BIM 2 4 2006-07-17T09:10:00Z 2006-07-17T09:10:00Z 60 36063 205560 TBMM 1713 411 252442 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM: 22       CİLT: 123       YASAMA YILI: 4

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

 

113 üncü Birleşim

8 Haziran 2006 Perşembe

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

                                                      Sayfa    

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - YOKLAMA

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Diyarbakır Milletvekili Aziz Akgül'ün, Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanunun Diyarbakır İlindeki uygulama sonuçları ile komisyonların karar verme süresinin uzatılmasının getireceği yararlara ilişkin gündemdışı konuşması ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı

2.- Balıkesir Milletvekili Orhan Sür'ün, Balıkesir İli Dursunbey İlçesi Odaköy'deki maden ocağında meydana gelen kazaya ve bölgedeki maden ocaklarında etkili güvenlik denetimi yapılmasının önemine ilişkin gündemdışı konuşması

3.- Osmaniye Milletvekili Necati Uzdil'in, Çukurova'da ziraî mücadelenin uçakla yapılmasının yasaklanmasına ve buğday ürünü için belirlenen fiyatların taksitler halinde ödenmesinin olumsuz etkilerine ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker'in cevabı ile Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım'ın, İnebolu'nun düşman işgalinden kurtarılışının 85 inci yıldönümüne ilişkin gündemdışı açıklaması

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- Moldova Parlamentosu Başkanı Eugenia Ostapciuc'un davetlisi olarak Moldova'ya resmî ziyarette bulunacak olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ı temsilen TBMM Başkanvekili Ali Dinçer'in beraberindeki Parlamento heyetini oluşturmak üzere gruplarınca isimleri bildirilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1074)

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.- Zonguldak Milletvekili Nadir Saraç ve 40 milletvekilinin, 2.6.2006 tarihinde Balıkesir Dursunbey'de meydana gelen maden kazası ile diğer maden kazalarının nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/369)

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.- Konya Milletvekili Abdullah Çetinkaya'nın yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/936) (S. Sayısı: 1174)

2.- Edirne Milletvekili Nejat Gencan'ın yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/955) (S. Sayısı: 1175)

3.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

4.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)

5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1115) (S. Sayısı: 1147)

6.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Bursa Milletvekili Faruk Çelik, İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz, Ankara Milletvekili Salih Kapusuz, Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa ile Hatay Milletvekili Sadullah Ergin'in; Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Teklifi ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Samsun Milletvekili Haluk Koç ile İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun; 8.4.1929 Tarihli ve 1416 Sayılı Kanun ile 4.11.1981 Tarihli ve 2547 Sayılı Kanuna Birer Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/754, 2/693) (S. Sayısı: 1143)

7.- Ankara Milletvekili Eyyüp Sanay ve 7 Milletvekilinin; Dernekler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve İçişleri Komisyonu Raporu (2/800) (S. Sayısı: 1195)

VI.- ÖNERİLER

A) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ

1.- 826 sıra sayılı kanun teklifinin, gündemin 10 uncu sırasına alınmasına ilişkin CHP grup önerisi

VII.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Malatya Milletvekili Süleyman Sarıbaş'ın, CHP Grup önerisiyle gündemin 10 uncu sırasına alınmak istenen kanun teklifinde kendisinin de imzasının olduğu ve önerinin görüşmeleri sırasında ifade edilenler ile kanun teklifi arasında bir ilgi olmadığı yönünde açıklaması

2.- Malatya Milletvekili  Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun, Malatya Milletvekili Ahmet Münir Erkal'ın, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

VIII.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Muğla Milletvekili Fahrettin ÜSTÜN'ün, Muğla'daki tütün işletme müdürlüklerinin kapatılacağı iddiasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/13706)

2.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, 2003'ten itibaren Hatay'da yapılan ihalelere ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/13731)

3.- Manisa Milletvekili Nuri ÇİLİNGİR'in, Manisa'nın Kula ve Selendi İlçelerindeki tütün üreticilerinin sorunlarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/13791)

4.- Muğla Milletvekili Gürol ERGİN'in, Milas Yaprak Tütün İşletme Müdürlüğü için kapatma kararı alınıp alınmadığına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/13792)

5.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, TMSF'nin imzaladığı bir alacak protokolüne ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in cevabı (7/13865)

6.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya-Gazipaşa'da düzenlenen kültür şenliğinde okullarda imza ve söyleşiye izin verilmemesine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/14000)

7.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı mütevelli heyetlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Beşir ATALAY'ın cevabı (7/14179)

8.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı mütevelli heyetlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Beşir ATALAY'ın cevabı (7/14205)

9.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, TRT'nin yaptığı kurumiçi sınavla ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Beşir ATALAY'ın cevabı (7/14223)

10.- Edirne Milletvekili Rasim ÇAKIR'ın, Edirne Kapıkule Gümrüğüne yapılan bir atamaya ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad TÜZMEN'in cevabı (7/14278)

11.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, yoksulluk ve açlık sınırının altında yaşayanlara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Beşir ATALAY'ın cevabı (7/14280)

12.- Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün, vali atamalarına ve Karaman'da polis meslek yüksekokulu açılıp açılmayacağına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/14292)

13.- İstanbul Milletvekili Ahmet Sırrı ÖZBEK'in, İstanbul'da işgal edilen hazine arazilerinin tahsisine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/14303)
I- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak yedi oturum yaptı.

Birinci, İkinci, Üçüncü ve Dördüncü Oturumlar

Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya, YÖK'ün icraatlarına ve bazı üniversitelere rektör atamalarında karşılaşılan sorunlara,

İzmir Milletvekili Ahmet Ersin, son zamanlarda giderek yaygınlaşan, özellikle gençleri ve çocukları tehdit eden uyuşturucu kullanımına karşı alınması gereken tedbirlere,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

Mersin Milletvekili Hüseyin Güler'in, Mersin'e aşırı göçün getirdiği sosyal ve ekonomik olumsuzluklara karşı alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşmasına, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu cevap verdi.

Şanlıurfa Milletvekili Turan Tüysüz'ün (3/922) (S. Sayısı: 1172),

Antalya Milletvekili Deniz Baykal'ın (3/932) (S. Sayısı: 1173),

Yasama dokunulmazlıklarının kaldırılmasına gerek bulunmadığı hakkında Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu karma komisyon raporları Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

İzmir Milletvekili Yılmaz Kaya ve 36 milletvekilinin, 3.5.2004 tarihinde Batman'da meydana gelen patlamanın neden ve sonuçlarının araştırılarak muhtemel patlamalara karşı alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla (10/368), Meclis araştırması,

Yalova Milletvekili Muharrem İnce ve 40 milletvekilinin, okullarda yaşanan şiddet olayları ile alınan ve alınabilecek önlemler konusunda (8/29), genel görüşme,

Açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacakları ve öngörüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

Genel Kurulu ziyaret eden Lübnan Başbakanı Fuad Siniora ve beraberindeki heyete Başkanlıkça "hoşgeldiniz" denildi.

Gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 146 ncı sırasında yer alan (10/197) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin öngörüşmesinin, Genel Kurulun 7.6.2006 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmediği açıklandı.

Samsun Milletvekili Haluk Koç, Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, konuşmasında, Grubuna sataştığı iddiasıyla bir açıklamada bulundu.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:

1 inci sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı: 305), görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden;

2 nci sırasında bulunan, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin (1/1030) (S. Sayısı: 904),

3 üncü sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair (1/1115) (S. Sayısı:1147),

Kanun Tasarılarının görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından;

Ertelendi.

4 üncü sırasında bulunan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Bursa Milletvekili Faruk Çelik, İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz, Ankara Milletvekili Salih Kapusuz, Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa ile Hatay Milletvekili Sadullah Ergin'in, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Teklifi ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Samsun Milletvekili Haluk Koç ile İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun; 8.4.1929 Tarihli ve 1416 Sayılı Kanun ile 4.11.1981 Tarihli ve 2547 Sayılı Kanuna Birer Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/754, 2/693) (S. Sayısı: 1143), 6 ncı maddesine kadar kabul edildi.

Saat 21.30'da toplanmak üzere, dördüncü oturuma 21.27'de son verildi.

 

 

 

Sadık Yakut

 

 

 

Başkanvekili

 

 

Yaşar Tüzün

 

Mehmet Daniş

 

Bilecik

 

Çanakkale

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

Beşinci, Altıncı ve Yedinci Oturumlar

TBMM Genel Kurulu saat 21.32'de açıldı.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 4 üncü sırasında bulunan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Bursa Milletvekili Faruk Çelik, İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz, Ankara Milletvekili Salih Kapusuz, Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa ile Hatay Milletvekili Sadullah Ergin'in, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Teklifi ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Samsun Milletvekili Haluk Koç ile İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun; 8.4.1929 Tarihli ve 1416 Sayılı Kanun ile 4.11.1981 Tarihli ve 2547 Sayılı Kanuna Birer Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/754, 2/693) (S. Sayısı: 1143), görüşmelerine devam olunarak 10 uncu maddesine kadar kabul edildi; birleşime verilen aradan sonra;

5 inci sırasında bulunan, Ankara Milletvekili Eyyüp Sanay ve 7 Milletvekilinin, Dernekler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/800) (S. Sayısı: 1195),

6 ncı sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İsrail Devleti Hükümeti Arasında Sınai Araştırma-Geliştirme Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının (1/1154) (S. Sayısı: 1107),

Görüşmeleri;

İlgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından, ertelendi.

8 Haziran 2006 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime 23.29'da son verildi.

 

 

 

Nevzat Pakdil

 

 

 

TBMM Başkanı Vekili

 

 

Mehmet Daniş

 

Ahmet Küçük

 

Çanakkale

 

Çanakkale

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

 

Yaşar Tüzün

 

 

 

Bilecik

 

 

 

Kâtip Üye

 

 

No.:

157

 

II.- GELEN KÂĞITLAR

8 Haziran 2006 Perşembe

Meclis Araştırması Önergesi

1.- Zonguldak Milletvekili Nadir SARAÇ ve 40 Milletvekilinin, 2/6/2006 tarihinde Balıkesir Dursunbey'de meydana gelen maden kazası ile diğer maden kazalarının nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/369) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/6/2006)

Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri

1. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Yargıtay Başsavcılığının bazı bürokratlar hakkında soruşturma talebi olup olmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13695)

2. - Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, tütün alımına ve tütün üreticilerinin desteklenmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13696)

3. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Emniyet Teşkilatındaki kadrolaşma iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13697)

4. - Nevşehir Milletvekili Mehmet ELKATMIŞ'ın, Nevşehir'de düzenlenen Uluslararası Yerel Yönetimler Barış Konferansına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13698)

5. - Yozgat Milletvekili Emin KOÇ'un, İran Büyükelçisi ile yapılan görüşmeye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13699)

6. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, siyasi etik ve siyasetin finansmanı ile ilgili kanun tasarısı taslağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13700)

7. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, konut edindirme yardımı kesintilerinin nemalandırılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13703)

8. - Adana Milletvekili Tacidar SEYHAN'ın, İstanbul-Tuzla'da bulunan zehirli atık dolu varillere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13707)

9. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, taksi şoförlerine karşı işlenen suçlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13708)

10. - Samsun Milletvekili Haluk KOÇ'un, TÜBİTAK Başkanlığına yapılan atamayla ilgili yargı kararına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13709)

11. - Çanakkale Milletvekili Ahmet KÜÇÜK'ün, esnaf ve sanatkarların desteklenmesine ve taksici esnafın can güvenliğine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13711)

12. - Adana Milletvekili Kemal SAĞ'ın, bir şahsın resmi danışmanı olup olmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13712)

13. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, haklarında soruşturma izni verilmeyen bürokratlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13714)

14. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, kamu görevlilerince atama kararları aleyhine açılan davalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13715)

15. - Hatay Milletvekili Gökhan DURGUN'un, 2003'ten itibaren Hatay'da yapılan ihalelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13716)

16. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, su kaynaklarının sürdürülebilir kullanımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13719)

17. - İzmir Milletvekili Oğuz OYAN'ın, Başbakanlık Teftiş Kurulunun TOKİ ile ilgili raporuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13720)

18. - Çanakkale Milletvekili Ahmet KÜÇÜK'ün, Avustralya ile Çanakkale'de bazı organizasyonlar yapılıp yapılmayacağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13722)

19. - İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK'in, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersinin zorunlu dersler arasından çıkarılıp çıkarılmayacağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13723)

20. - Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, köy enstitülerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13724)

21. - İzmir Milletvekili Canan ARITMAN'ın, toplu köpek itlafı iddialarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/13735)

22. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, İstanbul-Tuzla'da bulunan zehirli atık dolu varillere ve Çevre Kanununa ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/13736)

23. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, İstanbul-Tuzla'da bulunan varillere ve zehirli atıkların bertarafına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/13737)

24. - Hatay Milletvekili Fuat ÇAY'ın, İstanbul-Tuzla'da bulunan zehirli atık dolu varillere ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/13738)

25. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Telsim ihalesini alan şirketin yerleştiği binaya ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdullatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/13744)

26. - Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, Yalova gezisinde yapılan açılış törenlerine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/13749)

27. - Hatay Milletvekili Fuat ÇAY'ın, 2003'ten itibaren Hatay'da yapılan ihalelere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/13750)

28. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya'da olimpik yüzme havuzu bulunup bulunmadığına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/13751)

29. - Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, 2003'ten itibaren Hatay'da yapılan ihalelere ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/13754)

30. - Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, 2003'ten itibaren Hatay'da yapılan ihalelere ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/13758)

31. - İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, nükleer santral kurulması kararına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/13759)

32. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, polislerin askerlik ödevlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13760)

33. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, emniyet amirlerinin terfileriyle ilgili yargı kararlarının uygulanmadığı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13762)

34. - Manisa Milletvekili Ufuk ÖZKAN'ın, Manisa-Demirci Emniyet Müdürü hakkındaki bir iddiaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13764)

35. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, İstanbul Kartal Belediye Meclisinin imar planı değişikliğine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13766)

36. - Ankara Milletvekili Bayram Ali MERAL'in, Beylikdüzü Belediyesinin kurduğu iddia edilen güvenlik timine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13768)

37. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin "İstanbul Lalesiyle Buluşuyor" etkinliklerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13769)

38. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin ilçe ve ilk kademe belediyelerine yaptığı yardımlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13770)

39. - Hatay Milletvekili Gökhan DURGUN'un, 2003'ten itibaren Hatay'da yapılan ihalelere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13771)

40.                  - Kastamonu Milletvekili Mehmet YILDIRIM'ın, Kastamonu Polis Okulu inşaatına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13774)

41. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Esenboğa Havaalanından şehir merkezine yolcu taşımacılığına ve yolcu karşılamaya gelenlerin karşılaştıkları sorunlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13775)

42. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Adana-Kozan Belediyesinde sahte makbuzlarla dolandırıcılık yapıldığı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13776)

43. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve İstanbul'daki diğer bazı belediyelerle ilgili çeşitli iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13777)

44. - İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediyelerinin verdikleri burslara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13779)

45. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Konya Büyükşehir Belediyesine tahsis edilen taşocaklarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13780)

46. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Konya-Selçuklu Belediyesince verilen LPG ön izin belgelerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13781)

47. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Meram Belediyesinin kaçak yapılaşmaya yönelik uygulamalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13782)

48. - Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, özelleştirilen kurumların bedellerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/13793)

49. - Zonguldak Milletvekili Nadir SARAÇ'ın, Bartın-Merkezdeki ilköğretim okullarının deprem güçlendirme çalışmalarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13795)

50. - Hatay Milletvekili Fuat ÇAY'ın, 2003'ten itibaren Hatay'da yapılan ihalelere ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13796)

51. - Şanlıurfa Milletvekili Turan TÜYSÜZ'ün, ülkemizin bazı NATO faaliyetlerine katılımına ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13800)

52. - İstanbul Milletvekili Mehmet SEVİGEN'in, bölücü terörle mücadelede şehit ve gazi olanlara ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13801)

53. - Şanlıurfa Milletvekili Turan TÜYSÜZ'ün, bazı bürokratlar hakkındaki iddialara ve doktorların mecburi hizmet kapsamında görevlendirilmelerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13803)

54. - Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, 2003'ten itibaren Hatay'da yapılan ihalelere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13805)

55. - İstanbul Milletvekili Zülfü LİVANELİ'nin, Devlet hastanelerinde senet imzalatıldığı iddialarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13806)

56. - Denizli Milletvekili Mehmet U. NEŞŞAR'ın, kapatılan bazı hastanelere ve Avcılar Devlet Hastanesi inşaatına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13808)

57. - Manisa Milletvekili Nuri ÇİLİNGİR'in, ülkemizde doğum yapan İsrail'li kadınlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13809)

58. - Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, Samsun'da yeşil kartlı iki hastaya gereken tıbbi müdahalenin yapılmadığı iddiasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13810)

59. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Samsun'da yeşil kartlı iki hastaya gereken tıbbi müdahalenin yapılmadığı iddiasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13811)

60. - Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın heyet raporu ile ilaç kullanan hastalara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13812)

61. - Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, sağlık harcamalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13813)

62. - Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, 2003'ten itibaren Hatay'da yapılan ihalelere ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13825)

63. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, Adana'daki hemzemin geçitlere ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13826)

64. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Konya-Haydarpaşa hattındaki Meram Ekspresine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13827)

65. - Hatay Milletvekili Fuat ÇAY'ın, 2003'ten itibaren Hatay'da yapılan ihalelere ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/13828)

66. - Hatay Milletvekili Gökhan DURGUN'un, 2003'ten itibaren Hatay'da yapılan ihalelere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/13829)

67.   - Tekirdağ Milletvekili Enis TÜTÜNCÜ'nün, Sudan gezisinde Başbakanın yaptığı iddia edilen bir görüşmeye ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/13831)
BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.03

8 Haziran 2006 Perşembe

BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 113 üncü Birleşimini açıyorum.

III. - YOKLAMA

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için 5 dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin, oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını görevli personel aracılığıyla 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanunun Diyarbakır İlindeki iki yıllık uygulama sonuçlarıyla ilgili söz isteyen Diyarbakır Milletvekili Aziz Akgül'e aittir.

Buyurun Sayın Akgül. (AK Parti sıralarından alkışlar)

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Diyarbakır Milletvekili Aziz Akgül'ün, Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanunun Diyarbakır İlindeki uygulama sonuçları ile komisyonların karar verme süresinin uzatılmasının getireceği yararlara ilişkin gündemdışı konuşması ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı

AZİZ AKGÜL (Diyarbakır) - Muhterem Başkanım, değerli milletvekilleri; bilindiği gibi, 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun 17 Temmuz 2004 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Söz konusu kanun, bir dönem terör sebebiyle oluşan yaraların sarılması açısından büyük bir önem taşımaktadır.

Ülkemizde çok sayıda vatandaşımız doğdukları ve yaşadıkları topraklardan terör yüzünden ayrılmak zorunda kalmış, aradan geçen süre zarfında bakımsızlıktan evleri yıkılmış, arazilerini ekemez olmuşlar, ağaçları kurumuş ve birçok vatandaşımız da hayatını kaybetmiştir.

İşte, bu kanun Hükümetimiz tarafından çıkarıldıktan sonra, vatandaşların bu yaralarının sarılması yolunda çok ciddî ve somut bir adım atılırken, devletimiz, şefkatli yüzünü bölge insanımıza açık ve net bir şekilde göstermiştir.

Dünyanın pek çok ülkesinde çeşitli sebeplerle insanlar yerlerinden ve yurtlarından olmuşlardır; ancak, Türkiye gibi çok az ülke doğrudan ve çözüme yönelik böyle bir somut adım atmıştır. Kanunun uygulanmasıyla ilgili olarak da, illerimizde, başta valiler olmak üzere, vali yardımcılarımız ve ilçe kaymakamları fedakârca çalışmışlardır. Vatandaşların zararının tespiti için kurulan zarar tespit komisyonları, bazen at sırtında bazen yaya olarak, zor arazi şartlarında, ulaştıkları köy ve mezralarda vatandaşlarımızın zararını tespit ederek, bunun ödenmesine imkân sağlamışlardır. Bu tespitler sayesinde, gece geç saatlere kadar çalışıp geceyi de ücra bir mezrada, mağarada geçiren Diyarbakır İlimizdeki komisyonlarımızın bu fedakârlıkları, gerçekten, şahsım olarak beni çok duygulandırmıştır.

Yapılan bu çalışmalar kısa zamanda meyvesini vermiş ve bazı vatandaşlarımız tarafından Türkiye aleyhine AİHM nezdinde açılan davalar, 5233 sayılı Yasanın etkin bir iç hukuk yolu olduğu gerekçesiyle Türkiye'ye iade edilmiştir.

Saygıdeğer milletvekilleri, bu ne ifade ediyor biliyor musunuz; bu, Türkiye'nin yaklaşık 20 milyar avro tazminat yükünden kurtulmasını ifade ediyor; bu, Türkiye'nin dış dünyadaki itibarının korunmasını ve kendi vatandaşı tarafından şikâyet edilen bir ülke olmaktan kurtarılmasını ve kendi vatandaşının sorununu kendi ülkesinde çözebildiğini ifade ediyor.

Diyarbakır İlinde, mahkemelerde görülen, derdest olmuş dava sayısı 10 000 civarındadır. Bu 10 000 dava, sayıları belki 100'ü bulan savcı ve hâkimler tarafından görülmekte ve onlar tarafından verilen bu kararlar temyiz sırasında da yeniden incelemeye tabi tutulmaktayken, sadece Diyarbakır'da 37 000'i bulan dosyaların, bu ildeki 3 vali yardımcısı başkanlığında kurulan komisyonlar tarafından çözülmeye çalışılmasını büyük bir fedakârlık olarak görüyorum. Bu bakımdan, Sayın İçişleri Bakanımıza, ülkemizin dış itibarının korunmasını, ülke ekonomisinin milyarlarca avro yükten kurtarılmasını sağlayan ve vatandaşlarımızın zararlarının tazmini yolunda gayret gösteren mülkî idare amirlerimizi maddî ve manevî olarak ödüllendirmesini teklif ediyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, bazı kimselerin dile getirdiği gibi, bu yasa, Avrupa Birliğini memnun etmek ya da AİHM'de açılan davalar yüzünden çıkarılmamıştır. Bunun en büyük delili de şudur: Bu yasadan sadece AİHM'e müracaat edenler ya da müracaat etme şansı olanlar yararlanmamaktadır. Herhangi bir vatandaş, zamanaşımı yüzünden AİHM'e dava hakkını kaybetmiş olsa dahi, bizim çıkardığımız bu yasayla, illerde kurulan zarar tespit komisyonlarına müracaat edebilmekte ve eğer zarar tespit edilirse, kendilerine tazminat ödenmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Akgül, buyurun.

AZİZ AKGÜL (Devamla) - Bu kanunla devlet ile vatandaşımız arasında oluşturulan uçurumlar kaldırılmış, devlet, şefkat elini vatandaşına uzatmış ve vatandaşlarımız da, uzatılan bu ele aynen karşılık vermiştir. Vatandaşlar, bizzat, avukatları aracılığıyla, yazılı ve görsel basında, zararlarının karşılandığı gerekçesiyle, duydukları memnuniyetleri dile getirmişlerdir. Bizzat, köylerinde kendilerini ziyaret eden ve kendileriyle röportaj yapan medya mensupları da, bu durumu müşahede ederek sayfalarında şu başlıklara yer vermişlerdir:

6 Ağustos 2005 tarihinde, Cumhuriyet Gazetesinde: "Diyarbakır Valiliği köylülerle sulhname imzaladı." 6 Ağustos 2005 tarihinde, Zaman Gazetesinde: "Diyarbakır'da terör tazminatı alan 275 kişi, AİHM'den davasını geri çekti." 5 Ağustos 2005 tarihinde, Hürriyet Gazetesinde: "Devlet ile terör mağdurları anlaştı, dosyaları AİHM'den çekiliyor." Yine, Hürriyet Gazetesinde: "Türkiye, 20 milyar avro tazminattan kurtuldu." 19 Ocak 2006 tarihinde, Vatan Gazetesinde ise: "AİHM'in adres gösterdiği tazmin komisyonları harıl harıl çalışıyor."

Söz konusu yasanın uygulama süresi Temmuz 2006'da sona ermektedir. Anayasa uyarınca vatandaşların müracaat süresi 28 Aralık 2005 tarihinden itibaren bir yıl uzatılmış; ancak, komisyonların karar verme süresi ise, uzatılmamıştır. Bu süre de bir yıl daha uzatılmalıdır.

Bunun gerekçelerini ise, şöyle arz edebilirim: Bu Kanun, 17 Temmuz 2000 tarihinde yürürlüğe girdikten ancak üç ay sonra ilgili yönetmelik çıkarılmış ve kanunun ağırlıklı olarak uygulanacağı doğu ve güneydoğu illerinde kış mevsiminin girmesiyle, bahar gelinceye kadar, yaklaşık dokuz ay hiçbir uygulama yapılamamıştır. Uygulamanın hızlı işlemesi, kuşkusuz önemli bir kaygı olsa da, önemli olan, başvuruların hakkaniyete uygun olarak değerlendirilmesidir.

Bu nedenle, komisyonların süre baskısı altında alelacele karar vermesini önlemek ve vatandaşların zararlarının hak kaybına uğramayacak şekilde tespit edilmesine imkân sağlamak için 17 Temmuz 2006 tarihinde dolacak karar verme süresi bir yıl daha uzatılmalıdır.

Yine, bu kanunu taşrada uygulayan ve değişik pratik çözümler bulan idarecilerimizin bu bilgi ve yönetimleri değerlendirilerek ortak bir uygulama genelgesine dönüştürülmesi, iller arasında aynı tarz zarara uğrayan vatandaşların farklı tazminatlar alması şeklindeki sakıncaları ortadan kaldıracaktır.

Değerli milletvekilleri, kanunun uygulanmasında yeknesaklığın olabildiğince sağlanması amacıyla uygulayıcı durumda olan idarecileri cesaretlendirici ortak uygulama genelgeleri hazırlanmalıdır.

Bu vesileyle saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akgül.

Gündemdışı konuşmaya Hükümet adına İçişleri Bakanı Sayın Abdülkadir Aksu cevap vereceklerdir.

Buyurun Sayın Bakanım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Diyarbakır Milletvekili Sayın Prof. Dr. Aziz Akgül arkadaşımızın, 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanunun, iki yıllık Diyarbakır uygulaması sonuçları konulu gündemdışı konuşması üzerine söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisin siz değerli üyelerini en içten saygılarımla selamlıyorum ve arkadaşımıza da teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlar, bilindiği üzere, Türkiye uzun yıllar boyunca, başta bölücü terör örgütü olmak üzere, terör örgütlerinin hedefi olmuştur. Ülkemizin bekasına, huzur ve güvenliğine, bütünlüğüne yönelen bu terör saldırıları vatandaşlarımızın malına ve canına da kastetmiştir. Bu mücadele sırasında büyük maddî ve manevî kayıplar ortaya çıkmış, vatandaşlarımız da mağdur olmuşlardır.

Bu gerçekten yola çıkan Hükümetimiz, 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanunu sizlerin tasvibi, onayıyla çıkararak 27.7.2004 tarihinden itibaren yürürlüğe sokmuştur. Yine, bu kanuna dayalı olarak hazırladığımız uygulama yönetmeliği de, 20.10.2004 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Değerli arkadaşlar, her zaman ifade ettiğim gibi, biz, asayişin sağlanmasında en önemli kamusal dinamiklerden birisinin de güvenlik tedbirlerinin sosyoekonomik politikalarla desteklenmesi gerektiğine inanıyoruz. İşte, bu nedenle, güvenlik politikalarını sosyal politikalarla dengeli bir şekilde yürütme gayreti içinde olduğumuzu ifade ediyoruz. Çıkardığımız bu kanunî düzenleme de bu politikamızın bir gereğidir. Elbette ki, yaptığımız bu kanunî düzenlemeler, sosyal hukuk devleti anlayışımızın ve hiçbir ayırıma tabi olmaksızın, zarar gören vatandaşımızın daima yanında olma, derdiyle dertlenme, sıkıntılarını en hızlı şekilde giderme, devletimizin şefkat elini gecikmeksizin vatandaşımıza uzatma yönündeki samimiyetimizin bir gereğidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; sizin de bildiğiniz gibi, 5233 sayılı Kanunla terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle zarara uğrayan gerçek kişiler ile özel hukuk tüzelkişilerinin maddî zararları sulhen karşılanmaktadır. Yaptığımız söz konusu kanunî düzenlemelerden hemen sonra vatandaşlarımızın başvuruları alınmaya başlanmıştır. Mayıs 2006 sonu itibariye yapılan başvuru sayısı 194 353, ancak, bugüne kadar karar verilen başvuru sayısı 26 880 olup, bunlardan 17 593 başvuru sahibinin zararının karşılanması yönünde yetkili komisyonlarca karar verilmiştir. Bu kanun kapsamında yapılacak ödemeler için Bakanlığımın 2006 yılı bütçesine 25 000 000 YTL, yani 25 trilyon ödenek konulmuştur. Bu ödeneğin tamamının kullanılması üzerine, ilave olarak  da 20 trilyon daha ödenek talep edilerek, bunun için kullanılmak üzeredir. Ayrıca, 2005 yılında aktarılan, yaklaşık 25 000 000 YTL, 25 trilyon Türk Lirası da, bu ödeneklerde, bugüne kadar vatandaşlarımıza ödenmiş ve yaklaşık 70 trilyon ödenek, bu maksatla, illerimize aktarılmıştır. Gönderilen bu ödenekler, zarar tespit komisyonları kararları doğrultusunda, hak sahiplerine derhal ödenmektedir. 08.06.2006 tarihî itibariyle 43 483 377 Yeni Türk Lirası ödeneğe daha ihtiyaç duyulmakta olup, bu miktar da Maliye Bakanlığımızdan talep edilmiştir.

Türkiye genelinde olduğu gibi, Sayın Milletvekili arkadaşımın da gündeme getirdiği Diyarbakır İlimizde de, 5233 sayılı Yasa, büyük bir gayret ve başarıyla uygulanmaktadır. Bugüne kadar, Diyarbakır İl zarar tespit komisyonlarından 4 712 başvuru dosyası karara bağlanmıştır. Bu dosyalarla ilgili olarak, 18 602 064 YTL ödenek bu ilimize tahsis edilmiş ve hak sahiplerine ödenmesi gerçekleştirilmiştir.

5233 sayılı Kanun uygulaması dışında, ayrıca, vatandaşlarımızın zaman zaman uğradığı zararlar, Başbakanlık Acil Destek Fonu, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Genel Müdürlüğü ve benzeri kaynaklar kullanılarak da karşılanmıştı.

Yine, son zamanlarda, bildiğiniz gibi, bölücü terör örgütünün tahrikleri sonucu bölgede meydana gelen olaylarda, ev, işyeri, araç ve benzeri eşya ve malları zarar gören masum vatandaşlarımızın da uğradıkları zararlar tespit edilerek, yaraları en kısa sürede sarılmıştır. Bu kapsamda, örneğin, 28-31 Mart 2006 tarihleri arasında Diyarbakır İlimizde meydana gelen olaylarda, ev, işyeri, araç ve benzeri eşya ve malları zarar gören vatandaşlarımıza, biraz önce arz ettiğim rakamların dışında, Başbakanlık Acil Destek Fonundan 238 727 078 YTL, yani, toplam 238 727 000 000 temin edilerek, Diyarbakır'daki esnafımıza, oradaki insanlarımıza ödeme yapılmıştır. Aynı şekilde, Batman, Kızıltepe ve diğer il ve ilçelerde de bu ödemeler yapılmıştır.

Hükümetimiz, son olaylarda, konuya en yüksek seviyede eğilmiş, devletimiz her türlü imkânlarıyla vatandaşımızın yanında yer almış, bölücü terör örgütünün tahriklerinin boşa çıkarılması sağlanmıştır. Vatandaşlarımızın zararlarının karşılanması noktasında, Hükümetimizin bu hassas ve müşfik tutumunu her zaman sürdürmekte kararlı olduğumuzu da bir kez daha bildirmek zorundayım.

Bu tutumumuzun yansıması olarak, vatandaşımızın uygulamadan memnuniyetini ve sulhname imzalanması yönündeki istekliliğini, ülkemizin diğer yörelerinde olduğu gibi, özellikle doğu ve güneydoğu illerimizde de müşahede etmekteyiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 5233 sayılı Kanunla, terör ve terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle zarara uğrayan vatandaşlarımızın maddî zararlarının, ulusal ve özellikle uluslararası yargı mercilerine gidilmeksizin hızlı, etkin ve adaletli bir şekilde sulhen karşılanması amaçlanmıştır. Kanunun etkin bir iç hukuk yolu olarak hızlı ve etkili bir şekilde uygulanması -ki, biraz evvel değerli milletvekili arkadaşım da belirtti- özellikle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde ülkemiz aleyhine açılan ve terör nedeniyle uğranılan zararlar ile köye dönüş konulu davaların ülkemiz lehine sonuçlanması açısından da büyük önem taşımaktadır.

İl zarar tespit komisyonlarının yoğun çalışmaları ve 5233 sayılı Yasanın titizlikle uygulanması sonucunda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, ele aldığı bir pilot davada yasayla getirilen sulhname usulünü iç hukuk yolu olarak tanımış ve yaklaşık 1 500 başvuruyu bu gerekçeyle de reddetmiştir. Bu ret kararıyla, uluslararası platformlarda ülkemiz çok önemli bir prestij elde etmiştir. Ülkemiz, hem Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince hem de Birleşmiş Milletlere bağlı ilgili kuruluşlarca örnek olarak gösterilmeye başlanmıştır.

