DÖNEM: 22 CİLT: 122 YASAMA
YILI: 4
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
111 inci
Birleşim
6 Haziran 2006 Salı
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - YOKLAMA
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Burhan Kuzu'nun, Dünya Çevre Günü
münasebetiyle, çevrenin ve doğanın korunmasının önemi ile bu konuda yapılan
çalışmalarda gelinen noktaya ilişkin gündemdışı konuşması
2.- Artvin Milletvekili Yüksel Çorbacıoğlu'nun, özelleştirme süreci
içerisinde bulunan Karadeniz Bakır İşletmelerine bağlı Murgul Bakır
İşletmelerinin tüm mal varlığıyla satışı sözleşmesinde yapılan yanlışlıklara ve
halen işletme stoklarında bulunan işlenmiş konsantre bakır cevherinin durumuna
ilişkin gündemdışı konuşması ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi
Güler'in cevabı
3.- Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Bilgi Edinme Yasası
uygulamalarının verimliliğine ilişkin gündemdışı konuşması
B) Tezkereler ve
Önergeler
1.- Arnavutluk Meclis Başkanı Jozefina Topalli'nin davetlisi olarak
Arnavutluk'a resmî ziyarette bulunacak olan Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Bülent Arınç'ın beraberindeki Parlamento heyetini oluşturmak üzere
gruplarınca isimleri bildirilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/1069)
2.- TBMM Başkanlığınca, esas komisyon olarak Plan ve Bütçe Komisyonuna,
tali komisyon olarak da Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuna
havale edilmiş olan, İstanbul Milletvekili Tayyar Altıkulaç'ın, Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
(2/561), amaç ve içerik açısından, esas komisyon olarak Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonunda görüşülmesine ilişkin Plan ve Bütçe Komisyonu
Başkanlığı tezkeresi (3/1070)
3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili Sadık Yakut'un,
beraberinde bir Parlamento heyetiyle Rusya Federasyonu Başkortostan Cumhuriyeti
Parlamentosu Başkanı Konstantin Tolkaçev'in, Rusya Federasyonu Başkortostan Cumhuriyetine
resmî davetine icabetine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1071)
4.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın, Danimarka
Parlamentosu Başkanı Cristian Mejdahl'in, Danimarka'ya resmî davetine icabetine
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1072)
5.- Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın, Kapıkule-Filibe'de
gerçekleştirilen, Türkiye ile Bulgaristan arasında ortak demiryolu istasyonu
konusunda bir heyetle birlikte katıldığı ikili görüşmelere, Çanakkale
Milletvekili İbrahim Köşdere'nin de katılmasının uygun bulunduğuna ilişkin
Başbakanlık tezkeresi (3/1073)
6.- Anavatan Partisi Grup Başkanvekili Malatya Milletvekili Süleyman
Sarıbaş'ın, Kamu İhale Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
(2/684), doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/393)
7.- İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek'in, Muhtar Ödeneklerinin
Artırılmasına ve Sosyal Güvenliklerine Dair Kanun Teklifinin (2/757), doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/394)
V.- ÖNERİLER
A) Sİyasî Partİ
Grup Önerİlerİ
1.- (10/357), (10/337), (10/343) ve (10/356) esas numaralı Meclis
araştırması önergelerinin öngörüşmelerinin, birleştirilerek, Genel Kurulun
6.6.2006 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin Anavatan Partisi grup
önerisi
2.- (10/208) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin
öngörüşmesinin, Genel Kurulun 6.6.2006 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin CHP grup önerisi
3.- Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine
ilişkin AK Parti grup önerisi
VI.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, İstanbul Milletvekili Berhan
Şimşek'in, konuşmasında, daha önce yapmış olduğu bir konuşmasından alıntı
yaparak ismini zikretmesi nedeniyle açıklaması
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin,
Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine
Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri
Hükümeti Arasında Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına Yönelik Yardım Sağlanmasının
Kolaylaştırılması İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1115) (S.
Sayısı: 1147)
4.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Bursa Milletvekili
Faruk Çelik, İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz, Ankara Milletvekili Salih
Kapusuz, Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa ile Hatay Milletvekili Sadullah Ergin'in;
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Teklifi ve Cumhuriyet
Halk Partisi Grup Başkanvekili Samsun Milletvekili Haluk Koç ile İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun; 8.4.1929 Tarihli ve 1416 Sayılı Kanun ile
4.11.1981 Tarihli ve 2547 Sayılı Kanuna Birer Geçici Madde Eklenmesi Hakkında
Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/754, 2/693) (S. Sayısı:
1143)
VIII.- SORULAR VE CEVAPLAR
A) YazIlI
Sorular ve CevaplarI
1.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Danıştay ile ilgili bir
konuşmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/13701)
2.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, 2005 yılı millî gelir
hesaplamalarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in cevabı (7/13702)
3.- İzmir Milletvekili Oğuz OYAN'ın, Emlak Gayrimenkul Yatırım
Ortaklığının denetim raporuna ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in cevabı (7/13713)
4.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Millî Eğitim Bakanına yönelttiği
bir yazılı soru önergesine cevap verilmemesine ilişkin Başbakandan sorusu ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/13721)
5.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, İzmir-Gaziemir'deki bir kurşun
fabrikasına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı
(7/13730)
6.- Antalya Milletvekili Osman ÖZCAN'ın, kapatılan orman bölge
şefliklerindeki bina ve lojmanların durumuna ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman
Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/13739)
7.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, 2003'ten itibaren Hatay'da
yapılan ihalelere,
- Mersin Milletvekili Hüseyin ÖZCAN'ın, bakır ithalat ve ihracatına,
- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Gümrük Birliği Anlaşmasının 12
nci maddesindeki koruma tedbirlerine,
Gümrük Birliği Ortak Komitesi toplantılarına,
İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Kürşad TÜZMEN'in cevabı (7/13740,
13741, 13742, 13743)
8.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, TMSF için mevduat üzerinden
kesilen sigorta primlerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in cevabı (7/13747)
9.- Şanlıurfa Milletvekili Turan TÜYSÜZ'ün, Diyanet İşleri Başkanlığının
Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki çalışmalarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
Mehmet AYDIN'ın cevabı (7/13752)
10.- Hatay Milletvekili Fuat ÇAY'ın, 2003'ten itibaren Hatay'da yapılan
ihalelere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet AYDIN'ın cevabı (7/13753)
11.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, halk oyunları yarışmasının
Ankara elemelerine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un
cevabı (7/13783)
12.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya Kent
Planına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı
(7/13785)
13.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya'nın
turistik tanıtımına ve kent planına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı
Atilla KOÇ'un cevabı (7/13786)
14.- Antalya Milletvekili Tuncay ERCENK'in, Lara Kent Parkı arazisinin
turizm yatırımı amaçlı tahsisine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı
Atilla KOÇ'un cevabı (7/13788)
15.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Konya İl Millî Eğitim
Müdürlüğünde usulsüz görevlendirmeler yapıldığı iddiasına ilişkin sorusu ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/13797)
16.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, kooperatiflere ilişkin
sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/13815)
17.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, atamalara ilişkin Başbakandan
sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı
(7/13849)
18.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, İzmir'deki bir kurşun işleme
fabrikasına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı
(7/13853)
19.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, Ordu Çöp İstasyonu ve
Katı Atık Depolama Merkezine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman
PEPE'nin cevabı (7/13854)
20.- Aydın Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLU'nun, millî parklardaki alan
kılavuzu uygulamasına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin
cevabı (7/13855)
21.- Edirne Milletvekili Nejat GENCAN'ın, eğitim ve sosyal tesis olarak
kullanılan ormanlık alanlara ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman
PEPE'nin cevabı (7/13858)
22.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Devlet Türk Halk Müziği
Korosu sanatçılarının yurtiçi ve yurtdışı görevlendirmelerine ilişkin sorusu ve
Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/13890)
23.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Güzel Sanatlar Genel
Müdürüne ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı
(7/13891)
24.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, yurt dışına
kaçırılan eserlere yönelik yapılan işlemlere ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm
Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/13896)
25.- Sinop Milletvekili Engin ALTAY'ın, öğretmenlerin lisansüstü
öğrenimine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı
(7/13903)
26.- Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, İstanbul'daki bir
ilköğretim okulu ve Kartal İlçe Millî Eğitim Müdürlüğü ile ilgili iddialara
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/13909)
27.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, özel kalem müdürlüğüne
yapılan atamalara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/13932)
28.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Tahtalı Barajı havzasında altın
işletmesine olumlu ÇED raporu verilmesine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman
Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/13959)
29.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, İzmir-Aliağa gemi söküm tesislerinin
çevreye etkilerine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin
cevabı (7/13961)
30.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, özel kalem müdürlüğüne
yapılan atamalara ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı
(7/13962)
31.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, özel kalem müdürlüğüne
yapılan atamalara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı
(7/14019)
32.- Mersin Milletvekili Hüseyin ÖZCAN'ın, lise son sınıf öğrencilerinin
devamsızlık durumlarına ve dershaneye gidemeyen öğrencilere ilişkin sorusu ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/14024)
33.- Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri SAYGUN'un, ilköğretim 2 nci
sınıflara yönelik bir test kitapçığında yer alan bir soruya ilişkin sorusu ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/14027)
34.- Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün, 10 ilde daha üniversite
kurulmasına yönelik kanun tasarısı hazırlıklarına ilişkin sorusu ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/14030)
35.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, özel kalem müdürlüğüne
yapılan atamalara ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un
cevabı (7/14037)
36.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, kadın emeğinin
değerlendirilmesi amacıyla kurulan kooperatiflerin desteklenmesine ilişkin
sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/14038)
37.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Ereğli, Ilgın ve Bor Şeker
Fabrikalarının özelleştirme kapsamına alınmasına ilişkin sorusu ve Sanayi ve
Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/14039)
38.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, özel kalem müdürlüğüne
yapılan atamalara,
-İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, şube müdürlüklerine yapılan
atamalara,
-Tekirdağ Milletvekili Enis TÜTÜNCÜ'nün, tarım ilacı kullanımına ve
kaçak tarım ilaçlarına,
-Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün, ürün ekiminde bölgesel
planlamaya,
-Çankırı Milletvekili Hikmet ÖZDEMİR'in, tiftiğe ve tiftik keçisi
yetiştiriciliğine,
İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi EKER'in
cevabı (7/14040, 14041, 14042, 14043, 14044)
39.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, TOKİ'nin İzmir-Uzundere
toplu konut projesi ihalesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/14052)
40.- Samsun Milletvekili İlyas Sezai ÖNDER'in, Kızılırmak Deltasında
yapılan balıkçılıktaki bazı sorunlara,
Samsun'daki seyyar balıkçılara,
İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi EKER'in
cevabı (7/14173, 14174)
41.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Başbakanlık Müsteşarına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali
ŞAHİN'in cevabı (7/14194)
42.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Başbakanlık Müsteşarına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali
ŞAHİN'in cevabı (7/14206)
43.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Dinç Bilgin'in Etibankın devri
ile ilgili iddialarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Abdüllatif ŞENER'in cevabı (7/14217)
44.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, engelli ve özürlü
personel istihdamına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet AYDIN'ın cevabı
(7/14245)
45.- Hatay Milletvekili Fuat ÇAY'ın, Başbakanlık Müsteşarının görevden
alınıp alınmayacağına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/14259)
46.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, basın müşavirliğine yapılan
atamalara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet AYDIN'ın cevabı (7/14336)
47.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, emekli aylığı ile
ilgili açıklamasına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili
İsmail ALPTEKİN'in cevabı (7/14339)
48.- İzmir Milletvekili Canan ARITMAN'ın, basım işleri ihaleleriyle
ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili
İsmail ALPTEKİN'in cevabı (7/14403)
49.- İzmir Milletvekili Canan ARITMAN'ın, Türkiye Öğrenci Meclisi
Yönetmeliğine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili
İsmail ALPTEKİN'in cevabı (7/14404)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak altı oturum yaptı.
Kırşehir Milletvekili Hüseyin Bayındır, Boğazevci Beldesinin orman
bölgesi kapsamına alınması sonucunda ortaya çıkan sıkıntılara; esnafın, kredi
faizleri ile Bağ-Kur primlerinin yüksek oluşundan dolayı karşılaştıkları
sorunlara,
Konya Milletvekili Remzi Çetin, Kıbrıs'taki son siyasî gelişmeler ile
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetindeki ekonomik ilerlemelere,
İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.
Kırklareli Milletvekili Mehmet S. Kesimoğlu'nun, Sarmısaklı Tohum Üretme
Çiftliğinin özelleştirme kapsamına alınarak faaliyetinin durdurulması sonucunda
ortaya çıkan olumsuzluklara ilişkin gündemdışı konuşmasına, Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin cevap verdi.
İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü'nün (3/879) (S. Sayısı: 1169),
İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü'nün (3/899) (S. Sayısı: 1170),
Ordu Milletvekilleri Eyüp Fatsa ile Enver Yılmaz'ın (3/914) (S. Sayısı:
1171),
Yasama dokunulmazlıklarının kaldırılmasına gerek bulunmadığı hakkında
Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu karma komisyon raporları
Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler" kısmının 181 inci sırasında yer alan (10/233) esas numaralı
Meclis araştırması önergesinin öngörüşmesinin, Genel Kurulun 1.6.2006 Perşembe
günlü birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisinin, yapılan
görüşmelerden sonra, kabul edilmediği açıklandı.
Kütahya Milletvekili Hasan Fehmi Kinay ve 39 milletvekilinin, geleneksel
Türk el sanatları üretici ve sanatkârlarının sorunlarının araştırılarak, el
sanatlarının geliştirilmesi, korunması ve gelecek kuşaklara aktarılması için
(10/128) (S. Sayısı: 1006),
Ankara Milletvekili Oya Araslı ve 23 milletvekili, Adana Milletvekili N.
Gaye Erbatur ve 68 milletvekili, Gaziantep Milletvekili Fatma Şahin ve 46
milletvekili, İzmir Milletvekili Canan Arıtman ve 28 milletvekili ile İstanbul
Milletvekili Güldal Okuducu ve 27 milletvekilinin, töre ve namus cinayetleri
ile kadınlara ve çocuklara yönelik şiddetin sebeplerinin araştırılarak (10/148,
182, 187, 284, 285) (S. Sayısı: 1140),
Alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergeleri üzerine kurulan Meclis Araştırması Komisyonu
raporları üzerindeki genel görüşmeler tamamlandı.
İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol, Gaziantep Milletvekili Fatma
Şahin'in, konuşmasında, Genel Başkanlarına ve Partisine sataştığı iddiasıyla
bir açıklamada bulundu.
6 Haziran 2006 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime
22.42'de son verildi.
Ali Dinçer
Başkanvekili
|
Harun Tüfekci |
Türkân Miçooğulları |
|
Konya |
İzmir |
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
|
Bayram Özçelik |
Ahmet Küçük |
|
Burdur |
Çanakkale |
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
II. - GELEN KÂĞITLAR No: 154
2 Haziran
2006 Cuma
Tasarılar
1.-
Sigortacılık Kanunu Tasarısı (1/1218) (Adalet; Plan ve Bütçe; Avrupa
Birliği Uyum ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.5.2006)
2.- Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/1219) (Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 29.5.2006)
Teklif
1.- Mardin Milletvekili Nihat Eri ve 4 Milletvekilinin;
Sıvılaştırılmış Petrol Gazları (LPG) Piyasası Kanunu ve Elektrik Piyasası
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Teklifi (2/813) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.6.2006)
Raporlar
1.- Kurumlar Vergisi Kanunu Tasarısı ve Bursa
Milletvekili Mehmet Küçükaşık ve 47 Milletvekilinin; Kurumlar Vergisi Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/1170, 2/719) (S. Sayısı: 1192) (Dağıtma tarihi: 2.6.2006) (GÜNDEME)
2.- Mesleki Yeterlilik Kurumu Kanunu Tasarısı ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/1211) (S. Sayısı:
1193) (Dağıtma tarihi: 2.6.2006) (GÜNDEME)
3.- İstanbul Milletvekili Gülseren Topuz'un; Karayolları
Trafik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Denizli
Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın; 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununun 41
inci Maddesinin (b) Fıkrasının Değiştirilmesi ile İlgili Kanun Teklifi ile
İçişleri Komisyonu Raporu (2/781, 2/785) (S. Sayısı: 1194) (Dağıtma tarihi:
2.6.2006) (GÜNDEME)
4.- Ankara Milletvekili Eyyüp Sanay ve 7
Milletvekilinin; Dernekler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
ve İçişleri Komisyonu Raporu (2/800) (S. Sayısı: 1195) (Dağıtma tarihi:
2.6.2006) (GÜNDEME)
Süresi İçinde
Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in, Resim ve
Heykel Müzesinin bakım ve onarımına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13089)
2.- Samsun Milletvekili İlyas Sezai ÖNDER'in, Samsun
Atatürk Kültür Merkezinin İlkadım Belediyesine devrine ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13092)
3.- Bursa Milletvekili Mehmet KÜÇÜKAŞIK'ın, Uludağ'da
turizm alanı ilan edilen arazilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/13123)
4.- Bursa Milletvekili Mustafa ÖZYURT'un, Uludağ'da
milli park alanından çıkarılan bölgeye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/13126)
5.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun,
turist sayısındaki düşüşle ilgili bazı sözlerine ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13206)
6.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun,
turizm yönetimi ve turist sayısıyla ilgili bazı ifadelerine ilişkin Kültür ve
Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/13207)
6 Haziran
2006 Salı No: 155
Tasarı
1.- Hâkimler ve Savcılar Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/1220) (Adalet ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 5.6.2006)
Teklifler
1.- Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalı'nın; Deprem
Nedeniyle Yüksek Risk Taşıyan Yerleşim Alanlarının, Güvenilir Alanlara Nakline
Dair Kanun Teklifi (2/814) (Plan ve Bütçe ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 1.6.2006)
2.- İzmir Milletvekili Enver Öktem ve 37
Milletvekilinin; Uzman Erbaş Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi (2/815) (Millî Savunma ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 1.6.2006)
Raporlar
1.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve 7
Milletvekilinin; 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkındaki Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılması, 4576 Sayılı Devlet Memurları Kanunu, Harcırah
Kanunu, Bazı Sağlık Personelinin Devlet Hizmet Yükümlülüğüne Dair Kanun, Tapu
ve Kadastro Genel Müdürlüğü Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun, Kadastro Kanunu ile Genel
Kadro Usulü Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılması, 181
Sayılı Sağlık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun Hükmünde
Kararnamenin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkındaki Kanun Teklifi ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (2/798) (S. Sayısı:
1199) (Dağıtma tarihi: 6.6.2006) (GÜNDEME)
2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Ankara
Milletvekili Salih Kapusuz'un; Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(2/773) (S. Sayısı: 1200) (Dağıtma tarihi: 6.6.2006) (GÜNDEME)
3.- Mali Suçları Araştırma Kurumunun Teşkilat ve
Görevleri ile Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı
ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/1053) (S.
Sayısı: 1201) (Dağıtma tarihi: 6.6.2006) (GÜNDEME)
4.- Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı Kurulması
Hakkında Kanun Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları
Raporları (1/1188) (S. Sayısı: 1202) (Dağıtma tarihi: 6.6.2006) (GÜNDEME)
Sözlü Soru
Önergeleri
1.- İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, TÜBİTAK
projelerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1705) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/5/2006)
2.- İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, ülkemizdeki
ABD askeri varlığına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1706)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/5/2006)
3.- İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, iç ve dış borç
stokuna ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) sözlü soru önergesi (6/1707)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/5/2006)
4.- İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, ÖSS'ye
hazırlanan lise son sınıf öğrencilerinin devamsızlık sorununa ilişkin Millî
Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1708) (Başkanlığa geliş tarihi:
22/5/2006)
5.- İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, Köye Dönüş
Projesine ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1709) (Başkanlığa
geliş tarihi: 22/5/2006)
6.- İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, Bergama Küplü
Hamam restorasyonuna ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1710) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/5/2006)
7.- İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, işsizliğe
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1711) (Başkanlığa
geliş tarihi: 23/5/2006)
8.- İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, tarımda
kullanılan elektriğin fiyatına ve destekleme primi oranına ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1712) (Başkanlığa geliş tarihi:
23/5/2006)
9.- İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, ithal enerjiye
ve özel sektörle yapılan enerji anlaşmalarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1713) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/5/2006)
10.- İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, leasing,
faktoring ve tüketici finansman şirketlerine ilişkin Maliye Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1714) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/5/2006)
11.- İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, Atatürk'ün
doğumunun Mutlu Doğum Haftası olarak kutlanmasına ilişkin Millî Eğitim
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1715) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/5/2006)
12.- İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, tarım
ürünlerinde ithalatın azaltılması için alınacak tedbirlere ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1716) (Başkanlığa geliş tarihi:
23/5/2006)
13.- İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, ekili
arazilere, üretim düşüşüne ve çiftçilerin desteklenmesine ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1717) (Başkanlığa geliş tarihi:
23/5/2006)
14.- İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, narenciye
üreticilerinin desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1718) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/5/2006)
15.- İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in,
İzmir-Çiğli'ye bölge sağlık hastanesi açılıp açılmayacağına ilişkin Sağlık
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1719) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/5/2006)
16.- İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, kapatılan
KİT'lerin çalışanlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1720) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/5/2006)
17.- İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, ülkemizden
geçen enerji hatlarına ve boru hatlarında depreme karşı alınan önlemlere
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1721) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/5/2006)
18.- İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, enerji
kaynaklarının değerlendirilmesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1722) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/5/2006)
19.- İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, Atatürk Orman
Çiftliğine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1723)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/5/2006)
20.- İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in,
kırtasiyecilerin mali sıkıntılarına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1724) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/5/2006)
21.- İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, Diyarbakır'ın
Çınar İlçesindeki bir türbede düzenlenen anma törenlerine ilişkin Devlet
Bakanından (Mehmet AYDIN) sözlü soru önergesi (6/1725) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23/5/2006)
Yazılı Soru
Önergeleri
1.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, AK
Parti Adıyaman İl Kongresine öğrencilerin katılımına ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14405) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/5/2006)
2.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, İzmir Tekel
Balatçık Yaprak Tütün İşletmesinde çalışan kadın işçilerin sorunlarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14406) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/5/2006)
3.- İstanbul Milletvekili Hasan AYDIN'ın, Cumhuriyet
Gazetesine yapılan bombalı saldırılara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/14407) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2006)
4.- Hatay Milletvekili Gökhan DURGUN'un, Hatay'da
düzenlenen uluslararası bir organizasyona ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/14408) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/5/2006)
5.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun,
pratisyen hekimler, diş hekimleri ve veteriner hekimlerin maaşlarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14409) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/5/2006)
6.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya
ziyaretinde dolmuşların ücretsiz yolcu taşımasına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/14410) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/5/2006)
7.- Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, Bakanlar
Kurulu üyelerinin belli günlerdeki yurt dışı seyahatlerine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/14411) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/5/2006)
8.- Adana Milletvekili Tacidar SEYHAN'ın,
Bingöl-Karlıova'da yapılacak Kazan Barajına ve bazı köylerin nakline ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14412) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/5/2006)
9.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, bölünmüş yol
çalışmaları ile hava ve demiryolu ulaşımının etkinleştirilmesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14413) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/5/2006)
10.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Iğdır Ziraat
Fakültesine yer tahsisine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14414)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/5/2006)
11.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, kişi başına
Millî gelir düzeyine ve benzin fiyatlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/14415) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/5/2006)
12.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, istihdam
üzerindeki vergi ve prim yüküne ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/14416) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/5/2006)
13.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Danıştaya ve
Cumhuriyet Gazetesine yapılan saldırılara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/14417) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/5/2006)
14.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, GÜBRETAŞ'ın
Yarımca ve Sarıseki fabrikalarının nakliye işleri ihalesine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/14418) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/5/2006)
15.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Tüpraş hisselerinin
bir kısmının satışındaki kamu zararı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/14419) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/5/2006)
16.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil ÜNLÜTEPE'nin,
Atatürk'ün doğduğu evi ziyaretindeki bir olaya ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/14420) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/5/2006)
17.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Denizli'de
yapılan ihalelere ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14421) (Başkanlığa geliş tarihi:
22/5/2006)
18.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, Ünye
Çevre Yolu Projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/14422) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/5/2006)
19.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun,
Rize-Erzurum karayolunda yapımına başlanan kar tünellerine ilişkin Bayındırlık
ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/14423) (Başkanlığa geliş tarihi:
24/5/2006)
20.- İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK'in,
Sivas'ın İmranlı İlçesi ile Karacaören Nahiyesi arasındaki yola ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14424) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/5/2006)
21.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, Türk
Telekomdan Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğüne naklen atanan müfettişlerin görev
yerine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/14425)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/5/2006)
22.- İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, kadastro
çalışmalarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14426) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/5/2006)
23.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Denizli
İlindeki belediyelere yapılan yardımlara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14427) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/5/2006)
24.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, balık
çiftliklerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/14428)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/5/2006)
25. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Danıştay
saldırısı ile ilgili bir ifadesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14429) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/5/2006)
26.- İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK'in,
Sivas-İmranlı-Karacaören ağaçlandırma alanının korunmasına ilişkin Çevre ve
Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/14430) (Başkanlığa geliş tarihi:
24/5/2006)
27.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Bern
Mutabakatına aykırı bir araştırmaya ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/14431) (Başkanlığa geliş tarihi:
22/5/2006)
28.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, sözde pontus
soykırımı iddialarına karşı önlem alınıp alınmadığına ilişkin Dışişleri Bakanı
ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/14432) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/5/2006)
29.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Telsim’in
kâr-zarar bilançosu ile yapılan telefon dinlemelerine ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Abdullatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/14433)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2006)
30.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, TMSF'nin
kamuyu zarara uğrattığı iddiasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Abdullatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/14434) (Başkanlığa
geliş tarihi: 18/5/2006)
31.- İzmir Milletvekili Serpil YILDIZ'ın, İzmir'in
Kalkınma Ajansları Kanunu kapsamında pilot bölge olarak belirlenip
belirlenmeyeceğine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdullatif
ŞENER) yazılı soru önergesi (7/14435) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/5/2006)
32.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, TMSF ile
Süzer Grubu arasındaki ilişkilere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Abdullatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/14436) (Başkanlığa
geliş tarihi: 23/5/2006)
33.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, TMSF ile
ilgili bazı kanunların mahkemelerce Anayasa Mahkemesine götürülmesine ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdullatif ŞENER) yazılı soru
önergesi (7/14437) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/5/2006)
34.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Telsim'in
satışı sonrası kaydedilen abonelerin kayıt maliyetlerine ilişkin Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısından (Abdullatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/14438)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/5/2006)
35.- Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, Hatay Gençlik
ve Spor İl Müdürlüğünce düzenlenen bir etkinlikle ilgili iddialara ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru
önergesi (7/14439) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/5/2006)
36.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Alanya'nın
su sporları parkuru ihtiyacına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/14440) (Başkanlığa geliş tarihi:
22/5/2006)
37.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, bir Gümrük
Muhafaza Başkontrolörünce yapılan soruşturmaya ilişkin Devlet Bakanından
(Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/14441) (Başkanlığa geliş tarihi:
16/5/2006)
38.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, dahilde
işleme rejimi kapsamında gerçekleştirilen ithalat ve ihracata ilişkin Devlet
Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/14442) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16/5/2006)
39.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, gümrüklerdeki
"mavi hat" uygulamasına ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN)
yazılı soru önergesi (7/14443) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/5/2006)
40.- Mersin Milletvekili Hüseyin ÖZCAN'ın, Çankırı
Milletvekili Hikmet Özdemir'in hazırladığı bir kitapçığa ilişkin Devlet
Bakanından (Mehmet AYDIN) yazılı soru önergesi (7/14444) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/5/2006)
41.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın,
Denizli'deki ibadethanelere yapılan yardımlara ve din görevlisi açığına ilişkin
Devlet Bakanından (Mehmet AYDIN) yazılı soru önergesi (7/14445) (Başkanlığa
geliş tarihi: 22/5/2006)
42.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, TEDAŞ'ın
güvenlik ihalesine ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/14446) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/5/2006)
43.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, doğalgaz
ithalatında yurt dışı mükellefiyetlerin devrine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14447) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/5/2006)
44.- Manisa Milletvekili Hasan ÖREN'in, Alaşehir sulama
şebekesinin yenilenmesi ihtiyacına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14448) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/5/2006)
45.- Malatya Milletvekili Süleyman SARIBAŞ'ın,
Danıştayda yapılan saldırıya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14449) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/5/2006)
46.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Danıştay 2
nci Dairesi üyelerinin koruma taleplerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14450) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/5/2006)
47.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, Ordu'da
meydana gelen bombalı saldırılara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14451) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/5/2006)
48.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın,
Denizli'deki ihalelere ve belediyelere yapılan yardımlara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14452) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/5/2006)
49.- İzmir Milletvekili Canan ARITMAN'ın, Danıştayda
yapılan saldırıya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14453)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/5/2006)
50.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Beyoğlu
Belediyesinin ilköğretim öğrencilerine dağıttığı trafik rehberine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14454) (Başkanlığa geliş tarihi:
22/5/2006)
51.- Manisa Milletvekili Nuri ÇİLİNGİR'in, Salihli Sol
Sulama Birliği Başkanının görevden uzaklaştırılmasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14455) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/5/2006)
52.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın,
Antalya-Alanya-Süleymanlar Köyünün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14456) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/5/2006)
53.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya'nın
deprem master planına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14457) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/5/2006)
54.- Antalya Milletvekili Osman ÖZCAN'ın, Ankara
Büyükşehir Belediyesinin borcuna ve bazı uygulamalarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14458) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/5/2006)
55.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun,
Danıştaydaki güvenlik önlemlerinin yeterli olup olmadığına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14459) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/5/2006)
56.- Antalya Milletvekili Osman ÖZCAN'ın,
Antalya-Elmalı Özel İdare Müdürlüğünün personel ihtiyacına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14460) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/5/2006)
57.- Antalya Milletvekili Osman ÖZCAN'ın,
Antalya-Elmalı-Karagöl-Kazanpınar bölgesinde doğa ve yol tahribatına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14461) (Başkanlığa geliş tarihi:
24/5/2006)
58.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun,
AK Parti Bolu İl Kongresinde yaptığı konuşmaya ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14462) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/5/2006)
59.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Denizli
Kültür ve Turizm İl Müdürlüğünün yaptığı ihalelere ve Denizli İlindeki
belediyelere yapılan yardımlara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14463) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/5/2006)
60.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, Frankfurt Kitap
Fuarına katılım organizasyonuna ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14464) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/5/2006)
61.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Denizli
İlindeki belediyelere gönderilen ödeneklere ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14465) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/5/2006)
62.- Giresun Milletvekili Mehmet IŞIK'ın, SEKA Aksu
İşletmesinin özelleştirilmesine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14466) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/5/2006)
63.- Giresun Milletvekili Mehmet IŞIK'ın, SEKA Aksu
İşletmesinin elektrik borcuna ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14467) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/5/2006)
64.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, serbest
muhasebeci ve mali müşavirler için tatil uygulamasına ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14468) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/5/2006)
65.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, tahsil
edilemeyen vergi miktarına ve işini terk eden mükelleflere ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14469) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/5/2006)
66.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın,
ücretlilerden, kurumlardan ve gelir üzerinden alınan vergilerin toplam vergiye
oranına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/14470) (Başkanlığa
geliş tarihi: 24/5/2006)
67.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt ASLANOĞLU'nun,
THY kamu paylarının bir kısmının halka arzına ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14471) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/5/2006)
68.- Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, genel lise
mezuniyeti için Açıköğretim Lisesine başvuranların kayıt ücretine ilişkin Millî
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14472) (Başkanlığa geliş tarihi:
16/5/2006)
69.- Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, eğitim
komisyonlarında görevlendirilen öğretmenlere ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14473) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2006)
70.- Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, bazı
atamalar ile müdür ve müdür yardımcılığı için yapılacak sınavlara ilişkin Millî
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14474) (Başkanlığa geliş tarihi:
16/5/2006)
71.- Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın,
sözleşmeli öğretmenlere ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14475) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/5/2006)
72.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Denizli'de
yapılan ihaleler ile öğretmen ve yardımcı personel açığına ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14476) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/5/2006)
73.- Aydın Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLU'nun, Beyoğlu Belediyesinin
ilköğretim öğrencilerine dağıttığı trafik rehberine ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14477) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/5/2006)
74.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, eğitim
malzemeleri ihalesiyle ilgili iddialara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14478) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/5/2006)
75.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, meslek
lisesi açılması kriterlerine ve Alanya'da Denizcilik Meslek Lisesi açılıp
açılmayacağına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14479)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/5/2006)
76.- Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın,
öğrencilerin siyasi parti faaliyetlerine katılmalarına ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14480) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/5/2006)
77.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Denizli'de
yapılan ihalelere ve sağlık personeli açığına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14481) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/5/2006)
78.- Şanlıurfa Milletvekili Turan TÜYSÜZ'ün, yabancı
doktor istihdamı çalışmalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14482) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/5/2006)
79.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Alanya
Devlet Hastanesi yoğun bakım ünitesinin yetersizliğine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14483) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/5/2006)
80.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın,
Antalya-Alanya-Bıçakçı Köyünün atıl durumdaki sağlık ocağı binasına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/14484) (Başkanlığa geliş tarihi:
22/5/2006)
81.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan İlinde
doğrudan gelir desteği ödemelerinin ne zaman yapılacağına ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14485) (Başkanlığa geliş tarihi:
24/5/2006)
82.- Kırşehir Milletvekili Hüseyin BAYINDIR'ın,
Kırşehir'de soğuklardan zarar gören çiftçilere yönelik çalışmalara ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14486) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/5/2006)
83.- Malatya Milletvekili Muharrem KILIÇ'ın, Malatya'da
don afeti mağduru çiftçilere ve doğrudan gelir desteği ödemelerine ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14487) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/5/2006)
84.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Denizli'de
yapılan ihalelere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14488) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/5/2006)
85. - Çanakkale Milletvekili İsmail ÖZAY'ın,
Çanakkale-Çıplak Köyündeki kaçak çeltik tarımına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14489) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/5/2006)
86.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın,
Antalya-Mavikent Beldesi Karaöz sahilinde kurulan balık çiftliğine ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14490) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/5/2006)
87.- Muğla Milletvekili Fahrettin ÜSTÜN'ün, ticari
taksilerin şehirlerarası yolcu taşımacılığında kullanılmasıyla ilgili genelgeye
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/14491) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/5/2006)
88.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Denizli'de
yapılan ihalelere ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/14492)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/5/2006)
89.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Alanya
balıkçı barınağı yapımına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14493) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/5/2006)
90.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, GSM
operatörlerinin imtiyaz sözleşmesi şartlarına uyup uymadıklarına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/14494) (Başkanlığa geliş tarihi:
23/5/2006)
91.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, kanunsuz
dinleme uygulamalarına karşı alınan önlemlere ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14495) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/5/2006)
92.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, TTNet'in Türk
Telekom bünyesinden çıkarılıp çıkarılmadığına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14496) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/5/2006)
93.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun,
TRT Genel Müdür Yardımcısının yazdığı iddia edilen bir kitaba ilişkin Devlet
Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/14497) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/5/2006)
94.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Ceza
Muhakemesi Kanunu kapsamında avukatların Devletten olan alacaklarına ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/14498) (Başkanlığa geliş tarihi:
22/5/2006)
95.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, İç Ticaret
Geliştirme Fonundan makam aracı alındığı iddiasına ilişkin Sanayi ve Ticaret
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14499) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/5/2006)
96.- İzmir Milletvekili Canan ARITMAN'ın, kadın
istihdamının desteklenmesine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14500) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/5/2006)
Meclis
Araştırması Önergesi
1.- İzmir Milletvekili Yılmaz KAYA ve 36
Milletvekilinin, 3/5/2004 tarihinde Batman'da meydana gelen patlamanın neden ve
sonuçlarının araştırılarak muhtemel patlamalara karşı alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/368)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1/6/2006)
Genel Görüşme
Önergesi
1.- Yalova Milletvekili Muharrem İNCE ve 40
Milletvekilinin okullarda yaşanan şiddet olayları ile alınan ve alınabilecek
önlemler konusunda Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 102 ve 103 üncü maddeleri
uyarınca bir genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/29) (Başkanlığa geliş
tarihi: 1/6/2006)
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
15.00
6 Haziran
2006 Salı
BAŞKAN:
Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 111 inci
Birleşimini açıyorum.
III. -
YOKLAMA
BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için 5 dakika süre vereceğim. Sayın
milletvekillerinin, oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını
bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini,
buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını görevli
personel aracılığıyla, 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı
vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline
gündemdışı söz vereceğim.
Gündemdışı ilk söz, 5 Haziran Dünya Çevre Günü
münasebetiyle söz isteyen, İstanbul Milletvekili Burhan Kuzu'ya aittir.
Buyurun Sayın Kuzu. (AK Parti sıralarından alkışlar)
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Burhan
Kuzu'nun, Dünya Çevre Günü münasebetiyle, çevrenin ve doğanın korunmasının
önemi ile bu konuda yapılan çalışmalarda gelinen noktaya ilişkin gündemdışı
konuşması
BURHAN KUZU (İstanbul) - Değerli Başkanım, sayın
milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
5 Haziran günü, 1972'de, Stockholm Konferansında
"Dünya Çevre Günü" olarak ilan edilmiş ve 1990'dan bu tarafa da, bu,
fiilen uygulanmaya başlanmış; tıpkı, İnsan Hakları Yılı gibi, Dünya
Sigarasızlar Günü gibi, Dünya Barış Yılı gibi.
Peki, gelinen noktada, hakikaten, dünyanın tablosu,
konumu ne? Şimdi, bu konuda, dünyanın ve çevremizin gözardı edildiğini
düşünüyorum. Çevre sorunları ya da ekolojik dengesizliği bilmeden, hiçbir
siyasî, sosyal, ekonomik ve kültürel problemi çözmek mümkün değildir. Bulunsa
bile, anlamı olmaz; çünkü, üzerinde yaşanabilecek bir doğa ortamı olmadan,
saydığımız bu sosyoekonomik ve kültürel sorunlara bulunacak çözümler kalıcı
olmayacaktır.
1948 tarihli İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi var,
bilindiği gibi. Bu Beyannamenin
içerisine baktığımız zaman "Her insan" diye başlar. Aslında "insan"
diye başlaması, belki, belge açısından önemli bir husustur; ama, sadece
"insan" diye başlaması, sırf insanlardan bahsetmesi, bu belgenin
eksik olduğunu gösteriyor. Nitekim, 1989 yılında bu belgeye ilaveten çevre
hakkı konulması tartışması da yapılmıştır.
Şimdi, şöyle bir tespitte bulunalım: İnsan dışında
kalan tüm canlı ve cansız varlıkların da hesaba katıldığı, yani, dünyanın da
göz önünde bulundurulduğu bir mizan çıkarmaya ihtiyaç vardır. Şimdi, kendimizle
ve birbirimizle uğraşmaktan yeryüzünü anlamaz olmuşuz ve zannetmişiz ki, çevre,
insan olmadan yaşayamaz. Ne var ki, bilgimizin, tekniğimizin ve teknolojimizin
bizi getirdiği noktada, edilgen ve pasif
sandığımız, hafife alarak aşağıladığımız çevre, şimdi, artık, kendisinin
dışında hiçbir yerde olamayacağımızı bize göstermektedir. Madde olarak, artık,
tükendiği sinyalini bize vermeye çalışmaktadır.
İnsan, var oluşundan bu yana doğadan faydalanmış, bilgi
birikimine ve teknik ilerlemeye güvenerek ona hâkim olmaya çalışmıştır. Doğada
üstünlük kurmaya yönelen bir arayış, insan ve içinde yaşadığı çevre arasında
mevcut uyumu bozmuştur. İnsanoğlu, bilimin sağladığı imkânlarla kendisini
yeterince güçlü hissettiği zaman doğayı sınırsızca kullanmaya, hatta sömürmeye
başlamıştır. Fakat, insan, uzun süre doğaya verdiği bu zarardan habersiz
kalmıştır. Varılan bu tehlikeli düzey ve toplumsal birtakım olaylarla kendisini
göstermiş. Rakamlar veriyorum: 1952 yılında İngiltere'de 4 000 insan bir hafta
içinde ölüverdi. Bu olaydan sonra, zaten, dünya çevre sorunu daha gündeme gelir
oldu. Neden 1952; çünkü, Avrupa'nın o yıllar sanayide ciddî olarak geldiği
noktayı gösteriyor. Keza, bizim ülkemiz bakımından Karadeniz kıyılarına vuran
esrarengiz variller, ülkelerin çöplüğü haline gelen geri kalmış ülkeler, 250
kişinin ölümüne sebep olan 1986 tarihli Çernobil olayı, termik santrallar,
iklim değişiklikleri, asit yağmurları, ozon tabakasının delinmesi… 1960
yılında, düşünebiliyor musunuz, Marmara Denizinde 120 çeşit balık varken bugün
25 çeşide düşmüştür; 100 çeşit neredeyse kaybolmuştur balık türünden.
Hindistan'da patlayan tarım ilacı neticesinde 2 500 insanın ölümüyle
sonuçlanmıştır. Erozyonla her yıl Kıbrıs Adası büyüklüğünde, yanlış duymadınız,
her yıl Kıbrıs Adası büyüklüğünde toprak kaybına uğruyor bizim Anadolumuz.
Tabiî, bütün bu olaylara baktığımız zaman, hata nerede
yapılmış; hep insan merkezli, egosantrik olarak bakılmış meseleye. Halbuki
ekosantrik dediğimiz, yani, çevrenin de hesaba katıldığı bir bakış açısının
getirilmesi gerekiyordu.
Şimdi, ben size bazı rakamlar vereyim; bakın, en
hafiften, günlük olarak attığımız şeylere dikkat etmek noktasında: Kâğıt
mendili elimizden atıyoruz, üç ayda toprağa karışıyor; elma çöpü altı ayda,
otobüs bileti üç dört ayda, atılan çakmak yüz yılda, Cola kutusu on yılda,
alüminyum kutu yüz yılda, izmarit üç dört ayda, filtreli izmarit ise bir iki
yılda, kibrit çöpü altı ayda, çiklet
beş yılda, pet plastik şişeler bin yılda, cam şişe dörtbin yılda toprağa
karışabiliyor.
Erozyonla kaybettiğimiz topraklara baktığımız zaman; 80
santimlik bir toprak otuzbin yılda oluşabiliyor, verimli bir toprak.
Dolayısıyla, bunları hesaba kattığımızda, dünyanın nereye gittiğini,
zannediyorum, çok daha yakından görebiliriz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kuzu, buyurun.
BURHAN KUZU (Devamla) - Teşekkür ederim Başkanım.
Peki, Birleşmiş Milletler ve dünya bu konuda nasıl
tedbir almış diye baktığımız zaman; 1970'lerde bu iş başlamış, evvela tedbir
alınmaya. Hepimizin bildiği gibi, 72'de Stockholm Konferansı var. Orada çevre
hakkından söz ediyor, gelecek kuşakların hakkından söz ediyor ve bize
yükümlülük getiriyor; diyor ki: "Ey bugünkü yaşayan insanlar, gelecek
kuşaklara yaşanabilir bir çevre bırakmak zorundasınız." Bu, önemli bir
ikazdır ve bu, sağlıklı çevrede yaşama hakkı anayasalara kadar geçmiştir.
Yalnız, şunu belirteyim: Birçok belgede yer almakla
beraber, dünya, bu işin üstesinden gelemiyor; sebebi gayet basit: Gelişmiş
ülkeler hep gelişmek, sürekli gelişmek peşinde; geri kalmış ülkelere diyor
ki: "Sıfır büyüme olsun."
Tabiî, onlar da sıfır büyümeyi, elbette ki kabul edemiyorlar; böylece, bir
yarışma söz konusu. Her ne kadar milletlerarası alanda "sürdürülebilir
kalkınma" diye bir ifade ve bir kavram gelişmişse de, uygulamada bunun çok
sonuç verdiğini zannetmiyoruz.
Pekâlâ, o zaman olaya nasıl bakmak gerekiyor; şöyle
bakmamız lazım: Çözüm olarak hukukta, bizim, Anayasada 3 tane hak grubu var:
İnsan hakları olarak, kişi hakları hepimizin yaşama hakkı gibi vesaire, din ve
vicdan özgürlüğü, sosyal haklar, ekonomik haklar, bir de buna dayanışma hakkı
dediğimiz hakkı ilave etmemiz gerekiyor, çevre hakkını mutlaka uygulamaya
yansıtmamız gerekiyor.
Peki, bugünkü hukuk ne diyor: "Kirleten
öder". Değerli milletvekilleri, "kirleten öder" demek,
"ödeyen de kirletir" demektir; bunun anlamı aslında budur. Tersinden
baktığınız zaman, yani, kirlettin, öde... O zaman, ödemek şartıyla kirlet gibi
bir mantık bundan çıkabiliyor.
Evvela, eğitimle bu işe başlamak lazım. Belediyelerde
mutlak surette şeffaflık, berraklık, bilgi akımının sağlanması gerekiyor, beyaz
masa dediğimiz masaların kurulması gerekiyor ve vatandaş, gizlilik esası
olmadan çok rahat bir şekilde girebilmeli ve bilgilere orada ulaşabilmeli ve
çevre konusunda mutlaka mahalle halkına sorulmalı, mutlak surette sorulmalı. Çevre
suçları biraz daha artırılmalı, çevre fonları kurulmalı. Uzmanlaşmış bir
savcılığın ve çevre mahkemelerinin oluşması gerekmekte ve vatandaşlarımızın
çevreye ilişkin kararlara katılmalarını aktif bir şekilde sağlamak bakımından,
haber alma, tepki gösterme, birlikte hazırlık mutlaka sağlanmalı, yargı
yollarına başvuru mutlaka geliştirilmeli.
Şimdi, Batı'da özellikle gördüğümüz bilgi edinme
hakkının, ülkemizde zaman zaman idarî sır kavramıyla ve saydamlık ilkesine
aykırı olarak reddedildiğini görüyoruz. Bunların mutlaka tekrar gözden
geçirilmesi lazım. Tabiî, çevre duyarlılığı, demin dediğimiz gibi, çevre
eğitimi, çevre derneklerinin ve çevre gruplarının hareketlerini önemsiyoruz.
Bunu bir şekilde belirtmemde yarar var. Bugün, bütün siyasî partilerimizin, bir
şekilde programlarına ve tüzüklerine çevre konusunda hükümler koyduklarını
görüyorum. Ama, şunu belirtmek istiyorum, dünyada Habitat toplantıları
yapılıyor, ikincisi Türkiye-İstanbul'da yapıldı, orada da güzel şeyler
söylendi; ama, uygulamada, nedense, bundan tam bir sonuç alınamıyor.
Demin bahsettik, 1972'de toplantı yapıldığı zaman,
Hindistan Başkanı, o günkü İndra Gandhi çıktı dedi ki: "Siz şimdi geldiniz
ey gelişmiş ülkeler, dünyanın sonunu zaten siz getirdiniz; bize gelince, dur
diyorsunuz. Böyle bir şeyi kabullenemiyoruz ve sonuç itibariyle sıfır büyüme
parolasını reddediyoruz ve dünyanın sonu gelirse gelsin, zaten benim sonum
gelmiş" gibi, gelişmekte olan ülkelerin böyle bir iddiaları oldu.
Bir şey daha belirteyim. 1992'de Rio'da toplanan sözleşmeyle
ilgili olarak alınan kararda, gelişmiş ülke yardım etsin dediler az gelişmiş
ülkelere ve geri kalmış ülkelere, çevre konusunda. Enteresandır, Avrupa
Birliğine girmek isteyen Türkiye'ye geri kaldın diyen Avrupa, o gün, gelişmiş
ülke kategorisine almıştı Türkiye'yi malî yardım yapması bakımından.
Sonuç olarak şunu da belirteyim…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kuzu, lütfen toparlar mısınız…
BURHAN KUZU (Devamla) - Sayın Başkan, son cümlem…
Şimdi, üçüncü dünya ülkeleriyle… Ve üçüncü dünya savaşı
çoktan başlamıştır. Bu, doğu-batı arasında çıkmış olan bir savaş değildir;
yani, bir nükleer savaş olarak görmeyin bunu. Bu savaş bizimle, insanoğlu ile
yaşadığımız çevre arasında sürdürülmektedir. Benim temennim ve arzum odur ki,
bu savaşı insanoğlu kaybetsin; çünkü, o zaman kazanmış demektir bu savaşı.
Hakikaten kütleye ve kitleye bakmayın. Kendi ipimizi çekmeye devam ediyoruz.
Bütün dünyaya buradan haykırıyoruz. İnşallah, bunun gereğini hepimiz birlikte
yaparız.
Teşekkür ediyorum.
Saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kuzu.
Gündemdışı ikinci söz, özelleştirme ihaleleri hakkında
söz isteyen Artvin Milletvekili Yüksel Çorbacıoğlu'na aittir.
Buyurun Sayın Çorbacıoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- Artvin
Milletvekili Yüksel Çorbacıoğlu'nun, özelleştirme süreci içerisinde bulunan
Karadeniz Bakır İşletmelerine bağlı Murgul Bakır İşletmelerinin tüm mal
varlığıyla satışı sözleşmesinde yapılan yanlışlıklara ve halen işletme
stoklarında bulunan işlenmiş konsantre bakır cevherinin durumuna ilişkin
gündemdışı konuşması ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler'in
cevabı
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Artvin) - Sayın Başkanım, sayın
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İlk kez gündemdışı söz talebim oldu ve bu fırsatı bana
verdiği için Sayın Başkanımız Sadık Yakut'a özellikle teşekkür etmek istiyorum.
Konuşmamın konusu, özelleştirme uygulamasına ilişkin
kanunla ilgili bir değişiklik, bir madde önerisi teklifi ve ikincisi de, 15
Mayıs tarihinde yapılan Karadeniz Bakır İşletmelerinin özelleştirilmesine
ilişkindir. Öncelikle, Karadeniz Bakır İşletmelerine ilişkin özelleştirme
konusunda sözlerimi, bu konuda yoğunlaşmak istiyorum.
Bu ihaleyle, Karadeniz Bakır İşletmelerinin Murgul
İlçesindeki yaklaşık 1 482 dönüm arazisi, Samsun İlindeki 1 252 dönüm arazisi,
Hopa İlçesindeki 17 dönüm arazisi ve
Samsun'daki Hopa ve Murgul işletmelerindeki tüm sosyal tesisler,
lojmanlar, bütün varlıkların satışı söz konusu; ayrıca, Murgul İlçesinde
bulunan bir enerji santralımız, hidroelektrik santralımız var. Satışın konusu
bunlar.
Genel olarak şunu söyleyebilirim: Yapılan satış 37 600
000 dolarla yapılmıştır henüz kesinleşmemiş olmakla beraber; yapılan tespitler
bu rakamın 4-5 katı daha değerli olduğu yönündedir bu tesislerin.
