DÖNEM: 22 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
CİLT : 120
102 nci
Birleşim
16 Mayıs 2006 Salı
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - YOKLAMALAR
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Uşak Milletvekili Osman Coşkunoğlu'nun, Dünya Telekomünikasyon Günü
münasebetiyle, ulusal telekomünikasyon teknolojisinin geliştirilmesi yönünde
yeni strateji ve politikaların geliştirilmesi ile internet hizmetlerinin
hızının artırılarak daha fazla yaygınlaştırılmasının önemine ilişkin gündemdışı
konuşması
2.- İstanbul Milletvekili Ekrem Erdem'in, Türkçenin devlet dili ilan
edilişinin 729 uncu yılı münasebetiyle, dilimizi yabancı dil istilasından
koruyup zenginleştirmenin, millî kültürümüzün muhafazasındaki önemli etkilerine
ilişkin gündemdışı konuşması ve Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün'ün aynı
konuda açıklaması
3.- Hatay Milletvekili Abdulaziz Yazar'ın, 14 Mayıs Eczacılar Günü
münasebetiyle, eczacıların sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere ilişkin
gündemdışı konuşması ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
B) Tezkereler ve
Önergeler
1.- İstanbul Milletvekili Ahmet Güryüz Ketenci'nin, Milletvekili Seçim
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/720), doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/387)
2.- İzmir Milletvekili Yılmaz Kaya ve 49 Milletvekilinin, 3201 Sayılı
Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal
Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/715), doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergesi (4/388)
V.- ÖNERİLER
A) Sİyasî Partı
Grup Önerılerı
1.- (8/28) esas numaralı genel görüşme açılmasına ilişkin önergenin
öngörüşmesinin, Genel Kurulun 16.5.2006 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin CHP Grup önerisi
VI.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman'ın, Anneler Günü münasebetiyle,
ülkemizde, anne ve bebek ölümlerine karşı alınması gereken tedbirlere ilişkin
açıklaması
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile
Dışişleri Komisyonları Raporları (1/945) (S. Sayısı: 825)
2.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin,
Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine
Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
3.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
4.- 13/04/2006 Tarihli ve 5487 Sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu ve
Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/1197) (S. Sayısı: 1152)
5.- Türkiye İstatistik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1184) (S. Sayısı: 1142)
VIII.- SORULAR VE CEVAPLAR
A) Yazili
Sorular ve Cevaplari
1.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Van Cumhuriyet Başsavcısı
hakkında soruşturma açılıp açılmayacağına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil
ÇİÇEK'in cevabı (7/13063)
2.- Hatay Milletvekili Gökhan DURGUN'un, Hatay SHÇEK İl Müdürlüğündeki
bazı iddialara,
- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, şiddete maruz kalan kadın
ve çocuklara,
İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Nimet ÇUBUKÇU'nun cevabı (7/13176,
13177)
3.- İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in, Irak'tan radyasyonlu hurda
ithal edilmesine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un
cevabı (7/13252)
4.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, bir doktor hakkındaki iddialara
ilişkin Başbakandan sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/13300)
5.- Malatya Milletvekili Süleyman SARIBAŞ'ın, biodizel yakıtların
üretileceği tesislerin standartlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Sanayi ve
Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/13307)
6.- Manisa Milletvekili Hüseyin TANRIVERDİ'nin, Cumhurbaşkanınca
affedilen mahkûmlara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı
(7/13337)
7.- Tekirdağ Milletvekili Enis TÜTÜNCÜ'nün, Tekirdağ Saray'da bulunan
taş ocaklarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı
(7/13350)
8.- Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün, spor yorum programlarına ve
yayınların denetimine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Beşir ATALAY'ın cevabı
(7/13382)
9.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Merkez Bankası Başkanı atama
kararnamesine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Beşir ATALAY'ın cevabı (7/13383)
10.- Malatya Milletvekili Süleyman SARIBAŞ'ın, Özelleştirme İdaresi
bünyesindeki kuruluşların denetim raporlarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı
Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/13437)
11. - İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK'in, Ankara'daki bir
lisenin müdürü hakkındaki bir iddiaya ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/13451)
12. - İzmir Milletvekili Kemal KAYA'nın, bir ilköğretim okulu
yöneticilerinin çıkardığı dergiye ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
ÇELİK'in cevabı (7/13452)
13.- Denizli Milletvekili Mehmet U. NEŞŞAR'ın, kadrolaşma suçu olup
olmadığına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/13530)
14.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil ÜNLÜTEPE'nin, Atatürk'ün doğum
yıldönümü etkinliklerinin ilgili kamu kurum ve kuruluşlarına zamanında
bildirilmediği iddiasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Beşir ATALAY'ın cevabı
(7/13561)
15.- Manisa Milletvekili Nuri ÇİLİNGİR'in, Manisa Salihli Hükümet
Konağına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/13587)
16.- Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, öğretmen alımlarına
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/13597)
17.- Denizli Milletvekili Mehmet U. NEŞŞAR'ın, aile hekimliği pilot
uygulamasına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/13605)
18.- Çanakkale Milletvekili Ahmet KÜÇÜK'ün, esnaf ve sanatkârların
sorunlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali
COŞKUN'un cevabı (7/13633)
19.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, kamu yararına çalışan
statüsü verilen ve vergi muafiyeti tanınan vakıf ve derneklere ilişkin
Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/13637)
20.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Faruk ÜNSAL'ın, yurda petrol ve LPG
girişi yapılan yerlere ve bu yerlerdeki bazı uygulamalara,
-Mersin Milletvekili Hüseyin ÖZCAN'ın, kalitesiz musluk ve batarya
ithalatına karşı alınacak önlemlere,
İlişkin soruları ve Kültür ve Turizm Bakanı ve Devlet Bakanı Vekili
Atilla KOÇ'un cevabı (7/13655, 13656)
21.- Uşak Milletvekili Osman COŞKUNOĞLU'nun, ders kitaplarında Evrim
Kuramıyla ilgili değişiklik yapılıp yapılmayacağına ilişkin sorusu ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/13677)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak dört oturum yaptı.
Sivas Milletvekili Osman Kılıç, Anneler Günü münasebetiyle, ailenin
temeli olan annelere çağdaş eğitimin bütün imkânlarını açarak onları toplum
hayatına doğrudan katmanın önemine,
Mersin Milletvekili Ersoy Bulut, Dünya Çiftçiler Günü münasebetiyle,
tarım sektörünün sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere,
Ankara Milletvekili Muzaffer R. Kurtulmuşoğlu, Hemşireler Haftası
münasebetiyle, hemşirelerin psikolojik, sosyal ve ekonomik sorunlarına ve bu
konuda yapılması gerekenlere,
İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.
5489 sayılı ve 19.4.2006 tarihli Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanununun bazı maddelerinin, Anayasanın 89 uncu maddesine göre bir
kez daha görüşülmek üzere geri gönderildiğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı
tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmının:
1 inci sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine
Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri
alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden,
2 nci sırasında bulunan, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısının (1/1030) (S. Sayısı: 904), görüşmeleri, ilgili
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından,
Ertelendi.
3 üncü sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Pakistan İslam
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/945) (S. Sayısı: 825)
üzerindeki görüşmeler tamamlandı; elekt-ronik cihazla yapılan açıkoylamalar
sonucunda Genel Kurulda toplantı yetersayısı bulunmadığı anlaşıldığından;
16 Mayıs 2006 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime
16.00'da son verildi.
Sadık Yakut
Başkanvekili
|
Bayram Özçelik |
Yaşar Tüzün |
|
Burdur |
Bilecik |
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
II. - GELEN KÂĞITLAR No: 140
12 Mayıs 2006
Cuma
Tezkereler
1.- Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa'nın Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1055) (Anayasa ve Adalet
Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi:
10.5.2006)
2.- Şırnak Milletvekili Mehmet Tatar'ın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1056) (Anayasa
ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş
tarihi: 10.5.2006)
3.- Hatay Milletvekili İsmail Soylu'nun Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1057) (Anayasa
ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş
tarihi: 10.5.2006)
Raporlar
1.- Türkiye Cumhuriyeti ile Portekiz Cumhuriyeti
Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve
Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1175) (S.
Sayısı: 1158) (Dağıtma tarihi: 12.5.2006) (GÜNDEME)
2.- Konut Finansmanı Sistemine İlişkin Çeşitli
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/1148) (S. Sayısı: 1159) (Dağıtma tarihi: 12.5.2006)
(GÜNDEME)
15 Mayıs 2006 Pazartesi No: 141
Raporlar
1.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt ve 24
Milletvekilinin 17.3.1981 Tarihli ve 2429 Sayılı Ulusal Bayram ve Genel
Tatiller Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma Önergesi (2/626) (S.
Sayısı: 1160) (Dağıtma tarihi: 15.5.2006) (GÜNDEME)
2.- Başbakanlık Teşkilatı Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/1181)
(S. Sayısı: 1180) (Dağıtma tarihi: 15.5.2006) (GÜNDEME)
Sözlü Soru
Önergeleri
1.- Manisa Milletvekili Ufuk ÖZKAN'ın, şehitlerden
miras kalan silahların vergilendirilmesine ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1701) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)
2.- Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER'in, Ziraat
Bankasının kaynak maliyeti ve bilançosuna ilişkin Devlet Bakanından (Ali
BABACAN) sözlü soru önergesi (6/1702) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- İzmir Milletvekili Canan ARITMAN'ın, Sudanlı bir
işadamı ile gizli bir görüşme yaptığı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/13926) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)
2.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın, Burdur-Bucak-Gündoğdu
Beldesinin içme suyu sorununa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/13927) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/4/2006)
3.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın,
Denizli-Burdur karayolu Güney Beldesi geçişindeki elektrik direklerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13928) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/4/2006)
4.- İzmir Milletvekili Bülent BARATALI'nın, su
kaynaklarının sürdürülebilir kullanımına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/13929) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)
5.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun,
bir şahsın Başbakan danışmanı sıfatıyla yaptığı iddia edilen görüşmelere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13930) (Başkanlığa geliş tarihi:
26/4/2006)
6.- Hatay Milletvekili Abdulaziz YAZAR'ın, ABD'nin
İskenderun Limanını kullanmak istediği iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/13931) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)
7.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, özel kalem
müdürlüğüne yapılan atamalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/13932) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)
8.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, bazı
vakıfların faaliyetlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13933)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/4/2006)
9.- Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN'ın, Antalya'daki
bazı işyeri yapı kooperatiflerinin sorunlarıyla ilgili iddialara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13934) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/4/2006)
10.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, özel güvenlik
şirketlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13935) (Başkanlığa
geliş tarihi: 27/4/2006)
11.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/13936) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/4/2006)
12.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Mali Suçları
Araştırma Kurulunun yetkilerinin sınırlandırılacağı iddiasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13937) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/4/2006)
13.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, bazı
milletvekillerinin FİSKOBİRLİK Yönetim Kurulu seçimleri ile ilgili beyanat
verdiği iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13938)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/4/2006)
14.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın,
çiftçilerin tarım kredi kooperatiflerine olan borçlarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/13939) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/4/2006)
15.- Adana Milletvekili Tacidar SEYHAN'ın, Bingöl'deki
TOKİ konutlarıyla ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/13940) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/4/2006)
16.- Adana Milletvekili Tacidar SEYHAN'ın, Bingöl'deki
depremlerin mağdurlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13941)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/4/2006)
17.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Konya İlindeki
bazı proje ve çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13942)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/4/2006)
18.- Mersin Milletvekili Mustafa ÖZYÜREK'in, milli
egemenlikle ilgili bazı ifadelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/13943) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/4/2006)
19.- İstanbul Milletvekili Mehmet SEVİGEN'in, bir
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/13944) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/4/2006)
20.- İzmir Milletvekili Muharrem TOPRAK'ın, anne ve
bebek ölümlerinin azaltılması çalışmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/13945) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/5/2006)
21.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, uzay
araştırmaları ve çalışmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/13946) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/5/2006)
22.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, kıyı
turizmine ve kıyıların korunmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/13947) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/5/2006)
23.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, Adana
İlindeki yatırımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13948)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1/5/2006)
24.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, Atatürk
Orman Çiftliği arazisine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13949)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1/5/2006)
25.- Antalya Milletvekili Tuncay ERCENK'in, turizmle
ilgili bir açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13950)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1/5/2006)
26.- İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK'in, bir
öğretmen lisesiyle ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/13951) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/5/2006)
27.- İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, bankacılık
sektöründe yabancılara yapılan satışlarla ortaya çıkan sorunlara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13952) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
28.- Mersin Milletvekili Ersoy BULUT'un, yabancıların
taşınmaz edinmelerine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13953) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/4/2006)
29.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın,
Burdur-Çavdır-Kozağaç Beldesinin yayla yolunun iyileştirilmesine ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/13954) (Başkanlığa
geliş tarihi: 21/4/2006)
30.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, özel kalem
müdürlüğüne yapılan atamalara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13955) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)
31.- Adana Milletvekili Tacidar SEYHAN'ın, Bingöl
İlinin bazı ilçelerinin karayolu sorununa ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13956) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/4/2006)
32.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, özel kalem
müdürlüğüne yapılan atamalara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13957) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)
33.- Samsun Milletvekili Haluk KOÇ'un, BAĞ-KUR'luların
refakatçi, ambulans ve yol ücretlerinin ödenmemesine ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/13958) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/5/2006)
34.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Tahtalı Barajı
havzasında altın işletmesine olumlu ÇED raporu verilmesine ilişkin Çevre ve
Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/13959) (Başkanlığa geliş tarihi:
26/4/2006)
35.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in,
İzmir-Bornova-Gökdere Köyünde bulunan zehirli atık dolu varillere ilişkin Çevre
ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/13960) (Başkanlığa geliş tarihi:
26/4/2006)
36.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, İzmir-Aliağa
gemi söküm tesislerinin çevreye etkilerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13961) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)
37.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, özel kalem
müdürlüğüne yapılan atamalara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13962) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)
38.- Ankara Milletvekili Mehmet TOMANBAY'ın, Jandarma
Genel Komutanlığı ile imzalanan bir protokolün iptal edilip edilmediğine
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/13963) (Başkanlığa
geliş tarihi: 27/4/2006)
39.- Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in, zehirli
atıkların bertarafına ve çevreye etkilerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13964) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
40.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, özel kalem
müdürlüğüne yapılan atamalara ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/13965) (Başkanlığa geliş tarihi:
26/4/2006)
41.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, ABD ile ortak
hazırlanacak "stratejik vizyon belgesi"ne ilişkin Dışişleri Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/13966) (Başkanlığa geliş
tarihi: 27/4/2006)
42.- Ankara Milletvekili Ayşe Gülsün BİLGEHAN'ın,
Fransa Ulusal Meclisinde görüşülecek olan Ermeni soykırımı iddialarıyla ilgili
yasa teklifine ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru
önergesi (7/13967) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/4/2006)
43.- Malatya Milletvekili Süleyman SARIBAŞ'ın,
Türkçenin AB'nin resmi dili olmasına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/13968) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/5/2006)
44.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, özel kalem
müdürlüğüne yapılan atamalara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Abdullatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/13969) (Başkanlığa geliş tarihi:
26/4/2006)
45.- Diyarbakır Milletvekili Muhsin KOÇYİĞİT'in, bazı
kişilerin TMSF ile ilgili görev alıp almadıklarına ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Abdullatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/13970)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)
46.- Şanlıurfa Milletvekili Turan TÜYSÜZ'ün, bazı
kişilerin TMSF ile ilgili görev alıp almadıklarına ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Abdullatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/13971)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)
47.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, TMSF'nin el
koyduğu Göltaş şirketinin avukatlarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Abdullatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/13972) (Başkanlığa
geliş tarihi: 27/4/2006)
48.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, TMSF ile
Merkez ve Medya Grupları arasında imzalanan protokollere ilişkin Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısından (Abdullatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/13973)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/4/2006)
49.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, TMSF'nin bazı
radyo istasyonlarını satışıyla ilgili iddiaya ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Abdullatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/13974) (Başkanlığa
geliş tarihi: 27/4/2006)
50.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, TMSF'nin bazı
ihalelerine ve yaptırdığı işlerle ilgili bazı iddialara ilişkin Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısından (Abdullatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/13975)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/4/2006)
51.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Uzan
Ailesinin yatlarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Abdullatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/13976) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/5/2006)
52.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, özel kalem
müdürlüğüne yapılan atamalara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/13977) (Başkanlığa geliş tarihi:
26/4/2006)
53.- Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün, bürokratik
yönetimin işleyişine ve naklen atamalardaki sorunlara ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/13978)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
54.- Zonguldak Milletvekili Harun AKIN'ın, AB'nin
bölgesel kalkınma fonlarından yararlanacak illere ilişkin Devlet Bakanından
(Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/13979) (Başkanlığa geliş tarihi:
26/4/2006)
55.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, özel kalem
müdürlüğüne yapılan atamalara ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı
soru önergesi (7/13980) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)
56.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, kamu borç
stoğuna ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/13981)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/4/2006)
57.- Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in, sosyal,
kültürel ve eğitim alanlarında AB'nin desteklediği projelere ilişkin Devlet
Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/13982) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2/5/2006)
58.- Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in, 2001 ila
2005 yıllarındaki bazı ekonomik göstergelere ilişkin Devlet Bakanından (Ali
BABACAN) yazılı soru önergesi (7/13983) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
59.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, özel kalem
müdürlüğüne yapılan atamalara ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı
soru önergesi (7/13984) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)
60.- Adana Milletvekili Kemal SAĞ'ın, "Ekranın
Büyüsüne Kapılmadan" adlı kitabın yazarına ilişkin Devlet Bakanından
(Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/13985) (Başkanlığa geliş tarihi:
27/4/2006)
61.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, özel kalem
müdürlüğüne yapılan atamalara ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı
soru önergesi (7/13986) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)
62.- Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in, Gümrük
Birliğinin ithalat ve ihracata etkilerine ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad
TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/13987) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
63.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, özel kalem
müdürlüğüne yapılan atamalara ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet AYDIN) yazılı
soru önergesi (7/13988) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)
64.- Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün, Umre
organizasyonlarının denetimine ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet AYDIN) yazılı
soru önergesi (7/13989) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
65.- Manisa Milletvekili Ufuk ÖZKAN'ın, petrol arama ve
üretim faaliyetlerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13990) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)
66.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, yenilenebilir
kaynaklardan elektrik üretimine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13991) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)
67.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, özel kalem
müdürlüğüne yapılan atamalara ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13992) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)
68.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın,
Burdur-Tefenni-Sazak Köyü arazisinin sulama suyu ihtiyacına ilişkin Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/13993) (Başkanlığa geliş
tarihi: 27/4/2006)
69.- Bursa Milletvekili Mehmet KÜÇÜKAŞIK'ın, doğalgaz
fiyatlarının sanayi sektörüne etkilerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13994) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/4/2006)
70.- Adana Milletvekili Tacidar SEYHAN'ın, Bingöl
İlindeki baraj projelerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13995) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/4/2006)
71.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Mavi Tünel
Projesiyle ilgili çalışmalara ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13996) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/4/2006)
72.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın,
Konya-Bozkır-Çağlayan'da yapılmakta olan gölete ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/13997) (Başkanlığa geliş tarihi:
28/4/2006)
73.- Giresun Milletvekili Mehmet IŞIK'ın, Çoruh
Elektrik Dağıtım A.Ş. Giresun Müessese Müdürlüğünün bazı ihalelerine ilişkin
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/13998) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2/5/2006)
74.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın,
Antalya-Demre İlçesinin hükümet konağı ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13999) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)
75.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın,
Antalya-Gazipaşa'da düzenlenen kültür şenliğinde okullarda imza ve söyleşiye
izin verilmemesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14000)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)
76.- Kocaeli Milletvekili İzzet ÇETİN'in, Ömerli Barajı
su toplama havzasında kurulmasına izin verilen bir sanayi tesisine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14001) (Başkanlığa geliş tarihi:
26/4/2006)
77.- Kocaeli Milletvekili İzzet ÇETİN'in, Yerel
Yönetimler Kamu İşverenleri Sendikasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14002) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)
78.- Kocaeli Milletvekili İzzet ÇETİN'in,
Kocaeli-Derince Belediyesinin alımlarıyla ilgili iddialara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14003) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)
79.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, özel kalem
müdürlüğüne yapılan atamalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14004) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)
80.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, İstanbul
Büyükşehir Belediyesinin bir imar düzenlemesi ile inşaat ve gayrimenkul yatırım
ortaklıklarında ihaleye çıkıp çıkmayacağına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14005) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/4/2006)
81.- Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in, Ankara
Büyükşehir Belediyesinin kullandığı ambleme ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14006) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
82.- Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in, emniyet
güçlerine mukavemet, hakaret ve darp suçundan işlem görenlere ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14007) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
83.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, özel kalem
müdürlüğüne yapılan atamalara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14008) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)
84.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un,
Adana-Seyhan'daki Şeyh Cemil Nardalı Konağının restorasyonuna ilişkin Kültür ve
Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/14009) (Başkanlığa geliş tarihi:
1/5/2006)
85.- Sinop Milletvekili Engin ALTAY'ın, Milli Eğitim
eski Bakanı Mustafa Necati'nin evinin kiraya verilmesine ilişkin Kültür ve
Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/14010) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/5/2006)
86.- Trabzon Milletvekili Asım AYKAN'ın, festivallere
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/14011) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2/5/2006)
87.- Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün, Türk tarih
ve kültürünün büyük şahsiyetlerinin tanıtılmasına ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14012) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
88.- Muğla Milletvekili Gürol ERGİN'in, çeşitli
ürünlerin imalinde kullanılan maddelerde KDV indirimi yapılıp yapılmayacağına
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/14013) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26/4/2006)
89.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın,
Antalya-Demre Vergi Dairesinin personel ihtiyacına ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14014) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)
90.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Ege
Üniversitesi Çocuk Sağlığı Araştırma ve Uygulama Hastanesi inşaatı ödeneğine
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/14015) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26/4/2006)
91.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, vergi
uyuşmazlığı davalarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/14016)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/4/2006)
92.- Balıkesir Milletvekili Orhan SÜR'ün, TEKEL'in
alkollü içkiler şirketinin hisse satış sözleşmesinin imza tarihine ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/14017) (Başkanlığa geliş tarihi:
28/4/2006)
93.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un,
yatırımların ve istihdamın teşvikiyle ilgili kanun kapsamına alınan illerdeki
yatırımlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/14018)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1/5/2006)
94.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, özel kalem
müdürlüğüne yapılan atamalara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14019) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)
95.- Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün, 65 yaş
üzerindekilerin aylıklarına ve sağlık karnelerine ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14020) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
96.- Tekirdağ Milletvekili Enis TÜTÜNCÜ'nün,
Tekirdağ-Çorlu'daki 23 Nisan kutlamalarında bazı öğrencilerin kıyafetine
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14021) (Başkanlığa
geliş tarihi: 26/4/2006)
97.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, görevden
alınan bürokratlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14022) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)
98.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, özel kalem
müdürlüğüne yapılan atamalara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14023) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)
99.- Mersin Milletvekili Hüseyin ÖZCAN'ın, lise son
sınıf öğrencilerinin devamsızlık durumlarına ve dershaneye gidemeyen
öğrencilere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14024)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)
100.- İstanbul Milletvekili Mehmet Ali ÖZPOLAT'ın,
İstanbul Bağcılar Orhangazi Lisesinden bir öğrencinin ilişiğinin kesilmesine
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14025) (Başkanlığa
geliş tarihi: 27/4/2006)
101.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Konya İl Milli
Eğitim Müdür Yardımcısına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14026) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/4/2006)
102.- Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri SAYGUN'un,
ilköğretim 2. sınıflara yönelik bir test kitapçığında yer alan bir soruya
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14027) (Başkanlığa
geliş tarihi: 1/5/2006)
103.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, İstanbul
Şile'de iki köy ilköğretim okulunun bir şirkete tahsis edilmesine ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14028) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/5/2006)
104.- Denizli Milletvekili Mehmet YÜKSEKTEPE'nin,
İLKSAN'a ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14029)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
105.- Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün, on ilde
daha üniversite kurulmasına yönelik kanun tasarısı hazırlıklarına ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14030) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/5/2006)
106.- Gaziantep Milletvekili Abdulkadir ATEŞ'in,
Türkiye ve dört ülkenin ortaklaşa girişimiyle bir savaş uçağı üretilmesi
projesine ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/14031)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/4/2006)
107.- Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in,
Türkiye-ABD ortak taarruz uçağı projesine ilişkin Milli Savunma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14032) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
108.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, özel
kalem müdürlüğüne yapılan atamalara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14033) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)
109.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, büyükşehir
belediyesi hastanelerinde döner sermaye işletmesi kurulması çalışmalarına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/14034) (Başkanlığa geliş tarihi:
28/4/2006)
110.- İzmir Milletvekili Muharrem TOPRAK'ın, sağlık
göstergelerine ve doğum kontrolüne ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14035) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/5/2006)
111.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun,
pratisyen hekimlerin ilaç yazma yetkisinin kısıtlanmasına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14036) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
112.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, özel
kalem müdürlüğüne yapılan atamalara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14037) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)
113.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, kadın
emeğinin değerlendirilmesi amacıyla kurulan kooperatiflerin desteklenmesine
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/14038) (Başkanlığa
geliş tarihi: 1/5/2006)
114.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Ereğli, Ilgın
ve Bor şeker fabrikalarının özelleştirme kapsamına alınmasına ilişkin Sanayi ve
Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/14039) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/5/2006)
115.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, özel
kalem müdürlüğüne yapılan atamalara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14040) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)
116.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, şube
müdürlüklerine yapılan atamalara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14041) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/4/2006)
117.- Tekirdağ Milletvekili Enis TÜTÜNCÜ'nün, tarım
ilacı kullanımına ve kaçak tarım ilaçlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14042) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
118.- Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün, ürün
ekiminde bölgesel planlamaya ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14043) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
119.- Çankırı Milletvekili Hikmet ÖZDEMİR'in, tiftiğe
ve tiftik keçisi yetiştiriciliğine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14044) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
120.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Atlasjet
Havayollarının Denizli uçuşlarının iptal edilmesine ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14045) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)
121.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, özel
kalem müdürlüğüne yapılan atamalara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14046) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)
122.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun,
İzmit'in Derince Limanındaki TCDD'ye ait bir tesisin kiralanmasıyla ilgili
soruşturmaya ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/14047)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/4/2006)
123.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun,
Teftiş Kurulu Başkanı hakkındaki iddialara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14048) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/4/2006)
124.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türk
Telekom'un 2005 yılı kârına ve kamuya geçen personeline ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14049) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/4/2006)
125.- Eskişehir Milletvekili Mehmet Vedat YÜCESAN'ın,
Ankara-İstanbul Hızlı Tren Projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14050) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
126.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, özel
kalem müdürlüğüne yapılan atamalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14051) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/4/2006)
127.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, TOKİ'nin
İzmir-Uzundere toplu konut projesi ihalesine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/14052) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/4/2006)
128.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, İzmir'deki
bazı kamu ihalelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14053)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3/5/2006)
129.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, TCDD'nin
belediyelere hurda malzeme satışına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/14054) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/5/2006)
130.- Ankara Milletvekili Yılmaz ATEŞ'in, Ankara'da
okullara uygulanan su tarifesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/14055) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/5/2006)
131.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Tuzla
Belediyesince yeni evli çiftlere dağıtılan bir kitaba ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/14056) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/5/2006)
132.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köye memba yapımı için ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14057) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
133.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köye memba yapımı için ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14058) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
134.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köye memba yapımı için ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14059) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
135.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köye memba yapımı için ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14060) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
136.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köye memba yapımı için ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14061) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
137.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köye memba yapımı için ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14062) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
138.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan
Hanak'taki bir köye memba yapımı için ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14063) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
139.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan
Hanak'taki bir köye memba yapımı için ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14064) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
140.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Hanak
ve Damal'daki bazı köylere memba yapımı için ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14065) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
141.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün sondaj yapımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14066) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
142.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün sondaj yapımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14067) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
143.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün sondaj yapımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14068) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
144.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün şehir deposu yapımı için ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14069) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
145.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan
Posof'taki bir köye memba yapımı için ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14070) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
146.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan
Posof'taki bir köye memba yapımı için ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14071) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
147.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan
Posof'taki bir köye memba yapımı için ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14072) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
148.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan
Posof'taki bir köye memba yapımı için ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14073) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
149.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan
Posof'taki bir köye memba yapımı için ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14074) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
150.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan
Posof'taki bir köye memba yapımı için ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14075) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
151.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan
Çıldır'daki bir köye memba yapımı için ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14076) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
152.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan
Çıldır'daki bir köye memba yapımı için ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14077) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
153.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan
Göle'deki bir köye memba yapımı için ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14078) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
154.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Göle'deki
bir köye memba yapımı için ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14079) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
155.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan
Göle'deki bir köye memba yapımı için ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14080) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
156.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan
Göle'deki bir köye memba yapımı için ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14081) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
157.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan
Göle'deki bir köye memba yapımı için ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14082) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
158.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan
Göle'deki bir köye memba yapımı için ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14083) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
159.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan
Göle'deki bir köye memba yapımı için ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14084) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
160.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan
Göle'deki bir köye memba yapımı için ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14085) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
161.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan
Göle'deki bir köyün sondaj yapımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14086) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
162.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan
Damal'daki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14087) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
163.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan
Damal'daki köy yolları onarımı ve köprü yapımına ayrılan ödeneğe ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14088) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/5/2006)
164.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan
Damal'daki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14089) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
165.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan
Damal'daki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14090) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
166.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan
Göle'deki bir köyün sondaj yapımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14091) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
167.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan
Göle'deki bir köyün sondaj yapımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14092) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
168.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan
Göle'deki bir köyün sondaj yapımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14093) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
169.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan
Göle'deki bir köyün sondaj yapımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14094) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
170.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan
Damal'daki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14095) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
171.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan
Damal'daki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14096) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
172.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Damal'daki
bir köyün stabilize yol yapımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14097) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
173.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan
Damal'daki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14098) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
174.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan
Damal'daki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14099) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
175.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan
Göle'deki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14100) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
176.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan
Göle'deki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14101) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
177.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan
Göle'deki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14102) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
178.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan
Göle'deki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14103) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
179.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan
Göle'deki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14104) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
180.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan
Göle'deki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14105) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
181.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan
Göle'deki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14106) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
182.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan
Göle'deki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14107) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
183.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan
Göle'deki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14108) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
184.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan
Göle'deki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14109) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
185.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan
Göle'deki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14110) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
186.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan
Göle'deki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14111) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
187.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan
Göle'deki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14112) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
188.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan
Göle'deki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14113) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
189.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan
Göle'deki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14114) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
190.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan
Göle'deki köy yolları onarımı ve köprü yapımına ayrılan ödeneğe ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14115) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/5/2006)
191.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan
Göle'deki bir köprü yapımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14116) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
192.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan
Göle'deki bir köprü yapımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14117) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
193.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan
Hanak'taki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14118) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
194.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan
Hanak'taki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14119) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
195.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan
Hanak'taki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14120) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
196.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan
Hanak'taki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14121) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
197.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan
Hanak'taki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14122) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
198.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan
Hanak'taki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14123) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
199.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan
Hanak'taki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14124) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
200.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan
Hanak'taki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14125) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
201.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan
Hanak'taki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14126) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
202.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan
Hanak'taki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14127) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
203.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan
Hanak'taki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14128) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
204.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan
Posof'taki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14129) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
205.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan
Posof'taki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14130) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
206.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan
Posof'taki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14131) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
207.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan
Posof'taki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14132) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
208.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan
Posof'taki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14133) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
209.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan
Posof'taki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14134) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
210.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan
Posof'taki bir köyün stabilize yol yapımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14135) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
211.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan
Posof'taki köy yolları onarımı ve köprü yapımı için ayrılan ödeneğe ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14136) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/5/2006)
212.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Posof'taki
bir köprü yapımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14137) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
213.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan
Çıldır'daki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14138) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
214.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan
Çıldır'daki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14139) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
215.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan
Çıldır'daki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14140) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
216.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan
Çıldır'daki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14141) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
217.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan
Çıldır'daki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14142) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
218.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan
Çıldır'daki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14143) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
219.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan
Çıldır'daki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14144) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
220.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan
Çıldır'daki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14145) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
221.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan
Çıldır'daki köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14146) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
222.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14147) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
223.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14148) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
224.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14149) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
225.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki köy
yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14150) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
226.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14151) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
227.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14152) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
228.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14153) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
229.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki köy
yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14154) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
230.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14155) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
231.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14156) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
232.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14157) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
233.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki köy
yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14158) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
234.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14159) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
235.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14160) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
236.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14161) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
237.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki köy
yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14162) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
238.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14163) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
239.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14164) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
240.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
köy yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14165) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
241.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki köy
yollarının onarımına ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14166) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
242.- Hatay Milletvekili Gökhan DURGUN'un, koyların
turizm tesisleri yapılması için tahsis edilmesine ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14167) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/5/2006)
243.- Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, Milli
Eğitim eski Bakanı Mustafa Necati'nin evinin kiralanmasına ilişkin Kültür ve
Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/14168) (Başkanlığa geliş tarihi:
3/5/2006)
244.- Mersin Milletvekili Hüseyin ÖZCAN'ın, Diyarbakır
Milli Eğitim Müdürü hakkındaki bazı iddialara ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14169) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/4/2006)
245.- Ankara Milletvekili Yılmaz ATEŞ'in, halk eğitim
merkezlerinde çalışan usta öğreticilere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14170) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/5/2006)
246.- Bursa Milletvekili Mustafa ÖZYURT'un, Bursa Kadın
Doğum ve Çocuk Hastanesi inşaatına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14171) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/5/2006)
247.- Antalya Milletvekili Atila EMEK'in, Manavgat
Devlet Hastanesinde uzman doktor ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14172) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/5/2006)
248.- Samsun Milletvekili İlyas Sezai ÖNDER'in,
Kızılırmak Deltasında yapılan balıkçılıktaki bazı sorunlara ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14173) (Başkanlığa geliş tarihi:
3/5/2006)
249.- Samsun Milletvekili İlyas Sezai ÖNDER'in,
Samsun'daki seyyar balıkçılara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14174) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/5/2006)
250.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın,
Konya-Beyşehir-Mesutlar Köyünün yol sorununa ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14175) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
251.- İstanbul Milletvekili Hasan AYDIN'ın, TMSF'ye
devredilen bir şirketler grubunda yapılan atamalara ve bazı iddialara ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdullatif ŞENER) yazılı soru
önergesi (7/14176) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/5/2006)
16 Mayıs 2006 Salı No: 142
Tasarı
1.- Türkiye Cumhuriyeti ile Bahreyn Krallığı Hükümeti
Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve
Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/1207) (Plan ve Bütçe ile Dışişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.5.2006)
Teklifler
1.- Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek ile İstanbul
Milletvekili Bihlun Tamaylıgil'in; 5021 Sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması ve Bankalar Kanunu Hükümlerine İstinaden Bankacılık İşlemleri Yapma
ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketi
Hakkında Tesis Edilecek Bazı İşlemler Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi (2/786) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
9.5.2006)
2.- Erzurum Milletvekili Muzaffer Gülyurt'un; Bazı Kamu
Personeline Tayın Bedeli Verilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/787) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
9.5.2006)
Süresi İçinde
Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, Ilısu Barajı
projesine ve Hasankeyf'in korunmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/12719)
2.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, müze giriş
ücretleriyle ilgili bir iddiaya ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12823)
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
15.04
16 Mayıs 2006
Salı
BAŞKAN :
Başkanvekili Ali DİNÇER
KÂTİP ÜYELER:
Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 102 nci
Birleşimini açıyorum.
III. -
YOKLAMA
BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için 3 dakika süre vereceğim. Sayın
milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini;
bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin, salonda
hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini; buna rağmen sisteme
giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını, görevli personel aracılığıyla, 3
dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, toplantı yetersayısı
yoktur; 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.08
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati:
15.20
BAŞKAN :
Başkanvekili Ali DİNÇER
KÂTİP ÜYELER:
Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 102 nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
III. -
YOKLAMA
BAŞKAN - Birinci oturumda yapılan yoklamada toplantı
yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi, yoklama işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için 3 dakika süre vereceğim. Sayın
milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını
bildirmelerini; bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini; buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını,
görevli personel aracılığıyla, 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline
gündemdışı söz vereceğim.
Gündemdışı ilk söz, 17 Mayıs Dünya Telekomünikasyon
Günü münasebetiyle söz isteyen Uşak Milletvekili Osman Coşkunoğlu'na aittir.
