BIM 2 6 2006-06-13T13:10:00Z 2006-06-13T13:10:00Z 88 53091 302624 TBMM 2521 605 371643 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM: 22                      CİLT: 119                                     YASAMA YILI: 4

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

100 üncü Birleşim

10 Mayıs 2006 Çarşamba

  I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMA

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün'ün, Dünya Çiftçiler Günü münasebetiyle, Bilecik'te meyve fidanlarını etkileyen don afetinden zarar gören çiftçilerin sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması

2.- Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalı'nın, Karayolları Güvenliği ve Trafik Haftası münasebetiyle, ülkemizde trafik güvenliğinin artırılmasının önemine, trafik kazalarının azaltılması için alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması

3.- Kırşehir Milletvekili Hüseyin Bayındır'ın, Kırşehir çiftçilerinin sorunlarına ve çözüm önerilerine ilişkin gündemdışı konuşması

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın Makedonya Cumhuriyetine yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1050)

2.- Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç'un Rusya Federasyonuna yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1051)

3.- Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın Afganistan'a yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1052)

4.- 1099 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin tekriri müzakeresine ilişkin talebinin, İçtüzüğün 89 uncu maddesine göre yerine getirilmesine dair Hükümet tezkeresi (3/1053)

V.- ÖNERİLER

A) SİYASÎ PARTİ GRUP ÖNERİLERİ

1.- Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin AK Parti Grup önerisi

2.- 1099 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin tekriri müzakeresine dair Hükümetin talebinin yerine getirilmesine ilişkin AK Parti Grup önerisi

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)

3.- Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1133, 1/1074) (S. Sayısı: 1099)

4.- Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/278, 1/1034) (S. Sayısı: 17 ve 17'ye 1 inci Ek)

5.- Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/277) (S. Sayısı: 1079)

6.- Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1098) (S. Sayısı: 1122)

7.- Merkezi  Finans  ve  İhale  Biriminin  Kuruluşuna  İlişkin Türkiye Hükümeti ve Avrupa Komisyonu Arasındaki Mutabakat Zaptına 1 Nolu Ekin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1199) (S. Sayısı: 1154)

VII.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz'ün, İzmir Milletvekili Türkân Miçooğulları'nın konuşmasındaki bazı hususların yanlış anlamalara meydan vermesini ortadan kaldırmak amacıyla açıklaması

2.- İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol'un, İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz'ün konuşmasındaki bazı hususlarla ilgili, CHP Grubunun görüşlerine ilişkin açıklaması

VIII.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Adana Milletvekili Atilla BAŞOĞLU'nun, iş mahkemelerinde açılan davalara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/13154)

2.- Sinop Milletvekili Engin ALTAY'ın, cuma hutbelerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet AYDIN'ın cevabı (7/13279)

3.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, tavukçuluk sektörünün desteklenmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/13302)

4.- Uşak Milletvekili Osman COŞKUNOĞLU'nun, kalkınma ajanslarının kuruluşuna,

- Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, kanatlı hayvan sektörünün desteklenmesine,

- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın, tavukçuluk sektörünün desteklenmesine,

- Çorum Milletvekili Feridun AYVAZOĞLU'nun, Çorum İlinde kalkınma ajansı çalışmalarına,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in cevabı (7/13360, 13361, 13368, 13362)

5.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, diş hekimlerinin çalışma koşullarına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/13478)

6.- Muğla Milletvekili Ali Cumhur YAKA'nın, sinemalarda film öncesi gösterilen reklamların denetimine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/13483)


I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak dört oturum yaptı.

Çorum Milletvekili Ali Yüksel Kavuştu'nun, Vakıf Haftası münasebetiyle, Türk kültür ve medeniyetinin temelini oluşturan vakıfların önemine ilişkin gündemdışı konuşmasına, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin görüşleriyle katkıda bulundu.

Trabzon Milletvekili Şevket Arz, Karadenizli fındık ve çay üreticilerinin sorunları ile alınması gereken tedbirlere,

Kütahya Milletvekili Alaettin Güven, Yunus Emre'yi Anma Haftasına,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

Bahreyn Temsilciler Meclisi Başkanı Khalifa Bin Ahmet Al Dahrani'nin davetlisi olarak Bahreyn'e resmî ziyarette bulunacak olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın beraberindeki Parlamento heyetini oluşturmak üzere gruplarınca isimleri bildirilen milletvekillerine,

Akdeniz Parlamenter Asamblesinde Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grubu oluşturmak üzere, AK Parti Grup Başkanlığınca Bursa Milletvekili Mustafa Dündar'ın aday gösterildiğine,

İlişkin Başkanlık tezkereleri ile;

Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının 2005 Yılı Ekim, Kasım, Aralık ayları hesabına ait Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu raporu (5/25) (S. Sayısı: 1146)

Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Kastamonu Milletvekili Musa Sıvacıoğlu ve 20 milletvekilinin, başta Kastamonu olmak üzere yurtiçi ve yurt dışındaki tarihî ve kültürel varlıklarımızın tespiti ve korunması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması (10/363),

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri, İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol, İstanbul Milletvekili Ali Topuz ve Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Batı Trakya Türk azınlığının içinde bulunduğu durum konusunda genel görüşme (8/28),

Açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve öngörüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

Estonya ve Finlandiya'da yapılacak Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Parlamento Başkanları Konferansına, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanını temsilen, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili İsmail Alptekin'in icabet etmesine,

Avrupa Kıtası Habitat Küresel Parlamenterleri Yönetim Kurulu Üyesi ve Hollanda Parlamentosu Üyesi J.H.J. Kruijsen'in, TBMM Çevre Komisyonu Başkanı Ahmet Münir Erkal'ı, Lahey'de yapılacak olan Habitat Düzeyinde Avrupa Küresel Parlamenterleri Beşinci Bölgesel Forumuna davetine icabetine,

Moldova Parlamentosu Başkanı Eugenia Ostapcıuc'un davetine, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ı temsilen, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili Ali Dinçer'in, beraberinde bir Parlamento heyetiyle icabet etmesine,

İlişkin Başkanlık tezkerelerinin kabul edildiği;

Genel Kurulun 3 Mayıs 2006 günkü birleşiminde okunan ve aynı tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan, terörün sebeplerinin tespiti ve ortak çözüm önerilerinin geliştirilmesi amacıyla verilen (8/27) esas numaralı genel görüşme önergesinin öngörüşmesinin Genel Kurulun 9 Mayıs 2006 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin Anavatan Partisi,

Gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 156 ncı sırasında yer alan (10/206), 284 üncü sırasında yer alan (10/348) ile 300 üncü sırasında yer alan (10/362) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin öngörüşmelerinin, Genel Kurulun 9.5.2006 Salı günkü birleşiminde ve birlikte yapılmasına ilişkin CHP,

Grubu önerilerinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmedikleri;

Açıklandı.

İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol, Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa'nın, konuşmasında, Partisine sataştığı iddiasıyla bir açıklamada bulundu.

İstanbul Milletvekili Ahmet Güryüz Ketenci'nin, Siyasî Partiler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/721), doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmediği,

Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, 17.3.1981 Tarihli ve 2429 Sayılı Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/626), doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildiği,

Bildirildi.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:

3 üncü sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden,

4 üncü sırasında bulunan, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısının (1/1030) (S. Sayısı: 904), görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından,

Ertelendi.

5 inci sırasında bulunan, Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/1133, 1/1074) (S. Sayısı: 1099), görüşmelerine devam olunarak, 6 ncı maddeye bağlı geçici 11 inci maddesine kadar kabul edildi; geçici 11 inci madde üzerinde bir süre görüşüldü.

10 Mayıs 2006 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 20.55'te son verildi.

 

 

Sadık Yakut

 

 

Başkanvekili

 

 

 

 

 

Bayram Özçelik

Yaşar Tüzün

 

Burdur

Bilecik

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye


No.: 138

II.- GELEN KÂĞITLAR

10 Mayıs 2006 Çarşamba

Tasarılar

1.- Tasfiye İşleri Döner Sermaye İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Gümrük Müsteşarlığına Bağlanması Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/1202) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.5.2006)

2.- Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (EİT) Kaçakçılık ve Gümrük Suçları Veri Bankasının Kurulması ve İşletilmesine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/1203) (Adalet ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.5.2006)

3.- Tütün ve Alkol Piyasası Kanunu Tasarısı (1/1204) (Tarım, Orman ve Köyişleri; Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji; Avrupa Birliği Uyum; Adalet ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.5.2006)

4.- Çoğaltılmış Fikir ve Sanat Eserlerini Derleme Kanunu Tasarısı (1/1205) (Adalet ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.5.2006)

Raporlar

1.- Merkezi Finans ve İhale Biriminin Kuruluşuna İlişkin Türkiye Hükümeti ve Avrupa Komisyonu Arasındaki Mutabakat Zaptına 1 Nolu Ekin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1199) (S. Sayısı: 1154) (Dağıtma tarihi: 10.5.2006) (GÜNDEME)

2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Tarım Alanında Teknik, Bilimsel ve Ekonomik İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Dışişleri Komisyonları Raporları (1/1095) (S. Sayısı: 1155) (Dağıtma tarihi: 10.5.2006) (GÜNDEME)

3.- Türkiye Cumhuriyeti ve Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi Üyesi Ülkeler Arasında Ekonomik İşbirliğine İlişkin Çerçeve Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1124) (S. Sayısı: 1156) (Dağıtma tarihi: 10.5.2006) (GÜNDEME)

4.- Uluslararası Denizcilik Örgütü Sözleşmesinde Yapılan Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri Komisyonları Raporları (1/1174) (S. Sayısı: 1157) (Dağıtma tarihi: 10.5.2006) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergeleri

1.- Antalya Milletvekili Hüseyin EKMEKCİOĞLU'nun, turizm sektöründeki istihdamda vergi indirimi yapılıp yapılmayacağına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/1699) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/4/2006)

2.- Balıkesir Milletvekili Sedat PEKEL'in, Eyüp Belediyesinin bastırdığı bir kitap ve broşüre ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1700) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/4/2006)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, bazı olaylara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13832) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/4/2006)

2.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, bir açılış törenine çağrıda kullanılan bir kelimeye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13833) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)

3.- İzmir Milletvekili Bülent BARATALI'nın, 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununun yürütmesi durdurulan bir hükmünün uygulamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13834) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/4/2006)

4.- Ankara Milletvekili Mehmet TOMANBAY'ın, Türk Dil Kurumunun yayınladığı Türkçe Sözlüğe ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13835) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/4/2006)

5.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, TEKEL'in makine hattı kiralanmasında Hazinenin uğradığı zararın sorumlularına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13836) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/4/2006)

6.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, Adana'da depreme yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13837) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/4/2006)

7.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Diyarbakır-Bismil-Sinan köylülerinin sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13838) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/4/2006)

8.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Türk Telekom'un Oger Telecoms'la imzaladığı imtiyaz sözleşmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13839) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/4/2006)

9.- Muğla Milletvekili Ali Cumhur YAKA'nın, tütün sektörünün sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13840) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/4/2006)

10.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, ara malı ithalatına ve ekonomiye etkisine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13841) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/4/2006)

11.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, akaryakıtın maliyetine, vergilendirilmesine ve fiyatına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13842) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/4/2006)

12.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, bürokrat atamalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13843) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/4/2006)

13.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın, Burdur-Büğdüz Kasabasından geçen çayın ıslahına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13844) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/4/2006)

14.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Genelkurmay Başkanlığının Hükümete sunduğu terör raporuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13845) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/4/2006)

15.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Eyüp Belediyesinin bastırdığı bir kitapçığa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13846) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/4/2006)

16.- Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, Nükleer Enerji Strateji Belgesine ve planlanan nükleer enerji santraline ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13847) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/4/2006)

17.- Muğla Milletvekili Ali Cumhur YAKA'nın, Antalya'daki Eti Elektrometalurji Şirketinin satışına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13848) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/4/2006)

18.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, atamalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13849) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/4/2006)

19.- Muğla Milletvekili Ali Cumhur YAKA'nın, Denizli-Fethiye karayolu Tuzla Belindeki yol yapım çalışmalarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/13850) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/4/2006)

20.- Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat MELİK'in, Şanlıurfa-Akçakale bölünmüş yol projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/13851) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/4/2006)

21.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Tahtalı Barajı su toplama havzasında altın madeni işletmesine verilen olumlu ÇED raporuna ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/13852) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/4/2006)

22.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, İzmir'deki bir kurşun işleme fabrikasına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/13853) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/4/2006)

23.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, Ordu Çöp İstasyonu ve Katı Atık Depolama Merkezine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/13854) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/4/2006)

24.- Aydın Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLU'nun, milli parklardaki alan kılavuzu uygulamasına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/13855) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/4/2006)

25.- İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, çeşitli çevre sorunlarına ve çevreyle ilgili yasal düzenlemelere ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/13856) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/4/2006)

26.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Türk Ceza Kanununun kabulünden sonra arıtma tesisi kuran belediyelere ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/13857) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/4/2006)

27.- Edirne Milletvekili Nejat GENCAN'ın, eğitim ve sosyal tesis olarak kullanılan ormanlık alanlara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/13858) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/4/2006)

28.- İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in, cemaat vakıflarıyla ilgili düzenleme hazırlıklarına ve Batı Trakya'daki Türk vakıflarına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/13859) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/4/2006)

29.- İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in, yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın sorunlarıyla ilgili Meclis Araştırması Komisyonu raporuna ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/13860) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/4/2006)

30.- İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in, Kuzey Irak'taki Telafer şehrinde yaşanan olaylara ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/13861) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/4/2006)

31.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, TMSF'nin satışını yaptığı alacak portföyüne ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdullatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/13862) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/4/2006)

32.- Isparta Milletvekili Mevlüt COŞKUNER'in, bir çimento şirketinin sektördeki bazı işletmelerle düzenlediği toplantıya ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdullatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/13863) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/4/2006)

33.- Isparta Milletvekili Mevlüt COŞKUNER'in, TMSF'nin el koyduğu bir şirketin yevmiye defterinde tahrifat yapıldığı iddiasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdullatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/13864) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/4/2006)

34.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, TMSF'nin imzaladığı bir alacak protokolüne ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdullatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/13865) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/4/2006)

35.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, bazı bakanların ve TMSF yöneticilerinin akrabalarının Telsim'de işe alındığı iddialarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdullatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/13866) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/4/2006)

36.- Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in, bazı meslek mensuplarının mezun oldukları liselere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/13867) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/4/2006)

37.- Ankara Milletvekili Yılmaz ATEŞ'in, futbol liglerinin isimlendirilmesine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/13868) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/4/2006)

38. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, işçi ve memur sınavlarına ilkokul ve ortaokul mezunlarının alınmamasının nedenlerine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/13869) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/4/2006)

39.- İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in, cemaat vakıflarının denetimine ve gayrimenkullerine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/13870) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/4/2006)

40.- Ankara Milletvekili Mehmet TOMANBAY'ın, AB Ortaklık Anlaşmasına ve müktesebatına ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/13871) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/4/2006)

41.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, Adana hafif raylı ulaşım sistemi inşaatının ödeneğine ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/13872) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/4/2006)

42.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, TRT'de bir yönetim kurulu üyesinin yakını personelin kayırıldığı iddialarına ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/13873) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/4/2006)

43.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, TRT lojmanlarının Yönetim Kurulu üyelerine tahsisine ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/13874) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/4/2006)

44.- İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in, TRT-3 yayınlarının Digitürk'ten kaldırılmasına ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/13875) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/4/2006)

45.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, bitkisel ve hayvansal ürün ithalatına ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/13876) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/4/2006)

46.- İzmir Milletvekili Türkan MİÇOOĞULLARI'nın, çeltik üretimi ve ithalatında izlenecek politikaya ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/13877) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/4/2006)

47.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, BOTAŞ'ın "Hanak Kompresör İstasyonu ve Türkgözü Ölçüm İstasyonu" ile "Sivas Kompresör İstasyonu" ihalesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/13878) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/4/2006)

48.- Isparta Milletvekili Mevlüt COŞKUNER'in, BOTAŞ'ın kurduğu bir şirketin personeline ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/13879) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/4/2006)

49.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Türkiye Elektrik İletim A.Ş. ile ilgili bazı iddialara ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/13880) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/4/2006)

50.- Sinop Milletvekili Engin ALTAY'ın, Çernobil nükleer kazasının Karadeniz Bölgesindeki etkilerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/13881) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/4/2006)

51.- Malatya Milletvekili Süleyman SARIBAŞ'ın, BOTAŞ'ın kurduğu bir şirketin personel alımına ve faaliyetlerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/13882) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/4/2006)

52.- Adana Milletvekili Tacidar SEYHAN'ın, bazı bağlı kuruluşlarda görevlendirme ile çalışan kişilere ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/13883) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/4/2006)

53.- Ankara Milletvekili Zekeriya AKINCI'nın, Ankara-Altındağ Belediyesinin personele yönelik uygulamalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13884) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/4/2006)

54.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, İddia oyunundan eğlence vergisi tahsil edilmemesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13885) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/4/2006)

55.- Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat MELİK'in, Şanlıurfa İlinde köye hizmet götürme birliklerince yaptırılan okullara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13886) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/4/2006)

56.- İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in, Çevre Kanunu kapsamında yapılan denetimlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13887) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/4/2006)

57.- İstanbul Milletvekili Hasan AYDIN'ın, İstanbul-Kartal'da Kentsel Dönüşüm Projesi uygulamalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13888) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/4/2006)

58.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, taksi şoförlerinin güvenliğine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13889) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/4/2006)

59.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Devlet Türk Halk Müziği Korosu sanatçılarının yurt içi ve yurt dışı görevlendirmelerine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/13890) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/4/2006)

60.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Güzel Sanatlar Genel Müdürüne ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/13891) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/4/2006)

61.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, Adana Bölge Müzesinin ulusal müze statüsüne alınıp alınmayacağına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/13892) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/4/2006)

62.- İzmir Milletvekili Canan ARITMAN'ın, ören yeri gelirlerinin yerel yönetimlere devredilip devredilmeyeceğine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/13893) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/4/2006)

63.- İzmir Milletvekili Canan ARITMAN'ın, Uşak Arkeoloji Müzesinin güvenliğine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/13894) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/4/2006)

64.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, halk kütüphanelerinin mali sorunlarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/13895) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/4/2006)

65.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, yurt dışına kaçırılan eserlere yönelik yapılan işlemlere ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/13896) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/4/2006)

66.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, müzelerin güvenliğine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/13897) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/4/2006)

67.- Antalya Milletvekili Atila EMEK'in, Antalya-Manavgat'ta belirlenen golf alanlarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/13898) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/4/2006)

68.- İzmir Milletvekili Muharrem TOPRAK'ın, İzmir Çocuk Sağlığı Araştırma ve Uygulama Hastanesi inşaatına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/13899) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/4/2006)

69.- İzmir Milletvekili K. Kemal ANADOL'un, günübirlik yurt dışına çıkışlardan harç alınmasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/13900) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/4/2006)

70.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, taksicilerin güvenli araç alımında vergi muafiyeti getirilip getirilmeyeceğine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/13901) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/4/2006)

71.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, "İddialar ve Gerçekler" adlı kitapçığın basım ve dağıtımına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/13902) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/4/2006)

72.- Sinop Milletvekili Engin ALTAY'ın, öğretmenlerin lisansüstü öğrenimine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13903) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/4/2006)

73.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, Yeditepe Üniversitesi Tıp Fakültesindeki bir öğrenciye yapılan bazı uygulamalara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13904) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/4/2006)

74.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, Türk Telekom'un yönetim ve icra kurullarında görevlendirilen bir akademisyene ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13905) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/4/2006)

75.- Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat MELİK'in, Şanlıurfa İlinde yapılan okullara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13906) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/4/2006)

76.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, yüksek öğrenimlerini yurt dışında yapanlara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13907) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/4/2006)

77.- Muğla Milletvekili Ali Cumhur YAKA'nın, İLKSAN'ın yönetimine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13908) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/4/2006)

78.- Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, İstanbul'daki bir ilköğretim okulu ve Kartal İlçe Millî Eğitim Müdürlüğü ile ilgili iddialara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13909) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/4/2006)

79.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, anahtar teslim usulüyle yaptırılan hastanelere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13910) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/4/2006)

80.- İstanbul Milletvekili Hasan AYDIN'ın, işçi statüsünde çalışan personele ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13911) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/4/2006)

81.- Bursa Milletvekili Mustafa ÖZYURT'un, kaçak zirai mücadele ilaçlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13912) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/4/2006)

82.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, kiraya verilen TİGEM işletmelerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13913) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/4/2006)

83.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, ABD Tarım Müşavirliğine atanan kişiye ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13914) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/4/2006)

84.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, kapatılan araştırma enstitülerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13915) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/4/2006)

85.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, üretme istasyonlarının kiralanmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13916) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/4/2006)

86.- Balıkesir Milletvekili Orhan SÜR'ün, Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğünün akaryakıt ihalesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13917) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/4/2006)

87.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, bir açılış töreni çağrısında kullanılan bir kelimeye ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13918) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)

88.- İzmir Milletvekili Ali Rıza BODUR'un, bir demiryolu görevlisi hakkındaki iddiaya ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13919) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/4/2006)

89.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Iğdır'ın havaalanı ihtiyacına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13920) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/4/2006)

90.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, bir şahsın Airbus pilotluğu yapıp yapmadığına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13921) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/4/2006)

91.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, terörle mücadelede şehit olan ve yaralanan güvenlik görevlilerine ve rehabilitasyon merkezlerine ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13922) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/4/2006)

92.- Manisa Milletvekili Hasan ÖREN'in, Turgutlu Adliye Sarayı inşaatına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/13923) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/4/2006)

93.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, SSK ve BAĞ-KUR'un sağlık hizmeti ödemelerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/13924) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/4/2006)

94.- Manisa Milletvekili Nuri ÇİLİNGİR'in, otopark sorununa ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/13925) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/4/2006)


BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

10 Mayıs 2006 Çarşamba

BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 100 üncü Birleşimini açıyorum.

III. - Y O K L A M A

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için 5 dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını, görevli personel aracılığıyla, 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü ve Bilecik İlindeki meyve üreticilerinin sorunları hakkında söz isteyen Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün'e aittir.

Buyurun Sayın Tüzün. (CHP sıralarından alkışlar)

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün'ün, Dünya Çiftçiler Günü münasebetiyle, Bilecik'te meyve fidanlarını etkileyen don afetinden zarar gören çiftçilerin sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşmasıÊ

YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü ve Bilecik İlimizde meyve fidanlarımızda yaşanan don afetiyle ilgili, köylümüzün, çiftçimizin sorunlarını dile getirmek üzere gündemdışı söz almış bulunuyorum.

Değerli arkadaşlarım, bütün ülkelerle birlikte Türkiye'de de 14 Mayıs, Dünya Çiftçiler Günü olarak kutlanmakta ve bu günde çiftçilerin sorunları anlatılmaktadır. 14 Mayıs 2006 pazar gününe rast geldiğinden, bugün, Türkiye'deki çiftçilerin sorununu gündeme getirmek istedim.

Türkiye açısından 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Gününe baktığımızda, tarımın bütün kollarındaki sıkıntıların giderek artmakta olduğu ortadadır. Gelen ve giden iktidarların tarımla ilgili akılcı politikalar geliştirememesi hem Türkiye'yi hem de karnını tarımla doyuran çiftçilerimizi yokluğun pençesine itmeye devam etmiştir.

Buradan özelikle Adalet ve Kalkınma Partisinden seçilen milletvekili arkadaşlara seslenmek istiyorum: Arkadaşlar, Türk köylüsü, Türk çiftçisi, sizlere kendileri sefil olsun diye mi oy verdi?! Sizlere oy vermesinin sebebi, koalisyon hükümetleri zamanında çıkarılamayan tarım politikalarını çıkarabilsin diye oy verdi. Peki, şimdi, siz ne yaptınız; köylüye, çiftçiye ne verdiniz; diğer hükümetlerin verdiğini, maalesef, geri aldınız. Derdini anlatmaya çalışan çiftçiyi ve köylüyü azarladınız, onları perişan hale getirdiniz, "gözünüzü kara toprak doyursun" dediniz.

Ben, bugün, burada, bu kürsüye çıkan tüm arkadaşlarımızın değindiği gibi, mazota gelen zamma, çiftçinin üretimde kullandığı diğer girdilerin fiyatlarının artmasına ve üretim maliyetlerine sebebiyet veren diğer konulara değinmek istemiyorum; zaten, bunları Türk köylüsü ve Türk çiftçisi bilmektedir.

Sayın Başkanım, değerli arkadaşlarım; gerçekten, Türk çiftçisi ve köylüsü çok zor durumdadır. Bir de bu zorluğuna ve bu sıkıntısına bölgede yaşanan doğal afetler de eklenince, maalesef, işin altından bir türlü kalkamamaktadır.

Seçim bölgem Bilecek İlinde geçtiğimiz hafta yaşanan bir doğal afeti de gündeme getirmek istiyorum. Gölpazarı, Osmaneli ve İnhisar İlçelerimizde don olayı yaşandı. Gölpazarı İlçemizde, 18 köyde, 850 çiftçi ailemiz, sadece ve sadece tek geçim kaynağı olan kiraz ve vişne meyveciliğinden alacağı ürünün, 6 köyümüzde yüzde 100'ünü, diğer köylerimizde de, maalesef, yüzde 90'ını don olayından dolayı kaybetti. 13 000 dekar meyve bahçesi zarar gördü. Özellikle Gölpazarı İlçemizde, Marmara Bölgesine ve ihracatı yapılan kiraz üretiminde çok büyük üretim söz konusudur. Yaşanan bu don olayı, 13 000 dekar kiraz ve meyve üreticisini, maalesef zarara uğratmıştır. Bu konuda Tarım Bakanlığımızın girişimleri, maalesef, bugüne kadar olmamıştır.

Yine, Osmaneli İlçemizde durum aynıdır. 26 köyümüzde 800 çiftçi, tek geçim kaynağı olan meyve ürünlerini kaybetmiştir. Bu ilçemizde de, maalesef, 11 000 dekar meyve bahçesi zarar görmüştür.

İnhisar İlçemiz de, yine, Türkiye'ye nar üreten ve ihracat yapan bir ilçemizdir. Burada, geçtiğimiz yıl yaşanan don olayından dolayı, sadece Tarım Bakanlığı, yüzde 15, birinci defada…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Tüzün, lütfen toparlayabilir misiniz!

Buyurun.

YAŞAR TÜZÜN (Devamla) - Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

İnhisar İlçemizde dondan zarar gören çiftçi vatandaşlarımız, yüzde 15 birinci, yüzde 5 de ikinci kez desteklenmiş; yani, mağdur olduğu, zarar görmüş olduğu nar üretiminin bugüne kadar yüzde 20'sini almış, yüzde 80'ini, maalesef alamamıştır.

Değerli arkadaşlarım, Bilecik İlimizde, 3 ilçemizde ve 45 köyümüzde, 1 660 çiftçi ailemizin 25 000 dekar meyve bahçesi ürünü yok olmuş ve bu mağduriyeti yaşamaktadır.

Şimdi diyeceksiniz ki, 2090 sayılı Afet Kanunundan ürün bedelleri karşılanır. Hayır arkadaşlar, maalesef karşılanmıyor. 2004 yılında yaşanan bu olaylara, maalesef bugüne kadar destek verilmemiştir ve bu konuda hiçbir girişim yapılmamaktadır. "Uygulama yılında yer alan riskler için tarım sigortası yaptırmayan üreticiler, 20.6.1977 tarihli ve 2090 sayılı Kanundan yararlanamaz" hükmü yer almaktadır. Bu madde, tarım sigortası yaptırmayan küçük çiftçilerin, bundan böyle, tabiî afetlerden zarar görseler dahi, devletten hiçbir yardım alamayacaklarını göstermektedir.

Buradan, Türk köylüsünün ve Türk tarımının, saatlerce anlatsak, gerçekten, sorununu ifade etmemiz yetmeyecektir. Bugün görüldüğü gibi ve bugün de olduğu gibi, bakınız, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü; maalesef, 59 uncu Hükümetin Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, bugün, bu Genel Kurulda bu konular konuşulmasına rağmen, hiçbir hükümet yetkilisinin bulunmaması, Türk köylüsüne ve Türk çiftçisine verilen önemin ne kadar az olduğunu göstermektedir.

Ben, her şeye rağmen, üretken Türk köylüsünün ve çiftçisinin bu 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Gününü kutluyor, Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tüzün.

Gündemdışı ikinci söz, Karayolları Güvenliği ve Trafik Haftası münasebetiyle söz isteyen, Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalı'ya aittir.

Buyurun Sayın Ilıcalı. (AK Parti sıralarından alkışlar)

2.- Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalı'nın, Karayolları Güvenliği ve Trafik Haftası münasebetiyle, ülkemizde trafik güvenliğinin artırılmasının önemine, trafik kazalarının azaltılması için alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Karayolu ve Trafik Güvenliği Haftası münasebetiyle söz almış bulunuyorum; hepinizi saygılarımla selamlıyorum. Ayrıca, bu fırsatı veren Değerli Başkanımıza da çok teşekkür ediyorum.

Bilindiği gibi, mayıs ayının ilk cumartesi günü Karayolu Güvenliği Günü, onu takip eden hafta da Karayolu Trafik Güvenliği Haftası diye, uluslararası bir hafta. Her yerde, her ülkede olduğu gibi, ülkemizde de kutlanıyor; ilgili bakanlıklar, ilgili bakanlıklara bağlı birimler çeşitli etkinlikler yapıyorlar.

Ben, burada, bu kısa süre içerisinde, siz değerli milletvekilleriyle bazı hususları paylaşmak istiyorum; çünkü, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak da, ülkemizde trafik güvenliğinin artırılması konusunda, hem İktidarımıza hem muhalefetimize çok önemli görevler düşmektedir.

Dünyada yaklaşık olarak 1 000 000'a yakın kişi trafik kazalarında hayatını kaybediyor, milyonlarca kişi yaralanıyor ve ülkemizde meydana gelen trafik kazalarında da binlerce kişi hayatını kaybediyor. Daha önce bu Mecliste görev yapan değerli milletvekillerimizi de trafik kazalarında üzülerek kaybetmiş bulunuyoruz. Bu vesileyle, onlara da Allah'tan rahmet diliyorum.

Kazalardaki oranlara baktığımız zaman, değişik uluslararası karşılaştırma kriterleri var; araç sayısına göre, nüfusa göre, hem araç hem de yolculuk sayısına göre. Şurada bir karşılaştırma kriteri getirdim. 100 000 araca göre baktığımız zaman, Almanya, İsveç, İsviçre -birkaç ülkeyi aldık- Türkiye… Almanya ile karşılaştırdığımızda 100 000 araca karşılık ölü sayısı 12 iken, ülkemizde 41. Tabiî, bu, değişik kriterlere göre karşılaştırdığımız zaman, bütün gelişmiş ülkelere göre bu konuda çok geri olduğumuz, yapmamız gereken çok önemli işler olduğunu hepimiz biliyoruz; ama, bu kadar önemli konuda, önemli bir haftada beni çok dikkatle dinlemediğiniz için de söyleyeceğim şeylerin iyi anlaşılmamasının üzüntüsü içerisindeyim. Bunu da, bizi izleyen, tüm, trafikle ilgili sivil toplumu, öğretim üyesi, sürücüsü, yolcusuyla paylaşmak istiyorum.

Şimdi, Türkiye'de geçen yıl, değerli milletvekilleri, 570 419 trafik kazasında 3 215 kişi ölmüş, 123 985 kişi yaralanmış. Türkiye'deki trafik kazalarında meydana gelen maddî kayba bir baktığımız zaman, 2000 yılındaki bu kazaların maddî bilançosu 341 685 000 dolar. 2005'teki ne kadardır diye tahmin edebilir misiniz desem belki zorlanırsınız; 1 785 000 dolar. Bunu bir karşılaştırdığımız zaman, Türkiye'de yapılan bölünmüş… Bu 1 785 000 dolar -tutanaklara da yanlış geçmesin- ortalama bir günlük maliyeti trafik kazasının. Bu maliyet, bizim bölünmüş yolların maliyetiyle karşılaştırdığımız zaman 3 kilometrelik bir bölünmüş yola karşılık geliyor. Yani, demek ki, 360'la çarptığımız zaman, kaybettiğimiz bu maddî kayıpla bir yılda 1 000 kilometrelik bir bölünmüş yol yapma imkânımız var. Peki, bu trafik kazaları niye bu kadar fazla, büyük; neler yapılabilir; bunların bileşenleri nelerdir; hangi konularda, hangi kuruma neler düşüyor diye baktığımız zaman; yani, bunun 4 tane boyutu var: Birincisi, mühendislik boyutu var; ikincisi, bunun eğitim boyutu var; ilkyardım boyutu ve denetim.

Şimdi, burada, tabiî, 5 dakika içerisinde -53 saniyem kaldı- hepsine giremeyeceğim; ama, mühendislik boyutunu -kendi konumla da daha yakın olduğu için- mühendislik kısmıyla neler yapabiliriz, Hükümetimiz neler yapabilir, Türkiye Büyük Millet Meclisi neler yapabilir, buna baktığımız zaman, neler yapabiliriz... Bir kere, ülkemizde, bu zamana kadar, bizden önceki dönemde yapılmış olan bir araştırmayı -her konuşmamda buna değinmeden geçemem- 21 inci Dönemde yapılmış bir trafik araştırması var, Sayın Ahmet Tan Beyin başkanlığında ve burada, çıkan sonuç ve öneriler var. Bunlara baktığımız zaman, acaba bundan sonraki dönemde; yani, bizler, bu rapora bağlı olarak Hükümetimiz, Meclisimiz neler yaptı diye baktığımız zaman, bir kere, en başta, o raporda altı çizilen, yol standartlarımızın oldukça düşük olduğu görülüyor. Ölümlü kazalarda da, değerli milletvekilleri, bu en fazla ölümün olma, kazanın oluşum şekli karşılıklı çarpışma. Bunun ortadan kaldırılması için de bölünmüş yolların yapılması hususu önemli.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Ilıcalı, lütfen toparlayabilir misiniz.

Buyurun.

MUSTAFA ILICALI (Devamla) - Raporda vurgulanmış. Hükümetimiz de, Başbakanımız, seçimlerden önce 15 000 kilometrelik bölünmüş yol ve bugün yapılan bölünmüş yol çalışmaları hızlı bir şekilde devam ediyor. Şu anda, karayollarından aldığım en son rakama göre, toplam 9 441 kilometre bölünmüş yola, otoyollarla beraber 11 216 kilometreye ulaşmışız. İşte, bu bölünmüş yollar; yani, mühendislik açısından, trafik güvenliği açısından elde edeceğimiz en önemli avantaj.

Yine, bakın, sizlere bir diyagram getirdim değerli milletvekilleri. Bu diyagram ne; bölünmüş yollarda bölünmeden önce meydana gelen ölümlü kazalar. Belli kesimler seçtim. Ondan sonraki ölçülen değerleri aldık, değerlendirdik. Şurada, Altınova-Yalova, Ankara-Kırıkkale ayrımı, Antalya-Alanya yolu var. Grafikten de görebileceğiniz gibi, yüzde 90, ölümlü kazalarda azalma, yüzde 77, yüzde 55; yani, yüzde 90'lara varan azalma oluyor. Demek ki, bu bölünmüş yollar, trafik kazalarının azalması açısından son derece önemli.

Peki, sadece bölünmüş yol mu?.. Yolculuklara baktığımız zaman, yüke baktığımız zaman, yüzde 90'dan fazlası karayolunda. Ulaşım sistemleri arasında dengenin kurulması lazım. Bu manada da, yani yapılan çalışmalara baktığımız zaman, Ulaştırma Bakanlığımızın yapmış olduğu Ulaştırma Ana Planı Stratejisi çalışmasında tanımlanan raylı sistemler, deniz sistemleri, bunların entegrasyonu; bunlar da geliştikçe ve bu sistemler arası, karayolundaki yükün diğer sistemlere kaydırılmasıyla beraber burada da azalmalar olacak.

Tabiî, bu arada, yine en önemli şey denetim. Denetimde de, mutlak surette, hareket halindeki araçları her zaman denetleyeceğimizin, sürücülerde bu manada bir bilinç oluşturulması lazım. Bu konuda neler yapılıyor?.. Trafikte, Emniyet Müdürlüğümüzün başarılı çalışmaları sonucunda, bundan beş altı sene önce bir yılda 7 000-8 000 kişi hayatını kaybederken, bunlar 3 000'lere düşmüş vaziyette.

Bugünden sonra da, yine, Ulaştırma Bakanlığımıza, geçen hafta Türkiye Büyük Millet Meclisinin de vermiş olduğu destekle beraber, ağırlık kontrolüyle ilgili çalışmalar Ulaştırma Bakanlığımıza geçti. Bu manada Bakanlığımızın yapacağı çalışmalarla, akıllı sistemlerin kurulmasıyla, ağır taşıtların yollarda hareket etmesine mâni olduğumuz zaman -trafik kazalarında oldukça önemlidir ağır taşıt- buradan da büyük bir azalma olacaktır.

Yine, şehir içinde -çok önemli- çok sayıda kişi hayatını kaybediyor. Bir istatistik olarak vereyim: Geçen yıl en fazla trafik kazası İstanbul'da meydana gelmiş, en az Tunceli'de meydana gelmiş. Bu şehiriçi ve şehirler arasında, yine, meydana gelen kazalarda en önemli neden aşırı hız. Aşırı hızın önlenmesine ait de, akıllı sistemlerin devreye girmesiyle beraber, bu manada da, yine, Hükümetimizin desteğiyle, Uluslararası Yol Güvenliği Akademisi, belediyelerimizin desteğiyle, kısa bir süre sonra, gerek şehir içinde gerek şehirler arasında bu sistemlerin devreye girmesiyle beraber, önemli ölçüde, trafik kazalarında azalma olacaktır.

BAŞKAN - Sayın Ilıcalı, lütfen, toparlar mısınız.

MUSTAFA ILICALI (Devamla) - Tabiî, bu arada, Meclisimizin, trafik güvenliğiyle ilgili çıkardığı çok sayıda yasa var. Çok önemli bir yasa daha var. Burada, sizler adına, müsaade ederseniz, Hükümetimize sesleniyorum: 2918 sayılı Trafik Kanunu tasarısının, Genel Kurulda da, sizlerin, bizlerin desteğiyle yapılacak düzeltmelerle beraber muhakkak bunun da uygulamaya geçmesiyle önemli mesafeler alınacaktır ve ben inanıyorum ki, bu 22 nci Dönemde bu konuda yapmış olduğumuz başarılı çalışmaların bundan sonra da desteğiyle, Hükümetimizin bu konudaki hassasiyeti ve meydana yeni gelen bu konulardaki olumlu adım atmamıza vesile olacak önerilere karşı göstermiş olduğu sıcak davranışıyla, ülkemizde de, gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, trafik güvenliği konusunda önemli adımlar atılacağına inanıyorum. Süremin çok aştığının farkındayım; ama, oldukça önemli bir konu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Ilıcalı, teşekkür için; lütfen…

MUSTAFA ILICALI (Devamla) - Ben, sizlere, tekrar, teşekkür ederken, kazasız günler diliyor; hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ilıcalı.

Gündemdışı üçüncü söz, tarım sektörü hakkında söz isteyen Kırşehir Milletvekili Hüseyin Bayındır'a aittir.

Buyurun Sayın Bayındır. (CHP sıralarından alkışlar)

3.- Kırşehir Milletvekili Hüseyin Bayındır'ın, Kırşehir çiftçilerinin sorunlarına ve çözüm önerilerine ilişkin gündemdışı konuşması

HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, televizyonları başlarında bizi izleyen sevgili yurttaşlarım; hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce, Kırşehirsporun Aksaray'da oynadığı futboldan gurur duyduğumu, 11 altın adamı, teknik heyeti, Kulüp Başkanı Sayın Recep Şanal'ı yürekten kutluyorum ve her türlü zorluğa rağmen Aksaray'a kadar gelen Kırşehirsporlu taraftarları da yürekten tebrik ediyorum.

Son bir aydır Kırşehir merkez, ilçe, belde ve köylerinde köylülerimle yaptığım toplantı ve temaslarda gördüm ki, çiftçinin durumu gerçekten içler acısı. Çoğu tarla hozan kalmış, gübresiz tohum eken çiftçilerimiz var, ekebildiği tarlasına ot ilacı alamayan çiftçilerimiz var. Tarım krediye olan borçları ve kefillikleri yüzünden yoksul çiftçinin, doğrusu, sağlık durumunu da çok iyi görmedim.

3 Kasım 2002 seçimlerinde verdiğiniz sözlerin hiç ama hiçbirisini tutmadığınızı, artık, Türk çiftçisi, hiç kimseden korkmadan, ürkmeden açık açık beyan ediyor. Büyükabdiuşağı beldemizde yükselen çığlığı artık duymanızı istiyorum. Gelir yok, gider çok, köylü o kadar zorda ki, dolmuşuna binip çarşıya bile gidemez duruma düşmüş. Sayın Başbakan, AKP kongresinden bir başka AKP kongresine, devletin uçağıyla, milletin vergileriyle, acımadan, kul hakkı olduğuna inanarak, Sayın Başbakan AKP kongresinden kongresine geziyor; ama, çiftçiden haberdar değil, haberdar olmadığını biliyoruz ve diyor ki Sayın Başbakan: "Bizim dönemimizde çiftçi yüzde 5 büyüdü."

Sayın Başbakanım, sizinle bir hesap yapalım: Siz iktidara geldiğinizde buğday 400 lira idi, şimdi ise 280 ile 320 lira arasında. Yine siz iktidara geldiğinizden bu yana pancar kotasına yüzde 43 indirim yaptınız; yani, bir çiftçinin 100 ton kotası varsa şimdi 57 tona düştü; artı, bu sene de pancar fiyatlarını yüzde 10 daha düşürüyorsunuz.

Sayın Başbakan ya hesap yapmayı bilmiyor ya doğruları çiftçilere söylemekten korkuyor diye düşünüyorum. Sayın Başbakan bir de kürsülere çıkıyor, her gittiği yerde aynen şu üslupla, "nereden nereye geldik" diyor.

Sayın Başbakan, nereye geldiniz, nereye geldiniz, geldiğiniz yer neresi?.. Az gittiniz, uz gittiniz, dere tepe düz gittiniz, dönüp bakıyorsunuz ki, bir arpa boyu bile yol gidemediniz. Geldiğiniz yer burası! (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

İLYAS ARSLAN (Yozgat) - Sen görememişsin; görmek lazım, görmek!

HÜSEYİN BAYINDIR (Devamla) - Sayın Vekilim, itiraz etmeyin, laf da atmayın. Bakın, itiraz edecek bir şey varsa, ben onu da size söyleyeyim.

İLYAS ARSLAN (Yozgat) - Hayır, göremediysen…

HÜSEYİN BAYINDIR (Devamla) - Eğer itiraz edecekseniz, eğer itiraz etmek istiyorsanız, Terörle Mücadele Yasasının 6 ncı maddesinde neredeyse PKK'nın bölücü başına af getiriyorsunuz; ona itiraz ederseniz ben de sizin alnınızdan öperim! Ben burada, dulun, yetimin, çiftçinin hakkını savunuyorum.

TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) - Devlet adamlılığı ciddiyet ister.

HÜSEYİN BAYINDIR (Devamla) - Sayın Başbakan devam ediyor "beraber yürümüştük biz bu yollarda" diyor.

TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) - Hüseyin Bey, devlet adamlılığı ciddiyet ister; atmayla olmaz!

HÜSEYİN BAYINDIR (Devamla) - Vallahi ben Gümüşhane'nin denetmeniyim, Gümüşhane'ye gittim…

TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) - Ayıp yapıyorsunuz!

BAŞKAN - Sayın Karakaya, lütfen…

TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) - Ayıp ediyor Sayın Başkan.

HÜSEYİN BAYINDIR (Devamla) - Kelkit'ten Şiran'a, Kırşehir'den Kaman'a, Mucur'dan Boztepe'ye…

TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) - Herkes ağzına geleni konuşamaz ki!

HÜSEYİN BAYINDIR (Devamla) - …Akpınar'dan Çiçekdağına kadar Sayın Başbakan kimseyle yürümemiş.

Sayın Başbakan, eğer yürüseydiniz, yoksulluğu, işsizliği, siftahsız kepenk kapatan esnafımızı görürdünüz. Belki yollarda yürüdünüz; ama, işsizlerle değil, yoksullarla değil, çiftçiyle değil, sendikalarla değil, tüccar devlet anlayışınızla el ele verdiğiniz Sayın Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'la beraber yürüdünüz. Tabiî, Oferler de var, Galataportçular da var.

Köylünün, kuş gribi adı altında, tavuğuna, cücüğüne, yumurtasına el koydunuz; Kemal Unakıtan'a, Unakıtan Yumurtalarını piyasaya sürdürttünüz.

Sayın Tarım Bakanı neredesiniz? Neredesiniz Tarım Bakanı? Bakıyorum iki tarafa, Tarım bakanı yok. (AK Parti sıralarından "arazide" sesleri)

ALİ AYAĞ (Edirne) - Tarlada…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Kaçtı!

HÜSEYİN BAYINDIR (Devamla) - Tarım Bakanı, burası, halkın kürsüsü; diyeceğin varsa, gel buraya. Tarım Bakanı minderden kaçıyor. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Tarım Bakanı kürsüden kaçıyor. Tarım Bakanı neye benziyor biliyor musunuz: Aynı, yalancı pehlivana benziyor.

ABDULMECİT ALP (Bursa) - Arazide, arazide…

HÜSEYİN BAYINDIR (Devamla) - Sayın Eker, Sayın Tarım Bakanı, iyi soyadınız var; ama, ekmediniz. Ekmediniz; ekmediniz, biçemeyeceksiniz de.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Sen de gittiği yere kadar kovala Hüseyin!

HÜSEYİN BAYINDIR (Devamla) - Seçim bildirinizdeki yeşil mazot ne oldu? Tam bir fiyasko. Sizin geldiğinizde mazotun fiyatı 1 200 000 TL idi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Bayındır, lütfen, toparlar mısınız.

HÜSEYİN BAYINDIR (Devamla) - Şimdi kaç lira; 2 300 000 lira. 2 300 000 lira…

Ülkemizde gelir dağılımını öyle bir bozdunuz ki, ülkede, Amerika'nın, İsveç'in, Almanın en zengininden daha zengin insan yarattınız; ama, Afrika'nın Kenya ülkesindeki en yoksul kadar da yoksul yarattınız. Bu kadar da adaletsizsiniz.

Çiftçinin yaşamı kâbusa döndü. Dünyanın en pahalı mazotunu, en pahalı gübresini, en pahalı elektriğini, en pahalı tarım ilacını, kısacası, tüm girdileri en üst fiyattan kullanan ülke üreticisine dünya fiyatlarından bahsetmek hangi insafa sığar?!

Avrupa Birliği deyip duruyorsunuz. Avrupa Birliğinin tarıma bütçesinden ayırdığı pay yüzde 40'lar oranındadır. Geçen yıl Avrupa Birliği 40 milyar avro dağıtmıştır kendi çiftçisine. Gelişmiş ülkeler, kendi çiftçi ve tarımlarına sahip çıkarken, AKP Hükümeti başını kuma sokmuş, sadece kendisine verilen dış talimatları yerine getirmekle meşgul, ne çiftçimizin ne de tarımımızın durumunu dert ediniyor. Çiftçi zaten sizin gözünüzde yok; ama, gidin, onlar da öyle diyor, siz de onların gözünde yoksunuz. Biz, tarımsal destek derken, IMF'ye paçasını kaptırmış olan Hükümet, kaynak yok diyor. Aslında, zengin olsun fakir olsun tüm ülkelerde kaynak kıttır. Mesele, kaynağın hangi önceliklere göre kullanılacağıdır; yani, sizin tercihinizdir, kimden yana kullanacaksınız. Siz, kaynakları, çiftçiden, köylüden yana, yoksuldan yana kullanmadınız. Siz, tam bir burjuvazi hükümetsiniz.

Tarımda desteği dörtte 1'e indirdi İktidar. Batan bankalara 50 milyar dolar ayırabiliyor, konsolide bütçenin dörtte 1'ini içborç faizlerine ödeyebiliyor; ama, can çekişmekte olan tarımı açlık ve sefalet içerisine mahkûm ediyor. Köylü ve çiftçimiz, son elli yıldır görmediği eziyetle, zulümle, sizin sayenizde karşı karşıya.

Ben, çözüm yolu da önereyim: Tarıma, asgarî, ABD ve Avrupa Birliği düzeyinde destek sağlayacaksınız. Çiftçiyi, traktör, tohum, gübre, ziraî mücadele ilacı, damızlık hayvan alımlarında destekleyeceksiniz. Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatiflerine olan borçlarını silip çıkacaksınız. Herkesin borcunu silerken, af getirirken, çiftçiye de af getirmeye mecbursunuz.

MEVLÜT AKGÜN (Karaman) - Daha önce getirildi.

HÜSEYİN BAYINDIR (Devamla) - Mazottaki ÖTV'yi de kaldıracaksınız. Üzerindeki ne kadar vergi varsa arındıracaksınız, çiftçiye vergisiz mazot sunacaksınız; öyle de diyordunuz.

