BIM 2 10 2006-06-13T13:08:00Z 2006-06-13T13:08:00Z 63 39459 224919 TBMM 1874 449 276216 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM: 22         YASAMA YILI: 4

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

CİLT : 120

 

102 nci Birleşim

16 Mayıs 2006 Salı

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - YOKLAMALAR

 IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Uşak Milletvekili Osman Coşkunoğlu'nun, Dünya Telekomünikasyon Günü münasebetiyle, ulusal telekomünikasyon teknolojisinin geliştirilmesi yönünde yeni strateji ve politikaların geliştirilmesi ile internet hizmetlerinin hızının artırılarak daha fazla yaygınlaştırılmasının önemine ilişkin gündemdışı konuşması

2.- İstanbul Milletvekili Ekrem Erdem'in, Türkçenin devlet dili ilan edilişinin 729 uncu yılı münasebetiyle, dilimizi yabancı dil istilasından koruyup zenginleştirmenin, millî kültürümüzün muhafazasındaki önemli etkilerine ilişkin gündemdışı konuşması ve Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün'ün aynı konuda açıklaması

3.- Hatay Milletvekili Abdulaziz Yazar'ın, 14 Mayıs Eczacılar Günü münasebetiyle, eczacıların sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

B) Tezkereler ve Önergeler

1.- İstanbul Milletvekili Ahmet Güryüz Ketenci'nin, Milletvekili Seçim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/720), doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/387)

2.- İzmir Milletvekili Yılmaz Kaya ve 49 Milletvekilinin, 3201 Sayılı Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/715), doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/388)

V.- ÖNERİLER

A) Sİyasî Partı Grup Önerılerı

1.- (8/28) esas numaralı genel görüşme açılmasına ilişkin önergenin öngörüşmesinin, Genel Kurulun 16.5.2006 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grup önerisi

VI.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman'ın, Anneler Günü münasebetiyle, ülkemizde, anne ve bebek ölümlerine karşı alınması gereken tedbirlere ilişkin açıklaması

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri Komisyonları Raporları (1/945) (S. Sayısı: 825)

2.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

3.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)

4.- 13/04/2006 Tarihli ve 5487 Sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu ve Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1197) (S. Sayısı: 1152)

5.- Türkiye İstatistik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1184) (S. Sayısı: 1142)

VIII.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) Yazili Sorular ve Cevaplari

1.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Van Cumhuriyet Başsavcısı hakkında soruşturma açılıp açılmayacağına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/13063)

2.- Hatay Milletvekili Gökhan DURGUN'un, Hatay SHÇEK İl Müdürlüğündeki bazı iddialara,

- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, şiddete maruz kalan kadın ve çocuklara,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Nimet ÇUBUKÇU'nun cevabı (7/13176, 13177)

3.- İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in, Irak'tan radyasyonlu hurda ithal edilmesine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/13252)

4.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, bir doktor hakkındaki iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/13300)

5.- Malatya Milletvekili Süleyman SARIBAŞ'ın, biodizel yakıtların üretileceği tesislerin standartlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/13307)

6.- Manisa Milletvekili Hüseyin TANRIVERDİ'nin, Cumhurbaşkanınca affedilen mahkûmlara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/13337)

7.- Tekirdağ Milletvekili Enis TÜTÜNCÜ'nün, Tekirdağ Saray'da bulunan taş ocaklarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/13350)

8.- Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün, spor yorum programlarına ve yayınların denetimine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Beşir ATALAY'ın cevabı (7/13382)

9.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Merkez Bankası Başkanı atama kararnamesine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Beşir ATALAY'ın cevabı (7/13383)

10.- Malatya Milletvekili Süleyman SARIBAŞ'ın, Özelleştirme İdaresi bünyesindeki kuruluşların denetim raporlarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/13437)

11. - İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK'in, Ankara'daki bir lisenin müdürü hakkındaki bir iddiaya ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/13451)

12. - İzmir Milletvekili Kemal KAYA'nın, bir ilköğretim okulu yöneticilerinin çıkardığı dergiye ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/13452)

13.- Denizli Milletvekili Mehmet U. NEŞŞAR'ın, kadrolaşma suçu olup olmadığına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/13530)

14.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil ÜNLÜTEPE'nin, Atatürk'ün doğum yıldönümü etkinliklerinin ilgili kamu kurum ve kuruluşlarına zamanında bildirilmediği iddiasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Beşir ATALAY'ın cevabı (7/13561)

15.- Manisa Milletvekili Nuri ÇİLİNGİR'in, Manisa Salihli Hükümet Konağına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/13587)

16.- Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, öğretmen alımlarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/13597)

17.- Denizli Milletvekili Mehmet U. NEŞŞAR'ın, aile hekimliği pilot uygulamasına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/13605)

18.- Çanakkale Milletvekili Ahmet KÜÇÜK'ün, esnaf ve sanatkârların sorunlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/13633)

19.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, kamu yararına çalışan statüsü verilen ve vergi muafiyeti tanınan vakıf ve derneklere ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/13637)

20.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Faruk ÜNSAL'ın, yurda petrol ve LPG girişi yapılan yerlere ve bu yerlerdeki bazı uygulamalara,

-Mersin Milletvekili Hüseyin ÖZCAN'ın, kalitesiz musluk ve batarya ithalatına karşı alınacak önlemlere,

İlişkin soruları ve Kültür ve Turizm Bakanı ve Devlet Bakanı Vekili Atilla KOÇ'un cevabı (7/13655, 13656)

21.- Uşak Milletvekili Osman COŞKUNOĞLU'nun, ders kitaplarında Evrim Kuramıyla ilgili değişiklik yapılıp yapılmayacağına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/13677)

I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak dört oturum yaptı.

Sivas Milletvekili Osman Kılıç, Anneler Günü münasebetiyle, ailenin temeli olan annelere çağdaş eğitimin bütün imkânlarını açarak onları toplum hayatına doğrudan katmanın önemine,

Mersin Milletvekili Ersoy Bulut, Dünya Çiftçiler Günü münasebetiyle, tarım sektörünün sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere,

Ankara Milletvekili Muzaffer R. Kurtulmuşoğlu, Hemşireler Haftası münasebetiyle, hemşirelerin psikolojik, sosyal ve ekonomik sorunlarına ve bu konuda yapılması gerekenlere,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

5489 sayılı ve 19.4.2006 tarihli Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun bazı maddelerinin, Anayasanın 89 uncu maddesine göre bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderildiğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:

1 inci sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden,

2 nci sırasında bulunan, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısının (1/1030) (S. Sayısı: 904), görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından,

Ertelendi.

3 üncü sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/945) (S. Sayısı: 825) üzerindeki görüşmeler tamamlandı; elekt-ronik cihazla yapılan açıkoylamalar sonucunda Genel Kurulda toplantı yetersayısı bulunmadığı anlaşıldığından;

16 Mayıs 2006 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 16.00'da son verildi.

Sadık Yakut

Başkanvekili

 

Bayram Özçelik

Yaşar Tüzün

 

Burdur

Bilecik

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

 

                                                   II. - GELEN KÂĞITLAR                                            No: 140

12 Mayıs 2006 Cuma

Tezkereler

 

1.- Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa'nın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1055) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.5.2006)

2.- Şırnak Milletvekili Mehmet Tatar'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1056) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.5.2006)

3.- Hatay Milletvekili İsmail Soylu'nun Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1057) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.5.2006)

Raporlar

1.- Türkiye Cumhuriyeti ile Portekiz Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1175) (S. Sayısı: 1158) (Dağıtma tarihi: 12.5.2006) (GÜNDEME)

2.- Konut Finansmanı Sistemine İlişkin Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1148) (S. Sayısı: 1159) (Dağıtma tarihi: 12.5.2006) (GÜNDEME)

 

                                                     15 Mayıs 2006 Pazartesi                                                No: 141

Raporlar

 

1.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt ve 24 Milletvekilinin 17.3.1981 Tarihli ve 2429 Sayılı Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma Önergesi (2/626) (S. Sayısı: 1160) (Dağıtma tarihi: 15.5.2006) (GÜNDEME)

2.- Başbakanlık Teşkilatı Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/1181) (S. Sayısı: 1180) (Dağıtma tarihi: 15.5.2006) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergeleri

1.- Manisa Milletvekili Ufuk ÖZKAN'ın, şehitlerden miras kalan silahların vergilendirilmesine ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/1701) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)

2.- Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER'in, Ziraat Bankasının kaynak maliyeti ve bilançosuna ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) sözlü soru önergesi (6/1702) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- İzmir Milletvekili Canan ARITMAN'ın, Sudanlı bir işadamı ile gizli bir görüşme yaptığı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13926) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)

2.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın, Burdur-Bucak-Gündoğdu Beldesinin içme suyu sorununa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13927) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/4/2006)

3.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın, Denizli-Burdur karayolu Güney Beldesi geçişindeki elektrik direklerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13928) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/4/2006)

4.- İzmir Milletvekili Bülent BARATALI'nın, su kaynaklarının sürdürülebilir kullanımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13929) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)

5.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, bir şahsın Başbakan danışmanı sıfatıyla yaptığı iddia edilen görüşmelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13930) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)

6.- Hatay Milletvekili Abdulaziz YAZAR'ın, ABD'nin İskenderun Limanını kullanmak istediği iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13931) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)

7.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, özel kalem müdürlüğüne yapılan atamalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13932) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)

8.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, bazı vakıfların faaliyetlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13933) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/4/2006)

9.- Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN'ın, Antalya'daki bazı işyeri yapı kooperatiflerinin sorunlarıyla ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13934) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/4/2006)

10.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, özel güvenlik şirketlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13935) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/4/2006)

11.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13936) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/4/2006)

12.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Mali Suçları Araştırma Kurulunun yetkilerinin sınırlandırılacağı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13937) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/4/2006)

13.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, bazı milletvekillerinin FİSKOBİRLİK Yönetim Kurulu seçimleri ile ilgili beyanat verdiği iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13938) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/4/2006)

14.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın, çiftçilerin tarım kredi kooperatiflerine olan borçlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13939) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/4/2006)

15.- Adana Milletvekili Tacidar SEYHAN'ın, Bingöl'deki TOKİ konutlarıyla ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13940) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/4/2006)

16.- Adana Milletvekili Tacidar SEYHAN'ın, Bingöl'deki depremlerin mağdurlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13941) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/4/2006)

17.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Konya İlindeki bazı proje ve çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13942) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/4/2006)

18.- Mersin Milletvekili Mustafa ÖZYÜREK'in, milli egemenlikle ilgili bazı ifadelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13943) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/4/2006)

19.- İstanbul Milletvekili Mehmet SEVİGEN'in, bir konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13944) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/4/2006)

20.- İzmir Milletvekili Muharrem TOPRAK'ın, anne ve bebek ölümlerinin azaltılması çalışmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13945) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/5/2006)

21.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, uzay araştırmaları ve çalışmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13946) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/5/2006)

22.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, kıyı turizmine ve kıyıların korunmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13947) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/5/2006)

23.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, Adana İlindeki yatırımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13948) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/5/2006)

24.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, Atatürk Orman Çiftliği arazisine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13949) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/5/2006)

25.- Antalya Milletvekili Tuncay ERCENK'in, turizmle ilgili bir açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13950) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/5/2006)

26.- İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK'in, bir öğretmen lisesiyle ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13951) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/5/2006)

27.- İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, bankacılık sektöründe yabancılara yapılan satışlarla ortaya çıkan sorunlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13952) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

28.- Mersin Milletvekili Ersoy BULUT'un, yabancıların taşınmaz edinmelerine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/13953) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/4/2006)

29.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın, Burdur-Çavdır-Kozağaç Beldesinin yayla yolunun iyileştirilmesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/13954) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/4/2006)

30.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, özel kalem müdürlüğüne yapılan atamalara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/13955) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)

31.- Adana Milletvekili Tacidar SEYHAN'ın, Bingöl İlinin bazı ilçelerinin karayolu sorununa ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/13956) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/4/2006)

32.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, özel kalem müdürlüğüne yapılan atamalara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/13957) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)

33.- Samsun Milletvekili Haluk KOÇ'un, BAĞ-KUR'luların refakatçi, ambulans ve yol ücretlerinin ödenmemesine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/13958) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

34.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Tahtalı Barajı havzasında altın işletmesine olumlu ÇED raporu verilmesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/13959) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)

35.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, İzmir-Bornova-Gökdere Köyünde bulunan zehirli atık dolu varillere ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/13960) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)

36.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, İzmir-Aliağa gemi söküm tesislerinin çevreye etkilerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/13961) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)

37.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, özel kalem müdürlüğüne yapılan atamalara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/13962) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)

38.- Ankara Milletvekili Mehmet TOMANBAY'ın, Jandarma Genel Komutanlığı ile imzalanan bir protokolün iptal edilip edilmediğine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/13963) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/4/2006)

39.- Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in, zehirli atıkların bertarafına ve çevreye etkilerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/13964) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

40.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, özel kalem müdürlüğüne yapılan atamalara ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/13965) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)

41.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, ABD ile ortak hazırlanacak "stratejik vizyon belgesi"ne ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/13966) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/4/2006)

42.- Ankara Milletvekili Ayşe Gülsün BİLGEHAN'ın, Fransa Ulusal Meclisinde görüşülecek olan Ermeni soykırımı iddialarıyla ilgili yasa teklifine ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/13967) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/4/2006)

43.- Malatya Milletvekili Süleyman SARIBAŞ'ın, Türkçenin AB'nin resmi dili olmasına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/13968) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

44.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, özel kalem müdürlüğüne yapılan atamalara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdullatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/13969) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)

45.- Diyarbakır Milletvekili Muhsin KOÇYİĞİT'in, bazı kişilerin TMSF ile ilgili görev alıp almadıklarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdullatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/13970) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)

46.- Şanlıurfa Milletvekili Turan TÜYSÜZ'ün, bazı kişilerin TMSF ile ilgili görev alıp almadıklarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdullatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/13971) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)

47.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, TMSF'nin el koyduğu Göltaş şirketinin avukatlarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdullatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/13972) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/4/2006)

48.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, TMSF ile Merkez ve Medya Grupları arasında imzalanan protokollere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdullatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/13973) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/4/2006)

49.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, TMSF'nin bazı radyo istasyonlarını satışıyla ilgili iddiaya ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdullatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/13974) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/4/2006)

50.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, TMSF'nin bazı ihalelerine ve yaptırdığı işlerle ilgili bazı iddialara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdullatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/13975) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/4/2006)

51.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Uzan Ailesinin yatlarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdullatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/13976) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

52.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, özel kalem müdürlüğüne yapılan atamalara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/13977) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)

53.- Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün, bürokratik yönetimin işleyişine ve naklen atamalardaki sorunlara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/13978) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

54.- Zonguldak Milletvekili Harun AKIN'ın, AB'nin bölgesel kalkınma fonlarından yararlanacak illere ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/13979) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)

55.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, özel kalem müdürlüğüne yapılan atamalara ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/13980) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)

56.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, kamu borç stoğuna ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/13981) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/4/2006)

57.- Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in, sosyal, kültürel ve eğitim alanlarında AB'nin desteklediği projelere ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/13982) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

58.- Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in, 2001 ila 2005 yıllarındaki bazı ekonomik göstergelere ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/13983) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

59.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, özel kalem müdürlüğüne yapılan atamalara ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/13984) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)

60.- Adana Milletvekili Kemal SAĞ'ın, "Ekranın Büyüsüne Kapılmadan" adlı kitabın yazarına ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/13985) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/4/2006)

61.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, özel kalem müdürlüğüne yapılan atamalara ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/13986) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)

62.- Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in, Gümrük Birliğinin ithalat ve ihracata etkilerine ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/13987) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

63.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, özel kalem müdürlüğüne yapılan atamalara ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet AYDIN) yazılı soru önergesi (7/13988) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)

64.- Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün, Umre organizasyonlarının denetimine ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet AYDIN) yazılı soru önergesi (7/13989) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

65.- Manisa Milletvekili Ufuk ÖZKAN'ın, petrol arama ve üretim faaliyetlerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/13990) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)

66.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, yenilenebilir kaynaklardan elektrik üretimine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/13991) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)

67.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, özel kalem müdürlüğüne yapılan atamalara ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/13992) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)

68.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın, Burdur-Tefenni-Sazak Köyü arazisinin sulama suyu ihtiyacına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/13993) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/4/2006)

69.- Bursa Milletvekili Mehmet KÜÇÜKAŞIK'ın, doğalgaz fiyatlarının sanayi sektörüne etkilerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/13994) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/4/2006)

70.- Adana Milletvekili Tacidar SEYHAN'ın, Bingöl İlindeki baraj projelerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/13995) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/4/2006)

71.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Mavi Tünel Projesiyle ilgili çalışmalara ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/13996) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/4/2006)

72.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Konya-Bozkır-Çağlayan'da yapılmakta olan gölete ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/13997) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/4/2006)

73.- Giresun Milletvekili Mehmet IŞIK'ın, Çoruh Elektrik Dağıtım A.Ş. Giresun Müessese Müdürlüğünün bazı ihalelerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/13998) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

74.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya-Demre İlçesinin hükümet konağı ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13999) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)

75.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya-Gazipaşa'da düzenlenen kültür şenliğinde okullarda imza ve söyleşiye izin verilmemesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14000) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)

76.- Kocaeli Milletvekili İzzet ÇETİN'in, Ömerli Barajı su toplama havzasında kurulmasına izin verilen bir sanayi tesisine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14001) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)

77.- Kocaeli Milletvekili İzzet ÇETİN'in, Yerel Yönetimler Kamu İşverenleri Sendikasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14002) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)

78.- Kocaeli Milletvekili İzzet ÇETİN'in, Kocaeli-Derince Belediyesinin alımlarıyla ilgili iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14003) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)

79.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, özel kalem müdürlüğüne yapılan atamalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14004) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)

80.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin bir imar düzenlemesi ile inşaat ve gayrimenkul yatırım ortaklıklarında ihaleye çıkıp çıkmayacağına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14005) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/4/2006)

81.- Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in, Ankara Büyükşehir Belediyesinin kullandığı ambleme ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14006) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

82.- Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in, emniyet güçlerine mukavemet, hakaret ve darp suçundan işlem görenlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14007) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

83.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, özel kalem müdürlüğüne yapılan atamalara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/14008) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)

84.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, Adana-Seyhan'daki Şeyh Cemil Nardalı Konağının restorasyonuna ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/14009) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/5/2006)

85.- Sinop Milletvekili Engin ALTAY'ın, Milli Eğitim eski Bakanı Mustafa Necati'nin evinin kiraya verilmesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/14010) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

86.- Trabzon Milletvekili Asım AYKAN'ın, festivallere ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/14011) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

87.- Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün, Türk tarih ve kültürünün büyük şahsiyetlerinin tanıtılmasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/14012) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

88.- Muğla Milletvekili Gürol ERGİN'in, çeşitli ürünlerin imalinde kullanılan maddelerde KDV indirimi yapılıp yapılmayacağına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/14013) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)

89.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya-Demre Vergi Dairesinin personel ihtiyacına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/14014) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)

90.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Ege Üniversitesi Çocuk Sağlığı Araştırma ve Uygulama Hastanesi inşaatı ödeneğine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/14015) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)

91.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, vergi uyuşmazlığı davalarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/14016) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/4/2006)

92.- Balıkesir Milletvekili Orhan SÜR'ün, TEKEL'in alkollü içkiler şirketinin hisse satış sözleşmesinin imza tarihine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/14017) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/4/2006)

93.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, yatırımların ve istihdamın teşvikiyle ilgili kanun kapsamına alınan illerdeki yatırımlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/14018) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/5/2006)

94.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, özel kalem müdürlüğüne yapılan atamalara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/14019) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)

95.- Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün, 65 yaş üzerindekilerin aylıklarına ve sağlık karnelerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/14020) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

96.- Tekirdağ Milletvekili Enis TÜTÜNCÜ'nün, Tekirdağ-Çorlu'daki 23 Nisan kutlamalarında bazı öğrencilerin kıyafetine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14021) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)

97.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, görevden alınan bürokratlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14022) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)

98.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, özel kalem müdürlüğüne yapılan atamalara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14023) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)

99.- Mersin Milletvekili Hüseyin ÖZCAN'ın, lise son sınıf öğrencilerinin devamsızlık durumlarına ve dershaneye gidemeyen öğrencilere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14024) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)

100.- İstanbul Milletvekili Mehmet Ali ÖZPOLAT'ın, İstanbul Bağcılar Orhangazi Lisesinden bir öğrencinin ilişiğinin kesilmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14025) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/4/2006)

101.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Konya İl Milli Eğitim Müdür Yardımcısına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14026) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/4/2006)

102.- Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri SAYGUN'un, ilköğretim 2. sınıflara yönelik bir test kitapçığında yer alan bir soruya ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14027) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/5/2006)

103.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, İstanbul Şile'de iki köy ilköğretim okulunun bir şirkete tahsis edilmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14028) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

104.- Denizli Milletvekili Mehmet YÜKSEKTEPE'nin, İLKSAN'a ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14029) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

105.- Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün, on ilde daha üniversite kurulmasına yönelik kanun tasarısı hazırlıklarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14030) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

106.- Gaziantep Milletvekili Abdulkadir ATEŞ'in, Türkiye ve dört ülkenin ortaklaşa girişimiyle bir savaş uçağı üretilmesi projesine ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/14031) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/4/2006)

107.- Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in, Türkiye-ABD ortak taarruz uçağı projesine ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/14032) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

108.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, özel kalem müdürlüğüne yapılan atamalara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/14033) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)

109.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, büyükşehir belediyesi hastanelerinde döner sermaye işletmesi kurulması çalışmalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/14034) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/4/2006)

110.- İzmir Milletvekili Muharrem TOPRAK'ın, sağlık göstergelerine ve doğum kontrolüne ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/14035) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/5/2006)

111.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, pratisyen hekimlerin ilaç yazma yetkisinin kısıtlanmasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/14036) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

112.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, özel kalem müdürlüğüne yapılan atamalara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/14037) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)

113.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, kadın emeğinin değerlendirilmesi amacıyla kurulan kooperatiflerin desteklenmesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/14038) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/5/2006)

114.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Ereğli, Ilgın ve Bor şeker fabrikalarının özelleştirme kapsamına alınmasına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/14039) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

115.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, özel kalem müdürlüğüne yapılan atamalara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14040) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)

116.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, şube müdürlüklerine yapılan atamalara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14041) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/4/2006)

117.- Tekirdağ Milletvekili Enis TÜTÜNCÜ'nün, tarım ilacı kullanımına ve kaçak tarım ilaçlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14042) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

118.- Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün, ürün ekiminde bölgesel planlamaya ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14043) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

119.- Çankırı Milletvekili Hikmet ÖZDEMİR'in, tiftiğe ve tiftik keçisi yetiştiriciliğine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14044) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

120.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Atlasjet Havayollarının Denizli uçuşlarının iptal edilmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/14045) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)

121.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, özel kalem müdürlüğüne yapılan atamalara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/14046) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)

122.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, İzmit'in Derince Limanındaki TCDD'ye ait bir tesisin kiralanmasıyla ilgili soruşturmaya ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/14047) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/4/2006)

123.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, Teftiş Kurulu Başkanı hakkındaki iddialara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/14048) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/4/2006)

124.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türk Telekom'un 2005 yılı kârına ve kamuya geçen personeline ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/14049) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/4/2006)

125.- Eskişehir Milletvekili Mehmet Vedat YÜCESAN'ın, Ankara-İstanbul Hızlı Tren Projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/14050) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

126.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, özel kalem müdürlüğüne yapılan atamalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/14051) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)

127.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, TOKİ'nin İzmir-Uzundere toplu konut projesi ihalesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14052) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/4/2006)

128.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, İzmir'deki bazı kamu ihalelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14053) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/5/2006)

129.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, TCDD'nin belediyelere hurda malzeme satışına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14054) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/5/2006)

130.- Ankara Milletvekili Yılmaz ATEŞ'in, Ankara'da okullara uygulanan su tarifesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14055) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/5/2006)

131.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Tuzla Belediyesince yeni evli çiftlere dağıtılan bir kitaba ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14056) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/5/2006)

132.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köye memba yapımı için ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14057) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

133.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köye memba yapımı için ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14058) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

134.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köye memba yapımı için ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14059) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

135.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köye memba yapımı için ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14060) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

136.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köye memba yapımı için ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14061) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

137.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köye memba yapımı için ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14062) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

138.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Hanak'taki bir köye memba yapımı için ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14063) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

139.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Hanak'taki bir köye memba yapımı için ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14064) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

140.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Hanak ve Damal'daki bazı köylere memba yapımı için ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14065) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

141.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün sondaj yapımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14066) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

142.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün sondaj yapımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14067) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

143.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün sondaj yapımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14068) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

144.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün şehir deposu yapımı için ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14069) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

145.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Posof'taki bir köye memba yapımı için ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14070) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

146.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Posof'taki bir köye memba yapımı için ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14071) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

147.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Posof'taki bir köye memba yapımı için ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14072) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

148.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Posof'taki bir köye memba yapımı için ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14073) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

149.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Posof'taki bir köye memba yapımı için ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14074) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

150.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Posof'taki bir köye memba yapımı için ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14075) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

151.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Çıldır'daki bir köye memba yapımı için ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14076) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

152.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Çıldır'daki bir köye memba yapımı için ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14077) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

153.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Göle'deki bir köye memba yapımı için ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14078) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

154.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Göle'deki bir köye memba yapımı için ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14079) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

155.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Göle'deki bir köye memba yapımı için ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14080) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

156.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Göle'deki bir köye memba yapımı için ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14081) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

157.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Göle'deki bir köye memba yapımı için ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14082) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

158.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Göle'deki bir köye memba yapımı için ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14083) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

159.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Göle'deki bir köye memba yapımı için ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14084) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

160.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Göle'deki bir köye memba yapımı için ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14085) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

161.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Göle'deki bir köyün sondaj yapımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14086) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

162.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Damal'daki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14087) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

163.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Damal'daki köy yolları onarımı ve köprü yapımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14088) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

164.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Damal'daki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14089) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

165.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Damal'daki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14090) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

166.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Göle'deki bir köyün sondaj yapımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14091) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

167.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Göle'deki bir köyün sondaj yapımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14092) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

168.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Göle'deki bir köyün sondaj yapımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14093) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

169.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Göle'deki bir köyün sondaj yapımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14094) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

170.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Damal'daki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14095) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

171.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Damal'daki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14096) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

172.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Damal'daki bir köyün stabilize yol yapımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14097) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

173.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Damal'daki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14098) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

174.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Damal'daki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14099) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

175.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Göle'deki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14100) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

176.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Göle'deki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14101) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

177.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Göle'deki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14102) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

178.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Göle'deki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14103) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

179.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Göle'deki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14104) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

180.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Göle'deki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14105) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

181.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Göle'deki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14106) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

182.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Göle'deki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14107) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

183.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Göle'deki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14108) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

184.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Göle'deki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14109) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

185.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Göle'deki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14110) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

186.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Göle'deki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14111) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

187.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Göle'deki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14112) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

188.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Göle'deki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14113) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

189.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Göle'deki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14114) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

190.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Göle'deki köy yolları onarımı ve köprü yapımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14115) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

191.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Göle'deki bir köprü yapımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14116) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

192.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Göle'deki bir köprü yapımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14117) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

193.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Hanak'taki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14118) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

194.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Hanak'taki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14119) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

195.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Hanak'taki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14120) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

196.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Hanak'taki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14121) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

197.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Hanak'taki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14122) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

198.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Hanak'taki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14123) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

199.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Hanak'taki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14124) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

200.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Hanak'taki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14125) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

201.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Hanak'taki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14126) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

202.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Hanak'taki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14127) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

203.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Hanak'taki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14128) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

204.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Posof'taki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14129) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

205.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Posof'taki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14130) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

206.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Posof'taki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14131) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

207.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Posof'taki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14132) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

208.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Posof'taki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14133) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

209.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Posof'taki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14134) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

210.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Posof'taki bir köyün stabilize yol yapımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14135) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

211.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Posof'taki köy yolları onarımı ve köprü yapımı için ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14136) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

212.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Posof'taki bir köprü yapımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14137) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

213.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Çıldır'daki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14138) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

214.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Çıldır'daki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14139) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

215.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Çıldır'daki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14140) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

216.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Çıldır'daki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14141) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

217.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Çıldır'daki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14142) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

218.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Çıldır'daki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14143) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

219.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Çıldır'daki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14144) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

220.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Çıldır'daki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14145) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

221.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Çıldır'daki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14146) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

222.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14147) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

223.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14148) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

224.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14149) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

225.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14150) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

226.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14151) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

227.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14152) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

228.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14153) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

229.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14154) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

230.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14155) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

231.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14156) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

232.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14157) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

233.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14158) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

234.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14159) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

235.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14160) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

236.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14161) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

237.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14162) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

238.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14163) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

239.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14164) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

240.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14165) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

241.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14166) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

242.- Hatay Milletvekili Gökhan DURGUN'un, koyların turizm tesisleri yapılması için tahsis edilmesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/14167) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/5/2006)

243.- Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, Milli Eğitim eski Bakanı Mustafa Necati'nin evinin kiralanmasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/14168) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/5/2006)

244.- Mersin Milletvekili Hüseyin ÖZCAN'ın, Diyarbakır Milli Eğitim Müdürü hakkındaki bazı iddialara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14169) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/4/2006)

245.- Ankara Milletvekili Yılmaz ATEŞ'in, halk eğitim merkezlerinde çalışan usta öğreticilere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14170) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/5/2006)

246.- Bursa Milletvekili Mustafa ÖZYURT'un, Bursa Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesi inşaatına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/14171) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/5/2006)

247.- Antalya Milletvekili Atila EMEK'in, Manavgat Devlet Hastanesinde uzman doktor ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/14172) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/5/2006)

248.- Samsun Milletvekili İlyas Sezai ÖNDER'in, Kızılırmak Deltasında yapılan balıkçılıktaki bazı sorunlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14173) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/5/2006)

249.- Samsun Milletvekili İlyas Sezai ÖNDER'in, Samsun'daki seyyar balıkçılara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14174) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/5/2006)

250.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Konya-Beyşehir-Mesutlar Köyünün yol sorununa ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/14175) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)

251.- İstanbul Milletvekili Hasan AYDIN'ın, TMSF'ye devredilen bir şirketler grubunda yapılan atamalara ve bazı iddialara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdullatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/14176) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/5/2006)

                                                 16 Mayıs 2006 Salı                                     No: 142

Tasarı

1.- Türkiye Cumhuriyeti ile Bahreyn Krallığı Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/1207) (Plan ve Bütçe ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.5.2006)

Teklifler

1.- Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek ile İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgil'in; 5021 Sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Bankalar Kanunu Hükümlerine İstinaden Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketi Hakkında Tesis Edilecek Bazı İşlemler Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/786) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.2006)

2.- Erzurum Milletvekili Muzaffer Gülyurt'un; Bazı Kamu Personeline Tayın Bedeli Verilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/787) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.2006)

Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri

1.- İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, Ilısu Barajı projesine ve Hasankeyf'in korunmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12719)

2.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, müze giriş ücretleriyle ilgili bir iddiaya ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/12823)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.04

16 Mayıs 2006 Salı

BAŞKAN : Başkanvekili Ali DİNÇER

KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 102 nci Birleşimini açıyorum.

III. - YOKLAMA

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için 3 dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini; bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini; buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını, görevli personel aracılığıyla, 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, toplantı yetersayısı yoktur; 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.08

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.20

BAŞKAN : Başkanvekili Ali DİNÇER

KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 102 nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

III. - YOKLAMA

BAŞKAN - Birinci oturumda yapılan yoklamada toplantı yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi, yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Yoklama için 3 dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini; bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini; buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını, görevli personel aracılığıyla, 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, 17 Mayıs Dünya Telekomünikasyon Günü münasebetiyle söz isteyen Uşak Milletvekili Osman Coşkunoğlu'na aittir.

Buyurun Sayın Coşkunoğlu (CHP sıralarından alkışlar)

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Uşak Milletvekili Osman Coşkunoğlu'nun, Dünya Telekomünikasyon Günü münasebetiyle, ulusal telekomünikasyon teknolojisinin geliştirilmesi yönünde yeni strateji ve politikaların geliştirilmesi ile internet hizmetlerinin hızının artırılarak daha fazla yaygınlaştırılmasının önemine ilişkin gündemdışı konuşması

OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, 17 Mayıs, yani yarın, Dünya Telekom Günü olarak kutlanıyor. Bizim de üyesi olduğumuz Uluslararası Telekomünikasyon Birliğinin Paris'te kurulduğu tarihtir 17 Mayıs 1865 tarihi. Ülkemizde, 2002 yılından bu yana, Tüm Telekomünikasyon İş Adamları Derneği TÜTED tarafından organize edilen bir etkinlikle kutlanagelmiştir.

Telekomun önemini, sık sık, çoğu zaman da içeriği tam anlaşılmadan lafı edilen "bilgi çağı" terimini kullandığımız telekomun önemini anlatmama gerek yok. Onun yerine, ülkemizin telekom konusunda nerelerden gelip nerelerde olduğu konusunda, bu sınırlı zaman içerisinde bir fikir vermeye çalışacağım.

Çok hazin bir durumda olduğunu baştan söyleyeyim. Telekom konusunda, 1985'e, 1980'li yılların ortasına gidelim. Bir "çağ atladık" lafı ortaya çıkmıştı. Neden çağ atladığımız iddia ediliyordu; bütün santralları, telekom santrallarını sayısallaştırmıştık, dijital santrallar konulmuştu. Hemen hemen bütün Türkiye'de, gerçekten o zaman Avrupa'nın birçok yerinde bile görünmeyen bir telefon sistemimiz, bir telekomünikasyon sistemimiz var idi, fakat, bu, bize çağ atlattı mı; hayır. Çağ atlatma fırsatını, devam eden anlayışla kaybettik; onu vurgulamak isterim; çünkü, bu, günümüzü de ilgilendiriyor.

Biz, telekomun sadece kullanıcısı durumuna düşmemek için, o zamanlar kamu tarafından kurulmuş olan Teletaş firması, aynı zamanda en modern cihazları üretiyordu, geliştirip üretiyordu Teletaş. Ondan sonra, Teletaşı Alcatele sattık, satıldı o dönemin hükümetin tarafından. Tıpkı, şimdi de Türk Telekomun Oger Firmasına satıldığı gibi bir yabancı firmaya satıldıktan sonra, Alcatel geldi, Teletaşın araştırma geliştirme bölümünü kapattı. Orada çalışan pırıl pırıl mühendislerimiz, Amerika'da, Silikon Vadisinde çalışır duruma geldiler; bunu, hatırlatmak isterim.