Zarar tespit komisyonlarının daha etkin ve hızlı çalışmasının sağlanması, uygulamada karşılaşılan sorunların giderilmesi için, valiliklerin görüşleri de dikkate alınarak, Bakanlığımızca hazırlanan 5233 sayılı Kanunla ilgili değişiklik tasarısı da, yine, Yüce Meclisimizde sizlerin oyuyla kabul edilerek, 28.12.2005 tarihinde yasalaşmıştır. Söz konusu bu değişiklikle, komisyon çalışmalarının daha etkin ve verimli çalışması için birtakım tedbirler getirilmiş; bunların yanı sıra, zarar gören başvuru sahiplerinin sulhname tasarısını imzalamak üzere yirmi gün içinde gelmesini düzenleyen süre, gecikmeden dolayı meydana gelen problemlerin giderilmesi için, otuz güne çıkarılmış; başvuru sahibi veya yetkili temsilcisiyle sulhname imzaladıktan sonra, önceki kanunî düzenlemeden farklı olarak, en geç üç ay içinde ödeme yapılması kararlaştırılmış; yine, zarar tespit komisyonlarının mevcut düzenlemede sadece Bakanlık tarafından denetlenmesini öngören hükme ilaveten, valiliklerce de denetlenmesine imkân tanınmış. Yine, kanunun yürürlüğe girdiği 28.7.2004 tarihinden itibaren, bir yıl içinde ilgili valilik ve kaymakamlıklara başvurulmaması halinde, oluşan mağduriyetlerin önüne geçmek amacıyla, mevcut düzenlemede bir yıl olan başvuru süresinin bir yıldan iki yıla çıkarılması öngörülmüş; bu, yasayla temin edilmiş. Yine, terörden zarar gören kamu görevlileri ya da mirasçılarının başvurularını düzenleyen kanunun geçici 2 nci maddesindeki bir yıllık başvuru süresi de, oluşabilecek mağduriyetlerin önüne geçebilmek için iki yıla çıkarılmış ve bunun gibi, önemli yasal düzenlemeler bu değişiklikle yapılmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; il zarar tespit komisyonlarına çok yüksek sayıda başvuru yapılması, bütün olağanüstü gayretlere rağmen, işin özelliği gereği, başvuru dosyalarının tamamlanmasının belli bir süre alması, birkısım bilgi ve belgenin başvuru sahipleri tarafından zamanında komisyonlara ulaştırılmaması gibi sebepler, mevcut başvuruların, yasada belirlenen iki yıllık sürede bitirilmesini imkânsız kılmaktadır. Bu gerekçeyle, Bakanlığımca yeni bir yasa değişikliği çalışması başlatılmış olup, en kısa süre içerisinde, Yüce Meclisimize, sizlerin huzurlarına getireceğiz ve desteklerinizi bekleyeceğiz.

Sonuç olarak, 5233 sayılı Kanunda yaptığımız ve yapmak istediğimiz değişikliklerle, terör ve terörle mücadeleden dolayı kayba uğrayan vatandaşlarımızın zararlarını, gecikmeye mahal vermeksizin, en kısa süre içerisinde ve adil bir şekilde karşılamaya çalışıyoruz. Bu çalışmamızda, şimdiye kadar, küçümsenmeyecek ölçüde başarılı neticeler elde edilmiştir. Bunu yaparken de, komisyonlarda çalışan kamu görevlilerimizin, bilirkişilerin, ilgili diğer sivil kişi ve kuruluşların gösterdiği gayreti ve fedakârlığı da, başta valilerimiz olmak üzere, huzurlarınızda takdirle anıyorum ve yine, bu konuyu gündeme getiren değerli milletvekili arkadaşım Sayın Aziz Akgül'e de, gösterdiği bu duyarlılık için teşekkür ediyor, hepinize, tekrar, en derin saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Gündemdışı ikinci söz, Balıkesir İli Dursunbey İlçesinde meydana gelen maden kazası hakkında söz isteyen, Balıkesir Milletvekili Orhan Sür'e aittir.

Buyurun Sayın Sür.

2.- Balıkesir Milletvekili Orhan Sür'ün, Balıkesir İli Dursunbey İlçesi Odaköy'deki maden ocağında meydana gelen kazaya ve bölgedeki maden ocaklarında etkili güvenlik denetimi yapılmasının önemine ilişkin gündemdışı konuşması

ORHAN SÜR (Balıkesir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, değerli arkadaşlarım; geçtiğimiz hafta bugün, Balıkesir'in Dursunbey İlçesinin Odaköy'ünde yaşanan bir üzücü maden kazası nedeniyle söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, geçtiğimiz hafta bugün, bu saatlerde, Dursunbey'in Odaköy'ünün çok yakınındaki bir maden ocağında 57 maden işçisi yerin altına inmeye hazırlanıyordu ve saat 16.00'da yerin altına indiler. Yaklaşık ikibuçuk saat sonra, çok üzücü bir kaza meydana geldi. Bu kazada, yaşları 18 ile 34 arasında değişen 17 insanımızı kaybettik. Gerçekten çok acı bir kaza.

Bu kaza haberi alınır alınmaz, bizler de, Anamuhalefet Partisi olarak, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Genel Merkezimizin görevlendirdiği arkadaşlarımızla beraber ve o bölgenin milletvekilleri olarak hemen bölgeye hareket ettik. Elbette, Hükümetimiz de o bölgeye hareket etmişti. Sayın Bakanımız, kaza haberini alır almaz, bölgeye helikopterle gitmişti.

Bizler, bir kısmımız cenazelere yetişemedik; çünkü, Ankara-İstanbul arasındaki mesafenin uzaklığı cenazelere yetişmemize olanak kılmadı; ama, Balıkesir'de bulunan arkadaşımız Sedat Pekel cenazelere katıldılar. Bizler, Abdurrezzak Erten, Halil Ünlütepe, Nadir Saraç, Orhan Sür, Ali Kemal Deveciler ve Balıkesir Cumhuriyet Halk Partisi örgütü olarak, cumartesi günü, bu kazada hayatını kaybeden arkadaşlarımızın, kardeşlerimizin ailelerine başsağlığı dilemek için onların köylerini gezdik. Bu kazada, Dursunbey'in Süleler Köyünden 2, Kavacık Köyünden 2, Hamzacık Köyünden 2, Odaköy'den 2, Meydançayırı'ndan 1, Gölcük'ten 1, Kızılöz'den 3, Delice Köyünden 4 tane vatandaşımız, maalesef, maden şehidi oldular.

Değerli arkadaşlarım, kazanın olduğu ocak, daha önceleri açık ocak olarak işletmedeydi; bundan iki yıl kadar önce kapalı ocak haline getirildi ve iki yıldır, yaklaşık yerin 120 metre ile 200 metresi arasında, buradan kömür çıkarılmakta.

Yeraltı kömür işletmeciliği yapan ocak, yüksek risk içermektedir. Sorumluların yeterli güvenlik önlemini alıp almadıkları, risk değerlendirmelerinin yeterli olup olmadığı, henüz net olarak ortaya konulmamıştır. Durumun tespiti ve kazanın nedeninin en doğru şekilde belirlenmesi, ocak içinde yapılacak inceleme ve araştırma yapacak uzman bilirkişinin raporuyla belli olacaktır.

Hal böyle iken, Sayın Bakanımız, hiçbir inceleme, hiçbir araştırma yapılmadan, televizyonlarda yayımlanan canlı yayında, bu tür olayların dünyanın her yerinde meydana geldiğini, bunların her yerde yaşandığını, olağan bir olay gibi tarif edilebileceğini; yani, kaderciliği tarif etmiştir.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, hızlı tren kazası oluyor, takdiri ilahî diyoruz. 17 vatandaşımız maden kazasına kurban gidiyor, kaderci yaklaşıyoruz. Böyle yaklaşımlarla bu ülkeyi çağdaş bir ülke haline getirmemiz olası mı; mümkün değil.

Bence, Sayın Bakanımızın, oraya, nasıl, kaza olur olmaz gitmesinde gösterdiği hassasiyet gibi, kazanın bundan sonraki gelişimini de yargıya bırakması, bu işi uzmanlarına bırakması gerekirdi. Oradaki insanlara, elbette, kazanın "kor düştüğü yeri yakar" örneğinde olduğu gibi, acıyla kıvranan ailelere, yakınlarına başsağlığı dilemesi, onların, devlet olarak yanında olduğunu belirtmesi bence yeterliydi. Zaten, bu ocakları işleten işletmecinin de Sayın Bakanımızın korumasına gereksinimi yok. Sevdiğimiz, saydığımız bir kişidir kendisi; bir hata, bir yanlışı varsa, elbette, o da kabullenecektir; ama, bakın, değerli arkadaşlarım; şimdi, madencilerle konuştuğunuzda şöyle bir gerçek var: Eğer bir yerde bir grizu patlaması olmuşsa, bu madende yeterince havalandırma yok demektir. Eğer yeterince havalandırma olsaydı, zaten metan gazı birikmez, dışarı atılır ve bu patlama gerçekleşmezdi. Yeterince havalandırma olmaması bile, bazı şeylerin ters gittiğinin göstergesidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Sür, buyurun.

ORHAN SÜR (Devamla) - Kaldı ki, daha sonra öğreniyoruz ki, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımız tarafından, 11 Ekim 2005 tarihinde, yani kazadan yaklaşık altıbuçuk ay kadar önce, bu madende bir araştırma yapılmış ve kullanılan makine, teçhizat ve elektrik donanımının yeraltı kömür ocakları için, mevzuatıyla belirlenen niteliklere uygun olmadığı saptanmış; maden uyarılmış, uyarılar yerine getirilmemiş, 142 milyar lira ceza kesilmiş; ama, bir daha takip edilmemiş. İşletme, zor koşullar altında üretim yapıyor ve ölenlerimiz çok genç, daha 18 yaşında delikanlılar var. O gün işe başlamışlar; o gün işe başlıyor, ikibuçuk saat sonra, maden kazasında şehit oluyor.

Değerli arkadaşlarım, bir daha bunlar yaşanmasın. Bir daha bunların yaşanmaması için hangi önlemler alınması gerekiyorsa, bunlar alınmalı. Bakın, son üç yılda, Dursunbey kazasından önce, Aşkale'de, Ermenek'de, Küre'de, İskilip'de, Gediz'de 57 tane maden işçimizi şehit verdik. Bundan sonra bu şehitleri vermeyelim. Bunlar kader değil, değerli arkadaşlarım; kazalar, kader değil.

Değerli arkadaşlarım, Balıkesir ve ülkemizin çeşitli yerlerinde, böyle, denetimi gereğince yapılmayan yüzlerce maden ocağı var. Buralarda, binlerce vatandaşımız, canlarını ortaya koyarak ekmek parası kazanmaya çalışıyorlar. Bakın, Dursunbey, Balıkesir'in, Türkiye'nin en batısındaki il olan Balıkesir'in en geri kalmış ilçesi. Orada yaşayan bu insanlar 500-600 milyon liralık bir maaş için kendi yaşamlarını toprak altında riske atıyorlar. Şimdi, buradan Hükümete seslenmek istiyorum: 2002 yılında yapılan seçimlerde bu ilçede yüzde 57 oy aldınız. Lütfen, gidin, bir yollarını görün. 1980 öncesinde Cumhuriyet Halk Partisi İktidarında KUP (Köye Ulaşım Projesi) sırasında yapılan yollar aynen duruyor, hiçbirinde asfalt yok, traktörsüz o yollardan geçmek olası değil.

Değerli arkadaşlarım, bu insanlara borcunuz var. Bu insanlardan aldığınız oyun gereğini, lütfen, yerine getirin. Dursunbey gibi geri kalmış yerlerde yaşayan köylerde insanlarımızın yarınlardan umudu yok. Bu insanlara umut olmak, bu insanlara umut vermek bu Meclisin görevi. Bu görevi yerine getirmezsek bir daha o köylere, o beldelere giremeyiz diye düşünüyorum.

Allah, bir daha bu ülkenin insanını, bu maden kazalarıyla, böyle elim kazalarla karşılaştırmasın. Ben, kazada ölen vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum, yakınlarına başsağlığı ve sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

Teşekkür ederim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Sür.

Gündemdışı üçüncü söz, Çukurova'da tarım ve buğday pazarlamasındaki sorunlar hakkında söz isteyen Osmaniye Milletvekili Necati Uzdil'e aittir.

Buyurun Sayın Uzdil.

3.- Osmaniye Milletvekili Necati Uzdil'in, Çukurova'da ziraî mücadelenin uçakla yapılmasının yasaklanmasına ve buğday ürünü için belirlenen fiyatların taksitler halinde ödenmesinin olumsuz etkilerine ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker'in cevabı ile Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım'ın, İnebolu'nun düşman işgalinden kurtarılışının 85 inci yıldönümüne ilişkin gündemdışı açıklaması

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlarım; öncelikle sizleri saygıyla selamlıyorum. Ayrıca, bütün olanaklarını zorlayarak bana konuşma olanağı yaratan Sevgili Başkanıma da teşekkür ediyorum. Değerli arkadaşlarım, yirmi gün Çukurova'da kaldım. O nedenle, gelir gelmez gündemdışı söz istedim; bugün almış olmanın da mutluluğunu yaşıyorum.

Arkadaşlar, üç konuda sizlere bilgi vermek istiyorum. Bunlardan bir tanesi; değerli arkadaşlarım, haberiniz var mı acaba, Türkiye'de uçakla tarla ilaçlanması yasaklandı. Duydunuz mu, Türkiye'de tarımda teknolojinin kullanılması yasaklandı. Evet, Tarım Bakanımızın oluruyla yasaklandı. 26.5.2006 tarihinde Tarım Bakanlığımız böyle bir olur aldı. Tabiî, bunu duyunca, hayretler içinde kalmamak mümkün değil. Tarım Bakanlığı, çiftçilerin önderi, çiftçilerin babası olması gereken bir kuruluş, tarım sahalarında böyle bir olur alma şansını bulabilmiş. 

Değerli arkadaşlarım, şu anda Çukurova'da karpuz tarlayı kaplamış durumda. Karpuz ilaçlanacak; neyle ilaçlayacağız?! Tarım Bakanı bunu bilmiyor diyelim, Ziraî Mücadele Karantina Genel Müdürlüğünü de kapattık, Koruma Kontrol Genel Müdürü denilen bir bürokratımız da mı bilmiyor veya o Genel Müdürlükte çalışan tarım uzmanları da mı bilmiyor?! Ama, sormazsanız, tabiî ki, haberiniz bile olmaz değerli arkadaşlarım.

ÖNER ERGENÇ (Siirt) - Haberimiz var; siz bilmiyorsunuz!

NECATİ UZDİL (Devamla) - Biz, çiftçi olarak, biliyoruz, yer aletleriyle ilaçlamanın etkili olduğunun bilincindeyiz. Ayrıca, yer aletleriyle ilaçlamanın, tarım konusunda, mücadele konusunda ucuz olduğunu da biliyoruz. Biliyoruz; ama, 2 metre boyundaki mısırı, 1,5 metre boyundaki pamuğu yer aletleriyle, gücümüz yettiğince ilaçlıyoruz; gücümüz yetmediği yerde, o aletlerle ilaçlama yapamadığımız zamanlarda da uçağa müracaat ediyoruz, teknolojiye müracaat ediyoruz. Biz, çiftçi olarak, aptal mıyız, daha fazla para ödeme hevesinde miyiz; yoksa, yer aletlerinin daha ucuz olduğunu, daha etkili olduğunu bilmediğimizi mi zannediyorsunuz?!

Değerli arkadaşlarım, maalesef, Tarım Bakanı yok, burada gördüğüm Çukurovalı arkadaşlarım da yok, tarımla ilgili bir vatandaş da göremiyorum.

ÖNER ERGENÇ (Siirt) - Tarım Bakanı burada oturuyor!

NECATİ UZDİL (Devamla) - Ama, şurada görüyorum ki, Çevre Komisyonumuzun Başkanı var; onun da ne söylendiğinden, tahmin ederim, haberi yok.

ÖNER ERGENÇ (Siirt) - Tarım Bakanı orada oturuyor!

NECATİ UZDİL (Devamla) - İyi, hoşgelmiş Tarım Bakanım; ama, çıksın, öyleyse, buradan, 26.5.2006'da bu oluru nasıl aldığını anlatsın, lütfen.

Değerli arkadaşlarım, ikinci konu şu: Sizler burada yasa çıkardınız. Sizlerin oyuyla çıktı. Maalesef, biz burada yoktuk; ama, Çevre Komisyonunda bir değişiklik yapıldı. Bu değişiklik için ben de uğraş verdim gittim orada, milletvekili olarak.

Değerli arkadaşlarım, Çukurova'da ikinci ürün diye bir şey var, buğdaydan sonra ikinci bir ürün ekilir. Bu ürünü ekmek için benim çiftçim zamanla yarışır, zamanla. Evet, ikinci ürünü ekmek için bir gün çok önemlidir. Bunu bilim adamlarından öğrendik. Bir saat önemlidir ikinci ürün ekmek için; ama, maalesef, ikinci ürün ekilen yerlerde valilere de anız yakma konusunda yetki verilmiş, plan hazırlanması istenmiş. Yalnız, Çukurova'da, Adana Valisi de, Osmaniye Valisi de, maalesef, yasanın bu maddesine uymamaktadır sevgili arkadaşlarım. Yasanın bu maddesini, kısaca, sizlere de okumak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, Çevre Yasasının geçici 1 inci maddesi (c) bendi: "Anız yakılması, çayır ve meraların tahribi ve erozyona sebebiyet verecek her türlü faaliyet yasaktır. Ancak, ikinci ürün ekilen yörelerde valiliklerce hazırlanan eylem planı çerçevesinde ve valiliklerin sorumluluğunda kontrollü anız yakılmasına izin verilir."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Uzdil, lütfen, toparlar mısınız.

Buyurun.

NECATİ UZDİL (Devamla) - Tamam, toparlıyorum efendim.

Değerli arkadaşlarım, bu madde komisyonda görüşüldü. Şu anda, siz, çiftçiye yemek yeme diyebilir misiniz, su içme diyebilir misiniz, insana nefes alma diyebilir misiniz?! Tarlasını ekecek çiftçi. Şu anda yasakladılar; ama, yine de yaktılar. Kontrolsüz yakarsanız sorunlar çıkar, çevreye zarar verirsiniz.

Değerli arkadaşlarım, bu konuyu da burada noktalamak istiyorum.

Üçüncü konumuz, değerli arkadaşlarım, buğday hasadı, buğday pazarlaması. Çukurova'da bu işler var. Kısa kesmek istiyorum. Açın, Adana milletvekilleriniz açsın, Osmaniye milletvekilleriniz açsın, lütfen, kendi arkadaşlarına sorsun; 355 000 lira bizim buğdayımız sevgili arkadaşlarım. Pandadır, kırmızı, yarı sert buğdaydır. 355 000 lira fiyat verilmiştir; geçen sene 332 000 lira idi. Değerli arkadaşlarım, bir önceki sene kaç liraydı; bir önceki sene de 352 000 liraydı sevgili arkadaşlar. Biz 255 000 liraya razı değilken… Bu fiyatı tutturabilmek için Hükümetin yapması gereken şey var sevgili arkadaşlarım. Çiftçi zannettiğiniz gibi, sizin görmediğiniz gibi, zengin, sermayesi var olan kişiler değil. Çiftçi, borcunu ödeyecek hasattan sonra. Çiftçi, ikinci ürün için gidip girdi temin edecek değerli arkadaşlarım. Peki, siz, fiyatın yarısı onbeş gün sonra, yarısı da bir ay sonra derseniz tüccar ne yapar; sizin 255 000 lira dediğinize 310-320 bin lira…

Değerli arkadaşlarım, sayın milletvekillerim, lütfen, açın sorun, Osmaniye'ye, Adana'ya sorun, 275 000 lira dediğiniz buğday, şu anda 345 000 lira sevgili arkadaşlarım.  Lütfen…

MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - 375…

NECATİ UZDİL (Devamla) - 375 000 lira denilen, 345 000 lira sevgili arkadaşlarım.

Lütfen, Tarım Bakanımız, bu ülkede en çok kitleye hitap eden bir bakanlık, Bakanlığıyla ilgilensin, bu kürsüde çiftçilerin sözü, çiftçilerin dili olsun. Bugüne kadar Tarım Bakanı var mı yok mu, neredeyse bir senedir unuttuk sevgili arkadaşlarım. Tarım Kanunu çıktı, temel yasa dedik, burada konuşmadan çıkardık.

Değerli arkadaşlarım, buradan Tarım Bakanıma sesleniyorum: Lütfen, çiftçilerle ilgilen. Lütfen, onlara babalık yap; yoksa, biz burada bunu daha yüksek sesle duyuracağız.

Değerli arkadaşlarım, sizleri sevgi ve saygıyla selamlıyorum, çiftçi arkadaşlarıma sabırlar diliyorum. Bu işi düzeltecek sizlersiniz çiftçi arkadaşlarım, önünüze sandık gelecek, ışık gözüktü.

Değerli arkadaşlarım, bu duygularla sizleri sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Uzdil.

Gündemdışı konuşmaya, Hükümet adına, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker cevap vereceklerdir.

Buyurun Sayın Eker. (AK Parti sıralarından alkışlar)

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Osmaniye Milletvekili Sayın Necati Uzdil'in gündemdışı yaptığı konuşmaya cevap vermek üzere huzurlarınızdayım ve hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Necati Uzdil bahsederken, teknolojiden, yüksek teknolojiden, tarımdan ve ziraî mücadeleden ve ziraî mücadelede yüksek teknolojinin kullanılmamasından yakındı. Eğer bunu, ziraat mühendisi bir meslektaşım olan Sayın Necati Uzdil söylememiş olsaydı, bir başkası söylemiş olsaydı, doğrusu yadırgamayacaktım, belki cevap da vermeyecektim. Ancak, bir ziraat mühendisinin, sektör bütünlüğü içerisinde, biyoloji ilminin kurallarının farkında olarak konuşması gerekiyor.

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Yasakladınız mı yasaklamadınız mı? Lütfen…

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Bakın, bakın…

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Yasakladık deyin, doğru yaptım deyin o zaman.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Biz, ne yaptıysak, ne yapıyorsak bu alanla ilgili olarak, doğru yapıyoruz.

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Değiştireceksiniz, değiştirmek zorundasınız.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Şimdi, size, örnekleriyle de bunu anlatacağım izin verirseniz.

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Tarım Bakanısın…

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Değerli vekillerim, değerli milletvekilleri, Türkiye 1930'lardan itibaren süne mücadelesi yapmıştır. 1960'lı yılların başından itibaren de uçakla, havadan mücadele yapmıştır; ama, ne kadar etkin mücadele yapılırsa yapılsın, bu mücadelede hiçbir zaman emgili dane oranı yüzde 4'ün altına düşürülmemiştir. Bu, şu demektir: Yani, 100 tane buğday tanesinin 4 tanesi, muhakkak surette tahrip edilmiştir süne böceği tarafından.

Şimdi, biz, Hükümete geldikten sonra, uçakla mücadeleye son verdik ve yer aletleriyle mücadeleye geçtik ve Türkiye'de…

NECATİ UZDİL (Adana) - Mısırı nasıl ilaçlayacaksın, mısırı?!

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - …buğdayda emgili dane oranı…

NECATİ UZDİL (Adana) - Mısırı nasıl ilaçlayacaksın Sayın Bakanım?!

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Emgili dane oranı…

NECATİ UZDİL (Adana) - Diyarbakır'da buğdayı ilaçladın…

SERACETTİN KARAYAĞIZ (Muş) - Ya bir dinle, dinle!

NECATİ UZDİL (Adana) - …Çukurova'da, 2 metre boyundaki mısırı nasıl ilaçlayacaksın; onu söyle!

ÖNER ERGENÇ (Siirt) - Canım, herkes seni dinlemek zorunda değil ya! Sabırla dinle de öyle konuş!

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Sayın Başkan…

Necati Bey, ben, sizin…

NECATİ UZDİL (Adana) - Konuşma bilgisi var mı; ben, süne mi dedim?!

BAŞKAN - Sayın Uzdil… Sayın Uzdil, lütfen…

ÖNER ERGENÇ (Siirt) - Dinlemeyi öğren ya!

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Siz, uçakla…

NECATİ UZDİL (Adana) - Biz biliyoruz, merak etmeyin, siz öğrenin! Hem de bildiğiniz işe karışın.

BAŞKAN - Sayın Uzdil, lütfen…

Buyurun Sayın Bakan.

ÖNER ERGENÇ (Siirt) - Konuşmasını bildiğiniz gibi dinlemesini de bilin ya!

NECATİ UZDİL (Adana) - Bileceksin, öğreneceksin!

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlar…

ÖNER ERGENÇ (Siirt) - Biz, senin gibilere çok öğrettik dinlemeyi!

NECATİ UZDİL (Adana) - Öğreneceksin daha…

BAŞKAN - Sayın Ergenç, lütfen, karşılıklı konuşmayalım.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Değerli arkadaşlar…

NECATİ UZDİL (Adana) - 2 metrelik mısırı ilaçlayacaksın!

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Değerli arkadaşlar, uçakla yapılan mücadelede, emgili dane oranının yüzde 4'ün altına düşürülmediğini söyledim. Bunun anlamı şudur değerli arkadaşlar: Türkiye'nin 21,5 milyon ton buğday rekoltesi var ve bu, tam 1 000 000 ton buğday kaybına tekabül ediyor. Yer aletlerine geçtikten sonra, Türkiye'de emgili dane oranı buğdayda yüzde 0,5'e düşmüştür; yüzde 1 değil, yüzde yarım. Şimdi, yüzde 4'lük bir ürün kaybı, 1 000 000 tondur. Bizim, uçakla mücadeleyi terk edip yer aletleriyle mücadeleye geçişimiz sayesinde, Türkiye, buğday üretiminde 1 000 000 ton kazanmıştır yıllık. Artı, buğdayın kalite sorunu aşılmıştır ve Türkiye, bu dönemde, artık, kaliteli buğday ithal etme ihtiyacından kurtulmuştur.

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Ben buğdayı mı sordum?!.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Şimdi, müsaade eder misiniz…

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Buğdayı anlatmadım Sayın Bakanım…

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Oraya geliyorum…

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Pamuk dedim, karpuz dedim, mısır dedim…

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) -  Bakın, siz…

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Buğdayı anlatmadım…

SONER AKSOY (Kütahya) - Sayın Başkan…

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Sabredin… Sabredin… Sabredin…

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Buğdaya karşı çıkmadım…

SONER AKSOY (Kütahya) - Sayın Başkan, dinleyemiyoruz Sayın Bakanı. Lütfen…

SERACETTİN KARAYAĞIZ (Muş) - Arkadaş bir dışarı çıksa da, rahat dinlesek!..

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Olur, çıkalım!..

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen, karşılıklı konuşmayalım.

Sayın Bakan, buyurun.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Şimdi, değerli …

SONER AKSOY (Kütahya) - Sayın Başkan, izin verir misiniz…

BAŞKAN - Lütfen, Sayın Milletvekili…

SONER AKSOY (Kütahya) - Hayır, Sayın Başkan…

BAŞKAN - Siz de yapıyorsunuz Sayın Milletvekili…

Buyurun Sayın Bakan.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Şimdi, değerli milletvekilleri, buğdayda bu kadar olumlu netice alındıktan sonra, dünyada, bütün gelişmiş ülkelerde uygulanan yöntemi, uygun yer aletleriyle bu mücadelenin yapılmasını, biz, Türkiye'deki bütün ürünlerde uygulama kararı aldık ve uçak şirketlerini de, diğer ilgili kuruluşları da, biz, geçen sene de, ondan önceki sene de, artık, uçakla mücadele yapılmayacağı hususunda onları resmen bilgilendirdik, tedbir alınsın ve artık, buna göre uygulama yapılsın diye. Dolayısıyla…

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Yönlendirin o zaman…

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Biz yönlendiriyoruz Sayın Uzdil, sizin haberiniz yok. Sizin haberiniz yok.

AHMET İNAL (Batman) - Bir rahat ver allahaşkına ya!

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Dert benim kardeşim, dert senin değil!..

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Eğer, siz, gerçekte…

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Dert benim, senin değil ki!..

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Yok…

Bakın, dün de… Biz, sürekli, çiftçilerle iç içeyiz, devamlı üreticilerle de iç içeyiz; hem üreticilerin örgütlenmesine hem…

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Hasat bayramı bile yapamadılar…Nasıl çiftçilerle iç içesiniz?!

SONER AKSOY (Kütahya) - Sayın Başkan, izin verir misiniz…

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Hasat bayramı bile yapamadılar…

SONER AKSOY (Kütahya) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Lütfen, Sayın Aksoy…

SONER AKSOY (Kütahya) - Sayın Başkan, dinleyemiyoruz…

BAŞKAN - Sayın Aksoy, oturur musunuz, lütfen.

SONER AKSOY (Kütahya) - Oturduğu yerden konuşuyor…

BAŞKAN - Sayın Aksoy, burayı siz idare edecek değilsiniz, lütfen, oturun.

SONER AKSOY (Kütahya) - Ama, siz, görevinizi yapmıyorsunuz Sayın Başkan…

BAŞKAN - Siz hatırlatacak değilsiniz bana.

SONER AKSOY (Kütahya) - Ben hatırlatırım efendim…

BAŞKAN - Sayın Uzdil…

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Tamam efendim… Ben, sorduğum soruyu dinlemek istiyorum.

BAŞKAN - Lütfen…

SONER AKSOY (Kütahya) - Ama, biz dinleyemiyoruz…

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Sen ne sordun ki?!

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Şimdi, değerli arkadaşlar, gerek karpuzda gerek pamukta gerek mısırda, biz, önceden, uçakla mücadele yapılmayacağına dair, ilgilileri, geçen sene de, önceki sene de, 2002 yılında da uyardık. Dolayısıyla, şu anda da arkadaşlarım orada, yerinde inceleme yapıyorlar; gerçekte ne kadar alan şu anda böyle bir ihtiyaçla karşı karşıya, bu ihtiyaç tespit edilip buna göre de gereken yapılacak.

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Teşekkür ediyorum.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Bugüne kadar, biz, Türk çiftçisinin en verimli şekilde, çevreye en duyarlı şekilde, çevreye en az zarar verecek şekilde, en uygun tarım teknik ve teknolojilerini kullanması yönünde gerekli bütün çalışmaları yaptık, bundan sonra da titizlikle bunu yapmaya devam edeceğiz.

Şimdi, tarımın dünyadaki en önemli özelliği, tarımın sürdürülebilir nitelikte yapılmasıdır. Bunu hesaba katmadığınız zaman çevre felaketlerine yol açarsınız ve artık bir daha o ürünü asla ekemez hale gelirsiniz. Onun için, anız yakma işi de, kimyasal ilaçların kullanılması işi de…

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Yasayı siz çıkardınız, siz!

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - … bu çerçevede ele alınması gereken bir husustur.

BAŞKAN - Sayın Uzdil…

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Üçüncü konuya gelince; şimdi, tabiî, buğdayla ilgili, fiyatlardan bahsedildi. Değerli milletvekilleri, biz, Toprak Mahsulleri Ofisi olarak müdahale fiyatımızı tespit ederken, bunu incelerken, Türkiye'nin bütün üretim bölgelerinde maliyet çalışması yapıyoruz ve bunu da, bütün çiftçi kuruluşlarıyla, çiftçi örgütleriyle, ilgili, üniversitelerin ziraat fakülteleriyle, onların hepsinin görüşünü alarak yapıyoruz, bu sene de öyle yaptık.

Bakın, Türkiye'de, bizim Hükümetimiz döneminde, tarımda daha önceden verilmemiş olan destekler devreye girdi, daha önceden verilmemiş olan primler devreye girdi. Bizim, 321 000 lira ortalama buğday maliyetinin yüzde 32,6'sını sadece destek bakımından, biz, üreticilerimize ödüyoruz. Dolayısıyla, 321 000 lira maliyeti olan 1 kilogram buğdayın zaten yüzde 33'ü destek olarak ödeniyor, başında.

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Kim yapmış?..

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Yani, bu, şu demektir: 321 000 liralık maliyet, esasen, 200 000 küsur liraya düşüyor.

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - 385…

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) -Ayrıca, verdiğimiz fiyat da, bu sene için tespit ettiğimiz müdahale fiyatı da üreticileri memnun etmiştir.

Şimdi, Sayın Milletvekilimiz Osmaniye Milletvekiliyim diyor; ama, Osmaniye Ziraat Odasının düşüncelerinden habersizdir. Dün, Osmaniye Ziraat Odası Başkanı, Milletvekilimizi arayarak, bana telefonla teşekkürlerini iletmiştir buğday fiyatları sebebiyle.

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Onu aday yaparsınız, aday!

Cumali Doğru da öyle diyor; onu da aday yaparsınız!

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) -Cumali Doğru da, dün, 25 kişilik bir çiftçi heyetiyle gelip, burada, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, bize, Hükümet olarak, teşekkür etmiştir, Adana Çiftçiler Birliği Başkanı ve Çukurova'nın çiftçileri. Dolayısıyla, bunlar sizin şahsî görüşlerinizdir. Bizim, şahısları, özellikle de muhalefet partisi milletvekilimizi kişisel olarak ille mutlu etmek gibi bir gayretimiz olsa da, bundan netice alamayacağımızı biliyoruz; onun için de, böyle bir gayretin içerisinde değiliz.

Ben, Türk çiftçisine, Türk çiftçisinin her zaman yanında olduğumuzu ve olacağımızı, Hükümet olarak, bütün imkânları bunun için kullandığımızı ve kullanacağımızı bir kere daha teyiden ifade ediyorum ve Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Havadan ilaçlamayı serbest bırakacaksın; elin mahkûm!

BAŞKAN - Sayın Uzdil, lütfen…

Sayın Yıldırım, söz talebiniz var; niçin söz istiyorsunuz? Sayın Yıldırım, lütfen, ayağa kalkar mısınız; niçin söz istiyorsunuz?

MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Sayın Başkanım, yarın 9 Haziran. 9 Haziran, İnebolu'nun kurtuluş yıldönümü, 85 inci yıldönümü. Bununla ilgili bir gündemdışı söz istemiştim; ancak, yoğunluk nedeniyle gerçekleşmedi. Müsaadenizle, çok kısa bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Yıldırım, yerinizden çok kısa bir açıklama yapmanız için 2 dakika süre veriyorum.

MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Yıldırım.

MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

9 Haziran 1921 tarihinde ulusumuzun Kurtuluş Savaşını verdiği günlerde İstanbul'dan cephaneler İnebolu'ya geliyordu, İnebolu'dan da "ya istiklal ya ölüm" mücadelesiyle erkeklerimiz cephede savaşırken, İnebolulular, çocuklar, ihtiyar kadınlar olmak üzere, kağnılarla İnebolu, Küre, Kastamonu, Çankırı İstiklal Yoluyla Kocatepe'ye kavuşturuluyordu. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk "gözüm Sakarya'da, kulağım İnebolu'da" diyordu.

İşte, 9 Haziran 1921 tarihinde, Yunan Silahlı Kuvvetlerine bağlı devriye gemileri bombalarla İnebolu'yu bu lojistik destekten mahrum etmek için saldırıyordu. İnebolu halkının azimli ve kararlı mücadelesiyle Yunan gemileri püskürtülmüş ve İnebolu'ya yapılan topçu ateşleri de geriye püskürtülmüştür. 9 Haziran 1921 tarihinde yapılan bu saldırı geriye püskürtülerek… Türkiye Büyük Millet Meclisinin de 1924 tarihinde almış olduğu 66 no'lu kararıyla, İnebolu Mavnacılar ve Kayıkçılar Loncasını Türkiye Büyük Millet Meclisi beyaz şeritli İstiklal Madalyasıyla ödüllendirmiştir.

BAŞKAN - Sayın Yıldırım, teşekkür ediyorum, lütfen…

MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Bitiriyorum efendim.

Biz, İnebolu'nun 9 Haziran Şeref ve Kahramanlık Gününü kutluyoruz ve İnebolu önüne "yigit" sözcüğünün eklenmesi için kanun teklifini verdik. Bütün Türkiye Büyük Millet Meclisinden de, bu  "yiğit" sözcüğünün önüne eklenmesini önümüzdeki günlerde bekliyoruz.

Saygılar sunuyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Yıldırım, teşekkür ediyorum.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Anayasa ve Adalet komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyonun bazı sayın milletvekillerinin yasama dokunulmazlıkları hakkında 2 adet rapor vardır, sırasıyla okutup bilgilerlinize sunacağım.

Okutuyorum :

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.- Konya Milletvekili Abdullah Çetinkaya'nın yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/936) (S. Sayısı: 1174) (x)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Telefonla tehdit suçu işlediği iddia  olunan Konya Milletvekili Abdullah Çetinkaya hakkında düzenlenen yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair Başbakanlık tezkeresi ve eki dosya hakkındaki hazırlık komisyonu raporu, Karma Komisyonumuzun 3 Mayıs 2006 tarihli  toplantısında görüşülmüştür.

Karma Komisyonumuz isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Konya Milletvekili Abdullah Çetinkaya hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygı ile sunulur.

 

 

 

Burhan Kuzu

 

 

 

İstanbul

 

 

 

Komisyon Başkanı ve üyeler

Karşı Oy Yazısı

Anayasanın 83 üncü maddesinin ikinci ve sonraki fıkralarında kurala bağlanan yasama dokunulmazlığı; yasama organı üyelerinin sorumsuz ve cezasız kalmaları için değil, görevlerini her yönden özgür,  bağımsız ve endişesiz yerine getirmelerini sağlamak için öngörülmüştür. Yasama sorumsuzluğundan farklı olarak dokunulmazlık, nispî ve geçici nitelikte bir ayrıcalıktır.

Gerek kapsamı ve kaldırılma usulü gerek uygulamadaki aksaklıklar nedeniyle yasama dokunulmazlığı, TBMM'nin saygınlığını zedeler bir kurum haline gelmiştir. Kamu yararı dikkate alınarak milletvekillerine görevlerinin gereği tanınmış bir ayrıcalık olan yasama dokunulmazlığının, kişisel bir ayrıcalığa dönüşmesi, bir hukuk devletinde asla kabul edilmesi mümkün olmayan bir husustur.

                        

(x) 1174 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Kamu yararı ile açıklanamayacak ölçüde ceza adaleti  ve dolayısıyla "temiz toplum" özlemi aleyhine sergilenen bu ayrıcalıklı durumun ortadan kaldırılması  için, gereken Anayasa değişikliğinin şu güne kadar gerçekleştirilememiş olması karşısında, başvurulabilecek tek yol olarak, "hakkında dokunulmazlığının kaldırılması istemi bulunan milletvekillerinin dokunulmazlıklarının TBMM tarafından derhal kaldırılması" kalmıştır.  Bu, aynı zamanda dokunulmazlığının kaldırılması istenen milletvekillerinin savunma hakkından bir an önce yararlanabilmelerine de imkân verecektir.

Yukarıda açıklanan nedenlerle Anayasa ve Adalet Komisyonu üyelerinden kurulu Karma Komisyonun, kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesi yolundaki kararına katılmıyoruz.

 

Oya Araslı

M. Ziya Yergök

Feriden Ayvazoğlu

 

Ankara

Adana

Çorum

 

Mehmet Küçükaşık

Feridun Baloğlu

Sezai Önder

 

Bursa

Antalya

Samsun

 

Muharrem Kılıç

Uğur Aksöz

Atilla Kart

 

Malatya

Adana

Konya

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer raporu okutuyorum:

2.- Edirne Milletvekili Nejat Gencan'ın yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/955) (S. Sayısı: 1175) (x)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Hizmet nedeni ile emniyeti suiistimal suçunu işlediği iddia olunan Edirne Milletvekili Nejat Gencan hakkında düzenlenen yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair Başbakanlık tezkeresi ve eki dosya hakkındaki hazırlık komisyonu raporu, Karma Komisyonumuzun 3 Mayıs 2006 tarihli toplantısında görüşülmüştür.

Karma Komisyonumuz isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Edirne Milletvekili Nejat Gencan hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.

 

 

 

Burhan Kuzu

 

 

 

İstanbul

 

 

 

Komisyon Başkanı ve üyeler

Karşı Oy Yazısı

Anayasanın 83 üncü maddesinin ikinci ve sonraki fıkralarında kurala bağlanan yasama dokunulmazlığı; yasama organı üyelerinin sorumsuz ve cezasız kalmaları için değil, görevlerini her yönden özgür, bağımsız ve endişesiz yerine getirmelerini sağlamak için öngörülmüştür. Yasama sorumsuzluğundan farklı olarak dokunulmazlık, nispî ve geçici nitelikte bir ayrıcalıktır.

Gerek kapsamı ve kaldırılma usulü gerek uygulamadaki aksaklıklar nedeniyle yasama dokunulmazlığı, TBMM'nin saygınlığını zedeler bir kurum haline gelmiştir. Kamu yararı dikkate alınarak milletvekillerine görevlerinin gereği tanınmış bir ayrıcalık olan yasama dokunulmazlığının, kişisel bir ayrıcalığa dönüşmesi, bir hukuk devletinde asla kabul edilmesi mümkün olmayan bir husustur.

                        

(x) 1175 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Kamu yararıyla açıklanamayacak ölçüde ceza adaleti ve dolayısıyla "temiz toplum" özlemi aleyhine sergilenen bu ayrıcalıklı durumun ortadan kaldırılması için gereken Anayasa değişikliğinin şu güne kadar gerçekleştirilememiş olması karşısında, başvurulabilecek tek yol olarak, "hakkında dokunulmazlığının kaldırılması istemi bulunan milletvekillerinin dokunulmazlıklarının TBMM tarafından derhal kaldırılması" kalmıştır. Bu, aynı zamanda dokunulmazlığının kaldırılması istenen milletvekillerinin savunma hakkından bir an önce yararlanabilmelerine de imkân verecektir.

Yukarıda açıklanan nedenlerle Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyonun, kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesi yolundaki kararına katılmıyoruz.

 

Oya Araslı

M. Ziya Yergök

Feridun Ayvazoğlu

 

Ankara

Adana

Çorum

 

Mehmet Küçükaşık

Feridun Baloğlu

Sezai Önder

 

Bursa

Antalya

Samsun

 

Muharrem Kılıç

Uğur Aksöz

Atilla Kart

 

Malatya

Adana

Konya

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutup, bilgilerinize sunacağım:

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- Moldova Parlamentosu Başkanı Eugenia Ostapciuc'un davetlisi olarak Moldova'ya resmî ziyarette bulunacak olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ı temsilen TBMM Başkanvekili Ali Dinçer'in beraberindeki Parlamento heyetini oluşturmak üzere gruplarınca isimleri bildirilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1074)

                                                               7 Haziran 2006

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi uyarınca, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ı temsilen Moldova Parlamentosu Başkanı Eugenia Ostapciuc'un davetine icabet etmek üzere TBMM Başkanvekili Ali Dinçer'in, beraberinde bir Parlamento heyetiyle, Moldova'ya resmî ziyarette bulunması, Genel Kurulun 9 Mayıs 2006 tarihindeki 99 uncu Birleşiminde kabul edilmiştir.

Anılan Kanunun 2 nci maddesi uyarınca, heyetimizi oluşturmak üzere siyasî parti gruplarınca bildirilen isimler Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

 

 

 

Bülent Arınç

 

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi

 

 

 

Başkanı

İsim Listesi

Musa Uzunkaya

(Samsun)

Sabahattin Cevheri

(Şanlıurfa)

Mehmet Nuri Saygun

(Tekirdağ)

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin bir önerge vardır; okutuyorum:

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.- Zonguldak Milletvekili Nadir Saraç ve 40 milletvekilinin, 2.6.2006 tarihinde Balıkesir Dursunbey'de meydana gelen maden kazası ile diğer maden kazalarının nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/369)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel olarak madencilik, özelde kömür madenciliği, doğası gereği içerdiği riskler nedeniyle özellik arz eden bilgi, deneyim, uzmanlık ve sürekli denetim gerektiren dünyanın en ağır iş kollarından birisidir. Kaldı ki, bu deneyim ve uzmanlık, uzun yılları hatta nesilleri gerektirmektedir.

Son yirmibeş yıldır kamunun sürekli küçültülmesi, faaliyet alanlarının daraltılması ile ekonomik etkinlik ve verimliliğin sağlanacağı teziyle uygulamaya çalışılan girişimler sonucu, ülkemiz madencilik sektörü yarı yarıya küçültüldüğü gibi, ulaşılan tüm bilgi ve deneyim birikimi de âdeta yok edilmektedir.

Ülkemiz madencilik kuruluşlarındaki mevcut birikimin yok edilerek, madencilik üretiminin yetersiz, donanımsız ve de deneyimsiz kişi ve kuruluşlara bırakılması, bu yapılırken bir yandan birçok yetersiz kişilerin atamaları ve kamusal denetimin iyice gevşetilmesi birtakım maden kazalarının kaçınılmaz olmasına neden olmaktadır.

Böylesi zor ve riskli bir işkolunda çalışanların sağlığı ve güvenliği, alınacak önlemler ve yapılacak yatırımlar son derece önemlidir.

Ülkemiz madencilik sektöründe meydana gelen maden kazalarının ana nedenlerinden biri, iş güvenliğiyle ilgili gerekli yatırımların yeterince yapılmamış olmasıdır. Kısa sürede yüksek bir kâr sağlamak amacıyla yapılan üretim projeleri, hızlı ve yüksek kazanç için üretim zorlamaları maden kazalarına davetiye çıkarmaktadır.

Madencilik faaliyetleri; işletme yönteminden - tahkimat sistemine, havalandırmadan kazı teknolojisine, nakliyatından cevher zenginleştirmeye, personel istihdamından - eğitimine ve fizibilite etüdünden yatırımına kadar bir bütün olarak düşünülmelidir. Bunların tümünden yapılacak iyileştirmelerle, iş güvenliği ve sağlığı standartlarının yükseltilebileceği, yatırımlara ayrılan pay azaldıkça işçi sağlığı ve iş güvenliğine yapılacak yatırımların payının azaldığı bilinmektedir.

Türkiye'de metalürjik taşkömürünün üretildiği ve âdeta kömürle özdeşleşen Zonguldak'ta Türkiye Taşkömürü Kurumunda 1941 yılından bugüne toplam 3 712 ölüm ve 373 484 yaralanma olayı yaşanmış, 1992 yılından bugüne rödevanslı sahalarda oluşan kazalarda ise 81 yurttaşımız yaşamını kaybetmiştir.

Ayrıca, geçtiğimiz üç yıllık dönemde, sadece Aşkale, Ermenek, Küre, İskilip ve Gediz'de meydana gelen kazalarda 57 maden işçimiz yaşamını yitirmiştir.

En son 2 Haziran 2006 tarihinde Balıkesir İli Dursunbey İlçesi Odaköy hudutları içinde özel şirkete ait bir maden ocağında meydana gelen ve 17 maden işçimizin ölümüyle sonuçlanan maden kazası ile, diğer maden kazalarına neden olan sorunların ve alınması gereken önlemlerin ortaya konması için Anayasamızın 98 inci, İçtüzüğümüzün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederim.

1-  Nadir Saraç

(Zonguldak)

2-  Abdurrezzak Erten

(İzmir)

3-  Halil Ünlütepe

(Afyonkarahisar)

4-  Mustafa Özyurt

(Bursa)

5-  Vezir Akdemir

(İzmir)

6-  Yavuz Altınorak

(Kırklaleri)

7-  Hasan Ören

(Manisa)

8-  Özlem Çerçioğlu

(Aydın)

9-  Ali Rıza Gülçiçek

(İstanbul)

10- Mehmet Nuri Saygun

(Tekirdağ)

11- Mehmet Boztaş

(Aydın)

12- Hakkı Ülkü

(İzmir)

13- Nuri Çilingir

(Manisa)

14- Canan Arıtman

(İzmir)

15- Mehmet Ziya Yergök

(Adana)

16- Kemal Sağ

(Adana)

17- V. Sinan Yerlikaya

(Tunceli)

18- Nail Kamacı

(Antalya)

19- Osman Kaptan

(Antalya)

20- Feridun Fikret Baloğlu

(Antalya)

21- Mehmet Semerci

(Aydın)

22- Muharrem İnce

(Yalova)

23- Mehmet Işık

(Giresun)

24- Hasan Güyüldar

(Tunceli)

25- Ferit Mevlüt Aslanoğlu

(Malatya)

26- Ali Kemal Deveciler

(Balıkesir)

27- Mehmet Küçükaşık

(Bursa)

28- Mevlüt Çoşkuner

(Isparta)

29- Ali Cumhur Yaka

(Muğla)

30- Rasim Çakır

(Edirne)

31- Feridun Ayvazoğlu

(Çorum)

32- Sedat Pekel

(Balıkesir)

33- Orhan Sür

(Balıkesir)

34- Harun Akın

(Zonguldak)

35- Nurettin Sözen

(Sivas)

36- Ufuk Özkan

(Manisa)

37- Mustafa Erdoğan Yetenç

(Manisa)

38- Nejat Gencan

(Edirne)

39- Mehmet S. Kesimoğlu

(Kırklareli)

40- Erdoğan Kaplan

(Tekirdağ)

41- Enis Tütüncü

(Tekirdağ)

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun, İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup oylarınıza sunacağım.

VI.- ÖNERİLER

A) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ

1.- 826 sıra sayılı kanun teklifinin, gündemin 10 uncu sırasına alınmasına ilişkin CHP grup önerisi

                                                                          8.6.2006

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 8.6.2006 Perşembe günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasî parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

 

 

 

Haluk Koç

 

 

 

Samsun

 

 

 

CHP Grubu Başkanvekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 207 nci sırasında yer alan 826 sıra sayısının, bu kısmın 10 uncu sırasına alınması önerilmiştir.

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin lehinde söz isteyen Ferit Mevlüt Aslanoğlu, Malatya Milletvekili.

Buyurun Sayın Aslanoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin çok değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bundan tam üçbuçuk yıl önce, bu Mecliste grubu olan partilerden, Adalet ve Kalkınma Partisi, CHP'den oluşan 15 tane arkadaşımızla birlikte, otuz yıldır kadro kanunu olmayan İnönü Üniversitesi için kadro kanunu teklifi verdik. 1976 yılında kurulmuş bir üniversitedir İnönü Üniversitesi ve Turgut Özal Tıp Merkezi, Türkiye'de kadro kanunu olmayan tek üniversitedir. Değerli milletvekilleri, bu öneriye, bu kanun teklifine her üç partiden, grubu olan üç partiden arkadaşlarım imza koymuştur ve iki yıllık bir süreçten sonra Plan ve Bütçe Komisyonumuzdan 24.2.2005 tarihinde geçmiştir. Yani, birbuçuk yıl önce geçmiştir ve kanun, birbuçuk yıl önce basılmasına rağmen, hâlâ bekletiliyor.

Değerli milletvekilleri, bu üniversite bizim üniversitemiz. Bu üniversitede sizin çocuklarınız da okuyor, bu üniversitede Türkiye'nin her tarafından gelen çocuklarımız, yeğenlerimiz, kardeşlerimiz okuyor, sadece Malatyalı çocuklar okumuyor bu üniversitede. Kadro kanunu olmayan bir üniversitede nasıl hizmet verebilirsiniz?! Ayrıca, Turgut Özal Tıp Merkezine yaklaşık 200 000 000 dolar bir yatırım yapılmış. Bu yatırım yapılmasına rağmen, burada 1 000 kişi, temizlik şirketi adı altında, 1 000 tane arkadaşımız, ebemiz, hemşiremiz, röntgen teknisyenimiz, bu arkadaşlarımız, temizlik şirketinde hizmet vermektedir.

Değerli arkadaşlarım, yılda 250 000 hasta tedavi ediliyor burada. Bakın, bir daha söylüyorum, yılda 250 000 hastaya bakılıyor ve yılda yaklaşık 15 000 tane ameliyat yapılıyor. Şu anda, 26 ameliyathanemiz bitmesine rağmen kadro olmadığı için 10 ameliyathaneyi açamıyoruz ve teslim edilen birkaç kattaki yaklaşık 250 yatağı, ödenek olmadığı için, kadro olmadığı için 250 yataklık bölümleri hizmete açamıyoruz.

Değerli arkadaşlarım, hasta bizim, çocuklar bizim. Bu nasıl bir anlayıştır?! Ben, bu anlayışı takdirlerinize sunuyorum. Bu benim… Hayır efendim, Maliye Bakanım, Maliye Bakanlığım iki yıl önce onayını verdi. Millî Eğitim Bakanlığı Yükseköğretim Genel Müdürlüğünde norm kadroya bakın, bu üniversitenin norm kadrosu 3 000 öğretim görevlisi arkadaşlar. Arkadaşlar, biz, burada 1 100 öğretim görevlisiyle 20 000 çocuğumuza hizmet vermek istiyoruz, hizmet veriyoruz şu anda

Değerli arkadaşlar, bundan birkaç ay önce 15 yeni üniversite kuruldu. Bu 15 yeni üniversiteyi kurarken, o ilin milletvekillerinin sevinçlerini, hakikaten yüzlerinden okuyordum; iktidarı-muhalefeti, herkes el ele verdi. Tabiî, ilim yuvası, bu üniversiteler bizim üniversitemiz. Biz, tabiî, Türkiye'de, her ilde bir üniversite olmasını çok arzu ederiz; ama, mevcut üniversitelere, acaba, aynı duyarlılığı gösteriyor muyuz ve o üniversitelere burada kadro verilirken, yeni açılacak daha 3 fakülteli üniversitelere 1 100 kadro verdik arkadaşlar.

Malatya İnönü Üniversitesinin 8 fakültesi ve 20 meslek yüksekokulu var arkadaşlar. Diş hekimliği fakültesinin izni beş yıl önce çıkmasına rağmen, arkadaşlar, kadro olmadığı için ve ödenek olmadığı için, diş hekimliği fakültesini açamıyoruz. Çok zor koşullarda açılan eczacılık fakültesi ve güzel sanatlar fakültesi, çok zor koşullarda, tıp fakültesinin içinde hizmet vermeye çalışıyor arkadaşlar.

Arkadaşlar, biz, burada, bizim için bir şey istemiyoruz; bizim çocuklarımız için istiyoruz, hastalarımız için istiyoruz değerli arkadaşlarım.

Değerli arkadaşlarım, Millî Eğitim Bakanlığı Yükseköğrenim Genel Müdürlüğünde 3 000 norm kadro gösterilmesine rağmen, acaba, bunu niye esirgiyoruz?! Defalarca burada gündeme getirdik, defalarca, üçbuçuk yıldır, hakikaten, bu Meclisteki herkesle görüştüm, herkese rica ettik; bu, bizim Malatyamızın, sadece Malatyamızın meselesi değil dedik; bu, sizin çocuklarınızın da meselesi; ama, her nedense, her nedense bilemiyorum, itildi. Bugün, yine, Grup Başkanvekiliyle gittik; ama, her seferinde ötelendi. Neden getirilmiyor?

Değerli arkadaşlarım, Malatya bizim, bu çocuklar sizin, bu çocuklar bizim. Ben rica ediyorum. Bu kanun teklifinde, her 3 partiden 15 tane arkadaşın imzası var. En azından, ortak, konsensüs sağlanmış bir şeye, yani biraz saygı gösterelim arkadaşlar. Demek ki had safhada, demek ki büyük sorun var burada. Bu kadar haykırıyoruz, günlerdir haykırıyoruz, ama, neden haykırıyoru; çocuklarımız için, hastalarımız için haykırıyoruz değerli arkadaşlarım.

Değerli arkadaşlarım, burada iki Cumhurbaşkanımızın ismi, Sayın İnönü ve Sayın Özal. Yani, en azından, Sayın İnönü ve Sayın Özal adına kurulmuş, İnönü Üniversitesi ve Turgut Özal Tıp Merkezi… Birazcık saygımız varsa ve onları bırakın, bu çocuklarımız hepinizin çocuğu. Ağrı'dan, Kars'tan, Van'dan, Balıkesir'den, Manisa'dan, Türkiye'nin her tarafından geliyor bu çocuklar; bunlar sizin çocuklarınız arkadaşlar. Neyi esirgiyoruz, niçin esirgiyoruz?

Bu üniversiteye, özellikle Turgut Özal Tıp Merkezine, bu sene, sıfır yatırım verildi; yani, yatırım için sıfır para verildi arkadaşlar. Bir hastane neyle döner arkadaşlar?! Orada oluşan dönersermayenin 1 100 tanesini temizlik şirketi adı altında verilen insanlara veriyoruz, bir şirkete ödeniyor yani. Üniversitenin dönersermayesinin en önemli kısmı, orada çalışan arkadaşlarımıza gidiyor.

Değerli arkadaşlarım, 1 hemşire normal kadrolu, 3-5 hemşire de eğer temizlik şirketi adı altında görev yaparsa, bu hastanede sosyal barış olur mu arkadaşlar, bu hastanede hastalara iyi bakılır mı?! Ben hastalarım için, ben çocuklarım için istiyorum. Bu üniversite, Malatyamın üniversitesi.

Onun için, değerli arkadaşlarım, bu kanunun, bu yasama döneminde -üçbuçuk yıl oldu- sizlerin himmetleriyle… İlle, 5 inci sıraya alınsın demiyoruz, bu hafta olmasın; yani, İktidar Partisi Grubunun belirlediği gündemi… Bugüne alın demiyoruz arkadaşlar; gelecek hafta ve bir sonraki hafta, Meclis tatil olmadan, himmet edersiniz.

Ben, burada, hakikaten, bu konuda çok yoruldum ve bu konuda, artık, tek söyleyecek söz bulamıyorum; çünkü, niçin olmuyor, niçin verilmiyor, hâlâ anlamakta güçlük çekiyorum. Eğer, Türkiye'de, bir Meclis, kendi çocuklarını düşünmüyorsa, kendi hastalarını düşünmüyorsa, insanlar perişan oluyorsa, buna duyarsız kalıyorsa, hakikaten söyleyecek söz bulamıyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Aslanoğlu.

Sayın milletvekilleri, birleşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.25

 


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.35

BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 113 üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ (Devam)

1.- 826 sıra sayılı kanun teklifinin, gündemin 10 uncu sırasına alınmasına ilişkin CHP grup önerisi (Devam)

BAŞKAN - Şimdi, CHP grup önerisinin lehinde söz isteyen Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç; buyurun.

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 12.3.2003 tarihinde Cumhuriyet Halk Partisi Malatya Milletvekilleri olarak Mevlüt Aslanoğlu ve ben, yine Adalet ve Kalkınma Partisinden Ali Osman Başkurt arkadaşımız, Anavatan Partisinden Süleyman Sarıbaş arkadaşımız, yine İktidar Partisinden Fuat Ölmeztoprak, Cumhuriyet Halk Partisinden Mehmet Sevigen, Gülsün Bilgehan, Erdoğan Yetenç, yine AKP'den Nükhet Hotar, Anavatan Partisinden Hüseyin Özcan, yine AKP'den İbrahim Özal, İlhan Albayrak, Anavatan Partisinden Miraç Akdoğan, CHP'den Yakup Kepenek ve Zeynep Damla Gürel'le beraber 15 milletvekili, Malatya İnönü Üniversitesinin kadro kanununun çıkarılmasıyla ilgili bir kanun teklifi verdik. Bu kanun teklifimizde, 250 akademisyen, 878 de diğer personel için talepte bulunmuştuk; ancak, bu talebimiz, daha sonra Plan ve Bütçe Komisyonunda, 250 akademik kadro, 450 de diğer personel olmak üzere 700 kadro olarak kabul gördü. Bu kabulden sonra da, yani, 20.5.2005 tarihinden bu yana da, bir yılı aşkın süre geçtiği halde, hâlâ, bu kadro kanunuyla ilgili Mecliste bir gelişme olmadı.

Değerli arkadaşlar, Malatya İnönü Üniversitesi, 1976-1977 öğretim yılında eğitim öğretime başladı; 9 fakültesi, 3 enstitüsü, 2 yüksekokulu, 10 meslek yüksekokulu, 11 araştırma merkezi, 5 bölüm başkanlığıyla ülkemizin ve Malatyamızın gözbebeği olan bir üniversitedir ve bu üniversitemizde 20 000'e yakın öğrencimiz eğitim öğretim görmektedir. Değerli arkadaşlar, ancak, yeterli kadro olmadığından, yeterli kaynak sağlanmadığından, üniversitemiz büyümekte sıkıntı çekmektedir. Nitekim, üniversitemizde diş hekimliği fakültesinin de kurulmasına karar verilmesine rağmen, henüz, kadro ve kaynak sıkıntısı nedeniyle bu fakülte de açılamamaktadır.

Değerli arkadaşlar, üniversitemizi komşu illerin üniversiteleriyle kıyasladığımızda, örneğin, bir Fırat Üniversitesiyle, Erciyes Üniversitesiyle, Dicle Üniversitesiyle kıyasladığımızda, hem kadro olarak hem öğrenci sayısı olarak eşdeğer durumda olmalarına karşılık, Malatya İnönü Üniversitesinin kadrolarının daha az olduğunu görmekteyiz. Peki, değerli arkadaşlar, bu Malatya'ya yapılan, Malatya İnönü Üniversitesine yapılan bu haksızlığın nedeni nedir acaba? Yani, Malatya'ya karşı bu haksızlık niçin yapılıyor? Malatya'ya karşı, Adalet ve Kalkınma Partisi Malatya'dan yeterli desteği almadı mı acaba; öyle mi düşünüyoruz?! Yeterli desteği de aldı. Hatta, bu teklif, sadece Cumhuriyet Halk Partisinin teklifi de değil. Bu, bir anlamda, ortak, şu anki, Mecliste grubu bulunan tüm partilerin ortak bir önerisi mahiyetinde; ancak, bir türlü, maalesef, bir destek göremiyoruz.

Değerli arkadaşlarım, Malatyamızdaki Turgut Özal Tıp Merkezine yaklaşık 400 trilyon lira para harcandı; ancak, şu anda tam kapasiteyle çalışamıyor. Demin arkadaşımız da belirtti, 26 tane ameliyathaneden 16 tanesi şu anda faal, 10 tanesi faal değil, yatak kapasitesi düşük çalışıyor. Buna rağmen, 2005 yılında 250 000'e yakın hasta tedavi oldu, 10 000'in üzerinde, 15 000'e yakın hasta ameliyat oldu.

Değerli arkadaşlar, bu hizmetler yapılırken, İnönü Üniversitesinde, Tıp Merkezinde hizmet yapılırken, kimsenin siyasî görüşü sorulmuyor, sen hangi partidensin denilmiyor, ki, zaten, bu mümkün de değil. Peki öyleyse, yeterli kaynak sağlansa, yeterli kadro verilse, o Tıp Merkezinde daha çok hasta tedavi görecek, daha çok ameliyat yapılacak. Bunları niçin esirgiyoruz değerli arkadaşlar?!

Yeterli kadro ve kaynak sağlanmayınca, Tıp Merkezinin ihtiyaçları, yani kadro ihtiyaçları, yardımcı personel ihtiyaçları temizlik şirketi bünyesinde sağlanıyor; temizlik şirketi bünyesinde sağlık memuru çalıştırılıyor, temizlik şirketi bünyesinde hemşire çalıştırılıyor, laborant çalıştırılıyor. Belki bu çok yasal da değil; ancak, zorluktan kaynaklanıyor. Peki, şunu diyebilir misiniz: Arkadaş, sen bu şirket bünyesinde eleman çalıştırma. Peki ne yapsın; şu anda 1 000'e yakın eleman çalışıyor. Peki, o zaman, Tıp Merkezinin kapısına kilit mi vurulsun, Malatyamızın hastaları o zaman nerede tedavi olsun değerli arkadaşlar?! Yani, böyle bir mantıksızlık olamaz. Ancak, bazı arkadaşlarımız, hem bir taraftan üniversitemizin kadro kanununu engellemeye çalışıyorlar, bir taraftan da diyorlar ki, temizlik ve ilaçlama ihalesi adı altında çalıştırılacak işçilerin temizlik ve ilaçlama işlerinde çalıştırılmayıp, büyük çoğunluğunun hemşire, laborant, şoför, teknisyen, sekreter, garson, aşçı, güvenlik görevlisi vesaire yardımcı  sağlık hizmetlerinde çalıştırılmaları yasal değil diyorlar. Bununla ilgili de rektörle ilgili araştırma önergesi istiyorlar.

Peki değerli arkadaşlar, buna tek kelime söylenebilir "pes" denebilir. Bir taraftan, üniversitenin kadrosunu kısacaksın, bir taraftan üniversiteye kadroyu esirgeyeceksin, bir taraftan da üniversite, zorunlu olarak kendi personelini dönersermaye kaynaklarından sağlamaya çalışınca da diyeceksin ki, bu üniversite niye yasadışı işlem yapıyor. Değerli arkadaşlar, bunu da anlamakta gerçekten zorlanıyoruz.

Değerli arkadaşlar, artık, Malatyalının bu soruna tahammülü kalmadı; çünkü, bu sorun Malatya'nın eğitimini etkiliyor, Malatya'nın sağlığını etkiliyor, Malatya'nın ekonomisini etkiliyor. Eğer yeterli kadro sağlanırsa, şu anda 20 000 öğrenci varsa, yeni fakülteler açılacak, bu öğrenci sayısı 25 000'e, 30 000'e çıkacak. Yine, akademik personel olarak, diğer personel olarak arttığı zaman, Malatya'nın ekonomisine katkı sağlayacak değerli arkadaşlar. Oysa, biz ne yapıyoruz; eğitim üzerinden, sağlık üzerinden politika yapmaya çalışıyoruz. Oysa, gerek sağlık sistemimizi gerekse eğitim sistemimizi politik amaçlarımıza alet etmeyelim değerli arkadaşlar. Bundan sadece Malatya değil tüm ülkemiz zarar görür. Bu anlayışı, mutlaka, bırakmamız gerekiyor.

Değerli arkadaşlar, hangi siyasî parti görüşünden olursa olsun, şu anda tüm Malatyalılar bu kadro kanununun çıkarılması için tek yürek olmuş durumda.

Değerli arkadaşlar, eğer bu kadro kanununa engel olursanız, bunun hesabını zor verirsiniz. Bu, fazla bir şey değil. 3 gruptan da arkadaşlarımızın imzası olan bir kanun teklifi.

Yine, Plan ve Bütçe Komisyonunda -teşekkür ediyorum destek olan arkadaşlarımıza- İktidar Partisinden arkadaşlarımız da destek vererek, Plan ve Bütçe Komisyonundan da bunu geçirdiler; ancak, şu anda, eğer bu kanunu engellerseniz değerli arkadaşlar, Malatya'ya gerçekten yazık etmiş olursunuz. Malatya'ya iyilik yapmış olmazsınız.

O hastanede, o tıp merkezinde sadece Cumhuriyet Halk Partililer tedavi görmüyor. Oraya giden hastalara, sen hangi partidensin denilmiyor veya oradaki okuyan öğrencilerin veya öğrencisi okuyan vatandaşların siyasî görüşü sorulmuyor. Böyle bir kuruma siyasî anlayışla yaklaşmak yanlış olur.

Hepinizden tekrar istirham ediyoruz; bu konuyu biraz daha sağlıklı düşünelim, bu konuyu biraz daha kısır çekişmelerden, kişisel ilişkiler…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kılıç, buyurun.

MUHARREM KILIÇ (Devamla) - …veya birilerine kızarak, birileriyle ilişkimiz bozuk diye, birilerinin siyasî düşüncesini, görüşünü benimsemiyoruz diyerek o üniversiteyi cezalandırma anlayışına gidersek, yanlış yapmış oluruz. Kişiler, kurumları bağlamaz. Kişiler gelip geçicidir; ancak, kurumlar bakidir. Biz, kurumları hedefliyoruz.

Ben, şu anda Yüce Meclisin çatısı altında bulunan değerli milletvekillerimizin bu olaya olumlu yaklaşacaklarına inanmak istiyorum; çünkü, bu olay, bir siyaset konusu değil, bu olay bir eğitim kurumunun konusu, eğitim kurumlarının sorunlarını çözme konusu.

Eğer o kadro kanunu çıkarsa, kadrolar sağlanırsa, üniversitemiz de dönersermaye kaynaklarından 1 000'e yakın elemana para ödüyor, o zaman o dönersermaye kaynaklarını başka ihtiyaçlara kullanarak, üniversitemizin daha rahat çalışması için imkân sağlanır.

Bu düşüncelerle, olumlu oy vereceğiniz düşüncesiyle, Yüce Heyeti saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kılıç.

Grup önerisi aleyhinde söz isteyen, Ümmet Kandoğan, Denizli Milletvekili.

