradan geçen zaman içerisinde,
ne yazık ki, toplupazarlıkla taahhüt edilmiş olunmasına rağmen yasa
çıkarılamamıştır. Bu konuda defalarca bizim de girişimlerimiz olmuştur, bugün
bunu çıkarmaya çalışacağız; ancak, mevcut tasarı bu haliyle yeterli değildir
değerli arkadaşlarım; iki noktada eksiği vardır. Bunu eleştirme ihtiyacı içerisindeyim.
Birinci eksiği şudur: Yasa tasarısı 23 Nisan 1999 tarihi ile 14.2.2005 tarihi
arasında bulunan disiplin cezalarını kapsıyor. Şimdi, 23 Nisan 1999 tarihini
anlayabiliriz; en son o zaman disiplin cezası affı çıkmıştı; ama, 14.2.2005
tarihini anlayabilme şansımız yoktur. Neden 14.2.2005 tarihi? Bunun, hiçbir
mantıklı izahı yoktur. Yasa tasarısının Meclise sevk tarihî de 14.2.2005 tarihi
değildir; 10.3.2005 tarihidir. Bu konuda, İktidar Partisi Grup Başkanvekili
Sayın Kapusuz'la yaptığımız görüşmeyle "bunu, 20 Haziran 2006 tarihine
alalım hiç olmazsa" girişimimiz, ne yazık ki, olumlu netice bulmamıştır.
Değerli arkadaşlarım, bunun 14.2.2005
tarihli olmasının bir tek nedeni vardır bizim aklımıza gelen, o da şudur:
Maliye memurlarının, bu tarih ile 1 Mart 2005 tarihî arasında bir eylemi
olmuştu, Büro Emekçileri Sendikasının; o eylem nedeniyle birtakım disiplin
soruşturmaları açıldı ve disiplin cezaları yağdı. Anladığım kadarıyla, İktidar
Partisi Grubu, burada verilen disiplin cezalarını af kapsamının dışında tutmak
istediği için, buna rıza göstermedi. Halbuki, biz, böyle bir şeyin, hiç
olmazsa, yasanın görüşüldüğü bugüne kadar, öyle bile değilse, yasanın Meclise
-tasarının- sevk edildiği 10.3 tarihine kadar olmasına taraftık. Bu tasarı,
oybirliğiyle Adalet Komisyonundan geçmişti.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, bir problem
daha var yasa tasarısı açısından, bir eksiklik daha var. Bu, herkes kamuoyunda,
sicil affı olarak biliyor. Değerli arkadaşlarım, bu, sicil affı değil; yani,
televizyonları başında bizi umutla bekleyen, sicili haklı-haksız yere bozulmuş
olan memur kardeşlerimizin de bilmesi açısından, doğruyu ifade etme açısından
söylüyorum; bu, sicil affı değil. Bu, yüz kızartıcı suçlar dışındaki disiplin
cezalarına ilişkin bir aftır; sicille ilgili herhangi bir durum söz konusu
değildir. Sicil affı biçiminde olmasına da, biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak
taraftarız. Çünkü, iyi kötü, disiplin cezası bir süreçten geçiyor; eğer, uyarma
ve kınama cezasından yukarıdaysa, bir yargı denetiminden geçiyor; ama, sicil,
ne yazık ki, tamamen şahsî değerlendirmelerle, sübjektif değerlendirmelerle
verilen bir şeydir. Olumsuz sicil alma nedeniyle, bugün, pek çok, mağduriyet
yaşayan kamu görevlileri, memurlar vardır.
Şimdi, hepiniz bilirsiniz ki, memur olmak
özel bir iştir; memur olabilmek için, bir kamu görevi gerekir. Kamu görevi,
kamu hizmetinin gereği olarak, güçlendirilmiş kişiler tarafından yerine
getirilir. Bunların özel himayeleri vardır hukukta; dışarıda iftiraya karşı
korunurlar, yargılanmaları özeldir; çünkü, bunlar, kamu adına, devletin
devamlılığı adına iş yaparlar. Son yıllarda, ne yazık ki, terfisi, atanması,
korunması farklı esaslara dayanan memurların durumunda, esnek çalışma,
sözleşmeli personel gibi bir zayıflatma meydana geldi. Buna paralel olarak, bazı
müesseseler de, ne yazık ki, zayıflatıldı; memurlar aleyhine zayıflatıldı,
devlet aleyhine zayıflatıldı.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, memurluk,
öncelikle bir statü işidir; eğer, bunu ticarîleştirirseniz, kamu hizmetinden
çıkarır da bedel mukabili bir iş biçimine dönüştürürseniz, orada kamu hizmeti
denilen şey aksar, gereği yerine getirilemez.
Şimdi, bu çerçevede, sicillerin durumunu
değerlendirelim. Değerli arkadaşlarım, sicil, tamamıyla, amirin sübjektif
yargılarına dayanan ve hiçbir surette yargı sürecine tabi olmayan bir şeydir.
Yani, iyi kötü yargı sürecine tabi olan bir disiplin cezasını af konusu
edebiliyoruz da, tamamen amirin sübjektif iradesine dayalı şeylerle insanları
niye mağdur ediyoruz; bunu anlayabilme noktasında değilim. Memuru dışarıya
karşı koruyoruz; 4483 sayılı Yasayla yargılanmasını izne tabi kılıyoruz. Öyle
de olması lazım ayrıca, bunda bir yanlışlık yok; her önüne gelenin kamu hizmeti
yapanı mağdur etmemesi gerekir, bunda bir yanlışlık yok; ama, değerli
arkadaşlarım, bir noktada memuru korumuyoruz; korumadığımız nokta ne: Kendi
yaptığımız işlemlere karşı korumuyoruz; dışarıya, vatandaşa karşı memuru
koruyoruz; siyasî iradenin, siyasî otoritenin işlemlerine karşı korumuyoruz.
Disiplin cezalarının önemli bir bölümü yargı denetimine tabi değil. Disiplin
cezaları, alabildiğine sübjektif ve disiplin cezalarının önemli bir bölümü,
kurullar tarafından verilmiyor,
disiplin amirleri tarafından veriliyor. Şimdi, bu disiplin amirleri
tarafından verilen ve yargı denetimine tabi olmadığı için keyfî niteliği olan
bu cezaların, çoğu kez, şöyle bir amaca hizmet ettiğini de görmek
durumundayız... Bunu, Sayın Cumhurbaşkanımız da, vekâleten görevlendirmelerle
ilgili bir yazısında, Hükümete yazdığı bir yazıda, çok veciz bir şekilde dile
getiriyor, çok veciz bir şekilde. Müsaade ederseniz, Sayın Cumhurbaşkanının bu
konudaki düşüncesini de, çok katıldığım bir düşüncesini de okumak istiyorum:
"Ayrıca, görevden alınması uygun görülmeyen ya da görülmeyeceği düşünülen
kamu görevlilerinin işlemlerine ilişkin, kimi nedenlerle inceleme ve soruşturma
yaptırılarak, hem yıllarını devlete hizmetle geçirmiş kamu görevlilerinin
haksız nedenlerle suçlu duruma düşürüldüğü hem de bu gerekçeyle görevlerinden
alınması yolunda kararname hazırlandığı saptanmaktadır." Yani, Sayın
Cumhurbaşkanı diyor ki, disiplin cezaları, kadrolaşma aracı olarak
kullanılıyor. Evet, maalesef; yani, bu, çok yaygın bir yöntem olarak
kullanılmıştır. Üstelik de, yargıyı by-pass etmek için, yapılan disiplin
soruşturmaları sonucu, yargıya gidebilme sınırının altında olan uyarma, kınama
gibi cezalar verilerek, liyakatle görevlendirmelerin yolu kapatılmıştır.
Bunun için, yine, 30.9.2004 tarihinde,
memur sendikaları ile kamu emekçilerinin konfederasyonları ile Hükümet arasında
yapılan bir mutabakat vardır. Biz, bu mutabakata taraf olmamakla beraber, eğer
siz mutabakatınızda duracaksanız, şu konuda da hazırlanacak tasarılara destek
vermeyi, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, peşinen ilan ediyoruz bu kürsüden.
Zaman zaman, çeşitli vesilelerle, İktidar
Partisinin sayın temsilcileri, sayın milletvekilleri, "efendim, disiplin
affına Cumhuriyet Halk Partisi karşı çıkıyor, biz getirecektik, şu olacaktı,
bu…" Bunların hiçbirisi doğru değildir. Asıl mesele şudur: İçinize bir
şeyi sindireceksiniz; biz bir yanlış yaptık, disiplin cezasını biz verdik; ama,
bu yanlışımızı tekzip ediyoruz dediğiniz anda, biz arkanızdayız, destek
olacağız.
Bakın, bu görüşmelerde neler -değerli
arkadaşlarım, bu tasarı ne kadar eksik- mutabakat zaptında yer alıyor, bakın:
Kurullarda memur temsilcilerinin
bulunması; yani, disiplin kurullarında, ilgili kamu emekçileri konfederasyonu
temsilcilerinin bulunması. Bulunmalıdır, böyle bir şey varsa, biz bunu
destekleriz, buna tarafız.
Savunma süresinin uzatılması.
Disiplin cezalarının, amir yerine kurulca
verilmesi, disiplin kurullarınca verilmesi. Bu da doğrudur; yani, sübjektivizmi
önler, mümkün olduğu kadar bir kurul tarafından verilmesi bir güvencedir.
Uyarma ve kınama cezalarının yargı
denetimine açılması. Buna da taraftarız değerli arkadaşlarım, böyle bir
hazırlığa. Bu da bizim desteklediğimiz bir şeydir mutabakat zaptında yer alan.
Olumsuz sicile itiraz komisyonu kurulması.
Bunları da destekleriz. Bu konuda da, eğer varsa getireceğiniz bir tasarı,
desteklemeye şimdiden hazırız. Kaldı ki, ilk defa Ankara 5. İdare Mahkemesi,
bir sendikanın başvurusu üzerine, Eğitim-Sen'in başvurusu üzerine, kınama
cezasını yargı denetimine tabi tuttu. Gerekçesini -karar burada- isteyene
okurum, ayrıntılı bir karar, hukuken de yerinde bulduğum bir karar. Her ne
kadar Anayasamızda, uyarma ve kınama cezalarının yargı denetimine tabi olmadığı
yazılmaktaysa da, bu, emredici kural değil, bu asgarîsi, bunun üstü mecburîdir
denilmekte.
Bizim imzaladığımız birtakım uluslararası
sözleşmeler var değerli arkadaşlarım. Bunlardan bir tanesi, 87 no'lu sendika
özgürlüğünün korunmasıyla ilgili sözleşme; bir tanesi, 98 no'lu örgütlenme ve
toplupazarlık hakkının korunmasıyla ilgili sözleşme; bir tanesi de, 151 no'lu
çalışma ilişkilerinin düzenlenmesiyle ilgili sözleşme; bunlar, Anayasamızın 90
ıncı maddesine göre, iç hukuk hükmü niteliğindedir. Ankara 5. İdare Mahkemesi,
bunu nazara alarak, ilk defa, çığır açacak bir karar vermiştir. Burada,
Hükümete düşen bir görev vardır; ilan ediyorum ve bunu desteklemeye de hazır
olduğumuzu söylüyorum: Artık, memur disiplin cezalarının tümünü yargı
denetimine açma zamanı gelmiştir. Memur disiplin cezalarının, 657 sayılı
Yasada… Yani, bu, kaçınılmaz bir görev olarak gelmiş dayatmıştır. Nitekim,
idare mahkemeleri bu konuda kararlar vermeye başlamıştır.
Değerli arkadaşlarım, bunun ötesinde,
memurla ilgili iyileştirici ne varsa, yapılacak ne varsa, disiplin cezası
dışında, onların durumu dışında ne varsa, bunların hepsini desteklemeye
hazırız.
İlk defa -bu, çok dramatik bir şeydir-
yargı kararlarını uygulamamadan dolayı bir müsteşar mahkûm olmuştur, Millî
Eğitim Bakanlığı Müsteşarı mahkûm olmuştur. Arkadaşlar, hukuk devletinde
olmaması gereken bir şeydir, olmaması
gereken bir şeydir; yani, yargı karar veriyor, siz, hukuk devletiyiz diyorsunuz,
Anayasa öyle diyor, bu yargı kararını uygulamıyorsunuz. Bu, hukuk devletinin
gerekleriyle bağdaşmaz. Bunu savunmamız mümkün değil. Ola ki, karar hoşunuza da
gitmeyebilir, hoşumuza da gitmeyebilir; ama, demokrasi odur ki, hukukun
gereğini yapmak. İlk defa, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde, bildiğim kadarıyla,
bir müsteşar, yargı kararlarını uygulamamaktan dolayı mahkûm olmuştur, Millî
Eğitim Bakanlığı Müsteşarı. Bu yollardan vazgeçilmelidir. Derhal, 30.9.2004
mutabakatındaki hususlar çözümlenmelidir. Bu konuda, Anamuhalefet Partisi
olarak, İktidar Partisine destek olacağımızın bilinmesini -ama, bizim gücümüzün
buna yetip yetmeyeceği de, 330 gereken bir şeyde açıktır- bu konuda işbirliğine
de hazır olduğumuzun bilinmesini burada kamuoyu önünde ilan ediyoruz.
Ayrıca, bugün devlet memurlarımızın durumu
ortadadır değerli arkadaşlarım, tümünün durumu ortadadır. Türk-İşin yaptığı
araştırmaya göre, bu ülkede yoksulluk sınırı 1 818 000 000 lira ya da yeni
deyişle 1 818 YTL, Memur konfederasyonlarının araştırmasına göre de 1 929 YTL.
İster onu kabul edin, ister onu kabul edin. Bu baz alındığında, ister 1 818
YTL, ister 1 929 YTL, memurlarımızın yüzde 98,5'inin yoksulluk sınırının
altında olduğunu görmek durumundayız. Bu konuda da, iyileştirme doğrultusunda
yapılacak her çabaya olumlu katkı vermeye Cumhuriyet Halk Partisi olarak hazır
olduğumuzun bilinmesini istiyoruz.
Yine, refah payından emeklilere pay
vermeme doğrultusunda, yani, memura ufak tefek zam veriliyor da, memurun
emeklisine, artık, yeni bir şeyde, refah payı vermeme doğrultusundaki
düşünceden de vazgeçilsin. Aynı şekilde, yoksulluk seviyesinin altında olan
emeklimizin, dulumuzun, yetimimizin de durumunu iyileştirmek için getireceğiniz
her türlü düzenlemeye destek vermeye hazırız. Müştereken desteklediğimiz
yasada, demin değindiğim hususlarda getirilecek olumlu önergelere de destek
vermeye hazırız, bu konuda da mutabakat içerisinde davranmaya hazırız.
Mutabakat içerisinde konuştuğumuz, görüştüğümüz yasa görüşmelerini daha fazla
uzatmamak için, televizyonları başında günlerdir sabırsızlıkla bizleri bekleyen
memurlarımıza hayırlı olmasını diliyor, sözümü kısa kesiyorum.
Hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum.
(CHP ve AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Eraslan.
AK Parti Grubu adına, Trabzon Milletvekili
Sayın Kemalettin Göktaş; buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA KEMALETTİN GÖKTAŞ
(Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 952 sıra sayılı
Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında
Kanun Tasarısı üzerinde AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu kanunla ilgili,
gerçekten, memurlarımız, takriben iki üç yıldan beri sabırsızlıkla beklemektedir
ve biliyorum ki, şu anda, televizyonları başında 20 000'in üzerinde memurumuz,
bizleri, sabırsızlıkla -konuşmamızı ve oylamanın sonucunu- beklemektedir. Bu
zaman zarfı içinde, bizlere, zaman zaman telefonlarımıza mesajlar çekerek,
memurlarımız, sitemlerini belirtti, bazıları dualarını belirtti, bazılarının
teklifleri, önerileri oldu, zaman zaman mektuplarla bize sıkıntılarını ortaya
koydular ve bugün itibariyle de, hakikaten, o beklenen gün işte bugün olarak
kanunu görüşmekteyiz.
Tabiî ki, memurlarımız bu kanunun
görüşülmesinin bu kadar gecikmesinin nedenini de çok merak etmektedirler,
biliyorum. Tabiî, benden önceki konuşmacı arkadaşım da sanıyorum söyledi; bu
kanunla ilgili, çıkmasıyla ilgili 330 oyun gerekli olduğunu bilmemiz lazım; 330
oy olmazsa, zaten kanunlaşmış olmuyor. Bir nevi, bu, af niteliğinde bir kanun
olduğu için, af niteliğinde olan kanunların 330 oyla çıkması gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, bilindiği gibi, bundan
önce Türkiye Büyük Millet Meclisimizde üç tane af çıkmıştır, memurlarla ilgili,
disiplin cezalarıyla ilgili üç tane af çıkmıştır. Bugün eğer bu kanunu
çıkaracak olursak -inşallah çıkacak- dördüncüsünü çıkarmış olacağız ve inşallah
da sonuncusu olur. Niye bunu böyle söylüyorum; çünkü, memurlarımız, inşallah,
disiplin suçuyla karşı karşıya kalmaz diye düşünüyorum. Daha önce 1985 yılında
çıktı, daha sonra 1992 ve son 1999 yılında bu af çıktı ve şimdi de, inşallah,
bu affın çıkmasına vesile olacağız.
Tabiî ki, genel af sürekli çıkmaktadır.
Genel af olunca da, tabiî ki, bu kanun bir beklenti oluşturmaktadır.
Değerli arkadaşlar, ben, kanun teklifini
neden verdiğimi özellikle söylemek istiyorum. Hükümetin kuruluşundan hemen
sonra bazı memurlarımız belli görevlere gelmek istediğinde, bir gördük ki, bu
memurların bir kısmı hakikaten disiplin suçu almış, disiplin cezası almış, bir
üst dereceye, belli bir makama gelememektedir. Öyle ki, bu memurlar bir yıl
önce amirlerinden teşekkür ve takdir plaketleri almışlardır, yazıları
almışlardır ve bir yıl önce böyle teşekkür, takdir alan bir memuru, bakıyorsun
ki, bir yıl sonra disiplin cezasıyla cezalandırmışlar ve haliyle de bir göreve
gelmeleri mümkün olmuyor. Bu, bazen amirlerinin bazı kişisel sürtüşmelerinden
kaynaklanan, bazen de siyasî düşüncelerinden kaynaklanan, uygun olmayan davranışlar
sonucu verilen cezalarda, vatandaşımız, memurumuz mağdur edilmiştir. Bu
bakımdan, böyle bir kanunun verilmesini, ben, şahsen uygun gördüm ve sizler de,
inanıyorum ki, uygun göreceksiniz ve bu kanunu burada çıkaracağız.
Değerli arkadaşlar, kanunda özellikle
kınama cezası verilenler ve uyarma cezası verilenlerin beş yıl, maaştan kesme,
aylık, kademe durdurmasıyla verilen cezaların da on yıl sonra sicilinden
silindiğini biliyoruz; ama, işten atılan memurun göreve dönmesi mümkün
olamıyor. O bakımdan, bu kanun da, bazı haksız yere işten atılan memurlarımıza
da bir af getirmektedir. O açıdan, kanunun, şimdiden, memurlarımıza hayırlı
olması dileğiyle, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Göktaş.
Sayın milletvekilleri, saat 20.00'de
toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.02
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 20.12
BAŞKAN :
Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 118 inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
952 sıra sayılı kanun tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IV.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
6.-
Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında
Kanun Tasarısı ve Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir ile Denizli Milletvekili
Ümmet Kandoğan ve Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş ile 12
Milletvekilinin, Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Disiplin Cezalarının
Affı Hakkında Kanun Teklifleri ve Adalet Komisyonu Raporu (1/994, 2/321, 2/474)
(S. Sayısı: 952) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
Tasarının tümü üzerinde söz sırası,
Anavatan Partisi Grubu adına, Iğdır Milletvekili Sayın Dursun Akdemir'e aittir.
Buyurun Sayın Akdemir. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA DURSUN
AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan
önce, siz değerli milletvekili arkadaşlarımı ve Yüce Meclisi saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, bugün,
burada görüşülmekte olan 952 sıra sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin
Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde Anavatan
Partisi adına görüş bildirmek üzere söz almış bulunuyorum; tekrar, bu vesileyle
Yüce Meclisi ve Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, benden önce
konuşmuş olan Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili Sayın Eraslan "biz,
AKP'yle CHP olarak anlaştık, bu sicil affını getirdik" dedi. Sayın,
değerli milletvekili arkadaşıma şunu hatırlatmak istiyorum: Eğer, bu kanun
kitapçığının başlığına bakmış olsaydı, bu yasa teklifini iki yıl önce benim
vermiş olduğumu bilmiş olurdu ve o şekilde bir hataya düşmezdi. Bunu
hatırlatmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, görüşmekte olduğumuz
Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında
Kanun Tasarısıyla disiplin cezalarının affı getiriliyor. Memurlar ve diğer kamu
görevlileri ile bu görevlerde bulunmuş olanlar hakkında kanun, tüzük ve
yönetmelikler gereğince verilmiş disiplin cezalarının bütün sonuçlarıyla
affedilmesi düşünülmüştür bu yasada; fakat, bazı cezalar dışarıda
bırakılmıştır.
Devletin şahsiyetine karşı işlenen
suçlarla basit veya nitelikli zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık,
dolandırıcılık, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı veya şeref, haysiyet kırıcı
suçlar veya istimal ve istihlak kaçakçılığı dışında kalan kaçakçılık, resmî ihale
ve alım satımlara fesat karıştırma, devlet sırlarını açığa vurma suçları
sebebiyle kurumla sürekli olarak ilişik kesilmesi sonucunu doğuran disiplin
cezaları kapsam dışı bırakılmıştır. İşte bu yasadan da görülüyor ki, basit bir
haysiyet kırıcı suç ya da ihaleye fesat karıştırma gibi durumlar kanunla
affedilmiyor. O nedenle, AKP İktidarının son yıl içerisinde özellikle bu gibi
ihalelerde düşmüş olduğu sıkıntının bu kanundan da hatırlatmış olması
dolayısıyla bu vesileyle söz etmek ve kendilerine hatırlatmak istiyorum.
Bu arada, aynı şekilde, 2802 sayılı
Hâkimler ve Savcılar Kanununun 68 inci maddesinin ikinci fıkrasında ve ayrıca
69 uncu maddesine göre verilmiş meslekten çıkarma cezaları ile emniyet sınıfına
dahil personel ile çarşı ve mahalle bekçileri hakkında verilen meslekten
çıkarma cezaları kapsam dışı tutulmuştur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
kamu hizmetlerinin gereği gibi yerine getirilmesi, memurlar ve diğer kamu
görevlilerinin eliyle yürütülüyor. Memurlarımız, ekonomik sıkıntı içinde, buruk
bir şekilde yaşantılarına rağmen, kamu hizmetlerini eksiksiz, yurdumuzun her
köşesinde, doğu demeden, batı demeden, kuzey demeden, güney demeden
çalışıyorlar. Tabiî, bu çalışma sırasında, devlet adına ulaştırmak istedikleri
görevleri hedefine ulaştırırken, birtakım hatalar da yapmış olabiliyorlar.
Değerli arkadaşlarım, disiplin cezaları,
kamu hizmeti görevlerinin mevzuata ve çalışma düzenine, hizmetin gereklerine
aykırı eylemlerine karşı düzenlenen idarî yaptırımlardır. Bu idarî yaptırımlar,
bazen, kamu hizmetlerinden sürekli uzaklaştırılmak gibi ağır sonuçlara kadar
uzanabilmektedir. Burada, disiplin cezaları, işlenen fiilin ağırlık derecesine
göre, kamu görevlilerinin, uyarma cezaları almaları, kınama cezası almaları,
aylıklarının kesilmesi, bulundukları kademede bekletilmeleri ve devlet
memurluğundan çıkarılmaları şeklinde uygulama yapılmaktadır.
Memurlarımız, uyarma ve kınama cezalarına
karşı dava açamamaktadırlar. Ancak, diğer disiplin cezaları için dava açma
hakları vardır. Disiplin cezaları verildiği tarihten itibaren hüküm ifade
etmekte ve derhal uygulanmaktadır.
Haklarında disiplin cezası olarak aylıktan
kesme veya kademe ilerlemesinin durdurulması cezası uygulanmış olanlar,
valilik, büyükelçilik, müsteşarlık, müsteşar yardımcılığı, genel müdürlük,
genel müdür yardımcılığı ve daire başkanlığı gibi görevlere atanamamaktadırlar.
Dolayısıyla, disiplin cezaları, memurlarımızı görev açısından eksik bıraktığı
gibi, psikolojik yönden de etkilenmelerini ve bunun yanında da geleceğe dönük
beklentilerinin aksamasına neden olmaktadır ve verimlilik düşmektedir böylece.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
disiplin cezalarının, niteliği, ağırlığı ve önemi nedeniyle, Anayasanın 38 inci
maddesindeki suç ve cezalara ilişkin kurallara tabi olduğu Anayasa Mahkemesince
de kabul edilmektedir. Ceza hukukundaki yasallık ilkesinin dayanağını
Anayasamızın 38 inci, disiplin suç ve cezalarının yasallık ilkesinin dayanağını
ise Anayasanın 128 inci maddesi oluşturmaktadır. Bu bakımdan, yasallık
ilkesinin, disiplin suç ve cezalarında geçerli olduğunu da söyleyebiliyoruz.
Ancak, ceza hukukunda, suçlar, kanun tarafından ayrıntılı olarak tanımlandığı
halde, disiplin suçlarında çoğu kez böyle bir tarif verilmeyip "memur
vakarına uymayan tutum ve davranışlarda bulunmak" gibi genel ibarelerle
ceza verilmektedir. Bundan dolayı, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda yer
yer genel suç tanımlarına gidilmiş ve bu yolla, idareye, suçun tasnifi
konusunda geniş takdir yetkisi tanınmıştır. Nitekim, aynı kanunun 125 inci
maddesinin son bölümlerinde yer alan "Yukarıda sayılan ve disiplin
cezasını gerektiren fiil ve hallere nitelik ve ağırlıkları itibariyle benzer
eylemde bulunanlara da aynı neviden disiplin cezaları verilir" hükmü,
böyle bir anlayışın sonucu olarak mevzuatımıza girmiştir.
Değerli arkadaşlar, bu düzenleme, suç ve
cezaların yasallığı ilkesiyle çelişen bir düzenleme olduğundan, suç teşkil eden
fiiller ve bunlara ilişkin cezaların açık şekilde tanımlanması bir zorunluluk
halindedir. Bu bakımdan, Yüce Meclis tarafından bu konuda yasal çalışmalar
yapılmasının gerektiğini, memurlarımızın huzur ve güvenliği için, hatta, buna
acil ihtiyaç olduğunu ayrıca huzurlarınızda ifade etmek istiyorum.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; gelinen
noktada, disiplin cezalarının Anayasada belirlenen ilkelere uygun bir şekilde
açık yasal düzenlemelerle ve yasalara uygun olarak verildiğini söylemek, bu
nedenle de zordur. Hepimiz biliyoruz ki, disiplin cezaları, bazen, yetkili
amirler tarafından kişisel husumet veya siyasî mülahazalarla ya da memurların
üzerinde siyasî baskı aracı olarak verilebilmektedir.
Tabiî, Sayın Başkan, yemekten sonra
arkadaşları rehavet bastı; bu uğultudan dolayı ben meramımı anlatmakta
zorlanıyorum…
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen
dinleyelim Sayın Hatibi.
Buyurun.
DURSUN AKDEMİR (Devamla) - Şimdi, değerli
milletvekili arkadaşlar, ben, mümkün olduğu kadar kişiselliğe yönelik
konuşmalar yapmak istemiyorum. O nedenle, konuya dikkat çekmek için ve
özellikle 40 000 civarında memurumuzu ilgilendiren böyle bir yasada dikkatlerinizin
konuşmacıda olması, sizin de bu yasaya oy verirken, bilgiyle, inançla ve
verdiğinizin oyun değeri çok önemli olduğundan, bu nedenle bu konuyu
hatırlatmak istedim.
Değerli arkadaşlar, gelinen noktada,
hepimiz, bu disiplin cezaları yönünden yetkili amirlerin sıkıntılar yarattığını
biliyoruz. Tasarının yasalaşması halinde, resmî rakamlara, kayıtlara göre rakam
veriyorum, 20 543 memurumuz bu aftan faydalanacak, resmî olmayan rakamlara göre
ya da beklentilere göre ise, bu, 40 000 civarındadır. Dolayısıyla, böyle bir
yasanın buraya getirilmiş olması, gecikmesine rağmen, beni sevindirmiştir;
çünkü, bu yasa teklifini ikibuçuk yıl kadar önce ben vermiş ve bu konuyu
gündeme getirmiştim. Hükümetin de, şimdi, gecikmeyle olsa bile buraya getirmiş
olmasını takdir etmek istiyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
disiplin affının kapsamı içinde bulunan kamu görevlilerinin yarısından fazlası,
kendilerine verilen disiplin cezaları hakkında dava açma hakkına bile sahip
olamayan memurlardır. Devlet memurlarının ihtiyaç duyduğu bu tasarının acilen
kanunlaşması gerekmektedir.
Ben, sağlıktan gelen bir memur olarak,
üniversitede çalışan bir memur olarak, Sağlık Komisyonu Başkanımızın da
dikkatini çekmek istiyorum, eğer kulağını bana verirse! Sayın profesör arkadaşım,
Sağlık Komisyonu Başkanı -sağlık mensupları içerisinde de disiplin cezasından
dolayı sıkıntı içinde olduklarını biliyorum- eğer bu yasada bana destek
verirse, kendisine teşekkür edeceğim. Hükümet getirdi; ama, benim konuşmamı
dinlemekle destek vermenizi kastediyorum!..
Kamu görevlileri üzerindeki, çoğu zaman,
baskı, müfettişler marifetiyle yapılıyor. Çoğu bakanlıklarda ve diğer kamu
kurum ve kuruluşlarında devlet memurları hakkında soruşturma yapan müfettişler, ne yazık ki, kişisel
duygu ve düşüncelerini ön plana çıkarabilmektedir. Altı yıllık başhekimlik
dönemimde gördüm ki, müfettişler, gerçek anlamda kendi kanaatlarını değil de,
onların amirlerinin ya da siyasî bir düşüncenin ya da isteğin yerine
getirilmesi için çoğunlukla rapor düzenliyorlar. Bu nedenle, bu konunun
hassasiyetinin sizler tarafından da tekrar hatırlanmasını arzu ediyorum.
Değerli arkadaşlar, soruşturmayı yürüten
bu müfettişler, genellikle o günkü siyasal iktidarın görüşü… "O
günkü" diyorum, "bugünkü" demiyorum. Geçmişte de olmuştur, bugün
daha çok oluyor, gelecekte de olma ihtimali var. O nedenle bunun üzerinde
durmak lazım. Siyasî iktidarın görüşü doğrultusunda sipariş raporlar
hazırlanabiliyor. Bunlara "tetikçi müfettiş" kavramı, artık devlet
memurları arasında rutin söylenir hale gelmiştir. Bu tip müfettişler hükümetler
adına "ali kıran baş kesen" olmuşlardır. Bu tavırla, çok küçük ihmal
ve noksanlıkları olabildiğince büyüterek, yasalarda düzenlenmemiş hususlarda
dahi, yoruma dayalı ve içi boş gerekçelerle devlet memurlarının disiplin cezası
almalarına neden olmaktadırlar. Özellikle, iktidar ve üst düzey bürokratları tarafından görevlendirilmiş ve
başka bir bürokratın görevden alınması emri verilmiş ise, artık, olacakları,
varın sizler düşünün, o memurun başına geleceği! Hukuk devleti anlayışına
aykırı bir şekilde hayalî suçlamalar, küçücük ihmal ve noksanlıklar büyütülerek
soruşturma âdeta bir kelle koparma operasyonuna dönüştürülmektedir.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, daha
önce de belirttiğim gibi, memurlar, uyarma ve kınama cezalarına karşı dava
açamamaktadırlar. Diğer disiplin cezaları için ise, elbette dava açılıyor;
ancak, haksız bir şekilde disiplin cezası alan memurun yerine kendimizi şimdi
bir koyalım. Biraz kendi kendimize düşünelim. Asılsız suçlamalarla disiplin cezası
alan memurun eşini, çocuklarını,
arkadaşlarını, kendi muhitindeki durumunu bir göz önüne getirelim. Sanki, bu
kişi, gerçek bir suçluymuş gibi, mağdur duruma düşüyor. Dava açılmış olsa dahi,
kabul edilebilir bir durum çoğu zaman söz konusu olmadığında, bu suçluluğu
sürekli devam ediyor.
Değerli arkadaşlar, bugün memurlarımız,
yönetimin cezalandırmasına karşı genelde korumasız vaziyettedirler. Bilhassa,
hükümetin değişmesi sırasında bürokraside büyük bir değişme söz konusu
olmaktadır. Bu değişim, kimi zaman normal yollardan sağlandığı halde, kimi
zaman bürokratların değiştirilmesi
zorlama yoluna gidiliyor. İşte, bu
noktada disiplin hukuku, kamu çalışanlarının üzerinde Demokles'in kılıcı gibi
tehdit unsuru olarak kullanılmaktadır. Kimi zaman disiplin hukuku, soruşturma
üzerine soruşturma açmak suretiyle başarılı bürokratların görevden
çekilmelerini sağlamak ve kendi yandaşlarını atamak amacıyla bir baskı aracı
olarak kullanılmaktadır. Tabiî ki, bütün bunlar sadece siyasî mülahazalarla
yapılmaktadır.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; işte,
tüm bu nedenlerle bir disiplin affının çıkarılmasına ihtiyaç duyduk ve kanun
teklifini ikibuçuk yıl kadar önce verdik. Çünkü, kamu hizmetlerinin verimli
yürütülmesi için kamu görevlilerinin özgüven içerisinde olması lazım; kendi
duygularını, düşüncelerini, doğru bildiği fikri açıklayabilmesi lazım. Devlet
memurunu bu baskıdan kurtarmak gerekiyor. İşte, bu noktada "devlet, millet
için vardır" ifadesi, tam anlamını bulmuş oluyor. Yani, devlet, milletin
huzur ve güvenliğini sağlamak, refahını temin etmek ve onun sosyal ve ekonomik
ihtiyaçlarını temin etmek için önemli bir güç olarak vardır. Kamu hizmetleri,
devletin, halkın huzurunu, sağlığı ve güvenliği için sunduğu en önemli
hizmetleri yapan bir devlet hizmetler bütünüdür. Devlet, bu zorunlu hizmetleri,
işte, bu özellikteki kamu görevlileriyle yapıyor. Bu bakımdandır ki, devlet,
özellikle kamu hizmetlerini yürütürken kalite ve standartlara önem vermek,
hizmetlerin hızlı ve verimli yürütülmesi için elinden gelen gayreti sarf etmek
mecburiyetinde kalıyor.
Değerli arkadaşlar, işte, bu kamu
hizmetlerinin etkin, süratli ve verimli yürütülmesi bakımından devletin en
temel vasıtası, kamu görevlileridir. Siz, en modern binalarda her türlü maddî
imkânlarla kamu hizmeti yürütseniz dahi, eğer, kamu görevlileri huzurlu
değilse, mutlu değilse, özgüven içinde değilse, eğer, bu kamu görevlileri yasal
sınırları açık çizilmemiş bir disiplin hukukunun baskısı altında çalışıyorsa,
eğer, bu kamu görevlileri yaptığı işin doğru olduğuna inansa ve iş yapma arzusu
dolu olsa dahi her an bir tetikçi müfettiş tarafından taciz edilebileceği
düşüncesini kafasından bir türlü atamıyorsa, etkin, süratli ve verimli kamu
hizmeti üretemeyecektir. Çünkü, verimli kamu hizmetinin üretilmesinde en başta
gelen unsur, kamu görevlileri unsurunu, yani, insan unsurunu ihmal etmiş
oluruz.
