DÖNEM: 22 CİLT: 119 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
100 üncü Birleşim
10 Mayıs 2006 Çarşamba
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMA
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Bilecik
Milletvekili Yaşar Tüzün'ün, Dünya Çiftçiler Günü münasebetiyle, Bilecik'te
meyve fidanlarını etkileyen don afetinden zarar gören çiftçilerin sorunlarına
ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması
2.- Erzurum Milletvekili Mustafa
Ilıcalı'nın, Karayolları Güvenliği ve Trafik Haftası münasebetiyle, ülkemizde
trafik güvenliğinin artırılmasının önemine, trafik kazalarının azaltılması için
alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması
3.- Kırşehir Milletvekili Hüseyin
Bayındır'ın, Kırşehir çiftçilerinin sorunlarına ve çözüm önerilerine ilişkin
gündemdışı konuşması
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın
Makedonya Cumhuriyetine yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine
ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1050)
2.- Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç'un
Rusya Federasyonuna yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin
Başbakanlık tezkeresi (3/1051)
3.- Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın Afganistan'a
yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık
tezkeresi (3/1052)
4.- 1099 sıra sayılı kanun tasarısının 2
nci maddesinin tekriri müzakeresine ilişkin talebinin, İçtüzüğün 89 uncu
maddesine göre yerine getirilmesine dair Hükümet tezkeresi (3/1053)
V.-
ÖNERİLER
A) SİYASÎ
PARTİ GRUP ÖNERİLERİ
1.- Gündemdeki sıralama ile çalışma
saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin AK Parti Grup önerisi
2.- 1099 sıra sayılı kanun tasarısının 2
nci maddesinin tekriri müzakeresine dair Hükümetin talebinin yerine
getirilmesine ilişkin AK Parti Grup önerisi
VI.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş
ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici
Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S.
Sayısı: 305)
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve
Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030)
(S. Sayısı: 904)
3.- Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1133,
1/1074) (S. Sayısı: 1099)
4.- Türk Silahlı Kuvvetleri Personel
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve
Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/278, 1/1034) (S. Sayısı: 17 ve
17'ye 1 inci Ek)
5.- Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanununun
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ve Millî
Savunma Komisyonu Raporu (1/277) (S. Sayısı: 1079)
6.- Türk Silahlı Kuvvetleri Personel
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/1098) (S. Sayısı: 1122)
7.- Merkezi Finans ve İhale
Biriminin Kuruluşuna İlişkin Türkiye Hükümeti ve Avrupa Komisyonu
Arasındaki Mutabakat Zaptına 1 Nolu Ekin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1199) (S. Sayısı: 1154)
VII.-
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz'ün,
İzmir Milletvekili Türkân Miçooğulları'nın konuşmasındaki bazı hususların
yanlış anlamalara meydan vermesini ortadan kaldırmak amacıyla açıklaması
2.- İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol'un,
İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz'ün konuşmasındaki bazı hususlarla ilgili,
CHP Grubunun görüşlerine ilişkin açıklaması
VIII.-
SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Adana Milletvekili Atilla BAŞOĞLU'nun,
iş mahkemelerinde açılan davalara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil
ÇİÇEK'in cevabı (7/13154)
2.- Sinop Milletvekili Engin ALTAY'ın,
cuma hutbelerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet AYDIN'ın
cevabı (7/13279)
3.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in,
tavukçuluk sektörünün desteklenmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım ve
Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/13302)
4.- Uşak Milletvekili Osman
COŞKUNOĞLU'nun, kalkınma ajanslarının kuruluşuna,
- Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin,
kanatlı hayvan sektörünün desteklenmesine,
- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim
ÖZKAN'ın, tavukçuluk sektörünün desteklenmesine,
- Çorum Milletvekili Feridun
AYVAZOĞLU'nun, Çorum İlinde kalkınma ajansı çalışmalarına,
İlişkin soruları ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in cevabı (7/13360, 13361, 13368, 13362)
5.- Ordu Milletvekili İdris Sami
TANDOĞDU'nun, diş hekimlerinin çalışma koşullarına ilişkin sorusu ve Sağlık
Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/13478)
6.- Muğla Milletvekili Ali Cumhur
YAKA'nın, sinemalarda film öncesi gösterilen reklamların denetimine ilişkin
sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/13483)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat
15.00'te açılarak dört oturum yaptı.
Çorum Milletvekili Ali
Yüksel Kavuştu'nun, Vakıf Haftası münasebetiyle, Türk kültür ve medeniyetinin
temelini oluşturan vakıfların önemine ilişkin gündemdışı konuşmasına, Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin görüşleriyle katkıda bulundu.
Trabzon Milletvekili
Şevket Arz, Karadenizli fındık ve çay üreticilerinin sorunları ile alınması
gereken tedbirlere,
Kütahya Milletvekili
Alaettin Güven, Yunus Emre'yi Anma Haftasına,
İlişkin gündemdışı birer
konuşma yaptılar.
Bahreyn Temsilciler
Meclisi Başkanı Khalifa Bin Ahmet Al Dahrani'nin davetlisi olarak Bahreyn'e
resmî ziyarette bulunacak olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent
Arınç'ın beraberindeki Parlamento heyetini oluşturmak üzere gruplarınca
isimleri bildirilen milletvekillerine,
Akdeniz Parlamenter
Asamblesinde Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grubu oluşturmak
üzere, AK Parti Grup Başkanlığınca Bursa Milletvekili Mustafa Dündar'ın aday
gösterildiğine,
İlişkin Başkanlık
tezkereleri ile;
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Saymanlığının 2005 Yılı Ekim, Kasım, Aralık ayları hesabına ait Türkiye
Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu raporu (5/25) (S. Sayısı:
1146)
Genel Kurulun bilgisine
sunuldu.
Kastamonu Milletvekili
Musa Sıvacıoğlu ve 20 milletvekilinin, başta Kastamonu olmak üzere yurtiçi ve
yurt dışındaki tarihî ve kültürel varlıklarımızın tespiti ve korunması için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması (10/363),
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Grup Başkanvekilleri, İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol, İstanbul
Milletvekili Ali Topuz ve Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Batı Trakya Türk
azınlığının içinde bulunduğu durum konusunda genel görüşme (8/28),
Açılmasına ilişkin
önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini
alacağı ve öngörüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Estonya ve Finlandiya'da
yapılacak Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Parlamento Başkanları
Konferansına, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanını temsilen, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanvekili İsmail Alptekin'in icabet etmesine,
Avrupa Kıtası Habitat
Küresel Parlamenterleri Yönetim Kurulu Üyesi ve Hollanda Parlamentosu Üyesi
J.H.J. Kruijsen'in, TBMM Çevre Komisyonu Başkanı Ahmet Münir Erkal'ı, Lahey'de
yapılacak olan Habitat Düzeyinde Avrupa Küresel Parlamenterleri Beşinci
Bölgesel Forumuna davetine icabetine,
Moldova Parlamentosu
Başkanı Eugenia Ostapcıuc'un davetine, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
Bülent Arınç'ı temsilen, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili Ali
Dinçer'in, beraberinde bir Parlamento heyetiyle icabet etmesine,
İlişkin Başkanlık
tezkerelerinin kabul edildiği;
Genel Kurulun 3 Mayıs
2006 günkü birleşiminde okunan ve aynı tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan,
terörün sebeplerinin tespiti ve ortak çözüm önerilerinin geliştirilmesi
amacıyla verilen (8/27) esas numaralı genel görüşme önergesinin öngörüşmesinin
Genel Kurulun 9 Mayıs 2006 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin Anavatan
Partisi,
Gündemin "Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 156
ncı sırasında yer alan (10/206), 284 üncü sırasında yer alan (10/348) ile 300
üncü sırasında yer alan (10/362) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin
öngörüşmelerinin, Genel Kurulun 9.5.2006 Salı günkü birleşiminde ve birlikte
yapılmasına ilişkin CHP,
Grubu önerilerinin,
yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmedikleri;
Açıklandı.
İzmir Milletvekili K.
Kemal Anadol, Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa'nın, konuşmasında, Partisine
sataştığı iddiasıyla bir açıklamada bulundu.
İstanbul Milletvekili
Ahmet Güryüz Ketenci'nin, Siyasî Partiler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin (2/721), doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesinin,
yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmediği,
Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt'ün, 17.3.1981 Tarihli ve 2429 Sayılı Ulusal Bayram ve Genel Tatiller
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/626), doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul
edildiği,
Bildirildi.
Gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
3 üncü sırasında bulunan,
Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S.
Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon
raporu henüz gelmediğinden,
4 üncü sırasında bulunan,
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısının (1/1030)
(S. Sayısı: 904), görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır
bulunmadığından,
Ertelendi.
5 inci sırasında bulunan,
Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı;
Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının (1/1133, 1/1074) (S. Sayısı: 1099), görüşmelerine devam olunarak, 6
ncı maddeye bağlı geçici 11 inci maddesine kadar kabul edildi; geçici 11 inci
madde üzerinde bir süre görüşüldü.
10 Mayıs 2006 Çarşamba
günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 20.55'te son verildi.
|
Sadık Yakut |
|
|
Başkanvekili |
|
|
|
|
|
Bayram Özçelik |
Yaşar Tüzün |
|
Burdur |
Bilecik |
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
No.: 138
II.- GELEN KÂĞITLAR
10 Mayıs 2006 Çarşamba
Tasarılar
1.- Tasfiye İşleri Döner
Sermaye İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Gümrük Müsteşarlığına Bağlanması
Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı (1/1202) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 4.5.2006)
2.- Ekonomik İşbirliği
Teşkilatı (EİT) Kaçakçılık ve Gümrük Suçları Veri Bankasının Kurulması ve
İşletilmesine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/1203) (Adalet ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 4.5.2006)
3.- Tütün ve Alkol
Piyasası Kanunu Tasarısı (1/1204) (Tarım, Orman ve Köyişleri; Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji; Avrupa Birliği Uyum; Adalet ile
Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.5.2006)
4.- Çoğaltılmış Fikir ve
Sanat Eserlerini Derleme Kanunu Tasarısı (1/1205) (Adalet ile Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.5.2006)
Raporlar
1.- Merkezi Finans ve
İhale Biriminin Kuruluşuna İlişkin Türkiye Hükümeti ve Avrupa Komisyonu
Arasındaki Mutabakat Zaptına 1 Nolu Ekin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1199) (S. Sayısı: 1154)
(Dağıtma tarihi: 10.5.2006) (GÜNDEME)
2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Tarım Alanında Teknik,
Bilimsel ve Ekonomik İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Dışişleri Komisyonları
Raporları (1/1095) (S. Sayısı: 1155) (Dağıtma tarihi: 10.5.2006) (GÜNDEME)
3.- Türkiye Cumhuriyeti
ve Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi Üyesi Ülkeler Arasında Ekonomik
İşbirliğine İlişkin Çerçeve Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1124) (S. Sayısı: 1156)
(Dağıtma tarihi: 10.5.2006) (GÜNDEME)
4.- Uluslararası
Denizcilik Örgütü Sözleşmesinde Yapılan Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri
Komisyonları Raporları (1/1174) (S. Sayısı: 1157) (Dağıtma tarihi: 10.5.2006)
(GÜNDEME)
Sözlü Soru Önergeleri
1.- Antalya Milletvekili
Hüseyin EKMEKCİOĞLU'nun, turizm sektöründeki istihdamda vergi indirimi yapılıp
yapılmayacağına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/1699)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20/4/2006)
2.- Balıkesir
Milletvekili Sedat PEKEL'in, Eyüp Belediyesinin bastırdığı bir kitap ve broşüre
ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1700) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/4/2006)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- Antalya Milletvekili
Feridun Fikret BALOĞLU'nun, bazı olaylara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/13832) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/4/2006)
2.- Antalya Milletvekili
Feridun Fikret BALOĞLU'nun, bir açılış törenine çağrıda kullanılan bir kelimeye
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13833) (Başkanlığa geliş tarihi:
13/4/2006)
3.- İzmir Milletvekili
Bülent BARATALI'nın, 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununun yürütmesi
durdurulan bir hükmünün uygulamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/13834) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/4/2006)
4.- Ankara Milletvekili
Mehmet TOMANBAY'ın, Türk Dil Kurumunun yayınladığı Türkçe Sözlüğe ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13835) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/4/2006)
5.- Konya Milletvekili
Atilla KART'ın, TEKEL'in makine hattı kiralanmasında Hazinenin uğradığı zararın
sorumlularına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13836) (Başkanlığa
geliş tarihi: 20/4/2006)
6.- Adana Milletvekili N.
Gaye ERBATUR'un, Adana'da depreme yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/13837) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/4/2006)
7.- Konya Milletvekili
Atilla KART'ın, Diyarbakır-Bismil-Sinan köylülerinin sorunlarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13838) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/4/2006)
8.- Antalya Milletvekili
Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Türk Telekom'un Oger Telecoms'la imzaladığı imtiyaz
sözleşmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13839) (Başkanlığa
geliş tarihi: 20/4/2006)
9.- Muğla Milletvekili
Ali Cumhur YAKA'nın, tütün sektörünün sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/13840) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/4/2006)
10.- Denizli Milletvekili
Ümmet KANDOĞAN'ın, ara malı ithalatına ve ekonomiye etkisine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13841) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/4/2006)
11.- Denizli Milletvekili
Ümmet KANDOĞAN'ın, akaryakıtın maliyetine, vergilendirilmesine ve fiyatına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13842) (Başkanlığa geliş tarihi:
20/4/2006)
12.- Denizli Milletvekili
Ümmet KANDOĞAN'ın, bürokrat atamalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/13843) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/4/2006)
13.- Burdur Milletvekili
Ramazan Kerim ÖZKAN'ın, Burdur-Büğdüz Kasabasından geçen çayın ıslahına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13844) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/4/2006)
14.- Denizli Milletvekili
Ümmet KANDOĞAN'ın, Genelkurmay Başkanlığının Hükümete sunduğu terör raporuna
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13845) (Başkanlığa geliş tarihi:
21/4/2006)
15.- Iğdır Milletvekili
Dursun AKDEMİR'in, Eyüp Belediyesinin bastırdığı bir kitapçığa ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13846) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/4/2006)
16.- Yalova Milletvekili
Muharrem İNCE'nin, Nükleer Enerji Strateji Belgesine ve planlanan nükleer
enerji santraline ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13847)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/4/2006)
17.- Muğla Milletvekili
Ali Cumhur YAKA'nın, Antalya'daki Eti Elektrometalurji Şirketinin satışına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13848) (Başkanlığa geliş tarihi:
24/4/2006)
18.- Iğdır Milletvekili
Dursun AKDEMİR'in, atamalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13849)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/4/2006)
19.- Muğla Milletvekili
Ali Cumhur YAKA'nın, Denizli-Fethiye karayolu Tuzla Belindeki yol yapım
çalışmalarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13850) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/4/2006)
20.- Şanlıurfa
Milletvekili Mehmet Vedat MELİK'in, Şanlıurfa-Akçakale bölünmüş yol projesine
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/13851)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/4/2006)
21.- İzmir Milletvekili
Ahmet ERSİN'in, Tahtalı Barajı su toplama havzasında altın madeni işletmesine
verilen olumlu ÇED raporuna ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13852) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/4/2006)
22.- İzmir Milletvekili
Ahmet ERSİN'in, İzmir'deki bir kurşun işleme fabrikasına ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13853) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/4/2006)
23.- Ordu Milletvekili
İdris Sami TANDOĞDU'nun, Ordu Çöp İstasyonu ve Katı Atık Depolama Merkezine
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/13854) (Başkanlığa
geliş tarihi: 20/4/2006)
24.- Aydın Milletvekili
Özlem ÇERÇİOĞLU'nun, milli parklardaki alan kılavuzu uygulamasına ilişkin Çevre
ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/13855) (Başkanlığa geliş tarihi:
21/4/2006)
25.- İzmir Milletvekili
Erdal KARADEMİR'in, çeşitli çevre sorunlarına ve çevreyle ilgili yasal
düzenlemelere ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/13856)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21/4/2006)
26.- Denizli Milletvekili
Ümmet KANDOĞAN'ın, Türk Ceza Kanununun kabulünden sonra arıtma tesisi kuran
belediyelere ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/13857)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/4/2006)
27.-
Edirne Milletvekili Nejat GENCAN'ın, eğitim ve sosyal tesis olarak kullanılan
ormanlık alanlara ilişkin
Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/13858) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/4/2006)
28.- İstanbul
Milletvekili Onur ÖYMEN'in, cemaat vakıflarıyla ilgili düzenleme hazırlıklarına
ve Batı Trakya'daki Türk vakıflarına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/13859) (Başkanlığa geliş tarihi:
19/4/2006)
29.- İstanbul
Milletvekili Onur ÖYMEN'in, yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın sorunlarıyla
ilgili Meclis Araştırması Komisyonu raporuna ilişkin Dışişleri Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/13860) (Başkanlığa geliş
tarihi: 20/4/2006)
30.- İstanbul
Milletvekili Onur ÖYMEN'in, Kuzey Irak'taki Telafer şehrinde yaşanan olaylara
ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi
(7/13861) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/4/2006)
31.- İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, TMSF'nin satışını yaptığı alacak portföyüne ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdullatif ŞENER) yazılı soru
önergesi (7/13862) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/4/2006)
32.- Isparta Milletvekili
Mevlüt COŞKUNER'in, bir çimento şirketinin sektördeki bazı işletmelerle
düzenlediği toplantıya ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Abdullatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/13863) (Başkanlığa geliş tarihi:
20/4/2006)
33.- Isparta Milletvekili
Mevlüt COŞKUNER'in, TMSF'nin el koyduğu bir şirketin yevmiye defterinde
tahrifat yapıldığı iddiasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Abdullatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/13864) (Başkanlığa geliş tarihi:
20/4/2006)
34.- İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, TMSF'nin imzaladığı bir alacak protokolüne ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdullatif ŞENER) yazılı soru
önergesi (7/13865) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/4/2006)
35.- İstanbul
Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, bazı bakanların ve TMSF yöneticilerinin
akrabalarının Telsim'de işe alındığı iddialarına ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Abdullatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/13866)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/4/2006)
36.- Ankara Milletvekili
Yakup KEPENEK'in, bazı meslek mensuplarının mezun oldukları liselere ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru
önergesi (7/13867) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/4/2006)
37.- Ankara Milletvekili
Yılmaz ATEŞ'in, futbol liglerinin isimlendirilmesine ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/13868)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/4/2006)
38. - Iğdır Milletvekili
Dursun AKDEMİR'in, işçi ve memur sınavlarına ilkokul ve ortaokul mezunlarının
alınmamasının nedenlerine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/13869) (Başkanlığa geliş tarihi:
25/4/2006)
39.- İstanbul
Milletvekili Onur ÖYMEN'in, cemaat vakıflarının denetimine ve gayrimenkullerine
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru
önergesi (7/13870) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/4/2006)
40.- Ankara Milletvekili
Mehmet TOMANBAY'ın, AB Ortaklık Anlaşmasına ve müktesebatına ilişkin Devlet
Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/13871) (Başkanlığa geliş
tarihi: 20/4/2006)
41.- Adana Milletvekili
N. Gaye ERBATUR'un, Adana hafif raylı ulaşım sistemi inşaatının ödeneğine
ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/13872)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20/4/2006)
42.- İstanbul
Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, TRT'de bir yönetim kurulu üyesinin yakını
personelin kayırıldığı iddialarına ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY)
yazılı soru önergesi (7/13873) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/4/2006)
43.- İstanbul
Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, TRT lojmanlarının Yönetim Kurulu üyelerine
tahsisine ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi
(7/13874) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/4/2006)
44.- İstanbul
Milletvekili Onur ÖYMEN'in, TRT-3 yayınlarının Digitürk'ten kaldırılmasına
ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/13875)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/4/2006)
45.- Hatay Milletvekili
Mehmet ERASLAN'ın, bitkisel ve hayvansal ürün ithalatına ilişkin Devlet
Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/13876) (Başkanlığa geliş
tarihi: 21/4/2006)
46.- İzmir Milletvekili
Türkan MİÇOOĞULLARI'nın, çeltik üretimi ve ithalatında izlenecek politikaya
ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/13877)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/4/2006)
47.- İstanbul
Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, BOTAŞ'ın "Hanak Kompresör İstasyonu
ve Türkgözü Ölçüm İstasyonu" ile "Sivas Kompresör İstasyonu"
ihalesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13878) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/4/2006)
48.- Isparta Milletvekili
Mevlüt COŞKUNER'in, BOTAŞ'ın kurduğu bir şirketin personeline ilişkin Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/13879) (Başkanlığa geliş
tarihi: 20/4/2006)
49.- Konya Milletvekili
Atilla KART'ın, Türkiye Elektrik İletim A.Ş. ile ilgili bazı iddialara ilişkin
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/13880) (Başkanlığa
geliş tarihi: 21/4/2006)
50.- Sinop Milletvekili
Engin ALTAY'ın, Çernobil nükleer kazasının Karadeniz Bölgesindeki etkilerine
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/13881)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/4/2006)
51.- Malatya Milletvekili
Süleyman SARIBAŞ'ın, BOTAŞ'ın kurduğu bir şirketin personel alımına ve
faaliyetlerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13882) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/4/2006)
52.- Adana Milletvekili
Tacidar SEYHAN'ın, bazı bağlı kuruluşlarda görevlendirme ile çalışan kişilere
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/13883)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/4/2006)
53.- Ankara Milletvekili
Zekeriya AKINCI'nın, Ankara-Altındağ Belediyesinin personele yönelik
uygulamalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13884)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20/4/2006)
54.- İstanbul
Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, İddia oyunundan eğlence vergisi tahsil
edilmemesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13885)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20/4/2006)
55.- Şanlıurfa
Milletvekili Mehmet Vedat MELİK'in, Şanlıurfa İlinde köye hizmet götürme
birliklerince yaptırılan okullara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13886) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/4/2006)
56.- İstanbul Milletvekili
Onur ÖYMEN'in, Çevre Kanunu kapsamında yapılan denetimlere ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13887) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/4/2006)
57.- İstanbul
Milletvekili Hasan AYDIN'ın, İstanbul-Kartal'da Kentsel Dönüşüm Projesi uygulamalarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13888) (Başkanlığa geliş
tarihi: 21/4/2006)
58.- Antalya Milletvekili
Feridun Fikret BALOĞLU'nun, taksi şoförlerinin güvenliğine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13889) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/4/2006)
59.- İstanbul
Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Devlet Türk Halk Müziği Korosu sanatçılarının
yurt içi ve yurt dışı görevlendirmelerine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13890) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/4/2006)
60.- İstanbul
Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Güzel Sanatlar Genel Müdürüne ilişkin Kültür ve
Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/13891) (Başkanlığa geliş tarihi:
19/4/2006)
61.- Adana Milletvekili
N. Gaye ERBATUR'un, Adana Bölge Müzesinin ulusal müze statüsüne alınıp
alınmayacağına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13892) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/4/2006)
62.- İzmir Milletvekili
Canan ARITMAN'ın, ören yeri gelirlerinin yerel yönetimlere devredilip devredilmeyeceğine
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/13893) (Başkanlığa
geliş tarihi: 20/4/2006)
63.- İzmir Milletvekili
Canan ARITMAN'ın, Uşak Arkeoloji Müzesinin güvenliğine ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13894) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/4/2006)
64.- Antalya Milletvekili
Feridun Fikret BALOĞLU'nun, halk kütüphanelerinin mali sorunlarına ilişkin
Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/13895) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/4/2006)
65.- Antalya Milletvekili
Feridun Fikret BALOĞLU'nun, yurt dışına kaçırılan eserlere yönelik yapılan
işlemlere ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/13896)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/4/2006)
66.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, müzelerin güvenliğine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13897) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/4/2006)
67.- Antalya Milletvekili
Atila EMEK'in, Antalya-Manavgat'ta belirlenen golf alanlarına ilişkin Kültür ve
Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/13898) (Başkanlığa geliş tarihi:
25/4/2006)
68.- İzmir Milletvekili
Muharrem TOPRAK'ın, İzmir Çocuk Sağlığı Araştırma ve Uygulama Hastanesi
inşaatına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/13899) (Başkanlığa
geliş tarihi: 20/4/2006)
69.- İzmir Milletvekili
K. Kemal ANADOL'un, günübirlik yurt dışına çıkışlardan harç alınmasına ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/13900) (Başkanlığa geliş tarihi:
20/4/2006)
70.- Antalya Milletvekili
Feridun Fikret BALOĞLU'nun, taksicilerin güvenli araç alımında vergi muafiyeti
getirilip getirilmeyeceğine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13901) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/4/2006)
71.- İstanbul
Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, "İddialar ve Gerçekler" adlı
kitapçığın basım ve dağıtımına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13902) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/4/2006)
72.- Sinop Milletvekili
Engin ALTAY'ın, öğretmenlerin lisansüstü öğrenimine ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13903) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/4/2006)
73.- İstanbul
Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, Yeditepe Üniversitesi Tıp Fakültesindeki
bir öğrenciye yapılan bazı uygulamalara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13904) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/4/2006)
74.- İstanbul
Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, Türk Telekom'un yönetim ve icra
kurullarında görevlendirilen bir akademisyene ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13905) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/4/2006)
75.- Şanlıurfa
Milletvekili Mehmet Vedat MELİK'in, Şanlıurfa İlinde yapılan okullara ilişkin
Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13906) (Başkanlığa geliş
tarihi: 20/4/2006)
76.- Ordu Milletvekili
İdris Sami TANDOĞDU'nun, yüksek öğrenimlerini yurt dışında yapanlara ilişkin
Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13907) (Başkanlığa geliş
tarihi: 21/4/2006)
77.- Muğla Milletvekili
Ali Cumhur YAKA'nın, İLKSAN'ın yönetimine ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13908) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/4/2006)
78.- Denizli Milletvekili
Mustafa GAZALCI'nın, İstanbul'daki bir ilköğretim okulu ve Kartal İlçe Millî
Eğitim Müdürlüğü ile ilgili iddialara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13909) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/4/2006)
79.- İstanbul
Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, anahtar teslim usulüyle yaptırılan hastanelere
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13910) (Başkanlığa geliş
tarihi: 20/4/2006)
80.- İstanbul
Milletvekili Hasan AYDIN'ın, işçi statüsünde çalışan personele ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13911) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/4/2006)
81.- Bursa Milletvekili
Mustafa ÖZYURT'un, kaçak zirai mücadele ilaçlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13912) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/4/2006)
82.- Denizli Milletvekili
Ümmet KANDOĞAN'ın, kiraya verilen TİGEM işletmelerine ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13913) (Başkanlığa geliş tarihi:
21/4/2006)
83.- Denizli Milletvekili
Ümmet KANDOĞAN'ın, ABD Tarım Müşavirliğine atanan kişiye ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13914) (Başkanlığa geliş tarihi:
21/4/2006)
84.- Denizli Milletvekili
Ümmet KANDOĞAN'ın, kapatılan araştırma enstitülerine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13915) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/4/2006)
85.- Denizli Milletvekili
Ümmet KANDOĞAN'ın, üretme istasyonlarının kiralanmasına ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13916) (Başkanlığa geliş tarihi:
24/4/2006)
86.- Balıkesir
Milletvekili Orhan SÜR'ün, Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğünün akaryakıt
ihalesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13917)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/4/2006)
87.- Antalya Milletvekili
Feridun Fikret BALOĞLU'nun, bir açılış töreni çağrısında kullanılan bir
kelimeye ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13918)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)
88.- İzmir Milletvekili
Ali Rıza BODUR'un, bir demiryolu görevlisi hakkındaki iddiaya ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13919) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/4/2006)
89.- Iğdır Milletvekili
Dursun AKDEMİR'in, Iğdır'ın havaalanı ihtiyacına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13920) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/4/2006)
90.- Kırklareli
Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, bir şahsın Airbus pilotluğu yapıp
yapmadığına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13921)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/4/2006)
91.- İzmir Milletvekili
Ahmet ERSİN'in, terörle mücadelede şehit olan ve yaralanan güvenlik
görevlilerine ve rehabilitasyon merkezlerine ilişkin Millî Savunma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13922) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/4/2006)
92.- Manisa Milletvekili
Hasan ÖREN'in, Turgutlu Adliye Sarayı inşaatına ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13923) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/4/2006)
93.- Iğdır Milletvekili
Dursun AKDEMİR'in, SSK ve BAĞ-KUR'un sağlık hizmeti ödemelerine ilişkin Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/13924) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25/4/2006)
94.- Manisa Milletvekili
Nuri ÇİLİNGİR'in, otopark sorununa ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanından yazılı soru önergesi (7/13925) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/4/2006)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
10 Mayıs 2006 Çarşamba
BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 100 üncü Birleşimini açıyorum.
III. - Y O K L A M A
BAŞKAN - Elektronik
cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için 5 dakika
süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda
bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını,
görevli personel aracılığıyla, 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç
sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.
Gündemdışı ilk söz, 14
Mayıs Dünya Çiftçiler Günü ve Bilecik İlindeki meyve üreticilerinin sorunları
hakkında söz isteyen Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün'e aittir.
Buyurun Sayın Tüzün. (CHP
sıralarından alkışlar)
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Bilecik
Milletvekili Yaşar Tüzün'ün, Dünya Çiftçiler Günü münasebetiyle, Bilecik'te
meyve fidanlarını etkileyen don afetinden zarar gören çiftçilerin sorunlarına
ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşmasıÊ
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü
ve Bilecik İlimizde meyve fidanlarımızda yaşanan don afetiyle ilgili,
köylümüzün, çiftçimizin sorunlarını dile getirmek üzere gündemdışı söz almış
bulunuyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bütün ülkelerle birlikte Türkiye'de de 14 Mayıs, Dünya Çiftçiler Günü olarak
kutlanmakta ve bu günde çiftçilerin sorunları anlatılmaktadır. 14 Mayıs 2006
pazar gününe rast geldiğinden, bugün, Türkiye'deki çiftçilerin sorununu gündeme
getirmek istedim.
Türkiye açısından 14
Mayıs Dünya Çiftçiler Gününe baktığımızda, tarımın bütün kollarındaki
sıkıntıların giderek artmakta olduğu ortadadır. Gelen ve giden iktidarların
tarımla ilgili akılcı politikalar geliştirememesi hem Türkiye'yi hem de karnını
tarımla doyuran çiftçilerimizi yokluğun pençesine itmeye devam etmiştir.
Buradan özelikle Adalet
ve Kalkınma Partisinden seçilen milletvekili arkadaşlara seslenmek istiyorum:
Arkadaşlar, Türk köylüsü, Türk çiftçisi, sizlere kendileri sefil olsun diye mi
oy verdi?! Sizlere oy vermesinin sebebi, koalisyon hükümetleri zamanında çıkarılamayan
tarım politikalarını çıkarabilsin diye oy verdi. Peki, şimdi, siz ne yaptınız;
köylüye, çiftçiye ne verdiniz; diğer hükümetlerin verdiğini, maalesef, geri
aldınız. Derdini anlatmaya çalışan çiftçiyi ve köylüyü azarladınız, onları
perişan hale getirdiniz, "gözünüzü kara toprak doyursun" dediniz.
Ben, bugün, burada, bu
kürsüye çıkan tüm arkadaşlarımızın değindiği gibi, mazota gelen zamma,
çiftçinin üretimde kullandığı diğer girdilerin fiyatlarının artmasına ve üretim
maliyetlerine sebebiyet veren diğer konulara değinmek istemiyorum; zaten,
bunları Türk köylüsü ve Türk çiftçisi bilmektedir.
Sayın Başkanım, değerli
arkadaşlarım; gerçekten, Türk çiftçisi ve köylüsü çok zor durumdadır. Bir de bu
zorluğuna ve bu sıkıntısına bölgede yaşanan doğal afetler de eklenince,
maalesef, işin altından bir türlü kalkamamaktadır.
Seçim bölgem Bilecek
İlinde geçtiğimiz hafta yaşanan bir doğal afeti de gündeme getirmek istiyorum.
Gölpazarı, Osmaneli ve İnhisar İlçelerimizde don olayı yaşandı. Gölpazarı
İlçemizde, 18 köyde, 850 çiftçi ailemiz, sadece ve sadece tek geçim kaynağı
olan kiraz ve vişne meyveciliğinden alacağı ürünün, 6 köyümüzde yüzde 100'ünü,
diğer köylerimizde de, maalesef, yüzde 90'ını don olayından dolayı kaybetti. 13
000 dekar meyve bahçesi zarar gördü. Özellikle Gölpazarı İlçemizde, Marmara
Bölgesine ve ihracatı yapılan kiraz üretiminde çok büyük üretim söz konusudur.
Yaşanan bu don olayı, 13 000 dekar kiraz ve meyve üreticisini, maalesef zarara
uğratmıştır. Bu konuda Tarım Bakanlığımızın girişimleri, maalesef, bugüne kadar
olmamıştır.
Yine, Osmaneli İlçemizde
durum aynıdır. 26 köyümüzde 800 çiftçi, tek geçim kaynağı olan meyve ürünlerini
kaybetmiştir. Bu ilçemizde de, maalesef, 11 000 dekar meyve bahçesi zarar
görmüştür.
İnhisar İlçemiz de, yine,
Türkiye'ye nar üreten ve ihracat yapan bir ilçemizdir. Burada, geçtiğimiz yıl
yaşanan don olayından dolayı, sadece Tarım Bakanlığı, yüzde 15, birinci defada…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Tüzün,
lütfen toparlayabilir misiniz!
Buyurun.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) -
Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
İnhisar İlçemizde dondan
zarar gören çiftçi vatandaşlarımız, yüzde 15 birinci, yüzde 5 de ikinci kez
desteklenmiş; yani, mağdur olduğu, zarar görmüş olduğu nar üretiminin bugüne
kadar yüzde 20'sini almış, yüzde 80'ini, maalesef alamamıştır.
Değerli arkadaşlarım,
Bilecik İlimizde, 3 ilçemizde ve 45 köyümüzde, 1 660 çiftçi ailemizin 25 000
dekar meyve bahçesi ürünü yok olmuş ve bu mağduriyeti yaşamaktadır.
Şimdi diyeceksiniz ki,
2090 sayılı Afet Kanunundan ürün bedelleri karşılanır. Hayır arkadaşlar,
maalesef karşılanmıyor. 2004 yılında yaşanan bu olaylara, maalesef bugüne kadar
destek verilmemiştir ve bu konuda hiçbir girişim yapılmamaktadır.
"Uygulama yılında yer alan riskler için tarım sigortası yaptırmayan
üreticiler, 20.6.1977 tarihli ve 2090 sayılı Kanundan yararlanamaz" hükmü
yer almaktadır. Bu madde, tarım sigortası yaptırmayan küçük çiftçilerin, bundan
böyle, tabiî afetlerden zarar görseler dahi, devletten hiçbir yardım
alamayacaklarını göstermektedir.
Buradan, Türk köylüsünün
ve Türk tarımının, saatlerce anlatsak, gerçekten, sorununu ifade etmemiz
yetmeyecektir. Bugün görüldüğü gibi ve bugün de olduğu gibi, bakınız, 14 Mayıs
Dünya Çiftçiler Günü; maalesef, 59 uncu Hükümetin Tarım ve Köyişleri Bakanlığı,
bugün, bu Genel Kurulda bu konular konuşulmasına rağmen, hiçbir hükümet
yetkilisinin bulunmaması, Türk köylüsüne ve Türk çiftçisine verilen önemin ne
kadar az olduğunu göstermektedir.
Ben, her şeye rağmen,
üretken Türk köylüsünün ve çiftçisinin bu 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Gününü
kutluyor, Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Tüzün.
Gündemdışı ikinci söz,
Karayolları Güvenliği ve Trafik Haftası münasebetiyle söz isteyen, Erzurum
Milletvekili Mustafa Ilıcalı'ya aittir.
Buyurun Sayın Ilıcalı.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
2.- Erzurum
Milletvekili Mustafa Ilıcalı'nın, Karayolları Güvenliği ve Trafik Haftası
münasebetiyle, ülkemizde trafik güvenliğinin artırılmasının önemine, trafik
kazalarının azaltılması için alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı
konuşması
MUSTAFA ILICALI (Erzurum)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Karayolu ve Trafik Güvenliği Haftası
münasebetiyle söz almış bulunuyorum; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Ayrıca, bu fırsatı veren Değerli Başkanımıza da çok teşekkür ediyorum.
Bilindiği gibi, mayıs
ayının ilk cumartesi günü Karayolu Güvenliği Günü, onu takip eden hafta da
Karayolu Trafik Güvenliği Haftası diye, uluslararası bir hafta. Her yerde, her
ülkede olduğu gibi, ülkemizde de kutlanıyor; ilgili bakanlıklar, ilgili
bakanlıklara bağlı birimler çeşitli etkinlikler yapıyorlar.
Ben, burada, bu kısa süre
içerisinde, siz değerli milletvekilleriyle bazı hususları paylaşmak istiyorum;
çünkü, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak da, ülkemizde trafik güvenliğinin
artırılması konusunda, hem İktidarımıza hem muhalefetimize çok önemli görevler
düşmektedir.
Dünyada yaklaşık olarak 1
000 000'a yakın kişi trafik kazalarında hayatını kaybediyor, milyonlarca kişi
yaralanıyor ve ülkemizde meydana gelen trafik kazalarında da binlerce kişi
hayatını kaybediyor. Daha önce bu Mecliste görev yapan değerli
milletvekillerimizi de trafik kazalarında üzülerek kaybetmiş bulunuyoruz. Bu
vesileyle, onlara da Allah'tan rahmet diliyorum.
Kazalardaki oranlara
baktığımız zaman, değişik uluslararası karşılaştırma kriterleri var; araç
sayısına göre, nüfusa göre, hem araç hem de yolculuk sayısına göre. Şurada bir
karşılaştırma kriteri getirdim. 100 000 araca göre baktığımız zaman, Almanya,
İsveç, İsviçre -birkaç ülkeyi aldık- Türkiye… Almanya ile karşılaştırdığımızda
100 000 araca karşılık ölü sayısı 12 iken, ülkemizde 41. Tabiî, bu, değişik
kriterlere göre karşılaştırdığımız zaman, bütün gelişmiş ülkelere göre bu konuda
çok geri olduğumuz, yapmamız gereken çok önemli işler olduğunu hepimiz
biliyoruz; ama, bu kadar önemli konuda, önemli bir haftada beni çok dikkatle
dinlemediğiniz için de söyleyeceğim şeylerin iyi anlaşılmamasının üzüntüsü
içerisindeyim. Bunu da, bizi izleyen, tüm, trafikle ilgili sivil toplumu,
öğretim üyesi, sürücüsü, yolcusuyla paylaşmak istiyorum.
Şimdi, Türkiye'de geçen
yıl, değerli milletvekilleri, 570 419 trafik kazasında 3 215 kişi ölmüş, 123
985 kişi yaralanmış. Türkiye'deki trafik kazalarında meydana gelen maddî kayba
bir baktığımız zaman, 2000 yılındaki bu kazaların maddî bilançosu 341 685 000
dolar. 2005'teki ne kadardır diye tahmin edebilir misiniz desem belki
zorlanırsınız; 1 785 000 dolar. Bunu bir karşılaştırdığımız zaman, Türkiye'de yapılan
bölünmüş… Bu 1 785 000 dolar -tutanaklara da yanlış geçmesin- ortalama bir
günlük maliyeti trafik kazasının. Bu maliyet, bizim bölünmüş yolların
maliyetiyle karşılaştırdığımız zaman 3 kilometrelik bir bölünmüş yola karşılık
geliyor. Yani, demek ki, 360'la çarptığımız zaman, kaybettiğimiz bu maddî
kayıpla bir yılda 1 000 kilometrelik bir bölünmüş yol yapma imkânımız var.
Peki, bu trafik kazaları niye bu kadar fazla, büyük; neler yapılabilir;
bunların bileşenleri nelerdir; hangi konularda, hangi kuruma neler düşüyor diye
baktığımız zaman; yani, bunun 4 tane boyutu var: Birincisi, mühendislik boyutu
var; ikincisi, bunun eğitim boyutu var; ilkyardım boyutu ve denetim.
Şimdi, burada, tabiî, 5
dakika içerisinde -53 saniyem kaldı- hepsine giremeyeceğim; ama, mühendislik
boyutunu -kendi konumla da daha yakın olduğu için- mühendislik kısmıyla neler
yapabiliriz, Hükümetimiz neler yapabilir, Türkiye Büyük Millet Meclisi neler
yapabilir, buna baktığımız zaman, neler yapabiliriz... Bir kere, ülkemizde, bu
zamana kadar, bizden önceki dönemde yapılmış olan bir araştırmayı -her
konuşmamda buna değinmeden geçemem- 21 inci Dönemde yapılmış bir trafik
araştırması var, Sayın Ahmet Tan Beyin başkanlığında ve burada, çıkan sonuç ve
öneriler var. Bunlara baktığımız zaman, acaba bundan sonraki dönemde; yani,
bizler, bu rapora bağlı olarak Hükümetimiz, Meclisimiz neler yaptı diye
baktığımız zaman, bir kere, en başta, o raporda altı çizilen, yol
standartlarımızın oldukça düşük olduğu görülüyor. Ölümlü kazalarda da, değerli
milletvekilleri, bu en fazla ölümün olma, kazanın oluşum şekli karşılıklı
çarpışma. Bunun ortadan kaldırılması için de bölünmüş yolların yapılması hususu
önemli.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ilıcalı,
lütfen toparlayabilir misiniz.
Buyurun.
MUSTAFA ILICALI (Devamla)
- Raporda vurgulanmış. Hükümetimiz de, Başbakanımız, seçimlerden önce 15 000
kilometrelik bölünmüş yol ve bugün yapılan bölünmüş yol çalışmaları hızlı bir
şekilde devam ediyor. Şu anda, karayollarından aldığım en son rakama göre,
toplam 9 441 kilometre bölünmüş yola, otoyollarla beraber 11 216 kilometreye
ulaşmışız. İşte, bu bölünmüş yollar; yani, mühendislik açısından, trafik
güvenliği açısından elde edeceğimiz en önemli avantaj.
Yine, bakın, sizlere bir
diyagram getirdim değerli milletvekilleri. Bu diyagram ne; bölünmüş yollarda
bölünmeden önce meydana gelen ölümlü kazalar. Belli kesimler seçtim. Ondan
sonraki ölçülen değerleri aldık, değerlendirdik. Şurada, Altınova-Yalova,
Ankara-Kırıkkale ayrımı, Antalya-Alanya yolu var. Grafikten de görebileceğiniz
gibi, yüzde 90, ölümlü kazalarda azalma, yüzde 77, yüzde 55; yani, yüzde
90'lara varan azalma oluyor. Demek ki, bu bölünmüş yollar, trafik kazalarının
azalması açısından son derece önemli.
Peki, sadece bölünmüş yol
mu?.. Yolculuklara baktığımız zaman, yüke baktığımız zaman, yüzde 90'dan
fazlası karayolunda. Ulaşım sistemleri arasında dengenin kurulması lazım. Bu
manada da, yani yapılan çalışmalara baktığımız zaman, Ulaştırma Bakanlığımızın
yapmış olduğu Ulaştırma Ana Planı Stratejisi çalışmasında tanımlanan raylı
sistemler, deniz sistemleri, bunların entegrasyonu; bunlar da geliştikçe ve bu
sistemler arası, karayolundaki yükün diğer sistemlere kaydırılmasıyla beraber
burada da azalmalar olacak.
Tabiî, bu arada, yine en
önemli şey denetim. Denetimde de, mutlak surette, hareket halindeki araçları
her zaman denetleyeceğimizin, sürücülerde bu manada bir bilinç oluşturulması
lazım. Bu konuda neler yapılıyor?.. Trafikte, Emniyet Müdürlüğümüzün başarılı
çalışmaları sonucunda, bundan beş altı sene önce bir yılda 7 000-8 000 kişi
hayatını kaybederken, bunlar 3 000'lere düşmüş vaziyette.
Bugünden sonra da, yine,
Ulaştırma Bakanlığımıza, geçen hafta Türkiye Büyük Millet Meclisinin de vermiş
olduğu destekle beraber, ağırlık kontrolüyle ilgili çalışmalar Ulaştırma
Bakanlığımıza geçti. Bu manada Bakanlığımızın yapacağı çalışmalarla, akıllı
sistemlerin kurulmasıyla, ağır taşıtların yollarda hareket etmesine mâni
olduğumuz zaman -trafik kazalarında oldukça önemlidir ağır taşıt- buradan da
büyük bir azalma olacaktır.
Yine, şehir içinde -çok
önemli- çok sayıda kişi hayatını kaybediyor. Bir istatistik olarak vereyim:
Geçen yıl en fazla trafik kazası İstanbul'da meydana gelmiş, en az Tunceli'de
meydana gelmiş. Bu şehiriçi ve şehirler arasında, yine, meydana gelen kazalarda
en önemli neden aşırı hız. Aşırı hızın önlenmesine ait de, akıllı sistemlerin
devreye girmesiyle beraber, bu manada da, yine, Hükümetimizin desteğiyle,
Uluslararası Yol Güvenliği Akademisi, belediyelerimizin desteğiyle, kısa bir
süre sonra, gerek şehir içinde gerek şehirler arasında bu sistemlerin devreye
girmesiyle beraber, önemli ölçüde, trafik kazalarında azalma olacaktır.
BAŞKAN - Sayın Ilıcalı,
lütfen, toparlar mısınız.
MUSTAFA ILICALI (Devamla)
- Tabiî, bu arada, Meclisimizin, trafik güvenliğiyle ilgili çıkardığı çok
sayıda yasa var. Çok önemli bir yasa daha var. Burada, sizler adına, müsaade
ederseniz, Hükümetimize sesleniyorum: 2918 sayılı Trafik Kanunu tasarısının,
Genel Kurulda da, sizlerin, bizlerin desteğiyle yapılacak düzeltmelerle beraber
muhakkak bunun da uygulamaya geçmesiyle önemli mesafeler alınacaktır ve ben
inanıyorum ki, bu 22 nci Dönemde bu konuda yapmış olduğumuz başarılı
çalışmaların bundan sonra da desteğiyle, Hükümetimizin bu konudaki hassasiyeti
ve meydana yeni gelen bu konulardaki olumlu adım atmamıza vesile olacak
önerilere karşı göstermiş olduğu sıcak davranışıyla, ülkemizde de, gelişmiş
ülkelerde olduğu gibi, trafik güvenliği konusunda önemli adımlar atılacağına
inanıyorum. Süremin çok aştığının farkındayım; ama, oldukça önemli bir konu.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ilıcalı,
teşekkür için; lütfen…
MUSTAFA ILICALI (Devamla)
- Ben, sizlere, tekrar, teşekkür ederken, kazasız günler diliyor; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Ilıcalı.
Gündemdışı üçüncü söz,
tarım sektörü hakkında söz isteyen Kırşehir Milletvekili Hüseyin Bayındır'a
aittir.
Buyurun Sayın Bayındır.
(CHP sıralarından alkışlar)
3.-
Kırşehir Milletvekili Hüseyin Bayındır'ın, Kırşehir çiftçilerinin sorunlarına
ve çözüm önerilerine ilişkin gündemdışı konuşması
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, televizyonları başlarında
bizi izleyen sevgili yurttaşlarım; hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan
önce, Kırşehirsporun Aksaray'da oynadığı futboldan gurur duyduğumu, 11 altın
adamı, teknik heyeti, Kulüp Başkanı Sayın Recep Şanal'ı yürekten kutluyorum ve
her türlü zorluğa rağmen Aksaray'a kadar gelen Kırşehirsporlu taraftarları da
yürekten tebrik ediyorum.
Son bir aydır Kırşehir
merkez, ilçe, belde ve köylerinde köylülerimle yaptığım toplantı ve temaslarda
gördüm ki, çiftçinin durumu gerçekten içler acısı. Çoğu tarla hozan kalmış,
gübresiz tohum eken çiftçilerimiz var, ekebildiği tarlasına ot ilacı alamayan
çiftçilerimiz var. Tarım krediye olan borçları ve kefillikleri yüzünden yoksul
çiftçinin, doğrusu, sağlık durumunu da çok iyi görmedim.
3 Kasım 2002 seçimlerinde
verdiğiniz sözlerin hiç ama hiçbirisini tutmadığınızı, artık, Türk çiftçisi,
hiç kimseden korkmadan, ürkmeden açık açık beyan ediyor. Büyükabdiuşağı
beldemizde yükselen çığlığı artık duymanızı istiyorum. Gelir yok, gider çok,
köylü o kadar zorda ki, dolmuşuna binip çarşıya bile gidemez duruma düşmüş.
Sayın Başbakan, AKP kongresinden bir başka AKP kongresine, devletin uçağıyla,
milletin vergileriyle, acımadan, kul hakkı olduğuna inanarak, Sayın Başbakan
AKP kongresinden kongresine geziyor; ama, çiftçiden haberdar değil, haberdar
olmadığını biliyoruz ve diyor ki Sayın Başbakan: "Bizim dönemimizde çiftçi
yüzde 5 büyüdü."
Sayın Başbakanım, sizinle
bir hesap yapalım: Siz iktidara geldiğinizde buğday 400 lira idi, şimdi ise 280
ile 320 lira arasında. Yine siz iktidara geldiğinizden bu yana pancar kotasına
yüzde 43 indirim yaptınız; yani, bir çiftçinin 100 ton kotası varsa şimdi 57
tona düştü; artı, bu sene de pancar fiyatlarını yüzde 10 daha düşürüyorsunuz.
Sayın Başbakan ya hesap
yapmayı bilmiyor ya doğruları çiftçilere söylemekten korkuyor diye düşünüyorum.
Sayın Başbakan bir de kürsülere çıkıyor, her gittiği yerde aynen şu üslupla,
"nereden nereye geldik" diyor.
Sayın Başbakan, nereye
geldiniz, nereye geldiniz, geldiğiniz yer neresi?.. Az gittiniz, uz gittiniz,
dere tepe düz gittiniz, dönüp bakıyorsunuz ki, bir arpa boyu bile yol
gidemediniz. Geldiğiniz yer burası! (CHP sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar)
İLYAS ARSLAN (Yozgat) -
Sen görememişsin; görmek lazım, görmek!
HÜSEYİN BAYINDIR
(Devamla) - Sayın Vekilim, itiraz etmeyin, laf da atmayın. Bakın, itiraz edecek
bir şey varsa, ben onu da size söyleyeyim.
İLYAS ARSLAN (Yozgat) -
Hayır, göremediysen…
HÜSEYİN BAYINDIR
(Devamla) - Eğer itiraz edecekseniz, eğer itiraz etmek istiyorsanız, Terörle
Mücadele Yasasının 6 ncı maddesinde neredeyse PKK'nın bölücü başına af
getiriyorsunuz; ona itiraz ederseniz ben de sizin alnınızdan öperim! Ben
burada, dulun, yetimin, çiftçinin hakkını savunuyorum.
TEVHİT KARAKAYA
(Erzincan) - Devlet adamlılığı ciddiyet ister.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Devamla) - Sayın Başbakan devam ediyor "beraber yürümüştük biz bu
yollarda" diyor.
TEVHİT KARAKAYA
(Erzincan) - Hüseyin Bey, devlet adamlılığı ciddiyet ister; atmayla olmaz!
HÜSEYİN BAYINDIR
(Devamla) - Vallahi ben Gümüşhane'nin denetmeniyim, Gümüşhane'ye gittim…
TEVHİT KARAKAYA
(Erzincan) - Ayıp yapıyorsunuz!
BAŞKAN - Sayın Karakaya,
lütfen…
TEVHİT KARAKAYA
(Erzincan) - Ayıp ediyor Sayın Başkan.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Devamla) - Kelkit'ten Şiran'a, Kırşehir'den Kaman'a, Mucur'dan Boztepe'ye…
TEVHİT KARAKAYA
(Erzincan) - Herkes ağzına geleni konuşamaz ki!
HÜSEYİN BAYINDIR
(Devamla) - …Akpınar'dan Çiçekdağına kadar Sayın Başbakan kimseyle yürümemiş.