Buyurun Sayın Kandoğan...

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum. Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi aleyhinde söz aldım.

Malatya'da bir üniversitenin bir derdine derman olmaya çalışan bir kanun teklifinin niye aleyhinde söz alınır, onu açıklamaya çalışıyorum.

Şimdi, Sayın Meclis Başkanvekilimiz de, bir grup bir öneri getirdiğinde, uygun olanı, lehinde konuşmaları o grup önerisini getiren partiye bırakmak lazım gelir şeklinde bir düşünce içerisindeler. Ben de, Sayın Meclis Başkanvekilimizin o düşüncesine saygı duyarak, lehinde bir müracaatta bulunmadım; onu, Cumhuriyet Halk Partili milletvekillerimize bıraktım; ancak, önergenin aleyhine olmamın sebebi sadece bundan kaynaklanmıştır; onu, öncelikle, Türkiye Büyük Millet Meclisindeki milletvekillerimize ve Malatya'da bizi izleyen vatandaşlarımıza duyurmak istedim. (AK Parti sıralarından "Konuşmak zorunda mısın" sesi)

Konuşmak zorundayım. Onu kim söyledi, duymadım; ama, ben, bu meseleyle ilgili konuşmak durumundayım. Niye konuşmak durumundayım; şundan: Çünkü, bu önerinin altında, Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerinin de imzası var.

BAŞKAN - Sayın Kandoğan…

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Yani, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri ile Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekilleri, birlikte, bir önergenin, bir teklifin altına imza atmışlar ve Bütçe Plan Komisyonundan, Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerinin çoğunlukta olduğu Bütçe Plan Komisyonundan da geçmiş, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine gelmiş. Şimdi iki tane milletvekilimizi dinledik Malatyalı, feryat ediyorlar; haklı olarak feryat ediyorlar; ameliyathanelerin kapalı olduğundan bahsediyorlar. Şimdi, bir milletvekili olarak bu konuda bir duyarlılık gösteriyorsak, bundan niye rahatsız oluyorsunuz?! Bu mesele, hepimizin meselesidir. Milletvekilleri…

BAŞKAN - Sayın Kandoğan… Bir saniye Sayın Kandoğan...

OSMAN KILIÇ (Sivas) - Nereden biliyorsunuz rahatsız olduğumuzu?

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - İtiraz etti oradan.

BAŞKAN - Sayın Kandoğan, Başkanlığa verdiğiniz dilekçeyi okuyorum: "Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına.

Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisinin aleyhinde söz istiyorum.

Gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

                                                          Ümmet Kandoğan.

                                                                            Denizli Milletvekili."

Buyurun Sayın Kandoğan.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Doğru; ben de onu anlatmaya çalışıyorum Sayın Başkan. Niçin aleyhinde istedim; yani, bir milletvekili olarak, Malatya Üniversitesindeki bir sıkıntının halledilmesi meselesine bir milletvekili niye itiraz etsin?! Biraz sonra sizin milletvekilinizi de dinleyeceğiz, aleyhinde. Bakalım, sizin milletvekiliniz ne söyleyecek. Şimdi, oradan söylüyorsunuz da, sayın Malatya AK Parti milletvekili gelecek, burada konuşacak. Aleyhinde söz istedi. Dinleyeceğiz hep beraber; aleyhinde bir şey söyleyecek mi, söylemeyecek mi.

Şimdi, değerli milletvekilleri, bakınız, ben daha önce de, Malatya Üniversitesiyle ilgili ben daha önce de konuştum. Burada bir sıkıntı var arkadaşlar, burada bir problem var; bu problemin çözülmesi lazım. Siz, Malatya Üniversitesi rektörünün icraatlarından memnun olmayabilirsiniz, beğenmeyebilirsiniz, oradaki çalışmalardan siz huzursuzluk duyabilirsiniz; benim onlara saygım var. Ama, o konu farklı, Malatya Üniversitesinin sağlıklı bir şekilde hizmet yapmasının önündeki engelleri kaldırmak farklı. Bunu kaldırırsınız. Sizin probleminiz varsa, Malatya Üniversitesiyle ilgili sıkıntılarınız varsa, orada yanlış bir şeyler oluyorsa onu da hep beraber çözeriz. Zaten bir komisyon var, çalışıyor. Onunla ilgili bir sıkıntı varsa, Türkiye Büyük Millet Meclisi, biz, zaten onun gereğini yapacağız. Ondan dolayı bir endişe içerisinde olmayın; ama, altında imzanız var, Bütçe Plandan geçmiş, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine gelmiş. Alıyor onu arkadaşlarımız öncelikli olarak, bir sıkıntının giderilmesiyle ilgili, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine bugün taşımak istiyorlar. Buna da saygı duymak lazım.

Ama, bakınız, değerli milletvekilleri, şimdi, bu haftanın gündemini salı günü belirledik. Salı günü, neler görüşüleceğini burada oyladık, kabul ettik. Şimdi, haftanın son çalışma günü bugün. Yurt dışındaki öğrencilerin mağduriyetiyle ilgili bir kanun teklifi var. Hepimiz üzerinde mutabıkız. Bizler de destekledik. Burada 330'un nasıl sağlandığını hepiniz biliyorsunuz. Buna rağmen, biz, sonuna kadar, bu kanun teklifinin burada kanunlaşması için gayret sarf ettik. Ancak, bugün gelinen noktada, bakıyoruz, bir önerge, bir geçici madde… Bugün biraz sonra görüşülecek olan kanun teklifinin içerisine bir geçici madde sokuşturmuşsunuz. Ne olacak bu geçici maddeyle?! Çok teferruatına girmek istemiyorum; ancak, bu geçici maddeden dolayı, 1 300 kişi, yıllardan beri bu kanun teklifinin burada kanunlaşmasını bekleyen insanlar, belki, bu geçici maddenin bunun içerisine yerleştirilmiş olmasından dolayı, meselelerin çözümü belki çok gecikecek. Yani, bunu niye yapıyorsunuz?! Bizim bu kadar samimî olarak desteklediğimiz bir kanun teklifinin içerisine, 330 oy gereken bir kanun teklifinin içerisine niçin bunu yerleştirmeye çalışıyorsunuz?! Geçmişte yaptınız, Sayın Cumhurbaşkanından geri geldi. Bugün, niye, o kanun teklifinin, çok masum bir şekilde, Türkiye Büyük Millet Meclisinin huzuruna getirilen bir kanun teklifinin içerisine bunu yerleştiriyorsunuz?!

Şimdi, bakınız, benim de bir kanun teklifim var; birbuçuk yıldan beri bekliyorum değerli milletvekilleri, birbuçuk yıldan beri; memurların disiplin affı… Bugün bunu görüşemeyeceğiz, görüşülmeyecek bugün. Haftaya da, bu 330 gerektiği için, bulamayacağınızı söyleyeceksiniz; belki, Meclis kapanıncaya kadar bu disiplin affıyla ilgili hüküm Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminden çıkacak. Şimdi, 25 000 memurumuz yıllardan beri, aylardan beri bu kanunun buradan geçmesini istiyor; onu da yapamayacağız bugün. İşte, saat 4 oldu; 3 saatlik bir çalışma süremiz var.

Değerli milletvekilleri, o nedenle, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemini yaparken, hangi konuların görüşülmesi lazım geldiği hususu burada tartışılırken, ne olur, Meclisin en verimli nasıl çalışacağını hesap ederek, o şekilde bir Meclis çalışma programını bizlerin önüne getiriniz ve Meclis hızlı bir şekilde çalışsın. Bu kanun teklifleri, tasarıları, bir an önce, burada kanunlaşsın. Malatya Üniversitesinin meselesi de hallolsun, disiplin affı meselesi de hallolsun, yurt dışındaki üniversite öğrencilerinin harçlardan dolayı tekeffül ettikleri paraları ödeyememekten dolayı ortaya çıkan bu durum da önlensin; ama, ne yazık ki, Meclisin üzerinde sanki gizli bir el, Meclisi çalıştırmamak, çıkacak olan kanun tekliflerinin önünü nasıl keserizin hesabını yaparak Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemini yapmaya çalışmanın, mantıklı ve haklı bir gerekçesi yok.

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Şimdi ne önemli şeyler söyledin!..

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Şimdi, Değerli Milletvekilim, bakınız, oradan konuşmak çok kolay, oradan konuşmak çok kolay…

BAŞKAN - Sayın Akbulut, lütfen… 

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ama, gelin, buradan söyleyin o zaman onu.

Dün, bu yurt dışındaki öğrencilerle ilgili bütün maddelerde konuştunuz mu?! Grup adına konuşmuyorsunuz; grup adına konuşmuyorsunuz, ama, şahıs adına iki konuşmanın tamamını yaptınız bütün maddelerde, geçici maddelerde. Madem bu kanun teklifi bir an önce çıkmalıydı, madem dün bu kanun teklifi buradan geçmeliydi, niçin, her maddesinde ikişer konuşma yaptınız, grup adına konuşma yapmadınız?! Sebep belli, sebep Ümmet Kandoğan, Ümmet Kandoğan'ı konuşturmayacaksınız. Cumhuriyet Halk Partisinin Grubu var konuşuyor, Anavatanın Grubu var konuşuyor, engelleyemiyorsunuz; ama, şahıs adına Ümmet Kandoğan bu kürsüye gelip konuşmasın diye, oradan milletvekillerini zorla, itekleyerek bu kürsüye çıkarıyorsunuz arkadaşlar. Ben, dün gördüm burada "ben çıkmayacağım" diyor milletvekili, "yok, sen çık…" Çıkıyor buraya milletvekilimiz "kanun tasarısı" diyor, okumamış çünkü, okumamış değerli milletvekilleri "kanun tasarısı" diyor. Teklif ile tasarı arasındaki farkı bilmeyen bir milletvekilini arkadan iterek kürsüye gönderirseniz, burada sağlıklı bir çalışma yapmanız mümkün olmaz değerli milletvekilleri.

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Önemli şeyler söyledin değil mi?!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ben, çok önemli şeyler söylüyorum.

Bakınız, benim bütün konuşma tutanaklarım orada; çok önemli şeyler söylüyorum.

BAŞKAN - Sayın Kandoğan, lütfen, Genel Kurula hitap eder misiniz…

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ben, kanun tekliflerinin desteklenmesi gereken yerlerde desteğimi yapıyorum; ama, çekincelerim olduğu yerleri de burada gelip söylüyorum ve çekincelerimin ne kadar haklı olduğunu, konuştuğum, Cumhurbaşkanından geri dönen kanunlar, Anayasa Mahkemesinden geri dönen kanunlar, Ümmet Kandoğan'ın ne kadar haklı konuşmalar yaptığını çok açık ve net bir şekilde ortaya koyuyor Sayın Milletvekili. Buraya gelip sadece bir hakkı suiistimal eden milletvekillerine söyleyeceksin sen onu. Buraya gelip sadece gerekçe okuyan, kendinden bir şey katmayan milletvekillerine söyleyeceksiniz onu. Arkasından zorla itilerek kürsüye çıkarılan milletvekillerine söyleyeceksiniz onu. O nedenle…

BAŞKAN - Sayın Kandoğan, hiçbir milletvekilini tahkir etme hakkınız yok. Lütfen…

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ben şunu söylüyorum… O, benim şahsî görüşüm.

BAŞKAN - Söz istediğiniz konuyla ilgili konuşur musunuz.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Burada, dün, arkasından iteklenerek kürsüye çıkarılan milletvekilleri oldu Sayın Başkan. "Ben konuşmayacağım" dediği halde, zorla konuşturulup… Tutanakları getireceğim, konuşan milletvekillerinin, burada, o kanunla ilgili ne söylediğini okuyacağım biraz sonra.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) - Kim o milletvekili?

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Önergeyle ilgili ne söyledin şimdi?!

BAŞKAN - Sayın Kandoğan, lütfen, teşekkür için açıyorum.

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Çıkıp boş boş konuşuyorsun.

BAŞKAN - Lütfen, sayın milletvekilleri…

MURAT YILDIRIM (Çorum) - Sen de hakaret ediyorsun!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Hiç hakaret etmiyorum.

MURAT YILDIRIM (Çorum) - Ne yapıyorsun?!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ben, burada, bir hakkın suiistimal edilmesini anlatıyorum. Peki, grup adına niye konuşmuyorsunuz da…

RECEP KORAL (İstanbul) - Sana ne!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Soruyorum… Soruyorum… Grup adına niye konuşmuyorsunuz da, şahıs adına iki milletvekilini konuşturuyorsunuz?!

RECEP KORAL (İstanbul) - Sana ne!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Evet… Evet, ben biliyorum.

RECEP KORAL (İstanbul) - Sana ne!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Niye yapıyorsunuz; sırada ben varım çünkü, sırada ben varım. Ben takip ediyorum. Ben hasbelkader buradan ayrılmışsam, Mecliste, o anda burada değilsem, o maddedeki kişisel konuşmaları yapmıyorsunuz; çünkü, Ümmet Kandoğan burada yok. Ben bunu takip ediyorum. Yüzlerce örneği var. Getireceğim tutanakları, göstereceğim.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sen kimsin be!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, korkunun ecele faydası yok, korkunun ecele faydası yok. Burası milletin kürsüsüdür; siz hiç kimseyi susturamazsınız.

Bakınız, son icraatlarınızda konuşanları nasıl susturmaya çalıştığınızı bütün millet çok yakından takip ediyor; ama, Ümmet Kandoğan'ı susturamayacağınızı ifade ediyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Grup önerisinin aleyhinde söz isteyen Münir Erkal, Malatya Milletvekili.

Buyurun Sayın Erkal. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AHMET MÜNİR ERKAL (Malatya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; grup önerisinin aleyhinde -CHP'nin- söz aldım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabiî, burada, değerli arkadaşlarımızı dinlerken gerçekten üzüntü duyuyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisinin seviyesinin bu noktalara çekilmesi, gerçekten üzüntü verici. Bir taraftan "Yüce Meclis" diyeceksiniz, bir taraftan da değerli milletvekillerimizi tahkir ederek…

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Tahkir yok!

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - … zorla itiliyorsunuz tarzında, iradesine ipotek koyacaksınız, yorum yapacaksınız!..

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Yapacağım tabiî!

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Siz, bir hakkın suiistimalini bile anlatırken, bu hakkın suiistimalini…

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Aleyhinde ne söyleyeceksiniz şimdi?!

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) -… başka birine hakaret ederek ifade edemezsiniz! Bir kere, bu, korkunç derecede büyük bir hata.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Hiç hakaret etmedim.

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Bu Meclisin seviyesiyle orantılı bir şey…

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Tutanaklar meydanda.

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Lütfen, sakin olun, dinleyin.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Siz de sakin olun.

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Lütfen, sakin olun, dinleyin. Hakkın suiistimali, Meclisimizin değerli milletvekillerini, onları tahkir ve tezyif noktasına çekerek mi ifade edilir?!

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Evet, arkasından iterek çıkarıyorsunuz.

BAŞKAN - Sayın Kandoğan, lütfen…

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Hakkın suiistimali varsa, burada bunun gerekçelerini doğru dürüst izah edersiniz, size de kamuoyu, hem bizi dinleyen bu ülkenin kamuoyu hem de  Değerli Meclis hak verir.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Aynen öyle!

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Ama, milletvekillerine bu tarzda bir davranış!..

İkincisi, konuşuyorsunuz 10 dakika, ben not alıyorum, acaba ne dedi cevap verilecek diye… Öneri aleyhinde konuşuyorsunuz, aleyhinde bir şey söylemiyorsunuz! Yani, bu nasıl bir yapıdır?!

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Konuşmak için konuşma!

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Bu nasıl bir zihniyettir?! Tamamen içi boş bir konuşmayı, burada, sadece popülizm kokan…

Yani, değerli arkadaşlar, 3 Kasım 2002 tarihi popülizmin siyasî mezarlığa gömüldüğü tarihtir; bunu iyi bilin! (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Siz ne söyleyeceksiniz aleyhinde?!

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Bakın, bu  popülizmi yapanlar barajda boğuldular, Meclis dışı kaldılar. Dikkat ediniz lütfen…

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Siz ne söyleyeceksiniz aleyhinde?!

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Artık, biraz reel siyaset yapmayı, rasyonel siyaset yapmayı öğreneceksiniz.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Siz ne söyleyeceksiniz aleyhinde; merak ediyorum.

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Öğreneceksiniz burada bunu.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Buyurun; aleyhinde ne söyleyeceksiniz?!

BAŞKAN - Sayın Erkal, bir saniye…

Sayın Kandoğan, aleyhe söz istediniz ve bir hakkı kötüye kullanarak hiçbir laf etmediniz; lütfen, oturunuz yerinize! (AK Parti sıralarından alkışlar)

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, siz değil misiniz; lehinde…

BAŞKAN - Lütfen!.. Oturur musun Sayın Kandoğan!

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Yani, böyle hitap edemezsiniz!

BAŞKAN - Oturur musunuz yerinize! Ederim!.. Oturun yerinize!

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Hitap edemezsiniz böyle!

BAŞKAN - Buyurun Sayın Erkal.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) -  Dün siz söylediniz kürsüde, lehe konuşma talebinde bulunmayın diye!

BAŞKAN - Buyurun Sayın Erkal.

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Şimdi, değerli milletvekili arkadaşlarım, burada birtakım değerlendirmeler yapılıyor üniversite hakkında…

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Siz, Malatya Üniversitesini söyleyin.

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - …bir arkadaşımız çıkıyor diyor ki, otuz yıldır kadro kanunu yok. Yahu, insan bir mesele hakkında konuşurken biraz bilgi sahibi olur.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Kendi bildiğini konuş be, yalan mı söylüyoruz?!

BAŞKAN - Lütfen Sayın Aslanoğlu…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Kendine gel!

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Kes sesini!..

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Yok, kadro kanunuymuş!..

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Doğru dürüst ifade et burada…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkanım…

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Dinleyeceksin bunu…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sen kendi bildiğini konuş!

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Dinleyeceksin beni…

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sataşmak için mi çıktın?!

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Dinleyeceksin!..

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Kendi bildiğini konuş sen!

BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu…

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Kadro kanunu yok diyecek…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Ayıp!..

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - İnsan utanır. Gider Maliye Bakanlığını, Bütçe Malî Kontrol Genel Müdürlüğünü arar, der ki: Üniversitenin kadro kanunu var mı, yok mu? O zaman cevabınızı alırsınız, belki bir daha da buralara gelip oturamazsınız.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sen utan, sen!

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - 4 dakikadır ne söyledin sen, allahaşkına!

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Bir daha da gelip oturamazsınız!

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - 4 dakika oldu, ne söyledi bu arkadaş?!

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Niye önerdi o kanunu Maliye Bakanı?!

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Değerli arkadaşlar, üniversitemizin kadro kanunu var.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sen niye rahatsız oluyorsun?!

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Kadro kanunu çıkmış ve şu anda 300 öğretim üyesi burada görev yapıyor.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Peki, Maliye Bakanlığının yazısına ne diyorsun?!

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Bunu bile bile, kalkıp da "kadro kanunu yok" diye, böyle, buram buram popülizm kokan ve cehalet kokan bir davranışı burada sergilemeniz, gerçekten utanç vericidir.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkanım, yani, bu kadar da olmaz!

ABDURREZZAK ERTEN (İzmir) - Hakaret ediyor!

HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Antalya) - Ayıp!

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bu arkadaşımız, Cumhurbaşkanımızın ismini vurguluyor, diyor ki: "Burası Turgut Özal Tıp Merkezidir." Ben soruyorum, lütfen, bu değerlendirmeyi yaparken, İnönü Üniversitesi uygulamalarını hiç gündeme getiriyor musunuz? (CHP sıralarından gürültüler)

On onbeş senedir Turgut Özal Tıp Dergisi adıyla çıkan dergiden, bu üniversitenin başındaki kişi Turgut Özal adını çıkaracak, silecek, atacak; ben, 10 kere Malatya basınında bunu gündeme getireceğim, cevap vermeyecek ve bu arkadaş, bir tek gün, bunu iddia edenler, çıkıp da, yahu, 8 inci Cumhurbaşkanımızın hatırasını yâd etmek yerine, onu onore etmek yerine rencide ediyorsunuz deyip hesap sormayacak; ama, buraya geldiğiniz zaman…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Kapatalım o zaman!

BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu, lütfen…

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Buraya geldiğiniz zaman, seçmene selam mantığıyla bu davranışları sergileyeceksiniz!..

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - 250 000 hasta var kapıda.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Bu nasıl aleyhte konuşma Sayın Başkan!

BAŞKAN - Sayın Kandoğan, oturur musun lütfen.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Bu nasıl konuşma!

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Değerli arkadaşlar…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Ayıp ya!

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Değerli arkadaşlar, şimdi, biz, Hükümetimiz olarak, AK Parti Hükümeti olarak hep bilimsel bir tarzda, objektif bir tarzda üniversitelerimize destek olduk. Üniversitemizin potansiyelinin en yüksek seviyeye gelmesi için gayret gösterdik. Şu anda da, üniversitemizin hem kadro konusunda hem diğer işler konusunda bütün işlerini takip ediyoruz. Çok yakın bir dönemde, bir iki ay önce, geçici işçilerimizin -300'ün üzerinde- problemi oldu. Bizzat kendim -geçen Genel Kurulda yine konuştum, ifade ettim- takip ederek ve Sayın Maliye Bakanımızla görüşerek -ona buradan teşekkür ediyorum- olurunu alarak, 300 arkadaşımızın vizesini çıkardık ve işe başlattık. Yani, şimdi, bu husustaki tavrımızın ne kadar nötr olduğu, gerçekçi olduğu, üniversiteye yakın olduğu ortadadır; ama, bir taraftan, üniversitedeki uygulamalara bakıyorsunuz, gerçekten evlere şenlik! Yani, Sayıştay raporları geliyor; vahim iddialarla dolu. Vahim iddialarla dolu Sayıştay raporları geliyor.

YAKUP KEPENEK (Ankara) - O, yargıya gider, senin işin değil!

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Şimdi, bunlar gündeme taşındı ve çalışma bir taraftan sürdürülüyor.

Diğer bir taraftan bakıyorsunuz, üniversite halkla bütünleşmiş değil. Bugün, Muharrem Bey diyor ki…

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Siz, üniversiteye gittiniz mi Sayın Erkal?!

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - … "siz, Malatyalılardan tepki görürsünüz."

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Üniversiteye gittin mi?!

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Eğer öyleyse, gelin, beraber bir gezelim sizinle beraber de… Bana gelen mesajlar, bak, üç klasör orada duruyor…

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Malatya'ya beraber gidelim!

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Hiç gittin mi?!

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Sakin olacaksınız… Sakin olacaksın, dinlemeyi öğreneceksin!

ÖZLEM ÇERÇİOĞLU (Aydın) - Parmağını indir!.. Saygılı ol!

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Beraber gidelim!

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Dinlemeyi öğreneceksin! Dinlemeyi öğreteceğiz biz size!.. (CHP sıralarından gürültüler)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Beraber gidelim!

BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu…

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Dinlemeyi öğreneceksiniz!

ÖZLEM ÇERÇİOĞLU (Aydın) - Parmağını indir!

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Tam popülizm kokan bir konuşma yapıyor Sayın Erkal.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Beraber gidelim!

BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu, niçin sabredemiyorsunuz?!

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Değerli arkadaşlar…(CHP sıralarından gürültüler)

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Aleyhinde bir şey söylesene bunun!

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Değerli arkadaşlar…

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Aleyhinde bir şey söylesene!

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Değerli arkadaşlar, Sayın Cumhurbaşkanımız, Turgut Özal Tıp Merkezini planlarken, ben, bütün süreçlerin içindeydim; vakfı kurulurken içindeydim, Harbiye Orduevinde; para toplanırken içindeydim; Mütevelli Heyeti üyesiyim; bütün süreçlerin içindeydim ve Özal Tıp Merkezi kurulurken Sayın Cumhurbaşkanımızın hedefi, Ortadoğu'ya hitap edecek bir tıp merkezi kurmaktı, Turgut Özal Tıp Merkezini. 124 000 metrekare kapalı alanı var, 300 tane yoğun bakım ünitesi var, 30'a yakın ameliyathanesi var. Şimdi gelinen nokta nedir: Üniversite hastanesi olmaktan öteye gidememiştir. Bugün, bunu yönetenler, üniversiteyi yönetenler, önce bunun hesabını versin.

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Parası belli, bütçesi belli!

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Ne alakası var?!

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Rahmetli Cumhurbaşkanımızın hedefiyle niçin çakışmadıklarının hesabını versin.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Ne alakası var?!

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Önce, bunun hesabını verin siz! Bunun hesabını verin! (AK Parti sıralarından alkışlar)

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Ne alakası var bu önergeyle bunun?! Sen kadroyu verirsen iyi çalışır orası!

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Değerli arkadaşlar, üniversitedeki uygulamalara bakıyorsunuz; rektör, işçilerin parasını ödemiyor zamanında, bunlara çıkışlar veriyor, zorla istifa ettiriyor. Sağlık-İş Sendikası mahkemeye veriyor, 4 trilyon zarara uğratıyor; basın mensuplarının orada var.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Erkal, Samsun'da da aynısı oldu, bir şey çıkmadı bundan, bir şey çıkmadı!

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - 200 milyarlık anapara 1,5 trilyona çıkıyor…

HALUK KOÇ (Samsun) - Boşa kürek çekiyorsunuz, boşa!

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - …ve üniversite 1,3 trilyon zarar ediyor. Görevini kötüye kullanmaktan…

HALUK KOÇ (Samsun) - Samsun'da yaptınız aynısını, rezil oldunuz!

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Hocam, bir dakika…

HALUK KOÇ (Samsun) - "Hocam" yok!.. "Hocam" yok!...

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Ver o zaman kadroyu!

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Görevini kötüye kullanmaktan ve üniversiteyi zarara uğratmaktan…

HALUK KOÇ (Samsun) - Samsun'da yaptın aynısını, hiçbir şey çıkmadı.

BAŞKAN - Sayın Koç, lütfen…

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Hocam, sakin olacaksınız! Bu kadar sinirlenmeyin!

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Kadroyu ver o zaman!

HALUK KOÇ (Samsun) - İtham edemezsin, kimseyi itham edemezsin!

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Kadroyu verin işte!

HALUK KOÇ (Samsun) - Yazıktır!.. Seni ayıplıyorum, ayıplıyorum! Kınıyorum…

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Şimdi, Rektör, görevini kötüye kullanmaktan, üniversiteyi zarara uğratmaktan…

HALUK KOÇ (Samsun) - Üniversitelerle uğraşmaktan vazgeç…

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - …mahkemeye veriliyor; YÖK soruşturma izni vermiyor.

HALUK KOÇ (Samsun) - Hiçbir şey çıkmadı o Sayıştay raporundan. Samsun'da da yaptın aynısını…

BAŞKAN - Sayın Koç, lütfen…

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Rektörün, şu anda, Malatya halkının hassasiyetleriyle en küçük bir bütünlüğü yok.

HALUK KOÇ (Samsun) - Hadi, çıkarın, getirin o raporu!.. Hadi, getirin!..

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Malatya halkının değerlendirmeleriyle en küçük bütünlüğü olmayan böyle bir yapı, Malatya halkı tarafından reddediliyor.

HALUK KOÇ (Samsun) - Rezil oldunuz, rezil!.. Hadi ordan!..

GÜROL ERGİN (Muğla) - Ali Dibo!..

BAŞKAN - Lütfen, sayın milletvekilleri…

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, üniversitede öğretim üyesi alımlarına bakıyorsunuz; elimizde örnekler var, ciddî belgeler var; bakıyorsunuz, alımlarda, adrese teslim ilanlar var. Öyle bir ilan yapılıyor ki… Diyor ki mesela "üniversitede çalışmamış olmak!.."

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Ofer'e yapıldığı gibi mi?!

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Bir isim verilirken, üniversitede çalışmamış olmak…

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Ofer'e verildiği gibi mi Sayın Erkal?!.

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - … ve adrese teslim…

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Ofer'e verildiği gibi mi?!.

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Siz alışkınsınız bunlara… Siz alışkınsınız bunlara…

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Ofer'e verildiği gibi mi?!.

BAŞKAN - Sayın Kandoğan…

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Ofer'e verildiği gibi mi?!.

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Siz bilirsiniz, siz alışkınsınız…

BAŞKAN - Sayın Kandoğan…

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Ofer'e verildiği gibi mi?!

BAŞKAN - Sayın Kandoğan…

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Siz alışkınsınız, siz bilirsiniz bunları…

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Evet… Ofer'e verdiğiniz gibi mi verdiniz?!

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Adrese teslim ihaleler yapılıyor ve maalesef, bu antidemokratik yapı üniversitede devam ediyor.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Ofer'e verdiğiniz gibi mi?!

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Elimde…

İLYAS SEZAİ ÖNDER (Samsun) - Düzeltin o zaman!..

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Şimdi, bazı milletvekili arkadaşların…(CHP sıralarından gürültüler) Bazı milletvekili arkadaşların, Malatya İnönü Üniversitesiyle… (CHP sıralarından gürültüler)

Bir dakika değerli arkadaşlar…

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Ofer gibi mi?!

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Sayın Başkan… Sayın Başkan…

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Ofer gibi mi olmuş?! TÜPRAŞ'ı verdiğiniz gibi mi olmuş?!

BAŞKAN - Sayın Kandoğan…

GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Her taraf yolsuzluk dolu!.. Kokuşmuşsunuz!..

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Sayın Başkan, bu tarzda konuşmam mümkün değil.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Erkal.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Ofer gibi mi olmuş?!

OSMAN KILIÇ (Sivas) - Ümmet, seni buraya getirenlere saygılı ol!

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Ben saygılıyım her zaman…

OSMAN KILIÇ (Sivas) - Buraya getiren millete saygılı ol…

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Merak etme, merak etme…

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, arkadaş çok agresif davranıyor…

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Değerli arkadaşlar, uygulamalara bakıyorsunuz, buradaki, Malatya uygulamalarında, üniversitenin bilimsel potansiyeli artırılacağı yerde, akademik potansiyeli artırılacağı yerde, bir beyanat geliyor!.. İşte, bakıyorsunuz, 4.3.2005'te, İnönü Üniversitesi Senatosu orduyu göreve davet ediyor, "gelin, Türkiye'de birtakım şeyler var, gelin müdahale edin" diyor. Bu antidemokratik yapı, maalesef, Türkiye'nin başına bela bir yapıdır.

GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Van'da ne oldu?!

YAKUP KEPENEK (Ankara) - Konuya gel…

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - İşte, diğer taraftan, bakıyorsunuz, başka bir beyanat… Burada, gündemde, Avrupa Birliğine…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Erkal, lütfen, toparlar mısınız.

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Sayın Başkan, konuşmamın tümü bu şekilde geçti…

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Şu kanun teklifinin aleyhinde birkaç cümle söyle de, öğrenelim!

BAŞKAN - Lütfen, Sayın Erkal..

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - …üye olmak adına çıkarılan uyum yasaları devam ediyor, diyor ki, Atatürk'ün kurmuş olduğu Türkiye Cumhuriyetinin bu yasalarla yıkılması amaçlanmaktadır. Siz böyle bir yaklaşımı, böyle bir zihniyeti…

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Bu yüzden mi kadro kanunu çıkarmıyorsunuz?

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Bu, İnönü Üniversitesinin senato kararıdır.

GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Aferin o senatoya, alkışlamak lazım.

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Bu okuduğum, İnönü Üniversitesinin senato kararıdır.

Şimdi, değerli arkadaşlar, böyle bir yapıyı gündeme getireceksiniz, tamamen, üniversitede güzellikleri yetiştirmek adına, gençlerimize gerçekten bilimsel hedefler ortaya koymak adına, Malatya'daki bu akademik potansiyeli, KOBİ'lerle, organize sanayiyle, işadamlarıyla buluşturmak adına bunu kullanmanız gerekirken, Turgut Özal Tıp Merkezini Ortadoğu'ya şifa dağıtacak bir merkez haline getirmeniz gerekirken, alacaksınız hadiseyi başka bir yere saptıracaksınız, ideolojik bir körlükle hareket edeceksiniz…

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sensin kör olan!

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - … ve maalesef, bu yaklaşımla da, bu bayatlamış sloganları kullanarak Malatya'yı üzeceksiniz, Malatya kamuoyunu rencide edeceksiniz!.. Ben on yıl Malatya Belediye Başkanlığı yaptım, 4-5 tane rektörle çalıştım.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - En kötü dönemiydi Malatya'nın.

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Her türlü, her görüşten rektör geldi.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Senin derdin rektörle mi kardeşim?!

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Ama, hiçbirisiyle, yaptığımız çalışmalarda bir diyalog noksanlığımız olmadı; meseleleri görüştük…

YAKUP KEPENEK (Ankara) - Rektör başka, kadro başka!

GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Reklamı bırak, konuya gel.

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - … ve en büyük yardımı Malatya İnönü Üniversitesine Malatya Belediyesi yapmıştır. Suyunun getirilmesinden, yeşil alanından, otobüs duraklarına kadar, benim dönemimde yapıldı.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Görevin o!..

GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Reklam yapıyorsun!

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Hatta, dışarıdan gelen hocalara villa yapılması için taahhütlerde bulunduk biz Malatya Belediyesi olarak.

GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Senin derdin rektör!

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Tabiî, bu hadiseleri…

GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Çok iyi anlatıyorsun kendini, çok iyi… Reklam yapıyorsun…

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Hayır, reklam değil; bu, bir yerel yönetimin Malatya İnönü Üniversitesine yaklaşımıdır; ama, siz Malatya'nın gerçeklerinden bihaber olduğunuz için bu espriyi anlayamazsınız, buna muhatap olamazsınız.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Su vermeyecek misin su!..

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Değerli arkadaşlar, netice olarak şunu söylemek istiyorum: İnönü Üniversitemiz ve Turgut Özal Tıp Merkezimiz bizim için her türlü değerin üstündedir, onu en yüksek seviyeye taşımak bizim aslî görevimizdir.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Bravo!..

GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Taşıyamazsınız, taşıyamazsınız; üniversiteyle kavgalısınız siz!