MEHMET KILIÇ (Konya) - Söylediklerinin hepsi yapıldı!

HÜSEYİN BAYINDIR (Devamla) - Bunları size çözüm önerisi olarak getirdikten sonra, yeter artık diyorum İktidara.

Sayın Vekilim, yapıldı da, Anadolu çiftçisi niye kan ağlıyor; niye çiftçinin içinde bulunduğu koşulların… (CHP sıralarından gürültüler "yakına gelsin" sesleri)

Bırakın, bırakın, bırakın bunları! Bırakın bunları! Gelin ben sizi Kırşehir'in Abdiuşağı'na götüreyim, gelin ben sizi Mucur'a götüreyim, Çiçekdağı'na götüreyim de, çiftçinin içinde bulunduğu durumu bir görün.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Hüseyin, buraya gelsin!

BAŞKAN - Teşekkür için Sayın Bayındır, lütfen…

MEHMET ZİYA YERGÖK (Adana) - Çok önemli bir konu, çiftçi konusu.

HÜSEYİN BAYINDIR (Devamla) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; çiftçinin içinde bulunduğu sorunu asla çözmediniz. Köylünün adına ne varsa, ya kapattınız ya yok ettiniz; ama, siz de yok olacaksınız.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bayındır.

Gündeme geçiyoruz.

Başbakanlığın Anayasanın 82 nci maddesine göre verilmiş 3 tezkeresi vardır; ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.

İlk tezkereyi okutuyorum:

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın Makedonya Cumhuriyetine yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1050)

                                          8.5.2006

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın, görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte 6-8 Nisan 2006 tarihlerinde Makedonya Cumhuriyetine yaptığı resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasanın 82 inci maddesine göre gereğini arz ederim.

                        Recep Tayyip Erdoğan

                                         Başbakan

                                                Liste

Zülfü Demirbağ    (Elazığ)

Abdulkadir Kart               (Rize)

BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2 nci tezkereyi okutuyorum:

2.- Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç'un Rusya Federasyonuna yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1051)

                                          8.5.2006

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç'un, "MITT 2006" turizm fuarını ziyaret etmek ve görüşmelerde bulunmak üzere, bir heyetle birlikte 23-24 Mart 2006 tarihlerinde Rusya Federasyonuna yaptığı resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

                        Recep Tayyip Erdoğan

                                         Başbakan

                                                Liste

Ahmet İnal                       (Batman)

M. Nezir Nasıroğlu  (Batman)

Mahmut Durdu  (Gaziantep)

Abdurrezzak Erten            (İzmir)

Enver Öktem                       (İzmir)

Sabahattin Cevheri   (Şanlıurfa)

BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

3.- Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın Afganistan'a yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1052)

                                          8.5.2006

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ'ın, "Herkes için ve Herkes ile Sağlık: Bulaşıcı Hastalıklar Sınır Tanımaz" başlıklı konferansa ve 1 inci Türk-Afgan Sağlık Haftası vesilesiyle yapılan açılış törenine katılmak üzere, bir heyetle birlikte 18-21 Nisan 2006 tarihlerinde Afganistan'a yaptığı resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

                        Recep Tayyip Erdoğan

                                         Başbakan

                                                Liste

Mahmut Koçak        (Afyon)

Orhan Seyfi Terzibaşıoğlu                   (Muğla)

BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup oylarınıza sunacağım.

Öneriyi okutuyorum:

V.- ÖNERİLER

A) SİYASÎ PARTİ GRUP ÖNERİLERİ

1.- Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin AK Parti Grup önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 10.5.2006 Çarşamba günü (bugün) yaptığı toplantıda siyasî parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

                                  İrfan Gündüz

                                           İstanbul

                          Grup Başkanvekili

Öneri:

Gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan ve bastırılarak dağıtılan 1154 sıra sayılı kanun tasarısının 48 saat geçmeden gündemin "Kanun tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 7 nci sırasına, 24 üncü sırasında yer alan 825 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 8 inci sırasına, 358 inci sırasında yer alan 1152 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 9 uncu sırasına alınması;

16.5.2006 Salı ve 17.5.2006 Çarşamba günleri sözlü sorular ve diğer denetim konularının görüşülmeyerek kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi, Genel Kurulun 10.5.2006 Çarşamba günü (bugün) gündemin 7 nci sırasındaki işin bitimine kadar, 16.5.2006 Salı ile 17.5.2006 Çarşamba günleri 15.00-21.00, 18.5.2006 Perşembe günü 14.00-20.00 saatleri arasında çalışması önerilmiştir.

BAŞKAN - Öneri lehinde söz isteyen Ankara Milletvekili Eyyüp Sanay.

Buyurun Sayın Sanay. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Sayın Sanay, süreniz 10 dakikadır.

EYYÜP SANAY (Ankara) - Değerli Başkan ve çok kıymetli milletvekili arkadaşlarım; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Bugün özellikle iki hususun gündemimizde öncelikle görüşülmesi üzerine bir teklif yapıldı. Bu teklifin lehine söz almış bulunuyorum.

Gündeme alınacak konulardan birisi, Avrupa Finans Kurumuyla ilgili geçici ek maddenin onaylanması. Bu, Dışişleri Komisyonundan geçti. Bunun Meclisimizden geçerek bir an evvel onaylanması hususunu arz ediyoruz ve arzuluyoruz. Diğeri de, Pakistan-Türkiye uluslararası kara taşımacılığıyla ilgili olan bir sözleşme tasarısı. Bunun da yine gündeme alınarak geçirilmesini öncelikle rica ediyoruz.

Özellikle Avrupa Birliğiyle yapılan bu geçici ek sözleşme bizim Avrupa Birliğiyle yapılan müzakereler ve çalışmalarda çok önem arz ettiği için zaman zaman bizim Komisyonumuza hükümet teklifleri gelirken bazı hususların ya da bazı kanun sözleşme tasarılarının ivedilikle ele alınması istenir ve biz de bu tasarının Mecliste ivedilikle görüşülmesini arzu ediyoruz.

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Avrupa Komisyonu arasında 14 Şubat 2002 tarihinde imzalanan mutabakat zaptıyla kurulmuş olup, söz konusu mutabakat zaptı 4802 sayılı Kanunla -4 Şubat 2003 tarih ve 25014 sayılı Resmî Gazetede- uygun bulunmuştur. Zaptın 13/3 maddesinde de belirtildiği üzere, uygulamanın Avrupa Birliği Komisyonu tarafından gözden geçirilmesi sonucunda değişiklikler yapılması gündeme gelebilecektir. Bu çerçevede, ülkemize yapılan Avrupa Birliğinin malî yardımlarının yönetimi için oluşturulan Merkezî Olmayan Yapılanma Sisteminin işleyişine ilişkin olarak, Avrupa Birliği Komisyonunun Genişlemeden Sorumlu Genel Müdürlüğü tarafından 2005 yılı sonunda bir denetim raporu düzenlenmiştir.

Uygulamadaki zafiyet ve eksiklikleri tespit eden bu raporda yer alan ve birinci derecede önceliğe sahip konuların 16 Mayıs 2006 Salı günü yapılacak olan "Ortak İzleme Komitesi" toplantısından önce ele alınmasını ve geciktirilmeden hemen burada bu kanun tasarısının, sözleşme tasarısının kanunlaşmasını arzu ediyoruz.

Akreditasyonun askıya alınması, halihazırda MFİB tarafından yönetilen 2002, 2003 ve 2004 yılı programları kapsamında yer alan projelerindeki Avrupa Birliği katkısının (yaklaşık toplam 450 000 000 euro) kesilmesi, halen askıda bulunan 2005 yılı programına (yaklaşık 280 000 000 euro) ilişkin Finansman Anlaşmasının ise imzalanmaması anlamına gelmektedir.

Bu sebeple düzenlenen raporda özetle, Ulusal Yetkilendirme Görevlisi (şu anda Hazineden Sorumla Devlet Bakanı) ve Ulusal Yardım Koordinatörü (yine Hazineden Sorumlu Devlet Bakanı) sıfatlarının aynı kişide birleşmesinin önlenmesi, MFİB çalışanlarının statüsünün belirgin hale getirilmesi, MFİB'nin idarî olarak Hazine Müsteşarlığına bağlanması ve uygulayıcı kuruluşlar üzerindeki gözetim işlevinin güçlendirilmesi önemle tavsiye edilmektedir.

Bütün bu tavsiyeler, yukarıda sözü edilen Mutabakat Zaptında değişiklik yapılmasına ilişkin Ek Mutabakat Zaptına yansıtılmış olup, Zaptın 16 Mayıs tarihindeki toplantıdan önce kanunlaşması zaruret arz etmektedir. Önümüzdeki salıya bu kanunun, Ek Mutabakat Zaptının ulaştırılabilmesi için, Komisyonumuz da bunu uygun gördü ve dolayısıyla, bunun, ivedilikle Mecliste görüşülmesini Yüce Meclisin ıttılaına arz ettik.

Ben, bu tasarının, aynı zamanda Pakistan, Türkiye arasındaki uluslararası kara taşımacılığı kanununun ivedilikle görüşülmesini ve bir an evvel çıkıp, özellikle Avrupa Birliği İşbirliği Finans Kuruluşunun Mutabakat Ek Zaptının 16 Mayıs tarihine kadar yetiştirilmesinin önem arz ettiğini, özellikle Yüce Meclisin ıttılaına arz ediyor ve Yüce Meclisten, bu her iki tasarının da bir an evvel görüşülmesini ve bugünkü gündemimize alınmasını saygılarımla arz ediyor, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Sanay.

Önerinin aleyhinde söz isteyen Kemal Anadol, İzmir Milletvekili.

Buyurun Sayın Anadol.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin saygıdeğer üyeleri; Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Arkadaşlar, her zaman söylerim…

MEHMET FEHMİ UYANIK (Diyarbakır) - Bir defa da lehte söz al Kemal Ağabey.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Peki, lehte de söz alırız.

Buraya hayırlı ve olumlu öneriler geldiği vakit, elbette lehte de söz almak görevimiz. Biz, Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın milletvekilliğini ve Başbakanlığını olumlu katkılarla sağlayan Mecliste bulunan bir partiyiz, milletvekilleriyiz, elbette… (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, bu Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisi, yöntem bakımından, Meclisin çalışma gelenekleri bakımından, İçtüzük bakımından büyük sakıncalar arz etmektedir ve Meclis açıldığından bu yana yaratılan fiilî durumla İçtüzük de fiilen ortadan kaldırılmış durumdadır.

İçtüzükte hüküm var arkadaşlar. Ne diyor: "Türkiye Büyük Millet Meclisi salı, çarşamba, perşembe günleri saat 15.00 ile 19.00 arasında toplanır; ancak, istisnaî durumlarda Danışma Kurulunun kararıyla bu mesai saati uzatılabilir, değiştirilebilir" hükmünü amir. Şimdi, tersine döndürdünüz, Meclis açıldığından bu tarafa bu genel kural istisna haline geldi. Avrupa Birliğiyle yaptığınız müzakerelerde, maalesef, Türkiye aleyhine -hiçbir ülke ile Avrupa Birliği arasındaki müzakerelerde metne geçmeyen- dünya siyasî tarihine geçen bir ibare, bir deyim ortaya çıktı: "Ucu açık müzakere." Siz de buradan alıştınız herhalde "ucu açık mesai", "ucu açık çalışma" diye bir kavram ortaya koydunuz. Ne demek arkadaşlar bitinceye kadar?! Hukukta böyle bir tabir olabilir mi?! Hukukta hiç duydunuz mu siz "en kısa sürede" diye bir hukukî deyim?! Süreleri sınırlayan, hukuk maddelerinde, ceza usulünde, diğer maddelerde, hukuk usulünde süreleri belirleyen gün ortaya konur, saat ortaya konur. En kısa sürede filan diye bir kavram var mıdır hukukta?! Çünkü, soyut şeylerdir. Ne demek en kısa süre?! Bitinceye kadar… Ne demek bitinceye kadar?! Ve inanıyorum ki, 23 Nisan 1920'de Meclis açıldığından bu tarafa, ilk defa 22 nci Dönemde icat edilmiş bir kavram bu "bitinceye kadar."

Her zaman söylüyoruz, arkadaşlar, İş Kanununda çalışma saati düzenlenmiş, diğer kamu görevlileri ile itfaiyecilerin çalışma saatleri düzenlenmiş, memurların çalışma saatleri belli, Trafik Kanununda araba kullanma süresi belli, 8 saatten fazla kimse araba kullanamaz. Neden; eğer, 8 saatten fazla araba kullanırsa, kamu düzeni bozulur, kendi sağlığı, mal ve can emniyeti ortadan kalkar, karşı tarafa zarar verir, genel trafik düzenine zarar verir, kazalara yol açar. Ama, bizim çalışma saatimiz belli değil. Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışma düzenini bu kadar bozmaya, böyle bir düzensizliğe, kargaşa içine atmaya hakkınız var mı arkadaşlar?! Bunu âdet haline getirdiniz, alışkanlık haline getirdiniz. Yani, bu Mecliste, İçtüzük çok önemlidir, gelenekler çok önemlidir, uygulama çok önemlidir. Bunların hepsi tersine döndü arkadaşlar. Şimdi, madem bu kadar önemliydi -Sayın Babacan, ayrıca, Bakanlık görevinin dışında, başmüzakereci oldu- Avrupa Birliğiyle ilişkilerimiz bakımından bunların birbirinden ayrılması lazım, buraya getiriyorsunuz; şimdi mi aklınıza geldi arkadaşlar?! Bu çalışma saatleri, bu çalışma düzeni ne zaman belirlendi? Yine, Danışma Kuruluyla, sizin isteğiniz üzerine belirlendi; aklınız neredeydi arkadaşlar?!

Şimdi, gelelim öbürüne. Yani, hükümet, her zaman tekriri müzakere isteyebilir. İçtüzüğe göre de, hükümetin bu isteği müzakere edilmez; tamam. Ama, şimdi soruyorum size, soruyorum: Bu kanunun, Elektrik Piyasası Kanununun 2 nci maddesi görüşülürken -bu, Komisyonda görüşüldü, Hükümet görüşünü söyledi, Meclise geldi hükümet tasarısı olarak- değişiklik önergesini kim verdi; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu mu verdi, Anavatan Grubu mu verdi, muhalefet milletvekillerinden birisi mi verdi; hayır. 2 nci madde buraya geldi, İktidar Partisi milletvekillerinden bir veya birkaç kişi, en az 5 kişi değişiklik önergesi verdi, kabul edildi, geçti madde; şimdi, hükümetin aklı başına geliyor, tekriri müzakere istiyor. Arkadaşlar, hangi sözlüğe bakarsanız bakın, bunun karşılığı gayri ciddîliktir. Lütfen, ciddî olun. Yani, bunu sıkılarak söylüyorum. Yani, sizi üzmek için söylemiyorum; ama, gerçeği söylüyorum. Yani, kendiniz önerge vereceksiniz, Hükümet burada, Komisyon burada, maddeyi oylayacaksınız, sizin oylarınızla geçecek madde; aradan bir gün geçecek, Hükümet tekriri müzakere isteyecek, yanlış olmuş, bu maddeyi değiştirin diye. Buna hakkınız yok arkadaşlar. Bu Meclisin saygınlığına gölge düşürüyorsunuz; yapmayın, rica ediyorum!

Bakın, şurada kaç kişiyiz. Bütün millet bizi televizyondan izliyor, zaman zaman bu sıralar boş diyor; haklı. Neden; milletvekilleri kuliste. Şimdi biz ne konuşuyoruz, bilmez; orada televizyondan izliyor, izlemiyor. Tam kritik bir madde oylamasına gelince, eli yukarıda birtakım arkadaşlar kapıdan içeri giriyorlar. Sorun, bir tanesi ne görüşüldüğünü bilirse, neyin oylaması için el kaldırdığını bilirse, ben, bütün sözlerimi geri almaya hazırım. Yakışıyor mu bu, arkadaşlar?! Türkiye Büyük Millet Meclisinin, eski deyimle, mehabetine yakışıyor mu?! Yapmayın bunu! Yani, bunu sürekli âdet haline getirdiniz, Meclisin bu halini bozdunuz.

Bütün bunlar şuradan geliyor -söyleyince kızıyorsunuz- gerçekten, yasama organı, tarihinde görülmemiş biçimde yürütmenin tasallutu altındadır, tahakkümü altındadır. Bir bakan, canı istedi diye tekriri müzakere talebiyle buraya geliyor. Yani, burası İstanbul Belediye Meclisi değil arkadaşlar. İstanbul Belediye Meclisini küçümsediğimden değil, asla, o da çok önemli bir kurum; ama, siz, burayı, İstanbul Belediye Meclisine çevirmek istiyorsunuz. Neden; çünkü, Başbakanın ve Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanının kafasında o var. O, kendisine göre İstanbul'un gelmiş geçmiş en iyi Belediye Başkanı. Belediye Başkanlığı yapan Başbakanlığı da haydi haydi yapar anlayışıyla… Maalesef, ilk dönem milletvekili olan başbakanların bir alışkanlığı bu. Ben şunu söylemek istiyorum: Elbette, İstanbul Belediye Meclisinin çok önemli bir kurum olduğunu söylüyorum; ama, Türkiye Büyük Millet Meclisini o Belediye Meclisi gibi sanırsanız, basketbol sahasında futbol oynamaya kalkarsınız, farkı yok. Burası, Türkiye Büyük Millet Meclisidir. İktidarın, muhalefetin sayısı filan da önemli değil. Bunun kurallarını bozmayalım, bunun kurallarına uyalım. Bugün siz iktidarsınız, yarın muhalefet olursunuz veya tersi olur, bunlar önemli değil, oturduğumuz sıralar önemli değil. Tüm olarak bu sıralarda yer alan milletvekillerinin alışkanlıkları, uygulamaları, İçtüzüğe, kurallara uyup uymamaları önemli. Ben yaptım, oldu; olmaz arkadaşlar. Yani, sade kendimize değil, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygınlığına gölge düşürmüş olursunuz.

Bunları, polemik yaratmak için söylemiyorum ve tekrar ediyorum; şu salonun, bir sağlık kurulu gelsin, bilim adamları gelsin, sürekli oturan milletvekillerine baksın, muayene etsin, sağlıklı olduğuna inanmıyorum; burada 2 saatten fazla oturan milletvekilinin tansiyonunun inip çıkmaması, nabzının oynamaması mümkün değil arkadaşlar; yani, bunlar, bir gerçek. Bu gerçek.

Şimdi, bitinceye kadar çalışalım derseniz, sistemi bozarsanız… Sonra, milletvekilinin görevi sade burada değil ki; seçmenleri var; bu yasaları tetkik edecek, uzmanlara danışacak, bilim adamlarına soracak, vicdanına göre oy kullanacak; yani, bunları, iktidar-muhalefet çatışması haline getirmek için söylemiyorum, lütfen, yanlış anlamayın; ama, rica ediyorum, Meclisin çalışma düzenini bozmayalım, buna iktidar ve muhalefet olarak uyalım ve bu tür emrivakilerle Türkiye Büyük Millet Meclisini, Genel Kurulu karşı karşıya bırakmayalım diyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Anadol, lütfen, toparlar mısınız.

K. KEMAL ANADOL (Devamla)- Bu dileklerimin boşa gitmemesi dileğiyle, hiç olmazsa bundan sonra uymanız dileğiyle, temennisiyle, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN -Teşekkür ediyorum Sayın Anadol.

Önerinin lehinde söz isteyen İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Danışma Kurulu önerimiz üzerinde anlaşma sağlanamadığı için, buraya grup önerisi olarak getirdik.

Aslında, Sayın Anadol'un ifade ettiği şey, öyle, bitimine kadar çalışalım diyerek, sabahlara kadar çalışma teklifi değil. Getirdiğimiz, 16 Mayıs öncesi bu Meclisten geçmesi gereken uluslararası bir sözleşme. Bu sözleşmenin gereği de, gerçekten, Türkiye'nin hem dünüyle ilgili hem bugünüyle ilgili hem de yarınıyla ilgili çok önemli bir uluslararası anlaşmanın gereği olan bir husus. Dolayısıyla, bu sözleşmenin en fazla bu Meclise getireceği bugünlük, ki, biz, bugün "bitimine kadar" demişiz; o da en fazla 1 saattir, konuşulmazsa 5 dakikada da geçer. Ancak, burada, tabiî…

İSMET ATALAY (İstanbul) - Meclisten konuşulmadan geçirmek mi istiyorsunuz?!

İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) - Hayır hayır, yok; biz konuşulmasından rahatsız değiliz, anlatacağım…

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Meclis görevini yapmayacak mı?!

İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) - Anlatacağım…

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Meclisin görevi ne?!

İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) - Hiç yanlış anlama!.. Oturduğun yerden de müdahale etme. Bak, biz adam gibi dinliyoruz.

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Adam gibi konuş o zaman, Meclise hakaret etme!

BAŞKAN - Sayın Çetin, lütfen…

İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) - Adam gibi de dinliyorum, adam gibi de konuşuyorum.

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - Konuşulmasına karşı olmasanız temel yasa diye getirir misiniz Sayın Gündüz?!

İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) - Hayır, hiç, kesinlikle öyle bir şeyimiz yok.

BAŞKAN - Sayın Gündüz, lütfen, Genel Kurula hitap eder misiniz.

İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) - Herkes gelir burada fikrini söyler, biz de fikrimizi savunuruz, mertçe, yiğitçe…

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - "Temel yasa" kavramını siz getirmediniz mi muhalefet konuşmasın diye?!

İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) - O yüzden, bakın, bizim Meclis olarak zamanla ilgili de bir problemimiz yok, 24 saatimizi bu millete vakfetmişiz. Gecemizi gündüz, çıramızı yıldız yaparak bu millete hizmeti biz görev biliyoruz. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Şimdi, burada bizim teklif ettiğimiz husus şudur…

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - Bak, bütün AKP'liler gülüyor İrfan Bey, ona göre!

İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) - Hayır, sizden başka gülen kimse yok, hiç endişe etmeyin.

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - Vallahi hepsi gülüyor bak, dikkat et!

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri…

İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) - Avrupa Birliğinin üye olmayan ülkelere yardımları, Avrupa Birliğine üye olmadan önce gayri merkezî bir şekilde verilen yardımlar münferit olarak değerlendiriliyor idi. Sonra, Türkiye'ye, müzakere tarihi başladıktan sonra, bu yardımların -ister hibe yoluyla yapılan yardımların isterse malî yardımların- merkezî bir finans ve ihale birimi idaresinde daha verimli, daha çabuk, daha hızlı kullanılabileceğine yönelik bir karar ortaya çıktı. Sonra, bu kararla ilgili, bu kararın iki tane ana organı var. Bir tanesi ulusal yetkilendirme görevlisi. Bu görevi yürüten Hazineden sorumlu Devlet Bakanı idi.

Yine, bu yardımların bir de ulusal yardım koordinatörlüğü pozisyonunda da görevli, Avrupa Birliğinden sorumlu, Avrupa Birliğiyle ilişkilerden sorumlu Devlet Bakanlığıydı, Avrupa Birliği Genel Sekreterliğiydi.

Sayın Babacan, Hazineden sorumlu Devlet Bakanıyken, aynı zamanda Avrupa Birliği Başmüzakereciliğinden de sorumlu olunca, iki önemli görev aynı şahısla bir araya gelince, Avrupa Birliği dedi ki "Böyle bir şey olmaz, bunu ayırın." Dolayısıyla, bir ek protokolle bize teklif edilen şudur: "Ulusal yetkilendirme görevlisi pozisyonunda, Hazineden sorumlu Devlet Bakanı yerine Hazine Müsteşarını görevlendirin. Öbür taraftan, Ulusal Yardım Koordinatörlüğü Genel Sekreteryası konumunda, Avrupa Birliğinden sorumlu Devlet Bakanı yerine de Avrupa Birliği Genel Sekreterliğini getirin. Ayrıca, bu birimi, evvelce Avrupa Birliği Genel Sekreterliğine bağlı iken, idarî olarak da Hazine Müsteşarlığına bağlayın."

Eğer, bu, 16 Mayıstan önce Meclisimizden geçerse, 2005 yılında askıya alınan Avrupa Birliği yardımları ile 2006 yılında yapılması planlanan takriben 400 000 000 avroluk bir yardımın hayata geçirilmesiyle ilgili önemli bir sözleşmedir.

Bunun arkasından bir teklifimiz daha var; o da, Pakistan'la yapılan Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Sözleşmesi. Burada, taşınan yük, taşıyıcılar, yüke yapılan sigorta bedelleri, izin belgeleri, izin muafiyetleriyle ilgili 54 ayrı ülkede yapılmış uluslararası karayolu taşımacılığının Pakistan'la da yapılmasından ibarettir.

Son olarak teklif ettiğimiz bizim -o da bu hafta içinde görüşülsün diye, gündeme gelsin diye- bu sosyal güvenlik kurumlarıyla ilgili yasal düzenlemede, 1 madde, Sayın Cumhurbaşkanlığınca, yeniden görüşülmek üzere Yüce Meclisimize iade edilmiş ve Meclis de, komisyonlarda bunu Sayın Cumhurbaşkanının talebi doğrultusunda düzeltmiş, aynı şekilde Meclise getirmiş. Bunun da bir an evvel yasalaşması, özellikle bunu ümitle bekleyen halkımız için önemlidir diye düşünüyoruz, bunu teklif etmişiz. Ama, bugün sadece bitimine kadar derken, Sayın Anadol, özellikle arz ediyorum size, o da şudur: Sadece bu sözleşmenin çıkmasına yönelik; çünkü, bunun, 16 Mayısta Avrupa Komisyonu toplantısından önce bizim Meclisimizden geçmesi gerekiyor.

İSMET ATALAY (İstanbul) - Öne al o zaman. Öne al.

İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) - Sadece o yüzden biz Danışma Kurulunu teklif ettik.

Bütün arkadaşlarımızdan bu Danışma Kurulumuzun lehinde oy kullanmasını istiyor, hepinize en derin sevgi ve selamlarımı sunuyorum, saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gündüz.

Şimdi, önerinin aleyhinde söz isteyen ikinci konuşmayı belirlemek için kura çekiyoruz.

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan, usul hakkında tartışma istiyorum 63 üncü madde kapsamında.

BAŞKAN - Bir saniye Sayın Abuşoğlu, kura belirlensin.

Ömer Abuşoğlu, Gaziantep Milletvekili.

Buyurun Sayın Abuşoğlu. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Bu, usul hakkındaki tartışma talebimi geri çektiğim anlamına gelmesin.

Sayın Başkan, değerli üyeler; dün, Meclisin çalışmaları, salı günü itibariyle, belli bir gündem çerçevesinde başladı; salı günü ne yapacağımızı, çarşamba ve perşembe günü ne yapacağımızı ve hangi saatlere kadar çalışacağımızı bilerek bu çalışmalara başladık. Ancak, bugün, çalışmaların ikinci gününde, İktidar Partisi, bir öneriyle Danışma Kurulunu toplantıya çağırdı.

Buradaki gelen öneri: Aciliyet kesbeden, aciliyet arz eden 2 tane uluslararası sözleşme var ve bunların gündeme alınması. Tabiî, bunların gündeme alınması söz konusu olunca da, daha önceden defalarca ertelenmiş, gündeme alındığı halde, gündemimizde yer aldığı halde, komisyonun ve Hükümetin oturmaması dolayısıyla veya bir başka sebeple görüşülmesi ertelenmiş, Silahlı Kuvvetlere ait 3 tane kanun tasarısı var ve bunların çıkması gerekiyor, artık, ertelenmesi mümkün değil ve uluslararası sözleşmelerin de bunların arkasına eklenmesi gerekiyor ve haliyle de çalışma süresinin uzatılması gerekiyor.

Biz, muhalefet olarak, İktidarın, Türkiye'yi yönetme noktasında aciliyet kesbeden veya görüşülmesini öncelikle istediği kanun tasarılarının burada görüşülmesine karşı değiliz; ama, herhangi bir kanun tasarısı aciliyet arz ediyorsa, bir anda ortaya çıkmaz, 10 dakika, 15 dakika içinde ortaya çıkmaz, bu daha önceden bellidir. Bakanlıkların kendi çalışmaları doğrultusunda, hangi konunun acil, hangisinin en acil olduğu bilinir. Ama, ne yazık ki, gerek bakanlıkların çalışmasından ve gerek Hükümetin çalışmasından ve gerekse de Hükümet ve AK Parti Grubunun arasındaki düzensizlik ve intizamsızlık dolayısıyla Meclis çalışmaları allak bullak oluyor ve böylelikle, gece geç vakitlere kadar… "Çalışmanın bitimine kadar" dediğimiz zaman, bu çalışma gece 11'e kadar mı biter, 12'ye, 1'e kadar mı biter, şimdiden kestirmek mümkün değil.

Bir kere, bu tür çalışma tarzına, siz İktidar Partisi milletvekilleri dahi karşı olmanız gerekir. Karşı olmasanız bile fazla bir anlam ifade etmiyor; şu andaki mevcut İktidar Grubunun sandalyelerinin boş olması, İktidar Partisinin Meclis çalışmalarına ne ölçüde önem verdiğini gösteriyor.

Şimdi, bu durumda, İktidar Partisi, Meclis çalışmalarını ağırdan alıyor, önemsemiyor; ama, buna karşılık, muhalefetten, getirdiği gündeme riayet edip, bu gündem çerçevesinde Meclisin çalışmasının sürdürülmesi isteniyor. Bu, muhalefete yapılan en büyük haksızlıktır; protesto edilmesi gereken bir durumdur. Bir kere olur; haydi, olmadı, iki kere de olur; ama, devamlı olarak bu tür bir çalışma tarzı, bu Meclisin İçtüzüğüne, çalışma tarzına ve bugüne kadar alışageldiğimiz siyasî mekanizmanın işleyişine ters bir uygulamadır. AK Partinin, bu tutumundan, bu tavrından, bu usulünden ve üslubundan vazgeçmesi gerekir. Meselenin bir yönü bu. Bu yönüyle, biz karşıyız.

İkinci yönü: Bugün, Danışma Kuruluna bir başka konu daha geldi; müzakeresini yapmakta olduğumuz Elektrik Piyasası Kanunuyla ilgili, 2 nci maddenin tekriri müzakeresi. Danışma Kurulunun, bu teklif ve öneri üzerinde fazla bir söz söyleme hakkı yok; lehinde de olsa, aleyhinde de olsa, mutabakat halinde bir Danışma Kurulu kararı da çıksa, çıkmasa da, bu tekriri müzakere yapılacak. Evet, yaparız, tekriri müzakereyi yaparız gerekli görüldüğü halde; bunun, usule ve geleneklere, teamüllere aykırı bir tarafı da yok; ama, üzerinde durulması gereken esas konu burada şu: Şimdi, bu tasarı bir hükümet tasarısı. Hükümet tasarısı dediğiniz zaman, hükümet tarafından ele alınmış, incelenmiş, her madde yerli yerinde... Öncelikle de, bu tasarıyı hazırlayan Bakanlık bu tasarının her maddesi ve her madde içerisindeki her kelimesine mutabık ve bu tasarının da hükümet tasarısı şeklinde getirilip ve Meclis Genel Kuruluna kadar getirilmesi isteniyor.

Buraya kadar herhangi bir itirazımız söz konusu değil; ama, 2 nci madde görüşülürken bir önerge veriliyor. Önergenin kim tarafından, hangi amaçla, ne maksatla verildiği belli değil. Elbette, önergenin verildiği yer AK Parti Grubu; ama arkasında hangi güçler var, kim, böyle bir önergenin verilmesini istedi gibi bir soru sormak benim en tabiî hakkım. Çünkü, Bakanlık diyor ki: "Böyle bir önerge verilmiş, madde tümüyle değiştirilmiş; ama, ben, bu değişikliğe karşıyım, bu değişikliğin düzeltilmesi için, yeniden, bu maddenin tekriri müzakeresini istiyorum. Bu durumda, Bakanlığın bilgisi dışında birileri gelip buralara önerge verdirttiriyor, milletvekilleri bu önergelerin altına imza atıyor ve Bakanlığın hazırladığı tasarının ruhuna aykırı bir madde ortaya çıkıyor ve Bakanlık da diyor ki: Bu maddeyi ihtiva eden bu tasarının kanunlaşması halinde, bu tasarının uygulanması mümkün değil. Bir tarafta Bakanlık ve hükümet tasarısı, bir tarafta AK Parti Grubu ve bu Grubun içerisinden çıkmış, birtakım imzalarla hazırlanmış bir önerge. Şimdi, muhalefet olarak, biz, bunun üzerinde durmayalım da, bunu konu etmeyelim de, bunu kamuoyuna, bunu halkımıza şikâyet etmeyelim de hangi konuyu şikâyet edelim?!

Ya çıkıp diyecek ki o önergenin altında imzası olanlar "biz, bunu, bu önergeyi şu amaçla verdik." Bakanlık da kalkıp diyecek ki "siz, bu önergeyi verdiniz; ama, biz şuna itiraz ediyoruz." Bakanlığın bu "itiraz ediyoruz" deme hakkı da yok artık burada; çünkü, önerge verildiği anda, Bakanlık katılmış bu önergeye, bu önergenin getirdiği değişikliğe Bakanlık katılmış ve "evet, kabul ediyoruz" demiş. Aradan bir gün geçiyor, iki gün geçiyor ve Bakanlık diyor ki: "Ben, bu önergeyi değiştirmek üzere, bu maddenin tekriri müzakeresini istiyorum. "Maddeyi, tekrar, eski haline getirecek."

Burada, kafa karışıklığı desek çok hafif kalacak; kafa karışıklığı değil burada. Kafa karışıklığı değilse, burada güdülen amaç nedir? Muhalefet partisi milletvekilleri olarak benim ve Grubumun bunu bilmeye hakkı var. Ayrıca, bizim de dışımızda, bunu, halkımızın bilmesi lazım. Burada ne oyun oynandı, ne oyun oynanmak istendi, kim istedi, adrese teslim gibi bir madde mi yazıldı; bunu bilmek hakkımız, halkımızın da, bilmek, hakkı. Elektrik piyasası gibi oldukça önemli, birtakım özelleştirmeleri de içine alan, birtakım önemli işleri de ihtiva eden bir kanun tasarının hazırlanmasında ve kanunlaşması sürecinde bu tür yanlışlıklar yaşanıyorsa -artık, yanlışlık diyemeyeceğim buna- arkasında ne gibi bir kasıt varsa, bunun, mutlak surette ortaya çıkarılması lazım; aksi takdirde, Yüce Meclis şaibe altında kalacak.

Bu teklife, bu önergeye, değişiklik önergesine oy veren AK Partisi milletvekilleri, şu anda, kendi kendilerine sormuyor mu; acaba, biz, geçen hafta, 2 nci madde görüşülürken, bu önergeye parmak kaldırdığımızda, ne için parmak kaldırdık?!. Elbette, benim kadar, onlar da merak ediyor. Bu kıyamet, bu gümbürtü niçin kopuyor onlar da merak ediyordur. 2 nci maddenin görüşülmesi sırasında, mutlak surette, gerek İktidar Partisi Grubu sözcülerinden ve gerekse de Bakanlıktan, bu işin içyüzünü açıklamalarını bekliyoruz. Bunu öğrenmek, bizim ve bunu öğrenmek, Türk Milletinin, halkımızın en tabiî hakkıdır.

Hepinize saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Abuşoğlu.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Karar yetersayısı…

BAŞKAN - Arayacağım Sayın Anadol.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum ve aynı zamanda karar yetersayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı yoktur; birleşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.13

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.25

BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 100 üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

V.- ÖNERİLER (Devam)

A) SİYASÎ PARTİ GRUP ÖNERİLERİ (Devam)

1.- Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin AK Parti Grup önerisi (Devam)

BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun, İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre vermiş olduğu önerinin oylanmasında karar yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi, öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

Öneriyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yetersayısı vardır; öneri kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, Hükümetin, görüşülmekte olan 1099 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 2 nci maddesinin yeniden görüşülmesine ilişkin, İçtüzüğün 89 uncu maddesine göre bir talebi vardır. Başkanlık bu talebi yerine getirecektir.

Danışma Kurulu toplantısında bu konuda ortak bir görüş oluşmadığından, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun, İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş, Hükümetin 1099 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin yeniden görüşülmesine ilişkin talebinin yerine getirilmesine dair istemi olmuştur; okutuyorum:

2.- 1099 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin tekriri müzakeresine dair Hükümetin talebinin yerine getirilmesine ilişkin AK Parti Grup önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1099 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin yeniden görüşülmesine dair Hükümetin isteminin İçtüzüğün 89 uncu maddesine göre yerine getirilmesini arz ve teklif ederim.

                                                                 İrfan Gündüz

                                                                          İstanbul

                                                         Grup Başkanvekili

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Şimdi, Hükümetin istemini okutup, oylarınıza sunacağım.

Okutuyorum:

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

4.- 1099 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin tekriri müzakeresine ilişkin talebin, İçtüzüğün 89 uncu maddesine göre yerine getirilmesine dair Hükümet tezkeresi (3/1053)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1099 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin daha iyi anlaşılabilmesini teminen yeniden düzenlenmesi amacıyla, İçtüzüğün 89 uncu maddesine göre yeniden görüşülmesini arz ve teklif ederim.

                                                             Kemal Unakıtan

                                                               Maliye Bakanı

BAŞKAN - Hükümetin istemini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Hükümetin istemi, sırası geldiğinde yerine getirilecektir.

Alınan karar gereğince sözlü soruları görüşmüyor, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Önce, sırasıyla yarım kalan işlerden başlayacağız.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

BAŞKAN - 3 üncü sırada yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu gelmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.

4 üncü sırada yer alan, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

5 inci sırada yer alan Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

3.- Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1133, 1/1074) (S. Sayısı: 1099) (x)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Geçen birleşimde, tasarının çerçeve 6 ncı maddesine bağlı geçici 11 inci madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına yapılan konuşma tamamlanmıştı.

Şimdi, Hükümet adına Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Sayın Hilmi Güler söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Güler.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu)- Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

İki gündür Ankara dışında olduğum için belli bir görevle, buradaki görüşmeler hakkında hem açıklamada bulunacağım, bazı konuları da açıklığa kavuşturacağım. Dolayısıyla, özellikle dün ve ondan önce, geçen hafta, bilhassa doğalgazla ilgili olarak bazı sözler söylenmişti, onları kısa bir açıklığa kavuşturmak istiyorum.

Yaptığımız bütün çalışmalarda, birkaç metotla bu çalışmaları hesap ettik. Bunların en basiti, en çok kolay anlaşılabileni -ki, öyle olması gerekiyor, daha kolay anlaşılsın diye- bu anlaşmayı yapsaydık veya yapmasaydık aradaki fark ne olacaktı; bununla ilgili rakamı size ifade etmek istiyorum. Burada, biz, sadece, al ya da ödede, Hazinenin hesaplarına göre -ki, bu işin sahibi Hazinedir- 14 milyar dolarlık bir avantajımız olmuştur. Anlaşmanın imzalandığı gün ile 31 Mayıs arasındaki fark da, bizim bu Sultanhamam hesabı diye yapacağımız, yani, bunu yapmasaydık ne kadar kârımız ve zararımız olacaktı, bu hesabı da kuruşu kuruşuna size ifade etmek istiyorum: 492 874 619 dolar da kârımız olmuştur. Bunu, bazı arkadaşlar, hesap bilmeyen arkadaşlar veya bu işlerin tekniğini bilmeyen arkadaşlar, milyarlarca dolardan bahsetmişlerdi. Bu hesapla, bunların… Çünkü, daha evvelden de bir 9 milyar dolarlık zarardan bahsettiler; biri çıktı, 12 milyar dolardan bahsetti. Bunların aslı esası yoktur. Biz hesap kitap bilen insanlarız. Bu işin bir tekniği vardır. Dünyada 500 trilyon dolarlık bir doğalgaz piyasasının hesabı gayet ciddî, bilimsel ve teknik usullerle olur. Bu bir sektördür ve biz de, bu yaptığımız hesaplarla, yapılan değişikliklerle geldiğimiz nokta şudur: Bu anlaşmanın imzalandığı gün ile mayıs ayının sonundaki hesabın karşılığı 492 874 619 dolar avantajımız olmuştur, kârımız olmuştur, bu bizim kasamızda kalmıştır, milletin cebinde kalmıştır. Bunu özellikle ifade edeyim; çünkü, bu tip şeyler, maalesef, yanlış bir şekilde, halkın kafasını karıştıracak şekilde ifade edilmektedir. Sadece, al ya da ödeden dolayı da, yine Hazinenin hesabına göre, 14 milyar dolarlık bir avantaj sağlanmıştır. Bir de, yine anlaşılması belki bazı arkadaşlarımız tarafından zorlukla karşılanan nokta şudur: Biz, enerjiye bir bütün halinde bakıyoruz; yani, doğalgazıyla, barajlarıyla, kömürüyle, jeotermal enerjisiyle, hepsiyle bir bütün halinde bakıyoruz. Bu bütün hesabın içinde de bunun bir enerji yönetimi vardır. Bizim, üçbuçuk senedir elektriğe zam yapmamamızın sebebi de bunun içinde yatmaktadır. Bir misal vereyim; 2 milyar metreküplük bir al ya da ödenin silinmesinin karşılığı, bunun doğalgazdan elektrik ürettiğimiz takdirde bu 10 milyar kilovat/saat elektrik yapar. Bunu üretecek kömür miktarı da 13 000 000 tondur. Eğer, biz bu anlaşmaları ayrıca yapmamış olsaydık TKİ zarar edecekti. Belki de aynı TTK'nın durumu gibi zor bir duruma düşecekti ki, biz, TTK'yı da şu anda kurtarmaya çalışıyoruz ve çok iyi sonuçlar elde ediyoruz. Yerli kaynaklarımıza bu sebeple ağırlık verdik. Bundan dolayı elektrik üretiminde çok verimli bir sistem yürütüyoruz. Daha evvelden enerji KİT'leri hazine zararı yazdırırlardı değerli arkadaşlarım. Bizden önce enerji KİT'leri hazine zararı yazdırırlardı ve aynı zamanda Hazineye borçlarını Hazineye ödettirirlerdi. Biz ise, enerji KİT'leri olarak zarar yazdırmıyoruz, görev zararı yazdırmıyoruz; bu çok önemli, bunu çok iyi bilmek lazım; bunu bilen bilmeyen konuşuyor. Dolayısıyla, bu öğrenilsin ki, bundan sonra yanlış bir şekilde konuşulup halkın kafası karıştırılmasın. Burada, biz, enerji KİT'lerine görev zararı yazdırmıyoruz. Zararla devraldığımız enerji KİT'leri görev zararı yapmıyor; tekrar, tekrar ediyorum. Ayrıca, Hazineye olan borçlarını da takır takır ödüyor bu enerji KİT'leri. Ayrıca, kâr ettiği için vergi ödüyor; bu da, çok önemli; çünkü, bunlar, vergi mergi ödemiyorlardı. Ayrıca da, zam yapmıyoruz üçbuçuk senedir. Eskiden, her hafta, her ay, bilemediniz, devamlı yüzde 3, yüzde 5 zamlar yapılırdı ve bu zamlardan millet uyuşmuştu, uyuşmuş… Anlatabildim mi!.. Şimdi, biz, bunu yapmadığımız gibi, ayda 300 kilovat/saat elektrik kullanan bir aileye de her gün 5 ekmek katkı demektir bu. Çünkü, bazen bakıyorum, konuşma metinlerini alıyorum; şunları düzeltmeye kalkayım desem, kırmızıdan geçilmeyecek; yani, çarpı koysam, Hıristiyan mezarlığına benzeyecek üzeri.

Şimdi, böyle bir durumda neyi düzelteyim ben! En güzel usulü şudur: Bakın ekonomiye, bakın elektrik fiyatlarına ve Hazineye ödenen paralara bakın, burada ödenen vergilere bakın, görev zararı yapılmadığına bakın. İşte, bizim farkımız bu. Biz laf söylemiyoruz, kimseyle uğraşmıyoruz; biz, işimize bakıyoruz, işimizi biliyoruz ve enerjiyi yönetiyoruz. Enerji, şu anda, dünyanın politik gücü haline geldi. Sadece bunu yapmıyoruz; bir ÇEAŞ-Kepez meselesini düşünün. 2058 yılına kadar 11 baraj hukuksuz bir şekilde kullanılacaktı, 7 bölgede. Bunun içinde Mersini, Antalyası, Adanası dahil olmak üzere. Buralara çivi çakılmamıştı; bunların yatırımları yapılıyor.

Kömür, gayet iyi bir şekilde yönetiliyor. Doğalgaz da, Mavi Akım dahil, hepsi düşmüştür fiyatı. İşte, hesabı; kuruşu kuruşuna veriyorum. Hesap bilemiyorlarsa, gelsinler, bizden öğrensinler. Biz, buna yardım da ederiz, danışman da veririz, kendimiz de sabahlara kadar bunları anlatırız; ama, yok katsayı değişti, bilmem ne değişti… Bunlar, değişiklik, her zaman olabilir, yapılabilir, yapılmıştır da.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Rakam söyle, rakam!..

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Kuruşu kuruşuna söylüyorum; 492 874 619 dolar, bu anlaşmayı yapmaktan dolayı, milletin cebinde kalmıştır; biz de elektriğe bunun için zam yapmıyoruz. (AK Parti sıralarından alkışlar) Bu kadar açık söylüyorum. Bu kadar açık söylüyorum. Gelin, hesabı…

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Vasıtalı vergi alıyorsunuz.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Hayır, hepsi… Şu anda, biz, Avrupa'da özellikle, eski demirperde ülkeleri hariç, doğalgazı en ucuz kullanan ülkelerden bir tanesiyiz; en pahalı değil.

HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Kaça alıyoruz Sayın Bakan?!

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Bu yalandır, yanlıştır, yanıltıcıdır ve biz, şu anda, ayrıca, şunu da söyleyeyim, elektrikte de tüketici olarak, vatandaş olarak, en ucuz kullanan ülkelerden bir tanesiyiz.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Yapma ya!..

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Sanayide ucuzu var, pahalısı var. Bunu…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Köylü bağırıyor köylü!..

BAŞKAN - Sayın Anadol, lütfen…

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Bakın, üçbuçuk senedir, üçbuçuk senedir bu iş böyledir; bunu bilin. Ayrıca, herkes teşekküre geliyor. Siz aynı dünyada yaşamıyorsunuz galiba!

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Yaşıyoruz!..

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Ama, ben, size şunu söyleyeyim: Bazı şeyleri anlatmakta zorluk çekiyorum; çünkü, bu biraz birikime bağlı bir şey, biraz görebilmeye bağlı bir şey, tekniğini bilmeye bağlı bir şey.

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Yeter ama, siz Bakansınız; nasıl konuştuğunuza…

BAŞKAN - Sayın Seyhan…

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Dolayısıyla, burada ayrıca şunu söyleyeyim: Yap-işlet-devretlerle de ilgili birsürü şey söylendi.

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Bakana yakışıyor mu bu Sayın Bakan?!

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Yap-işlet-devretler, değerli arkadaşlarım, bizim kucağımızda bulduğumuz, anlaşmaları bizden önce yapılmış, bir şeydir, anlaşmalar dizisidir, o günkü şartlara göre bir yatırım modelidir.

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Size yakışmıyor Sayın Bakan!..

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Ancak, biz, bunun birbuçuk yıl, sadece bu beyaz enerji operasyonundan dolayı dokümanlarını toparlamakla uğraştık. Bunları aldık, bunları hukukçularla görüştük, çalışmaları yaptık. Yaptığımız çalışmalarda, bunların mukaveleleri ile fizibilitelerinin birbirinden kopartıldığını gördük. Bu tabirimi özellikle söylüyorum; fizibiliteleri mukavelelerinden kopartılmış…

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Refahyol İktidarını da unutmayın!

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Bu anlaşmaları, biz, tekrar, ne yapabiliriz diye düşündük; çünkü, Yüksek Denetleme Kurulunun, Sayıştayın, bizim teftiş kurulumuzun, denetleme kurulunun, hepsinin hesapları farklılık gösteriyordu. Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulunun da, bize, bunları görüşmelerle ne yapabilirseniz yapın diye tavsiyeleri de vardı. Biz, bunlarla görüşmeye başladık; çünkü, bu özel hukuk hükümleri çerçevesinde olduğu için, cezaî dava açamıyorduk bunlara. Ayrıca da tahkim konusu söz konusu olduğu için…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Bakan, lütfen, tamamlayabilir misiniz…

Buyurun.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Çok önemli Sayın Başkan; çünkü, bunlar, devamlı olarak, tekrar tekrar, temcit pilavı gibi, bilindiği halde sanki bilinmiyor gibi gündeme getiriliyor ve bizim meselemiz değil, biz bunu kucağımızda bulduk. Biz bunu, ülkemizin, milletimizin çıkarı için düzeltmeye çalışıyoruz. Yaptığımız çalışma bu ve bu çalışmayı şu anda aldık hepsini, Maliye Bakanlığının Muhakemat Genel Müdürlüğüne, dosyaları çuvallara doldurduk, yaptığımız çalışmaları da koyduk ve orada görüşünü sorduk, biz bunu uluslararası tahkime götüreceğiz ne dersiniz diye. Şu anda değerlendirmesi yapılıyor; yani, bu iş bitmiş değil; fakat, bu anlaşmalar bizden önce olmuş. Biz, bunlarla hiç ilgilenmemişiz... Bizimle alakası olmayan bir problemi çözüyoruz ve şu anda enine boyuna bu işin içindeyiz. Burada kimseye bir menfaat sağlanmadığı gibi, biz bunlarla uğraşıyoruz, hatta bunlarla görüşmelerde birsürü değişik şeyler de görüştük; yani, zorladık bunları; ama, arkalarında kiminin 8-10 tane, kiminin 20 tane kreditör var, banka var; birini ikna etseniz diğerleri işin içine giriyor. Biz, buna şunu da diyemiyoruz, utanıyoruz… Çünkü, bir yandan da devlet bunu imzalamış, Hazine imzalamış; yani, devlette de devamlılık var. Bizden önce alan, satan bunu hazırlamış. Biz bu pisliği temizliyoruz. Yaptığımız şey bu.

