BIM 2 4 2005-06-08T06:54:00Z 2005-06-08T06:54:00Z 69 44187 251867 TBMM 2098 503 309310 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM: 22       CİLT: 119       YASAMA YILI: 4

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

 

99 uncu Birleşim

9 Mayıs 2006 Salı

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMA

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GündemdIşI Konuşmalar

1.- Çorum Milletvekili Ali Yüksel Kavuştu'nun, Vakıf Haftası münasebetiyle, Türk kültür ve medeniyetinin temelini oluşturan vakıfların önemine ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı

2.- Trabzon Milletvekili Şevket Arz'ın, Karadenizli fındık ve çay üreticilerinin sorunları ile alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması

3.- Kütahya Milletvekili Alaettin Güven’in, Yunus Emre'yi Anma Haftasına ilişkin gündemdışı konuşması

B) Tezkereler ve Önergeler

1.- Bahreyn Temsilciler Meclisi Başkanı Khalifa Bin Ahmet Al Dahrani'nin davetlisi olarak Bahreyn'e resmî ziyarette bulunacak olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın beraberindeki Parlamento heyetini oluşturmak üzere gruplarınca isimleri bildirilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1045)

2.- Akdeniz Parlamenter Asamblesinde Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grubu oluşturmak üzere, AK Parti Grup Başkanlığınca Bursa Milletvekili Mustafa Dündar'ın aday gösterildiğine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1046)

3.- Estonya ve Finlandiya'da yapılacak Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Parlamento Başkanları Konferansına, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanını temsilen, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili İsmail Alptekin'in icabet etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1047)

4.- Avrupa Kıtası Habitat Küresel Parlamenterleri Yönetim Kurulu Üyesi ve Hollanda Parlamentosu Üyesi J.H.J. Kruijsen'in, TBMM Çevre Komisyonu Başkanı Ahmet Münir Erkal'ı, Lahey'de yapılacak olan Habitat  Düzeyinde Avrupa Küresel Parlamenterleri Beşinci Bölgesel Forumuna davetine icabetine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1048)

5.- Moldova Parlamentosu Başkanı Eugenia Ostapcıuc'un davetine, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ı temsilen, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili Ali Dinçer'in, beraberinde bir Parlamento heyetiyle icabet etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1049)

6.- İstanbul Milletvekili Ahmet Güryüz Ketenci'nin, Siyasî Partiler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/721) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/385)

7.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, 17.3.1981 Tarihli ve 2429 Sayılı Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/626) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/386)

C) Gensoru, Genel Görüşme, Meclİs SoruşturmasI ve Meclİs AraştIrmasI Önergelerİ

1.- Kastamonu Milletvekili Musa Sıvacıoğlu ve 20 milletvekilinin, başta Kastamonu olmak üzere yurtiçi ve yurt dışındaki tarihî ve kültürel varlıklarımızın tespiti ve korunması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/363)

2.- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri, İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol, İstanbul Milletvekili Ali Topuz ve Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Batı Trakya Türk azınlığının içinde bulunduğu durum konusunda genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/28)

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının 2005 Yılı Ekim, Kasım, Aralık ayları hesabına ait Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu raporu (5/25) (S. Sayısı: 1146)

2.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

3.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)

4.- Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1133, 1/1074) (S. Sayısı: 1099)

VI.- ÖNERİLER

A) Sİyasî Partİ Grup Önerİlerİ

1.- (8/27) esas numaralı genel görüşme önergesinin öngörüşmesinin Genel Kurulun 9 Mayıs 2006 Salı günkü  birleşiminde yapılmasına ilişkin Anavatan Partisi Grup önerisi

2.- (10/206), (10/348), (10/362) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin öngörüşmelerinin, Genel Kurulun 9.5.2006 Salı günkü birleşiminde ve birlikte yapılmasına ilişkin CHP Grup önerisi

VII.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol'un, Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa'nın, konuşmasında, Partisine sataşması nedeniyle konuşması

VIII.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) YazIlI Sorular ve CevaplarI

1.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, infaz koruma memurlarının özlük haklarına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/13062)

2.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, zamanaşımına uğrayan davalara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/13155)

3.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, turizm sektörünün desteklenmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/13283)

4.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, özelleştirme mağduru geçici personelin özlük haklarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/13291)

5.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, asgarî ücret politikasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/13310)

6.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, erken seçime hazırlık yapıldığı iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/13326)

7.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Avrupa Birliğine gönderildiği iddia edilen bir mektuba ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Ali BABACAN'ın cevabı (7/13329)

8.- İzmir Milletvekili K. Kemal ANADOL'un, bazı mahkemelerin Türk Patent Enstitüsünün binalarını kullanmasına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/13338)

9.- İstanbul Milletvekili Birgen KELEŞ'in, Çatalca orman köylülerinin mağduriyetine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/13351)

10.- Isparta Milletvekili Mevlüt COŞKUNER'in, TMSF'nin el koyduğu bazı şirketlerdeki uygulamalara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in cevabı  (7/13367)

11.- Hatay Milletvekili İnal BATU'nun, AB tarama süreci müzakerelerine katılıma ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Ali BABACAN'ın cevabı (7/13388)

12.- Bilecik Milletvekili Yaşar TÜZÜN'ün, Millî Kütüphane Başkanlığına yapılan atamaya ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/13420)

13.- İzmir Milletvekili Canan ARITMAN'ın, İstanbul'da bir vakıf tarafından açıldığı iddia edilen müzeye ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/13421)

14.- Gaziantep Milletvekili Abdulkadir ATEŞ'in, sözleşmeli personelin işsonu tazminatlarına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/13422)

15.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Merkez Bankası Başkanı atama kararnamesine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/13423)

16.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, tur organizatörlüğüne ve turizm acenteliğine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/13424)

17.- Muğla Milletvekili Ali Cumhur YAKA'nın, bir filme yaş sınırlaması getirilmemesinin nedenlerine ve film öncesi reklamlara ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/13427)

18.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın, Burdur-Gölhisar'daki bir antik kente ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/13428)

19.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, emekli olmuş bir personel hakkında atama işlemi yapıldığı iddiasına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/13429)

20.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Elazığ merkezdeki bir taşınmazın satış ihalesine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/13433)

21.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil ÜNLÜTEPE'nin, özelleştirilen SEKA Çay İşletmesine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/13435)

22.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, ilköğretim inşaatı ihalelerine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/13456)

23.- İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in, mayın tespit ve temizleme ile ilgili proje çalışmaları olup olmadığına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı M. Vecdi GÖNÜL'ün cevabı (7/13464)

24.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Merkez Bankası Başkanı atama kararnamesine ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/13471)

25.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Nevşehir'deki bazı yerlerde patates üretiminin yasaklanmasına,

AK Parti Rize İl Başkanının Hemşin'de bir çay fabrikası kurulacağı beyanına,

- Malatya Milletvekili Süleyman SARIBAŞ'ın, sulanabilir arazilere ve sulama projelerine,

Organik tarıma,

- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Çumra Tarım Kredi Kooperatifince icraya verilen çiftçilere,

- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, ziraî ilaçlamada izlenen usule,

- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, pamuk üretimine ve ticaretine,

- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Merkez Bankası Başkanı atama kararnamesine,

- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, şube müdürlüklerine yapılan atamalara,

- Muğla Milletvekili Gürol ERGİN'in, tarım arazileri üzerindeki politikalara,

- Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN'ın, Ziraat Bankasının çiftçiye kredi kullandırma koşullarına,

Tarım Kredi Kooperatiflerinin bazı uygulamalarına,

Patates üreticilerinin TEDAŞ'a olan borçlarına,

Patates ithal edilip edilmediğine,

- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, hazır kıyma satışına,

- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, doğrudan gelir desteği ödemelerine,

Arazi toplulaştırmalarına,

Tarım Sigortaları Kanununun uygulamasına,

- Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, bir bankada açılan şûra özel hesabına,

İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/13484, 13485, 13486, 13487, 13488, 13489, 13490, 13491, 13492, 13493, 13494, 13495, 13496, 13497, 13498, 13499, 13500, 13501, 13502)

26.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, pirinç ithalatı kotasının kaldırılmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad TÜZMEN'in cevabı (7/13518)

27.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, SHÇEK sosyal hizmet danışma hattına,

SHÇEK'in rehabilitasyon hizmetlerine,

Kadın sığınma evlerine,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Nimet ÇUBUKÇU'nun cevabı (7/13564, 13565, 13566)

28.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, halk oyunları yarışması Ankara elemelerinin bazı jüri üyelerine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/13581)

29.- Mardin Milletvekili Muharrem DOĞAN'ın, Mardin İlinde yapılan çalışmalara ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/13582)

30.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, nareciye üretiminde kullanımı ruhsatlandırılmış ilaçlara,

- Çanakkale Milletvekili Ahmet KÜÇÜK'ün, çeltik ve pirinç ithalatına,

- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, İznik Gölünde yapılan balıkçılıktaki sorunlara,

- Malatya Milletvekili Süleyman SARIBAŞ'ın, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün devredilen işlerine, makinelerine ve personeline,

- Manisa Milletvekili Nuri ÇİLİNGİR'in, Manisa-Salihli'de bazı tarım faaliyetlerinin desteklenmesine,

- Manisa İlindeki tarım faaliyetlerinin geliştirilmesine,

İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/13611, 13612, 13613, 13614, 13615, 13616)

31.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, mısır ithalatı lisansı olan şirketlere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad TÜZMEN'in cevabı (7/13622)

32.- Manisa Milletvekili Nuri ÇİLİNGİR'in, Manisa-Salihli Organize Sanayi Bölgesine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/13624)


I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak altı oturum yaptı.

Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım, Şeyh Şaban-ı Veli (Hazreti Pir) ve Kastamonu Evliyaları Haftasına,

Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün, Türkçenin yeniden devlet dili oluşunun 729 uncu yılına, Karaman Türk Dil Bayramı ve Yunus Emre'yi anma etkinliklerine,

Eskişehir Milletvekili Mehmet Ali Arıkan, Yunus Emre'yi Anma Haftasına,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

İsveç Parlamentosu Başkanı Björn von Sydow'un davetlisi olarak İsveç'e resmî ziyarette bulunacak olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın beraberindeki Parlamento heyetini oluşturmak üzere gruplarınca isimleri bildirilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Çanakkale Milletvekili İbrahim Köşdere hakkında tanzim edilen soruşturma dosyasının geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi okundu; Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu karma komisyonda bulunan soruşturma dosyasının Hükümete geri verildiği,

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 74 üncü sırasında yer alan 417 sıra sayılı kanun teklifinin bu kısmın 6 ncı sırasına alınmasına ilişkin CHP Grubu önerisinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmediği,

Açıklandı.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:

3 üncü sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden,

4 üncü sırasında bulunan, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısının (1/1030) (S. Sayısı: 904), görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından,

Ertelendi.

5 inci sırasında bulunan, Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/1133, 1/1074) (S. Sayısı: 1099), görüşmelerine devam olunarak, 6 ncı maddesine kadar kabul edildi, 6 ncı maddeye bağlı geçici 9 uncu madde üzerinde bir süre görüşüldü.

9 Mayıs 2006 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 20.01'de son verildi.

                                  Nevzat Pakdil

                                    Başkanvekili

 

Ahmet Küçük

Harun Tüfekci

 

Çanakkale

Konya

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye


No.: 135

II.- GELEN KÂĞITLAR

5 Mayıs 2006 Cuma

Teklif

1.- Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin ve 35 Milletvekilinin; Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/776) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.4.2006)

 

 

 

No.: 136

8 Mayıs 2006 Pazartesi

Tasarı

1.- İl İdaresi Kanunu ile Bakanlıklar ve Bağlı Kuruluşlarda Atama Usulüne İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/1200) (Plan ve Bütçe; Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.5.2006)

Teklifler

1.- Balıkesir Milletvekili Ali Aydınlıoğlu'nun; Balıkesir İlinde Altınoluk Adıyla Bir İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/777) (İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.5.2006)

2.- Bursa Milletvekili Sedat Kızılcıklı'nın; Vergi Usul Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/778) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.5.2006)

3.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu ve 3 Milletvekilinin; Mera Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/779) (Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.5.2006)

4.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in; 5393 Sayılı Belediyeler Kanununun Geçici 5 inci Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/780) (İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.5.2006)

5.- İstanbul Milletvekili Gülseren Topuz'un; Karayolları Trafik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/781) (İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.5.2006)

Rapor

1.- 13/04/2006 Tarihli ve 5487 Sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu ve Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü Maddeleri Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1197) (S. Sayısı: 1152) (Dağıtma tarihi: 8.5.2006) (GÜNDEME)


No.: 137

9 Mayıs 2006 Salı

Tasarı

1.- Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısiyle Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı (1/1201) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.5.2006)

Teklifler

1.- Samsun Milletvekili Mustafa Çakır'ın; Uluslararası 19 Mayıs Atatürk Gençlik ve Spor Karadeniz Oyunları Hakkında Kanun Teklifi (2/782) (Plan ve Bütçe ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.5.2006)

2.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun; Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/783) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.5.2006)

3.- İstanbul Milletvekili Zeynep Karahan Uslu ve 4 Milletvekilinin; Hemşirelik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/784) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.5.2006)

Tezkere

1.- Cumhurbaşkanlığı 2005 Mali Yılı Kesinhesap Cetvelinin Sunulduğuna İlişkin Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği Tezkeresi (3/1044) (Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.5.2006)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Gaziantep seyahatinin giderlerine ve Başbakanlığın kullandığı bir uçağa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13694) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/4/2006)

2.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Yargıtay Başsavcılığının bazı bürokratlar hakkında soruşturma talebi olup olmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13695) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/4/2006)

3.- Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, tütün alımına ve tütün üreticilerinin desteklenmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13696) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/4/2006)

4.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Emniyet Teşkilatındaki kadrolaşma iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13697) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/4/2006)

5.- Nevşehir Milletvekili Mehmet ELKATMIŞ'ın, Nevşehir'de düzenlenen Uluslararası Yerel Yönetimler Barış Konferansına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13698) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/4/2006)

6.- Yozgat Milletvekili Emin KOÇ'un, İran Büyükelçisi ile yapılan görüşmeye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13699) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/4/2006)

7.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, siyasi etik ve siyasetin finansmanı ile ilgili kanun tasarısı taslağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13700) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/4/2006)

8.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Danıştay ile ilgili bir konuşmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13701) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/4/2006)

9.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, 2005 yılı millî gelir hesaplamalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13702) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/4/2006)

10.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, konut edindirme yardımı kesintilerinin nemalandırılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13703) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/4/2006)

11.- Sivas Milletvekili Nurettin SÖZEN'in, Irak'tan ithal edilen radyasyonlu hurdalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13704) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/4/2006)

12.- Muğla Milletvekili Fahrettin ÜSTÜN'ün, özelleştirme sonucu geçici personel olarak istihdam edilen çalışanların özlük haklarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13705) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/4/2006)