BAŞKAN - Sayın Durgun, lütfen…

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Ama, bu yaklaşımın doğru zamanda yapılması gerekiyor.

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (İstanbul) - Doğru zaman ne zaman?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Erkal, lütfen… Teşekkür için açıyorum.

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Bitiriyorum.

Bu yaklaşımın doğru zamanda yapılması gerekiyor.

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (İstanbul) - O zaman hangi zaman?

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Zamanı gelince, İnönü Üniversitesinin kadrosu da, diğerleri de en uygun şekilde gerçekleştirilecektir; ama, burada, bu hususta destek verenlerin, Malatya'nın gerçekleriyle ve hassasiyetleriyle, altını çiziyorum, Malatya'nın hassasiyetleriyle, lütfen, bütünleşmeniz gerektiğini vurguluyorum.

Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar; CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Erkal.

GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Türkiye'nin hassasiyetleri ne olacak?!

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkan… Sayın Başkan… Sayın Başkanım…

BAŞKAN - Buyurun Sayın Aslanoğlu.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkanım, beni cehaletle suçlamıştır…

BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu, tutanakları getirteceğim…

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Çok açık Sayın Başkan, yani, tutanağı getirtmeye gerek yok.

BAŞKAN - Başkanlığı siz mi yönlendireceksiniz Sayın Kandoğan?!

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Yani "cehalet" dediğini duymadınız mı?! Duymadınız mı yani bunu?!

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Bize hakaret etti; söz talep ediyorum.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Yani, bunu duymadınız mı allahaşkına?!

BAŞKAN - Sayın Kandoğan, ayağa kalkar mısınız. Söyleyin…

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - "Cehalet" lafını duymadınız mı?

BAŞKAN - Tutanakları getirtip inceleyeceğim.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Ya ne gerek var; duymadınız mı?!.

BAŞKAN - Duymadım Sayın Kandoğan, sizin gürültünüzden.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Tamam, duymadıysanız, o zaman tamam.

BAŞKAN - Sizin gürültünüzden duymadım.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Siz dinlemiyorsunuz o zaman, demek ki!

BAŞKAN - Oturur musun lütfen.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Konuşmacıyı dinlemiyorsunuz demek ki!

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Kılıç, buyurun.

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Söz talep ediyorum efendim.

BAŞKAN - Niye Sayın Kılıç?

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - İdeolojik körlükle suçladı, hakaret etti; söz talep ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Kılıç, Sayın Aslanoğlu'na da bildirdim, tutanakları getirtip inceleyeceğim, ona göre değerlendireceğim.

Teşekkür ediyorum.

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Hâlâ ne tutanağı Sayın Başkan?!.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Buyurun Sayın Sarıbaş.

YAKUP KEPENEK (Ankara) - Yani, çok açık…

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bir saniye…

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Mevcut kanun teklifinde imzam var. Biraz önce anlatılanlar ile görüşmekte olduğumuz, yani, gündeme almak istediğimiz kanun teklifi arasında hiçbir alaka yok.

BAŞKAN - Sayın Sarıbaş, yerinizden 1 dakikalık kısa bir açıklama yapmanız için mikrofonunuzu açıyorum.

Buyurun Sayın Sarıbaş.

VII.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Malatya Milletvekili Süleyman Sarıbaş'ın, CHP Grup önerisiyle gündemin 10 uncu sırasına alınmak istenen kanun teklifinde kendisinin de imzasının olduğu ve önerinin görüşmeleri sırasında ifade edilenler ile kanun teklifi arasında bir ilgi olmadığı yönünde açıklaması

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sayın Başkan, bu kanun teklifinin altında benim de imzam var. Biraz önce konuşan arkadaşımızın rektörle olan şahsî meselesine veya şahsî kaprislerine bu kanun teklifi heba edilmemeli.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Bravo!

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Üniversitenin ne rektörüyle, ne rektörünün uygulamalarıyla hiçbir ilgisi yok bu kanun teklifimizin. Orada bir hastanemiz var. Devlet 250 000 000 dolar para harcamış, o hastaneye laboratuvarlar yapmış, ameliyathaneler yapmış; 250 yatak, sırf ebe hemşire kadrosu olmadığı için hâlâ kapalı duruyor, açılamıyor iki senedir.

Şimdi, rektör şu olur, bu olur, siyasî görüşü de beni ilgilendirmiyor, uygulaması da; ama, o hastane Malatya'nın hastalarına hizmet veriyor.

Bizim teklifimiz, bu hastanenin ebesi, hemşiresi, kadrosu tamam olsun; çünkü, o rektörün babası, annesi ameliyat olmayacak, onlar tedavi edilmeyecek, Malatya'nın hasta insanları tedavi edilecek.

Maliye Bakanlığımızın uygun görüşü var, kadroyu yetersiz bulmuş. Sayın Mehmet Ali Şahin'in, bu kadroya "elzemdir, ihtiyacı var" diye yazısı var; ama, tahmin ediyorum, Sayın Münir Bey, ne Maliye Bakanının yazısını, ne Mehmet Ali Şahin'in yazısını ne de kanun teklifinin içeriğini okumamış, tamamen rektörle olan şahsî kaprisini kürsüye yansıttı.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Diyor ki: "Üniversiteye su verdim." Elbette vereceksin; Belediye Reisisin. Yani, üniversite susuz mu olacak?!. "Bu görevi yaptım" demek…

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Sarıbaş.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Ben teşekkür ediyorum efendim.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ (Devam)

1.- 826 sıra sayılı kanun teklifinin, gündemin 10 uncu sırasına alınmasına ilişkin CHP grup önerisi (Devam)

BAŞKAN - Grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri reddedilmiştir.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkanım, oturum bitiyor, bak; Sayın Başkanım, bu oturumda söz vermezseniz, geçiyor bizim hakkımız.

BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu, lütfen oturur musunuz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Ama…

BAŞKAN - Lütfen oturur musunuz Sayın Aslanoğlu.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına devam ediyoruz.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

BAŞKAN - 1 inci sırada yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu gelmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.

2 nci sırada yer alan, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

4.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

3 üncü sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1115) (S. Sayısı: 1147)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

4 üncü sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Bursa Milletvekili Faruk Çelik, İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz, Ankara Milletvekili Salih Kapusuz, Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa ile Hatay Milletvekili Sadullah Ergin'in; Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve  Terkinine İlişkin Kanun Teklifi ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Samsun Milletvekili Haluk Koç ile İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun 8.4.1929 Tarihli ve 1416 Sayılı Kanun ile 4.11.1981 Tarihli ve 2547 Sayılı Kanuna Birer Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden  devam edeceğiz.

6.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Bursa Milletvekili Faruk Çelik, İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz, Ankara Milletvekili Salih Kapusuz, Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa ile Hatay Milletvekili Sadullah Ergin'in; Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Teklifi ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Samsun Milletvekili Haluk Koç ile İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun; 8.4.1929 Tarihli ve 1416 Sayılı Kanun ile 4.11.1981 Tarihli ve 2547 Sayılı Kanuna Birer Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/754, 2/693) (S. Sayısı: 1143) (x)

BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Teklife geçici madde eklenmesine ilişkin bir önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1143 sıra sayılı Kanun Tasarısına aşağıdaki geçici maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

İdris Naim Şahin

Mahmut Kaplan

Abdulmecit Alp

 

İstanbul

Şanlıurfa

Bursa

 

Mustafa Dündar

İrfan Gündüz

 

 

Bursa

İstanbul

 

Geçici Madde 1- Bu Kanunun yayımı tarihine kadar memur temsilcileri ile toplu iş sözleşmesi akdederek veya meclis, encümen, kurul ya da idari merci kararına dayanılarak, mahalli idareler ve bağlı kuruluşları personeline çeşitli adlar altında ek ödemede bulunan kamu görevlileri hakkında idari, adli veya mali yönden herhangi bir yargılama ve takibat yapılmaz, başlatılmış olanlar işlemden kaldırılır. Daha önce bu fiille ilgili olarak kesinleşmiş olan mahkumiyet hükümleri de, ilgililere geri ödeme sonucu doğurmaksızın  bütün sonuçlarıyla birlikte ortadan kaldırılır.

BAŞKAN - Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu?

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Buyurun Sayın Koç.

HALUK KOÇ (Samsun) - Salt çoğunluğunun tespit edilmesini arz ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Koç, her ne kadar uygulamada yoksa da…

HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim, İçtüzük madde 87 açık.

BAŞKAN - …Sayın Komisyonun salt çoğunlukla katılıp katılmadığına bakacağız.

HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim "uygulamada yok" diyemezsiniz; İçtüzük madde 87 çok açık.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Geçici…

HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim, geçici ve ek madde ayırımı yapılmıyor.

BAŞKAN - Sayın Koç, niye Sayın Milletvekiliyle karşılıklı konuşuyorsunuz?! Siz söylediniz; ben de bakacağım.

HALUK KOÇ (Samsun) - O karışıyor da onun için.

BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) - Sayın Başkanım, salt çoğunlumuzu tespit etmemiz gerekiyor; müsaade ederseniz…

                                    

(x) 1143 S. Sayılı Basmayazı 6.6.2006 Tarihli 111 inci Birleşim Tutanağına eklidir.

Salt çoğunlumuz vardır; katılıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Komisyon üyeleri ellerini kaldırır mı?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) - Katılıyoruz Sayın Başkan; fazlası var.

BAŞKAN - Sayın Hükümet önergeye katılıyor mu?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Sayın Kapusuz, gerekçe mi okunacak?

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum…

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, tutumunuz hakkında usul tartışması açılmasını istiyorum; çünkü, bir madde tesis ediliyor…

BAŞKAN - Buyurun okuyun.

Gerekçe:

Konu hakkında uygulamada idare ve Sayıştay dahil, yargı makamlarının duraksamalı ve farklı karar uygulamaları bulunmaktadır. Uygulamadaki farklılıkları gidermek ve 9.7.2004 tarihli ve 5215 sayılı Belediye Kanununun, teklif edilen bu değişikliğin benzeri geçici 4 üncü maddesinin Cumhurbaşkanlığı makamı tarafından geri gönderme gerekçesinde, haklarında kesinleşmiş yargı kararı bulunanlar açısından ifade edilen "hukuk devleti ve eşitlik" ilkelerine uygunluk sağlamak üzere bu maddenin düzenlenmesi gerekli olmuştur.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum…

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan!..Sayın Başkan!..

BAŞKAN - Sayın Koç, açacağım.

HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim, oylamadan önce açmanız lazım.

BAŞKAN - Ama, önergeyi okuttum, oylayayım, ondan sonra açacağım Sayın Koç!

HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim, oylamadan önce açmanız lazım Sayın Başkan.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Niye efendim?! İşlem başladı efendim.

HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim, ben Başkanla konuşuyorum; lütfen!..

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Lütfen efendim…

HALUK KOÇ (Samsun) - Sen de Başkana söyle.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Söyleme hakkımı elimden alacak değilsin herhalde Sayın Koç!

HALUK KOÇ (Samsun) - Gel beraber söyleyelim.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Ben de burada bir şey söyleyeceğim.

HALUK KOÇ (Samsun) - Gel canım, gel, sinirlenme, gel şöyle. Gel gel… Gel, beraber söyleyelim.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Allah Allah!

HALUK KOÇ (Samsun) - Gel canım, sinirlenme. Hak arıyoruz sadece. Gel, söyle, sen de söyle. Gel, sinirlenme. Ben sinirleniyor muyum; bak, gayet rahatım. Gel.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Çizgiyi geçme, şuraya gel…

HALUK KOÇ (Samsun) - Gel, bak, şu çizgiye kadar yer var, gel…

Sayın Başkan…

BAŞKAN - Bir saniye Sayın Koç… Lütfen, oturur musunuz… Oturun lütfen.

HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim, oylamaya geçmeden usul tartışması açılmasını istiyorum.

BAŞKAN - Lütfen, oturur musunuz Sayın Koç.

HALUK  KOÇ (Samsun) - Efendim, takdir hakkınız yok bu konuda, İçtüzüğü hatırlatıyorum.

BAŞKAN - Lütfen, oturur musunuz…

15.1.1997, 25.8.1999, 7.6.2000 ve 11.5.2001 tarihli görüşmelerde geçici madde eklenmesi önerge işlemi olarak uygulanmıştır. Aynı zamanda, Tüzüğün 87 nci maddesi "görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun, komisyon metninde bulunmayan, ancak tasarı veya teklif ile çok yakın ilgisi bulanan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılır" hükmüne rağmen, aynı zamanda, 87'nin birinci fıkrası "bir maddenin değiştirilmesi, metne ek veya geçici madde eklenmesi hakkında, milletvekilleri, esas komisyon veya Hükümet değişiklik önergeleri verebilir" şeklindedir.

Salt çoğunluk istendi, Komisyon salt çoğunlukla geldi Sayın Koç.

HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim, madde eklenir deniliyor.

BAŞKAN - Buna rağmen...

HALUK KOÇ (Samsun) - Bir madde eklendiği zaman… Temel yasa görüşmüyoruz. Görüşülmeyen madde kanun maddesi olmaz.

BAŞKAN - Buna rağmen, önergeyi oylatıp, usul tartışması açacağım. Ne söyleyecekseniz, buyurursunuz.

HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim, Sayın Başkan, önergeyi oylatmadan önce açmanız gerekir, usul tartışmasının amacı bu. Bu konuda usul tartışması istiyoruz.

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Oylanamayacağını söylemek için usul tartışması yapıyoruz. Oldubitti yapıp, ondan sonra usul tartışması ne işe yarar?!

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, 10 dakika ara verin, isterseniz, bürokratlarla görüşün konuyu.

BAŞKAN -  Sayın Koç, aynı zamanda, 29.11.2000 tarihinde de usul tartışması yapılarak...

HALUK KOÇ (Samsun) - Suiemsal emsal olmaz Sayın Başkan.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Oylamaya geçilmiştir Sayın Başkan. Uygulamalar da orta yerde, İçtüzük de açıktır.

BAŞKAN - Sayın Koç, oylamayı yaptıktan sonra usul tartışmasını açacağım.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, yanlış yapıyorsunuz. İstirham ediyorum...

BAŞKAN -  Sayın Koç, niye itiraz ediyorsunuz?!

HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim, istirham ediyorum.

BAŞKAN -  Açacağım usul tartışmasını!

HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim, anlamı kalmıyor. Bir hakkı kullanıyoruz.

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Usul tartışmasının bir anlamı kalmıyor ki!

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, yapamazsınız! Sayın Başkan!.. Sayın Başkan, olmaz bu! Sayın Başkan!.. (CHP sıralarından gürültüler ve  sıra kapaklarına vurmalar)

BAŞKAN - Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir. (CHP sıralarından gürültüler ve sıra kapaklarına vurmalar)

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, yanlış yapıyorsunuz!

BAŞKAN -  İşaretle yapılan oylamada önerge kabul edilmiştir.

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, yanlış yapıyorsunuz! Kötü teamül yaratıyorsunuz!

BAŞKAN - İçtüzüğün 92 nci maddesine göre, af ilanını içeren değişiklik önergesinin kabulü için gerekli beşte 3 çoğunluğun tespiti için şimdi önergenin oylaması açıkoylama suretiyle tekrarlanacaktır.

Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için 3 dakika süre vereceğim.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, lütfen, pusulayla oy kullanacakların, teker teker okunarak, salonda bulunup bulunmadığının tespitini arz ediyorum.

(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)

BAŞKAN -  Pusula veren sayın milletvekillerinin Genel Kuruldan ayrılmamalarını rica ediyorum.

(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)

HALUK KOÇ (Samsun) - Hayır… Hayır…Süre bitti Sayın Başkan, alamazsınız efendim!

BAŞKAN - Sayın Koç... Lütfen…

GÜROL ERGİN (Muğla) -Sayın Başkan, buna hakkınız yok.

Geçti kardeşim, geçti…

(CHP ve AK Partili bir grup milletvekili kürsü önünde toplandı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen kürsü önünü terk eder misiniz!.. Lütfen, sayın milletvekilleri… Grup başkanvekilleri de dahil…

(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Teklifine eklenen geçici madde 1'in açıkoylama sonucu:

Kullanılan oy sayısı

:

358

Kabul

:

320

Ret

:

 38 (x)

(CHP sıralarından alkışlar)

Anayasanın af için aradığı 330 sayısı bulanamadığı için, önerge reddedilmiştir.

ATİLLA KART (Konya) - Tasarıyı katlettiniz, katlettiniz!

BAŞKAN - Teklifin eski 9 uncu maddesini 10 uncu madde olarak okutuyorum:

MADDE 10- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Oya Araslı, Ankara Milletvekili?.. Sayın Araslı yok.

Şahsı adına söz isteyen Mücahit Daloğlu, Erzurum Milletvekili?..

Recep Garip, Adana Milletvekili?..

Haluk Koç, Samsun Milletvekili.

                            

(x) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hafta başından beri iyi niyetle görüştüğümüz ve tasarının tümünden başlayarak,  geçici madde 53'teki, bazı üyelerimizin, çekincelerini belirtmelerine rağmen, çok geniş bir kesimin, ailelerinin ve onların kefillerinin karşı karşıya oldukları maddî sorunları çözecek bu yasa tasarısını, bu maddeyi de barındıran bu yasa tasarısını, iyi niyetle Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak destekledik. Bazı eleştirilere de maruz kaldık. Ama, geçen aralık ayından itibaren yaşanan bir süreci, ben, dikkatlerinize sunmak istiyorum.

Biliyorsunuz, bu torba yasa, Sayın Maliye Bakanını da ilgilendiren bir affı da kapsayarak getirilmişti Aralık 2005'te. O zaman karşı çıkmıştık, bu duyarlılığı sergilemiştik. Aynı günün akşamı bir anayasa oylaması vardı ve orada destek vermek için bu bölümün çıkartılmasını talep etmiştik.

Sayın Abdullah Gül, Başbakan Vekili olarak, Sayın Deniz Baykal'ı Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezinde ziyaret etmişti ve o toplantıdan çıkan sonuç üzerine de, akşam, anayasa değişikliğine, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak destek vermiştik.

Değerli arkadaşlarım, daha sonra, bu yurt dışında mastır ve doktora yapan öğrencilerimizin, çeşitli nedenlerle, bunların bir kısmında sıkıntılı nedenler de olabilir, bunun altını çizerek ifade ediyoruz; ama, çoğunda, bu ülke için katkıda bulunmak isteyen, bir şekilde bir sıkıntıyla karşı karşıya kalmış gençlerimizin, ailelerinin ve onlar adına kefil olanların çok yüklü borç faizi altında ezilmelerini önlemek için, biz, Plan ve Bütçe Komisyonunda, Sayın Kılıçdaroğlu, bütçe tasarısı görüşülürken bununla ilgili bir düzenleme talep etmişti, reddetmiştiniz.

Değerli arkadaşlarım, daha sonra, yine, ben ve Sayın Kılıçdaroğlu, sadece bu konuyu düzenleyen, bu gençlerimizin ailelerinin sorunlarını halletmeye dönük bir yasa teklifi hazırladık. Kırkbeş gün komisyonda görüşülmedi, 37 nci maddeden buraya getirdik. "Biz bunu düzelteceğiz" dediniz, onu reddetmiştiniz. Sonuçta bu geldi, pazartesiden itibaren görüşülüyor.

Değerli arkadaşlarım, bakın, bu, komisyonda görüşülürken, şu anda getirdiğiniz ve 330'u sağlayamadığınız bu geçici madde, ek madde… Yani, Sayın Başkan, bir usul tartışması dahi açılmasını oylamadan önce kabul etmedi ve getirdiğiniz bu ek geçici maddeyle, acaba, ne yapmak istediniz ve bu gece, dün, 23.00'te getirildi, 23.30'da getirildi. Burada, benim önümde kanun külliyesi yok değerli arkadaşlarım. Bunun görüşüleceği yer komisyondur, komisyon teknik bir gruptur. Yani, bunun ne getirdiği ne götürdüğü, Sayın Cumhurbaşkanı tarafından, Belediye Kanunu görüşülürken ne gerekçeyle ne iade edildi; bunun tartışılacağı yer, uzman arkadaşların bulunduğu komisyondur, işin mutfağı odur. Burada da alelacele bir önerge getirerek, bizleri de, daha önce görüştüğümüz maddeleri de zor durumda bırakmak hangi akla hizmettir, merak ediyorum. Bunları, lütfen kendi içinizde değerlendirin diye söylüyorum değerli arkadaşlarım. Yani, ahlakdışı siyaset yapmakla dahi suçlandık geçen salı günü… Çok yerinde, kısa, kimseyi üzmeyecek bir cevapla geçiştirdim.

Değerli arkadaşlarım, iyi niyetle destek vermeye çalıştık. Her zaman olduğu gibi, son dakikada bir değişiklik; neyin ne getirdiği belli değil, açıklama fırsatı yok, konuşma fırsatı yok, değerlendirme fırsatı yok ve ondan sonra "bunu da buraya ekleyiverelim canım, bu da geçsin bu arada…" Bunu kabul etmek mümkün mü değerli arkadaşlar?! Niye komisyona getirmediniz, bu önergeyi verenler?  Kim kurtulmak istiyor burada? Birçok kişinin sıkıntısı olabilir, belki bir ihtiyaçtır; ama, bunun, teknik olarak tartışılacağı, gerekçelerinin hazırlanacağı yer komisyon aşamasında olsa, burada ekleme tarzında değil de, komisyonda görüşülen teklifin içinde bu hazmedilerek gelse daha iyi olmaz mıydı değerli arkadaşlar? Söylediğimizi, ne olur yabana atmayın ve bu konuda bir özeleştiri yapmanız gerekiyor ve burada oylama yapılırken, hiçbirimizin nöbet tutmasını gerektirecek bir durum yok. Birbirimize güvenimizi sarsıyoruz değerli arkadaşlarım. İlk defa karşılaşmıyoruz bu durumla; esnaf yasasında son dakikada mutabakat bozuldu, yine bir geçici madde eklediniz, geçici madde 2, meşhur. Daha önce, Sayın Özyürek Grup Başkanvekiliyken, böyle bir geceyarısı teklifiyle, alelacele "canım bir şey yok, bir şey yok… İyi niyet, karşılıklı güven…"

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Koç.

HALUK KOÇ (Devamla) - …ve Sayın Özyürek son derece güç durumda kaldı kamuoyu önünde.

Değerli arkadaşlarım, birbirimize karşı güven erozyonunu artıracak davranışlardan kaçınmalıyız diyeceğim; ama, artık, Parlamento dönem sonuna geldi. Üzülüyorum, güvenimizi yitirdik. Sayın Dülger çok üzüldüğünü söyledi -Sayın Dülger orada- geçen gün, benim "bir uzlaşma sıkıntısı yaşıyoruz Grup yönetiminde" deyince. Yani, bir başka örneğiyle daha karşı karşıyayız. Güven kaybı son derece önemli bir durum. Ben, üzüntülerimi bildiriyorum ve eleştirilerimi, lütfen, doğru değerlendirin diye size ricada bulunuyorum.

Bu arada, iyi niyetle, televizyon başında, hem aileleriyle hem kendileriyle hem kefilleriyle maruz kaldıkları ağır borç yükünün yeniden yapılandırılması için beklentide olan gençlerimizden ikisine özellikle teşekkür ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Teşekkür için Sayın Koç...

HALUK KOÇ (Devamla) - Bitiriyorum.

Türk Burslular Birliği Başkanı Sayın Devrim Eren ve yine Sayın Levent Yanık, oluşturdukları sivil toplum baskısıyla, hem İktidar Grubuna hem muhalefet grubuna sorunlarını anlatma başarısı gösterdiler. Bu, önemli bir gelişmedir. Hiç olmazsa, bundan bu olumlu payı çıkaralım. "Biz mağduruz" dediler, bu mağduriyetlerini anlattılar; ama, onların mağduriyetini çözmek için, araya, başkalarını kurtarmak pahasına birtakım şeyler sıkıştırma uyanıklığını gösterdik. Burada, tekrar üzüntümü bildiriyorum. Bu gelişmelere sebep olanları da -arkadaşlar, müsaade edin, bu kelimeyi kullanayım- açık bir kelimeyle, kınıyorum.

Saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Koç.

Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Salı gününden beri hepimizi yakından ilgilendiren ve merakla bu kanun teklifinin buradan yasalaşmasını bekleyen binlerce mağdur öğrencimiz için çalışıyoruz. Dün gece geç vakitlere kadar Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmasını sürdürdü ve bu kanun teklifi üzerinde İktidar ve muhalefet mutabakat sağladılar. Hepimiz, elbirliğiyle, bu kanun teklifinin bir an önce kanunlaşmasını istedik ve hep olumlu oy kullandık; ancak, biraz önce Türkiye Büyük Millet Meclisinde karşılaştığımız manzara, bizleri son derece üzmüştür; çünkü, son anda, bir geçici madde önergesiyle bu kanunun içerisine yerleştirilmeye çalışılan bir hususun, bizler tarafından kabul edilmesinin mümkün olmadığının altını çizmek istiyorum.

Önerge… Öyle tahmin ediyorum ki, Meclisin büyük çoğunluğunun bu geçici maddenin neleri ihtiva ettiğinin farkında olmadığı inancındayım; çünkü, bu geçici maddeyle öyle bir şeyi kabul ediyoruz ki değerli milletvekilleri, bunu sizlere okumak istiyorum: "Yapılan işlemlerle ilgili olarak, kamu görevlileri hakkında, adlî, idarî ve malî yönden herhangi bir yargılama ve takibat yapılamaz."

Burası padişahlık mı?! Ne münasebet! İdarî, adlî ve malî bir takibat ve yargılama yapılamaz. Niye yapılamazmış?! Türkiye bir hukuk devleti. Eğer hukuka, kanuna aykırı bir şekilde bir işlem yapan bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı varsa, hiçbir kimse, Türkiye Büyük Millet Meclisi de dahil olmak üzere "bunlarla ilgili idarî, malî, adlî yargılama ve takibat yapılamaz"ı nereden getiriyoruz değerli milletvekilleri?! Biz bu yetkiyi nereden alıyoruz?! Böyle bir yetki olabilir mi?! Her türlü suçu işleyeceksiniz, her türlü yanlışlığı yapacaksınız, sonra buraya geleceksiniz; idarî, malî, adlî takibat yapılamayacak!

YAHYA BAŞ (İstanbul) - Hangi suç, önünü oku!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Arkası var… Geliyor, arkası var: "Başlatılmış olan işlemler kaldırılır." Yani, bunlarla ilgili bir işlem yapılıyorsa, bunları da kaldıracağız, herhangi bir işlem yapılmayacak. Sonra? Sonra -burası da önemli- daha önce bu fiille ilgili olarak kesinleşmiş olan mahkûmiyet hükümleri de -eğer mahkûmiyet hükmü de varsa- ilgililere geri ödeme sonucu doğurmaksızın, bütün sonuçlarıyla birlikte ortadan kaldıracağız. Mahkûmiyeti de ortadan kaldırıyoruz.

YAHYA BAŞ (İstanbul) - İyi oku! İyi oku!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Şimdi, değerli milletvekilleri, geliniz, bakınız, böyle bir düşünceniz varsa, bunu, bu kanun teklifleri görüşülürken, geliniz, orada deyiniz ki, bizim böyle bir düşüncemiz var, böyle bir geçici madde ilave etmek istiyoruz. Orada yapın, orada koyun; ama, gelip, burada, muhalefetin de uzlaştığı ve olumlu oy verdiği bir teklifin içerisine bunu alelacele yerleştirmeye çalışıyorsanız, burada yanlış yapıyorsunuz. Yangından mal mı kurtarmaya çalışıyorsunuz arkadaşlar?! Yani, böyle bir mesele varsa, bunun, burada çok ciddî bir şekilde tartışılması lazım. Kimsenin bilmediği, içinde ne olduğu milletvekilleri tarafından bilinmeyen bir geçici maddenin burada oylanarak alelacele geçirilmesinin altında yatan sebepleri, gelin, burada izah edin, bizi de ikna edin. Böyle bir geçici madde geliyor; çıkın bu kürsüye, deyin ki, biz, şu, şu, şu sebeplerle, böyle bir geçici maddeyi Türkiye Büyük Millet Meclisinin huzuruna getirdik; bunun, şu, şu sebeplerle çıkması lazım, sizlerin de desteğini istiyoruz diye, gelin, bizi ikna edin. Kimsenin haberi yok; dün akşam, 23.30'da, böyle bir geçici madde önerisi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine geliyor. Böyle bir Meclis çalışması son derece yanlış, değerli milletvekilleri. Biri de, Grup Başkanvekili imzası. Yani, böyle bir şey varsa, geliniz, diğer grupların başkanvekilleri burada; onlarla bir müzakere edin, görüşün, konuşun, tartışın, onların desteğini almaya çalışın.

Demin de söyledim, şimdi de söylüyorum; bakınız, çok haklı bir kanun teklifi, belki bu nedenle buradan geçmeyebilecek değerli milletvekilleri. Bu kanun teklifinin çıkmasını bekleyen öğrencilerimiz, binlerce öğrencimiz belki bundan dolayı mağdur olabilecek; çünkü, siz, anlaşmayı bozdunuz. Bu anlaşmanın içerisinde, sadece, bu öğrencilerle ve…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kandoğan, buyurun.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - …hurda araçlarla ve tapu harçlarıyla ilgili hususlar derç edilmiş ve onlarla ilgili de, İktidar ve muhalefet mutabakat sağlamış ve bu geçici maddeye gelinceye kadar da, hepimizin destekleriyle bu iş buraya kadar geldi; ama, benim şimdi korkum, endişem odur ki, bu kanun teklifini bekleyen binlerce öğrencimizin belki mağdur olma ihtimali ortaya çıktı. O nedenle, ben özellikle İktidar Partisinden istirham ediyorum. Bu tür meseleleri uzlaşarak, bu tür meseleleri tartışarak, bu tür meseleleri daha önceden görüşerek, konuşarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirilmesi gerektiği inancımı ifade ediyor ve Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kandoğan.

Madde üzerinde soru-cevap işlemi yapılacaktır.

Sayın Kepenek, buyurun.

YAKUP KEPENEK (Ankara) - Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Maliye Bakanının burada olmasından da yararlanarak… Yıllardır sürüncemede kalan iki üniversitemizin kadro sorununu -biri Malatya İnönü, öbürü de Eskişehir Osmangazi Üniversiteleri- bir türlü çözüme kavuşturamadık. Sayın Bakanım, yeni üniversiteler kuruyoruz, onlara binlerce kadro tahsis ediyoruz; ama, bu iki üniversitemizin, yani, Malatya ve özellikle de Osmangazi Üniversitesinin kadro kanunları ne zaman çıkacaktır? Hükümetimizin bu konudaki tutumu nedir? Bunu öğrenmek istiyorum.

Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kepenek.

Sayın Bakan, buyurun.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Kepenek'in Eskişehir Osmangazi ve Malatya İnönü Üniversitelerinin kadrolarıyla ilgili sormuş olduğu suale cevabım şöyle: Şimdi, bildiğiniz gibi, kadro, bizim Başbakanlıkta Devlet Personel ve orası da Sayın Başbakan Yardımcımız Mehmet Ali Şahin'e bağlı. Bize de bu konularda vize olarak gelir, Maliye Bakanlığına da; yani, Maliye Bakanlığı… Onun kadroları birlikte baştan yapılır; ama, birlikte çalışılır, oradan gelir bize, ondan sonra biz de vizelerini uygun görürüz veya görmeyiz. Bu konuda, müsaade ederseniz, ben tekrar Sayın Mehmet Ali Şahin'le de konuşayım ve size bu konuda gerekirse yazılı olarak da bilgi vereyim Sayın Kepenek.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

YAKUP KEPENEK (Ankara) - Yasa meselesi bu daha çok.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Yani, biz, üniversitelerimize yardımcı olma şeyiyle çalışıyoruz. Yani, bu kadar üniversite, hepsi oluyor da, bu niye olmuyor?! Bir şey var; bir bakarız.

MEHMET KARTAL (Van) - Van Üniversitesini de dahil edin Sayın Bakanım.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Peki.

BAŞKAN - Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Ben teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu, Sayın Erkal'ın konuşması sırasındaki sataşma sebebiyle yerinizden 2 dakika söz veriyorum; buyurun; yeni bir sataşmaya mahal vermemek üzere.

Buyurun Sayın Aslanoğlu.

VII.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

2.- Malatya Milletvekili  Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun, Malatya Milletvekili Ahmet Münir Erkal'ın, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkanım, bu Yüce Meclis çatısı altında bir milletvekilinin, bu Meclis çatısı altında bir başka hangi milletvekili arkadaşımı cehaletle suçlamasını kınıyorum. Bu, sadece benim için değil; bu Meclis çatısı altında hiçbir milletvekili arkadaşım, bir başka milletvekili arkadaşımı cehaletle suçlayamaz ve ben, bir Malatya Milletvekili olarak bunu bir Malatya Milletvekilinin söylemesinden dolayı da özür diliyorum tüm Meclisten. Benim istediğim, sadece 450 tane, İnönü Üniversitesinde, temizlik kadrosunda çalışan ebe, hemşire, KPS Sınavından verilmek üzere, kadronun istenmesidir. Bu cehaletse, ben, bunu, Malatya adına, İnönü Üniversitesi adına şerefle kabul ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Aslanoğlu.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

6.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Bursa Milletvekili Faruk Çelik, İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz, Ankara Milletvekili Salih Kapusuz, Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa ile Hatay Milletvekili Sadullah Ergin'in; Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Teklifi ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Samsun Milletvekili Haluk Koç ile İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun; 8.4.1929 Tarihli ve 1416 Sayılı Kanun ile 4.11.1981 Tarihli ve 2547 Sayılı Kanuna Birer Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/754, 2/693) (S. Sayısı: 1143) (Devam)

BAŞKAN - 10 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

10 uncu maddeyi 11 inci madde olarak okutuyorum:

MADDE 11.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Samsun Milletvekili Sayın Haluk Koç…

HALUK KOÇ (Samsun) -  Konuşmuyorum…

BAŞKAN - Buyurun Sayın Kapusuz.

Şahsı adına söz isteyen Mücahit Daloğlu yerine, Sayın Kapusuz konuşacaktır.