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Kim yapmış efendim, açıklayın.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Ama bunu çarpıtmanın bir âlemi yok.

TACİDAR SEYHAN (Adana) - O zaman açıklayın.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Gelin, bunu birlikte çözelim. Laf atmanın da bir faydası yok. Bu dert hepimizin derdi. İşte, pahalı elektrik kullanmamızın sebebi bu. Siz de o sırada hayattaydınız, siz de o sırada dünyadaydınız, bu anlaşmalar yapılırken de hayattaydınız.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Refahyol mu yaptı?!

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sizin arkadaşlarınız bakandı o zaman.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Yani, şimdi, biz bunları çözüyoruz arkadaşlar. Bu, bilgiyle olur, bu, cesaretle olur, bu, riskle olur, bu, ancak ve ancak, kararlılıkla olur. Nasıl ki ÇEAŞ-Kepezi çözdüysek, bunu da çözeceğiz. Nasıl Mavi Akımı çözdüysek, bunu da çözeceğiz. (AK Parti sıralarından alkışlar) Nasıl ki enerji konusunda Bakü-Tiflis-Ceyhan Projesini yaptıysak, bunu da çözeceğiz ve biz, Türkiye'yi şu anda bir enerji merkezi haline getiriyoruz.

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Sayın Bakan, lütfen, gitmeyin konuşmanızdan sonra.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Irak meselesine gelince; onun da cevabını vereyim size.

Biz, Irak'a elektrik satmak durumundayız ülkemizin çıkarı açısından, bölgemizin özelliği açısından bunu yapmak durumundayız. Devletin birtakım kuruluşları da bunu istiyor; çünkü, bu bir devlet politikası, sadece hükümet değil, sadece bakanlık değil. Irak'a biz elektrik satmalıyız ve bunu da kolay bir şekilde yapmamız lazım. Burada, KARTET martet meselesi yok.

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Niye getirdiniz o zaman öneriyi?!

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Burada ülkemizin çıkarları var ve biz şimdi de bunu çekiyoruz. Bundan sonra…

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Niye getirdiniz?..

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Niye?!.. Niye?!..

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Hayır, çekiyoruz, tamam mı. Size şunu söyleyeyim…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Kim yazdı, kim yazdı; biz mi yazdık?!

BAŞKAN - Sayın Anadol, lütfen… Lütfen, Sayın Anadol…

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Biz yazdık, biz yazdık. Ne olduğunu biliyoruz.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Biz mi yazdık ya?!

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Bu, Irak'a da satılması lazım. Sadece bu Irak meselesi değil. Ülkenin, ithalat ve ihracat meselesini halletmesi lazım. Burada da…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Kim değiştirdi Sayın Bakan?!

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Bakın, bizleri başkalarıyla karıştırmayın. Biz iyi niyetli, ülkemizin çıkarları için çalışan vatanperver insanlarız.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Kim değiştirdi?!

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Biz… Hiçbir şey yok onda.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Kim değiştirdi?!

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Hiçbir şey yok, bunu inceleyin.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Siz ne yapmak istiyorsunuz?

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Bakın şimdi bunu çekince… Görün bakalım, eğer bu kanunlaşmazsa Irak'la olan meseleyi görün bakalım. Biz, bu işleri bilen insanlarız, hayatın içinden geliyoruz.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Biz mi değiştirdik?!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Bakan, lütfen sözlerinizi tamamlayabilir misiniz.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Sayın Başkan, şunu ifade edeyim…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Allah Allah, önergeyi biz mi verdik?!

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Şunu ifadeye edeyim, şu anda yaptığımız iş bir enerji yönetimidir ve Türkiye'yi biz enerjide… Sadece bu meseleler değil; yani, şu anda Türkiye'yi bir enerji koridoru ve enerji terminali yapmak durumundayız. Şu anda enerjide bir enerji soğuksavaşına girmek üzere dünya. Ülkemizin, biz, geçiş coğrafyası durumunu değerlendirmeye çalışıyoruz; ya kaynak coğrafyası olacaksınız ya geçiş coğrafyası olacaksınız. Geçiş coğrafyasında ülkemizin büyük avantajları var. Biz ne yaptığımızı biliyoruz, çok kararlıyız ve bu politikamızı çok sakin ve bilinçli bir şekilde adım adım sürdürüyoruz. Bunlar, sizin de, bizim de, ülkemizin de geleceği için hayırlı çalışmalardır. Bunu istediğiniz kadar… Ama, önce anlamaya çalışın. Eğer anlaşılmıyorsa, biz bunu yapmaya zaten kararlıyız.

Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Sayın Bakan sakın gitmeyin; bizi de dinleyin.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Ben her zaman buradayım. Burada olmasam da arkadaşlarım var. Burada Bakanlar Kurulu olarak, milletvekillerimiz olarak bir bütünüz.

BAŞKAN - Sayın Bakan, lütfen…

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Lütfen, yarım saat bekleyin.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Bana her zaman haberi geliyor. Sadece, işimiz, bu değil bizim.

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Yarım saat bekleyin lütfen.

BAŞKAN - Sayın Bakan…

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Biz şu anda zaten çalışmalar yapıyoruz. Yaptığımız hep enerji… Dün de ben enerjiyle ilgili toplantılar yaptım. Onun için ben size şunu söyleyeyim…

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Kamuoyu bilgilensin, lütfen yarım saat bekleyin. Lütfen, bekleyin… Lütfen, gitmeyin Sayın Bakan.

BAŞKAN - Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.

Madde üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına söz isteyen Erzurum Milletvekili İbrahim Özdoğan.

Buyurun Sayın Özdoğan. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1099 sıra sayılı kanun tasarısı üzerine, Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, ülkemizde elektrik enerjisi üretimi, son yıllarda, aylık yüzde 7,2 artışla, 2005 yılı sonu itibariyle 161,5 milyar kilovat/saate ulaşmıştır. 2006 yılı tahmin programına göre de, yıllık yüzde 7,2 oranında artışla, 173 milyar kilovat/saate ulaşacağı beklenmektedir.

Bu talep, üretimin yıllık maksimum gücü, 2004 yılında yüzde 8,1; 2005 yılında ise yüzde 7,2 artarak 25 174 megavat olarak gerçekleşmiş olup, 2006 yılında da, talep edilen gücün, yüzde 7,3 oranında artışla 27 000 megavat olması beklenmektedir. Bu talep edilen güç, ülkemizde 2004 yılında 36 824 megavat, 2005 yılında ise 38 792 megavat kurulu güç kapasitesi olan santrallardan karşılanmıştır.

Kurulu güç değerlerine bakıldığında, sanki, yüzde 35 oranında kurulu güç kapasitesi varmış gibi görülmektedir; ancak, mevcut kurulu güç kapasitesine karşılık, emre amade kapasitemiz          26 000-26 500 megavat mertebesindedir. Çünkü, santralların, özellikle EÜAŞ tarafından işletmesi yapılan termik santralların büyük bir kısmının ekonomik ömürleri dolmuş, bir kısmının üniteleri arızalı, akarsu santralları sadece su gelirlerinin olduğu mart-haziran ve eylül-kasım aylarında gelen suya bağlı olarak üretim yapabilmektedir.

Ocak 2006'da doğalgaz arzında yaşanan sıkıntı sonucu, doğalgaz santrallarının büyük bir bölümünün ikinci yakıtla üretim yaptırılmasına ve yüzde 35'lik fazla görülen kapasiteye rağmen, 200 megavata yakın, tüketimde kısıntı yapılarak kriz atlatılmıştır. Kısıntı yapılan sanayici zarara uğratılmıştır.

Bu olaydan da görüleceği üzere, ülkemizde mevcut kurulu kapasitenin mevcut portföyüyle her zaman yüzde 35'lik bir yedek kapasiteye sahip olma zorunluluğu bulunmaktadır; ancak, kurulu güç kapasitesi, talebin aksine, 2004 yılında yüzde 3,5 oranında artışla 36 824 megavata, 2005 yılında da yüzde 5,3 artışla 38 792 megavata ulaşmıştır; yani, kurulu güç artışı, yüzde 7,2 civarında olan talep güç artışının altında seyretmektedir. Eğer kurulu güç artışı bu trendle devam edecek olursa, 2007 yılından itibaren ülkemizde elektrik enerjisi darboğazı yaşanması kaçınılmaz olacaktır.

1983 yılı öncesi ve 1996 yılı sonrası ülkemizde yaşanan elektrik enerjisi kesinti ve kısıntıları hepimizce malumdur. Bu olayların yaşandığı tarihlerde, elektrik enerjisi kesinti ve kısıntılarından en çok mağdur olan kesim sanayicilerimiz olmuştur. Kamunun, o tarihteki yasalar gereği zamanında yapması gerekirken yapmadığı üretim tesislerinden dolayı zarar gören sanayicilerimiz, tekrar elektrik kesintilerinden zarar görmemek amacıyla, kamudan hiçbir garanti almadan ve tüm riskleri üzerlerine alarak sadece kamunun enerji maliyeti içindeki yakıt dışındaki harcamalarının daha altında üretim yapabilme kabiliyeti, kamunun kötü işletmeciliği sonucu oluşan giderlerden kurtulma ve daha verimli bir işletmeci olmasının getirdiği avantajları düşünerek, kendi malî güçlerine uygun ve krizin çok çabuk atlatılabilmesine yönelik en çabuk ve en ucuza tesis edilebilen doğalgaz santrallarını kurmuşlardır.

4628 sayılı Yasayla, ülkemizde elektrik enerjisi üretim tesisi kurulması özel sektöre bırakılmıştır. Yasa, özel sektörün üretim tesisi kurmasını, ürettikleri elektrik enerjisini satmak için serbest piyasada tüketicilerini de kendisi bulması koşuluyla lisans alımlarını şarta bağlamıştır. Daha açık bir ifadeyle ve doğru bir yaklaşımla, yap-işlet-devret ve yap-işlet santrallarına kamu tarafından verilmiş olan alım ve Hazine garantileri, özel sektör üreticilerine verilmemiş olup, diğer tüm riskler de kendi üzerlerine bırakılmıştır.

Bugün, özel sektör üreticilerinin toplam kurulu gücü 6 343 megavata ulaşmıştır. Bugünkü santral maliyetlerine göre, bu yatırımın bedeli 5 milyar doların üzerindedir. 2005 yılında ise, bu santralların toplam üretimleri 27,6 milyar kilovat/saattir; ancak, 4628 sayılı Yasa sonrası EPDK tarafından düzenlenen ikincil mevzuatla, özel sektör üretim şirketleri, bırakın yeni tesis yapmayı, mevcut tesisleri kapatacak duruma gelmişlerdir.

Özel sektör üreticileri, ürettikleri elektrik enerjisini, kamuya ait iletim ve dağıtım tesislerini kullanarak, sadece yıllık tüketimi 6 000 000 kilovat/saat ve üzerinde olan tüketicilerine nakletmek mecburiyetindedir. Buna karşılık, nakil esnasında, üreticiden -özel sektörün faaliyetleri kısıtlanan; ancak, kamunun giderinin yüzde 80'i oluşturduğu- alçak gerilim bölge giderlerinin dahil edildiği dağıtım sistem kullanım bedelleri TEİAŞ adına TEDAŞ tarafından haksız yere 3 kat fazla, iletim sistem kullanım bedeli -yine mükerreren- dağıtım sistem kullanım bedeli hesabında olmasına rağmen, dağıtım sistem kaybının alınması, yine yasanın 13 üncü maddesinde "fiyat yapısı içinde, söz konusu tüzelkişinin faaliyetleriyle doğrudan ilişkisi olmayan hiçbir unsur yer alamaz" hükmüne rağmen, TRT ve enerji fonlarının da alınması sonucu, toplam, kamunun her 1 kilovat/saat üzerinden aldığı pay 400 000 TL/kilovat/saate ulaşmıştır. Ayrıca, Haziran 2004 ayında 1 000 metreküp için 242 893 YTL iken, Mart 2006 ayı için -taşıma bedeli hariç- 377 512 YTL'ye ulaşmış olup, yüzde 55,4 oranında artırılmıştır.

Dağıtım şirketlerinin payı ile bu şirketlerin ana girdisi olan doğalgaz fiyatları, bu süreçte yaklaşık yüzde 60 oranında artmıştır. Yine, enflasyonun aynı dönemde yüzde 25 oranında arttığı tarafınızca söylenmiştir. İşçilik ve malzeme fiyatları da en az enflasyon oranında artmıştır. Buna karşılık, 2005 yılı TEİAŞ verilerine göre, EÜAŞ ve kamu alım garantili yap-işlet-devret ve yap-işlet santrallarında üretilen toplam 102,8 milyar kilovat/saat elektrik üretiminin yüzde 52,2'si olan 78,5 milyar kilovat/saati doğalgaz santrallarından karşılanıyor olmasına karşın, otuzdört aydır TEDAŞ'ın elektrik enerjisine zam yapmıyor olması dikkate şayandır. Bu yapılan, tamamen, Hükümetin popülist politikası sonucu, enerji KİT'lerindeki kamu finansman dengesini bozma pahasına yapılan bir uygulamadır. 4628 sayılı Yasanın 18 inci maddesinde açık hüküm olmasına rağmen, DSİ'ye, DSİ tarafından tesis edilen ve EÜAŞ'a devredilen hidroelektrik santralları için bugüne kadar EÜAŞ tarafından herhangi bir bedel ödenmemiştir. Böylece, elektrik enerjisi birim maliyet hesaplarında, DSİ tarafından tesis edilen hidroelektrik santralların amortisman giderleri dahil edilmeyerek, gerçek elektrik enerjisi maliyet giderleri gizlenmektedir.

Değerli arkadaşlar, açıklamaya çalıştığımız 4628 sayılı Yasaya aykırı, haksız, usulsüz ve hukuksuz uygulamalar konusunda, elektrik enerjisi piyasasını düzenlemesini sağlamak üzere kurulmuş olan EPDK ile Bakanlık nezdinde özel sektör temsilcilerince yapılan yazılı ve şifahî başvurular, defalarca yapılan toplantılar bir sonuç vermemiştir; çünkü, bu Hükümet "yaparım, olur biter" tavrında, vurdumduymaz bir Hükümettir.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, unutmayalım ki, bu sanayiciler bu ülkenin insanlarıdır, sermayelerini yurt dışındaki bankalara yatırıp faizini yemek yerine, hiçbir garanti kapsamında olmaksızın yatırım yapmaktadırlar. Bu insanlara, bir taraftan "yatırım yapın, yanınızdayız" derken, diğer taraftan her türlü engeli koyacaksınız, sonra da, popülist bir tavırla "üç yıldır elektriğe zam yapmıyoruz" diyeceksiniz. Göreceğiz, bir birbuçuk yıl içerisinde enerjide yaşanacak sıkıntıya kim bilir hangi bahaneleri uyduracaksınız. Halkımız ariftir, sizin hiçbir bahanenizi yutmayacaktır.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özdoğan.

Madde üzerinde, AK Parti Grubu adına söz isteyen Kütahya Milletvekili Hüsnü Ordu…

Buyurun Sayın Ordu.

AK PARTİ GRUBU ADINA HÜSNÜ ORDU (Kütahya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçici 11 inci madde hakkında Grubum adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, hiç kimseye cevap olsun diye değil; ama, tutanaklara geçmesi açısından geçici 11 inci maddeyi teknik anlamda sizlerle paylaşmak istiyorum.

Şimdi, bu meseleye nereden gelindi? Sayıştayımız ciddî bir çalışma yaparak, özellikle yap-işlet-devretlerle ilgili uğranılan kamu zararı üzerine bir rapor düzenledi. Bu rapora hiç kimsenin bir itirazı yok. Rapordaki rakamlar tartışılabilir rakamlardır. Tamamen teknik bir finansman konusu modeli. Ama, burada bir gerçek vardır; fizibiliteler gereken şekilde etüt edilmemiştir; ama, bu ne AK Partinin ne CHP'nin ne bugünkü milletvekillerinin hatasıdır. Geçmiş dönemde uygulanan, o günkü konjonktürde aciliyetten uygulanan bir yöntem haline gelmiştir. Yanlıştır, hepimiz kabul ediyoruz.

Bakın, Sayıştay, raporu sonucunda ne söylüyor: Uğranılan kamu zararının sona erdirilmesi amacıyla özel hukuk hükümlerine göre düzenlenmiş olan tahkim şartı içeren bu sözleşmelerle ilgili şirketlerle görüşün, sözleşmelerin, tarifelerin, asgarî tutarların, asgarî alım tutarlarıyla ilgili her konuda eğer bunu daha iyi bir şekle getirebilirseniz getirin. Bütün bu yolları deneyin. Bu çerçevede bir çözüme ulaşılamaz ise hukukî süreci başlatın. Ortada bir rapor var. Şimdi biz diyoruz ki: Bunların hepsi kabul; fakat, farklı farklı rakamlar var. Enerji Bakanlığı bunu zaten yapıyor, bu şirketlerle görüşüyor; ama, diyelim ki, fiyatlar konusunda, zarar konusunda şirketler belli bir mutabakata varmıyor; ama, ortada da Sayıştayın verdiği bir zarar raporu var. Peki uzlaşamadınız… Bu rapora göre diyor ki: "Hukukî süreci başlatın, tahkime gidin." Biz de diyoruz ki: Bırakın böyle raporları, birer gerçek var. Bakın, özel hukuk hükümlerine tabi birtakım şirketlerin, bakanlık iradesinin dışında tahkim heyetine başvuruları var; okuyorum: "Davacı: Güney Ege İşletmeleri." Yatağan-Yeniköy-Kemerköy Santralıyla ilgili. Tahkime başvurmuş şirket; 90 000 000 dolar bu ülkenin kaynakları tazminatla ödeme yükümlülüğüyle karşı karşı kalmış, ICC'de, İsviçre'de.

Soma-Süzer, 83 000 000 dolar dava miktarı. Zannediyorum, 30 000 000 dolar civarında bir zarar tazminiyle karşı karşıya kaldı bu ülkenin hazinesi.

SBD-Sakarya, 24,3 milyon dolar zararla karşı karşıya kaldı tahkim davasında. Bunlardan bir tanesi ise, çok önemli, Süzer'de. Danıştay gerekçesinde kanunî gerekçelere dayanan bir iptal, RTÜK Yasasıyla ilgili olmuş olmasına rağmen, ICC'de, İsviçre'de tahkim heyeti, kardeşim, ben kanun, Danıştay, içtihat falan bilmem. Bu, tahkime tabi bir sözleşmedir, özel hukuk hükümlerine tabi bir sözleşmedir. Siz bu karşılıklı özel sözleşmeye riayet etmemişsiniz, ben size şu kadar tazminle rücu edeceğim dedi, raporun çok üzerinde, kanunî gerekçelere dayanan bir Danıştay kararı olduğu halde. Dolayısıyla, burada ifade etmek istediğimiz şey şu: Enerji Bakanlığının arzu etmediği bir noktada, şirketlerin gittiği bir noktada bile, çok daha hukukî gerekçelere dayanan bir kararda, kanunla desteklenen, Danıştay kararıyla desteklenen kararlarda bile, bu ülkenin hazinesi, ICC'de, İsviçre'de çok ciddî miktarlarda tazminata mahkûm oldu. Dolayısıyla, böyle bir süreçte Enerji Bakanlığı doğrusunu yapıyor, şirketlerle anlaşmaya çalışıyor, mutabakata varmaya çalışıyor; ama, bu konunun farklı noktalara götürülmemesi lazım. Eğer bu konuda bir çözüm isteniyorsa -Plan ve Bütçede de biz bunu söyledik- muhalefete mensup milletvekilleri, AK Parti Grubuna dahil milletvekilleri, Plan ve Bütçe Komisyonu, daha sonra bakanlık aleyhine soruşturma olmayacak bir miktarda, bir mutabakat rakamında uzlaşabilirse, firmalarla otursun, Komisyon karar versin, Meclis. Bakanlıktaki kamu iradesi, kamu personeli de bir mutabakata varırsa, bunu mutabakatla sonlandırsın. Eğer böyle olmazsa, hangi rakamla uzlaşırsanız uzlaşın, daha sonraki geçen süreçte -işte, o azdı, bu çoktu, şu şöyleydi, bu böyleydi diye- bu konuyla ilgili içtihatlar sürüncemede devam edecektir. Biz, kısaca bunu ifade etmek istiyoruz.

Şimdi, geçelim yap-işlet-devretlerle ilgili diğer konuya. Bu tasarı neyi getirdi, bu madde; yap-işlet-devretlerle ilgili, bunlarla ilgili soruna bir çözüm bulalım ve bulduğumuz çözümle de biz, tarifeler yoluyla, bakanlıkça ne ödediysek kanunî faizleriyle beraber bunu geri alalım istedi. Bu düşünce çok yanlış bir düşünce kesinlikle değildir. Ne ödediğimiz iddia ediliyor; 400 000 000 dolar tarifelerle. Tamam. Eğer, biz bunu ödediysek… Bu tasarıda da diyor ki: "Biz bunları kanunî faizleriyle beraber geri alalım." Bir çözümdür, bir öneridir, bir şıktır; tartışılır; ama, bir şıktır. Buna çözüm getirebilmek için ortaya bir irade konulmuştur. Nedir burada tartışılan şey; bu, yap-işlet-devret modeli olduğu için -adı üzerinde- daha sonra, devlete ait olan, terk edilecek bir tesis anlamında olduğu için, kanunun bu noktada söylediği, amaçla ters düşen bir şey vardır; ama, sonuçta, üretilen bir çözüm vardır. Biz bu paraları, en azından, kanunî faizleriyle beraber geri alacaktık; ama, şu anda bu noktada, demek ki, bir müzakere süreci veya farklı düşünceler var, farklı noktalara götürüldü. O zaman geçici 11 inci maddede vereceğimiz önergeyle biz, sadece sözleşmelerden evvel 4628'e göre revize edilen yerlere arsa satışı yapacağız ve bu konuyu sizin de arzu ettiğiniz, kamuoyuna da yansıyan şekliyle, arzu edilen şekilde bu konuyu ikame etmiş olacağız.

Ben bu maddenin ülkemize hayırlı olmasını diliyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ordu.

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Bizim böyle bir arzumuz yok Sayın Ordu, rica ederim… Nereden çıkardınız? Ben sana şimdi cevabını vereceğim.

HÜSNÜ ORDU (Kütahya) - Söylersin, cevabını alırsın.

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Görürsün sen şimdi; öyleyse, şimdi görürsün.

HÜSNÜ ORDU (Kütahya) - Söylersin, cevabını alırsın.

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Tamam, ben şimdi sana cevap vereceğim.

HÜSNÜ ORDU (Kütahya) - Benden de cevabını alırsın.

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Tamam.

BAŞKAN - Madde üzerinde, şahsı adına söz isteyen, Birgen Keleş, İstanbul Milletvekili.

Buyurun Sayın Keleş.

BİRGEN KELEŞ (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, şimdi, enerji sektörü, ekonomik ve sosyal yaşamın her alanını ilgilendiren ve bir ülkenin yurt dışındaki diğer ülkelerle rekabet etme olanağını belirleyen bir sektör, fevkalade önemli. O nedenle de bu sektörün ciddî bir şekilde planlanması ve ileriye dönük tahminlerin doğru yapılması, sorunlarının çözülmesi çok önemli. Türkiye'de bunun iyi yapıldığını söylemek mümkün değil. Plansız hareket edildiği için enerji maliyetleri artmış ve dışa bağımlılık da artmıştır. Oysa, Türkiye, kendi yerli kaynakları olan ve bunlardan da ne yazık ki yararlanmayan bir ülke durumundadır, yararlanabilecekken.

Şimdi de benzer bir hata yapılıyor ve nükleer santral kararını veriyor Bakan gidip yurt dışında bir yerde ve ondan sonra da, ne meslek odalarıyla ne sivil toplum örgütleriyle ne de akademisyenlerle konuşuluyor ve onların sözleri gözardı ediliyor.

Şimdi, hem Bakan hem AKP'li milletvekili arkadaşlarım "biz, bunu, sorunu kucağımızda bulduk" diyorlar.

Değerli arkadaşlarım, üçbuçuk yıldır iktidar olan bir partinin, başka hükümetleri suçlayarak kendisini sorumluluktan sıyırması mümkün değildir. Bir defa, Sayıştay raporu olsun, Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu raporu olsun, İktidarınız döneminde ortaya çıkmıştır ve açıklanmıştır bunlar. DPT Müsteşarı yaptığı bir konuşmada bürokratları ve siyasetçileri suçlamıştır; yani, bir şeylerin ters gittiği açık, ortada ve siz, bunu, biz bunu kurcalayıncaya kadar gündeme bile getirmediniz. Mesela, bütçe çalışmaları sırasında sektörler tartışılırken hiçbir zaman gündeme getirmediniz gerçek boyutuyla.

Şimdi, belirli bir konuda müzakereler üçbuçuk yıl sürmez, yapılan müzakereler. İktidar, olanlara seyirci kalmıştır; bir. Yeni düzenlemeler getirmiş, ek olanaklar tanımıştır; iki. Geçici 11 inci maddeyle de bu olanakları genişletmektedir; üç.

Daha bir yıl önce 5346 sayılı Yasayı çıkardınız yenilenebilir enerji kaynaklarıyla ilgili ve "4628 çerçevesinde sözleşme yapılan şirketler henüz işletmeye geçmemişlerse, eğer, bu sözleşmeye son verme kararı alırlarsa ve yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanarak elektrik üretirlerse, o zaman buna imkân tanıyacağız" dediniz ve onlara bu olanağı tanıdınız. Şimdi, yeni bir taviz vermek, santral devri, irtifak hakkıyla kullandıkları arazileri bağışlamak söz konusu olmamalıdır. Neden; çünkü, bir defa ona yeni olanak zaten tanımış vaziyettesiniz; bir. İki; denetimler henüz yapılmamıştır; dolayısıyla, bu işletmeye girmemiş şirketlerin suiistimal ortamı hazırlayıp hazırlamadıkları, diğerlerinin yolundan gidip gitmedikleri belli değildir. Üç; santralı araziyle birlikte verdiğinizde ve hakkınızdan vazgeçtiğinizde eski şirketler de dava açabilir ve hak talebinde bulunabilir. Ayrıca, 5346 sayılı Yasanın bir 8 inci maddesi vardır "orman veya Hazine mülkiyetinde olan veyahut da devletin hüküm, tasarrufu altında olan araziler, yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretmek istediklerinde bedeli karşılığında kiralanabilir, irtifak hakkı tesis edilebilir, kullanma izni verilebilir" diyor. Dikkat edin değerli arkadaşlarım, mülkiyeti verilebilir demiyor.

Şimdi, aradan bir yıl geçtiği halde, sadece bir yıl geçtiği halde, ne oldu da bu yeni öneriyi getiriyorsunuz siz?! Nedir getirdiğiniz öneri; santralları devralma hakkımızdan vazgeçelim, bunları şirkete bağışlayalım topraklarıyla birlikte; bu da yetmiyor, eskilere de bunu uygulayalım diyorsunuz. Şimdi, değerli arkadaşlarım, eskilerden, vereceğiniz bir önergeyle vazgeçseniz bile, peki, bu değişiklik, bu kadar kısa bir sürede, hiçbir haklı neden olmadan getirilen bu değişiklik politikasızlık değil de nedir?! Söyleyeyim ben size; bir, çok ciddî bir politikasızlıktır; iki, yerli-yabancı şirketlerden gelen baskılara boyun eğmektir. Aslında, ciddî plan anlayışından vazgeçmek, sektörlerle ilgili ciddî bir politika oluşturmamak, yerli-yabancı şirketlerin baskılarına boyun eğmek, İktidarınızın en belirgin özelliklerinden bir tanesidir.

Şimdi, bakın, bunun bir işareti, 10 Şubatta, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarının yaptığı konuşmada var. Neden; çünkü, bir yandan, özel tekellerin oluştuğundan bahsediyor; öte yandan, özelleştirilecek tesisler için yatırım yaptırılmaması gerektiğini söylüyor. Bir yandan, yatırımların yetersizliğinden bahsediyor -2006 yılındaki programı açtığınız zaman, özel sektörün de, kamunun da yatırımlarının azaltıldığını görüyorsunuz- eleştiriyor; ama, aynı politikalara devamını öneriyor; yani, ne yaptığını bilmiyor.

Komisyon Başkanı, yap-işlet-devret sonunda Hazineye devredilecek olan santralların işletici firmaya verilmesini veri olarak alıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BİRGEN KELEŞ (Devamla) - Çok rica ediyorum…

Değerli arkadaşlarım, bunun veri olarak alınması için bir neden yok ki! Veri olarak alınınca da, firmaya santral verilince, toprağın da neden verilmesi gerektiğini açıklıyor. Şimdi, bir defa, bu açıklamaları da, arada bir, tahkim tehdidiyle süslüyor.

1- Tahkim, özel şirketler arasında olan bir şeydir ve eskiden beri Türkiye'de vardı. Bunun, taraf kamu olduğu zaman verilmemesi gerekirdi; Cumhuriyet Halk Partisi olarak karşı çıktık.

2- Enerji sektöründe belgelenmiş yolsuzluklar ve usulsüzlükler vardır. Her iki kuruluşun hazırladığı rapor da, koskocaman ciltler halindedir. Dolayısıyla, sözleşmelere son vermenin haklı gerekçeleri vardır.

3- Sayıştay raporunda, daha önce de söyledikleri gibi, bir defa çaba gösterilsin diyor; ama, tahkim yolunu da açık tutuyor. Dolayısıyla, tahkim, başvurulmaması gereken, her halükârda başvurulmaması gereken bir sistem değil.

Değerli arkadaşlarım, hiçbir devlet, yabancı şirketler karşısında bu kadar çaresiz olamaz. Enerji Bakanı, Plan ve Bütçe Komisyonundaki konuşmalarda raporlardaki suçlamaları kabul etti "evet olmuştur" dedi, şirketlerin güçlü olduğunu ve müzakerelerin devam ettiğini söylemekle yetindi. Şimdi, değerli arkadaşlarım, bununla yetinmek acz ifadesi değildir de nedir?

Sayısız şeyler yapılabilir; ama, burada bir tek örnek vereceğim; bir devlet istese bunu yapar, hele sizin gibi ihaleye çok önem vermeyen, ihalesiz iş veren bir hükümet daha da rahat yapar. Her türlü yolsuzluğu, usulsüzlüğü yapan şirketlere, sözleşmelerin düzeltilmesine razı olmadıkları takdirde Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde hiçbir ihaleye giremeyeceklerini söylediniz mi söylemediniz mi? Adım gibi eminim ki, söylememişsinizdir; çünkü, siz, kamu yararını anlamak istemiyorsunuz, kamu yararını kollamayı anlamak istemiyorsunuz, siz yabancılara karşı dik durmayı anlamak istemiyorsunuz.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Keleş.

Madde üzerinde, şahsı adına söz isteyen Kütahya Milletvekili Hüsnü Ordu?.. Yok.

Manisa Milletvekili İsmail Bilen?.. Yok.

Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan?.. Yok.

Hatay Milletvekili Mehmet Eraslan?.. Yok.

Samsun Milletvekili Haluk Koç?.. Yok.

Ordu Milletvekili Cemal Uysal?.. Yok.

Madde üzerinde 10 dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.

Sayın Doğan, buyurun.

MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Aracılığınızla, Sayın Enerji Bakanımıza bir soru yöneltmek istiyorum.

Sayın Bakanım, bu Ilısu Barajı ne oldu? 2005 yılında, bizzat, bu kürsüden, bölge halkına müjdelediniz, bize müjdelediniz, temel atma töreni yapılacağına söz verdiniz; ama, bugüne kadar bir şey yapılmadı. Bu Ilısu Barajı, gerçekten -net bir şey söyleyebilir misiniz- başlayacak mı başlamayacak mı? Bazı bölge milletvekillerinizin "müracaatlar yapılsın işçi alımı için" söylemleri var ve vatandaşlar da tereddüt ediyor; bu noktada gerçek bir şey var mı? Onu istiyorum.

Bir de, biliyorsunuz; doğu, güneydoğu bölgelerimizde elektrik kesintileri sık sık meydana gelmektedir. Bunun nedeni de, elektrik şebekelerinin zayıf olması, enerji nakil hatlarının zayıf olması, trafoların yetersiz olması.

Bunların iyileştirilmesi, yeniden yapılandırılması ve bu elektrik kesintilerine son verilmesi noktasında Hükümetimizin ve özellikle, sizin Bakanlığınızın ciddî bir çalışması var mıdır ?

Kızıltepe'ye 2002 yılında enerji nakil hattı ihale edildiği halde, bugüne kadar bitirilmemiştir; bu konudaki cevabınızı istiyorum.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Doğan.

Sayın Kart, buyurun.

ATİLLA KART (Konya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlarım, elektrik piyasasının denetimiyle ilgili esasları düzenleyen bir tasarıyı tartışıyoruz. Bu denetimi yapma konumunda olan Enerji Bakanının geçmiş ve mevcut uygulamalarına yönelik olarak ciddî kuşkularımız var. Bunların açıklık kazanması amacıyla, iki soruyu Sayın Bakana yöneltmek istiyorum.

Birinci olay şu: Sayın Bakanın İGDAŞ'ta murahhas üye olarak görev yaptığı dönemde… Müfettiş raporundaki ifadeyle söylüyorum, aynen o ifadeyi okuyorum, o ifadeyi aynen tekrarlıyorum:

"Sayın M. Hilmi Güler'in gayriyasal yollardan temin ettiği paralara kasa olarak nezaret etmiş olduğu, bu iddialarla ilgili olarak hakkında düzenlenen 9.4.2002 tarih, falan sayılı inceleme raporunun düzenlendiği…"

BAŞKAN - Sayın Kart, maddeyle ilgili soru sorar mısınız lütfen.

ATİLLA KART (Konya) - Sayın Başkan, burada elektrik enerjisi piyasasının denetimiyle ilgili bir tasarıyı tartışıyoruz. Bu denetim kapsamında, denetim sorumluluğu kapsamında. bu denetimi yapmak durumunda olan Sayın Bakanın uygulamalarına yönelik bir soruyu soruyorum.

BAŞKAN - Lütfen, Sayın Kart…

ATİLLA KART (Konya) - Şimdi, bu inceleme raporu İçişleri Bakanlığına gönderilmiş Sayın Bakan. 2002 tarihinde gönderilmiş. Bakıyoruz, dört yıl geçmiş, müteaddit sorularımıza rağmen bu inceleme raporunun içeriği hakkında ve sonucu hakkında bilgi alamıyoruz. Bu olay doğrudan şahsınızla ilgili olduğuna göre, bu iddianın içeriği nedir, esası nedir, özü nedir? Bu konuda, lütfen, kamuoyunu bilgilendirin; çünkü, üçüncü defadır, dördüncü defadır yazılı olarak soruyorum, sözlü olarak soruyorum, cevap alamıyorum.

İkinci sorum: Yine, İGDAŞ'la bağlantılı olarak, müfettiş raporundaki ifadeyle söylüyorum…

BAŞKAN - Sayın Kart, lütfen…

ATİLLA KART (Konya) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Maddeyle ilgili sormazsanız sözünüzü keseceğim. Lütfen…

ATİLLA KART (Konya) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

İGDAŞ'ın hortumlanmasındaki 1.11.1995 tarihli yönetim kurulu kararında sizin de imzanızın olduğu…

AHMET YENİ (Samsun) - İSKİ, İSKİ… İGDAŞ değil…

BAŞKAN - Sayın Kart… Teşekkür ediyorum Sayın Kart.

ATİLLA KART (Konya) - Sayın Başkan, sorumu soruyorum.

BAŞKAN - Lütfen, Sayın Kart…

ATİLLA KART (Konya) - Sorumun olayla ilgisi gayet açık, niye kesiyorsunuz?! Neden kesiyorsunuz, tasarıyla ilgisi gayet açık?!

BAŞKAN - Sayın Kart, İçtüzüğün verdiği hakkı kimse kötüye kullanamaz.

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - Diğer sorular maddeyle mi ilgiliydi Sayın Başkan?! Muharrem Doğan Beyin sorusu maddeyle mi ilgiliydi?!

ATİLLA KART (Konya) - Tasarıyla ilgili Sayın Başkan…

BAŞKAN - Maddeyle ilgili soru sormanıza hiç kimsenin bir sözü yoktur. Sayın Bakana maddeyle ilgili soru soracaksanız, buyurun.

ATİLLA KART (Konya) - Elektrik piyasasının denetimini tartışmıyor muyuz burada; bunu tartışıyoruz, bunu tartışıyoruz Sayın Başkan!

ASIM AYKAN (Trabzon) - İSKİ'yi sor!..

BAŞKAN - Maddeyle ilgili sorunuzu soracak mısınız Sayın Kart?

Buyurun.

ATİLLA KART (Konya) - Sayın Başkan, elektrik enerjisi piyasasının denetimiyle ilgili esasları tartışıyoruz, bu uygulamayı yapacak Sayın Bakanın uygulamalarını tartışıyoruz. Bundan daha başka nasıl illiyet olabilir?!

Devam ediyorum…

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kart, soru sorma süresi tamamlanmıştır zaten.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Ben cevap vereceğim.

BAŞKAN - Sayın Bakan, buyurun.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Ben, önce Sayın Muharrem Doğan Beye cevap vereyim. Ilısu Barajı tabiî ki yapılacak. Son görüşmeleri, şu anda sigorta şirketleriyle ilgili görüşme değerlendiriliyor. Bizim açımızdan ve Hazine açısından bir problem kalmadı ve bu yıl içinde inşallah temelini atacağız. Bu, aynı zamanda, bizim dünya çapında bir tesise imza atmamız olacak ve bölgenin kalkınması açısından da son derece önemli.

Elektrik kesintileriyle ilgili çok yoğun bir çalışmamız var, giderek azaldı zaten bu. Ben, size bunu rakamlarla ifade edebilirim; çünkü, kabloların yeraltına inmesi, trafoların yenilenmesi; bunlar aşağı yukarı yirmi otuz senedir yapılmayan şeylerdi, hepsi bizi beklemiş. Onların hepsi yapılıyor ve çok süratli bir şekilde gerçekleştiriliyor.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Mecliste altı defa kesildi!

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Kızıltepe'deki hat da süratli bir şekilde bitecek; ben de günü gününe takip ediyorum onu. Tabiî, burada kamulaştırma meseleleri var, bizim dışımızda olan meseleler var, onlar hallolacak.

Sayın Başkan, eğer müsaade ederseniz, her ne kadar… Soruyu anladım ben, Sayın Kart'ın niyetini de anladım.

Şunu söyleyeyim: Bizim o noktayla ilgili…

ATİLLA KART (Konya) - Niyetim ne olabilir Sayın Bakan?! Soru soruyorum.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Size şöyle ifade edeyim…

ATİLLA KART (Konya) - Niyetim ne olabilir?! Görevimi yapıyorum.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Bakın, bizim o noktayla ilgili en ufacık bir problemimiz yok. Bunu savcılıkta karar…

ATİLLA KART (Konya) - Soruma cevap verin Sayın Bakan.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Bu bir iftiradır ve bu da, bir partinin il başkanının marifetiyle yapılmıştır. Bunu kitabında da ifade etmiştir. Ama, ben onu mahkemeye vermeye dahi tenezzül etmedim, bilesiniz, evet. (AK Parti sıralarından alkışlar)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Ver, ver…

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

ATİLLA KART (Konya) - Rapordan söz ediyorum Sayın Bakan.

BAŞKAN - Süremiz var.

Sayın Tüysüz, buyurun...

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Böyle bir rapor varit değil. Ben, size istediğiniz zaman da gösteririm. Biz temiz geldik temiz gideceğiz, bilesiniz.

BAŞKAN - Sayın Bakan, lütfen, karşılıklı konuşmayalım.

Sayın Tüysüz, buyurun.

TURAN TÜYSÜZ (Şanlıurfa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben de, Sayın Başkanım, sizin aracılığınızla Sayın Bakanımıza bir soru iletmek istiyorum.

Elektrik enerjisiyle sulama yapan çiftçilerimizle ilgili herhangi bir çalışması var mı Enerji Bakanlığımızın? Çünkü, biliyorsunuz, elektrik enerjisiyle sulama yapan çiftçimizin hektar başına ödediği para, yaklaşık olarak 165 YTL, normal su kanalıyla sulama yapan çiftçilerimizin ödediği para ise 7 YTL civarındadır. Bu konuda, bu haksız rekabeti ortadan kaldırmak için herhangi bir çalışmanız var mı? Bir, elektrik enerjisinin indirimiyle ilgili bir çalışmanız var mı?

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tüysüz.

Sayın Bakan, buyurun.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Efendim, Sayın Tüysüz'e cevabım şu: Biz, sulamaya şu anda son derece düşük bir tarife uyguluyoruz,          135 999 kuruş. Dolayısıyla, biz, üçbuçuk yıldır da buna zam yapmadık, indirim yaptık. Ayrıca, otuzaltı ay taksit yaptık, faizlerini sildik. Ancak, ne yazık ki, bazı bölgelerde, bazı uygulamalarda, bu ödeme alışkanlığı olmamış, biz bunu ödetmeye çalışıyoruz. Neticede, bunun karşılığında, biz de yatırım yapıyoruz buralara. Hatta bu otuzaltı aylık taksiti son dört aya ayırdık ki, mahsulünü aldıktan sonra yapsınlar diye, yine olmadı.

TURAN TÜYSÜZ (Şanlıurfa) - Kısa bir süre ayrıldı.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Hayır, dört ay verdik; ki, onların istekleri üzerine. Onlar ne istiyorlarsa onu yaptık;           fakat, maalesef, bu ödeme alışkanlığı bazı yerlerde yok. Dürüst insan ile dürüst olmayan arasında da, bu, haksızlığa sebep oluyor.

Ancak, şunu rahatlıkla söyleyeyim -tabiî, konu, aslında, sadece benimle ilgili değil, TEDAŞ, Özelleştirme İdaresine bağlı; ama, işletmesi açısından size söyleyebilirim- bu konuda, biz, yine de, hiçbir çiftçimizin elektriğini kesmiyoruz, onlara anlayış gösteriyoruz -neticede, o da bir ekonomik kayıp olacaktır- onlara toleransla yaklaşıyoruz. Zaten, şu anda, çok ucuz; üçbuçuk yıldır da zam yapmadığımız gibi, sanayiden de ucuz, konutlardan da ucuz. Dediğim gibi, 135 999 kuruş para veriyoruz ve üçbuçuk yıldır da değiştirmedik bunları.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Sayın Yiğit, buyurun.

RECEP KORAL (İstanbul) - Süre biteli 5 dakika oldu.

SELAMİ YİĞİT (Kars) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Lütfen, sayın milletvekilleri...

RECEP KORAL (İstanbul) - Süre biteli 5 dakika oldu.

BAŞKAN - Buyurun, Sayın Yiğit.

SELAMİ YİĞİT (Kars) - Sayın Bakanım, sizi bulmuşken...

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - Süre önemli değil, yeter ki, sorular maddeyle ilgili olsun.

SELAMİ YİĞİT (Kars) - Sayın Bakanım, biliyorsunuz, Kars'taki DSİ yatırımları, 1994 yılından bu yana, maalesef, ilgi görmüyor; yani, Bayburt Barajı var, Arpaçay ikinci etap sulama projesi var -ki, bu cazibe sulamasıdır, son derece ekonomik bir projedir- bölgede pancar üreticileri var, sulu tarıma geçmek lazım, Kars göç ediyor; yani, bunlar birbirine bağlı sorunlar Sayın Bakanım.

Kars merkezle ilgili… Çerme'den su getirdiniz, teşekkür ediyorum; ama, bu, böyle bir, seçim öncesi bir rüzgârdı. Yine de çok teşekkür ediyoruz; ama, devamı gelmedi bu rüzgârın. Yani, 3 milletvekilinden 2 tanesi de -Kars'a ait- Partinize ait. Bunu Karslı çok merak ediyor.

BAŞKAN - Lütfen, sorunuzu sorar mısınız Sayın Yiğit.

SELAMİ YİĞİT (Kars) - Yani, Bakanlığınızın Çerme suyu dışındaki ilgisini Kars halkı sizden bekliyor.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yiğit.

Buyurun, Sayın Bakan.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Yalnız, biz, Hükümet olarak, Parti olarak, milletvekili sayısına göre iş yapmıyoruz ve Kars da, bizim son derece önem verdiğimiz, sevdiğimiz bir ilimiz. Geçen hafta oradaydım. Yatırımlar için brifingler de yaptık ve orada, ben, hep teşekkür aldım Kars'tan, Kars'a hizmetten dolayı ve yüzellidokuz gün içinde, birbuçuk yıl içinde yapılacak içme suyu meselesini rekor bir seviyede bitirdik ve Kars'ın su meselesi halloldu. Şimdi, barajlar konusunda ağırlığını veriyoruz ve doğalgaz konusu hiç düşünülmeyen şeylerdi, bunlar gerçekleşti. Ayrıca, demiryolu meselesi Ulaştırma Bakanlığımız tarafından yürütülüyor. MTA'nın yatırımları son derece yoğun. Elektrik altyapısı süratli bir şekilde gerçekleşiyor ve ben, orada, diğer partiler de, sizin parti de dahil olmak üzere, yöneticilerinden teşekkür aldım. Bunu da, belki, sizin haberiniz olmadığı için söyleyeyim.

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Halkımızın nezaketidir.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Yani, biz Kars'ı hem seviyoruz hem önem veriyoruz; milletvekili sayısına göre de hareket etmiyoruz.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkanım, sadece Sayın Kart'ın sorusu mu maddeyle ilgili değildi?! Bunların hepsi maddeyle ilgili mi, bu soruların ve verilen cevapların?! Bu kadar söylüyorum; zapta geçsin diye.

ATİLLA KART (Konya) - Teessüf ediyorum size! Sayın Başkan, size teessüf ediyorum!

BAŞKAN - Madde üzerinde 1 adet önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1/1133 esas sayılı Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile 4628 sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen geçici madde 11'in aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Taner Yıldız

 

Faruk Çelik

Orhan Erdem

 

 

Kayseri

 

Bursa

Konya

 

 

 

Nusret Bayraktar

 

Ergün Dağcıoğlu

 

 

 

İstanbul

 

Tokat

 

 

Geçici Madde 11.- 3096 sayılı Türkiye Elektrik Kurumu Dışındaki Kuruluşların Elektrik Üretimi, İletimi, Dağıtımı ve Ticareti ile Görevlendirilmesi Hakkında Kanun hükümlerine göre Bakanlık ile yap-işlet-devret sözleşmesi yapmış olan fakat işletmeye girmeden sözleşmelerini sonlandırmış veya sonlandıracak şirketlerin, 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu kapsamında lisans alarak faaliyetlerini sürdürmelerini teminen sözleşme kapsamında yap-işlet-devret tesislerinin kurulması için lehlerine irtifak hakkı tesis edilmiş hazine arazileri, üzerindeki muhdesatların değeri dikkate alınmaksızın rayiç bedeli üzerinden Maliye Bakanlığınca şirkete doğrudan satılır.

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Kayseri) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Katılıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Yıldız, konuşacak mısınız, gerekçeyi mi okutayım?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Kayseri) - Gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: 3096 sayılı Türkiye Elektrik Kurumu Dışındaki Kuruluşların Elektrik Üretimi, İletimi, Dağıtımı ve Ticareti ile Görevlendirilmesi Hakkında Kanun hükümlerine göre Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığınca görevlendirilen şirketler ile yapılan sözleşmeler kapsamında, yatırımın yapılacağı yerlere rastlayan Hazinenin özel mülkiyetinde bulunan taşınmazlar üzerinde görevli şirketler lehine Maliye Bakanlığınca irtifak hakkı tesis edilmektedir.