13.- Muğla Milletvekili Fahrettin ÜSTÜN'ün, Muğla'daki Tütün İşletme Müdürlüklerinin kapatılacağı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13706) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/4/2006)

14.- Adana Milletvekili Tacidar SEYHAN'ın, İstanbul-Tuzla'da bulunan zehirli atık dolu varillere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13707) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/4/2006)

15.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, taksi şoförlerine karşı işlenen suçlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13708) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)

16.- Samsun Milletvekili Haluk KOÇ'un, TÜBİTAK Başkanlığına yapılan atamayla ilgili yargı kararına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13709) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)

17.- İzmir Milletvekili Muharrem TOPRAK'ın, engelli çocukların 23 Nisan Çocuk Şenliğine katılımının sağlanmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13710) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)

18.- Çanakkale Milletvekili Ahmet KÜÇÜK'ün, esnaf ve sanatkarların desteklenmesine ve taksici esnafın can güvenliğine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13711) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)

19.- Adana Milletvekili Kemal SAĞ'ın, bir şahsın resmi danışmanı olup olmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13712) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)

20.- İzmir Milletvekili Oğuz OYAN'ın, Emlak Gayrimenkul Yatırım Ortaklığının denetim raporuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13713) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)

21.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, haklarında soruşturma izni verilmeyen bürokratlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13714) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)

22.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, kamu görevlilerince atama kararları aleyhine açılan davalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13715) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)

23.- Hatay Milletvekili Gökhan DURGUN'un, 2003'ten itibaren Hatay'da yapılan ihalelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13716) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)

24.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, televizyon yayınlarına ve eğitici programlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13717) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/4/2006)

25.- Muğla Milletvekili Gürol ERGİN'in, özelleştirme sonucu geçici personel olarak istihdam edilen çalışanların sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13718) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/4/2006)

26.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, su kaynaklarının sürdürülebilir kullanımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13719) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/4/2006)

27.- İzmir Milletvekili Oğuz OYAN'ın, Başbakanlık Teftiş Kurulunun TOKİ ile ilgili raporuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13720) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/4/2006)

28.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Millî Eğitim Bakanına yönelttiği bir yazılı soru önergesine cevap verilmemesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13721) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/4/2006)

29.- Çanakkale Milletvekili Ahmet KÜÇÜK'ün, Avustralya ile Çanakkale'de bazı organizasyonlar yapılıp yapılmayacağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13722) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/4/2006)

30.- İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK'in, Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi Dersinin zorunlu dersler arasından çıkarılıp çıkarılmayacağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13723) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/4/2006)

31.- Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, köy enstitülerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13724) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/4/2006)

32.- Şanlıurfa Milletvekili Turan TÜYSÜZ'ün, Yüce Divanda görülen davaların yargılama giderlerine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/13725) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/4/2006)

33.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, adliye mensuplarına servis aracı tahsis edilmesine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/13726) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/4/2006)

34.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Kilis Cezaevinde tutuklu bulunan bir şahsa ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/13727) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)

35.- Hatay Milletvekili Gökhan DURGUN'un, 2003'ten itibaren Hatay'da yapılan ihalelere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/13728) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)

36.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Kayseri Cezaevi yönetimiyle ilgili bazı iddialara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/13729) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/4/2006)

37.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, İzmir-Gaziemir'deki bir kurşun fabrikasına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/13730) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/4/2006)

38.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, 2003'ten itibaren Hatay'da yapılan ihalelere ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/13731) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)

39.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, İstanbul-Tuzla'da bulunan zehirli varillere ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/13732) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)

40.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa SİRMEN'in, İstanbul-Tuzla'da bulunan varillere ve zehirli atıkların bertarafına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/13733) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)

41.- İzmir Milletvekili Canan ARITMAN'ın, İstanbul-Tuzla'da bulunan zehirli varillere ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/13734) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)

42.- İzmir Milletvekili Canan ARITMAN'ın, toplu köpek itlafı iddialarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/13735) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)

43.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, İstanbul-Tuzla'da bulunan zehirli atık dolu varillere ve Çevre Kanununa ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/13736) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)

44.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, İstanbul-Tuzla'da bulunan varillere ve zehirli atıkların bertarafına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/13737) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/4/2006)

45.- Hatay Milletvekili Fuat ÇAY'ın, İstanbul-Tuzla'da bulunan zehirli atık dolu varillere ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/13738) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/4/2006)

46.- Antalya Milletvekili Osman ÖZCAN'ın, kapatılan orman bölge şefliklerindeki bina ve lojmanların durumuna ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/13739) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/4/2006)

47.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, 2003'ten itibaren Hatay'da yapılan ihalelere ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/13740) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)

48.- Mersin Milletvekili Hüseyin ÖZCAN'ın, bakır ithalat ve ihracatına ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/13741) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/4/2006)

49.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Gümrük Birliği Anlaşmasının 12. maddesindeki koruma tedbirlerine ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/13742) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/4/2006)

50.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Gümrük Birliği Ortak Komitesi toplantılarına ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/13743) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/4/2006)

51.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Telsim ihalesini alan şirketin yerleştiği binaya ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdullatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/13744) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/4/2006)

52.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, "AB ve Türkiye" adlı yayındaki bir ifadeye ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdullatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/13745) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/4/2006)

53.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, AB 2001 Yılı İlerleme Raporuna ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdullatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/13746) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/4/2006)

54.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, TMSF için mevduat üzerinden kesilen sigorta primlerine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdullatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/13747) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/4/2006)

55.- Kars Milletvekili Selami YİĞİT'in, Türkiye Kalkınma Bankasının personel politikasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdullatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/13748) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/4/2006)

56.- Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, Yalova gezisinde yapılan açılış törenlerine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/13749) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)

57.- Hatay Milletvekili Fuat ÇAY'ın, 2003'ten itibaren Hatay'da yapılan ihalelere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/13750) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)

58.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya'da olimpik yüzme havuzu bulunup bulunmadığına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/13751) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/4/2006)

59.- Şanlıurfa Milletvekili Turan TÜYSÜZ'ün, Diyanet İşleri Başkanlığının Güneydoğu Anadolu bölgesindeki çalışmalarına ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet AYDIN) yazılı soru önergesi (7/13752) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/4/2006)

60.- Hatay Milletvekili Fuat ÇAY'ın, 2003'ten itibaren Hatay'da yapılan ihalelere ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet AYDIN) yazılı soru önergesi (7/13753) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)

61.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, 2003'ten itibaren Hatay'da yapılan ihalelere ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/13754) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)

62.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, TRT'nin bandrol geliri tahsilatına ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/13755) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)

63.- Tunceli Milletvekili V. Sinan YERLİKAYA'nın, TRT Genel Müdür Vekilinin uygulamalarına ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/13756) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/4/2006)

64.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, bazı belgelerin Yüce Divana gönderilmediği iddialarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/13757) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/4/2006)

65.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, 2003'ten itibaren Hatay'da yapılan ihalelere ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/13758) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)

66.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, nükleer santral kurulması kararına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/13759) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/4/2006)

67.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, polislerin askerlik ödevlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13760) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/4/2006)

68.- Bursa Milletvekili Mehmet KÜÇÜKAŞIK'ın, Bursa'nın Harmancık İlçesine kaymakam atamasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13761) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/4/2006)

69.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, emniyet amirlerinin terfileriyle ilgili yargı kararlarının uygulanmadığı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13762) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/4/2006)

70.- Samsun Milletvekili Haluk KOÇ'un, Samsun-Tekkeköy Kaymakamı hakkındaki bir iddiaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13763) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/4/2006)

71.- Manisa Milletvekili Ufuk ÖZKAN'ın, Manisa-Demirci Emniyet Müdürü hakkındaki bir iddiaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13764) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/4/2006)

72.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, Emniyet Genel Müdürlüğünün Fethullah Gülen hakkında hazırladığı belgeye ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13765) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)

73.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, İstanbul Kartal Belediye Meclisinin imar planı değişikliğine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13766) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)

74.- Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat MELİK'in, Nüfus Hizmetlerini Güçlendirme Vakfına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13767) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)

75.- Ankara Milletvekili Bayram Ali MERAL'in, Beylikdüzü Belediyesinin kurduğu iddia edilen güvenlik timine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13768) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)

76.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin "İstanbul Lalesiyle Buluşuyor" etkinliklerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13769) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)

77.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin ilçe ve ilk kademe belediyelerine yaptığı yardımlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13770) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)

78.- Hatay Milletvekili Gökhan DURGUN'un, 2003'ten itibaren Hatay'da yapılan ihalelere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13771) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)

79.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, bir dergide yer alan habere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13772) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/4/2006)

80.- Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER'in, bazı Emniyet Teşkilatı memurlarının talep sahiplerine parti mensubiyeti sorduğu iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13773) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/4/2006)

81.- Kastamonu Milletvekili Mehmet YILDIRIM'ın, Kastamonu Polis Okulu inşaatına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13774) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/4/2006)

82.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Esenboğa Havaalanından şehir merkezine yolcu taşımacılığına ve yolcu karşılamaya gelenlerin karşılaştıkları sorunlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13775) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/4/2006)

83.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Adana-Kozan Belediyesinde sahte makbuzlarla dolandırıcılık yapıldığı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13776) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/4/2006)

84.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve İstanbul'daki diğer bazı belediyelerle ilgili çeşitli iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13777) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/4/2006)

85.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, yabancı sivil toplum örgütlerinin ülkemizdeki faaliyetlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13778) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/4/2006)

86.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediyelerinin verdikleri burslara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13779) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/4/2006)

87.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Konya Büyükşehir Belediyesine tahsis edilen taşocaklarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13780) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/4/2006)

88.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Konya-Selçuklu Belediyesince verilen LPG ön izin belgelerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13781) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/4/2006)

89.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Meram Belediyesinin kaçak yapılaşmaya yönelik uygulamalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13782) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/4/2006)

90.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, halk oyunları yarışmasının Ankara elemelerine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/13783) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)

91.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın, Özel Kalem Müdürlüğü telefonlarından kandil kutlama mesajları gönderildiği iddiasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/13784) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)

92.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya Kent Planına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/13785) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)

93.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya'nın turistik tanıtımına ve kent planına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/13786) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)

94.- Hatay Milletvekili Gökhan DURGUN'un, 2003'ten itibaren Hatay'da yapılan ihalelere ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/13787) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)

95.- Antalya Milletvekili Tuncay ERCENK'in, Lara kent parkı arazisinin turizm yatırımı amaçlı tahsisine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/13788) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/4/2006)

96.- Manisa Milletvekili Ufuk ÖZKAN'ın, bir firmaya KDV istisnalı yatırım teşvik belgesi verildiği iddiasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/13789) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/4/2006)

97.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, 2003'ten itibaren Hatay'da yapılan ihalelere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/13790) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)

98.- Manisa Milletvekili Nuri ÇİLİNGİR'in, Manisa'nın Kula ve Selendi ilçelerindeki tütün üreticilerinin sorunlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/13791) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)

99.- Muğla Milletvekili Gürol ERGİN'in, Milas Yaprak Tütün İşletme Müdürlüğü için kapatma kararı alınıp alınmadığına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/13792) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/4/2006)

100.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, özelleştirilen kurumların bedellerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/13793) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/4/2006)

101.- Manisa Milletvekili Ufuk ÖZKAN'ın, Gaziantep Çimento Fabrikasının ilk ihalesine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/13794) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/4/2006)

102.- Zonguldak Milletvekili Nadir SARAÇ'ın, Bartın-Merkezdeki ilköğretim okullarının deprem güçlendirme çalışmalarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13795) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/4/2006)

103.- Hatay Milletvekili Fuat ÇAY'ın, 2003'ten itibaren Hatay'da yapılan ihalelere ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13796) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)

104.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Konya İl Millî Eğitim Müdürlüğünde usulsüz görevlendirmeler yapıldığı iddiasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13797) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/4/2006)

105.- Tekirdağ Milletvekili Erdoğan KAPLAN'ın, Personel Genel Müdürü hakkındaki bir iddiaya ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13798) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/4/2006)

106.- Antalya Milletvekili Osman ÖZCAN'ın, köy ve mahallelerdeki kullanılmayan ilköğretim okulları ve lojmanların durumuna ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13799) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/4/2006)

107.- Şanlıurfa Milletvekili Turan TÜYSÜZ'ün, ülkemizin bazı NATO faaliyetlerine katılımına ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13800) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/4/2006)

108.- İstanbul Milletvekili Mehmet SEVİGEN'in, bölücü terörle mücadelede şehit ve gazi olanlara ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13801) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)

109.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Kıbrıs Gazilerinin yakınlarının sağlık hizmetlerinden yararlanmalarına ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13802) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/4/2006)

110.- Şanlıurfa Milletvekili Turan TÜYSÜZ'ün, bazı bürokratlar hakkındaki iddialara ve doktorların mecburi hizmet kapsamında görevlendirilmelerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13803) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/4/2006)

111.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, İzmir-Gaziemir'deki bir kurşun fabrikasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13804) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/4/2006)

112.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, 2003'ten itibaren Hatay'da yapılan ihalelere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13805) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)

113.- İstanbul Milletvekili Zülfü LİVANELİ'nin, Devlet hastanelerinde senet imzalatıldığı iddialarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13806) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)

114.- Denizli Milletvekili Mehmet U. NEŞŞAR'ın, saha koordinatörlüğü oluşturulup oluşturulmadığına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13807) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/4/2006)

115.- Denizli Milletvekili Mehmet U. NEŞŞAR'ın, kapatılan bazı hastanelere ve Avcılar Devlet Hastanesi inşaatına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13808) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)

116.- Manisa Milletvekili Nuri ÇİLİNGİR'in, ülkemizde doğum yapan İsrailli kadınlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13809) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)

117.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, Samsun'da yeşil kartlı iki hastaya gereken tıbbi müdahalenin yapılmadığı iddiasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13810) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)

118.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Samsun'da yeşil kartlı iki hastaya gereken tıbbi müdahalenin yapılmadığı iddiasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13811) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)

119.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın heyet raporu ile ilaç kullanan hastalara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13812) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/4/2006)

120.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, sağlık harcamalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13813) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/4/2006)

121.- Hatay Milletvekili Fuat ÇAY'ın, 2003'ten itibaren Hatay'da yapılan ihalelere ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/13814) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)

122.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, kooperatiflere ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/13815) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/4/2006)

123.- Osmaniye Milletvekili Necati UZDİL'in, yerfıstığı ithaline ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13816) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/4/2006)

124.- Mersin Milletvekili Ersoy BULUT'un, Erdemli Alata Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsüne ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13817) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/4/2006)

125.- Balıkesir Milletvekili Orhan SÜR'ün, Atatürk Orman Çiftliğine dökülen hafriyat toprağına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13818) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)

126.- Ordu Milletvekili Kazım TÜRKMEN'in, petekli bal üreticisinin teşvik edilmesine ve arıcılıkla ilgili düzenleme çalışmalarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13819) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)