Şimdi, değerli milletvekilleri, bu tesislerin kuruluşu
çok eski, cumhuriyetle beraber. Atatürk'ün talimatıyla, 1938 yılında yayımlanan
bir Resmî Gazeteyle bunların hepsi yasalaşmış, yasallaşmış, kurulmuş ve Atatürk'ün
Murgul işletmeleriyle ilgili kurulan Etibank işletmesinin, Türkiye'deki maden
işletme faaliyetlerinde görevlendirdiği bu işletmenin, Murgul işletmesiyle
ilgili, 99 yıl, zarar etse de, çalışacağı yönünde talimatı vardır. Böyle bir
işletme. 1940'lı yıllardan sonra faaliyete geçmiş Etibank olarak, daha sonra
Karadeniz Bakır İşletmeleri kurulmuş, daha sonra ikisi birleşmiş ve sonuçta
geçmiş dönemde rantabl ve sağlıklı üretim yaptığı dönemlerde yaklaşık 3 000
kişi, hatta 3 000 kişinin üzerinde işçinin çalıştığı ve sadece bulunduğu Artvin
İlini değil, tüm bölge illerini istihdam açısından besleyen ve Türkiye'nin en
büyük bakır madeni işletmesinin bulunduğu yer. Bu işletme bugün itibarıyla 236
kişiyle çalıştırılmaktadır. Düşünün 3 000 küsur kişiden 236 kişiye inmiştir.
Hatta geçen sene 580 kişi çalışırken, bir kısmı emekli olmuş; ama, bir kısmı,
ilk kez Türkiye'de özelleştirme yapılmadan, kapatılmadan, satılmadan, o çalışan
işçilerin 150 kişisi işten çıkarılmıştır. Bu ilk kez yapılmıştır ve bu insanlar
mağdur olmuştur, hâlâ daha davaları sürmektedir. Bunun gerekçesini hâlâ daha
kimse açıklamamıştır.
Değerli arkadaşlar, bu satışın nasıl yapıldığını, neden
yapıldığını… Tabiî her şeyi belgeleme imkânımız yok; fakat, öncelikle şunu
söyleyeyim: Murgul işletmesi ile bu işletmenin Samsun'daki arazilerinin bir
araya getirilerek satılması çok manidardır. Bu çok manidardır; çünkü, bu
satışta amacın, Murgul'daki işletmeleri işletmek değil, Samsun'daki arazilerin
rantını elde etmek olduğu yönünde çok büyük şüphelerimiz vardır. Böyle bir
çalışma sonucu, bu düşünce doğrultusunda, Samsun, Murgul ve Artvin'deki
taşınmazlar birleştirilip, satış yapılmıştır.
Bunların, tabiî, kokusu sonradan çıkacak, buranın ucuz
mu, pahalı mı satıldığı konusu sonradan çıkacak; ama, ben, şartnameyle ilgili
iki noktayı dikkatlerinize sunmak istiyorum: Bu kadar yeri satıyorsunuz,
yetmiyor, şartnamenin "ihalenin konusu" konulu 1 inci maddesinin (f)
bendinde "işletmede mevcut hammadde, yarı mamul madde ve mamul stokları da
satışa konulur" deniyor. Yani, siz, bir işletmeyi satıyorsunuz, neden
bunun hammaddesini, mamul veya yarı mamul maddesini de konu yapıyorsunuz buna?
Bunu neden söylüyorum? 37,6 milyon dolara satılan yerde, şu anda hammadde
olarak tumba sahasında bulunan yüzde 3, yüzde 4, yüzde 5 tenörlü cevherin,
dünyada bakır fiyatları yaklaşık 3 kat -geçen yıldan bu yıla- arttığı için
rantabl olması nedeniyle şu anda 40 000 000 dolarlık cevher var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çorbacıoğlu, buyurun.
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Devamla) - Bunu da koyuyorsunuz
işin içine. Hatta, çok daha ilginç bir şey var: Şu anda, cevherden işlenmiş ve
konsantre haline getirilmiş 2 217 ton konsantre var. Bugünkü değeri 3 000 000
dolara yakın ve bunu şu anda işletme satmıyor veya satamıyor. Neden? Çünkü,
burada bu maddeyi koydunuz ya, teslim tarihinde ne kadar mal varsa hepsi
alıcının olacak. Ee, sattırmıyorlar şimdi; bakın, buradan ben açıklıyorum,
Meclis kürsüsünden; o mevcut malları, konsantreyi, devletin, bu işçinin
devletteyken ürettiği malı sattırmıyorlar. Ben, burada bunu özellikle
söylüyorum; çünkü, bu düşüncede olan insanların oyunu bozulsun, burada
açıklandığı için, sonuçta o konsantreyi işletme satabilsin diye bunu
söylüyorum. Eğer bunu ben burada söylemesem, kimse bu işin üstüne gitmezse,
maddesini de koymuşlar, sağlama da almışlar, oradaki bütün mal alıcıya geçecek.
Ne gereği var arkadaşlar; yani, o kadar taşınmazı
sattınız, ucuz fiyata sattınız; yetmedi, hammaddesini de mamul maddesini de
satışa konu yapıyorsunuz. Ben, şimdi, buradan soruyorum; hangi genel müdür veya
işletme müdürü veya pazarlama müdürü bunu satabilecek; satamayacak, baskı
görecek, arkasında siyasî destek var, yok, bilemiyorum, onu, bilenler biliyor;
ama, buradan açıklıyorum ve milletvekillerinin dikkatine sunuyorum: Orada,
yetimin hakkına, herkes ve özellikle İktidar sahip çıksın, mevcut hammadde ile
mamul maddenin, cevherin, konsantrenin satışının önündeki engelleri
kaldırsınlar.
İkinci önemli konu: Biraz önce dedim, Atatürk'ün, 99
yıl, zarar etse bile çalıştırılacağını söylediği yeri biz sattık ve alıcıya
yüklediğimiz yükümlülük ne biliyor musunuz arkadaşlar: Üç yıl çalışma
yükümlülüğü, yılda ortalama 25 000 ton çalıştırma yükümlülüğü; eğer
çalıştırmazsa, her yıl için 100 000 dolar cezaî şart; yani, 100 000 dolar,
toplam 300 000 dolar, satış fiyatının küsuratı bile değil; ayıptır, yazıktır,
günahtır! Alan kişi, öder 300 000 doları, işletmez burayı, çalıştırmaz, bu
ülkenin doğal kaynağını, madenini işletmez, hiçbir şey diyemezsiniz; yani,
devlet olarak çıkıp da, ben, efendim, burayı işleteceğim diyemezsiniz;
sattınız. Zorunluluğu da yok, 300 000 dolarlık şart var. Yazık değil mi; yani,
37 000 000 dolara satıyorsun 150-200 milyon dolarlık yeri; cezaî şartını koy,
20 000 000 dolar, 50 000 000 dolar, bak bakayım, işleyecek... İşletmezse,
hiçbir şey yapamayacaksınız.
Bu şartnamenin böyle, bir yığın çelişkileri var;
konuşma çok fazla uzuyor, o nedenle fazla da sizleri sıkmak istemiyorum.
Sonuçta, burada yanlış yapılmıştır ve bu yanlışı
ilgililerin dikkatine sunarak, burada devletin zararını önlemeye çalışalım
diyorum ve son olarak, yine, bu konuyla ilişkili ve tüm özelleştirmelerle
ilişkili olarak, 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanuna bir
madde eklenmesini öneriyorum. Bunu Meclis Başkanlığımıza sundum, bugün
itibariyle.
Önce, maddenin gerekçesini okumak istiyorum:
"Özelleştirme ihalelerinde açıklık, rekabet, hukuka uygunluk, yargısal
denetimin azamî ölçüde sağlanması." Bu şekilde, kamu mallarının toplumsal
vicdanı tatmin edecek değerde satılmasını ve sonuçta bütçeye de katkı
sağlanmasını amaçlayan bir kanun teklifi. Ne var burada? Kanun teklifini de
okumak istiyorum size.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Çorbacıoğlu.
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Madde 18/a. Maddenin başlığı "Bilgiye ulaşma hak
ve yükümlülüğü"
Maddenin birinci fıkrasının 1 inci maddesi:
"1- İhale şartnamesi,
2- İhaleye katılan teklif sahipleri ve verdikleri
teklif bilgileri,
3- İhaleyi kazanan alıcı, satış bedeli ve ödeme
tablosuna ilişkin bilgiler ihalenin yapıldığı günü takip eden gün içerisinde
Özelleştirme İdaresi Başkanlığının internet sitesinde yayınlanır."
2/b fıkrası: "(a) fıkrasındaki bilgiler, satışa
ilişkin devir sözleşmesi imzalanıp işletmenin alıcıya devredildiği günü takip
eden gün içerisinde, herkesin kolayca ve açıkça görüp okuyabileceği şekilde
işletmenin ana giriş kapısına asılır."
Son cümle "ihaleden sonra bu bilgilere ilişkin
yapılacak olan tüm yasal değişiklikler de yukarıdaki fıkra hükümlerine
tabidir."
Şimdi, burada, benim amacım, özelleştirmede sadece
ihaleye girenlere değil, tüm kamuoyuna açıklığın sağlanması. Eğer, bir problem
-ki, biraz önce söylediğim şartnamedeki problemlerin olabileceği dikkate
alınarak- varsa, vatandaşların bu konuda yargısal denetimin önünü açmak için
girişimde bulunmalarına fırsat vermek. O nedenle böyle bir kanun teklifi
verdim. Bunu yaparsak, bu ihaleler üzerindeki şaibeleri de olabildiğince
azaltmış oluruz. Neden azaltmış oluruz; çünkü, son dönemde yapılan özelleştirme
ihalelerinde bir yığın problemlerin yargıya kadar gittiği ve yargıdan döndüğünü
görüyoruz. Yani, bir Galataport, bir Kuşadası -çok gündemde olduğu için
söylüyorum- veya TÜPRAŞ'ın 14,76'lık hissesi; bütün bunlar, sonuçta yargının engeliyle
durdurulabildi. Ama, bu yargıyla ilgili de, ne yazık ki -üzülerek söylemek
istiyorum- bu kararları veren mahkemeyi, bu İktidar ve İktidarın başı Sayın
Başbakan bir engel olarak görmekte ve "bizim icraatlarımıza engel olan
Danıştayla, yargıyla yürüyemeyiz" diyor...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çorbacıoğlu, Buyurun, teşekkür için.
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Devamla) - Son cümlemi söylüyorum.
Evet, çok aştım.
…ve diyor ki: "Ya bize uyacaklar ya da bize uyanla
devam edeceğiz." Bu anlayışın sonucu Türkiye'nin neler yaşadığını
gördünüz.
Beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyorum,
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çorbacıoğlu.
Gündemdışı konuşmaya Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı
Hilmi Güler cevap vereceklerdir.
Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER
(Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gündemdışı konuşmayla ilgili
birkaç cümle ifade etmek istiyorum.
Şu anda Murgul Bakır İşletmeleri Özelleştirme
İdaresinde. Özelleştirme faaliyeti devam ediyor; ancak, Rekabet Kurulunda şu
anda. Oradaki görüş çıktıktan sonra bunun gerçekleşip gerçekleşemeyeceği belli
olacak.
Yalnız, o bahsettiğiniz noktaları biz de not ettik.
Arkadaşlarımla görüşeceğim. Özelleştirme İdaresine bağlı bir süreçtir bu.
Ancak, biz, bakır konusunda ve diğer madenler konusunda
çok yoğun bir çalışma yapıyoruz. Fiyatlar da gerçekten yükseldi. Bunu da göz
önüne alarak, şimdi, ekonomik olmayan sahaları da yoğun bir şekilde işletmeye
almaya ve bunları ekonomiye katmaya çalışıyoruz.
Bahsettiğiniz madde, yani, o üç yıl çalıştırma meselesi
ayrı bir değerlendirme konusu. Yalnız, eğer, onu, üste para verip de başka bir
amaçla kullanacaksa, zaten yeraltı zenginliğimiz duruyor olacak o zaman.
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Artvin) - Ama, size ait değil Sayın
Bakanım.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER
(Devamla) - Hayır, o rezervler ayrı. Rezervleri ayrı değerlendirmek mümkün
olabilir.
O bakımdan bu bahsettiğiniz noktaları Özelleştirme
İdaresiyle de görüşeceğim; ancak, yeraltı kaynaklarına, biz, Hükümet olarak çok
önem veriyoruz ve bununla ilgili de, sadece bakır değil, alüminyumundan kromuna
kadar, endüstriyel minerallerde bentonitten zeolitine kadar, bunları, yoğun bir
çalışmayla sürdürüyoruz.
Teşekkür ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Gündemdışı üçüncü söz Bilgi Edinme Kanunu uygulamaları
hakkında söz isteyen Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'a aittir.
Buyurun Sayın Yalçınbayır. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
3.- Bursa
Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Bilgi Edinme Yasası uygulamalarının
verimliliğine ilişkin gündemdışı konuşması
ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Bursa) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Biraz önce Sayın Burhan Kuzu, Dünya Çevre Günü
nedeniyle konuştular, Çevre Günümüz kutlu olsun. Şüphesiz ki bu günler, aynı
zamanda yüzleşme günleridir. Türkiye Cumhuriyetinin öteden beri müktesebatına
bakıldığında, çevreyle ilgili yeterli yasal düzenlemelerin yapılmadığı, idarî
düzenlemeler konusunda eksiklikler olduğu ve Türkiye'nin dünya çevre liginde 93
üncü sırada yer aldığı bilinmektedir. Avrupa Birliği sürecinde bizi en çok zorlayacak
olan çevre ilişkileridir, çevreyle ilgili düzenlemelerdir ve bunları hazmetme
kapasitemizdir. Umarım ki, bu konuda gerekli adımlar daha fazla atılır, şimdiye
kadar yapılanlar yetmez, daha fazlası gereklidir ve Bilgi Edinme Kanunu
çerçevesi içerisinde zaman zaman belki Çevre Kanununa da atıfta bulunmak
istiyorum.
Değerli milletvekilleri, şu anda Türkiye Cumhuriyetinde
uygulanmakta olan 13 137 kanun vardır ve 516 kanun hükmünde kararname
bulunmaktadır. 22 nci Dönemde bu kanunların 838'i çıkarılmıştır; yani, onikide
1'i, onüçte 1'i, çok önemli bir performans. Bu nedenle Türkiye Büyük Millet
Meclisini kutlamak gerekir. İktidarıyla, muhalefetiyle bu kanunların
çıkarılmalarına katkıda bulunmuşlardır. Umarız kalite daha artar, toplumu
derinden ilgilendiren diğer konularda da çalışmalar yapılır.
Çıkarılan kanunların en önemlisi de 4982 sayılı Bilgi
Edinme Kanunudur. Bilgi edinme hakkıyla ilgili Google'a girildiğinde, bugün
itibariyle, 1 230 000 sonucun olduğu görülecektir. 58 inci Hükümet Programında
"bilgi edinme hakkı toplumun bütün kesimlerinde yaygınlaştırılacak ve bunu
sağlamak için vatandaşın bilgi edinme hakkı kanunu çıkarılacaktır"
denilmiştir. Hem 2001 yılındaki Ulusal Programın gereği hem de 58 inci Hükümet
Programının gereği bunlar çıkarılmıştır.
Değerli milletvekilleri, bu anlamda 24 Nisan tarihi
fevkalade önemli bir tarihtir. 24 Nisan 2004 tarihinden itibaren yürürlüğe
giren Bilgi Edinme Kanunu, demokratik ve şeffaf yönetimin gereği olan eşitlik,
tarafsızlık ve açıklık ilkelerine uygun olarak kişilerin bilgi edinme hakkını
kullanmalarına ilişkin esas ve usulleri düzenlemektedir ve bilinmektedir ki,
herkes bilgi edinme hakkına sahiptir ve kamu kurumları bilgi verme yükümlülüğü
altındadır. Vatandaşların dilekçeyle veya elektronik ortamla veya diğer
iletişim vasıtalarıyla yapacakları başvuru üzerine, idare, süresi içinde, onbeş
günlük süre içinde, vatandaşa gerekli bilgiyi, belgeyi vermek ve ulaştırmak
zorundadır.
Değerli milletvekilleri, bilgi edinme hakkının
sınırlarına bakıldığında, yargı denetimi dışında kalan işlemlerin de bu
sınırlar içinde olduğu görülüyor. Devlet sırrına ilişkin bilgi ve belgeler,
ülkenin ekonomik çıkarlarına ilişkin bilgi ve belgeler, istihbarata ilişkin
bilgi ve belgeler, idarî soruşturmaya ilişkin bilgi ve belgeler, adlî
soruşturma ve kovuşturmaya ilişkin bilgi ve belgeler, özel hayatın gizliliği,
haberleşmenin gizliliği, ticarî sır, fikir ve sanat eserleri gibi hususlar
istisnalar içindedir. Ancak, son günlerde görülmektedir ki, saydığım her konuda
kayıtdışına çıkılmıştır. Kayıtdışına çıkanlar, basın kurumlarıdır,
yönetenlerdir, muhalefettir, tümüyle toplumdur.
Değerli milletvekilleri, bu hakların kullanılması, ödev
ve sorumlulukları da beraberinde getirmektedir. Bu hakları kullananlar, sadece
cezaî yaptırımlar karşısında çekinmek durumunda kalmamalıdır; sadece ceza
hukuku veya hakaret davası, tazminat davası endişesiyle değil, etik değerleri
dikkate alarak, bunların açıklanmasından mutlak surette çekinmek, kaçınmak
durumundadırlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Yalçınbayır, buyurun.
ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Devamla) - Değerli
milletvekilleri, bilgi edinme hakkı, bilgi edinme özgürlüğü, gerekli olan
saydam yönetimin olmazsa olmaz kuralıdır, demokrasinin olmazsa olmazıdır, yakın
demokrasinin en önemli göstergesidir. Şüphesiz ki, bunun kaynağı, düşünceyi
açıklama ve yayma özgürlüğüdür.
Dayanışma hakları içinde yer alan, üçüncü kuşak
özgürlükler arasında yer alan bu bilgilenme özgürlüğü, düşünce özgürlüğüyle,
basın özgürlüğüyle, bilim özgürlüğüyle, siyaset yapma hakkıyla, o özgürlüklerle
fevkalade yakın ilişkilidir ve ulusal ve uluslararası hukukun güvencesi
altındadır. Burada, bu temel ilkeler, bilgi edinmenin temel ilkeleri olarak,
idarenin azamî bilgi vermesi, yayımlama yükümlülüğü, yönetimde şeffaflığın
artırılması, istisnaların sınırlandırılması, bilgiye erişim usulünün güvence
altına alınması, ücretlerin azlığı, kamuoyuna açık toplantılar yapılmak
suretiyle halkın bilgilendirilmesi, özellikle çevre hukuku itibariyle, ÇED
raporunda, halkın katılımında bunlara dikkat etmek gerekir. Türkiye
Cumhuriyeti, çevre hakkıyla ilgili bilgilenmeye, bilgiye erişmeye ve yargı
gücüne ilişkin Aarhus Sözleşmesini, 1998'den beri hükümet olarak
imzalamamıştır, Meclise getirilememiştir. Bunun getirilmesi, çevre hakkı
konusunda çok önemli mesafeler katetmemize yol açacaktır. Yasaya aykırı
hareketlerin mutlak surette cezalandırılması ve bunun takibi, son zamanlarda
cereyan eden birtakım operasyonlar, birtakım soruşturmalar, davalar, olaylar
karşısında kişilerin demokratik sabırları gösteremedikleri ve gelişigüzel
konuşmak suretiyle sistemi de yaraladıkları görülmektedir.
Değerli milletvekilleri, Bilgi Edinme Yasası, fevkalade
önemli nitelikte bir yasadır ve bu yasanın uygulanamayacağını, yeterince verim
alınamayacağını iddia edenlere karşı şu istatistikleri vermek istiyorum: 2000
yılında, Dilekçe Kanunundan yararlanmak suretiyle bilgi edinmeyi, öneride
bulunmak suretiyle demokratik katılımı, şikâyet suretiyle denetim hakkını
kullanan insanların sayısı 71 000'di. 2004'te, bu Meclisin 2003 yılında
çıkardığı ve 2004 Nisanından itibaren uygulanan kanun nedeniyle 395 557 kişi
bilgi edinme başvurusunda bulundu. Bu, halkın aktif katılımıdır; bu, halkın,
denetimle ilgili, bilgi edinmeyle ilgili, merakını gidermeyle ilgili fevkalade
önemli katılımıdır ve kurumlar, ilk yıl olmasına rağmen, yüzde 87,9 olumlu
cevap vermişlerdir. Yüzde 3,4 kısmen kabul, yüzde 5,1 ret şeklinde cevaplar
vermişlerdir. 2005 yılında ise, bilgi edinme başvuru toplamı 626 789'dur; bir
önceki yıla göre yüzde 58 artmıştır. Bilgi Edinme Kurulunun raporu, 2005
yılında 2004 için raporu 30 Haziran 2005'te yayımlandı Meclis Başkanlığı
tarafından ve bu yıla ait rapor, 17 Mayıs tarihinde, Meclis Başkanlığı
tarafından kamuoyuna duyuruldu ve Meclisin resmî web sitesinde yayımlandı.
2005 yılı verilerine bakıldığında, yüzde 86,5'e olumlu
cevap verildiği görülmektedir, yüzde 3,4 -yine, geçen yılki oranda- kısmî
cevap, yüzde 8,6 oranında ise ret başvurusu vardır.
Değerli milletvekilleri, Bilgi Edinme Kurulu fevkalade
önemli görevler görüyor. Bilgi Edinme Kurulunun bu istatistiklerinin ötesinde
bürokrasiyi en fazla tedirgin eden -taleplerin- kararlarının nedenlerini
açıklama konusundaki tereddütleridir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Yalçınbayır, lütfen toparlayabilir
misiniz.
Buyurun.
ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Devamla) - …gerekçeli bilgi
verilmemesidir; zamanında ve tatminkâr bilgi verilmemesidir. Bilgi Edinme
Kanunu, idareyi, sadece bu taleplerle baş başa kalmakla bırakmıyor, bu talepleri
karşılama konusunda idareye yükümlülükler veriyor.
Kurulun raporunda, geçen yıl, olumsuz faaliyette
bulunan, yani, olumsuz şekilde çalışan, tam tatmin etmeyen kurumların başında
Adalet Bakanlığı gelmektedir, Maliye Bakanlığı gelmektedir, bazı üniversiteler,
Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı, Türkiye Orta Doğu Amme İdaresi
Enstitüsü Genel Müdürlüğü, Başbakanlık Teftiş Kurulu gibi çok nadir sayıda
kurum gelmektedir; ama, 85 kurumun bunların dışındakileri olumlu katkılarda
bulunmuşlardır.
2005 yılı raporunda, yine -bunlar, benim, kendi şahsî
tespitim değil- olumlu tabloya rağmen, bu yıl da, Adalet Bakanlığı ile Maliye
Bakanlığının, Kurumumuzun kararlarına uymamakta ısrar ettikleri görülmüştür.
Diğer taraftan, bilgi edinme hakkıyla ilgili olarak hak sahiplerini
bilgilendirici bir tanıtım eksikliği içinde olduğu, Kuruma gelen itirazlardan
da anlaşıldığı kadarıyla, birçok kurum ve kuruluşta bilgi edinme hakkı
uygulanması bakımından, gerek idareci gerekse personel düzeyinde eğitim
ihtiyacının devam ettiği görülmektedir.
Değerli milletvekilleri, mevzuatın, hem 4982 sayılı
Kanun bakımından hem de özellikle Avukatlık Kanunu bakımından, avukatların
bilgiye ve belgeye erişmelerini sağlama bakımından hem dilekçe hakkındaki
kanunun uygulanması bakımından mevzuatın uygulanması, şüphesiz ki, Türkiye'nin
demokratikleşmesine daha çok hizmet edecektir.
9 uncu Reform Paketinde öngörülen hususlar, Kamu
Denetçiliği Kurumu Kanunu Tasarısı (ombudsmanlık), İdarî Usul Kanunu Tasarısı,
İdarî Yargı Usulü Kanunu Tasarısı, siyasî etik komisyonunun kurulması, siyasî
partilerin finansmanı, Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığının yeniden
yapılandırılması, Türkiye'de saydamlığın artırılması, Yolsuzlukla Mücadele
Sözleşmesinin onaylanması gibi hususlar bilgi edinmeye hizmet edecektir. Ticarî
sırlar, devlet sırları, idarî usul yasası, idarî yargılama usulü, kişisel
verilerin korunması, Ombudsmanlık Kurumu Kanun Tasarısı ya Meclistedir,
komisyonlardadır veya Bakanlar Kurulunda, sunulmak üzeredir. E-devlet uygulamaları, elektronik ortamda bilgi ve
belge verme alışkanlığının edinilmesi önemlidir. Şüphesiz ki, Aarhus
Sözleşmesinin imzalanması ve Mecliste onaylanması, Çevresel Karar Alma Sürecine
Halkın Katılımı ve Yargıya Başvuru Sözleşmesi, çevre hukukuyla ilgili yargı
kararları çok önemli ölçüde Türkiye'de uygulanmamıştır. 53 üncü Hükümet,
mahkeme kararına rağmen, Bakanlar Kurulu prensip kararıyla, 54 üncü Hükümet
aynı şekilde prensip kararıyla, 57 nci Hükümet aynı şekilde prensip kararıyla
sistemi altüst etmişler ve apaçık Anayasayı ihlal suçu işlemişlerdir. Buna
benzer uygulamalar güveni sarsıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Yalçınbayır, lütfen teşekkür eder
misiniz.
ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Devamla) - Tamamlıyorum Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun.
ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Devamla) - Efendim, müsamahanıza
çok teşekkür ederim.
Biz, vatandaşın bilgi edinme projesinin bütün
unsurlarıyla gerçekleştirilebileceğine, aktif birey, aktif sivil toplum
örgütleri, aktif siyaset ve aktif idareyle, Türkiye'nin, 2023 yılında, hak
ettiği yere geleceğine inanıyor, bu vesileyle, hepinize sevgi ve saygılarımı
sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yalçınbayır.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının 1 tezkeresi
vardır; okutup, bilgilerinize sunacağım.
B) Tezkereler ve
Önergeler
1.- Arnavutluk Meclis Başkanı Jozefina
Topalli'nin davetlisi olarak Arnavutluk'a resmî ziyarette bulunacak olan
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın beraberindeki Parlamento
heyetini oluşturmak üzere gruplarınca isimleri bildirilen milletvekillerine
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1069)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın,
Arnavutluk Meclis Başkanı Jozefina Topalli'nin davetine icabetle, beraberinde
bir Parlamento heyetiyle, Arnavutluk'a resmî ziyarette bulunması, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 6
ncı maddesi uyarınca, Genel Kurulun 18 Mayıs 2006 tarihindeki 104 üncü
Birleşiminde kabul edilmiştir.
Anılan Kanunun 2 nci maddesi uyarınca, Heyetimizi
oluşturmak üzere siyasî parti gruplarınca bildirilen isimler Genel Kurulun
bilgilerine sunulur.
Bülent Arınç
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Adı Soyadı Seçim
Çevresi
Şevket Gürsoy (Adıyaman)
Mehmet Yılmazcan (Kahramanmaraş)
Mehmet Nuri Saygun (Tekirdağ)
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığının, İçtüzüğün 34
üncü maddesi uyarınca verilmiş 1 tezkeresi vardır; okutuyorum:
2.- TBMM Başkanlığınca, esas komisyon
olarak Plan ve Bütçe Komisyonuna, tali komisyon olarak da Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonuna havale edilmiş olan, İstanbul Milletvekili Tayyar
Altıkulaç'ın, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifinin (2/561), amaç ve içerik açısından, esas komisyon
olarak Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda görüşülmesine ilişkin
Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığı tezkeresi (3/1070)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığınca, 25.6.2005
tarihinde tali komisyon olarak, Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonuna havale edilen 2/561 esas nolu, İstanbul Milletvekili Tayyar
Altıkulaç'ın, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifinin amaç ve içerik açısından esas komisyon olarak Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda görüşülmesi uygun görülmüştür.
Bu nedenle, 2/561 esas numaralı Kanun Teklifinin
İçtüzüğün 34 üncü maddesi gereğince esas komisyon olarak Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonuna havale edilmesini arz ederim.
Sait Açba
Afyonkarahisar
Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, okunmuş bulunan
tezkeredeki Plan ve Bütçe Komisyonunun talebi, Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve
Spor Komisyonunca da uygun bulunduğundan, bu istem, İçtüzüğün 34 üncü
maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca, Başkanlığımızca yerine getirilmiştir.
Bilgilerinize sunulur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının 2 tezkeresi
vardır; ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.
3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanvekili Sadık Yakut'un, beraberinde bir Parlamento heyetiyle Rusya
Federasyonu Başkortostan Cumhuriyeti Parlamentosu Başkanı Konstantin
Tolkaçev'in, Rusya Federasyonu Başkortostan Cumhuriyetine resmî davetine
icabetine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1071)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili Sadık
Yakut'un, Rusya Federasyonu Başkortostan Cumhuriyeti Parlamentosu Başkanı
Konstantin Tolkaçev'in davetine icabet etmek üzere, beraberinde bir Parlamento
heyetiyle, Rusya Federasyonu Başkortostan Cumhuriyetine resmî ziyarette
bulunması hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi uyarınca Genel Kurulun
tasviplerine sunulur.
Bülent Arınç
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
4.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
Bülent Arınç'ın, Danimarka Parlamentosu Başkanı Cristian Mejdahl'in,
Danimarka'ya resmî davetine icabetine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1072)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın,
Danimarka Parlamentosu Başkanı Cristian Mejdahl'in davetine icabetle, 29
Haziran-2 Temmuz 2006 tarihlerinde Kopenhag'da düzenlenecek "Avrupa
Birliği Parlamento Başkanları Konferansı"na katılmak üzere, Danimarka'ya
gitmesi hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında 3620 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine
sunulur.
Bülent Arınç
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, karar yetersayısı
istiyoruz.
BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı yoktur;
birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.53
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati:
16.02
BAŞKAN:
Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 111 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B)
TEZKERELERVE ÖNERGELER(Devam)
4.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
Bülent Arınç'ın, Danimarka Parlamentosu Başkanı Cristian Mejdahl'in,
Danimarka'ya resmî davetine icabetine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1072)
(Devam)
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının
Danimarka ziyaretine ilişkin tezkerenin oylanmasında karar yetersayısı
bulunamamıştı. Şimdi, tezkereyi, tekrar oylarınıza sunacağım ve karar
yetersayısı arayacağım.
Tezkereyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar
yetersayısı vardır; tezkere kabul edilmiştir.
Başbakanlığın, Anayasanın 82 nci maddesine göre
verilmiş 1 tezkeresi vardır; okutup oylarınıza sunacağım.
5.- Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın,
Kapıkule-Filibe'de gerçekleştirilen, Türkiye ile Bulgaristan arasında ortak
demiryolu istasyonu konusunda bir heyetle birlikte katıldığı ikili görüşmelere,
Çanakkale Milletvekili İbrahim Köşdere'nin de katılmasının uygun bulunduğuna
ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1073)
01/06/2006
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Ulaştırma Bakanı Binalı Yıldırım'ın, 12-13 Nisan 2006
tarihlerinde Kapıkule-Filibe'de gerçekleştirilen Türkiye ile Bulgaristan
arasında ortak demiryolu istasyonu konusunda bir heyetle birlikte katıldığı
ikili görüşmelere, Çanakkale Milletvekili İbrahim Köşdere'nin de iştirak etmesi
uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti ilişikte
gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.
Recep Tayyip Erdoğan
Başbakan
BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Tezkere kabul
edilmiştir.
Anavatan Partisi Grubunun, İçtüzüğün 19 uncu maddesine
göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup oylarınıza sunacağım.
V.- ÖNERİLER
A) Sİyasî Partİ
Grup Önerİlerİ
1.- (10/357), (10/337), (10/343) ve
(10/356) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin öngörüşmelerinin,
birleştirilerek, Genel Kurulun 6.6.2006 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin Anavatan Partisi grup önerisi
6.6.2006
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 6.6.2006 Salı günü yaptığı toplantıda
siyasî parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından, Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İçtüzüğün 19 uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun onayına
sunulmasını arz ederiz.
Saygılarımızla.
Süleyman Sarıbaş
Grup Başkanvekili
Öneri:
Genel Kurul gündeminin "Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 295 inci sırasında
bulunan 10/357, 273 üncü sırasında bulunan 10/337, 279 sırasında bulunan 10/343
ve 294 üncü sırasında bulunan 10/356 esas numaralı, okullarda meydana gelen
şiddet olayları ile ilgili Meclis araştırması önergelerinin birleştirilerek,
Genel Kurulun 6.6.2006 Salı günkü birleşiminde görüşülmesi önerilmiştir.
BAŞKAN - Anavatan Partisi Grup önerisi lehinde söz
isteyen, Muzaffer Kurtulmuşoğlu, Ankara Milletvekili; buyurun.
Sayın Kurtulmuşoğlu, süreniz 10 dakikadır.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Başkan,
sayın milletvekili arkadaşlarım; okullarda şiddetin nedenleri ve sorumluları ve
alınması gereken önlemler hakkında araştırma önergesinin, Meclis İçtüzüğünün 37
nci maddesine göre, doğrudan gündeme alınması için, Anavatan Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum; fakat, bu arada, aynı mahiyette Mustafa Gazalcı
arkadaşım bir öneri vermiş, yine aynı mealde Muzaffer Külcü vermiş, yine aynı
mealde Ömer Zülfü Livaneli de vermiş.
Bunların dördü de aynı mealde olduğu için, birleştirilmesi için söz
almış bulunuyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ülkemizde son
günlerde, ortaöğretim kurumlarında okuyan gençlerimizin birbirlerine
uyguladıkları şiddet olaylarında ciddî artışlar meydana gelmiştir. Okullarda
meydana gelen şiddetin sebebini, sadece öğretmenler tarafından verilen eğitimin
yetersizliğine dayandırmak mümkün değildir. Bunun yanında, Hükümetin uyguladığı
politikaların, okul ve çevrelerinde yeterli önlem alamamış güvenlik güçlerinin
ve ailelerin şiddetin bu boyuta gelmesinde ayrı ayrı sorumlulukları vardır.
Halen, okullardaki şiddet olaylarıyla ilgilenmeye odaklı kurulmuş ulusal bir
organ ülkemizde bulunmamaktadır.
Okullarda öğrenci ve öğretmenlerin maruz kaldıkları
şiddet olaylarını geleceğe yönelik hem tehdit hem de önemli bir uyarı olarak
değerlendirmek gerekmektedir. Bugün şiddet ortamının içindeki gençlerimiz,
ileride bürokrat, sanayici, esnaf, siyasetçi veya çalışan olarak ülkemizin
geleceğini şekillendireceklerdir.
Sayın milletvekilleri, her insan gibi çocuklarımız da
İnsan Hakları Bildirgesi tarafından sunulan ve özellikle bireyleri aşağılama ve
insanlıkdışı tavırlara karşı koruyan garantiler ve korumadan yararlanmalıdırlar.
Okul çevrelerinde kümeleşen ve çocukların eve ve okula gitmelerinin önünde
engel ve sorun halini alan internet cafeler, maalesef, çok büyük boyutlara
ulaşmıştır. Çocukları okula yönlendirebilecek mekân oluşturmak ve onların okula
gitmesi yönünde tedbirler almak devletin her kademesinin esas görevidir.
Yapılan araştırmalara göre, atari salonu ya da internet
cafelere giden öğrenciler arasında en çok oynanan oyun türü ise yüzde 66,5 ile
savaş ve dövüş oyunlarıdır. Ayrıca, öğrencilerin yüzde 22'si mafya dizileri ve
yüzde 44,8'i, içinde silah öğesinin bolca bulunduğu macera filmlerini
izlemektedir.
Türkiye'de okullarda, şu anda tahmin edemeyeceğimiz
oranda çeteleşme söz konusudur. Okul ortamlarında çeteleşmenin yaygınlaşmasında
sinema ve tv'lerdeki mafya ve çete içerikli filmlerin etkisi oldukça büyüktür.
Sayın milletvekilleri, son üç yılda ülke çapında
okullarda gerçekleşen adlî olaylar nedeniyle 59 öğrenci hüküm giymiş, 152
öğrenciye de disiplin cezası verilmiştir. Bunun yanında, okullarda ve okul
önlerinde yaşanan olaylarda, her gün çok sayıda öğrenci ve öğretmen
yaralanmaktadır. Son verilere göre, bu olaylarda 9 öğrenci hayatını kaybetmiş,
35 öğrenci ve öğretmen de yaralanmıştır. Son olarak, mart ayının sonunda
kalbinden bıçaklanan bir öğrencinin ölmesi, Türkiye'de eğitim sisteminin çok
ciddî bir tehditle karşı karşıya olduğunu göstermektedir.
Sayın milletvekilleri, sorunu çözmek günübirlik
müdahalelerle değil, uzun vadeli eğitim politikalarıyla mümkündür. Bunun için,
başta öğrenci ve eğitim çalışanları olmak üzere, eğitimin tüm kademelerine
yönelik, kültürel, sosyal yönden tatmin edecek altyapı çalışmaları
yapılmalıdır.
Ayrıca, okullarda rehberlik hizmetlerinin işletilmesi
ve buralardaki yetersiz personel sayılarının giderilmesi gerekmektedir. Veli,
öğrenci, öğretmen eğitimi, bu sorunun çözümü için çok önemlidir; çünkü,
gençliği anlamak, algılamak, onların sorunlarına çözüm üretebilmek ve bu
alandaki yeteneklerini açığa çıkarmak için eğitimin ne kadar önemli olduğunu
ortaya koymaktadır. Okul içlerine özel güvenlik birimleri veya polis yığmak,
sorunu başka yerlere havale etmekten başka bir işe yaramayacaktır.
Sayın milletvekilleri, okullarda yaşanan şiddet
olaylarının her geçen gün büyümesi, acil çözüm üretilmediği sürece olayların
artarak devam edeceğinin işaretlerini vermektedir. İlköğretim okulları ve
liselerde artan öğrenci kavgaları, sorun çözmek adına bazı velilerin okulu
basmaları, toplum içinde hiç de şık karşılanmamaktadır. Bugün, okullardaki
şiddet, çokyönlü ve ciddî bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır.
Öğrencilerin birbirlerine uyguladığı şiddet, toplumumuzun geleceği için çok
önemlidir. Hakkında çalışma yapılmayan bu konunun ivedilikle incelenmesi
gerekmektedir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; öncelikle kabul
etmek gerekir ki, okullarımızın bu duruma gelmesinde, başta Millî Eğitim
Bakanlığı olmak üzere, tüm yetkililerin, hatta, toplumun tüm kesiminin
sorumluluğu vardır. Ayrıca, Millî Eğitim Bakanlığında, millî eğitim
müdürlüklerinde ve okullarda atamalar da objektif kriterlere göre yapılmıyor.
Siyasî yakınlık ve patronaj ilişkileri esas alınarak yapılan atamalar, sorunun
bu boyutlara gelmesinde en büyük nedenler arasında sayılabilir.
Son dönemde meydana gelen şiddet olaylarında, Millî
Eğitim Bakanlığı yetkilileri ile eğitimcilerin sorumluluklarının ve
kusurlarının, öğrencileri okul ortamından uzaklaştırıcı ve şiddete yönlendirici
yerlerin denetimindeki eksikliklerin ve okul çevresi ve okul içindeki gerekli
önlemlerin alınmamasındaki sorumluların ve hangi önlemlerin alınacağı yönündeki
gerekli araştırmaların yapılması için, bu araştırma önergesinin, Meclis tatile
girmeden yapılmasında yarar var diye düşünüyorum.
Sevgili arkadaşlarım, bu, okuldaki şiddeti, sadece
bıçakla, kavgayla, dövüşle değil… İlkokullara kadar inen uyuşturucu mafyası da
okullarımızın büyük bir derdidir. Onun için, bu araştırmaların her dördünün
birleştirilerek Mecliste gündeme getirilmesi, bu eksiklerin tamamlanması
hepimizin görevidir; çünkü, bu çocuklar geleceğimizdir; bu çocuklar, bu ülkeyi
bizden sonra yönetecek insanlardır. Bunlara doğru yolu göstermek, bunların
eksiklerini görebilmek, hepimizin vazifesi. O yönden, şunu tekrar tekrar
söylüyorum, üzerinde duruyorum: Bunu gelecek yıla bırakalım demeyelim; çünkü,
gelecek yıl, okul başladığında tekrar aynı şeyle karşılaşacağız, aynı olaylarla
karşılaşacağız. Onun için, bir an evvel önlem almakta gecikmemekte yarar vardır
diye düşünüyorum.
Eğer, bataklığı kurutmazsak, sadece günlük iş yaparsak,
sivrisinekleri öldürmekle bir yere varamayız. Bence, geliniz, bunu bu devre, bu
Meclis tatile girmeden gündeme alalım, araştıralım, aile içi şiddete bakalım,
çocukların durumlarına bakalım, neden bu hale gelmişlerdir, bunları
araştıralım. Birlikte burada karar verirsek hem ülkemize hem çocuklarımıza hem
geleceğimize iyilik yapmış oluruz diye düşünüyorum.
Hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum. Hoşçakalınız
efendim. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kurtulmuşoğlu.
Önerinin lehinde söz isteyen Mustafa Gazalcı, Denizli
Milletvekili.
Buyurun Sayın Gazalcı. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
Süreniz 10 dakikadır.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
Anavatan Grup Başkanvekili iki arkadaşımızın okullarda şiddetle ilgili verdiği
araştırma önergesinin gündeme alınmasına ilişkin lehte söz aldım; tümünüzü
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu konuda elimizde kimi önergeler
var. Bağımsız İstanbul Milletvekili Sayın Zülfü Livaneli 15.2.2006'da aynı konuda
bir araştırma önergesi vermiş. Yine, aynı tarihte, yani, Şubat 15'te Muzaffer
Külcü arkadaşımız, AKP'li 19 milletvekili arkadaşıyla birlikte, okullarda
şiddetin araştırılmasını istemiş. Biz de, 31 Martta, Cumhuriyet Halk Partisi
olarak, milletvekili arkadaşlarımızla birlikte, okuldaki şiddetin
araştırılmasını önerdik ve bugün konuştuğumuz, gündeme alınmasını istediğimiz,
arkadaşlar da Nisanın 3'ünde bu araştırma önergesini vermişler; yani, aşağı
yukarı, bağımsızlar ve Mecliste grubu bulunan bütün partiler bu konunun
araştırılmasını istiyorlar. Eğer, AKP'li arkadaşlar, siyasal kaygılarla
reddetmezlerse, gündemin önünde gideceğiz demiyorum; ama, hiç olmazsa, çok
arkasında kalmadan, Büyük Millet Meclisi olarak, okullardaki ortaya çıkan bu
şiddet olaylarına kayıtsız kalmamış olacağız ve bir araştırma önergesi kabul
edilmiş olacak.
Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, ardı ardına çok üzücü
olaylar yaşandı ve gazetelere başlık oldu, televizyonlarda ilk haber oldu; bu
beş ay içinde 14 çocuğumuzun yaşamını yitirdiğini görüyoruz. 100'ün üstündeki
çocuk yaralandı, öğretmenler yaralandı. Bu olaylara, bu olayların nedenlerinin
Meclis tarafından ele alınması, bir bakıma kaçınılmaz bir durumdur; onun için
de, bütün gruplar önerge vermişler.
Değerli arkadaşlar, bakın, okul, yaşamın bir
uzantısıdır, bir parçasıdır. Sokakta ne oluyorsa, okulda da olur, Eğer sokakta
şiddet varsa, adaletsizlik, haksızlık varsa, bunun okul duvarından geçmemesi
mümkün değildir, okulda da vardır. Yani, okul, yaşamın bir uzantısı, yaşam da okulun
bir parçasıdır. Bu olayların birinde Millî Eğitim Bakanı talihsiz bir laf etti
"bizim okul sınırları dışında oldu bu ölüm olayı" dedi, hatta
"basın bu işleri abartıyor" dedi.
Değerli arkadaşlar, olayların dili vardır; yani, siz,
başınızı kuma soksanız bile, eğer insanlar ölüyorsa, öldürüyorsa, küçücük
çocuklarımız, o yetişsin diye gönderdiğimiz, eğitimin barış içinde yapılması
gereken yerlerde çeteler kurup, bıçakla, satırla, silahla birbirini
öldürüyorsa, bu basın böyle abartıyor ya da okul sınırının içinde olmuştu,
dışında olmuştu gibi yüzeysel değerlendirmeler çok yanlış olur ya da bir
genelgeyle işi geçiştirmek, çocuklar, işte, ben, sizinle sözleşme yapıyorum,
gelin, bundan sonra iyi insan olun; öğretmenler sizinle sözleşme yapıyorum,
gelin iyi insan olun; veliler sizinle sözleşme yapıyorum, gelin siz de iyi veli
olun; oh, sorunlar çözülür… Hayır…
Değerli arkadaşlar, bunun ekonomik, toplumsal, kültürel
nedenleri vardır. Tek bir nedenden dolayı okulda şiddet oluyor demek doğru
değil, yanıltıcı olur. Yani, eğer ekonomik adaletsizlik yaşanıyorsa ve gelir
dağılımı arasında büyük bir uçurum varsa, gelir dağılımının yüzde 5'ini alan
ile öteki yüzde 5'ini alan arasında 25 misli bir büyük uçurum varsa ve oradan
çıkan çocuklar, okuldan çıkan çocuklar, gelecek kaygısı duyuyorlarsa "ben,
ileride ne olacağım, nasıl olacağım" diyorsa, bunların nedenlerine kulak
vermek gerekir ve hem sokağı hem okulu düzeltmek gerekir.
Bakın, işsizlik yüzde 12 boyutuna geldi Türkiye'de.
Üniversiteyi bitiren öğrencilerin üçte 1'i işsiz. Ana baba, binbir özveriyle
çocuğunu okutuyor, çocuk üniversiteyi bitiriyor; ama, babasına anasına hâlâ
avuç açıyor.
Değerli arkadaşlar, sokaktaki çetelerin örneği
okullarda başladı. Hani, önce ekmekler bozuldu der gibi, eskiden iyi
yöneticiler vardı, baba, ana olan yöneticiler vardı; sayenizde onlar da yok
oldu. Yani, çocuğu anlayan, sorunuyla iç içe olan eğitim yöneticileri de gitti.
Bize yakın-size yakın ölçütleri geldi. Onlar zil çaldı çıktı, zil çaldı girdi.
Hani, Orhan Veli'nin memurlar için söylediği gibi, "biz 9'la 5'i
bekleriz" gibi.
Arkadaşlar, eskiden, okulda, okul aile birlikleri
vardı. Yalnız öğrencilerin sorunlarıyla ve okulun başarısıyla ilgilenirdi bu
okul aile birlikleri. Ben, geçen yıl burada çırpındım, sizlere de yalvardım,
gelin kıymayalım okul aile birliklerine, bunları para toplama işine
bulaştırmayalım, bunlar yalnız çocuklarımızın eğitim durumuyla ilgilensinler
diye. Altmış yılı aşkın bir güzel buluşumuz, maalesef, bir kolaycılık,
ucuzculuk anlayışıyla, para toplasın bunlar, okulların durumu kötü… Gerçekten
de kötü, okulların durumu. Şimdi, apartman yönetiminde para toplar gibi,
çocuklar haraca bağlandılar âdeta, durmadan para getiriliyor. Bunların içinde
verebilenler var, vermeyenler var. 30 kalemin üstünde, çocuktan para toplanıyor.
Biz, sosyal devlet olarak bunları anlayacağımıza, tam ters bir uygulama
yapıyoruz, özel okula gönder çocuğunu ben sana para vereceğim diyoruz; ama,
devletin okuluna gelirsen senden para alacağım diyoruz.
Değerli arkadaşlar, bakın, eğer, bir okulun fizikî
eksiklikleri varsa, okul, okul değilse; yani, öğretmen yoksa, laboratuvar
yoksa, kütüphane yoksa, okul bahçesi yoksa, uygun bir derslik yoksa ve oradan
çıkanlar bir işe yaramıyorlarsa, gelecek kaygıları taşıyorlarsa, üniversitenin
önünde yığılıp düş kırıklığıyla yine dershanelere gidiyorsa ya da evde boş
oturuyorsa, bu çocukları anlamak gerekir.
Biz, okullarımızın birçoklarında, 8 325 okulda hâlâ
ikili eğitim yapıyoruz; yani, sabahçı,öğlenci deriz biz öğretmenler ona.
"Öğleden sonra çocuk ne yaparsa yapsın" der öğretmen, yönetici. Ana
baba çalışıyorsa o çocuk bırakılmıştır sokağa, gidecek bir yeri yoktur, oyun
alanı yoktur, kütüphane yoktur, boş zamanlarını değerlendirecek bir araştırma
yeri yoktur. Bakın, 17 636 okulda birleştirilmiş sınıf vardır; hâlâ Türkiye'de,
hâlâ Türkiye'de. Ben size kimi rakamlar okusam şaşarsınız. Kaç bin çocuğa bir
kütüphane düşer; kaç bin çocuğa bir laboratuvar düşer; kaç bin çocuğa bir revir düşer; bir sağlık
hizmeti, bir rehberlik hizmeti… Elbette, ana babanın eğitimi çok önemli; ama,
siz, ananın babanın ayağını okuldan kesiyorsanız, ana baba çocuğunun durumunu
konuşmaya, okula gelmeye…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Gazalcı, lütfen tamamlayabilir misiniz.
Buyurun.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın
Başkanım.
Değerli arkadaşlar konuşalım, bu konuları konuşalım.
Bakın, bir nedenden demiyorum, iyi örnek olamadık çocuklara. Yöneticiler olarak
iyi örnek olamadık; yani, ben sizi kızdırmak için söylemiyorum ama, Başbakanın
üslubu bir ilköğretim çocuğuna, bir lise çocuğuna örnek midir?! (AK Parti
sıralarından "Evet" sesi) İnsan kaygılanıyor o çiftçiye söylediğini
duyunca ya da bazı yöneticiler var ki, iyi örnek oldu mu?! Ana baba olarak,
devleti yönetenler olarak, hatta eğitim yöneticileri olarak atadığımız kişiler
çocuklara bir model mi, iyi örnek mi?! Eğitim, örnek olmaktır, sevgi
göstermektir.
Gelin, bu konuyu geçiştirmeyelim. Reddedenler, kabul
etmeyenler deyip parmaklarımızı kaldırmayalım; düşünelim, vicdanımızın,
aklımızın sesini… Yarın bir çocuk öldüğünde, eyvah ben bu önergeye oy
vermemiştim demeyelim. İşte, ne güzel bütün gruplar vermiş, bir araştıralım.
Siz diyeceksiniz ki belki, çocuklara yeterince öğüt verilmiyor, onun için
bunlar şiddete bulaşıyor; filanca ders verilmiyor, onun için şiddete bulaşıyor.
Ben de diyeceğim ki: Hayır, başka, ekonomik nedenler var; toplum, suçu
hazırlar, birey işler; okul yaşamın bir parçasıdır. Yani, gelin, bunları
konuşalım, araştıralım; bu önerge bunun içindir.
Bu önergenin lehinde oy kullanmanızı diliyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gazalcı.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Ben teşekkür ederim.
BAŞKAN - Önerinin aleyhinde söz isteyen, Ümmet
Kandoğan, Denizli Milletvekili.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum. Bu haftaki Meclis
çalışmalarımızın milletimize ve memleketimize hayırlar getirmesini temenni
ediyorum.
Anavatan Partisi Grup Başkanvekili Sayın Süleyman
Sarıbaş'ın teklif etmiş olduğu bu konuyla ilgili, aleyhte söz aldım.
Tabiî, bu konu, Türkiye için son derece önemli bir
konu. Özellikle son dönemlerde okul önlerinde yaşanan ve hepimizi derinden üzen
hadiselerin incelenmesi, araştırılması, soruşturulması en tabiî hakkımız.
Ancak, bu konunun Türkiye Büyük Millet Meclisine getirildiği bugünde, bakıyorum
Meclis sıralarına, Sayın Millî Eğitim Bakanımızı burada göremiyorum. Sayın
İçişleri Bakanımız da burada değiller. Peki, bu konunun görüşüleceğini, bu
konunun bir öneri halinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin huzuruna
getirileceğini Sayın İçişleri Bakanı ve Sayın Millî Eğitim Bakanı bilmiyorlar
mı?!