Bu durumda olan şirketler tarafından lehlerine irtifak hakkı tesis edilen Hazinenin özel mülkiyetinde bulunan taşınmazların satışının talep edilmesi halinde, satış bedeli tespit edilirken, bu taşınmazların zeminin rayiç bedeli ile üzerlerinde bulunan yapı ve tesislerin Hazineye geçmesi gereken kısmının bedelinin de alınması gerekmektedir. Ancak, 3096 sayılı Kanun gereğince düzenlenen sözleşme hükümlerine göre, şirketlerce yapılan yatırımın bedelinin Bakanlıkça tarife yoluyla ödenmesi öngörülmüş olduğundan, işletmeye geçmeden imtiyaz sözleşmeleri feshedilen şirketlere talepleri halinde taşınmazların satışı sırasında yapı ve tesisler ayrıca bir bedel alınmasının sözleşme hükümlerine ve hakkaniyete uygun olmayacağı düşünülmektedir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda, geçici madde 11'i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının çerçeve 6 ncı maddesine yeni bir geçici madde eklenmesine dair 1 önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1099 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 6 ncı maddesine aşağıdaki geçici 12 nci maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

İrfan Gündüz

 

Muharrem Karslı

Zülfü Demirbağ

 

İstanbul

 

İstanbul

Elazığ

 

Ahmet Yeni

 

Hüsnü Ordu

Asım Aykan

 

Samsun

 

Kütahya

Trabzon

 

"Geçici Madde 12- Elektrik dağıtım şirketleri ile elektrik üretim tesis ve/veya şirketlerinin özelleştirilmesi çalışmaları kapsamında 31/12/2010 tarihine kadar yapılacak devir, birleşme, bölünme, kısmi bölünme işlemleriyle ilgili olarak ortaya çıkan kazançlar kurumlar vergisinden müstesnadır. Madde kapsamında yapılacak işlemler nedeniyle zarar oluşması halinde bu zarar kurum kazancının tespitinde dikkate alınmaz. Yapılan bu bölünme işlemleri kurumlar vergisi kanunu kapsamında yapılan bölünme işlemi olarak kabul edilir.

Bu madde kapsamında yapılacak teslim ve hizmetler katma değer vergisinden müstesnadır. Söz konusu teslim ve hizmet ifalarıyla ilgili olarak yüklenilen vergiler, vergiye tabi işlemler nedeniyle hesaplanan katma değer vergisinden indirilir. İndirim yoluyla giderilemeyen katma değer vergisi iade edilmez. Bu madde kapsamına giren işlemlerde 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun ilgili hükümleri uygulanmaz."

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, Komisyonda çoğunluk var mı? Madde ihdas ediyoruz, yeni madde ihdas ediyoruz.

BAŞKAN - Sayın Anadol, bu, geçici maddeyle ilgili.

İsterseniz, Tüzüğün 87 nci maddesinin bir ve dördüncü fıkralarını okuyabilirim.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Tamam, gerek yok.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Anadol.

Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Kayseri) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?..

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Katılıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Gündüz gerekçeyi okutuyorum.

İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

Gerekçe:

TEDAŞ'A bağlı elektrik dağıtım şirketlerinin belirlenen özelleştirme modeline göre özelleştirmeye hazırlık çalışmaları ve bilahare elektrik üretim şirketi ve/veya tesislerinin özelleştirmeye hazırlanmaları çerçevesinde yapılan devir ve bilanço düzenlemeleri gerçekte bir satış olmamasına veya faaliyetten kaynaklanan bir kâr oluşmamasına rağmen KDV ve kurumlar vergisi doğurmaktadır. Özelleştirmeye hazırlık çalışmalarını kolaylaştırmak amacıyla, Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından belirlenecek esaslar çerçevesinde TEDAŞ ile bağlı dağıtım şirketlerinin ve üretim tesisi ve/veya şirketlerinin özelleştirmeye hazırlanmaları amacıyla yapılan devir, birleşme, bölünme, kısmi bölünme işlemlerinin vergi ve ticaret mevzuatı açısından ilave maliyetlere ve uzun sürecek işlemlere neden olmasını önlemek amaçlanmıştır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi, geçici maddeleriyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

7 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 7.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ve şahsı adına söz isteyen Adana Milletvekili Tacidar Seyhan.

Buyurun Sayın Seyhan. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA TACİDAR SEYHAN (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına konuşan değerli arkadaşlarımdan bazılarının burada konuşmalarını dinledikçe hayrete düşüyorum. Değerli arkadaşlar, sizin siyasî sorumluluğunuz var; ama, bir de toplumsal sorumluluğunuz var. Lütfen, rica ediyorum, şu kapının dışında söyledikleriniz ile Türkiye Büyük Millet Meclisinde söyledikleriniz aynı olsun! Aynı olsun!.. Sayın Bakana cevap verdikten sonra, diğer konuşmalarımda süre kaldığında, orada ne söylediğinizi, burada neden kaçtığınızı söyleyeceğim bu kamuoyuna, hiç merak etmeyin; lütfen, oturun.

Sayın Bakana geliyorum. Başta, çok mütevazı başladı. Olana bakın şimdi: Sayın Bakan, siz, Türkiye Cumhuriyetinin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanısınız. Sizden, sanayi etkilenir, sosyal yaşam etkilenir; herkesin gözü sizde. Bu ülkenin gelişmesi, çağdaşlaşması, eğitiminin, eğitim konusundaki gelişmenin, teknolojik, yapısal olarak sağlanması sizin başarınıza bağlı. Her konu sizden geçer. Önce hazmedici olacaksınız. Biz, muhalefetiz. Biz, inandığımızı söyleyeceğiz. Siz de, onun öyle olmadığını, siyasî nezaket kuralları içerisinde, bu kamuoyuna açıklayacaksınız. Sizin de çocuklarınız, sizin de torunlarınız var, bu televizyonu izliyor. Bu Parlamentoda, Parlamentonun tutanaklarına, ilk defa, aramızdaki müzakereleri -utanıyorum söylemeye- bilmem ne yarışı diye siz geçirdiniz. Böyle şey olmaz!

Arkasından -suçlamalarınıza geleceğim ve size cevap vereceğim- "bu konuşulanların altını kırmızıyla çizersem okunacak çok az şey kalır" dedi. Böyle şey olur mu?! Neyi çiziyorsan söyle, zamanın var; sen, bu Hükümetin Bakanısın; geleceksiniz, cevap vereceksiniz. Ben de size bir şey söylüyorum: Bu Enerji Bakanlığının icraatlarının altını kırmızıyla çizersem, Bakanlığı göremezsiniz, nereye girdiğinizin farkında olmazsınız siz. Böyle şey olur mu?! O sorumlu bir açıklama da, bu mu sorumsuz bir açıklama?! Bir ülkenin Enerji Bakanı böyle konuşur mu?!

"Bilen bilmeyen konuşuyor" diyor. Doğru, inanın, bu konuda, enerji konusunda, bilen de konuşuyor, bilmeyen de konuşuyor. Sayın Bakan, siz bu konuyu biliyordunuz da, üçbuçuk senedir görevdesiniz, bugün "tahkime gitmeyi düşünüyoruz" dediğiniz ülkeyi soyanlar konusunda üçbuçuk yıldır niye görevinizi yapmadınız?!

Sayın Bakan, üçbuçuk yıldır bu ülkeye kamu, elektrik yatırımları konusunda bir tek çivi çakmıyor, 4628 müsait değil. "Yapması gerekli" diyorsunuz "özelleştirmenin önünü açacağız" diyorsunuz -özel sektör de çakmıyor- niye görevinizi yapmıyorsunuz?! Bilmediğiniz için mi ülke bu halde?! Her konuşmada diyorsunuz ki: Bilgisizler, cahiller, sizi kara cahiller… Açın tutanaklardan, başka bir şey yok Sayın Bakanın konuşmasında. Bir de, biz ne sormuşsak, farklı şeye cevap veriyor; TTK'yı anlatıyor, kömürü anlatıyor. Değerli milletvekilleri de -kendi siyasî partisinden- "kömürü anlatıyor ama Sayın Bakan, henüz Elbistan B'nin ihalesini yapmadı" diyor. Böyle şey olur mu?! Oraya açılış yapıyorsunuz… Tamam, kömürde bir şeyler yapıyor, üretiyor, çıkarıyorsunuz; ama, ne konuştuğunuzu bilin, gündem bu değil.

Teker teker cevap vereceğim size, siz de cevap verin; ama, sorularıma cevap verin. Basın önünde soracağım, basına da bu elimdeki belgeleri bu konuşmanın bitiminde vereceğim.

"Bu işler birikime bağlı" diyor Sayın Bakan. Arkadaşlar, birikime bağlı da… Sayın Bakan bize "Mavi Akım Gerçeği" diye bir kitap yollamış. Allahaşkına, sizin birikiminiz oysa, ben size hiçbir şey söylemeyeceğim. O kitabı baştan sona okudum; sola koyduğunuz rakam da sıfır, sonuna koyduğunuz rakam da sıfır. Birikiminiz bu mu sizin?! Bütün bu işi bilenlerin vicdanına sunuyorum onu.

Şimdi, geliyorum yine konuştuklarına…

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Hiç ilgisi yok.

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Hayır, olur mu efendim. Konuşuyor Bakanınız, dinleyeceksiniz. Biz de söyleyelim. Hiçbir zaman dozumuzu aşmıyoruz.

ÇEAŞ, Kepez… Sayın Bakan diyor.

Sayın Bakan "ÇEAŞ'ı, Kepez'i çözdük" diyorsunuz. Allahaşkına -biz buradayız, hazırız; dün önerge verdik. 17 000 mağduru var- madem ÇEAŞ'ı, Kepez'i çözeceksiniz, ÇEAŞ'ı, Kepez'i kamu için çözdüyseniz, 17 000 masum vatandaş gibi çözmek için niye bu Türkiye Büyük Millet Meclisinde olmadınız, niye bu önergenin altına imza koymadınız?! 17 000 masum vatandaş varken -burada Adanalı arkadaşlarım da var, diğer yerlerden de var- bu mağdurların sorununu çözmek için niye bugüne kadar bir önerge, bir teklif bile getirmediniz bu Türkiye Büyük Millet Meclisine?! Niye olan kısmını söylüyorsunuz, diğer kısmını söylemiyorsunuz?! "Masumların çözdük..." Mağdurların da çözün, herkesin çözün! Masumun hakkını alacaksanız, onu da alın. Masumun hakkını verin.

MUSTAFA ÜNALDI (Konya) - Niye bağırıyorsunuz?

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Dinlerseniz, neyi söylediğimi anlarsınız.

ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum) - Bağırmadan söylerseniz daha iyi olur.

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Pekala, daha yumuşak söylüyorum; anlaşılır... Hemen hemen... Bakın, daha yumuşak söylüyorum.

"Bakü-Ceyhan-Tiflis'i nasıl çözdüysek, öyle çözeceğiz." Sayın Bakan, Bakü- Tiflis-Ceyhan boru hattı, Tepenin yaptığı birinci bölümde çözülemedi. Çözülemeyince, siz aldınız, oraları parçalara böldünüz, hepsini ayrı ayrı ihale ettiniz, yeni yeni taraflar yarattınız. Siz, Tepe İnşaata, işini bitirmeden parasının yüzde 100'e yakınını ödediniz, işini bitirmeden ödediniz; sonra da, ödediğiniz parayı geri almak için, onların araç, gereç, personellerini taşeron firmalarda kullandırdınız. Siz bu işi böyle çözüyorsunuz. "Hayır" deyin, belgeyi dayayayım ben size. "Hayır" diyemezsiniz. Siz böyle çözdünüz.

"Irak çıkmaza girecek" diyor. Hayret ediyorum ya! Sayın Bakan diyor, "Irak işi çıkmaza girecek." Neden girecekmiş biliyor musunuz; eğer bu maddede… Şimdi, yeniden müzakere istiyorsunuz ya, bu müzakereyi yanlış buluyor Bakan. Sayın Bakan onu anlatmak istiyor.

Sayın Bakan, yanlışsa sözünüzün arkasında durun, çekmeyin onu! Yanlış diyor, bize bu kanunu getiriyor.

Sayın Bakan, bize cevap verin. İlk olarak 2 nci maddede bu değişikliği yapan kimdi? Siz değilseniz kim yaptı? Şimdi değişikliği isteyen kim? Kim yapıyor bunu ya?! Hükümetin içinde gizli bir el mi var? Kim yapıyor bunu? Bizden neyi istiyorsunuz siz?

11 inci maddeyi konuştuğunuzda… Ha, benim istediğim de bu değil. Her konuşmada Sayın Bakana diyoruz ki… Bu madde, bu kanun görüşülürken de bunu dikkate alacaktı, bana söz verdi. Sayın Bakan, siz bu kanunun bir geçiş süresi öngördüğüne katılıyor musunuz katılmıyor musunuz dedim, "evet, katılıyorum; yok" dedi, "geçiş süresi öngörmüyor, doğru olan 2012'ye kadar geçiş süresi..." Siz söylediğiniz lafın gereğini yapmıyorsanız ben ne yapacağım? Ben ne yapacağım ya?!

Şimdi geliyorum diğer söylediklerine, teker teker. Sayın Ordu dedi ki: "Bütün şirketlerle görüşüyor Sayın Bakan."

Sayın Bakan, siz, gizli oturumda -basını almadınız; ama, gizli bir yanı yok, bütün kayıtlara geçti- "ben, bu şirketlerden bir tanesiyle görüştüm, görüşmede bir miktar kâr da sağladım; ama, ben bunlarla nasıl baş edeceğim, bu işin tarafları arasında Eximbank var, bir sürü büyük şirket var" dediniz mi demediniz mi? Siz bunlarla baş edemeyecekseniz, Sayın Ordu'nun görüşme yapıp baş edeceği şirketler hangileri? O başka şirketleri mi konuşuyor, siz mi başka şirketleri konuşuyorsunuz? Baş edemeyecekseniz niye oradasınız? Bunu niye işleme alıyorsunuz? O sözü niye sarf ettiniz? Benim sorularıma cevap verin.

Aynı gizli oturumda, aynı tarih, aynı sayıyla, Sayın Bakan dedi ki: "İki farklı sözleşme var, ben dehşete düştüm." Bunu açıklamadığı için bu kürsüde, böyle bir Bakanım olduğu için ben de dehşete düşüyorum. Söylediğin şeyi açıkla, taraflarını açıkla. Kamu eliyle evrakta sahtecilik yapılmış. Bunu, bu ülkenin bakanı olarak sen itiraf etmişsin. Bu konuda ne yaptığını açıkla! Kim açıklayacak, bakan açıklamayacak da ben mi açıklayacağım?! Bunları açıkla ki, az önce belirttiğin kârları neden ettiğini neden etmediğini bileyim; açıkla ki, bileyim, onun üstüne konuşayım.

Şimdi, Sayın Bakana sakin sakin sorulara geliyorum. Sayın Bakan, diğer sorularıma cevap verirken buna da verin: "Eximbank gibi" dediğiniz büyük şirketler hangileri? Hakikaten, bunlarla baş edemeyeceğinize mi inanıyorsunuz? Devletin eli kolu bağlı mı?

Sayın Bakan, ikinci sorum: Madem tahkime gideceksiniz, araştırması yapılıyor, üçbuçuk senedir niye yaptınız? Bu, Sayıştay raporu, Cumhurbaşkanlığı raporu size ne zaman geldi, niye yerinizde oturdunuz şimdiye kadar? Niye bu toplantıda tahkime gitme koşulu aklınıza geldi?

Sayın Bakan, formül değişikliğinde, gasoilin oranını yüzde 15'ten yüzde 30'a çıkardınız mı çıkarmadınız mı? Net, soruma cevap verin: Çıkardınız mı çıkarmadınız mı? Ben de o yüzde 15 ile yüzde 30 arasındaki farkın bu ülkeye getirdiği kârı zararı, bir sonraki konuşmamda size vereyim belgeleriyle birlikte.

Sayın Bakan, imzaladığınız sözleşmenin 7 nci maddesinde "fark hesaplanır, fatura edilir ve bir hafta içinde ödenir" deniliyor. Siz, bir fatura aldınız mı satıcı firmadan 2003 yılından sonra? Bunu fark olarak ödediniz mi ödemediniz mi, kamuoyuna onu açıklayın. Bu fark neyin farkı, onu duymak istiyorum; sözleşme burada.

Sayın Bakan her konuşmasında ve Mavi Akım gerçeğinde, 50 bardan 51,5 bara çıkardığını yazmış. Sayın Bakan, zaten bunun debisi 54'ten 50'ye düşürülmüş; sizin göreviniz 54'e çıkarmaktı, 51,5'te bırakmak değil. Bize alt limitten yola çıkarak bir şeyler söylemeye çalışmayın.

Sayın Bakan -devam ediyorum- "bu formüle göre ocak, nisan, temmuz ve ekim aylarında üçer aylık dilimler halinde doğalgazda fiyat düzenlemesi yapılır" diyor. Doğalgaz satıcı firma fiyat düzenlemesi yapıyor, kamuoyuna yansımaları var bunun; düşürüldüğünde düşük yansıyor, yükseltildiğinde yükseltiliyor. Sayın Bakan, düşürüldükten iki ay sonra, düşüşü kamuoyunun veya vatandaşların kullanımına iki ay sonra yansıttınız mı yansıtmadınız mı; Rus tarafı bu doğalgazı pahalandırmadan bir ay önce zam yaptınız mı yapmadınız mı?! Bu aylar itibariyle -aylara bakın; ocak, nisan, temmuz, ekim- düşüş olduğunda Sayın Bakan iki ay bekliyor, düşüşü sonra yansıtıyor -yani, kamu eliyle vatandaşı söğüşlüyoruz- yükseleceği zaman da tahmin ediyor, dolar artıyor, Rus tarafı yükseltmeden bir ay önce yükseltiyor. Bütün rakamlar burada, gasoilin hesaplamaları burada. Sayın Bakan tartışacaksa bunu tartışalım, gerçekler üzerinde konuşalım. Formülün alt tarafı 1'di, sıfır yaptık demekle olmaz. "Tacidar Seyhan diyecek şimdi Mavi Akımı söylüyor, batıyı söylemiyor." Sayın Bakan, batıyı da söylüyorum. Batıda, bir miktar, formülden dolayı ülke zarar etmedi, küçük bir kazanç getirdi; ama, biz, batıdaki formülü -bitmesine üç yıl var- 6 milyar metreküp alıyoruz. Sırtımızda 16 milyar metreküplük 2023 yılına kadar bir kambur var. Onun için, batıyı gerekçe göstererek Mavi Akımdaki ülkenin düştüğü batağı görmezden gelemezsiniz. Burada gerçekleri konuşun lütfen. Bize de sataşmayın, konuşulana cevap verin. Biz de çıkalım, cevap yanlışsa, kamuoyunun önünde, evet, biz bunda ikna olduk diyelim. Bizim görevimiz, ülkenin algılaması gereken hususları buraya getirmektir; sizin göreviniz de, bu hususları aydınlatmaktır. Biz bunu yaparken farklı sunumlar içerisinde olabiliriz; ama, siz bakansınız, bunu tolere etmek, bunu dengelemek, bunu açıklamak, bu konuda ikna etmek sizin göreviniz. Siz, bu sınıfı yöneten cetvelli öğretmen değilsiniz; siz, Türkiye Cumhuriyetinin bakanısınız. Lütfen, devlet adamı sorumluluğu çerçevesinde siz de bize bir eleştiride bulunun.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Seyhan, lütfen, toparlar mısınız.

Buyurun.

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Eleştirilerimin içerisinde şahsınıza ait en küçük bir hakaret ya da olumsuzluk yok. Yalnız, siz de, aynı çerçevede, aynı şekilde cevap verin. Bilgimizi, bilgisizliğimizi vatandaş ölçsün; kimin ne dediğini, kimin ne demediğini vatandaş ölçsün. Herkesi kamuoyuna havale edin.

Sayın Bakanım, eğer bu kanuna inanmıyorsanız, geri çekin. "Bu kanunda, hem 11 inci maddedeki hem 2 nci maddedeki düzenlemeleri zorla yapıyoruz" demeyin bize. Eğer inanıyorsanız, yapın. "Biz bunlara katılmıyoruz, Cumhuriyet Halk Partisinin katıldığı gibi" lafları bu kürsüden etmeyin. Yarın bir gün… Yine geçici 11 inci maddede vergiden muaf kıldınız. Bunu da basına anlatacağım; onun da Türkiye üzerine ne yükü olduğu yarın çıkacak ortaya. Onu koyarken de bizimle müzakere etmediniz. Etmediniz; şimdi hatanızı bizimle müzakere etmeye çalışıyorsunuz. Gelin, 2 nci maddeyi düzeltelim.

Değerli arkadaşlar, bu madde konulduğu zaman siz neredeydiniz?! Neredeydiniz?! Aynı hükümet içinden bir arkadaşımız diyor ki: "Bu maddeyi, gelin, düzeltelim." Diğer hükümet mensubu diyor ki: "Bu maddeye bu düzeltme gelirse, yanlış olur." Önce, siz aranızda karar verin; bu hali mi doğru, düzeltme mi doğru? Bunun olumluluğunu veya olumsuzluğunu Cumhuriyet Halk Partisine yıkamazsınız. Cumhuriyet Halk Partisi, sizin elinizde kimseye özel çıkar, imtiyaz sağlamaz. Bizim görevimiz bu değil, bizim görevimiz yasadır. Biz, bu yasanın Türkiye'ye yarar getirmeyeceğine inanıyoruz.

Sayın Bakanım beklerse, nasıl bir enerji politikası yürütmesi gerektiğini diğer bölümlerde anlatacağım. Enerji politikası böyle olmaz. Çok yatırımla az istihdam mı, çok yatırımla çok istihdam mı ve nasıl yatırım, nasıl denge; burada açıklayacağım.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Seyhan.

Hükümet adına, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Güler. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, yani, enerji konusunda çok farklı farklı noktalara değinildi. Aslında, bu tarzda sizin zamanınızı almak istemezdim; ama, defalarca anlattığımız halde, bunu belgelerle ifade ettiğimiz halde, maalesef, ya anlaşılmak istenmiyor ya başka bir amaç var veyahut da yeterli donelere sahip değil arkadaşlarımız. Ben diyorum ki, eğer bu noktada belgeye, bilgiye ihtiyaç varsa, biz Bakanlığız, size bütün belgeleri açalım. Gerekiyorsa, Grubunuza, ben size…

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Burada Sayın Bakan, burada, hepsi burada!

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Hiç göstermeyin Sayın Seyhan. Ben size diyorum ki… Bakın, çok açık, Türkçe konuşuyorum. Ben diyorum ki, geleyim, isterseniz Grubunuza anlatayım, isterseniz sizinle oturup anlatalım.

HASAN ÖREN (Manisa) - Alınmış belge var; istemeye gerek yok.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Yani, saatlerce burada anlatalım. Sizinle de konuştuk. Yani, burada laf atmakla falan olacak şeyler değil, enerji ciddî bir iş. Yani, böyle bir işte, hakikaten, bizim, bir bütün halinde ciddî hareket etmemiz lazım.

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Bu sözleşmeyi siz imzalamadınız mı?

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Hepsini göstermeyin… Biz, bu sözleşmelerin kimine imza attık; hayatımız boyunca bunlarla geçti.

BAŞKAN - Sayın Bakan, lütfen, Genel Kurula hitap eder misiniz.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Benim konuşma tarzımı eğer etkilemek istiyorsanız, boşuna; çünkü, biz, zaten doğru işler yapıyoruz, yani, yaptığımız şeyleri de size anlatmak istiyoruz. Eğer aydınlanmak istiyorsanız…

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Buyurun, buyurun…

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Ama, millete yanlış mesaj vermek istiyorsanız, ben, buna müsaade edemem; yani, bu yanlış olur.

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Ne münasebet efendim, ne münasebet!

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Diyoruz ki… Bakınız, sırasıyla cevap vereyim bunlara da. Mesela, Sayıştayın enerji raporu. Bu bizden önce olmuş bir şey. Bunu biz kucağımızda bulduk. Bunun anlaşmaları yapılmış. Biz bunu elimize aldık. Devlet Denetleme Kurulu bu konuyu getirdi, bunlarla görüşmeler yapın dedi, zararı ifade etti; bazılarında net değil. Biz onu ele aldık. Ondan sonra Sayıştayın raporu var. Sayıştayın raporu farklı farklı rakamları içeriyor, içinde tartışmalı olan kısımlar var. Bizim teftiş kurulumuz da olayı ele aldı. Biz, belgeler, bilgiler üzerine bunu ele aldık, tartıştık, ettik ve bunun…

Burada en büyük mesele şu: Hakikaten, burada, şişirilmiş rakamlar var.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Raporu kaçta aldınız?!

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - 1'e yapılacak şey…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayıştaydan raporu ne zaman aldınız?!

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - 1'e yapılacak şey 3'e yapılmış.

BAŞKAN - Sayın Anadol, lütfen…

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Şimdi, burada, söylemek istediğimiz şey şu, arkadaşlar, değerli arkadaşlar; milletim de bunu bilsin: 1'e yapılacak şey 3'e yapılmış ve şu anda, biz, yüzde 12 olan üretim miktarını yüzde 24 fiyata alıyoruz. Böyle bir vaziyet var ve bunu, oturduk, Devlet Denetleme Kurulunun da tavsiyelerine uyarak görüşmeler yaptık. Sadece birbuçuk yıl Beyaz Enerji Operasyonundan dolayı, belgeleri, bilgileri toplamak istedik, topladık bunları. Oturduk, sonra bu hesapları yaptık; fakat, gördük ki, fizibilite raporuyla kontratlar birbirinden koparılmış. En büyük numara burada. Fiyatları şişirmek için ikisini birbirinden ayırmışlar; fakat, utandığım taraf şu: Buna devlet de imza atmış, karşı taraf da imza atmış. Hatta yabancılarla konuşurken, Türk ortaklarla, yabancı ortaklarla konuşurken, orada, ben, yabancılarla İngilizce konuştum ki, hiç olmazsa aramızdaki konuşmaları görmesinler diye. Yani, yerli şirketler de bu işin içine girmiş maalesef ve bunun üzerine aldık, inceledik, dışarıdan hukukçular tuttuk, baktık ki, bunun özel hukuk hükümlerine göre günü de geçmiş, müruruzamana uğramış, bizden önce uğramış, geldiğimizde süresi dolmuş bunun. Biz bu ölüyü canlandırmaya çalıştık. Aldık ve acaba tahkime gidebilir miyiz dedik.

Gayet tabiî ki yabancılardan niye korkalım biz?! Ben korksaydım, Mavi Akım Anlaşmasını da, diğer anlaşmaları da, ÇEAŞ, Kepez'i de yapmazdım. Bizde korku morku yok. Biz bildiğimiz doğruları takır takır yaparız, kim olursa olsun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Soruya cevap değil bu.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Burada… Kim olursa olsun, kim olursa olsun… Yaptığımız işler böyledir bizim. Biz, buraya, hayatımızdaki son görevimizi yapalım diye geldik; işsiz güçsüz olduğumuz için siyasete atılmadık, bir görev olsun diye geldik; işimiz gücümüz vardı. Birikimimizi, devletteki otuzbeş yıllık, özel sektördeki otuzbeş yıllık tecrübelerimizi kullanalım diye geldik; yerli kaynaklara ağırlık verelim, dışa bağımlılığımızı giderelim diye geldik. Yaptığımız bu.

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Öyle diyorsunuz; ama, nükleer yapıyorsunuz.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Soygunu önleyelim diye geldik. ÇEAŞ, Kepez…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Nükleer içe mi bağlı?

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Nükleer de yapacağız…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Nükleer dışa bağımlı değil mi?

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Nükleer de yapacağız, yapacağız.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Nükleer içe bağımlılık mı?!

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Hem onu yapacağız, hem rüzgârı yapacağız…

BAŞKAN - Sayın Anadol, lütfen…

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Bakın, aynı Boğaz Köprüsü olayı gibi görüyorum ben bunu.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Ne Boğaz Köprüsü canım?!.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Şimdi, biz Ordu'da, çocukken…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Nükleer dışa bağlı değil mi?!

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - … çocukken, Demokrat Partinin yaptığı yoldan geçerken, bazı partilili arkadaşlar -ismini vermeyeceğim- oraya bakmazlardı, başını öbür tarafa çevirirlerdi. Şimdi aynı şeyi yaşıyor gibiyiz yani.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Bunlar ucuz laf, ucuz!

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Bakın, biz… Bakın…

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Sayın Bakan, nükleer için…

BAŞKAN - Sayın Seyhan, lütfen…

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Biz, tekniği de biliyoruz, siyaseti de biliyoruz, bunu da takır takır yapacağız.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Nükleer içe bağımlı mı?!

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Ucuz elektriği üretmek hepimizin görevi.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Nükleer dışa bağımlı değil mi?

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Yapacağız, hepsini yapacağız, hepsini yapacağız.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - O zaman dışa bağımlısınız.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Hem rüzgâr enerjisini yapacağız, hem kömür enerjisini yapacağız, hem suyu yapacağız, hem barajlar yapacağız; çeşitleneceğiz ve biz ucuz elektriği kullandıracağız, vatanımızı böyle kalkındıracağız. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

"İstemezük"le olmaz. İstemezük, ancak, işi bilmeyenlerin söylediği kolay bir laftır.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sizin geçmişinizde var.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - İstemezük dediğiniz zaman yapacak bir şey kalmıyor çünkü; ama, isterük dediğiniz zaman hayat yeniden başlıyor, işler o zaman, projeler o zaman… Bilen bilmeyen o zaman belli oluyor.

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - Sayın Bakan, sorular, sorular...

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Ve biz, bunları takır takır… Eğer bana özel müsaade ederseniz…

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - Bunları üç yıldır dinliyoruz; sorular ne oldu?!

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Bakın, ben böyle 4 dakikada, 5 dakikada bunu anlatamam.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Ne demek takır takır?..

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Eğer bana siz süre verirseniz, teker teker.. Ama, laf atıp da beni susturmaya çalışırsanız, ben nasıl konuşayım o zaman.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - O zaman İçtüzüğü değiştirelim.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen…

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Bakın, bir misal vereyim, bir misal vereyim. Biraz önceki arkadaşımız "Elbistan B'nin ihalesi yapılmadı" dedi, Elbistan B'nin ihalesi... Arkadaşımızın Elbistan B'nin işletmeye alındığından haberi yok, biliyor musunuz!

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Ödünç kömür dağıttınız.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - 1 950 000 000 dolarlık bir projeyi biz işletmeye aldık. Biz şöyle bir fiyaka yapmadık; 1 950 000 000 dolarlık yatırıma yaklaşık 2 milyar dolar dersek, yüzde 25'i bitmişti aldığımızda. Yani, bize… 1,5 milyar dolarlık, biz, para harcadık buna. Şöyle bir fiyaka yapabilirdik: 15 000 000 dolarlık 100 tane temeli atabilirdik 1,5 milyar dolara ve bunu da dönemimizde açardık ve bunu, iş yaptık diye çıkardık. Biz böyle bir şeye tenezzül etmedik. Biz, başkalarının yaptığı…

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Sayın Bakan, soru önergesine verdiğiniz cevap var sizin.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Sorunuza cevap veriyorum.

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Soru önergeme de cevap vermişsiniz, farklı şeyi söylüyorsunuz.

BAŞKAN - Sayın Seyhan, lütfen…

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Siz, "Afşin Elbistan B'nin ihalesi yapılmadı" diyorsunuz. Afşin Elbistan B'yi biz işletmeye aldık, haberiniz yok.

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Ödünç kömür de aldınız!

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Hayır, hayır. Bırakınız…

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Evet.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Biz işletmeye aldık, şu anda elektrik üretiyor.

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Ödünç kömür de aldınız!

BAŞKAN - Sayın Bakan… Sayın Bakan…

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Şimdi, dolayısıyla… Yani, ben, şimdi, yanlış düzeltmeye kalkarsam, sabaha kadar uğraşmam lazım. Hangi cümleyi düzelteyim ben?!

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Söylediklerin yanlış!

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Her söylediğiniz yanlış.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Şimdi, ÇEAŞ-Kepez meselesi… ÇEAŞ-Kepez meselesinde, çoğunun cesaret edemediği bir şeyi yaptık değerli arkadaşlar. Şuradaki bir büfeyi alamazsınız siz normal bir... Biz 11 barajı geri aldık. Devletin malını geri aldık. 2058 yılına kadar, Türkiye'yi, hukuksuz olarak bunu kullanıp 7 bölgeyi sıkıntıya sokan bir gruptan geri aldık. Bu bir cesaret değil mi?! Ve şu anda da uluslararası davalarla uğraşıyoruz.

Gelelim, Sayıştayın enerji raporuna tekrar. Biz, bunu aldık, tahkim için -Sayın Keleş de bunu duysun lütfen- görüş almak üzere, devletin bu işlerden sorumlu Maliye Bakanlığının Muhakemat Genel Müdürlüğüne görüş için gönderdik.

BİRGEN KELEŞ (İstanbul) - Kısa bir süre önce…

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Şu anda ciddî çalışma yapılıyor.

Bu tahkim olayları öyle kolay işler değil. Maalesef, bunu devlet de imzaladığı için, bu davayı kaybetmeyelim diye uğraşıyoruz. Bütün mesele bu. Yani, burada, biz ülkemizin çıkarlarını gözetmek üzere yapıyoruz…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Ne zaman söylediniz?!

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - …ve Devlet Denetleme Kurulunun tavsiyesine uyarak, bunlarla görüşmeler yaptık. Görüşme yapmadan nasıl anlaşma olur, bana söyleyebilir misiniz?!

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Kaç hafta önce verdiniz?

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Rüyamızda mı bunlarla ilişki kuracağız?!

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Ne zaman sordunuz?

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Yani, biz bunlarla tabiî ki oturup görüştük.

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Ne zaman efendim?!

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Takır takır da konuştuk, pazarlık da yaptık; gelecek. Maliye…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Ne zaman sordunuz; iki hafta önce!

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Sorun… Neticede bürokratları ben sıkıştıramam, çalışmalarını yapıyorlar.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - 3,5 senedir iktidarsınız!

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Yok, bunların hepsi yapıldı.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Üçbuçuk senedir iktidarsınız!

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Bakın, biz, ne yaptığını bilen, konusuna hâkim olan insanlarız.

Şimdi, gelelim, Mavi Akımla ilgili… Bakınız, Mavi Akımla ilgili de şunu söyleyeyim size…

TACİDAR SEYHAN (Adana) - İkibuçuk yıl evvel Enerji Bakanlığı Teftiş Kuruluna sunuldu.

BAŞKAN - Sayın Seyhan, lütfen…

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Yani, şimdi, çivi çakılmadı, bilmem ne… Peki, bu tesisler nasıl açılıyor allahaşkına?!

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Hangisi açılıyor efendim?!

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Bakın, biz, Irak'a elektrik satıyoruz, Nahcivan'a elektrik satıyoruz. Bulgar elektriğini kestik.

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Hangi tesis açıldı Sayın Bakan?!

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Şimdi, üstelik, elektrik üretimimizi artırdık. Sadece yüzde 25 elektrik üretimi arttı dönemimizde. Bakın, Türkiye'nin cumhuriyet döneminden beri elektrik üretiyor, biz sadece kendi dönemimizde yüzde 25 artırdık, kurulu gücü de yüzde 22 artırdık.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Cumhuriyet döneminde her şey sizinle oldu!

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Hayır, artırdık. Ben, bak, cek cak yok, yaptıklarımızdan bahsediyorum. Niye üzülüyorsunuz, aslında sevinmeniz lazım.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Niye üzüleyim, siz üzülün. Niye üzüleceğim Sayın Bakan?!

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Yani, ülkeye biz bir şeyler yaptık, çivi çaktık diyoruz.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Her şeyi siz yaptınız!

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Yani, aslında bunu sizin tebrik etmeniz lazım. Biz, burada, güzel şeylerimizi anlatıyoruz size.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Vatan haini miyim ben!

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Bakın, başka bir şey anlatayım.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Hiçbir şey yapmıyorsunuz, sadece konuşuyorsunuz.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Bakü-Tiflis-Ceyhan'ı, siz, sadece bir BTC gibi, 3 tane harf gibi belki görebilirsiniz. Yani, Bakü-Tiflis-Ceyhan, 27 Mayısta, inşallah, ilk petrolü, ta Hazar Denizinden gelen petrolü, dağları, tepeleri aşarak, 300 tane nehrin biz yatağını değiştirdik sadece o boruları halledebilmek için. 1 760 kilometrelik, 28 metre genişliğinde bir duble yol yaptık, dağları, tepeleri aşarak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Demiryollarını da siz yaptınız!

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Müsaade edin de anlatayım size.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Demiryollarını da siz yaptınız!

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Bakın, Türkiye'ye önemli bir avantaj kazandıracak bir proje.

BAŞKAN - Sayın Bakan, lütfen…

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Sayın Başkan, ama, bunlar… Birsürü şey söylendi. Bunlara cevap vermezsem, milletin aklına başka türlü şeyler gelir. Lütfen, Sayın Başkan, bunları anlatmam lazım. (AK Parti sıralarından "Sayın Başkan, açın" sesleri)

BAŞKAN - İyi de Sayın Bakan…

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Müsaade ederseniz, arkadaşlarımın hakkına konuşayım. (AK Parti sıralarından "Bakanımız konuşsun" sesleri) Yani onu mahsup edin.

BAŞKAN - Sayın Bakan, arkadaşların hakkına konuşma gibi bir şey söz konusu değil Tüzükte. 2 dakikalık süre veriyorum, lütfen, toparlar mısınız.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - İçtüzüğü öğret!

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - O zaman, ben, o zaman, şunu söyleyeyim özet olarak: Söylenenlerin hepsi yanlış diyeyim, ne diyeyim o zaman; yani, bunu söyleyeyim o zaman. (AK Parti sıralarından alkışlar)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Önce İçtüzüğü öğreneceksin!

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Söylenenlerin hepsi yanlıştır, doğrusunu öğrenmek istiyorlarsa, belge, bilgi açıktır.

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Hiçbir soruma cevap vermediniz Sayın Bakan!

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Hangisini diyorsan onu yapalım, hangisini diyorsan…

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Şimdi soracağım yine; şimdi, birazdan soracağım kürsüde.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Hangisi; sor, istediğini sor; ama, benim de randevularım var, ben sizi bekleyemem ki. Sizin, birtakım, yani, bir temeli olmayan…

TACİDAR SEYHAN (Adana) - İki saat televizyon programına çıkın bizimle o zaman!

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Çıkarız, onu da yaparız.

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Çıkın o zaman!

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Bakın, şimdi, burada, mesela… Hangisini anlatayım; yani, burada söylenen şeylerin o kadar çok yanlış şey; var ki, 1 tanesine girsem, en az 3 tane cümle söylemem lazım. Ya bana zaman verin, arkadaşlarımdan düşelim, adil olalım; ama, böyle yanlış şeylerle… Biteviye aynı şeyler söyleniyor; yani, temcit pilavı.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Bakan, önce, Meclis müzakeresi nasıl olur öğreneceksin, bilgi sahibi olacaksın…

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Peki, ben size şunu söyleyeyim…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - …İçtüzüğü öğreneceksin, ondan sonra…

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Üçbuçuk yıl bu elektriğe zam yapmadan, üstelik yatırımlar yapılarak bu iş nasıl oluyor, bana bir anlatın o zaman. Bana bir anlatın…

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Ben birazdan anlatırım müsaade ederseniz…

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Yani, biz, başka zamanları da yaşadık. Spot alımlarla petrol alındığı zamanları, resmî dairelerde battaniyelerle oturulduğu dönemleri de hatırlıyoruz. Yani, ne yapalım?! Sizi nasıl memnun edelim?!

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Önce, doğru bilgi vererek Sayın Bakan…

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Yani, ben, gerçekten düşünüyorum. Nasıl bir cümle kurup da, size hangi belgeleri, bilgileri göstereyim de anlatayım?! Emin olun… Bakın, ben, üniversitede, bir miktar, hocalık da yaptım, özel sektörde de çalıştım. Ben, metot bulamadım.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Doğru bilgileri vermeniz yeterli Sayın Bakan.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Size bunun doğrusunu anlatabilmek için bir metot, emin olun düşünemiyorum. (CHP sıralarından gürültüler)

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Onlara, onlara…

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - İlkönce kendi grubuna anlat…

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Ama, şöyle söyleyeyim: Mavi Akımdan bahsettiniz. Bakın, Mavi Akımda da, batıdan gelen doğalgazda da, hepsinde tek fiyata indirdik ve aradaki farkı size parasal olarak söyleyeyim. Bak, kuruşu kuruşuna söylüyorum. Eğer, bu anlaşmayı yapmasaydık, bakın not alın, not alın da inceleyin, tersi varsa…

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Hayır efendim… Bende var, ben de size vereceğim…

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - 492 874 619 dolar, bu anlaşmayı yapıp yapmamak arasında, kasamızda kalan para.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Bakan…

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Ayrıca, 14 milyar dolar al ya da ödeden dolayı… Zaten, bu da Hazine rakamı…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - O hesabı kendine göre çıkarıyor…

BAŞKAN - Sayın Bakan…

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Ben ne yapayım allahaşkına!... Usul bu!.. (AK Parti sıralarından alkışlar)

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Sayın Bakanım, ikimiz de matematik kursuna gidelim…

BAŞKAN - Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.

MUHARREM İNCE (Yalova) - Sayın Bakan, o yoldan geçmeyen sizin kayınpeder değil miydi?! Ordu'da, Demokrat Partinin yaptığı yoldan geçmeyen, sizin kayınpederiniz miydi?

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Dedemdi…

BAŞKAN - Madde üzerinde, şahsı adına söz isteyen, Hüsnü Ordu, Kütahya Milletvekili.

Buyurun Sayın Ordu.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sizin kayınpederiniz CHP'li miydi Sayın Bakan?

BAŞKAN - Lütfen, Sayın Kacır…

Buyurun.

HÜSNÜ ORDU (Kütahya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, konuştuğumuz konu ve Genel Kurulu şu ana kadar meşgul eden konunun tamamı, bir defa, çok net olarak ifade etmek gerekirse, bu dönemin konusu değildir, bir. Nasıl gelinmiştir bu duruma? Geçmiş dönemde, enerji planlamalarıyla ilgili, arz ve talep arasında gereken düzenlemeler konusunda yapılan istikrarsız çalışmalardan dolayı, bir dönem, bu şekilde eleştirdiğimiz, Genel Kurulun gündemini oluşturan yap-işlet-devretlerle ilgili, o dönemde verilen birtakım fizibilitelerle, Hazine garantili, tarife yoluyla alım garantili verilen anlaşmaları konuşuyor bu Genel Kurul iki üç günden beri. Şimdi, bu hata, bir defa, AK Partinin ve bu Grubun hatası kesinlikle değil değerli arkadaşlar. Peki, neyle suçlanıyoruz? Deniliyor ki "sizler, bu konuda ortada bir rapor var, bu fiyatların çok yüksek olduğu ifade ediliyor, bu sözleşmelerle ilgili -ortada da bir Sayıştay raporu var- ne yaptınız?" Şimdi, Sayın Bakanımız diyor ki, bu sözleşme, içerisinde tahkim içeren özel hukuk hükümlerine tabi bir sözleşme, bu sözleşmeyi biz akdetmedik, biz bunu onaylamıyoruz. Neyin tartışmasını yapıyoruz ya?! Biz bunu onaylamıyoruz.

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Sizin göreviniz düzeltmek!

HÜSNÜ ORDU (Devamla) -Sanki, bunu dinleyenler…

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Düzeltmek sizin göreviniz!

HÜSNÜ ORDU (Devamla) - Bunu dinleyenler zannedecek ki, bu sözleşmeleri AK Parti Hükümeti yaptı, altında onların imzaları var; bu dönemin imzası yok.

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Siz de soyulmasına devam ediyorsunuz!

HÜSNÜ ORDU (Devamla) - Peki ne yapıyor; Hükümet şunu yapıyor.

Bakın, siz şunu bilmiyorsunuz Sayın Tacidar Seyhan. Bu özel hukuk hükümlerine tabi olan sözleşmelerde iki şey yapabilirsiniz -Sayıştay da bunu öneriyor- bunlarla ilgili, Hazine garantileriyle ilgili, fiyatlarla ilgili müzakere yapın diyor ve ortaya da bir rakam koymuş.

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Onu ezberledik Sayın Ordu, farklı bir şey söyleyin.

HÜSNÜ ORDU (Devamla) - Bu müzakereleri…

Ama, bunu dinleyin.

Bu müzakereleri, Plan ve Bütçe Komisyonunda Sayın Bakanım da söyledi, ilgililer bu müzakereleri yapıyor…

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Sonuç alamazsanız tahkime gidin

HÜSNÜ ORDU (Devamla) - Müsaade eder misin, öyle değil. Siz konuşursunuz.

Bunun bir başka yöntemi daha var; sözleşmeyi bayat modeliyle feshetme... Şimdi, bunu yapsa bu Hükümet, o zaman, siz çıkar dersiniz ki: Yahu bu sözleşmeler şu tarihte yapılmış; ilk yıllarda yatırım geri dönüşüyle ilgili, finans modeliyle ilgili daha yüksek rakamlarla fizibiliteye göre bunlara para ödendiği için, siz bütün hakları geçmişte onlara vererek, feshederek, kamuyu birsürü zarara uğrattınız. Siz bunu söylersiniz. Bu konuda da Hükümet adım atamıyor haklı olarak. Müzakere ediyor, bu konuyu görüşüyor. Tahkimle ilgili -demin ifade edildi- gereken hukukî görüşler alınıyor, bu konuda çalışmalar yapılıyor; ama, siz, geçmiş dönemde yapılan bu sözleşmelerle ilgili bunlardan başka bir çare üretemiyorsunuz. Hükümet bütün bu çareleri deniyor ve bu konuda gereken çalışmaları yapıyor.

Bakın Sayın Tacidar Seyhan, size bir şey söyleyeceğim. Söylemeyecektim; ama, söyleyeyim.

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Söyleyin, buyurun.

HÜSNÜ ORDU (Devamla) - Siz diyorsunuz ki: "Bu geçici 11 inci maddede önerge verilecek. Yap-işlet-devretlerle ilgili. Bunu çekip, sadece, mevcut sözleşmesi olup da, işletmeye geçmeden önce feragat edenlere siz arsa satmasını öngören önergeyi kabul ettiniz. Bu şekilde olursa Cumhurbaşkanına… -Basında çıkanı söylüyorum, yazıldı çizildi- Bu, Anayasanın eşitlik prensibine aykırıdır."

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Burada kürsüde söyledim onu.

HÜSNÜ ORDU (Devamla) - Söylediniz.

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Siz de gazete manşetlerine göre konuşmayın.

HÜSNÜ ORDU (Devamla) - Tamam, siz böyle söylediniz. Bakın, ben size söyleyeyim… Tamam, böyle söylediniz.

BAŞKAN - Sayın Ordu, lütfen Genel Kurula hitap eder misiniz. Niye karşılıklı konuşuyorsunuz?!

HÜSNÜ ORDU (Devamla) - Şimdi, bakın, aradaki fark şudur. İyi dinleyin. Mevcut sözleşmeleri olup da, işletmeye geçmeden önce feragat ederek 4628 sayılı Yasa uyarınca serbest piyasada faaliyet gösteren üreticilere arsa satışı konusunda kanun tasarısında bir hak verilirse, bir eşitsizlik, bir aykırılık yaratılmaz. Neden; diğer projelerle bunlar birbirlerinden kategorik olarak çok farklı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Ordu, lütfen, toparlar mısınız.

HÜSNÜ ORDU (Devamla) - Çünkü, diğer projelerde işletmeye geçmiş olanlar da, sözleşmeleri gereği, alım garantisi ve fiyat garantisiyle korunmuş durumdadır. Dolayısıyla, bu tadil müzakerelerini kabul edip işletmeye geçmeden önce sözleşmesini revize edenlerle revize etmeyenler ve garanti olan, garantileri devam eden sözleşmeler arasında dağlar kadar fark vardır. Bunlar aynı şey değildir.

Teşekkür ederim, saygılar sunarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ordu.

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Sayın Başkan…

Sayın Başkan, adımdan bahsederek bir açıklama yaptı Sayın Ordu. Yanlış açıklama yaptı. 69'a göre söz istiyorum. (AK Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Lütfen, sayın milletvekilleri…

Ne söyledi Sayın Seyhan?

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Adımdan söz ederek…

BAŞKAN - Sayın Seyhan, söylediğinizin aksine herhangi bir cümle mi kullandı?

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Evet efendim.

BAŞKAN - Ne söyledi?

HÜSNÜ ORDU (Kütahya) - Hakaret yok, şu yok, bu yok…

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Hakaret var demiyorum efendim.

Müsaade ederseniz, kürsüden ne söylediğini anlatayım.

BAŞKAN - Sayın Seyhan, size söz verebilmem için, ne söylediğini söylemeniz lazım. Ne şekilde satıştı size ki ben size söz vereyim Sayın Seyhan? Söylediğinizin aksine bir söz mü sarf etti?

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Evet.

BAŞKAN - Ne söyledi? O söz nedir Sayın Seyhan?

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Sayın Hüsnü Ordu…

BAŞKAN - Tutanakları getirteceğim Sayın Seyhan.

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Cumhurbaşkanlığına yazdığım yazıda…

BAŞKAN - Sayın Seyhan, tutanakları getirtip, inceleyip, buna göre değerlendireceğim.

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Efendim, dün de "inceleyeceğim" dediniz; ama, cevabını bile vermediniz bana.

BAŞKAN - Ne demek Sayın Seyhan! Ondan sonra karar yetersayısı istediniz, oturuma son verdik.

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Dün vermediniz. Kaynatıyorsunuz bizim söz istemimizi!