127.- Hatay Milletvekili Gökhan DURGUN'un, 2003'ten itibaren Hatay'da yapılan ihalelere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13820) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)

128.- Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER'in, tarım sektörünün sorunlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13821) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/4/2006)

129.- Muğla Milletvekili Gürol ERGİN'in, sınır ticaretiyle girişine izin verilen tarım ürünlerine, bazı kaçak ürünlere ve alternatif ürün projesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13822) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/4/2006)

130.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, Adana'daki kaçak et denetimine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13823) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/4/2006)

131.- Manisa Milletvekili Ufuk ÖZKAN'ın, özelleştirilecek şeker fabrikalarına, şeker üretimine ve kaçakçılığına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13824) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/4/2006)

132.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, 2003'ten itibaren Hatay'da yapılan ihalelere ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13825) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)

133.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, Adana'daki hemzemin geçitlere ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13826) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/4/2006)

134.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Konya-Haydarpaşa hattındaki Meram Ekspresine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13827) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/4/2006)

135.- Hatay Milletvekili Fuat ÇAY'ın, 2003'ten itibaren Hatay'da yapılan ihalelere ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/13828) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)

136.- Hatay Milletvekili Gökhan DURGUN'un, 2003'ten itibaren Hatay'da yapılan ihalelere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/13829) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)

137.- Hatay Milletvekili Gökhan DURGUN'un, 2003'ten itibaren Hatay'da yapılan ihalelere ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/13830) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)

138.- Tekirdağ Milletvekili Enis TÜTÜNCÜ'nün, Sudan gezisinde Başbakanın yaptığı iddia edilen bir görüşmeye ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/13831) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/4/2006)

Meclis Araştırması Önergesi

1.- Kastamonu Milletvekili Musa SIVACIOĞLU ve 20 Milletvekilinin, başta Kastamonu olmak üzere yurtiçi ve yurtdışındaki tarihi ve kültürel varlıklarımızın tespiti ve korunması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/363) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/5/2006)

Genel Görüşme Önergesi

1.- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili K. Kemal ANADOL, İstanbul Milletvekili Ali TOPUZ ve Samsun Milletvekili Haluk KOÇ'un, Batı Trakya Türk azınlığının içinde bulunduğu durum konusunda Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 102 ve 103 üncü maddeleri uyarınca bir genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/28) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/5/2006)

Geri Alınan Yazılı Soru Önergesi

1.- Iğdır Milletvekili Yücel ARTANTAŞ, TRT ile ilgili çeşitli iddialara ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesini 8/5/2006 tarihinde geri almıştır (7/13385)


BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

9 Mayıs 2006 Salı

BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 99 uncu Birleşimini açıyorum.

III. - Y O K L A M A

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için 5 dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını, görevli personel aracılığıyla, 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, Vakıf Haftası münasebetiyle söz isteyen Çorum Milletvekili Ali Yüksel Kavuştu'ya aittir.

Buyurun Sayın Kavuştu. (AK Parti sıralarından alkışlar)

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GündemdIşI Konuşmalar

1.- Çorum Milletvekili Ali Yüksel Kavuştu'nun, Vakıf Haftası münasebetiyle, Türk kültür ve medeniyetinin temelini oluşturan vakıfların önemine ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı

ALİ YÜKSEL KAVUŞTU (Çorum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Vakıflar Haftası münasebetiyle, şahsım adına, gündemdışı söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, milletimizin ve Yüce Heyetinizin Vakıflar Haftasını kutluyor, sizleri saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; günümüzdeki tarifiyle vakıf, gerçek veya tüzelkişilerin, hiçbir tesir altında kalmadan, kendi istekleriyle kendilerine ait mal veya ekonomik değerleri mülkiyetlerinden çıkarıp, belirli bir amaçla, hayır ve hasenata ebedî olarak tahsis etmeleriyle oluşan tüzelkişiliktir.

Esas itibariyle vakıfların gayesi, başta insan olmak üzere, bütün varlıklara hizmet etmektir. Peygamber Efendimiz, vakfetmeyi teşvik etmiş ve bizzat kendisi de vakıf kurmuştur. Bu da, vakıf fikriyatının yerleşip gelişmesinde büyük oranda tesir etmiştir. Vakıf müessesesinin hukukî temelleri de Peygamber Efendimiz döneminde atılmıştır. Vakıf kuranlardan kendi vakfına bizzat nezaret edenlerin ilki de Hazreti Ebubekir'dir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vakıflar, Türk kültür ve medeniyetinin temelini oluşturur. Geçmişten günümüze ulaşan kayıtlarda ismine rastlanan ilk vakıf, Erzurum'da, 1048 yılında kurulmuştur. Anadolu'da kayıtlarda ulaşılan en eski vakıf olması sebebiyle, Vakıflar Genel Müdürlüğü, bu vakfın kurulduğu tarihi kendine kuruluş tarihi olarak almıştır. Büyük Selçuklu döneminin kurulmasıyla, doğu Müslümanların Türk hâkimiyetine girmesi, vakıf müessesesinin bir kat daha gelişip yaygınlaşmasına sebep olmuştur. Vakıflar, Türklerle birlikte, sosyal hayatın her sahasında gelişmiştir. Osmanlı döneminde ekonominin ortalama yüzde 16'sı vakıfların elindeydi. Osmanlı Devletinin son döneminde istihdam edilen personelin yüzde 8'i, cumhuriyetin ilk yıllarında ise yüzde 13'ü vakıf sektöründe çalışıyordu.

İslam dünyasında ve Türk devletlerinde vakıfların bu denli yaygınlaşıp gelişmesinde "insanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır; malın en hayırlısı,  Allah yolunda harcanandır; vakfın en hayırlısı da, insanların en çok duydukları ihtiyacı karşılayandır" anlayışı, önemli bir prensip olarak etkili olmuştur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Vakıflar Genel Müdürlüğü, isabetli bir kararla, 2006 yılını "Vakıf Medeniyeti Yılı" ilan etmiştir. Bu çerçevede, vakıfların tarihî seyri, mevcut durumları ve gelecekte hangi rolleri üstlenmesi gerektiğine dair pek çok çalışma ve program hazırlanmaktadır. Önemli kurumlar olan vakıfların, toplumumuzun gündeminde yeniden hak ettiği yere taşınması açısından, bu etkinlikler, son derece ehemmiyet arz etmektedir. Ayrıca, Vakıflar Genel Müdürlüğünün üçbuçuk yıl içinde bakım ve onarımını gerçekleştirdiği 1 111 tesis yeniden hizmete açılmış duruma getirilmiştir. Bu tesislerin ülkemize yeniden kazandırılması, AK Parti Hükümeti döneminde tarihî mirasa ne denli sahip çıkıldığının önemli göstergesidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; mevcut 2762 sayılı Vakıflar Kanunu, artık, günümüzün ihtiyaçlarına ve toplumun taleplerine cevap vermemektedir. Dolayısıyla, Hükümetimiz tarafından yeni vakıflar kanunu tasarısı hazırlanmış ve Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilmiştir. Hazırlanmakta olan bu yeni kanun tasarısının, toplumun talep ve duygularına cevap verecek bir yapıda ve vakıf ruhuna uygun bir şekilde kanunlaşması en büyük dileğimizdir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN -Sayın Kavuştu, lütfen, toparlayabilir misiniz.

Buyurun.

ALİ YÜKSEL KAVUŞTU (Devamla) - Avrupa Birliği sürecinde, demokratik sivil toplum kuruluşları olan vakıflara büyük görevler düşmektedir. Dolayısıyla, ecdat yadigârı olan vakıflarımızın, faydalı olan bu ve benzeri hizmetlerin gerçekleştirilmesi için, yeni çıkacak kanunla, rahat bir çalışma zeminine kavuşmaları elzemdir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Vakıflar Haftasının ve 2006 Vakıf Medeniyet Yılının, milletimiz ve memleketimiz için hayırlı hizmetlere vesile olmasını temenni ediyorum. Vakıflar lehine yaptıkları güzel ve başarılı çalışmalarından dolayı, başta Bakanımız Sayın Mehmet Ali Şahin olmak üzere, Vakıflar Genel Müdürünü ve ekibini tebrik ediyorum, başarılarının devamını diliyorum.

Bu duygu ve düşüncelerle, Heyetinize saygılar sunuyor, teşekkürler ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kavuştu.

Gündemdışı konuşmaya, Hükümet adına, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Mehmet Ali Şahin cevap vereceklerdir.

Buyurun Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi, sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Çorum Milletvekili arkadaşımız Sayın Ali Yüksel Kavuştu Beyin, Vakıflar Haftası dolayısıyla yapmış olduğu gündemdışı konuşmaya katkı sağlamak için huzurunuzdayım; kendisinin duyarlılığına çok teşekkür ediyorum.

Dün, Vakıflar Haftasını, Sayın Başbakanımızın, milletvekili arkadaşlarımızın, 10'a yakın bakan arkadaşımızın ve sivil toplum örgütlerimizin değerli başkanlarının ve yetkililerinin katılımıyla Ankara'da başlattık. Bugün de sempozyum programı var, üç oturum halinde. Çok önemli konuların tartışılacağı bu haftayı "Vakıflar Haftası" olarak birkaç yıldır düzenli şekilde kutluyoruz; çünkü, vakıflar, dünü bugüne taşıyan, bizim de vakıflarla ilgili görevlerimizi en iyi şekilde yerine getirerek, bugünü geleceğe aktarmak zorunda olduğumuz bir alandır.

Ülkemiz baştan sona vakıf eserleriyle doludur. Türkiyemizin hangi bölgesine giderseniz gidiniz, gözünüze, mutlaka, ecdat yadigârı bir vakıf eseri çarpar. Vakıflar Genel Müdürlüğünün görevi, bu vakıf eserlerini yaşatmaktır. Maalesef, ülkemizde, yılların ihmali sonucu yıkılmaya yüz tutmuş, harabe haline gelmiş "yok mu bana bir el uzatan" diye âdeta haykıran vakıf eserleri var.

Doğrusu, şu tespitimi sizlerle paylaşmak isterim: İlk göreve başladığımda, dönemin Vakıflar Genel Müdürü arkadaşıma sormuştum bizim, Vakıflar Genel Müdürlüğünün sorumluluk alanına giren ne kadar vakıf eserimiz var, anıt eserimiz var diye; bana "9 489 eserimiz var"  demişti. Ancak, Vakıflar Genel Müdürlüğünün kayıtlarına girmemiş, ama, Türkiye'de var olan, toplam vakıf, eseri sayısı, anıt eser sayısının 18 500 olduğunu tespit ettik. Şu anda Vakıflar Genel Müdürlüğü, 18 500 vakıf eserini ayakta tutmak, yaşatmak, eğer restorasyona ve tamire ihtiyaç varsa bunları yapmakla yükümlü.

Bizden önceki dört yıllık dönem içerisinde, sadece 46 tane vakıf eseri restore edilebilmiş. Gelir gelmez, birçok  vakıf eserine el atılması lüzumunu gördük, hissettik ve geçtiğimiz cumartesi günü, Adana'da, Sayın Başbakanımızın da katılımıyla, üç yıllık süre içerisinde onardığımız, restore ettiğimiz 1 111 vakıf eserinin, orada, toptan, yeniden hizmete alınması törenini yaptık. Bu şu demek: Bu dönem içerisinde, Vakıflar Genel Müdürlüğü, vakıf eserlerine sahip çıkma konusunda önemli bir başarı yakaladı; yani, üç yılı aşkın bir süre içerisinde 1 111 vakıf eserini onardık, restore ettik. Daha da, el atmamız gereken, restore etmemiz gereken birçok vakıf eseri var. 2006 yılındaki hedefimiz, 750 vakıf eserini daha restore etmek ve onarmaktır.

Şunu sorabilirsiniz bana: Peki, bu eserleri restore edecek, onaracak parayı nereden buluyorsunuz? Şunu memnuniyetle belirtmeliyim: Vakıflar Genel Müdürlüğünün 2003 yılı bütçesi 40 trilyon Türk Lirasıydı. Vakıflar Genel Müdürlüğü, genel bütçeden bir tek kuruş para almaz, kendi imkânlarıyla, kendi gelirleriyle, kendi çarkını döndüren bir kamu kuruluşudur; ama, 2006 yılı bütçesinin 10 kat artarak 400 trilyon Türk Lirasına, 400 000 000 Yeni Türk Lirasına çıtığını ifade etmek istiyorum. Bu, yeni anlayışın, vakıflara yeni sahip çıkma ruhunun bir farkıdır. Ben, önümüzdeki yıllarda, Vakıflar Genel Müdürlüğü bütçesinin bunun da üstüne çıkacağını şimdiden sizlere müjdelemek isterim; çünkü, ne kadar emlakimiz var, arsamız var, tarlamız var… Kayıtlarımıza baktığımızda, Türkiye genelinde 59 000 parça, Vakıflar Genel Müdürlüğüne, tapuda kayıtlı gayrimenkul olduğunu tespit ettik; ama, ben, demin söylediğim gibi, anıt eserle ilgili rakamın da yanıltıcı olduğunu düşünerek arkadaşlarıma dedim ki "burada da bir yanlışlık olabilir. Tüm tapu kayıtlarını inceleyeceksiniz, araştıracaksınız; ben inanıyorum ki, bu rakam artacaktır." Gerçekten öyle oldu; şu anda, Vakıflar Genel Müdürlüğünün üstüne tapuda kayıtlı olan emlak sayısı 67 000'dir. Bir de vakıf ilişiği olan gayrimenkul sayısı var; o 119 000'di, o da 136 000'e çıktı. Yani, sadece bu taramayla 25 000 parça yeni vakıf eserini Vakıflar Genel Müdürlüğünün kayıtlarına geçirmek mümkün oldu. Bunların önemli bir bölümünün de İstanbul'da olduğunu zikredersem, herhalde, bunların parasal değerinin ne olduğu konusunda da bir fikir vermiş olurum.