Buyurun.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şu anda, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminde olan bir teklifle ilgili olarak, sona yaklaştığımız bir anda, birtakım, yerine oturmayan, doğru olmayan değerlendirmeler yapıldı. Dolayısıyla, Gruptaki arkadaşlarımızın, değerli milletvekillerimizin, konunun biraz daha açıklığa kavuşması açısından bazı hususları bilmesinde fayda var.

Bildiğiniz gibi, kamu alacaklarının terkiniyle ilgili olarak, bu Meclis iki yıldan beri uğraşıyor. İsmi üzerindedir, bunun adı aftır. Af da adresi belli olan bir iştir. Burada gizli kapaklı yapılan hiçbir şey yok.

ABDULKADİR ATEŞ (Gaziantep) - Son anda geliyor…

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Son anda gelmesini de açıklayacağım değerli arkadaşlar.

Biliyorsunuz, yasama faaliyetleriyle ilgili olarak "esrarengiz bir el, Meclisin üzerinde bir el" gibi itham eden değerli milletvekili arkadaşlarımızı, ben, bu Parlamento çatısı altında bulunan herkes adına özür dilemeye davet ediyorum. Bu Parlamentonun üzerinde bir el, bir güç hiçbir zaman olmamıştır ve olamayacaktır da. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Bu Parlamento gece gündüz çalışır; çalışma konusu bile, maalesef ama, bindiği dalı kırarcasına, kesercesine değerlendirmelere tabi tutulur.

HALUK KOÇ (Samsun) - Komisyonda görüşülsün dedim… Ne ilgisi var?!..

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bu getirdiğimiz ek madde nedir? Daha önce de bu tartışıldı, birkaç kez de gündeme geldi. Gelen husus şudur: Türkiye Büyük Millet Meclisi, Belediye Kanununu çıkarırken ve 330 olarak bilinen, şu anda gündemde yarım kalan işler olarak bekleyen kamu alacaklarının terkiniyle ilgili tasarının bünyesinde de vardır. Belediye başkanlarımız, sadece İstanbul değil, Türkiye'nin muhtelif yerlerindeki belediye başkanlarımız, kendinde çalışan kamu işçilerinin memurlardan çok yüksek ücret aldığı gerçeğinden hareketle, ikramiye olarak veyahut da ek ücret olarak birtakım takviyelerle destekler yapmışlardır.

Şimdi, siz, bir belediye başkanı olarak veyahut da belediyeyi yöneten insanlar olarak, oradaki çalışan memurunuzu düşünmüşsünüz, cebinize, cukkanıza indirmemişsiniz. Ne yapmışsınız; doğrudur, açık hüküm olmamasına rağmen, siz ödeme yapmışsınız. Kime yapıyorsunuz bu ödemeyi; çalışanlara yapıyorsunuz, memura yapıyorsunuz, onlara veriyorsunuz. Dolayısıyla, bununla ilgili ödenmiş olan paraların, biz, burada, sorumlularını affediyoruz. Gizli bir şey değil; affediyoruz, af… Çünkü, Anayasa, bize, 330 çoğunlukla bu yetkiyi vermiş. Sadece ceza mahkemelerinde hüküm giymiş insanları affetmek, af değil ki, kamunun alacağından vazgeçmek de aftır. Dolayısıyla, burada, gizli kapaklı, utanacağımız hiçbir şey yok. Kabul edersiniz, desteklersiniz veyahut da desteklemezsiniz; o, sizin bileceğiniz iş.

Olay şu: Değerli arkadaşlar, dün, biz, burada, bir ilave daha yaptık. İlave neydi; 1954'ten bugüne kadar, özellikle petrol piyasasında kur farkı ödenmesi devam etmiş; ancak, 1995, 1996 ve 1997 yıllarında Sayıştayın yaptığı bir teftiş sonucu o dönemdeki yöneticiler sorumlu tutulmuş. Bizimle alakası yok. Ama, toplam miktar -yanlış hatırlamıyorsam- 6 000 000 dolar, yaklaşık. Kamu çalışanına ne çıkarılmış; zimmet çıkarılmış. Bunu, bu insanların, kamu çalışanının ödeme şansı var mı; yok. Başbakanlık Teftişe gitmiş bu konu, yanlış olduğu belli olmuş; ama, düzeltmek imkânı yok, Sayıştayın raporunu ortadan kaldırmak imkânı yok. Geçmiş iktidarlar döneminde de, bizim dönemimizde de bu konu gündeme geldi; ama, bir türlü çıkarılamadı. O da, terkin edilecek olan alacaklarla ilgili tasarının içerisinde var. Dün arkadaşlarımıza söyledim; sağolsunlar, onlar da "peki, bu konuyu biz de biliyoruz, yardımcı olalım" dediler ve dün ilave ettik.

Bu teklifi hazırlayan bizler, arkadaşlar, zannedersem, 5 madde olarak teklifi yukarıya gönderdik; ama, Plan ve Bütçe Komisyonunda, bu ve benzeri ihtiyaçlar buraya ilave edildi, 13 maddeye çıktı. Elbette, biz, yukarıda ilave edilmiş olsaydı, bu önerge yukarıda konmuş olsaydı, belki daha şık, daha uygun olur diyebilirsiniz ve doğru da olabilir; ama, söyleceğim şey sadece şudur: Orada yapılmamış olanları burada ilave etme imkânı var mı; var. Komisyonumuz çoğunluğunu sağladı, Genel Kurul da kabul ederse yasalaşır, yasalaşmazsa da kıyamet kopmaz.  Sonuç olarak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kapusuz, lütfen, toparlar mısınız.

Buyurun.

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Evet.

Cumhurbaşkanının bu yasayı iadesinde iki gerekçesi vardı değerli milletvekilleri:

Bir tanesi "330 oy arayacaksınız" dedi. Çünkü, Belediye Yasasına koymuştuk o zaman. 330'la geçirmediğimiz için, 330'la yasalaştırmadığımız için, o zaman, iade olarak birinci gerekçesi buydu.

İkinci gerekçesi de "yargı kararlarında eşitlik ilkesine uygun olarak mahkûm olanlar veyahut da bu konuda karar almış olanları dışında tutuyorsunuz; onları da içine koymanız lazım" diyordu ki, şu andaki önergede bu da mevcuttur. Yani, bizim yapmak istediğimiz şey çok açıktır; belediyelerimizin kendi çalışanlarına ek olarak ödemelerden çıkartılmış olan zimmetin sorumluları tarafından yükümlülüğünü ortadan kaldırmak, affetmektir.

Benim bu konuyla ilgili olarak size arz edeceğim husus budur. Burada yanlış yapılan bir şey yoktur. Ama, Genel Kurulda 330 bulunur, bulunmaz; bu, Genel Kurulun takdiridir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Kapusuz, teşekkür ediyorum.

Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Adana Milletvekili Recep Garip…

Sayın Garip konuşmuyor, vazgeçti.

Samsun Milletvekili Haluk Koç yerine, Ankara Milletvekili Oya Araslı.

Buyurun Sayın Araslı. (CHP sıralarından alkışlar)

OYA ARASLI (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum. 1143 sayılı Kanunun görüşmekte olduğumuz maddesi üzerinde şahsım adına görüşlerimi bildirmek üzere söz almış bulunuyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu konuşmayı yapmak niyetinde değildim, ama, benden önce, verilmiş olan bir önergenin değerlendirilmesi münasebetiyle yapılan konuşmaları duyunca söz almak ihtiyacını duydum.

Değerli arkadaşlarım, af, aslında, yapısı itibariyle yasama organının çıkardığı af, yargının yetkisine bir müdahaledir; ama, Anayasa, bu yetkiyi Türkiye Büyük Millet Meclisine verdiği için, Türkiye Büyük Millet Meclisi kendine Anayasanın verdiği bir yetkiyi kullanıyor durumunda olduğu için, bunu, artık, bir yargıya müdahale olarak mütalaa etmiyoruz; ama, ne zamana kadar… Eğer, bu af, sıklıkla kullanılırsa, yerli yersiz, her nedenle kullanılırsa, o zaman akıllara, yargı organlarının işlevsiz kaldığı, yasama organının verdiği kararı ortadan kaldırdığı için, artık, işlevine itibar edilmediği, işlevinin itibarını kaybettiği bir konuma düşer.

Onun için, dünyanın her ülkesinde, af yetkisi verilen parlamentolar, bu yetkiyi fevkalade özenle ve fevkalade kıskanç bir biçimde kullanırlar. Yerli yersiz kullanmak yoluna gitmezler. Ne zaman kullanırlar; yasa düzeninde çok büyük değişiklikler olduğu zaman, bir olaya bakış açısı değiştiği zaman, ortaya çıkan birtakım haksızlıkları gidermek amacıyla veya toplumsal boyutta büyük mağduriyetler olduğu zaman bunu gidermek amacıyla kullanırlar. Ama, ben, son zamanlarda, Parlamentoda, gereken gerekmeyen her konuda af yetkisinin kullanılıyor olduğunu gördüm ve mantık çok ilginç.

Biraz önce Sayın Kapusuz, Değerli Milletvekili arkadaşımız, buraya çıktı "yani, bu para saçılmış mı, birilerinin keyfi için mi kullanılmış; ihtiyaç sahiplerine verilmiş" dedi. Olabilir; ama, bu, Parlamentonun, yargının verdiği kararları etkisiz kılmak veya yargıyı yetkisiz hale getirmek -bu olayda- için yeterli bir sebep değil. Herkes, birtakım hukuka aykırı fiilleri, iyilik olsun diye de yapabilir; ama, bu, Parlamentonun af yetkisini kullanmak için, bence -sizler için farklı olabilir; ama, bence- yeterli değildir. Eğer, af yetkisini Parlamento bu şekilde kullanırsa, vatandaşların hukuka uymasını sağlamakta epeyce zorlanırız diye düşünüyorum.

İyi niyet, her zaman, hukuka aykırı hareketin mazur görülmesi için sebep değildir; hukuk kurallarına uyacaksınız ve bir şeyi daha belirtmek istiyorum; eğer, burada amaç, cebine üç beş kuruş giren kamu çalışanlarını korumak ise ve onlara bu imkânı sağlayanları birtakım takiplerden kurtarmak ise, bu, çözüm değil; çünkü, bu amaçla, bu yasanın yürürlüğe girdiği tarihten sonra da birtakım ödemeler yapılacak. Bizim, çalışanın, üç beş kuruş, toplusözleşme yaparak aldığı üç beş kuruşta, Cumhuriyet Halk Partisi olarak ve kişisel olarak benim, Oya Araslı olarak, hiçbir alıp veremediğimiz yok. Biz, isteriz ki, herkes, daha iyi geçinebilmesine yetecek kadar parayı, toplusözleşmeyle kayıt altına almak imkânına sahip olsun.

Eğer niyetiniz bu ise değerli arkadaşlar, Anayasada değişiklik yaparak, bunu, çok daha sağlam bir biçimde sağlayabilirsiniz. Getirin teklifi, burada, kamu çalışanlarının toplusözleşme hakkını tam manasıyla güvence altına alalım, sorunu kökünden çözelim; ama, getirmek istediğiniz bu af, çalışanı değil, ona kanunsuz olarak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OYA ARASLI (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Araslı.

OYA ARASLI (Devamla) - …ödeme yapanı korumaya, ödeme yapmış olanı kurtarmaya yönelik bir düzenlemedir, çalışanı kurtarmaya yönelik bir düzenleme değildir. Neyi getirdiğimizi, neyi amaçladığımızı bilelim.

Teklifin gerekçesinde bir şeyler söyleniyordu, bu söylenenlerden biri de "Cumhurbaşkanı, eşitsizlik nedeniyle bunu ikinci kere görüşülmek üzere iade etmiş, o nedenle, biz, bu eşitsizliği ortadan kaldıracak bir genişlemeyi sağladık, hakkında verilmiş kesin yargı bulunanları da affın kapsamına aldık" idi. Ama, bir şey unutulmuş; o zaman, Cumhurbaşkanının önüne konulan metinde, hukuka aykırı suç teşkil eden fiiller getirilen affın dışında idi, burada öyle bir kayıt yok. Üstelik, öyle bir düzenleme yapılmış ki, yalnız bu hukuka aykırı ödemelerden dolayı değil, neredeyse, bu konumda bulunan kişilerin işlediği her türlü suçtan dolayı da adlî, malî, idarî takibatın önüne bir set çekilmiş. Okumak isteyen, getirilen düzenlemeyi bu şekilde anlayabiliyor, bu şekilde yorumlayabiliyor. Eğer, bir belediye başkanı olarak, toplusözleşme nedeniyle birtakım ödemeler yapmış iseniz, bu konumda bulunmuş iseniz, işlediğiniz başka bütün suçlardan dolayı da takipsizlik imkânı sağlıyor şeklinde de bu madde okunabiliyor.

Neyi reddettik ve Cumhuriyet Halk Partisinin neyi reddetmesi istendi, neyin reddedilmesi istendi Cumhuriyet Halk Partisi tarafından; bu, iyice açıklığa kavuşsun diye, ben bu sözü aldım. Herkes, ne getirilmek istendi, kimin lehine getirilmek istendi ve Cumhuriyet Halk Partisi de neyi önlemek istedi, bunu çok iyi anlasın diye bu sözü aldım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OYA ARASLI (Devamla) - Selamlayacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun.

OYA ARASLI (Devamla) - Bir usulsüzlüğe de değinerek sizlerin huzurundan ayrılacağım.

Usul tartışmaları, oylama yapılmadan önce açılır; çünkü, oylanacak mevatla ilgili bir usulsüzlüğe yöneliktir. Eğer, açılacak usul tartışmasında oylanacak mevadın oylanmaması gerektiği doğrultusunda bir olay ortaya çıkacak olursa, bir durum ortaya çıkacak olursa, Divan ne yapacaktır; yapılan oylamanın sonuçlarını mı iptal edecektir! Usul tartışmaları, bu nedenle oylama yapılmadan önce yapılır; oylama yapılmadan önce yapılması, aklın, mantığın, hukuk devleti anlayışının bir gereğidir.

Beni dinlediğiniz için ve bana gösterdiği müsamaha için, sizlere ve Sayın Başkana teşekkürlerimi sunuyorum.

Saygılarımı sunarım. (CHP Sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Araslı.

Teklifin 11 inci maddesinin oylamasının açıkoylama şeklinde yapılmasına dair önerge vardır; önergeyi okutup imza sahiplerini arayacağım.

Okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan teklifin 11 inci maddesinin oylamasının açıkoylama şeklinde yapılmasını saygıyla arz ve teklif ederiz.

Başkan - Faruk Çelik, Bursa?.. Burada.

Ünal Kacır, İstanbul?.. Burada.

Mahmut Göksu, Adıyaman?.. Burada.

Soner Aksoy, Kütahya?.. Burada.

Mehmet Özyol, Adıyaman?.. Burada.

Cevdet Erdöl, Trabzon?.. Burada.

Afif Demirkıran, Batman?.. Burada.

Fahri Keskin, Eskişehir?.. Burada.

Seracettin Karayağız, Muş?.. Burada.

Mustafa Demir, Samsun?.. Burada.

İnci Özdemir, İstanbul?.. Burada.

İsmail Bilen, Manisa?.. Burada.

Asım Aykan, Trabzon?.. Burada.

Bayram Özçelik, Burdur?.. Burada.

Murat Yıldırım, Çorum?.. Burada.

Sabri Varan, Gümüşhane?.. Burada.

Altan Karapaşaoğlu, Bursa?.. Burada.

Tayyar Altıkulaç, İstanbul?.. Burada.

Mehmet Ceylan, Karabük?.. Burada.

Recep Garip, Adana?.. Burada.

Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Alınan karar gereğince, açıkoylama elektronik cihazla yapılacaktır.

Oylama için 5 dakika süre veriyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylamaya başlanıldı)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan pusulaları kontrol edin.

(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Pusula yok Sayın Başkan, bitti.

BAŞKAN - Sayın Anadol, lütfen…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Olmaz ama efendim, bitti.

BAŞKAN - Sayın Anadol, burada, pusulaları alan ve sayan Cumhuriyet Halk Parti Milletvekili Sayın Yaşar Tüzün. Lütfen…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Efendim, ona söylüyorum; süre geçti.

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Süre geçti efendim.

BAŞKAN - Alan yok ki Sayın Anadol; neye itiraz ediyorsun, anlaşılmıyor.

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Niye süre verdiniz Sayın Başkan?!

BAŞKAN - Gelmiyor ki pusula, alan yok diyorum; onu söylüyorum size.

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Niçin süre verdiniz?! Süreyi niye koyuyorsunuz o zaman?!

(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, şimdi, pusula gönderen sayın milletvekillerinin salonda bulunup bulunmadıklarını arayacağım.

Sayın Maliki Ejder Arvas?.. Burada

Sayın Lokman Ayva?.. Burada.

Sayın Zeki Ergezen ?..

Sayın Dengir Fırat?.. (CHP sıralarından "yok" sesleri) Yok.

GÜROL ERGİN (Muğla) - Sahte, sahte!.. (AK Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın  Ali Osman Başkurt,  Malatya Milletvekili?.. Burada.

Sayın Mevlüt Çavuşoğlu, Antalya Milletvekili?..

GÜROL ERGİN (Muğla) - Sahte, sahte!.. Yazıklar olsun! (AK Parti sıralarından gürültüler)

AGÂH KAFKAS (Çorum) - Ne sahtesi?!.

GÜROL ERGİN (Muğla) - Var mı burada?!

AGÂH KAFKAS (Çorum) - Kimsin sen yahu?! Hangi görevle ayaktasın sen?!

GÜROL ERGİN (Muğla) - Konuşma!..

AGÂH KAFKAS (Çorum) - Sen konuşma! (AK Parti ve CHP sıralarından karşılıklı laf atmalar)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen…

ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) - Neresi sahte?! İşte burada. Sahte sizsiniz!

ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Yeni gelmiş. Sen mi imzaladın, verdin?!

BAŞKAN - Sayın Gürsoy Erol?.. Burada.

Sayın Nükhet Hotar Göksel?.. Yok.

ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Yok işte! Niye itiraz ediyorsunuz?!

GÜROL ERGİN (Muğla) - Hem suçlu hem güçlüsün; bir de bağırıyorsun ya! Sahtecilik yapıyorsunuz.

BAŞKAN - Sayın Mehmet Fehmi Uyanık?.. Burada.

GÜROL ERGİN (Muğla) - Sayın grup başkanvekili, bana bakıp duruyorsun, olmayan kişi için imza atıp oraya göndermek ayıp değil mi?! Yakışıyor mu?!

AGÂH KAFKAS (Çorum) - Otur be!.. Otur be yerine!..

GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Sana ne ya!.. Sana ne!.. Otur yerine!..

AGÂH KAFKAS (Çorum) - Kimsin sen!.. (AK Parti sıralarından gürültüler)

GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Terbiyesiz sensin!.. Kim o?! Kim o terbiyesiz diyen?!

AGÂH KAFKAS (Çorum) - "Terbiyesiz" lafını ben demedim.

GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Ne diyorsun sen; adam mısın ya?!

BAŞKAN - Sayın Durgun, lütfen… Lütfen Sayın Durgun…

GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Kabadayı mısın sen!..

FARUK ÇELİK (Bursa) - Sen nesin kardeşim?! Sen kimsin yahu?!

ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Hem suçlusunuz hem güçlü olmaya çalışıyorsunuz!

GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Grup başkanvekilisin, ayıp değil mi ya!.. (AK Parti sıralarından gürültüler) Yahu, sahtecilik yapacaksın, her türlü şeyi yapacaksın bir de kabadayılık yapacaksın; olacak şey mi ya?! Çok oluyorsunuz artık ha?! (AK Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri…

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Gel gel!.. Terbiyesiz!..

GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Yeter, yeter!.. Çık bakayım, çık!.. Erkeklik varsa çık!.. (AK Parti sıralarından "gel, gel" sesleri) Kabadayı mısın sen lan!..  (AK Parti ve CHP sıralarından karşılıklı laf atmalar, gürültüler)

ZEYİD ASLAN (Tokat) - Gel lan!..

GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Hepinizle başa çıkarım, hepinizle!.. (Gürültüler)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Teklifinin 11 inci maddesinin açıkoylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı                      :                           343

Kabul              :                     343 (x)

Madde kabul edilmiştir. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Birleşime 5 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 17.27

                                  

(x) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.
ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.37

BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 113 üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

1143 sıra sayılı kanun teklifinin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

6.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Bursa Milletvekili Faruk Çelik, İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz, Ankara Milletvekili Salih Kapusuz, Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa ile Hatay Milletvekili Sadullah Ergin'in; Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Teklifi ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Samsun Milletvekili Haluk Koç ile İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun; 8.4.1929 Tarihli ve 1416 Sayılı Kanun ile 4.11.1981 Tarihli ve 2547 Sayılı Kanuna Birer Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/754, 2/693) (S. Sayısı: 1143) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Teklifin tümünün oylanmasından önce, ne yönde oy kullanacağını belirtmek üzere, lehinde söz isteyen Faruk Çelik, Bursa Milletvekili.

Buyurun Sayın Çelik. (AK Parti sıralarından alkışlar)

FARUK ÇELİK (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; salı, çarşamba, perşembe günü, takriben üç gündür, çok önemli düzenlemeler içeren yasa teklifi üzerinde, AK Parti Grubunun Grup Başkanvekilleri olarak bizlerin verdiği teklif üzerinde görüşmelerin sonuna gelmiş bulunuyoruz.

Bu yasa teklifiyle, yurt dışındaki öğrencilerle ilgili, öğrencilerin borçlarıyla ilgili çok önemli düzenlemeler, binlerce öğrencimizin, doktora öğrencimizin beklentilerine cevap verecek düzenlemeyi, buradan, biraz sonra geçireceğiz.

Ayrıca, hurda araçlarla ilgili çok önemli bir düzenlemeyi, önemli bir sorunu da ortadan kaldırıyoruz ve yine kadastro harçlarıyla, bir harç değil bir haraç mantığıyla alınan bu haksız harçların alınmamasıyla ilgili de, gerçekten çok önemli bir düzenleme, milyonları ilgilendiren bir düzenlemeyi buradan geçiriyoruz.

Vakıf kiracılarının problemleriyle ilgili bir düzenlemeyi, -hâsılı, milyonları ilgilendiren konularla ilgili, çok ciddî düzenlemelerle ilgili, Meclisimiz, çok önemli mesailerini harcamıştır.

Burada, biz uzlaşmanın tabiî ki devam etmesini isteriz, isterdik; ama, ortada, gerçekten, sanki bugün bir şey ortaya çıkmış gibi bir değerlendirme yapıldı. Bu değerlendirmeyi doğru bulmadığımızı ifade ediyorum. Dün akşamdan itibaren, bugün teklife ilave edilmesini istediğimiz bir madde, ki, gayet açıktır, bu madde, bildiğiniz gibi, 5215 sayılı Yasanın geçici 4 üncü maddesi olarak buradan geçti; fakat, Cumhurbaşkanımız, bu düzenlemede, bununla ilgili mahkûm olanlarla ilgili bir eksiklik görüyor. Cumhurbaşkanımız, bunun biraz daha genişletilmesi talebiyle, bu maddeyi geri gönderiyor. Yani, burada yapılan; Cumhurbaşkanımızın geri göndermesi taleplerine uygun bir düzenlemedir bu madde. Bu madde, yeni de ortaya çıkmış bir şey değil. O talep doğrultusunda, Grubumuz olarak, bunu gruplarla değerlendirdik ve Anavatan Grubuna ben buradan teşekkür ediyorum; Sayın Sarıbaş bunu aldı, değerlendirildi ve haklı bir talep olduğu, doğru bir düzenleme olduğu, Cumhurbaşkanımızın talebi doğrultusunda bir düzenleme olduğu konusunda görüş beyan ederek imzalarını attılar.

Aslında, Cumhuriyet Halk Partisi yetkilileri de bu konuyla ilgili yaşanan sorunu çok iyi biliyorlar. Şu anda -bakın, ben Bursa Milletvekiliyim- Cumhuriyet Halk Partisine mensup bir belediye başkanımız, memurlara, halen, yine, ödeme, eködeme yapmaya devam ediyor. Bu sorun geçmiş belediye başkanlarını da ilgilendiriyor. Buna da bir nokta koyma zarureti vardı.

Bu kadar haklı, bu kadar doğru bir düzenlemeyi çok farklı noktalara çektik ve anlamsız uzlaşmaz noktalara taşıdık Genel Kurulu. Bu, pek hakkaniyet ölçülerine uymamıştır diye düşünüyorum; ama, şunu ifade ediyorum: Değerli arkadaşlar, AK Parti Grubu olarak bu düzenlemeyi Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirdik, AK Parti Grubu olarak da bu düzenlemeyi biraz sonra burada yasalaştıracağız.

Tüm kesimlere ve milletimize hayırlı olması temennisiyle, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çelik.

Teklifin bazı maddeleri af içerdiğinden tümünün oylamasını açık oylama şeklinde yapacağız.

Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için 5 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma  rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Teklifinin açıkoylama sonucu:

Kullanılan oy sayısı:

344

Kabul:

344 (x)

(AK Parti sıralarından alkışlar)

Böylece, teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Maliye Bakanı Sayın Kemal Unakıtan teşekkür konuşması yapacaktır.

Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli üyeler; Sayın Grup Başkanvekillerimizin verdiği teklifle, bugün, çok önemli bir yasayı kabul etmiş bulunuyorsunuz. Maliye Bakanlığı olarak, bazı kamu alacaklarında önemli değişiklikler yapıldı. Bu değişiklikler, ülkemizin geniş halk kesimlerini ilgilendiren, onların problemlerini çözen ve büyük haksızlıkları çözen bir yasaydı. Bu bakımdan, ben, bunu, kabul eden, kabul oyu veren herkese teşekkür ediyorum ve böylece, ülkemizin çok önemli problemlerini çözen Sayın Türkiye Büyük Millet Meclisine ve siz sayın üyelerine saygılarımı arz ediyorum, tekrar, teşekkürlerimi sunuyorum; sağ olun efendim, var olun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Yalnız, Başkanlık Divanına teşekkürü unuttunuz; teşekkür ediyorum.

ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Sayın Bakan, muhalefete de teşekkür etmediniz.

                            

(x) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.

BAŞKAN - 5 inci sırada yer alan, Ankara Milletvekili Eyyüp Sanay ve 7 Milletvekilinin; Dernekler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İçişleri Komisyonu raporunun görüşmelerine başlıyoruz.

7.- Ankara Milletvekili Eyyüp Sanay ve 7 Milletvekilinin; Dernekler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve İçişleri Komisyonu Raporu (2/800) (S. Sayısı: 1195) (x)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Komisyon raporu 1195 sıra sayısıyla bastırılıp, dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Hakkı Ülkü, İzmir Milletvekili.

Sayın Ülkü, buyurun.

Süreniz 20 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA HAKKI ÜLKÜ (İzmir) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Ankara Milletvekili Sayın Eyyüp Sanay ve 7 Milletvekilinin; Dernekler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, görüşmekte olduğumuz kanun teklifi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, Anayasa Mahkemesine, iptal ve yürütmeyi durdurma istemiyle yaptığımız bir başvurunun, Anayasa Mahkemesinin de bu yönde oybirliğiyle karar vermesi sonucunda, Dernekler Kanununda oluşan bir boşluğu gidermek üzere verilmiştir.

Kuşkusuz, yasa yapma sürecinde gerçek anlamda yer almayı, görüşlerimizin Meclis çoğunluğu tarafından dikkate alınmasını ve buradan daha sağlıklı yasalar çıkarılmasını bizler de isteriz; hele ki, yasa yapma konusunda bu kadar çok hata yapan, Anayasayı ihlal eden bir Meclis çoğunluğu varken; fakat, maalesef, işte bu kanun teklifinde de olduğu gibi, Anayasa Mahkemesinin kararlarıyla yasaları düzeltmek mümkün oluyor.

Değerli arkadaşlar, bildiğiniz gibi, 5253 sayılı Dernekler Kanunu, sivil örgütlenmenin önünü açacak, devletin sivil toplum üzerindeki müdahalelerini azaltan birçok yenilikler getirmektedir.

Nitekim, 2005 İlerleme Raporunda, Avrupa Birliğinin, bu çıkarılan 5253 sayılı Dernekler Kanununu olumlu olarak değerlendirmesinin temelinde de, sivil toplum örgütlerine devlet müdahalesinin azaltılması ve bunların sağlam bir temele oturtulması var.

Zira, bugüne kadar, toplam 166 245 dernek kurulan Türkiye'de, 30 962'si mahkeme kararıyla, 23 330'u genel kurul kararıyla feshedilmiş olup, 206 dernek mahkeme kararıyla kapatılmış, 30 990'ı ise kendiliğinden dağılmıştır. Dolayısıyla, yaşayan, etkin ve etkili bir sivil toplum oluşması Türkiye için bir zorunluluktur. Avrupa Birliği raporlarına göre, Türkiye'de bugün, nüfusa oranlandığında, en az 300 000  sivil toplum örgütü olması gerekiyor; ama, üzerinde değişiklik yapmak üzere görüştüğümüz kanun öyle hazırlanmış ve öyle bir emrivakiyle Meclisten geçirilmişti ki, bir yandan, devletin, özgür bir sivil toplum adına müdahaleleri azaltılırken, bir yandan da, işte bu görüştüğümüz maddede olduğu gibi, kısıtlayıcı, caydırıcı, aşırı merkeziyetçi hükümler de yer almış bulunmaktadır.

Kanunun 27 nci maddesinde, kamu yararına çalışan dernekler düzenlenmektedir. Bu maddenin üçüncü fıkrasında ise, bu derneklerin denetlenmesine ve dernek üyeleri ile görevlilerinin görevden uzaklaştırılmasına ilişkin hükümler yer almaktadır. Görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin konusu olan 27 nci maddenin üçüncü fıkrasının son cümlesinde ise, kamu yararına çalışan derneklerde görev alan üyeler veya ilgili personelin, ağır hapis veya para cezasını gerektiren suçlar işlediğinin tespit edilmesi halinde, geçici bir tedbir olarak, İçişleri Bakanınca görevden uzaklaştırılabileceği belirtiliyor. Sonra, görevden uzaklaştırılanların yerlerine, kesin hükme kadar, öncelikle dernek üyelerinden olmak üzere görevlendirme yapılacağı hükme bağlanıyor.

                           

(x) 1195 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Görevden uzaklaştırılanların yerlerine, İçişleri Bakanlığı tarafından bir görevlendirme yapılması, çok açık şekilde, örgütlenme özgürlüğüne, temel haklara ve sivil toplumun oluşturulabilmesine aykırı bir düzenlemedir. Görüşmekte olduğumuz kanun teklifi de, işte bu aykırılığı gidermek üzere verilmiştir.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; AKP yöneticileri, her ne kadar, iktidarın başından beri, her söze "Avrupa Birliği kriterleri" diye başlayıp "Allah'tan korkun" diye bitirseler de, ortaya çıkan düzenlemelerde, ne demokratikleşmeden ne temiz toplumdan ne güçlü yerel yönetimlerden eser var. Nitekim, işte bu kanun teklifiyle düzeltilmek istenen konu, derneklerin, merkezden, İçişleri Bakanlığından bir müdahaleye uğramasını ortadan kaldırmak amacını taşımaktadır.

Öncelikle şunu belirtelim ki, kamu yararına çalışan derneklerde ağır ceza gerektiren suçların işlendiğinin tespit edilmesi halinde, bu derneklerde görev alanların geçici olarak görevden uzaklaştırılması, zaten, kamu yararı ve hukuk devleti ilkelerinin bir gereğidir; fakat, bunların yerlerine görevlendirme yapmak için İçişleri Bakanının yetkili olması, hem temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasını sınırlandırmakta hem de dernek kurma hürriyetinin özünü ihlal etmektedir; çünkü, dernek organlarında görev alanların yerlerinin herhangi bir nedenle geçici veya devamlı olarak boşalması halinde, boşalan yerler için nasıl seçim yapılacağı her derneğin tüzüğünde yer alması gereken bir konudur. Zaten, 5253 sayılı Dernekler Kanununun 4 üncü maddesinin (f) bendinde de bu belirtilmiştir.

Burada, yönetim ve denetim kurullarının görev ve yetkileri, ne suretle seçileceği, asıl ve yedek üye sayısının dernekler tüzüğünde belirtileceğine dair bir hüküm bulunmaktadır. Dolayısıyla, derneğin tüzüğünde belirtilen usullere göre, görevden uzaklaştırılan üyelerin yerine tüzükte gösterilen usullerle yenisinin belirlenmesi gerekirken, öncelikle dernek üyelerinden olmak üzere, İçişleri Bakanınca görevlendirme yapılması, İçişleri Bakanının dernek işlerine ve dolayısıyla, dernek kurma özgürlüğüne açıkça müdahale etmesi anlamına gelmektedir.

Nitekim, Anayasanın 33 üncü maddesinde de güvence altına alınmış olan dernek kurma özgürlüğünü ihlal eden bu hükmün iptali ve yürürlüğün durdurulması için, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, 19 Ocak 2005 tarihinde Anayasa Mahkemesine başvurduk. Anayasa Mahkemesi de 5 Ocak 2006 günü oybirliğiyle aldığı kararla söz konusu hükmün iptaline ve yürürlüğün durdurulmasına karar verdi.

Görüşmekte olduğumuz teklif, görevden uzaklaştırılan dernek organları için İçişleri Bakanınca görevlendirme yapılması yerine, dernek merkezinin bulunduğu ilin valisinin, Türk Medenî Kanunu hükümlerine göre, dernek merkezinin bulunduğu yerdeki sulh hukuk mahkemesinden kayyum atanması istenmesini ve mahkemenin de, bir hafta içinde, öncelikle dernek üyeleri arasından görevden uzaklaştırılanların sayısı kadar kayyum atanmasına karar vermesini öngörmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Avrupa Birliği ülkelerinde bugün dernek sayıları milyonlarla ifade edilirken, bu ülkelerdeki nüfusun büyük bir çoğunluğu sivil toplum örgütlerinde görev alarak, devletin işini ciddî bir biçimde kolaylaştırmaktadır.