Sayın Başbakan, eğer
yürüseydiniz, yoksulluğu, işsizliği, siftahsız kepenk kapatan esnafımızı
görürdünüz. Belki yollarda yürüdünüz; ama, işsizlerle değil, yoksullarla değil,
çiftçiyle değil, sendikalarla değil, tüccar devlet anlayışınızla el ele
verdiğiniz Sayın Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'la beraber yürüdünüz. Tabiî,
Oferler de var, Galataportçular da var.
Köylünün, kuş gribi adı
altında, tavuğuna, cücüğüne, yumurtasına el koydunuz; Kemal Unakıtan'a,
Unakıtan Yumurtalarını piyasaya sürdürttünüz.
Sayın Tarım Bakanı
neredesiniz? Neredesiniz Tarım Bakanı? Bakıyorum iki tarafa, Tarım bakanı yok.
(AK Parti sıralarından "arazide" sesleri)
ALİ AYAĞ (Edirne) -
Tarlada…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Kaçtı!
HÜSEYİN BAYINDIR
(Devamla) - Tarım Bakanı, burası, halkın kürsüsü; diyeceğin varsa, gel buraya.
Tarım Bakanı minderden kaçıyor. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar) Tarım Bakanı kürsüden kaçıyor. Tarım Bakanı neye benziyor biliyor
musunuz: Aynı, yalancı pehlivana benziyor.
ABDULMECİT ALP (Bursa) -
Arazide, arazide…
HÜSEYİN BAYINDIR
(Devamla) - Sayın Eker, Sayın Tarım Bakanı, iyi soyadınız var; ama, ekmediniz.
Ekmediniz; ekmediniz, biçemeyeceksiniz de.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Sen de gittiği yere kadar kovala Hüseyin!
HÜSEYİN BAYINDIR
(Devamla) - Seçim bildirinizdeki yeşil mazot ne oldu? Tam bir fiyasko. Sizin
geldiğinizde mazotun fiyatı 1 200 000 TL idi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bayındır,
lütfen, toparlar mısınız.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Devamla) - Şimdi kaç lira; 2 300 000 lira. 2 300 000 lira…
Ülkemizde gelir
dağılımını öyle bir bozdunuz ki, ülkede, Amerika'nın, İsveç'in, Almanın en
zengininden daha zengin insan yarattınız; ama, Afrika'nın Kenya ülkesindeki en
yoksul kadar da yoksul yarattınız. Bu kadar da adaletsizsiniz.
Çiftçinin yaşamı kâbusa
döndü. Dünyanın en pahalı mazotunu, en pahalı gübresini, en pahalı elektriğini,
en pahalı tarım ilacını, kısacası, tüm girdileri en üst fiyattan kullanan ülke
üreticisine dünya fiyatlarından bahsetmek hangi insafa sığar?!
Avrupa Birliği deyip
duruyorsunuz. Avrupa Birliğinin tarıma bütçesinden ayırdığı pay yüzde 40'lar
oranındadır. Geçen yıl Avrupa Birliği 40 milyar avro dağıtmıştır kendi
çiftçisine. Gelişmiş ülkeler, kendi çiftçi ve tarımlarına sahip çıkarken, AKP
Hükümeti başını kuma sokmuş, sadece kendisine verilen dış talimatları yerine
getirmekle meşgul, ne çiftçimizin ne de tarımımızın durumunu dert ediniyor.
Çiftçi zaten sizin gözünüzde yok; ama, gidin, onlar da öyle diyor, siz de
onların gözünde yoksunuz. Biz, tarımsal destek derken, IMF'ye paçasını
kaptırmış olan Hükümet, kaynak yok diyor. Aslında, zengin olsun fakir olsun tüm
ülkelerde kaynak kıttır. Mesele, kaynağın hangi önceliklere göre
kullanılacağıdır; yani, sizin tercihinizdir, kimden yana kullanacaksınız. Siz,
kaynakları, çiftçiden, köylüden yana, yoksuldan yana kullanmadınız. Siz, tam
bir burjuvazi hükümetsiniz.
Tarımda desteği dörtte
1'e indirdi İktidar. Batan bankalara 50 milyar dolar ayırabiliyor, konsolide
bütçenin dörtte 1'ini içborç faizlerine ödeyebiliyor; ama, can çekişmekte olan
tarımı açlık ve sefalet içerisine mahkûm ediyor. Köylü ve çiftçimiz, son elli
yıldır görmediği eziyetle, zulümle, sizin sayenizde karşı karşıya.
Ben, çözüm yolu da
önereyim: Tarıma, asgarî, ABD ve Avrupa Birliği düzeyinde destek
sağlayacaksınız. Çiftçiyi, traktör, tohum, gübre, ziraî mücadele ilacı,
damızlık hayvan alımlarında destekleyeceksiniz. Ziraat Bankası ve tarım kredi
kooperatiflerine olan borçlarını silip çıkacaksınız. Herkesin borcunu silerken,
af getirirken, çiftçiye de af getirmeye mecbursunuz.
MEVLÜT AKGÜN (Karaman) -
Daha önce getirildi.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Devamla) - Mazottaki ÖTV'yi de kaldıracaksınız. Üzerindeki ne kadar vergi
varsa arındıracaksınız, çiftçiye vergisiz mazot sunacaksınız; öyle de
diyordunuz.
MEHMET KILIÇ (Konya) -
Söylediklerinin hepsi yapıldı!
HÜSEYİN BAYINDIR
(Devamla) - Bunları size çözüm önerisi olarak getirdikten sonra, yeter artık
diyorum İktidara.
Sayın Vekilim, yapıldı
da, Anadolu çiftçisi niye kan ağlıyor; niye çiftçinin içinde bulunduğu
koşulların… (CHP sıralarından gürültüler "yakına gelsin" sesleri)
Bırakın, bırakın, bırakın
bunları! Bırakın bunları! Gelin ben sizi Kırşehir'in Abdiuşağı'na götüreyim,
gelin ben sizi Mucur'a götüreyim, Çiçekdağı'na götüreyim de, çiftçinin içinde
bulunduğu durumu bir görün.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Hüseyin, buraya gelsin!
BAŞKAN - Teşekkür için
Sayın Bayındır, lütfen…
MEHMET ZİYA YERGÖK
(Adana) - Çok önemli bir konu, çiftçi konusu.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Devamla) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; çiftçinin içinde bulunduğu
sorunu asla çözmediniz. Köylünün adına ne varsa, ya kapattınız ya yok ettiniz;
ama, siz de yok olacaksınız.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bayındır.
Gündeme geçiyoruz.
Başbakanlığın Anayasanın
82 nci maddesine göre verilmiş 3 tezkeresi vardır; ayrı ayrı okutup oylarınıza
sunacağım.
İlk tezkereyi okutuyorum:
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.-
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın Makedonya Cumhuriyetine yaptığı resmî
ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1050)
8.5.2006
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım'ın, görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte 6-8 Nisan 2006
tarihlerinde Makedonya Cumhuriyetine yaptığı resmî ziyarete, ekli listede
adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu
konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82 inci
maddesine göre gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
Liste
Zülfü Demirbağ (Elazığ)
Abdulkadir Kart (Rize)
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2 nci tezkereyi
okutuyorum:
2.- Kültür
ve Turizm Bakanı Atilla Koç'un Rusya Federasyonuna yaptığı resmî ziyarete
katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1051)
8.5.2006
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Kültür ve Turizm Bakanı
Atilla Koç'un, "MITT 2006" turizm fuarını ziyaret etmek ve
görüşmelerde bulunmak üzere, bir heyetle birlikte 23-24 Mart 2006 tarihlerinde
Rusya Federasyonuna yaptığı resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı
milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar
Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci
maddesine göre gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
Liste
Ahmet İnal (Batman)
M. Nezir Nasıroğlu (Batman)
Mahmut Durdu (Gaziantep)
Abdurrezzak Erten (İzmir)
Enver Öktem (İzmir)
Sabahattin Cevheri (Şanlıurfa)
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Diğer tezkereyi
okutuyorum:
3.- Sağlık
Bakanı Recep Akdağ'ın Afganistan'a yaptığı resmî ziyarete katılacak
milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1052)
8.5.2006
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Sağlık Bakanı Prof. Dr.
Recep Akdağ'ın, "Herkes için ve Herkes ile Sağlık: Bulaşıcı Hastalıklar
Sınır Tanımaz" başlıklı konferansa ve 1 inci Türk-Afgan Sağlık Haftası
vesilesiyle yapılan açılış törenine katılmak üzere, bir heyetle birlikte 18-21
Nisan 2006 tarihlerinde Afganistan'a yaptığı resmî ziyarete, ekli listede
adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu
konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci
maddesine göre gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
Liste
Mahmut Koçak (Afyon)
Orhan Seyfi Terzibaşıoğlu (Muğla)
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubunun İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır;
okutup oylarınıza sunacağım.
Öneriyi okutuyorum:
V.-
ÖNERİLER
A) SİYASÎ
PARTİ GRUP ÖNERİLERİ
1.-
Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin AK
Parti Grup önerisi
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 10.5.2006
Çarşamba günü (bugün) yaptığı toplantıda siyasî parti grupları arasında
oybirliği sağlanamadığından, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince, Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
İrfan
Gündüz
İstanbul
Grup
Başkanvekili
Öneri:
Gelen kâğıtlar listesinde
yayımlanan ve bastırılarak dağıtılan 1154 sıra sayılı kanun tasarısının 48 saat
geçmeden gündemin "Kanun tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler" kısmının 7 nci sırasına, 24 üncü sırasında yer alan 825 sıra
sayılı kanun tasarısının bu kısmın 8 inci sırasına, 358 inci sırasında yer alan
1152 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 9 uncu sırasına alınması;
16.5.2006 Salı ve
17.5.2006 Çarşamba günleri sözlü sorular ve diğer denetim konularının
görüşülmeyerek kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi, Genel Kurulun
10.5.2006 Çarşamba günü (bugün) gündemin 7 nci sırasındaki işin bitimine kadar,
16.5.2006 Salı ile 17.5.2006 Çarşamba günleri 15.00-21.00, 18.5.2006 Perşembe
günü 14.00-20.00 saatleri arasında çalışması önerilmiştir.
BAŞKAN - Öneri lehinde
söz isteyen Ankara Milletvekili Eyyüp Sanay.
Buyurun Sayın Sanay. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
Sayın Sanay, süreniz 10
dakikadır.
EYYÜP SANAY (Ankara) -
Değerli Başkan ve çok kıymetli milletvekili arkadaşlarım; Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. Bugün özellikle iki hususun gündemimizde öncelikle görüşülmesi
üzerine bir teklif yapıldı. Bu teklifin lehine söz almış bulunuyorum.
Gündeme alınacak
konulardan birisi, Avrupa Finans Kurumuyla ilgili geçici ek maddenin
onaylanması. Bu, Dışişleri Komisyonundan geçti. Bunun Meclisimizden geçerek bir
an evvel onaylanması hususunu arz ediyoruz ve arzuluyoruz. Diğeri de,
Pakistan-Türkiye uluslararası kara taşımacılığıyla ilgili olan bir sözleşme
tasarısı. Bunun da yine gündeme alınarak geçirilmesini öncelikle rica ediyoruz.
Özellikle Avrupa
Birliğiyle yapılan bu geçici ek sözleşme bizim Avrupa Birliğiyle yapılan
müzakereler ve çalışmalarda çok önem arz ettiği için zaman zaman bizim
Komisyonumuza hükümet teklifleri gelirken bazı hususların ya da bazı kanun
sözleşme tasarılarının ivedilikle ele alınması istenir ve biz de bu tasarının
Mecliste ivedilikle görüşülmesini arzu ediyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ve Avrupa Komisyonu arasında 14 Şubat 2002 tarihinde imzalanan
mutabakat zaptıyla kurulmuş olup, söz konusu mutabakat zaptı 4802 sayılı
Kanunla -4 Şubat 2003 tarih ve 25014 sayılı Resmî Gazetede- uygun bulunmuştur.
Zaptın 13/3 maddesinde de belirtildiği üzere, uygulamanın Avrupa Birliği
Komisyonu tarafından gözden geçirilmesi sonucunda değişiklikler yapılması
gündeme gelebilecektir. Bu çerçevede, ülkemize yapılan Avrupa Birliğinin malî
yardımlarının yönetimi için oluşturulan Merkezî Olmayan Yapılanma Sisteminin
işleyişine ilişkin olarak, Avrupa Birliği Komisyonunun Genişlemeden Sorumlu
Genel Müdürlüğü tarafından 2005 yılı sonunda bir denetim raporu düzenlenmiştir.
Uygulamadaki zafiyet ve
eksiklikleri tespit eden bu raporda yer alan ve birinci derecede önceliğe sahip
konuların 16 Mayıs 2006 Salı günü yapılacak olan "Ortak İzleme
Komitesi" toplantısından önce ele alınmasını ve geciktirilmeden hemen
burada bu kanun tasarısının, sözleşme tasarısının kanunlaşmasını arzu ediyoruz.
Akreditasyonun askıya
alınması, halihazırda MFİB tarafından yönetilen 2002, 2003 ve 2004 yılı
programları kapsamında yer alan projelerindeki Avrupa Birliği katkısının
(yaklaşık toplam 450 000 000 euro) kesilmesi, halen askıda bulunan 2005 yılı
programına (yaklaşık 280 000 000 euro) ilişkin Finansman Anlaşmasının ise
imzalanmaması anlamına gelmektedir.
Bu sebeple düzenlenen
raporda özetle, Ulusal Yetkilendirme Görevlisi (şu anda Hazineden Sorumla
Devlet Bakanı) ve Ulusal Yardım Koordinatörü (yine Hazineden Sorumlu Devlet
Bakanı) sıfatlarının aynı kişide birleşmesinin önlenmesi, MFİB çalışanlarının
statüsünün belirgin hale getirilmesi, MFİB'nin idarî olarak Hazine
Müsteşarlığına bağlanması ve uygulayıcı kuruluşlar üzerindeki gözetim işlevinin
güçlendirilmesi önemle tavsiye edilmektedir.
Bütün bu tavsiyeler,
yukarıda sözü edilen Mutabakat Zaptında değişiklik yapılmasına ilişkin Ek
Mutabakat Zaptına yansıtılmış olup, Zaptın 16 Mayıs tarihindeki toplantıdan
önce kanunlaşması zaruret arz etmektedir. Önümüzdeki salıya bu kanunun, Ek
Mutabakat Zaptının ulaştırılabilmesi için, Komisyonumuz da bunu uygun gördü ve
dolayısıyla, bunun, ivedilikle Mecliste görüşülmesini Yüce Meclisin ıttılaına
arz ettik.
Ben, bu tasarının, aynı
zamanda Pakistan, Türkiye arasındaki uluslararası kara taşımacılığı kanununun
ivedilikle görüşülmesini ve bir an evvel çıkıp, özellikle Avrupa Birliği
İşbirliği Finans Kuruluşunun Mutabakat Ek Zaptının 16 Mayıs tarihine kadar
yetiştirilmesinin önem arz ettiğini, özellikle Yüce Meclisin ıttılaına arz
ediyor ve Yüce Meclisten, bu her iki tasarının da bir an evvel görüşülmesini ve
bugünkü gündemimize alınmasını saygılarımla arz ediyor, Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Sanay.
Önerinin aleyhinde söz
isteyen Kemal Anadol, İzmir Milletvekili.
Buyurun Sayın Anadol.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Sayın Başkan, Yüce Meclisin saygıdeğer üyeleri; Adalet ve Kalkınma Partisi grup
önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Arkadaşlar, her zaman
söylerim…
MEHMET FEHMİ UYANIK (Diyarbakır)
- Bir defa da lehte söz al Kemal Ağabey.
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- Peki, lehte de söz alırız.
Buraya hayırlı ve olumlu
öneriler geldiği vakit, elbette lehte de söz almak görevimiz. Biz, Sayın Recep
Tayyip Erdoğan'ın milletvekilliğini ve Başbakanlığını olumlu katkılarla
sağlayan Mecliste bulunan bir partiyiz, milletvekilleriyiz, elbette… (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, bu
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisi, yöntem bakımından, Meclisin çalışma
gelenekleri bakımından, İçtüzük bakımından büyük sakıncalar arz etmektedir ve
Meclis açıldığından bu yana yaratılan fiilî durumla İçtüzük de fiilen ortadan
kaldırılmış durumdadır.
İçtüzükte hüküm var
arkadaşlar. Ne diyor: "Türkiye Büyük Millet Meclisi salı, çarşamba,
perşembe günleri saat 15.00 ile 19.00 arasında toplanır; ancak, istisnaî
durumlarda Danışma Kurulunun kararıyla bu mesai saati uzatılabilir,
değiştirilebilir" hükmünü amir. Şimdi, tersine döndürdünüz, Meclis
açıldığından bu tarafa bu genel kural istisna haline geldi. Avrupa Birliğiyle
yaptığınız müzakerelerde, maalesef, Türkiye aleyhine -hiçbir ülke ile Avrupa
Birliği arasındaki müzakerelerde metne geçmeyen- dünya siyasî tarihine geçen
bir ibare, bir deyim ortaya çıktı: "Ucu açık müzakere." Siz de
buradan alıştınız herhalde "ucu açık mesai", "ucu açık
çalışma" diye bir kavram ortaya koydunuz. Ne demek arkadaşlar bitinceye
kadar?! Hukukta böyle bir tabir olabilir mi?! Hukukta hiç duydunuz mu siz
"en kısa sürede" diye bir hukukî deyim?! Süreleri sınırlayan, hukuk
maddelerinde, ceza usulünde, diğer maddelerde, hukuk usulünde süreleri
belirleyen gün ortaya konur, saat ortaya konur. En kısa sürede filan diye bir
kavram var mıdır hukukta?! Çünkü, soyut şeylerdir. Ne demek en kısa süre?!
Bitinceye kadar… Ne demek bitinceye kadar?! Ve inanıyorum ki, 23 Nisan 1920'de
Meclis açıldığından bu tarafa, ilk defa 22 nci Dönemde icat edilmiş bir kavram
bu "bitinceye kadar."
Her zaman söylüyoruz,
arkadaşlar, İş Kanununda çalışma saati düzenlenmiş, diğer kamu görevlileri ile
itfaiyecilerin çalışma saatleri düzenlenmiş, memurların çalışma saatleri belli,
Trafik Kanununda araba kullanma süresi belli, 8 saatten fazla kimse araba
kullanamaz. Neden; eğer, 8 saatten fazla araba kullanırsa, kamu düzeni bozulur,
kendi sağlığı, mal ve can emniyeti ortadan kalkar, karşı tarafa zarar verir,
genel trafik düzenine zarar verir, kazalara yol açar. Ama, bizim çalışma
saatimiz belli değil. Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışma düzenini bu kadar
bozmaya, böyle bir düzensizliğe, kargaşa içine atmaya hakkınız var mı
arkadaşlar?! Bunu âdet haline getirdiniz, alışkanlık haline getirdiniz. Yani,
bu Mecliste, İçtüzük çok önemlidir, gelenekler çok önemlidir, uygulama çok
önemlidir. Bunların hepsi tersine döndü arkadaşlar. Şimdi, madem bu kadar
önemliydi -Sayın Babacan, ayrıca, Bakanlık görevinin dışında, başmüzakereci
oldu- Avrupa Birliğiyle ilişkilerimiz bakımından bunların birbirinden ayrılması
lazım, buraya getiriyorsunuz; şimdi mi aklınıza geldi arkadaşlar?! Bu çalışma
saatleri, bu çalışma düzeni ne zaman belirlendi? Yine, Danışma Kuruluyla, sizin
isteğiniz üzerine belirlendi; aklınız neredeydi arkadaşlar?!
Şimdi, gelelim öbürüne.
Yani, hükümet, her zaman tekriri müzakere isteyebilir. İçtüzüğe göre de,
hükümetin bu isteği müzakere edilmez; tamam. Ama, şimdi soruyorum size,
soruyorum: Bu kanunun, Elektrik Piyasası Kanununun 2 nci maddesi görüşülürken
-bu, Komisyonda görüşüldü, Hükümet görüşünü söyledi, Meclise geldi hükümet
tasarısı olarak- değişiklik önergesini kim verdi; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
mu verdi, Anavatan Grubu mu verdi, muhalefet milletvekillerinden birisi mi
verdi; hayır. 2 nci madde buraya geldi, İktidar Partisi milletvekillerinden bir
veya birkaç kişi, en az 5 kişi değişiklik önergesi verdi, kabul edildi, geçti
madde; şimdi, hükümetin aklı başına geliyor, tekriri müzakere istiyor.
Arkadaşlar, hangi sözlüğe bakarsanız bakın, bunun karşılığı gayri ciddîliktir.
Lütfen, ciddî olun. Yani, bunu sıkılarak söylüyorum. Yani, sizi üzmek için
söylemiyorum; ama, gerçeği söylüyorum. Yani, kendiniz önerge vereceksiniz,
Hükümet burada, Komisyon burada, maddeyi oylayacaksınız, sizin oylarınızla
geçecek madde; aradan bir gün geçecek, Hükümet tekriri müzakere isteyecek,
yanlış olmuş, bu maddeyi değiştirin diye. Buna hakkınız yok arkadaşlar. Bu
Meclisin saygınlığına gölge düşürüyorsunuz; yapmayın, rica ediyorum!
Bakın, şurada kaç
kişiyiz. Bütün millet bizi televizyondan izliyor, zaman zaman bu sıralar boş
diyor; haklı. Neden; milletvekilleri kuliste. Şimdi biz ne konuşuyoruz, bilmez;
orada televizyondan izliyor, izlemiyor. Tam kritik bir madde oylamasına
gelince, eli yukarıda birtakım arkadaşlar kapıdan içeri giriyorlar. Sorun, bir
tanesi ne görüşüldüğünü bilirse, neyin oylaması için el kaldırdığını bilirse,
ben, bütün sözlerimi geri almaya hazırım. Yakışıyor mu bu, arkadaşlar?! Türkiye
Büyük Millet Meclisinin, eski deyimle, mehabetine yakışıyor mu?! Yapmayın bunu!
Yani, bunu sürekli âdet haline getirdiniz, Meclisin bu halini bozdunuz.
Bütün bunlar şuradan
geliyor -söyleyince kızıyorsunuz- gerçekten, yasama organı, tarihinde
görülmemiş biçimde yürütmenin tasallutu altındadır, tahakkümü altındadır. Bir
bakan, canı istedi diye tekriri müzakere talebiyle buraya geliyor. Yani, burası
İstanbul Belediye Meclisi değil arkadaşlar. İstanbul Belediye Meclisini
küçümsediğimden değil, asla, o da çok önemli bir kurum; ama, siz, burayı,
İstanbul Belediye Meclisine çevirmek istiyorsunuz. Neden; çünkü, Başbakanın ve
Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanının kafasında o var. O, kendisine göre
İstanbul'un gelmiş geçmiş en iyi Belediye Başkanı. Belediye Başkanlığı yapan
Başbakanlığı da haydi haydi yapar anlayışıyla… Maalesef, ilk dönem milletvekili
olan başbakanların bir alışkanlığı bu. Ben şunu söylemek istiyorum: Elbette,
İstanbul Belediye Meclisinin çok önemli bir kurum olduğunu söylüyorum; ama,
Türkiye Büyük Millet Meclisini o Belediye Meclisi gibi sanırsanız, basketbol
sahasında futbol oynamaya kalkarsınız, farkı yok. Burası, Türkiye Büyük Millet
Meclisidir. İktidarın, muhalefetin sayısı filan da önemli değil. Bunun
kurallarını bozmayalım, bunun kurallarına uyalım. Bugün siz iktidarsınız, yarın
muhalefet olursunuz veya tersi olur, bunlar önemli değil, oturduğumuz sıralar
önemli değil. Tüm olarak bu sıralarda yer alan milletvekillerinin
alışkanlıkları, uygulamaları, İçtüzüğe, kurallara uyup uymamaları önemli. Ben
yaptım, oldu; olmaz arkadaşlar. Yani, sade kendimize değil, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin saygınlığına gölge düşürmüş olursunuz.
Bunları, polemik yaratmak
için söylemiyorum ve tekrar ediyorum; şu salonun, bir sağlık kurulu gelsin,
bilim adamları gelsin, sürekli oturan milletvekillerine baksın, muayene etsin,
sağlıklı olduğuna inanmıyorum; burada 2 saatten fazla oturan milletvekilinin
tansiyonunun inip çıkmaması, nabzının oynamaması mümkün değil arkadaşlar; yani,
bunlar, bir gerçek. Bu gerçek.
Şimdi, bitinceye kadar
çalışalım derseniz, sistemi bozarsanız… Sonra, milletvekilinin görevi sade
burada değil ki; seçmenleri var; bu yasaları tetkik edecek, uzmanlara
danışacak, bilim adamlarına soracak, vicdanına göre oy kullanacak; yani,
bunları, iktidar-muhalefet çatışması haline getirmek için söylemiyorum, lütfen,
yanlış anlamayın; ama, rica ediyorum, Meclisin çalışma düzenini bozmayalım,
buna iktidar ve muhalefet olarak uyalım ve bu tür emrivakilerle Türkiye Büyük
Millet Meclisini, Genel Kurulu karşı karşıya bırakmayalım diyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Anadol,
lütfen, toparlar mısınız.
K. KEMAL ANADOL
(Devamla)- Bu dileklerimin boşa gitmemesi dileğiyle, hiç olmazsa bundan sonra
uymanız dileğiyle, temennisiyle, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN -Teşekkür ediyorum
Sayın Anadol.
Önerinin lehinde söz
isteyen İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz; buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Danışma Kurulu önerimiz
üzerinde anlaşma sağlanamadığı için, buraya grup önerisi olarak getirdik.
Aslında, Sayın Anadol'un
ifade ettiği şey, öyle, bitimine kadar çalışalım diyerek, sabahlara kadar
çalışma teklifi değil. Getirdiğimiz, 16 Mayıs öncesi bu Meclisten geçmesi
gereken uluslararası bir sözleşme. Bu sözleşmenin gereği de, gerçekten,
Türkiye'nin hem dünüyle ilgili hem bugünüyle ilgili hem de yarınıyla ilgili çok
önemli bir uluslararası anlaşmanın gereği olan bir husus. Dolayısıyla, bu
sözleşmenin en fazla bu Meclise getireceği bugünlük, ki, biz, bugün
"bitimine kadar" demişiz; o da en fazla 1 saattir, konuşulmazsa 5
dakikada da geçer. Ancak, burada, tabiî…
İSMET ATALAY (İstanbul) -
Meclisten konuşulmadan geçirmek mi istiyorsunuz?!
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) -
Hayır hayır, yok; biz konuşulmasından rahatsız değiliz, anlatacağım…
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Meclis görevini yapmayacak mı?!
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) -
Anlatacağım…
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Meclisin görevi ne?!
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) -
Hiç yanlış anlama!.. Oturduğun yerden de müdahale etme. Bak, biz adam gibi
dinliyoruz.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Adam gibi konuş o zaman, Meclise hakaret etme!
BAŞKAN - Sayın Çetin,
lütfen…
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) -
Adam gibi de dinliyorum, adam gibi de konuşuyorum.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Konuşulmasına karşı olmasanız temel yasa diye getirir misiniz Sayın Gündüz?!
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) -
Hayır, hiç, kesinlikle öyle bir şeyimiz yok.
BAŞKAN - Sayın Gündüz,
lütfen, Genel Kurula hitap eder misiniz.
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) -
Herkes gelir burada fikrini söyler, biz de fikrimizi savunuruz, mertçe,
yiğitçe…
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- "Temel yasa" kavramını siz getirmediniz mi muhalefet konuşmasın
diye?!
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) -
O yüzden, bakın, bizim Meclis olarak zamanla ilgili de bir problemimiz yok, 24
saatimizi bu millete vakfetmişiz. Gecemizi gündüz, çıramızı yıldız yaparak bu
millete hizmeti biz görev biliyoruz. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Şimdi, burada bizim
teklif ettiğimiz husus şudur…
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Bak, bütün AKP'liler gülüyor İrfan Bey, ona göre!
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) -
Hayır, sizden başka gülen kimse yok, hiç endişe etmeyin.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Vallahi hepsi gülüyor bak, dikkat et!
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri…
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) -
Avrupa Birliğinin üye olmayan ülkelere yardımları, Avrupa Birliğine üye olmadan
önce gayri merkezî bir şekilde verilen yardımlar münferit olarak
değerlendiriliyor idi. Sonra, Türkiye'ye, müzakere tarihi başladıktan sonra, bu
yardımların -ister hibe yoluyla yapılan yardımların isterse malî yardımların-
merkezî bir finans ve ihale birimi idaresinde daha verimli, daha çabuk, daha
hızlı kullanılabileceğine yönelik bir karar ortaya çıktı. Sonra, bu kararla
ilgili, bu kararın iki tane ana organı var. Bir tanesi ulusal yetkilendirme
görevlisi. Bu görevi yürüten Hazineden sorumlu Devlet Bakanı idi.
Yine, bu yardımların bir
de ulusal yardım koordinatörlüğü pozisyonunda da görevli, Avrupa Birliğinden
sorumlu, Avrupa Birliğiyle ilişkilerden sorumlu Devlet Bakanlığıydı, Avrupa
Birliği Genel Sekreterliğiydi.
Sayın Babacan, Hazineden
sorumlu Devlet Bakanıyken, aynı zamanda Avrupa Birliği Başmüzakereciliğinden de
sorumlu olunca, iki önemli görev aynı şahısla bir araya gelince, Avrupa Birliği
dedi ki "Böyle bir şey olmaz, bunu ayırın." Dolayısıyla, bir ek
protokolle bize teklif edilen şudur: "Ulusal yetkilendirme görevlisi
pozisyonunda, Hazineden sorumlu Devlet Bakanı yerine Hazine Müsteşarını
görevlendirin. Öbür taraftan, Ulusal Yardım Koordinatörlüğü Genel Sekreteryası
konumunda, Avrupa Birliğinden sorumlu Devlet Bakanı yerine de Avrupa Birliği
Genel Sekreterliğini getirin. Ayrıca, bu birimi, evvelce Avrupa Birliği Genel
Sekreterliğine bağlı iken, idarî olarak da Hazine Müsteşarlığına
bağlayın."
Eğer, bu, 16 Mayıstan
önce Meclisimizden geçerse, 2005 yılında askıya alınan Avrupa Birliği
yardımları ile 2006 yılında yapılması planlanan takriben 400 000 000 avroluk
bir yardımın hayata geçirilmesiyle ilgili önemli bir sözleşmedir.
Bunun arkasından bir
teklifimiz daha var; o da, Pakistan'la yapılan Uluslararası Karayolu
Taşımacılığı Sözleşmesi. Burada, taşınan yük, taşıyıcılar, yüke yapılan sigorta
bedelleri, izin belgeleri, izin muafiyetleriyle ilgili 54 ayrı ülkede yapılmış
uluslararası karayolu taşımacılığının Pakistan'la da yapılmasından ibarettir.
Son olarak teklif
ettiğimiz bizim -o da bu hafta içinde görüşülsün diye, gündeme gelsin diye- bu
sosyal güvenlik kurumlarıyla ilgili yasal düzenlemede, 1 madde, Sayın
Cumhurbaşkanlığınca, yeniden görüşülmek üzere Yüce Meclisimize iade edilmiş ve
Meclis de, komisyonlarda bunu Sayın Cumhurbaşkanının talebi doğrultusunda
düzeltmiş, aynı şekilde Meclise getirmiş. Bunun da bir an evvel yasalaşması,
özellikle bunu ümitle bekleyen halkımız için önemlidir diye düşünüyoruz, bunu
teklif etmişiz. Ama, bugün sadece bitimine kadar derken, Sayın Anadol,
özellikle arz ediyorum size, o da şudur: Sadece bu sözleşmenin çıkmasına
yönelik; çünkü, bunun, 16 Mayısta Avrupa Komisyonu toplantısından önce bizim
Meclisimizden geçmesi gerekiyor.
İSMET ATALAY (İstanbul) -
Öne al o zaman. Öne al.
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) -
Sadece o yüzden biz Danışma Kurulunu teklif ettik.
Bütün arkadaşlarımızdan
bu Danışma Kurulumuzun lehinde oy kullanmasını istiyor, hepinize en derin sevgi
ve selamlarımı sunuyorum, saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Gündüz.
Şimdi, önerinin aleyhinde
söz isteyen ikinci konuşmayı belirlemek için kura çekiyoruz.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Sayın Başkan, usul hakkında tartışma istiyorum 63 üncü madde kapsamında.
BAŞKAN - Bir saniye Sayın
Abuşoğlu, kura belirlensin.
Ömer Abuşoğlu, Gaziantep
Milletvekili.
Buyurun Sayın Abuşoğlu.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Bu, usul hakkındaki tartışma talebimi geri çektiğim anlamına gelmesin.
Sayın Başkan, değerli
üyeler; dün, Meclisin çalışmaları, salı günü itibariyle, belli bir gündem
çerçevesinde başladı; salı günü ne yapacağımızı, çarşamba ve perşembe günü ne
yapacağımızı ve hangi saatlere kadar çalışacağımızı bilerek bu çalışmalara
başladık. Ancak, bugün, çalışmaların ikinci gününde, İktidar Partisi, bir
öneriyle Danışma Kurulunu toplantıya çağırdı.
Buradaki gelen öneri:
Aciliyet kesbeden, aciliyet arz eden 2 tane uluslararası sözleşme var ve
bunların gündeme alınması. Tabiî, bunların gündeme alınması söz konusu olunca
da, daha önceden defalarca ertelenmiş, gündeme alındığı halde, gündemimizde yer
aldığı halde, komisyonun ve Hükümetin oturmaması dolayısıyla veya bir başka
sebeple görüşülmesi ertelenmiş, Silahlı Kuvvetlere ait 3 tane kanun tasarısı
var ve bunların çıkması gerekiyor, artık, ertelenmesi mümkün değil ve
uluslararası sözleşmelerin de bunların arkasına eklenmesi gerekiyor ve haliyle
de çalışma süresinin uzatılması gerekiyor.
Biz, muhalefet olarak,
İktidarın, Türkiye'yi yönetme noktasında aciliyet kesbeden veya görüşülmesini
öncelikle istediği kanun tasarılarının burada görüşülmesine karşı değiliz; ama,
herhangi bir kanun tasarısı aciliyet arz ediyorsa, bir anda ortaya çıkmaz, 10
dakika, 15 dakika içinde ortaya çıkmaz, bu daha önceden bellidir. Bakanlıkların
kendi çalışmaları doğrultusunda, hangi konunun acil, hangisinin en acil olduğu
bilinir. Ama, ne yazık ki, gerek bakanlıkların çalışmasından ve gerek Hükümetin
çalışmasından ve gerekse de Hükümet ve AK Parti Grubunun arasındaki düzensizlik
ve intizamsızlık dolayısıyla Meclis çalışmaları allak bullak oluyor ve
böylelikle, gece geç vakitlere kadar… "Çalışmanın bitimine kadar"
dediğimiz zaman, bu çalışma gece 11'e kadar mı biter, 12'ye, 1'e kadar mı
biter, şimdiden kestirmek mümkün değil.
Bir kere, bu tür çalışma
tarzına, siz İktidar Partisi milletvekilleri dahi karşı olmanız gerekir. Karşı
olmasanız bile fazla bir anlam ifade etmiyor; şu andaki mevcut İktidar Grubunun
sandalyelerinin boş olması, İktidar Partisinin Meclis çalışmalarına ne ölçüde
önem verdiğini gösteriyor.
Şimdi, bu durumda,
İktidar Partisi, Meclis çalışmalarını ağırdan alıyor, önemsemiyor; ama, buna
karşılık, muhalefetten, getirdiği gündeme riayet edip, bu gündem çerçevesinde
Meclisin çalışmasının sürdürülmesi isteniyor. Bu, muhalefete yapılan en büyük
haksızlıktır; protesto edilmesi gereken bir durumdur. Bir kere olur; haydi,
olmadı, iki kere de olur; ama, devamlı olarak bu tür bir çalışma tarzı, bu
Meclisin İçtüzüğüne, çalışma tarzına ve bugüne kadar alışageldiğimiz siyasî
mekanizmanın işleyişine ters bir uygulamadır. AK Partinin, bu tutumundan, bu
tavrından, bu usulünden ve üslubundan vazgeçmesi gerekir. Meselenin bir yönü
bu. Bu yönüyle, biz karşıyız.
İkinci yönü: Bugün,
Danışma Kuruluna bir başka konu daha geldi; müzakeresini yapmakta olduğumuz
Elektrik Piyasası Kanunuyla ilgili, 2 nci maddenin tekriri müzakeresi. Danışma
Kurulunun, bu teklif ve öneri üzerinde fazla bir söz söyleme hakkı yok; lehinde
de olsa, aleyhinde de olsa, mutabakat halinde bir Danışma Kurulu kararı da
çıksa, çıkmasa da, bu tekriri müzakere yapılacak. Evet, yaparız, tekriri
müzakereyi yaparız gerekli görüldüğü halde; bunun, usule ve geleneklere,
teamüllere aykırı bir tarafı da yok; ama, üzerinde durulması gereken esas konu
burada şu: Şimdi, bu tasarı bir hükümet tasarısı. Hükümet tasarısı dediğiniz
zaman, hükümet tarafından ele alınmış, incelenmiş, her madde yerli yerinde...
Öncelikle de, bu tasarıyı hazırlayan Bakanlık bu tasarının her maddesi ve her
madde içerisindeki her kelimesine mutabık ve bu tasarının da hükümet tasarısı
şeklinde getirilip ve Meclis Genel Kuruluna kadar getirilmesi isteniyor.
Buraya kadar herhangi bir
itirazımız söz konusu değil; ama, 2 nci madde görüşülürken bir önerge
veriliyor. Önergenin kim tarafından, hangi amaçla, ne maksatla verildiği belli
değil. Elbette, önergenin verildiği yer AK Parti Grubu; ama arkasında hangi
güçler var, kim, böyle bir önergenin verilmesini istedi gibi bir soru sormak
benim en tabiî hakkım. Çünkü, Bakanlık diyor ki: "Böyle bir önerge
verilmiş, madde tümüyle değiştirilmiş; ama, ben, bu değişikliğe karşıyım, bu
değişikliğin düzeltilmesi için, yeniden, bu maddenin tekriri müzakeresini istiyorum.
Bu durumda, Bakanlığın bilgisi dışında birileri gelip buralara önerge
verdirttiriyor, milletvekilleri bu önergelerin altına imza atıyor ve Bakanlığın
hazırladığı tasarının ruhuna aykırı bir madde ortaya çıkıyor ve Bakanlık da
diyor ki: Bu maddeyi ihtiva eden bu tasarının kanunlaşması halinde, bu
tasarının uygulanması mümkün değil. Bir tarafta Bakanlık ve hükümet tasarısı,
bir tarafta AK Parti Grubu ve bu Grubun içerisinden çıkmış, birtakım imzalarla
hazırlanmış bir önerge. Şimdi, muhalefet olarak, biz, bunun üzerinde durmayalım
da, bunu konu etmeyelim de, bunu kamuoyuna, bunu halkımıza şikâyet etmeyelim de
hangi konuyu şikâyet edelim?!
Ya çıkıp diyecek ki o
önergenin altında imzası olanlar "biz, bunu, bu önergeyi şu amaçla
verdik." Bakanlık da kalkıp diyecek ki "siz, bu önergeyi verdiniz;
ama, biz şuna itiraz ediyoruz." Bakanlığın bu "itiraz ediyoruz"
deme hakkı da yok artık burada; çünkü, önerge verildiği anda, Bakanlık katılmış
bu önergeye, bu önergenin getirdiği değişikliğe Bakanlık katılmış ve
"evet, kabul ediyoruz" demiş. Aradan bir gün geçiyor, iki gün geçiyor
ve Bakanlık diyor ki: "Ben, bu önergeyi değiştirmek üzere, bu maddenin
tekriri müzakeresini istiyorum. "Maddeyi, tekrar, eski haline
getirecek."
Burada, kafa karışıklığı
desek çok hafif kalacak; kafa karışıklığı değil burada. Kafa karışıklığı
değilse, burada güdülen amaç nedir? Muhalefet partisi milletvekilleri olarak
benim ve Grubumun bunu bilmeye hakkı var. Ayrıca, bizim de dışımızda, bunu,
halkımızın bilmesi lazım. Burada ne oyun oynandı, ne oyun oynanmak istendi, kim
istedi, adrese teslim gibi bir madde mi yazıldı; bunu bilmek hakkımız,
halkımızın da, bilmek, hakkı. Elektrik piyasası gibi oldukça önemli, birtakım
özelleştirmeleri de içine alan, birtakım önemli işleri de ihtiva eden bir kanun
tasarının hazırlanmasında ve kanunlaşması sürecinde bu tür yanlışlıklar
yaşanıyorsa -artık, yanlışlık diyemeyeceğim buna- arkasında ne gibi bir kasıt
varsa, bunun, mutlak surette ortaya çıkarılması lazım; aksi takdirde, Yüce
Meclis şaibe altında kalacak.
Bu teklife, bu önergeye,
değişiklik önergesine oy veren AK Partisi milletvekilleri, şu anda, kendi
kendilerine sormuyor mu; acaba, biz, geçen hafta, 2 nci madde görüşülürken, bu
önergeye parmak kaldırdığımızda, ne için parmak kaldırdık?!. Elbette, benim
kadar, onlar da merak ediyor. Bu kıyamet, bu gümbürtü niçin kopuyor onlar da
merak ediyordur. 2 nci maddenin görüşülmesi sırasında, mutlak surette, gerek
İktidar Partisi Grubu sözcülerinden ve gerekse de Bakanlıktan, bu işin içyüzünü
açıklamalarını bekliyoruz. Bunu öğrenmek, bizim ve bunu öğrenmek, Türk
Milletinin, halkımızın en tabiî hakkıdır.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (Anavatan Partisi ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Abuşoğlu.
Öneriyi oylarınıza
sunuyorum.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Karar yetersayısı…
BAŞKAN - Arayacağım Sayın
Anadol.
Öneriyi oylarınıza
sunuyorum ve aynı zamanda karar yetersayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı yoktur; birleşime 5 dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.13
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.25
BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 100 üncü Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
V.-
ÖNERİLER (Devam)
A) SİYASÎ
PARTİ GRUP ÖNERİLERİ (Devam)
1.-
Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin AK
Parti Grup önerisi (Devam)
BAŞKAN - Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubunun, İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre vermiş olduğu
önerinin oylanmasında karar yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi, öneriyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.
Öneriyi kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Karar yetersayısı vardır; öneri kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
Hükümetin, görüşülmekte olan 1099 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 2 nci maddesinin yeniden
görüşülmesine ilişkin, İçtüzüğün 89 uncu maddesine göre bir talebi vardır. Başkanlık
bu talebi yerine getirecektir.
Danışma Kurulu
toplantısında bu konuda ortak bir görüş oluşmadığından, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubunun, İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş, Hükümetin 1099
sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin yeniden görüşülmesine ilişkin
talebinin yerine getirilmesine dair istemi olmuştur; okutuyorum:
2.- 1099
sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin tekriri müzakeresine dair
Hükümetin talebinin yerine getirilmesine ilişkin AK Parti Grup önerisi
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1099 sıra sayılı kanun
tasarısının 2 nci maddesinin yeniden görüşülmesine dair Hükümetin isteminin
İçtüzüğün 89 uncu maddesine göre yerine getirilmesini arz ve teklif ederim.
İrfan Gündüz
İstanbul
Grup Başkanvekili
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Şimdi, Hükümetin istemini
okutup, oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)
4.- 1099
sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin tekriri müzakeresine ilişkin
talebin, İçtüzüğün 89 uncu maddesine göre yerine getirilmesine dair Hükümet
tezkeresi (3/1053)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1099
sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin daha iyi anlaşılabilmesini
teminen yeniden düzenlenmesi amacıyla, İçtüzüğün 89 uncu maddesine göre yeniden
görüşülmesini arz ve teklif ederim.
Kemal Unakıtan
Maliye Bakanı
BAŞKAN - Hükümetin
istemini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Hükümetin istemi, sırası
geldiğinde yerine getirilecektir.
Alınan karar gereğince
sözlü soruları görüşmüyor, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
Önce, sırasıyla yarım
kalan işlerden başlayacağız.
VI.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
1.-
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu
Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - 3 üncü sırada
yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu
gelmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.
4 üncü sırada yer alan,
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin
Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
5 inci sırada yer alan
Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı;
Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
3.- Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı; Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1133,
1/1074) (S. Sayısı: 1099) (x)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Geçen birleşimde,
tasarının çerçeve 6 ncı maddesine bağlı geçici 11 inci madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına yapılan konuşma tamamlanmıştı.
Şimdi, Hükümet adına
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Sayın Hilmi Güler söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın Güler.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu)- Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İki gündür Ankara dışında
olduğum için belli bir görevle, buradaki görüşmeler hakkında hem açıklamada
bulunacağım, bazı konuları da açıklığa kavuşturacağım. Dolayısıyla, özellikle
dün ve ondan önce, geçen hafta, bilhassa doğalgazla ilgili olarak bazı sözler
söylenmişti, onları kısa bir açıklığa kavuşturmak istiyorum.
Yaptığımız bütün
çalışmalarda, birkaç metotla bu çalışmaları hesap ettik. Bunların en basiti, en
çok kolay anlaşılabileni -ki, öyle olması gerekiyor, daha kolay anlaşılsın
diye- bu anlaşmayı yapsaydık veya yapmasaydık aradaki fark ne olacaktı; bununla
ilgili rakamı size ifade etmek istiyorum. Burada, biz, sadece, al ya da ödede,
Hazinenin hesaplarına göre -ki, bu işin sahibi Hazinedir- 14 milyar dolarlık
bir avantajımız olmuştur. Anlaşmanın imzalandığı gün ile 31 Mayıs arasındaki
fark da, bizim bu Sultanhamam hesabı diye yapacağımız, yani, bunu yapmasaydık
ne kadar kârımız ve zararımız olacaktı, bu hesabı da kuruşu kuruşuna size ifade
etmek istiyorum: 492 874 619 dolar da kârımız olmuştur. Bunu, bazı arkadaşlar,
hesap bilmeyen arkadaşlar veya bu işlerin tekniğini bilmeyen arkadaşlar,
milyarlarca dolardan bahsetmişlerdi. Bu hesapla, bunların… Çünkü, daha evvelden
de bir 9 milyar dolarlık zarardan bahsettiler; biri çıktı, 12 milyar dolardan
bahsetti. Bunların aslı esası yoktur. Biz hesap kitap bilen insanlarız. Bu işin
bir tekniği vardır. Dünyada 500 trilyon dolarlık bir doğalgaz piyasasının hesabı
gayet ciddî, bilimsel ve teknik usullerle olur. Bu bir sektördür ve biz de, bu
yaptığımız hesaplarla, yapılan değişikliklerle geldiğimiz nokta şudur: Bu
anlaşmanın imzalandığı gün ile mayıs ayının sonundaki hesabın karşılığı 492 874
619 dolar avantajımız olmuştur, kârımız olmuştur, bu bizim kasamızda kalmıştır,
milletin cebinde kalmıştır. Bunu özellikle ifade edeyim; çünkü, bu tip şeyler,
maalesef, yanlış bir şekilde, halkın kafasını karıştıracak şekilde ifade
edilmektedir. Sadece, al ya da ödeden dolayı da, yine Hazinenin hesabına göre,
14 milyar dolarlık bir avantaj sağlanmıştır. Bir de, yine anlaşılması belki
bazı arkadaşlarımız tarafından zorlukla karşılanan nokta şudur: Biz, enerjiye
bir bütün halinde bakıyoruz; yani, doğalgazıyla, barajlarıyla, kömürüyle,
jeotermal enerjisiyle, hepsiyle bir bütün halinde bakıyoruz. Bu bütün hesabın
içinde de bunun bir enerji yönetimi vardır. Bizim, üçbuçuk senedir elektriğe
zam yapmamamızın sebebi de bunun içinde yatmaktadır. Bir misal vereyim; 2
milyar metreküplük bir al ya da ödenin silinmesinin karşılığı, bunun
doğalgazdan elektrik ürettiğimiz takdirde bu 10 milyar kilovat/saat elektrik
yapar. Bunu üretecek kömür miktarı da 13 000 000 tondur. Eğer, biz bu
anlaşmaları ayrıca yapmamış olsaydık TKİ zarar edecekti. Belki de aynı TTK'nın
durumu gibi zor bir duruma düşecekti ki, biz, TTK'yı da şu anda kurtarmaya
çalışıyoruz ve çok iyi sonuçlar elde ediyoruz. Yerli kaynaklarımıza bu sebeple
ağırlık verdik. Bundan dolayı elektrik üretiminde çok verimli bir sistem yürütüyoruz.
Daha evvelden enerji KİT'leri hazine zararı yazdırırlardı değerli arkadaşlarım.
Bizden önce enerji KİT'leri hazine zararı yazdırırlardı ve aynı zamanda
Hazineye borçlarını Hazineye ödettirirlerdi. Biz ise, enerji KİT'leri olarak
zarar yazdırmıyoruz, görev zararı yazdırmıyoruz; bu çok önemli, bunu çok iyi
bilmek lazım; bunu bilen bilmeyen konuşuyor. Dolayısıyla, bu öğrenilsin ki,
bundan sonra yanlış bir şekilde konuşulup halkın kafası karıştırılmasın.
Burada, biz, enerji KİT'lerine görev zararı yazdırmıyoruz. Zararla
devraldığımız enerji KİT'leri görev zararı yapmıyor; tekrar, tekrar ediyorum.
Ayrıca, Hazineye olan borçlarını da takır takır ödüyor bu enerji KİT'leri.
Ayrıca, kâr ettiği için vergi ödüyor; bu da, çok önemli; çünkü, bunlar, vergi
mergi ödemiyorlardı. Ayrıca da, zam yapmıyoruz üçbuçuk senedir. Eskiden, her
hafta, her ay, bilemediniz, devamlı yüzde 3, yüzde 5 zamlar yapılırdı ve bu
zamlardan millet uyuşmuştu, uyuşmuş… Anlatabildim mi!.. Şimdi, biz, bunu
yapmadığımız gibi, ayda 300 kilovat/saat elektrik kullanan bir aileye de her
gün 5 ekmek katkı demektir bu. Çünkü, bazen bakıyorum, konuşma metinlerini
alıyorum; şunları düzeltmeye kalkayım desem, kırmızıdan geçilmeyecek; yani,
çarpı koysam, Hıristiyan mezarlığına benzeyecek üzeri.
Şimdi, böyle bir durumda
neyi düzelteyim ben! En güzel usulü şudur: Bakın ekonomiye, bakın elektrik
fiyatlarına ve Hazineye ödenen paralara bakın, burada ödenen vergilere bakın,
görev zararı yapılmadığına bakın. İşte, bizim farkımız bu. Biz laf
söylemiyoruz, kimseyle uğraşmıyoruz; biz, işimize bakıyoruz, işimizi biliyoruz
ve enerjiyi yönetiyoruz. Enerji, şu anda, dünyanın politik gücü haline geldi.
Sadece bunu yapmıyoruz; bir ÇEAŞ-Kepez meselesini düşünün. 2058 yılına kadar 11
baraj hukuksuz bir şekilde kullanılacaktı, 7 bölgede. Bunun içinde Mersini,
Antalyası, Adanası dahil olmak üzere. Buralara çivi çakılmamıştı; bunların
yatırımları yapılıyor.
Kömür, gayet iyi bir
şekilde yönetiliyor. Doğalgaz da, Mavi Akım dahil, hepsi düşmüştür fiyatı.
İşte, hesabı; kuruşu kuruşuna veriyorum. Hesap bilemiyorlarsa, gelsinler,
bizden öğrensinler. Biz, buna yardım da ederiz, danışman da veririz, kendimiz
de sabahlara kadar bunları anlatırız; ama, yok katsayı değişti, bilmem ne
değişti… Bunlar, değişiklik, her zaman olabilir, yapılabilir, yapılmıştır da.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Rakam söyle, rakam!..