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU (Çorum) - Burada, burada…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Hani nerede?!
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU (Çorum) - Geliyor.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Hani?.. Göreyim Sayın
Milletvekilim, burada diyorsunuz da, ben bu sıralarda Sayın İçişleri Bakanını
göremiyorum; çünkü, bu konunun muhatapları İçişleri Bakanımız ve Millî Eğitim
Bakanımız. Bugün, her iki Bakanımız, eğer Ankara dışında değiller ise, bugün,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda, bu konuyla ilgili, bir partinin
grup önerisi burada görüşülürken, iki bakanımızın da burada olması gerekiyor.
RECEP KORAL (İstanbul) - Gündeme alınırsa o zaman
gelirler.
YAHYA BAŞ (İstanbul) - Gündeme alınırsa gelirler.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Eğer bu meseleye ciddî bir
şekilde yaklaşıyorsanız, Hükümet bu meselelerin çözümünde samimîyse, o iki
bakanımızın bugün burada olmaları lazımdı. Bu, neye benziyor biliyor musunuz;
terörle ilgili olarak, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu bir genel görüşme isteğini
Türkiye Büyük Millet Meclisine getirdiğinde, Sayın Başbakanın, Trabzon'da
sıradan açılışları bahane ederek o gün Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurulunda bulunmamasına benziyor. Şimdi, Sayın Başbakan, terörle ilgili bir
konu Türkiye Büyük Millet Meclisinde olağanüstü toplantıyla gündeme getirilmesi
söz konusuyken, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bulunmuyor; bugün, Millî Eğitim
Bakanı ve İçişleri Bakanı Türkiye Büyük Millet Meclisi salonunda bulunmuyor.
Sonra da, bu işin muhatapları olarak biz kimi sorumlu tutacağız değerli
milletvekilleri?! Size soruyorum: Son günlerde, İçişleri Bakanını gören var mı
aranızda?!
AYHAN ZEYNEP TEKİN (BÖRÜ) (Adana) - Şurada, arkada
oturuyor.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Yani, arkada oturması bir
şey değil; İçişleri Bakanı burada oturacak; İçişleri Bakanı, olaylar olduğunda
milletin huzuruna çıkacak, televizyonların karşısına çıkacak.
YAHYA BAŞ (İstanbul) - Sen mi karar vereceksin?!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ben karar vereceğim tabiî,
ben milletvekiliyim. Türkiye'de kan gövdeyi götürüyor, okul önlerinde anneler
babalar nöbet tutuyor, çocuğum eve sağ salim dönecek mi diye, gelecek endişesi
içerisinde bekliyor, bizim İçişleri Bakanımız ortada yok. İçişleri Bakanı,
Diyarbakır'daki terör olayları olduğunda da yoktu, yok. Danıştay baskını
oluyor, İçişleri Bakanı yok. Bu İçişleri Bakanımız hangi gün bize lazım değerli
milletvekilleri; hangi gün, İçişleri Bakanı… Eğer bugün lazım değilse, bugün
gerekli değilse, bu İçişleri Bakanı hangi gün bize lazım olacak?!
YAHYA BAŞ (İstanbul) - Bakanlarımız görevinde, merak
etme.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bakanlar görevinde meselesi
bizi bağlamıyor. Ben, bugün, İçişleri Bakanını ve Millî Eğitim Bakanını kendime
muhatap kabul ediyorum ve onların burada olmamasını eleştiriyorum.
Bakınız, daha bugün, 2 şehit daha var; 2 şehit daha
verdik değerli milletvekilleri. Biz, hâlâ, terörle ilgili bir genel görüşme
meselesini Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine taşıyamadık. Ne zaman
taşıyacağız değerli milletvekilleri? Ne zaman bu konuyu konuşacağız Türkiye
Büyük Millet Meclisi, milletvekilleri olarak? Her gün şehit cenazeleri geliyor
artık. Adi olaylar gibi kabul etmeye başladık, gazetelerin köşelerinde,
kıyılarında küçük haberler olarak... İşte, esas tehlikeli olan budur. Bizler,
basın ve televizyon, olayı küçük görmeye başlarsak, ehemmiyet vermezsek, işte,
o zaman asıl tehlike başlıyor demektir. O nedenle, bu meselelerin üzerine ciddî
bir şekilde gitmemiz gerekir.
Ne oldu Terörle Mücadele Kanunu?! Soruyorum şimdi: Ne
oldu?!. İki ay önce, alây-i valâyla, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine
getirdik dediniz. Ne oldu?!. İşte, Meclis kapanmak üzere. Ne zaman gelecek?! Ne
zaman gelecek terörle mücadeleyle ilgili kanun?! Çıkıyor, bu işle mücadele
edenler, Türk Silahlı Kuvvetleri, Emniyet Teşkilatı "terörle mücadele
noktasında sıkıntımız var; en azından mevzuat yönünden bunun giderilmesi
lazımdır" şeklinde feryat ediyorlar. O feryatlara kulaklarımızı tıkadık.
Bizim, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, bu terörle mücadele meselesine el
koymamız lazım. Bu mesele, en öncelikli meselesi haline gelmiştir Türkiye'nin.
Hiç kimse bu meseleyi hafife almasın. Bununla ilgili hangi tedbirlerin alınması
lazım geliyorsa, bir an önce bu tedbirlerin alınması lazım; ama, biz, Türkiye
Büyük Millet Meclisi olarak ne yapıyoruz; silah yarışması yapıyoruz. Silah
yarışması yapıyor Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı; bir spor oyunu
düzenliyor, onun içerisinde, silah atış yarışması var değerli milletvekilleri
ve gazetelerde boy boy gördük, birinci olanlara da silah hediye ediyoruz!
Biz, okul önlerindeki terörden bahsediyoruz, okul
önlerindeki çetelerden bahsediyoruz, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak da,
bir silah yarışması düzenliyoruz!
FİKRET BADAZLI (Antalya) - Konuyla alakası ne?!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın Milletvekilim… Lütfen…
Antalya Milletvekilimiz, oradan "bu görüşlerin,
senin bu sözlerinin hiç ehemmiyeti yok" diyor. Eğer, bu sözünüzde
samimîyseniz, gelin, milletin önünde "bunda ne var" deyin. "Bu
silah yarışması genç yaştaki insanları özendirmez, teşvik etmez, onların yanlış
işler içerisine girmelerini etkilemez" diye, gelin, bu kürsüden söyleyin.
Biz araştırma önergesi veriyoruz, okul önlerindeki çetelerle… Konuşan arkadaşları
dinledik; televizyon dizilerinden, şiddeti teşvik eden programlardan
bahsediyorlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak da, en iyi atışı hangi
milletvekili yapıyormuş, onu belirliyor.
Değerli milletvekilleri, bu millet bizi en iyi atışı
hangi milletvekili yapacak diye Türkiye Büyük Millet Meclisine göndermedi.
Millet, terörle mücadele edin, terörü bitirin, okul önlerindeki çeteleri
ortadan kaldırın, uyuşturucunun önünü kesin, gaspı, kapkaçı, hırsızlığı
önleyecek tedbirleri alın diye Türkiye Büyük Millet Meclisine milletvekili
olarak gönderdi; ama, biz hepsini bıraktık. Biraz sonra bu araştırma önergesi
de sizlerin oylarıyla reddedilecek; ama, öbür taraftan, gençlerimizi teşvik
edecek yanlış uygulamalarda da Türkiye Büyük Millet Meclisi en ön sırayı alacak.
Değerli milletvekilleri, bakınız, bu olayların
sebeplerinin tespit edilmesi ve çözüm yollarının bulunması son derece önemli.
Benim itirazım, niye bugüne bırakılıyor, niçin Meclisin kapanmasına az bir süre
kala bu mesele Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getiriliyor? İşte,
denilecek ki biraz sonra: "Meclis tatile giriyor, üç aylık bir yaz tatili
dönemi var; o nedenle, komisyon kurup çalışmamız zordur; onun için bunu yeni
döneme bırakalım" diye bir düşünce biraz sonra buraya gelinip söylenecek.
Ancak, bu meselenin ne kadar önemli olduğunu hepiniz biliyorsunuz. Türkiye'de
bunların sebeplerinin araştırılması lazım; çünkü, gençlerimiz, çocuklarımız bir
istikbal endişesi içerisinde, gelecek korkusu içerisinde.
İşte, işsizlik rakamları açıklandı. Hükümeti
devraldığınızda Türkiye'deki işsizlik rakamı 10,2, devraldığınızda; hem de bir
kriz sonrası. Şimdi gelinen nokta, şubat ayı ortalaması 11,9. Siz işsizlikle
mücadelede bu kadar başarısız bir Hükümet olursanız, bu gençlerimizde bir
gelecek endişesi onlara hâkim olursa, üniversiteyi bitiren gençlerimiz
üniversiteyi bitirdikten sonra işsiz kalacaklarını bilirlerse bir sendrom,
gelecek sendromu içerisine girmeleri son derece doğaldır.
Gelir dağılımı bozukluğu, tekrar ediyorum, bakın, çok
söyledim bunu, hep hafife alıyorsunuz, tekrar ediyorum: İktidara geldiğinizde
en üst yüzde 20'lik gelir grubunun aldığı pay 45,2; 45,2 en üst yüzde 20, şimdi
gelinen noktada bu seneki rakamlar 46,4; yani, sizin geldiğiniz dönemde, şimdi,
devraldığınız döneme göre gelir dağılımı adaletsizliği daha bozulmuş. En alt
yüzde 20'lik gelir grubu yüzde 6,4 alır iken bugün yüzde 6 alıyor; yani, makas
açılmış, zengin daha zengin olmuş, fakir daha fakir olmuş. Böyle bir dönemde,
bunun hâkim olduğu bir dönemde…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kandoğan, lütfen toparlar mısınız.
Buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - …gelir dağılımı
adaletsizliğinin bu kadar yaygın olduğu bir ülkede bu meselelerin ciddî bir
şekilde ele alınıp incelenmesi gerekmektedir.
Bakınız, kırsal kesimden şehirlere müthiş bir göç
başlamıştır. Tarımdaki işsizliğin çok üst seviyelere çıkmış olmasından dolayı
şehirlerde, âdeta, hayat, yaşama mücadelesi veren insanların ayakta kalma
şansları her geçen gün azalır bir hale gelmiştir. Böyle bir Türkiye'de
uyuşturucu çeteleri artar, fuhuş çeteleri artar, gasp, kapkaç, hırsızlık artar,
terör olayları artar. O nedenle, bütün bunların altında yatan sebeplerin
araştırılması, incelenmesi için bu araştırma önergesinin kabul edilmesi lazım;
ama, benim itirazım, demin de söylemiş olduğum gibi, Meclisin kapanmasına az
bir süre kalmış olduğu bugünlerde bu önergenin getirilmesidir; yoksa, bu
meseleye, biz, Doğru Yol Partisi olarak son derece önem ve ehemmiyet veriyoruz
ve bu meselelerin de bir an önce çözüme kavuşturulmasının en büyük dileğimiz
olduğunu ifade ediyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kandoğan.
Grup önerisini oylarınıza sunuyorum:Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Öneri reddedilmiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun, İçtüzüğün 19 uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
2.- (10/208) esas numaralı Meclis
araştırması önergesinin öngörüşmesinin, Genel Kurulun 6.6.2006 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP grup önerisi
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 6.6.2006 Salı günü (bugün) yaptığı
toplantısında, siyasî parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından,
Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel
Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Haluk Koç
Samsun
Grup Başkanvekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin "Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 158
sırasında yer alan (10/208) esas numaralı Meclis araştırma önergesinin
görüşmesinin, Genel Kurulun 6.6.2006 Salı günlü birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisi lehinde
söz isteyen Yakup Kepenek, Ankara Milletvekili.
Buyurun Sayın Kepenek.
HALUK KOÇ (Samsun) - O ikinci olarak konuşacak Sayın
Başkan, ilk konuşmacı Gürol Ergin.
BAŞKAN - Gürol Ergin, Muğla Milletvekili, lehinde söz
isteyen.
Buyurun Sayın Ergin.
Sayın Ergin, süreniz 10 dakikadır.
Sayın Ergin, vaz mı geçtiniz?
GÜROL ERGİN (Muğla) - Geliyorum efendim, geliyorum. Bir
saniye… Bu acele niye Sayın Başkan? Yani, koşarak mı gelmemiz gerekiyor? Yani,
koşarak gelmemiz gerekiyorsa, koşalım.
BAŞKAN - Sayın Ergin, Meclisin çalışması gerekir.
Buyurun.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Bütün engelleme bu kadar
olsun!
BAŞKAN - Buyurun Sayın Ergin.
GÜROL ERGİN (Muğla) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tarım sorunlarının görüşülmesi için Meclis araştırması
açılması yönündeki bu önergenin lehinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Konuşmama başlarken Sayın Başkanı, siz sayın
milletvekillerini ve Yüce Türk Ulusunu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, tarım politikalarının temel
hedeflerinin başlıcası, kuşkusuz, ülkenin kendi nüfusunu besleyebilecek bir
tarımsal üretimi gerçekleştirebilmesidir. Bu hedef, tarımsal üretim artışının
nüfus artış hızından yüksek olmasıyla sağlanabilir. Rakamlara baktığımızda,
Türkiye'de, tarımsal üretim artışlarının, genel olarak, nüfus artış hızının
altında kaldığını, hatta, 2001-2005 yılları ortalamasının eksi değerde olduğunu
görüyoruz. Bu olumsuz süreç, ayrıca, tarımsal dışticaret istatistiklerinde de
kendini göstermektedir.
Türkiye'nin işlenmiş ve işlenmemiş tarımsal ürün dışticaret
dengesi, tarım sektöründeki genel eğilimi çarpıcı biçimde sergilemektedir.
Türkiye, son üç yılda, tarımsal ürün ihracatı olarak toplam 19 970 000 000
dolar, ithalat olarak da 17 720 000 000 dolarlık işlem yapmıştır. Görüldüğü
gibi, üç yılda tarımsal dışsatım ve dışalım arasındaki fark yaklaşık 2 milyar
dolardır. Bu rakamın bizleri yanıltmaması gerekir; çünkü, yalnızca son üç yılda
fındıkta yaşanan don olayından ve bu olayın dünya fiyatlarını etkilemesinden
ötürü 2,5 milyar dolarlık bir artı gelirimiz olmuştur; bu, şu anlama
gelmektedir: Aslında, bizim, tarım dış ticaretinde hiçbir artımız yoktur. Kaldı
ki, Adalet ve Kalkınma Partisi öncesi üç yılda tarımsal ithalat ortalaması 11,2
milyar dolardır; bu da, Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde tarımsal ithalatın
yüzde 58 oranında artış gösterdiğini ortaya koymaktadır. Bu gelişmeyi normal
kabul etmek mümkün değildir. Son yıllarda meyve ithalatında patlama olmuş,
meyve cenneti olan ülkemize, Adalet ve Kalkınma Partisinin üç yıllık iktidarı
döneminde toplam 331 000 000 dolarlık meyve ithal edilmiştir.
Değerli arkadaşlarım, bugün, Türkiye'de tarımda
uygulanan, 9 Aralık 1999 tarihli stand-by anlaşması ve Dünya Bankasıyla 2001
yılında imzalanan Tarım Reformu Uygulama Projesi adlı projedir. Ne IMF'nin
önerileri ne de Dünya Bankasının proje altında dayattıkları Türkiye'de tarımı
bir karış ileri götürmemiştir.
Sayın Başkan, bu uğultuda siz anlayabiliyor musunuz
söylediklerimi? Bu uğultuda siz anlayabiliyor musunuz Sayın Başkan?
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan takip etmiyor
ki!..
BAŞKAN - Sayın Ergin…
GÜROL ERGİN (Devamla) - Müthiş bir uğultu var.
ALİM TUNÇ (Uşak) - Dinlemek zorunda mıyız?!.
GÜROL ERGİN (Devamla) - Dinlemek zorundasınız tabiî!
Burada, ülkenin gerçekleri konuşuluyor; ne demek dinlemek zorunda mıyız?
Dinlemek istemeyen buyurur, dışarı çıkar; ama, kalan arkadaşlarımın dinlemesi
gerekir.
Sayın Başkan, eğer, söylediklerim anlaşılmayacaksa
kürsüyü terk edeyim. Lütfen, uyarı yapın.
BAŞKAN - Sayın Ergin, buyurun, Genel Kurula hitap eder
misiniz.
GÜROL ERGİN (Devamla) - Siz de Genel Kurulu uyarır
mısınız Sayın Başkan.
ALİM TUNÇ (Uşak) - Konuşmana devam etsene!..
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Sayın Başkan, yer değiştirin
bari; Başkana talimat veriyor; olur mu öyle?!
BAŞKAN - Lütfen, sayın milletvekilleri… Lütfen…
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Yer değişin yani!
GÜROL ERGİN (Devamla) - Siz, varlığınız ve
davranışınızla Başkanı da, Meclisi de rahatsız ediyorsunuz.
BAŞKAN - Sayın Ergin, bir saniye…
Sayın Milletvekili, niye hatibe müdahale ediyorsunuz?!
Buyurun Sayın Ergin.
RECEP KORAL (İstanbul) - Hatip bize müdahale ediyor.
GÜROL ERGİN (Devamla) - Arkadaşlar, isterseniz aranızda
pişpirik oynayın; ama, sakin olun. Hiç olmazsa, dinlemek isteyenler dinlesin,
anlasın. Yazıktır!..
BAŞKAN - Sayın Ergin, lütfen, Genel Kurula hitap eder
misiniz.
GÜROL ERGİN (Devamla) - Bu Meclise, siz, burada gürültü
yapasınız diye mi geldiniz?!
Değerli milletvekilleri…
CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Biz öğrenci değiliz…
GÜROL ERGİN (Devamla) - Kardeşim, dinle be… Yeter!
BAŞKAN - Sayın Ergin, lütfen…
CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Ben senin kardeşin değilim.
GÜROL ERGİN (Devamla) - Olamazsın ki zaten; bana yazık
olmaz mı?!
CAVİT TORUN (Devamla) - İhtiyacım da yok. Hitap
etmesini öğren, adam gibi konuşmasını
öğren!
BAŞKAN - Sayın Ergin, lütfen, Genel Kurula hitap eder
misiniz.
GÜROL ERGİN (Devamla) - Sen bana adam gibi olmamı
söylüyorsun. Hiç adama benzer halin var mı; şu davranışına bak! (AK Parti
sıralarından gürültüler)
ALİM TUNÇ (Uşak) - Ayıp be, ayıp!..
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen, karşılıklı
konuşmayı bırakalım.
ALİM TUNÇ (Uşak) - Tuu!..
GÜROL ERGİN (Devamla) - Tuu senin yedi ceddine!.. Bana
kim "tuu" dediyse, yedi ceddine tuu!
CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Öyle laf olmaz!
GÜROL ERGİN (Devamla) - Kardeşim, dinleyin be!
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Dinliyoruz, ne oldu?!
ALİM TUNÇ (Uşak) - Geldiğinden beri konuşuyorsun. Ne
konuşacaksan konuş ya. Adam değilmiş, bilmem ne değilmiş…
BAŞKAN - Sayın Ergin, lütfen…
GÜROL ERGİN (Devamla) - "Değil" diyen orası,
ben değilim.
ALİM TUNÇ (Uşak) - Sen dedin, sen.
GÜROL ERGİN (Devamla) - Saçma sapan konuşma, dinlemeden
konuşuyorsun.
BAŞKAN - Sayın Ergin, lütfen, Genel Kurula hitap edecek
misiniz.
GÜROL ERGİN (Devamla) - Efendim, 6 dakikam boşa gitti. (AK
Parti sıralarından gürültüler)
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Siz zaten kürsüye çıkarken
kavga ederek çıktınız.
BAŞKAN - Kendiniz geçirdiniz Sayın Ergin!..
GÜROL ERGİN (Devamla) - Olur mu Sayın Başkan, şu
uğultuda…
BAŞKAN - Sayın Ergin, lütfen Başkanlığa cevap vermeyin,
hitap edecekseniz edersiniz Genel Kurula, yoksa kürsüyü terk edersiniz.
GÜROL ERGİN (Devamla) - Vallahi, bu kürsü sizin
babanızın kürsüsü olsaydı terk ederdim. Bu kürsü Türkiye Büyük Millet
Meclisinin kürsüsü.
BAŞKAN - O kürsüyü, Türkiye Büyük Millet Meclisi
kürsüsünü idare eden buradaki Başkanlık Divanıdır Sayın Ergin, siz karar
vermeyeceksiniz.
GÜROL ERGİN (Devamla) - Şimdi, ben, sizin anladığınız
gibi kestirmeden konuşayım o zaman, yazılı metni bırakayım…
Değerli arkadaşlarım, son günlerde bir çay fiyatı
belirlendi Türkiye'de, çay fiyatı. Çay fiyatı 57 Yeni Kuruş, primi de 8 Yeni
Kuruş. Rize Ziraat Odasının maliyet hesabı, değerli arkadaşlarım, 77 yeni
kuruş.
Sayın Başbakan 3 Kasım seçimlerinden önce Rize'de
yapmış olduğu konuşmalarda, çayın Rizelinin ekmeği olduğunu ve bu ekmeğe sahip
çıkacaklarını söylüyordu ve o gün için, Sayın Başbakan, yani, dört yıl öncesi
için, çaya 700 000 ilâ 750 000 lira fiyat verilmesi gerektiğini ve bu fiyatı
vereceklerini söylüyordu.
Sayın Başbakanın çay fiyatını bizzat açıklamayıp sayın
bakana bırakmış olması, geçmiş sözlerinin kendisine hatırlatılacağını düşünmüş
olmasından ötürü olmalıdır. Mayıs ayında yapılan AKP il kongresine katılmayışı
da, herhalde, çay konusunda sorulacak sorulara muhatap olmak istemeyişindendir.
Değerli arkadaşlarım, çay fiyatı son derece düşük
tutulmuş, çay üreticisi de aynen buğday, pamuk, narenciye, et, süt, ayçiçeği ve
bütün tarımsal ürün üreticileri gibi perişan edilmiştir.
Değerli arkadaşlarım, çayda sezon öncesinde hava
koşullarından ötürü yüzde 15 ilâ 25 oranında çay yanmıştır; ama, bu konuda
İktidardan bir tek kelime açıklama gelmemiştir.
Ayrıca, Çaykurun dekar başına 10 ilâ 15 kilo alım
kontenjanı uygulaması da vatandaşı özel sektöre mahkûm etmiştir. O özel sektör
ki, geçen yıl kadar bile çay alacak durumda değildir; çünkü, Hükümetin
vurdumduymazlığıyla, yurdumuza bir yıl içinde 50 000 ton kaçak kuru çay girmiş,
bugün, özel çay fabrikalarının stoklarında 30 000 ton kuru çay bulunmaktadır.
Bu bakımdan, özel sektörün ne geçen yıl kadar çay alabilecek takatı vardır ne
de bu çayın karşılığındaki bedeli ödeyecek parası vardır. Bu bakımdan da, Rize
çiftçisi çok büyük sorunlarla karşı karşıyadır. Bu Hükümetin çayda alacağı en
acil önlem, kaçak çay sorununu çözümlemek olmalıdır.
Değerli arkadaşlarım, Sayın Başbakan bugün buğday
fiyatlarını da açıkladı. 37,5 kuruş buğdaya fiyat verildiğini yüksek bir fiyatı
açıklar gibi açıkladı.
Ben, değerli arkadaşlarım, üç yıl önce şu kürsüden
yaptığım konuşmada, buğdayın fiyatının 400 000 liradan 350 000 liraya düşmesini
eleştirmiştim. Geçen yıl yaptığım konuşmada, bir yıl önce 370 000 lira verilen
buğdaya niye 350 000 lira verildiğini sormuştum. Bu sene iki yıl önceki kadar
fiyat veriliyor ve bu fiyatın da köylüyü mutlu edebileceği düşünülüyor.
Buğday üreticisi mutsuzdur değerli arkadaşlarım.
Buğdayda büyük sıkıntı vardır fiyat olarak. Ayrıca, çok özel ve önemli bir hata
yapılmıştır, makarnalık buğdaya verilen fiyat ile ekmeklik buğdaya verilen
fiyat arasında çok düşük bir fark vardır, sanıyorum, bir, 5 000 lira kadar fark
vardır. Halbuki, bütün dünyada makarnalık buğdayın fiyatı ekmeklik buğdaydan
çok yüksek tutulur. Bunun nedeni şudur: Değerli arkadaşlarım, makarnalık
buğdayda verim düşük olur, onun için, çiftçi kolay kolay makarnalık buğday
ekmek istemez. Ekebilmesi için ona ciddî bir fiyat farkı verilmesi gerekir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GÜROL ERGİN (Devamla) - Bu sene yapılan bu uygulama,
öyle anlaşılıyor ki, bize, İtalya'dan, ciddî olarak, makarnalık buğday getirme
yollarını açacaktır.
Değerli arkadaşlarım, bugün uygulanmakta olan
politikaların, Dünya Bankası ve IMF eksenli politikaların mutlak surette terk
edilmesi, yerine Türkiye eksenli tarım politikalarının getirilmesi zorunluluğu
vardır. Arazi kullanım planını yapmadan, ulusal, bölgesel, tarımsal üretim
planlaması yapmadan ve üreticiyi kooperatifler çerçevesinde örgütlendirmeden,
tarım kredi kooperatiflerini göstermelik olmaktan çıkarıp, çiftçinin tüm girdi
ihtiyacını zamanında ve uygun fiyatla karşılar duruma getirmeden, Türk
çiftçisine hizmet etmeniz mümkün değildir.
Türk çiftçisi Adalet ve Kalkınma Partisi Hükümeti
iktidara geldiğinden bu yana uygulanan politikalarla açlığa mahkûm edilmiştir.
Türk çiftçisi tarihte görmediği sıkıntıları bu İktidar döneminde yaşamaktadır;
ya ektiği ve ürettiği para etmemekte ya da yıllardan beri başarıyla sürdürdüğü
pancar tarımı, tütün tarımı konusunda, kotalarla getirilen yasaklamalarla karşı
karşıya bırakılmış bulunmaktadır. Hükümetin bir tek hedefi vardır: Küçük
çiftçiliği yok etmek. Bu, yanlış yoldur. Senin Türk insanına Avrupa'da serbest
dolaşma hakkı vermiyorum diyenlerin, bize "küçük çiftçiliği ortadan
kaldırın" deme hakları da yoktur. Bunu kabul etmek de son derece yanlış
bir yol olur.
Sizi doğru tarım politikalarına davet ediyor, beni
dinleme nezaketinde bulunan arkadaşlarıma sevgi ve saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
CHP Grup önerisi lehinde söz isteyen Ankara
Milletvekili Sayın Yakup Kepenek; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
YAKUP KEPENEK (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, tam yirmiüç ay önce, iki yıl
önce diyelim, verdiğimiz bir araştırma önergesinin gündeme alınması için
huzurunuzdayım; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Araştırma önergemiz, ülkemizin tarım sektörünün yapısal
sorunlarına ilişkindir ve yapısal sorunların, dışticaret bağlamında ele
alınmasını öngörmektedir. Bu noktaya biraz sonra geleceğim. Ancak, oraya
gelmeden, Türkiye tarımının genel durumu üzerinde kimi önemli noktaların altını
çizmek istiyorum.
Ülke tarımı, sizin iktidar döneminizde ekonominin
geneli ölçüsünde büyümemektedir, büyüyememektedir. Türkiye ekonomisi 2003'te
5,9; 2004'te 9,9 ve 2005'te 7,6 oranında büyümüş; ancak, tarımsal üretim artışı
ilk yılınızda yüzde 2,5 küçülme biçiminde olmuş, azalma biçiminde olmuş,
2004'te yüzde 2, 2005'te de yüzde 5,6 büyümüştür. Dolayısıyla, tarımın
büyümesi, ekonominin diğer taraflarının büyümesine göre çok daha azdır, yüzde
30 dolayındadır.
Bir başka önemli gerçek daha var: Türkiye tarımının
toplam ulusal üretim içindeki payı yüzde 11,5 dolayındadır. Değerli arkadaşlar,
oysa, çalışanların, işgücünün yüzde 30 dolayında bir bölümü, tarımdan geçimini
sağlamaya çalışmaktadır, tarımla yaşamaktadır. Şimdi, bu durumda, en baştan
şöyle bir haksızlık var: Gelirin onda 1'ini, tarımda çalışan nüfusun üçte 1'i
alıyor. Buradaki dengesizlik, ülkedeki gelir bölüşümünün, yoksulluğun, açlığın
temel kaynağıdır ve bu durum, mutlaka düzeltilmesi gereken bir noktadır. Bakın,
Avrupa Birliği ülkelerinde, üye olmak için çırpındığımız Avrupa Birliği
ülkelerinde tarımda çalışan nüfus, aşağı yukarı Türkiye'de çalışan nüfusa sayı
olarak eşittir, 22,5-23 milyon dolayındadır ve Avrupa Birliği nüfusunun yüzde
5'idir; ancak, bunların toplam gelirden aldıkları pay, yine, yüzde 5,3
dolayındadır. Yani, şunu demek istiyorum: Avrupa'da tarımda uğraşanlar gelirden
ortalamada hak ettikleri payı alıyorlar; Türkiye'de böyle bir durum söz konusu
değildir ve biz, bu yapıyla, Avrupa'yla nasıl yarışırız, dış ticarette neler
yapabiliriz, tarımımızın yalnız tahıl üretimi değil, meyve üretimi değil, buna
bağlı, sanayi ürünlerinde, hayvancılıkta, balıkçılıkta, su ürünlerinde
durumumuz nedir, yapımız nedir, işletme büyüklüğümüz nedir ve ne yönde gelişmelidir
konusunda Meclisin araştırma yapmasını ve gerekli önlemleri almasını talep
ediyoruz.
Bakın, ülkemizde, toplam tarım alanı 26,5 milyon
hektardır. Bunun yüzde 60'ı erozyon tehdidi altındadır ve ağaçlandırma
çabaları, sivil toplum kuruluşlarının, TEMA'nın -ki, onların çalışmalarını
saygıyla anıyorum- bu anlamda çok yetersiz kalmaktadır.
Bir başka çok büyük bir sorunumuz var. Türkiye
tarımının önemli sorunu, tarımsal olarak verimli alanların tarımdışı alanlara
tahsisidir ve Türkiye, toplam tarım arazisinin yüzde 5'i dolayında bir bölümü,
1 250 000 hektarı tarımdışı amaçlara tahsis edilmiştir ve bunların birçoğunda
yabancı üreticiler işgal eden durumundadır.
Hububat üretiminde, tahıl üretiminde kalite, tohumluk
sorunu büyük önem taşıyor. Türkiye, çok doğal olarak yapması gereken organik
tarım ya da doğal tarım işinde dünya ölçeğinde yaya kalıyor. Toplam tarım
alanlarının, yalnız yüzde 1'inin altında bir bölümü bu işe tahsis ediliyor,
organik tarıma. Oysa, yine, Avrupa Birliği ülkelerinde bu oran yüzde 3,5
dolayındadır.
Değerli arkadaşlar, tarımın sorunları bunlarla
bitmiyor. İktidara geldiğiniz günden bu yana, uygulanan doğrudan gelir desteği,
yabancı ülkelerle hiçbir biçimde karşılaştırılamayacak kadar azdır ve
yetersizdir. Türkiye tarımı, yoksul ve yoksun bırakılmıştır ve bu durum,
Türkiye'yi canevinden vurmaktadır; çünkü, temel yaşam koşulu, öncelikle yeterli
gıda üretimidir. Türkiye'yi yönetenler, geçmişte "tarımda, gıdada kendi
kendine yeterli 7 ülkeden biriyiz" diye övünebilirken, bugün, ülkemiz, bu
özelliğini tümüyle yitirmiştir, pek çok tarım ürününü ithal eder duruma
gelmiştir.
Şimdi, bakın, bu noktada birkaç noktanın altını çizeyim
burada. Değerli arkadaşlar, pek çoğumuzun bildiği gibi, geçenlerde Amerikan
Başkanı Bush "Türkiye'yi komünizmden kurtardık 1946 sonrasında" diye
nutuklar çekti. O yıllarda, Türkiye'ye Amerikan yardımları gelmeye başladı,
Dünya Bankası Türkiye'yi inceledi, Amerikalılar Türkiye ekonomisiyle ilgili
raporlar yazdılar ve orada söyledikleri şey şu idi: "Türkiye, tarımla,
uğraşsın, hammadde üretsin, küçük sanayiyle uğraşsın; ağır sanayii, kimyayı,
demir-çeliği bize bıraksın." Şimdi dünya değişti. Nasıl değişti dünya?
Şimdi Amerika Birleşik Devletleri olsun, başkaları olsun, diyorlar ki:
"Tarım üretimini de verimli, etkin şekilde ucuza biz yaparız.". Yani,
küreselleşme döneminde teknolojinin getirdiği olanaklarla bizim gibi ülkelere
tarımsal ürünlerini satmak için, üretim fazlalarını satmak için kendi
ülkelerinde pancardan zeytine, buğdaydan başka alanlara kadar her alanda, her
türlü desteği veriyorlar, bizdekinin 10-20 katı destek veriyorlar kendi
ürünlerine ve bizi, o anlamda da, tarım ürünleri anlamında da dışarıdan satın
almaya, ithalata mecbur kılıyorlar, mecbur ediyorlar. Bu durum, bir taraftan
tarıma dayalı sanayiin yok olması, diğer taraftan da şunu gündeme getiriyor:
Tarımsal alanda özelleştirmelerle, dışarıya satışlarla -bu son Tekel örneğinde
olduğu gibi- tarıma dayalı sanayi öldüğü için, yok olduğu için, tütünde,
gıdanın başka alanlarında üretici ürününü satamaz durumda bulunuyor.
Bu bağlamda bir başka çok önemli bir nokta daha var:
Çubuk'un Yukarıçavundur Köyünde bir kooperatif var, süt ürünleri kooperatifi
diye...
Değerli arkadaşlar, şu noktanın altını çizeyim:
Tarımda, biz, serbest piyasa koşullarını çalıştıracağız, serbest piyasa
koşullarına göre işlem göreceğiz anlayışı uygulamada geçerli değildir. Süt
satın alan, süt işleyen üç beş büyük firma, büyük marka, üreticinin karşısına,
köyde kurulan kooperatifin karşısına tek alıcı olarak çıkmakta, firmalar kendi
aralarında anlaşmakta ve üreticinin ürününü çok ucuza satın almaktadır. Şimdi,
sütünü sudan ucuza satın aldığınız, buğdayına, çayına, pancarına doğru dürüst
fiyat vermediğiniz, vermediğimiz tarım üreticisi gelirden de yoksundur ve tam
bir bunalım içindedir. Bu durumda Hükümetimizin içeride izlemesi gereken
program, tarıma yeni desteklerin nasıl sağlanacağıdır. O doğrultuda yapılan
çalışmalar henüz sonuç vermemiştir; ama, ortada bir gerçek var: Beş yıldan bu
yana, Dünya Ticaret Örgütünde tarımsal ürünlerin alım-satımı konusunda bir
anlaşma sağlanamıyor. Neden sağlanamıyor -bu işi izleyen arkadaşlarımız çok
yakından bileceklerdir- şunun için sağlanamıyor: Gelişmiş ülkeler -özellikle
Amerika Birleşik Devletleri, Japonya ve Avrupa Birliği- kendi ülkelerinde, az gelişmiş,
gelişmekte olan ülkelerin tarımsal ürünlerini satmalarına imkân vermiyorlar,
kendi üreticilerini korumaya çalışıyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YAKUP KEPENEK (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan, 1
dakika rica ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Kepenek, buyurun.
YAKUP KEPENEK (Devamla) - Tarımda korumacılık yeni bir
ivme, yeni bir düzlem kazanmış bulunuyor. Dünyada bu tarımsal koruma, tarım
üreticisini koruma çok aşırı, çok ileri boyutlar kazanırken, gelişmiş
ekonomiler kendi üreticilerini bilinen bilinmeyen bir dizi destekle sonuna
kadar destekler ve zenginleştirirken, Türkiye'nin, üstelik nüfusunun üçte
1'inin, yüzde 30'unun doğrudan geçim kaynağı olan bu sektörü ihmal etmesi akıl
alır şey değildir, doğru değildir, tümüyle yanlıştır. Bu politikaların temelden
değişmesi gerekiyor.
26 Haziranda başlayacak ve yıl sonunda bitmesi beklenen
Dünya Ticaret Örgütü görüşmelerinde, Türkiye'nin nasıl bir yol izleyeceği
konusunu, ben, soru önergelerimle, birkaç kez burada gündeme getirdim. Türkiye
orada ikircikli davranıyor; ya Brezilya gibi, Hindistan gibi gelişmekte olan
ülkelerin safında güçlü bir biçimde yer almalı ve tarım ürünlerinin gelişmiş
ülkelere satışını kolaylaştırma yönünde baskı yapmalıdır -bu bir yoldur,
kanımca, izlenmesi gereken yol budur küresel dünyada- ya da kendi tarım
üreticisine Avrupa Birliğinin, Amerika'nın, yani gelişmiş ülkelerin verdiği
desteği vermelidir. Bunun dışında, şu anda izlenen yol tarım için bir yıkımdır
ve bu yıkımla Türkiye'nin tarımını güçlendirmek, nüfusunu güçlendirmek, halkı
beslemek ve geleceğe umutla bakmak olanağı kalmamaktadır.
Bu nedenle, araştırma önergemize olumlu oy vermenizi ve
bu durumun araştırılmasını istiyorum.
Hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kepenek.
Önerinin aleyhinde söz isteyen Ümmet Kandoğan, Denizli
Milletvekili; buyurun.
Süreniz 10 dakikadır Sayın Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisinin aleyhinde söz
aldım.
Buradan, Cumhuriyet Halk Partisi Değerli Grup
Başkanvekiline seslenmek istiyorum: Üç yıla yakın bir süre geçmiş vermiş
olduğunuz bu önergenin üzerinden. Bu kadar süre geçmiş olmasına rağmen, Türk
tarımının artık tamamen yok olmaya yöneldiği bir dönemde bunun Türkiye Büyük
Millet Meclisi gündemine getirilmesinin çok fazla bir anlamı olduğunu kabul
etmiyorum. Üçbuçuk yıldan beri, Türkiye'de, hangi tarım ürününe bakarsanız
bakın, müthiş bir çöküşü, müthiş bir geriye gidişi hep beraber görüyoruz. Böyle
bir dönemde, tarımın artık konuşulacak çok az şeyinin kaldığı bir dönemde, Türk
tarımının sorunlarını, problemlerini araştırsak, incelesek ne olur incelemesek
ne olur?!
İşte, bugün, Sayın Başbakan buğday fiyatlarını
açıkladı.
DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) - Herkes memnun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Şimdi geliyorum. Orada
"herkes memnun" diyen, ellerini kaldıran bir milletvekili var,
Osmaniye Milletvekilimiz. Şimdi, ben…
BAŞKAN - Bir saniye Sayın Kandoğan.
Sayın milletvekilleri, lütfen…
Sayın Kandoğan, siz de Genel Kurula hitap eder misiniz
lütfen.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Tamam.
Şimdi, o milletvekilimiz ellerini kaldırarak geliyor
ki, bütün Türkiye'deki çiftçiler memnunmuş bu fiyattan.
Şimdi, o zaman, ben, bu konuşmamı bitirdikten sonra
Osmaniye'yi arayacağım.
DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) - Ara.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Osmaniye'de buğday
fiyatlarının vatandaşlar tarafından memnuniyetle karşılanıp karşılanmadığını
soracağım.
DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) - Sor.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Çünkü, ben, bugün,
Şanlıurfa'yla görüştüm, Adana'yla görüştüm; Türkiye'nin birçok yerinden ziraat
odası başkanlarından fakslar aldım ve bütün Türkiye'deki ortak kanaat şudur ki,
verilen fiyat beklentilerin çok altındadır, maliyetleri bile karşılamayacak
durumdadır. Niye?..
DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) - Yanlış bilgi
veriyorsun.
BAŞKAN - Sayın Kastal…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Hayır, ben sana… Şimdi
geliyorum, geliyorum.
Bakınız -elimde rakamlar- geçen sene, Anadolu kırmızı
sert buğday 350 000 liraydı açılış; 25 000 de prim, 375 000 lira. Daha sonra,
Temmuz ayında 360 000'e çıktı, 25 000 de primi eklerseniz, 385 000. Doğru mu?
Geçen seneki fiyatlar buydu, açıklanış buydu. Peki, Türkiye'deki
vatandaşlarımız buğdayını kaça sattılar geçen sene? Elinizi vicdanınıza
koyunuz. Ben, çok, ofis önlerine gittim, çok tüccara, buğday teslim eden
vatandaşları gördüm; geçen sene buğdayı vatandaşlarımız 250 000 liraya zor
sattılar. 250 000 lira!.. Bu açıkladığınız rakam, Anadolu kırmızı sert; yani,
birinci sınıf buğdaydır. Bunu çok az insan üretir ve bu fiyatın Türkiye'de çok
az miktarda satışı olur; ama, geçen seneki ortalama fiyat 250 000 liraydı, 250
000 lira.
DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) - Bu sene?..
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Şimdi, geçen sene 390 000
verdiğiniz fiyat 250 000 liraya gelmişse -geldi- bu sene de -410 000, 41 kuruş
diyorsunuz- geçen seneki durumun aynı şekilde tezahür edeceğinden hiçbir
endişeniz olmasın. Bu, çok üst seviyedeki çok az üretilen bir buğday fiyatıdır.
Türkiye'deki buğday fiyatlarının onbeş
yirmi gün sonra ne olacağını göreceksiniz. Daha ofisleri açmamışsınız. Ne zaman
açılacak ofisler? Açıldı mı?
DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) - Açıldı.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Hayır efendim, açılmadı
ofisler.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Açıldı, açıldı.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Daha vatandaş buğdayını
tüccara satıyor. Ben öğrendim, 290 000 lira, 310 000 liraya buğday verdiler
değerli milletvekilleri ve olacak durum da aynen budur. Değişecek hiçbir şey
yoktur. İşte, maliyet rakamları da elimde. Yani, bu fiyatlarla bunu kurtarmak
mümkün değil.
Türkiye Ziraat Odaları Birliğinin Basın Bülteni. İşte,
bugün Sayın Başbakan tarafından fiyat açıklandıktan sonra basın bülteni;
"Maliyetimiz bu" diyor.
Kaldı ki, bu fiyatın çok çok altında satış yapılacak.
Niye; Türkiye'de 20 000 000 ton buğday üretiliyor. Geçen sene, Toprak
Mahsulleri Ofisi ne kadar aldı; 4 000 000 ton. Yüzde kaç; yüzde 20. Yüzde 80'i
ne oldu; gitti tüccarın önüne, bu fiyatların çok çok altında buğdayını sattı.
Benim kayınpederim 250 000 liraya buğday sattı; fişini, faturasını da getireyim
size; getireyim görün, okuyayım buradan.
Değerli milletvekilleri, çiftçi kan ağlıyor. (AK Parti
sıralarından gürültüler)
Sayın kardeşim…
BAŞKAN - Sayın Akbulut, lütfen…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ofis 4 000 000 ton
buğday aldı; 16 000 000 ton
buğday tüccar tarafından alınıyor. Başlangıçta, bir de kota uyguladınız geçen
sene, 30 tonla sınırlandırdınız. Türkiye'de hiç olmadık şekilde, bir de kota
uyguladınız. Daha sonra 50 tona çıkardınız; ama, iş işten geçti. Onun için,
değerli milletvekilleri…
Bakınız, şimdi -çok konuşuyoruz, ama- seçim
beyannamesi, Adalet ve Kalkınma Partisi Seçim Beyannamesi, sayfa 69…
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Unuttular onu,
unuttular.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Okuyorum: "Son
yıllarda, mazot, gübre, ilaç, tohumluk, makine gibi tarım girdilerinin
fiyatlarında büyük artışlar meydana gelirken, tarım ürünlerinin fiyatlarındaki
artış sınırlı kalmıştır. Örneğin, 1998 yılında, 2 kilo buğday parasıyla 1 litre
mazot alabilen köylümüz, bugün, ancak 6 kilo buğday parasıyla 1 litre mazot
alabilmektedir." Bu, sizin, seçim beyannamesinde geçmiş iktidarları
eleştirmek için kullandığınız cümleler. "Eskiden" diyorsunuz "2
kilo buğday, 1 litre mazot; şimdi, 6 kilo buğday 1 litre mazot." Bunu
eleştiriyorsunuz. Şimdi nasıl? Şimdi, 400 000 lirayı kabul ediyorum. 400 000
liradan bütün çiftçi buğdayını satacak olursa -2 500 lira mazot, 2 500; sizin
döneminizde, yüzde 100'ün üzerinde mazot artışı oldu- şimdi, bu söylediğiniz
rakamın da altında. Kaldı ki, bu, 300 000 liralara düşecek. 300 000 liralara
düşecek olursa, 8,5 kilo buğday satacak, 1 litre mazot alacak, devri
iktidarınızda değerli milletvekilleri. Elinizi vicdanınıza koyun. İşte, kitap
burada; sizin ifadelerinizden okuyorum. Ne oldu bu çiftçiye, ne yaptınız bu
çiftçiye?!
Değerli milletvekilleri, bakın, altta bir cümle daha
var; diyorsunuz ki: "Türkiye'deki tarım sektörünün gayri safî millî hâsıla
içindeki payı yüzde 14'e gerilemiştir." Eleştiriyorsunuz siz. Şimdi kaç?!
YAKUP KEPENEK (Ankara) - Yüzde 11,5
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Yüzde 10,5; evet, yüzde
10,5. Tarımın, gayri safî millî hâsıladan aldığı pay yüzde 10,5. Siz, 14'ü eleştirirken,
devri iktidarınızda, yüzde 10,5'e düşmüş değerli milletvekilleri. Nasıl
gideceksiniz yarın çiftçinin huzuruna?
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) - Daha yeni geldik.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Nasıl gideceksiniz, nasıl
gideceksiniz; yani, değerli milletvekilleri, nasıl gideceksiniz?!
Ben Mersin'deydim. Narenciye yerlerde sürünüyor,
narenciye yerlerde sürünüyor değerli milletvekilleri; toplamıyor millet,
toplamıyor. Karadeniz'de fındık 7
000 000 liradan 3,5 milyon liraya düştü. Pamuk ne hale geldi…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Kayısı…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Malatya Milletvekilimiz
"kayısı" diyor. Ben Malatya'ya gittim… Bakın, Malatya'ya gittim,
Malatya'daki bir vatandaş bana dedi ki: "Benim bahçem, işte, burada.
Vatandaşlara dedim ki, kardeşim ben hiçbir şey istemiyorum, şu kayısıyı
toplayın, üçte 2'si sizin olsun, üçte 1'i benim olsun dedim; kimseyi
bulamadım."
Değerli milletvekilleri, tarım müthiş bir çöküş
içerisinde, korkunç bir çöküş içerisinde. Bakınız, elimde bir soru önergesine
verilen cevap: "1998'de tarıma yapılan toplam destek 6,6 milyar dolar,
şimdi 2,5 milyar dolar."
SONER AKSOY (Kütahya) - Buğday ithal etmiyoruz, mısır
ithal ediyoruz.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Yani, değerli milletvekilim,
sizin, Sayın Bakanın imzası burada; ben söylemiyorum ki. 1998'de 6,5 milyar
dolar, 2005'te 2,5 milyar dolara düşmüş. Şimdi, siz, 6,5 milyar dolardan 2,5
milyar dolara düşürmüşseniz, çiftçinin durumu geriye gitmiş demektir. Bakınız,
elimde rakamlar var; onu da size vereyim. Kırsal kesimde, siz geldiğinizde
açlık sınırının altındaki oran yüzde 2,15 iken, şimdi 2,36'ya çıkmış; yani,
kırsal kesimde açlık sınırının altında olan vatandaşın sayısı artmış. Yoksulluk
sınırının altındaki vatandaş yüzde 37 imiş siz iktidara geldiğinizde kırsal kesimde;
şimdi olmuş yüzde 40. Yani, iki rakam da gösteriyor ki, kırsal kesimde açlık ve
yoksulluk sınırı altındaki vatandaş sayısı artmış. Kırsal kesimden, tarımdan da
ayrılan nüfus 1 100 000. Tarım iyiyse bu vatandaşlarımız tarımdan niye ayrılıp
gidiyor arkadaşlar?! Niçin yerini yurdunu, köyünü, arazisini bırakıp büyük
şehirlere göç ediyor? Bunun sebebini, gelin, hep beraber araştıralım. Ama,
tarım doğrudan gelir desteği 2005 yılı ödendi mi arkadaşlar, ödendi mi?!
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Hayır.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - 2006 yılı Haziran ayına
geldik, 2005 yılının daha doğrudan gelir desteğini bu vatandaşlarımız alamadı.
Her gün bizi telefonla arıyorlar.
Biz, Lüleburgaz'a mitinge gittik…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kandoğan, lütfen, toparlar mısınız.
SONER AKSOY (Kütahya) - Sen onlara inanma Sayın
Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Lüleburgaz'da ödenmeyen prim
destekleri… Doğru Yol Partisi Genel Başkanı Sayın Mehmet Ağar Lüleburgaz
mitingine gidiyor cumartesi günü, saat 13.00'te bankaları açıyorlar; saat
13.00'te, cumartesi günü, prim desteklerini ödemek üzere. Yani, vatandaşı
mitinge gitmesin… Cumartesi günü bankaya gidip prim desteğini ödüyorlar.
Şimdi, değerli milletvekilleri, bakınız -elimde
rakamlar var- üç yıldan beri girdi fiyatları nerelere gelmiş, ürün fiyatları ne
olmuş. Mazotta yüzde 100'ün üzerinde artış var. Dün akşam daha, mazota yüzde
2,3 zam oldu değerli milletvekilleri; 2,3!.. 1 200 000 liraydı mazot, şimdi
oldu 2,5 milyon lira. Peki, buğday fiyatı neydi; üç yıl önce 400 000 liraydı.
Üç yıl önce siz geldiğinizde 400 000 liraya buğday satıyordu bu vatandaş.
Bakınız, gübre yüzde 65 artmış, tohumluk buğday yüzde 50 artmış, traktör yüzde
93 pahalanmış. Yani, bütün girdiler yükselirken ürün fiyatları da, maalesef,
geriye gelmektedir. Bakınız, siz geldiğinizde bir traktör için 55 ton buğday
satarken bu vatandaşımız, şimdi 76 ton buğday satıyor. 1 kilogram et satarak 25
kilogram yem alırken, şimdi 18 kilogram yem alıyor. Hangi rakamı istiyorsanız, burada
değerli milletvekilleri, neyle karşılaştırmak istiyorsanız, hangi ürünü, hangi
fiyattan, hangi girdiyle karşılaştırmak istiyorsanız rakamlar burada, ben de
buradayım. Biraz sonra kürsüye de gelir, cevabını da verirsiniz; ancak, tekrar
ediyorum, bu araştırma önergesinin zamanı geçmiştir. Bu saatten sonra çiftçiyle
ilgili, tarımla ilgili ne yaparsanız yapın, bir netice elde edilmeyeceği
görülmüştür. Netice sandıktır, netice erken seçimdir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından
alkışlar)
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) - Sen gelecek misin?!
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Göreceğiz… Göreceğiz…
HASAN ANĞI (Konya) - Çok beklersin!..
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sen gelemezsen ne olacağını
biliyorsun değil mi?!