BAŞKAN - Sayın Seyhan, kullandığınız cümleler…

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Efendim, siz de yapın görevinizi ama…

BAŞKAN - Lütfen Sayın Seyhan… Lütfen…

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Görevinizi yapın ama… Dün benim hakkımı bana vermediniz.

BAŞKAN - Sayın Seyhan, talebinizi reddettim demedim.

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Kabul ettim de demediniz. Dün de demediniz. Kabul ettim de demediniz.

BAŞKAN - Sayın Seyhan, dünkü tutanakları getirtip inceleyebilirsiniz.

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Dün de, kabul ettim ya da kabul etmedim demediniz.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Dünkü hakkın bugün verilmesi diye bir şey söz konusu değil. Dün dünde kaldı.

BAŞKAN - Madde üzerinde 10 dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.

Sayın Kart, buyurun.

ATİLLA KART (Konya) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Bu defa tarafsızlığınızı ve güvenilirliğinizi ihlal edecek davranışlardan kaçınacağınızı ümit ederek sorumu soruyorum.

BAŞKAN - Sayın Kart, tekrar ikaz ediyorum o zaman: Maddeyle ilgili soru sormadığınız takdirde sözünüzü keseceğim.

Buyurun şimdi. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ATİLLA KART (Konya) - Peki.

Sayın Başkan, bakın, elektrik enerjisi piyasasıyla ilgili kanunu uygulayacak ve yürütecek olan Enerji Bakanını, onun uygulamalarını tartışıyoruz, sorguluyoruz.

BAŞKAN - Sayın Bakan hakkında iddialar varsa, onun zemini başka yerdir Sayın Kart. Şimdi, görüşülen tasarıyla ilgili ve maddesiyle ilgili soru sorun.

Buyurun Sayın Kart.

ATİLLA KART (Konya) - Bu tasarıyla doğrudan bağlantılı Sayın Başkan. Bu tasarıyla, tasarının konusuyla doğrudan bağlantılı.

Her ne kadar Sayın Bakan Genel Kurul salonunu terk etmişse de, ben, bu sorularımın kayda geçmesi açısından yine sorulmasında yarar görüyorum.

Biraz evvel de ifade ettiğim gibi, Sayın Bakanın uygulamaları, mevcut ve geçmiş uygulamaları hakkında ciddî kuşkularımız var. Bu kuşkular sebebiyledir ki, bu tasarının uygulanması noktasında zafiyetlerin doğacağı endişesini taşıyoruz, bu sebeple de bu soruları sormam gerekiyor. Bu kapsamda şunu soruyorum: Sayın Bakan İGDAŞ'ta görev yaparken…

BAŞKAN - Sayın Kart, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından gürültüler)

Sayın Ülkü, buyurun.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan…

MEHMET SEMERCİ (Aydın) - Sizin istediğiniz gibi mi soru soracak?! Sizin istediğiniz gibi soru sormak mecburiyetinde mi; yani, mecbur muyuz sizin istediğiniz gibi soru sormaya?!

BAŞKAN - İçtüzüğü uyguluyorum burada. Tarafsızlığım hakkında hiçbir şüphem yoktur.

Buyurun Sayın Ülkü.

MEHMET SEMERCİ (Aydın) - Sizin istediğiniz gibi mi soru soracak, sizin istediğiniz gibi mi soru soracağız?! Ne biçim Başkanlık bu?! Yani, sizin keyfinize göre mi soru soracağız biz?

BAŞKAN - Sayın Ülkü buyurun.

HAKKI ÜLKÜ (İzmir) - Sayın Başkan, Bakan Bey gittiği için soracağım sorunun da bir esprisi kalmadı; ama, yine de sormam gerekir.

10 Temmuz 2005 tarihinde, yenilenebilir enerji kaynaklarının elektrik enerjisi üretimi amaçlı kullanımına ilişkin yasa çıktı. Bu yasaya göre "yeterli jeotermal kaynakların bulunduğu bölgelerdeki valilik ve belediyelerin sınırları içinde kalan yerleşim birimlerinin ısı enerjisi ihtiyaçlarını öncelikle jeotermal ve güneş termal kaynaklarından karşılamaları esastır" hükmü olmasına rağmen, bu hüküm uygulanmamakta; uygulanmaması bir tarafa, Sayın Bakana sormuş olduğum bir yazılı soruya vermiş olduğu cevapta "idareler bu konuda gerekli ekonomik ve teknik analizleri yaparak önceliği belirleyeceklerdir" diye cevap almaktayım.

Şimdi, bir yandan enerjinin etkin kullanımı yasası çıkarılmazken, diğer yandan jeotermal yasası çıkarılmazken ve yasada açık açık, jeotermal bulunan alanlarda doğalgazın kullanılmasının yasaya aykırı bir davranış olacağı belirtilirken, 42 yerde ihale yapılmış ve bunların birçoğunda da jeotermal varken, doğalgaz kullanımına doğru gidilmiştir. Bu, yasayı çiğnemek değil midir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ülkü.

Sayın Sağ, buyurun.

KEMAL SAĞ (Adana) - Sayın Başkanım, aracılığınızla, Sayın Bakana sorular yöneltmek istiyorum izninizle.

Bildiğiniz gibi, Mavi Akım Anlaşmasıyla, ülkemizin, ihtiyacının üzerinde doğalgaz almak zorunda olduğunu biliyoruz. Ülkemize baktığımızda, elektrik enerjisinin maliyet sıralaması şöyle: En pahalı fuel-oil, ondan sonra doğalgaz, nükleer santral ve hidroelektrik santrallar.

Birinci soru: Ülkemizdeki akarsuların durumu itibariyle, bu kadar ucuza elektrik üretme imkânı varken, doğalgaz ile elektrik üretimi neden bu Hükümetçe teşvik edilmektedir?

İkinci soru: TETAŞ (Elektrik Ticaret ve Taahhüt AŞ) neden kurulmuştur? Kuruluş amacı, yap-işlet, yap-işlet-devret, işletme hakkı devri yöntemiyle elektrik üreten özel kuruluşların üretimlerini taahhüt altına almak mıdır?

Üçüncü soru: TETAŞ'ın kamudan, yani, EÜAŞ'tan aldığı elektrik miktarı ve ortalama fiyat ile özel kuruluşlardan aldığı elektrik miktarı ve ortalama fiyatını açıklar mısınız? Mukayese edildiğinde fiyatların özel sektör lehine açık bir farklılık göstermesini nasıl açıklarsınız?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Sağ.

Sayın Bakan, buyurun.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, sorulan sorular… Konuştuğumuz madde yürürlük maddesi, onunla ilgisi olmadığı için, cevaplandırmam Tüzüğe göre mümkün değildir.

Arz ediyorum. (CHP sıralarından gürültüler)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, bunun takdiri zatıâlinize aittir, Bakana ait değildir.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU ( Antalya) - Bakanınız gelsin o zaman!

BAŞKAN - Sayın Anadol, sizin ve arkadaşlarınızın söylediği hiçbir şey anlaşılmıyor.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkanım, Sayın Bakan yetki gasbında bulunmaktadır, size ait olan bir yetkiyi Bakan olarak kullanıyor ve İçtüzüğe göre suç işliyor.

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - İlgili olmayınca zaten siz kesiyorsunuz.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sorular uygun mu değil mi İçtüzüğe, onu takdir edecek tek kişi sizsiniz. Bizim itirazlarımız olabilir bu takdire karşı; o, ayrı bir konu.

BAŞKAN - Sayın Anadol, sözleriniz tutanaklara geçti.

Teşekkür ediyorum.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Ama, Sayın Bakan böyle söyleyemez "yazılı cevap vereceğim" der, "cevap vermiyorum" diyemez.

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - Yapacak ya bir şey!

MUHARREM İNCE (Yalova) - O zaman Enerji Bakanı gelsin!

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Olmaz böyle şey!

BAŞKAN - Sayın Bakan yazılı cevap verecektir Sayın Anadol.

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - Zaten, maddeyle ilgili olmayınca siz kesiyorsunuz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın Akgün, buyurun.

MEVLÜT AKGÜN (Karaman) - Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın Bakanımıza sormak istiyorum. Özellikle, kayıp kaçak oranı bölgelere göre farklılık arz ediyor. Konya-Karaman'ın bağlı olduğu MEDAŞ işletmesinde kayıp kaçak oranı Türkiye'nin en düşük kayıp kaçak oranı. Bu anlamda kamuoyunda dağıtım şirketlerinin özelleştirilmesi durumunda elektrik maliyetinde ve fiyatında bir düşme olacağı yönünde bir beklenti var. Bunu göz önüne alarak MEDAŞ gibi dağıtıcı firmaların özelleştirilmesi süresi ne zaman, tahminî olarak, sona erecektir? Bu özelleştirmeler, özellikle bölgesel dağıtım şirketleri açısından elektrik fiyatında bir farklılık veya ucuzlama yaratacak mıdır? Bunu sormak istedim.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akgün.

Sayın Bakan, buyurun.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, aynı şekilde, konuştuğumuz, yürürlük maddesi; bu maddeyle ilgisi yoktur, cevaplandıramayacağım.

BAŞKAN - Lütfen, Sayın Bakan.

AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) - Yürürlük maddesi hepsini kapsar Sayın Başkan!

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Böyle şey olmaz Sayın Başkan! Yani, böyle şey olur mu?! Yani, Sayın Bakan nasıl takdir eder?! Takdir yetkisi var mı?! Rica ederim.

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Sayın Başkan, Mecliste hiç oturmayın o zaman böyle yönetecekseniz!

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Usul tartışması…

BAŞKAN - Sayın Anadol, tekrar söylüyorum; sözleriniz tutanaklara geçmiştir.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Tutanaklara geçmesi yetmez.

BAŞKAN - Sayın Bakan zannediyorum yazılı cevap verecektir.

Teşekkür ediyorum.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, "yazılı cevap vereceğim" diyorsa, saygımız var, itirazım yok; ama, demiyorsa, -siz söylüyorsunuz- o zaman, usul tartışması açılmasını, 63 üncü maddeye göre söz istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Bakan, yazılı cevap verecek misiniz?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Yazılı cevap verelim Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar[!])

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

8 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 8.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Mesut Özakcan; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Özakcan, aynı zamanda -başka, gruplar tarafından söz talebi olmadığı için- şahsınız adına da söz istemiştiniz; süreniz 15 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA MEHMET MESUT ÖZAKCAN (Aydın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1099 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 8 inci maddesinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, az önce, kanun tasarısının görüşüldüğü süre içerisinde ilk kez kendilerini görebildiğimiz Sayın Enerji Bakanımız, iki ayrı zaman dilimi içerisinde söz alarak konuştular. Birinci konuşmaları içerisinde "söylenenler doğru değil, en ucuz elektriği kullanan ülkeyiz" diye sözlerine başladılar. Bu açıklama kesinlikle doğru değil. Japonya ve İtalya'dan sonra üçüncü sırada, OECD ülkeleri içerisinde en pahalı sanayi elektriğini kullanan ülke Türkiye. Bu, OECD'nin yayınlarında da mevcut. Sayın Bakan, arkasından "yap-işlet-devret sözleşmelerini kucağımızda bulduk; bu sorunu hep birlikte çözelim, pahalı elektrik kullanmamızın sebebi bu" dediler. 10 dakikalık konuşmaları içerisinde, nasıl çelişki içinde olduklarını ortaya koydular, gösterdiler.

Ayrıca, Afşin Elbistan Santralını devreye aldıklarını söylediler, doğrudur. Sayın Başbakan, kömürü olmayan, kömür ihalesi yapılmayan Afşin Elbistan (B) Santralının açılışını yapmıştır; doğru olan budur. Şu anda Afşin (B) Santralının 1 ya da 2 ünitesi çalışıyorsa, (A) havzasının kömürüyle çalışıyor; (A) santralının bakımı yapılmadığı için, rantabl çalışmadığı için devre dışı bırakılmış, (B) santralının 1, zaman zaman 2 ünitesi çalıştırılarak (A) havzasının kömürüyle, Afşin Elbistan Termik Santralı zaman zaman devreye girerek çok düşük verimle çalıştırılıyor, çalıştırılmak isteniyor. Bunları bir tarafa bırakıyorum.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Maliye Bakanıyla ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi 3 kez gensoru önergesi verdi; 3'ü de AKP'nin iktidar çoğunluyla reddedildi. 3 üncü gensoru önergesi içinde, Sayın Bakanın oğlunun likit yumurta satışındaki KDV indirilmesi konusu da vardı. Sayın Bakan "benim çocuklarımın üç kuruşluk yumurta, tavuk işleriyle uğraşıyorsunuz" demişti.

BAŞKAN - Sayın Özakcan...

MEHMET MESUT ÖZAKCAN (Devamla) - Evet.

BAŞKAN - Söylediğiniz konuların maddeyle ilgisini anlatır mısınız, lütfen…

MEHMET MESUT ÖZAKCAN (Devamla) - Sayın Bakanımızla ilgili olduğu için anlatıyorum.

BAŞKAN - Ve tasarıyla ilgili…

MEHMET MESUT ÖZAKCAN (Devamla) - Sağ olun Başkan.

BAŞKAN - Lütfen, Sayın Özakcan…

MEHMET MESUT ÖZAKCAN (Devamla) - Tabiî, o üç kuruşluk dediği, 20-25 trilyon liralık ufak bir iş!.. Turpun büyüğü bu tasarının içinde. Milyar dolarların döneceği satış işleri, bu kanun tasarısının içine önergelerle eklenen maddelerle gerçekleşecek.

Görüşmekte olduğumuz kanun tasarısı, adı üzerinde, Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı. Teknik bir konu ve Sayın Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanımızı ilgilendiren bir kanundur. Maalesef, az önce de gördüğünüz gibi, 20 dakikalık bir süre ayırarak ancak bu kanun tasarısıyla ilgilenebildi Sayın Bakanımız. Ayrıca, Sayın Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanımız bu kanun tasarısının Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmelerinin de hiçbir aşamasında bulunmadılar. Komisyonda da, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda da bu kanun görüşülürken, Sayın Maliye Bakanımız bulunuyor. Neden bulunuyor; bu kanun tasarısının içinde, Sayın Maliye Bakanımızın uzmanlık alanı olan satış var, pazarlama var.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Maliye Bakanı "bizim her şeyimiz açık gidiyor" diyor. Ancak, AKP Hükümeti yönetiminde, gerçekten enerji sektörü karanlık ve dipsiz bir kuyu haline getirilmiş bulunuyor. Enerji alanında ciddî bir kaos yaşanıyor ülkemizde. Daha doğrusu, bu kaos, Hükümet tarafından yaratılıyor. Sayıştay Başkanlığı, bütün milletvekillerine "enerji raporu" adıyla sadece birkısım yolsuzluk ve uğranılan kamu zararıyla ilgili bir rapor gönderdi. Bu raporda sözü edilen zarar 2,3 milyar dolardır; ama, Sayın Enerji Bakanımız daha önceki Plan ve Bütçe Komisyonunda bulunduğu, görüştüğümüz başka kanunlarda ve bütçe görüşmelerinde, bankacılık sektöründen sonra en büyük soygunun enerji alanında yaşandığını ve bunun 40 milyar doların da üzerinde olduğunu ifade edip açıklamışlardı. Sayıştayın bizlere ilettiği rapordaki sadece o 2,3 milyar dolarlık rakamla sınırlı değildir Türkiye'nin enerji alanında uğradığı zarar. Tüm milletvekillerine -hepimize geldi bu rapor- ayrıca, 8 klasör ekiyle Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilmiş olan bu rapor üçbuçuk yıldır Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonunun arşivinde bekliyor. Tabiî, kamu zararı üçbuçuk yıldır katlanarak devam ediyor.

Bu kanun tasarısının geçici 11 inci maddesiyle ilgili olduğu için, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bu raporun Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmesini istedik ve Sayıştay uzmanları raporla ilgili ayrıntılı bilgi sundular. Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığınca hazırlanan raporun Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına gönderildiği ifade ediliyor. Şimdi top, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığında. Hükümet üçbuçuk yıldır yatmış; Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanımız ne kadar yatar onu zaman gösterecek.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçtiğimiz hafta 6 ncı maddesine kadar görüşülen bu kanunun görüşme tutanaklarını, yapılan konuşmaları dikkatle okudum. Tasarının 2 nci maddesi İktidar Partisi milletvekillerinin verdiği önergeyle değiştirilmiş. Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulumuzda 2 nci maddeye eklenen bir paragrafla, yurt dışından elektrik ticareti yapacak şirketlerin nasıl belirleneceğine ilişkin esaslar yeniden düzenlenmiş. Düzenlemeye göre, ithalat ve ihracatta enterkoneksiyon kapasite tahsisi, 154 ve 380 kilovoltluk iletim hatlarından yararlanmayla ilgili kapasite tahsisi, Türkiye Elektrik İletim AŞ'ce, ilk başvuran firmaya verilecek.

TEİAŞ'ın "ilk başvuran ilk kapasiteyi alır, kullanır" ilkesine göre yapacağı tahsis işlemi sonucu, işi alan firma, kapasite doldurulana kadar hatları kullanabilecek.

Şu anda Silopi-Zaho arasında TEİAŞ'a ait mevcut bulanan iletim hattı üzerinden elektrik ihraç eden bir tek şirket var; dolayısıyla, bu şirket kapasite tahsisinin tümünü tek başına kullanabilecek.

2 nci maddede yapılan düzenlemeyle, tek bir şirket için ve rekabet ortamını yok eden bir hüküm yasa içine getirilmiş olmaktadır. Bu da, serbest piyasa ve rekabet kurallarına aykırıdır.

AKP Hükümeti, diğer bağımsız kurul ve kurumları baskı altında ve etki alanı içinde tutmaya çalıştığı gibi, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunu bu konuyla ilgili olarak devre dışı bırakmakta, by-pass etmektedir. İletim hatları -TEİAŞ'a ait- kamunun tekelinde olup, tahsisinin tüm şirketlere rekabete açık şekilde sunulması gerekir. Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu bunu yapmış, söz konusu enterkonekte hatlarını hangi şirketin kullanacağının kapalı zarf usulüyle yapılacak ihaleyle belirlenmesine karar vermiş; fakat, Hükümet, EPDK'yı 2 nci maddeyle devre dışı bırakmış bulunuyor.

TEİAŞ, mevcut şirkete 1 Ocak 2007'ye kadar hat tahsisi yapmış, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu da, kendi getirdiği şartlara karşın, onaylamış. 2 nci maddedeki bu ilave paragraf, mevcut uygulamanın yasalaşması anlamına geliyor.

Her alanda olduğu gibi, Hükümet, Parlamentoyu usulsüzlüklere alet ediyor, yapılan yolsuzluklara uygun yasa çıkartılıyor.

Değerli milletvekilleri, 2 nci maddeyle ilgili bir tekriri müzakere talebinde bulunmuş durumda İktidar ve Hükümet. Sanıyorum, bu konuda düzeltmeye yönelik bir çaba içerisindeler. Elbette, yanlıştan dönülmesi ve yanlışın düzeltilmesi bizi de mutlu kılar.

Değerli milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmelerde, Cumhuriyet Halk Partili değerli milletvekili sözcü arkadaşlarımızın, enerji dağıtım şirketlerinin ihalelerine hazırlanan ihale şartnamesi taslağıyla yerli firmaların ihalelere bile giremeyecekleri iddiaları üzerine, İktidarı Komisyonda temsil eden sayın milletvekili arkadaşımız, şartname taslağıyla ilgili ayrıntılı açıklama yapmış. "Bakınız, değerli arkadaşlar, şu anda kesinleşmemiş ihale şartnamesinde -ki, biz buna taslak ihale şartnamesi diyoruz- 4 ana faktör vardır. Bir yatırımcının masanın etrafına oturabilmesiyle alakalı 4 ana faktör vardır. Birincisi -ki, biz buna önyeterlilik diyoruz- teknik puandır. 100 üzerinden 20 alan buna girer. İkinci şart nedir; deneyimdir. Bu, aynı işle alakalı sektör deneyimidir. Bu da 100 üzerinden 20 puan alır. Üçüncü şart da, eğer, malî varlıkları o elektrik dağıtım şirketinin duran varlık defter değerinden 1,5 kat daha fazlaysa, bu 30 puanla girebilir."

Ve devam ediyor, teknik ve malî kriterleri -taslakta bulunan- açıklıyor Komisyon sözcüsü arkadaşımız. Arkasından Sayın Bakanımız çıkıyor, Sayın Maliye Bakanımız çıkıyor, Sayın Başkandan söz istiyor ve diyor ki: "Duyumlara itibar etmeyelim. Böyle bir, ne şartname söz konusu ne hazırlanmış şartnameler var ne de Özelleştirmede böyle bir çalışma var. Her şeyimiz açık gidiyor."

Cumhuriyet Halk Partisi sıralarından Sayın Hüseyin Bayındır -tutanaktan okuyorum bunları- "taslak var" diyor. Sayın Maliye Bakanı: "Taslak falan da yok, hazırlanmış hiçbir şey de yok, öyle bir şey de yok."

Değerli arkadaşlarım, bu konuda, bu kanunla ilgili, AKP Hükümetinin ciddiyetini takdirlerinize bırakıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; elektrik enerjisi sektörü, bilinen sektörler arasında en dinamik olanıdır. Elektrik enerjisi, üretildiği anda tüketilmek zorunda olan, etüt, proje, yatırım, işletme gibi tüm aşamalarda süreklilik gerektirmektedir. Bu faaliyetlerin bir kısmına, örneğin, yeni tesisler ya da yenileme yatırımlarına ara verirseniz -ki, şu anda Türkiye'de yapılan budur- çok kısa süre sonra arz-talep dengelerinin bozulduğunu görürsünüz.

İşletme faaliyetlerinin de ihmale tahammülü olmaz; çünkü, elektrik sistemi ulusaldır, ülkenin her yanına bir ağ biçiminde ulaşmıştır. Bu ağı besleyen unsurlardan birindeki arıza, sistemin önemli bölümünün, hatta, bazı büyük arızalarda sistemin bütününün çökmesine kaçınılmaz olarak neden olur.

Değerli arkadaşlarım, Hükümetin, enerji sektörümüzle ilgili olarak, büyük tutarsızlıklar içerisinde olduğunu görüyoruz, yaşıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Özakcan, lütfen, tamamlar mısınız.

Buyurun.

MEHMET MESUT ÖZAKCAN (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli arkadaşlarım, geçtiğimiz gün, dün "yap-işlet-devretlerle ilgili çözüm önerileriniz var mı" diye Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizlere soruyordu konuşmacı arkadaşlarımız, Hükümetten. Cumhuriyet Halk Partisinin, her alanda, her konuda çözüm önerileri var, çözüm programları ve politikaları var.

Tabiî, Türkiye'nin, her şeyden önce, dürüst yönetilmeye ihtiyacı var. Üçbuçuk yıldır yap-işlet-devretlerle ilgili olarak Hükümetin bir şey yapmayışı, bu soygunun devam etmesine seyirci kalması, çözüm yolunu bilip bulamayışından mıdır acaba?

Bakınız, Sayıştay raporunun -tüm milletvekillerine, hepimize gönderdiği şu 3 sayfalık raporun- sonundaki son paragrafta bile, Hükümetin yapması gerekenler de sıralanmış. Bakınız, bütün zararlar, yapılan, uğranılan kamu zararları açıklandıktan sonra… Tabiî, bu, 8 cilt, klasörüyle gelmiş, çok kapsamlı bir rapor. Bu 3 sayfalık rapor ise, özet olarak hepinize gönderilmiş bir bilgi notu.

Son paragrafında, bakınız, Sayıştay Başkanlığı, çözümün de ne olduğunu, Hükümetin ne yapması gerektiğini de söylüyor: "Uğranılan kamu zararının sona erdirilmesi amacıyla, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığınca, şirketlerle bir an önce görüşmelere başlanılmalı. Sözleşmelerin ve tarifelerin tadilinden, asgarî alım garantisi miktarları ve Hazine garanti sürelerinin düşürülmesine kadar geniş bir yelpazede çözüm aranmalıdır. Bu çerçevede bir çözüme ulaşılamadığı takdirde, hukukî süreç başlatılmalıdır."

Bugüne kadar bunların hiçbirisi yapılmamış, hukukî süreç başlatılmamış, Sayıştay raporunun müzakere edildiği toplantıda, Sayın Bakanımız, ancak, 3 tane şirketle ancak müzakere edildiğini…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - 4 tane.

MEHMET MESUT ÖZAKCAN (Devamla) - Sayın Başkanım, bir dakika rica ediyorum, izninizle...

Değerli arkadaşlarım, bu dönemde, Hükümet, kamu yatırımlarıyla ilgili olarak ödenekleri, ödemeleri sonuna kadar kısarken… Bakınız, Aydın İlimizde 3 tane kamu yatırımı var, baraj olarak; birisi Dandalaz Barajı, birisi İkizdere Barajı, birisi Çine Barajı; sembolik 1'er trilyonluk ödenekler konulmuş. Çine Barajına, 2006 bütçesinde 30 trilyon bir ödenek konuldu, o da 5 trilyona düşürülmüş. Kayseri'nin Gündem Gazetesi -bir yerel gazete- elime geçti. Kayseri'deki Yamula Santralına, Sayın Maliye Bakanımız geçtiğimiz ay 18 trilyon ödeme yapmış. Bu ödemede… Sayın Komisyon Sözcüsü arkadaşımız da çok iyi bilirler, Kayseri Elektrik AŞ'nin Genel Müdürlüğünü yapmıştır, Yamula'da Yönetim Kurulu Üyeliği yapmıştır…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET MESUT ÖZAKCAN (Devamla) - Bitiriyorum…

NURETTİN AKTAŞ (Gaziantep)- Yeter kardeşim...

BAŞKAN - Lütfen sayın milletvekilleri.

Sayın Özakcan, teşekkür için açtım; buyurun.

MEHMET MESUT ÖZAKCAN (Devamla) - Sayın Başkan, bitiriyorum efendim.

Kayseri Elektrik Üretim AŞ Yönetim Kurulu Başkanı, Sayın Maliye Bakanımıza ve Sayın Sözcümüze teşekkür ediyorlar. Ben de sizlere teşekkür ediyor, Yüce Meclisimize saygılar sunuyorum.

Sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özakcan.

Sayın Seyhan, tutanağı getirttim.

Sayın Ordu, "Bakın Sayın Tacidar Seyhan, size bir şey söyleyeceğim. Söylemeyecektim; ama, söyleyeyim.

Tacidar Seyhan  - Söyleyin, buyurun.

Hüsnü Ordu - Siz diyorsunuz ki: 'Bu geçici 11 inci maddede önerge verilecek. Yap-işlet-devretlerle ilgili. Bunu çekip, sadece, mevcut sözleşmesi olup da, işletmeye geçmeden önce feragat edenlere siz arsa satmasını öngören önergeyi kabul ettiniz. Bu şekilde olursa Cumhurbaşkanına…' -Basında çıkanı söylüyorum, yazıldı çizildi- Bu, Anayasanın eşitlik prensibine aykırıdır" diyor.

Siz de "burada, kürsüde söyledim onu" diyorsunuz.

Bu konuşmada herhangi bir sataşma görmediğim için söz veremiyorum.

Sayın milletvekilleri, birleşime 19.10'a kadar ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 18.39

 


ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 19.15

BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 100 üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

1099 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3.- Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1133, 1/1074) (S. Sayısı: 1099) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Şimdi, tasarının 8 inci maddesi üzerinde şahsı adına söz isteyen Hüsnü Ordu, Kütahya Milletvekili.

Buyurun Sayın Ordu.

Süreniz 5 dakikadır.

HÜSNÜ ORDU (Kütahya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 8 inci maddesi için şahsım adına söz almış bulunuyorum.

Çok özet olarak, bu konuyu çok daha fazla uzatmadan şunu söyleyebiliriz: Türkiye, serbest rekabet şartlarını düzenleyen bir yasal düzenlemeyle özelleştirme uygulamalarına geçti. Ancak, bu yasanın çıkmasından çok daha evvel bu uygulamalar yapıldığı için, işte, yap-işlet, yap-işlet-devret, işletme hakkı devir yöntemiyle beraber, daha sonra da, yapılan Anayasa değişiklikleri ve yasal değişikliklerle serbest rekabet şartlarına geçildiği için, istim, çok açık olarak sistem arkadan geldi. Böyle olunca, bu mevcut özelleştirmelerle, yapılan işlemlerle ilgili birkaç gündür görüştüğümüz konular gündeme geldi.

Burada, tabiî, olması gereken şuydu: Önce sistemi belirleyip, sonra uygulamaların yapılmasıydı; ama, iki gündür konuştuğumuz konuların tamamı, daha farklı bir şekilde yapıldı ve bu, Danıştayın, özellikle, hem üretimde hem dağıtımda, Danıştay kararıyla, birsürü bozma gerekçelerine neden oldu ve şu anda da, Türkiye, bu süreci yaşıyor. Bu süreç içerisinde, gerek yasamamız gerekse yürütmemiz gerekse icramız, daha esnek bir yapıya sahip olduğu için bu düzenlemeleri tekrar revize etmeye çalışıyor; sıkıntının temeli burada. Tabiî, Danıştay, yasama ve yürütme erkine göre daha tutucu olduğu için -bu tutuculuk neden; görevleri icabı, kanunu, elindeki mevzuatı, görevi icabı kollamakla yükümlü olduğu için- biz, Türkiye olarak bu süreci yaşadık.

Ümit ederim ki, bu sürecin yaşanması nazarı dikkate alınarak, bundan sonra önemli olan, uygulamacılar arasında -bunlar kimlerdir; Enerji Bakanlığı, Özelleştirme İdaresi, EPDK, Hazine, DPT- bu süreci, bir fikir birlikteliğiyle, çok daha uzlaşarak, konuları tartışarak, özelleştirmenin önünü açan düzenlemeleri hep beraber yapmak durumundayız.

Ben, bu duygu ve düşüncelerle, bu yasanın ülkemize hayırlı olmasını diliyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ordu.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, şimdi, Hükümetin, görüşülmekte olan 1099 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin yeniden görüşülmesine ilişkin İçtüzüğün 89 uncu maddesine göre verdiği ve bugünkü birleşimin başında kabul edilen talebini Başkanlık yerine getirecektir.

Şimdi, 2 nci maddeyi, yeniden, görüşmeye açıyorum.

Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Adana Milletvekili Tacidar Seyhan.

Buyurun Sayın Seyhan. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA TACİDAR SEYHAN (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Çok fazla tekrara girmeden, bu maddedeki itirazımızı çok kısa belirtip, önerilerime geçeceğim.

Bu maddede, mümkün olduğu kadar… Hep bugüne kadar "öneriniz yok mu, ne diyorsunuz" denildi ya, sakin sakin ben önerimi anlatacağım; ama, bir yıl içerisinde bu öneriler dikkate alınmazsa, sıkıntıyı hem Türkiye çekecek hem biz çekeceğiz.

Değerli arkadaşlar, 2 nci maddeye bunun sokulması yanlıştı. Bunun çıkarılması, şimdi, doğru diyor, ben de bir şeye itiraz ediyorum. Bu konuda aranızda fikir ayrılığı var, önce bunu çözün. Komisyon ile bakanlar arasında bile fikir ayrılığı var. Bakanın biri "bu çıkarsa zarar görürüz" diyor, Enerji Bakanı öyle diyor. Bu kondu… Bu kondu; şimdi, çıkarılmak üzere Hükümet bir önerge getiriyor. Bu Hükümetin Enerji Bakanı "bunun çıkarılması yanlış, bunun sıkıntılarını görürüz" diyor. Arkadaşlar, kim yaptırıyor?.. Yetki sizde, yanlışsa çıkarmayın, ülkenin Enerji Bakanı sizsiniz; yani, yetki elinizdeyken çıkarılmasının sonucunda ortaya çıkacak zararlardan başkasını sorumlu tutarak, siz, sorumluluğunuzdan kurtulamazsınız. Doğruysa çıkarmayın, müzakere etmeyin ya da bu böyle kalsın; ama, bu konulan maddeye eklenen şeyler özel imtiyaz sağlar, bu açık. Bunun çıkarılması doğrudur; ancak, biz, bu maddenin müzakeresine katılırsak, sanki, tasarının diğer bölümlerine destek vermiş şekilde anlaşılırız. Böyle anlaşılmamak için itiraz ediyoruz; çünkü, biz tasarının tamamına karşıyız şu anda, tamamına karşıyız. Nedenini şimdi anlatacağım, sakin sakin anlatacağım.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sizi anlamak zor…

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Lütfederseniz, bakın anlatacağım. "Biraz sakin anlatın da dinleyelim" dediniz, ben de sakin sakin anlatıyorum.

MUSTAFA DURU (Kayseri) - Hiç itiraz etmiyoruz…

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakın buradan basın mensuplarını da uyarıyorum, çok önemli bir konu var, hem basın atlıyor hem siz atlıyorsunuz; Bakanınız geldi, konuşmacılarınız geldi, burada bir şeyi itiraf etti. Dedi ki, bu devlet bizim dönemimizde değil, geçmiş dönemde, Sayıştay raporlarına göre, kamu zararına uğratılmıştır. Hatta, Sayın Bakan bunu farklı bir ifadeyle söyledi de Meclis kürsüsüne yakışmaz. Yapılmış. Soyulmuş mu; soyulmuş.

Ee, değerli arkadaşlar, madem soyulmuş, siz de İktidarsınız, EPDK Başkanım da orada oturuyor; devleti soyan bu firmalara hâlâ lisans vermeye devam ediyor musunuz etmiyor musunuz?

Bunlar devleti soydu. Yanlış fizibilite raporlarıyla devletten aldığı paralarla yeni tesis yapıyorlar bu insanlar, yeni lisans alıyorlar. Başkan orada, öyle değilse söylesin, ben firmaları sayayım. Böyle şey olur mu! Böyle şey olur mu! Bunu ben mi yapıyorum? Yapmayın ne olur!

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Lisansı kim veriyor, söyler misiniz?

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Ben sorumlusuna söylüyorum, EPDK veriyor.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Bakanlığa mı bağlı?

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Bakanlık tedbirini alsın.

Hakkında soruşturma olan firmalar belli süreyle lisans alamaz desin, getirin imzalayalım.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - EPDK bağımsız.

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Bu firmalar aklanana kadar, bu firmalar hakkındaki iddialar sona erene kadar kamudan ihale alamaz, lisans verilemez diye bir kanun getirin, altına imza atalım. Biz bekliyoruz, hemen getirin.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Şahıs adına kanun çıkar mı ya?!

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Sayın Bakan…

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Kayseri) - İsmini ver!

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Konuşursanız veririm. Listesini veririm. Lütfederseniz konuşmama devam edeyim.

Sayın Bakan dedi ki: "Sayın Seyhan söyledi, işletmeye açtık biz bu santralı, haberi yok..." Ee, doğru, Bakan gitti, işletmeye açıldı. Ben işletmeye açılmadı demedim. Ben, kömür çıkarma ihalesi yapılmadı dedim. Hâlâ yapılmadı. İddia ediyorum, hâlâ Elbistan (B) için kömür çıkarma ihalesi yapılmadı değerli arkadaşlar.

Yine, bu tasarıyla, enerji satışıyla ilgili düzeltme yapılıyor. Ben soruyorum, yetkililer cevap versin, kendileri cevap versin; var ya da yok. TEİAŞ'a, şu ana kadar Bulgar, Yunan, Gürcistan hatlarına ilk kimler müracaat etti; bu firmaları bize lütfen söylesinler. Bu kanundan yararlanabilecekler bunlar; ilk kimler müracaat etti, bize söylesinler.

Hemen devam ediyorum; bir şey dikkatten kaçıyor: Enerji ithalatı yapılıyor, şu yapılıyor, bu yapılıyor, raporlar da görmezden geliniyor.

Elimde, yine, TEİAŞ'ın arz raporu mevcut. Enerji ithalatı 20 milyar kilovat/saate çıkarılabilir diyor; bu yapılırsa, ihracatçı firmanın, yani, ülkeye satan firmanın kârı 600 000 000 USD olur diyor. Bütün belgeler burada. Raporu bir kurum hazırlıyor, diğer raporun bu kurumdan haberi yok, bunu dikkate alan yok.

Yapmanız gereken şu, arkadaşlar; bakın, ben size tasarının tamamı üzerinde söyleyeyim: TEDAŞ, TETAŞ, EÜAŞ -önerilerimi sıralıyorum- özel sektör dinamiklerini bozmayacak şekilde, özerk birer tüzelkişilik haline getirilmelidir. Çözüm budur. Özel sektör dinamiklerini bozmayacak şekilde, bu kurumlar tüzelkişilik haline getirilmeli ve piyasaya sokulmalıdır. Çözüm budur. Serbest rekabet ortamında bu kurumların faaliyet göstermesi sağlanmalıdır. Kamunun cezalandırılmasından vazgeçilmelidir. Birinci önerimiz bu.

Enerji konusunda -ikinci önerimiz- lütfen, çeşitliliği sağlayın; lütfen, yerli kaynaklara öncelik verin. Bu ülkenin rüzgârı, kapasitesini düşürdüğünüz hidrolikleri dururken, küçük hidrolikler yapılıp yüksek istihdamlar yaratma fırsatları mevcutken, temiz, filtre edilmiş, filtrelizasyonu ayarlanmış kömür santrallarını yapmak mümkünken, bu ülkeyi yüzde 45 olan doğalgazda daha fazla bağımlı hale getirmeyin ve hatta, yüzde 100'ü dışa bağımlılık olan nükleer enerjiyi Türkiye'nin gündemine sokmayın. Ülkede meydana gelecek enerji açığını 2015 yılına kadar sıkıntısız, hatta, 2020 yılına kadar sıkıntısız götürebilecek bir planlamayı bugün yapmak ve bunu işleme sokmak mümkün. Bu mümkün olan şeyi birlikte yapalım, birlikte yapalım, getirin düzenlemeleri; kamuyu da bunun içerisine sokalım.

Türkiye'ye sadece temiz kömür teknolojileriyle veya hidroliklerle yaklaşmayın. Bakın, jeotermal kanunu hâlâ çıkmadı, hâlâ çıkmadı bu kanun. Gelin, bu bölgelere, jeotermalden yararlanacak Afyon, Uşak, Aydın gibi bölgelere ısıtma için doğalgaz verdiniz. Gelin, buranın ısıtmalarını bir an önce jeotermalden yapmasını sağlayalım. Bu yatırımların önünü açacak kanunlar çıkaralım. Orada yaşayan vatandaşlara verelim oranın enerji kaynaklarını. Birilerinden enerji kaynağı alarak, biz, bu ülkeyi yeniden yurt dışına para ödeyecek hale sokmayalım ve gelin, lütfen, Enerji Bakanlığı dış kaynaklara destek vermek yerine, dışarıda enerji aramak yerine yerli kaynaklara destek versin, yerli yatırımcılara destek versin. Rüzgârcılar, eğer, bu kanunla yatırım yapamıyorsa, onların yatırım yapmalarını sağlayacak yeni yasal düzenlemeleri Türkiye Büyük Millet Meclisinin huzuruna getirsin.

Değerli arkadaşlar, bunun dışında, ihtisaslaşmayı sağlayalım. Küçük küçük hidrolik santrallar kuralım, rüzgâr santralları kuralım, güneşe ağırlık verelim, jeotermale verelim, bunların sanayiinin Türkiye'de geliştirilmesini sağlayalım ve bu sürede, doğalgazın pik dönemlerinde ortaya çıkacak enerji krizini önlemek için bir an önce LNG depolarımızı bitirelim. "Tuz Gölünün altına depo yapılacak" deniliyor; fizibilitesi bitmedi, önce onu tamamlayalım. Biz, yurt dışında yaptığımız sözleşmeleri yeniden gözden geçirip yeniden masaya oturduğumuzda, bu ülke nasıl kazançlı çıkacak, birlikte onu konuşalım; bu ülkenin kaynaklarını dışarı vermeyi konuşmayalım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Seyhan, lütfen, toparlar mısınız.

Buyurun.

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, bu yasayla, vurguncu yatırımcı isteğine ulaşmak üzeredir. Biz, ülkede yatırımcı istiyoruz. Namuslu, dürüst, ülkenin kaynaklarını düzgün kullanan yatırımcılar istiyoruz. Biz, bu ülkede, bu kaynakların doğru kullanılmasını ve bu kaynakları kullanırken de, hem vatandaşın hem de ülke menfaatlarının feda edilmesini istemiyoruz.

1,5 dakika içerisinde de hemen cevap vereceğim.

Sayın Genel Müdürüm dedi ki: "Bize atıfta bulundunuz. Bir firmayla ilgili, bir bölgeyle ilgili -özellikle Diyarbakır bölgesiyle ilgili- yanlış bilgi verdiniz. Biz, orada işletmeyi kâr ettirdik." Sayın Genel Müdürüme sesleniyorum: Diyarbakır'da, doğru, işletme eski döneminden daha fazla tahsilat yapar hale gelmiş; ancak, daha fazla tahsilat yapar hale gelmesi, sizin müessese müdürlüğü raporlarını hiçe saymanızı gerektirmez. "Onlar ihalede yeterli bulmadı, biz bulduk" diyerek ihale vermenizi gerektirmez. Müessese raporlarında 2005 kasım ayında ilçe, köylerin ve sayaçların firma tarafından okunmadığı tespit ediliyor. Siz, bu firmanın sözleşmesini feshetmeliydiniz; hukuksuzluk yapmanızı gerektirmez. Oranın müdürünü siz atadınız, müdür yardımcılarını siz atadınız; görevden almanızı gerektirmez ve bu firmanın, yine, atadığınız yeni müdürler ve müdür yardımcıları tarafından Kürtçe, Zazaca bildiri dağıttığı ve sayaçların okunmadığı yeniden belgelenmesine rağmen, buna seyirci kalmanızı gerektirmez.

Her şeyin başı kazanç değildir; her şeyin başı Türkiye'dir. Hukuksuzluğu meşru hale getirirsek, bunun altından kalkamayız.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Seyhan.

Madde üzerinde, AK Parti Grubu adına ve şahsı adına söz isteyen Kütahya Milletvekili Sayın Hüsnü Ordu; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA HÜSNÜ ORDU (Kütahya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; daha evvel görüştüğümüz 2 nci maddenin tekrar müzakeresi hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, kanunun bu maddesinde, daha evvel, TEİAŞ'a kapasite tahsisiyle ilgili bir görev verilmiş kanunun özünde. Daha sonra, bu kapasite tahsisleriyle ilgili, TEİAŞ, bu görevini yerine getirdikten sonra, EPDK'ya müracaat ediyor. EPDK, bu konuda bunları yayınlıyor ve TEİAŞ, mevcut yönetmeliklere göre de bunu fiyat ve kapasite yönüyle ihale yapıyor idi.

Şimdi, bunun daha iyi müzakere edilebilmesi için, biz, mevcut önergeyle düzenlenen şekilden tekrar eski şekline geliyoruz. Burada söylenenler açıkçası şunlar: Bir tarafta bir fikir diyor ki, bunun teknik olarak müzakere edilmesi lazım. Ortada TEİAŞ'ın belirlediği bir kapasite var, iletim kapasitesi tahsisi. Bunun dışında, ihale yönteminde fiyat ve kapasite önplana çıkıyor; ama, bir de sözleşme gereği var. Şöyle bir durum olursa, "İthalat ve ihracatla ilgili sözleşme bağlantısı yapan firmalar ihaleye açıldığında, bir başka firma, sözleşme akdi elinde olan, ihracat ve ithalatla ilgili sözleşme akdi elinde olan firmadan daha fazla bir fiyat teklif eder ve o ihaleyi kazanırsa, acaba, elinde sözleşme akdi bulunan, ihracat sözleşme akdi bulunan firmayla onun arasında bir sorun yaşanır mı" düşüncesinden hareket ederek, elinde sözleşme akdi bulunan firmaların TEİAŞ'ın belirlediği kapasiteye ilk müracaat ettiğinde tahsis edilsin gibi bir fikre sahip olmuşlar. Bu fikrin, yeniden, EPDK, TEİAŞ, Enerji Bakanlığı ve Grubumuz tarafından eksik ve doğru yönleri nelerse tekrar müzakere edilip, bir fikrî birlikteliğe varılıp, ondan sonra gelinmesi lazım. Çok öz olarak, biz, şu anda, kanunu, tekrar, eski haline, bu önergeyle getiriyoruz.

Ben buradan şunu ifade etmek istiyorum: Biraz evvel, buradan, gene, değerli CHP Grup Sözcümüz bir şey ifade etti. Ben, hemen gittim, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu Başkanımızdan da bu konuda bilgi aldım. Sayıştay raporlarında ifade edilen; yani, devleti dolandıran -birtakım iddialarla- firmaların, Enerji Piyasası Düzenleme Kuruluna başvurduklarını ve onlara yeni lisanslar verildiği ifade edildi. Ben de yerimden kalktım, gittim Sayın Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu Başkanı Yusuf Günay Beye sordum; dedim ki, böyle bir iddia var, bu doğru mudur. Sayın Yusuf Günay aynen şöyle söyledi; dedi ki: "Biz Sayıştay raporlarında ifade edilen firmalara yeni bir lisans kesinlikle vermedik. Eğer, böyle bir iddia varsa, o iddiayı yapanlar belgeyle bunu ortaya koysun." Ben bu bilgiyi veren ve Genel Kurulumuzu aydınlatma fırsatını bize veren Yusuf Beye de teşekkür ediyorum.

Bu yasanın ülkemize ve memleketimize hayırlı olmasını diliyor; saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ordu.

Madde üzerinde, şahsı adına söz isteyen Adana Milletvekili Tacidar Seyhan.

Buyurun Sayın Seyhan.

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu Başkanımız burada. Bilgin bu Sayıştay raporunda, var mı yok mu?! Siz Bandırma'da rüzgâr enerji santralı lisansını verdiniz mi vermediniz mi?! Firma ve yer…

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Cevap verme yetkisi yok ki, nasıl yapsın, nasıl cevap versin?!

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Hayır, arkadaşıma soruyorum; yazılı cevap versin canım, Sayın Bakan yazılı cevap versin.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Yani, şimdi …

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Bir müsaade buyurun…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Rica ederim, söyleyin diyor, o da söylüyor.

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Siz sordunuz Sayın Vekilim. Siz sordunuz ben de söylüyorum burada.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sordu arkadaşımız, Sayın Ordu sordu.

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Siz sordunuz, ben de söylüyorum. İsim ver dediniz verdim bir tane. Yoksa, yok diyeceksiniz. Bunu indirip kaldırmanın âlemi yok ki! Herhalde biz de bir kaynağa göre konuşuyoruz, hiç bilmediğimiz bir yer değil ki. Sayın Günay'ın yetkisi yok diye… Buradan çıkınca konuşsun, özerk bir kurum değil mi o; Bakanlığın etkisi altında kalmak zorunda mı; bir tek EPDK'ya verilen lisanslarla ilgili mi konuşacak; bu 2 nci maddede EPDK by-pass edilmiyor muydu; niye konuşmuyor Sayın Günay basında ve kamuoyu önünde?

Niye susuyorsunuz Sayın Günay? O kadar by-pass ediliyorsunuz, kurumunuz by pass ediliyor, DSİ'ye devrediliyor haklarınız yine geliyor yeni bir kanun tasarısıyla. Niye duruyorsunuz yerinizde? Hani bu işi siz belirleyecektiniz?! İki başlılık yaratılıyor devlette, niye duruyorsunuz? Böyle bir şey var mı; böyle bir içtihat yoksa, böyle bir vatanperverlik de olmaz, olmaz! Çıksın, herkes sorumluluğuna sahip çıksın.

HASAN ANĞI (Konya) - Sataşma var Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Seyhan, lütfen kamu görevlisine hitaben konuşmayalım.

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Kuruma hitaben konuşuyorum. Kurum ne yapıp ne yapmadığını kamuoyuna açıklamak ve rapor etmek zorundadır. Ben Sayın Enerji Bakanlığından da bu iddialarıma yazılı cevap vermesini rica ediyorum. Yarın da soru önergesine dönüştüreceğim.

Değerli arkadaşlar, bu kanun, başlangıcından sonuna kadar… İktidar Partisi milletvekillerinden birkaçı da, bu kanunun işlemeyeceğini biliyor. İddia ediyorum -bu kanuna katılmıyoruz- siz bu kanunda, özelleştirseniz özelleştirseniz bir ya da iki tanesini özelleştirirsiniz 2007 sonuna kadar; orası da, Türkiye'nin kaymağı en bol olan yeri olur. Yine, güneydoğusu, doğusu, bu ülkenin, kamunun sırtına kambur olarak kalır. Biz, buna ortak olmayacağız.

Bu yasa böyle çıkarsa, yap-işlet-devretler kamunun eliyle disipline edilecekken serbest kalır, ülke bunun sıkıntısını çekmeye devam eder; siz de, buna seyirci kalmanın bedelini ödersiniz. Eğer, ülkenin elektrik politikası konusunda böyle uygulama yapmaya devam ederseniz, sonucu size söyleyeyim; nükleeri tartıştırıyorsunuz, yenilenebilir enerjiyi tartıştırıyorsunuz, yatırımları kontrol etmiyorsunuz.