Şimdi, bu gayrimenkulleri biz değerlendiriyoruz; yap-işlet-devret modeliyle değerlendiriyoruz, kat karşılığı vermek suretiyle değerlendiriyoruz. Bakın, bu yollarla, üç yıl içerisinde yapılan yatırımların parasal değerini söylüyorum: 400  trilyon Türk Lirası yatırım; bir kuruş kasamızdan para çıkmadan, yap-işlet-devret ve bir de kat karşılığı modellerle. Gayrimenkuller alıyoruz; tabiî ki, bunları kiraya vererek değerlendiriyoruz ve burada, iktidar-muhalefet, hep birlikte çıkarmış olduğumuz bir yasal düzenleme vardı; o da, işgal altındaki vakıf taşınmazlarının hazine arazileriyle takas edilerek, hem vatandaşlarımızın mülkiyet sorununu çözmek hem de vakıf arazilerini böylece değerlendirme imkânı sağlayan bir yasal düzenleme yapmıştık. Mesela, İstanbul'da Okmeydanı, Eyüp'te Alibeyköy, işte, Sarıyer'de, İstanbul'da Beykoz'da ve Antalya'nın Kepez'de bu tür sorunlar vardı. Bu tür sorunları çözmek için de bir yasal düzenleme yaptık. Bu konuda, Maliye Bakanlığıyla imzalamış olduğumuz protokol sonucu işlemler de, bir bir devam ediyor. Biz, işgal altında, üstünde toplu yapılaşma bulunan vakıf arazilerini hazine arazileriyle takas ediyoruz; çünkü, vakıf arazileri özel mülkiyete konu olamıyor, satamıyorsunuz. Yapmanın bir tek çaresi olarak bunu bulduk. Vakıf arazilerini hazineye veriyoruz, o değerde hazine arazisini alıyoruz, onu da vakıf amaçları için kullanıyoruz; böylece, bir taşla iki kuş vuruyoruz: Bir, vatandaşın tapu problemini çözmek istiyoruz; bir de, daha önce üstünde toplu yapılaşma olduğu, işgal altında olduğu için yararlanamadığımız o taşınmazlara karşılık olarak almış olduğumuz taşınmazları, şimdi değerlendirme imkânına sahip oluyoruz.

Vakıflar Genel Müdürlüğü, gerçekten, üç yıllık süre içerisinde -demin de ifade ettiğim gibi- önemli mesafeler aldı. Daha, önümüzde, yapacağımız çokça iş var.

Şimdi -biraz önce Sayın Kavuştu da ifade etti- yeni vakıflar yasasına ihtiyaç var. Bunu şunun için söylüyorum: Bizim, bu vakıf anlayışını, vakıf kültürünü devam ettirmeye ihtiyacımız var.

Vakıf, varlığı olan bir insanın, kendi varlığından bir bölümünü, diğer insanlar istifade etsin diye tahsis etmesidir. Şu anda görmüş olduğumuz vakıf eserleri, o kişilerin kendi mal varlıklarından bir parçayı ayırarak yapılmış olan eserlerdir. Nitekim, Fatih'in Vakfiyesi şöyle başlar: "Ben ki İstanbul fatihi Fatih Sultan Mehmet, bizatihi alun terimle kazanmış olduğum akçelerimle satın almış olduğum İstanbul'un Taşlık mevkiindeki 136 bap dükkânımı, aşağıdaki şartlarla vakfı sahih eylerim." Bu, şu demek, buradaki cümle önemli: "Bizzat alın terimle kazanmış olduğum paralarla aldığım" cümlesi çok önemlidir. Padişahtır, devlet imkânlarını kullanarak da bunu yaptırabilirdi; ama, vakfın altında yatan budur; kendi öz parasıyla, kendi imkânlarıyla yapacak.

Bizim, bu anlayışı, bugün de devam ettirmeye ihtiyacımız var. Yeni vakıflar kuruluyor mu; kuruluyor. Ama, şunu söyleyebilirim: Biz göreve geldiğimizde -rakamı yanlış söylemeyeyim- 4 500 küsur, Medenî Kanuna göre kurulmuş vakıf vardı, yeni vakıf vardı; ancak, bu, şu anda 121 adet düşmüştür. Yani, her şeyde artıyor da, Medenî Kanuna göre kurulmuş yeni vakıf sayısında azalma var. Peki, nedir bunun cevabı diye araştırdığımızda şu gerçekle karşılaştık: Biz, biliyorsunuz, burada, kamu kurum ve kuruluşları bünyesindeki kamu vakfı dediğimiz vakıflarla ilgili bir yasal düzenleme yaptık "vatandaştan vergi alır gibi, bir kamu kuruluşuna gittiğinde, zorla, bağış adı altında para almayın arkadaş" diyen bir yasal düzenleme yaptık. Tabiî, bu vakıfların bir kısmı kendiliklerinden kapandılar. Bu düşmenin önemli sebeplerinden bir tanesi bu. Bir tanesi de, sanıyorum Türkiye'de vakıf kurmak oldukça zor; çok ciddî bir meblağ gerekiyor, çok formaliteleri var ve bir de, geçmişte vakıflarla ilgili, sanki, vakıf kuranlar ve vakıflar, potansiyel suçluymuş gibi algılanmış. Bu, ciddî bir caydırıcılığa neden olmuş; yani, yahu, kendi paramla rezil oluyorum dedirtmişiz bazı vatandaşlara. Her şeyin istismarı olduğu gibi vakıf da istismar edilmiş. Birtakım kötü niyetli insanlar, bu ülkeyle, cumhuriyetle, onun ilkeleriyle problemi olan insanlar, vakıf müessesesinin içine de girerek istismar etmek istemişler; ama, Türkiye Cumhuriyeti Devleti güçlüdür, bunlarla, mutlaka, yasal çerçevede mücadele etmiştir, edecektir. Böyle vardır diye, biz, vakıflar üzerinde bir tahakküm kurmamalıyız. Bu, sivil bir alandır. Vatandaşlarımızı, mümkün olduğu kadar yeni vakıflar kurmaya teşvik etmeliyiz.

İşte, bu anlayışla, yeni vakıflar yasa tasarısını hazırladık ve Meclise sevk ettik. Şu anda komisyondadır, temmuz ayına kadar yasalaştırmayı düşünüyoruz. Vakıfların özgürlük alanını genişletiyoruz. Bir vakıf yöneticisi bir evrakı süresinde teslim etmedi yetkili makama diye, hakkında azil davası açılabiliyor bugünkü mevzuata göre! Vakıflarla ilgilenen arkadaşlarımız bilirler; kaç tane azil davası var. Bunlara gerek yok; önce uyarı yaparsınız, uyarıya rağmen yerine getirmiyorsa para cezası verirsiniz, belki üçüncü kez hakkında dava açarak azil yoluna gidebilirsiniz.

İşte, bütün bu imkânları getiren bir düzenleme ve en önemlisi, Vakıflar Genel Müdürlüğü, mevcut olan vakıflarımızdan, her yıl, gelirlerinin yüzde 5'i oranında bir denetim payı alıyor. Şimdi, yeni yasa bunu ortadan kaldırıyor. Artık, Vakıflar Genel Müdürlüğü olarak, vakıflarımızdan denetim payı adı altında bir para filan almak istemiyoruz; çünkü, imkânlarımız arttı; vakıflarımız, o paraları vakıf amaçları doğrultusunda rahatlıkla kullanabilsinler. Bir vatandaş, bir vakfa emlakini bağışlamak istiyor. Alım Satım Vergisi alıyoruz, Veraset İntikal Vergisi alıyoruz… Bunlara da gerek yok; çünkü, bunlar, hayır için harcanıyor. Devletin yapması gereken birtakım işleri, vatandaşlar, kendi paralarıyla kurmuş olduğu vakıflar kanalıyla yapıyorlarsa, devlet olarak, hükümet olarak yapmamız gereken nedir "hay Allah razı olsun sizden, teşekkür ederiz"dir. Onlara zorluk çıkarmak değil; onlara, bu alanda daha rahat hareket etmeyi sağlamaktır ve teşvik etmektir.

Biz de, bu anlayışla yeni bir tasarıyı hazırladık, komisyonda görüşülecek, sanıyorum yakın zamanda da Genel Kurula gelecek, orada da bunu teferruatlı şekilde görüşürüz.

Ben inanıyorum ki, yeni hazırladığımız Vakıflar Kanunu, Avrupa Birliği ülkeleri içerisinde, bu alandaki en özgürlükçü vakıflar yasası olacaktır; bu konuda son derece iddialıyım. Tabiî ki, hem komisyonda hem burada, siz değerli arkadaşlarımın katkıları da olacaktır, onlardan da yararlanacağız.

Ben, vaktinizi aldım; Vakıflar Haftası dolayısıyla, bu düşüncelerimi, bu faaliyetlerimizi kısaca sizlerle paylaşma imkânı buldum. Sayın Kavuştu'ya, yeniden, böyle bir fırsat verdiği için gündemdışı konuşmasıyla, teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Gündemdışı ikinci söz, Karadeniz Bölgesindeki fındık üreticilerinin sorunlarıyla ilgili söz isteyen Trabzon Milletvekili Şevket Arz'a aittir.

Buyurun Sayın Arz.

2.- Trabzon Milletvekili Şevket Arz'ın,  Karadenizli fındık ve çay üreticilerinin sorunları ile alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Karadenizli fındık üreticisinin sorunları hakkında gündemdışı söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisin siz değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum.

Dünyanın en büyük fındık üreticisi ve ihracatçısı Türkiye'dir. Dünya fındık üretimi, yıllara göre, yaklaşık 700-750 bin ton civarındadır. Türkiye'de ise her yıl yaklaşık 500-550 bin ton fındık üretilmektedir. Dünya fındık üretiminin yaklaşık yüzde 75-80'i ülkemizde gerçekleşmektedir. Türkiye, ürettiği fındığın yüzde 80'ini ihraç etmektedir.

Tarım ürünlerinden yıllık toplam ihracat gelirimiz 6 milyar dolardır. Bu yıl, fındık, tek başına, devlete tek kuruş yük olmadan, 2 milyar  dolar döviz getirmiştir. Fındık, genel ihracatımızın yüzde 2,5'ini teşkil etmektedir.

Fındık fiyatının düşmesine neden olan her gelişmenin arkasında, Uluslararası Kabuklu Yemiş Konseyi Başkanı ve Türkiye'nin en büyük fındık ihracatçılarından birisi, aynı zamanda, Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Danışmanı olan Cüneyt Zapsu görünüyor. Cüneyt Zapsu'nun, Fiskobirlik'e tefeciden başka hiç kimsenin kredi vermeyeceği sözünü basından öğrendik. Biz, bu sözleri söyleme gücünü AKP Hükümetinden alıyor diye düşünüyoruz.

Fındık üreticisinin birliği Fiskobirlik, trilyonluk gayrimenkulleri, deposunda istediği kredinin birkaç katı fındık olmasına rağmen, ne devletten, Devlet Fiyat İstikrar Fonundan ne de özel bankalardan kredi alabiliyor; birileri tarafından alması engelleniyor. Bu yılki kredi talebine halen cevap verilmemesinin akla uygun bir açıklaması olamaz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Fiskobirlik, 2005 yılı fındık tabanfiyatını 7 000 000 TL olarak açıklayınca üreticiler mutlu oldular. Bu mutluluğu kendine yontmak isteyen AKP Hükümetinin Tarım Bakanı ve milletvekilleri, Ordu'da, fındık üreticilerine, Fiskobirlik'e destek sözü vererek vatandaşın mutluluğundan pay çıkarmaya çalıştılar.

Fiskobirlik, 240 000 ortakla Türkiye'nin en büyük üretici birliğidir. AKP Hükümetinin, göreve gelir gelmez IMF'nin direktifleri doğrultusunda destek kapsamından çıkardığı fındık üreticisi ve Fiskobirlik kaderiyle baş başa bırakıldı. Bugüne kadarki tüm hükümetler fındık tabanfiyatını belirlerken, ilk kez AKP Hükümeti Başbakanı Sayın Recep Erdoğan tarafından tabanfiyatı açıklanmayarak, fındık üreticisi, serbest piyasanın insafına terk edilmiştir.

AKP Hükümeti, iktidara geldiğinden bu yana, fındık üreticisinin birliği Fiskobirlik'e üvey evlat muamelesi yapılmış, diğer tarım satış kooperatiflerine destek olunurken, sadece Fiskobirlik'e bir kuruş bile kredi kullandırılmamıştır. AKP milletvekilleri ve yöneticileri, zaman zaman "Fiskobirlik'e kredi sağladık, şu gün paralar ödenecek" gibi basında beyanlarda bulunarak, âdeta, fındık üreticileriyle alay etmektedirler. Fiskobirlik'e yapılan baskılar, engellemeler sonucu üreticiye ödeme yapamayınca, fındık fiyatı, bugün itibariyle 4 000 000'un altına düşmüştür.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2004 yılında yaşanan don felaketi nedeniyle fındık üreticisi büyük zarara uğramıştır. Afet nedeniyle 298 trilyon TL fındık üreticisine ödeneceği açıklanmıştı; bunun 46 trilyonu ödenmiştir. Afetin üzerinden iki yıl geçmiş olmasına rağmen, 252 trilyon hâlâ ödenmeyerek unutturulmak istenmektedir. Bu parayı 2005-2006 bütçelerine koymak isteyen Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerinin önergeleri, Meclisteki AKP milletvekillerinin çoğunluğunun oylarıyla reddedilmiştir. Bölgede afet paralarını alamayan, yeni sezon ürününü de yok pahasına satmakla karşı karşıya bırakılan halk, büyük bir sıkıntı ve tepki içerisindedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Arz, lütfen toparlayabilir misiniz…

Buyurun.

ŞEVKET ARZ (Devamla) - Bütün bu baskılar yetmiyormuş gibi, yağlığa ayrılan 2001 yılı ürünü fındık, 2004 afetinden sonra 235 trilyon TL gelir sağladığı Fiskobirlikçe satılınca, bu gelire de Hazine tarafından el konulmuştur. Halbuki, yapılması gereken, bu parayı fındık üreticilerine afet zararı karşılığı ödemeleriydi.

AKP Hükümetinin gözünde, tarımın diğer kesimleri gibi, fındık üreticisi de yoktur. AKP Hükümeti, Cüneyt Zapsu'ların menfaatını korumak hem de demokratik yolla yıkamadığı Fiskobirlik yönetiminden intikam almak adına sekiz milyon vatandaşımızın ekmeğiyle ve geleceğiyle oynamaktadır. Fındık üreticisi üzerinde oynanan oyunlara son verilmeli, Hükümet içindeki danışman-politikacı-tüccar ilişkileri durdurulmalıdır. Burada üretici dostu, ticaretini dürüst sürdüren tüccar ve ihracatçılarımıza saygı duyduğumu belirtmek isterim.

2004 yılı fındık üreticisini afet vurdu, 2005 yılı ise AKP Hükümeti vurdu. AKP Hükümeti, fındık üreticisinin ahını aldı; iflah etmez… Fındıkçı perişandır. Fındık üreticisinin yüzünü güldürene kadar hakkını aramaya devam edeceğiz. Fındık üreticisinin sekiz aydır ödenmeyen alınterinin ödenmesi için Hükümeti göreve davet ediyorum.