Buyurun Sayın Coşkunoğlu (CHP sıralarından alkışlar)
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Uşak Milletvekili Osman
Coşkunoğlu'nun, Dünya Telekomünikasyon Günü münasebetiyle, ulusal
telekomünikasyon teknolojisinin geliştirilmesi yönünde yeni strateji ve
politikaların geliştirilmesi ile internet hizmetlerinin hızının artırılarak
daha fazla yaygınlaştırılmasının önemine ilişkin gündemdışı konuşması
OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 17 Mayıs, yani yarın, Dünya
Telekom Günü olarak kutlanıyor. Bizim de üyesi olduğumuz Uluslararası
Telekomünikasyon Birliğinin Paris'te kurulduğu tarihtir 17 Mayıs 1865 tarihi.
Ülkemizde, 2002 yılından bu yana, Tüm Telekomünikasyon İş Adamları Derneği
TÜTED tarafından organize edilen bir etkinlikle kutlanagelmiştir.
Telekomun önemini, sık sık, çoğu zaman da içeriği tam
anlaşılmadan lafı edilen "bilgi çağı" terimini kullandığımız
telekomun önemini anlatmama gerek yok. Onun yerine, ülkemizin telekom konusunda
nerelerden gelip nerelerde olduğu konusunda, bu sınırlı zaman içerisinde bir
fikir vermeye çalışacağım.
Çok hazin bir durumda olduğunu baştan söyleyeyim.
Telekom konusunda, 1985'e, 1980'li yılların ortasına gidelim. Bir "çağ
atladık" lafı ortaya çıkmıştı. Neden çağ atladığımız iddia ediliyordu;
bütün santralları, telekom santrallarını sayısallaştırmıştık, dijital
santrallar konulmuştu. Hemen hemen bütün Türkiye'de, gerçekten o zaman
Avrupa'nın birçok yerinde bile görünmeyen bir telefon sistemimiz, bir
telekomünikasyon sistemimiz var idi, fakat, bu, bize çağ atlattı mı; hayır. Çağ
atlatma fırsatını, devam eden anlayışla kaybettik; onu vurgulamak isterim;
çünkü, bu, günümüzü de ilgilendiriyor.
Biz, telekomun sadece kullanıcısı durumuna düşmemek
için, o zamanlar kamu tarafından kurulmuş olan Teletaş firması, aynı zamanda en
modern cihazları üretiyordu, geliştirip üretiyordu Teletaş. Ondan sonra,
Teletaşı Alcatele sattık, satıldı o dönemin hükümetin tarafından. Tıpkı, şimdi
de Türk Telekomun Oger Firmasına satıldığı gibi bir yabancı firmaya satıldıktan
sonra, Alcatel geldi, Teletaşın araştırma geliştirme bölümünü kapattı. Orada
çalışan pırıl pırıl mühendislerimiz, Amerika'da, Silikon Vadisinde çalışır
duruma geldiler; bunu, hatırlatmak isterim.
1985, en önemli yıllardan birisi, yapılmış en ciddî
hatalardan birisi. 1993, diğer bir önemli yıl, telekomla beraber anılan
internetin Türkiye'ye gelişidir. Türkiye'ye gelişi 1993'te. Gerçekten, o
dönemde, daha Amerika'da ve Batı Avrupa ülkelerinde bile üniversite dışında
yeni yeni kullanılan internetin Türkiye'ye gelmesi, önemli bir başarıdır.
1993'te, interneti genel olarak ilk kullanan ülkelerden biri olduğumuz halde,
şimdi, 2006'da neredeyiz! Söyleyeyim rakamları: Türkiye'de, şu anda, interneti
kullanan nüfusumuzun yüzdesi 13,7'dir, nüfusumuzun yüzde 13,7'si internet
kullanıyor. Bunu bir karşılaştırma olarak vermek için, dünya ortalaması yüzde
15,7'dir. Dünya ortalamasının gerisine düşmüşüz. Avrupa Birliği ortalaması
yüzde 49,8'dir. Türkiye'de yüzde 13,7, ilk internete başlayan ülkeler arasında
olmamıza karşın. Bu, neden; şu anda devam edegelen hataların devamından.
Bu arada, yeni yayınlanmış bir istatistik daha vereyim:
Bilişim çağına hazır olma endeksinde -ki, bu, telekom altyapısını, internet
altyapısını, hepsini kapsar- Türkiye, 2005 yılında 43 üncü sırada iken, 2006
yılında 45 inci sıraya düşmüştür. Aslında, bu, tam bir düşüş değildir; çünkü,
yeni iki ülke listeye girmiştir ve bunlar, bizim üstümüzde yer almıştır;
yerinde saymışızdır. O yeni giren iki ülkenin de adını söyleyeyim, eğer bu
teselli olacaksa: Bermuda ve Birleşik Arap Emirlikleri bizim üstümüzde yer
aldığı için, 45 inci sıraya düştük.
Değerli milletvekilleri, size, kısa kısa,
satırbaşlarıyla, şu anda içinde bulunduğumuz…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
İçinde bulunduğumuz bu kadar önemli bir sektörde, bu
kadar önemli bir teknolojide ne kadar kötü durumda olduğumuzu, maalesef,
maalesef söylemek zorundayım. Ulusal telekom teknolojisi geliştirme yönünde bir
politika veya strateji yok. Bilgi toplumu stratejisi hazırlanıyor; güzel bir
strateji olma yolunda olduğunu umuyorum; fakat, bir yandan o strateji
hazırlanıyor, bir yandan, özelleştirme ve diğer politikalar, bir bütünün
parçaları olma dışında rasgele uygulanıyor ülkemizde.
İkincisi, serbestleşme; yani, özelleştirme tutkusu
içerisinde, piyasayı serbestleştirme unutuldu ve çok gecikildi. O konuda
karnemiz çok zayıf. Serbestleşme, yani mevcut, düzenleyici kuruluşun çalışma
karnesi -ki, bizde bu Telekom kurumudur- bakımından Avrupa'da yine sonuncu
geliyoruz. En iyi ülkelerin puanı 300'lerdeyken, bizim puanımız 160, 170;
yarısı kadar. Yani, piyasaları düzenleyen güçlü bir kuruluştan henüz söz
etmemiz mümkün değil.
Bir diğer sorun, ciddî vergiler. Dünyada yüzde 70'lere
varan, yüzde 60'ların üstünde özel iletişim vergisi alan ender ülkelerdeniz. Bizden
fazla olan galiba bir Tanzanya var. Avusturya gibi, Avrupa'nın ülkeleri yüzde
20'lerde vergi alırken, biz, yüzde 60-70 vergi alıyoruz.
BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.
OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla) - Son olarak üç noktaya
değineyim o zaman, satırbaşlarıyla.
Evrensel hizmet yasası çıkardık. Evrensel hizmet
dediğimiz, kenar köşe, uzak yerlere, özel sektörün kârlı bulmadığı için hizmet
götüremeyeceği yerlere telekom hizmeti götürmektir. Bunun için toplanan fonun
ne için kullanıldığını, nerede, nasıl kullanıldığını bilemiyoruz. Hatta ve
hatta, Millî Eğitim Bakanlığının ve Ulaştırma Bakanlığının kendi
bilgisayarlarının, bu fonlardan kullanılan parayla alındığı söylemi var ve bu
söylenti de yalanlanmadı henüz. Bu, birinci sorun.
İkinci sorun, internete ve telekoma erişimi
yaygınlaştırmak konusunda etkin çalışmalar yapılmıyor. Bunları zaten
istatistikleriyle de gösterdim.
Özelleştirme yanlıştı, zamansızdı ve en kibar
tabiriyle, düzgün bir şekilde yapılmamıştır. Bunları zamanla belgeleriyle
açıklayacağız. Şu anda sadece şunu söylemek isterim ki, Türk Telekom ile
Telekomünikasyon Kurumu arasında imzalanan imtiyaz sözleşmesine Türk Telekom
tarafından muhalefet şerhi konulmuştur. Bir muhalefet şerhi içeren bir
sözleşmeyle özelleştirme yapılmıştır. Maliye Bakanı böyle bir muhalefet şerhi
olmadığını iddia etmiştir; fakat, Ulaştırma Bakanı bu muhalefet şerhinin
olduğunu kabul etmiştir. Zaten, olduğunu da biliyoruz.
Son olarak size Sayın Başbakandan bu konuyla ilgili bir
cümle okuyayım. Sayın Başbakan, şimdi de ona "dostum" dediği diğer
bir tekel sahibi Bill Gates geldiği zaman, 30 Ocak 2006 tarihinde aynen, aynen
şöyle demiştir: "Bu çağda gelişmiş ve az gelişmiş ülke yok. Bu tanımlar
geride kaldı. Akıllı, daha akıllı, en akıllı ülkeler olarak konuşuluyor. Kim
daha çok bilgi üretirse, o daha güçlüdür." Ne güzel söylemiş değil mi
Sayın Başbakanımız?! Üzülerek söyleyeceğim ki, Sayın Başbakan veya Sayın
Başbakanın o konuşmasını hazırlayanlar intihal yapmıştır. İşte elimde Newsweek.
Değerli arkadaşlarım, yabancı yayınları, yabancıların söylediği lafları
izleyenler var. Newsweek'in Aralık 2005 sayısının 12 nci sayfasında Friedman
-"Dünya Düzdür" diye en çok satan kitabı olan kişi- aynen bu
cümleleri söylemiştir, birebir tercümesidir Sayın Başbakanın söylediği cümleler.
Bunu da sizlere saygıyla arz eder, Telekomünikasyon Gününde, bu kadar önemli
bir sektörde…
MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Ne var o cümlede?!
OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla) - Buyurun, belge burada!
BAŞKAN - Müdahale etmeyelim arkadaşlar.
OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla) - Aynen cümleyi alıp
söylemesi intihaldir. Kaynak verebilir, "Friedman'a göre böyle"
diyebilir. Kelimesi kelimesine aynendir.
BAŞKAN - Siz Genel Kurula hitap edin.
OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla) - Siz belki Başbakanın
Müsteşarından bu işe alıştınız; ama, benim geldiğim ortamlarda, referans
kaynağı vermeden, kelimesi kelimesine aynı cümleyi okumaya "intihal"
denir ve hele hele bir başbakana hiç yakıştırılmaz.
Telekom Gününün özelliği, Telekom Gününün önemini bir
daha burada vurgulamak isterim. Bu öneme layık politikalar içerisinde olmamızı
diler, saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Gündemdışı ikinci söz, Türkçenin devlet dili
ilan edilişinin 729 uncu yıldönümü münasebetiyle söz isteyen, İstanbul
Milletvekili Ekrem Erdem'e aittir.
Buyurun Sayın Erdem.
2.- İstanbul Milletvekili Ekrem Erdem'in,
Türkçenin devlet dili ilan edilişinin 729 uncu yılı münasebetiyle, dilimizi
yabancı dil istilasından koruyup zenginleştirmenin, millî kültürümüzün
muhafazasındaki önemli etkilerine ilişkin gündemdışı konuşması ve Karaman
Milletvekili Mevlüt Akgün'ün aynı konuda açıklaması
EKREM ERDEM (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkçenin, Karamanoğlu Mehmet Bey tarafından devlet dili ilan
edilişinin 729 uncu yılı münasebetiyle gündemdışı söz almış bulunuyorum; bu
vesileyle Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Karamanoğlu Mehmet Bey, 15 Mayıs 1277 yılında
yayınladığı bir fermanla Türkçeyi devlet dili ilan ederek, divanda, dergâhta,
bargâhta, mecliste ve meydanda başka bir dilin kullanılmasını yasaklamıştır.
Türkçe, Karamanoğlu Mehmet Beyin bu fermanından önce de
sonra da, gerek doğu gerek batı Türkleri arasında devlet dili idi. Hunlar,
Göktürkler, Uygurlar ve Karahanlılar'da resmî dil her zaman Türkçe olmuştur,
sadece Gazneliler Farsça'yı kullanmışlardır.
Büyük Selçuklular da, devlet dilinin Türkçe olmasına
rağmen, resmî yazışmaları ağırlıklı olarak Farsça yapmışlardır. Büyük
imparatorluklar halindeki Türk devletlerinde, kendilerine bağlı kavimlere ve
diğer milletlere gönderilen yazıların onların diliyle yazılması bir âdet
hükmündeydi. Nitekim, Osmanlılarda da, böyle, çeşitli dillerde yazılmış
belgeler görülmektedir ve bulunmaktadır.
Osmanlı sultanları Orhan Beyden başlayarak, sade
Türkçeyi bütün tarih boyuncu hem kendi şiirlerinde kullanmışlar hem de Sultan
II. Murad "gönüller ancak açık Türkçeden haz alır" diyerek
etraflarına topladıkları edip ve şairleri teşvik etmişlerdir.
Sultan II. Abdülhamid yayınladığı bir talimatnamede
"sözün güzel ve doğru söyleme kaidelerine uygun olabilmesi, diğer
şartlarla birlikte alışılmamış kelimelerle söylenmeyişine bağlıdır. Yazı dili
için İstanbul ahalisinin konuştuğu lisanın esas tutulması; cümlelerin gayet
sade ve açık yazılarak, kullanılan kelimelerin mümkün olduğu kadar Türkçe
sözler olması, herhalde çok faydalıdır. Arapça kelimeler Araplar için, Farsça
kelimeler İranlılar için menus sözlerdir; fakat, bu sözlerin İstanbul
ahalisince bilinenleri pek azdır. Ahalinin daha çocukken anne babalarından
işitip öğrendikleri kelimeler Türkçede menus ve bunun dışındakiler ise
gayrimenus sayılmalıdır" demiştir.
Karamanoğlu Mehmet Beyin Türkçeden başka bir dilin
kullanılmaması hakkındaki fermanı, dil şuuru bakımından önemli bir yaklaşımdır.
Değerli milletvekilleri, milletleri millet yapan
unsurların başında dil gelir. Dil, millî birliğin ve bütünlüğün temel taşıdır.
Toplumlar, millet olmayı bir dile sahip olmakla elde ederler ve millî
varlıklarını da ancak kendi dilleriyle koruyabilirler.
Duygu ve düşüncelerin üretilip geliştirilmesi,
anlatılması da dille olur. Dilden soyutlanarak düşünce üretmek imkânsızdır.
İnsan, kelimelerle düşünür, düşüncelerini kelimelerle anlatır. Millî kültürün
doğması ve gelişmesi dile bağlıdır. Dilini geliştirip zenginleştiremeyen,
yabancı dillerin istilalarından koruyamayan milletler, ne millî bir kültür
oluşturabilirler ne de oluşturdukları kültürü koruyabilirler.
Dilde başlayan yozlaşma ve yabancılaşma, dille sınırlı
kalmayarak, zamanla bütün değerlerin yok olmasına ve millî birliğin telafisi
imkânsız zararlar görmesine sebep olur. Dili yozlaşan, yabancı dillere karşı,
gerek toplum hayatında gerekse bilim ve eğitimde geri plana düşen bir milletin
geleceği de ciddî şekilde tehlikeye düşer.
Türkçenin devlet dili olması, konuşma dili ile yazı
dili arasında ya da başka bir deyimle, aydın dili ile halk dili arasında
farklılıklar oluşmasını engelleyememiştir. Bundan dolayı da dilin
sadeleştirilmesi hep gündemde olmuştur, gündemden hiçbir zaman düşmemiştir.
Yüzyıllar boyunca bu büyük ayrılığı ortadan kaldırmak için çalışılmıştır.
Bu çalışmalar cumhuriyet döneminde daha da hız kazanmış
ve Atatürk'ün, Türkçeyi yabancı şekil ve kaidelerin tesirinden kurtarmak,
çağdaş medeniyet seviyesine eriştirmek, günümüzün ilim, teknik, fen, felsefe ve
sanat gibi alanlardaki bütün kavramları ifade edecek hale getirerek yazı dili
ile konuşma dilini birleştirmek amacıyla başlattığı mücadele, büyük oranda
sağlığında hedefine ulaşmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.
EKREM ERDEM (Devamla) - Fakat, bilinçli ya da bilinçsiz
yabancı kelime kullanma hastalığından kendimizi bir türlü kurtaramadık. En
önemli varlığımız, farkında olmadan yavaş yavaş elimizden kayıp gitmektedir.
Günlük konuşmalarımızda "uyum" yerine "adapte",
"güç" yerine "enerji", "çaba" yerine
"efor", "büyük" yerine "makro", "küçük"
yerine" "mikro" ve "torba" yerine "poşet"
gibi pek çok kelimenin Türkçeleri yerine yabancı dildeki karşılıklarını
kullanır hale geldik.
Ayrıca "durak" yerine "dorock"
"paşa" yerine "pahsa" ve "eylül'ün" yerine
"eylül's" gibi Türkçe ve Türkçeleşmiş kelimeleri yabancı dil
kurallarına göre yazarak kullanmak sıradanlaştı. Daha vahim olanı ise
"evet"in yerini "yes"ler ve "okey"ler alırken,
vedalaşmalarımız "bye bye"larla yapılır oldu.
Dilimize karşı kayıtsızlık ve özenti, maalesef,
işadamlarımızı ve esnafımızı da etkilediğinden, imal edilen mal ve ürünlerin
isimlerinde, ticarî unvan ve adlarda yabancılaşma süratle artmaktadır.
Şehirlerimizin cadde ve meydanlarında dolaşıldığında, mağaza ve işletmelerin
isimlerine bakıldığında nasıl bir kirlenme yaşadığımız rahatlıkla
görülmektedir.
Dilimizle ilgili sıkıntılardan bir diğeri de kavramlar
ve terimler üzerindeki anlayış birliğinin sağlanamamış olmasıdır. Bu durum,
dilde kavram kargaşasının ana sebebi olduğu gibi, millî birliğimize zarar
verecek boyutta kamplaşma ve krizlere sebep olmaktadır. Üzerinde hemen hemen
hiç anlaşmaya varılamamış, herkesin işine geldiği gibi anladığı ve anlatmak
istediği "milliyetçilik", "ilericilik" ve
"gericilik" gibi kavramlar bunun bariz örnekleridir.
Bugün dilimiz iyi konuşulup iyi yazılamamaktadır.
Türkçemiz her gün biraz daha bozulmakta, kötü ve yanlış telaffuza, cümle
bozukluklarına hemen herkesin konuşmasında rastlanılmaktadır.
Bütün bu aksaklıkların en önemli sebebi, dilimizin iyi
öğretilememesi ve bir dil bilincinin geliştirilememesidir. Yeni yetişen
nesillere, okullarımızda, dilimizin doğru dürüst telaffuz edilip konuşulması ve
yazılması öğretilememektedir. Gençlerimizin, dilimizin sanat eserlerini,
romanlarını, hikâyelerini, şiirlerini anlayamadan yetişmeleri, onların,
tarihlerinden, kültürlerinden ve dolayısıyla medeniyetlerinden habersiz
olmalarına ve bu değerlerinden kopmalarına, hatta düşman olmalarına sebep
olmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; millî benliğimiz
ve birliğimizin temel unsuru olan dilimizi koruyup geliştirmek için, başta
eğitim kurumlarımız olmak üzere, basınımızdan yazarlarımıza, yöneticilerimizden
vatandaşlarımıza kadar her kesime önemli görevler düşmektedir.
Bir taraftan, dilimizi yabancı kelimelerin istilasından
korumak için gerekli bütün tedbirleri alırken, diğer taraftan da
zenginleştirilmesine ve yaygınlaştırılmasına katkıda bulunmak millî bir
görevdir. Bu, dili bize miras bırakan atalarımıza karşı vefamız, gelecek
nesillere karşı borcumuzdur.
Bu duygu ve düşüncelerle, Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Ekrem Erdem'in Türkçeyle ilgili
konuşmasının etkin ve yararlı olacağı umuduyla, aynı konuda yerinden söz
isteyen Karaman Milletvekili Sayın Mevlüt Akgün'e söz veriyorum.
Buyurun Sayın Akgün, yerinizden ve kısa.
MEVLÜT AKGÜN (Karaman) - Bundan 729 yıl önce, 13 Mayıs
1277'de, dil birliği ve Türk birliğini sağlanmak amacıyla, Karamanoğlu Mehmet
Bey, yayınladığı ünlü fermanıyla, Türkçeyi yeniden devlet dili olarak ilan
etmiştir. İşte, fermanın yayınlandığı tarihin yıldönümünde, Karaman'da, Türk
dil bayramı her yıl kutlanmaktadır.
Türk dil bayramına, Türkiye Büyük Millet Meclisi,
Başbakanlık, Kültür Bakanlığı, Karaman Valiliği ve Belediye Başkanlığı katkıda
bulunmaktadır. Bu yılki kutlamalarda on gün süren bir dizi etkinlik
gerçekleştirilmiştir ve dil bayramı, uluslararası bir boyuta taşınmıştır.
Türkçeye sahip çıkmak, doğru, güzel ve düzgün kullanmak
en büyük vatanseverliktir. Mustafa Kemal Paşa "varlığını, istiklalini ve
bağımsızlığını korumasını bilen Türk Milleti, dilini de yabancı dillerin
boyunduruğundan kurtarmasını bilecektir" diyor.
Dilimize emeği geçen, başta Karamanoğlu Mehmet Bey,
Yunus Emreler, Mustafa Kemal Paşalar ve bu gibi tüm vatanseverleri saygıyla
selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Gündemdışı üçüncü söz, 14 Mayıs Eczacılar Günü
münasebetiyle söz isteyen, Hatay Milletvekili Abdulaziz Yazar'a aittir.
Buyurun Sayın Yazar. (CHP sıralarından alkışlar)
3.- Hatay Milletvekili Abdulaziz
Yazar'ın, 14 Mayıs Eczacılar Günü münasebetiyle, eczacıların sorunlarına ve
alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağ'ın cevabı
ABDULAZİZ YAZAR (Hatay) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 14 Mayıs Eczacılar Günü dolayısıyla gündemdışı söz almış
bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, eczacılık mesleğinin 167 nci
yıldönümünü kutladığımız bugünlerde, temel amacı bu ülkenin insanlarına
nitelikli sağlık hizmeti sunmak olan biz eczacıların bütün sorunlarının çözülmüş
olduğu, aksaklıklarının giderildiği ve eczacılık sektörünün daha iyiye gitmesi
yönünde çalışmaların yürütüldüğü günlerin geleceğine olan inancımla tüm eczacı
meslektaşlarımın 14 Mayıs Eczacılar Gününü kutlarım.
Eczacı bir milletvekili olarak şunu ifade etmek
istiyorum ki, eczacılık mesleği ve eczacılar sağlık sektörünün en önemli yapı
taşlarından biridir. Bu, asla gözardı edilmemelidir.
Hükümet tarafından hazırlanan 6197 sayılı yasa tasarısı
üç yıldır İlaç ve Eczacılık Genel Müdürlüğünde görüşülmekte olmasına rağmen,
halen Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine alınamamıştır.
6197 sayılı Yasada "eczanenin sahibi ve sorumlu
müdürü eczacıdır" yerine, Sağlık Bakanlığı tarafından "eczanenin
sorumlu müdürü eczacı olacaktır" ifadesi getirilmek istenmektedir.
Bu ifadeyle zincir eczanelerin yolu açılmakta,
dolayısıyla serbest eczacının geleceği tehlikeye sokulmaktadır.
Eczane ruhsatlarının eczacı odaları tarafından
verilmesi, Türk Eczacılar Birliğince onaylanması ve bunların Sağlık Bakanlığına
bildirilmesi, mesleğimizde çok önemli bir sıkıntı olan muvazaalı eczane açma ve
işletme olayını ortadan kaldıracaktır.
Eczanelerin kâr oranları yüzde 20 civarındadır.
Eczanelerimizin yüzde 4,5'e kadar yaptığı ıskontolar göz önüne alındığında,
eczacının geriye kalan kârı yüzde 15'tir. Özellikle, bir eczanenin aylık
cirosunun yüzde 9-10'unun eczanenin sabit giderleri için harcandığı bir dönemde
bu kârlılık oranlarıyla serbest eczanelerin ayakta kalma şansı imkânsız hale
gelmektedir.
Her yıl Maliye Bakanlığı ile Türk Eczacılar Birliği
arasında imzalanan malî yıl protokollerinde belirtilen "devlet, 45 iş günü
içinde ilaç bedellerini geri öder" hükmü birçok kurumda uygulanmamaktadır.
Bunun sonucu olarak, eczacı, ilaçları satın aldığı ilaç deposuna olan ödemelerinde
sıkıntıya düşmekte, yüksek faizle bankadan para almakta ya da depoya yüzde 3-4
gibi aylık gecikme faizi ödemek zorunda kalmaktadır.
Sağlık hizmetlerinin insanın hayatını devam ettirmesi
için vazgeçilmez olduğunu görecek yeni bir anlayışla, hastaların tedavi
giderlerinin ödeneğe bakılmaksızın ödenebilmesi, Bütçe Kanununa bir maddeyle
eklenmelidir.
İlaçta ve sağlık hizmetlerinde KDV yüzde 8'dir. Hastayı
cezalandıran bu vergi oranlarının, mutlak suretle, yüzde 1'ler seviyesine
çekilmesi gerekmektedir; çünkü, bu, devletin, vatandaşına karşı aslî bir
görevidir.
Değerli arkadaşlarım, eczacılarımız, sigorta
reçetelerinin reçete edilmesi konusunda büyük sıkıntılar yaşamaktadır. SSK'nın
serbest eczanelere açılmasıyla birlikte hayata geçen "endikasyona göre
ilaç verilmesi sistemi" çok büyük mağduriyetlere sebep olmaktadır.
Endikasyona göre ilaç verilmesinde, esas olanın, ana
hastalığa ait teşhisin yazılması, talî ilaçlar (Örnek: Analjezik, vitamin,
antiasit, tatlandırıcı ve bunun gibi) için teşhis zorunluluğu istenmemesi
gerekmektedir. Reçeteye yazılacak dört kalem ilaç için dört ayrı teşhis
aranmamalıdır.
Hastaya ilaç verilmesinde yaşanan en büyük sıkıntı ise,
fiyat farklarından ve ambalaj şekillerinden doğmaktadır. İlaç fiyat
farklarından dolayı ya hasta-eczacı tartışmaları yaşanmakta ya da fiyat
farklarının eczacı tarafından talep edilmemesiyle haksız rekabet yaşanmaktadır.
Bu sorunun çözümü için, muadili olan ilaçların tamamının fiyatlarının referans
fiyat aralığında olması ve dolayısıyla, ilaç fiyatlarında fark çıkmaması
gerekmektedir.
Değerli arkadaşlarım, kamu kurum ve kuruluşlarının ilaç
pazarındaki payının yüzde 80 gibi önemli oranda olmasına rağmen, kuruluşların
ödeme sürelerini geciktirmesi, eczaları ekonomik güçlüklerle karşı karşıya
bırakmaktadır. Ayrıca, eczacılarımızın SSK'daki yüzde 10'luk payları yedi aylık
bir gecikmeyle ödenmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.
Buyurun.
ABDULAZİZ YAZAR (Devamla) - Yurtdışı SSK reçeteleri,
kan ürünü reçeteleri, iade reçeteler ve yeşilkartlı reçeteler, sözleşmede
belirtilen sürenin çok üzerinde bir tarihte ödenmektedir.
Başta SSK olmak üzere, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı
provizyon sistemlerinin kapasiteleri güçlendirilmelidir. Provizyon sistemi
kökten değiştirilerek tek ekrandan alınabilir hale getirilmeli, hatalara ve
yoruma açık olmamalı, provizyon sisteminden onay alınan reçeteler kesintisiz
ödenmelidir.
Hükümetin uyguladığı yanlış sağlık politikaları
sonucunda devlet hastanelerine yeterli personel, araç ve gereç alınamamakta ve
hizmet aksamaktadır. Seçim bölgem İskenderun'dan bir örnek vermek istiyorum.
İskenderun'da iki devlet hastanesinin birleştirilmesi nedeniyle ciddî sorunlar
yaşanmaktadır. Her iki devlet hastanesinin birleştirilmesi sürecinde, İskenderun
Devlet Hastanesinin bölümlerinin çoğu Körfez Devlet Hastanesine nakledilerek,
hizmetin oradan verilmesi programlanmıştır. Yapılan bu uygulamayla eski devlet
hastanesinin doktorları başka hastanede görevlendirilerek, var olan bir hastane
yeterli hizmet veremez hale getirilmiştir. Bir hastaneyi hizmet veremez hale
getirmek yerine, yeni doktor atamalarıyla mevcut iki yapının da güçlendirilmesi
neden düşünülememiştir?.. Kaldı ki, sağlık hizmetinde, hizmeti bir noktaya
toplamak yerine yaymak esas olmalıdır. Hastaların kolayca ulaşabileceği
yakınlıkta ve yeterli branş hekimin hizmet verdiği sağlık ünitelerinin
çoğaltılması sağlanmalı ve yeniden hasta kuyruklarının oluşması önlenmelidir.
Oysa, işlevsiz hale getirilmek istenen İskenderun Devlet Hastanesi, 185 yatak
kapasitesiyle, yaklaşık 70 000 nüfusa sağlık hizmeti vermekteydi. Söz konusu
uygulamanın, fayda yaratma ve sorunu çözmek değil, sorun yaratmaya neden olduğu
görülmüştür.
Bölgemizde uzun süredir tamamlanmayan devlet hastanesi
inşaatının hızlandırılarak, acilen ihtiyaç duyulan eğitim-araştırma ve ihtisas
hastanesi olarak hizmet vermesi bir an önce sağlanmalıdır.
Ülkemizde eczacılık sektörünün sorunlarının
giderilmesi, şifa arayan vatandaşlarımıza daha düzenli ve hızlı bir hizmet
olarak yansıması kaçınılmazdır; ancak, sorunların giderilmesi konusunda,
üzülerek ifade ediyorum ki, bu İktidardan hiç umudum yok. İktidar, hemen her
konuda olduğu gibi, eczacıların sorunları konusunda da bilgi sahibi değil.
Bu vesileyle, tekrar, tüm meslektaşlarımın 14 Mayıs Eczacılar
Gününü sağlık ve mutluluk dileklerimle kutlar, Yüce Heyetinize saygılar
sunarım.(Alkışlar)
BAŞKAN - Hatay Milletvekili Abdulaziz Yazar'ın
konuşmasına, Hükümetten Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ katkıda bulunacak.
Buyurun Sayın Akdağ. (AK Parti sıralarından alkışlar)
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Teşekkür ederim
Değerli Başkanım.
Saygıdeğer Başkanım, değerli milletvekilleri; Hatay CHP
Milletvekilimiz Sayın Abdulaziz Yazar Bey eczacılarımızla ilgili meselelerden
bahsetti. 14 Mayısı geride bıraktık. 14 Mayıs, Türk eczacılarının eczacılık
mesleğiyle ilgili özel bir günü. Ben de bütün eczacılarımızın, Türk insanının,
ülkemizin sağlığına verdiği katkılardan dolayı, bu güzel günlerini -geçmiş de
olsa- bir kere daha tebrik ediyorum ve kendilerine saygılar sunuyorum.
Gerçekten eczacılarımız, bütün sağlık çalışanları gibi, bir ekip ruhu
içerisinde bugün ülkemizde mükemmel bir hizmeti yürütmektedirler.
Tabiî, Değerli Milletvekilimiz, bir gündemdışı
konuşmanın içerisine, eczacılarımızla başladı, bütün sağlık sistemini
eleştirerek devam etti ve sorunların çözülmesi için de ümit olmadığından
bahsetti bizim Hükümetimiz adına. Yanlış sağlık politikalarından bahsetti; ama,
hayret ettim, gerçekten bu kadar iş yapılmışken, şu iş de şöyle iyi yapılmıştır
diye hiçbir şey bulamadı mı Değerli Milletvekilimiz; buna çok hayret ettim!
Halbuki, Türkiye, bu üçbuçuk yıl içinde, değerli
milletvekillerim, bakın, ne gördü: Bu üçbuçuk yıl içerisinde, insanımız ilaca
erişmeye başladı. Çok değil, üç yıl öncesinde siz, eğer, bir işçi iseniz, bir
işçi yakınıysanız, işçi emeklisiyseniz, bir yeşilkartlı vatandaşsanız, ilaç
almak için kuyruklarda çile tüketmek zorundaydınız. Bir işçiyseniz,
yakınıysanız veya emeklisiyseniz, yani, SSK mensubu iseniz yalnızca SSK'nın
hastanesine veya dispanserine gidebilirdiniz, eğer orada muayene olma fırsatı
bulmuşsanız o da, size reçete yazıldığında, saatlerce orada kuyrukta
beklerdiniz; çünkü, 30 000 000'a yaklaşık bir nüfus, işçi kardeşlerimiz,
yalnızca 300 civarında hastaneden, hastane eczanesinden reçetelerini
yaptırabilirlerdi. 4 saat bekleyen de vardı, daha uzun süre bekleyen de vardı.
Ama, Hükümetimizin sosyal adaleti öne alan "önce
insan" diyen, "insanı yaşat ki, devlet yaşasın" diyen zihniyet
dönüşümü sayesindedir ki, bugün, ülkemizin eczacıları Türk insanına hizmet etme
fırsatını buldular. İşte, o 30 000 000 insanın reçetesini, bugün, çok değerli
eczacılarımız veriyorlar, bu hizmeti onlar sunuyorlar.
Peki -mutlaka yanlışlar da yapılmış olabilir- bu kadar
mükemmel bir dönüşümü, eczacılarımızın günüyle ilgili, onların özel günleriyle
ilgili bir konuşma yaparken azıcık bundan bahsetmek gerekmez mi; yani, insaf
bunu gerektirmiyor mu?! Böyle, çıkıp "her şeyi yanlış yaptınız, kötü
yaptınız, bizim sağlık politikalarının düzelmesinden bu Hükümet döneminde
ümidimiz yok" falan demek kolay. Milletin gözünün içine baka baka bunları
söylemek kolay; ama, hakikaten, biraz insaflı olmak gerektiğini düşünüyorum.
Şimdi, vatandaşımız, bu 30 000 000 vatandaşımız ve
bunların yanında yeşilkartlılarımız, 10 000 000 yeşilkartlımız, ilacına, bu
ülkenin onurlu insanı olarak, rahatça erişebiliyor; bunun önünde hiçbir engel
yok.
Tabiî, prosedürlerle ilgili olarak, uygulama
esaslarıyla ilgili olarak aksayan taraflar hâlâ var. Örneğin, değerli
milletvekilimizin de bahsettiği gibi, henüz, tek bir provizyon ekranına sahip
değiliz. Ama, daha önce, değerli milletvekillerim, farklı listeler
uygulanıyordu; yani, Bağ-Kurluya ayrı bir uygulama, SSK'lıya ayrı bir uygulama,
yeşilkartlıya ayrı bir uygulama, memura, emekliye ayrı bir uygulama. Şimdi,
listeler açısından birlikteliği sağladık ve bütün bu geri ödeme kurumlarımızla
Sağlık Bakanlığımız ve Eczacılar Birliğimiz birlikte çalışmaya devam ediyoruz;
inşallah, yakın bir gelecekte, tek ekranı da eczacılarımızın önünde göreceğiz.
Ama, değerli milletvekilleri, bütün bunları, biz, on
yıllar boyunca Türkiye'de hiç konuşamıyorduk bile. Hükümetler, sadece seçim
beyannameleri sırasında, bir de hükümet programlarını ifade ederken bunları
yazılı metinlerine geçiriyorlardı, daha sonra, uygulama sırasında, icraat
döneminde bunlar tamamen unutuluyordu. İlk defa AK Partimizin döneminde, 58
inci ve 59 uncu Hükümetler dönemindedir ki, bütün bunları uygulamaya sokmaya
başladık.
Değerli milletvekilimiz muadili olan ilaçların hepsinin
ödeme listesine alınmasını ifade ettiler. Bu, yanlış bir düşüncedir değerli
milletvekilleri. Muadili olan demek, eşdeğeri olan demek, bir ilacın ticarî
anlamda bir diğer ilaçla farklılığı olmasına rağmen, etkinliğinin aynı olması
demektir. O zaman, niçin, vatandaşımız daha pahalı olan bir ilacı kullansın ve
kamu da, bu sebeple daha fazla ödeme yapmak zorunda kalsın?!
