DÖNEM:
22 CİLT: 123 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
113 üncü Birleşim
8 Haziran 2006 Perşembe
İ
Ç İ N D E K İ L E R
Sayfa
I. - GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. -
YOKLAMA
IV.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Diyarbakır Milletvekili Aziz Akgül'ün,
Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanunun
Diyarbakır İlindeki uygulama sonuçları ile komisyonların karar verme süresinin
uzatılmasının getireceği yararlara ilişkin gündemdışı konuşması ve İçişleri
Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı
2.- Balıkesir Milletvekili Orhan Sür'ün,
Balıkesir İli Dursunbey İlçesi Odaköy'deki maden ocağında meydana gelen kazaya
ve bölgedeki maden ocaklarında etkili güvenlik denetimi yapılmasının önemine
ilişkin gündemdışı konuşması
3.- Osmaniye Milletvekili Necati Uzdil'in,
Çukurova'da ziraî mücadelenin uçakla yapılmasının yasaklanmasına ve buğday
ürünü için belirlenen fiyatların taksitler halinde ödenmesinin olumsuz
etkilerine ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet
Mehdi Eker'in cevabı ile Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım'ın, İnebolu'nun
düşman işgalinden kurtarılışının 85 inci yıldönümüne ilişkin gündemdışı açıklaması
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Moldova Parlamentosu Başkanı Eugenia
Ostapciuc'un davetlisi olarak Moldova'ya resmî ziyarette bulunacak olan Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ı temsilen TBMM Başkanvekili Ali
Dinçer'in beraberindeki Parlamento heyetini oluşturmak üzere gruplarınca
isimleri bildirilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1074)
C) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Zonguldak Milletvekili Nadir Saraç ve
40 milletvekilinin, 2.6.2006 tarihinde Balıkesir Dursunbey'de meydana gelen
maden kazası ile diğer maden kazalarının nedenlerinin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/369)
V.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- Konya Milletvekili Abdullah
Çetinkaya'nın yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık
tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon
Raporu (3/936) (S. Sayısı: 1174)
2.- Edirne Milletvekili Nejat Gencan'ın
yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa
ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/955) (S.
Sayısı: 1175)
3.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş
ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici
Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S.
Sayısı: 305)
4.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve
Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030)
(S. Sayısı: 904)
5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına
Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması İçin İşbirliğine İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/1115) (S. Sayısı: 1147)
6.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri Bursa Milletvekili Faruk Çelik, İstanbul Milletvekili İrfan
Gündüz, Ankara Milletvekili Salih Kapusuz, Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa ile
Hatay Milletvekili Sadullah Ergin'in; Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve
Terkinine İlişkin Kanun Teklifi ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili
Samsun Milletvekili Haluk Koç ile İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun;
8.4.1929 Tarihli ve 1416 Sayılı Kanun ile 4.11.1981 Tarihli ve 2547 Sayılı
Kanuna Birer Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (2/754, 2/693) (S. Sayısı: 1143)
7.- Ankara Milletvekili Eyyüp Sanay ve 7
Milletvekilinin; Dernekler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
ve İçişleri Komisyonu Raporu (2/800) (S. Sayısı: 1195)
VI.-
ÖNERİLER
A) SİYASÎ
PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.- 826 sıra sayılı kanun teklifinin,
gündemin 10 uncu sırasına alınmasına ilişkin CHP grup önerisi
VII.-
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Malatya Milletvekili Süleyman
Sarıbaş'ın, CHP Grup önerisiyle gündemin 10 uncu sırasına alınmak istenen kanun
teklifinde kendisinin de imzasının olduğu ve önerinin görüşmeleri sırasında
ifade edilenler ile kanun teklifi arasında bir ilgi olmadığı yönünde açıklaması
2.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun, Malatya
Milletvekili Ahmet Münir Erkal'ın, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
VIII.-
SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Muğla Milletvekili Fahrettin ÜSTÜN'ün,
Muğla'daki tütün işletme müdürlüklerinin kapatılacağı iddiasına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/13706)
2.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın,
2003'ten itibaren Hatay'da yapılan ihalelere ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman
Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/13731)
3.- Manisa Milletvekili Nuri ÇİLİNGİR'in,
Manisa'nın Kula ve Selendi İlçelerindeki tütün üreticilerinin sorunlarına
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/13791)
4.- Muğla Milletvekili Gürol ERGİN'in,
Milas Yaprak Tütün İşletme Müdürlüğü için kapatma kararı alınıp alınmadığına
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/13792)
5.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
TMSF'nin imzaladığı bir alacak protokolüne ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in cevabı (7/13865)
6.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın,
Antalya-Gazipaşa'da düzenlenen kültür şenliğinde okullarda imza ve söyleşiye
izin verilmemesine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı
(7/14000)
7.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın,
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı mütevelli heyetlerine ilişkin Başbakandan
sorusu ve Devlet Bakanı Beşir ATALAY'ın cevabı (7/14179)
8.- Denizli Milletvekili Ümmet
KANDOĞAN'ın, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı mütevelli heyetlerine
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Beşir ATALAY'ın cevabı (7/14205)
9.- İstanbul Milletvekili Berhan
ŞİMŞEK'in, TRT'nin yaptığı kurumiçi sınavla ilgili iddialara ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı Beşir ATALAY'ın cevabı (7/14223)
10.- Edirne Milletvekili Rasim ÇAKIR'ın,
Edirne Kapıkule Gümrüğüne yapılan bir atamaya ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
Kürşad TÜZMEN'in cevabı (7/14278)
11.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın,
yoksulluk ve açlık sınırının altında yaşayanlara ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı Beşir ATALAY'ın cevabı (7/14280)
12.- Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün,
vali atamalarına ve Karaman'da polis meslek yüksekokulu açılıp açılmayacağına
ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/14292)
13.- İstanbul
Milletvekili Ahmet Sırrı ÖZBEK'in, İstanbul'da işgal edilen hazine arazilerinin
tahsisine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/14303)
I- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat
15.00'te açılarak yedi oturum yaptı.
Birinci, İkinci, Üçüncü ve Dördüncü Oturumlar
Samsun Milletvekili Musa
Uzunkaya, YÖK'ün icraatlarına ve bazı üniversitelere rektör atamalarında
karşılaşılan sorunlara,
İzmir Milletvekili Ahmet
Ersin, son zamanlarda giderek yaygınlaşan, özellikle gençleri ve çocukları
tehdit eden uyuşturucu kullanımına karşı alınması gereken tedbirlere,
İlişkin gündemdışı birer
konuşma yaptılar.
Mersin Milletvekili
Hüseyin Güler'in, Mersin'e aşırı göçün getirdiği sosyal ve ekonomik
olumsuzluklara karşı alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı
konuşmasına, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu cevap verdi.
Şanlıurfa Milletvekili
Turan Tüysüz'ün (3/922) (S. Sayısı: 1172),
Antalya Milletvekili
Deniz Baykal'ın (3/932) (S. Sayısı: 1173),
Yasama
dokunulmazlıklarının kaldırılmasına gerek bulunmadığı hakkında Anayasa ve
Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu karma komisyon raporları Genel Kurulun
bilgisine sunuldu.
İzmir Milletvekili Yılmaz
Kaya ve 36 milletvekilinin, 3.5.2004 tarihinde Batman'da meydana gelen
patlamanın neden ve sonuçlarının araştırılarak muhtemel patlamalara karşı
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla (10/368), Meclis araştırması,
Yalova Milletvekili
Muharrem İnce ve 40 milletvekilinin, okullarda yaşanan şiddet olayları ile
alınan ve alınabilecek önlemler konusunda (8/29), genel görüşme,
Açılmasına ilişkin
önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini
alacakları ve öngörüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Genel Kurulu ziyaret eden
Lübnan Başbakanı Fuad Siniora ve beraberindeki heyete Başkanlıkça
"hoşgeldiniz" denildi.
Gündemin "Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 146
ncı sırasında yer alan (10/197) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin
öngörüşmesinin, Genel Kurulun 7.6.2006 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin CHP Grubu önerisinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmediği
açıklandı.
Samsun Milletvekili Haluk
Koç, Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, konuşmasında, Grubuna sataştığı
iddiasıyla bir açıklamada bulundu.
Gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
1 inci sırasında bulunan,
Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S.
Sayısı: 305), görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporu
henüz gelmediğinden;
2 nci sırasında bulunan,
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin (1/1030) (S. Sayısı: 904),
3 üncü sırasında bulunan,
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında
Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması
İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
(1/1115) (S. Sayısı:1147),
Kanun Tasarılarının
görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından;
Ertelendi.
4 üncü sırasında bulunan,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Bursa Milletvekili Faruk Çelik,
İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz, Ankara Milletvekili Salih Kapusuz, Ordu
Milletvekili Eyüp Fatsa ile Hatay Milletvekili Sadullah Ergin'in, Bazı Kamu
Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Teklifi ve Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkanvekili Samsun Milletvekili Haluk Koç ile İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun; 8.4.1929 Tarihli ve 1416 Sayılı Kanun ile
4.11.1981 Tarihli ve 2547 Sayılı Kanuna Birer Geçici Madde Eklenmesi Hakkında
Kanun Teklifinin (2/754, 2/693) (S. Sayısı: 1143), 6 ncı maddesine kadar kabul
edildi.
Saat 21.30'da toplanmak
üzere, dördüncü oturuma 21.27'de son verildi.
|
|
Sadık Yakut |
|
|
|
Başkanvekili |
|
|
Yaşar Tüzün |
|
Mehmet Daniş |
|
Bilecik |
|
Çanakkale |
|
Kâtip
Üye |
|
Kâtip
Üye |
Beşinci, Altıncı ve Yedinci Oturumlar
TBMM Genel Kurulu saat
21.32'de açıldı.
Gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 4 üncü
sırasında bulunan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Bursa
Milletvekili Faruk Çelik, İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz, Ankara
Milletvekili Salih Kapusuz, Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa ile Hatay Milletvekili
Sadullah Ergin'in, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun
Teklifi ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Samsun Milletvekili Haluk
Koç ile İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun; 8.4.1929 Tarihli ve 1416
Sayılı Kanun ile 4.11.1981 Tarihli ve 2547 Sayılı Kanuna Birer Geçici Madde
Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/754, 2/693) (S. Sayısı: 1143),
görüşmelerine devam olunarak 10 uncu maddesine kadar kabul edildi; birleşime
verilen aradan sonra;
5 inci sırasında bulunan,
Ankara Milletvekili Eyyüp Sanay ve 7 Milletvekilinin, Dernekler Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/800) (S. Sayısı: 1195),
6 ncı sırasında bulunan,
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İsrail Devleti Hükümeti Arasında Sınai
Araştırma-Geliştirme Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının (1/1154) (S. Sayısı: 1107),
Görüşmeleri;
İlgili komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından, ertelendi.
8 Haziran 2006 Perşembe
günü, alınan karar gereğince saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime 23.29'da
son verildi.
|
|
Nevzat Pakdil |
|
|
|
TBMM
Başkanı Vekili |
|
|
Mehmet Daniş |
|
Ahmet Küçük |
|
Çanakkale
|
|
Çanakkale |
|
Kâtip
Üye |
|
Kâtip
Üye |
|
|
Yaşar Tüzün |
|
|
|
Bilecik |
|
|
|
Kâtip
Üye |
|
|
No.: |
157 |
|
II.- GELEN KÂĞITLAR
8 Haziran 2006 Perşembe
Meclis Araştırması Önergesi
1.- Zonguldak Milletvekili Nadir SARAÇ ve 40 Milletvekilinin,
2/6/2006 tarihinde Balıkesir Dursunbey'de meydana gelen maden kazası ile diğer
maden kazalarının nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/369)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7/6/2006)
Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri
1. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Yargıtay Başsavcılığının
bazı bürokratlar hakkında soruşturma talebi olup olmadığına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/13695)
2. - Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, tütün alımına ve tütün
üreticilerinin desteklenmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/13696)
3. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Emniyet Teşkilatındaki
kadrolaşma iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13697)
4. - Nevşehir Milletvekili Mehmet ELKATMIŞ'ın, Nevşehir'de düzenlenen
Uluslararası Yerel Yönetimler Barış Konferansına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/13698)
5. - Yozgat Milletvekili Emin KOÇ'un, İran Büyükelçisi ile yapılan
görüşmeye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13699)
6. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, siyasi etik ve siyasetin
finansmanı ile ilgili kanun tasarısı taslağına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/13700)
7. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, konut edindirme yardımı
kesintilerinin nemalandırılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/13703)
8. - Adana Milletvekili Tacidar SEYHAN'ın, İstanbul-Tuzla'da bulunan
zehirli atık dolu varillere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13707)
9. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, taksi şoförlerine karşı işlenen
suçlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13708)
10. - Samsun Milletvekili Haluk KOÇ'un, TÜBİTAK
Başkanlığına yapılan atamayla ilgili yargı kararına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/13709)
11. - Çanakkale Milletvekili Ahmet KÜÇÜK'ün, esnaf
ve sanatkarların desteklenmesine ve taksici esnafın can güvenliğine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13711)
12. - Adana Milletvekili Kemal SAĞ'ın, bir şahsın
resmi danışmanı olup olmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/13712)
13. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın,
haklarında soruşturma izni verilmeyen bürokratlara ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/13714)
14. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, kamu
görevlilerince atama kararları aleyhine açılan davalara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/13715)
15. - Hatay Milletvekili Gökhan DURGUN'un, 2003'ten
itibaren Hatay'da yapılan ihalelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/13716)
16. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, su
kaynaklarının sürdürülebilir kullanımına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/13719)
17. - İzmir Milletvekili Oğuz OYAN'ın, Başbakanlık
Teftiş Kurulunun TOKİ ile ilgili raporuna ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/13720)
18. - Çanakkale Milletvekili Ahmet KÜÇÜK'ün,
Avustralya ile Çanakkale'de bazı organizasyonlar yapılıp yapılmayacağına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13722)
19. - İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK'in,
Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersinin zorunlu dersler arasından çıkarılıp
çıkarılmayacağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13723)
20. - Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, köy
enstitülerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13724)
21. - İzmir Milletvekili Canan ARITMAN'ın, toplu
köpek itlafı iddialarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13735)
22. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in,
İstanbul-Tuzla'da bulunan zehirli atık dolu varillere ve Çevre Kanununa ilişkin
Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/13736)
23. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in,
İstanbul-Tuzla'da bulunan varillere ve zehirli atıkların bertarafına ilişkin
Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/13737)
24. - Hatay Milletvekili Fuat ÇAY'ın,
İstanbul-Tuzla'da bulunan zehirli atık dolu varillere ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13738)
25. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Telsim
ihalesini alan şirketin yerleştiği binaya ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Abdullatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/13744)
26. - Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, Yalova
gezisinde yapılan açılış törenlerine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/13749)
27. - Hatay Milletvekili Fuat ÇAY'ın, 2003'ten
itibaren Hatay'da yapılan ihalelere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/13750)
28. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın,
Antalya'da olimpik yüzme havuzu bulunup bulunmadığına ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/13751)
29. - Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın,
2003'ten itibaren Hatay'da yapılan ihalelere ilişkin Devlet Bakanından (Beşir
ATALAY) yazılı soru önergesi (7/13754)
30. - Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın,
2003'ten itibaren Hatay'da yapılan ihalelere ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13758)
31. - İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, nükleer
santral kurulması kararına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13759)
32. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın,
polislerin askerlik ödevlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13760)
33. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, emniyet
amirlerinin terfileriyle ilgili yargı kararlarının uygulanmadığı iddiasına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13762)
34. - Manisa Milletvekili Ufuk ÖZKAN'ın,
Manisa-Demirci Emniyet Müdürü hakkındaki bir iddiaya ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13764)
35. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in,
İstanbul Kartal Belediye Meclisinin imar planı değişikliğine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13766)
36. - Ankara Milletvekili Bayram Ali MERAL'in,
Beylikdüzü Belediyesinin kurduğu iddia edilen güvenlik timine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13768)
37. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in,
İstanbul Büyükşehir Belediyesinin "İstanbul Lalesiyle Buluşuyor"
etkinliklerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13769)
38. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in,
İstanbul Büyükşehir Belediyesinin ilçe ve ilk kademe belediyelerine yaptığı
yardımlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13770)
39. - Hatay Milletvekili Gökhan DURGUN'un, 2003'ten
itibaren Hatay'da yapılan ihalelere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13771)
40. - Kastamonu Milletvekili
Mehmet YILDIRIM'ın, Kastamonu Polis Okulu inşaatına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13774)
41. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Esenboğa
Havaalanından şehir merkezine yolcu taşımacılığına ve yolcu karşılamaya
gelenlerin karşılaştıkları sorunlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13775)
42. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın,
Adana-Kozan Belediyesinde sahte makbuzlarla dolandırıcılık yapıldığı iddiasına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13776)
43. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in,
İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve İstanbul'daki diğer bazı belediyelerle ilgili
çeşitli iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13777)
44. - İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, İstanbul
ve Ankara Büyükşehir Belediyelerinin verdikleri burslara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13779)
45. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Konya
Büyükşehir Belediyesine tahsis edilen taşocaklarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13780)
46. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın,
Konya-Selçuklu Belediyesince verilen LPG ön izin belgelerine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13781)
47. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Meram
Belediyesinin kaçak yapılaşmaya yönelik uygulamalarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13782)
48. - Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın,
özelleştirilen kurumların bedellerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13793)
49. - Zonguldak Milletvekili Nadir SARAÇ'ın,
Bartın-Merkezdeki ilköğretim okullarının deprem güçlendirme çalışmalarına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13795)
50. - Hatay Milletvekili Fuat ÇAY'ın, 2003'ten
itibaren Hatay'da yapılan ihalelere ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13796)
51. - Şanlıurfa Milletvekili Turan TÜYSÜZ'ün,
ülkemizin bazı NATO faaliyetlerine katılımına ilişkin Millî Savunma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13800)
52. - İstanbul Milletvekili Mehmet SEVİGEN'in,
bölücü terörle mücadelede şehit ve gazi olanlara ilişkin Millî Savunma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13801)
53. - Şanlıurfa Milletvekili Turan TÜYSÜZ'ün, bazı
bürokratlar hakkındaki iddialara ve doktorların mecburi hizmet kapsamında
görevlendirilmelerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13803)
54. - Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın,
2003'ten itibaren Hatay'da yapılan ihalelere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13805)
55. - İstanbul Milletvekili Zülfü LİVANELİ'nin,
Devlet hastanelerinde senet imzalatıldığı iddialarına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13806)
56. - Denizli Milletvekili Mehmet U. NEŞŞAR'ın,
kapatılan bazı hastanelere ve Avcılar Devlet Hastanesi inşaatına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13808)
57. - Manisa Milletvekili Nuri ÇİLİNGİR'in,
ülkemizde doğum yapan İsrail'li kadınlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13809)
58. - Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun,
Samsun'da yeşil kartlı iki hastaya gereken tıbbi müdahalenin yapılmadığı
iddiasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13810)
59. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Samsun'da
yeşil kartlı iki hastaya gereken tıbbi müdahalenin yapılmadığı iddiasına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13811)
60. - Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın heyet
raporu ile ilaç kullanan hastalara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13812)
61. - Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, sağlık
harcamalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13813)
62. - Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın,
2003'ten itibaren Hatay'da yapılan ihalelere ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13825)
63. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un,
Adana'daki hemzemin geçitlere ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13826)
64. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Konya-Haydarpaşa
hattındaki Meram Ekspresine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13827)
65. - Hatay Milletvekili Fuat ÇAY'ın, 2003'ten
itibaren Hatay'da yapılan ihalelere ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13828)
66. - Hatay Milletvekili Gökhan DURGUN'un, 2003'ten
itibaren Hatay'da yapılan ihalelere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13829)
67. - Tekirdağ Milletvekili Enis TÜTÜNCÜ'nün,
Sudan gezisinde Başbakanın yaptığı iddia edilen bir görüşmeye ilişkin Dışişleri
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/13831)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.03
8 Haziran 2006 Perşembe
BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 113 üncü Birleşimini açıyorum.
III. - YOKLAMA
BAŞKAN - Elektronik
cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için 5 dakika
süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin, oy düğmelerine basarak salonda
bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını
görevli personel aracılığıyla 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç
sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.
Gündemdışı ilk söz, 5233
sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında
Kanunun Diyarbakır İlindeki iki yıllık uygulama sonuçlarıyla ilgili söz isteyen
Diyarbakır Milletvekili Aziz Akgül'e aittir.
Buyurun Sayın Akgül. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.-
Diyarbakır Milletvekili Aziz Akgül'ün, Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan
Zararların Karşılanması Hakkında Kanunun Diyarbakır İlindeki uygulama sonuçları
ile komisyonların karar verme süresinin uzatılmasının getireceği yararlara
ilişkin gündemdışı konuşması ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı
AZİZ AKGÜL (Diyarbakır) -
Muhterem Başkanım, değerli milletvekilleri; bilindiği gibi, 5233 sayılı Terör
ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun 17 Temmuz
2004 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Söz konusu kanun, bir dönem terör sebebiyle
oluşan yaraların sarılması açısından büyük bir önem taşımaktadır.
Ülkemizde çok sayıda
vatandaşımız doğdukları ve yaşadıkları topraklardan terör yüzünden ayrılmak
zorunda kalmış, aradan geçen süre zarfında bakımsızlıktan evleri yıkılmış,
arazilerini ekemez olmuşlar, ağaçları kurumuş ve birçok vatandaşımız da
hayatını kaybetmiştir.
İşte, bu kanun
Hükümetimiz tarafından çıkarıldıktan sonra, vatandaşların bu yaralarının
sarılması yolunda çok ciddî ve somut bir adım atılırken, devletimiz, şefkatli
yüzünü bölge insanımıza açık ve net bir şekilde göstermiştir.
Dünyanın pek çok ülkesinde
çeşitli sebeplerle insanlar yerlerinden ve yurtlarından olmuşlardır; ancak,
Türkiye gibi çok az ülke doğrudan ve çözüme yönelik böyle bir somut adım
atmıştır. Kanunun uygulanmasıyla ilgili olarak da, illerimizde, başta valiler
olmak üzere, vali yardımcılarımız ve ilçe kaymakamları fedakârca
çalışmışlardır. Vatandaşların zararının tespiti için kurulan zarar tespit
komisyonları, bazen at sırtında bazen yaya olarak, zor arazi şartlarında,
ulaştıkları köy ve mezralarda vatandaşlarımızın zararını tespit ederek, bunun
ödenmesine imkân sağlamışlardır. Bu tespitler sayesinde, gece geç saatlere
kadar çalışıp geceyi de ücra bir mezrada, mağarada geçiren Diyarbakır
İlimizdeki komisyonlarımızın bu fedakârlıkları, gerçekten, şahsım olarak beni
çok duygulandırmıştır.
Yapılan bu çalışmalar
kısa zamanda meyvesini vermiş ve bazı vatandaşlarımız tarafından Türkiye
aleyhine AİHM nezdinde açılan davalar, 5233 sayılı Yasanın etkin bir iç hukuk
yolu olduğu gerekçesiyle Türkiye'ye iade edilmiştir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, bu ne ifade ediyor biliyor musunuz; bu, Türkiye'nin yaklaşık
20 milyar avro tazminat yükünden kurtulmasını ifade ediyor; bu, Türkiye'nin dış
dünyadaki itibarının korunmasını ve kendi vatandaşı tarafından şikâyet edilen
bir ülke olmaktan kurtarılmasını ve kendi vatandaşının sorununu kendi ülkesinde
çözebildiğini ifade ediyor.
Diyarbakır İlinde,
mahkemelerde görülen, derdest olmuş dava sayısı 10 000 civarındadır. Bu 10 000
dava, sayıları belki 100'ü bulan savcı ve hâkimler tarafından görülmekte ve
onlar tarafından verilen bu kararlar temyiz sırasında da yeniden incelemeye
tabi tutulmaktayken, sadece Diyarbakır'da 37 000'i bulan dosyaların, bu ildeki
3 vali yardımcısı başkanlığında kurulan komisyonlar tarafından çözülmeye
çalışılmasını büyük bir fedakârlık olarak görüyorum. Bu bakımdan, Sayın
İçişleri Bakanımıza, ülkemizin dış itibarının korunmasını, ülke ekonomisinin
milyarlarca avro yükten kurtarılmasını sağlayan ve vatandaşlarımızın
zararlarının tazmini yolunda gayret gösteren mülkî idare amirlerimizi maddî ve
manevî olarak ödüllendirmesini teklif ediyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, bazı kimselerin dile getirdiği gibi, bu yasa, Avrupa Birliğini
memnun etmek ya da AİHM'de açılan davalar yüzünden çıkarılmamıştır. Bunun en
büyük delili de şudur: Bu yasadan sadece AİHM'e müracaat edenler ya da müracaat
etme şansı olanlar yararlanmamaktadır. Herhangi bir vatandaş, zamanaşımı
yüzünden AİHM'e dava hakkını kaybetmiş olsa dahi, bizim çıkardığımız bu
yasayla, illerde kurulan zarar tespit komisyonlarına müracaat edebilmekte ve
eğer zarar tespit edilirse, kendilerine tazminat ödenmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Akgül,
buyurun.
AZİZ AKGÜL (Devamla) - Bu
kanunla devlet ile vatandaşımız arasında oluşturulan uçurumlar kaldırılmış,
devlet, şefkat elini vatandaşına uzatmış ve vatandaşlarımız da, uzatılan bu ele
aynen karşılık vermiştir. Vatandaşlar, bizzat, avukatları aracılığıyla, yazılı
ve görsel basında, zararlarının karşılandığı gerekçesiyle, duydukları
memnuniyetleri dile getirmişlerdir. Bizzat, köylerinde kendilerini ziyaret eden
ve kendileriyle röportaj yapan medya mensupları da, bu durumu müşahede ederek
sayfalarında şu başlıklara yer vermişlerdir:
6 Ağustos 2005 tarihinde,
Cumhuriyet Gazetesinde: "Diyarbakır Valiliği köylülerle sulhname
imzaladı." 6 Ağustos 2005 tarihinde, Zaman Gazetesinde:
"Diyarbakır'da terör tazminatı alan 275 kişi, AİHM'den davasını geri
çekti." 5 Ağustos 2005 tarihinde, Hürriyet Gazetesinde: "Devlet ile
terör mağdurları anlaştı, dosyaları AİHM'den çekiliyor." Yine, Hürriyet
Gazetesinde: "Türkiye, 20 milyar avro tazminattan kurtuldu." 19 Ocak
2006 tarihinde, Vatan Gazetesinde ise: "AİHM'in adres gösterdiği tazmin
komisyonları harıl harıl çalışıyor."
Söz konusu yasanın
uygulama süresi Temmuz 2006'da sona ermektedir. Anayasa uyarınca vatandaşların
müracaat süresi 28 Aralık 2005 tarihinden itibaren bir yıl uzatılmış; ancak,
komisyonların karar verme süresi ise, uzatılmamıştır. Bu süre de bir yıl daha
uzatılmalıdır.
Bunun gerekçelerini ise,
şöyle arz edebilirim: Bu Kanun, 17 Temmuz 2000 tarihinde yürürlüğe girdikten
ancak üç ay sonra ilgili yönetmelik çıkarılmış ve kanunun ağırlıklı olarak
uygulanacağı doğu ve güneydoğu illerinde kış mevsiminin girmesiyle, bahar
gelinceye kadar, yaklaşık dokuz ay hiçbir uygulama yapılamamıştır. Uygulamanın
hızlı işlemesi, kuşkusuz önemli bir kaygı olsa da, önemli olan, başvuruların
hakkaniyete uygun olarak değerlendirilmesidir.
Bu nedenle, komisyonların
süre baskısı altında alelacele karar vermesini önlemek ve vatandaşların
zararlarının hak kaybına uğramayacak şekilde tespit edilmesine imkân sağlamak
için 17 Temmuz 2006 tarihinde dolacak karar verme süresi bir yıl daha
uzatılmalıdır.
Yine, bu kanunu taşrada
uygulayan ve değişik pratik çözümler bulan idarecilerimizin bu bilgi ve
yönetimleri değerlendirilerek ortak bir uygulama genelgesine dönüştürülmesi,
iller arasında aynı tarz zarara uğrayan vatandaşların farklı tazminatlar alması
şeklindeki sakıncaları ortadan kaldıracaktır.
Değerli milletvekilleri,
kanunun uygulanmasında yeknesaklığın olabildiğince sağlanması amacıyla
uygulayıcı durumda olan idarecileri cesaretlendirici ortak uygulama genelgeleri
hazırlanmalıdır.
Bu vesileyle saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Akgül.
Gündemdışı konuşmaya
Hükümet adına İçişleri Bakanı Sayın Abdülkadir Aksu cevap vereceklerdir.
Buyurun Sayın Bakanım.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
İÇİŞLERİ BAKANI
ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Diyarbakır
Milletvekili Sayın Prof. Dr. Aziz Akgül arkadaşımızın, 5233 sayılı Terör ve
Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanunun, iki yıllık
Diyarbakır uygulaması sonuçları konulu gündemdışı konuşması üzerine söz almış
bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisin siz değerli üyelerini en içten
saygılarımla selamlıyorum ve arkadaşımıza da teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar,
bilindiği üzere, Türkiye uzun yıllar boyunca, başta bölücü terör örgütü olmak
üzere, terör örgütlerinin hedefi olmuştur. Ülkemizin bekasına, huzur ve
güvenliğine, bütünlüğüne yönelen bu terör saldırıları vatandaşlarımızın malına
ve canına da kastetmiştir. Bu mücadele sırasında büyük maddî ve manevî kayıplar
ortaya çıkmış, vatandaşlarımız da mağdur olmuşlardır.
Bu gerçekten yola çıkan
Hükümetimiz, 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların
Karşılanması Hakkında Kanunu sizlerin tasvibi, onayıyla çıkararak 27.7.2004
tarihinden itibaren yürürlüğe sokmuştur. Yine, bu kanuna dayalı olarak
hazırladığımız uygulama yönetmeliği de, 20.10.2004 tarihinde yayımlanarak
yürürlüğe girmiştir.
Değerli arkadaşlar, her
zaman ifade ettiğim gibi, biz, asayişin sağlanmasında en önemli kamusal
dinamiklerden birisinin de güvenlik tedbirlerinin sosyoekonomik politikalarla
desteklenmesi gerektiğine inanıyoruz. İşte, bu nedenle, güvenlik politikalarını
sosyal politikalarla dengeli bir şekilde yürütme gayreti içinde olduğumuzu
ifade ediyoruz. Çıkardığımız bu kanunî düzenleme de bu politikamızın bir
gereğidir. Elbette ki, yaptığımız bu kanunî düzenlemeler, sosyal hukuk devleti
anlayışımızın ve hiçbir ayırıma tabi olmaksızın, zarar gören vatandaşımızın
daima yanında olma, derdiyle dertlenme, sıkıntılarını en hızlı şekilde giderme,
devletimizin şefkat elini gecikmeksizin vatandaşımıza uzatma yönündeki
samimiyetimizin bir gereğidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; sizin de bildiğiniz gibi, 5233 sayılı Kanunla terör
eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle
zarara uğrayan gerçek kişiler ile özel hukuk tüzelkişilerinin maddî zararları
sulhen karşılanmaktadır. Yaptığımız söz konusu kanunî düzenlemelerden hemen
sonra vatandaşlarımızın başvuruları alınmaya başlanmıştır. Mayıs 2006 sonu
itibariye yapılan başvuru sayısı 194 353, ancak, bugüne kadar karar verilen
başvuru sayısı 26 880 olup, bunlardan 17 593 başvuru sahibinin zararının
karşılanması yönünde yetkili komisyonlarca karar verilmiştir. Bu kanun
kapsamında yapılacak ödemeler için Bakanlığımın 2006 yılı bütçesine 25 000 000
YTL, yani 25 trilyon ödenek konulmuştur. Bu ödeneğin tamamının kullanılması
üzerine, ilave olarak da 20 trilyon
daha ödenek talep edilerek, bunun için kullanılmak üzeredir. Ayrıca, 2005
yılında aktarılan, yaklaşık 25 000 000 YTL, 25 trilyon Türk Lirası da, bu
ödeneklerde, bugüne kadar vatandaşlarımıza ödenmiş ve yaklaşık 70 trilyon
ödenek, bu maksatla, illerimize aktarılmıştır. Gönderilen bu ödenekler, zarar
tespit komisyonları kararları doğrultusunda, hak sahiplerine derhal
ödenmektedir. 08.06.2006 tarihî itibariyle 43 483 377 Yeni Türk Lirası ödeneğe
daha ihtiyaç duyulmakta olup, bu miktar da Maliye Bakanlığımızdan talep
edilmiştir.
Türkiye genelinde olduğu
gibi, Sayın Milletvekili arkadaşımın da gündeme getirdiği Diyarbakır İlimizde
de, 5233 sayılı Yasa, büyük bir gayret ve başarıyla uygulanmaktadır. Bugüne
kadar, Diyarbakır İl zarar tespit komisyonlarından 4 712 başvuru dosyası karara
bağlanmıştır. Bu dosyalarla ilgili olarak, 18 602 064 YTL ödenek bu ilimize
tahsis edilmiş ve hak sahiplerine ödenmesi gerçekleştirilmiştir.
5233 sayılı Kanun
uygulaması dışında, ayrıca, vatandaşlarımızın zaman zaman uğradığı zararlar,
Başbakanlık Acil Destek Fonu, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Genel
Müdürlüğü ve benzeri kaynaklar kullanılarak da karşılanmıştı.
Yine, son zamanlarda,
bildiğiniz gibi, bölücü terör örgütünün tahrikleri sonucu bölgede meydana gelen
olaylarda, ev, işyeri, araç ve benzeri eşya ve malları zarar gören masum
vatandaşlarımızın da uğradıkları zararlar tespit edilerek, yaraları en kısa
sürede sarılmıştır. Bu kapsamda, örneğin, 28-31 Mart 2006 tarihleri arasında
Diyarbakır İlimizde meydana gelen olaylarda, ev, işyeri, araç ve benzeri eşya
ve malları zarar gören vatandaşlarımıza, biraz önce arz ettiğim rakamların
dışında, Başbakanlık Acil Destek Fonundan 238 727 078 YTL, yani, toplam 238 727
000 000 temin edilerek, Diyarbakır'daki esnafımıza, oradaki insanlarımıza ödeme
yapılmıştır. Aynı şekilde, Batman, Kızıltepe ve diğer il ve ilçelerde de bu
ödemeler yapılmıştır.
Hükümetimiz, son
olaylarda, konuya en yüksek seviyede eğilmiş, devletimiz her türlü imkânlarıyla
vatandaşımızın yanında yer almış, bölücü terör örgütünün tahriklerinin boşa
çıkarılması sağlanmıştır. Vatandaşlarımızın zararlarının karşılanması
noktasında, Hükümetimizin bu hassas ve müşfik tutumunu her zaman sürdürmekte
kararlı olduğumuzu da bir kez daha bildirmek zorundayım.
Bu tutumumuzun yansıması
olarak, vatandaşımızın uygulamadan memnuniyetini ve sulhname imzalanması
yönündeki istekliliğini, ülkemizin diğer yörelerinde olduğu gibi, özellikle
doğu ve güneydoğu illerimizde de müşahede etmekteyiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; 5233 sayılı Kanunla, terör ve terörle mücadele
kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle zarara uğrayan vatandaşlarımızın
maddî zararlarının, ulusal ve özellikle uluslararası yargı mercilerine
gidilmeksizin hızlı, etkin ve adaletli bir şekilde sulhen karşılanması
amaçlanmıştır. Kanunun etkin bir iç hukuk yolu olarak hızlı ve etkili bir
şekilde uygulanması -ki, biraz evvel değerli milletvekili arkadaşım da
belirtti- özellikle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde ülkemiz aleyhine açılan
ve terör nedeniyle uğranılan zararlar ile köye dönüş konulu davaların ülkemiz
lehine sonuçlanması açısından da büyük önem taşımaktadır.