Nitekim, Almanya'da 2 100 000, Fransa'da 1 470 000 dernek bulunmaktadır. Fransa ve Almanya'da her 40 kişiye bir dernek düşmektedir. Amerika Birleşik Devletlerinde ise 1 200 000 dernek bulunuyor, bu ülkede her 15 Amerikalıdan bir tanesi bu tür kuruluşlarda çalışıyor. Bir sektör olarak sivil toplum örgütleri, Amerika Birleşik Devletlerinde, bankacılık, teknoloji ve hatta, kamu sektörü kadar önemli bir ağırlığa sahip. Hatta, İsveç için denilir ki, İsveç'in nüfusu 8 500 000'dir; ama, örgütlü insan sayısı 32 000 000'dur. Yani, bu demektir ki, bir kişi en az 4 tane derneğin, 4 tane sivil toplum örgütünün üyesidir; bu da, Türkiye'de 80 557 adet derneğin faaliyet gösteriyor olmasının ne kadar az olduğunu bizlere hatırlatmaktadır. Yani, Türkiye'de her 866 kişiye bir dernek düşmektedir.

Demokrasimizin de, bu anlamda Avrupa ve ABD'ye göre geri kalmasına neden olan sivil toplum örgütlenmesindeki bu yetersizliğin altında, hiç kuşkusuz, ülkemizde iktidara gelen baskıcı yönetimlerin de çok büyük etkileri vardır; fakat, bakıyoruz, demokratikleşme ve yerelleşme nutuklarıyla iktidara gelen AKP İktidarında çıkan 5253 sayılı düzenleme de, tam olarak bu baskıcı ve merkeziyetçi yapıyı değiştirebilmiş değildir.

Yasanın 32 nci maddesindeki ceza hükümleri içinde öyle ağır para ve hapis cezaları yer alıyor ki, bu şartlar altında, derneklerde etkin görev almak ya da dernek kurmak, gerçekten cesaret isteyen bir iş haline getirilmiş durumda.

Bu cezaların düzenlenmesi, olası istismarların önüne geçmek için tabiî ki bir zorunluluk olabilir; fakat, basit idarî işlemler için bile, 100 000 000'dan 6 milyara kadar cezalar, üç aydan üç yıla kadar hapis cezaları ve buna benzer hükümler, ortada, özellikle kamu çalışanlarının sivil toplum örgütlenmeleri içinde etkin olarak yer almasını imkânsız hale getirmektedir. Vatandaşları, hemşeri derneklerinde görev almaktan bile caydıracak hükümler vardır bu yasada. Dolayısıyla, bu düzenlemelerle, dernek sayısını Türkiye'de 80 000'den 300 000'e çıkarmak, bu duruma göre imkânsız görünmektedir.

Yasanın bu şekilde çıkmış olmasının en önemli nedeni, tabiî ki, Hükümetin, birçok yasada olduğu gibi, doğru dürüst konuşulmadan, tartışılmadan, son dakika golleriyle, Mecliste bir gece yarısı çıkarılmış olmasıdır. Nitekim, kanun çıktıktan sonra, Cumhurbaşkanı tarafından, çok haklı gerekçelerle 2 maddesi Meclise geri gönderilmiş; fakat, aynen, olduğu gibi kabul edilmiştir. Bu maddelerden biri, 10 uncu maddedeki, derneklerin, siyasî partilerden, sendikalardan, işveren kuruluşlarından nakdî ve aynî yardım alabilmesi ve bu kuruluşlara, siyasî partilere yardım yapılabilmesini düzenleyen hüküm; bir diğeri ise, 21 inci maddedeki, derneklerin, yurt dışındaki bütün kişi, kurum ve kuruluşlardan aynî ve nakdî olarak yardım alabilmesini düzenleyen hükümdü. Maalesef, aynen kabul edilerek geçti bu hükümler; sanki, dünün yapılmış olan dolandırılıcılığı unutulmuş gibi.

Böylece, yurt dışından derneklere, derneklerden siyasî partilere doğru giden saadet zinciri kurulmak isteniyor; fakat, Anayasa Mahkemesi, 10 uncu maddedeki "siyasî partiler" ifadesinin yürürlüğünü, Cumhuriyet Halk Partisinin başvurusu üzerine durdurmuştur, esas hakkındaki kararı da henüz vermiş değildir. Yardım alıp verme konusunda şimdilik siyasî partiler yok. Öte yandan, bu kanunda, bu kanunun özünde, gönüllü kuruluşlar olan derneklerin yöneticilerine ücret ödenebileceğine dair bir düzenleme de getirildi 13 üncü maddeyle. 

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ister vatan sevgisi diyelim, ister hayırseverlik diyelim, isterse dayanışma diyelim ve hatta insan hakları diyelim; bu işlerin temelinde, yani, dernekçilik işlerinin temelinde gönüllülük vardır, idealizm vardır. Dolayısıyla, yöneticilerin ücret almasına dair düzenleme, sivil toplum anlayışının ruhuna aykırıdır. Böyle bir düzenleme, Türkiye gibi bir ülkede, çok büyük bir ihtimalle, derneklerin, kendin pişir kendin ye kurumlarına dönüşmesine neden olacaktır. Nitekim, Avrupa Birliği fonlarının da bu iştahları kabarttığı bir gerçektir.

Bu arada, bugün Türkiye'deki 80 000 derneğin 14 500'ünün cami ve Kur'an kursu derneği olduğunu hatırlatmakta yarar görüyorum. Bu derneklerin, ramazan aylarında teravi çıkışlarında ve cuma günleri, camiye yardım adı altında para topladığı ve genellikle makbuz vermediklerini biliyoruz, yaşıyoruz. Şimdi, getirilen bu düzenlemeyle, bu dernekler de hem yönetim hem de denetim kurulu üyelerine maaş verebilecekler. Şimdi, siz, Türkiye'deki 77 000 camide nasıl hummalı bir dernekleşme faaliyeti olabileceğini tahmin edebiliyor musunuz bu duruma göre? Derneklerin hem yönetim hem de denetim kurulu üyeleri ücretli hale getirilirse nasıl bir içdenetim sistemi ortaya çıkacağı çok büyük kuşku yaratmaktadır.

Sonuç olarak, Avrupa Birliği, demokratikleşme, güçlü sivil toplum derken, idealist amaçlarla kurulan ve gönüllülerce ayakta tutulan derneklerin ücretli kişilerce yönetilen büyük para akışlarına köprü olabilecek kurumlar haline getirilmesi için gerekli tüm koşullar AKP İktidarınca sağlanmış durumdadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir başka önemli konu da, görüştüğümüz teklifin ilgili olduğu maddede düzenlenen kamu yaranına çalışan dernek statüsüdür. Bu statü, malî ayrıcalıklar yanında derneklere bir kamu gücü tanımaktadır. Bu nedenle, çok önemli ve üzerinde çalışılması ve daha eşitlikçi, daha şeffaf hale getirilmesi gereken bir konudur. Türkiye'de uzun yıllardır bu konunun sivil toplum örgütleri arasında bir eşitsizlik yarattığı, kamu yararına çalışan dernek statüsünü belirten kriterlerin sonucunda Bakanlar Kurulu kararı gerektiği için işlevsiz kaldığı çok sık dile getirilmektedir.

Bugün, Türkiye'de, kamu yararına çalışan dernek sayısı 450 civarındadır. 58 inci ve 59 uncu AKP Hükümetleri döneminde 13 derneğe bu statünün verilerek vergi indirimlerinden ve muafiyetlerinden yararlandırılmış olduğunu görüyoruz. Bunların içinde  Tüketici Hakları Derneği, Bedensel Engellilerle Dayanışma Derneği, Ulusal Travma ve Acil Cerrahî Derneği, Sağlıklı Bebekler İçin Elele Derneği gibi ulusal çaplı ve ulusal amaçlı dernekler bulunduğu gibi, Samsunspor Kulübü Derneği, Deniz Feneri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği, Kimse Yok mu Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği, Sultanahmet Camii Koruma ve İhya Derneği gibi kuruluşlar da yer almaktadır.

Yani, sonuç olarak, 80 000 derneğin yaklaşık 450'si kamu yararına çalışan dernek statüsünde; geriye kalanlar, yani, yaklaşık 75 000 civarında olanları da bu statüye tabi değil. Tabiî, bu derneklerin kamu yararına çalışmadığı anlamına gelmiyor. Sadece, bu  statünün bu şekilde düzenlenmiş olmasının getirdiği bir sakatlık var ortada. Fakat, sonuçta, bu statüyü gerekli kriterleri taşımalarına rağmen alamayan ve bunun nedenini de bilemeyen birçok dernek bulunmaktadır. Bu nedenle, özellikle bu statüdeki derneklere tanınan muafiyetler, vergi indirimleri ve destekler nedeniyle bu konuda ciddî sıkıntılar ve adaletsizlikler oluşmaktadır, adaletsizlikler yaratılmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kamu yararına çalışan dernek statüsü Fransa'da da mevcuttur; fakat, orada, bir derneğin kamu yararına çalışıyor sayılabilmesi için, en az üç yıldır faaliyette bulunuyor olması şartı ve Fransız Danıştayının onayı aranmaktadır. İngiltere'de siyasetten tamamen uzak tutulan, yürütme organı içinde bir komisyon bu görevi yapmaktadır. Bu komisyon, siyasî eğilimlerden uzak tutularak, Parlamento tarafından kabul edilen bir kanunla yetkilendirilmiştir. Komisyon, siyasî açıdan bağımsızdır ve gönüllüler arasından seçilmiş 5 komiserden oluşmaktadır.

Birçok başka Avrupa ülkesinde kamu yararı statüsü, sonuçta, malî ayrıcalıklar yarattığı için, bu statüyü alacak dernekler, vergi makamlarınca belirlenmektedir. Fakat, Türkiye'de en son düzenlemelerden sonra, 5253 sayılı Yasanın 27 nci maddesiyle "kamu yararına çalışan dernek statüsünün, ilgili bakanlıkların ve Maliye Bakanlığının görüşü üzerine, İçişleri Bakanlığının teklifi ve Bakanlar Kurulu kararıyla tespit edileceği" hükme bağlanmış bulunmaktadır; yani, tamamen hükümetin elinde olan bir yetki ve bundan dolayı da tamamen siyasî inisiyatif belirleyici olmaktadır.

Bugün vergi muafiyeti tanınan yaklaşık 260 vakıf bulunmaktadır. Bu vakıflara vergi indirimi sağlanması için, Maliye Bakanlığı üç dört yıl süren yoğun araştırmalar yapmakta, vakıflar, bir şirketi inceler gibi incelenmekte, ondan sonra bu muafiyetleri kazanmaktadır. Oysa, derneklerde kamu yararına çalışan dernek statüsü, çok kısa bir sürede, ister istemez, iktidar partilerinin tercihlerine ve eğilimlerine açık bir şekilde belirlenmektedir.

Bugün, yasaya göre, bir derneğin kamu yararına çalışan derneklerden sayılabilmesi için gerekli kriterler, en az bir yıldan beri faaliyette bulunması ve derneğin amacı ile bu amacı gerçekleştirmek üzere giriştiği faaliyetlerin topluma yararlı sonuçlar verebilecek nitelikte ve ölçüde olmasıdır. Kamu yararına çalışan dernek statüsünün yarattığı ayırımcılığı ve eşitsizliği daha da derinleştiren bu düzenleme ise, yine, 27 nci maddedeki "kamu yararına çalışan derneklerin mallarına karşı suç işleyenler, devlet malına karşı suç işlemiş gibi cezalandırılır" hükmüdür. Ortaya çıkan tablo, tamamen hükümetin inisiyatifiyle, gerekli diğer koşullar da uygunsa, kimi derneklerin hem malî hem idarî açıdan devlet olanaklarını çok büyük ölçüde kullanmasına imkân sağlamaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAKKI ÜLKÜ (Devamla) - Bitiriyorum, az biz şey kaldı.

BAŞKAN - Sayın Ülkü, buyurun.

HAKKI ÜLKÜ (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdilerde pek dile getirilmiyor; ama, İktidarın ilk üç yılı Avrupa Birliğine uyum, demokrasi, ifade özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü, yerelleşme, merkeziyetçilikten kurtulma gibi nutuklar atmakla geçti. Bu sırada Türkiye'de ne yapıldığına bakıyoruz; demokrasi ve yerelleşme dediniz; fakat, daha fazla merkeziyetçilik ve daha fazla yasaklar çıktı. Temiz toplum, temiz siyaset nutukları attınız; yolsuzluklar daha da arttığı gibi, dokunulmazlıklardan vazgeçemeyeceğiniz ortaya çıktı. Belki biraz önce bir af çıkartsaydınız, sonra dokunulmazlıklar gelir miydi onu bilemiyorum. Yani, toplumsal ve siyasal alana ilişkin olarak verdiğiniz neredeyse her söz, tam karşıt uygulamalarla geçmiştir.

Avrupa ve Amerika'dan sonra Türkiye'de en önemli toplumsal güç haline gelmeye çalışan sivil toplum örgütleri, yürütme, yargı ve medyadan sonra beşinci güç, kamu ve özel kesimden sonra üçüncü sektör olarak tarif edilmektedir. Dolayısıyla, hem demokratik düzenimizin gelişmesi adına hem de önemli toplumsal sorunların doğrudan doğruya, yine, toplumsal örgütlenmeler aracılığıyla çözülmesine olanak verilecek olan adımları atmak, Türkiye'yi, ulaşmak istediği hedeflere taşıyacak en önemli politikalardan birisi olacaktır. Nitekim, başta kadın derneklerimiz, hem kadın hakları adına hem kadınlarımız üzerindeki ataerkil baskıların önüne geçebilmek adına kız çocuklarımızın eğitim olanaklarına sahip olması için çok önemli çalışmalar yapmaktadır. Bu noktada, başta Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ve onun çok değerli Sayın Başkanı Türkân Saylan olmak üzere, bugün Türkiye'de yoksulluğun ve eğitimsizliğin önüne geçmeye çalışan tüm sivil toplum örgütlerine teşekkür etmek, biz Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri için bir borçtur diye düşünüyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ülkü.

Tümü üzerinde, AK Parti Grubu adına söz isteyen Ankara Milletvekili Nur Doğan Topaloğlu.

Buyurun Sayın Topaloğlu. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA NUR DOĞAN TOPALOĞLU (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 5253 sayılı Dernekler Kanununun 27 inci maddesinin üçüncü fıkrasıyla ilgili değişiklik teklifimiz üzerinde konuşmak için huzurunuzdayım; hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum.

Hakkı Bey biraz önce ayrıntılı bilgiler verdi, kendine özgü görüşlerini de bildirdi; elbette, onun kendi takdirleridir. İptal edilen dernek fıkrası ile yeni getirilen esasları da vurguladı; ama, yine de tekrar etmekte yarar görüyorum; fazla vaktinizi almak istemiyorum.

Dernekler Kanununun 27 nci maddesinin üçüncü fıkrasında kayyum tayin etme yetkisi eskiden İçişleri Bakanlığı -valiler- üzerinde iken, Anayasa Mahkemesine gidince, Anayasa Mahkemesi, 27 nci maddenin üçüncü fıkrasını iptal etmiştir; Medenî Kanun hükümlerine göre kayyum tayinini esas almayı belirlemiştir. O karar üzerinden de tam beş ay üç gün geçmiş bulunmaktadır.

Aslında biz bu teklifi getirmeyecektik. Kapsamlı bir dernekler kanunu tasarısı son şeklini almak üzereydi; ancak, baktık ki, tatil yakın, süre uzayacak, dernekler üzerinde, organları üzerinde işlem yapılan, görevden alınanlar olursa idarenin eli kolu bağlanacak. Eski bir idare mensubu olduğum için, aynı zamanda onbuçuk yıl Danıştayda kamu yararına çalışan dernekleri değerlendiren, inceleyen de birisi olduğum için, çok pratik bir yolda, sekiz arkadaşımızla birleştik, nihayet  dedik ki, mademki, Anayasa Mahkemesinin kararı, 27 nci maddenin üçüncü fıkrasında, kayyum tayini yetkisini mahallî sulh hukuk mahkemesine veriyor, biz ona göre bir teklifte bulunalım dedik. Bu teklifi sizin huzurunuza onun için getirdik.

Ben daha fazla vaktinizi almak istemiyorum. Bu, Anayasa Mahkemesinin kararını uygulamak olduğu gibi, idareye de esneklik sağlayacak, kapsamlı bir kanun tasarısının ileride görüşülmesine de imkân verecek, çelişki de olmayacak. Ondan dolayı takdirlerinize sunuyor, saygılarımı tekrar arz ediyorum. (AK Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Topaloğlu.

Anavatan Partisi Grubu adına söz isteyen Süleyman Sarıbaş, Malatya Milletvekili.

Buyurun Sayın Sarıbaş.

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Ankara Milletvekilimiz Eyyüp Sanay Beyin ve 7 milletvekili arkadaşının sunduğu kanun teklifi, 1195 sıra sayılı kanun teklifi üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, teklifi, biz de Anavatan Partisi olarak olumlu karşılıyoruz. Bir lazımeden kaynaklanan bir durum. Özellikle kamu yararına görev yapan derneklerimizde görevden uzaklaştırma gibi, ceza alma gibi durumlarda bir boşluk doğmaması için, sulh yargıcının izniyle kayyum atanması, en azından hukukî sonucu belli olana kadar, yargılama sonucu belli olana kadar bir kayyum atanmasını öngören bir teklif.

Ben, çok fazla zamanınızı almayacağım; ancak, dernekler deyince, geçenlerde bir gazetede, dergide gördüm; Avrupa fonlarından veya değişik fonlardan, birçok dernek, ne amaçla olduğu belli olmayan paralar almış; listeyi de gördüm. Acaba, bu paraların nerelere harcandığı denetleniyor mu?

Şimdi, biz biliyoruz ki, birçok örgütler, birçok dernekler, kendilerini toplumun yararına çalışan dernek göstermek suretiyle, Avrupa fonlarına, değişik fonlara -hatta misyonerlik faaliyeti yapanlar bile var bunların içerisinde- başvurarak paralar alıyorlar. Para alabilirler; dernekler elbette sivil toplum örgütlerinin en başta gelenlerindendir. Ancak, devlete düşen bir görev de var; bu paraların nereye harcandığını, yararlı mı, yoksa vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğüne, ülkenin ilerlemesine, insanlarımızın birbirlerine düşürülmesi için nifak tohumları saçan amaçlara mı tahsis edilip edilmediğini, Bakanlığımızın çok iyi denetlemesi lazım ve mutlaka, bu paraların, kuruşuna kadar, faturayla nerelere gittiğini bilmemiz lazım; çünkü, aksi takdirde, yabancılar, kendilerine göre kurdurdukları derneklere yardım etmek suretiyle, Türkiye içerisinde bir huzursuzluğu, bir karışıklığı ve ülkenin birçok meselesinde kendi etkilerini hissettirmek gibi amaçlara da tahsis edebilirler. İyi niyetli de olabilir, kötü niyetli de olabilir; ancak, mutlaka bunların devletimiz tarafından denetlenmesi gerekir. Bir Dernekler Genel Müdürlüğümüz zannediyorum kuruldu; ancak, denetleme noktasında bir soru önergesi vermiştik, şu ana kadar cevap alamadık. O derneklerin isimlerini, ne kadar para aldıklarını da göndermiştim; nerelere harcadıklarını, ne amaçla harcadıklarını, biz, milletvekili olarak görmek istiyoruz. Bunu da, Sayın Bakanıma burada arz ediyorum. Fazla zamanınızı çalmadan, bu kanunu desteklediğimizi beyan ediyorum.

Biraz önceki kanunlaşan kanun teklifinin de, ülkemizde milyonlara bir kolaylık getirdiğini, birçok sıkıntıları kaldırdığını, biz, Anavatan Partisi Grubu olarak, baştan beri, o teklifin hiçbir tartışmasına girmeden olumlu oy verdiğimizi ve sonuçta milletimize hayırlı bir düzenlemeyi, sırf muhalefet etme adına en ufak bir engelleyici ortamda, beyanda bulunmadığımızı, Yüce Milletimize de belirtmek istiyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum arkadaşlar. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Sarıbaş.

Şahsı adına söz isteyen Recep Garip, Adana Milletvekili.

Buyurun Sayın Garip. (AK Parti sıralarından alkışlar)

RECEP GARİP (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 1195 sıra sayılı Dernekler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin tümü üzerinde şahsım adına söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Dernekler, çağdaş dünyada olduğu gibi, ülkemizde de çok önemli sivil toplum örgütleri olarak karşımıza çıkar. Elbette ki, ekonomiden eğitime, bölgesel ve ulusal kalkınmaya kadar, toplumiçi ya da toplumdışı, yani ulusal ve uluslararası nitelik arz edebilecek birçok faaliyetleri üstlenirler. Kamu yararı gözetilerek kurulan dernekler, ülke ve toplumumuzun gelişiminde önemli projeleri de hayata geçirme imkânını sağlamış olur.

Ülkemizde, kamu yararına kurulmuş yaklaşık 471 dernek faaliyet göstermektedir; ancak, yine ülkemizde, genel anlamda 173 848 derneğin kurulduğunu, bunlardan 80 757'sinin faaliyetlerini sürdürdüğünü, 85 488'inin faaliyetinin sona erdiğini de görüyoruz. 30 962'si mahkeme kararıyla, 23 330'u genel kurul kararıyla da feshedilmiş derneklerimiz mevcuttur.

Yine, 30 990 dernek kendiliğinden dağılmış, çalışamaz duruma gelmiş, 206 dernek de mahkeme kararıyla yine kapatılmıştır. Bu derneklerden sadece 14 392'si İstanbul'da, 7 403'ü Ankara'da, 3 766'sı da İzmir'de bulunmaktadır.

Maliye ve İçişleri Bakanlıklarının eşzamanlı yürüttükleri denetimler sonucunda, kimi dernek lokalleriyle alakalı çarpıcı gerçekler de gün yüzüne çıkarılmıştır. Yasa gereği, hâkim kararı olmadan polisin giremediği, masum isimler altında faaliyet gösteren bu tür lokallerin kumar oynatmaktan esrar bulundurmaya kadar birçok illegal faaliyetin üssü durumunda olduğu tespit edilmiştir. Yani, sivil toplum örgütü olarak dernekler, zaman zaman bu tür yanlışlıkları yapmaktadır. İstanbul'daki 2 300 dernek lokaline yapılan seri denetimler sonucunda 26'sı kumar oynatmak, esrar bulundurmak ve çevreyi rahatsız etmek, üyesi dışındaki kişileri içeriye almak gibi kurallara aykırı hareket etmekten dolayı kapatılmıştır. Yani, sivil toplum örgütlerindeki derneklerin çok önemli görevleri var; ancak, bu görevler içerisinde suiistimal edilen taraflarını da, mutlak surette, halkımızın bilmesinde yarar görmekteyim.

Kayıtları detaylı incelediğimiz zaman, birçok derneğin, usulsüzlük ve çeşitli suç unsurlarını bünyesinde taşıdığı için kapatıldığını görmekteyiz, birçoğu da zayıf yapılarından dolayı kendiliğinden kapanmıştır. Neredeyse, kurulan derneklerin yarıya yakını kapatılmış ya da kendiliğinden, kurul kararıyla feshedilme durumunda kalmıştır. Olaya bu açıdan baktığımızda, sosyal içerikli, kamu yararına yönelik derneklere olan ihtiyacın ne denli önemli olduğunu da elbette ki görüyoruz. Toplumsal kalkınmaya, toplumsal kaynaşmaya, toplumsal birlik ve beraberliğe en önemli ivme kazandıran kurumları elbetteki dernekler ve vakıflardır. Ülkeleri güçlü kılan, bünyesinde, güçlü sivil toplum örgütlerinin, demokratik bir yapı içinde varlıklarını sürdürmeleri, sosyal, kültürel ve ekonomik alanlara kadar birçok konuda faaliyet göstermeleri, kamu yararına projeler üretmeleridir. Ayrıca, bu tip projeleri desteklemek amacıyla Avrupa Birliği kendi bünyesinde özel bir fon oluşturmuş, özellikle sosyal, kültürel alanlarda yapılan projelere malî yardım yapmaktadır ve yapılmaya devam ediliyor.

Bilindiği üzere, derneklerin, kamu yararına çalışan dernekler statüsünde değerlendirilmesi için kimi şartların yerine getirilmesi gerekmektedir; en az bir yıl süreyle faaliyette bulunması, kamu yararına çalışmalar ortaya koyması, ilgili Bakanlığın teklifi, Danıştayın onayı ve Bakanlar Kurulu kararıyla ancak mümkün olmaktadır.

Avrupa Birliği müktesebatına uyum çerçevesinde hazırlanarak yürürlüğe konulan, 3 Ağustos 2002 tarih ve 4771 sayılı Kanunun 3 üncü maddesiyle 2908 sayılı Dernekler Kanununun 46 ncı maddesinde yapılan değişikle, derneklerle ilgili hizmetleri yürütmek üzere İçişleri Bakanlığı bünyesinde Dernekler Dairesi Başkanlığının kurulması ve aynı kanunun 73 üncü maddesinde yapılan değişiklikle de, İçişleri Bakanlığınca, derneklere ilişkin iş ve işlemleri yürütmek, hizmetleri görmek üzere illerde valilikler, ilçelerde de kaymakamlıklar bünyesinde derneklerle ilgili bir birim oluşturulması hükmü getirilmiş, gerçekleştirilen yasal düzenlemeler, bu alanda yapılacak çalışmalara ivme katmıştır. Olumlu yapılanmaların ardından kamu yararına çalışan dernek sayısının artmasını elbette ki hepimiz ümit etmekteyiz. Bu konuda sivil toplum örgütlerimizin, ülkemizin her alanda çağdaş normları daha kısa sürede yakalamasına projeleriyle destek vermesini ve önemli katkılar yapmasını elbette ki diliyoruz. Dernek faaliyetleri bir gönül işidir, yürek işidir, aşk işidir, topluma hizmet işidir. Bu nedenle, yürekli insanlarımız mutlaka bu ülkeye hizmetin kervanında yerini almalıdır.

Avrupa Birliği sürecine girdiğimiz şu günlerde derneklerimizin, çeşitli sivil toplum örgütlerimizin, köklü, kalıcı çözümler üretmesinin, sosyal değişimleri ve ekonomik kalkınmayı olumlu etkileyeceği şüphesizdir. Dernekler Yasasıyla devletimiz, sivil toplum kuruluşlarıyla dernekçilik konusunda işbirliği içine girmiştir. Devletimiz, dernek kurulmasını kolaylaştırıp özendirirken, sivil toplum kuruluşlarına dernek kuruluşu sırasında rehberlik hizmetleri de elbette ki verilmektedir. Bu çerçevede, kamu yararına faaliyet gösteren derneklerde, herhangi bir sebeple suç unsuru oluştuğunda, görevden alınan üye ve 5253 sayılı Dernekler Kanununun 27 nci maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesinin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesiyle bir boşluk olmuş ve ilgili kanunun 27 nci maddesinde meydana gelen yasa boşluğunu doldurmak amacıyla, görevden uzaklaştırılan dernek üye ve görevlilerinin yerlerine kimlerin atanacağı konusunda boşluk oluştuğundan, bu tür bir yaptırımla karşılaşan derneklerin işleyişinde güçlüklerle karşılaşılmaması için, böyle bir düzenlemeye ihtiyaç duyulduğu için bugün bu madde üzerinde çalışmaktayız.

"Dernek merkezinin bulunduğu ilin valisi, görevden uzaklaştırılma kararının derneğe bildirilmesiyle eşzamanlı olarak, görevden uzaklaştırılan organların yerlerine, Türk Medenî Kanunu hükümlerine göre dernek merkezinin bulunduğu yerdeki sulh hukuk mahkemesinden kayyum atanması istenir. Mahkeme, bir hafta içinde, özellikle dernek üyeleri arasından görevden uzaklaştırılanların sayısı kadar kayyum atanmasına karar verir ve bu kararda kayyumun görev ve yetkileri ile dernek tarafından kayyuma verilecek ücret de belirtilir. Kayyumun görevi dava sonucu verilen hüküm kesinleşinceye kadar devam eder. Çeşitli nedenlerle boşalan bu kayyumların yerine, aynı usulle yeni kayyum atanır" düzenlemesi getirilmektedir.

Değerli arkadaşlar, bu düzenlemeyle, İçişleri Bakanı tarafından görevden uzaklaştırılan dernek organlarının yerine hangi şartlarla, kimlerin görevlendirileceği açıkça belirlenerek, kamu yararına çalışan derneklerde yönetim boşluğu meydana gelmesi böylece önlenmiş olacaktır.

Temennimiz, elbette ki, bu tür suiistimallerin olmamasıdır. Kamu yararına çalışan derneklerimizin, ülkemizin aydınlık geleceği ve refahı için büyük projeler üretmesini gönlümüz arzu etmektedir. Elbette ki, sivilleşme, derneklerle ve sivil toplum örgütleriyle yaşanmaktadır. Bir ülkenin kalkınması, çağdaş medeniyetler seviyesine ulaşması, barışın, huzurun, güven ve istikrarın tesisiyle mümkündür.

Bu inancın ve anlayışın hepimizde var olduğunu düşünüyor, yasanın hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Garip.

Madde üzerinde, şahsı adına söz isteyen Mücahit Daloğlu…

MÜCAHİT DALOĞLU (Erzurum) - Konuşmayacağım Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Haluk Koç, Samsun Milletvekili...

HALUK KOÇ (Samsun) - Konuşmayacağım.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Koç.

Ümmet Kandoğan, Denizli Milletvekili...

Mehmet Eraslan, Hatay Milletvekili...

Hakkı Ülkü, İzmir Milletvekili...

HAKKI ÜLKÜ (İzmir) - Konuşmayacağım.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ülkü.

Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

DERNEKLER KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR

KANUN TEKLİFİ

MADDE 1- 4/11/2004 tarihli ve 5253 sayılı Dernekler Kanununun 27 nci maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi madde metninden çıkarılmış ve maddeye üçüncü fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"Dernek merkezinin bulunduğu ilin valisi, görevden uzaklaştırılma kararının derneğe bildirilmesiyle eş zamanlı olarak, görevden uzaklaştırılan organların yerlerine; Türk Medenî Kanunu hükümlerine göre dernek merkezinin bulunduğu yerdeki sulh hukuk mahkemesinden kayyum atanmasını ister. Mahkeme bir hafta içinde, öncelikle dernek üyeleri arasından görevden uzaklaştırılanların sayısı kadar kayyum atanmasına karar verir ve bu kararda kayyumun görev ve yetkileri ile dernek tarafından kayyuma verilecek ücret de belirtilir. Kayyumun görevi dava sonucu verilen hüküm kesinleşinceye kadar devam eder. Çeşitli nedenlerle boşalan bu kayyumların yerine, aynı usûlle yeni kayyum atanır."

BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ve şahsı adına söz isteyen Nurettin Sözen; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA NURETTİN SÖZEN (Sivas) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; 1195 sıra sayılı Ankara Milletvekili Eyyüp Sanay ve 7 Milletvekilinin, Dernekler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1 inci maddesi üzerinde Partim adına düşüncelerimi sunacağım. Bu sunuştan önce hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, öncelikle, bu yasanın komisyon süreciyle ilgili bazı şeyler söylemek istiyorum.

Bu yasa tasarısı komisyonumuzda 31.5.2006 Çarşamba günü görüşüldü. Doğal olarak, çarşamba gününden iki gün önce 5 maddelik davetiye gönderildi. Bu 5 madde de kuşkusuz görüşüldü. Ayrıca, 5 maddeden sonra, ek bir kanun tasarısı davetiyesi gönderildi, bir gün önce, yani, 24 saat önce. Yetmiyormuş gibi, bu kanun tasarısı, bunların görüşülmesinden sonra, toplantı sırasında gündeme getirildi. Arkadaşlarımız 24 saat evvel bir tasarının ek gündem olarak gönderilmesini eleştirirken, bu yasayla karşılaştık ve hiç haberimiz olmadan ve aynı oturumda karşı karşıya kaldığımız için de, Cumhuriyet Halk Partili komisyon üyeleri toplantıyı terk etti.

Değerli arkadaşlar, bizim, komisyonda sıklıkla karşılaştığımız ve Genel Kurulun da artık neredeyse olağan uygulaması olan bu durum, biçimsel olarak İçtüzüğü zorlayarak, uydurulsa bile İçtüzüğe, etik olarak doğru değildir, uzlaşma kültüründen uzaktır, demokratik değildir ve de parlamenter çalışmalarının etkinliğini, saygınlığını ve de verimliliğini olumsuz etkilemektedir.

Değerli arkadaşlarım, sivil toplum örgütleri, demokrasilerde, siyasî partiler yaşamımızda çok önemli kuruluşlardır. Gelişmiş çağdaş toplumlarda sivil toplum örgütleri giderek ağırlıklarını artırmaktadırlar. Kuşkusuz, dernekler yanında sendikalar, odalar, kooperatifler, platformlar sivil toplum kuruluşlarıdır.

Eskiden baskı grubu diye adlandırılan bu önemli gruba, şimdi sivil inisiyatif veya sivil toplum kuruluşları diyoruz. Ülkemizde sadece 80 000'e yakın, 79 269 dernek olduğu ve en az her dernekte 100 üye olduğu varsayılırsa, sadece sivil toplum kuruluşlarının, yani, derneklerin 8 000 000 insanı ilgilendirdiği söylenebilir. Bu da, kuşkusuz, huzurumuz için, kalkınmamız için, toplum düzenimiz için ve demokrasimiz için önemli bir gerçektir.

Sivil toplum örgütlerinin, kuruluşlarının en iyi tanımlarından biri şudur: Toplum yararına çalışan, demokrasinin gelişmesine katkıda bulunan, kâr amacı gütmeyen, devletten ayrı hareket edebilen; bireylerin ortak amaç ve hedeflerine bakıldığında ise, siyasî iradeyi ve yönetimi kamuoyu oluşturmak suretiyle etkileyebilen bir örgütlenme türüdür.