Değerli arkadaşlar, tam bu noktada, bu
nedenle kamu hizmetlerini yerine getiren memurların ve diğer kamu
görevlilerinin, özellikle, devlet tarafından korunması, kollanması ve yetiştirilmesi
gerekmektedir. O halde, kamu görevlilerinin ekonomik ve sosyal imkânlarını
geliştirmek, huzurlu ve güvenli çalışmalarını sağlamak ve hayat standartlarını
yükseltmek için üzerimize düşen görevi, aynı zamanda, Hükümet olarak sizler,
muhalefet olarak da bizler yapmak zorundayız.
Değerli arkadaşlarım, bunu yapacağız ki,
sunulan kamu hizmetlerinin kalitesi, verimliliği, arzu edilen düzeye ulaşsın ve
ülkemiz çağdaş uygarlık düzeyine yaklaşsın. Ceza Kanunuyla geliştirilen
cezalar, kamu düzeninin korunmasına yönelik olmakla birlikte, disiplin
cezalarının asıl amacı, memurların düzenli çalışmalarını sağlamaktır. Ceza
kanunlarıyla getirilen, toplum düzenine karşı işlenen fiillere uygulanan
yaptırımlar olması nedeniyle daha etkilidir. Kişilerin hayatına, hürriyetine,
mallarına kişisel haklarına ve sosyal durumlarında etkili sonuçlar doğuracak
düzeydedir. Buna mukabil, disiplin cezaları memurun yalnız meslekî hayatına ve
meslekî haklarına etki etmektedir.
Disiplin affının haklı bir diğer gerekçesi
de, bugüne kadar periyodik bir şekilde, belirli aralıklarla memur disiplin
affının çıkarılmış olmasıdır. Gerçekten, kamu kurum ve kuruluşlarında çalışmış
olan memurlar ve diğer kamu görevlilerinin almış oldukları disiplin cezalarına
daha önce 1986, 1992 ve 1999 yıllarında olmak üzere 3 defa af getirilmiştir. Bu
yüzden…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun efendim.
DURSUN AKDEMİR (Devamla) - Sayın Başkanım,
teşekkür ediyorum.
Bu bakımdan, Anavatan Partisi olarak,
ülkemizin her bir köşesinde nice fedakârlıklarla hizmet eden memur ve diğer
kamu görevlileri için disiplin affı çıkarılması gerektiğini parti olarak
düşünüyoruz. Fert olarak daha önce ben bu teklifi getirmiştim. Meslek
kuruluşları mensuplarının, disiplin güvencesi bakımından memurlar ve diğer kamu
görevlileriyle birlikte düzenlenmiş olması, zaten, daha önce söylediğim gibi,
anayasal bir gerekliliktir.
Sözlerimi fazla uzatmak istemiyorum.
Verdiğimiz değişiklik önergeleri vardır; bunlardan birisi, mahkemelerce verilen
cezalara ilişkin adlî sicil kayıtları dışındaki notların, kayıtların ve
fişlerin işlemden kaldırılması konusunda. Diğer birisi ise "memurlar ve
diğer kamu görevlileri" ibaresinin kamu kurumu niteliğindeki meslek
kuruluşlarını da kapsayacak şekilde düzenlenmesi önergemizdir. Bir diğer
önergemiz ise, emeklilerin de, aynı şekilde, bu aftan faydalanmasını
düzenleyecek şekilde kanunun gözden geçirilmesini yüce huzurunuzda teklif
ediyorum ve oylarınızla bu kanunun geçeceğini umuyor ve milletimize hayırlı
olmasını diliyorum. Ceza görmüş olan vatandaşlarımıza ve memurlarımıza da
bundan sonraki yaşamlarında sağlıklı çalışmalar ve başarılar diliyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akdemir.
Şahsı adına Samsun Milletvekili Sayın
Mehmet Kurt; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MEHMET KURT (Samsun) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 952 sıra sayılı Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin
Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde şahsım adına
söz almış bulunuyorum; Yüce Heyeti saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, devle, millet
için vardır. Devlet, milletin huzur ve güvenliğini sağlamak, refahını temin
etmek ve onun her türlü ihtiyaçlarını karşılamak gibi fevkalade önemli bir
görevi yerine getirmek durumundadır. Kamu hizmetleri, devletin, milletine
sunduğu en önemli hizmettir ve bu hizmeti aslî ve geçici görevlileriyle yerine
getirir.
Devlet, özellikle hizmetleri yürütürken
kalite ve standarda önem vermek, süratli ve verimli bir şekilde hizmetleri
sunmak için elinden gelen gayreti göstermek mecburiyetindedir. Bütün bu
hizmetlerini yerine getiren kamu görevlilerinin ve memurların özellikle devlet
tarafından hem korunması, kollanması hem de yetiştirilmesi gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, bilindiği üzere
memurlar ve diğer kamu görevlilerinin disiplin cezalarının affedilmesine
yönelik olarak 25.12.1985 tarihli 3249 sayılı Yasa, 18.6.1992 tarihli 3817
sayılı Yasa, son olarak da 28.8.1999 tarihli 4455 sayılı Disiplin Affı Yasası
yürürlüğe girmiştir. Bugün bu tasarıyla devletin şahsiyetine karşı işlenen
suçlarla basit veya nitelikli zimmet, irtikap, rüşvet, hırsızlık,
dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, kısacası yüz kızartıcı
suçlar haricindeki disiplin suçları af kapsamına alınmıştır.
Kanun, tüzük ve yönetmelikler gereğince,
memurlar ve diğer kamu görevlileri ile bu görevlerde bulunmuş olanlar hakkında,
23.4.1999 tarihinden 14.2.2005 tarihine kadar işlenmiş fiillerden dolayı
verilmiş disiplin cezalarının bütün sonuçlarıyla affedilmesi öngörülmektedir.
23 Nisan 1999 tarihinden 14.2.2005 tarihine kadar işlenen ve af kapsamına giren
disiplin cezalarının verilmesini gerektiren fiillerden dolayı ilgililer
hakkında disiplin soruşturması ve kovuşturması yapılamaz, devam etmekte olan
disiplin soruşturma, kovuşturmaları işlemden kaldırılır. Kesinleşmiş olan
disiplin cezaları uygulanmaz. Disiplin cezası affedilenlerin sicil
dosyalarındaki disiplin cezalarına dair kayıtlar ilgililerin müracaatı
aranmaksızın hükümsüz kalır ve dosyalarından çıkarılır. Disiplin cezalarının
affı, ilgililere, geçmiş süreler için özlük hakları ve parasal yönden herhangi
bir talep hakkı vermez.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
binlerce memuru yakından ilgilendiren bu teklifin yasalaşması için memurumuzun
gözü bugün Meclisimizin üzerindedir. Birçok memurumuz için hayatî önem taşıyan
bu yasayı bugün Meclisimizden, İktidar ve muhalefet işbirliğiyle çıkaracağımızı
umuyor, yasanın, memurlarımıza ve tüm milletimize hayırlı olmasını diler Yüce
Meclisi saygıyla selamlarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Kurt.
Şahsı adına ikinci söz isteği, Erzurum
Milletvekili Sayın Nuri Akbulut'un. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; memurlar ve diğer kamu görevlilerinin sicil affıyla
ilgili olarak hazırlanan kanun tasarısının geneli üzerinde söz almış
bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, memurlar ve kamu
görevlilerinin, özellikle disiplin cezası almış memur ve kamu görevlilerinin,
büyük bir heyecanla beklediği bir kanunu hep birlikte görüşüyoruz. Bildiğiniz
gibi, bu tasarı, birkaç kez Meclisin gündemine geldiği halde, bazı sebeplerle
hep ertelendi. Bu ertelenme, zaman zaman eleştirilere de neden oldu; ancak, af
hükümleri içerdiği için, Mecliste, hepimizin bildiği gibi, nitelikli çoğunluk
gerektiren bir tasarı. Bugün, inşallah, hep birlikte bunu gerçekleştireceğiz.
Bildiğiniz gibi, daha önceden, 1985'te,
1992'de ve 1999 yıllarında, benzer af kanunları da çıkmıştı. İnşallah yeni bir
başlangıç olur diyorum ve bu tasarının, ülkemize, milletimize hayırlara vesile
olmasını diliyorum; hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akbulut.
Tasarının tümü üzerindeki konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şimdi, soru-cevap kısmına geçiyoruz.
Sayın Abuşoğlu?.. Yok.
Sayın Tüysüz?.. Yok.
Sayın Balandı, buyurun.
REYHAN BALANDI (Afyonkarahisar) - Sayın
Başkan, aracılığınızla, Sayın Bakana şu soruyu yöneltmek istiyorum: İstanbul'a
tayin edilen polislerimiz ve diğer kamu görevlilerimiz, âdeta, sürgüne
gönderilmiş gibi ağlayarak, feryat etmektedirler. Sayın Bakan, hayatın pahalı
olduğu İstanbul gibi illerimizde çalışan kamu görevlilerimizin, özellikle
yüksek moral gücüne sahip olması gereken ve enerji gerektiren zor görevleri
üstlenen polislerimiz için, en küçük bir iyileştirme yapıldığı, Hükümet
tarafından iddia edilebilir mi ve bu konuda ilave bir ücret vermeyi düşünüyor
musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Balandı.
Sayın Kartal.
MEHMET KARTAL (Van) - Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, bu tarz bir af yasasıyla,
buna benzer, kamuda çalışan işçiler için de bir düzenleme düşünüyor musunuz?
Tazminat almadan, çeşitli sebeplerle görevinden ayrılmış işçilerin
durumu.Türkiye'de çok az da olsa, bu beklenti vardır. Bu işçiler için de bir af
düzenlenmesini, Hükümetimiz düşünüyor mu?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kartal.
Sayın Sarıbaş.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Aracılığınızla, Sayın Bakana sormak
istiyorum: 23.4.1999 tarih ve 4455 sayılı Yasadan, yani, o yasanın yürürlüğe
girdiğinden, mevcut tasarının süre koyduğu 14.2.2005 tarihine kadar disiplin
cezası alan kamu görevlimizin sayısı kaç kişidir? 14.2.2005 tarihinden, bugün
itibariyle disiplin cezası alan kamu görevlisinin sayısı kaç kişidir?
Bir de, ek olarak bir soru sormak
istiyorum: Sayın Bakan, meslekten çıkartma cezası verilen disiplin suçlarını
affettiğimiz takdirde, bunları, tekrar, kamuda, belli bir süre sonra
görevlendirmeyi taahhüt ediyor musunuz?
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, buyurun.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, soru yönelten üç arkadaşıma da
teşekkür ediyorum.
Sayın Balandı, İstanbul'a tayin edilen
polis memurlarının, İstanbul'a tayinleri çıktığı için üzüldüklerini ve hatta
ağladıklarını ifade ederek "polisler için en küçük bir iyileştirme
yaptığınızı söyleyebilir misiniz" dediler. Bilindiği gibi, biz, geçtiğimiz
yıl, Kamu İşveren Kurulu adına toplusözleşme ve görüşmelerden sorumlu Bakan
olarak, memur sendika ve konfederasyonlarıyla toplugörüşme masasına oturmuş ve
bir mutabakat zaptı imzalamıştık. Bu mutabakat zaptında, eködemesi olmayan kamu
personeline yüzdelik artışın dışında 40 artı 40, 80 000 000 Türk Lirası
mesabesinde de para vermiştik, bu polislerimize de verilmişti; ancak, o kanunî
düzenlemede emniyet mensuplarımıza 40 artı 40'ın dışında da ayrıca 1 000 YTL,
yani 100 000 000 lira gibi, hem polis memurlarına hem mahalle bekçilerine bir
artış sağlamıştık ve ayrıca, bunların emeklilerine de aynı nispette bu artışı
yansıtmıştık. O bakımdan, Sayın Balandı "en küçük bir iyileştirme
yaptığınızı söyleyebilir misiniz" diye sormuştu; ben de, emniyet
mensuplarımıza diğer kamu görevlilerimizden daha farklı bir artış sağladığımızı
hatırlatmak için bu cümleleri kullanma ihtiyacını hissettim.
REYHAN BALANDI (Afyonkarahisar) - Sayın
Bakan, eskiden ağlamıyorlardı, şimdi niye ağlıyorlar?!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Bunlar yeterli mi; kuşkusuz ki yeterli değil;
kamu personeline, Emniyet mensuplarımıza ve diğer kamu görevlilerine daha fazla
vermeyi arzu ederiz; ancak, bütçe imkânlarımız neyi gerektiriyorsa, bütçemizden
kamu görevlileri için ne kadar pay ayırabiliyorsak, bu payla bağlı olarak
bunları vermek durumundayız. Sadece bizim Hükümetimiz değil her hükümet
bütçedeki imkânlar nispetinde hareket etmek durumundadır.
"Kamuda çalışan işçilere de bir af
düşünüyor musunuz" dedi Sayın Kartal. İşçilerin memurlarımızdan bir farkı
var; onlar, eğer çalıştıkları işyerinde bir haksızlığa uğramışlarsa, bu
haklarını, İş Kanunu gereği, iş mahkemesine giderek haksızlığı giderme imkânına
sahiptirler. O bakımdan, onlar için böyle bir af Hükümetimizin gündeminde
yoktur.
Sayın Sarıbaş…
MEHMET KARTAL (Van) - Memurlar için de
aynı şey geçerli Sayın Bakan, onlar da mahkemeye gidiyor. İşçiler için de bir
af düzenlemesine gitmek eşitlik prensiplerine göre çok daha uygun olur.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - İzin verirseniz, Sayın Sarıbaş'ın sorusuna cevap
vermek istiyorum. Bu kanunun öngördüğü süreler içerisinde disiplin affından
yararlanacakların sayısı 20 543'tür; ancak, bu kanunun son tarihinden bugüne
kadar ne kadar memurumuz disiplin suçu işlemiştir sorusunun cevabını yazılı
olarak vereceğim; çünkü, o veriler şu anda elimde değil.
Sayın Başkanım, böylece sorulara kısaca
cevap verme imkânı buldum; teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
Sayın Güler, buyurun.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Sayın Başkan,
sizin aracılığınızla Sayın Bakana soru sormak istiyorum.
Şimdi, tabiî ki, Türkiye'deki koşulları
göz önünde bulundurduğumuz süre içerisinde, devlet memurlarının, başta özlük
hakları, çalışma koşulları son derece ağır ve yoksulluk sınırının altındadır.
Bugünlerde eğitim sürecinin bittiğini göz önünde bulundurduğumuzda, bundan
sonra pazar yerlerinde öğretmenlerle karşılaşacağız bir pazarlamacı olarak, inşallah
karşılaşmayız; ama, böyle bir süreç içerisinde, çalışma koşulları içerisinde
yıpranan, ömrünü tüketen devlet memurlarına karşı bu suç kapsamının
daraltılarak affedilmesi bir sonuçtur; ama, bundan sonra, her geçen gün
ağırlaşan koşullar içerisinde devlet memurumuzun onurlu, ilkeli çalışma arayışı
içerisinde olduğunu biliyoruz; ama, yıpranan, tüketen ve kirlenen süreç
içerisinde de direnmeye çalışan büyük bir kitle var. İnşallah, temennimiz, bu,
bir sonuçtur.
Bugün, KPS sınavı adı altında sınavlar
yapılmaktadır ve bu sınavlar içerisinde her yıl milyonlarca gencimiz, iş
umuduyla yarınlarının hayalini kurabilmekte; ama, maalesef, hep geçen süre
içerisinde, iki yıl sonunda tekrar yeni bir sınav, yeni bir sınav, yeni bir
sınav… Bu sınavlar, kamunun ihtiyacı göz önünde bulundurulduğunda, her yapılan
sınavlarla beraber, başta özlük hakları olmak üzere ve istihdam konusunda ne
gibi tedbirler almayı düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Güler.
Sayın Bakan, cevap vermek istiyor musunuz?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Efendim, yazılı cevap vereceğim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Maddelere geçilmesi kabul
edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
MEMURLAR
İLE DİĞER KAMU GÖREVLİLERİNİN BAZI DİSİPLİN CEZALARININ AFFI HAKKINDA KANUN
TASARISI
Disiplin affının kapsamı
MADDE 1.- Devletin şahsiyetine karşı
işlenen suçlarla basit veya nitelikli zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık,
dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz
kızartıcı veya şeref ve haysiyet kırıcı suçlar veya istimal ve istihlâk
kaçakçılığı dışında kalan kaçakçılık, resmî ihale ve alım satımlara fesat
karıştırma, Devlet sırlarını açığa vurma suçları sebebiyle görevleriyle sürekli
olarak ilişik kesilmesi sonucunu doğuran disiplin cezaları ile 2802 sayılı
Hâkimler ve Savcılar Kanununun 68 inci maddesinin ikinci fıkrasının (e) ve (f)
bentlerine göre verilmiş yer değiştirme cezaları ve 69 uncu maddesine göre
verilmiş meslekten çıkarma cezaları ile emniyet hizmetleri sınıfına dahil
personel ile çarşı ve mahalle bekçileri hakkında verilen meslekten çıkarma
cezaları hariç olmak üzere; kanun, tüzük ve yönetmelikler gereğince memurlar ve
diğer kamu görevlileri ile bu görevlerde bulunmuş olanlar hakkında 23.4.1999
tarihinden 14.2.2005 tarihine kadar işlenmiş fiillerden dolayı verilmiş
disiplin cezaları bütün sonuçları ile affedilmiştir.
23.4.1999 tarihinden 14.2.2005 tarihine
kadar işlenen ve af kapsamına giren disiplin cezalarının verilmesini gerektiren
fiillerden dolayı, ilgililer hakkında disiplin soruşturma ve kovuşturması
yapılmaz; devam etmekte olan disiplin soruşturma ve kovuşturmaları işlemden
kaldırılır; kesinleşmiş olan disiplin cezaları uygulanmaz.
Disiplin cezaları affedilenlerin sicil
dosyalarındaki bu disiplin cezalarına dair kayıtlar, ilgililerin müracaatı
aranmaksızın hükümsüz kalır ve dosyalarından çıkarılır.
Disiplin cezalarının affı ilgililere
geçmiş süreler için özlük hakları ve parasal yönden herhangi bir talep hakkı
vermez.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, Malatya Milletvekili Sayın Muharrem Kılıç.
Buyurun Sayın Kılıç. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUHARREM KILIÇ (Malatya) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
görüşülmekte olan 952 sıra sayılı Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin
Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Teklifiyle ilgili olarak, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyeti saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, 1982 Anayasasından
sonra, memurlarla ilgili disiplin afları, periyodik dönemler halinde, sürekli
olarak çıkmaktadır. Bu yasalardan, bu aflardan ilki, 25 Ekim 1985 tarihinde
çıkarılmıştı. İkinci af, ondan yedi yıl sonra, 18.6.1992 tarihinde çıkarıldı.
Üçüncü af, 28.8.1999 tarihinde çıkarıldı. Şu anda da, yine, yedi yıl geçtikten
sonra, yeni bir disiplin affını görüşmekteyiz.
Değerli arkadaşlar, öncelikle, bu af
teklifini veren arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum. Gerçekten, devlet memurları,
sürekli olarak, bir disiplin cezası tehdidiyle karşı karşıyalar, sürekli
olarak, sicilleri bozulmaktadır. Bununla ilgili bir af teklifi verildi. Bu
teklif, Komisyonumuzda, Adalet Komisyonunda görüşülme tarihi 21.6.2005; ancak,
bir yılı aşkın süredir -bir yıl oldu, yani, üç gün var bir yıl olmasına- bir
yıldır, bu kanun teklifi, komisyondan geçtiği halde, bir türlü Meclis gündemine
gelmedi.
Değerli arkadaşlar, bu yasa teklifi, büyük
bir memur kitlesini ilgilendiriyor; yaklaşık 25 000 devlet memuru bu yasadan
etkileniyor. Zira, devlet memurları, kamu görevlileri, kamunun sorunlarına
çözüm üreten insanlar. Ne yazık ki, kamunun sorunlarına çözüm üreten bu
insanlar, kendileri sorunlarla baş başa. Bu insanlar, büyük ekonomik güçlükler
içindeler. Bir de bunun üzerine, gelen siyasî iktidarların, devlet memurlarını
kendi anlayışlarına göre çalıştırma zorlaması da olunca, bu insanların sicilleri
sık sık bozuluyor, bu insanlar sık sık disiplin cezaları alıyorlar.
Değerli arkadaşlar, devlet memurları,
Anayasamızın 129 uncu maddesinde belirtildiği gibi, kamuda çalışan, kamunun
hizmetini gören insanlardır. Adı üstünde, devletin memurlarıdır; ancak, gelen
iktidarlar, ne yazık ki, bunlara, devletin memurları gibi değil de, iktidarın
memurları gibi, iktidarın çalışanları gibi baktıkları için, o anlayışı
sergiledikleri için, devlet memurları üzerinde tahakküm kurmaya, kendi
anlayışları doğrultusunda onları yönlendirmeye çalıştıkları için, zaman zaman
çatışmalar çıkıyor. Bu çatışmalardan da, tabiî, İktidar, eğer kendi vücut
dilinden, kendi anlayışından anlamayan devlet memurlarını değiştirmek
istiyorsa, görev yerini değiştirmek istiyorsa veya makamdan almak istiyorsa,
onlarla ilgili bakanlık müfettişlerini gönderiyorlar, onların, istedikleri
şekilde, hem sicillerini bozuyorlar hem de onlar hakkında disiplin cezaları
uygulanıyor.
Değerli arkadaşlar, biz seçildikten sonra,
2002'de, Malatya'da, televizyonda yaptığım bir konuşmada, seçilen AKP'li
arkadaşlarımıza seslenmiştim, demiştim ki: Malatya'daki devlet memurlarına
dokunmayın. Eğer bu memurlar, görevlerini layıkıyla yapıyorlarsa, vatandaş
arasında ayırım yapmıyorlarsa, bu insanlar hangi görüşten olursa olsun, hangi
partiden olursa olsun, bu insanlara dokunmayın, görevini iyi yapan, layıkıyla
yapan insanların görüşlerine bakmayın demiştik; ancak, sanki bunun tam tersini
söylemişiz gibi, Malatya'da da, her yerde olduğu gibi, partizanca atamalar
sıkça yaşandı ve bu atamalardan dolayı da, Malatya, kamuoyunda çok kötü biçimde
anılır oldu. Bunun en bariz örneğini Çocuk Yuvasında yaşadık. Ne yazık ki,
Çocuk Yuvasındaki ehil müdürler görevlerinden alınmıştı, onların yerine, daha
önce ambar memurluğu yapan, başka görevlerde bulunan, alt görevlerde bulunan
insanlar getirilip müdür yapılmıştı. Yine, daha önceki tecrübeli bakıcı
kadınlar işten atıldılar, işlerine son verildi, onun yerine de, seçimlerde
Adalet ve Kalkınma Partisinin kadın kollarında çalışan kadınlar getirildi, o
çocuk yuvasında hizmet gördürüldü ve bunun sonucunda da, Malatyamız çok kötü
biçimde lekelendi, Malatya kötü biçimde anılır oldu, Malatya'da çocuklara
eziyet ediliyor denildi, çocuklar dövülüyor denildi. Oysa, bu, Malatyalılardan
kaynaklanmıyordu, ehil olmayan insanların istihdam edilmesinden
kaynaklanıyordu.
Millî Eğitim Müdürünü Malatya'da 6 kez
görevden aldılar. Yargı kararıyla geliyor, tekrar alıyorlar. Gerekçe de şu:
Bakanlıktan bir yazı geliyor, diyor ki: "Sayın Müdür, sizin tecrübeniz
fazla, siz görevinizi iyi yapıyorsunuz, sizin tecrübelerinizden Ankara'da
yararlanacağız." Geçici görevle Ankara'ya alıyorlar. Bu şekildeki
uğraşmalar neticesinde, 7 nci kez, Müdürü, bu kez de -Müdür de artık
mücadeleden usandığı için- Kilis'e göndermekle anlaştılar, Müdürü Kilis'e
gönderdiler, ondan sonra da, sorun şu anda bitmiş oldu.
Değerli arkadaşlar, sizin zamanınızda
getirdiğiniz müdürlerle bile, başhekimlerle bile anlaşamıyorsunuz. Malatya'ya
bir başhekim, Beydağı Devlet Hastanesine bir başhekim getirildi, sizin
zamanınızda getirildi; ancak, başhekime yapılan Ali Dibo tekliflerini başhekim
kabul etmediği için, kendi getirdiğiniz başhekimi tekrar görevden aldınız;
çünkü, orada yapılan ihalelerde, başhekim, devletin ihale kanunu ne diyorsa ben
onu yaparım diyordu. Ancak, bu anlayış, oradaki sizin partinizin yandaşları
tarafından kabul görmediği için, başhekimin alınması gerektiğine karar verildi
ve başhekim de görevden alındı.
Değerli arkadaşlar, işte, bu tip
uğraşmalar, siyasî iktidarın bu şekildeki baskıları, dediğim gibi, devlet
memurlarında, sürekli olarak disiplin cezalarına neden oluyor ve sicilleri
bozuluyor.
Peki, değerli arkadaşlar, bir de şuna
değinmek istiyorum: Bu yasanın kapsadığı alan, 1999 yılı ilâ 2005'in ikinci
ayı. Peki, 2005'in ikinci ayından sonraki, yani, şu anda, birbuçuk yıla yakın
süredir disiplin cezası alan memurlar bu kapsamda niçin değil? O dönem içinde
de, yine, bu kez, belki daha önceki siyasî iktidarlar tarafından o memurların
sicilleri bozulmuştu, disiplin cezaları almışlardı; ancak, bu kez de sizin
İktidarınız döneminde, bu devlet memurları pek çok cezalar aldılar, bunların
sicilleri de bozuldu.
Peki, şu anda, mademki bu yasayı bugün
görüşüyorsak, bu devlet memurlarının sicillerini şimdiye kadar niye
düzeltmiyoruz değerli arkadaşlar? Bununla ilgili olarak, yine, Cumhuriyet Halk
Partisi olarak bir önerge vererek, bu yasanın kapsamının 2006'nın altıncı ayına
kadar genişletilmesini talep edeceğiz.
Değerli arkadaşlar, bir diğer eksiklik de,
daha önce çıkarılan 3 tane afta, emniyet mensupları da bu aftan faydalanıyordu;
ancak, şu anda getirilen düzenlemede emniyet mensupları bu aftan faydalanmıyor.
Değerli arkadaşlar, emniyet mensupları çok güç şartlarda çalışıyorlar; hem
ekonomik koşulları çok kötü hem de görevleri çok zor. Bu şartlar altında
çalışan insanlardan bir kısmı, intiharı bile bir seçenek olarak görüyorlar.
Peki, bu şartlar altında çalışan emniyet mensuplarının niçin disiplin
cezalarını affetmiyoruz?
Değerli arkadaşlar, devlet memuru
üzerindeki bu yanlış uygulamalara küçük bir örnek vermek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun efendim.
MUHARREM KILIÇ (Devamla) - Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Niğde'ye, İktidarın bir bakanı geliyor.
İktidarın bakanı gelecek diye Niğde Valisi diyor ki oradaki karşılama heyetinde
bulunanlara "hepiniz, sayın bakanı ayakta bekleyeceksiniz." Oradaki
bir grup oturmaya devam ediyor. Diyor ki "siz niye oturuyorsunuz?"
"Efendim, bunlar gazeteci, bunlar oturuyorlar" diyorlar. Bu sefer,
Sayın Vali, gazetecilere kızıyor "siz de ayağa kalkacaksınız" diyor.
Bu kez gazeteciler orayı terk ediyorlar. Arkasından, sayın bakan geldiğinde,
durum sayın bakana iletiliyor, sayın bakan buna tepki gösterince de, bu kez,
güya özür diliyor Sayın Vali, diyor ki "ya, kusura bakmayın, ben sizi
devlet memuru zannetmiştim." Devlet memuruna bakış, anlayış bu değerli
arkadaşlar; yani, Sayın Valinin özrü kabahatinden daha büyük.
Değerli arkadaşlar, bu yasa teklifini
getiren arkadaşlarımıza tekrar teşekkürlerimi sunuyorum. Bu yasa kapsamının
2006'nın altıncı ayına kadar genişletilmesini ve emniyet mensuplarının da bu
kapsamdan yararlandırılmasını teklif edeceğiz; umarım desteklersiniz.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Kılıç.
Anavatan Partisi Grubu adına, Mersin
Milletvekili Sayın Hüseyin Özcan; buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA HÜSEYİN ÖZCAN
(Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 952 sıra
sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesi üzerinde Anavatan Grubu adına söz almış
bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi ve milletimizi, şahsım ve Anavatan
Grubu adına, saygıyla selamlıyorum.
Tasarının 1 inci maddesiyle, memurlar ve
diğer kamu görevlileri ile bu görevlerde bulunmuş olanlar hakkında kanun, tüzük
ve yönetmelikler gereğince verilmiş disiplin cezalarının bütün sonuçlarıyla
affedilmesi; buna karşılık, devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlarla, basit
veya nitelikli zimmet, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik,
inancı kötüye kullanma, dolandırıcı iflas, yüz kızartıcı ve şeref ve haysiyet
kırıcı suçlar, istimal ve silah kaçakçılığı dışında kalan kaçakçılık, resmî
ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, devlet sırlarını açığa vurma suçları
sebebiyle kurumla sürekli olarak ilişki kesilmesi üzerine yapılacak bu kapsamlı
af dışına çıkması öngörülmüştür.
Değerli arkadaşlar, ayrıca, 2802 sayılı
Hâkimler ve Savcılar Kanununa göre verilmiş yer değiştirme cezaları ile
meslekten çıkarma cezaları, emniyet hizmetleri sınıfına dahil personel ile
çarşı ve mahalle bekçileri hakkında verilen meslekten çıkarma cezaları da
kapsamdışı bırakılmıştır.
Değerli milletvekilleri, memur ve diğer
kamu görevlilerinin uzun süredir merakla bekledikleri memur disiplin affı
kanunu tasarısının, gecikmeli de olsa Meclis gündemine gelmiş olmasını,
Anavatan Partisi olarak memnuniyetle karşılıyoruz. Bu tasarı ise, bizim Sayın
Milletvekilimiz Dursun Akdemir tarafından da, öncelikle, Meclisimize… Bugünkü
görüştüğümüz tasarı, Anavatan milletvekilimizin imzası var. Bunları, AKP ve CHP
milletvekilleri sahiplenmesin.
Bu disiplin affı, bütün Türkiyemizde 25
000 memurumuzu, yaklaşık, bu olayla karşı karşıya getirmiş ve bunların disiplin
afları için çaba gösterilmektedir.
Değerli arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 128 inci maddesine göre, devletin kamu iktisadî teşebbüsleri ve
diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü
oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği asıl ve sürekli görevler, memurlar ve
diğer kamu görevlileri eliyle görülüyor. O halde, kamu görevlilerinin kamu
hizmetlerini hakkıyla yerine getirmesi, esasen, devletin anayasal görevlerini
hakkıyla yerine getirmesi demektir. Öbür yandan, kamu görevlilerinin sıkıntı
içinde olması, fiziken ve psikolojik olarak yetersiz olmaları, aslında devletin
yetersiz olması demektir; yani, devletin, anayasal görevlerini hakkıyla yerine
getirmemesi anlamına gelmektedir. İşte, bu nedenle, kamu görevlilerinin, siyasî
mülahazadan uzak, huzurlu bir ortamda çalışmalarını sağlamak zorundayız.
Bütün zorluklara rağmen, memurlarımızın,
haksız disiplin kovuşturmasıyla rahatsız edilmelerinin ve cezalandırılmalarının
önüne geçmek zorundayız.
Değerli milletvekilleri, toplumun… Bu
haksız uygulamalar karşısında ceza hukukuna göre cezalandırılmaktayız. Bununla
güttüğümüz amaç, bir yandan toplumsal düzeni korumak, diğer yandan da, bu
insanları yeniden topluma kazandırmaktır. Ceza kanunlarıyla getirilen cezalar,
kişilerin hayatı, özgürlükleri ve sosyal durumları üzerinde etkili sonuçlar
doğurmaktadır. Buna mukabil, disiplin cezaları, memurun yalnız meslekî hayatına
ve yükselmesine ilişkin haklarına etki etmekte olup, esasen, disiplin
cezalarının asıl amacı, memurların düzenli çalışmalarını sağlamak ve böyle, kamuda
verimliliği artırmaktır.
Bu, ilk memur disiplin affı değildir.
Tasarının genel gerekçesinde de belirtildiği gibi, daha önce, 1985, 1992 ve
1999 yıllarında olmak üzere, üç kez memur disiplin affı çıkarılmıştır.
Gündemimizde bulunan bu disiplin affının, her nedense, sürekli, İktidar
tarafından önü tıkanmış ve bir türlü Meclis gündemine alınmamıştı. Disiplin
affına rakamlarla baktığımızda da, olayın vahameti iyi anlaşılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, insan olan hata
yapabilir. Elbette ki, kamu görevlileri de, yoğun iş yükü altında hatalar
yapmış olabilirler. Burada önemli olan, cezaların, hatalarının durumuna uygun
olması ve memurlarımızın haklarını mahkeme huzurunda arayabilmeleridir. Memur
disiplin affının 25 000 memurumuzu ilgilendirdiği ifade edilmekle birlikte,
disiplin cezalarının yüzde 70'lik bölümünün ise uyarma ve kınama cezaları
olduğu görülmektedir; yani, memurlarımızın kendilerine verilen disiplin
cezalarına karşı haklarını arayamadıkları, dava açamadıkları disiplin cezası
oluşturmaktadır. İşte, bu yüzden, önümüze gelen disiplin affı çok önemlidir.
Hepimizin kamu kurum ve kuruluşlarındaki teftiş sisteminin, yani, zararlı
boyutunu biliyoruz. İdareye yakın bürokratlar telkiniyle hareket eden
müfettişler, âdeta bir tetikçi gibi hareket ederek, hedef haline getirilen kamu
görevlisinin geleceğiyle oynamaktadırlar. Bu da, zaman içerisinde, sicil affı
kanunu, memurlarımız arasında bir beklenti haline gelmektedir.
Disiplin cezaları, kamu hizmeti
görevlilerinin, mevzuata, çalışma düzenine, hizmetin gereklerine aykırı
eylemlerine karşı düzenlenen idarî yaptırımlardır. Disiplin cezaları, işlenen
fiilin derecesine göre farklı yaptırımları içermektedir. Bu yaptırımlar, uyarma
cezası, kınama cezası, memurların aylıklarının 1 bölü 30'u ile 1 bölü 8'i
arasında kesinti yapılması, bir yıl ile üç yıl bulundukları kademelerde
bekletilmeleri ve devlet memurluğundan çıkarılmaları şeklinde kendini
göstermektedir. Dolayısıyla, disiplin affı olarak dava açılmaması ve dolaylı
etkileriyle memurlarımız üzerinde çoğu kez siyasî amaçlara dayalı psikolojik
baskı aracı olarak kullanılmaktadır. Bu nedenle, eğer bir disiplin affı
çıkarılacaksa, bunu, sağlıklı, adil ve mümkün oldukça herkesi bağlayıcı
saymalıyız.
Şimdi, kanun tasarısına bakıyoruz;
disiplin affı, 2005, yani, 23.4.2005 tarihine kadar işlenmiş disiplin
cezalarını kapsamaktadır. Buna baktığımızda, acaba, bu, önceki iktidarların
vermiş olduğu bu disiplin cezalarını affettiğimizde, AKP İktidarı döneminde, 21
Haziran 2006'ya kadar olan memurları neden bu af kapsamı dışına çıkardıklarına
baktığımızda, acaba, bunlar döneminde kendi aradıkları nitelikte göreve
gitmedikleri veyahut da müfettişleri kanalıyla bu ceza verilen insanları
affetmedikleri… Bu sicil affı konusunda, bunları kapsam dışına bırakmaları
gerçekten bir ayırımcılıktır. "Bizimkileri ve ötekileri" anlamı
çıkıyor; bu, ayırımcılığın ta kendisidir. Eğer, gerçekten, bu memurlar suç
işlemediyse veyahut da suçları hafifletici disiplin cezaları ise, neden bu
memurları siz kapsamdışı bırakıyorsunuz?