İl zarar tespit
komisyonlarının yoğun çalışmaları ve 5233 sayılı Yasanın titizlikle uygulanması
sonucunda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, ele aldığı bir pilot davada yasayla
getirilen sulhname usulünü iç hukuk yolu olarak tanımış ve yaklaşık 1 500
başvuruyu bu gerekçeyle de reddetmiştir. Bu ret kararıyla, uluslararası
platformlarda ülkemiz çok önemli bir prestij elde etmiştir. Ülkemiz, hem Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesince hem de Birleşmiş Milletlere bağlı ilgili
kuruluşlarca örnek olarak gösterilmeye başlanmıştır.
Zarar tespit
komisyonlarının daha etkin ve hızlı çalışmasının sağlanması, uygulamada
karşılaşılan sorunların giderilmesi için, valiliklerin görüşleri de dikkate
alınarak, Bakanlığımızca hazırlanan 5233 sayılı Kanunla ilgili değişiklik
tasarısı da, yine, Yüce Meclisimizde sizlerin oyuyla kabul edilerek, 28.12.2005
tarihinde yasalaşmıştır. Söz konusu bu değişiklikle, komisyon çalışmalarının
daha etkin ve verimli çalışması için birtakım tedbirler getirilmiş; bunların
yanı sıra, zarar gören başvuru sahiplerinin sulhname tasarısını imzalamak üzere
yirmi gün içinde gelmesini düzenleyen süre, gecikmeden dolayı meydana gelen
problemlerin giderilmesi için, otuz güne çıkarılmış; başvuru sahibi veya
yetkili temsilcisiyle sulhname imzaladıktan sonra, önceki kanunî düzenlemeden
farklı olarak, en geç üç ay içinde ödeme yapılması kararlaştırılmış; yine,
zarar tespit komisyonlarının mevcut düzenlemede sadece Bakanlık tarafından
denetlenmesini öngören hükme ilaveten, valiliklerce de denetlenmesine imkân
tanınmış. Yine, kanunun yürürlüğe girdiği 28.7.2004 tarihinden itibaren, bir
yıl içinde ilgili valilik ve kaymakamlıklara başvurulmaması halinde, oluşan
mağduriyetlerin önüne geçmek amacıyla, mevcut düzenlemede bir yıl olan başvuru
süresinin bir yıldan iki yıla çıkarılması öngörülmüş; bu, yasayla temin
edilmiş. Yine, terörden zarar gören kamu görevlileri ya da mirasçılarının
başvurularını düzenleyen kanunun geçici 2 nci maddesindeki bir yıllık başvuru
süresi de, oluşabilecek mağduriyetlerin önüne geçebilmek için iki yıla
çıkarılmış ve bunun gibi, önemli yasal düzenlemeler bu değişiklikle
yapılmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; il zarar tespit komisyonlarına çok yüksek sayıda
başvuru yapılması, bütün olağanüstü gayretlere rağmen, işin özelliği gereği,
başvuru dosyalarının tamamlanmasının belli bir süre alması, birkısım bilgi ve
belgenin başvuru sahipleri tarafından zamanında komisyonlara ulaştırılmaması
gibi sebepler, mevcut başvuruların, yasada belirlenen iki yıllık sürede
bitirilmesini imkânsız kılmaktadır. Bu gerekçeyle, Bakanlığımca yeni bir yasa
değişikliği çalışması başlatılmış olup, en kısa süre içerisinde, Yüce
Meclisimize, sizlerin huzurlarına getireceğiz ve desteklerinizi bekleyeceğiz.
Sonuç olarak, 5233 sayılı
Kanunda yaptığımız ve yapmak istediğimiz değişikliklerle, terör ve terörle mücadeleden
dolayı kayba uğrayan vatandaşlarımızın zararlarını, gecikmeye mahal
vermeksizin, en kısa süre içerisinde ve adil bir şekilde karşılamaya
çalışıyoruz. Bu çalışmamızda, şimdiye kadar, küçümsenmeyecek ölçüde başarılı
neticeler elde edilmiştir. Bunu yaparken de, komisyonlarda çalışan kamu
görevlilerimizin, bilirkişilerin, ilgili diğer sivil kişi ve kuruluşların
gösterdiği gayreti ve fedakârlığı da, başta valilerimiz olmak üzere,
huzurlarınızda takdirle anıyorum ve yine, bu konuyu gündeme getiren değerli
milletvekili arkadaşım Sayın Aziz Akgül'e de, gösterdiği bu duyarlılık için
teşekkür ediyor, hepinize, tekrar, en derin saygılarımı sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Gündemdışı ikinci söz,
Balıkesir İli Dursunbey İlçesinde meydana gelen maden kazası hakkında söz
isteyen, Balıkesir Milletvekili Orhan Sür'e aittir.
Buyurun Sayın Sür.
2.-
Balıkesir Milletvekili Orhan Sür'ün, Balıkesir İli Dursunbey İlçesi Odaköy'deki
maden ocağında meydana gelen kazaya ve bölgedeki maden ocaklarında etkili
güvenlik denetimi yapılmasının önemine ilişkin gündemdışı konuşması
ORHAN SÜR (Balıkesir) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım, değerli
arkadaşlarım; geçtiğimiz hafta bugün, Balıkesir'in Dursunbey İlçesinin
Odaköy'ünde yaşanan bir üzücü maden kazası nedeniyle söz almış bulunuyorum;
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
geçtiğimiz hafta bugün, bu saatlerde, Dursunbey'in Odaköy'ünün çok yakınındaki
bir maden ocağında 57 maden işçisi yerin altına inmeye hazırlanıyordu ve saat
16.00'da yerin altına indiler. Yaklaşık ikibuçuk saat sonra, çok üzücü bir kaza
meydana geldi. Bu kazada, yaşları 18 ile 34 arasında değişen 17 insanımızı
kaybettik. Gerçekten çok acı bir kaza.
Bu kaza haberi alınır
alınmaz, bizler de, Anamuhalefet Partisi olarak, Cumhuriyet Halk Partisi
olarak, Genel Merkezimizin görevlendirdiği arkadaşlarımızla beraber ve o
bölgenin milletvekilleri olarak hemen bölgeye hareket ettik. Elbette,
Hükümetimiz de o bölgeye hareket etmişti. Sayın Bakanımız, kaza haberini alır
almaz, bölgeye helikopterle gitmişti.
Bizler, bir kısmımız
cenazelere yetişemedik; çünkü, Ankara-İstanbul arasındaki mesafenin uzaklığı
cenazelere yetişmemize olanak kılmadı; ama, Balıkesir'de bulunan arkadaşımız
Sedat Pekel cenazelere katıldılar. Bizler, Abdurrezzak Erten, Halil Ünlütepe,
Nadir Saraç, Orhan Sür, Ali Kemal Deveciler ve Balıkesir Cumhuriyet Halk
Partisi örgütü olarak, cumartesi günü, bu kazada hayatını kaybeden
arkadaşlarımızın, kardeşlerimizin ailelerine başsağlığı dilemek için onların
köylerini gezdik. Bu kazada, Dursunbey'in Süleler Köyünden 2, Kavacık Köyünden
2, Hamzacık Köyünden 2, Odaköy'den 2, Meydançayırı'ndan 1, Gölcük'ten 1,
Kızılöz'den 3, Delice Köyünden 4 tane vatandaşımız, maalesef, maden şehidi
oldular.
Değerli arkadaşlarım,
kazanın olduğu ocak, daha önceleri açık ocak olarak işletmedeydi; bundan iki
yıl kadar önce kapalı ocak haline getirildi ve iki yıldır, yaklaşık yerin 120
metre ile 200 metresi arasında, buradan kömür çıkarılmakta.
Yeraltı kömür
işletmeciliği yapan ocak, yüksek risk içermektedir. Sorumluların yeterli
güvenlik önlemini alıp almadıkları, risk değerlendirmelerinin yeterli olup
olmadığı, henüz net olarak ortaya konulmamıştır. Durumun tespiti ve kazanın
nedeninin en doğru şekilde belirlenmesi, ocak içinde yapılacak inceleme ve
araştırma yapacak uzman bilirkişinin raporuyla belli olacaktır.
Hal böyle iken, Sayın
Bakanımız, hiçbir inceleme, hiçbir araştırma yapılmadan, televizyonlarda
yayımlanan canlı yayında, bu tür olayların dünyanın her yerinde meydana
geldiğini, bunların her yerde yaşandığını, olağan bir olay gibi tarif
edilebileceğini; yani, kaderciliği tarif etmiştir.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, hızlı tren kazası oluyor, takdiri ilahî diyoruz. 17 vatandaşımız
maden kazasına kurban gidiyor, kaderci yaklaşıyoruz. Böyle yaklaşımlarla bu
ülkeyi çağdaş bir ülke haline getirmemiz olası mı; mümkün değil.
Bence, Sayın Bakanımızın,
oraya, nasıl, kaza olur olmaz gitmesinde gösterdiği hassasiyet gibi, kazanın
bundan sonraki gelişimini de yargıya bırakması, bu işi uzmanlarına bırakması
gerekirdi. Oradaki insanlara, elbette, kazanın "kor düştüğü yeri
yakar" örneğinde olduğu gibi, acıyla kıvranan ailelere, yakınlarına
başsağlığı dilemesi, onların, devlet olarak yanında olduğunu belirtmesi bence
yeterliydi. Zaten, bu ocakları işleten işletmecinin de Sayın Bakanımızın
korumasına gereksinimi yok. Sevdiğimiz, saydığımız bir kişidir kendisi; bir
hata, bir yanlışı varsa, elbette, o da kabullenecektir; ama, bakın, değerli
arkadaşlarım; şimdi, madencilerle konuştuğunuzda şöyle bir gerçek var: Eğer bir
yerde bir grizu patlaması olmuşsa, bu madende yeterince havalandırma yok
demektir. Eğer yeterince havalandırma olsaydı, zaten metan gazı birikmez,
dışarı atılır ve bu patlama gerçekleşmezdi. Yeterince havalandırma olmaması
bile, bazı şeylerin ters gittiğinin göstergesidir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Sür,
buyurun.
ORHAN SÜR (Devamla) -
Kaldı ki, daha sonra öğreniyoruz ki, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımız
tarafından, 11 Ekim 2005 tarihinde, yani kazadan yaklaşık altıbuçuk ay kadar
önce, bu madende bir araştırma yapılmış ve kullanılan makine, teçhizat ve
elektrik donanımının yeraltı kömür ocakları için, mevzuatıyla belirlenen
niteliklere uygun olmadığı saptanmış; maden uyarılmış, uyarılar yerine
getirilmemiş, 142 milyar lira ceza kesilmiş; ama, bir daha takip edilmemiş.
İşletme, zor koşullar altında üretim yapıyor ve ölenlerimiz çok genç, daha 18
yaşında delikanlılar var. O gün işe başlamışlar; o gün işe başlıyor, ikibuçuk
saat sonra, maden kazasında şehit oluyor.
Değerli arkadaşlarım, bir
daha bunlar yaşanmasın. Bir daha bunların yaşanmaması için hangi önlemler
alınması gerekiyorsa, bunlar alınmalı. Bakın, son üç yılda, Dursunbey
kazasından önce, Aşkale'de, Ermenek'de, Küre'de, İskilip'de, Gediz'de 57 tane
maden işçimizi şehit verdik. Bundan sonra bu şehitleri vermeyelim. Bunlar kader
değil, değerli arkadaşlarım; kazalar, kader değil.
Değerli arkadaşlarım,
Balıkesir ve ülkemizin çeşitli yerlerinde, böyle, denetimi gereğince yapılmayan
yüzlerce maden ocağı var. Buralarda, binlerce vatandaşımız, canlarını ortaya
koyarak ekmek parası kazanmaya çalışıyorlar. Bakın, Dursunbey, Balıkesir'in,
Türkiye'nin en batısındaki il olan Balıkesir'in en geri kalmış ilçesi. Orada
yaşayan bu insanlar 500-600 milyon liralık bir maaş için kendi yaşamlarını
toprak altında riske atıyorlar. Şimdi, buradan Hükümete seslenmek istiyorum:
2002 yılında yapılan seçimlerde bu ilçede yüzde 57 oy aldınız. Lütfen, gidin,
bir yollarını görün. 1980 öncesinde Cumhuriyet Halk Partisi İktidarında KUP
(Köye Ulaşım Projesi) sırasında yapılan yollar aynen duruyor, hiçbirinde asfalt
yok, traktörsüz o yollardan geçmek olası değil.
Değerli arkadaşlarım, bu
insanlara borcunuz var. Bu insanlardan aldığınız oyun gereğini, lütfen, yerine
getirin. Dursunbey gibi geri kalmış yerlerde yaşayan köylerde insanlarımızın
yarınlardan umudu yok. Bu insanlara umut olmak, bu insanlara umut vermek bu
Meclisin görevi. Bu görevi yerine getirmezsek bir daha o köylere, o beldelere
giremeyiz diye düşünüyorum.
Allah, bir daha bu
ülkenin insanını, bu maden kazalarıyla, böyle elim kazalarla karşılaştırmasın.
Ben, kazada ölen vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum, yakınlarına
başsağlığı ve sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ederim.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Sür.
Gündemdışı üçüncü söz,
Çukurova'da tarım ve buğday pazarlamasındaki sorunlar hakkında söz isteyen
Osmaniye Milletvekili Necati Uzdil'e aittir.
Buyurun Sayın Uzdil.
3.- Osmaniye
Milletvekili Necati Uzdil'in, Çukurova'da ziraî mücadelenin uçakla yapılmasının
yasaklanmasına ve buğday ürünü için belirlenen fiyatların taksitler halinde
ödenmesinin olumsuz etkilerine ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve
Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker'in cevabı ile Kastamonu Milletvekili Mehmet
Yıldırım'ın, İnebolu'nun düşman işgalinden kurtarılışının 85 inci yıldönümüne
ilişkin gündemdışı açıklaması
NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Sayın Başkanım,
değerli arkadaşlarım; öncelikle sizleri saygıyla selamlıyorum. Ayrıca, bütün
olanaklarını zorlayarak bana konuşma olanağı yaratan Sevgili Başkanıma da
teşekkür ediyorum. Değerli arkadaşlarım, yirmi gün Çukurova'da kaldım. O
nedenle, gelir gelmez gündemdışı söz istedim; bugün almış olmanın da mutluluğunu
yaşıyorum.
Arkadaşlar, üç konuda
sizlere bilgi vermek istiyorum. Bunlardan bir tanesi; değerli arkadaşlarım,
haberiniz var mı acaba, Türkiye'de uçakla tarla ilaçlanması yasaklandı.
Duydunuz mu, Türkiye'de tarımda teknolojinin kullanılması yasaklandı. Evet,
Tarım Bakanımızın oluruyla yasaklandı. 26.5.2006 tarihinde Tarım Bakanlığımız
böyle bir olur aldı. Tabiî, bunu duyunca, hayretler içinde kalmamak mümkün
değil. Tarım Bakanlığı, çiftçilerin önderi, çiftçilerin babası olması gereken
bir kuruluş, tarım sahalarında böyle bir olur alma şansını bulabilmiş.
Değerli arkadaşlarım, şu
anda Çukurova'da karpuz tarlayı kaplamış durumda. Karpuz ilaçlanacak; neyle
ilaçlayacağız?! Tarım Bakanı bunu bilmiyor diyelim, Ziraî Mücadele Karantina
Genel Müdürlüğünü de kapattık, Koruma Kontrol Genel Müdürü denilen bir
bürokratımız da mı bilmiyor veya o Genel Müdürlükte çalışan tarım uzmanları da
mı bilmiyor?! Ama, sormazsanız, tabiî ki, haberiniz bile olmaz değerli
arkadaşlarım.
ÖNER ERGENÇ (Siirt) -
Haberimiz var; siz bilmiyorsunuz!
NECATİ UZDİL (Devamla) -
Biz, çiftçi olarak, biliyoruz, yer aletleriyle ilaçlamanın etkili olduğunun
bilincindeyiz. Ayrıca, yer aletleriyle ilaçlamanın, tarım konusunda, mücadele
konusunda ucuz olduğunu da biliyoruz. Biliyoruz; ama, 2 metre boyundaki mısırı,
1,5 metre boyundaki pamuğu yer aletleriyle, gücümüz yettiğince ilaçlıyoruz;
gücümüz yetmediği yerde, o aletlerle ilaçlama yapamadığımız zamanlarda da uçağa
müracaat ediyoruz, teknolojiye müracaat ediyoruz. Biz, çiftçi olarak, aptal
mıyız, daha fazla para ödeme hevesinde miyiz; yoksa, yer aletlerinin daha ucuz
olduğunu, daha etkili olduğunu bilmediğimizi mi zannediyorsunuz?!
Değerli arkadaşlarım,
maalesef, Tarım Bakanı yok, burada gördüğüm Çukurovalı arkadaşlarım da yok,
tarımla ilgili bir vatandaş da göremiyorum.
ÖNER ERGENÇ (Siirt) -
Tarım Bakanı burada oturuyor!
NECATİ UZDİL (Devamla) -
Ama, şurada görüyorum ki, Çevre Komisyonumuzun Başkanı var; onun da ne
söylendiğinden, tahmin ederim, haberi yok.
ÖNER ERGENÇ (Siirt) -
Tarım Bakanı orada oturuyor!
NECATİ UZDİL (Devamla) -
İyi, hoşgelmiş Tarım Bakanım; ama, çıksın, öyleyse, buradan, 26.5.2006'da bu
oluru nasıl aldığını anlatsın, lütfen.
Değerli arkadaşlarım,
ikinci konu şu: Sizler burada yasa çıkardınız. Sizlerin oyuyla çıktı. Maalesef,
biz burada yoktuk; ama, Çevre Komisyonunda bir değişiklik yapıldı. Bu
değişiklik için ben de uğraş verdim gittim orada, milletvekili olarak.
Değerli arkadaşlarım,
Çukurova'da ikinci ürün diye bir şey var, buğdaydan sonra ikinci bir ürün
ekilir. Bu ürünü ekmek için benim çiftçim zamanla yarışır, zamanla. Evet,
ikinci ürünü ekmek için bir gün çok önemlidir. Bunu bilim adamlarından
öğrendik. Bir saat önemlidir ikinci ürün ekmek için; ama, maalesef, ikinci ürün
ekilen yerlerde valilere de anız yakma konusunda yetki verilmiş, plan
hazırlanması istenmiş. Yalnız, Çukurova'da, Adana Valisi de, Osmaniye Valisi
de, maalesef, yasanın bu maddesine uymamaktadır sevgili arkadaşlarım. Yasanın
bu maddesini, kısaca, sizlere de okumak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Çevre Yasasının geçici 1 inci maddesi (c) bendi: "Anız yakılması, çayır ve
meraların tahribi ve erozyona sebebiyet verecek her türlü faaliyet yasaktır.
Ancak, ikinci ürün ekilen yörelerde valiliklerce hazırlanan eylem planı
çerçevesinde ve valiliklerin sorumluluğunda kontrollü anız yakılmasına izin
verilir."
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Uzdil,
lütfen, toparlar mısınız.
Buyurun.
NECATİ UZDİL (Devamla) -
Tamam, toparlıyorum efendim.
Değerli arkadaşlarım, bu
madde komisyonda görüşüldü. Şu anda, siz, çiftçiye yemek yeme diyebilir
misiniz, su içme diyebilir misiniz, insana nefes alma diyebilir misiniz?!
Tarlasını ekecek çiftçi. Şu anda yasakladılar; ama, yine de yaktılar.
Kontrolsüz yakarsanız sorunlar çıkar, çevreye zarar verirsiniz.
Değerli arkadaşlarım, bu
konuyu da burada noktalamak istiyorum.
Üçüncü konumuz, değerli
arkadaşlarım, buğday hasadı, buğday pazarlaması. Çukurova'da bu işler var. Kısa
kesmek istiyorum. Açın, Adana milletvekilleriniz açsın, Osmaniye milletvekilleriniz
açsın, lütfen, kendi arkadaşlarına sorsun; 355 000 lira bizim buğdayımız
sevgili arkadaşlarım. Pandadır, kırmızı, yarı sert buğdaydır. 355 000 lira
fiyat verilmiştir; geçen sene 332 000 lira idi. Değerli arkadaşlarım, bir
önceki sene kaç liraydı; bir önceki sene de 352 000 liraydı sevgili arkadaşlar.
Biz 255 000 liraya razı değilken… Bu fiyatı tutturabilmek için Hükümetin
yapması gereken şey var sevgili arkadaşlarım. Çiftçi zannettiğiniz gibi, sizin
görmediğiniz gibi, zengin, sermayesi var olan kişiler değil. Çiftçi, borcunu
ödeyecek hasattan sonra. Çiftçi, ikinci ürün için gidip girdi temin edecek
değerli arkadaşlarım. Peki, siz, fiyatın yarısı onbeş gün sonra, yarısı da bir
ay sonra derseniz tüccar ne yapar; sizin 255 000 lira dediğinize 310-320 bin
lira…
Değerli arkadaşlarım,
sayın milletvekillerim, lütfen, açın sorun, Osmaniye'ye, Adana'ya sorun, 275
000 lira dediğiniz buğday, şu anda 345 000 lira sevgili arkadaşlarım. Lütfen…
MEHMET YILDIRIM
(Kastamonu) - 375…
NECATİ UZDİL (Devamla) -
375 000 lira denilen, 345 000 lira sevgili arkadaşlarım.
Lütfen, Tarım Bakanımız,
bu ülkede en çok kitleye hitap eden bir bakanlık, Bakanlığıyla ilgilensin, bu
kürsüde çiftçilerin sözü, çiftçilerin dili olsun. Bugüne kadar Tarım Bakanı var
mı yok mu, neredeyse bir senedir unuttuk sevgili arkadaşlarım. Tarım Kanunu
çıktı, temel yasa dedik, burada konuşmadan çıkardık.
Değerli arkadaşlarım,
buradan Tarım Bakanıma sesleniyorum: Lütfen, çiftçilerle ilgilen. Lütfen,
onlara babalık yap; yoksa, biz burada bunu daha yüksek sesle duyuracağız.
Değerli arkadaşlarım,
sizleri sevgi ve saygıyla selamlıyorum, çiftçi arkadaşlarıma sabırlar
diliyorum. Bu işi düzeltecek sizlersiniz çiftçi arkadaşlarım, önünüze sandık
gelecek, ışık gözüktü.
Değerli arkadaşlarım, bu
duygularla sizleri sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Uzdil.
Gündemdışı konuşmaya,
Hükümet adına, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker cevap vereceklerdir.
Buyurun Sayın Eker. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
Osmaniye Milletvekili Sayın Necati Uzdil'in gündemdışı yaptığı konuşmaya cevap
vermek üzere huzurlarınızdayım ve hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Necati Uzdil
bahsederken, teknolojiden, yüksek teknolojiden, tarımdan ve ziraî mücadeleden
ve ziraî mücadelede yüksek teknolojinin kullanılmamasından yakındı. Eğer bunu,
ziraat mühendisi bir meslektaşım olan Sayın Necati Uzdil söylememiş olsaydı,
bir başkası söylemiş olsaydı, doğrusu yadırgamayacaktım, belki cevap da
vermeyecektim. Ancak, bir ziraat mühendisinin, sektör bütünlüğü içerisinde,
biyoloji ilminin kurallarının farkında olarak konuşması gerekiyor.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Yasakladınız mı yasaklamadınız mı? Lütfen…
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Bakın, bakın…
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Yasakladık deyin, doğru yaptım deyin o zaman.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Biz, ne yaptıysak, ne yapıyorsak bu alanla ilgili
olarak, doğru yapıyoruz.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Değiştireceksiniz, değiştirmek zorundasınız.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Şimdi, size, örnekleriyle de bunu anlatacağım
izin verirseniz.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Tarım Bakanısın…
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Değerli vekillerim, değerli milletvekilleri,
Türkiye 1930'lardan itibaren süne mücadelesi yapmıştır. 1960'lı yılların
başından itibaren de uçakla, havadan mücadele yapmıştır; ama, ne kadar etkin
mücadele yapılırsa yapılsın, bu mücadelede hiçbir zaman emgili dane oranı yüzde
4'ün altına düşürülmemiştir. Bu, şu demektir: Yani, 100 tane buğday tanesinin 4
tanesi, muhakkak surette tahrip edilmiştir süne böceği tarafından.
Şimdi, biz, Hükümete
geldikten sonra, uçakla mücadeleye son verdik ve yer aletleriyle mücadeleye
geçtik ve Türkiye'de…
NECATİ UZDİL (Adana) -
Mısırı nasıl ilaçlayacaksın, mısırı?!
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - …buğdayda emgili dane oranı…
NECATİ UZDİL (Adana) -
Mısırı nasıl ilaçlayacaksın Sayın Bakanım?!
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Emgili dane oranı…
NECATİ UZDİL (Adana) -
Diyarbakır'da buğdayı ilaçladın…
SERACETTİN KARAYAĞIZ
(Muş) - Ya bir dinle, dinle!
NECATİ UZDİL (Adana) -
…Çukurova'da, 2 metre boyundaki mısırı nasıl ilaçlayacaksın; onu söyle!
ÖNER ERGENÇ (Siirt) -
Canım, herkes seni dinlemek zorunda değil ya! Sabırla dinle de öyle konuş!
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Sayın Başkan…
Necati Bey, ben, sizin…
NECATİ UZDİL (Adana) -
Konuşma bilgisi var mı; ben, süne mi dedim?!
BAŞKAN - Sayın Uzdil…
Sayın Uzdil, lütfen…
ÖNER ERGENÇ (Siirt) -
Dinlemeyi öğren ya!
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Siz, uçakla…
NECATİ UZDİL (Adana) -
Biz biliyoruz, merak etmeyin, siz öğrenin! Hem de bildiğiniz işe karışın.
BAŞKAN - Sayın Uzdil,
lütfen…
Buyurun Sayın Bakan.
ÖNER ERGENÇ (Siirt) -
Konuşmasını bildiğiniz gibi dinlemesini de bilin ya!
NECATİ UZDİL (Adana) -
Bileceksin, öğreneceksin!
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlar…
ÖNER ERGENÇ (Siirt) -
Biz, senin gibilere çok öğrettik dinlemeyi!
NECATİ UZDİL (Adana) -
Öğreneceksin daha…
BAŞKAN - Sayın Ergenç, lütfen,
karşılıklı konuşmayalım.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Değerli arkadaşlar…
NECATİ UZDİL (Adana) - 2
metrelik mısırı ilaçlayacaksın!
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Değerli arkadaşlar, uçakla yapılan mücadelede,
emgili dane oranının yüzde 4'ün altına düşürülmediğini söyledim. Bunun anlamı
şudur değerli arkadaşlar: Türkiye'nin 21,5 milyon ton buğday rekoltesi var ve
bu, tam 1 000 000 ton buğday kaybına tekabül ediyor. Yer aletlerine geçtikten
sonra, Türkiye'de emgili dane oranı buğdayda yüzde 0,5'e düşmüştür; yüzde 1
değil, yüzde yarım. Şimdi, yüzde 4'lük bir ürün kaybı, 1 000 000 tondur. Bizim,
uçakla mücadeleyi terk edip yer aletleriyle mücadeleye geçişimiz sayesinde,
Türkiye, buğday üretiminde 1 000 000 ton kazanmıştır yıllık. Artı, buğdayın
kalite sorunu aşılmıştır ve Türkiye, bu dönemde, artık, kaliteli buğday ithal
etme ihtiyacından kurtulmuştur.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Ben buğdayı mı sordum?!.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Şimdi, müsaade eder misiniz…
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Buğdayı anlatmadım Sayın Bakanım…
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Oraya geliyorum…
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Pamuk dedim, karpuz dedim, mısır dedim…
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Bakın,
siz…
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Buğdayı anlatmadım…
SONER AKSOY (Kütahya) -
Sayın Başkan…
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Sabredin… Sabredin… Sabredin…
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Buğdaya karşı çıkmadım…
SONER AKSOY (Kütahya) -
Sayın Başkan, dinleyemiyoruz Sayın Bakanı. Lütfen…
SERACETTİN KARAYAĞIZ
(Muş) - Arkadaş bir dışarı çıksa da, rahat dinlesek!..
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Olur, çıkalım!..
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen, karşılıklı konuşmayalım.
Sayın Bakan, buyurun.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Şimdi, değerli …
SONER AKSOY (Kütahya) -
Sayın Başkan, izin verir misiniz…
BAŞKAN - Lütfen, Sayın
Milletvekili…
SONER AKSOY (Kütahya) - Hayır,
Sayın Başkan…
BAŞKAN - Siz de
yapıyorsunuz Sayın Milletvekili…
Buyurun Sayın Bakan.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, buğdayda bu kadar olumlu netice alındıktan sonra, dünyada,
bütün gelişmiş ülkelerde uygulanan yöntemi, uygun yer aletleriyle bu
mücadelenin yapılmasını, biz, Türkiye'deki bütün ürünlerde uygulama kararı
aldık ve uçak şirketlerini de, diğer ilgili kuruluşları da, biz, geçen sene de,
ondan önceki sene de, artık, uçakla mücadele yapılmayacağı hususunda onları
resmen bilgilendirdik, tedbir alınsın ve artık, buna göre uygulama yapılsın
diye. Dolayısıyla…
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Yönlendirin o zaman…
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Biz yönlendiriyoruz Sayın Uzdil, sizin haberiniz
yok. Sizin haberiniz yok.
AHMET İNAL (Batman) - Bir
rahat ver allahaşkına ya!
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Dert benim kardeşim, dert senin değil!..
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Eğer, siz, gerçekte…
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Dert benim, senin değil ki!..
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Yok…
Bakın, dün de… Biz,
sürekli, çiftçilerle iç içeyiz, devamlı üreticilerle de iç içeyiz; hem
üreticilerin örgütlenmesine hem…
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Hasat bayramı bile yapamadılar…Nasıl çiftçilerle iç içesiniz?!
SONER AKSOY (Kütahya) -
Sayın Başkan, izin verir misiniz…
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Hasat bayramı bile yapamadılar…
SONER AKSOY (Kütahya) -
Sayın Başkan…
BAŞKAN - Lütfen, Sayın
Aksoy…
SONER AKSOY (Kütahya) -
Sayın Başkan, dinleyemiyoruz…
BAŞKAN - Sayın Aksoy,
oturur musunuz, lütfen.
SONER AKSOY (Kütahya) -
Oturduğu yerden konuşuyor…
BAŞKAN - Sayın Aksoy,
burayı siz idare edecek değilsiniz, lütfen, oturun.
SONER AKSOY (Kütahya) -
Ama, siz, görevinizi yapmıyorsunuz Sayın Başkan…
BAŞKAN - Siz hatırlatacak
değilsiniz bana.
SONER AKSOY (Kütahya) -
Ben hatırlatırım efendim…
BAŞKAN - Sayın Uzdil…
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Tamam efendim… Ben, sorduğum soruyu dinlemek istiyorum.
BAŞKAN - Lütfen…
SONER AKSOY (Kütahya) -
Ama, biz dinleyemiyoruz…
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Sen ne sordun ki?!
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Bakan.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, gerek karpuzda gerek pamukta gerek mısırda, biz, önceden, uçakla
mücadele yapılmayacağına dair, ilgilileri, geçen sene de, önceki sene de, 2002
yılında da uyardık. Dolayısıyla, şu anda da arkadaşlarım orada, yerinde inceleme
yapıyorlar; gerçekte ne kadar alan şu anda böyle bir ihtiyaçla karşı karşıya,
bu ihtiyaç tespit edilip buna göre de gereken yapılacak.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Teşekkür ediyorum.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Bugüne kadar, biz, Türk çiftçisinin en verimli
şekilde, çevreye en duyarlı şekilde, çevreye en az zarar verecek şekilde, en
uygun tarım teknik ve teknolojilerini kullanması yönünde gerekli bütün
çalışmaları yaptık, bundan sonra da titizlikle bunu yapmaya devam edeceğiz.
Şimdi, tarımın dünyadaki
en önemli özelliği, tarımın sürdürülebilir nitelikte yapılmasıdır. Bunu hesaba
katmadığınız zaman çevre felaketlerine yol açarsınız ve artık bir daha o ürünü
asla ekemez hale gelirsiniz. Onun için, anız yakma işi de, kimyasal ilaçların
kullanılması işi de…
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Yasayı siz çıkardınız, siz!
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - … bu çerçevede ele alınması gereken bir husustur.
BAŞKAN - Sayın Uzdil…
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Üçüncü konuya gelince; şimdi, tabiî, buğdayla
ilgili, fiyatlardan bahsedildi. Değerli milletvekilleri, biz, Toprak Mahsulleri
Ofisi olarak müdahale fiyatımızı tespit ederken, bunu incelerken, Türkiye'nin
bütün üretim bölgelerinde maliyet çalışması yapıyoruz ve bunu da, bütün çiftçi
kuruluşlarıyla, çiftçi örgütleriyle, ilgili, üniversitelerin ziraat
fakülteleriyle, onların hepsinin görüşünü alarak yapıyoruz, bu sene de öyle
yaptık.
Bakın, Türkiye'de, bizim
Hükümetimiz döneminde, tarımda daha önceden verilmemiş olan destekler devreye
girdi, daha önceden verilmemiş olan primler devreye girdi. Bizim, 321 000 lira
ortalama buğday maliyetinin yüzde 32,6'sını sadece destek bakımından, biz,
üreticilerimize ödüyoruz. Dolayısıyla, 321 000 lira maliyeti olan 1 kilogram
buğdayın zaten yüzde 33'ü destek olarak ödeniyor, başında.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Kim yapmış?..
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Yani, bu, şu demektir: 321 000 liralık maliyet,
esasen, 200 000 küsur liraya düşüyor.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
385…
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) -Ayrıca, verdiğimiz fiyat da, bu sene için tespit
ettiğimiz müdahale fiyatı da üreticileri memnun etmiştir.
Şimdi, Sayın
Milletvekilimiz Osmaniye Milletvekiliyim diyor; ama, Osmaniye Ziraat Odasının
düşüncelerinden habersizdir. Dün, Osmaniye Ziraat Odası Başkanı,
Milletvekilimizi arayarak, bana telefonla teşekkürlerini iletmiştir buğday
fiyatları sebebiyle.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Onu aday yaparsınız, aday!
Cumali Doğru da öyle
diyor; onu da aday yaparsınız!
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) -Cumali Doğru da, dün, 25 kişilik bir çiftçi
heyetiyle gelip, burada, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, bize, Hükümet olarak,
teşekkür etmiştir, Adana Çiftçiler Birliği Başkanı ve Çukurova'nın çiftçileri.
Dolayısıyla, bunlar sizin şahsî görüşlerinizdir. Bizim, şahısları, özellikle de
muhalefet partisi milletvekilimizi kişisel olarak ille mutlu etmek gibi bir
gayretimiz olsa da, bundan netice alamayacağımızı biliyoruz; onun için de,
böyle bir gayretin içerisinde değiliz.
Ben, Türk çiftçisine,
Türk çiftçisinin her zaman yanında olduğumuzu ve olacağımızı, Hükümet olarak,
bütün imkânları bunun için kullandığımızı ve kullanacağımızı bir kere daha
teyiden ifade ediyorum ve Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Havadan ilaçlamayı serbest bırakacaksın; elin mahkûm!