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Kuruşu kuruşuna söylüyorum; 492 874 619
dolar, bu anlaşmayı yapmaktan dolayı, milletin cebinde kalmıştır; biz de elektriğe
bunun için zam yapmıyoruz. (AK Parti sıralarından alkışlar) Bu kadar açık
söylüyorum. Bu kadar açık söylüyorum. Gelin, hesabı…
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Vasıtalı vergi alıyorsunuz.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Hayır, hepsi… Şu anda, biz, Avrupa'da
özellikle, eski demirperde ülkeleri hariç, doğalgazı en ucuz kullanan
ülkelerden bir tanesiyiz; en pahalı değil.
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) -
Kaça alıyoruz Sayın Bakan?!
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Bu yalandır, yanlıştır, yanıltıcıdır ve
biz, şu anda, ayrıca, şunu da söyleyeyim, elektrikte de tüketici olarak,
vatandaş olarak, en ucuz kullanan ülkelerden bir tanesiyiz.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Yapma ya!..
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Sanayide ucuzu var, pahalısı var. Bunu…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Köylü bağırıyor köylü!..
BAŞKAN - Sayın Anadol,
lütfen…
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Bakın, üçbuçuk senedir, üçbuçuk senedir
bu iş böyledir; bunu bilin. Ayrıca, herkes teşekküre geliyor. Siz aynı dünyada
yaşamıyorsunuz galiba!
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Yaşıyoruz!..
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Ama, ben, size şunu söyleyeyim: Bazı
şeyleri anlatmakta zorluk çekiyorum; çünkü, bu biraz birikime bağlı bir şey,
biraz görebilmeye bağlı bir şey, tekniğini bilmeye bağlı bir şey.
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Yeter ama, siz Bakansınız; nasıl konuştuğunuza…
BAŞKAN - Sayın Seyhan…
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Dolayısıyla, burada ayrıca şunu
söyleyeyim: Yap-işlet-devretlerle de ilgili birsürü şey söylendi.
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Bakana yakışıyor mu bu Sayın Bakan?!
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Yap-işlet-devretler, değerli
arkadaşlarım, bizim kucağımızda bulduğumuz, anlaşmaları bizden önce yapılmış,
bir şeydir, anlaşmalar dizisidir, o günkü şartlara göre bir yatırım modelidir.
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Size yakışmıyor Sayın Bakan!..
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Ancak, biz, bunun birbuçuk yıl, sadece bu
beyaz enerji operasyonundan dolayı dokümanlarını toparlamakla uğraştık. Bunları
aldık, bunları hukukçularla görüştük, çalışmaları yaptık. Yaptığımız
çalışmalarda, bunların mukaveleleri ile fizibilitelerinin birbirinden
kopartıldığını gördük. Bu tabirimi özellikle söylüyorum; fizibiliteleri
mukavelelerinden kopartılmış…
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Refahyol İktidarını da unutmayın!
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Bu anlaşmaları, biz, tekrar, ne
yapabiliriz diye düşündük; çünkü, Yüksek Denetleme Kurulunun, Sayıştayın, bizim
teftiş kurulumuzun, denetleme kurulunun, hepsinin hesapları farklılık
gösteriyordu. Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulunun da, bize, bunları
görüşmelerle ne yapabilirseniz yapın diye tavsiyeleri de vardı. Biz, bunlarla
görüşmeye başladık; çünkü, bu özel hukuk hükümleri çerçevesinde olduğu için,
cezaî dava açamıyorduk bunlara. Ayrıca da tahkim konusu söz konusu olduğu için…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bakan,
lütfen, tamamlayabilir misiniz…
Buyurun.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Çok önemli Sayın Başkan; çünkü, bunlar,
devamlı olarak, tekrar tekrar, temcit pilavı gibi, bilindiği halde sanki
bilinmiyor gibi gündeme getiriliyor ve bizim meselemiz değil, biz bunu
kucağımızda bulduk. Biz bunu, ülkemizin, milletimizin çıkarı için düzeltmeye
çalışıyoruz. Yaptığımız çalışma bu ve bu çalışmayı şu anda aldık hepsini,
Maliye Bakanlığının Muhakemat Genel Müdürlüğüne, dosyaları çuvallara doldurduk,
yaptığımız çalışmaları da koyduk ve orada görüşünü sorduk, biz bunu
uluslararası tahkime götüreceğiz ne dersiniz diye. Şu anda değerlendirmesi
yapılıyor; yani, bu iş bitmiş değil; fakat, bu anlaşmalar bizden önce olmuş.
Biz, bunlarla hiç ilgilenmemişiz... Bizimle alakası olmayan bir problemi
çözüyoruz ve şu anda enine boyuna bu işin içindeyiz. Burada kimseye bir menfaat
sağlanmadığı gibi, biz bunlarla uğraşıyoruz, hatta bunlarla görüşmelerde
birsürü değişik şeyler de görüştük; yani, zorladık bunları; ama, arkalarında
kiminin 8-10 tane, kiminin 20 tane kreditör var, banka var; birini ikna etseniz
diğerleri işin içine giriyor. Biz, buna şunu da diyemiyoruz, utanıyoruz… Çünkü,
bir yandan da devlet bunu imzalamış, Hazine imzalamış; yani, devlette de
devamlılık var. Bizden önce alan, satan bunu hazırlamış. Biz bu pisliği
temizliyoruz. Yaptığımız şey bu.
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Kim yapmış efendim, açıklayın.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Ama bunu çarpıtmanın bir âlemi yok.
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
O zaman açıklayın.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Gelin, bunu birlikte çözelim. Laf atmanın
da bir faydası yok. Bu dert hepimizin derdi. İşte, pahalı elektrik
kullanmamızın sebebi bu. Siz de o sırada hayattaydınız, siz de o sırada
dünyadaydınız, bu anlaşmalar yapılırken de hayattaydınız.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Refahyol mu yaptı?!
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Sizin arkadaşlarınız bakandı o zaman.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Yani, şimdi, biz bunları çözüyoruz
arkadaşlar. Bu, bilgiyle olur, bu, cesaretle olur, bu, riskle olur, bu, ancak
ve ancak, kararlılıkla olur. Nasıl ki ÇEAŞ-Kepezi çözdüysek, bunu da çözeceğiz.
Nasıl Mavi Akımı çözdüysek, bunu da çözeceğiz. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Nasıl ki enerji konusunda Bakü-Tiflis-Ceyhan Projesini yaptıysak, bunu da
çözeceğiz ve biz, Türkiye'yi şu anda bir enerji merkezi haline getiriyoruz.
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Sayın Bakan, lütfen, gitmeyin konuşmanızdan sonra.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Irak meselesine gelince; onun da cevabını
vereyim size.
Biz, Irak'a elektrik
satmak durumundayız ülkemizin çıkarı açısından, bölgemizin özelliği açısından
bunu yapmak durumundayız. Devletin birtakım kuruluşları da bunu istiyor; çünkü,
bu bir devlet politikası, sadece hükümet değil, sadece bakanlık değil. Irak'a
biz elektrik satmalıyız ve bunu da kolay bir şekilde yapmamız lazım. Burada,
KARTET martet meselesi yok.
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Niye getirdiniz o zaman öneriyi?!
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Burada ülkemizin çıkarları var ve biz
şimdi de bunu çekiyoruz. Bundan sonra…
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Niye getirdiniz?..
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Niye?!.. Niye?!..
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Hayır, çekiyoruz, tamam mı. Size şunu
söyleyeyim…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Kim yazdı, kim yazdı; biz mi yazdık?!
BAŞKAN - Sayın Anadol,
lütfen… Lütfen, Sayın Anadol…
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Biz yazdık, biz yazdık. Ne olduğunu
biliyoruz.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Biz mi yazdık ya?!
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Bu, Irak'a da satılması lazım. Sadece bu
Irak meselesi değil. Ülkenin, ithalat ve ihracat meselesini halletmesi lazım.
Burada da…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Kim değiştirdi Sayın Bakan?!
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Bakın, bizleri başkalarıyla
karıştırmayın. Biz iyi niyetli, ülkemizin çıkarları için çalışan vatanperver
insanlarız.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Kim değiştirdi?!
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Biz… Hiçbir şey yok onda.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Kim değiştirdi?!
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Hiçbir şey yok, bunu inceleyin.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Siz ne yapmak istiyorsunuz?
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Bakın şimdi bunu çekince… Görün bakalım,
eğer bu kanunlaşmazsa Irak'la olan meseleyi görün bakalım. Biz, bu işleri bilen
insanlarız, hayatın içinden geliyoruz.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Biz mi değiştirdik?!
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bakan,
lütfen sözlerinizi tamamlayabilir misiniz.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Sayın Başkan, şunu ifade edeyim…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Allah Allah, önergeyi biz mi verdik?!
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Şunu ifadeye edeyim, şu anda yaptığımız
iş bir enerji yönetimidir ve Türkiye'yi biz enerjide… Sadece bu meseleler
değil; yani, şu anda Türkiye'yi bir enerji koridoru ve enerji terminali yapmak
durumundayız. Şu anda enerjide bir enerji soğuksavaşına girmek üzere dünya.
Ülkemizin, biz, geçiş coğrafyası durumunu değerlendirmeye çalışıyoruz; ya
kaynak coğrafyası olacaksınız ya geçiş coğrafyası olacaksınız. Geçiş
coğrafyasında ülkemizin büyük avantajları var. Biz ne yaptığımızı biliyoruz,
çok kararlıyız ve bu politikamızı çok sakin ve bilinçli bir şekilde adım adım
sürdürüyoruz. Bunlar, sizin de, bizim de, ülkemizin de geleceği için hayırlı
çalışmalardır. Bunu istediğiniz kadar… Ama, önce anlamaya çalışın. Eğer
anlaşılmıyorsa, biz bunu yapmaya zaten kararlıyız.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Sayın Bakan sakın gitmeyin; bizi de dinleyin.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Ben her zaman buradayım. Burada olmasam
da arkadaşlarım var. Burada Bakanlar Kurulu olarak, milletvekillerimiz olarak
bir bütünüz.
BAŞKAN - Sayın Bakan,
lütfen…
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Lütfen, yarım saat bekleyin.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Bana her zaman haberi geliyor. Sadece,
işimiz, bu değil bizim.
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Yarım saat bekleyin lütfen.
BAŞKAN - Sayın Bakan…
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Biz şu anda zaten çalışmalar yapıyoruz.
Yaptığımız hep enerji… Dün de ben enerjiyle ilgili toplantılar yaptım. Onun
için ben size şunu söyleyeyim…
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Kamuoyu bilgilensin, lütfen yarım saat bekleyin. Lütfen, bekleyin… Lütfen,
gitmeyin Sayın Bakan.
BAŞKAN - Sayın Bakan,
teşekkür ediyorum.
Madde üzerinde, Anavatan
Partisi Grubu adına söz isteyen Erzurum Milletvekili İbrahim Özdoğan.
Buyurun Sayın Özdoğan.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1099
sıra sayılı kanun tasarısı üzerine, Anavatan Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
ülkemizde elektrik enerjisi üretimi, son yıllarda, aylık yüzde 7,2 artışla,
2005 yılı sonu itibariyle 161,5 milyar kilovat/saate ulaşmıştır. 2006 yılı
tahmin programına göre de, yıllık yüzde 7,2 oranında artışla, 173 milyar
kilovat/saate ulaşacağı beklenmektedir.
Bu talep, üretimin yıllık
maksimum gücü, 2004 yılında yüzde 8,1; 2005 yılında ise yüzde 7,2 artarak 25
174 megavat olarak gerçekleşmiş olup, 2006 yılında da, talep edilen gücün,
yüzde 7,3 oranında artışla 27 000 megavat olması beklenmektedir. Bu talep
edilen güç, ülkemizde 2004 yılında 36 824 megavat, 2005 yılında ise 38 792
megavat kurulu güç kapasitesi olan santrallardan karşılanmıştır.
Kurulu güç değerlerine
bakıldığında, sanki, yüzde 35 oranında kurulu güç kapasitesi varmış gibi
görülmektedir; ancak, mevcut kurulu güç kapasitesine karşılık, emre amade
kapasitemiz 26 000-26 500
megavat mertebesindedir. Çünkü, santralların, özellikle EÜAŞ tarafından
işletmesi yapılan termik santralların büyük bir kısmının ekonomik ömürleri
dolmuş, bir kısmının üniteleri arızalı, akarsu santralları sadece su
gelirlerinin olduğu mart-haziran ve eylül-kasım aylarında gelen suya bağlı
olarak üretim yapabilmektedir.
Ocak 2006'da doğalgaz
arzında yaşanan sıkıntı sonucu, doğalgaz santrallarının büyük bir bölümünün
ikinci yakıtla üretim yaptırılmasına ve yüzde 35'lik fazla görülen kapasiteye
rağmen, 200 megavata yakın, tüketimde kısıntı yapılarak kriz atlatılmıştır.
Kısıntı yapılan sanayici zarara uğratılmıştır.
Bu olaydan da görüleceği
üzere, ülkemizde mevcut kurulu kapasitenin mevcut portföyüyle her zaman yüzde
35'lik bir yedek kapasiteye sahip olma zorunluluğu bulunmaktadır; ancak, kurulu
güç kapasitesi, talebin aksine, 2004 yılında yüzde 3,5 oranında artışla 36 824 megavata,
2005 yılında da yüzde 5,3 artışla 38 792 megavata ulaşmıştır; yani, kurulu güç
artışı, yüzde 7,2 civarında olan talep güç artışının altında seyretmektedir.
Eğer kurulu güç artışı bu trendle devam edecek olursa, 2007 yılından itibaren
ülkemizde elektrik enerjisi darboğazı yaşanması kaçınılmaz olacaktır.
1983 yılı öncesi ve 1996
yılı sonrası ülkemizde yaşanan elektrik enerjisi kesinti ve kısıntıları
hepimizce malumdur. Bu olayların yaşandığı tarihlerde, elektrik enerjisi
kesinti ve kısıntılarından en çok mağdur olan kesim sanayicilerimiz olmuştur.
Kamunun, o tarihteki yasalar gereği zamanında yapması gerekirken yapmadığı
üretim tesislerinden dolayı zarar gören sanayicilerimiz, tekrar elektrik
kesintilerinden zarar görmemek amacıyla, kamudan hiçbir garanti almadan ve tüm
riskleri üzerlerine alarak sadece kamunun enerji maliyeti içindeki yakıt
dışındaki harcamalarının daha altında üretim yapabilme kabiliyeti, kamunun kötü
işletmeciliği sonucu oluşan giderlerden kurtulma ve daha verimli bir işletmeci
olmasının getirdiği avantajları düşünerek, kendi malî güçlerine uygun ve krizin
çok çabuk atlatılabilmesine yönelik en çabuk ve en ucuza tesis edilebilen
doğalgaz santrallarını kurmuşlardır.
4628 sayılı Yasayla,
ülkemizde elektrik enerjisi üretim tesisi kurulması özel sektöre bırakılmıştır.
Yasa, özel sektörün üretim tesisi kurmasını, ürettikleri elektrik enerjisini
satmak için serbest piyasada tüketicilerini de kendisi bulması koşuluyla lisans
alımlarını şarta bağlamıştır. Daha açık bir ifadeyle ve doğru bir yaklaşımla,
yap-işlet-devret ve yap-işlet santrallarına kamu tarafından verilmiş olan alım
ve Hazine garantileri, özel sektör üreticilerine verilmemiş olup, diğer tüm
riskler de kendi üzerlerine bırakılmıştır.
Bugün, özel sektör
üreticilerinin toplam kurulu gücü 6 343 megavata ulaşmıştır. Bugünkü santral
maliyetlerine göre, bu yatırımın bedeli 5 milyar doların üzerindedir. 2005
yılında ise, bu santralların toplam üretimleri 27,6 milyar kilovat/saattir;
ancak, 4628 sayılı Yasa sonrası EPDK tarafından düzenlenen ikincil mevzuatla,
özel sektör üretim şirketleri, bırakın yeni tesis yapmayı, mevcut tesisleri
kapatacak duruma gelmişlerdir.
Özel sektör üreticileri,
ürettikleri elektrik enerjisini, kamuya ait iletim ve dağıtım tesislerini
kullanarak, sadece yıllık tüketimi 6 000 000 kilovat/saat ve üzerinde olan
tüketicilerine nakletmek mecburiyetindedir. Buna karşılık, nakil esnasında,
üreticiden -özel sektörün faaliyetleri kısıtlanan; ancak, kamunun giderinin
yüzde 80'i oluşturduğu- alçak gerilim bölge giderlerinin dahil edildiği dağıtım
sistem kullanım bedelleri TEİAŞ adına TEDAŞ tarafından haksız yere 3 kat fazla,
iletim sistem kullanım bedeli -yine mükerreren- dağıtım sistem kullanım bedeli
hesabında olmasına rağmen, dağıtım sistem kaybının alınması, yine yasanın 13
üncü maddesinde "fiyat yapısı içinde, söz konusu tüzelkişinin
faaliyetleriyle doğrudan ilişkisi olmayan hiçbir unsur yer alamaz" hükmüne
rağmen, TRT ve enerji fonlarının da alınması sonucu, toplam, kamunun her 1
kilovat/saat üzerinden aldığı pay 400 000 TL/kilovat/saate ulaşmıştır. Ayrıca,
Haziran 2004 ayında 1 000 metreküp için 242 893 YTL iken, Mart 2006 ayı için
-taşıma bedeli hariç- 377 512 YTL'ye ulaşmış olup, yüzde 55,4 oranında
artırılmıştır.
Dağıtım şirketlerinin
payı ile bu şirketlerin ana girdisi olan doğalgaz fiyatları, bu süreçte
yaklaşık yüzde 60 oranında artmıştır. Yine, enflasyonun aynı dönemde yüzde 25
oranında arttığı tarafınızca söylenmiştir. İşçilik ve malzeme fiyatları da en
az enflasyon oranında artmıştır. Buna karşılık, 2005 yılı TEİAŞ verilerine
göre, EÜAŞ ve kamu alım garantili yap-işlet-devret ve yap-işlet santrallarında
üretilen toplam 102,8 milyar kilovat/saat elektrik üretiminin yüzde 52,2'si
olan 78,5 milyar kilovat/saati doğalgaz santrallarından karşılanıyor olmasına karşın,
otuzdört aydır TEDAŞ'ın elektrik enerjisine zam yapmıyor olması dikkate
şayandır. Bu yapılan, tamamen, Hükümetin popülist politikası sonucu, enerji
KİT'lerindeki kamu finansman dengesini bozma pahasına yapılan bir uygulamadır.
4628 sayılı Yasanın 18 inci maddesinde açık hüküm olmasına rağmen, DSİ'ye, DSİ
tarafından tesis edilen ve EÜAŞ'a devredilen hidroelektrik santralları için
bugüne kadar EÜAŞ tarafından herhangi bir bedel ödenmemiştir. Böylece, elektrik
enerjisi birim maliyet hesaplarında, DSİ tarafından tesis edilen hidroelektrik
santralların amortisman giderleri dahil edilmeyerek, gerçek elektrik enerjisi
maliyet giderleri gizlenmektedir.
Değerli arkadaşlar,
açıklamaya çalıştığımız 4628 sayılı Yasaya aykırı, haksız, usulsüz ve hukuksuz
uygulamalar konusunda, elektrik enerjisi piyasasını düzenlemesini sağlamak
üzere kurulmuş olan EPDK ile Bakanlık nezdinde özel sektör temsilcilerince
yapılan yazılı ve şifahî başvurular, defalarca yapılan toplantılar bir sonuç
vermemiştir; çünkü, bu Hükümet "yaparım, olur biter" tavrında,
vurdumduymaz bir Hükümettir.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, unutmayalım ki, bu sanayiciler bu ülkenin insanlarıdır,
sermayelerini yurt dışındaki bankalara yatırıp faizini yemek yerine, hiçbir
garanti kapsamında olmaksızın yatırım yapmaktadırlar. Bu insanlara, bir
taraftan "yatırım yapın, yanınızdayız" derken, diğer taraftan her
türlü engeli koyacaksınız, sonra da, popülist bir tavırla "üç yıldır
elektriğe zam yapmıyoruz" diyeceksiniz. Göreceğiz, bir birbuçuk yıl
içerisinde enerjide yaşanacak sıkıntıya kim bilir hangi bahaneleri
uyduracaksınız. Halkımız ariftir, sizin hiçbir bahanenizi yutmayacaktır.
Teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Özdoğan.
Madde üzerinde, AK Parti
Grubu adına söz isteyen Kütahya Milletvekili Hüsnü Ordu…
Buyurun Sayın Ordu.
AK PARTİ GRUBU ADINA
HÜSNÜ ORDU (Kütahya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçici 11 inci
madde hakkında Grubum adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Şimdi, hiç kimseye cevap
olsun diye değil; ama, tutanaklara geçmesi açısından geçici 11 inci maddeyi
teknik anlamda sizlerle paylaşmak istiyorum.
Şimdi, bu meseleye
nereden gelindi? Sayıştayımız ciddî bir çalışma yaparak, özellikle
yap-işlet-devretlerle ilgili uğranılan kamu zararı üzerine bir rapor düzenledi.
Bu rapora hiç kimsenin bir itirazı yok. Rapordaki rakamlar tartışılabilir
rakamlardır. Tamamen teknik bir finansman konusu modeli. Ama, burada bir gerçek
vardır; fizibiliteler gereken şekilde etüt edilmemiştir; ama, bu ne AK Partinin
ne CHP'nin ne bugünkü milletvekillerinin hatasıdır. Geçmiş dönemde uygulanan, o
günkü konjonktürde aciliyetten uygulanan bir yöntem haline gelmiştir.
Yanlıştır, hepimiz kabul ediyoruz.
Bakın, Sayıştay, raporu
sonucunda ne söylüyor: Uğranılan kamu zararının sona erdirilmesi amacıyla özel
hukuk hükümlerine göre düzenlenmiş olan tahkim şartı içeren bu sözleşmelerle
ilgili şirketlerle görüşün, sözleşmelerin, tarifelerin, asgarî tutarların,
asgarî alım tutarlarıyla ilgili her konuda eğer bunu daha iyi bir şekle
getirebilirseniz getirin. Bütün bu yolları deneyin. Bu çerçevede bir çözüme
ulaşılamaz ise hukukî süreci başlatın. Ortada bir rapor var. Şimdi biz diyoruz
ki: Bunların hepsi kabul; fakat, farklı farklı rakamlar var. Enerji Bakanlığı
bunu zaten yapıyor, bu şirketlerle görüşüyor; ama, diyelim ki, fiyatlar
konusunda, zarar konusunda şirketler belli bir mutabakata varmıyor; ama, ortada
da Sayıştayın verdiği bir zarar raporu var. Peki uzlaşamadınız… Bu rapora göre
diyor ki: "Hukukî süreci başlatın, tahkime gidin." Biz de diyoruz ki:
Bırakın böyle raporları, birer gerçek var. Bakın, özel hukuk hükümlerine tabi
birtakım şirketlerin, bakanlık iradesinin dışında tahkim heyetine başvuruları
var; okuyorum: "Davacı: Güney Ege İşletmeleri." Yatağan-Yeniköy-Kemerköy
Santralıyla ilgili. Tahkime başvurmuş şirket; 90 000 000 dolar bu ülkenin
kaynakları tazminatla ödeme yükümlülüğüyle karşı karşı kalmış, ICC'de,
İsviçre'de.
Soma-Süzer, 83 000 000
dolar dava miktarı. Zannediyorum, 30 000 000 dolar civarında bir zarar
tazminiyle karşı karşıya kaldı bu ülkenin hazinesi.
SBD-Sakarya, 24,3 milyon
dolar zararla karşı karşıya kaldı tahkim davasında. Bunlardan bir tanesi ise,
çok önemli, Süzer'de. Danıştay gerekçesinde kanunî gerekçelere dayanan bir
iptal, RTÜK Yasasıyla ilgili olmuş olmasına rağmen, ICC'de, İsviçre'de tahkim
heyeti, kardeşim, ben kanun, Danıştay, içtihat falan bilmem. Bu, tahkime tabi
bir sözleşmedir, özel hukuk hükümlerine tabi bir sözleşmedir. Siz bu karşılıklı
özel sözleşmeye riayet etmemişsiniz, ben size şu kadar tazminle rücu edeceğim
dedi, raporun çok üzerinde, kanunî gerekçelere dayanan bir Danıştay kararı
olduğu halde. Dolayısıyla, burada ifade etmek istediğimiz şey şu: Enerji
Bakanlığının arzu etmediği bir noktada, şirketlerin gittiği bir noktada bile,
çok daha hukukî gerekçelere dayanan bir kararda, kanunla desteklenen, Danıştay
kararıyla desteklenen kararlarda bile, bu ülkenin hazinesi, ICC'de, İsviçre'de
çok ciddî miktarlarda tazminata mahkûm oldu. Dolayısıyla, böyle bir süreçte Enerji
Bakanlığı doğrusunu yapıyor, şirketlerle anlaşmaya çalışıyor, mutabakata
varmaya çalışıyor; ama, bu konunun farklı noktalara götürülmemesi lazım. Eğer
bu konuda bir çözüm isteniyorsa -Plan ve Bütçede de biz bunu söyledik-
muhalefete mensup milletvekilleri, AK Parti Grubuna dahil milletvekilleri, Plan
ve Bütçe Komisyonu, daha sonra bakanlık aleyhine soruşturma olmayacak bir
miktarda, bir mutabakat rakamında uzlaşabilirse, firmalarla otursun, Komisyon
karar versin, Meclis. Bakanlıktaki kamu iradesi, kamu personeli de bir
mutabakata varırsa, bunu mutabakatla sonlandırsın. Eğer böyle olmazsa, hangi
rakamla uzlaşırsanız uzlaşın, daha sonraki geçen süreçte -işte, o azdı, bu
çoktu, şu şöyleydi, bu böyleydi diye- bu konuyla ilgili içtihatlar sürüncemede
devam edecektir. Biz, kısaca bunu ifade etmek istiyoruz.
Şimdi, geçelim
yap-işlet-devretlerle ilgili diğer konuya. Bu tasarı neyi getirdi, bu madde;
yap-işlet-devretlerle ilgili, bunlarla ilgili soruna bir çözüm bulalım ve
bulduğumuz çözümle de biz, tarifeler yoluyla, bakanlıkça ne ödediysek kanunî
faizleriyle beraber bunu geri alalım istedi. Bu düşünce çok yanlış bir düşünce
kesinlikle değildir. Ne ödediğimiz iddia ediliyor; 400 000 000 dolar
tarifelerle. Tamam. Eğer, biz bunu ödediysek… Bu tasarıda da diyor ki:
"Biz bunları kanunî faizleriyle beraber geri alalım." Bir çözümdür,
bir öneridir, bir şıktır; tartışılır; ama, bir şıktır. Buna çözüm getirebilmek
için ortaya bir irade konulmuştur. Nedir burada tartışılan şey; bu,
yap-işlet-devret modeli olduğu için -adı üzerinde- daha sonra, devlete ait
olan, terk edilecek bir tesis anlamında olduğu için, kanunun bu noktada
söylediği, amaçla ters düşen bir şey vardır; ama, sonuçta, üretilen bir çözüm
vardır. Biz bu paraları, en azından, kanunî faizleriyle beraber geri alacaktık;
ama, şu anda bu noktada, demek ki, bir müzakere süreci veya farklı düşünceler
var, farklı noktalara götürüldü. O zaman geçici 11 inci maddede vereceğimiz
önergeyle biz, sadece sözleşmelerden evvel 4628'e göre revize edilen yerlere
arsa satışı yapacağız ve bu konuyu sizin de arzu ettiğiniz, kamuoyuna da
yansıyan şekliyle, arzu edilen şekilde bu konuyu ikame etmiş olacağız.
Ben bu maddenin ülkemize
hayırlı olmasını diliyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Ordu.
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Bizim böyle bir arzumuz yok Sayın Ordu, rica ederim… Nereden çıkardınız? Ben
sana şimdi cevabını vereceğim.
HÜSNÜ ORDU (Kütahya) -
Söylersin, cevabını alırsın.
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Görürsün sen şimdi; öyleyse, şimdi görürsün.
HÜSNÜ ORDU (Kütahya) -
Söylersin, cevabını alırsın.
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Tamam, ben şimdi sana cevap vereceğim.
HÜSNÜ ORDU (Kütahya) -
Benden de cevabını alırsın.
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Tamam.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
şahsı adına söz isteyen, Birgen Keleş, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Keleş.
BİRGEN KELEŞ (İstanbul) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri,
şimdi, enerji sektörü, ekonomik ve sosyal yaşamın her alanını ilgilendiren ve
bir ülkenin yurt dışındaki diğer ülkelerle rekabet etme olanağını belirleyen
bir sektör, fevkalade önemli. O nedenle de bu sektörün ciddî bir şekilde
planlanması ve ileriye dönük tahminlerin doğru yapılması, sorunlarının
çözülmesi çok önemli. Türkiye'de bunun iyi yapıldığını söylemek mümkün değil.
Plansız hareket edildiği için enerji maliyetleri artmış ve dışa bağımlılık da
artmıştır. Oysa, Türkiye, kendi yerli kaynakları olan ve bunlardan da ne yazık
ki yararlanmayan bir ülke durumundadır, yararlanabilecekken.
Şimdi de benzer bir hata
yapılıyor ve nükleer santral kararını veriyor Bakan gidip yurt dışında bir
yerde ve ondan sonra da, ne meslek odalarıyla ne sivil toplum örgütleriyle ne
de akademisyenlerle konuşuluyor ve onların sözleri gözardı ediliyor.
Şimdi, hem Bakan hem
AKP'li milletvekili arkadaşlarım "biz, bunu, sorunu kucağımızda
bulduk" diyorlar.
Değerli arkadaşlarım,
üçbuçuk yıldır iktidar olan bir partinin, başka hükümetleri suçlayarak
kendisini sorumluluktan sıyırması mümkün değildir. Bir defa, Sayıştay raporu
olsun, Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu raporu olsun, İktidarınız
döneminde ortaya çıkmıştır ve açıklanmıştır bunlar. DPT Müsteşarı yaptığı bir
konuşmada bürokratları ve siyasetçileri suçlamıştır; yani, bir şeylerin ters
gittiği açık, ortada ve siz, bunu, biz bunu kurcalayıncaya kadar gündeme bile
getirmediniz. Mesela, bütçe çalışmaları sırasında sektörler tartışılırken
hiçbir zaman gündeme getirmediniz gerçek boyutuyla.
Şimdi, belirli bir konuda
müzakereler üçbuçuk yıl sürmez, yapılan müzakereler. İktidar, olanlara seyirci
kalmıştır; bir. Yeni düzenlemeler getirmiş, ek olanaklar tanımıştır; iki.
Geçici 11 inci maddeyle de bu olanakları genişletmektedir; üç.
Daha bir yıl önce 5346
sayılı Yasayı çıkardınız yenilenebilir enerji kaynaklarıyla ilgili ve
"4628 çerçevesinde sözleşme yapılan şirketler henüz işletmeye
geçmemişlerse, eğer, bu sözleşmeye son verme kararı alırlarsa ve yenilenebilir
enerji kaynaklarını kullanarak elektrik üretirlerse, o zaman buna imkân
tanıyacağız" dediniz ve onlara bu olanağı tanıdınız. Şimdi, yeni bir taviz
vermek, santral devri, irtifak hakkıyla kullandıkları arazileri bağışlamak söz
konusu olmamalıdır. Neden; çünkü, bir defa ona yeni olanak zaten tanımış
vaziyettesiniz; bir. İki; denetimler henüz yapılmamıştır; dolayısıyla, bu
işletmeye girmemiş şirketlerin suiistimal ortamı hazırlayıp hazırlamadıkları,
diğerlerinin yolundan gidip gitmedikleri belli değildir. Üç; santralı araziyle
birlikte verdiğinizde ve hakkınızdan vazgeçtiğinizde eski şirketler de dava
açabilir ve hak talebinde bulunabilir. Ayrıca, 5346 sayılı Yasanın bir 8 inci
maddesi vardır "orman veya Hazine mülkiyetinde olan veyahut da devletin
hüküm, tasarrufu altında olan araziler, yenilenebilir enerji kaynaklarından
elektrik üretmek istediklerinde bedeli karşılığında kiralanabilir, irtifak
hakkı tesis edilebilir, kullanma izni verilebilir" diyor. Dikkat edin
değerli arkadaşlarım, mülkiyeti verilebilir demiyor.
Şimdi, aradan bir yıl
geçtiği halde, sadece bir yıl geçtiği halde, ne oldu da bu yeni öneriyi
getiriyorsunuz siz?! Nedir getirdiğiniz öneri; santralları devralma hakkımızdan
vazgeçelim, bunları şirkete bağışlayalım topraklarıyla birlikte; bu da
yetmiyor, eskilere de bunu uygulayalım diyorsunuz. Şimdi, değerli arkadaşlarım,
eskilerden, vereceğiniz bir önergeyle vazgeçseniz bile, peki, bu değişiklik, bu
kadar kısa bir sürede, hiçbir haklı neden olmadan getirilen bu değişiklik
politikasızlık değil de nedir?! Söyleyeyim ben size; bir, çok ciddî bir
politikasızlıktır; iki, yerli-yabancı şirketlerden gelen baskılara boyun
eğmektir. Aslında, ciddî plan anlayışından vazgeçmek, sektörlerle ilgili ciddî
bir politika oluşturmamak, yerli-yabancı şirketlerin baskılarına boyun eğmek,
İktidarınızın en belirgin özelliklerinden bir tanesidir.
Şimdi, bakın, bunun bir
işareti, 10 Şubatta, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarının yaptığı konuşmada
var. Neden; çünkü, bir yandan, özel tekellerin oluştuğundan bahsediyor; öte
yandan, özelleştirilecek tesisler için yatırım yaptırılmaması gerektiğini
söylüyor. Bir yandan, yatırımların yetersizliğinden bahsediyor -2006 yılındaki
programı açtığınız zaman, özel sektörün de, kamunun da yatırımlarının
azaltıldığını görüyorsunuz- eleştiriyor; ama, aynı politikalara devamını
öneriyor; yani, ne yaptığını bilmiyor.
Komisyon Başkanı, yap-işlet-devret
sonunda Hazineye devredilecek olan santralların işletici firmaya verilmesini
veri olarak alıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BİRGEN KELEŞ (Devamla) -
Çok rica ediyorum…
Değerli arkadaşlarım,
bunun veri olarak alınması için bir neden yok ki! Veri olarak alınınca da,
firmaya santral verilince, toprağın da neden verilmesi gerektiğini açıklıyor.
Şimdi, bir defa, bu açıklamaları da, arada bir, tahkim tehdidiyle süslüyor.
1- Tahkim, özel şirketler
arasında olan bir şeydir ve eskiden beri Türkiye'de vardı. Bunun, taraf kamu
olduğu zaman verilmemesi gerekirdi; Cumhuriyet Halk Partisi olarak karşı
çıktık.
2- Enerji sektöründe
belgelenmiş yolsuzluklar ve usulsüzlükler vardır. Her iki kuruluşun hazırladığı
rapor da, koskocaman ciltler halindedir. Dolayısıyla, sözleşmelere son vermenin
haklı gerekçeleri vardır.
3- Sayıştay raporunda,
daha önce de söyledikleri gibi, bir defa çaba gösterilsin diyor; ama, tahkim
yolunu da açık tutuyor. Dolayısıyla, tahkim, başvurulmaması gereken, her
halükârda başvurulmaması gereken bir sistem değil.
Değerli arkadaşlarım,
hiçbir devlet, yabancı şirketler karşısında bu kadar çaresiz olamaz. Enerji
Bakanı, Plan ve Bütçe Komisyonundaki konuşmalarda raporlardaki suçlamaları
kabul etti "evet olmuştur" dedi, şirketlerin güçlü olduğunu ve
müzakerelerin devam ettiğini söylemekle yetindi. Şimdi, değerli arkadaşlarım,
bununla yetinmek acz ifadesi değildir de nedir?
Sayısız şeyler
yapılabilir; ama, burada bir tek örnek vereceğim; bir devlet istese bunu yapar,
hele sizin gibi ihaleye çok önem vermeyen, ihalesiz iş veren bir hükümet daha
da rahat yapar. Her türlü yolsuzluğu, usulsüzlüğü yapan şirketlere,
sözleşmelerin düzeltilmesine razı olmadıkları takdirde Türkiye Cumhuriyeti
sınırları içerisinde hiçbir ihaleye giremeyeceklerini söylediniz mi
söylemediniz mi? Adım gibi eminim ki, söylememişsinizdir; çünkü, siz, kamu
yararını anlamak istemiyorsunuz, kamu yararını kollamayı anlamak
istemiyorsunuz, siz yabancılara karşı dik durmayı anlamak istemiyorsunuz.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Keleş.
Madde üzerinde, şahsı
adına söz isteyen Kütahya Milletvekili Hüsnü Ordu?.. Yok.
Manisa Milletvekili
İsmail Bilen?.. Yok.
Denizli Milletvekili
Ümmet Kandoğan?.. Yok.
Hatay Milletvekili Mehmet
Eraslan?.. Yok.
Samsun Milletvekili Haluk
Koç?.. Yok.
Ordu Milletvekili Cemal
Uysal?.. Yok.
Madde üzerinde 10 dakika
süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sayın Doğan, buyurun.
MUHARREM DOĞAN (Mardin) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Aracılığınızla, Sayın
Enerji Bakanımıza bir soru yöneltmek istiyorum.
Sayın Bakanım, bu Ilısu
Barajı ne oldu? 2005 yılında, bizzat, bu kürsüden, bölge halkına müjdelediniz,
bize müjdelediniz, temel atma töreni yapılacağına söz verdiniz; ama, bugüne
kadar bir şey yapılmadı. Bu Ilısu Barajı, gerçekten -net bir şey söyleyebilir
misiniz- başlayacak mı başlamayacak mı? Bazı bölge milletvekillerinizin
"müracaatlar yapılsın işçi alımı için" söylemleri var ve vatandaşlar
da tereddüt ediyor; bu noktada gerçek bir şey var mı? Onu istiyorum.
Bir de, biliyorsunuz;
doğu, güneydoğu bölgelerimizde elektrik kesintileri sık sık meydana
gelmektedir. Bunun nedeni de, elektrik şebekelerinin zayıf olması, enerji nakil
hatlarının zayıf olması, trafoların yetersiz olması.
Bunların iyileştirilmesi,
yeniden yapılandırılması ve bu elektrik kesintilerine son verilmesi noktasında
Hükümetimizin ve özellikle, sizin Bakanlığınızın ciddî bir çalışması var mıdır
?
Kızıltepe'ye 2002 yılında
enerji nakil hattı ihale edildiği halde, bugüne kadar bitirilmemiştir; bu
konudaki cevabınızı istiyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Doğan.
Sayın Kart, buyurun.
ATİLLA KART (Konya) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlarım,
elektrik piyasasının denetimiyle ilgili esasları düzenleyen bir tasarıyı
tartışıyoruz. Bu denetimi yapma konumunda olan Enerji Bakanının geçmiş ve
mevcut uygulamalarına yönelik olarak ciddî kuşkularımız var. Bunların açıklık
kazanması amacıyla, iki soruyu Sayın Bakana yöneltmek istiyorum.
Birinci olay şu: Sayın
Bakanın İGDAŞ'ta murahhas üye olarak görev yaptığı dönemde… Müfettiş
raporundaki ifadeyle söylüyorum, aynen o ifadeyi okuyorum, o ifadeyi aynen
tekrarlıyorum:
"Sayın M. Hilmi
Güler'in gayriyasal yollardan temin ettiği paralara kasa olarak nezaret etmiş
olduğu, bu iddialarla ilgili olarak hakkında düzenlenen 9.4.2002 tarih, falan
sayılı inceleme raporunun düzenlendiği…"
BAŞKAN - Sayın Kart,
maddeyle ilgili soru sorar mısınız lütfen.
ATİLLA KART (Konya) -
Sayın Başkan, burada elektrik enerjisi piyasasının denetimiyle ilgili bir
tasarıyı tartışıyoruz. Bu denetim kapsamında, denetim sorumluluğu kapsamında.
bu denetimi yapmak durumunda olan Sayın Bakanın uygulamalarına yönelik bir
soruyu soruyorum.
BAŞKAN - Lütfen, Sayın
Kart…
ATİLLA KART (Konya) -
Şimdi, bu inceleme raporu İçişleri Bakanlığına gönderilmiş Sayın Bakan. 2002
tarihinde gönderilmiş. Bakıyoruz, dört yıl geçmiş, müteaddit sorularımıza
rağmen bu inceleme raporunun içeriği hakkında ve sonucu hakkında bilgi alamıyoruz.
Bu olay doğrudan şahsınızla ilgili olduğuna göre, bu iddianın içeriği nedir,
esası nedir, özü nedir? Bu konuda, lütfen, kamuoyunu bilgilendirin; çünkü,
üçüncü defadır, dördüncü defadır yazılı olarak soruyorum, sözlü olarak
soruyorum, cevap alamıyorum.
İkinci sorum: Yine,
İGDAŞ'la bağlantılı olarak, müfettiş raporundaki ifadeyle söylüyorum…
BAŞKAN - Sayın Kart,
lütfen…
ATİLLA KART (Konya) -
Toparlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Maddeyle ilgili
sormazsanız sözünüzü keseceğim. Lütfen…
ATİLLA KART (Konya) -
Toparlıyorum Sayın Başkan.
İGDAŞ'ın
hortumlanmasındaki 1.11.1995 tarihli yönetim kurulu kararında sizin de
imzanızın olduğu…
AHMET YENİ (Samsun) -
İSKİ, İSKİ… İGDAŞ değil…
BAŞKAN - Sayın Kart…
Teşekkür ediyorum Sayın Kart.
ATİLLA KART (Konya) -
Sayın Başkan, sorumu soruyorum.
BAŞKAN - Lütfen, Sayın
Kart…
ATİLLA KART (Konya) -
Sorumun olayla ilgisi gayet açık, niye kesiyorsunuz?! Neden kesiyorsunuz,
tasarıyla ilgisi gayet açık?!
BAŞKAN - Sayın Kart,
İçtüzüğün verdiği hakkı kimse kötüye kullanamaz.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Diğer sorular maddeyle mi ilgiliydi Sayın Başkan?! Muharrem Doğan Beyin
sorusu maddeyle mi ilgiliydi?!
ATİLLA KART (Konya) -
Tasarıyla ilgili Sayın Başkan…
BAŞKAN - Maddeyle ilgili
soru sormanıza hiç kimsenin bir sözü yoktur. Sayın Bakana maddeyle ilgili soru
soracaksanız, buyurun.
ATİLLA KART (Konya) -
Elektrik piyasasının denetimini tartışmıyor muyuz burada; bunu tartışıyoruz,
bunu tartışıyoruz Sayın Başkan!
ASIM AYKAN (Trabzon) -
İSKİ'yi sor!..
BAŞKAN - Maddeyle ilgili
sorunuzu soracak mısınız Sayın Kart?
Buyurun.
ATİLLA KART (Konya) -
Sayın Başkan, elektrik enerjisi piyasasının denetimiyle ilgili esasları
tartışıyoruz, bu uygulamayı yapacak Sayın Bakanın uygulamalarını tartışıyoruz.
Bundan daha başka nasıl illiyet olabilir?!
Devam ediyorum…
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kart, soru sorma süresi tamamlanmıştır zaten.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Ben cevap vereceğim.
BAŞKAN - Sayın Bakan,
buyurun.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Ben, önce Sayın Muharrem Doğan Beye cevap
vereyim. Ilısu Barajı tabiî ki yapılacak. Son görüşmeleri, şu anda sigorta
şirketleriyle ilgili görüşme değerlendiriliyor. Bizim açımızdan ve Hazine
açısından bir problem kalmadı ve bu yıl içinde inşallah temelini atacağız. Bu,
aynı zamanda, bizim dünya çapında bir tesise imza atmamız olacak ve bölgenin
kalkınması açısından da son derece önemli.
Elektrik kesintileriyle
ilgili çok yoğun bir çalışmamız var, giderek azaldı zaten bu. Ben, size bunu
rakamlarla ifade edebilirim; çünkü, kabloların yeraltına inmesi, trafoların
yenilenmesi; bunlar aşağı yukarı yirmi otuz senedir yapılmayan şeylerdi, hepsi
bizi beklemiş. Onların hepsi yapılıyor ve çok süratli bir şekilde
gerçekleştiriliyor.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Mecliste altı defa kesildi!
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Kızıltepe'deki hat da süratli bir şekilde
bitecek; ben de günü gününe takip ediyorum onu. Tabiî, burada kamulaştırma
meseleleri var, bizim dışımızda olan meseleler var, onlar hallolacak.
Sayın Başkan, eğer
müsaade ederseniz, her ne kadar… Soruyu anladım ben, Sayın Kart'ın niyetini de
anladım.
Şunu söyleyeyim: Bizim o
noktayla ilgili…
ATİLLA KART (Konya) -
Niyetim ne olabilir Sayın Bakan?! Soru soruyorum.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Size şöyle ifade edeyim…
ATİLLA KART (Konya) -
Niyetim ne olabilir?! Görevimi yapıyorum.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Bakın, bizim o noktayla ilgili en ufacık bir
problemimiz yok. Bunu savcılıkta karar…
ATİLLA KART (Konya) -
Soruma cevap verin Sayın Bakan.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Bu bir iftiradır ve bu da, bir partinin il
başkanının marifetiyle yapılmıştır. Bunu kitabında da ifade etmiştir. Ama, ben
onu mahkemeye vermeye dahi tenezzül etmedim, bilesiniz, evet. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Ver, ver…
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
ATİLLA KART (Konya) -
Rapordan söz ediyorum Sayın Bakan.
BAŞKAN - Süremiz var.
Sayın Tüysüz, buyurun...
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Böyle bir rapor varit değil. Ben, size
istediğiniz zaman da gösteririm. Biz temiz geldik temiz gideceğiz, bilesiniz.
BAŞKAN - Sayın Bakan,
lütfen, karşılıklı konuşmayalım.
Sayın Tüysüz, buyurun.
TURAN TÜYSÜZ (Şanlıurfa)
- Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de, Sayın Başkanım,
sizin aracılığınızla Sayın Bakanımıza bir soru iletmek istiyorum.
Elektrik enerjisiyle
sulama yapan çiftçilerimizle ilgili herhangi bir çalışması var mı Enerji
Bakanlığımızın? Çünkü, biliyorsunuz, elektrik enerjisiyle sulama yapan
çiftçimizin hektar başına ödediği para, yaklaşık olarak 165 YTL, normal su
kanalıyla sulama yapan çiftçilerimizin ödediği para ise 7 YTL civarındadır. Bu
konuda, bu haksız rekabeti ortadan kaldırmak için herhangi bir çalışmanız var
mı? Bir, elektrik enerjisinin indirimiyle ilgili bir çalışmanız var mı?
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Tüysüz.
Sayın Bakan, buyurun.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Efendim, Sayın Tüysüz'e cevabım şu: Biz,
sulamaya şu anda son derece düşük bir tarife uyguluyoruz, 135 999 kuruş. Dolayısıyla, biz,
üçbuçuk yıldır da buna zam yapmadık, indirim yaptık. Ayrıca, otuzaltı ay taksit
yaptık, faizlerini sildik. Ancak, ne yazık ki, bazı bölgelerde, bazı
uygulamalarda, bu ödeme alışkanlığı olmamış, biz bunu ödetmeye çalışıyoruz.
Neticede, bunun karşılığında, biz de yatırım yapıyoruz buralara. Hatta bu
otuzaltı aylık taksiti son dört aya ayırdık ki, mahsulünü aldıktan sonra
yapsınlar diye, yine olmadı.
TURAN TÜYSÜZ (Şanlıurfa)
- Kısa bir süre ayrıldı.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Hayır, dört ay verdik; ki, onların istekleri
üzerine. Onlar ne istiyorlarsa onu yaptık; fakat,
maalesef, bu ödeme alışkanlığı bazı yerlerde yok. Dürüst insan ile dürüst
olmayan arasında da, bu, haksızlığa sebep oluyor.
Ancak, şunu rahatlıkla
söyleyeyim -tabiî, konu, aslında, sadece benimle ilgili değil, TEDAŞ,
Özelleştirme İdaresine bağlı; ama, işletmesi açısından size söyleyebilirim- bu
konuda, biz, yine de, hiçbir çiftçimizin elektriğini kesmiyoruz, onlara anlayış
gösteriyoruz -neticede, o da bir ekonomik kayıp olacaktır- onlara toleransla
yaklaşıyoruz. Zaten, şu anda, çok ucuz; üçbuçuk yıldır da zam yapmadığımız
gibi, sanayiden de ucuz, konutlardan da ucuz. Dediğim gibi, 135 999 kuruş para
veriyoruz ve üçbuçuk yıldır da değiştirmedik bunları.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Sayın Yiğit, buyurun.
RECEP KORAL (İstanbul) -
Süre biteli 5 dakika oldu.
SELAMİ YİĞİT (Kars) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Lütfen, sayın
milletvekilleri...
RECEP KORAL (İstanbul) -
Süre biteli 5 dakika oldu.
BAŞKAN - Buyurun, Sayın
Yiğit.
SELAMİ YİĞİT (Kars) -
Sayın Bakanım, sizi bulmuşken...
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Süre önemli değil, yeter ki, sorular maddeyle ilgili olsun.
SELAMİ YİĞİT (Kars) -
Sayın Bakanım, biliyorsunuz, Kars'taki DSİ yatırımları, 1994 yılından bu yana,
maalesef, ilgi görmüyor; yani, Bayburt Barajı var, Arpaçay ikinci etap sulama
projesi var -ki, bu cazibe sulamasıdır, son derece ekonomik bir projedir-
bölgede pancar üreticileri var, sulu tarıma geçmek lazım, Kars göç ediyor;
yani, bunlar birbirine bağlı sorunlar Sayın Bakanım.
Kars merkezle ilgili…
Çerme'den su getirdiniz, teşekkür ediyorum; ama, bu, böyle bir, seçim öncesi
bir rüzgârdı. Yine de çok teşekkür ediyoruz; ama, devamı gelmedi bu rüzgârın.
Yani, 3 milletvekilinden 2 tanesi de -Kars'a ait- Partinize ait. Bunu Karslı
çok merak ediyor.
BAŞKAN - Lütfen, sorunuzu
sorar mısınız Sayın Yiğit.
SELAMİ YİĞİT (Kars) -
Yani, Bakanlığınızın Çerme suyu dışındaki ilgisini Kars halkı sizden bekliyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Yiğit.
Buyurun, Sayın Bakan.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Yalnız, biz, Hükümet olarak, Parti olarak,
milletvekili sayısına göre iş yapmıyoruz ve Kars da, bizim son derece önem
verdiğimiz, sevdiğimiz bir ilimiz. Geçen hafta oradaydım. Yatırımlar için
brifingler de yaptık ve orada, ben, hep teşekkür aldım Kars'tan, Kars'a
hizmetten dolayı ve yüzellidokuz gün içinde, birbuçuk yıl içinde yapılacak içme
suyu meselesini rekor bir seviyede bitirdik ve Kars'ın su meselesi halloldu. Şimdi,
barajlar konusunda ağırlığını veriyoruz ve doğalgaz konusu hiç düşünülmeyen
şeylerdi, bunlar gerçekleşti. Ayrıca, demiryolu meselesi Ulaştırma Bakanlığımız
tarafından yürütülüyor. MTA'nın yatırımları son derece yoğun. Elektrik
altyapısı süratli bir şekilde gerçekleşiyor ve ben, orada, diğer partiler de,
sizin parti de dahil olmak üzere, yöneticilerinden teşekkür aldım. Bunu da,
belki, sizin haberiniz olmadığı için söyleyeyim.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Halkımızın nezaketidir.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Yani, biz Kars'ı hem seviyoruz hem önem
veriyoruz; milletvekili sayısına göre de hareket etmiyoruz.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Sayın Başkanım, sadece Sayın Kart'ın sorusu mu maddeyle ilgili değildi?!
Bunların hepsi maddeyle ilgili mi, bu soruların ve verilen cevapların?! Bu
kadar söylüyorum; zapta geçsin diye.