1985, en önemli yıllardan birisi, yapılmış en ciddî hatalardan birisi. 1993, diğer bir önemli yıl, telekomla beraber anılan internetin Türkiye'ye gelişidir. Türkiye'ye gelişi 1993'te. Gerçekten, o dönemde, daha Amerika'da ve Batı Avrupa ülkelerinde bile üniversite dışında yeni yeni kullanılan internetin Türkiye'ye gelmesi, önemli bir başarıdır. 1993'te, interneti genel olarak ilk kullanan ülkelerden biri olduğumuz halde, şimdi, 2006'da neredeyiz! Söyleyeyim rakamları: Türkiye'de, şu anda, interneti kullanan nüfusumuzun yüzdesi 13,7'dir, nüfusumuzun yüzde 13,7'si internet kullanıyor. Bunu bir karşılaştırma olarak vermek için, dünya ortalaması yüzde 15,7'dir. Dünya ortalamasının gerisine düşmüşüz. Avrupa Birliği ortalaması yüzde 49,8'dir. Türkiye'de yüzde 13,7, ilk internete başlayan ülkeler arasında olmamıza karşın. Bu, neden; şu anda devam edegelen hataların devamından.

Bu arada, yeni yayınlanmış bir istatistik daha vereyim: Bilişim çağına hazır olma endeksinde -ki, bu, telekom altyapısını, internet altyapısını, hepsini kapsar- Türkiye, 2005 yılında 43 üncü sırada iken, 2006 yılında 45 inci sıraya düşmüştür. Aslında, bu, tam bir düşüş değildir; çünkü, yeni iki ülke listeye girmiştir ve bunlar, bizim üstümüzde yer almıştır; yerinde saymışızdır. O yeni giren iki ülkenin de adını söyleyeyim, eğer bu teselli olacaksa: Bermuda ve Birleşik Arap Emirlikleri bizim üstümüzde yer aldığı için, 45 inci sıraya düştük.

Değerli milletvekilleri, size, kısa kısa, satırbaşlarıyla, şu anda içinde bulunduğumuz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

İçinde bulunduğumuz bu kadar önemli bir sektörde, bu kadar önemli bir teknolojide ne kadar kötü durumda olduğumuzu, maalesef, maalesef söylemek zorundayım. Ulusal telekom teknolojisi geliştirme yönünde bir politika veya strateji yok. Bilgi toplumu stratejisi hazırlanıyor; güzel bir strateji olma yolunda olduğunu umuyorum; fakat, bir yandan o strateji hazırlanıyor, bir yandan, özelleştirme ve diğer politikalar, bir bütünün parçaları olma dışında rasgele uygulanıyor ülkemizde.

İkincisi, serbestleşme; yani, özelleştirme tutkusu içerisinde, piyasayı serbestleştirme unutuldu ve çok gecikildi. O konuda karnemiz çok zayıf. Serbestleşme, yani mevcut, düzenleyici kuruluşun çalışma karnesi -ki, bizde bu Telekom kurumudur- bakımından Avrupa'da yine sonuncu geliyoruz. En iyi ülkelerin puanı 300'lerdeyken, bizim puanımız 160, 170; yarısı kadar. Yani, piyasaları düzenleyen güçlü bir kuruluştan henüz söz etmemiz mümkün değil.

Bir diğer sorun, ciddî vergiler. Dünyada yüzde 70'lere varan, yüzde 60'ların üstünde özel iletişim vergisi alan ender ülkelerdeniz. Bizden fazla olan galiba bir Tanzanya var. Avusturya gibi, Avrupa'nın ülkeleri yüzde 20'lerde vergi alırken, biz, yüzde 60-70 vergi alıyoruz.

BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.

OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla) - Son olarak üç noktaya değineyim o zaman, satırbaşlarıyla.

Evrensel hizmet yasası çıkardık. Evrensel hizmet dediğimiz, kenar köşe, uzak yerlere, özel sektörün kârlı bulmadığı için hizmet götüremeyeceği yerlere telekom hizmeti götürmektir. Bunun için toplanan fonun ne için kullanıldığını, nerede, nasıl kullanıldığını bilemiyoruz. Hatta ve hatta, Millî Eğitim Bakanlığının ve Ulaştırma Bakanlığının kendi bilgisayarlarının, bu fonlardan kullanılan parayla alındığı söylemi var ve bu söylenti de yalanlanmadı henüz. Bu, birinci sorun.

İkinci sorun, internete ve telekoma erişimi yaygınlaştırmak konusunda etkin çalışmalar yapılmıyor. Bunları zaten istatistikleriyle de gösterdim.

Özelleştirme yanlıştı, zamansızdı ve en kibar tabiriyle, düzgün bir şekilde yapılmamıştır. Bunları zamanla belgeleriyle açıklayacağız. Şu anda sadece şunu söylemek isterim ki, Türk Telekom ile Telekomünikasyon Kurumu arasında imzalanan imtiyaz sözleşmesine Türk Telekom tarafından muhalefet şerhi konulmuştur. Bir muhalefet şerhi içeren bir sözleşmeyle özelleştirme yapılmıştır. Maliye Bakanı böyle bir muhalefet şerhi olmadığını iddia etmiştir; fakat, Ulaştırma Bakanı bu muhalefet şerhinin olduğunu kabul etmiştir. Zaten, olduğunu da biliyoruz.

Son olarak size Sayın Başbakandan bu konuyla ilgili bir cümle okuyayım. Sayın Başbakan, şimdi de ona "dostum" dediği diğer bir tekel sahibi Bill Gates geldiği zaman, 30 Ocak 2006 tarihinde aynen, aynen şöyle demiştir: "Bu çağda gelişmiş ve az gelişmiş ülke yok. Bu tanımlar geride kaldı. Akıllı, daha akıllı, en akıllı ülkeler olarak konuşuluyor. Kim daha çok bilgi üretirse, o daha güçlüdür." Ne güzel söylemiş değil mi Sayın Başbakanımız?! Üzülerek söyleyeceğim ki, Sayın Başbakan veya Sayın Başbakanın o konuşmasını hazırlayanlar intihal yapmıştır. İşte elimde Newsweek. Değerli arkadaşlarım, yabancı yayınları, yabancıların söylediği lafları izleyenler var. Newsweek'in Aralık 2005 sayısının 12 nci sayfasında Friedman -"Dünya Düzdür" diye en çok satan kitabı olan kişi- aynen bu cümleleri söylemiştir, birebir tercümesidir Sayın Başbakanın söylediği cümleler. Bunu da sizlere saygıyla arz eder, Telekomünikasyon Gününde, bu kadar önemli bir sektörde…

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Ne var o cümlede?!

OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla) - Buyurun, belge burada!

BAŞKAN - Müdahale etmeyelim arkadaşlar.

OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla) - Aynen cümleyi alıp söylemesi intihaldir. Kaynak verebilir, "Friedman'a göre böyle" diyebilir. Kelimesi kelimesine aynendir.

BAŞKAN - Siz Genel Kurula hitap edin.

OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla) - Siz belki Başbakanın Müsteşarından bu işe alıştınız; ama, benim geldiğim ortamlarda, referans kaynağı vermeden, kelimesi kelimesine aynı cümleyi okumaya "intihal" denir ve hele hele bir başbakana hiç yakıştırılmaz.

Telekom Gününün özelliği, Telekom Gününün önemini bir daha burada vurgulamak isterim. Bu öneme layık politikalar içerisinde olmamızı diler, saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Gündemdışı ikinci söz, Türkçenin devlet dili ilan edilişinin 729 uncu yıldönümü münasebetiyle söz isteyen, İstanbul Milletvekili Ekrem Erdem'e aittir.

Buyurun Sayın Erdem.

2.- İstanbul Milletvekili Ekrem Erdem'in, Türkçenin devlet dili ilan edilişinin 729 uncu yılı münasebetiyle, dilimizi yabancı dil istilasından koruyup zenginleştirmenin, millî kültürümüzün muhafazasındaki önemli etkilerine ilişkin gündemdışı konuşması ve Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün'ün aynı konuda açıklaması

EKREM ERDEM (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkçenin, Karamanoğlu Mehmet Bey tarafından devlet dili ilan edilişinin 729 uncu yılı münasebetiyle gündemdışı söz almış bulunuyorum; bu vesileyle Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Karamanoğlu Mehmet Bey, 15 Mayıs 1277 yılında yayınladığı bir fermanla Türkçeyi devlet dili ilan ederek, divanda, dergâhta, bargâhta, mecliste ve meydanda başka bir dilin kullanılmasını yasaklamıştır.

Türkçe, Karamanoğlu Mehmet Beyin bu fermanından önce de sonra da, gerek doğu gerek batı Türkleri arasında devlet dili idi. Hunlar, Göktürkler, Uygurlar ve Karahanlılar'da resmî dil her zaman Türkçe olmuştur, sadece Gazneliler Farsça'yı kullanmışlardır.

Büyük Selçuklular da, devlet dilinin Türkçe olmasına rağmen, resmî yazışmaları ağırlıklı olarak Farsça yapmışlardır. Büyük imparatorluklar halindeki Türk devletlerinde, kendilerine bağlı kavimlere ve diğer milletlere gönderilen yazıların onların diliyle yazılması bir âdet hükmündeydi. Nitekim, Osmanlılarda da, böyle, çeşitli dillerde yazılmış belgeler görülmektedir ve bulunmaktadır.

Osmanlı sultanları Orhan Beyden başlayarak, sade Türkçeyi bütün tarih boyuncu hem kendi şiirlerinde kullanmışlar hem de Sultan II. Murad "gönüller ancak açık Türkçeden haz alır" diyerek etraflarına topladıkları edip ve şairleri teşvik etmişlerdir.

Sultan II. Abdülhamid yayınladığı bir talimatnamede "sözün güzel ve doğru söyleme kaidelerine uygun olabilmesi, diğer şartlarla birlikte alışılmamış kelimelerle söylenmeyişine bağlıdır. Yazı dili için İstanbul ahalisinin konuştuğu lisanın esas tutulması; cümlelerin gayet sade ve açık yazılarak, kullanılan kelimelerin mümkün olduğu kadar Türkçe sözler olması, herhalde çok faydalıdır. Arapça kelimeler Araplar için, Farsça kelimeler İranlılar için menus sözlerdir; fakat, bu sözlerin İstanbul ahalisince bilinenleri pek azdır. Ahalinin daha çocukken anne babalarından işitip öğrendikleri kelimeler Türkçede menus ve bunun dışındakiler ise gayrimenus sayılmalıdır" demiştir.

Karamanoğlu Mehmet Beyin Türkçeden başka bir dilin kullanılmaması hakkındaki fermanı, dil şuuru bakımından önemli bir yaklaşımdır.

Değerli milletvekilleri, milletleri millet yapan unsurların başında dil gelir. Dil, millî birliğin ve bütünlüğün temel taşıdır. Toplumlar, millet olmayı bir dile sahip olmakla elde ederler ve millî varlıklarını da ancak kendi dilleriyle koruyabilirler.

Duygu ve düşüncelerin üretilip geliştirilmesi, anlatılması da dille olur. Dilden soyutlanarak düşünce üretmek imkânsızdır. İnsan, kelimelerle düşünür, düşüncelerini kelimelerle anlatır. Millî kültürün doğması ve gelişmesi dile bağlıdır. Dilini geliştirip zenginleştiremeyen, yabancı dillerin istilalarından koruyamayan milletler, ne millî bir kültür oluşturabilirler ne de oluşturdukları kültürü koruyabilirler.

Dilde başlayan yozlaşma ve yabancılaşma, dille sınırlı kalmayarak, zamanla bütün değerlerin yok olmasına ve millî birliğin telafisi imkânsız zararlar görmesine sebep olur. Dili yozlaşan, yabancı dillere karşı, gerek toplum hayatında gerekse bilim ve eğitimde geri plana düşen bir milletin geleceği de ciddî şekilde tehlikeye düşer.

Türkçenin devlet dili olması, konuşma dili ile yazı dili arasında ya da başka bir deyimle, aydın dili ile halk dili arasında farklılıklar oluşmasını engelleyememiştir. Bundan dolayı da dilin sadeleştirilmesi hep gündemde olmuştur, gündemden hiçbir zaman düşmemiştir. Yüzyıllar boyunca bu büyük ayrılığı ortadan kaldırmak için çalışılmıştır.

Bu çalışmalar cumhuriyet döneminde daha da hız kazanmış ve Atatürk'ün, Türkçeyi yabancı şekil ve kaidelerin tesirinden kurtarmak, çağdaş medeniyet seviyesine eriştirmek, günümüzün ilim, teknik, fen, felsefe ve sanat gibi alanlardaki bütün kavramları ifade edecek hale getirerek yazı dili ile konuşma dilini birleştirmek amacıyla başlattığı mücadele, büyük oranda sağlığında hedefine ulaşmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.

EKREM ERDEM (Devamla) - Fakat, bilinçli ya da bilinçsiz yabancı kelime kullanma hastalığından kendimizi bir türlü kurtaramadık. En önemli varlığımız, farkında olmadan yavaş yavaş elimizden kayıp gitmektedir. Günlük konuşmalarımızda "uyum" yerine "adapte", "güç" yerine "enerji", "çaba" yerine "efor", "büyük" yerine "makro", "küçük" yerine" "mikro" ve "torba" yerine "poşet" gibi pek çok kelimenin Türkçeleri yerine yabancı dildeki karşılıklarını kullanır hale geldik.

Ayrıca "durak" yerine "dorock" "paşa" yerine "pahsa" ve "eylül'ün" yerine "eylül's" gibi Türkçe ve Türkçeleşmiş kelimeleri yabancı dil kurallarına göre yazarak kullanmak sıradanlaştı. Daha vahim olanı ise "evet"in yerini "yes"ler ve "okey"ler alırken, vedalaşmalarımız "bye bye"larla yapılır oldu.

Dilimize karşı kayıtsızlık ve özenti, maalesef, işadamlarımızı ve esnafımızı da etkilediğinden, imal edilen mal ve ürünlerin isimlerinde, ticarî unvan ve adlarda yabancılaşma süratle artmaktadır. Şehirlerimizin cadde ve meydanlarında dolaşıldığında, mağaza ve işletmelerin isimlerine bakıldığında nasıl bir kirlenme yaşadığımız rahatlıkla görülmektedir.

Dilimizle ilgili sıkıntılardan bir diğeri de kavramlar ve terimler üzerindeki anlayış birliğinin sağlanamamış olmasıdır. Bu durum, dilde kavram kargaşasının ana sebebi olduğu gibi, millî birliğimize zarar verecek boyutta kamplaşma ve krizlere sebep olmaktadır. Üzerinde hemen hemen hiç anlaşmaya varılamamış, herkesin işine geldiği gibi anladığı ve anlatmak istediği "milliyetçilik", "ilericilik" ve "gericilik" gibi kavramlar bunun bariz örnekleridir.

Bugün dilimiz iyi konuşulup iyi yazılamamaktadır. Türkçemiz her gün biraz daha bozulmakta, kötü ve yanlış telaffuza, cümle bozukluklarına hemen herkesin konuşmasında rastlanılmaktadır.

Bütün bu aksaklıkların en önemli sebebi, dilimizin iyi öğretilememesi ve bir dil bilincinin geliştirilememesidir. Yeni yetişen nesillere, okullarımızda, dilimizin doğru dürüst telaffuz edilip konuşulması ve yazılması öğretilememektedir. Gençlerimizin, dilimizin sanat eserlerini, romanlarını, hikâyelerini, şiirlerini anlayamadan yetişmeleri, onların, tarihlerinden, kültürlerinden ve dolayısıyla medeniyetlerinden habersiz olmalarına ve bu değerlerinden kopmalarına, hatta düşman olmalarına sebep olmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; millî benliğimiz ve birliğimizin temel unsuru olan dilimizi koruyup geliştirmek için, başta eğitim kurumlarımız olmak üzere, basınımızdan yazarlarımıza, yöneticilerimizden vatandaşlarımıza kadar her kesime önemli görevler düşmektedir.

Bir taraftan, dilimizi yabancı kelimelerin istilasından korumak için gerekli bütün tedbirleri alırken, diğer taraftan da zenginleştirilmesine ve yaygınlaştırılmasına katkıda bulunmak millî bir görevdir. Bu, dili bize miras bırakan atalarımıza karşı vefamız, gelecek nesillere karşı borcumuzdur.

Bu duygu ve düşüncelerle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Ekrem Erdem'in Türkçeyle ilgili konuşmasının etkin ve yararlı olacağı umuduyla, aynı konuda yerinden söz isteyen Karaman Milletvekili Sayın Mevlüt Akgün'e söz veriyorum.

Buyurun Sayın Akgün, yerinizden ve kısa.

MEVLÜT AKGÜN (Karaman) - Bundan 729 yıl önce, 13 Mayıs 1277'de, dil birliği ve Türk birliğini sağlanmak amacıyla, Karamanoğlu Mehmet Bey, yayınladığı ünlü fermanıyla, Türkçeyi yeniden devlet dili olarak ilan etmiştir. İşte, fermanın yayınlandığı tarihin yıldönümünde, Karaman'da, Türk dil bayramı her yıl kutlanmaktadır.

Türk dil bayramına, Türkiye Büyük Millet Meclisi, Başbakanlık, Kültür Bakanlığı, Karaman Valiliği ve Belediye Başkanlığı katkıda bulunmaktadır. Bu yılki kutlamalarda on gün süren bir dizi etkinlik gerçekleştirilmiştir ve dil bayramı, uluslararası bir boyuta taşınmıştır.

Türkçeye sahip çıkmak, doğru, güzel ve düzgün kullanmak en büyük vatanseverliktir. Mustafa Kemal Paşa "varlığını, istiklalini ve bağımsızlığını korumasını bilen Türk Milleti, dilini de yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmasını bilecektir" diyor.

Dilimize emeği geçen, başta Karamanoğlu Mehmet Bey, Yunus Emreler, Mustafa Kemal Paşalar ve bu gibi tüm vatanseverleri saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Gündemdışı üçüncü söz, 14 Mayıs Eczacılar Günü münasebetiyle söz isteyen, Hatay Milletvekili Abdulaziz Yazar'a aittir.

Buyurun Sayın Yazar. (CHP sıralarından alkışlar)

3.- Hatay Milletvekili Abdulaziz Yazar'ın, 14 Mayıs Eczacılar Günü münasebetiyle, eczacıların sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

ABDULAZİZ YAZAR (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 14 Mayıs Eczacılar Günü dolayısıyla gündemdışı söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, eczacılık mesleğinin 167 nci yıldönümünü kutladığımız bugünlerde, temel amacı bu ülkenin insanlarına nitelikli sağlık hizmeti sunmak olan biz eczacıların bütün sorunlarının çözülmüş olduğu, aksaklıklarının giderildiği ve eczacılık sektörünün daha iyiye gitmesi yönünde çalışmaların yürütüldüğü günlerin geleceğine olan inancımla tüm eczacı meslektaşlarımın 14 Mayıs Eczacılar Gününü kutlarım.

Eczacı bir milletvekili olarak şunu ifade etmek istiyorum ki, eczacılık mesleği ve eczacılar sağlık sektörünün en önemli yapı taşlarından biridir. Bu, asla gözardı edilmemelidir.

Hükümet tarafından hazırlanan 6197 sayılı yasa tasarısı üç yıldır İlaç ve Eczacılık Genel Müdürlüğünde görüşülmekte olmasına rağmen, halen Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine alınamamıştır.

6197 sayılı Yasada "eczanenin sahibi ve sorumlu müdürü eczacıdır" yerine, Sağlık Bakanlığı tarafından "eczanenin sorumlu müdürü eczacı olacaktır" ifadesi getirilmek istenmektedir.

Bu ifadeyle zincir eczanelerin yolu açılmakta, dolayısıyla serbest eczacının geleceği tehlikeye sokulmaktadır.

Eczane ruhsatlarının eczacı odaları tarafından verilmesi, Türk Eczacılar Birliğince onaylanması ve bunların Sağlık Bakanlığına bildirilmesi, mesleğimizde çok önemli bir sıkıntı olan muvazaalı eczane açma ve işletme olayını ortadan kaldıracaktır.

Eczanelerin kâr oranları yüzde 20 civarındadır. Eczanelerimizin yüzde 4,5'e kadar yaptığı ıskontolar göz önüne alındığında, eczacının geriye kalan kârı yüzde 15'tir. Özellikle, bir eczanenin aylık cirosunun yüzde 9-10'unun eczanenin sabit giderleri için harcandığı bir dönemde bu kârlılık oranlarıyla serbest eczanelerin ayakta kalma şansı imkânsız hale gelmektedir.

Her yıl Maliye Bakanlığı ile Türk Eczacılar Birliği arasında imzalanan malî yıl protokollerinde belirtilen "devlet, 45 iş günü içinde ilaç bedellerini geri öder" hükmü birçok kurumda uygulanmamaktadır. Bunun sonucu olarak, eczacı, ilaçları satın aldığı ilaç deposuna olan ödemelerinde sıkıntıya düşmekte, yüksek faizle bankadan para almakta ya da depoya yüzde 3-4 gibi aylık gecikme faizi ödemek zorunda kalmaktadır.

Sağlık hizmetlerinin insanın hayatını devam ettirmesi için vazgeçilmez olduğunu görecek yeni bir anlayışla, hastaların tedavi giderlerinin ödeneğe bakılmaksızın ödenebilmesi, Bütçe Kanununa bir maddeyle eklenmelidir.

İlaçta ve sağlık hizmetlerinde KDV yüzde 8'dir. Hastayı cezalandıran bu vergi oranlarının, mutlak suretle, yüzde 1'ler seviyesine çekilmesi gerekmektedir; çünkü, bu, devletin, vatandaşına karşı aslî bir görevidir.

Değerli arkadaşlarım, eczacılarımız, sigorta reçetelerinin reçete edilmesi konusunda büyük sıkıntılar yaşamaktadır. SSK'nın serbest eczanelere açılmasıyla birlikte hayata geçen "endikasyona göre ilaç verilmesi sistemi" çok büyük mağduriyetlere sebep olmaktadır.

Endikasyona göre ilaç verilmesinde, esas olanın, ana hastalığa ait teşhisin yazılması, talî ilaçlar (Örnek: Analjezik, vitamin, antiasit, tatlandırıcı ve bunun gibi) için teşhis zorunluluğu istenmemesi gerekmektedir. Reçeteye yazılacak dört kalem ilaç için dört ayrı teşhis aranmamalıdır.

Hastaya ilaç verilmesinde yaşanan en büyük sıkıntı ise, fiyat farklarından ve ambalaj şekillerinden doğmaktadır. İlaç fiyat farklarından dolayı ya hasta-eczacı tartışmaları yaşanmakta ya da fiyat farklarının eczacı tarafından talep edilmemesiyle haksız rekabet yaşanmaktadır. Bu sorunun çözümü için, muadili olan ilaçların tamamının fiyatlarının referans fiyat aralığında olması ve dolayısıyla, ilaç fiyatlarında fark çıkmaması gerekmektedir.

Değerli arkadaşlarım, kamu kurum ve kuruluşlarının ilaç pazarındaki payının yüzde 80 gibi önemli oranda olmasına rağmen, kuruluşların ödeme sürelerini geciktirmesi, eczaları ekonomik güçlüklerle karşı karşıya bırakmaktadır. Ayrıca, eczacılarımızın SSK'daki yüzde 10'luk payları yedi aylık bir gecikmeyle ödenmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.

Buyurun.

ABDULAZİZ YAZAR (Devamla) - Yurtdışı SSK reçeteleri, kan ürünü reçeteleri, iade reçeteler ve yeşilkartlı reçeteler, sözleşmede belirtilen sürenin çok üzerinde bir tarihte ödenmektedir.

Başta SSK olmak üzere, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı provizyon sistemlerinin kapasiteleri güçlendirilmelidir. Provizyon sistemi kökten değiştirilerek tek ekrandan alınabilir hale getirilmeli, hatalara ve yoruma açık olmamalı, provizyon sisteminden onay alınan reçeteler kesintisiz ödenmelidir.

Hükümetin uyguladığı yanlış sağlık politikaları sonucunda devlet hastanelerine yeterli personel, araç ve gereç alınamamakta ve hizmet aksamaktadır. Seçim bölgem İskenderun'dan bir örnek vermek istiyorum. İskenderun'da iki devlet hastanesinin birleştirilmesi nedeniyle ciddî sorunlar yaşanmaktadır. Her iki devlet hastanesinin birleştirilmesi sürecinde, İskenderun Devlet Hastanesinin bölümlerinin çoğu Körfez Devlet Hastanesine nakledilerek, hizmetin oradan verilmesi programlanmıştır. Yapılan bu uygulamayla eski devlet hastanesinin doktorları başka hastanede görevlendirilerek, var olan bir hastane yeterli hizmet veremez hale getirilmiştir. Bir hastaneyi hizmet veremez hale getirmek yerine, yeni doktor atamalarıyla mevcut iki yapının da güçlendirilmesi neden düşünülememiştir?.. Kaldı ki, sağlık hizmetinde, hizmeti bir noktaya toplamak yerine yaymak esas olmalıdır. Hastaların kolayca ulaşabileceği yakınlıkta ve yeterli branş hekimin hizmet verdiği sağlık ünitelerinin çoğaltılması sağlanmalı ve yeniden hasta kuyruklarının oluşması önlenmelidir. Oysa, işlevsiz hale getirilmek istenen İskenderun Devlet Hastanesi, 185 yatak kapasitesiyle, yaklaşık 70 000 nüfusa sağlık hizmeti vermekteydi. Söz konusu uygulamanın, fayda yaratma ve sorunu çözmek değil, sorun yaratmaya neden olduğu görülmüştür.

Bölgemizde uzun süredir tamamlanmayan devlet hastanesi inşaatının hızlandırılarak, acilen ihtiyaç duyulan eğitim-araştırma ve ihtisas hastanesi olarak hizmet vermesi bir an önce sağlanmalıdır.

Ülkemizde eczacılık sektörünün sorunlarının giderilmesi, şifa arayan vatandaşlarımıza daha düzenli ve hızlı bir hizmet olarak yansıması kaçınılmazdır; ancak, sorunların giderilmesi konusunda, üzülerek ifade ediyorum ki, bu İktidardan hiç umudum yok. İktidar, hemen her konuda olduğu gibi, eczacıların sorunları konusunda da bilgi sahibi değil.

Bu vesileyle, tekrar, tüm meslektaşlarımın 14 Mayıs Eczacılar Gününü sağlık ve mutluluk dileklerimle kutlar, Yüce Heyetinize saygılar sunarım.(Alkışlar)

BAŞKAN - Hatay Milletvekili Abdulaziz Yazar'ın konuşmasına, Hükümetten Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ katkıda bulunacak.

Buyurun Sayın Akdağ. (AK Parti sıralarından alkışlar)

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Teşekkür ederim Değerli Başkanım.

Saygıdeğer Başkanım, değerli milletvekilleri; Hatay CHP Milletvekilimiz Sayın Abdulaziz Yazar Bey eczacılarımızla ilgili meselelerden bahsetti. 14 Mayısı geride bıraktık. 14 Mayıs, Türk eczacılarının eczacılık mesleğiyle ilgili özel bir günü. Ben de bütün eczacılarımızın, Türk insanının, ülkemizin sağlığına verdiği katkılardan dolayı, bu güzel günlerini -geçmiş de olsa- bir kere daha tebrik ediyorum ve kendilerine saygılar sunuyorum. Gerçekten eczacılarımız, bütün sağlık çalışanları gibi, bir ekip ruhu içerisinde bugün ülkemizde mükemmel bir hizmeti yürütmektedirler.

Tabiî, Değerli Milletvekilimiz, bir gündemdışı konuşmanın içerisine, eczacılarımızla başladı, bütün sağlık sistemini eleştirerek devam etti ve sorunların çözülmesi için de ümit olmadığından bahsetti bizim Hükümetimiz adına. Yanlış sağlık politikalarından bahsetti; ama, hayret ettim, gerçekten bu kadar iş yapılmışken, şu iş de şöyle iyi yapılmıştır diye hiçbir şey bulamadı mı Değerli Milletvekilimiz; buna çok hayret ettim!

Halbuki, Türkiye, bu üçbuçuk yıl içinde, değerli milletvekillerim, bakın, ne gördü: Bu üçbuçuk yıl içerisinde, insanımız ilaca erişmeye başladı. Çok değil, üç yıl öncesinde siz, eğer, bir işçi iseniz, bir işçi yakınıysanız, işçi emeklisiyseniz, bir yeşilkartlı vatandaşsanız, ilaç almak için kuyruklarda çile tüketmek zorundaydınız. Bir işçiyseniz, yakınıysanız veya emeklisiyseniz, yani, SSK mensubu iseniz yalnızca SSK'nın hastanesine veya dispanserine gidebilirdiniz, eğer orada muayene olma fırsatı bulmuşsanız o da, size reçete yazıldığında, saatlerce orada kuyrukta beklerdiniz; çünkü, 30 000 000'a yaklaşık bir nüfus, işçi kardeşlerimiz, yalnızca 300 civarında hastaneden, hastane eczanesinden reçetelerini yaptırabilirlerdi. 4 saat bekleyen de vardı, daha uzun süre bekleyen de vardı.

Ama, Hükümetimizin sosyal adaleti öne alan "önce insan" diyen, "insanı yaşat ki, devlet yaşasın" diyen zihniyet dönüşümü sayesindedir ki, bugün, ülkemizin eczacıları Türk insanına hizmet etme fırsatını buldular. İşte, o 30 000 000 insanın reçetesini, bugün, çok değerli eczacılarımız veriyorlar, bu hizmeti onlar sunuyorlar.

Peki -mutlaka yanlışlar da yapılmış olabilir- bu kadar mükemmel bir dönüşümü, eczacılarımızın günüyle ilgili, onların özel günleriyle ilgili bir konuşma yaparken azıcık bundan bahsetmek gerekmez mi; yani, insaf bunu gerektirmiyor mu?! Böyle, çıkıp "her şeyi yanlış yaptınız, kötü yaptınız, bizim sağlık politikalarının düzelmesinden bu Hükümet döneminde ümidimiz yok" falan demek kolay. Milletin gözünün içine baka baka bunları söylemek kolay; ama, hakikaten, biraz insaflı olmak gerektiğini düşünüyorum.

Şimdi, vatandaşımız, bu 30 000 000 vatandaşımız ve bunların yanında yeşilkartlılarımız, 10 000 000 yeşilkartlımız, ilacına, bu ülkenin onurlu insanı olarak, rahatça erişebiliyor; bunun önünde hiçbir engel yok.

Tabiî, prosedürlerle ilgili olarak, uygulama esaslarıyla ilgili olarak aksayan taraflar hâlâ var. Örneğin, değerli milletvekilimizin de bahsettiği gibi, henüz, tek bir provizyon ekranına sahip değiliz. Ama, daha önce, değerli milletvekillerim, farklı listeler uygulanıyordu; yani, Bağ-Kurluya ayrı bir uygulama, SSK'lıya ayrı bir uygulama, yeşilkartlıya ayrı bir uygulama, memura, emekliye ayrı bir uygulama. Şimdi, listeler açısından birlikteliği sağladık ve bütün bu geri ödeme kurumlarımızla Sağlık Bakanlığımız ve Eczacılar Birliğimiz birlikte çalışmaya devam ediyoruz; inşallah, yakın bir gelecekte, tek ekranı da eczacılarımızın önünde göreceğiz.

Ama, değerli milletvekilleri, bütün bunları, biz, on yıllar boyunca Türkiye'de hiç konuşamıyorduk bile. Hükümetler, sadece seçim beyannameleri sırasında, bir de hükümet programlarını ifade ederken bunları yazılı metinlerine geçiriyorlardı, daha sonra, uygulama sırasında, icraat döneminde bunlar tamamen unutuluyordu. İlk defa AK Partimizin döneminde, 58 inci ve 59 uncu Hükümetler dönemindedir ki, bütün bunları uygulamaya sokmaya başladık.

Değerli milletvekilimiz muadili olan ilaçların hepsinin ödeme listesine alınmasını ifade ettiler. Bu, yanlış bir düşüncedir değerli milletvekilleri. Muadili olan demek, eşdeğeri olan demek, bir ilacın ticarî anlamda bir diğer ilaçla farklılığı olmasına rağmen, etkinliğinin aynı olması demektir. O zaman, niçin, vatandaşımız daha pahalı olan bir ilacı kullansın ve kamu da, bu sebeple daha fazla ödeme yapmak zorunda kalsın?!

Biraz önce bahsettiğim bu mükemmel dönüşümü gerçekleştirirken -sağlıkta dönüşüm programımız çerçevesinde- vatandaşımızın ilaca erişimini kolaylaştırırken bütün bu tedbirleri almamış olsaydık, yeni bir ilaç kararnamesiyle ilaçların fiyatlarında ucuzlamalar gerçekleşmemiş olsaydı, modern geri ödeme sistemleriyle kamunun bu husustaki yeni harcama kalemleri bir anlamda tolere edilecek duruma getirilmemiş olsaydı, gerçekten, şimdi önümüze çok büyük rakamlar çıkardı; ama, Hükümetimiz, gayet başarılı bir sosyal dönüşümü, yaptığı yeniliklerle gerçekleştirmiş, bir taraftan ilacın ucuzlamasını sağlamış, öte taraftan da vatandaşımızın ilaca erişimini temin etmiştir.

Şimdi -ben hatırlıyorum- bu kürsülerden, daha önce, bu noktada büyük itirazlar oldu; yani, bizim, ilaçları serbest eczacıların vatandaşımıza temin etmesi konusundaki çalışmalarımıza büyük itirazlar oldu. O zaman şöyle söyleyenler vardı: "İlaç harcamalarını, bu, 2 misline çıkarır, 2 milyar dolar artırır, 4 milyar dolar artırır, 6 milyar dolar artırır" diyenler bile oldu; ama, geldiğimiz noktaya bakınız: Hükümetimiz döneminde, 2003'te ilaç harcamalarımız yalnızca yüzde 3,5 artmıştır, 2004'te yüzde 3,5 azalmıştır, 2005'te de yalnızca yüzde 3,5 artmıştır. Reel rakamlar itibariyle söylüyorum, enflasyondan arındırılmış rakamlar olarak. Böylece, mükemmel bir sosyal projeyi gerçekleştirdik ve bu hususta bize vatandaşımız dua ediyor, Hükümetimizin arkasında olduğunu her fırsatta bize gösteriyor.

CANAN ARITMAN (İzmir) - Beddua ediyorlar! Sayın Bakan, beddua ediyorlar, beddua!

HASAN AYDIN (İstanbul) - Bunları sen söylüyorsun...

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Bu arada, biz, değerli eczacılarımızla da mükemmel bir uyum içerisinde çalışıyoruz.

YILMAZ KAYA (İzmir) - Bir de eczacılara sorun!..

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Belki de, hükümetler ile eczacıların ve sektörün bu kadar uyum içinde çalıştığı ve böylece, hizmetin bu kadar vatandaşa kolay bir biçimde ulaştırıldığı bir başka dönem Türkiye Cumhuriyeti yaşamamıştır.

YILMAZ KAYA (İzmir) - Para ödemiyorsunuz eczanelere Sayın Bakan!

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Değerli milletvekillerim, gerçekten, sağlıkta dönüşüm programımız, bir taraftan, ilaç konusunda, vatandaşımızın ilaca erişimi konusunda bu kadar mükemmel bir dönüşümü gerçekleştirirken, öte yandan, vatandaşımızın sağlık hizmetlerine erişimini de kolaylaştırmaktadır.