BAŞKAN - Sayın Uzdil,
lütfen…
Sayın Yıldırım, söz
talebiniz var; niçin söz istiyorsunuz? Sayın Yıldırım, lütfen, ayağa kalkar
mısınız; niçin söz istiyorsunuz?
MEHMET YILDIRIM
(Kastamonu) - Sayın Başkanım, yarın 9 Haziran. 9 Haziran, İnebolu'nun kurtuluş
yıldönümü, 85 inci yıldönümü. Bununla ilgili bir gündemdışı söz istemiştim;
ancak, yoğunluk nedeniyle gerçekleşmedi. Müsaadenizle, çok kısa bir açıklama
yapmak istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Yıldırım,
yerinizden çok kısa bir açıklama yapmanız için 2 dakika süre veriyorum.
MEHMET YILDIRIM
(Kastamonu) - Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Yıldırım.
MEHMET YILDIRIM
(Kastamonu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
9 Haziran 1921 tarihinde
ulusumuzun Kurtuluş Savaşını verdiği günlerde İstanbul'dan cephaneler İnebolu'ya
geliyordu, İnebolu'dan da "ya istiklal ya ölüm" mücadelesiyle
erkeklerimiz cephede savaşırken, İnebolulular, çocuklar, ihtiyar kadınlar olmak
üzere, kağnılarla İnebolu, Küre, Kastamonu, Çankırı İstiklal Yoluyla
Kocatepe'ye kavuşturuluyordu. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk "gözüm
Sakarya'da, kulağım İnebolu'da" diyordu.
İşte, 9 Haziran 1921
tarihinde, Yunan Silahlı Kuvvetlerine bağlı devriye gemileri bombalarla
İnebolu'yu bu lojistik destekten mahrum etmek için saldırıyordu. İnebolu
halkının azimli ve kararlı mücadelesiyle Yunan gemileri püskürtülmüş ve
İnebolu'ya yapılan topçu ateşleri de geriye püskürtülmüştür. 9 Haziran 1921
tarihinde yapılan bu saldırı geriye püskürtülerek… Türkiye Büyük Millet
Meclisinin de 1924 tarihinde almış olduğu 66 no'lu kararıyla, İnebolu
Mavnacılar ve Kayıkçılar Loncasını Türkiye Büyük Millet Meclisi beyaz şeritli
İstiklal Madalyasıyla ödüllendirmiştir.
BAŞKAN - Sayın Yıldırım,
teşekkür ediyorum, lütfen…
MEHMET YILDIRIM
(Kastamonu) - Bitiriyorum efendim.
Biz, İnebolu'nun 9
Haziran Şeref ve Kahramanlık Gününü kutluyoruz ve İnebolu önüne
"yigit" sözcüğünün eklenmesi için kanun teklifini verdik. Bütün
Türkiye Büyük Millet Meclisinden de, bu
"yiğit" sözcüğünün önüne eklenmesini önümüzdeki günlerde
bekliyoruz.
Saygılar sunuyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Sayın Yıldırım,
teşekkür ediyorum.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Anayasa ve Adalet
komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyonun bazı sayın milletvekillerinin
yasama dokunulmazlıkları hakkında 2 adet rapor vardır, sırasıyla okutup
bilgilerlinize sunacağım.
Okutuyorum :
V.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
1.- Konya
Milletvekili Abdullah Çetinkaya'nın yasama dokunulmazlığının kaldırılması
hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden
kurulu Karma Komisyon Raporu (3/936) (S. Sayısı: 1174) (x)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Telefonla tehdit suçu
işlediği iddia olunan Konya
Milletvekili Abdullah Çetinkaya hakkında düzenlenen yasama dokunulmazlığının
kaldırılmasına dair Başbakanlık tezkeresi ve eki dosya hakkındaki hazırlık
komisyonu raporu, Karma Komisyonumuzun 3 Mayıs 2006 tarihli toplantısında görüşülmüştür.
Karma Komisyonumuz isnat
olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Konya Milletvekili Abdullah Çetinkaya
hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar
ertelenmesine karar vermiştir.
Raporumuz, Genel Kurulun
bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygı ile sunulur.
|
|
|
Burhan Kuzu |
|
|
|
İstanbul |
|
|
|
Komisyon Başkanı ve üyeler |
Karşı Oy Yazısı
Anayasanın 83 üncü
maddesinin ikinci ve sonraki fıkralarında kurala bağlanan yasama
dokunulmazlığı; yasama organı üyelerinin sorumsuz ve cezasız kalmaları için
değil, görevlerini her yönden özgür,
bağımsız ve endişesiz yerine getirmelerini sağlamak için öngörülmüştür.
Yasama sorumsuzluğundan farklı olarak dokunulmazlık, nispî ve geçici nitelikte
bir ayrıcalıktır.
Gerek kapsamı ve
kaldırılma usulü gerek uygulamadaki aksaklıklar nedeniyle yasama
dokunulmazlığı, TBMM'nin saygınlığını zedeler bir kurum haline gelmiştir. Kamu
yararı dikkate alınarak milletvekillerine görevlerinin gereği tanınmış bir
ayrıcalık olan yasama dokunulmazlığının, kişisel bir ayrıcalığa dönüşmesi, bir
hukuk devletinde asla kabul edilmesi mümkün olmayan bir husustur.
(x) 1174 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Kamu yararı ile
açıklanamayacak ölçüde ceza adaleti ve
dolayısıyla "temiz toplum" özlemi aleyhine sergilenen bu ayrıcalıklı
durumun ortadan kaldırılması için,
gereken Anayasa değişikliğinin şu güne kadar gerçekleştirilememiş olması
karşısında, başvurulabilecek tek yol olarak, "hakkında dokunulmazlığının
kaldırılması istemi bulunan milletvekillerinin dokunulmazlıklarının TBMM
tarafından derhal kaldırılması" kalmıştır. Bu, aynı zamanda dokunulmazlığının kaldırılması istenen
milletvekillerinin savunma hakkından bir an önce yararlanabilmelerine de imkân
verecektir.
Yukarıda açıklanan
nedenlerle Anayasa ve Adalet Komisyonu üyelerinden kurulu Karma Komisyonun,
kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesi
yolundaki kararına katılmıyoruz.
|
Oya Araslı |
M. Ziya Yergök |
Feriden Ayvazoğlu |
|
Ankara |
Adana |
Çorum |
|
Mehmet Küçükaşık |
Feridun Baloğlu |
Sezai Önder |
|
Bursa |
Antalya |
Samsun |
|
Muharrem Kılıç |
Uğur Aksöz |
Atilla Kart |
|
Malatya |
Adana |
Konya |
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Diğer raporu okutuyorum:
2.- Edirne
Milletvekili Nejat Gencan'ın yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında
Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu
Karma Komisyon Raporu (3/955) (S. Sayısı: 1175) (x)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Hizmet nedeni ile
emniyeti suiistimal suçunu işlediği iddia olunan Edirne Milletvekili Nejat
Gencan hakkında düzenlenen yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair
Başbakanlık tezkeresi ve eki dosya hakkındaki hazırlık komisyonu raporu, Karma
Komisyonumuzun 3 Mayıs 2006 tarihli toplantısında görüşülmüştür.
Karma Komisyonumuz isnat
olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Edirne Milletvekili Nejat Gencan
hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar
ertelenmesine karar vermiştir.
Raporumuz, Genel Kurulun
bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.
|
|
|
Burhan Kuzu |
|
|
|
İstanbul |
|
|
|
Komisyon Başkanı ve üyeler |
Karşı Oy Yazısı
Anayasanın 83 üncü
maddesinin ikinci ve sonraki fıkralarında kurala bağlanan yasama
dokunulmazlığı; yasama organı üyelerinin sorumsuz ve cezasız kalmaları için
değil, görevlerini her yönden özgür, bağımsız ve endişesiz yerine getirmelerini
sağlamak için öngörülmüştür. Yasama sorumsuzluğundan farklı olarak
dokunulmazlık, nispî ve geçici nitelikte bir ayrıcalıktır.
Gerek kapsamı ve
kaldırılma usulü gerek uygulamadaki aksaklıklar nedeniyle yasama
dokunulmazlığı, TBMM'nin saygınlığını zedeler bir kurum haline gelmiştir. Kamu
yararı dikkate alınarak milletvekillerine görevlerinin gereği tanınmış bir
ayrıcalık olan yasama dokunulmazlığının, kişisel bir ayrıcalığa dönüşmesi, bir
hukuk devletinde asla kabul edilmesi mümkün olmayan bir husustur.
(x) 1175 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Kamu yararıyla
açıklanamayacak ölçüde ceza adaleti ve dolayısıyla "temiz toplum"
özlemi aleyhine sergilenen bu ayrıcalıklı durumun ortadan kaldırılması için
gereken Anayasa değişikliğinin şu güne kadar gerçekleştirilememiş olması
karşısında, başvurulabilecek tek yol olarak, "hakkında dokunulmazlığının
kaldırılması istemi bulunan milletvekillerinin dokunulmazlıklarının TBMM tarafından
derhal kaldırılması" kalmıştır. Bu, aynı zamanda dokunulmazlığının
kaldırılması istenen milletvekillerinin savunma hakkından bir an önce
yararlanabilmelerine de imkân verecektir.
Yukarıda açıklanan
nedenlerle Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyonun,
kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesi
yolundaki kararına katılmıyoruz.
|
Oya Araslı |
M. Ziya Yergök |
Feridun Ayvazoğlu |
|
Ankara |
Adana |
Çorum |
|
Mehmet Küçükaşık |
Feridun Baloğlu |
Sezai Önder |
|
Bursa |
Antalya |
Samsun |
|
Muharrem Kılıç |
Uğur Aksöz |
Atilla Kart |
|
Malatya |
Adana |
Konya |
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutup, bilgilerinize sunacağım:
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Moldova
Parlamentosu Başkanı Eugenia Ostapciuc'un davetlisi olarak Moldova'ya resmî
ziyarette bulunacak olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ı
temsilen TBMM Başkanvekili Ali Dinçer'in beraberindeki Parlamento heyetini
oluşturmak üzere gruplarınca isimleri bildirilen milletvekillerine ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/1074)
7 Haziran 2006
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 6 ncı
maddesi uyarınca, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ı temsilen
Moldova Parlamentosu Başkanı Eugenia Ostapciuc'un davetine icabet etmek üzere
TBMM Başkanvekili Ali Dinçer'in, beraberinde bir Parlamento heyetiyle, Moldova'ya
resmî ziyarette bulunması, Genel Kurulun 9 Mayıs 2006 tarihindeki 99 uncu
Birleşiminde kabul edilmiştir.
Anılan Kanunun 2 nci
maddesi uyarınca, heyetimizi oluşturmak üzere siyasî parti gruplarınca
bildirilen isimler Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
|
|
|
Bülent Arınç |
|
|
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi |
|
|
|
Başkanı |
İsim Listesi
Musa Uzunkaya |
(Samsun) |
Sabahattin Cevheri |
(Şanlıurfa) |
Mehmet Nuri Saygun |
(Tekirdağ) |
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin bir önerge vardır; okutuyorum:
C) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.-
Zonguldak Milletvekili Nadir Saraç ve 40 milletvekilinin, 2.6.2006 tarihinde
Balıkesir Dursunbey'de meydana gelen maden kazası ile diğer maden kazalarının
nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/369)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Genel olarak madencilik,
özelde kömür madenciliği, doğası gereği içerdiği riskler nedeniyle özellik arz
eden bilgi, deneyim, uzmanlık ve sürekli denetim gerektiren dünyanın en ağır iş
kollarından birisidir. Kaldı ki, bu deneyim ve uzmanlık, uzun yılları hatta
nesilleri gerektirmektedir.
Son yirmibeş yıldır
kamunun sürekli küçültülmesi, faaliyet alanlarının daraltılması ile ekonomik
etkinlik ve verimliliğin sağlanacağı teziyle uygulamaya çalışılan girişimler
sonucu, ülkemiz madencilik sektörü yarı yarıya küçültüldüğü gibi, ulaşılan tüm
bilgi ve deneyim birikimi de âdeta yok edilmektedir.
Ülkemiz madencilik
kuruluşlarındaki mevcut birikimin yok edilerek, madencilik üretiminin yetersiz,
donanımsız ve de deneyimsiz kişi ve kuruluşlara bırakılması, bu yapılırken bir
yandan birçok yetersiz kişilerin atamaları ve kamusal denetimin iyice
gevşetilmesi birtakım maden kazalarının kaçınılmaz olmasına neden olmaktadır.
Böylesi zor ve riskli bir
işkolunda çalışanların sağlığı ve güvenliği, alınacak önlemler ve yapılacak
yatırımlar son derece önemlidir.
Ülkemiz madencilik
sektöründe meydana gelen maden kazalarının ana nedenlerinden biri, iş
güvenliğiyle ilgili gerekli yatırımların yeterince yapılmamış olmasıdır. Kısa
sürede yüksek bir kâr sağlamak amacıyla yapılan üretim projeleri, hızlı ve
yüksek kazanç için üretim zorlamaları maden kazalarına davetiye çıkarmaktadır.
Madencilik faaliyetleri;
işletme yönteminden - tahkimat sistemine, havalandırmadan kazı teknolojisine,
nakliyatından cevher zenginleştirmeye, personel istihdamından - eğitimine ve
fizibilite etüdünden yatırımına kadar bir bütün olarak düşünülmelidir. Bunların
tümünden yapılacak iyileştirmelerle, iş güvenliği ve sağlığı standartlarının
yükseltilebileceği, yatırımlara ayrılan pay azaldıkça işçi sağlığı ve iş
güvenliğine yapılacak yatırımların payının azaldığı bilinmektedir.
Türkiye'de metalürjik
taşkömürünün üretildiği ve âdeta kömürle özdeşleşen Zonguldak'ta Türkiye
Taşkömürü Kurumunda 1941 yılından bugüne toplam 3 712 ölüm ve 373 484 yaralanma
olayı yaşanmış, 1992 yılından bugüne rödevanslı sahalarda oluşan kazalarda ise
81 yurttaşımız yaşamını kaybetmiştir.
Ayrıca, geçtiğimiz üç
yıllık dönemde, sadece Aşkale, Ermenek, Küre, İskilip ve Gediz'de meydana gelen
kazalarda 57 maden işçimiz yaşamını yitirmiştir.
En son 2 Haziran 2006
tarihinde Balıkesir İli Dursunbey İlçesi Odaköy hudutları içinde özel şirkete
ait bir maden ocağında meydana gelen ve 17 maden işçimizin ölümüyle sonuçlanan
maden kazası ile, diğer maden kazalarına neden olan sorunların ve alınması
gereken önlemlerin ortaya konması için Anayasamızın 98 inci, İçtüzüğümüzün 104
ve 105 inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif
ederim.
1- Nadir Saraç |
(Zonguldak) |
2- Abdurrezzak Erten |
(İzmir) |
3- Halil Ünlütepe |
(Afyonkarahisar) |
4- Mustafa Özyurt |
(Bursa) |
5- Vezir Akdemir |
(İzmir) |
6- Yavuz Altınorak |
(Kırklaleri) |
7- Hasan Ören |
(Manisa) |
8- Özlem Çerçioğlu |
(Aydın) |
9- Ali Rıza Gülçiçek |
(İstanbul) |
10-
Mehmet Nuri Saygun |
(Tekirdağ) |
11-
Mehmet Boztaş |
(Aydın) |
12-
Hakkı Ülkü |
(İzmir) |
13- Nuri
Çilingir |
(Manisa) |
14-
Canan Arıtman |
(İzmir) |
15-
Mehmet Ziya Yergök |
(Adana) |
16-
Kemal Sağ |
(Adana) |
17- V.
Sinan Yerlikaya |
(Tunceli) |
18- Nail
Kamacı |
(Antalya) |
19-
Osman Kaptan |
(Antalya) |
20-
Feridun Fikret Baloğlu |
(Antalya) |
21-
Mehmet Semerci |
(Aydın) |
22-
Muharrem İnce |
(Yalova) |
23-
Mehmet Işık |
(Giresun) |
24-
Hasan Güyüldar |
(Tunceli) |
25-
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
(Malatya) |
26- Ali
Kemal Deveciler |
(Balıkesir) |
27-
Mehmet Küçükaşık |
(Bursa) |
28-
Mevlüt Çoşkuner |
(Isparta) |
29- Ali
Cumhur Yaka |
(Muğla) |
30-
Rasim Çakır |
(Edirne) |
31-
Feridun Ayvazoğlu |
(Çorum) |
32-
Sedat Pekel |
(Balıkesir) |
33-
Orhan Sür |
(Balıkesir) |
34-
Harun Akın |
(Zonguldak) |
35-
Nurettin Sözen |
(Sivas) |
36- Ufuk
Özkan |
(Manisa) |
37-
Mustafa Erdoğan Yetenç |
(Manisa) |
38-
Nejat Gencan |
(Edirne) |
39-
Mehmet S. Kesimoğlu |
(Kırklareli) |
40-
Erdoğan Kaplan |
(Tekirdağ) |
41- Enis
Tütüncü |
(Tekirdağ) |
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini
alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun, İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup
oylarınıza sunacağım.
VI.-
ÖNERİLER
A) SİYASÎ
PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.- 826
sıra sayılı kanun teklifinin, gündemin 10 uncu sırasına alınmasına ilişkin CHP
grup önerisi
8.6.2006
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun
8.6.2006 Perşembe günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasî parti grupları
arasında oybirliği sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin,
İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
|
|
|
Haluk
Koç |
|
|
|
Samsun |
|
|
|
CHP
Grubu Başkanvekili |
Öneri:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi gündeminin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler" kısmının 207 nci sırasında yer alan 826 sıra sayısının, bu kısmın
10 uncu sırasına alınması önerilmiştir.
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisinin lehinde söz isteyen Ferit Mevlüt Aslanoğlu, Malatya
Milletvekili.
Buyurun Sayın Aslanoğlu.
(CHP sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin çok değerli üyeleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
bundan tam üçbuçuk yıl önce, bu Mecliste grubu olan partilerden, Adalet ve
Kalkınma Partisi, CHP'den oluşan 15 tane arkadaşımızla birlikte, otuz yıldır kadro
kanunu olmayan İnönü Üniversitesi için kadro kanunu teklifi verdik. 1976
yılında kurulmuş bir üniversitedir İnönü Üniversitesi ve Turgut Özal Tıp
Merkezi, Türkiye'de kadro kanunu olmayan tek üniversitedir. Değerli
milletvekilleri, bu öneriye, bu kanun teklifine her üç partiden, grubu olan üç
partiden arkadaşlarım imza koymuştur ve iki yıllık bir süreçten sonra Plan ve
Bütçe Komisyonumuzdan 24.2.2005 tarihinde geçmiştir. Yani, birbuçuk yıl önce
geçmiştir ve kanun, birbuçuk yıl önce basılmasına rağmen, hâlâ bekletiliyor.
Değerli milletvekilleri,
bu üniversite bizim üniversitemiz. Bu üniversitede sizin çocuklarınız da
okuyor, bu üniversitede Türkiye'nin her tarafından gelen çocuklarımız,
yeğenlerimiz, kardeşlerimiz okuyor, sadece Malatyalı çocuklar okumuyor bu
üniversitede. Kadro kanunu olmayan bir üniversitede nasıl hizmet
verebilirsiniz?! Ayrıca, Turgut Özal Tıp Merkezine yaklaşık 200 000 000 dolar
bir yatırım yapılmış. Bu yatırım yapılmasına rağmen, burada 1 000 kişi,
temizlik şirketi adı altında, 1 000 tane arkadaşımız, ebemiz, hemşiremiz,
röntgen teknisyenimiz, bu arkadaşlarımız, temizlik şirketinde hizmet
vermektedir.
Değerli arkadaşlarım,
yılda 250 000 hasta tedavi ediliyor burada. Bakın, bir daha söylüyorum, yılda
250 000 hastaya bakılıyor ve yılda yaklaşık 15 000 tane ameliyat yapılıyor. Şu
anda, 26 ameliyathanemiz bitmesine rağmen kadro olmadığı için 10 ameliyathaneyi
açamıyoruz ve teslim edilen birkaç kattaki yaklaşık 250 yatağı, ödenek olmadığı
için, kadro olmadığı için 250 yataklık bölümleri hizmete açamıyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
hasta bizim, çocuklar bizim. Bu nasıl bir anlayıştır?! Ben, bu anlayışı
takdirlerinize sunuyorum. Bu benim… Hayır efendim, Maliye Bakanım, Maliye
Bakanlığım iki yıl önce onayını verdi. Millî Eğitim Bakanlığı Yükseköğretim
Genel Müdürlüğünde norm kadroya bakın, bu üniversitenin norm kadrosu 3 000
öğretim görevlisi arkadaşlar. Arkadaşlar, biz, burada 1 100 öğretim
görevlisiyle 20 000 çocuğumuza hizmet vermek istiyoruz, hizmet veriyoruz şu
anda
Değerli arkadaşlar, bundan
birkaç ay önce 15 yeni üniversite kuruldu. Bu 15 yeni üniversiteyi kurarken, o
ilin milletvekillerinin sevinçlerini, hakikaten yüzlerinden okuyordum;
iktidarı-muhalefeti, herkes el ele verdi. Tabiî, ilim yuvası, bu üniversiteler
bizim üniversitemiz. Biz, tabiî, Türkiye'de, her ilde bir üniversite olmasını
çok arzu ederiz; ama, mevcut üniversitelere, acaba, aynı duyarlılığı gösteriyor
muyuz ve o üniversitelere burada kadro verilirken, yeni açılacak daha 3
fakülteli üniversitelere 1 100 kadro verdik arkadaşlar.
Malatya İnönü
Üniversitesinin 8 fakültesi ve 20 meslek yüksekokulu var arkadaşlar. Diş
hekimliği fakültesinin izni beş yıl önce çıkmasına rağmen, arkadaşlar, kadro
olmadığı için ve ödenek olmadığı için, diş hekimliği fakültesini açamıyoruz.
Çok zor koşullarda açılan eczacılık fakültesi ve güzel sanatlar fakültesi, çok
zor koşullarda, tıp fakültesinin içinde hizmet vermeye çalışıyor arkadaşlar.
Arkadaşlar, biz, burada,
bizim için bir şey istemiyoruz; bizim çocuklarımız için istiyoruz, hastalarımız
için istiyoruz değerli arkadaşlarım.
Değerli arkadaşlarım,
Millî Eğitim Bakanlığı Yükseköğrenim Genel Müdürlüğünde 3 000 norm kadro
gösterilmesine rağmen, acaba, bunu niye esirgiyoruz?! Defalarca burada gündeme
getirdik, defalarca, üçbuçuk yıldır, hakikaten, bu Meclisteki herkesle
görüştüm, herkese rica ettik; bu, bizim Malatyamızın, sadece Malatyamızın
meselesi değil dedik; bu, sizin çocuklarınızın da meselesi; ama, her nedense,
her nedense bilemiyorum, itildi. Bugün, yine, Grup Başkanvekiliyle gittik; ama,
her seferinde ötelendi. Neden getirilmiyor?
Değerli arkadaşlarım,
Malatya bizim, bu çocuklar sizin, bu çocuklar bizim. Ben rica ediyorum. Bu
kanun teklifinde, her 3 partiden 15 tane arkadaşın imzası var. En azından,
ortak, konsensüs sağlanmış bir şeye, yani biraz saygı gösterelim arkadaşlar.
Demek ki had safhada, demek ki büyük sorun var burada. Bu kadar haykırıyoruz,
günlerdir haykırıyoruz, ama, neden haykırıyoru; çocuklarımız için, hastalarımız
için haykırıyoruz değerli arkadaşlarım.
Değerli arkadaşlarım,
burada iki Cumhurbaşkanımızın ismi, Sayın İnönü ve Sayın Özal. Yani, en
azından, Sayın İnönü ve Sayın Özal adına kurulmuş, İnönü Üniversitesi ve Turgut
Özal Tıp Merkezi… Birazcık saygımız varsa ve onları bırakın, bu çocuklarımız
hepinizin çocuğu. Ağrı'dan, Kars'tan, Van'dan, Balıkesir'den, Manisa'dan,
Türkiye'nin her tarafından geliyor bu çocuklar; bunlar sizin çocuklarınız
arkadaşlar. Neyi esirgiyoruz, niçin esirgiyoruz?
Bu üniversiteye,
özellikle Turgut Özal Tıp Merkezine, bu sene, sıfır yatırım verildi; yani,
yatırım için sıfır para verildi arkadaşlar. Bir hastane neyle döner
arkadaşlar?! Orada oluşan dönersermayenin 1 100 tanesini temizlik şirketi adı
altında verilen insanlara veriyoruz, bir şirkete ödeniyor yani. Üniversitenin
dönersermayesinin en önemli kısmı, orada çalışan arkadaşlarımıza gidiyor.
Değerli arkadaşlarım, 1
hemşire normal kadrolu, 3-5 hemşire de eğer temizlik şirketi adı altında görev
yaparsa, bu hastanede sosyal barış olur mu arkadaşlar, bu hastanede hastalara
iyi bakılır mı?! Ben hastalarım için, ben çocuklarım için istiyorum. Bu
üniversite, Malatyamın üniversitesi.
Onun için, değerli
arkadaşlarım, bu kanunun, bu yasama döneminde -üçbuçuk yıl oldu- sizlerin
himmetleriyle… İlle, 5 inci sıraya alınsın demiyoruz, bu hafta olmasın; yani,
İktidar Partisi Grubunun belirlediği gündemi… Bugüne alın demiyoruz arkadaşlar;
gelecek hafta ve bir sonraki hafta, Meclis tatil olmadan, himmet edersiniz.
Ben, burada, hakikaten,
bu konuda çok yoruldum ve bu konuda, artık, tek söyleyecek söz bulamıyorum;
çünkü, niçin olmuyor, niçin verilmiyor, hâlâ anlamakta güçlük çekiyorum. Eğer,
Türkiye'de, bir Meclis, kendi çocuklarını düşünmüyorsa, kendi hastalarını
düşünmüyorsa, insanlar perişan oluyorsa, buna duyarsız kalıyorsa, hakikaten
söyleyecek söz bulamıyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Aslanoğlu.
Sayın milletvekilleri,
birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.25
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.35
BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Mehmet DANİŞ
(Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 113 üncü Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Görüşmelere kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
VI.-
ÖNERİLER (Devam)
A) SİYASÎ
PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ (Devam)
1.- 826
sıra sayılı kanun teklifinin, gündemin 10 uncu sırasına alınmasına ilişkin CHP
grup önerisi (Devam)
BAŞKAN - Şimdi, CHP grup
önerisinin lehinde söz isteyen Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç; buyurun.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 12.3.2003 tarihinde Cumhuriyet Halk
Partisi Malatya Milletvekilleri olarak Mevlüt Aslanoğlu ve ben, yine Adalet ve
Kalkınma Partisinden Ali Osman Başkurt arkadaşımız, Anavatan Partisinden Süleyman
Sarıbaş arkadaşımız, yine İktidar Partisinden Fuat Ölmeztoprak, Cumhuriyet Halk
Partisinden Mehmet Sevigen, Gülsün Bilgehan, Erdoğan Yetenç, yine AKP'den
Nükhet Hotar, Anavatan Partisinden Hüseyin Özcan, yine AKP'den İbrahim Özal,
İlhan Albayrak, Anavatan Partisinden Miraç Akdoğan, CHP'den Yakup Kepenek ve
Zeynep Damla Gürel'le beraber 15 milletvekili, Malatya İnönü Üniversitesinin
kadro kanununun çıkarılmasıyla ilgili bir kanun teklifi verdik. Bu kanun
teklifimizde, 250 akademisyen, 878 de diğer personel için talepte bulunmuştuk;
ancak, bu talebimiz, daha sonra Plan ve Bütçe Komisyonunda, 250 akademik kadro,
450 de diğer personel olmak üzere 700 kadro olarak kabul gördü. Bu kabulden
sonra da, yani, 20.5.2005 tarihinden bu yana da, bir yılı aşkın süre geçtiği
halde, hâlâ, bu kadro kanunuyla ilgili Mecliste bir gelişme olmadı.
Değerli arkadaşlar,
Malatya İnönü Üniversitesi, 1976-1977 öğretim yılında eğitim öğretime başladı;
9 fakültesi, 3 enstitüsü, 2 yüksekokulu, 10 meslek yüksekokulu, 11 araştırma
merkezi, 5 bölüm başkanlığıyla ülkemizin ve Malatyamızın gözbebeği olan bir
üniversitedir ve bu üniversitemizde 20 000'e yakın öğrencimiz eğitim öğretim
görmektedir. Değerli arkadaşlar, ancak, yeterli kadro olmadığından, yeterli
kaynak sağlanmadığından, üniversitemiz büyümekte sıkıntı çekmektedir. Nitekim,
üniversitemizde diş hekimliği fakültesinin de kurulmasına karar verilmesine
rağmen, henüz, kadro ve kaynak sıkıntısı nedeniyle bu fakülte de
açılamamaktadır.
Değerli arkadaşlar,
üniversitemizi komşu illerin üniversiteleriyle kıyasladığımızda, örneğin, bir
Fırat Üniversitesiyle, Erciyes Üniversitesiyle, Dicle Üniversitesiyle
kıyasladığımızda, hem kadro olarak hem öğrenci sayısı olarak eşdeğer durumda
olmalarına karşılık, Malatya İnönü Üniversitesinin kadrolarının daha az
olduğunu görmekteyiz. Peki, değerli arkadaşlar, bu Malatya'ya yapılan, Malatya
İnönü Üniversitesine yapılan bu haksızlığın nedeni nedir acaba? Yani,
Malatya'ya karşı bu haksızlık niçin yapılıyor? Malatya'ya karşı, Adalet ve
Kalkınma Partisi Malatya'dan yeterli desteği almadı mı acaba; öyle mi
düşünüyoruz?! Yeterli desteği de aldı. Hatta, bu teklif, sadece Cumhuriyet Halk
Partisinin teklifi de değil. Bu, bir anlamda, ortak, şu anki, Mecliste grubu
bulunan tüm partilerin ortak bir önerisi mahiyetinde; ancak, bir türlü,
maalesef, bir destek göremiyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
Malatyamızdaki Turgut Özal Tıp Merkezine yaklaşık 400 trilyon lira para
harcandı; ancak, şu anda tam kapasiteyle çalışamıyor. Demin arkadaşımız da
belirtti, 26 tane ameliyathaneden 16 tanesi şu anda faal, 10 tanesi faal değil,
yatak kapasitesi düşük çalışıyor. Buna rağmen, 2005 yılında 250 000'e yakın
hasta tedavi oldu, 10 000'in üzerinde, 15 000'e yakın hasta ameliyat oldu.
Değerli arkadaşlar, bu
hizmetler yapılırken, İnönü Üniversitesinde, Tıp Merkezinde hizmet yapılırken,
kimsenin siyasî görüşü sorulmuyor, sen hangi partidensin denilmiyor, ki, zaten,
bu mümkün de değil. Peki öyleyse, yeterli kaynak sağlansa, yeterli kadro
verilse, o Tıp Merkezinde daha çok hasta tedavi görecek, daha çok ameliyat
yapılacak. Bunları niçin esirgiyoruz değerli arkadaşlar?!
Yeterli kadro ve kaynak
sağlanmayınca, Tıp Merkezinin ihtiyaçları, yani kadro ihtiyaçları, yardımcı
personel ihtiyaçları temizlik şirketi bünyesinde sağlanıyor; temizlik şirketi
bünyesinde sağlık memuru çalıştırılıyor, temizlik şirketi bünyesinde hemşire
çalıştırılıyor, laborant çalıştırılıyor. Belki bu çok yasal da değil; ancak,
zorluktan kaynaklanıyor. Peki, şunu diyebilir misiniz: Arkadaş, sen bu şirket
bünyesinde eleman çalıştırma. Peki ne yapsın; şu anda 1 000'e yakın eleman
çalışıyor. Peki, o zaman, Tıp Merkezinin kapısına kilit mi vurulsun,
Malatyamızın hastaları o zaman nerede tedavi olsun değerli arkadaşlar?! Yani,
böyle bir mantıksızlık olamaz. Ancak, bazı arkadaşlarımız, hem bir taraftan
üniversitemizin kadro kanununu engellemeye çalışıyorlar, bir taraftan da
diyorlar ki, temizlik ve ilaçlama ihalesi adı altında çalıştırılacak işçilerin
temizlik ve ilaçlama işlerinde çalıştırılmayıp, büyük çoğunluğunun hemşire,
laborant, şoför, teknisyen, sekreter, garson, aşçı, güvenlik görevlisi vesaire
yardımcı sağlık hizmetlerinde
çalıştırılmaları yasal değil diyorlar. Bununla ilgili de rektörle ilgili
araştırma önergesi istiyorlar.
Peki değerli arkadaşlar,
buna tek kelime söylenebilir "pes" denebilir. Bir taraftan,
üniversitenin kadrosunu kısacaksın, bir taraftan üniversiteye kadroyu
esirgeyeceksin, bir taraftan da üniversite, zorunlu olarak kendi personelini
dönersermaye kaynaklarından sağlamaya çalışınca da diyeceksin ki, bu üniversite
niye yasadışı işlem yapıyor. Değerli arkadaşlar, bunu da anlamakta gerçekten
zorlanıyoruz.
Değerli arkadaşlar,
artık, Malatyalının bu soruna tahammülü kalmadı; çünkü, bu sorun Malatya'nın
eğitimini etkiliyor, Malatya'nın sağlığını etkiliyor, Malatya'nın ekonomisini
etkiliyor. Eğer yeterli kadro sağlanırsa, şu anda 20 000 öğrenci varsa, yeni
fakülteler açılacak, bu öğrenci sayısı 25 000'e, 30 000'e çıkacak. Yine,
akademik personel olarak, diğer personel olarak arttığı zaman, Malatya'nın
ekonomisine katkı sağlayacak değerli arkadaşlar. Oysa, biz ne yapıyoruz; eğitim
üzerinden, sağlık üzerinden politika yapmaya çalışıyoruz. Oysa, gerek sağlık
sistemimizi gerekse eğitim sistemimizi politik amaçlarımıza alet etmeyelim
değerli arkadaşlar. Bundan sadece Malatya değil tüm ülkemiz zarar görür. Bu
anlayışı, mutlaka, bırakmamız gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, hangi
siyasî parti görüşünden olursa olsun, şu anda tüm Malatyalılar bu kadro
kanununun çıkarılması için tek yürek olmuş durumda.
Değerli arkadaşlar, eğer
bu kadro kanununa engel olursanız, bunun hesabını zor verirsiniz. Bu, fazla bir
şey değil. 3 gruptan da arkadaşlarımızın imzası olan bir kanun teklifi.
Yine, Plan ve Bütçe
Komisyonunda -teşekkür ediyorum destek olan arkadaşlarımıza- İktidar Partisinden
arkadaşlarımız da destek vererek, Plan ve Bütçe Komisyonundan da bunu
geçirdiler; ancak, şu anda, eğer bu kanunu engellerseniz değerli arkadaşlar,
Malatya'ya gerçekten yazık etmiş olursunuz. Malatya'ya iyilik yapmış
olmazsınız.
O hastanede, o tıp merkezinde
sadece Cumhuriyet Halk Partililer tedavi görmüyor. Oraya giden hastalara, sen
hangi partidensin denilmiyor veya oradaki okuyan öğrencilerin veya öğrencisi
okuyan vatandaşların siyasî görüşü sorulmuyor. Böyle bir kuruma siyasî
anlayışla yaklaşmak yanlış olur.
Hepinizden tekrar
istirham ediyoruz; bu konuyu biraz daha sağlıklı düşünelim, bu konuyu biraz
daha kısır çekişmelerden, kişisel ilişkiler…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kılıç,
buyurun.