Yarın Ordu'da Genel Başkanımız Deniz Baykal, fındık üreticilerinin sorunlarını dile getirecektir, Karadenizli fındık üreticileriyle Ordu'da  kucaklaşacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmamın son bölümünde çay üreticilerinin sorunlarına da kısaca değinmek istiyorum. Çay sektöründe de üretici ve sanayici mağdur edilmiş, edilmeye devam etmektedir. Yaş çay fiyatları her yıl, yaş çay sezonu açılmadan veya açıldıktan birkaç gün sonra hükümet yetkilileri tarafından açıklanırdı. Maliyetler değiştiğinden kuru çay fiyatlarına da, artış oranına göre, zam yapılırdı. Bu yıl birinci sürgün dönemi tamamlandı, hâlâ yaş çay fiyatları açıklanmadı. Üretici çayını kaç liraya sattığını bilmiyor, sanayici çayı kaç liraya aldığını bilmiyor ve üretilen çayları satamıyor. Oluşan boşluğu ise, kaçak çay doldurmaktadır. Kaçak çayı engellemek için Hükümetten çaba bekliyoruz. Böyle bir yönetim tarzı, böyle bir Hükümet olamaz. AKP Hükümeti, çayda uygulamış olduğu politikayla çay üreticilerini bu yıl büyük sıkıntılar içine sokacak gibi gözükmektedir.

Sayın Başkan, hoşgörünüze teşekkür ederim.

Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Arz.

Gündemdışı üçüncü söz, Yunus Emre ve Kültür Haftası münasebetiyle söz isteyen Kütahya Milletvekili Alaettin Güven'e aittir.

Buyurun Sayın Güven. (AK Parti sıralarından alkışlar)

3.- Kütahya Milletvekili Alaettin Güven’in, Yunus Emre'yi Anma Haftasına ilişkin gündemdışı konuşması

ALAETTİN GÜVEN (Kütahya) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; yediyüz yılı aşan bir zamandan beri dillerde ve gönüllerde yaşayan gönül adamı, sevgi adamı Yunus Emre'yi Anma Haftası dolayısıyla gündemdışı  söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, sizleri ve yüce milletimizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; yaşamak en onurlu ödevimiz. Yüzleşeceğimiz en keskin gerçek ölüm ve hiç eksilmeyen heves ve arzumuz ölümsüzlük ve unutulmamak. Mevlana, Hacı Bektaş Veli, Yunus Emre ve şanlı mazimizin birçok yüzakı bilge kişiler sürekli yaşamayı yakalayabilmişlerdendir; onların mezarı gönüllerdedir, otlardadır, çiçeklerdedir, güllerdedir ve her gün yenilenir, terütazedir. Hayatın temel azığı ve gıdası, yaşamanın anafor gücü ve varoluş sebebi sevgi olduğunda, tadılan şey de ölümsüzlük olsa gerek. Kuşkusuz, ölümle ölümsüzlüğü tadan öncülerden biri olan Yunus Emre'de hayatın ana fikri sevgidir.

"Adımız miskindir bizim/Düşmanımız kindir bizim/Biz kimseye kin tutmayız/Kamu âlem birdir bize." "Ben gelmedim davi için/Benim işim sevi için/Dostun evi gönüllerdedir/Gönüller yapmaya geldim" derken, hayatı ve yaradılış sebebimizi ve yaradılış sırrımızı da ifşa ediyor. Bu anlamda, her insan, bir dünya, yaratılanların en şereflisi ve evrenin özüdür. İnsanı anlayan, evreni kavrar.

"İlim, ilim bilmektir/İlim, kendin bilmektir/Sen kendin bilmezsen/Bu nice okumaktır" dizeleri de, okumanın, kendimizi bilmek olduğunu, insanı tanımak olduğunu ifade ediyor Emrem Yunusumuz.

Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; Yunus Emre, 13 üncü Asrın Anadolusundan zamanımıza uzanan bir soluk, herkese açık bir pencere ve sonsuz bir ufuktur. Yunus, hür fikirli, serbest düşünceli, şekle değil manaya değer veren ve ilahî aşkı terennüm eden bir şairdir.

Aşık, seven anlamındaki Emre, onu ifade eden en güzel bir isimdir. Yunus'u Yunus yapan, onu çağlar ötesinden bize ulaştıran esas cevher hayatının ve şiirinin manası olan inancıdır. O, Türk Milletinin en büyük aşk ve samimiyet adamıdır. O, aşkın kaynağı ve pınarıdır. O, gözü yaşlı, bağrı taşlı Müslüman Türk dervişidir. Bir aşk adamıdır. Bu dünyaya kavga için değil, sevgi için geldiğine inanır. Kendi devrine kadarki ikiyüz yılda Anadolu topraklarında kökleşmeye çalışırken, haçlı darbeleriyle yıpranan, Moğolların acı ve ağır darbeleri altında devletini, birliğimizi kaybetmiş, canı, cananı, huzuru, emniyeti tehlikeye girmiş mustarip bir toplumu, Selçuklunun yıkılmasından sonraki Anadolu Türk Halkını, bir olanda birleşmeye çağırır. Gönüllere derman olarak Allah aşkını sunar. Çağrısı, Anadolu yaylalarının pınarları kadar arı, duru ve berraktır. O "yaratılanı sev, Yaradan'dan ötürü" der.

Yunus Emre'nin hayat amacı, insanlığın bütün kirlerini aşk ateşiyle temizleyip, bütün anlaşmazlıkları, birde, birlikte çözmektir. Yolculuğu, akını, aksiyonu, dış dünyaya doğru değil, özlere, ruhlara, insanın iç dünyasına doğrudur. O, gönüllerin fethine memurdur. Yücelikleri ve yüce değerleri, toplumun orta yerinde feryadı figân kopararak saçmaya, ekmeye gelmiştir. Yunus, insanı, Allah'ın en mükemmel eseri olduğu için sever, yüceltir. Bu dünyada insanı en aziz varlık bilir. İnsanın acz ve kusurunu hoş görür. İnsanlarla ilişkilerinde, ivazsız, garazsız, menfaatsız, öfkesiz ve ihtirassız olup, kendisini gönüller yapmakla görevli sayar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Güven, lütfen, toparlayabilir misiniz.

Buyurun.

ALAETTİN GÜVEN (Devamla) - Bu anlamda:

"Bir kez gönül yıktın ise,

Bu kıldığın namaz değil.

Yetmişiki millet dahi

Elin yüzün yumaz değil" der ve diğer şiirleriyle sürdürür.

Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; Türkçemiz, Yunus'un dilinde en güzel şeklini almış, millî bir ses, bir çehre ve duruş olarak varlığını tescillemiştir. Yunus, halkın dilini kullanmıştır. Türkçenin, edebiyat ve kültür dili olarak gelişmesinde Yunus'un hizmeti son derece büyüktür. Milletimizin bütün duygu ve düşüncelerini, heyecanlarını ve tüm iç zenginliklerini tam anlamıyla ifade etme yönünden samimî ve bizdendir.

Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; sözlerimi, Koca Yunus'un "Sevelim, sevilelim/Dünya kimseye kalmaz" özdeyişiyle bitirirken, çağımız bilgi çağının, sevgi çağı boyasıyla boyanması dileklerimle Yüce Meclisimizi ve yüce milletimizi tekrar selamlıyor, saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Güven.

Gündeme geçiyoruz.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının 2 tezkeresi vardır; okutup bilgilerinize sunacağım.

Okutuyorum:

B) Tezkereler ve Önergeler

1.- Bahreyn Temsilciler Meclisi Başkanı Khalifa Bin Ahmet Al Dahrani'nin davetlisi olarak Bahreyn'e resmî ziyarette bulunacak olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın beraberindeki Parlamento heyetini oluşturmak üzere gruplarınca isimleri bildirilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1045)

04 Mayıs 2006

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın, Bahreyn Temsilciler Meclisi Başkanı Khalifa Bin Ahmet Al-Dahrani'nin davetine icabetle, beraberinde bir Parlamento heyetiyle, Bahreyn'e resmî ziyarette bulunması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi uyarınca, Genel Kurulun 27 Nisan 2006 tarihindeki 95 inci Birleşiminde kabul edilmiştir.

Anılan kanunun 2 nci maddesi uyarınca, Heyetimizi oluşturmak üzere siyasî parti gruplarınca bildirilen isimler Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

                                                                   Bülent Arınç

                                                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                           Başkanı

Adı Soyadı                                Seçim İli

İsmail Değerli                                 Ankara

Yüksel Coşkunyürek                                Bolu

Cemal Yılmaz Demir                                Samsun

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

2.- Akdeniz Parlamenter Asamblesinde Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grubu oluşturmak üzere, AKParti Grup Başkanlığınca Bursa Milletvekili Mustafa Dündar’ın aday gösterildiğine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1046)

09 Mayıs 2006

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 2 nci maddesine göre, Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grubu oluşturmak üzere, AK Parti Grup Başkanlığınca "Akdeniz Parlamenter Asamblesi" üyeliğine aday gösterilen Bursa Milletvekili Mustafa Dündar'ın ismi, aynı kanunun 12 nci maddesi uyarınca Başkanlık Divanında yapılan görüşmeyi müteakiben Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

                                                                        Ali Dinçer

                                                        TBMM Başkanı V.

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonunun bir raporu vardır; okutup bilgilerinize sunacağım:

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının 2005 Yılı Ekim, Kasım, Aralık ayları hesabına ait Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu raporu (5/25) (S. Sayısı: 1146) (x)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

2005 Yılı Eylül Ayından Devreden Para :                                              5 595 116,68 YTL

2005 Yılı Ekim-Kasım-Aralık Ayları Borç Toplamı :     75 734 083,77 YTL

                                                      +                             

Toplam :                                                                                                    81 329 200,45 YTL

2005 Yılı Ekim-Kasım-Aralık Ayları Alacak Toplamı :  74 767 823,86 YTL

2006 Yılı Ocak Ayı Başında Mevcut Para :                     6 561 376,59 YTL

Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının 2005 Yılı Ekim-Kasım-Aralık Aylarına ait hesaplarının incelenmesi sonucunda;

2005 Yılı Eylül ayı sonunda devreden mevcut para 5 595 116,68 YTL'dir. Ekim-Kasım-Aralık (IV. Dönem) itibarıyla Hazine Yardımları ve Saymanlıkça yapılan tahsilatlarla birlikte 75 734 083,77 YTL'lik bir giriş olup, Banka Borç Toplamı tutarımız 81 329 200,45 YTL'ye ulaşmıştır. Mevcut paradan bu üç aylık dönemde yapılan harcamalar 74 767 823,86 YTL olup kalan paramız 6 561 376,59 YTL'dir. Saymanlıktaki defterlerle sarf evrakının birbirine uygun olduğu görülmüştür.

Genel Kurulun bilgisine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa sunulur.

 

Başkan

Başkanvekili

Sözcü

 

İsmail Özgün

İsmail Ericekli

Fahri Keskin

 

Balıkesir

Çankırı

Eskişehir

                             

(x) 1146 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

 

Denetçi

Üye

Üye

 

Mehmet Emin Tutan

Saffet Benli

Ahmet Işık

 

Bursa

Mersin

Konya

 

Üye

Üye

Üye

 

Fetani Battal

Mustafa Zeydan

Gökhan Durgun

 

Bayburt

Hakkâri

Hatay

 

Üye

Üye

 

 

A. Sırrı Özbek

 

İsmet Atalay

 

İstanbul

 

İstanbul

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin bir önerge vardır, okutuyorum:

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

C) Gensoru, Genel Görüşme, Meclİs SoruşturmasI ve Meclİs AraştIrmasI Önergelerİ

1.- Kastamonu Milletvekili Musa Sıvacıoğlu ve 20 milletvekilinin, başta Kastamonu olmak üzere yurtiçi ve yurt dışındaki tarihî ve kültürel varlıklarımızın tespiti ve korunması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/363)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Birçok medeniyete beşiklik yapmış Kastamonu'da, 1 inci derecede arkeolojik SİT alanı olan Kastamonu Kalesi, Ilgarini (Pınarbaşı İlçesinde) Mağarası gibi tarihî ve kültürel varlıklarımız yetkili organlardan usulüne göre izin alınmadan veya kaçak kazılarla orijinalliği bozulmakta veya telafi edilmeyecek şekilde tahrip edilmektedir.

Başta Kastamonu'daki tarihî ve kültürel varlıklarımız olmak üzere, birinci derecede arkeolojik SİT alanı olan Kastamonu Kalesindeki izinsiz ve projesiz müdahale ile ülkemiz içinde ve dışında korunması gerekli tarihî ve kültürel varlıklarımızın tespiti ve korunmaları için alınması gereken tedbirleri araştırmak amacıyla Anayasanın 98 inci ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.

  1- Musa Sıvacıoğlu                                 (Kastamonu)

  2- Zeynep Karahan Uslu                                (İstanbul)

  3- Bekir Bozdağ                                (Yozgat)

  4- Abdurrahim Aksoy                                (Bitlis)

  5- Fehmi Hüsrev Kutlu                                (Adıyaman)

  6- Mustafa Ünaldı                                (Konya)

  7- Azmi Ateş                                (İstanbul)

  8- Nihat Eri                                (Mardin)

  9- Eyyüp Sanay                                (Ankara)

10- Şükrü Ünal                                (Osmaniye)

11- Mustafa Dündar                                (Bursa)

12- Fatih Arıkan                                 (Kahramanmaraş)

13- Mehmet Kılıç                                (Konya)

14- İmdat Sütlüoğlu                                (Rize)

15- Ali Aydın Dumanoğlu                                (Trabzon)

16- Mustafa Baş                                (İstanbul)

17- Ahmet Büyükakkaşlar                                (Konya)

18- Resul Tosun                                (Tokat)

19- Alaattin Büyükkaya                                (İstanbul)

20- Mehmet Ali Bulut                                 (Kahramanmaraş)

21- Mehmet Altan Karapaşaoğlu                                (Bursa)

Gerekçe:

SİT alanları, ülkemizin kültür ve tabiat varlıklarını koruma altına alarak gelecek nesillere aktarabilmek amacıyla 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu uyarınca Kültür Bakanlığınca tespit edilir ve Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulları kararıyla tescil edilir. SİT, 2863 sayılı Kanunda "tarih öncesinden günümüze kadar gelen çeşitli medeniyetlerin ürünü olup, yaşadıkları devrin sosyal, ekonomik, mimarî ve benzeri özelliklerini yansıtan kent ve kent kalıntıları, önemli tarihî hadiselerin cereyan ettiği yerler ve tespiti yapılmış tabiat özellikleri ile korunması gereken alanlarıdır" şeklinde tanımlanmıştır. Ülkemizde arkeolojik, doğal, kentsel, tarihî ve diğer olmak üzere, beş türde SİT alanı bulunmaktadır.

Bakanlık tarafından tespit edilen bölgelerde kurulan koruma kurulları, SİT alanlarının tescilinin yanında, kültür ve tabiat varlıklarının gruplandırılması, koruma alanlarının tespiti, geçiş dönemi yapı şartları, koruma amaçlı imar planları ve değişikliklerin onaylanması, korunması gerekli taşınmaz kültür varlıklarından özelliklerini kaybetmiş olanlarının tescil kayıtlarının kaldırılması, koruma alanlarıyla ilgili uygulamaya yönelik kararların alınması gibi görevleri üstlenmektedir.