BAŞKAN -Teşekkür ediyorum Sayın Kandoğan.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum…
HALUK KOÇ (Samsun) - Karar yetersayısının aranılmasını
istiyorum.
BAŞKAN - Arayacağım Sayın Koç.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yetersayısı
vardır; öneri reddedilmiştir.
Sayın milletvekilleri, birleşime 10 dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.21
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:
17.30
BAŞKAN:
Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 111 inci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun, İçtüzüğün 19 uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.
Öneriyi okutuyorum:
V. - ÖNERİLER
(Devam)
A) SİYASÎ
PARTİ GRUP ÖNERİLERİ (Devam)
3.- Gündemdeki
sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin AKParti grup
önerisi
6.6.2006
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 06.06.2006 Salı günü (bugün) yaptığı
toplantıda siyasî parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından, İçtüzüğün
19 uncu maddesi gereğince, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Faruk Çelik
Bursa
AK Parti Grup Başkanvekili
Öneri:
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 335 inci sırasında yer alan
1143 sıra sayılı kanun teklifinin bu kısmın 4 üncü sırasına, 359 uncu sırasında
yer alan 1195 sıra sayılı kanun teklifinin bu kısmın 5 inci sırasına, 314 üncü
sırasında yer alan 1107 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 6 ncı sırasına,
42 nci sırasında yer alan 964 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 7 nci
sırasına, 43 üncü sırasında yer alan 966 sıra sayılı kanun tasarısının bu
kısmın 8 inci sırasına, 10 uncu sırasında yer alan 952 sıra sayılı kanun
tasarısının bu kısmın 9 uncu sırasına alınması ve diğer işlerin sırasının buna
göre teselsül ettirilmesi,
Genel Kurulun; 06.06.2006 Salı ve 07.06.2006 Çarşamba günkü birleşimlerinde
sözlü sorular ile diğer denetim konularının görüşülmemesi, 06.06.2006 Salı
günkü birleşiminde kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi,
Genel Kurulun; 06.06.2006 Salı ve 07.06.2006 Çarşamba
günleri 15.00-24.00 saatleri arasında çalışması, 08.06.2006 Perşembe günü
14.00'te toplanması,
Önerilmiştir.
BAŞKAN - AK Parti grup önerisi aleyhinde söz isteyen
Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu.
Buyurun Sayın Aslanoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkan, Yüce
Meclisin çok değerli üyeleri; tabiî, Meclis gündemi sık sık değiştiriliyor;
ama, halka, insana ve bugün Türkiye'nin içinde bulunduğu koşullar, görüşülmesi
gereken çok önemli konular olmasına rağmen, bunlar hiç dikkate alınmıyor.
Değerli milletvekilleri, dünyadaki ve Türkiye'deki son
gelişmeleri hepimiz biliyoruz. İnsanlar ekmeğinden oluyor. Tamamen bir dışalım,
ithalat finansmanı ve üretimin finanse edilmemesi ve tamamen ithalata yönelik
çok büyük teşvikler verilerek, ülke ekonomisini ve ülkenin millî değerlerini,
kendi kaynaklarını yok ediyoruz. Bu ülkede üretim yok. Bu ülkenin üretimi, bu ülkenin
tüketimini karşılayamaz. 130 milyar dolar ithalata gidiyoruz beyler ve dövizi,
dalgalı kur diyoruz, dalgalı kur, dalgalı kur dalgalandı; çünkü, hiçbir zaman
dalgalı kur uygulanmadı, hep bastırılmış kur uyguladınız ve reel faiz verdiniz;
aldı parayı götürdüler, parayı aldı götürdüler. Şu anda, Türkiye'den son
üçbuçuk yılda çıkan döviz yaklaşık 9 milyar dolardır.
Değerli milletvekilleri, bu ülke bizim. Bu ülkede
sıcakparayla, sıcakpara sanki bizim malımız, bizim paramız gibi hareket ettiniz
ve kuru bastırdınız. Reel kur uygulamadınız. Ülkenin birtakım millî
değerlerini, millî kaynaklarını yok ettiniz. Ülkedeki, ülke ekonomisinin, bu
ülkede üretilen tüm ürünlerin hepsi yok oldu. Tamamen ithal ikamesine dayalı
bir ekonomik politika izlendi. Tamamen yabancı malları getirip, burada cirit
attırdık. Yazık oldu bu ülkeye, yazık oluyor.
Tabiî, ekonomik politikaya inanan insanlar borçlandı;
dövizle borçlandı, TL'yle borçlandı. Ne olacak bu insanların hali? Ülkenin
kendi millî ürünü olan birtakım ürünlerimiz yok edildi. Bir tütün örneği
vereceğim. Hep yabancılara peşkeş çekiyoruz, hep yabancı malda çözüm arıyoruz.
Değerli milletvekilleri, bir ÖTV getirildi sigaraya.
Kendi millî değerimiz olan, kendi çiftçimizin, yani, 4 000 000 aileyi
ilgilendiren tütünü yok ettik. Artık, Türkiye'de Türk tütünü veya Türk sigarası
piyasada yüzde 35'lere geriledi arkadaşlar, yüzde 35'lere geriledi. Yüzde 65,
tamamen yabancı sigara fabrikalarının pazarı olduk. Bu her geçen gün daha
aşağıya doğru gidiyor arkadaşlar. Yazık değil mi?!
1 800 000 lira olan bir paket Marlboro'dan 1 200 000
lira ÖTV tahsil ediyoruz arkadaşlar, kendi ürünümüzü yok etmek için. 5 000
000'a satılan bir sigaradan ise, 2 000 000 ÖTV tahsil ediyoruz.
Değerli arkadaşlar, bir ülke, kendi ürününü, kendi
birtakım değerlerini bu kadar yok eder mi?! Ben, hepinizin dikkatine, bir kere
bunu sunmak istiyorum arkadaşlar. Bu ülke bizim; bu ülkenin ekonomisi yok
ediliyor, köylü ağlıyor, çiftçi ağlıyor.
Değerli milletvekilleri, bu politika böyle devam
ederse, bu yıl 130 milyar dolar olacak Türkiye'nin ithalatı. İhracat, 78 milyar
dolar. Açık, dışticaret açığı, 52 milyar dolar ve üretimin çok büyük bölümü
ithal ikamesiyle; yani, yüzde 100 katmadeğer üreten Türk malı ihracatına bakın,
çok az; çünkü, tüm ürünlerimiz yok edildi. Fındık, günlerce burada konuştuk,
kaç paraya düştü?! Kayısı, tonu 3 000 dolardan 1 000 dolara geriledi
arkadaşlar. Bu ülke, 200 000 000 dolar, kayısıdan para kaybetti. Fındıktan bu
ülke 1,5 milyar dolar kaybetti arkadaşlar. Olan, ülkeye oluyor.
Gündemimizde bunlar olması gerekirken, biz, maalesef,
ülke insanının önceliklerini dikkate almayıp, bu Meclis çatısı altında son
günlere geldik arkadaşlar. Bu sene yine geçti ve bir hiç, arkadaşlar. Ülke
insanı aç.
Değerli milletvekilleri, dün, sağ-soldu, Alevî-Sünnîydi;
artık, bundan sonra, biliyor musunuz çatışma ne olacak; bir avuç ekmek için,
insanları birbirine kırdıracaksınız; bir avuç ekmek için, insanları birbiriyle
kavga ettireceksiniz. Gelin, bu ülkenin insanının önceliklerini burada
konuşalım, bunlara çözüm bulalım. Bu ülke bizim, bu insanlar hepimizin
arkadaşlar.
Ben, hafta sonu Malatya'daydım. Değerli arkadaşlar, 25
Nisanda, Malatya'da, Malatya'nın yüzde 50 kayısısı dondu; yaklaşık 120 000 ton
rekolte, 55 000 tona düştü. Bu, ne demektir biliyor musunuz; Malatya
çiftçisinin yüzde 50'sinin aç kalmasıdır. Yok, sadece kayısı donmadı, her şey
dondu. Bir Allah'ın kulu, nedir burada yaşanan, burada ne oldu, aç mısınız, tok
musunuz, bir geçmiş olsun deyin ya! Bu kadar… İnsanlık namına ya!
Değerli arkadaşlar, herkes aç! Herkes aç, bir çuval un
alamıyor. Birbuçuk ay geçti arkadaşlar. Birbuçuk aydır çıt yok. İnsanlık adına,
aç insan adına, doğrudan gelir desteğini vermek çok mu zor arkadaşlar ya?! Ne
olursunuz, insaf edin, insaf! İnsaf edin! Aç insanın halinden hakikaten
anlamıyorsunuz. Bu Yüce Meclis, tüm bu konular varken, sanki son derece
duyarsız bir şekilde, başka konulara çalışıyor arkadaşlar. Yapmayın, ne
olursunuz. Ülkede aç insan var. Gelin, hep beraber, çözümü birlikte bulalım.
Malatya çiftçisi sizden inayet istemiyor. Malatya çiftçisi size "başka
çiftçiden alın, bize verin" demiyor; ama, bir yerde afet olmuşsa, bir
yerde don olmuşsa, yüzde 50 ürünü gitmişse -bir bölgenin yüzde 100'ü yani,
sadece bir bölgede var- ne oldu kardeşim, ne oldu deyin ya! Allahaşkına, bir
sorun ya! Ekmeğiniz var mı deyin.
Arkadaşlar, birbuçuk ay geçti, birbuçuk ay oldu. Yazık
ediyorsunuz, yazık ediyorsunuz. Bu ülke insanı, yine söylüyorum, açlıktan artık
kavga edecek birbirleriyle. Bunun altını bir daha çiziyorum. Bir dilim ekmek
için, insanları birbirine kırdıracaksınız. Ülke bu hale geliyor arkadaşlar.
Değerli milletvekilleri, ben, buradan, Hükümeti bir kez
daha uyarıyorum. Gelin, ülke insanının sorunlarını, öncelikle bu Mecliste hep
beraber görüşelim, hep beraber destek verelim; ama, o biçare insanlara, çaresiz
insanlara dönüp bakmazsanız, bu ülkenin geleceğinde çok büyük sorunlar doğar
arkadaşlar. Bunu gözardı etmeyelim. Ben bir kez daha buradan Hükümeti
uyarıyorum: Gelin Malatya'ya, gelin Niğde'ye -patates üreticileri- arkadaşlar,
yiyecek ekmeği olmayan insanlara, lütfen, dönüp -Allah rızası için diyorum bak-
bir bakın!
Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Aslanoğlu.
Grup önerisi aleyhinde söz isteyen, Malatya Milletvekili
Süleyman Sarıbaş.
Buyurun Sayın Sarıbaş. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; öncelikle, hafta başında, bu hafta Meclis
çalışmalarımıza başlarken, milletimizin hayrına hayırlı bir hafta geçmesini
temenni ediyorum ve Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu haftanın gündemini belirlerken
her üç parti grubumuz da Danışma Kuruluna bir öneriyle geldiler. Biz Anavatan
Partisi olarak, geçmişte alınan bir kararın, genel bir kararın icabı gereği
Salı günlerinin denetime ayrılması noktasından hareketle, son günlerde
okullarımızda, ortaöğretim okullarımızda yaşanan terör olaylarının, Meclis
araştırması yoluyla öngörüşmelerinin yapılmasını teklif ettik. Benden önce
konuşan Grubumuz temsilcisinin ve Cumhuriyet Halk Partisinden Sayın Gazalcı'nın
belirttiği gibi, hakikaten, gazetelerde boy boy resimlerle, boy boy haberlerle,
bu olaylar milletimizi derin endişelere itmektedir. 14 çocuğumuz beş ay gibi
kısa bir sürede okuldaki şiddetten hayatını kaybetmiş, yüzlerce genç,
delikanlı, öğrencimiz, öğretmenimiz yaralanmıştır. Bu konuya Meclis el atsın,
bu konunun sebeplerinin, nedenlerinin, alınması gereken tedbirlerin neler
olduğunu Meclis araştırsın; çünkü, meclislerin ana görevlerinden biri,
toplumsal sorunları araştırmak ve bunlara çare üretmektir, daha doğrusu
yürütmeye yön göstermektir dedik; oylarınızla reddedildi. Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun bir önerisi okundu. Tarımın içinde bulunduğu sorunlar; yani,
üreticilerimizin, çiftçilerimizin yaşadıkları; alın terleriyle, ellerinin
nasırıyla geçimlerini, hayatı tırnaklarıyla kazanan insanların artık yok olmaya
yüz tuttuklarının; hadise sosyal boyuta kavuşmadan Meclisin bu konuları
araştırması, bu konulara el atması, tedbir üretmesi, önerilerde bulunmasını
istedi Cumhuriyet Halk Partisi. Biraz önce yine sizlerin değerli oylarıyla bu
öneriyi de reddettiniz.
Şimdi üçüncü öneriyi tartışıyoruz. Adalet ve Kalkınma
Partisinin bu haftaki gündeme dair önerisi. Baktığımız zaman, iki temel kanun
var. Bunlardan bir tanesi, çeşitli kanunlarda değişiklik yapan, daha önce bu
Meclisin gündemine gelen, fakat, o gün bir Anayasa oylaması neticesinde, acaba
Anayasa oylamasında bir sıkıntı doğar mı diye Sayın Gül'ün Sayın Baykal'ı ziyaretiyle
gündemden çekilen, yani, milletin hakkı ve hukuku üzerinden yapılan bir
pazarlıkla bugüne kadar gündeme getirilemeyen, yurt dışına gönderilen
öğrencilerimizin haksızlığa uğramaları neticesinde devlete olan mecburî hizmet
taahhütleri karşılığı borçlanmalarından istenen 100 000'lerce dolar para; onun
da dışında, bunlara kefil olan komşu, akraba, tanıdıkların mağdur ve perişan
olmasını ortadan kaldıran bir tasarı ki, biz Anavatan Partisi olarak bu
tasarının tabiî ki öncelikle ve ivedilikle çıkmasına taraftarız.
Eğer şayet bizim önerimizi ve Cumhuriyet Halk
Partisinin önerisini, araştırma önergelerini kabul etmiş olsaydınız,
zannediyorum, salı günü -bugün- denetim günü olarak bu iki araştırma önergesi
kabul edilip araştırma komisyonları kurulmasına karar vermiş olsaydık, bu
tasarıyı da, hemen bunun arkasından bu hafta görüşeceğimiz, "memur sicil
affı" dediğimiz, hakikaten önemli, birçok memurumuzu mağdur eden, devletle
ilişiği kesilmiş, çoluk çocuğuna ekmek parası götüremeyen memurumuza yeniden
memur olma imkânı, en azından çoluk çocuğuna ekmek götürme imkânı tanıyan,
haksızlığa uğramış memurlarımızın disiplin aflarını gündeme getiren bir
tasarıydı. O iki tasarının da iki gün içerisinde, yani, çarşamba ve perşembe
günü içerisinde bitme imkânı var idi. Şimdi, bizim önerilerimiz reddedilince,
ister istemez, o, iki, tartışacağımız, bugün, bu haftanın gündeminde olan
tasarıları da, biz de muhalefet olarak, siz nasıl reddettiyseniz, biz de
elimizden geldiği kadar, bu konsensüsün sağlanmamasına çalışan Grubunuzun
günahı olarak milletimizin önüne koyacağız.
Değerli arkadaşlar, hakikaten çiftçiler zor durumda.
Bakın, bu hafta sonu Gazipaşa'daydık -Antalyalı milletvekili arkadaşlarımız
var- traktörle, salatalığı, üretici, önümüze döktü ve bir feryatta bulundu; ne
dedi biliyor musunuz: "Kilosunu 5 kuruşa satıyorum; 6 kilo satar isem 1
ekmek alıyorum, 50 kilo satar isem 1 sigara alıyorum."
Değerli arkadaşlar, motorine bugün 4,7 ve yedinci zam,
altıncı zam geldi yılbaşından beri. Çiftçinin ana girdisidir motorin. Gübre,
2002'den bu güne 200 000 000'dan 600 000 000'a çıktı tonu, yüzde 300 zam geldi.
1 050 liradan devraldığınız motorin bugünün fiyatlarıyla 2 400 lira oldu; yani,
yüzde 140 zam geldi. Bu kadar zam… Girdisi artmış olan çiftçi salatalığını 5
kuruşa satıyorsa, bu insanların dertlerini dinlemek lazım, bu insanların
dertlerine çare aramak, çözüm bulmak lazım. Bu çözümü kim bulacak, bizler
milletin vekili değil miyiz; yani, milletin bu dertlerini bu kürsülerden dile
getirmeyeceğiz, bu araştırmaları yapmayacağız, bunun sebeplerini
araştırmayacağız da neyi araştıracağız?!
Türkiye, bir kur, faiz, finans sistemi içerisinde
sömürülen bir ülke haline getirildi. Sıcakparanın baskısıyla Türkiye'ye gelip
kur baskısı yaratıp büyük rantlar elde edenler; Türkiye'de pazarlanan,
yıllardır bu milletin birikimiyle ortaya konulmuş eserleri yok pahasına alıp
hanelerine, varlıklarına rant kaydedenler, onların meseleleri basının her gün
gündeminde. İşte gelecek hafta göreceksiniz, kurumlar yasasını da onlar için
getiriyoruz. Bütün bunları yapacağız; ama, tarımla geçinen nüfusun yüzde
50'sini doğrudan ilgilendiren, yani 35 000 000 insanımızın aş ve iş kapısını
kaybetmek üzere olduğu tarımın sorunlarını araştırmayacağız. 17 000 000 genç
çocuğumuzu ortaöğretime her gün anneler "çocuğuma acaba okulda bir şey
olur mu" diye yürekleri titreyerek gönderecekler, "okul kapılarında
aman çocuğuma bir uyuşturucu mafyası musallat olmasın, aman çocuğuma bir çete
musallat olmasın diye gecelerini gündüzlerine katıp uyuyamayacaklar; Meclisimiz
bunu da araştırmayacak...
Peki, ne yapacak Meclisimiz?! Meclisimiz ne yapacak?!
Kurumlar Vergisinde Oferlere, Kurumlar Vergisinde Haririlere, Kurumlar
Vergisinde o 21 tane milyar dolar sahibine… Ki, onlar, bu milletin 21 000 000
yoksuluna karşı üretilmiş 21 tane milyar dolar sahibi vardır. Her 1 000 000
yoksula karşılık, 1 milyar dolar sahibi üreten bir IMF programıyla yönetilen
bir ülke olduğumuz için, onların meseleleri öncelikle gelip geçecek bu
Meclisten, ondan sonra da biz elimizi vicdanımıza koyup rahat rahat milletin
vekilliğini yaptığımızı savunacağız. Bu, mümkün değil arkadaşlar.
Köylere, kentlere gidin, kasabalara gidin, vallahi
feryat var, vallahi ateş var. Ateş düştüğü yeri yakıyor. Sizlerin tuzu kuru
olabilir, sizler iktidar milletvekilleri olarak bunları görmemiş olabilirsiniz
veya sizlere söylemekte nezaket gösterip utanabilirler; ama, vallahi milletin
artık ekmek alacak parası kalmadı, kahveye gidecek parası yok. Esnafımız,
milyonlarca, 5 000 000 esnafımız kepenk kapatmak üzere; yanında çalıştırdığı
insanın Bağ-Kur borcunu, sigortasını ödeyememekte, siftah edememekte.
Peki, ne var Türkiye'de; Türkiye'de şu var: Her şey
güllük gülistanlık, her şey yerinde; olayları kontrol altında tutuyoruz; canım,
zaten dalgalı kur, dalgalanır; bu, normal... Dalgalandı, ne oldu biliyor
musunuz arkadaşlar; tam 26 katrilyon lira dışborcumuz arttı. Dalgalandı ne
oldu; yüzde 13'teki faiz yüzde 20'ye çıktı, tam 6,5 katrilyon lira oradan da
bir zararımız oldu, toplam 35 katrilyona yakın zarar ettik. Bu 35 katrilyon lira,
yaklaşık olarak 25 milyar dolar, bu ülkenin en az 3 000 000 işsiz insanına iş
bulacak bir paradır. Bir haftalık dalgalanmayla, bu ülke, 3 000 000 insanına,
işsiz insanına iş bulacağı parayı, rant sahiplerinin, sermaye sahiplerinin
para…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Sarıbaş, lütfen, toparlayabilir misiniz.
Buyurun.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
…yani, bu ülkeye vergi vermesi gerekirken, borç
verenlere heba edip gitti. Şimdi, neyi iyi, neyi düzelttiniz arkadaşlar?
Baktığınız zaman, üçbuçuk sene önünüze konulan ve emperyalistleştirmek,
sömürgeleştirmek için hazırlanmış bir IMF programını daha katı bir sistemde
devam ettirmenin dışında hangi ekonomik tedbirleri aldınız? Çok rahatlıkla
diyebilirsiniz ki, efendim, o üçbuçuk yılda tarıma 10 katrilyon para ayırdık.
2005'in daha destek paralarını vermediniz. Üçbuçuk yılda, dört yılda tam 650
katrilyon liralık bütçeyi harcadınız arkadaşlar. 650 katrilyon liralık
bütçeden, yüzde 50 nüfusun iştigal ettiği tarım alanına ne ayırdınız
arkadaşlar? 650 katrilyonluk bütçeden rant sahiplerine, para sahiplerine, yani,
bu ülkeyi sömürmek üzere kurgulanmışlara ayırdığınız para ne kadar, bu milletin
yoksuluna, fakirine, fukarasına iş bulmak için yatırıma ayırdığınız para ne
kadar, yüzde 50 nüfusunu tarımda geçindiren bir ülkenin tarımda çalışan
insanlarına ayırdığınız para ne kadar? Bu rakamları verirsem, bu ülkede sosyal
patlama olur arkadaşlar; yapmayın bunu! Gelin, şu meseleleri ciddî ciddî
araştıralım; gelin, bu meselelere... Hükümet kendi keyfinde devam etsin; ama,
gelin, bu meselelere Meclis, hepimiz, kendi irademizle el koyalım diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum arkadaşlar. (Anavatan
Partisi ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Sarıbaş.
AK Parti Grup önerisinin lehinde söz isteyen Denizli
Milletvekili Ümmet Kandoğan; buyurun.
FARUK ÇELİK (Bursa) - Nasıl istismar edeceğini
göreceksiniz!
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Sayın AK Parti Grup Başkanvekilinin, daha ben sözlerime
başlamadan, bulunduğu yerden "bir hakkı istismar ediyorsun"
şeklindeki bir hitapta bulunmasını esefle karşıladığımı ifade etmek istiyorum.
Daha benim bu kürsüden ne söyleyeceğimi bilmeden, bu haftalık programla ilgili
hangi düşünceler içerisinde olduğumu ifade etmeden, AK Partiyi temsilen orada
oturan bir grup başkanvekilinin bu şekilde sataşmasını sizlerin takdirine
bırakıyorum.
Değerli milletvekilleri, AK Parti Grup önerisinin
lehinde söz aldım. Elbette, bu hafta getirilen grup önerisinin içerisinde, çok
uzun zamandan beri toplumumuzun belirli kesimlerini ilgilendiren ve Türkiye
Büyük Millet Meclisinden bu kanun teklifleri ve tasarılarının bir an önce
çıkmasını bekleyen binlerce insan var. Bazı kamu alacaklarının tahsil ve
terkiniyle ilgili kanun teklifi Sayın Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerine
de aittir. Yurt dışında, eğitim maksadıyla giden, ancak, üstlendikleri
borçların çok büyük rakamlara ulaşması nedeniyle bu borçları ödeyemez duruma
düşen öğrencilerimizin dertlerine bir çare bulunmak üzere Türkiye Büyük Millet
Meclisinin gündemine getirilen bir kanun teklifidir, AK Parti Grup
Başkanvekillerinin de altında imzası vardır; o nedenle, bu kanun teklifinin bu
hafta Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmesinden ben bir milletvekili
olarak iftihar ederim; çünkü, bir sıkıntının giderilmesi söz konusu Sayın
Çelik. Onun için, bu haftaki önerinizi, birinci madde olarak, o bakımdan
destekliyorum.
İki…
FARUK ÇELİK (Bursa) - Az önce başka bir grubun
önerisini destekledin!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Desteklemedim, hayır,
aleyhinde konuştum onların. Sen burada oturuyorsun, boşa oturuyorsun Sayın
Çelik. Grup Başkanvekilisin, sen kimin ne söylediğinin farkında değilsin.
BAŞKAN - Sayın Kandoğan…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ümmet Kandoğan iki konuşma
yaptı, onları bile dinlememişsin Sayın Çelik…
FARUK ÇELİK (Bursa) - Bir lehinde bir aleyhinde!..
BAŞKAN - Sayın Kandoğan…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Yani, orada seni boşuna
oturtuyor AK Parti Grubu!.. Lütfen… Ben de milletvekillerine hitap ediyorum:
Sayın Grup Başkanvekilinizin Meclisi ne kadar takip ettiğini sizlerin takdirine
bırakıyorum.
FARUK ÇELİK (Bursa) - Tabiî!.. Tabiî!..
BAŞKAN - Sayın Kandoğan…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Değerli milletvekilleri,
şimdi, bu haftaki grup önerisinin içerisinde benim de vermiş olduğum bir kanun
teklifi var. Bir kanun teklifi vermişim ben de, memurların disiplin affıyla
ilgili kanun teklifi benim teklifim. Benim teklifimin de içerisinde bulunacağı
bir önerinin lehinde çıkıp konuşmamdan daha tabiî ne olabilir. Elbette, benim
vermiş olduğum bir kanun teklifi, uzun zamandan beri de bekliyordum. Uzun
zamandan beri de bekliyordum. Dört aydan beri Meclisin gündeminde, ne zaman
geleceğini merak ediyordum, her çıktığımda burada soruyordum.
FARUK ÇELİK (Bursa) - Bırak da görüşelim...
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Benim de kanun teklifimi
takip etmemden daha doğal bir şey olabilir mi! Bugün bu önerinin içerisinde
görünce destekleme ihtiyacı duydum, destekliyorum grup önerinizi.
Dernekler Kanunuyla ilgili Anayasa Mahkemesinin bir
kararı var, o nedenle 1 maddenin değişmesi lazım. Bu da güzel, bir formaliteyi
yerine getiriyoruz, olması lazım.
Uluslararası sözleşmeler var, bunların da çıkması
lazım.
Yani, bunları söylemek için bu kürsüye gelmemizin
altında başka neden mi aranıyor?! Elbette, Türkiye'nin sıkıntıları var, onları
da söyleyeceğim. Yani, buraya gelip hep iyi şeyleri, bu haftaki güzel şeyleri
söyleyeceğim; ama, onun yanında Türkiye'nin sıkıntılı olduğu konuları da söyleyeceğim.
Yarın faiz artırımı var Türkiye'de. Evet, yarın faizler
artacak Türkiye'de.
Şimdi, diyordunuz ki, 1 puanlık faiz artışı 3 milyar
dolara mal oluyor.
Şimdi soruyorum: Yarın kaç puan artacak? Bunun
maliyetinin ne olacağını gelip buraya söyler misiniz?! Gelip kürsüden söyleyin.
1 puan artınca -diyordunuz- Türkiye'ye maliyeti 3 milyar dolar.
Ne oldu; ekonomi politikanız iflas etti, ekonomi
politikanız sıkıntıya girdi. İşte, son yirmibeş günden beri Türkiye'deki
yaşanan olaylar meydanda. Faizler... Gecelik faizler ile bono faizleri
arasındaki fark 3,5-4 puan açıldı. Biz bunu söylüyorduk, bastırılmış bir kur
politikası izliyorsunuz diyorduk. Ee, söylediğimiz oldu. Bastırılmış bir kur
politikası, aşırı değerli liranın neticesinde, siz bunu bir yere kadar
götürürsünüz, daha sonra tıkanırsınız diyorduk. Sıcakparanın bir şekilde
Türkiye'nin dışına çıkması halinde bu dengelerin bir anda bozulacağını, ben,
burada, kaç kez geldim, kürsülerde söyledim. İşte, çok az miktarda sıcakpara
Türkiye'den dışarı çıktı, Türkiye'deki dengelerin nasıl altüst olduğunu
gördünüz.
Enflasyon… Onu da diyorduk ki, bastırılmış bir
enflasyon, geri bıraktırılmış bir enflasyon… Bunu onlarca kez burada söyledim.
Bu, benim işim. Ben, siyasal bilgiler fakültesi iktisat ve maliye bölümü
mezunuyum.
Yani, buralarda, geldik, hep bunları uyardık, ikaz
ettik, dedik ki, bu sıcakparaya güvenmeyin, bu bastırılmış kur politikasına
güvenmeyin, bu sıcakparaya güvenmeyin.
Sayın Başbakan devamlı geliyor, buralarda diyordu ki:
"Borsa 48 000'lere çıktı, memleket çok iyi gidiyor." Sayın Başbakanın
o sözlerine güvenerek borsaya giren küçük yatırımcı şimdi ne yapsın?! Ne yapsın
şimdi küçük yatırımcı?! Zannediyordu ki, Sayın Başbakan konuştukça borsa yukarı
çıkacak ve parası para kazanacak!.. Ne oldu?.. Bugün rakamları bilmiyorum, 37
000'lerde borsa. Peki…
FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Kaçta almıştık?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Kaçta aldınız… Bakınız, o,
dolarla ölçülür Sayın Keskin. Evet, borsa endeksi dolarla ölçülür.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - 8 000...
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Evet. 2000, 2001 yıllarında
-Sayın Karslı burada- borsa 3,81 dolar seviyesindeydi, şimdi o seviyenin çok
çok altında. Yani, onun için, rakamları verirken, lütfen, rakamları iyi okuyun,
rakamları iyi okuyun.
Siz, kişi başına millî gelir 5 000 dolar diyordunuz,
5 014 dolar. Şimdi soruyorum: Bugün kaç dolar? Kişi başına millî gelir
kaça düştü arkadaşlar; 4 200 dolara. Ne oldu; kâğıt üzerinde çıkardınız, kâğıt
üzerinde düştü. Şimdi, gelin söyleyin... Böbürlene böbürlene anlatıyordu, Sayın
Başbakan anlatıyordu; kişi başına düşen gelir 5 014 dolar. Şimdi kaç; 4 200
dolar. Dolar bir miktar daha yükselse, o, gelecek, 3 500 dolarlara gelecek.
Onun için, kâğıt üzerinde, bu şekilde yükselmelerin, alçalmaların sağlıklı
olmadığını bilin; bilin, ona göre kalın.
Şimdi, dokuzuncu kalkınma planı hazırlanmış, Sayın
Başbakan dinlemiş, hemen müdahale etmiş, efendim, kişi başına düşen dolar 8 700
dolar olacakmış 2013 yılında, Sayın Başbakan oturdu, onu 10 000 dolara çıkardı;
kafasından, oturduğu yerden, beğenmemiş 8 700 doları "ben bunu 10 000
dolara çıkardım" diyor.
Değerli milletvekilleri, yok, böyle bir şey yok,
ekonomide böyle bir şey yok. O, bir hesap kitap neticesinde bir rakam ortaya
çıkarılmış, Sayın Başbakan da onu 10 000 dolara çıkarıyor!.. Yani, böyle bir
Başbakanlık olabilir mi?! Böyle bir Türkiye yönetimi olabilir mi?! Ekonomi
ciddî iş değerli milletvekilleri, çok önemli ekonomi. Sayın Başbakanın bir
konuşması piyasaları allak bullak edebilir.
Şimdi, dokuzuncu kalkınma planında, her yıl 600 000
kişiye yeni istihdam varmış, 600 000!.. Bu rakam, resmî rakam. Şimdi Türkiye'de
işgücü piyasasına katılım ne milletvekilleri, her yıl; bu seneki rakamlar 750
000. Siz, her yıl 600 000 kişiye düzenli iş verseniz, iş bulsanız, 2013 yılına
gelindiğinde işsizlik rakamları şimdikinden daha yüksek olacak, daha yüksek
olacak. Yani, bu nasıl bir hesaptır?.. Sayın Başbakan bunları, nasıl,
kürsülerden gelir, söyler, merak ediyorum değerli milletvekilleri.
O nedenle, Türkiye'de ciddî bir ekonomik sıkıntı baş
gösterebilir. Ben bunu onlarca kez, "kriz" kelimesini kullanmadan,
burada dile getirmeye çalıştım; ancak, dinletemedik. Herkes söyledi,
köşeyazarları söyledi, ekonomiyi bilen insanlar söyledi.
Şimdi ev kredileri ne oldu değerli milletvekilleri;
"yüzde 1'ler seviyesinde" deniliyordu, şimdi 1,30; 1,30!
Mortgage yasası ne oldu; daha Türkiye Büyük Millet
Meclisinin gündemine gelmeden mortgage yasasının ne olacağı, Türkiye'ye hiçbir
fayda sağlamayacağı, çok açık ve net bir şekilde ortaya çıktı.
Bakınız, "ihracat, ihracat" diyor Sayın
Başbakan, hiç ithalattan bahsetmiyor. Yüzde 69,5, siz geldiğinizde ihracatın
ithalatı karşılama oranı; nisan ayı rakamları açıklandı, yüzde 52'ye düştü
değerli milletvekilleri. Tarihin hemen hemen en kötü rakamıdır bu değerli
milletvekilleri. Yüzde 52,5'e düştü! Yani, Türkiye, bir ithalat cenneti oldu.
Diyorduk ki, bastırılmış kur politikasıyla Türkiye'yi bir ithalat cenneti
haline getirdiniz. Türkiye, 80 milyar dolar ara malı ithalatında bulundu
değerli milletvekilleri. Her ara malı ithalatının artması, Türkiye'de bu işi
yapan, bu işle iştigal eden sanayicilerimizi, şirketlerimizi, KOBİ'lerimizi
batırmıştır!..
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Onun için, bu meseleler Türkiye
için son derece önemlidir. İhracatın ithalatı karşılama oranı, alarm verir
seviyeye gelmiştir. Cari açık, gayri safî millî hâsılanın yüzde 7'sinin üzerine
çıkmıştır. Bakınız, yüzde 4 çok kritik bir dengedir değerli milletvekilleri, şu
anki rakam yüzde 7'lerin üzerindedir. Yarın, sıcakparanın bir şekilde daha yurt
dışına çıkması halinde, bu noktada ciddî manada krizlerle karşı karşıya
kalabiliriz. Bunu da, lütfen, gözlerden uzak tutmayınız. Cari açık meselesinin,
Türkiye'nin en önemli meselelerinin başında yer aldığını unutmayınız. Sayın
Başbakan hep diyordu ki, "kamu borcunu gayri safî millî hâsılaya
oranlarsanız ortaya çıkar." Öyle, rakamlar, borcumuz bu dönemde 150 milyar
dolar arttı deyince, itiraz ediyordu. Evet, bu dönemde, sizin döneminizde
Türkiye'nin iç ve dış borcu 150 milyar dolar artmıştır. Bunu söyleyince Sayın
Başbakan "borcun, gayri safî millî hâsılaya oranı düşüyor" diyordu.
Şimdi ben soruyorum Sayın Başbakana, yirmibeş günden beri hiç onu söylemiyor;
niye söylemiyor?!.
HASAN ÖREN (Manisa) - İşine gelmiyor!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Onu söylemekten vazgeçti;
çünkü, o denge de bozuldu. Artık, onu söylemek Sayın Başbakanın işine gelmiyor.
O nedenle, değerli milletvekilleri, Türkiye'deki
ekonomi çok hassas dengeler üzerindedir, Hükümetin, İktidarın bu noktada son
derece duyarlı olması lazımgeldiğinin altını bir kez daha çiziyor, Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Öneri kabul edilmiştir.
İçtüzüğün 37 nci maddesine göre verilmiş 2 adet
doğrudan gündeme alınma önergesi vardır; ayrı ayrı okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) TEZKERELER
VE ÖNERGELER (Devam)
6.- Anavatan Partisi Grup Başkanvekili
Malatya Milletvekili Süleyman Sarıbaş'ın, Kamu İhale Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/684), doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergesi (4/393)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
25. 1.2006 tarihinde Yüce Başkanlığa sunulan ve
6.2.2006 tarihinde ilgili komisyonlara havale edilen (2/684) esas numaralı Kamu
İhale Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifimiz, havale
edildiği Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonunda süresi içerisinde
görüşülmediğinden, kanun teklifimizin, İçtüzüğün 37 nci maddesi uyarınca
doğrudan gündeme alınması hususunu arz ederim.
Saygılarımla.
Süleyman Sarıbaş
Malatya
BAŞKAN - Önerge üzerinde, önerge sahibi olarak söz
isteyen Süleyman Sarıbaş, Malatya Milletvekili.
Buyurun Sayın Sarıbaş. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; bundan bir süre önce Türkiye Büyük Millet Meclisine
bir kanun teklifi vermiştik. Bu kanun teklifimiz çok kısa, 2 maddeden ibaret
bir kanun teklifiydi; ama, özü itibariyle önemli bir sorunu halletmesi mümkün
olan bir değişiklik önergesiydi.
Şimdi, geçmişten beri, yolsuzlukla mücadele alanında
hakikaten yapılması gereken bir değişiklik olduğuna inanıyoruz. Ne istiyoruz
biz? İstediğimiz şu: Belli miktarları aşan ihale şartnamelerinin, Resmî
Gazetede yayımlanmasını ve ilgili kurumun internet sitesinde, şeffaf bir halde,
saydam bir halde herkesin bilgisine açık olmasını öneriyoruz. Ha, buna nereden
vardık? Buna şundan vardık: İstanbul'da, Ofer'in ihalesinden sonra, Sayın Rahmi
Koç'un "haberim olsaydı ben de katılırdım" şeklindeki beyanından
sonra vardık. İnsanların niye haberi olmasın?!
Denir ki, şimdiye kadarki uygulamalarda: "Efendim,
ihaleye girecekler girsin, belli bir meblağ parayı yatırsın, şartnameyi satın
alsın, baksın." 50 000 dolar, 60 000 dolardır büyük işlerin ihale
şartnameleri. Evet, ihaleye girecekler bunu yapsın; ama, ihaleye girmeyecekler,
ihaleyle ilgilenmeyen vatandaş da, yani, yetmişiki milyon da, burada neler
öneriliyor, şartları nelerdir, bunları bilmek en tabiî hakkı. Öyle şartnameler
gördük ki, adrese teslim, noktaya teslim, ihaleyi alacak şahsı dahi, ismini
vermemekle beraber, tarif eden şartnameler gördük. Zeynep Hanım, sen çok iyi
bilirsin bunu!
Dolayısıyla, ne yapalım dedik, ne yapalım; İhale
Kanununun 12 nci maddesine bir hüküm koyalım, diyelim ki: Yaklaşık maliyeti 8
inci maddede yer alan -yani, orada miktarlar belirtiliyor- bugünkü fiyatlar
itibariyle, genel bütçede 470 milyarın üstündeki, yani, TL'nin üzerindeki
ihalelerin şartnamelerini, ilgili kurum kendi internet sitesinde ve Resmî
Gazetede yayınlansın." Yani, ilgilenenler, ilgili sektör, sendikalar,
işverenler sendikaları, kamuoyu, politikacılar, herkes, bu ihalenin
şartnamesinde neler isteniyor, yeterli bir şartname hazırlanmış mı, yoksa,
belli kişilere, belli firmalara ihaleyi vermek için özel şartlar mı konmuş,
bunu bilelim. Bunun bir sakıncası yok, hiçbir sakıncası yok; bunu önerdik.
İkinci bir önerimiz de, bu teknik şartnameler
hazırlanmadan ihalelerin yapılmaması. Arkadaşlar, geçmişte de yaşandı, bugün de
var. Öyle ihaleler yapılıyor ki, şartnameleri hazırlama yetkisini ihaleyi alan
firmaya veriyoruz!..
En basit bir şey söyleyeyim size: Antalya'da Lara’daki
10 kilometrelik yolun maliyeti 26 trilyon lirayı geçmiş. Yani, 10 kilometrelik
yol! 3-4 milyon dolara kilometresi mal olmuş; otoban fiyatlarından dahi pahalı.
Şartnameye ne konmuş, ben size bir şey söyleyeyim; ithal ağaç!.. Bilmem kaç
milyon dolarlık ithal ağaç dikilecek yola. Niye konuyor bunlar; çünkü, ihaleyi
alan firma, ihale edildikten sonra şartname hazırlanırken, en çok para kısmı bu
işlerde olduğu için, para kazandıracak, şartnameye para kazandıracak kalemler
birer birer ilave ediliyor. Onun için biz diyoruz ki, ihale edilmeden bu
şartnameyi bu millet görsün; bu şartnamede kaç milyon dolar ithal ağaç, ithal
ağacın boyu, ebadı ne olacak; bunları da bir görsün bakalım. Yani, şeffaf
devlet dediğimiz, şeffaf yönetim dediğimiz anlayışı hâkim kılacak, ihalelerdeki
yolsuzlukları bir noktada ortadan kaldıracak, şartnameyi hazırlayanların adrese
teslim, firmaya teslim şartname hazırlamalarını önleyecek, onun önüne geçecek
-tedbir mahiyetinde- bu teklifi kanunlaşması dileğiyle huzurunuza getirdik.
Yolsuzlukla mücadele iddiasında olan bir iktidarın, İhale Kanununda bu tür mini
bir değişikliği ve devletin bütçesine de hiçbir külfet getirmeyen bu kanun
teklifini gündeme almasını teklif etmekteyiz.
Bir örnek daha vereceğim arkadaşlar. Bundan bir süre
önce, Bakanlar Kurulu kararıyla, ihalesiz Samsun-Ceyhan boru hattı ihale
edildi; Çalık Grubu ile bir İtalyan grubunun ortak konsorsiyumuna ihale edildi.
Bakanlar Kurulu kararı, bu tür kararlar Resmî Gazetede yayımlanır; yayımlanmadığı
için göremedik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Sarıbaş.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Ben, bir partinin Grup
Başkanvekiliyim, bu karara ulaşamadım. Başbakanlığı arattırdım, "Enerji
Bakanlığından yazıyla isteyeceksiniz" dediler. Şimdi de Enerji Bakanlığına
yazı yazdırıyorum. İddia şu: İhalesiz, Samsun-Ceyhan boru hattı bir firmaya
verildi Bakanlar Kurulu kararıyla, imtiyaz hakkı verildi. "Firma kendi
yapacak, devletin kasasında para çıkmayacak" deniliyor; deniliyor da,
acaba Rekabet Kurulundan geçirdiniz mi; baktık, sorduk, Rekabet Kurulundan
geçmemiş; çünkü, tekel bir taşımacılık yaratıyorsunuz, Rekabet Kurumundan
geçirmiyorsunuz. Dedik de, acaba, ihaleye açsaydınız, bu imtiyaz hakkına,
senede 20 000 000, 30 000 000, 50 000 000 dolar ödeyecek firmalar çıkar
mıydı?.. Bence çıkardı; çünkü, petrol taşımacılığı, petrol boru taşımacılığı,
maliyeti itibariyle kâr eden bir şey. Niye yapmadık da bir firmaya tekel olarak
ihalesiz verdik; çünkü, Soçi'de Putin'le görüştüğümüz konuların içerisinde,
gizli, tutanağı olmayan konuların içinde bu da vardı.
Şimdi, şeffaf devlet dediğimiz, yolsuzlukla mücadele
dediğimiz anlayış bu anlayışsa, bu anlayışla bir yere varmamız mümkün değil, bu
anlayışı değiştirmemiz gerekir. Bu anlayışı değiştirmenin örneği de, işte, bu
teklifimize vereceğiniz olumlu oydur.
Hepinize saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Sarıbaş.
Bir milletvekili olarak söz isteyen, Erzurum
Milletvekili İbrahim Özdoğan. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; sözlerime başlarken, hepinizi en derin saygılarımla
selamlıyorum.
Sayın Grup Başkanvekilimiz Süleyman Sarıbaş'ın 4734
sayılı Kamu İhale Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi
üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi,
tekrar saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bugün, ülkenin en büyük sorunu
yolsuzluktur. Yolsuzluk, tabiî ki, son yıllara ait bir olgu değildir, uzun
yıllardır devam eden olumsuz bir olgudur ve bu yolsuzluk hususunda, yolsuzluğun
en büyük kaynağı ise devlet ihaleleridir. İşte, Sayın Grup Başkanvekilimizin,
bu yolsuzluğu kaynağından kesmek için verdiği -İhale Kanununda- kanun teklifi
buna istinat etmektedir.
Değerli arkadaşlar, yolsuzluğun sonu nedir, yolsuzluğun
ortaya çıkardığı neticeler nedir; ülkede çeşitli sosyal hadiseler, sosyal
patlamalar, okullardaki şiddet, fakirlerin, açların hali, köylünün perişan
hali, esnafın perişan hali, milyonlarca işsizimiz, işte bunların nedeni
yolsuzluktur ve bunun yüzde 90'dan fazlası da, devlet ihalelerinin kapalı
olarak yapılmasıdır. İşte biz Anavatan Partisi olarak, bu ihalelerin, devlet
ihalelerinin şeffaf bir hale getirilmesini istemekteyiz.
21 inci Asrın en önemli hadisesi, idarede, devlet
yönetiminde şeffaflıktır. Biz, her konuda olduğu gibi, bu konuda da, ihalelerin
şeffaf hale getirilmesini istiyoruz. Bu kanun teklifinde de görüleceği üzere,
ilgili şartname hazırlandıktan sonra, bunun, o kurumun internet sitesinde -az
önce Sayın Grup Başkanvekilimizin söylediği gibi- yayınlanmasını istemekteyiz.
Ayrıyeten, 21 inci Asır sadece internet asrı değil, aynı zamanda bilgi çağıdır
değerli arkadaşlar. Bütün vatandaşlarımızın bunları bilmesinde fayda olduğunu
mülahaza etmekteyiz.
Bunların, son senelerde de çok kötü örneklerini
yaşadık. Geçen sene, hatırlıyoruz, Enerji Bakanlığında yolsuzluk olmuş ve
telefon dinlemesine bir sayın milletvekilimiz katıldığı için, işadamlarımız ve
bürokratlarımız hapishaneye tıkılmışlardır ve sayın milletvekilimiz de, ihale
takip ettiği için, ayrılıp gitmiştir. Eğer bunlar şeffaf bir şekilde ortaya
dökülmüş olsaydı, hakikaten, bu yolsuzluklar katiyetle olmayacaktı.
Ayrıyeten, bu kanun teklifinde bir şey daha
öngörülmektedir; şartname hazırlanırken, bunu sadece hükümete bırakmamak
gerekiyor. Bunu, aynı zamanda, sivil toplum örgütleri, sendikalar, siyasî
partilerin -yani, Mecliste grubu bulunan siyasî partilerin- görüşlerinin
alınması ve daha sonra, Rekabet Kurumu tarafından onaylanması gerekmektedir.
Türkiye'de, bundan ikibuçuk üç sene evvel, Rekabet Kurumu tarafından Millî
Eğitim Bakanlığında yapılan ihaleler, maalesef, usulsüz bulunmuş; fakat, gereği
Hükümet tarafından yapılmamıştır. Dolayısıyla, şeffaflığa şiddetle ihtiyaç
duymaktayız. Eğer bunlar şeffaf bir hale gelirse, hiç kimse usulsüz ve yolsuz
ihale almanın peşine düşmez; çünkü, o zaman, herkesin kirli çamaşırları ortaya
dökülmüş olur.
Değerli arkadaşlar, günümüzde en büyük sahtekârlık,
haksız rekabettir. Maalesef, ülkelerde iktidarları ellerinde bulunduranlar,
yakınlarına, oğullarına, çocuklarına, hısım akrabalarına, haksız rekabet
yoluyla, devlet ihalelerini vermektedirler. Bu, hırsızlığın da en büyük
hırsızlığıdır. Bunu önlemenin yolu da işte bizim bu kanun teklifimizdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özdoğan, lütfen toparlar mısınız.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Az önce, konuşmamın
başlangıcında da demiştim, Türkiye'de işsizliği, açlığı, yoksulluğu önlemenin
yolu yolsuzlukları bitirmektir değerli arkadaşlar. Bugün, emekli perişandır,
memur perişandır, işçi, çiftçi, esnaf perişandır. Maalesef, ülkede, Hükümet
tarafından, 21 000 000 aç insan vardır; bunlar iaşe ve iane sistemiyle
karınlarını doyurmaktadır değerli arkadaşlar.
Ben, buradan, dindarım diyenlere Kur'an'ı Kerim'den iki
ayet sunmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, dindarım diyenlere…
Bakın, Bakara Suresinin 188 inci ayetinde şöyle bir
ibare vardır:
"Aranızda birbirinizin mallarını haksız yere
yemeyin. İnsanların…"
AHMET YENİ (Samsun) - İbare değil, ayettir.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Ayettir…
AHMET YENİ (Samsun) - Ayettir, ayet!
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Ben söylüyorum,
"ayet" diyorum.
AHMET YENİ (Samsun) - "İbare" deyince olmuyor.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - "Ayet" dedim.
"İbare"nin manasını biliyor musun sen?
AHMET YENİ (Samsun) - "İbare" dedin de.
BAŞKAN - Sayın Yeni, lütfen…
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Bir dakika dinle…
Bakara Suresi 188 inci ayet: "Aranızda birbirinizin
mallarını haksız yere yemeyin. İnsanların mallarından bir kısmını, bile bile,
günaha girerek yemek için, onları iktidar sahiplerine vermeyin."
İşte diyoruz ki, bu ihalelere, iktidarların yanında
sivil toplum örgütlerinin de mutlaka karışması lazım ve ona göre şartnamelerin
hazırlanması lazım.
Nisa Suresi 10 uncu ayet değerli arkadaşlar:
"Yetimlerin mallarını haksız yere yiyenler, ancak ve ancak karınlarını
doldurasıya ateş yemiş olurlar. Zaten, onlar çılgın bir ateşe, cehenneme
gireceklerdir."
Ben de diyorum ki, yetimlerin mallarını yiyenlere,
Allah'ın bu çılgın ateşi için müjdeler olsun diyorum.
Hepinize, tekrar, saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özdoğan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
7.- İstanbul Milletvekili Berhan
Şimşek'in, Muhtar Ödeneklerinin Artırılmasına ve Sosyal Güvenliklerine Dair
Kanun Teklifinin (2/757), doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/394)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
(2/757) esas numaralı kanun teklifimin, Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün 37 nci maddesine göre işleme alınmasını arz ederim.
Saygılarımla. 22.5.2006
Berhan Şimşek
İstanbul
BAŞKAN - Önerge üzerinde, önerge sahibi olarak söz
isteyen, İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek.
Buyurun Sayın Şimşek.
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Muhtar Ödeneklerinin Artırılmasına ve Sosyal Güvenliklerine
İlişkin Kanun Teklifimin, İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Kanun teklifimizde, köy muhtarları ile şehir ve kasaba
muhtarlarına, brüt asgarî ücret miktarında aylık ödenek verilmesi
öngörülmektedir.
Muhtarlık kurumu, ülkemizde yurttaşlarımızın devletle
ilk karşılaştıkları kurumdur. Mahalle ve köyler, yerel yönetimlerin ilk
basamağıdır. Ülkemizde 35 148'i köy, 17 805'i mahalle muhtarı olmak üzere,
toplam 52 953 muhtarlık bulunmakta. Muhtarlarımız, köy ve mahallelerde yaşayan
yurttaşlarımızın ortak sorunlarına çözüm bulmak amacıyla, büyük çaba sarf
etmekte. Muhtarlık binasının elektrik, su ve kirasını muhtarlarımız kendi
ceplerinden ödemekte. 255 YTL ödenek alan muhtarlarımızın aldıkları bu ücret,
açlık sınırının bile altındadır. Muhtarlarımızın aldığı bu ödenek, kendi
Bağ-Kur primlerini bile ödemeye yetmemektedir.