MUHARREM KILIÇ (Devamla)
- …veya birilerine kızarak, birileriyle ilişkimiz bozuk diye, birilerinin
siyasî düşüncesini, görüşünü benimsemiyoruz diyerek o üniversiteyi cezalandırma
anlayışına gidersek, yanlış yapmış oluruz. Kişiler, kurumları bağlamaz. Kişiler
gelip geçicidir; ancak, kurumlar bakidir. Biz, kurumları hedefliyoruz.
Ben, şu anda Yüce
Meclisin çatısı altında bulunan değerli milletvekillerimizin bu olaya olumlu
yaklaşacaklarına inanmak istiyorum; çünkü, bu olay, bir siyaset konusu değil,
bu olay bir eğitim kurumunun konusu, eğitim kurumlarının sorunlarını çözme
konusu.
Eğer o kadro kanunu
çıkarsa, kadrolar sağlanırsa, üniversitemiz de dönersermaye kaynaklarından 1
000'e yakın elemana para ödüyor, o zaman o dönersermaye kaynaklarını başka
ihtiyaçlara kullanarak, üniversitemizin daha rahat çalışması için imkân
sağlanır.
Bu düşüncelerle, olumlu
oy vereceğiniz düşüncesiyle, Yüce Heyeti saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kılıç.
Grup önerisi aleyhinde
söz isteyen, Ümmet Kandoğan, Denizli Milletvekili.
Buyurun Sayın Kandoğan...
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi aleyhinde söz aldım.
Malatya'da bir
üniversitenin bir derdine derman olmaya çalışan bir kanun teklifinin niye
aleyhinde söz alınır, onu açıklamaya çalışıyorum.
Şimdi, Sayın Meclis
Başkanvekilimiz de, bir grup bir öneri getirdiğinde, uygun olanı, lehinde
konuşmaları o grup önerisini getiren partiye bırakmak lazım gelir şeklinde bir düşünce
içerisindeler. Ben de, Sayın Meclis Başkanvekilimizin o düşüncesine saygı
duyarak, lehinde bir müracaatta bulunmadım; onu, Cumhuriyet Halk Partili
milletvekillerimize bıraktım; ancak, önergenin aleyhine olmamın sebebi sadece
bundan kaynaklanmıştır; onu, öncelikle, Türkiye Büyük Millet Meclisindeki
milletvekillerimize ve Malatya'da bizi izleyen vatandaşlarımıza duyurmak
istedim. (AK Parti sıralarından "Konuşmak zorunda mısın" sesi)
Konuşmak zorundayım. Onu
kim söyledi, duymadım; ama, ben, bu meseleyle ilgili konuşmak durumundayım.
Niye konuşmak durumundayım; şundan: Çünkü, bu önerinin altında, Adalet ve
Kalkınma Partisi milletvekillerinin de imzası var.
BAŞKAN - Sayın Kandoğan…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Yani, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri ile Adalet ve Kalkınma Partisi
milletvekilleri, birlikte, bir önergenin, bir teklifin altına imza atmışlar ve
Bütçe Plan Komisyonundan, Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerinin
çoğunlukta olduğu Bütçe Plan Komisyonundan da geçmiş, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin gündemine gelmiş. Şimdi iki tane milletvekilimizi dinledik
Malatyalı, feryat ediyorlar; haklı olarak feryat ediyorlar; ameliyathanelerin
kapalı olduğundan bahsediyorlar. Şimdi, bir milletvekili olarak bu konuda bir
duyarlılık gösteriyorsak, bundan niye rahatsız oluyorsunuz?! Bu mesele,
hepimizin meselesidir. Milletvekilleri…
BAŞKAN - Sayın Kandoğan…
Bir saniye Sayın Kandoğan...
OSMAN KILIÇ (Sivas) -
Nereden biliyorsunuz rahatsız olduğumuzu?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- İtiraz etti oradan.
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
Başkanlığa verdiğiniz dilekçeyi okuyorum: "Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grup önerisinin aleyhinde söz istiyorum.
Gereğini arz ederim.
Saygılarımla.
Ümmet Kandoğan.
Denizli Milletvekili."
Buyurun Sayın Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Doğru; ben de onu anlatmaya çalışıyorum Sayın Başkan. Niçin aleyhinde
istedim; yani, bir milletvekili olarak, Malatya Üniversitesindeki bir
sıkıntının halledilmesi meselesine bir milletvekili niye itiraz etsin?! Biraz
sonra sizin milletvekilinizi de dinleyeceğiz, aleyhinde. Bakalım, sizin
milletvekiliniz ne söyleyecek. Şimdi, oradan söylüyorsunuz da, sayın Malatya AK
Parti milletvekili gelecek, burada konuşacak. Aleyhinde söz istedi. Dinleyeceğiz
hep beraber; aleyhinde bir şey söyleyecek mi, söylemeyecek mi.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, bakınız, ben daha önce de, Malatya Üniversitesiyle ilgili ben
daha önce de konuştum. Burada bir sıkıntı var arkadaşlar, burada bir problem
var; bu problemin çözülmesi lazım. Siz, Malatya Üniversitesi rektörünün
icraatlarından memnun olmayabilirsiniz, beğenmeyebilirsiniz, oradaki
çalışmalardan siz huzursuzluk duyabilirsiniz; benim onlara saygım var. Ama, o
konu farklı, Malatya Üniversitesinin sağlıklı bir şekilde hizmet yapmasının
önündeki engelleri kaldırmak farklı. Bunu kaldırırsınız. Sizin probleminiz
varsa, Malatya Üniversitesiyle ilgili sıkıntılarınız varsa, orada yanlış bir
şeyler oluyorsa onu da hep beraber çözeriz. Zaten bir komisyon var, çalışıyor.
Onunla ilgili bir sıkıntı varsa, Türkiye Büyük Millet Meclisi, biz, zaten onun
gereğini yapacağız. Ondan dolayı bir endişe içerisinde olmayın; ama, altında
imzanız var, Bütçe Plandan geçmiş, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine
gelmiş. Alıyor onu arkadaşlarımız öncelikli olarak, bir sıkıntının
giderilmesiyle ilgili, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine bugün taşımak
istiyorlar. Buna da saygı duymak lazım.
Ama, bakınız, değerli
milletvekilleri, şimdi, bu haftanın gündemini salı günü belirledik. Salı günü,
neler görüşüleceğini burada oyladık, kabul ettik. Şimdi, haftanın son çalışma
günü bugün. Yurt dışındaki öğrencilerin mağduriyetiyle ilgili bir kanun teklifi
var. Hepimiz üzerinde mutabıkız. Bizler de destekledik. Burada 330'un nasıl
sağlandığını hepiniz biliyorsunuz. Buna rağmen, biz, sonuna kadar, bu kanun
teklifinin burada kanunlaşması için gayret sarf ettik. Ancak, bugün gelinen
noktada, bakıyoruz, bir önerge, bir geçici madde… Bugün biraz sonra görüşülecek
olan kanun teklifinin içerisine bir geçici madde sokuşturmuşsunuz. Ne olacak bu
geçici maddeyle?! Çok teferruatına girmek istemiyorum; ancak, bu geçici
maddeden dolayı, 1 300 kişi, yıllardan beri bu kanun teklifinin burada
kanunlaşmasını bekleyen insanlar, belki, bu geçici maddenin bunun içerisine yerleştirilmiş
olmasından dolayı, meselelerin çözümü belki çok gecikecek. Yani, bunu niye
yapıyorsunuz?! Bizim bu kadar samimî olarak desteklediğimiz bir kanun
teklifinin içerisine, 330 oy gereken bir kanun teklifinin içerisine niçin bunu
yerleştirmeye çalışıyorsunuz?! Geçmişte yaptınız, Sayın Cumhurbaşkanından geri
geldi. Bugün, niye, o kanun teklifinin, çok masum bir şekilde, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin huzuruna getirilen bir kanun teklifinin içerisine bunu
yerleştiriyorsunuz?!
Şimdi, bakınız, benim de
bir kanun teklifim var; birbuçuk yıldan beri bekliyorum değerli
milletvekilleri, birbuçuk yıldan beri; memurların disiplin affı… Bugün bunu
görüşemeyeceğiz, görüşülmeyecek bugün. Haftaya da, bu 330 gerektiği için,
bulamayacağınızı söyleyeceksiniz; belki, Meclis kapanıncaya kadar bu disiplin
affıyla ilgili hüküm Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminden çıkacak.
Şimdi, 25 000 memurumuz yıllardan beri, aylardan beri bu kanunun buradan
geçmesini istiyor; onu da yapamayacağız bugün. İşte, saat 4 oldu; 3 saatlik bir
çalışma süremiz var.
Değerli milletvekilleri,
o nedenle, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemini yaparken, hangi konuların
görüşülmesi lazım geldiği hususu burada tartışılırken, ne olur, Meclisin en
verimli nasıl çalışacağını hesap ederek, o şekilde bir Meclis çalışma
programını bizlerin önüne getiriniz ve Meclis hızlı bir şekilde çalışsın. Bu
kanun teklifleri, tasarıları, bir an önce, burada kanunlaşsın. Malatya
Üniversitesinin meselesi de hallolsun, disiplin affı meselesi de hallolsun, yurt
dışındaki üniversite öğrencilerinin harçlardan dolayı tekeffül ettikleri
paraları ödeyememekten dolayı ortaya çıkan bu durum da önlensin; ama, ne yazık
ki, Meclisin üzerinde sanki gizli bir el, Meclisi çalıştırmamak, çıkacak olan
kanun tekliflerinin önünü nasıl keserizin hesabını yaparak Türkiye Büyük Millet
Meclisinin gündemini yapmaya çalışmanın, mantıklı ve haklı bir gerekçesi yok.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Şimdi ne önemli şeyler söyledin!..
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Şimdi, Değerli Milletvekilim, bakınız, oradan konuşmak çok kolay, oradan
konuşmak çok kolay…
BAŞKAN - Sayın Akbulut,
lütfen…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Ama, gelin, buradan söyleyin o zaman onu.
Dün, bu yurt dışındaki
öğrencilerle ilgili bütün maddelerde konuştunuz mu?! Grup adına
konuşmuyorsunuz; grup adına konuşmuyorsunuz, ama, şahıs adına iki konuşmanın
tamamını yaptınız bütün maddelerde, geçici maddelerde. Madem bu kanun teklifi
bir an önce çıkmalıydı, madem dün bu kanun teklifi buradan geçmeliydi, niçin,
her maddesinde ikişer konuşma yaptınız, grup adına konuşma yapmadınız?! Sebep
belli, sebep Ümmet Kandoğan, Ümmet Kandoğan'ı konuşturmayacaksınız. Cumhuriyet
Halk Partisinin Grubu var konuşuyor, Anavatanın Grubu var konuşuyor,
engelleyemiyorsunuz; ama, şahıs adına Ümmet Kandoğan bu kürsüye gelip
konuşmasın diye, oradan milletvekillerini zorla, itekleyerek bu kürsüye
çıkarıyorsunuz arkadaşlar. Ben, dün gördüm burada "ben çıkmayacağım"
diyor milletvekili, "yok, sen çık…" Çıkıyor buraya milletvekilimiz "kanun
tasarısı" diyor, okumamış çünkü, okumamış değerli milletvekilleri
"kanun tasarısı" diyor. Teklif ile tasarı arasındaki farkı bilmeyen
bir milletvekilini arkadan iterek kürsüye gönderirseniz, burada sağlıklı bir
çalışma yapmanız mümkün olmaz değerli milletvekilleri.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Önemli şeyler söyledin değil mi?!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Ben, çok önemli şeyler söylüyorum.
Bakınız, benim bütün
konuşma tutanaklarım orada; çok önemli şeyler söylüyorum.
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
lütfen, Genel Kurula hitap eder misiniz…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Ben, kanun tekliflerinin desteklenmesi gereken yerlerde desteğimi yapıyorum;
ama, çekincelerim olduğu yerleri de burada gelip söylüyorum ve çekincelerimin
ne kadar haklı olduğunu, konuştuğum, Cumhurbaşkanından geri dönen kanunlar,
Anayasa Mahkemesinden geri dönen kanunlar, Ümmet Kandoğan'ın ne kadar haklı
konuşmalar yaptığını çok açık ve net bir şekilde ortaya koyuyor Sayın
Milletvekili. Buraya gelip sadece bir hakkı suiistimal eden milletvekillerine
söyleyeceksin sen onu. Buraya gelip sadece gerekçe okuyan, kendinden bir şey
katmayan milletvekillerine söyleyeceksiniz onu. Arkasından zorla itilerek
kürsüye çıkarılan milletvekillerine söyleyeceksiniz onu. O nedenle…
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
hiçbir milletvekilini tahkir etme hakkınız yok. Lütfen…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Ben şunu söylüyorum… O, benim şahsî görüşüm.
BAŞKAN - Söz istediğiniz
konuyla ilgili konuşur musunuz.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Burada, dün, arkasından iteklenerek kürsüye çıkarılan milletvekilleri oldu
Sayın Başkan. "Ben konuşmayacağım" dediği halde, zorla konuşturulup…
Tutanakları getireceğim, konuşan milletvekillerinin, burada, o kanunla ilgili
ne söylediğini okuyacağım biraz sonra.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) -
Kim o milletvekili?
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Önergeyle ilgili ne söyledin şimdi?!
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
lütfen, teşekkür için açıyorum.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Çıkıp boş boş konuşuyorsun.
BAŞKAN - Lütfen, sayın milletvekilleri…
MURAT YILDIRIM (Çorum) -
Sen de hakaret ediyorsun!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Hiç hakaret etmiyorum.
MURAT YILDIRIM (Çorum) -
Ne yapıyorsun?!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Ben, burada, bir hakkın suiistimal edilmesini anlatıyorum. Peki, grup adına
niye konuşmuyorsunuz da…
RECEP KORAL (İstanbul) -
Sana ne!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Soruyorum… Soruyorum… Grup adına niye konuşmuyorsunuz da, şahıs adına iki
milletvekilini konuşturuyorsunuz?!
RECEP KORAL (İstanbul) -
Sana ne!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Evet… Evet, ben biliyorum.
RECEP KORAL (İstanbul) -
Sana ne!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Niye yapıyorsunuz; sırada ben varım çünkü, sırada ben varım. Ben takip
ediyorum. Ben hasbelkader buradan ayrılmışsam, Mecliste, o anda burada
değilsem, o maddedeki kişisel konuşmaları yapmıyorsunuz; çünkü, Ümmet Kandoğan
burada yok. Ben bunu takip ediyorum. Yüzlerce örneği var. Getireceğim
tutanakları, göstereceğim.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sen kimsin be!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Değerli milletvekilleri, korkunun ecele faydası yok, korkunun ecele faydası
yok. Burası milletin kürsüsüdür; siz hiç kimseyi susturamazsınız.
Bakınız, son
icraatlarınızda konuşanları nasıl susturmaya çalıştığınızı bütün millet çok
yakından takip ediyor; ama, Ümmet Kandoğan'ı susturamayacağınızı ifade ediyor,
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Grup önerisinin
aleyhinde söz isteyen Münir Erkal, Malatya Milletvekili.
Buyurun Sayın Erkal. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
AHMET MÜNİR ERKAL
(Malatya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; grup önerisinin aleyhinde
-CHP'nin- söz aldım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabiî, burada, değerli
arkadaşlarımızı dinlerken gerçekten üzüntü duyuyorum. Türkiye Büyük Millet
Meclisinin seviyesinin bu noktalara çekilmesi, gerçekten üzüntü verici. Bir
taraftan "Yüce Meclis" diyeceksiniz, bir taraftan da değerli
milletvekillerimizi tahkir ederek…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Tahkir yok!
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - … zorla itiliyorsunuz tarzında, iradesine ipotek koyacaksınız,
yorum yapacaksınız!..
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Yapacağım tabiî!
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - Siz, bir hakkın suiistimalini bile anlatırken, bu hakkın
suiistimalini…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Aleyhinde ne söyleyeceksiniz şimdi?!
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) -… başka birine hakaret ederek ifade edemezsiniz! Bir kere, bu,
korkunç derecede büyük bir hata.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Hiç hakaret etmedim.
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - Bu Meclisin seviyesiyle orantılı bir şey…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Tutanaklar meydanda.
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - Lütfen, sakin olun, dinleyin.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Siz de sakin olun.
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - Lütfen, sakin olun, dinleyin. Hakkın suiistimali, Meclisimizin
değerli milletvekillerini, onları tahkir ve tezyif noktasına çekerek mi ifade
edilir?!
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Evet, arkasından iterek çıkarıyorsunuz.
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
lütfen…
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - Hakkın suiistimali varsa, burada bunun gerekçelerini doğru dürüst
izah edersiniz, size de kamuoyu, hem bizi dinleyen bu ülkenin kamuoyu hem
de Değerli Meclis hak verir.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Aynen öyle!
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - Ama, milletvekillerine bu tarzda bir davranış!..
İkincisi, konuşuyorsunuz
10 dakika, ben not alıyorum, acaba ne dedi cevap verilecek diye… Öneri
aleyhinde konuşuyorsunuz, aleyhinde bir şey söylemiyorsunuz! Yani, bu nasıl bir
yapıdır?!
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Konuşmak için konuşma!
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - Bu nasıl bir zihniyettir?! Tamamen içi boş bir konuşmayı, burada,
sadece popülizm kokan…
Yani, değerli arkadaşlar,
3 Kasım 2002 tarihi popülizmin siyasî mezarlığa gömüldüğü tarihtir; bunu iyi
bilin! (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Siz ne söyleyeceksiniz aleyhinde?!
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - Bakın, bu popülizmi
yapanlar barajda boğuldular, Meclis dışı kaldılar. Dikkat ediniz lütfen…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Siz ne söyleyeceksiniz aleyhinde?!
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - Artık, biraz reel siyaset yapmayı, rasyonel siyaset yapmayı
öğreneceksiniz.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Siz ne söyleyeceksiniz aleyhinde; merak ediyorum.
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - Öğreneceksiniz burada bunu.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Buyurun; aleyhinde ne söyleyeceksiniz?!
BAŞKAN - Sayın Erkal, bir
saniye…
Sayın Kandoğan, aleyhe
söz istediniz ve bir hakkı kötüye kullanarak hiçbir laf etmediniz; lütfen,
oturunuz yerinize! (AK Parti sıralarından alkışlar)
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, siz değil misiniz; lehinde…
BAŞKAN - Lütfen!.. Oturur
musun Sayın Kandoğan!
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Yani, böyle hitap edemezsiniz!
BAŞKAN - Oturur musunuz
yerinize! Ederim!.. Oturun yerinize!
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Hitap edemezsiniz böyle!
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Erkal.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Dün siz söylediniz kürsüde, lehe
konuşma talebinde bulunmayın diye!
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Erkal.
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - Şimdi, değerli milletvekili arkadaşlarım, burada birtakım
değerlendirmeler yapılıyor üniversite hakkında…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Siz, Malatya Üniversitesini söyleyin.
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - …bir arkadaşımız çıkıyor diyor ki, otuz yıldır kadro kanunu yok. Yahu,
insan bir mesele hakkında konuşurken biraz bilgi sahibi olur.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Kendi bildiğini konuş be, yalan mı söylüyoruz?!
BAŞKAN - Lütfen Sayın
Aslanoğlu…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Kendine gel!
AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla)
- Kes sesini!..
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Yok, kadro kanunuymuş!..
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - Doğru dürüst ifade et burada…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Sayın Başkanım…
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - Dinleyeceksin bunu…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Sen kendi bildiğini konuş!
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - Dinleyeceksin beni…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sataşmak için mi çıktın?!
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - Dinleyeceksin!..
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Kendi bildiğini konuş sen!
BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu…
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - Kadro kanunu yok diyecek…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Ayıp!..
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - İnsan utanır. Gider Maliye Bakanlığını, Bütçe Malî Kontrol Genel
Müdürlüğünü arar, der ki: Üniversitenin kadro kanunu var mı, yok mu? O zaman
cevabınızı alırsınız, belki bir daha da buralara gelip oturamazsınız.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Sen utan, sen!
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- 4 dakikadır ne söyledin sen, allahaşkına!
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - Bir daha da gelip oturamazsınız!
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- 4 dakika oldu, ne söyledi bu arkadaş?!
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Niye önerdi o kanunu Maliye Bakanı?!
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, üniversitemizin kadro kanunu var.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Sen niye rahatsız oluyorsun?!
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - Kadro kanunu çıkmış ve şu anda 300 öğretim üyesi burada görev
yapıyor.
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Peki, Maliye Bakanlığının yazısına ne diyorsun?!
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - Bunu bile bile, kalkıp da "kadro kanunu yok" diye, böyle,
buram buram popülizm kokan ve cehalet kokan bir davranışı burada sergilemeniz,
gerçekten utanç vericidir.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkanım, yani, bu kadar da olmaz!
ABDURREZZAK ERTEN (İzmir)
- Hakaret ediyor!
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Ayıp!
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, bu arkadaşımız, Cumhurbaşkanımızın ismini
vurguluyor, diyor ki: "Burası Turgut Özal Tıp Merkezidir." Ben
soruyorum, lütfen, bu değerlendirmeyi yaparken, İnönü Üniversitesi
uygulamalarını hiç gündeme getiriyor musunuz? (CHP sıralarından gürültüler)
On onbeş senedir Turgut
Özal Tıp Dergisi adıyla çıkan dergiden, bu üniversitenin başındaki kişi Turgut
Özal adını çıkaracak, silecek, atacak; ben, 10 kere Malatya basınında bunu
gündeme getireceğim, cevap vermeyecek ve bu arkadaş, bir tek gün, bunu iddia
edenler, çıkıp da, yahu, 8 inci Cumhurbaşkanımızın hatırasını yâd etmek yerine,
onu onore etmek yerine rencide ediyorsunuz deyip hesap sormayacak; ama, buraya
geldiğiniz zaman…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Kapatalım o zaman!
BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu,
lütfen…
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - Buraya geldiğiniz zaman, seçmene selam mantığıyla bu davranışları
sergileyeceksiniz!..
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - 250 000 hasta var kapıda.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Bu nasıl aleyhte konuşma Sayın Başkan!
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
oturur musun lütfen.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Bu nasıl konuşma!
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - Değerli arkadaşlar…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Ayıp ya!
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, şimdi, biz, Hükümetimiz olarak, AK Parti
Hükümeti olarak hep bilimsel bir tarzda, objektif bir tarzda üniversitelerimize
destek olduk. Üniversitemizin potansiyelinin en yüksek seviyeye gelmesi için
gayret gösterdik. Şu anda da, üniversitemizin hem kadro konusunda hem diğer
işler konusunda bütün işlerini takip ediyoruz. Çok yakın bir dönemde, bir iki
ay önce, geçici işçilerimizin -300'ün üzerinde- problemi oldu. Bizzat kendim
-geçen Genel Kurulda yine konuştum, ifade ettim- takip ederek ve Sayın Maliye
Bakanımızla görüşerek -ona buradan teşekkür ediyorum- olurunu alarak, 300
arkadaşımızın vizesini çıkardık ve işe başlattık. Yani, şimdi, bu husustaki
tavrımızın ne kadar nötr olduğu, gerçekçi olduğu, üniversiteye yakın olduğu
ortadadır; ama, bir taraftan, üniversitedeki uygulamalara bakıyorsunuz,
gerçekten evlere şenlik! Yani, Sayıştay raporları geliyor; vahim iddialarla dolu.
Vahim iddialarla dolu Sayıştay raporları geliyor.
YAKUP KEPENEK (Ankara) -
O, yargıya gider, senin işin değil!
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - Şimdi, bunlar gündeme taşındı ve çalışma bir taraftan sürdürülüyor.
Diğer bir taraftan
bakıyorsunuz, üniversite halkla bütünleşmiş değil. Bugün, Muharrem Bey diyor
ki…
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Siz, üniversiteye gittiniz mi Sayın Erkal?!
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - … "siz, Malatyalılardan tepki görürsünüz."
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Üniversiteye gittin mi?!
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - Eğer öyleyse, gelin, beraber bir gezelim sizinle beraber de… Bana
gelen mesajlar, bak, üç klasör orada duruyor…
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Malatya'ya beraber gidelim!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Hiç gittin mi?!
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - Sakin olacaksınız… Sakin olacaksın, dinlemeyi öğreneceksin!
ÖZLEM ÇERÇİOĞLU (Aydın) -
Parmağını indir!.. Saygılı ol!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Beraber gidelim!
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - Dinlemeyi öğreneceksin! Dinlemeyi öğreteceğiz biz size!.. (CHP
sıralarından gürültüler)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Beraber gidelim!
BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu…
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - Dinlemeyi öğreneceksiniz!
ÖZLEM ÇERÇİOĞLU (Aydın) -
Parmağını indir!
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Tam popülizm kokan bir konuşma yapıyor Sayın Erkal.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Beraber gidelim!
BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu,
niçin sabredemiyorsunuz?!
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - Değerli arkadaşlar…(CHP sıralarından gürültüler)
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Aleyhinde bir şey söylesene bunun!
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - Değerli arkadaşlar…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Aleyhinde bir şey söylesene!
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, Sayın Cumhurbaşkanımız, Turgut Özal Tıp
Merkezini planlarken, ben, bütün süreçlerin içindeydim; vakfı kurulurken
içindeydim, Harbiye Orduevinde; para toplanırken içindeydim; Mütevelli Heyeti
üyesiyim; bütün süreçlerin içindeydim ve Özal Tıp Merkezi kurulurken Sayın
Cumhurbaşkanımızın hedefi, Ortadoğu'ya hitap edecek bir tıp merkezi kurmaktı,
Turgut Özal Tıp Merkezini. 124 000 metrekare kapalı alanı var, 300 tane yoğun
bakım ünitesi var, 30'a yakın ameliyathanesi var. Şimdi gelinen nokta nedir:
Üniversite hastanesi olmaktan öteye gidememiştir. Bugün, bunu yönetenler,
üniversiteyi yönetenler, önce bunun hesabını versin.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Parası belli, bütçesi belli!
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Ne alakası var?!
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - Rahmetli Cumhurbaşkanımızın hedefiyle niçin çakışmadıklarının
hesabını versin.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Ne alakası var?!
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - Önce, bunun hesabını verin siz! Bunun hesabını verin! (AK Parti
sıralarından alkışlar)
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Ne alakası var bu önergeyle bunun?! Sen kadroyu verirsen iyi çalışır orası!
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, üniversitedeki uygulamalara bakıyorsunuz;
rektör, işçilerin parasını ödemiyor zamanında, bunlara çıkışlar veriyor, zorla
istifa ettiriyor. Sağlık-İş Sendikası mahkemeye veriyor, 4 trilyon zarara
uğratıyor; basın mensuplarının orada var.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Erkal, Samsun'da da aynısı oldu, bir şey çıkmadı bundan, bir şey çıkmadı!
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - 200 milyarlık anapara 1,5 trilyona çıkıyor…
HALUK KOÇ (Samsun) - Boşa
kürek çekiyorsunuz, boşa!
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - …ve üniversite 1,3 trilyon zarar ediyor. Görevini kötüye
kullanmaktan…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Samsun'da yaptınız aynısını, rezil oldunuz!
AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla)
- Hocam, bir dakika…
HALUK KOÇ (Samsun) -
"Hocam" yok!.. "Hocam" yok!...
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Ver o zaman kadroyu!
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - Görevini kötüye kullanmaktan ve üniversiteyi zarara uğratmaktan…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Samsun'da yaptın aynısını, hiçbir şey çıkmadı.
BAŞKAN - Sayın Koç,
lütfen…
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - Hocam, sakin olacaksınız! Bu kadar sinirlenmeyin!
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Kadroyu ver o zaman!
HALUK KOÇ (Samsun) -
İtham edemezsin, kimseyi itham edemezsin!
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Kadroyu verin işte!
HALUK KOÇ (Samsun) -
Yazıktır!.. Seni ayıplıyorum, ayıplıyorum! Kınıyorum…
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - Şimdi, Rektör, görevini kötüye kullanmaktan, üniversiteyi zarara
uğratmaktan…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Üniversitelerle uğraşmaktan vazgeç…
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - …mahkemeye veriliyor; YÖK soruşturma izni vermiyor.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Hiçbir şey çıkmadı o Sayıştay raporundan. Samsun'da da yaptın aynısını…
BAŞKAN - Sayın Koç,
lütfen…
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - Rektörün, şu anda, Malatya halkının hassasiyetleriyle en küçük bir
bütünlüğü yok.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Hadi, çıkarın, getirin o raporu!.. Hadi, getirin!..
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - Malatya halkının değerlendirmeleriyle en küçük bütünlüğü olmayan
böyle bir yapı, Malatya halkı tarafından reddediliyor.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Rezil oldunuz, rezil!.. Hadi ordan!..
GÜROL ERGİN (Muğla) - Ali
Dibo!..
BAŞKAN - Lütfen, sayın
milletvekilleri…
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım, üniversitede öğretim üyesi alımlarına
bakıyorsunuz; elimizde örnekler var, ciddî belgeler var; bakıyorsunuz,
alımlarda, adrese teslim ilanlar var. Öyle bir ilan yapılıyor ki… Diyor ki
mesela "üniversitede çalışmamış olmak!.."
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Ofer'e yapıldığı gibi mi?!
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - Bir isim verilirken, üniversitede çalışmamış olmak…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Ofer'e verildiği gibi mi Sayın Erkal?!.
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - … ve adrese teslim…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Ofer'e verildiği gibi mi?!.
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - Siz alışkınsınız bunlara… Siz alışkınsınız bunlara…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Ofer'e verildiği gibi mi?!.
BAŞKAN - Sayın Kandoğan…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Ofer'e verildiği gibi mi?!.
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - Siz bilirsiniz, siz alışkınsınız…
BAŞKAN - Sayın Kandoğan…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Ofer'e verildiği gibi mi?!
BAŞKAN - Sayın Kandoğan…
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - Siz alışkınsınız, siz bilirsiniz bunları…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Evet… Ofer'e verdiğiniz gibi mi verdiniz?!
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - Adrese teslim ihaleler yapılıyor ve maalesef, bu antidemokratik
yapı üniversitede devam ediyor.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Ofer'e verdiğiniz gibi mi?!
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - Elimde…
İLYAS SEZAİ ÖNDER
(Samsun) - Düzeltin o zaman!..
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - Şimdi, bazı milletvekili arkadaşların…(CHP sıralarından gürültüler)
Bazı milletvekili arkadaşların, Malatya İnönü Üniversitesiyle… (CHP sıralarından
gürültüler)
Bir dakika değerli
arkadaşlar…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Ofer gibi mi?!
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - Sayın Başkan… Sayın Başkan…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Ofer gibi mi olmuş?! TÜPRAŞ'ı verdiğiniz gibi mi olmuş?!
BAŞKAN - Sayın Kandoğan…
GÖKHAN DURGUN (Hatay) -
Her taraf yolsuzluk dolu!.. Kokuşmuşsunuz!..
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - Sayın Başkan, bu tarzda konuşmam mümkün değil.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Erkal.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Ofer gibi mi olmuş?!
OSMAN KILIÇ (Sivas) -
Ümmet, seni buraya getirenlere saygılı ol!
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Ben saygılıyım her zaman…
OSMAN KILIÇ (Sivas) -
Buraya getiren millete saygılı ol…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Merak etme, merak etme…
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sayın Başkan, arkadaş çok agresif davranıyor…
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, uygulamalara bakıyorsunuz, buradaki, Malatya
uygulamalarında, üniversitenin bilimsel potansiyeli artırılacağı yerde,
akademik potansiyeli artırılacağı yerde, bir beyanat geliyor!.. İşte,
bakıyorsunuz, 4.3.2005'te, İnönü Üniversitesi Senatosu orduyu göreve davet
ediyor, "gelin, Türkiye'de birtakım şeyler var, gelin müdahale edin"
diyor. Bu antidemokratik yapı, maalesef, Türkiye'nin başına bela bir yapıdır.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) -
Van'da ne oldu?!
YAKUP KEPENEK (Ankara) -
Konuya gel…
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - İşte, diğer taraftan, bakıyorsunuz, başka bir beyanat… Burada,
gündemde, Avrupa Birliğine…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Erkal, lütfen,
toparlar mısınız.
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - Sayın Başkan, konuşmamın tümü bu şekilde geçti…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Şu kanun teklifinin aleyhinde birkaç cümle söyle de, öğrenelim!
BAŞKAN - Lütfen, Sayın
Erkal..
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - …üye olmak adına çıkarılan uyum yasaları devam ediyor, diyor ki,
Atatürk'ün kurmuş olduğu Türkiye Cumhuriyetinin bu yasalarla yıkılması
amaçlanmaktadır. Siz böyle bir yaklaşımı, böyle bir zihniyeti…
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Bu yüzden mi kadro kanunu çıkarmıyorsunuz?
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - Bu, İnönü Üniversitesinin senato kararıdır.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) -
Aferin o senatoya, alkışlamak lazım.
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - Bu okuduğum, İnönü Üniversitesinin senato kararıdır.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
böyle bir yapıyı gündeme getireceksiniz, tamamen, üniversitede güzellikleri
yetiştirmek adına, gençlerimize gerçekten bilimsel hedefler ortaya koymak
adına, Malatya'daki bu akademik potansiyeli, KOBİ'lerle, organize sanayiyle,
işadamlarıyla buluşturmak adına bunu kullanmanız gerekirken, Turgut Özal Tıp
Merkezini Ortadoğu'ya şifa dağıtacak bir merkez haline getirmeniz gerekirken,
alacaksınız hadiseyi başka bir yere saptıracaksınız, ideolojik bir körlükle
hareket edeceksiniz…
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Sensin kör olan!
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - … ve maalesef, bu yaklaşımla da, bu bayatlamış sloganları
kullanarak Malatya'yı üzeceksiniz, Malatya kamuoyunu rencide edeceksiniz!.. Ben
on yıl Malatya Belediye Başkanlığı yaptım, 4-5 tane rektörle çalıştım.
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - En kötü dönemiydi Malatya'nın.
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - Her türlü, her görüşten rektör geldi.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Senin derdin rektörle mi kardeşim?!
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - Ama, hiçbirisiyle, yaptığımız çalışmalarda bir diyalog
noksanlığımız olmadı; meseleleri görüştük…
YAKUP KEPENEK (Ankara) -
Rektör başka, kadro başka!
GÖKHAN DURGUN (Hatay) -
Reklamı bırak, konuya gel.
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - … ve en büyük yardımı Malatya İnönü Üniversitesine Malatya
Belediyesi yapmıştır. Suyunun getirilmesinden, yeşil alanından, otobüs
duraklarına kadar, benim dönemimde yapıldı.
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Görevin o!..
GÖKHAN DURGUN (Hatay) -
Reklam yapıyorsun!
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - Hatta, dışarıdan gelen hocalara villa yapılması için taahhütlerde
bulunduk biz Malatya Belediyesi olarak.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) -
Senin derdin rektör!
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - Tabiî, bu hadiseleri…
GÖKHAN DURGUN (Hatay) -
Çok iyi anlatıyorsun kendini, çok iyi… Reklam yapıyorsun…
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - Hayır, reklam değil; bu, bir yerel yönetimin Malatya İnönü
Üniversitesine yaklaşımıdır; ama, siz Malatya'nın gerçeklerinden bihaber
olduğunuz için bu espriyi anlayamazsınız, buna muhatap olamazsınız.
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Su vermeyecek misin su!..
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, netice olarak şunu söylemek istiyorum: İnönü
Üniversitemiz ve Turgut Özal Tıp Merkezimiz bizim için her türlü değerin
üstündedir, onu en yüksek seviyeye taşımak bizim aslî görevimizdir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Bravo!..