Sayın Günay ile Sayın Komisyon Başkanımla ben bir toplantıda beraberdim. Hayretler içinde kaldılar, ben de hayretler içinde kaldım. Yenilenebilir Enerji Kanunu çıktı, Sayın Günay sordu "kaç firma yatırıma başladı" dedi; 1. Başka var mı; yok. Niye onları çözmüyorsunuz? Yine, niye yeni yatırım alanları yaratmıyorsunuz? Bizim önümüze onu getirin. Yerli, dürüst, namuslu yatırımcı yatırım yapacaksa, çeşitliliği sağlayalım, sorunlarını çözelim. Birilerine menfaat sağlamayalım. Temiz enerjinin ve enerji çeşitliliğinin arkasından koşalım.

Bu politika nedir biliyor musunuz arkadaşlar; bu politika, göz göre göre, enerjide dışa bağımlılığı artırmaktır. Gelecek yıl Türkiye'nin enerjide dışa bağımlılığı bu yıldan fazla olacaktır. İddiayla söylüyorum ve bu dışa bağımlılık, nükleer enerji süresi uzun olduğu için, çözülemez denilerek, Türkiye, yeniden, yüzde 45 olan, 50'ye yaklaşan doğalgaz oranını da dikkate almadan, doğalgaz çevrim santralları kurulmasına mahkûm edilecektir ve bu vatana, bu millete yapılacak en büyük kötülük budur. Bunu destekleyen hiçbir kanunun, hiçbir düzenlemenin arkasında, biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak asla ve asla olmayacağız, cumhuriyetin kurumlarının birer birer tahrip edilmesine ve yok edilmesine göz yummayacağız.

Hepinizi saygılarla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Seyhan.

Madde üzerinde 1 adet önerge vardır; okutup, işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1099 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

İrfan Gündüz

 

Eyyüp Sanay

M. Salih Erdoğan

 

İstanbul

 

Ankara

Denizli

 

 

Öner Ergenç

Hüsnü Ordu

 

 

 

Siirt

Kütahya

 

 

Madde 2- 4628 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin üçüncü fıkrası ile dördüncü fıkrasının (a) bendi ve (g) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, dördüncü fıkrasının (c) bendinin son paragrafında yer alan "denetim" ibaresinden sonra gelmek üzere "yetkisi" ibaresi eklenmiş, 3 üncü maddesinin (c) bendinin üç numaralı alt bendinin ikinci paragrafında yer alan "Özel sektörde" ibaresi "Özel sektör" şeklinde değiştirilmiştir.

"Piyasada faaliyet gösterebilecek özel hukuk hükümlerine tabi tüzel kişilerin, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre anonim şirket veya limited şirket olarak kurulması ve anonim şirketlerin sermaye piyasası mevzuatına göre borsada işlem görenler dışındaki hisselerinin nama yazılı olması şarttır. Bu şirketlerin ana sözleşmelerinde bulunması gereken hususlar yönetmelikle düzenlenir."

"a) Üretim faaliyeti gösterebilecek tüzel kişiler: Özel sektör üretim şirketleri, Elektrik Üretim Anonim Şirketi, Elektrik Üretim Anonim Şirketinin yeniden yapılandırılmasıyla oluşan diğer kamu üretim şirketleri ile otoprodüktör ve otoprodüktör gruplarıdır. Özel sektör ve kamu üretim şirketleri, lisansları uyarınca gerçek ve tüzel kişilere elektrik enerjisi ve/veya kapasite satışı yapar."

"g) Organize Sanayi Bölgeleri: 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununa göre kurulan organize sanayi bölgeleri tüzel kişilikleri, katılımcılarının ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla; onaylı sınırlar içerisinde 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre şirket kurma şartı aranmaksızın Kurumdan lisans almak koşuluyla dağıtım ve/veya üretim faaliyetlerinde bulunur.

Organize sanayi bölgeleri tüzel kişilikleri, katılımcılarının elektrik ihtiyacını karşılamak amacıyla tüketim miktarına bakılmaksızın serbest tüketici sayılır.

Organize sanayi bölgesi katılımcılarından serbest tüketici limitini aşan tüketiciler, organize sanayi bölgesine dağıtım bedeli ödemek kaydıyla tedarikçisini seçme hakkına sahiptir.

Organize sanayi bölgelerinin, ürettiği veya serbest tüketici sıfatıyla temin ettiği elektrik enerjisinin; katılımcılarının kullanımına sunulmasına, dağıtım bedellerinin belirlenmesine, organize sanayi bölgelerinin bu bent kapsamında gerçekleştirecekleri faaliyetlere ilişkin esas ve usuller, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının görüşü alınarak Kurum tarafından hazırlanacak yönetmelikle belirlenir.

Organize sanayi bölgeleri sınırları içerisinde olup, bedelsiz olarak veya sembolik bedel ile TEDAŞ'a devredilen tesislerin mülkiyeti ve işletme hakları üç ay içinde aynı bedelle ilgili organize sanayi bölgesine devredilir.

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Kayseri) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Maddenin kapsamının genişletilmesinin önlenmesi amacıyla, Plan ve Bütçe Komisyonunda kabul edilen şekline dönüştürülmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.

BAŞKAN - Arayacağım Sayın Anadol.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı vardır; önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Şimdi, İçtüzüğün 86 ncı maddesi gereğince, oyunun rengini belirtmek üzere, aleyhte söz isteyen Ümmet Kandoğan, Denizli Milletvekili? Yok.

Yine, aleyhte söz isteyen, Ferit Mevlüt Aslanoğlu, Malatya Milletvekili.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Saygıdeğer Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; tutanaklara geçsin diye bu sözü aldım.

Değerli milletvekilleri, bir ülkenin ekonomik bağımsızlığı olmadığı zaman, o ülke teslimiyetçi bir ülkedir. Eğer bu ülke, ekonomik olarak hep birilerine muhtaç olacaksa, hep bu ülkenin birtakım özgürlüğü birilerinin elinde olacaksa, o ülkenin geleceğinden kuşku duyulmalıdır.

Size rakamlar veriyorum: 173 milyar kilovat/saat elektrik üretiminin 134 milyar kilovat/saati termik santrallardan, bunun da yüzde 70'i doğalgaz ve dışarıdan ithal edilen maddelerle... Değerli milletvekilleri, bu ülkenin bağımsızlığını, bu yasa tehlike altına almaktadır; bu ülkenin bağımsızlığına dinamit koymaktayız. Ben bunu bir kez daha söylüyorum. Biz, vahada yaşayan bir ülke değiliz, bizim kaynaklarımız var, bizim birsürü alternatif ürünümüz var; eğer, biz, enerjiye yılda bu kadar bir bedel ödersek, bu ülkenin geleceğini ve bu ülkenin bağımsızlığını tehlike altına atıyoruz. Özellikle kayıtlara geçmesi için söylüyorum. Bir kez daha bunu söylemek zorundayım bu ülkenin bir vatandaşı olarak.

İkinci olarak da, Sayın Enerji Bakanım bir soruya verdiği cevapta, özellikle köylülerle ilgili soruna şöyle bir yanıt verdi: "Ödeme alışkanlığı oluşmamış" dedi. Sayın Bakanım, meyvesi dondu, sebzesi dondu, her şeyi dondu; neyle ödeyecek bu insanlar?! Bugüne kadar sahip mi çıktınız?! Yirmi gün oldu Malatya'da don olalı, biriniz gittiniz "nedir" mi dediniz? Ekmeği yok ekmeği, bu insanların; ekmeği yok, un alamıyor bu insanlar.

Değerli milletvekilleri, eğer, bu sorunlara böyle bakarsak, doğrudan gelir desteklerini -Nevşehir milletvekillerimiz söyledi burada- bu bölgede vermediğimiz sürece, bu insanlar elektrik parasını neyle ödeyecekler?! Yani, bu insanları "ödeme alışkanlığı oluşmamış" diye suçlamayı, hakikaten yadırgıyorum ve kınıyorum.

Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Aslanoğlu.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Oyunuzun rengini söylemediniz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkanım, oyumun rengi menfî.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, kabul edilen önergeler nedeniyle tasarının son oylamasını açıkoylama şeklinde yapacağız.

Şimdi, bu nedenle, açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açıkoylamanın elektronik cihazla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın Milletvekilleri, Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair kanun Tasarısının oylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı:                207

Kabul:                                       184

Ret:                                             22

Çekimser:                                 1 (x)

Böylece tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Yarım kalan işlerle ilgili işlemler tamamlandığından, şimdi, kanun tasarı ve tekliflerinin görüşmelerine 1 inci sıradan itibaren devam edeceğiz.

1 inci sırada yer alan Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Savunma Komisyonu raporunun görüşmelerine başlayacağız.

4.- Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/278, 1/1034) (S. Sayısı: 17 ve 17'ye 1 inci Ek) (x)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Komisyon raporu 17 ve 17'ye 1 inci ek sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Zekeriya Akıncı, Ankara Milletvekili.

Buyurun Sayın Akıncı. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Savunma Komisyonu raporu hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, bütün arkadaşlarımı sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, seksenüç yıl önce, tarihte eşine az rastlanır bir ulusal kurtuluş savaşını sonuçlandırdık. Osmanlı İmparatorluğunun çökmesiyle Anadolu'yu kendisine yurt edinen farklı inanç ve etnik kökenden insanlar, omuz omuza verdikleri bu büyük mücadeleyi Türkiye Cumhuriyeti Devletini kurarak taçlandırdılar. Yüzlerce yıllık geleneklerle, siyaset anlayışıyla, toplum düzeniyle tamamen farklı, bir anlamda taban tabana zıt cumhuriyet yapısı, hem laik demokratik niteliği hem de farklı etnik kökenlerden insanların kurduğu bilinç cumhuriyeti kimliğiyle, bugün, bütün dünyada "Türkiye modeli" diye tanımlanan bir mücizeyi ifade ediyordu. Mustafa Kemal ve arkadaşları, 1,5 milyarlık İslam dünyasında, cumhuriyeti, laikliği, demokrasiyi ve Müslümanlığı emsalsiz bir uyum içerisinde birleştirerek, bugün, hepimizin iftihar ettiği ve huzur içinde yaşadığı Türkiye Cumhuriyetini yaratmışlardır. O altın formül sayesinde, bugün, bölgemizde bir yıldız gibi parlıyoruz; o altın formül sayesinde, İran olmadık, Irak olmadık, Suudi Arabistan olmadık.

Bütün bu gerçekler, bütün çıplaklığıyla ortada iken, cumhuriyet tarihimizde görülmemiş bir biçimde, belki de ilk kez, devletin en üst kademelerinde görev almış, sorumluluk üstlenmiş siyaset insanlarının, bu temel sentezi sarsacak yeni laiklik tartışmaları, yeni kimlik tartışmaları ya da ülkede yaşayan Müslümanları tasnif etmeye dönük yeni tartışmalar açıyor olmalarını, doğrusu -bütün bu gerçekler göz önünde tutulduğunda- anlayabilmek mümkün değil.

Elbette ki, kuruluşundaki bu nitelikler, kurulmuş olduğu eşsiz coğrafya ve sahip olduğu olağanüstü zenginlikler göz önüne alındığında, böyle bir ülkenin, iç ve dış kimi güçlerce rahat bırakılması söz konusu olamazdı, olmadı da zaten. Bu büyük devletimiz kurulduğu günden itibaren, gün oldu bölgede ve dünya üzerinde hesapları olan büyük güçlerle düşüp kalktı, gün oldu laik, demokratik cumhuriyetle hesaplaşma ve rövanş alma hayallerini asla ertelememiş olan şeriatçı güçlere karşı amansız mücadele verdi, gün oldu bir ırk, bir kan, bir kafatası cumhuriyeti değil, bir bilinç cumhuriyeti olduğumuzu ve henüz, ne yazık ki, uluslaşma sürecini tamamlayamamış olduğumuzu görmek istemeyen ya da bu gerçeği bilerek ayrı bir devlet kurma arzusunu hiç kaybetmeyen bölücü güçlere ve onun örgütlü silahlı kalkışmalarına karşı uzun yıllar ve büyük kayıplar verme pahasına kendisini korudu. Bu koruma başarısını, zaman zaman da, kendilerini kimi uluslararası terör örgütlerinin Türkiye temsilcisi gibi gören ya da amacına ulaşmak için emperyalist güçlerle işbirliği yapmaktan kaçınmayanlara karşı da göstermiştir.

Yani, sevgili arkadaşlarım, seksenüç yıllık tarihimiz bir anlamda laik, demokratik cumhuriyetimizi, ulusal birliğimizi ve toprak bütünlüğümüzü koruma, kollama ve bütün bu güçlüklere rağmen de, yaşamın her alanında olağanüstü bir gelişme sergilemenin tarihi, ilerlemenin tarihi olmuştur.

Değerli arkadaşlarım, yaşanan süreç, özellikle, son onbeş yirmi yılda hem içeride hem dışarıda yaşanan gelişmeler nedeniyle yeni boyutlar da kazanmıştır. Şöyle ki, Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra Balkanlar, Kafkasya, Orta Asya ve Ortadoğu bölgelerinde ortaya çıkan güç boşluğunun, küresel belirsizliği artırdığı, bu bölgelerde jeopolitik boşluk alanlarının oluşmasına neden olduğu bilinmektedir.

Bu alanlardaki çatışma ve krizler ile 11 Eylülde ABD'de yaşanan terör eylemlerinin ardından artan terör tehditleri tüm yoğunluğuyla dünyanın gündemine taşınmıştır artık. Tek başına bu olay bile dünya kamuoyuna terörizmin boyutlarının nereye varabileceğini göstermeye yetmiştir.

Bu noktadan hareketle, jeostratejik olarak dünyanın en istikrarsız bölgeleri olan Balkanlar ve Ortadoğu'nun ortasında yer alan ülkemizin güvenlik kaygıları temel olarak terörizm, uzun menzilli füzeler ve kitle imha silahlarının yayılması, irticaî faaliyetler, bölgesel çatışmalar biçiminde sıralanmıştır. Savunma politikası ise, ülkenin ulusal bağımsızlığını, egemenliğini, toprak bütünlüğü ve hayatî çıkarlarını korumak ve muhafaza etmek esaslarına dayanmıştır. Yani, Türkiye'nin savunma politikası "bölgesinde bir güç ve denge unsuru olmak, çevresinde bir güç ve güvenlik kuşağı oluşturmak, bölgesinin barış ve güvenliğine katkıda bulunmak ve bunu dünyaya yaymak, bulunduğu bölgeye ve ötesine yönelik strateji ve güvenlik üreten bir ülke olmak, çeşitli ülkelerle işbirliği, yakınlaşma ve olumlu ilişkiler geliştirmek" şeklinde benimsenmiştir. Gerek iç güvenlik güçlerinin ve gerekse Silahlı Kuvvetlerin, bugünkü ülke ihtiyaçlarını karşılayacak, yapı, teşkilat, eğitim ve teçhizatlarının yeterlilikleri tartışılmaya değer görülse de, devletin millî hedefleri ve Silahlı Kuvvetlerin stratejik hedef planları doğrultusunda, iç ve dış tehditleri, gelişen teknoloji ve Türkiye'nin ekonomik potansiyelini de dikkate alarak geliştirmeye öncelik verilmesi gerektiği inancındayız.

Biz, aynı zamanda, parti programımızda da belirtildiği gibi, dış dünyada ve çevremizde oluşmakta olan gelişmeler karşısında, ulusal güvenliği geliştirici adımlardan ödün vermeksizin, Büyük Önder Atatürk'ün yurtta barış, dünyada barış anlayışına, dün olduğu gibi bugün de sahip çıkmaktayız. Bağımsızlığını ve haklarını korumak için, savaşçı yeteneğini gerektiğinde kanıtlamış olan ülkemiz insanı, barış içinde yaşamak istemektedir artık; ancak, çağımızda, artık bir ulusun barış içinde yaşayabilmesi dünya barışından soyutlanamaz olmuştur. Dünyanın herhangi bir noktasındaki çatışma, çok geniş bir çevreyi doğrudan ilgilendirir hale gelmiştir.

Bu noktalardan hareketle, ülkemizin dış güvenliğinin, koşullar ne olursa olsun değişmemesi gereken temel ilkeleri şunlar olmalıdır diye düşünüyoruz: Yurt savunması bir bütündür. Yurdun her yöresi, eş ve ulusal ortak duyarlılıkla, her an hazırlıklı olma anlayışıyla korunur. Ulusal güç ile ulusal güvenlik bir bütündür. Onun için, ekonomik gücümüz, ulusal eğitim, bilgi ve teknolojik düzeyimiz, stratejik sektörlerdeki birikimimiz, dış güvenliğimizi sürekli geliştirecek ve sağlamlaştıracak biçimde ve o yönde hızla yükseltilmelidir. Dış güvenlik kavramımız ve stratejimiz de, ekonomimize, bilgi ve teknolojik birikimimize sürekli ve etkin katkıda bulunmalıdır.

Barış bir bütündür. Onun için, Türkiye, kendi dış güvenliğini sağlarken, dünya barışına, özellikle bölge barışına yönelen tehlikeleri artırmayan azaltan, böylece, bölge ve dünya barışına katkıda bulunan bir tutum izlemelidir. Uluslararası silahlanma yarışının önlenmesi sürecine sürekli katkı sağlanmalıdır. Ancak, güçlü ve modernize olmuş düzenli bir Türk Silahlı Kuvvetlerinin önemi, komşumuz Irak'ta ortaya çıkan durum göz önüne alındığında, çok daha fazla da görülür ve anlaşılır olmuştur. Bu bağlamda, Türk Silahlı Kuvvetlerinin kendine yetecek olması ve her zaman çağın gereklerine uygun donatılması da önceliğimiz olmalıdır.

Dış güvenliğin önemli bir gereği, bütün bölge ülkeleriyle dostluktur. Onun için, Türkiye, bütün bölge ülkeleriyle karşılıklı güvene dayanan dostluk ilişkilerini geliştirmelidir.

Yine, bugün, Irak'ta yaşananlardan ders alınmalı, İran'ın çekilmek istendiği ateş çemberinin bölgemiz ve dünya barışına vereceği zararlar iyi düşünülmelidir.

Dış güvenliğimiz, ulusal bağımsızlığımızı güçlendirici nitelikte olmalıdır. Onun için, dış güvenlik, bir ölçünün ötesinde, dış yardıma ve desteğe bağımlı olmamalı, büyük ölçüde ulusal güce ve kaynaklara dayanmalıdır.

Bu politikaların uygulanabilmesi için, gelişen teknolojinin, değişen güvenlik ortamı ve tehditlerle ülkemizde kargaşa yaratmaya çalışan terör örgütünün varlığını ve geçmişteki harekâtlardan da ders alarak, Türk Silahlı Kuvvetlerinin savaşçı etkinliğini azaltmadan küçültmek ve modernleştirerek etkinliğini artırmak zorunluluğu ortadadır. Böylece, sayısal bakımdan daha küçük, ancak, daha modern hareket kabiliyeti, vuruş gücü, profesyonellik oranı yüksek, teknoloji, bilgi ve hareket üstünlüğüne sahip, ana silah ve malzemesi tam bir Türk Silahlı Kuvvetleri hedeflenmelidir.

Değerli arkadaşlarım, herkesin bildiği gibi, Türk Silahlı Kuvvetlerimiz kurulduğu günden bu yana her türlü gelişmeye, çağdaşlaşmaya özel bir özen göstermiştir. Türk Silahlı Kuvvetleri, gerektiğinde yeniden yapılanma, silahlanma ve modernizasyon gereksinimini ilk gören, algılayan ve bu durumun gerektirdiklerini asla savsaklamadan yapan kurumlarımızın başında gelmektedir. Yeter ki, onların ihtiyaç duyduğu desteği, ihtiyaç duyduğu yasal düzenlemeleri yapabilelim; yeter ki, gerekli kaynağı ayırabilelim.

Sevgili arkadaşlarım, bilmeliyiz ki, cumhuriyet tarihimiz boyunca maruz kaldığımız terör girişimlerini halkımızın olağanüstü desteği ve kenetlenmesi ve onun bu gücünü arkasına almış tüm güvenlik kurumlarımızın olağanüstü mücadele azmiyle bertaraf ederken, bu mücadeleler içerisinde en büyük sorumluluğu ve yükü de her zaman Türk Silahlı Kuvvetleri üstlenmiştir. Anayasamızdan kaynaklanan görev ve yetkilerini bir an bile ihmal etmemiştir. Elbette, biz de, ulusça, bu mücadelenin hep arkasında olduk ve hiçbir özveriden kaçınmadık; malımızı, canımızı verdik, ulusal bütünlüğümüzü vermedik; Türk Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyaç duyduğu her türlü maddî ve manevî gücü kendisine vermekte hiçbir tereddüt göstermedik. Bugün de, bu yasal düzenlemeyle, yurt savunması ve terörle mücadelede büyük yararlılıklar gösteren ve bu mücadele içerisinde yer tutmuş evlatlarımızın meslekî anlamda yükselmelerini önleyen ve bu nedenle onların mağduriyetine neden olan koşulları düzeltecek bir yasa çalışmasını hep birlikte gerçekleştirip, birlik ve bütünlüğümüzün çelikleşmiş ifadesi olan Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının karşısında, bir nebze olsun, görevimizi yapmış olacağız; çünkü, değerli arkadaşlarım, Türk Silahlı Kuvvetlerinin, gerek sınırların korunmasında gerekse terörle mücadelede ana unsuru personeldir. Türk Silahlı Kuvvetlerinde personel sistemi dinamik bir yapıya sahiptir; tıpkı silah sistemlerinde olduğu gibi, personel yönetim sisteminde de gelişen teknolojiye ve bilime uygun gelişmeleri sağlama zorunluluğu vardır. Personelin moral ve motivasyonunu yükseltecek yasal düzenlemeler, elbette ki, geciktirilmeden yapılmalı; yine, ekonomik, sosyal ve özlük haklarında iyileştirmeler yapmak da önceliğimiz olmalıdır.

Aynı zamanda, bizler, onları moral ve motivasyondan yoksun bırakacak uygulamalardan, yani büyük zorluklarla ve özveriyle kazanılmış başarılarının boşa çıkmasına neden olabilecek adımları atmaktan ve terörle mücadelede bizi zaafa sokacak yasal düzenlemelerden de kaçınmamız gerekmektedir. Bu noktada, geçmişte çıkarılmış kimi yasaların, terörle mücadelede başarılı olmamıza ve terör örgütlerinin tasfiyesini sağlayabilecek sonuçların alınmasına hiçbir katkısının olmadığını yaşayarak gördük. Bir yasa düzenlemesiyle eve döndürmek istediklerimizden bir tekinin, bırakın eve dönmeyi, dağdan inmediğini, aksine, göz göre göre, cezaevlerinden tahliye ettiğimiz Hizbullahcı ve PKK'lılarınsa ya hücrelerine çekildiğine ya da dağa döndüğüne tanık olduk. Ne yazık ki, onca emek ve mücadele, o yasa düzenlemesiyle, boşa çıkarıldı.

Sanki, bütün bunları kısa bir süre önce yaşamamışız gibi, şimdi de, Terörle Mücadele Yasası diye getirilmek istenen, o meşhur, tartışılan 6 ncı maddeyi de içeren pişmanlık yasasının da, bu haliyle, terörle mücadele açısından bir kazanım getirmeyeceğini bilmek ve görmek durumundayız. Bayrağını ve haritasını çizmiş ve bugüne kadar savunduğu hiçbir iddiasından vazgeçmemiş terör örgütünün kurucu ve yöneticilerini de affetmenin önünü açacak bir yasa düzenlemesi, terörle mücadelede bize ne kazandıracaktır; biz de, ulusumuz da merak etmektedir. Sanıyoruz ki, zaten, bunu, yavaş yavaş Hükümet de görmüş olacak ki, hiç kimse, o maddeyi bu yasa tasarısına yerleştirmenin sorumluluğunu alamamakta ve onun doğuracağı sonuçların olumsuzluğunu üstlenmek istememektedir. Umuyoruz ki, bu konuda, Cumhuriyet Halk Partisinin yapmış olduğu uyarıları Hükümet dikkate alacaktır ve bu yasa düzenlemesi noktasında, daha titiz adımlar atmaya gayret edecektir.

Sonuç olarak, değerli arkadaşlarım, seksenüç yıllık tarihimiz ve yaşadıklarımız ve gerekse son onbeş yirmi yılda yoğunlaşan terör eylemlerinden çektiklerimiz göz önüne alındığında, görüşmekte olduğumuz yasa tasarısının da, terörle mücadele konusunda başarılı olmamıza katkı sunacak kimi adımların atılmasına olanak sağlayacağını düşünerek, gelişen şartlara uygun olarak, Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin eğitilmesi, yetiştirilmesi, terfilerinin yeniden düzenlenmesine yönelik bu tasarıyı Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak destekliyoruz.

Bu tasarıda yer alan, terörle mücadele sonucu yaralanan ve uzun süreli tedavi gören personelin rütbe ve kıdemlerine ilişkin düzenleme yapılmış olmasının, ateş çemberi içinde terörle mücadele eden Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarımızın moralini artıracağı açıktır.

Biz, terörle mücadelenin, sadece terör örgütüne karşı verilecek silahlı mücadeleden ibaret olmadığını, çok daha geniş boyutlu olduğunu biliyoruz. Özellikle bölgenin masum insanları ile teröristlerin birbirinden ayrılması ve terör örgütünün bölge insanı üzerindeki etkisinin kırılması için devletin bütün imkânlarını kullanması gerektiğine de inanıyoruz. Demokrasi ve insan haklarının bölge insanı için ne büyük önem taşıdığının da farkındayız, tüm yaşadıklarımızın arkasından; ama, bütün bu gerçekler, bizi, terör örgütüyle mücadelemizde asla zaafa düşürmemelidir diye düşünüyoruz.

Tasarıyla, özellikle iç güvenlik ve terörle mücadele hizmetlerinde üstün hizmet, liyakat gösteren personel ile yeni buluş ve proje geliştiren personelin ödüllendirilmesi imkânı da getirilmektedir.

Yine, bu mücadelede yer alan alt rütbeli subay ve assubaylarımızın üstün başarı nedeniyle terfilerinin önünün açılmasını da olumlu olarak değerlendirmekteyiz.

Bugüne kadar tartışma konusu yapılan, assubayların kıdem sıralarının belirlenmesinde ortaya çıkan tereddütlerin, bu yasanın 7 nci maddesiyle de net olarak düzenlenmiş ve objektif kriterlere bağlanmış olması, personelin huzursuzluğunu da nispeten giderecektir diye düşünüyoruz.

Bu inanç ve duygularla, bir kez daha, bu yasa tasarısını Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak desteklediğimizi ifade ediyor, Yüce Heyetinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akıncı.

Tasarının tümü üzerinde, AK Parti Grubu adına söz isteyen Ramazan Toprak, Aksaray Milletvekili.

Buyurun Sayın Toprak. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi, AK Parti Grubu ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz kanun tasarısıyla, ağırlıklı olarak, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yapan subay, assubayların emsallerine göre mağdur olmalarını telafi eden hükümler getiriliyor.

Başlıklarla söylemek gerekirse; rütbe, terfi ve kademe ilerlemesiyle, nasıplarla ve bekleme süreleriyle ilgili olumlu hükümler getirilmektedir. Özellikle de 5 inci maddeyle, terörle mücadelede yaralanarak uzun dönem tedavi gerektiren subay, assubayların bu nedenle mağduriyetlerini engelleyici hükümler getirilmektedir.

Bana göre tasarıyla verilmek istenen en önemli mesaj şudur: Kamu personel rejimi konuşulurken, konuyla eş anlamlı, eşdeğer ücret dengesi veya dengesizliği konuşulur; ancak, öncelikle konuşulması gereken şey, burada, performans denetimidir. Nedense, performans denetimi konuşulurken, asıl bu sorun konuşulmaktan özenle kaçınılmaktadır. Bunların, bu sorunu konuşmaktan kaçınanların önemli bir kısmı, yalnızca yüksek ücreti pazarlık konusu yaparak, verimlilik ve bunun tespiti için performans denetiminden özenle kaçarlar. Oysa, performans denetiminden, üretmeyen, işini gereği gibi yapmayan kitleler, kesimler, kişiler kaçarlar. Üreten, işini gereği gibi yapan, performans denetiminden kaçmak bir yana, bilakis performans denetimine tabi olarak ücretini artırmak için özel çaba sarf eder ki, takdire şayan görülsün, taltif edilsin diye. Diğer ifadeyle söyleyelim, kamu yönetiminde mükâfat, mücazat anlayışı yaygınlaşmalıdır.

Dün yapılan rutinleri bugün tekrar etmek gerçek başarı değildir. Gerçek anlamda başarı, dün yapılanların üzerine bugün yeni şeyler ekleyerek, yarını gören, geleceği kucaklayan işler yapmak, çözümler üretmek ve onu yapanları da takdir ve taltif etmektir. Üreten ile üretmeyeni eşit saymak, üreten anlamında, eşitlik değil haksızlıktır. İşte, bu tasarıyla, Türk Silahlı Kuvvetleri, bu çarpıklığı önemli oranda gideren bir düzenlemeyle karşımıza gelmiştir. Özellikle de, tasarının 12 nci maddesinde subay-assubayların muharebe harekâtında, iç güvenlik ve terörle mücadelede, tabiî afetlerde, diğer olağanüstü hal ve durumlarda liyakat, feragat, yüksek hizmet veya yaşamını ortaya koyarak büyük yararlılık gösterenler; eğitim, atış, spor ve benzeri faaliyetlerde üstün başarı sağlayanlar, yeni projelerle yenilik getirenler ve yeni buluşlar yapanlar takdir ve taltif edilmektedir.

Bu anlayışın gereği olarak ücret artışı talebinde bulunanların, performans denetimine de açık ve hazır olduklarını belirterek ve bunun da gereğini yerine getirmelerini; verimlilik konusunda herkesin, üzerine düşeni gereği gibi yerine getirmesini diliyor, ayrıca, bu tasarının, Türk Silahlı Kuvvetlerimize ve ülkemize hayırlar getirmesi dilek ve temennilerimle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Toprak, teşekkür ediyorum.

Tasarının tümü üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına söz isteyen Hüseyin Özcan, Mersin Milletvekili…

Buyurun Sayın Özcan. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Silahlı Kuvvetler Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 17 ve17'ye 1 inci ek sıra sayılı tasarı hakkında söz almış bulunuyorum Anavatan Grubu adına; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, barışta ve savaşta, her zaman halkımızın yanında olmuş, bizim gözbebeğimiz ve her zaman için, şehitleri vermeye hazır olan ve gerçekten, bu konuda da hiçbir şekilde tereddütü olmayan Silahlı Kuvvetlerimizin şehitlerimizi saygıyla anıyor, gazilerimize sağlık diliyoruz ve bütün çalışan Silahlı Kuvvetler personeline de esenlik ve mutluluklar diliyoruz.

Değerli arkadaşlar, elbette ki, zor koşullar altında, batıda, şehirde, kırsalda, karda kışta, yani, her alanda, her şartta ülkemizin ve insanlarımızın güvenliği ve esenliği için hayatları pahasına mücadele veriyorlar. Bu görev de saygı duyulması gereken kutsal bir görevdir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunundaki bu değişiklikle ilgili ve bu tasarıyla kuvvet komutanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı nam ve hesabına yapılan eğitimlerde eğitim süresi kadar izin verilebilmesi yanında, bu iznin ihtiyaç duyulan süre kadar parçalar halinde verilmesine de imkân sağlaması amaçlanmaktadır. Tasarıyla, ayrıca, subay ve assubayların özlük hakları ile terörle mücadelede yaralananlara ve diğer bazı hususlarda değişiklik öngörmektedir.

Ülkemizin savunmasının ve savunma sanayiinin geliştirilmesi kadar, Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin, subay ve assubaylarımızın eğitim ve terfi sistemlerinin çağın gereklerine ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin durumuna uygun olarak geliştirilmesi çok önemlidir. Avrupa Birliği ülkeleri ve gelişmiş diğer ülkelerdeki uygulamalar ile ülkemizdeki kamu görevlilerinin yükselme uygulamaları birbirine yakındır; yani, hemen hemen bütün kamu kurum ve kuruluşlarında dört yıllık fakülte mezunlarının tamamen aynı statü ve hakları taşıdıkları bilinmektedir. Bilindiği üzere, daha önce Avrupa ülkeleri kriterleri göz önüne alınarak assubayların terfilerine ilişkin bazı değişiklikler de yapılmıştır. Böylece, assubaylıktan subaylığa geçen dört yıllık herhangi bir yükseköğretim kurumundan mezun olanlarla ilgili birçok sınırlama kaldırılmıştır.

Subay ve assubaylarımızın mevcut terfi sisteminde bazı tereddütler bulunduğu görülmektedir. Yürürlükteki düzenlemelerin, özellikle genç subayların erken terfilerine engel olduğu anlaşılmaktadır. Halen yürürlükte olan duruma göre, bir teğmenimiz, kurmay olduktan sonra, albaylığın sonuna kadar en erken yirmibeş yıl sonra generalliğe terfi edebilmektedir. Bu standart bekleme süreleri üzerinde yeniden düşünmek zorundayız değerli arkadaşlarım. Artık, liyakati de esas alarak, genç, liyakatli ve başarılı subaylarımızın daha erken yaşlarda general olabilme hakkına kavuşmalarının yararlı olacağını düşünüyorum.

Terfie ilişkin bir diğer hususu da vurgulamak istiyorum. Bir albayımızın terfiinde askerlik hayatındaki sicil notlarının ortalaması ile Yüksek Askerî Şûra üyelerinin kendisine 100 puan üzerinden verdiği değerlendirme notu da toplanmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, biraz önce de belirttiğim gibi, terfilerde yeni bazı standartlar getirilmesine ihtiyaç olabilir; yani, Şûra üyelerinin bir albaya not verirken sicil notunun çok altında veya çok üstünde oynama yapmamaları yararlı olacaktır. Burada nihaî amaç şudur: Genç, liyakatli ve başarılı subaylarımızın o güne kadarki askerlik yaşamlarında başarılarının dikkate alınması gerekir. Liyakatlerin, yükselmelerin garantisi altına alınmasıdır. Ülkemizin ve milletimizin güvencesi olan ordumuz, liyakatli komutanlarımıza emanet edilmesinin devamı sürmektedir. Atatürk gibi, gerçekten, tarihte eşine az rastlanan komutanları yetiştiren Türk Silahlı Kuvvetlerinin en temel prensibi de budur. Bu bakımdan, subay ve assubaylarımızın terfilerinde daha objektif kriterlerin getirilmesinin ve liyakat esasının devam ettirilmesinin yararlı olacağı düşüncesindeyiz. Dolayısıyla, mevcut sistem genç rütbedeki personeli motive etmemektedir. Türk Silahlı Kuvvetlerimizde hizmetin daha kaliteli olarak icra edilmesi ve personelin teşvik edilmesi gerekmektedir. Görevini üstün hizmet anlayışıyla yürüten personelin daha kısa sürede üst rütbelere ve görevlere yükselmesinde esas alınacak kriterler objektif bir şekilde belirlenmelidir. Personelin moral ve motivasyonunun artırılması gerekir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bilindiği üzere, Türk Silahlı Kuvvetleri personeli arasında halkla daha çok iç içe olan personel assubaylarımız ile uzman jandarma ve uzman erbaşlarımızdır. Bugün, bu personellerimiz, gerek terfi gerekse özlük hakları bakımından ciddî sıkıntılar çekmektedirler. Türk Silahlı Kuvvetlerindeki tazminat artışlarının assubaylara yansıtılmaması, assubay maaşlarının da reel olarak sürekli azalmasına neden olmuştur. Bu durum, assubayların zaman içinde alım gücünün azalmasına, ücretlerin yoksulluk sınırının altına düşmesine ve geçim sıkıntısına neden olmaktadır. Görev tazminatının Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde sadece subaylara verilip, assubayların bundan da faydalanamaması, bu personelde hoşnutsuzluk ve olumsuzluk gibi, eş ve çocuklar üzerinde de olumsuzluk yaratmaktadır. Özellikle assubaylarımızın derece ve kademe sorununu anlamakta zorluk çektiğimizi de ifade etmek istiyorum.

Bilindiği üzere, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa göre, dört yıl süreli yükseköğrenim görmüş memurlar, 9 uncu derecenin 1 inci kademesinden memuriyete başlayarak, 1 inci derecenin son kademesine kadar yükselebilmektedir. Buna karşın, yüksekokul mezunu assubaylarımız ise, 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda yer alan cetvele göre, 1 inci derecenin 3 üncü kademesine kadar yükselebilmektedir. Bu da, assubayların moral ve motivasyonunu etkilediği gibi, Anayasanın eşitlik ilkesini de zedelemektedir.

Türk Silahlı Kuvvetlerinin, diğer NATO ülkelerinde olduğu gibi, hızla modernleştiği bilinmektedir. Bu kapsamda, 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanunu ile Türk Silahlı Kuvvetleri kadrolarında yer alan uzman erbaşlarımız, profesyonel orduya dönüşümün bir parçasını oluşturmaktadır; ancak, 1986 yılında yürürlüğe konulan bu kanun ve yönetmeliği günümüzde yetersiz kalmış olup, uzman erbaş personelinin ihtiyaçlarını karşılayamamaktadır. Bu personelin en önemli sorunlarından birisi, emeklilik hakkıyla ilgili. İlgili kanunlar ve 3269 sayılı Kanun gereği, bir uzman erbaşın en çok 45 yaşına kadar sözleşmesi yenilenebilmektedir. Oysa, 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanununa göre, erkeklerde emeklilik yaşı 60 olarak düzenlenmiştir. Bu durumda, uzman erbaşlar, 45 yaşına kadar yirmibeş sene hizmet etmiş olsalar bile, emeklilik maaşlarını hak kazanabilmek için 60 yaşını beklemek zorunda kalacaklardır. Bu da, telafisi imkânsız bir mağduriyete neden olmaktadır. Bu personel için ekgösterge de düzenlenmemiştir. Diğer kamu kurum ve kuruluşlarında ve emsali olan uzman jandarmaların yararlanmasına rağmen, 3269 sayılı Kanuna tabi uzman erbaşlarda ekgöstergenin olmaması eşitsizlik yaratmaktadır. Bu şekilde, görevdeki tecrübeli uzman erbaş ile yeni göreve atanan uzman erbaş arasında hiçbir maaş farkı kalmamaktadır. Hak kaybının ortadan kaldırılabilmesi için uzman erbaşlara da ekgöstergenin verilmesinin eşitlik ilkesine uygun olacağı kanaatindeyiz.

Değerli milletvekilleri, aynı işi yapan uzman jandarma ile uzman erbaşın da aynı statüye kavuşturularak özlük ve terfi sorunlarının çözümlenmesine çalışılmasının çalışma barışına da katkısı olacaktır. Aynı kurumda çalışan aynı meslek sahibi, savaşta ve barışta aynı kaderi paylaşan personelin, ülkenin her köşesinde, külfette ve acıda hep birlikte hareket ettiklerine göre, bu farklı uygulamalarla bu insanların mağdur edilmemesi gerekir. Biz, Silahlı Kuvvetleri gözümüz gibi korumak zorundayız.

Bu yasayı biz de destekliyoruz. Her zaman için, adil olmayan konularda adil olmanın yollarını aramak zorundayız, eşitlik ilkesine de sadık kalmalıyız. Sadece askeriyede değil, işte, bizim 4/C'yle çalışan, Meclisimizde dahi, personeller arasında, bir ay eğer izin aldığında aç kaldıklarını, sıkıntılar içerisinde olduklarını görüyoruz.

Bu konuların düzeltilmesi gerektiği düşüncesiyle, Silahlı Kuvvetlerimize başarılar ve esenlikler dileyerek, bu yasanın yanında olduğumuzu Anavatan Grubu olarak belirtir; Yüce Meclise saygılar sunarız. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özcan.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

TÜRK SİLÂHLI KUVVETLERİ PERSONEL KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMENİN DEĞİŞTİRİLEREK KABULÜ İLE TÜRK SİLÂHLI KUVVETLERİ PERSONEL KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TASARISI

MADDE 1.- 27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanununun 31 inci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"c) Üstün başarı kıdemi alan üsteğmen, yüzbaşı ve binbaşıların normal bekleme süreleri bir yıl eksiktir."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2.- 926 sayılı Kanunun 33 üncü maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"Kıdem alanlar, kazaî veya idarî kararlarla nasıpları lehe düzeltilenler ile açığa alınmaları, tutuklanmaları, kısa süreli kaçma ve izin süresini geçirme hariç firar veya izin tecavüzünde bulunmaları nedeniyle terfi edemeyen ve rütbe kıdemliliği onanmayanlardan, haklarında kovuşturmaya yer olmadığına, muhakemenin men'ine, kamu davasının düşmesine yahut ortadan kaldırılmasına, beraatine, kısa hapis cezasına veya verilen cezanın teciline, tedbire veya para cezasına çevrilmesine karar verilenler hakkında, emsalleri terfi etmiş veya rütbe kıdemliliği onanmış olmak şartıyla, yukarıdaki fıkra hükmü uygulanmaz. Ancak, bu durumda olanların rütbe terfi ve rütbe kıdemlilikleri, hükmün kesinleşme tarihinden geçerli olarak yapılıp emsalleri tarihine götürülür. Bu şekilde yapılan terfi ve rütbe kıdemliliklerinde maaş farkı ödenmez."

"Terfi sırasında olup da belirli oranda sicil mecburiyetini, sicil belgelerinin düzenlenmesinden sonra, 30 Ağustos tarihine kadar tamamlayacak olanlar (albaylar hariç) hakkında birinci fıkra hükmü uygulanmaz."

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3.- 926 sayılı Kanunun 35 inci maddesinin (f) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"f) Fakülte veya yüksekokulları kendi hesabına bitirip de kendi sınıflarında veya öğrenimlerinin ilgilendirdiği ihtiyaç duyulan sınıflarda muvazzaf subaylığa geçmek için müracaat eden ve 14 üncü madde çerçevesinde müracaatları kabul edilen astsubaylar, subaylığa nasıp kararnamesinin onayı tarihinden geçerli olarak teğmenliğe nasbedilirler. Bu personelin subaylık nasıpları hangi tarihte olursa olsun, kademe ilerlemesi veya üst rütbeye yükselmelerine esas olacak nasıplarında kararname takvim yılının 30 Ağustos tarihi esas alınır."

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4.- 926 sayılı Kanunun 37 nci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"Yukarıda belirtilen ilkelere göre kıdem ve kıdem sırasının belirlenmesine ilişkin diğer usûl ve esaslar, Subay Sicil Yönetmeliğinde gösterilir."

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 5.- 926 sayılı Kanunun 38 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi ile ikinci fıkrasının (a) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve bu fıkraya aşağıdaki (d) bendi eklenmiştir.

"b) Rütbeye mahsus normal bekleme süresinin binbaşılarda üç, albaylarda iki yıllık, diğer rütbelerde üçte ikisi oranında, kıdem alanlar için fiili bekleme süresinin (albaylar hariç) binbaşılarda iki yıllık diğer rütbelerde üçte ikisi oranında yıllık sicili bulunmak,"

"a) Yükselme sırasına girmiş bulunan teğmen-yarbayların sicil notu ortalamaları tespit edilir ve sınıfları içerisinde (kurmay subaylar kendi sınıflarında), branşlara ayrılan sınıflarda ise branşları içerisinde yeterlik derecesine göre sıralanırlar. Bilahare bu sıralama esas alınmak suretiyle; teğmen-binbaşılar için sicil notu ortalaması sicil tam notunun yüzde altmış ve daha yukarısı, yarbaylar için yüzde yetmiş ve daha yukarısı olanlardan bir üst rütbedeki kadro açığı kadarı en üstün yeterlik derecesinden başlanmak üzere bir üst rütbeye terfi ettirilir. Diğer terfi şartlarını haiz olduğu halde üst rütbede kadro açığı bulunmadığı için terfi edemeyenler derece ilerlemesi yaparlar. Bu Kanunun 36, 58 ve 65 inci maddelerine göre 30 Ağustos tarihinden sonra terfi etme durumunda olanların, terfi eden emsallerinin şartlarını haiz olmak kaydıyla, kadro açığı şartı aranmadan bir üst rütbeye terfi işlemleri derhal yapılır."

"d) Yükselme sırasına girmiş bulunan subaylardan görev esnasında yaralanmaları nedeniyle uzun süreli tedaviye tâbi tutulanların rütbe terfii ve rütbe kıdemliliği işlemleri; sicil notu ortalamasına göre, birinci fıkranın (b), (c), ve (d) bentlerindeki şartlar aranmadan yapılır."

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi okutuyorum:

MADDE 6.- 926 sayılı Kanunun 45 inci maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki (h) bendi eklenmiştir.

"h) Kademe ilerlemesi yapacak subaylardan görev esnasında yaralanmaları sebebiyle uzun süreli tedaviye tabi tutulanlardan o yıla ait sicil notu olmayanlarda (a) bendindeki sicil notu şartı aranmaz. Bunların kademe ilerlemeleri sicil notu ortalamasına göre yapılır."

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

7 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 7.- 926 sayılı Kanunun 84 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 84.- Kıdem ve kıdem sırası aşağıdaki esaslara göre düzenlenir:

a) Rütbelerde kıdemler, bakanlık onayı metninde yazılı tarihten başlar.

b) Aynı günde astsubaylığa nasbedilenler arasında kıdem sırası, okullarda kazanılan not ortalamalarına göre tespit edilir ve bunlar kendi aralarında sıralanırlar.

c) Aynı rütbe ve nasıplılar arasında kıdem sırası, her yıl tespit edilen yeterlik derecesine göre saptanır. Aynı rütbe ve nasıplı olup, değişik kaynaklardan yetiştiğinden yeterlik derecesi kıyaslanamayan astsubaylar arasındaki kıdem sırası aşağıda belirtilmiştir:

1. Astsubay meslek yüksek okulu mezunları.

2. Uzman jandarmalıktan astsubay olanlar.

3. Uzman erbaşlıktan astsubay olanlar.

4. Kıt'a erbaş ve erlerinden astsubay olanlar.

5. Sözleşmeli astsubaylıktan muvazzaf astsubay olanlar.

6. Sivil kaynaktan muvazzaf astsubay olanlar.

7. Sözleşmeli astsubaylar.

d) Çeşitli sınıflara mensup, aynı rütbe ve nasıplı astsubaylar arasındaki kıdem sırası aşağıdaki önceliğe göre;

1. Yeterlik dereceleri,

2. Astsubaylık hizmet süreleri,

3. Bir önceki rütbeye yükselme tarihleri,

4. Bir önceki rütbenin son yılında tespit edilen yeterlik dereceleri,

5. Bu durumda da eşitlik varsa, eşitlik bozuluncaya kadar sıra ile bir önceki rütbenin son yılında tespit edilen yeterlik dereceleri,

dikkate alınarak belirlenir.

e) Her ne sebeple olursa olsun sınıfı değiştirilenler, yeni sınıflarındaki yeterlik dereceleri tespit olununcaya kadar, yeni sınıfının aynı nasıplılarının sonunda sıralanırlar.

f) Kuvvetleri ayrı olan aynı rütbe ve aynı nasıplı astsubayların kıdem sırası;

1. Aynı yıl terfi edenlerden kıdem almadan yükselenler,

2. Her ikisi de kıdem alarak yükselmiş ise bir önceki rütbeye yükselme tarihi önce olanlar,

3. Bütün şartlar aynı ise mensup olduğu kuvvete göre sıra ile kara, deniz, hava, jandarma, sahil güvenlik,

diğerlerine nazaran kıdemlidir.

Yukarıda belirtilen ilkelere göre kıdem ve kıdem sırasının belirlenmesine ilişkin diğer usûl ve esaslar Astsubay Sicil Yönetmeliğinde gösterilir."

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

8 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 8.- 926 sayılı Kanunun 85 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi ile ikinci fıkrasının (a) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve bu fıkraya aşağıdaki (c) bendi eklenmiştir.

"b) Rütbeye mahsus bekleme süresinin üçte ikisi oranında; kıdem alanlardan astsubay çavuş, astsubay kıdemli çavuş, astsubay üstçavuş ve astsubay kıdemli üstçavuş rütbelerinde en az bir yıllık, diğer rütbelerde fiili bekleme süresinin üçte ikisi oranında yıllık sicili bulunmak,"

"a) Yükselme sırasına girmiş bulunan astsubayların, sicil notu ortalamaları tespit edilir ve bunlar sınıfları içerisinde yeterlik derecesine göre sıralanır. Bilahare bu sıralama esas alınmak üzere sicil notu ortalaması sicil tam notunun yüzde altmış ve daha yukarısı olanlardan bir üst rütbedeki kadro açığı kadarı en üstün yeterlik derecesinden başlanmak üzere bir üst rütbeye terfi ettirilir. Diğer terfi şartlarını haiz olduğu halde üst rütbede kadro açığı bulunmadığı için terfi edemeyenler derece ilerlemesi yaparlar. 83, 100 ve 106 ncı maddelere göre 30 Ağustos tarihinden sonra terfi etme durumunda olanların, terfi eden emsallerinin şartlarını haiz olmak kaydıyla, kadro açığı şartı aranmadan bir üst rütbeye terfi işlemleri derhal yapılır."