SİT alanlarının tespitinde temel amaç, kültür ve tabiat varlıklarımızın korunması olmakla beraber, uygulama neticelerinin bu amacı temin edemediği görülmektedir.

Örneğin birçok medeniyete beşiklik yapmış Kastamonu'da, 1 inci derecede arkeolojik SİT alanı olan Kastamonu Kalesi, Pınarbaşı İlçesi'ndeki Ilgarini Mağarası gibi tarihî ve kültürel varlıklarımız, yetkili organlardan usulüne uygun izin alınmadan veya kaçak kazılarla orijinalliği bozulmakta veya telafi edilemeyecek şekilde tahrip edilmektedir. Bu kabil örneklere ülkemizin birçok yerinde rastlamak mümkündür.

Sonuç olarak, buradan hareketle başta Kastamonu'daki tarihî ve kültürel varlıklarımızın yeterince korunabilmesi, öncelikle bu değerlerimizin tespiti, yanlış uygulamalardan kaynaklanan tahriplerin önlenmesi, bilimsel uygulamaların önünün açılması ve alınması gereken diğer önlemlerin belirlenmesiyle mümkün olacaktır.

Bu amaçla, kültür ve tabiat varlıklarımızın korunması ve bu amaca yönelik SİT alanı uygulamaları ile SİT alanlarına yapılan usulsüz ve yetkisiz müdahalelerin Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından araştırılması ve mevcut durumun tespiti, kültür ve tabiat varlıklarımızın geleceğe taşınmasını sağlayacaktır.

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge, gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Bir genel görüşme önergesi vardır; okutuyorum:

2.- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri, İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol, İstanbul Milletvekili Ali Topuz ve Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Batı Trakya Türk azınlığının içinde bulunduğu durum konusunda genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/28)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Batı Trakya'daki Türk azınlığının anlaşmalardan doğan temel haklarının birçoğuna Yunan hükümetince uygulanan kısıtlamalar sürdürülmektedir. Bir süre önce Batı Trakya'yı ziyaret eden Karma Parlamento Komisyonu heyetimiz de bu kısıtlamaları yerinde tespit etmiştir.

Batı Trakya Türk azınlığının içinde bulunduğu durumun bütün yönleriyle görüşülüp değerlendirilmesi için, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 101, 102 ve 103 üncü maddeleri uyarınca bir genel görüşme açılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Ali Topuz

Kemal Anadol

Haluk Koç

 

CHP Grup Başkanvekili

CHP Grup Başkanvekili

CHP Grup Başkanvekili

Gerekçe:

Batı Trakya'daki Türk azınlığının, başta Lozan Anlaşması olmak üzere, çeşitli milletlerarası anlaşmalardan kaynaklanan eğitim, din ve kültür gibi alanlardaki haklarına Yunan Hükümetince uzun yıllardan beri önemli kısıtlamalar getirilmiştir. Bir süre önce yürürlükten kaldırılan Vatandaşlık Yasasının eski 19 uncu maddesi uyarınca yaklaşık 60 000 soydaşımız haksız yere Yunan vatandaşlığından çıkarılmış ve hâlâ vatandaşlığa geri alınmamıştır.

Yunan tarafının getirdiği kısıtlamalar nedeniyle, anlaşmalarda öngörülen sayının çok altında öğretmen Batı Trakya'ya gönderilmekte ve soydaşlarımızın çocukları orada gerekli eğitimi görme imkânından yoksun bırakılmaktadır. Okul kitaplarının yenilenmesine Yunan makamlarınca güçlük çıkarılmaktadır. Yükseköğretimde kısıtlamalar mevcuttur.

Yunan mahkemelerinin aldığı bir kararla, isminde "Türk" olan azınlık dernekleri kapatılmıştır. Osmanlı döneminden kalan ve halen harap durumda bulunan bazı camilerin onarımına Yunan Hükümetince izin verilmemektedir. Halkın seçtiği müftülerin görev yapmasına da izin verilmemekte ve zaman zaman kendileri hakkında yasal kovuşturma yapılmakta, hatta, hapis cezaları verilmektedir.

Batı Trakya'daki Türk cemaat vakıflarına 1967 yılındaki askerî darbeden bu yana çok ciddî kısıtlamalar getirilmiştir. Uzun yıllardan beri soydaşlarımıza ait araziler haksız yere ve ölçüsüz biçimde istimlak edilmiş ve soydaşlarımız büyük zarara uğratılmıştır.

Bölgenin başlıca geçim kaynağı olan tütün üretimine Avrupa Birliği tarafından kısıtlama getirilmiş; ancak, bunun yerine ikame edilecek ürünler konusunda Yunan Hükümetince henüz etkili bir çalışma yapılmamıştır.

Bütün bu konuların Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda kapsamlı biçimde ele alınması ve gerekli girişimlerin yapılması için, Hükümete önerilerde bulunulması uygun olacaktır.

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemde yerini alacak ve genel görüşme açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının 3 tezkeresi vardır; ayrı ayrı okutup, oylarınıza sunacağım.

Okutuyorum:

B) Tezkereler ve Önergeler (Devam)

3.- Estonya ve Finlandiya'da yapılacak Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Parlamento Başkanları Konferansına, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanını temsilen, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili İsmail Alptekin'in icabet etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1047)

4 Mayıs 2006

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

30 Mayıs - 1 Haziran 2006 tarihlerinde Estonya ve Finlandiya'da yapılacak Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Parlamento Başkanları Konferansına Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanını temsilen Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili İsmail Alptekin'in katılması hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                                                   Bülent Arınç

                                                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                           Başkanı

BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

4.- Avrupa Kıtası Habitat Küresel Parlamenterleri Yönetim Kurulu Üyesi ve Hollanda Parlamentosu Üyesi J.H.J. Kruijsen'in, TBMM Çevre Komisyonu Başkanı Ahmet Münir Erkal'ı, Lahey'de yapılacak olan Habitat Düzeyinde Avrupa Küresel Parlamenterleri Beşinci Bölgesel Forumuna davetine icabetine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1048)

8 Mayıs 2006

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Avrupa Kıtası Habitat Küresel Parlamenterleri Yönetim Kurulu Üyesi ve Hollanda Parlamentosu Üyesi Dr. J.H.J. Kruijsen tarafından Hollanda'nın başkenti Lahey'de yapılacak olan Habitat Düzeyinde Avrupa Küresel Parlamenterleri Beşinci Bölgesel Forumuna, Malatya Milletvekili ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Çevre Komisyonu Başkanı A. Münir Erkal ismen davet edilmektedir.

Söz konusu davete icabet edilmesi hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                                                   Bülent Arınç

                                                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                           Başkanı

BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

5.- Moldova Parlamentosu Başkanı Eugenia Ostapcıuc'un davetine, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ı temsilen, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili Ali Dinçer'in, beraberinde bir Parlamento heyetiyle icabet etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1049)

8 Mayıs 2006

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ı temsilen Moldova Parlamentosu Başkanı Eugenia Ostapcıuc'un davetine icabet etmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili Ali Dinçer'in, beraberinde Parlamento heyetiyle, Moldova'ya resmî ziyarette bulunması hususu Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                                                   Bülent Arınç

                                                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                           Başkanı

BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Anavatan Partisi Grubunun İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.

VI.- ÖNERİLER

A) Sİyasî Partİ Grup Önerİlerİ

1.- (8/27) esas numaralı genel görüşme önergesinin öngörüşmesinin Genel Kurulun 9 Mayıs 2006 Salı günkü  birleşiminde yapılmasına ilişkin Anavatan Partisi Grup önerisi

9.5.2006

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 9 Mayıs 2006 Salı günü (bugün) yaptığı toplantısında, siyasî parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederiz.

Saygılarımızla.

                                                               Ömer Abuşoğlu

                                                          Grup Başkanvekili

Öneri:

Genel Kurulun 3 Mayıs 2006 günkü Birleşiminde okunan ve aynı tarihli gelen kağıtlarda yayımlanan terörün sebeplerinin tespiti ve ortak çözüm önerilerinin geliştirilmesi amacıyla verilen 8/27 esas numaralı genel görüşme önergesinin öngörüşmesinin Genel Kurulun 9 Mayıs 2006 Salı günkü (bugünkü) birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN - Önerinin aleyhinde söz isteyen Kastamonu Milletvekili Sinan Özkan; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Sayın Özkan, süreniz 10 dakika.

SİNAN ÖZKAN (Kastamonu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anavatan Grubunun, terörün sebeplerinin tespiti ve ortak çözüm önerilerinin geliştirilmesi amacıyla, Anayasanın 98 inci ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 101, 102 ve 103 üncü maddeleri uyarınca genel görüşme açılması talebi ve buna ilişkin önerisi üzerinde, şahsî görüşlerimi ifade etmek üzere aleyhte söz aldım; sözlerimin başında, Yüce Meclisin siz değerli üyelerini saygıyla selamlarım.

Terör, yıllardan beri, maalesef, ülkemizin enerjisini, kaynaklarını tüketen, daha da önemlisi, insanlarını, sivillerini ve güvenlik güçlerini kaybetmesine yol açan bir vakıadır. Bu, zaman zaman sağ-sol çatışması şeklinde ortaya çıkarken, bazen bölücü-yıkıcı terör olarak, bazen de etnik ayırımcılığa dayalı terör olarak karşımıza çıkmıştır. Ama, her zaman, ortaya çıktığı devrin ortamına göre, istismar edeceği şartları ve faktörleri iyi tespit etmiş, iyi seçmiş ve sonuna kadar da bunları kullanmış, sömürmüştür. Ancak, bu bölücü, yıkıcı unsurlarla, her zaman ve zeminde güvenlik güçlerimiz, en etkili şekilde mücadele etmişse de, terörün beslendiği şartların ortadan kaldırılması, üzerinde durduğu zeminin yok edilmesi konusunda yapılması gerekenler, yıllar yılı hükümetler tarafından belki iyi tespit edilememiş ve tabiri caizse, bataklık kurutulamamıştır.

Bugün üzerinde durduğumuz ve son günlerde çocuk ve bebeklere dönük melun eylemleriyle gerçek yüzünü bir kere daha gösteren PKK terörü için de geçmiş yıllara dönük olarak aynı  şeyleri söyleyebiliriz. Zira, kanlı terör örgütünün bölge halkını istismar etmesinin, kandırmasının önüne geçmek için yapılması gerekenler yapılamamış, atılması gereken adımlar atılmamış, sivrisineklerin beslendiği bataklığı kurutma yerine, bu sivrisineklerle uğraşılagelmiştir. Şimdi, son dönemde artan terör olayları, beraberinde bazı tartışmaları da gündeme taşımıştır.

AK Parti Hükümetini sıfır terörle iktidara gelip, terör olaylarının, döneminde tırmandığı bir hükümet olarak lanse etmeye çalışanların da, meseleye artık bu kadar sathî, yüzeysel bakmayı bırakıp, objektif ve çok yönlü bakması, olayların çözümlenmesi açısından daha faydalı olur kanaatindeyim. Zira, bir meseleyi ortaya doğru koymazsanız varacağınız sonuç da sağlıklı olmayacaktır.

AK Partinin iktidara geldiği günden bugüne kadar, hiç kimsenin gözardı edemeyeceği kadar terörü bitirmeye, bataklığı kurutmaya dönük açık, net tavırları, ekonomik ve sosyal politikaları olmuştur. Biz, terörle mücadeleyi, daha önceki yıllarda olduğu gibi, yalnızca güvenlik güçlerimizin yürütmesi gereken bir görev olarak görmedik, yalnızca güvenlik güçlerimize havale edilmesi gereken bir vazife olarak addetmedik; siyasî iradenin de yapması gerekenler olduğunun şuurunda, terör örgütünün yıllardan beri istismar ettiği konuları ortadan kaldırmayı hedefledik ve buna dönük adımlar attık. Sağduyulu herkes, bu adımları, yapılanları izlemekte ve takdir etmektedir.

Nedir bu yapılanlar derseniz; her ne kadar, bunlar, herkesin malumları ise de, ben, anabaşlıklar halinde bunlara kısaca değinmek istiyorum:

Birincisi, terör örgütünün yıllardır istismar ettiği, politika malzemesi olarak kullandığı ekonomik geri kalmışlık ve ihmal edilmişliğin izleri silinmeye çalışıldı. 5084 sayılı yatırımların ve istihdamın teşviki amacıyla çıkarılan Kanun, özellikle bu bölgemize canlılık kazandırmak için, yeni istihdam sahaları oluşturmak için, bölge insanımıza gelecekte iş sahaları açmak için, millî gelirden aldığı payı bu gelirle birlikte büyütmek için hazırlanmış ve yürürlüğe konulmuştur.

Değerli arkadaşlar, bunun meyveleri de yavaş yavaş alınmaya başlanmıştır. Sayın Başbakanımız, Diyarbakır'da 21 adet, Adıyaman'da 35 adet sanayi tesisinin açılışını henüz geçtiğimiz günlerde gerçekleştirdi.

İşte, güven ve istikrar ortamı sayesinde sağlanan her kolaylık ve teşvik neticesinde açılan her bir tesis terör örgütüne vurulan öldürücü bir darbedir. Bunları görmezden gelmeye de hiç kimsenin hakkı yoktur.

Yine, bölge insanımızın daha iyi şartlarda hayatını idame ettirebilmesi için, kırsal kesimde altyapı eksiklerinin giderilebilmesi amacıyla, Köye Destek Programı çerçevesinde, valilik ve kaymakamlıklara, köylere hizmet götürme birliklerine bu alanda bugüne kadar görülmemiş büyüklükte kaynaklar aktarılmıştır ve inşallah, iki yıl sonunda yolu ve şebekeli içme suyu olmayan köyümüz, diğer bölgelerimizde olduğu gibi, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizde de kalmayacaktır.

Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizdeki eğitim eksikliğini ve buna bağlı olumsuzlukları, ki, terörün en çok istifade ettiği faktör, bu cehalet ve eğitim eksikliğidir, bunu ortadan kaldırmak için, İktidarımız döneminde "haydi kızlar okula" kampanyası başlatılmış ve binlerce kız çocuğumuz bu kampanya kapsamında okula gönderilmiştir. Yine "eğitime yüzde yüz destek" kampanyasıyla bölgedeki okullaşma oranı artırılmış, ihtiyaç duyulan derslikler hızla inşa edilmiş, fizikî mekân sıkıntısı giderilmiştir.

Kısacası, terörü önleme yolunda çok önemli bir adım olduğu herkesçe bilinen, kabul edilen bölge insanının iyi eğitimi meselesinde önemli bir mesafe katedilmiştir.