ATİLLA KART (Konya) -
Teessüf ediyorum size! Sayın Başkan, size teessüf ediyorum!
BAŞKAN - Madde üzerinde 1
adet önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/1133
esas sayılı Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile 4628 sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen geçici madde 11'in
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Taner
Yıldız |
|
Faruk
Çelik |
Orhan
Erdem |
|
|
Kayseri |
|
Bursa |
Konya |
|
|
|
Nusret
Bayraktar |
|
Ergün
Dağcıoğlu |
|
|
|
İstanbul |
|
Tokat |
|
Geçici Madde 11.- 3096
sayılı Türkiye Elektrik Kurumu Dışındaki Kuruluşların Elektrik Üretimi,
İletimi, Dağıtımı ve Ticareti ile Görevlendirilmesi Hakkında Kanun hükümlerine
göre Bakanlık ile yap-işlet-devret sözleşmesi yapmış olan fakat işletmeye
girmeden sözleşmelerini sonlandırmış veya sonlandıracak şirketlerin, 4628
sayılı Elektrik Piyasası Kanunu kapsamında lisans alarak faaliyetlerini
sürdürmelerini teminen sözleşme kapsamında yap-işlet-devret tesislerinin
kurulması için lehlerine irtifak hakkı tesis edilmiş hazine arazileri,
üzerindeki muhdesatların değeri dikkate alınmaksızın rayiç bedeli üzerinden
Maliye Bakanlığınca şirkete doğrudan satılır.
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Kayseri) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Yıldız,
konuşacak mısınız, gerekçeyi mi okutayım?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Kayseri) - Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe: 3096 sayılı
Türkiye Elektrik Kurumu Dışındaki Kuruluşların Elektrik Üretimi, İletimi,
Dağıtımı ve Ticareti ile Görevlendirilmesi Hakkında Kanun hükümlerine göre
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığınca görevlendirilen şirketler ile yapılan
sözleşmeler kapsamında, yatırımın yapılacağı yerlere rastlayan Hazinenin özel
mülkiyetinde bulunan taşınmazlar üzerinde görevli şirketler lehine Maliye
Bakanlığınca irtifak hakkı tesis edilmektedir.
Bu durumda olan şirketler
tarafından lehlerine irtifak hakkı tesis edilen Hazinenin özel mülkiyetinde
bulunan taşınmazların satışının talep edilmesi halinde, satış bedeli tespit
edilirken, bu taşınmazların zeminin rayiç bedeli ile üzerlerinde bulunan yapı
ve tesislerin Hazineye geçmesi gereken kısmının bedelinin de alınması
gerekmektedir. Ancak, 3096 sayılı Kanun gereğince düzenlenen sözleşme
hükümlerine göre, şirketlerce yapılan yatırımın bedelinin Bakanlıkça tarife
yoluyla ödenmesi öngörülmüş olduğundan, işletmeye geçmeden imtiyaz sözleşmeleri
feshedilen şirketlere talepleri halinde taşınmazların satışı sırasında yapı ve
tesisler ayrıca bir bedel alınmasının sözleşme hükümlerine ve hakkaniyete uygun
olmayacağı düşünülmektedir.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda,
geçici madde 11'i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Tasarının çerçeve 6 ncı
maddesine yeni bir geçici madde eklenmesine dair 1 önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1099
sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 6 ncı maddesine aşağıdaki geçici 12 nci maddenin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
|
İrfan
Gündüz |
|
Muharrem
Karslı |
Zülfü
Demirbağ |
|
İstanbul |
|
İstanbul |
Elazığ |
|
Ahmet
Yeni |
|
Hüsnü
Ordu |
Asım
Aykan |
|
Samsun |
|
Kütahya |
Trabzon |
"Geçici Madde 12-
Elektrik dağıtım şirketleri ile elektrik üretim tesis ve/veya şirketlerinin
özelleştirilmesi çalışmaları kapsamında 31/12/2010 tarihine kadar yapılacak
devir, birleşme, bölünme, kısmi bölünme işlemleriyle ilgili olarak ortaya çıkan
kazançlar kurumlar vergisinden müstesnadır. Madde kapsamında yapılacak işlemler
nedeniyle zarar oluşması halinde bu zarar kurum kazancının tespitinde dikkate
alınmaz. Yapılan bu bölünme işlemleri kurumlar vergisi kanunu kapsamında
yapılan bölünme işlemi olarak kabul edilir.
Bu madde kapsamında
yapılacak teslim ve hizmetler katma değer vergisinden müstesnadır. Söz konusu
teslim ve hizmet ifalarıyla ilgili olarak yüklenilen vergiler, vergiye tabi
işlemler nedeniyle hesaplanan katma değer vergisinden indirilir. İndirim
yoluyla giderilemeyen katma değer vergisi iade edilmez. Bu madde kapsamına
giren işlemlerde 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun ilgili hükümleri
uygulanmaz."
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Sayın Başkan, Komisyonda çoğunluk var mı? Madde ihdas ediyoruz, yeni madde
ihdas ediyoruz.
BAŞKAN - Sayın Anadol,
bu, geçici maddeyle ilgili.
İsterseniz, Tüzüğün 87
nci maddesinin bir ve dördüncü fıkralarını okuyabilirim.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Tamam, gerek yok.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Anadol.
Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Kayseri) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?..
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Gündüz
gerekçeyi okutuyorum.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) -
Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
Gerekçe:
TEDAŞ'A bağlı elektrik
dağıtım şirketlerinin belirlenen özelleştirme modeline göre özelleştirmeye hazırlık
çalışmaları ve bilahare elektrik üretim şirketi ve/veya tesislerinin
özelleştirmeye hazırlanmaları çerçevesinde yapılan devir ve bilanço
düzenlemeleri gerçekte bir satış olmamasına veya faaliyetten kaynaklanan bir
kâr oluşmamasına rağmen KDV ve kurumlar vergisi doğurmaktadır. Özelleştirmeye
hazırlık çalışmalarını kolaylaştırmak amacıyla, Başbakanlık Özelleştirme
İdaresi Başkanlığı tarafından belirlenecek esaslar çerçevesinde TEDAŞ ile bağlı
dağıtım şirketlerinin ve üretim tesisi ve/veya şirketlerinin özelleştirmeye
hazırlanmaları amacıyla yapılan devir, birleşme, bölünme, kısmi bölünme
işlemlerinin vergi ve ticaret mevzuatı açısından ilave maliyetlere ve uzun
sürecek işlemlere neden olmasını önlemek amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
6 ncı maddeyi, geçici
maddeleriyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
7 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 7.- Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ve şahsı adına söz isteyen Adana
Milletvekili Tacidar Seyhan.
Buyurun Sayın Seyhan.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TACİDAR
SEYHAN (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına konuşan değerli arkadaşlarımdan bazılarının burada
konuşmalarını dinledikçe hayrete düşüyorum. Değerli arkadaşlar, sizin siyasî
sorumluluğunuz var; ama, bir de toplumsal sorumluluğunuz var. Lütfen, rica
ediyorum, şu kapının dışında söyledikleriniz ile Türkiye Büyük Millet
Meclisinde söyledikleriniz aynı olsun! Aynı olsun!.. Sayın Bakana cevap
verdikten sonra, diğer konuşmalarımda süre kaldığında, orada ne söylediğinizi,
burada neden kaçtığınızı söyleyeceğim bu kamuoyuna, hiç merak etmeyin; lütfen,
oturun.
Sayın Bakana geliyorum. Başta, çok mütevazı başladı. Olana bakın şimdi: Sayın Bakan, siz, Türkiye Cumhuriyetinin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanısınız. Sizden, sanayi etkilenir, sosyal yaşam etkilenir; herkesin gözü sizde. Bu ülkenin gelişmesi, çağdaşlaşması, eğitiminin, eğitim konusundaki gelişmenin, teknolojik, yapısal olarak sağlanması sizin başarınıza bağlı. Her konu sizden geçer. Önce hazmedici olacaksınız. Biz, muhalefetiz. Biz, inandığımızı söyleyeceğiz. Siz de, onun öyle olmadığını, siyasî nezaket kuralları içerisinde, bu kamuoyuna açıklayacaksınız. Sizin de çocuklarınız, sizin de torunlarınız var, bu televizyonu izliyor. Bu Parlamentoda, Parlamentonun tutanaklarına, ilk defa, aramızdaki müzakereleri -utanıyorum söylemeye- bilmem ne yarışı diye siz geçirdiniz. Böyle şey olmaz!
Arkasından
-suçlamalarınıza geleceğim ve size cevap vereceğim- "bu konuşulanların
altını kırmızıyla çizersem okunacak çok az şey kalır" dedi. Böyle şey olur
mu?! Neyi çiziyorsan söyle, zamanın var; sen, bu Hükümetin Bakanısın;
geleceksiniz, cevap vereceksiniz. Ben de size bir şey söylüyorum: Bu Enerji
Bakanlığının icraatlarının altını kırmızıyla çizersem, Bakanlığı göremezsiniz,
nereye girdiğinizin farkında olmazsınız siz. Böyle şey olur mu?! O sorumlu bir
açıklama da, bu mu sorumsuz bir açıklama?! Bir ülkenin Enerji Bakanı böyle
konuşur mu?!
"Bilen bilmeyen
konuşuyor" diyor. Doğru, inanın, bu konuda, enerji konusunda, bilen de
konuşuyor, bilmeyen de konuşuyor. Sayın Bakan, siz bu konuyu biliyordunuz da,
üçbuçuk senedir görevdesiniz, bugün "tahkime gitmeyi düşünüyoruz"
dediğiniz ülkeyi soyanlar konusunda üçbuçuk yıldır niye görevinizi yapmadınız?!
Sayın Bakan, üçbuçuk
yıldır bu ülkeye kamu, elektrik yatırımları konusunda bir tek çivi çakmıyor,
4628 müsait değil. "Yapması gerekli" diyorsunuz "özelleştirmenin
önünü açacağız" diyorsunuz -özel sektör de çakmıyor- niye görevinizi
yapmıyorsunuz?! Bilmediğiniz için mi ülke bu halde?! Her konuşmada diyorsunuz
ki: Bilgisizler, cahiller, sizi kara cahiller… Açın tutanaklardan, başka bir
şey yok Sayın Bakanın konuşmasında. Bir de, biz ne sormuşsak, farklı şeye cevap
veriyor; TTK'yı anlatıyor, kömürü anlatıyor. Değerli milletvekilleri de -kendi
siyasî partisinden- "kömürü anlatıyor ama Sayın Bakan, henüz Elbistan
B'nin ihalesini yapmadı" diyor. Böyle şey olur mu?! Oraya açılış
yapıyorsunuz… Tamam, kömürde bir şeyler yapıyor, üretiyor, çıkarıyorsunuz; ama,
ne konuştuğunuzu bilin, gündem bu değil.
Teker teker cevap
vereceğim size, siz de cevap verin; ama, sorularıma cevap verin. Basın önünde
soracağım, basına da bu elimdeki belgeleri bu konuşmanın bitiminde vereceğim.
"Bu işler birikime
bağlı" diyor Sayın Bakan. Arkadaşlar, birikime bağlı da… Sayın Bakan bize
"Mavi Akım Gerçeği" diye bir kitap yollamış. Allahaşkına, sizin
birikiminiz oysa, ben size hiçbir şey söylemeyeceğim. O kitabı baştan sona
okudum; sola koyduğunuz rakam da sıfır, sonuna koyduğunuz rakam da sıfır.
Birikiminiz bu mu sizin?! Bütün bu işi bilenlerin vicdanına sunuyorum onu.
Şimdi, geliyorum yine
konuştuklarına…
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Hiç
ilgisi yok.
TACİDAR SEYHAN (Devamla)
- Hayır, olur mu efendim. Konuşuyor Bakanınız, dinleyeceksiniz. Biz de
söyleyelim. Hiçbir zaman dozumuzu aşmıyoruz.
ÇEAŞ, Kepez… Sayın Bakan
diyor.
Sayın Bakan "ÇEAŞ'ı,
Kepez'i çözdük" diyorsunuz. Allahaşkına -biz buradayız, hazırız; dün
önerge verdik. 17 000 mağduru var- madem ÇEAŞ'ı, Kepez'i çözeceksiniz, ÇEAŞ'ı,
Kepez'i kamu için çözdüyseniz, 17 000 masum vatandaş gibi çözmek için niye bu
Türkiye Büyük Millet Meclisinde olmadınız, niye bu önergenin altına imza
koymadınız?! 17 000 masum vatandaş varken -burada Adanalı arkadaşlarım da var,
diğer yerlerden de var- bu mağdurların sorununu çözmek için niye bugüne kadar bir
önerge, bir teklif bile getirmediniz bu Türkiye Büyük Millet Meclisine?! Niye
olan kısmını söylüyorsunuz, diğer kısmını söylemiyorsunuz?! "Masumların
çözdük..." Mağdurların da çözün, herkesin çözün! Masumun hakkını
alacaksanız, onu da alın. Masumun hakkını verin.
MUSTAFA ÜNALDI (Konya) -
Niye bağırıyorsunuz?
TACİDAR SEYHAN (Devamla)
- Dinlerseniz, neyi söylediğimi anlarsınız.
ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum) -
Bağırmadan söylerseniz daha iyi olur.
TACİDAR SEYHAN (Devamla)
- Pekala, daha yumuşak söylüyorum; anlaşılır... Hemen hemen... Bakın, daha
yumuşak söylüyorum.
"Bakü-Ceyhan-Tiflis'i
nasıl çözdüysek, öyle çözeceğiz." Sayın Bakan, Bakü- Tiflis-Ceyhan boru
hattı, Tepenin yaptığı birinci bölümde çözülemedi. Çözülemeyince, siz aldınız,
oraları parçalara böldünüz, hepsini ayrı ayrı ihale ettiniz, yeni yeni taraflar
yarattınız. Siz, Tepe İnşaata, işini bitirmeden parasının yüzde 100'e yakınını
ödediniz, işini bitirmeden ödediniz; sonra da, ödediğiniz parayı geri almak
için, onların araç, gereç, personellerini taşeron firmalarda kullandırdınız.
Siz bu işi böyle çözüyorsunuz. "Hayır" deyin, belgeyi dayayayım ben
size. "Hayır" diyemezsiniz. Siz böyle çözdünüz.
"Irak çıkmaza
girecek" diyor. Hayret ediyorum ya! Sayın Bakan diyor, "Irak işi
çıkmaza girecek." Neden girecekmiş biliyor musunuz; eğer bu maddede…
Şimdi, yeniden müzakere istiyorsunuz ya, bu müzakereyi yanlış buluyor Bakan.
Sayın Bakan onu anlatmak istiyor.
Sayın Bakan, yanlışsa
sözünüzün arkasında durun, çekmeyin onu! Yanlış diyor, bize bu kanunu getiriyor.
Sayın Bakan, bize cevap
verin. İlk olarak 2 nci maddede bu değişikliği yapan kimdi? Siz değilseniz kim
yaptı? Şimdi değişikliği isteyen kim? Kim yapıyor bunu ya?! Hükümetin içinde
gizli bir el mi var? Kim yapıyor bunu? Bizden neyi istiyorsunuz siz?
11 inci maddeyi
konuştuğunuzda… Ha, benim istediğim de bu değil. Her konuşmada Sayın Bakana
diyoruz ki… Bu madde, bu kanun görüşülürken de bunu dikkate alacaktı, bana söz
verdi. Sayın Bakan, siz bu kanunun bir geçiş süresi öngördüğüne katılıyor
musunuz katılmıyor musunuz dedim, "evet, katılıyorum; yok" dedi,
"geçiş süresi öngörmüyor, doğru olan 2012'ye kadar geçiş süresi..."
Siz söylediğiniz lafın gereğini yapmıyorsanız ben ne yapacağım? Ben ne
yapacağım ya?!
Şimdi geliyorum diğer
söylediklerine, teker teker. Sayın Ordu dedi ki: "Bütün şirketlerle
görüşüyor Sayın Bakan."
Sayın Bakan, siz, gizli
oturumda -basını almadınız; ama, gizli bir yanı yok, bütün kayıtlara geçti-
"ben, bu şirketlerden bir tanesiyle görüştüm, görüşmede bir miktar kâr da
sağladım; ama, ben bunlarla nasıl baş edeceğim, bu işin tarafları arasında
Eximbank var, bir sürü büyük şirket var" dediniz mi demediniz mi? Siz
bunlarla baş edemeyecekseniz, Sayın Ordu'nun görüşme yapıp baş edeceği
şirketler hangileri? O başka şirketleri mi konuşuyor, siz mi başka şirketleri
konuşuyorsunuz? Baş edemeyecekseniz niye oradasınız? Bunu niye işleme
alıyorsunuz? O sözü niye sarf ettiniz? Benim sorularıma cevap verin.
Aynı gizli oturumda, aynı
tarih, aynı sayıyla, Sayın Bakan dedi ki: "İki farklı sözleşme var, ben
dehşete düştüm." Bunu açıklamadığı için bu kürsüde, böyle bir Bakanım
olduğu için ben de dehşete düşüyorum. Söylediğin şeyi açıkla, taraflarını
açıkla. Kamu eliyle evrakta sahtecilik yapılmış. Bunu, bu ülkenin bakanı olarak
sen itiraf etmişsin. Bu konuda ne yaptığını açıkla! Kim açıklayacak, bakan
açıklamayacak da ben mi açıklayacağım?! Bunları açıkla ki, az önce belirttiğin
kârları neden ettiğini neden etmediğini bileyim; açıkla ki, bileyim, onun
üstüne konuşayım.
Şimdi, Sayın Bakana sakin
sakin sorulara geliyorum. Sayın Bakan, diğer sorularıma cevap verirken buna da
verin: "Eximbank gibi" dediğiniz büyük şirketler hangileri?
Hakikaten, bunlarla baş edemeyeceğinize mi inanıyorsunuz? Devletin eli kolu
bağlı mı?
Sayın Bakan, ikinci
sorum: Madem tahkime gideceksiniz, araştırması yapılıyor, üçbuçuk senedir niye
yaptınız? Bu, Sayıştay raporu, Cumhurbaşkanlığı raporu size ne zaman geldi,
niye yerinizde oturdunuz şimdiye kadar? Niye bu toplantıda tahkime gitme koşulu
aklınıza geldi?
Sayın Bakan, formül
değişikliğinde, gasoilin oranını yüzde 15'ten yüzde 30'a çıkardınız mı
çıkarmadınız mı? Net, soruma cevap verin: Çıkardınız mı çıkarmadınız mı? Ben de
o yüzde 15 ile yüzde 30 arasındaki farkın bu ülkeye getirdiği kârı zararı, bir
sonraki konuşmamda size vereyim belgeleriyle birlikte.
Sayın Bakan,
imzaladığınız sözleşmenin 7 nci maddesinde "fark hesaplanır, fatura edilir
ve bir hafta içinde ödenir" deniliyor. Siz, bir fatura aldınız mı satıcı
firmadan 2003 yılından sonra? Bunu fark olarak ödediniz mi ödemediniz mi,
kamuoyuna onu açıklayın. Bu fark neyin farkı, onu duymak istiyorum; sözleşme
burada.
Sayın Bakan her
konuşmasında ve Mavi Akım gerçeğinde, 50 bardan 51,5 bara çıkardığını yazmış.
Sayın Bakan, zaten bunun debisi 54'ten 50'ye düşürülmüş; sizin göreviniz 54'e
çıkarmaktı, 51,5'te bırakmak değil. Bize alt limitten yola çıkarak bir şeyler
söylemeye çalışmayın.
Sayın Bakan -devam
ediyorum- "bu formüle göre ocak, nisan, temmuz ve ekim aylarında üçer
aylık dilimler halinde doğalgazda fiyat düzenlemesi yapılır" diyor.
Doğalgaz satıcı firma fiyat düzenlemesi yapıyor, kamuoyuna yansımaları var
bunun; düşürüldüğünde düşük yansıyor, yükseltildiğinde yükseltiliyor. Sayın
Bakan, düşürüldükten iki ay sonra, düşüşü kamuoyunun veya vatandaşların
kullanımına iki ay sonra yansıttınız mı yansıtmadınız mı; Rus tarafı bu
doğalgazı pahalandırmadan bir ay önce zam yaptınız mı yapmadınız mı?! Bu aylar
itibariyle -aylara bakın; ocak, nisan, temmuz, ekim- düşüş olduğunda Sayın
Bakan iki ay bekliyor, düşüşü sonra yansıtıyor -yani, kamu eliyle vatandaşı
söğüşlüyoruz- yükseleceği zaman da tahmin ediyor, dolar artıyor, Rus tarafı
yükseltmeden bir ay önce yükseltiyor. Bütün rakamlar burada, gasoilin
hesaplamaları burada. Sayın Bakan tartışacaksa bunu tartışalım, gerçekler
üzerinde konuşalım. Formülün alt tarafı 1'di, sıfır yaptık demekle olmaz.
"Tacidar Seyhan diyecek şimdi Mavi Akımı söylüyor, batıyı
söylemiyor." Sayın Bakan, batıyı da söylüyorum. Batıda, bir miktar,
formülden dolayı ülke zarar etmedi, küçük bir kazanç getirdi; ama, biz,
batıdaki formülü -bitmesine üç yıl var- 6 milyar metreküp alıyoruz. Sırtımızda
16 milyar metreküplük 2023 yılına kadar bir kambur var. Onun için, batıyı
gerekçe göstererek Mavi Akımdaki ülkenin düştüğü batağı görmezden gelemezsiniz.
Burada gerçekleri konuşun lütfen. Bize de sataşmayın, konuşulana cevap verin.
Biz de çıkalım, cevap yanlışsa, kamuoyunun önünde, evet, biz bunda ikna olduk
diyelim. Bizim görevimiz, ülkenin algılaması gereken hususları buraya
getirmektir; sizin göreviniz de, bu hususları aydınlatmaktır. Biz bunu yaparken
farklı sunumlar içerisinde olabiliriz; ama, siz bakansınız, bunu tolere etmek,
bunu dengelemek, bunu açıklamak, bu konuda ikna etmek sizin göreviniz. Siz, bu
sınıfı yöneten cetvelli öğretmen değilsiniz; siz, Türkiye Cumhuriyetinin
bakanısınız. Lütfen, devlet adamı sorumluluğu çerçevesinde siz de bize bir
eleştiride bulunun.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Seyhan,
lütfen, toparlar mısınız.
Buyurun.
TACİDAR SEYHAN (Devamla)
- Eleştirilerimin içerisinde şahsınıza ait en küçük bir hakaret ya da
olumsuzluk yok. Yalnız, siz de, aynı çerçevede, aynı şekilde cevap verin.
Bilgimizi, bilgisizliğimizi vatandaş ölçsün; kimin ne dediğini, kimin ne
demediğini vatandaş ölçsün. Herkesi kamuoyuna havale edin.
Sayın Bakanım, eğer bu
kanuna inanmıyorsanız, geri çekin. "Bu kanunda, hem 11 inci maddedeki hem
2 nci maddedeki düzenlemeleri zorla yapıyoruz" demeyin bize. Eğer
inanıyorsanız, yapın. "Biz bunlara katılmıyoruz, Cumhuriyet Halk
Partisinin katıldığı gibi" lafları bu kürsüden etmeyin. Yarın bir gün…
Yine geçici 11 inci maddede vergiden muaf kıldınız. Bunu da basına anlatacağım;
onun da Türkiye üzerine ne yükü olduğu yarın çıkacak ortaya. Onu koyarken de
bizimle müzakere etmediniz. Etmediniz; şimdi hatanızı bizimle müzakere etmeye
çalışıyorsunuz. Gelin, 2 nci maddeyi düzeltelim.
Değerli arkadaşlar, bu
madde konulduğu zaman siz neredeydiniz?! Neredeydiniz?! Aynı hükümet içinden
bir arkadaşımız diyor ki: "Bu maddeyi, gelin, düzeltelim." Diğer
hükümet mensubu diyor ki: "Bu maddeye bu düzeltme gelirse, yanlış
olur." Önce, siz aranızda karar verin; bu hali mi doğru, düzeltme mi
doğru? Bunun olumluluğunu veya olumsuzluğunu Cumhuriyet Halk Partisine
yıkamazsınız. Cumhuriyet Halk Partisi, sizin elinizde kimseye özel çıkar,
imtiyaz sağlamaz. Bizim görevimiz bu değil, bizim görevimiz yasadır. Biz, bu
yasanın Türkiye'ye yarar getirmeyeceğine inanıyoruz.
Sayın Bakanım beklerse,
nasıl bir enerji politikası yürütmesi gerektiğini diğer bölümlerde anlatacağım.
Enerji politikası böyle olmaz. Çok yatırımla az istihdam mı, çok yatırımla çok
istihdam mı ve nasıl yatırım, nasıl denge; burada açıklayacağım.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Seyhan.
Hükümet adına, Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın Güler. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, yani, enerji
konusunda çok farklı farklı noktalara değinildi. Aslında, bu tarzda sizin
zamanınızı almak istemezdim; ama, defalarca anlattığımız halde, bunu belgelerle
ifade ettiğimiz halde, maalesef, ya anlaşılmak istenmiyor ya başka bir amaç var
veyahut da yeterli donelere sahip değil arkadaşlarımız. Ben diyorum ki, eğer bu
noktada belgeye, bilgiye ihtiyaç varsa, biz Bakanlığız, size bütün belgeleri
açalım. Gerekiyorsa, Grubunuza, ben size…
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Burada Sayın Bakan, burada, hepsi burada!
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Hiç göstermeyin Sayın Seyhan. Ben size
diyorum ki… Bakın, çok açık, Türkçe konuşuyorum. Ben diyorum ki, geleyim,
isterseniz Grubunuza anlatayım, isterseniz sizinle oturup anlatalım.
HASAN ÖREN (Manisa) -
Alınmış belge var; istemeye gerek yok.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Yani, saatlerce burada anlatalım. Sizinle
de konuştuk. Yani, burada laf atmakla falan olacak şeyler değil, enerji ciddî
bir iş. Yani, böyle bir işte, hakikaten, bizim, bir bütün halinde ciddî hareket
etmemiz lazım.
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Bu sözleşmeyi siz imzalamadınız mı?
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Hepsini göstermeyin… Biz, bu sözleşmelerin
kimine imza attık; hayatımız boyunca bunlarla geçti.
BAŞKAN - Sayın Bakan,
lütfen, Genel Kurula hitap eder misiniz.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Benim konuşma tarzımı eğer etkilemek
istiyorsanız, boşuna; çünkü, biz, zaten doğru işler yapıyoruz, yani, yaptığımız
şeyleri de size anlatmak istiyoruz. Eğer aydınlanmak istiyorsanız…
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Buyurun, buyurun…
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Ama, millete yanlış mesaj vermek
istiyorsanız, ben, buna müsaade edemem; yani, bu yanlış olur.
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Ne münasebet efendim, ne münasebet!
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Diyoruz ki… Bakınız, sırasıyla cevap
vereyim bunlara da. Mesela, Sayıştayın enerji raporu. Bu bizden önce olmuş bir
şey. Bunu biz kucağımızda bulduk. Bunun anlaşmaları yapılmış. Biz bunu elimize
aldık. Devlet Denetleme Kurulu bu konuyu getirdi, bunlarla görüşmeler yapın
dedi, zararı ifade etti; bazılarında net değil. Biz onu ele aldık. Ondan sonra
Sayıştayın raporu var. Sayıştayın raporu farklı farklı rakamları içeriyor,
içinde tartışmalı olan kısımlar var. Bizim teftiş kurulumuz da olayı ele aldı.
Biz, belgeler, bilgiler üzerine bunu ele aldık, tartıştık, ettik ve bunun…
Burada en büyük mesele
şu: Hakikaten, burada, şişirilmiş rakamlar var.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Raporu kaçta aldınız?!
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - 1'e yapılacak şey…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Sayıştaydan raporu ne zaman aldınız?!
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - 1'e yapılacak şey 3'e yapılmış.
BAŞKAN - Sayın Anadol,
lütfen…
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Şimdi, burada, söylemek istediğimiz şey
şu, arkadaşlar, değerli arkadaşlar; milletim de bunu bilsin: 1'e yapılacak şey
3'e yapılmış ve şu anda, biz, yüzde 12 olan üretim miktarını yüzde 24 fiyata
alıyoruz. Böyle bir vaziyet var ve bunu, oturduk, Devlet Denetleme Kurulunun da
tavsiyelerine uyarak görüşmeler yaptık. Sadece birbuçuk yıl Beyaz Enerji
Operasyonundan dolayı, belgeleri, bilgileri toplamak istedik, topladık bunları.
Oturduk, sonra bu hesapları yaptık; fakat, gördük ki, fizibilite raporuyla
kontratlar birbirinden koparılmış. En büyük numara burada. Fiyatları şişirmek
için ikisini birbirinden ayırmışlar; fakat, utandığım taraf şu: Buna devlet de
imza atmış, karşı taraf da imza atmış. Hatta yabancılarla konuşurken, Türk
ortaklarla, yabancı ortaklarla konuşurken, orada, ben, yabancılarla İngilizce
konuştum ki, hiç olmazsa aramızdaki konuşmaları görmesinler diye. Yani, yerli
şirketler de bu işin içine girmiş maalesef ve bunun üzerine aldık, inceledik,
dışarıdan hukukçular tuttuk, baktık ki, bunun özel hukuk hükümlerine göre günü
de geçmiş, müruruzamana uğramış, bizden önce uğramış, geldiğimizde süresi
dolmuş bunun. Biz bu ölüyü canlandırmaya çalıştık. Aldık ve acaba tahkime
gidebilir miyiz dedik.
Gayet tabiî ki
yabancılardan niye korkalım biz?! Ben korksaydım, Mavi Akım Anlaşmasını da,
diğer anlaşmaları da, ÇEAŞ, Kepez'i de yapmazdım. Bizde korku morku yok. Biz
bildiğimiz doğruları takır takır yaparız, kim olursa olsun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Soruya cevap değil bu.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Burada… Kim olursa olsun, kim olursa
olsun… Yaptığımız işler böyledir bizim. Biz, buraya, hayatımızdaki son
görevimizi yapalım diye geldik; işsiz güçsüz olduğumuz için siyasete atılmadık,
bir görev olsun diye geldik; işimiz gücümüz vardı. Birikimimizi, devletteki
otuzbeş yıllık, özel sektördeki otuzbeş yıllık tecrübelerimizi kullanalım diye
geldik; yerli kaynaklara ağırlık verelim, dışa bağımlılığımızı giderelim diye
geldik. Yaptığımız bu.
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Öyle diyorsunuz; ama, nükleer yapıyorsunuz.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Soygunu önleyelim diye geldik. ÇEAŞ,
Kepez…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Nükleer içe mi bağlı?
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Nükleer de yapacağız…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Nükleer dışa bağımlı değil mi?
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Nükleer de yapacağız, yapacağız.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Nükleer içe bağımlılık mı?!
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Hem onu yapacağız, hem rüzgârı yapacağız…
BAŞKAN - Sayın Anadol,
lütfen…
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Bakın, aynı Boğaz Köprüsü olayı gibi
görüyorum ben bunu.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Ne Boğaz Köprüsü canım?!.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Şimdi, biz Ordu'da, çocukken…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Nükleer dışa bağlı değil mi?!
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - … çocukken, Demokrat Partinin yaptığı
yoldan geçerken, bazı partilili arkadaşlar -ismini vermeyeceğim- oraya
bakmazlardı, başını öbür tarafa çevirirlerdi. Şimdi aynı şeyi yaşıyor gibiyiz
yani.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Bunlar ucuz laf, ucuz!
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Bakın, biz… Bakın…
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Sayın Bakan, nükleer için…
BAŞKAN - Sayın Seyhan,
lütfen…
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Biz, tekniği de biliyoruz, siyaseti de
biliyoruz, bunu da takır takır yapacağız.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Nükleer içe bağımlı mı?!
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Ucuz elektriği üretmek hepimizin görevi.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Nükleer dışa bağımlı değil mi?
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Yapacağız, hepsini yapacağız, hepsini
yapacağız.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
O zaman dışa bağımlısınız.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Hem rüzgâr enerjisini yapacağız, hem
kömür enerjisini yapacağız, hem suyu yapacağız, hem barajlar yapacağız;
çeşitleneceğiz ve biz ucuz elektriği kullandıracağız, vatanımızı böyle
kalkındıracağız. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
"İstemezük"le
olmaz. İstemezük, ancak, işi bilmeyenlerin söylediği kolay bir laftır.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sizin geçmişinizde var.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - İstemezük dediğiniz zaman yapacak bir şey
kalmıyor çünkü; ama, isterük dediğiniz zaman hayat yeniden başlıyor, işler o
zaman, projeler o zaman… Bilen bilmeyen o zaman belli oluyor.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Sayın Bakan, sorular, sorular...
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Ve biz, bunları takır takır… Eğer bana
özel müsaade ederseniz…
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Bunları üç yıldır dinliyoruz; sorular ne oldu?!
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Bakın, ben böyle 4 dakikada, 5 dakikada
bunu anlatamam.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Ne demek takır takır?..
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Eğer bana siz süre verirseniz, teker
teker.. Ama, laf atıp da beni susturmaya çalışırsanız, ben nasıl konuşayım o
zaman.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
O zaman İçtüzüğü değiştirelim.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen…
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Bakın, bir misal vereyim, bir misal
vereyim. Biraz önceki arkadaşımız "Elbistan B'nin ihalesi yapılmadı"
dedi, Elbistan B'nin ihalesi... Arkadaşımızın Elbistan B'nin işletmeye
alındığından haberi yok, biliyor musunuz!
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Ödünç kömür dağıttınız.
ENERJİ
VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - 1 950 000 000 dolarlık bir projeyi biz
işletmeye aldık. Biz şöyle bir fiyaka yapmadık; 1 950 000 000 dolarlık yatırıma
yaklaşık 2 milyar dolar dersek, yüzde 25'i bitmişti aldığımızda. Yani, bize…
1,5 milyar dolarlık, biz, para harcadık buna. Şöyle bir fiyaka yapabilirdik: 15
000 000 dolarlık 100 tane temeli atabilirdik 1,5 milyar dolara ve bunu da
dönemimizde açardık ve bunu, iş yaptık diye çıkardık. Biz böyle bir şeye
tenezzül etmedik. Biz, başkalarının yaptığı…
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Sayın Bakan, soru önergesine verdiğiniz cevap var sizin.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Sorunuza cevap veriyorum.
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Soru önergeme de cevap vermişsiniz, farklı şeyi söylüyorsunuz.
BAŞKAN - Sayın Seyhan,
lütfen…
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Siz, "Afşin Elbistan B'nin ihalesi
yapılmadı" diyorsunuz. Afşin Elbistan B'yi biz işletmeye aldık, haberiniz
yok.
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Ödünç kömür de aldınız!
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Hayır, hayır. Bırakınız…
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Evet.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Biz işletmeye aldık, şu anda elektrik
üretiyor.
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Ödünç kömür de aldınız!
BAŞKAN - Sayın Bakan…
Sayın Bakan…
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Şimdi, dolayısıyla… Yani, ben, şimdi,
yanlış düzeltmeye kalkarsam, sabaha kadar uğraşmam lazım. Hangi cümleyi
düzelteyim ben?!
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Söylediklerin yanlış!
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Her söylediğiniz yanlış.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Şimdi, ÇEAŞ-Kepez meselesi… ÇEAŞ-Kepez
meselesinde, çoğunun cesaret edemediği bir şeyi yaptık değerli arkadaşlar.
Şuradaki bir büfeyi alamazsınız siz normal bir... Biz 11 barajı geri aldık.
Devletin malını geri aldık. 2058 yılına kadar, Türkiye'yi, hukuksuz olarak bunu
kullanıp 7 bölgeyi sıkıntıya sokan bir gruptan geri aldık. Bu bir cesaret değil
mi?! Ve şu anda da uluslararası davalarla uğraşıyoruz.
Gelelim, Sayıştayın
enerji raporuna tekrar. Biz, bunu aldık, tahkim için -Sayın Keleş de bunu
duysun lütfen- görüş almak üzere, devletin bu işlerden sorumlu Maliye
Bakanlığının Muhakemat Genel Müdürlüğüne görüş için gönderdik.
BİRGEN KELEŞ (İstanbul) -
Kısa bir süre önce…
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Şu anda ciddî çalışma yapılıyor.
Bu tahkim olayları öyle
kolay işler değil. Maalesef, bunu devlet de imzaladığı için, bu davayı
kaybetmeyelim diye uğraşıyoruz. Bütün mesele bu. Yani, burada, biz ülkemizin
çıkarlarını gözetmek üzere yapıyoruz…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Ne zaman söylediniz?!
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - …ve Devlet Denetleme Kurulunun
tavsiyesine uyarak, bunlarla görüşmeler yaptık. Görüşme yapmadan nasıl anlaşma
olur, bana söyleyebilir misiniz?!
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Kaç hafta önce verdiniz?
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Rüyamızda mı bunlarla ilişki kuracağız?!
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Ne zaman sordunuz?
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Yani, biz bunlarla tabiî ki oturup
görüştük.
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Ne zaman efendim?!
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Takır takır da konuştuk, pazarlık da
yaptık; gelecek. Maliye…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Ne zaman sordunuz; iki hafta önce!
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Sorun… Neticede bürokratları ben
sıkıştıramam, çalışmalarını yapıyorlar.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
3,5 senedir iktidarsınız!
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Yok, bunların hepsi yapıldı.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Üçbuçuk senedir iktidarsınız!
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Bakın, biz, ne yaptığını bilen, konusuna
hâkim olan insanlarız.
Şimdi, gelelim, Mavi
Akımla ilgili… Bakınız, Mavi Akımla ilgili de şunu söyleyeyim size…
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
İkibuçuk yıl evvel Enerji Bakanlığı Teftiş Kuruluna sunuldu.
BAŞKAN - Sayın Seyhan,
lütfen…
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Yani, şimdi, çivi çakılmadı, bilmem ne…
Peki, bu tesisler nasıl açılıyor allahaşkına?!
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Hangisi açılıyor efendim?!
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Bakın, biz, Irak'a elektrik satıyoruz,
Nahcivan'a elektrik satıyoruz. Bulgar elektriğini kestik.
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Hangi tesis açıldı Sayın Bakan?!
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Şimdi, üstelik, elektrik üretimimizi
artırdık. Sadece yüzde 25 elektrik üretimi arttı dönemimizde. Bakın,
Türkiye'nin cumhuriyet döneminden beri elektrik üretiyor, biz sadece kendi
dönemimizde yüzde 25 artırdık, kurulu gücü de yüzde 22 artırdık.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Cumhuriyet döneminde her şey sizinle oldu!
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Hayır, artırdık. Ben, bak, cek cak yok,
yaptıklarımızdan bahsediyorum. Niye üzülüyorsunuz, aslında sevinmeniz lazım.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Niye üzüleyim, siz üzülün. Niye üzüleceğim Sayın Bakan?!
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Yani, ülkeye biz bir şeyler yaptık, çivi
çaktık diyoruz.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Her şeyi siz yaptınız!
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Yani, aslında bunu sizin tebrik etmeniz
lazım. Biz, burada, güzel şeylerimizi anlatıyoruz size.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Vatan haini miyim ben!
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Bakın, başka bir şey anlatayım.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Hiçbir şey yapmıyorsunuz, sadece konuşuyorsunuz.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Bakü-Tiflis-Ceyhan'ı, siz, sadece bir BTC
gibi, 3 tane harf gibi belki görebilirsiniz. Yani, Bakü-Tiflis-Ceyhan, 27
Mayısta, inşallah, ilk petrolü, ta Hazar Denizinden gelen petrolü, dağları,
tepeleri aşarak, 300 tane nehrin biz yatağını değiştirdik sadece o boruları
halledebilmek için. 1 760 kilometrelik, 28 metre genişliğinde bir duble yol
yaptık, dağları, tepeleri aşarak…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Demiryollarını da siz yaptınız!
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Müsaade edin de anlatayım size.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Demiryollarını da siz yaptınız!
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Bakın, Türkiye'ye önemli bir avantaj
kazandıracak bir proje.
BAŞKAN - Sayın Bakan, lütfen…
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Sayın Başkan, ama, bunlar… Birsürü şey
söylendi. Bunlara cevap vermezsem, milletin aklına başka türlü şeyler gelir.
Lütfen, Sayın Başkan, bunları anlatmam lazım. (AK Parti sıralarından
"Sayın Başkan, açın" sesleri)
BAŞKAN - İyi de Sayın
Bakan…
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Müsaade ederseniz, arkadaşlarımın hakkına
konuşayım. (AK Parti sıralarından "Bakanımız konuşsun" sesleri) Yani
onu mahsup edin.
BAŞKAN - Sayın Bakan,
arkadaşların hakkına konuşma gibi bir şey söz konusu değil Tüzükte. 2 dakikalık
süre veriyorum, lütfen, toparlar mısınız.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
İçtüzüğü öğret!
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - O zaman, ben, o zaman, şunu söyleyeyim
özet olarak: Söylenenlerin hepsi yanlış diyeyim, ne diyeyim o zaman; yani, bunu
söyleyeyim o zaman. (AK Parti sıralarından alkışlar)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Önce İçtüzüğü öğreneceksin!
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Söylenenlerin hepsi yanlıştır, doğrusunu
öğrenmek istiyorlarsa, belge, bilgi açıktır.
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Hiçbir soruma cevap vermediniz Sayın Bakan!
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Hangisini diyorsan onu yapalım, hangisini
diyorsan…
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Şimdi soracağım yine; şimdi, birazdan soracağım kürsüde.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Hangisi; sor, istediğini sor; ama, benim
de randevularım var, ben sizi bekleyemem ki. Sizin, birtakım, yani, bir temeli
olmayan…
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
İki saat televizyon programına çıkın bizimle o zaman!
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Çıkarız, onu da yaparız.
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Çıkın o zaman!
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Bakın, şimdi, burada, mesela… Hangisini
anlatayım; yani, burada söylenen şeylerin o kadar çok yanlış şey; var ki, 1
tanesine girsem, en az 3 tane cümle söylemem lazım. Ya bana zaman verin,
arkadaşlarımdan düşelim, adil olalım; ama, böyle yanlış şeylerle… Biteviye aynı
şeyler söyleniyor; yani, temcit pilavı.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Sayın Bakan, önce, Meclis müzakeresi nasıl olur öğreneceksin, bilgi sahibi
olacaksın…
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Peki, ben size şunu söyleyeyim…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
…İçtüzüğü öğreneceksin, ondan sonra…
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Üçbuçuk yıl bu elektriğe zam yapmadan,
üstelik yatırımlar yapılarak bu iş nasıl oluyor, bana bir anlatın o zaman. Bana
bir anlatın…
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Ben birazdan anlatırım müsaade ederseniz…
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Yani, biz, başka zamanları da yaşadık.
Spot alımlarla petrol alındığı zamanları, resmî dairelerde battaniyelerle
oturulduğu dönemleri de hatırlıyoruz. Yani, ne yapalım?! Sizi nasıl memnun
edelim?!
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Önce, doğru bilgi vererek Sayın Bakan…
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Yani, ben, gerçekten düşünüyorum. Nasıl
bir cümle kurup da, size hangi belgeleri, bilgileri göstereyim de anlatayım?!
Emin olun… Bakın, ben, üniversitede, bir miktar, hocalık da yaptım, özel
sektörde de çalıştım. Ben, metot bulamadım.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Doğru bilgileri vermeniz yeterli Sayın Bakan.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Size bunun doğrusunu anlatabilmek için
bir metot, emin olun düşünemiyorum. (CHP sıralarından gürültüler)
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Onlara, onlara…
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
İlkönce kendi grubuna anlat…
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Ama, şöyle söyleyeyim: Mavi Akımdan
bahsettiniz. Bakın, Mavi Akımda da, batıdan gelen doğalgazda da, hepsinde tek
fiyata indirdik ve aradaki farkı size parasal olarak söyleyeyim. Bak, kuruşu
kuruşuna söylüyorum. Eğer, bu anlaşmayı yapmasaydık, bakın not alın, not alın
da inceleyin, tersi varsa…
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Hayır efendim… Bende var, ben de size vereceğim…
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - 492 874 619 dolar, bu anlaşmayı yapıp
yapmamak arasında, kasamızda kalan para.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bakan…
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Ayrıca, 14 milyar dolar al ya da ödeden
dolayı… Zaten, bu da Hazine rakamı…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
O hesabı kendine göre çıkarıyor…
BAŞKAN - Sayın Bakan…
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Ben ne yapayım allahaşkına!... Usul bu!..
(AK Parti sıralarından alkışlar)
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Sayın Bakanım, ikimiz de matematik kursuna gidelim…
BAŞKAN - Sayın Bakan,
teşekkür ediyorum.
MUHARREM İNCE (Yalova) -
Sayın Bakan, o yoldan geçmeyen sizin kayınpeder değil miydi?! Ordu'da, Demokrat
Partinin yaptığı yoldan geçmeyen, sizin kayınpederiniz miydi?
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Dedemdi…
BAŞKAN - Madde üzerinde,
şahsı adına söz isteyen, Hüsnü Ordu, Kütahya Milletvekili.
Buyurun Sayın Ordu.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Sizin kayınpederiniz CHP'li miydi Sayın Bakan?
BAŞKAN - Lütfen, Sayın
Kacır…
Buyurun.
HÜSNÜ ORDU (Kütahya) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım adına söz almış bulunuyorum;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, konuştuğumuz konu
ve Genel Kurulu şu ana kadar meşgul eden konunun tamamı, bir defa, çok net
olarak ifade etmek gerekirse, bu dönemin konusu değildir, bir. Nasıl
gelinmiştir bu duruma? Geçmiş dönemde, enerji planlamalarıyla ilgili, arz ve
talep arasında gereken düzenlemeler konusunda yapılan istikrarsız çalışmalardan
dolayı, bir dönem, bu şekilde eleştirdiğimiz, Genel Kurulun gündemini oluşturan
yap-işlet-devretlerle ilgili, o dönemde verilen birtakım fizibilitelerle,
Hazine garantili, tarife yoluyla alım garantili verilen anlaşmaları konuşuyor
bu Genel Kurul iki üç günden beri. Şimdi, bu hata, bir defa, AK Partinin ve bu
Grubun hatası kesinlikle değil değerli arkadaşlar. Peki, neyle suçlanıyoruz?
Deniliyor ki "sizler, bu konuda ortada bir rapor var, bu fiyatların çok
yüksek olduğu ifade ediliyor, bu sözleşmelerle ilgili -ortada da bir Sayıştay
raporu var- ne yaptınız?" Şimdi, Sayın Bakanımız diyor ki, bu sözleşme,
içerisinde tahkim içeren özel hukuk hükümlerine tabi bir sözleşme, bu
sözleşmeyi biz akdetmedik, biz bunu onaylamıyoruz. Neyin tartışmasını yapıyoruz
ya?! Biz bunu onaylamıyoruz.
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Sizin göreviniz düzeltmek!
HÜSNÜ ORDU (Devamla)
-Sanki, bunu dinleyenler…
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Düzeltmek sizin göreviniz!
HÜSNÜ ORDU (Devamla) -
Bunu dinleyenler zannedecek ki, bu sözleşmeleri AK Parti Hükümeti yaptı,
altında onların imzaları var; bu dönemin imzası yok.
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Siz de soyulmasına devam ediyorsunuz!
HÜSNÜ ORDU (Devamla) -
Peki ne yapıyor; Hükümet şunu yapıyor.
Bakın, siz şunu
bilmiyorsunuz Sayın Tacidar Seyhan. Bu özel hukuk hükümlerine tabi olan
sözleşmelerde iki şey yapabilirsiniz -Sayıştay da bunu öneriyor- bunlarla
ilgili, Hazine garantileriyle ilgili, fiyatlarla ilgili müzakere yapın diyor ve
ortaya da bir rakam koymuş.
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Onu ezberledik Sayın Ordu, farklı bir şey söyleyin.
HÜSNÜ ORDU (Devamla) - Bu
müzakereleri…
Ama, bunu dinleyin.
Bu müzakereleri, Plan ve
Bütçe Komisyonunda Sayın Bakanım da söyledi, ilgililer bu müzakereleri yapıyor…
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Sonuç alamazsanız tahkime gidin
HÜSNÜ ORDU (Devamla) -
Müsaade eder misin, öyle değil. Siz konuşursunuz.
Bunun bir başka yöntemi
daha var; sözleşmeyi bayat modeliyle feshetme... Şimdi, bunu yapsa bu Hükümet,
o zaman, siz çıkar dersiniz ki: Yahu bu sözleşmeler şu tarihte yapılmış; ilk
yıllarda yatırım geri dönüşüyle ilgili, finans modeliyle ilgili daha yüksek
rakamlarla fizibiliteye göre bunlara para ödendiği için, siz bütün hakları
geçmişte onlara vererek, feshederek, kamuyu birsürü zarara uğrattınız. Siz bunu
söylersiniz. Bu konuda da Hükümet adım atamıyor haklı olarak. Müzakere ediyor,
bu konuyu görüşüyor. Tahkimle ilgili -demin ifade edildi- gereken hukukî
görüşler alınıyor, bu konuda çalışmalar yapılıyor; ama, siz, geçmiş dönemde
yapılan bu sözleşmelerle ilgili bunlardan başka bir çare üretemiyorsunuz.
Hükümet bütün bu çareleri deniyor ve bu konuda gereken çalışmaları yapıyor.
Bakın Sayın Tacidar
Seyhan, size bir şey söyleyeceğim. Söylemeyecektim; ama, söyleyeyim.
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Söyleyin, buyurun.
HÜSNÜ ORDU (Devamla) -
Siz diyorsunuz ki: "Bu geçici 11 inci maddede önerge verilecek.
Yap-işlet-devretlerle ilgili. Bunu çekip, sadece, mevcut sözleşmesi olup da,
işletmeye geçmeden önce feragat edenlere siz arsa satmasını öngören önergeyi
kabul ettiniz. Bu şekilde olursa Cumhurbaşkanına… -Basında çıkanı söylüyorum,
yazıldı çizildi- Bu, Anayasanın eşitlik prensibine aykırıdır."
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Burada kürsüde söyledim onu.
HÜSNÜ ORDU (Devamla) -
Söylediniz.
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Siz de gazete manşetlerine göre konuşmayın.
HÜSNÜ ORDU (Devamla) -
Tamam, siz böyle söylediniz. Bakın, ben size söyleyeyim… Tamam, böyle söylediniz.
BAŞKAN - Sayın Ordu,
lütfen Genel Kurula hitap eder misiniz. Niye karşılıklı konuşuyorsunuz?!
HÜSNÜ ORDU (Devamla) -
Şimdi, bakın, aradaki fark şudur. İyi dinleyin. Mevcut sözleşmeleri olup da,
işletmeye geçmeden önce feragat ederek 4628 sayılı Yasa uyarınca serbest
piyasada faaliyet gösteren üreticilere arsa satışı konusunda kanun tasarısında
bir hak verilirse, bir eşitsizlik, bir aykırılık yaratılmaz. Neden; diğer
projelerle bunlar birbirlerinden kategorik olarak çok farklı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ordu,
lütfen, toparlar mısınız.
HÜSNÜ ORDU (Devamla) -
Çünkü, diğer projelerde işletmeye geçmiş olanlar da, sözleşmeleri gereği, alım
garantisi ve fiyat garantisiyle korunmuş durumdadır. Dolayısıyla, bu tadil
müzakerelerini kabul edip işletmeye geçmeden önce sözleşmesini revize edenlerle
revize etmeyenler ve garanti olan, garantileri devam eden sözleşmeler arasında
dağlar kadar fark vardır. Bunlar aynı şey değildir.
Teşekkür ederim, saygılar
sunarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Ordu.
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Sayın Başkan…
Sayın Başkan, adımdan
bahsederek bir açıklama yaptı Sayın Ordu. Yanlış açıklama yaptı. 69'a göre söz
istiyorum. (AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Lütfen, sayın
milletvekilleri…
Ne söyledi Sayın Seyhan?
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Adımdan söz ederek…
BAŞKAN - Sayın Seyhan,
söylediğinizin aksine herhangi bir cümle mi kullandı?