Sivil toplum kuruluşlarının işlevlerini de şöyle özetleyebiliriz: Toplum için de, toplum çıkarları için de kamuoyu oluşturarak, bireylerin taleplerinin dile getirilmesini sağlamak; temel bazda projeler üretmek, bu projelere kaynak aktarımını sağlamak; uygulamaya geçirerek, eğitim, sosyal refah ve istihdam konularında hükümet politikalarına paralel ya da alternatif sorumluluklar üstlenmek; çoğulcu, katılımcı bir toplum yapısının oluşmasını sağlamak; çoğulcu, katılımcı kültüre dayalı yönetim deneyi edinmiş bireylerin yetişmesini sağlamak. Bu amaçlara yönelik çalışma yapan sivil toplum kuruluşlarının ise, açıklık ve saydamlığa, dürüstlük ve tutarlılığa, topluma hizmet anlayışına ve yardımseverlik anlayışına karşı duyarlı olması gerekmektedir.

Avrupa Birliği bu konularda yoğun çalışmalar yapmaktadır. Genel olarak, Avrupa Birliği programlarında, ülke genelinde, özellikle yerel bazda sivil inisiyatiflerin yaygınlaştırılması amaçlanmaktadır; kurulmuş olan sivil toplum kuruluşlarının kapasitesinin artırılması amaçlanmaktadır. Ayrıca, sivil toplum kuruluşları arasında işbirliği ve ortaklığı teşvik etme çalışmaları yapılmaktadır.

Dernekler Kanununun ülkemizde geçmişine göz atarsak şu aşamaları görüyoruz: Dernekler hukuku, Osmanlılar döneminde, 1908'de İkinci Meşrutiyetin ilanıyla başlıyor. Daha sonra -ki, 1924, 1961 ve 1982'de- dernek kurma hakkı anayasalarımızda kabul görüyor. 1908'de hak Anayasada yer aldıktan sonra 1909'da Cemiyetler Kanunu çıkarılıyor. Bu yasa, 1912 ve 1923'te değişikliklere uğruyor. 1926'da Medenî Kanunun yürürlüğe girmesiyle liberal dernekler hukuku düzenlemesi hayatımıza giriyor. 1961 Anayasası, dernek kurma hakkını kişinin temel hakları ve özgürlükleri kapsamında düzenlemiştir. 1971 muhtırası ise, maalesef, dernekler hukukunda önemli kısıtlamalara neden olmuştur.

1972 tarihli, 1630 sayılı Dernekler Kanunu, aslında, bir kısıtlamalar düzenlemesidir; "cemiyet" sözcüğü yerine ilk kez "dernek" sözcüğü kullanılmış olsa dahi. Bu kısıtlamalar 12 Eylül 1980'e kadar sürdürülmüştür. Bu tarihten sonra, 2908 sayılı Kanunda, eskisine nazaran çok büyük değişiklikler yer almıştır; dış ilişkiler kısıtlanmış, denetlemeler artırılmıştır. AB süreci ise, sivil toplumsal gelişmenin önünü açıyor. Düzenlemelerle, AB ülkelerindeki ulusal hukukların uygulanması hedeflenmektedir.

Mevcut yasamız, bu gelişmeler ve AB hedefleri karşısında bazı aksaklıkları içermektedir.

Öncelikle, cezalar ağırdır. Bu durum, derneklerde görev almayı caydırmaktadır.

İki: Onay makamı olarak iki ayrı makam gösterilmektedir ve bu da karışıklığa neden olmaktadır. Dernekler masası veya noterlik gibi iki makamda defterler onaylanmaktadır. Bizim tercihimiz noterler tarafından onaylanması yönündedir.

Üye sayısı 100'ü aşan derneklerde yönetim kurulu ve denetleme kurulu üyelerine ücret ödenmesi dernek amaçlarına aykırıdır ve de geleneğimizde de yoktur. Şu andaki yasanın 13 üncü maddesinde.

Yine aynı şekilde, derneklerin, dış ülkelerden bağış alması ve de siyasî partilere bağış yapıp, bağış alabilmesi son derece sakıncalıdır; hem Anayasanın 69 uncu maddesinin onuncu fıkrası hem de Siyasî Partiler Yasasının 66 ncı maddesine aykırıdır.

Son olarak, yükseköğrenim gençliği veya gençliğin örgütlenmesiyle ilgili konulardaki düşüncelerimi sunmak istiyorum. Ülkemizde, bütün kesimler ve katmanlar örgütlenmiş olmasına karşın, yükseköğrenim gençliği ve genel anlamda gençlik -yani, işçi gençlik, tarımcı gençlik, ziraatçı gençlik- örgütlenmemiş durumdadır. Üniversitelerin bazılarındaki etkisiz öğrenci temsilciliği, bazı vakıf üniversitelerindeki öğrenci dekanlığı veya platformlar, istenilen düzeydeki örgütlenmeler değildir; yani, örgütlenmeler genel anlamda yetersizdir. Sivil toplum örgütleri, demokratik toplumsal yapımızın vazgeçilmez örgütleridir. Dernekler ise, sivil toplum örgütlerinin en önemli bölümünü oluşturuyor. Bana göre ise, yükseköğrenim dernekleri ve gençlik örgütleri ise derneklerin en etkin bölümünü oluşturmaktadır. Gençliğin ve de yükseköğrenim gençliğinin örgütlenmediği demokratik toplumlarda, masanın bir ayağı yok demektir. Kaldı ki, tarihimizde gençliğin örgütlenmesi çok eskidir: İkinci Meşrutiyet dönemine kadar uzanıyor. Bazı kesitler sunuyorum zamanınızı almamak için. Örneğin: Talebei Hukuk Cemiyeti 1910 yılında kurulmuştur ve genel sekreteri -daha sonra çok iyi tanıdınız- Şeyhül muharririn dediğimiz Burhan Felek'tir. Darülfünun Talebe Cemiyeti 1910'da kurulmuştur, Türk Ocağı 1912'de kurulmuştur, Türk Gücü Cemiyeti 1913'de kurulmuştur. Ülke sınırlarının dışında dahi Türk öğrenciler örgütlenmişlerdir, 1909 ve 1919 tarihleri arasında. O zamanki tüzüğe göre amaç şöyle anlatılmıştır. "Öğrenci yaşamında bilim düşüncesinin ve toplumsal birliğin gelişmesine hizmet ve öğrenci sorunlarının çözümünde katkı" olarak belirtiliyor o günkü tüzüklerde. "Millî Kongre" adı altında bir ortak çalışma 29 Kasım 1918 tarihinde.

Dernekler var, partiler var ve diğer kuruluşlar -52 adet kuruluş- var. Çiftçiler Cemiyeti, Matbuat Cemiyeti, Tıp Mezunları Cemiyeti, Radikal Avam Fırkası, Himayei Etfal Cemiyeti; bütün bunlar, bir birlik oluşturarak, o zamanki toplumsal bütünlüğümüzü, toplumsal birliğimizi sağlamak için çalışmışlardır. Bunun da başkanı, göz doktoru Esat Işık Paşadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Sözen, buyurun.

NURETTİN SÖZEN (Devamla) - 19 Mayıs 1919'da, Türk Ocağı, bütün öğrenci kuruluşlarıyla işbirliği yaparak, Fatih Mitingini düzenlemiştir. 23 Mayıs 1919'da Sultanahmet Mitingi de bu şekilde düzenlenmiştir. 12 Nisan 1922'de Darülfünun ve Mekâtibi Âliye Cemiyeti Merkeziyesi, yani, Üniversite ve Yüksekokullar Talebe Birliği kurulmuştur. 12 Nisan 1922'de kurulan Üniversite ve Yükseköğrenim Öğrenci Birliği 1924'te Millî Türk Talebe Birliğine dönüşmüştür. İlk başkanı ise, daha sonra Millî Eğitim Bakanı olarak tanıdığınız Dr. İbrahim Öktem'dir. Eski Millî Eğitim Bakanı, aynı zamanda Türk Talebe Cemiyeti Başkanıdır. Tahsin Bekir Balta ise Hukuk Fakültesi Talebe Cemiyeti Başkanıdır. 

Bu dernekler sadece Türkiye'de faaliyet göstermemişlerdir; 1926'da Roma'daki kongreye katılmışlardır, 1927'de Paris'teki, 1928'de Budapeşte'deki uluslararası öğrenci kongrelerine katılmışlardır. 1933'te, Millî Türk Talebe Birliği, Millî Eğitim Bakanlığı yapmış Tevfik İleri'nin başkanlığında yeniden kurulmuştur ve bozkurt amblemi ve rozeti, o tarihte, yani, 1933'te Millî Türk Talebe Birliğinin rozeti haline gelmiştir. 1944'te İleri Gençlik Birliği, 1946'da Türk Kültür Ocağı, 1947'de Türk Gençlik Teşkilatı, 1950'de Milliyetçiler Federasyonu adı altında birleşmişlerdir. 1946'da Türkiye Gençler Derneği, 1946'da İstanbul Yüksek Tahsil Gençlik Derneği, 1948'de Türkiye Millî Talebe Federasyonu, Can Kıraç'ın genel başkanlığında kurulmuştur. 1952'de ise, Millî Gençlik Komitesi kurulmuştur. Millî Gençlik Komitesinin içerisinde Türkiye Millî Talebe Federasyonu, Kadınlar Birliği, Yeşilay Gençlik Kolları, Türk Devrim Ocakları yer almakta idi ve daha sonra bu kuruluşlar Türkiye Millî Gençlik Teşkilatı olmuştur.

Özetle dileğimi ifade etmek istiyorum: Bu büyük toplumumuzun, ulusumuzun, devletimizin tüm yükseköğrenim öğrencileri, Türk gençliğinin ulusal ve uluslararası alanda temsil edilmesi gerekmektedir.

Meclisin, Hükümetin, YÖK'ün bu konuda üzerine düşeni yerine getirmesi gerekmektedir. Yanlış anlaşılmasın, bu kuruluşları, kamu organları, hükümetler kursun demiyorum; sadece, bu kuruluşun, oluşumun önündeki engellerin kaldırılması yeter. Gerekirse, hükümetin, bu kuruluşlara mekân tahsisi de kuşkusuz yararlı olacaktır.

Demokrasimizin bu eksiğinin de en kısa zamanda tamamlanacağı umuduyla hepinizi tekrar saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Sözen.

Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Recep Garip.

Buyurun Sayın Garip.

RECEP GARİP (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşmüş olduğumuz derneklerle ilgili yasanın hayırlar getireceğini düşünüyorum. Çünkü, sivil toplum örgütü olarak derneklerimiz, Türkiyemize son derece önemli hizmetler veriyorlar. Bu maddenin mutlak surette gerekliliğine inanıyor, olumlu olacağını düşünüyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Garip.

Şahsı adına söz isteyen Erzurum Milletvekili Mücahit Daloğlu.

Buyurun Sayın Daloğlu.

MÜCAHİT DALOĞLU (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Dernekler Kanunumuzla ilgili muhalefet partimizin ve AK Parti Grubunun görüşlerini burada dinledik. Sivil toplum örgütü olarak yararlarına biz de inanıyoruz.

Bu yasanın milletimize ve derneklerimize hayırlı olmasını temenni ediyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Daloğlu.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Hakkı Ülkü, İzmir Milletvekili.

Buyurun Sayın Ülkü. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA HAKKI ÜLKÜ (İzmir) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; demin, gerçi söyleyeceklerimizi söyledik, ama, biraz önce söylediklerimin içerisinde, bir yasanın nasıl çıkarılacağına ilişkin bazı aksaklıkları özellikle söylememiştim. Yani, bir yasa çıkarılırken, işte, ilgili komisyonlarda tartışılır, tartışıldıktan sonra Genel Kurula gelir, Genel Kurulda gerektiği kadar tartışılır ve ondan sonra da ilgili yerlere gönderilir, onaylanır ya da onaylanmaz.

Şimdi, geçenlerde, geçen hafta, şu anda tartıştığımız bu yasa teklifi İçişleri Komisyonuna nasıl geldi, nasıl geçti, ondan bahsetmek istiyorum.

Çarşamba günüydü, yapılacak komisyon toplantısından bir hafta önce komisyon toplantısının gündemi gelmişti, onları görmüştük; bazı maddeler, başka bazı konular vardı. Hepsini görüşürken, önce bir başka yasa geldi, hadi, onu dedik ki, yani, 48 saat öncesi gelmesi gerekiyor; ama, hadi, bir daha olmasın. Neyse… Onu görüşürken, bir süre sonra bir baktık ki, toplantı esnasında geldi bu. Başkan da dedi ki -yani, Komisyon Başkanı- âdeta yani: "O da bir şey mi; ben şimdi tekrar bir şey daha getiriyorum yanınıza, önünüze." Gerçekten getirdi, "Dernekler Yasası" dedi, "değişiklik" dedi. Biz de, vallahi, biz böyle bir şeye ortak olmayız" deyip bıraktık; hepimiz protesto ettik, bıraktık; çünkü, herhangi bir tartışma olanağı yoktu, görüş bildirmek için bir zamanımız yoktu, ders çalışmamız yoktu.

Bütün bunlara rağmen, demin burada yaklaşık 20 dakikalık bir konuşmayla, Sayın Nurettin Sözen'in de bir o kadar konuşmasıyla, bu yasaya olumlu baktığımızı da aşağı yukarı belirtiyoruz. Zira, geçmiş yasa ile bu yasa arasında olumlu şeyler var. Nedir onlar; işte, evvelce, dernek kurma hakkında 15 ile 18 yaş, 12 yaş gibi yaşlar yoktu; şimdi, çocuk derneklerine üye olabilmek gibi bir şans doğdu. Evvelce, şube genel kurullarının en az onbeş gün önce bitirilmesi zorunluluğu vardı; şimdi, iki ay. Evvelce, temsilcilik açabilme hakkı yoktu; şimdi var. Evvelce, denetim konusunda bazı aksaklıklar vardı; şimdi, onlar kaldırıldı. Yardımlar, işbirliği yapmalar Anayasa Mahkemesi tarafından kesin karar verilinceye kadar şimdilik durdurulmuştur; ama, daha sonraki zamanlarda neler olur bilmiyorum. Dernek görevlilerinin ücretleri, zaten, ana konumuz. O ücretlerin doğru olmadığını düşünüyoruz, baştan beri onu söylüyoruz. Basımevlerinde de sorumluluk vardı. Basımevlerindeki sorumluluğu, onbeş gün içerisinde mülkî idare amirliğine bildirme zorunluluğu getirilerek çözümlenmiş. Beyanname verme yükümlülüğü de öyle. Her yıl gelir ve gider işlemlerini nisan ayı sonuna kadar beyan etmeleri kuralı getirildi derneklere ve 24 saat önceden bildirilme şartı, mesai saatleri içerisinde bildirilme şartı getirildi. Kolluk kuvvetlerinin yetkisi; eskiden dernekler paldır küldür aranırken, şimdi o kaldırıldı; hâkim kararı, üstelik de yazılı olması koşuluyla hâkim kararı getirildi. Mülkî idare amirinin de yazılı emri bulunacak. Bunlar hep olumlu şeyler tabiî geçmiş Dernekler Yasasına göre. Taşınmaz mal satın almaları ve satmaları serbest bırakıldı. Genel kurul toplantısı ve organlara seçilenlerin idareye bildirilmesinde yedi gün olan süre, otuz güne çıkarıldı. Genel kurul toplantısı öncesi yapılması gereken bildirimler yürürlükten kaldırıldı. Bunlar hep birer demokratik açılım. "Topluma yararlı sonuçlar" ifadesi konuldu kamuya yararlı dernekler konusunda. Onun kıstasları, ölçütleri, nesnel ölçütleri nedir bilemeyiz; ama, görülecektir uygulamalarda. Dernek adları konusunda eskiden Bakanlar Kurulu yetkiliydi, yani, "Türk, Türkiye, millî, cumhuriyet, Atatürk, Mustafa Kemal" gibi kelimelerin, derneklerin başına getirilmesi konusunda; şimdi bu, Bakanlar Kurulundan alınıp İçişleri Bakanlığına devredildi. Bütün bunlardan sonra da Dernekler Yasası yürürlüğe girme aşamasında, girdi de, işte, 2 maddesinin iptali söz konusu oldu.

Şimdi, daha önce, burada yapılan, Genel Kurulda yapılan tartışmalar esnasında, eğer, söylediklerimiz, Cumhurbaşkanlığından dönecektir, sonra Anayasa Mahkemesine gidecektir, sonra tekrar gelecektir, sonra tekrar tartışılacaktır; bunlar da zaman kaybına neden olabilecektir gibi ikazlarımız dinlenmiş olsaydı, şimdi, bu maddeyle bugün burada oyalanmayacaktık; ama, tüm yasalarda olduğu gibi, ne yazık ki, bu yasada da AKP Hükümeti, AKP İktidarı, yine aceleci davranmıştır, yine tartışma ortamını yeteri kadar özgürleştirmemiştir. O nedenle, böylesi gecikmelere sahne olmaktadır zaman zaman Genel Kurul. O gecikmeleri de hatırlatmadan geçmeyelim dedik.

Bu vesileyle, bu Dernekler Yasasının hayırlı olmasını diliyoruz.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ülkü.

Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Recep Garip, Adana Milletvekili.

Buyurun Sayın Garip.

RECEP GARİP (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşmekte olduğumuz maddeyle ilgili çok fazla söylenecek bir detay yok; ancak, bilindiği üzere, kültürden sanata, sağlıktan çevreye, tiyatrodan sinemaya, sokak çocuklarına, hayvanları korumaya, kanaryadan bilime, velhasılı cemiyetteki bütün alanlarla ilgili birçok dernekler kuruluyor ve hizmet etmeye devam ediyorlar.

Dolayısıyla, bu yasanın bu şekliyle hayırlar getirmesi dileklerimle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Garip.

Şahsı adına söz isteyen Mücahit Daloğlu, Erzurum Milletvekili.

MÜCAHİT DALOĞLU (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; toplumumuzun ihtiyaç duyduğu ve sosyal alanların tümünü ihtiva eden alanlarda derneklerimiz örgütlenip, faaliyet gösteriyorlar. Biz de bunların hepsine teşekkür ediyor, hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyoruz.

BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Daloğlu.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Halil Ünlütepe, Afyonkarahisar Milletvekili.

CHP GRUBU ADINA HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) - Sayın Başkan, saygıdeğer üyeler; 1195 sıra sayılı Dernekler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 3 üncü maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüştüğümüz bu kanun teklifiyle, 5253 sayılı Dernekler Kanununun 27 nci maddesine, üçüncü fıkrasından sonra gelmek üzere bir fıkra eklenmektedir. Dernekler Kanununun 27 nci maddesi, kamu yararına çalışan dernekleri düzenlemektedir. Bilindiği gibi, kamu yararına çalışan dernekler, İçişleri Bakanlığının teklifi ve Bakanlar Kurulu kararıyla tespit edilir.

27 nci maddenin üçüncü fıkrası, derneklerin denetlenmesini, dernek üyeleri ile görevlilerinin görevden uzaklaştırılmalarını düzenlemektedir.

Anayasa Mahkemesinin iptal kararıyla birlikte, görevden uzaklaştırılan dernek üye ve görevlilerinin yerlerine kimlerin atanacağı konusunda ve nasıl atanacağı konusunda boşluk oluştuğundan, bu tür bir yaptırımla karşılaşan derneklerin işleyişinde güçlükler yaşanacağı inancıyla bu yasal düzenlemeye gidilmiştir.

Hukuk devleti, her şeyden önce, hukukun üstünlüğünü kabul eden ve koruyan devlettir. Dernek faaliyetlerinin sınırını Anayasa kuralları belirlemektedir. Öncelikle, yaptığımız yasada, Anayasa kurallarına uyarlılık daima önplanda tutulmalıdır.

Hepinizin de bildiği gibi, Dernekler Kanunu 12 Eylül 1980 tarihinden sonra yeniden düzenlenmiş, ortamın getirdiği baskıcı, sorgulayıcı ve şüpheci düşüncenin izleri etkin bir şekilde yer alan 2908 sayılı Yasa kabul edilmiştir. Bu yasanın çeşitli maddeleri üzerinde, demokratikleşmeye paralel olarak, zamanla değişiklikler yapılmış ve en sonunda, 4 Kasım 2004 tarihinde 5253 sayılı Kanunla, Dernekler Yasası, Avrupa Birliği giriş süreci etkisiyle yeniden düzenlenmiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunca, bu yasanın yardım ve işbirliğini düzenleyen 10 uncu, "Dernek görevlileri ve ücretleri" başlıklı 13 üncü ve "Kamu yararına çalışan dernekler" başlıklı 27 nci maddelerinin bazı kısımlarının iptali için Anayasaya aykırılık savıyla, yürütmeyi durdurma istemli olarak Anayasa Mahkemesinde dava açılmıştır. Yürütmeyi  durdurma istemleri Yüksek Mahkemece kabul edilmiş, 27 nci maddenin üçüncü fıkrasının son cümlesinin, açtığımız dava dilekçesinde gösterilen gerekçelerle, Anayasaya aykırılığı Anayasa Mahkemesince de kabul edilerek, yasanın son cümlesi iptal olmuştur.

Değerli arkadaşlar, çağdaş demokrasilerde sivil toplum örgütleri, dernekler, önemli bir baskı organıdır, demokrasi ve örgütlenmenin temelidir. İnsanlar, hükmî  şahıslar bir araya gelerek dernek kurar ve kamuoyu oluştururlar. Bir ülkede sivil toplum örgütleri kamuoyu oluşturmada etkin olabiliyorsa, toplumun belirli kesimini ilgilendiren konularda karar oluşturulurken, politika üretilirken, yasal düzenlemeler yapılırken, siyasî irade bu sivil toplum örgütlerinin düşüncelerini alıp değerlendirebiliyorsa, o ülkede demokrasi kültürünün olgunlaştığından söz edilebilir. Zaten, bu şekilde, kamuoyunda tartışılarak kabul edilen yasa, karar ve politikalar da kamuoyunda tasvip görür.

Burada, bir şeyi belirtmek istiyorum -benden önceki konuşmacı arkadaşlarım da değindi- peki, bu kanun teklifi ve tasarıları hazırlanırken, siyasî iktidar, demokratik olgunluk içinde hareket etmiş midir? Sivil toplum örgütlerinin düşüncelerini alıp dinlemiş midir? Değer vermiş midir? Maalesef, buna pek olumlu bir yanıt veremeyeceğim. Bırakın sivil toplum örgütlerinin düşüncesini almayı, değerlendirmeyi, muhalefetin düşüncelerine bile tahammül edilememiştir.

Niçin derseniz, öncelikle şundan bahsetmek istiyorum: 5253 sayılı Dernekler Yasası; yani, Kasım…

BAŞKAN - Sayın Ünlütepe, bir saniye…

Sayın milletvekilleri, çalışma süremiz tamamlanmıştır; ancak, son madde görüşüldüğü için, teklifin görüşülmesinin tamamlanmasına kadar çalışma süremizin uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Buyurun Sayın Ünlütepe.

HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

5253 sayılı Dernekler Kanunu, siyasî iktidarca, Hükümetçe, tasarı olarak, 12 Temmuz 2004 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına gönderilmiş. 40 maddelik bir yasa. 13 Temmuz 2004 günü; yani, ertesi günü ilgili komisyona gönderilmiş ve ilgili komisyon, saat 17.00'de bu yasa tasarısını görüşmek üzere komisyonu toplantıya çağırıyor. Aynı yasa, iki gün sonra ve Meclisin son çalışma günü olan 16 Temmuz günü Genel Kurula getiriliyor, Genel Kurulda da görüşmeden kaçırılarak kabul ediliyor.

Bir komisyon başkanı, öncelikle komisyon üyelerinin çalışabilme ortamını sağlamak zorundadır. Bir yasa teklifini, komisyon üyeleri inceleyebilme fırsatı bulamadan, o komisyonda eğer o yasa teklifi görüşülüyorsa, komisyon başkanı, önce kendi üyesi olan komisyon üyelerine saygı duymuyor diye görüyorum.

Peki, bundan ders alınmış mı; hayır. Bugün görüştüğümüz bu yasa tasarısı da -Sayın Ülkü de biraz önce bahsetti- komisyon üyeleri inceleme fırsatı bulamadan, komisyon üyelerine bu yasa taslağı gönderilmeden, toplantı anındayken, "beyler, bunu da kabul edelim…"Komisyon başkanı ve siyasî iktidar, acaba, parlamenterleri, onama makamı mı görüyor?! O parlamenterin, hele hele komisyon üyesinin, o yasa teklifini inceleyebilme hakkını niye gasp ediyor?! Böyle bir komisyon başkanı olmaz! Önce, komisyon başkanı, o olanağı, o ortamı sağlamak zorunda.

Peki, bundan vazgeçtik; bu yasa teklifi milletvekillerince getirilmiş. Aynı gün Türkiye Büyük Millet Meclisine geliyor, aynı gün komisyona. Pek çok saygıdeğer milletvekili kanun teklifi verdiniz, hepimiz de… Bunların hiçbiri, komisyon gündemine gelip, o, İçtüzükte belirtilen süre içinde incelenmiyor; ama, bu, sanki bir sürat hızıyla, Meclis Başkanlığı, Komisyon Başkanlığı, süre tanımadan komisyonda görüşülüyor ve Genel Kurula getiriliyor.

Ben, öncelikle, bu yasa teklifini veren değerli milletvekili arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Uygulamadan dolayı yasada boşluk doğacak diye biz bunu hazırladık diyor. Peki, bu değerli milletvekillerimizin aklına bu yasadaki boşluk gelirken, saygıdeğer hükümete, İçişleri Bakanlığının bürokratları, böyle bir yasa teklifini niçin hazırlama ihtiyacı duymadılar?! Yani, oluşmuş teknokrat bir kadro bunu düşünemiyor, değerli 7 milletvekilimiz bunu düşünüyor. Öncelikle, onları kutlamak istiyorum; ama, acaba öyle mi; onda da tereddütlerim var. Niçin derseniz; aynı gün, o tasarı, komisyona geldiğinde, Hükümetin temsilcisi aynen şunu söylüyor… Onu inceleme fırsatı bulmuş demek ki; Sayın Hükümet temsilcisi ya çok zeki -ki, bizim bürokratlarımız çok zekidir, buna inanıyorum- onu inceleme fırsatı bulmuş ve aynen şunu söylüyor: "Görevden uzaklaştırma yetkisi veriyordu; Anayasa Mahkemesi görevden uzaklaştırma yetkisini değil, uzaklaştırılanlar yerine, yeni atama yetkisini iptal etti; yani, görevden uzaklaştırmayı yerinde buldu." Nasıl incelediniz, ne zaman incelediniz?! Acaba, komisyonca, Bakanlığa bu yasa taslağı daha mı önce gönderildi; yoksa, şimdiye kadarki uygulamalarda olduğu gibi, Bakanlık hazırlayıp, onu, birtakım milletvekillerinin teklifi olarak mı sunma ihtiyacı duydu?!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Ünlütepe, lütfen toparlayabilir misiniz; buyurun.

HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) - Şahsım adına da var Sayın Başkanım.

Bu, yanlış bir uygulamadır. Eğer hükümetin tasarısıysa, Hükümet, tasarısına sahip çıkmalıdır; eğer değerli milletvekillerimizin teklifiyse -ki, onlara teşekkür ediyorum- Hükümetin İçişleri Bakanlığının düşünemediği bir olayı, değerli 7 milletvekilimiz düşünüyor; o zaman, onları kutlarken, Sayın Bakanımın da bürokratlarını bu konuda ikaz etmesi gerektiğini de belirtmeden geçemeyeceğim.

Şimdi, tartışılmadan, görüşülmeden, katılım sağlanmadan yasayı görüşüyoruz. Halbuki, bu görüştüğümüz kanun maddesi sivil toplum örgütleri. Parlamentonun katkısından uzak kaldığınız bir ortamda, sivil toplum örgütlerinin düşüncesine değer verilir mi derseniz, onun takdirini, siz değerli parlamenterlere bırakmak istiyorum.

Sevgili arkadaşlar, bu, işte, tartışmadığınız, katılımı sağlayamadığınız, yeterince inceleyemediğiniz anda, bu Parlamento çok çalışmış gibi gözükebilir; ama, yasalar, ya Anayasa Mahkemesinden…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Ünlütepe, sizden önce de şahsı adına söz isteyen arkadaşlar var…

Buyurun.

HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) - Ben, sözüme biraz sonra tekrar devam edeceğim.

O zaman, yasalar ya Sayın Cumhurbaşkanından veya Anayasa Mahkemesinden geri dönüyor. İşte, biz, çıkardığımız bir yasayı ikinci sefer görüşüyoruz, devlete yük oluyoruz. İnceleyemediğimiz, hukuk araştırması yapamadığımız zaman, hem kendimizi yoruyoruz hem de, açıkçası, sınıfta kalan bir parlamento durumuna düşüyoruz.

Konuşmama, şahsım adına devam edeceğimden dolayı, şimdilik ara veriyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ünlütepe.

Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Adana Milletvekili Sayın Recep Garip; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

RECEP GARİP (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; evet, görüştüğümüz derneklerle ilgili yasanın son konuşmalarını yapıyoruz. Burada çok fazla üzerinde durulmasını gerekli görmüyorum; ama, bir kayyum ataması olacak. Bununla ilgili bir değişikliktir;  dolayısıyla, bu, gerekli. Bütün dernekler için gerekli ve sivil toplum örgütlerinden bahsediyoruz, demokratikleşmeden bahsediyoruz ve hep öteden beri, nedense, gelen yasaların hiçbir tanesinin üzerinde çalışılmadan gelindiği söyleniyor. Böyle değil; her türlü çalışmalar yapılıyor, bütün tedarikler yapılıyor ve buraya geliyor.

Yasanın hayırlı olmasını diliyorum.

Saygılar sunarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Garip.

Şahsı adına söz isteyen Erzurum Milletvekili Sayın Mücahit Daloğlu?..

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Konuşmuyor Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Daloğlu.

Samsun Milletvekili Sayın Haluk Koç?.. Yok.

Denizli Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan?..

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Konuşmayacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kandoğan.

Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Eraslan?..

Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Halil Ünlütepe; buyurun.

HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) - Sayın Başkan, değerli üyeler; kaldığım yerden devam etmeye  çalışacağım ve kısa tutacağım.

Tabiî, yeterince araştırma yapılmadan çıkartılan bu yasa, Anayasa Mahkemesince, Cumhuriyet Halk Parti Grubunun açtığı her iki davada da öncelikle yürütmeyi durdurma kararı verildi ve bugün görüştüğümüz yasayı da iptal etti. Büyük bir ihtimalle, 10 ve 13 üncü maddelerde de iptale gidecektir. Bunu, yeterince komisyonlarda tartışılmamanın getirdiği bir eksiklik, yeterince Parlamentoda tartışma ortamı yaratılmadan yapılan bir işlemin sonucu olarak yorumlamak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, bu kanunun 4 üncü maddesinde aynen şöyle söylüyor: "Her derneğin bir tüzüğü bulunur. Aşağıda gösterilen hususların da belirtilmesi zorunludur" diyor. Bunun (f) bendinde, ne şekilde, ne suretle seçileceği belirtilmektedir.

Şimdi, sivil toplum örgütlerinde önemli olan husus, iç dinamizmdir. Bu dernekler, Anayasamızın İkinci Kısmında "Temel Haklar ve Ödevler" bölümünde yer almıştır -yani "Temel Haklar ve Ödevler" bölümünde- onun İkinci Bölümünde "Kişinin Hakları ve Ödevleri" kısmında değerlendirilmiştir, önemli bir yeridir. Temel hak ve özgürlüklere müdahale, hukukun üstünlüğü ve hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşmaz; önce bunu kabul etmek zorundayız.

Şimdi, bu yasayla ne getiriliyor; bu yasayla, bir denetim sonucu görevden alınırsa, öncelikle üyeler arasından olmak üzere, bir yönetim organı ataması, ama, yetkili yargı kararıyla. Yetkili yargı kararına bir diyeceğimiz yoktur; ama, öncelikle, derneğin tüzüğünde belirtilen usullere göre görevden uzaklaştırılan üyelerin yerine, tüzükte gösterilen usullerle yenisinin belirlenmesi gerekir; çünkü, o tüzüğü kabul etmişsiniz. O, demokratik bir iradenin sonucu. Eğer görevden alınmada tüzük bir yöntem göstermişse, o zaman tüzüğü ortadan kaldırıyorsunuz. Öncelikle dernek üyelerinden olmak üzere, bu tür bir görevlendirmeye gidilmesi gerekir ve öncelikle o hususun düşünülmesinde yarar olduğu kanaatindeyim. Derneklerin tüzüklerinde belirtilen usullere göre ve kendi iradeleri, önemli olan kendi iradeleri doğrultusunda üye seçme olanağını ortadan kaldırarak dernek kurma özgürlüğünü özünden zedelemeyi de ve zedelediğimizi de gözardı etmemek zorundayız.

Peki, yargıç denetimi sonucu atamaya da "öncelikle dernek üyelerinden…" "Öncelikle" terimi kaldırılmalı "dernek üyelerinden..." Niçin derseniz; mahkemelerde bilirkişi incelemeleri vardır, bir konuda bilirkişi. Bunlar millî bilirkişilerdir, millî bilirkişi. Yargıç, hemen aynı kişileri atar geçer ve hukuk sisteminde, çok zaman, bilirkişiler kurulu tartışılır bir ortama doğmuştu. Şimdi, aynı bir yönteme yol açabilirsiniz. O nedenle, burada, tüzükte zaten 4 üncü maddede "ne suretle seçileceği belirtildi" dediği için, önce tüzüğünde koşullar aranmalı, eğer tüzüğünde bir çıkış yolu yoksa, o zaman üyeler arasından yargı yoluyla kayyum atanmasının yararlı olacağını düşünüyorum.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bu yasa, Avrupa Birliği giriş sürecindeki demokratikleşme hareketleri içinde yorumlanmış bir yasadır; 2908 sayılı Yasanın baskıcı sisteminden uzaktır; ama, bu aksaklıkların ve Parlamento çalışmalarıyla ilgili ilk belirttiğim kısımların bundan sonra daha özenle kullanılabilirse, o zaman parlamenterlerimizin tüm saygınlığını daha iyi koruruz diye düşünüyorum.

Bu duygularla, hepinize iyi akşamlar diliyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Ünlütepe, teşekkür ediyorum.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek için, 13 Haziran Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 19.14