Sayın Milletvekilimiz Hatay'dan bahsettiler. Aslında, Hatay'da hastanelerin birleştirilmesi verimliliğin artışını sağlamıştır; daha fazla hasta muayene edebiliyoruz, hastaların bekleme süreleri azalmıştır, eksik olan cihazların -örneğin MR cihazı dahil- Hatay'da, birçoğu bugün hizmete konulmuştur. Çok net bir rakam ifade edeceğim -Değerli Milletvekilimiz de bilgilenmiş ve bunu hemşerilerine de ulaştırmış olur ümit ederim- Adana'ya, Balcalı'ya sevkler, bu dönemde, bu birleştirmeden sonra yüzde 50 azalmıştır. Demek ki, vatandaşımıza hizmet gidiyor; vatandaşımız, Hatay'da da, ülkenin birçok diğer yöresinde, birçok şehrinde olduğu gibi, daha iyi, daha mükemmel bir hizmet almaya devam ediyor.

Değerli arkadaşlarım, biz, AK Parti Hükümeti olarak, 59 uncu Hükümet olarak, hizmetimizi, sağlıkta dönüşüm programımızı, her gün biraz daha geliştirerek devam ettireceğiz. Şuna inanıyoruz: Yüce Meclisimiz, kararlı bir biçimde, uyguladığımız yeni politikaların arkasında oldukça -ki, bunun böyle olacağından eminiz- seçime kadar olan dönemde -yani, 2007 Kasımına kadar- sağlıkta çok daha mükemmel işler gerçekleştireceğiz. Biliyoruz ki, yılların ihmal edilmiş, yetim bırakılmış alanı olan sağlıkta yapacak daha çok iş var. Bir maraton koşusunun tam da ortalarında olduğunu biliyoruz; ama, Yüce Milletimiz şundan emin olmalıdır: AK Partililer olarak, nefesimiz ve idmanımız tamdır. Hizmetlerimizi geliştirerek yolumuza devam edeceğiz.

Bu vesileyle, tekrar, eczacılarımızın sağlık hizmetimize verdiği katkılardan dolayı kendilerine şükranlarımı belirtiyor; sizlere saygılarımı arz ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Yerinden, kısa bir söz talebinde bulunan Sayın Dursun Akdemir, Iğdır Milletvekili.

Kısa ve öz; buyurun.

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkanım, aracılığınızla, 14 Mayıs Eczacılar Gününü, tüm eczacıların bu gününü kutluyorum. Bu gün vesilesiyle, eczacıları ve ilaç sektörünü ilgilendiren üç sorumu sormak istiyorum.

Basında ve özellikle televizyonda canlı olarak yapılan yayınlarda, bağışıklık sistemini ilgilendiren ilaçların ithalini eczacılar yapmak istememektedirler. Acaba, insan hayatını yakından ilgilendiren, hatta, canlı programda "bu ilaçların olmaması ölümle sonuçlanır" şeklinde sağlık mensuplarının ağzından kamuoyuna açıklanan, immün sistemini kuvvetlendirici ilaçları neden ithal etmiyorsunuz ya da ithal ettirmiyorsunuz?

BAŞKAN - Bir dakika… Ben, size, bir konuda, açıklama yapmanız için yerinizden kısa bir söz verdim. Soru sorma fırsatı olarak bunu kullanmak doğru değil; çünkü, bunun arkası gelmez Dursun Bey. Lütfen, Eczacılar Günüyle ilgili kutlamanızı yapın ve sözünüzü tamamlayın.

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Kutlamamı yaptım; ama, Eczacılar Günü dolayısıyla, eczacılar ilaç ithal edemiyorlar ve insan sağlığı direkt olarak etkileniyor.

BAŞKAN - Tamam.

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Bugünün anlamı, bir bakıma, insanlığa hizmeti önplana çıkarmak ve bir bakıma hesap, muhasebe yapmaktır. Ben de, bu nedenle, bu eksiklerin giderilmesini bir vesile sayarak, konuşmamı yönlendirdim.

BAŞKAN - Bakın, kısa bir sözle muhasebe yapmak zordur. Onun için lütfen karşılıklı söz hakkı ortaya çıkaracak bir üslubu bırakın, lütfen, kutlamanızı yapın ve kapatın.

Buyurun.

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkanım, uyarılarınızı dikkate alarak, insanlık adına bu sorunun da açıklığa kavuşturulmasını diliyor, eczacıların 14 Mayıs Eczacılar Gününü kutluyorum; teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Siz de takdir edersiniz ki, arkadaşlar, böyle olursa, bir kısır döngüye gireriz, soru-cevap, soru-cevap… Bu şekilde değerlendirmemek gerekir.

Teşekkür ediyorum.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Sayın Başkan, bir cümleyle cevap verebilir miyim, sorulduğuna göre.

BAŞKAN - Siz de, yerinizden kısa süreli olmak koşuluyla; buyurun Sayın Bakan.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Sayın Başkanım, Iğdır Milletvekilimiz Prof. Dr. Sayın Dursun Akdemir'e teşekkür ediyorum, önemli bir konuya temas ettiler, Eczacılar Gününü vesile kılarak. Gerçekten, son bir ay içerisinde bağışıklık sistemini ilgilendiren bazı ilaçların ithali konusunda bir darlık yaşandığını Bakanlık olarak tespit ettik ve bununla ilgili olarak tedbirlerimizi de almış durumdayız. Bunun detayları var, niçin darlık oluyor; dünya piyasasıyla alakalı bir husus, oraya girmiyorum; ama, sayın milletvekilimize, uyarısından dolayı teşekkür ediyorum. İlaç Eczacılık Genel Müdürlüğümüz, sektörle ve Eczacılar Birliğimizle gerekli görüşmeleri yaptılar; önümüzdeki dönemde bir sıkıntının yaşanmaması için gerekli tedbirleri aldık, almaya devam edeceğiz.

Kendilerine teşekkür ediyorum.

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Ben teşekkür ederim.

BAŞKAN - Gündeme geçmeden önce, bu yılın şampiyonu Galatasarayı ve bu yıl uğraş veren tüm takımları kutluyoruz. (Alkışlar)

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Elbette, Kupa Şampiyonu Beşiktaşı da kutluyoruz; ama, o epey geçti, yani, onu unuttuğumuzu düşünmeyin.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkanım, pehlivanlarımız altın madalya aldı; onları da kutlayın.

BAŞKAN - Tüm, özverili spor çalışmaları yapan sporcularımızı ve kulüplerimizi, milletvekillerimizin dilekleri doğrultusunda yürekten kutluyoruz. (Alkışlar)

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın Başkan, düşenlere de geçmiş olsun deyin.

BAŞKAN - Değerli milletvekillerimiz, Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

İçtüzüğün 37 nci maddesine göre verilmiş 2 adet doğrudan gündeme alınma önergesi vardır.

Ayrı ayrı okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

B) Tezkereler ve Önergeler

1.- İstanbul Milletvekili Ahmet Güryüz Ketenci'nin, Milletvekili Seçim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/720), doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/387)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(2/720) esas numaralı "Milletvekili Seçim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi"mizin, İçtüzüğün 37 nci maddesi uyarınca doğrudan Genel Kurul gündemine alınmasını saygı ile arz ve talep ederim.

                                        17.4.2006

                        Ahmet Güryüz Ketenci

                                           İstanbul

BAŞKAN - Önerge sahibi Sayın Ahmet Güryüz Ketenci, İstanbul Milletvekili ve bir milletvekili arkadaşımız başvurmuş, Sayın Hasan Aydın, İstanbul Milletvekili. İkisine de, arka arkaya 5'er dakika, İçtüzüğe göre, söz vereceğiz.

Buyurun Sayın Ahmet Güryüz Ketenci.

AHMET GÜRYÜZ KETENCİ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçen salı günü 2820 sayılı Siyasî Partiler Kanunuyla ilgili olarak değişiklik teklifinin doğrudan gündeme alınması için talepte bulunmuştum. Önemli şeyler söylemediğim için, teklif "Kabul edenler… Etmeyenler" diye oylandı ve reddedildi. Bugün, 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Teklifimizin doğrudan gündeme alınması konusunda söz aldım. Önemli şeyler söyleyebileceğimi umut ediyorum. Bu vesileyle, hepinizi, en içten sevgilerimle, saygılarımla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, Türkiye, önemli sorunlarla karşı karşıyadır. Ne var ki, var olan sorunlarımız içinde, bana göre, yaşanan süreçte, öncelikli olarak 1 numaralı sorunumuz, siyaset alanının yeniden yapılandırılmasıdır. Başta Anayasa olmak üzere, Siyasî Partiler Yasası, Milletvekili Seçimi Yasasının, değişen toplumsal yapımıza uygun biçimde değiştirilmesidir. Avrupa Birliğini mi konuşacağız; terörün varlığını mı tartışacağız; Kıbrıs mı, Ermeni sorunu mu, istihdam mı, işsizlik, açlık sorunlarını mı konuşacağız?.. Ne varsa, bütün bu sorunların hepsi, siyasetin yeniden yapılandırılmasıyla doğrudan ilgilidir. Günlerdir, Cumhurbaşkanlığı seçimi tartışılıyor. "Falanca olmaz, filanca da olmaz, ötekisi olur; ama, değerlendirelim" deniyor. Diğer tarafça "ben, dolmuşa gelmem; siyasal yaşamımda hiç dolmuşa binmedim" yahut "benim böyle bir niyetim yok" şeklinde karşılanabiliyorsa, Cumhurbaşkanlığı seçimi, bu Parlamentonun oluşmasıyla yakından ilgili değil mi? Halkımızın siyasete katılmasıyla ilgili değil mi? Bugün, kısır, gerilimli, çözüm üretmeyen, daha çok, polemiğe dayalı siyaset yapılıyorsa, nedeni siyasetin çarpık yapılanmasından kaynaklanmıyor mu? Bu çarpıklığı ortadan kaldırmanın, gidermenin yolu siyaset alanını oluşturan yasaların değiştirilmesiyle mümkündür. Bunun için, siyasetin yeniden yapılanması önemlidir. Türkiye'nin 1 numaralı, en acil, en vazgeçilmez, ertelenmesi, bekletilmesi mümkün olmayan sorunu budur: Milletvekili Seçimi Kanununu değiştirmektir.

Değerli milletvekilleri, siyasal iktidarı toplum adına kullanacak olan yöneticilerin nasıl belirleneceği her siyasî rejimde önemli bir sorun olmuştur. Bu nedenle, bir ülkede demokratik rejimin işleyişi ve başarılı olmasına etkin, en önemli faktörün ülkede uygulanan seçim sistemi olduğu konusunda bugün herkes birleşmektedir. Hukukçular, anayasacılar, siyaset bilimcileri, sosyologlar bu konuda ortak bir anlayışın sahibidirler.

Sayın milletvekilleri, mevcut siyasal yapılanma içinde milletvekili adaylarını gerçekten halkımız kendisi mi belirliyor, kendisi mi seçiyor?! Uygulamada milletvekili adaylarını önce genel başkanları, sonra da parti genel merkezleri belirlemekte ve halkımız, yani, seçmenler de beğendikleri partilerin adaylarını onaylamaktadır. Seçim, onaydan öteye gitmemektedir. İşte, milletvekilleri, yeterli ölçüde özgür davranamıyorsa, iradesini özgürce kullanamıyorsa, grup kararlarının bağlayıcılığı karşısında gerçek iradelerini yansıtamıyorlarsa, genel başkanlık hizipleri partiler içinde alabildiğine boyutlanıyorsa, partilerdeki oligarşik yapılanmalar varsa, nedeni budur.

Bakınız, Anayasamızın 67 nci maddesi, milletvekilleri seçimleriyle ilgili olarak herhangi bir sistem önermemiştir. Ancak, 67 nci maddenin sondan ikinci fıkrası, seçim kanunları yapılırken "temsilde adalet, yönetimde istikrar" ilkesiyle bağdaştıracak biçimde düzenlenmesini hüküm altına almıştır. 1995'teki anayasa değişikliğinden sonra bu iki ilkenin göz önünde tutulması zorunluluk haline gelmiştir.

Değerli milletvekilleri, daha öncekilerden söz etmiyorum. 1995'ten bu yana, seçim kanunlarında, temsilde adalet, yönetimde istikrara dönük değişiklik yapılmış mıdır? Asla. Uygulamada olan yüzde 10 barajlı seçim sistemi, temsilde adaleti yahut yönetimde istikrarı sağlayabilmiş midir? Hayır. 1995 seçimlerinde 4,1 milyon oy, 1994 seçimlerinde 6 milyon oy, 2002 seçimlerinde 14,3 milyon oy değerlendirme dışında kalmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.

AHMET GÜRYÜZ KETENCİ (Devamla) - Sayın Başkan, ben baktım saatime. Gündemdışı, arkadaşlara uzunca bir süre müsamaha gösterdiniz.

BAŞKAN - Biz, bütün arkadaşları uyardığımız gibi sizi de uyarıyoruz.

AHMET GÜRYÜZ KETENCİ (Devamla) - Yani, hiç değilse, onun yarısı bir müsamahayı da bana gösterirseniz sevinirim.

BAŞKAN - Yani, bütün arkadaşları uyarıyoruz.

AHMET GÜRYÜZ KETENCİ (Devamla) - Peki…

2002 seçimlerinde Adalet ve Kalkınma Partisi geçerli oyların yüzde 34,3'ünü alırken, Türkiye Büyük Millet Meclisinde yüzde 66'lık bir sandalyenin sahibi olmuştur. Bu durum, toplam seçmenin 26,2'sine tekabül etmektedir.

Aynı durumda -anamuhalefet- Cumhuriyet Halk Partisine gelince, geçerli oyların yüzde 19,3'üyle, Meclis sandalyelerinin yüzde 32'sine sahip olmaktadır. Oysaki, kayıtlı seçmenin yüzde 14,8'inin ancak oyunu alabilmiştir.

Böylesine bir yapılanma temsilde adaleti yansıtabilir mi?! Çarpık yapılaşma başka nasıl olabilir?!

Ülkenin birliğinin, bütünlüğünün simgesi olan Cumhurbaşkanını yüzde 26 oyla bu Meclis seçecek, öyle görünüyor. Cumhurbaşkanının asgarî yüzde 51 oyla seçilmesi gerekmez mi?!

Anayasa değişikliğiyle, iki turlu bir seçimle, başkanlık, yarı başkanlık önermeden, Cumhurbaşkanının, en az yüzde 51 oyla halk tarafından seçilmesi doğru değil mi? Avusturya, İrlanda, komşumuz Bulgaristan Halkı bunu yapabiliyor da bizim halkımız niçin yapmasın?!

Değerli milletvekilleri, yüzde 10 barajı dünyanın hangi ülkesinde var?! Bir daha altını çizerek söylüyorum: Türkiye, dünyanın hiçbir ülkesinde uygulanmayan yükseklikte bir seçim barajına sahip; neden böyle?! Bizi dünyanın öteki ülkelerinden farklı kılan nedir?

Efendim, istikrar önemliymiş. İstikrar, elbette ki önemli. İstikrar, dünyanın öteki ülkeleri için önemli değil de yalnız Türkiye için mi önemli?! Şimdi, dünyadaki bütün ülkeler istikrarsız da, yalnız, Türkiye mi istikrarlı ülke?! Hangi Avrupa Birliği ülkesinde yüzde 10 baraj var?! Avrupa Birliği ülkelerinin 9'unda hiçbir baraj yok, en yüksek baraj yüzde 5'tir; 17 ülkede baraj yüzde 5, yüzde 5'in altındadır. Demokrasiye daha dün giren komşumuz Bulgaristan'da baraj yüzde 4, Sovyetler Birliğinde yüzde 5, Ukrayna'da yüzde 3, Yunanistan'da yüzde 3 civarındadır. Barajın düşürülmemesinde başka bir neden varsa, İktidar ve Anamuhalefet sütre gerisinde kalmasın, söylesin, tartışalım. RTÜK koltuklarının paylaşımında, partilerin Hazine yardımının kesilmesinde kolay anlaşma sağlayabiliyorlar; sadece polemiğe dayalı siyasette kolayca anlaşıyorsunuz. Türkiye siyasetine yeni bir usul transfer edildi: Polemiğe dayalı siyaset, kimlik siyaseti. Öyle anlaşılıyor ki, İktidar ve Anamuhalefet, yüzde 10 barajı, Türkiye siyasetini bloke etmek için muhafaza ediyorlar; araya kimseyi sokmak istemiyorlar; sürekli Türkiye'yi gererek, cepheleştirerek, iki partili bir siyaset anlayışını sürekli kılmaya çalışıyorlar; koso tavuk gibi yumurtaların üzerine oturuyorlar, ne civciv çıkarıyorlar ne yumurta yapıyorlar.

Değerli arkadaşlarım, sadece barajla istikrar sağlanmaz, istikrarın birden çok boyutu vardır. Seçim sistemi bunlardan biridir ve en önemlisidir; ancak, başka unsurların da yaşama geçirilmesi kaçınılmazdır. Bunlardan birisi, siyasal ve kültürel altyapının oluşması, diğeri, siyasal partilerin kendi iç yapılanmasında oligarşi değil demokrasinin olması gerekir. Bir üçüncüsü, refah düzeyinin yüksek, gelir dağılımının da adaletli olması gerekir. Nihayet, toplum kurumlaşmalı, örgütlülük çıtası yüksek olmalıdır.

Sayın milletvekilleri, eğer bir toplumda siyasal yapı, toplumun sorunlarına karşı duyarsız kalıyorsa, toplumsal ve ekonomik sorunları çözmede yetersiz kalıyorsa, o toplumda sadece seçim sistemiyle istikrar sağlamak imkânsızdır. İstikrarlı toplum, hukuksuzluk karşısında, adaletsizlik karşısında, insan hakları ihlalleri karşısında susuyor, hakkını arayamıyorsa, tepkisini gösteremiyorsa, o toplum istikrarlı demek değildir.

BAŞKAN - Toparlayalım efendim.

AHMET GÜRYÜZ KETENCİ (Devamla) - Bitiriyorum efendim.

Tam aksine, bu ve benzeri olaylar karşısında demokratik tepkisini gösteren, hakkını arayan, sesini duyurabilen, bunun için dayanışma duygusunu yükseltebilen toplumlar ancak istikrarlı toplumlar olabilirler. Bizim ülkemizde istikrar dediğin zaman, yönetimde tek parti iktidarıyla birlikte, ağırlıklı olarak, ekonomide istikrar kabul edilmektedir; oysa, istikrar bu değildir. Doğrusu, yukarıda anlattığımdır; yukarıda, biraz evvel söylediğimdir. Yönetimde tek partinin bulunması, hatta, en yüksek kalkınma hızını yakalamış olması, enflasyonun düşük düzeyde bulunması, sürekli ve kalıcı bir istikrarın varlığı için yeterli olmamaktadır. Bütün baskıcı yönetimlerin, bütün diktatöryal yönetimler, eğer, istikrarı belirttiğim gibi algılamıyorsak, hepsini de istikrarlı toplum saymamız gerekir.

BAŞKAN - Lütfen toparlayalım… Lütfen…

AHMET GÜRYÜZ KETENCİ (Devamla) - Tamam, noktalıyorum efendim.

Bakınız değerli arkadaşlar, 1965 seçimlerini anımsatmak istiyorum. Adalet Partisi yüzde 52,9 oy aldı; yani, ortalama olarak yüzde 53 oy aldı. Millî bakiye, nispî temsil… İlk defa, düzen karşıtı bir parti, bu Parlamentoya girdi; yani -istikrar- baraj yok, ama, istikrar sağlayabildi, yüzde 7 de kalkınma hızını yakalayabildi; ama, sonuç itibariyle, yine, biraz evvel anlattığım gibi, bir toplumda istikrar için sadece seçim sistemleri yeterli değil, başka şeylerin bulunması gerekli olduğunu ifade ettiğim gibi, 1970 bunalımına, 1971 bunalımına, maalesef, Türkiye taşındı.

BAŞKAN - Lütfen, tamamlayalım…

AHMET GÜRYÜZ KETENCİ (Devamla) - Sonuç olarak, yani, şunu…

BAŞKAN - …yani, milletvekili arkadaşlarımız da itiraz edecekler; çünkü, çok geçti.

AHMET GÜRYÜZ KETENCİ (Devamla) - Tamam; çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sonuç olarak şunu söylüyorum: Biz, 4 Sosyaldemokrat Halk Partili milletvekili olarak, Siyasî Partiler Yasasının 21 maddesinde değişiklik teklifinde bulunduk; reddedildi. Şimdi, Milletvekili Seçimi Yasası konusunda bir teklif getiriyoruz. Ne var burada; önce, birkaç tane çarpıcı şey söylemek istiyorum:

1- Baraj aşağı çekilsin diyoruz.

2- Tercihli oy sistemini savunuyoruz. İttifakları savunuyoruz; yani, başka ülkeler yapabiliyor, biz de yapalım diyoruz.

BAŞKAN - Ahmet Bey, 15 dakikayı buluyorsunuz, 5 dakikayı 3 misli aşıyor…

AHMET GÜRYÜZ KETENCİ (Devamla) - Başka demokratik ülkelerde…

BAŞKAN - Lütfen… Lütfen…

AHMET GÜRYÜZ KETENCİ (Devamla) - Tamam efendim…

Değerli arkadaşlarım, ilgi gösterirseniz sevinirim. Yani, bunu Demirel söyledi diye söylemiyorum, kendi adıma istiyorsam namerdim; ama, bu ülke adına istiyorum, bu halk adına istiyorum. Yani, sahip çıkarsanız sevinirim.

Saygılar sunarım.

BAŞKAN - Sayın Hasan Aydın, İstanbul Milletvekilimiz; buyurun.

HASAN AYDIN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; aslında, bu yasa önerisinin, muhalefetteki bir parti milletvekili tarafından getirilmemesi gerekirdi; çünkü, Adalet ve Kalkınma Partisinin kürsülerde bol bol söylediği "sözümüze güvenilir", "sözümüzün eriyiz", "biz vatandaşa ne dediysek onu yaparız" derler. Sonra tutarlar, bu Siyasî Partiler Kanunu ve Seçim Yasasını, Acil Eylem Planına da koyarlar; fakat, vatandaşın hafızasına güvendikleri için, biz yazalım, vatandaş nasıl olsa unutacak, unuttuktan sonra da yatarız üzerine derler! Arkadaşlar, bu, sizin Acil Eylem Planınızda… Millete, çıktınız, üstelik sadece sözle değil, yazılı olarak da söz verdiniz. Bu, bir bakıma, millete verilmiş bir onur sözüdür, tutmakla yükümlüsünüz.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Caydılar!.. Caydılar!..

HASAN AYDIN (Devamla) - Hatta, bunu bir tarafa bırakalım, kendi Partinizdeki Tüzüğü bile, bildiğim kadarıyla 15-16 sefer değiştirdiniz. Muhalefetteyken demokrat, yönetimdeyken demokrasiyi rafa kaldıran müthiş bir maharet!..

Şimdi, arkadaşım söyledi, burada Parlamentoda oturuyorsunuz, bu koltuklarda. Bakıldığı zaman, Adalet ve Kalkınma Partisinin koltuk sayısı üçte 2, Türkiye'deki reel seçmenin yüzde 25'ini temsil ediyorsunuz. Türkiye'de yüzde 25 gerçek seçmenin temsilcileri, yüzde 66 temsil ediliyorlar.

AGÂH KAFKAS (Çorum) - Sizin durumunuz ne?..

HASAN AYDIN (Devamla) - Bizim Grubumuz da, yüzde 19'la, yüzde 32 temsil ediliyor.

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) - Onu da söyleyin de…

HASAN AYDIN (Devamla) - Seçim Yasasından bahsediyorum; fakat, bu Seçim Yasası gündeme geldiği zaman, milletvekilleri, nasıl olsa kendi koltuklarını korudukları için, Agâh Bey, bir dahaki sefere milletvekili olma noktasını garantiye bindirdikleri için, bu meseleler unutulur.

AGÂH KAFKAS (Çorum) - Siz o yüzdenin içinde bile yoksunuz!..

HASAN AYDIN (Devamla) - Şimdi, sevgili arkadaşlarım…

Agâh Bey, sen eskiden burada konuşurdun, oradan laf atmazdın, ne oldu?!

BAŞKAN - Karşılıklı konuşmayın arkadaşlar.

HASAN AYDIN (Devamla) - Konuşturmayın Sayın Başkan…

Arkadaşlar, bir ülkenin geleceğini belirleyen faktör, kurum, siyasettir. Eğer bir ülkede siyaset kurumu demokratik değilse, o ülkede demokrasiden söz etmek biraz palavradır; çünkü, bir siyasal parti kendi içinde demokrat değilse, bir siyasal parti kendi milletvekilini… İsmi üzerinde, ben İstanbul Milletvekiliyim, 50 000 seçmeni, 1'er çocukları olsa 100 000 insanı temsil ediyorum. Bu 100 000 insan sandık başına giderken kimi milletvekili seçeceğini bilmiyor. Peki, bunların milletvekili seçileceğini kim biliyor; milletin vekilini… Milletin vekilini kim seçiyor; milletin vekilini partilerin genel başkanları ve yönetimleri seçiyor ve biz seçildikten sonra da adımız milletvekili oluyor. Niye bunu düzeltmiyoruz; yani, biz, ikili konuştuğumuz zaman, kendi aramızda sohbet ettiğimiz zaman, bu konuda mutabıkken, milletvekilinin millet tarafından seçilmesini söylerken, acaba, bu, Parlamentonun gündemine geldiğinde niye sesimiz kesiliyor?! Eğer bir ülkede milletvekili millet tarafından seçilmezse, eğer bir ülkede milletvekili -seçtiği- millete hesap vermekle yükümlü değilse, milletvekili tercih yapmak zorunda kalıyor. O zaman, millete gitmek, ona hizmet etmek, onunla birlikte yürümek yerine tekrar onu milletvekili yapacak mekanizmaya daha yakın durmak zorunda kalıyor. Milletin vekili, millete yakın olmak yerine onu milletvekili yapabilecek olan makama yakın durduğunda, siyaset mekanizması, toplumundan, toplumun insanından, vicdanından istese de istemese de kopuyor ve sorunlara çözüm bulunamıyor.

Sevgili arkadaşlarım, Türkiye'deki temel sorun, Avrupa Birliği ülkelerinin söylediği ya da günübirlik siyaset temelinde bizlerin konuşmuş olduğu, sohbet etmiş olduğu meseleler değildir. Türkiye'nin temel sorunu, siyasetin adam gibi bir mekanizmaya dönüştürülmesidir, Siyasal Partiler Kanununun adam gibi değiştirilmesidir, Seçim Yasasının adam gibi değiştirilmesidir. Türkiye'de seçmenin yüzde 45'i, şu anda, bu Parlamentoda yok. Seçmenin neredeyse yarısının parlamentoda olmadığı bir sistemin demokratik bir sistem olduğunu söylemek nasıl mümkün olabilir ve söylerseniz, nasıl ikna edebilirsiniz?! Ben iddia ediyorum ki, ben bunu söylediğimde, bu Parlamentodaki bütün milletvekili arkadaşlarım, benim, teorik olarak, mantık olarak doğru şeyleri söylediğimi kabul ediyorlar; ama, vicdanları ile fiil arasına sıkışıyorlar.

Biraz sonra, bu milletvekili arkadaşımızın getirmiş olduğu önerge, bizim bu yapmış olduğumuz konuşmalar bir tarafa, çok rahat bir şekilde reddedilecek, bu arkadaşımızın getirmiş olduğu önerge reddedilecek.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASAN AYDIN (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun.

HASAN AYDIN (Devamla) - Hatta, bu arkadaşın önergesi değil, sizin Grubunuz içerisinden 10 tane milletvekili arkadaşımız, grup başkanvekillerinize danışmadan, genel merkez yönetimine danışmadan, izin almadan da bir yasa önerisi getirirseniz, o da reddedilir. O da reddedilir.

Ben, burada vicdanlara hitap ediyorum. Türkiye'nin sorunu çözülecekse, buna siyasetten başlamak gerek. Türkiye'nin sorunu çözülecekse, her milletvekilinin arkasında, gerçekten, 10 000'ler, 20 000'ler, 100 000'ler olmak zorunda. O zaman, milletvekili olursunuz; o zaman, milletvekili, bu kürsüde özgürce fikirlerini söyleyebilir; o zaman, milletvekili, genel başkanına, genel yönetimine "yanlış yapıyorsunuz, doğru yapmıyorsunuz" diyebilir; o zaman, milletvekilini yöneticiler dikkate alırlar; o zaman, milletvekili için "ben milletvekili yaptım, o kim oluyor da" gibi bir düşünceyi asla kafalarında taşımazlar.

Evet, siyasal partiler, toplumu temsil eden siyasal kurumlardır. Siyasal partiler, toplumu temsil eden kurumlar olarak, kendi yetkilerini, kendilerinin genel başkan yaptıkları, kendilerinin yönetici yaptıkları insanlara vekâlet vermek değildir. Bütün yetkileri bir oligarşik anlayış içerisinde toplayarak, Türkiye'nin bütün sorunlarının birkaç kişi tarafından bilindiği gibi bir sava kendimizi dönüştürerek Türkiye'nin geleceğini aydınlatamayız.

Sevgili arkadaşlarım…

MEHMET SOYDAN (Hatay) - Muhalefetteyken öyle oluyor.

HASAN AYDIN (Devamla) - Muhalefetteyken öyle oluyor; evet, muhalefetteyken istersiniz, iktidara geldiğiniz zaman bunu istemezsiniz.

BAŞKAN - Lütfen, konuşmacıya müdahale etmeyin.

Siz de Genel Kurula hitap edin.

HASAN AYDIN (Devamla) - Hemen toparlıyorum.

Bu vesileyle, benim partimin dışında bir başka partili arkadaşımın bu öneriyi getirmesini, bütün milletvekillerimizin vicdanen istediklerini, böyle bir şeye destek vermeleri halinde Türkiye'ye bir hizmet yapacaklarını, böyle bir şey yaptıklarında, kendi düşünceleri ve vicdanları doğrultusunda bir paralellik göstermiş olacaklarını düşünüyorum.

Bu vesileyle bütün arkadaşlarımı saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Sağ olun. (CHP ve Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Karar yetersayısı istiyorum.

BAŞKAN - Karar yetersayısı arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Karar yetersayısı yoktur; 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.35

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.53

BAŞKAN : Başkanvekili Ali DİNÇER

KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 102 nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) Tezkereler ve Önergeler (Devam)

1.- İstanbul Milletvekili Ahmet Güryüz Ketenci'nin, Milletvekili Seçim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/720), doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/387) (Devam)

BAŞKAN - İstanbul Milletvekili Ahmet Güryüz Ketenci'nin, İçtüzüğün 37 nci maddesine göre verilmiş doğrudan gündeme alma önergesinin oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi, önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısı arayacağım.

Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yetersayısı vardır; önerge kabul edilmemiştir.

İkinci önergeyi okutuyorum:

2.- İzmir Milletvekili Yılmaz Kaya ve 49 Milletvekilinin, 3201 Sayılı Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/715), doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/388)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

22.2.2006 tarihinde Sayın Başkanlığınıza gelen 2/715 esas numaralı "Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifimiz 1.3.2006 tarihinde Plan ve Bütçe Komisyonuna havale edilmiştir.

Yasa teklifimiz TBMM İçtüzüğünün 37 nci maddesi gereği 45 gün içinde komisyonda görüşülüp sonuçlandırılmadığı için söz konusu yasa teklifimiz İçtüzük madde 37 gereğince doğrudan Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu gündemine alınması konusunda gereğini arz ederim.

Saygılarımla.                    20.4.2006

                                   Yılmaz Kaya

                                               İzmir

BAŞKAN - Öneri sahibi Yılmaz Kaya, İzmir, Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili.

Buyurun Sayın Kaya. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

Önemli bir önergeyi, 5 dakikada, lütfen anlatın.

YILMAZ KAYA (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 3201 sayılı Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifimin üzerinde söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, yurt dışında yaşamaktayken, değişik tarihlerde -özellikle Bulgaristan'da yaşayan soydaşlarımızdan bahsediyorum- 1879 yılından başlayarak 1978 yılına kadar serbest göç anlaşmalarıyla, 1989 yılında da zorunlu göç anlaşmasıyla, beş ayrı dönemde, toplam 2 000 000 civarında soydaşımız Türkiye'ye gelmiştir. Bu gelen soydaşlarımız, geldikleri ülkelerde -sadece Bulgaristan'la sınırlı değil; Yunanistan, Azerbaycan, Türkmenistan- değişik ülkelerde topraklarını bırakmışlar, evlerini bırakmışlar, eşyalarını bırakmışlar, işyerlerini bırakmışlar ve ne acıdır ki, sosyal güvenlikle ilgili haklarını da bırakmışlardır. Örneğin, bulunduğu ülkede yirmi sene hizmet süresi olan bir soydaşımız, Türkiye'ye, göç anlaşması veya zorunlu göçle geldiğinde bu hizmet süreleri orada kalmış, Türkiye'de çalışmaya sıfırdan başlamıştır. Bununla ilgili, değişik dönemlerde, özellikle şu anda da Bakanlar Kurulunda bulunan Sayın Bakan Murat Başesgioğlu'na da bu sıkıntılar iletilmiş; ancak, bugüne kadar bir çözüm bulunamamıştır.

Tabiî, bu ret gerekçelerinin en başında, aktüerya hesaplarının bozulması, bu değişiklikten yararlanacak soydaşların sayıca çok fazla olması gibi gerekçeler önplanda gelmektedir. Ancak, baktığımızda, bu mazeretlerin o kadar da geçerli mazeretler olmadığını görmekteyiz. Her ne kadar, beş ayrı dönemde 2 000 000 civarında göçmen vatandaşımız Türkiye'ye gelmişse de, bu yasanın gündeme alınıp kanun haline gelmesi durumunda yasadan istifade edecek vatandaşımızın sayısı sadece 132 000'dir. Ha, bu 132 000 de… Teklifin yasalaşması halinde, 132 000 kişinin direkt, hemen ertesi gün veya çok kısa sürede emekli olmaları sonucunu getirmeyecektir. Nedir; bu 132 000 kişinin içinde, belki de orada çalıştığı üç yıl burada dikkate alınacak, belki de beş yıl dikkate alınacak; ama, ülkemizdeki meri mevzuata göre emeklilikleri geldiğinde emekli olmaya hak kazanacaklardır. Anlatmak istediğim odur ki, 132 000 kişi olmalarına rağmen, 132 000 kişi hemen emekliliğe hak kazanmayacaktır.

Yine, ne acıdır ki, bu konuyla ilgili düzenleme yapılmasını beklerken, bu haklarını, sosyal güvenlik haklarını, maalesef, temin edemeden, bu haklarını alamadan 35 000 kişi de vefat etmiştir.

Değerli arkadaşlarım, biraz önce de belirttiğim gibi, daha önce yaşadıkları ülkelerde, bir kısmında acı çeken, üzüntü çeken, kahır çeken, oraları bırakıp gelen, topraklarını, doğdukları yurtları, doğdukları illeri bırakıp gelen vatandaşlarımız, ne yazık ki, burada da, bu üzüntülere, bu kahırlara muhatap olmaya devam etmektedir, katlanmaya devam etmektedir.