Biraz önce bahsettiğim bu mükemmel dönüşümü
gerçekleştirirken -sağlıkta dönüşüm programımız çerçevesinde- vatandaşımızın
ilaca erişimini kolaylaştırırken bütün bu tedbirleri almamış olsaydık, yeni bir
ilaç kararnamesiyle ilaçların fiyatlarında ucuzlamalar gerçekleşmemiş olsaydı,
modern geri ödeme sistemleriyle kamunun bu husustaki yeni harcama kalemleri bir
anlamda tolere edilecek duruma getirilmemiş olsaydı, gerçekten, şimdi önümüze
çok büyük rakamlar çıkardı; ama, Hükümetimiz, gayet başarılı bir sosyal
dönüşümü, yaptığı yeniliklerle gerçekleştirmiş, bir taraftan ilacın
ucuzlamasını sağlamış, öte taraftan da vatandaşımızın ilaca erişimini temin etmiştir.
Şimdi -ben hatırlıyorum- bu kürsülerden, daha önce, bu
noktada büyük itirazlar oldu; yani, bizim, ilaçları serbest eczacıların
vatandaşımıza temin etmesi konusundaki çalışmalarımıza büyük itirazlar oldu. O
zaman şöyle söyleyenler vardı: "İlaç harcamalarını, bu, 2 misline çıkarır,
2 milyar dolar artırır, 4 milyar dolar artırır, 6 milyar dolar artırır"
diyenler bile oldu; ama, geldiğimiz noktaya bakınız: Hükümetimiz döneminde,
2003'te ilaç harcamalarımız yalnızca yüzde 3,5 artmıştır, 2004'te yüzde 3,5
azalmıştır, 2005'te de yalnızca yüzde 3,5 artmıştır. Reel rakamlar itibariyle
söylüyorum, enflasyondan arındırılmış rakamlar olarak. Böylece, mükemmel bir
sosyal projeyi gerçekleştirdik ve bu hususta bize vatandaşımız dua ediyor,
Hükümetimizin arkasında olduğunu her fırsatta bize gösteriyor.
CANAN ARITMAN (İzmir) - Beddua ediyorlar! Sayın Bakan,
beddua ediyorlar, beddua!
HASAN AYDIN (İstanbul) - Bunları sen söylüyorsun...
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Bu arada, biz,
değerli eczacılarımızla da mükemmel bir uyum içerisinde çalışıyoruz.
YILMAZ KAYA (İzmir) - Bir de eczacılara sorun!..
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Belki de,
hükümetler ile eczacıların ve sektörün bu kadar uyum içinde çalıştığı ve
böylece, hizmetin bu kadar vatandaşa kolay bir biçimde ulaştırıldığı bir başka
dönem Türkiye Cumhuriyeti yaşamamıştır.
YILMAZ KAYA (İzmir) - Para ödemiyorsunuz eczanelere
Sayın Bakan!
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Değerli
milletvekillerim, gerçekten, sağlıkta dönüşüm programımız, bir taraftan, ilaç
konusunda, vatandaşımızın ilaca erişimi konusunda bu kadar mükemmel bir
dönüşümü gerçekleştirirken, öte yandan, vatandaşımızın sağlık hizmetlerine
erişimini de kolaylaştırmaktadır.
Sayın Milletvekilimiz Hatay'dan bahsettiler. Aslında,
Hatay'da hastanelerin birleştirilmesi verimliliğin artışını sağlamıştır; daha
fazla hasta muayene edebiliyoruz, hastaların bekleme süreleri azalmıştır, eksik
olan cihazların -örneğin MR cihazı dahil- Hatay'da, birçoğu bugün hizmete
konulmuştur. Çok net bir rakam ifade edeceğim -Değerli Milletvekilimiz de
bilgilenmiş ve bunu hemşerilerine de ulaştırmış olur ümit ederim- Adana'ya,
Balcalı'ya sevkler, bu dönemde, bu birleştirmeden sonra yüzde 50 azalmıştır.
Demek ki, vatandaşımıza hizmet gidiyor; vatandaşımız, Hatay'da da, ülkenin
birçok diğer yöresinde, birçok şehrinde olduğu gibi, daha iyi, daha mükemmel
bir hizmet almaya devam ediyor.
Değerli arkadaşlarım, biz, AK Parti Hükümeti olarak, 59
uncu Hükümet olarak, hizmetimizi, sağlıkta dönüşüm programımızı, her gün biraz
daha geliştirerek devam ettireceğiz. Şuna inanıyoruz: Yüce Meclisimiz, kararlı
bir biçimde, uyguladığımız yeni politikaların arkasında oldukça -ki, bunun
böyle olacağından eminiz- seçime kadar olan dönemde -yani, 2007 Kasımına kadar-
sağlıkta çok daha mükemmel işler gerçekleştireceğiz. Biliyoruz ki, yılların
ihmal edilmiş, yetim bırakılmış alanı olan sağlıkta yapacak daha çok iş var.
Bir maraton koşusunun tam da ortalarında olduğunu biliyoruz; ama, Yüce
Milletimiz şundan emin olmalıdır: AK Partililer olarak, nefesimiz ve idmanımız
tamdır. Hizmetlerimizi geliştirerek yolumuza devam edeceğiz.
Bu vesileyle, tekrar, eczacılarımızın sağlık
hizmetimize verdiği katkılardan dolayı kendilerine şükranlarımı belirtiyor;
sizlere saygılarımı arz ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Yerinden, kısa bir söz talebinde bulunan Sayın
Dursun Akdemir, Iğdır Milletvekili.
Kısa ve öz; buyurun.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkanım,
aracılığınızla, 14 Mayıs Eczacılar Gününü, tüm eczacıların bu gününü
kutluyorum. Bu gün vesilesiyle, eczacıları ve ilaç sektörünü ilgilendiren üç
sorumu sormak istiyorum.
Basında ve özellikle televizyonda canlı olarak yapılan
yayınlarda, bağışıklık sistemini ilgilendiren ilaçların ithalini eczacılar
yapmak istememektedirler. Acaba, insan hayatını yakından ilgilendiren, hatta,
canlı programda "bu ilaçların olmaması ölümle sonuçlanır" şeklinde
sağlık mensuplarının ağzından kamuoyuna açıklanan, immün sistemini
kuvvetlendirici ilaçları neden ithal etmiyorsunuz ya da ithal ettirmiyorsunuz?
BAŞKAN - Bir dakika… Ben, size, bir konuda, açıklama
yapmanız için yerinizden kısa bir söz verdim. Soru sorma fırsatı olarak bunu
kullanmak doğru değil; çünkü, bunun arkası gelmez Dursun Bey. Lütfen, Eczacılar
Günüyle ilgili kutlamanızı yapın ve sözünüzü tamamlayın.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Kutlamamı yaptım; ama,
Eczacılar Günü dolayısıyla, eczacılar ilaç ithal edemiyorlar ve insan sağlığı
direkt olarak etkileniyor.
BAŞKAN - Tamam.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Bugünün anlamı, bir bakıma,
insanlığa hizmeti önplana çıkarmak ve bir bakıma hesap, muhasebe yapmaktır. Ben
de, bu nedenle, bu eksiklerin giderilmesini bir vesile sayarak, konuşmamı
yönlendirdim.
BAŞKAN - Bakın, kısa bir sözle muhasebe yapmak zordur.
Onun için lütfen karşılıklı söz hakkı ortaya çıkaracak bir üslubu bırakın,
lütfen, kutlamanızı yapın ve kapatın.
Buyurun.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkanım, uyarılarınızı
dikkate alarak, insanlık adına bu sorunun da açıklığa kavuşturulmasını diliyor,
eczacıların 14 Mayıs Eczacılar Gününü kutluyorum; teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Siz de takdir edersiniz ki, arkadaşlar, böyle
olursa, bir kısır döngüye gireriz, soru-cevap, soru-cevap… Bu şekilde
değerlendirmemek gerekir.
Teşekkür ediyorum.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Sayın Başkan, bir
cümleyle cevap verebilir miyim, sorulduğuna göre.
BAŞKAN - Siz de, yerinizden kısa süreli olmak
koşuluyla; buyurun Sayın Bakan.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Sayın Başkanım,
Iğdır Milletvekilimiz Prof. Dr. Sayın Dursun Akdemir'e teşekkür ediyorum,
önemli bir konuya temas ettiler, Eczacılar Gününü vesile kılarak. Gerçekten,
son bir ay içerisinde bağışıklık sistemini ilgilendiren bazı ilaçların ithali
konusunda bir darlık yaşandığını Bakanlık olarak tespit ettik ve bununla ilgili
olarak tedbirlerimizi de almış durumdayız. Bunun detayları var, niçin darlık
oluyor; dünya piyasasıyla alakalı bir husus, oraya girmiyorum; ama, sayın
milletvekilimize, uyarısından dolayı teşekkür ediyorum. İlaç Eczacılık Genel
Müdürlüğümüz, sektörle ve Eczacılar Birliğimizle gerekli görüşmeleri yaptılar;
önümüzdeki dönemde bir sıkıntının yaşanmaması için gerekli tedbirleri aldık,
almaya devam edeceğiz.
Kendilerine teşekkür ediyorum.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Ben teşekkür ederim.
BAŞKAN - Gündeme geçmeden önce, bu yılın şampiyonu
Galatasarayı ve bu yıl uğraş veren tüm takımları kutluyoruz. (Alkışlar)
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
Elbette, Kupa Şampiyonu Beşiktaşı da kutluyoruz; ama, o
epey geçti, yani, onu unuttuğumuzu düşünmeyin.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkanım,
pehlivanlarımız altın madalya aldı; onları da kutlayın.
BAŞKAN - Tüm, özverili spor çalışmaları yapan
sporcularımızı ve kulüplerimizi, milletvekillerimizin dilekleri doğrultusunda
yürekten kutluyoruz. (Alkışlar)
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın Başkan, düşenlere de
geçmiş olsun deyin.
BAŞKAN - Değerli milletvekillerimiz, Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
İçtüzüğün 37 nci maddesine göre verilmiş 2 adet
doğrudan gündeme alınma önergesi vardır.
Ayrı ayrı okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
B) Tezkereler ve
Önergeler
1.- İstanbul Milletvekili Ahmet Güryüz
Ketenci'nin, Milletvekili Seçim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin (2/720), doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/387)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
(2/720) esas numaralı "Milletvekili Seçim
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi"mizin, İçtüzüğün 37
nci maddesi uyarınca doğrudan Genel Kurul gündemine alınmasını saygı ile arz ve
talep ederim.
17.4.2006
Ahmet Güryüz Ketenci
İstanbul
BAŞKAN - Önerge sahibi Sayın Ahmet Güryüz Ketenci,
İstanbul Milletvekili ve bir milletvekili arkadaşımız başvurmuş, Sayın Hasan
Aydın, İstanbul Milletvekili. İkisine de, arka arkaya 5'er dakika, İçtüzüğe
göre, söz vereceğiz.
Buyurun Sayın Ahmet Güryüz Ketenci.
AHMET GÜRYÜZ KETENCİ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; geçen salı günü 2820 sayılı Siyasî Partiler Kanunuyla ilgili
olarak değişiklik teklifinin doğrudan gündeme alınması için talepte
bulunmuştum. Önemli şeyler söylemediğim için, teklif "Kabul edenler…
Etmeyenler" diye oylandı ve reddedildi. Bugün, 2839 sayılı Milletvekili
Seçimi Kanununda Değişiklik Teklifimizin doğrudan gündeme alınması konusunda
söz aldım. Önemli şeyler söyleyebileceğimi umut ediyorum. Bu vesileyle,
hepinizi, en içten sevgilerimle, saygılarımla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, Türkiye, önemli sorunlarla karşı
karşıyadır. Ne var ki, var olan sorunlarımız içinde, bana göre, yaşanan
süreçte, öncelikli olarak 1 numaralı sorunumuz, siyaset alanının yeniden
yapılandırılmasıdır. Başta Anayasa olmak üzere, Siyasî Partiler Yasası,
Milletvekili Seçimi Yasasının, değişen toplumsal yapımıza uygun biçimde
değiştirilmesidir. Avrupa Birliğini mi konuşacağız; terörün varlığını mı
tartışacağız; Kıbrıs mı, Ermeni sorunu mu, istihdam mı, işsizlik, açlık
sorunlarını mı konuşacağız?.. Ne varsa, bütün bu sorunların hepsi, siyasetin
yeniden yapılandırılmasıyla doğrudan ilgilidir. Günlerdir, Cumhurbaşkanlığı
seçimi tartışılıyor. "Falanca olmaz, filanca da olmaz, ötekisi olur; ama,
değerlendirelim" deniyor. Diğer tarafça "ben, dolmuşa gelmem; siyasal
yaşamımda hiç dolmuşa binmedim" yahut "benim böyle bir niyetim yok"
şeklinde karşılanabiliyorsa, Cumhurbaşkanlığı seçimi, bu Parlamentonun
oluşmasıyla yakından ilgili değil mi? Halkımızın siyasete katılmasıyla ilgili
değil mi? Bugün, kısır, gerilimli, çözüm üretmeyen, daha çok, polemiğe dayalı
siyaset yapılıyorsa, nedeni siyasetin çarpık yapılanmasından kaynaklanmıyor mu?
Bu çarpıklığı ortadan kaldırmanın, gidermenin yolu siyaset alanını oluşturan
yasaların değiştirilmesiyle mümkündür. Bunun için, siyasetin yeniden
yapılanması önemlidir. Türkiye'nin 1 numaralı, en acil, en vazgeçilmez,
ertelenmesi, bekletilmesi mümkün olmayan sorunu budur: Milletvekili Seçimi
Kanununu değiştirmektir.
Değerli milletvekilleri, siyasal iktidarı toplum adına
kullanacak olan yöneticilerin nasıl belirleneceği her siyasî rejimde önemli bir
sorun olmuştur. Bu nedenle, bir ülkede demokratik rejimin işleyişi ve başarılı
olmasına etkin, en önemli faktörün ülkede uygulanan seçim sistemi olduğu
konusunda bugün herkes birleşmektedir. Hukukçular, anayasacılar, siyaset
bilimcileri, sosyologlar bu konuda ortak bir anlayışın sahibidirler.
Sayın milletvekilleri, mevcut siyasal yapılanma içinde
milletvekili adaylarını gerçekten halkımız kendisi mi belirliyor, kendisi mi
seçiyor?! Uygulamada milletvekili adaylarını önce genel başkanları, sonra da
parti genel merkezleri belirlemekte ve halkımız, yani, seçmenler de
beğendikleri partilerin adaylarını onaylamaktadır. Seçim, onaydan öteye
gitmemektedir. İşte, milletvekilleri, yeterli ölçüde özgür davranamıyorsa,
iradesini özgürce kullanamıyorsa, grup kararlarının bağlayıcılığı karşısında
gerçek iradelerini yansıtamıyorlarsa, genel başkanlık hizipleri partiler içinde
alabildiğine boyutlanıyorsa, partilerdeki oligarşik yapılanmalar varsa, nedeni
budur.
Bakınız, Anayasamızın 67 nci maddesi, milletvekilleri
seçimleriyle ilgili olarak herhangi bir sistem önermemiştir. Ancak, 67 nci
maddenin sondan ikinci fıkrası, seçim kanunları yapılırken "temsilde
adalet, yönetimde istikrar" ilkesiyle bağdaştıracak biçimde düzenlenmesini
hüküm altına almıştır. 1995'teki anayasa değişikliğinden sonra bu iki ilkenin göz
önünde tutulması zorunluluk haline gelmiştir.
Değerli milletvekilleri, daha öncekilerden söz
etmiyorum. 1995'ten bu yana, seçim kanunlarında, temsilde adalet, yönetimde
istikrara dönük değişiklik yapılmış mıdır? Asla. Uygulamada olan yüzde 10
barajlı seçim sistemi, temsilde adaleti yahut yönetimde istikrarı sağlayabilmiş
midir? Hayır. 1995 seçimlerinde 4,1 milyon oy, 1994 seçimlerinde 6 milyon oy,
2002 seçimlerinde 14,3 milyon oy değerlendirme dışında kalmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.
AHMET GÜRYÜZ KETENCİ (Devamla) - Sayın Başkan, ben
baktım saatime. Gündemdışı, arkadaşlara uzunca bir süre müsamaha gösterdiniz.
BAŞKAN - Biz, bütün arkadaşları uyardığımız gibi sizi
de uyarıyoruz.
AHMET GÜRYÜZ KETENCİ (Devamla) - Yani, hiç değilse,
onun yarısı bir müsamahayı da bana gösterirseniz sevinirim.
BAŞKAN - Yani, bütün arkadaşları uyarıyoruz.
AHMET GÜRYÜZ KETENCİ (Devamla) - Peki…
2002 seçimlerinde Adalet ve Kalkınma Partisi geçerli
oyların yüzde 34,3'ünü alırken, Türkiye Büyük Millet Meclisinde yüzde 66'lık
bir sandalyenin sahibi olmuştur. Bu durum, toplam seçmenin 26,2'sine tekabül
etmektedir.
Aynı durumda -anamuhalefet- Cumhuriyet Halk Partisine
gelince, geçerli oyların yüzde 19,3'üyle, Meclis sandalyelerinin yüzde 32'sine
sahip olmaktadır. Oysaki, kayıtlı seçmenin yüzde 14,8'inin ancak oyunu
alabilmiştir.
Böylesine bir yapılanma temsilde adaleti yansıtabilir
mi?! Çarpık yapılaşma başka nasıl olabilir?!
Ülkenin birliğinin, bütünlüğünün simgesi olan
Cumhurbaşkanını yüzde 26 oyla bu Meclis seçecek, öyle görünüyor.
Cumhurbaşkanının asgarî yüzde 51 oyla seçilmesi gerekmez mi?!
Anayasa değişikliğiyle, iki turlu bir seçimle,
başkanlık, yarı başkanlık önermeden, Cumhurbaşkanının, en az yüzde 51 oyla halk
tarafından seçilmesi doğru değil mi? Avusturya, İrlanda, komşumuz Bulgaristan
Halkı bunu yapabiliyor da bizim halkımız niçin yapmasın?!
Değerli milletvekilleri, yüzde 10 barajı dünyanın hangi
ülkesinde var?! Bir daha altını çizerek söylüyorum: Türkiye, dünyanın hiçbir
ülkesinde uygulanmayan yükseklikte bir seçim barajına sahip; neden böyle?! Bizi
dünyanın öteki ülkelerinden farklı kılan nedir?
Efendim, istikrar önemliymiş. İstikrar, elbette ki
önemli. İstikrar, dünyanın öteki ülkeleri için önemli değil de yalnız Türkiye
için mi önemli?! Şimdi, dünyadaki bütün ülkeler istikrarsız da, yalnız, Türkiye
mi istikrarlı ülke?! Hangi Avrupa Birliği ülkesinde yüzde 10 baraj var?! Avrupa
Birliği ülkelerinin 9'unda hiçbir baraj yok, en yüksek baraj yüzde 5'tir; 17 ülkede
baraj yüzde 5, yüzde 5'in altındadır. Demokrasiye daha dün giren komşumuz
Bulgaristan'da baraj yüzde 4, Sovyetler Birliğinde yüzde 5, Ukrayna'da yüzde 3,
Yunanistan'da yüzde 3 civarındadır. Barajın düşürülmemesinde başka bir neden
varsa, İktidar ve Anamuhalefet sütre gerisinde kalmasın, söylesin, tartışalım.
RTÜK koltuklarının paylaşımında, partilerin Hazine yardımının kesilmesinde
kolay anlaşma sağlayabiliyorlar; sadece polemiğe dayalı siyasette kolayca
anlaşıyorsunuz. Türkiye siyasetine yeni bir usul transfer edildi: Polemiğe
dayalı siyaset, kimlik siyaseti. Öyle anlaşılıyor ki, İktidar ve Anamuhalefet,
yüzde 10 barajı, Türkiye siyasetini bloke etmek için muhafaza ediyorlar; araya
kimseyi sokmak istemiyorlar; sürekli Türkiye'yi gererek, cepheleştirerek, iki
partili bir siyaset anlayışını sürekli kılmaya çalışıyorlar; koso tavuk gibi
yumurtaların üzerine oturuyorlar, ne civciv çıkarıyorlar ne yumurta yapıyorlar.
Değerli arkadaşlarım, sadece barajla istikrar
sağlanmaz, istikrarın birden çok boyutu vardır. Seçim sistemi bunlardan biridir
ve en önemlisidir; ancak, başka unsurların da yaşama geçirilmesi kaçınılmazdır.
Bunlardan birisi, siyasal ve kültürel altyapının oluşması, diğeri, siyasal
partilerin kendi iç yapılanmasında oligarşi değil demokrasinin olması gerekir.
Bir üçüncüsü, refah düzeyinin yüksek, gelir dağılımının da adaletli olması
gerekir. Nihayet, toplum kurumlaşmalı, örgütlülük çıtası yüksek olmalıdır.
Sayın milletvekilleri, eğer bir toplumda siyasal yapı,
toplumun sorunlarına karşı duyarsız kalıyorsa, toplumsal ve ekonomik sorunları
çözmede yetersiz kalıyorsa, o toplumda sadece seçim sistemiyle istikrar
sağlamak imkânsızdır. İstikrarlı toplum, hukuksuzluk karşısında, adaletsizlik
karşısında, insan hakları ihlalleri karşısında susuyor, hakkını arayamıyorsa,
tepkisini gösteremiyorsa, o toplum istikrarlı demek değildir.
BAŞKAN - Toparlayalım efendim.
AHMET GÜRYÜZ KETENCİ (Devamla) - Bitiriyorum efendim.
Tam aksine, bu ve benzeri olaylar karşısında demokratik
tepkisini gösteren, hakkını arayan, sesini duyurabilen, bunun için dayanışma
duygusunu yükseltebilen toplumlar ancak istikrarlı toplumlar olabilirler. Bizim
ülkemizde istikrar dediğin zaman, yönetimde tek parti iktidarıyla birlikte,
ağırlıklı olarak, ekonomide istikrar kabul edilmektedir; oysa, istikrar bu
değildir. Doğrusu, yukarıda anlattığımdır; yukarıda, biraz evvel söylediğimdir.
Yönetimde tek partinin bulunması, hatta, en yüksek kalkınma hızını yakalamış
olması, enflasyonun düşük düzeyde bulunması, sürekli ve kalıcı bir istikrarın varlığı
için yeterli olmamaktadır. Bütün baskıcı yönetimlerin, bütün diktatöryal
yönetimler, eğer, istikrarı belirttiğim gibi algılamıyorsak, hepsini de
istikrarlı toplum saymamız gerekir.
BAŞKAN - Lütfen toparlayalım… Lütfen…
AHMET GÜRYÜZ KETENCİ (Devamla) - Tamam, noktalıyorum
efendim.
Bakınız değerli arkadaşlar, 1965 seçimlerini anımsatmak
istiyorum. Adalet Partisi yüzde 52,9 oy aldı; yani, ortalama olarak yüzde 53 oy
aldı. Millî bakiye, nispî temsil… İlk defa, düzen karşıtı bir parti, bu
Parlamentoya girdi; yani -istikrar- baraj yok, ama, istikrar sağlayabildi,
yüzde 7 de kalkınma hızını yakalayabildi; ama, sonuç itibariyle, yine, biraz
evvel anlattığım gibi, bir toplumda istikrar için sadece seçim sistemleri
yeterli değil, başka şeylerin bulunması gerekli olduğunu ifade ettiğim gibi,
1970 bunalımına, 1971 bunalımına, maalesef, Türkiye taşındı.
BAŞKAN - Lütfen, tamamlayalım…
AHMET GÜRYÜZ KETENCİ (Devamla) - Sonuç olarak, yani,
şunu…
BAŞKAN - …yani, milletvekili arkadaşlarımız da itiraz
edecekler; çünkü, çok geçti.
AHMET GÜRYÜZ KETENCİ (Devamla) - Tamam; çok teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sonuç olarak şunu söylüyorum: Biz, 4 Sosyaldemokrat
Halk Partili milletvekili olarak, Siyasî Partiler Yasasının 21 maddesinde
değişiklik teklifinde bulunduk; reddedildi. Şimdi, Milletvekili Seçimi Yasası
konusunda bir teklif getiriyoruz. Ne var burada; önce, birkaç tane çarpıcı şey
söylemek istiyorum:
1- Baraj aşağı çekilsin diyoruz.
2- Tercihli oy sistemini savunuyoruz. İttifakları
savunuyoruz; yani, başka ülkeler yapabiliyor, biz de yapalım diyoruz.
BAŞKAN - Ahmet Bey, 15 dakikayı buluyorsunuz, 5
dakikayı 3 misli aşıyor…
AHMET GÜRYÜZ KETENCİ (Devamla) - Başka demokratik
ülkelerde…
BAŞKAN - Lütfen… Lütfen…
AHMET GÜRYÜZ KETENCİ (Devamla) - Tamam efendim…
Değerli arkadaşlarım, ilgi gösterirseniz sevinirim.
Yani, bunu Demirel söyledi diye söylemiyorum, kendi adıma istiyorsam namerdim;
ama, bu ülke adına istiyorum, bu halk adına istiyorum. Yani, sahip çıkarsanız
sevinirim.
Saygılar sunarım.
BAŞKAN - Sayın Hasan Aydın, İstanbul Milletvekilimiz;
buyurun.
HASAN AYDIN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; aslında, bu yasa önerisinin, muhalefetteki bir parti milletvekili
tarafından getirilmemesi gerekirdi; çünkü, Adalet ve Kalkınma Partisinin
kürsülerde bol bol söylediği "sözümüze güvenilir", "sözümüzün
eriyiz", "biz vatandaşa ne dediysek onu yaparız" derler. Sonra
tutarlar, bu Siyasî Partiler Kanunu ve Seçim Yasasını, Acil Eylem Planına da
koyarlar; fakat, vatandaşın hafızasına güvendikleri için, biz yazalım, vatandaş
nasıl olsa unutacak, unuttuktan sonra da yatarız üzerine derler! Arkadaşlar,
bu, sizin Acil Eylem Planınızda… Millete, çıktınız, üstelik sadece sözle değil,
yazılı olarak da söz verdiniz. Bu, bir bakıma, millete verilmiş bir onur
sözüdür, tutmakla yükümlüsünüz.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Caydılar!.. Caydılar!..
HASAN AYDIN (Devamla) - Hatta, bunu bir tarafa
bırakalım, kendi Partinizdeki Tüzüğü bile, bildiğim kadarıyla 15-16 sefer
değiştirdiniz. Muhalefetteyken demokrat, yönetimdeyken demokrasiyi rafa
kaldıran müthiş bir maharet!..
Şimdi, arkadaşım söyledi, burada Parlamentoda
oturuyorsunuz, bu koltuklarda. Bakıldığı zaman, Adalet ve Kalkınma Partisinin
koltuk sayısı üçte 2, Türkiye'deki reel seçmenin yüzde 25'ini temsil
ediyorsunuz. Türkiye'de yüzde 25 gerçek seçmenin temsilcileri, yüzde 66 temsil
ediliyorlar.
AGÂH KAFKAS (Çorum) - Sizin durumunuz ne?..
HASAN AYDIN (Devamla) - Bizim Grubumuz da, yüzde 19'la,
yüzde 32 temsil ediliyor.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) - Onu da söyleyin de…
HASAN AYDIN (Devamla) - Seçim Yasasından bahsediyorum;
fakat, bu Seçim Yasası gündeme geldiği zaman, milletvekilleri, nasıl olsa kendi
koltuklarını korudukları için, Agâh Bey, bir dahaki sefere milletvekili olma
noktasını garantiye bindirdikleri için, bu meseleler unutulur.
AGÂH KAFKAS (Çorum) - Siz o yüzdenin içinde bile
yoksunuz!..
HASAN AYDIN (Devamla) - Şimdi, sevgili arkadaşlarım…
Agâh Bey, sen eskiden burada konuşurdun, oradan laf
atmazdın, ne oldu?!
BAŞKAN - Karşılıklı konuşmayın arkadaşlar.
HASAN AYDIN (Devamla) - Konuşturmayın Sayın Başkan…
Arkadaşlar, bir ülkenin geleceğini belirleyen faktör,
kurum, siyasettir. Eğer bir ülkede siyaset kurumu demokratik değilse, o ülkede
demokrasiden söz etmek biraz palavradır; çünkü, bir siyasal parti kendi içinde
demokrat değilse, bir siyasal parti kendi milletvekilini… İsmi üzerinde, ben
İstanbul Milletvekiliyim, 50 000 seçmeni, 1'er çocukları olsa 100 000 insanı
temsil ediyorum. Bu 100 000 insan sandık başına giderken kimi milletvekili
seçeceğini bilmiyor. Peki, bunların milletvekili seçileceğini kim biliyor;
milletin vekilini… Milletin vekilini kim seçiyor; milletin vekilini partilerin
genel başkanları ve yönetimleri seçiyor ve biz seçildikten sonra da adımız
milletvekili oluyor. Niye bunu düzeltmiyoruz; yani, biz, ikili konuştuğumuz
zaman, kendi aramızda sohbet ettiğimiz zaman, bu konuda mutabıkken,
milletvekilinin millet tarafından seçilmesini söylerken, acaba, bu,
Parlamentonun gündemine geldiğinde niye sesimiz kesiliyor?! Eğer bir ülkede
milletvekili millet tarafından seçilmezse, eğer bir ülkede milletvekili
-seçtiği- millete hesap vermekle yükümlü değilse, milletvekili tercih yapmak
zorunda kalıyor. O zaman, millete gitmek, ona hizmet etmek, onunla birlikte
yürümek yerine tekrar onu milletvekili yapacak mekanizmaya daha yakın durmak
zorunda kalıyor. Milletin vekili, millete yakın olmak yerine onu milletvekili
yapabilecek olan makama yakın durduğunda, siyaset mekanizması, toplumundan,
toplumun insanından, vicdanından istese de istemese de kopuyor ve sorunlara
çözüm bulunamıyor.
Sevgili arkadaşlarım, Türkiye'deki temel sorun, Avrupa
Birliği ülkelerinin söylediği ya da günübirlik siyaset temelinde bizlerin
konuşmuş olduğu, sohbet etmiş olduğu meseleler değildir. Türkiye'nin temel
sorunu, siyasetin adam gibi bir mekanizmaya dönüştürülmesidir, Siyasal Partiler
Kanununun adam gibi değiştirilmesidir, Seçim Yasasının adam gibi
değiştirilmesidir. Türkiye'de seçmenin yüzde 45'i, şu anda, bu Parlamentoda
yok. Seçmenin neredeyse yarısının parlamentoda olmadığı bir sistemin demokratik
bir sistem olduğunu söylemek nasıl mümkün olabilir ve söylerseniz, nasıl ikna
edebilirsiniz?! Ben iddia ediyorum ki, ben bunu söylediğimde, bu Parlamentodaki
bütün milletvekili arkadaşlarım, benim, teorik olarak, mantık olarak doğru şeyleri
söylediğimi kabul ediyorlar; ama, vicdanları ile fiil arasına sıkışıyorlar.
Biraz sonra, bu milletvekili arkadaşımızın getirmiş
olduğu önerge, bizim bu yapmış olduğumuz konuşmalar bir tarafa, çok rahat bir
şekilde reddedilecek, bu arkadaşımızın getirmiş olduğu önerge reddedilecek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASAN AYDIN (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun.
HASAN AYDIN (Devamla) - Hatta, bu arkadaşın önergesi
değil, sizin Grubunuz içerisinden 10 tane milletvekili arkadaşımız, grup
başkanvekillerinize danışmadan, genel merkez yönetimine danışmadan, izin
almadan da bir yasa önerisi getirirseniz, o da reddedilir. O da reddedilir.
Ben, burada vicdanlara hitap ediyorum. Türkiye'nin
sorunu çözülecekse, buna siyasetten başlamak gerek. Türkiye'nin sorunu
çözülecekse, her milletvekilinin arkasında, gerçekten, 10 000'ler, 20 000'ler,
100 000'ler olmak zorunda. O zaman, milletvekili olursunuz; o zaman,
milletvekili, bu kürsüde özgürce fikirlerini söyleyebilir; o zaman,
milletvekili, genel başkanına, genel yönetimine "yanlış yapıyorsunuz,
doğru yapmıyorsunuz" diyebilir; o zaman, milletvekilini yöneticiler
dikkate alırlar; o zaman, milletvekili için "ben milletvekili yaptım, o
kim oluyor da" gibi bir düşünceyi asla kafalarında taşımazlar.
Evet, siyasal partiler, toplumu temsil eden siyasal
kurumlardır. Siyasal partiler, toplumu temsil eden kurumlar olarak, kendi
yetkilerini, kendilerinin genel başkan yaptıkları, kendilerinin yönetici
yaptıkları insanlara vekâlet vermek değildir. Bütün yetkileri bir oligarşik
anlayış içerisinde toplayarak, Türkiye'nin bütün sorunlarının birkaç kişi
tarafından bilindiği gibi bir sava kendimizi dönüştürerek Türkiye'nin
geleceğini aydınlatamayız.
Sevgili arkadaşlarım…
MEHMET SOYDAN (Hatay) - Muhalefetteyken öyle oluyor.
HASAN AYDIN (Devamla) - Muhalefetteyken öyle oluyor;
evet, muhalefetteyken istersiniz, iktidara geldiğiniz zaman bunu istemezsiniz.
BAŞKAN - Lütfen, konuşmacıya müdahale etmeyin.
Siz de Genel Kurula hitap edin.
HASAN AYDIN (Devamla) - Hemen toparlıyorum.
Bu vesileyle, benim partimin dışında bir başka partili
arkadaşımın bu öneriyi getirmesini, bütün milletvekillerimizin vicdanen
istediklerini, böyle bir şeye destek vermeleri halinde Türkiye'ye bir hizmet
yapacaklarını, böyle bir şey yaptıklarında, kendi düşünceleri ve vicdanları
doğrultusunda bir paralellik göstermiş olacaklarını düşünüyorum.
Bu vesileyle bütün arkadaşlarımı saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum.
Sağ olun. (CHP ve Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Karar yetersayısı
istiyorum.
BAŞKAN - Karar yetersayısı arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler…
Karar yetersayısı yoktur; 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.35
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:
16.53
BAŞKAN :
Başkanvekili Ali DİNÇER
KÂTİP ÜYELER:
Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 102 nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) Tezkereler ve
Önergeler (Devam)
1.- İstanbul Milletvekili Ahmet Güryüz
Ketenci'nin, Milletvekili Seçim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin (2/720), doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/387)
(Devam)
BAŞKAN - İstanbul Milletvekili Ahmet Güryüz
Ketenci'nin, İçtüzüğün 37 nci maddesine göre verilmiş doğrudan gündeme alma
önergesinin oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi, önergeyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısı arayacağım.
Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar
yetersayısı vardır; önerge kabul edilmemiştir.
İkinci önergeyi okutuyorum:
2.- İzmir Milletvekili Yılmaz Kaya ve 49
Milletvekilinin, 3201 Sayılı Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt
Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/715), doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/388)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
22.2.2006 tarihinde Sayın Başkanlığınıza gelen 2/715
esas numaralı "Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında
Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifimiz 1.3.2006 tarihinde Plan ve
Bütçe Komisyonuna havale edilmiştir.
Yasa teklifimiz TBMM İçtüzüğünün 37 nci maddesi gereği
45 gün içinde komisyonda görüşülüp sonuçlandırılmadığı için söz konusu yasa
teklifimiz İçtüzük madde 37 gereğince doğrudan Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurulu gündemine alınması konusunda gereğini arz ederim.
Saygılarımla. 20.4.2006
Yılmaz Kaya
İzmir
BAŞKAN - Öneri sahibi Yılmaz Kaya, İzmir, Cumhuriyet
Halk Partisi Milletvekili.
Buyurun Sayın Kaya. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
Önemli bir önergeyi, 5 dakikada, lütfen anlatın.
YILMAZ KAYA (İzmir) - Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; 3201 sayılı Yurt Dışında Bulunan Türk
Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından
Değerlendirilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifimin
üzerinde söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, yurt dışında yaşamaktayken,
değişik tarihlerde -özellikle Bulgaristan'da yaşayan soydaşlarımızdan
bahsediyorum- 1879 yılından başlayarak 1978 yılına kadar serbest göç
anlaşmalarıyla, 1989 yılında da zorunlu göç anlaşmasıyla, beş ayrı dönemde,
toplam 2 000 000 civarında soydaşımız Türkiye'ye gelmiştir. Bu gelen soydaşlarımız,
geldikleri ülkelerde -sadece Bulgaristan'la sınırlı değil; Yunanistan,
Azerbaycan, Türkmenistan- değişik ülkelerde topraklarını bırakmışlar, evlerini
bırakmışlar, eşyalarını bırakmışlar, işyerlerini bırakmışlar ve ne acıdır ki,
sosyal güvenlikle ilgili haklarını da bırakmışlardır. Örneğin, bulunduğu ülkede
yirmi sene hizmet süresi olan bir soydaşımız, Türkiye'ye, göç anlaşması veya
zorunlu göçle geldiğinde bu hizmet süreleri orada kalmış, Türkiye'de çalışmaya
sıfırdan başlamıştır. Bununla ilgili, değişik dönemlerde, özellikle şu anda da
Bakanlar Kurulunda bulunan Sayın Bakan Murat Başesgioğlu'na da bu sıkıntılar
iletilmiş; ancak, bugüne kadar bir çözüm bulunamamıştır.