Biz, Anavatan Grubu olarak, bu 1 inci
maddede, bugüne kadar, kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar olan cezaların
affı konusunda önerge verdik. Önergemizi desteklerseniz seviniriz; çünkü, bu
tarihe kadar birsürü memurumuz da mağdur olmaktadır. Eğer, memurlardan yana
isek, memurların sıkıntısını paylaşacaksak, hiçbirini ayırmadan, bu affı,
bugüne kadar olan, yani, yürürlüğe girdiği tarihe kadar olan bütün memurların
affı, sicil affı, bu Meclis, inanıyoruz ki, çıkarmalıdır diyoruz ve bunları
eğer çıkarmadığımızda, ayırımcı olduğumuzu, adil olmadığımızı göstermiş oluruz.
Değerli arkadaşlar, memurların perişanlığı
diz boyu. İşte, biraz önce arkadaşlarımız da söyledi; polis memurlarımızın,
emeklilerimizin, dulumuzun, yetimimizin durumları çok ağır. Bugün, İstanbul'dan
kaçıyorlarsa, bunlar İstanbul gibi büyük kentten kaçabilirler mi?! Ekonomik
sıkıntılar bu insanları öyle bir noktaya getirmişler ki, artık, bu büyük
kentlerden kaçmaya başlıyor. Memur bu durumdayken, bunların siyasî olarak
verilmiş olan cezaları, hâlâ, bugüne kadar olan cezaları eğer görmemezlikten
geliyorsanız, 2005 tarihinden bugüne kadar olan cezaları görmemezlikten
geliyorsak, burada bir art niyet aramak zorundayız. Neden ayırımcılık
yapıyorsunuz? Bunlar, Türkiye Cumhuriyetinin memurları. Sıkıntı içerisinde, belki,
amirinin veyahut da siyasî bir baskının tesirinde kalmış ve suç işlemiş
olabilir. Bu, suç sayılmaz; çünkü, devlet memuru özerk olmalıdır, siyasî baskı
altında bulunmaması gerekir. Eğer, biz, bu memurlarımızın her yönüyle, ekonomik
ve sosyal yönüyle…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
…desteklediğimizde, inanıyoruz ki, sicil affıyla birlikte bu insanların
çalışmasında daha şevkli bir ortam hazırlayacağız.
Bunun için, biz, Anavatan Grubu olarak -bu yasanın zaten teklifini
bizim milletvekilimiz verdiği için- bu yasayı destekliyoruz; ama, sizlerden de,
bugüne kadar olan suç işlenmiş veyahut da herhangi yüz kızartıcı suç olmayan,
disiplin suçundan dolayı mağdur olan memurlarımızın da affı konusunda yardımcı
olmanızı diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Özcan.
Şahsı adına Samsun Milletvekili Sayın
Mehmet Kurt; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MEHMET KURT (Samsun) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 952 sıra sayılı Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin
Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesiyle
ilgili olarak söz almış bulunuyorum; Yüce Heyeti saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, bugün, bu
tasarıyla, devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlarla basit veya nitelikli
zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye
kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyet kırıcı suçlar
veya istimal ve istihlak kaçakçılığı dışında kalan kaçakçılık, resmî ihale ve
alım satımlara fesat karıştırma, devlet sırlarını açığa vurma suçları
sebebiyle, görevleriyle sürekli olarak ilişik kesilmesi sonucunu doğuran
disiplin cezaları ile 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununun 68 inci
maddesinin (e) ve (f) bentlerine göre verilmiş yer değiştirme cezaları ve 69
uncu maddesine göre verilmiş meslekten çıkarma cezaları ile emniyet hizmetleri
sınıfına dahil personel ile çarşı ve mahalle bekçileri hakkında verilen
meslekten çıkarma cezaları hariç olmak üzere, kanun, tüzük ve yönetmelikler
gereğince memurlar ve diğer kamu görevlileri ile bu görevlerde bulunmuş olanlar
hakkında işlenmiş fiillerden dolayı verilmiş disiplin cezalarının, bütün
sonuçlarıyla affedilmesi öngörülmektedir. 23 Nisan 1999 tarihinden 14.2.2005
tarihine kadar işlenen ve af kapsamına giren disiplin cezalarının verilmesini gerektiren fiillerden dolayı, ilgililer
hakkında disiplin soruşturma ve kovuşturması yapılamaz; devam etmekte olan disiplin
soruşturma ve kovuşturmaları işlemden kaldırılır; kesinleşmiş olan disiplin
cezaları uygulanmaz.
Değerli milletvekilleri, benden önceki
konuşmacı kardeşlerimizin bazıları, arkadaşlarımızın bazıları, bazı, buradaki
suçların kapsamdışı kalmamasını arzu etmişlerdir; fakat, burada görüyoruz ki,
birçok suçlar, doğrudan doğruya devletin şahsına karşı işlenmiş ve aynı zamanda
yüz kızartıcı suçlardır. Tabiî ki, her suçun af kapsamı dışında kalması diye
bir hadise yoktur. O zaman, bütün memurların suçları arasında bir farklılık
olmaması gerekirdi. İşte, bu sebepledir ki, disiplin cezaları affedilen sicil
dosyalarındaki disiplin cezalarına dair kayıtlar ilgililerin müracaatı
aranmaksızın hükümsüz kalır ve dosyalarından çıkarılır. Fakat, burada,
affedilen memurlarla ve kamu görevlileriyle ilgili bu af kapsamına girdikten
sonra, kendilerinin, ikinci bir kez parasal yönden devletin aleyhine bir dava
hakkı olmaması için de yasaya yine böyle bir madde konmuştur ki, parasal yönden
herhangi bir talep hakları da olmayacaktır.
Değerli milletvekilleri, bu kanun
tasarısı, devleti zora sokmak için değil, memurlarımızın devlete bağlılığını
artırmak, devlete ve kendilerine güvenlerini yeniden kazanmak ve sağlamak için
hazırlanmıştır.
Bugün, burada, İktidar ve muhalefetiyle,
hakikaten, hayırlı bir hizmet yapıyoruz ve binlerce memurumuz, bu bizim yapmış
olduğumuz yasadan faydalanacak ve kendileri, yeni bir azimle, gayretle devlet
memuriyetine devam edeceklerdir. İşte, bu onurlu işi İktidar ve muhalefetiyle
yapmanın güzelliği ve onuruyla, hepinizi tekrar saygı ve sevgilerimle
selamlıyor, hayırlı akşamlar diliyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Kurt.
Şahsı adına Çorum Milletvekili Sayın
Muzaffer Külcü.
Buyurun efendim.
MUZAFFER KÜLCÜ (Çorum) - Sayın Başkanım,
kıymetli milletvekillerimiz; sizleri saygıyla selamlıyorum. Üzerinde çalışmakta
olduğumuz tasarının 1 inci maddesi üzerine şahsım adına söz aldım.
Değerli arkadaşlar, 1982 yılından bugüne
kadar üç kez benzeri çalışmanın yapıldığı disiplin affıyla ilgili bir dördüncü
çalışmayı bugün yapıyoruz ve özellikle kamu çalışanlarının, memurların üye
oldukları sendikaların da titizlikle takip ettiği bir konu olması hasebiyle,
bizim de, bu çalışmanın yürütüldüğü komisyonun üyesi olarak yakından takip
ettiğimiz bir konu. Yaklaşık bir yıl önce komisyonda görüşülen ve Genel Kurul
çalışmaları ancak bugün yapılması mümkün olan bir tasarı.
1 inci maddesinde disiplin affının
kapsamına hangi maddelerin girdiği anlatılmış. Bakıldığı zaman, toplumda yüz
kızartıcı suç olarak özellikle tarif edilen irtikap, inancın kötüye
kullanılması ve benzeri maddeler burada sayılmış. Bunun dışında, devletin
şahsiyetine karşı işlenen suçlar var, ki, bunun dışında memur ve diğer kamu
görevlileri olarak adlandırılan ve kamuda genel olarak bulunan bütün
personelimizin disiplin suçları affedilmiş oluyor. 1999 yılında en son
çıkarılmıştı. O günden 2005 yılına kadar işlenmiş olan suçları kapsıyor.
Burada, bir eleştiriye cevap vermek
istiyorum tarihle ilgili olarak.
"Niçin bugüne kadarki bir tarih değil de bir yıl önceki tarih esas
alınmıştır" diye bir konuşmacı tarafından soru yöneltilmiştir. Değerli
arkadaşlar, bütün af çalışmalarında, o tasarının veya teklifin hazırlandığı
tarih hangi tarihse o esas alınmıştır. Kamuya deklare edildikten sonra, topluma
açıklandıktan sonraki suçlar, hiçbir af çalışmasının kapsamı içerisine dahil
edilmemiştir. Eğer bizim dönenimizdeki soruşturmaların kapsam içinde kalıp
kalmaması olsaydı, 2002 tarihinden 2005 tarihine kadarki süreç de bu tarihin
dışında bırakılır idi.
Kısaca bunları söyleyerek, yapılan
çalışmanın bütün sosyal taraflara hayırlı olmasını diliyorum, sizleri tekrar
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Külcü.
Madde üzerindeki konuşmalar
tamamlanmıştır.
Soru-cevap kısmına geçiyorum.
Sayın Özdoğan, buyurun.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım, aracılığınızla, Sayın
Hükümete birkaç sual tevcih etmek istiyorum.
Birinci sualim: Sayın Bakanım,
Hükümetinizin, IMF taahhütleri içinde, memurlarla ilgili alanlara ilişkin
tasarruf ve taahhütleri mevcut mudur? Varsa böyle bir şey, bu taahhütler hangi
alanlarda ve nelerdir?
İkinci sorum: Hükümetiniz, memur
alımlarında ve tayinlerinde siyasî müdahale yapmakta mıdır?
Üçüncü sorum: Sayın Başbakan, çokça
gerçekleştirdiği Avrupa gezilerinde, müzelerin yanı sıra, oradaki memurların
yaşam standartlarını izlemekte midir?
Dördüncü sorum: Başta Sayın Millî Eğitim
Bakanı Hüseyin Çelik olmak üzere, yakınlarını, sadık dostlarını ve akrabalarını
devlet bürokrasisinin en tepe noktalarına kuralsızca atamakta olan bakanlar,
Avrupa Birliğinin hangi paket standartlarına uymaktadırlar?
Diğer bir sorum: Hükümetinizin büyük
şehirlerde maç stadyumlarının kapılarında saatlerce bekletilen, görev yaptığı
polis aracı içinde çapraz ateşle kurşunlanan, yakalamaya çalıştığı hırsız
tarafından yaralanan veya öldürülen, çocuğunun ve eşinin ihtiyaçlarını
karşılayamamanın manevî yükü altında ezilen, kendini savunacak yeterli teknik
altyapıya sahip olmayan polislerimizin siyasî sorumluluğunu taşıdığını
düşünmekte midir?
Son sorum: Devlet bürokrasimizin çok
sayıda önemli noktasına yapılan atamaların birçoğu, vekâleten atama şeklinde
gerçekleşmektedir. Bunun nedeni, Hükümetinizin, siyaset, devlet ve toplum
yönetimi konularında kültür ve tecrübeye sahip olmaması mıdır veya
Hükümetinizin, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ve onun kurallarına karşı
psikolojik bir uzaklık mıdır?
Bunları soruyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özdoğan.
Sayın Işık.
AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Bakanım, kamu
görevini yaparken müstafi sayılmış olan kamu görevlilerinin tasarıdaki
konumları nedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Eraslan.
MEHMET ERASLAN (Hatay) - Sayın Başkanım,
teşekkür ediyorum.
Af kapsamı, belli bir tarihe kadar alınan
disiplin cezalarıyla ilgili, yıl sonu, 2005 sonu tarihiyle mahdut kalacak.
Peki, bunu, 2006 Aralık yapma düşüncesinde neden olamadık?
Ayrıca, devlet memurlarının sorunları sadece
sicil affı değil sizin de kabul edeceğiniz üzere. Özlük haklarının
iyileştirilmesi, aldıkları ücretlerin iyileştirilmesi ve onurlarına,
haysiyetlerine yaraşır ve yakışır bir hayat standardı yaşayabilmeleri cihetinde
bir düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz? Var olan ekonomik sıkıntıları,
memurların, devlet memurlarının var
olan ekonomik sıkıntılarının aşılması noktasında bir hazırlığınız var mı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Eraslan.
Sayın Güler.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Sayın Başkan,
sizin aracılığınızla Sayın Bakanıma üç sorumuz var. Devlet memurlarının, bugün,
sürgün de, bir disiplin meselesi olarak ciddî anlamda baskı unsuru olarak
kullanılmaktadır ve kadrolar açılmak için de kullanılmaktadır.
Birinci sorum, KPS sınavıyla başvuran
milyonlarca gencimize bu yıl kadro açmayı düşünüyor musunuz?
İki: Sağlık çalışanlarının özellikle ciddî
problemleri var; zorunlu hizmetten tutun da kadro ihdasına kadar ciddî anlamda
sıkıntıları mevcut. Bugün bunlar için, sağlık çalışanları için, özelikle özlük
haklarında ne gibi iyileştirme düşünüyorsunuz?
Üçüncü sorumuz: Bugün, özellikle polis
teşkilatının ve emniyet çalışanlarıyla beraber diğer personelin, özlük hakları
ve çalışma koşullarında ciddî anlamda büyük sıkıntıları mevcut. Çalışma mesaisi
Uluslararası Çalışma Örgütünün belirlenmiş olduğu standartlar dışında. Bunlara
standart bir program dahilinde çalışma koşulları yaratmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyoruz.
BAŞKAN -Teşekkür ediyorum Sayın Güler.
Sayın Bakan, buyurun.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, soru yönelten arkadaşlarımızın
tespit edebildiğim sorularına kısa kısa cevap vermeye çalışacağım.
Sayın Özdoğan "Hükümetinizin, IMF'ye
memurlarla ilgili bir taahhüdü var mıdır" dedi. Hayır, bizim, IMF'ye
memurlarla ilgili herhangi bir taahhüdümüz yoktur ve olamaz.
Yine tespit edebildiğim bir sorusu
-anlayabildiğim kadarıyla- Sayın Özdoğan'ın "Sayın Başbakan sık sık
Avrupa'da gezilere gidiyor, Avrupa ülkelerinde memurların standartlarıyla
ilgili bir inceleme ve tespitte bulunmuş mu" diye soru yönelttiler. Bunun
da kastının, Avrupa Birliği ülkelerinde kamu görevlilerinin sosyal ve ekonomik
durumlarının, Türkiye'deki kamu görevlilerinden daha üstün olduğunu herhalde
hissettirmek için bu cümleyi kullandılar. Kuşkusuz ki, Avrupa Birliği
ülkelerinde kişi başına düşen millî gelire bakarsanız, kiminde 20 000, kiminde
30 000'dir. Bizde daha yeni 5 000 dolarlara çıkmıştır.
HASAN ÖREN (Manisa) - 4 000 Sayın Bakanım,
4 000… O, eski kura göreydi.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - O bakımdan, ülkelerin ekonomik durumları, kamu
görevlilerinin sosyal ve ekonomik durumlarıyla paraleldir. İnşallah, Türkiye,
ekonomide daha da güçlü hale gelir, kişi başına düşen millî gelirde biz de
Avrupa Birliği ülkelerini yakalarız. O zaman, halkımızın, vatandaşımızın ve
tabiî ki kamu görevlilerinin sosyal ve ekonomik standartları da yükselmiş olur.
Yine, diğer bir soru: Bazı bakanların
akrabalarını kamuda önemli görevlere getirdiğini ifade ettiler. Şunu hemen
belirtmek istiyorum ki, şu anda, Türkiye'de hiçbir üst düzey yöneticinin, Sayın
Başbakan da dahil, bendeniz Bakan arkadaşınız da, bir yakınımızı doğrudan
doğruya, sınavsız kamu görevine almamız söz konusu değildir. Böyle bir şey
mümkün değildir; çünkü, merkezî sınav sistemiyle kamuda boş kadrolara atama
yapılmaktadır. İstisnası, istisnaî kadrolardır. Benim, Bakan olarak 2 tane
istisnaî kadrom vardır; bir tanesi, özel kalem müdürlüğü, bir tanesi de, basın
ve halkla ilişkiler müşavirliğidir. Buraya atama yapabilirim. Göreve
başladığımda kimler o anda orada görev yapıyorsa, şu anda da onlar görev
yapıyor.
O bakımdan, biz, Hükümet olarak, kamuda
torpili ve kayırmacılığı ortadan kaldırmak için, 1999 yılında başlayan merkezî
sınav uygulamasını büyük bir titizlikle uyguluyoruz, hatta, bu bir yönetmeliğe
dayanmaktadır. Hazırladığımız kamu personeli kanun tasarısında da bunu bir
kanun maddesi haline getirerek, sık sık değiştirilmesinin de önüne geçmek
istiyoruz.
EROL TINASTEPE (Erzincan) - Sayın Bakan,
KİT'lerde bakanların akrabaları yok mu?!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - "Polislerimizin siyasî sorumluluğunu taşıyor
musunuz" dediler. Kuşkusuz ki, Hükümet olarak, polislerimizin ve tüm kamu
görevlilerinin ve vatandaşlarımızın her türlü sorumluluğunu taşıyoruz.
Sayın Başkanım, sürem dolduğunda işaret
ederseniz, ben diğer sorulara yazılı cevap veririm. Herhalde 35 saniye var,
değil mi efendim?
BAŞKAN - Evet.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET
ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Tamam.
Sayın Işık "müstafi durumda olanların
konumları nedir" dedi. Eğer, istifa etmişse bir kamu görevlisi ve
istifasından itibaren de altı ay geçmişse, yeniden kamuya dönme talebinde
bulunabilir; ancak, kabul etme, bu kamu kurum ve kuruluşunun üst düzey amirinin
takdirine bırakılmıştır. Devlet Memurları Kanunu, bu durumu bu şekilde
düzenlemiştir.
Sürem doldu; diğer sorulara yazılı olarak
cevap vereceğim Sayın Başkanım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 7
önerge vardır; önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra
aykırılıklarına göre işleme alacağım.
Birinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 952 sıra sayılı Memurlar
ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun
Tasarısının 1 inci maddesinin birinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki
fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ömer Abuşoğlu |
Turan Tüysüz |
Dursun Akdemir |
|
|
Gaziantep |
Şanlıurfa |
Iğdır |
|
Züheyir Amber |
Muzaffer Kurtulmuşoğlu |
Muharrem Doğan |
|
Hatay |
Ankara |
Mardin |
|
İbrahim Özdoğan |
Hüseyin Özcan |
|
|
Erzurum |
Mersin |
|
"Memur ve diğer kamu görevlilerinden
emekli olanlar da, disiplin affından yararlandırılır. Emekli olanlardan
disiplin cezası nedeniyle hak kaybına uğrayanların, bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren 3 ay içinde ilgili kurumlara başvurmaları halinde
özlük hakları kendilerine iade edilir."
BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulda görüşülmekte olan 952 sıra
sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan
"23.4.1999 tarihinden 14.2.2005 tarihine kadar" ibaresinin
"23.4.1999 tarihinden bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Saygılarımla.
Ümmet Kandoğan
Denizli
BAŞKAN - Üçüncü önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 952 sıra sayılı Memurlar
ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun
Tasarısının 1 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "memurlar ve
diğer kamu görevlileri" ibaresinin "memurlar, diğer kamu görevlileri
ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve bunların üst kuruluşları
mensupları" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ömer Abuşoğlu |
Turan Tüysüz |
Dursun Akdemir |
|
|
Gaziantep |
Şanlıurfa |
Iğdır |
|
Züheyir Amber |
Muzaffer Kurtulmuşoğlu |
Muharrem Doğan |
|
Hatay |
Ankara |
Mardin |
|
|
Hüseyin Özcan |
|
|
|
Mersin |
|
BAŞKAN - Dördüncü önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 952 sıra sayılı Memurlar
ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun
Tasarısının 1 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "memurlar ve
diğer kamu görevlileri" ibaresinin "memurlar, diğer kamu görevlileri
ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve bunların üst kuruluşları
mensupları" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dursun Akdemir
Iğdır
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 1 inci
maddeyle ilgili olarak şimdi okutacağım 3 önerge aynı mahiyette olduğundan
işlemlerini ve oylamalarını da birlikte yapacağım.
Önergeleri şimdi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulda görüşülmekte olan 952 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 1 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan
"23.4.1999 tarihinden 14.2.2005 tarihine kadar" ibaresinin
"23.4.1999 tarihinden bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Saygılarımla.
Ümmet Kandoğan
Denizli
BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 952 sıra sayılı Memurlar
ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun
Tasarısının 1 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "14.2.2005
tarihine" ibaresinin "bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe"
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ömer Abuşoğlu |
Turan Tüysüz |
Dursun Akdemir |
|
|
Gaziantep |
Şanlıurfa |
Iğdır |
|
Züheyir Amber |
Muzaffer Kurtulmuşoğlu |
Muharrem Doğan |
|
Hatay |
Ankara |
Mardin |
|
|
Hüseyin Özcan |
|
|
|
Mersin |
|
BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 952 sıra sayılı Memurlar
ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun
Tasarısının 1 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "14.2.2005
tarihine" ibaresinin "bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe"
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Süleyman Sarıbaş |
Muharrem Doğan |
Hüseyin Özcan |
|
Malatya |
Mardin |
Mersin |
|
Turan Tüysüz |
Selami Yiğit |
Serpil Yıldız |
|
Şanlıurfa |
Kars |
İzmir |
|
|
E. Safder Gaydalı |
|
|
|
Bitlis |
|
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bu 3
önergenin aynı mahiyette olduğunu ifade etmiştim.
Şimdi, bu 3 önerge için Sayın Komisyona
soruyorum: Katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ RECEP ÖZEL
(Isparta) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Sayın Hükümet, katılıyor musunuz?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Sayın önerge sahipleri?..
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Dursun Akdemir
konuşacak.
BAŞKAN - Sayın Akdemir, gerekçesini
açıklayacak; buyurun.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; bu verdiğimiz kanun teklifinde, tabiî
çalışmakta olan memurların sicil affını kapsayacak şekilde düzenlenmesi
sağlanmıştı; ama, daha sonra da bazı eksikliklerin olduğu yasa yapılırken
ortaya çıktı. Biz de bunu tespit ettik.
Görüşülmekte olan 952 sıra sayılı Memurlar
ve Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun
Tasarısının 1 inci maddesinin birinci fıkrasına aynen şunun eklenmesini
önerdik: "Memurlar ve diğer kamu görevlileri" ibaresinin
"memurlar, diğer kamu görevlileri ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları
ve bunların üst kuruluşları mensupları" olarak değiştirilmesini arz ettik
Yüce Makamdan.
Buradaki amaçlanan durum, memurların
dışında serbest meslek uygulayan kimseler de kamu görevlisi niteliğinde olacak
işler yapmaları dolayısıyla örgütleri tarafından birtakım müeyyidelere tabi
tutuluyorlar. Böyle olunca da, bu kişiler, kendi mensupları arasında birtakım
haksızlıklara, yanlışlıklara ya da o anda doğru gibi görünen uygulamaya maruz
kalıyorlar. Bunların ortadan kaldırılması da hakkaniyeti getireceğinden, dolayısıyla,
Tabipler Odası gibi, Barolar Birliğinde olduğu gibi, çeşitli sivil toplum
örgütlerinin kuruluşlarında uygulanan müeyyidelerin de aynı şekilde telakki
edilerek bunlara verilmiş olan cezaların da af kapsamına alınması, dolayısıyla,
sayılarını şu anda net olarak bilmediğimiz halde, belki onbinlere, yüzbinlere
ulaşacak sayıda olan bu rakamlardan etkilenmiş olan mensupların da
faydalanması, devletin ve hukukun ana ilkeleriyle uygun düşeceği düşüncesiyle
böyle bir maddenin eklenmesini önerdik.
Zaten bu önergemizin haklılığını, böyle
bir kanunun gerekliliğine bizden sonra inanarak da getirmiş olsa, Hükümetin de
bizim önerimizi kabul edeceğini ve bu önergemizin kanuna ekleneceğini tahmin
ediyorum. Böylece, bu önergemizin kabul görmemesi; Hükümet tarafından uygun
düşmese bile, siz değerli milletvekillerinin oylarıyla bu önergemizin kabulünü
ve bu tür meslek mensupları kişilerin kamu kurumu niteliğindeki meslek
kuruluşları ve bunların üst kuruluşları mensuplarının da yararlandırılması
hakkaniyeti getireceğinden, sizlerin oylarının olumlu yönde olmasını
bekliyoruz.
Ayrıca, Anayasamız, zaten "Kamu
hizmeti görevlileriyle ilgili hükümler" ana başlığında görev ve
sorumlulukları çok net şekilde tanımlamış, "…disiplin kovuşturulmasında
güvence" başlığı altında 129 uncu maddesiyle kamu kurumu niteliğindeki
meslek kuruluşları mensuplarını, disiplin güvencesi bakımından, memurlar ve
diğer kamu görevlileriyle birlikte düzenlemiştir. Böylece, getirmiş olduğumuz
bu önerge, Anayasanın da açık amir hükmünün gerçekleştirilmesini sağlamış
olacağından, bu önergemize oy vermenizi bekliyor, Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akdemir.
Mersin Milletvekilimiz Sayın Hüseyin Özcan
ve arkadaşlarının önergesi… Bu önergede konuşmak isteyen var mı? Yoksa
gerekçeyi okutalım.
Buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; 1 inci maddedeki önergemiz şu: Diyoruz ki; bugüne kadar
olan memurlarımızın da affedilmesi, sicil affının olması konusunda önergemiz
var. Neden ayırım yapıyoruz, mademki o tarihte hazırlanmıştı yasa; ama, bugüne
kadar ertelendi. Eğer, bugün, bu insanların da sicil aflarını istiyorsak,
yasanın yürürlüğe girdiği günden itibaren bu insanları da sevindirelim diye, bu
amaçla vermiştik.
Değerli arkadaşlar, eğer, biz, her beş
yılda bir af düşünüyorsak -ki, geçmişte olmuştur- ama, bugüne kadar olan afları
da, sicil aflarını da görmezden geldiğimizde, burada gördüğümüz kadarıyla,
İktidarın taraflı olduğunu görüyoruz. İktidar, eğer taraflı değilse, 2005'ten
önce olanlar bu af kapsamı içerisine giriyorsa, neden 2005 tarihinden, nisan
ayından bugüne kadar, ikinci aydan bugüne kadar olan memurların affını
istemiyorsunuz? O zaman, demek ki, sizin döneminizde, bu memurları, bilinçli
olarak bazı göndermiş olduğunuz müfettişler kanalıyla veyahut da atamış
olduğunuz müdürler kanalıyla bu memurlar disiplin cezasına çarptırılmış oluyor.
Eğer siz bu konuda ısrarlı olursanız taraf olduğunuzu gösteriyorsunuz. İktidarınız
döneminde olan, atadığınız veyahut da sürmek zorunda kaldığınız bu memurları
sizler eğer, bu af kapsamının dışında tutarsanız, Hükümetin yanlı olduğunu
görüyoruz. Bunun için, bizim ricamız, bu önergemize destek verin, bu
memurlarımızı da af kapsamı içerisine alalım.
Ayrıca, polis memurlarımızın durumunu da,
yine emniyet mensuplarımızın durumunu da göz önüne aldığımızda, bu memurların
da sıkıntıları var, sorunları var; bunlar da, disiplin suçu sicillerinden
herhangi bir şekilde yüz kızartıcı olaylar olmayan bir suç işlemiş olabilirler;
ki, zaten o yüz kızartıcı suç
işleyenlerin, sömüren, hırsızlık yapan veyahut da devleti dolandıran hiçbir
memurunun affını istemiyoruz; ama,
atamış olduğunuz müdürler kanalıyla, yürüyüşü hoşuna gitmeyen memura, eğer
sicil affında ceza verdiyse, kıyafeti hoşuna gitmeyen bir bayanın kıyafetinden
dolayı eğer müdür ceza verdiyse, bu İktidarınız döneminde, bugüne kadar
insanların da affedilmesinden yana olduğumuzu bildirir, sizden de bugüne kadar
olan sicil aflarıyla ilgili desteğinizi bekliyoruz; bu memurları da memnun
edelim diyor, hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özcan.
Aynı mahiyetteki üçüncü önerge sahibi
Ümmet Kandoğan burada bulunmadığından, gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe: Tasarıda disiplin cezasından
yararlanmak isteyenler için öngörülen süre 14.2.2005 tarihi olarak
belirlenmiştir. Bu tarihten sonra disiplin cezası alanlar bu kanundan
yararlanamayacaktır. Ayrıca, bu durum Anayasanın aşitlik ilkesine aykırı
olacağından böyle bir düzenlemeye ihtiyaç duyulmuştur.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, aynı
mahiyetteki üç önergeyi de müştereken oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 952 sıra sayılı Memurlar
ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun
Tasarısının 1 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "memurlar ve
diğer kamu görevlileri" ibaresinin "memurlar, diğer kamu görevlileri
ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve bunların üst kuruluşları
mensupları" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dursun Akdemir
Iğdır
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 1 inci
maddeyle ilgili olarak, şimdi okutacağım Gaziantep Milletvekili Ömer Abuşoğlu
ve arkadaşlarının önergesi ile az önce okunan Iğdır Milletvekili Dursun
Akdemir'in önergesi aynı mahiyette olduğundan, işlemlerini ve oylamalarını
birlikte yapacağım.
Şimdi, Gaziantep Milletvekili Ömer
Abuşoğlu ve arkadaşlarının önergesini okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 952 sıra sayılı Memurlar
ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun
Tasarısının 1 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "memurlar ve
diğer kamu görevlileri" ibaresinin "memurlar, diğer kamu görevlileri
ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve bunların üst kuruluşları
mensupları" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ömer Abuşoğlu (Gaziantep) ve arkadaşları
BAŞKAN - Sayın Komisyon, katılıyor
musunuz?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ RECEP ÖZEL
(Isparta) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Hükümet?..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Akdemir, gerekçeyi okutayım mı?
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Gerekçeyi
okutalım.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Anayasanın "kamu hizmeti görevleriyle
ilgili hükümler" ana başlığı altında "Görev ve sorumlulukları,
disiplin kovuşturmasında güvence" başlıklı 129 uncu maddesi, kamu kurumu
niteliğindeki meslek kuruluşları mensuplarını, disiplin güvencesi bakımından
memurlar ve diğer kamu görevlileriyle birlikte düzenlemiştir.
Bir nevi, kamu hizmeti görmekte olan bu
meslek mensupları, başta halkımızın hukuk güvenliği ve sağlık hizmeti olmak
üzere çok önemli hizmetleri yurdumuzun her bir köşesinde yerine getirmeye
çalışmaktadırlar. Hayatımızı, özgürlüğümüzü, yasal mülkiyet haklarımızın
güvenliğini bu meslek mensuplarına emanet ediyoruz. Devlet memurlarının
yaşadığı birçok sıkıntı, asılsız suçlamalara disiplin cezası verilmesi ve
siyasî mülahazalarla ayırımcılık, avukatlar, doktorlar ve diğer meslek
mensupları için de geçerlidir ve disiplin affının kapsamına kamu kurumu
niteliğindeki meslek kuruluşları mensuplarının da dahil edilmesi zorunluluk arz
etmektedir.
Değişiklikle bu kanun kapsamındaki
disiplin cezalarının affından kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları
mensuplarının da yararlanması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Gerekçe aynı olduğu için
gerekçeyi okutmuyorum.
Sayın milletvekilleri, biraz önce
gerekçesini dinlediğiniz her iki aynı mahiyetteki önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulda görüşülmekte olan 952 sıra
sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan
"23.4.1999 tarihinden 14.2.2005 tarihine kadar" ibaresinin
"23.4.1999 tarihinden bu kanun yürürlüğe girdiği tarihe kadar" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Saygılarımla.
Ümmet Kandoğan
Denizli
BAŞKAN - Sayın Komisyon?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ RECEP ÖZEL
(Isparta) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Sayın Hükümet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Tasarıda disiplin cezasından
yararlanmak isteyenler için öngörülen süre 14.2.2005 tarihi olarak
belirlenmiştir. Bu tarihten sonra disiplin cezası alanlar bu kanundan
yararlanamayacaktır. Ayrıca, bu durum Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı
olacağından böyle bir düzenlemeye ihtiyaç duyulmuştur.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Son önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 952 sıra sayılı Memurlar
ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun
Tasarısının 1 inci maddesinin birinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki
fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ömer Abuşoğlu (Gaziantep) ve arkadaşları
"Memur ve diğer kamu görevlilerinden
emekli olanlar da disiplin affından yararlandırılır. Emekli olanlardan,
disiplin cezası nedeniyle hak kaybına uğrayanların bu kanun yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren 3 ay içinde ilgili kurumlara başvurmaları halinde özlük
hakları kendilerine iade edilir."
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu
efendim?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ RECEP ÖZEL
(Isparta) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi mi?..
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Dursun Akdemir
konuşacak.
BAŞKAN - Sayın Akdemir, buyurun, önergenizi
açıklayın efendim.
Buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri, kıymetli arkadaşlarım; tekrar saygıyla selamlıyorum.
Sayın arkadaşlarım, burada da, görüşmekte
olduğumuz bu 952 sıra sayılı af niteliğinde olan bu tasarıya bir madde
eklenmesini önerdik. Bu maddede, yine, kanun yapılırken düşünülmemiş, ama,
düşünülmesi gereken bir konuyu gündeme getirdik. Bu konu da, daha önce memur
olarak çalışırken, birtakım disiplin kovuşturmasına maruz kalmış; ama, bu
kovuşturma sonucunda almış olduğu cezalardan dolayı -ki, bu cezalar
affedildiğine göre- haksız olarak da bu ceza verilmiş olsa, haklı olarak da
ceza verilmiş olmasa, tümü affedilmiş oluyor; ama, burada bir noksanlık kalıyor
tabiî. Memur olarak çalışıp emekli olduğu halde cezayı çekmiş oluyor; emekli
olmamış olanlar bu yasadan faydalanıyorlar; fakat, emekli olanlar, emekli
oldukları için, akla gelmediğinden, bu yasanın dışında kalıyor. Bizim burada
amaçladığımız konu, hakkaniyete, eşitliğe, hak ve hukuku gerçekleştirme adına,
emekli olan vatandaşlar da böyle bir disiplin cezasına maruz kalmışlarsa,
onların da cezalarının silinmesi, maddî ve manevî kayıplarının önlenmesi adına
böyle bir önerge verdik. İnsanlığın gereği de budur, hukukun gereği de budur,
adaletin gereği de budur. Bu tür insanlar emekli olduktan sonra, genellikle
-emeklilik gelmesi hiçbir zaman tasvip edilecek bir kelime olmuyor çalışan
memurlar tarafından- emekli olunca kendilerini unutulmuş sayıyorlar ve
dolayısıyla, evde bile, mahallede bile, eş dost arasında, emekli işe yaramaz
gibi telakki ediliyor. Biz, bu emekli memurlarımızın da, zamanında çok işe
yaradıklarını, hatta şu anda emekli olsalar bile önemli olduklarını vurgulamak
adına, bunların uğramış olduğu bu haksızlık ya da zamanında hak ederek ceza
almış olsalar bile, bu kanundan mevcut çalışan memurların faydalandığı şekilde
emekli memurlarımızın da faydalanmasının bir toplumsal, sosyal adalet ilkesini
gerçekleştirme adına, buraya eklenmesini uygun bulduk.