Kültürlerini ısrarla korumaya çalışan bu soydaşlarımızın bu haklardan istifade etmeleri için, sizin de olumlu oy vereceğinizi düşünüyorum.

Değerli arkadaşlarım, yasalar, toplumdaki ihtiyaçlar için çıkarılan düzenlemelerdir. Eğer, toplumda, bir konuda ihtiyaç varsa, bir alanda boşluk varsa, yasal düzenlemeye ihtiyaç duyuluyorsa, o alanda yasa çıkarılır ve özellikle de çıkarılmalıdır. Sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti Devletinde, maalesef, yabancı ülkelerde çalışıp da o sosyal haklarını bırakıp buraya gelen vatandaşlarımız, bu ilke gereği…

BAŞKAN - Bir dakika Sayın Kaya.

Değerli arkadaşlarım, açıklamalar son derece önemli, çok sayıda yurttaşımızı, soydaşımızı ilgilendiriyor. Daha bir can kulağıyla dinleyebilmek için… Yani, ta Balkanlardan, Kafkasya'dan, Kuzey Afrika'dan, pek çok yerden Türkiye'ye gelen soydaşlarımızın sorunları anlatılıyor; sessizliği sağlamakta yarar var bu konunun daha iyi kavranabilmesi için.

Buyurun Sayın Kaya; sözlerinizi de, lütfen, toparlamaya çalışın.

YILMAZ KAYA (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

Evet, ben bunları konuşurken, Sayın Başkan da, maalesef, uyarı yapmak zorunda kaldı. Ben de, beni dinleyerek kafanızda haklı veya haksız olduğuma karar vererek, kafanızda bir yargıya vararak oy vereceğiniz düşüncesiyle bu açıklamaları yapıyordum; ama, maalesef ki, dinleme nezaketinde bile bulunmayan arkadaşlarımızın nasıl değerlendirip, kafalarında nasıl bir yargıya varıp oy vereceklerini merak ediyorum doğrusu.

Evet, 2 000 000 kişiden bahsediyoruz, 132 000 kişinin, bu teklifin gündeme alınıp yasalaştığı takdirde olumlu anlamda etkileneceğinden bahsediyoruz, bu haklarını beklerken öbür dünyaya göçüp giden 35 000 vatandaşımızdan bahsediyoruz, orada bıraktıkları sosyal hakları nedeniyle, yirmi yıl bile hizmeti varken burada sıfırdan başlayan vatandaşlarımızdan bahsediyoruz; ama, ne yazıktır ki, birçok arkadaşımız kendi arasında muhabbet etmeye devam etmekte, kulisten de sadece oy vermek için gelmektedirler.

Ben, yine de, bu yasa, teklifinin gündeme alınması için olumlu oy vereceğinize inanıyorum, en azından umut ediyorum.

Hepinize saygılarımı sunuyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Kişisel söz istemi, Cumhuriyet Halk Partisi İzmir Milletvekili Sayın Bülent Baratalı…

Sizin de süreniz 5 dakika.

Buyurun Sayın Baratalı. (CHP sıralarından alkışlar)

BÜLENT BARATALI (İzmir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 3201 sayılı Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanunun ve bunda değişiklik yapılması hakkında hazırladığımız bir kanun teklifinin, İçtüzüğün 37 nci maddesi gereğince doğrudan gündeme alınması konusunda söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yasanın içeriğini ve gerekçesini değerli milletvekili arkadaşım Sayın Kaya, -ki, kendisi de Razgradlı, Bulgaristan Türklerinden, o kökenden bir arkadaşım- gayet güzel şekilde anlattı.

Değerli milletvekilleri, Sayın Başkan; Osmanlı İmparatorluğu 1300 yılından beri Balkanlara doğru genişlemiştir. Bu genişleme uzun süre devam etmiş; ama, 1878 yılında özellikle 93 Harbi diye bilinen Osmanlı-Rus Savaşından sonra bu durmuş ve buradaki evladı fatihanlar mecburen kendi anayurtlarına dönmek durumunda kalmışlardır. Özellikle birinci ve ikinci Balkan bozgunundan sonra büyük acılar içinde, büyük ıstırap içinde, büyük acılar çekerek evladı fatihanlar, Niğbolu'yu yapanlar, Mohaç'ı yapanlar, "Estergon Kalesi, subaşı durak" diyen Yeniçerilerin torunları Budin Kalesini kaybettiğimiz zaman da "aldı Nemçe, bizim nazlı Budin'i" diye ağıt yakan insanların torunları, Türkiye'ye gelmişlerdir. Özellikle, Bulgaristan'da Belene'yi yaşayan insanlar; yani, orada Türklüğü, Müslümanlığı, gelenek ve göreneklerimizi devam ettirmek isteyen insanlar Türkiye'ye gelmişler ve bu son toprak parçamıza, bu son coğrafyamıza sığınmışlardır.

Bunlar bizim gerçek insanlarımızdır. En büyük Balkanlı Müşir Gazi Mustafa Kemal Atatürk diyor ki bunlar için: "Göçmenler, kaybedilmiş topraklarımızın aziz ve millî hatıralarıdır."

Ben de burada Sayın Kaya gibi düşünüyorum. Bu toprakları biz kaybettik, savaşa girerken 1 890 000 kilometrekare olan Osmanlıdan son kalan 776 000 kilometrekare içindeyiz. Son vatanımızda, son coğrafyamızda direniyoruz; ama, insanlarımız buraya geldi, büyük dertleri, büyük sıkıntıları var. Ben şimdi buradan soruyorum: Biz, neden 1913 Atina Anlaşmasında Batı Trakya Türklerine müftü seçme hakkı varken, niye onlara seçtirmiyoruz? Niye bir Pontus anıtı dikilirken, soykırım anıtı dikilirken niye sesimizi çıkarmıyoruz? Bu insanların büyük sıkıntıları var. Bu insanların sosyal güvenlikle olan sıkıntıları var.

Çok güzel şeyler söyledik, güzel şiirler okuduk. Bakın, Yahya Kemal ne diyor: "Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik / Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik." İşte, bu insanların torunları için biz bu kürsüden, milletin bu kürsüsünden, sizlerden, sizin temsilcilerinizden bu insanlara sahip çıkmanızı bekliyoruz değerli milletvekilleri.

Ben, bu duygu ve düşüncelerle… Balkanları kaybettik; ama, bu insanları kazandık. Bu aziz hatıralara hepimizin saygı göstermesini, Müşir Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün, o en büyük Balkanlının bu vasiyetinin yerine getirilmesi konusunda her iki grubun da, her üç grubun da -düzeltiyorum- çok güzel kararlar vereceğini biliyorum.

Bizim onlara borcumuz var. Bakın, savaş meydanlarında, uçbeylerinde düşmanın içine bir ok gibi dalan bu insanlar, düzenli ordunun geleceğini hazırlayan bu insanlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT BARATALI (Devamla) - Baba ve oğul savaşa girip de "gazi baba, oğlun şehit oldu, kutlu olsun" dedikleri zaman, gazi babanın dönerek söylediği bir laf var "oğlumun yarası nerede" diye sormuştur "göğsünde" deyince "vatan sağ olsun" demiştir. Ben de, onlar adına, bu vatana, bu insanlara saygı sunuyorum.

Oylarınızı olumlu olarak bekliyorum.

Hepinize çok teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

YILMAZ KAYA (İzmir) - Sayın Başkan, çekimser olanlar da var. (AK Parti sıralarından "gelenler var" sesleri)

BAŞKAN - Yani, gelen var diyorsunuz; ama, zaten var olanların oyları da önergeyi reddediyor; gelenlerin de katılıp reddetmelerine gerek kalmıyor.

Önerge kabul edilmemiştir.

Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun, İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım:

 

V.- ÖNERİLER

 

A) Sİyasî Partı Grup Önerılerı

1.- (8/28) esas numaralı genel görüşme açılmasına ilişkin önergenin öngörüşmesinin, Genel Kurulun 16.5.2006 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grup önerisi

                                        16.5.2006

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun, 16.5.2006 Salı günü (Bugün) yaptığı toplantısında, siyasî parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                       Ali Topuz

                                           İstanbul

                          Grup Başkanvekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 303 üncü sırasında yer alan (8/28) esas numaralı genel görüşme açılmasına ilişkin önergenin öngörüşmesinin, Genel Kurulun 16.5.2006 Salı günlü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN - Önerinin lehinde, İstanbul Milletvekili Sayın Ali Topuz.

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Hayır efendim, Sayın Onur Öymen konuşacaklar.

BAŞKAN - Pardon.

Lehinde, önerge sahiplerinden Sayın Onur Öymen.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ONUR ÖYMEN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Yunanistan'daki Türk azınlığının durumunun ele alınması için Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun verdiği genel görüşme önergesi hakkında Grubumuzun görüşlerini arz etmek üzere söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, uzun zamandan beri, İstanbul'daki Rum azınlığına daha fazla hak tanınması, onların bazı sorunlarının çözümlenmesi için uluslararası kuruluşlardan gelen büyük bir baskı altında bulunuyoruz. Özellikle, Avrupa Birliğinin zirve kararlarında, çeşitli vesilelerle aldıkları kararlarda, ülkemizin, azınlıkların haklarını, özelikle dinî haklarını, özgürlüklerini yeterince tanımadığı yolunda eleştirilerde bulunulmaktadır.

Son olarak, 3-4 Mayıs tarihlerinde Ankara'da yapılan Karma Parlamento Komisyonunda söz alan Avrupa Parlamentosunun Türkiye Raportörü, bu konuda ülkemize çok ağır eleştiriler yöneltti; Rum azınlığının haklarını, anlaşmalardan kaynaklanan imtiyazlarını Türkiye'nin yeterince tanımadığını, dolayısıyla Türkiye'de din özgürlüğünün tam olarak bulunduğunun söylenemeyeceğini ifade etti. Efendim, İstanbul'daki Rum Patriğine ekümenik sıfatı, evrensellik sıfatı tanıyacakmışız! Yani, bir anlamda, Patriği Ortodoksların Papası haline getirecekmişiz! İstanbul Fener Rum Patrikhanesini açacakmışız! İstanbul'daki Rum vakıflarının haklarını, imtiyazlarını tanıyacakmışız!

Değerli arkadaşlar, bizim, insan hakları açısından, azınlık hakları açısından gocunacak bir tarafımız yoktur. Kendilerine o toplantıda anlattık, başka vesilelerle de anlattık. Amerika Kıtası keşfedildiğinde, biz 192 yaşında bir devlettik. Daha o tarihte, biz, azınlık haklarını en iyi şekilde koruyan bir devlettik. Aynı yıl, biz, Yahudileri engizisyon zulmünden kurtaran bir milletiz. Beşyüz yıldır, Yahudiler, Türkiye'de huzur içinde yaşıyor, bütün dinî gereklerini serbestçe yerine getiriyorlar. Biz dedik, başka ülkelerden ders almak ihtiyacında değiliz. Azınlıkların haklarını, çıkarlarını korumak konusunda biz hiç kimseden ders alacak değiliz, Türkiye'nin tarihi bunun kanıtıdır, bizim kültürümüz bunun kanıtıdır. Türkiye'yi, sürekli olarak boy hedefi haline getirmeyiniz ve Türkiye'deki bazı azınlık mensuplarına da bu vesileyle hitap etmek istiyoruz: Bir sıkıntınız varsa, bir derdiniz varsa, gelin, bize söyleyin, başkalarının himayesini aramayın. Bu ülkenin vatandaşısınız, siz de bu ülkenin çocuğu olarak burada doğdunuz, yetiştiniz, başkalarının himayesi altında bir topluluk gibi kendinizi göstermeyin; bu sizi yükseltmez, bu sizi güçlü kılmaz.

Bu konuda problemlerimiz yok mu; vardır. Bu konuda problemlerimiz nereden kaynaklanıyor; problemler şuradan kaynaklanıyor: Türkiye'nin 1923 yılında imzaladığı Lozan Antlaşması, azınlıkların haklarını ve çıkarlarını düzenlemiştir ve bu anlaşmanın 37 ilâ 44 üncü maddesi, İstanbul'daki Rum azınlığının haklarını düzenliyor; orada, hangi dinî haklar olacak, hangi kültürel haklar olacak, ayrıntılı olarak yazıyor. 45 inci madde ne diyor; hemen altındaki madde, 45 inci madde diyor ki: "Batı Trakya'da yaşayan Türkler de aynen İstanbul'daki Rumların haklarından yararlanacaklardır." Yani, Lozan Antlaşması tam bir eşitlik getirmiştir.

Şimdi, biz diyoruz ki, azınlıklar konusunu tek taraflı olarak görmeyin, azınlıklar konusunun iki boyutuna da bakalım. İstanbul'daki Rumların durumu nedir, Batı Trakya'daki Türklerin durumu nedir; bunu araştırmak lazım. Ama, bakıyoruz, Türkiye'yi eleştiren yabancıların içinde, neredeyse, hiçbiri Batı Trakya'yla ilgili bir kelime söylemiyor. İstanbul'daki Rumların dinî hakları hakkında çok şey söylüyorlar. Peki, Batı Trakya'daki Türklerin dinî hakları nedir; bundan bahseden yok. Eğitim hakkı nedir; bahseden yok. Kültürel hakkı... Bahseden yok. Değerli arkadaşlar, biz işte buna itiraz ediyoruz. Batı Trakya'daki Türklerin haklarını, çıkarlarını gözetmeden, biz, tek taraflı baskıların sonucunda taviz verirsek, gerçekten oradaki soydaşlarımıza çok büyük bir haksızlık yapmış oluruz. Bunlar bizim atalarımızın, ecdadımızın bize emanetidir. Onların haklarını korumak bize atalarımızın verdiği bir görevdir. O bakımdan, bunları yok farz ederek, bütün mesele, sanki sadece İstanbul'daki azınlıkların haklarıymış gibi düşünürsek yanlış yaparız. İstanbul'daki azınlıkların haklarını tanımayalım mı; tam tersine, çağdaş bir ülke, demokratik bir ülke hangi hakları tanıyorsa biz de o hakları tanıyacağız; ama, bir şartla: Siz de, bir Avrupa Birliği ülkesi olarak, Türk soydaşlarının haklarını tanıyacaksınız.

Ne yazık ki, bu konudaki durum gerçekten içler acısıdır. 1967 yılında Yunanistan'da işbaşına gelen askerî cunta, bizim oradaki soydaşlarımızın cemaat haklarını, vakıf haklarını, dinî eğitim haklarını ortadan kaldırmıştır. Oysa, bu hakları biz 1913 tarihli Atina Anlaşmasıyla elde etmiş bulunuyoruz. O zamandan bu zamana bu haklar Türk soydaşlarının sahip olduğu haklardır. Şimdi askerî cunta geliyor, bu hakları kaldırıyor, ondan sonra 1974'te Yunanistan demokratik rejime dönüyor ve demokratik rejime geçen Yunanistan, askerî yönetimin koyduğu kuralları aynen sürdürüyor, daha da ileri gidiyor, daha da ileri gidiyor, yasalar çıkarıyor, 1990 yılında yasa çıkarılıyor. Daha önce, 1981 yılında, Yunanistan, Türkiye'ye nota veriyor "biz 1913 tarihli anlaşmayı tanımıyoruz" diyorlar.

Değerli arkadaşlarım, bunlar son derece önemli gelişmelerdir. Belki, çok değerli AKP'li milletvekili arkadaşlarımızın aralarında konuşacak daha önemli konuları olabilir; ama, zannediyorum ki biraz kulak verirlerse, bizim açımızdan son derece önemli bu millî davada vereceğimiz bilgileri de öğrenmiş olurlar.

Değerli arkadaşlar, Yunanistan ve Avrupa Birliği ülkeleri bu konuda Türkiye'ye çok büyük baskılar yapıyorlar. Biz ne yapıyoruz: Sayın Millî Eğitim Bakanımız 2005 yılının ekim ayında bir demeç veriyor: "Bana kalırsa ruhban okulunu yarın açarım." Dosyayı incelememiş, konuyu bilmiyor; bu meselenin nereden nereye geldiğinin farkında değil. Ne yazık!.. Niçin biz bu konuda duyarlık gösteriyoruz; şunun için: Çünkü, bizden bu konuda istedikleri iş, bizim Anayasamıza aykırıdır. Anayasamız "özel dinî okullar, özel askerî okullar açılamaz" diyor. Bizden istenen, özel bir dinî okul açmaktır. Bizden bunu talep ediyorlar. Biz diyoruz ki: İstanbul Üniversitesine bağlı olarak, İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesine bağlı olarak bir Ortodoks din adamı yetiştirecek okul açalım. İstemiyorlar. İlla Patriğe bağlı olacakmış! Biz bunların mücadelesini veriyoruz.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, buna benzer pek çok konu var gündemde, önümüzde. Batı Trakya'daki Türk toplumunun müftülerinin cemaat tarafından seçilmesi, 1913 tarihli Atina Anlaşmasının 11 inci maddesinde açıkça belirtilmiştir. Bunu tanımıyorlar. Yunanistan bir kanun çıkartmış, daha önce çıkardığı kanunda bu anlaşmanın hükmünü kabul ediyor, 1920 tarihli kanunda; 1990 tarihli kanunda bunu reddediyor. "Ben, Yunan Hükümeti olarak tayin edeceğim" diyor. Düşünebiliyor musunuz, Yunan Hükümeti tayin edecekmiş bizim müftülerimizi! Ve halkın seçtiği müftü, görevini yapmaya başladı diye adamı hapse attılar; mahkemeye verdiler, yargıladılar, mahkûm ettiler. Sonra ne oldu; müftü, İnsan Hakları Mahkemesine müracaat etti ve İnsan Hakları Mahkemesi, müftüyü haklı buldu; 17 Ekim 2002 tarihinde Yunanistan'ı mahkûm etti "yapamazsınız bunu" diyor, "bu hakkını elinden alamazsınız" diyor, mahkûm ediyor. Sonra ne oluyor; hâlâ bu görevi yapamıyor; meseleler bunlar.

Oradaki Türk çocuklarının eğitimi… Batı Trakya'daki Türkler isyan halindedir, haberiniz olsun. 50 tane köy orada ortak deklarasyon yayınladılar "çocuklarımızın dilini bozuyorsunuz, Türkçesini bozuyorsunuz" diyorlar. Orada Yunanlıların bir medresede yetiştirdikleri öğretmenler, Türk çocuklarına Türkçe öğretecekmiş! Söyledikleri lafların yarısı Türkçe, yarısı Rumca; yani, kurdukları Türkçe cümlelerin yarısı Rumca kelimelerden oluşuyor; olacak iş değil! Türkiye'de yetişmiş öğretmenler var, bunları sokmuyorlar. Orada 120 Türk okulu var, 15 tane öğretmen…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

ONUR ÖYMEN (Devamla) - …geri kalan öğretmenlerimiz orada işsiz olarak bekliyor. Bunlar olacak şeyler değil.

Ders kitaplarına izin vermiyorlar, Türkiye'de yazılmış, ders kitaplarına izin vermiyorlar; otuz yıl, kırk yıl, elli yıl evvelden yazılmış kitapları okutuyorlar.

İşte, değerli arkadaşlarım, biz Karma Parlamento Komisyonuna mensup AKP'li milletvekilleriyle birlikte gittik, Batı Trakya'yı yerinde gördük, bütün bu sorunları gördük. Müftülerle konuştuk, öğretmenlerle konuştuk, gerçekten oradaki durum içler acısıdır. 17 nci Asırdan kalma Osmanlı camileri var, yıkılmış; duvarı yıkılmış, tavanı çökmüş, kapısı kırılmış. Bunların tamirini yaptırmak istiyor cemaatimiz; reddediyorlar, tamir izni vermiyorlar.

İşte, Sayın Dumanoğlu ve diğer arkadaşlarımızla gittik, oranın belediye başkanıyla konuştuk -İskeçe'ye bağlı Yenice Bucağı- diyor ki: "Ben hemen izin vermeye hazırım; Atina izin vermiyor."

Şimdi, bütün bu konuları biz Karma Parlamento Komisyonunda ayrıntılı olarak görüştük. Daha pek çok anlatacağımız konu var; ama, bunları Karma Parlamento Komisyonunda görüştük; işin ciddiyetini hem İktidar hem muhalefet milletvekilleri olarak kabul ettik ve muhtemelen Atina'ya bir heyet göndererek orada Yunan makamlarıyla yüz yüze bunu konuşmayı kararlaştırdık; ama, daha önce, Atina'daki, Batı Trakya'daki arkadaşlarımıza, soydaşlarımıza söz verdik, dedik ki: Biz, bu konuyu, Meclise getireceğiz. İktidar ve muhalefet milletvekilleri olarak Meclise getireceğiz, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir genel görüşme açacağız. Biz, o düşünceyle bu genel görüşme önergesini verdik ve ben inanıyorum ki, bu önergemiz, bugün, burada, oybirliğiyle kabul edilecektir. İktidar ile muhalefetin bu konuda farklı bir görüşte olduğunu zannetmiyorum. Tam bir ittifak içinde, Batı Trakyalı soydaşlarımıza Meclisimizin gücünü, iradesini göstereceğiz. Bugün, şu anda, Batı Trakyalı soydaşlarımızın gözü kulağı Türkiye Büyük Meclisindedir. Onun için, değerli arkadaşlarım, sizden rica ediyorum, bu önergemize, lütfen, olumlu oy veriniz ve bu konuyu, Meclisimizin en önemli maddelerinden biri olarak gündemimize getirelim, ayrıntılı olarak tartışalım.

Daha çok söyleyeceklerimiz var; nasıl dinî hakları kısıtlanıyor, nasıl vatandaşlık hakları kısıtlandı, nasıl bir tek Rum'un bulunmadığı bazı dağ köylerinde bütün eğitimi sadece Rumca yapıyorlar; bütün bunları konuşacağız. Daha size çok anlatacaklarımız var; ama, lütfen, bu genel görüşme önergesini kabul ediniz ve bu konuda kapsamlı bir görüşme yapalım. Bir kere daha söylüyorum: Atalarımızın bize yadigârı olan bu insanların haklarına milletçe sahip çıktığımızı bütün dünyaya ilan edelim.

Türkiye, bu konularda, azınlık hakları konusunda, artık, sanık sandalyesine oturmayı istememektedir, kabul etmemektedir; biz etmiyoruz, protesto ediyoruz. Türkiye'nin, azınlık haklarını, azınlıkların dinî haklarını, kültürel haklarını, cemaat haklarını, vakıf haklarını sürekli olarak kısıtlayan bir ülke gibi gösterilmesini kabul etmiyoruz.

Şimdi, Hükümet, vakıflarla ilgili bir yasa getiriyor. Değerli arkadaşlarım, dikkat ediniz, bu vakıflar yasasını incelerken, bir kere de zahmet edip Batı Trakya'daki Türk vakıflarının durumuna bakınız; bütün vakıf yönetimini elimizden almışlardır. 1967 yılından bu yana Türk vakıflarını, orada, Yunan Hükümetinin tayin ettiği kayyumlar idare ediyor. Hiçbir yetkileri yoktur oradaki cemaatimizin ve biz ne yapacağız; burada Hazreti İsa adına, Hazreti Meryem adına verilmiş, bilmem kaç yüzyıllık vakıfların bütün eski hakkını, hukukunu tanıyacağız. Tanımayalım mı; gerekiyorsa, çağdaş yaklaşım gerektiriyorsa tabiî ki tanırız; ama, önce şu Batı Trakya'daki vakıfların bir haklarını, hukukunu, oradaki soydaşlarımızın hukukunu alalım, onların haklarını Yunanlıların vermesini sağlayalım.

İşte, değerli arkadaşlarım, size, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak vereceğimiz bilgiler bunlardır, önerilerimiz bunlardır. Bunu çok yüksek bir millî görev telakki edeceğinize inanıyoruz ve bu genel görüşme önergemizin Yüce Meclisçe kabul edilmesini Yüce Meclisin takdirine saygılarımızla sunuyoruz.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - İkinci lehte söz, Cumhuriyet Halk Partisi Yalova Milletvekili Sayın Muharrem İnce'ye ait.

Buyurun Sayın İnce. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

MUHARREM İNCE (Yalova) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun önerisinin lehinde söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclise saygılar sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, Batı Trakya'yla ilgili sizlere bazı bilgiler vermek istiyorum. Burası üç vilayetten oluşmuş bir bölge, İskeçe, Gümülcine ve Dedeağaç ve tarihteki ilk Türk cumhuriyetinin kurulduğu bir bölge. İlk kurulduğu tarih 31 Ağustos 1913. Buradaki cumhuriyet, para basmış, pasaport vermiş, pul basmış, 29 000 kişilik bir ordu kurmuş ve 1923'te Lozan'la birlikte de çeşitli aşamalardan sonra bu bölgedeki insanlarımız Yunanistan'ın kaderine terk edilmiş.

Bu bölgedeki sorunları üç ana başlıkta toplamak mümkün. Birincisi ekonomik sorunlar, diğeri toplumsal sorunlar ve bir diğeri de kişi hak ve özgürlükleriyle ilgili sorunlar.

Değerli arkadaşlarım, biz buradaki Türk azınlığın sorunlarından söz ediyoruz; işte, sorun daha burada başlıyor zaten. Yunanlılar ise diyor ki: "Hayır, siz Türk değilsiniz, Müslümansınız; ama, Elen ırkındansınız." İnsanlar kabul etmiyor bunu "biz Türküz" diyorlar. Bu sefer bunları bölmeye çalışıyorlar ikiye, üçe; etnik kökenlerinin farklı olduklarını söylüyorlar. Bütün bunlar yaşanıyor.

Az önce Sayın Öymen'in bahsettiği gibi, Mehmet Emin Aga ve İbrahim Şerif müftüler yüzyirmi ay hapis cezasına çarptırılıyor cüppeyle gezdikleri gerekçesiyle, altı ay hapiste yatıyorlar. Bu bölgede bu sorunlar var.

Vakıflarla ilgili çok ciddî problemler var; bunlara, milyon euroları bulan ağır emlak vergileri ve diğer vergileri koyuyorlar.

Yine, vatandaşlıktan çıkarılanlar var, ıskat edilenler var. Ayırımcılık var, kamu dairelerinde görev yapamıyorlar. Yine, burada, 1955 yılından bu yana, kendilerinin Türk olduğunu kabul ettiremiyorlar Yunan Hükümetine bir türlü.

Eğitimle ilgili çok ciddî problemler var; 1987'de, Batı Trakya Türk Öğretmenler Birliği, Gümülcine Türk Gençler Birliği, Türk adını kullandığı için, kamu düzenini bozar gerekçesiyle kapatılıyor.

Değerli arkadaşlarım, Yunanistan'ın okuma-yazma oranının en düşük olduğu bir bölge, gelir dağılımının en kötü olduğu bir bölge. Buradaki insanların okumaları istenmiyor, bunların tütün tarlalarında ırgat olarak çalışmaları isteniyor. Önümüzdeki beş yıl içinde -Meclisin tutanaklarına da geçmesini istiyorum- tütünle ilgili Avrupa Birliği fonları da kaldırılacağı için, bu insanlarımızı çok büyük bir yoksulluk beklemektedir.

Burada, resmî olarak, 230 azınlık ilkokulu, 2 ortaokul ve lise, 2 medrese var. Tarih, coğrafya, vatandaşlık ve çevre derslerini, ne yazık ki Yunanca okuyorlar; matematik, fizik, kimya gibi dersleri Türkçe okuyorlar.

Değerli arkadaşlarım, 1951'deki Kültür Anlaşması öğretmen değişimini öngörüyordu. 1970'e kadar Türkiye'den 500 öğretmen gitmişti buraya. Bugün, mutabakat sağlanmış olmasına rağmen, 35 öğretmen gönderilmesi gerekirken, 16 öğretmene indirmiştir Yunan Hükümeti burayı. Türkiye'de okuyan Batı Trakya kökenli öğretmenler, 1973'ten bu yana, o bölgeye gittiğinde onlara öğretmenlik hakkı verilmiyor.

Değerli arkadaşlarım, ben bir öğretmen olarak o bölgede yaşanan eğitim sorunlarını size anlatmaya çalıştım. Peki, bunun karşılığında Türkiye Cumhuriyetinin Millî Eğitim Bakanı ne diyor; ruhban okulunu açabiliriz diyor. Yani, Batı Trakya'daki Türklerin durumuyla ilgili, eğitimdeki sıkıntılarla ilgili bir gelişme sağladınız, iyiye doğru bir gidiş oldu da siz jest mi yapıyorsunuz?! Böyle bir şey yok. Niye istiyorlar ruhban okulunu; diyorlar ki: Bir, devletin denetimi olmayacak, Türkiye Cumhuriyetinin denetimi olmayacak. İki, yabancı öğretmen gelecek, yabancı öğrenci gelecek.

Bütün bu tartışmalar devam ederken, insanlar 1950'lerden kalmış kitapları çocuklarına okuturken, kontenjan öğretmen problemi hâlâ sürerken, üniversitelerde yüzde 0,5'lik kontenjanı da Yunan Hükümeti onları Yunan öğrencilerin içinde eritmek için kullanırken, sıkıntılar bunca büyükken, Türkiye'de Millî Eğitim Bakanının açıklaması bu.

Değerli arkadaşlarım, daha bitmedi. Bakınız, önümüzdeki haftalarda Genel Kurula gelecek, komisyondan geçti; 625 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununda bir değişiklik yapıldı. Türkiye'deki azınlık okullarında Türk müdür yardımcıları vardı, Türk asıllı müdür yardımcıları vardı. Şimdi bunu değiştirdiniz komisyonda, yakında da Genel Kurulda değiştireceksiniz. Bunu "Türk vatandaşı" şekline getirdiniz. Yani, Türkiye'deki azınlık okullarında, artık, Türk müdür yardımcıları olmayacak.

Değerli arkadaşlarım, ne yaptığınızın farkında mısınız diyeceğim; herhalde, farkındasınız. Lütfen, bu konulara duyarlı olalım. Bunlar, Adalet ve Kalkınma Partisinin, Cumhuriyet Halk Partisinin konuları değil, hepimizin konuları, ulusumuzun konuları, geleceğimiz. Bu konularda çok ciddî hatalar yapıyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, bakınız, yine, bir baraj problemi var orada. Yani, Türkiye'de nasıldır; herhangi bir vilayette, işte, bağımsız seçilmiş milletvekili arkadaşlarımız var, o vilayette yeterli oyu alırsa, bağımsız olarak milletvekili olabilir. Yanılmıyorsam, 1993 yılında, Nea Dimokratia ve PASOK Partileri eşit miktarda milletvekili çıkarıyor, 1 tane de bağımsız Türk milletvekili var. O, hangi taraftan olursa, o parti hükümet kuruyor ve diyorlar ki: "Elen Cumhuriyetine, bir Müslümanın belirleyeceği partiyle hükümet kurdurmayız." Üç ay içinde erken seçime gidiyorlar ve baraj sistemini getiriyorlar. Yüzde 3'lük bir ülke barajı var. Yani, siz, o vilayette, o bölgede oyların tümünü de alsanız, ülkedeki yüzde 3'lük barajı geçeceksiniz. Nasıl, bizde yüzde 10 baraj var, orada bağımsız adaylar için de yüzde 3'lük bir baraj var. Bu, matematiksel olarak mümkün mü?! Yunanistan'daki toplam oyların yüzde 3'ü 200 000'dir. Bu bölgede yaşayan Müslüman Türk sayısı 150 000'dir. Bunun 70 000'i, 60 000'i seçmendir. Yani, bütün oylarını almış olsa bile bağımsız bir aday, mümkün değil milletvekili olamıyor. Bunu neden yaptılar; mutlaka bir siyasî partiye girsin ve parti disiplinine uysun diye yaptılar; hizaya getirdiler bir anlamda.

Bu sorunlar ortada. Bu sorunları, gelin, bu Mecliste tartışalım, konuşalım, yani, halının altına süpürmeyelim. Bundan kaçacağınızı düşünmüyorum. Ben, genel görüşme isteğimize olumlu yanıt vereceğinizi düşünüyorum.

Değerli arkadaşlarım, sadece sizin Hükümetinizi değil, sizden önceki hükümetleri de suçluyorum. Yani, o bölgeye gittiğinizde, yan yana iki köyü gördüğünüzde; biri Yunanlıların yaşadığı, birisi Türklerin yaşadığı köy, aralarında yüz yıl var; birisi bir tatil köyü, öbürü Ortaçağı yaşayan bir köy. Bize insan hakları, demokrasi dersi verenlere o bölgeyi çok iyi anlatmamız gerekiyor. Yani, seksen yıl önce aramızda problemler olmuş. Anadolu'daki 1 200 000 Rum, Yunanistan'daki 600 000 Türk uluslararası bir anlaşmayla göç ettirilmiş, acılar yaşamış toplumlar karşılıklı; bunlar olmuş. Selanik Belediye Başkanı şimdi geliyor soykırım anıtı dikiyor; ailesi İzmir'den gitme. Benim ailem de Drama'dan gelmiş Yalova'ya, ben de kötü şeyler dinledim dedemden. Bunları doğru anlatmalıyız.

Nasıl anlatmalıyız… Bakınız, Millî Eğitim Bakanının açıklamalarıyla ilgili örnekler verdim. Peki, bir de Dışişleri Bakanıyla ilgili vereyim, Sayın Bakanımızla ilgili vereyim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

MUHARREM İNCE (Devamla) - Selanik Belediye Başkanı Papayorgopulos soykırım anıtı dikiyor, dünyada 179 tane dernek kuruyorlar; Yeni Zelanda, Amerika, Almanya, Kanada… Sözde pontus soykırım anıtı dikmek için 179 dernek kuruyorlar; Türkiye Cumhuriyetinden çıt yok. Ne oldu peki; geçen gün İpsala'da, Türkiye'den, vatandaşlarımız çıktı, dediler ki "biz de buraya soykırım anıtı dikeceğiz." Sayın Bakana soruyorlar, ne diyorsunuz diyorlar: "Doğru bir davranış değil" diyor. Selanik Belediye Başkanına soruyorlar, soykırım anıtı için ne düşünüyorsun diyorlar: "Düşünce özgürlüğüdür" diyor. Ben isterdim ki, Türkiye Cumhuriyetinin Dışişleri Bakanı da "Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir, insanlarımız özgürdür, düşünce özgürlüğü vardır, İpsala'daki yurttaşlarımız da böyle düşünmüşler, onların takdiridir." En azından böyle demeliydi.

BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.

MUHARREM İNCE (Devamla) - Bitiriyorum efenim.

Yine, değerli arkadaşlarım, şunu da anlamış değilim: 2003'ün yanılmıyorsam ekim ayındaydı; Karamanlis sizin büyük kongrenize gelmişti, orada ne dediklerini bir hatırlayalım: "Ben, dedemden çok kötü şeyler işittim Türklerle ilgili, sizin işittiğiniz gibi" dedi. "Ama, biz çocuklarımıza dostluğu, barışı öğretelim" dedi. Sayın Başbakanımız da her fırsatta, kendisiyle arkadaş olduğunu söylüyor. Bir arkadaşı gitti İtalya'da; o arkadaşına da Allah kerim artık. Ama nasıl arkadaşlıksa bu?!.