Tabiî, bu ret gerekçelerinin en başında, aktüerya
hesaplarının bozulması, bu değişiklikten yararlanacak soydaşların sayıca çok
fazla olması gibi gerekçeler önplanda gelmektedir. Ancak, baktığımızda, bu
mazeretlerin o kadar da geçerli mazeretler olmadığını görmekteyiz. Her ne
kadar, beş ayrı dönemde 2 000 000 civarında göçmen vatandaşımız Türkiye'ye
gelmişse de, bu yasanın gündeme alınıp kanun haline gelmesi durumunda yasadan
istifade edecek vatandaşımızın sayısı sadece 132 000'dir. Ha, bu 132 000 de…
Teklifin yasalaşması halinde, 132 000 kişinin direkt, hemen ertesi gün veya çok
kısa sürede emekli olmaları sonucunu getirmeyecektir. Nedir; bu 132 000 kişinin
içinde, belki de orada çalıştığı üç yıl burada dikkate alınacak, belki de beş
yıl dikkate alınacak; ama, ülkemizdeki meri mevzuata göre emeklilikleri
geldiğinde emekli olmaya hak kazanacaklardır. Anlatmak istediğim odur ki, 132
000 kişi olmalarına rağmen, 132 000 kişi hemen emekliliğe hak kazanmayacaktır.
Yine, ne acıdır ki, bu konuyla ilgili düzenleme
yapılmasını beklerken, bu haklarını, sosyal güvenlik haklarını, maalesef, temin
edemeden, bu haklarını alamadan 35 000 kişi de vefat etmiştir.
Değerli arkadaşlarım, biraz önce de belirttiğim gibi,
daha önce yaşadıkları ülkelerde, bir kısmında acı çeken, üzüntü çeken, kahır
çeken, oraları bırakıp gelen, topraklarını, doğdukları yurtları, doğdukları
illeri bırakıp gelen vatandaşlarımız, ne yazık ki, burada da, bu üzüntülere, bu
kahırlara muhatap olmaya devam etmektedir, katlanmaya devam etmektedir.
Kültürlerini ısrarla korumaya çalışan bu
soydaşlarımızın bu haklardan istifade etmeleri için, sizin de olumlu oy
vereceğinizi düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım, yasalar, toplumdaki ihtiyaçlar
için çıkarılan düzenlemelerdir. Eğer, toplumda, bir konuda ihtiyaç varsa, bir
alanda boşluk varsa, yasal düzenlemeye ihtiyaç duyuluyorsa, o alanda yasa
çıkarılır ve özellikle de çıkarılmalıdır. Sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye
Cumhuriyeti Devletinde, maalesef, yabancı ülkelerde çalışıp da o sosyal
haklarını bırakıp buraya gelen vatandaşlarımız, bu ilke gereği…
BAŞKAN - Bir dakika Sayın Kaya.
Değerli arkadaşlarım, açıklamalar son derece önemli,
çok sayıda yurttaşımızı, soydaşımızı ilgilendiriyor. Daha bir can kulağıyla
dinleyebilmek için… Yani, ta Balkanlardan, Kafkasya'dan, Kuzey Afrika'dan, pek
çok yerden Türkiye'ye gelen soydaşlarımızın sorunları anlatılıyor; sessizliği
sağlamakta yarar var bu konunun daha iyi kavranabilmesi için.
Buyurun Sayın Kaya; sözlerinizi de, lütfen, toparlamaya
çalışın.
YILMAZ KAYA (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.
Evet, ben bunları konuşurken, Sayın Başkan da,
maalesef, uyarı yapmak zorunda kaldı. Ben de, beni dinleyerek kafanızda haklı
veya haksız olduğuma karar vererek, kafanızda bir yargıya vararak oy
vereceğiniz düşüncesiyle bu açıklamaları yapıyordum; ama, maalesef ki, dinleme
nezaketinde bile bulunmayan arkadaşlarımızın nasıl değerlendirip, kafalarında
nasıl bir yargıya varıp oy vereceklerini merak ediyorum doğrusu.
Evet, 2 000 000 kişiden bahsediyoruz, 132 000 kişinin,
bu teklifin gündeme alınıp yasalaştığı takdirde olumlu anlamda etkileneceğinden
bahsediyoruz, bu haklarını beklerken öbür dünyaya göçüp giden 35 000
vatandaşımızdan bahsediyoruz, orada bıraktıkları sosyal hakları nedeniyle,
yirmi yıl bile hizmeti varken burada sıfırdan başlayan vatandaşlarımızdan
bahsediyoruz; ama, ne yazıktır ki, birçok arkadaşımız kendi arasında muhabbet
etmeye devam etmekte, kulisten de sadece oy vermek için gelmektedirler.
Ben, yine de, bu yasa, teklifinin gündeme alınması için
olumlu oy vereceğinize inanıyorum, en azından umut ediyorum.
Hepinize saygılarımı sunuyorum, teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Kişisel söz istemi, Cumhuriyet Halk Partisi
İzmir Milletvekili Sayın Bülent Baratalı…
Sizin de süreniz 5 dakika.
Buyurun Sayın Baratalı. (CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT BARATALI (İzmir) - Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 3201 sayılı Yurt
Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal
Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanunun ve bunda değişiklik
yapılması hakkında hazırladığımız bir kanun teklifinin, İçtüzüğün 37 nci
maddesi gereğince doğrudan gündeme alınması konusunda söz almış bulunmaktayım;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yasanın
içeriğini ve gerekçesini değerli milletvekili arkadaşım Sayın Kaya, -ki,
kendisi de Razgradlı, Bulgaristan Türklerinden, o kökenden bir arkadaşım- gayet
güzel şekilde anlattı.
Değerli milletvekilleri, Sayın Başkan; Osmanlı
İmparatorluğu 1300 yılından beri Balkanlara doğru genişlemiştir. Bu genişleme
uzun süre devam etmiş; ama, 1878 yılında özellikle 93 Harbi diye bilinen
Osmanlı-Rus Savaşından sonra bu durmuş ve buradaki evladı fatihanlar mecburen
kendi anayurtlarına dönmek durumunda kalmışlardır. Özellikle birinci ve ikinci
Balkan bozgunundan sonra büyük acılar içinde, büyük ıstırap içinde, büyük
acılar çekerek evladı fatihanlar, Niğbolu'yu yapanlar, Mohaç'ı yapanlar,
"Estergon Kalesi, subaşı durak" diyen Yeniçerilerin torunları Budin
Kalesini kaybettiğimiz zaman da "aldı Nemçe, bizim nazlı Budin'i"
diye ağıt yakan insanların torunları, Türkiye'ye gelmişlerdir. Özellikle,
Bulgaristan'da Belene'yi yaşayan insanlar; yani, orada Türklüğü, Müslümanlığı,
gelenek ve göreneklerimizi devam ettirmek isteyen insanlar Türkiye'ye gelmişler
ve bu son toprak parçamıza, bu son coğrafyamıza sığınmışlardır.
Bunlar bizim gerçek insanlarımızdır. En büyük Balkanlı
Müşir Gazi Mustafa Kemal Atatürk diyor ki bunlar için: "Göçmenler,
kaybedilmiş topraklarımızın aziz ve millî hatıralarıdır."
Ben de burada Sayın Kaya gibi düşünüyorum. Bu
toprakları biz kaybettik, savaşa girerken 1 890 000 kilometrekare olan
Osmanlıdan son kalan 776 000 kilometrekare içindeyiz. Son vatanımızda, son
coğrafyamızda direniyoruz; ama, insanlarımız buraya geldi, büyük dertleri,
büyük sıkıntıları var. Ben şimdi buradan soruyorum: Biz, neden 1913 Atina
Anlaşmasında Batı Trakya Türklerine müftü seçme hakkı varken, niye onlara
seçtirmiyoruz? Niye bir Pontus anıtı dikilirken, soykırım anıtı dikilirken niye
sesimizi çıkarmıyoruz? Bu insanların büyük sıkıntıları var. Bu insanların
sosyal güvenlikle olan sıkıntıları var.
Çok güzel şeyler söyledik, güzel şiirler okuduk. Bakın,
Yahya Kemal ne diyor: "Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik / Bin atlı
o gün dev gibi bir orduyu yendik." İşte, bu insanların torunları için biz
bu kürsüden, milletin bu kürsüsünden, sizlerden, sizin temsilcilerinizden bu
insanlara sahip çıkmanızı bekliyoruz değerli milletvekilleri.
Ben, bu duygu ve düşüncelerle… Balkanları kaybettik;
ama, bu insanları kazandık. Bu aziz hatıralara hepimizin saygı göstermesini,
Müşir Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün, o en büyük Balkanlının bu vasiyetinin
yerine getirilmesi konusunda her iki grubun da, her üç grubun da -düzeltiyorum-
çok güzel kararlar vereceğini biliyorum.
Bizim onlara borcumuz var. Bakın, savaş meydanlarında,
uçbeylerinde düşmanın içine bir ok gibi dalan bu insanlar, düzenli ordunun
geleceğini hazırlayan bu insanlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BÜLENT BARATALI (Devamla) - Baba ve oğul savaşa girip
de "gazi baba, oğlun şehit oldu, kutlu olsun" dedikleri zaman, gazi
babanın dönerek söylediği bir laf var "oğlumun yarası nerede" diye
sormuştur "göğsünde" deyince "vatan sağ olsun" demiştir.
Ben de, onlar adına, bu vatana, bu insanlara saygı sunuyorum.
Oylarınızı olumlu olarak bekliyorum.
Hepinize çok teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
YILMAZ KAYA (İzmir) - Sayın Başkan, çekimser olanlar da
var. (AK Parti sıralarından "gelenler var" sesleri)
BAŞKAN - Yani, gelen var diyorsunuz; ama, zaten var
olanların oyları da önergeyi reddediyor; gelenlerin de katılıp reddetmelerine
gerek kalmıyor.
Önerge kabul edilmemiştir.
Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun, İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup,
oylarınıza sunacağım:
V.- ÖNERİLER
A) Sİyasî Partı
Grup Önerılerı
1.- (8/28) esas numaralı genel görüşme
açılmasına ilişkin önergenin öngörüşmesinin, Genel Kurulun 16.5.2006 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grup önerisi
16.5.2006
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun, 16.5.2006 Salı günü (Bugün) yaptığı
toplantısında, siyasî parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından,
Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel
Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Ali Topuz
İstanbul
Grup Başkanvekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin "Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 303
üncü sırasında yer alan (8/28) esas numaralı genel görüşme açılmasına ilişkin
önergenin öngörüşmesinin, Genel Kurulun 16.5.2006 Salı günlü birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN - Önerinin lehinde, İstanbul Milletvekili Sayın
Ali Topuz.
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Hayır efendim, Sayın Onur Öymen
konuşacaklar.
BAŞKAN - Pardon.
Lehinde, önerge sahiplerinden Sayın Onur Öymen.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ONUR ÖYMEN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; Yunanistan'daki Türk azınlığının durumunun ele alınması için
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun verdiği genel görüşme önergesi hakkında
Grubumuzun görüşlerini arz etmek üzere söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, uzun zamandan beri, İstanbul'daki
Rum azınlığına daha fazla hak tanınması, onların bazı sorunlarının çözümlenmesi
için uluslararası kuruluşlardan gelen büyük bir baskı altında bulunuyoruz.
Özellikle, Avrupa Birliğinin zirve kararlarında, çeşitli vesilelerle aldıkları
kararlarda, ülkemizin, azınlıkların haklarını, özelikle dinî haklarını,
özgürlüklerini yeterince tanımadığı yolunda eleştirilerde bulunulmaktadır.
Son olarak, 3-4 Mayıs tarihlerinde Ankara'da yapılan
Karma Parlamento Komisyonunda söz alan Avrupa Parlamentosunun Türkiye
Raportörü, bu konuda ülkemize çok ağır eleştiriler yöneltti; Rum azınlığının
haklarını, anlaşmalardan kaynaklanan imtiyazlarını Türkiye'nin yeterince
tanımadığını, dolayısıyla Türkiye'de din özgürlüğünün tam olarak bulunduğunun
söylenemeyeceğini ifade etti. Efendim, İstanbul'daki Rum Patriğine ekümenik
sıfatı, evrensellik sıfatı tanıyacakmışız! Yani, bir anlamda, Patriği
Ortodoksların Papası haline getirecekmişiz! İstanbul Fener Rum Patrikhanesini
açacakmışız! İstanbul'daki Rum vakıflarının haklarını, imtiyazlarını
tanıyacakmışız!
Değerli arkadaşlar, bizim, insan hakları açısından,
azınlık hakları açısından gocunacak bir tarafımız yoktur. Kendilerine o
toplantıda anlattık, başka vesilelerle de anlattık. Amerika Kıtası
keşfedildiğinde, biz 192 yaşında bir devlettik. Daha o tarihte, biz, azınlık
haklarını en iyi şekilde koruyan bir devlettik. Aynı yıl, biz, Yahudileri
engizisyon zulmünden kurtaran bir milletiz. Beşyüz yıldır, Yahudiler,
Türkiye'de huzur içinde yaşıyor, bütün dinî gereklerini serbestçe yerine
getiriyorlar. Biz dedik, başka ülkelerden ders almak ihtiyacında değiliz.
Azınlıkların haklarını, çıkarlarını korumak konusunda biz hiç kimseden ders
alacak değiliz, Türkiye'nin tarihi bunun kanıtıdır, bizim kültürümüz bunun
kanıtıdır. Türkiye'yi, sürekli olarak boy hedefi haline getirmeyiniz ve
Türkiye'deki bazı azınlık mensuplarına da bu vesileyle hitap etmek istiyoruz:
Bir sıkıntınız varsa, bir derdiniz varsa, gelin, bize söyleyin, başkalarının
himayesini aramayın. Bu ülkenin vatandaşısınız, siz de bu ülkenin çocuğu olarak
burada doğdunuz, yetiştiniz, başkalarının himayesi altında bir topluluk gibi
kendinizi göstermeyin; bu sizi yükseltmez, bu sizi güçlü kılmaz.
Bu konuda problemlerimiz yok mu; vardır. Bu konuda
problemlerimiz nereden kaynaklanıyor; problemler şuradan kaynaklanıyor:
Türkiye'nin 1923 yılında imzaladığı Lozan Antlaşması, azınlıkların haklarını ve
çıkarlarını düzenlemiştir ve bu anlaşmanın 37 ilâ 44 üncü maddesi,
İstanbul'daki Rum azınlığının haklarını düzenliyor; orada, hangi dinî haklar
olacak, hangi kültürel haklar olacak, ayrıntılı olarak yazıyor. 45 inci madde
ne diyor; hemen altındaki madde, 45 inci madde diyor ki: "Batı Trakya'da
yaşayan Türkler de aynen İstanbul'daki Rumların haklarından
yararlanacaklardır." Yani, Lozan Antlaşması tam bir eşitlik getirmiştir.
Şimdi, biz diyoruz ki, azınlıklar konusunu tek taraflı
olarak görmeyin, azınlıklar konusunun iki boyutuna da bakalım. İstanbul'daki
Rumların durumu nedir, Batı Trakya'daki Türklerin durumu nedir; bunu araştırmak
lazım. Ama, bakıyoruz, Türkiye'yi eleştiren yabancıların içinde, neredeyse,
hiçbiri Batı Trakya'yla ilgili bir kelime söylemiyor. İstanbul'daki Rumların
dinî hakları hakkında çok şey söylüyorlar. Peki, Batı Trakya'daki Türklerin
dinî hakları nedir; bundan bahseden yok. Eğitim hakkı nedir; bahseden yok.
Kültürel hakkı... Bahseden yok. Değerli arkadaşlar, biz işte buna itiraz
ediyoruz. Batı Trakya'daki Türklerin haklarını, çıkarlarını gözetmeden, biz,
tek taraflı baskıların sonucunda taviz verirsek, gerçekten oradaki
soydaşlarımıza çok büyük bir haksızlık yapmış oluruz. Bunlar bizim
atalarımızın, ecdadımızın bize emanetidir. Onların haklarını korumak bize
atalarımızın verdiği bir görevdir. O bakımdan, bunları yok farz ederek, bütün
mesele, sanki sadece İstanbul'daki azınlıkların haklarıymış gibi düşünürsek
yanlış yaparız. İstanbul'daki azınlıkların haklarını tanımayalım mı; tam
tersine, çağdaş bir ülke, demokratik bir ülke hangi hakları tanıyorsa biz de o
hakları tanıyacağız; ama, bir şartla: Siz de, bir Avrupa Birliği ülkesi olarak,
Türk soydaşlarının haklarını tanıyacaksınız.
Ne yazık ki, bu konudaki durum gerçekten içler
acısıdır. 1967 yılında Yunanistan'da işbaşına gelen askerî cunta, bizim oradaki
soydaşlarımızın cemaat haklarını, vakıf haklarını, dinî eğitim haklarını
ortadan kaldırmıştır. Oysa, bu hakları biz 1913 tarihli Atina Anlaşmasıyla elde
etmiş bulunuyoruz. O zamandan bu zamana bu haklar Türk soydaşlarının sahip
olduğu haklardır. Şimdi askerî cunta geliyor, bu hakları kaldırıyor, ondan
sonra 1974'te Yunanistan demokratik rejime dönüyor ve demokratik rejime geçen
Yunanistan, askerî yönetimin koyduğu kuralları aynen sürdürüyor, daha da ileri
gidiyor, daha da ileri gidiyor, yasalar çıkarıyor, 1990 yılında yasa
çıkarılıyor. Daha önce, 1981 yılında, Yunanistan, Türkiye'ye nota veriyor
"biz 1913 tarihli anlaşmayı tanımıyoruz" diyorlar.
Değerli arkadaşlarım, bunlar son derece önemli
gelişmelerdir. Belki, çok değerli AKP'li milletvekili arkadaşlarımızın
aralarında konuşacak daha önemli konuları olabilir; ama, zannediyorum ki biraz
kulak verirlerse, bizim açımızdan son derece önemli bu millî davada vereceğimiz
bilgileri de öğrenmiş olurlar.
Değerli arkadaşlar, Yunanistan ve Avrupa Birliği
ülkeleri bu konuda Türkiye'ye çok büyük baskılar yapıyorlar. Biz ne yapıyoruz:
Sayın Millî Eğitim Bakanımız 2005 yılının ekim ayında bir demeç veriyor:
"Bana kalırsa ruhban okulunu yarın açarım." Dosyayı incelememiş,
konuyu bilmiyor; bu meselenin nereden nereye geldiğinin farkında değil. Ne
yazık!.. Niçin biz bu konuda duyarlık gösteriyoruz; şunun için: Çünkü, bizden
bu konuda istedikleri iş, bizim Anayasamıza aykırıdır. Anayasamız "özel
dinî okullar, özel askerî okullar açılamaz" diyor. Bizden istenen, özel
bir dinî okul açmaktır. Bizden bunu talep ediyorlar. Biz diyoruz ki: İstanbul
Üniversitesine bağlı olarak, İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesine bağlı
olarak bir Ortodoks din adamı yetiştirecek okul açalım. İstemiyorlar. İlla
Patriğe bağlı olacakmış! Biz bunların mücadelesini veriyoruz.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, buna benzer pek çok konu
var gündemde, önümüzde. Batı Trakya'daki Türk toplumunun müftülerinin cemaat
tarafından seçilmesi, 1913 tarihli Atina Anlaşmasının 11 inci maddesinde açıkça
belirtilmiştir. Bunu tanımıyorlar. Yunanistan bir kanun çıkartmış, daha önce
çıkardığı kanunda bu anlaşmanın hükmünü kabul ediyor, 1920 tarihli kanunda;
1990 tarihli kanunda bunu reddediyor. "Ben, Yunan Hükümeti olarak tayin
edeceğim" diyor. Düşünebiliyor musunuz, Yunan Hükümeti tayin edecekmiş
bizim müftülerimizi! Ve halkın seçtiği müftü, görevini yapmaya başladı diye
adamı hapse attılar; mahkemeye verdiler, yargıladılar, mahkûm ettiler. Sonra ne
oldu; müftü, İnsan Hakları Mahkemesine müracaat etti ve İnsan Hakları
Mahkemesi, müftüyü haklı buldu; 17 Ekim 2002 tarihinde Yunanistan'ı mahkûm etti
"yapamazsınız bunu" diyor, "bu hakkını elinden alamazsınız"
diyor, mahkûm ediyor. Sonra ne oluyor; hâlâ bu görevi yapamıyor; meseleler
bunlar.
Oradaki Türk çocuklarının eğitimi… Batı Trakya'daki
Türkler isyan halindedir, haberiniz olsun. 50 tane köy orada ortak deklarasyon
yayınladılar "çocuklarımızın dilini bozuyorsunuz, Türkçesini
bozuyorsunuz" diyorlar. Orada Yunanlıların bir medresede yetiştirdikleri
öğretmenler, Türk çocuklarına Türkçe öğretecekmiş! Söyledikleri lafların yarısı
Türkçe, yarısı Rumca; yani, kurdukları Türkçe cümlelerin yarısı Rumca
kelimelerden oluşuyor; olacak iş değil! Türkiye'de yetişmiş öğretmenler var,
bunları sokmuyorlar. Orada 120 Türk okulu var, 15 tane öğretmen…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
ONUR ÖYMEN (Devamla) - …geri kalan öğretmenlerimiz
orada işsiz olarak bekliyor. Bunlar olacak şeyler değil.
Ders kitaplarına izin vermiyorlar, Türkiye'de yazılmış,
ders kitaplarına izin vermiyorlar; otuz yıl, kırk yıl, elli yıl evvelden
yazılmış kitapları okutuyorlar.
İşte, değerli arkadaşlarım, biz Karma Parlamento
Komisyonuna mensup AKP'li milletvekilleriyle birlikte gittik, Batı Trakya'yı
yerinde gördük, bütün bu sorunları gördük. Müftülerle konuştuk, öğretmenlerle
konuştuk, gerçekten oradaki durum içler acısıdır. 17 nci Asırdan kalma Osmanlı
camileri var, yıkılmış; duvarı yıkılmış, tavanı çökmüş, kapısı kırılmış.
Bunların tamirini yaptırmak istiyor cemaatimiz; reddediyorlar, tamir izni
vermiyorlar.
İşte, Sayın Dumanoğlu ve diğer arkadaşlarımızla gittik,
oranın belediye başkanıyla konuştuk -İskeçe'ye bağlı Yenice Bucağı- diyor ki:
"Ben hemen izin vermeye hazırım; Atina izin vermiyor."
Şimdi, bütün bu konuları biz Karma Parlamento
Komisyonunda ayrıntılı olarak görüştük. Daha pek çok anlatacağımız konu var;
ama, bunları Karma Parlamento Komisyonunda görüştük; işin ciddiyetini hem
İktidar hem muhalefet milletvekilleri olarak kabul ettik ve muhtemelen Atina'ya
bir heyet göndererek orada Yunan makamlarıyla yüz yüze bunu konuşmayı
kararlaştırdık; ama, daha önce, Atina'daki, Batı Trakya'daki arkadaşlarımıza,
soydaşlarımıza söz verdik, dedik ki: Biz, bu konuyu, Meclise getireceğiz.
İktidar ve muhalefet milletvekilleri olarak Meclise getireceğiz, Türkiye Büyük
Millet Meclisinde bir genel görüşme açacağız. Biz, o düşünceyle bu genel
görüşme önergesini verdik ve ben inanıyorum ki, bu önergemiz, bugün, burada,
oybirliğiyle kabul edilecektir. İktidar ile muhalefetin bu konuda farklı bir
görüşte olduğunu zannetmiyorum. Tam bir ittifak içinde, Batı Trakyalı
soydaşlarımıza Meclisimizin gücünü, iradesini göstereceğiz. Bugün, şu anda,
Batı Trakyalı soydaşlarımızın gözü kulağı Türkiye Büyük Meclisindedir. Onun
için, değerli arkadaşlarım, sizden rica ediyorum, bu önergemize, lütfen, olumlu
oy veriniz ve bu konuyu, Meclisimizin en önemli maddelerinden biri olarak
gündemimize getirelim, ayrıntılı olarak tartışalım.
Daha çok söyleyeceklerimiz var; nasıl dinî hakları
kısıtlanıyor, nasıl vatandaşlık hakları kısıtlandı, nasıl bir tek Rum'un
bulunmadığı bazı dağ köylerinde bütün eğitimi sadece Rumca yapıyorlar; bütün
bunları konuşacağız. Daha size çok anlatacaklarımız var; ama, lütfen, bu genel
görüşme önergesini kabul ediniz ve bu konuda kapsamlı bir görüşme yapalım. Bir
kere daha söylüyorum: Atalarımızın bize yadigârı olan bu insanların haklarına
milletçe sahip çıktığımızı bütün dünyaya ilan edelim.
Türkiye, bu konularda, azınlık hakları konusunda,
artık, sanık sandalyesine oturmayı istememektedir, kabul etmemektedir; biz
etmiyoruz, protesto ediyoruz. Türkiye'nin, azınlık haklarını, azınlıkların dinî
haklarını, kültürel haklarını, cemaat haklarını, vakıf haklarını sürekli olarak
kısıtlayan bir ülke gibi gösterilmesini kabul etmiyoruz.
Şimdi, Hükümet, vakıflarla ilgili bir yasa getiriyor.
Değerli arkadaşlarım, dikkat ediniz, bu vakıflar yasasını incelerken, bir kere
de zahmet edip Batı Trakya'daki Türk vakıflarının durumuna bakınız; bütün vakıf
yönetimini elimizden almışlardır. 1967 yılından bu yana Türk vakıflarını,
orada, Yunan Hükümetinin tayin ettiği kayyumlar idare ediyor. Hiçbir yetkileri
yoktur oradaki cemaatimizin ve biz ne yapacağız; burada Hazreti İsa adına,
Hazreti Meryem adına verilmiş, bilmem kaç yüzyıllık vakıfların bütün eski
hakkını, hukukunu tanıyacağız. Tanımayalım mı; gerekiyorsa, çağdaş yaklaşım
gerektiriyorsa tabiî ki tanırız; ama, önce şu Batı Trakya'daki vakıfların bir
haklarını, hukukunu, oradaki soydaşlarımızın hukukunu alalım, onların haklarını
Yunanlıların vermesini sağlayalım.
İşte, değerli arkadaşlarım, size, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu olarak vereceğimiz bilgiler bunlardır, önerilerimiz bunlardır.
Bunu çok yüksek bir millî görev telakki edeceğinize inanıyoruz ve bu genel
görüşme önergemizin Yüce Meclisçe kabul edilmesini Yüce Meclisin takdirine
saygılarımızla sunuyoruz.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - İkinci lehte söz, Cumhuriyet Halk Partisi
Yalova Milletvekili Sayın Muharrem İnce'ye ait.
Buyurun Sayın İnce. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun önerisinin lehinde söz almış
bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclise saygılar sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, Batı Trakya'yla ilgili sizlere
bazı bilgiler vermek istiyorum. Burası üç vilayetten oluşmuş bir bölge, İskeçe,
Gümülcine ve Dedeağaç ve tarihteki ilk Türk cumhuriyetinin kurulduğu bir bölge.
İlk kurulduğu tarih 31 Ağustos 1913. Buradaki cumhuriyet, para basmış, pasaport
vermiş, pul basmış, 29 000 kişilik bir ordu kurmuş ve 1923'te Lozan'la birlikte
de çeşitli aşamalardan sonra bu bölgedeki insanlarımız Yunanistan'ın kaderine
terk edilmiş.
Bu bölgedeki sorunları üç ana başlıkta toplamak mümkün.
Birincisi ekonomik sorunlar, diğeri toplumsal sorunlar ve bir diğeri de kişi
hak ve özgürlükleriyle ilgili sorunlar.
Değerli arkadaşlarım, biz buradaki Türk azınlığın
sorunlarından söz ediyoruz; işte, sorun daha burada başlıyor zaten. Yunanlılar
ise diyor ki: "Hayır, siz Türk değilsiniz, Müslümansınız; ama, Elen
ırkındansınız." İnsanlar kabul etmiyor bunu "biz Türküz"
diyorlar. Bu sefer bunları bölmeye çalışıyorlar ikiye, üçe; etnik kökenlerinin
farklı olduklarını söylüyorlar. Bütün bunlar yaşanıyor.
Az önce Sayın Öymen'in bahsettiği gibi, Mehmet Emin Aga
ve İbrahim Şerif müftüler yüzyirmi ay hapis cezasına çarptırılıyor cüppeyle
gezdikleri gerekçesiyle, altı ay hapiste yatıyorlar. Bu bölgede bu sorunlar
var.
Vakıflarla ilgili çok ciddî problemler var; bunlara,
milyon euroları bulan ağır emlak vergileri ve diğer vergileri koyuyorlar.
Yine, vatandaşlıktan çıkarılanlar var, ıskat edilenler
var. Ayırımcılık var, kamu dairelerinde görev yapamıyorlar. Yine, burada, 1955
yılından bu yana, kendilerinin Türk olduğunu kabul ettiremiyorlar Yunan
Hükümetine bir türlü.
Eğitimle ilgili çok ciddî problemler var; 1987'de, Batı
Trakya Türk Öğretmenler Birliği, Gümülcine Türk Gençler Birliği, Türk adını
kullandığı için, kamu düzenini bozar gerekçesiyle kapatılıyor.
Değerli arkadaşlarım, Yunanistan'ın okuma-yazma
oranının en düşük olduğu bir bölge, gelir dağılımının en kötü olduğu bir bölge.
Buradaki insanların okumaları istenmiyor, bunların tütün tarlalarında ırgat
olarak çalışmaları isteniyor. Önümüzdeki beş yıl içinde -Meclisin tutanaklarına
da geçmesini istiyorum- tütünle ilgili Avrupa Birliği fonları da kaldırılacağı
için, bu insanlarımızı çok büyük bir yoksulluk beklemektedir.
Burada, resmî olarak, 230 azınlık ilkokulu, 2 ortaokul
ve lise, 2 medrese var. Tarih, coğrafya, vatandaşlık ve çevre derslerini, ne
yazık ki Yunanca okuyorlar; matematik, fizik, kimya gibi dersleri Türkçe
okuyorlar.
Değerli arkadaşlarım, 1951'deki Kültür Anlaşması
öğretmen değişimini öngörüyordu. 1970'e kadar Türkiye'den 500 öğretmen gitmişti
buraya. Bugün, mutabakat sağlanmış olmasına rağmen, 35 öğretmen gönderilmesi
gerekirken, 16 öğretmene indirmiştir Yunan Hükümeti burayı. Türkiye'de okuyan
Batı Trakya kökenli öğretmenler, 1973'ten bu yana, o bölgeye gittiğinde onlara
öğretmenlik hakkı verilmiyor.
Değerli arkadaşlarım, ben bir öğretmen olarak o bölgede
yaşanan eğitim sorunlarını size anlatmaya çalıştım. Peki, bunun karşılığında
Türkiye Cumhuriyetinin Millî Eğitim Bakanı ne diyor; ruhban okulunu açabiliriz
diyor. Yani, Batı Trakya'daki Türklerin durumuyla ilgili, eğitimdeki
sıkıntılarla ilgili bir gelişme sağladınız, iyiye doğru bir gidiş oldu da siz
jest mi yapıyorsunuz?! Böyle bir şey yok. Niye istiyorlar ruhban okulunu;
diyorlar ki: Bir, devletin denetimi olmayacak, Türkiye Cumhuriyetinin denetimi
olmayacak. İki, yabancı öğretmen gelecek, yabancı öğrenci gelecek.
Bütün bu tartışmalar devam ederken, insanlar
1950'lerden kalmış kitapları çocuklarına okuturken, kontenjan öğretmen problemi
hâlâ sürerken, üniversitelerde yüzde 0,5'lik kontenjanı da Yunan Hükümeti onları
Yunan öğrencilerin içinde eritmek için kullanırken, sıkıntılar bunca büyükken,
Türkiye'de Millî Eğitim Bakanının açıklaması bu.
Değerli arkadaşlarım, daha bitmedi. Bakınız, önümüzdeki
haftalarda Genel Kurula gelecek, komisyondan geçti; 625 sayılı Özel Öğretim
Kurumları Kanununda bir değişiklik yapıldı. Türkiye'deki azınlık okullarında
Türk müdür yardımcıları vardı, Türk asıllı müdür yardımcıları vardı. Şimdi bunu
değiştirdiniz komisyonda, yakında da Genel Kurulda değiştireceksiniz. Bunu
"Türk vatandaşı" şekline getirdiniz. Yani, Türkiye'deki azınlık
okullarında, artık, Türk müdür yardımcıları olmayacak.
Değerli arkadaşlarım, ne yaptığınızın farkında mısınız
diyeceğim; herhalde, farkındasınız. Lütfen, bu konulara duyarlı olalım. Bunlar,
Adalet ve Kalkınma Partisinin, Cumhuriyet Halk Partisinin konuları değil,
hepimizin konuları, ulusumuzun konuları, geleceğimiz. Bu konularda çok ciddî
hatalar yapıyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, bakınız, yine, bir baraj problemi
var orada. Yani, Türkiye'de nasıldır; herhangi bir vilayette, işte, bağımsız
seçilmiş milletvekili arkadaşlarımız var, o vilayette yeterli oyu alırsa,
bağımsız olarak milletvekili olabilir. Yanılmıyorsam, 1993 yılında, Nea
Dimokratia ve PASOK Partileri eşit miktarda milletvekili çıkarıyor, 1 tane de
bağımsız Türk milletvekili var. O, hangi taraftan olursa, o parti hükümet
kuruyor ve diyorlar ki: "Elen Cumhuriyetine, bir Müslümanın belirleyeceği
partiyle hükümet kurdurmayız." Üç ay içinde erken seçime gidiyorlar ve
baraj sistemini getiriyorlar. Yüzde 3'lük bir ülke barajı var. Yani, siz, o
vilayette, o bölgede oyların tümünü de alsanız, ülkedeki yüzde 3'lük barajı
geçeceksiniz. Nasıl, bizde yüzde 10 baraj var, orada bağımsız adaylar için de
yüzde 3'lük bir baraj var. Bu, matematiksel olarak mümkün mü?! Yunanistan'daki
toplam oyların yüzde 3'ü 200 000'dir. Bu bölgede yaşayan Müslüman Türk sayısı
150 000'dir. Bunun 70 000'i, 60 000'i seçmendir. Yani, bütün oylarını almış
olsa bile bağımsız bir aday, mümkün değil milletvekili olamıyor. Bunu neden
yaptılar; mutlaka bir siyasî partiye girsin ve parti disiplinine uysun diye
yaptılar; hizaya getirdiler bir anlamda.
Bu sorunlar ortada. Bu sorunları, gelin, bu Mecliste
tartışalım, konuşalım, yani, halının altına süpürmeyelim. Bundan kaçacağınızı
düşünmüyorum. Ben, genel görüşme isteğimize olumlu yanıt vereceğinizi
düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım, sadece sizin Hükümetinizi değil,
sizden önceki hükümetleri de suçluyorum. Yani, o bölgeye gittiğinizde, yan yana
iki köyü gördüğünüzde; biri Yunanlıların yaşadığı, birisi Türklerin yaşadığı
köy, aralarında yüz yıl var; birisi bir tatil köyü, öbürü Ortaçağı yaşayan bir
köy. Bize insan hakları, demokrasi dersi verenlere o bölgeyi çok iyi anlatmamız
gerekiyor. Yani, seksen yıl önce aramızda problemler olmuş. Anadolu'daki 1 200
000 Rum, Yunanistan'daki 600 000 Türk uluslararası bir anlaşmayla göç
ettirilmiş, acılar yaşamış toplumlar karşılıklı; bunlar olmuş. Selanik Belediye
Başkanı şimdi geliyor soykırım anıtı dikiyor; ailesi İzmir'den gitme. Benim
ailem de Drama'dan gelmiş Yalova'ya, ben de kötü şeyler dinledim dedemden.
Bunları doğru anlatmalıyız.