Bunlara ilave olarak, bölge insanının kendi kültürünü daha rahat yaşaması ve yaşatması için, ifade hürriyetini de içine alacak şekilde, kendi dillerini öğrenmeleri için özel dil kursları, anadilde yayın imkânları sağlanmış, bu konular artık birer tabu olmaktan çıkarılmıştır. Terör örgütü ile bölge insanımız birbirinden çok iyi ayırt edilmiş, neticede, bu bölgede yaşayan, devletine sadık, ama, kendilerine yıllarca farklı gözle bakılan insanlarımıza geniş bir hak ve hürriyetler alanı açılmış, devletin kendilerine güvendiğini, değer verdiğini gören insanlarımız da hiçbir şekilde terör örgütüne destek olmamıştır. Bunun müşahhas örneklerini, son aylarda, özellikle nevruz kutlamaları sırasında terör örgütünün provokatif eylemlerine destek vermeyerek de göstermiştir.

İşte, bölücü terör örgütü, bu tabanı ve zemini kaybediyor olmanın şoku ve sıkıntısıyla son çırpınışlarını ortaya koymakta, hâlâ varlığını sürdürdüğünü ispat gayreti içine girmektedir. Son aylardaki olaylar işte bu ispat gayretleridir; yani, terörist ile masum halk artık birbirinden ayrılmıştır ve bölücü terör bundan böyle taban bulamayacaktır. Hükümetimizin bölgeye dönük ekonomik ve sosyal politikaları netice vermeye başlamıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'de yaşanan olayların seyri iyi okunup, tahlil edilip sağlıklı bir biçimde ortaya konulmalıdır. Yoksa, terörü kökten ortadan kaldırma çabası içinde olan Hükümetimizin politikaları anlaşılamaz, ülkemiz kısır çekişmelerle vakit kaybetmeye devam eder. Hak ve hürriyetlerin alanı genişletilerek yeniden kazanılan bu ülkede tek vücut bir millet olmanın lezzetini almaya başlayan bu ülke insanı, yalnızca, bu barış ve huzur ortamının, bu istikrarın devamını arzu etmekte, yeni çalkantılara, istikrarsızlıklara tahammülü olmadığını, her fırsatta, değişik vesilelerle anlatmakta, ortaya koymaktadır.

Elbette, bunların yanında, terörle mücadele de aksatılmadan devam etmektedir, edecektir de. AK Parti İktidarı öncesinde nasıl güvenlik güçlerimiz terör ve terör örgütleriyle mücadele ettiyse, bu mücadele bu dönemde de eksilmeden devam etmektedir, edecektir.

Elbette ki burada bir zafiyet söz konusu değildir. Ancak, bu mücadele hukuk devletine yakışır şekilde olacaktır ve hiç kimsenin şüphesi olmasın ki, Terörle Mücadele Kanununda yapılan değişiklikler de hukuk devleti ilkesini zedelemeyecektir, zedelememelidir. Demokrasi ve hukuk devleti ilkelerinden asla taviz verilmemelidir. Zira, biz inanıyoruz ki, terör belasının kökünün kurutulmasının yegâne çözümü daha çok demokrasidir. Bu konuda, ilgili komisyonlarda ve Genel Kurulumuzda azamî itina gösterilecektir. Bugün, burada, genel görüşme talebiyle Genel Kurula gelen Anavatan Partisi Grubundaki değerli arkadaşlarımız da, Terörle Mücadele Kanununun hem komisyonlardaki hem de Genel Kuruldaki müzakereleri sırasında, terörün çözümüne ilişkin ortaya koyabilecekleri çözüm önerilerini, bu platformu iyi değerlendirerek, buralarda, elbette ki, sunabileceklerdir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şayet bu terör belasının kalıcı olarak ortadan kaldırılması arzu ediliyorsa -ki, bundan hiçbirimizin şüphesi yoktur- gelin, bu konuyu burada konuşup, siyasî malzeme yapma teşebbüsünü bir tarafa bırakalım, Hükümetimizin ortaya koyduğu ve herkesin de uygulanmasında fayda gördüğü terörü bitirmeye ve bataklığı kurutmaya dönük sosyal ve ekonomik politikalara destek verelim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Özkan, buyurun.

SİNAN ÖZKAN (Devamla) - Ülkemizde terör odaklarının en çok nefret ettiği ve hiçbir zaman arzulamadığı şu istikrar ortamının devamı için birlikte çaba harcayalım, katkı verelim; verelim ki, aziz milletimiz de herkesin samimiyetini görsün, takdir etsin.

Konuşmamın sonunda, bugüne kadar teröre kurban verdiğimiz sivil, asker, polis, bütün şehitlerimizi rahmetle ve minnetle anıyor, gazilerimize hayırlı, uzun ömürler temenni ediyor; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özkan.

Önerinin lehinde dört müracaat olduğu için kura çekiyorum: Süleyman Sarıbaş, Malatya Milletvekili.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Olmaz böyle şey ya!

BAŞKAN - Buyurun Sayın Sarıbaş.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekili arkadaşlar, Anavatan Partisi Grubunun, gündeme ilişkin, genel görüşme açılma talebi lehinde söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bugün, terör, Türkiye'de en çok tartışılan konulardan bir tanesi ve biraz önce konuşan arkadaşım, sanki "her şey sütliman, Hükümet her türlü tedbiri aldı, terör yok; dolayısıyla, bu görüşmelere filan da gerek yok" şeklinde bir açılım yaptı. Bu doğru değil. Türkiye'de terör var, Türkiye'de, insanlar, gelecek kaygısıyla, bu ülke nereye gidiyor diye endişe altındalar.

Türkiye'de, Hükümetin dahi, terörün nerede biteceği, nasıl olacağı, nasıl tedbirler alması gerektiği noktasında -Hükümetin dahi- kafası karışık. Bunun en bariz örneği, getirmiş olduğu Terörle Mücadele Yasasıdır.

Sizin telefonlarınıza hiç mesaj gelmiyor mu "bu yasayı getirmeyin" diye? "Bu yasa özgürlükleri ortadan kaldırıyor" diye hiç mesaj gelmiyor mu? Sizin telefonlarınıza "bitirin şu terörü" diye hiç mesaj gelmiyor mu veya sizin telefonlarınıza "bu yasayla, terörist başını affediyorsunuz, onun affolma, cezaevinden çıkma yolunu açıyorsunuz, yapmayın bunu" diye hiç mesaj gelmiyor mu? Bize geliyor. Eğer size gelmiyorsa, sizin milletle bir ilginiz kalmadı demektir ki, ben ona inanmıyorum, hepinize bu mesajlar geliyor.

Değerli arkadaşlar, tartışılan bir yasa var. Yarın, yukarıda, komisyonda da tartışılacak, tartışılan bir yasa var.  Biz, Anavatan Partisi olarak şunu söylüyoruz: Bakın, bu yasa konusunda, yani terörün önlenmesi konusunda, terörle mücadele eden güvenlik kuvvetlerimizin ellerinin güçlendirilmesi konusunda, özgürlükler konusunda, güvenlik konusunda, bu milletin kafası karışık, siyasîlerin kafası karışık. Şimdi, şuradan sorsam, desem ki, bu Terörle Mücadele Yasasının 6 ncı maddesi, bölücü başını affediyor mu affetmiyor mu desem, birçok insan "affediyor" diyecek, birçok insan da "affetmiyor" diyecek. Bu yasa, bu Terörle Mücadele Yasası -sorsam size- özgürlükleri sınırlıyor mu sınırlamıyor mu? Geçmişte Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği hükümleri yeniden ihtiva ediyor mu etmiyor mu desem "ediyor" diyenleriniz olacak "etmiyor" diyenleriniz olacak.

Şimdi, insanların, ülkenin, bu kadar kafasının karışık olduğu bir yasayı, bu Genel Kurulda, bir genel görüşmenin konusu yapıp, bunu bir siyasî parti rantı da yapmadan, bütün siyasî partilerimizin, muhalefetin, iktidarın -belki devletin elinde  bizim bilmediğimiz bilgiler de olabilir- gerektiğinde bunu kapalı bir oturumun konusu yaparak, enine boyuna tartışsak, şu Meclis bir liderlik yapsa bu olaya ve millî bir strateji etrafında ne yapacağımızı, teröre karşı nasıl önlem alacağımızı, bir strateji olarak belirlesek fena mı olur. Yarın, o yasayı komisyonda tartışacağız. Muhtemelen alt komisyonlara gidecek, tartışılacak; Genel Kurula gelecek, tartışılacak. Niye… Bu tartışma keskinleşip, tamamen, ne dediğimizi kimse anlamadığı bir ortamda çıkacak bir yasanın, ilerideki uygulamasından bu millet sıkıntı çeker ise, bunun liderliğini yapamayan, bunu tartışmayan, bunu gündeme getirmeyen Parlamento üyeleri olarak, milletvekilleri olarak bizler sorumluluk sahibi değil miyiz?!

Bakın, terör konusunda, Hükümetin hangi önlemleri olduğunu İktidar milletvekilleri dahi… Şimdiye kadar tartışılmadı, onlara dahi bilgi verilmedi.

Çözümün yeri… Eğer, ülkede terör varsa, bunun sebepleri, çözüm yöntemleri neyse, millî iradenin, yani, temsil makamı olan Türkiye Büyük Millet Meclisi kurumunun bu işe liderlik etmesi, bunu tartışması, bunun yöntemlerini, usullerini elbirliğiyle millî bir strateji haline getirmesinden daha tabiî ne olabilir.

Bakın "terör öldü, terör bitti, efendim, aldığımız ekonomik tedbirlerle terör sona erdi…" Daha cuma günü, terör, 19 tane, 20 tane çocuğumuzun yaralanmasına vesile oldu ve bir servis aracını bombaladılar. Nerede bu?!. Daha Türkiye, Türkiye Devleti, 35 000-40 000 askerini sınıra yeni yığdı terörü önlemek adına. Elbette, güvenlik kuvvetlerimizin terörle mücadelelerini gönülden destekliyoruz, şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyoruz; ama, bunun tedbirlerini alacak siyasî irade bu Meclis, bunun liderliğini yapacak siyasî irade de bu Meclis.

Ne yaptık arkadaşlar, şöyle bir bakın. Bundan on yıl evvel, beş yıl evvel kırmızı çizgilerimiz vardı, askerlerimiz Kuzey Irak'taydı, Kerkük, Musul konusunda dediğimiz oluyordu… Bugün neredeyiz allahaşkına?!. Ya, var mı böyle bir şeyimiz, adım atabiliyor musunuz sınırdan ileriye?! Barzani'nin tehditlerinden yılmadınız mı daha?!. Yani, dün, Türkiye'ye gelmek için, aracılar, ricacılar koyan adamın, bugün tehditlerinden yılmadınız mı?! Adam, Diyarbakır'ı tehdit ediyor. Yani, bunlar niye oldu, bu dış gelişmeler nereye gidiyor?! Bu Hükümet, gelip, bir kapalı oturumda, bu ülkenin milletvekillerine, bu ülkenin temsilcilerine bir bilgi vermeyecek mi? Niye girmiyoruz Kuzey Irak'a?! 35 000 asker yığdık. Niye girmiyoruz, Kandil Dağını niye yerle bir etmiyoruz; yok mu gücünüz?! O güç, bu Parlamento arkadaşlar. Gelin, tartışalım ve o gücü size verelim; ama, buna cesaretiniz yok; çünkü, çizginiz mizginiz kalmadı sizin. Sizin hiçbir şeyiniz yok. Yani, çizgisi olmayan bir ülke haline getirdiniz; başkalarına yalvaran, başkalarına "ne olur şu Kandil'de PKK'ya operasyon yap" diye başkalarından icazet bekleyen bir ülke durumuna getirdiniz koskocaman Türkiye Cumhuriyetini. Buna hakkınız yoktu.

Gelin diyoruz, biz, Anavatan Partisi olarak bu grup önerimizle, gelin, kamuoyunun haklı endişelerinin olduğu ve her kurum ile her kesimin üzerinde büyük tartışmalara girdiği ve hükümet tasarısı olarak görüşülen, adı geçen terörle mücadele yasası taslağını kanunlaşmadan, bahse konu taslağın, bu ülke halkına getirdiklerini, özgürlüklere getirdiği kısıtlamaları, güvenlik kuvvetlerimize ne verip ne vermediğini, terörist başını affedip etmediğini, ona cezaevinden çıkma yolunu açıp açmadığını şurada enine boyuna bir tartışalım. Herkes düşüncelerini söylesin, ortak bir nokta bulalım; ama, milletin kafasını karıştıracak tasarıların geçmesine fırsat vermeyelim.

Şimdi, bu tasarının, Sayın Adalet Bakanının birçok konuşmasından anlıyorum ki, 6 ncı maddesini, yani, muhalefet liderinin "bu, Abdullah Öcalan'ı, terörist başını affeder, cezaevinden çıkarır" diye direndiği bir maddeyi "biz, tasarıdan çıkarmayacağız" diyor. Bundan ne anlıyorsunuz: "Demek ki, biz, Abdullah Öcalanı'ı affedeceğiz kardeşim, uzun vadede affedeceğiz; böyle bir planımız var, böyle bir stratejimiz var" demektir. O zaman, gelin bunu tartışalım burada. Ediyor mu etmiyor mu; bu millet bir görsün. Belki, bizim bilmediğimiz bilgiler vardır, hakikaten vardır. Hükümetin bildiği; ama, milletvekillerinin bilmediği bilgiler vardır. Gelin onu da kapalı oturumda bu milletin vekillerine izah edin, biz de tatmin olalım; ama, ben, inanıyorum ki, bu Terörle Mücadele Yasası, bu milletin kafasını karıştıran bir yasadır. O yasa komisyonlardan geçmeden, o yasa, bu Genel Kurulun gündemine gelmeden, enine boyuna tartışacağımız bir genel görüşmeyle milletvekillerinin bilgilendirilmesi, milletvekillerinin, bu konuda herkesin düşüncesini ortaya koyması ve Meclisin bu konuya liderlik yaparak, kurum olarak liderlik yaparak ortak bir stratejinin, millî bir stratejinin belirlenmesi ve Hükümetin de, artık, yani, Kuzey Irak'ta ne yapacaksa, güneydoğuda ne yapacaksa, uluslararası güçlerle hangi pazarlığın içindeyse, bunları bu milletin vekillerine en azından anlatması, en azından hangi noktada olduğumuzu, endişeye kapılıp kapılmamamız gerektiğini, bize de millete de izah etmesi gerekir.