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Evet efendim.
BAŞKAN - Ne söyledi?
HÜSNÜ ORDU (Kütahya) -
Hakaret yok, şu yok, bu yok…
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Hakaret var demiyorum efendim.
Müsaade ederseniz,
kürsüden ne söylediğini anlatayım.
BAŞKAN - Sayın Seyhan,
size söz verebilmem için, ne söylediğini söylemeniz lazım. Ne şekilde satıştı
size ki ben size söz vereyim Sayın Seyhan? Söylediğinizin aksine bir söz mü
sarf etti?
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Evet.
BAŞKAN - Ne söyledi? O
söz nedir Sayın Seyhan?
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Sayın Hüsnü Ordu…
BAŞKAN - Tutanakları
getirteceğim Sayın Seyhan.
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Cumhurbaşkanlığına yazdığım yazıda…
BAŞKAN - Sayın Seyhan,
tutanakları getirtip, inceleyip, buna göre değerlendireceğim.
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Efendim, dün de "inceleyeceğim" dediniz; ama, cevabını bile
vermediniz bana.
BAŞKAN - Ne demek Sayın
Seyhan! Ondan sonra karar yetersayısı istediniz, oturuma son verdik.
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Dün vermediniz. Kaynatıyorsunuz bizim söz istemimizi!
BAŞKAN - Sayın Seyhan,
kullandığınız cümleler…
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Efendim, siz de yapın görevinizi ama…
BAŞKAN - Lütfen Sayın
Seyhan… Lütfen…
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Görevinizi yapın ama… Dün benim hakkımı bana vermediniz.
BAŞKAN - Sayın Seyhan,
talebinizi reddettim demedim.
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Kabul ettim de demediniz. Dün de demediniz. Kabul ettim de demediniz.
BAŞKAN - Sayın Seyhan,
dünkü tutanakları getirtip inceleyebilirsiniz.
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Dün de, kabul ettim ya da kabul etmedim demediniz.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Dünkü hakkın bugün verilmesi diye bir şey söz konusu değil. Dün dünde kaldı.
BAŞKAN - Madde üzerinde
10 dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sayın Kart, buyurun.
ATİLLA KART (Konya) -
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Bu defa tarafsızlığınızı
ve güvenilirliğinizi ihlal edecek davranışlardan kaçınacağınızı ümit ederek
sorumu soruyorum.
BAŞKAN - Sayın Kart,
tekrar ikaz ediyorum o zaman: Maddeyle ilgili soru sormadığınız takdirde
sözünüzü keseceğim.
Buyurun şimdi. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
ATİLLA KART (Konya) - Peki.
Sayın Başkan, bakın,
elektrik enerjisi piyasasıyla ilgili kanunu uygulayacak ve yürütecek olan
Enerji Bakanını, onun uygulamalarını tartışıyoruz, sorguluyoruz.
BAŞKAN - Sayın Bakan
hakkında iddialar varsa, onun zemini başka yerdir Sayın Kart. Şimdi, görüşülen
tasarıyla ilgili ve maddesiyle ilgili soru sorun.
Buyurun Sayın Kart.
ATİLLA KART (Konya) - Bu
tasarıyla doğrudan bağlantılı Sayın Başkan. Bu tasarıyla, tasarının konusuyla
doğrudan bağlantılı.
Her ne kadar Sayın Bakan
Genel Kurul salonunu terk etmişse de, ben, bu sorularımın kayda geçmesi
açısından yine sorulmasında yarar görüyorum.
Biraz evvel de ifade
ettiğim gibi, Sayın Bakanın uygulamaları, mevcut ve geçmiş uygulamaları
hakkında ciddî kuşkularımız var. Bu kuşkular sebebiyledir ki, bu tasarının
uygulanması noktasında zafiyetlerin doğacağı endişesini taşıyoruz, bu sebeple
de bu soruları sormam gerekiyor. Bu kapsamda şunu soruyorum: Sayın Bakan
İGDAŞ'ta görev yaparken…
BAŞKAN - Sayın Kart,
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından gürültüler)
Sayın Ülkü, buyurun.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Sayın Başkan…
MEHMET SEMERCİ (Aydın) -
Sizin istediğiniz gibi mi soru soracak?! Sizin istediğiniz gibi soru sormak
mecburiyetinde mi; yani, mecbur muyuz sizin istediğiniz gibi soru sormaya?!
BAŞKAN - İçtüzüğü
uyguluyorum burada. Tarafsızlığım hakkında hiçbir şüphem yoktur.
Buyurun Sayın Ülkü.
MEHMET SEMERCİ (Aydın) -
Sizin istediğiniz gibi mi soru soracak, sizin istediğiniz gibi mi soru
soracağız?! Ne biçim Başkanlık bu?! Yani, sizin keyfinize göre mi soru
soracağız biz?
BAŞKAN - Sayın Ülkü
buyurun.
HAKKI ÜLKÜ (İzmir) -
Sayın Başkan, Bakan Bey gittiği için soracağım sorunun da bir esprisi kalmadı;
ama, yine de sormam gerekir.
10 Temmuz 2005 tarihinde,
yenilenebilir enerji kaynaklarının elektrik enerjisi üretimi amaçlı kullanımına
ilişkin yasa çıktı. Bu yasaya göre "yeterli jeotermal kaynakların
bulunduğu bölgelerdeki valilik ve belediyelerin sınırları içinde kalan yerleşim
birimlerinin ısı enerjisi ihtiyaçlarını öncelikle jeotermal ve güneş termal kaynaklarından
karşılamaları esastır" hükmü olmasına rağmen, bu hüküm uygulanmamakta;
uygulanmaması bir tarafa, Sayın Bakana sormuş olduğum bir yazılı soruya vermiş
olduğu cevapta "idareler bu konuda gerekli ekonomik ve teknik analizleri
yaparak önceliği belirleyeceklerdir" diye cevap almaktayım.
Şimdi, bir yandan
enerjinin etkin kullanımı yasası çıkarılmazken, diğer yandan jeotermal yasası
çıkarılmazken ve yasada açık açık, jeotermal bulunan alanlarda doğalgazın
kullanılmasının yasaya aykırı bir davranış olacağı belirtilirken, 42 yerde
ihale yapılmış ve bunların birçoğunda da jeotermal varken, doğalgaz kullanımına
doğru gidilmiştir. Bu, yasayı çiğnemek değil midir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Ülkü.
Sayın Sağ, buyurun.
KEMAL SAĞ (Adana) - Sayın
Başkanım, aracılığınızla, Sayın Bakana sorular yöneltmek istiyorum izninizle.
Bildiğiniz gibi, Mavi
Akım Anlaşmasıyla, ülkemizin, ihtiyacının üzerinde doğalgaz almak zorunda
olduğunu biliyoruz. Ülkemize baktığımızda, elektrik enerjisinin maliyet
sıralaması şöyle: En pahalı fuel-oil, ondan sonra doğalgaz, nükleer santral ve
hidroelektrik santrallar.
Birinci soru: Ülkemizdeki
akarsuların durumu itibariyle, bu kadar ucuza elektrik üretme imkânı varken,
doğalgaz ile elektrik üretimi neden bu Hükümetçe teşvik edilmektedir?
İkinci soru: TETAŞ
(Elektrik Ticaret ve Taahhüt AŞ) neden kurulmuştur? Kuruluş amacı, yap-işlet,
yap-işlet-devret, işletme hakkı devri yöntemiyle elektrik üreten özel
kuruluşların üretimlerini taahhüt altına almak mıdır?
Üçüncü soru: TETAŞ'ın
kamudan, yani, EÜAŞ'tan aldığı elektrik miktarı ve ortalama fiyat ile özel
kuruluşlardan aldığı elektrik miktarı ve ortalama fiyatını açıklar mısınız?
Mukayese edildiğinde fiyatların özel sektör lehine açık bir farklılık
göstermesini nasıl açıklarsınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Sağ.
Sayın Bakan, buyurun.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, sorulan
sorular… Konuştuğumuz madde yürürlük maddesi, onunla ilgisi olmadığı için,
cevaplandırmam Tüzüğe göre mümkün değildir.
Arz ediyorum. (CHP
sıralarından gürültüler)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Sayın Başkan, bunun takdiri zatıâlinize aittir, Bakana ait değildir.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (
Antalya) - Bakanınız gelsin o zaman!
BAŞKAN - Sayın Anadol,
sizin ve arkadaşlarınızın söylediği hiçbir şey anlaşılmıyor.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Sayın Başkanım, Sayın Bakan yetki gasbında bulunmaktadır, size ait olan bir
yetkiyi Bakan olarak kullanıyor ve İçtüzüğe göre suç işliyor.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- İlgili olmayınca zaten siz kesiyorsunuz.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Sorular uygun mu değil mi İçtüzüğe, onu takdir edecek tek kişi sizsiniz. Bizim
itirazlarımız olabilir bu takdire karşı; o, ayrı bir konu.
BAŞKAN - Sayın Anadol,
sözleriniz tutanaklara geçti.
Teşekkür ediyorum.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Ama, Sayın Bakan böyle söyleyemez "yazılı cevap vereceğim" der,
"cevap vermiyorum" diyemez.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Yapacak ya bir şey!
MUHARREM İNCE (Yalova) -
O zaman Enerji Bakanı gelsin!
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Olmaz böyle şey!
BAŞKAN - Sayın Bakan
yazılı cevap verecektir Sayın Anadol.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Zaten, maddeyle ilgili olmayınca siz kesiyorsunuz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum.
Sayın Akgün, buyurun.
MEVLÜT AKGÜN (Karaman) -
Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın Bakanımıza sormak istiyorum. Özellikle,
kayıp kaçak oranı bölgelere göre farklılık arz ediyor. Konya-Karaman'ın bağlı
olduğu MEDAŞ işletmesinde kayıp kaçak oranı Türkiye'nin en düşük kayıp kaçak
oranı. Bu anlamda kamuoyunda dağıtım şirketlerinin özelleştirilmesi durumunda
elektrik maliyetinde ve fiyatında bir düşme olacağı yönünde bir beklenti var.
Bunu göz önüne alarak MEDAŞ gibi dağıtıcı firmaların özelleştirilmesi süresi ne
zaman, tahminî olarak, sona erecektir? Bu özelleştirmeler, özellikle bölgesel
dağıtım şirketleri açısından elektrik fiyatında bir farklılık veya ucuzlama
yaratacak mıdır? Bunu sormak istedim.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Akgün.
Sayın Bakan, buyurun.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, aynı şekilde, konuştuğumuz, yürürlük
maddesi; bu maddeyle ilgisi yoktur, cevaplandıramayacağım.
BAŞKAN - Lütfen, Sayın
Bakan.
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) -
Yürürlük maddesi hepsini kapsar Sayın Başkan!
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Böyle şey olmaz Sayın Başkan! Yani, böyle şey olur mu?! Yani, Sayın Bakan nasıl
takdir eder?! Takdir yetkisi var mı?! Rica ederim.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sayın Başkan, Mecliste hiç oturmayın o zaman böyle yönetecekseniz!
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Usul tartışması…
BAŞKAN - Sayın Anadol,
tekrar söylüyorum; sözleriniz tutanaklara geçmiştir.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Tutanaklara geçmesi yetmez.
BAŞKAN - Sayın Bakan
zannediyorum yazılı cevap verecektir.
Teşekkür ediyorum.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Sayın Başkan, "yazılı cevap vereceğim" diyorsa, saygımız var,
itirazım yok; ama, demiyorsa, -siz söylüyorsunuz- o zaman, usul tartışması
açılmasını, 63 üncü maddeye göre söz istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Bakan,
yazılı cevap verecek misiniz?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Yazılı cevap verelim Sayın Başkan. (CHP sıralarından
alkışlar[!])
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
8 inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 8.- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Mesut Özakcan; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Özakcan, aynı
zamanda -başka, gruplar tarafından söz talebi olmadığı için- şahsınız adına da
söz istemiştiniz; süreniz 15 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA MEHMET
MESUT ÖZAKCAN (Aydın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1099 sıra sayılı
Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 8
inci maddesinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına söz almış
bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, az
önce, kanun tasarısının görüşüldüğü süre içerisinde ilk kez kendilerini
görebildiğimiz Sayın Enerji Bakanımız, iki ayrı zaman dilimi içerisinde söz
alarak konuştular. Birinci konuşmaları içerisinde "söylenenler doğru
değil, en ucuz elektriği kullanan ülkeyiz" diye sözlerine başladılar. Bu
açıklama kesinlikle doğru değil. Japonya ve İtalya'dan sonra üçüncü sırada,
OECD ülkeleri içerisinde en pahalı sanayi elektriğini kullanan ülke Türkiye.
Bu, OECD'nin yayınlarında da mevcut. Sayın Bakan, arkasından
"yap-işlet-devret sözleşmelerini kucağımızda bulduk; bu sorunu hep
birlikte çözelim, pahalı elektrik kullanmamızın sebebi bu" dediler. 10
dakikalık konuşmaları içerisinde, nasıl çelişki içinde olduklarını ortaya
koydular, gösterdiler.
Ayrıca, Afşin Elbistan
Santralını devreye aldıklarını söylediler, doğrudur. Sayın Başbakan, kömürü
olmayan, kömür ihalesi yapılmayan Afşin Elbistan (B) Santralının açılışını
yapmıştır; doğru olan budur. Şu anda Afşin (B) Santralının 1 ya da 2 ünitesi
çalışıyorsa, (A) havzasının kömürüyle çalışıyor; (A) santralının bakımı
yapılmadığı için, rantabl çalışmadığı için devre dışı bırakılmış, (B)
santralının 1, zaman zaman 2 ünitesi çalıştırılarak (A) havzasının kömürüyle,
Afşin Elbistan Termik Santralı zaman zaman devreye girerek çok düşük verimle
çalıştırılıyor, çalıştırılmak isteniyor. Bunları bir tarafa bırakıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Sayın Maliye Bakanıyla ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi 3 kez gensoru
önergesi verdi; 3'ü de AKP'nin iktidar çoğunluyla reddedildi. 3 üncü gensoru
önergesi içinde, Sayın Bakanın oğlunun likit yumurta satışındaki KDV
indirilmesi konusu da vardı. Sayın Bakan "benim çocuklarımın üç kuruşluk
yumurta, tavuk işleriyle uğraşıyorsunuz" demişti.
BAŞKAN - Sayın Özakcan...
MEHMET MESUT ÖZAKCAN
(Devamla) - Evet.
BAŞKAN - Söylediğiniz
konuların maddeyle ilgisini anlatır mısınız, lütfen…
MEHMET MESUT ÖZAKCAN
(Devamla) - Sayın Bakanımızla ilgili olduğu için anlatıyorum.
BAŞKAN - Ve tasarıyla
ilgili…
MEHMET MESUT ÖZAKCAN
(Devamla) - Sağ olun Başkan.
BAŞKAN - Lütfen, Sayın
Özakcan…
MEHMET MESUT ÖZAKCAN
(Devamla) - Tabiî, o üç kuruşluk dediği, 20-25 trilyon liralık ufak bir iş!..
Turpun büyüğü bu tasarının içinde. Milyar dolarların döneceği satış işleri, bu
kanun tasarısının içine önergelerle eklenen maddelerle gerçekleşecek.
Görüşmekte olduğumuz
kanun tasarısı, adı üzerinde, Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı. Teknik bir konu ve Sayın Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanımızı ilgilendiren bir kanundur. Maalesef, az önce de gördüğünüz
gibi, 20 dakikalık bir süre ayırarak ancak bu kanun tasarısıyla ilgilenebildi
Sayın Bakanımız. Ayrıca, Sayın Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanımız bu kanun
tasarısının Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmelerinin de hiçbir aşamasında
bulunmadılar. Komisyonda da, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda da bu
kanun görüşülürken, Sayın Maliye Bakanımız bulunuyor. Neden bulunuyor; bu kanun
tasarısının içinde, Sayın Maliye Bakanımızın uzmanlık alanı olan satış var,
pazarlama var.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sayın Maliye Bakanı "bizim her şeyimiz açık gidiyor"
diyor. Ancak, AKP Hükümeti yönetiminde, gerçekten enerji sektörü karanlık ve
dipsiz bir kuyu haline getirilmiş bulunuyor. Enerji alanında ciddî bir kaos
yaşanıyor ülkemizde. Daha doğrusu, bu kaos, Hükümet tarafından yaratılıyor.
Sayıştay Başkanlığı, bütün milletvekillerine "enerji raporu" adıyla
sadece birkısım yolsuzluk ve uğranılan kamu zararıyla ilgili bir rapor
gönderdi. Bu raporda sözü edilen zarar 2,3 milyar dolardır; ama, Sayın Enerji
Bakanımız daha önceki Plan ve Bütçe Komisyonunda bulunduğu, görüştüğümüz başka
kanunlarda ve bütçe görüşmelerinde, bankacılık sektöründen sonra en büyük
soygunun enerji alanında yaşandığını ve bunun 40 milyar doların da üzerinde
olduğunu ifade edip açıklamışlardı. Sayıştayın bizlere ilettiği rapordaki
sadece o 2,3 milyar dolarlık rakamla sınırlı değildir Türkiye'nin enerji
alanında uğradığı zarar. Tüm milletvekillerine -hepimize geldi bu rapor-
ayrıca, 8 klasör ekiyle Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilmiş olan bu
rapor üçbuçuk yıldır Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonunun arşivinde
bekliyor. Tabiî, kamu zararı üçbuçuk yıldır katlanarak devam ediyor.
Bu kanun tasarısının
geçici 11 inci maddesiyle ilgili olduğu için, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
olarak bu raporun Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmesini istedik ve Sayıştay uzmanları
raporla ilgili ayrıntılı bilgi sundular. Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığınca
hazırlanan raporun Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına gönderildiği ifade
ediliyor. Şimdi top, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığında. Hükümet
üçbuçuk yıldır yatmış; Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanımız ne kadar yatar
onu zaman gösterecek.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; geçtiğimiz hafta 6 ncı maddesine kadar görüşülen bu kanunun
görüşme tutanaklarını, yapılan konuşmaları dikkatle okudum. Tasarının 2 nci
maddesi İktidar Partisi milletvekillerinin verdiği önergeyle değiştirilmiş.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulumuzda 2 nci maddeye eklenen bir
paragrafla, yurt dışından elektrik ticareti yapacak şirketlerin nasıl
belirleneceğine ilişkin esaslar yeniden düzenlenmiş. Düzenlemeye göre, ithalat
ve ihracatta enterkoneksiyon kapasite tahsisi, 154 ve 380 kilovoltluk iletim
hatlarından yararlanmayla ilgili kapasite tahsisi, Türkiye Elektrik İletim
AŞ'ce, ilk başvuran firmaya verilecek.
TEİAŞ'ın "ilk başvuran
ilk kapasiteyi alır, kullanır" ilkesine göre yapacağı tahsis işlemi
sonucu, işi alan firma, kapasite doldurulana kadar hatları kullanabilecek.
Şu anda Silopi-Zaho
arasında TEİAŞ'a ait mevcut bulanan iletim hattı üzerinden elektrik ihraç eden
bir tek şirket var; dolayısıyla, bu şirket kapasite tahsisinin tümünü tek
başına kullanabilecek.
2 nci maddede yapılan
düzenlemeyle, tek bir şirket için ve rekabet ortamını yok eden bir hüküm yasa
içine getirilmiş olmaktadır. Bu da, serbest piyasa ve rekabet kurallarına
aykırıdır.
AKP Hükümeti, diğer
bağımsız kurul ve kurumları baskı altında ve etki alanı içinde tutmaya
çalıştığı gibi, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunu bu konuyla ilgili olarak
devre dışı bırakmakta, by-pass etmektedir. İletim hatları -TEİAŞ'a ait- kamunun
tekelinde olup, tahsisinin tüm şirketlere rekabete açık şekilde sunulması
gerekir. Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu bunu yapmış, söz konusu enterkonekte
hatlarını hangi şirketin kullanacağının kapalı zarf usulüyle yapılacak ihaleyle
belirlenmesine karar vermiş; fakat, Hükümet, EPDK'yı 2 nci maddeyle devre dışı
bırakmış bulunuyor.
TEİAŞ, mevcut şirkete 1
Ocak 2007'ye kadar hat tahsisi yapmış, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu da,
kendi getirdiği şartlara karşın, onaylamış. 2 nci maddedeki bu ilave paragraf,
mevcut uygulamanın yasalaşması anlamına geliyor.
Her alanda olduğu gibi,
Hükümet, Parlamentoyu usulsüzlüklere alet ediyor, yapılan yolsuzluklara uygun
yasa çıkartılıyor.
Değerli milletvekilleri,
2 nci maddeyle ilgili bir tekriri müzakere talebinde bulunmuş durumda İktidar
ve Hükümet. Sanıyorum, bu konuda düzeltmeye yönelik bir çaba içerisindeler.
Elbette, yanlıştan dönülmesi ve yanlışın düzeltilmesi bizi de mutlu kılar.
Değerli milletvekilleri,
tasarının tümü üzerindeki görüşmelerde, Cumhuriyet Halk Partili değerli
milletvekili sözcü arkadaşlarımızın, enerji dağıtım şirketlerinin ihalelerine
hazırlanan ihale şartnamesi taslağıyla yerli firmaların ihalelere bile
giremeyecekleri iddiaları üzerine, İktidarı Komisyonda temsil eden sayın milletvekili
arkadaşımız, şartname taslağıyla ilgili ayrıntılı açıklama yapmış.
"Bakınız, değerli arkadaşlar, şu anda kesinleşmemiş ihale şartnamesinde
-ki, biz buna taslak ihale şartnamesi diyoruz- 4 ana faktör vardır. Bir
yatırımcının masanın etrafına oturabilmesiyle alakalı 4 ana faktör vardır.
Birincisi -ki, biz buna önyeterlilik diyoruz- teknik puandır. 100 üzerinden 20
alan buna girer. İkinci şart nedir; deneyimdir. Bu, aynı işle alakalı sektör
deneyimidir. Bu da 100 üzerinden 20 puan alır. Üçüncü şart da, eğer, malî
varlıkları o elektrik dağıtım şirketinin duran varlık defter değerinden 1,5 kat
daha fazlaysa, bu 30 puanla girebilir."
Ve devam ediyor, teknik
ve malî kriterleri -taslakta bulunan- açıklıyor Komisyon sözcüsü arkadaşımız.
Arkasından Sayın Bakanımız çıkıyor, Sayın Maliye Bakanımız çıkıyor, Sayın
Başkandan söz istiyor ve diyor ki: "Duyumlara itibar etmeyelim. Böyle bir,
ne şartname söz konusu ne hazırlanmış şartnameler var ne de Özelleştirmede
böyle bir çalışma var. Her şeyimiz açık gidiyor."
Cumhuriyet Halk Partisi
sıralarından Sayın Hüseyin Bayındır -tutanaktan okuyorum bunları- "taslak
var" diyor. Sayın Maliye Bakanı: "Taslak falan da yok, hazırlanmış
hiçbir şey de yok, öyle bir şey de yok."
Değerli arkadaşlarım, bu
konuda, bu kanunla ilgili, AKP Hükümetinin ciddiyetini takdirlerinize
bırakıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; elektrik enerjisi sektörü, bilinen sektörler arasında en
dinamik olanıdır. Elektrik enerjisi, üretildiği anda tüketilmek zorunda olan,
etüt, proje, yatırım, işletme gibi tüm aşamalarda süreklilik gerektirmektedir.
Bu faaliyetlerin bir kısmına, örneğin, yeni tesisler ya da yenileme
yatırımlarına ara verirseniz -ki, şu anda Türkiye'de yapılan budur- çok kısa
süre sonra arz-talep dengelerinin bozulduğunu görürsünüz.
İşletme faaliyetlerinin
de ihmale tahammülü olmaz; çünkü, elektrik sistemi ulusaldır, ülkenin her
yanına bir ağ biçiminde ulaşmıştır. Bu ağı besleyen unsurlardan birindeki
arıza, sistemin önemli bölümünün, hatta, bazı büyük arızalarda sistemin bütününün
çökmesine kaçınılmaz olarak neden olur.
Değerli arkadaşlarım,
Hükümetin, enerji sektörümüzle ilgili olarak, büyük tutarsızlıklar içerisinde
olduğunu görüyoruz, yaşıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özakcan, lütfen,
tamamlar mısınız.
Buyurun.
MEHMET MESUT ÖZAKCAN
(Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlarım,
geçtiğimiz gün, dün "yap-işlet-devretlerle ilgili çözüm önerileriniz var
mı" diye Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizlere soruyordu konuşmacı
arkadaşlarımız, Hükümetten. Cumhuriyet Halk Partisinin, her alanda, her konuda
çözüm önerileri var, çözüm programları ve politikaları var.
Tabiî, Türkiye'nin, her
şeyden önce, dürüst yönetilmeye ihtiyacı var. Üçbuçuk yıldır
yap-işlet-devretlerle ilgili olarak Hükümetin bir şey yapmayışı, bu soygunun
devam etmesine seyirci kalması, çözüm yolunu bilip bulamayışından mıdır acaba?
Bakınız, Sayıştay
raporunun -tüm milletvekillerine, hepimize gönderdiği şu 3 sayfalık raporun-
sonundaki son paragrafta bile, Hükümetin yapması gerekenler de sıralanmış.
Bakınız, bütün zararlar, yapılan, uğranılan kamu zararları açıklandıktan sonra…
Tabiî, bu, 8 cilt, klasörüyle gelmiş, çok kapsamlı bir rapor. Bu 3 sayfalık
rapor ise, özet olarak hepinize gönderilmiş bir bilgi notu.
Son paragrafında,
bakınız, Sayıştay Başkanlığı, çözümün de ne olduğunu, Hükümetin ne yapması
gerektiğini de söylüyor: "Uğranılan kamu zararının sona erdirilmesi
amacıyla, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığınca, şirketlerle bir an önce
görüşmelere başlanılmalı. Sözleşmelerin ve tarifelerin tadilinden, asgarî alım
garantisi miktarları ve Hazine garanti sürelerinin düşürülmesine kadar geniş
bir yelpazede çözüm aranmalıdır. Bu çerçevede bir çözüme ulaşılamadığı
takdirde, hukukî süreç başlatılmalıdır."
Bugüne kadar bunların
hiçbirisi yapılmamış, hukukî süreç başlatılmamış, Sayıştay raporunun müzakere
edildiği toplantıda, Sayın Bakanımız, ancak, 3 tane şirketle ancak müzakere
edildiğini…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - 4 tane.
MEHMET MESUT ÖZAKCAN
(Devamla) - Sayın Başkanım, bir dakika rica ediyorum, izninizle...
Değerli arkadaşlarım, bu
dönemde, Hükümet, kamu yatırımlarıyla ilgili olarak ödenekleri, ödemeleri
sonuna kadar kısarken… Bakınız, Aydın İlimizde 3 tane kamu yatırımı var, baraj
olarak; birisi Dandalaz Barajı, birisi İkizdere Barajı, birisi Çine Barajı;
sembolik 1'er trilyonluk ödenekler konulmuş. Çine Barajına, 2006 bütçesinde 30
trilyon bir ödenek konuldu, o da 5 trilyona düşürülmüş. Kayseri'nin Gündem
Gazetesi -bir yerel gazete- elime geçti. Kayseri'deki Yamula Santralına, Sayın
Maliye Bakanımız geçtiğimiz ay 18 trilyon ödeme yapmış. Bu ödemede… Sayın
Komisyon Sözcüsü arkadaşımız da çok iyi bilirler, Kayseri Elektrik AŞ'nin Genel
Müdürlüğünü yapmıştır, Yamula'da Yönetim Kurulu Üyeliği yapmıştır…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET MESUT ÖZAKCAN
(Devamla) - Bitiriyorum…
NURETTİN AKTAŞ
(Gaziantep)- Yeter kardeşim...
BAŞKAN - Lütfen sayın milletvekilleri.
Sayın Özakcan, teşekkür
için açtım; buyurun.
MEHMET MESUT ÖZAKCAN
(Devamla) - Sayın Başkan, bitiriyorum efendim.
Kayseri Elektrik Üretim
AŞ Yönetim Kurulu Başkanı, Sayın Maliye Bakanımıza ve Sayın Sözcümüze teşekkür
ediyorlar. Ben de sizlere teşekkür ediyor, Yüce Meclisimize saygılar sunuyorum.
Sağ olun. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Özakcan.
Sayın Seyhan, tutanağı
getirttim.
Sayın Ordu, "Bakın
Sayın Tacidar Seyhan, size bir şey söyleyeceğim. Söylemeyecektim; ama,
söyleyeyim.
Tacidar Seyhan - Söyleyin, buyurun.
Hüsnü Ordu - Siz
diyorsunuz ki: 'Bu geçici 11 inci maddede önerge verilecek.
Yap-işlet-devretlerle ilgili. Bunu çekip, sadece, mevcut sözleşmesi olup da,
işletmeye geçmeden önce feragat edenlere siz arsa satmasını öngören önergeyi
kabul ettiniz. Bu şekilde olursa Cumhurbaşkanına…' -Basında çıkanı söylüyorum,
yazıldı çizildi- Bu, Anayasanın eşitlik prensibine aykırıdır" diyor.
Siz de "burada,
kürsüde söyledim onu" diyorsunuz.
Bu konuşmada herhangi bir
sataşma görmediğim için söz veremiyorum.
Sayın milletvekilleri,
birleşime 19.10'a kadar ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.39
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.15
BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Ahmet Gökhan SARIÇAM
(Kırklareli)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 100 üncü Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
1099 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VI.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
3.- Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı; Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1133,
1/1074) (S. Sayısı: 1099) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Şimdi, tasarının 8 inci
maddesi üzerinde şahsı adına söz isteyen Hüsnü Ordu, Kütahya Milletvekili.
Buyurun Sayın Ordu.
Süreniz 5 dakikadır.
HÜSNÜ ORDU (Kütahya) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 8 inci maddesi için şahsım
adına söz almış bulunuyorum.
Çok özet olarak, bu
konuyu çok daha fazla uzatmadan şunu söyleyebiliriz: Türkiye, serbest rekabet
şartlarını düzenleyen bir yasal düzenlemeyle özelleştirme uygulamalarına geçti.
Ancak, bu yasanın çıkmasından çok daha evvel bu uygulamalar yapıldığı için,
işte, yap-işlet, yap-işlet-devret, işletme hakkı devir yöntemiyle beraber, daha
sonra da, yapılan Anayasa değişiklikleri ve yasal değişikliklerle serbest
rekabet şartlarına geçildiği için, istim, çok açık olarak sistem arkadan geldi.
Böyle olunca, bu mevcut özelleştirmelerle, yapılan işlemlerle ilgili birkaç
gündür görüştüğümüz konular gündeme geldi.
Burada, tabiî, olması
gereken şuydu: Önce sistemi belirleyip, sonra uygulamaların yapılmasıydı; ama,
iki gündür konuştuğumuz konuların tamamı, daha farklı bir şekilde yapıldı ve
bu, Danıştayın, özellikle, hem üretimde hem dağıtımda, Danıştay kararıyla,
birsürü bozma gerekçelerine neden oldu ve şu anda da, Türkiye, bu süreci
yaşıyor. Bu süreç içerisinde, gerek yasamamız gerekse yürütmemiz gerekse
icramız, daha esnek bir yapıya sahip olduğu için bu düzenlemeleri tekrar revize
etmeye çalışıyor; sıkıntının temeli burada. Tabiî, Danıştay, yasama ve yürütme
erkine göre daha tutucu olduğu için -bu tutuculuk neden; görevleri icabı,
kanunu, elindeki mevzuatı, görevi icabı kollamakla yükümlü olduğu için- biz,
Türkiye olarak bu süreci yaşadık.
Ümit ederim ki, bu
sürecin yaşanması nazarı dikkate alınarak, bundan sonra önemli olan, uygulamacılar
arasında -bunlar kimlerdir; Enerji Bakanlığı, Özelleştirme İdaresi, EPDK,
Hazine, DPT- bu süreci, bir fikir birlikteliğiyle, çok daha uzlaşarak, konuları
tartışarak, özelleştirmenin önünü açan düzenlemeleri hep beraber yapmak
durumundayız.
Ben, bu duygu ve
düşüncelerle, bu yasanın ülkemize hayırlı olmasını diliyorum, hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Ordu.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
şimdi, Hükümetin, görüşülmekte olan 1099 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci
maddesinin yeniden görüşülmesine ilişkin İçtüzüğün 89 uncu maddesine göre
verdiği ve bugünkü birleşimin başında kabul edilen talebini Başkanlık yerine
getirecektir.
Şimdi, 2 nci maddeyi,
yeniden, görüşmeye açıyorum.
Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Adana Milletvekili Tacidar
Seyhan.
Buyurun Sayın Seyhan.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TACİDAR
SEYHAN (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Çok fazla tekrara
girmeden, bu maddedeki itirazımızı çok kısa belirtip, önerilerime geçeceğim.
Bu maddede, mümkün olduğu
kadar… Hep bugüne kadar "öneriniz yok mu, ne diyorsunuz" denildi ya,
sakin sakin ben önerimi anlatacağım; ama, bir yıl içerisinde bu öneriler
dikkate alınmazsa, sıkıntıyı hem Türkiye çekecek hem biz çekeceğiz.
Değerli arkadaşlar, 2 nci
maddeye bunun sokulması yanlıştı. Bunun çıkarılması, şimdi, doğru diyor, ben de
bir şeye itiraz ediyorum. Bu konuda aranızda fikir ayrılığı var, önce bunu
çözün. Komisyon ile bakanlar arasında bile fikir ayrılığı var. Bakanın biri
"bu çıkarsa zarar görürüz" diyor, Enerji Bakanı öyle diyor. Bu kondu…
Bu kondu; şimdi, çıkarılmak üzere Hükümet bir önerge getiriyor. Bu Hükümetin
Enerji Bakanı "bunun çıkarılması yanlış, bunun sıkıntılarını görürüz"
diyor. Arkadaşlar, kim yaptırıyor?.. Yetki sizde, yanlışsa çıkarmayın, ülkenin
Enerji Bakanı sizsiniz; yani, yetki elinizdeyken çıkarılmasının sonucunda
ortaya çıkacak zararlardan başkasını sorumlu tutarak, siz, sorumluluğunuzdan
kurtulamazsınız. Doğruysa çıkarmayın, müzakere etmeyin ya da bu böyle kalsın;
ama, bu konulan maddeye eklenen şeyler özel imtiyaz sağlar, bu açık. Bunun
çıkarılması doğrudur; ancak, biz, bu maddenin müzakeresine katılırsak, sanki,
tasarının diğer bölümlerine destek vermiş şekilde anlaşılırız. Böyle
anlaşılmamak için itiraz ediyoruz; çünkü, biz tasarının tamamına karşıyız şu
anda, tamamına karşıyız. Nedenini şimdi anlatacağım, sakin sakin anlatacağım.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Sizi anlamak zor…
TACİDAR SEYHAN (Devamla)
- Lütfederseniz, bakın anlatacağım. "Biraz sakin anlatın da
dinleyelim" dediniz, ben de sakin sakin anlatıyorum.
MUSTAFA DURU (Kayseri) -
Hiç itiraz etmiyoruz…
TACİDAR SEYHAN (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, bakın buradan basın mensuplarını da uyarıyorum, çok
önemli bir konu var, hem basın atlıyor hem siz atlıyorsunuz; Bakanınız geldi,
konuşmacılarınız geldi, burada bir şeyi itiraf etti. Dedi ki, bu devlet bizim
dönemimizde değil, geçmiş dönemde, Sayıştay raporlarına göre, kamu zararına
uğratılmıştır. Hatta, Sayın Bakan bunu farklı bir ifadeyle söyledi de Meclis
kürsüsüne yakışmaz. Yapılmış. Soyulmuş mu; soyulmuş.
Ee, değerli arkadaşlar,
madem soyulmuş, siz de İktidarsınız, EPDK Başkanım da orada oturuyor; devleti
soyan bu firmalara hâlâ lisans vermeye devam ediyor musunuz etmiyor musunuz?
Bunlar devleti soydu.
Yanlış fizibilite raporlarıyla devletten aldığı paralarla yeni tesis yapıyorlar
bu insanlar, yeni lisans alıyorlar. Başkan orada, öyle değilse söylesin, ben
firmaları sayayım. Böyle şey olur mu! Böyle şey olur mu! Bunu ben mi yapıyorum?
Yapmayın ne olur!
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Lisansı kim veriyor, söyler misiniz?
TACİDAR SEYHAN (Devamla) -
Ben sorumlusuna söylüyorum, EPDK veriyor.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Bakanlığa mı bağlı?
TACİDAR SEYHAN (Devamla)
- Bakanlık tedbirini alsın.
Hakkında soruşturma olan
firmalar belli süreyle lisans alamaz desin, getirin imzalayalım.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
EPDK bağımsız.
TACİDAR SEYHAN (Devamla)
- Bu firmalar aklanana kadar, bu firmalar hakkındaki iddialar sona erene kadar
kamudan ihale alamaz, lisans verilemez diye bir kanun getirin, altına imza
atalım. Biz bekliyoruz, hemen getirin.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Şahıs adına kanun çıkar mı ya?!
TACİDAR SEYHAN (Devamla)
- Sayın Bakan…
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Kayseri) - İsmini ver!
TACİDAR SEYHAN (Devamla)
- Konuşursanız veririm. Listesini veririm. Lütfederseniz konuşmama devam edeyim.
Sayın Bakan dedi ki:
"Sayın Seyhan söyledi, işletmeye açtık biz bu santralı, haberi
yok..." Ee, doğru, Bakan gitti, işletmeye açıldı. Ben işletmeye açılmadı
demedim. Ben, kömür çıkarma ihalesi yapılmadı dedim. Hâlâ yapılmadı. İddia
ediyorum, hâlâ Elbistan (B) için kömür çıkarma ihalesi yapılmadı değerli
arkadaşlar.
Yine, bu tasarıyla,
enerji satışıyla ilgili düzeltme yapılıyor. Ben soruyorum, yetkililer cevap
versin, kendileri cevap versin; var ya da yok. TEİAŞ'a, şu ana kadar Bulgar,
Yunan, Gürcistan hatlarına ilk kimler müracaat etti; bu firmaları bize lütfen
söylesinler. Bu kanundan yararlanabilecekler bunlar; ilk kimler müracaat etti,
bize söylesinler.
Hemen devam ediyorum; bir
şey dikkatten kaçıyor: Enerji ithalatı yapılıyor, şu yapılıyor, bu yapılıyor,
raporlar da görmezden geliniyor.
Elimde, yine, TEİAŞ'ın
arz raporu mevcut. Enerji ithalatı 20 milyar kilovat/saate çıkarılabilir diyor;
bu yapılırsa, ihracatçı firmanın, yani, ülkeye satan firmanın kârı 600 000 000
USD olur diyor. Bütün belgeler burada. Raporu bir kurum hazırlıyor, diğer
raporun bu kurumdan haberi yok, bunu dikkate alan yok.
Yapmanız gereken şu,
arkadaşlar; bakın, ben size tasarının tamamı üzerinde söyleyeyim: TEDAŞ, TETAŞ,
EÜAŞ -önerilerimi sıralıyorum- özel sektör dinamiklerini bozmayacak şekilde,
özerk birer tüzelkişilik haline getirilmelidir. Çözüm budur. Özel sektör
dinamiklerini bozmayacak şekilde, bu kurumlar tüzelkişilik haline getirilmeli
ve piyasaya sokulmalıdır. Çözüm budur. Serbest rekabet ortamında bu kurumların faaliyet
göstermesi sağlanmalıdır. Kamunun cezalandırılmasından vazgeçilmelidir. Birinci
önerimiz bu.
Enerji konusunda -ikinci
önerimiz- lütfen, çeşitliliği sağlayın; lütfen, yerli kaynaklara öncelik verin.
Bu ülkenin rüzgârı, kapasitesini düşürdüğünüz hidrolikleri dururken, küçük
hidrolikler yapılıp yüksek istihdamlar yaratma fırsatları mevcutken, temiz,
filtre edilmiş, filtrelizasyonu ayarlanmış kömür santrallarını yapmak
mümkünken, bu ülkeyi yüzde 45 olan doğalgazda daha fazla bağımlı hale
getirmeyin ve hatta, yüzde 100'ü dışa bağımlılık olan nükleer enerjiyi
Türkiye'nin gündemine sokmayın. Ülkede meydana gelecek enerji açığını 2015
yılına kadar sıkıntısız, hatta, 2020 yılına kadar sıkıntısız götürebilecek bir
planlamayı bugün yapmak ve bunu işleme sokmak mümkün. Bu mümkün olan şeyi
birlikte yapalım, birlikte yapalım, getirin düzenlemeleri; kamuyu da bunun
içerisine sokalım.
Türkiye'ye sadece temiz
kömür teknolojileriyle veya hidroliklerle yaklaşmayın. Bakın, jeotermal kanunu
hâlâ çıkmadı, hâlâ çıkmadı bu kanun. Gelin, bu bölgelere, jeotermalden
yararlanacak Afyon, Uşak, Aydın gibi bölgelere ısıtma için doğalgaz verdiniz.
Gelin, buranın ısıtmalarını bir an önce jeotermalden yapmasını sağlayalım. Bu
yatırımların önünü açacak kanunlar çıkaralım. Orada yaşayan vatandaşlara
verelim oranın enerji kaynaklarını. Birilerinden enerji kaynağı alarak, biz, bu
ülkeyi yeniden yurt dışına para ödeyecek hale sokmayalım ve gelin, lütfen,
Enerji Bakanlığı dış kaynaklara destek vermek yerine, dışarıda enerji aramak
yerine yerli kaynaklara destek versin, yerli yatırımcılara destek versin.
Rüzgârcılar, eğer, bu kanunla yatırım yapamıyorsa, onların yatırım yapmalarını
sağlayacak yeni yasal düzenlemeleri Türkiye Büyük Millet Meclisinin huzuruna
getirsin.
Değerli arkadaşlar, bunun
dışında, ihtisaslaşmayı sağlayalım. Küçük küçük hidrolik santrallar kuralım,
rüzgâr santralları kuralım, güneşe ağırlık verelim, jeotermale verelim,
bunların sanayiinin Türkiye'de geliştirilmesini sağlayalım ve bu sürede,
doğalgazın pik dönemlerinde ortaya çıkacak enerji krizini önlemek için bir an
önce LNG depolarımızı bitirelim. "Tuz Gölünün altına depo yapılacak"
deniliyor; fizibilitesi bitmedi, önce onu tamamlayalım. Biz, yurt dışında
yaptığımız sözleşmeleri yeniden gözden geçirip yeniden masaya oturduğumuzda, bu
ülke nasıl kazançlı çıkacak, birlikte onu konuşalım; bu ülkenin kaynaklarını
dışarı vermeyi konuşmayalım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Seyhan,
lütfen, toparlar mısınız.
Buyurun.
TACİDAR SEYHAN (Devamla)
- Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, bu
yasayla, vurguncu yatırımcı isteğine ulaşmak üzeredir. Biz, ülkede yatırımcı
istiyoruz. Namuslu, dürüst, ülkenin kaynaklarını düzgün kullanan yatırımcılar
istiyoruz. Biz, bu ülkede, bu kaynakların doğru kullanılmasını ve bu kaynakları
kullanırken de, hem vatandaşın hem de ülke menfaatlarının feda edilmesini
istemiyoruz.
1,5 dakika içerisinde de
hemen cevap vereceğim.
Sayın Genel Müdürüm dedi
ki: "Bize atıfta bulundunuz. Bir firmayla ilgili, bir bölgeyle ilgili
-özellikle Diyarbakır bölgesiyle ilgili- yanlış bilgi verdiniz. Biz, orada
işletmeyi kâr ettirdik." Sayın Genel Müdürüme sesleniyorum: Diyarbakır'da,
doğru, işletme eski döneminden daha fazla tahsilat yapar hale gelmiş; ancak,
daha fazla tahsilat yapar hale gelmesi, sizin müessese müdürlüğü raporlarını
hiçe saymanızı gerektirmez. "Onlar ihalede yeterli bulmadı, biz
bulduk" diyerek ihale vermenizi gerektirmez. Müessese raporlarında 2005
kasım ayında ilçe, köylerin ve sayaçların firma tarafından okunmadığı tespit
ediliyor. Siz, bu firmanın sözleşmesini feshetmeliydiniz; hukuksuzluk yapmanızı
gerektirmez. Oranın müdürünü siz atadınız, müdür yardımcılarını siz atadınız;
görevden almanızı gerektirmez ve bu firmanın, yine, atadığınız yeni müdürler ve
müdür yardımcıları tarafından Kürtçe, Zazaca bildiri dağıttığı ve sayaçların
okunmadığı yeniden belgelenmesine rağmen, buna seyirci kalmanızı gerektirmez.
Her şeyin başı kazanç
değildir; her şeyin başı Türkiye'dir. Hukuksuzluğu meşru hale getirirsek, bunun
altından kalkamayız.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Seyhan.
Madde üzerinde, AK Parti
Grubu adına ve şahsı adına söz isteyen Kütahya Milletvekili Sayın Hüsnü Ordu;
buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
HÜSNÜ ORDU (Kütahya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; daha evvel
görüştüğümüz 2 nci maddenin tekrar müzakeresi hakkında şahsım adına söz almış
bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, kanunun bu
maddesinde, daha evvel, TEİAŞ'a kapasite tahsisiyle ilgili bir görev verilmiş
kanunun özünde. Daha sonra, bu kapasite tahsisleriyle ilgili, TEİAŞ, bu
görevini yerine getirdikten sonra, EPDK'ya müracaat ediyor. EPDK, bu konuda
bunları yayınlıyor ve TEİAŞ, mevcut yönetmeliklere göre de bunu fiyat ve
kapasite yönüyle ihale yapıyor idi.
Şimdi, bunun daha iyi
müzakere edilebilmesi için, biz, mevcut önergeyle düzenlenen şekilden tekrar
eski şekline geliyoruz. Burada söylenenler açıkçası şunlar: Bir tarafta bir
fikir diyor ki, bunun teknik olarak müzakere edilmesi lazım. Ortada TEİAŞ'ın
belirlediği bir kapasite var, iletim kapasitesi tahsisi. Bunun dışında, ihale
yönteminde fiyat ve kapasite önplana çıkıyor; ama, bir de sözleşme gereği var.
Şöyle bir durum olursa, "İthalat ve ihracatla ilgili sözleşme bağlantısı
yapan firmalar ihaleye açıldığında, bir başka firma, sözleşme akdi elinde olan,
ihracat ve ithalatla ilgili sözleşme akdi elinde olan firmadan daha fazla bir
fiyat teklif eder ve o ihaleyi kazanırsa, acaba, elinde sözleşme akdi bulunan,
ihracat sözleşme akdi bulunan firmayla onun arasında bir sorun yaşanır mı"
düşüncesinden hareket ederek, elinde sözleşme akdi bulunan firmaların TEİAŞ'ın
belirlediği kapasiteye ilk müracaat ettiğinde tahsis edilsin gibi bir fikre
sahip olmuşlar. Bu fikrin, yeniden, EPDK, TEİAŞ, Enerji Bakanlığı ve Grubumuz
tarafından eksik ve doğru yönleri nelerse tekrar müzakere edilip, bir fikrî
birlikteliğe varılıp, ondan sonra gelinmesi lazım. Çok öz olarak, biz, şu anda,
kanunu, tekrar, eski haline, bu önergeyle getiriyoruz.
Ben buradan şunu ifade
etmek istiyorum: Biraz evvel, buradan, gene, değerli CHP Grup Sözcümüz bir şey
ifade etti. Ben, hemen gittim, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu Başkanımızdan
da bu konuda bilgi aldım. Sayıştay raporlarında ifade edilen; yani, devleti
dolandıran -birtakım iddialarla- firmaların, Enerji Piyasası Düzenleme Kuruluna
başvurduklarını ve onlara yeni lisanslar verildiği ifade edildi. Ben de
yerimden kalktım, gittim Sayın Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu Başkanı Yusuf Günay
Beye sordum; dedim ki, böyle bir iddia var, bu doğru mudur. Sayın Yusuf Günay
aynen şöyle söyledi; dedi ki: "Biz Sayıştay raporlarında ifade edilen
firmalara yeni bir lisans kesinlikle vermedik. Eğer, böyle bir iddia varsa, o
iddiayı yapanlar belgeyle bunu ortaya koysun." Ben bu bilgiyi veren ve
Genel Kurulumuzu aydınlatma fırsatını bize veren Yusuf Beye de teşekkür
ediyorum.
Bu yasanın ülkemize ve
memleketimize hayırlı olmasını diliyor; saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Ordu.
Madde üzerinde, şahsı
adına söz isteyen Adana Milletvekili Tacidar Seyhan.
Buyurun Sayın Seyhan.
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Enerji Piyasası Düzenleme
Kurulu Başkanımız burada. Bilgin bu Sayıştay raporunda, var mı yok mu?! Siz
Bandırma'da rüzgâr enerji santralı lisansını verdiniz mi vermediniz mi?! Firma
ve yer…
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Cevap verme yetkisi yok ki, nasıl yapsın, nasıl cevap versin?!
TACİDAR SEYHAN (Devamla)
- Hayır, arkadaşıma soruyorum; yazılı cevap versin canım, Sayın Bakan yazılı
cevap versin.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Yani, şimdi …
TACİDAR SEYHAN (Devamla)
- Bir müsaade buyurun…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Rica ederim, söyleyin diyor, o da söylüyor.
TACİDAR SEYHAN (Devamla)
- Siz sordunuz Sayın Vekilim. Siz sordunuz ben de söylüyorum burada.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Sordu arkadaşımız, Sayın Ordu sordu.
TACİDAR SEYHAN (Devamla)
- Siz sordunuz, ben de söylüyorum. İsim ver dediniz verdim bir tane. Yoksa, yok
diyeceksiniz. Bunu indirip kaldırmanın âlemi yok ki! Herhalde biz de bir
kaynağa göre konuşuyoruz, hiç bilmediğimiz bir yer değil ki. Sayın Günay'ın
yetkisi yok diye… Buradan çıkınca konuşsun, özerk bir kurum değil mi o;
Bakanlığın etkisi altında kalmak zorunda mı; bir tek EPDK'ya verilen
lisanslarla ilgili mi konuşacak; bu 2 nci maddede EPDK by-pass edilmiyor muydu;
niye konuşmuyor Sayın Günay basında ve kamuoyu önünde?
Niye susuyorsunuz Sayın
Günay? O kadar by-pass ediliyorsunuz, kurumunuz by pass ediliyor, DSİ'ye
devrediliyor haklarınız yine geliyor yeni bir kanun tasarısıyla. Niye
duruyorsunuz yerinizde? Hani bu işi siz belirleyecektiniz?! İki başlılık
yaratılıyor devlette, niye duruyorsunuz? Böyle bir şey var mı; böyle bir içtihat
yoksa, böyle bir vatanperverlik de olmaz, olmaz! Çıksın, herkes sorumluluğuna
sahip çıksın.
HASAN ANĞI (Konya) -
Sataşma var Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Seyhan,
lütfen kamu görevlisine hitaben konuşmayalım.
TACİDAR SEYHAN (Devamla)
- Kuruma hitaben konuşuyorum. Kurum ne yapıp ne yapmadığını kamuoyuna açıklamak
ve rapor etmek zorundadır. Ben Sayın Enerji Bakanlığından da bu iddialarıma
yazılı cevap vermesini rica ediyorum. Yarın da soru önergesine dönüştüreceğim.
Değerli arkadaşlar, bu
kanun, başlangıcından sonuna kadar… İktidar Partisi milletvekillerinden birkaçı
da, bu kanunun işlemeyeceğini biliyor. İddia ediyorum -bu kanuna katılmıyoruz-
siz bu kanunda, özelleştirseniz özelleştirseniz bir ya da iki tanesini
özelleştirirsiniz 2007 sonuna kadar; orası da, Türkiye'nin kaymağı en bol olan
yeri olur. Yine, güneydoğusu, doğusu, bu ülkenin, kamunun sırtına kambur olarak
kalır. Biz, buna ortak olmayacağız.