Nasıl anlatmalıyız… Bakınız, Millî Eğitim Bakanının
açıklamalarıyla ilgili örnekler verdim. Peki, bir de Dışişleri Bakanıyla ilgili
vereyim, Sayın Bakanımızla ilgili vereyim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Selanik Belediye Başkanı
Papayorgopulos soykırım anıtı dikiyor, dünyada 179 tane dernek kuruyorlar; Yeni
Zelanda, Amerika, Almanya, Kanada… Sözde pontus soykırım anıtı dikmek için 179
dernek kuruyorlar; Türkiye Cumhuriyetinden çıt yok. Ne oldu peki; geçen gün
İpsala'da, Türkiye'den, vatandaşlarımız çıktı, dediler ki "biz de buraya
soykırım anıtı dikeceğiz." Sayın Bakana soruyorlar, ne diyorsunuz diyorlar:
"Doğru bir davranış değil" diyor. Selanik Belediye Başkanına
soruyorlar, soykırım anıtı için ne düşünüyorsun diyorlar: "Düşünce
özgürlüğüdür" diyor. Ben isterdim ki, Türkiye Cumhuriyetinin Dışişleri
Bakanı da "Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir, insanlarımız
özgürdür, düşünce özgürlüğü vardır, İpsala'daki yurttaşlarımız da böyle
düşünmüşler, onların takdiridir." En azından böyle demeliydi.
BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Bitiriyorum efenim.
Yine, değerli arkadaşlarım, şunu da anlamış değilim:
2003'ün yanılmıyorsam ekim ayındaydı; Karamanlis sizin büyük kongrenize
gelmişti, orada ne dediklerini bir hatırlayalım: "Ben, dedemden çok kötü
şeyler işittim Türklerle ilgili, sizin işittiğiniz gibi" dedi. "Ama,
biz çocuklarımıza dostluğu, barışı öğretelim" dedi. Sayın Başbakanımız da
her fırsatta, kendisiyle arkadaş olduğunu söylüyor. Bir arkadaşı gitti
İtalya'da; o arkadaşına da Allah kerim artık. Ama nasıl arkadaşlıksa bu?!.
Türkiye'nin dışpolitikası arkadaşlıklar üzerine
kurulmaz zaten; kurumsal kimlikler üzerine kurulur. Ama, Sayın Başbakan, 82
yaşındaki bir amcamıza, anıta, Atatürk'ün evinde kendisinin beğenmediği sözleri
yazdı diye söylemediğini bırakmadı, defteri yırttı.
İLYAS ARSLAN (Yozgat) - Sen beğeniyor musun o sözleri?
MUHARREM İNCE (Devamla) - Bakanlar Kurulunda görüşmeler
yapıldı, Hükümet sözcüsü açıklamalar yaptı.
İLYAS ARSLAN (Yozgat)) - Sen beğeniyor musun o adamın
sözlerini?
BAŞKAN - Müdahale etmeyin arkadaşa.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Beğenip beğenmemek ayrı bir
şey; ama… (Gürültüler)
BAŞKAN - Lütfen, konuya gelelim; toparlayalım.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Hatta, müthiş tepkiler
gösterdi…
İLYAS ARSLAN (Yozgat) - Sen beğeniyor musun o adamın
sözlerini? Beğenmediysen savunma, o zaman, beğenmiyorum de.
BAŞKAN - Müdahale etmeyin arkadaşlar.
Siz de toparlayın lütfen.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Beğenip beğenmemek ayrı bir
şey. Ben, Başbakanın Selanik'teki Atatürk'ün evinde yazılan yazıya gösterdiği
tepkiyi 1 000 metre aşağıdaki Papayorgopulos'un diktiği heykele gösterememesine
şaşırıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
82 yaşındaki bir amcaya, belki de şu veciz ifadesini
yine kullanabilirdi; anasını alıp gitmesiyle ilgili bir veciz ifade ya da
artistlik yapmamasıyla ilgili çok güzel söylemlerde de bulunabilirdi!
BAŞKAN - Lütfen, toparlayalım ve konuya gelelim.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Ben, bu söylemleri, Sayın
Başbakanın, Karamanlis'e söylemesini istiyorum, Yunan Başbakanına söylemesini
istiyorum.
İLYAS ARSLAN (Yozgat) - Söylemediğini ne biliyorsun?
BAŞKAN - Müdahale etmeyin arkadaşlar.
Siz de toparlayın lütfen; sürenizi aştınız Sayın İnce.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlarım, yine, hangi günmüş bugün, hangi
günmüş, bu Pontus soykırım yasası, ne zaman çıkacakmış; 19 Mayıs 1919.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye Cumhuriyetinin
temsilcileri çıkıp şunu söylemeli: Atatürk Samsun'a gittiğinde görevlerinden
birisi, 19 Mayıs 1919'da Samsun'da olduğunda görevlerinden birisi, belki de en
önemlisi, o bölgedeki silahlı Rum çeteleriyle baş etmekti. Birilerinin bunu iyi
anlatması gerekiyor. Tarihimizi iyi bilmemiz gerekiyor değerli arkadaşlarım.
Biz, acılar yaşadık…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayın lütfen.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Daha 4 dakika oldu Sayın
Başkan!
MUHARREM İNCE (Devamla) - Acılar yaşadık, sıkıntıları
birlikte yaşadık, ben, bunları deşme niyetinde değilim; ama, Yunanistan bunları
kaşırsa da kayıtsız kalmamamız gerektiğini düşünüyorum. Bütün bunlar
yaşanırken, Ortodoks Kilisesinin ortak olduğu Yunan Millî Bankasına Türkiye'de
banka satılmasını da yadırgıyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Aleyhte ilk söz Adalet ve Kalkınma Partisi
Ordu Milletvekili Sayın Eyüp Fatsa'nın.
Buyurun Sayın Fatsa. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun grup önerisinin aleyhinde şahsım
adına söz aldım; bu vesileyle, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, söz konusu, Batı Trakya'da yaşayan
150 000 soydaşımız olunca, elbette ki, bu konuda her sağduyulu Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşının hassasiyetleri vardır, bu konuda her vatandaşımız duygusaldır.
Bu konuda her vatandaşımız, her sağduyulu, sorumlu vatandaşımız, her sağduyulu,
sorumlu vatandaşımız bu konunun bilincinde ve şuurundadır.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - Vatandaş öyle de, Hükümetten
de aynı şeyi bekliyoruz.
EYÜP FATSA (Devamla) - Ben, bilinen ve tekrar edilen
bazı meseleleri tekrar etmek istemiyorum.
Geçen dönem, Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Hakları
Komisyonunda görev yaparken, özellikle Batı Trakya davasında Müftü Mehmet Emin
Aga'nın şahsında devam eden bu yargılamaların bazılarına, Türkiye Büyük Millet
Meclisi İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu heyeti olarak katıldık. Bu vesileyle
de, Batı Trakya'daki soydaşlarımızın yaşadıkları şartları, imkânsızlıkları,
zorlukları, sıkıntıları yakinen görme ve tanıma imkânı bulduk, fırsatı bulduk.
Şimdi, tabiî, Sayın Öymen uzun uzun anlattı. Lozan
Antlaşmasıyla, karşılıklı olarak, azınlıkların hak ve hukukları teminat altına
alınmıştır. Eğitim, kültür, kimlik ve inanç, vakıflarla alakalı eserlerin
korunması, sahiplenilmesi, yaşatılmasıyla ilgili, dinî hakların verilmesi;
inanç hürriyetinin temini, kendi kimliklerini ve kişiliklerini, inançlarını,
kültürlerini koruma noktasında da her türlü teminat Lozan'da verilmiştir. Bu
çerçeveden olmak üzere, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde yaşayan,
azınlık çerçevesinde ifadesini bulan vatandaşlarımızın yaşadığı şartlarla,
sahip oldukları imkânlar ile özellikle Batı Trakya'daki soydaşlarımızın sahip
olamadıkları imkânsızlıkları mukayese bile etmek mümkün değildir.
Tabiî, ben, buradan, herkes gibi, samimî kanaatim
olarak ifade ediyorum; Avrupa Birliği adına zaman zaman Türkiye'ye gelen,
özellikle Türkiye'deki azınlıkların inanç, eğitim, kültür ve vakıf imkânlarının
tesisiyle alakalı talepleri duyunca, doğrusunu isterseniz, onlar adına insanın
yüzü kızarıyor, onlar adına insanların yüzü kızarıyor. Bunu bizden talep edecek
insanların, talep edeceklerin, önce, Batı Trakya'daki şartları, Batı
Trakya'daki soydaşlarımızın yaşamış olduğu şartları ve maruz kaldığı
sıkıntıları görmeleri, öncelikle bunun cevabını vermeleri gerekir.
Şimdi, deniliyor ki: Efendim, biz, azınlıkların
vakıfları, azınlıkların dinî hakları, kültürel hakları konusunda, işte,
Avrupa'nın bizden baskı şeklinde talep ettiklerini bir bir veriyoruz.
Değerli arkadaşlar, bakın, bununla ilgili -biraz önce
de ifade edildi- yasa teklifleri Türkiye'nin ve Meclisin gündemine gelecektir
ve hiç kimse, şu konuda, yeise, üzüntüye kapılmasın ki, eğer, Batı Trakya'da
yaşayan soydaşlarımızın -ki, Türkiye'deki azınlık vatandaşlarımızın da hakları Lozan'la
teminat altındadır- hakları, Batı Trakya'daki soydaşlarımızın, bu, biraz önce
saymış olduğumuz hakları iade edilmediği sürece, bizden daha fazlasını
alabileceklerini bekliyorlarsa, şundan herkes... Herkes şunu bilmelidir ki,
Türkiye Büyük Millet Meclisi asla bunu vermeyecektir. Bunu gayet açık ve net
olarak ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, çok farklı şekillerde konu ifade
ediliyor. Bakın, tabiî, bizim, ülke olarak da, oraya olan duyarlılığımızı veya
duyarsızlığımızı da sorgulamamızda fayda var diye düşünüyorum. 1952 yılında,
zamanın cumhurbaşkanı adına yapılan lisenin açılışına cumhurbaşkanı sıfatıyla
Merhum Bayar katılıyor, gidiyor Batı Trakya'ya, ondan sonra da, üst düzey
-bakanlık hariç, üst düzey; Cumhurbaşkanlığı veya Başbakanlık seviyesinde-
ikinci ziyaret, ancak, 2004 yılında, Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan
tarafından gerçekleştiriliyor. (AK Parti sıralarından alkışlar)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Bizim Genel Başkanımız gitti;
Deniz Baykal gitti daha önce iki defa.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Başbakan olarak…
BAŞKAN - Müdahale etmeyelim.
EYÜP FATSA (Devamla) - Ardından, Diyanet İşleri
Başkanımız, bir heyetle beraber, Batı Trakya'da yaşayan vatandaşlarımızla
birlikte oluyor. Yine, Kurban Bayramında, Adalet Bakanımız Sayın Cemil Çiçek,
Batı Trakya'da, bayramlaşma amacıyla soydaşlarımızın arasına katılıyor.
Deniliyor ki: "Efendim, hep, bizden, azınlıklarla
ilgili talepte bulunuluyor; ama, biz, kimseden bir talepte bulunmuyoruz."
Daha mayıs başında, Sayın Başbakanımız, Yunanistan Başbakanına -bütün kamuoyu
da bunu biliyor- "bak, siz, bizden, şunları şunları, vatandaşlarınız
adına, bizde yaşayan Türk vatandaşları adına istiyorsunuz. İstiyorsunuz; ama,
bakın, Mustafapaşa Camii Atina'dadır, siz, hâlâ, bunun, tadilat ve tamiratını
yapmak suretiyle, ibadete açılmasına müsaade etmiyorsunuz. Önce, taleplerinizi
isteyebilmeniz için, kendi sorumluluklarınızı ve yapmanız gerekenleri… Batı
Trakya'daki soydaşlarımıza -ki, sizin vatandaşlarınızdır- onlara, Lozan'da
teminat altına almış oldukları haklarını bir siz de verin de görelim. Ondan
sonra, gelin, bizdeki azınlık vatandaşlarımızla alakalı bir eksiklik varsa, biz
de onu gözden geçiririz" diyen, belki, tarihimizdeki ilk başbakandır; ilk
başbakandır… (AK Parti sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, biz, işleri, hamaset üzerine değil,
realite ve gerçek üzerine yürüttük.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Şeref defterini yırtan bir
başbakan oldu o! Şeref defterini yırtan bir başbakan oldu!
EYÜP FATSA (Devamla) - Müsaade edin… Müsaade edin…
Müsaade edin… Müsaade edin…
CANAN ARITMAN (İzmir) - Millet, bu hakaretleri kabul
etmiyor!
EYÜP FATSA (Devamla) - Bakın, değerli arkadaşlar, biz,
AK Parti Grubu olarak, bu genel görüşme talebine sıcak bakıyoruz; ancak, ben,
bir iki hususu burada sizlerle paylaşmak istiyorum.
Saat 12.30'da, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun,
Danışma Kurulunu toplantıya çağırdığı haberini alınca, Grubumuzdaki görevli
arkadaşlara, konu nedir, ona göre hazırlanalım gidelim diye bir araştırma yapın
dedik ve biz, Danışma Kuruluna, Sayın Meclis Başkanımızın başkanlığında
toplanana kadar, Danışma Kurulunun içeriğiyle alakalı, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubundan bilgi alamadık. Biz, talebi ancak toplantıda öğrenebildik.
Tabiî, bunun üzerine, yine, biz, hem bakanlık hem
Partimizin yetkili organlarında hem de Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
Başkanımızla bunları değerlendirdik. Ben, bu noktada, bir hususu ifade etmek
istiyorum.
Değerli arkadaşlar, 13-17 Haziran tarihleri arasında,
Avrupa Birliği Uyum Komisyonumuz, İktidar ve muhalefet partisine mensup
milletvekillerinden oluşan komisyonumuz, Atina ve Batı Trakya'ya bir seyahat
gerçekleştirecek, bir ziyaret gerçekleştirecek ve şimdi gündeme getirdiğimiz,
bugüne kadar da, zaman zaman bütün kamuoyumuzla, Avrupa kamuoyuyla da
paylaştığımız Batı Trakya'daki soydaşlarımızın Lozan'la teminat altına alınmış
haklarının iadesi noktasında, yerine getirilmesi noktasında, eksiklikler,
soydaşlarımızın orada yaşamış oldukları sıkıntılar, eğitim, kültür, kimlik,
inanç…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
EYÜP FATSA (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.
…ve vakıf eserlerle alakalı sıkıntıları ve problemleri
yerinde tespit edip, Avrupa Birliği Uyum Komisyonu yurda döndükten sonra, biz,
bir genel görüşmenin daha uygun olduğu, daha, eldeki yeni ve net bilgilerle,
taze bilgilerle bunun Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmesinin daha uygun
olduğu kanaatindeyiz.
Ben, bu düşüncelerimi de ifade ettikten sonra, Sayın
Muharrem İnce'ye bir şey söylemek istiyorum. Sayın İnce, Selanik'te Ulu Önder
Atatürk'ün doğmuş olduğu evde, Aziz Atatürk'ün hatıralarına saygı ifadesi
noktasında açılan anı defterine, bir vatandaşımız, kim olursa olsun, yaşı, ismi
ne olursa olsun…
FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Türkiye Cumhuriyetine…
BAŞKAN - Müdahale etmeyin arkadaşlar…
EYÜP FATSA (Devamla) - …ne olursa olsun, eğer, Türkiye
Cumhuriyetinin Başbakanına bir örgüt bildirisi gibi küfrediyor, hakaret ediyor
ve siz de bunu içinize sindiriyorsanız… Bu bir sindirim meselesidir. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Bir diğer konu; ben, Cumhuriyet Halk Partisi adına
burada konuşan arkadaşımdan…
BAŞKAN - Eyüp Bey… Eyüp Bey, sataşmaya meydan
vermeyelim.
EYÜP FATSA (Devamla) - … şunu beklerdim ne olursa
olsun: Ulu Önder Atatürk, yetmişüç milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının
ortak paydasıdır. Ulu Önder Atatürk, kimsenin kamusal alanında değildir;
değildir. (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
Müsaade et…
BAŞKAN - Müdahale etmeyin arkadaşlar.
EYÜP FATSA (Devamla) - Eğer, Aziz Atatürk'ün manevî
huzurunda, bir vatandaşımız çıkıp, Aziz Atatürk'ün manevî şahsiyetine hakaret
ifade edebilecek, onun şahsında Türkiye Cumhuriyeti Başbakanına hakaret
içerecek ifadeler kullanıyorsa, buna, herkesten önce, Sayın İnce, senin sahip
çıkman gerekirdi.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Sakız çiğneyene niye sesini
çıkarmıyorsun?!
BAŞKAN - Müdahale etmeyin arkadaşlar.
EYÜP FATSA (Devamla) - …senin karşı çıkman gerekirdi.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Atatürk'ün huzurunda sakız
çiğneyene niye müdahale etmiyorsun?! Çok ayıp ediyorsun!
EYÜP FATSA (Devamla) - Hayır, öyle değil.
BAŞKAN - Müdahale etmeyin arkadaşlar.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Çok ayıp ediyorsun!
EYÜP FATSA (Devamla) - Bakın, sayın… Sayın…
BAŞKAN - Sayın hemşerim deyin.
EYÜP FATSA (Devamla) - Sayın Tandoğdu… Sayın Tandoğdu…
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Fatsa da bu olayı yaşadı.
EYÜP FATSA (Devamla) - Sayın Tandoğdu… Sayın
Tandoğdu…Sayın Tandoğdu… Sayın Başkan… Sayın Tandoğdu…
BAŞKAN - Bir dakika arkadaşlar…
EYÜP FATSA (Devamla) - …olayın gerçeğini sen de
biliyorsun.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Ben de biliyorum, siz de
biliyorsunuz!
EYÜP FATSA (Devamla) - Bak, olay yargıya intikal
etmiştir ve göreceksiniz, bu iddialar askıda kalacaktır.
Biz, bütün görüntüleri, adlî tıpta incelenmek üzere
ilgili yerlere gönderdik.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Ben de inceledim, gördüm.
EYÜP FATSA (Devamla) - Bu iddianın sahipleri, bu
iddialarından dolayı kamuoyunda mahcup olacaktır. Bakın…(CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN - Müdahale etmeyin arkadaşlar.
Siz Genel Kurula hitap edin ve konuya gelin.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Çok ayıp ediyorsun!
EYÜP FATSA (Devamla) - Bakın, Aziz Ulu Önder Atatürk'ün
huzurunda sakız çiğneyip çiğnemediği bile henüz hukuken tespit edilememiş…
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Kendi itirafı var!
EYÜP FATSA (Devamla) - …edilememiş -müsaade et- bir
konuda…
BAŞKAN - Bir dakika…
Sayın Tandoğdu, müdahale etmeyin.
Sayın Fatsa, siz de konuyla ilgili konuşun; muhatap
olmayın.
EYÜP FATSA (Devamla) - …bir konuda bu kadar duyarlılık
gösteriyorsan Sayın Tandoğdu…
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Evet?..
EYÜP FATSA (Devamla) - …Aziz Atatürk'ün huzurunda
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanına küfreden insan için aynı duyarlılığı neden
göstermiyorsun?! (AK Parti sıralarından alkışlar)
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Nereden biliyorsun?!
CANAN ARITMAN (İzmir) - Ben neler yazıyorum
Başbakana!..
BAŞKAN - Lütfen, müdahale etmeyin arkadaşlar.
Siz de toparlayın lütfen.
EYÜP FATSA (Devamla) - Ben, buradan bir kere daha -bak,
bir kere daha- bütün kamuoyuyla paylaşmak istiyorum.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Kendi itirafı var ağzından,
kendi itirafı!..
EYÜP FATSA (Devamla) - Müsaade et…
BAŞKAN - Müdahale etmeyin.
Toparlayın lütfen.
EYÜP FATSA (Devamla) - Ulu Önder Atatürk, Türkiye
Cumhuriyetinin kurucusu ve yetmişüç milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşımızın
ortak paydasıdır, kimsenin kamusal alanında değildir. Herkes, Atatürk'ü doya
doya sahiplenir, doya doya yaşar, kimse de buna engel olamaz.
Bu duygu ve düşüncelerle, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Genel Kurulu da
yanıltıyorsun!
BAŞKAN - Bir dakika arkadaşlar…
MUHARREM İNCE (Yalova) - Sayın Başkanım "sindirme
meselesi" diye söz etti Sayın Fatsa…
ATİLA EMEK (Antalya) - İsminden de bahsetti…
MUHARREM İNCE (Yalova) - Efendim, ben… (Gürültüler)
BAŞKAN - Bir dakika arkadaşlar, dinleyelim.
Buyurun.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Sayın Başkanım, orada,
Atatürk'ün evinde yazılan yazılarla ilgili ben bir yorum yapmadım, dedim ki
sadece... (AK Parti sıralarından gürültüler)
FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Kınama yapacaksınız
kınama!..
BAŞKAN - Bir dakika, dinleyelim arkadaşlar…
MUHARREM İNCE (Yalova) - Ama, ben şu yorumu yapayım;
dünkü Eleutherotupia Gazetesinin manşeti aynen şöyle: "Başbakan Erdoğan:
Tutununcaya kadar elimden tutun." Yalvaran bir Başbakan!.. Ben de bunu
hazmedemiyorum. (AK Parti sıralarından gürültüler)
RECEP GARİP (Adana) - Ne ilgisi var?!
BAŞKAN - Olabilir; ama, bunun bu konuyla ilgisi yok.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Sayın Başkan…
BAŞKAN - Burada açıklık getirelim arkadaşlar, bir
dakika… Bir dakika, arkadaşlar, açıklık getirelim: Sayın Fatsa'nın söylediği
sözlere muhatap olan Sayın İnce'nin konuşmasını çok yakından izledim.
EYÜP FATSA (Ordu) - Ben de izledim.
BAŞKAN - Şu anda da, olduğu gibi belleğimde. Selanik'te
anı defterine yazılanları paylaştığını belirten herhangi bir söz söylemedi
Sayın İnce; onu da belirtti. Onun için, sataşmadan söz vermeye de gerek yok.
Şimdi, aleyhte ikinci söz, Sayın Ümmet Kandoğan,
Denizli Milletvekili…
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Sayın Başkanım, lütfen, orada
Sayın Fatsa'nın açıklamalarının yanlış olduğunu… (AK Parti sıralarından
gürültüler) Bir dakika…
BAŞKAN - Size söz vermedim Sayın Tandoğdu. Sayın
Fatsa'nın konusu farklı bir konuydu. Siz, aşağıdan, bulunduğunuz yerden
müdahale ederek, başka bir konuya çektiniz; o yüzden, sizden, zaten
"lütfen, müdahale etmeyin" diyerek susmanızı rica ettim. Lütfen, bu
konuyu bırakalım.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Sayın Başkan, Atatürk'ün
manevî huzurundaki…
BAŞKAN - Başka bir platformda bu konu tartışılır; ama,
şimdiki platform başka bir platform ve önemli bir platform. Özellikle, Batı
Trakya Türkleriyle ilgili son derece önemli bir platformda son derece önemli
bir tartışmadayız.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Sayın Başkan, Fatsa'daki olay
da Batı Trakya olayı kadar önemli bir olaydır efendim.
BAŞKAN - Bu konu etrafında konsantre olmak gerekir.
Bu konuda aleyhte söz isteyen Sayın Kandoğan; buyurun.
Süreniz 10 dakika.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Bana mı söz veriyorsunuz, ona
mı veriyorsunuz?
BAŞKAN - Pardon, Kandoğan…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sizleri, saygıyla selamlıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisinde, özellikle bugün,
birçok konuda son derece hassas davranışlar içerisinde olan milletvekillerini
görüyorum. Tabiî, Yunanistan'daki o meselenin tasvip edilen bir yönü yoktur.
Bir vatandaşın, öyle bir deftere, gidip, o yazıları oraya yazmasının
savunulacak herhangi bir tarafı yoktur. Onu, bu kürsülerden savunmamamız lazım
geldiği inancındayım. Yalnız, bu noktada duyarlılık gösterirken, bu noktada
duyarlılık gösterilirken, sözde Ermeni soykırımıyla ilgili olarak dünyanın
birçok parlamentosunda, Türkiye aleyhine kararlar çıkarken, birçok cezaî
hükümler getirilirken, Kıbrıs'taki izolasyonların kaldırılması noktasında Annan
Planına "evet" dedirtilirken, Avrupa Birliği ilerleme raporunda
Türkiye aleyhine çok ağır hükümler ilerleme raporu içerisine, müzakere çerçeve
belgesi içerisine yerleştirilirken, limanların açılması ve havaalanlarının
açılmasıyla ilgili olarak Türkiye üzerinde müthiş bir baskı uygulanırken,
Irak'ta kırmızı çizgilerden bahsedilirken, bugün o kırmızı çizgilerin ayaklar
altında olduğu günümüzde, bunlara karşı duyarlılık göstermeyip, sadece
Yunanistan'daki bir yazıyla ilgili buraya gelip söylemlerde bulunursanız, bunun
da yanlış olduğunun altını çizmek istiyorum.
Açınız, Avrupa Birliği ilerleme raporunu, Müzakere
Çerçeve Belgesini dikkatli bir şekilde okuyunuz. Yetmiş milyon insanın hiçbir
ferdinin kabul etmeyeceği hükümler orada yerleştirilirken, Sayın Başbakan,
geldi, bu kürsülerden o raporun dengeli ve olumlu olduğunu söyleme durumunda
kaldı. Eğer, millî hassasiyet gösterilmesi gerekiyorsa, Sayın Fatsa, o
hassasiyeti, Yunanistan'daki bir anı defterine yazılan yazıda gösterdiği
tepkinin daha fazlasını, bu konularda, bu kürsülerden dile getirmesi ve tavır
koyması gerekirdi.
Ben, bu tartışma konusu meseleyle ilgili düşüncelerimi
kısaca ifade ettikten sonra…
BAŞKAN - Siz konuya gelin lütfen.
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla) - …Batı Trakya Türkleriyle ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisinin
vermiş olduğu grup önerisiyle ilgili düşüncelerimi açıklamak istiyorum.
Yalnız, ondan önce, Sayın Eyüp Fatsa burada dediler ki:
Haziran ayı içerisinde bir komisyon çalışma yapacakmış; o komisyon çalışmasını
bitirdikten sonra genel görüşme açılabilirmiş. Ne zaman?.. Temmuz başında
Meclis kapanıyor. Ne olacak; o zaman, sizin genel görüşme açılması meselesi en
erken yeni yasama döneminde olacak, ekim ayında. O zaman da, büyük bir
ihtimalle bu Meclis burada olmayacak; bir erken seçim gündeme gelecek, bir yeni
Meclisin hazırlıkları olacak. O nedenle, böyle bir genel görüşme meselesini,
siz, ileri bir tarihe atarsanız, bu noktada samimî olmadığınızı göstermiş
olursunuz.
Bakınız, değerli milletvekilleri, geçen hafta, burada,
terörle ilgili bir genel görüşme açılması Anavatan Grubunca istendi. AK
Partiden arkadaşlarım, iki arkadaşımız konuştu. Dedi ki bir milletvekili
arkadaşımız: "Terörün son çırpınışları." Çok hafife alan bir konuşma
yaptı geçen hafta.
Şimdi, ne oldu geçen haftadan beri, üç gün içerisinde
ne oldu Türkiye'de; Erzincan'da 4 tane mini mini yavrumuz hayatını kaybetti.
Nasıl kaybetti; terör örgütünün kendisine hedef seçtiği bir muhtarla ilgili
yapmak istediği bir operasyonun çocuklara yansıması nedeniyle, hayatlarının
baharında olan 4 tane evladımızı toprağa vermek mecburiyetinde kaldık. Ne oldu
geçen haftadan beri; üç günden beri; Şırnak'ta 4 güvenlik görevlimiz, silahlı
kuvvetler mensubumuz şehit oldu. Bakınız, geçen haftadan beri, dört günden
beri, Türkiye'de 8 vatandaşımız terör örgütleri tarafından katledildi; 8
vatandaşımız bugün hayatta değil arkadaşlar! Yani, genel görüşme isteğini niye
hafife alıyorsunuz; niçin genel görüşme meselesini burada oylarınızla
reddediyorsunuz?! Geçen hafta da söyledim; terör meselesi son derece önemli,
hafife alınmaması gereken bir mesele; bu meselenin bir an önce çözüme
kavuşturulması lazım, bir genel görüşme açılması lazım.
BAŞKAN - Konuya gelelim.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Geliyorum efendim, oradan
geliyorum.
Yani, bu meselelerle ilgili olarak Türkiye Büyük Millet
Meclisinin devrede olması lazım. Siz, Türkiye Büyük Millet Meclisini devredışı
bırakırsanız, bu meselelerle ilgili bir netice almanız mümkün olmaz ve ardı
ardına vatandaşlarımız hayatlarını kaybetmeye devam ederler.
Şimdi de bir genel görüşme isteği gelmiş önümüze. Hangi
konuyla ilgili; Batı Trakya Türkleriyle ilgili. Son derece önemli, yıllardan
beri kanayan bir yara. Ancak, görüyoruz ki, bu mesele de, maalesef, biraz sonra
sizlerin oylarıyla reddedilecek ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine ne
zaman geleceği belli olmayan ileri bir tarihe atılacak.
Şimdi ben sormak istiyorum: Bu mesele ileri bir tarihe
atılacak kadar önemsiz bir mesele midir arkadaşlar?! Şimdi, Türkiye olarak,
yüzbinlerce soydaşımızın oralarda sıkıntı içerisinde yaşamış olmasının vebalini
ve sorumluluğunu niçin omuzlarımızdan atmak istiyoruz; niçin ileri bir tarihe
atmak istiyoruz?! Ekim ayında bu mesele görüşülecek mi, genel görüşme isteği
kabul edilecek mi?! Kaç genel görüşme isteği hep bu nedenlerle, bu düşüncelerle
geriye atıldı. Bakınız, geçen sene, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu, Meclisi
olağanüstü toplantıya çağırdı. Buraya geldiniz, dediniz ki: "On gün sonra
Meclis açılıyor; on gün sonra, Meclis açıldıktan sonra gündeme getirelim,
görüşelim." Kaç ay geçti değerli milletvekilleri, kaç ay geçti Meclis
açılalıdan beri?!
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - Açıldı, kapanacak şimdi.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ekimde açıldı, işte Meclis
kapanmak üzere; siz, daha, terörle ilgili genel görüşme meselesini Türkiye
Büyük Millet Meclisinin gündemine getireceksiniz! Ne zaman getireceksiniz?!
İşte, bu mesele de böyle… Batı Trakya'daki soydaşlarımızın eğitim, din ve
kültür noktalarında çok ciddî sıkıntıları var.
Şimdi, bakınız, elimde, Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri
Bakanlığınca her yıl yayımlanan, ülkeler bazında insan hakları raporlarında,
Yunanistan'ı Türk azınlığına karşı politikaları nedeniyle eleştirdikleri bir
rapor var. Bakınız, Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanlığı,
Yunanistan'ı, oradaki Türk azınlığa uygulamış olduğu muamelelerden dolayı
eleştiren bir rapor yayımlıyor. Amerika Birleşik Devletlerinin yayımlamış
olduğu bir rapor elimizde ve burada söyleyebileceğimiz onlarca husus var, yani,
onlardan birkaçını sizlere zikretmek istiyorum: Mesela, vatandaşlık yasasından
dolayı, 46 000 kişi, 46 000 soydaşımız vatandaşlıktan çıkarıldı. Daha az sayıda
öğretmen Batı Trakya'da çalıştırılmaya başlandı. Okul kitapları yenilenmiyor.
Yükseköğretimde kısıtlamalar var. İsminde, başında "Türk" olan
azınlık dernekleri kurdurulmuyor. Yok… Kuramıyorsunuz. Bazı camilerin
onarılması gerekiyor; maalesef, bu izinler verilmiyor. Vatandaşlarımızın seçmiş
olduğu müftülerle ilgili çok ciddî zorlamalar getiriyorlar. Araziler istimlak
ediliyor. Tütün üretiminde ciddî kısıtlamalar var Avrupa Birliği isteği
dolayısıyla Yunanistan'da, Batı Trakya'da. Milletvekili seçimlerinde, yüzde
3'lük, bağımsız seçimlerde bir baraj getiriliyor; dünyanın hiçbir yerinde
uygulanmayan, insan haklarına aykırı, demokrasiye aykırı olan bir uygulama
orada halen devam ediyor. Vali ve belediye başkanı seçimlerinde ciddî manada
kısıtlamalar getirmişler. Önemli mesleklerde, azınlık olan o vatandaşlarımız, o
mesleklerde çalıştırılmıyorlar; son derece önemli olan mesleklerle ilgili
olarak, orada bu meslekleri icra edemiyorlar ve buna benzer onlarca sıkıntı,
oradaki vatandaşlarımız için son derece önemli bir problem olarak karşımızda
duruyor.
Şimdi, biz de, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak
diyoruz ki: Bu meseleye genel görüşme açılmasını istemeyelim, İktidar
Partisinin milletvekillerinin oylarıyla bunu kabul etmeyelim, ileride bir
tarihte -olursa- görüşelim şeklindeki bir düşüncenin yanlış olduğu
inancındayım. Biz Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, biz cumhuriyet hükümeti
olarak, İktidar olarak, özellikle dışpolitika noktalarında böyle duyarsız bir
davranış içerisine girecek olursak, 18'inde, Fransa'daki Meclisten o karar da
çıkar, arkasından dünyanın birçok ülkesinde benzeri kararlar çıkar. Geliniz,
bugün bu meselede hep beraber duyarlı olalım, bütün dünyaya buradan bir tavır
gösterelim…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayın lütfen.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - …Türkiye Büyük Millet
Meclisi olarak, her türlü siyasî düşüncemizi bir kenarda bırakarak, bu noktada
birlik ve beraberlik gösterisi içerisinde olalım ve bugün bu genel görüşme
açılması meselesini oybirliğiyle kabul edelim ve bütün dünya da görsün ki,
Türkiye Büyük Millet Meclisi, İktidar ve muhalefet el ele vermişler,
Türkiye'nin meselelerini…
BAŞKAN - Toparlayın.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - … yurt dışında bulunan
Türklerin meselelerini, hem Meclis hem Hükümet hem İktidar hem bütün partiler
bu meseleyi sahiplenmiştir şeklindeki bir görüşü, güzel bir yansımayı bugün
bütün dünyaya gösterelim diyorum.
BAŞKAN - Toparlayın lütfen.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Yalnız, benim bu önergeyle
ilgili aleyhte söz almamın bir tek sebebi de şudur: Bu mesele, keşke, birkaç
gün öncesinden bizlere duyurulmuş olsaydı, böyle bir konunun bugün Türkiye
Büyük Millet Meclisinde genel görüşme önerisi şeklinde getirileceği bilgisi
bize ulaşmış olsaydı, belki biz daha fazla katkı yapma imkânını bulabilirdik
diye bir küçük eleştiri getirmek istiyor ve Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Aleyhte mi konuştu Sayın Başkan?!
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri…
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, Sayın Fatsa'nın
konuşması sırasında, muhatap Grup Başkanvekili olarak, müsaade ederseniz,
yerimden kısa bir açıklamada bulunabilir miyim?
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Şahsı adına söz almıştı efendim
Sayın Fatsa, Grup adına değil.
BAŞKAN - Yani, uyarıya göre, şahsı adına söz alan Sayın
Fatsa'nın konuşması üzerine, yerinizden açıklamak için kısa söz istiyorsunuz,
60 ıncı maddeye göre.
HALUK KOÇ (Samsun) - Evet efendim.
BAŞKAN - Kısa bir süre içinde meramınızı anlatmak
kaydıyla veriyorum.
Buyurun.
HALUK KOÇ (Samsun) - Becermeye çalışacağım. Bu arada,
zaten, yoklama için de yeter zaman tanımış olacağım arkadaşlarımıza.
Sayın Başkan, öncelikle şunu açıklamak istiyorum; bütün
milletvekili arkadaşlarımın bilgisi olmasını istiyorum: Bu konu, Batı
Trakya'daki tek Türk milletvekili arkadaşımız ve Gümülcine Müftüsü İbrahim
Şerif'in Avrupa Birliği Uyum Komisyonunu ziyareti sırasında, bundan yaklaşık
birçuk ay önce, iki ay önce neredeyse, kararlaştırılmış bir konuydu. Sayın
Başkan Yaşar Yakış'tır. Her iki grup hazırlıklarını yapacaktı. Biz, üzerimize
düşen görevi yaptık. Bakın, geçen sene haziran ayında, KPK olarak, Batı
Trakya'daki sorunları yerinde incelemek üzere gittik. Gerçekten çok büyük
sorunlar var. Bu sorunları… 13-17 Haziran tarihinde bölgeye tekrar bir ziyaret
yapılacak. Onlar, nasıl ki, Türkiye'yi, Türkiye'nin kendi açılarından sorunlu
gördükleri her konusunu, her bölgesini didik dikik ediyorlar, biz de bunun
mütekabiliyeti bakımından, bize dönük, bizim soydaşlarımıza dönük, oradaki Türk
ve Müslüman azınlığın sorunlarına dönük talepleri yerinde görmek, bunları
incelemek için gitmeden önce bu genel görüşmenin açılmasında ne var
allahaşkına?! Bunu, yani "şimdi haberimiz oldu" sözünü, ben, tekzip
etmek istiyorum arkadaşlarımız adına. Bu, iki ay önce, Avrupa Birliği Uyum
Komisyonunda kararlaştırılmıştır; ama, ne yazık ki, AKP Grubu görevini yerine
getirmemiştir, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu getirdi. Hiç önemli değil.