Değerli arkadaşlarım, Sayın Başkan; 18 Haziran 2002
tarihinde, Genel Kurulda, bir milletvekili arkadaşımız, muhtarlarımızla ilgili
şöyle seslenmiş, 21 inci Dönemde: "Muhtarlarımızın sorunlarını anlatmak
için huzurunuza geldim" diyor sayın milletvekilimiz o günlerde.
"Ancak, takdir edersiniz ki, yalnız muhtarlarımız değil, toplumumuzun tüm
kesimleri, işçisi, memuru, çiftçisi, işçisi, ciddî sıkıntılar içinde."
Yani, bugün de aynı sıkıntılar içinde. Ve muhtarlarımızın ödeneklerinin asgarî
ücrete endekslenmesini talep ettiklerini ifade etmiş. O konuşmanın üzerinden
dört yıl geçti. Bu dört yılda, o gün milletvekili olarak görev yapan
arkadaşımız, bugün, AKP'de Grup Başkanvekili olarak görev yapıyor, Sayın Faruk
Çelik arkadaşımız.
Sayın Çelik, muhtarlar, hâlâ, o, sizin, 2002 yılında
yapmış olduğunuz talepleri bekliyor ve ayrıca diyor ki, acaba, karakolda doğru
söyleyip de mahkemede şaşıyorlar mı; muhalefetteyken bizim için istekte
bulunup, iktidara geldiklerinde unutuyorlar mı diye, sizlere buradan
sesleniyorlar Sayın Çelik.
Değerli arkadaşlarım, bu kanun teklifi o taleplerden
birisiydi. Bugün de aynı talepte bulunuyoruz.
Muhtarlarımızla ilgili, ayrıca, 5 Kasım 2003 tarihinde
yine bu Mecliste bir konuşma yapılmış. Sayın Başbakan Yardımcımız Mehmet Ali
Şahin Bey diyor ki: "İçişleri Bakanlığımız, yeni yasal düzenlemeler
yapılıncaya kadar, muhtar ödeneklerinin günümüz şartlarına uygun ve yeterli
hale getirilmesi amacıyla, Maliye Bakanlığımıza bir yazı göndererek, 3 000 olan
gösterge rakamının en az 5 000 gösterge rakamına yükseltilmesi yolunda öneride
bulunmuştur. Maliye Bakanlığımız bu konuda çalışmalar yapmaktadır; ayrıca, biz,
bu işin takipçisi olacağız. Tabiî, bu, kâfi gelmeyecektir" sözlerini
kullanmıştır. O sözlerin üzerinden ikibuçuk üç yıl geçti. Kâfi olmayacağı
değerlendirmesi yapılan iyileşme bile sağlanamamış durumda.
Zaman tünelinde ilerlemeye devam edelim, değerli
arkadaşlar. Geldik 5 Mayıs 2005'e. Bu sefer, Sayın Grup Başkanvekili Eyüp Fatsa
Bey var. Bakın, o tarihte, Sayın Grup Başkanvekili Eyüp Fatsa ne diyor:
"Muhtarlarımızın özlük haklarını düzenleyen kanun tasarısı, Bakanlar
Kurulumuzun imzasındadır ve önündedir. Hükümetimiz, bununla ilgili bir çalışma
yapmış, daha önce de ifade ettiğim gibi, en az asgarî ücret esas alınmak
suretiyle, özellikle Bağ-Kur prim borçlarından dolayı yaşadıkları sıkıntıları
da... Geriye dönük borçlarını da bir takvime bağlanması, iyileştirilmesini de
ihtiva edebilecek şekilde ve muhtarlarımızın diğer sıkıntı ve taleplerini de
dikkate alan önemli bir çalışma yapılmış; taslak, Bakanlar Kurulunun gündemine
getirilmiş, inanıyorum ki, önümüzdeki ilk Bakanlar Kurulu toplantılarından birinde,
bu, Bakanlar Kurulundan geçerek, Türkiye Büyük Millet Meclisine
gelecektir." Bu sözleri, evet, Sayın Grup Başkanvekili Eyüp Fatsa
söylüyor.
Bakıyoruz, bir yılı aşkın bir zaman geçmiş, böyle bir
tasarı yok. Başbakanlık ile Meclis arasında, herhalde, kaybolmadı bu tasarı!
Sabah Bakanlar Kurulu sekreteryasını aradım. O tarihten, yani, 5 Mayıs 2005'ten
bugüne kadar 44 Bakanlar Kurulu toplantısı yapılmış; ama, bir türlü, bu tasarı
Bakanlar Kurulundan çıkmamış. Muhtarlarla ilgili düzenlemeler de o 44 toplantıda
gündeme gelmemiş değerli arkadaşlar ve bugün, ben, bu kanun teklifini
konuşacağımız için, 57 000 muhtarın genel başkanını arayarak... SMS'lerle
bilgilendirdiler. Bu üç değerli milletvekili arkadaşımızın, grup
başkanvekillerimizin vermiş olduğu sözler de yerde kalmasın diye 37 nci
maddeden buraya getirdik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Şimşek, lütfen, toparlar mısınız.
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) - Artık, sanıyorum ki, Sayın
Çelik, Sayın Fatsa, Sayın Bakan Mehmet Ali Şahin bu yasaya katkı sunacaktır;
yani, sizin daha önce söylemiş olduğunuz sözleri bir kez daha hatırlatmak
adına.
Muhtar ödeneklerinin artırılmasına ilişkin Türkiye
Büyük Millet Meclisinde bugüne kadar ayrıca 9 kanun teklifi verilmiş. Biz, ben
ve Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili arkadaşlarımın vermiş olduğu bu kanun
teklifi ödenek ve sosyal güvenliklere ilişiktir ve diğerleri de hemen hemen
bunu kapsıyor. Yeni çıkan Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu
"Sigortalı sayılanlar" başlığı altında köy muhtarlarını da
saymaktadır ve muhtarların sosyal güvenliklerine ilişkin yürürlükteki yasada
bulunan muhtarlarımızı Bağ-Kurla ilişkilendiren hükümleri kaldırmıştır. Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu, muhtarlarımızın sosyal güvenliklerine
ilişkin yeni bir düzenleme de getirmemektedir.
Değerli arkadaşlarım, yani, muhtarlarımız, kendi sosyal
güvenlik primlerini kendileri ödemeye devam edecektir. İşveren olmayan, işyeri
bulunmayan muhtarlarımızın Bağ-Kurla ilişkilendirilmesi de yanlıştır. Muhtar,
göreviyle ilgili bir suç işlediği zaman devlet memuru olarak yargılanıyor; ama,
iş, sosyal güvenliğe gelince "muhtar, kendi primini kendin öde"
diyoruz.
Yukarıda bahsettiğim konuşmasında Sayın Faruk Çelik
Beyin "muhtarlarımız 90 lira ödenek almakta, 105 lira Bağ-Kur primi
ödemekte…" Bugünse değişen bir şey yoktur değerli arkadaşlarım; 255 YTL
ödenek alıyorlar -Maltepe Altayçeşme Mahallesi Muhtarı Engin Toker'in
ifadesidir bu- 285 YTL Bağ-Kur primi ödemekte; yani, değişen bir şey yok.
Toparlıyorum Sayın Başkanım.
O zaman muhtarların aldığı ödenek Bağ-Kur primini
ödemeye yetmiyordu; anlaşılan şimdi de yetmiyor. Binlerce muhtarımızın prim
borcu milyarlara ulaşmış vaziyette.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Şimşek, lütfen, teşekkür için açacağım:
Buyurun.
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) - Sayın Başkanım, toparlıyorum.
Ayrıca, 57 000 muhtarımızı ilgilendiren, seçimlerde kapılarına gittiğimiz, bize
çok çok, Parlamentoya, demokrasiye katkı sunan muhtarlarımızla ilgili olduğu
için biraz uzadı; bağışlayın, toparlıyorum Sayın Başkanım. Muhtarlarım sizi de
izliyor Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Şimşek.
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) - Teşekkür ederim.
O nedenle, muhtarların ödeneklerini asgarî ücrete
endekslemek ve muhtarların ödeyeceği Bağ-Kur primlerinin, il özel idaresi
tarafından, ödeneklerinden kaynakta kesilerek ödenmesi gerekmektedir.
Bu kanun teklifinin gündeme alınması, sizin muhalefette
verdiğiniz sözleri iktidarda da yapmaya çalıştığınızın bir örneği olacaktır
diye düşünüyorum. Türkiye, seçim havasına girdi. Yarın kütükler için muhtarlara
gideceğiz ve muhtarlar hangi partiden geldiğinizi sorduğunda veya il, ilçe
yöneticilerine, herhalde bugünü çok iyi hatırlayacaklardır.
Değerli arkadaşlar, sayın muhtarlarımız da, bizler de
seçilmişiz. Bizler, maaşlarımızı devlet tarafından alıyoruz. Bizim SSK
primlerimizi, Emekli Sandığı, sosyal güvenlik primlerimizi devlet ödüyor. Bu
anlamda, muhtarlardan, muhtarlarımızdan bunu esirgemememiz gerektiğini
düşünüyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Ekranları başında bizi izleyen muhtarlarımıza da,
Meclisimiz adına, bu görevi yerine getireceğimizin bu vesileyle de sözünü
vermiş oluyoruz.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Şimşek.
Önerge üzerinde, bir milletvekili olarak, Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu.
Buyurun Sayın Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 14.10.2003, kanun teklifimiz…
Bu Meclise 5 defa getirdik 37 nci maddeyle ilgili ve Yüce Parlamento, sizler,
bu kanun teklifimizin Meclis gündeminde görüşülmesini kabul ettiniz ve şu an
önünüzdeki bu gündemde 200 üncü sıradadır. Yani, milletvekilleri diyor ki:
"Bu kanunu getirin." 200 üncü sırada… Yani, 37 nci maddeden, doğrudan
görüşülmesini, burada, Yüce Parlamento kabul etti. Yani, bunu getirmemek, Yüce
Parlamentonun… Hakikaten, anlamak mümkün değil; bunu niçin getirmiyorsunuz?!
Bunu getirmemeyi anlamak hakikaten mümkün değil arkadaşlar.
Değerli milletvekilleri, muhtarlar seçilmiş
insanlardır. Bu insanlardan ne istiyoruz?! Onlar bizden bir şey istemiyor;
diyor ki: "Beni Bağ-Kurlu yaptınız. Bizi kandırıyorsunuz." Aynen
ifadeleri bu. "Bu Parlamento bizi kandırıyor."
Arkadaşlar, bu insanları kandırmayalım. Devlette
devamlılık esastır. İlk, 2003 yılı bütçe görüşmeleri sırasında aynı sorunu
Sayın İçişleri Bakanına yönelttim; kalktı, bu kürsüden "5 000 göstergenin
çalışılması tamamlanmıştır. Maliye Bakanlığına, Bakanlığımız tarafından gerekli
yazı yazılmıştır. Hemen 2004 yılı içinde uygulayacağız…" Sene 2006;
ikibuçuk yıl geçmiş arkadaşlar.
Yine, bir 37 nci maddeyle getirdiğimizde, Sayın Mehmet
Ali Şahin, Başbakan Yardımcımız, kalktı, burada söz verdi: "Çalışma
bitmiştir, 5 000 gösterge geliyor…" Nerede?!
Yine, İktidar Partisi Grup Başkanvekili Sayın Fatsa -bu
kanunu Parlamentoya getirdiğimizde 37 nci madde uyarınca, kabul ettiniz,
teşekkür ederim hepinize, görüşülecekti burada- kendileri kalktılar, "bana
bir hafta süre verin" dediler, bir hafta… "Bakanlar Kurulundan
gerekli kanun teklifi Meclise geliyor, bir hafta sonra bu kanun buraya gelip
görüşülecek…"
Değerli milletvekilleri, kimseyi aldatmayalım. Bu
Meclis kimseyi aldatmaz. Eğer, bu ülkede, bu ülkeyi yöneten bu Yüce Mecliste bu
insanlara yalan söyleniyorsa, hepimize yazıklar olsun! Aldatıyoruz insanları.
Hiç kimsenin yalan söylemeye hakkı yoktur. Vermiyoruz deyin mertçe, dürüstçe.
Muhtarlar bizim kitabımızda yoktur deyin. Onlar diyor ki, biz de bilelim.
MEHMET NEZİR NASIROĞLU (Batman) - Şov yapıyor…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Ben şov yapmıyorum
kardeşim. Gel o zaman sen cevabını ver!
BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Sen gel burada şov
yap Beyefendi.
BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu…
MEHMET NEZİR NASIROĞLU (Batman) - Şov yapmıyorsun
hakikaten(!)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Muhtarlar senin
muhtarın değil mi?! Ayıp ediyorsunuz. Söz verdiniz, söz. O zaman niçin sözünüzü
yerine getirmiyorsunuz?
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Ne bağırıyorsun; bağırma, yavaş
konuş.
BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Yani, sen söz
vereceksin, sözünü yerine getirmeyeceksin. Ben senin sözünü, çıkacağım burada
söyleyeceğim; ondan sonra "şov yapıyor" diyeceksin ya!
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul) - Oylama yapmadık daha.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Hakikaten ne
diyeceğimi şaşırıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu Yüce Meclisin değerli üyeleri
hepiniz, hepiniz, hepiniz bunu görüşelim dediniz, sizlere teşekkür ediyorum.
Sizler söylediniz; yani, tüm milletvekilleri, bu kanun teklifinin bu Mecliste
görüşülmesini kabul ettiniz; ama, getirilmiyor. Yani, bu Parlamentonun üstünde
bir Parlamento mu var arkadaşlar?! Bu Parlamento bir şeye karar veriyor, bunu
getirin diyor; ama, nedense gelmiyor.
Değerli milletvekilleri, takdiri sizlere bırakıyoruz.
Hepimizin muhtarı, hepimizin insanları. Sayın Milletvekilimin verdiği önergeye
destek olursanız veya şu Mecliste kabul edilen ve Meclisin görüşülme sırasında,
200 üncü sırada bekleyen yasa teklifini bugün burada görüşürsek hepinize
minnettar kalırız.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Aslanoğlu
FARUK ÇELİK (Bursa) - Sayın Başkanım…
BAŞKAN - Buyurun Sayın Çelik.
FARUK ÇELİK (Bursa) - Kanun teklifi sahibi arkadaşımız,
geçmişteki konuşmalarımızla ilgili bazı değerlendirmelerde bulundu. Müsaade
ederseniz, yerimden kısa bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Çelik, sadece, sizin geçmişteki
konuşmanızı burada tekrarladı. Sataşma
neresinde, onu bana söylerseniz söz vereceğim. (CHP sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar)
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul) - Sataşma yok.
FARUK ÇELİK (Bursa) - Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın Çelik, ben sataşma olarak
değerlendirmiyorum.
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul) - Tutanaktan okudu.
BAŞKAN - Lütfen, sayın milletvekilleri…
Buyurun Sayın Çelik.
VI.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in,
İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek'in, konuşmasında, daha önce yapmış olduğu bir
konuşmasından alıntı yaparak ismini zikretmesi nedeniyle açıklaması
FARUK ÇELİK (Bursa) - Sayın milletvekilinin
açıklamaları ile İktidarımızın yaptıkları arasında çok ciddî bir çelişki var.
Yani, İktidarımız gerek muhtarların sağlık açısından gerekse belediye
meclislerine katılımları ve belediye meclislerinden mahallelerine yardım alma
konusunda yaptığımız Belediye Yasasındaki düzenlemeler ve maaşlarıyla ilgili
olarak da, 109 000 000 lira maaş alırlarken, bugün 255 000 000 lira maaşa
çıkaran yasal düzenlemeyi de, bu İktidarımız, bu dönemde gerçekleştirdi.
Bununla ilgili sosyal güvenlik açısından bakacak
olursak, hangi açıdan bakacak olursak bakalım, muhtarlarımızın talepleri yerine
getirilmiştir…
BAŞKAN - Sayın Çelik, teşekkür ediyorum. Lütfen…
FARUK ÇELİK (Bursa) - …ve muhtarlarla bu diyalogları
kurarak, bu düzenlemeleri gerçekleştirdik.
BAŞKAN - Konuşmalarınız kayda geçmiştir Sayın Çelik;
teşekkür ediyorum.
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) TEZKERELER
VE ÖNERGELER (Devam)
7.- İstanbul Milletvekili Berhan
Şimşek'in, Muhtar Ödeneklerinin Artırılmasına ve Sosyal Güvenliklerine Dair
Kanun Teklifinin (2/757), doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/394)
(Devam)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Alınan karar gereğince, sözlü soru önergelerini ve
diğer denetim konularını görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet
Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa
Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici
Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - 1 inci sırada yer alan kanun teklifinin geri
alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu gelmediğinden, teklifin
görüşmelerini erteliyoruz.
2 nci sırada yer alan, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil
ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve
Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S.
Sayısı: 904)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
3 üncü sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Yayılmanın Önlenmesi
Amaçlarına Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması İçin İşbirliğine
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına
Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması İçin İşbirliğine İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/1115) (S. Sayısı:1147)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
4 üncü sıraya alınan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri Bursa Milletvekili Faruk Çelik, İstanbul Milletvekili İrfan
Gündüz, Ankara Milletvekili Salih Kapusuz, Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa ile
Hatay Milletvekili Sadullah Ergin'in; Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve
Terkinine İlişkin Kanun Teklifi ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili
Samsun Milletvekili Haluk Koç ile İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun;
8.4.1929 Tarihli ve 1416 Sayılı Kanun ile 4.11.1981 Tarihli ve 2547 Sayılı Kanuna
Birer Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu
raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
4.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri Bursa Milletvekili Faruk Çelik, İstanbul Milletvekili İrfan
Gündüz, Ankara Milletvekili Salih Kapusuz, Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa ile
Hatay Milletvekili Sadullah Ergin'in; Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve
Terkinine İlişkin Kanun Teklifi ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili
Samsun Milletvekili Haluk Koç ile İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun;
8.4.1929 Tarihli ve 1416 Sayılı Kanun ile 4.11.1981 Tarihli ve 2547 Sayılı
Kanuna Birer Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (2/754, 2/693) (S. Sayısı: 1143) (x)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Komisyon raporu 1143 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Mustafa Özyürek, Mersin Milletvekili.
Buyurun Sayın Özyürek. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz kanun teklifi ve Plan ve Bütçe
Komisyonundan geçen metinler hakkında söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu kanun teklifiyle, toplumda
sorun haline gelmiş bazı konuların çözülmesi öngörülmektedir. Bunların başında,
yurt dışında doktorasını zamanında tamamlayamamış veya başka nedenle
tamamlayamamış kişilerden, yüksek faizler ve cezalar istenmek suretiyle,
astronomik miktarda paralar istenmektedir. Bu kişiler, daha sonra, pek çoğu,
doktorasını tamamlamış olmasına rağmen, süresinde bu doktoralarını
tamamlayamadıkları için, büyük miktarlarda para ödemek zorunda kalmaktadırlar
ve bunları ödeyemedikleri için, pek çoğu Türkiye'ye gelememektedir; çünkü, yurt
dışına çıkarken bir anlamda kamu borçları olduğu için, yurt dışına çıkma
olanağı bulamamaktadırlar. O nedenle, bu bursların, bu cezaların bir türlü
yeniden yapılandırılması öngörülmektedir.
Gene, bu kanun teklifiyle, artık kullanılmaz hale
gelmiş kara taşıt araçlarının hurdaya çıkarabilmesi için vergilerinin terkin
edilmesi öngörülmektedir. Vergileri terkin edilmediği için, terkin edileme-
(x) 1143 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
diği için, artık hiçbir değeri kalmayan bu taşıt
araçlarını, örneğin, ticarî işletmeler bilançolarında tutmaya devam
etmektedirler. Bunların hurdaya çıkarılması, artık bütünüyle devreden
çıkarılması gerekmektedir. Bu yönde bir düzenleme öngörülmektedir.
Ayrıca, geçmiş döneme ait tapu yenileme harçlarının
silinmesi öngörülmektedir.
Bunun gibi, mazbut vakıflarla ilgili stopajların
silinmesi söz konusudur. Yani, geniş ölçüde, bir temizleme operasyonu gündemdedir.
Değerli arkadaşlarım, hepinize gelmiştir, benim önümde
de böylesine çok sayıda başvurular var, fakslar var, mektuplar var, basınımızda
yer almış yazılar var. Bunların büyük çoğunluğunun talebi "biz af
istemiyoruz; ancak, uygulanan faizler ve cezalarla çok yüksek meblağlara ulaşan
borçlarımızı yeniden yapılandırınız, astronomik faizlere ve cezalara bir çözüm
bulunuz" şeklinde talepleri var. "Eğer bu talebimiz kabul edilir de,
borçlarımız yeniden yapılandırılırsa, biz de, hem borçlarımızı taksitler halinde
öderiz hem de Türkiye'ye gelme fırsatı buluruz" diyorlar. Bu talepler,
Meclise gelmiş olan bu talepler, Grup Başkanvekilimiz Sayın Haluk Koç ve
İstanbul Milletvekilimiz Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun hazırladığı bir teklifle
uygun bulunmuştur. Yani, doktorasını tamamlayamayan, zamanında tamamlayamayan
veya çeşitli zamanlarda, çeşitli sebeplerle tamamlayamayan kimselerin devlete
olan, Millî Eğitim Bakanlığına veya Yükseköğretim Kurumuna olan borçlarının
yeniden yapılandırılması noktasındaki talepleri uygun bulunmuştur. Bu teklif
ile Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekillerinin teklifleri de
birleştirilmiştir. Yalnız, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekillerinin
teklifinde, ayrıca, yurtdışında mastırını tamamlayan, ancak doktorasını
tamamlayamayan öğrencilerin atanmasına ilişkin düzenlemeler de yer almaktadır
ve görüşmekte olduğumuz metinde de, bu konuda düzenlemeler yapılmıştır.
Değerli arkadaşlarım, özellikle burslarla ilgili
düzenlemeye döndüğümüzde, burada pek çok düzenleme yaptık. Örneğin, vergileri,
vergi borçlarını yeniden yapılandırdık. Vergi borçlarını yeniden
yapılandırırken gecikme zamlarını, gecikme cezalarını, gecikme faizlerini belli
ölçülerde indirdik; ama, anaparayı taksitlendirdik. Buna benzer, SSK prim
borçlarıyla ilgili de düzenlemeler yapıldı. Tabiî, bizim bu düzenlemelerde
karşı olduklarımız vardı, doğru bulduklarımız vardı; ama, Meclisten geçti,
kanun haline döndü ve uygulamaya geçildi.
Bir diğer önemli düzenleme burada Cumhuriyet Halk
Partisi olarak ciddî şekilde muhalefet ettiğimiz, eski başbakanlardan Necmettin
Erbakan'ın borçlarıyla ilgili bir düzenlemeydi. Biliyorsunuz, Ceza Kanununda
yapılan bir değişiklikle Sayın Erbakan'ın cezasını evinde çekmesi
öngörülmüştür. Daha önceki Ceza Kanunumuzdaki düzenlemeye göre, borcunu
ödedikten sonra bu haktan yararlanmak mümkünken, yasa burada kabul edilmiş ve
"borcunu imkânları olduğu zaman ödesin; ama, hapis cezasını evinde
çeksin" denilmiştir. Bize göre haksız bir düzenlemedir; Anayasamıza,
hukuka aykırı bir düzenlemedir; ama, buna rağmen Meclis bunu da kabul etmiştir.
Öyleyse, bu öğrencilerin sorunlarına, doktorasını zamanında tamamlayamamış veya
çeşitli şekillerde tamamlayamamış öğrencilerin burs borçlarıyla ilgili
sorunlarına bir çözüm bulmak gerekiyor. O nedenle, bizim Grup Başkanvekilimizin
ve Sayın Kılıçdaroğlu'nun önerisi son derece doğrudur, yerindedir.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye'de hurda araçlar konusu
pek çok kişiyi ilgilendiriyor; belki, bu kanun teklifinin en az gündeme gelen,
en az konuşulan konusudur; ama, sayı itibariyle çok fazla insanı ilgilendirir.
Pek çok işletmenin garajlarında artık işe yaramayan araçları görürsünüz.
Bunların hurdaya çıkarılması, devreden çıkarılması gerçekten çok ciddî bir
ihtiyaçtır; ama, vergi meselesi çözülememiştir, bunları da çözmek gerekir.
Tapu harçları konusunu, tapu yenileme harçları
konusunu… Bir yasal düzenleme yapılmıştı; ama, geriye doğru dönük uygulamada
idarenin, Maliye Bakanlığının farklı anlayışları nedeniyle vatandaşlarımız çok
mağdur olmuşlardı, onların şikâyetleri vardı, onların uğradıkları haksızlıklar
vardı, onların da düzeltilmesinde yarar var.
Biraz önce burada konuşan Anavatan Partisinin Grup
Başkanvekili, bu konunun çok önce çözüleceğini; ama, o zaman Cumhuriyet Halk
Partisinin, bir Anayasa değişikliği konusunda, Adalet ve Kalkınma Partisiyle
pazarlık yapmak suretiyle bu konuyu geciktirdiğini söyledi.
Değerli arkadaşlarım, bu, haksız bir değerlendirmedir,
haksız bir suçlamadır. O gün gelen torba ile bugün gelen torba tasarısı
arasında büyük farklar vardır. O gün naylon faturacıların nasıl affedileceği
meselesi burada önemli bir yer tutuyordu ve bununla ilgili önemli tartışmaları
biz, burada yaptık ve o çerçevede AKP ile Anayasa konusunda bir
değerlendirmemiz oldu.
Şimdi, bu torbanın içinde, naylon faturacılarla ilgili,
vergi kaçakçılarıyla ilgili herhangi bir düzenleme yoktur. O bakımdan, olayları
doğru hatırlamak, doğru değerlendirmek ve haksız suçlamalardan kaçınmak
gerekir.
Şimdi, çok sayıda insanın, çok sayıda öğrencinin veya
öğrenciliğini tamamlamış çok sayıda kimsenin aldıkları burslar nedeniyle doğan
borçlarının yeniden yapılandırılması söz konusudur. Bu noktada elbette bizim de
bu insanların talebine, sesine, feryadına uzak kalmamız, kulaklarımızı
tıkamamız söz konusu değildi. Şimdi yapılan odur. Bu çerçevedeki
değerlendirmeleri huzurunuzda yapıyorum. O nedenle, eğer bunun içinde naylon
faturacılarla ilgili, vergi kaçakçılarıyla ilgili bir af düzenlemesi olsaydı,
Cumhuriyet Halk Partisi hiç kuşkusuz bu kanun teklifine bütünüyle karşı
çıkardı. Olayın boyutları değişiktir.
Değerli arkadaşlarım, bu sorunlar, bu öğrenci bursları,
bu öğrenci burslarının ödenmesi, gecikme cezaları, gecikme zamları niçin
böylesine büyük sorun haline geliyor, çok sayıda insanı ilgilendiriyor?
Öncelikle, bir kefalet sistemi var biliyorsunuz. Öğrenciler, yurt dışına
gönderilirken kendileri imzalıyorlar; işte, zamanında doktoramı yapamazsam,
tahsilimi tamamlayamazsam bu paraları ödeyeceğim diyor. Tabiî, devlet, Millî
Eğitim Bakanlığı, YÖK onun talebiyle, onun imzasıyla yetinmiyor, ayrıca kefil
istiyor.
İşte, arkadaşlarını, eşini, dostunu, yakınını,
akrabasını kefil yapıyor. Borçlar çok yüksek meblağlara ulaştığı zaman ne
oluyor; dönülüyor, işte, gitmiş, tanıdığı bir çocuk okusun diye, bir akrabası
yurt dışında bir doktora yapsın diye iyi niyetle imza atmış kişiler,
milyarlarca liralık borç yükü altına sokuluyorlar. Bunların önemli kısmı da
cezalardır, faizlerdir. Onun için, kefilleri de dikkate aldığınız zaman, bu
sayı büyük meblağlara ulaşıyor. O öğrenciler, kendisi yük altına girmiş,
ödeyememenin ıstırabını, yükünü taşırken, dönmüş, bir de, iyi niyetle kefil
olmuş, onunla birlikte imza atmış yakınlarının üzüntüsünü de taşıyorlar. O
nedenle, özellikle burslarla ilgili, bursların yeniden yapılandırılmasıyla
ilgili bu kanun teklifinde yer alan düzenlemeleri çok doğru buluyoruz,
destekliyoruz ve bu sorunun, artık, çözülmüş olmasını diliyoruz. Çözülsün ki,
yurt dışında bir kısmı artık doktorasını tamamlamış, hatta, orada çalışmaya
devam eden; ama, büyük bir borç yükü altında olduğu için Türkiye'ye yaz tatili
için bile gelemeyen insanlar, rahat rahat hem borçlarını ödesinler hem de
memleketlerine, ülkelerine rahat bir şekilde gelsinler, gitsinler diye
düşünülmüştür.
Bu doktorasını tamamlayamamış öğrencilerle ilgili
olarak da, mastırını tamamlayanlarla ilgili olarak da, bizim arkadaşlarımızın
kanun teklifinde yer almamasına rağmen, Adalet ve Kalkınma Partisi grup
başkanvekillerinin teklifinde yer alan düzenlemeyle, YÖK, ihtiyaç duyduğu ve
uygun gördüğü takdirde, bunları çeşitli görevlere atayabilecektir. Bu şekliyle
bir düzenleme burada yer almıştır. Tabiî, burada, YÖK'ün çok ciddî şekilde
değerlendirmesi lazım, ihtiyaç varsa alması lazım ve çeşitli olaylara karışmış
olanlarla ilgili olarak da ciddî bir değerlendirme yapması gerekiyor. İşin bir
diğer boyutu da budur.
Değerli arkadaşlarım, böylesine yaraları sarma
düzenlemelerinde, elbette, bazı sorunlar çıkar; ama, sorunların boyutunu
dikkate almak lazım, ne kadarını çözebildiğinize bakmak lazım, ne kadar kişinin
sorununu çözdüğünüze bakmak lazım ve toplumsal olarak da, konuyu hangi noktaya
getirmiş olduğunuzu görmek lazım.
Değerli arkadaşlarım, bugün, biraz önce arkadaşlarım
burada konuşurken, tarımla ilgili önemli konuşmalar yapıldı. Sözlerimi
tamamlarken, Sayın Başkan izninizle ona değinmek istiyorum: Bugün açıklanan
buğday referans fiyatları… Adalet ve Kalkınma Partisine mensup arkadaşlarımız
"çiftçi, çok memnun" dediler; ama, gerçekten, çeşitli ziraat
odalarıyla biz de bire bir temas ettik; ne yazık ki, açıklanan bu fiyatlar, çiftçiyi
memnun etmemiştir. Çiftçi, gerçekten güç durumdadır. 2002 yılından beri
çiftçilerimiz, üreticilerimiz her geçen yıl daha mağdur olmuşlardır. Onun için,
açıklanan bu fiyatlar, onları, bir kez daha mağdur etmiştir. Bunu, bu kürsüden
belirtmek istiyorum. Bu üreticilerimizin sorunlarını çözmek gerekiyor.
Unutmayalım ki, elde edecekleri bu paralarla, bu kişiler, hem geçmiş dönemin
borçlarını ödeyecekler, yaptıkları masrafları karşılayacaklar hem kendi
geçimlerini sağlayacaklar hem de yaşamakta olduğumuz devalüasyon ortamında,
mazotta, gübrede, diğer ithal girdilerinde karşı karşıya bulundukları yüksek
fiyatları da ödeyecekler. Nihayet, önümüzdeki ekim ayında, bundan dört beş ay
sonra ekim tekrar başlayacak ve bu masraflara insanlar katlanacaklar. Onun
için, ilan edilen fiyatlar kesinlikle yeterli değildir. Çiftçinin, üreticinin
sorunun kesinlikle çözülmesi söz konusu değildir. Bunu, Hükümetin, tekrar
gözden geçirmesini diliyorum. Umarım, kısa bir süre sonra tepkiler
yoğunlaşacaktır, olaylar yaşanacaktır ve Hükümet, bu fiyatları daha gerçekçi
bir noktaya çekecektir.
Bu duygularla, hepinizi saygıyla selamlıyorum; iyi
akşamlar diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özyürek.
Tümü üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına söz isteyen
Muhsin Koçyiğit, Diyarbakır Milletvekili.
Buyurun Sayın Koçyiğit. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA MUHSİN KOÇYİĞİT
(Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 1143
sıra sayılı Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Teklifi
üzerinde Anavatan Partisinin görüşlerini belirtmek üzere söz almış bulunuyorum;
bu vesileyle, Yüce Genel Kurumuzu saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bazı Kamu
Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Yasa Teklifi, yürütme ve yürürlük
hariç 8 maddeden oluşmaktadır. Bunun, özetle, 1 inci maddesi, yurt dışına
burslu olarak giden mastır ve doktora öğrencilerinin borçlarının yeniden
yapılandırılmasına ilişkin; 2 nci maddesi, her ne şekilde olursa olsun,
üniversitelerle ilişiği kesilen, kadrolarla ilişiği kesilen personelin yeniden
atanmasına ilişkin düzenleme; 4 üncü maddesi, hurda araçların tasfiyesine
ilişkin; 5 inci maddesi, kadastro yenileme işlemlerinden harç alınmayacağına ilişkin;
müteakip maddeleri de, mazbut vakıfların yaptıkları taşınmaz kiralama
işlemlerinden 1.1.2004 tarihinden itibaren stopaj, Gelir Vergisi
kesilmeyeceğine ilişkin bulunmaktadır. Bunları özetle belirttikten sonra,
yasanın genel değerlendirmesine geçmek istiyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepimizin
bildiği gibi, AKP'li yasama süreçlerinde, her sene, genellikle, yasama
dönemlerinin sonuna doğru bir torba kanun getirilmektedir; ama, bu kez
getirilen bu torba kanun, masum ve haklı bir torba kanun, diğerlerinden aykırı
değil. Çünkü, hepimizin bildiği gibi, geçen sene 904 sıra sayılı bir torba
kanun getirilmişti, onun burada görüşmeleri yapılmıştı; ama, o torba kanunda ne
isterseniz vardı; hayali ihracat affı vardı, naylon fatura affı vardı, sahte
fatura affı vardı ve onlarla beraber, bu masum öğrencilerin borçlarının yeniden
yapılandırılması da vardı. Fakat, oluşan tepkiler üzerine o torba kanun
yasalaşmayınca, maalesef, gereksiz yere, bu mağdur öğrenciler, lisanslı
öğrenciler, doktora ve mastır öğrencileri, bir yıl, gereksiz yere huzursuz
geçirdiler ve işte, bugün, bu torba kanunla, bu haklı taleplerle karşımıza
gelmiş bulunuyor.
Bu bakımdan, biz, diyoruz ki, torba kanun, aslında,
Meclise gelmemesi gerekiyor. Hangi konuda bir düzenleme yapmayı istiyorsanız,
sadece, o konuya ilişkin olarak düzenlemelerin getirilmesi, Yüce Meclisin
komisyonlarında tartışılması, Genel Kurulda tartışılması, anlaşılması,
değerlendirilmesi ve yasalaştırılması gerekmektedir. Ama, maalesef, buna
uyulmamakta; getirilen torba yasalarda torbanın içi karanlık, karışık, içinde
ne ararsanız buluyorsunuz; haklı talepler de var, haksız talepler de var; haklı
talepleri kullanarak haksız talepleri de geçirmeye çalışıyorlar. Bu bakımdan,
bugünkü torba kanunla, böyle haksız taleplerin gelmemesini takdirle
karşılıyorum ve aslında, bugün gelen 8 madde var; 8'i de çıkması gereken
zorunlu maddelerdir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yasa tasarısının
1 inci maddesiyle, mecburî hizmet karşılığı yurt dışına giden öğrencilerin
borçlarının yeniden yapılandırılması gündeme geliyor. Aslında, yurt dışına
öğrenci gönderme yeni değildir; 1929 yılında çıkarılan 1416 sayılı mecburî
Hizmet Yasasına dayanılarak yurt dışına öğrenciler gönderilmiştir. Evet, neden
1929 diyorum; çünkü, biliyoruz ki, 1929 yılında dünyada ekonomik bunalım vardı.
Dünyanın ekonomik bunalım yaşadığı bir dönemde bile, Türkiye, Yüce Atatürk'ün
direktifleriyle dışa açılmış, bilime, teknolojiye, araştırmaya ne denli önem
verdiğini göstermek üzere 1929 yılında, bir kanun çıkarılmış; ekonomik bunalımı
bir tarafa bırakarak, Türkiye dışa açılmıştır. Ama, maalesef, bugün, biz,
burada 1416 sayılı Yasayla mecburî hizmetle yurt dışına gidenlerin borçlarının
yeniden yapılandırılmasını bile, bir yıldır görüşüp, karara bağlayıp, o mağdurları
rahatlatamadık ve bugün, işte bu yasa tasarısı buraya geldiği için, bu
mağdurların mağduriyetine son verileceği için, Yüce Meclis, bence, tarihî bir
gün yaşamaktadır.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepimizin bildiği
gibi, burslu öğrenciler, mastır öğrencileri, doktora öğrencileri yurt dışına
gitmeden önce, bunlara, bir sözleşme, bir senet imzalatılmakta. Kefil olarak en
yakını ya da genelde bir memur imza atıyor; bir de, yüklenici olarak, yurt
dışına eğitime giden öğrenci, mastır ya da doktora öğrencisi imza atıyor.
Fakat, Türkiye'nin yaşadığı ekonomik krizler, ekonomideki dalgalanmalar ve
maalesef, bürokrasinin, yasaları, aşırı devletçi bir şekilde hesaplayıp, ona
göre hesaplamalar yapması -bu mağdur- yurt dışına eğitim amacıyla giden taze beyinlerin
borçlarını devasa tutarlara ulaştırmıştır. Örneğin, 50 milyarlık bir borç
varsa, buna, önce yüzde 50 oranında ceza, ondan sonra, en yüksek yasal faizler
işletilmek suretiyle, 50 milyarlık borç çıkmış 500 milyara. Bu 500 milyarı, bu
taze beyin, bu öğrenci nasıl ödeyecek?! Burada, hiç mi insaf ve vicdan yok?!
Bunu, sizin takdirlerinize sunmak istiyorum.
Bu Yüce Mecliste, hepimizin bildiği gibi, naylon
faturacılara af çıkardık, sahte faturacılara af çıkardık, vergi kaçakçılarına
af çıkardık; ama, maalesef, yurt dışında eğitim alıp, gelip, Türkiye'ye dönüp,
Türk ekonomisine katkıda bulunacak bu genç beyinlerin, bu akademisyen
kadroların sorunlarını çözemedik, sorunlarını bugüne kadar getirdik. Onlar
-çeşitli nedenlerle ödeyemedikleri bu borçlarını- bir yandan ailesine karşı
mahcup olurken bir yandan kendisine güvenip senedine imza atan kefiline karşı
mahcup olurken bir yandan da ülkesini, sevdiklerini, annesini, babasını,
arkadaşını, hepsinden de öte, vatanını görmek için dahi gelemiyorlar; çünkü,
eğer gelirlerse, tekrar, borçlarından dolayı, yurt dışına çıkamama durumları
var. Bunun için, bu insanlar, yıllardır, vatan hasretiyle, arkadaş hasretiyle,
anne baba özlemiyle zaman geçirmektedirler. İşte, bugün, burada, bunların bu
sorunu, bu yasa tasarısıyla çözülecektir. Gerçekten de, perişan olan sadece
öğrenciler değil, onların aileleri, kefilleri, kefillerinin yakınları da olmak
üzere, toplumda büyük bir sosyal kesim bu huzursuzluğu yaşamaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu insanlar
bizden af dilemiyorlar, sadece ve sadece borçlarının yeniden yapılandırılmasını
istiyorlar. Evet, demin bahsettim, biz, sadece, naylon faturaya, vergi kaçakçısına, sahte faturacıya af
çıkarmakla kalmadık, aynı zamanda "İstanbul Yaklaşımı" adı altında,
borçlarını ödeyemeyen büyük sermaye gruplarının, holdinglerin borçlarını da
yeniden yapılandırdık; aynı şekilde, banka kartları kartzedelerinin borçlarını
da yeniden yapılandırdık; aynı zamanda, batık bankaların, batık bono
faizlerinin borçlarını da yeniden yapılandırdık, onlara, bu devlet hazinesinden
ödemeler yaptık. Ama, maalesef, bugüne kadar, bu Yüce Meclis, bu taze
beyinlerin, genç fidanların sosyal sorununu, borçlarını yeniden yapılandırıp,
onlara nefes aldıramadı. İşte, bugün, burada, inşallah hepimizin oylarıyla bu
yasa teklifi geçecek ve bu insanlar rahat nefes alacaklardır.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; yasa teklifinin bir
başka maddesiyle de, üniversiteyle ilişiği kesilenler, kadrosuyla ilişiği
kesilenlerden, YÖK'ün uygun gördüklerinin öğretim elemanı kadrolarına, uygun
görmediklerinin ise memur kadrolarına atamalarının yapılacağı getirilmektedir
ve burada, derece, unvan değişikliği şartı bir tarafa bırakılarak, aynı
şekilde, sınav şartı, açıktan atama koşulları bir tarafa bırakılarak, bu
insanların mağduriyetleri de son bulmaktadır. Bu bakımdan, bu düzenleme de
yerindedir. Anavatan Partisi olarak biz, bu genç insanların, bu
akademisyenlerin, bu bilim insanlarının, bilimle kavuşup, görevlerinin başına
gelip, ülke ekonomisine katkıda bulunmalarını yürekten destekliyoruz.
Sayın Başkanım, değerli arkadaşlarım; yasa teklifinin
bir diğer maddesi de hurda araçların tasfiyesine ilişkin. Gerçekten de, bugün,
ülkemizde, gerek şirketlerde ve gerekse özel şahısların nezdinde yüzbinlerce
taşıt ekonomik ömrünü tamamladığından, daha doğrusu karda kışta, sıcakta
soğukta dışarıda kaldığından, kullanılmaz duruma geldiğinden beklemekte.
Bunlar, bir yandan çevre kirliliğine neden olmakta bir yandan da, her ne
şekilde olursa olsun trafiğe çıkma merakından olsa gerek, trafikte risk
oluşturmaktadır; fakat, bugün, bu yasa teklifiyle… Bu araçların borçları,
maalesef, kendi değerlerinin çok üzerine çıkmıştır. Bu bakımdan, bunların
sahipleri bunları kullanmıyor, bir tarafa bırakmış bekletiyorlar. Bu bakımdan,
bunların birikmiş borçlarının 6183 sayılı Yasa uyarınca terkin edilmesi; yani,
silinmesi ve bu araç sahiplerinin de, bu araçlarını götürüp özel idarelere
bedelsiz olarak teslim etmeleri, bir anlamda, ekonomiye bir değer
kazandırılmasıdır ve buradan, ben bir teklifte bulunuyorum Anavatan Partisi
olarak, özel idarelere teslim edilen bu hurda araçların satışından elde
edilecek gelirlerin, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinin kalkınmasında
kullanılmasını talep ediyorum; çünkü, o zaman, bu hurda araçlar, mantığına,
ruhuna, ülke birlik ve beraberliğine, bölgelerarası gelir farklarının
kapatılmasına aracılık ettiklerinden, son görevlerini de yapmış olacaklardır ve
tarihe karıştıkları zaman, geride tatlı bir iz bırakacaklardır.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; yasa teklifinin bir
diğer maddesi, kadastro yenileme işlemlerinden harç alınmayacağı... Hepimizin
bildiği gibi, 2004 yılında 5035 sayıyla çıkarılan bir Kanunla, 2004 yılından
sonraki kadastro yenileme işlemlerinden harç alınmıyor artık, tarihe karıştı.
Fakat, o yasada, geriye dönük bir işlevi olmadığından, 2004 yılından, daha
doğrusu, 2.1.2004 tarihinden önceki kadastro yenileme işlemlerinden harç
alınmıştı ya da alınmamış, onların borçları birikmiş, bekliyor. Burada, Anayasa
gereği, eşitliğin sağlanması, çifte standardın ortadan kaldırılması için, 2004
yılı öncesi de, sonrası da olmak üzere, 492, Harçlar Kanununun 2 sayılı
tarifesine göre, bundan böyle, hiçbir tapu yenileme işleminden harç
alınmayacak, eğer 2004 yılından önce harç alınmışsa, bunlar da harç sahiplerine
iade edilecektir. Bu da, yerinde bir düzenlemedir.
Yasa teklifinin bir başka maddesinde, mazbut vakıflara
ait taşınmazların kiralanması suretiyle, 2004 yılından önceki kiralamalardan
Gelir Vergisi stopajının alınmayacağı, yani, Gelir Vergisi kesintisinin yapılmayacağı…
Bu da doğrudur. Hepimizin bildiği gibi, mazbut vakıflar, mütevelli heyeti
olmayan, yönetimi Vakıflar Genel Müdürlüğünce yapılan vakıflardır. Bunlar,
genelde, hayır işlerinde bulunurlar, iyi işlerde bulunurlar. Bunların da
geçmişe yönelik borçlarının bu yasayla silinmesi, oldukça yerinde bir
uygulamadır.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; kanun teklifinin
son düzenlemesi: Kamu hizmetleri ve kamu personelini desteklemek üzere kurulan
dernek ve vakıfların faaliyetleri, hepimizin bildiği gibi, 5072 sayılı Yasayla
durdurulmuştu, 2004 yılından sonra durdurulmuştu. Bunların, 2004 yılından
öncesine ilişkin borçları vardı, tahsil edilememişti. Bu teklife göre, bu
dernek ve vakıfların 2004 yılından önceki borçları, öncelikle bunların mal
varlığından mahsup edilecek, eğer, mal varlığı yetmezse, kalan kısım 6183
sayılı Yasaya göre terkin edilecek, yani, silinecektir. Bu bakımdan, bu da
yerindedir.
Umuyorum ki, bundan sonra, Meclis gündemine torba
yasalar gelmesin. Eğer, herhangi bir konuda düzenleme yapılacaksa o konuya
ilişkin özel bir madde, özel bir yasa gelsin ve o konu ayrıntılı şekilde
tartışılsın, yasalaşsın ve istiyorum ki, bu torba kanun dediğimiz 1143 sıra
sayılı yasa, bugün, burada kabul edilip yasalaşsın ve tüm mağdurlar
mağduriyetleri son bulsun, bundan sonraki yaşamlarını daha rahat yerine
getirebilsinler.
Bu vesileyle, bu yasa teklifinin kanunlaşarak tüm hak
sahiplerine hayırlı uğurlu olmasını diliyor, Yüce Genel Kurulumuzu saygıyla
selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Koçyiğit.
Sayın milletvekilleri, birleşime 1 saat ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.21
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma Saati:
20.27
BAŞKAN:
Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 111 inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
1143 sıra sayılı kanun teklifinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
4.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri Bursa Milletvekili Faruk Çelik, İstanbul Milletvekili İrfan
Gündüz, Ankara Milletvekili Salih Kapusuz, Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa ile
Hatay Milletvekili Sadullah Ergin'in; Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve
Terkinine İlişkin Kanun Teklifi ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili
Samsun Milletvekili Haluk Koç ile İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun;
8.4.1929 Tarihli ve 1416 Sayılı Kanun ile 4.11.1981 Tarihli ve 2547 Sayılı
Kanuna Birer Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (2/754, 2/693) (S. Sayısı: 1143) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
Teklifin tümü üzerinde AK Parti Grubu adına söz isteyen
İzmir Milletvekili Mehmet Tekelioğlu.
Buyurun Sayın Tekelioğlu.
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET S. TEKELİOĞLU (İzmir) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bugün, uzun süredir
gündemimizde olan bir konuyu ele almış bulunuyoruz. Hatırlarsanız, 2004 yılında
bu kanun, bu hükümler ilk defa gündeme gelmişti; ancak, o zaman birtakım teknik
sebeplerle bu kanunu geri çekmek zorunda kalmıştık. O günden bugüne kadar, bu
kanunun çıkmasını bekleyen yurt dışında mastır ve doktora yapmış ve yapmakta
olan çok sayıda vatandaşımız, bunu dört gözle beklemiş bulunuyor. Bugün,
grupların da anlaşmasıyla, bu kanunu çıkarmak durumuna gelmiş bulunuyoruz.
Biliyorsunuz, Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu dönemde,
pek çok alanda vatandaşlarımızı rahatlatacak hükümler getirdi. Esnafımız için,
çiftçimiz için, Bağ-Kur için, SSK'lılar için, kredi kartı borçluları için bütün
bu düzenlemeleri bu Türkiye Büyük Millet Meclisi yaptı ve bu şekilde tahsil,
edilmesi mümkün olmayan bazı şeyler tahsil edilebilir hale getirilmiş oldu. Bu,
ayrıca, vatandaşlarımız ile devlet arasındaki ilişkileri de düzeltmeye yardımcı
oldu; yani, bir yerde, bir barış ortamını tesis etmiş oldu. Şimdi ele aldığımız
konu ise, yurt dışında mastır ve doktora yapan bizim kıymetli vatandaşlarımızı
ilgilendiriyor.
Değerli arkadaşlarım, tabiî ki, bir insanın yetişmesi,
mastır yapması, doktora yapması, ülkeye yararlı insan haline gelmesi kolay
olmuyor. Özellikle de konu, öğretim üyesi yetiştirmeyi de ilgilendirir olunca,
daha da önem kazanmış oluyor. Şimdiye kadar yurt dışında mastır ve doktoraya
gönderilmiş olan üç kalemde öğrencilerimiz oldu. Bunların bir kısmı Millî
Eğitim Bakanlığı bünyesinden 1416'yla gönderildi, bir kısmı Yükseköğretim
Kurulu bünyesinden 2547 sayılı Kanuna göre gönderildi, az, ama, bir kısmı da
gene 657 sayılı Kanuna tabi olarak gönderilmiş oldu.
Şimdi, bu gönderilen öğrencilerimizden, yaklaşık
olarak, benim tespit edebildiğim kadarıyla -bu rakamlara, tabiî ki, farklı
yorumlar getirilebilir ama- 600'e yakın 2547'yle gitmiş ve herhangi bir sebeple
borcunu ödeyememiş, eğitimini tamamlayamamış yahut da bu sıkıntı içerisine
girmiş öğrencimiz var; 1416'ya göreyse 700'e yakın öğrenci bu duruma düşmüş.
Bunlar herhangi bir sebeple öğrenimlerini yarıda bırakmışlar, geri çağrılmışlar
yahut da başka türlü sebeplerle bu kanun kapsamı içerisine girmişler.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, tabiî ki, bu
öğrencilerimizden yurda gelemeyenler var borçları dolayısıyla, pasaport
sıkıntısı yaşayanlar var. Dolayısıyla, bizim, bütün bunlar için bir kolaylık
göstermemiz gerekiyordu. Toplumun başka kesimleri için yaptığımız şeyi, şimdi,
bizim için çok daha önemli bu kesim için yapmış oluyoruz. Elbette ki, bunlardan
bir kısmı yurda dönecek, ya mecburî hizmetlerini yapacaklar muhtelif
kurumlarda, belki önemli bir kısmı üniversitelerde tekrar görev alacak
Yükseköğretim Kurulu uygun bulursa eğer ve özellikle şu dönemde, 15 yeni
üniversite kurma aşamasında olduğumuz bir dönemde, öğretim üyesi sıkıntımızın
da had safhada olduğu düşünülürse eğer, bu dönen arkadaşlarımızın çok yararlı
bir hizmete vesile olacaklarını düşünüyorum.