Türkiye'nin dışpolitikası arkadaşlıklar üzerine kurulmaz zaten; kurumsal kimlikler üzerine kurulur. Ama, Sayın Başbakan, 82 yaşındaki bir amcamıza, anıta, Atatürk'ün evinde kendisinin beğenmediği sözleri yazdı diye söylemediğini bırakmadı, defteri yırttı.

İLYAS ARSLAN (Yozgat) - Sen beğeniyor musun o sözleri?

MUHARREM İNCE (Devamla) - Bakanlar Kurulunda görüşmeler yapıldı, Hükümet sözcüsü açıklamalar yaptı.

İLYAS ARSLAN (Yozgat)) - Sen beğeniyor musun o adamın sözlerini?

BAŞKAN - Müdahale etmeyin arkadaşa.

MUHARREM İNCE (Devamla) - Beğenip beğenmemek ayrı bir şey; ama… (Gürültüler)

BAŞKAN - Lütfen, konuya gelelim; toparlayalım.

MUHARREM İNCE (Devamla) - Hatta, müthiş tepkiler gösterdi…

İLYAS ARSLAN (Yozgat) - Sen beğeniyor musun o adamın sözlerini? Beğenmediysen savunma, o zaman, beğenmiyorum de.

BAŞKAN - Müdahale etmeyin arkadaşlar.

Siz de toparlayın lütfen.

MUHARREM İNCE (Devamla) - Beğenip beğenmemek ayrı bir şey. Ben, Başbakanın Selanik'teki Atatürk'ün evinde yazılan yazıya gösterdiği tepkiyi 1 000 metre aşağıdaki Papayorgopulos'un diktiği heykele gösterememesine şaşırıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

82 yaşındaki bir amcaya, belki de şu veciz ifadesini yine kullanabilirdi; anasını alıp gitmesiyle ilgili bir veciz ifade ya da artistlik yapmamasıyla ilgili çok güzel söylemlerde de bulunabilirdi!

BAŞKAN - Lütfen, toparlayalım ve konuya gelelim.

MUHARREM İNCE (Devamla) - Ben, bu söylemleri, Sayın Başbakanın, Karamanlis'e söylemesini istiyorum, Yunan Başbakanına söylemesini istiyorum.

İLYAS ARSLAN (Yozgat) - Söylemediğini ne biliyorsun?

BAŞKAN - Müdahale etmeyin arkadaşlar.

Siz de toparlayın lütfen; sürenizi aştınız Sayın İnce.

MUHARREM İNCE (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.

Değerli arkadaşlarım, yine, hangi günmüş bugün, hangi günmüş, bu Pontus soykırım yasası, ne zaman çıkacakmış; 19 Mayıs 1919.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye Cumhuriyetinin temsilcileri çıkıp şunu söylemeli: Atatürk Samsun'a gittiğinde görevlerinden birisi, 19 Mayıs 1919'da Samsun'da olduğunda görevlerinden birisi, belki de en önemlisi, o bölgedeki silahlı Rum çeteleriyle baş etmekti. Birilerinin bunu iyi anlatması gerekiyor. Tarihimizi iyi bilmemiz gerekiyor değerli arkadaşlarım. Biz, acılar yaşadık…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayın lütfen.

MUHARREM İNCE (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Daha 4 dakika oldu Sayın Başkan!

MUHARREM İNCE (Devamla) - Acılar yaşadık, sıkıntıları birlikte yaşadık, ben, bunları deşme niyetinde değilim; ama, Yunanistan bunları kaşırsa da kayıtsız kalmamamız gerektiğini düşünüyorum. Bütün bunlar yaşanırken, Ortodoks Kilisesinin ortak olduğu Yunan Millî Bankasına Türkiye'de banka satılmasını da yadırgıyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Aleyhte ilk söz Adalet ve Kalkınma Partisi Ordu Milletvekili Sayın Eyüp Fatsa'nın.

Buyurun Sayın Fatsa. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun grup önerisinin aleyhinde şahsım adına söz aldım; bu vesileyle, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, söz konusu, Batı Trakya'da yaşayan 150 000 soydaşımız olunca, elbette ki, bu konuda her sağduyulu Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının hassasiyetleri vardır, bu konuda her vatandaşımız duygusaldır. Bu konuda her vatandaşımız, her sağduyulu, sorumlu vatandaşımız, her sağduyulu, sorumlu vatandaşımız bu konunun bilincinde ve şuurundadır.

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - Vatandaş öyle de, Hükümetten de aynı şeyi bekliyoruz.

EYÜP FATSA (Devamla) - Ben, bilinen ve tekrar edilen bazı meseleleri tekrar etmek istemiyorum.

Geçen dönem, Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Hakları Komisyonunda görev yaparken, özellikle Batı Trakya davasında Müftü Mehmet Emin Aga'nın şahsında devam eden bu yargılamaların bazılarına, Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu heyeti olarak katıldık. Bu vesileyle de, Batı Trakya'daki soydaşlarımızın yaşadıkları şartları, imkânsızlıkları, zorlukları, sıkıntıları yakinen görme ve tanıma imkânı bulduk, fırsatı bulduk.

Şimdi, tabiî, Sayın Öymen uzun uzun anlattı. Lozan Antlaşmasıyla, karşılıklı olarak, azınlıkların hak ve hukukları teminat altına alınmıştır. Eğitim, kültür, kimlik ve inanç, vakıflarla alakalı eserlerin korunması, sahiplenilmesi, yaşatılmasıyla ilgili, dinî hakların verilmesi; inanç hürriyetinin temini, kendi kimliklerini ve kişiliklerini, inançlarını, kültürlerini koruma noktasında da her türlü teminat Lozan'da verilmiştir. Bu çerçeveden olmak üzere, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde yaşayan, azınlık çerçevesinde ifadesini bulan vatandaşlarımızın yaşadığı şartlarla, sahip oldukları imkânlar ile özellikle Batı Trakya'daki soydaşlarımızın sahip olamadıkları imkânsızlıkları mukayese bile etmek mümkün değildir.

Tabiî, ben, buradan, herkes gibi, samimî kanaatim olarak ifade ediyorum; Avrupa Birliği adına zaman zaman Türkiye'ye gelen, özellikle Türkiye'deki azınlıkların inanç, eğitim, kültür ve vakıf imkânlarının tesisiyle alakalı talepleri duyunca, doğrusunu isterseniz, onlar adına insanın yüzü kızarıyor, onlar adına insanların yüzü kızarıyor. Bunu bizden talep edecek insanların, talep edeceklerin, önce, Batı Trakya'daki şartları, Batı Trakya'daki soydaşlarımızın yaşamış olduğu şartları ve maruz kaldığı sıkıntıları görmeleri, öncelikle bunun cevabını vermeleri gerekir.

Şimdi, deniliyor ki: Efendim, biz, azınlıkların vakıfları, azınlıkların dinî hakları, kültürel hakları konusunda, işte, Avrupa'nın bizden baskı şeklinde talep ettiklerini bir bir veriyoruz.

Değerli arkadaşlar, bakın, bununla ilgili -biraz önce de ifade edildi- yasa teklifleri Türkiye'nin ve Meclisin gündemine gelecektir ve hiç kimse, şu konuda, yeise, üzüntüye kapılmasın ki, eğer, Batı Trakya'da yaşayan soydaşlarımızın -ki, Türkiye'deki azınlık vatandaşlarımızın da hakları Lozan'la teminat altındadır- hakları, Batı Trakya'daki soydaşlarımızın, bu, biraz önce saymış olduğumuz hakları iade edilmediği sürece, bizden daha fazlasını alabileceklerini bekliyorlarsa, şundan herkes... Herkes şunu bilmelidir ki, Türkiye Büyük Millet Meclisi asla bunu vermeyecektir. Bunu gayet açık ve net olarak ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, çok farklı şekillerde konu ifade ediliyor. Bakın, tabiî, bizim, ülke olarak da, oraya olan duyarlılığımızı veya duyarsızlığımızı da sorgulamamızda fayda var diye düşünüyorum. 1952 yılında, zamanın cumhurbaşkanı adına yapılan lisenin açılışına cumhurbaşkanı sıfatıyla Merhum Bayar katılıyor, gidiyor Batı Trakya'ya, ondan sonra da, üst düzey -bakanlık hariç, üst düzey; Cumhurbaşkanlığı veya Başbakanlık seviyesinde- ikinci ziyaret, ancak, 2004 yılında, Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından gerçekleştiriliyor. (AK Parti sıralarından alkışlar)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Bizim Genel Başkanımız gitti; Deniz Baykal gitti daha önce iki defa.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Başbakan olarak…

BAŞKAN - Müdahale etmeyelim.

EYÜP FATSA (Devamla) - Ardından, Diyanet İşleri Başkanımız, bir heyetle beraber, Batı Trakya'da yaşayan vatandaşlarımızla birlikte oluyor. Yine, Kurban Bayramında, Adalet Bakanımız Sayın Cemil Çiçek, Batı Trakya'da, bayramlaşma amacıyla soydaşlarımızın arasına katılıyor.

Deniliyor ki: "Efendim, hep, bizden, azınlıklarla ilgili talepte bulunuluyor; ama, biz, kimseden bir talepte bulunmuyoruz." Daha mayıs başında, Sayın Başbakanımız, Yunanistan Başbakanına -bütün kamuoyu da bunu biliyor- "bak, siz, bizden, şunları şunları, vatandaşlarınız adına, bizde yaşayan Türk vatandaşları adına istiyorsunuz. İstiyorsunuz; ama, bakın, Mustafapaşa Camii Atina'dadır, siz, hâlâ, bunun, tadilat ve tamiratını yapmak suretiyle, ibadete açılmasına müsaade etmiyorsunuz. Önce, taleplerinizi isteyebilmeniz için, kendi sorumluluklarınızı ve yapmanız gerekenleri… Batı Trakya'daki soydaşlarımıza -ki, sizin vatandaşlarınızdır- onlara, Lozan'da teminat altına almış oldukları haklarını bir siz de verin de görelim. Ondan sonra, gelin, bizdeki azınlık vatandaşlarımızla alakalı bir eksiklik varsa, biz de onu gözden geçiririz" diyen, belki, tarihimizdeki ilk başbakandır; ilk başbakandır… (AK Parti sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, biz, işleri, hamaset üzerine değil, realite ve gerçek üzerine yürüttük.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Şeref defterini yırtan bir başbakan oldu o! Şeref defterini yırtan bir başbakan oldu!

EYÜP FATSA (Devamla) - Müsaade edin… Müsaade edin… Müsaade edin… Müsaade edin…

CANAN ARITMAN (İzmir) - Millet, bu hakaretleri kabul etmiyor!

EYÜP FATSA (Devamla) - Bakın, değerli arkadaşlar, biz, AK Parti Grubu olarak, bu genel görüşme talebine sıcak bakıyoruz; ancak, ben, bir iki hususu burada sizlerle paylaşmak istiyorum.

Saat 12.30'da, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun, Danışma Kurulunu toplantıya çağırdığı haberini alınca, Grubumuzdaki görevli arkadaşlara, konu nedir, ona göre hazırlanalım gidelim diye bir araştırma yapın dedik ve biz, Danışma Kuruluna, Sayın Meclis Başkanımızın başkanlığında toplanana kadar, Danışma Kurulunun içeriğiyle alakalı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubundan bilgi alamadık. Biz, talebi ancak toplantıda öğrenebildik.

Tabiî, bunun üzerine, yine, biz, hem bakanlık hem Partimizin yetkili organlarında hem de Avrupa Birliği Uyum Komisyonu Başkanımızla bunları değerlendirdik. Ben, bu noktada, bir hususu ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, 13-17 Haziran tarihleri arasında, Avrupa Birliği Uyum Komisyonumuz, İktidar ve muhalefet partisine mensup milletvekillerinden oluşan komisyonumuz, Atina ve Batı Trakya'ya bir seyahat gerçekleştirecek, bir ziyaret gerçekleştirecek ve şimdi gündeme getirdiğimiz, bugüne kadar da, zaman zaman bütün kamuoyumuzla, Avrupa kamuoyuyla da paylaştığımız Batı Trakya'daki soydaşlarımızın Lozan'la teminat altına alınmış haklarının iadesi noktasında, yerine getirilmesi noktasında, eksiklikler, soydaşlarımızın orada yaşamış oldukları sıkıntılar, eğitim, kültür, kimlik, inanç…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EYÜP FATSA (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

…ve vakıf eserlerle alakalı sıkıntıları ve problemleri yerinde tespit edip, Avrupa Birliği Uyum Komisyonu yurda döndükten sonra, biz, bir genel görüşmenin daha uygun olduğu, daha, eldeki yeni ve net bilgilerle, taze bilgilerle bunun Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmesinin daha uygun olduğu kanaatindeyiz.

Ben, bu düşüncelerimi de ifade ettikten sonra, Sayın Muharrem İnce'ye bir şey söylemek istiyorum. Sayın İnce, Selanik'te Ulu Önder Atatürk'ün doğmuş olduğu evde, Aziz Atatürk'ün hatıralarına saygı ifadesi noktasında açılan anı defterine, bir vatandaşımız, kim olursa olsun, yaşı, ismi ne olursa olsun…

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Türkiye Cumhuriyetine…

BAŞKAN - Müdahale etmeyin arkadaşlar…

EYÜP FATSA (Devamla) - …ne olursa olsun, eğer, Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanına bir örgüt bildirisi gibi küfrediyor, hakaret ediyor ve siz de bunu içinize sindiriyorsanız… Bu bir sindirim meselesidir. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Bir diğer konu; ben, Cumhuriyet Halk Partisi adına burada konuşan arkadaşımdan…

BAŞKAN - Eyüp Bey… Eyüp Bey, sataşmaya meydan vermeyelim.

EYÜP FATSA (Devamla) - … şunu beklerdim ne olursa olsun: Ulu Önder Atatürk, yetmişüç milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının ortak paydasıdır. Ulu Önder Atatürk, kimsenin kamusal alanında değildir; değildir. (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

Müsaade et…

BAŞKAN - Müdahale etmeyin arkadaşlar.

EYÜP FATSA (Devamla) - Eğer, Aziz Atatürk'ün manevî huzurunda, bir vatandaşımız çıkıp, Aziz Atatürk'ün manevî şahsiyetine hakaret ifade edebilecek, onun şahsında Türkiye Cumhuriyeti Başbakanına hakaret içerecek ifadeler kullanıyorsa, buna, herkesten önce, Sayın İnce, senin sahip çıkman gerekirdi.

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Sakız çiğneyene niye sesini çıkarmıyorsun?!

BAŞKAN - Müdahale etmeyin arkadaşlar.

EYÜP FATSA (Devamla) - …senin karşı çıkman gerekirdi.

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Atatürk'ün huzurunda sakız çiğneyene niye müdahale etmiyorsun?! Çok ayıp ediyorsun!

EYÜP FATSA (Devamla) - Hayır, öyle değil.

BAŞKAN - Müdahale etmeyin arkadaşlar.

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Çok ayıp ediyorsun!

EYÜP FATSA (Devamla) - Bakın, sayın… Sayın…

BAŞKAN - Sayın hemşerim deyin.

EYÜP FATSA (Devamla) - Sayın Tandoğdu… Sayın Tandoğdu…

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Fatsa da bu olayı yaşadı.

EYÜP FATSA (Devamla) - Sayın Tandoğdu… Sayın Tandoğdu…Sayın Tandoğdu… Sayın Başkan… Sayın Tandoğdu…

BAŞKAN - Bir dakika arkadaşlar…

EYÜP FATSA (Devamla) - …olayın gerçeğini sen de biliyorsun.

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Ben de biliyorum, siz de biliyorsunuz!

EYÜP FATSA (Devamla) - Bak, olay yargıya intikal etmiştir ve göreceksiniz, bu iddialar askıda kalacaktır.

Biz, bütün görüntüleri, adlî tıpta incelenmek üzere ilgili yerlere gönderdik.

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Ben de inceledim, gördüm.

EYÜP FATSA (Devamla) - Bu iddianın sahipleri, bu iddialarından dolayı kamuoyunda mahcup olacaktır. Bakın…(CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Müdahale etmeyin arkadaşlar.

Siz Genel Kurula hitap edin ve konuya gelin.

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Çok ayıp ediyorsun!

EYÜP FATSA (Devamla) - Bakın, Aziz Ulu Önder Atatürk'ün huzurunda sakız çiğneyip çiğnemediği bile henüz hukuken tespit edilememiş…

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Kendi itirafı var!

EYÜP FATSA (Devamla) - …edilememiş -müsaade et- bir konuda…

BAŞKAN - Bir dakika…

Sayın Tandoğdu, müdahale etmeyin.

Sayın Fatsa, siz de konuyla ilgili konuşun; muhatap olmayın.

EYÜP FATSA (Devamla) - …bir konuda bu kadar duyarlılık gösteriyorsan Sayın Tandoğdu…

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Evet?..

EYÜP FATSA (Devamla) - …Aziz Atatürk'ün huzurunda Türkiye Cumhuriyeti Başbakanına küfreden insan için aynı duyarlılığı neden göstermiyorsun?! (AK Parti sıralarından alkışlar)

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Nereden biliyorsun?!

CANAN ARITMAN (İzmir) - Ben neler yazıyorum Başbakana!..

BAŞKAN - Lütfen, müdahale etmeyin arkadaşlar.

Siz de toparlayın lütfen.

EYÜP FATSA (Devamla) - Ben, buradan bir kere daha -bak, bir kere daha- bütün kamuoyuyla paylaşmak istiyorum.

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Kendi itirafı var ağzından, kendi itirafı!..

EYÜP FATSA (Devamla) - Müsaade et…

BAŞKAN - Müdahale etmeyin.

Toparlayın lütfen.

EYÜP FATSA (Devamla) - Ulu Önder Atatürk, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu ve yetmişüç milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşımızın ortak paydasıdır, kimsenin kamusal alanında değildir. Herkes, Atatürk'ü doya doya sahiplenir, doya doya yaşar, kimse de buna engel olamaz.

Bu duygu ve düşüncelerle, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Genel Kurulu da yanıltıyorsun!

BAŞKAN - Bir dakika arkadaşlar…

MUHARREM İNCE (Yalova) - Sayın Başkanım "sindirme meselesi" diye söz etti Sayın Fatsa…

ATİLA EMEK (Antalya) - İsminden de bahsetti…

MUHARREM İNCE (Yalova) - Efendim, ben… (Gürültüler)

BAŞKAN - Bir dakika arkadaşlar, dinleyelim.

Buyurun.

MUHARREM İNCE (Yalova) - Sayın Başkanım, orada, Atatürk'ün evinde yazılan yazılarla ilgili ben bir yorum yapmadım, dedim ki sadece... (AK Parti sıralarından gürültüler)

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Kınama yapacaksınız kınama!..

BAŞKAN - Bir dakika, dinleyelim arkadaşlar…

MUHARREM İNCE (Yalova) - Ama, ben şu yorumu yapayım; dünkü Eleutherotupia Gazetesinin manşeti aynen şöyle: "Başbakan Erdoğan: Tutununcaya kadar elimden tutun." Yalvaran bir Başbakan!.. Ben de bunu hazmedemiyorum. (AK Parti sıralarından gürültüler)

RECEP GARİP (Adana) - Ne ilgisi var?!

BAŞKAN - Olabilir; ama, bunun bu konuyla ilgisi yok.

MUHARREM İNCE (Yalova) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Burada açıklık getirelim arkadaşlar, bir dakika… Bir dakika, arkadaşlar, açıklık getirelim: Sayın Fatsa'nın söylediği sözlere muhatap olan Sayın İnce'nin konuşmasını çok yakından izledim.

EYÜP FATSA (Ordu) - Ben de izledim.

BAŞKAN - Şu anda da, olduğu gibi belleğimde. Selanik'te anı defterine yazılanları paylaştığını belirten herhangi bir söz söylemedi Sayın İnce; onu da belirtti. Onun için, sataşmadan söz vermeye de gerek yok.

Şimdi, aleyhte ikinci söz, Sayın Ümmet Kandoğan, Denizli Milletvekili…

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Sayın Başkanım, lütfen, orada Sayın Fatsa'nın açıklamalarının yanlış olduğunu… (AK Parti sıralarından gürültüler) Bir dakika…

BAŞKAN - Size söz vermedim Sayın Tandoğdu. Sayın Fatsa'nın konusu farklı bir konuydu. Siz, aşağıdan, bulunduğunuz yerden müdahale ederek, başka bir konuya çektiniz; o yüzden, sizden, zaten "lütfen, müdahale etmeyin" diyerek susmanızı rica ettim. Lütfen, bu konuyu bırakalım.

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Sayın Başkan, Atatürk'ün manevî huzurundaki…

BAŞKAN - Başka bir platformda bu konu tartışılır; ama, şimdiki platform başka bir platform ve önemli bir platform. Özellikle, Batı Trakya Türkleriyle ilgili son derece önemli bir platformda son derece önemli bir tartışmadayız.

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Sayın Başkan, Fatsa'daki olay da Batı Trakya olayı kadar önemli bir olaydır efendim.

BAŞKAN - Bu konu etrafında konsantre olmak gerekir.

Bu konuda aleyhte söz isteyen Sayın Kandoğan; buyurun.

Süreniz 10 dakika.

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Bana mı söz veriyorsunuz, ona mı veriyorsunuz?

BAŞKAN - Pardon, Kandoğan…

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri, saygıyla selamlıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisinde, özellikle bugün, birçok konuda son derece hassas davranışlar içerisinde olan milletvekillerini görüyorum. Tabiî, Yunanistan'daki o meselenin tasvip edilen bir yönü yoktur. Bir vatandaşın, öyle bir deftere, gidip, o yazıları oraya yazmasının savunulacak herhangi bir tarafı yoktur. Onu, bu kürsülerden savunmamamız lazım geldiği inancındayım. Yalnız, bu noktada duyarlılık gösterirken, bu noktada duyarlılık gösterilirken, sözde Ermeni soykırımıyla ilgili olarak dünyanın birçok parlamentosunda, Türkiye aleyhine kararlar çıkarken, birçok cezaî hükümler getirilirken, Kıbrıs'taki izolasyonların kaldırılması noktasında Annan Planına "evet" dedirtilirken, Avrupa Birliği ilerleme raporunda Türkiye aleyhine çok ağır hükümler ilerleme raporu içerisine, müzakere çerçeve belgesi içerisine yerleştirilirken, limanların açılması ve havaalanlarının açılmasıyla ilgili olarak Türkiye üzerinde müthiş bir baskı uygulanırken, Irak'ta kırmızı çizgilerden bahsedilirken, bugün o kırmızı çizgilerin ayaklar altında olduğu günümüzde, bunlara karşı duyarlılık göstermeyip, sadece Yunanistan'daki bir yazıyla ilgili buraya gelip söylemlerde bulunursanız, bunun da yanlış olduğunun altını çizmek istiyorum.

Açınız, Avrupa Birliği ilerleme raporunu, Müzakere Çerçeve Belgesini dikkatli bir şekilde okuyunuz. Yetmiş milyon insanın hiçbir ferdinin kabul etmeyeceği hükümler orada yerleştirilirken, Sayın Başbakan, geldi, bu kürsülerden o raporun dengeli ve olumlu olduğunu söyleme durumunda kaldı. Eğer, millî hassasiyet gösterilmesi gerekiyorsa, Sayın Fatsa, o hassasiyeti, Yunanistan'daki bir anı defterine yazılan yazıda gösterdiği tepkinin daha fazlasını, bu konularda, bu kürsülerden dile getirmesi ve tavır koyması gerekirdi.

Ben, bu tartışma konusu meseleyle ilgili düşüncelerimi kısaca ifade ettikten sonra…

BAŞKAN - Siz konuya gelin lütfen.

 ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - …Batı Trakya Türkleriyle ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu grup önerisiyle ilgili düşüncelerimi açıklamak istiyorum.

Yalnız, ondan önce, Sayın Eyüp Fatsa burada dediler ki: Haziran ayı içerisinde bir komisyon çalışma yapacakmış; o komisyon çalışmasını bitirdikten sonra genel görüşme açılabilirmiş. Ne zaman?.. Temmuz başında Meclis kapanıyor. Ne olacak; o zaman, sizin genel görüşme açılması meselesi en erken yeni yasama döneminde olacak, ekim ayında. O zaman da, büyük bir ihtimalle bu Meclis burada olmayacak; bir erken seçim gündeme gelecek, bir yeni Meclisin hazırlıkları olacak. O nedenle, böyle bir genel görüşme meselesini, siz, ileri bir tarihe atarsanız, bu noktada samimî olmadığınızı göstermiş olursunuz.

Bakınız, değerli milletvekilleri, geçen hafta, burada, terörle ilgili bir genel görüşme açılması Anavatan Grubunca istendi. AK Partiden arkadaşlarım, iki arkadaşımız konuştu. Dedi ki bir milletvekili arkadaşımız: "Terörün son çırpınışları." Çok hafife alan bir konuşma yaptı geçen hafta.

Şimdi, ne oldu geçen haftadan beri, üç gün içerisinde ne oldu Türkiye'de; Erzincan'da 4 tane mini mini yavrumuz hayatını kaybetti. Nasıl kaybetti; terör örgütünün kendisine hedef seçtiği bir muhtarla ilgili yapmak istediği bir operasyonun çocuklara yansıması nedeniyle, hayatlarının baharında olan 4 tane evladımızı toprağa vermek mecburiyetinde kaldık. Ne oldu geçen haftadan beri; üç günden beri; Şırnak'ta 4 güvenlik görevlimiz, silahlı kuvvetler mensubumuz şehit oldu. Bakınız, geçen haftadan beri, dört günden beri, Türkiye'de 8 vatandaşımız terör örgütleri tarafından katledildi; 8 vatandaşımız bugün hayatta değil arkadaşlar! Yani, genel görüşme isteğini niye hafife alıyorsunuz; niçin genel görüşme meselesini burada oylarınızla reddediyorsunuz?! Geçen hafta da söyledim; terör meselesi son derece önemli, hafife alınmaması gereken bir mesele; bu meselenin bir an önce çözüme kavuşturulması lazım, bir genel görüşme açılması lazım.

BAŞKAN - Konuya gelelim.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Geliyorum efendim, oradan geliyorum.

Yani, bu meselelerle ilgili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin devrede olması lazım. Siz, Türkiye Büyük Millet Meclisini devredışı bırakırsanız, bu meselelerle ilgili bir netice almanız mümkün olmaz ve ardı ardına vatandaşlarımız hayatlarını kaybetmeye devam ederler.

Şimdi de bir genel görüşme isteği gelmiş önümüze. Hangi konuyla ilgili; Batı Trakya Türkleriyle ilgili. Son derece önemli, yıllardan beri kanayan bir yara. Ancak, görüyoruz ki, bu mesele de, maalesef, biraz sonra sizlerin oylarıyla reddedilecek ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine ne zaman geleceği belli olmayan ileri bir tarihe atılacak.

Şimdi ben sormak istiyorum: Bu mesele ileri bir tarihe atılacak kadar önemsiz bir mesele midir arkadaşlar?! Şimdi, Türkiye olarak, yüzbinlerce soydaşımızın oralarda sıkıntı içerisinde yaşamış olmasının vebalini ve sorumluluğunu niçin omuzlarımızdan atmak istiyoruz; niçin ileri bir tarihe atmak istiyoruz?! Ekim ayında bu mesele görüşülecek mi, genel görüşme isteği kabul edilecek mi?! Kaç genel görüşme isteği hep bu nedenlerle, bu düşüncelerle geriye atıldı. Bakınız, geçen sene, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu, Meclisi olağanüstü toplantıya çağırdı. Buraya geldiniz, dediniz ki: "On gün sonra Meclis açılıyor; on gün sonra, Meclis açıldıktan sonra gündeme getirelim, görüşelim." Kaç ay geçti değerli milletvekilleri, kaç ay geçti Meclis açılalıdan beri?!

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - Açıldı, kapanacak şimdi.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ekimde açıldı, işte Meclis kapanmak üzere; siz, daha, terörle ilgili genel görüşme meselesini Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getireceksiniz! Ne zaman getireceksiniz?! İşte, bu mesele de böyle… Batı Trakya'daki soydaşlarımızın eğitim, din ve kültür noktalarında çok ciddî sıkıntıları var.

Şimdi, bakınız, elimde, Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanlığınca her yıl yayımlanan, ülkeler bazında insan hakları raporlarında, Yunanistan'ı Türk azınlığına karşı politikaları nedeniyle eleştirdikleri bir rapor var. Bakınız, Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanlığı, Yunanistan'ı, oradaki Türk azınlığa uygulamış olduğu muamelelerden dolayı eleştiren bir rapor yayımlıyor. Amerika Birleşik Devletlerinin yayımlamış olduğu bir rapor elimizde ve burada söyleyebileceğimiz onlarca husus var, yani, onlardan birkaçını sizlere zikretmek istiyorum: Mesela, vatandaşlık yasasından dolayı, 46 000 kişi, 46 000 soydaşımız vatandaşlıktan çıkarıldı. Daha az sayıda öğretmen Batı Trakya'da çalıştırılmaya başlandı. Okul kitapları yenilenmiyor. Yükseköğretimde kısıtlamalar var. İsminde, başında "Türk" olan azınlık dernekleri kurdurulmuyor. Yok… Kuramıyorsunuz. Bazı camilerin onarılması gerekiyor; maalesef, bu izinler verilmiyor. Vatandaşlarımızın seçmiş olduğu müftülerle ilgili çok ciddî zorlamalar getiriyorlar. Araziler istimlak ediliyor. Tütün üretiminde ciddî kısıtlamalar var Avrupa Birliği isteği dolayısıyla Yunanistan'da, Batı Trakya'da. Milletvekili seçimlerinde, yüzde 3'lük, bağımsız seçimlerde bir baraj getiriliyor; dünyanın hiçbir yerinde uygulanmayan, insan haklarına aykırı, demokrasiye aykırı olan bir uygulama orada halen devam ediyor. Vali ve belediye başkanı seçimlerinde ciddî manada kısıtlamalar getirmişler. Önemli mesleklerde, azınlık olan o vatandaşlarımız, o mesleklerde çalıştırılmıyorlar; son derece önemli olan mesleklerle ilgili olarak, orada bu meslekleri icra edemiyorlar ve buna benzer onlarca sıkıntı, oradaki vatandaşlarımız için son derece önemli bir problem olarak karşımızda duruyor.

Şimdi, biz de, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak diyoruz ki: Bu meseleye genel görüşme açılmasını istemeyelim, İktidar Partisinin milletvekillerinin oylarıyla bunu kabul etmeyelim, ileride bir tarihte -olursa- görüşelim şeklindeki bir düşüncenin yanlış olduğu inancındayım. Biz Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, biz cumhuriyet hükümeti olarak, İktidar olarak, özellikle dışpolitika noktalarında böyle duyarsız bir davranış içerisine girecek olursak, 18'inde, Fransa'daki Meclisten o karar da çıkar, arkasından dünyanın birçok ülkesinde benzeri kararlar çıkar. Geliniz, bugün bu meselede hep beraber duyarlı olalım, bütün dünyaya buradan bir tavır gösterelim…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayın lütfen.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - …Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, her türlü siyasî düşüncemizi bir kenarda bırakarak, bu noktada birlik ve beraberlik gösterisi içerisinde olalım ve bugün bu genel görüşme açılması meselesini oybirliğiyle kabul edelim ve bütün dünya da görsün ki, Türkiye Büyük Millet Meclisi, İktidar ve muhalefet el ele vermişler, Türkiye'nin meselelerini…

BAŞKAN - Toparlayın.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - … yurt dışında bulunan Türklerin meselelerini, hem Meclis hem Hükümet hem İktidar hem bütün partiler bu meseleyi sahiplenmiştir şeklindeki bir görüşü, güzel bir yansımayı bugün bütün dünyaya gösterelim diyorum.

BAŞKAN - Toparlayın lütfen.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Yalnız, benim bu önergeyle ilgili aleyhte söz almamın bir tek sebebi de şudur: Bu mesele, keşke, birkaç gün öncesinden bizlere duyurulmuş olsaydı, böyle bir konunun bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinde genel görüşme önerisi şeklinde getirileceği bilgisi bize ulaşmış olsaydı, belki biz daha fazla katkı yapma imkânını bulabilirdik diye bir küçük eleştiri getirmek istiyor ve Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Aleyhte mi konuştu Sayın Başkan?!

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri…

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, Sayın Fatsa'nın konuşması sırasında, muhatap Grup Başkanvekili olarak, müsaade ederseniz, yerimden kısa bir açıklamada bulunabilir miyim?

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Şahsı adına söz almıştı efendim Sayın Fatsa, Grup adına değil.

BAŞKAN - Yani, uyarıya göre, şahsı adına söz alan Sayın Fatsa'nın konuşması üzerine, yerinizden açıklamak için kısa söz istiyorsunuz, 60 ıncı maddeye göre.

HALUK KOÇ (Samsun) - Evet efendim.

BAŞKAN - Kısa bir süre içinde meramınızı anlatmak kaydıyla veriyorum.

Buyurun.

HALUK KOÇ (Samsun) - Becermeye çalışacağım. Bu arada, zaten, yoklama için de yeter zaman tanımış olacağım arkadaşlarımıza.

Sayın Başkan, öncelikle şunu açıklamak istiyorum; bütün milletvekili arkadaşlarımın bilgisi olmasını istiyorum: Bu konu, Batı Trakya'daki tek Türk milletvekili arkadaşımız ve Gümülcine Müftüsü İbrahim Şerif'in Avrupa Birliği Uyum Komisyonunu ziyareti sırasında, bundan yaklaşık birçuk ay önce, iki ay önce neredeyse, kararlaştırılmış bir konuydu. Sayın Başkan Yaşar Yakış'tır. Her iki grup hazırlıklarını yapacaktı. Biz, üzerimize düşen görevi yaptık. Bakın, geçen sene haziran ayında, KPK olarak, Batı Trakya'daki sorunları yerinde incelemek üzere gittik. Gerçekten çok büyük sorunlar var. Bu sorunları… 13-17 Haziran tarihinde bölgeye tekrar bir ziyaret yapılacak. Onlar, nasıl ki, Türkiye'yi, Türkiye'nin kendi açılarından sorunlu gördükleri her konusunu, her bölgesini didik dikik ediyorlar, biz de bunun mütekabiliyeti bakımından, bize dönük, bizim soydaşlarımıza dönük, oradaki Türk ve Müslüman azınlığın sorunlarına dönük talepleri yerinde görmek, bunları incelemek için gitmeden önce bu genel görüşmenin açılmasında ne var allahaşkına?! Bunu, yani "şimdi haberimiz oldu" sözünü, ben, tekzip etmek istiyorum arkadaşlarımız adına. Bu, iki ay önce, Avrupa Birliği Uyum Komisyonunda kararlaştırılmıştır; ama, ne yazık ki, AKP Grubu görevini yerine getirmemiştir, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu getirdi. Hiç önemli değil. Beraberce bu genel görüşmenin açılmasını kabul edelim. Buradan, tek bir ses olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi iradesini de… Onlar nasıl Selanik'te, asılsız Pontus soykırım iddialarını tüm dünyaya mal etme yönünde girişimde bulunuyorlarsa, niye Türkiye Büyük Millet Meclisinde, bu ulusal sorunumuzu, tek başımıza, hep beraber, bir millî konu olarak gündeme getirmeyelim değerli arkadaşlarım?!