Beraberce bu genel görüşmenin açılmasını kabul edelim. Buradan, tek bir ses
olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi iradesini de… Onlar nasıl Selanik'te,
asılsız Pontus soykırım iddialarını tüm dünyaya mal etme yönünde girişimde
bulunuyorlarsa, niye Türkiye Büyük Millet Meclisinde, bu ulusal sorunumuzu, tek
başımıza, hep beraber, bir millî konu olarak gündeme getirmeyelim değerli
arkadaşlarım?!
Burada siyaset yoktur. Burada, bir hak aramanın yol
açılması talebi vardır.
BAŞKAN - Toparlayalım.
HALUK KOÇ (Samsun) - Bunu, ben, bilgilerinize
sunuyorum. Yeni gelmiş bir konu değildir, iki ay önce kararlaştırılmış bir
konudur ve biz görevimizi yapıp, Sayın Yakış'ın da teklifi üzerine getirdik.
Onun için, bu kadar süre içerisinde, bu genel görüşme de şimdiye kadar
tamamlanırdı diyorum. Biraz daha sağduyu diyorum, biraz daha doğru yaklaşım
diyorum, biraz daha duyarlılık diliyorum.
Saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN - Anlaşıldı.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun önerisi üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi oylamaya geçiyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Yerinden kısa bir söz talebinde bulunan, İzmir
Milletvekili Sayın Canan Arıtman'a, yerinden, kısa bir söz veriyorum. (AK Parti
sıralarından "ne sözü" sesleri, gürültüler)
Bu konuyla ilgili değil… Bu konuyla ilgili değil…
Buyurun Sayın Arıtman.
VI.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman'ın,
Anneler Günü münasebetiyle, ülkemizde, anne ve bebek ölümlerine karşı alınması
gereken tedbirlere ilişkin açıklaması
CANAN ARITMAN (İzmir) - Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum.
Değerli milletvekilleri, iki gün önce Anneler Günüydü.
Ben de, bir kadın milletvekili olarak, hepiniz adına annelerimizin gününü
kutlamak, onlara olan sevgimizi, saygımızı ve özenimizi bir kez Meclis
mikrofonlarından dile getirmek istedim, bunun için söz aldım. Bu vesileyle,
Değerli Meclisimize ve milletvekillerimize de sesleniyorum.
Değerli milletvekilleri, sadece annelerimizin Anneler
Gününü kutlamak, sizi seviyoruz, sayıyoruz, önemsiyoruz demekle olmaz. Biz,
annelerden yana politikalar geliştirmek zorundayız.
Bakın, bu ülkenin kadınları, anaları ölüyor, hem de
önlenebilir nedenlerden dolayı ölüyor. Bu konuya dikkatinizi çekmek için söz
istedim. (AK Parti sıralarından gürültüler)
Lütfen dinleyiniz değerli arkadaşlarım. Sizin de
anneleriniz var herhalde.
BAŞKAN - Lütfen dinleyin arkadaşlar; sessizliği
sağlayalım.
CANAN ARITMAN (İzmir) - Bakın, tıpta "ana
ölümü" olarak isimlendirilen olgu, doğrudan olarak, gebelik, doğum veya
loğusalık gibi nedenlerle, yani, analık görevlerini yerine getirmek uğruna olan
kadın ölümleridir ve üreme çağı, kadın ölümleri arasında en yüksek orandaki
kadın ölümü nedenidir.
Tüm kadın ölümleri arasından bakacak olursanız, birinci
sırada kalp ve damar hastalıkları, ikinci sırada kanser vardır, üçüncü sırada
ana ölümleri vardır. Kalp ve damar hastalıkları ve kanser, orta yaş ve ileri
yaş ölümleridir; ama, ana ölümleri, genç yaş ölümleridir. Yani, üreme çağındaki
kadınların yaşındaki ölümlerdir ve onun için çok acı ölümlerdir.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, bakın, üreme çağındaki
kadın nüfusumuz, genel nüfusumuzun dörtte 1'i. Yani, yaklaşık 18 milyon
kadının…
BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.
CANAN ARITMAN (İzmir) - …onların risk altında olduğunu
ve bu konuda hizmete, bu konuda doğru sağlık politikalarına ihtiyacı olduğu
konusunda dikkatinizi çekmek istiyorum.
Bakın, ülkelerin kalkınmışlığının, gelişmişliğinin
göstergeleri arasında, ekonomik göstergeler kadar, iki gösterge de çok
önemlidir. Bunlardan biri, ana ölüm hızı denen, diğeri de bebek ölüm hızı denen
sağlık göstergeleridir. Ülkemiz, ne yazık ki, bu göstergeler açısından çok kötü
performans sergilemektedir. Tüm Avrupa ülkeleri arasında ve savaştaki Irak
hariç, tüm komşularımız arasında en kötü değerlere sahip olan ülke biziz.
Değerli arkadaşlarım, bu ülkede her gün 2 ana, her 15
dakikada 1 bebek ölmektedir.
BAŞKAN - Toparlayın lütfen.
CANAN ARITMAN (İzmir) - Yani, bunlar, gelişmiş bir ülke
için kabul edilemez olgulardır.
Bakın, ülkemiz, ekonomik olarak ilk 20 ülke arasında
gösterilmekle beraber, bu sağlık göstergeleri açısından, gelişmemiş ülkelerle
aynı düzeydedir.
Değerli arkadaşlarım…
BAŞKAN - Lütfen toparlayın.
CANAN ARITMAN (İzmir) - Toparlıyorum efendim.
BAŞKAN - Kısaca toparlayın.
CANAN ARITMAN (İzmir) - Bakın, bu anne ölümlerinin
beşte 4'ü önlenebilir nedenlerdir; hem de çok basit, birinci basamak sağlık
hizmetleriyle önlenebilir. Yani, şunu söylemek istiyorum ki, bugün ülkemizde o
çok sayıda olan ana ölümlerinin 100 tanesinin 80'ini, basit tedbirler alarak,
doğru politikalar geliştirerek önleyebiliriz.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Eski köye yeni âdet!...
CANAN ARITMAN (İzmir) - Bugün, ülkemizde, 4 kadından
1'i, hiç gebelik öncesi bakım alamamaktadır.
AHMET RIZA ACAR (Aydın) - Başka bir gün dinleyelim.
BAŞKAN - Bir dakika arkadaşlar…
CANAN ARITMAN (İzmir) - 5 kadından 1'i, hâlâ evde doğum
yapmaktadır.
BAŞKAN - Toparlayın lütfen.
CANAN ARITMAN (İzmir) - Değerli arkadaşlarım…
Toparlıyorum.
Bakın, gebelik öncesi bakım alamama…(AK Parti sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN - Bir dakika arkadaşlar, sessizliği sağlayalım.
Sessizliği sağlayalım… Bir dakika arkadaşlar…
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Ne dediği anlaşılmıyor.
BAŞKAN - Biz müdahale ediyoruz. Bir dakika arkadaşlar…
CANAN ARITMAN (İzmir) - …bir sağlık personeliyle
doğuramama, hastanede doğuramama, kadının eğitimsizliği, yoksulluğu, statüsünün
düşüklüğü, çok yüksek doğurganlık…
BAŞKAN - Lütfen toparlayalım.
CANAN ARITMAN (İzmir) - Toparlıyorum efendim.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Sayın Başkanım, Sayın
Milletvekilimizin konuşması anlaşılmıyor; mikrofondan konuşsun.
CANAN ARITMAN (İzmir) - Bunlar, kadınlarımızın boşu
boşuna ölmesine neden olmaktadır. Bakın, sağlıkta dönüşüm programı… (AK Parti
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Bir dakika Canan Hanım…
CANAN ARITMAN (İzmir) - Son cümlemi söylüyorum.
BAŞKAN - Bir dakika Canan Hanım…
Arkadaşlar, Mevlüt Akgün'e, ben, Türkçeyle ilgili,
Karaman Milletvekili olarak, Türk Diliyle ilgili yerinden kısa bir açıklama
için, önemli gördüğüm için söz verdim. Ana ve çocuk sağlığını Anneler Gününde
önemli gördüğüm için Canan Arıtman'a yerinden bir söz verdim. Kısa kesmek
kaydıyla sözünü tamamlamasına lütfen müsaade edin; lütfen, saygıyla dinleyin.
Buyurun Canan Hanım, devam edin; ama, çabuk bitirin.
CANAN ARITMAN (İzmir) - Bakın, değerli arkadaşlarım, bu
sağlıkta dönüşüm programı, ne yazık ki, birinci basamak sağlık hizmetlerinden
yararlanma oranını düşürecektir. Sağlığın ticarîleştirilmesi, ülkemizin tüm
sağlık göstergelerini bozacaktır. Bunu, aile hekimliği pilot uygulaması olan
Düzce'de gözlerimizle gördük. Gebe ve bebek izleme oranları ve aşılama oranları
düşmektedir. Gelin, bu yanlışlardan dönün. Analara verdiğiniz, çocuklarımıza
verdiğiniz değer bu mu değerli arkadaşlarım?! Bakın, sağlıktaki bu ihmalin, bu
yanlışın bedelini kadınlarımız, analarımız, çocuklarımız hayatlarıyla
ödemektedir; dikkatinizi çekiyorum. Bu konuda doğru sağlık politikalarının bir
an önce yaşama geçirilmesini Yüce Meclisten, değerli milletvekillerinden rica
ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Şimdi, değerli arkadaşlarım, son derece önemli
bir konuda Sayın Bakan da açıklama yapmak istiyor; ona da yerinden söz
veriyorum.
Buyurun Sayın Bakan.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan…
BAŞKAN - Analarımızın, çocuklarımızın sağlığının ne
kadar önemli olduğunu hepiniz takdir edeceksiniz.
Buyurun Sayın Bakan.
NURETTİN AKTAŞ (Gaziantep) - Yeni usul icat ediyorsunuz
Mecliste!
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, isterseniz,
bütün arkadaşlarımız -Cumhuriyet Halk Partisinden- 60 ıncı maddeye göre söz
alsınlar, hepsine söz verin! Efendim, böyle bir yönetim yok. Daha gündeme
geçilemedi Sayın Başkan!.. Böyle Meclis yönetmek…
BAŞKAN - Sayın Kapusuz…
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, Sayın Bakan da
dahil olmak üzere -gündeme geçmemiz lazım- gündemdışı bir konuşma yapılıp cevap
verilecek bir durum yok. Yok böyle bir şey efendim!
BAŞKAN - Sayın Kapusuz…
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Bakana söz veriyor!
BAŞKAN - Değerli arkadaşlar…
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Yanlış efendim; olmaz!
BAŞKAN - Lütfen… Bir dakika arkadaşlar…
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Sayın Başkan, Sayın Bakana
söz verirseniz ben de söz hakkımı kullanmak istiyorum.
BAŞKAN - Bir dakika arkadaşlar, lütfen… (Gürültüler)
CANAN ARITMAN (İzmir) - Kadın ölümlerinden bahsedince
neden bu kadar rahatsız oluyorsunuz; kadınların kafasından siyaset yapıyorsunuz
ama!
BAŞKAN - Bir dakika… Bir dakika… Lütfen, dinleyin…
Lütfen, dinleyin arkadaşlar…
Değerli arkadaşlarım, etkin ve verimli bir Meclis
çalışması yapabilmekle ilgili İçtüzüğe dayalı yetkilerimizi kullanıyoruz; bir;
bazen ihtiyaç hissediyor, takdir hakkını kullanıyoruz. Adalet ve Kalkınma
Partisi Karaman Milletvekili Sayın Mevlüt Akgün'e, Türk diliyle ilgili, son
derece değerli bir konuşmanın hemen arkasından, Ekrem Beyin arkasından kısa bir
açıklama için söz verdim.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, sizin yaptığınız
doğru diye bir şey yok ki?!
BAŞKAN - Yetkimi kullandım, verdim. Aynı şekilde
-şimdi, biz, belli bir saate geldik; kararlaştırdık, yemek arası vereceğiz-
yemek arası öncesi de…
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Doğru… Gündeme geçmeyelim
Sayın Başkan, lüzum yok!
BAŞKAN - …bir değerli arkadaşımızın Anneler Günüyle
ilgili, çocuk sağlığı, ana sağlığıyla ilgili bir kısa söz talebini kabul ettik.
Bu konuyu önemli gördüğüm için, Meclis Başkanı olarak, ana ve çocuk sağlığını,
Anneler Gününü önemli gördüğüm için, Sayın Bakana da yerinden söz veriyorum
yetkimi kullanarak, 60 ncı maddeye göre.
Buyurun Sayın Bakan.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Sayın Başkan,
ben, bir tek cümle söyleyeceğim. Gerçekten, hiç alışık olmadığımız biçimde,
burada söz alan sayın CHP milletvekili arkadaşlarımız, tartışma doğuracak
konulara temas ederek, bir anlamda, Meclisin çalışmasını zorlaştırıyorlar. Ana
ve çocuk sağlığıyla ilgili olarak neler yaptığımızı Hükümet olarak anlatmaya
çalışsam şimdi, yarım saatte bunları bitiremem. Onun için, değerli
milletvekilimiz, aslında, konuyla çok da alakalı olmayan, önüne yazdığı bir
metinden birtakım şeyler söyledi, birçok yanlış bilgiler içeriyor.
CANAN ARITMAN (İzmir) - Sayın Bakanım, o zaman bu
konuda verdiğim araştırma önergesini kabul edin.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Bilahara, fırsat
bulduğumuz bir zaman bunların hepsini doğrultma imkânımız olur.
BAŞKAN - Lütfen müdahale etmeyin Sayın Arıtman.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Fırsat bulduğumuz
zaman bunların hepsinin doğrularını Yüce Meclise ve millete ifade etmek
imkânımız olacaktır.
Teşekkür ediyorum.
CANAN ARITMAN (İzmir) - Ben yanlış bilgi vermem.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - Canan Hanım yanlış bilgi
vermez.
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, saat 19.00'a kadar
yemek arası veriyoruz.
Kapanma
Saati: 18.22
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma Saati:
19.07
BAŞKAN :
Başkanvekili Ali DİNÇER
KÂTİP ÜYELER:
Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 102 nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Gündemin "Oylaması Yapılacak İşler" kısmında
yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açıkoylamasına başlıyoruz.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve
Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Uluslararası Karayolu Taşımacılığı
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri Komisyonları Raporları
(1/945) (S. Sayısı: 825) (x)
BAŞKAN - Daha önce yaptığımız oylamada, açıkoylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılması kabul edilmişti.
Şimdi, oylama için 5 dakika süre veriyorum,
arkadaşlarımızın da gelişini kolaylaştırmak için.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ve Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Uluslararası Karayolu
Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylama sonucunu veriyorum:
Kullanılan oy sayısı: 235
Kabul: 234
Ret: 1 (xx)
Tasarı kabul edilmiş ve yasalaşmıştır.
Alınan karar gereğince, sözlü soru önergeleri ile diğer
denetim konularını görüşmüyor, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri İle
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına devam ediyoruz.
2.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet
Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa
Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici
Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - 1 inci sırada yer alan kanun teklifinin geri
alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu gelmediğinden, teklifin
görüşmelerini erteliyoruz.
(x) 825 S. Sayılı Basmayazı 11.5.2006 tarihli 101 inci
Birleşim Tutanağına eklidir.
(xx) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo
tutanağın sonuna eklidir.
2 nci sırada yer alan, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil
ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve
Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030)
(S. Sayısı: 904)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
3 üncü sırada yer alan, 13.4.2006 tarihli ve 5487
sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu ve Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü
Maddeleri Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme
Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
4.- 13/04/2006 Tarihli ve 5487 Sayılı
Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu ve Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere
Geri Gönderme Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1197) (S. Sayısı:
1152) (x) (xx)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet?.. Yerinde.
Komisyon raporu 1152 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, 13.4.2006 tarihli ve 5487 sayılı
Sosyal Güvenlik Kurumu Kanununun 6 ncı maddesi, Cumhurbaşkanınca uygun
bulunmayarak bir daha görüşülmek üzere, bu hususta gösterilen gerekçeyle
birlikte Başkanlığımıza geri gönderilmiştir.
Anayasanın 89 uncu maddesinin ikinci fıkrasında
"Cumhurbaşkanınca kısmen uygun bulunmama durumunda, Türkiye Büyük Millet
Meclisi sadece uygun bulunmayan maddeleri görüşebilir." İçtüzüğün 81 inci
maddesinin son fıkrasında ise: "Cumhurbaşkanınca yayımlanması kısmen uygun
bulunmayan ve bir daha görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine geri
gönderilen kanunların sadece uygun bulunmayan maddelerinin görüşülmesine
kanunun görüşmelerine başlamadan önce Genel Kurulca görüşmesiz karar
verilebilir. Bu durumda, sadece uygun bulunmayan maddelerle ilgili görüşme
açılır. Kanunun tümünün oylaması herhalde yapılır." Bu hükümler yer
almakta. Bu hükümlere göre, geri gönderilen kanunun tümünün veya sadece
Cumhurbaşkanınca uygun bulunmayan maddelerinin görüşülmesi Genel Kurul kararına
bağlıdır.
Bu nedenlerle, söz konusu kanunun sadece
Cumhurbaşkanınca uygun bulunmayan 6 ncı maddesinin görüşülmesini Genel Kurulun
onayına sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
6 ncı maddeyi okutuyorum:
SOSYAL GÜVENLİK KURUMU KANUNU
Yönetim Kurulunun oluşumu ve üyeleri
MADDE 6- Yönetim Kurulu bir karar organı olup, Kurumun
en yüksek karar, yetki ve sorumluluğunu taşır. Yönetim Kurulu;
a) Başkan,
b) Başkanın teklifi üzerine müşterek kararname ile
atanan bir başkan yardımcısı,
c) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığını temsilen,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanının teklifi üzerine müşterek kararname ile
atanan bir üye,
(x) Kanunun ilk görüşmeleri 12.4.2006 tarihli 87 nci ve
13.4.2006 tarihli 88 inci Birleşimlerde yapılmıştır.
(xx) 1152 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
ç) Maliye Bakanlığını temsilen, Maliye Bakanının
teklifi üzerine müşterek kararname ile atanan bir üye,
d) Hazine Müsteşarlığını temsilen, Hazine
Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanın teklifi üzerine müşterek kararname ile
atanan bir üye,
e) İşverenleri temsilen seçilecek bir üye,
f) İşçileri temsilen seçilecek bir üye,
g) Kamu görevlilerini temsilen seçilecek bir üye,
h) Kendi nam ve hesabına çalışanları temsilen seçilecek
bir üye,
ı) Kurumdan gelir veya aylık alanları temsilen
seçilecek bir üye,
olmak üzere 10 üyeden oluşur. Başkan, Yönetim Kurulunun
da başkanıdır. Yönetim Kuruluna, Başkanın bulunmadığı hallerde Başkana vekâlet
eden kişi başkanlık eder. Yönetim Kurulu üyesi başkan yardımcısının bulunmadığı
hallerde, Başkan tarafından görevlendirilen başkan yardımcısı Yönetim Kuruluna katılır.
Yönetim Kurulu en az haftada bir defa ve asgarî altı
üye ile toplanır. Kararlar toplantıya katılan üyelerin çoğunluğu ile alınır.
Oylarda eşitlik olması halinde, Başkanın bulunduğu taraf çoğunluk sayılır.
Gerekli görüldüğünde Başkanın veya altı üyenin talebi ile Yönetim Kurulu
olağanüstü toplantıya çağrılabilir.
Başkan ve başkan yardımcısı dışındaki Yönetim Kurulu
üyelerinin görev süresi üç yıldır. Geçerli bir mazereti olmaksızın; arka arkaya
üç toplantıya veya bir yıl içinde toplam altı toplantıya katılmayanlar, Yönetim
Kurulu üyeliğine atanma ya da seçilme şartlarını yitirenler ile atandıktan veya
seçildikten sonra bu şartları taşımadığı anlaşılanların üyelikleri
kendiliğinden sona erer. Geçerli bir mazereti olmaksızın; arka arkaya üç
toplantıya veya bir yıl içinde toplam altı toplantıya katılmayanların durumu,
Yönetim Kurulu kararıyla tespit edilerek Bakanlığa bildirilir. Seçilen
üyelerden herhangi bir nedenle görev süresinden önce Yönetim Kurulu üyeliği
sona erenlerin yerleri, yedek üyeler tarafından doldurulur. Bu şekilde göreve
gelen üyeler, yerlerini aldıkları üyenin görev süresini tamamlar. Süreleri
biten üyeler yeni üyeler atanıncaya veya seçilinceye kadar görevlerine devam
ederler. Atanan üyelerden herhangi bir nedenle görev süresinden önce Yönetim
Kurulu üyeliği sona erenlerin yerlerine en geç bir ay içinde kalan süreyi
tamamlamak üzere aynı usûlle yeni bir atama yapılır. Atama ile gelen Yönetim
Kurulu üyelerinden görevi sona erenler, otuz gün içinde eski kurumlarına
başvurmaları halinde atamaya yetkili makam tarafından en geç bir ay içinde
mükteseplerine uygun kadroya atanırlar. Atama gerçekleşinceye kadar bunların
Yönetim Kurulu üyesi kadrolarına bağlı olarak almakta oldukları malî haklarının
ödenmesine devam olunur.
Başkan ve başkan yardımcısı dışındaki atama ile gelen
Yönetim Kurulu üyelerinin kurumları ile ilişiği kesilir.
Yönetim Kurulu üyeliğine atanacak veya seçileceklerin
657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinin (A) bendinin (1), (4),
(5), (6) ve (7) numaralı alt bentlerinde sayılan şartları taşımaları gerekir.
Ancak seçimle gelen Yönetim Kurulu üyeleri için 657 sayılı Devlet Memurları
Kanununun 68 inci maddesinin (B) bendinde sayılan şartlar aranmaz.
657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci
maddesinin (A) bendinin (5) numaralı alt bendinde öngörülen suçlarla ilgili
olarak haklarında ceza davası açılan üyelerden görevi başında kalması sakıncalı
görülenler, Bakan tarafından tedbiren görevden uzaklaştırılabilir. Görevden
uzaklaştırılan üyeler hakkında 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun ilgili
hükümleri uygulanır. Bu şekilde geçici olarak boşalan üyeliklere, tedbiren
görevden uzaklaştırılan üye göreve dönünceye ve söz konusu üyenin üyelik
süresini geçmemek üzere, seçimle gelen üyeler yerine yedek üyelerden
doldurulur, atama ile gelen üyelerin yerine ise atamaya yetkili makam
tarafından görevlendirme yapılır.
Toplantılara iştirak eden Yönetim Kurulu Başkan ve
üyelerine, bu görevleri nedeniyle ayrıca, 22/1/1990 tarihli ve 399 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin 34 üncü maddesine göre kamu iktisadi teşebbüsleri yönetim
kurulu başkan ve üyelerine ödenen miktarlarda her ay ücret ödenir.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyenler var.
Anavatan Partisi Grubu adına, Iğdır Milletvekili Sayın
Dursun Akdemir; buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA DURSUN AKDEMİR (Iğdır) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1152 sıra sayılı ve 13.4.2006 tarihli ve
5487 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu ve Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü
maddeleri gereğince Sayın Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere geri
gönderme tezkeresi üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına görüşlerimizi
bildirmek üzere, söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi ve siz değerli
milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, yaşam hakkı
konusunda çağdaş uygarlık seviyesine ulaşmaya çalışan ülkemizde de, her
vesileyle yaşamın sağlıklı bir şekilde sürdürülebilmesi için, gerekli olan
sosyal güvenlik hakkı gerçeği gündeme gelmiştir. Bir sosyal güvenlik kurumu olan
SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığının çıkmazda olmasından ötürü çağdaş norm ve
standartlarda kullanılamayan sosyal güvenlik hakkının kullanılır hale
getirilebilmesi birincil görevimiz olarak karşımızda duruyor.
BAŞKAN - Sayın Akdemir, bir dakikanızı rica ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, geri gelen önemli bir madde ve
onu tartışıyoruz. Sağlıklı bir şekilde tartışabilmemiz için sessizliği
sağlayalım lütfen.
Buyurun Sayın Akdemir.
DURSUN AKDEMİR (Devamla) - Bu hakkın AB ülkelerine
benzer bir şekilde kullanılabilmesinin altyapısını yeniden oluşturmamızın
Anavatan Partimize nasip olacağına inanmaktayız. Bu kapsamda ise, öncelikle
Sayın Cumhurbaşkanı tarafından haklı nedenlerle geri gönderilen Yasanın 6 ncı
maddesi hakkında görüş bildirmek istiyorum.
İlk olarak, sosyal güvenlik kurumu çerçevesinde seçimle
gelenler dışındaki üyelerin atanmalarının ortak kararla yapılmadığı bu kanunda
görülmektedir. Bu kapsamda ise, yasanın 6 ncı ve 7 nci maddelerinin birlikte
değerlendirilmesinde, Sosyal Güvenlik Kurumu Yönetim Kurulunun kurumun en
yüksek karar organı olarak düzenlendiği, çok önemli ve en üst düzeyde bir görev
ve sorumluluklar yüklendiği de bir gerçektir. Bilindiği gibi, halen geçerli
olan SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı gibi sosyal güvenlik kuruluşlarının seçim
yapılmadan atanan yönetim kurulu üyelerinin, bu kuruluşların halen geçerli
kanunlar gereği ortak kararla atanması zorunludur.
Değerli arkadaşlarım, getirilen yeni yasayla, bu üç
sosyal güvenlik kuruluşu Sosyal Güvenlik Kurumu adıyla kamu tüzelkişiliğini
haiz olacak olan bu muazzam kurumun seçimle gelen üyeleri dışındaki kişilerin
atamaları ortak kararla yapılmamaktadır; yani, bu atamalar Cumhurbaşkanının
imzasını gerektirmeyen bir yöntemle gerçekleştirilmek istenmektedir. Oysa,
Cumhurbaşkanının imzasının bulunması Anayasanın koyduğu bir zorunluluktur. Buna
karşılık, yasada, seçilmişler dışındaki kurul üyelerinin atanmasında ise,
mevcut sistemde olanın tersine bir yöntemle, ortak karar yerine,
Cumhurbaşkanının imzasını gerektirmeyen bir yöntem öngörülmüştür. Sayın
Cumhurbaşkanı da, haliyle, Anayasaya göre yürütmenin başı olduğu için ve
Anayasayla kabul edilen parlamenter demokratik bir sistem içinde yönetildiğimiz
için ve Anayasanın 104 üncü, 8 inci ve 105 inci maddelerine uygun olarak,
kanunun ilk haline itiraz etmiştir; yani, üst düzey atamaların müşterek
kararnameyle atanmasında Anayasanın koyduğu bir zorunluluğu Cumhurbaşkanı
yerine getirmiştir.
Sayın Bakanlar ve Hükümet yetkilileri, buradan size
sesleniyorum: Bunları bildiğiniz halde, neden Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığını temsil edecek üyenin bakan tarafından atanmasını öngördünüz?
Değerli arkadaşlarım, neden başkan yardımcısını bakanın
tek başına atamasına fırsat tanıdınız? Neden Maliye Bakanlığı temsilcisinin
atama yetkisini Sayın Unakıtan'a bıraktınız? Neden Hazine Müsteşarlığı
temsilcisini bağlı olduğu bakanın tek başına takdirine bıraktınız?
Bunları eğer bilerek yaptıysanız -size soruyorum şu
anda- kararınızda ısrarlı olmalısınız. Israr edecek kararlılığı
gösteremezsiniz. Çünkü, hukuka inanmadığınız ispatlanmış olacak. Eğer kabul
edip hatanızdan dönerseniz, hukuk bilginizin ve kanun yapma yeteneğinizin
olmadığını ortaya koyacaksınız.
Hatayı kabul etmek elbette erdem sayılır; ancak,
tekrarlanan hataların milletimize kaça ve neye mal olduğunu bilmiyor musunuz?
Yok eğer yine de, bu Yasanın 6 ncı maddesini bilerek bu şekilde yaptık diye
ısrar ederseniz, o zaman hukuka, Anayasaya inanmayan bir Hükümet olduğunuz
kanıtlanır. Böylece, Hükümetinizin hukukî varlığı tartışılır hale gelir değerli
arkadaşlarım.
Peki, siz, Hükümet olarak bütün bunları bile bile,
neden bu yasayı kurumun üst düzey atamalarında ortak kararname şartı olmaksızın
geçirdiniz? Amacınız neydi? Kadrolaşmada en son olarak Cumhurbaşkanlığını da
by-pass yapmak istediniz. Gelin, bundan vazgeçiniz. Bence, Türkiye'nin bir
hukuk devleti olduğunu benimsemek zorundasınız. Sizler ise, şu an vekil
müessesesiyle ülkeyi idare etmeye çalışıyorsunuz ve şu ana kadar 2 000'e yakın
üst düzey görev vekâlet vasıtasıyla yürütülüyor.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, Cumhurbaşkanı bu tip
atamalar öncesi ilgili birimlerden görüş almakta, ince eleyip sık dokumaktadır.
Ülke güvenliği ve rejimin selameti için gerekli titizliği göstermektedir.
Bence, artık, bu tip haklı gerekçelerle geri gönderilen kanunlar hazırlamayın,
ülkemizin zaman kaybetmesine neden olmayın. Bu aşamada, aslında, vurgulamak
istiyorum ki, şayet, siz, Sayın Cumhurbaşkanımızın gerekçeleri doğrultusunda 6
ncı maddeyi düzeltip geçirseniz bile, yasadaki noksanlıkları tamamlayamayacaksınız;
çünkü, kanunun öteki maddelerindeki düzenlemelerin birçoğu, tüzelkişiliği haiz,
idarî ve malî açıdan özerk olması gereken Sosyal Güvenlik Kurumunun sağlıklı
bir hizmet sunmasını engelleyecektir.
Değerli arkadaşlar, Merkez Bankasından daha büyük ekonomik
hacme ulaşacak olan Sosyal Güvenlik Kurumunun Başkanına görevinde belli bir
süre güvencesi verilmemesi de, Kurumun özerk işlemesini engelleyecek önemli bir
handikaptır. Oysa, bazı maddelerin bu sakıncalı yanları da, Cumhurbaşkanımızın
size verdiği fırsattan faydalanarak düzeltilebilirdi.
Ayrıca, Cumhurbaşkanlığınca, 6 ncı maddesi, ortak
kararname şartının olmaması nedeniyle geri gönderilen yasada daha yapılması
gereken başka önemli hususlar da bulunmaktadır. Mesela, sosyal güvenlik
sistemindeki sosyal tarafların karar alma mekanizmalarına katılmaları bu
haliyle mümkün değildir. Bu Kurum, hiçbir bakanlığın vesayetinde olmamalıdır.
Ayrıca, Kurumun Sayıştay denetimine tabi olduğuna ilişkin ifadeler de
çıkarılmalıdır; farklı bir denetim mekanizması getirilmeliydi.
Tasarının ilk halinde yer alan "Bakanlar Kurulunca
belirlenen politika ve stratejilere uygun yönetim ilkeleri" ibarelerinin
de metinden özerklik adına çıkarılması gerekiyor.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; burada, Anavatan
Partisinin görüşlerinden bir miktar bahsetmek istiyorum. Sosyal güvenlik,
bildiğimiz gibi, zamandan ve mekândan bağımsız olarak, her toplumda bütün
insanlar için temel ve vazgeçilmez insan haklarından biri olup, insanların
istekleri ve iradeleri dışında meydana gelen tehlikenin zararlarından korunma
garantisini ifade eder. İşte, bu hak, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinde,
uluslararası belgelerde ve ülkelerin anayasalarında düzenlenerek garanti altına
alınmıştır. Bu hakkın sağlanması da, devletimizin aslî görevlerinden biri
olarak Anayasamızda tarif edilmiş ve garanti altına alınmıştır.
Dünyanın…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen toparlayalım.
DURSUN AKDEMİR (Devamla) - Olur Sayın Başkanım,
toparlıyorum.
Siyasî iktidarların sosyal güvenlik kuruluşlarına
yönelik politik baskı ve müdahaleleri asgariye indirilmelidir. Kararlar özerk
yönetim kurulları tarafından alınmalı ve uygulanmalıdır. Bu yasada, bu özerk
yapı ihmal edilmiştir. Anavatan Partisi olarak, özerklikten ve serbestlikten tam
yana olduğumuz için, bu kurumların tam bir özel kurum olarak işlemesini
istiyoruz.
Değerli arkadaşlarım, Hükümet, bir daha görüşülmek
üzere Cumhurbaşkanınca geri gönderilen kanunu sosyal tarafların uzlaşması
olmadan önümüze getirmiştir. Bu kanun, sosyal güvenlik haklarının azaltılması
amacıyla hazırlanmıştır denilse de, kanunun ortaya koyduğu tablo, malî açıdan
daha gerisine düşürüleceğini ve sosyal uyumsuzluk açıklarının artacağını
göstermektedir.
Asıl yapılması gereken şey, SSK ve Bağ-Kur mensuplarına
ve diğer sosyal güvencesi olmayanlara en az Emekli Sandığı sosyal güvencesi
kadar bir sosyal güvence kazandırılmalıydı; maalesef, bu konuda geriye
gidilmiştir. İnşallah, bu görevi Anavatan Partisi olarak biz yapacağız.
BAŞKAN - Lütfen toparlayalım.
DURSUN AKDEMİR (Devamla) - Sözlerime son verirken, Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (Anavatan Partisi ve
CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Ankara
Milletvekili Sayın Bayram Meral; buyurun. (CHP ve Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
Süreniz 10 dakika Bayram Bey.
CHP GRUBU ADINA BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Cumhurbaşkanımız tarafından bir kez daha
görüşülmek üzere Yüce Meclise gönderilen 5487 sayılı Yasanın 6 ncı maddesiyle
ilgili söz almış bulunmaktayım.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Cumhuriyet Halk
Partisi, bu önemli yasalar görüşülürken "yangından mal kaçırmayın, detaylı
tartışalım, detaylı görüşelim; bu yasaya muhatap çalışanlarımız, halkımız daha
sağlıklı bir hizmet edinsin" diye konuşmamıza, talebimize rağmen,
yangından mal kaçırır gibi, maalesef, AK Parti Hükümeti yoluna devam etti ve
sonuçta, değerli arkadaşlarım, Cumhurbaşkanımız tarafından bu yasanın 6 ncı
maddesi iade edildiği gibi, 5489 sayılı Yasanın da 15 maddesi tekrar iade
edildi.
Değerli arkadaşlarım, söylediklerimizden rahatsız
oluyorsunuz; kanun tanımıyorsunuz, nizam tanımıyorsunuz, hak tanımıyorsunuz,
hukuk tanımıyorsunuz; bunların yanlışlıklarını dile getirenlerden rahatsız
oluyorsunuz; yeri geliyor, bunları geri iadeden Cumhurbaşkanı suçlanıyor veya
basın kanalıyla bazı ifadeler kullanılıyor.
Ben, özellikle şunu söylemek istiyorum: Böyle, rotası
bozuk bir Hükümetin olduğu dönemde böyle bir Cumhurbaşkanımızın Cumhurbaşkanı
olması, ülkemiz için bir şanstır, halkımız için şanstır, çalışanlar için
şanstır; minnet borçluyuz Sayın Cumhurbaşkanına.
Değerli arkadaşlarım, bu arada, yine önemli bir yol
çizilmektedir. Geçmişte, Sayın Cumhurbaşkanımız -bir kitap hikayesi çıktı-
anayasayı attı atmadı; efendim, pürüzün sebebi bu imiş gibi bir intiba ortaya
kondu.
Değerli arkadaşlarım, 22 bankanın içi boşalmış, atı
alan Üsküdar'ı geçmiş, talan üzerine talan konmuş; kitabı atsa ne atmasa ne!