Değerli arkadaşlarım, işte biz, bu maddeyi
düşünürken, Türkiye Cumhuriyeti demokratik, sosyal bir hukuk devleti olduğuna
göre, burada devletin yüceliğine vatandaşlar arasındaki eşitlik ilkesini
yerleştirecek ve benimsetecek şekilde bu maddenin konulması, Avrupa Birliğine
girerken, Türkiye Cumhuriyetinin bir hukuk devleti olduğunu ve özellikle
hukukta eksik bırakılmadan kanunların çıkarıldığını ispatlama adına da önemli
bir gösterge olacaktır. O nedenle, emekli memur kardeşlerimizin de bu yasada
anılması, siz değerli milletvekili arkadaşlarım tarafından önergemizin kabul
edilmesi, hem demokrasi adına hem ülkemiz adına hem de Hükümetiniz adına bir
kazanç olur, İktidar milletvekili arkadaşlarım için diyorum.
Dolayısıyla, oylarınızı esirgememenizi,
sizlerin bu Yüce Meclisin çatısı altında emeklileri de düşündüğünüzü hatırlatma
babından da olsa oylarınızı vermenizi bekliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akdemir.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, gerekçesini
dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, teklifin 1 inci
maddesinin oylamasının açıkoylama şeklinde yapılmasına dair bir önerge vardır;
önergeyi okutup, imza sahiplerini arayacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
952 sıra sayılı yasanın 1 inci maddesinin
açıkoylama şeklinde yapılmasını arz ederiz.
BAŞKAN - Recep Garip, Adana?.. Burada.
Bayram Özçelik, Burdur?.. Burada.
Mustafa Nuri Akbulut, Erzurum?.. Burada.
Nevzat Doğan, Kocaeli?.. Burada.
Yüksel Çavuşoğlu, Karaman?.. Burada.
Ahmet Çağlayan, Uşak?.. Burada.
Hakan Taşcı, Manisa?.. Burada.
Osman Kılıç, Sivas?.. Burada.
Tayyar Altıkulaç, İstanbul?.. Burada.
Ali Ayağ, Edirne?.. Tekeffül ediyor Sayın
Toprak.
Recep Yıldırım, Sakarya?.. Burada.
Bülent Gedikli, Ankara?.. Burada.
Cevdet Erdöl, Trabzon?.. Burada.
Mehmet Yüksektepe, Denizli?.. Burada.
Ünal Kacır, İstanbul?.. Evet, Sayın Filiz
tekeffül ediyor.
Durdu Mehmet Kastal, Osmaniye?.. Burada.
Ali Sezal, Kahramanmaraş?.. Burada.
Fatih Arıkan, Kahramanmaraş?.. Burada.
Dengir Fırat, Mersin?.. Eyiceoğlu… Tamam.
Ziyattin Yağcı, Adana?.. Burada.
Şimdi, açıkoylamanın şekli hakkında Genel
Kurulun kararını alacağım.
Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Alınan karar gereğince, açıkoylama
elektronik cihazla yapılacaktır.
Oylama için 5 dakika süre veriyorum. Bu
süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım
istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını,
oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın
bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve
kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama
için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Sayın milletvekilleri, bu yasa açıkoylamaya
tabi. O bakımdan, sayın milletvekili arkadaşlarımızın ayrılmamalarını rica
ediyorum. Diğer maddeler de aynı şekilde; herhalde arkadaşlarım anlamıştır.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, değerli
arkadaşlar; bir hatırlatma yapmak istiyorum tekrar: Bu yasanın maddeleri, hepsi
ayrı ayrı açıkoylamaya tabidir, tümü de açıkoylamaya tabi. Arkadaşlarımızın
Genel Kuruldan ayrılmamalarını rica ediyorum.
Sayın milletvekilleri, Memurlar ve Diğer
Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Tasarısının 1
inci maddesinin açıkoylaması sonucunu arz ediyorum:
Kullanılan oy sayısı: 410
Kabul : 410 (x)
Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, birleşime 5 dakika
ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 22.06
(x) Açıkoylama kesin
sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.
ALTINCI
OTURUM
Açılma
Saati: 22.16
BAŞKAN :
Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 118 inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
952 sıra sayılı kanun tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
6.-
Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında
Kanun Tasarısı ve Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir ile Denizli Milletvekili
Ümmet Kandoğan ve Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş ile 12
Milletvekilinin, Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Disiplin Cezalarının
Affı Hakkında Kanun Teklifleri ve Adalet Komisyonu Raporu (1/994, 2/321, 2/474)
(S. Sayısı: 952) (Devam)
BAŞKAN - Hükümet ve Komisyon yerinde.
Tasarının 2 nci maddesini okutuyorum:
Disiplin cezalarına karşı açılan davalar
MADDE 2.- Bu Kanun kapsamına giren ve
23.4.1999 tarihinden 14.2.2005 tarihine kadar işlenmiş fiillerden dolayı
verilmiş olan disiplin cezalarına karşı bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten
önce idarî yargı mercilerine başvurmuş olanlardan, bu Kanunun yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren otuz gün içinde dosyanın bulunduğu yargı merciine müracaat
etmek suretiyle davaya devam etmek istediklerini bildirmeyenlerin davaları
hakkında, görülmekte olan davalarda davayı gören mahkemece, karar temyiz
edilmiş ise Danıştayca, karar verilmesine yer olmadığına ve tarafların
yaptıkları masrafların üzerlerinde bırakılmasına karar verilir, vekâlet
ücretine hükmedilmez.
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren otuz gün içinde davaya devam etmek istediklerini bildirenlerin
davalarının görülmesine devam olunur. Ancak, davanın davacının aleyhine
sonuçlanması halinde bu Kanunla getirilen af hükümleri uygulanır.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın Atilla Kart; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ATİLLA KART (Konya) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 952 sıra sayılı
tasarının 2 nci maddesi hakkında, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, kamu yönetiminde
disiplin cezalarının ve terfi esaslarının uygulanmasında objektif ve kalıcı
esasları halen getirebilmiş değiliz. Bürokrasinin yapılanmasında teknik
esaslara uygun bir düzenlemeyi yapamadık; Avrupa Birliği sürecinde de bunu
gerçekleştiremedik. Üzülerek ifade ediyorum, 22 nci Yasama Döneminde terfi ve
disiplin cezaları uygulamasında daha da keyfî ve partizanca bir uygulama
sürecinin başladığını görüyoruz. Her birimde kıdem ve liyakat esasları bir
tarafa bırakılarak ağırlıklı olarak kadrocu ve meslekdışı ölçülerle bir kamu
yönetimi yapılanmasının gerçekleştirildiğini, sürdürüldüğünü görüyoruz. Bunu
yaparken de, ağırlıklı olarak, vekâleten yönetim kurumunu kullanıyoruz.
Aslında, bu kurumu kullanırken anayasal anlamda bir ihlal yaptığımızı da hemen
ifade etmek istiyorum. Öylesine ki, il müdürü, genel müdür, daire başkanı,
müsteşar düzeyinde 1 988 kadronun üç yılı aşan bir süreden bu yana vekâleten
yönetimle sürdürüldüğünü biliyoruz. Bunları, bu rakamları, soru önergelerine
verilen cevaplara dayanarak, bunlara dayanarak açıklıyorum değerli
arkadaşlarım.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkanım,
çok gürültü var.
ATİLLA KART (Devamla) - Evet, bir uğultu
var Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, hatibi
dinleyelim lütfen.
ATİLLA KART (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, bu uygulama, kaçınılmaz olarak, kamu hizmetinde verimsizlik ve
tıkanıklık yaratıyor. Ehil olmayan kadrolar, en basit özelleştirme süreçlerinde
yolsuzluk ilişkilerinin dışında hukuk ihlalleri yapıyorlar. Bu hukuk
ihlallerinin sonucunda da, doğal olarak, idare mahkemeleri, Danıştay, iptal
kararları veriyor. Bu aşamadan sonra, Sayın Başbakan, kendi sorumluluğunu
örtbas etmek ve hedef saptırmak amacıyla ve savunmaya geçerek, kendince,
bürokratik bir oligarşiden söz etmeye başlıyor. Dört yıla yakın bir süreden bu
yana, değerli arkadaşlarım, bu Hükümet görevde. Doğmuş olan bir bürokratik
oligarşi var ise, bu, kabul etmek gerekir ki, bu Hükümetin eseridir.
İşte, değerli arkadaşlarım, bu sürecin
sonunda, tipik anlamda bir yönetme zafiyeti başlıyor. Esasen, bu süreç,
kaçınılmaz bir süreç. Ekonomide, iç politikada, dış politikada bu süreç çoktan
başlamış durumda. Bu süreci kamufle etmek ve hedef saptırmak isteyen siyasî
iktidar ise, zorunlu olarak, anayasal kurumlarla kavga içine girmekte, kriz
üretmekte, toplumun hassasiyetlerini istismar etmektedir.
Değerli arkadaşlarım, bir taraftan
muhteris ve kifayetsiz bir kadro, diğer taraftan ise bu kadronun uygulamaları
sonucu zorunlu olarak doğan belirsizlik ve çözümsüzlük ortamı. İşte bunun adı,
değerli arkadaşlarım, yönetim krizi denilen olaydır. Türkiye'de bu süreç
başlamış durumdadır.
Bu uygulamalarla, aslında, şunu yapıyoruz
değerli arkadaşlarım: Kendi altımızı oyuyoruz, kamu yönetiminin verimliliğini
yok ediyoruz, kendi elimizle kaos yaratıyoruz, otorite ve denetim boşluğu
yaratıyoruz, keyfî ve sorumsuz uygulamalara zemin hazırlıyoruz, kamu
yönetiminde ve bürokraside tahribat yaratıyoruz. Bunun en çarpıcı örneklerini
gümrüklerde ve akaryakıt kaçakçılığı gibi olaylarda yaşıyoruz. Keza politikacı,
bürokrat ve işadamı üçgeni içinde dokunulamaz çetelerin, adacıkların oluştuğunu
görüyoruz.
Yine, bunun en son örneğini ilaç
sektöründe yaşadık değerli arkadaşlarım. Bakın, Başbakanlık Teftiş Kurulu
raporlarına göre, yıl itibariyle, bir yıl itibariyle 6 milyar dolar civarında
bir yolsuzluk sektörü söz konusu ilaç sektöründe. Bunu neye dayanarak
söylüyorum; Başbakanlık Teftiş Kurulu raporlarına dayanarak söylüyorum. Hükümet
ne yapıyor, Sağlık Bakanlığı ne yapıyor, İlaç ve Eczacılık Genel Müdürlüğü ne
yapıyor?! İstanbul'dan savcının feryatlarına rağmen, savcının yazışmalarına
rağmen bu davalara müdahil dahi olmuyor değerli arkadaşlarım, müdahale
talebinde bulunmuyor. Bu yolsuzlukları raporlarla tespit edilen, Başbakanlık
Teftiş Kurulu raporlarıyla tespit edilen bu yolsuzlukları denetleyemeyen ve
sorgulayamayan bir bürokratik yapı ortaya çıkıyor. 58 ve 59 uncu Hükümetin
keyfî ve sorumsuz uygulamalarıyla artık gelinen aşamada kurumsallaşan ve
denetim görevini yapamayan bir bürokratik yapının doğduğunu görüyoruz.
Değerli arkadaşlarım, bu haksız ve hukuka
aykırı uygulamaları kamu yönetimlerinde, her birimde, maalesef, görüyoruz. Bakın,
sporda bir çözülmeyi yaşıyoruz; halter, futbol, atletizmde bunları yaşadık, bu
süreç halen yaşanıyor. Türk Hava Yollarında yaşanan sürecin adı da budur.
Özelleştirme uygulamalarında, Sağlık, Eğitim, Ulaştırma, Enerji ve Maliye
bürokrasisinde, en nihayet Emniyet bürokrasisinde bu niteliksiz kadrolaşmayı
bütün boyutlarıyla görüyoruz. Onun için diyorum ki, hukuk devleti adına,
yurtseverlik adına ve ülkemizin geleceği adına bu keyfî ve sorumsuz
uygulamalardan artık vazgeçilmesi gerekir.
Bakın, şunu sorgulamamız gerekiyor değerli
arkadaşlarım: Bu çözülmeyi, bürokrasideki bu çözülmeyi neyle izah edebiliriz,
bunu neden sorgulamıyoruz, bu cesareti neden gösteremiyoruz, bu özeleştiriyi
neden yapamıyoruz?
Müze soygunları, değerli arkadaşlarım,
sizleri hiç düşündürmüyor mu, kapkaç terörü ve güvenlik sorunlarındaki anormal
artışlar sizleri düşündürmüyor mu, bunlar tesadüf olabilir mi, bu sonuçları
yaratan sebepler nedir; bunları neden sorgulamıyoruz, bunları neden
irdelemiyoruz?
Değerli arkadaşlarım, 58 ve 59 uncu
Hükümetler dönemindeki vasıfsız kadrolaşma sebebiyledir ki, Türkiye'de kamu
yönetiminde devlet memuru kavramı yerine parti memuru kavramı doğmuş ve
maalesef, yerleşik hale gelmiştir. Parti memuru, kamu yararını düşünmekten önce
mensubu olduğu siyasî partinin görüş ve çıkarlarını savunan bir kimliğe
sahiptir. Parti memuru kritik hazırlık soruşturmalarında -Emniyet aşamasındaki
süreçten söz ediyorum, kolluk aşamasındaki süreçten söz ediyorum- Şemdinli'de
olduğu gibi, Rektör Aşkın davasında olduğu gibi, Atabeyler davasında olduğu
gibi, bu operasyonlarda olduğu gibi, maddî gerçeği aramak ve tespit etmek
yerine, Hükümeti haklı çıkarma gayreti ve psikolojisi içinde olan bir yapıya
sahiptir, böyle bir dönüşüme sahiptir. Türkiye'de bu süreç maalesef başlamıştır.
Bakın değerli arkadaşlarım, öyle bir parti
memuru olma zihniyeti ki, yapılan hazırlık soruşturmasının içeriği hakkında,
evrak daha savcıya ulaşmadan, savcılık makamına ulaşmadan kamuoyunu bilgilendiren, basına bilgi sızdıran bir
anlayışa sahip. Bakıyoruz, bu süreç içinde Adalet Bakanı çıkıyor oradan diyor
ki: -medyayı suçlayarak, kamuoyunu
suçlayarak- "Efendim, kolibasil akıtan bir çeşme var, bu çeşmeden neden
besleniyorsunuz?" Sayın Bakan, kolibasil akıtan o çeşme, sizin
nezaretinizde, sizin denetiminizde görev yapıyor. Siz Adalet Bakanı olarak,
İçişleri Bakanı olarak o kolibasil akıtan çeşmeyi kurutmak, denetlemek
durumundasınız; bunu yapmıyorsunuz. Orada, bakıyoruz, o kolibasili topluma
yayan emniyet amirlerine yönelik olarak, kolluk gücüne yönelik olarak en ufak
bir işlem yapmıyorsunuz, en ufak bir idarî veya adlî süreci başlatmıyorsunuz,
ondan sonra, bu şekilde bilgi karışıklığıyla, istismarla, kamu yetkisini kötüye
kullanarak toplumu yanlış yönlendirmeye devam ediyorsunuz.
Türkiye'deki, bugün, 58 ve 59 uncu
Hükümetler döneminde bürokraside yaşanan sorunun özünde bu yatıyor değerli
arkadaşlarım. Türkiye'de, bu süreç başlamış durumdadır. Tekrar ifade ediyorum:
Bu sürecin sonucunda da, yani, kamu yönetiminde, bürokraside parti memuru olma
sürecinin sonunda da, orada, parti devleti olma süreci, yani, faşizan bir
yapılanma süreci kaçınılmaz olarak ortaya gelir. Türkiye'de, maalesef, bu süreç
de başlamıştır. Bu süreç, aslında bilinçli olarak çoktan başlamış durumdadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ATİLLA KART (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, bu süreç nasıl başlıyor; bir taraftan bürokraside devlet memuru
yerine, parti memuru kimliğini ortaya çıkarmak, bunu geliştirmek, bunun
devamında da, kamu yönetiminde, idarî aşamadaki denetim mekanizmalarını, yani,
teftiş kurullarını, yani üst kurulları bağımlı hale getirdiğiniz zaman, bunun
devamında, adlî denetim aşamasında, adlî yargı aşamasında, adlî yapının
sorunlarını çözmek yerine, o sorunları kullanarak bağımlı hale getirme sürecini
başlattığınız zaman, burada, parti devleti süreci noktasında epey mesafe almış
durumda oluyorsunuz kaçınılmaz olarak. Bu süreç de çoktan başlamış durumdadır.
Ben bu konuyla bağlantılı diğer
değerlendirmelerimi, fırsat bulabildiğim takdirde, kişisel görüşlerde açıklamaya
gayret edeceğim. Bu aşamada, getirilen bu tasarıyı ve bağlı olarak getirilen
teklifi…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Son cümlenizi alayım.
ATİLLA KART (Devamla) - Bitiriyorum Sayın
Başkanım.
Getirilen tasarıyı ve bağlı olarak
getirilen teklifi, bu ihtirazî kayıtlarla desteklediğimizi, daha doğrusu bizim
de gündeme getirdiğimizi, bu sebeple destek verdiğimizi beyan ediyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kart.
Anavatan Partisi Grubu adına, Ankara
Milletvekili Sayın Muzaffer Kurtulmuşoğlu; buyurun efendim. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA MUZAFFER R.
KURTULMUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 952 sıra sayılı
memurlar ile diğer kamu görevlilerinin bazı disiplin cezalarını ilgilendiren
tasarı ve tekliflerin 2 nci maddesi üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum; hepinize saygılar sunuyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu
teklif sonunda önümüze gelebildi. 25 000 memur ailesi ve bunların çocuklarını
yakından ilgilendiren önemli teklif, komisyonlardan oybirliğiyle geçmiş idi.
Muhalefetin… Anamuhalefete… Biz de, bu yasanın kanunlaşması için, komisyonlarda
evet demiş idik. Buna rağmen, bu kanun teklifi, iki defa Meclis gündemine geldi
ve geri çekildi. Geç de olsa, bugün tekrar gelmesini bir başarı olarak kabul
ediyorum.
Biliyorsunuz, Sayın Başbakan, memur
sendikalarıyla olan maaş zammı pazarlıkları sırasında, memurlara sicil affı
doğrultusunda sözler vermişti. Yani, memur sicil affı, bir lütuf değildir,
sözünün bir gereğidir. Memurlarımız bu kanunu bekliyor, ha çıktı ha çıkacak…
Aynı kanun, bundan önceki hükümetler zamanında da üç defa geçmiş ve memurlar bu
sicil affından yararlandırılmıştı. Daha önce de bu sicil afları çıkarken,
memurlarımız hiç bu kadar sürüncemede bırakılmamıştı. Memurumuza umut tacirliği
yapılmıştır bu arada. Ne yazık ki, bu Hükümet, sicil affını yılan hikâyesine
döndürdü. Bu hikâyeyi size anlatmamda yarar vardır diye düşünüyorum.
Hükümet, 2004 yılında sendikalarla sicil
affı için mutabakat imzaladı ve bunu Bakanlar Kurulundan geçirdi. Daha sonra
aylarca Adalet Komisyonunda bekletti. Komisyondan geçti, Meclis gündemine
geldi. Tarih hâlâ Temmuz 2005. Fakat, Mecliste 363 sandalyeye sahip AKP -ki, o
zaman daha da fazlaydı- sayı yetersizliği yüzünden bu teklifi Meclis
gündeminden geri çekti. Meclis tatile girdi. Ekimde görüşülür umuduyla memurlar
bekledi. Ne yazık ki, haziran ayının sonuna kadar geldik.
Sayın milletvekilleri, lütfen memura umut
tacirliği yapmayalım. Yaklaşık 25 000 memuru ilgilendiren bu yasa teklifini bu
kadar bekletmek hakka da sığmadı, adalete de. Fakat, benim burada asıl söylemek
istediğim, bu memurların uyarma, kınama, maaş kesme… Maaşının üçte 1'le üçte
8'ini kesme gibi cezaları alırlar; hatta, ta memurluktan atılma pahasına ceza
verilir. Bunları kim verir biliyor musunuz sevgili arkadaşlarım; çoğunuz devlet
memurluğu yaptıysanız bilirsiniz, okuduysanız öğreneceksiniz, yapmadıysanız
söylüyorum: Daire amirinin iki dudağının arasındadır. Daire amiri, yani, daire
müdürü istediği anda memuruna cezayı verir. Bir kırmızı zarf gönderir, savunma
ister. Savunması da, ne kadar yazarsa yazsın, ne kadar haklı olursa olsun, eğer
daire amiri o memurun saçını beğenmemişse -bunu bilerek söylüyorum, sakın ola
ki şey olarak söylemiyorum- şeklini beğenmemişse, giyim ve kıyafetini
beğenmemişse, siz ne kadar ne yaparsanız yapın müdafaanızı, cezayı alırsınız.
Ha, bu demek değil ki, hakikaten, cezayı hak etmeyen de yok değil; var tabiî.
Otuz küsur sene yöneticilik yaparak bunları da gördüm; ama, bir şeyi öğrendim.
Ne kadar güzel yetki vermişiz biz bu daire amirlerine. Hiç onu düşünmüyorum.
Öyle bir yetkili ki, hık dedi mi yıkabiliyor daire amiri. Tabiî ki böyle bir ceza
gündemdeyken, memurlarımızın ceza almaması olası değil.
25 000 memur bugün var. Bir önerge verdi
arkadaşlarım; dediler ki: "Bugüne kadar olanları, bundan evvelki olanları
da alalım bu kanunun kapsamı içine." Madem bunun ismi üzerinde, af; niye
affı yarıda kesiyoruz? Af sizin, af muhalefetin değil. Ne kadar muhalefet
birlikte olsa da, bu İktidarın, bu sizin olacak. Peki, bu cezayı alanlar -hak
etmiş olanların haricinde- bu cezayı alan arkadaşlarım acaba bizim evladımız
olamaz mıydı, bizim kardeşimiz olamaz mıydı, bizim yakınlarımız olamaz mıydı.
Yani, bu cepheden düşünürsek, bence, çok şeyi daha güzel yaparız diye
düşünüyorum.
Arkadaşlarım, bu kanunlar kolay değil, bu
kanunu burada çıkarmak da kolay değil, 330'u bulmak… Onun için, kanun afları
Meclise bırakılmış. Cezayı daire amiri veriyor; ama, affı Meclis veriyor. Öyle
arkadaşlarımız var ki, bugün, sizin de istemenize rağmen, bir amirinden aldığı
ceza neticesiyle ne müsteşar olabiliyor ne genel müdür olabiliyor ne daire
başkanı olabiliyor.
Bu, size lazım şu anda, bana da lazım
değil. Ben iktidara geldiğimde bakarım; ama, siz iktidardasınız. Sizin de
bunlara daha çok çare üretmeniz lazım. İktidarlar çare üretir, iktidarlar
zorluk değildir, zoru yapmaz; iktidarlar, zoru başarır, zoru başarmak mecburiyetinde
ve burada birkısım insanları affetmek, diğerlerini kenarda bırakmak ne İktidara
ne de muhalefet olarak Anamuhalefete ne Anavatan Partisine veya ne de Millet
Meclisindeki milletvekillerine yakışan bir şey değil. Biri yer biri bakarsa,
kıyamet ondan kopar; sizler daha iyi bilirsiniz. Öyle oluyor ya bazen; sosyal
demokrat olunca, yani, her şey, bazı, size göre değişik oluyor ya! Ama, bir
şeyi söyleyeyim: Bazı konular hiç kimsenin uhdesinde değildir, hiç kimsenin
kendi şeyinde değildir; ne inanışlar böyledir ne Atatürk hiç kimsenin
uhdesindedir. Bunlar, yetmişiki milyon insanı ilgilendirir. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar) Öyle, ben aldım, ben sahibim… Hayır, öyle bir şey yok.
Yetmişiki milyon insanı ilgilendiren bazı konularda hiç kimse sahip olamaz öyle
şeye ve benim namıma da hiçbir kimse bunu konuşma hakkı yoktur.
Onun için, sevgili arkadaşlarım, bu memur
affının çıkması bizim de dileğimiz Anavatan Partisi olarak, ona da okey
diyeceğiz, dedik de, diyeceğiz de; ama, ne olursa olsun, haksızlığı yapmayalım.
Geriye kadar gidiyorsa, grup başkanvekilleri, hemen söylüyorum, İktidarın grup
başkanvekili, muhalefetin grup başkanvekilleri, toplanın…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla) - …bugüne
kadar ceza almış arkadaşlarımızı da bundan mahrum etmeyelim diye düşünüyorum.
İkinci sebep… Bir şey daha var. Hakikaten,
öyle olmuştur, böyle olmuştur; ama, ceza aldı, emekli oldu. Halen onun
kafasında, alnında yazılı olan bir şey vardır. Bu onuru, bu gururu emekli olan
arkadaşlarımızdan da esirgemeyelim diye düşünüyorum. İsmi üzerinde, af. Af
yapmak, affetmek kolay değildir, her babayiğidin kârı değildir. Eğer bu Meclise
verildiyse, bu bizim işimizse, bunu bu şekilde düşünelim diye söylüyorum.
Hepinize sevgi ve saygılar sunuyorum.
Hoşçakalınız. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın
Kurtulmuşoğlu.
Şahsı adına Samsun Milletvekili Sayın
Mehmet Kurt; buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MEHMET KURT (Samsun) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 952 sıra sayılı Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin
Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Tasarısının 2 nci maddesiyle
ilgili olarak şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, şu anda
görüşülmekte olan bu kanunun 2 nci maddesinde, kendileri hakkında disiplin
cezaları kovuşturması yapılmış ve mahkemeye intikal etmiş ilgililer şayet otuz
gün içerisinde bu yargı merciinin kendisiyle ilgili soruşturmasının devam
etmesini istemiyorsa, kanun takipten kendiliğinden düşer; yani, dava,
kendiliğinden takipten düşmektedir. Fakat, olur ki, ilgili, bu davanın kendisi
için devam etmesini ve bu şekilde aklanmasını talep edebilir. İşte, böyle bir
durumda da otuz gün içerisinde ilgili yargı merciine müracaat eder ve bu
şekilde dava devam eder ve neticede dava lehine sonuçlanırsa zaten bir şey
yoktur, çünkü zaten aklanmıştır; ama,
dava aleyhine sonuçlandığında, işte bu af kendisi için lehine uygulanmış
olur.
Burada diğer bir durum da, tabiî ki, her
davada olduğu gibi, bu davalarda da mahkeme harcı ve diğer masraflar vardır ki,
böyle durumlarda, bu masraflar ilgililer tarafından ödenme durumunda olacaktır.
Yine, vekâlet ücreti de ilgililere uygulanmaz.
Değerli milletvekilleri, bu tasarının
amacı, kamu hizmetinde çalışan kamu görevlilerinin çalışmalarını teşvik,
çalışma gururunu kazandırmak, çalışma şuur ve verimini artırmak, kendisini
istihdam eden devlete olan güven duygusunun aşılanmasını sağlamaktır. Memur,
devletin bizatihi kendisidir. Vatandaş, devleti memurun şahsında yorumlar.
Devletimiz her türlü hizmetini
memurlarımız kanalıyla yürütür. Güler yüzlü memurlarımız, devletimizin
de gülen yüzüdür.
Kamu hizmetlerinin sağlıklı
yürütülebilmesi için, dertleri çözümlenmiş, kendileri de devletine hizmetten
başka hiçbir kaygı taşımayan devlet memuru gerçekten gereklidir; millet için
gereklidir, devletin kişiliği ve şahsiyeti bakımından da gereklidir.
Toplumsal bir talep arz eden bu tasarının bir an önce
yasalaşması dileğiyle, hepinizi tekrar saygıyla selamlarım.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kurt.
Şahsı adına ikinci söz isteği, Adana
Milletvekili Sayın Recep Garip… (AK Parti sıralarından alkışlar)
RECEP GARİP (Adana) - Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; 952 sıra sayılı sicil affıyla ilgili 2 nci
madde üzerinde söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz bu yasa, genel
anlamda, daha önceleri de yapılmış olan, özellikle, 25 Aralık 1985 yılında 3249
sayılı bir Yasayla af yasası gerçekleştirilmiş. Daha sonraki dönemde 18 Haziran
1992, 3817 sayılı ve 28 Ağustos 1999 yılında 4455 sayılı Yasayla memur sicil
affı gerçekleştirilmiş. Elbetteki, af getirirken, mutlak surette dengeyi
muhafaza etmek, mutlaka çalışanla çalışmayanın farkına varmak, hizmet edenle
etmeyenin farkına varmak, devlete ihanet edenle etmeyen arasındaki mutlak
surette farklara dikkat etmekte fayda var.
Ancak, bütün bunlara rağmen, devlet
büyüktür ve âlicenaptır; mutlak surette, memurları üzerinde yapması gereken
tasarrufu da kendisi içerisinde yapar. İşte, bugünkü yapmış olduğumuz çalışmada
da böyle bir yöntem izlenmektedir. Ceza ve ödül mutlak surette vardır ve
gerçektir. Çalışanlarla çalışmayanları, bilenlerle bilmeyenleri birbirinden
mutlak surette ayırmamız gerektiği için, o anlamda, yanlışlık yapmıştır, hata
yapmıştır, suç işlemiştir. Bunu kendi kişisel ortamlarımızda görmemiz, aile
ortamlarımızda da görmemiz mümkün. Evlatlarımız zaman zaman hata yaparlar ve
baba olarak, anne olarak kimi zamanlarda da affederiz. Devlet de böyle bir affı
gerçekleştirmektedir. O anlamda, yapılması düşünülen ve düzenlenen bu yasada
bir kez daha kendi memurumuzun, hata yapmış olanların affedilebilecek olanların
affedilmesi konusunda, yeniden topluma kazandırılması, kurumlara kazandırılması,
devlete hayırlı hizmetler yapması konusunda bir teşvik anlayışını
sağlamaktadır. Dolayısıyla, kimi zaman cezayı verirken usulsüzlük yapılmışsa,
bu usulsüzlüklerin ortadan kaldırılması düşünülmüştür. Parasal herhangi bir hak
verilmemektedir.
Bütün bunlar doğrultusunda yapılmış olan
bu çalışmanın hayırlı olması dileklerimizi iletmemiz gerekiyor; ancak, daha
önce konuşan Atilla Kart kardeşimin bir ifadesi var. Ben çok fazla bu ifadeye
katılmıyorum; çünkü, Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinin başından itibaren
yapılanmasında asla parti devleti olmak gibi bir anlayış söz konusu değildir.
Olsa olsa, bunu, ilk dönemlerdeki gereklilikler, şartlar nedeniyle söylemek
mümkün; ama, daha sonraki dönemlerde, Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinin
süreçlerinde asla herhangi bir hükümetin böyle parti hükümeti şeklinde olmasını
anlayış olarak tasvip etmemiz mümkün değil. Bunun bu şekilde
ifadelendirilmesini de doğru bulmadığımı belirtmek istiyorum.
Yasanın hayırlar getirmesini diliyor,
hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Garip.
Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki
konuşmalar tamamlanmıştır.
Soru-cevap faslına geçiyorum.
Buyurun Sayın Kaptan.
OSMAN KAPTAN (Antalya) - Sayın Başkan,
Sayın Bakana bir soru sormak istiyorum.
Sayın Bakan, kamu bankalarında çalışan
personelin ve emniyet mensuplarının disiplin cezalarının affı da bu kanun
kapsamına giriyor mu girmiyor mu?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kaptan.
Sayın Eraslan…
MEHMET ERASLAN (Hatay) - Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Sizlerin aracılığıyla Sayın Bakanıma bir
soru iletmek istiyorum.
Baktığımız zaman 1985, 1992 ve
28.8.1999'da olmak üzere 3 defa memur sicil affına yönelik bir düzenleme
yapılmış; ama, bu düzenlemelere baktığımız zaman, bu düzenlemeler yapılırken,
bir yıl önceye kadar olan tarih baz alınmamıştır; ama, bu kanunda, bakıyoruz,
hazırlanan kanunda, maalesef, deniliyor ki: "2005 yılının şubat ayına
kadar…" Evet, 23 Nisan 1999 ile 14 Şubat 2005 tarihleri arasını kapsayan
bir düzenleme yapmışız. Daha önceki düzenlemelerde -3 defa düzenleme olmuş-
böyle bir tarih tahdidi söz konusu olmamıştır. Şimdi bunu nasıl açıklayacağız?
Yani, 2005 Şubattan sonra ceza alan memurlarımızın bu mağduriyetini nasıl
gidereceğiz? Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı değil midir?
Ayrıca, yine aynı maddede -2 nci maddede-
"tarafların yaptıkları masrafların üzerlerinde bırakılmasına karar
verilir, vekâlet ücretlerine hükmedilmez…" Zaten fakrüzaruret içerisinde,
yokluk ve yoksulluk içerisinde, aldığı maaşla geçinemeyen memurumuza bu yükü yüklersek,
bu gerçekten haksızlık olmaz mı sorusunu Sayın Bakanımıza tevdi etmek
istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Eraslan.
Sayın Özdoğan...
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Aracılığınızla, Sayın Hükümete şu soruları
sormak istiyorum.
Birinci sorum şu: Sayın Bakanım,
geçtiğimiz hafta, Erzurum'da, bir lise müdürü bir öğrenci tarafından
dövülmüştür. Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik, bu olaydan kısa bir süre
önce, okullardaki şiddet olaylarının abartılacak bir öneme haiz olmadığını
ileri sürmüştür. Onun bu iddiasından kısa bir süre sonra, şiddet, öğretmenleri
ve okul müdürlerini hedef almaya başladı. Hükümetiniz bu kanaati hâlâ taşımakta
mıdır? Taşımıyorsa, Hükümetiniz, öğretmenlerin ve okul müdürlerinin güvenliğini
sağlamak için hangi somut adımları atmıştır ve yakın gelecekte hangi güvenlik
önlemlerini yürürlüğe koyacaktır?
İkinci sorum: Türkiye'de…
BAŞKAN - Sayın Özdoğan, bu birinci
sorunuzun bu yasayla hiç ilgisi yok. İçtüzük de açık; soru, kısa, öz, net ve
görüşülmekte olan maddeyle ilgili olmalıdır diye tarif ediyor. Bu bakımdan,
ben, bu soruyu Sayın Bakana tevcih etmiyorum. İkinci sorunuz da konuyla ilgili
değilse, lütfen sormayın.
Buyurun.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Efendim, neden
müdahale ediyorsunuz?! Başka milletvekilleri soruyor müdahale etmiyorsunuz da,
bana bunları niye sordurmuyorsunuz?!
BAŞKAN - Ben, gerekli açıklamayı
yapıyorum.
Buyurun.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Ben de sizi
kamuoyuna havale ediyorum, diğer soruları sormuyorum; tarafgirliğinizi kamuoyu
duysun.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özdoğan.
Sayın Yarbay…
ERSÖNMEZ YARBAY (Ankara) - Sayın Başkanım,
delaletinizle, Sayın Bakanıma sorularım var.
1985, 1992 ve 1999 yıllarında çıkarılan disiplin
affıyla ilgili kanunlardan kaç memur ve kamu görevlisi yararlanmıştır? Bu
çıkarılacak olan kanunla ilgili olarak da kaç kamu görevlisi ve memurun bu
disiplin affından yararlanması söz konusudur? Birinci sorum bu.
İkinci sorum: Devlet sırlarını ifşa
etmekten bugüne kadar kaç memurun görevine son verilmiştir?
Arz ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yarbay.