Burada siyaset yoktur. Burada, bir hak aramanın yol açılması talebi vardır.

BAŞKAN - Toparlayalım.

HALUK KOÇ (Samsun) - Bunu, ben, bilgilerinize sunuyorum. Yeni gelmiş bir konu değildir, iki ay önce kararlaştırılmış bir konudur ve biz görevimizi yapıp, Sayın Yakış'ın da teklifi üzerine getirdik. Onun için, bu kadar süre içerisinde, bu genel görüşme de şimdiye kadar tamamlanırdı diyorum. Biraz daha sağduyu diyorum, biraz daha doğru yaklaşım diyorum, biraz daha duyarlılık diliyorum.

Saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN - Anlaşıldı.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun önerisi üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi oylamaya geçiyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Yerinden kısa bir söz talebinde bulunan, İzmir Milletvekili Sayın Canan Arıtman'a, yerinden, kısa bir söz veriyorum. (AK Parti sıralarından "ne sözü" sesleri, gürültüler)

Bu konuyla ilgili değil… Bu konuyla ilgili değil…

Buyurun Sayın Arıtman.

VI.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman'ın, Anneler Günü münasebetiyle, ülkemizde, anne ve bebek ölümlerine karşı alınması gereken tedbirlere ilişkin açıklaması

CANAN ARITMAN (İzmir) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Değerli milletvekilleri, iki gün önce Anneler Günüydü. Ben de, bir kadın milletvekili olarak, hepiniz adına annelerimizin gününü kutlamak, onlara olan sevgimizi, saygımızı ve özenimizi bir kez Meclis mikrofonlarından dile getirmek istedim, bunun için söz aldım. Bu vesileyle, Değerli Meclisimize ve milletvekillerimize de sesleniyorum.

Değerli milletvekilleri, sadece annelerimizin Anneler Gününü kutlamak, sizi seviyoruz, sayıyoruz, önemsiyoruz demekle olmaz. Biz, annelerden yana politikalar geliştirmek zorundayız.

Bakın, bu ülkenin kadınları, anaları ölüyor, hem de önlenebilir nedenlerden dolayı ölüyor. Bu konuya dikkatinizi çekmek için söz istedim. (AK Parti sıralarından gürültüler)

Lütfen dinleyiniz değerli arkadaşlarım. Sizin de anneleriniz var herhalde.

BAŞKAN - Lütfen dinleyin arkadaşlar; sessizliği sağlayalım.

CANAN ARITMAN (İzmir) - Bakın, tıpta "ana ölümü" olarak isimlendirilen olgu, doğrudan olarak, gebelik, doğum veya loğusalık gibi nedenlerle, yani, analık görevlerini yerine getirmek uğruna olan kadın ölümleridir ve üreme çağı, kadın ölümleri arasında en yüksek orandaki kadın ölümü nedenidir.

Tüm kadın ölümleri arasından bakacak olursanız, birinci sırada kalp ve damar hastalıkları, ikinci sırada kanser vardır, üçüncü sırada ana ölümleri vardır. Kalp ve damar hastalıkları ve kanser, orta yaş ve ileri yaş ölümleridir; ama, ana ölümleri, genç yaş ölümleridir. Yani, üreme çağındaki kadınların yaşındaki ölümlerdir ve onun için çok acı ölümlerdir.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, bakın, üreme çağındaki kadın nüfusumuz, genel nüfusumuzun dörtte 1'i. Yani, yaklaşık 18 milyon kadının…

BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.

CANAN ARITMAN (İzmir) - …onların risk altında olduğunu ve bu konuda hizmete, bu konuda doğru sağlık politikalarına ihtiyacı olduğu konusunda dikkatinizi çekmek istiyorum.

Bakın, ülkelerin kalkınmışlığının, gelişmişliğinin göstergeleri arasında, ekonomik göstergeler kadar, iki gösterge de çok önemlidir. Bunlardan biri, ana ölüm hızı denen, diğeri de bebek ölüm hızı denen sağlık göstergeleridir. Ülkemiz, ne yazık ki, bu göstergeler açısından çok kötü performans sergilemektedir. Tüm Avrupa ülkeleri arasında ve savaştaki Irak hariç, tüm komşularımız arasında en kötü değerlere sahip olan ülke biziz.

Değerli arkadaşlarım, bu ülkede her gün 2 ana, her 15 dakikada 1 bebek ölmektedir.

BAŞKAN - Toparlayın lütfen.

CANAN ARITMAN (İzmir) - Yani, bunlar, gelişmiş bir ülke için kabul edilemez olgulardır.

Bakın, ülkemiz, ekonomik olarak ilk 20 ülke arasında gösterilmekle beraber, bu sağlık göstergeleri açısından, gelişmemiş ülkelerle aynı düzeydedir.

Değerli arkadaşlarım…

BAŞKAN - Lütfen toparlayın.

CANAN ARITMAN (İzmir) - Toparlıyorum efendim.

BAŞKAN - Kısaca toparlayın.

CANAN ARITMAN (İzmir) - Bakın, bu anne ölümlerinin beşte 4'ü önlenebilir nedenlerdir; hem de çok basit, birinci basamak sağlık hizmetleriyle önlenebilir. Yani, şunu söylemek istiyorum ki, bugün ülkemizde o çok sayıda olan ana ölümlerinin 100 tanesinin 80'ini, basit tedbirler alarak, doğru politikalar geliştirerek önleyebiliriz.

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Eski köye yeni âdet!...

CANAN ARITMAN (İzmir) - Bugün, ülkemizde, 4 kadından 1'i, hiç gebelik öncesi bakım alamamaktadır.

AHMET RIZA ACAR (Aydın) - Başka bir gün dinleyelim.

BAŞKAN - Bir dakika arkadaşlar…

CANAN ARITMAN (İzmir) - 5 kadından 1'i, hâlâ evde doğum yapmaktadır.

BAŞKAN - Toparlayın lütfen.

CANAN ARITMAN (İzmir) - Değerli arkadaşlarım… Toparlıyorum.

Bakın, gebelik öncesi bakım alamama…(AK Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Bir dakika arkadaşlar, sessizliği sağlayalım. Sessizliği sağlayalım… Bir dakika arkadaşlar…

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Ne dediği anlaşılmıyor.

BAŞKAN - Biz müdahale ediyoruz. Bir dakika arkadaşlar…

CANAN ARITMAN (İzmir) - …bir sağlık personeliyle doğuramama, hastanede doğuramama, kadının eğitimsizliği, yoksulluğu, statüsünün düşüklüğü, çok yüksek doğurganlık…

BAŞKAN - Lütfen toparlayalım.

CANAN ARITMAN (İzmir) - Toparlıyorum efendim.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Sayın Başkanım, Sayın Milletvekilimizin konuşması anlaşılmıyor; mikrofondan konuşsun.

CANAN ARITMAN (İzmir) - Bunlar, kadınlarımızın boşu boşuna ölmesine neden olmaktadır. Bakın, sağlıkta dönüşüm programı… (AK Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Bir dakika Canan Hanım…

CANAN ARITMAN (İzmir) - Son cümlemi söylüyorum.

BAŞKAN - Bir dakika Canan Hanım…

Arkadaşlar, Mevlüt Akgün'e, ben, Türkçeyle ilgili, Karaman Milletvekili olarak, Türk Diliyle ilgili yerinden kısa bir açıklama için, önemli gördüğüm için söz verdim. Ana ve çocuk sağlığını Anneler Gününde önemli gördüğüm için Canan Arıtman'a yerinden bir söz verdim. Kısa kesmek kaydıyla sözünü tamamlamasına lütfen müsaade edin; lütfen, saygıyla dinleyin.

Buyurun Canan Hanım, devam edin; ama, çabuk bitirin.

CANAN ARITMAN (İzmir) - Bakın, değerli arkadaşlarım, bu sağlıkta dönüşüm programı, ne yazık ki, birinci basamak sağlık hizmetlerinden yararlanma oranını düşürecektir. Sağlığın ticarîleştirilmesi, ülkemizin tüm sağlık göstergelerini bozacaktır. Bunu, aile hekimliği pilot uygulaması olan Düzce'de gözlerimizle gördük. Gebe ve bebek izleme oranları ve aşılama oranları düşmektedir. Gelin, bu yanlışlardan dönün. Analara verdiğiniz, çocuklarımıza verdiğiniz değer bu mu değerli arkadaşlarım?! Bakın, sağlıktaki bu ihmalin, bu yanlışın bedelini kadınlarımız, analarımız, çocuklarımız hayatlarıyla ödemektedir; dikkatinizi çekiyorum. Bu konuda doğru sağlık politikalarının bir an önce yaşama geçirilmesini Yüce Meclisten, değerli milletvekillerinden rica ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Şimdi, değerli arkadaşlarım, son derece önemli bir konuda Sayın Bakan da açıklama yapmak istiyor; ona da yerinden söz veriyorum.

Buyurun Sayın Bakan.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Analarımızın, çocuklarımızın sağlığının ne kadar önemli olduğunu hepiniz takdir edeceksiniz.

Buyurun Sayın Bakan.

NURETTİN AKTAŞ (Gaziantep) - Yeni usul icat ediyorsunuz Mecliste!

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, isterseniz, bütün arkadaşlarımız -Cumhuriyet Halk Partisinden- 60 ıncı maddeye göre söz alsınlar, hepsine söz verin! Efendim, böyle bir yönetim yok. Daha gündeme geçilemedi Sayın Başkan!.. Böyle Meclis yönetmek…

BAŞKAN - Sayın Kapusuz…

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, Sayın Bakan da dahil olmak üzere -gündeme geçmemiz lazım- gündemdışı bir konuşma yapılıp cevap verilecek bir durum yok. Yok böyle bir şey efendim!

BAŞKAN - Sayın Kapusuz…

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Bakana söz veriyor!

BAŞKAN - Değerli arkadaşlar…

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Yanlış efendim; olmaz!

BAŞKAN - Lütfen… Bir dakika arkadaşlar…

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Sayın Başkan, Sayın Bakana söz verirseniz ben de söz hakkımı kullanmak istiyorum.

BAŞKAN - Bir dakika arkadaşlar, lütfen… (Gürültüler)

CANAN ARITMAN (İzmir) - Kadın ölümlerinden bahsedince neden bu kadar rahatsız oluyorsunuz; kadınların kafasından siyaset yapıyorsunuz ama!

BAŞKAN - Bir dakika… Bir dakika… Lütfen, dinleyin… Lütfen, dinleyin arkadaşlar…

Değerli arkadaşlarım, etkin ve verimli bir Meclis çalışması yapabilmekle ilgili İçtüzüğe dayalı yetkilerimizi kullanıyoruz; bir; bazen ihtiyaç hissediyor, takdir hakkını kullanıyoruz. Adalet ve Kalkınma Partisi Karaman Milletvekili Sayın Mevlüt Akgün'e, Türk diliyle ilgili, son derece değerli bir konuşmanın hemen arkasından, Ekrem Beyin arkasından kısa bir açıklama için söz verdim.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, sizin yaptığınız doğru diye bir şey yok ki?!

BAŞKAN - Yetkimi kullandım, verdim. Aynı şekilde -şimdi, biz, belli bir saate geldik; kararlaştırdık, yemek arası vereceğiz- yemek arası öncesi de…

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Doğru… Gündeme geçmeyelim Sayın Başkan, lüzum yok!

BAŞKAN - …bir değerli arkadaşımızın Anneler Günüyle ilgili, çocuk sağlığı, ana sağlığıyla ilgili bir kısa söz talebini kabul ettik. Bu konuyu önemli gördüğüm için, Meclis Başkanı olarak, ana ve çocuk sağlığını, Anneler Gününü önemli gördüğüm için, Sayın Bakana da yerinden söz veriyorum yetkimi kullanarak, 60 ncı maddeye göre.

Buyurun Sayın Bakan.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Sayın Başkan, ben, bir tek cümle söyleyeceğim. Gerçekten, hiç alışık olmadığımız biçimde, burada söz alan sayın CHP milletvekili arkadaşlarımız, tartışma doğuracak konulara temas ederek, bir anlamda, Meclisin çalışmasını zorlaştırıyorlar. Ana ve çocuk sağlığıyla ilgili olarak neler yaptığımızı Hükümet olarak anlatmaya çalışsam şimdi, yarım saatte bunları bitiremem. Onun için, değerli milletvekilimiz, aslında, konuyla çok da alakalı olmayan, önüne yazdığı bir metinden birtakım şeyler söyledi, birçok yanlış bilgiler içeriyor.

CANAN ARITMAN (İzmir) - Sayın Bakanım, o zaman bu konuda verdiğim araştırma önergesini kabul edin.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Bilahara, fırsat bulduğumuz bir zaman bunların hepsini doğrultma imkânımız olur.

BAŞKAN - Lütfen müdahale etmeyin Sayın Arıtman.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Fırsat bulduğumuz zaman bunların hepsinin doğrularını Yüce Meclise ve millete ifade etmek imkânımız olacaktır.

Teşekkür ediyorum.

CANAN ARITMAN (İzmir) - Ben yanlış bilgi vermem.

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - Canan Hanım yanlış bilgi vermez.

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, saat 19.00'a kadar yemek arası veriyoruz.

Kapanma Saati: 18.22

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 19.07

BAŞKAN : Başkanvekili Ali DİNÇER

KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 102 nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Gündemin "Oylaması Yapılacak İşler" kısmında yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açıkoylamasına başlıyoruz.

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri Komisyonları Raporları (1/945) (S. Sayısı: 825) (x)

BAŞKAN - Daha önce yaptığımız oylamada, açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılması kabul edilmişti.

Şimdi, oylama için 5 dakika süre veriyorum, arkadaşlarımızın da gelişini kolaylaştırmak için.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylama sonucunu veriyorum:

Kullanılan oy sayısı: 235

Kabul:                     234

Ret:                             1 (xx)

Tasarı kabul edilmiş ve yasalaşmıştır.

Alınan karar gereğince, sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını görüşmüyor, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri İle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına devam ediyoruz.

2.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

BAŞKAN - 1 inci sırada yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu gelmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.

                               

(x) 825 S. Sayılı Basmayazı 11.5.2006 tarihli 101 inci Birleşim Tutanağına eklidir.

(xx) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.

2 nci sırada yer alan, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

3.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

3 üncü sırada yer alan, 13.4.2006 tarihli ve 5487 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu ve Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü Maddeleri Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine başlıyoruz.

4.- 13/04/2006 Tarihli ve 5487 Sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu ve Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1197) (S. Sayısı: 1152) (x) (xx)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet?.. Yerinde.

Komisyon raporu 1152 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Sayın milletvekilleri, 13.4.2006 tarihli ve 5487 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanununun 6 ncı maddesi, Cumhurbaşkanınca uygun bulunmayarak bir daha görüşülmek üzere, bu hususta gösterilen gerekçeyle birlikte Başkanlığımıza geri gönderilmiştir.

Anayasanın 89 uncu maddesinin ikinci fıkrasında "Cumhurbaşkanınca kısmen uygun bulunmama durumunda, Türkiye Büyük Millet Meclisi sadece uygun bulunmayan maddeleri görüşebilir." İçtüzüğün 81 inci maddesinin son fıkrasında ise: "Cumhurbaşkanınca yayımlanması kısmen uygun bulunmayan ve bir daha görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine geri gönderilen kanunların sadece uygun bulunmayan maddelerinin görüşülmesine kanunun görüşmelerine başlamadan önce Genel Kurulca görüşmesiz karar verilebilir. Bu durumda, sadece uygun bulunmayan maddelerle ilgili görüşme açılır. Kanunun tümünün oylaması herhalde yapılır." Bu hükümler yer almakta. Bu hükümlere göre, geri gönderilen kanunun tümünün veya sadece Cumhurbaşkanınca uygun bulunmayan maddelerinin görüşülmesi Genel Kurul kararına bağlıdır.

Bu nedenlerle, söz konusu kanunun sadece Cumhurbaşkanınca uygun bulunmayan 6 ncı maddesinin görüşülmesini Genel Kurulun onayına sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi okutuyorum:

SOSYAL GÜVENLİK KURUMU KANUNU

Yönetim Kurulunun oluşumu ve üyeleri

MADDE 6- Yönetim Kurulu bir karar organı olup, Kurumun en yüksek karar, yetki ve sorumluluğunu taşır. Yönetim Kurulu;

a) Başkan,

b) Başkanın teklifi üzerine müşterek kararname ile atanan bir başkan yardımcısı,

c) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığını temsilen, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanının teklifi üzerine müşterek kararname ile atanan bir üye,

                              

(x) Kanunun ilk görüşmeleri 12.4.2006 tarihli 87 nci ve 13.4.2006 tarihli 88 inci Birleşimlerde yapılmıştır.

(xx) 1152 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

ç) Maliye Bakanlığını temsilen, Maliye Bakanının teklifi üzerine müşterek kararname ile atanan bir üye,

d) Hazine Müsteşarlığını temsilen, Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanın teklifi üzerine müşterek kararname ile atanan bir üye,

e) İşverenleri temsilen seçilecek bir üye,

f) İşçileri temsilen seçilecek bir üye,

g) Kamu görevlilerini temsilen seçilecek bir üye,

h) Kendi nam ve hesabına çalışanları temsilen seçilecek bir üye,

ı) Kurumdan gelir veya aylık alanları temsilen seçilecek bir üye,

olmak üzere 10 üyeden oluşur. Başkan, Yönetim Kurulunun da başkanıdır. Yönetim Kuruluna, Başkanın bulunmadığı hallerde Başkana vekâlet eden kişi başkanlık eder. Yönetim Kurulu üyesi başkan yardımcısının bulunmadığı hallerde, Başkan tarafından görevlendirilen başkan yardımcısı  Yönetim Kuruluna katılır.

Yönetim Kurulu en az haftada bir defa ve asgarî altı üye ile toplanır. Kararlar toplantıya katılan üyelerin çoğunluğu ile alınır. Oylarda eşitlik olması halinde, Başkanın bulunduğu taraf çoğunluk sayılır. Gerekli görüldüğünde Başkanın veya altı üyenin talebi ile Yönetim Kurulu olağanüstü toplantıya çağrılabilir.

Başkan ve başkan yardımcısı dışındaki Yönetim Kurulu üyelerinin görev süresi üç yıldır. Geçerli bir mazereti olmaksızın; arka arkaya üç toplantıya veya bir yıl içinde toplam altı toplantıya katılmayanlar, Yönetim Kurulu üyeliğine atanma ya da seçilme şartlarını yitirenler ile atandıktan veya seçildikten sonra bu şartları taşımadığı anlaşılanların üyelikleri kendiliğinden sona erer. Geçerli bir mazereti olmaksızın; arka arkaya üç toplantıya veya bir yıl içinde toplam altı toplantıya katılmayanların durumu, Yönetim Kurulu kararıyla tespit edilerek Bakanlığa bildirilir. Seçilen üyelerden herhangi bir nedenle görev süresinden önce Yönetim Kurulu üyeliği sona erenlerin yerleri, yedek üyeler tarafından doldurulur. Bu şekilde göreve gelen üyeler, yerlerini aldıkları üyenin görev süresini tamamlar. Süreleri biten üyeler yeni üyeler atanıncaya veya seçilinceye kadar görevlerine devam ederler. Atanan üyelerden herhangi bir nedenle görev süresinden önce Yönetim Kurulu üyeliği sona erenlerin yerlerine en geç bir ay içinde kalan süreyi tamamlamak üzere aynı usûlle yeni bir atama yapılır. Atama ile gelen Yönetim Kurulu üyelerinden görevi sona erenler, otuz gün içinde eski kurumlarına başvurmaları halinde atamaya yetkili makam tarafından en geç bir ay içinde mükteseplerine uygun kadroya atanırlar. Atama gerçekleşinceye kadar bunların Yönetim Kurulu üyesi kadrolarına bağlı olarak almakta oldukları malî haklarının ödenmesine devam olunur.

Başkan ve başkan yardımcısı dışındaki atama ile gelen Yönetim Kurulu üyelerinin kurumları ile ilişiği kesilir.

Yönetim Kurulu üyeliğine atanacak veya seçileceklerin 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinin (A) bendinin (1), (4), (5), (6) ve (7) numaralı alt bentlerinde sayılan şartları taşımaları gerekir. Ancak seçimle gelen Yönetim Kurulu üyeleri için 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 68 inci maddesinin (B) bendinde sayılan şartlar aranmaz.

657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinin (A) bendinin (5) numaralı alt bendinde öngörülen suçlarla ilgili olarak haklarında ceza davası açılan üyelerden görevi başında kalması sakıncalı görülenler, Bakan tarafından tedbiren görevden uzaklaştırılabilir. Görevden uzaklaştırılan üyeler hakkında 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun ilgili hükümleri uygulanır. Bu şekilde geçici olarak boşalan üyeliklere, tedbiren görevden uzaklaştırılan üye göreve dönünceye ve söz konusu üyenin üyelik süresini geçmemek üzere, seçimle gelen üyeler yerine yedek üyelerden doldurulur, atama ile gelen üyelerin yerine ise atamaya yetkili makam tarafından görevlendirme yapılır.

Toplantılara iştirak eden Yönetim Kurulu Başkan ve üyelerine, bu görevleri nedeniyle ayrıca, 22/1/1990 tarihli ve 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 34 üncü maddesine göre kamu iktisadi teşebbüsleri yönetim kurulu başkan ve üyelerine ödenen miktarlarda her ay ücret ödenir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyenler var.

Anavatan Partisi Grubu adına, Iğdır Milletvekili Sayın Dursun Akdemir; buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1152 sıra sayılı ve 13.4.2006 tarihli ve 5487 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu ve Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü maddeleri gereğince Sayın Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere geri gönderme tezkeresi üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına görüşlerimizi bildirmek üzere, söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi ve siz değerli milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, yaşam hakkı konusunda çağdaş uygarlık seviyesine ulaşmaya çalışan ülkemizde de, her vesileyle yaşamın sağlıklı bir şekilde sürdürülebilmesi için, gerekli olan sosyal güvenlik hakkı gerçeği gündeme gelmiştir. Bir sosyal güvenlik kurumu olan SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığının çıkmazda olmasından ötürü çağdaş norm ve standartlarda kullanılamayan sosyal güvenlik hakkının kullanılır hale getirilebilmesi birincil görevimiz olarak karşımızda duruyor.

BAŞKAN - Sayın Akdemir, bir dakikanızı rica ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, geri gelen önemli bir madde ve onu tartışıyoruz. Sağlıklı bir şekilde tartışabilmemiz için sessizliği sağlayalım lütfen.

Buyurun Sayın Akdemir.

DURSUN AKDEMİR (Devamla) - Bu hakkın AB ülkelerine benzer bir şekilde kullanılabilmesinin altyapısını yeniden oluşturmamızın Anavatan Partimize nasip olacağına inanmaktayız. Bu kapsamda ise, öncelikle Sayın Cumhurbaşkanı tarafından haklı nedenlerle geri gönderilen Yasanın 6 ncı maddesi hakkında görüş bildirmek istiyorum.

İlk olarak, sosyal güvenlik kurumu çerçevesinde seçimle gelenler dışındaki üyelerin atanmalarının ortak kararla yapılmadığı bu kanunda görülmektedir. Bu kapsamda ise, yasanın 6 ncı ve 7 nci maddelerinin birlikte değerlendirilmesinde, Sosyal Güvenlik Kurumu Yönetim Kurulunun kurumun en yüksek karar organı olarak düzenlendiği, çok önemli ve en üst düzeyde bir görev ve sorumluluklar yüklendiği de bir gerçektir. Bilindiği gibi, halen geçerli olan SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı gibi sosyal güvenlik kuruluşlarının seçim yapılmadan atanan yönetim kurulu üyelerinin, bu kuruluşların halen geçerli kanunlar gereği ortak kararla atanması zorunludur.

Değerli arkadaşlarım, getirilen yeni yasayla, bu üç sosyal güvenlik kuruluşu Sosyal Güvenlik Kurumu adıyla kamu tüzelkişiliğini haiz olacak olan bu muazzam kurumun seçimle gelen üyeleri dışındaki kişilerin atamaları ortak kararla yapılmamaktadır; yani, bu atamalar Cumhurbaşkanının imzasını gerektirmeyen bir yöntemle gerçekleştirilmek istenmektedir. Oysa, Cumhurbaşkanının imzasının bulunması Anayasanın koyduğu bir zorunluluktur. Buna karşılık, yasada, seçilmişler dışındaki kurul üyelerinin atanmasında ise, mevcut sistemde olanın tersine bir yöntemle, ortak karar yerine, Cumhurbaşkanının imzasını gerektirmeyen bir yöntem öngörülmüştür. Sayın Cumhurbaşkanı da, haliyle, Anayasaya göre yürütmenin başı olduğu için ve Anayasayla kabul edilen parlamenter demokratik bir sistem içinde yönetildiğimiz için ve Anayasanın 104 üncü, 8 inci ve 105 inci maddelerine uygun olarak, kanunun ilk haline itiraz etmiştir; yani, üst düzey atamaların müşterek kararnameyle atanmasında Anayasanın koyduğu bir zorunluluğu Cumhurbaşkanı yerine getirmiştir.

Sayın Bakanlar ve Hükümet yetkilileri, buradan size sesleniyorum: Bunları bildiğiniz halde, neden Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığını temsil edecek üyenin bakan tarafından atanmasını öngördünüz?

Değerli arkadaşlarım, neden başkan yardımcısını bakanın tek başına atamasına fırsat tanıdınız? Neden Maliye Bakanlığı temsilcisinin atama yetkisini Sayın Unakıtan'a bıraktınız? Neden Hazine Müsteşarlığı temsilcisini bağlı olduğu bakanın tek başına takdirine bıraktınız?

Bunları eğer bilerek yaptıysanız -size soruyorum şu anda- kararınızda ısrarlı olmalısınız. Israr edecek kararlılığı gösteremezsiniz. Çünkü, hukuka inanmadığınız ispatlanmış olacak. Eğer kabul edip hatanızdan dönerseniz, hukuk bilginizin ve kanun yapma yeteneğinizin olmadığını ortaya koyacaksınız.

Hatayı kabul etmek elbette erdem sayılır; ancak, tekrarlanan hataların milletimize kaça ve neye mal olduğunu bilmiyor musunuz? Yok eğer yine de, bu Yasanın 6 ncı maddesini bilerek bu şekilde yaptık diye ısrar ederseniz, o zaman hukuka, Anayasaya inanmayan bir Hükümet olduğunuz kanıtlanır. Böylece, Hükümetinizin hukukî varlığı tartışılır hale gelir değerli arkadaşlarım.

Peki, siz, Hükümet olarak bütün bunları bile bile, neden bu yasayı kurumun üst düzey atamalarında ortak kararname şartı olmaksızın geçirdiniz? Amacınız neydi? Kadrolaşmada en son olarak Cumhurbaşkanlığını da by-pass yapmak istediniz. Gelin, bundan vazgeçiniz. Bence, Türkiye'nin bir hukuk devleti olduğunu benimsemek zorundasınız. Sizler ise, şu an vekil müessesesiyle ülkeyi idare etmeye çalışıyorsunuz ve şu ana kadar 2 000'e yakın üst düzey görev vekâlet vasıtasıyla yürütülüyor.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, Cumhurbaşkanı bu tip atamalar öncesi ilgili birimlerden görüş almakta, ince eleyip sık dokumaktadır. Ülke güvenliği ve rejimin selameti için gerekli titizliği göstermektedir. Bence, artık, bu tip haklı gerekçelerle geri gönderilen kanunlar hazırlamayın, ülkemizin zaman kaybetmesine neden olmayın. Bu aşamada, aslında, vurgulamak istiyorum ki, şayet, siz, Sayın Cumhurbaşkanımızın gerekçeleri doğrultusunda 6 ncı maddeyi düzeltip geçirseniz bile, yasadaki noksanlıkları tamamlayamayacaksınız; çünkü, kanunun öteki maddelerindeki düzenlemelerin birçoğu, tüzelkişiliği haiz, idarî ve malî açıdan özerk olması gereken Sosyal Güvenlik Kurumunun sağlıklı bir hizmet sunmasını engelleyecektir.

Değerli arkadaşlar, Merkez Bankasından daha büyük ekonomik hacme ulaşacak olan Sosyal Güvenlik Kurumunun Başkanına görevinde belli bir süre güvencesi verilmemesi de, Kurumun özerk işlemesini engelleyecek önemli bir handikaptır. Oysa, bazı maddelerin bu sakıncalı yanları da, Cumhurbaşkanımızın size verdiği fırsattan faydalanarak düzeltilebilirdi.

Ayrıca, Cumhurbaşkanlığınca, 6 ncı maddesi, ortak kararname şartının olmaması nedeniyle geri gönderilen yasada daha yapılması gereken başka önemli hususlar da bulunmaktadır. Mesela, sosyal güvenlik sistemindeki sosyal tarafların karar alma mekanizmalarına katılmaları bu haliyle mümkün değildir. Bu Kurum, hiçbir bakanlığın vesayetinde olmamalıdır. Ayrıca, Kurumun Sayıştay denetimine tabi olduğuna ilişkin ifadeler de çıkarılmalıdır; farklı bir denetim mekanizması getirilmeliydi.

Tasarının ilk halinde yer alan "Bakanlar Kurulunca belirlenen politika ve stratejilere uygun yönetim ilkeleri" ibarelerinin de metinden özerklik adına çıkarılması gerekiyor.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; burada, Anavatan Partisinin görüşlerinden bir miktar bahsetmek istiyorum. Sosyal güvenlik, bildiğimiz gibi, zamandan ve mekândan bağımsız olarak, her toplumda bütün insanlar için temel ve vazgeçilmez insan haklarından biri olup, insanların istekleri ve iradeleri dışında meydana gelen tehlikenin zararlarından korunma garantisini ifade eder. İşte, bu hak, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinde, uluslararası belgelerde ve ülkelerin anayasalarında düzenlenerek garanti altına alınmıştır. Bu hakkın sağlanması da, devletimizin aslî görevlerinden biri olarak Anayasamızda tarif edilmiş ve garanti altına alınmıştır.

Dünyanın…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen toparlayalım.

DURSUN AKDEMİR (Devamla) - Olur Sayın Başkanım, toparlıyorum.

Siyasî iktidarların sosyal güvenlik kuruluşlarına yönelik politik baskı ve müdahaleleri asgariye indirilmelidir. Kararlar özerk yönetim kurulları tarafından alınmalı ve uygulanmalıdır. Bu yasada, bu özerk yapı ihmal edilmiştir. Anavatan Partisi olarak, özerklikten ve serbestlikten tam yana olduğumuz için, bu kurumların tam bir özel kurum olarak işlemesini istiyoruz.

Değerli arkadaşlarım, Hükümet, bir daha görüşülmek üzere Cumhurbaşkanınca geri gönderilen kanunu sosyal tarafların uzlaşması olmadan önümüze getirmiştir. Bu kanun, sosyal güvenlik haklarının azaltılması amacıyla hazırlanmıştır denilse de, kanunun ortaya koyduğu tablo, malî açıdan daha gerisine düşürüleceğini ve sosyal uyumsuzluk açıklarının artacağını göstermektedir.

Asıl yapılması gereken şey, SSK ve Bağ-Kur mensuplarına ve diğer sosyal güvencesi olmayanlara en az Emekli Sandığı sosyal güvencesi kadar bir sosyal güvence kazandırılmalıydı; maalesef, bu konuda geriye gidilmiştir. İnşallah, bu görevi Anavatan Partisi olarak biz yapacağız.

BAŞKAN - Lütfen toparlayalım.

DURSUN AKDEMİR (Devamla) - Sözlerime son verirken, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (Anavatan Partisi ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Bayram Meral; buyurun. (CHP ve Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika Bayram Bey.

CHP GRUBU ADINA BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Cumhurbaşkanımız tarafından bir kez daha görüşülmek üzere Yüce Meclise gönderilen 5487 sayılı Yasanın 6 ncı maddesiyle ilgili söz almış bulunmaktayım.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Cumhuriyet Halk Partisi, bu önemli yasalar görüşülürken "yangından mal kaçırmayın, detaylı tartışalım, detaylı görüşelim; bu yasaya muhatap çalışanlarımız, halkımız daha sağlıklı bir hizmet edinsin" diye konuşmamıza, talebimize rağmen, yangından mal kaçırır gibi, maalesef, AK Parti Hükümeti yoluna devam etti ve sonuçta, değerli arkadaşlarım, Cumhurbaşkanımız tarafından bu yasanın 6 ncı maddesi iade edildiği gibi, 5489 sayılı Yasanın da 15 maddesi tekrar iade edildi.

Değerli arkadaşlarım, söylediklerimizden rahatsız oluyorsunuz; kanun tanımıyorsunuz, nizam tanımıyorsunuz, hak tanımıyorsunuz, hukuk tanımıyorsunuz; bunların yanlışlıklarını dile getirenlerden rahatsız oluyorsunuz; yeri geliyor, bunları geri iadeden Cumhurbaşkanı suçlanıyor veya basın kanalıyla bazı ifadeler kullanılıyor.

Ben, özellikle şunu söylemek istiyorum: Böyle, rotası bozuk bir Hükümetin olduğu dönemde böyle bir Cumhurbaşkanımızın Cumhurbaşkanı olması, ülkemiz için bir şanstır, halkımız için şanstır, çalışanlar için şanstır; minnet borçluyuz Sayın Cumhurbaşkanına.

Değerli arkadaşlarım, bu arada, yine önemli bir yol çizilmektedir. Geçmişte, Sayın Cumhurbaşkanımız -bir kitap hikayesi çıktı- anayasayı attı atmadı; efendim, pürüzün sebebi bu imiş gibi bir intiba ortaya kondu.

Değerli arkadaşlarım, 22 bankanın içi boşalmış, atı alan Üsküdar'ı geçmiş, talan üzerine talan konmuş; kitabı atsa ne atmasa ne!

Şimdi, zaten boşalmış bankalar ve cumhuriyet tarihinde -oturun, dua edin ki- hiçbir ülkede olmayan bir sistem olmuş, halk cumhuriyetine sahip çıkmış, demokrasisine sahip çıkmış ve bir serbest seçime gitmiş.

Şimdi, bugün, yine bir yöntem çiziliyor. Efendim, işte, kur ayarlamasında, artışlarında, bu sosyal güvenlik yasa tasarısı Cumhurbaşkanı tarafından geri gönderildi de, kur ayarlaması bundan dolayı yükseldi gibi basında bazı şeyler okuyoruz.