Bunlardan bir kısmı da, tabiî ki, belki dönemeyecek;
ama, yurt dışında, bunlar, ülkesiyle barışık hale gelecekler. Unutmayalım ki,
dönse de dönmese de bunlar bizim vatandaşlarımız. Dönmeyenler, Türkiye'nin yurt
dışındaki gücüdür. Bu da fevkalade önemlidir. Ne kadar yurt içinde bunlardan
yararlanıyorsak, aynı şekilde, bu arkadaşlarımızdan yurt dışında da
yararlanacağımız, onların, Türkiye'nin oradaki gücü olacağı çok açıktır.
Değerli arkadaşlarım, ele aldığımız kanunla, Kanunun 1
inci maddesiyle, 1416 sayılı; yani, Millî Eğitim Bakanlığı bünyesinden yurt
dışına gönderilen öğrencilerimiz yararlanacak. Bunlarda, 96 öncesi, 96 sonrası
gibi bazı ayırımlar var; ama, yaptığımız iş, bunlarla ilgili bütün faiz
borçlarını ortadan kaldırmaktır. Bir kısmı döndüğü zaman mecburî hizmetlerini
tamamlayacaklar, bir kısmı isterlerse paralarını geri ödeyecekler kendilerine
harcanmış olanı; bunun da beş yıla kadar taksitlendirilmesi söz konusu olacak.
Hem 1416 ile 2547 ile hem de 657 sayılı Kanunla gitmiş olanlardan eğer vefat
edenler varsa -onlara rahmet dileyelim buradan- onların da bütün borç
yükümlülükleri, ailelerinin borç yükümlülükleri ortadan kalkmış oluyor; bu da
önemli bir husus olsa gerek.
Geçici maddeler var; geçici madde 1'de 1416'yı
düzenliyoruz. Geçici madde 2'yle, vefat edenleri bu kalemden düzenliyoruz.
2 nci maddede ise, buraya bir geçici madde ekleniyor
-2547 sayılı Kanuna- bu maddeyle de, kısmî statüde görev yapanlara ödenen
birtakım paralar vardı, bunların geri
alınması gibi hususlar sıkıntı yaratmıştı, bunlara ödenen makam ve görev
tazminatlarının geri alınmayacağı, alınmış olanlar varsa bunların da iade
edileceği düzenleniyor.
Geçici madde 53'le ise, 2547 sayılı Kanunla yurt dışına
lisansüstü eğitim amacıyla gönderilen; fakat, eğitimlerini herhangi bir sebeple
tamamlayamayanlar için düzenlemeler geliyor; bunlardan biraz önce söz ettim.
Geçici madde 54'te ise, yine vefat edenlerin, 2547'yle
ilgili, vefat eden kimselerin hükümleri düzenleniyor.
Madde 3'te ise, 657 sayılı Kanuna göre gitmiş olanlara,
biraz önce söylemiş olduğumuz düzenlemeler getiriliyor.
Burada, tabiî ki, isteyenlerin mecburî hizmetlerini
kurumlarında görev alarak, isteyenlerin bunları para şeklinde ödemesi
getiriliyor, ki, bunlar da önemli hususlardır.
Değerli arkadaşlarım, kanunun ele aldığımız 4 üncü
maddesiyle, birtakım borçları olan araçların il özel idarelerine bedelsiz
devrini düzenliyoruz. Bu şekilde de bir gelir elde edilmiş olacak tabiî ki.
5 inci maddeyle… Kadastro harçlarıyla ilgili bir sıkıntı
vardı, bunu hepimiz biliyoruz; bu, 1.1.2004 tarihine kadar olan borçlarla
ilgili hususlardı. Bunlarla ilgili borç çıkarılmışsa, bu borçlardan
vazgeçiliyor. Eğer tahsil edilmişse, bunların da geri ödemesi imkânı getirilmiş
oluyor.
6 ncı maddeyle ise, vakıflara ait benzer bir düzenleme
yapılıyor.
7 nci maddede, bu bizim kamu personelini desteklemek
için kurulan; fakat, sonradan kaldırılan vakıflarla ilgili bir düzenleme var.
8 inci maddede de, Gelir Vergisini ilgilendiren bir
husus var.
Değerli arkadaşlarım, ben sözlerimi fazla
uzatmayacağım; çünkü, bu kanunda, biz gruplar olarak mutabakat sağlamış
durumdayız; dolayısıyla, herkes konuyu da çok iyi biliyor.
Ben, yurt dışında bu vesileyle bulunmuş olan
öğrencilerimize, herhangi bir sebeple geri dönemeyen, dönen öğrencilerimize bu
kanunun hayırlı olmasını temenni ediyorum. İnşallah, bu, toplumda yeni bir
barış unsuru olmuş olacak. Özellikle, bizim bu mastırı, doktorası olan
arkadaşlarımızın Türkiye'de yararlı hizmetler yapmasını diliyoruz.
Kanunun hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tekelioğlu.
Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Ahmet Işık,
Konya Milletvekili. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 1143 sıra sayılı Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Yasa Teklifinin geneli üzerinde, şahsım adına söz almış bulunmaktayım;
bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, son yirmi yılda, ülkemizde 6
büyük kriz yaşanmıştır. Bunlardan en önemlisi ise, 2001 malî krizi olmuştur.
2001 malî krizinde, ülke, servetinin yüzde 40'ını kaybetmiş, 1,5 milyon
insanımız işsiz kalmış, onbinlerce işyeri kapanmış, gecelik faizler yüzde 7
000'lere çıkmış, büyüme - 9,5 olarak gerçekleşmiş; diğer yandan, 22 banka Fona
devredilmiş, Fona devredilen bankaların Türkiye'ye maliyeti ise 50 milyar dolar
civarında olmuştur. Yine, 2001 yılında, kamu net borç stokunun gayri safî millî
hâsılaya oranı yüzde 91 olmuş, bütçe açığının gayri safî millî hâsılaya oranı
yüzde 16,5; kayıtdışılık yüzde 35, iç borçlanma faiz oranları yüzde 66, millî
gelirdeki faiz yükü yüzde 23,3; faiz giderlerinin bütçe içindeki payı yüzde
46,78; faiz giderlerinin vergi gelirlerine oranı ise yüzde 100 olmuştur.
Değerli milletvekilleri, toplumun geneli üzerinde derin
izler bırakan bu krizlerin etkisini hafifletmek ise, sosyal devlet olma
ilkesinin bir gereği olarak ortaya çıkmaktadır. Özellikle de yurt dışına
gönderilen öğrenci ve akademik personel ile yükseköğretim kurumlarına borçlanan
diğer akademik personelin halihazırdaki bu borçları ciddî rakamlara ulaşmıştır.
İlim ve bilim araştırmalarının üzerinde büyük bir yük oluşturan işbu borçların
yapılandırılması ise zaruret haline gelmiş bulunmaktadır. 22 nci Dönem
Parlamentosunun çözüm amaçlı, sorunu Genel Kurula taşımasını ise takdirle
karşılamaktayız.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üniversiteler,
özgür ve demokratik ortamlarda bilginin üretildiği, yayıldığı, gerçeğe ulaşmanın
değişik yöntemlerle araştırıldığı, insanın ve ülkenin geleceğinin inşa edildiği
vazgeçilmez kurumlar olarak, çağdaşlaşma ve kalkınma hamlesinin motor gücü
mesabesinde olup, toplum üzerindeki olumlu etkileri ise açıkça görülmektedir.
Üniversitelerimizde eğitim-öğretim kalitesinin
artırılması, akademik denetimin yapılabilmesi ve bilimsel özgürlüğün
sağlanması, yönetimde demokratikleşme, performans değerlendirilmesi ve
yönetimin sorumluluklarının gereği gibi yerine getirilmesiyle, öğrencilerin
yönetime katılmalarının sağlanması, yükseköğretime girişte ve akademik
yükseltilmelerde yaşanan sorunların önemli ölçüde giderilmesi, ortaöğretim ile
yükseköğretimin, sanayi ile üniversitenin bütünlüğünün sağlanması, bilim,
eğitim, istihdam, üretim ilişkilerinin geliştirilmesi ve Avrupa Birliği
yükseköğretim alanının gereklerinin yerine getirilmesi siyasal iktidarımızın
hedefleri arasında yer almaktadır.
Geçtiğimiz süreçte ülkemizin içinde bulunduğu sosyal ve
ekonomik zorluklar toplumun tüm kesimlerini derinden etkilediği gibi,
yükseköğretim gençlerinin başarısını da önemli ölçüde etkilemiş, psikolojileri
ve ekonomileri üzerinde derin izler bırakmıştır. Yaşanan krizlerin tarafı
olmayan gençlerimiz, maalesef, muhatabı olmaktan kurtulamamışlardır.
Değerli milletvekilleri, meslekî ve teknikeğitime
talebi düşüren, haksız ve adaletsiz uygulamalara sebep olan mevcut üniversite
yerleştirme sistemi, yarışmayı teşvik edecek ve adaleti sağlayacak şekilde
değiştirilmelidir.
Meslekî eğitim veren meslek yüksekokulları, meslek
standartlarına uyumlu niteliklere sahip ara insangücü yetiştirecek şekilde
yeniden ele alınmalıdır.
Açıköğretim, her yaştan ve her meslekten insanın bir
mesleği öğrenmesine ya da kendisini geliştirmesine imkân veren, çokyönlü eğitim
kurumları olarak yaygınlaştırılmalıdır.
Üniversitelerin, bölgelerindeki potansiyelleri de
dikkate alınarak, belirli alanlarda ihtisaslaşmalar sağlanmalıdır.
Eğitim ve öğretim hakkının kullanılmasının önündeki
engeller kaldırılarak, eğitim hayat boyu devam edecek bir süreç olarak kabul ve
teşvik edilip, kademeler arasında yatay ve dikey geçiş imkânları sağlanmalıdır.
Değerli milletvekilleri, gençlik, ülkemizin sadece
zenginliği değil, aynı zamanda dinamizmin ve değişim potansiyelinin kaynağıdır.
Genç nüfusa sahip olmak, Türkiye için büyük bir imkân ve fırsattır. Özgür
düşünceli, kendi başına karar verebilen, sorgulayan, kendi toplumunun ve
evrensel anlayışın doğrularından haberdar olan ve hayatın güçlükleriyle baş
edebilecek donanımlı ve yetenekli gençlerle, ülkemizin çok büyük vizyon
yakalayacağı bir gerçektir.
Değerli milletvekilleri, işbu yasa teklifinin, başta
muhataplarına ve ilim ve bilim adına tüm insanlığa hayırlı olmasını temenni
ederken, evrensel hukuk ölçütlerinin yakalandığı, ulusal tam kalkınmışlık
şartlarının gerçekleştiği, temel hak ve hürriyetlerin ve fırsat eşitliğinin
ideal anlamda hayata geçtiği süreçlerin tamamlanması temennisiyle Genel Kurulu
tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Işık.
Şahsı adına söz isteyen İzmir Milletvekili Mehmet
Tekelioğlu.
Buyurun Sayın Tekelioğlu.
MEHMET S. TEKELİOĞLU (İzmir) - Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; görüşülmekte olan kanun teklifi üzerine şahsım adına tekrar söz
almış bulunuyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye'de birçok problemimiz
var; ancak, Avrupa Birliğine girmek üzere bütün gayretimizle çalıştığımız bu
dönemde bizi zorlayacak hususların en önemlilerinden bir tanesi eğitim
konusudur. Unutmayalım ki, Türkiye'de eğer eğitim konusunu ciddî bir biçimde
halledersek, Avrupa Birliğine girişteki bütün engelleri de daha kolay aşabilir
hale geleceğiz.
Hepimizin bildiği gibi, Türkiye'de meslekî eğitime çok
önem vermek gerekiyor. Bütün Avrupa ülkelerinde, gelişmiş ülkelerde, meslekî
eğitim, bu çağdaki öğrencilerin yüzde 70'ini kapsıyor. Düz liseye gidenlerin
oranı ise yüzde 30'da kalıyor. Oysa, Türkiyemizde bu tam tersine; yani, düz
liseye gidenlerimiz yüzde 70, meslek lisesine gidenlerimiz ise yüzde 30
mertebesinde kalıyor.
Değerli arkadaşlarım, bizim yükseköğretim sistemimizde
bütün düz lise mezunlarını öğretecek kapasitemiz yok. Elbette ki bu da bizim
için önemli bir problemdir. Bu konuda herkesin gayret göstermesi gerekir,
toplumun her kesiminin gayret göstermesi gerekir, bizim, bütçe
düzenlemelerimizi de bunu göz önüne alarak yapmamız gerekir; ama, şu anda bir
realite var. Bu realite, düz liseden mezun olan çocuklarımızın biz ancak çok az
bir kısmını yüksek tahsile gönderebiliyoruz, üniversitelerde okutabiliyoruz.
Bunların da çok az bir kısmını istedikleri bölümlerde okutabiliyoruz.
Dolayısıyla, bu bakımdan Yükseköğretim Kurulunun ayrı bir çalışma yapması ve bu
konuyu hal için birtakım çareler önermesi gerekir; ama, elbette ki bu, sadece
Yükseköğretim Kuruluna düşen bir iş değildir. Toplumun bütün kesimleri,
özellikle bizim aydınlarımız bu konuda önemli çalışmalar yapmakla yüz yüzedir.
Bunu mutlaka yapmak zorundayız. Eğer biz bu konuda ilerleme kaydedecek olursak,
o zaman bizim Avrupa Birliğine girişte serbest dolaşımla ilgili sıkıntılarımız
da ortadan kalkabilir; ama, unutmayalım ki, öncelikle yüzde 70'lik meslekî
öğretimi temin etmemiz gerekiyor.
Değerli arkadaşlarım, düz liseden mezun olan
çocuklarımız eğer üniversiteye giremezlerse, unutmayalım ki, onlar artık bir
meslek edinme çağını geçirmiş oluyor. Hem kendi psikolojileri bozuluyor hem
ailelerinin psikolojileri bozuluyor ve vasıfsız işçi ordusuna yeni yeni
elemanlar katmış oluyoruz. O bakımdan, bizim, mutlaka meslekî teknikeğitime
özellikle önem vermemiz gerekiyor. Bunun için de tabiî ki meslek liselerimizi
modernize etmemiz, onları yeni yeni cihazlarla, ekipmanlarla donatmamız
gerekiyor. Bu bakımdan, ben şahsen bir çalışma düşünmüştüm, acaba özel okulları
teşvik ederken, meslek liselerine ayrı bir teşvik getirebilir miyiz diye. Bu,
tabiî ki, kolay bir iş değil; ama, bu konuda da hepimizin gayret göstermesi
gerekiyor.
Değerli arkadaşlarım, bugün ele aldığımız bu kanunla,
biz yurt dışındaki mastır ve doktorasını bitirmiş arkadaşlarımızın önemli bir
bölümünü Türkiye'ye çekmiş olacağız. Unutmayalım ki, bunların -benim tespit
edebildiğim kadarıyla- çok önemli bir kısmı mühendislik ve fen bilimleri
alanındaki arkadaşlarımız. Unutmayalım, bunların sayısı, Türkiye'ye
gelebileceklerin sayısı yaklaşık olarak, 1 300-1 400 kişilik bu kanun kapsamına
girenlerden, 1 000 mertebesinde olabilir. Bunun için, biz, bu arkadaşlarımızı
ayrıca teşvik etmeliyiz, ayrıca bunlarla yazışmalıyız. Bu arkadaşlarımızla yüz
yüze, bire bir görüşmeler yapmalıyız. Bunların önemli bir kısmı fen ve
mühendislik alanında. Eğer, biz bunların yurt içine dönmelerini ve
üniversitelerimizde görev almalarını sağlayabilirsek, yaptığımız, çok önemli
bir iş olmuş olur; çünkü, biz, öğretim üyesi yetiştirmekte de büyük sorunlarla
karşı karşıyayız. Yeni yeni üniversiteler kuruyoruz, ancak, kabul edelim ki,
öğretim üyesi, üniversitelerde çalışacak öğretim görevlisi sayımız yeterli
değil. Dolayısıyla, bu sorunları aşmakta bu kanunun çok önemli bir katkısı
olacak diye düşünüyorum.
Bir başka önemli husus, bu vesileyle gündeme getirmiş
olduğumuz iç barış yahut da toplumsal barış konusudur. Bu konuyla uzun süredir
ilgilenen bir arkadaşınız olarak, şunu çok yakından tespit ettim: Bu borçları
dolayısıyla intihar edenler, bu borçları dolayısıyla psikolojileri bozulanlar,
bu borçları dolayısıyla eşinden boşananlar çok fazlaydı. Dolayısıyla, bütün bu
sorunları da halletmiş olmanın verdiği rahatlıkla bu kanunun buradan iç
rahatlığıyla geçeceğine inanıyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tekelioğlu.
Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Teklifin maddelerine geçilmesinin açıkoylama şeklinde
yapılmasına dair önerge vardır; önergeyi okutup, imza sahiplerini arayacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına,
Görüşülmekte olan kanun teklifinin maddelerine
geçilmesinin oylamasının açıkoyla yapılmasını arz ederiz.
BAŞKAN - Faruk Çelik, Bursa?.. Burada.
Mustafa Elitaş, Kayseri?..
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Tekabbül ediyorum.
BAŞKAN - Taner Yıldız, Kayseri?..
MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Tekabbül ediyorum.
BAŞKAN - Seyfi Terzibaşıoğlu, Muğla?.. Burada.
Mustafa Duru, Kayseri?..
AHMET YENİ (Samsun) - Tekabbül ediyorum.
BAŞKAN - Niyazi Özcan, Kayseri?.. Burada.
Cüneyt Karabıyık, Van?.. Burada.
Adem Baştürk, Kayseri?.. Burada.
Mustafa Ilıcalı, Erzurum?..
MEHMET S. TEKELİOĞLU (İzmir) - Tekabbül ediyorum.
BAŞKAN - Sedat Kızılcıklı, Bursa?.. Burada.
Ali Yüksel Kavuştu, Çorum?.. Burada.
Fikret Badazlı, Antalya?.. Burada.
Vahit Kiler, Bitlis?.. Burada.
Ayhan Zeynep Tekin Börü, Adana?.. Burada.
Kenan Altun, Ardahan?.. Burada.
Recep Yıldırım, Sakarya?.. Burada.
Mehmet Tekelioğlu, İzmir?.. Burada.
Fazlı Erdoğan, Zonguldak?.. Burada.
Asım Aykan, Trabzon?.. Burada.
Zülfü Demirbağ, Elazığ?.. Burada.
Fetani Battal, Bayburt?.. Burada.
Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını
alacağım.
Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Alınan karar gereğince, açıkoylama elektronik cihazla
yapılacaktır.
Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde
sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma
rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3
dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise,
hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve
soyadı ile imzasınıda taşıyan oy pusulasını, oylama için öngörülen 3 dakikalık
süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 1143 sıra sayılı kanun
teklifinin maddelerine geçilmesine ilişkin açıkoylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı: 273
Kabul: 269
Ret: 4 (x)
Böylece, teklifin maddelerine geçilmesi kabul
edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
BAZI KAMU
ALACAKLARININ TAHSİL VE TERKİNİNE İLİŞKİN KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- 8/4/1929 tarihli ve 1416 sayılı Ecnebi
Memleketlere Gönderilecek Talebe Hakkında Kanuna aşağıdaki geçici maddeler
eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 1- Bu Kanun uyarınca mecburi hizmet
karşılığı yurt dışına gönderilenlerden, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten
önce, eğitimin herhangi bir aşamasında öğrencilikle ilişikleri kesilenler,
öğrenim sürelerinin bitiminde mecburi hizmetlerini tamamlamak üzere görevlerine
başlamayanlar, görevlerine başlayıp da yükümlü bulundukları mecburi hizmetini
bitirmeden görevlerinden ayrılanlar ile göreve başladıktan sonra mecburi
hizmetle yükümlü bulundukları süre içerisinde kadrolarıyla ilişiği
kesilenlerden haklarında borç takibi işlemi devam edenler, bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay içerisinde başvurmaları halinde,
kendilerine döviz olarak yapılmış olan her türlü masraflar için, imzaladıkları
yüklenme senedi ile muteber imzalı müteselsil kefalet senedi hükümleri dikkate
alınmaksızın ve ilgililere ödeme yapma sonucunu doğurmaksızın, 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet
Memurları Kanununun ek 34 üncü maddesinin ikinci fıkrası hükümlerine göre bu
maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önceki süreler için faiz uygulanmaksızın
hesaplanacak tutarlarla yükümlü tutulurlar. Ancak, 657 sayılı
Devlet Memurları Kanununun ek 34 üncü maddesinin yürürlüğe girdiği
tarihten önce yüklenme senedi ile muteber imzalı müteselsil kefalet senedi
alınanların döviz borçları, ilgili adına fiilen ödemenin yapıldığı tarihteki
T.C. Merkez Bankasınca tespit ve ilân edilen efektif satış kuru üzerinden Türk
Lirasına çevrilerek bunlar adına Türk Lirası olarak yapılan harcama tutarına
eklenir. Bu şekilde hesaplanacak borç, sarf tarihinden bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihe kadar geçen süre için 1/1/2006 tarihinden geçerli olmak üzere
tespit ve ilan edilen kanunî faiz işletilerek
(x) Açıkoylama
kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.
hesaplanır. Bu şekilde hesaplanacak borç miktarından
ilgilinin bu zamana kadar yaptığı tüm ödemeler mahsup edilir; fazla ödenen
tutar var ise ilgililere geri ödeme zorunluluğu doğurmaz. Kalan borç var ise
ilgilinin durumu ve ödettirilecek meblağ dikkate alınarak azamî beş yıla kadar
taksitlendirilebilir.
Bunlardan borçlarını mecburi hizmet yaparak ödemek
isteyenler, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay içerisinde
Milli Eğitim Bakanlığına müracaat etmeleri halinde, 657 sayılı Devlet Memurları
Kanununun 48 inci maddesinde belirtilen genel şartları taşımaları kaydıyla,
müracaat tarihinden itibaren üç ay içerisinde atamaları yapılır ve atandıkları
kurumlarında, yurt içinde veya yurt dışında görmüş oldukları öğrenim sürelerine
ilişkin olarak genel hükümler çerçevesinde belirlenen mecburi hizmet
yükümlülüklerini yerine getirirler ve ilgililer adına öğrenimleri nedeniyle
çıkarılmış olan her türlü borç tutarlarının takibinden vazgeçilerek tahsilat
işlemine son verilir. Bunların daha önce ödemiş oldukları tutarların bulunması
halinde, bu meblağa isabet eden süreler faiz borcu dikkate alınmaksızın ilgililerin
mecburi hizmet sürelerinden indirilir."
BAŞKAN - Geçici madde 1 üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz isteyen Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul Milletvekili.
CHP GRUBU ADINA KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, yurt dışına eğitim amacıyla gönderilen binlerce öğrencimiz var.
Bu öğrencilerimizin, burs nedeniyle olağanüstü faiz yükleri oluşuyor. Zaman
içinde bu faizlerin ödenmesinin mümkün olmadığını görüyoruz ve dolayısıyla,
öğrencilerin faiz yüklerinden arındırılarak büyük ölçüde, anapara borçlarını
ödemeleri halinde, ülkelerine daha rahat dönmelerine ve Türkiye'de eğitime
katkıda bulunmalarına olanak veren bir düzenleme.
Değerli milletvekilleri, bu düzenleme, Aralık 2005
ayında bir torba kanun içine konulmuştu. O torba kanun da, sadece bu
öğrencilerin sorunlarını çözmek değil, hayalî ihracattan ötürü naylon fatura
düzenleme, sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenleyenlerin de
affını öngören bir düzenlemeydi ve bu düzenlemeye, Cumhuriyet Halk Partisi
olarak şiddetle karşı çıktık; çünkü, bizim amacımız, öğrencilerin burslarına
uygulanan faizleri affetmenin dışında, sahte ve muhteviyatı itibariyle
yanıltıcı belge düzenleyenlerin de af kapsamına alınmalarına, doğrusunu isterseniz
içimiz elvermiyordu ve bu nedenle şiddetle karşı çıktık.
Torba kanun Mecliste askıya alındı; fakat, bu arada,
2006 yılı bütçesi Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülürken, bu öğrencilerimizin
sorunlarının giderilmesi ve bunlar için uygulanan yüksek faizlerin
hafifletilmesi için bir önerge verdik ve bu önergenin 2006 yılı bütçesine
ilavesini istedik; ama, bu önergemiz, maalesef Plan ve Bütçe Komisyonunda kabul
edilmedi, Meclis Genel Kurulunda da gider artırıcı bir önerge verilme şansı,
Anayasaya göre, olmadığı için, önergeyi veremedik.
BAŞKAN - Sayın Kılıçdaroğlu, bir saniye…
Sayın milletvekilleri, sohbet edecek sayın
milletvekillerimiz, sayın bakanlarımızla birlikte kulislere giderlerse çok iyi
olur; çünkü, Sayın Kılıçdaroğlu'nun konuşmaları hiç anlaşılmıyor. (CHP
sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Kılıçdaroğlu.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Sayın Başkan, zaten,
Parlamentonun, yaptığımız konuşmaları pek de dinlemeye niyeti olmadığını
biliyoruz. Eğer bu konuda duyarlılık gösterilseydi, özellikle Adalet ve
Kalkınma Partisinden, 330 milletvekilimizin burada olmasını isterdik İktidar
kanadı olarak. Olumlu oy vermemize rağmen, maalesef Parlamentoda 330 oyu henüz
bulmuş durumda değiliz. Bu konuda, özellikle grup başkanvekillerine…
SONER AKSOY (Kütahya) - Siz kaç kişisiniz?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Biz olumlu oy verdik
efendim.
Efendim, bir kişi bile olsak oy verdik; ama, siz,
lütfen, 229 kişiyi bulun en azından; ama, bu konudaki duyarlılığı dahi
gösteremediniz. (CHP sıralarından alkışlar) Umuyoruz, yasanın tümü oylanırken,
herhalde, çoğunluk sağlanır diye düşünüyoruz.
Daha sonra, bu konuda, Sayın Grup Başkanvekilimizle,
-kendisi de bir öğretim üyesi;
kendisiyle beraber- ortak bir kanun teklifi verdik; yine, aynı
öğrencilerimizin sorunlarını gidermek için. O kanun teklifi kırkbeş gün bekledi
komisyonlarda; sonra, Meclis Genel Kuruluna indirdik ve Sayın Haluk Koç, kendi
teklifinin kabul edilmesini, gündeme alınmasını istedi Yüce Mecliste; fakat,
yine, Adalet ve Kalkınma Partisinin değerli milletvekillerinin oylarıyla, bu
kanun teklifimiz kabul edilmedi. Tekrar bir kanun teklifi verdik biraz daha
değiştirerek; nihayet, Adalet ve Kalkınma Partisinden de değerli arkadaşlarımız
kanun teklifi verdiler, Plan ve Bütçe Komisyonunda belli bir uzlaşma sağlandı
ve şu anda, uzlaşma sağlanmış olan teklifi görüşüyoruz.
Değerli milletvekilleri, bakın, size, gerçekten, bir
örnek vermek istiyorum. Bize, yurt dışındaki öğrenci arkadaşların gönderdikleri
mail'lerden kuşkusuz sizlere de gelmiştir. Anaborç miktarı -burs dolayısıyla-
60 milyar lira olan rakam, ödenmemesi halinde, iki sene sonra 210 milyar liraya
çıkmakta. 210 milyar liraya çıkan bir paranın ödenmesinin mümkün olmadığı da
açıklıkla görülmektedir. Eğer, bu Parlamento, bu akşam yaptığı görüşmeler sonucunda
330 kabul oyu bulursa, yurt dışındaki öğrencilerimizin bu ağır yükleri büyük
ölçüde giderilmiş olacaktır.
Bu arada, bir şeyi daha izninizle ifade etmek istiyorum
değerli milletvekilleri: Plan ve Bütçe Komisyonunda teklifler görüşülürken,
olumlu bazı gelişmeler de oldu. Özellikle, yurt dışına eğitim amacıyla
gönderilen öğrencinin vefatı halinde, yakınlarından bu paranın istenmemesiyle
ilgili düzenlemeler de yapıldı. Bu da olumlu bir düzenleme. Dolayısıyla, biz
teklife olumlu bakıyoruz.
Bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kılıçdaroğlu.
Madde üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına söz isteyen
Dursun Akdemir, Iğdır Milletvekili…
Buyurun Sayın Akdemir. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA DURSUN AKDEMİR (Iğdır) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1143 sıra sayılı Bazı Kamu Alacaklarının
Tahsili ve Terkinine İlişkin Kanun Teklifi hakkında Anavatan Partisi adına
görüşlerimi bildirmek üzere huzurlarınızdayım; Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bugün görüşmekte olduğumuz bu yasa,
Türkiye üniversitelerine öğretim üyesi yetiştirmek için yurt dışına gönderilen,
mastır ve doktora eğitimi yapacak olan öğrencilerin sıkıntılarını gidermeye
yönelik bir çalışmadır. Bu yasa teklifinin birçok olumlu yönleri dolayısıyla
biz de bu yasanın geçmesini arzu etmekteyiz.
Yalnız, bu teklifin geneline baktığımızda şunu
görüyoruz: Eğitimle alakalı düzenlemeler çerçevesinde, yabancı ülkelere eğitim
ve öğretim amacıyla gönderilmiş bulunan ve herhangi bir sebeple bu eğitimlerini
tamamlayamamış olan, öğrencilikle ilişkisi kesilen, tamamlayıp da burada
herhangi bir göreve atanmamış olan veya görev sırasındayken yaşamış olduğu bir
problem dolayısıyla, kadrosuyla, göreviyle ilişkisi kesilen öğrencilerle ilgili
mecburî hizmet yükümlülüklerini düzenleyen maddeler olduğunu görmekteyiz.
Tabiî, mecburî hizmet, burs karşılığıdır; geriye dönüp, gelip ülkeye hizmet
etmek amacıyla gönderilmiştir.
Bildiğimiz gibi, yabancı ülkelere eğitim ve öğretim
amacıyla gönderilenler, belli başlı olarak, 1416 sayılı Ecnebi Memleketlere
Gönderilecek Talebe Hakkında Kanunla düzenlenmiş, bir de 657 sayılı Devlet
Memurları Kanununa göre yabancı ülkelere eğitim ve öğretim amacıyla öğrenci
gönderilmektedir. Bu yasada dış ülkelere 1416 sayılı Kanun kapsamında
gönderilen öğrenciler, herhangi bir sebeple öğrencilikle ilişkisi kesilmiş
olanlar, öğrenciliğini tamamlayamamış olanlar veya gelip göreve başlayamamış
veya görevi sırasında mecburi hizmetini tamamlamadan ayrılmışsa, bu mecburî
hizmetin yükümlülüklerine ilişkin olarak parasal borçlarına ilişkin düzenleme
getirilmektedir. Buradaki düzenleme, 1996 yılından önceki mecburî hizmet
yükümlülüklerine ilişkin getirilmiş bulunan parasal standartlar ile bu tarihten
sonraki parasal standartların eşitlenmesine ve dengelenmesine yönelik bir
çalışmadır. 1996 yılından önce mecburî hizmetle yükümlü olarak yurt dışına
gönderilenler, bu mecburî hizmetlerinin karşılığını Türk Lirası cinsinden ve
yüzde 50 fazlasıyla faizli olarak ödemekteydiler. Bu tarihten sonra mecburî
hizmetle yükümlü olanlar ise kendilerine ödenmiş olan dövizi aynen döviz
cinsinden ödemekle yükümlüdürler. 96 öncesi ve 96 sonrası parasal farklılığın
giderilmesi böylece sağlanmış oluyor.
Esasen, bu parasal farklılığı gidermeye yönelik
düzenleme, 657 sayılı Kanunun 78 inci maddesine göre yurt dışına gönderilen
öğrenciler için de aynen korunmuştur ve düzenleme bu şekilde yapılmıştır.
Burada, 657 sayılı Kanuna göre gönderilen öğrencinin göreve başladıktan sonra
istifa etmesi, çekilmesi veya herhangi bir sebeple ayrılmış olması, bu maddeden
istifade etmesi için yeterli bir neden addedilmektedir.
Değerli arkadaşlarım, ikinci olarak, yurt dışına
gönderilme 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununa göre cereyan etmektedir. Buradaki
uygulamada, öğrencilik süresini ikmal etmemiş ve yurda dönmemişlerse, bunlara
ilişkin olarak burada ikili bir düzenleme öngörülmüştür. Birinci olarak, bu
öğrencilerin, en az mastır seviyesinde bir öğretimi tamamlanmış olması
şartıyla, Yükseköğretim Kurulu tarafından, kadrolarına, unvanlarına uygun bir
göreve tayin edilmeleridir. İkinci olarak da, bu düzeyde bir eğitimi
tamamlayamamış iseler, Devlet Personel Dairesi Başkanlığınca, diğer mevzuattaki
sınırlamaları dikkate almadan ve 657 sayılı Kanundaki memur olma asgarî şartı
yerine getirilmiş olmak kaydıyla, unvanlarına ve kadrolarına uygun bir göreve
tayin edilmektedir.
Değerli arkadaşlar, bu kişiler bu şekilde mecburî
hizmetlerini ifa ederlerken herhangi bir sebeple görevden ayrılır iseler, bu
mecburiyet, bilindiği üzere, parasal ödemeye dönüşecektir. Parasal ödeme de,
yine, aynı şekilde, bugüne kadar ödenmiş olan dövizin geri alınması şeklinde
cereyan edecektir.
Burada, 1 inci maddenin geçici 1 inci maddesinin son
cümlesine dikkatinizi çekmek istiyorum. Hükümet, devlet adına, alacağına şahin
oluyor; ama, borcuna karga misali yaklaşıyor. 1 inci maddenin geçici 1 inci
maddesinin birinci paragrafının son cümlesine dikkatinizi çekmek istiyorum
değerli milletvekili arkadaşlar: "Bu şekilde hesaplanacak borç miktarından
ilgilinin bu zamana kadar yaptığı tüm ödemeler mahsup edilir; fazla ödenen
tutar var ise ilgililere geri ödeme zorunluluğu doğurmaz." Buraya
dikkatinizi çekerim; borcunu istiyor; ama, yurt dışında doktorasını ya da
mastırını yapmış, iyi niyetli birisi zamanında borcunu ödüyor, hatta fazlasıyla
ödemiş olduğu halde, bunun geri ödeme zorunluluğu olmadığı bu yasanın geçici 1
inci maddesinde belirtiliyor. İşte, burada, hukukun üstünlüğü, Anayasadaki
eşitlik ilkesi, dolayısıyla, hukuk ve adalet gölgelenmiş oluyor.
Değerli arkadaşlar, bu nedenle, buradaki bu yanlışlığı
düzeltmek üzere AK Parti Grup Başkanvekillerinin dikkatini çekmek istiyorum ve
siz milletvekili arkadaşlarımın da, bu maddeyi, eğer, dinlerlerse, oylarıyla
düzelteceklerini umuyorum.
Bu maddede bir eksiklik var, haksızlık var. Biz bir
önerge verdik. Bu maddeyle... "Ödeme zorunluluğu doğurmaz" şeklinde,
fazla ödemeyi geri ödemek kaydıyla bir düzeltme önergesi verdik. Bu önergemizin
kabulünü Yüce Heyetinizden bekliyoruz. Kimin adına bekliyoruz; yurt dışında iyi
niyetle çalışıp yetiştikten sonra ülkesine hizmet etmek isteyen ve iyi
niyetlerini ispat etmek istedikleri halde, ödeyerek ispat etmek istedikleri
halde, fazla ödedikleri için mağdur olan doktora ve mastır öğrencilerinin
haklarının iade edilmesi anlamınadır. Eğer, bunu, AK Partililer olarak -bu
yasayı ortak çıkarmak istedik ve biz de çıkmasını istiyoruz- siz bu maddeyi
burada düzeltmezseniz, bu maddeden mağdur olanlara şikâyet etmek istiyorum AK
Partiyi ben. O nedenle, dikkatinizi çekmek istedim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, her
ne kadar, Mecliste bulunan 3 parti de kanun teklifini anlaşmış olarak çıkarsa
da, işte, bu gibi eksikliklerin düzeltmesi de gene anlaşmayla olacağı için,
dikkatinizi, tekrar, bu noktaya çekmek istedim. Yurt dışına gönderilen, fakat,
orada çeşitli olaylara karıştıkları için tahsillerini tamamlayamayan,
Türkiye'ye geri çağrılmış olan öğrencilerin bir bölümünün üniversitelere
aktarılması, bir bölümünün devlet memurluğuna alınmasının tasvip edilmemesi
şeklinde telakki edilmesi mümkündür; çünkü, burada, tam bu noktada, yurt
dışında bulunan bazı öğrenciler isteyerek ya da istemeyerek ya da bazı
örgütlere alet olarak, Türkiye Cumhuriyetinin geçerli yasalarına aykırı hareket
etme durumuna düşmüş olabilirler; bu nedenle, bu yasa, bu kişileri
ödüllendirmemelidir. O nedenle, bu konunun da tekrar dikkatle gözden
geçirilmesi, Anayasanın eşitlik ilkesinin geçerli kılınması adına, suç işleyen
ya da bilinçli olarak bu konuda ihmal yapmış olanları...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Akdemir.
DURSUN AKDEMİR (Devamla) - …doğru dürüst çalışan
öğrenciler ile -ya da yurt sevgisiyle dolu, ülkesine hizmet etmek isteyen öğrenciler ile- art niyeti olan ya da alet
edilmiş kişileri de ayırt etmek gerekiyordu. Maalesef, yasanın eksik
taraflarından birisi de budur. Bu eksikliğin düzeltilmesi adına bu uyarıyı
da bir milletvekili olarak buradan
yapmak istedim. Neden bu uyarıyı yapmak istiyorum; korkuyorum ki, bu yasa
sonuçlandığı takdirde üniversitelerimizin işlemesinde olan zorlukları artıracak
ve belki de bozukluk giderek çoğalacaktır; çünkü, kadro karşılığı atananlar
bulunuyor, bu kadrolar senelerce
üniversitede bulunabiliyor ve
dolayısıyla, eğer, kontrol edilmeden bu şekilde üniversitelere çağrılmış ya da
devlet dairesine yerleştirilmiş olan kişiler varsa, bunlar ülke adına olumlu
hareket etmeyeceklerdir; bu konuda dikkatli olunması lazım diyorum.
Değerli arkadaşlar, Türkiye'ye çağrılmışsa ve mastırını
da tamamlamışsa, üniversitelere otomatik olarak öğretim görevlisi olarak
giriyor. Peki, yurt dışına gitti, başarısız oldu, mastırını yapamadı, o zaman
yine geri geliyor, yine sınavsız olarak, otomatik olarak ve dışarıdan atanma koşulları
da dikkate alınmadan bu kişiler atanıyor. O zaman yurt içinde kendi hesabına ya
da yurt dışında kendi hesabına mastır yapmış, sırada bekleyen, iyi niyetli,
gerçekten hizmet aşkıyla dolu sevgili üniversite mezunlarımız, doktorayı
tamamlamış, mastırı tamamlamış bilim adamlarımız ne olacak? İşte, burada
hakkaniyeti ortaya koymak için, bu iki farkı da gözetmek gerekiyor. Eğer, bu
fark da gözetilmezse, yasanın yanlış yanlarından birisi olacaktır.
Değerli arkadaşlar, bu uyarıları yaptıktan sonra, sözlerimi
tamamlarken, tekrar sizleri saygıyla selamlıyorum. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akdemir.
Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Muzaffer
Gülyurt, Erzurum Milletvekili. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MUZAFFER GÜLYURT (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Üniversitelerden yurt dışına doktora yapmak amacıyla
giden doktora öğrencilerimizin burs yükümlülükleriyle ilgili olarak hazırlanmış
olan 1143 sıra sayılı kanun teklifi üzerinde söz almış bulunmaktayım.
Değerli milletvekilleri, bilindiği üzere, YÖK,
üniversitelerdeki hizmetleri düzenlerken en önemli görevlerinden birisi de,
üniversitelere öğretim üyesi yetiştirmektir. Zira, öğretim üyesi eksik olan
yerlerde yetiştirilecek olan öğrencilerimizin, maalesef, nitelikli olması
düşünülemez. Bu nedenle, Yükseköğretim Kurulu, üniversitelerde doktora
yaptırabilmek ve yetkin, nitelikli doktora öğrencilerinin üniversitelerimize
kazandırılmasını sağlamak amacıyla, geçmiş yıllarda 8 üniversitemizin doktora
yetiştiren üniversite olarak kabulünü yapmıştı ve bu üniversitelerde yurt
içinden gelen öğrencilere doktora yaptırılmaktaydı.
Bu öğrencilere doktora yaptırılırken, tabiî, bu arada,
yurt dışına da doktora yapmak üzere, bilim veya araştırma yapmak, ar-ge
çalışmalarında bulunmak üzere öğrenciler gönderilmekteydi. Yurt dışına giden bu
öğrencilerimiz, orada bilim ve teknolojik yönden ar-ge çalışmaları ve
doktoralarını yaparken, bunların karşılaştıkları sıkıntılardan en başta, geleni
geri dönüşlerinde veya geri dönme herhangi bir nedenle mümkün olmadığı
takdirde, üzerlerinde bulunan, yükümlü oldukları bursların geriye ödenmesi
konusunda ortaya çıkan sıkıntılardı. Bu sıkıntılarla ilgili olarak, bizlere
gelen birçok faks ve e-mail bulunmaktadır. Bütün bunlardan anlıyoruz ki, bu
insanların sadece kendileri değil, yakınları, akrabaları ve aileleri gerçekten
zor durumda kalmış bulunmaktadırlar. İşte, bu düzenlenen kanunla, bu
insanlarımıza kolaylıklar getirilmekte ve faizlerinde indirim yapılmakta, ceza
kaldırılmaktadır. Böylece, bu insanları rahatlatmış olmaktayız.
Bunun dışında, buradaki önem, yurt dışında doktora
yapmış olan insanlarımızın yurda dönüşünü sağlama konusundadır. Zira, beyin
göçü dediğimiz, gerçekten nitelikli insanların yurt dışına giderek orada
doktoralarını tamamladıktan sonra yurdumuza dönmemesi, ülkemiz açısından büyük
bir kayıp oluşturmaktadır. Bu kayıp, sadece maddî yönden değil, beyin olarak,
bilimsel çalışmalara yön veren kişiler olarak, onların yurdumuza gelmemesi
açısından da önem arz eder. Yapılan bir çalışmada, bu tür insanların yurt
dışına göç etmesi, ülkemize yılda 2,5 milyar dolarlık bir ekonomik zarara
sebebiyet vermektedir. O halde, yapılacak iş şudur: Bu insanların bu tür
ödemelerinde kolaylık getirdikten sonra, gerçekten, ülkemizi seven ve ülkemizi
en iyi şekilde yurt dışında temsil eden bu bilim adamlarının, genç beyinlerin
ülkemize gelmesini sağlamak ve burada bilimsel çalışmalara yön vermelerinde
yardımcı olmaktır. Bu amaçla, TÜBİTAK'ımızın yapmış olduğu çalışmalar ve
TÜBİTAK'ın bütçesine koymuş olduğu, ar-ge faaliyetleri için koymuş olduğu
paranın, özellikle geçen sene 450, bu sene 580 trilyon civarındaki -bilim ve
teknolojiye ayrılmış olan, ar-ge çalışmaları için- bu paranın ülkemizdeki
üniversitelerde de kullanılmasını sağlamak, temin etmek, çok büyük önem arz
etmektedir.
Tabiî, ülkemizde en önemli sorunlardan bir tanesi,
bilim ve teknolojinin sanayiyle bir araya getirilememesidir. Yurt dışında
doktora yapan arkadaşlarımızın, bu noktada başarılı olduklarını görmekteyiz.
Özellikle, temel bilimlerde, tıp bilimlerinde ve fen bilimlerinde, mühendislik
alanında başarılı çalışmalar yapan bu bilim adamlarının, ülkemize
geldiklerinde, bilim ve teknolojilerini, bu bilgilerini sanayie dönüştürecek
olmaları, zannediyorum, ülkemiz ekonomisi açısından çok büyük önem arz
etmektedir. Bundan üç dört ay önce, Amerika'da yapılan Türk bilim adamları
toplantısı, bu konuda hakikaten çok ümit verici olmuştur. Amerika'da yapılan bu
toplantıda ülkemizin insanları, bilim adamları bir araya gelmişler ve ülkemize
nasıl hizmet edebilecekleri konusunu tartışmışlardır. O halde, bizler, getirmiş
olduğumuz bu kanunla, orada doktoralarını yapan ve ülkeye hizmet etme aşkıyla
gerçekten tutuşmuş olan bu insanlara…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Gülyurt.
MUZAFFER GÜLYURT (Devamla) - Tamamlıyorum Başkanım.
Yurt dışında doktora yaparak, ülkeye hizmet aşkıyla
tutuşmuş bulunan bu bilim adamlarına, genç bilim adamlarına kolaylık sağlamış
olacaktır bu getirdiğimiz yasa. Böylece, bu insanlar, ümit ediyorum, ülkemize
dönerek, yeni açmış olduğumuz üniversitelerimizde de yeni genç bilim
adamlarının yetişmesine vesile olacaklardır.
Ben, bu duygularla, yeni yasamızın hayırlı olmasını
temenni ediyorum, Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gülyurt.
Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen, Mehmet
Tekelioğlu, İzmir Milletvekili.
Buyurun Sayın Tekelioğlu. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
MEHMET S. TEKELİOĞLU (İzmir) - Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; bugün ele aldığımız bu kanun teklifinde yaptığımız
düzenlemelerden yararlanacak, yurt dışına lisansüstü öğrenim amacıyla gönderilmiş
kimselerin yurtiçine dönmelerini önemli bulduğumuzu daha önce söylemiştik.
Şimdi, bu arkadaşlarımızın yurt içine döndüklerinde karşılaşacakları bazı
durumlar var; bunlardan bir tanesi, biliyorsunuz -kanunun getirdiği genel
hükümler, gerçi 1 inci maddede değil; ama, yükseköğretimle ilgili, ben
özellikle üniversite üzerinde durmak istediğim için bunu zikretmek istiyorum-
Yükseköğretim Kuruluna müracaat edecekler. Yükseköğretim Kurulunun kabul ettiği
kimseler, üniversitelerde, öncelikle kendi gönderildikleri üniversitelerde
olmak üzere görevlendirilebilecekler.
Şimdi, bunun getireceği bir başka önemli husus şu: Bu
arkadaşlarımız, yurt dışında en modern yerlerde güzel eğitimler almış
olacaklar, doktoralarını, yükseklisanslarını seçkin üniversitelerde yapmış
arkadaşlarımız; dolayısıyla, bunların, Türkiye'de yeni üniversitelerimize
getireceği çok önemli soluklar olacak.
Unutmayalım ki, biz, Hükümet olarak araştırma
geliştirmeye çok önemli meblağlar ayırıyoruz. Bugün, TÜBİTAK bünyesinde olsun,
diğer kurumlarda olsun, araştırma geliştirmeye ayırdığımız paylar fevkalade
önemli. Tabiî ki, buralarda yürütülecek projelerin yöneticileri de fevkalade
önemli. Bu anlamda, ister 1416'yla gitmiş olsunlar ister 2547'yle gitmiş
olsunlar, yurt dışından dönecek bu arkadaşlarımızın, bu projelerde de çok
önemli görevleri olacak; hem buradaki yeni araştırma görevlilerimizin
yetiştirilmesinde hem Türkiye'nin ihtiyacı olan projelerin hayata
geçirilmesinde, yurt dışında doktoralarını yapmış, oralarda belli tecrübeler
kazanmış bu arkadaşlarımızın çok önemli görevleri olacak.
Değerli arkadaşlarım, unutmayalım ki, bugün, biz, hâlâ
yüksek teknolojiyle ilgili problemlerle uğraşıyoruz, yüksek teknolojiye mutlaka
ulaşmamız gerekiyor. Eğer, biz, Türkiye'deki üretimimizde bu yüksek teknolojiyi
yeteri kadar kullanmayacak olursak, o zaman, yakın zamanda ihracatımızda
tıkanmalar söz konusu olabilir. Oysa, bizim yüksek teknolojiye sahip olmamız,
ancak bu tür arkadaşlarımızın üniversitelerde ve araştırma projelerinde görev
almalarıyla mümkün olacak.
Şimdi, biliyorsunuz Amerika'da bir silikon vadisinin ne
kadar önemli şeyler yaptığını. Bugün, İrlanda'nın Avrupa Birliği içerisinde
ulaşmış olduğu teknoloji seviyesini hepimiz yakından biliyoruz. Hindistan'ın
software'de ne kadar ileri gittiğini hepimiz biliyoruz. Dolayısıyla, bizim de
Türkiye olarak bu teknolojilere bir an önce ulaşmamız gerekiyor. Bu
teknolojilere ulaşmanın yolu ise, tabiî ki, iyi eğitim almış kimselerin bizim
üniversitelerimizde görev almasıyla mümkün olabilir. O bakımdan, yurt dışında
doktora yapmış, belirli bir tecrübe kazanmış, oralardaki üniversitelerde
çalışmış, endüstride çalışmış, belli birikimleri olmuş arkadaşlarımızın,
akademisyenlerin Türkiye'de görev almaları bu bakımdan da fevkalade önemlidir.
Ben konunun bir de bu tarafına dokunmak istedim.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tekelioğlu.
Madde üzerinde 3 adet önerge vardır. Önergeleri önce
geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılıklarına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun teklifinin 1 inci maddesi ile
8.4.1929 tarihli ve 1416 sayılı Ecnebi Memleketlere Gönderilecek Talebe
Hakkındaki Kanuna eklenmesi öngörülen geçici 1 inci maddeye aşağıdaki fıkranın
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Faruk
Çelik |
Erol A.
Cebeci |
Ruhi
Açıkgöz |
|
Bursa |
Sakarya |
Aksaray |
|
Murat
Mercan |
Mehmet
Tekelioğlu |
Ali Rıza
Alaboyun |
|
Eskişehir |
İzmir |
Aksaray |
"Bu Kanun kapsamında yurt dışına gönderilen
öğrenciler, yurt dışında resmî öğrenci olarak geçirmiş oldukları öğrenim
sürelerinin 18 yaşının tamamlanmasından sonraki döneme ait olan kısmını, halen
tabi oldukları sosyal güvenlik kurumuna bu maddenin yürürlük tarihinden
itibaren üç ay içinde müracaat etmeleri ve müracaat tarihi itibariyle
bulundukları görev ile derece ve kademe ya da basamak ya da prime esas kazanç
tutarı üzerinden bu süreye ilişkin olarak hesaplanacak prim, kesenek, kurum
karşılığı gibi toplam yükümlülük tutarını müracaatın kabul tarihinden itibaren
oniki ayda eşit taksitler halinde ödemek suretiyle borçlanabilirler. Taksit
ödeme dönemi sonunda borcunun tamamını ödemiş olduğu tespit olunanların
borçlanmış oldukları bu süreler, emekliliğe tabi toplam hizmet süresinin
hesabında ve sigortalılık ya da iştirakçiliğin başlangıç tarihinin tespitinde
dikkate alınır. Aylık taksitlerini zamanında ödemeyenlerin, önceki aylara
ilişkin olarak ödemiş oldukları tutarlar, süresi geçen son taksit tarihinden
itibaren 30 gün içinde ilgililere iade olunur. Başvuru tarihi itibariyle
herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna tabi olmayanlardan, daha önce herhangi
bir sosyal güvenlik kurumuna tabi çalışması olanlar en son tabi oldukları
sosyal güvenlik kurumuna, daha önce herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna tabi
çalışması olmayanlar ise Sosyal Güvenlik Kurumuna (BAĞ-KUR Genel Müdürlüğüne)
müracaatta bulunurlar ve bunların borçlanacakları süreye ilişkin olarak
ödeyecekleri toplam tutar, 8.5.1985 tarihli ve 3201 sayılı Yurt Dışında Bulunan
Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri
Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanunun 4 üncü maddesi uyarınca Bakanlar
Kurulu tarafından belirlenen günlük tutar esas alınarak tespit olunur."
BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük millet
Meclisi Başkanlığına
1143 sıra sayılı Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve
Terkinine İlişkin Kanun Teklifinin 1 inci maddesinde yer alan geçici 1 inci
maddesinin ilk fıkrasının sondan ikinci cümlesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Bu şekilde hesaplanacak borç miktarından
ilgilinin bu zamana kadar yaptığı tüm ödemeler mahsup edilir; fazla ödenen
tutar var ise ilgiliye geri ödenir."
|
Reyhan
Balandı |
Muharrem
Doğan |
Dursun
Akdemir |
|
Afyonkarahisar |
Mardin |
Iğdır |
|
Muhsin
Koçyiğit |
Muzaffer
R. Kurtulmuşoğlu |
Hüseyin
Özcan |
|
Diyarbakır |
Ankara |
Mersin |
|
|
İbrahim
Özdoğan |
|
|
|
Erzurum |
|
BAŞKAN - Şimdi, en aykırı önergeyi okutup, işleme
alıyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1143 sıra sayılı yasa teklifinin çerçeve
1 inci maddesinde yer alan geçici 1 inci maddesinin 1 inci paragrafının sondan
ikinci cümlesinin "…tüm ödemeler mahsup edilir" ibaresinden sonra
gelen "fazla ödenen tutar var ise ilgililere geri ödeme zorunluluğu
doğurmaz" ifadesinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Haluk Koç |
Kemal
Kılıçdaroğlu |
Sedat
Pekel |
|
Samsun |
İstanbul |
Balıkesir |
|
Mustafa
Özyurt |
Kemal Sağ |
|
|
Bursa |
Adana |
|
BAŞKAN - Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN
KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Efendim, yeterli çoğunluğumuz olmadığı için
katılamıyoruz, takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Koç…
Buyurun Sayın Kılıçdaroğlu…
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan
"katılıyoruz" diyor,
"katılmıyoruz" diyor…
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, niye itiraz
ediyorsunuz, anlaşılır gibi değil. (CHP sıralarından gürültüler)
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Önce
"katılıyoruz" diyor, sonra "katılmıyoruz…"
BAŞKAN - Sayın Bakan katıldığını söyledi; niye itiraz
ediyorsunuz anlamıyorum ki!
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Önce katıldı, "katılmıyoruz" diyor şu anda.
Dakika başı fikir değiştiriyor.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Kılıçdaroğlu.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Hükümetin önergeye katılması dolayısıyla da
memnuniyetimi ifade etmek istiyorum.
Şimdi, değerli milletvekilleri, önergemiz şu; ben, o
konuda, kısaca Yüce Meclise bilgi sunayım: Eğer, bir öğrenci yurt dışına
gönderilmiş, fakat borçlarını zamanında ödemişse ve fazla ödemişse bu kanuna
göre, fazla ödenen miktarın iadesini öngörüyor. Dolayısıyla, bir haksızlığı
gidermeye yönelik olan bir düzenleme. Ama, malum, eğer bir para ödenmişse, bu
para bir şekliyle Hazineden çıkmasın diye bir de muhafazakâr bir görüş var.
Eğer, sistemde eşitliği sağlamak, yurt dışına giden öğrenciler için eşit
yükümlülükler getirmek istiyorsak, bizim bu önergemizin kabulü halinde, eğer
Hazineye ödenen fazla bir para varsa, bu para ilgililere geri ödenecektir.
Dolayısıyla, önergemizin ana teması budur. Bunu Yüce Meclisin takdirlerine
sunuyoruz.
Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kılıçdaroğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1143 sıra sayılı Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve
Terkinine İlişkin Kanun Teklifinin 1 inci maddesinde yer alan, geçici 1 inci
maddesinin ilk fıkrasının sondan ikinci cümlesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Bu şekilde hesaplanacak borç miktarından
ilgilinin bu zamana kadar yaptığı tüm ödemeler mahsup edilir; fazla ödenen
tutar var ise ilgiliye geri ödenir."
Dursun Akdemir (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN - Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN
KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Biz katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Akdemir, konuşacak mısınız?
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Evet.
BAŞKAN - Buyurun.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tekrar huzurlarınızdayım.
Verdiğimiz önergede ısrar ediyorum; çünkü, Anamuhalefet
Partisinden, muhalefet partisinden ısrarlı bir görüş var ve sizinle aynı konuda
buluştuk. Ülkeye hizmet adına eğitim yapmak üzere, mastır ve doktora eğitimi
yapmak üzere yurt dışına gidenlerden, borçlu olanların borcunu affediyoruz ve
onlara bir fırsat tanıyoruz; ama, iyi niyetiyle borcunu ödediği halde fazla ödeyenlere
hakkını geri ödemekten imtina ediyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletiyse, vatandaştan
olan borcunu şahince alıyorsa, onu tahsil ediyorsa, vatandaşına olan borcunu da
aynı titizlikle geriye ödemek mecburiyetindedir. Hukuk devleti isek, bu konuyu,
sizler de bizimle beraber olarak düzeltmeniz lazım; çünkü, hukukun üstünlüğünün
geçerli olduğu bir ülkede haksızlıklar giderek azalacaktır. Burada, açıkça,
doğru, dürüst bir vatandaşa haksızlık vardır. Bu haksızlık adına tekrar
hatırlatma ihtiyacını hissettim. AK Parti Grup Başkanvekillerinin tekrar
dikkatini çekiyorum; bu konuyu bir daha gözden geçirsinler, rica ediyorum.
Tekrar Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (Anavatan
Partisi ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akdemir.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Üçüncü önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun teklifinin 1 inci maddesi ile
8.4.1929 tarihli ve 1416 sayılı Ecnebi Memleketlere Gönderilecek Talebe
Hakkındaki Kanuna eklenmesi öngörülen geçici 1 inci maddeye aşağıdaki fıkranın
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Murat Mercan (Eskişehir) ve arkadaşları
"Bu Kanun kapsamında yurt dışına gönderilen
öğrenciler, yurt dışında resmî öğrenci olarak geçirmiş oldukları öğrenim
sürelerinin 18 yaşının tamamlanmasından sonraki döneme ait olan kısmını, halen
tabi oldukları sosyal güvenlik kurumuna bu maddenin yürürlük tarihinden
itibaren üç ay içinde müracaat etmeleri ve müracaat tarihi itibariyle
bulundukları görev ile derece ve kademe ya da basamak ya da prime esas kazanç
tutarı üzerinden bu süreye ilişkin olarak hesaplanacak prim, kesenek, kurum karşılığı
gibi toplam yükümlülük tutarını müracaatın kabul tarihinden itibaren oniki ayda
eşit taksitler halinde ödemek suretiyle borçlanabilirler. Taksit ödeme dönemi
sonunda borcunun tamamını ödemiş olduğu tespit olunanların borçlanmış oldukları
bu süreler, emekliliğe tabi toplam hizmet süresinin hesabında ve sigortalılık
ya da iştirakçiliğin başlangıç tarihinin tespitinde dikkate alınır. Aylık
taksitlerini zamanında ödemeyenlerin önceki aylara ilişkin olarak ödemiş
oldukları tutarlar, süresi geçen son taksit tarihinden itibaren 30 gün içinde
ilgililere iade olunur. Başvuru tarihi itibariyle herhangi bir sosyal güvenlik
kurumuna tabi olmayanlardan, daha önce herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna
tabi çalışması olanlar en son tabi oldukları sosyal güvenlik kurumuna, daha
önce herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna tabi çalışması olmayanlar ise Sosyal
Güvenlik Kurumuna (BAĞ-KUR Genel Müdürlüğüne) müracaatta bulunurlar ve bunların
borçlanacakları süreye ilişkin olarak ödeyecekleri toplam tutar, 8.5.1985
tarihli ve 3201 sayılı Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında
Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında
Kanunun 4 üncü maddesi uyarınca Bakanlar Kurulu tarafından belirlenen günlük
tutar esas alınarak tespit olunur."
BAŞKAN - Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN
KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Efendim, yeterli çoğunluğumuz olmadığı için takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Hükümet?..
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz
Sayın Başkan.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Gerekçe…
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
1416 sayılı Kanun uyarınca devlet hesabına öğrenim
görmek üzere yurt dışına gönderilen öğrenciler yurt dışında öğrenim gördükleri
sürelerin iki katı kadar mecburî hizmetle yükümlü olmalarına rağmen öğrencilik
sürelerince herhangi bir sosyal güvenlik kurumuyla ilişkilendirilmemektedirler.
Önergeyle, bu şekilde yurt dışına gönderilenlerden öğrenimlerini tamamlamış
olanlara, kesenek ve kurum karşılıklarını ödemeleri halinde öğrencilikte geçen
sürelerinin emeklilik yönünden değerlendirilmesi sağlanmaktadır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Şimdi, teklifin 1 inci maddesine bağlı geçici 1 inci maddenin,
kabul edilen önerge doğrultusunda oylamasının açıkoylama şeklinde yapılmasına
dair önerge vardır; önergeyi okutup, imza sahiplerini arayacağım.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun teklifinin 1 inci maddesine
bağlı geçici 1 inci maddesinin oylamasının açıkoylama şeklinde yapılmasını arz
ederiz.
BAŞKAN - Faruk Çelik, Bursa?.. Burada.
Zeynep Tekin Börü, Adana?.. Burada.
Mehmet Tekelioğlu, İzmir?.. Burada.
Murat Mercan, Eskişehir?.. Burada.
Ali Yüksel Kavuştu, Çorum? Burada.
Sedat Kızılcıklı, Bursa?.. Burada.
İnci Özdemir, İstanbul?.. Burada.
Mehmet Kurt, Samsun?.. Burada.
Muzaffer Gülyurt, Erzurum?.. Burada.
Hamza Albayrak, Amasya?.. Burada.
Ahmet Çağlayan, Uşak?.. Burada.
Recep Yıldırım, Sakarya?.. Burada.
Mustafa Ilıcalı, Erzurum?.. Burada.
Öner Ergenç, Siirt?.. Burada.
Mustafa Duru, Kayseri?.. Burada.
Ahmet Ertürk, Aydın?.. Burada.
Vahit Kirişci, Adana?.. Burada.
Kemalettin Göktaş, Trabzon?.. Burada.
Orhan Taş, Sivas?.. Burada.
Ekrem Erdem, İstanbul?.. Burada.
Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını
alacağım.
Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Alınan karar gereğince, açıkoylama elektronik cihazla
yapılacaktır.
Oylama için 5 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde
sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini; bu yardıma
rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 5
dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise,
hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve
soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 5
dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Bazı Kamu Alacaklarının
Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Teklifinin 1 inci maddesine bağlı geçici
madde 1'in açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 349
Kabul : 349 (x)
Böylece geçici 1 inci madde kabul edilmiştir.
Geçici madde 2'yi okutuyorum:
"GEÇİCİ MADDE 2- Bu Kanun uyarınca mecburi hizmet
karşılığı yurt dışına gönderilenlerden, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten
önce, borcunun tamamını ödemeden veya mecburi hizmetini tamamlamadan vefat
edenlerin borç yükümlülükleri ortadan kalkar. Buna bağlı olarak, borçlunun
kendisi, mirasçıları ve kefilleri hakkındaki her türlü borç yükümlülükleri
ortadan kaldırılır ve her türlü borç takibi işlemlerine son verilir."
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz isteyen Mustafa Gazalcı, Denizli Milletvekili.
Buyurun Sayın Gazalcı. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 1143
sıra sayılı yasanın 1 inci maddesinin geçici 2 nci maddesiyle ilgili Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz aldım; tümünüzü saygıyla selamlıyorum.
(x) Açıkoylama
kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.
Değerli arkadaşlar, yurt dışına giden, mastır ya da
doktora yapmak için giden öğrencilerin durumlarını kolaylaştıran bir düzenleme
yapıyoruz. Aslında, burada bir toptancı anlayış var. Yani, neden dolayı ilişiği
kesilmiş, neden borcunu ödeyememiş?.. Tabiî, yüksek faizler, şunlar bunlar,
tamam; ama, doğru dürüst bir çalışma tam yapılmamış. İşte, burada, geneli
üzerine, bunları kazanmak, yeni kurulacak üniversitelerde görev almalarını
sağlamak gibi güzel sözler ediliyor.
Değerli arkadaşlar, elbette, yurt dışında gerçekten
çalışmış, çabalamış, bilgisini, görgüsünü artırmış insanların gelip yurda
hizmet etmesi hepimizi sevindirir.
BAŞKAN - Sayın Gazalcı, bir saniye…
Sayın milletvekilleri, sayın hatibin konuşması
anlaşılamamaktadır.
Buyurun Sayın Gazalcı.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Değerli arkadaşlar, yurt içinde kredisini alan
öğrenciler var Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğünden. Bu öğrenciler işe
giremedikleri halde, birçokları icralık durumda. Geçenlerde bir düzenleme
yapıldı burada, 18 Mayıs 2006 tarihinde. Bu, kanlı Danıştay saldırısının sonucunda
yaşamını yitiren yargıcın cenazesi için gittiğimizde, maalesef, burada, AKP'li
arkadaşlar, çok da etik olmayan bir anlayışla, iki tane eğitimle ilgili yasayı
bizim dışımızda görüştüler, kabul edip geçirdiler. Bunlardan birisi,
öğretmenlerin emeklilikleriyle ilgiliydi; ikincisi de, öğrencilerin kredi
durumuyla ilgiliydi. Aslında, söyleyeceklerimiz vardı.
Şimdi, yurt dışındaki öğrencilerin durumları
kolaylaştırılırken, hem de toptancı bir anlayışla, bir af anlayışıyla
sağlanırken yurt içinde onca öğrencinin hak etmediği yüksek faizlerle, işe
girmediği halde büyük bir sorunla karşı karşıya kalması... Bunlar da bizi
düşündürmeli. AKP bir yöntem benimsedi; çeşitli kesimleri, biraz da affederek,
alabildiğini alarak, alamadığına boş vererek bir yol… Tabiî, bu yol herkesi bir
beklentiye soktu; yurt içindeki, yurt dışındaki; hangi kesimle uğraşırsa
uğraşsın.
Değerli arkadaşlar, eğitim, insana yapılır, ciddî bir
iştir. Nitelik çok önemlidir eğitimde. Yani, siz, burada, öğretmenin hakkını
kullanamazsınız, üniversitenin hakkını kullanamazsınız. Bu yasa, görüştüğümüz
yasadaki ek madde, yetmişyedi yıl önce düzenlenmiş. Yani, 1929'da, Atatürk
döneminde yurt dışına gönderilen öğrencilerle ilgili bir düzenlemeye bir ek
getiriyoruz biz. Ortada, gerçekten, kimi öğrenciler için bir haksızlık var; çok
büyük faizler yüklenmiş. Onlar, bize de mektup yazıyorlar ve destek verilmesini istiyorlar. Aslında,
veriyoruz da, vereceğiz de; ama, ben, bir şeyi, bir kez daha altını çizmek
istiyorum değerli arkadaşlar. Çalışan ile çalışmayanı, başarılı olan ile
olmayanı ayırmazsak, hepsini aynı kefeye koyarsak, ileride o bizim yanlış bir
biçimde önümüze çıkar ve haksızlık yaptığımızı görürüz. Hiçbir zaman, gerçek
başarılı, iyi niyetli olanlar ile olmayanları aynı kefeye koyup, aynı ölçüyle
değerlendirmemeliyiz; ama, şimdiye değin yapılanların birçoğu budur.
Ben diyorum ki şimdi, tamam, bu yurt dışındaki
öğrencilerimizi affediyoruz, hatta, öyle affediyoruz ki, hiçbir ayırım
gözetmeden, buyur gel diyoruz. Beş yıl da bir süre veriyoruz, faizlerini de
büyük oranda affediyoruz -döviz
faizlerini- 2006'dan başlayarak bir faiz koyuyoruz. Bu arada, iyi niyetle fazla
ödemişse "hayır, o devlet kasasına girdi, vermiyoruz" diyoruz.
Üst üste önerge verildi. Maliye Bakanı önce
"katılıyorum" dedi, sonra vazgeçti. Anlamak mümkün değil; yani, sizin
kasanıza fazla bir ödeme yapılmışsa, Sayın Bakan, siz, onu neden geri
vermeyesiniz?! Böyle bir hukuk anlayışı olur mu?! Yarın, bu yasa, fazla ödeme
yapan birisi tarafından mahkemeye götürülürse ya da Cumhurbaşkanı "bu,
hukuka uygun değil" derse, ne yapacağız arkadaşlar?! Şimdi, bir şeyi
reddederken, kabul ederken düşünmek gerekmez mi?!
Ben, yeniden söylüyorum. Bakın, bu beklenti, toplumun
her kesiminde, gerçekten, biraz da devlete borç ödememe ya da başarısızlığı
ödüllendirme gibi bir anlayışa geldi, başarıyı cezalandırma gibi. Şimdi, yurt
içinde kredisini almış insanlar var, öğrenciler var. Bunlara faiz birikmiş, çok
birikmiş; ama, bunlara bir şey yapmıyorsunuz. Şimdi, bu çocuk ya da veli demez
mi "siz, beni niye affetmiyorsunuz, niçin benim faizlerimi ortadan
çıkarmıyorsunuz?!"
Bakın, elimde Bingöl'den yazılmış bir mektup var; Hakkı
Güreş yazmış: "Ben bir memur emeklisiyim" diyor. "Oğlum 1998
yılında üniversiteyi kazandı ve biz kredi aldık. 2001 yılında bana bir yazı
geldi ve 665 milyar ödemem istendi benden" ve faiz birikmiş, çocuk daha
önce yurttan ayrıldığı için 2001 yılından önce kredi ilişkisi kesilmiş; şimdi,
bu Bingöl'deki Hakkı Güreş "benim durumum ne olacak" diye soruyor.
Şimdi, ben de size soruyorum değerli arkadaşlar, burada
birikmiş bir para yok mu?! Burada, bu Bingöl'den mektup yazan gibi birçok,
Türkiye'de insanlar var; yani, şunu söylüyorum ben değerli arkadaşlar: Yurt
dışına gönderdiğimiz, devletin parasıyla gönderdiğimiz kişiler, tabiî, haksız
yere büyük borç faizleriyle ödeyemez duruma düşmüşlerse, bunları
kolaylaştıralım; ama, bir yıldır beklenen bir toptancı anlayış var. Burada, bir
kere daha, bunu, biz görüyoruz.
Ben, şimdi, birden, ünlü eğitimci Rauf İnan'ı düşündüm.
Avusturya'ya gönderiliyor. Süresi bittikten sonra diyor ki: "Ben iki ay
daha kendi paramla burada bilgimi, görgümü artırmak istiyorum." Bakandan
bir tel; "derhal gel, yurtta sen eğitim-öğretim hizmetlerine katıl"
diyor ve Rauf İnan acele yurda geliyor, hemen öğretmenliğe başlıyor. Geçmişte
Tonguçlar, Hasan Âli Yüceller yurt dışına gönderilmiştir ve Türkiye'ye bunlar
hizmet etmiştir. Atatürk zamanında çok kişi böyle gitmiştir. Hatta özel
yetenekli insanlar için, çocuklar için bu Meclis yasa çıkarmıştır ve onlar
gelip ülkemize hizmet etmişlerdir değerli arkadaşlar. Biz, bu memleketin
parasını bir insana yatırırken, çok iyi, yetenekli insanlara yatırmalıyız ve
onun karşılığını da elbette istemeliyiz. Bugün bir veli geldi bana, ODTÜ'yü
bitirmiş çocuğu, bir burs istiyordu, yurtdışını kazanmış, bir kapı istiyordu;
yani…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Gazalcı, buyurun.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlar, elbette biz, yurt dışına gitmiş,
çalışmış, çeşitli nedenlerle borcunu ödeyemez duruma gelenler için bir kolaylık
gösteriyoruz; bunu kabul ediyoruz. Ama, bir kez daha söylüyorum, toptancı bir
anlayış, herkese aynı ödül, ileride bizi sıkıntıya sokabilir. Madem bu yurt
dışındaki insanlar için bunları yapıyoruz, yurt içinde Kredi Yurtlardan kredi
alıp da işe girmediği halde faizleri biriken çocuklar için de bir an önce bir
çözüm getirelim. Hiç olmazsa bu sayfayı bir kere bir kapatalım; yani, bunu bir
bitirelim, bundan sonra bu yol, niteliği düşürebilir, başarıyı cezalandırma
yoluna gidebilir; ama, her şeye karşın -bu yasanın, belki arkadaşların
anlattığı gibi- büyük bir çoğunluğu iyi niyetli olur ve kalan borçlarını bu
düzenleme içerisinde öder ve ülkesine gelip hizmet eder; çünkü, ters bir ölçü
var, yetişmiş beyinler yurt dışına giderler Türkiye'de ve birçok zaman da
gelmez onlar. Bu memleket onları binbir güçlük içinde okutmuştur, yurt dışına
göndermiştir, onlardan hizmet beklenir; ama, çok zaman da bu yapılmaz. Dilerim,
bu yasa bunu sağlar.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gazalcı.
Madde üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına söz isteyen
Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir.
Buyurun Sayın Akdemir. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA DURSUN AKDEMİR (Iğdır) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1143 sıra sayılı Bazı Kamu Alacaklarının
Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Teklifinin 1 inci maddesinin geçici 2 nci
maddesi üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce
Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Geçici 2 nci maddede, gerçek anlamda sosyal devletin
yaklaşması gereken bir anlayışla meseleye yaklaşılmış ve yurt dışında mastır,
doktora eğitimi yapanlar hayatlarını kaybetmişlerse ya da tümünü veya bir
kısmını ödememişlerse, bunlardan, ailelerinden, mirasçılarından ya da
kefillerinden herhangi bir talepte bulunulmaması, gerçek anlamda devletin
yüceliğini, güçlülüğünü gösteren bir anlayıştır. Bu anlayışla bu madde
getirildiği için, ben, her üç grubu olan partiye de, Mecliste -iktidar ve
muhalefetine- teşekkürlerimi buradan arz etmek istiyorum.
Ancak, değerli milletvekili arkadaşlarım, bir şeyi de
vurgulamadan geçmek istemiyorum. Biraz önce bazı maddelerini saydığım, yurt
dışında bulundukları halde derslerinde başarılı olamadıkları için, görevi,
çalışmayı kendiliklerinden bırakanlar ya da yurt dışında herhangi bir nedenle
bir olaya karıştıkları için yükseköğretim kurumu tarafından geriye çağrılmış
olanlar ya da yurt içinde herhangi bir üniversitede kendi fakültesine bağlı
olarak eğitim almış olanlar buradaki çalışmalarını tamamlayamadıkları için
görevlerden uzaklaştırılanlar ya da gene hizmet etmesi gerektiği kuruma
atanmadıkları, başka kuruma atandıkları için borçlarını ödemeyenleri, burada
getirilen bu yasayla, bir bakıma taltif etmiş oluyoruz.
Demin, biraz önce, benden önce konuşan Değerli
Milletvekili Gazalcı, iyi bir eğitimcidir, Türkiye'de eğitim sorunlarını sık
dile getiren birisidir. Yıllarca, üniversitede biz de araştırma görevlisi ve
uzman doktor yetiştirdik. Haklı ile haksızı birbirinden ayırmamız gerekiyor.
Çalışan ile çalışmayanı, doğru ile eğriyi eğer birbirinden ayırmaz iseniz, hak
ve adalet, gerçek anlamda yerini bulmaz.
İşte, bütün bu nedenlerdendir ki, bu kurumlardan biri
olan, özellikle eğitim kurumlarımızdan Yükseköğretim Kurumu, Türkiye'ye bilim
anlamında en önemli hizmeti vermek üzere genç insanları yetiştirmeye çalışıyor.
Sınavla, devlet kurumları, kendi adına yetiştirmek üzere yurt dışında eğitime
gönderiyor.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, burada özellikle bir
konuyu vurgulamak istiyorum. Gelişen dünyada, teknoloji ve bilim, o milletlerin
bağımsızlığında önemli rol oynar. Biz, burada, görevini yapmakta zorlananları
ya da herhangi bir nedenle görevini ihmal edenleri bağışlıyoruz; ama, binlerce,
yurt dışına beyin göçü gidiyor, gittiği ülkede yerleşip kalıyorlar ve aldıkları
bursları ödeyemedikleri için belki ülkemize dönmüyorlar ya da gittikleri
ülkede, Amerika Birleşik Devletlerinde, Avrupa Birliği ülkelerinde, çok
başarılı çalışmalar yaptıkları için veya yapacaklarına inanıldığı için, bunlar
alıkonuluyorlar orada, kapıyorlar yabancı ülkeler bu beyinleri. Biz, bu yasayı
getirirken, acaba, bu üstün zekâlı olan beyinlerimizi kurtarmayı ya da geriye
getirmeyi niçin düşünemedik?! Ben, buradan, aklıselime hitap etmek istiyorum,
sağduyunun hâkim kılınmasını talep ediyorum. Maalesef, Türkiye, kendi
yetiştirdiği, mezun ettiği üniversitelilerin yüzde 60'ına ancak iş verebiliyor,
yüzde 35-40'a yakını, maalesef, işsiz, sokaklarda; ama, üstün zekâlılar da yurt
dışında, el diyarında, yabancı ülkelerin laboratuvarlarında bilim ve teknoloji
üretmek üzere çalışıyor.
Buradan şunu söylemek istiyorum: Eğer, bu konu
çalışılırken, beyin göçünü nasıl durduracağız, beyin göçünü durdurarak ülkemize
bu beyinlerin hizmet etmesini nasıl sağlayacağız diye kafa yormuş olsaydık,
bugün, burada, bu konuyu da halletmiş olacak ve o gençlerimizin geriye
getirilmesi sağlanacaktı.
En azından, dikkate, şu yönden, şunun alınmasını talep
etmek istiyorum: Bugün, dünya teknolojisinde ileri olan Amerika Birleşik
Devletleri, Avrupa Birliği ülkeleri ve Japonya gibi ülkelere gönderdiğimiz
öğrenciler, o devletler tarafından gönderilen kurumda üstün çalışmalarından
dolayı alıkonulup maaş veriliyor ve bir kadro tahsis ediliyorsa, bunların
geriye davet edilmesi için ya da geriye gelmelerini teşvik etmek için, bu bilim
adamlarının da borçlarının affedilmesi gündeme gelmeliydi, şimdiye kadar, bu
ana kadar gündeme gelmedi; ama, ben, buradan dile getirmek istiyorum. Ek bir
önerge vermeyi düşündük, ben buraya gelirken. Bu konuyu siz kabul ederseniz,
önergemizi hemen vereceğiz, diğer maddeler görüşülürken, ek bir madde olarak,
yurt dışındaki üstün zekâlıları, yetişmiş insanlarımızı ülkemize çekmek için,
onların borçlarını tümden affederek ülkeye gelmelerini sağlayacağız.
Burada, bir şeyi vurgulamak istiyorum. Hep diyorsunuz
ki, AK Partinin sözcüsü buraya çıktığında, değerli hocamız söylediler ki,
üniversitelerde doktora yapmış öğrenciye, öğretim üyesine ihtiyaç var. Evet,
kesinlikle var, ben de aynı şeyi söylüyorum. Aradan dört yıl geçti. Niçin,
şimdiye kadar, aynı hassasiyetle yaklaşılmadı konuların üzerine? Kararnameyle,
mademki Hükümet karar alıp üniversitenin YÖK kadrolarında değişiklik
yapabiliyor, ayarlama yapabiliyor ise, niçin, şimdiye kadar kadro sıkıntısı
çeken üniversitelere öğretim üyesi yetiştirilmek üzere doktora öğrencisi
kadroları, mastır öğrencisi kadroları yeterince verilmedi? Bunu soruyorum
değerli arkadaşlarım. Niçin, 16 tane üniversite açıldı?.. Uyardığımız halde,
rektör atamalarının belli bir kalıba bağlanması konusunda önerimiz vardı, bu
üniversiteleri kuran kurucu üniversitelerin kendi aralarından tespit edeceği 6
üyenin 3'ünü Millî Eğitim Bakanı ya da Başbakan tespit eder, diğer 3'ünü
eledikten sonra kalan 3'ünü Cumhurbaşkanına gönderir, Cumhurbaşkanı da bu
3'ünden 1'ini seçer; dolayısıyla, böyle bir teklif o zaman kabul edilmiş
olsaydı… Bu kürsüden ben seslendirdim, dile getirdim, üniversiteden gelmiş
arkadaşınız olarak bu hassasiyeti bildiğim için. Verdiğim kanun tekliflerinden
-3 kanun teklifi verdim- 2 üniversite benim kanun teklifimle kuruldu; büyük bir
üzüntü duyuyorum, rektörler atanamadı. Anayasa Mahkemesi tarafından da yasanın
yürütmesi durduruldu ve kurulmuş üniversiteler şu anda sıkıntı içinde. Gerçi,
YÖK Yasasına göre, Anayasa bu yetkiyi YÖK'e teslim etmiş oldu ve YÖK atamayı,
geçici de olsa görevlendirerek gerçekleştirmiş olacak. İşte burada, siz,
İktidar Partisi olarak, muhalefetin her söylediği yanlıştır duygusuna kapılarak
yaklaşırsanız, bugün, hemfikir olduğumuz bir yasada bile düzeltilmesi gereken
maddelerin düzeltilmemesi konusunda hata işlemiş olursunuz; hatanızdan dönmeyi
ben öneriyorum.
Beyin göçünü engellemek için, dışarıdaki üstün zekâlı
Türk evlatlarının geriye getirilmesi konusunda da bir çalışma yapılmasını
buradan teklif ediyorum ve biraz önce verdiğim önerge her ne kadar reddedilse
bile, diğer maddelerde buna benzer bir önerge verilerek o konunun
düzeltilmesini talep ediyor, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akdemir.
Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Erzurum
Milletvekili Mücahit Daloğlu?..
İzmir Milletvekili Mehmet Tekelioğlu.
Buyurun Sayın Tekelioğlu. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
MEHMET S. TEKELİOĞLU (İzmir) - Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; 1143 sıra sayılı teklifle birçok düzenleme yapıyoruz. Bunlardan
bir tanesi de, yurt dışına lisansüstü eğitim amacıyla gönderilenlerden vefat
eden akademisyenlerle ilgili. Kanun maddesi, vefat edenlerin mirasçılarına, ailelerine
çıkarılacak borç yüklerinin bütünüyle affedilmesini öneriyor, bunların borç
yükümlülükleri bütünüyle ortadan kalkıyor. Dolayısıyla, bu da, devletimizin
göstermiş olduğu bir âlicenaplık olmuş oluyor. Bunun da bu şekilde olması
fevkalade uygundur.
Bizim bildiğimiz kadarıyla, çok fazla olmasa da,
maalesef, yurt dışında öğrenim görürken yahut da döndükten sonra burada
hayatını kaybedenler var. Onlara buradan rahmet diliyorum.
Yapılan düzenleme hem 1416'yla gidenler için hem
2547'yle gidenler için hem de 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa göre
gidenler için geçerlidir.
Ben, buradan, vefat edenlere rahmet diliyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tekelioğlu.
Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Denizli
Milletvekili Mustafa Gazalcı.
Buyurun Sayın Gazalcı.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; yeniden, tümünüzü saygıyla selamlıyorum. Bu geçici 2 nci madde
üzerine kişisel söz aldım; hepinize saygılar sunuyorum.
Arkadaşlarımın da söylediği gibi, bu madde, yaşamını
yitirenlerin yükümlülüğünü ortadan kaldıran bir düzenleme. Doğru; ne
kendisinden ne de yakınlarından, bu yükümlülüğü istemek doğru değil. Ancak, bu
düzenleme içinde biraz aceleye getirilmiş kimi düzenlemeler var. Yeniden
söylüyorum: Yurt dışına giden kaç öğrenci var, kaç tanesinin hangi nedenle
ilişiği kesilmiş, bunların tam bir sayımı dökümü yapılmış değil. Biz, bunların
tümünü aynı iyi niyetle, anlayışla ele alıp bir bakıma bir kolaylık gösteriyoruz,
affediyoruz, yurda çağırıyoruz. Diyoruz ki, siz, bu memleketin parasıyla orada
bilginizi, görgünüzü, öğreniminizi artırmak için gittiniz, şu ya da bu nedenle
ilişiğiniz kesildiği için borçlarınız arttı. Bunlar da dayanılamayacak duruma
geldi kimileri için gerçekten. Anaları, babaları da burada çocuklarının dönmesi
için bizleri etkilediler, sizleri etkilediler ve bir kamuoyu oluşturdular.
Saygı duyuyorum. Dilerim, memleketimiz için, eğitim için, eğitimin niteliğinin
yükselmesi için iyi bir çözüm olur; ama, ben, bir kere daha söylüyorum, bu
eğitimde af, eğitimde toptancılık, eğitimde kimi zaman kolaylık, niteliği
düşüren yollardır. Bu ister ilk aşamada olsun, isterse doktora düzeyinde olsun.
Zaman zaman, biz Meclis olarak, uzmanların karar vereceği, kurulların karar
vereceği, üniversitenin, Yükseköğretim Kurumunun karar vereceği durumlara biz
karar veriyoruz ve diyoruz ki, bizim elimizde yasama yetkisi var, bir yasa
yaparsak, sorun çözülür. Pek öyle değil. Yani, bu, hem üniversitenin
özerkliğine uygun bir davranış değil… Geçmişi anımsatmak istemiyorum; ama,
burada katsayı belirlemelerine varacak kadar işi ileriye götürdük ve karıştık.
Şimdi, belki, bu konuda Yükseköğretim Kurumuyla ne kadar işbirliği yapıldı, onu
da çok fazla bilmiyorum; burada tek sevindirici yan, bir süzgeç olarak, başvuru
olarak Yükseköğretim Kurumunun getirilmiş olmasıdır. Yani, yurda dönerken, bir
yükümlülük, mecburî hizmet vardı. Onlar para olarak ödemek istemez de,
"ben mecburî hizmet olarak yapmak isterim" derse, YÖK de bunu kabul
ederse, bu kapı açılmış olacak.
Değerli arkadaşlar, eğitim, büyük oranda ticarîleşti
şimdi; ilköğretimi de öyle, yükseköğretimi de öyle. Paran varsa, iyi bir eğitim
alıyorsun, paran varsa, kurslara, dershanelere gidiyorsun, hatta yurt dışına
gidiyorsun; ama, değerli arkadaşlar, eskiden bu böyle değildi. Eskiden,
çalışkanlık ve yetenek eğitimde öncelikliydi. Bunun karşılığında, devlete bir
yükümlülük, mecburî hizmet anlayışı vardı. Devlet, yetenekli çocuklarını
okutur, onu da yükümlendirirdi. Aslında, bu, burslu giden -yurtdışına- kişiler
de, bu anlayışla gönderilmişti. Eskiden öğretmen okullarında da bu vardı,
birçok meslek okullarında da vardı. Hiç
zaman kaybına uğramazdı. Örneğin, biz, haziranda bitirdik okulu, 1 Temmuzda
hemen atamamız yapılmıştı. Şimdi ise, öğretmen oluyor kişi, dört yıl, beş yıl,
altı yıl, yedi yıl bekliyor; atanmayı bekliyor. Kendi dalında, kendi branşında,
aylarca bekliyor, yıllarca bekliyor; birçokları da umudu kesiyor. Diplomayı
almış, bir yandan öğretmen gereksinimi var, açıkta bekliyor; ama, bir duyuru
yapılıyor, branşından 50 kişi alınacak, 100 kişi alınacak...
Şimdi, ağustosta 10 000 öğretmen atanacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Gazalcı, lütfen, tamamlar mısınız.
Buyurun.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Bitiriyorum Başkanım.
Ağustosta 10 000 öğretmen ataması var. Basına yansıyan
doğruysa, kimi branşlardan hiç öğretmen alınmıyor, kimilerinden de çok az
sayıda alınıyor. Buna neden olarak da "eh, devletin gücü bu kadar, elde
bulunan kadro bu kadar, zaten en çok da öğretmenleri alıyoruz gene de"
lafları dolaşıyor. Tabiî ki, öğretmenliğe alınacak. 15 000 000 öğrenci okuyorsa
bu ülkede, üniversiteyle beraber 20 000 000'a yaklaşık öğrenci varsa, elbette
en büyük kadro ona ayrılacaktır, daha çok ayrılmalıdır, daha çok eğitime
verilmelidir diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gazalcı.
Teklifin 1 inci maddesine bağlı geçici 2 nci maddesinin
oylamasının açıkoylama şeklinde yapılmasına dair önerge vardır; önergeyi okutup
imza sahiplerini arayacağım.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan teklifin 1 inci maddesine bağlı
geçici 2 nci maddesinin açıkoylamayla
oylanmasını arz ederiz.
BAŞKAN - Faruk Çelik, Bursa?.. Burada.
Zülfü Demirbağ, Elazığ?.. Burada.
Mehmet Tekelioğlu, İzmir?.. Burada.
Ahmet Yeni, Samsun?.. Burada.
Necati Çetinkaya, Elazığ?.. Burada.
Nusret Bayraktar, İstanbul?.. Burada.
Soner Aksoy, Kütahya?.. Burada.
Recep Yıldırım, Sakarya?.. Burada.
Alaettin Güven, Kütahya?.. Burada.
Hasan Ali Çelik, Sakarya?.. Burada.
Fatma Şahin, Gaziantep?.. Burada.
Semiha Öyüş, Aydın?.. Burada.
Faruk Ünsal, Adıyaman?.. Burada.
Mücahit Daloğlu, Erzurum?.. Burada.
Mustafa Ünaldı, Konya?.. Burada.
İlyas Arslan, Yozgat?.. Burada.
Mehmet Çiçek, Yozgat?.. Burada.
Öner Ergenç, Siirt?.. Burada.
Öner Gülyeşil, Siirt?.. Burada.
Cavit Torun, Diyarbakır?.. Burada.
Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını
alacağım.
Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Alınan karar gereğince, açıkoylama elektronik cihazla
yapılacaktır.
Oylama için 5 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde
sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma
rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 5
dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise,
hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve
soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 5
dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Sayın milletvekilleri, bu oylamadan sonra çerçeve 1
inci madde de elektronik cihazla oylanacağından, Genel Kurulu terk etmemeniz
rica olunur.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Bazı Kamu Alacaklarının
Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Teklifinin 1 inci maddesine bağlı geçici
madde 2'nin açıkoylama sonucunu
açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı: 366
Kabul: 366 (x)
Teklifin çerçeve 1 inci maddesinin oylamasının
açıkoylama şeklinde yapılmasına dair önerge vardır; önergeyi okutup, imza
sahiplerini arayacağım.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun teklifinin çerçeve 1 inci
maddesinin oylamasının açıkoylama şeklinde olmasını arz ederiz.
BAŞKAN - Faruk Çelik, Bursa?.. Burada.
Mehmet Tekelioğlu, İzmir?.. Burada.
Ahmet Yeni, Samsun?.. Burada.
Necati Çetinkaya, Elazığ?.. Burada.
Ahmet Büyükakkaşlar, Konya?.. Burada.
(x) Açıkoylama
kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.
Fikret Badazlı, Antalya?.. Burada.
Yekta Haydaroğlu, Van?.. Burada.
Murat Yıldırım, Çorum?.. Burada.
Hacı Turan, Kırşehir?.. Burada.
Mustafa Elitaş, Kayseri?.. Burada.
Yahya Akman, Şanlıurfa?.. Burada.
Atilla Maraş, Şanlıurfa?.. Burada.
Bayram Özçelik, Burdur?.. Burada.
Harun Tüfekci, Konya?.. Burada.
Mehmet Salih Erdoğan, Denizli?.. Burada.
İbrahim Köşdere, Çanakkale?.. Burada.
Mehmet Ceylan, Karabük?.. Burada.
Sinan Özkan, Kastamonu?.. Burada.
Muharrem Tozçöken, Eskişehir?.. Burada.
Resul Tosun, Tokat?.. Burada.
Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını
alacağım.
Açıkoylamanın elektronik cihazla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Alınan karar gereğince, açıkoylama elektronik cihazla
yapılacaktır.
Oylama için 5 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde
sisteme giremeyen sayın üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu
yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için
öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise,
hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve
soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 5
dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Bazı Kamu Alacaklarının
Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Teklifinin çerçeve 1 inci maddesinin
açıkoylama sonucu:
Oy sayısı: 349
Kabul : 349
(x)
Böylece, çerçeve 1 inci madde, geçici 1 inci ve 2 nci
maddeyle birlikte kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, birleşime 10 dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 22.38
(x) Açıkoylama
kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
22.54
BAŞKAN:
Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 111 inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
1143 sıra sayılı kanun teklifinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
4.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri Bursa Milletvekili Faruk Çelik, İstanbul Milletvekili İrfan
Gündüz, Ankara Milletvekili Salih Kapusuz, Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa ile
Hatay Milletvekili Sadullah Ergin'in; Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve
Terkinine İlişkin Kanun Teklifi ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili
Samsun Milletvekili Haluk Koç ile İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun;
8.4.1929 Tarihli ve 1416 Sayılı Kanun ile 4.11.1981 Tarihli ve 2547 Sayılı
Kanuna Birer Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (2/754, 2/693) (S. Sayısı: 1143) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
Teklifin 2 nci maddesini, bağlı geçici madde 52'yle
birlikte okutuyorum:
MADDE 2- 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim
Kanununa aşağıdaki geçici maddeler eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 52- Kısmî statüde görev yapanlara
15/3/2004 tarihinden önceki dönem için ödenmiş olan makam ve görev tazminatları
geri alınmaz; ödendiği halde herhangi bir nedenle geri alınanlara geri alınan
tutar iade edilir. Bunlara, 15/1/2003 ile 14/3/2004 tarihleri arasındaki dönem
için ödenmeyen makam ve görev tazminatları, müstahak olunan tarihteki miktarlar
üzerinden ödenir.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına, Bursa Milletvekili Sayın Mustafa Özyurt; buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA ÖZYURT (Bursa) - Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; görüşmekte olduğumuz 1143 sayılı kanun
teklifinin 2 nci maddesi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini
sizlerle paylaşmak için söz almış bulunuyorum; bu bağlamda, hepinizi en içten
saygılarımla selamlarım.
Değerli arkadaşlarım, zaten maddeyi şöyle okuduğumuzda,
bugüne kadar yapılmış olan bir hata giderilmiş oluyor. Bence, gecikilmiş bir
olay bu aslında. Yani, daha önce kısmî statüde çalışan bir öğretim üyesine
verilmiş olan bir ek ödeneğin kaldırılması veyahut da geri alınması gibi bir
sorun olmuş; ki, bu bir haksızlık. Bu maddeyle bu giderilmiş oluyor. Yerinde
bir karar. Ama, ben, bu arada şunu söylemek istiyorum: Kısmî statüde çalışan
öğretim üyeleri, zaten, normal tam gün çalışan öğretim üyeleri maaşının üçte
1'ini alırlar; yani, böyle de bir yapısı vardır. Hem bu öğretim üyeleri kısmî
statüde çalışmışlar hem bir idarî görev almışlar hem de bunun karşılığında
alması gereken karşılığı da alamamışlar. Onun için, bunu canıgönülden
destekliyorum; onu hemen söyleyeyim.
Ama, bu arada, vurgulamak istediğim bazı şeyler var,
üniversite hakkında. Bunlardan bir tanesi, geçen haftalarda, Sayın Adalet
Bakanımızın açıkladığı, hâkim ve savcılarımıza yapılacak olan eködemenin yahut
da maaşlarındaki iyileştirmenin, ben, üniversitelerimize de yapılması
gerektiğine inanıyorum. Üniversitelerimiz… Madem ileriye gitmek istiyoruz,
mademki ülkemiz şöyle iyi olsun, böyle iyi olsun diyorsunuz ve biraz evvel
konuştuğunuz gibi, yurt dışında mastır ve doktora yapmış olanların ülkeye
gelmesi için elimizden gelen her türlü gayreti gösterelim istiyoruz; bence,
yerleşik öğretim üyelerini de elimizde tutabilmemiz için biraz kesenin ağzını
açmak gerekiyor. Hükümet öncelikle bunu yapmak zorundadır.
Değerli arkadaşlarım, bu konuya gelmişken,
üniversiteler hakkında kısa bir bilgi vermek istiyorum. Aslında bizim
üniversite sistemimiz son derece zor durumdadır. Bu koşullarda. Yani AKP
iktidara geldiğinden bu yana da herhangi bir iyileşme yapılmamıştır. Yani, şu
yapıldı, bu yapıldı deniyorsa da, herhangi bir iyileşme olmamıştır.
Öğrenci sayımızda hiçbir şekilde bir artış olmamıştır.
Geçen sene 1 800 000 öğrenci sınava girmiştir ve bunlardan, toplarsanız, örgün
öğretim, açıköğretim ve iki yıllık öğretim de dahil olmak üzere 600 000 öğrenci
üniversiteye girebilmiştir; ama, gerçek anlamda örgün öğretim dediğimiz, dört
yıllık lisans düzeyinde öğretim derseniz, yalnızca 90 000 kişidir ve bunların,
sınava girenlerin büyük bir kısmı da daha evvel sınava girmiş, kazanamamış veya
kazandığı halde yerini beğenmemiş olan öğrencilerdir. Bu bakımdan, öğrenci
sayımız giderek artmaktadır. AKP İktidarı eğer samimîyse, buna öncelikle bir
çare bulmak zorundadır ve böyle giderse, bu gidişle devam edecek olursa
arkadaşlar, hemen söyleyeyim, önümüzdeki yıllarda bu sayı 2,5 milyona ve 2013
yılında da 6 000 000'a çıkacaktır, üniversitelerimizin önünde 6 000 000 öğrenci
birikecektir.
Bunu çözmenin iki yolu var arkadaşlar; yani, bu 6 000
000'a çıkacak olan öğrenciyi azaltmanın iki yolu var: Bir, üniversitelerimizin
sayısını artırmak zorundayız, kalitesiyle birlikte sayısını artırmak
zorundayız. Her istenilen yere üniversite açılmaz, onu da söyleyeyim. Ha
dediğiniz yere, han kurulmaz. Gerekirse büyük şehirlere birkaç üniversite daha
kurulabilir; ama, kaliteli üniversiteler kurulur.
İkincisi, ortaöğretimde, yani lise düzeyindeyken
öğrencileri meslek okullarına kaydırmak zorundasınız. Biraz evvel
arkadaşlarımdan birisi söylediler burada. Meslek liselerine kaydırmak
zorundayız. Gerçekten, Avrupa Birliği ülkelerindekiyle bizimki tam tersinedir.
Orada yüzde 70 meslek lisesi, yüzde 35 klasik lisedir, bizde ise bu tam
tersinedir; ama, öğrencilerin ailelerine sorulduğu zaman, "niçin çocuklarınız üniversite okusun
istiyorsunuz" dediğiniz zaman, onların da birkaç şartı vardır;
demektedirler ki: "Bir: Meslek liselerinin eğitim düzeyi iyi
değildir." Bu gerçektir. Motor bölümündeki öğrenciye sorduğunuz zaman
çocuk diyor ki: "1966 model bir motor gösteriyorlar efendim bana."
1966 model bir motordan, motor öğrencisi veya motor teknisyeni olur mu; olmaz
tabiî. Onun üzerine dışarıya çıktığı zaman da bu öğrenciler iş bulamamaktadır
arkadaşlar. Ama, liseye gittiği zaman da işte hal kötüye gitmekte; çünkü liseye
gittiği zaman da mezun olduğunda eğer üniversiteye giremiyorsa kelimenin tam
anlamıyla işsiz güçsüz bir lise mezunu bırakıyorsunuz ortalığa. Ailelerin
istediği, çocuklarının üniversite mezunu olması. "Üniversite mezunu niye
olsun" dediğiniz zaman da şu cevabı vermekteler: "Bir: Üniversite
mezun olduğu zaman çocuklarımızın gelir düzeyi daha yüksek oluyor. İki: Yedeksubay
olarak askerlik yapıyorlar. Üç: Beyaz gömlekle geziyorlar." Bu, işte
elimde burada bir kitapçık var, Türk Eğitim Derneğinin yapmış olduğu bir
araştırmada, aşağı yukarı 10 000 veliye sorulmuş ve 10 000 veliden alınan cevap
da budur arkadaşlar.
Bu arada, bir konuya daha değinmek istiyorum: Bizdeki
üniversite eğitiminde en büyük sorunlardan bir tanesi dershane sorunudur
arkadaşlar. Hemen bunu rakamlarla söyleyeceğim size, aşağı yukarı ne kadar
dershanenin ne kadar yıllarda geliştiğini. O kadar hızla dershane sayısı artmış
ki, inanılır gibi değil ve bu dershane sayısıyla, sanki dershaneler okulların
yerine konulmak gibi bir duruma getirilmiş; ama, hiçbir zaman bu olmamıştır ve
dershanelere ödenen ücret de inanılmayacak boyutlardadır. Bir öğrencinin ortaokuldan
itibaren üniversite düzeyine kadar gelebilmesi için, son, elimizdeki verilere
göre; yani, 2006 yılına göre arkadaşlar, yaklaşık olarak 9 200 000 000 dolar
harcanmaktadır. Bununla, aşağı yukarı 250 tane üniversite açabiliyorsunuz. Koç,
Sabancı tipi üniversitelerle, 250 tane üniversite açabiliyorsunuz. Yani,
paranız var; ama, parayı başka yönlere kanalize etmişsiniz. Dediğim gibi,
üniversite yerine, çocuklar bir sınava hazırlanmakta, hatta bu sınava
ortaokuldan itibaren hazırlanmakta ve bunun için de, çocuklar iyi okullara
gitmek için bir sınava girmekte biliyorsunuz ortaokulda. O okullar, prim yapan
okullar olduğu için fiyatlarını artırmakta. Geçen hafta bildiğiniz gibi yine
böyle bir olay yaşandı, okullar fiyatlarını artırdılar ve sonunda da, çocuk, ev-dershane-okul
gibi böyle bir üçgenin içine girmekte, o üçgenin içinde dolaşıp durmaktadır.
Bu kadar sıkı bir sınav hazırlığına rağmen, geçen yıl
yapılan bir sınavda, OECD ülkelerinde arkadaşlar, 50 tane okulun katıldığı bir
sınavda, Türk çocukları 48 inci olmuştur. Bu da utanç vericidir, onu
söyleyeyim. Bu beni üzmüştür. 50 Avrupa ülkesi, OECD ülkesinin katıldığı bir
sınavda Türk çocukları, 50 ülke arasında 48 inci olmuşlardır, ki, böyle bir
sınava hazırlık, yani, yarış atı gibi hazırladığımız çocuklar, sonunda 48 inci
olmaktadırlar.
Aslında, bu sınav, başarı sınavı falan değildir,
tamamen eleme sınavıdır; çünkü, mutlaka üstte kalan, yani, iriler üstte
kalacak, küçükler alta geçecektir. Bunun için de yapılacak olan şey… Çocukların
bilgisi, becerisi, görgüsü hiç bunlar önemli değildir; bir soruyla çocuk bir
üste geçebilmektedir. Onun için, eğer, AKP İktidarı samimî ise dediğim gibi, şu
-dördüncü yılımıza giriyoruz- üniversite sorununu çözmek istiyorsa, bunlara el
atmak zorundadır. Yoksa, kendimizi Amerika'yla mukayese etmeye kalkıyor; bir
iki arkadaş burada kalktı, işte Amerika'nın silikon vadisi, bilmem Hindistan'ın
falanı… Lütfen arkadaşlar, böyle komik şeyler söylemeyin. Bunlar mukayese
edeceğiniz, karşılaştıracağınız şeyler değil. İşte söylüyorum, 1 800 000
öğrenci üniversitenin kapısına giriyor ve siz bundan 90 000'ini örgün öğretime
alabiliyorsunuz. Bununla silikon vadisi falan yaratılmaz, kendimizi
aldatmayalım.