GÖKHAN DURGUN (Hatay) -
Taşıyamazsınız, taşıyamazsınız; üniversiteyle kavgalısınız siz!
BAŞKAN - Sayın Durgun,
lütfen…
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - Ama, bu yaklaşımın doğru zamanda yapılması gerekiyor.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Doğru zaman ne zaman?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Erkal,
lütfen… Teşekkür için açıyorum.
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - Bitiriyorum.
Bu yaklaşımın doğru zamanda
yapılması gerekiyor.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - O zaman hangi zaman?
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - Zamanı gelince, İnönü Üniversitesinin kadrosu da, diğerleri de en
uygun şekilde gerçekleştirilecektir; ama, burada, bu hususta destek verenlerin,
Malatya'nın gerçekleriyle ve hassasiyetleriyle, altını çiziyorum, Malatya'nın
hassasiyetleriyle, lütfen, bütünleşmeniz gerektiğini vurguluyorum.
Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar; CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Erkal.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) -
Türkiye'nin hassasiyetleri ne olacak?!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Sayın Başkan… Sayın Başkan… Sayın Başkanım…
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Sayın Başkanım, beni cehaletle suçlamıştır…
BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu,
tutanakları getirteceğim…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Çok açık Sayın Başkan, yani, tutanağı getirtmeye gerek yok.
BAŞKAN - Başkanlığı siz
mi yönlendireceksiniz Sayın Kandoğan?!
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Yani "cehalet" dediğini duymadınız mı?! Duymadınız mı yani bunu?!
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Bize hakaret etti; söz talep ediyorum.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Yani, bunu duymadınız mı allahaşkına?!
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
ayağa kalkar mısınız. Söyleyin…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- "Cehalet" lafını duymadınız mı?
BAŞKAN - Tutanakları
getirtip inceleyeceğim.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Ya ne gerek var; duymadınız mı?!.
BAŞKAN - Duymadım Sayın
Kandoğan, sizin gürültünüzden.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Tamam, duymadıysanız, o zaman tamam.
BAŞKAN - Sizin
gürültünüzden duymadım.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Siz dinlemiyorsunuz o zaman, demek ki!
BAŞKAN - Oturur musun
lütfen.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Konuşmacıyı dinlemiyorsunuz demek ki!
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın Kılıç,
buyurun.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Söz talep ediyorum efendim.
BAŞKAN - Niye Sayın
Kılıç?
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- İdeolojik körlükle suçladı, hakaret etti; söz talep ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Kılıç,
Sayın Aslanoğlu'na da bildirdim, tutanakları getirtip inceleyeceğim, ona göre
değerlendireceğim.
Teşekkür ediyorum.
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Hâlâ ne tutanağı Sayın Başkan?!.
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Sayın Başkan…
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Sarıbaş.
YAKUP KEPENEK (Ankara) -
Yani, çok açık…
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, bir saniye…
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Mevcut kanun teklifinde imzam var. Biraz önce anlatılanlar ile
görüşmekte olduğumuz, yani, gündeme almak istediğimiz kanun teklifi arasında
hiçbir alaka yok.
BAŞKAN - Sayın Sarıbaş,
yerinizden 1 dakikalık kısa bir açıklama yapmanız için mikrofonunuzu açıyorum.
Buyurun Sayın Sarıbaş.
VII.-
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Malatya
Milletvekili Süleyman Sarıbaş'ın, CHP Grup önerisiyle gündemin 10 uncu sırasına
alınmak istenen kanun teklifinde kendisinin de imzasının olduğu ve önerinin
görüşmeleri sırasında ifade edilenler ile kanun teklifi arasında bir ilgi
olmadığı yönünde açıklaması
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Sayın Başkan, bu kanun teklifinin altında benim de imzam var. Biraz
önce konuşan arkadaşımızın rektörle olan şahsî meselesine veya şahsî
kaprislerine bu kanun teklifi heba edilmemeli.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Bravo!
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Üniversitenin ne rektörüyle, ne rektörünün uygulamalarıyla hiçbir
ilgisi yok bu kanun teklifimizin. Orada bir hastanemiz var. Devlet 250 000 000
dolar para harcamış, o hastaneye laboratuvarlar yapmış, ameliyathaneler yapmış;
250 yatak, sırf ebe hemşire kadrosu olmadığı için hâlâ kapalı duruyor,
açılamıyor iki senedir.
Şimdi, rektör şu olur, bu
olur, siyasî görüşü de beni ilgilendirmiyor, uygulaması da; ama, o hastane
Malatya'nın hastalarına hizmet veriyor.
Bizim teklifimiz, bu
hastanenin ebesi, hemşiresi, kadrosu tamam olsun; çünkü, o rektörün babası,
annesi ameliyat olmayacak, onlar tedavi edilmeyecek, Malatya'nın hasta
insanları tedavi edilecek.
Maliye Bakanlığımızın
uygun görüşü var, kadroyu yetersiz bulmuş. Sayın Mehmet Ali Şahin'in, bu
kadroya "elzemdir, ihtiyacı var" diye yazısı var; ama, tahmin
ediyorum, Sayın Münir Bey, ne Maliye Bakanının yazısını, ne Mehmet Ali Şahin'in
yazısını ne de kanun teklifinin içeriğini okumamış, tamamen rektörle olan şahsî
kaprisini kürsüye yansıttı.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Diyor ki: "Üniversiteye su verdim." Elbette vereceksin;
Belediye Reisisin. Yani, üniversite susuz mu olacak?!. "Bu görevi
yaptım" demek…
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Sarıbaş.
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Ben teşekkür ediyorum efendim.
VI.-
ÖNERİLER (Devam)
A) SİYASÎ
PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ (Devam)
1.- 826
sıra sayılı kanun teklifinin, gündemin 10 uncu sırasına alınmasına ilişkin CHP
grup önerisi (Devam)
BAŞKAN - Grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri reddedilmiştir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Sayın Başkanım, oturum bitiyor, bak; Sayın Başkanım, bu oturumda
söz vermezseniz, geçiyor bizim hakkımız.
BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu,
lütfen oturur musunuz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Ama…
BAŞKAN - Lütfen oturur
musunuz Sayın Aslanoğlu.
Gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına devam
ediyoruz.
V.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
3.- Çanakkale
Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî
Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu
İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - 1 inci sırada
yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu
gelmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.
2 nci sırada yer alan,
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin
Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
3 üncü sırada yer alan,
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında
Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması
İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
5.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında
Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması
İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1115) (S. Sayısı: 1147)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
4 üncü sırada yer alan,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Bursa Milletvekili Faruk Çelik,
İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz, Ankara Milletvekili Salih Kapusuz, Ordu
Milletvekili Eyüp Fatsa ile Hatay Milletvekili Sadullah Ergin'in; Bazı Kamu
Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin
Kanun Teklifi ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Samsun Milletvekili
Haluk Koç ile İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun 8.4.1929 Tarihli ve
1416 Sayılı Kanun ile 4.11.1981 Tarihli ve 2547 Sayılı Kanuna Birer Geçici
Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
6.- Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Bursa Milletvekili Faruk Çelik,
İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz, Ankara Milletvekili Salih Kapusuz, Ordu
Milletvekili Eyüp Fatsa ile Hatay Milletvekili Sadullah Ergin'in; Bazı Kamu
Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Teklifi ve Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkanvekili Samsun Milletvekili Haluk Koç ile İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun; 8.4.1929 Tarihli ve 1416 Sayılı Kanun ile
4.11.1981 Tarihli ve 2547 Sayılı Kanuna Birer Geçici Madde Eklenmesi Hakkında
Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/754, 2/693) (S. Sayısı:
1143) (x)
BAŞKAN - Komisyon?..
Burada.
Hükümet?.. Burada.
Teklife geçici madde
eklenmesine ilişkin bir önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1143
sıra sayılı Kanun Tasarısına aşağıdaki geçici maddenin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
|
İdris Naim Şahin |
Mahmut Kaplan |
Abdulmecit Alp |
|
İstanbul |
Şanlıurfa |
Bursa |
|
Mustafa Dündar |
İrfan Gündüz |
|
|
Bursa |
İstanbul |
|
Geçici Madde 1- Bu
Kanunun yayımı tarihine kadar memur temsilcileri ile toplu iş sözleşmesi
akdederek veya meclis, encümen, kurul ya da idari merci kararına dayanılarak,
mahalli idareler ve bağlı kuruluşları personeline çeşitli adlar altında ek
ödemede bulunan kamu görevlileri hakkında idari, adli veya mali yönden herhangi
bir yargılama ve takibat yapılmaz, başlatılmış olanlar işlemden kaldırılır. Daha
önce bu fiille ilgili olarak kesinleşmiş olan mahkumiyet hükümleri de,
ilgililere geri ödeme sonucu doğurmaksızın
bütün sonuçlarıyla birlikte ortadan kaldırılır.
BAŞKAN - Sayın Komisyon
önergeye katılıyor mu?
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan…
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Koç.
HALUK KOÇ (Samsun) - Salt
çoğunluğunun tespit edilmesini arz ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Koç, her
ne kadar uygulamada yoksa da…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Efendim, İçtüzük madde 87 açık.
BAŞKAN - …Sayın
Komisyonun salt çoğunlukla katılıp katılmadığına bakacağız.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Efendim "uygulamada yok" diyemezsiniz; İçtüzük madde 87 çok açık.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Geçici…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Efendim, geçici ve ek madde ayırımı yapılmıyor.
BAŞKAN - Sayın Koç, niye
Sayın Milletvekiliyle karşılıklı konuşuyorsunuz?! Siz söylediniz; ben de
bakacağım.
HALUK KOÇ (Samsun) - O
karışıyor da onun için.
BAŞKAN - Sayın Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) - Sayın Başkanım, salt çoğunlumuzu tespit
etmemiz gerekiyor; müsaade ederseniz…
(x) 1143 S. Sayılı Basmayazı 6.6.2006 Tarihli 111 inci
Birleşim Tutanağına eklidir.
Salt çoğunlumuz vardır;
katılıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Komisyon
üyeleri ellerini kaldırır mı?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) - Katılıyoruz Sayın Başkan; fazlası var.
BAŞKAN - Sayın Hükümet
önergeye katılıyor mu?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Sayın Kapusuz,
gerekçe mi okunacak?
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, tutumunuz hakkında usul tartışması açılmasını istiyorum; çünkü,
bir madde tesis ediliyor…
BAŞKAN - Buyurun okuyun.
Gerekçe:
Konu hakkında uygulamada
idare ve Sayıştay dahil, yargı makamlarının duraksamalı ve farklı karar
uygulamaları bulunmaktadır. Uygulamadaki farklılıkları gidermek ve 9.7.2004
tarihli ve 5215 sayılı Belediye Kanununun, teklif edilen bu değişikliğin benzeri
geçici 4 üncü maddesinin Cumhurbaşkanlığı makamı tarafından geri gönderme
gerekçesinde, haklarında kesinleşmiş yargı kararı bulunanlar açısından ifade
edilen "hukuk devleti ve eşitlik" ilkelerine uygunluk sağlamak üzere
bu maddenin düzenlenmesi gerekli olmuştur.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan…
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan!..Sayın Başkan!..
BAŞKAN - Sayın Koç,
açacağım.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Efendim, oylamadan önce açmanız lazım.
BAŞKAN - Ama, önergeyi
okuttum, oylayayım, ondan sonra açacağım Sayın Koç!
HALUK KOÇ (Samsun) -
Efendim, oylamadan önce açmanız lazım Sayın Başkan.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Niye efendim?! İşlem başladı efendim.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Efendim, ben Başkanla konuşuyorum; lütfen!..
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Lütfen efendim…
HALUK KOÇ (Samsun) - Sen
de Başkana söyle.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Söyleme hakkımı elimden alacak değilsin herhalde Sayın Koç!
HALUK KOÇ (Samsun) - Gel
beraber söyleyelim.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Ben de burada bir şey söyleyeceğim.
HALUK KOÇ (Samsun) - Gel
canım, gel, sinirlenme, gel şöyle. Gel gel… Gel, beraber söyleyelim.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Allah Allah!
HALUK KOÇ (Samsun) - Gel
canım, sinirlenme. Hak arıyoruz sadece. Gel, söyle, sen de söyle. Gel,
sinirlenme. Ben sinirleniyor muyum; bak, gayet rahatım. Gel.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Çizgiyi geçme, şuraya gel…
HALUK KOÇ (Samsun) - Gel,
bak, şu çizgiye kadar yer var, gel…
Sayın Başkan…
BAŞKAN - Bir saniye Sayın
Koç… Lütfen, oturur musunuz… Oturun lütfen.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Efendim, oylamaya geçmeden usul tartışması açılmasını istiyorum.
BAŞKAN - Lütfen, oturur
musunuz Sayın Koç.
HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim, takdir hakkınız yok
bu konuda, İçtüzüğü hatırlatıyorum.
BAŞKAN - Lütfen, oturur
musunuz…
15.1.1997, 25.8.1999,
7.6.2000 ve 11.5.2001 tarihli görüşmelerde geçici madde eklenmesi önerge işlemi
olarak uygulanmıştır. Aynı zamanda, Tüzüğün 87 nci maddesi "görüşülmekte
olan tasarı veya teklife konu kanunun, komisyon metninde bulunmayan, ancak
tasarı veya teklif ile çok yakın ilgisi bulanan bir maddesinin değiştirilmesini
isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir
madde olarak görüşme açılır" hükmüne rağmen, aynı zamanda, 87'nin birinci
fıkrası "bir maddenin değiştirilmesi, metne ek veya geçici madde eklenmesi
hakkında, milletvekilleri, esas komisyon veya Hükümet değişiklik önergeleri
verebilir" şeklindedir.
Salt çoğunluk istendi,
Komisyon salt çoğunlukla geldi Sayın Koç.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Efendim, madde eklenir deniliyor.
BAŞKAN - Buna rağmen...
HALUK KOÇ (Samsun) - Bir
madde eklendiği zaman… Temel yasa görüşmüyoruz. Görüşülmeyen madde kanun
maddesi olmaz.
BAŞKAN - Buna rağmen,
önergeyi oylatıp, usul tartışması açacağım. Ne söyleyecekseniz, buyurursunuz.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Efendim, Sayın Başkan, önergeyi oylatmadan önce açmanız gerekir, usul
tartışmasının amacı bu. Bu konuda usul tartışması istiyoruz.
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Oylanamayacağını söylemek için usul tartışması yapıyoruz. Oldubitti yapıp,
ondan sonra usul tartışması ne işe yarar?!
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, 10 dakika ara verin, isterseniz, bürokratlarla görüşün konuyu.
BAŞKAN - Sayın Koç, aynı zamanda, 29.11.2000
tarihinde de usul tartışması yapılarak...
HALUK KOÇ (Samsun) -
Suiemsal emsal olmaz Sayın Başkan.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Oylamaya geçilmiştir Sayın Başkan. Uygulamalar da orta yerde, İçtüzük de
açıktır.
BAŞKAN - Sayın Koç,
oylamayı yaptıktan sonra usul tartışmasını açacağım.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, yanlış yapıyorsunuz. İstirham ediyorum...
BAŞKAN - Sayın Koç, niye itiraz ediyorsunuz?!
HALUK KOÇ (Samsun) -
Efendim, istirham ediyorum.
BAŞKAN - Açacağım usul tartışmasını!
HALUK KOÇ (Samsun) -
Efendim, anlamı kalmıyor. Bir hakkı kullanıyoruz.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Usul tartışmasının bir anlamı kalmıyor ki!
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, yapamazsınız! Sayın Başkan!.. Sayın Başkan, olmaz bu! Sayın
Başkan!.. (CHP sıralarından gürültüler ve
sıra kapaklarına vurmalar)
BAŞKAN - Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir. (CHP sıralarından gürültüler ve sıra
kapaklarına vurmalar)
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, yanlış yapıyorsunuz!
BAŞKAN - İşaretle yapılan oylamada önerge kabul
edilmiştir.
ALGAN HACALOĞLU
(İstanbul) - Sayın Başkan, yanlış yapıyorsunuz! Kötü teamül yaratıyorsunuz!
BAŞKAN - İçtüzüğün 92 nci
maddesine göre, af ilanını içeren değişiklik önergesinin kabulü için gerekli
beşte 3 çoğunluğun tespiti için şimdi önergenin oylaması açıkoylama suretiyle
tekrarlanacaktır.
Açıkoylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için 3 dakika süre
vereceğim.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylamaya başlandı)
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, lütfen, pusulayla oy kullanacakların, teker teker okunarak,
salonda bulunup bulunmadığının tespitini arz ediyorum.
(Elektronik cihazla
oylamaya devam edildi)
BAŞKAN - Pusula veren sayın milletvekillerinin Genel
Kuruldan ayrılmamalarını rica ediyorum.
(Elektronik cihazla
oylamaya devam edildi)
HALUK KOÇ (Samsun) -
Hayır… Hayır…Süre bitti Sayın Başkan, alamazsınız efendim!
BAŞKAN - Sayın Koç...
Lütfen…
GÜROL ERGİN (Muğla)
-Sayın Başkan, buna hakkınız yok.
Geçti kardeşim, geçti…
(CHP ve AK Partili bir
grup milletvekili kürsü önünde toplandı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen kürsü önünü terk eder misiniz!.. Lütfen, sayın
milletvekilleri… Grup başkanvekilleri de dahil…
(Elektronik cihazla
oylamaya devam edildi)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun
Teklifine eklenen geçici madde 1'in açıkoylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı |
: |
358 |
Kabul |
: |
320 |
Ret |
: |
38 (x) |
(CHP sıralarından
alkışlar)
Anayasanın af için
aradığı 330 sayısı bulanamadığı için, önerge reddedilmiştir.
ATİLLA KART (Konya) -
Tasarıyı katlettiniz, katlettiniz!
BAŞKAN - Teklifin eski 9
uncu maddesini 10 uncu madde olarak okutuyorum:
MADDE 10- Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Oya Araslı, Ankara
Milletvekili?.. Sayın Araslı yok.
Şahsı adına söz isteyen
Mücahit Daloğlu, Erzurum Milletvekili?..
Recep Garip, Adana Milletvekili?..
Haluk Koç, Samsun
Milletvekili.
(x) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın
sonuna eklidir.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hafta başından beri iyi niyetle görüştüğümüz
ve tasarının tümünden başlayarak,
geçici madde 53'teki, bazı üyelerimizin, çekincelerini belirtmelerine
rağmen, çok geniş bir kesimin, ailelerinin ve onların kefillerinin karşı
karşıya oldukları maddî sorunları çözecek bu yasa tasarısını, bu maddeyi de
barındıran bu yasa tasarısını, iyi niyetle Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak
destekledik. Bazı eleştirilere de maruz kaldık. Ama, geçen aralık ayından
itibaren yaşanan bir süreci, ben, dikkatlerinize sunmak istiyorum.
Biliyorsunuz, bu torba
yasa, Sayın Maliye Bakanını da ilgilendiren bir affı da kapsayarak getirilmişti
Aralık 2005'te. O zaman karşı çıkmıştık, bu duyarlılığı sergilemiştik. Aynı
günün akşamı bir anayasa oylaması vardı ve orada destek vermek için bu bölümün
çıkartılmasını talep etmiştik.
Sayın Abdullah Gül,
Başbakan Vekili olarak, Sayın Deniz Baykal'ı Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Merkezinde ziyaret etmişti ve o toplantıdan çıkan sonuç üzerine de, akşam,
anayasa değişikliğine, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak destek vermiştik.
Değerli arkadaşlarım,
daha sonra, bu yurt dışında mastır ve doktora yapan öğrencilerimizin, çeşitli
nedenlerle, bunların bir kısmında sıkıntılı nedenler de olabilir, bunun altını
çizerek ifade ediyoruz; ama, çoğunda, bu ülke için katkıda bulunmak isteyen, bir
şekilde bir sıkıntıyla karşı karşıya kalmış gençlerimizin, ailelerinin ve onlar
adına kefil olanların çok yüklü borç faizi altında ezilmelerini önlemek için,
biz, Plan ve Bütçe Komisyonunda, Sayın Kılıçdaroğlu, bütçe tasarısı
görüşülürken bununla ilgili bir düzenleme talep etmişti, reddetmiştiniz.
Değerli arkadaşlarım,
daha sonra, yine, ben ve Sayın Kılıçdaroğlu, sadece bu konuyu düzenleyen, bu
gençlerimizin ailelerinin sorunlarını halletmeye dönük bir yasa teklifi
hazırladık. Kırkbeş gün komisyonda görüşülmedi, 37 nci maddeden buraya
getirdik. "Biz bunu düzelteceğiz" dediniz, onu reddetmiştiniz.
Sonuçta bu geldi, pazartesiden itibaren görüşülüyor.
Değerli arkadaşlarım,
bakın, bu, komisyonda görüşülürken, şu anda getirdiğiniz ve 330'u
sağlayamadığınız bu geçici madde, ek madde… Yani, Sayın Başkan, bir usul
tartışması dahi açılmasını oylamadan önce kabul etmedi ve getirdiğiniz bu ek
geçici maddeyle, acaba, ne yapmak istediniz ve bu gece, dün, 23.00'te
getirildi, 23.30'da getirildi. Burada, benim önümde kanun külliyesi yok değerli
arkadaşlarım. Bunun görüşüleceği yer komisyondur, komisyon teknik bir gruptur.
Yani, bunun ne getirdiği ne götürdüğü, Sayın Cumhurbaşkanı tarafından, Belediye
Kanunu görüşülürken ne gerekçeyle ne iade edildi; bunun tartışılacağı yer,
uzman arkadaşların bulunduğu komisyondur, işin mutfağı odur. Burada da
alelacele bir önerge getirerek, bizleri de, daha önce görüştüğümüz maddeleri de
zor durumda bırakmak hangi akla hizmettir, merak ediyorum. Bunları, lütfen
kendi içinizde değerlendirin diye söylüyorum değerli arkadaşlarım. Yani,
ahlakdışı siyaset yapmakla dahi suçlandık geçen salı günü… Çok yerinde, kısa,
kimseyi üzmeyecek bir cevapla geçiştirdim.
Değerli arkadaşlarım, iyi
niyetle destek vermeye çalıştık. Her zaman olduğu gibi, son dakikada bir
değişiklik; neyin ne getirdiği belli değil, açıklama fırsatı yok, konuşma
fırsatı yok, değerlendirme fırsatı yok ve ondan sonra "bunu da buraya
ekleyiverelim canım, bu da geçsin bu arada…" Bunu kabul etmek mümkün mü
değerli arkadaşlar?! Niye komisyona getirmediniz, bu önergeyi verenler? Kim kurtulmak istiyor burada? Birçok kişinin
sıkıntısı olabilir, belki bir ihtiyaçtır; ama, bunun, teknik olarak
tartışılacağı, gerekçelerinin hazırlanacağı yer komisyon aşamasında olsa,
burada ekleme tarzında değil de, komisyonda görüşülen teklifin içinde bu
hazmedilerek gelse daha iyi olmaz mıydı değerli arkadaşlar? Söylediğimizi, ne
olur yabana atmayın ve bu konuda bir özeleştiri yapmanız gerekiyor ve burada
oylama yapılırken, hiçbirimizin nöbet tutmasını gerektirecek bir durum yok.
Birbirimize güvenimizi sarsıyoruz değerli arkadaşlarım. İlk defa
karşılaşmıyoruz bu durumla; esnaf yasasında son dakikada mutabakat bozuldu,
yine bir geçici madde eklediniz, geçici madde 2, meşhur. Daha önce, Sayın
Özyürek Grup Başkanvekiliyken, böyle bir geceyarısı teklifiyle, alelacele
"canım bir şey yok, bir şey yok… İyi niyet, karşılıklı güven…"
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Koç.
HALUK KOÇ (Devamla) - …ve
Sayın Özyürek son derece güç durumda kaldı kamuoyu önünde.
Değerli arkadaşlarım,
birbirimize karşı güven erozyonunu artıracak davranışlardan kaçınmalıyız
diyeceğim; ama, artık, Parlamento dönem sonuna geldi. Üzülüyorum, güvenimizi
yitirdik. Sayın Dülger çok üzüldüğünü söyledi -Sayın Dülger orada- geçen gün,
benim "bir uzlaşma sıkıntısı yaşıyoruz Grup yönetiminde" deyince.
Yani, bir başka örneğiyle daha karşı karşıyayız. Güven kaybı son derece önemli
bir durum. Ben, üzüntülerimi bildiriyorum ve eleştirilerimi, lütfen, doğru
değerlendirin diye size ricada bulunuyorum.
Bu arada, iyi niyetle,
televizyon başında, hem aileleriyle hem kendileriyle hem kefilleriyle maruz
kaldıkları ağır borç yükünün yeniden yapılandırılması için beklentide olan
gençlerimizden ikisine özellikle teşekkür ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür için
Sayın Koç...
HALUK KOÇ (Devamla) -
Bitiriyorum.
Türk Burslular Birliği
Başkanı Sayın Devrim Eren ve yine Sayın Levent Yanık, oluşturdukları sivil
toplum baskısıyla, hem İktidar Grubuna hem muhalefet grubuna sorunlarını
anlatma başarısı gösterdiler. Bu, önemli bir gelişmedir. Hiç olmazsa, bundan bu
olumlu payı çıkaralım. "Biz mağduruz" dediler, bu mağduriyetlerini
anlattılar; ama, onların mağduriyetini çözmek için, araya, başkalarını
kurtarmak pahasına birtakım şeyler sıkıştırma uyanıklığını gösterdik. Burada,
tekrar üzüntümü bildiriyorum. Bu gelişmelere sebep olanları da -arkadaşlar,
müsaade edin, bu kelimeyi kullanayım- açık bir kelimeyle, kınıyorum.
Saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Koç.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Salı gününden beri
hepimizi yakından ilgilendiren ve merakla bu kanun teklifinin buradan
yasalaşmasını bekleyen binlerce mağdur öğrencimiz için çalışıyoruz. Dün gece
geç vakitlere kadar Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmasını sürdürdü ve bu
kanun teklifi üzerinde İktidar ve muhalefet mutabakat sağladılar. Hepimiz,
elbirliğiyle, bu kanun teklifinin bir an önce kanunlaşmasını istedik ve hep
olumlu oy kullandık; ancak, biraz önce Türkiye Büyük Millet Meclisinde
karşılaştığımız manzara, bizleri son derece üzmüştür; çünkü, son anda, bir
geçici madde önergesiyle bu kanunun içerisine yerleştirilmeye çalışılan bir
hususun, bizler tarafından kabul edilmesinin mümkün olmadığının altını çizmek
istiyorum.
Önerge… Öyle tahmin
ediyorum ki, Meclisin büyük çoğunluğunun bu geçici maddenin neleri ihtiva
ettiğinin farkında olmadığı inancındayım; çünkü, bu geçici maddeyle öyle bir
şeyi kabul ediyoruz ki değerli milletvekilleri, bunu sizlere okumak istiyorum:
"Yapılan işlemlerle ilgili olarak, kamu görevlileri hakkında, adlî, idarî
ve malî yönden herhangi bir yargılama ve takibat yapılamaz."
Burası padişahlık mı?! Ne
münasebet! İdarî, adlî ve malî bir takibat ve yargılama yapılamaz. Niye
yapılamazmış?! Türkiye bir hukuk devleti. Eğer hukuka, kanuna aykırı bir
şekilde bir işlem yapan bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı varsa, hiçbir kimse,
Türkiye Büyük Millet Meclisi de dahil olmak üzere "bunlarla ilgili idarî,
malî, adlî yargılama ve takibat yapılamaz"ı nereden getiriyoruz değerli
milletvekilleri?! Biz bu yetkiyi nereden alıyoruz?! Böyle bir yetki olabilir
mi?! Her türlü suçu işleyeceksiniz, her türlü yanlışlığı yapacaksınız, sonra
buraya geleceksiniz; idarî, malî, adlî takibat yapılamayacak!
YAHYA BAŞ (İstanbul) -
Hangi suç, önünü oku!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Arkası var… Geliyor, arkası var: "Başlatılmış olan işlemler
kaldırılır." Yani, bunlarla ilgili bir işlem yapılıyorsa, bunları da
kaldıracağız, herhangi bir işlem yapılmayacak. Sonra? Sonra -burası da önemli-
daha önce bu fiille ilgili olarak kesinleşmiş olan mahkûmiyet hükümleri de
-eğer mahkûmiyet hükmü de varsa- ilgililere geri ödeme sonucu doğurmaksızın,
bütün sonuçlarıyla birlikte ortadan kaldıracağız. Mahkûmiyeti de ortadan
kaldırıyoruz.
YAHYA BAŞ (İstanbul) -
İyi oku! İyi oku!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Şimdi, değerli milletvekilleri, geliniz, bakınız, böyle bir düşünceniz varsa,
bunu, bu kanun teklifleri görüşülürken, geliniz, orada deyiniz ki, bizim böyle
bir düşüncemiz var, böyle bir geçici madde ilave etmek istiyoruz. Orada yapın,
orada koyun; ama, gelip, burada, muhalefetin de uzlaştığı ve olumlu oy verdiği
bir teklifin içerisine bunu alelacele yerleştirmeye çalışıyorsanız, burada
yanlış yapıyorsunuz. Yangından mal mı kurtarmaya çalışıyorsunuz arkadaşlar?!
Yani, böyle bir mesele varsa, bunun, burada çok ciddî bir şekilde tartışılması
lazım. Kimsenin bilmediği, içinde ne olduğu milletvekilleri tarafından
bilinmeyen bir geçici maddenin burada oylanarak alelacele geçirilmesinin
altında yatan sebepleri, gelin, burada izah edin, bizi de ikna edin. Böyle bir
geçici madde geliyor; çıkın bu kürsüye, deyin ki, biz, şu, şu, şu sebeplerle,
böyle bir geçici maddeyi Türkiye Büyük Millet Meclisinin huzuruna getirdik;
bunun, şu, şu sebeplerle çıkması lazım, sizlerin de desteğini istiyoruz diye,
gelin, bizi ikna edin. Kimsenin haberi yok; dün akşam, 23.30'da, böyle bir
geçici madde önerisi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine geliyor. Böyle
bir Meclis çalışması son derece yanlış, değerli milletvekilleri. Biri de, Grup
Başkanvekili imzası. Yani, böyle bir şey varsa, geliniz, diğer grupların
başkanvekilleri burada; onlarla bir müzakere edin, görüşün, konuşun, tartışın,
onların desteğini almaya çalışın.
Demin de söyledim, şimdi
de söylüyorum; bakınız, çok haklı bir kanun teklifi, belki bu nedenle buradan
geçmeyebilecek değerli milletvekilleri. Bu kanun teklifinin çıkmasını bekleyen
öğrencilerimiz, binlerce öğrencimiz belki bundan dolayı mağdur olabilecek;
çünkü, siz, anlaşmayı bozdunuz. Bu anlaşmanın içerisinde, sadece, bu
öğrencilerle ve…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- …hurda araçlarla ve tapu harçlarıyla ilgili hususlar derç edilmiş ve onlarla
ilgili de, İktidar ve muhalefet mutabakat sağlamış ve bu geçici maddeye
gelinceye kadar da, hepimizin destekleriyle bu iş buraya kadar geldi; ama,
benim şimdi korkum, endişem odur ki, bu kanun teklifini bekleyen binlerce
öğrencimizin belki mağdur olma ihtimali ortaya çıktı. O nedenle, ben özellikle
İktidar Partisinden istirham ediyorum. Bu tür meseleleri uzlaşarak, bu tür
meseleleri tartışarak, bu tür meseleleri daha önceden görüşerek, konuşarak
Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirilmesi gerektiği inancımı ifade
ediyor ve Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kandoğan.
Madde üzerinde soru-cevap
işlemi yapılacaktır.
Sayın Kepenek, buyurun.
YAKUP KEPENEK (Ankara) -
Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Maliye Bakanının
burada olmasından da yararlanarak… Yıllardır sürüncemede kalan iki
üniversitemizin kadro sorununu -biri Malatya İnönü, öbürü de Eskişehir
Osmangazi Üniversiteleri- bir türlü çözüme kavuşturamadık. Sayın Bakanım, yeni
üniversiteler kuruyoruz, onlara binlerce kadro tahsis ediyoruz; ama, bu iki
üniversitemizin, yani, Malatya ve özellikle de Osmangazi Üniversitesinin kadro
kanunları ne zaman çıkacaktır? Hükümetimizin bu konudaki tutumu nedir? Bunu
öğrenmek istiyorum.
Çok teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kepenek.
Sayın Bakan, buyurun.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Kepenek'in
Eskişehir Osmangazi ve Malatya İnönü Üniversitelerinin kadrolarıyla ilgili
sormuş olduğu suale cevabım şöyle: Şimdi, bildiğiniz gibi, kadro, bizim
Başbakanlıkta Devlet Personel ve orası da Sayın Başbakan Yardımcımız Mehmet Ali
Şahin'e bağlı. Bize de bu konularda vize olarak gelir, Maliye Bakanlığına da;
yani, Maliye Bakanlığı… Onun kadroları birlikte baştan yapılır; ama, birlikte
çalışılır, oradan gelir bize, ondan sonra biz de vizelerini uygun görürüz veya
görmeyiz. Bu konuda, müsaade ederseniz, ben tekrar Sayın Mehmet Ali Şahin'le de
konuşayım ve size bu konuda gerekirse yazılı olarak da bilgi vereyim Sayın
Kepenek.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
YAKUP KEPENEK (Ankara) -
Yasa meselesi bu daha çok.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Yani, biz, üniversitelerimize yardımcı olma şeyiyle
çalışıyoruz. Yani, bu kadar üniversite, hepsi oluyor da, bu niye olmuyor?! Bir
şey var; bir bakarız.
MEHMET KARTAL (Van) - Van
Üniversitesini de dahil edin Sayın Bakanım.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Peki.
BAŞKAN - Sayın Bakan,
teşekkür ediyorum.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Ben teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu,
Sayın Erkal'ın konuşması sırasındaki sataşma sebebiyle yerinizden 2 dakika söz
veriyorum; buyurun; yeni bir sataşmaya mahal vermemek üzere.
Buyurun Sayın Aslanoğlu.
VII.-
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu'nun, Malatya Milletvekili Ahmet Münir Erkal'ın, konuşmasında, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Sayın Başkanım, bu Yüce Meclis çatısı altında bir milletvekilinin,
bu Meclis çatısı altında bir başka hangi milletvekili arkadaşımı cehaletle
suçlamasını kınıyorum. Bu, sadece benim için değil; bu Meclis çatısı altında
hiçbir milletvekili arkadaşım, bir başka milletvekili arkadaşımı cehaletle
suçlayamaz ve ben, bir Malatya Milletvekili olarak bunu bir Malatya
Milletvekilinin söylemesinden dolayı da özür diliyorum tüm Meclisten. Benim
istediğim, sadece 450 tane, İnönü Üniversitesinde, temizlik kadrosunda çalışan
ebe, hemşire, KPS Sınavından verilmek üzere, kadronun istenmesidir. Bu
cehaletse, ben, bunu, Malatya adına, İnönü Üniversitesi adına şerefle kabul ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Aslanoğlu.
V.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
6.- Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Bursa Milletvekili Faruk Çelik,
İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz, Ankara Milletvekili Salih Kapusuz, Ordu
Milletvekili Eyüp Fatsa ile Hatay Milletvekili Sadullah Ergin'in; Bazı Kamu
Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Teklifi ve Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkanvekili Samsun Milletvekili Haluk Koç ile İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun; 8.4.1929 Tarihli ve 1416 Sayılı Kanun ile
4.11.1981 Tarihli ve 2547 Sayılı Kanuna Birer Geçici Madde Eklenmesi Hakkında
Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/754, 2/693) (S. Sayısı: 1143)
(Devam)
BAŞKAN - 10 uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
10 uncu maddeyi 11 inci
madde olarak okutuyorum:
MADDE 11.- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Samsun Milletvekili Sayın Haluk
Koç…
HALUK KOÇ (Samsun) - Konuşmuyorum…
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Kapusuz.