Değerli arkadaşlarım, siz, hiç aynaya bakmıyor musunuz?! Siz, şu basında çıkan, belediyelerinizle ilgili, bakanlarla ilgili, birçok şahısla ilgili olup bitenleri hiç izlemiyor musunuz?! Vatandaşın ve bu ülkeye kaynak getiren insanların güvenini kaybediyorsunuz değerli arkadaşlarım.

Üretime dayalı bir gelir var mı; yok. Ne var elde ettiğiniz; üç yılın içerisinde 140 milyar dolar borç edinmişsiniz; yani, yirmi sene içerisinde 207 milyar dolar borç, üç yıl içerisinde 140 milyar dolar borç!.. Tablo bu değerli arkadaşlarım.

Şimdi, burada, Sayın Bakanımız, "efendim, hiç mi iyi bir şey yapmadık" diye bir ifade kullandı. Değerli arkadaşlarım, iyi bir şey yaparsanız da neden bundan mutsuzluk duyalım; mutlu oluruz; ama, bakınız tabloya: Sizden önceki hükümet döneminde de emekliler ucuz ekmek kuyruğundaydı, şimdi de ucuz ekmek kuyruğunda. Ne değişti?! Hangi rahatlığı sağladınız?!

Memur geçim sıkıntısı içerisinde, işsizler, çifte diplomalılar boş geziyor. İşi, dış kaynaklı yatırımlara, özel sektöre bıraktınız.

Özel sektör doğuda, güneydoğuda yatırım yapmıyor. Devlet yok mu burada değerli arkadaşlarım?! Bununla ilgili bir tasarrufunuz, bununla ilgili bir planınız, programınız var mı; yok. Ölen ölür, kalan bizimdir… Olmaz böyle değerli arkadaşlarım! Böyle bir yola devam ettiğiniz sürece, işte, ne yazık ki, Türkiye'ye kaynak getiren de bırakır kaçar, özel sektörün de güvenini sarsarsınız; ondan sonra, otururuz, bunlar niye böyle oluyor diye tartışırız.

Şimdi, biraz önce… Yine, şurada emeklilere verdiğimize bakıyorum. Bakın değerli arkadaşlarım, işçi emeklisine 14 Yeni Türk Lirası, memur emeklisine 18 Yeni Türk Lirası, Bağ-Kur emeklisine 10 Yeni Türk Lirası… Hani, üç müesseseyi birleştirmiştik, burada bir birliktelik sağlıyorduk; ne oldu?!

Sayın Bakanıma şunu söylemek istiyorum değerli arkadaşlarım: Bakın, çok şeyler yaptık diyorsunuz. Şurada bir isim size göstereceğim; Başbakan yardımcısı, şu anda Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin Başbakan Yardımcısı diyor ki: "18 000 000 vatandaşımız aç geziyor, aç." Bunu ben söylemiyorum, Başbakan Yardımcısı söylüyor; buyurun değerli arkadaşlarım. İşte, ülkeyi getirdiğiniz nokta bu. Hangi güzel bir şeyi yaptınız da, bunu inkâr ediyoruz?!

Üzülüyorum şurada; ne oldu; Cumhuriyet Halk Partisi soydaşlarımızla ilgili bir konu getirdi. Değerli arkadaşlarım, olaylar o kadar farklı yönlere çekildi ki. Doğrudur, biz, içte de, dışta da, ülke yönetenlere saygılı olmak mecburiyetindeyiz, bizim görevimiz. Sayın Başbakan, sizin Genel Başkanınız, bizim de Başbakanımız, Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı. Onun üzülmesine, ona karşı saygısızlık yapılmasına hiçbir zaman gönlümüz razı olmaz.

Yalnız, kusura bakmayın da, size bir şey sormak istiyorum: Bir 82 yaşındaki vatandaşın yazdığına tepki gösterdiniz... Sizin bir heyetinizi Amerika'ya gönderdiniz, Amerika Birleşik Devletlerine; bir Genel Başkan Yardımcınızı, bir de Sayın Başbakanımızın Başdanışmanını. Orada, gitti, dedi ki: "Sayın Başbakanı süpürüp bir tarafa atmayın, bunu kullanın." Bunu diyen zatla ilgili ne yaptınız değerli arkadaşlarım?.. Bunu nasıl içinize sindirdiniz ki, bu, halen daha Başbakanımızın Başdanışmanlığını yapıyor?! Hoş bir hareket mi bu şimdi, soruyorum size?.. Hoş mu bu şimdi?.. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, Sayın Çalışma Bakanımız bugün burada yok. İnanıyorum ki, vicdanen gönlü rahat etmiştir. O da bu olumsuzluklara karşı rahatsızdı.

İzaha gerek yok değerli arkadaşlarım, Sivas'ta, bir defa, bir işçi, Sayın Başbakanımıza "dört ay çalışıyorum" diye bağırdığında, "dört ay iş buldun, neyine yetmiyor" dediğini televizyonlarda birlikte izledik. Dört ay bir işçinin çalıştığını düşünelim.

Değerli arkadaşlarım, bu arkadaşın 9 000 gün prim ödeyip emekli olabilmesi için sekseniki yıl çalışması lazım! 7 000 iş gününe çıkarken biz bunun adını mezarda emeklilik koyduk; o zaman sizin milletvekilleriniz de bizimle birlikte "mezarda emeklilik" diye bağırdı. Şimdi, ne olduysa, o insanlar gitti, bir başka insanlar geldi ve bu, mezarda emekliliği unuttu.

Bakınız, değerli arkadaşlarım, tarımda, ormanda -devletten bahsediyorum- inşaatlarda, şeker fabrikalarında -devletten bahsediyorum- çalışan hiçbir işçi emekli olamaz, olamayacaktır. O zaman, ne olacaktır değerli arkadaşlarım; kayıtdışı artacaktır. Yani, bir adam emekli olamıyorsa neden prim ödesin?! Ne olacaktır; onun sağlık sorunu suya düşecektir, emekliliği ortadan kalkacaktır, kayıtdışı artacaktır, devletin burada hem prim geliri azalacaktır hem vergi geliri azalacaktır değerli arkadaşlarım. Yaptıklarınız, yaptığımız bu.

O zaman, biz ne diyoruz; geliniz, oturalım, bu konuları teker teker irdeleyelim; bu insanlar, sizin de seçmeniniz, bizim de seçmenimiz. Bunları ne çabuk unutuyoruz değerli arkadaşlarım! Unutmayalım.

Bakınız, mantığınızda, emek denen, memur denen, işçi denen, emekli denen, işsiz denen kimse yok. Uzağa gitme, Meclis, Meclis!.. Mecliste çalışan personele, 657'nin 4/C maddesine göre, şimdi, 15 gün, 20 gün ücretsiz izin veriyorsunuz sayın milletvekilleri ve onları burada çalıştırıyorsunuz! Niye bu izni veriyorsunuz; biliyor musunuz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.

Devam edin…

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Sayın Başkanım, öbürlerine 4 dakika veriyorsun, biz daha yeni başladık, "bitir" diyorsun.

BAŞKAN - 10 dakikanız doldu, size 2 dakika daha süre veriyorum; toparlayın lütfen.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - İstersen hiç verme; canın sağ olsun.

BAŞKAN - Peki. Sizin de canınız sağ olsun.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Ne diyeyim…

Şimdi, değerli arkadaşlarım, şu anda, bu arkadaşlarımız, 4/C maddesine göre ne oluyor, biliyor musunuz; sendika yok, fazla mesai yok, ikramiye yok, yıllık izin yok. Bir işçinin, izin hakkı kazanabilmesi için, bir yılını doldurması gerekiyor.

Şimdi -Sayın İdare Amirim de gözüme ilişti, tam gözümün önüne geldi- değerli arkadaşlarım, bunu Mecliste yapıyoruz. Bunu Mecliste yapan bir mantık, dağ başında çalışan, ormanda çalışan, tarımda çalışan bir insanın sesini duyamaz, onun sorunlarına çözüm bulamaz.

İşte, emeklinin…

HASAN ANĞI (Konya) - O, zaten, 4/C'li olarak -statüsü belli olarak- giriyor.

BAŞKAN - Müdahale etmeyelim arkadaşlar.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Sen, yine, gizli, bir önerge yaz, oylayalım, Anayasadan dönsün, olmaz mı; gözünü seveyim; sen o işleri iyi beceriyorsun!

HASAN ANĞI (Konya) - Sayenizde!.. Hangi gerekçeyle döndüğünü de bir izah etsenize!

BAŞKAN - Müdahale etmeyin.

Siz Genel Kurula hitap edin Sayın Meral.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, saygıdeğer arkadaşlarım… Burada ciddî bir konuyu konuşuyoruz arkadaşlar. Burada konuştuğumuz konunun ihmale gelir tarafı yoktur. Burada binlerce insanın sağlık sorununu konuşuyoruz, binlerce insanın emekli sorununu konuşuyoruz; emeklinin, işsizin, memurun, çiftçinin, köylünün sorunlarını konuşuyoruz. Siz orada diyorsunuz ki, şu oldu, bu oldu… Olamaz arkadaşlar! Bunun şakaya alınır tarafı yok! Bilmiyorsunuz… Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp. Olabilir… Ben, bilmediğim bir şeyde hiç ısrar etmem; ama, ben, bunları bildiğim için ısrar ediyorum.

Şimdi, IMF istedi, yapıyoruz; Avrupa Birliği istedi, yapıyoruz. Şimdi, Allah sevginizi, saygınızı artırsın.

BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Bir Avrupa sevdasına kendinizi kaptırdınız; Avrupalı oldu 18 yaşındaki bir hanımefendi kız, siz de oldunuz 22 yaşındaki bir delikanlı, güzel bir sevdaya tutuldunuz. Korkarım ki, Kerem ile Aslı'nın sevdasına dönmesin! Öyle bir şey olursa da üzülürüm değerli arkadaşlarım.

Yapmayın… Çok yanlışlıklar yapıyoruz ve ülkenin çok önemli müesseselerini tahrip ediyoruz. Tahrip etmediğiniz müessese kalmadı. Yazık ediyorsunuz değerli arkadaşlarım…

BAŞKAN - Toparlayalım… Lütfen, toparlayalım Sayın Meral.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Sayın Başkanım, toparlıyorum; ama, daha 15 madde öbür yasada geliyor. Ben, Sayın Başkanlarımdan da rica ediyorum, bunlarda teker teker konuşacağım.

Yalnız, şunu bir kez daha ifade ediyorum değerli arkadaşlarım: Bilmem, Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olmayalım değerli arkadaşlarım. Bindiniz şimdi bir Avrupa kayığına, rotanızın nereye gittiğinin farkında değilsiniz. Burada konuşulması gereken o kadar çok şey var ki… Ben, yirmi yıl uluslararası kuruluşlarda toplantılar yaptım. Kusura bakmayın; birçoğunun bazı konularda bilgisi çok fazladır; ama, bu işleri, onları, ben, birçoğunuzdan daha iyi tanıyorum. Bir kez daha oturun, ciddî düşünün, ciddî kararlar verelim. Sonra dönüşü olmayan noktalara gidersek, değerli arkadaşlarım, kendimize de yazık ederiz, ülkemize de yazık ederiz, elimizi dizimize vurmanın da hiçbir faydası olmaz…

BAŞKAN - Toparlayın… Toparlayın…

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Temenni ediyorum ki, böyle noktalara gelmeden sağlıklı oturup düşünürüz, konuşuruz ve bu ülke bizim, biz, bu ülkenin insanlarıyız…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Toparlayalım lütfen…

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Ülkemize, halkımıza daha güzel hizmetler bekliyorum.

Çok teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Başkan, bir kere denir, Allah'tan kork; 30 kere "topla" denmez ki!..

BAŞKAN - Yok; bayağı sürenizi aştınız Sayın Meral; ama, dediğiniz gibi, başka fırsatlar da olacak, konuşacaksınız. Şimdi, İçtüzük hükümlerine göre 10 dakikalık sürenizi biraz aşarak sözünüzü tamamladınız…

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkan, orada, 5 dakika fazla konuşturduğunuz adamlar oldu!..

BAŞKAN - Siz de onu geçtiniz hemen hemen.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Kütahya Milletvekilimiz Sayın Abdullah Erdem Cantimur konuşacak. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Abdullah Bey, kişisel söz isteminiz de var; ikisini birleştirelim mi?

ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Kütahya) - Tamam, birleştirelim.

BAŞKAN - Peki.

Süreniz 15 dakika.

AK PARTİ GRUBU ADINA ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Kütahya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 13 Nisan 2006 tarihli ve 5487 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu ve Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü maddeleri gereğince Cumhurbaşkanınca bir defa daha görüşülmek üzere geri gönderme tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporu üzerinde AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Cumhurbaşkanımız, 5487 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanununun 6 ncı maddesini, bir defa daha görüşülmek üzere, Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü maddeleri gereği Türkiye Büyük Millet Meclisine geri göndermiştir.

Söz konusu madde, yönetim kurulu üyelerinin atanma şeklini düzenlemektedir. Kabul edilen düzenlemeyle, atamayla gelecek yönetim kurulu üyelerinin, ilgili bakanlar tarafından atanması ilkesi benimsenmiştir.

Sayın Cumhurbaşkanı, Yönetim Kurulunun karar organı olduğunu, kurumun en yüksek karar, yetki ve sorumluluğunu taşıdığını, Cumhurbaşkanının yürütmenin başı olduğunu, diğer kamu kurumlarındaki yönetim kurulu üyelerinin 2451 ve 2477 sayılı Kanunlar gereği müşterek kararnameyle atandığını, mevcut Sosyal Sigortalar Kurumu, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı kurumlarında da, yönetim kurulu üyelerinin müşterek kararnameyle atandığını, bu konuya ilişkin daha önce verilen Anayasa Mahkemesi kararlarını da gerekçe göstererek, atamaların, kendi imzasını taşıması gerektiği gerekçesiyle, 6 ncı maddeyi, tekrar görüşmek üzere iade etmiştir.

Plan ve Bütçe Komisyonunda yapılan görüşmeler sonucunda, yönetim kurulu üyeliği yapacak başkan yardımcısı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığı temsilcilerinin atamalarının müşterek kararnameyle atanmasını sağlamak suretiyle, Cumhurbaşkanlığı tarafından kanunun iadesine ilişkin gerekçesine uygunluk sağlanmak istenmiştir.

Cumhurbaşkanının geri gönderme gerekçesine uygun olarak 6 ncı madde yeniden düzenlenmiştir. Düzenlemeyle, atamayla gelen yönetim kurulu üyelerinden başkan yardımcısı, kurum başkanının önerisi üzerine müşterek kararnameyle, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Maliye Bakanlığı temsilcileri Bakanların önerisi üzerine müşterek kararnameyle, Hazine Müsteşarlığı temsilcisi ise Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanın önerisi üzerine müşterek kararnameyle atanması karara bağlanmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sosyal güvenlik kurumlarının tek çatı altında birleştirilmesi, cumhuriyet tarihinin en önemli reformudur. Sosyal güvenlik, insanların bulundukları toplumlarda insan onuruna yakışır bir şekilde, başka insanlara muhtaç olmadan mutlu bir şekilde yaşamalarının ve kişisel özgürlüklerinin teminatıdır. Sosyal güvenlik alanında faaliyet gösteren çok sayıda kurumun bulunması, bu kurumlar kapsamında bulunan kişilerin hak ve yükümlülüklerinin farklılaştığı bir sosyal güvenlik sistemi yaratmaktadır. Ayırımcılık yaratan bu dağınık yapı eşgüdüm sağlanmasını zorlaştırmaktadır. Bu amaçla, tek bir emeklilik sistemi, tek bir sağlık sistemi, tek bir sosyal yardım sistemi ve bu yapıyı yürütmek üzere tek bir kurumsal yapı içeren dört temel unsurdan oluşan kapsamlı bir sosyal güvenlik reformu planlanmıştır. Bu reformun üç ayağı kanunlaşmış, bir ayağının ise çalışmaları halen devam etmektedir.

Ben, bu kanun tasarısının, maddenin, ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını dilerken, geçtiğimiz hafta idrak ettiğimiz Anneler Günü münasebetiyle tüm annelerimizin Anneler Gününü, tüm hemşirelerimizin Hemşireler Gününü, tüm eczacılarımızın Eczacılar Gününü kutluyor, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Kişisel ikinci söz istemi, İstanbul Milletvekili Sayın Ünal Kacır; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 5487 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanununun, Sayın Cumhurbaşkanınca bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderilen 6 ncı maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

5487 sayılı Yasayla, Sosyal Sigortalar Kurumu, Emekli Sandığı ve Bağ-Kur, "Sosyal Güvenlik Kurumu" adıyla tek çatı altında toplanmaktadır. Böylece, kişilerin çalışma statüsüne göre emeklilik hizmeti veren kurumlar vatandaşlık temelinde hizmet verir duruma gelmekte, vatandaşlarımız arasındaki eşitsizlik giderilmektedir.

Sosyal Güvenlik Kurumu, bilgi teknolojileri altyapısıyla donatılarak ilçe bazında hızlı ve etkin bir hizmet sunulmasını amaçlamaktadır.

Bu yasanın 6 ncı maddesi, Sayın Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere Meclisimize iade edilmiştir. 6 ncı madde, Sosyal Güvenlik Kurumunun yönetim kurulunun teşkilini düzenlemektedir. Sayın Cumhurbaşkanı, yönetim kuruluna atanacak üyelerden Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı ve Maliye Bakanlığını temsil edecek üyelerin ve yine, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından atanması öngörülen bir başkan yardımcısının bakan onayıyla atanmasını uygun bulmamış, anılan yönetim kurulu üyelerinin müşterek kararnameyle atanmasının Anayasaya daha uygun olacağını ifade etmişlerdir. Plan ve Bütçe Komisyonumuz da, Sayın Cumhurbaşkanının gerekçeleri doğrultusunda, 6 ncı maddeyi yeniden düzenleyerek huzurlarınıza getirmiştir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sosyal güvenlik sistemimizin yeniden yapılandırılması gerekliliği ortadadır. Sosyal güvenlik kurumlarını tek çatı altında toplayarak reformun ayaklarından bir tanesini daha gerçekleştiriyoruz. Reformun diğer ayağı olan Genel Sağlık Sigortası Kanunu da, Sayın Cumhurbaşkanı tarafından, bir daha görüşülmek üzere Meclisimize geri gönderilmiş bulunmaktadır. İnanıyorum ki, komisyonumuz, gerekli değerlendirmeleri yapacak, Genel Sağlık Sigortası Kanununun geri gönderilen maddelerini de kısa sürede Genel Kurulumuza getirecek ve sosyal güvenlik reformunu büyük oranda tamamlamış olacağız.

Güncel politik kaygılardan uzak olarak, hepimiz biliyoruz ki, yıllarca önce yapılması gereken, ama bir türlü yapılamayan bir işi başarıyoruz. Bu günlerde, kendi vatandaşlarına yaşayacak başka adresler gösteren, çok bilen eski bir siyasî, 1992 yılında getirdiği erken emeklilik yasalarıyla sosyal güvenlik sistemimizi çökertmeyi başarmıştı. Oy almak uğruna inanılmaz bir popülizmle yapılan bu yanlış, ülkemizi sıkıntıya sokan pek çok yanlışından birisidir. Tarih, halkın kaderi üzerinde söz sahibi olanları, yönetim kademelerinde bulunanları, yaptıkları ve yapmadıklarıyla yargılayacaktır. Bu yöneticiler, bilerek yaptığı, oy uğruna yaptığı yanlışlarla, tarih sahnesinin ülkesine zarar verenler bölümündeki müstesna yerini almışlardır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sosyal güvenlik sisteminin açıklarını, aktüeryal dengeyi, sosyal güvenlikle ilgili kurumların bir araya getirilmesinin gerekliliğini burada uzun uzun konuştuk, aynı şeyleri tekrarlamaya gerek yok. Söylenmesi, ifade edilmesi gereken husus, bizlerin popülizme asla kaçmadığımız, ülkemizin gerçeklerinden hareket ederek geleceğimizi yeniden kurmaya çalıştığımızdır. Bazıları gibi popülizme kaçabilir, sadece günü düşünebilirdik; ama, bizler, tarihin sayfalarında, halkına, milletine zarar vermiş yönetimler arasında yer almak istemiyoruz. Halkın yararına olan yasaları çıkarmaya devam edeceğiz.

Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Şimdi, soru-yanıt işlemi yapacağız.

Süremiz 10 dakika.

Mersin Milletvekili Hüseyin Özcan…

Buyurun Sayın Özcan.

HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Sayın Başkanım, Sayın Bakanıma bir soru sormak istiyorum.

Başta Büyük Millet Meclisinde çalışmakta olan ve üzerinde bütün kurumlarda, 4/C esasına göre çalışan insanlarımızın bir ay çalışmadığında mağdur oldukları bir gerçektir. Oniki ay, bu bir ay çalışmamalarının sıkıntısını yaşıyorlar. Bu çalışanlarımızın mağduriyetini gidermek için ve özlük haklarının düzeltilmesi için, bunların 657'ye tabi geçici bir memur; yani, kadro verilmesini düşünüyor musunuz, düşünmüyor musunuz? Bunu öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Yakup Kepenek…

YAKUP KEPENEK (Ankara) - Sayın Bakanımızdan, aracılığınızla, şu soruyu yanıtlamasını istiyorum: Şimdi, sosyal güvenlik, her şeyden evvel, Anayasamızın 10 uncu maddesinde belirtildiği gibi kadın-erkek eşitliğini esas alır, kadın-erkek eşitliği esastır. Şimdi bu bağlamda, son zamanlarda bir arkadaşımızın eşini dövmesi, sonra bunun, bu şikâyetin, yargıdan geri alınmasını…

BAŞKAN - Konuyla ilgili soru sorun lütfen.

YAKUP KEPENEK (Ankara) - Konuyla ilgili, sosyal güvenlikle ilgili tam anlamıyla.

... sosyal güvenlik açısından, Anayasanın 10 uncu maddesi açısından nasıl değerlendiriyor? Bunu soruyorum, bunu sormak istiyorum; hepsi bu.

BAŞKAN - Sayın Bakan, sözlü mü yanıt vereceksiniz, yazılı mı?

DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) - Daha sonra yazılı cevap versek daha iyi. Özellikle birinci soru daha çok Maliye Bakanlığımızla ilgili...

BAŞKAN - Anlaşıldı.

Sayın Bakan, sorulara daha sonra yazılı yanıt verecek.

6 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Tümünün oylanmasından önce, oyunun rengini açıklamak üzere lehte ve aleyhte söz talepleri var.

Lehte, Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan…

Buyurun Sayın Kandoğan.

5 dakika süre veriyorum size.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum. Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından bir kez daha görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine geri gönderilen bir kanun üzerinde görüşüyoruz.

Ben, her şeyden önce, bu kanunla ilgili olarak, bu kanun, temel kanun olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülürken yapmış olduğum konuşma tutanağını da yanımda getirdim. O gün, bu kanunla ilgili konuşurken 6 ncı maddede yapılan bu düzenlemenin yanlış olduğunu çok açık ve net bir şekilde bu kürsüden ifade ettim. Ancak, ben…

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) - Ümmet Bey, lehinde mi söz almıştınız?!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın Milletvekilim, ben, o gün de bu kanunun çıkması için olumlu oy kullanacağımı ifade ettim. O gün de lehinde konuştum, bugün de lehine konuşuyorum. Yalnız, öyle…

BAŞKAN - Değerli arkadaşlar müdahale etmeyin.

Ümmet Bey, siz de Genel Kurula hitap edin; böyle bir usul yok, karşılık konuşma…

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın Başkanım, lütfen, siz de bu sataşmaların önüne geçerseniz, ben Genel Kurula hitap edeceğim.

BAŞKAN - Sonra uzadı diye şikâyet ediyorsunuz arkadaşlar. Müdahale etmeyin, hatip, Genel Kurula hitap etsin.

Buyurun.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, şimdi, bu kanun o gün görüşülürken çıktı arkadaşlarımız burada dediler ki: "Bunun Anayasaya aykırı herhangi bir yönü yoktur. Bunun bu şekilde buradan geçmesinde bir sakınca yoktur" dediler. Benim konuşma tutanağım burada. Sayın Cumhurbaşkanından bu geri geldi. Şimdi, ne yapıyoruz; biz, yaklaşık bir ay sonra, yeniden bu kanunu Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşüyoruz.

Şimdi, bununla ilgili, bakınız, elimde biraz sonra gelecek, Türkiye İstatistik Kurumu Kanunu var. O kanunda burada aynen görüşüldü. Buradan söylendi; bu Anayasaya aykırıdır, Sayın Cumhurbaşkanı tarafından geri gönderilir… Geldi, geri geldi. Aynen buradan bir kez daha geçirildi. O zaman da söyledik. Daha sonra, Anayasa Mahkemesine gitti, Anayasa Mahkemesi iptal etti. Kaç ay sonra, bakınız, Türkiye İstatistik Kurumu Kanununu da biraz sonra görüşeceğiz.

HASAN ANĞI (Konya) - Konuyla ne alakası var?

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Biraz sonra görüşeceğiz. Sayın Anğı, elini vicdanına koy...

BAŞKAN - Lütfen arkadaşlar müdahale etmeyin.

Siz de Genel Kurula hitap edin.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bu Millet Meclisinin çalışmasının 1 dakikasının kaça mal olduğunu AK Partili milletvekillerimiz söylüyordu. Geçen perşembe günü iki kez toplantı yetersayısı bulunamadığı için Meclisi kapattık arkadaşlar. Nerede İktidar Partisi milletvekilleri?!

Bugün de, yedi ay önce görüşülen, o gün de söylediğimiz, yanlış olduğunu söylediğimiz, Anayasa Mahkemesinden, Cumhurbaşkanından geri döner dediğimiz kanunlar bugün tekrar önümüzde.

YÖK'le ilgili, 15 üniversite kurulmasıyla ilgili kanun buradan geçti. Ben çıktım konuştum, buradan söyledim, yanlış yapıyorsunuz dedim. İddia ettiniz ki, doğrudur. Ne oldu arkadaşlar; şimdi, o 15 üniversite hayata geçti mi?!

HASAN ANĞI (Konya) - Geçecek.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ne zaman geçecek Sayın Anğı?! Ne zaman geçecek?!

TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) - Resmî gazetede yayımlandı, hayata geçti.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bir ay sonra üniversite imtihanı var, bir ay sonra üniversite imtihanı yapılacak...

BAŞKAN - Sayın Kandoğan, siz Genel Kurula hitap edin.

Sayın Anğı, siz de lütfen dinleyin.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - O illerde davul zurna çaldırdınız, ne oldu şimdi?!

TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) - Ne istiyorsunuz?!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ne oldu değerli milletvekilleri?! Yanlış yapıyorsunuz, muhalefetin sesini dinleyiniz.

Bakınız, ben, Sayın Cumhurbaşkanından gelen kanunlar üzerinde…

TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) - Seni rahatsız mı etti üniversite açılması?!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - …burada çok konuşma yapmışım ve hepsinde haklı çıkmışım. Erzincan Milletvekilim, şimdi, oradan, o davul zurnayı ben çaldırdım diyordu; faaliyete geçti mi üniversiten, geçti mi?!

TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) - Geçti! Resmî Gazetede yayımlandı.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Geçmedi. Ne zaman geçeceği belli mi; belli değil.

TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) - O kadar bilgisizsin, o kadar eksiksin!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Onun için, değerli milletvekilleri… Değerli milletvekilleri…

TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) - Çok eksiksin çok!

BAŞKAN - Müdahale etmeyin.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - …bakınız, biraz sonra, bu hafta… Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 15 maddesi geri geldi. Yalvardık buradan, söyledik. Şimdi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin zamanı, kıymeti son derece önemli arkadaşlar. Şimdi, ne mecburiyetimiz var, mademki, bunu düzeltecektiniz. Biz, söyledik burada, yapmayın, yanlış yapıyorsunuz diye…

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Beraber çalışıyorsunuz o zaman!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Çünkü, bakınız, bununla ilgili, Anayasa Mahkemesinin kararı var. Kaç kez, aynı Anayasa Mahkemesi kararını referans olarak sunarak, Sayın Cumhurbaşkanı kaç kanunu geri gönderdi. Allahaşkına, bir açın, okuyun. Okumuyorsunuz, dinlemiyorsunuz, muhalefetin sözlerine itibar etmiyorsunuz. Ondan sonra, gecenin bu saatinde, bu kanunu burada tekrar görüşmek mecburiyetinde kalıyoruz. 47 kanun olmuş Cumhurbaşkanından geri gelen, 19 kanun da Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş değerli milletvekilleri; şimdi, durum bu. Şu gerekçeyi arkadaşlar, kaç kişi okudu?!

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Bak, vatandaş takip ediyor.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Vatandaş takip ediyor, işte, ben, onun için vatandaşa duyurmak… Artık, ben, sizlerden ümidimi kestim; yani, bunları söylüyorum, bir kulağınızdan girip öbür kulağınızdan çıkıyor. Hiç olmazsa, vatandaş bizi dinlesin de…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) - Dakikası pahalıya geliyor diyorsun…

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Vatandaş bizi dinlesin de, en azından, muhalefetin Meclise nasıl katkı yaptığını görsün. Ben, bu kanunu savundum burada, olumlu oy vereceğimi ifade ettim. Tekrar ifade ediyorum ki, bu kanunun çıkması lazım, üç sosyal güvenlik kurumunun birleştirilmesi lazım.

Şimdi, Sayın Kacır da geldi, burada diyor ki: "Sayın Cumhurbaşkanı, Anayasaya daha uygun olsun diye geri gönderdi." Öyle göndermedi. Bakın, Sayın Cumhurbaşkanı ne diyor Sayın Kacır, kendinize göre yorum yapmayın: "Anayasanın 8, 104 ve 105 inci maddeleriyle bağdaşmamaktadır." "Daha uygun olacaktır" demiyor, "Anayasayla bağdaşmıyor" diyor, "Anayasaya aykırı" diyor ve bunu, belki yirminci kez aynı cümleleri, aynı Anayasa Mahkemesi kararlarını buraya yazarak, Sayın Cumhurbaşkanı geri gönderiyor. Onun için, ne olur, yalvarıyorum size, iddiacı olmayın, inatçı olmayın, muhalefetin sesine kulak verin, muhalefetin önerilerine açık olun ve Meclisin çalışmalarının da böylelikle daha verimli, daha faydalı olacağı inancımı ifade ediyor, bu kanunun hayırlı, uğurlu olmasını temenni ediyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Aleyhte söz istemi, Sayın Hasan Aydın, Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Milletvekili.

Buyurun Sayın Aydın.

Sizin de süreniz 5 dakika.

HASAN AYDIN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bu düzeltilmiş haliyle gelmiş olan yasaya aslında katılıyorum; ama, aleyhte oy kullanacağım.

Neden? Yani, Cumhurbaşkanlığının geriye göndermesini, hiç alışık olmadığım bir biçimde, kabul ettiniz. Israr edilirken, ısrar edilirken, inatla… Cumhurbaşkanının göndermiş olduğu bütün şeyleri, tekrar göndermek gibi bir alışkanlığınız vardı. Bir alışkanlık daha var; bu alışkanlık, hangi yasa çıkarsa çıksın, o yasanın bir yerlerine, cumhuriyetin temel değerlerine, cumhuriyetin yaratmış olduğu kazanımlara bir tarafından girmek gibi bir kronik hastalık oluştu sizin grubunuzda.

Dünyanın her yerinde, sistemler belli, çağdaş sistemler belli: Yürütme, yasama, yargı. Bu, Türkiye'ye özgü bir şey değil. Önce, Büyük Millet Meclisi bir kalktı, yasamanın, Meclisin çalışmalarının önünde engel olduğunu söyledi; arkasından Başbakanınız kalktı, efendime söyleyeyim, bu tür engellerin, sistemin değişmesi gerektiğinden söz etti. Nasıl bir yasa özleniyor, çıkarılması gereken bir rejim, sistem nedir; bunlar telaffuz edilmiyor. Burada, liyakate dayalı atama yerine, yetenek yerine, ehliyet yerine, tamamen kafanızdaki projenin, kafanızdaki yaratmaya çalışmış olduğunuz sistem biçiminin oluşturulmasına ilişkin adım atıyorsunuz. Peki, bu olur mu?! Arkadaşlar, bu olmaz. Bunu hayal edenler olabilir, bu çok normal bir şey, bu konuda düşüncesi olanlar olabilir, bu da çok normal bir şey; ama, bu, sadece hayalle kalır; ama, hayal olmanın ötesinde daha başka bir şey de yapar, Türkiye'yi müthiş bir sıkıntıya sokar.

Şimdi, bu yasada, bir sosyal güvenlik yasasında, yürütmeyi, yargıyı, yasamayı birbirine karıştırıp, bunu, sadece bir insanın eline yetki vermenin nasıl bir mantığı olabilir?! Burada ben bir samimiyet görebilir miyim?! Böyle bir samimî yaklaşım olabilir mi?! Yani, her yasanın bir yerine, mutlaka, sizin ifade ettiğiniz gibi, yargıyı karşısına alan, yasamayı karşısına alan… Van söz konusu olunca, yasamanın bağımsızlığından söz ediyorsunuz. Van, Van Savcısı söz konusu olunca, muhalefet, Van Savcısının yanlış duruş aldığını, yapmaması gerektiğini söyleyince, ağız birliğiyle "efendim, yargı bağımsızdır, yargı bu ülkeye lazımdır, yargıya dokunmayın" diyeceksiniz; arkasından, sizin çıkarmış olduğunuz…

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Meclis çıkardı, Meclis!..

HASAN AYDIN (Devamla) - Sizin çıkarmış olduğunuz derken, ben bir şey söylüyorum. Arkadaşlar demokrasiden söz ediyorlar, insan haklarından söz ediyorlar; ama, kendi yaşam biçimlerini, kendi hayal biçimlerini, öylesine, hâkim oldukları yerde uyguluyorlar ki… Mesela, Türkiye'de anlarım da, Türk Hava Yolları Yönetim Kurulunun Rusya'da yapmış olduğu bir kokteylde, Ruslara alkolü yasaklamış olmasını anlamıyorum.

MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Yanlışlık var orada, yanlışlık var!

HASAN AYDIN (Devamla) - Hiç kimse yalanlamadı.

Şimdi, düşünün arkadaşlar, bu öyle bir zihniyet ki, bu öyle bir yaşam biçimi ki, kendi kafasındaki kendi yaşam biçimini, kendi toplumundaki insanlara değil, bütün dünyadaki insanlara dayatabilecek kadar bir fanatizm içine girebilmektedir.

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) - Hasan Bey, bu yasadan mı bahsediyorsunuz?!

HASAN AYDIN (Devamla) - Şimdi, bugün, arkadaşlar, değerli arkadaşlarım, kadın haklarından söz edip -arkadaşım biraz önce orada açıklama yapıyor- kadın haklarından söz edip kadını döven sizsiniz.

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Lüzumsuz yere konuşma!

HASAN AYDIN (Devamla) - Gazeteler yazdı, ben değil.

Demokrasiden söz eden, demokrasiyi yok etmek için her türlü şeyi yapan sizsiniz.

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - İçtüzüğe aykırı konuşuyorsun.