Bu yasa böyle çıkarsa,
yap-işlet-devretler kamunun eliyle disipline edilecekken serbest kalır, ülke bunun
sıkıntısını çekmeye devam eder; siz de, buna seyirci kalmanın bedelini
ödersiniz. Eğer, ülkenin elektrik politikası konusunda böyle uygulama yapmaya
devam ederseniz, sonucu size söyleyeyim; nükleeri tartıştırıyorsunuz,
yenilenebilir enerjiyi tartıştırıyorsunuz, yatırımları kontrol etmiyorsunuz.
Sayın Günay ile Sayın
Komisyon Başkanımla ben bir toplantıda beraberdim. Hayretler içinde kaldılar,
ben de hayretler içinde kaldım. Yenilenebilir Enerji Kanunu çıktı, Sayın Günay
sordu "kaç firma yatırıma başladı" dedi; 1. Başka var mı; yok. Niye
onları çözmüyorsunuz? Yine, niye yeni yatırım alanları yaratmıyorsunuz? Bizim
önümüze onu getirin. Yerli, dürüst, namuslu yatırımcı yatırım yapacaksa,
çeşitliliği sağlayalım, sorunlarını çözelim. Birilerine menfaat sağlamayalım.
Temiz enerjinin ve enerji çeşitliliğinin arkasından koşalım.
Bu politika nedir biliyor
musunuz arkadaşlar; bu politika, göz göre göre, enerjide dışa bağımlılığı
artırmaktır. Gelecek yıl Türkiye'nin enerjide dışa bağımlılığı bu yıldan fazla
olacaktır. İddiayla söylüyorum ve bu dışa bağımlılık, nükleer enerji süresi
uzun olduğu için, çözülemez denilerek, Türkiye, yeniden, yüzde 45 olan, 50'ye
yaklaşan doğalgaz oranını da dikkate almadan, doğalgaz çevrim santralları
kurulmasına mahkûm edilecektir ve bu vatana, bu millete yapılacak en büyük
kötülük budur. Bunu destekleyen hiçbir kanunun, hiçbir düzenlemenin arkasında,
biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak asla ve asla olmayacağız, cumhuriyetin
kurumlarının birer birer tahrip edilmesine ve yok edilmesine göz yummayacağız.
Hepinizi saygılarla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Seyhan.
Madde üzerinde 1 adet
önerge vardır; okutup, işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1099 sıra
sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
|
İrfan
Gündüz |
|
Eyyüp
Sanay |
M.
Salih Erdoğan |
|
İstanbul |
|
Ankara |
Denizli |
|
|
Öner
Ergenç |
Hüsnü
Ordu |
|
|
|
Siirt |
Kütahya |
|
Madde 2- 4628 sayılı
Kanunun 2 nci maddesinin üçüncü fıkrası ile dördüncü fıkrasının (a) bendi ve
(g) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, dördüncü fıkrasının (c) bendinin son
paragrafında yer alan "denetim" ibaresinden sonra gelmek üzere
"yetkisi" ibaresi eklenmiş, 3 üncü maddesinin (c) bendinin üç
numaralı alt bendinin ikinci paragrafında yer alan "Özel sektörde"
ibaresi "Özel sektör" şeklinde değiştirilmiştir.
"Piyasada faaliyet
gösterebilecek özel hukuk hükümlerine tabi tüzel kişilerin, 6762 sayılı Türk
Ticaret Kanunu hükümlerine göre anonim şirket veya limited şirket olarak
kurulması ve anonim şirketlerin sermaye piyasası mevzuatına göre borsada işlem
görenler dışındaki hisselerinin nama yazılı olması şarttır. Bu şirketlerin ana
sözleşmelerinde bulunması gereken hususlar yönetmelikle düzenlenir."
"a) Üretim faaliyeti
gösterebilecek tüzel kişiler: Özel sektör üretim şirketleri, Elektrik Üretim
Anonim Şirketi, Elektrik Üretim Anonim Şirketinin yeniden yapılandırılmasıyla
oluşan diğer kamu üretim şirketleri ile otoprodüktör ve otoprodüktör
gruplarıdır. Özel sektör ve kamu üretim şirketleri, lisansları uyarınca gerçek
ve tüzel kişilere elektrik enerjisi ve/veya kapasite satışı yapar."
"g) Organize Sanayi
Bölgeleri: 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununa göre kurulan organize
sanayi bölgeleri tüzel kişilikleri, katılımcılarının ihtiyaçlarını karşılamak
amacıyla; onaylı sınırlar içerisinde 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu
hükümlerine göre şirket kurma şartı aranmaksızın Kurumdan lisans almak
koşuluyla dağıtım ve/veya üretim faaliyetlerinde bulunur.
Organize sanayi bölgeleri
tüzel kişilikleri, katılımcılarının elektrik ihtiyacını karşılamak amacıyla
tüketim miktarına bakılmaksızın serbest tüketici sayılır.
Organize sanayi bölgesi
katılımcılarından serbest tüketici limitini aşan tüketiciler, organize sanayi
bölgesine dağıtım bedeli ödemek kaydıyla tedarikçisini seçme hakkına sahiptir.
Organize sanayi
bölgelerinin, ürettiği veya serbest tüketici sıfatıyla temin ettiği elektrik
enerjisinin; katılımcılarının kullanımına sunulmasına, dağıtım bedellerinin
belirlenmesine, organize sanayi bölgelerinin bu bent kapsamında
gerçekleştirecekleri faaliyetlere ilişkin esas ve usuller, Sanayi ve Ticaret
Bakanlığının görüşü alınarak Kurum tarafından hazırlanacak yönetmelikle
belirlenir.
Organize sanayi bölgeleri
sınırları içerisinde olup, bedelsiz olarak veya sembolik bedel ile TEDAŞ'a
devredilen tesislerin mülkiyeti ve işletme hakları üç ay içinde aynı bedelle
ilgili organize sanayi bölgesine devredilir.
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Kayseri) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Maddenin kapsamının
genişletilmesinin önlenmesi amacıyla, Plan ve Bütçe Komisyonunda kabul edilen
şekline dönüştürülmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.
BAŞKAN - Arayacağım Sayın
Anadol.
Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı vardır; önerge kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
Şimdi, İçtüzüğün 86 ncı
maddesi gereğince, oyunun rengini belirtmek üzere, aleyhte söz isteyen Ümmet
Kandoğan, Denizli Milletvekili? Yok.
Yine, aleyhte söz
isteyen, Ferit Mevlüt Aslanoğlu, Malatya Milletvekili.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Saygıdeğer Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; tutanaklara
geçsin diye bu sözü aldım.
Değerli milletvekilleri,
bir ülkenin ekonomik bağımsızlığı olmadığı zaman, o ülke teslimiyetçi bir
ülkedir. Eğer bu ülke, ekonomik olarak hep birilerine muhtaç olacaksa, hep bu
ülkenin birtakım özgürlüğü birilerinin elinde olacaksa, o ülkenin geleceğinden
kuşku duyulmalıdır.
Size rakamlar veriyorum:
173 milyar kilovat/saat elektrik üretiminin 134 milyar kilovat/saati termik
santrallardan, bunun da yüzde 70'i doğalgaz ve dışarıdan ithal edilen
maddelerle... Değerli milletvekilleri, bu ülkenin bağımsızlığını, bu yasa
tehlike altına almaktadır; bu ülkenin bağımsızlığına dinamit koymaktayız. Ben
bunu bir kez daha söylüyorum. Biz, vahada yaşayan bir ülke değiliz, bizim
kaynaklarımız var, bizim birsürü alternatif ürünümüz var; eğer, biz, enerjiye
yılda bu kadar bir bedel ödersek, bu ülkenin geleceğini ve bu ülkenin
bağımsızlığını tehlike altına atıyoruz. Özellikle kayıtlara geçmesi için
söylüyorum. Bir kez daha bunu söylemek zorundayım bu ülkenin bir vatandaşı
olarak.
İkinci olarak da, Sayın
Enerji Bakanım bir soruya verdiği cevapta, özellikle köylülerle ilgili soruna
şöyle bir yanıt verdi: "Ödeme alışkanlığı oluşmamış" dedi. Sayın
Bakanım, meyvesi dondu, sebzesi dondu, her şeyi dondu; neyle ödeyecek bu
insanlar?! Bugüne kadar sahip mi çıktınız?! Yirmi gün oldu Malatya'da don
olalı, biriniz gittiniz "nedir" mi dediniz? Ekmeği yok ekmeği, bu
insanların; ekmeği yok, un alamıyor bu insanlar.
Değerli milletvekilleri,
eğer, bu sorunlara böyle bakarsak, doğrudan gelir desteklerini -Nevşehir
milletvekillerimiz söyledi burada- bu bölgede vermediğimiz sürece, bu insanlar
elektrik parasını neyle ödeyecekler?! Yani, bu insanları "ödeme
alışkanlığı oluşmamış" diye suçlamayı, hakikaten yadırgıyorum ve
kınıyorum.
Hepinize saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Aslanoğlu.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Oyunuzun rengini söylemediniz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Sayın Başkanım, oyumun rengi menfî.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, kabul edilen önergeler nedeniyle tasarının son oylamasını
açıkoylama şeklinde yapacağız.
Şimdi, bu nedenle,
açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açıkoylamanın elektronik
cihazla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Oylama için 3 dakika süre
vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden
yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy
pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy
kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy
pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
Milletvekilleri, Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair kanun Tasarısının oylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı: 207
Kabul: 184
Ret: 22
Çekimser: 1
(x)
Böylece tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Yarım kalan işlerle
ilgili işlemler tamamlandığından, şimdi, kanun tasarı ve tekliflerinin
görüşmelerine 1 inci sıradan itibaren devam edeceğiz.
1 inci sırada yer alan
Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Savunma Komisyonu
raporunun görüşmelerine başlayacağız.
4.- Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair 607 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Türk Silahlı Kuvvetleri
Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Savunma
Komisyonu Raporu (1/278, 1/1034) (S. Sayısı: 17 ve 17'ye 1 inci Ek) (x)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Komisyon raporu 17 ve
17'ye 1 inci ek sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Zekeriya Akıncı, Ankara
Milletvekili.
Buyurun Sayın Akıncı.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Silahlı
Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararname ve Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Savunma Komisyonu raporu hakkında
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, bütün
arkadaşlarımı sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
seksenüç yıl önce, tarihte eşine az rastlanır bir ulusal kurtuluş savaşını
sonuçlandırdık. Osmanlı İmparatorluğunun çökmesiyle Anadolu'yu kendisine yurt
edinen farklı inanç ve etnik kökenden insanlar, omuz omuza verdikleri bu büyük
mücadeleyi Türkiye Cumhuriyeti Devletini kurarak taçlandırdılar. Yüzlerce
yıllık geleneklerle, siyaset anlayışıyla, toplum düzeniyle tamamen farklı, bir
anlamda taban tabana zıt cumhuriyet yapısı, hem laik demokratik niteliği hem de
farklı etnik kökenlerden insanların kurduğu bilinç cumhuriyeti kimliğiyle,
bugün, bütün dünyada "Türkiye modeli" diye tanımlanan bir mücizeyi
ifade ediyordu. Mustafa Kemal ve arkadaşları, 1,5 milyarlık İslam dünyasında,
cumhuriyeti, laikliği, demokrasiyi ve Müslümanlığı emsalsiz bir uyum içerisinde
birleştirerek, bugün, hepimizin iftihar ettiği ve huzur içinde yaşadığı Türkiye
Cumhuriyetini yaratmışlardır. O altın formül sayesinde, bugün, bölgemizde bir
yıldız gibi parlıyoruz; o altın formül sayesinde, İran olmadık, Irak olmadık,
Suudi Arabistan olmadık.
Bütün bu gerçekler, bütün
çıplaklığıyla ortada iken, cumhuriyet tarihimizde görülmemiş bir biçimde, belki
de ilk kez, devletin en üst kademelerinde görev almış, sorumluluk üstlenmiş
siyaset insanlarının, bu temel sentezi sarsacak yeni laiklik tartışmaları, yeni
kimlik tartışmaları ya da ülkede yaşayan Müslümanları tasnif etmeye dönük yeni
tartışmalar açıyor olmalarını, doğrusu -bütün bu gerçekler göz önünde
tutulduğunda- anlayabilmek mümkün değil.
Elbette ki, kuruluşundaki
bu nitelikler, kurulmuş olduğu eşsiz coğrafya ve sahip olduğu olağanüstü
zenginlikler göz önüne alındığında, böyle bir ülkenin, iç ve dış kimi güçlerce
rahat bırakılması söz konusu olamazdı, olmadı da zaten. Bu büyük devletimiz
kurulduğu günden itibaren, gün oldu bölgede ve dünya üzerinde hesapları olan
büyük güçlerle düşüp kalktı, gün oldu laik, demokratik cumhuriyetle hesaplaşma
ve rövanş alma hayallerini asla ertelememiş olan şeriatçı güçlere karşı amansız
mücadele verdi, gün oldu bir ırk, bir kan, bir kafatası cumhuriyeti değil, bir
bilinç cumhuriyeti olduğumuzu ve henüz, ne yazık ki, uluslaşma sürecini
tamamlayamamış olduğumuzu görmek istemeyen ya da bu gerçeği bilerek ayrı bir
devlet kurma arzusunu hiç kaybetmeyen bölücü güçlere ve onun örgütlü silahlı
kalkışmalarına karşı uzun yıllar ve büyük kayıplar verme pahasına kendisini
korudu. Bu koruma başarısını, zaman zaman da, kendilerini kimi uluslararası
terör örgütlerinin Türkiye temsilcisi gibi gören ya da amacına ulaşmak için
emperyalist güçlerle işbirliği yapmaktan kaçınmayanlara karşı da göstermiştir.
Yani, sevgili
arkadaşlarım, seksenüç yıllık tarihimiz bir anlamda laik, demokratik
cumhuriyetimizi, ulusal birliğimizi ve toprak bütünlüğümüzü koruma, kollama ve
bütün bu güçlüklere rağmen de, yaşamın her alanında olağanüstü bir gelişme
sergilemenin tarihi, ilerlemenin tarihi olmuştur.
Değerli arkadaşlarım,
yaşanan süreç, özellikle, son onbeş yirmi yılda hem içeride hem dışarıda
yaşanan gelişmeler nedeniyle yeni boyutlar da kazanmıştır. Şöyle ki, Sovyetler
Birliğinin dağılmasından sonra Balkanlar, Kafkasya, Orta Asya ve Ortadoğu
bölgelerinde ortaya çıkan güç boşluğunun, küresel belirsizliği artırdığı, bu
bölgelerde jeopolitik boşluk alanlarının oluşmasına neden olduğu bilinmektedir.
Bu alanlardaki çatışma ve
krizler ile 11 Eylülde ABD'de yaşanan terör eylemlerinin ardından artan terör
tehditleri tüm yoğunluğuyla dünyanın gündemine taşınmıştır artık. Tek başına bu
olay bile dünya kamuoyuna terörizmin boyutlarının nereye varabileceğini
göstermeye yetmiştir.
Bu noktadan hareketle,
jeostratejik olarak dünyanın en istikrarsız bölgeleri olan Balkanlar ve
Ortadoğu'nun ortasında yer alan ülkemizin güvenlik kaygıları temel olarak
terörizm, uzun menzilli füzeler ve kitle imha silahlarının yayılması, irticaî
faaliyetler, bölgesel çatışmalar biçiminde sıralanmıştır. Savunma politikası
ise, ülkenin ulusal bağımsızlığını, egemenliğini, toprak bütünlüğü ve hayatî
çıkarlarını korumak ve muhafaza etmek esaslarına dayanmıştır. Yani, Türkiye'nin
savunma politikası "bölgesinde bir güç ve denge unsuru olmak, çevresinde
bir güç ve güvenlik kuşağı oluşturmak, bölgesinin barış ve güvenliğine katkıda
bulunmak ve bunu dünyaya yaymak, bulunduğu bölgeye ve ötesine yönelik strateji
ve güvenlik üreten bir ülke olmak, çeşitli ülkelerle işbirliği, yakınlaşma ve
olumlu ilişkiler geliştirmek" şeklinde benimsenmiştir. Gerek iç güvenlik
güçlerinin ve gerekse Silahlı Kuvvetlerin, bugünkü ülke ihtiyaçlarını
karşılayacak, yapı, teşkilat, eğitim ve teçhizatlarının yeterlilikleri
tartışılmaya değer görülse de, devletin millî hedefleri ve Silahlı Kuvvetlerin
stratejik hedef planları doğrultusunda, iç ve dış tehditleri, gelişen teknoloji
ve Türkiye'nin ekonomik potansiyelini de dikkate alarak geliştirmeye öncelik
verilmesi gerektiği inancındayız.
Biz, aynı zamanda, parti
programımızda da belirtildiği gibi, dış dünyada ve çevremizde oluşmakta olan
gelişmeler karşısında, ulusal güvenliği geliştirici adımlardan ödün
vermeksizin, Büyük Önder Atatürk'ün yurtta barış, dünyada barış anlayışına, dün
olduğu gibi bugün de sahip çıkmaktayız. Bağımsızlığını ve haklarını korumak
için, savaşçı yeteneğini gerektiğinde kanıtlamış olan ülkemiz insanı, barış
içinde yaşamak istemektedir artık; ancak, çağımızda, artık bir ulusun barış
içinde yaşayabilmesi dünya barışından soyutlanamaz olmuştur. Dünyanın herhangi
bir noktasındaki çatışma, çok geniş bir çevreyi doğrudan ilgilendirir hale
gelmiştir.
Bu noktalardan hareketle,
ülkemizin dış güvenliğinin, koşullar ne olursa olsun değişmemesi gereken temel
ilkeleri şunlar olmalıdır diye düşünüyoruz: Yurt savunması bir bütündür. Yurdun
her yöresi, eş ve ulusal ortak duyarlılıkla, her an hazırlıklı olma anlayışıyla
korunur. Ulusal güç ile ulusal güvenlik bir bütündür. Onun için, ekonomik
gücümüz, ulusal eğitim, bilgi ve teknolojik düzeyimiz, stratejik sektörlerdeki
birikimimiz, dış güvenliğimizi sürekli geliştirecek ve sağlamlaştıracak biçimde
ve o yönde hızla yükseltilmelidir. Dış güvenlik kavramımız ve stratejimiz de,
ekonomimize, bilgi ve teknolojik birikimimize sürekli ve etkin katkıda
bulunmalıdır.
Barış bir bütündür. Onun
için, Türkiye, kendi dış güvenliğini sağlarken, dünya barışına, özellikle bölge
barışına yönelen tehlikeleri artırmayan azaltan, böylece, bölge ve dünya
barışına katkıda bulunan bir tutum izlemelidir. Uluslararası silahlanma
yarışının önlenmesi sürecine sürekli katkı sağlanmalıdır. Ancak, güçlü ve
modernize olmuş düzenli bir Türk Silahlı Kuvvetlerinin önemi, komşumuz Irak'ta
ortaya çıkan durum göz önüne alındığında, çok daha fazla da görülür ve
anlaşılır olmuştur. Bu bağlamda, Türk Silahlı Kuvvetlerinin kendine yetecek
olması ve her zaman çağın gereklerine uygun donatılması da önceliğimiz
olmalıdır.
Dış güvenliğin önemli bir
gereği, bütün bölge ülkeleriyle dostluktur. Onun için, Türkiye, bütün bölge
ülkeleriyle karşılıklı güvene dayanan dostluk ilişkilerini geliştirmelidir.
Yine, bugün, Irak'ta
yaşananlardan ders alınmalı, İran'ın çekilmek istendiği ateş çemberinin
bölgemiz ve dünya barışına vereceği zararlar iyi düşünülmelidir.
Dış güvenliğimiz, ulusal
bağımsızlığımızı güçlendirici nitelikte olmalıdır. Onun için, dış güvenlik, bir
ölçünün ötesinde, dış yardıma ve desteğe bağımlı olmamalı, büyük ölçüde ulusal
güce ve kaynaklara dayanmalıdır.
Bu politikaların
uygulanabilmesi için, gelişen teknolojinin, değişen güvenlik ortamı ve
tehditlerle ülkemizde kargaşa yaratmaya çalışan terör örgütünün varlığını ve
geçmişteki harekâtlardan da ders alarak, Türk Silahlı Kuvvetlerinin savaşçı
etkinliğini azaltmadan küçültmek ve modernleştirerek etkinliğini artırmak
zorunluluğu ortadadır. Böylece, sayısal bakımdan daha küçük, ancak, daha modern
hareket kabiliyeti, vuruş gücü, profesyonellik oranı yüksek, teknoloji, bilgi
ve hareket üstünlüğüne sahip, ana silah ve malzemesi tam bir Türk Silahlı
Kuvvetleri hedeflenmelidir.
Değerli arkadaşlarım,
herkesin bildiği gibi, Türk Silahlı Kuvvetlerimiz kurulduğu günden bu yana her
türlü gelişmeye, çağdaşlaşmaya özel bir özen göstermiştir. Türk Silahlı
Kuvvetleri, gerektiğinde yeniden yapılanma, silahlanma ve modernizasyon
gereksinimini ilk gören, algılayan ve bu durumun gerektirdiklerini asla
savsaklamadan yapan kurumlarımızın başında gelmektedir. Yeter ki, onların
ihtiyaç duyduğu desteği, ihtiyaç duyduğu yasal düzenlemeleri yapabilelim; yeter
ki, gerekli kaynağı ayırabilelim.
Sevgili arkadaşlarım,
bilmeliyiz ki, cumhuriyet tarihimiz boyunca maruz kaldığımız terör
girişimlerini halkımızın olağanüstü desteği ve kenetlenmesi ve onun bu gücünü
arkasına almış tüm güvenlik kurumlarımızın olağanüstü mücadele azmiyle bertaraf
ederken, bu mücadeleler içerisinde en büyük sorumluluğu ve yükü de her zaman
Türk Silahlı Kuvvetleri üstlenmiştir. Anayasamızdan kaynaklanan görev ve
yetkilerini bir an bile ihmal etmemiştir. Elbette, biz de, ulusça, bu
mücadelenin hep arkasında olduk ve hiçbir özveriden kaçınmadık; malımızı,
canımızı verdik, ulusal bütünlüğümüzü vermedik; Türk Silahlı Kuvvetlerinin
ihtiyaç duyduğu her türlü maddî ve manevî gücü kendisine vermekte hiçbir
tereddüt göstermedik. Bugün de, bu yasal düzenlemeyle, yurt savunması ve
terörle mücadelede büyük yararlılıklar gösteren ve bu mücadele içerisinde yer
tutmuş evlatlarımızın meslekî anlamda yükselmelerini önleyen ve bu nedenle
onların mağduriyetine neden olan koşulları düzeltecek bir yasa çalışmasını hep
birlikte gerçekleştirip, birlik ve bütünlüğümüzün çelikleşmiş ifadesi olan Türk
Silahlı Kuvvetleri mensuplarının karşısında, bir nebze olsun, görevimizi yapmış
olacağız; çünkü, değerli arkadaşlarım, Türk Silahlı Kuvvetlerinin, gerek
sınırların korunmasında gerekse terörle mücadelede ana unsuru personeldir. Türk
Silahlı Kuvvetlerinde personel sistemi dinamik bir yapıya sahiptir; tıpkı silah
sistemlerinde olduğu gibi, personel yönetim sisteminde de gelişen teknolojiye
ve bilime uygun gelişmeleri sağlama zorunluluğu vardır. Personelin moral ve
motivasyonunu yükseltecek yasal düzenlemeler, elbette ki, geciktirilmeden
yapılmalı; yine, ekonomik, sosyal ve özlük haklarında iyileştirmeler yapmak da
önceliğimiz olmalıdır.
Aynı zamanda, bizler,
onları moral ve motivasyondan yoksun bırakacak uygulamalardan, yani büyük
zorluklarla ve özveriyle kazanılmış başarılarının boşa çıkmasına neden
olabilecek adımları atmaktan ve terörle mücadelede bizi zaafa sokacak yasal
düzenlemelerden de kaçınmamız gerekmektedir. Bu noktada, geçmişte çıkarılmış
kimi yasaların, terörle mücadelede başarılı olmamıza ve terör örgütlerinin
tasfiyesini sağlayabilecek sonuçların alınmasına hiçbir katkısının olmadığını
yaşayarak gördük. Bir yasa düzenlemesiyle eve döndürmek istediklerimizden bir
tekinin, bırakın eve dönmeyi, dağdan inmediğini, aksine, göz göre göre, cezaevlerinden
tahliye ettiğimiz Hizbullahcı ve PKK'lılarınsa ya hücrelerine çekildiğine ya da
dağa döndüğüne tanık olduk. Ne yazık ki, onca emek ve mücadele, o yasa
düzenlemesiyle, boşa çıkarıldı.
Sanki, bütün bunları kısa
bir süre önce yaşamamışız gibi, şimdi de, Terörle Mücadele Yasası diye
getirilmek istenen, o meşhur, tartışılan 6 ncı maddeyi de içeren pişmanlık
yasasının da, bu haliyle, terörle mücadele açısından bir kazanım
getirmeyeceğini bilmek ve görmek durumundayız. Bayrağını ve haritasını çizmiş
ve bugüne kadar savunduğu hiçbir iddiasından vazgeçmemiş terör örgütünün kurucu
ve yöneticilerini de affetmenin önünü açacak bir yasa düzenlemesi, terörle
mücadelede bize ne kazandıracaktır; biz de, ulusumuz da merak etmektedir.
Sanıyoruz ki, zaten, bunu, yavaş yavaş Hükümet de görmüş olacak ki, hiç kimse,
o maddeyi bu yasa tasarısına yerleştirmenin sorumluluğunu alamamakta ve onun
doğuracağı sonuçların olumsuzluğunu üstlenmek istememektedir. Umuyoruz ki, bu
konuda, Cumhuriyet Halk Partisinin yapmış olduğu uyarıları Hükümet dikkate
alacaktır ve bu yasa düzenlemesi noktasında, daha titiz adımlar atmaya gayret
edecektir.
Sonuç olarak, değerli
arkadaşlarım, seksenüç yıllık tarihimiz ve yaşadıklarımız ve gerekse son onbeş
yirmi yılda yoğunlaşan terör eylemlerinden çektiklerimiz göz önüne alındığında,
görüşmekte olduğumuz yasa tasarısının da, terörle mücadele konusunda başarılı
olmamıza katkı sunacak kimi adımların atılmasına olanak sağlayacağını
düşünerek, gelişen şartlara uygun olarak, Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin
eğitilmesi, yetiştirilmesi, terfilerinin yeniden düzenlenmesine yönelik bu
tasarıyı Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak destekliyoruz.
Bu tasarıda yer alan,
terörle mücadele sonucu yaralanan ve uzun süreli tedavi gören personelin rütbe
ve kıdemlerine ilişkin düzenleme yapılmış olmasının, ateş çemberi içinde
terörle mücadele eden Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarımızın moralini
artıracağı açıktır.
Biz, terörle mücadelenin,
sadece terör örgütüne karşı verilecek silahlı mücadeleden ibaret olmadığını,
çok daha geniş boyutlu olduğunu biliyoruz. Özellikle bölgenin masum insanları
ile teröristlerin birbirinden ayrılması ve terör örgütünün bölge insanı
üzerindeki etkisinin kırılması için devletin bütün imkânlarını kullanması
gerektiğine de inanıyoruz. Demokrasi ve insan haklarının bölge insanı için ne
büyük önem taşıdığının da farkındayız, tüm yaşadıklarımızın arkasından; ama,
bütün bu gerçekler, bizi, terör örgütüyle mücadelemizde asla zaafa
düşürmemelidir diye düşünüyoruz.
Tasarıyla, özellikle iç
güvenlik ve terörle mücadele hizmetlerinde üstün hizmet, liyakat gösteren
personel ile yeni buluş ve proje geliştiren personelin ödüllendirilmesi imkânı
da getirilmektedir.
Yine, bu mücadelede yer
alan alt rütbeli subay ve assubaylarımızın üstün başarı nedeniyle terfilerinin
önünün açılmasını da olumlu olarak değerlendirmekteyiz.
Bugüne kadar tartışma
konusu yapılan, assubayların kıdem sıralarının belirlenmesinde ortaya çıkan
tereddütlerin, bu yasanın 7 nci maddesiyle de net olarak düzenlenmiş ve objektif
kriterlere bağlanmış olması, personelin huzursuzluğunu da nispeten giderecektir
diye düşünüyoruz.
Bu inanç ve duygularla,
bir kez daha, bu yasa tasarısını Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak
desteklediğimizi ifade ediyor, Yüce Heyetinizi sevgi ve saygılarımla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Akıncı.
Tasarının tümü üzerinde,
AK Parti Grubu adına söz isteyen Ramazan Toprak, Aksaray Milletvekili.
Buyurun Sayın Toprak. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri;
hepinizi, AK Parti Grubu ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz
kanun tasarısıyla, ağırlıklı olarak, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yapan subay,
assubayların emsallerine göre mağdur olmalarını telafi eden hükümler
getiriliyor.
Başlıklarla söylemek
gerekirse; rütbe, terfi ve kademe ilerlemesiyle, nasıplarla ve bekleme
süreleriyle ilgili olumlu hükümler getirilmektedir. Özellikle de 5 inci maddeyle,
terörle mücadelede yaralanarak uzun dönem tedavi gerektiren subay, assubayların
bu nedenle mağduriyetlerini engelleyici hükümler getirilmektedir.
Bana göre tasarıyla
verilmek istenen en önemli mesaj şudur: Kamu personel rejimi konuşulurken,
konuyla eş anlamlı, eşdeğer ücret dengesi veya dengesizliği konuşulur; ancak,
öncelikle konuşulması gereken şey, burada, performans denetimidir. Nedense,
performans denetimi konuşulurken, asıl bu sorun konuşulmaktan özenle
kaçınılmaktadır. Bunların, bu sorunu konuşmaktan kaçınanların önemli bir kısmı,
yalnızca yüksek ücreti pazarlık konusu yaparak, verimlilik ve bunun tespiti
için performans denetiminden özenle kaçarlar. Oysa, performans denetiminden,
üretmeyen, işini gereği gibi yapmayan kitleler, kesimler, kişiler kaçarlar.
Üreten, işini gereği gibi yapan, performans denetiminden kaçmak bir yana,
bilakis performans denetimine tabi olarak ücretini artırmak için özel çaba sarf
eder ki, takdire şayan görülsün, taltif edilsin diye. Diğer ifadeyle
söyleyelim, kamu yönetiminde mükâfat, mücazat anlayışı yaygınlaşmalıdır.
Dün yapılan rutinleri
bugün tekrar etmek gerçek başarı değildir. Gerçek anlamda başarı, dün
yapılanların üzerine bugün yeni şeyler ekleyerek, yarını gören, geleceği
kucaklayan işler yapmak, çözümler üretmek ve onu yapanları da takdir ve taltif
etmektir. Üreten ile üretmeyeni eşit saymak, üreten anlamında, eşitlik değil
haksızlıktır. İşte, bu tasarıyla, Türk Silahlı Kuvvetleri, bu çarpıklığı önemli
oranda gideren bir düzenlemeyle karşımıza gelmiştir. Özellikle de, tasarının 12
nci maddesinde subay-assubayların muharebe harekâtında, iç güvenlik ve terörle
mücadelede, tabiî afetlerde, diğer olağanüstü hal ve durumlarda liyakat,
feragat, yüksek hizmet veya yaşamını ortaya koyarak büyük yararlılık gösterenler;
eğitim, atış, spor ve benzeri faaliyetlerde üstün başarı sağlayanlar, yeni
projelerle yenilik getirenler ve yeni buluşlar yapanlar takdir ve taltif
edilmektedir.
Bu anlayışın gereği
olarak ücret artışı talebinde bulunanların, performans denetimine de açık ve
hazır olduklarını belirterek ve bunun da gereğini yerine getirmelerini;
verimlilik konusunda herkesin, üzerine düşeni gereği gibi yerine getirmesini
diliyor, ayrıca, bu tasarının, Türk Silahlı Kuvvetlerimize ve ülkemize hayırlar
getirmesi dilek ve temennilerimle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Toprak,
teşekkür ediyorum.
Tasarının tümü üzerinde,
Anavatan Partisi Grubu adına söz isteyen Hüseyin Özcan, Mersin Milletvekili…
Buyurun Sayın Özcan.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk
Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ve Silahlı Kuvvetler Personel Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair 17 ve17'ye 1 inci ek sıra sayılı tasarı hakkında söz almış
bulunuyorum Anavatan Grubu adına; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Türk
Silahlı Kuvvetlerimiz, barışta ve savaşta, her zaman halkımızın yanında olmuş,
bizim gözbebeğimiz ve her zaman için, şehitleri vermeye hazır olan ve
gerçekten, bu konuda da hiçbir şekilde tereddütü olmayan Silahlı
Kuvvetlerimizin şehitlerimizi saygıyla anıyor, gazilerimize sağlık diliyoruz ve
bütün çalışan Silahlı Kuvvetler personeline de esenlik ve mutluluklar
diliyoruz.
Değerli arkadaşlar,
elbette ki, zor koşullar altında, batıda, şehirde, kırsalda, karda kışta, yani,
her alanda, her şartta ülkemizin ve insanlarımızın güvenliği ve esenliği için
hayatları pahasına mücadele veriyorlar. Bu görev de saygı duyulması gereken
kutsal bir görevdir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunundaki bu değişiklikle
ilgili ve bu tasarıyla kuvvet komutanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil
Güvenlik Komutanlığı nam ve hesabına yapılan eğitimlerde eğitim süresi kadar
izin verilebilmesi yanında, bu iznin ihtiyaç duyulan süre kadar parçalar
halinde verilmesine de imkân sağlaması amaçlanmaktadır. Tasarıyla, ayrıca,
subay ve assubayların özlük hakları ile terörle mücadelede yaralananlara ve
diğer bazı hususlarda değişiklik öngörmektedir.
Ülkemizin savunmasının ve
savunma sanayiinin geliştirilmesi kadar, Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin,
subay ve assubaylarımızın eğitim ve terfi sistemlerinin çağın gereklerine ve
Türk Silahlı Kuvvetlerinin durumuna uygun olarak geliştirilmesi çok önemlidir.
Avrupa Birliği ülkeleri ve gelişmiş diğer ülkelerdeki uygulamalar ile
ülkemizdeki kamu görevlilerinin yükselme uygulamaları birbirine yakındır; yani,
hemen hemen bütün kamu kurum ve kuruluşlarında dört yıllık fakülte mezunlarının
tamamen aynı statü ve hakları taşıdıkları bilinmektedir. Bilindiği üzere, daha
önce Avrupa ülkeleri kriterleri göz önüne alınarak assubayların terfilerine
ilişkin bazı değişiklikler de yapılmıştır. Böylece, assubaylıktan subaylığa
geçen dört yıllık herhangi bir yükseköğretim kurumundan mezun olanlarla ilgili
birçok sınırlama kaldırılmıştır.
Subay ve assubaylarımızın
mevcut terfi sisteminde bazı tereddütler bulunduğu görülmektedir. Yürürlükteki
düzenlemelerin, özellikle genç subayların erken terfilerine engel olduğu
anlaşılmaktadır. Halen yürürlükte olan duruma göre, bir teğmenimiz, kurmay
olduktan sonra, albaylığın sonuna kadar en erken yirmibeş yıl sonra generalliğe
terfi edebilmektedir. Bu standart bekleme süreleri üzerinde yeniden düşünmek
zorundayız değerli arkadaşlarım. Artık, liyakati de esas alarak, genç,
liyakatli ve başarılı subaylarımızın daha erken yaşlarda general olabilme
hakkına kavuşmalarının yararlı olacağını düşünüyorum.
Terfie ilişkin bir diğer
hususu da vurgulamak istiyorum. Bir albayımızın terfiinde askerlik hayatındaki
sicil notlarının ortalaması ile Yüksek Askerî Şûra üyelerinin kendisine 100
puan üzerinden verdiği değerlendirme notu da toplanmaktadır.
Değerli arkadaşlarım,
biraz önce de belirttiğim gibi, terfilerde yeni bazı standartlar getirilmesine
ihtiyaç olabilir; yani, Şûra üyelerinin bir albaya not verirken sicil notunun
çok altında veya çok üstünde oynama yapmamaları yararlı olacaktır. Burada nihaî
amaç şudur: Genç, liyakatli ve başarılı subaylarımızın o güne kadarki askerlik
yaşamlarında başarılarının dikkate alınması gerekir. Liyakatlerin,
yükselmelerin garantisi altına alınmasıdır. Ülkemizin ve milletimizin güvencesi
olan ordumuz, liyakatli komutanlarımıza emanet edilmesinin devamı sürmektedir.
Atatürk gibi, gerçekten, tarihte eşine az rastlanan komutanları yetiştiren Türk
Silahlı Kuvvetlerinin en temel prensibi de budur. Bu bakımdan, subay ve
assubaylarımızın terfilerinde daha objektif kriterlerin getirilmesinin ve
liyakat esasının devam ettirilmesinin yararlı olacağı düşüncesindeyiz.
Dolayısıyla, mevcut sistem genç rütbedeki personeli motive etmemektedir. Türk
Silahlı Kuvvetlerimizde hizmetin daha kaliteli olarak icra edilmesi ve
personelin teşvik edilmesi gerekmektedir. Görevini üstün hizmet anlayışıyla
yürüten personelin daha kısa sürede üst rütbelere ve görevlere yükselmesinde
esas alınacak kriterler objektif bir şekilde belirlenmelidir. Personelin moral
ve motivasyonunun artırılması gerekir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bilindiği üzere, Türk Silahlı Kuvvetleri personeli arasında
halkla daha çok iç içe olan personel assubaylarımız ile uzman jandarma ve uzman
erbaşlarımızdır. Bugün, bu personellerimiz, gerek terfi gerekse özlük hakları
bakımından ciddî sıkıntılar çekmektedirler. Türk Silahlı Kuvvetlerindeki
tazminat artışlarının assubaylara yansıtılmaması, assubay maaşlarının da reel
olarak sürekli azalmasına neden olmuştur. Bu durum, assubayların zaman içinde
alım gücünün azalmasına, ücretlerin yoksulluk sınırının altına düşmesine ve
geçim sıkıntısına neden olmaktadır. Görev tazminatının Türk Silahlı Kuvvetleri
içerisinde sadece subaylara verilip, assubayların bundan da faydalanamaması, bu
personelde hoşnutsuzluk ve olumsuzluk gibi, eş ve çocuklar üzerinde de
olumsuzluk yaratmaktadır. Özellikle assubaylarımızın derece ve kademe sorununu
anlamakta zorluk çektiğimizi de ifade etmek istiyorum.
Bilindiği üzere, 657
sayılı Devlet Memurları Kanununa göre, dört yıl süreli yükseköğrenim görmüş
memurlar, 9 uncu derecenin 1 inci kademesinden memuriyete başlayarak, 1 inci
derecenin son kademesine kadar yükselebilmektedir. Buna karşın, yüksekokul
mezunu assubaylarımız ise, 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel
Kanununda yer alan cetvele göre, 1 inci derecenin 3 üncü kademesine kadar
yükselebilmektedir. Bu da, assubayların moral ve motivasyonunu etkilediği gibi,
Anayasanın eşitlik ilkesini de zedelemektedir.
Türk Silahlı
Kuvvetlerinin, diğer NATO ülkelerinde olduğu gibi, hızla modernleştiği
bilinmektedir. Bu kapsamda, 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanunu ile Türk Silahlı
Kuvvetleri kadrolarında yer alan uzman erbaşlarımız, profesyonel orduya
dönüşümün bir parçasını oluşturmaktadır; ancak, 1986 yılında yürürlüğe konulan
bu kanun ve yönetmeliği günümüzde yetersiz kalmış olup, uzman erbaş
personelinin ihtiyaçlarını karşılayamamaktadır. Bu personelin en önemli
sorunlarından birisi, emeklilik hakkıyla ilgili. İlgili kanunlar ve 3269 sayılı
Kanun gereği, bir uzman erbaşın en çok 45 yaşına kadar sözleşmesi
yenilenebilmektedir. Oysa, 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanununa göre, erkeklerde
emeklilik yaşı 60 olarak düzenlenmiştir. Bu durumda, uzman erbaşlar, 45 yaşına
kadar yirmibeş sene hizmet etmiş olsalar bile, emeklilik maaşlarını hak
kazanabilmek için 60 yaşını beklemek zorunda kalacaklardır. Bu da, telafisi
imkânsız bir mağduriyete neden olmaktadır. Bu personel için ekgösterge de
düzenlenmemiştir. Diğer kamu kurum ve kuruluşlarında ve emsali olan uzman
jandarmaların yararlanmasına rağmen, 3269 sayılı Kanuna tabi uzman erbaşlarda
ekgöstergenin olmaması eşitsizlik yaratmaktadır. Bu şekilde, görevdeki
tecrübeli uzman erbaş ile yeni göreve atanan uzman erbaş arasında hiçbir maaş
farkı kalmamaktadır. Hak kaybının ortadan kaldırılabilmesi için uzman erbaşlara
da ekgöstergenin verilmesinin eşitlik ilkesine uygun olacağı kanaatindeyiz.
Değerli milletvekilleri,
aynı işi yapan uzman jandarma ile uzman erbaşın da aynı statüye kavuşturularak
özlük ve terfi sorunlarının çözümlenmesine çalışılmasının çalışma barışına da katkısı
olacaktır. Aynı kurumda çalışan aynı meslek sahibi, savaşta ve barışta aynı
kaderi paylaşan personelin, ülkenin her köşesinde, külfette ve acıda hep
birlikte hareket ettiklerine göre, bu farklı uygulamalarla bu insanların mağdur
edilmemesi gerekir. Biz, Silahlı Kuvvetleri gözümüz gibi korumak zorundayız.
Bu yasayı biz de
destekliyoruz. Her zaman için, adil olmayan konularda adil olmanın yollarını
aramak zorundayız, eşitlik ilkesine de sadık kalmalıyız. Sadece askeriyede
değil, işte, bizim 4/C'yle çalışan, Meclisimizde dahi, personeller arasında,
bir ay eğer izin aldığında aç kaldıklarını, sıkıntılar içerisinde olduklarını
görüyoruz.
Bu konuların düzeltilmesi
gerektiği düşüncesiyle, Silahlı Kuvvetlerimize başarılar ve esenlikler
dileyerek, bu yasanın yanında olduğumuzu Anavatan Grubu olarak belirtir; Yüce
Meclise saygılar sunarız. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Özcan.
Tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRK SİLÂHLI KUVVETLERİ PERSONEL KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK
YAPILMASINA DAİR KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMENİN DEĞİŞTİRİLEREK KABULÜ İLE TÜRK
SİLÂHLI KUVVETLERİ PERSONEL KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN
TASARISI
MADDE 1.- 27/7/1967
tarihli ve 926 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanununun 31 inci
maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"c) Üstün başarı
kıdemi alan üsteğmen, yüzbaşı ve binbaşıların normal bekleme süreleri bir yıl
eksiktir."
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2.- 926 sayılı
Kanunun 33 üncü maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve
maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Kıdem alanlar,
kazaî veya idarî kararlarla nasıpları lehe düzeltilenler ile açığa alınmaları,
tutuklanmaları, kısa süreli kaçma ve izin süresini geçirme hariç firar veya
izin tecavüzünde bulunmaları nedeniyle terfi edemeyen ve rütbe kıdemliliği
onanmayanlardan, haklarında kovuşturmaya yer olmadığına, muhakemenin men'ine,
kamu davasının düşmesine yahut ortadan kaldırılmasına, beraatine, kısa hapis
cezasına veya verilen cezanın teciline, tedbire veya para cezasına çevrilmesine
karar verilenler hakkında, emsalleri terfi etmiş veya rütbe kıdemliliği onanmış
olmak şartıyla, yukarıdaki fıkra hükmü uygulanmaz. Ancak, bu durumda olanların
rütbe terfi ve rütbe kıdemlilikleri, hükmün kesinleşme tarihinden geçerli
olarak yapılıp emsalleri tarihine götürülür. Bu şekilde yapılan terfi ve rütbe
kıdemliliklerinde maaş farkı ödenmez."
"Terfi sırasında
olup da belirli oranda sicil mecburiyetini, sicil belgelerinin düzenlenmesinden
sonra, 30 Ağustos tarihine kadar tamamlayacak olanlar (albaylar hariç) hakkında
birinci fıkra hükmü uygulanmaz."
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3.- 926 sayılı
Kanunun 35 inci maddesinin (f) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"f) Fakülte veya
yüksekokulları kendi hesabına bitirip de kendi sınıflarında veya öğrenimlerinin
ilgilendirdiği ihtiyaç duyulan sınıflarda muvazzaf subaylığa geçmek için
müracaat eden ve 14 üncü madde çerçevesinde müracaatları kabul edilen
astsubaylar, subaylığa nasıp kararnamesinin onayı tarihinden geçerli olarak
teğmenliğe nasbedilirler. Bu personelin subaylık nasıpları hangi tarihte olursa
olsun, kademe ilerlemesi veya üst rütbeye yükselmelerine esas olacak
nasıplarında kararname takvim yılının 30 Ağustos tarihi esas alınır."
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
4 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 4.- 926 sayılı
Kanunun 37 nci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Yukarıda belirtilen
ilkelere göre kıdem ve kıdem sırasının belirlenmesine ilişkin diğer usûl ve
esaslar, Subay Sicil Yönetmeliğinde gösterilir."
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
5 inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 5.- 926 sayılı
Kanunun 38 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi ile ikinci fıkrasının
(a) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve bu fıkraya aşağıdaki (d) bendi
eklenmiştir.
"b) Rütbeye mahsus
normal bekleme süresinin binbaşılarda üç, albaylarda iki yıllık, diğer
rütbelerde üçte ikisi oranında, kıdem alanlar için fiili bekleme süresinin
(albaylar hariç) binbaşılarda iki yıllık diğer rütbelerde üçte ikisi oranında
yıllık sicili bulunmak,"
"a) Yükselme
sırasına girmiş bulunan teğmen-yarbayların sicil notu ortalamaları tespit
edilir ve sınıfları içerisinde (kurmay subaylar kendi sınıflarında), branşlara
ayrılan sınıflarda ise branşları içerisinde yeterlik derecesine göre
sıralanırlar. Bilahare bu sıralama esas alınmak suretiyle; teğmen-binbaşılar
için sicil notu ortalaması sicil tam notunun yüzde altmış ve daha yukarısı,
yarbaylar için yüzde yetmiş ve daha yukarısı olanlardan bir üst rütbedeki kadro
açığı kadarı en üstün yeterlik derecesinden başlanmak üzere bir üst rütbeye
terfi ettirilir. Diğer terfi şartlarını haiz olduğu halde üst rütbede kadro
açığı bulunmadığı için terfi edemeyenler derece ilerlemesi yaparlar. Bu Kanunun
36, 58 ve 65 inci maddelerine göre 30 Ağustos tarihinden sonra terfi etme
durumunda olanların, terfi eden emsallerinin şartlarını haiz olmak kaydıyla,
kadro açığı şartı aranmadan bir üst rütbeye terfi işlemleri derhal
yapılır."
"d) Yükselme
sırasına girmiş bulunan subaylardan görev esnasında yaralanmaları nedeniyle
uzun süreli tedaviye tâbi tutulanların rütbe terfii ve rütbe kıdemliliği
işlemleri; sicil notu ortalamasına göre, birinci fıkranın (b), (c), ve (d)
bentlerindeki şartlar aranmadan yapılır."
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
6 ncı maddeyi okutuyorum:
MADDE 6.- 926 sayılı
Kanunun 45 inci maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki (h) bendi eklenmiştir.
"h) Kademe
ilerlemesi yapacak subaylardan görev esnasında yaralanmaları sebebiyle uzun
süreli tedaviye tabi tutulanlardan o yıla ait sicil notu olmayanlarda (a)
bendindeki sicil notu şartı aranmaz. Bunların kademe ilerlemeleri sicil notu
ortalamasına göre yapılır."
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
7 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 7.- 926 sayılı
Kanunun 84 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 84.- Kıdem ve
kıdem sırası aşağıdaki esaslara göre düzenlenir:
a) Rütbelerde kıdemler,
bakanlık onayı metninde yazılı tarihten başlar.
b) Aynı günde astsubaylığa
nasbedilenler arasında kıdem sırası, okullarda kazanılan not ortalamalarına
göre tespit edilir ve bunlar kendi aralarında sıralanırlar.
c) Aynı rütbe ve
nasıplılar arasında kıdem sırası, her yıl tespit edilen yeterlik derecesine
göre saptanır. Aynı rütbe ve nasıplı olup, değişik kaynaklardan yetiştiğinden
yeterlik derecesi kıyaslanamayan astsubaylar arasındaki kıdem sırası aşağıda
belirtilmiştir:
1. Astsubay meslek yüksek
okulu mezunları.
2. Uzman jandarmalıktan
astsubay olanlar.
3. Uzman erbaşlıktan
astsubay olanlar.
4. Kıt'a erbaş ve
erlerinden astsubay olanlar.
5. Sözleşmeli
astsubaylıktan muvazzaf astsubay olanlar.
6. Sivil kaynaktan
muvazzaf astsubay olanlar.
7. Sözleşmeli
astsubaylar.
d) Çeşitli sınıflara
mensup, aynı rütbe ve nasıplı astsubaylar arasındaki kıdem sırası aşağıdaki
önceliğe göre;
1. Yeterlik dereceleri,
2. Astsubaylık hizmet
süreleri,
3. Bir önceki rütbeye
yükselme tarihleri,
4. Bir önceki rütbenin
son yılında tespit edilen yeterlik dereceleri,
5. Bu durumda da eşitlik
varsa, eşitlik bozuluncaya kadar sıra ile bir önceki rütbenin son yılında
tespit edilen yeterlik dereceleri,
dikkate alınarak
belirlenir.
e) Her ne sebeple olursa
olsun sınıfı değiştirilenler, yeni sınıflarındaki yeterlik dereceleri tespit
olununcaya kadar, yeni sınıfının aynı nasıplılarının sonunda sıralanırlar.
f) Kuvvetleri ayrı olan
aynı rütbe ve aynı nasıplı astsubayların kıdem sırası;
1. Aynı yıl terfi
edenlerden kıdem almadan yükselenler,
2. Her ikisi de kıdem
alarak yükselmiş ise bir önceki rütbeye yükselme tarihi önce olanlar,
3. Bütün şartlar aynı ise
mensup olduğu kuvvete göre sıra ile kara, deniz, hava, jandarma, sahil
güvenlik,
diğerlerine nazaran
kıdemlidir.
Yukarıda belirtilen
ilkelere göre kıdem ve kıdem sırasının belirlenmesine ilişkin diğer usûl ve
esaslar Astsubay Sicil Yönetmeliğinde gösterilir."
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
8 inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 8.- 926 sayılı
Kanunun 85 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi ile ikinci fıkrasının
(a) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve bu fıkraya aşağıdaki (c) bendi
eklenmiştir.
"b) Rütbeye mahsus
bekleme süresinin üçte ikisi oranında; kıdem alanlardan astsubay çavuş,
astsubay kıdemli çavuş, astsubay üstçavuş ve astsubay kıdemli üstçavuş
rütbelerinde en az bir yıllık, diğer rütbelerde fiili bekleme süresinin üçte
ikisi oranında yıllık sicili bulunmak,"
"a) Yükselme
sırasına girmiş bulunan astsubayların, sicil notu ortalamaları tespit edilir ve
bunlar sınıfları içerisinde yeterlik derecesine göre sıralanır. Bilahare bu
sıralama esas alınmak üzere sicil notu ortalaması sicil tam notunun yüzde
altmış ve daha yukarısı olanlardan bir üst rütbedeki kadro açığı kadarı en
üstün yeterlik derecesinden başlanmak üzere bir üst rütbeye terfi ettirilir.
Diğer terfi şartlarını haiz olduğu halde üst rütbede kadro açığı bulunmadığı
için terfi edemeyenler derece ilerlemesi yaparlar. 83, 100 ve 106 ncı maddelere
göre 30 Ağustos tarihinden sonra terfi etme durumunda olanların, terfi eden
emsallerinin şartlarını haiz olmak kaydıyla, kadro açığı şartı aranmadan bir
üst rütbeye terfi işlemleri derhal yapılır."