"c) Yükselme sırasına girmiş bulunan astsubaylardan görev esnasında yaralanmaları nedeniyle uzun süreli tedaviye tâbi tutulanların rütbe terfii ve rütbe kıdemliliği işlemleri; sicil notu ortalamasına göre, birinci fıkranın (b) ve (c) bentlerindeki şartlar aranmadan yapılır."

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

9 uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 9.- 926 sayılı Kanunun 93 üncü maddesine aşağıdaki (g) bendi eklenmiştir.

"g) Kademe ilerlemesi yapacak astsubaylardan görev esnasında yaralanmaları sebebiyle uzun süreli tedaviye tâbi tutulanlardan o yıla ait sicil notu olmayanlarda, (a) bendindeki sicil notu şartı aranmaz. Bunların kademe ilerlemeleri sicil notu ortalamasına göre yapılır."

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

10 uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 10.- 926 sayılı Kanunun 112 nci maddesinin dördüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

11 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 11.- 926 sayılı Kanunun 126 ncı maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"d) Türk Silâhlı Kuvvetlerinde gerekli uzmanlık dallarında ve ihtiyaç duyulan branşlarda yurt içinde öğrenim için general ve amirallere Genelkurmay Başkanlığınca; bu Kanun kapsamına giren diğer personelden; Genelkurmay Başkanlığına bağlı olanlara Genelkurmay Başkanlığınca, Millî Savunma Bakanlığına bağlı olanlara Millî Savunma Bakanlığınca, kuvvet komutanlıkları, Jandarma Genel Komutanlığı veya Sahil Güvenlik Komutanlığına bağlı olanlara ise kuvvet komutanlıkları, Jandarma Genel Komutanlığı veya Sahil Güvenlik Komutanlığınca, özlük hakları saklı kalmak şartıyla, öğrenim süresi kadar veya eğitim öğretim programının özelliğine göre ve programın safhaları dikkate alınarak ihtiyaç duyulan sürelerde bölümler halinde izin verilebilir."

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

12 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 12.- 926 sayılı Kanunun 202 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 202.- Türk Silahlı Kuvvetlerine mensup (Jandarma ve Sahil Güvenlik Komutanlığı dahil) subay, astsubay, uzman jandarma, uzman erbaş, erbaş ve erlerden;

a) Muharebe herakâtında, iç güvenlik ve terörle mücadelede, tabii afetlerde ve diğer olağanüstü hal ve durumlarda liyakat, feragat, yüksek hizmet veya yaşamını ortaya koyarak büyük yararlılık gösterenler,

b) Eğitimde, atışta, sporda, idarî ve lojistik faaliyetlerde bulundukları kıt'a, karargâh ve kurumlarda yurt içi ve yurt dışında yapılan çeşitli müsabakalarda emsallerine nazaran üstün başarı sağlayanlar,

c) Yeni projeler ortaya koyarak mevcut usûllerde olumlu yenilikler getirenler veya yeni buluşlar yapanlar,

d) Mesleğine ait eser yazanlar veya tercüme yapanlar,

e) Askeri okullardan yönetmelikte tespit edilecek derecelerle mezun olanlar,

yönetmelikte belirtilen esaslar dahilinde ödül verilmek suretiyle taltif olunurlar."

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

13 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 13.- 926 sayılı Kanunun ek 19 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Ek Madde 19.- Bu Kanunun 36 ncı maddesindeki kıdem ve 38 inci maddesindeki üstün başarı kıdemlerinin toplamı yedi yılı geçemez."

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

14 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 14.- 926 sayılı Kanunun ek geçici 78 inci maddesi yürürlükten kaldırılmıştır.

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

15 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 15.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

16 ncı maddeyi okutuyorum:

MADDE 16.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olsun.

Sayın milletvekilleri, birleşime 10 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 20.41

 

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 20.53

BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 100 üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

2 nci sırada yer alan, Gülhane Askerî Tıp Akademisi Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair 604 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu raporunun görüşmelerine başlıyoruz.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

5.- Gülhane Askerî Tıp Akademisi Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair  Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/277) (S. Sayısı: 1079) (x)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Komisyon raporu 1079 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen, AK Parti Grubu adına Bartın Milletvekili Asım Kulak.

Buyurun Sayın Kulak. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET ASIM KULAK (Bartın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1079 sıra sayılı Gülhane Askerî Tıp Akademisi Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair 604 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname hakkında AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Türk Silahlı Kuvvetlerinin tamamına sağlık hizmeti veren Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanlığı, Genelkurmay Başkanlığına bağlı bulunmakta ve bünyesinde Tıp Fakültesi, Hemşirelik Yüksekokulu, Sağlık Meslek Yüksekokulu, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Sağlık Assubay Hazırlama ve Sınıf Okulu ile 1'i İstanbul'da olmak üzere 2 eğitim hastanesi bulunmaktadır.

Türk Silahlı Kuvvetlerinin en gelişmiş tıbbî ve ilmî kurumu olan Gülhane Askerî Tıp Akademisinde iç içe girmiş ve birçoğu idarî faaliyet olan hizmetlerin tamamı tabipler tarafından yerine getirilmektedir. İdarî faaliyetlerin yoğunluğu nedeniyle asıl görevleri bilimsel faaliyetlerle uğraşmak olan tabipler, zamanlarının çoğunu bu idarî faaliyetleri icra etmeye harcamakta ve bilimsel faaliyetlere yeteri kadar zaman ayıramamaktadırlar. Bu nedenle, Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanlığında idarî faaliyetler ile bilimsel faaliyetleri birbirinden tamamen ayıracak şekilde yeniden teşkilatlanmanın, tabiplerin, idarî faaliyetlerinden soyutlanarak sadece bilimsel faaliyetlerle ilgilenmelerine imkân sağlanmasının uygun olacağı değerlendirilmektedir.

Diğer taraftan, tıp fakültelerinin anabilim ve bilim dalı başkanlığı görev süreleri, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 21 inci maddesi kapsamında üç yıl süreyle sınırlanmıştır. Gülhane Askerî Tıp Akademisindeki anabilim ve bilim dalı başkanlıklarında ise görev süresi sınırlaması bulunmamaktadır. Buna göre, bir öğretim süresi yirmi yirmibeş yılı bulacak şekilde çok uzun yıllar bu görevlerde kalabilmekte, bu durum ise, anabilim ve bilim dalıyla servis ve kısımlarda görev yapan diğer öğretim üyelerinin, kadrolar dolu olduğu için bilimsel açıdan yükselecek kadroları bulamamasına yol açmakta ve genç öğretim üyelerinin motivasyonunun kırılmasına sebep olmaktadır. Bu maksatla, anabilim ve bilim dalıyla servis ve kısım şefliği görevlilerinin askerlikteki rütbe bekleme ve terfi süreleri de göz önüne alınarak en fazla sekiz yıllık bir süreyle sınırlandırılması, bu süreyi tamamlayan öğretim üyelerinin Yüksek Bilim Konseyi kadrolarına atanmaları ve branşlarındaki bilimsel faaliyetlerine bu konseyde devam etmeleri, konseydeki kadrolara atanmış olan öğretim üyelerinden ihtiyaç olduğunda kuvvet komutanlıklarının sağlık daireleri ile Jandarma Genel Komutanlığı Sağlık Şube Müdürlüğü ve askerî hastanelerin kadro görev yerlerinde faydalanılmasının uygun olacağı değerlendirilmiştir. Bu nedenle tasarıyı destekliyoruz.

Nitekim, Silahlı Kuvvetlerimiz ile Yüce Meclisimizin işbirliğiyle Haziran 2005'te çıkarılan kanunla askerî hastaneler yüzde 10 nispetinde sivil vatandaşlarımızın istifadesine açılmıştı. Memnuniyetle müşahede ediyoruz ki, 1 Temmuz 2005 ile 28 Şubat 2006 tarihleri arasındaki sekiz aylık sürede askerî hastanelerimizden toplam 50 980 sivil vatandaşımız yararlanmış ve polikliniklerden yararlanma nispeti yüzde 17'ye ulaşmıştır.

Huzurunuzdaki bu tasarı da, Gülhane Askerî Tıp Akademisinin daha iyi ve daha kaliteli hizmet vermesine yardımcı olacak özellikler taşıdığından, bu kanunu destekliyor, ülkemize, milletimize ve Türk Silahlı Kuvvetlerimizin tıp akademilerine hayırlı olmasını diliyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kulak.

Tasarı üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mustafa Özyurt.

Buyurun Sayın Özyurt. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MUSTAFA ÖZYURT (Bursa) - Sağ olun Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Gülhane Askerî; Tıp Akademisi Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu raporu hakkında Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini sizlerle paylaşmak için söz almış bulunuyorum.

İzin verirseniz önce ben Gülhane Askerî Tıp Akademisinin tarihinden söze girmek istiyorum bir hekim olarak. Nereden çıktı bu "Gülhane" lafı, nedir? Bilmiyorum; yani, şöyle bir araştırma yapılsa, acaba nereden gelmiştir bu "Gülhane" lafı, Gülhane Askerî Tıp Akademisinin "Gülhane" olması? Yalnızca denilebilir ki, askerî tıp akademisi, Türkiye Cumhuriyeti Askerî Tıp Akademisi; öyle değil "Gülhane" denmiş. Gülhane'nin bizim tarihimizde çok önemli bir yeri var. Böyle, sıradan bir kurum değil Gülhane. Tıp tarihimizde de çok önemli bir yeri var.

Hemen şunu söyleyeyim: Sivil tıbbiyeden daha önce kurulmuş olan bir kurum Gülhane Askerî Tıp Akademisi. Türk tıp tarihinde ilk kez III. Selim döneminde askerî hekim yetiştirmeye başlıyoruz ve Hekimbaşı Mustafa Behçet Efendi, padişahın emriyle, önce Rum öğrencilerinden oluşan Kuruçeşme'de bir okul açılması düşünülüyor, diğer taraftan Kasımpaşa'da -Sayın Başbakan olsaydı belki hoşuna gidecekti- Tersanei Amire Tıp Okulları açılmasına karar veriliyor. Bu, tarihî bir gerçektir; onu söyleyeyim.

Böyle başlıyoruz tıp eğitimimize; yani, sıradan, sokaktan gelip de ben sizi tedavi ederim diyenlere karşı bir kurum oluşturulmaya başlıyor arkadaşlar. 1838'de Galatasaray'daki yeni binasına taşınıyor ve 17 Şubat 1839'da da Mektebi Tıbbiyei Adliyei Şahane adıyla tıp mektebi açılıyor ülkemizde.

Gülhane olmasına gelince arkadaşlar; eğitim hastanesi olarak bugünkü Gülhane Sarayının bulunduğu mevkide bir bölgeye, daha doğrusu bir binaya yerleştiriliyor ve ilk kez askerî hekim yetiştirmeye başlıyoruz orada. Onun için, Gülhane'nin önemi var. Gülhane kelimesi de oradan kaynaklanmaktadır.

Yaklaşık olarak 1900'lere kadar Mektebi Tıbbiyei Şahane ve Gülhane aynı yerde kalıyorlar; fakat, 1900'lerde bugünkü, eski Haydarpaşa Lisesi veya yeni adıyla Marmara Üniversitesi diye karşıdan gördüğümüz bina, 1900'lerde Mektebi Tıbbiye olarak yapılmıştır ve hem sivil hem de askerî tıp hekimi yetiştirmektedir; yani, hekim yetiştirilmektedir. Bu bakımdan, tarihimizde, dediğim gibi, Gülhane'nin apayrı bir yeri var.

1933'e gelindiğinde, üniversite reformu yapılırken, değişiklik oluyor ve şimdiki İstanbul Üniversitesinin olduğu binaya, üniversite karşıdan alınır ve -orası da, bildiğiniz gibi, Harbiye Nezaretidir aslında İstanbul Üniversitesinin olduğu bina- oraya yerleştirilir ve Mektebi Tıbbiyei Şahane oraya geldikten sonra, artık, tıp fakültesi olmuştur, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesidir ve Gülhane, o zamandan sonra, artık, öğrenci yetiştirmez, yalnızca uzmanlık eğitimi verir. Bu, 1941'e kadar böyle devam etmiştir ve 1941'de, artık, Gülhane'nin Ankara'ya nakledilmesi gerekmektedir. Başkent Ankara'dır ve 1941'de, bilebildiğim kadarıyla, 26 vagon Gülhane'den doldurulur, malzemesiyle, hekimiyle, hemşiresiyle Ankara'ya getirilir ve Ankara'da, yine bilebildiğim kadarıyla, bugünkü eski Ankara Tıp Fakültesinin olduğu Cebeci Hastanesine yerleştirilir ve orada göreve başlarlar. Gülhane'nin tarihi böyle. Onun için, size biraz bilgi vermek istedim bu konuda. Gülhane'nin nasıl, nerelerden nereye geldiğini söylemek istiyorum.

Ve daha sonra, 1946'da Ankara Tıp Fakültesi kurulurken, artık, Gülhane'nin başka bir yere gitmesi gerekmektedir; Çünkü, orada bir Ankara Tıp Fakültesi kurulmuştur. Cebeci'deki kampuste, bugün Cebeci kampusü olarak kullanılan binada Ankara Tıp Fakültesi kurulacaktır ve Gülhane başka yerlere gitmek zorundadır. Gülhane'nin cerrahî bölümleri Dışkapı'ya nakledilir; dahiliye, nöroloji gibi bölümleri de, bugün Kara Kuvvetleri Komutanlığı olan Bahçelievler'deki binaya gelir; ikiye ayrılırlar ve Bahçelievler'deki binaya gelir. Cerrahî bölümleri orada, dahilî bölümleri dediğimiz bölümler de Bahçelievler'deki binaya yerleşir; ama, bu arada hemen şunu söyleyeyim: Gülhane Askerî Tıp Akademisinin hocaları, Ankara Tıp Fakültesini kuranlardır. Bütün Ankara Tıp Fakültesinin kurucu hocaları, Gülhane Askerî Tıp Akademisinin hocalarıdır. Bu arada, hemen ismini özel duygularla yad etmek istediğim bir kişi var; Prof. Dr. Tevfik Sağlam, yine asker kökenli bir hekimdir ve İstanbul Üniversitesi 4936 sayılı Yasayla değişikliğe uğradığı zaman, ilk rektör olarak İstanbul Üniversitesi Rektörlüğüne atanır. O bakımdan, Gülhane kökenli hekimlerin, hekimlik tarihimizde, sivil hekimlerimizde, hepimizin gönlünde apayrı bir yeri vardır; bunu özellikle vurgulamak istiyorum. Özellikle, Tevfik Sağlam, bu işte, hem Kurtuluş Savaşı sırasında hem daha sonraki yıllarda Sağlık Bakanı ve Başbakan olarak ülkemize çok hizmetleri geçmiş olan insandır.

Daha sonra, bildiğiniz gibi, Gülhane Askerî Tıp Akademisinin bu büyüklüğüne artık ayrı ayrı 2 binada, yani, bir kısmı Dışkapı'da, bir kısmı Bahçelievler'de olamayacağı gerekçesiyle, bugünkü Etlik'te yeni bir kompleks bina yapılmasına karar verilir ve daha sonra, bildiğiniz gibi, bu binaya geçilir.

Pek çok hekim arkadaşımın, yani, asker kökenli veya sivil kökenli olsun, çoğumuzun asker kökenli hocalarımız olmuştur; bunları burada yad etmek istiyorum; tıp tarihimize ve tıbbımıza çok büyük katkıları olmuştur.

Bu gelen tasarıya, benim gönlümde, hemen hemen hiçbir ilave edebileceğim bir şey yok; son derece güzel hazırlanmış. Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanının rütbesinin daha yükseltilmesi, korgeneral veya koramiral rütbesinde bir generalin getirilmesini ve tıp kökenli olanların, yani, hekim olanların en üst rütbede olanın da Tıp Fakültesi Dekanı olarak düşünülmüş. Bu da son derece güzel bir şeydir; ama, bu arada dikkatimi çeken bir şey oldu. Doçentlik sınavına girerken… Galiba 14 üncü maddede; ısrarla üzerinde durulmuş bu 14 üncü maddede bildiğim kadarıyla; askerliğe hiç yakışmayacak, benim düşünceme göre, doçentlik sınavına girerken, bir üst kademeye, yani, komutanına veya Askerî Akademiye, Akademi Başkanlığına -izin verirseniz- yahut da hocasına… Ben, hocalıktan gelen bir insanım. Bir insan doçentliğe girerken hocasına gider, danışır "efendim, izin verirseniz, ben doçentliğe girmek istiyorum" der. Hoca da "evet, sen artık, hakikaten o seviyeye geldin, doçentliğe girebilirsin" der ve doçentliğe öyle girersiniz; ama, görüyorum ki, bu gerekçeyi okurken gördüm ki, bazı hekim arkadaşlar, komutanlarından, ana bilim dalı başkanlarından bunu saklayarak Üniversitelerarası Kurula başvurdukları ve saklı doçent oldukları gibi bir durum var. Tabiî, bu hiç hoş değil. Bir üniversite, yani akademi, Gülhane Askerî Tıp Akademisi gibi bir yerde, asker kökenli birinin gelip de, hocasına danışmadan, komutanına danışmadan doçentliğe girmesi, bence, çok büyük bir sakınca olur, bu, büyük bir yanlış olur.

Benim düşünceme göre, bu madde, yani, gerekçede düşünüldüğü gibi, mutlaka bu şekilde korunmalıdır. Yani, bir doçent doçentliğe girerken saklısı gizlisi yoktur. Çıkar ortaya, artık, ben, doçent olma düzeyine geldim, doçent olmak istiyorum der. Hocasına da gider, gerekirse dekanına gider, efendim, ben, şu şu çalışmaları yaptım, doçent olmak istiyorum der. Bunun saklanacak gizlenecek bir tarafı yoktur; ama, bunu saklı gizli, başka bir isimle yahut da… Hiç düşünemiyorum yani. Bir asker kökenli hekimin bu yöne sapıp da doçentlik sınavına girmesi, benim -yani, bu kadar üniversite kariyerim var- hiç düşünemediğim, aklımın köşesinden geçmeyen bir şey. Hatta, hocası açar telefonu der ki, benim falan arkadaşım giriyor doçentliğe, ben kefilim. Bu, üniversitenin karakteridir, yapısıdır ve hocanız, doçentlik sınavının sonunda cüppesini çıkarır, size giydirir. Der ki, "evet, benim öğrencimdir, doçentimizdir, bu işe layıktır. Bunun saklanacak gizlenecek bir tarafı yoktur arkadaşlar. Böyle saklı gizli doçent olunmaz. Olmayacaksa… Ortaya çıkar, der ki, ben, doçent olmak istiyorum.

Dediğim gibi, biz bu yasanın hiçbir şeyine karşı değiliz. Son derece güzel düzenlenmiş, gayet güzel.

Ana bilim dalı başkanlarının yıllarca, ömür boyu, yirmi yıl, yirmibeş yıl ana bilim dalı başkanı olması, tabiî, büyük sakıncalar yaratır. Arkadan gelenler, herhalde biz böyle kalacağız diye düşünecektir. Onun için, önce bir 4 yılla, daha sonra gerektiğinde 1'er yıl uzatmalarla bunun 8 yıla kadar uzatılması son derece yerinde bir karardır. Buna da gönülden destek veriyorum; son derece iyi yapılmıştır.

Ayrıca, böyle, deneyim kazanmış, tecrübesi olan, hem bilimsel hem yetenekli bir hekim arkadaş ana bilim dalı başkanlığını bırakmasıyla bir yere gitmiyor, ondan sonra da yine bir bilim kurulu üyesi oluyor ki, bu da çok güzel bir olay.

O bakımdan, Gülhane Askerî Tıp Akademimize bunun büyük katkısı olacağına inanıyorum; bu yasanın, ülkemize, sağlık toplumumuza ve askerî toplumumuza da büyük katkılar sağlayacağına inanıyorum. Gecenin geç saatinde beni böyle sabırla dinlediğiniz için de hepinize çok teşekkür ediyorum, iyi akşamlar diliyorum; sağ olun arkadaşlar. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özyurt.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

GÜLHANE ASKERİ TIP AKADEMİSİ KANUNUNUN BAZI MADDELERİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMENİN DEĞİŞTİRİLEREK KABULÜ HAKKINDA KANUN TASARISI

MADDE 1.- 17/11/1983 tarihli ve 2955 sayılı Gülhane Askerî Tıp Akademisi Kanununun 2 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 2.- Bu Kanun; Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanlığını, bu Komutanlığa bağlı eğitim ve öğretim kurumlarını ve bunlarla ilgili faaliyet ve esasları kapsar."

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2.- 2955 sayılı Kanunun 3 üncü maddesine aşağıdaki (d) ve (e) bentleri eklenmiş ve mevcut (d) bendi (f) bendi olarak teselsül ettirilmiştir.

"d) Komutan İdarî Yardımcısı: Gülhane Askerî Tıp Akademisinin idarî faaliyetlerinde Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanına yardımcı olan, harp akademisi mezunu general veya amiraldir."

"e) Yüksek Bilim Konseyi: Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanı ve Gülhane Askerî Tıp Fakültesi dekanı ile Gülhane Askerî Tıp Akademisinde görevli ana bilim ve bilim dalı başkanlığı ile servis ve kısım şefliği görev süresini tamamlayan öğretim üyeleri ile Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanı tarafından bir yıl için görevlendirilecek üç ana bilim dalı ve iki bilim dalı başkanından oluşan ve bu Kanunla kendisine verilen görevleri yerine getiren konseydir."

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3.- 2955 sayılı Kanunun 7 nci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve fıkraya aşağıdaki (k), (l) ve (m) bentleri eklenmiştir.

"d) Sağlık astsubay sınıfının ve Türk Silâhlı Kuvvetlerinin ihtiyaç duyduğu diğer sağlık personelinin eğitim ve öğretimlerini sağlamak,"

"k) Diğer askerî hastahanelerin bilimsel yönden gelişmesine katkıda bulunmak,

l) Diğer askerî hastahanelerin uzmanlık dallarındaki tabip ihtiyaçlarını gidermek maksadıyla, geçici görev veya rotasyon usulü ile öğretim üyesi görevlendirmek,

m) Genelkurmay Başkanlığı, Millî Savunma Bakanlığı, kuvvet komutanlıkları ile Jandarma Genel Komutanlığının sağlık hizmetlerinin yönetimi ve plânlanması ile ilgili karargâh çalışmalarına katılmak ve bu konuda personel görevlendirmek."

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4.- 2955 sayılı Kanunun 8 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 8.- Gülhane Askerî Tıp Akademisinin eğitim, öğretim ve yönetim işleri;

a) Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanı,

b) Akademi Kurulu,

c) Yönetim Kurulu,

d) Komutan Bilimsel Yardımcısı (Dekan),

e) Komutan İdarî Yardımcısı,

f) Yüksek Bilim Konseyi,

tarafından yürütülür."

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 5.- 2955 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 9.- Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanı; harp akademisi mezunu bir korgeneral veya koramiral olup, 926 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanunundaki usul ve esaslara göre atanır. Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanı; Gülhane Askerî Tıp Akademisinin amiri ve Akademi Kurulunun, Yönetim Kurulunun, Yüksek Disiplin Kurulunun başkanıdır. Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanı, akademinin bütün idarî faaliyetlerinin yürütülmesinden ve bilimsel faaliyetlerin koordinasyonundan sorumludur. Ayrıca, Genelkurmay Başkanlığınca kendisine verilen görevleri yerine getirir."

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi okutuyorum:

MADDE 6.- 2955 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin üçüncü fıkrasının (d) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"d) Kuruluş ve görevleri yönetmelikte belirtilen "Profesörler Sağlık Kurulu"nun üyelerini seçmek,"

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

7 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 7.- 2955 sayılı Kanunun 11 inci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanının başkanlığında, Dekan, Komutan İdarî Yardımcısı, Komutanlık bünyesindeki enstitü, yüksekokul ve benzeri kuruluşların müdür veya komutanları, eğitim hastahanelerinin komutanları, Türk Silâhlı Kuvvetleri Rehabilitasyon ve Bakım Merkezi Başkanı ile Akademi Kurulu tarafından Gülhane Askerî Tıp Akademisinde görevli profesörler arasından üç yıl için seçilecek üç profesör ile bölüm başkanlarından oluşur."

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

8 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 8.- 2955 sayılı Kanunun 12 nci maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanı Bilimsel Yardımcısı (Dekan):

Madde 12.- Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanı Bilimsel Yardımcısı tabip tümgeneral veya tümamiral olup, Askerî Tıp Fakültesi ile eğitim hastahanelerinde ve Sağlık Bilimleri Enstitüsünde bilfiil görev yapan Askerî tabip profesörler arasından, 926 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanunundaki usul ve esaslara göre atanır.

Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanı Bilimsel Yardımcısı, aynı zamanda Askerî Tıp Fakültesi dekanı ve Tıp Fakültesi Eğitim Hastahanesinin baştabibi olup, Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanına bilimsel faaliyetlerde yardım eder ve bu faaliyetlerin koordineli bir şekilde yürütülmesinden Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanına karşı sorumludur. Dekan, Fakültenin eğitim ve öğretim faaliyetlerinin planlanmasını, programlanmasını ve uygulanmasını sağlar. Dekana çalışmalarında yardımcı olmak üzere; Dekanın önerisi alınarak, Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanının teklif edeceği dört öğretim üyesi arasından en çok iki dekan yardımcısı Genelkurmay Başkanlığınca atanır. Dekan yardımcılarından birisi, baştabip yardımcılığı görevini de yürütür.

Dekanın görevleri şunlardır:

a) Fakülte kuruluna başkanlık etmek, fakülte kurulunun kararlarını uygulamak ve fakültenin bilimsel faaliyetlerini koordine etmek ve yürütmek, birimleri arasında düzenli çalışmayı sağlamak.

b) Her öğretim yılı sonunda ve istendiğinde Fakültenin genel durumu ve işleyişi hakkında Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanına bilgi vermek.

c) Fakültenin birimleri ile kadro ve kuruluşundaki personel üzerinde genel gözetim ve denetim görevini yapmak.

d) Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanının katılmadığı toplantılarda, Yüksek Bilim Konseyi Başkanlığı görevini yürütmek.

e) Üniversitelerarası Kurul üyeliği yapmak.

f) Bu Kanun ile kendisine verilen diğer görevleri yapmak."

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

9 uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 9.- 2955 sayılı Kanunun 13 üncü maddesinin dördüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Fakülte Kurulu, akademik bir organ olup görevleri şunlardır:

a) Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanlığınca verilecek direktiflere göre, eğitim ve öğretim, bilimsel araştırma ve bu faaliyetlerle ilgili esasları, plan, program ve öğretim takvimini hazırlamak.

b) Dekanın eğitim ve öğretim ile ilgili Fakülte Kuruluna getireceği konularda kararlar almak.

c) Öğrencilerin ders intibakları ile eğitim, öğretim ve sınavlara ait işlemleri hakkında karar vermek, eğitim ve öğretim, bilimsel araştırma ve yayın faaliyetlerinin esasları hakkında Akademi Kuruluna önerilerde bulunmak.

d) Bilimsel gelişmelere paralel olarak, Gülhane Askerî Tıp Akademisinin veya Askerî Tıp Fakültesinin bütününü ilgilendiren kanun ve yönetmelik değişiklikleri hakkında, Akademi Kuruluna önerilerde bulunmak.

e) Fakültedeki bölüm, ana bilim dalları ve bilim dallarının kurulması, kaldırılması veya birleştirilmesi ile ilgili olarak Akademi Kuruluna önerilerde bulunmak.

f) Bu Kanunla verilen diğer görevleri yapmak."

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

10 uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 10.- 2955 sayılı Kanunun 14 üncü maddesinin ikinci ve dördüncü fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Enstitü müdürü ve bir enstitü müdür yardımcısı, Gülhane Askerî Tıp Akademisi öğretim üyeleri arasından Genelkurmay Başkanlığınca atanır. Enstitü müdürünün görev süresi dört yıldır. General ve amiraller hariç, bu süre Yüksek Askerî Şûra kararıyla her yıl yeniden değerlendirilmek kaydıyla uzatılabilir. Enstitü müdürünün görev süresi toplam sekiz yılı geçemez. Görev süresi bitenler Yüksek Bilim Konseyindeki kadrolara atanırlar. General veya Amiral rütbesindeki Enstitü müdürleri rütbe bekleme süresini tamamladıktan sonra Genelkurmay Başkanının teklifi, Yüksek Askerî Şûranın üçte iki çoğunluğunun kararı ile her yıl yeniden değerlendirilmek kaydıyla rütbesinin yaş haddine kadar hizmete devam ettirilebilirler."

"Enstitü Kurulu, enstitü müdürünün başkanlığında, enstitü müdür yardımcısı ve enstitüyü oluşturan merkez başkanları ile ana bilim dalı başkanlarından oluşur."

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

11 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 11.- 2955 sayılı Kanunun 15 inci maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Yüksekokul müdürü, öncelikle yüksekokul kadrolarında görevli öğretim üyeleri arasından, yüksekokul kadrolarında görevli öğretim üyesi bulunmadığı takdirde Gülhane Askerî Tıp Akademisinde görevli öğretim üyelerinden Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanı tarafından teklif edilecek dört öğretim üyesi arasından Genelkurmay Başkanlığınca dört yıl için atanır. Görev süresi bitimini müteakip Yüksek Askerî Şûra tarafından yapılacak değerlendirmelere göre birer yıllık süreler halinde en fazla dört defa uzatılabilir. Yüksekokul müdürünün görev süresi sekiz yılı geçemez. Yüksekokul müdürüne çalışmalarında yardımcı olmak üzere bir yüksekokul müdür yardımcısı da, aynı usûl ve esaslara göre seçilir ve atanır."

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

12 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 12.- 2955 sayılı Kanunun 16 ncı maddesinin ikinci fıkrası ve dördüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Bölüm, bölüm başkanı tarafından yönetilir. Bölüm başkanı yönetmelikte gösterilecek esaslar dikkate alınarak; fakültede dekanın, enstitüde enstitü müdürünün, yüksekokulda yüksekokul müdürünün ve eğitim hastahanesinde hastahane komutanının teklifi üzerine Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanı tarafından görevlendirilir."

"Bölüm başkanı, bölümün her düzeyde eğitim, öğretim ve araştırmalarından ve bölüme ait her türlü faaliyetin düzenli ve verimli bir şekilde yürütülmesinden ve öğretim üyelerinin bilimsel gelişmesinden sorumludur."

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

13 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 13.- 2955 sayılı Kanunun 19 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 19.- Gülhane Askerî Tıp Akademisinde açık bulunan yardımcı doçentlik kadroları, isteklilerin başvurması için Genelkurmay Başkanlığınca ilan edilir. Müracaat eden adayların durumları; Genelkurmay Başkanlığınca şahsî kayıtları, görevin icapları, istihbarî bilgi, belge ve kayıtlar ile temin ve yetiştirme plânlarına uygunluk bakımından değerlendirilerek, uygun görülenler sınavlarının yapılması için Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanlığına bildirilir. Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanı; fakültede fakülte dekanı, eğitim hastahanesinde eğitim hastahanesi komutanı, yüksekokulda yüksekokul müdürü ve enstitüde enstitü müdürünün de görüşlerini alarak biri o birimin yöneticisi, diğerleri o birimin dışından olmak üzere üç profesör veya doçent tespit ederek bunlardan, adayların her biri hakkında yazılı mütalaâ ister. Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanı; fakülte dekanı, eğitim hastahanesi komutanı, yüksekokul ve enstitü müdürünün görüşlerini de alarak atamanın yapılması için Genelkurmay Başkanlığına öneride bulunur. Önerilenlerden, kadro miktarı kadarının yardımcı doçentliğe atanmaları Genelkurmay Başkanlığınca yapılır.

Yardımcı doçentliğe önermede ve atamada askerî personele öncelik verilir. Yardımcı doçentler her seferinde üç yıllık bir dönem için olmak üzere en çok iki defa atanabilirler. Genelkurmay Başkanlığınca, yan dal uzmanlık eğitimine müsaade edilen yardımcı doçentlerin, bu eğitimde geçen süreleri yardımcı doçentlikten sayılmaz. Yan dal uzmanlık eğitimi süresince öğretim üyeliği özlük haklarından yararlanılmaz.

Yardımcı doçentlikte ilk üç yıllık görev süresini tamamlamadan yurt dışı daimî göreve seçilenlerin dönüşlerinde kalan sürelerini tamamlama hakları saklıdır. Bu personelin yurda dönüşlerinde boş kadrolardan hangisine atanacakları yönetmelikle düzenlenir.

Yardımcı doçentliğe atamada aranacak şartlar şunlardır:

a) Doktora yapmış veya tıpta uzmanlık unvanını almış olmak.

b) Askerî personel için doktora veya tıpta uzmanlık unvanını aldıktan sonra fiilen en az iki yıl kıt'a hizmeti yapmış olmak.

c) Merkezî sistemle yapılacak yabancı dil sınavında yüzde altmış veya daha yukarısında not almış olmak.

d) Deneme dersinde başarılı olmak.

e) Tutum ve davranışları ile yasadışı siyasî, yıkıcı, irticaî, bölücü, ideolojik görüşleri benimsememiş, bu gibi faaliyetlere karışmamış olmak.

f) Devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlarla, 5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanunda belirtilen suçlar ile basit ve nitelikli zimmet, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, yalan yere tanıklık, yalan yere yemin, suç tasnii, ırza geçmek, sarkıntılık, kız, kadın ve erkek kaçırmak, fuhşiyata tahrik, gayri tabii mukarenet, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyeti kırıcı suçlar ile kaçakçılık, resmi alım-satımlara fesat karıştırma suçlarından birisinden hükümlü olmamak.

g) Firar, üste hakaret, emre itaatsizlikte ısrar, mukavemet, amir veya üste fiilen taarruz, fesat, isyan suçları ile 1632 sayılı Askerî Ceza Kanununun 148 inci maddesinde yazılı suçlardan biriyle hükümlü olmamak.

h) Taksirli suçlar hariç olmak üzere yukarıdaki bentlerde sayılanların dışındaki suçlardan mahkemeler, disiplin mahkemeleri veya birden fazla disiplin amirince toplam olarak yirmibir gün ve daha fazla hapis veya oda hapsi cezası ile hükümlü olmamak veya cezalandırılmamak.

Yardımcı doçentliğe müracaat eden personelden yukarıda sayılan suçlardan almış oldukları cezaları ertelenmiş, para cezasına çevrilmiş, genel veya özel af yasaları kapsamına girmiş, adli sicilden hükümlülükleri çıkarılmış olanlar da yardımcı doçentliğe kabul edilmezler.

Yardımcı doçentler; ilk üç yıllık dönem sonunda başvurularda aranacak şartları yitirmemiş olmaları halinde Akademi Kurulunun kararı, Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanının önerisi üzerine, Genelkurmay Başkanlığınca ikinci üç yıllık dönem için atanabilirler."

BAŞKAN - Madde üzerinde 1 adet önerge vardır; okutup, işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1079 sıra sayılı GATA Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair 604 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun Tasarısının 13 üncü maddesi ile değiştirilen 2955 sayılı Kanunun 19 uncu maddesinin beşinci fıkrasının tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

İrfan Gündüz

Abdulbaki Türkoğlu

Hamit Taşcı

 

 

İstanbul

Elazığ

Ordu

 

 

Cengiz Kaptanoğlu

 

Mehmet Asım Kulak

İnci Özdemir

 

İstanbul

 

Bartın

İstanbul

 

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ZİYATTİN YAĞCI (Adana) - Uygun görüşle takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?..

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (Kocaeli) - Katılıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Gündüz?..

İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Gerekçe…

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Cezaları ertelenmiş, para cezasına çevrilmiş, genel veya özel af yasaları kapsamına girmiş veya adli sicilden hükümlülükleri çıkarılmış olanlar yardımcı doçent olamayacaklarına dair hüküm, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve 5275 sayılı Ceza Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun hükümlerine paralel olarak tasarıdan çıkartılmaktadır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 13 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

14 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 14.- 2955 sayılı Kanunun 20 nci maddesinin ikinci fıkrasına aşağıdaki (d) bendi ve aynı maddeye aşağıdaki üçüncü fıkra eklenmiştir.

"d) Bu Kanunun 19 uncu maddesinin dördüncü fıkrasının (e), (f), (g) ve (h) bentlerinde yazılı olan nitelikleri haiz,"

"Gülhane Askerî Tıp Akademisi haricindeki yükseköğretim kurumları tarafından açılacak doçentlik sınavına katılmak isteyenler, Genelkurmay Başkanlığından izin almak zorundadırlar. Diğer yükseköğretim kurumları da, Genelkurmay Başkanlığından izin almamış olanların müracaatlarını kabul edemez ve doçentlik sınavlarını yapamaz. Buna rağmen doçentlik unvanı alanların, doçent kadrolarına atanması yapılmaz."

BAŞKAN - Madde üzerinde 1 adet önerge vardır; okutup işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1079 sıra sayılı GATA Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair 604 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun Tasarısının 14 üncü maddesinin "2955 sayılı Kanunun 20 nci maddesi yürürlükten kaldırılmıştır" biçiminde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

İrfan Gündüz

 

Abdulbaki Türkoğlu

Hamit Taşcı

 

İstanbul

 

Elazığ

Ordu

 

Cengiz Kaptanoğlu

 

Mehmet Asım Kulak

İnci Özdemir

 

İstanbul

 

Bartın

İstanbul

 

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ZİYATTİN YAĞCI (Adana) - Uygun görüşle takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (Kocaeli) - Katılıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Sayın Gündüz?..

İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Gerekçe…

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Doçentlik sınavına girecek adayların Genelkurmay Başkanlığından izin almaları hususu, öğretim ve eğitim hürriyetine aykırı olduğundan ve TSK'da tıp dalı dışında, hukuk, mühendislik ve benzeri bilim dallarında doçentlik sınavı için izin söz konusu olmadığından, kaldırılmaktadır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 14 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

15 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 15.- 2955 sayılı Kanunun 21 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 21.- Gülhane Askerî Tıp Akademisinde açık bulunan doçentlik kadroları; isteklilerin başvurması için Genelkurmay Başkanlığınca ilân edilir. Genelkurmay Başkanlığı, biri Gülhane Askerî Tıp Akademisindeki doçentlik kadrolarının boş olduğu birimin yöneticisi, diğerleri o birimin dışından olmak üzere, üç profesör tespit ederek bunlardan, adayların her biri hakkında yazılı mütalaa ister. Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanı, profesörlerin adaylar hakkındaki mütalaalarına fakülte dekanı, eğitim hastahanesi komutanı, yüksekokul müdürü ve enstitü müdürünün adaylar hakkındaki görüşlerini alarak hazırlayacağı kendi mütalaâsını da ekleyerek, önerilen kadro miktarı kadarının atanması için Genelkurmay Başkanlığına teklifte bulunur. Genelkurmay Başkanlığı, yapacağı değerlendirmeyi müteakip, uygun olanları boş doçentlik kadrolarına atar. Doçent kadrosuna atamada askerî personele öncelik verilir.

Doçentliğe atamada aranacak şartlar şunlardır:

a) Doçentlik unvanını almış olmak.

b) En az üç yıl yardımcı doçentlik kadrosunda çalışmış olmak,

c) Bu Kanunun 19 uncu maddesinin dördüncü fıkrasının (e), (f), (g) ve (h) bentlerinde yazılı olan nitelikleri haiz olmak."

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

16 ncı maddeyi okutuyorum:

MADDE 16.- 2955 sayılı Kanunun 22 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 22.- Profesörlüğe yükselme ve atamada aranacak şartlar şunlardır:

a) Profesörlüğe yükselebilmek için;

1. Doçentlik unvanını aldıktan sonra en az iki yılı Gülhane Askerî Tıp Akademisinde olmak üzere beş yıl ilgili bilim alanında çalışmış olmak,

2. Bu Kanunun 19 uncu maddesinin dördüncü fıkrasının (e), (f), (g) ve (h) bentlerinde yazılı olan nitelikleri haiz olmak,

3. Birisi başlıca araştırma eseri olarak belirtilmiş olmak kaydıyla, ilgili bilim alanında uygulamaya yönelik çalışmalar ve uluslararası düzeyde orijinal yayınlar yapmış olmak,

gerekir.

Profesörlük kadrosuna atama yapılmadan profesörlüğe yükseltilme yapılmış sayılamaz.

b) Profesörlük kadrosuna atama ile ilgili usûl ve esaslar şunlardır:

1. Gülhane Askerî Tıp Akademisi profesörlük kadrosu boşaldığında Genelkurmay Başkanlığı; boş kadroları, bilim dallarını ve adaylarda aranan nitelikleri ilân eder.

2. Birinci fıkranın (a) bendinde öngörülen şartları haiz adaylar Genelkurmay Başkanlığına başvurur.

3. Genelkurmay Başkanlığı, müracaat eden doçentlerin bilimsel çalışmalarının; Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanı, biri Dekan ve biri de ilgili bölüm başkanı tarafından seçilecek üç profesörden oluşan ve çalışma esasları yönetmelikte belirtilecek olan Ön Değerlendirme Komitesi tarafından incelenmesini Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanlığından ister.

4. Ön Değerlendirme Komitesi; adayın müracaat ettiği kadroya asgarî uygunluğunu, araştırma yönünü, ders verme deneyimini ve başarısını, akademik, idarî ve meslekî hizmetleri konularındaki yeterliliğini değerlendirerek ayrıntılı bir rapor hazırlar. Fakülte Dekanı, eğitim hastahanesi komutanı, yüksekokul müdürü ve enstitü müdürü Komite raporuna kendi görüşünü de ekleyerek Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanına gönderir. Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanı; bu görüşleri dikkate alarak kendi mütalaâsını hazırlar ve bu mütalaası ile birlikte Komite raporunu Genelkurmay Başkanlığına gönderir.

5. Genelkurmay Başkanlığı; başvuruda bulunan doçentlerin durumlarını incelemek üzere, biri profesör kadrosunun açık olduğu birimden biri o birimin dışından, üçü de Yükseköğretim Kurulunca görevlendirilecek beş profesörü tespit eder ve adayların bilimsel araştırmalarını içeren dosyalarını göndererek yazılı mütalaa ister. Bu profesörler, adayların eserlerini bilimsel açıdan inceleyerek rapor yazar ve kadroya atanacak birden fazla aday varsa tercihlerini bildirirler.

6. Genelkurmay Başkanlığı, bu profesörlerin adaylar hakkındaki mütalaâlarını ve adayın bilimsel araştırmalarını içeren diğer dosyasını Yükseköğretim Kuruluna gönderir. Yükseköğretim Kurulunun olumlu görüşü üzerine atamayı yapar. Profesör kadrosuna atamada asker doçentlere öncelik verilir.

7. Gülhane Askerî Tıp Akademisi ve bağlı birimlerindeki boş profesörlük kadrolarına, yönetmelikte belirtilen esaslar dahilinde, sivil profesörler de atanabilir."

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

17 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 17.- 2955 sayılı Kanunun 26 ncı maddesinin ikinci fıkrasına üçüncü cümleden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümle eklenmiştir.

"Ancak albay rütbesinde, ana bilim dalı başkanı, bilim dalı başkanı, servis şefi veya kısım şefi olarak geçecek süre toplam sekiz yılı geçemez."

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

18 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 18.- 2955 sayılı Kanunun 34 üncü maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddeye ikinci fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"Gülhane Askerî Tıp Akademisinde görevli öğretim elemanları, Genelkurmay Başkanlığınca, görev unvanlarına bakılmaksızın;

a) Eğitim maksadıyla, diğer eğitim hastahanelerinin kadrolarına,

b) Askerî hastahanelerin bilimsel gelişmesine katkıda bulunmak maksadıyla, bir yılı geçmemek üzere diğer hastahanelerin uzmanlık kadrolarına,

c) Sağlık hizmetlerinin yönetimi ve plânlanması maksadıyla; Genelkurmay Başkanlığı, Millî Savunma Bakanlığı, Kuvvet Komutanlıkları ve Jandarma Genel Komutanlığındaki sağlık şube müdürlüğü veya daire başkanlığı kadrolarına,

d) Disiplin, kıdem, kadro, kadrosuzluk ile diğer askerî ihtiyaçlar nedeniyle; Gülhane Askerî Tıp Akademisindeki başka bir göreve ya da Gülhane Askerî Tıp Akademisi dışındaki karargâh ve kurumlara,

atanabilir veya buralarda görevlendirilebilirler."

"Yüksek Bilim Konseyinde görevli öğretim üyeleri, özlük hakları saklı kalmak kaydıyla, Türk Silâhlı Kuvvetlerinin sağlık ihtiyaçları nedeniyle diğer askerî hastahanelerde, Genelkurmay Başkanlığı, Millî Savunma Bakanlığı, Kuvvet Komutanlıkları ve Jandarma Genel Komutanlığındaki sağlık şube müdürlüğü veya daire başkanlığı kadrolarında görevlendirilebilirler. Bu personelin Gülhane Askerî Tıp Akademisinde verecekleri derslerin toplam süresi, diğer öğretim üyelerinin haftalık ders süresi kadardır."

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

19 uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 19.- 2955 sayılı Kanunun 36 ncı maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanlığı, Gülhane Askerî Tıp Akademisinin bir sonraki eğitim ve öğretim yılı için çeşitli dallardan ihtiyaç duyduğu öğretim üyesi miktarını tespit eder ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu hükümlerine göre görevlendirilecek öğretim elemanlarını, içinde bulunduğu eğitim ve öğretim yılının nisan ayı sonuna kadar Genelkurmay Başkanlığı ile Yükseköğretim Kurulu Başkanlığına bildirir. Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanlığı, ihtiyacın karşılanabilme şeklini tespit eder. Yükseköğretim Kurulu ile işbirliği yaparak, gerekli tedbirleri alır. Yükseköğretim Kurulunca görevlendirilen öğretim elemanları ile ilgili esaslar, bu Kanun ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu hükümlerine göre yürütülür."

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

20 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 20.- 2955 sayılı Kanunun 37 nci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Genelkurmay Başkanlığı ayrıca eğitim, öğretim ve diğer faaliyetlerin bu Kanunda belirtilen amaca ve ana ilkelere uygunluğunu, Gülhane Askerî Tıp Akademisi Yüksek Bilim Konseyinden yeteri kadar üye almak suretiyle de denetler."

"Öğretim elemanlarının görevlerini yapmaları bölüm başkanları, enstitü ve yüksekokul müdürleri, eğitim hastahaneleri komutanları, Dekan ve Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanı tarafından izlenir ve denetlenir."

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

21 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 21.- 2955 sayılı Kanunun 38 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 38.- Öğretim elemanlarının bilimsel yönden denetlenmeleri Gülhane Askerî Tıp Akademisi Yüksek Bilim Konseyi tarafından, eğitim ve öğretim, bilimsel araştırma, yayın, seminer, klinik ve uygulama faaliyetleri ile diğer hususlar üzerinden yapılır.

Her öğretim yılı sonunda bölüm başkanı, bölümündeki öğretim üyelerinin bilimsel gelişmelerini, bölümün geçmiş yıldaki eğitim, öğretim ve araştırma faaliyeti ile, gelecek yıldaki çalışma plânını belirten raporu bağlı bulunduğu dekana, enstitü müdürüne, yüksekokul müdürüne veya eğitim hastahanesi komutanına sunar. Bunlar da raporlarını Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanına gönderirler. Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanı, bu rapora kendi kanaatini de ekleyerek Genelkurmay Başkanlığına sunar.

Her öğretim elemanı; bilimsel araştırmalarının, yayınlarının ve girdiği dersler ile yönettiği seminerlerin ve uygulamaların listesini, yurt içinde ve yurt dışında yapılan bilimsel kongrelerdeki tebliğlerin birer örneğini bağlı bulunduğu yüksekokul müdürü, enstitü müdürü, fakülte dekanı ve eğitim hastahanesi komutanı aracılığı ile Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanlığına sunmak zorundadır. Yayınlanmayan eserlerin birer kopyası verilir. 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun eser sahibine tanıdığı haklar saklıdır.

Öğretim elemanlarının bilimsel yayınları için Gülhane Askerî Tıp Akademisinde özel arşiv tutulur.

Gülhane Askerî Tıp Akademisi Yüksek Bilim Konseyi ve bölüm başkanlarının denetlemeler sonunda hazırlayacakları raporlar, ilgili öğretim üyesinden müteakip yıllarda yararlanma konusundaki değerlendirme çalışmalarında kullanılır."

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

22 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 22.- 2955 sayılı Kanunun 49 uncu maddesinin ikinci ve dördüncü fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Uzmanlar hariç olmak üzere öğretim elemanları ile Yüksek Bilim Konseyinden diğer askerî hastahanelerde, Genelkurmay Başkanlığı, Millî Savunma Bakanlığı, Kuvvet Komutanlıkları ve Jandarma Genel Komutanlığındaki sağlık şube müdürlüğü veya daire başkanlığı kadrolarında görevlendirilebilen öğretim üyelerine, ayrıca 2914 sayılı Yükseköğretim Personel Kanununun 12 nci maddesine göre üniversite ödeneği; idarî görevleri bulunanlara da, aynı Kanunun 13 üncü maddesine göre idarî görev ödeneği ödenir."