Şimdi, zaten boşalmış bankalar ve cumhuriyet tarihinde
-oturun, dua edin ki- hiçbir ülkede olmayan bir sistem olmuş, halk
cumhuriyetine sahip çıkmış, demokrasisine sahip çıkmış ve bir serbest seçime
gitmiş.
Şimdi, bugün, yine bir yöntem çiziliyor. Efendim, işte,
kur ayarlamasında, artışlarında, bu sosyal güvenlik yasa tasarısı Cumhurbaşkanı
tarafından geri gönderildi de, kur ayarlaması bundan dolayı yükseldi gibi
basında bazı şeyler okuyoruz.
Değerli arkadaşlarım, siz, hiç aynaya bakmıyor
musunuz?! Siz, şu basında çıkan, belediyelerinizle ilgili, bakanlarla ilgili,
birçok şahısla ilgili olup bitenleri hiç izlemiyor musunuz?! Vatandaşın ve bu
ülkeye kaynak getiren insanların güvenini kaybediyorsunuz değerli arkadaşlarım.
Üretime dayalı bir gelir var mı; yok. Ne var elde
ettiğiniz; üç yılın içerisinde 140 milyar dolar borç edinmişsiniz; yani, yirmi
sene içerisinde 207 milyar dolar borç, üç yıl içerisinde 140 milyar dolar
borç!.. Tablo bu değerli arkadaşlarım.
Şimdi, burada, Sayın Bakanımız, "efendim, hiç mi
iyi bir şey yapmadık" diye bir ifade kullandı. Değerli arkadaşlarım, iyi
bir şey yaparsanız da neden bundan mutsuzluk duyalım; mutlu oluruz; ama,
bakınız tabloya: Sizden önceki hükümet döneminde de emekliler ucuz ekmek
kuyruğundaydı, şimdi de ucuz ekmek kuyruğunda. Ne değişti?! Hangi rahatlığı
sağladınız?!
Memur geçim sıkıntısı içerisinde, işsizler, çifte
diplomalılar boş geziyor. İşi, dış kaynaklı yatırımlara, özel sektöre
bıraktınız.
Özel sektör doğuda, güneydoğuda yatırım yapmıyor.
Devlet yok mu burada değerli arkadaşlarım?! Bununla ilgili bir tasarrufunuz,
bununla ilgili bir planınız, programınız var mı; yok. Ölen ölür, kalan
bizimdir… Olmaz böyle değerli arkadaşlarım! Böyle bir yola devam ettiğiniz
sürece, işte, ne yazık ki, Türkiye'ye kaynak getiren de bırakır kaçar, özel sektörün
de güvenini sarsarsınız; ondan sonra, otururuz, bunlar niye böyle oluyor diye
tartışırız.
Şimdi, biraz önce… Yine, şurada emeklilere verdiğimize
bakıyorum. Bakın değerli arkadaşlarım, işçi emeklisine 14 Yeni Türk Lirası,
memur emeklisine 18 Yeni Türk Lirası, Bağ-Kur emeklisine 10 Yeni Türk Lirası…
Hani, üç müesseseyi birleştirmiştik, burada bir birliktelik sağlıyorduk; ne
oldu?!
Sayın Bakanıma şunu söylemek istiyorum değerli
arkadaşlarım: Bakın, çok şeyler yaptık diyorsunuz. Şurada bir isim size göstereceğim;
Başbakan yardımcısı, şu anda Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin Başbakan
Yardımcısı diyor ki: "18 000 000 vatandaşımız aç geziyor, aç." Bunu
ben söylemiyorum, Başbakan Yardımcısı söylüyor; buyurun değerli arkadaşlarım.
İşte, ülkeyi getirdiğiniz nokta bu. Hangi güzel bir şeyi yaptınız da, bunu
inkâr ediyoruz?!
Üzülüyorum şurada; ne oldu; Cumhuriyet Halk Partisi
soydaşlarımızla ilgili bir konu getirdi. Değerli arkadaşlarım, olaylar o kadar
farklı yönlere çekildi ki. Doğrudur, biz, içte de, dışta da, ülke yönetenlere
saygılı olmak mecburiyetindeyiz, bizim görevimiz. Sayın Başbakan, sizin Genel
Başkanınız, bizim de Başbakanımız, Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı. Onun
üzülmesine, ona karşı saygısızlık yapılmasına hiçbir zaman gönlümüz razı olmaz.
Yalnız, kusura bakmayın da, size bir şey sormak
istiyorum: Bir 82 yaşındaki vatandaşın yazdığına tepki gösterdiniz... Sizin bir
heyetinizi Amerika'ya gönderdiniz, Amerika Birleşik Devletlerine; bir Genel
Başkan Yardımcınızı, bir de Sayın Başbakanımızın Başdanışmanını. Orada, gitti,
dedi ki: "Sayın Başbakanı süpürüp bir tarafa atmayın, bunu kullanın."
Bunu diyen zatla ilgili ne yaptınız değerli arkadaşlarım?.. Bunu nasıl içinize
sindirdiniz ki, bu, halen daha Başbakanımızın Başdanışmanlığını yapıyor?! Hoş
bir hareket mi bu şimdi, soruyorum size?.. Hoş mu bu şimdi?.. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, Sayın Çalışma Bakanımız bugün
burada yok. İnanıyorum ki, vicdanen gönlü rahat etmiştir. O da bu
olumsuzluklara karşı rahatsızdı.
İzaha gerek yok değerli arkadaşlarım, Sivas'ta, bir
defa, bir işçi, Sayın Başbakanımıza "dört ay çalışıyorum" diye
bağırdığında, "dört ay iş buldun, neyine yetmiyor" dediğini
televizyonlarda birlikte izledik. Dört ay bir işçinin çalıştığını düşünelim.
Değerli arkadaşlarım, bu arkadaşın 9 000 gün prim
ödeyip emekli olabilmesi için sekseniki yıl çalışması lazım! 7 000 iş gününe
çıkarken biz bunun adını mezarda emeklilik koyduk; o zaman sizin
milletvekilleriniz de bizimle birlikte "mezarda emeklilik" diye bağırdı.
Şimdi, ne olduysa, o insanlar gitti, bir başka insanlar geldi ve bu, mezarda
emekliliği unuttu.
Bakınız, değerli arkadaşlarım, tarımda, ormanda
-devletten bahsediyorum- inşaatlarda, şeker fabrikalarında -devletten
bahsediyorum- çalışan hiçbir işçi emekli olamaz, olamayacaktır. O zaman, ne
olacaktır değerli arkadaşlarım; kayıtdışı artacaktır. Yani, bir adam emekli
olamıyorsa neden prim ödesin?! Ne olacaktır; onun sağlık sorunu suya
düşecektir, emekliliği ortadan kalkacaktır, kayıtdışı artacaktır, devletin
burada hem prim geliri azalacaktır hem vergi geliri azalacaktır değerli
arkadaşlarım. Yaptıklarınız, yaptığımız bu.
O zaman, biz ne diyoruz; geliniz, oturalım, bu konuları
teker teker irdeleyelim; bu insanlar, sizin de seçmeniniz, bizim de seçmenimiz.
Bunları ne çabuk unutuyoruz değerli arkadaşlarım! Unutmayalım.
Bakınız, mantığınızda, emek denen, memur denen, işçi
denen, emekli denen, işsiz denen kimse yok. Uzağa gitme, Meclis, Meclis!..
Mecliste çalışan personele, 657'nin 4/C maddesine göre, şimdi, 15 gün, 20 gün
ücretsiz izin veriyorsunuz sayın milletvekilleri ve onları burada
çalıştırıyorsunuz! Niye bu izni veriyorsunuz; biliyor musunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.
Devam edin…
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Sayın Başkanım, öbürlerine
4 dakika veriyorsun, biz daha yeni başladık, "bitir" diyorsun.
BAŞKAN - 10 dakikanız doldu, size 2 dakika daha süre
veriyorum; toparlayın lütfen.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - İstersen hiç verme; canın
sağ olsun.
BAŞKAN - Peki. Sizin de canınız sağ olsun.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Ne diyeyim…
Şimdi, değerli arkadaşlarım, şu anda, bu
arkadaşlarımız, 4/C maddesine göre ne oluyor, biliyor musunuz; sendika yok,
fazla mesai yok, ikramiye yok, yıllık izin yok. Bir işçinin, izin hakkı
kazanabilmesi için, bir yılını doldurması gerekiyor.
Şimdi -Sayın İdare Amirim de gözüme ilişti, tam gözümün
önüne geldi- değerli arkadaşlarım, bunu Mecliste yapıyoruz. Bunu Mecliste yapan
bir mantık, dağ başında çalışan, ormanda çalışan, tarımda çalışan bir insanın
sesini duyamaz, onun sorunlarına çözüm bulamaz.
İşte, emeklinin…
HASAN ANĞI (Konya) - O, zaten, 4/C'li olarak -statüsü
belli olarak- giriyor.
BAŞKAN - Müdahale etmeyelim arkadaşlar.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Sen, yine, gizli, bir
önerge yaz, oylayalım, Anayasadan dönsün, olmaz mı; gözünü seveyim; sen o
işleri iyi beceriyorsun!
HASAN ANĞI (Konya) - Sayenizde!.. Hangi gerekçeyle
döndüğünü de bir izah etsenize!
BAŞKAN - Müdahale etmeyin.
Siz Genel Kurula hitap edin Sayın Meral.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Değerli arkadaşlarım,
saygıdeğer arkadaşlarım… Burada ciddî bir konuyu konuşuyoruz arkadaşlar. Burada
konuştuğumuz konunun ihmale gelir tarafı yoktur. Burada binlerce insanın sağlık
sorununu konuşuyoruz, binlerce insanın emekli sorununu konuşuyoruz; emeklinin,
işsizin, memurun, çiftçinin, köylünün sorunlarını konuşuyoruz. Siz orada
diyorsunuz ki, şu oldu, bu oldu… Olamaz arkadaşlar! Bunun şakaya alınır tarafı
yok! Bilmiyorsunuz… Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp. Olabilir… Ben,
bilmediğim bir şeyde hiç ısrar etmem; ama, ben, bunları bildiğim için ısrar
ediyorum.
Şimdi, IMF istedi, yapıyoruz; Avrupa Birliği istedi,
yapıyoruz. Şimdi, Allah sevginizi, saygınızı artırsın.
BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Bir Avrupa sevdasına
kendinizi kaptırdınız; Avrupalı oldu 18 yaşındaki bir hanımefendi kız, siz de
oldunuz 22 yaşındaki bir delikanlı, güzel bir sevdaya tutuldunuz. Korkarım ki,
Kerem ile Aslı'nın sevdasına dönmesin! Öyle bir şey olursa da üzülürüm değerli
arkadaşlarım.
Yapmayın… Çok yanlışlıklar yapıyoruz ve ülkenin çok
önemli müesseselerini tahrip ediyoruz. Tahrip etmediğiniz müessese kalmadı.
Yazık ediyorsunuz değerli arkadaşlarım…
BAŞKAN - Toparlayalım… Lütfen, toparlayalım Sayın
Meral.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Sayın Başkanım,
toparlıyorum; ama, daha 15 madde öbür yasada geliyor. Ben, Sayın Başkanlarımdan
da rica ediyorum, bunlarda teker teker konuşacağım.
Yalnız, şunu bir kez daha ifade ediyorum değerli
arkadaşlarım: Bilmem, Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olmayalım
değerli arkadaşlarım. Bindiniz şimdi bir Avrupa kayığına, rotanızın nereye
gittiğinin farkında değilsiniz. Burada konuşulması gereken o kadar çok şey var
ki… Ben, yirmi yıl uluslararası kuruluşlarda toplantılar yaptım. Kusura
bakmayın; birçoğunun bazı konularda bilgisi çok fazladır; ama, bu işleri,
onları, ben, birçoğunuzdan daha iyi tanıyorum. Bir kez daha oturun, ciddî
düşünün, ciddî kararlar verelim. Sonra dönüşü olmayan noktalara gidersek,
değerli arkadaşlarım, kendimize de yazık ederiz, ülkemize de yazık ederiz,
elimizi dizimize vurmanın da hiçbir faydası olmaz…
BAŞKAN - Toparlayın… Toparlayın…
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Temenni ediyorum ki, böyle
noktalara gelmeden sağlıklı oturup düşünürüz, konuşuruz ve bu ülke bizim, biz,
bu ülkenin insanlarıyız…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN- Toparlayalım lütfen…
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Ülkemize, halkımıza daha
güzel hizmetler bekliyorum.
Çok teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Başkan, bir kere denir, Allah'tan kork; 30 kere
"topla" denmez ki!..
BAŞKAN - Yok; bayağı sürenizi aştınız Sayın Meral; ama,
dediğiniz gibi, başka fırsatlar da olacak, konuşacaksınız. Şimdi, İçtüzük
hükümlerine göre 10 dakikalık sürenizi biraz aşarak sözünüzü tamamladınız…
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkan, orada, 5
dakika fazla konuşturduğunuz adamlar oldu!..
BAŞKAN - Siz de onu geçtiniz hemen hemen.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubu adına Kütahya Milletvekilimiz Sayın Abdullah Erdem Cantimur konuşacak.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Abdullah Bey, kişisel söz isteminiz de var; ikisini
birleştirelim mi?
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Kütahya) - Tamam,
birleştirelim.
BAŞKAN - Peki.
Süreniz 15 dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Kütahya)
- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 13 Nisan 2006 tarihli ve 5487 sayılı
Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu ve Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü maddeleri
gereğince Cumhurbaşkanınca bir defa daha görüşülmek üzere geri gönderme
tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporu üzerinde AK Parti Grubu adına söz
almış bulunuyorum; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın
Cumhurbaşkanımız, 5487 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanununun 6 ncı maddesini,
bir defa daha görüşülmek üzere, Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü maddeleri gereği
Türkiye Büyük Millet Meclisine geri göndermiştir.
Söz konusu madde, yönetim kurulu üyelerinin atanma
şeklini düzenlemektedir. Kabul edilen düzenlemeyle, atamayla gelecek yönetim
kurulu üyelerinin, ilgili bakanlar tarafından atanması ilkesi benimsenmiştir.
Sayın Cumhurbaşkanı, Yönetim Kurulunun karar organı
olduğunu, kurumun en yüksek karar, yetki ve sorumluluğunu taşıdığını,
Cumhurbaşkanının yürütmenin başı olduğunu, diğer kamu kurumlarındaki yönetim
kurulu üyelerinin 2451 ve 2477 sayılı Kanunlar gereği müşterek kararnameyle
atandığını, mevcut Sosyal Sigortalar Kurumu, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı
kurumlarında da, yönetim kurulu üyelerinin müşterek kararnameyle atandığını, bu
konuya ilişkin daha önce verilen Anayasa Mahkemesi kararlarını da gerekçe
göstererek, atamaların, kendi imzasını taşıması gerektiği gerekçesiyle, 6 ncı
maddeyi, tekrar görüşmek üzere iade etmiştir.
Plan ve Bütçe Komisyonunda yapılan görüşmeler sonucunda,
yönetim kurulu üyeliği yapacak başkan yardımcısı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığı temsilcilerinin atamalarının
müşterek kararnameyle atanmasını sağlamak suretiyle, Cumhurbaşkanlığı
tarafından kanunun iadesine ilişkin gerekçesine uygunluk sağlanmak istenmiştir.
Cumhurbaşkanının geri gönderme gerekçesine uygun olarak
6 ncı madde yeniden düzenlenmiştir. Düzenlemeyle, atamayla gelen yönetim kurulu
üyelerinden başkan yardımcısı, kurum başkanının önerisi üzerine müşterek
kararnameyle, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Maliye Bakanlığı
temsilcileri Bakanların önerisi üzerine müşterek kararnameyle, Hazine
Müsteşarlığı temsilcisi ise Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanın önerisi
üzerine müşterek kararnameyle atanması karara bağlanmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sosyal güvenlik
kurumlarının tek çatı altında birleştirilmesi, cumhuriyet tarihinin en önemli
reformudur. Sosyal güvenlik, insanların bulundukları toplumlarda insan onuruna
yakışır bir şekilde, başka insanlara muhtaç olmadan mutlu bir şekilde
yaşamalarının ve kişisel özgürlüklerinin teminatıdır. Sosyal güvenlik alanında
faaliyet gösteren çok sayıda kurumun bulunması, bu kurumlar kapsamında bulunan
kişilerin hak ve yükümlülüklerinin farklılaştığı bir sosyal güvenlik sistemi
yaratmaktadır. Ayırımcılık yaratan bu dağınık yapı eşgüdüm sağlanmasını
zorlaştırmaktadır. Bu amaçla, tek bir emeklilik sistemi, tek bir sağlık
sistemi, tek bir sosyal yardım sistemi ve bu yapıyı yürütmek üzere tek bir
kurumsal yapı içeren dört temel unsurdan oluşan kapsamlı bir sosyal güvenlik
reformu planlanmıştır. Bu reformun üç ayağı kanunlaşmış, bir ayağının ise
çalışmaları halen devam etmektedir.
Ben, bu kanun tasarısının, maddenin, ülkemize ve milletimize
hayırlı olmasını dilerken, geçtiğimiz hafta idrak ettiğimiz Anneler Günü
münasebetiyle tüm annelerimizin Anneler Gününü, tüm hemşirelerimizin Hemşireler
Gününü, tüm eczacılarımızın Eczacılar Gününü kutluyor, hepinizi saygılarımla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Kişisel ikinci söz istemi, İstanbul
Milletvekili Sayın Ünal Kacır; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 5487 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanununun, Sayın
Cumhurbaşkanınca bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderilen 6 ncı maddesi
üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
5487 sayılı Yasayla, Sosyal Sigortalar Kurumu, Emekli
Sandığı ve Bağ-Kur, "Sosyal Güvenlik Kurumu" adıyla tek çatı altında
toplanmaktadır. Böylece, kişilerin çalışma statüsüne göre emeklilik hizmeti
veren kurumlar vatandaşlık temelinde hizmet verir duruma gelmekte,
vatandaşlarımız arasındaki eşitsizlik giderilmektedir.
Sosyal Güvenlik Kurumu, bilgi teknolojileri
altyapısıyla donatılarak ilçe bazında hızlı ve etkin bir hizmet sunulmasını
amaçlamaktadır.
Bu yasanın 6 ncı maddesi, Sayın Cumhurbaşkanınca bir
daha görüşülmek üzere Meclisimize iade edilmiştir. 6 ncı madde, Sosyal Güvenlik
Kurumunun yönetim kurulunun teşkilini düzenlemektedir. Sayın Cumhurbaşkanı,
yönetim kuruluna atanacak üyelerden Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı,
Hazine Müsteşarlığı ve Maliye Bakanlığını temsil edecek üyelerin ve yine,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından atanması öngörülen bir başkan
yardımcısının bakan onayıyla atanmasını uygun bulmamış, anılan yönetim kurulu
üyelerinin müşterek kararnameyle atanmasının Anayasaya daha uygun olacağını
ifade etmişlerdir. Plan ve Bütçe Komisyonumuz da, Sayın Cumhurbaşkanının
gerekçeleri doğrultusunda, 6 ncı maddeyi yeniden düzenleyerek huzurlarınıza
getirmiştir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sosyal güvenlik
sistemimizin yeniden yapılandırılması gerekliliği ortadadır. Sosyal güvenlik
kurumlarını tek çatı altında toplayarak reformun ayaklarından bir tanesini daha
gerçekleştiriyoruz. Reformun diğer ayağı olan Genel Sağlık Sigortası Kanunu da,
Sayın Cumhurbaşkanı tarafından, bir daha görüşülmek üzere Meclisimize geri
gönderilmiş bulunmaktadır. İnanıyorum ki, komisyonumuz, gerekli
değerlendirmeleri yapacak, Genel Sağlık Sigortası Kanununun geri gönderilen
maddelerini de kısa sürede Genel Kurulumuza getirecek ve sosyal güvenlik
reformunu büyük oranda tamamlamış olacağız.
Güncel politik kaygılardan uzak olarak, hepimiz
biliyoruz ki, yıllarca önce yapılması gereken, ama bir türlü yapılamayan bir
işi başarıyoruz. Bu günlerde, kendi vatandaşlarına yaşayacak başka adresler
gösteren, çok bilen eski bir siyasî, 1992 yılında getirdiği erken emeklilik yasalarıyla
sosyal güvenlik sistemimizi çökertmeyi başarmıştı. Oy almak uğruna inanılmaz
bir popülizmle yapılan bu yanlış, ülkemizi sıkıntıya sokan pek çok yanlışından
birisidir. Tarih, halkın kaderi üzerinde söz sahibi olanları, yönetim
kademelerinde bulunanları, yaptıkları ve yapmadıklarıyla yargılayacaktır. Bu
yöneticiler, bilerek yaptığı, oy uğruna yaptığı yanlışlarla, tarih sahnesinin
ülkesine zarar verenler bölümündeki müstesna yerini almışlardır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sosyal güvenlik sisteminin
açıklarını, aktüeryal dengeyi, sosyal güvenlikle ilgili kurumların bir araya
getirilmesinin gerekliliğini burada uzun uzun konuştuk, aynı şeyleri
tekrarlamaya gerek yok. Söylenmesi, ifade edilmesi gereken husus, bizlerin
popülizme asla kaçmadığımız, ülkemizin gerçeklerinden hareket ederek
geleceğimizi yeniden kurmaya çalıştığımızdır. Bazıları gibi popülizme
kaçabilir, sadece günü düşünebilirdik; ama, bizler, tarihin sayfalarında,
halkına, milletine zarar vermiş yönetimler arasında yer almak istemiyoruz.
Halkın yararına olan yasaları çıkarmaya devam edeceğiz.
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Şimdi, soru-yanıt işlemi yapacağız.
Süremiz 10 dakika.
Mersin Milletvekili Hüseyin Özcan…
Buyurun Sayın Özcan.
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Sayın Başkanım, Sayın Bakanıma
bir soru sormak istiyorum.
Başta Büyük Millet Meclisinde çalışmakta olan ve
üzerinde bütün kurumlarda, 4/C esasına göre çalışan insanlarımızın bir ay
çalışmadığında mağdur oldukları bir gerçektir. Oniki ay, bu bir ay
çalışmamalarının sıkıntısını yaşıyorlar. Bu çalışanlarımızın mağduriyetini
gidermek için ve özlük haklarının düzeltilmesi için, bunların 657'ye tabi
geçici bir memur; yani, kadro verilmesini düşünüyor musunuz, düşünmüyor
musunuz? Bunu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Yakup Kepenek…
YAKUP KEPENEK (Ankara) - Sayın Bakanımızdan,
aracılığınızla, şu soruyu yanıtlamasını istiyorum: Şimdi, sosyal güvenlik, her
şeyden evvel, Anayasamızın 10 uncu maddesinde belirtildiği gibi kadın-erkek
eşitliğini esas alır, kadın-erkek eşitliği esastır. Şimdi bu bağlamda, son
zamanlarda bir arkadaşımızın eşini dövmesi, sonra bunun, bu şikâyetin, yargıdan
geri alınmasını…
BAŞKAN - Konuyla ilgili soru sorun lütfen.
YAKUP KEPENEK (Ankara) - Konuyla ilgili, sosyal
güvenlikle ilgili tam anlamıyla.
... sosyal güvenlik açısından, Anayasanın 10 uncu
maddesi açısından nasıl değerlendiriyor? Bunu soruyorum, bunu sormak istiyorum;
hepsi bu.
BAŞKAN - Sayın Bakan, sözlü mü yanıt vereceksiniz, yazılı
mı?
DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) - Daha sonra yazılı
cevap versek daha iyi. Özellikle birinci soru daha çok Maliye Bakanlığımızla
ilgili...
BAŞKAN - Anlaşıldı.
Sayın Bakan, sorulara daha sonra yazılı yanıt verecek.
6 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Tümünün oylanmasından önce, oyunun rengini açıklamak
üzere lehte ve aleyhte söz talepleri var.
Lehte, Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan…
Buyurun Sayın Kandoğan.
5 dakika süre veriyorum size.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum. Sayın Cumhurbaşkanımız
tarafından bir kez daha görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine geri
gönderilen bir kanun üzerinde görüşüyoruz.
Ben, her şeyden önce, bu kanunla ilgili olarak, bu
kanun, temel kanun olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülürken yapmış
olduğum konuşma tutanağını da yanımda getirdim. O gün, bu kanunla ilgili
konuşurken 6 ncı maddede yapılan bu düzenlemenin yanlış olduğunu çok açık ve
net bir şekilde bu kürsüden ifade ettim. Ancak, ben…
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) - Ümmet Bey, lehinde mi
söz almıştınız?!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın Milletvekilim, ben, o
gün de bu kanunun çıkması için olumlu oy kullanacağımı ifade ettim. O gün de
lehinde konuştum, bugün de lehine konuşuyorum. Yalnız, öyle…
BAŞKAN - Değerli arkadaşlar müdahale etmeyin.
Ümmet Bey, siz de Genel Kurula hitap edin; böyle bir
usul yok, karşılık konuşma…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın Başkanım, lütfen, siz
de bu sataşmaların önüne geçerseniz, ben Genel Kurula hitap edeceğim.
BAŞKAN - Sonra uzadı diye şikâyet ediyorsunuz
arkadaşlar. Müdahale etmeyin, hatip, Genel Kurula hitap etsin.
Buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Değerli milletvekilleri,
şimdi, bu kanun o gün görüşülürken çıktı arkadaşlarımız burada dediler ki:
"Bunun Anayasaya aykırı herhangi bir yönü yoktur. Bunun bu şekilde buradan
geçmesinde bir sakınca yoktur" dediler. Benim konuşma tutanağım burada.
Sayın Cumhurbaşkanından bu geri geldi. Şimdi, ne yapıyoruz; biz, yaklaşık bir
ay sonra, yeniden bu kanunu Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşüyoruz.
Şimdi, bununla ilgili, bakınız, elimde biraz sonra
gelecek, Türkiye İstatistik Kurumu Kanunu var. O kanunda burada aynen
görüşüldü. Buradan söylendi; bu Anayasaya aykırıdır, Sayın Cumhurbaşkanı
tarafından geri gönderilir… Geldi, geri geldi. Aynen buradan bir kez daha
geçirildi. O zaman da söyledik. Daha sonra, Anayasa Mahkemesine gitti, Anayasa
Mahkemesi iptal etti. Kaç ay sonra, bakınız, Türkiye İstatistik Kurumu Kanununu
da biraz sonra görüşeceğiz.
HASAN ANĞI (Konya) - Konuyla ne alakası var?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Biraz sonra görüşeceğiz.
Sayın Anğı, elini vicdanına koy...
BAŞKAN - Lütfen arkadaşlar müdahale etmeyin.
Siz de Genel Kurula hitap edin.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bu Millet Meclisinin
çalışmasının 1 dakikasının kaça mal olduğunu AK Partili milletvekillerimiz
söylüyordu. Geçen perşembe günü iki kez toplantı yetersayısı bulunamadığı için
Meclisi kapattık arkadaşlar. Nerede İktidar Partisi milletvekilleri?!
Bugün de, yedi ay önce görüşülen, o gün de
söylediğimiz, yanlış olduğunu söylediğimiz, Anayasa Mahkemesinden,
Cumhurbaşkanından geri döner dediğimiz kanunlar bugün tekrar önümüzde.
YÖK'le ilgili, 15 üniversite kurulmasıyla ilgili kanun
buradan geçti. Ben çıktım konuştum, buradan söyledim, yanlış yapıyorsunuz
dedim. İddia ettiniz ki, doğrudur. Ne oldu arkadaşlar; şimdi, o 15 üniversite
hayata geçti mi?!
HASAN ANĞI (Konya) - Geçecek.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ne zaman geçecek Sayın
Anğı?! Ne zaman geçecek?!
TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) - Resmî gazetede yayımlandı,
hayata geçti.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bir ay sonra üniversite
imtihanı var, bir ay sonra üniversite imtihanı yapılacak...
BAŞKAN - Sayın Kandoğan, siz Genel Kurula hitap edin.
Sayın Anğı, siz de lütfen dinleyin.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - O illerde davul zurna
çaldırdınız, ne oldu şimdi?!
TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) - Ne istiyorsunuz?!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ne oldu değerli
milletvekilleri?! Yanlış yapıyorsunuz, muhalefetin sesini dinleyiniz.
Bakınız, ben, Sayın Cumhurbaşkanından gelen kanunlar
üzerinde…
TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) - Seni rahatsız mı etti
üniversite açılması?!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - …burada çok konuşma yapmışım
ve hepsinde haklı çıkmışım. Erzincan Milletvekilim, şimdi, oradan, o davul
zurnayı ben çaldırdım diyordu; faaliyete geçti mi üniversiten, geçti mi?!
TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) - Geçti! Resmî Gazetede
yayımlandı.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Geçmedi. Ne zaman geçeceği
belli mi; belli değil.
TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) - O kadar bilgisizsin, o
kadar eksiksin!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Onun için, değerli
milletvekilleri… Değerli milletvekilleri…
TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) - Çok eksiksin çok!
BAŞKAN - Müdahale etmeyin.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - …bakınız, biraz sonra, bu
hafta… Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 15 maddesi geri
geldi. Yalvardık buradan, söyledik. Şimdi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
zamanı, kıymeti son derece önemli arkadaşlar. Şimdi, ne mecburiyetimiz var,
mademki, bunu düzeltecektiniz. Biz, söyledik burada, yapmayın, yanlış
yapıyorsunuz diye…
FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Beraber çalışıyorsunuz o
zaman!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Çünkü, bakınız, bununla
ilgili, Anayasa Mahkemesinin kararı var. Kaç kez, aynı Anayasa Mahkemesi
kararını referans olarak sunarak, Sayın Cumhurbaşkanı kaç kanunu geri gönderdi.
Allahaşkına, bir açın, okuyun. Okumuyorsunuz, dinlemiyorsunuz, muhalefetin
sözlerine itibar etmiyorsunuz. Ondan sonra, gecenin bu saatinde, bu kanunu
burada tekrar görüşmek mecburiyetinde kalıyoruz. 47 kanun olmuş
Cumhurbaşkanından geri gelen, 19 kanun da Anayasa Mahkemesi tarafından iptal
edilmiş değerli milletvekilleri; şimdi, durum bu. Şu gerekçeyi arkadaşlar, kaç
kişi okudu?!
FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Bak, vatandaş takip ediyor.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Vatandaş takip ediyor, işte,
ben, onun için vatandaşa duyurmak… Artık, ben, sizlerden ümidimi kestim; yani,
bunları söylüyorum, bir kulağınızdan girip öbür kulağınızdan çıkıyor. Hiç
olmazsa, vatandaş bizi dinlesin de…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) - Dakikası pahalıya
geliyor diyorsun…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Vatandaş bizi dinlesin de,
en azından, muhalefetin Meclise nasıl katkı yaptığını görsün. Ben, bu kanunu
savundum burada, olumlu oy vereceğimi ifade ettim. Tekrar ifade ediyorum ki, bu
kanunun çıkması lazım, üç sosyal güvenlik kurumunun birleştirilmesi lazım.
Şimdi, Sayın Kacır da geldi, burada diyor ki:
"Sayın Cumhurbaşkanı, Anayasaya daha uygun olsun diye geri gönderdi."
Öyle göndermedi. Bakın, Sayın Cumhurbaşkanı ne diyor Sayın Kacır, kendinize
göre yorum yapmayın: "Anayasanın 8, 104 ve 105 inci maddeleriyle
bağdaşmamaktadır." "Daha uygun olacaktır" demiyor,
"Anayasayla bağdaşmıyor" diyor, "Anayasaya aykırı" diyor ve
bunu, belki yirminci kez aynı cümleleri, aynı Anayasa Mahkemesi kararlarını
buraya yazarak, Sayın Cumhurbaşkanı geri gönderiyor. Onun için, ne olur,
yalvarıyorum size, iddiacı olmayın, inatçı olmayın, muhalefetin sesine kulak
verin, muhalefetin önerilerine açık olun ve Meclisin çalışmalarının da
böylelikle daha verimli, daha faydalı olacağı inancımı ifade ediyor, bu kanunun
hayırlı, uğurlu olmasını temenni ediyor, sizleri saygıyla selamlıyorum.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Aleyhte söz istemi, Sayın Hasan Aydın,
Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Aydın.
Sizin de süreniz 5 dakika.
HASAN AYDIN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; bu düzeltilmiş haliyle gelmiş olan yasaya aslında katılıyorum;
ama, aleyhte oy kullanacağım.
Neden? Yani, Cumhurbaşkanlığının geriye göndermesini,
hiç alışık olmadığım bir biçimde, kabul ettiniz. Israr edilirken, ısrar
edilirken, inatla… Cumhurbaşkanının göndermiş olduğu bütün şeyleri, tekrar
göndermek gibi bir alışkanlığınız vardı. Bir alışkanlık daha var; bu
alışkanlık, hangi yasa çıkarsa çıksın, o yasanın bir yerlerine, cumhuriyetin
temel değerlerine, cumhuriyetin yaratmış olduğu kazanımlara bir tarafından
girmek gibi bir kronik hastalık oluştu sizin grubunuzda.
Dünyanın her yerinde, sistemler belli, çağdaş sistemler
belli: Yürütme, yasama, yargı. Bu, Türkiye'ye özgü bir şey değil. Önce, Büyük
Millet Meclisi bir kalktı, yasamanın, Meclisin çalışmalarının önünde engel
olduğunu söyledi; arkasından Başbakanınız kalktı, efendime söyleyeyim, bu tür
engellerin, sistemin değişmesi gerektiğinden söz etti. Nasıl bir yasa
özleniyor, çıkarılması gereken bir rejim, sistem nedir; bunlar telaffuz edilmiyor.
Burada, liyakate dayalı atama yerine, yetenek yerine, ehliyet yerine, tamamen
kafanızdaki projenin, kafanızdaki yaratmaya çalışmış olduğunuz sistem biçiminin
oluşturulmasına ilişkin adım atıyorsunuz. Peki, bu olur mu?! Arkadaşlar, bu
olmaz. Bunu hayal edenler olabilir, bu çok normal bir şey, bu konuda düşüncesi
olanlar olabilir, bu da çok normal bir şey; ama, bu, sadece hayalle kalır; ama,
hayal olmanın ötesinde daha başka bir şey de yapar, Türkiye'yi müthiş bir
sıkıntıya sokar.
Şimdi, bu yasada, bir sosyal güvenlik yasasında,
yürütmeyi, yargıyı, yasamayı birbirine karıştırıp, bunu, sadece bir insanın
eline yetki vermenin nasıl bir mantığı olabilir?! Burada ben bir samimiyet
görebilir miyim?! Böyle bir samimî yaklaşım olabilir mi?! Yani, her yasanın bir
yerine, mutlaka, sizin ifade ettiğiniz gibi, yargıyı karşısına alan, yasamayı
karşısına alan… Van söz konusu olunca, yasamanın bağımsızlığından söz
ediyorsunuz. Van, Van Savcısı söz konusu olunca, muhalefet, Van Savcısının
yanlış duruş aldığını, yapmaması gerektiğini söyleyince, ağız birliğiyle
"efendim, yargı bağımsızdır, yargı bu ülkeye lazımdır, yargıya
dokunmayın" diyeceksiniz; arkasından, sizin çıkarmış olduğunuz…
FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Meclis çıkardı, Meclis!..
HASAN AYDIN (Devamla) - Sizin çıkarmış olduğunuz
derken, ben bir şey söylüyorum. Arkadaşlar demokrasiden söz ediyorlar, insan
haklarından söz ediyorlar; ama, kendi yaşam biçimlerini, kendi hayal
biçimlerini, öylesine, hâkim oldukları yerde uyguluyorlar ki… Mesela,
Türkiye'de anlarım da, Türk Hava Yolları Yönetim Kurulunun Rusya'da yapmış
olduğu bir kokteylde, Ruslara alkolü yasaklamış olmasını anlamıyorum.
MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Yanlışlık var orada,
yanlışlık var!
HASAN AYDIN (Devamla) - Hiç kimse yalanlamadı.
Şimdi, düşünün arkadaşlar, bu öyle bir zihniyet ki, bu
öyle bir yaşam biçimi ki, kendi kafasındaki kendi yaşam biçimini, kendi
toplumundaki insanlara değil, bütün dünyadaki insanlara dayatabilecek kadar bir
fanatizm içine girebilmektedir.
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) - Hasan Bey, bu yasadan
mı bahsediyorsunuz?!
HASAN AYDIN (Devamla) - Şimdi, bugün, arkadaşlar,
değerli arkadaşlarım, kadın haklarından söz edip -arkadaşım biraz önce orada
açıklama yapıyor- kadın haklarından söz edip kadını döven sizsiniz.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Lüzumsuz yere konuşma!