Sayın Işık…
AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Bakanım,
aslında, kamuoyunu aydınlatmak açısından soruyorum. Biraz önce, bir polis
memuru arkadaşımız bizi aradı; kendisi şunu ifade ediyor: Görevini yaptığı
esnada bir yüz kızartıcı suç isnadıyla kendisinin yargılandığını, yargılama
sürecinde kurumunca disiplin cezası verildiğini ve görev yerinin
değiştirildiğini ifade ediyor ve yargılama sonucunda da, bu arkadaşımız, beraat
kararını aldığını ifade etmekte. Kendisinin bu af kapsamına girip girmediğini
öğrenmek istiyor. Belki aynı konumda olan diğer memurlarımızın da aydınlanması
açısından, bu arkadaşımız af kapsamına girer mi efendim?
Sağ olun.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Işık.
Sayın Bakan, buyurun.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Bana kalan süre içerisinde,
arkadaşlarımızın bana yönelttiği sorulara cevap vermeye çalışacağım.
Sayın Kaptan, kamu bankalarında çalışanlar
ve emniyet mensupları bu disiplin affından yararlanacaklar mı diye sordu.
Dikkat edilirse, memurlar ile diğer kamu görevlilerinin bazı disiplin
cezalarının affı hakkındadır bu kanun tasarısı. Kamu bankalarında bu vasıflara
uygun personel çalışıyorsa, kuşkusuz ki, yararlanacaklardır. Yine, biraz önce
görüştüğümüz 1 inci maddede de ifade edildiği gibi, emniyet mensupları, bu
kanun kapsamında disiplin affından yararlanamayacaklardır. Onu, biraz önceki
madde görüşülürken de ifade etmiştik.
Sayın Eraslan, daha önce yapılan bu
düzenlemelerde, yürürlük tarihinden itibaren bu disiplin aflarının işleme
konduğunu ifade etti; görüşülmekte olan tasarının neden bundan ayrıldığını
söyledi. Bakın, elimde, 1999 yılında çıkmış olan 4455 sayılı disiplin affıyla
ilgili kanun var; 23 Nisan 1999 tarihinden önce işlenmiş suçlardan bahsediyor.
Bu kanunun yürürlük tarihi, yani, Meclisteki, Meclisten çıkış tarihi bundan tam
altı ay sonra, yani 28.8.1999'dur. Neden böyle düzenlenmiş bu kanunlar
çıkarken; çünkü, afla ilgili bir konu kamuoyunun gündemine geldiğinde, nasıl
olsa affa uğrayacağım diye suç işleme oranları artmasın diye, kanun tasarısını
hazırlayanlar ve kanun koyucu, o konu görüşüldüğü anı yürürlük tarihi olarak
belirlemiştir. Bu, hem cezayla ilgili aflarda böyledir hem disiplinle ilgili
aflarda böyledir. O bakımdan, biz de, daha önceki uygulamalara paralel olarak,
bu kanun tasarısını bu şekilde hazırladık.
Sayın Yarbay, daha önceki disiplin
aflarından kaç kişi yararlanmıştı diye sordu. Bu konudaki veriler elimde değil.
Sayın Yarbay, izin verirseniz, bu sorunuzu yazılı olarak cevaplandırmak
istiyorum. Ancak, bu kanun yürürlüğe girdiği takdirde kaç kamu personeli bundan
yararlanacak diye bir soru sordunuz. Bunun cevabı elimde, hemen onu takdim
ediyorum: 20 543.
Emniyet mensupları yararlanacak mı
anlamına Sayın Işık bir soru yöneltmişti. Bir polis memurunun sizi aradığını
ifade ettiniz; ancak, kendisine atılı suçtan beraat ettiğini söylediniz. Eğer
beraat etmişse bu kişi, mensubu bulunduğu kuruma başvurarak yeniden atanma
talebinde-kanaatimce- bulunabilir; ancak, elimde, bu konuyla ilgili Danıştay
kararları var. Bu Danıştay kararlarına göre, kurumun, atayıp atamamada
inisiyatif hakkı var. O bakımdan, kurumun, kurum amirinin veya kurum yetkilisinin,
bu konuda o kişiyle ilgili yapacağı değerlendirme sonucunda, Danıştay
kararlarına göre bir inisiyatif hakkı olduğunu ifade etmek istiyorum. Eğer size
konu demin anlattığınız şekilde ifade edilmişse, anladığım tarzda, vereceğim
cevap şimdilik bundan ibarettir.
Sayın Başkanım, çok teşekkür ederim, sürem
doldu; zaten başka da soru kalmamıştı.
BAŞKAN - Sayın Bakana teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki
soru-cevap faslı tamamlanmıştır.
Şimdi, madde üzerinde 4 önerge var.
Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılığa göre işleme
alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 952 sıra sayılı Memurlar
ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun
Tasarısının 2 nci maddesinin 1 inci fıkrasında yer alan "idari yargı
mercilerine başvurmuş" ibaresinin "dava açmış" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Ömer Abuşoğlu |
Turan Tüysüz |
Muharrem Doğan |
|
Gaziantep |
Şanlıurfa |
Mardin |
|
Hüseyin Özcan |
Muzaffer Kurtulmuşoğlu |
Züheyir Amber |
|
Mersin |
Ankara |
Hatay |
|
Dursun Akdemir |
İbrahim Özdoğan |
|
|
Iğdır |
Erzurum |
|
BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 952 sıra sayılı Memurlar
ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun
Tasarısının 2 nci maddesinin 1 inci ve 2 nci fıkralarında yer alan "otuz
gün" ibaresinin "altmış gün" olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Ömer Abuşoğlu |
Turan Tüysüz |
Muharrem Doğan |
|
Gaziantep |
Şanlıurfa |
Mardin |
|
Hüseyin Özcan |
Muzaffer Kurtulmuşoğlu |
Züheyir Amber |
|
Mersin |
Ankara |
Hatay |
|
Dursun Akdemir |
İbrahim Özdoğan |
|
|
Iğdır |
Erzurum |
|
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 2 nci
maddeyle ilgili olarak şimdi okutacağım 2 önerge aynı mahiyette olduğundan, işlemlerini
ve oylamalarını birlikte yapacağım.
Şimdi önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 952 sıra sayılı Memurlar
ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun
Tasarısının 2 nci maddesinin 1 inci fıkrasında yer alan "14.2.2005
tarihine" ibaresinin "bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihe"
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ömer Abuşoğlu |
Turan Tüysüz |
Muharrem Doğan |
|
|
Gaziantep |
Şanlıurfa |
Mardin |
|
Hüseyin Özcan |
Muzaffer Kurtulmuşoğlu |
Züheyir Amber |
|
Mersin |
Ankara |
Hatay |
|
Dursun Akdemir |
İbrahim Özdoğan |
|
|
Iğdır |
Erzurum |
|
BAŞKAN - Son önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulda görüşülmekte olan 952 sıra
sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan
"23.4.1999 tarihinden 14.2.2005 tarihine kadar" ibaresinin
"23.4.1999 tarihinden bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Saygılarımla. 08.06.2006
Ümmet Kandoğan
Denizli
BAŞKAN - Sayın Komisyon, aynı mahiyette
olan 2 önergeye katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ RECEP ÖZEL
(Isparta) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Sayın Hükümet, aynı mahiyette
olan önergelere katılıyor musunuz?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Sayın Kandoğan?.. Yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarıda, disiplin cezasından yararlanmak
isteyenler için öngörülen süre 14.2.2005 tarihi olarak belirlenmiştir. Bu
tarihten sonra disiplin cezası alanlar bu Kanundan yararlanamayacaktır. Ayrıca,
bu durum, Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı olacağından böyle bir düzenlemeye
ihtiyaç duyulmuştur.
BAŞKAN - Sayın Abuşoğlu, gerekçeyi
okutalım mı efendim?
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Açıklayacağım.
BAŞKAN - Buyurun efendim.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz, kamu personelinin belli bir
kısmını yakından ilgilendiren ve uzun zamandan beri de beklenen, yasalaşması
dört gözle beklenen bir tasarı durumunda. Şu veya bu şekilde, haklı veya
haksız, bir şekilde disiplin cezası almış ve bundan belli ölçüde mağdur olmuş;
sadece mağduriyet değil, aynı zamanda, bundan belli ölçüde de ders almış ve
pişmanlık duygusu içerisinde olan birtakım memurlarımızın aldıkları disiplin
cezalarının affedilmesine yönelik bir tasarı.
Anavatan Partisi olarak, biz, bu tasarının
arkasındayız; çünkü, buna benzer bir tasarının ilk Meclise verilmesi, Anavatan
Partisi Milletvekili Sayın Dursun Akdemir tarafından gerçekleştirilmiştir.
Dolayısıyla, bizim sahip olduğumuz bir tasarıdır, sahip çıktığımız bir
tasarıdır; ancak, ilgili bu madde ve bizim verdiğimiz önerge -ilgili maddede
14.2.2005 tarihi söz konusu- bu tarihe kadar alınmış disiplin cezalarının
affedilmesine yönelik; ancak, bu tarihten, bugün tasarı üzerinde konuştuğumuz
zamana kadar, yaklaşık birbuçuk sene zaman geçmiş.
Sayın Bakanın konuyla ilgili
açıklamasında, 14.2.2005 tarihinin böyle bir af tasarısının ilk gündeme geldiği
tarih bir milat olarak alınır, dolayısıyla, bundan sonraki tarihlerde
ilgililerin suç işlemesini önlemeye matuf, önlemeye dönük bir harekettir;
genellikle, ceza hükümlerinin affıyla ilgili tasarılarda da bu böyle uygulanır
demişti. Yalnız, ben buna katılmıyorum. Bugün için hiçbir kamu görevlimiz,
nasıl olsa bana af çıkacak, hükümet bir af tasarısı hazırladı; dolayısıyla,
ben, suç işlemeye devam edeyim veya kafamdan geçirdiğim amirime veya mesai
arkadaşıma, gideyim, bir dolu hakarette bulunayım; nasıl olsa hükümet Meclise
bir af tasarısı sevk etti, dolayısıyla bundan yararlanırım gibi, herhangi bir
mantık içerisinde olduğunu ve olacağını zannetmiyorum.
O bakımdan, 14.2.2005 tarihinden sonra şu
veya bu şekilde disiplin kovuşturmasına uğramış ve disiplin cezası almış kişilerin
de bu af kanunu kapsamına alınmasına ve kanun kapsamının genişletilmesine
yönelik olan bu önergemizi Sayın Genel Kurulun tasvibine arz etmiş bulunuyoruz.
Takdirlerinizle eğer bu genişletmeyi yapmazsak, yaklaşık birbuçuk seneden beri
bu kanunun çıkmasını bekleyen ve bundan dolayı da suç işlemek gibi bir istidat
içerisinde olduğunu öngördüğümüz, böyle bir mantıkla yaklaştığımız zaman kamu
personeline de bu çerçevede bir haksızlık yapmış oluruz. Bu haksızlığı da veya
bu yanlış düşünceyi de ortadan kaldırmak üzere, biz, kanunun yürürlüğe girdiği
tarih itibaren disiplin affının genişletilmesini ve 14.2.2005 tarihinden bu
yana kanun yürürlüğe girdiği tarihe kadar süreyi genişletmeyi öneriyoruz ve
bunu da Sayın Yüce Genel Kurulun yüce tasviplerine arz ediyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Abuşoğlu.
Sayın milletvekilleri, gerekçesini biraz
önce dinlediğiniz, hükümetin ve komisyonun katılmadığı aynı mahiyetteki her 2
önergeyi müştereken oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 952 sıra sayılı Memurlar
ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun
Tasarısının 2 nci maddesinin 1 inci ve 2 nci fıkralarında yer alan "otuz
gün" ibaresinin "altmış gün" olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Ömer Abuşoğlu (Gaziantep) ve arkadaşları
BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ RECEP ÖZEL
(Isparta) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu efendim?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi mi okutalım efendim?
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Gerekçeyi
okutalım.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren verilen otuz günlük süre yeterli değildir. Bu sürenin en azından idarî
yargıda dava açma süresi olan altmış gün olarak belirlenmesinde yarar vardır.
Bu süre ilgililerin düşünmelerine ve daha sağlıklı karar verebilmelerine de
imkân sağlayacaktır.
BAŞKAN - Gerekçesini dinlediğiniz önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 952 sıra sayılı Memurlar
ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun
Tasarısının 2 nci maddesinin 1 inci fıkrasında yer alan "idari yargı
mercilerine başvurmuş" ibaresinin "dava açmış" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ömer Abuşoğlu (Gaziantep) ve arkadaşları
BAŞKAN - Sayın Komisyon, katılıyor
musunuz?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ RECEP ÖZEL
(Isparta) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Sayın Hükümet?..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Haklarında işlemiş oldukları fiiller
nedeniyle disiplin cezası verilmiş olanların nasıl ve nerede hangi mahkemeye
dava açacakları, yetkili ve görevli mahkemenin hangisi olduğu belirtilmiştir.
Bu yüzden idarî yargı mercilerine başvurmuş olanlardan ibaresi teknik olarak
doğru bir tanımlama değildir.
Bu
değişiklikle, bu kanunun 2 nci maddesinde bu değişiklik yapılarak anlam
bütünlüğünün sağlanması amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarının 2 nci
maddesinin oylamasının açıkoylama şeklinde yapılmasına dair bir önerge vardır;
önergeyi okutup imza sahiplerini arayacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
952 sıra sayılı Yasanın 2 nci maddesinde
açıkoylama istiyoruz.
Gereğini arz ederiz.
Recep Garip?.. Burada.
Selami Uzun?.. Burada.
Bayram Özçelik?.. Burada.
Hasan Aydın?.. Burada.
Öner Ergenç?.. Burada.
Yüksel Çavuşoğlu?.. Burada.
Ahmet Çağlayan?.. Burada.
Hakan Taşcı?..
RECEP GARİP (Adana) - Takabbül ediyorum.
BAŞKAN - Takabbül ediyorsunuz.
Atilla Başoğlu?.. Burada.
Recep Yıldırım?..
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Takabbül
ediyorum.
Fatma Şahin?.. Burada.
Öner Gülyeşil?..
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Takabbül
ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Gündüz takabbül ediyor.
Hamit Taşcı?.. Burada.
Ahmet Işık?.. Burada.
Bülent Gedikli?.. Burada.
Cevdet Erdöl?.. Burada.
Sayın milletvekilleri, açıkoylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Alınan karar gereğince, açıkoylama
elektronik cihazla yapılacaktır.
Oylama için 5 dakika süre vereceğim. Bu
süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım
istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını,
oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın
bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve
kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama
için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Sayın milletvekilleri, yasanın tümünün en
son oylamasında da 330 oy aranacağından, arkadaşlarımızın Genel Kuruldan
ayrılmamalarını hassaten rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Memurlar
ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun
Tasarısının 2 nci maddesinin yapılan açıkoylamasının sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 387
Kabul : 387 (x)
Madde kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
Af kapsamı dışında kalan personel
MADDE 3.- Bu Kanun hükümleri, 926 sayılı
Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanunu, 3466 sayılı Uzman Jandarma Kanunu,
3269 sayılı Uzman Erbaş Kanunu ile 357 sayılı Askerî Hâkimler Kanununa tâbi
personel hakkında uygulanmaz.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, Çorum Milletvekili Sayın Feridun Ayvazoğlu.
CHP GRUBU ADINA FERİDUN AYVAZOĞLU (Çorum)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 952 sıra sayılı
devlet memurları ve bazı kamu görevlilerinin disiplin suçlarıyla ilgili af
tasarısı ve yine bu yönde olmak üzere verilen kanun teklifi üzerine, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu nedenle Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
(x) Açıkoylama kesin
sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.
Değerli milletvekilleri, öncelikle,
görüşmekte olduğumuz bu tasarının ve teklifin özü memurlarla ilgili. Memurların
yanı başında kamu görevlisi olarak tabir etmiş olduğumuz görevlilerle ilgili ve
bu, toplam -1999 yılından bugüne kadar- 25 000'e yakın memuru ve kamu
görevlisini ilgilendiren bir tasarı ve teklif.
Şimdi, 25 000'e yakın bu görevlilerin neyi
bekledikleri, bu akşam bizden, Yüce Meclisten ne beklentiler olduğunu, hemen
hemen hepimiz, çeşitli şekilde almış olduğumuz haberlerden, bilgilerden
biliyoruz; ancak, bu memurların bu şekildeki sicilleriyle ilgili affın hemen
yanı başında, aynı şekilde, memurların, bugüne kadar, neden, çok daha öncelere
göre erozyona uğrayan bir tabirle, memur ve kamu görevlisi olarak
adlandırıldığını ve o şekilde kamuoyu tarafından bilindiğini de hepimizin
takdir etmesi lazım. Eğer, şimdiye kadar, özellikle 1980 sonrası ve devamında,
memur denildiğinde, kamu görevlisi denildiğinde, her şeyin erozyona uğradığı
gibi, bu anlayışın da belirli şekilde erozyona uğramış olduğunu kabul edersek,
bunun sebeplerini, en başta, şimdiye kadar bu ülkeyi yöneten iktidar
yöneticilerinde aramak gerekir; çünkü, hepimiz çok çok iyi biliyoruz ki, 1980
sonrası, kimisi hayatta olan, kimisi hayatta olmayan bazı devlet
yetkililerimizin, yöneticilerimizin, iktidar sahiplerinin söylemlerinde,
hepimizin çok iyi bildiği, belirli -sözümona- veciz sözler vardı. "Benim
memurum işini bilir" diyerek, o yıllarda ve devamında, memura -tabiri
yerindeyse- rüşvetin kapısını araladı. Rüşvetin basit bir şey olduğunu, her
memur tarafından yapılabilecek, olabilecek bir suç olduğunun yolunu açtı. Bu
şekilde, memurun anlam olarak, tarif olarak erozyona uğratılmasından sonra,
yine aynı şekilde, aynı zihniyetle "Anayasa bir kez delinmekle ne
olur" demek suretiyle de, Anayasamıza bugüne kadar verilmiş olan ve
Anayasa denildiğinde, gerçekten, her yönüyle kutsal, bir anlamda hukuk
devletinin olmazsa olmaz kuralını, Anayasanın çizdiği çerçevedeki Anayasaya
verilen değerin de erozyona uğratıldığının bir gerçeğini de bu toplum yaşadı,
bu ülke yaşadı değerli arkadaşlarım.
Memur dediğimizde, Anayasamızın 128 inci
ve 129 uncu maddelerinde genel ilkeleri tarif edilmekle beraber, görev ve
sorumlulukları disiplin kovuşturulmasında "güvence" adı altında da
hüküm altına alındığını biliyoruz. Şimdi burada gerçekten "savunma hakkı
tanınmadıkça disiplin cezası verilemez" şeklindeki hükmün devamında
"memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında, işledikleri iddia edilen
suçlardan ötürü ceza kovuşturması açılması, kanunla belirlenen istisnalar
dışında kanunun gösterdiği idarî merciin iznine bağlıdır" şeklindeki
güvenceyle de bu memura güvence verilmeye çalışılmıştır. Ama, değerli
arkadaşlarım, memurların, yerine göre kamu görevlilerinin her birinden kuruşun
hesabının sorulması gereken bir görevli olduğunu hepimiz bilmesine rağmen, ama,
o memurlar ki, yerine göre açlık sınırı altında yaşayan, geçim sıkıntısı çeken
bu memurların acaba bu durumlara düşmesinin sebeplerinin kökünde sosyal ve
ekonomik yönden ne gibi sebepler var, bunun araştırılması, bilimsel olarak,
şimdiye kadar gelen iktidarlar tarafından gerçek bir biçimde personel
yasasıyla, personel reformuyla ele alınıp incelenebildi mi, somut bir şekilde
çözüme kavuşturulabildi mi? Elbette buna "evet" cevabı veremiyoruz, "hayır"
cevabı verebiliyoruz. Bunun karşısında, yerine göre her türlü hukuksal
formüller uygulamak suretiyle, yerine göre yargı formülünü uygulamak suretiyle,
yerine göre amirler tarafından hesap sorulmak suretiyle bu memurlardan
olabildiğince fedakârlık istenmektedir. Bu memurlar dediğimizde, sadece ve
sadece Maliyede çalışan, Sağlıkta çalışan, Millî Eğitimde çalışan memurlar
anlaşılmıyor. Elbette, kamu görevlisi dediğimizde, Silahlı Kuvvetlerde görev
yapan personelimizden tutunuz, emniyet mensuplarımıza kadar da memur ve kamu
görevlisi olarak bunları bu şekilde adlandırıyoruz; bunlardan, yerine göre
canlarını siper etme pahasına görev bekliyoruz. Ama, biz, İktidar olarak,
siyasî iktidarlar olarak bunların gerçekten hak ettiklerini şimdiye kadar
verdik mi, verebildik mi, verebilecek miyiz? Elbette buna da "hayır"
demek zorunda kalıyoruz.
Değerli arkadaşlar, bunların içerisinde,
eğer bizler Meclis olarak, şu andaki İktidarıyla muhalefetiyle birlikte, 25
000'e yakın memur ve kamu görevlisine, almış oldukları ve haklarında bulunan
kovuşturma ve soruşturmayla ilgili disiplin cezalarını affetmek bir ulufeymiş
gibi davranacaksak, bunların onurunun da incindiğini, onurunun da kırıldığını
bilmemiz gerekir. Onun için buradan sesleniyoruz: Sevgili memurlarımız, sevgili
kamu personelimiz, şimdiye kadar görev yapan Emniyetiyle, Silahlı Kuvvetleriyle
aklımıza hangi yönde görev yapacak olan, görev yapmış olan devlet memuru ve
kamu görevlilerine buradan sesleniyoruz: Burada vereceğimiz, çıkartacağımız bu
tasarının, yasalaşmasıyla size bir ulufe vermiş değiliz. Size ulufe vermiyoruz.
Şimdiye kadar hak etmiş olduğunuz, malî yönden, özlük haklarınız yönünden bir
şeyler veremiyoruz; ama, hiç olmazsa, verebildiğimiz bu affı lütfen kabul
buyurunuz diye ricada bulunmak zorundayız. Çünkü, gerçekten, hasbelkader
disiplin cezasına uğramış, disiplin cezasıyla karşılaşmış olan bu
görevlilerimize burada verebileceğimiz bir affı hiçbirimizin çok görmemesi
gerekir. Ama, bundan sonra, gerçekten, memur olarak, kamu görevlisi olarak
namusuyla, ahlakıyla, şerefiyle, onuruyla görev yapan bu görevlilerimize,
oturup, İktidar olarak, muhalefet olarak nasıl şimdi bu akşam af için
oybirliğiyle karar verip yasa çıkaracaksak, malî ve özlük haklarını da hüküm
altına alabileceğimiz, karar altına alabileceğimiz tasarıları, teklifleri
onlara çok görmeyelim, buradan çıkartacağımız kanunları çok görmeyelim. Çünkü,
onlar, yerine göre canlarını da ortaya koyan kamu görevlileridir, onlar devlet
görevlileridir.
Değerli milletvekilleri, burada söylemek
istediğimiz bir husus da şudur: Anayasamızın 129 uncu maddesinin dördüncü
fıkrasında açıkça şu ibare vardır: "Silahlı Kuvvetler mensupları ile
hâkimler ve savcılar hakkındaki hükümler saklıdır" demek suretiyle, şu
anda görüştüğümüz 3 üncü maddeye paralel bir anlam vardır. Bu konuda herhangi
bir şey demiyoruz; ancak, burada saklı tutulan ve Anayasada istisna tutulmayan
emniyet mensuplarının böyle bir disiplin cezasıyla ilgili hasbelkader almış
oldukları cezaya da, disiplin cezasına da af getirilmemiş olması bir
eksikliktir diye düşünülmesi gerekir. Tabiî ki, Yüce Meclisin takdiri bu
şekilde. Bu aşamadan sonra ne olabilecektir; ama, tarihe not düşmek açısından
bunu da söylememizde fayda var diye düşünüyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle, gelen Hükümet
tasarısına ve bazı milletvekili arkadaşlarımızın getirmiş oldukları teklife
olumlu oy vereceğimizi bildiriyor, buradan devlet memurlarımıza ve kamu
görevlilerimize saygıları, sevgileri sizler adına sunuyorum, teşekkür ediyorum.
Sağ olun, var olun diyorum. (CHP ve AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Ayvazoğlu.
Anavatan Partisi Grubu adına, Mersin
Milletvekili Sayın Hüseyin Güler. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA HÜSEYİN GÜLER
(Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlar; kamu personelinin ve
devlet memurlarının affıyla ilgili 3 üncü madde üzerinde Grubum adına söz almış
bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında hepimiz biliyoruz ki, suç bir
sonuçtur. Her zaman da sağlıklı bir anlam çıkmaz. Suça iten koşullar ve
nedenler irdelenmedikten sonra, ikide bir af gibi bir kanunla burada Meclisin
huzuruna gelmek… Şahsen birey olarak kendi adıma üzüntülerimi paylaşmak
istiyorum. Bu toplum sanki suç işlemiş gibi sürekli af kapsamı içerisine
alınması da hoş değil. Bugün, disiplin, evet, önemlidir bir hiyerarşi
açısından; ama, farkında olmadan da, koşulları ve nedenleri irdelemeden, sadece
bireymiş gibi, suçluymuş gibi bir psikoz içerisinde de sadece yargılama
aşamasındayız. Evet, bu kanunun çıkmasını yürekten istiyoruz Anavatan olarak.
Hatta, bu kanunun, toplumsal barışa katkının en önemli unsurlarının çalışma
hayatının olduğunu da biliyoruz. Çalışma hayatındaki başarı, huzur, toplumsal
huzuru da etkiler.
Bizi bekleyen 25 000 devlet memurunu
ilgilendirdiği söylendi. 3 üncü madde, tabiî ki, kapsam dışı olarak algılanan,
bu Silahlı Kuvvetler Personel Kanunu, 3466 sayılı Uzman Jandarma Kanunu, Askerî
Hâkimler Kanunları gibi, personel hakkında uygulanmaz. Gönül, bunlar hakkında
da uygulanmasını ister. Haa, bunların özel statüsü ve kanun hükmünün
farklılığından dolayı teknik bir boyutuyla kapsam dışında.
Biz şunu söylüyoruz: Çalışma hayatının
sağlıklı, günümüzün rekabet koşulları içerisinde verimliliğini artırabilecek
bir boyutta irdelenmeli. Özlük hakları deyince sadece maaş olarak
algılamıyoruz, gerek takım oyunu gerekse teknik, lojistik olarak her türlü
imkânın kamu personeline verilmesi gerekir.
Evet, işin aslında enteresan yanı, bu
kanunda en önemli unsur, 2 nci ayın 14'ü, 2005 tarihinden önce… Peki, o zaman
sormak lazım; o tarihten sonra sizin kamu personeli üzerindeki despotizmi,
kıyımı nasıl açıklayacaksınız? O sayıların rakamı nedir; hiç tahmin ettiniz mi,
hiç düşündünüz mü? Barışsa, buyurun, hep beraber, şu ana kadarki tüm disiplin
suçu almış insanlar kapsam içerisine alınsın. Niye hayır diyorsunuz?.. Son
derece de makul bir önerge. Bunu muhalefet verdi diye hayır mı demek
zorundasınız?! Ama, tabiî ki, sizin temel niyetiniz muhalefeti yok saymak. Biz
her şeyi yaparız gibi bir anlayışa sahipsiniz; ama, ifade ettiğimiz gibi,
yarınlarda bu toplum suç üretmeye devam edecektir.
Zaman zaman, sadece kamu personeli
açısından değil, bugün yaşamın birçok alanında cezaevlerinin iki kat
kapasiteyle dolu olduğunu görüyoruz ve suç potansiyeli açısından baktığımızda,
savcı veya adlî makamlar tutuksuz yargılanmak üzere dava açmakta. Aynı şekilde,
kamu personeli içerisinde de; bunlardan da en önemlisi, son zamanlardaki, gerek
emniyetin içerisinde suç eğiliminin
artışı ciddî anlamda araştırılması gereken bir unsur.
Çalışma koşullarının son derece ağır
koşullar olduğunu çok iyi biliyoruz. Düne kadar vicdanıyla baş başa kalırken,
bugün maalesef cüzdanıyla baş başa. Bu tüm personel için geçerlidir. Biz, kamu
personelini hantallıktan, bürokratik
engellerle kendini, iş bitirmek yerine,
sadece şeklen orada zaman öldüren, üretmeyen bürokratik bir anlayış
istiyoruz.
Tabiî ki, üreten insan hata yapacaktır.
Üretimin, olağan, taşınabilir ve kompanse edilebilir hataya baktığımızda, bu
olağandır; ama, üretmeyen insan hata yapmaz. Biz de diyoruz ki, kamu adına
barışı sağlamak istiyorsak bu çalışanlarla, neden ve sonuç ilişkilerini çok iyi
irdelemek lazım. Bunlardan en önemlisi, eğitim, hizmetiçi eğitim, istihdam,
birçok faktör beraber değerlendirilmeli.
Bugün eş durumunun dahi göz önüne
alınmadığı birçok ortamda tayinler dahi yapılamamaktadır. Peki, disiplin
suçuyla affettiğimiz kamu personelinin istihdamı konusunda ne gibi tedbirleri
aldınız? Yarın karşınıza gelecek hepsi: "Ben bu suçtan dolayı
aklandım…" Sadece çalışanlar için geçerli değil bu tabiî; aynı zamanda
disiplin suçu vesilesiyle de görevine son verilmiş personele ne diyeceksiniz?
Hepinize gelip istihdam için bire bir kapınızı çalacaklar.
Yine hazırlıksız yola çıktınız. Göç,
yolunda düzelmez; bazı tecrübelerden ders alalım. Bu süreci, biraz önce de ifade etmeye çalıştık, eğer, toplumsal barış
adına, kamu istihdamından tutun da kamu verimliliğini artırabilmek için,
lütfen, bunlar son olsun, yürekten istiyoruz. Af kötü bir şey; ama, sorun,
süreci iyi irdelemek lazım. Ama, gördüğüm kadar, hepimizin ortak bir konsensüs
olarak çıkardığımız bu kanunda, tarih gibi bir kavram içerisinde şartlı olarak
beklemektesiniz. Verilen önergeleri, lütfen, dikkate alın. Yüzlerce kamu
personeli sizleri aradığı gibi, bizleri de aramaya devam etmekte. Biz, Anavatan
olarak yapıcı boyutta her zaman olumlu katkılarımızı sunmaya devam ediyoruz.
Bu ülke, disiplin adı altında despotizmle
karıştırılan bir anlayışa sahip. Bu her meslek grubunda, özellikle, disiplini
çok daha güçlü meslek grubu, işte, asker, emniyet, aklınıza gelecek her türlü
ortam. Bu kapsam içerisinde -bireysel olarak söylüyorum bunu, şahsım olarak
söylüyorum- keşke, aynı kapsam dahilinde değerlendirilebilseydi. Bu ülkenin
ihtiyacı olan süreç bu. Ama, göreceğiz ki, bir yıl sonra tekrar aynı süreçle
ilgili 2 nci ayın 15'inden itibarenki kamu personeli için yeniden bir kanunla
karşı karşıya kalacağız. Herhalde, ona da ömrünüz yeter mi bilemiyorum tabiî.
Seçim sandıkları süreci içerisinde karşı karşıya kalacağız; bunu daha bir
yapıcı boyutta halk gerekli mesajını da verecek.
Biz, Anavatan olarak bu toplumun suçundan,
affından değil de üretkenliğinden, rekabetinden, verimliliğinden bahsetmek için
şu kürsüde bulunmak istiyoruz. Toplum, potansiyel olarak, her geçen gün
kaybolan değerleri göz önünde bulundurduğumuzda suça eğilimi artmakta. Bu,
bireylerin hatası değil. Sistem üretmeden tüketimi teşvik etmekte. Tüketimin de
bir bedeli var. Paranız varsa paranızla ödersiniz, yoksa kişiliğinizle. Suç
işlemek de her babayiğidin hakkı değil, çünkü o da bir kişilik meselesi.
Sağlıksız bir kişilik de olsa, her insanın suça eğilimi, yönelmesi çok zor;
ama, koşullar o kadar dayatıyor ki, her geçen gün tüketimin sonucunda tıkanan
ve özellikle kredi kartlarının altında ezilip kalan, boğulan kamu personeli direnebilmenin
kavgasını vermekte, direnebildiği kadar; ama, hepimiz biliyoruz ki, bu direnme
karşısında bireysel olarak yalnız kalmaya mahkûm olduk. Geçmişimizde örf, âdet,
gelenek, göreneklerimiz vardı, bizi bir derece kontrol ederdi; bugün onlardan
da yoksunlaştık, yani manevî olarak da kirlendik toplum olarak ve suç işlemeye
eğilimli potansiyel bir kitle olarak kamuoyunda her geçen gün… Lütfen,
gazetelerin üçüncü sayfalarına bir göz atın. Cinnet sayfaları dediğimiz,
potansiyel, toplumsal cinnet sayfaları diyebileceğimiz bir ortam. Her geçen gün
en ufak bir farklılığı bile şiddetle, suçla kendini eğilim olarak gösteren
kitleye doğru gidiyoruz. Bireyin kendisiyle barışık olmadığı bir ortamda, suç
kontrol mekanizmasından da yoksun olduğu müddetçe affetseniz ne olur, karşınıza
yine çıkacak.
Af konusu bu Meclisin çok sık gündemine
geldi. Bunlardan biri de Sayın Kemal Unakıtan ile ilgili; ama, Allah'tan bu
kapsam içerisinde değil, kendisi devlet memuru değil, başka konular gündeme
gelecektir.
Bu ortam içerisinde bu toplumun afla karşı
karşıya kalmayacağı bir ülke hayal etmek istiyorum; ama, her geçen gün de
bunlar sadece hayalden öteye gitmemekte. Toplumun direnci kırılgan aşamada.
Ulusal değerlerden yoksun, üretim mekanizmasından yoksun bir kitlenin, ister bu
kamu personeli olsun ister toplumun diğer bireyleri olsun, her geçen gün suç
işleme eğiliminde. Kontrol mekanizmasından yoksun olduğu için de kendi öz
direncinden, maddî, manevî değerlerden de yoksun olduğu müddetçe de suç
işlemeye devam edecektir. Toplum olarak refahta, huzurda, berekette buluşmak
diliyoruz.
Bu kanunun toplumsal barışa ve çalışma
hayatına başarılar getirmesini, huzur getirmesini diliyorum; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Güler.
Madde üzerinde, şahsı adına, Samsun
Milletvekili Sayın Mehmet Kurt. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MEHMET KURT (Samsun) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 952 sıra sayılı memurların disiplin
cezalarının affıyla ilgili olarak, 3 üncü madde üzerinde söz almış bulunuyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan
bu yasa tasarısının 3 üncü maddesi şöyle: "Bu Kanun hükümleri, 926 sayılı
Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu, 3466 sayılı Uzman Jandarma Kanunu,
3269 sayılı Uzman Erbaş Kanunu ile 357 sayılı Askerî Hâkimler Kanununa tabi
personel hakkında uygulanmaz." Bu düzenlemeyi yaparken, disipline son
derece dikkatli olan, milletimizin gözbebeği ordumuzun disiplini göz önünde
bulundurularak, bu, kapsamdışı bırakılmıştır ve isabetli olduğu kanısındayız;
fakat, burada, şunu da arz etmek istiyorum: Şu anda ekranları başında bizleri
izleyen, bilhassa emniyet hizmetleri sınıfına dahil personelle ilgili yanlış
anlaşılmalara sebebiyet veren bir maddeyle ilgili açıklama yapmak istiyorum.