Şahsı adına söz isteyen
Mücahit Daloğlu yerine, Sayın Kapusuz konuşacaktır.
Buyurun.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Şu anda, Türkiye Büyük
Millet Meclisi gündeminde olan bir teklifle ilgili olarak, sona yaklaştığımız
bir anda, birtakım, yerine oturmayan, doğru olmayan değerlendirmeler yapıldı.
Dolayısıyla, Gruptaki arkadaşlarımızın, değerli milletvekillerimizin, konunun
biraz daha açıklığa kavuşması açısından bazı hususları bilmesinde fayda var.
Bildiğiniz gibi, kamu
alacaklarının terkiniyle ilgili olarak, bu Meclis iki yıldan beri uğraşıyor.
İsmi üzerindedir, bunun adı aftır. Af da adresi belli olan bir iştir. Burada
gizli kapaklı yapılan hiçbir şey yok.
ABDULKADİR ATEŞ
(Gaziantep) - Son anda geliyor…
SALİH KAPUSUZ (Devamla) -
Son anda gelmesini de açıklayacağım değerli arkadaşlar.
Biliyorsunuz, yasama
faaliyetleriyle ilgili olarak "esrarengiz bir el, Meclisin üzerinde bir
el" gibi itham eden değerli milletvekili arkadaşlarımızı, ben, bu
Parlamento çatısı altında bulunan herkes adına özür dilemeye davet ediyorum. Bu
Parlamentonun üzerinde bir el, bir güç hiçbir zaman olmamıştır ve olamayacaktır
da. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Bu Parlamento gece gündüz
çalışır; çalışma konusu bile, maalesef ama, bindiği dalı kırarcasına,
kesercesine değerlendirmelere tabi tutulur.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Komisyonda görüşülsün dedim… Ne ilgisi var?!..
SALİH KAPUSUZ (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, bu getirdiğimiz ek madde nedir? Daha önce de bu tartışıldı,
birkaç kez de gündeme geldi. Gelen husus şudur: Türkiye Büyük Millet Meclisi,
Belediye Kanununu çıkarırken ve 330 olarak bilinen, şu anda gündemde yarım
kalan işler olarak bekleyen kamu alacaklarının terkiniyle ilgili tasarının
bünyesinde de vardır. Belediye başkanlarımız, sadece İstanbul değil,
Türkiye'nin muhtelif yerlerindeki belediye başkanlarımız, kendinde çalışan kamu
işçilerinin memurlardan çok yüksek ücret aldığı gerçeğinden hareketle, ikramiye
olarak veyahut da ek ücret olarak birtakım takviyelerle destekler yapmışlardır.
Şimdi, siz, bir belediye
başkanı olarak veyahut da belediyeyi yöneten insanlar olarak, oradaki çalışan
memurunuzu düşünmüşsünüz, cebinize, cukkanıza indirmemişsiniz. Ne yapmışsınız;
doğrudur, açık hüküm olmamasına rağmen, siz ödeme yapmışsınız. Kime
yapıyorsunuz bu ödemeyi; çalışanlara yapıyorsunuz, memura yapıyorsunuz, onlara
veriyorsunuz. Dolayısıyla, bununla ilgili ödenmiş olan paraların, biz, burada,
sorumlularını affediyoruz. Gizli bir şey değil; affediyoruz, af… Çünkü,
Anayasa, bize, 330 çoğunlukla bu yetkiyi vermiş. Sadece ceza mahkemelerinde
hüküm giymiş insanları affetmek, af değil ki, kamunun alacağından vazgeçmek de
aftır. Dolayısıyla, burada, gizli kapaklı, utanacağımız hiçbir şey yok. Kabul
edersiniz, desteklersiniz veyahut da desteklemezsiniz; o, sizin bileceğiniz iş.
Olay şu: Değerli
arkadaşlar, dün, biz, burada, bir ilave daha yaptık. İlave neydi; 1954'ten
bugüne kadar, özellikle petrol piyasasında kur farkı ödenmesi devam etmiş;
ancak, 1995, 1996 ve 1997 yıllarında Sayıştayın yaptığı bir teftiş sonucu o
dönemdeki yöneticiler sorumlu tutulmuş. Bizimle alakası yok. Ama, toplam miktar
-yanlış hatırlamıyorsam- 6 000 000 dolar, yaklaşık. Kamu çalışanına ne
çıkarılmış; zimmet çıkarılmış. Bunu, bu insanların, kamu çalışanının ödeme
şansı var mı; yok. Başbakanlık Teftişe gitmiş bu konu, yanlış olduğu belli
olmuş; ama, düzeltmek imkânı yok, Sayıştayın raporunu ortadan kaldırmak imkânı
yok. Geçmiş iktidarlar döneminde de, bizim dönemimizde de bu konu gündeme
geldi; ama, bir türlü çıkarılamadı. O da, terkin edilecek olan alacaklarla
ilgili tasarının içerisinde var. Dün arkadaşlarımıza söyledim; sağolsunlar,
onlar da "peki, bu konuyu biz de biliyoruz, yardımcı olalım" dediler
ve dün ilave ettik.
Bu teklifi hazırlayan
bizler, arkadaşlar, zannedersem, 5 madde olarak teklifi yukarıya gönderdik;
ama, Plan ve Bütçe Komisyonunda, bu ve benzeri ihtiyaçlar buraya ilave edildi,
13 maddeye çıktı. Elbette, biz, yukarıda ilave edilmiş olsaydı, bu önerge
yukarıda konmuş olsaydı, belki daha şık, daha uygun olur diyebilirsiniz ve
doğru da olabilir; ama, söyleceğim şey sadece şudur: Orada yapılmamış olanları
burada ilave etme imkânı var mı; var. Komisyonumuz çoğunluğunu sağladı, Genel
Kurul da kabul ederse yasalaşır, yasalaşmazsa da kıyamet kopmaz. Sonuç olarak…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kapusuz,
lütfen, toparlar mısınız.
Buyurun.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) -
Evet.
Cumhurbaşkanının bu
yasayı iadesinde iki gerekçesi vardı değerli milletvekilleri:
Bir tanesi "330 oy
arayacaksınız" dedi. Çünkü, Belediye Yasasına koymuştuk o zaman. 330'la
geçirmediğimiz için, 330'la yasalaştırmadığımız için, o zaman, iade olarak
birinci gerekçesi buydu.
İkinci gerekçesi de
"yargı kararlarında eşitlik ilkesine uygun olarak mahkûm olanlar veyahut
da bu konuda karar almış olanları dışında tutuyorsunuz; onları da içine
koymanız lazım" diyordu ki, şu andaki önergede bu da mevcuttur. Yani,
bizim yapmak istediğimiz şey çok açıktır; belediyelerimizin kendi çalışanlarına
ek olarak ödemelerden çıkartılmış olan zimmetin sorumluları tarafından
yükümlülüğünü ortadan kaldırmak, affetmektir.
Benim bu konuyla ilgili
olarak size arz edeceğim husus budur. Burada yanlış yapılan bir şey yoktur.
Ama, Genel Kurulda 330 bulunur, bulunmaz; bu, Genel Kurulun takdiridir.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Kapusuz,
teşekkür ediyorum.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen Adana Milletvekili Recep Garip…
Sayın Garip konuşmuyor,
vazgeçti.
Samsun Milletvekili Haluk
Koç yerine, Ankara Milletvekili Oya Araslı.
Buyurun Sayın Araslı.
(CHP sıralarından alkışlar)
OYA ARASLI (Ankara) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum. 1143
sayılı Kanunun görüşmekte olduğumuz maddesi üzerinde şahsım adına görüşlerimi
bildirmek üzere söz almış bulunuyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bu konuşmayı yapmak niyetinde değildim, ama, benden önce, verilmiş olan bir
önergenin değerlendirilmesi münasebetiyle yapılan konuşmaları duyunca söz almak
ihtiyacını duydum.
Değerli arkadaşlarım, af,
aslında, yapısı itibariyle yasama organının çıkardığı af, yargının yetkisine
bir müdahaledir; ama, Anayasa, bu yetkiyi Türkiye Büyük Millet Meclisine
verdiği için, Türkiye Büyük Millet Meclisi kendine Anayasanın verdiği bir
yetkiyi kullanıyor durumunda olduğu için, bunu, artık, bir yargıya müdahale
olarak mütalaa etmiyoruz; ama, ne zamana kadar… Eğer, bu af, sıklıkla
kullanılırsa, yerli yersiz, her nedenle kullanılırsa, o zaman akıllara, yargı
organlarının işlevsiz kaldığı, yasama organının verdiği kararı ortadan
kaldırdığı için, artık, işlevine itibar edilmediği, işlevinin itibarını
kaybettiği bir konuma düşer.
Onun için, dünyanın her
ülkesinde, af yetkisi verilen parlamentolar, bu yetkiyi fevkalade özenle ve
fevkalade kıskanç bir biçimde kullanırlar. Yerli yersiz kullanmak yoluna
gitmezler. Ne zaman kullanırlar; yasa düzeninde çok büyük değişiklikler olduğu
zaman, bir olaya bakış açısı değiştiği zaman, ortaya çıkan birtakım
haksızlıkları gidermek amacıyla veya toplumsal boyutta büyük mağduriyetler
olduğu zaman bunu gidermek amacıyla kullanırlar. Ama, ben, son zamanlarda,
Parlamentoda, gereken gerekmeyen her konuda af yetkisinin kullanılıyor olduğunu
gördüm ve mantık çok ilginç.
Biraz önce Sayın Kapusuz,
Değerli Milletvekili arkadaşımız, buraya çıktı "yani, bu para saçılmış mı,
birilerinin keyfi için mi kullanılmış; ihtiyaç sahiplerine verilmiş" dedi.
Olabilir; ama, bu, Parlamentonun, yargının verdiği kararları etkisiz kılmak
veya yargıyı yetkisiz hale getirmek -bu olayda- için yeterli bir sebep değil.
Herkes, birtakım hukuka aykırı fiilleri, iyilik olsun diye de yapabilir; ama,
bu, Parlamentonun af yetkisini kullanmak için, bence -sizler için farklı
olabilir; ama, bence- yeterli değildir. Eğer, af yetkisini Parlamento bu
şekilde kullanırsa, vatandaşların hukuka uymasını sağlamakta epeyce zorlanırız
diye düşünüyorum.
İyi niyet, her zaman,
hukuka aykırı hareketin mazur görülmesi için sebep değildir; hukuk kurallarına
uyacaksınız ve bir şeyi daha belirtmek istiyorum; eğer, burada amaç, cebine üç
beş kuruş giren kamu çalışanlarını korumak ise ve onlara bu imkânı sağlayanları
birtakım takiplerden kurtarmak ise, bu, çözüm değil; çünkü, bu amaçla, bu
yasanın yürürlüğe girdiği tarihten sonra da birtakım ödemeler yapılacak. Bizim,
çalışanın, üç beş kuruş, toplusözleşme yaparak aldığı üç beş kuruşta, Cumhuriyet
Halk Partisi olarak ve kişisel olarak benim, Oya Araslı olarak, hiçbir alıp
veremediğimiz yok. Biz, isteriz ki, herkes, daha iyi geçinebilmesine yetecek
kadar parayı, toplusözleşmeyle kayıt altına almak imkânına sahip olsun.
Eğer niyetiniz bu ise değerli
arkadaşlar, Anayasada değişiklik yaparak, bunu, çok daha sağlam bir biçimde
sağlayabilirsiniz. Getirin teklifi, burada, kamu çalışanlarının toplusözleşme
hakkını tam manasıyla güvence altına alalım, sorunu kökünden çözelim; ama,
getirmek istediğiniz bu af, çalışanı değil, ona kanunsuz olarak…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
OYA ARASLI (Devamla) -
Toparlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Araslı.
OYA ARASLI (Devamla) -
…ödeme yapanı korumaya, ödeme yapmış olanı kurtarmaya yönelik bir düzenlemedir,
çalışanı kurtarmaya yönelik bir düzenleme değildir. Neyi getirdiğimizi, neyi
amaçladığımızı bilelim.
Teklifin gerekçesinde bir
şeyler söyleniyordu, bu söylenenlerden biri de "Cumhurbaşkanı, eşitsizlik
nedeniyle bunu ikinci kere görüşülmek üzere iade etmiş, o nedenle, biz, bu
eşitsizliği ortadan kaldıracak bir genişlemeyi sağladık, hakkında verilmiş
kesin yargı bulunanları da affın kapsamına aldık" idi. Ama, bir şey
unutulmuş; o zaman, Cumhurbaşkanının önüne konulan metinde, hukuka aykırı suç
teşkil eden fiiller getirilen affın dışında idi, burada öyle bir kayıt yok.
Üstelik, öyle bir düzenleme yapılmış ki, yalnız bu hukuka aykırı ödemelerden
dolayı değil, neredeyse, bu konumda bulunan kişilerin işlediği her türlü suçtan
dolayı da adlî, malî, idarî takibatın önüne bir set çekilmiş. Okumak isteyen,
getirilen düzenlemeyi bu şekilde anlayabiliyor, bu şekilde yorumlayabiliyor.
Eğer, bir belediye başkanı olarak, toplusözleşme nedeniyle birtakım ödemeler
yapmış iseniz, bu konumda bulunmuş iseniz, işlediğiniz başka bütün suçlardan
dolayı da takipsizlik imkânı sağlıyor şeklinde de bu madde okunabiliyor.
Neyi reddettik ve
Cumhuriyet Halk Partisinin neyi reddetmesi istendi, neyin reddedilmesi istendi
Cumhuriyet Halk Partisi tarafından; bu, iyice açıklığa kavuşsun diye, ben bu
sözü aldım. Herkes, ne getirilmek istendi, kimin lehine getirilmek istendi ve
Cumhuriyet Halk Partisi de neyi önlemek istedi, bunu çok iyi anlasın diye bu
sözü aldım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
OYA ARASLI (Devamla) -
Selamlayacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun.
OYA ARASLI (Devamla) -
Bir usulsüzlüğe de değinerek sizlerin huzurundan ayrılacağım.
Usul tartışmaları, oylama
yapılmadan önce açılır; çünkü, oylanacak mevatla ilgili bir usulsüzlüğe yöneliktir.
Eğer, açılacak usul tartışmasında oylanacak mevadın oylanmaması gerektiği
doğrultusunda bir olay ortaya çıkacak olursa, bir durum ortaya çıkacak olursa,
Divan ne yapacaktır; yapılan oylamanın sonuçlarını mı iptal edecektir! Usul
tartışmaları, bu nedenle oylama yapılmadan önce yapılır; oylama yapılmadan önce
yapılması, aklın, mantığın, hukuk devleti anlayışının bir gereğidir.
Beni dinlediğiniz için ve
bana gösterdiği müsamaha için, sizlere ve Sayın Başkana teşekkürlerimi
sunuyorum.
Saygılarımı sunarım. (CHP
Sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Araslı.
Teklifin 11 inci
maddesinin oylamasının açıkoylama şeklinde yapılmasına dair önerge vardır;
önergeyi okutup imza sahiplerini arayacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
teklifin 11 inci maddesinin oylamasının açıkoylama şeklinde yapılmasını
saygıyla arz ve teklif ederiz.
Başkan - Faruk Çelik,
Bursa?.. Burada.
Ünal Kacır, İstanbul?..
Burada.
Mahmut Göksu, Adıyaman?..
Burada.
Soner Aksoy, Kütahya?..
Burada.
Mehmet Özyol, Adıyaman?..
Burada.
Cevdet Erdöl, Trabzon?..
Burada.
Afif Demirkıran,
Batman?.. Burada.
Fahri Keskin,
Eskişehir?.. Burada.
Seracettin Karayağız,
Muş?.. Burada.
Mustafa Demir, Samsun?..
Burada.
İnci Özdemir, İstanbul?..
Burada.
İsmail Bilen, Manisa?..
Burada.
Asım Aykan, Trabzon?..
Burada.
Bayram Özçelik, Burdur?..
Burada.
Murat Yıldırım, Çorum?..
Burada.
Sabri Varan, Gümüşhane?..
Burada.
Altan Karapaşaoğlu,
Bursa?.. Burada.
Tayyar Altıkulaç,
İstanbul?.. Burada.
Mehmet Ceylan, Karabük?..
Burada.
Recep Garip, Adana?..
Burada.
Açıkoylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açıkoylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Alınan karar gereğince,
açıkoylama elektronik cihazla yapılacaktır.
Oylama için 5 dakika süre
veriyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylamaya başlanıldı)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Sayın Başkan pusulaları kontrol edin.
(Elektronik cihazla
oylamaya devam edildi)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Pusula yok Sayın Başkan, bitti.
BAŞKAN - Sayın Anadol,
lütfen…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Olmaz ama efendim, bitti.
BAŞKAN - Sayın Anadol,
burada, pusulaları alan ve sayan Cumhuriyet Halk Parti Milletvekili Sayın Yaşar
Tüzün. Lütfen…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Efendim, ona söylüyorum; süre geçti.
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Süre geçti efendim.
BAŞKAN - Alan yok ki
Sayın Anadol; neye itiraz ediyorsun, anlaşılmıyor.
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Niye süre verdiniz Sayın Başkan?!
BAŞKAN - Gelmiyor ki
pusula, alan yok diyorum; onu söylüyorum size.
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Niçin süre verdiniz?! Süreyi niye koyuyorsunuz o zaman?!
(Elektronik cihazla
oylamaya devam edildi)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
şimdi, pusula gönderen sayın milletvekillerinin salonda bulunup
bulunmadıklarını arayacağım.
Sayın Maliki Ejder
Arvas?.. Burada
Sayın Lokman Ayva?..
Burada.
Sayın Zeki Ergezen ?..
Sayın Dengir Fırat?..
(CHP sıralarından "yok" sesleri) Yok.
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Sahte, sahte!.. (AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Ali Osman Başkurt, Malatya Milletvekili?.. Burada.
Sayın Mevlüt Çavuşoğlu,
Antalya Milletvekili?..
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Sahte, sahte!.. Yazıklar olsun! (AK Parti sıralarından gürültüler)
AGÂH KAFKAS (Çorum) - Ne
sahtesi?!.
GÜROL ERGİN (Muğla) - Var
mı burada?!
AGÂH KAFKAS (Çorum) -
Kimsin sen yahu?! Hangi görevle ayaktasın sen?!
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Konuşma!..
AGÂH KAFKAS (Çorum) - Sen
konuşma! (AK Parti ve CHP sıralarından karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen…
ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) -
Neresi sahte?! İşte burada. Sahte sizsiniz!
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Yeni gelmiş. Sen mi imzaladın, verdin?!
BAŞKAN - Sayın Gürsoy
Erol?.. Burada.
Sayın Nükhet Hotar
Göksel?.. Yok.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Yok işte! Niye itiraz ediyorsunuz?!
GÜROL ERGİN (Muğla) - Hem
suçlu hem güçlüsün; bir de bağırıyorsun ya! Sahtecilik yapıyorsunuz.
BAŞKAN - Sayın Mehmet
Fehmi Uyanık?.. Burada.
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Sayın grup başkanvekili, bana bakıp duruyorsun, olmayan kişi için imza atıp
oraya göndermek ayıp değil mi?! Yakışıyor mu?!
AGÂH KAFKAS (Çorum) -
Otur be!.. Otur be yerine!..
GÖKHAN DURGUN (Hatay) -
Sana ne ya!.. Sana ne!.. Otur yerine!..
AGÂH KAFKAS (Çorum) -
Kimsin sen!.. (AK Parti sıralarından gürültüler)
GÖKHAN DURGUN (Hatay) -
Terbiyesiz sensin!.. Kim o?! Kim o terbiyesiz diyen?!
AGÂH KAFKAS (Çorum) -
"Terbiyesiz" lafını ben demedim.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) -
Ne diyorsun sen; adam mısın ya?!
BAŞKAN - Sayın Durgun,
lütfen… Lütfen Sayın Durgun…
GÖKHAN DURGUN (Hatay) -
Kabadayı mısın sen!..
FARUK ÇELİK (Bursa) - Sen
nesin kardeşim?! Sen kimsin yahu?!
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Hem suçlusunuz hem güçlü olmaya çalışıyorsunuz!
GÖKHAN DURGUN (Hatay) -
Grup başkanvekilisin, ayıp değil mi ya!.. (AK Parti sıralarından gürültüler)
Yahu, sahtecilik yapacaksın, her türlü şeyi yapacaksın bir de kabadayılık
yapacaksın; olacak şey mi ya?! Çok oluyorsunuz artık ha?! (AK Parti
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri…
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Gel
gel!.. Terbiyesiz!..
GÖKHAN DURGUN (Hatay) -
Yeter, yeter!.. Çık bakayım, çık!.. Erkeklik varsa çık!.. (AK Parti
sıralarından "gel, gel" sesleri) Kabadayı mısın sen lan!.. (AK Parti ve CHP sıralarından karşılıklı laf
atmalar, gürültüler)
ZEYİD ASLAN (Tokat) - Gel
lan!..
GÖKHAN DURGUN (Hatay) -
Hepinizle başa çıkarım, hepinizle!.. (Gürültüler)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun
Teklifinin 11 inci maddesinin açıkoylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 343
Kabul : 343
(x)
Madde kabul edilmiştir.
(AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Birleşime 5 dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 17.27
(x) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın
sonuna eklidir.
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.37
BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Yaşar TÜZÜN
(Bilecik)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 113 üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
1143 sıra sayılı kanun
teklifinin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
V.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
6.- Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Bursa Milletvekili Faruk Çelik,
İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz, Ankara Milletvekili Salih Kapusuz, Ordu
Milletvekili Eyüp Fatsa ile Hatay Milletvekili Sadullah Ergin'in; Bazı Kamu
Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Teklifi ve Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkanvekili Samsun Milletvekili Haluk Koç ile İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun; 8.4.1929 Tarihli ve 1416 Sayılı Kanun ile
4.11.1981 Tarihli ve 2547 Sayılı Kanuna Birer Geçici Madde Eklenmesi Hakkında
Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/754, 2/693) (S. Sayısı:
1143) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Teklifin tümünün
oylanmasından önce, ne yönde oy kullanacağını belirtmek üzere, lehinde söz
isteyen Faruk Çelik, Bursa Milletvekili.
Buyurun Sayın Çelik. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; salı, çarşamba, perşembe günü, takriben
üç gündür, çok önemli düzenlemeler içeren yasa teklifi üzerinde, AK Parti
Grubunun Grup Başkanvekilleri olarak bizlerin verdiği teklif üzerinde
görüşmelerin sonuna gelmiş bulunuyoruz.
Bu yasa teklifiyle, yurt
dışındaki öğrencilerle ilgili, öğrencilerin borçlarıyla ilgili çok önemli
düzenlemeler, binlerce öğrencimizin, doktora öğrencimizin beklentilerine cevap
verecek düzenlemeyi, buradan, biraz sonra geçireceğiz.
Ayrıca, hurda araçlarla
ilgili çok önemli bir düzenlemeyi, önemli bir sorunu da ortadan kaldırıyoruz ve
yine kadastro harçlarıyla, bir harç değil bir haraç mantığıyla alınan bu haksız
harçların alınmamasıyla ilgili de, gerçekten çok önemli bir düzenleme,
milyonları ilgilendiren bir düzenlemeyi buradan geçiriyoruz.
Vakıf kiracılarının
problemleriyle ilgili bir düzenlemeyi, -hâsılı, milyonları ilgilendiren konularla
ilgili, çok ciddî düzenlemelerle ilgili, Meclisimiz, çok önemli mesailerini
harcamıştır.
Burada, biz uzlaşmanın
tabiî ki devam etmesini isteriz, isterdik; ama, ortada, gerçekten, sanki bugün
bir şey ortaya çıkmış gibi bir değerlendirme yapıldı. Bu değerlendirmeyi doğru
bulmadığımızı ifade ediyorum. Dün akşamdan itibaren, bugün teklife ilave
edilmesini istediğimiz bir madde, ki, gayet açıktır, bu madde, bildiğiniz gibi,
5215 sayılı Yasanın geçici 4 üncü maddesi olarak buradan geçti; fakat,
Cumhurbaşkanımız, bu düzenlemede, bununla ilgili mahkûm olanlarla ilgili bir
eksiklik görüyor. Cumhurbaşkanımız, bunun biraz daha genişletilmesi talebiyle,
bu maddeyi geri gönderiyor. Yani, burada yapılan; Cumhurbaşkanımızın geri
göndermesi taleplerine uygun bir düzenlemedir bu madde. Bu madde, yeni de
ortaya çıkmış bir şey değil. O talep doğrultusunda, Grubumuz olarak, bunu
gruplarla değerlendirdik ve Anavatan Grubuna ben buradan teşekkür ediyorum;
Sayın Sarıbaş bunu aldı, değerlendirildi ve haklı bir talep olduğu, doğru bir
düzenleme olduğu, Cumhurbaşkanımızın talebi doğrultusunda bir düzenleme olduğu
konusunda görüş beyan ederek imzalarını attılar.
Aslında, Cumhuriyet Halk
Partisi yetkilileri de bu konuyla ilgili yaşanan sorunu çok iyi biliyorlar. Şu
anda -bakın, ben Bursa Milletvekiliyim- Cumhuriyet Halk Partisine mensup bir
belediye başkanımız, memurlara, halen, yine, ödeme, eködeme yapmaya devam
ediyor. Bu sorun geçmiş belediye başkanlarını da ilgilendiriyor. Buna da bir
nokta koyma zarureti vardı.
Bu kadar haklı, bu kadar
doğru bir düzenlemeyi çok farklı noktalara çektik ve anlamsız uzlaşmaz
noktalara taşıdık Genel Kurulu. Bu, pek hakkaniyet ölçülerine uymamıştır diye
düşünüyorum; ama, şunu ifade ediyorum: Değerli arkadaşlar, AK Parti Grubu
olarak bu düzenlemeyi Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirdik, AK
Parti Grubu olarak da bu düzenlemeyi biraz sonra burada yasalaştıracağız.
Tüm kesimlere ve
milletimize hayırlı olması temennisiyle, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Çelik.
Teklifin bazı maddeleri
af içerdiğinden tümünün oylamasını açık oylama şeklinde yapacağız.
Açıkoylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açıkoylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için 5 dakika süre
vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden
yardım istemelerini, bu yardıma rağmen
de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 5
dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy
kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy
pusulasını, yine, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun
Teklifinin açıkoylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı: |
344 |
Kabul: |
344 (x) |
(AK Parti sıralarından
alkışlar)
Böylece, teklif kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Maliye Bakanı Sayın Kemal
Unakıtan teşekkür konuşması yapacaktır.
Buyurun Sayın Bakan. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
üyeler; Sayın Grup Başkanvekillerimizin verdiği teklifle, bugün, çok önemli bir
yasayı kabul etmiş bulunuyorsunuz. Maliye Bakanlığı olarak, bazı kamu
alacaklarında önemli değişiklikler yapıldı. Bu değişiklikler, ülkemizin geniş
halk kesimlerini ilgilendiren, onların problemlerini çözen ve büyük
haksızlıkları çözen bir yasaydı. Bu bakımdan, ben, bunu, kabul eden, kabul oyu
veren herkese teşekkür ediyorum ve böylece, ülkemizin çok önemli problemlerini
çözen Sayın Türkiye Büyük Millet Meclisine ve siz sayın üyelerine saygılarımı
arz ediyorum, tekrar, teşekkürlerimi sunuyorum; sağ olun efendim, var olun. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
Yalnız, Başkanlık
Divanına teşekkürü unuttunuz; teşekkür ediyorum.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Sayın Bakan, muhalefete de teşekkür etmediniz.
(x) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın
sonuna eklidir.
BAŞKAN - 5 inci sırada
yer alan, Ankara Milletvekili Eyyüp Sanay ve 7 Milletvekilinin; Dernekler
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İçişleri Komisyonu
raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
7.- Ankara Milletvekili Eyyüp Sanay ve 7 Milletvekilinin;
Dernekler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve İçişleri
Komisyonu Raporu (2/800) (S. Sayısı: 1195) (x)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Komisyon raporu 1195 sıra
sayısıyla bastırılıp, dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde
söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Hakkı Ülkü, İzmir
Milletvekili.
Sayın Ülkü, buyurun.
Süreniz 20 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA HAKKI
ÜLKÜ (İzmir) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Ankara Milletvekili Sayın
Eyyüp Sanay ve 7 Milletvekilinin; Dernekler Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi üzerine, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
görüşmekte olduğumuz kanun teklifi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak,
Anayasa Mahkemesine, iptal ve yürütmeyi durdurma istemiyle yaptığımız bir
başvurunun, Anayasa Mahkemesinin de bu yönde oybirliğiyle karar vermesi
sonucunda, Dernekler Kanununda oluşan bir boşluğu gidermek üzere verilmiştir.
Kuşkusuz, yasa yapma
sürecinde gerçek anlamda yer almayı, görüşlerimizin Meclis çoğunluğu tarafından
dikkate alınmasını ve buradan daha sağlıklı yasalar çıkarılmasını bizler de
isteriz; hele ki, yasa yapma konusunda bu kadar çok hata yapan, Anayasayı ihlal
eden bir Meclis çoğunluğu varken; fakat, maalesef, işte bu kanun teklifinde de
olduğu gibi, Anayasa Mahkemesinin kararlarıyla yasaları düzeltmek mümkün
oluyor.
Değerli arkadaşlar,
bildiğiniz gibi, 5253 sayılı Dernekler Kanunu, sivil örgütlenmenin önünü
açacak, devletin sivil toplum üzerindeki müdahalelerini azaltan birçok
yenilikler getirmektedir.
Nitekim, 2005 İlerleme
Raporunda, Avrupa Birliğinin, bu çıkarılan 5253 sayılı Dernekler Kanununu
olumlu olarak değerlendirmesinin temelinde de, sivil toplum örgütlerine devlet
müdahalesinin azaltılması ve bunların sağlam bir temele oturtulması var.
Zira, bugüne kadar,
toplam 166 245 dernek kurulan Türkiye'de, 30 962'si mahkeme kararıyla, 23 330'u
genel kurul kararıyla feshedilmiş olup, 206 dernek mahkeme kararıyla
kapatılmış, 30 990'ı ise kendiliğinden dağılmıştır. Dolayısıyla, yaşayan, etkin
ve etkili bir sivil toplum oluşması Türkiye için bir zorunluluktur. Avrupa
Birliği raporlarına göre, Türkiye'de bugün, nüfusa oranlandığında, en az 300
000 sivil toplum örgütü olması
gerekiyor; ama, üzerinde değişiklik yapmak üzere görüştüğümüz kanun öyle
hazırlanmış ve öyle bir emrivakiyle Meclisten geçirilmişti ki, bir yandan, devletin,
özgür bir sivil toplum adına müdahaleleri azaltılırken, bir yandan da, işte bu
görüştüğümüz maddede olduğu gibi, kısıtlayıcı, caydırıcı, aşırı merkeziyetçi
hükümler de yer almış bulunmaktadır.
Kanunun 27 nci
maddesinde, kamu yararına çalışan dernekler düzenlenmektedir. Bu maddenin
üçüncü fıkrasında ise, bu derneklerin denetlenmesine ve dernek üyeleri ile
görevlilerinin görevden uzaklaştırılmasına ilişkin hükümler yer almaktadır.
Görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin konusu olan 27 nci maddenin üçüncü
fıkrasının son cümlesinde ise, kamu yararına çalışan derneklerde görev alan
üyeler veya ilgili personelin, ağır hapis veya para cezasını gerektiren suçlar
işlediğinin tespit edilmesi halinde, geçici bir tedbir olarak, İçişleri
Bakanınca görevden uzaklaştırılabileceği belirtiliyor. Sonra, görevden
uzaklaştırılanların yerlerine, kesin hükme kadar, öncelikle dernek üyelerinden
olmak üzere görevlendirme yapılacağı hükme bağlanıyor.
(x) 1195 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Görevden
uzaklaştırılanların yerlerine, İçişleri Bakanlığı tarafından bir görevlendirme
yapılması, çok açık şekilde, örgütlenme özgürlüğüne, temel haklara ve sivil
toplumun oluşturulabilmesine aykırı bir düzenlemedir. Görüşmekte olduğumuz
kanun teklifi de, işte bu aykırılığı gidermek üzere verilmiştir.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; AKP yöneticileri, her ne kadar, iktidarın başından beri, her söze
"Avrupa Birliği kriterleri" diye başlayıp "Allah'tan
korkun" diye bitirseler de, ortaya çıkan düzenlemelerde, ne
demokratikleşmeden ne temiz toplumdan ne güçlü yerel yönetimlerden eser var.
Nitekim, işte bu kanun teklifiyle düzeltilmek istenen konu, derneklerin,
merkezden, İçişleri Bakanlığından bir müdahaleye uğramasını ortadan kaldırmak
amacını taşımaktadır.
Öncelikle şunu belirtelim
ki, kamu yararına çalışan derneklerde ağır ceza gerektiren suçların
işlendiğinin tespit edilmesi halinde, bu derneklerde görev alanların geçici
olarak görevden uzaklaştırılması, zaten, kamu yararı ve hukuk devleti
ilkelerinin bir gereğidir; fakat, bunların yerlerine görevlendirme yapmak için
İçişleri Bakanının yetkili olması, hem temel hak ve hürriyetlerin
kullanılmasını sınırlandırmakta hem de dernek kurma hürriyetinin özünü ihlal
etmektedir; çünkü, dernek organlarında görev alanların yerlerinin herhangi bir
nedenle geçici veya devamlı olarak boşalması halinde, boşalan yerler için nasıl
seçim yapılacağı her derneğin tüzüğünde yer alması gereken bir konudur. Zaten,
5253 sayılı Dernekler Kanununun 4 üncü maddesinin (f) bendinde de bu
belirtilmiştir.
Burada, yönetim ve denetim
kurullarının görev ve yetkileri, ne suretle seçileceği, asıl ve yedek üye
sayısının dernekler tüzüğünde belirtileceğine dair bir hüküm bulunmaktadır.
Dolayısıyla, derneğin tüzüğünde belirtilen usullere göre, görevden
uzaklaştırılan üyelerin yerine tüzükte gösterilen usullerle yenisinin
belirlenmesi gerekirken, öncelikle dernek üyelerinden olmak üzere, İçişleri
Bakanınca görevlendirme yapılması, İçişleri Bakanının dernek işlerine ve
dolayısıyla, dernek kurma özgürlüğüne açıkça müdahale etmesi anlamına
gelmektedir.
Nitekim, Anayasanın 33
üncü maddesinde de güvence altına alınmış olan dernek kurma özgürlüğünü ihlal
eden bu hükmün iptali ve yürürlüğün durdurulması için, Cumhuriyet Halk Partisi
olarak, 19 Ocak 2005 tarihinde Anayasa Mahkemesine başvurduk. Anayasa Mahkemesi
de 5 Ocak 2006 günü oybirliğiyle aldığı kararla söz konusu hükmün iptaline ve
yürürlüğün durdurulmasına karar verdi.
Görüşmekte olduğumuz
teklif, görevden uzaklaştırılan dernek organları için İçişleri Bakanınca
görevlendirme yapılması yerine, dernek merkezinin bulunduğu ilin valisinin,
Türk Medenî Kanunu hükümlerine göre, dernek merkezinin bulunduğu yerdeki sulh
hukuk mahkemesinden kayyum atanması istenmesini ve mahkemenin de, bir hafta
içinde, öncelikle dernek üyeleri arasından görevden uzaklaştırılanların sayısı
kadar kayyum atanmasına karar vermesini öngörmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Avrupa Birliği ülkelerinde bugün dernek sayıları milyonlarla
ifade edilirken, bu ülkelerdeki nüfusun büyük bir çoğunluğu sivil toplum
örgütlerinde görev alarak, devletin işini ciddî bir biçimde
kolaylaştırmaktadır.