Gelin, bu işi yapmak istiyorsanız, samimiyetle yapalım.
Bunun için de, iyi öğretim üyesi yetiştirmek zorundasınız. İşte, biraz evvel
söylediğiniz gibi, bu mastır ve doktora yapan öğrencileri ülkemize çekelim, iyi
yerlerde yetiştirelim, iyi üniversiteler açalım, öğrenci sayımızı, giderek,
yavaş yavaş azaltmaya çalışalım. Ancak bu işin içinden böyle çıkabiliriz.
Yoksa, güzel sözlerle, esprili sözlerle hiçbir yere varamayız; benim size
önerim bu. Bir muhalefet milletvekili olarak söylüyorum; bu işin içinden çıkmak
istiyorsanız, bu söylediğim rakamları, dikkatle, lütfen, bir yere not edin.
İsterseniz, daha sonra da veririm arkadaşlara.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla) - Sayın Başkan, bir cümleyle
bitiriyorum.
Bu geç saatte beni sabırla dinlediğiniz için, hepinize
de ayrıca teşekkür ediyorum, sağolun. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özyurt.
Madde üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına söz
isteyen Hüseyin Özcan, Mersin Milletvekili.
Buyurun Sayın Özcan.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) -
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Bazı Kamu Alacaklarının Tahsili ve Terkinine
İlişkin 1143 sıra sayılı Kanun Teklifinin 2 nci maddesinin 52 nci geçici
maddesi hakkında, Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce
Heyeti saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, geçen cumartesi günü, Mersin'de bir
bomba patlayarak 12 tane arkadaşımızın yaralanması konusunda ve güneydoğuda
şehit olan şehitlerimizi saygıyla anıyor, Mersin'de bombadan dolayı
yaralananlara da acil şifalar diliyorum. Ülkemizde daha böyle anarşik olaylar,
terörist olaylar olmasın, herkes bizim kardeşimiz. Bunun için, bizlerin
yapabileceği, bu ülkede barış istiyoruz, kardeşlik istiyoruz, düşmanlar artık
bu ülkenin dışında olsun diyoruz. Bu dileklerle, esas, bugünkü yasayla ilgili
düşüncelerimizi anlatmak üzere söz aldım.
Değerli arkadaşlar, geçici 52 nci madde, kısmî statüde
görev yapan öğretim üyelerinin haklarının tekrar iade edilmesi, bunların tekrar
kesilen paralarının geri verilmesi gerçekten doğru bir şeydir. Bu yasa, çok
yıllardan beri beklenen, gerçekten insanların ve özellikle yurt dışına giden,
gerek Millî Eğitim Bakanlığı gerekse YÖK kanalıyla gönderilen burslu
öğrencilerimizin acılarını dindirmede, bir nebze de olsun, bir ilaç gibi
gelmiştir.
Yıllardan beri, sıkıntılar olduğunu, birsürü
öğrencilerimizin maddî ve manevî ve psikolojik sıkıntıları, kendileriyle
birlikte, hem ülkemizdeki eğitim sisteminde hem ailelerinde hem ailelerinin
yanında olan kefillere gerçekten ıstırap yaşatmıştır ve bu süre içerisinde,
birsürü insanlar, aynı, banka kartlarında olduğu gibi, çok öğrencimiz intihar
etmiştir, iflas etmiştir, ailelerinden ve eşlerinden ayrılmıştır. Bu sorunun bu
kadar geç kalması, elbette ki, doğru değildi; ama, bu, bir başlangıç olarak
diyoruz, çok iyi olmuştur. Bu yasayı, biz, Anavatan Grubu olarak destekliyoruz;
bu, öğrencilerimizin mağduriyetini gidermiş olur.
Yalnız, burada bir haksızlık olduğunu da görüyoruz.
Bazı öğrencilerimiz, imkânlarını seferber ederek borçlarını ödemişlerdir.
Bunlar, borçlarını ödedikleri halde, neden diğer ödemeyenlerle aynı, eşit
şartlar içerisine konuluyor, ödedikleri paraları geri iade edilmiyor? 60 milyar
lira alan 210 milyar liraya kadar çıkmıştır faizleriyle birlikte en aşağı, 250
milyara çıkan da var. Hatta, Fuat Baykal diye bir vatandaş intihar etmiştir, bu
adamın 737 000 YTL borcu olduğu için. Ailesi, babası ve enişteleri icradadır.
Belki, bu paraların bir kısmını çoğu ödemişlerdir.
Borçlarını, sağdan soldan alarak ödemişler; ama, diğer tarafta, hiçbir kuruş
ödemeyen insanlarla aynı kefeye konulduğunda, haksızlık olduğunu görüyoruz.
Bunların borçlarının dışında, fazla ödeyenlerin de iadesinde yarar vardır diye
bir önerge verdik; ama, maalesef, AKP'nin oylarıyla bu önerimiz reddedildi;
ama, doğru değil. Haksızlık değil mi; vicdanınıza bir danışın! Bir tarafta,
varını yoğunu satmış borcunu ödemiş; ama, öte tarafta, imkânsızlıklar nedeniyle
ödememiş, ama faizi affedilen, faizi silinen bu vatandaşlarla aynı kefeye
konulduğunda, hiç olmazsa, borcunu ödeyenlerin fazla ödemiş oldukları
paralarının da iade edilmesinde yarar vardır diye düşünüyoruz; ama, bu kabul
edilmedi, bu doğru değil.
Değerli arkadaşlar, yakında üniversite imtihanlarına
girilecek, 1 800 000'in üzerinde öğrencimiz var. Bu öğrenciler bir ideal için
koşturuyor, velileriyle, aileleriyle, çevreleriyle; ama, sonuçta bakıyoruz ki,
üniversiteye yüzde 10 öğrenci dahi girmeyecek. Bu bir sıkıntı, bu bir eziyet
veliler için; ama, istikbaline baktığında, bu öğrencilerimiz üniversiteyi
bitirdiğinde, asgarî ücretle dahi iş bulamıyor.
Üniversitelerimize baktığımızda, kadrosuzluk,
perişanlık içerisinde; kadro aranıyor, kadro verilmediği için hizmetler yeteri
kadar yerine getirilmiyor. Üniversitede öğretim üyesi darlığımız var, öğretim
üyesi yetiştiremiyoruz ve bu kadrolar verilmeyerek, öğrencilerimiz,
üniversiteden araştırma ve bilgi bakımından yeteri kadar donanımlı mezun olmadı
diye, bir de, bunları ayrıca imtihana tabi tutuyoruz. Üniversiteyi bitirse
bile, imtihanı kazanamayan çocuklarımız mağdur oluyor, psikolojik olarak
sıkıntı içerisine giriyor, aileler de perişan oluyor.
Değerli arkadaşlar, bir çözüm bulmak zorundayız. Bu
gençler bizim gençlerimiz; enerjilerini -bu genç yaşta evlere hapis olarak,
ailelerine kızarak- yok etmeye hiçbirimizin hakkı yoktur. Öğrencilerimizi
gerçekten iyi eğiterek -nasıl Avrupa'ya gönderiyoruz burslarla- bu
öğrencilerimizi burada da yetiştirmek zorundayız, bunlara gerekli önemi vermek
zorundayız. Yeteri kadar kredi veya burslarla donatarak, bir öğrencinin öğrenci
olduğunu göstererek, topluma daha faydalı, ülkeye faydalı birer eleman olarak
yetişmesi gerekir. Ama, biz bakıyoruz, dışarıda bursunu ödemeyen öğrencilerin
bursunu affediyoruz; ama, Türkiye'de milyonlarca öğrencimiz kredi almış, bu
kredinin faizini ödeyemeyen de birsürü öğrenci velileri var, çocuklar var,
öğrencilerimiz var, okulunu bitirenler var. Bunlar için neden bir çözüm
bulmuyoruz? Bu çifte standart değil mi, haksızlık değil mi?! Hani "adalet
ve kalkınmaydı?!" Bunun adalet ve kalkınması nerede, anlatabilir misiniz?!
Elbette değil. Eğer adaletse, herkes için adalet. Bütün bu ülkede yaşayan
insanlar için, öğrenciler için, veliler için, herkes için adalette eşit
davranmak zorundayız. Yoksa, bizim güvenilirliğimiz, adalete olan inancımız da
sarsılmış olur.
Değerli arkadaşlar, bu yasa gerçekten mağdur olanlar
için bir ilaç gibi gelmiştir. Çok sıkıntıdan aileler kurtulmuştur ve çok geç
kalan bir yasa. Keşke bugüne kadar kalmasa, çok insanın da canı yanmasa diye
düşünüyoruz. Ama, bu bir başlangıç diyoruz. Bundan sonra yasaları ve
yönetmelikleri düzenleyerek, yurt dışına gönderdiğimiz öğrencilerimiz olsun,
yurt içinde olan öğrencilerimiz olsun, daha sağlıklı, daha donanımlı, daha
yetişkin bir eğitime kavuşturmak için hep birlikte çaba göstermeliyiz. Bunu
yapmadığımızda, eğitim sistemimize önem vermediğimiz sürece ülkemizi ileriye
götürmek, çağdaşlığı yakalama konusunda çok büyük zaman kaybına sebep
olacaktır. Bizler eğitime önem vermek zorundayız.
Eğitim, bütün ülkedeki kapıları açar. Eğer siz eğitime
yeteri kadar önem vermezseniz, üniversitelerimize ve okullarımıza, ta çocuk
yaştan başlamak üzere eğitim sistemimizde işlerlik ve objektiflik
getirmediğimiz sürece bizler bir ayağı sakat gibi dolaşmak zorunda kalırız ülke
olarak. Bizim amacımız, ülkemizi çağdaş, demokratik, laik ve gerçekte dünyayla
rekabet edebilecek; üniversitesiyle, okuluyla, sporuyla, her şeyiyle rekabet
edebilecek bir ülke yapacaksak eşit davranmalıyız, eğitime önem vermeliyiz,
eğitime katkıda bulunmalıyız, eğitim sistemimizi daha büyük desteklerle fizikî
olarak da, bilgi olarak da, birikim olarak da donatmak zorundayız.
Bu dileklerle, bütün Meclisimizi, Yüce Halkımızı
saygıyla selamlıyorum. Bütün eğitim camiasına hayırlı olsun diyorum. İyi
akşamlar diliyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özcan.
Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Mücahit Daloğlu,
Erzurum milletvekili?.. Yok.
Recep Garip, Adana milletvekili... Vazgeçti.
Mustafa Özyurt, Bursa milletvekili?.. Yok.
Ümmet Kandoğan, Denizli milletvekili?.. Yok.
Mehmet Eraslan, Hatay milletvekili?.. Yok.
Haluk Koç, Samsun milletvekili... Vazgeçti; teşekkür
ediyorum Sayın Koç.
Teklifin 2 nci maddesine bağlı geçici madde 52'nin
oylamasının açıkoylama şeklinde yapılmasına dair önerge vardır; önergeyi
okutup, imza sahiplerini arayacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan teklifin 2 nci maddesine bağlı geçici
madde 52'nin açıkoylama şeklinde oylanmasını arz ederiz.
BAŞKAN - Ali Yüksel Kavuştu, Çorum?.. Burada.
Ahmet Işık, Konya?.. Burada.
Maliki Ejder Arvas, Van?.. Burada.
Kenan Altun, Ardahan?.. Burada.
Mehmet Fehmi Uyanık, Diyarbakır?.. Burada.
Mehmet Altan Karapaşaoğlu, Bursa?.. Burada.
Necdet Budak, Edirne?.. Burada.
İsmail Özgün, Balıkesir?.. Burada.
Halil Aydoğan, Afyonkarahisar?.. Burada.
Niyazi Özcan, Kayseri?.. Burada.
Gürsoy Erol, İstanbul?.. Burada.
Hanefi Mahçiçek, Kahramanmaraş?.. Burada.
Hamit Taşcı, Ordu?.. Burada.
Faruk Anbarcıoğlu, Bursa?.. Burada.
Sabahattin Cevheri, Şanlıurfa?.. Burada.
Osman Seyfi, Nevşehir?.. Burada.
Mehmet Elkatmış, Nevşehir?.. Burada.
Mehmet Özlek, Şanlıurfa?.. Burada.
Gülseren Topuz, İstanbul?.. Burada.
İbrahim Çakmak, Tokat?.. Burada.
Mehmet Sarı, Gaziantep?.. Burada.
Veli Kaya, Kilis?.. Burada.
Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını
alacağım.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Alınan karar gereğince, açık oylama elektronik cihazla
yapılacaktır.
Oylama için 5 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde
sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma
rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 5
dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise,
hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve
soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, oylama için öngörülen 5 dakikalık
süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Bazı Kamu Alacaklarının
Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Teklifinin 2 nci maddesine bağlı geçici madde
52'nin açıkoylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı: 357
Kabul
: 357 (x)
Geçici madde 53'ü okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 53- 33 üncü maddeye göre lisansüstü
eğitim-öğretim amacıyla yurt dışına gönderilenler ile 35 inci maddeye göre yurt
içinde başka bir üniversiteye lisansüstü eğitim-öğretim amacıyla
gönderilenlerden veya üniversitelerinde görev yapanlardan bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihe kadar;
a) Lisansüstü eğitim-öğretim amacıyla yurt dışında
kalmaları gereken süre içerisinde öğrenimlerini tamamlayamamaları nedeniyle
kadroları ile ilişikleri kesilenlerden veya ilişiği kesilmeyip devam edenler
ile başka bir kamu kurumuna naklen atananlardan,
b) Eğitimin herhangi bir aşamasında, her ne sebeple
olursa olsun Türkiye'ye çağrılmış olanlardan,
c) Lisansüstü eğitim-öğretim amacıyla yurt içindeki
başka bir üniversitede kalmaları gereken süre içerisinde öğrenimlerini
tamamlayamamaları nedeniyle kadroları ile ilişikleri kesilenlerden,
d) Eğitimlerinin herhangi bir aşamasında istifa etmiş
olmaları nedeniyle kadrolarıyla ilişikleri kesilenler, sürelerinin bitiminde
mecburi hizmetlerini tamamlamak üzere görevlerine başlamayıp çekilmiş
sayılanlar ile görevlerine başlayıp da yükümlü bulundukları mecburi hizmetini
bitirmeden görevlerinden ayrılanlardan,
e) Herhangi bir üniversitede görev yaparken yeniden
atanmamak suretiyle üniversite ile ilişiği kesilenlerden, en az yüksek lisans
(master) eğitimini başarıyla tamamlamış olanlar; bu maddenin yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren üç ay içerisinde Yükseköğretim Kuruluna müracaat etmeleri
halinde, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinde belirtilen
genel şartları taşımaları kaydıyla, Yükseköğretim Kurulunca atanmalarının uygun
bulunması üzerine müracaat tarihinden itibaren üç ay içerisinde, (öncelikle
daha önce kadrolarının bulunduğu kurumlar olmak üzere) Kurulun belirleyeceği
yükseköğretim kurumlarındaki durumlarına uygun öğretim elemanı kadrolarından
birine atanabilirler. Bunlardan
durumları yukarıdaki (a), (b), (c), (d) ve (e) bentlerine uyanlar için
kullanılmak üzere yılda bir defa yapılmasına ilişkin sınırlamaya tâbi
olmaksızın 78 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 1 inci maddesi hükmü
uyarınca Bakanlar Kurulu kararıyla ihtiyaca göre öğretim elemanları
kadrolarında unvan ve derece değişiklikleri yapılabilir. Yükseköğretim
Kurulunca atanması uygun görülmeyenler altmış gün içerisinde yargı yoluna
başvurabilirler. Yükseköğretim Kuruluna başvurmayanlar ile Yükseköğretim
Kurulunca ataması uygun görülmeyenlerden, yargı yoluna müracaat etmeyenler ve
yargı kararı ile öğretim elemanı olarak atanmaları uygun görülmeyenler ise bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren
bir yıl içerisinde Devlet Personel Başkanlığına müracaat ederler.
Bunlar, personel ihtiyacı dikkate alınarak anılan Başkanlıkça belirlenecek kamu
kurum ve kuruluşlarının boş memur kadrolarına sınav şartı aranmaksızın ve
açıktan atamaya ilişkin sınırlamalara tâbi tutulmaksızın altı ay içinde
atanırlar.
Ancak bunlardan yüksek lisans eğitimini başarıyla
tamamlayamamış olanlar, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay
içerisinde Devlet Personel Başkanlığına müracaat etmeleri halinde, 657 sayılı
Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinde belirtilen genel şartları
taşımaları kaydıy-
(x) Açıkoylama
kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.
la müracaat tarihinden itibaren üç ay içerisinde,
personel ihtiyacı dikkate alınarak anılan Başkanlıkça belirlenecek kamu kurum
ve kuruluşlarının boş memur kadrolarına sınav şartı aranmaksızın ve açıktan
atamaya ilişkin sınırlamalara tabi tutulmaksızın atanırlar. Bunlardan
halihazırda Devlet memuru statüsünde çalışanların ise çalıştıkları kurumlarda
mecburi hizmetlerini yapmalarına müsaade edilir.
Bunlar, atandıkları kurumlarında, hali-hazırda kamu
kurumlarında görev yapanlar ise bu kurumlarında yurt içinde veya yurt dışında
görmüş oldukları öğrenim sürelerine ilişkin olarak genel hükümler çerçevesinde
belirlenen mecburi hizmet yükümlülüklerini yerine getirirler ve ilgililer adına
öğrenimleri nedeniyle çıkarılmış olan borç tutarlarının takibinden vazgeçilerek
tahsilat işlemine son verilir. Bunların daha önce ödemiş oldukları tutarların
bulunması halinde, bu meblağa isabet eden süreler ilgililerin mecburi hizmet
sürelerinden indirilir. Ancak, üniversiteye veya başka bir kamu kurumuna dönmek
istemeyenlerden mecburi hizmet karşılığı olarak, hizmetleri karşılığında
aldıkları yurt içi maaşlar talep edilemez. Bu maaşlar haricinde eğitimleri için
yapılan diğer ödemeler talep edilir.
Birinci fıkranın (a), (b) veya (c) bentlerinde sayılan
durumların gerçekleşmesine rağmen, geçici 47 nci madde uyarınca öğrenim hakkı
tanınanlardan ataması yapılmış olanlar ile kadrolarıyla ilişikleri
kesilmeyenlerden haklarında borç takibi yapılanlar kadrolarında bırakılır;
bunlar hakkında da yukarıdaki fıkra hükmü uygulanır. Bunların yükseköğretim
kurumlarında çalışmış oldukları süreler mecburi hizmetlerinden indirilir.
Bu madde kapsamına girenlerden öğretim elemanı
kadrosuna atananlardan tekrar mecburi hizmet yükümlülüğü öngörülen bir
görevlendirme yapılmış veya yapılacakların, söz konusu görevlendirme
çerçevesinde lisansüstü eğitim-öğretimlerini başarılı bir şekilde tamamlamış
olmaları veya tamamlamaları halinde, bu görevde çalışmış oldukları süreler ilk
görevlendirmeye ilişkin mecburi hizmetlerinden indirilir ve ikinci görevlendirmeye
ilişkin mecburi hizmet yükümlülüğü devam eder; başarısız olmaları halinde ise
bu görevlendirmeden kaynaklanan mecburi hizmet yükümlülük süreleri önceki
mecburi hizmet yükümlülük sürelerine ilave edilir.
Yukarıda belirtilen hükümler çerçevesinde öğretim
elemanı veya memur kadrolarına atandıktan sonra yükümlü bulundukları mecburi
hizmeti bitirmeden görevlerinden ayrılan veya bir ceza sebebiyle görevine son
verilenler ile bu madde kapsamına girdiği halde müracaat etmemeleri veya Devlet
Memurları Kanununun 48 inci maddesinde belirtilen genel şartları taşımadıkları
için atanamamaları nedeniyle mecburi hizmet yükümlülüğünü yerine
getirmeyenlerin yükümlü tutulacakları tutar, imzaladıkları yüklenme senedi ile
muteber imzalı müteselsil kefalet senedi hükümleri dikkate alınmaksızın ve
ilgililere ödeme yapma sonucu doğurmaksızın, kendilerine döviz olarak yapılmış
olan her türlü masraflar için;
a) Bunlardan 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun ek
34 üncü maddesinin yürürlüğe girdiği 5/8/1996 tarihinden sonra yüklenme senedi
ile muteber imzalı müteselsil kefalet senedi alınanlar hakkında, anılan
maddenin ikinci fıkrası hükümlerine göre bu Kanunun yayımı tarihinden önceki
süreler için faiz uygulanmaksızın hesaplama yapılır.
b) 5/8/1996 tarihinden önce yüklenme senedi ile muteber
imzalı müteselsil kefalet senedi alınanlar hakkında, ilgili adına fiilen
ödemenin yapıldığı tarihteki T.C. Merkez Bankasınca tespit ve ilan edilen
efektif satış kuru üzerinden Türk Lirasına çevrilerek bulunacak tutar ile bu
tutara sarf tarihinden bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar geçen süre
için 1/1/2006 tarihinden geçerli olmak üzere tespit ve ilan edilen kanunî faiz
işletilerek hesaplama yapılır. Ancak, bu hükümlere göre hesaplama yapılması
sonucunda borçlunun aleyhine bir durum ortaya çıkması halinde (a) bendi hükümleri uygulanır.
Hesaplanan borç miktarı, ilgilinin durumu ve
ödettirilecek meblağ dikkate alınarak azamî beş yıla kadar
taksitlendirilebilir. Bunların daha önce ödemiş oldukları tutar ile mecburi
hizmetlerinde değerlendirilen sürelere isabet eden tutar, anılan madde uyarınca
belirlenecek tutardan düşülür."
BAŞKAN - Madde
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen İstanbul
Milletvekili Sayın Birgen Keleş; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA BİRGEN KELEŞ (İstanbul) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 1143 sıra sayılı
yasa teklifinin geçici 53 üncü maddesiyle ilgili olarak Cumhuriyet Halk
Partisinin görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum ve Yüce Meclise
saygılar sunuyorum.
Geçici 53 üncü madde, 1981 tarihli ve 2547 sayılı
Yasanın 33 üncü maddesine göre lisansüstü eğitim ve öğretim için yurt dışına
gönderilenleri ve gene, aynı yasanın 35 inci maddesine göre yurt içinde başka
bir üniversiteye lisansüstü eğitim ve öğretim için gönderilmiş olanları ve
üniversitelerinde görev yapanları ilgilendirmektedir ve bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihe kadar;
1- Lisansüstü eğitim ve öğretim amacıyla yurt dışında
kalmaları gereken süre içerisinde eğitimlerini tamamlayamamaları nedeniyle
kadrolarıyla ilişikleri kesilenleri, ilişikleri kesilmeyen, durumu devam
edenleri ve bir başka kuruma atananları,
2- Eğitimlerinin herhangi bir aşamasında, ne sebeple olursa olsun -burası çok önemli- Türkiye'ye geri çağrılmış
olanları,
3 - Lisansüstü eğitim-öğretim amacıyla yurt içinde
başka bir üniversitede eğitimini tamamlayamadığı için -süresi içerisinde-
kadrolarıyla ilişikleri kesilenleri,
4 - Eğitimlerinin herhangi bir aşamasında istifa etmiş
olmaları nedeniyle kadrolarıyla ilişikleri kesilenleri, mecburî hizmete
başlayıp yarım bırakanları veyahut da mecburî hizmete başlamayanları,
5 - Herhangi bir üniversitede görev yaparken yeniden
atanmamak suretiyle üniversiteyle ilişiği kesilenleri, en az yükseklisans, mastır
derecesi eğitimini başarıyla eğer tamamlamışlarsa, bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren üç ay içerisinde Yükseköğretim Kuruluna müracaat
etmeleri halinde, Yükseköğretim Kurulunun olumlu cevabı olduğu takdirde, 657
sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesine uygun şartları da
taşıdıkları durumlarda, müracaat tarihinden itibaren üç ay içinde durumlarına
uygun bir öğretim elemanı kadrosundan bir tanesine atanabileceklerdir.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, bunları ayrıntılı bir
şekilde söyledim; çünkü, daha önce konuşan arkadaşlarımızın bazıları, böyle
kendisini bilime adamış olanlardan ve çok nitelikli bilim adamlarından, yurt
dışındaki bilim adamlarıyla yarış edilmesinden falan söz ettiler; kiminle
uğraştığımızı biraz daha net anlayalım diye anlattım.
Şimdi, bunlar için kullanılmak üzere, yılda bir defa
yapılan, öyle bir sınırı olan -koşula da uymadan- 78 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin ek 1 inci maddesi uyarınca, Bakanlar Kurulu, ihtiyaca göre, unvan
ve derece değişiklikleri yapabilecektir.
Şimdi, atanması uygun görülmeyenler, altmış gün
içerisinde yargıya başvurabileceklerdir. Geçici 53 üncü maddeye göre,
Yükseköğretim Kurumuna başvurmayanlar veya yargıya başvurmayanlar veya yargı
kararıyla öğretim elemanlığına başvurması uygun görülmeyenler, bir yıl
içerisinde Devlet Personel Başkanlığına başvurdukları takdirde, kendilerini,
belli bir yerde, kurumda, boş memur kadrolarına, sınav şartı olmadan ve açıktan
atamaya ilişkin koşullara uyulmadan, altı ay içerisinde tayin etmek mümkün olacaktır.
Bir diğer deyişle, sadece mastır yapanlar, doktora yapmak için gidip sadece
mastır yapanlar, herhangi bir nedenle Türkiye'ye çağrılanlar -bunun içinde çok
sakıncalı nedenler de olabilir- mecburî hizmetlerini yapmayanlar, yarım
bırakanlar, ilişkileri kesilenler, herhangi bir üniversitede görev yaparken
yeniden atanmadığı için açıkta kalanlar, en azından devlet memuru olma
olanağına kavuşmuş olacaklardır.
Şimdi, bu durumda, bir defa, Yükseköğretim Kuruluna,
tek tek başvurulara muhatap olma yükümlülüğü verilmektedir, tanınmaktadır;
ayrıca da, Yükseköğretim Kurulu, oysa, sadece genel kuralları koymakla yükümlü
olan bir kuruluştur bugün için, tek tek başvurulara, müracaat edenlere muhatap
olma durumunda değildir. Böyle bir yükümlülük yüklenmektedir.
Üniversite kademelerinin söz hakkı gasbedilmektedir;
çünkü, bölüm başkanı, ana bilim dalı başkanı, fakülte yönetim kurulu, dekan,
rektör bu devrede yoktur. Atanacak olanlarda gerekli niteliklerin aranacağına
ve atamalarda mevcut yöntemlerin kullanılacağına dair bir işaret de yoktur.
Kaldı ki, memur olacaklar için tam tersi vardır. Hiçbir koşul aranmayacağı,
sınırlamaların olmayacağı, sınav şartı aranmayacağı ve yöntemin izlenmeyeceği
açıkça belirtilmektedir. Belirli niteliklere sahip olmayı gerektiren ve atamaları
belli yöntemlerle yapılan yerlere, bu arkadaşlarımız, sınav şartı olmadan,
kurallara uyulmadan atanacaktır.
Sayın milletvekilleri, yükseköğretim kurullarında,
gerek 2547 sayılı Kanuna tabi öğretim üyeliği kadrolarına gerek bu kanuna tabi
olmayan öğretim üyeleri kadrolarına atanmanın bir usulü vardır. Bir defa,
öğretim elemanı kadrolarına atanmak için ana bilim dalı başkanının ihtiyaç
göstermesi lazım. Bunun üzerine, rektörlükçe belirlenen kriterlere sahip
olanlar, bilimsel bir sınava girecekler, bilim sınavına girecekler, yabancı dil
sınavına girecekler, ancak bunlarda başarılı oldukları takdirde söz konusu
kadrolara atanacaklardır. Araştırma görevliliği kadrolarında bile bunlar olduğu
gibi, ek olarak, lisansüstü eğitim sınavı puanı aranmaktadır.
2005 yılında 8 sayılı bir genelge vardı; o genelgeye
göre dışarıdan atanacaklar için Devlet Personel Başkanlığının, Maliye
Bakanlığının ve Başbakanlığın izni gerekir. Lisansüstü eğitim sınavı puanı
talep ettiğimiz araştırma görevlilerinin atanması için de, Devlet Personel
Başkanlığının ve Maliye Bakanlığının izni gerekir açıktan atama yapıyorsak
eğer.
Şimdi, bunlar, bu madde çerçevesinde geçerli değil bu
arkadaşlarımız için. Niçin bunları
tanıyoruz; kime tanıyoruz bunları; bir defa, tam başarısız olan arkadaşlarımıza
tanıyoruz; kabul edelim ki doktora yapmaya gitmişler, doktoralarını
yapamamışlar, en fazla mastır yapmışlar en iyi durumda olanları. İkincisi de,
bunu, başarısız olanlara tanıdığımız gibi, aynı zaman da başka görevlere de gitmiş olabiliyorlar bu
arkadaşlar kendi görevlerini bırakıp;
dolayısıyla, sorumlulukları da fazla olmayan insanlar olabiliyorlar. Kuşkusuz,
her biri öyle değil, hepsi öyle değil; ama, bunlar da bunların arasında var.
Değerli arkadaşlarım, yurt dışında fevkalade önemli
kuruluşlarda, nitelikli kuruluşlarda çok iyi dersler alarak fevkalade iyi
doktora ve mastır derecesi almak mümkün olduğu gibi, çok nitelikli olmayan
kuruluşlarda hafif dersler alarak doktora ve mastır derecesine ulaşmak da
mümkündür. Yükseköğretim kurulları, ülkenin geleceği açısından, gelecek
nesillerin niteliği açısından fevkalade önemli kurullardır. Ne yazık ki,
Türkiye'de, yükseköğretim elemanlarına verilen maaşlar çok yetersiz kaldığı
için, eskisi gibi, sınıflarının en parlak öğrencileri akademik kariyerde kalmak
için çok büyük bir heyecan göstermemektedirler; ama, buna rağmen, bugünkü
durumda bile, iyi talebeler ciddî sınavlardan geçerek bu görevlere
atanmaktadırlar. Bir öğretim üyesinin kendi uzmanlık alanında fevkalade iyi
olması, yurt dışında olanları, bilimde olanları iyi takip etmesi, kendi
mesleğindeki insanların yurt dışında çok tanınmış olanlarıyla işbirliği
yapabilmesi, müşterek araştırmalar yapabilmesi, kitaplar yazabilmesi fevkalade
önemlidir; hem kendisi için hem kurumu için hem de bilim adına fevkalade
önemlidir ve aynı zamanda, bu kişilerin, daha cazip bir iş buldukları zaman,
kendi kurumlarını ve talebelerini yüzüstü bırakmamaları da önemlidir. Takdir
edersiniz ki, biraz önce bahsetmiş olduğum arkadaşların, her iki alanda da çok
başarılı bir sınav verdiğini söylemek mümkün değildir.
Şimdi, geçici 53 üncü maddede öngörülen atamalar,
çalışkan, sorumluluğunu bilen, sınavlarda başarılı olan; ancak, bu alanda büyük
bir yarış olduğu için istediği öğretim kurulunda, istediği pozisyona atanamamış
olan parlak öğrenciler açısından gerçek bir haksızlıktır. Gene, mastır bile
yapamayanların memurluğa yerleştirilmiş olmaları ise, tekrar tekrar devlet
memurluğuna giren, sınav kazandığı halde bir türlü tayin edilme olanağını
bulamayan arkadaşlarımız açısından büyük bir haksızlıktır, adaletsizliktir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Keleş, lütfen toparlar mısınız.
Buyurun.
BİRGEN KELEŞ (Devamla) - Toparlayayım.
Geçici 53 üncü maddeyle gerçekleştirmek istediklerimiz,
hakla, hukukla -atamalarla ilgili olan kısmı için söylüyorum- hukuk devleti
olmanın nitelikleriyle, gerekleriyle bağdaşan bir iş değildir değerli
arkadaşlarım; üniversitelerde kalitenin düşmesine yol açacak bir düzenlemedir.
Bu, hem üniversitede kariyer yapmak isteyenlere, bu konuda çok çaba gösteren
parlak öğrencilere hem de memuriyet sınavından başarılı olduğu halde ataması
yapılmayanlara karşı yapılan bir haksızlıktır. Onun için, aslında, geçici 53
üncü maddenin atamalarla ilgili kısmının geri çekilmesi çok anlamlı olurdu.
Mecburî hizmet borçlarının ödenmesi ve bunun için bazı
indirimler, kolaylıklar sağlanması başka bir olaydır. Biz, Cumhuriyet Halk
Partisi olarak onun taraftarıyız. Nitekim, teklif hazırlayarak, bu konuda
yaklaşımı benimsemiş durumdayız; ama, bu, kesinlikle, getirilenler, atamaları
içermemelidir.
Sayın milletvekilleri, gerek bu teklifteki atamalarla
ilgili olarak getirdiğiniz öneriler gerek 15 yeni üniversitenin rektör
atamalarıyla ilgili olarak getirdiğiniz yöntem değişikliklerinin nelere yol açacağını
bildiğinize inanıyorum; ama, aynı zamanda, vazgeçmenizi diliyorum; çünkü,
yaptığınız iş, haksızlıktır, adaletsizliktir, Anayasaya ve ilgili yasalara
aykırıdır ve üniversiteye, eğitime, üniversite eğitimine vurulan bir darbedir.
Bunları, akademik kariyere yerleştirmek, sınavsız yerleştirmek, koşulsuz
yerleştirmek, alınan kuralları bir kenara iterek yerleştirmek başka bir
olaydır, bunların mağduriyetlerini gidermek, burs nedeniyle uğradıkları
borçları bir şekilde telafi etmek, hafifletmek başka bir olaydır. Umuyorum,
ikincisi için gayret sarf ederiz; ama, üniversitelerimizin niteliğini,
kalitesini bozmayız.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Keleş.
Madde üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına söz
isteyen, Süleyman Sarıbaş, Malatya Milletvekili.
Buyurun Sayın Sarıbaş. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya)
- Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; görüşmekte olduğumuz teklifin çerçeve 2 nci
maddesinin geçici 53 üncü maddesi üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına söz
aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, ben, çok uzatmayacağım gecenin bu
saatinde.
Bu maddede, şurada bir ibare var: “Ancak, bunlardan
yükseklisans eğitimini başarıyla tamamlayamamış olanlar, devlet memurluğuna
atanırlar” deniliyor. Çok doğru bir şey; hakikaten, sıkıntılarını önlemek
bakımından, mecburî hizmetleri de olduğu için, bunları açıktan atama
hükümlerine tabi tutmadan atamakta fayda var. Ancak, bir de, kendi nam ve
hesaplarına, yani, kendi imkânlarıyla veya değişik imkânlarla yurt dışına gidip
yükseklisans eğitimlerini başarıyla tamamlamış insanlarımız da var. Yani,
çağımızda en büyük sorunlardan biri, gelişmekte olan ülkelerden gelişmiş
ülkelere giden beyin göçü. Şimdi, bu insanlar, kendi imkânlarıyla, bir şekilde
gidiyorlar, oradaki üniversitelerde, hakikaten çok başarılı olarak
yükseklisanslarını tamamlıyorlar; ancak, ülkelerine dönme noktasında, hiçbir
güvenceleri olmadığı için, o üniversitelerde veya o ülkelerde kalıyorlar. Oysa,
bu başarılı insanlara, bu maddede bir ilaveyle, onlar da döndükleri takdirde…
Nasıl ki, başarısız olanları devlet memuru olarak atıyoruz, başarılı olup,
yükseklisansını başarıyla tamamlayanları da, döndükleri takdirde, en azından
devlette istihdam etme… Bunların sayılarının da çok olduğunu sanmıyorum,
geleceklerini de sanmıyorum; ama, en azından bir imkân tanımak, hiç değilse
ülkesini, milletini düşünüp, artık, biraz milletime, ülkeme hizmet edeyim
anlayışında olanları bu ülkeye çekmekte fayda var.
Yine, bir başka konu: Yurt içinde üniversitelerde
yükseklisansını başarıyla tamamlamış olanların da, üniversitelerin kadro
durumları, bilmem neye göre, tekrar açıkta kalma imkânları var. Hepimize
gelmiştir, sizlere de gelmiştir. O dönemde yatay geçiş aramaya başlıyorlar tam
lisansları bitmek üzereyken veya süreleri dolmak üzereyken. Bu da her zaman
mümkün olmuyor. Oysa, bu insanlarımıza da bu kolaylığı açmak lazım. Yani, bir
insan, ömrünün dört yılını üniversiteye, arkasından bir dört yılını da
yükseklisansa ayırmış ve bunda da başarılı olmuşsa, ister yurt içinde ister
yurt dışında, artık, bu insanları -başarısız olanları atadığımıza göre- bu
beyin insanlarımızı da devletin ilgili kademelerinde istihdam etmekte fayda
vardır diye düşünüyorum.
Bu konuda bir önerge de verdik. Hepinizin desteğini
bekliyorum.
Saygılar sunuyorum arkadaşlar. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Sarıbaş.
Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Mehmet
Tekelioğlu, İzmir Milletvekili.
Sayın Tekelioğlu, vazgeçtiniz galiba?
MEHMET S. TEKELİOĞLU (İzmir) - Hayır efendim,
vazgeçmedim; geliyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Tekelioğlu.
MEHMET S. TEKELİOĞLU (İzmir) - Sayın Başkan, teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bu madde üzerinde,
aslında, fazla konuşmayacaktım; ancak, burada, Sayın Gazalcı, Sayın Özyurt ve
Sayın Keleş bazı hususları dile getirdiler; bu hususların açığa çıkmasını arzu
ettim, o bakımdan kısaca bazı şeyler söylemek istiyorum.
Sayın Gazalcı ve -eğer yanlış anlamadıysam- Sayın
Keleş, başarısızlığı ödüllendirme gibi bir tehlikeden söz ettiler. Değerli
arkadaşlarım, burada başarısızlığı ödüllendirme diye bir şey söz konusu
değildir; üniversitelere hak etmediği halde girmek gibi bir şey söz konusu
değildir; üniversitelerde hak etmediği halde öğretim üyesi olmak gibi bir şey
söz konusu değildir. Eğer madde dikkatle okunursa orada açıkça görülecek ki
"Yükseköğretim Kurulu uygun bulduklarını atayabilir" deniliyor. Dolayısıyla,
bir öğretim üyesi yurt içinde hangi prosedürden geçiyorsa, yurt dışından gelmiş
bu arkadaşlarımız da aynı prosedürden geçecekler; dolayısıyla, başarısızlığı
ödüllendirme diye bir şey söz konusu değildir, bunun iyi anlaşılması gerekir.
Tabiî ki, biz, unvan dağıtmıyoruz, böyle bir şey söz
konusu değil, herkesin genel hükümlere tabi olması gerekir. Doktora derecesi
olan birinin borçlarını affetmek farklı bir şey, faiz borçlarını silmek farklı
bir şey, ona unvan vermek başka bir şey.
Bir başka husus: Sayın Özyurt üniversitelerin önündeki
yığılmadan söz etti, aynı konudan ben de söz etmiştim; fakat, biz meslek
eğitimini eğer özendirirsek, bu yığılmanın önüne bir türlü geçebiliriz
demiştim. Değerli arkadaşlarım, bana sorarsanız, meslek sahibi olmak, üniversite
mezunu olmaktan daha önemlidir; ama, bizim toplumumuzda bir şey var -bunu
burada, değerli arkadaşımız da söyledi- insanlar istiyorlar ki çocukları
üniversite mezunu olsunlar. Diyorsunuz ki, gel meslek sahibi olsun, bırak
üniversite mezunu olması şartını; hayır diyor, onu bir statü olarak görüyor.
Bu, bizim toplumumuzun bir realitesi; biz beğensek de beğenmesek de böyle. O
zaman bizim yapacağımız iş, bütün bir toplum olarak, burada biz Meclis olarak,
bütün ülkenin aydınları olarak, Yükseköğretim Kurulu olarak, bu konularda
düşünenler olarak yapmamız gereken iş, meslek eğitimini nasıl özendirebiliriz,
bunu nasıl teşvik edebiliriz, üniversitelerin önündeki yığılmayı nasıl
azaltabiliriz, bunu tartışmaktır. Ama, bunu tartışmak yerine, benim burada
söylediğim, yüksek teknolojiye sahip olmamız gerekir; silikon vadisi bir
örnektir, Hindistan'ın software'deki başarısı bir örnektir sözlerini komik
olarak nitelemek, belki komikliğin kendisidir.
Hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Murat
Mercan…
HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir) - Vazgeçtim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Mercan.
Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan?.. Yok.
Hatay Milletvekili Mehmet Eraslan?.. Yok.
Samsun Milletvekili Haluk Koç...
HALUK KOÇ (Samsun) - Birgen Keleş konuşacak.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Keleş.
BİRGEN KELEŞ (İstanbul) - Efendim, biraz önce konuşan
arkadaşımız "sınavsız ve koşullara uymadan atanmaları söz konusu
değildir" dedi. Sanıyorum, bir dikkat eksikliği var; çünkü, metni
okuduğunuz zaman, hiçbir zaman "sınava girecek" demiyor "aynı
koşullara uyularak" demiyor, tam tersine "dışarıdan atama koşullarına
uyulmadan" diyor mesela memurlar için, tam tersine "uygulanan yöntem
uygulanmadan atanacaktır" diyor "sınav olmayacaktır" diyor;
yani, bunun tam tersini söylüyor. Memurların sınava kaçar defa girdiğini
biliyor musunuz? Memurlar tekrar tekrar sınava giriyorlar; ama, buna rağmen
atanamayabiliyorlar. Şimdi, düşünebiliyor musunuz, milyonlarca insan tekrar
tekrar sınava girerken ve atanamazken, siz, doktora yapmak için gidip
-kendisine öyle bir şans verilmiş olan- ama, mastır bile yapamamış olan bir
insanı getirip memuriyete atamak istiyorsunuz! Bu açıkça yazıyor, metinde
yazıyor. Bunun, hakla, adaletle, hukuk devleti olmanın gerekleriyle ilgili bir
yanı yok ki, bağdaşan bir yanı yok ki.
Öbürü için diyorsunuz ki "YÖK uygun gördüğü
takdirde..." YÖK'ün böyle bir görevi yok ki! YÖK'ün, tek tek başvuruları
ele alıp incelemek, uygun görme diye bir görevi yok; çünkü, üniversitelere,
doktora yapmış olanlar bile ancak sınavla giriyorlar. Bu da çok doğal; çünkü,
söylemiş olduğum gibi, yurt dışında doktora yapmak, insanları, bilgi, birikim,
deneyim açısından eşit düzeye ulaştırmıyor; çünkü, üniversiteler birbirinden
farklı kalitede, farklı nitelikte. Dolayısıyla, çok ciddî bir üniversitede
ciddî dersler alarak, hakikaten, dünya çapında bir iktisatçı olabilirsiniz
veyahut da bir tıp doktoru olabilirsiniz; ama, eğer, bu şeyi siz uydurma bir
üniversitede, yani, niteliği o kadar yüksek olmayan bir üniversitede hafif
dersler alarak geçirmişseniz, doktoranız var diye, birinci üniversiteden mezun
olanlarla eşit bir şekilde, kolunuzu sallaya sallaya üniversiteye
giremiyorsunuz. Haklı olarak sınav yapıyorsunuz…
MEHMET S. TEKELİOĞLU (İzmir) - Giremiyor!.. Yurt
içindekiyle aynı prosedüre tabi diyorum.
BİRGEN KELEŞ (Devamla) - Hayır, sizin yazdığınız
şekilde giriyor… Hayır, yazdığınız şekilde giriyor; lütfen, metni tekrar
okuyunuz. Yazdığınız şekilde giriyor, bizim de itirazımız onadır. Çünkü, bu,
yozlaştırma demektir. Üniversitelerin kalitesinde bir dejenerasyona yol açma
demektir ve gelecek nesillerin niteliğiyle oynama demektir. O bakımdan, bunun
atamalarla ilgili kısmının gerçekten değiştirilmesi gerekir.
Çok teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Keleş.
Madde üzerinde 2 adet önerge vardır; önergeleri önce
geliş sırasına göre okutup, sonra aykırılıklarına göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1143 sıra sayılı yasanın çerçeve 2
nci maddesinin geçici 53 üncü maddesinin dördüncü fıkrasında geçen
"başarıyla tamamlayamamış olanlar" ibaresinden sonra araya "ile
kendi nam ve hesabına veya herhangi bir sebeple yurt dışında yükseklisans
eğitimini başarıyla tamamlamış olanlar ve yine, yurt içinde yükseklisanslarını
başarıyla tamamlamış olanlar" ibaresinin eklenmesini arz ve talep ederiz.
|
Muharrem
Doğan |
Hüseyin
Özcan |
Süleyman
Sarıbaş |
|
Mardin |
Mersin |
Malatya |
|
İbrahim
Özdoğan |
|
Dursun Akdemir
|
|
Erzurum |
|
Iğdır |
BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum ve işleme alıyorum:
Türkiye Büyük millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1143 sıra sayılı teklifin çerçeve 2
nci maddesinin geçici 53 üncü maddesinin yedinci fıkrasına aşağıdaki (c) bendinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
"c) Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğünce
verilen yurtiçi kredilere uygulanan faizler hakkında da bu kanun hükümleri
uygulanır."
|
Mustafa
Gazalcı |
Kemal
Kılıçdaroğlu |
Kemal Sağ |
|
Denizli |
İstanbul |
Adana |
|
Feridun Baloğlu |
Haluk Koç |
Mustafa
Özyurt |
|
Antalya |
Samsun |
Bursa |
BAŞKAN - Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş)
- Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Gazalcı, buyurun.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Sayın Başkan, Sayın
arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Önergemizi açıklamak için söz
aldım; ancak, önce, Sayın Tekelioğlu'nun, bizim konuşmamızı kendi yorumu içinde
sunmasına bir küçük yanıt vermek istiyorum.
Şimdi, değerli arkadaşlar, söylediğimiz şu: Yurt
dışında mastır, doktora yapmak için giden kişileri, hiçbir ayırım gözetmeksizin
bir kümelendirme, sayılama yapmaksızın, tümüne bir kolaylık gösteriyoruz.
Şimdi, bilen var mı içinizde ya da Sayın Tekelioğlu biliyor mu, bu ilişiği
kesilen arkadaşlar, kaçı, hangi nedenden ilişiği kesildi, kaçı başarısız oldu;
ya da, gerçekten, başka bir olaya karıştı; bunları bilmiyoruz. Ben, nitelikli olanla
olmayanı, başarılı olanla olmayanı, hak edenle hak etmeyeni ayırmadığımızı,
kötü bir yol yaptığımızı söylüyorum. Bu, eğitim için bedel ödenecek kötü bir
yoldur. Yarın, yurt dışına gönderdiğimiz, devlet parasıyla gönderdiğimiz burslu
öğrencilerin "ya, bir gün gelir nasıl olsa affedilir, ben, burada, beş
yıl, on yıl gitmeyeyim, başarmayayım, dönmeyeyim..." Ama, siz öyle bir
tablo çiziyorsunuz ki, "bunlar, yetişmiş, büyük beyinler, gelecekler
buraya, Türkiye'nin eğitimine nitelik verecekler..." Keşke öyle olsa!
İçinde öyleleri de vardır, haklılar vardır dedik. Bunu çarpıtmanın gereği yok
ki. Siz de biliyorsunuz böyle bir ayırım olmadığını, yapmadığınızı. Yani, bir
eleme yaptınız mı, bir sayılama yaptınız mı, şu nedenden, şunlar, şu kadar
ilişiği kesilmiştir diye; hayır.
Şimdi, gelelim önergemize. Sevgili arkadaşlar, yurt
dışında bulunan kişilerin faizlerini kaldırıyorsunuz, ödeme kolaylığı
getiriyorsunuz ve 2006'dan başlayarak, beş yıl yayarak onlara bir kolaylık
getiriyorsunuz. Bu tamam, bu artık geçiyor, biz de destekliyoruz. Ama, ben,
diyorum ki, Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğünden kredi almış insanlar
var, öğrencilerimiz var bizim. Biliyorsunuz, Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel
Müdürlüğü 60'lı yıllarda kurulmuş, ülkeye hizmet etmiş bir kurum, bugün de
hizmetine devam ediyor; yurtlar yapmıştır, öğrencilere kredi vermiştir.
Geçen gün bir düzenleme oldu. İşe girmedikten sonra
belge gösterirse, ki, biz de katıldık, komisyonda görüşüldü…
BAŞKAN - Sayın Gazalcı, bir saniye.
Sayın milletvekilleri, çalışma süremiz tamamlanmıştır.
Önerge işlemleri yapılana kadar çalışma süresinin
uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Maddenin mi?.. (AK Parti
sıralarından "Önerge" sesleri)
O zaman niye uzatıyoruz?!
BAŞKAN - Buyurun Sayın Gazalcı.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Değerli arkadaşlar, biz, bu önergeyle diyoruz ki, kredi
almış; ama, yüksek faiz binmiş, icralık olmuş yurt içindeki çocuklar da, aynen,
bu yasanın ölçülerine girsin, onlar da onun gibi olsun.
Bakın, demin, bir örnek verdim, yine bir örnek vermek
istiyorum. Anaparası 665,91 YTL olan bir öğrenci, 1 940,27 YTL gecikme zammı
binmiş ve gecikme faiziyle beraber toplam borç 2 606,18 YTL olmuş. Baba diyor
ki "ben bunu ödeyemem." Bunun gibi, onlarca, yüzlerce, binlerce insan
var yurdun her yanında.
Şimdi, bir yasa yapıyorsunuz, orada hiçbir ayırım
gözetmiyorsunuz. Burada, krediyi almış, mezun olmuş, hiçbir suça, hiçbir olaya
karışmamış, işe girmediği için de ödeyememiş, babası da ödeyemiyor, ailesi de
ödeyemiyor. Biz, önergemizde diyoruz ki; gelin, bunlar da, bu yasada koyduğunuz
ölçüler gibi, anaparayı ödesinler, belirli bir kolaylık gösterelim geçmişe
dönük. Bu, bir haktır, bir adalettir, insaf ölçülerine sığacak bir durumdur;
yani, burada, daha önce kredi almış, mezun olmuş; ama, dayanılmaz faizler
gelmiş, icralık olmuş insanlar var, bunları da bu yasanın içine sokalım
diyoruz.
Önergemizin kabulünü diliyorum, hepinize saygılar
sunuyorum, sağolun.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gazalcı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1143 sıra sayılı yasanın çerçeve 2
nci maddesinin geçici 53 üncü maddesinin dördüncü fıkrasında geçen
"başarıyla tamamlayamamış olanlar" ibaresinden sonra araya "ile
kendi nam ve hesabına veya herhangi bir sebeple yurt dışında yükseklisans
eğitimini başarıyla tamamlamış olanlar ve yine, yurt içinde yükseklisanslarını
başarıyla tamamlamış olanlar" ibaresinin eklenmesini arz ve talep ederiz.
Muharrem Doğan (Mardin) ve arkadaşları
BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş)
- Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Hükümet?..
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yükseklisansını tamamlayan ve boşta gezen
vatandaşlarımızın da bu haktan yararlanması gerektiği düşüncesindeyiz.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, çalışma süremiz tamamlandığı için,
alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 7
Haziran 2006 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 00.04