Emniyet mensubu personel ve çarşı ve
mahalle bekçileri hakkında verilen meslekten çıkarma cezaları hariç olmak
üzere, disiplin cezaları affedilmektedir, af kapsamındadır; yani, görevden
çıkarılma hariç, bu personelle ilgili disiplin cezalarının af kapsamında
olduğunu bildirmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, büyüklere
affetmek yakışır. Devletimiz büyüktür. Bu Meclis, Türkiye Büyük Millet
Meclisidir. Bu Meclise de, büyüklük yakışır. Bu büyüklüğü ve bu akşamki bu
onuru hep birlikte paylaşmak dileğiyle, hepinize, tekrar, saygı ve sevgilerimi
sunuyorum, iyi akşamlar diliyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kurt.
Şahsı adına Kütahya Milletvekili Sayın
Alaettin Güven; buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ALAETTİN GÜVEN (Kütahya) - Sayın Başkanım,
değerli milletvekili arkadaşlarım; 952 sıra sayılı Memurlar ile Diğer Kamu
Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Tasarısının 3 üncü
maddesi üzerinde, şahsım adına, söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli Başkanım, değerli milletvekili
arkadaşlarım; devlet memurları ve kamu görevlilerinin disiplin cezalarının
affedilmesiyle ilgili 1985, 1992 ve 1999 yıllarında af yasaları çıkarıldığını
biliyoruz; kamu hizmetlerinin yürütülmesini sağlamak için memurlar ve diğer
kamu görevlilerinin uyması gereken kurallar olduğunu da biliyoruz; bu
kuralların, kanunlarda, tüzüklerde ve yönetmeliklerde belirlendiğini de biliyoruz.
Kamu görevlileri, yurt içinde ve yurt dışında uymaları gerekli hususlara
uymadıklarında, yapmaları gereken işleri yapmadıklarında ve yasaklanan işleri
yapmaları halinde çeşitli disiplin cezalarıyla cezalandırılırlar. Şüphesiz,
bunun amacı, kamu hizmetlerinin gereği gibi yapılmasını sağlamaktır.
Devlet memurlarına işledikleri fiillerin
derecesine göre, uyarma, kınama, aylıktan kesme, kademe ilerlemesi durdurulması
ile devlet memurluğundan çıkarma cezaları uygulanmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, insan, unutan
varlık, yanılan ve yanlış yapan varlık demekse, hayat bir anlamda yanlışları
düzeltme, doğruları arama ve bulma yolculuğu olsa gerektir. Bu yolculukta amir
durumda olanlar, memur durumda olanların yanlışını ararsa, her an bulabilirler
ve cezalandırabilirler; dolayısıyla, disiplin cezaları haksız yere de verilmiş
olabilir. Bu yasa, memur ve kamu görevlilerinin disiplin cezalarının affıyla bu
haksızlıkları da ortadan kaldırmış olacaktır.
Ceza, mükâfat, yani ödül ve mücazat
anlamını, cezalandırma anlamlarını içerir. Nedense, genelde, biz, ödülden çok
cezalandırmayı yeğleriz. Keşke, bugün, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin
ödüllendirilmelerine yönelik çeşitli konuları da görüşmüş olsaydık dileklerimi
sizlerle paylaşırken, hepinizi saygıyla selamlarım. (AK Parti ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Güven.
3 üncü madde üzerindeki konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şimdi, maddeyle ilgili soru-cevap kısmına
geçiyorum.
Buyurun Sayın Eraslan.
MEHMET ERASLAN (Hatay) - Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Aracılığınızla, Sayın Bakanıma iletmek
istiyorum: 3 üncü maddede "Bu Kanun hükümleri, 926 sayılı Türk Silahlı
Kuvvetleri Personel Kanunu, 3466 sayılı Uzman Jandarma Kanunu, 3269 sayılı
Uzman Erbaş Kanunu ile 357 sayılı Askerî Hâkimler Kanununa tabi personel
hakkında uygulanmaz" denilmekte. Bunu anlamak mümkün; ama, aynı zamanda,
bu kanun hükümleri emniyet mensuplarıyla ilgili neden uygulanmıyor? Bu konuda,
Sayın Bakanımız bizleri aydınlatırsa seviniriz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Eraslan.
Sayın Özdoğan…
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Aracılığınızla, Sayın Hükümete şu soruları
yöneltmek istiyorum: Öncelikle şunu belirtmek istiyorum: Memurlarımız, bazen
olumsuz hayat şartları nedeniyle, görevlerindeki ufak tefek aksaklıklar
nedeniyle, amirlerinden ceza almaktadırlar. Mesela, bunlardan birkaçını saymak
istiyorum: Örneğin, güneydoğu illerimizde görev yapan sağlık memurlarımız,
hemşirelerimiz ve ebelerimiz, PKK'nın halk içinde gerçekleştirdiği hain
propaganda neticesinde, görev yaptıkları bazı köylerde saldırıya uğramışlardır.
Sorum şu: Hükümetiniz, bu memurlarımızı bu bölgeye göndermeden önce, bu
bölgedeki şartları tespit edici ve söz konusu memurlarımızı koruyucu önlemler
almış mıdır? Almışsa, bu önlemler hangileridir?
Diğer bir olumsuzluk: Türkiye'de, memur
ailelerinin büyük kısmı gecekondu şartlarında veya sağlık ve sosyal şartlar
bakımından çok dezavantajlı konutlarda yaşamını sürdürmektedirler. Bu durum,
kamu görevi yapan memurlarımızın, hizmet verdikleri toplumda saygınlığını,
etkinliğini ve ruhsal memnuniyetini çok olumsuz etkilemektedir. Sorum:
Hükümetiniz, dört yıllık iktidarında, memurlarımızın konut şartlarını
değiştirme yolunda hangi somut adımları atmıştır? Kaç memurumuz, devletin
sosyal konut imkânlarından yararlanmışlardır?
Son olarak, Hükümetinizin gerekli
önlemleri almaması nedeniyle, bu sene içinde yaygın bir şekilde ülkemizi
etkileyen kuş gribine karşı mücadelede seferber edilen devlet memurlarımız,
görevi ifa ederken, kendilerini koruyacak teknik imkânlardan mahrum
bulunmuşlardır. Çok ağır ve riskli görevleri ifa eden bu memurlarımıza
eködemeler yapılmış mıdır? Yapılmışsa hangi zaman diliminde ve hangi
miktarlarda yapılmıştır?
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özdoğan.
Sayın Yarbay…
ERSÖNMEZ YARBAY (Ankara) - Sayın Başkanım,
delaletinizle Sayın Bakanıma sorularım şunlardır:
Bir; devletin şahsiyetine karşı suç
işleyen, son on yıldaki, memur sayısı, kamu görevlisi sayısı kaçtır?
İkinci olarak; Hâkimler ve Savcılar
Kanununun 69 uncu maddesine göre meslekten çıkarılan hâkim ve savcı sayısı
nedir?
Yine, af çok iyi bir şeyse, neden, bu
askerî personel af kapsamı dışında bırakılmıştır?
Arz ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yarbay.
Sayın Tınastepe…
EROL TINASTEPE (Erzincan) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım. Ben, Sayın Bakanıma bir soru yöneltmek istiyorum.
Sayın Bakanım, bir önceki soruya bir
cevabında "kamu kuruluşlarında, üst düzeyde hiçbir bakanın ve
milletvekilinin yakını yoktur" demişlerdi. Şimdi, ben, Sayın Bakana
soruyorum, acaba, şunu şöyle düzeltebilir miyiz "yakını olmayan üst düzey
yönetici yoktur" diye?.. Bunu bir açıklarsa memnun olurum; çünkü,
KİT'lerde genel müdür düzeyinde görev yapanların kimlerin yakını olduğunu,
kamuoyu ve bizler yakinen biliyoruz. Sayın Bakanımın bununla ilgili bilgisi
yoksa, biz kendilerine yazılı olarak bunları bildirebiliriz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tınastepe.
Sayın Bakan, buyurun.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, önce, bu kanun tasarısıyla ilgili
Sayın Eraslan'ın sorusu, şöyle, küçük bir değerlendirme yapma zorunluluğunu
bana hatırlattı; çünkü, bu kanun tasarısının bazı istisnaları var. Bu istisnalarla
ilgili, bizleri televizyonları başında izleyen vatandaşlarımızın çok daha açık
şekilde bilgilendirilmeye ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.
Önce, bu kanun tasarısıyla getirilen
disiplin affının, suçlar itibariyle istisnaları var, kurumsal yapı itibariyle istisnaları
var. Eğer bir devlet memuru, kamu görevlisi, şu suçlardan birini işlemişse ve
bu nedenle göreviyle ilişiği kesilmişse sürekli olarak, bu kanun kapsamı
içerisinde değildir, bu kanunun hükümlerinden yararlanamaz.
Kimdir bunlar; işte, irtikap, rüşvet,
hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik gibi suçlardan birini işlemişse ve bu
nedenle de göreviyle ilişiği kesilmişse, bu kişi bu kanundan yararlanamaz.
Ayrıca, hâkim ve savcılarımızdan yer
değiştirme cezası alanlar, bu kanundan yararlanamaz. Yine, hâkim ve
savcılarımızdan meslekten çıkarma cezası alanlar bu kanundan yararlanamaz.
Hâkim ve savcılarımızdan bunun dışında disiplin cezası almış olanlar, kuşkusuz
ki yararlanacaklardır.
Ayrıca, emniyet hizmetleri sınıfına dahil
personelimizden; ayrıca, çarşı ve mahalle bekçilerimizden, meslekten çıkarma
cezası dışında başka disiplin cezası almış olanlar varsa, onlar, bundan
yararlanacaktır. Yani, sadece meslekten çıkarma cezası almış olan emniyet
mensuplarımız ve çarşı ve mahalle bekçilerimiz bundan yararlanamayacaklardır ve
şimdi görüşmekte olduğumuz madde nedeniyle de, askerî personel, ayrıca, bu
kanunun hükümlerinden yararlanamayacaktır.
Sayın Özdoğan, memurlarımızın önemli bir
bölümünün gecekondularda oturmakta olduğunu söyledi ve Hükümetimizin, konut şartları
açısından ne gibi iyileştirmeler yapmakta olduğunu ifade etti. Herhalde, sizler
yakinen takip ediyorsunuz; özellikle Toplu Konut İdaresinin Türkiye'nin aşağı
yukarı 80 vilayetinde yapmış olduğu ve yapmakta olduğu konutlardan,
memnuniyetle görüyorum ki, devlet memurları da yararlanmaktalar; çünkü,
bunların bir kısmının anahtar teslim törenlerine bizzat ben de katıldım.
Burada, anahtar teslimi için gelen vatandaşlarımıza ne işle meşgul olduğunu
sorduğumda, onların önemli bir bölümü devlet memuru olduğunu ifade ettiler. O
bakımdan, bundan son derece mutlu oldum. Bu çalışmalar, yani, toplu konutla
ilgili çalışmalarımız çok daha etkin şekilde devam ettiği takdirde, ben
inanıyorum ki, dargelirli vatandaşlarımız da konut açısından bundan
yararlanmaktadırlar ve bundan sonra da yararlanacaklardır.
Sayın Yarbay'ın sorusu: Devletin
şahsiyetine karşı işlenen suçlarla ilgili istatistikî bilgi istedi benden. O şu
anda yanımda değil. Ayrıca "hâkim ve savcılardan meslekten çıkarma cezası
alanların yekûnu nedir" diye bir soru yöneltti. O bilgiler de şu anda
yanımda değil. Sayın Yarbay'a bu sorularının cevabını yazılı olarak takdim
edeceğim.
Birkaç saniyem var… Sayın Tınastepe'ye de
hemen şunu ifade edeyim ki, bizim, bakanlar olarak, geçmişten beri, on yıldır,
onbeş yıldır kamuda görevli olan yakınlarımız olabilir. Biz bakan olduk diye,
herhalde, o görevlileri kamudan atacak değiliz. Senin ağabeyin, kardeşin,
yakının bakan oldu, hadi bakayım, yallah, seni devlet memurluğundan atacak,
herhalde halimiz yok. Siz de böyle bir şey beklemezsiniz. Herkes kamuda
statüsüne uygun, şartlarına uygun görevde, mutlaka, yükselme yönetmeliği
çerçevesi içerisinde gerekli yerlere gelecektir. Bunun partizanlıkla,
kayırmacılıkla falan ilgisi olamaz. Kamuya yeni alınan personelle ilgili de
hiçbir kayırmacılığın olması söz konusu değildir.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, madde üzerinde
verilmiş 3 önerge vardır; önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra
aykırılık sırasına göre işleme alacağım:
Birinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 952 sıra sayılı Memurlar
ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun
Tasarısının 3 üncü maddesinin 1 inci fıkrasında yer alan "Kanunu, 3466
sayılı Uzman Jandarma Kanunu" ibaresinin "Kanununa" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ömer Abuşoğlu |
Turan Tüysüz |
Züheyir Amber |
|
|
Gaziantep |
Şanlıurfa |
Hatay |
|
Muzaffer Kurtulmuşoğlu |
Hüseyin Özcan |
Muharrem Doğan |
|
Ankara |
Mersin |
Mardin |
BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 952 sıra sayılı Memurlar
ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun
Tasarısının 3 üncü maddesinin 1 inci fıkrasında yer alan "3269 sayılı
Uzman Erbaş Kanunu" ibaresinin madde metninden çıkartılmasını arz ve
teklif ederiz.
Ömer Abuşoğlu |
Turan Tüysüz |
Züheyir Amber |
|
|
Gaziantep |
Şanlıurfa |
Hatay |
|
Muzaffer Kurtulmuşoğlu |
Hüseyin Özcan |
Muharrem Doğan |
|
Ankara |
Mersin |
Mardin |
BAŞKAN - Üçüncü önergeyi okutup işleme
alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 952 sıra sayılı Memurlar
ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun
Tasarısının 3 üncü maddesinin 1 inci fıkrasında yer alan "ile 357 sayılı
Askerî Hâkimler Kanununa" ibaresinin madde metninden çıkartılmasını arz ve
teklif ederiz.
Ömer Abuşoğlu |
Turan Tüysüz |
Muzaffer Kurtulmuşoğlu |
|
|
Gaziantep |
Şanlıurfa |
Ankara |
|
Züheyir Amber |
Muharrem Doğan |
Hüseyin Özcan |
|
Hatay |
Mardin |
Mersin |
BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu
önergeye?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ RECEP ÖZEL
(Isparta) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Efendim, gerekçeyi mi okutayım?
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Gerekçe
okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri
Personel Kanununa tabi personelin disiplin affından yararlandırılmaması, askerî
disiplinin sağlanması açısından önemli olabilir. Ancak, Askerî Hâkimler
Kanununa tabi personelin af kapsamından çıkartılmaması yararlı olacaktır.
Bu değişiklikle, bu kanunun 3 üncü
maddesinde bu değişiklik yapılarak, Askerî Hâkimler Kanununa tabi personelin af
kapsamından çıkartılmaması amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 952 sıra sayılı Memurlar
ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun
Tasarısının 3 üncü maddesinin 1 inci fıkrasında yer alan "Kanunu, 3466
sayılı Uzman Jandarma Kanunu" ibaresinin "Kanununa" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ömer Abuşoğlu (Gaziantep) ve arkadaşları
BAŞKAN - Sayın Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ RECEP ÖZEL
(Isparta) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Sayın Hükümet?..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri
Personel Kanununa tabi personelin disiplin affından yararlandırılmaması, askerî
disiplinin sağlanması açısından önemli olabilir. Ancak, Uzman Jandarma Kanununa
tabi personelin diğer kamu çalışanlarından bir farkı bulunmamaktadır. Bu
yüzden, eşitliğin sağlanması bakımından onların af kapsamından çıkartılmaması
yararlı olacaktır.
Bu değişiklikle, bu kanunun 3 üncü
maddesinde bu değişiklik yapılarak eşitliğin sağlanması amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
3 üncü önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 952 sıra sayılı Memurlar
ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun
Tasarısının 3 üncü maddesinin 1 inci fıkrasında yer alan "3269 sayılı
Uzman Erbaş Kanunu" ibaresinin madde metninden çıkartılmasını arz ve
teklif ederiz.
Ömer Abuşoğlu (Gaziantep) ve arkadaşları
BAŞKAN -Sayın Komisyon katılıyor mu?..
ADALET KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ RECEP ÖZEL
(Isparta) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu?..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri
Personel Kanununa tabi personelin disiplin affından yararlandırılmaması askerî
disiplinin sağlanması açısından önemli olabilir. Ancak, 3269 sayılı Uzman Erbaş
Kanununa tabi personelin diğer kamu çalışanlarından statü ve etkinlik
bakımından bir farkı bulunmamaktadır. Bu yüzden eşitliğin sağlanması bakımından
onların af kapsamından çıkartılmaması yararlı olacaktır.
Bu değişiklikle, bu Kanunun 3 üncü
maddesinde bu değişiklik yapılarak eşitliğin sağlanması amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, 3 üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul
edilmiştir.
Birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 00.01
YEDİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 00.04
BAŞKAN :
Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 118 inci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
952 sıra sayılı kanun tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IV.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
6.-
Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında
Kanun Tasarısı ve Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir ile Denizli Milletvekili
Ümmet Kandoğan ve Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş ile 12
Milletvekilinin, Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Disiplin Cezalarının
Affı Hakkında Kanun Teklifleri ve Adalet Komisyonu Raporu (1/994, 2/321, 2/474)
(S. Sayısı: 952) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Tasarının 4 üncü maddesini okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 4.- Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, Tekirdağ
Milletvekili Mehmet Nuri Saygun…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Konuşmuyor
efendim. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
BAŞKAN - Anavatan Partisi Grubu adına
Mersin Milletvekili Hüseyin Özcan?.. Yok. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Şahısları adına Ali Aydınlıoğlu,
Balıkesir?.. Yok.
Mehmet Nuri Saygun, Tekirdağ?.. Yok.
Mehmet Eraslan, Hatay?.. Buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar [!])
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, konuşacak
olan hatiplere, geçmişteki uygulamamızda olduğu gibi, sadece 1 dakika eksüre
verilecektir; onun haricinde mikrofonu açmayacağım. Bilgilerinize sunarım.
Buyurun Sayın Eraslan.
MEHMET ERASLAN (Hatay) - Sayın Başkanım,
çok değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum ve bu kanun
tasarısının gerçekte 20 000'in üzerinde kamu personelimizi ilgilendirdiğini ve
birbuçuk yıllık zamandan sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
geldiğini ve aynı şekilde, bu kanun tasarısının yine, tarafımızdan
destekleneceğini öncelikle ifade etmek istiyorum.
Tabiî ki, daha önce 25.12.1985 yılında,
18.6.1992 yılında ve 28.8.1999 yılında böyle bir düzenleme yapılmış; fakat,
düzenleme yapılır iken, kanunun hazırlandığı tarih ile kanunun kapsam dahiline aldığı
tarih arasındaki fark, hiçbir zaman onaltı ay olmamıştır.
Sayın Bakanımız az önce bir örnek
verdiler. Verdikleri tarih arasındaki farkın altı ay olduğunu; ama, buradaki
tarih farkının tam onaltı ay olduğunu ben kendilerinin dikkatine sunmak istiyorum.
Ayrıca, memurumuzun ve kamu
personelimizin, yine Sayın Bakanımızın yazılı soru önergeme verdiği cevapta,
sözleşmeli ve kadrolu olmak üzere, toplam 2 300 000 kamu personelinin
Türkiye'de mevcut olduğunu ifade etmişlerdi; ama, bu aftan yararlanacak kamu
personeli sayısının 20 000 dolaylarında olduğunu biliyoruz; ama, sadece sicil
affı sorunu değildir aslında sorun.
Bu kanun desteklenecek. Birtakım
eksiklikleriyle, birtakım noksanlıklarıyla yine desteklenecek; ama, sicil affı,
sadece kamu personelimizin sorunu değildir; yani, yegâne sorun bu değildir.
Kamu personelinin etkinliği, kamu yönetimindeki etkinliğini sağlamak için, kamu
personelinin mutlak suretle motive edilmesi gerekmektedir.
Kamu yönetiminin yapılandırılmasında
atamaların, görevlendirmelerin liyakat ve ehliyet esasına göre yapılması,
gerçekten önemli bir stratejidir. Eş dost mantığıyla, yakınlık mantığıyla veya
duygusal mantaliteyle yapılan birtakım atamalar ve görevlendirmeler, kamu
yönetiminde verimsizliği ve tıkanıklığı beraberinde getirecektir ve yönetim
zafiyetini de aynı şekilde beraberinde getirecektir.
Türkiye'de, vekâletle görev yapan… Bu da
yazılı soru önergesi cevabıdır, Sayın Bakanımızın cevabıdır. Türkiye, maalesef, şu an, vekâletle idare edilmektedir
ve vekâletle idare edildiğini yazılı soru önergesinden anlıyoruz; ama, bunun
rakamı da tam 2 000 dolayındadır. Şu an, bakanlıklar bünyesinde önemli
yöneticilik vazifesi noktasında görev yapan, 2 000'e yakın, vekâletle
görevlendirilen ve önemli mercilerde yer alan personelimiz söz konusudur.
Bizimkiler ve ötekiler mantığıyla, mantalitesiyle hareket edildiği zaman, kamu
yönetiminde bir etkinlikten ve verimlilikten söz etmek mümkün değildir.
Değerli arkadaşlar, kamu personelinin
özlük haklarının iyileştirilmesi noktasında adımlar atılmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Eraslan, konuşmanızı
tamamlayınız; ek 1 dakikalık süre.
Buyurun.
MEHMET ERASLAN (Devamla) - Kamu
personelinin, kendi çoluk çocuğuyla, onurlu, gururlu, onur ve haysiyetine yaraşır
ve yakışır bir şekilde, onları bir ücretle buluşturmak, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin ve özellikle iktidarın görevidir.
Kamuda çalışanların yüzde 90'ı yoksulluk
sınırının altında ücret alırken, maalesef, önemli bir kesimi de açlık sınırının
altında bir ücretle yaşam mücadelesi vermektedir ve bu ücretlerle, bu özlük
haklarıyla, biz, 2 300 000 dolayındaki, dolayısıyla, belki 20 000 000'a hitap
eden kamu personelinden ve 657'ye tabi devlet memurlarından bir etkinlik ve bir
verimlilik beklemek konumunda olamayız.
Bu kanunun tarafımızdan destekleneceğini
tekrar ifade ederken hepinize…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Eraslan.
Şahsı adına ikinci konuşmacı, Ankara
Milletvekili Ersönmez Yarbay.
MEHMET ERASLAN (Devamla) - Sayın Başkanım,
teşekkür edeceğim.
BAŞKAN - Yok. Süre uzatımına gitmeyeceğimi
açıkladım.
Teşekkür ederim.
MEHMET ERASLAN (Devamla) - Sayın Başkan,
kamuoyuna ayıp oluyor ama.
BAŞKAN - Teşekkür ederim, buyurun.
MEHMET ERASLAN (Devamla) - Peki. Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum, hepinize teşekkür ediyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Saygıdeğer arkadaşlarım, bu
uygulama bütün hatipler için geçerlidir. Onun için, herkes süresini titizlikle
ve itinayla kullansın.
Buyurun Sayın Ersönmez Yarbay.
ERSÖNMEZ YARBAY (Ankara) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; gecenin bu ilerlemiş saatinde sizin çok fazla vaktinizi
almak istemiyorum; sadece bir konuya dikkat çekmek istiyorum.
Af, büyüklerin şanındandır; af, otoriter
olan gücün yetkisindedir. Ancak, bu Mecliste 12 Eylülden sonra çıkan bütün
aflara baktığımız zaman, hepsinde devlete karşı işlenen suçlar hariç tutuluyor.
Halbuki, devletin ilk önce kendisine karşı işlenen suçları affetmesi gerekir.
Madem devletten büyük bir şey yok, en büyük devlet var, her şeye gücü yeten bir
kuruluştur, dolayısıyla, devletin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yapması
gereken ilk iş, devlete karşı işlenen suçları affetmesidir. Yoksa, başkasına
karşı işlenen suçları affetmek bir marifet değil. İlkönce devlete karşı işlenen
suçların affedilmesi gerekir diye düşünüyorum.
Biraz önce Sayın Bakanımıza
istatistiklerle ilgili birkaç sorum olmuştu. Bu sorularım sırasında şu görüldü
ki, devlet aleyhine işlenen suçlardan dolayı kaç tane kamu görevlisi disiplin
cezası almıştır, meslekten men edilmiştir, bu sayılar ortada yok.
Bir diğer konu da şu: Eğer af iyi bir
şeyse, her kanun burada çıkarılırken şu konunun tartışılması lazım. Biz 1985'te
çıkardığımız afla devlete ne kadar katkı sağladık, kaç kişi göreve döndü ve
verimi ne oldu? Olumsuz yönleri ne oldu? 92'de çıkarılan af; yine katkısı ne
oldu, olumlu yönleri ne oldu, olumsuz yönleri ne oldu? 99'da yine af
çıkarılmış; katkısı ne oldu? Bu konuda devlet kuruluşlarının elinde yeterli
bilgi olmadığı gibi, birtakım ayırımlara gidilmesini de doğrusu çok iyi
anlayamıyorum. Mesela, devlet sırlarının ifşasıyla ilgili suçlar. Kaç kişi bu
suçu işlemiş ve bu insanlar acaba bu suçtan nedamet duymamışlar mı diğer suç
işleyenler gibi? Bunun sorgulanması lazım. Yoksa, 12 Eylülden sonra bir
alışkanlık halinde "devlete karşı işlenen suçların hepsi af kapsamı
dışında tutulur" gibi bir mantıkla hareket etmenin doğrusu Anayasadaki
eşitlik ilkesine de uygun olmadığını düşünüyorum ve bundan sonraki af konuları
konuşulurken bu hususun göz önünde tutulmasını diliyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Yarbay, teşekkür ediyorum.
Madde üzerinde 1 adet önerge vardır;
okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 952 sıra sayılı Memurlar
ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun
Tasarısının 4 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ömer Abuşoğlu Turan
Tüysüz Dursun Akdemir
Gaziantep Şanlıurfa
Iğdır
Muharrem Doğan Muzaffer
R. Kurtulmuşoğlu
Mardin Ankara
"Madde 4- Bu Kanun yayımı tarihinden
3 ay sonra yürürlüğe girer."
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ RECEP ÖZEL
(Isparta) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet?..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Önerge sahipleri adına buyurun.
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; görüşülmekte olan 952 sıra sayılı Memurlar ile Diğer Kamu
Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Tasarısının 4 üncü
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesiyle ilgili düşüncelerimi anlatmak
üzere söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu yürürlük maddesinin
üç ay daha ertelenmesini, kurumların ona göre hazırlık yapması dileğiyle bu
önergeyi verdik, bu önergeye destek bekliyoruz.
Bizi, bu gece saatlerinde, çocukları memur
olan, ama, 14.2.2005'ten sonra işlenen suçlar için, acaba benim çocuğuma af gelir
mi diyen babaları, anneleri ve komşular, hâlâ, bu yasanın çıkmasında ve
yürürlük tarihinin haziran ayından itibaren başlaması konusunda ümitleri var şu
saniyeye kadar "acaba bizim çocuğumuz bu af kapsamına girer mi?"
"Benim çocuğum emniyet amiri, ufak bir şeyden dolayı suçlandı haksız
olarak; ama, emniyet müdürü olabilir mi" diyor. Başka bir öğretmen
arkadaşın buna benzer bir sorunu var, başka velilerin sorunları var.
Neden bu ayırımcılığı yapıyoruz
anlamıyoruz. Mademki memurlarımıza bu konuda 14.2.2005'e kadar bu hakkı
tanıyoruz; oysa, bugün yürürlük şeyinden itibaren bu süre içerisinde disiplin
suçu işleyen; yüz kızartıcı suç işlemeyen ve gerçekten haksızlığa uğrayan
memurlarımızın da bu yasadan ve bu süreden faydalanmasında yarar vardır
diyoruz.
Değerli arkadaşlar, bu önergemize destek
verirseniz seviniriz. Gerçekten memurlarımız mağdur, perişan ve artık, yaşamla
baş başa. İnan edin açlık sınırına dayandı. Biraz önce bir şeye uğramıştık,
diyor ki: "Ben emekliyim, ne olursun, 550 000 000 lira para alıyorum,
çocuk okutuyorum; yetmiyor. Bizim sesimizi Mecliste dillendirin" diyor.
Sesinizi dillendiriyoruz da duymayan ve seslendirdiğimiz bu sesler gidip AKP
duvarına çarpıyor, geri dönüyor ses; çünkü, sizi duymazlar onlar; çünkü, onlar,
sizden yana değil, onlar zenginden yana. Onlar, gerçekten ufak ceza alan
memurdan değil… Bakıyoruz Anavatanın dışında hiçbir parti şu andaki görülen
yasayla ilgili kalkıp da bu memurlarımız bugüne kadar şu birbuçuk yılki,
yasanın Meclise verildiği günden bugüne kadar, 14.2.2005'ten bugüne kadar
suçları olan insanların da affedilmesi konusunda ne Anamuhalefetten ne
İktidardan ses geliyor; gelmez. Memurlar arasında ayırım yapmayalım. Yarın, bu
memurlar, seçim meydanlarında sizden soracaklar; biz farklı bir dünyada mı
yaşıyoruz. Biz, evet, devlet memuruysak, belki amirimizin gözüne batmış
olabiliriz, siyasetçilerin gözüne batmış oluruz; ki, bu Hükümet döneminde
siyasetçilerin gözüne batanlar oldukları için bu süre içerisinde, bu
memurlarımız bu kapsamın dışında kalıyor. Yapmayın, bu insanlar bizim
memurlarımız, devletin belli kurumlarını bunlara teslim ettik. Sizler… Bu
memurlarımıza sahip çıkmak zorundayız. Eğer sahip çıkmadığımızda ayırımcılık
yaparız.
Değerli arkadaşlar… Bizi dinleyen veliler,
babalar, memurlar, biz Anavatan olarak yanınızdayız. Haksızlığa uğramış
olabilirsiniz, siyasî iktidarın gazabına uğramış olabilirsiniz veyahut da
amirinin gözüne batmış olabilirsiniz; bundan dolayı mağdur olan memurlara
Anavatan olarak diyoruz ki, yardımcı olalım; ama, Anamuhalefet ile İktidar hiç
o taraflı olmuyor. Eğer, yarın bu insanlar yakanızdan tutarsa seçim
meydanlarında, elbette ki, bugünü arayacaksınız. Keşke bu insanların sesine
kulak verseydik, keşke Anavatan milletvekillerinin gecenin bu saatinde
haykırışlarına kulak verseydik de bu olayları yaşamasaydık diyeceksiniz.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından alkışlar[!])
Evet; çünkü, siz, Anavatanın bu memurlara sahip çıktığını bile siz içinize
sindiremiyorsunuz. Alkışlarınız kime?! Alkışlarınız kime?! O, memuru mağdur
edenler, alkışlarınız kime?! Önce, o memura sahip çıkmayı öğrenelim diyoruz;
ama, sizler de, maalesef… (CHP sıralarından "Benim memurum işini
bilir!" sesleri)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özcan, lütfen konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Biz, memurumuzu
töhmet altında bırakamayız, o türlü memurlara biz de karşıyız. İşini bilmek
isteyen memurlara biz de karşıyız; ama, bu memurları aynı safta görmek bir nevi
onlara haksızlıktır, onların gururlarına, onların insanlık duygusuna bir nevi
hakarettir, öyle addediyoruz. O memurlar, bizim memurlarımız. O, zaten, hırsız
grubu, zaten mevcut, onu da görüyoruz. Genel başkanların etrafında cumhuriyet
başsavcılığının fezlekesi olanlar hâlâ geziyor, o memurların ufak disiplin
suçundan dolayı cezalandırılmasını alkışlıyorsunuz. Bu doğru şey mi? Yazıklar
olsun! Eğer, cumhuriyet savcıları fezleke hazırladıysa eğer, dokunulmazlıktan
korkuyorlarsa yarın halkın huzurunda onlar korkarak ne diyecekler? Neden
fezlekelerinin arkasında…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özcan, teşekkür ediyorum.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
5 inci maddeyi okutuyorum :
Yürütme
MADDE 5.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı.
Sayın Gazalcı, buyurun efendim.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Vazgeçtim
Sayın Başkan. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Konuşmuyorsunuz.
Anavatan Grubu adına Bitlis Milletvekili Edip
Safder Gaydalı.
Sayın Gaydalı buyurun. (Anavatan Partisi
Grubu sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA EDİP SAFDER
GAYDALI (Bitlis)- Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
sabahın bu saatinde sizlerin huzuruna gelip bu kürsüyü işgal ettiğimden ötürü
özür diliyorum. Böyle bir yürürlük maddesinde konuşmak genellikle âdet
değildir. Maddeler üzerinde de Grubumuzun çok değerli arkadaşları hazırlık
yaptıkları için onların bu haklarını gasp etmek istemedim; ama, iki gündür
hakikaten biraz sabırla, biraz endişeyle Genel Kurulun halini ve konuşulanları
dikkatle izledim. İki günde, hem sevindik hem üzüldük. Sevindik; çünkü,
karşımızda çok büyük bir blok oluştu, bir iktidar bloku, 512 kişilik bir blok
oluştu. Bu, bir nevi, gurur verici, tabiî, 512 kişilik bir iktidar grubu
oluşunca, biz de anamuhalefet misyonu üstlendik. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Hayırlı
olsun!
EDİP SAFDER GAYDALI (Devamla) - Bu
anamuhalefet misyonunu devam ettirmek, o ağırlıkla hareket etmek üzere
arkadaşlarımız hazırlık yaparak bu kanunlar üzerinde gerekli konuşmaları
yapıyorlar.
ORHAN SÜR (Balıkesir) - Çok bilimsel
katkılar yaptılar!
EDİP SAFDER GAYDALI (Devamla) - Şimdi, çok
değerli Grup Başkanvekilleri Sayın Ali Topuz ve Sayın Kemal Anadol, bizden çok
daha tecrübeli milletvekilleridir; bunlar, dün yaptıkları konuşmalarda -ben de
hayretle ve ibretle izledim- dediler ki: "Siz acaba sandıktan mı çıktınız,
şapkadan mı çıktınız?.." Şimdi, bu tabiri, tabiî, ben ağzıma almak
istemiyorum; çünkü, şu veya bu şekilde halkın oylarıyla buraya gelen her
milletvekili son derecede saygıdeğerdir.
ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Saygıdeğer
olursa!..
EDİP SAFDER GAYDALI (Devamla) - Ondan
sonraki kararı ne olursa olsun, mutlaka, kendi halkına ve seçmenine danışarak
bu kararı almıştır. Ben, bu tabiri kullanmak istemiyorum, şapkadan çıkma; ama,
bu tabir, Sayın Ali Topuz'un tabiri olduğu için, ben şöyle bir, geçmiş
evrakları, geçmiş tarih yapraklarını bir karıştırdım, acaba dedim bu şapkadan
çıkarak böyle milletvekili olup, parti değiştirip, grup kuran, hazine yardımı
alan partiler var mı diye. Hemen geçmiş en yakın tarihte, 2001 tarihinde
baktım, 48 arkadaşımız AKP'yi kurmuş, AK Partiyi kurmuş, Adalet ve Kalkınma
Partisini kurmuş. Partileri kapatılmış, birkısım arkadaşları Saadet Partisine
gitmişler; ama, AK Parti olarak halkın oyunu almamışlar. Halkın oyunu hangi
partinin tüzelkişiliği altında almışlar; Fazilet Partisi. Fazilet Partisinden
oy alarak AK Parti…
İkinci bir tarihe daha baktım, acaba ne
olmuş diye: Bu da 19 Haziran 1992'de, yani, 12 Eylül yönetimince yasaklanan
partilerin açılmasına imkân sağlayan yasa kabul edildikten sonra, o sırada
SHP'den seçilen çok değerli milletvekilleri, 21 kişi grup kurmuş, grubun adı da
Cumhuriyet Halk Partisi olmuş ve 1993'ten itibaren de hazine yardımı almışlar.