Nitekim, Almanya'da 2 100
000, Fransa'da 1 470 000 dernek bulunmaktadır. Fransa ve Almanya'da her 40
kişiye bir dernek düşmektedir. Amerika Birleşik Devletlerinde ise 1 200 000
dernek bulunuyor, bu ülkede her 15 Amerikalıdan bir tanesi bu tür kuruluşlarda
çalışıyor. Bir sektör olarak sivil toplum örgütleri, Amerika Birleşik
Devletlerinde, bankacılık, teknoloji ve hatta, kamu sektörü kadar önemli bir
ağırlığa sahip. Hatta, İsveç için denilir ki, İsveç'in nüfusu 8 500 000'dir;
ama, örgütlü insan sayısı 32 000 000'dur. Yani, bu demektir ki, bir kişi en az
4 tane derneğin, 4 tane sivil toplum örgütünün üyesidir; bu da, Türkiye'de 80
557 adet derneğin faaliyet gösteriyor olmasının ne kadar az olduğunu bizlere
hatırlatmaktadır. Yani, Türkiye'de her 866 kişiye bir dernek düşmektedir.
Demokrasimizin de, bu
anlamda Avrupa ve ABD'ye göre geri kalmasına neden olan sivil toplum
örgütlenmesindeki bu yetersizliğin altında, hiç kuşkusuz, ülkemizde iktidara
gelen baskıcı yönetimlerin de çok büyük etkileri vardır; fakat, bakıyoruz,
demokratikleşme ve yerelleşme nutuklarıyla iktidara gelen AKP İktidarında çıkan
5253 sayılı düzenleme de, tam olarak bu baskıcı ve merkeziyetçi yapıyı değiştirebilmiş
değildir.
Yasanın 32 nci
maddesindeki ceza hükümleri içinde öyle ağır para ve hapis cezaları yer alıyor
ki, bu şartlar altında, derneklerde etkin görev almak ya da dernek kurmak,
gerçekten cesaret isteyen bir iş haline getirilmiş durumda.
Bu cezaların
düzenlenmesi, olası istismarların önüne geçmek için tabiî ki bir zorunluluk
olabilir; fakat, basit idarî işlemler için bile, 100 000 000'dan 6 milyara
kadar cezalar, üç aydan üç yıla kadar hapis cezaları ve buna benzer hükümler,
ortada, özellikle kamu çalışanlarının sivil toplum örgütlenmeleri içinde etkin
olarak yer almasını imkânsız hale getirmektedir. Vatandaşları, hemşeri
derneklerinde görev almaktan bile caydıracak hükümler vardır bu yasada.
Dolayısıyla, bu düzenlemelerle, dernek sayısını Türkiye'de 80 000'den 300 000'e
çıkarmak, bu duruma göre imkânsız görünmektedir.
Yasanın bu şekilde çıkmış
olmasının en önemli nedeni, tabiî ki, Hükümetin, birçok yasada olduğu gibi,
doğru dürüst konuşulmadan, tartışılmadan, son dakika golleriyle, Mecliste bir gece
yarısı çıkarılmış olmasıdır. Nitekim, kanun çıktıktan sonra, Cumhurbaşkanı
tarafından, çok haklı gerekçelerle 2 maddesi Meclise geri gönderilmiş; fakat,
aynen, olduğu gibi kabul edilmiştir. Bu maddelerden biri, 10 uncu maddedeki,
derneklerin, siyasî partilerden, sendikalardan, işveren kuruluşlarından nakdî
ve aynî yardım alabilmesi ve bu kuruluşlara, siyasî partilere yardım
yapılabilmesini düzenleyen hüküm; bir diğeri ise, 21 inci maddedeki,
derneklerin, yurt dışındaki bütün kişi, kurum ve kuruluşlardan aynî ve nakdî
olarak yardım alabilmesini düzenleyen hükümdü. Maalesef, aynen kabul edilerek
geçti bu hükümler; sanki, dünün yapılmış olan dolandırılıcılığı unutulmuş gibi.
Böylece, yurt dışından
derneklere, derneklerden siyasî partilere doğru giden saadet zinciri kurulmak
isteniyor; fakat, Anayasa Mahkemesi, 10 uncu maddedeki "siyasî
partiler" ifadesinin yürürlüğünü, Cumhuriyet Halk Partisinin başvurusu
üzerine durdurmuştur, esas hakkındaki kararı da henüz vermiş değildir. Yardım
alıp verme konusunda şimdilik siyasî partiler yok. Öte yandan, bu kanunda, bu
kanunun özünde, gönüllü kuruluşlar olan derneklerin yöneticilerine ücret
ödenebileceğine dair bir düzenleme de getirildi 13 üncü maddeyle.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ister vatan sevgisi diyelim, ister hayırseverlik diyelim,
isterse dayanışma diyelim ve hatta insan hakları diyelim; bu işlerin temelinde,
yani, dernekçilik işlerinin temelinde gönüllülük vardır, idealizm vardır.
Dolayısıyla, yöneticilerin ücret almasına dair düzenleme, sivil toplum
anlayışının ruhuna aykırıdır. Böyle bir düzenleme, Türkiye gibi bir ülkede, çok
büyük bir ihtimalle, derneklerin, kendin pişir kendin ye kurumlarına
dönüşmesine neden olacaktır. Nitekim, Avrupa Birliği fonlarının da bu iştahları
kabarttığı bir gerçektir.
Bu arada, bugün
Türkiye'deki 80 000 derneğin 14 500'ünün cami ve Kur'an kursu derneği olduğunu
hatırlatmakta yarar görüyorum. Bu derneklerin, ramazan aylarında teravi
çıkışlarında ve cuma günleri, camiye yardım adı altında para topladığı ve
genellikle makbuz vermediklerini biliyoruz, yaşıyoruz. Şimdi, getirilen bu
düzenlemeyle, bu dernekler de hem yönetim hem de denetim kurulu üyelerine maaş
verebilecekler. Şimdi, siz, Türkiye'deki 77 000 camide nasıl hummalı bir
dernekleşme faaliyeti olabileceğini tahmin edebiliyor musunuz bu duruma göre?
Derneklerin hem yönetim hem de denetim kurulu üyeleri ücretli hale getirilirse
nasıl bir içdenetim sistemi ortaya çıkacağı çok büyük kuşku yaratmaktadır.
Sonuç olarak, Avrupa
Birliği, demokratikleşme, güçlü sivil toplum derken, idealist amaçlarla kurulan
ve gönüllülerce ayakta tutulan derneklerin ücretli kişilerce yönetilen büyük
para akışlarına köprü olabilecek kurumlar haline getirilmesi için gerekli tüm
koşullar AKP İktidarınca sağlanmış durumdadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bir başka önemli konu da, görüştüğümüz teklifin ilgili olduğu
maddede düzenlenen kamu yaranına çalışan dernek statüsüdür. Bu statü, malî
ayrıcalıklar yanında derneklere bir kamu gücü tanımaktadır. Bu nedenle, çok
önemli ve üzerinde çalışılması ve daha eşitlikçi, daha şeffaf hale getirilmesi
gereken bir konudur. Türkiye'de uzun yıllardır bu konunun sivil toplum
örgütleri arasında bir eşitsizlik yarattığı, kamu yararına çalışan dernek
statüsünü belirten kriterlerin sonucunda Bakanlar Kurulu kararı gerektiği için
işlevsiz kaldığı çok sık dile getirilmektedir.
Bugün, Türkiye'de, kamu
yararına çalışan dernek sayısı 450 civarındadır. 58 inci ve 59 uncu AKP
Hükümetleri döneminde 13 derneğe bu statünün verilerek vergi indirimlerinden ve
muafiyetlerinden yararlandırılmış olduğunu görüyoruz. Bunların içinde Tüketici Hakları Derneği, Bedensel
Engellilerle Dayanışma Derneği, Ulusal Travma ve Acil Cerrahî Derneği, Sağlıklı
Bebekler İçin Elele Derneği gibi ulusal çaplı ve ulusal amaçlı dernekler
bulunduğu gibi, Samsunspor Kulübü Derneği, Deniz Feneri Yardımlaşma ve
Dayanışma Derneği, Kimse Yok mu Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği, Sultanahmet
Camii Koruma ve İhya Derneği gibi kuruluşlar da yer almaktadır.
Yani, sonuç olarak, 80
000 derneğin yaklaşık 450'si kamu yararına çalışan dernek statüsünde; geriye
kalanlar, yani, yaklaşık 75 000 civarında olanları da bu statüye tabi değil.
Tabiî, bu derneklerin kamu yararına çalışmadığı anlamına gelmiyor. Sadece,
bu statünün bu şekilde düzenlenmiş
olmasının getirdiği bir sakatlık var ortada. Fakat, sonuçta, bu statüyü gerekli
kriterleri taşımalarına rağmen alamayan ve bunun nedenini de bilemeyen birçok
dernek bulunmaktadır. Bu nedenle, özellikle bu statüdeki derneklere tanınan
muafiyetler, vergi indirimleri ve destekler nedeniyle bu konuda ciddî
sıkıntılar ve adaletsizlikler oluşmaktadır, adaletsizlikler yaratılmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kamu yararına çalışan dernek statüsü Fransa'da da mevcuttur;
fakat, orada, bir derneğin kamu yararına çalışıyor sayılabilmesi için, en az üç
yıldır faaliyette bulunuyor olması şartı ve Fransız Danıştayının onayı
aranmaktadır. İngiltere'de siyasetten tamamen uzak tutulan, yürütme organı
içinde bir komisyon bu görevi yapmaktadır. Bu komisyon, siyasî eğilimlerden
uzak tutularak, Parlamento tarafından kabul edilen bir kanunla
yetkilendirilmiştir. Komisyon, siyasî açıdan bağımsızdır ve gönüllüler
arasından seçilmiş 5 komiserden oluşmaktadır.
Birçok başka Avrupa
ülkesinde kamu yararı statüsü, sonuçta, malî ayrıcalıklar yarattığı için, bu
statüyü alacak dernekler, vergi makamlarınca belirlenmektedir. Fakat,
Türkiye'de en son düzenlemelerden sonra, 5253 sayılı Yasanın 27 nci maddesiyle
"kamu yararına çalışan dernek statüsünün, ilgili bakanlıkların ve Maliye Bakanlığının
görüşü üzerine, İçişleri Bakanlığının teklifi ve Bakanlar Kurulu kararıyla
tespit edileceği" hükme bağlanmış bulunmaktadır; yani, tamamen hükümetin
elinde olan bir yetki ve bundan dolayı da tamamen siyasî inisiyatif belirleyici
olmaktadır.
Bugün vergi muafiyeti
tanınan yaklaşık 260 vakıf bulunmaktadır. Bu vakıflara vergi indirimi
sağlanması için, Maliye Bakanlığı üç dört yıl süren yoğun araştırmalar
yapmakta, vakıflar, bir şirketi inceler gibi incelenmekte, ondan sonra bu
muafiyetleri kazanmaktadır. Oysa, derneklerde kamu yararına çalışan dernek
statüsü, çok kısa bir sürede, ister istemez, iktidar partilerinin tercihlerine
ve eğilimlerine açık bir şekilde belirlenmektedir.
Bugün, yasaya göre, bir
derneğin kamu yararına çalışan derneklerden sayılabilmesi için gerekli
kriterler, en az bir yıldan beri faaliyette bulunması ve derneğin amacı ile bu
amacı gerçekleştirmek üzere giriştiği faaliyetlerin topluma yararlı sonuçlar
verebilecek nitelikte ve ölçüde olmasıdır. Kamu yararına çalışan dernek statüsünün
yarattığı ayırımcılığı ve eşitsizliği daha da derinleştiren bu düzenleme ise,
yine, 27 nci maddedeki "kamu yararına çalışan derneklerin mallarına karşı
suç işleyenler, devlet malına karşı suç işlemiş gibi cezalandırılır"
hükmüdür. Ortaya çıkan tablo, tamamen hükümetin inisiyatifiyle, gerekli diğer
koşullar da uygunsa, kimi derneklerin hem malî hem idarî açıdan devlet
olanaklarını çok büyük ölçüde kullanmasına imkân sağlamaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HAKKI ÜLKÜ (Devamla) -
Bitiriyorum, az biz şey kaldı.
BAŞKAN - Sayın Ülkü,
buyurun.
HAKKI ÜLKÜ (Devamla) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdilerde pek dile getirilmiyor; ama,
İktidarın ilk üç yılı Avrupa Birliğine uyum, demokrasi, ifade özgürlüğü,
örgütlenme özgürlüğü, yerelleşme, merkeziyetçilikten kurtulma gibi nutuklar
atmakla geçti. Bu sırada Türkiye'de ne yapıldığına bakıyoruz; demokrasi ve
yerelleşme dediniz; fakat, daha fazla merkeziyetçilik ve daha fazla yasaklar
çıktı. Temiz toplum, temiz siyaset nutukları attınız; yolsuzluklar daha da
arttığı gibi, dokunulmazlıklardan vazgeçemeyeceğiniz ortaya çıktı. Belki biraz
önce bir af çıkartsaydınız, sonra dokunulmazlıklar gelir miydi onu bilemiyorum.
Yani, toplumsal ve siyasal alana ilişkin olarak verdiğiniz neredeyse her söz,
tam karşıt uygulamalarla geçmiştir.
Avrupa ve Amerika'dan
sonra Türkiye'de en önemli toplumsal güç haline gelmeye çalışan sivil toplum
örgütleri, yürütme, yargı ve medyadan sonra beşinci güç, kamu ve özel kesimden
sonra üçüncü sektör olarak tarif edilmektedir. Dolayısıyla, hem demokratik
düzenimizin gelişmesi adına hem de önemli toplumsal sorunların doğrudan
doğruya, yine, toplumsal örgütlenmeler aracılığıyla çözülmesine olanak
verilecek olan adımları atmak, Türkiye'yi, ulaşmak istediği hedeflere taşıyacak
en önemli politikalardan birisi olacaktır. Nitekim, başta kadın derneklerimiz,
hem kadın hakları adına hem kadınlarımız üzerindeki ataerkil baskıların önüne
geçebilmek adına kız çocuklarımızın eğitim olanaklarına sahip olması için çok
önemli çalışmalar yapmaktadır. Bu noktada, başta Çağdaş Yaşamı Destekleme
Derneği ve onun çok değerli Sayın Başkanı Türkân Saylan olmak üzere, bugün
Türkiye'de yoksulluğun ve eğitimsizliğin önüne geçmeye çalışan tüm sivil toplum
örgütlerine teşekkür etmek, biz Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri için bir
borçtur diye düşünüyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Ülkü.
Tümü üzerinde, AK Parti
Grubu adına söz isteyen Ankara Milletvekili Nur Doğan Topaloğlu.
Buyurun Sayın Topaloğlu.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA NUR
DOĞAN TOPALOĞLU (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 5253 sayılı
Dernekler Kanununun 27 inci maddesinin üçüncü fıkrasıyla ilgili değişiklik
teklifimiz üzerinde konuşmak için huzurunuzdayım; hepinize saygılar, sevgiler
sunuyorum.
Hakkı Bey biraz önce
ayrıntılı bilgiler verdi, kendine özgü görüşlerini de bildirdi; elbette, onun
kendi takdirleridir. İptal edilen dernek fıkrası ile yeni getirilen esasları da
vurguladı; ama, yine de tekrar etmekte yarar görüyorum; fazla vaktinizi almak
istemiyorum.
Dernekler Kanununun 27
nci maddesinin üçüncü fıkrasında kayyum tayin etme yetkisi eskiden İçişleri
Bakanlığı -valiler- üzerinde iken, Anayasa Mahkemesine gidince, Anayasa
Mahkemesi, 27 nci maddenin üçüncü fıkrasını iptal etmiştir; Medenî Kanun
hükümlerine göre kayyum tayinini esas almayı belirlemiştir. O karar üzerinden
de tam beş ay üç gün geçmiş bulunmaktadır.
Aslında biz bu teklifi
getirmeyecektik. Kapsamlı bir dernekler kanunu tasarısı son şeklini almak
üzereydi; ancak, baktık ki, tatil yakın, süre uzayacak, dernekler üzerinde,
organları üzerinde işlem yapılan, görevden alınanlar olursa idarenin eli kolu
bağlanacak. Eski bir idare mensubu olduğum için, aynı zamanda onbuçuk yıl
Danıştayda kamu yararına çalışan dernekleri değerlendiren, inceleyen de birisi
olduğum için, çok pratik bir yolda, sekiz arkadaşımızla birleştik, nihayet dedik ki, mademki, Anayasa Mahkemesinin kararı,
27 nci maddenin üçüncü fıkrasında, kayyum tayini yetkisini mahallî sulh hukuk
mahkemesine veriyor, biz ona göre bir teklifte bulunalım dedik. Bu teklifi
sizin huzurunuza onun için getirdik.
Ben daha fazla vaktinizi
almak istemiyorum. Bu, Anayasa Mahkemesinin kararını uygulamak olduğu gibi,
idareye de esneklik sağlayacak, kapsamlı bir kanun tasarısının ileride
görüşülmesine de imkân verecek, çelişki de olmayacak. Ondan dolayı
takdirlerinize sunuyor, saygılarımı tekrar arz ediyorum. (AK Partisi
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Topaloğlu.
Anavatan Partisi Grubu
adına söz isteyen Süleyman Sarıbaş, Malatya Milletvekili.
Buyurun Sayın Sarıbaş.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Ankara Milletvekilimiz Eyyüp Sanay Beyin ve 7 milletvekili
arkadaşının sunduğu kanun teklifi, 1195 sıra sayılı kanun teklifi üzerinde
Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
teklifi, biz de Anavatan Partisi olarak olumlu karşılıyoruz. Bir lazımeden
kaynaklanan bir durum. Özellikle kamu yararına görev yapan derneklerimizde
görevden uzaklaştırma gibi, ceza alma gibi durumlarda bir boşluk doğmaması
için, sulh yargıcının izniyle kayyum atanması, en azından hukukî sonucu belli
olana kadar, yargılama sonucu belli olana kadar bir kayyum atanmasını öngören
bir teklif.
Ben, çok fazla zamanınızı
almayacağım; ancak, dernekler deyince, geçenlerde bir gazetede, dergide gördüm;
Avrupa fonlarından veya değişik fonlardan, birçok dernek, ne amaçla olduğu
belli olmayan paralar almış; listeyi de gördüm. Acaba, bu paraların nerelere
harcandığı denetleniyor mu?
Şimdi, biz biliyoruz ki,
birçok örgütler, birçok dernekler, kendilerini toplumun yararına çalışan dernek
göstermek suretiyle, Avrupa fonlarına, değişik fonlara -hatta misyonerlik
faaliyeti yapanlar bile var bunların içerisinde- başvurarak paralar alıyorlar.
Para alabilirler; dernekler elbette sivil toplum örgütlerinin en başta
gelenlerindendir. Ancak, devlete düşen bir görev de var; bu paraların nereye
harcandığını, yararlı mı, yoksa vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğüne,
ülkenin ilerlemesine, insanlarımızın birbirlerine düşürülmesi için nifak
tohumları saçan amaçlara mı tahsis edilip edilmediğini, Bakanlığımızın çok iyi
denetlemesi lazım ve mutlaka, bu paraların, kuruşuna kadar, faturayla nerelere
gittiğini bilmemiz lazım; çünkü, aksi takdirde, yabancılar, kendilerine göre
kurdurdukları derneklere yardım etmek suretiyle, Türkiye içerisinde bir
huzursuzluğu, bir karışıklığı ve ülkenin birçok meselesinde kendi etkilerini
hissettirmek gibi amaçlara da tahsis edebilirler. İyi niyetli de olabilir, kötü
niyetli de olabilir; ancak, mutlaka bunların devletimiz tarafından denetlenmesi
gerekir. Bir Dernekler Genel Müdürlüğümüz zannediyorum kuruldu; ancak,
denetleme noktasında bir soru önergesi vermiştik, şu ana kadar cevap alamadık.
O derneklerin isimlerini, ne kadar para aldıklarını da göndermiştim; nerelere
harcadıklarını, ne amaçla harcadıklarını, biz, milletvekili olarak görmek istiyoruz.
Bunu da, Sayın Bakanıma burada arz ediyorum. Fazla zamanınızı çalmadan, bu
kanunu desteklediğimizi beyan ediyorum.
Biraz önceki kanunlaşan
kanun teklifinin de, ülkemizde milyonlara bir kolaylık getirdiğini, birçok
sıkıntıları kaldırdığını, biz, Anavatan Partisi Grubu olarak, baştan beri, o
teklifin hiçbir tartışmasına girmeden olumlu oy verdiğimizi ve sonuçta
milletimize hayırlı bir düzenlemeyi, sırf muhalefet etme adına en ufak bir
engelleyici ortamda, beyanda bulunmadığımızı, Yüce Milletimize de belirtmek
istiyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum arkadaşlar. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Sarıbaş.
Şahsı adına söz isteyen
Recep Garip, Adana Milletvekili.
Buyurun Sayın Garip. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
RECEP GARİP (Adana) - Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 1195 sıra sayılı Dernekler Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin tümü üzerinde şahsım adına söz
aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Dernekler, çağdaş dünyada
olduğu gibi, ülkemizde de çok önemli sivil toplum örgütleri olarak karşımıza
çıkar. Elbette ki, ekonomiden eğitime, bölgesel ve ulusal kalkınmaya kadar,
toplumiçi ya da toplumdışı, yani ulusal ve uluslararası nitelik arz edebilecek
birçok faaliyetleri üstlenirler. Kamu yararı gözetilerek kurulan dernekler,
ülke ve toplumumuzun gelişiminde önemli projeleri de hayata geçirme imkânını
sağlamış olur.
Ülkemizde, kamu yararına
kurulmuş yaklaşık 471 dernek faaliyet göstermektedir; ancak, yine ülkemizde,
genel anlamda 173 848 derneğin kurulduğunu, bunlardan 80 757'sinin
faaliyetlerini sürdürdüğünü, 85 488'inin faaliyetinin sona erdiğini de
görüyoruz. 30 962'si mahkeme kararıyla, 23 330'u genel kurul kararıyla da
feshedilmiş derneklerimiz mevcuttur.
Yine, 30 990 dernek
kendiliğinden dağılmış, çalışamaz duruma gelmiş, 206 dernek de mahkeme
kararıyla yine kapatılmıştır. Bu derneklerden sadece 14 392'si İstanbul'da, 7
403'ü Ankara'da, 3 766'sı da İzmir'de bulunmaktadır.
Maliye ve İçişleri
Bakanlıklarının eşzamanlı yürüttükleri denetimler sonucunda, kimi dernek
lokalleriyle alakalı çarpıcı gerçekler de gün yüzüne çıkarılmıştır. Yasa
gereği, hâkim kararı olmadan polisin giremediği, masum isimler altında faaliyet
gösteren bu tür lokallerin kumar oynatmaktan esrar bulundurmaya kadar birçok
illegal faaliyetin üssü durumunda olduğu tespit edilmiştir. Yani, sivil toplum
örgütü olarak dernekler, zaman zaman bu tür yanlışlıkları yapmaktadır.
İstanbul'daki 2 300 dernek lokaline yapılan seri denetimler sonucunda 26'sı
kumar oynatmak, esrar bulundurmak ve çevreyi rahatsız etmek, üyesi dışındaki
kişileri içeriye almak gibi kurallara aykırı hareket etmekten dolayı
kapatılmıştır. Yani, sivil toplum örgütlerindeki derneklerin çok önemli
görevleri var; ancak, bu görevler içerisinde suiistimal edilen taraflarını da,
mutlak surette, halkımızın bilmesinde yarar görmekteyim.
Kayıtları detaylı
incelediğimiz zaman, birçok derneğin, usulsüzlük ve çeşitli suç unsurlarını
bünyesinde taşıdığı için kapatıldığını görmekteyiz, birçoğu da zayıf
yapılarından dolayı kendiliğinden kapanmıştır. Neredeyse, kurulan derneklerin
yarıya yakını kapatılmış ya da kendiliğinden, kurul kararıyla feshedilme
durumunda kalmıştır. Olaya bu açıdan baktığımızda, sosyal içerikli, kamu
yararına yönelik derneklere olan ihtiyacın ne denli önemli olduğunu da elbette
ki görüyoruz. Toplumsal kalkınmaya, toplumsal kaynaşmaya, toplumsal birlik ve
beraberliğe en önemli ivme kazandıran kurumları elbetteki dernekler ve
vakıflardır. Ülkeleri güçlü kılan, bünyesinde, güçlü sivil toplum örgütlerinin,
demokratik bir yapı içinde varlıklarını sürdürmeleri, sosyal, kültürel ve
ekonomik alanlara kadar birçok konuda faaliyet göstermeleri, kamu yararına
projeler üretmeleridir. Ayrıca, bu tip projeleri desteklemek amacıyla Avrupa
Birliği kendi bünyesinde özel bir fon oluşturmuş, özellikle sosyal, kültürel
alanlarda yapılan projelere malî yardım yapmaktadır ve yapılmaya devam
ediliyor.
Bilindiği üzere,
derneklerin, kamu yararına çalışan dernekler statüsünde değerlendirilmesi için
kimi şartların yerine getirilmesi gerekmektedir; en az bir yıl süreyle
faaliyette bulunması, kamu yararına çalışmalar ortaya koyması, ilgili
Bakanlığın teklifi, Danıştayın onayı ve Bakanlar Kurulu kararıyla ancak mümkün
olmaktadır.
Avrupa Birliği
müktesebatına uyum çerçevesinde hazırlanarak yürürlüğe konulan, 3 Ağustos 2002
tarih ve 4771 sayılı Kanunun 3 üncü maddesiyle 2908 sayılı Dernekler Kanununun
46 ncı maddesinde yapılan değişikle, derneklerle ilgili hizmetleri yürütmek
üzere İçişleri Bakanlığı bünyesinde Dernekler Dairesi Başkanlığının kurulması
ve aynı kanunun 73 üncü maddesinde yapılan değişiklikle de, İçişleri
Bakanlığınca, derneklere ilişkin iş ve işlemleri yürütmek, hizmetleri görmek
üzere illerde valilikler, ilçelerde de kaymakamlıklar bünyesinde derneklerle
ilgili bir birim oluşturulması hükmü getirilmiş, gerçekleştirilen yasal
düzenlemeler, bu alanda yapılacak çalışmalara ivme katmıştır. Olumlu
yapılanmaların ardından kamu yararına çalışan dernek sayısının artmasını
elbette ki hepimiz ümit etmekteyiz. Bu konuda sivil toplum örgütlerimizin,
ülkemizin her alanda çağdaş normları daha kısa sürede yakalamasına projeleriyle
destek vermesini ve önemli katkılar yapmasını elbette ki diliyoruz. Dernek
faaliyetleri bir gönül işidir, yürek işidir, aşk işidir, topluma hizmet işidir.
Bu nedenle, yürekli insanlarımız mutlaka bu ülkeye hizmetin kervanında yerini
almalıdır.
Avrupa Birliği sürecine
girdiğimiz şu günlerde derneklerimizin, çeşitli sivil toplum örgütlerimizin,
köklü, kalıcı çözümler üretmesinin, sosyal değişimleri ve ekonomik kalkınmayı olumlu
etkileyeceği şüphesizdir. Dernekler Yasasıyla devletimiz, sivil toplum
kuruluşlarıyla dernekçilik konusunda işbirliği içine girmiştir. Devletimiz,
dernek kurulmasını kolaylaştırıp özendirirken, sivil toplum kuruluşlarına
dernek kuruluşu sırasında rehberlik hizmetleri de elbette ki verilmektedir. Bu
çerçevede, kamu yararına faaliyet gösteren derneklerde, herhangi bir sebeple
suç unsuru oluştuğunda, görevden alınan üye ve 5253 sayılı Dernekler Kanununun
27 nci maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesinin Anayasa Mahkemesi tarafından
iptal edilmesiyle bir boşluk olmuş ve ilgili kanunun 27 nci maddesinde meydana
gelen yasa boşluğunu doldurmak amacıyla, görevden uzaklaştırılan dernek üye ve
görevlilerinin yerlerine kimlerin atanacağı konusunda boşluk oluştuğundan, bu
tür bir yaptırımla karşılaşan derneklerin işleyişinde güçlüklerle
karşılaşılmaması için, böyle bir düzenlemeye ihtiyaç duyulduğu için bugün bu
madde üzerinde çalışmaktayız.
"Dernek merkezinin
bulunduğu ilin valisi, görevden uzaklaştırılma kararının derneğe
bildirilmesiyle eşzamanlı olarak, görevden uzaklaştırılan organların yerlerine,
Türk Medenî Kanunu hükümlerine göre dernek merkezinin bulunduğu yerdeki sulh
hukuk mahkemesinden kayyum atanması istenir. Mahkeme, bir hafta içinde,
özellikle dernek üyeleri arasından görevden uzaklaştırılanların sayısı kadar
kayyum atanmasına karar verir ve bu kararda kayyumun görev ve yetkileri ile
dernek tarafından kayyuma verilecek ücret de belirtilir. Kayyumun görevi dava
sonucu verilen hüküm kesinleşinceye kadar devam eder. Çeşitli nedenlerle
boşalan bu kayyumların yerine, aynı usulle yeni kayyum atanır" düzenlemesi
getirilmektedir.
Değerli arkadaşlar, bu
düzenlemeyle, İçişleri Bakanı tarafından görevden uzaklaştırılan dernek
organlarının yerine hangi şartlarla, kimlerin görevlendirileceği açıkça
belirlenerek, kamu yararına çalışan derneklerde yönetim boşluğu meydana gelmesi
böylece önlenmiş olacaktır.
Temennimiz, elbette ki,
bu tür suiistimallerin olmamasıdır. Kamu yararına çalışan derneklerimizin,
ülkemizin aydınlık geleceği ve refahı için büyük projeler üretmesini gönlümüz
arzu etmektedir. Elbette ki, sivilleşme, derneklerle ve sivil toplum
örgütleriyle yaşanmaktadır. Bir ülkenin kalkınması, çağdaş medeniyetler
seviyesine ulaşması, barışın, huzurun, güven ve istikrarın tesisiyle mümkündür.
Bu inancın ve anlayışın
hepimizde var olduğunu düşünüyor, yasanın hayırlı olmasını diliyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Garip.
Madde üzerinde, şahsı adına
söz isteyen Mücahit Daloğlu…
MÜCAHİT DALOĞLU (Erzurum)
- Konuşmayacağım Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum.
Haluk Koç, Samsun
Milletvekili...
HALUK KOÇ (Samsun) -
Konuşmayacağım.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Koç.
Ümmet Kandoğan, Denizli
Milletvekili...
Mehmet Eraslan, Hatay
Milletvekili...
Hakkı Ülkü, İzmir
Milletvekili...
HAKKI ÜLKÜ (İzmir) -
Konuşmayacağım.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Ülkü.
Teklifin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi
okutuyorum:
DERNEKLER KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR
KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- 4/11/2004
tarihli ve 5253 sayılı Dernekler Kanununun 27 nci maddesinin üçüncü fıkrasının
son cümlesi madde metninden çıkarılmış ve maddeye üçüncü fıkrasından sonra
gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Dernek merkezinin
bulunduğu ilin valisi, görevden uzaklaştırılma kararının derneğe
bildirilmesiyle eş zamanlı olarak, görevden uzaklaştırılan organların
yerlerine; Türk Medenî Kanunu hükümlerine göre dernek merkezinin bulunduğu
yerdeki sulh hukuk mahkemesinden kayyum atanmasını ister. Mahkeme bir hafta
içinde, öncelikle dernek üyeleri arasından görevden uzaklaştırılanların sayısı
kadar kayyum atanmasına karar verir ve bu kararda kayyumun görev ve yetkileri
ile dernek tarafından kayyuma verilecek ücret de belirtilir. Kayyumun görevi
dava sonucu verilen hüküm kesinleşinceye kadar devam eder. Çeşitli nedenlerle
boşalan bu kayyumların yerine, aynı usûlle yeni kayyum atanır."
BAŞKAN - Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ve şahsı adına söz isteyen Nurettin Sözen;
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA NURETTİN
SÖZEN (Sivas) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; 1195 sıra sayılı Ankara
Milletvekili Eyyüp Sanay ve 7 Milletvekilinin, Dernekler Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1 inci maddesi üzerinde Partim adına
düşüncelerimi sunacağım. Bu sunuştan önce hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
öncelikle, bu yasanın komisyon süreciyle ilgili bazı şeyler söylemek istiyorum.
Bu yasa tasarısı
komisyonumuzda 31.5.2006 Çarşamba günü görüşüldü. Doğal olarak, çarşamba
gününden iki gün önce 5 maddelik davetiye gönderildi. Bu 5 madde de kuşkusuz
görüşüldü. Ayrıca, 5 maddeden sonra, ek bir kanun tasarısı davetiyesi
gönderildi, bir gün önce, yani, 24 saat önce. Yetmiyormuş gibi, bu kanun
tasarısı, bunların görüşülmesinden sonra, toplantı sırasında gündeme getirildi.
Arkadaşlarımız 24 saat evvel bir tasarının ek gündem olarak gönderilmesini
eleştirirken, bu yasayla karşılaştık ve hiç haberimiz olmadan ve aynı oturumda
karşı karşıya kaldığımız için de, Cumhuriyet Halk Partili komisyon üyeleri
toplantıyı terk etti.
Değerli arkadaşlar,
bizim, komisyonda sıklıkla karşılaştığımız ve Genel Kurulun da artık neredeyse
olağan uygulaması olan bu durum, biçimsel olarak İçtüzüğü zorlayarak, uydurulsa
bile İçtüzüğe, etik olarak doğru değildir, uzlaşma kültüründen uzaktır,
demokratik değildir ve de parlamenter çalışmalarının etkinliğini, saygınlığını
ve de verimliliğini olumsuz etkilemektedir.
Değerli arkadaşlarım,
sivil toplum örgütleri, demokrasilerde, siyasî partiler yaşamımızda çok önemli
kuruluşlardır. Gelişmiş çağdaş toplumlarda sivil toplum örgütleri giderek
ağırlıklarını artırmaktadırlar. Kuşkusuz, dernekler yanında sendikalar, odalar,
kooperatifler, platformlar sivil toplum kuruluşlarıdır.
Eskiden baskı grubu diye
adlandırılan bu önemli gruba, şimdi sivil inisiyatif veya sivil toplum
kuruluşları diyoruz. Ülkemizde sadece 80 000'e yakın, 79 269 dernek olduğu ve
en az her dernekte 100 üye olduğu varsayılırsa, sadece sivil toplum
kuruluşlarının, yani, derneklerin 8 000 000 insanı ilgilendirdiği söylenebilir.
Bu da, kuşkusuz, huzurumuz için, kalkınmamız için, toplum düzenimiz için ve
demokrasimiz için önemli bir gerçektir.
Sivil toplum
örgütlerinin, kuruluşlarının en iyi tanımlarından biri şudur: Toplum yararına
çalışan, demokrasinin gelişmesine katkıda bulunan, kâr amacı gütmeyen,
devletten ayrı hareket edebilen; bireylerin ortak amaç ve hedeflerine
bakıldığında ise, siyasî iradeyi ve yönetimi kamuoyu oluşturmak suretiyle
etkileyebilen bir örgütlenme türüdür.