"c) Yükselme
sırasına girmiş bulunan astsubaylardan görev esnasında yaralanmaları nedeniyle
uzun süreli tedaviye tâbi tutulanların rütbe terfii ve rütbe kıdemliliği
işlemleri; sicil notu ortalamasına göre, birinci fıkranın (b) ve (c)
bentlerindeki şartlar aranmadan yapılır."
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
9 uncu maddeyi
okutuyorum:
MADDE 9.- 926 sayılı
Kanunun 93 üncü maddesine aşağıdaki (g) bendi eklenmiştir.
"g) Kademe
ilerlemesi yapacak astsubaylardan görev esnasında yaralanmaları sebebiyle uzun
süreli tedaviye tâbi tutulanlardan o yıla ait sicil notu olmayanlarda, (a)
bendindeki sicil notu şartı aranmaz. Bunların kademe ilerlemeleri sicil notu
ortalamasına göre yapılır."
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
10 uncu maddeyi
okutuyorum:
MADDE 10.- 926 sayılı Kanunun
112 nci maddesinin dördüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
11 inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 11.- 926 sayılı
Kanunun 126 ncı maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"d) Türk Silâhlı
Kuvvetlerinde gerekli uzmanlık dallarında ve ihtiyaç duyulan branşlarda yurt
içinde öğrenim için general ve amirallere Genelkurmay Başkanlığınca; bu Kanun
kapsamına giren diğer personelden; Genelkurmay Başkanlığına bağlı olanlara
Genelkurmay Başkanlığınca, Millî Savunma Bakanlığına bağlı olanlara Millî
Savunma Bakanlığınca, kuvvet komutanlıkları, Jandarma Genel Komutanlığı veya
Sahil Güvenlik Komutanlığına bağlı olanlara ise kuvvet komutanlıkları, Jandarma
Genel Komutanlığı veya Sahil Güvenlik Komutanlığınca, özlük hakları saklı
kalmak şartıyla, öğrenim süresi kadar veya eğitim öğretim programının
özelliğine göre ve programın safhaları dikkate alınarak ihtiyaç duyulan
sürelerde bölümler halinde izin verilebilir."
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
12 nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 12.- 926 sayılı
Kanunun 202 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 202.- Türk
Silahlı Kuvvetlerine mensup (Jandarma ve Sahil Güvenlik Komutanlığı dahil)
subay, astsubay, uzman jandarma, uzman erbaş, erbaş ve erlerden;
a) Muharebe herakâtında,
iç güvenlik ve terörle mücadelede, tabii afetlerde ve diğer olağanüstü hal ve
durumlarda liyakat, feragat, yüksek hizmet veya yaşamını ortaya koyarak büyük
yararlılık gösterenler,
b) Eğitimde, atışta,
sporda, idarî ve lojistik faaliyetlerde bulundukları kıt'a, karargâh ve
kurumlarda yurt içi ve yurt dışında yapılan çeşitli müsabakalarda emsallerine
nazaran üstün başarı sağlayanlar,
c) Yeni projeler ortaya
koyarak mevcut usûllerde olumlu yenilikler getirenler veya yeni buluşlar
yapanlar,
d) Mesleğine ait eser
yazanlar veya tercüme yapanlar,
e) Askeri okullardan
yönetmelikte tespit edilecek derecelerle mezun olanlar,
yönetmelikte belirtilen
esaslar dahilinde ödül verilmek suretiyle taltif olunurlar."
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
13 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 13.- 926 sayılı
Kanunun ek 19 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Ek Madde 19.- Bu
Kanunun 36 ncı maddesindeki kıdem ve 38 inci maddesindeki üstün başarı
kıdemlerinin toplamı yedi yılı geçemez."
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
14 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 14.- 926 sayılı
Kanunun ek geçici 78 inci maddesi yürürlükten kaldırılmıştır.
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
15 inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 15.- Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
16 ncı maddeyi
okutuyorum:
MADDE 16.- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarının tümünü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır; hayırlı olsun.
Sayın milletvekilleri,
birleşime 10 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.41
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.53
BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 100 üncü Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
2 nci sırada yer alan,
Gülhane Askerî Tıp Akademisi Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına
Dair 604 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu raporunun
görüşmelerine başlıyoruz.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
5.- Gülhane Askerî Tıp Akademisi Kanununun Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/277) (S. Sayısı: 1079)
(x)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Komisyon raporu 1079 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde
söz isteyen, AK Parti Grubu adına Bartın Milletvekili Asım Kulak.
Buyurun Sayın Kulak. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
MEHMET ASIM KULAK (Bartın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1079 sıra
sayılı Gülhane Askerî Tıp Akademisi Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılmasına Dair 604 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname hakkında AK Parti Grubu
adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türk Silahlı
Kuvvetlerinin tamamına sağlık hizmeti veren Gülhane Askerî Tıp Akademisi
Komutanlığı, Genelkurmay Başkanlığına bağlı bulunmakta ve bünyesinde Tıp
Fakültesi, Hemşirelik Yüksekokulu, Sağlık Meslek Yüksekokulu, Sağlık Bilimleri
Enstitüsü, Sağlık Assubay Hazırlama ve Sınıf Okulu ile 1'i İstanbul'da olmak
üzere 2 eğitim hastanesi bulunmaktadır.
Türk Silahlı
Kuvvetlerinin en gelişmiş tıbbî ve ilmî kurumu olan Gülhane Askerî Tıp
Akademisinde iç içe girmiş ve birçoğu idarî faaliyet olan hizmetlerin tamamı
tabipler tarafından yerine getirilmektedir. İdarî faaliyetlerin yoğunluğu
nedeniyle asıl görevleri bilimsel faaliyetlerle uğraşmak olan tabipler,
zamanlarının çoğunu bu idarî faaliyetleri icra etmeye harcamakta ve bilimsel
faaliyetlere yeteri kadar zaman ayıramamaktadırlar. Bu nedenle, Gülhane Askerî
Tıp Akademisi Komutanlığında idarî faaliyetler ile bilimsel faaliyetleri
birbirinden tamamen ayıracak şekilde yeniden teşkilatlanmanın, tabiplerin,
idarî faaliyetlerinden soyutlanarak sadece bilimsel faaliyetlerle
ilgilenmelerine imkân sağlanmasının uygun olacağı değerlendirilmektedir.
Diğer taraftan, tıp
fakültelerinin anabilim ve bilim dalı başkanlığı görev süreleri, 2547 sayılı
Yükseköğretim Kanununun 21 inci maddesi kapsamında üç yıl süreyle sınırlanmıştır.
Gülhane Askerî Tıp Akademisindeki anabilim ve bilim dalı başkanlıklarında ise
görev süresi sınırlaması bulunmamaktadır. Buna göre, bir öğretim süresi yirmi
yirmibeş yılı bulacak şekilde çok uzun yıllar bu görevlerde kalabilmekte, bu
durum ise, anabilim ve bilim dalıyla servis ve kısımlarda görev yapan diğer
öğretim üyelerinin, kadrolar dolu olduğu için bilimsel açıdan yükselecek
kadroları bulamamasına yol açmakta ve genç öğretim üyelerinin motivasyonunun
kırılmasına sebep olmaktadır. Bu maksatla, anabilim ve bilim dalıyla servis ve
kısım şefliği görevlilerinin askerlikteki rütbe bekleme ve terfi süreleri de
göz önüne alınarak en fazla sekiz yıllık bir süreyle sınırlandırılması, bu
süreyi tamamlayan öğretim üyelerinin Yüksek Bilim Konseyi kadrolarına
atanmaları ve branşlarındaki bilimsel faaliyetlerine bu konseyde devam
etmeleri, konseydeki kadrolara atanmış olan öğretim üyelerinden ihtiyaç
olduğunda kuvvet komutanlıklarının sağlık daireleri ile Jandarma Genel
Komutanlığı Sağlık Şube Müdürlüğü ve askerî hastanelerin kadro görev yerlerinde
faydalanılmasının uygun olacağı değerlendirilmiştir. Bu nedenle tasarıyı
destekliyoruz.
Nitekim, Silahlı
Kuvvetlerimiz ile Yüce Meclisimizin işbirliğiyle Haziran 2005'te çıkarılan
kanunla askerî hastaneler yüzde 10 nispetinde sivil vatandaşlarımızın
istifadesine açılmıştı. Memnuniyetle müşahede ediyoruz ki, 1 Temmuz 2005 ile 28
Şubat 2006 tarihleri arasındaki sekiz aylık sürede askerî hastanelerimizden
toplam 50 980 sivil vatandaşımız yararlanmış ve polikliniklerden yararlanma
nispeti yüzde 17'ye ulaşmıştır.
Huzurunuzdaki bu tasarı
da, Gülhane Askerî Tıp Akademisinin daha iyi ve daha kaliteli hizmet vermesine
yardımcı olacak özellikler taşıdığından, bu kanunu destekliyor, ülkemize,
milletimize ve Türk Silahlı Kuvvetlerimizin tıp akademilerine hayırlı olmasını
diliyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kulak.
Tasarı üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mustafa Özyurt.
Buyurun Sayın Özyurt.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA
ÖZYURT (Bursa) - Sağ olun Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; Gülhane Askerî; Tıp Akademisi Kanununun Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu
raporu hakkında Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini sizlerle paylaşmak için
söz almış bulunuyorum.
İzin verirseniz önce ben
Gülhane Askerî Tıp Akademisinin tarihinden söze girmek istiyorum bir hekim
olarak. Nereden çıktı bu "Gülhane" lafı, nedir? Bilmiyorum; yani,
şöyle bir araştırma yapılsa, acaba nereden gelmiştir bu "Gülhane"
lafı, Gülhane Askerî Tıp Akademisinin "Gülhane" olması? Yalnızca
denilebilir ki, askerî tıp akademisi, Türkiye Cumhuriyeti Askerî Tıp Akademisi;
öyle değil "Gülhane" denmiş. Gülhane'nin bizim tarihimizde çok önemli
bir yeri var. Böyle, sıradan bir kurum değil Gülhane. Tıp tarihimizde de çok
önemli bir yeri var.
Hemen şunu söyleyeyim:
Sivil tıbbiyeden daha önce kurulmuş olan bir kurum Gülhane Askerî Tıp
Akademisi. Türk tıp tarihinde ilk kez III. Selim döneminde askerî hekim
yetiştirmeye başlıyoruz ve Hekimbaşı Mustafa Behçet Efendi, padişahın emriyle,
önce Rum öğrencilerinden oluşan Kuruçeşme'de bir okul açılması düşünülüyor,
diğer taraftan Kasımpaşa'da -Sayın Başbakan olsaydı belki hoşuna gidecekti-
Tersanei Amire Tıp Okulları açılmasına karar veriliyor. Bu, tarihî bir
gerçektir; onu söyleyeyim.
Böyle başlıyoruz tıp
eğitimimize; yani, sıradan, sokaktan gelip de ben sizi tedavi ederim diyenlere
karşı bir kurum oluşturulmaya başlıyor arkadaşlar. 1838'de Galatasaray'daki
yeni binasına taşınıyor ve 17 Şubat 1839'da da Mektebi Tıbbiyei Adliyei Şahane
adıyla tıp mektebi açılıyor ülkemizde.
Gülhane olmasına gelince
arkadaşlar; eğitim hastanesi olarak bugünkü Gülhane Sarayının bulunduğu mevkide
bir bölgeye, daha doğrusu bir binaya yerleştiriliyor ve ilk kez askerî hekim
yetiştirmeye başlıyoruz orada. Onun için, Gülhane'nin önemi var. Gülhane
kelimesi de oradan kaynaklanmaktadır.
Yaklaşık olarak 1900'lere
kadar Mektebi Tıbbiyei Şahane ve Gülhane aynı yerde kalıyorlar; fakat,
1900'lerde bugünkü, eski Haydarpaşa Lisesi veya yeni adıyla Marmara
Üniversitesi diye karşıdan gördüğümüz bina, 1900'lerde Mektebi Tıbbiye olarak
yapılmıştır ve hem sivil hem de askerî tıp hekimi yetiştirmektedir; yani, hekim
yetiştirilmektedir. Bu bakımdan, tarihimizde, dediğim gibi, Gülhane'nin apayrı
bir yeri var.
1933'e gelindiğinde,
üniversite reformu yapılırken, değişiklik oluyor ve şimdiki İstanbul
Üniversitesinin olduğu binaya, üniversite karşıdan alınır ve -orası da,
bildiğiniz gibi, Harbiye Nezaretidir aslında İstanbul Üniversitesinin olduğu
bina- oraya yerleştirilir ve Mektebi Tıbbiyei Şahane oraya geldikten sonra,
artık, tıp fakültesi olmuştur, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesidir ve
Gülhane, o zamandan sonra, artık, öğrenci yetiştirmez, yalnızca uzmanlık
eğitimi verir. Bu, 1941'e kadar böyle devam etmiştir ve 1941'de, artık,
Gülhane'nin Ankara'ya nakledilmesi gerekmektedir. Başkent Ankara'dır ve
1941'de, bilebildiğim kadarıyla, 26 vagon Gülhane'den doldurulur, malzemesiyle,
hekimiyle, hemşiresiyle Ankara'ya getirilir ve Ankara'da, yine bilebildiğim
kadarıyla, bugünkü eski Ankara Tıp Fakültesinin olduğu Cebeci Hastanesine
yerleştirilir ve orada göreve başlarlar. Gülhane'nin tarihi böyle. Onun için,
size biraz bilgi vermek istedim bu konuda. Gülhane'nin nasıl, nerelerden nereye
geldiğini söylemek istiyorum.
Ve daha sonra, 1946'da
Ankara Tıp Fakültesi kurulurken, artık, Gülhane'nin başka bir yere gitmesi
gerekmektedir; Çünkü, orada bir Ankara Tıp Fakültesi kurulmuştur. Cebeci'deki
kampuste, bugün Cebeci kampusü olarak kullanılan binada Ankara Tıp Fakültesi
kurulacaktır ve Gülhane başka yerlere gitmek zorundadır. Gülhane'nin cerrahî
bölümleri Dışkapı'ya nakledilir; dahiliye, nöroloji gibi bölümleri de, bugün
Kara Kuvvetleri Komutanlığı olan Bahçelievler'deki binaya gelir; ikiye
ayrılırlar ve Bahçelievler'deki binaya gelir. Cerrahî bölümleri orada, dahilî
bölümleri dediğimiz bölümler de Bahçelievler'deki binaya yerleşir; ama, bu
arada hemen şunu söyleyeyim: Gülhane Askerî Tıp Akademisinin hocaları, Ankara
Tıp Fakültesini kuranlardır. Bütün Ankara Tıp Fakültesinin kurucu hocaları,
Gülhane Askerî Tıp Akademisinin hocalarıdır. Bu arada, hemen ismini özel
duygularla yad etmek istediğim bir kişi var; Prof. Dr. Tevfik Sağlam, yine
asker kökenli bir hekimdir ve İstanbul Üniversitesi 4936 sayılı Yasayla
değişikliğe uğradığı zaman, ilk rektör olarak İstanbul Üniversitesi
Rektörlüğüne atanır. O bakımdan, Gülhane kökenli hekimlerin, hekimlik
tarihimizde, sivil hekimlerimizde, hepimizin gönlünde apayrı bir yeri vardır;
bunu özellikle vurgulamak istiyorum. Özellikle, Tevfik Sağlam, bu işte, hem
Kurtuluş Savaşı sırasında hem daha sonraki yıllarda Sağlık Bakanı ve Başbakan
olarak ülkemize çok hizmetleri geçmiş olan insandır.
Daha sonra, bildiğiniz
gibi, Gülhane Askerî Tıp Akademisinin bu büyüklüğüne artık ayrı ayrı 2 binada,
yani, bir kısmı Dışkapı'da, bir kısmı Bahçelievler'de olamayacağı gerekçesiyle,
bugünkü Etlik'te yeni bir kompleks bina yapılmasına karar verilir ve daha
sonra, bildiğiniz gibi, bu binaya geçilir.
Pek çok hekim
arkadaşımın, yani, asker kökenli veya sivil kökenli olsun, çoğumuzun asker
kökenli hocalarımız olmuştur; bunları burada yad etmek istiyorum; tıp
tarihimize ve tıbbımıza çok büyük katkıları olmuştur.
Bu gelen tasarıya, benim
gönlümde, hemen hemen hiçbir ilave edebileceğim bir şey yok; son derece güzel
hazırlanmış. Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanının rütbesinin daha
yükseltilmesi, korgeneral veya koramiral rütbesinde bir generalin getirilmesini
ve tıp kökenli olanların, yani, hekim olanların en üst rütbede olanın da Tıp
Fakültesi Dekanı olarak düşünülmüş. Bu da son derece güzel bir şeydir; ama, bu
arada dikkatimi çeken bir şey oldu. Doçentlik sınavına girerken… Galiba 14 üncü
maddede; ısrarla üzerinde durulmuş bu 14 üncü maddede bildiğim kadarıyla;
askerliğe hiç yakışmayacak, benim düşünceme göre, doçentlik sınavına girerken,
bir üst kademeye, yani, komutanına veya Askerî Akademiye, Akademi Başkanlığına -izin
verirseniz- yahut da hocasına… Ben, hocalıktan gelen bir insanım. Bir insan
doçentliğe girerken hocasına gider, danışır "efendim, izin verirseniz, ben
doçentliğe girmek istiyorum" der. Hoca da "evet, sen artık, hakikaten
o seviyeye geldin, doçentliğe girebilirsin" der ve doçentliğe öyle
girersiniz; ama, görüyorum ki, bu gerekçeyi okurken gördüm ki, bazı hekim
arkadaşlar, komutanlarından, ana bilim dalı başkanlarından bunu saklayarak
Üniversitelerarası Kurula başvurdukları ve saklı doçent oldukları gibi bir
durum var. Tabiî, bu hiç hoş değil. Bir üniversite, yani akademi, Gülhane
Askerî Tıp Akademisi gibi bir yerde, asker kökenli birinin gelip de, hocasına
danışmadan, komutanına danışmadan doçentliğe girmesi, bence, çok büyük bir
sakınca olur, bu, büyük bir yanlış olur.
Benim düşünceme göre, bu
madde, yani, gerekçede düşünüldüğü gibi, mutlaka bu şekilde korunmalıdır. Yani,
bir doçent doçentliğe girerken saklısı gizlisi yoktur. Çıkar ortaya, artık,
ben, doçent olma düzeyine geldim, doçent olmak istiyorum der. Hocasına da
gider, gerekirse dekanına gider, efendim, ben, şu şu çalışmaları yaptım, doçent
olmak istiyorum der. Bunun saklanacak gizlenecek bir tarafı yoktur; ama, bunu
saklı gizli, başka bir isimle yahut da… Hiç düşünemiyorum yani. Bir asker kökenli
hekimin bu yöne sapıp da doçentlik sınavına girmesi, benim -yani, bu kadar
üniversite kariyerim var- hiç düşünemediğim, aklımın köşesinden geçmeyen bir
şey. Hatta, hocası açar telefonu der ki, benim falan arkadaşım giriyor
doçentliğe, ben kefilim. Bu, üniversitenin karakteridir, yapısıdır ve hocanız,
doçentlik sınavının sonunda cüppesini çıkarır, size giydirir. Der ki,
"evet, benim öğrencimdir, doçentimizdir, bu işe layıktır. Bunun saklanacak
gizlenecek bir tarafı yoktur arkadaşlar. Böyle saklı gizli doçent olunmaz.
Olmayacaksa… Ortaya çıkar, der ki, ben, doçent olmak istiyorum.
Dediğim gibi, biz bu
yasanın hiçbir şeyine karşı değiliz. Son derece güzel düzenlenmiş, gayet güzel.
Ana bilim dalı
başkanlarının yıllarca, ömür boyu, yirmi yıl, yirmibeş yıl ana bilim dalı
başkanı olması, tabiî, büyük sakıncalar yaratır. Arkadan gelenler, herhalde biz
böyle kalacağız diye düşünecektir. Onun için, önce bir 4 yılla, daha sonra
gerektiğinde 1'er yıl uzatmalarla bunun 8 yıla kadar uzatılması son derece
yerinde bir karardır. Buna da gönülden destek veriyorum; son derece iyi
yapılmıştır.
Ayrıca, böyle, deneyim
kazanmış, tecrübesi olan, hem bilimsel hem yetenekli bir hekim arkadaş ana
bilim dalı başkanlığını bırakmasıyla bir yere gitmiyor, ondan sonra da yine bir
bilim kurulu üyesi oluyor ki, bu da çok güzel bir olay.
O bakımdan, Gülhane
Askerî Tıp Akademimize bunun büyük katkısı olacağına inanıyorum; bu yasanın,
ülkemize, sağlık toplumumuza ve askerî toplumumuza da büyük katkılar
sağlayacağına inanıyorum. Gecenin geç saatinde beni böyle sabırla dinlediğiniz
için de hepinize çok teşekkür ediyorum, iyi akşamlar diliyorum; sağ olun
arkadaşlar. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Özyurt.
Tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi
okutuyorum:
GÜLHANE ASKERİ TIP AKADEMİSİ KANUNUNUN BAZI MADDELERİNDE
DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMENİN DEĞİŞTİRİLEREK KABULÜ
HAKKINDA KANUN TASARISI
MADDE 1.- 17/11/1983
tarihli ve 2955 sayılı Gülhane Askerî Tıp Akademisi Kanununun 2 nci maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 2.- Bu Kanun;
Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanlığını, bu Komutanlığa bağlı eğitim ve
öğretim kurumlarını ve bunlarla ilgili faaliyet ve esasları kapsar."
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2.- 2955 sayılı
Kanunun 3 üncü maddesine aşağıdaki (d) ve (e) bentleri eklenmiş ve mevcut (d)
bendi (f) bendi olarak teselsül ettirilmiştir.
"d) Komutan İdarî
Yardımcısı: Gülhane Askerî Tıp Akademisinin idarî faaliyetlerinde Gülhane
Askerî Tıp Akademisi Komutanına yardımcı olan, harp akademisi mezunu general
veya amiraldir."
"e) Yüksek Bilim
Konseyi: Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanı ve Gülhane Askerî Tıp Fakültesi
dekanı ile Gülhane Askerî Tıp Akademisinde görevli ana bilim ve bilim dalı
başkanlığı ile servis ve kısım şefliği görev süresini tamamlayan öğretim
üyeleri ile Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanı tarafından bir yıl için
görevlendirilecek üç ana bilim dalı ve iki bilim dalı başkanından oluşan ve bu
Kanunla kendisine verilen görevleri yerine getiren konseydir."
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3.- 2955 sayılı
Kanunun 7 nci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiş ve fıkraya aşağıdaki (k), (l) ve (m) bentleri eklenmiştir.
"d) Sağlık astsubay
sınıfının ve Türk Silâhlı Kuvvetlerinin ihtiyaç duyduğu diğer sağlık
personelinin eğitim ve öğretimlerini sağlamak,"
"k) Diğer askerî
hastahanelerin bilimsel yönden gelişmesine katkıda bulunmak,
l) Diğer askerî
hastahanelerin uzmanlık dallarındaki tabip ihtiyaçlarını gidermek maksadıyla,
geçici görev veya rotasyon usulü ile öğretim üyesi görevlendirmek,
m) Genelkurmay
Başkanlığı, Millî Savunma Bakanlığı, kuvvet komutanlıkları ile Jandarma Genel
Komutanlığının sağlık hizmetlerinin yönetimi ve plânlanması ile ilgili karargâh
çalışmalarına katılmak ve bu konuda personel görevlendirmek."
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
4 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 4.- 2955 sayılı
Kanunun 8 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 8.- Gülhane
Askerî Tıp Akademisinin eğitim, öğretim ve yönetim işleri;
a) Gülhane Askerî Tıp
Akademisi Komutanı,
b) Akademi Kurulu,
c) Yönetim Kurulu,
d) Komutan Bilimsel
Yardımcısı (Dekan),
e) Komutan İdarî
Yardımcısı,
f) Yüksek Bilim Konseyi,
tarafından
yürütülür."
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
5 inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 5.- 2955 sayılı
Kanunun 9 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 9.- Gülhane
Askerî Tıp Akademisi Komutanı; harp akademisi mezunu bir korgeneral veya
koramiral olup, 926 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanunundaki usul ve
esaslara göre atanır. Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanı; Gülhane Askerî Tıp
Akademisinin amiri ve Akademi Kurulunun, Yönetim Kurulunun, Yüksek Disiplin
Kurulunun başkanıdır. Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanı, akademinin bütün
idarî faaliyetlerinin yürütülmesinden ve bilimsel faaliyetlerin
koordinasyonundan sorumludur. Ayrıca, Genelkurmay Başkanlığınca kendisine
verilen görevleri yerine getirir."
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
6 ncı maddeyi okutuyorum:
MADDE 6.- 2955 sayılı
Kanunun 10 uncu maddesinin üçüncü fıkrasının (d) bendi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"d) Kuruluş ve
görevleri yönetmelikte belirtilen "Profesörler Sağlık Kurulu"nun
üyelerini seçmek,"
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
7 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 7.- 2955 sayılı
Kanunun 11 inci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Gülhane Askerî Tıp
Akademisi Komutanının başkanlığında, Dekan, Komutan İdarî Yardımcısı,
Komutanlık bünyesindeki enstitü, yüksekokul ve benzeri kuruluşların müdür veya
komutanları, eğitim hastahanelerinin komutanları, Türk Silâhlı Kuvvetleri
Rehabilitasyon ve Bakım Merkezi Başkanı ile Akademi Kurulu tarafından Gülhane
Askerî Tıp Akademisinde görevli profesörler arasından üç yıl için seçilecek üç
profesör ile bölüm başkanlarından oluşur."
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
8 inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 8.- 2955 sayılı
Kanunun 12 nci maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Gülhane Askerî Tıp
Akademisi Komutanı Bilimsel Yardımcısı (Dekan):
Madde 12.- Gülhane Askerî
Tıp Akademisi Komutanı Bilimsel Yardımcısı tabip tümgeneral veya tümamiral
olup, Askerî Tıp Fakültesi ile eğitim hastahanelerinde ve Sağlık Bilimleri
Enstitüsünde bilfiil görev yapan Askerî tabip profesörler arasından, 926 sayılı
Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanunundaki usul ve esaslara göre atanır.
Gülhane Askerî Tıp
Akademisi Komutanı Bilimsel Yardımcısı, aynı zamanda Askerî Tıp Fakültesi
dekanı ve Tıp Fakültesi Eğitim Hastahanesinin baştabibi olup, Gülhane Askerî
Tıp Akademisi Komutanına bilimsel faaliyetlerde yardım eder ve bu faaliyetlerin
koordineli bir şekilde yürütülmesinden Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanına
karşı sorumludur. Dekan, Fakültenin eğitim ve öğretim faaliyetlerinin planlanmasını,
programlanmasını ve uygulanmasını sağlar. Dekana çalışmalarında yardımcı olmak
üzere; Dekanın önerisi alınarak, Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanının
teklif edeceği dört öğretim üyesi arasından en çok iki dekan yardımcısı
Genelkurmay Başkanlığınca atanır. Dekan yardımcılarından birisi, baştabip
yardımcılığı görevini de yürütür.
Dekanın görevleri
şunlardır:
a) Fakülte kuruluna
başkanlık etmek, fakülte kurulunun kararlarını uygulamak ve fakültenin bilimsel
faaliyetlerini koordine etmek ve yürütmek, birimleri arasında düzenli çalışmayı
sağlamak.
b) Her öğretim yılı
sonunda ve istendiğinde Fakültenin genel durumu ve işleyişi hakkında Gülhane
Askerî Tıp Akademisi Komutanına bilgi vermek.
c) Fakültenin birimleri
ile kadro ve kuruluşundaki personel üzerinde genel gözetim ve denetim görevini
yapmak.
d) Gülhane Askerî Tıp
Akademisi Komutanının katılmadığı toplantılarda, Yüksek Bilim Konseyi
Başkanlığı görevini yürütmek.
e) Üniversitelerarası
Kurul üyeliği yapmak.
f) Bu Kanun ile kendisine
verilen diğer görevleri yapmak."
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
9 uncu maddeyi
okutuyorum:
MADDE 9.- 2955 sayılı
Kanunun 13 üncü maddesinin dördüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Fakülte Kurulu, akademik
bir organ olup görevleri şunlardır:
a) Gülhane Askerî Tıp
Akademisi Komutanlığınca verilecek direktiflere göre, eğitim ve öğretim,
bilimsel araştırma ve bu faaliyetlerle ilgili esasları, plan, program ve
öğretim takvimini hazırlamak.
b) Dekanın eğitim ve
öğretim ile ilgili Fakülte Kuruluna getireceği konularda kararlar almak.
c) Öğrencilerin ders
intibakları ile eğitim, öğretim ve sınavlara ait işlemleri hakkında karar
vermek, eğitim ve öğretim, bilimsel araştırma ve yayın faaliyetlerinin esasları
hakkında Akademi Kuruluna önerilerde bulunmak.
d) Bilimsel gelişmelere
paralel olarak, Gülhane Askerî Tıp Akademisinin veya Askerî Tıp Fakültesinin
bütününü ilgilendiren kanun ve yönetmelik değişiklikleri hakkında, Akademi
Kuruluna önerilerde bulunmak.
e) Fakültedeki bölüm, ana
bilim dalları ve bilim dallarının kurulması, kaldırılması veya birleştirilmesi
ile ilgili olarak Akademi Kuruluna önerilerde bulunmak.
f) Bu Kanunla verilen
diğer görevleri yapmak."
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
10 uncu maddeyi
okutuyorum:
MADDE 10.- 2955 sayılı
Kanunun 14 üncü maddesinin ikinci ve dördüncü fıkraları aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Enstitü müdürü ve
bir enstitü müdür yardımcısı, Gülhane Askerî Tıp Akademisi öğretim üyeleri
arasından Genelkurmay Başkanlığınca atanır. Enstitü müdürünün görev süresi dört
yıldır. General ve amiraller hariç, bu süre Yüksek Askerî Şûra kararıyla her
yıl yeniden değerlendirilmek kaydıyla uzatılabilir. Enstitü müdürünün görev
süresi toplam sekiz yılı geçemez. Görev süresi bitenler Yüksek Bilim
Konseyindeki kadrolara atanırlar. General veya Amiral rütbesindeki Enstitü
müdürleri rütbe bekleme süresini tamamladıktan sonra Genelkurmay Başkanının
teklifi, Yüksek Askerî Şûranın üçte iki çoğunluğunun kararı ile her yıl yeniden
değerlendirilmek kaydıyla rütbesinin yaş haddine kadar hizmete devam
ettirilebilirler."
"Enstitü Kurulu,
enstitü müdürünün başkanlığında, enstitü müdür yardımcısı ve enstitüyü
oluşturan merkez başkanları ile ana bilim dalı başkanlarından oluşur."
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
11 inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 11.- 2955 sayılı
Kanunun 15 inci maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Yüksekokul müdürü,
öncelikle yüksekokul kadrolarında görevli öğretim üyeleri arasından, yüksekokul
kadrolarında görevli öğretim üyesi bulunmadığı takdirde Gülhane Askerî Tıp
Akademisinde görevli öğretim üyelerinden Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanı tarafından
teklif edilecek dört öğretim üyesi arasından Genelkurmay Başkanlığınca dört yıl
için atanır. Görev süresi bitimini müteakip Yüksek Askerî Şûra tarafından
yapılacak değerlendirmelere göre birer yıllık süreler halinde en fazla dört
defa uzatılabilir. Yüksekokul müdürünün görev süresi sekiz yılı geçemez.
Yüksekokul müdürüne çalışmalarında yardımcı olmak üzere bir yüksekokul müdür
yardımcısı da, aynı usûl ve esaslara göre seçilir ve atanır."
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
12 nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 12.- 2955 sayılı
Kanunun 16 ncı maddesinin ikinci fıkrası ve dördüncü fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Bölüm, bölüm
başkanı tarafından yönetilir. Bölüm başkanı yönetmelikte gösterilecek esaslar
dikkate alınarak; fakültede dekanın, enstitüde enstitü müdürünün, yüksekokulda
yüksekokul müdürünün ve eğitim hastahanesinde hastahane komutanının teklifi
üzerine Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanı tarafından görevlendirilir."
"Bölüm başkanı,
bölümün her düzeyde eğitim, öğretim ve araştırmalarından ve bölüme ait her
türlü faaliyetin düzenli ve verimli bir şekilde yürütülmesinden ve öğretim
üyelerinin bilimsel gelişmesinden sorumludur."
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
13 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 13.- 2955 sayılı
Kanunun 19 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 19.- Gülhane
Askerî Tıp Akademisinde açık bulunan yardımcı doçentlik kadroları, isteklilerin
başvurması için Genelkurmay Başkanlığınca ilan edilir. Müracaat eden adayların
durumları; Genelkurmay Başkanlığınca şahsî kayıtları, görevin icapları,
istihbarî bilgi, belge ve kayıtlar ile temin ve yetiştirme plânlarına uygunluk
bakımından değerlendirilerek, uygun görülenler sınavlarının yapılması için
Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanlığına bildirilir. Gülhane Askerî Tıp
Akademisi Komutanı; fakültede fakülte dekanı, eğitim hastahanesinde eğitim
hastahanesi komutanı, yüksekokulda yüksekokul müdürü ve enstitüde enstitü müdürünün
de görüşlerini alarak biri o birimin yöneticisi, diğerleri o birimin dışından
olmak üzere üç profesör veya doçent tespit ederek bunlardan, adayların her biri
hakkında yazılı mütalaâ ister. Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanı; fakülte
dekanı, eğitim hastahanesi komutanı, yüksekokul ve enstitü müdürünün
görüşlerini de alarak atamanın yapılması için Genelkurmay Başkanlığına öneride
bulunur. Önerilenlerden, kadro miktarı kadarının yardımcı doçentliğe atanmaları
Genelkurmay Başkanlığınca yapılır.
Yardımcı doçentliğe
önermede ve atamada askerî personele öncelik verilir. Yardımcı doçentler her
seferinde üç yıllık bir dönem için olmak üzere en çok iki defa atanabilirler.
Genelkurmay Başkanlığınca, yan dal uzmanlık eğitimine müsaade edilen yardımcı
doçentlerin, bu eğitimde geçen süreleri yardımcı doçentlikten sayılmaz. Yan dal
uzmanlık eğitimi süresince öğretim üyeliği özlük haklarından yararlanılmaz.
Yardımcı doçentlikte ilk
üç yıllık görev süresini tamamlamadan yurt dışı daimî göreve seçilenlerin
dönüşlerinde kalan sürelerini tamamlama hakları saklıdır. Bu personelin yurda
dönüşlerinde boş kadrolardan hangisine atanacakları yönetmelikle düzenlenir.
Yardımcı doçentliğe
atamada aranacak şartlar şunlardır:
a) Doktora yapmış veya
tıpta uzmanlık unvanını almış olmak.
b) Askerî personel için
doktora veya tıpta uzmanlık unvanını aldıktan sonra fiilen en az iki yıl kıt'a
hizmeti yapmış olmak.
c) Merkezî sistemle
yapılacak yabancı dil sınavında yüzde altmış veya daha yukarısında not almış
olmak.
d) Deneme dersinde
başarılı olmak.
e) Tutum ve davranışları
ile yasadışı siyasî, yıkıcı, irticaî, bölücü, ideolojik görüşleri benimsememiş,
bu gibi faaliyetlere karışmamış olmak.
f) Devletin şahsiyetine
karşı işlenen suçlarla, 5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında
Kanunda belirtilen suçlar ile basit ve nitelikli zimmet, rüşvet, hırsızlık,
dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, yalan yere tanıklık, yalan
yere yemin, suç tasnii, ırza geçmek, sarkıntılık, kız, kadın ve erkek kaçırmak,
fuhşiyata tahrik, gayri tabii mukarenet, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı veya
şeref ve haysiyeti kırıcı suçlar ile kaçakçılık, resmi alım-satımlara fesat
karıştırma suçlarından birisinden hükümlü olmamak.
g) Firar, üste hakaret,
emre itaatsizlikte ısrar, mukavemet, amir veya üste fiilen taarruz, fesat,
isyan suçları ile 1632 sayılı Askerî Ceza Kanununun 148 inci maddesinde yazılı
suçlardan biriyle hükümlü olmamak.
h) Taksirli suçlar hariç
olmak üzere yukarıdaki bentlerde sayılanların dışındaki suçlardan mahkemeler,
disiplin mahkemeleri veya birden fazla disiplin amirince toplam olarak yirmibir
gün ve daha fazla hapis veya oda hapsi cezası ile hükümlü olmamak veya
cezalandırılmamak.
Yardımcı doçentliğe
müracaat eden personelden yukarıda sayılan suçlardan almış oldukları cezaları
ertelenmiş, para cezasına çevrilmiş, genel veya özel af yasaları kapsamına
girmiş, adli sicilden hükümlülükleri çıkarılmış olanlar da yardımcı doçentliğe
kabul edilmezler.
Yardımcı doçentler; ilk
üç yıllık dönem sonunda başvurularda aranacak şartları yitirmemiş olmaları
halinde Akademi Kurulunun kararı, Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanının
önerisi üzerine, Genelkurmay Başkanlığınca ikinci üç yıllık dönem için
atanabilirler."
BAŞKAN - Madde üzerinde 1
adet önerge vardır; okutup, işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1079
sıra sayılı GATA Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair 604
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun
Tasarısının 13 üncü maddesi ile değiştirilen 2955 sayılı Kanunun 19 uncu
maddesinin beşinci fıkrasının tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
İrfan Gündüz |
Abdulbaki Türkoğlu |
Hamit Taşcı |
|
|
İstanbul |
Elazığ |
Ordu |
|
|
Cengiz Kaptanoğlu |
|
Mehmet Asım Kulak |
İnci Özdemir |
|
İstanbul |
|
Bartın |
İstanbul |
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ZİYATTİN YAĞCI (Adana) - Uygun görüşle takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?..
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
MEHMET VECDİ GÖNÜL (Kocaeli) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Gündüz?..
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) -
Gerekçe…
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Cezaları ertelenmiş, para
cezasına çevrilmiş, genel veya özel af yasaları kapsamına girmiş veya adli
sicilden hükümlülükleri çıkarılmış olanlar yardımcı doçent olamayacaklarına
dair hüküm, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve
5275 sayılı Ceza Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun hükümlerine
paralel olarak tasarıdan çıkartılmaktadır.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 13 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
14 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 14.- 2955 sayılı
Kanunun 20 nci maddesinin ikinci fıkrasına aşağıdaki (d) bendi ve aynı maddeye
aşağıdaki üçüncü fıkra eklenmiştir.
"d) Bu Kanunun 19
uncu maddesinin dördüncü fıkrasının (e), (f), (g) ve (h) bentlerinde yazılı
olan nitelikleri haiz,"
"Gülhane Askerî Tıp
Akademisi haricindeki yükseköğretim kurumları tarafından açılacak doçentlik
sınavına katılmak isteyenler, Genelkurmay Başkanlığından izin almak
zorundadırlar. Diğer yükseköğretim kurumları da, Genelkurmay Başkanlığından
izin almamış olanların müracaatlarını kabul edemez ve doçentlik sınavlarını
yapamaz. Buna rağmen doçentlik unvanı alanların, doçent kadrolarına atanması
yapılmaz."
BAŞKAN - Madde üzerinde 1
adet önerge vardır; okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1079
sıra sayılı GATA Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair 604
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun
Tasarısının 14 üncü maddesinin "2955 sayılı Kanunun 20 nci maddesi
yürürlükten kaldırılmıştır" biçiminde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
İrfan Gündüz |
|
Abdulbaki Türkoğlu |
Hamit Taşcı |
|
İstanbul |
|
Elazığ |
Ordu |
|
Cengiz Kaptanoğlu |
|
Mehmet Asım Kulak |
İnci Özdemir |
|
İstanbul |
|
Bartın |
İstanbul |
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ZİYATTİN YAĞCI (Adana) - Uygun görüşle takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
MEHMET VECDİ GÖNÜL (Kocaeli) - Katılıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Sayın Gündüz?..
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) -
Gerekçe…
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Doçentlik sınavına
girecek adayların Genelkurmay Başkanlığından izin almaları hususu, öğretim ve
eğitim hürriyetine aykırı olduğundan ve TSK'da tıp dalı dışında, hukuk,
mühendislik ve benzeri bilim dallarında doçentlik sınavı için izin söz konusu
olmadığından, kaldırılmaktadır.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 14 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
15 inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 15.- 2955 sayılı
Kanunun 21 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 21.- Gülhane
Askerî Tıp Akademisinde açık bulunan doçentlik kadroları; isteklilerin
başvurması için Genelkurmay Başkanlığınca ilân edilir. Genelkurmay Başkanlığı,
biri Gülhane Askerî Tıp Akademisindeki doçentlik kadrolarının boş olduğu
birimin yöneticisi, diğerleri o birimin dışından olmak üzere, üç profesör
tespit ederek bunlardan, adayların her biri hakkında yazılı mütalaa ister.
Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanı, profesörlerin adaylar hakkındaki
mütalaalarına fakülte dekanı, eğitim hastahanesi komutanı, yüksekokul müdürü ve
enstitü müdürünün adaylar hakkındaki görüşlerini alarak hazırlayacağı kendi
mütalaâsını da ekleyerek, önerilen kadro miktarı kadarının atanması için
Genelkurmay Başkanlığına teklifte bulunur. Genelkurmay Başkanlığı, yapacağı
değerlendirmeyi müteakip, uygun olanları boş doçentlik kadrolarına atar. Doçent
kadrosuna atamada askerî personele öncelik verilir.
Doçentliğe atamada
aranacak şartlar şunlardır:
a) Doçentlik unvanını
almış olmak.
b) En az üç yıl yardımcı
doçentlik kadrosunda çalışmış olmak,
c) Bu Kanunun 19 uncu
maddesinin dördüncü fıkrasının (e), (f), (g) ve (h) bentlerinde yazılı olan
nitelikleri haiz olmak."
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
16 ncı maddeyi
okutuyorum:
MADDE 16.- 2955 sayılı
Kanunun 22 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 22.-
Profesörlüğe yükselme ve atamada aranacak şartlar şunlardır:
a) Profesörlüğe
yükselebilmek için;
1. Doçentlik unvanını
aldıktan sonra en az iki yılı Gülhane Askerî Tıp Akademisinde olmak üzere beş
yıl ilgili bilim alanında çalışmış olmak,
2. Bu Kanunun 19 uncu
maddesinin dördüncü fıkrasının (e), (f), (g) ve (h) bentlerinde yazılı olan
nitelikleri haiz olmak,
3. Birisi başlıca
araştırma eseri olarak belirtilmiş olmak kaydıyla, ilgili bilim alanında
uygulamaya yönelik çalışmalar ve uluslararası düzeyde orijinal yayınlar yapmış
olmak,
gerekir.
Profesörlük kadrosuna
atama yapılmadan profesörlüğe yükseltilme yapılmış sayılamaz.
b) Profesörlük kadrosuna
atama ile ilgili usûl ve esaslar şunlardır:
1. Gülhane Askerî Tıp
Akademisi profesörlük kadrosu boşaldığında Genelkurmay Başkanlığı; boş
kadroları, bilim dallarını ve adaylarda aranan nitelikleri ilân eder.
2. Birinci fıkranın (a)
bendinde öngörülen şartları haiz adaylar Genelkurmay Başkanlığına başvurur.
3. Genelkurmay
Başkanlığı, müracaat eden doçentlerin bilimsel çalışmalarının; Gülhane Askerî
Tıp Akademisi Komutanı, biri Dekan ve biri de ilgili bölüm başkanı tarafından
seçilecek üç profesörden oluşan ve çalışma esasları yönetmelikte belirtilecek
olan Ön Değerlendirme Komitesi tarafından incelenmesini Gülhane Askerî Tıp
Akademisi Komutanlığından ister.
4. Ön Değerlendirme
Komitesi; adayın müracaat ettiği kadroya asgarî uygunluğunu, araştırma yönünü,
ders verme deneyimini ve başarısını, akademik, idarî ve meslekî hizmetleri
konularındaki yeterliliğini değerlendirerek ayrıntılı bir rapor hazırlar.
Fakülte Dekanı, eğitim hastahanesi komutanı, yüksekokul müdürü ve enstitü
müdürü Komite raporuna kendi görüşünü de ekleyerek Gülhane Askerî Tıp Akademisi
Komutanına gönderir. Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanı; bu görüşleri
dikkate alarak kendi mütalaâsını hazırlar ve bu mütalaası ile birlikte Komite
raporunu Genelkurmay Başkanlığına gönderir.
5. Genelkurmay
Başkanlığı; başvuruda bulunan doçentlerin durumlarını incelemek üzere, biri
profesör kadrosunun açık olduğu birimden biri o birimin dışından, üçü de
Yükseköğretim Kurulunca görevlendirilecek beş profesörü tespit eder ve
adayların bilimsel araştırmalarını içeren dosyalarını göndererek yazılı mütalaa
ister. Bu profesörler, adayların eserlerini bilimsel açıdan inceleyerek rapor
yazar ve kadroya atanacak birden fazla aday varsa tercihlerini bildirirler.
6. Genelkurmay
Başkanlığı, bu profesörlerin adaylar hakkındaki mütalaâlarını ve adayın
bilimsel araştırmalarını içeren diğer dosyasını Yükseköğretim Kuruluna
gönderir. Yükseköğretim Kurulunun olumlu görüşü üzerine atamayı yapar. Profesör
kadrosuna atamada asker doçentlere öncelik verilir.
7. Gülhane Askerî Tıp
Akademisi ve bağlı birimlerindeki boş profesörlük kadrolarına, yönetmelikte
belirtilen esaslar dahilinde, sivil profesörler de atanabilir."
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
17 nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 17.- 2955 sayılı
Kanunun 26 ncı maddesinin ikinci fıkrasına üçüncü cümleden sonra gelmek üzere
aşağıdaki cümle eklenmiştir.
"Ancak albay
rütbesinde, ana bilim dalı başkanı, bilim dalı başkanı, servis şefi veya kısım
şefi olarak geçecek süre toplam sekiz yılı geçemez."
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
18 inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 18.- 2955 sayılı
Kanunun 34 üncü maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve
maddeye ikinci fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Gülhane Askerî Tıp
Akademisinde görevli öğretim elemanları, Genelkurmay Başkanlığınca, görev
unvanlarına bakılmaksızın;
a) Eğitim maksadıyla,
diğer eğitim hastahanelerinin kadrolarına,
b) Askerî hastahanelerin
bilimsel gelişmesine katkıda bulunmak maksadıyla, bir yılı geçmemek üzere diğer
hastahanelerin uzmanlık kadrolarına,
c) Sağlık hizmetlerinin
yönetimi ve plânlanması maksadıyla; Genelkurmay Başkanlığı, Millî Savunma
Bakanlığı, Kuvvet Komutanlıkları ve Jandarma Genel Komutanlığındaki sağlık şube
müdürlüğü veya daire başkanlığı kadrolarına,
d) Disiplin, kıdem,
kadro, kadrosuzluk ile diğer askerî ihtiyaçlar nedeniyle; Gülhane Askerî Tıp
Akademisindeki başka bir göreve ya da Gülhane Askerî Tıp Akademisi dışındaki
karargâh ve kurumlara,
atanabilir veya buralarda
görevlendirilebilirler."
"Yüksek Bilim
Konseyinde görevli öğretim üyeleri, özlük hakları saklı kalmak kaydıyla, Türk
Silâhlı Kuvvetlerinin sağlık ihtiyaçları nedeniyle diğer askerî hastahanelerde,
Genelkurmay Başkanlığı, Millî Savunma Bakanlığı, Kuvvet Komutanlıkları ve
Jandarma Genel Komutanlığındaki sağlık şube müdürlüğü veya daire başkanlığı
kadrolarında görevlendirilebilirler. Bu personelin Gülhane Askerî Tıp
Akademisinde verecekleri derslerin toplam süresi, diğer öğretim üyelerinin
haftalık ders süresi kadardır."
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
19 uncu maddeyi
okutuyorum:
MADDE 19.- 2955 sayılı
Kanunun 36 ncı maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Gülhane Askerî Tıp
Akademisi Komutanlığı, Gülhane Askerî Tıp Akademisinin bir sonraki eğitim ve öğretim
yılı için çeşitli dallardan ihtiyaç duyduğu öğretim üyesi miktarını tespit eder
ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu hükümlerine göre görevlendirilecek öğretim
elemanlarını, içinde bulunduğu eğitim ve öğretim yılının nisan ayı sonuna kadar
Genelkurmay Başkanlığı ile Yükseköğretim Kurulu Başkanlığına bildirir. Gülhane
Askerî Tıp Akademisi Komutanlığı, ihtiyacın karşılanabilme şeklini tespit eder.
Yükseköğretim Kurulu ile işbirliği yaparak, gerekli tedbirleri alır.
Yükseköğretim Kurulunca görevlendirilen öğretim elemanları ile ilgili esaslar,
bu Kanun ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu hükümlerine göre yürütülür."
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
20 nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 20.- 2955 sayılı
Kanunun 37 nci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Genelkurmay
Başkanlığı ayrıca eğitim, öğretim ve diğer faaliyetlerin bu Kanunda belirtilen
amaca ve ana ilkelere uygunluğunu, Gülhane Askerî Tıp Akademisi Yüksek Bilim
Konseyinden yeteri kadar üye almak suretiyle de denetler."
"Öğretim
elemanlarının görevlerini yapmaları bölüm başkanları, enstitü ve yüksekokul
müdürleri, eğitim hastahaneleri komutanları, Dekan ve Gülhane Askerî Tıp
Akademisi Komutanı tarafından izlenir ve denetlenir."
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
21 inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 21.- 2955 sayılı
Kanunun 38 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 38.- Öğretim
elemanlarının bilimsel yönden denetlenmeleri Gülhane Askerî Tıp Akademisi
Yüksek Bilim Konseyi tarafından, eğitim ve öğretim, bilimsel araştırma, yayın,
seminer, klinik ve uygulama faaliyetleri ile diğer hususlar üzerinden yapılır.
Her öğretim yılı sonunda
bölüm başkanı, bölümündeki öğretim üyelerinin bilimsel gelişmelerini, bölümün
geçmiş yıldaki eğitim, öğretim ve araştırma faaliyeti ile, gelecek yıldaki
çalışma plânını belirten raporu bağlı bulunduğu dekana, enstitü müdürüne,
yüksekokul müdürüne veya eğitim hastahanesi komutanına sunar. Bunlar da
raporlarını Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanına gönderirler. Gülhane Askerî
Tıp Akademisi Komutanı, bu rapora kendi kanaatini de ekleyerek Genelkurmay
Başkanlığına sunar.
Her öğretim elemanı;
bilimsel araştırmalarının, yayınlarının ve girdiği dersler ile yönettiği
seminerlerin ve uygulamaların listesini, yurt içinde ve yurt dışında yapılan
bilimsel kongrelerdeki tebliğlerin birer örneğini bağlı bulunduğu yüksekokul
müdürü, enstitü müdürü, fakülte dekanı ve eğitim hastahanesi komutanı aracılığı
ile Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanlığına sunmak zorundadır. Yayınlanmayan
eserlerin birer kopyası verilir. 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun
eser sahibine tanıdığı haklar saklıdır.
Öğretim elemanlarının
bilimsel yayınları için Gülhane Askerî Tıp Akademisinde özel arşiv tutulur.
Gülhane Askerî Tıp
Akademisi Yüksek Bilim Konseyi ve bölüm başkanlarının denetlemeler sonunda
hazırlayacakları raporlar, ilgili öğretim üyesinden müteakip yıllarda
yararlanma konusundaki değerlendirme çalışmalarında kullanılır."