Yani, bunların içinde şimdi kimler var; çok değerli milletvekillerimiz var.
Şöyle bir baktığımda, gözüme ilk çarpan Sayın Mehmet Sevigen var, Sayın Algan
Hacaloğlu var, Sayın Fuat Çay var, Sayın Ali Dinçer var Meclis Başkanvekilimiz
ve Genel Başkanımız Anamuhalefet Liderimiz Sayın Deniz Baykal var, yani SHP'den
halkın oyunu alarak gelip Cumhuriyet Halk Partisini kurup hazine yardımı
alanlardan.
Bakın, bizim kimseden bir iane, iaşe veya
Sosyal Yardımlaşma Fonundan bir para falan talebimiz yok. Şimdi burada bir
yemininizi hatırlatmak istiyorum siz değerli milletvekillerine. Burada hep
beraber şu yemini ettik. Yeminin tümünü okumuyorum; hepimiz hep beraber okuduk.
Yeminin bir bölümünde diyoruz ki: "Hukukun üstünlüğüne…" Hukukun
üstünlüğü üzerine yemin ettik.
Bakın, elimizde 2 tane mahkeme kararı var.
Bu 2 mahkeme kararı, birincisi, Ankara 1. İdare Mahkemesinin kararı. Buna karşı
Maliye Bakanlığının açtığı itiraz var, itiraza da bölge idare mahkemesi kesin
karar veriyor. Yani, şimdi, biz grubu kurduğumuz zaman, arkadaşlarım sağ
olsunlar, bana grup başkanvekili olmamı önerdiler; ama, ben dedim ki, grup
başkanvekilinin mutlaka hukukçu olması lazım. Şimdi Sayın Kapusuz'un bugün burada
yaptığı konuşmadan sonra ne derece haklı olduğumu anladım. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
Şimdi, Sayın Kapusuz, eğer, bu konuşmasını
yaparken, içinizde, 350 kişinin içinde çok değerli hukukçular var, çok değerli
anayasa profesörleri var, Anayasa Komisyonu Başkanlığı yapmış çok değerli
hukukçular var, acaba onlara bir danışma zahmetinde bulunabilseydi kürsüden bu
lafı eder miydi?!
Kapusuz buradan ne dedi: "Efendim,
esas kararı getirin de ondan sonra uygulayalım." Şimdi bakıyoruz, Sayın
Maliye Bakanı da aynı ağızdan konuşuyor. Hukuk böyle demiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Gaydalı, 1 dakika içinde
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun efendim.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Yürütmeyi
durdurmadan başka bir karar mı var elinizde?
EDİP SAFDER GAYDALI (Devamla) - Var
efendim.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Hangi karar var?
EDİP SAFDER GAYDALI (Devamla) - Sizin
yürütmeyi durdurma kararına karşı Maliye Bakanlığının açtığı, sizin açtığınız
dava var.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - İşte şunu bile
pazarlık konusu yapıyorsunuz. Yargının vermediğini ben mi vereceğim?!
EDİP SAFDER GAYDALI (Devamla) - Sayın
Kapusuz, böyle karşılıklı konuşarak bir yere varamayız.
BAŞKAN - Sayın Kapusuz, lütfen!
Sayın Gaydalı, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
EDİP SAFDER GAYDALI (Devamla) - Bakın, çok
değerli anayasa profesörleri var, çok değerli hukukçular var. Lütfen, bir
işletmeci olarak o değerli hocalarımıza eğer bir sorma zahmetinde
bulunsaydınız… (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Herkese sorarız,
hepsine sorarız.
EDİP SAFDER GAYDALI (Devamla) - Peki,
Sayın Kapusuz, madem bu yapılan uygunsuzdu da, geçen sene parası için yürütmeyi
durdurma kararını aldığımızda, ağustosta, niye bunu uygulayıp da, bize
ödediniz?! O zaman, hukuksuz bir iş mi yaptınız?! O zaman doğruyu yaptınız;
ama, şimdi, kötü kararda veya emsal olabilecek çok kötü kararlarda ısrar
ediyorsunuz. Hukuk hepimize lazım. Bugün 350 kişi olabilirsiniz, ama, yarın, 10
kişi olarak bu kanuna ihtiyaç duyabilirsiniz.
Hepinize, en derin saygılarımı arz
ediyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gaydalı.
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sayın Başkan… Sayın
Başkan…
BAŞKAN - Buyurun Sayın Topuz.
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sayın Başkan…
BAŞKAN - Nedir efendim konu?
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sayın konuşmacı,
adımdan da bahsederek… (Gürültüler)
BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen susar mısınız.
Buyurun.
ALİ TOPUZ (İstanbul) - … Partimden de
bahsederek, geçmişteki bir olayı çarpıtarak, aslına uygun olmayarak, burada
anlatmıştır. Konuyu açıklamak istiyorum. Söyledikleri yanlıştır, gerçek
dışıdır; anlatacağım müsaade ederseniz. (Anavatan Partisi sıralarından
gürültüler)
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Herhangi bir
sataşma yok. Tutanakları incelemek lazım.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - İsim söyledi
yahu; ismen sataştı!
BAŞKAN - Sayın Topuz, Sayın Gaydalı'nın
konuşması içerisinde bu tarihî, kronolojik bilgilerin dışında nasıl bir
çarpıtma?..
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Yanlış okudu… Evet
efendim, yanlış okudular; onu anlatacağım.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Çarpıttı…
Çarpıtarak anlattı, çarpıtarak!
(CHP ve Anavatan Partisi sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN - Arkadaşlar, bir dakika susar
mısınız lütfen. İstirham ediyorum…
ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Konseyce
kapatılmıştır Sayın Başkan.
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Bizim konuşmamızda
ifade ettiğimiz durumla ilgisi olmayan bir durum var; onu anlatacağım.
BAŞKAN - Sayın Topuz, benim dinlediğim
kadarıyla, Sayın Gaydalı, bir tarihî, kronolojik sırayı ve birkısım olayları
anlattı; ama, siz…
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Yanlış bir
bilgilendirme yaptı.
BAŞKAN - Anladım; yani, Cumhuriyet Halk
Partisinin kapatılma süreci ve açılma süreciyle ilgili olarak bir açıklama
yapmak istiyorsunuz.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
VI.-
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.-
İstanbul Milletvekili Ali Topuz'un, Bitlis Milletvekili Edip Safder
Gaydalı'nın, konuşmasında, şahsına ve Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; böyle bir konu için yeniden huzurunuza geldiğim için üzgünüm.
Buna rağmen, hepinizi, önce selamlayarak, saygılarımı sunarak, açıklama yapmak
istiyorum. Sayın Başkana da, bu fırsatı verdiği için teşekkür ediyorum.
Ben, zaten, dünden beri bekliyordum birisi
çıkacak ne zaman bunu söyleyecek diye; çünkü, kendileri, önceden bana ihbarda
bulundular "biz, çıkacağız, böyle söyleyeceğiz" dediler. Ben,
herhalde düşündüler, yanlış düşündüklerinin farkına vardılar, vazgeçtiler
zannediyordum; ama, sonuna sakladılar, burada söylediler ve gerçekleri büyük
ölçüde yanıltarak, çarpıtarak bir iddiada bulundu Sayın Gaydalı. Sayın Gaydalı,
benim saygı duyduğum bir milletvekili arkadaşımdır; onun, bu noktaya gelmiş
olmasından duyduğum üzüntüyü de söylemeden edemeyeceğim.
Değerli arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk
Partisi, öteki partilerle beraber ihtilal sonrası kapatılmış partilerden
birisidir ve daha sonra, kapatılmış partilerin yeniden açılabileceklerine
ilişkin bir yasa çıkmıştır Meclisten. O yasa çerçevesinde, daha önce kapatılmış
olan, faaliyetlerine ara verilmiş olan partilerin nasıl açılabileceği, hangi
koşullarla yeniden siyasî yaşama girebilecekleri belirtilmiştir ve Cumhuriyet
Halk Partisi de, yasanın öngördüğü düzenleme içerisinde, kapatıldığı tarihteki
kurultay delegeleriyle bir toplantı yaparak… Siyasete devam edip etmemeye veya
herhangi bir siyasî partiye katılıp katılmamaya karar vermek üzere toplandı bu
kurultay. Kurultay, oybirliğiyle ve gözyaşları arasında, Partinin faaliyetine
devam etmesine karar verdi, herhangi bir yere katılma gibi bir şeyi reddetti,
kendi kimliğiyle, bıraktığı yerden devam etmek üzere bir karar aldı ve bu
karar, bir yasaya göre alındı. O yasa, kapatılan partilerin üyelerinin belli
bir süre içinde -başka bir partideyseler şayet- eski partilerine dönmelerine
imkân verdi; bütün üyelik hukukunu kullanarak dönme haklarını elde ettiler.
Bu çerçevede, kapatılmış partilerinin
açılmış olmasından dolayı duydukları memnuniyetle, bulundukları partiden
ayrılarak, esas partilerine dönme imkânını buldu bu arkadaşlarımız.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Yasal olarak…
ALİ TOPUZ (Devamla) - Eğer, askerî idare,
partilere o muameleyi yapmamış olsaydı, o arkadaşlar, zaten, Cumhuriyet Halk
Partisinin üyesi olacaklardı. Böyle bir olayı, başka partilerden çeşitli
nedenlerle istifa ederek oluşmuş bir siyasî parti grubunun üyelerinin çıkıp,
burada, istismar ederek, kendi durumlarına benzeyen bir durum varmış gibi
göstererek söylemiş olmaları büyük bir talihsizliktir. (CHP sıralarından
alkışlar) Ama, ben, yine, bu arkadaşlarımı kırmak istemiyorum. Bunun bir
yanlışlık olduğunu, umarım, kabul edeceklerdir ve Cumhuriyet Halk Partisine bu
şekilde bir suçlamada bulunmaktan mahcubiyet duyacaklardır; inşallah böyle
olacaktır.
Bu duygularla, hepinizi saygıyla selamlıyorum;
hepinize yeniden teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Gaydalı…
EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis) - Sayın Ali
Topuz, beni yanlış bilgi vermekle itham etti efendim. Ben, yanlış bilgi
vermediğimi, 2 dakika içinde, yeni bir sataşmaya meydan vermeden açıklamak
istiyorum.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Açıklama yaptı…
BAŞKAN - Şimdi, saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, burada, bir konu var. Sayın Gaydalı bir konuyu izah etti; ben de,
o, tarihî, kronolojik dedim. Sayın Topuz da, bir, o günkü askerî yönetim
tarafından Cumhuriyet Halk Partisinin kapatıldığını ve yeni çıkan, 1991 sonrası
çıkan kanunla…
EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis) - Sayın
Başkan, beni, yanlış bilgi vermekle itham etti.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Yanlış!..
EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis) - 2 dakika
içinde bu konuyu arz edeyim efendim.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sataşmadı, bir
şey yapmadı; doğruyu anlattı.
BAŞKAN - Saygıdeğer arkadaşlarım,
Başkanlıkça, konu vuzuha kavuşmuştur, açıklanmıştır. Onun için, bu konuda,
tekrar, kimseye söz vermeyeceğim.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan…
BAŞKAN - Şahısları adına…
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan…
BAŞKAN - Efendim?..
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Lütfen… İsmimden
bahsederek, arkadaşımızın, şahsımla ilgili açıklamaları var. Sataşma
var…(Anavatan Partisi sıralarından gürültüler) Sayın Başkan, Partimizle ilgili,
şahsımızla ilgili değerli sözcünün konuşmaları var.
BAŞKAN - Sayın Kapusuz, şahsınızla ilgili
olarak, işletme mezunu olduğunuzu ve hukuk mezunu olmadığınızı ifade etti.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Ama Sayın Başkan,
değerlendirmesi de yanlış, hükmü de yanlış.
BAŞKAN - Nasıl?..
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın
konuşmacının, şahsımla ilgili, Partimizle ilgili yapmış olduğu değerlendirmeler
çok yanlıştır.
BAŞKAN - Anladım; yani, siz de, Sayın
Topuz'un paralelinde, konuşma olarak, kapatılmış olan bir siyasî partiden sonra
böyle bir şey olduğunu…
Buyurun Sayın Kapusuz. (AK Parti
sıralarından alkışlar, Anavatan Partisi sıralarından gürültüler)
4.- Ankara
Milletvekili Salih Kapusuz'un, Bitlis Milletvekili Edip Safder Gaydalı'nın,
konuşmasında, şahsına ve Partisine sataşması nedeniyle konuşması
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Her şeyden önce, elbette, arkadaşlarımızın
sıkıntısı çok netleşti.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Senin
sıkıntın da net!..
BAŞKAN - Sayın Kapusuz, herhangi bir
sataşmaya sebebiyet vermeyelim lütfen.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Başlarken öyle
başladı!..
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Arkadaşlarımızın
her türlü çaba ve gayretlerinin altındaki gerçeği, bu milletin net bilmesi
lazım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Kendi yorumunu
gerçekmiş gibi anlatıyor burada; buna izin veremeyiz!
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - O da nedir;
açıkçası şu: 2002 yılında seçimler yapıldı. Seçimlere, Türkiye'de, birçok parti
katıldı. Bu katılan partilerden bir tanesi de Anavatan Partisiydi. İki
arkadaşımız müstesna, hiçbiri o partide aday değildi. (Anavatan Partisi
sıralarından gürültüler)
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Seni ilgilendirmez!..
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Çok iyi
ilgilendirir, çok iyi ilgilendirir!
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Hiç alakadar
etmez!..
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Birazcık sabırlı
olacaksınız!.. Ya söz söylemeyeceksiniz veyahut da bu söze razı olacaksınız.
Değerli arkadaşlar, şimdi… (Anavatan
Partisi sıralarından gürültüler)
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Beni
boyunduruğun altına alamazsın!
MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Sana hiç
yakışmıyor bu konuşma!.. Nasıl Grup Başkanvekilisin?!
BAŞKAN - Sayın Kapusuz, Genel Kurula hitap
ediniz.
Buyurun efendim.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Haliniz belli
ediyor, haliniz belli ediyor; çok iyi belli ediyor… Çok iyi belli ediyor.
MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Senin halin belli! Sen kendi haline bak!
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, bakınız, olay ne; olayı, açıkçası, ifade edeyim: Arkadaşlarımız,
partilerden ayrıldıktan sonra, mart itibariyle Anavatan Partisine katıldılar.
MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Niye Kayseri'den
aday olmadın, Ankara'dan aday oluyorsun?
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Katıldıkları
dönemde, Siyasî Partiler Kanunundaki ek 16 ncı maddeye göre… Ek 16 ncı madde
şunu taşımaktadır, şunu ihtiva etmektedir:
MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Onu biliyoruz,
onu anlatma!..
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - 3 milletvekili
varsa, 10 milletvekili varsa, yüzde 7'ye kadar oy alan partilere para verilir,
hazine yardımı verilir.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sen
faydalandın mı, faydalanmadın mı?!. 2002'de aldın mı, almadın mı?!
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Dolayısıyla, bu
hazine yardımı için, arkadaşlarımız müracaat ediyorlar; ama, Türkiye Büyük
Millet Meclisi, haziran ayında, gündeminde olan bir teklifi yasalaştırıyor.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Hangi gündem?!
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Elli günlük bir
süre için, para talep ettikleri süreyi, devlet, bir hak olarak görüyor;
kendilerine 700 milyar para veriyor.
Bildiğiniz gibi, siyasî partilerin
paraları, ocak ayının 10'unda, o yıl için verilir. Bütçedeki hesap da, 5 000'de
2 üzerinden, bütçenin (B) cetveline göre hesap yapılır, siyasî partilerin
geçerli oylarına göre; yani, barajı geçen siyasî partilerin geçerli oylarına
göre partiler arasında taksim eder. Ama, bu arada, barajı geçmeyen partiler
-ki, ek 16 madde sonradan yapılmıştır- 3 milletvekili varsa, 10 milletvekili
varsa, onların oranları farklıdır, onlara da devlet yardım yapıyor.
Peki, haziranda bu kanun devreye girip,
yürürlüğe girince, o elli günlük süreye arkadaşlar itiraz ediyorlar. Sonuç
itibariyle, yılın geriye kalan süresi için de -yüzde 7, en az para alan parti
bu dönemde Genç Partidir, yüzde 7 oy almıştır- yaklaşık 4 trilyon 700 milyar
filan para düşüyor zannedersem; bu parayı, kalan süredeki mahkeme kararıyla;
evet, Maliye Bakanlığı Anavatan Partisine ödüyor. Anavatan Partisi, bu
vesileyle 2005 yılına ait o müktesep haktan yararlanarak hazine yardımını
alıyor; fakat, 2006 yılı ocak ayının 10'u oluyor, Hazineden, siyasî partilere,
bilinen yöntemle paraları ayrılıyor. Anavatan Partisinin bir talebi yok. Ne
zamana kadar; mart ayına kadar, mart ayına kadar bir talep yok; çünkü, yargıdan
bir sonuç bekliyorlar.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Talep değil,
devletin resen işlemleri yapması lazım. Olmaz!..
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Dolayısıyla,
mart ayına kadar bekliyorlar…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kapusuz, 1 dakika eksüre
veriyorum; lütfen konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - …müracaat
ediyorlar, ellerine bir karar alıyorlar.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sen talep
ettin de mi aldın?!
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Evet, bu kararla
ilgili olarak…
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Çarpıtıyor
Sayın Başkan; cevap vermek istiyorum.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Maliye Bakanlığı
diyor ki: Bir; hukukî dayanağı kalmamıştır -yani, ek 16 madde diye bir madde
yok- iki; fiilî imkânsızlık var, bütçeden para ayrılmamış, bu şartlar altında
ödeyemem diyor. Peki, mahkeme kararı nedir; elbette -Gaydalı bilsin- mahkeme
kararı herkesi bağlar, Maliye Bakanlığını da bağlar, bu karar da geçerlidir.
Biz böyle bir şey söylemedik; ama, devam eden bir iptal davanız var, daha
sonuçlanmamış.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Yürütmeyi
durdurmaya ne diyorsun?
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Yürütmeyi
durdurmayı… Evet, yargı kararı olduğu için uygulanır. Biz buna karşı
çıkmıyoruz.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - O zaman,
yürütmeye uy.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Bizim de
meselemiz değil. AK Parti olarak, CHP olarak, bu parayı biz vermeyeceğiz,
devletin hazinesi, Maliye Bakanlığı verecek.
Değerli arkadaşlarım, bir ihtilaf
meselesini, siz, yasama sürecine taşır da, buradan pazarlık yapmaya
kalkarsanız, bu, ahlakî değil işte. Bunu tasvip etmek mümkün değil! Bu millet
de bunu kabul etmez, millet adına biz de karşı çıkarız. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
AK Parti…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Hükmî şahsiyeti
son bulmuş bir siyasî partinin siyaset yapmak isteyen milletvekilleri AK
Partiye katılmışlardır. Biz, bir başka partiye transfer olmadık, bir başka
partiye geçmedik; yeni bir parti kurduk, siyaseti burada yaptık.
Saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar, Anavatan Partisi sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım…
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sayın Başkan,
şimdi, ahlaksızlıkla suçlanmak, herhalde sataşmadır.
BAŞKAN - Sayın Sarıbaş… Saygıdeğer
arkadaşlarım, bir dakika… Bir dakika… Arkadaşlar, bakınız… (Anavatan Partisi
sıralarından gürültüler)
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sayın
Başkanım, ahlaksızlıkla suçlanıyoruz; cevap vereyim. Ahlaksız mıyız, değil
miyiz; cevap vereyim.
BAŞKAN - Saygıdeğer arkadaşlarım, bakınız,
burada, maddelerle ilgili olarak konuşmanın ne kadar ehemmiyetli olduğu bir kez
daha gözler önüne serilmiştir. Şimdi, bir arkadaşımız bir konuyla ilgili olarak
bahis yapıyor, başka bir arkadaşım sataşma gerekçesi yaratıyor. O zaman, biz,
bu yardım meselesini bütün gece konuşmamız lazım. Böyle bir olay yok. Normal
şartlar altında…
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya)- Laf
atmayacağım, izah edeceğim. Çarptırdı, hakaret etti.
BAŞKAN - Bakınız, saygıdeğer arkadaşlarım,
normal şartlar altında, benim, zaten, Başkan olarak görevimi yaparken, müdahale
edip kesmem lazımdı; ama, nezaketen kesmiyorum.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Kesmiyorsan,
o zaman, söz hakkımı ver.
BAŞKAN - Fakat, her arkadaş, maddeyle
ilgili olmayan hususları konuşuyor; bir müddet sonra burayı… Efendim, yardım
konusu nedir, ne değildir; bu, Maliye Bakanlığı ile mahkemeler arasındaki bir
hukukî süreçtir, gidip orada halledilir. Şimdi, burada, bunu bizim halletme şansımız
yok. Bütün görüşler de açıklanmıştır. (AK Parti sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sataşma var
mı, yok mu "ahlaksız" dedi mi, demedi mi? Sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN - Zabıtları getiririm. Ben
inceleteyim.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) -
"Ahlaksız" dedi, "ahlaksızlık bu" dedi. Daha ne diyecek?!
BAŞKAN - Ben böyle bir şey duymadım.
(Anavatan Partisi sıralarından gürültüler)
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Duymadınız
mı?! Getirin tutanağı.
BAŞKAN - Getireyim.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Herkes duydu,
siz mi duymadınız?! Olur mu böyle bir şey?!
MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Ahlaksız diyen,
ahlaksız kendisidir!
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Millet malı
yiyenler ahlaksızdır!
IV.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
6.-
Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında
Kanun Tasarısı ve Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir ile Denizli Milletvekili
Ümmet Kandoğan ve Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş ile 12 Milletvekilinin,
Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun
Teklifleri ve Adalet Komisyonu Raporu (1/994, 2/321, 2/474) (S. Sayısı: 952)
(Devam)
BAŞKAN - Şahısları adına Zafer Hıdıroğlu,
Bursa Milletvekili?.. Yok.
Mustafa Nuri Akbulut, Erzurum; buyurun.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının son maddesi üzerinde söz aldım,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, yasadan faydalanacak
insanlardan telefonla bize ulaşanlar oluyor, yasa hakkında bazı sorular
soruyorlar. Ben, kısaca, af yasası olan bu yasanın zaman bakımından
23.4.1999'dan 14 Şubat 2005 tarihine kadar işlenmiş olan fiillerle ilgili
disiplin cezalarını kapsadığını söylüyorum. Yararlanacak kişiler, yasanın 3
üncü maddesinde belirtilen Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa; Uzman
Jandarma, Uzman Erbaş Kanununa ve Askerî Hâkimler Kanununa mensup kişiler
dışındaki memurlar ve diğer kamu görevlileri ile bu görevlerde bulunmuş
olanları kapsadığını söylüyorum.
Bütün disiplin cezaları bu işe dahil mi
diye soruluyor. Evet, yasanın 1 inci maddesinde belirtilen "devletin
şahsiyetine karşı işlenen suçlarla" diye başlayan ve devletin şahsiyetine
karşı işlenen suçlar nedir diye de tereddüt oluştuğunu görüyorum. Onlar da, 765
sayılı Türk Ceza Kanununun 125 inci maddesi ile 173 üncü maddesine kadar olan
ve bu aralıkta düzenlenen suçlar, ki, yeni Türk Ceza Kanununun 302 nci
maddesinden sonra gelen "devletin güvenliğine, anayasal düzene, millî
savunmaya ve devlet sırlarına karşı suçlar" diye devam eden suçlar ve
zimmet, ihtilas, irtikâp gibi suçlar, orada sayılan suçlar nedeniyle
görevlerinden ilişikleri kesilen…
Ayrıca, yine bir soru soruldu; Hâkimler
Kanununun 68 inci maddesinde… (AK Parti ve CHP sıralarından "yeter"
sesleri, alkışlar)
Peki, değerli arkadaşlar, tabiî, gecenin
bu saatinde dinlemek zor. Hepiniz, bir an önce, konuşmamı bitirmemi
bekliyorsunuz; ben de öyle yapacağım.
Yasanın, yararlanacak olan herkese ve
bütün milletimize hayırlı olmasını diliyor, hepinize yeniden saygılar
sunuyorum. (AK Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Mustafa Gazalcı?..
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Vazgeçtim
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Ersönmez Yarbay?.. Yok.
Sayın milletvekilleri, madde üzerinde bir
arkadaşımızın soru talebi var.
Sayın Tınastepe?.. Yok.
Madde üzerinde 2 adet önerge vardır.
Önergeleri, önce geliş sıralarına göre
okutup, sonra aykırılıklarına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 952 sıra sayılı Memurlar
ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun
Tasarısının 5 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ömer Abuşoğlu |
Turan Tüysüz |
Dursun Akdemir |
|
|
Gaziantep |
Şanlıurfa |
Iğdır |
|
Muharrem Doğan |
Muzaffer Kurtulmuşoğlu |
Züheyir Amber |
|
Mardin |
Ankara |
Hatay |
|
İbrahim Özdoğan |
Hüseyin Özcan |
|
|
Erzurum |
Mersin |
|
"Madde 5.- Bu Kanun hükümlerini
Başbakan yürütür."
BAŞKAN - Diğer önergeyi okutup, işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 952 sıra sayılı Memurlar
ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun
Tasarısının 5 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ömer Abuşoğlu |
Turan Tüysüz |
Dursun Akdemir |
|
|
Gaziantep |
Şanlıurfa |
Iğdır |
|
Muharrem Doğan |
Muzaffer Kurtulmuşoğlu |
Züheyir Amber |
|
Mardin |
Ankara |
Hatay |
|
İbrahim Özdoğan |
Hüseyin Özcan |
|
|
Erzurum |
Mersin |
|
"Madde 5.- Bu Kanun Hükümlerini
Adalet Bakanı yürütür. "
ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Böyle gayri ciddî
önerge işleme konulmaz!..
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sayın Başkan,
Anayasaya aykırı önergeler reddedilir, işleme konulmaması lazım.
BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, kanun tasarısı ve teklifleriyle ilgili olarak, bu hususlarda
"bu hükümleri Bakanlar Kurulu yürütür" hükmü vardır. Dolayısıyla, bu
iki önergeyi de işlemden kaldırıyorum.
(AK Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım,
İçtüzüğün 86 ncı maddesine göre "son söz milletvekilinindir"
ifadesiyle ilgili olarak, lehte, Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan?.. Sayın
Kandoğan yok.
Lehte, Ankara Milletvekili Ersönmez
Yarbay?.. Sayın Yarbay yok.
Lehte, Ankara Milletvekili Salih Kapusuz.
Buyurun Sayın Kapusuz.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Değerli
arkadaşlar, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Meclis olarak, yoğun mesailerimiz devam
ediyor. Önemli bir yasanın altına da imza atacağız inşallah, sonuna geldik.
Çıkarttığımız 330 çoğunluk gerektiren önemli af yasalarından bir tanesidir.
Zannedersem, başta bu işle bire bir ilgili olan 20 000'den fazla memuruz,
Meclisteki bütün tartışmaları ve yapılan işlemleri takip etti. Bir siyasî parti
düşünün ki, çıktı, bunun doğru olduğunu, katkı vereceklerini, yardımcı
olacaklarını söylerken, her eylemleri,her hareketleri, bunu engellemeye ve
geciktirmeye yönelikti.
REYHAN BALANDI (Afyonkarahisar) - Onu siz
yaparsınız!
BAŞKAN - Sayın Kapusuz…
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Dolayısıyla,
buna rağmen…
BAŞKAN - Sayın Kapusuz…
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - …bu Meclis,
böyle düzgün bir yasayı, önemli bir adımı atarak bu affı gerçekleştirmektedir.
Doğru bir düzenlemedir. Hayırlı olmasını
temenni ediyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan…
Sayın Başkan…
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Parti ismi vermedi
ki…
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan…
BAŞKAN - Evet…
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Kapusuz,
ifadesinde, Partimizi işaret ederek…
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, İçtüzüğün
86 ncı maddesine göre…(Anavatan Partisi sıralarından gürültüler)
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan,
69 uncu maddeye göre söz istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Abuşoğlu... Arkadaşlar,
oturur musunuz…
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan,
sataşma olmuştur Partimize. 69 uncu maddeye göre söz istiyorum.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, İçtüzüğün
86 ncı maddesine göre, aleyhte söz talebi, Malatya Milletvekili Sayın Süleyman
Sarıbaş; buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Yasanın aleyhinde
mi efendim?!
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Benim
dilekçemde aleyhe diye bir beyan yok; Sayın Başkan söyledi.
ORHAN SÜR (Balıkesir) - Nasıl beyan yok?!
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Olur mu öyle
şey?!
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Böyle bir şey yok
Sayın Başkan! Niye konuşturuyorsunuz?! İstemiyorsa konuşturamazsınız.
BAŞKAN - Buyurun.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Sayın Başkan
öyle takdir etti. (Gürültüler)
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Ne için
konuşuyorsun?!
BAŞKAN - Sayın Sarıbaş... Sayın Sarıbaş,
bakınız, buradaki ifadede, ben, aleyhte olarak sizin talebinizi aldım...
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Değilse,
konuşturamazsınız
BAŞKAN - ... ve aleyhte olarak söz
vereceğim size.
Aleyhte, buyurun.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Teşekkür
ediyorum.
Değerli arkadaşlar, bu yasa teklifinde…
AHMET YENİ (Samsun) - Memurların
aleyhinde?!
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Sakin
dinleyin siz; ben dinliyorum.
Bu yasa teklifinde, benim Grubumda bulunan
bir milletvekilinin de imzası var. 23 000 devlet memurumuzun, kamu görevlisinin
disiplin aflarını biz de destekliyoruz, olumlu da oy verdik şu ana kadar. (AK
Parti sıralarından "aleyhinde" sesleri)
Hayır, olumlu da oy verdik. Tutanaklar
orada. Bütün maddelere olumlu da oy verdik.
Değerli arkadaşlar, biraz önce konuşan AK
Parti sözcüsü Salih Kapusuz, sanki, bizim, illâ da parti parası ister gibi,
sanki bu amaçlaymış gibi çarpıttı olayı arkadaşlar. (AK Parti sıralarından
gürültüler)
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Tutanaklar
burada…
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Ben parti
parası falan istemiyorum. Bu parayı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ödeyecek,
Salih Kapusuz'un babası ödemeyecek. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
Türkiye Cumhuriyeti Devleti ödeyecek, Salih Kapusuz'un babası ödemeyecek.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sizin konuşmanız
burada, Meclis tutanağında.
MUHARREM DOĞAN (Mardin) - İndir o
kâğıtları!
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Bu parayı,
Türkiye Cumhuriyeti Devleti neye göre ödeyecek; kanuna göre ödeyecek.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sizin konuşmanız
bu!
MUHARREM DOĞAN (Mardin) - İndir onu!
Yakışmıyor!..
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Bu parayı
Türkiye Cumhuriyeti Devleti neye göre ödeyecek?..
MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Otur yerine! Ne
istiyorsun sen?! Önüne bak!
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Ne yapacaksın,
beni mi döveceksin?!
(AK Parti ve Anavatan Partisi sıralarından
ayağa kalkmalar; Anavatan Partisi sıraları önünde toplanmalar ve karşılıklı laf
atmalar)
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Böyle bir şey
olur mu?!
BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, lütfen, yerlerinize oturunuz. (Gürültüler)
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım,
birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati : 00.56
SEKİZİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 01.01
BAŞKAN :
Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 118 inci Birleşiminin Sekizinci
Oturumunu açıyorum.
952 sıra sayılı kanun tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IV.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
6.-
Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında
Kanun Tasarısı ve Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir ile Denizli Milletvekili
Ümmet Kandoğan ve Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş ile 12
Milletvekilinin, Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Disiplin Cezalarının
Affı Hakkında Kanun Teklifleri ve Adalet Komisyonu Raporu (1/994, 2/321, 2/474)
(S. Sayısı: 952) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
İçtüzüğün 86 ncı maddesine göre aleyhte
söz isteyen, Malatya Milletvekili Sayın Süleyman Sarıbaş'ın konuşması
tamamlanamamıştı.
Ayakta bulunan milletvekili
arkadaşlarımın, lütfen, yerlerine oturmalarına istirham ediyorum.
Arkadaşlar, ayakta bulunan milletvekili
arkadaşlarımız lütfen yerlerine bir otursunlar; sıralara oturalım efendim.
İçtüzüğün 86 ncı maddesine göre, aleyhte,
Malatya Milletvekili Sayın Süleyman Sarıbaş; buyurun.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Değerli
arkadaşlarım, sayınız çok olabilir, grup olarak gönderip, bizi dışarı da
atabilirsiniz, bu mümkün, bu mümkün; fakat, biz, demokratik haklarımızı
kullanacağız. Hepsini kullanacağız. Bunda bir kere anlaşalım.
Değerli arkadaşlar, biraz önce, Salih Kapusuz,
olayı çarpıttı. Biz, kimseden ulufe falan filan istemiyoruz. Benim istediğim
bir şey var -Hayati Bey hukukçu- mahkeme bir yürütmeyi durdurma kararı vermiş,
yürütmeyi durdurma kararı vermiş. Mantığı da şu arkadaşlar: Diyor ki mahkeme:
1.4.2005 tarihinde, Anavatan Partisi 10 milletvekilini aşmıştır, o tarihte
geçici 16 ncı madde yürürlüktedir. Devlet yardımı siyasî partilere bir seçim
dönemi için mükteseplik arz eder, her yıl ödenmesi bütçenin yıllık
yapılmasından kaynaklanan bir şeydir. Dolayısıyla, yürürlükten kalkan 16 ncı
madde Anavatan Partisinin müktesebini ortadan kaldırmaz. Bunu, Maliye Bakanlığı
her yıl ödemek zorundadır, resen ödemek zorundadır, hiçbir parti talep ederek
almamıştır, direkt öder; ödemediği için, bu talebi yerine getirmediği için,
hukuka aykırı işlem yapmıştır, ödemesi gerekir diye idare mahkemesi yürütmeyi
durdurma kararı vermiş. Maliye Bakanlığının avukatları, bunun usul olmadığını,
biraz önce Salih Beyin burada anlattıklarını, Bölge İdare Mahkemesine uzun uzun
itiraz etmişler. Bölge İdare Mahkemesi de, Maliyenin bu itirazlarını reddetmiş,
usule, hukuka uygun bulmamış, mahkemenin kararının doğru olduğunu ve ödenmesi
gerektiğine dair yürütmeyi durdurma kararını onaylamış.
Şimdi, bizim istediğimiz şey nedir;
mahkeme kararına uyun, Maliye Bakanlığı mahkeme kararına uysun. Yani, hukuka
uymayı istemek… Az mı hukuka uyma istediniz siz geçmişte?! Az mı istediniz
yani?!. Şimdi, hukuk kararlarına uyulmayacaksa, yargı kararlarına
uyulmayacaksa, yargı kararlarını, Sayın Grup Başkanvekili, gelip, bu kürsüde
tartışma konusu yapacaksa, bunun hukuk devleti olduğundan bahsetmek mümkün mü?!
Şimdi, öyle anlatıyor ki, efendim, ortada şey yok da, biz de… Böyle bir şey var
mı?! İşte karar; elinizde sallıyordunuz, okudunuz. Cumhuriyet Halk Partisinin çok
değerli Maliye Başhukuk Müşavirliğinden emekli hukukçusu okudu "karar
doğru, Hükümetin buna uyması lazım, devletin buna uyması lazım" dedi. Ha
devlet uyuyor. Parayı da devlet ödeyecek. Yani, size devlet ödemedi mi 42
trilyon lirayı?! Devletin parası, hiçbirimizin parası değil. Siyasî partiler de
babamızın malı değil. Siyasî partiler milletin partileri. Anavatan Partisi de
bu milletin partisi, AK Parti de milletin partisi; ne liderlerin partisi ne de
bir başkalarının partisi. Partiler millete ait. Ha, milletin adına, milletin
partisinin hak ve hukukunu… Yani, yargının kararına rağmen…Karşı mı
geliyorsunuz bu yargı kararına?! "Efendim, bizim hukukçularımız böyle
diyor." Sizin hukukçularınız bunu Bölge İdare Mahkemesine, idare
mahkemesine defaten söylediler; reddetti mahkeme, haksızsınız dedi. O zaman
hakka ve adalete gelin.