HASAN AYDIN (Devamla) - Gazeteler yazdı, ben değil.
Demokrasiden söz eden, demokrasiyi yok etmek için her
türlü şeyi yapan sizsiniz.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - İçtüzüğe aykırı
konuşuyorsun.
HASAN AYDIN (Devamla) - Maddeyle ilgili konuşuyorum
efendim.
HASAN ANĞI (Konya) - Sarıgül mü gönderdi bu mesajları?
HASAN AYDIN (Devamla) - Sayın Başkanım, arkadaşlarım
konsantrasyonumu bozuyor. (AK Parti sıralarından alkışlar[!])
FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Sarıgül mü, Kırmızıgül mü?!
BAŞKAN - Yani, Hasan Aydın Bey haklı arkadaşlar.
HASAN AYDIN (Devamla) - Tabiî alkışlayacaksınız. Orada
durmadan laf atıyorsunuz. İzleyicilerimiz televizyonda sesimizi duyamıyorlar
ama…
BAŞKAN - Bir dakika Hasan Bey.
HASAN AYDIN (Devamla) - Buyurun.
BAŞKAN - Arkadaşlar, hepimiz sırası gelince bu kürsüye
çıkıyoruz; hepimiz rahat konuşmak isteriz; şimdi Hasan Bey de rahat konuşmak
ister; ona bu rahatlığı siz sağlayacaksınız. Lütfen, müdahale etmeyin.
Buyurun Hasan Bey.
HASAN AYDIN (Devamla) - Sağ olun Başkan, teşekkür
ederim.
Sevgili arkadaşlarım, tabiî, bu yasalar gelince
Parlamentodaki arkadaşlarımızın tamamı bu yasaları okuyor, inceliyor,
değerlendiriyor değil. Bu yasalar, cumhuriyetin temel değerlerini açıkça bayrak
edinmiş, Başbakanlık baş müsteşarından tutunuz…
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) - Hasan Bey, baş
müsteşarlık diye bir şey yok.
HASAN AYDIN (Devamla) - Bunları söyleyeceğiz
arkadaşlar, istediğiniz şeyleri söylemeyeceğiz.
Bu yasanın içine sokuşturulmuş olan bu değerler tamamen
bundan ibaret. Arkadaşlarımız oy kullanıyorlar. Arkadaşlarımız sadece oy
kullanıyorlar. Arkadaşlarımızın önemli bir kısmı, bu yasaların içine
sokuşturulmaya çalışılan zihinden haberli değil; arkadaşlarımızın önemli bir
kısmının bu zihniyetin Türkiye'nin Türkiye'nin başına yarın nasıl felaketler
açacağından haberi yok…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASAN AYDIN (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.
Ben süremi çok fazla aşan bir arkadaşınız değilim. Ben,
bir kere daha, sırf ibreti âlem olsun diye, sırf sizin bu konudaki
samimiyetinize inanmadığım için, doğru olduğunu bildiğim yasaya
"hayır" oyu kullanacağım.
Şimdi AK Partili milletvekili arkadaşlara sormuşlar -bu
çok güzel bir fıkra- demişler ki: "Siz nasıl oy kullanıyorsunuz?"
"Vallahi, bizim Grup başkanımız Kapusuz, CHP'li Grup başkanı da Topuz;
Kapusuz elini kaldırınca kaldırıyoruz, Topuz elini kaldırınca biz
indiriyoruz" demişler.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, kanunun tümü
açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını
alacağım. Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için 5 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde
sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma
rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 5
dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise,
hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve
soyadıyla imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 5
dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, 13.4.2006 tarihli ve
5487 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu oylaması şöyle sonuçlandı:
Oy sayısı: 241
Kabul: 236
Ret: 5
(x)
Yasa kabul edilmiştir.
4 üncü sırada yer alan, Türkiye İstatistik Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
5.- Türkiye İstatistik Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/1184) (S. Sayısı: 1142) (xx)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet?.. Burada.
Komisyon raporu 1142 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Yakup Kepenek, Ankara Milletvekili; Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Ali Osman Sali, Balıkesir Milletvekili.
Kişisel söz istemleri: Tevfik Akbak, Çankırı
Milletvekili; İnci Özdemir, İstanbul Milletvekili; Ümmet Kandoğan, Denizli
Milletvekili.
Tevfik Akbak ve İnci Özdemir'in söz talepleri aynı
zamanda gelmiştir; ama, hanımlara pozitif ayırımcılık, olumlu ayırımcılık
ilkemiz doğrultusunda İnci Özdemir'i birinci sıraya alıyoruz.
Buyurun Sayın Yakup Kepenek. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz 20 dakika; ona göre ayarlayın.
CHP GRUBU ADINA YAKUP KEPENEK (Ankara) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 1142 sayılı Türkiye İstatistik
Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının tümü üzerinde
CHP Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz aldım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
(x) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo
tutanağın sonuna eklidir
(xx) 1142 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Görüştüğümüz değişiklik -10 Kasım 2005'te- 5429 sayılı
Türkiye İstatistik Kurumu Kanununun 45/2 ve 56/1 maddelerinin Anayasa
Mahkemesince iptal edilmesi üzerine yapılmak isteniyor. Burada, birkaç noktanın
üzerinde durulması gerekiyor.
Adı geçen maddeler, kurumun çalıştıracağı sözleşmeli personelin
aylık ücret sınırları ve üst düzey yöneticilerinin atanmasına ilişkindir. Bu
konuda Cumhurbaşkanının iade talebi ve onun yerine getirilmemesi, eski metinde
ısrar edilmesi üzerine, Anayasa Mahkemesine bu maddeler götürülmüş ve bu iki
maddenin düzenlenmesi Anayasa Mahkemesince iptal edilmiştir. Bu durum,
Meclisimizin yasa yapmada çok daha dikkatli olması gerektiğinin yeni bir
işaretidir, bir göstergesidir.
Değerli milletvekilleri, bu bağlamda iki önemli konu
gündeme gelmektedir. Bunlardan bir tanesi, kamu personel reformuyla ilgilidir,
diğeri de İstatistik Enstitüsünün ya da TÜİK'in güvenilir veri üretmesidir.
Tasarıyla ilgili gelgitler bir kez daha kanıtlamaktadır
ki, asıl eksik, Hükümetin, kamu personeli konusunda reform yapmada, yeniden
düzenleme yapmada çok geç kalmasıdır. Acil Eylem Planınızda, 2003'ün Ocak
ayında, kamu personeliyle ilgili iki önemli hüküm vardır. Bunlardan bir tanesi
"kamu görevlilerinin işe alınmaları ve yükselmelerinde liyakat esas
alınacaktır" sözleridir. Bir diğeri de, devlet personel rejimi reformu
yapılacağını ve bunun 16 ilâ 12 ayda tamamlanacağını öngören programınızdır,
planınızdır.
Değerli milletvekilleri, kendi aranızda konuşmayı
sürdürmekle, Acil Eylem Planınıza uygun davranmadığınızı ayrıca vurgulamak
isterim.
Hükümet, kamu çalışanlarıyla ilgili kapsamlı, bütüncül,
kuruluşlar arasında farklılıkları gözetecek, ancak, o ölçüde de esnek olacak
bir yasal düzenlemeyi, kamu personel reformunu bir türlü gündeme
getirememektedir. Bu da yetmemekte, kamu görevlilerinin işe alınmalarında ve
yükselmelerinde liyakat ya da yeterliliğin, beceri ve başarının esas alınacağı
yönündeki ilkeye de hiçbir biçimde uyulmamaktadır. Bu ilke, tam anlamıyla,
gözardı edilmektedir. Bu ilkenin gözardı edilmesinde iki nokta var. Bunlardan
bir tanesi, hükümet ve kimi kamu yönetimi birimleri kadınları işe almada
olağanüstü isteksiz davranmaktadır. Bu nokta, kadın-erkek eşitliği bakımından
gerçekten önemlidir ve Anayasanın 2004'te yapılan değişikliği bağlamında da
devletin görevinin kadın-erkek arasında eşitlik sağlamak olduğu gerçeğinden
yola çıkarsak, bir büyük eksiklik olarak varlığını sürdürmektedir.
Gelelim ikinci konuya. İşe almada, personel
atamalarında ve yükseltmelerinde, maalesef, üzülerek belirteyim ki, Partinizin
çevrelerine, Hükümete, bakanlara, milletvekillerine yakınlık, işe alınmada en
önemli etken özelliğini korumaktadır; yükselmeler de benzer bir biçimde
yapılmaktadır. Kamu personel yapısı, aslında, çok bozuktur. Kamu yönetiminde,
çoğu yerde, ayaklar baş yapılmakta, buna karşılık, yükselmesi gerekenler, baş
olması gerekenler yerlerde sürüklenmektedir. Eşitlik, objektiflik, nesnellik,
açıklık gibi kamu yönetiminde geçerli olması gereken, olmazsa olmaz niteliğini
taşıyan ilkeler ayaklar altına alınmaktadır. Bu da yetmemektedir, kadrolaşma
konusunda verdiğimiz onca Meclis araştırması önergesi işleme konulmamaktadır.
Kadrolaşmanın nasıl olduğuna dair kamuoyunda değişik yorumlar, değişik
öngörüler ya da düşünceler kendini göstermektedir. Hükümet, çoğu yerde, kimi
varsayımlara göre, tarikat ve cemaatlerin etkisinde kalarak işe kişi
yerleştirmekte ve bu bağlamda, özel işlem yapar bir konum takınmaktadır. Bu,
tümüyle yanlış bir uygulamadır. Hiç duygu sömürüsü yapılmamalıdır; hiç
sinirlenmeyin. Pek çok kamu kurumuna kişilerin alınmasında -kökene, eğilime,
düşünceye- liyakatten, beceriden, sınıfta veya sınavda başarılı olmadan öte bir
tercih, bir ayrıcalık yapılmaktadır, verilmektedir. Bu nedenledir ki,
milyonlarca eğitimli genç işsiz kalmakta ve bu, toplumda ayırımcılığa ve yıkıma
yol açmaktadır. Bunun önlenmesi gerekir.
Bu bağlamda bir şey daha söyleyeyim. Bakanlık ve
kuruluşların, önceleri APK denilen, şimdilerde strateji birimleri, yetenekli ve
becerikli insanların depolandığı, konduğu ve çalıştırılmadığı birer birim
özelliği taşımaktadır. Bir başka anlatımla, Türkiye kamu yönetimi, yıllardır
maaş ödeyerek insanları, uzmanları, yetenekli bireyleri işsiz tutmakta ve bir
maaşlı işsizler sınıfı yaratmaktadır. Bu, İktidarınızın, Türkiye'ye ayrı bir
hediyesidir. Türkiye'nin bu lüksü yoktur. Türkiye, onca emekle eğittiği,
yetiştirdiği ve sonra da deneyimlerle, birikimlerle kendini geliştiren
bürokratlarından yararlanmak zorundadır. Onları bir kenarda tutmaya, çalışamaz
bırakmaya ve çalıştırmamaya, yönetimin, Hükümetin hiçbir biçimde hakkı olmamak
gerekir.
Bu nedenle, 2003'ün ocak ayında söz verildiği gibi,
kamu personel düzenlemesi, Kamu Personel Yasası Reformu bir an önce
gerçekleştirilmelidir ki, istatistikte veya başka yerlerde olan yanlışlıklar
düzeltilebilsin. Bir büyük düzeltme yapmadan, ucundan, kenarından yapılan
düzeltmelerle bir yerleri kurtarma ve düzeltme olanağı hiçbir biçimde yoktur.
Şimdi, konunun ikinci boyutuna gelelim. İkinci boyut
şudur değerli arkadaşlar: Öncelikle kamu kurumlarının hepsi, ama, özellikle
Devlet İstatistik Enstitüsü, daha güçlü, daha güvenilir, daha doğru veriler,
sayısal veriler üretmek durumundadır.
Yeni adıyla TÜİK, bu yıl 80 inci yaşını kutlayacaktır.
Adının değiştirilmesiyle ilgili tartışmalara girmeyeceğim; asıl önemli olan,
asıl yapılması gereken, kurumun ürettiği istatistik verilerin, sayıların hem
bilimsel anlamda doğru, güvenilir olması hem de kamu vicdanında, halkoyunda
"ha, doğrusu budur" dedirtecek bir güvenceye, bir güvenilirliğe sahip
olmasıdır.
Üzülerek belirteyim ki, kurumun onca iyi çalışmasına,
onca çabasına karşın, özellikle işsizlikle ilgili verilerinde, güvenilirlik
ölçütü yerine gelmemektedir. Kamuoyu, İstatistik Enstitüsünün işsizlik
verilerine güvenmemekte, bunları doğru bulmamaktadır.
Bakınız, birkaç örnek vereyim. Bakınız, nasıl: En son,
bu yılın, 2006'nın 25 Nisanında yayımlanan verilere göre, Ocak 2006'da "15
+ yaş" yani, çalışma çağı nüfusu, bir yıl öncesine göre 917 000 kişi
artmıştır ve böylelikle, çalışma çağı nüfusumuz 50 364 000'den 51 281 000'e
yükselmiştir. Ancak, bu, 917 000 kişi artmış; ama, bunlardan kaç kişisi, iş
aramak üzere, çalışmak üzere işgücü piyasasına çıkmıştır derseniz, bunların
toplam miktarı 121 000 kişidir. Dolayısıyla, çalışma çağına gelen her 10
kişiden yalnızca 1 tanesi, ben iş arıyorum, ben çalışacağım diye işgücü
piyasasına çıkmaktadır. Bu, ülkemizin, toplumumuzun gerçeklerine, gelir
düzeyine hiç de uygun düşmemektedir.
Bu, neden böyle oluyor; bu geç saatte zamanınızı çok
fazla almadan şu kadarını söyleyeyim: İşgücünün hesaplanmasında "işgücüne
katılma oranı" diye bir kavram vardır. Bu kavram "15 + yaş"
nüfusunun ne kadarının çalışmak istediğini gösterir. Türkiye verilerine göre,
Ocak 2006'da, bu çağın, çalışma çağındaki nüfusun yalnızca yüzde 46,1'i
piyasaya çıkmakta, iş aramakta ve çalışmak istemektedir; yani, geriye kalan
yüzde 54 dolayında bir bölümü, çalışmıyor, iş de aramıyor, işgücü piyasasına da
çıkmıyor. Şimdi, bu veriler, ne bizim vicdanımızda ne kamuoyunda ne bir başka
yerde doğru kabul edilebilir.
Peki, bu nereden kaynaklanıyor; şundan kaynaklanıyor:
Bir önceki yıl -çok uzağa gitmeyelim, daha geriye- 2005'in ocak ayında işgücüne
katılma oranı yüzde 46,7'ydi ve 0,6 puan indirildi. Nasıl indirildi, neden
indirildi bir yıl içinde; bu, açık değil. Eğer, bir sene önceki katılma oranı
esas alınsaydı bakın ne olacaktı: Açıklanan Türkiye ortalaması işsizlik oranı
yüzde 11,8 değil, yüzde 13,3 olacaktı. Bunu bir adım daha götürelim, AK
Partinin iktidara geldiği günlerdeki katılma oranını alalım. Onu aldığınız
zaman durum şudur: İşsizlik oranı yüzde 17,3'e yükselmektedir Türkiye
ortalaması olarak. İsterseniz, daha ayrıntılı verebilirim bunu.
Bir başka şey söyleyeyim: İş bulma imkânları Türkiye'de
sürekli olarak daraldığı için, insanımız iş bulma umudu olmadığı için "ben
iş arıyorum" diye işgücü piyasasına çıkmamaktadır ve bu nedenle de, işsiz
sayısı, gerçekte olması gereken düzeyin çok altında görülmektedir.
Şu iddia doğru değildir: Yani "Türkiye OECD
ülkelerine göre genç nüfusa sahiptir; dolayısıyla, bunlar okula gidiyor,
çalışmıyorlar." Bu iddia doğru değildir. 0-14 yaş arası, yani, nüfusun
çalışamayacak çocuk bölümü, toplamın yalnızca yüzde 25'i dolayındadır, eskiden
olduğu gibi yüzde 40 değil. Yani, Türkiye genç nüfusa sahiptir; dolayısıyla, ne
yapalım, çalışmıyorlar demenin bilimsel, doğru bir tarafı yoktur.
Bir başka şey daha var: OECD ülkelerinde ve Avrupa
Birliği ülkelerinde işgücüne katılma oranı azalmıyor -bizde kimi resmî
makamların varsaydığının tersine- yükseliyor. Son on yılda, bu yükselme devam
ediyor. Ülkemizde, eğer Avrupa Birliği ortalaması alınsaydı, bakın, ne
olacaktı; işgücü piyasasına çıkanların sayısı 36,4 milyon olacaktı ve işsiz
sayısı da 15 milyon... Dolayısıyla, biraz gerçekçi olmamızda, gerçekleri
sahiplenmemizde yarar var.
Bu noktada, bir şeyin daha altını çizelim, bir önemli
konunun: Ülkemizde, kentlerde işgücüne katılma oranı daha az, kırsal kesimde
daha fazladır; bu da, toplumsal gerçeklere uymamaktadır. Ek olarak, ülkemizde
kadınların işgücüne katılım oranı gerçekten çok azdır.
Biraz evvel yanlış anlamalar oldu. Ben, bir
arkadaşımızın eşini dövmesini gündeme getirirken, kadının, sosyal güvenlik,
işgücüne katılma ve yükselme olanaklarının sınırlanmaması gerektiğini
vurgulamaya çalıştım, vurgulamak istedim. Bugün, ülkemizde, çağ nüfusunun
dörtte 1'inden biraz fazlası işgücü piyasasına çıkmaktadır. Kentlerde durum
nedir biliyor musunuz; kentlerde, çalışma çağındaki nüfusun yalnızca beşte 1'i,
hatta, ondan daha az bir bölümü "ben iş arıyorum" diye işgücü
piyasasına çıkabilmektedir.
Değerli arkadaşlar, bu gerçekleri doğru saptamak, doğru
görmek durumundayız. İstatistik Enstitüsü, bu noktaları, çok daha doğru
ölçmelidir; yani, kadınların neden işgücü piyasasına çıkmadıklarını çok daha
doğru saptamalıdır. İstatistik Enstitüsünün görevi, sayıları, toplumsal
gerçekleri, toplumsal yapıyı gözardı etmek, saklamak, onu görmezlikten gelmek
değildir; tam tersine gerçeği, toplumsal gerçeği, toplumsal yapıyı, bütün,
doğru yönleriyle, sayılarıyla ortaya koymaktır ki, iki şey yapılabilsin: Bir,
hükümet edenler doğru politika üretsinler; iki, kamuoyu, kurumuna güvensin,
işin doğrusu budur diyebilsin.
Bunun sağlanmasında kurumumuza önemli görevler düşüyor.
Bunun ilk koşulu, bilimsel ölçülere ve uluslararası ölçülere uygun çalışmalar
yapmaktır; ama, bir başka ölçüsü şudur: Bizim yapımız bunun açıklanmasına izin
vermiyor, bizim anlayışımız kadın veya bir başka konuda araştırma yapmaya da
izin vermiyor yoluna gitmemek, bazı gerçekleri saklamamak ve tam tersine,
bunların su yüzüne çıkmasını sağlamaktır. Ancak, böyle yapılırsa kurum
güçlenir, ancak böyle yapılırsa Türkiye, iyi politikalar, doğru politikalar
üretir ve yol alır.
Cumhuriyetin kuruluşundan hemen sonra yeniden yapılanan
ve 1927'den bu yana ülkemizde doğru ve güvenilir sayısal veriler üretmek üzere
çalışan İstatistik Enstitüsünün gelmiş geçmiş bütün çalışanlarına,
yöneticilerine başarılar diliyorum. Bu düzenlemenin, kuruma ve ülkemize hayırlı
olmasını diliyorum. Teşekkür ediyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN- Anavatan Partisi Grubu adına Diyarbakır
Milletvekili Muhsin Koçyiğit. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
Süreniz 20 dakika; fakat, bizim 15 dakikamız kaldı.
Sayın Koçyiğit'in konuşmasının bitimine kadar çalışma
süremizin uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Buyurun Sayın Koçyiğit; süreniz 20 dakika.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA MUHSİN KOÇYİĞİT
(Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 1142
sıra sayılı Türkiye İstatistik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı üzerinde Anavatan Partisinin görüşlerini açıklamak üzere Grubum adına
söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bilindiği üzere,
bundan bir müddet önce, Türkiye İstatistik Kanunu adı altında bir kanun vardı.
Daha sonra, komisyonlarda ve Genel Kurulda bu kanun değiştirilerek Türkiye
İstatistik Kanunu adı altında yeni bir kanun çıkarıldı. Ancak, bu kanun
çıkarılırken, öncelikle, bu yasanın 56 ncı ve 45 inci maddelerinin Anayasaya
aykırı olduğunu, gerek Plan ve Bütçe Komisyonunda ve gerekse Genel Kuruldaki
çalışmalar sırasında belirttik. Buna rağmen, bu ikazlarımıza rağmen, AKP
çoğunluğu tarafından bu görüşlerimiz dikkate alınmayarak, bu yasa tasarısı,
Cumhurbaşkanı vetosuna rağmen tekrar geri gönderildi. Bu kez, bir kez daha,
Sayın Cumhurbaşkanımız, aynı yasa tasarısının, aynı maddelerinin Anayasaya
aykırı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesine götürdü. Yüce Mahkeme de, bu
kanun tasarısının 2 maddesini iptal ederek, düzeltilmesini istedi. İşte, bugün,
bu saatlerde, iptal edilen bu yasa maddeleri yerine yeniden karşımıza gelen
yasa tasarısını görüşüyoruz.
Gerçekten de, Avrupa Birliği istatistik sistemi ile
Türk istatistik sisteminin uyumunu sağlamak üzere getirilen bu yasa tasarısı,
gerek komisyonlarımızın ve gerekse Yüce Genel Kurulun en az iki defa zamanını
almak suretiyle, Yüce Genel Kurulun zamanı boşa harcanmıştır. Sadece burada
kalmamış, aynı şekilde, bir yüce makamımız, Cumhurbaşkanlığı Yüce Katı da,
gereksiz yere, iki kez işgal edilmiştir.
Bu kürsüden, AKP tarafından, zaman zaman Meclisin çok
verimli çalışması gerektiği, dakikasının 11 milyar olduğu belirtilmektedir.
Eğer, bu hesabı buraya vurursak, bu yasa tasarısının her maddesi, dakikası 33
milyar liraya geliyor. Demek ki, bu kanunu -ilk defa uyarılarımız dikkate
alınsaydı- bu kadar görüşmeye gerek yoktu ve Meclisin etkinliği de ayaklar
altına alınmamış olurdu.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yasa tasarısının
45 ve 56 ncı maddeleri üzerindeki görüşlerimi, konuşmamın sonuna doğru
açıklayacağım; ancak, bundan önce -belirtmek istediğim- istatistik sistemine
ilişkin olarak birkaç rakamdan bahsetmek istiyorum.
Hepimizin bildiği gibi, istatistik, veri demektir,
rakam demektir. Rakamların ise, doğru ve güvenilir olması lazım. Eğer, doğru ve
güvenilir rakamları, bizim ekonomik birimlerimiz, analizcilerimiz doğru
kullanır, doğru planlamalar yaparsa, bundan, her şeyden önce ülkemiz kazançlı
çıkar.
Bu bakımdan, öncelikle, 2005 yılı büyüme rakamlarından
bahsetmek istiyorum. Hepimizin bildiği gibi, 2005 yılı büyüme rakamları,
hükümet tarafından olsun, Devlet Planlama Teşkilatı tarafından olsun,
iktisatçılar tarafından olsun genellikle yüzde 5-5,5 civarında bekleniyordu;
ancak, 2005 yılı büyüme rakamları açıklandığında yüzde 7,6 olduğu zaman herkes
âdeta şaşırdı bu rakamlar nereden çıktı diye. Gerçekten de, bu bakımdan
İstatistik Enstitüsünün güvenilir olması lazım. Bu rakamlara güvenmemiz
gerekiyor. Aksi halde, yanıltıcı sonuçlara gideriz; yanıltıcı rakamlar,
yanıltıcı ekonomik sonuçları karşımıza getirir.
Özellikle, yüzde 7,6 büyüme rakamları hepimizi
sevindirmiştir; ama, asıl bizi sevindirmesi gereken, bu rakamların reel
ekonomiye dayanması, gerçekleri yansıtmasıydı. Düşük kura rağmen böyle bir
büyüme rakamının çıkması, elbette, tartışılması gerekmektedir. Öncelikle, 2005
yılı yüzde 7,6 büyüme rakamları elde edilirken, hepimizin bildiği gibi, en
basit bir denklemle, büyüme, yatırım harcamaları artı tüketim harcamaları artı
ihracat; bunları topladıktan sonra bundan ithalatı çıkarıyoruz. Düşük
kur-yüksek reel faiz ortamında ihracat az artarken, ithalat daha fazla
artmaktadır. İthalatın daha fazla arttığı bir yerde, bu basit matematik
denklemde, büyümenin de daha az olması gerekiyor. Bu bakımdan, bu rakamlarla,
bir yerde, bu büyümeyi ihtiyatla karşılamakta yarar olduğunu görüyoruz; çünkü
-ihracat ile ithalatın farkını oluşturan cari işlemler açığı dediğimiz- bir
yerde, cari işlemler açığına dayanan bir büyüme elde edilmiştir. Bu büyüme, içi
kof, içi boş bir büyümedir; reel ekonomiye dayanmayan, üretime, yatırıma
dayanmayan bir büyümedir. Çünkü, ithalata dayalı bir büyüme modeli, bir yerde,
yabancı fabrikaların çalışmasına, yabancı işçilerin iş bulmasına neden olur;
aksine, tam tersine, içerideki ekonomiye bir katkısı olmaz, içerideki işsizler
işsizliğe devam eder, üretime bir katkısı olmaz. Nitekim, bunu da içerideki
işsizlik rakamlarından görüyoruz. Hepimizin bildiği gibi, Hükümet iktidara
gelmeden önce, 2002 yılı sonunda işsizlik oranı Türkiye'de yüzde 8'idi; bugün
en son açıklanan rakamlara göre işsizlik oranı yüzde 50 oranında artmak
suretiyle yüzde 8'den yüzde 11,7 oranına kadar yükselmiştir. Bugün, ülkemizde
yüzde 11,8'den, aşağı yukarı, 11-12 milyon civarında işsiz bulunmaktadır.
Çünkü, bu ithalata dayalı bir modelde kendi istihdamımıza katkı yapmıyoruz,
tamamen yabancıların istihdamına katkı yapıyoruz.
Değerli arkadaşlarım, büyümeyi de yine kısaca bir
deflatör rakamıyla teyit etmek istiyoruz. Hepimizin bildiği gibi, deflatör,
cari fiyatlarla hesaplanan millî geliri sabit fiyatlarla hesaplanan millî
gelire indeksleyen bir fiyat indeksidir. Deflatör ne kadar küçük olursa, büyüme
o kadar büyük olur. 2005 yılı deflatörü de olduğundan daha küçük
gösterilmiştir. Bunun ayrıntısına, teknik nedenlerle girmeyeceğim; çünkü,
toptan eşya fiyat endeksi 2004 yılından 2005 yılına geçerken değiştirilmiş,
TEFE yerine "ÜFE" dediğimiz üretici fiyat endeksi kabul edilmiştir.
Üretici fiyat endeksinin kabul edilmesiyle bir yılda TEFE'den TÜFE'ye geçişte,
aşağı yukarı 11,7 oranında bir düşüş olmuştur. Oysa, yapısı değişmeyen, aynı
kalan tüketici fiyat endeksindeki küçülme 1,6 olmuştur, TEFE'den ÜFE'ye geçişte
ise farklılık 11,7 oranında olmuştur; yani, ÜFE'deki fazlalık tüketici
endeksini 7'ye katlamıştır. Bu bakımdan, 2005 yılı deflatörü 5,3 olarak
çıkmıştır. Oysa, normalde 7,8 oranında çıkması gerekiyordu. Eğer deflatör doğru
şekilde 7,8 oranında çıkmış olsaydı, büyüme rakamları da gerçekçi bir şekilde
hesaplanacaktı, yüzde 5-5,5 civarında bir büyüme olacaktı. Bu da, daha gerçekçi
bir büyüme, daha reel ekonomiye yakın bir büyüme rakamı olacaktı, buna daha
fazla güvenilecekti.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aynı şekilde
enflasyondan bahsetmek istiyorum; çünkü, TÜİK'in rakamlarını görüşüyoruz. TÜİK
demek, veri demek, rakam demek ve bu rakamların, verilerin değerlendirilmesi
demektir. Hepimizin bildiği gibi, enflasyonun hesaplanmasında baz alınan
yüzlerce kalem vardır; ancak, bu kalemlerin hepsi, gerçek ağırlıklarıyla bu baz
içerisinde yer almamaktadır. Örneğin, hane halkının harcamalarının aşağı yukarı
yüzde 60'ı, yani gelirlerin yüzde 60'ı gıda harcamalarına gitmekte. Oysa, gıda
harcamaları, enflasyon hesaplanmasında ancak yüzde 30 oranında yer almaktadır;
aynı şekilde, mazotun ağırlığı, kiraların ağırlığı, telefonun ağırlığı da düşük
oranda yer almaktadır. Bu bakımdan, halk doğal olarak soruyor: "Evet,
Hükümet diyor ki, basın diyor ki 'enflasyon düşüyor' düşüyor da, bu neden benim
satın alma gücüme yansımıyor, bu neden benim cebime yansımıyor, çarşı pazar
enflasyonu ile acaba Hükümetin enflasyonu farklı mı, bu neden bize yaramıyor"
diye, halk, haklı olarak bir serzenişte bulunuyor.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; enflasyona
ilişkin olarak yine birkaç rakamdan bahsetmek istiyorum. Özellikle kâğıt
üstündeki enflasyon ile gerçek enflasyon farklı. Aynı şekilde, Hükümetin
enflasyonu yüzde 8, halkın enflasyonu yüzde 20, AKP'nin enflasyonu 8, mazottaki
enflasyon yüzde 80, İktidarın enflasyonu yüzde 8, gübredeki enflasyon yüzde
300, Bakanlar Kurulunun enflasyonu yüzde 8, kira ve telefondaki enflasyon ise
yüzde 50. İşte, bunlar, halkın enflasyonu. Bir de Hükümetin enflasyonu var ki
-ve medya da bunu benimsemiş- yüzde 8 olarak. Bu bakımdan, halkın dediği daha
doğrudur. Halk, kendi cebine gireni bilir, kendinin çarşı pazarda filesini kaça
doldurduğunu bilir. Bu bakımdan, halkın enflasyonunu esas almak daha doğrudur.
İnanıyorum ki, bugün, Türkiye'de, bunu samimiyetle
söylüyorum, asgarî yüzde 17-18 civarında bir gerçek enflasyon vardır. Bu
bakımdan, bu gerçek enflasyona göre, Hükümet, verilerini ayarlamalı,
çalışanlarına, çiftçilerine buna göre fiyat, buna göre bedel vermelidir. Bir
yandan enflasyon yüzde 5-6 diyorsunuz, buna göre, işçilere, memurlara zam
yapıyorsunuz, diğer taraftan dolaylı vergi adı altında, gerçek enflasyon adı
altında halkın cebinden çok fazlasını geri alıyorsunuz. Bu da, doğal olarak
halkın satın alma gücünü azaltıyor, halkın sıkıntısını giderek daha fazla zor
duruma getiriyor.
Tabiî, Devlet İstatistik Enstitüsünden bahsederken, bir
de ekonomik birimlerin gerçekten verileri doğru kullanması gerekiyor. Örneğin,
bundan bir süre önce TEPAV dediğimiz, Türkiye Ekonomik Politikaları Araştırma
Vakfının yayımladığı bir yazıda, ocak ve şubat döneminde tahsil edilen vergi
gelirlerinden mahallî idarelere aktarılan tutarlar gelir kalemlerine
yazılmasına rağmen, bu, ödendiği zaman gider kalemlerine yazılmamıştır.
Muhasebede bir denge vardır, bir gelirle gider muadilidir, gelir yazarsanız
karşılığında gider yazmanız lazım. Hükümet aynı rakamları bir yerde gelir
olarak kaydediyor, ödediği zaman gider kaydetmiyor. Bu ne demektir; o zaman bütçedeki
bazı rakamların, bütçe dengelerinin fazla vermesi, bütçe açığının olandan daha
az olması demektir. Nitekim, ocak, şubat döneminde -kümülatif verilere
baktığımız zaman- bütçe açığı 500 trilyon gözükmektedir. Oysa, bu dediğimiz
şekilde, tahsil edilen vergi gelirleri gelir kaydedilmesine rağmen giderde
yazılsaydı, bu tutar 2 katrilyon olacaktı. Yani, neredeyse 1,5 trilyonluk bir
fark var. Bu bakımdan, bu Hükümetin, bu ekonomik birimlerin verilerini biraz
ihtiyatla karşılamakta yarar vardır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yasa tasarısının
ilgili maddelerine geliyorum. Hep bahsettiğimiz gibi, 2 tane maddesi Anayasa
Mahkemesi tarafından iptal edilmişti. Bunlardan birisi 45 inci madde ki, bu
madde, personel rejimi ve fazla çalışma ücretlerine ilişkindi. Hepimizin
bildiği gibi, memurların özlük haklarının kanunla düzenlenmesi gerekir. Oysa bu
iptal edilen yasa tasarısında, kanun yerine, Bakanlar Kurulu kararıyla
düzenlemişti. Bu bakımdan, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir.
Aynı şekilde bir diğer maddesi ki, bu, 56 ncı maddedir.
56 ncı madde de (TÜİK) Türkiye İstatistik Kurumu atamaları, başkan ve birinci
hukuk müşaviri hariç, diğer üst düzey atamaların tümünü Kurum başkanı
yapmaktaydı eskiye göre. Yani, Kurumun bölge müdürleri, bölge müdür
yardımcıları, daire başkanları ve İstatistik Kurumu Başkan Yardımcısı Kurum
Başkanı tarafından atanmaktaydı. Oysa, devlette bir bütünlük, devlette bir
standart yönetim vardır. Devletin birkısım birimlerinde bu atamalar, müşterek
kararname dediğimiz Bakanlar Kurulu ve Cumhurbaşkanınca yapılırken, birkısım
atamaların bunun tam tersine, bütünlüğü zedeleyecek şekilde sadece kurum
başkanı tarafından yapılması yönetim ilkelerine aykırıdır. Bu, aynı zamanda,
Anayasanın 2 nci maddesindeki hukuk devleti ilkesine, 7 nci maddesindeki yasama
yetkisinin Türkiye Büyük Millet Meclisinde olduğu, bunun devredilemeyeceği
ilkesine ve 128 nci maddesindeki kamu iktisadî teşebbüslerinin aslî ve sürekli
görevlerinin memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle yürütüleceği ilkelerine
aykırı bulunmaktadır. Bu bakımdan, doğal olarak, Anayasa Mahkemesi iptal
etmiştir ve memnuniyetle görüyoruz ki, bu kez, Hükümetimiz, bu iptal
gerekçelerine uyarak gerekli düzeltmeleri yapmış ve bugün buraya düzeltilmiş
bir yasa tasarısı getirmiştir. Bu bakımdan buna olumlu oy vereceğiz; ancak,
gönül isterdi ki, iki kez, üç kez görüşülmeden, daha başlangıçta, gerek Plan ve
Bütçe Komisyonunda ve gerekse Meclis Genel Kurulundaki uyarılarımız dikkate
alınsaydı, hiç bugün buralara, bu kadar çalışmaya gerek kalmazdı, o gün bu yasa
kabul edilirdi ve uygulamaya geçerdi. Ancak, 2005 Temmuzunda süreç başlamış,
bugün mayısın 20'sine geliyoruz daha bir yasa tasarısını Genel Kurulda kabul
edip yasalaştıramadık. Umuyorum ki, bundan sonra Hükümetimiz gerekli dikkati gösterir,
gerekli titizliği gösterir ve muhalefetin yapıcı eleştirilerini dikkate alarak
karşımıza daha doğru, daha dürüst yasa tasarıları getirir, yasa maddeleri
getirir ve bunlar da burada kabul edilir ve bir daha böyle ikinci kez, üçüncü
kez görüşmelere gerek kalmaz.
Bu vesileyle, TÜİK'in, Türkiye İstatistik Kanununun
hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum; hepinize saygılar sunuyorum. (Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, alınan karar
gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 17 Mayıs 2006
Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 21.03