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
22 nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 22.- 2955 sayılı
Kanunun 49 uncu maddesinin ikinci ve dördüncü fıkraları aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Uzmanlar hariç
olmak üzere öğretim elemanları ile Yüksek Bilim Konseyinden diğer askerî
hastahanelerde, Genelkurmay Başkanlığı, Millî Savunma Bakanlığı, Kuvvet
Komutanlıkları ve Jandarma Genel Komutanlığındaki sağlık şube müdürlüğü veya
daire başkanlığı kadrolarında görevlendirilebilen öğretim üyelerine, ayrıca
2914 sayılı Yükseköğretim Personel Kanununun 12 nci maddesine göre üniversite
ödeneği; idarî görevleri bulunanlara da, aynı Kanunun 13 üncü maddesine göre
idarî görev ödeneği ödenir."
"Yukarı fıkralardaki
askerî personele, 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda
öngörülen iş güçlüğü, iş riski, temininde güçlük zammı ve malî sorumluluk
tazminatı ödenmez. Yan ödemeden faydalanmayan bu statüdeki personelin çeşitli
ödemelerle bir ayda aldıkları net tutarlar, bu maddede sayılmayan ve yan
ödemelerden yararlanan personele çeşitli ödemelerle bir ayda verilen net
tutarlardan az ise, aynı kıt'a ve karargahtaki aynı rütbe ve kıdemdekiler
arasında meydana gelen fark ayrıca tazminat olarak ödenir. Meslek ve
sanatlarını serbest olarak icra eden profesör ve doçentlere döner sermayeden
pay almamak kaydıyla üniversite ödeneği ödenir."
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
23 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 23.- 2955 sayılı
Kanunun 50 nci maddesinin (k) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"k) Gülhane Askerî
Tıp Akademisi Yüksek Bilim Konseyinin kuruluşu ve işleyişi ile görev, yetki ve
sorumluluklarına ilişkin esas ve usuller,"
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
24 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 24.- 2955 sayılı
Kanuna aşağıdaki ek maddeler eklenmiştir.
"Gülhane Askerî Tıp
Akademisi Komutanı İdarî Yardımcısı:
EK MADDE 1.- Gülhane
Askerî Tıp Akademisi Komutanı İdarî Yardımcısı, harp akademisi mezunu bir
general veya amiral olup, Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanının atandığı
usûllere göre atanır. Komutan İdarî Yardımcısı, her türlü idari faaliyette
Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanına yardım eder.
BAŞKAN - Ek madde 1'i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Ek madde 2'yi okutuyorum:
Yüksek Bilim Konseyi:
EK MADDE 2.- Yüksek Bilim
Konseyi; Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanı Bilimsel Yardımcısı (Dekan),
Gülhane Askerî Tıp Akademisindeki ana bilim dalı ve bilim dalı başkanlığı ile
servis ve kısım şefliği görev sürelerini tamamlayan öğretim üyeleri ve Gülhane
Askerî Tıp Akademisi Komutanı tarafından bir yıl için görevlendirilecek üç ana
bilim dalı ve iki bilim dalı başkanından oluşur.
Bu öğretim üyeleri daha
önce görev yaptıkları ana bilim dalı, bilim dalı ile servis ve kısımlarda
bilimsel faaliyetlerine devam ederler.
Yüksek Bilim Konseyinin
kadroları her yıl yeniden düzenlenir ve Türk Silâhlı Kuvvetleri teşkilat ve
kadrolarında gösterilir.
Bu Konseyin kadroları
içinde, yurt dışı sürekli göreve atanan öğretim üyesi sayısı kadar kadro ayrıca
gösterilir.
Yüksek Bilim Konseyi
Dekanın başkanlığında toplanır. Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanı Türk
Silahlı Kuvvetlerinin genel sağlık politikaları ile ilgili konularda Yüksek
Bilim Konseyi toplantılarına katılır ve toplantıyı yönetir.
Yüksek Bilim Konseyinin
ve Konseyi oluşturan öğretim üyelerinin görevleri şunlardır:
a) Gülhane Askerî Tıp
Akademisinin eğitim ve öğretim plân ve programlarının çağdaş, bilimsel ve
teknolojik esaslara uygun olması için araştırmalar yapmak.
b) Gülhane Askerî Tıp
Akademisini ilgilendiren kanun ve yönetmeliklerin taslaklarını hazırlamak,
önerilerde bulunmak ve görüş bildirmek.
c) Türk Silâhlı
Kuvvetleri personelinin fizik ve moral gücünü en üst düzeyde muhafaza etmek
üzere bedensel ve ruhsal gelişimi sağlayacak sportif faaliyetlerin bilimsel
verilerini araştırmak, tespit etmek ve uygulamaya yönelik önerilerde bulunmak.
d) Türk Silâhlı Kuvvetlerinde
ortaya çıkacak salgın hastalıklarla mücadele etmek ve koruyucu önlemler
alınmasını sağlamak maksadıyla önerilerde bulunmak.
e) Sağlık bilimleri
alanında, yüksek düzeyde bilimsel çalışma ve araştırma yapmak.
f) Ulusal ve uluslararası
kurumlarla bilimsel işbirliği yaparak, Gülhane Askerî Tıp Akademisinin bilimsel
gelişimine ve verilen sağlık hizmetlerinin kalitesinin artırılmasına katkıda
bulunacak araştırmalar yapmak ve önerilerde bulunmak.
g) Gülhane Askerî Tıp
Akademisi Komutanı tarafından görevlendirilecek en fazla on öğretim üyesi ile
Akademi Kuruluna iştirak etmek.
h) Genelkurmay
Başkanlığının direktiflerine uygun olarak, Gülhane Askerî Tıp Akademisinin
bilimsel denetimini yapmak.
ı) Meslekî ve bilimsel
yayın yapmak.
j) Eğitim ile ilgili
klinik, poliklinik ve laboratuvar çalışmaları yapmak.
k) Diğer askerî
hastahanelerin bilimsel yönden gelişmesine katkıda bulunmak.
l) Genelkurmay
Başkanlığı, Millî Savunma Bakanlığı, Kuvvet Komutanlıkları ve Jandarma Genel
Komutanlığı karargâhlarında yürütülen sağlıkla ilgili plânlama ve çalışmalara
iştirak etmek.
m) Adlî tıp olaylarında
görevlendirilmeleri halinde, bilirkişi olarak görev yapmak.
n) Gülhane Askerî Tıp
Akademisi Komutanlığınca yapılacak ulusal ve uluslararası kongre ve
toplantıların tıbbî ve idarî sekreterliğini yürütmek.
o) Bu Kanunla, Yüksek
Bilim Konseyine ve öğretim üyelerine verilen diğer görevleri yapmak.
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…Kabul edilmiştir.
Ek madde 3'ü okutuyorum:
Ana bilim dalı ve ana
bilim dalı başkanı:
EK MADDE 3.- Ana bilim
dalı, en az bir bilim dalını kapsayan eğitim, uygulama ve araştırma
faaliyetlerinin yürütüldüğü akademik bir birimdir. Ana bilim dalları Gülhane
Askerî Tıp Akademisi Komutanlığınca Yükseköğretim Kurulundan alınan görüş,
Akademi Kurulunun kararı ve Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanlığınının
önerisi üzerine Genelkurmay Başkanlığınca kurulur.
Ana bilim dalı başkanı;
ana bilim dalı içindeki en kıdemli askerî profesör olup fakültede dekanın,
enstitüde enstitü müdürünün veya yüksekokulda yüksekokul müdürünün görüşü
alınarak Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanının teklifi üzerine Genelkurmay
Başkanlığınca atanır.
Fakülte dışındaki diğer
birimlerin öğretim üyesi bulunmayan ana bilim dallarının başkanları, Askerî Tıp
Fakültesinde görevli öğretim üyeleri arasından Dekanın görüşü de alınarak
Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanı tarafından görevlendirilir. Bu şekilde
yapılan görevlendirilmelerde geçen süre ana bilim dalı başkanlığı görev
süresinden sayılmaz.
Ana bilim dalı başkanlığı
görev süresi dört yıldır. General ve amiraller hariç bu süre Yüksek Askerî Şura
kararıyla her yıl yeniden değerlendirilmek kaydıyla uzatılabilir. Ana bilim
dalı başkanlığı görev süresi toplam sekiz yılı geçemez. Görev süresi bitenler yüksek
Bilim Konseyindeki kadrolara atanırlar. General ve amiral rütbesindeki ana
bilim dalı başkanları rütbe bekleme süresini tamamladıktan sonra Genelkurmay
Başkanının teklifi, Yüksek Askerî Şûranın üçte iki çoğunluğunun kararı ile her
yıl yeniden değerlendirilmek kaydıyla rütbesinin yaş haddine kadar hizmete
devam ettirilebilirler.
Profesör bulunmayan ana
bilim dallarında başkanlık görevini, doçentler vekaleten yürütürler. Ancak bu
süreler görev süresinden sayılmaz.
Ana bilim dalı başkanının
görevi başında bulunmadığı hallerde, ana bilim dalı içindeki akademik kıdemi
önde olan öğretim üyeleri arasından rütbe ve kıdemce en büyük öğretim üyesi ana
bilim dalı başkanlığına vekâlet eder. Vekil tayini, bölüm başkanının da onayı
alınarak ana bilim dalı başkanı tarafından yapılır.
Ana bilim dalı için
düzenlenen bu hususlar; eğitim hastahanelerindeki servisleri de kapsar.
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Ek madde 4'ü okutuyorum:
Bilim dalı ve bilim dalı
başkanı:
EK MADDE 4.- Bilim dalı,
ana bilim dalı içinde eğitim, öğretim, araştırma ve uygulama yapan akademik bir
birimdir.
Bilim dalı, ana bilim
dalına bağlı olarak ilgili ana bilim dalı başkanı ve bölüm başkanının ortak
önerileri, Akademi Kurulunun kararı ve Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanının
teklifi üzerine, Genelkurmay Başkanlığınca kurulur ve Yükseköğretim Kuruluna
bilgi verilir.
Bilim dalı başkanı; bilim
dalı içindeki en kıdemli asker profesör olup fakültede dekanın, enstitüde
enstitü müdürünün veya yüksekokulda yüksekokul müdürünün görüşü alınarak
Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanının teklifi üzerine Genelkurmay
Başkanlığınca atanır.
Fakülte dışındaki diğer
birimlerin öğretim üyesi bulunmayan bilim dallarının başkanları Fakültede
görevli öğretim üyeleri arasından Dekanın görüşü de alınarak Gülhane Askerî Tıp
Akademisi Komutanı tarafından görevlendirilir. Bu şekilde yapılan
görevlendirmelerde geçen süre bilim dalı başkanlığı görev süresinden sayılmaz.
Bilim dalı başkanlığı
görev süresi dört yıldır. General ve amiraller hariç bu süre Yüksek Askerî Şura
kararıyla her yıl yeniden değerlendirilmek kaydıyla uzatılabilir. Bilim dalı
başkanlığı görev süresi toplam sekiz yılı geçemez. Görev süresi bitenler Yüksek
Bilim Konseyindeki kadrolara atanırlar. General ve amiral rütbesindeki bilim
dalı başkanları rütbe bekleme süresini tamamladıktan sonra Genelkurmay
Başkanının teklifi üzerine Yüksek Askerî Şûranın üçte iki çoğunluğunun kararı
ile her yıl yeniden değerlendirilmek kaydıyla rütbesinin yaş haddine kadar
hizmete devam ettirilebilirler.
Profesör bulunmayan bilim
dallarında başkanlık görevini doçentler, doçent de yoksa yardımcı doçentler
vekâleten yürütürler. Ancak bu süreler görev süresinden sayılmaz.
Bilim dalı başkanının
görevinin başında bulunmadığı hallerde, bilim dalı içindeki akademik kıdemi
önde olan öğretim üyeleri arasından rütbe ve kıdemce en büyük öğretim üyesi,
bilim dalı başkanlığına vekâlet eder. Vekil tayini, ana bilim dalı başkanının
da onayı alınarak bilim dalı başkanı tarafından yapılır.
Bilim dalı başkanı, bilim
dalının her düzeydeki eğitim ve öğretim, uygulama, araştırma ve her türlü
faaliyetlerinin düzenli ve verimli şekilde yürütülmesinden ana bilim dalı
başkanına karşı sorumludur.
Bilim dalı için
düzenlenen bu hususlar, eğitim hastahanelerindeki kısımları da kapsar."
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Ek madde 1, 2, 3 ve 4'ün
bağlı olduğu 24 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
25 inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 25.- 2955 sayılı
Kanunun geçici 8 inci ve geçici 9 uncu maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır.
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
26 ncı maddeyi
okutuyorum:
MADDE 26.- Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
27 nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 27.- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarının tümünü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Böylece tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
6 ncı sırada yer alan
Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
6.- Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1098) (S.
Sayısı: 1122) (x)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Komisyon raporu 1122 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde
AK Parti Grubu adına söz isteyen, Remziye Öztoprak, Ankara Milletvekili.
Sayın Öztoprak, buyurun.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
REMZİYE ÖZTOPRAK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1122 sıra
sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı hakkında Grubum adına söz almış bulunuyorum; Genel Kurulu
saygıyla selamlarım.
Bilindiği gibi annelik,
kadınlar için üstün bir görev yüklenme durumudur. Hamilelik durumu, kadının
çalışma ortamında kullandığı izinler dolayısıyla zorlanmasına neden olur. Oysa,
Türkiye'nin ekonomik koşulları, erkeğin yanı sıra, kadının da iş yaşamında
çalışmasını ve evin geçimine birlikte katkıda bulunmasını gerektiriyor.
Anayasanın herkese tanımış olduğu çalışma hakkından da eşit yararlanmasını
gerektiriyor. Kanun önünde eşitlik ilkesini yaşama geçirebilmek için kadına
yüklenen analık görevinin dezavantaj olmaktan çıkarılması için de bu tür
düzenlemelerle bu dönemlerinde kadınların korunması gerekiyor.
İşte, bu koruma, bizim
hukuk düzenimizde kadının doğumdan önce ve sonra belli bir süre
çalıştırılmaması şeklinde oluyor. Bu süre içinde şimdiye kadar dünya
standartlarının çok altında idik, doğumdan önce üç, doğumdan sonra altı hafta
gibi, birçok ülkede çalışan kadınlara onaltı hafta veya daha fazla doğum izni
verilmektedir.
Ülkemizde ise, 2003
yılında çıkarılan 4587 sayılı İş Kanunuyla, SSK'lı olarak özelde çalışan
kadınlarımıza 8+8 hafta olmak üzere, tekil gebeliklerde 16 hafta, çoğul
gebeliklerde ise 18 hafta ücretli doğum izni verilmesi kabul edilmiştir.
Ayrıca, ücretli izin sürelerinin bitiminde anneye daha fazla izin raporla
verilebilmektedir. 1 yaşına gelinceye kadar ise, 1,5 saat emzirme izni
verilmektedir. Böylece, Avrupa Birliği uyum çalışmalarının paralelinde bir
uygulama getirilmiş hem de Birleşmiş Milletler Kadına Karşı Her Türlü
Ayırımcılığın Önlenmesi Sözleşmesinin ilgili maddesine uyulmuş hem de ILO'nun
Anneliğin Korunması Sözleşmesindeki asgarî 14 hafta olan doğum izni süresi
aşılmıştır ve böylece, kadın-erkek eşitliğinin çalışma hayatına entegrasyonu
konusunda olumlu bir adım atılmıştır.
2005 yılında ise, 657
sayıl Devlet Memurları Kanununun doğum izinlerini düzenleyen 104 üncü
maddesinde yapılan değişiklikle, aynı haklar, devlet memuru olan kadınlarımıza
da tanınmıştır. Ayrıca, 108 inci maddedeki değişiklikle, ücretli doğum izni
sürelerinin bitimini müteakip 12 aya kadar ücretsiz izin de almaları
sağlanmıştır.
Bu kanunla, Türk Silahlı
Kuvvetlerimizde çalışan kadınlarımıza da bu hakkı tanımakla, tüm kadınlarımızın
bu haktan eşit yararlanmasını sağlamış bulunmaktayız.
Ülkemizde kadının
işgücüne katılım oranı çok düşüktür. 1990'da yüzde 34 iken, 2000'li yıllarda
23'e düşmüştür. Yani, kadınlarımızın dörte 1'i ancak iş yaşamına
katılabilmektedir. İşte bu yüzden onların bu zorluklarını gidermek için,
kadınlarımızın doğum iznini daha fazla artırmamız gerektiğini düşünüyoruz.
Ayrıca, anne sütüyle
bebekleri beslemenin önemine gelince; anne sütü, her yerde hazır ve nazır bir
yiyecek olduğu gibi, en iyi ve en ekonomik beslenme türüdür. 1950'li yıllarda
Amerika'da mamayla beslenme çok yaygın iken ve o yıllarda Türkiye'de anne
sütüyle bebekleri emzirme çok genel bir şekilde olurken, bundan sonra
Amerika'daki beslenme anne sütüne doğru yönelmiş, Türkiye'deki beslenme ise,
kadınların zaman ve izin yetersizliğinden dolayı, mamaya doğru yönelmiş,
tersine dönmüştür. İşte, Sağlık Bakanlığımız da bebeklerin anne sütüyle
emzirilmesini desteklemekte, buna uygun projeler üretmektedir.
Doğumdan itibaren anne
sütüyle beslenmenin önemi, bireyin bebeklikte ve erişkinlikte sağlığının ve
immün sisteminin, yani, bağışıklık sisteminin ve vücut gelişiminin iyi olması
yönünden çok önemlidir. 2001 yılında yapılan Dünya Sağlık Teşkilatı
toplantısında uzmanlar heyetinin raporları doğrultusunda en önemli sürenin ilk
altı ay olduğu belirtilmiş ve 2001 yılında Dünya Sağlık Asamblesinde de bu
şekliyle kabul edilmiştir. İmmün sistemin ilk altı ayında antikor oluşmaya
başlamakta; ama, bir yılda bu tamamlanmaktadır. Bunun için, kadınlarımıza ilk
altı ayda günde 3 saat, ikinci altı ayda ise günde 1,5 saat olarak belirlenen
süt izni bu açıdan çok uygundur. Sağlık Bakanlığımız annelerin bebeklerini 2
yaşına kadar dahi emzirebilmeleri için destek vermekte ve ayrıca, demir
eksikliği konusunda da bebeklerin beslenmesi yönünden anneleri bilgilendirme
çalışmalarını başlatmaktadır.
Ayrıca, ülkemizde, evlat
edinme oranı çok düşük olduğu, evlat edinilen çocuğun bakımı ve evlat edinen
aileye adaptasyonu da çok zor olduğu, bu kanunla, annelere, ailelere ve aynı
şekilde, izin süreleri, evlat edinen ailelere de tanınmakta ve evlat edinmeyi
cazip hale getirmektedir. Bu süre, evlatlık veren ailenin izin vermesiyle
başlar ve evlat edinen aile, bu izinlerden, kendi çocukları gibi yararlanır.
Kadınlarımıza, bu kanunun
kabulünden itibaren tanınan doğum öncesi ve sonrası izinler yeterli olmadığı
takdirde, doktor raporuyla uzatılabilir. Kadınlarımızın, doğum öncesinde
sağlığı yerinde olduğu takdirde, doğuma 3 hafta kalıncaya kadar çalışabilmesi
ve kullanmadığı doğum iznini doğum sonrası iznine eklemesi imkânı
getirilmiştir; yani, doğum yapan anne, doğum öncesi 8, doğum sonrası 8 olmak
üzere 16 hafta ücretli doğum izni kullanabilir; çoğul gebeliklerde ise, bu süre
18 haftadır. Ücretli doğum izninin bitiminden itibaren, yine bu kanunla, anneye
tanıdığımız süt izni ilk altı ay için 3 saat -günde- ikinci altı ay için 1,5
saattir.
Tüm kayıt altında çalışan
kadınlarımıza bu hakkın tanınması, bu kanunla tamamlanmıştır. Böylece,
işgücüyle toplumsal kalkınmamıza güç katan çalışan annelerin bir hakkını daha
teslim etmiş oluyoruz.
Kanunun hayırlı olmasını
diler, tüm annelerimizin, önümüzdeki Anneler Gününü Kutlar, Genel Kurulu
saygıyla selamlarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Öztoprak.
Tasarının tümü üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen, Türkân Miçooğulları, İzmir
Milletvekili.
Buyurun Sayın
Miçooğulları. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TÜRKÂN
MİÇOOĞULLARI (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Silahlı
Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Yasa Tasarısı
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun, yani, Grubumun görüşlerini bildirmek
üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım.
Değerli arkadaşlar, her
şey insan içindir. Çalışmak, insan için önemli bir hak ve görevdir. Bir insanın
işinin olması, o insana hem ekonomik özgürlük hem mutluluk hem huzur getirir ve
aynı zamanda sosyal barışı sağlar. Gelin, görün ki, ülkemizde çalışan kadın
sayısı hiç de sosyal barışı sağlayacak, kadınlarımıza mutluluk getirecek, huzur
getirecek ve ekonomik özgürlük getirecek oranda değildir.
2000'li yıllarda kadının
istihdamdaki yeri yüzde 34'lerdeyken, 2006'da yüzde 24'lere gerilemiştir. Hoş,
zaten, işsizlik de yüzde 11'lerde; yani, ülkede erkekler de iş bulamıyor.
Kadınların iş bulması, kadınların iş alanında söz sahibi olması, zaten,
erkeklerin iş bulamadığı bir ortamda, onların daha çok iş bulması zaten söz
konusu değil.
Bunun önemli
nedenlerinden bir tanesi ülkenin iyi yönetilememesi. İçinde bulunduğumuz üç
yılda, tarımda, tarım alanında olan gerileme, üreticilerin üretimlerinin
karşılığını alamamaları, ürettikleri malın değerini bulamaması, tarım
alanındaki daralma, özellikle tarımda ücretsiz aile işçisi olarak çalışan
kadının işsiz kalmasına ve şehirlere göç eden ailelerdeki kadınların evlerde
oturmasına neden oldu.
İkinci nedenlerden bir
tanesi de, daha çok kadının çalışabildiği alanlardan birisi olan tekstildeki
gerileme, tekstildeki işyerlerinin kapatılması. Biliyorsunuz, tekstil,
özellikle kadınların çalıştığı, hatta, evlerinde parça başı iş yaparak hem
evlerinin işini sahiplendikleri hem de ev ekonomisine katkı yaptıkları bir
alandı. Yani, kadın için iş çok önemli olmasına rağmen, ülkemizde çalışan kadın
sayısı yeterli değil; kadınlar, iş alanında söz sahibi değil. Kadının iş
alanında söz sahibi olabildiği önemli alanlardan bir tanesi, eğitim. Eğitilmiş
kadın, özellikle iş bulma imkânına sahip. Örneğin, üniversitelerde çalışan
kadın oranı yüzde 35'lerde. Eğitim arttıkça kadının çalışma yaşamındaki yeri
artıyor, iş alanına giren kadının sosyal yaşamda söz sahibi olması sağlanıyor;
yani, kadın yaşamında eğitim ve iş, ekonomik özgürlük birbirinden ayrılmaz,
kadın özgürlüğü açısından vazgeçilmez unsurlar. Biz, bu kanunla, çalışma
yaşamındaki kadının, kadın olmaktan kaynaklanan sorunlarına çözüm bulmaya
çalışıyoruz.
Türk Silahlı Kuvvetlerine
bakıldığında, Türk Silahlı Kuvvetlerinde 1 218 subay, 101 assubay, 2 uzman
çavuş olmak üzere 1 321 kadın personel çalışmakta. Bu kadın personel arasında
yapılan bir ankette, kadınların yüzde 60'tan fazlasının anneliği işlerinden
daha fazla önemsedikleri görülüyor; çünkü, tarih boyunca, annelik, kadın için
çok önemlidir, bir aslî görev haline gelmiştir ve doğanın ona verdiği bir
sorumluluktur, bir haktır, bir ödevdir. Anne olmak isteyen kadının haklarını
korumak, bizim, yasa yapan Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevidir. Zaten, bu
yasa tasarısı, Plan ve Bütçe Komisyonundan oybirliğiyle çıkmıştır; büyük bir
ihtimalle yine buradan da oybirliğiyle çıkacaktır.
Bu gerçekleştirdiğimiz
yasayla, hem çalışan hem de anne olmak isteyen kadının, doğumdan önce ve
doğumdan sonra, hem kendi sağlığını koruma adına hem de doğan çocuğun sağlığını
korumak adına, ona, doğumdan önce 8 doğumdan sonra 8 hafta olarak, 16 hafta
ücretli izin ve istediği takdirde 1 yıla kadar ücretsiz izin verme şansı
tanıyor; aynı zamanda, süt izinlerini de ayarlayarak, çocuğun ilk yaşlarda
sağlıklı beslenmesine yardımcı oluyor. Bu, hem Avrupa standartlarında hem de
bizim ülkemizde, çağdaş normlarda bir yaklaşımdır, doğru bir yaklaşımdır. Büyük
bir ihtimalle de, biraz sonra, kabul görecektir.
Buraya kadar bir sorun
yok; bunlar, zaten, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yapması gereken
ödevleridir. Yasal düzenlemeler, kadının çalışma yaşamında var olması için
gerekli olan her şeyi sağlamıştır. Yasal düzenlemeler adına herhangi bir
eksiklik yoktur. İşte, var olan bazı eksiklikler de, şu anda, giderilmektedir;
ama, bu kanunun gerekçesini okurken, benim dikkatimi çeken bir şey oldu. Şimdi,
sizlerle, onu paylaşmak istiyorum. Önce, genel gerekçedeki ilk paragrafa
bakalım: "Çalışma yaşamında kadını yakından ilgilendiren pek çok sözleşme
Avrupa Birliği müktesebatına uyum çerçevesinde Türkiye Cumhuriyeti tarafından
imzalanmış olup, müteakiben kadınların her alanda eşit bir şekilde haklarını
kullanmaları ve toplumsal kalkınmaya eşit bir şekilde katılmaları için yasal
düzenlemeler yapılması gerekmektedir."
Değerli arkadaşlar,
Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
orduları, kadınlı erkekli, halkın desteğiyle, Kurtuluş Savaşını kazandıktan
sonra, Mustafa Kemal Atatürk ve yine Türkiye Büyük Millet Meclisi önemli devrimler
gerçekleştirmiştir; 1926'larda Medenî Kanunu kabul etmiş, laikliği kabul etmiş,
harf devrimi yapmış, kılık kıyafet devrimi yapmış, Öğretim Birliği Yasasını
çıkarmış ve Avrupa Birliğindeki kadınların düşünemediği, o dönemlerde
akıllarına bile gelmeyen seçme-seçilme hakkını Türk kadınına kazandırmıştır.
Oysa, biz şimdi yasaları
yaparken, Avrupa Birliği müktesebatına uyum sağlama adına yasa yaptığımızı
gerekçelerimize yazıyoruz. Halbuki, Avrupa Birliği bu örnekleri bizden
almalıydı. O anlamda, bu gerekçeyi çok haklı bulmuyorum ve bugün bu noktalara
gelmiş olmamız için de üzüntü duyuyorum.
Biliyorsunuz, Türk kadını
seçme ve seçilme hakkını Avrupa Birliği ülkelerindeki kadınlardan çok önce
kazandı; ama, şimdi, Avrupa Birliği parlamentolarında, Avrupa Birliğine üye
ülkelerin parlamentolarında yüzde 30'ların üzerinde kadın var, bizim
Parlamentomuzda ancak 24 tane, yüzde 4,4 oranında kadın var. Hepsi de sevgili,
çalışkan arkadaşlarım.
AYHAN ZEYNEP TEKİN (BÖRÜ)
(Adana) - Sen 10 tanesine bedelsin…
TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI
(Devamla) - Teşekkür ederim Zeynepçiğim, sen de öyle.
Şimdi, sevgili
arkadaşlar, bunun nedenlerine biraz burada değinmek gerekiyor. Sizi biraz tarih
öncesine doğru yolculuğa çıkaracağım. Paleolitik çağda, insanlar mağaralarda
yaşarken, avcılıkla ve toplamayla beslenirken, geçinirken, kadınlar, erkeklerle
eşit haklara sahipmiş, kadın-erkek ayırımı diye bir şey yokmuş. Hatta, bu
mağaralarda elde edilen fildişi heykelciklerde, erkek heykellerine değil, kadın
heykellerine rastlanıyormuş. Tarihçiler, elde edilen bulgulardan bunu böyle
söylüyorlar. Neolitik çağda, yani toprağa yerleşme başladığında, özellikle
toprağa yerleşip tarıma geçildiğinde, erkeklerden önce kadınlar ekip biçmeyi
başarmışlar. Kadının topraktan beslenmeyi elde ediyor olması, aynı zamanda da
insan neslini devam ettiriyor olması, kadını erkeğin gözünde o noktaya getirmiş
ki, tanrıçalar oluşturulmuş. Anadolu'da ilk çağlardan, bulunmuş olan, bugüne
kadar taşınan, güzelliği, iyiliği ve bereketi simgeleyen Tanrıça Kibele'yi
bilmeyeniniz yoktur.
Kadını tanrıçalaştıran bu
doğurgan özelliği, zamanla kadının başına dert olmuş. Üretim araçları ve
sermaye erkeğin eline geçip de, erkekler egemen olmanın tadına vardıktan sonra
kadınlara demişler ki, sen anasın, sen sevgilisin, sen eşsin, evde otur,
çocuklarını büyüt, senin aslî görevin analıktır. Cennet anaların ayaklarının
altındadır. Öyleyse, senin bir şey yapmana gerek yok…
BAŞKAN - Sayın
Miçooğulları, maddeyle ilgili konuşur musunuz.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Maddeyle ilgili efendim.
TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI
(Devamla) - Tam maddeyle ilgili konuşuyorum Sayın Başkanım.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, erkeksi bir tavır takınmayın lütfen.
TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI
(Devamla) - Maddeyi desteklediğimizi söyledim zaten.
MEHMET ÇİÇEK (Yozgat) -
Kadın olmadan erkek olmaz.
TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI
(Devamla) - Gayet tabiî olmaz.
MEHMET SOYDAN (Hatay) -
Beraber oluruz.
TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, niye alınıp da benim kafamı karıştırıyorsunuz.
Bırakın, düşüncelerimi söyleyeyim, alınganlık göstermeyin; tarihî gerçeklerden
söz ediyorum ben burada.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Hayır, yanınızdayız, endişe etmeyin.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Devam et; devam et.
TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI
(Devamla) - Cennet anaların ayaklarının altındadır deyip, kadının, evde, ev
kadını olarak, eş olarak, anne olarak görev yapmasını uygun gören zihniyetin
karşısında, Mustafa Kemal Atatürk, "Kadının en büyük görevi analıktır. İlk
terbiye verilen yerin ana kucağı olduğu düşünülürse, bu görevin önemi tam
olarak anlaşılır. Milletimiz güçlü bir millet olmaya azmetmiştir. Bunun
gereklerinden biri de, kadınlarımızın her konuda yükselmesini sağlamaktır"
demiştir ve bunun da gereği olarak, biraz önce de saydığım devrimleri
gerçekleştirmiş; tabiî ki Mustafa Kemal Atatürk'ün öncülüğünde Türkiye Büyük
Millet Meclisi bunları yapmış ve aydınlanma devrimi süreci içerisinde,
kadınların, sosyal yaşamda, çalışma yaşamında ve siyasal yaşamda hak ettikleri
yere gelebilmeleri için öncülüğü yapmıştır.
Kadının iş yaşamında var
olabilmesi için, ülkenin iyi yönetilmesi gerekmektedir; ama, 1950'lerden bu
yana, bu ülke iyi yönetilmemektedir. Eğer kadın bugün iş yaşamında yoksa, artan
işsizlik nedeniyle kadın istihdamda yeterince yer alamıyorsa, bunun nedenlerinden
bir tanesi ülkenin iyi yönetilmemesi ve yolsuzlukların var olması, yolsuzluklar
nedeniyle yoksulluğun var olmasıdır. Öyleyse, bu ülkedeki yolsuzlukları
kökünden kurutmak, bu ülkede yolsuzluk yapanlara karşı baş kaldırmak, Türk
kadınının önemli görevlerinden bir tanesidir.
AYHAN ZEYNEP TEKİN (BÖRÜ)
(Adana) - Aynen katılıyorum.
TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, sadece yasa yaparak… Biraz önce de söyledim, bu
yasa doğru bir yasadır, bunu biz de destekliyoruz ve belki de, bununla birlikte,
kadının çalışma yaşamında önüne çıkacak engelleri bertaraf edecek yasaların
hepsi tamamlanmış olacak; ama, mesele, sadece yasalarla bitmiyor. Yasaları
çıkarmak güzel de, o yasaları uygulamak lazım; o yasaları uygulayabilecek
zihniyetleri, anlayışları iktidara getirmek lazım.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) -
Hangi zihniyetleri?
TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI
(Devamla) - Yasaları doğru uygulayacak, kadının erkekle eşit olduğunu, kadının
erkekle aynı yerde var olabileceğini, aynı çalışma yaşamı ortamında bulunması
gerektiğini ve çalışmanın kadın için bir hak olduğunu gündeme getirecek,
yasaları uygulayacak zihniyetleri iktidara getirmek gerekir.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) -
Aksini söyleyen yok ki.
TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI
(Devamla) - Sosyal devleti küçülterek, tüccar devlet zihniyetini iktidara
getirerek, hayata geçirerek bu yasaları uygulayamazsınız. Sosyal devleti
büyüterek kadının çalışma yaşamında var olmasını sağlamak mümkün.
Değerli arkadaşlar,
zaten, ben daha sözlerimi tamamlamadan epeyce alınganlık gösterdiniz; biraz daha
alınganlık gösterin, bazı şeyleri daha söyleyeceğim.
Burada çok güzel yasalar
yapıyoruz, hepiniz de bunlara evet diyorsunuz, kadın çalışma yaşamında var
olmalıdır diyorsunuz; ama, sizin Partinizden veya Türkiye Büyük Millet
Meclisinde büyük çoğunluğa sahip olarak bugün Hükümeti kuran Partiden belediye
başkanı olmuş bazı belediye başkanları, maalesef, çıkardıkları broşürlerde,
maalesef, yayınladıkları broşürlerde sizin bana gösterdiğiniz tepkilerden
farklı şeyler söylüyorlar. O zaman, ben sizden rica ediyorum; o belediye
başkanlarına gereken tepkiyi gösteriniz. "Kadın, erkekle tokalaşamaz.
Kadın 9 yaşında evlenir…" Ne demek arkadaşlar, kadın 9 yaşında evlenir?!
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Nerede bu? Böyle bir şey yok!
TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI
(Devamla) - Demokrasilerin beşiği olan belediyelerde, yerel yönetimlerde
insanlarla her dakika yüz yüze olan belediye başkanları, eğer, yayınladıkları
broşürlerde "kadın, erkekle tokalaşamaz. Kadın 9 yaşında evlenir"
diyebiliyorsa bizim burada çıkardığımız yasaların ne anlamı var?! Biz, bir
hukuk devletiyiz. Reşit olma yaşı 18'dir, reşit olma yaşı 18'dir sevgili
arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
RAMAZAN TOPRAK (Aksaray)
- Gecemizi zehir etmeyin lütfen.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Yok öyle bir şey!
TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI
(Devamla) - Bir kadının evlenebilmesi için hukukî ve fizikî gerçeklerin yerine
getirilmiş olması lazım. Eğer, bir belediye başkanı, broşüründe bunları
yayınlıyorsa bizim burada çıkardığımız yasaların ne anlamı var?! Ben sizden
rica ediyorum; bana alınganlık göstereceğinize, bu broşürleri yayınlayan
belediye başkanlarına, derhal bu broşürleri iptal etmesini söyleyin. (CHP
sıralarından alkışlar)
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) -
Öyle bir şey yok ki.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Broşürü gösterebilir misiniz?
AHMET IŞIK (Konya) -
Türkân Hanım, hangi belediye başkanı?
TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI
(Devamla) - Söyleyeyim; Tuzla Belediye Başkanı. Tuzla Belediye Başkanının
yayınladığı broşürde…
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) -
Değil… Değil…
TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI
(Devamla) - Gidin, bakın, bulun. Ben bunları size buradan söylüyorum. Gidin,
bakın, bulun.
NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) - Broşürü görelim. Nerede o broşür?
TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI
(Devamla) - Doğru olmadığını siz de kabul ediyorsunuz, olmaması gerektiğini siz
de kabul ediyorsunuz. Gidin, bakın, bulun ve gereğini yapın.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Broşürü görmedik. Tazminat davası açar, yalnız, size. Tazminat davası açar.
Görmedik broşürü.
BAŞKAN - Lütfen, sayın
milletvekilleri…
TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI
(Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlar, kadın ile erkeğin her alanda omuz omuza
olabilmesi için, kadın-erkek ayrılığı yapılmaması için, bir kere, bir ülkenin
Başbakanının "haremlik-selamlık oturuluyorsa oturuluyor, bundan size
ne" dememesi gerekir.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Özel yaşam… Özel yaşam…
TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI
(Devamla) - Özel yaşam değil, özel yaşam değil. "Bundan size ne"
dememesi gerekir. Haremlik-selamlık lafını ağzına almaması gerekir.
BAŞKAN - Sayın
Miçooğulları…
TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI
(Devamla) - Biz Türkiye Cumhuriyeti Devletinde yaşıyoruz.
BAŞKAN - Sayın
Miçooğulları…
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Kamusal alan mı?! Evin içi de mi kamusal alan oluyor?!
BAŞKAN - Lütfen, sayın
milletvekilleri…
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Evin içine karışalım, giydiği çoraba karışalım!.. Nedir bu yahu?!
TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI
(Devamla) - Evet, siz… Maalesef, bazı anlayışlar, kadının giydiği çoraba,
kadının başının örtülü olup olmamasına karışmakta…
BAŞKAN - Sayın
Miçooğulları, lütfen… Sayın Miçooğulları…
TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI
(Devamla) - …bazı belediye başkanları başını örtmeyen kadınların günahkâr
olduğunu söyleyebilmekte. Bu yasaları yapan Hükümete bu tür belediye başkanları
yakışmıyor.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) -
İstismar etme bunu…
BÜLENT BARATALI (İzmir) -
Dinleyin arkadaşlar; fikir özgürlüğü var!
TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI
(Devamla) - Ben, buradan, ülkemin tüm kadınlarına sesleniyorum. Yolsuzluklara
karşı duralım. Atatürk devrim ve ilkelerine sahip çıkalım. Devrimlerimize,
dolaylı da olsa, dil uzatanlara karşı dimdik duralım ve bilelim ki, sevgili
arkadaşlar ve bilelim ki, bizi koruyan en önemli, en güzel ipek örtü
laikliktir; onu kimseye tartıştırmayalım. (CHP sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar)
Bu yasanın Türk Silahlı
Kuvvetlerinde çalışan kadın personele iyilikler getirmesini diliyorum…
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Ülkeye, ülkeye…
TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI
(Devamla) - …ve bu ülkede, görevi ne olursa olsun, hiç kimsenin laikliği
tartışmaması gerektiğini diliyorum…
AHMET IŞIK (Konya) -
Tartışan yok!..
TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI
(Devamla) - …ve bu ülkede kadınların başının açık olmasından hiç kimsenin
rahatsız olmamasını diliyorum.
Saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından gürültüler)
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Sen
rahatsız olma!
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Miçooğulları.
Tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU
(Çorum) - Hakaret var Sayın Başkanım, hakaret!..
BAŞKAN - Lütfen, Sayın
Kavuştu…
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Neyine hakaret etmiş yahu?!
BAŞKAN - Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRK SİLÂHLI KUVVETLERİPERSONEL KANUNUNDA
DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1.- 27/7/1967
tarihli ve 926 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanununun 128 inci
maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"d) Bayan personele
doğum yapmasından önce sekiz hafta ve doğum yaptığı tarihten itibaren sekiz
hafta olmak üzere toplam on altı hafta süre ile aylıklı izin verilir. Çoğul
gebelik hâlinde, doğum öncesi sekiz haftalık izin süresine iki hafta süre
eklenir. Ancak beklenen doğum tarihinden sekiz hafta öncesinden, sağlık
durumunun uygun olduğu doktor raporu ile belgelenen personel, isterse doğumdan
önceki üç haftaya kadar iş yerinde çalışabilir. Bu durumda personelin isteği
halinde doğum öncesinde çalıştığı süreler, doğum sonrası izin süresinin bitim
tarihinden itibaren aylıklı izin süresine eklenir. Doğumun erken gerçekleşmesi
nedeniyle personelin doğum öncesi sekiz haftalık izninden kullanılamayan
süreleri, doğum sonrası sürelere eklenir.
Doğum yapan personele
çocuklarını emzirmeleri için doğum tarihinden itibaren ilk altı ayda günde üç
saat, ikinci altı ayda günde bir buçuk saat süt izni verilir. Süt izninin hangi
saatler arasında ve kaça bölünerek kullanılacağı personelin tercihine
bırakılır.
Ayrıca doğum yapan
personele aylıklı izinlerinin bitiminden itibaren istekleri üzerine ve evlat
edinen bayan personele en fazla üç yaşında bir çocuğun evlat edinilmesi halinde
çocuğun ana ve babasının rızasının kesinleştiği tarihten veya vesayet
dairelerinin izin verme tarihinden itibaren isteği üzerine altı aya kadar
aylıksız izin verilir. Aylıksız izin süreleri mecburi hizmet süresinden
sayılmaz."
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2.- Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3.- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarının tümünü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Birleşime 5 dakika ara
veriyorum sayın milletvekilleri.
Kapanma Saati: 22.22
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 22.31
BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 100 üncü Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
7 nci sıraya alınan,
Merkezi Finans ve İhale Biriminin Kuruluşuna İlişkin Türkiye Hükümeti ve Avrupa
Komisyonu Arasındaki Mutabakat Zaptına 1 Nolu Ekin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
7.- Merkezi Finans ve İhale Biriminin Kuruluşuna İlişkin
Türkiye Hükümeti ve Avrupa Komisyonu Arasındaki Mutabakat Zaptına 1 Nolu Ekin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/1199) (S. Sayısı: 1154) (x)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Komisyon raporu 1154 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) -
Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın Gündüz,
buyurun.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) -
Sayın Başkanım, biraz önceki kanun görüşülerken muhalefete mensup arkadaşımızın
konuşmaları üzerine bir cevap hakkı talep ediyorum; yanlış anlamaları ortadan
kaldırmak için.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Gündüz.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
VII.-
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz'ün, İzmir Milletvekili Türkân
Miçooğulları'nın, konuşmasındaki bazı hususların yanlış anlamalara meydan
vermesini ortadan kaldırmak amacıyla açıklaması
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; askerî personelden doğum yapan,
özellikle anne subaylarımızın ya da assubaylarımızın süt yardımından
yararlanmasıyla ilgili yasal düzenleme yapılırken, burada, muhalefete mensup
bir arkadaşımız -aslında belki bilerek belki bilmeyerek; ama, ben bildiğini
zannetmiyorum kesinlikle- burada, Hazreti Peygamber ile Mustafa Kemal Atatürk
arasında, sanki böyle bir tercih yapmaya kamuoyunu zorlar bir üslup kullandı.
Burada "cennet
annelerin ayakları altındadır" hadisi şerif, Hazreti Peygamberin hadisi
şerifi. Dolayısıyla, hiç kimsenin, birisi devletin büyüğü, birisi de dinin
büyüğü arasında böyle bir kavga ve gerilimi, kendi içinde olabilir; ama, bunu
topluma yansıtmaya hakkı yoktur. (AK Parti sıralarından alkışlar) O yüzden,
kaldı ki, Hazreti Peygamber gerçekten cenneti annelerin ayaklarına verirken,
aslında, İslamın kadına verdiği önemi göstermiştir.
Yine, bizim
medeniyetimiz, Anadolu medeniyetidir. Adı çok güzel; ana yüreği gibi sımsıcak
ve şefkatli medeniyettir. O yüzden, hatta bizim alimlerimiz Hazreti İsa'nın
niye babasız dünyaya getirildiğini anlatırken, İslam toplumunun geleceğinde,
herhangi bir toplumun geleceğinde, esasında en önemli unsurun aile olduğunu,
ailenin de ortadireğinin baba değil, anne olduğunu göstermek üzere Cenabı Hak,
Hazreti İsa'yı babasız dünyaya getirmiş derler.
Bir ailede bakıyorsunuz
anne ölüyor, baba kalıyor; baba bir hafta sonra bir analık getiriyor, yuvanın o
sıcaklığı darmadağın oluveriyor; ama, bir bakıyorsunuz, anne ne kadar genç
olursa olsun, dul kalıyor; ama, o şefkat yorganı gibi yüreğini ailenin üstüne
sarıyor, aile bütün birliği, dirliği ve güzelliğiyle sonuna kadar devam ediyor.
O yüzden, analarımız her
şeyimizdir. Hatta, kız çocuklarımızı geleceğe yönelik yetiştirmede, aileyi
sağlama almada, babadan daha çok, oğlan çocuğundan daha çok kızlar üzerinde
önemle durmanın gerektiğini Peygamber vurguluyor, İslam dini vurguluyor.
Ben, bunu, burada, bir
kez de daha belirtiyor ve özellikle, arkadaşımızın buradan yanlış
anlaşıldığını, yanlış ifade edildiğini ya da maksadı aşan ifadeler kullandığını
belirterek, sözüne açıklık getirmesini diliyor; gecenin bu saatinde, hem size
hem de bizi dinleyenlere sevgi ve saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Gündüz.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Sayın Başkan…
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Anadol.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Kendisi gelsin.
BAŞKAN - Lütfen, sayın
milletvekilleri…
2.- İzmir
Milletvekili K. Kemal Anadol'un, İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz'ün
konuşmasındaki bazı hususlarla, CHP Grubunun ilgili görüşlerine ilişkin
açıklaması
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Sayın Başkan, Yüce Meclisin saygıdeğer üyeleri; Sayın Başkana, bana söz verdiği
için teşekkür ediyorum.
Adalet ve Kalkınma
Partisinin Grup Başkanvekili Sayın Gündüz'ün konuşmaları uyarıcı bir konuşmadır
ve bu konuda, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili olarak, hem şahsımın
hem de Partimin görüşünü burada bir kere daha vurgulamakta yarar görüyorum.
Değerli arkadaşlar, biz,
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleriyiz. Nasıl Türkiye Büyük Millet Meclisinin
Birinci Döneminde, sağcısından solcusuna, çeşitli inançlardan, çeşitli
ideolojilerden birçok sayın milletvekili, merhum milletvekili -Allah rahmet
eylesin- hepsi varsa ve bunların içinden, solcusundan, millî şairimiz, İstiklal
Marşı şairi rahmetli Mehmet Âkif Ersoy gibi değerli insanlar, değerli
büyüklerimiz varsa, burada da, çeşitli anlayışlarda milletvekili olabilir; ama,
hepimiz, aynı şerefli çatının altında bir arada bulunan arkadaşlarız,
milletvekilleriyiz, kardeşiz, arkadaşız.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - CHP
Grubu adına konuştu!
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- Evvela, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söylüyorum.
BAŞKAN - Lütfen, Sayın
Öksüz…
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- Hiç merak etmeyin, birbirimizi de tanıyoruz artık, üçbuçuk sene oldu.
AYHAN ZEYNEP TEKİN (BÖRÜ)
(Adana) - Hikâyeleri geçin!
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- Evvela şunu söyleyeyim: Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bir yarışa filan
kalkmadan, yarışa kalksak da değer, Peygamberimiz Hazreti Muhammed'i küçük
düşüren, düşürmeye teşebbüs eden -güçleri yetmez küçük düşürmeye- Danimarka'da
karikatürler yayınlandığı vakit, ilk defa Meclise getiren, genel görüşme
isteyen bir anlayışa sahibiz, bu önergemiz sıradadır. Bu konuda hiç kimsenin
şüphesi olamaz ve biz, İslamın Peygamberi, hepimizin kalbinde yer alan Hazreti
Muhammed'e en ufak bir şekilde ta'n edilmesine tahammül de etmeyiz, buna isyan
ederiz. (CHP ve AK Parti sıralarından alkışlar) Öyle bir şey yok. Bu konuda en
ufak bir tereddüt bizi rahatsız eder. Herkesin -inancı az olur, çok olur, o
başka bir şey- kutsalı vardır, ona uzanan eller de kırılır. Öyle bir şey yok.
Öyle bir şey yok yani. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Şimdi, arkadaşımız, ben
de dikkatle dinledim, böyle bir kastının olması, benim otuz senedir tanıdığım
arkadaşım Sayın Türkân Miçooğulları'nın böyle bir kastı olması filan da söz
konusu olmaz. Kendisini yakından tanıyan bir insan olarak söylüyorum; ama,
konuşmanın cereyanı böyle bir izlenim vermiş olabilir bazı arkadaşlara. Şimdi,
buraya açıklık getiriyorum. Böyle bir şey olamaz. Ne Türkân Miçooğulları'nın ne
de Cumhuriyet Halk Partisinin herhangi bir milletvekilinin, değil saygısızlık
etmek Peygamberimize, bu konuda bir teşebbüse, bir girişime karşı tepki
göstermemesi düşünülemez.
Böyle bir şey söz konusu
değil; ancak, buna paralel olarak şunu söyleyeyim, bu açıklığı getirdikten
sonra: Yeni bir tartışmaya filan yol açmak istemiyorum. Diğer taraftan,
toplumda yapılan, cumhuriyetimizin seksen seksenbeş yıllık döneminde,
arkadaşımızın sıraladığı kadınlara oy hakkı tanınması, seçme-seçilme hakkının
tanınması, toplumda kadının yer işgal etmesi, meslek sahibi olması, bunlar da
iyi şeyler, bunlara da sizin karşı olmadığınız açık. Böyle bir suçlama filan
yapmam da söz konusu değil. Burada da ittifak ettiğimize göre, burada, sizin
Partiden olur, olmaz, siyasî tartışma, bu saatte asla yeni bir polemik de
yaratmak istemiyorum. Bazı belediye başkanlarımızın -ki, onlar da iyi incelemediklerini
söylediler daha sonra- yayınladıkları ve dağıttıkları broşürlerde, bu ittifak
ettiğimiz konuların dışında, kadını küçük düşüren, kadınımızın toplumdaki
yerini küçümseyen bir anlayışla yayımladıkları broşürler arkadaşımızın
tepkisine ve tenkidine yol açmıştır; onları belirtirken, böyle bir yanlış
anlaşılma doğmuştur. Bakın, deminden beri, hep birlikte yasaları çıkarıyoruz,
oybirliğiyle hareket ediyoruz; neden; ordumuzdaki kadın personelin hakları
için. Dolayısıyla, şu saatten itibaren, bir yanlış anlama olmaması için,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ve şahsım adına bu düşüncelerimizi beyan
ediyorum, hepinize sevgiler, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Anadol.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
7.- Merkezi Finans ve İhale Biriminin Kuruluşuna İlişkin
Türkiye Hükümeti ve Avrupa Komisyonu Arasındaki Mutabakat Zaptına 1 Nolu Ekin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/1199) (S. Sayısı: 1154) (Devam)
BAŞKAN - Tasarının tümü
üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi
okutuyorum:
MERKEZİ FİNANS VE İHALE BİRİMİNİN KURULUŞUNA İLİŞKİN TÜRKİYE
HÜKÜMETİ VE AVRUPA KOMİSYONU ARASINDAKİ MUTABAKAT ZAPTINA 1 NOLU EKİN
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1.- 31 Mart 2006
tarihinde Ankara'da imzalanan "Merkezi Finans ve İhale Biriminin
Kuruluşuna İlişkin Türkiye Hükümeti ve Avrupa Komisyonu Arasındaki Mutabakat
Zaptına 1 Nolu Ek" in onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü
açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açıkoylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Oylama için 3 dakika süre
vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme girmeyen üyelerin teknik personelden
yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy
pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy
kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy
pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Merkezî Finans ve İhale Biriminin Kuruluşuna İlişkin Türkiye
Hükümeti ve Avrupa Komisyonu Arasındaki Mutabakat Zaptına 1 Nolu Ekin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açık oylama sonucunu
açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 197
Kabul :
197 (x)
Böylece, tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Kanun tasarı ve tekliflerini
sırasıyla görüşmek için 11 Mayıs 2006 Perşembe günü, alınan karar gereğince
saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 22.47