Değerli hukukçu Ali Bey biliyor, kendi
hukukçuları Maliye Başhukuk Müşavirliğinden emekli "olur mu böyle bir
eylem, olur mu böyle bir işlem, buna uyması lazım" dedi. Kaldı ki…
Şimdi deniliyor ki: Hazinede, Maliyede,
bütçede para konulmamış. Değerli arkadaşlar, AK Parti 4 Ağustosta kurulmadı
mı?! 4 Ağustos 2001. Peki, 2001 bütçesinde AK Parti için ödenek konulmuş muydu;
hayır, konulmamıştı; ama, kurulduktan sonra hazine yardımını aldı; çünkü,
devletin görevi, bir parti şartlarını oluşturmuşsa ödeneğini vermek devletin
görevi. Şimdi, ben, devleti idare edenlerin devleti idare edemediğini, hukuka
uymadığını, bunda devletin bir kabahati olmadığını, aslında idarecilerin bu
basireti gösteremediğini dillendirirsem, bir hukuksuzluk ortaya getirirsem…
Para pul filan istediğim yok, yok!.. Biz Anavatan Partisi olarak, devlet para
yardımı edecek diye mi ayrıldık?! Devlet yardım edecek de mi siyaset yapacağız
diye ayrıldık?! Asla yok. Bu millet bilsin ki, asla yok. Anavatan Partisinin
milyonlarca üyesi var. Bu, Özal'ın partisi. Anavatan Partisinin hiçbir zaman
tabelası da inmez, hiçbir zaman bu millet Anavatan Partisini bu durumda da
bırakmaz. Vallahi harçlıklarından verirler. Hele hele 355 kişilik Grup 20
kişilik Anavatan Partisinin kapısına kadar, onu dışarı atmak için, dövmek için
ayağına kadar giderse, bir de Grup Başkanvekili, bu millet bu Anavatan
Partisini daha çok yaşatır, çok da yaşatacaktır. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
Olay bu, hukukî durum bu. Kimseden ulufe
istemiyorum; ama, siz devleti yönetiyorsunuz, devletin mahkemesinin verdiği
kararlara uymak mecburiyetindesiniz…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Sarıbaş, konuşmanızı
tamamlayınız, lütfen…
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - … uyacaksınız
da. İstemiyorum, zaten uyacaksınız, uymak zorundasınız. Böyle bir şey var mı?!
Saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Tasarının tümünün oylamasının açıkoylama
şeklinde yapılmasına dair önerge vardır. Önergeyi okutup imza sahiplerini
arayacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
952 sıra sayılı Yasanın genelinin
oylanmasının açıkoylama yapılmasını tensiplerinize arz ederiz.
Recep Garip, Adana?.. Burada.
Nevzat Yalçıntaş, İstanbul?.. Burada.
Fahri Keskin, Eskişehir?.. Burada.
Mustafa Nuri Akbulut, Erzurum?.. Burada.
Mehmet Kurt, Samsun?.. Burada.
Hasan Aydın, Giresun?.. Burada.
Ayhan Zeynep Tekin (Börü), Adana?..
Burada.
Atilla Başoğlu, Adana?.. Burada.
Taner Yıldız, Kayseri?.. Burada.
Ahmet Yeni, Samsun?.. Burada.
Hikmet Özdemir, Çankırı?.. Burada.
Fatma Şahin, Gaziantep?.. Burada.
Güldal Akşit, İstanbul?.. Burada.
Semiha Öyüş, Aydın?.. Burada.
Mustafa Ünaldı, Konya?.. Burada.
Yekta Haydaroğlu, Van?.. Burada.
İbrahim Köşdere, Çanakkale?.. Burada.
Ziyaeddin Akbulut, Tekirdağ?.. Burada.
Murat Yılmazer, Kırıkkale?.. Burada.
Vahit Erdem, Kırıkkale?.. Burada.
BAŞKAN - Açıkoylamanın şekli hakkında
Genel Kurulun kararına alacağım.
Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım,
alınan karar gereğince açıkoylama elektronik cihazla yapılacaktır.
Oylama için 2 dakika süre vereceğim. Bu
süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini,
bu yardıma rağmen sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, öngörülen 2
dakikalık süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın
bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve
kendisinin ad ve soyadıyla imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için
öngörülen 2 dakikalık süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının
Affı Hakkında Kanun Tasarısının açıkoylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 391
Kabul : 390
Çekimser : 1 (x)
Böylece, tasarı yasalaşmıştır; hayırlı ve
uğurlu olmasını temenni ediyorum.
Sayın Bakanın, tasarının kanunlaşması noktasında
Meclise bir teşekkür konuşması olacak.
Buyurun Sayın Bakanım.
(x) Açıkoylama kesin
sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; gecenin bu
ilerleyen saatinde, sadece, siz değerli milletvekili arkadaşlarıma
teşekkürlerimi ve takdirlerimi sunmak için huzurunuzdayım.
Biraz önce, Sayın Ersönmez Yarbay -belki
dikkatlerden kaçmış olabilir- önemli bir cümle söyledi: "Af iyi bir şeyse,
verimi ne oldu, hiç araştırdık mı" dedi. Bu, çok önemli bir soruydu. Böyle
bir kanun tasarısını, 2004 yılında, kamu görevlileri sendikaları ve
konfederasyonlarıyla -yasa gereği- oturduğumuz toplugörüşme masasında
kararlaştırmıştık; çünkü, böyle bir talep gelmişti. Biz de, kamu işveren tarafı
olarak, toplu görüşmelerden sorumlu, Hükümeti temsilen Bakan olarak,
sendikalarımızın ve konfederasyonlarımızın bu talebini kabul etmiştik.
Mutabakat sağlamamamıza rağmen, bir mutabakat zaptı imzalamamış olmamıza
rağmen, orada şifahen vermiş olduğumuz sözün gereği olarak böyle bir kanun
tasarısını, disiplin affıyla ilgili tasarıyı buraya sevk ettik. Yasalaşması
gecikti; ama, gecikmesinin nedeni, 330 oyun her zaman bulunamaması nedeniyle
olmuştur. Ancak, bir arkadaşınız olarak şu düşüncelerimi sizlerle paylaşarak
huzurunuzdan ayrılmak isterim.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Bakanım, kanun
tasarısı değil, teklif.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Hayır tasarı, hükümet tasarısı.
HALUK KOÇ (Samsun) - Tasarı değil, teklif.
(AK Parti sıralarından "hem tasarı hem teklif" sesleri)
O zaman ikisi beraber…
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Tabiî, ikisi beraber
HALUK KOÇ (Samsun) - O zaman ikisini
beraber söyleyin.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Tabiî, ikisi beraber; ama, ben tabiî, Hükümet
tasarısı olduğu için tasarı diye bahsediyorum. Tabii ki diğer arkadaşlarımızın
da teklifleri vardır, birleştirilerek buraya gönderildi; ama, bir Hükümet
tasarısıdır bu.
Ben, Türkiye'nin aflarla bir şey
kazanmadığı görüşündeyim. Gerek cezaî gerekse disiplin bakımından çıkardığımız
aflar, Türkiye'de işlenen suçları azaltmamakta, bilakis artırmaktadır.
Benim temennim şudur: Türkiye Büyük Millet
Meclisinin önüne bu noktada getireceğimiz son disiplin affı olmasını temenni
ediyorum. Bundan sonra böyle bir teklif veya tasarı gelmemelidir. Bakın,
yirmibir yılda 6 defa disiplin affı çıkarmışız. Bölün 21'i 4'e; herhalde beş altı yıla 1 af çıkıyor.
Ben, bunun isabetli sonuçlar vermediğini düşünüyorum; ama, vermiş olduğumuz bir
sözün gereği olarak bunu huzurunuza getirdik; sizler de eksik olmayın,
İktidar-muhalefet, gecenin bu ilerleyen saatine rağmen destek verdiniz, 400'e
yakın oyla bu yasalaştı.
Ben, tabii, bu yasadan yararlanacak olan
memurlarımıza hayırlı olmasını diliyorum; ama, bundan sonra ne kınama cezasını
gerektirecek ne uyarma cezasını gerektirecek ne maaştan kesme cezasını
gerektirecek ne de memurluktan atmayı gerektirecek bir suç işlememelerini
temenni ediyorum. Bunun bir uyarı anlamında da değerlendirilmesini diliyorum.
Herkes için, tüm kamu görevlileri için ve
hayırlı olmasını yeniden temenni ediyor, sizlere teşekkürlerimi ve takdirlerimi
sunuyorum efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Sayın milletvekilleri, 6 ncı sırada yer
alan, Denizli Milletvekili Osman Nuri Filiz ile Balıkesir Milletvekili Ali
Osman Sali'nin Devlet Planlama Teşkilatı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Plan ve
Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine başlayacağız.
7.- Denizli
Milletvekili Osman Nuri Filiz ile Balıkesir Milletvekili Ali Osman Sali'nin;
Devlet Planlama Teşkilatı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (2/499) (S. Sayısı: 949)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
7 nci sırada yer alan, Konut Finansmanı Sistemine
İlişkin Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile
Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine başlayacağız.
8.- Konut
Finansmanı Sistemine İlişkin Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1148) (S. Sayısı:
1159)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
8 inci sırada yer alan, Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
İstanbul Milletvekili Tayyar Altıkulaç'ın; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonu raporunun görüşmelerine başlayacağız.
9.-
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve İstanbul Milletvekili Tayyar Altıkulaç'ın; Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/1216, 2/561) (S. Sayısı:
1204) (x)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Komisyon raporu 1204 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde, Anavatan Grubu
adına, Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Reyhan Balandı; buyurun. (Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA REYHAN
BALANDI (Afyonkarahisar) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri,
gecenin bu saatinde milletin hiç de görmek istemediği birtakım manzaraları
burada yaşadık. Umarım, bunlar, yarın, ekranları başında bizleri izleyen ve
basında yer alan haberleri gören milletin takdirlerine doğru bir şekilde
yansıtılır diyorum ve konuya geçiyorum.
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Eğitim Komisyonu
Başkanı Sayın Tayyar Altıkulaç'ın da aynı konudaki teklifi üzerinde Anavatan
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinize saygılar
sunuyorum.
Öncelikle böyle bir düşüncenin projeye
dönüştürülmesinde katkısı olan ve projenin hayat bulması için emeği geçenlere
Anavatan Partisi Grubu adına teşekkür ediyorum.
Türkiye'de siyasetçilerin bir taraftan
sağduyulu, soğukkanlı, bir taraftan da kendi kamuoylarına karşı dürüst olmaları
gerekiyor. İşi temelinden kavrayıp, önem ve ciddiyetinin farkına varıp amaçlanılan
hedefe ulaşmanın esas alınması gerekiyor. En olumsuz, eksik ve aksak yanları
sanki hayat kurtarıyormuş gibi anlattığınızda bilinmeli ki, eskiden kısa bir
süre de olsa, bu konuşulanların doğruluğuna itibar eden millet artık hiç itibar
etmiyor, neyin doğru, neyin yanlış olduğunu da çok iyi ayırt edebiliyor. Bu
itibarla, fayda sağlayacağı umut vaat eden konularda biz muhalefetimizi dürüst
yapmak durumunda olduğumuzun bilincinde olarak siyaset yapıyoruz. Şimdi
görüşülmekte olan kanun teklifinin de, söylenen ve hedeflenenlerin havada
kalmayacağı hüsnüniyetiyle faydalı bir iş olduğunu düşünüyorum.
(x) 1204 S. Sayılı
Basmayazı tutanağa eklidir.
Bilkent Üniversitesi, dünya çapında ve
dünyanın en iyi ilk ve ortaöğretim kurumlarıyla boy ölçüşecek kalitede bir
eğitimle Türkiye'yi, adaylık sürecinin hiç de iyi yönetilmediği Avrupa
Birliğine ve dünyaya: Bakın, biz de sizlerin yıllardır sahibi olduğunuz
okullardan birine sahip olacağız, sizin verdiğiniz kalitede bir eğitim
vereceğiz demek istiyor.
Şimdi, bugün Meclis gündemine getirilen
kanun teklifi, millî eğitimin temel sorunlarının çözümüyle hiç ilgisi olmayan
bir kanun. Eğitim sistemindeki çarpıklığın bir türlü çözülemediği,
çocuklarımızın, eğitim, okul, öğretmen, kitap ve yol sorunlarının hâlâ bir
türlü çözülemediği bir Türkiye'de, tuvaletsiz, kalorifersiz, çatısı akan
binalarda 70 kişi ders yapan öğrencilerimizin olduğu bir Türkiye'de birkaç ilde
iyi örneğe kavuşma ihtimali elbette mutluluk verici; ancak, istisnai bir durum.
Uygulanış şekli, evrensel bakıldığında,
vergi üzerinden teşvik ve istisnaların yanlış bir yöntem olduğunu da burada
belirtmek istiyorum. Bu istisnai durum, yaraya merhem değil, soruna çözüm
değil, bunu hepimiz biliyoruz.
Bu pazar, 1 850 000 öğrencimiz ÖSS
sınavına girdi ve ne yazık ki, bunların 1,5 milyonu, bu çarpık sistemin kurbanı
olacak. Dünyada örneği görülmemiş bir şekilde, daha anaokulundan, ilkokuldan
başlayarak, ailelerin maddî manevî sıkıntıya girdiği, çocuğumu hangi
ilköğretime gönderirsem iyi bir ortaöğretim kurumuna, hangi ortaöğretim
kurumuna gönderirsem bir üniversite kapısından içeriye sokabilirim diye maddî
manevî yıprandığı bir durumla karşı karşıyayız. Dayı oğlu, hala kızı
kıyaslamalarıyla, çocuklar, ana babalarıyla beraber, daha ilköğretimden
itibaren bir yarışın içine itiliyorlar; ama, neticede, daha, bunca yıllık çaba
ve dershanelere verilen milyarlar da, çocuklarımızın, hemen hemen yüzde 90'ına
"sen işe yaramazsın" dercesine, çocuklarımızın yüzüne bir tokat gibi
patlıyor. O gencecik yürekler, o genç kızlar, genç erkekler, devletin bu zulmü
karşısında, kendilerini anlamsız ve değersiz hissediyorlar. Üstelik, bu zulüm,
milletin içine öyle bir işlemiş ki, dünyada görülmemiş bu zalim düzeni
değişemez ve bu hep böyle gider zannediyorlar. Halbuki, isteyen her
öğrencimizin üniversite okuyabilmesi için kaynak kıtlığı yoktur, akıl kıtlığı
vardır.
Anavatan Partisi, millî eğitimde,
ilköğretim kurumlarında, sorunlara köklü çözümlerin nasıl getirilebileceğini
uzun zamandır dile getirmekte ve bu çözüm önerilerini de, tüm detaylarıyla ve
somut projelerle ortaya koymaktadır. Bununla da kalmayıp, Anavatan Partisi
Grubu, yükseköğretim kurumlarında yapılması gereken, Anayasanın 130 ve 131 nci
maddelerindeki değişikliğin bir an evvel yapılması gerektiğini söyleye söyleye
dilinde tüy bitmişken, bu sözü millete veren İktidar Partisi, hâlâ neyi
bekliyor, anlamak mümkün değildir.
YÖK reformu için gereken ve sizin bu
yasayı geçirebilmeniz için gerekli olan oy sayısı Anavatan Partisi Grubu desteğiyle
mümkünken, neden millete verdiğiniz sözü tutmuyorsunuz, gereğini neden
yapmıyorsunuz? Bunu, millet adına, demokrasi adına, özgürlükler adına sormak
durumunda hissediyoruz kendimizi. Ben inanıyorum ki, Bilkent Üniversitesi, bu
projeyle, ülkeye, öncelikli sorunumuz olan eğitim konusunda farklı, cesur ve
heyecanlı bir hizmet vermek arzusunda. Erzurum, Malatya, Şanlıurfa ve Sayın
Millî Eğitim Bakanının seçim bölgesi olan Van İlimizde de laboratuvar okullar
açacaklar. Özel bir sınavla öğrenciler bu okullara kabul edilecek; önce, sadece
Erzurum'da ve sadece lise hazırlık sınıfına 100 öğrenci alınacak; her yıl
öğrenci sayıları kademeli olarak artırılacak; bundan tam dört yıl sonra,
ilköğretime öğrenci alınmaya başlanacak. Bu uygulama, daha seri bir şekilde yapılır
ve daha çabuk meyve vermeye başlarsa, çok daha iyi olur kanaatindeyiz.
Bütün bunların başladığı andan itibaren,
Hükümet, üniversitenin anılan illerdeki kampuslarda bulunan okulların tüm
personelinin vergilerini almayarak, bu iş için oluşturulmuş bir havuza
aktaracak.
Sayın milletvekilleri, kanunun
gerekçesinde, personel maaşlarını öğrencilerden alınan öğretim ücretleri ile
kurucu vakıfların sağladığı; dolayısıyla, personel maaşlarını devlet ödemediği
için Gelir Vergisi kaynağının devlet bütçesinden aktarılan kamu kaynağı
olmadığına değinilmiş. Dolayısıyla, muafiyete tabi olan personel vergilerinin
üniversitenin özkaynaklarından temin edilen gelirlerden olduğu söylenmiştir ve
bu ibare, bizim düşüncemize göre, lüzumsuz bir ibaredir. Devlet, Bilkent Üniversitesi
personelinden Gelir Vergisi alıyor da başka üniversitelerdeki personelin
maaşlarından Gelir Vergisi almıyor mu diye bir soru çıkar o zaman karşınıza.
Yani, böyle küçük hesaplara, kandırmacalara gerek yok; bu tip uygulamalarda
vergi üzerinden teşvik ve istisnaî muafiyetler yanlış yöntemlerdir, teşvikin
mantığına aykırıdır. Bu ve benzeri girişimler için başka bir teşvik mekanizması
pekala oluşturulabilir.
Bu yapılan, başka konularda ya da
hizmetlerde kamuya aktarılacak bütçenin bu projeye yatırılması demektir; yani,
bu, toplumun bir kesimine göre adaletli bir teşvik anlayışı olmayabilir. Bu
çözüm önerileri madde madde Hükümetin önüne konulmasına rağmen, ısrarla
uygulanmaktan kaçınıldığı takdirde, Anavatan Partisi, milletin iradesi ve
Allah'ın izniyle, bu sorunları, iktidar olarak çözecektir. Yani, yavrularımız,
hamal gibi, kendilerinden ağır çantalarla, kaloriferi yanmayan, öğretmeni
eksik, 60-70 kişilik sınıflarda, okullarda ders yapmak zorunda kalmayacaklar.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar) Dershanelere, milyar milyar para
akıtmak zorunda kalmayacaklar. Er veya geç, biz iktidar olacağız, ÖSS sınavını
kaldıracağız ve üç yıla yayılmış genel sınav puanlarıyla, her öğrenciye,
istediği takdirde üniversitede okuma hakkını teslim edeceğiz; bu bir haktır.
Bütün bunların çözümleri, Anavatan
Partisinin hazırladığı kanun tasarısında, madde madde, santim santim, her
ayrıntısıyla mevcuttur. Dershanelerde oluşan ekonomik hacim, bir yılda 9 milyar
Amerikan Dolarıdır. Bu parayla, 1,5 milyon çocuğa, dört yıl yükseköğretim
verilebilir. Getireceğimiz YÖK reformu, özel sektörün üniversite kurmasına da
imkân tanıyan bir Anayasa değişikliğidir. Tekrar ediyorum: ÖSS sınavı
kaldırılmalıdır. Bunu siz yapamayacaksınız, yapamazsınız!.. Bunu, Anavatan
Partisi yapacak. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar) Milletimiz, hiç
endişelenmesin, er veya geç, bu ÖSS sınavı kâbusundan kurtulacaklar. Anavatan
iktidarı, siz ne yaparsanız yapın, üzerine de yürüseniz, ablukaya da alsanız,
dışarıya da çıkarmaya çalışsanız, Anavatan iktidarı gelecektir ve bu ÖSS
sınavını kaldırıp, hakkı olan çocuklarımızın, öğrencilerimizin üniversite
hakkını teslim edecektir. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar) Millet, bu
salahiyeti Anavatan Partisine verecektir.
Ben, bütün konuşmam boyunca, açık ve
şeffaf olarak, bu konunun olumlu yönlerini ve daha güzel nasıl ortaya
koyulabileceğini, nasıl yapılabileceğini anlatmaya çalıştım; dolayısıyla,
yapılan iyi şeylere, soru işaretleri, keşkeler karışmasın diye, aynı şeffaflığı
ve aynı nezaketi de İktidar Partisinden beklemek hakkımızdır diye düşünüyorum.
Yasanın, uygulama aşamasının takipçisi
olacağımızı ifade ediyorum; milletimize hayırlı olmasını temenni ediyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şahsı adına, İstanbul Milletvekili Ünal
Kacır?..
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Konuşmuyorum
efendim.
BAŞKAN - Vazgeçtiniz…
Ordu Milletvekili Cemal Uysal?..Yok.
Sayın Mehmet Eraslan, Hatay
Milletvekili?..
Sayın Ümmet Kandoğan, Denizli Milletvekili,?..
Sayın Ülkü Güney, Bayburt Milletvekili?..
Yok.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım,
tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum:
TURAN TÜYSÜZ (Şanlıurfa) - Karar
yetersayısı Sayın Başkan…
BAŞKAN - Oya sundum, bir dahaki sefere…
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
YÜKSEKÖĞRETİM
KURUMLARI TEŞKİLÂTI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK
YAPILMASINA
DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- 28/3/1983 tarihli ve 2809 sayılı Yükseköğretim Kurumları
Teşkilâtı Kanununun ek 5 inci maddesinin ikinci fıkrasının (c) bendi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiş ve maddenin sonuna aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
"c) Dünya Sistemleri, Ekonomileri ve
Stratejik Araştırmalar Enstitüsü, Güzel Sanatlar Enstitüsü, Ekonomi ve Sosyal
Bilimler Enstitüsü, İnsanî Bilimler ve Edebiyat Enstitüsü, İşletme Enstitüsü,
Mühendislik ve Fen Bilimleri Enstitüsü, Müzik ve Sahne Sanatları Enstitüsü ile
Ankara, Erzurum, Malatya, Şanlıurfa ve Van illerindeki eğitim bilimleri
enstitülerinden,"
"İkinci fıkranın (c) bendinde
belirtilen eğitim bilimleri enstitüleri, kampüslerinde uluslararası yüksek
kalite ve standarda sahip eğitim merkezi olmak amacıyla kurulabilecek 625
sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununa tâbi ilk ve orta öğretim okullarını
laboratuvar okulları olarak kullanır. Ankara'daki laboratuvar okulu ile Bilkent
Üniversitesi hazırlık okulları ve Bilkent Uluslararası Okulu öğrencileri ve
öğretmenleri müşterek akademik ve sosyal çalışmalarda bulunur.
Laboratuvar okullarındaki öğretmenler,
kampüslerindeki eğitim bilimleri enstitüsünde yüksek lisans veya doktora
öğrencisi olabileceği gibi, eğitim bilimleri enstitüsü öğretim elemanları da
laboratuvar okullarında öğretmenlik yapabilir.
Laboratuvar okullarında onuncu sınıftan
onbirinci sınıfa geçişte, Bilkent Üniversitesi Senatosu tarafından belirlenecek
uluslararası sınavlarda başarılı olma şartı da aranır. Bu liselerden mezun
olabilmek için uluslararası bakalorya diploması alınması da gereklidir.
Bilkent Üniversitesinin Erzurum, Malatya,
Şanlıurfa ve Van illerindeki kampüslerinin laboratuvar okullarında öğrenim
gören öğrencilerin en az yüzde yetmişinin burslu olması zorunludur. Bu
kampüslerde eğitim ve araştırma birimleri ile sağlık merkezi, lojmanlar,
misafirhaneler gibi her türlü tesisin kurulması ve işletilmesiyle ilgili,
ücretler dâhil her türlü giderler ile okullarda burslu okuyacak öğrencilere
sağlanacak burslar,
a) Bilkent Üniversitesinin ve
Üniversitenin bu fıkrada belirtilen illerdeki kampüslerinde bulunan okulların
tüm personelinin ücretlerinden 1/3/2006 tarihinden itibaren yirmibeş yıl
süreyle kesilecek gelir vergisi tutarının özel bir hesaba aktarılmasıyla oluşan
kaynaktan,
b) Bu fıkrada belirtilen illerde bulunan
kampüslerdeki burssuz öğrencilerden alınacak eğitim ücretlerinden,
c) Bilkent Üniversitesinin temin veya
kabul edeceği diğer gelir kaynakları ile bağışlardan,
karşılanır. (a) bendinde belirtilen özel
hesabın oluşturulması, kullanımı ve denetimine ilişkin usul ve esaslar, Maliye
ve Millî Eğitim bakanlıkları ile Bilkent Üniversitesince birlikte hazırlanacak
yönetmelikle düzenlenir."
BAŞKAN - Gruplar adına konuşma talebi
yoktur.
Şahıslar adına, Sayın Kacır?..
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Konuşmayacağım
efendim.
BAŞKAN - Peki.
Sayın Uysal?.. Yok.
Sayın Eraslan, Sayın Kandoğan, Sayın
Güney?.. Yok.
Madde üzerinde 1 adet önerge vardır,
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1204 sıra sayılı kanun
tasarı ve teklifinin 1 inci maddesinin (a) bendinde yer alan
"1/3/2006" tarihinin "15/1/2006" olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Ömer Abuşoğlu |
Turan Tüysüz |
Züheyir Amber |
|
|
Gaziantep |
Şanlıurfa |
Hatay |
|
Muzaffer Kurtulmuşoğlu |
Muharrem Doğan |
Hüseyin Özcan |
|
Ankara |
Mardin |
Mersin |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR
KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ HİKMET ÖZDEMİR (Çankırı) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Açıklayacak mısınız Sayın
Abuşoğlu; buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Yükseköğretim Kanununda değişiklik yapan bir tasarı
üzerinde, gecenin bu saatinde ve Anavatan Partisine karşı yürütülen sistemli
bir kampanyanın sonucunda söz almış bulunuyorum.
RECEP GARİP (Adana) - Ne ilgisi var?!
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Sayın Garip, sen
anlamazsın o sistemli kampanyayı; biraz daha siyasetin içerisinde yoğun olarak
bulunmak lazım anlayabilmek için.
RECEP GARİP (Adana) - Öğreniyoruz, nasıl
sistemli bir kampanya yaptığınızı sizin.
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Değerli
milletvekilleri, bu maddede ve bizim teklif ettiğimiz önergede ifade ettiğimiz şu;
onu, ilk önce, açıkça belleklerinize kazımak üzere bir kere daha ifade
ediyorum. Her ne kadar, önergemiz okunduysa da.
Şimdi, buradaki ifade edilen bentte,
maddede getirilen husus, burslu olarak okuyan öğrencilere burslarını sağlamak
amacıyla oluşturulmak istenen bir fon var ve bu fonda, burssuz, yani, parasını
kendisi ödeyerek okuyan öğrencilerden elde edilen gelirler, ayrıca personelden
kesilen Gelir Vergisi, bunlardan oluşturulan bir fon var ve belli bir tarihten
sonra kesilecek, oluşturulacak bir fon. Biz bu fonun, yani, burslu öğrencilere
ödenecek fonun daha büyük kapsamda ve daha yeterli bir çerçevede ele alınması
itibariyle, paraların kesilmeye başlandığı, birikmeye başlandığı tarihi daha
öne çekiyoruz ki, fonda daha büyük paralar biriksin diye.
Aslında, Türk yükseköğretim sisteminde
önemli bir reform olarak sistemin tümüne uygulanması gereken bir husus bu.
Yani, üniversitelerimiz kapılarında bekleyen 1,5 milyondan fazla, 1 850 000
öğrencinin üniversitelerde okuma imkânını elde edebilmesi için, üniversite
reformu kapsamında ele alınacak bir husus; ama, ne yazık ki, AK Parti, dört
yıllık iktidarı döneminde, yükseköğretim sistemiyle ilgili ne bir reform yapma
ne de sistemi daha fazla öğrenciyi üniversite içerisine dahil edebilme imkânı
sağlayacak herhangi bir yenilik dahi getiremiyor. Bırakınız reformu, sistemi
biraz daha iyileştirecek herhangi bir değişiklik önerisini, değişiklik
teklifini, tasarısını da getirmiyor. Bu demektir ki, AK Partinin Türk
yükseköğretim sisteminin içerisinde bulunduğu çıkmazı gerek finansal
problemleri gerek eğitim-öğretim kalitesi gerek daha fazla öğrencinin bu
hizmetten istifade etmesine yönelik olarak sağlanması gereken imkânların
genişletilmesi hususunda herhangi bir fikri yok, herhangi ciddî bir önerisi de
yok, herhangi bir değişiklik niyeti de yok. Sistem böyle gelmiş, böyle gitsin;
bu yıl 1 850 000, gelecek yıl 2 000 000 insan, 2 000 000 genç üniversite
kapılarında hâlâ bekliyor olsun! Bu yara sizi hiç incitmiyor mu; bu insanların
dramı, bu gençlerin dramı, kendilerine istikbal bekleyen bu insanların dramı,
aileleriyle beraber, bu dram sizleri hiç etkilemiyor mu?! Burada ciddî olarak
çözülmesi gereken bir problem var; daha fazla sayıda insanın üniversite
kapılarından içeri girmelerini sağlamak ve bunlara, çağdaş, modern dünyanın
gerektirdiği kalitede bir eğitim verebilmek.
İşte, Anavatan Partisi, geçtiğimiz
günlerde bu konuyla ilgili, iktidara geldiğinde ne gibi değişiklikler yapacağı
hususunda ciddî bir proje sundu. Üniversite imtihanını kaldırarak, öğrencilerin
imtihansız bir sistemde, ortaöğretimdeki başarılarını dikkate alarak,
ortaöğretimdeki başarılarını esas alarak üniversitelere girmelerini sağlayacak
ve üniversite kapılarında imtihanı, bir gardiyan gibi geçilmez kılan sistemi
tümüyle ortadan kaldıracağını ve gençlerimizin önünü üniversiteye girme
konusundaki her türlü engelden temizleyeceğini açıkladı. Gerçekten, bu, Türk
yükseköğretim sisteminde bugüne kadar yapılmış en büyük reformlardan birisi
olacaktır. Türkiye'de gençlerin gerçekten böyle bir sisteme ihtiyacı vardır.
Gençleri üniversite kapılarında gardiyan misali, imtihanlarla engellemek değil,
onları ortaöğretim sisteminde ortaöğretim hayatları boyunca çalışmaya ve
üniversiteye girme gayreti içerisinde bulunmaya teşvik eden bir sistem.
Elbette, Anavatan Partisi bu konuyla ilgili bu reformu yapabilecek
hazırlıkların tamamını gerçekleştirmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Abuşoğlu, konuşmanızı
tamamlayınız; buyurun; 1 dakikalık süre veriyorum size.
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Bitiriyorum
Sayın Başkan.
Ve iktidara geldiğinin ilk senesinde bu
projeyi uygulamaya koyacak ve Türk toplumunun yıllardan beri aşılmaz bir
problemi olarak önünde duran bu problemi bir çırpıda halledecektir. Anavatan
Partisinin bu reformu, bu düzenlemeyi yapacak kabiliyeti de vardır, kapasitesi
de vardır, bilgisi de vardır, tecrübesi de vardır. Halkımız, Anavatan
Partisinin ortaya attığı bu projeyi değerlendirecek ve Anavatan Partisinin hak
ettiği değeri ve hak ettiği itibarı kendi içerisinde yarın sandık önüne geldiği
zaman Anavatan Partisine teslim edecektir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Abuşoğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler…
EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis) - Karar
yetersayısı istiyoruz.
BAŞKAN - Kabul edilmiştir.
Arkadaşlar, oylamaya sunmadan önce
isteyeceksiniz karar yetersayısını.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
(Anavatan Partisi sıralarından "karar
yetersayısı istiyoruz " sesleri)
BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, gruplar adına konuşma talebi yok.
Şahıslar adına talep eden arkadaşlara
bakıyorum, Genel Kurulda onları da görmüyorum; yok.
Madde üzerinde 1 adet önerge vardır;
önergeyi okutup, işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1204 sıra sayılı kanun
tasarı ve teklifinin 2 nci maddesindeki "Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer" ifadesinin "Bu Kanun 15.7.2006 tarihinde yürürlüğe
girer" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Ömer Abuşoğlu |
Turan Tüysüz |
Muharrem Doğan |
|
|
Gaziantep |
Şanlıurfa |
Mardin |
|
Muzaffer Kurtulmuşoğlu |
Züheyir Amber |
Hüseyin Özcan |
|
Ankara |
Hatay |
Mersin |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK ve SPOR
KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ HİKMET ÖZDEMİR (Çankırı) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Sayın Abuşoğlu, gerekçeyi mi
okutayım, konuşacak mısınız?
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Gerekçe…
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kanunu yayımından itibaren
uygulayıcılarına bir hazırlık fırsatı verilmesi amaçlanmıştır.
EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis) - Karar
yetersayısının aranılmasını istiyoruz.
BAŞKAN - Tamam.
Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar
yetersayısını arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir; karar yetersayısı vardır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde gruplar adına ve
şahıslar adına söz talebi yoktur.
Önerge yoktur.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır;
hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum.
Sayın milletvekilleri, Trabzon
Milletvekili Cevdet Erdöl ve 7 Milletvekilinin; 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü
Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması, 4576 Sayılı Devlet
Memurları Kanunu, Harcırah Kanunu, Bazı Sağlık Personelinin Devlet Hizmet
Yükümlülüğüne Dair Kanun, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Kuruluşu ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında
Kanun, Kadastro Kanunu ile Genel Kadro Usulü Hakkındaki Kanun Hükmünde
Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun Bazı
Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılması, 181 Sayılı Sağlık Bakanlığının Teşkilat
ve Görevleri Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesi Hakkındaki Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu raporunun görüşmelerine başlayacağız.
10.-
Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve 7 Milletvekilinin; 190 Sayılı Genel Kadro
ve Usulü Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması, 4576
Sayılı Devlet Memurları Kanunu, Harcırah Kanunu, Bazı Sağlık Personelinin
Devlet Hizmet Yükümlülüğüne Dair Kanun, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü
Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek
Kabulü Hakkında Kanun, Kadastro Kanunu ile Genel Kadro Usulü Hakkındaki Kanun
Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun
Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılması, 181 Sayılı Sağlık Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesi Hakkındaki Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Raporu (2/798) (S. Sayısı: 1199)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
Orman Mühendisliği, Orman Endüstri
Mühendisliği ve Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği Hakkında Kanun Tasarısı ile
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu raporunun görüşmelerine başlayacağız.
11.- Orman
Mühendisliği, Orman Endüstri Mühendisliği ve Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği
Hakkında Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (1/1073)
(S. Sayısı: 1040)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım,
bugünkü çalışma takvimimiz tamamlanmıştır.
Kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla
görüşmek için, 22 Haziran 2006 Perşembe günü saat 13.00'te toplanmak üzere,
birleşimi kapatıyorum.
Bütün milletvekili arkadaşlarıma
çalışmaları için teşekkür ediyorum.
Milletvekili arkadaşlarıma ve bizi izleyen
saygıdeğer milletimize hayırlı geceler diliyorum.
Kapanma
Saati: 01.46