"Yukarı fıkralardaki askerî personele, 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda öngörülen iş güçlüğü, iş riski, temininde güçlük zammı ve malî sorumluluk tazminatı ödenmez. Yan ödemeden faydalanmayan bu statüdeki personelin çeşitli ödemelerle bir ayda aldıkları net tutarlar, bu maddede sayılmayan ve yan ödemelerden yararlanan personele çeşitli ödemelerle bir ayda verilen net tutarlardan az ise, aynı kıt'a ve karargahtaki aynı rütbe ve kıdemdekiler arasında meydana gelen fark ayrıca tazminat olarak ödenir. Meslek ve sanatlarını serbest olarak icra eden profesör ve doçentlere döner sermayeden pay almamak kaydıyla üniversite ödeneği ödenir."

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

23 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 23.- 2955 sayılı Kanunun 50 nci maddesinin (k) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"k) Gülhane Askerî Tıp Akademisi Yüksek Bilim Konseyinin kuruluşu ve işleyişi ile görev, yetki ve sorumluluklarına ilişkin esas ve usuller,"

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

24 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 24.- 2955 sayılı Kanuna aşağıdaki ek maddeler eklenmiştir.

"Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanı İdarî Yardımcısı:

EK MADDE 1.- Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanı İdarî Yardımcısı, harp akademisi mezunu bir general veya amiral olup, Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanının atandığı usûllere göre atanır. Komutan İdarî Yardımcısı, her türlü idari faaliyette Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanına yardım eder.

BAŞKAN - Ek madde 1'i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Ek madde 2'yi okutuyorum:

Yüksek Bilim Konseyi:

EK MADDE 2.- Yüksek Bilim Konseyi; Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanı Bilimsel Yardımcısı (Dekan), Gülhane Askerî Tıp Akademisindeki ana bilim dalı ve bilim dalı başkanlığı ile servis ve kısım şefliği görev sürelerini tamamlayan öğretim üyeleri ve Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanı tarafından bir yıl için görevlendirilecek üç ana bilim dalı ve iki bilim dalı başkanından oluşur.

Bu öğretim üyeleri daha önce görev yaptıkları ana bilim dalı, bilim dalı ile servis ve kısımlarda bilimsel faaliyetlerine devam ederler.

Yüksek Bilim Konseyinin kadroları her yıl yeniden düzenlenir ve Türk Silâhlı Kuvvetleri teşkilat ve kadrolarında gösterilir.

Bu Konseyin kadroları içinde, yurt dışı sürekli göreve atanan öğretim üyesi sayısı kadar kadro ayrıca gösterilir.

Yüksek Bilim Konseyi Dekanın başkanlığında toplanır. Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanı Türk Silahlı Kuvvetlerinin genel sağlık politikaları ile ilgili konularda Yüksek Bilim Konseyi toplantılarına katılır ve toplantıyı yönetir.

Yüksek Bilim Konseyinin ve Konseyi oluşturan öğretim üyelerinin görevleri şunlardır:

a) Gülhane Askerî Tıp Akademisinin eğitim ve öğretim plân ve programlarının çağdaş, bilimsel ve teknolojik esaslara uygun olması için araştırmalar yapmak.

b) Gülhane Askerî Tıp Akademisini ilgilendiren kanun ve yönetmeliklerin taslaklarını hazırlamak, önerilerde bulunmak ve görüş bildirmek.

c) Türk Silâhlı Kuvvetleri personelinin fizik ve moral gücünü en üst düzeyde muhafaza etmek üzere bedensel ve ruhsal gelişimi sağlayacak sportif faaliyetlerin bilimsel verilerini araştırmak, tespit etmek ve uygulamaya yönelik önerilerde bulunmak.

d) Türk Silâhlı Kuvvetlerinde ortaya çıkacak salgın hastalıklarla mücadele etmek ve koruyucu önlemler alınmasını sağlamak maksadıyla önerilerde bulunmak.

e) Sağlık bilimleri alanında, yüksek düzeyde bilimsel çalışma ve araştırma yapmak.

f) Ulusal ve uluslararası kurumlarla bilimsel işbirliği yaparak, Gülhane Askerî Tıp Akademisinin bilimsel gelişimine ve verilen sağlık hizmetlerinin kalitesinin artırılmasına katkıda bulunacak araştırmalar yapmak ve önerilerde bulunmak.

g) Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanı tarafından görevlendirilecek en fazla on öğretim üyesi ile Akademi Kuruluna iştirak etmek.

h) Genelkurmay Başkanlığının direktiflerine uygun olarak, Gülhane Askerî Tıp Akademisinin bilimsel denetimini yapmak.

ı) Meslekî ve bilimsel yayın yapmak.

j) Eğitim ile ilgili klinik, poliklinik ve laboratuvar çalışmaları yapmak.

k) Diğer askerî hastahanelerin bilimsel yönden gelişmesine katkıda bulunmak.

l) Genelkurmay Başkanlığı, Millî Savunma Bakanlığı, Kuvvet Komutanlıkları ve Jandarma Genel Komutanlığı karargâhlarında yürütülen sağlıkla ilgili plânlama ve çalışmalara iştirak etmek.

m) Adlî tıp olaylarında görevlendirilmeleri halinde, bilirkişi olarak görev yapmak.

n) Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanlığınca yapılacak ulusal ve uluslararası kongre ve toplantıların tıbbî ve idarî sekreterliğini yürütmek.

o) Bu Kanunla, Yüksek Bilim Konseyine ve öğretim üyelerine verilen diğer görevleri yapmak.

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…Kabul edilmiştir.

Ek madde 3'ü okutuyorum:

Ana bilim dalı ve ana bilim dalı başkanı:

EK MADDE 3.- Ana bilim dalı, en az bir bilim dalını kapsayan eğitim, uygulama ve araştırma faaliyetlerinin yürütüldüğü akademik bir birimdir. Ana bilim dalları Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanlığınca Yükseköğretim Kurulundan alınan görüş, Akademi Kurulunun kararı ve Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanlığınının önerisi üzerine Genelkurmay Başkanlığınca kurulur.

Ana bilim dalı başkanı; ana bilim dalı içindeki en kıdemli askerî profesör olup fakültede dekanın, enstitüde enstitü müdürünün veya yüksekokulda yüksekokul müdürünün görüşü alınarak Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanının teklifi üzerine Genelkurmay Başkanlığınca atanır.

Fakülte dışındaki diğer birimlerin öğretim üyesi bulunmayan ana bilim dallarının başkanları, Askerî Tıp Fakültesinde görevli öğretim üyeleri arasından Dekanın görüşü de alınarak Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanı tarafından görevlendirilir. Bu şekilde yapılan görevlendirilmelerde geçen süre ana bilim dalı başkanlığı görev süresinden sayılmaz.

Ana bilim dalı başkanlığı görev süresi dört yıldır. General ve amiraller hariç bu süre Yüksek Askerî Şura kararıyla her yıl yeniden değerlendirilmek kaydıyla uzatılabilir. Ana bilim dalı başkanlığı görev süresi toplam sekiz yılı geçemez. Görev süresi bitenler yüksek Bilim Konseyindeki kadrolara atanırlar. General ve amiral rütbesindeki ana bilim dalı başkanları rütbe bekleme süresini tamamladıktan sonra Genelkurmay Başkanının teklifi, Yüksek Askerî Şûranın üçte iki çoğunluğunun kararı ile her yıl yeniden değerlendirilmek kaydıyla rütbesinin yaş haddine kadar hizmete devam ettirilebilirler.

Profesör bulunmayan ana bilim dallarında başkanlık görevini, doçentler vekaleten yürütürler. Ancak bu süreler görev süresinden sayılmaz.

Ana bilim dalı başkanının görevi başında bulunmadığı hallerde, ana bilim dalı içindeki akademik kıdemi önde olan öğretim üyeleri arasından rütbe ve kıdemce en büyük öğretim üyesi ana bilim dalı başkanlığına vekâlet eder. Vekil tayini, bölüm başkanının da onayı alınarak ana bilim dalı başkanı tarafından yapılır.

Ana bilim dalı için düzenlenen bu hususlar; eğitim hastahanelerindeki servisleri de kapsar.

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Ek madde 4'ü okutuyorum:

Bilim dalı ve bilim dalı başkanı:

EK MADDE 4.- Bilim dalı, ana bilim dalı içinde eğitim, öğretim, araştırma ve uygulama yapan akademik bir birimdir.

Bilim dalı, ana bilim dalına bağlı olarak ilgili ana bilim dalı başkanı ve bölüm başkanının ortak önerileri, Akademi Kurulunun kararı ve Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanının teklifi üzerine, Genelkurmay Başkanlığınca kurulur ve Yükseköğretim Kuruluna bilgi verilir.

Bilim dalı başkanı; bilim dalı içindeki en kıdemli asker profesör olup fakültede dekanın, enstitüde enstitü müdürünün veya yüksekokulda yüksekokul müdürünün görüşü alınarak Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanının teklifi üzerine Genelkurmay Başkanlığınca atanır.

Fakülte dışındaki diğer birimlerin öğretim üyesi bulunmayan bilim dallarının başkanları Fakültede görevli öğretim üyeleri arasından Dekanın görüşü de alınarak Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanı tarafından görevlendirilir. Bu şekilde yapılan görevlendirmelerde geçen süre bilim dalı başkanlığı görev süresinden sayılmaz.

Bilim dalı başkanlığı görev süresi dört yıldır. General ve amiraller hariç bu süre Yüksek Askerî Şura kararıyla her yıl yeniden değerlendirilmek kaydıyla uzatılabilir. Bilim dalı başkanlığı görev süresi toplam sekiz yılı geçemez. Görev süresi bitenler Yüksek Bilim Konseyindeki kadrolara atanırlar. General ve amiral rütbesindeki bilim dalı başkanları rütbe bekleme süresini tamamladıktan sonra Genelkurmay Başkanının teklifi üzerine Yüksek Askerî Şûranın üçte iki çoğunluğunun kararı ile her yıl yeniden değerlendirilmek kaydıyla rütbesinin yaş haddine kadar hizmete devam ettirilebilirler.

Profesör bulunmayan bilim dallarında başkanlık görevini doçentler, doçent de yoksa yardımcı doçentler vekâleten yürütürler. Ancak bu süreler görev süresinden sayılmaz.

Bilim dalı başkanının görevinin başında bulunmadığı hallerde, bilim dalı içindeki akademik kıdemi önde olan öğretim üyeleri arasından rütbe ve kıdemce en büyük öğretim üyesi, bilim dalı başkanlığına vekâlet eder. Vekil tayini, ana bilim dalı başkanının da onayı alınarak bilim dalı başkanı tarafından yapılır.

Bilim dalı başkanı, bilim dalının her düzeydeki eğitim ve öğretim, uygulama, araştırma ve her türlü faaliyetlerinin düzenli ve verimli şekilde yürütülmesinden ana bilim dalı başkanına karşı sorumludur.

Bilim dalı için düzenlenen bu hususlar, eğitim hastahanelerindeki kısımları da kapsar."

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Ek madde 1, 2, 3 ve 4'ün bağlı olduğu 24 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

25 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 25.- 2955 sayılı Kanunun geçici 8 inci ve geçici 9 uncu maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır.

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

26 ncı maddeyi okutuyorum:

MADDE 26.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

27 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 27.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Böylece tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

6 ncı sırada yer alan Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine başlıyoruz.

6.- Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1098) (S. Sayısı: 1122) (x)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Komisyon raporu 1122 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde AK Parti Grubu adına söz isteyen, Remziye Öztoprak, Ankara Milletvekili.

Sayın Öztoprak, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA REMZİYE ÖZTOPRAK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1122 sıra sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında Grubum adına söz almış bulunuyorum; Genel Kurulu saygıyla selamlarım.

Bilindiği gibi annelik, kadınlar için üstün bir görev yüklenme durumudur. Hamilelik durumu, kadının çalışma ortamında kullandığı izinler dolayısıyla zorlanmasına neden olur. Oysa, Türkiye'nin ekonomik koşulları, erkeğin yanı sıra, kadının da iş yaşamında çalışmasını ve evin geçimine birlikte katkıda bulunmasını gerektiriyor. Anayasanın herkese tanımış olduğu çalışma hakkından da eşit yararlanmasını gerektiriyor. Kanun önünde eşitlik ilkesini yaşama geçirebilmek için kadına yüklenen analık görevinin dezavantaj olmaktan çıkarılması için de bu tür düzenlemelerle bu dönemlerinde kadınların korunması gerekiyor.

İşte, bu koruma, bizim hukuk düzenimizde kadının doğumdan önce ve sonra belli bir süre çalıştırılmaması şeklinde oluyor. Bu süre içinde şimdiye kadar dünya standartlarının çok altında idik, doğumdan önce üç, doğumdan sonra altı hafta gibi, birçok ülkede çalışan kadınlara onaltı hafta veya daha fazla doğum izni verilmektedir.

Ülkemizde ise, 2003 yılında çıkarılan 4587 sayılı İş Kanunuyla, SSK'lı olarak özelde çalışan kadınlarımıza 8+8 hafta olmak üzere, tekil gebeliklerde 16 hafta, çoğul gebeliklerde ise 18 hafta ücretli doğum izni verilmesi kabul edilmiştir. Ayrıca, ücretli izin sürelerinin bitiminde anneye daha fazla izin raporla verilebilmektedir. 1 yaşına gelinceye kadar ise, 1,5 saat emzirme izni verilmektedir. Böylece, Avrupa Birliği uyum çalışmalarının paralelinde bir uygulama getirilmiş hem de Birleşmiş Milletler Kadına Karşı Her Türlü Ayırımcılığın Önlenmesi Sözleşmesinin ilgili maddesine uyulmuş hem de ILO'nun Anneliğin Korunması Sözleşmesindeki asgarî 14 hafta olan doğum izni süresi aşılmıştır ve böylece, kadın-erkek eşitliğinin çalışma hayatına entegrasyonu konusunda olumlu bir adım atılmıştır.

2005 yılında ise, 657 sayıl Devlet Memurları Kanununun doğum izinlerini düzenleyen 104 üncü maddesinde yapılan değişiklikle, aynı haklar, devlet memuru olan kadınlarımıza da tanınmıştır. Ayrıca, 108 inci maddedeki değişiklikle, ücretli doğum izni sürelerinin bitimini müteakip 12 aya kadar ücretsiz izin de almaları sağlanmıştır.

Bu kanunla, Türk Silahlı Kuvvetlerimizde çalışan kadınlarımıza da bu hakkı tanımakla, tüm kadınlarımızın bu haktan eşit yararlanmasını sağlamış bulunmaktayız.

Ülkemizde kadının işgücüne katılım oranı çok düşüktür. 1990'da yüzde 34 iken, 2000'li yıllarda 23'e düşmüştür. Yani, kadınlarımızın dörte 1'i ancak iş yaşamına katılabilmektedir. İşte bu yüzden onların bu zorluklarını gidermek için, kadınlarımızın doğum iznini daha fazla artırmamız gerektiğini düşünüyoruz.

Ayrıca, anne sütüyle bebekleri beslemenin önemine gelince; anne sütü, her yerde hazır ve nazır bir yiyecek olduğu gibi, en iyi ve en ekonomik beslenme türüdür. 1950'li yıllarda Amerika'da mamayla beslenme çok yaygın iken ve o yıllarda Türkiye'de anne sütüyle bebekleri emzirme çok genel bir şekilde olurken, bundan sonra Amerika'daki beslenme anne sütüne doğru yönelmiş, Türkiye'deki beslenme ise, kadınların zaman ve izin yetersizliğinden dolayı, mamaya doğru yönelmiş, tersine dönmüştür. İşte, Sağlık Bakanlığımız da bebeklerin anne sütüyle emzirilmesini desteklemekte, buna uygun projeler üretmektedir.

Doğumdan itibaren anne sütüyle beslenmenin önemi, bireyin bebeklikte ve erişkinlikte sağlığının ve immün sisteminin, yani, bağışıklık sisteminin ve vücut gelişiminin iyi olması yönünden çok önemlidir. 2001 yılında yapılan Dünya Sağlık Teşkilatı toplantısında uzmanlar heyetinin raporları doğrultusunda en önemli sürenin ilk altı ay olduğu belirtilmiş ve 2001 yılında Dünya Sağlık Asamblesinde de bu şekliyle kabul edilmiştir. İmmün sistemin ilk altı ayında antikor oluşmaya başlamakta; ama, bir yılda bu tamamlanmaktadır. Bunun için, kadınlarımıza ilk altı ayda günde 3 saat, ikinci altı ayda ise günde 1,5 saat olarak belirlenen süt izni bu açıdan çok uygundur. Sağlık Bakanlığımız annelerin bebeklerini 2 yaşına kadar dahi emzirebilmeleri için destek vermekte ve ayrıca, demir eksikliği konusunda da bebeklerin beslenmesi yönünden anneleri bilgilendirme çalışmalarını başlatmaktadır.

Ayrıca, ülkemizde, evlat edinme oranı çok düşük olduğu, evlat edinilen çocuğun bakımı ve evlat edinen aileye adaptasyonu da çok zor olduğu, bu kanunla, annelere, ailelere ve aynı şekilde, izin süreleri, evlat edinen ailelere de tanınmakta ve evlat edinmeyi cazip hale getirmektedir. Bu süre, evlatlık veren ailenin izin vermesiyle başlar ve evlat edinen aile, bu izinlerden, kendi çocukları gibi yararlanır.

Kadınlarımıza, bu kanunun kabulünden itibaren tanınan doğum öncesi ve sonrası izinler yeterli olmadığı takdirde, doktor raporuyla uzatılabilir. Kadınlarımızın, doğum öncesinde sağlığı yerinde olduğu takdirde, doğuma 3 hafta kalıncaya kadar çalışabilmesi ve kullanmadığı doğum iznini doğum sonrası iznine eklemesi imkânı getirilmiştir; yani, doğum yapan anne, doğum öncesi 8, doğum sonrası 8 olmak üzere 16 hafta ücretli doğum izni kullanabilir; çoğul gebeliklerde ise, bu süre 18 haftadır. Ücretli doğum izninin bitiminden itibaren, yine bu kanunla, anneye tanıdığımız süt izni ilk altı ay için 3 saat -günde- ikinci altı ay için 1,5 saattir.

Tüm kayıt altında çalışan kadınlarımıza bu hakkın tanınması, bu kanunla tamamlanmıştır. Böylece, işgücüyle toplumsal kalkınmamıza güç katan çalışan annelerin bir hakkını daha teslim etmiş oluyoruz.

Kanunun hayırlı olmasını diler, tüm annelerimizin, önümüzdeki Anneler Gününü Kutlar, Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Öztoprak.

Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen, Türkân Miçooğulları, İzmir Milletvekili.

Buyurun Sayın Miçooğulları. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Yasa Tasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun, yani, Grubumun görüşlerini bildirmek üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım.

Değerli arkadaşlar, her şey insan içindir. Çalışmak, insan için önemli bir hak ve görevdir. Bir insanın işinin olması, o insana hem ekonomik özgürlük hem mutluluk hem huzur getirir ve aynı zamanda sosyal barışı sağlar. Gelin, görün ki, ülkemizde çalışan kadın sayısı hiç de sosyal barışı sağlayacak, kadınlarımıza mutluluk getirecek, huzur getirecek ve ekonomik özgürlük getirecek oranda değildir.

2000'li yıllarda kadının istihdamdaki yeri yüzde 34'lerdeyken, 2006'da yüzde 24'lere gerilemiştir. Hoş, zaten, işsizlik de yüzde 11'lerde; yani, ülkede erkekler de iş bulamıyor. Kadınların iş bulması, kadınların iş alanında söz sahibi olması, zaten, erkeklerin iş bulamadığı bir ortamda, onların daha çok iş bulması zaten söz konusu değil.

Bunun önemli nedenlerinden bir tanesi ülkenin iyi yönetilememesi. İçinde bulunduğumuz üç yılda, tarımda, tarım alanında olan gerileme, üreticilerin üretimlerinin karşılığını alamamaları, ürettikleri malın değerini bulamaması, tarım alanındaki daralma, özellikle tarımda ücretsiz aile işçisi olarak çalışan kadının işsiz kalmasına ve şehirlere göç eden ailelerdeki kadınların evlerde oturmasına neden oldu.

İkinci nedenlerden bir tanesi de, daha çok kadının çalışabildiği alanlardan birisi olan tekstildeki gerileme, tekstildeki işyerlerinin kapatılması. Biliyorsunuz, tekstil, özellikle kadınların çalıştığı, hatta, evlerinde parça başı iş yaparak hem evlerinin işini sahiplendikleri hem de ev ekonomisine katkı yaptıkları bir alandı. Yani, kadın için iş çok önemli olmasına rağmen, ülkemizde çalışan kadın sayısı yeterli değil; kadınlar, iş alanında söz sahibi değil. Kadının iş alanında söz sahibi olabildiği önemli alanlardan bir tanesi, eğitim. Eğitilmiş kadın, özellikle iş bulma imkânına sahip. Örneğin, üniversitelerde çalışan kadın oranı yüzde 35'lerde. Eğitim arttıkça kadının çalışma yaşamındaki yeri artıyor, iş alanına giren kadının sosyal yaşamda söz sahibi olması sağlanıyor; yani, kadın yaşamında eğitim ve iş, ekonomik özgürlük birbirinden ayrılmaz, kadın özgürlüğü açısından vazgeçilmez unsurlar. Biz, bu kanunla, çalışma yaşamındaki kadının, kadın olmaktan kaynaklanan sorunlarına çözüm bulmaya çalışıyoruz.

Türk Silahlı Kuvvetlerine bakıldığında, Türk Silahlı Kuvvetlerinde 1 218 subay, 101 assubay, 2 uzman çavuş olmak üzere 1 321 kadın personel çalışmakta. Bu kadın personel arasında yapılan bir ankette, kadınların yüzde 60'tan fazlasının anneliği işlerinden daha fazla önemsedikleri görülüyor; çünkü, tarih boyunca, annelik, kadın için çok önemlidir, bir aslî görev haline gelmiştir ve doğanın ona verdiği bir sorumluluktur, bir haktır, bir ödevdir. Anne olmak isteyen kadının haklarını korumak, bizim, yasa yapan Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevidir. Zaten, bu yasa tasarısı, Plan ve Bütçe Komisyonundan oybirliğiyle çıkmıştır; büyük bir ihtimalle yine buradan da oybirliğiyle çıkacaktır.

Bu gerçekleştirdiğimiz yasayla, hem çalışan hem de anne olmak isteyen kadının, doğumdan önce ve doğumdan sonra, hem kendi sağlığını koruma adına hem de doğan çocuğun sağlığını korumak adına, ona, doğumdan önce 8 doğumdan sonra 8 hafta olarak, 16 hafta ücretli izin ve istediği takdirde 1 yıla kadar ücretsiz izin verme şansı tanıyor; aynı zamanda, süt izinlerini de ayarlayarak, çocuğun ilk yaşlarda sağlıklı beslenmesine yardımcı oluyor. Bu, hem Avrupa standartlarında hem de bizim ülkemizde, çağdaş normlarda bir yaklaşımdır, doğru bir yaklaşımdır. Büyük bir ihtimalle de, biraz sonra, kabul görecektir.

Buraya kadar bir sorun yok; bunlar, zaten, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yapması gereken ödevleridir. Yasal düzenlemeler, kadının çalışma yaşamında var olması için gerekli olan her şeyi sağlamıştır. Yasal düzenlemeler adına herhangi bir eksiklik yoktur. İşte, var olan bazı eksiklikler de, şu anda, giderilmektedir; ama, bu kanunun gerekçesini okurken, benim dikkatimi çeken bir şey oldu. Şimdi, sizlerle, onu paylaşmak istiyorum. Önce, genel gerekçedeki ilk paragrafa bakalım: "Çalışma yaşamında kadını yakından ilgilendiren pek çok sözleşme Avrupa Birliği müktesebatına uyum çerçevesinde Türkiye Cumhuriyeti tarafından imzalanmış olup, müteakiben kadınların her alanda eşit bir şekilde haklarını kullanmaları ve toplumsal kalkınmaya eşit bir şekilde katılmaları için yasal düzenlemeler yapılması gerekmektedir."

Değerli arkadaşlar, Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde, Türkiye Büyük Millet Meclisinin orduları, kadınlı erkekli, halkın desteğiyle, Kurtuluş Savaşını kazandıktan sonra, Mustafa Kemal Atatürk ve yine Türkiye Büyük Millet Meclisi önemli devrimler gerçekleştirmiştir; 1926'larda Medenî Kanunu kabul etmiş, laikliği kabul etmiş, harf devrimi yapmış, kılık kıyafet devrimi yapmış, Öğretim Birliği Yasasını çıkarmış ve Avrupa Birliğindeki kadınların düşünemediği, o dönemlerde akıllarına bile gelmeyen seçme-seçilme hakkını Türk kadınına kazandırmıştır.

Oysa, biz şimdi yasaları yaparken, Avrupa Birliği müktesebatına uyum sağlama adına yasa yaptığımızı gerekçelerimize yazıyoruz. Halbuki, Avrupa Birliği bu örnekleri bizden almalıydı. O anlamda, bu gerekçeyi çok haklı bulmuyorum ve bugün bu noktalara gelmiş olmamız için de üzüntü duyuyorum.

Biliyorsunuz, Türk kadını seçme ve seçilme hakkını Avrupa Birliği ülkelerindeki kadınlardan çok önce kazandı; ama, şimdi, Avrupa Birliği parlamentolarında, Avrupa Birliğine üye ülkelerin parlamentolarında yüzde 30'ların üzerinde kadın var, bizim Parlamentomuzda ancak 24 tane, yüzde 4,4 oranında kadın var. Hepsi de sevgili, çalışkan arkadaşlarım.

AYHAN ZEYNEP TEKİN (BÖRÜ) (Adana) - Sen 10 tanesine bedelsin…

TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI (Devamla) - Teşekkür ederim Zeynepçiğim, sen de öyle.

Şimdi, sevgili arkadaşlar, bunun nedenlerine biraz burada değinmek gerekiyor. Sizi biraz tarih öncesine doğru yolculuğa çıkaracağım. Paleolitik çağda, insanlar mağaralarda yaşarken, avcılıkla ve toplamayla beslenirken, geçinirken, kadınlar, erkeklerle eşit haklara sahipmiş, kadın-erkek ayırımı diye bir şey yokmuş. Hatta, bu mağaralarda elde edilen fildişi heykelciklerde, erkek heykellerine değil, kadın heykellerine rastlanıyormuş. Tarihçiler, elde edilen bulgulardan bunu böyle söylüyorlar. Neolitik çağda, yani toprağa yerleşme başladığında, özellikle toprağa yerleşip tarıma geçildiğinde, erkeklerden önce kadınlar ekip biçmeyi başarmışlar. Kadının topraktan beslenmeyi elde ediyor olması, aynı zamanda da insan neslini devam ettiriyor olması, kadını erkeğin gözünde o noktaya getirmiş ki, tanrıçalar oluşturulmuş. Anadolu'da ilk çağlardan, bulunmuş olan, bugüne kadar taşınan, güzelliği, iyiliği ve bereketi simgeleyen Tanrıça Kibele'yi bilmeyeniniz yoktur.

Kadını tanrıçalaştıran bu doğurgan özelliği, zamanla kadının başına dert olmuş. Üretim araçları ve sermaye erkeğin eline geçip de, erkekler egemen olmanın tadına vardıktan sonra kadınlara demişler ki, sen anasın, sen sevgilisin, sen eşsin, evde otur, çocuklarını büyüt, senin aslî görevin analıktır. Cennet anaların ayaklarının altındadır. Öyleyse, senin bir şey yapmana gerek yok…

BAŞKAN - Sayın Miçooğulları, maddeyle ilgili konuşur musunuz.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Maddeyle ilgili efendim.

TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI (Devamla) - Tam maddeyle ilgili konuşuyorum Sayın Başkanım.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan, erkeksi bir tavır takınmayın lütfen.

TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI (Devamla) - Maddeyi desteklediğimizi söyledim zaten.

MEHMET ÇİÇEK (Yozgat) - Kadın olmadan erkek olmaz.

TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI (Devamla) - Gayet tabiî olmaz.

MEHMET SOYDAN (Hatay) - Beraber oluruz.

TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI (Devamla) - Değerli arkadaşlar, niye alınıp da benim kafamı karıştırıyorsunuz. Bırakın, düşüncelerimi söyleyeyim, alınganlık göstermeyin; tarihî gerçeklerden söz ediyorum ben burada.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Hayır, yanınızdayız, endişe etmeyin.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Devam et; devam et.

TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI (Devamla) - Cennet anaların ayaklarının altındadır deyip, kadının, evde, ev kadını olarak, eş olarak, anne olarak görev yapmasını uygun gören zihniyetin karşısında, Mustafa Kemal Atatürk, "Kadının en büyük görevi analıktır. İlk terbiye verilen yerin ana kucağı olduğu düşünülürse, bu görevin önemi tam olarak anlaşılır. Milletimiz güçlü bir millet olmaya azmetmiştir. Bunun gereklerinden biri de, kadınlarımızın her konuda yükselmesini sağlamaktır" demiştir ve bunun da gereği olarak, biraz önce de saydığım devrimleri gerçekleştirmiş; tabiî ki Mustafa Kemal Atatürk'ün öncülüğünde Türkiye Büyük Millet Meclisi bunları yapmış ve aydınlanma devrimi süreci içerisinde, kadınların, sosyal yaşamda, çalışma yaşamında ve siyasal yaşamda hak ettikleri yere gelebilmeleri için öncülüğü yapmıştır.

Kadının iş yaşamında var olabilmesi için, ülkenin iyi yönetilmesi gerekmektedir; ama, 1950'lerden bu yana, bu ülke iyi yönetilmemektedir. Eğer kadın bugün iş yaşamında yoksa, artan işsizlik nedeniyle kadın istihdamda yeterince yer alamıyorsa, bunun nedenlerinden bir tanesi ülkenin iyi yönetilmemesi ve yolsuzlukların var olması, yolsuzluklar nedeniyle yoksulluğun var olmasıdır. Öyleyse, bu ülkedeki yolsuzlukları kökünden kurutmak, bu ülkede yolsuzluk yapanlara karşı baş kaldırmak, Türk kadınının önemli görevlerinden bir tanesidir.

AYHAN ZEYNEP TEKİN (BÖRÜ) (Adana) - Aynen katılıyorum.

TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI (Devamla) - Değerli arkadaşlar, sadece yasa yaparak… Biraz önce de söyledim, bu yasa doğru bir yasadır, bunu biz de destekliyoruz ve belki de, bununla birlikte, kadının çalışma yaşamında önüne çıkacak engelleri bertaraf edecek yasaların hepsi tamamlanmış olacak; ama, mesele, sadece yasalarla bitmiyor. Yasaları çıkarmak güzel de, o yasaları uygulamak lazım; o yasaları uygulayabilecek zihniyetleri, anlayışları iktidara getirmek lazım.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Hangi zihniyetleri?

TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI (Devamla) - Yasaları doğru uygulayacak, kadının erkekle eşit olduğunu, kadının erkekle aynı yerde var olabileceğini, aynı çalışma yaşamı ortamında bulunması gerektiğini ve çalışmanın kadın için bir hak olduğunu gündeme getirecek, yasaları uygulayacak zihniyetleri iktidara getirmek gerekir.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Aksini söyleyen yok ki.

TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI (Devamla) - Sosyal devleti küçülterek, tüccar devlet zihniyetini iktidara getirerek, hayata geçirerek bu yasaları uygulayamazsınız. Sosyal devleti büyüterek kadının çalışma yaşamında var olmasını sağlamak mümkün.

Değerli arkadaşlar, zaten, ben daha sözlerimi tamamlamadan epeyce alınganlık gösterdiniz; biraz daha alınganlık gösterin, bazı şeyleri daha söyleyeceğim.

Burada çok güzel yasalar yapıyoruz, hepiniz de bunlara evet diyorsunuz, kadın çalışma yaşamında var olmalıdır diyorsunuz; ama, sizin Partinizden veya Türkiye Büyük Millet Meclisinde büyük çoğunluğa sahip olarak bugün Hükümeti kuran Partiden belediye başkanı olmuş bazı belediye başkanları, maalesef, çıkardıkları broşürlerde, maalesef, yayınladıkları broşürlerde sizin bana gösterdiğiniz tepkilerden farklı şeyler söylüyorlar. O zaman, ben sizden rica ediyorum; o belediye başkanlarına gereken tepkiyi gösteriniz. "Kadın, erkekle tokalaşamaz. Kadın 9 yaşında evlenir…" Ne demek arkadaşlar, kadın 9 yaşında evlenir?!

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Nerede bu? Böyle bir şey yok!

TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI (Devamla) - Demokrasilerin beşiği olan belediyelerde, yerel yönetimlerde insanlarla her dakika yüz yüze olan belediye başkanları, eğer, yayınladıkları broşürlerde "kadın, erkekle tokalaşamaz. Kadın 9 yaşında evlenir" diyebiliyorsa bizim burada çıkardığımız yasaların ne anlamı var?! Biz, bir hukuk devletiyiz. Reşit olma yaşı 18'dir, reşit olma yaşı 18'dir sevgili arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)

RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) - Gecemizi zehir etmeyin lütfen.

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Yok öyle bir şey!

TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI (Devamla) - Bir kadının evlenebilmesi için hukukî ve fizikî gerçeklerin yerine getirilmiş olması lazım. Eğer, bir belediye başkanı, broşüründe bunları yayınlıyorsa bizim burada çıkardığımız yasaların ne anlamı var?! Ben sizden rica ediyorum; bana alınganlık göstereceğinize, bu broşürleri yayınlayan belediye başkanlarına, derhal bu broşürleri iptal etmesini söyleyin. (CHP sıralarından alkışlar)

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Öyle bir şey yok ki.

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Broşürü gösterebilir misiniz?

AHMET IŞIK (Konya) - Türkân Hanım, hangi belediye başkanı?

TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI (Devamla) - Söyleyeyim; Tuzla Belediye Başkanı. Tuzla Belediye Başkanının yayınladığı broşürde…

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Değil… Değil…

TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI (Devamla) - Gidin, bakın, bulun. Ben bunları size buradan söylüyorum. Gidin, bakın, bulun.

NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) - Broşürü görelim. Nerede o broşür?

TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI (Devamla) - Doğru olmadığını siz de kabul ediyorsunuz, olmaması gerektiğini siz de kabul ediyorsunuz. Gidin, bakın, bulun ve gereğini yapın.

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Broşürü görmedik. Tazminat davası açar, yalnız, size. Tazminat davası açar. Görmedik broşürü.

BAŞKAN - Lütfen, sayın milletvekilleri…

TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlar, kadın ile erkeğin her alanda omuz omuza olabilmesi için, kadın-erkek ayrılığı yapılmaması için, bir kere, bir ülkenin Başbakanının "haremlik-selamlık oturuluyorsa oturuluyor, bundan size ne" dememesi gerekir.

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Özel yaşam… Özel yaşam…

TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI (Devamla) - Özel yaşam değil, özel yaşam değil. "Bundan size ne" dememesi gerekir. Haremlik-selamlık lafını ağzına almaması gerekir.

BAŞKAN - Sayın Miçooğulları…

TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI (Devamla) - Biz Türkiye Cumhuriyeti Devletinde yaşıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Miçooğulları…

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Kamusal alan mı?! Evin içi de mi kamusal alan oluyor?!

BAŞKAN - Lütfen, sayın milletvekilleri…

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Evin içine karışalım, giydiği çoraba karışalım!.. Nedir bu yahu?!

TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI (Devamla) - Evet, siz… Maalesef, bazı anlayışlar, kadının giydiği çoraba, kadının başının örtülü olup olmamasına karışmakta…

BAŞKAN - Sayın Miçooğulları, lütfen… Sayın Miçooğulları…

TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI (Devamla) - …bazı belediye başkanları başını örtmeyen kadınların günahkâr olduğunu söyleyebilmekte. Bu yasaları yapan Hükümete bu tür belediye başkanları yakışmıyor.

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - İstismar etme bunu…

BÜLENT BARATALI (İzmir) - Dinleyin arkadaşlar; fikir özgürlüğü var!

TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI (Devamla) - Ben, buradan, ülkemin tüm kadınlarına sesleniyorum. Yolsuzluklara karşı duralım. Atatürk devrim ve ilkelerine sahip çıkalım. Devrimlerimize, dolaylı da olsa, dil uzatanlara karşı dimdik duralım ve bilelim ki, sevgili arkadaşlar ve bilelim ki, bizi koruyan en önemli, en güzel ipek örtü laikliktir; onu kimseye tartıştırmayalım. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Bu yasanın Türk Silahlı Kuvvetlerinde çalışan kadın personele iyilikler getirmesini diliyorum…

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Ülkeye, ülkeye…

TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI (Devamla) - …ve bu ülkede, görevi ne olursa olsun, hiç kimsenin laikliği tartışmaması gerektiğini diliyorum…

AHMET IŞIK (Konya) - Tartışan yok!..

TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI (Devamla) - …ve bu ülkede kadınların başının açık olmasından hiç kimsenin rahatsız olmamasını diliyorum.

Saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından gürültüler)

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Sen rahatsız olma!

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Miçooğulları.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

ALİ YÜKSEL KAVUŞTU (Çorum) - Hakaret var Sayın Başkanım, hakaret!..

BAŞKAN - Lütfen, Sayın Kavuştu…

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Neyine hakaret etmiş yahu?!

BAŞKAN - Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

TÜRK SİLÂHLI KUVVETLERİPERSONEL KANUNUNDA

DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1.- 27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanununun 128 inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"d) Bayan personele doğum yapmasından önce sekiz hafta ve doğum yaptığı tarihten itibaren sekiz hafta olmak üzere toplam on altı hafta süre ile aylıklı izin verilir. Çoğul gebelik hâlinde, doğum öncesi sekiz haftalık izin süresine iki hafta süre eklenir. Ancak beklenen doğum tarihinden sekiz hafta öncesinden, sağlık durumunun uygun olduğu doktor raporu ile belgelenen personel, isterse doğumdan önceki üç haftaya kadar iş yerinde çalışabilir. Bu durumda personelin isteği halinde doğum öncesinde çalıştığı süreler, doğum sonrası izin süresinin bitim tarihinden itibaren aylıklı izin süresine eklenir. Doğumun erken gerçekleşmesi nedeniyle personelin doğum öncesi sekiz haftalık izninden kullanılamayan süreleri, doğum sonrası sürelere eklenir.

Doğum yapan personele çocuklarını emzirmeleri için doğum tarihinden itibaren ilk altı ayda günde üç saat, ikinci altı ayda günde bir buçuk saat süt izni verilir. Süt izninin hangi saatler arasında ve kaça bölünerek kullanılacağı personelin tercihine bırakılır.

Ayrıca doğum yapan personele aylıklı izinlerinin bitiminden itibaren istekleri üzerine ve evlat edinen bayan personele en fazla üç yaşında bir çocuğun evlat edinilmesi halinde çocuğun ana ve babasının rızasının kesinleştiği tarihten veya vesayet dairelerinin izin verme tarihinden itibaren isteği üzerine altı aya kadar aylıksız izin verilir. Aylıksız izin süreleri mecburi hizmet süresinden sayılmaz."

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Birleşime 5 dakika ara veriyorum sayın milletvekilleri.

 

Kapanma Saati: 22.22


BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 22.31

BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 100 üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

7 nci sıraya alınan, Merkezi Finans ve İhale Biriminin Kuruluşuna İlişkin Türkiye Hükümeti ve Avrupa Komisyonu Arasındaki Mutabakat Zaptına 1 Nolu Ekin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu raporunun görüşmelerine başlıyoruz.

7.- Merkezi Finans ve İhale Biriminin Kuruluşuna İlişkin Türkiye Hükümeti ve Avrupa Komisyonu Arasındaki Mutabakat Zaptına 1 Nolu Ekin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1199) (S. Sayısı: 1154) (x)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Komisyon raporu 1154 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Gündüz, buyurun.

İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Sayın Başkanım, biraz önceki kanun görüşülerken muhalefete mensup arkadaşımızın konuşmaları üzerine bir cevap hakkı talep ediyorum; yanlış anlamaları ortadan kaldırmak için.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Gündüz. (AK Parti sıralarından alkışlar)

VII.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz'ün, İzmir Milletvekili Türkân Miçooğulları'nın, konuşmasındaki bazı hususların yanlış anlamalara meydan vermesini ortadan kaldırmak amacıyla açıklaması

İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; askerî personelden doğum yapan, özellikle anne subaylarımızın ya da assubaylarımızın süt yardımından yararlanmasıyla ilgili yasal düzenleme yapılırken, burada, muhalefete mensup bir arkadaşımız -aslında belki bilerek belki bilmeyerek; ama, ben bildiğini zannetmiyorum kesinlikle- burada, Hazreti Peygamber ile Mustafa Kemal Atatürk arasında, sanki böyle bir tercih yapmaya kamuoyunu zorlar bir üslup kullandı.

Burada "cennet annelerin ayakları altındadır" hadisi şerif, Hazreti Peygamberin hadisi şerifi. Dolayısıyla, hiç kimsenin, birisi devletin büyüğü, birisi de dinin büyüğü arasında böyle bir kavga ve gerilimi, kendi içinde olabilir; ama, bunu topluma yansıtmaya hakkı yoktur. (AK Parti sıralarından alkışlar) O yüzden, kaldı ki, Hazreti Peygamber gerçekten cenneti annelerin ayaklarına verirken, aslında, İslamın kadına verdiği önemi göstermiştir.

Yine, bizim medeniyetimiz, Anadolu medeniyetidir. Adı çok güzel; ana yüreği gibi sımsıcak ve şefkatli medeniyettir. O yüzden, hatta bizim alimlerimiz Hazreti İsa'nın niye babasız dünyaya getirildiğini anlatırken, İslam toplumunun geleceğinde, herhangi bir toplumun geleceğinde, esasında en önemli unsurun aile olduğunu, ailenin de ortadireğinin baba değil, anne olduğunu göstermek üzere Cenabı Hak, Hazreti İsa'yı babasız dünyaya getirmiş derler.

Bir ailede bakıyorsunuz anne ölüyor, baba kalıyor; baba bir hafta sonra bir analık getiriyor, yuvanın o sıcaklığı darmadağın oluveriyor; ama, bir bakıyorsunuz, anne ne kadar genç olursa olsun, dul kalıyor; ama, o şefkat yorganı gibi yüreğini ailenin üstüne sarıyor, aile bütün birliği, dirliği ve güzelliğiyle sonuna kadar devam ediyor.

O yüzden, analarımız her şeyimizdir. Hatta, kız çocuklarımızı geleceğe yönelik yetiştirmede, aileyi sağlama almada, babadan daha çok, oğlan çocuğundan daha çok kızlar üzerinde önemle durmanın gerektiğini Peygamber vurguluyor, İslam dini vurguluyor.

Ben, bunu, burada, bir kez de daha belirtiyor ve özellikle, arkadaşımızın buradan yanlış anlaşıldığını, yanlış ifade edildiğini ya da maksadı aşan ifadeler kullandığını belirterek, sözüne açıklık getirmesini diliyor; gecenin bu saatinde, hem size hem de bizi dinleyenlere sevgi ve saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gündüz.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Buyurun Sayın Anadol.

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Kendisi gelsin.

BAŞKAN - Lütfen, sayın milletvekilleri…

2.- İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol'un, İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz'ün konuşmasındaki bazı hususlarla, CHP Grubunun ilgili görüşlerine ilişkin açıklaması

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin saygıdeğer üyeleri; Sayın Başkana, bana söz verdiği için teşekkür ediyorum.

Adalet ve Kalkınma Partisinin Grup Başkanvekili Sayın Gündüz'ün konuşmaları uyarıcı bir konuşmadır ve bu konuda, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili olarak, hem şahsımın hem de Partimin görüşünü burada bir kere daha vurgulamakta yarar görüyorum.

Değerli arkadaşlar, biz, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleriyiz. Nasıl Türkiye Büyük Millet Meclisinin Birinci Döneminde, sağcısından solcusuna, çeşitli inançlardan, çeşitli ideolojilerden birçok sayın milletvekili, merhum milletvekili -Allah rahmet eylesin- hepsi varsa ve bunların içinden, solcusundan, millî şairimiz, İstiklal Marşı şairi rahmetli Mehmet Âkif Ersoy gibi değerli insanlar, değerli büyüklerimiz varsa, burada da, çeşitli anlayışlarda milletvekili olabilir; ama, hepimiz, aynı şerefli çatının altında bir arada bulunan arkadaşlarız, milletvekilleriyiz, kardeşiz, arkadaşız.

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - CHP Grubu adına konuştu!

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Evvela, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söylüyorum.

BAŞKAN - Lütfen, Sayın Öksüz…

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Hiç merak etmeyin, birbirimizi de tanıyoruz artık, üçbuçuk sene oldu.

AYHAN ZEYNEP TEKİN (BÖRÜ) (Adana) - Hikâyeleri geçin!

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Evvela şunu söyleyeyim: Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bir yarışa filan kalkmadan, yarışa kalksak da değer, Peygamberimiz Hazreti Muhammed'i küçük düşüren, düşürmeye teşebbüs eden -güçleri yetmez küçük düşürmeye- Danimarka'da karikatürler yayınlandığı vakit, ilk defa Meclise getiren, genel görüşme isteyen bir anlayışa sahibiz, bu önergemiz sıradadır. Bu konuda hiç kimsenin şüphesi olamaz ve biz, İslamın Peygamberi, hepimizin kalbinde yer alan Hazreti Muhammed'e en ufak bir şekilde ta'n edilmesine tahammül de etmeyiz, buna isyan ederiz. (CHP ve AK Parti sıralarından alkışlar) Öyle bir şey yok. Bu konuda en ufak bir tereddüt bizi rahatsız eder. Herkesin -inancı az olur, çok olur, o başka bir şey- kutsalı vardır, ona uzanan eller de kırılır. Öyle bir şey yok. Öyle bir şey yok yani. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Şimdi, arkadaşımız, ben de dikkatle dinledim, böyle bir kastının olması, benim otuz senedir tanıdığım arkadaşım Sayın Türkân Miçooğulları'nın böyle bir kastı olması filan da söz konusu olmaz. Kendisini yakından tanıyan bir insan olarak söylüyorum; ama, konuşmanın cereyanı böyle bir izlenim vermiş olabilir bazı arkadaşlara. Şimdi, buraya açıklık getiriyorum. Böyle bir şey olamaz. Ne Türkân Miçooğulları'nın ne de Cumhuriyet Halk Partisinin herhangi bir milletvekilinin, değil saygısızlık etmek Peygamberimize, bu konuda bir teşebbüse, bir girişime karşı tepki göstermemesi düşünülemez.

Böyle bir şey söz konusu değil; ancak, buna paralel olarak şunu söyleyeyim, bu açıklığı getirdikten sonra: Yeni bir tartışmaya filan yol açmak istemiyorum. Diğer taraftan, toplumda yapılan, cumhuriyetimizin seksen seksenbeş yıllık döneminde, arkadaşımızın sıraladığı kadınlara oy hakkı tanınması, seçme-seçilme hakkının tanınması, toplumda kadının yer işgal etmesi, meslek sahibi olması, bunlar da iyi şeyler, bunlara da sizin karşı olmadığınız açık. Böyle bir suçlama filan yapmam da söz konusu değil. Burada da ittifak ettiğimize göre, burada, sizin Partiden olur, olmaz, siyasî tartışma, bu saatte asla yeni bir polemik de yaratmak istemiyorum. Bazı belediye başkanlarımızın -ki, onlar da iyi incelemediklerini söylediler daha sonra- yayınladıkları ve dağıttıkları broşürlerde, bu ittifak ettiğimiz konuların dışında, kadını küçük düşüren, kadınımızın toplumdaki yerini küçümseyen bir anlayışla yayımladıkları broşürler arkadaşımızın tepkisine ve tenkidine yol açmıştır; onları belirtirken, böyle bir yanlış anlaşılma doğmuştur. Bakın, deminden beri, hep birlikte yasaları çıkarıyoruz, oybirliğiyle hareket ediyoruz; neden; ordumuzdaki kadın personelin hakları için. Dolayısıyla, şu saatten itibaren, bir yanlış anlama olmaması için, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ve şahsım adına bu düşüncelerimizi beyan ediyorum, hepinize sevgiler, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Anadol.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

7.- Merkezi Finans ve İhale Biriminin Kuruluşuna İlişkin Türkiye Hükümeti ve Avrupa Komisyonu Arasındaki Mutabakat Zaptına 1 Nolu Ekin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1199) (S. Sayısı: 1154) (Devam)

BAŞKAN - Tasarının tümü üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

MERKEZİ FİNANS VE İHALE BİRİMİNİN KURULUŞUNA İLİŞKİN TÜRKİYE HÜKÜMETİ VE AVRUPA KOMİSYONU ARASINDAKİ MUTABAKAT ZAPTINA 1 NOLU EKİN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1.- 31 Mart 2006 tarihinde Ankara'da imzalanan "Merkezi Finans ve İhale Biriminin Kuruluşuna İlişkin Türkiye Hükümeti ve Avrupa Komisyonu Arasındaki Mutabakat Zaptına 1 Nolu Ek" in onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.

Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme girmeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Merkezî Finans ve İhale Biriminin Kuruluşuna İlişkin Türkiye Hükümeti ve Avrupa Komisyonu Arasındaki Mutabakat Zaptına 1 Nolu Ekin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açık oylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı               : 197

Kabul                                 : 197 (x)

Böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için 11 Mayıs 2006 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

 

Kapanma Saati: 22.47