HASAN AYDIN (Devamla) - Maddeyle ilgili konuşuyorum efendim.

HASAN ANĞI (Konya) - Sarıgül mü gönderdi bu mesajları?

HASAN AYDIN (Devamla) - Sayın Başkanım, arkadaşlarım konsantrasyonumu bozuyor. (AK Parti sıralarından alkışlar[!])

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Sarıgül mü, Kırmızıgül mü?!

BAŞKAN - Yani, Hasan Aydın Bey haklı arkadaşlar.

HASAN AYDIN (Devamla) - Tabiî alkışlayacaksınız. Orada durmadan laf atıyorsunuz. İzleyicilerimiz televizyonda sesimizi duyamıyorlar ama…

BAŞKAN - Bir dakika Hasan Bey.

HASAN AYDIN (Devamla) - Buyurun.

BAŞKAN - Arkadaşlar, hepimiz sırası gelince bu kürsüye çıkıyoruz; hepimiz rahat konuşmak isteriz; şimdi Hasan Bey de rahat konuşmak ister; ona bu rahatlığı siz sağlayacaksınız. Lütfen, müdahale etmeyin.

Buyurun Hasan Bey.

HASAN AYDIN (Devamla) - Sağ olun Başkan, teşekkür ederim.

Sevgili arkadaşlarım, tabiî, bu yasalar gelince Parlamentodaki arkadaşlarımızın tamamı bu yasaları okuyor, inceliyor, değerlendiriyor değil. Bu yasalar, cumhuriyetin temel değerlerini açıkça bayrak edinmiş, Başbakanlık baş müsteşarından tutunuz…

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) - Hasan Bey, baş müsteşarlık diye bir şey yok.

HASAN AYDIN (Devamla) - Bunları söyleyeceğiz arkadaşlar, istediğiniz şeyleri söylemeyeceğiz.

Bu yasanın içine sokuşturulmuş olan bu değerler tamamen bundan ibaret. Arkadaşlarımız oy kullanıyorlar. Arkadaşlarımız sadece oy kullanıyorlar. Arkadaşlarımızın önemli bir kısmı, bu yasaların içine sokuşturulmaya çalışılan zihinden haberli değil; arkadaşlarımızın önemli bir kısmının bu zihniyetin Türkiye'nin Türkiye'nin başına yarın nasıl felaketler açacağından haberi yok…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASAN AYDIN (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

Ben süremi çok fazla aşan bir arkadaşınız değilim. Ben, bir kere daha, sırf ibreti âlem olsun diye, sırf sizin bu konudaki samimiyetinize inanmadığım için, doğru olduğunu bildiğim yasaya "hayır" oyu kullanacağım.

Şimdi AK Partili milletvekili arkadaşlara sormuşlar -bu çok güzel bir fıkra- demişler ki: "Siz nasıl oy kullanıyorsunuz?" "Vallahi, bizim Grup başkanımız Kapusuz, CHP'li Grup başkanı da Topuz; Kapusuz elini kaldırınca kaldırıyoruz, Topuz elini kaldırınca biz indiriyoruz" demişler.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, kanunun tümü açıkoylamaya tabidir.

Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım. Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için 5 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadıyla imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, 13.4.2006 tarihli ve 5487 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu oylaması şöyle sonuçlandı:

Oy sayısı: 241

Kabul:     236

Ret:            5 (x)

Yasa kabul edilmiştir.

4 üncü sırada yer alan, Türkiye İstatistik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine başlıyoruz.

5.- Türkiye İstatistik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1184) (S. Sayısı: 1142) (xx)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet?.. Burada.

Komisyon raporu 1142 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Yakup Kepenek, Ankara Milletvekili; Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Ali Osman Sali, Balıkesir Milletvekili.

Kişisel söz istemleri: Tevfik Akbak, Çankırı Milletvekili; İnci Özdemir, İstanbul Milletvekili; Ümmet Kandoğan, Denizli Milletvekili.

Tevfik Akbak ve İnci Özdemir'in söz talepleri aynı zamanda gelmiştir; ama, hanımlara pozitif ayırımcılık, olumlu ayırımcılık ilkemiz doğrultusunda İnci Özdemir'i birinci sıraya alıyoruz.

Buyurun Sayın Yakup Kepenek. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakika; ona göre ayarlayın.

CHP GRUBU ADINA YAKUP KEPENEK (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, 1142 sayılı Türkiye İstatistik Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının tümü üzerinde CHP Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

                              

(x) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir

(xx) 1142 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Görüştüğümüz değişiklik -10 Kasım 2005'te- 5429 sayılı Türkiye İstatistik Kurumu Kanununun 45/2 ve 56/1 maddelerinin Anayasa Mahkemesince iptal edilmesi üzerine yapılmak isteniyor. Burada, birkaç noktanın üzerinde durulması gerekiyor.

Adı geçen maddeler, kurumun çalıştıracağı sözleşmeli personelin aylık ücret sınırları ve üst düzey yöneticilerinin atanmasına ilişkindir. Bu konuda Cumhurbaşkanının iade talebi ve onun yerine getirilmemesi, eski metinde ısrar edilmesi üzerine, Anayasa Mahkemesine bu maddeler götürülmüş ve bu iki maddenin düzenlenmesi Anayasa Mahkemesince iptal edilmiştir. Bu durum, Meclisimizin yasa yapmada çok daha dikkatli olması gerektiğinin yeni bir işaretidir, bir göstergesidir.

Değerli milletvekilleri, bu bağlamda iki önemli konu gündeme gelmektedir. Bunlardan bir tanesi, kamu personel reformuyla ilgilidir, diğeri de İstatistik Enstitüsünün ya da TÜİK'in güvenilir veri üretmesidir.

Tasarıyla ilgili gelgitler bir kez daha kanıtlamaktadır ki, asıl eksik, Hükümetin, kamu personeli konusunda reform yapmada, yeniden düzenleme yapmada çok geç kalmasıdır. Acil Eylem Planınızda, 2003'ün Ocak ayında, kamu personeliyle ilgili iki önemli hüküm vardır. Bunlardan bir tanesi "kamu görevlilerinin işe alınmaları ve yükselmelerinde liyakat esas alınacaktır" sözleridir. Bir diğeri de, devlet personel rejimi reformu yapılacağını ve bunun 16 ilâ 12 ayda tamamlanacağını öngören programınızdır, planınızdır.

Değerli milletvekilleri, kendi aranızda konuşmayı sürdürmekle, Acil Eylem Planınıza uygun davranmadığınızı ayrıca vurgulamak isterim.

Hükümet, kamu çalışanlarıyla ilgili kapsamlı, bütüncül, kuruluşlar arasında farklılıkları gözetecek, ancak, o ölçüde de esnek olacak bir yasal düzenlemeyi, kamu personel reformunu bir türlü gündeme getirememektedir. Bu da yetmemekte, kamu görevlilerinin işe alınmalarında ve yükselmelerinde liyakat ya da yeterliliğin, beceri ve başarının esas alınacağı yönündeki ilkeye de hiçbir biçimde uyulmamaktadır. Bu ilke, tam anlamıyla, gözardı edilmektedir. Bu ilkenin gözardı edilmesinde iki nokta var. Bunlardan bir tanesi, hükümet ve kimi kamu yönetimi birimleri kadınları işe almada olağanüstü isteksiz davranmaktadır. Bu nokta, kadın-erkek eşitliği bakımından gerçekten önemlidir ve Anayasanın 2004'te yapılan değişikliği bağlamında da devletin görevinin kadın-erkek arasında eşitlik sağlamak olduğu gerçeğinden yola çıkarsak, bir büyük eksiklik olarak varlığını sürdürmektedir.

Gelelim ikinci konuya. İşe almada, personel atamalarında ve yükseltmelerinde, maalesef, üzülerek belirteyim ki, Partinizin çevrelerine, Hükümete, bakanlara, milletvekillerine yakınlık, işe alınmada en önemli etken özelliğini korumaktadır; yükselmeler de benzer bir biçimde yapılmaktadır. Kamu personel yapısı, aslında, çok bozuktur. Kamu yönetiminde, çoğu yerde, ayaklar baş yapılmakta, buna karşılık, yükselmesi gerekenler, baş olması gerekenler yerlerde sürüklenmektedir. Eşitlik, objektiflik, nesnellik, açıklık gibi kamu yönetiminde geçerli olması gereken, olmazsa olmaz niteliğini taşıyan ilkeler ayaklar altına alınmaktadır. Bu da yetmemektedir, kadrolaşma konusunda verdiğimiz onca Meclis araştırması önergesi işleme konulmamaktadır. Kadrolaşmanın nasıl olduğuna dair kamuoyunda değişik yorumlar, değişik öngörüler ya da düşünceler kendini göstermektedir. Hükümet, çoğu yerde, kimi varsayımlara göre, tarikat ve cemaatlerin etkisinde kalarak işe kişi yerleştirmekte ve bu bağlamda, özel işlem yapar bir konum takınmaktadır. Bu, tümüyle yanlış bir uygulamadır. Hiç duygu sömürüsü yapılmamalıdır; hiç sinirlenmeyin. Pek çok kamu kurumuna kişilerin alınmasında -kökene, eğilime, düşünceye- liyakatten, beceriden, sınıfta veya sınavda başarılı olmadan öte bir tercih, bir ayrıcalık yapılmaktadır, verilmektedir. Bu nedenledir ki, milyonlarca eğitimli genç işsiz kalmakta ve bu, toplumda ayırımcılığa ve yıkıma yol açmaktadır. Bunun önlenmesi gerekir.

Bu bağlamda bir şey daha söyleyeyim. Bakanlık ve kuruluşların, önceleri APK denilen, şimdilerde strateji birimleri, yetenekli ve becerikli insanların depolandığı, konduğu ve çalıştırılmadığı birer birim özelliği taşımaktadır. Bir başka anlatımla, Türkiye kamu yönetimi, yıllardır maaş ödeyerek insanları, uzmanları, yetenekli bireyleri işsiz tutmakta ve bir maaşlı işsizler sınıfı yaratmaktadır. Bu, İktidarınızın, Türkiye'ye ayrı bir hediyesidir. Türkiye'nin bu lüksü yoktur. Türkiye, onca emekle eğittiği, yetiştirdiği ve sonra da deneyimlerle, birikimlerle kendini geliştiren bürokratlarından yararlanmak zorundadır. Onları bir kenarda tutmaya, çalışamaz bırakmaya ve çalıştırmamaya, yönetimin, Hükümetin hiçbir biçimde hakkı olmamak gerekir.

Bu nedenle, 2003'ün ocak ayında söz verildiği gibi, kamu personel düzenlemesi, Kamu Personel Yasası Reformu bir an önce gerçekleştirilmelidir ki, istatistikte veya başka yerlerde olan yanlışlıklar düzeltilebilsin. Bir büyük düzeltme yapmadan, ucundan, kenarından yapılan düzeltmelerle bir yerleri kurtarma ve düzeltme olanağı hiçbir biçimde yoktur.

Şimdi, konunun ikinci boyutuna gelelim. İkinci boyut şudur değerli arkadaşlar: Öncelikle kamu kurumlarının hepsi, ama, özellikle Devlet İstatistik Enstitüsü, daha güçlü, daha güvenilir, daha doğru veriler, sayısal veriler üretmek durumundadır.

Yeni adıyla TÜİK, bu yıl 80 inci yaşını kutlayacaktır. Adının değiştirilmesiyle ilgili tartışmalara girmeyeceğim; asıl önemli olan, asıl yapılması gereken, kurumun ürettiği istatistik verilerin, sayıların hem bilimsel anlamda doğru, güvenilir olması hem de kamu vicdanında, halkoyunda "ha, doğrusu budur" dedirtecek bir güvenceye, bir güvenilirliğe sahip olmasıdır.

Üzülerek belirteyim ki, kurumun onca iyi çalışmasına, onca çabasına karşın, özellikle işsizlikle ilgili verilerinde, güvenilirlik ölçütü yerine gelmemektedir. Kamuoyu, İstatistik Enstitüsünün işsizlik verilerine güvenmemekte, bunları doğru bulmamaktadır.

Bakınız, birkaç örnek vereyim. Bakınız, nasıl: En son, bu yılın, 2006'nın 25 Nisanında yayımlanan verilere göre, Ocak 2006'da "15 + yaş" yani, çalışma çağı nüfusu, bir yıl öncesine göre 917 000 kişi artmıştır ve böylelikle, çalışma çağı nüfusumuz 50 364 000'den 51 281 000'e yükselmiştir. Ancak, bu, 917 000 kişi artmış; ama, bunlardan kaç kişisi, iş aramak üzere, çalışmak üzere işgücü piyasasına çıkmıştır derseniz, bunların toplam miktarı 121 000 kişidir. Dolayısıyla, çalışma çağına gelen her 10 kişiden yalnızca 1 tanesi, ben iş arıyorum, ben çalışacağım diye işgücü piyasasına çıkmaktadır. Bu, ülkemizin, toplumumuzun gerçeklerine, gelir düzeyine hiç de uygun düşmemektedir.

Bu, neden böyle oluyor; bu geç saatte zamanınızı çok fazla almadan şu kadarını söyleyeyim: İşgücünün hesaplanmasında "işgücüne katılma oranı" diye bir kavram vardır. Bu kavram "15 + yaş" nüfusunun ne kadarının çalışmak istediğini gösterir. Türkiye verilerine göre, Ocak 2006'da, bu çağın, çalışma çağındaki nüfusun yalnızca yüzde 46,1'i piyasaya çıkmakta, iş aramakta ve çalışmak istemektedir; yani, geriye kalan yüzde 54 dolayında bir bölümü, çalışmıyor, iş de aramıyor, işgücü piyasasına da çıkmıyor. Şimdi, bu veriler, ne bizim vicdanımızda ne kamuoyunda ne bir başka yerde doğru kabul edilebilir.

Peki, bu nereden kaynaklanıyor; şundan kaynaklanıyor: Bir önceki yıl -çok uzağa gitmeyelim, daha geriye- 2005'in ocak ayında işgücüne katılma oranı yüzde 46,7'ydi ve 0,6 puan indirildi. Nasıl indirildi, neden indirildi bir yıl içinde; bu, açık değil. Eğer, bir sene önceki katılma oranı esas alınsaydı bakın ne olacaktı: Açıklanan Türkiye ortalaması işsizlik oranı yüzde 11,8 değil, yüzde 13,3 olacaktı. Bunu bir adım daha götürelim, AK Partinin iktidara geldiği günlerdeki katılma oranını alalım. Onu aldığınız zaman durum şudur: İşsizlik oranı yüzde 17,3'e yükselmektedir Türkiye ortalaması olarak. İsterseniz, daha ayrıntılı verebilirim bunu.

Bir başka şey söyleyeyim: İş bulma imkânları Türkiye'de sürekli olarak daraldığı için, insanımız iş bulma umudu olmadığı için "ben iş arıyorum" diye işgücü piyasasına çıkmamaktadır ve bu nedenle de, işsiz sayısı, gerçekte olması gereken düzeyin çok altında görülmektedir.

Şu iddia doğru değildir: Yani "Türkiye OECD ülkelerine göre genç nüfusa sahiptir; dolayısıyla, bunlar okula gidiyor, çalışmıyorlar." Bu iddia doğru değildir. 0-14 yaş arası, yani, nüfusun çalışamayacak çocuk bölümü, toplamın yalnızca yüzde 25'i dolayındadır, eskiden olduğu gibi yüzde 40 değil. Yani, Türkiye genç nüfusa sahiptir; dolayısıyla, ne yapalım, çalışmıyorlar demenin bilimsel, doğru bir tarafı yoktur.

Bir başka şey daha var: OECD ülkelerinde ve Avrupa Birliği ülkelerinde işgücüne katılma oranı azalmıyor -bizde kimi resmî makamların varsaydığının tersine- yükseliyor. Son on yılda, bu yükselme devam ediyor. Ülkemizde, eğer Avrupa Birliği ortalaması alınsaydı, bakın, ne olacaktı; işgücü piyasasına çıkanların sayısı 36,4 milyon olacaktı ve işsiz sayısı da 15 milyon... Dolayısıyla, biraz gerçekçi olmamızda, gerçekleri sahiplenmemizde yarar var.

Bu noktada, bir şeyin daha altını çizelim, bir önemli konunun: Ülkemizde, kentlerde işgücüne katılma oranı daha az, kırsal kesimde daha fazladır; bu da, toplumsal gerçeklere uymamaktadır. Ek olarak, ülkemizde kadınların işgücüne katılım oranı gerçekten çok azdır.

Biraz evvel yanlış anlamalar oldu. Ben, bir arkadaşımızın eşini dövmesini gündeme getirirken, kadının, sosyal güvenlik, işgücüne katılma ve yükselme olanaklarının sınırlanmaması gerektiğini vurgulamaya çalıştım, vurgulamak istedim. Bugün, ülkemizde, çağ nüfusunun dörtte 1'inden biraz fazlası işgücü piyasasına çıkmaktadır. Kentlerde durum nedir biliyor musunuz; kentlerde, çalışma çağındaki nüfusun yalnızca beşte 1'i, hatta, ondan daha az bir bölümü "ben iş arıyorum" diye işgücü piyasasına çıkabilmektedir.

Değerli arkadaşlar, bu gerçekleri doğru saptamak, doğru görmek durumundayız. İstatistik Enstitüsü, bu noktaları, çok daha doğru ölçmelidir; yani, kadınların neden işgücü piyasasına çıkmadıklarını çok daha doğru saptamalıdır. İstatistik Enstitüsünün görevi, sayıları, toplumsal gerçekleri, toplumsal yapıyı gözardı etmek, saklamak, onu görmezlikten gelmek değildir; tam tersine gerçeği, toplumsal gerçeği, toplumsal yapıyı, bütün, doğru yönleriyle, sayılarıyla ortaya koymaktır ki, iki şey yapılabilsin: Bir, hükümet edenler doğru politika üretsinler; iki, kamuoyu, kurumuna güvensin, işin doğrusu budur diyebilsin.

Bunun sağlanmasında kurumumuza önemli görevler düşüyor. Bunun ilk koşulu, bilimsel ölçülere ve uluslararası ölçülere uygun çalışmalar yapmaktır; ama, bir başka ölçüsü şudur: Bizim yapımız bunun açıklanmasına izin vermiyor, bizim anlayışımız kadın veya bir başka konuda araştırma yapmaya da izin vermiyor yoluna gitmemek, bazı gerçekleri saklamamak ve tam tersine, bunların su yüzüne çıkmasını sağlamaktır. Ancak, böyle yapılırsa kurum güçlenir, ancak böyle yapılırsa Türkiye, iyi politikalar, doğru politikalar üretir ve yol alır.

Cumhuriyetin kuruluşundan hemen sonra yeniden yapılanan ve 1927'den bu yana ülkemizde doğru ve güvenilir sayısal veriler üretmek üzere çalışan İstatistik Enstitüsünün gelmiş geçmiş bütün çalışanlarına, yöneticilerine başarılar diliyorum. Bu düzenlemenin, kuruma ve ülkemize hayırlı olmasını diliyorum. Teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN- Anavatan Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakika; fakat, bizim 15 dakikamız kaldı.

Sayın Koçyiğit'in konuşmasının bitimine kadar çalışma süremizin uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Buyurun Sayın Koçyiğit; süreniz 20 dakika.

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 1142 sıra sayılı Türkiye İstatistik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde Anavatan Partisinin görüşlerini açıklamak üzere Grubum adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bilindiği üzere, bundan bir müddet önce, Türkiye İstatistik Kanunu adı altında bir kanun vardı. Daha sonra, komisyonlarda ve Genel Kurulda bu kanun değiştirilerek Türkiye İstatistik Kanunu adı altında yeni bir kanun çıkarıldı. Ancak, bu kanun çıkarılırken, öncelikle, bu yasanın 56 ncı ve 45 inci maddelerinin Anayasaya aykırı olduğunu, gerek Plan ve Bütçe Komisyonunda ve gerekse Genel Kuruldaki çalışmalar sırasında belirttik. Buna rağmen, bu ikazlarımıza rağmen, AKP çoğunluğu tarafından bu görüşlerimiz dikkate alınmayarak, bu yasa tasarısı, Cumhurbaşkanı vetosuna rağmen tekrar geri gönderildi. Bu kez, bir kez daha, Sayın Cumhurbaşkanımız, aynı yasa tasarısının, aynı maddelerinin Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesine götürdü. Yüce Mahkeme de, bu kanun tasarısının 2 maddesini iptal ederek, düzeltilmesini istedi. İşte, bugün, bu saatlerde, iptal edilen bu yasa maddeleri yerine yeniden karşımıza gelen yasa tasarısını görüşüyoruz.

Gerçekten de, Avrupa Birliği istatistik sistemi ile Türk istatistik sisteminin uyumunu sağlamak üzere getirilen bu yasa tasarısı, gerek komisyonlarımızın ve gerekse Yüce Genel Kurulun en az iki defa zamanını almak suretiyle, Yüce Genel Kurulun zamanı boşa harcanmıştır. Sadece burada kalmamış, aynı şekilde, bir yüce makamımız, Cumhurbaşkanlığı Yüce Katı da, gereksiz yere, iki kez işgal edilmiştir.

Bu kürsüden, AKP tarafından, zaman zaman Meclisin çok verimli çalışması gerektiği, dakikasının 11 milyar olduğu belirtilmektedir. Eğer, bu hesabı buraya vurursak, bu yasa tasarısının her maddesi, dakikası 33 milyar liraya geliyor. Demek ki, bu kanunu -ilk defa uyarılarımız dikkate alınsaydı- bu kadar görüşmeye gerek yoktu ve Meclisin etkinliği de ayaklar altına alınmamış olurdu.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yasa tasarısının 45 ve 56 ncı maddeleri üzerindeki görüşlerimi, konuşmamın sonuna doğru açıklayacağım; ancak, bundan önce -belirtmek istediğim- istatistik sistemine ilişkin olarak birkaç rakamdan bahsetmek istiyorum.

Hepimizin bildiği gibi, istatistik, veri demektir, rakam demektir. Rakamların ise, doğru ve güvenilir olması lazım. Eğer, doğru ve güvenilir rakamları, bizim ekonomik birimlerimiz, analizcilerimiz doğru kullanır, doğru planlamalar yaparsa, bundan, her şeyden önce ülkemiz kazançlı çıkar.

Bu bakımdan, öncelikle, 2005 yılı büyüme rakamlarından bahsetmek istiyorum. Hepimizin bildiği gibi, 2005 yılı büyüme rakamları, hükümet tarafından olsun, Devlet Planlama Teşkilatı tarafından olsun, iktisatçılar tarafından olsun genellikle yüzde 5-5,5 civarında bekleniyordu; ancak, 2005 yılı büyüme rakamları açıklandığında yüzde 7,6 olduğu zaman herkes âdeta şaşırdı bu rakamlar nereden çıktı diye. Gerçekten de, bu bakımdan İstatistik Enstitüsünün güvenilir olması lazım. Bu rakamlara güvenmemiz gerekiyor. Aksi halde, yanıltıcı sonuçlara gideriz; yanıltıcı rakamlar, yanıltıcı ekonomik sonuçları karşımıza getirir.

Özellikle, yüzde 7,6 büyüme rakamları hepimizi sevindirmiştir; ama, asıl bizi sevindirmesi gereken, bu rakamların reel ekonomiye dayanması, gerçekleri yansıtmasıydı. Düşük kura rağmen böyle bir büyüme rakamının çıkması, elbette, tartışılması gerekmektedir. Öncelikle, 2005 yılı yüzde 7,6 büyüme rakamları elde edilirken, hepimizin bildiği gibi, en basit bir denklemle, büyüme, yatırım harcamaları artı tüketim harcamaları artı ihracat; bunları topladıktan sonra bundan ithalatı çıkarıyoruz. Düşük kur-yüksek reel faiz ortamında ihracat az artarken, ithalat daha fazla artmaktadır. İthalatın daha fazla arttığı bir yerde, bu basit matematik denklemde, büyümenin de daha az olması gerekiyor. Bu bakımdan, bu rakamlarla, bir yerde, bu büyümeyi ihtiyatla karşılamakta yarar olduğunu görüyoruz; çünkü -ihracat ile ithalatın farkını oluşturan cari işlemler açığı dediğimiz- bir yerde, cari işlemler açığına dayanan bir büyüme elde edilmiştir. Bu büyüme, içi kof, içi boş bir büyümedir; reel ekonomiye dayanmayan, üretime, yatırıma dayanmayan bir büyümedir. Çünkü, ithalata dayalı bir büyüme modeli, bir yerde, yabancı fabrikaların çalışmasına, yabancı işçilerin iş bulmasına neden olur; aksine, tam tersine, içerideki ekonomiye bir katkısı olmaz, içerideki işsizler işsizliğe devam eder, üretime bir katkısı olmaz. Nitekim, bunu da içerideki işsizlik rakamlarından görüyoruz. Hepimizin bildiği gibi, Hükümet iktidara gelmeden önce, 2002 yılı sonunda işsizlik oranı Türkiye'de yüzde 8'idi; bugün en son açıklanan rakamlara göre işsizlik oranı yüzde 50 oranında artmak suretiyle yüzde 8'den yüzde 11,7 oranına kadar yükselmiştir. Bugün, ülkemizde yüzde 11,8'den, aşağı yukarı, 11-12 milyon civarında işsiz bulunmaktadır. Çünkü, bu ithalata dayalı bir modelde kendi istihdamımıza katkı yapmıyoruz, tamamen yabancıların istihdamına katkı yapıyoruz.

Değerli arkadaşlarım, büyümeyi de yine kısaca bir deflatör rakamıyla teyit etmek istiyoruz. Hepimizin bildiği gibi, deflatör, cari fiyatlarla hesaplanan millî geliri sabit fiyatlarla hesaplanan millî gelire indeksleyen bir fiyat indeksidir. Deflatör ne kadar küçük olursa, büyüme o kadar büyük olur. 2005 yılı deflatörü de olduğundan daha küçük gösterilmiştir. Bunun ayrıntısına, teknik nedenlerle girmeyeceğim; çünkü, toptan eşya fiyat endeksi 2004 yılından 2005 yılına geçerken değiştirilmiş, TEFE yerine "ÜFE" dediğimiz üretici fiyat endeksi kabul edilmiştir. Üretici fiyat endeksinin kabul edilmesiyle bir yılda TEFE'den TÜFE'ye geçişte, aşağı yukarı 11,7 oranında bir düşüş olmuştur. Oysa, yapısı değişmeyen, aynı kalan tüketici fiyat endeksindeki küçülme 1,6 olmuştur, TEFE'den ÜFE'ye geçişte ise farklılık 11,7 oranında olmuştur; yani, ÜFE'deki fazlalık tüketici endeksini 7'ye katlamıştır. Bu bakımdan, 2005 yılı deflatörü 5,3 olarak çıkmıştır. Oysa, normalde 7,8 oranında çıkması gerekiyordu. Eğer deflatör doğru şekilde 7,8 oranında çıkmış olsaydı, büyüme rakamları da gerçekçi bir şekilde hesaplanacaktı, yüzde 5-5,5 civarında bir büyüme olacaktı. Bu da, daha gerçekçi bir büyüme, daha reel ekonomiye yakın bir büyüme rakamı olacaktı, buna daha fazla güvenilecekti.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aynı şekilde enflasyondan bahsetmek istiyorum; çünkü, TÜİK'in rakamlarını görüşüyoruz. TÜİK demek, veri demek, rakam demek ve bu rakamların, verilerin değerlendirilmesi demektir. Hepimizin bildiği gibi, enflasyonun hesaplanmasında baz alınan yüzlerce kalem vardır; ancak, bu kalemlerin hepsi, gerçek ağırlıklarıyla bu baz içerisinde yer almamaktadır. Örneğin, hane halkının harcamalarının aşağı yukarı yüzde 60'ı, yani gelirlerin yüzde 60'ı gıda harcamalarına gitmekte. Oysa, gıda harcamaları, enflasyon hesaplanmasında ancak yüzde 30 oranında yer almaktadır; aynı şekilde, mazotun ağırlığı, kiraların ağırlığı, telefonun ağırlığı da düşük oranda yer almaktadır. Bu bakımdan, halk doğal olarak soruyor: "Evet, Hükümet diyor ki, basın diyor ki 'enflasyon düşüyor' düşüyor da, bu neden benim satın alma gücüme yansımıyor, bu neden benim cebime yansımıyor, çarşı pazar enflasyonu ile acaba Hükümetin enflasyonu farklı mı, bu neden bize yaramıyor" diye, halk, haklı olarak bir serzenişte bulunuyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; enflasyona ilişkin olarak yine birkaç rakamdan bahsetmek istiyorum. Özellikle kâğıt üstündeki enflasyon ile gerçek enflasyon farklı. Aynı şekilde, Hükümetin enflasyonu yüzde 8, halkın enflasyonu yüzde 20, AKP'nin enflasyonu 8, mazottaki enflasyon yüzde 80, İktidarın enflasyonu yüzde 8, gübredeki enflasyon yüzde 300, Bakanlar Kurulunun enflasyonu yüzde 8, kira ve telefondaki enflasyon ise yüzde 50. İşte, bunlar, halkın enflasyonu. Bir de Hükümetin enflasyonu var ki -ve medya da bunu benimsemiş- yüzde 8 olarak. Bu bakımdan, halkın dediği daha doğrudur. Halk, kendi cebine gireni bilir, kendinin çarşı pazarda filesini kaça doldurduğunu bilir. Bu bakımdan, halkın enflasyonunu esas almak daha doğrudur.

İnanıyorum ki, bugün, Türkiye'de, bunu samimiyetle söylüyorum, asgarî yüzde 17-18 civarında bir gerçek enflasyon vardır. Bu bakımdan, bu gerçek enflasyona göre, Hükümet, verilerini ayarlamalı, çalışanlarına, çiftçilerine buna göre fiyat, buna göre bedel vermelidir. Bir yandan enflasyon yüzde 5-6 diyorsunuz, buna göre, işçilere, memurlara zam yapıyorsunuz, diğer taraftan dolaylı vergi adı altında, gerçek enflasyon adı altında halkın cebinden çok fazlasını geri alıyorsunuz. Bu da, doğal olarak halkın satın alma gücünü azaltıyor, halkın sıkıntısını giderek daha fazla zor duruma getiriyor.

Tabiî, Devlet İstatistik Enstitüsünden bahsederken, bir de ekonomik birimlerin gerçekten verileri doğru kullanması gerekiyor. Örneğin, bundan bir süre önce TEPAV dediğimiz, Türkiye Ekonomik Politikaları Araştırma Vakfının yayımladığı bir yazıda, ocak ve şubat döneminde tahsil edilen vergi gelirlerinden mahallî idarelere aktarılan tutarlar gelir kalemlerine yazılmasına rağmen, bu, ödendiği zaman gider kalemlerine yazılmamıştır. Muhasebede bir denge vardır, bir gelirle gider muadilidir, gelir yazarsanız karşılığında gider yazmanız lazım. Hükümet aynı rakamları bir yerde gelir olarak kaydediyor, ödediği zaman gider kaydetmiyor. Bu ne demektir; o zaman bütçedeki bazı rakamların, bütçe dengelerinin fazla vermesi, bütçe açığının olandan daha az olması demektir. Nitekim, ocak, şubat döneminde -kümülatif verilere baktığımız zaman- bütçe açığı 500 trilyon gözükmektedir. Oysa, bu dediğimiz şekilde, tahsil edilen vergi gelirleri gelir kaydedilmesine rağmen giderde yazılsaydı, bu tutar 2 katrilyon olacaktı. Yani, neredeyse 1,5 trilyonluk bir fark var. Bu bakımdan, bu Hükümetin, bu ekonomik birimlerin verilerini biraz ihtiyatla karşılamakta yarar vardır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yasa tasarısının ilgili maddelerine geliyorum. Hep bahsettiğimiz gibi, 2 tane maddesi Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmişti. Bunlardan birisi 45 inci madde ki, bu madde, personel rejimi ve fazla çalışma ücretlerine ilişkindi. Hepimizin bildiği gibi, memurların özlük haklarının kanunla düzenlenmesi gerekir. Oysa bu iptal edilen yasa tasarısında, kanun yerine, Bakanlar Kurulu kararıyla düzenlemişti. Bu bakımdan, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir.

Aynı şekilde bir diğer maddesi ki, bu, 56 ncı maddedir. 56 ncı madde de (TÜİK) Türkiye İstatistik Kurumu atamaları, başkan ve birinci hukuk müşaviri hariç, diğer üst düzey atamaların tümünü Kurum başkanı yapmaktaydı eskiye göre. Yani, Kurumun bölge müdürleri, bölge müdür yardımcıları, daire başkanları ve İstatistik Kurumu Başkan Yardımcısı Kurum Başkanı tarafından atanmaktaydı. Oysa, devlette bir bütünlük, devlette bir standart yönetim vardır. Devletin birkısım birimlerinde bu atamalar, müşterek kararname dediğimiz Bakanlar Kurulu ve Cumhurbaşkanınca yapılırken, birkısım atamaların bunun tam tersine, bütünlüğü zedeleyecek şekilde sadece kurum başkanı tarafından yapılması yönetim ilkelerine aykırıdır. Bu, aynı zamanda, Anayasanın 2 nci maddesindeki hukuk devleti ilkesine, 7 nci maddesindeki yasama yetkisinin Türkiye Büyük Millet Meclisinde olduğu, bunun devredilemeyeceği ilkesine ve 128 nci maddesindeki kamu iktisadî teşebbüslerinin aslî ve sürekli görevlerinin memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle yürütüleceği ilkelerine aykırı bulunmaktadır. Bu bakımdan, doğal olarak, Anayasa Mahkemesi iptal etmiştir ve memnuniyetle görüyoruz ki, bu kez, Hükümetimiz, bu iptal gerekçelerine uyarak gerekli düzeltmeleri yapmış ve bugün buraya düzeltilmiş bir yasa tasarısı getirmiştir. Bu bakımdan buna olumlu oy vereceğiz; ancak, gönül isterdi ki, iki kez, üç kez görüşülmeden, daha başlangıçta, gerek Plan ve Bütçe Komisyonunda ve gerekse Meclis Genel Kurulundaki uyarılarımız dikkate alınsaydı, hiç bugün buralara, bu kadar çalışmaya gerek kalmazdı, o gün bu yasa kabul edilirdi ve uygulamaya geçerdi. Ancak, 2005 Temmuzunda süreç başlamış, bugün mayısın 20'sine geliyoruz daha bir yasa tasarısını Genel Kurulda kabul edip yasalaştıramadık. Umuyorum ki, bundan sonra Hükümetimiz gerekli dikkati gösterir, gerekli titizliği gösterir ve muhalefetin yapıcı eleştirilerini dikkate alarak karşımıza daha doğru, daha dürüst yasa tasarıları getirir, yasa maddeleri getirir ve bunlar da burada kabul edilir ve bir daha böyle ikinci kez, üçüncü kez görüşmelere gerek kalmaz.

Bu vesileyle, TÜİK'in, Türkiye İstatistik Kanununun hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum; hepinize saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 17 Mayıs 2006 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 21.03