Sivil toplum
kuruluşlarının işlevlerini de şöyle özetleyebiliriz: Toplum için de, toplum çıkarları
için de kamuoyu oluşturarak, bireylerin taleplerinin dile getirilmesini
sağlamak; temel bazda projeler üretmek, bu projelere kaynak aktarımını
sağlamak; uygulamaya geçirerek, eğitim, sosyal refah ve istihdam konularında
hükümet politikalarına paralel ya da alternatif sorumluluklar üstlenmek;
çoğulcu, katılımcı bir toplum yapısının oluşmasını sağlamak; çoğulcu, katılımcı
kültüre dayalı yönetim deneyi edinmiş bireylerin yetişmesini sağlamak. Bu
amaçlara yönelik çalışma yapan sivil toplum kuruluşlarının ise, açıklık ve
saydamlığa, dürüstlük ve tutarlılığa, topluma hizmet anlayışına ve
yardımseverlik anlayışına karşı duyarlı olması gerekmektedir.
Avrupa Birliği bu
konularda yoğun çalışmalar yapmaktadır. Genel olarak, Avrupa Birliği
programlarında, ülke genelinde, özellikle yerel bazda sivil inisiyatiflerin
yaygınlaştırılması amaçlanmaktadır; kurulmuş olan sivil toplum kuruluşlarının
kapasitesinin artırılması amaçlanmaktadır. Ayrıca, sivil toplum kuruluşları
arasında işbirliği ve ortaklığı teşvik etme çalışmaları yapılmaktadır.
Dernekler Kanununun
ülkemizde geçmişine göz atarsak şu aşamaları görüyoruz: Dernekler hukuku,
Osmanlılar döneminde, 1908'de İkinci Meşrutiyetin ilanıyla başlıyor. Daha sonra
-ki, 1924, 1961 ve 1982'de- dernek kurma hakkı anayasalarımızda kabul görüyor.
1908'de hak Anayasada yer aldıktan sonra 1909'da Cemiyetler Kanunu çıkarılıyor.
Bu yasa, 1912 ve 1923'te değişikliklere uğruyor. 1926'da Medenî Kanunun
yürürlüğe girmesiyle liberal dernekler hukuku düzenlemesi hayatımıza giriyor. 1961
Anayasası, dernek kurma hakkını kişinin temel hakları ve özgürlükleri
kapsamında düzenlemiştir. 1971 muhtırası ise, maalesef, dernekler hukukunda
önemli kısıtlamalara neden olmuştur.
1972 tarihli, 1630 sayılı
Dernekler Kanunu, aslında, bir kısıtlamalar düzenlemesidir; "cemiyet"
sözcüğü yerine ilk kez "dernek" sözcüğü kullanılmış olsa dahi. Bu
kısıtlamalar 12 Eylül 1980'e kadar sürdürülmüştür. Bu tarihten sonra, 2908
sayılı Kanunda, eskisine nazaran çok büyük değişiklikler yer almıştır; dış
ilişkiler kısıtlanmış, denetlemeler artırılmıştır. AB süreci ise, sivil
toplumsal gelişmenin önünü açıyor. Düzenlemelerle, AB ülkelerindeki ulusal
hukukların uygulanması hedeflenmektedir.
Mevcut yasamız, bu
gelişmeler ve AB hedefleri karşısında bazı aksaklıkları içermektedir.
Öncelikle, cezalar
ağırdır. Bu durum, derneklerde görev almayı caydırmaktadır.
İki: Onay makamı olarak
iki ayrı makam gösterilmektedir ve bu da karışıklığa neden olmaktadır.
Dernekler masası veya noterlik gibi iki makamda defterler onaylanmaktadır.
Bizim tercihimiz noterler tarafından onaylanması yönündedir.
Üye sayısı 100'ü aşan
derneklerde yönetim kurulu ve denetleme kurulu üyelerine ücret ödenmesi dernek
amaçlarına aykırıdır ve de geleneğimizde de yoktur. Şu andaki yasanın 13 üncü
maddesinde.
Yine aynı şekilde,
derneklerin, dış ülkelerden bağış alması ve de siyasî partilere bağış yapıp,
bağış alabilmesi son derece sakıncalıdır; hem Anayasanın 69 uncu maddesinin
onuncu fıkrası hem de Siyasî Partiler Yasasının 66 ncı maddesine aykırıdır.
Son olarak, yükseköğrenim
gençliği veya gençliğin örgütlenmesiyle ilgili konulardaki düşüncelerimi sunmak
istiyorum. Ülkemizde, bütün kesimler ve katmanlar örgütlenmiş olmasına karşın,
yükseköğrenim gençliği ve genel anlamda gençlik -yani, işçi gençlik, tarımcı
gençlik, ziraatçı gençlik- örgütlenmemiş durumdadır. Üniversitelerin
bazılarındaki etkisiz öğrenci temsilciliği, bazı vakıf üniversitelerindeki
öğrenci dekanlığı veya platformlar, istenilen düzeydeki örgütlenmeler değildir;
yani, örgütlenmeler genel anlamda yetersizdir. Sivil toplum örgütleri,
demokratik toplumsal yapımızın vazgeçilmez örgütleridir. Dernekler ise, sivil
toplum örgütlerinin en önemli bölümünü oluşturuyor. Bana göre ise,
yükseköğrenim dernekleri ve gençlik örgütleri ise derneklerin en etkin bölümünü
oluşturmaktadır. Gençliğin ve de yükseköğrenim gençliğinin örgütlenmediği
demokratik toplumlarda, masanın bir ayağı yok demektir. Kaldı ki, tarihimizde
gençliğin örgütlenmesi çok eskidir: İkinci Meşrutiyet dönemine kadar uzanıyor.
Bazı kesitler sunuyorum zamanınızı almamak için. Örneğin: Talebei Hukuk
Cemiyeti 1910 yılında kurulmuştur ve genel sekreteri -daha sonra çok iyi
tanıdınız- Şeyhül muharririn dediğimiz Burhan Felek'tir. Darülfünun Talebe
Cemiyeti 1910'da kurulmuştur, Türk Ocağı 1912'de kurulmuştur, Türk Gücü
Cemiyeti 1913'de kurulmuştur. Ülke sınırlarının dışında dahi Türk öğrenciler
örgütlenmişlerdir, 1909 ve 1919 tarihleri arasında. O zamanki tüzüğe göre amaç
şöyle anlatılmıştır. "Öğrenci yaşamında bilim düşüncesinin ve toplumsal
birliğin gelişmesine hizmet ve öğrenci sorunlarının çözümünde katkı"
olarak belirtiliyor o günkü tüzüklerde. "Millî Kongre" adı altında
bir ortak çalışma 29 Kasım 1918 tarihinde.
Dernekler var, partiler
var ve diğer kuruluşlar -52 adet kuruluş- var. Çiftçiler Cemiyeti, Matbuat
Cemiyeti, Tıp Mezunları Cemiyeti, Radikal Avam Fırkası, Himayei Etfal Cemiyeti;
bütün bunlar, bir birlik oluşturarak, o zamanki toplumsal bütünlüğümüzü,
toplumsal birliğimizi sağlamak için çalışmışlardır. Bunun da başkanı, göz
doktoru Esat Işık Paşadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Sözen,
buyurun.
NURETTİN SÖZEN (Devamla)
- 19 Mayıs 1919'da, Türk Ocağı, bütün öğrenci kuruluşlarıyla işbirliği yaparak,
Fatih Mitingini düzenlemiştir. 23 Mayıs 1919'da Sultanahmet Mitingi de bu
şekilde düzenlenmiştir. 12 Nisan 1922'de Darülfünun ve Mekâtibi Âliye Cemiyeti
Merkeziyesi, yani, Üniversite ve Yüksekokullar Talebe Birliği kurulmuştur. 12
Nisan 1922'de kurulan Üniversite ve Yükseköğrenim Öğrenci Birliği 1924'te Millî
Türk Talebe Birliğine dönüşmüştür. İlk başkanı ise, daha sonra Millî Eğitim
Bakanı olarak tanıdığınız Dr. İbrahim Öktem'dir. Eski Millî Eğitim Bakanı, aynı
zamanda Türk Talebe Cemiyeti Başkanıdır. Tahsin Bekir Balta ise Hukuk Fakültesi
Talebe Cemiyeti Başkanıdır.
Bu dernekler sadece
Türkiye'de faaliyet göstermemişlerdir; 1926'da Roma'daki kongreye
katılmışlardır, 1927'de Paris'teki, 1928'de Budapeşte'deki uluslararası öğrenci
kongrelerine katılmışlardır. 1933'te, Millî Türk Talebe Birliği, Millî Eğitim
Bakanlığı yapmış Tevfik İleri'nin başkanlığında yeniden kurulmuştur ve bozkurt
amblemi ve rozeti, o tarihte, yani, 1933'te Millî Türk Talebe Birliğinin rozeti
haline gelmiştir. 1944'te İleri Gençlik Birliği, 1946'da Türk Kültür Ocağı,
1947'de Türk Gençlik Teşkilatı, 1950'de Milliyetçiler Federasyonu adı altında
birleşmişlerdir. 1946'da Türkiye Gençler Derneği, 1946'da İstanbul Yüksek
Tahsil Gençlik Derneği, 1948'de Türkiye Millî Talebe Federasyonu, Can Kıraç'ın
genel başkanlığında kurulmuştur. 1952'de ise, Millî Gençlik Komitesi
kurulmuştur. Millî Gençlik Komitesinin içerisinde Türkiye Millî Talebe
Federasyonu, Kadınlar Birliği, Yeşilay Gençlik Kolları, Türk Devrim Ocakları
yer almakta idi ve daha sonra bu kuruluşlar Türkiye Millî Gençlik Teşkilatı olmuştur.
Özetle dileğimi ifade
etmek istiyorum: Bu büyük toplumumuzun, ulusumuzun, devletimizin tüm
yükseköğrenim öğrencileri, Türk gençliğinin ulusal ve uluslararası alanda
temsil edilmesi gerekmektedir.
Meclisin, Hükümetin,
YÖK'ün bu konuda üzerine düşeni yerine getirmesi gerekmektedir. Yanlış
anlaşılmasın, bu kuruluşları, kamu organları, hükümetler kursun demiyorum;
sadece, bu kuruluşun, oluşumun önündeki engellerin kaldırılması yeter.
Gerekirse, hükümetin, bu kuruluşlara mekân tahsisi de kuşkusuz yararlı
olacaktır.
Demokrasimizin bu
eksiğinin de en kısa zamanda tamamlanacağı umuduyla hepinizi tekrar
saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Sözen.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen Recep Garip.
Buyurun Sayın Garip.
RECEP GARİP (Adana) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşmüş olduğumuz derneklerle
ilgili yasanın hayırlar getireceğini düşünüyorum. Çünkü, sivil toplum örgütü
olarak derneklerimiz, Türkiyemize son derece önemli hizmetler veriyorlar. Bu
maddenin mutlak surette gerekliliğine inanıyor, olumlu olacağını düşünüyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Garip.
Şahsı adına söz isteyen
Erzurum Milletvekili Mücahit Daloğlu.
Buyurun Sayın Daloğlu.
MÜCAHİT DALOĞLU (Erzurum)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Dernekler Kanunumuzla ilgili muhalefet
partimizin ve AK Parti Grubunun görüşlerini burada dinledik. Sivil toplum
örgütü olarak yararlarına biz de inanıyoruz.
Bu yasanın milletimize ve
derneklerimize hayırlı olmasını temenni ediyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Daloğlu.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2.- Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Hakkı Ülkü, İzmir Milletvekili.
Buyurun Sayın Ülkü. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HAKKI ÜLKÜ
(İzmir) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; demin, gerçi söyleyeceklerimizi
söyledik, ama, biraz önce söylediklerimin içerisinde, bir yasanın nasıl
çıkarılacağına ilişkin bazı aksaklıkları özellikle söylememiştim. Yani, bir
yasa çıkarılırken, işte, ilgili komisyonlarda tartışılır, tartışıldıktan sonra
Genel Kurula gelir, Genel Kurulda gerektiği kadar tartışılır ve ondan sonra da
ilgili yerlere gönderilir, onaylanır ya da onaylanmaz.
Şimdi, geçenlerde, geçen
hafta, şu anda tartıştığımız bu yasa teklifi İçişleri Komisyonuna nasıl geldi,
nasıl geçti, ondan bahsetmek istiyorum.
Çarşamba günüydü,
yapılacak komisyon toplantısından bir hafta önce komisyon toplantısının gündemi
gelmişti, onları görmüştük; bazı maddeler, başka bazı konular vardı. Hepsini
görüşürken, önce bir başka yasa geldi, hadi, onu dedik ki, yani, 48 saat öncesi
gelmesi gerekiyor; ama, hadi, bir daha olmasın. Neyse… Onu görüşürken, bir süre
sonra bir baktık ki, toplantı esnasında geldi bu. Başkan da dedi ki -yani,
Komisyon Başkanı- âdeta yani: "O da bir şey mi; ben şimdi tekrar bir şey
daha getiriyorum yanınıza, önünüze." Gerçekten getirdi, "Dernekler
Yasası" dedi, "değişiklik" dedi. Biz de, vallahi, biz böyle bir
şeye ortak olmayız" deyip bıraktık; hepimiz protesto ettik, bıraktık;
çünkü, herhangi bir tartışma olanağı yoktu, görüş bildirmek için bir zamanımız
yoktu, ders çalışmamız yoktu.
Bütün bunlara rağmen,
demin burada yaklaşık 20 dakikalık bir konuşmayla, Sayın Nurettin Sözen'in de
bir o kadar konuşmasıyla, bu yasaya olumlu baktığımızı da aşağı yukarı
belirtiyoruz. Zira, geçmiş yasa ile bu yasa arasında olumlu şeyler var. Nedir
onlar; işte, evvelce, dernek kurma hakkında 15 ile 18 yaş, 12 yaş gibi yaşlar
yoktu; şimdi, çocuk derneklerine üye olabilmek gibi bir şans doğdu. Evvelce,
şube genel kurullarının en az onbeş gün önce bitirilmesi zorunluluğu vardı;
şimdi, iki ay. Evvelce, temsilcilik açabilme hakkı yoktu; şimdi var. Evvelce,
denetim konusunda bazı aksaklıklar vardı; şimdi, onlar kaldırıldı. Yardımlar,
işbirliği yapmalar Anayasa Mahkemesi tarafından kesin karar verilinceye kadar
şimdilik durdurulmuştur; ama, daha sonraki zamanlarda neler olur bilmiyorum.
Dernek görevlilerinin ücretleri, zaten, ana konumuz. O ücretlerin doğru
olmadığını düşünüyoruz, baştan beri onu söylüyoruz. Basımevlerinde de
sorumluluk vardı. Basımevlerindeki sorumluluğu, onbeş gün içerisinde mülkî
idare amirliğine bildirme zorunluluğu getirilerek çözümlenmiş. Beyanname verme
yükümlülüğü de öyle. Her yıl gelir ve gider işlemlerini nisan ayı sonuna kadar
beyan etmeleri kuralı getirildi derneklere ve 24 saat önceden bildirilme şartı,
mesai saatleri içerisinde bildirilme şartı getirildi. Kolluk kuvvetlerinin
yetkisi; eskiden dernekler paldır küldür aranırken, şimdi o kaldırıldı; hâkim
kararı, üstelik de yazılı olması koşuluyla hâkim kararı getirildi. Mülkî idare
amirinin de yazılı emri bulunacak. Bunlar hep olumlu şeyler tabiî geçmiş
Dernekler Yasasına göre. Taşınmaz mal satın almaları ve satmaları serbest
bırakıldı. Genel kurul toplantısı ve organlara seçilenlerin idareye
bildirilmesinde yedi gün olan süre, otuz güne çıkarıldı. Genel kurul toplantısı
öncesi yapılması gereken bildirimler yürürlükten kaldırıldı. Bunlar hep birer
demokratik açılım. "Topluma yararlı sonuçlar" ifadesi konuldu kamuya
yararlı dernekler konusunda. Onun kıstasları, ölçütleri, nesnel ölçütleri nedir
bilemeyiz; ama, görülecektir uygulamalarda. Dernek adları konusunda eskiden
Bakanlar Kurulu yetkiliydi, yani, "Türk, Türkiye, millî, cumhuriyet,
Atatürk, Mustafa Kemal" gibi kelimelerin, derneklerin başına getirilmesi
konusunda; şimdi bu, Bakanlar Kurulundan alınıp İçişleri Bakanlığına
devredildi. Bütün bunlardan sonra da Dernekler Yasası yürürlüğe girme
aşamasında, girdi de, işte, 2 maddesinin iptali söz konusu oldu.
Şimdi, daha önce, burada
yapılan, Genel Kurulda yapılan tartışmalar esnasında, eğer, söylediklerimiz,
Cumhurbaşkanlığından dönecektir, sonra Anayasa Mahkemesine gidecektir, sonra
tekrar gelecektir, sonra tekrar tartışılacaktır; bunlar da zaman kaybına neden
olabilecektir gibi ikazlarımız dinlenmiş olsaydı, şimdi, bu maddeyle bugün
burada oyalanmayacaktık; ama, tüm yasalarda olduğu gibi, ne yazık ki, bu yasada
da AKP Hükümeti, AKP İktidarı, yine aceleci davranmıştır, yine tartışma
ortamını yeteri kadar özgürleştirmemiştir. O nedenle, böylesi gecikmelere sahne
olmaktadır zaman zaman Genel Kurul. O gecikmeleri de hatırlatmadan geçmeyelim
dedik.
Bu vesileyle, bu
Dernekler Yasasının hayırlı olmasını diliyoruz.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Ülkü.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen Recep Garip, Adana Milletvekili.
Buyurun Sayın Garip.
RECEP GARİP (Adana) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşmekte olduğumuz maddeyle
ilgili çok fazla söylenecek bir detay yok; ancak, bilindiği üzere, kültürden
sanata, sağlıktan çevreye, tiyatrodan sinemaya, sokak çocuklarına, hayvanları
korumaya, kanaryadan bilime, velhasılı cemiyetteki bütün alanlarla ilgili
birçok dernekler kuruluyor ve hizmet etmeye devam ediyorlar.
Dolayısıyla, bu yasanın
bu şekliyle hayırlar getirmesi dileklerimle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Garip.
Şahsı adına söz isteyen
Mücahit Daloğlu, Erzurum Milletvekili.
MÜCAHİT DALOĞLU (Erzurum)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; toplumumuzun ihtiyaç duyduğu ve sosyal
alanların tümünü ihtiva eden alanlarda derneklerimiz örgütlenip, faaliyet
gösteriyorlar. Biz de bunların hepsine teşekkür ediyor, hayırlı olmasını
diliyor, saygılar sunuyoruz.
BAŞKAN- Teşekkür ediyorum
Sayın Daloğlu.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Halil Ünlütepe, Afyonkarahisar
Milletvekili.
CHP GRUBU ADINA HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) - Sayın Başkan, saygıdeğer üyeler; 1195 sıra sayılı
Dernekler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 3 üncü maddesi
üzerinde söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüştüğümüz bu kanun
teklifiyle, 5253 sayılı Dernekler Kanununun 27 nci maddesine, üçüncü
fıkrasından sonra gelmek üzere bir fıkra eklenmektedir. Dernekler Kanununun 27
nci maddesi, kamu yararına çalışan dernekleri düzenlemektedir. Bilindiği gibi,
kamu yararına çalışan dernekler, İçişleri Bakanlığının teklifi ve Bakanlar
Kurulu kararıyla tespit edilir.
27 nci maddenin üçüncü
fıkrası, derneklerin denetlenmesini, dernek üyeleri ile görevlilerinin görevden
uzaklaştırılmalarını düzenlemektedir.
Anayasa Mahkemesinin
iptal kararıyla birlikte, görevden uzaklaştırılan dernek üye ve görevlilerinin
yerlerine kimlerin atanacağı konusunda ve nasıl atanacağı konusunda boşluk
oluştuğundan, bu tür bir yaptırımla karşılaşan derneklerin işleyişinde
güçlükler yaşanacağı inancıyla bu yasal düzenlemeye gidilmiştir.
Hukuk devleti, her şeyden
önce, hukukun üstünlüğünü kabul eden ve koruyan devlettir. Dernek
faaliyetlerinin sınırını Anayasa kuralları belirlemektedir. Öncelikle,
yaptığımız yasada, Anayasa kurallarına uyarlılık daima önplanda tutulmalıdır.
Hepinizin de bildiği
gibi, Dernekler Kanunu 12 Eylül 1980 tarihinden sonra yeniden düzenlenmiş,
ortamın getirdiği baskıcı, sorgulayıcı ve şüpheci düşüncenin izleri etkin bir
şekilde yer alan 2908 sayılı Yasa kabul edilmiştir. Bu yasanın çeşitli
maddeleri üzerinde, demokratikleşmeye paralel olarak, zamanla değişiklikler
yapılmış ve en sonunda, 4 Kasım 2004 tarihinde 5253 sayılı Kanunla, Dernekler
Yasası, Avrupa Birliği giriş süreci etkisiyle yeniden düzenlenmiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunca, bu yasanın yardım ve işbirliğini düzenleyen 10 uncu, "Dernek
görevlileri ve ücretleri" başlıklı 13 üncü ve "Kamu yararına çalışan
dernekler" başlıklı 27 nci maddelerinin bazı kısımlarının iptali için Anayasaya
aykırılık savıyla, yürütmeyi durdurma istemli olarak Anayasa Mahkemesinde dava
açılmıştır. Yürütmeyi durdurma
istemleri Yüksek Mahkemece kabul edilmiş, 27 nci maddenin üçüncü fıkrasının son
cümlesinin, açtığımız dava dilekçesinde gösterilen gerekçelerle, Anayasaya
aykırılığı Anayasa Mahkemesince de kabul edilerek, yasanın son cümlesi iptal
olmuştur.
Değerli arkadaşlar,
çağdaş demokrasilerde sivil toplum örgütleri, dernekler, önemli bir baskı
organıdır, demokrasi ve örgütlenmenin temelidir. İnsanlar, hükmî şahıslar bir araya gelerek dernek kurar ve
kamuoyu oluştururlar. Bir ülkede sivil toplum örgütleri kamuoyu oluşturmada
etkin olabiliyorsa, toplumun belirli kesimini ilgilendiren konularda karar
oluşturulurken, politika üretilirken, yasal düzenlemeler yapılırken, siyasî
irade bu sivil toplum örgütlerinin düşüncelerini alıp değerlendirebiliyorsa, o
ülkede demokrasi kültürünün olgunlaştığından söz edilebilir. Zaten, bu şekilde,
kamuoyunda tartışılarak kabul edilen yasa, karar ve politikalar da kamuoyunda tasvip
görür.
Burada, bir şeyi
belirtmek istiyorum -benden önceki konuşmacı arkadaşlarım da değindi- peki, bu
kanun teklifi ve tasarıları hazırlanırken, siyasî iktidar, demokratik olgunluk
içinde hareket etmiş midir? Sivil toplum örgütlerinin düşüncelerini alıp
dinlemiş midir? Değer vermiş midir? Maalesef, buna pek olumlu bir yanıt
veremeyeceğim. Bırakın sivil toplum örgütlerinin düşüncesini almayı,
değerlendirmeyi, muhalefetin düşüncelerine bile tahammül edilememiştir.
Niçin derseniz, öncelikle
şundan bahsetmek istiyorum: 5253 sayılı Dernekler Yasası; yani, Kasım…
BAŞKAN - Sayın Ünlütepe,
bir saniye…
Sayın milletvekilleri,
çalışma süremiz tamamlanmıştır; ancak, son madde görüşüldüğü için, teklifin
görüşülmesinin tamamlanmasına kadar çalışma süremizin uzatılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Buyurun Sayın Ünlütepe.
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
5253 sayılı Dernekler
Kanunu, siyasî iktidarca, Hükümetçe, tasarı olarak, 12 Temmuz 2004 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına gönderilmiş. 40 maddelik bir yasa. 13
Temmuz 2004 günü; yani, ertesi günü ilgili komisyona gönderilmiş ve ilgili
komisyon, saat 17.00'de bu yasa tasarısını görüşmek üzere komisyonu toplantıya
çağırıyor. Aynı yasa, iki gün sonra ve Meclisin son çalışma günü olan 16 Temmuz
günü Genel Kurula getiriliyor, Genel Kurulda da görüşmeden kaçırılarak kabul
ediliyor.
Bir komisyon başkanı,
öncelikle komisyon üyelerinin çalışabilme ortamını sağlamak zorundadır. Bir
yasa teklifini, komisyon üyeleri inceleyebilme fırsatı bulamadan, o komisyonda
eğer o yasa teklifi görüşülüyorsa, komisyon başkanı, önce kendi üyesi olan
komisyon üyelerine saygı duymuyor diye görüyorum.
Peki, bundan ders alınmış
mı; hayır. Bugün görüştüğümüz bu yasa tasarısı da -Sayın Ülkü de biraz önce
bahsetti- komisyon üyeleri inceleme fırsatı bulamadan, komisyon üyelerine bu
yasa taslağı gönderilmeden, toplantı anındayken, "beyler, bunu da kabul
edelim…"Komisyon başkanı ve siyasî iktidar, acaba, parlamenterleri, onama
makamı mı görüyor?! O parlamenterin, hele hele komisyon üyesinin, o yasa
teklifini inceleyebilme hakkını niye gasp ediyor?! Böyle bir komisyon başkanı
olmaz! Önce, komisyon başkanı, o olanağı, o ortamı sağlamak zorunda.
Peki, bundan vazgeçtik;
bu yasa teklifi milletvekillerince getirilmiş. Aynı gün Türkiye Büyük Millet
Meclisine geliyor, aynı gün komisyona. Pek çok saygıdeğer milletvekili kanun
teklifi verdiniz, hepimiz de… Bunların hiçbiri, komisyon gündemine gelip, o,
İçtüzükte belirtilen süre içinde incelenmiyor; ama, bu, sanki bir sürat
hızıyla, Meclis Başkanlığı, Komisyon Başkanlığı, süre tanımadan komisyonda
görüşülüyor ve Genel Kurula getiriliyor.
Ben, öncelikle, bu yasa
teklifini veren değerli milletvekili arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.
Uygulamadan dolayı yasada boşluk doğacak diye biz bunu hazırladık diyor. Peki,
bu değerli milletvekillerimizin aklına bu yasadaki boşluk gelirken, saygıdeğer
hükümete, İçişleri Bakanlığının bürokratları, böyle bir yasa teklifini niçin
hazırlama ihtiyacı duymadılar?! Yani, oluşmuş teknokrat bir kadro bunu
düşünemiyor, değerli 7 milletvekilimiz bunu düşünüyor. Öncelikle, onları
kutlamak istiyorum; ama, acaba öyle mi; onda da tereddütlerim var. Niçin
derseniz; aynı gün, o tasarı, komisyona geldiğinde, Hükümetin temsilcisi aynen
şunu söylüyor… Onu inceleme fırsatı bulmuş demek ki; Sayın Hükümet temsilcisi
ya çok zeki -ki, bizim bürokratlarımız çok zekidir, buna inanıyorum- onu
inceleme fırsatı bulmuş ve aynen şunu söylüyor: "Görevden uzaklaştırma yetkisi
veriyordu; Anayasa Mahkemesi görevden uzaklaştırma yetkisini değil,
uzaklaştırılanlar yerine, yeni atama yetkisini iptal etti; yani, görevden
uzaklaştırmayı yerinde buldu." Nasıl incelediniz, ne zaman incelediniz?!
Acaba, komisyonca, Bakanlığa bu yasa taslağı daha mı önce gönderildi; yoksa,
şimdiye kadarki uygulamalarda olduğu gibi, Bakanlık hazırlayıp, onu, birtakım
milletvekillerinin teklifi olarak mı sunma ihtiyacı duydu?!
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ünlütepe, lütfen
toparlayabilir misiniz; buyurun.
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla)
- Şahsım adına da var Sayın Başkanım.
Bu, yanlış bir
uygulamadır. Eğer hükümetin tasarısıysa, Hükümet, tasarısına sahip çıkmalıdır;
eğer değerli milletvekillerimizin teklifiyse -ki, onlara teşekkür ediyorum-
Hükümetin İçişleri Bakanlığının düşünemediği bir olayı, değerli 7
milletvekilimiz düşünüyor; o zaman, onları kutlarken, Sayın Bakanımın da
bürokratlarını bu konuda ikaz etmesi gerektiğini de belirtmeden geçemeyeceğim.
Şimdi, tartışılmadan,
görüşülmeden, katılım sağlanmadan yasayı görüşüyoruz. Halbuki, bu görüştüğümüz
kanun maddesi sivil toplum örgütleri. Parlamentonun katkısından uzak kaldığınız
bir ortamda, sivil toplum örgütlerinin düşüncesine değer verilir mi derseniz,
onun takdirini, siz değerli parlamenterlere bırakmak istiyorum.
Sevgili arkadaşlar, bu,
işte, tartışmadığınız, katılımı sağlayamadığınız, yeterince inceleyemediğiniz
anda, bu Parlamento çok çalışmış gibi gözükebilir; ama, yasalar, ya Anayasa
Mahkemesinden…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ünlütepe,
sizden önce de şahsı adına söz isteyen arkadaşlar var…
Buyurun.
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla)
- Ben, sözüme biraz sonra tekrar devam edeceğim.
O zaman, yasalar ya Sayın
Cumhurbaşkanından veya Anayasa Mahkemesinden geri dönüyor. İşte, biz,
çıkardığımız bir yasayı ikinci sefer görüşüyoruz, devlete yük oluyoruz.
İnceleyemediğimiz, hukuk araştırması yapamadığımız zaman, hem kendimizi
yoruyoruz hem de, açıkçası, sınıfta kalan bir parlamento durumuna düşüyoruz.
Konuşmama, şahsım adına
devam edeceğimden dolayı, şimdilik ara veriyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Ünlütepe.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen Adana Milletvekili Sayın Recep Garip; buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
RECEP GARİP (Adana) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; evet, görüştüğümüz derneklerle
ilgili yasanın son konuşmalarını yapıyoruz. Burada çok fazla üzerinde
durulmasını gerekli görmüyorum; ama, bir kayyum ataması olacak. Bununla ilgili
bir değişikliktir; dolayısıyla, bu,
gerekli. Bütün dernekler için gerekli ve sivil toplum örgütlerinden
bahsediyoruz, demokratikleşmeden bahsediyoruz ve hep öteden beri, nedense,
gelen yasaların hiçbir tanesinin üzerinde çalışılmadan gelindiği söyleniyor.
Böyle değil; her türlü çalışmalar yapılıyor, bütün tedarikler yapılıyor ve
buraya geliyor.
Yasanın hayırlı olmasını
diliyorum.
Saygılar sunarım. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Garip.
Şahsı adına söz isteyen
Erzurum Milletvekili Sayın Mücahit Daloğlu?..
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Konuşmuyor Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Daloğlu.
Samsun Milletvekili Sayın
Haluk Koç?.. Yok.
Denizli Milletvekili
Sayın Ümmet Kandoğan?..
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Konuşmayacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kandoğan.
Hatay Milletvekili Sayın
Mehmet Eraslan?..
Afyonkarahisar
Milletvekili Sayın Halil Ünlütepe; buyurun.
HALİL ÜNLÜTEPE
(Afyonkarahisar) - Sayın Başkan, değerli üyeler; kaldığım yerden devam
etmeye çalışacağım ve kısa tutacağım.
Tabiî, yeterince
araştırma yapılmadan çıkartılan bu yasa, Anayasa Mahkemesince, Cumhuriyet Halk
Parti Grubunun açtığı her iki davada da öncelikle yürütmeyi durdurma kararı
verildi ve bugün görüştüğümüz yasayı da iptal etti. Büyük bir ihtimalle, 10 ve
13 üncü maddelerde de iptale gidecektir. Bunu, yeterince komisyonlarda
tartışılmamanın getirdiği bir eksiklik, yeterince Parlamentoda tartışma ortamı
yaratılmadan yapılan bir işlemin sonucu olarak yorumlamak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, bu
kanunun 4 üncü maddesinde aynen şöyle söylüyor: "Her derneğin bir tüzüğü
bulunur. Aşağıda gösterilen hususların da belirtilmesi zorunludur" diyor.
Bunun (f) bendinde, ne şekilde, ne suretle seçileceği belirtilmektedir.
Şimdi, sivil toplum
örgütlerinde önemli olan husus, iç dinamizmdir. Bu dernekler, Anayasamızın
İkinci Kısmında "Temel Haklar ve Ödevler" bölümünde yer almıştır
-yani "Temel Haklar ve Ödevler" bölümünde- onun İkinci Bölümünde
"Kişinin Hakları ve Ödevleri" kısmında değerlendirilmiştir, önemli
bir yeridir. Temel hak ve özgürlüklere müdahale, hukukun üstünlüğü ve hukuk
devleti ilkeleriyle bağdaşmaz; önce bunu kabul etmek zorundayız.
Şimdi, bu yasayla ne
getiriliyor; bu yasayla, bir denetim sonucu görevden alınırsa, öncelikle üyeler
arasından olmak üzere, bir yönetim organı ataması, ama, yetkili yargı
kararıyla. Yetkili yargı kararına bir diyeceğimiz yoktur; ama, öncelikle,
derneğin tüzüğünde belirtilen usullere göre görevden uzaklaştırılan üyelerin
yerine, tüzükte gösterilen usullerle yenisinin belirlenmesi gerekir; çünkü, o
tüzüğü kabul etmişsiniz. O, demokratik bir iradenin sonucu. Eğer görevden
alınmada tüzük bir yöntem göstermişse, o zaman tüzüğü ortadan kaldırıyorsunuz.
Öncelikle dernek üyelerinden olmak üzere, bu tür bir görevlendirmeye gidilmesi
gerekir ve öncelikle o hususun düşünülmesinde yarar olduğu kanaatindeyim.
Derneklerin tüzüklerinde belirtilen usullere göre ve kendi iradeleri, önemli
olan kendi iradeleri doğrultusunda üye seçme olanağını ortadan kaldırarak
dernek kurma özgürlüğünü özünden zedelemeyi de ve zedelediğimizi de gözardı
etmemek zorundayız.
Peki, yargıç denetimi
sonucu atamaya da "öncelikle dernek üyelerinden…"
"Öncelikle" terimi kaldırılmalı "dernek üyelerinden..."
Niçin derseniz; mahkemelerde bilirkişi incelemeleri vardır, bir konuda
bilirkişi. Bunlar millî bilirkişilerdir, millî bilirkişi. Yargıç, hemen aynı
kişileri atar geçer ve hukuk sisteminde, çok zaman, bilirkişiler kurulu
tartışılır bir ortama doğmuştu. Şimdi, aynı bir yönteme yol açabilirsiniz. O
nedenle, burada, tüzükte zaten 4 üncü maddede "ne suretle seçileceği
belirtildi" dediği için, önce tüzüğünde koşullar aranmalı, eğer tüzüğünde
bir çıkış yolu yoksa, o zaman üyeler arasından yargı yoluyla kayyum atanmasının
yararlı olacağını düşünüyorum.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; bu yasa, Avrupa Birliği giriş sürecindeki demokratikleşme
hareketleri içinde yorumlanmış bir yasadır; 2908 sayılı Yasanın baskıcı
sisteminden uzaktır; ama, bu aksaklıkların ve Parlamento çalışmalarıyla ilgili
ilk belirttiğim kısımların bundan sonra daha özenle kullanılabilirse, o zaman
parlamenterlerimizin tüm saygınlığını daha iyi koruruz diye düşünüyorum.
Bu duygularla, hepinize
iyi akşamlar diliyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Ünlütepe,
teşekkür ediyorum.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Teklifin tümünü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Sözlü soru önergeleri ile
diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek için, 13 Haziran Salı günü saat
15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 19.14