Bu önerimizin asıl amacı bir siyasî rant, siyasî söylem falan değil, terörün siyaseti olmaz arkadaşlar. Terör, bu ülkenin millî bir meselesidir, bu ülkenin hassas bir meselesidir. Dalga geçmeye de gelmez, görmemezliğe de gelmez, onun üzerinden rant sağlamaya da gelmez. Terör, üzerinde, hepimizin, oturup, bu ülkemiz adına, bu milletimiz adına en ince ayrıntısına kadar düşüneceğimiz bir konudur, hata yapmamamız gereken bir konudur; çünkü, terör örgütü de, artık, bildiğiniz gibi, bundan üç yıl, beş yıl öncenin terör örgütü değil; dünya değişti, o da değişti. Ne yaptı; dağdaki eşkiyayla, dağdaki çeteyle, güvenlik kuvvetlerimiz elbette mücadele ediyor; ama, terörü siyasallaştırdılar; çocukların, kadınların üzerine yığdılar ve şehirlerde yapmak suretiyle, yeni bir faza getirdiler. O halde, bunun önlemleri ne olacak? Tamam, elbette ki, dağdaki teröristi, güvenlik kuvvetlerimiz takip edecek, kovalayacak, imha edecek, yok edecek; bu, en tabiî hakkıdır güvenlik kuvvetlerinin; ama, şehirdekilerine ne yapacak? Bakın, sivil itaatsizliğe karşı önlemlerimiz ne? Hükümet, sivil itaatsizliğe karşı neler düşünüyor? Bütün bunları tartışmadan, bütün bunların sebeplerini, bütün bunların kaynaklarını bu Genel Kurulda tartışmadan çıkacak bir terör yasasının…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Sarıbaş, buyurun.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Bağlıyorum Sayın Başkan.

… milletin beynini karıştıracağını, milletin, devletine, hükümetine, Millet Meclisine güvenini zedeleyeceğini düşünüyorum.

Bu bakımdan, bir defa daha, bu tasarının, Genel Kurula gelmeden, Meclisimizde, enine boyuna tartışılmasını teklif ediyoruz, önerimiz bunu havidir; destekleyeceğinizi umuyor, saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Sarıbaş.

Önerinin aleyhinde söz isteyen, Kilis Milletvekili Hasan Kara.

Buyurun Sayın Kara. (AK Parti sıralarından alkışlar)

HASAN KARA (Kilis) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; genel görüşmenin aleyhinde söz almış bulunmaktayım.

Bu genel görüşmenin lehinde söz alan arkadaşın anlattıklarına bakılırsa, olay, terör müdür, terörü mü konuşacağız, yoksa, Adalet Komisyonunda olan TMK'daki değişikliği, yani Terörle Mücadele Kanunundaki değişikliği mi konuşacağız pek anlayabilmiş değilim. Eğer konu Terörle Mücadele Kanunundaki değişiklik ise, bunun, uzmanlık alanı olan Adalet Komisyonunda görüşülmesi kadar tabiî ve İçtüzüğe uygun bir durum söz konusu olamaz. Bunun görüşülmesi gereken yer Adalet Komisyonudur. Şu anda Terörle Mücadele Kanunu Adalet Komisyonuna gelmiştir, geneli üzerinde görüşmeler gün boyunca sürmüş ve bitirilememiş, yarın yine devam edilecek ve ondan sonra da büyük bir ihtimalle alt komisyona sevk edilecek, alt komisyonda da artı ve eksileri, faydaları ve zararları, özgürlükler ve tedbirler konusu enine boyuna ciddî bir şekilde tartışılacak ve milletin kafasını karıştırmadan, terör konusu ile özgürlükler konusunu belli bir dengede tutarak Yüce Meclisin gündemine getirilmesi sağlanacak ve burada da, geniş görüşmeler çerçevesinde, bu konu yasalaşacaktır; ama, muhalefet, her ne kadar, terör konusunu siyaset malzemesi yapmıyoruz diyorsa da, ana tema siyaset malzemesi yapma hususuna dönük oluyor. Birileri kabullenmek istemese de, AK Parti Hükümeti bu Meclis içerisinden çıktı ve böyle olduğu için de, diğer tüm konularda olduğu gibi terör konusunda da, en azından buradaki milletvekili arkadaşlar kadar hassas düşünen, hassas davranan insanlardan oluşmuş bir hükümettir. Yine aynı şekilde, başta Türk Silahlı Kuvvetleri ve Türk polis teşkilatı olmak üzere tüm güvenlik birimleri, üzerine düşeni kahramanca yerine getirerek, gece gündüz demeden, terör konusunda etkin mücadele etmektedirler ve bu mücadelelerinde tüm Meclis yanlarındadır. Bunun da böyle bilinmesi gerektiğini ifade etmekteyim.

Aynı şey, Meclis çatısı altında temsil edilsin veya edilmesin tüm siyasal partilerimiz için de geçerlidir. İsteyen, istediği şekilde, çıkıp, bu konudaki görüş ve düşüncelerini net bir şekilde ifade etmektedir. Üstelik, burada temsil edilen ve genel görüşmenin lehinde görüş bildiren muhalefetin, Meclis çatısı altında görüşlerini açıklamalarının çok daha farklı ve çok daha kitlesel yolları bulunmaktadır; bunu da zaten ciddî bir şekilde yapmaktadırlar.

Muhalefet, bir süreden beri yasama organı gündeminde bulunan Terörle Mücadele Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı vesilesiyle, gerek Adalet Komisyonunda gerek grup toplantılarında ve gerekse diğer lüzum gördükleri yer ve zamanlarda bu konuyu yeteri kadar işlemektedirler. Tüm bunlardan, terör karşısında en az benim kadar, en az Hükümetimiz ve en az Sayın Başbakanımız kadar duyarlı olduklarını görüyor ve bundan da mutluluk duyuyoruz. İşte bu nedenle, bahse konu genel görüşme isteğinin mantığını kavramakta güçlük çekiyorum.

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Zor anlarsın sen, zor!

HASAN KARA (Devamla) - Hem her fırsatta genel ve şahsî görüşünü açıklayacaksın hem de ucuz politik manevralarla terör üzerinden tribüne oynamak amacıyla Genel Kurul gündemini meşgul edeceksin. Bunu kabul etmemiz mümkün değildir.

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - AK Parti mantığı öyle zanneder.

HASAN KARA (Devamla) - Hocam, her ne kadar oradan laf atıyorsan da, dün AK Parti mantığını en çok savunan sendin; bugün, döndün, çark ettin. AK Parti mantığını anlamamışsan, anlaman da mümkün değil. Siz, bu mantıkla hiçbir şey anlayamazsınız; merak etmeyin. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - İşte bu mantığa sahip olduğu için ayrıldık zaten.

HASAN KARA (Devamla) - Bir konuda anlaşmamız gerekiyor. Teröre hepimiz karşıyız ve hiçbirimiz bir yüreğin yanmasını, bir çocuğun yetim kalmasını, bir eşin boynunu bükmesini ve bir erin şehit düşen arkadaşının tabutu karşısında gözyaşı dökmesini istemiyoruz ve kabullenemiyoruz. Bu, en insanî ve en vatanî asgarî müşterekimizdir. Zaten, bizi biz yapan, bizi bir aile, bir halk, bizi bir millet ve aynı ülkenin vatandaşları yapan da budur. Ben, bunu laf olsun diye söylemiyorum; çünkü, benim seçim bölgem bu tabloyu doyasıya yaşayan bir il. Kilis, Türküyle, Kürdüyle, Arabıyla huzur içerisinde yaşayan bir güneydoğu ilimiz. Terörün ilk çıkışından bugüne kadar olan zamanda, terörün t’si bulaşmamıştır. Onun için, merak etmeyin, en iyi anlayan biziz. Bizim yan, komşu illerimizde terör olduğu halde, Kilis'e bulaşmamıştır. Neden; çünkü, biz, birbirimizle etle tırnak gibiyiz. Birimizin sancısını hepimiz duyduğu ve bildiği için kardeşçe yaşıyoruz ve ben, diğer illerin de, Türkiye'nin de Kilis'i örnek almasını istiyorum. Kilis'te insanlar nasıl kardeşçe yaşıyorsa, diğer illerde de, biz, kardeşçe, birlik ve bütünlük içerisinde çok rahat yaşayabiliriz.

Değerli arkadaşlar, hepinizin bildiği gibi terör belasının yirmi yılı aşkın bir mazisi var. Bu yirmi yıl içinde, soruna salt asayiş mantığı çerçevesinde yaklaşıp, meselenin en önemli yönünü ihmal edenler oldu. Meselenin bu yönünün ne olduğunu, Sayın Başbakanımız, Diyarbakır il kongresinde çok net bir şekilde ifade etti: Daha fazla demokrasi, daha fazla kalkınma. Bunu yapmadığınız sürece, daha fazla demokrasiyi getiremediğiniz sürece, daha fazla ekonomik büyümeyi sağlayıp kalkınmayı getiremediğiniz sürece, terör belasını toptan ortadan kaldırmanız mümkün değil.

Az önce, yine muhalefetten bir eleştiri geldi "terör yok" denildiği iddia edildi. Hayır, kimse öyle bir iddiada bulunmadı. Terör vardır, belki de olmaya devam edecektir. Terör, dünyanın belası, sadece Türkiye'nin belası değil; İnsanlık tarihi kadar, belki, eskisi ve mazisi olan bir olay; ama, önemli olan bu terörü en aza indirgemek, minimuma indirgemek, terörün bataklıktan beslendiği ortamı kurutabilmektir. Bunun için ne yapıldığı, neler yapılması gerektiğiyle ilgili, hiç kimse, çıkıp da, burada, muhalefet, bir öneri ortaya koymuyor, bir görüş bildirmiyor, sırf demagojiyle vakit geçiriyor...

Öncelikle, biz, bu topraklarda yaşayan herkesin etnik kimliğine saygı duyuyoruz ve yine, herkesin, Anayasada ifadesini bulduğu gibi, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmasından iftihar duyması için gayret gösteriyoruz. Bunun gereklerini başarıyla yerine getirmeye gayret gösterdiğimiz için de, 1999 yılında uykuya çekilen terör, yeniden baş göstermeye başladı. Terör, kendi altyapısını kaybetmemek için, kendi tabanını tutmak için, yeniden olayları tırmandırmaya başladı.

Bugün, aklı başında olan hiç kimse, terör örgütünün salt kendi dinamikleriyle hareket ettiği iddiasını paylaşmıyor. Söz konusu terör, başından beri dış destekle hareket etmiştir ve elebaşısının yakalanmasıyla da bu durum iyice netlik kazanmıştır.

Gözden kaçıranlar veya unutanlar için tekrar hatırlatıyorum: O zamanki Başbakan, terörist başının teslim edilişine bir türlü anlam veremediğini, yıllar sonra itiraf etmek durumunda kalmıştı. Masanın bu ayağını gözardı edip de, sadece bir bölgemize ve belli bir mihraka yönelmek, yapılabileceklerin en tehlikelisi olacaktır.

Değerli arkadaşlar, terörün tırmanışını daha iyi anlayabilmemiz için, gelinen nokta itibariyle, matematiksel hesaplamalara da göz atmak durumundayız. Çünkü, terör, ancak aksi durumdan beslendiği ve varlığını sürdürebildiği için, istikrarın düşmanıdır. İstikrarın olduğu yerde iş, aş, ekmek ve özgürlük vardır, terör değil. Kimse kusura bakmasın, terörün en büyük düşmanı istikrardır; milletin birliği ve istikbali, ümididir. Peki, AK Parti Hükümeti döneminde istikrar sağlanmış mıdır; hem de âlâsıyla. Bakın, üçbuçuk yıl önce memuruna maaş ödeyebilmek için IMF'den gelecek paraya gözünü diken Türkiye, bugün, IMF borcunun yarısından fazlasını ödemiş durumda. Hükümetimizin göreve geldiğinde IMF borcunun 24 milyar dolar ve enflasyonun da yüzde 70 dolaylarında olduğunu, bilmem hatırlatmaya gerek var mı!

Terörün zemin bulmasını, palazlanmasını önleyebilecek en önemli husus, ekonominin gelişmesi ve beraberinde özgürlüklerin artmasıdır.  Bu durumdan tabiî ki birileri rahatsız olacak ve tabiî ki uyutulan terörü tırmandırmak için ellerinden gelen gayreti gösterecektir; çünkü, onlar Türkiye düşmanları, biz Türkiye sevdalılarıyız. Türkiye'nin birliği ve bütünlüğü ve ayyıldızlı bayrağımızın sönmeyecek güneşimiz olduğu için, bu kutsal çatı altında milletimizi temsil ediyoruz. Yapılan edilenleri en iyi aziz milletimiz bildiği için, AK Parti Hükümetine her geçen gün daha fazla destek çıkmaktadır.

Değerli arkadaşlar, Türkiye'nin gündeminde bulunan terör, bugün, artık, tüm dünyanın gündemine oturmuş bulunmaktadır. Kabul etmek gerekir ki, terör yeni bir olgu değildir; ancak, bugün, eskiye nazaran daha tehlikeli bir hal almıştır. Zira, günümüzde teröristler, sosyal ve ekonomik bakımdan büyük çapta tahribata sebebiyet verebilecek ve hatta toplu ölümler ve kitlelerin imhasıyla sonuçlanabilecek etkide silahlara sahip olabilmektedirler. Artık, uluslararası bir yapılanmaya sahip olan teröristlerin çeşitli ülkelerde bağlantıları mevcuttur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kara, lütfen…

Buyurun.

HASAN KARA (Devamla) - Değişik ülkelerde lojistiği bulunan teröristler arasında uluslararası düzeyde bir iletişim ağı mevcuttur. Hâlâ, dünyada, terörün tanımında anlaşılabilmiş değildir. Dünyada terörün tanımı yapılamamıştır. Bugün, siz, terörün ulusal boyutunu, uluslararası boyutunu, milletlerarası boyutunu göz önüne almadan, bununla ilgili tedbirleri almadan, terörü sadece bir genel görüşmeyle burada çözebiliriz iddiasında bulunmak çok akılcı bir durum değildir.

TMK ile ilgili görüşlerimi belirterek sözlerimi bitirmek istiyorum. Bildiğiniz gibi, Terörle Mücadele Kanunu, iki üç aylık bir zaman diliminde, Türkiye'nin tüm kurum ve kuruluşlarının ortak çalışması sonucunda getirilmiş bir tasadır; özellikle altını çiziyorum, daha tasarıdır. Bu, Adalet Komisyonuna geldi, Adalet Komisyonunda görüşülecek. Burada bizim en önemli üzerinde durduğumuz husus, özgürlükler konusunda bir adım dahi geri gitmemektir, özgürlükleri daha ileri götürerek terörü nasıl engelleyebiliriz hususunda çalışma yapılmasını sağlamaktır. Bunun için de, eğer, terör hususunda, terörün önlenebilmesi için, özgürlüklerin artabilmesi için, ekonomik refahın yükselebilmesi için bir görüş ve düşüncesi olanlar varsa, bir önerileri olanlar varsa, bunu, Meclis gündemine geldiği zaman çok rahat söyleyebilirler; ayrıca, Adalet Komisyonunda çok rahat bir şekilde, süre sınırı olmaksızın, kendi görüş ve düşüncelerini ifade edebilirler. Artı veya eksi, Terörle Mücadele Kanunundaki eksikliklerin giderilmesi için getirilecek gayretleri, çabaları ve öneriler çok rahat bir şekilde değerlendirilir ve insanımızın kazandığı hak ve özgürlükler geri götürülmeden, bir adım dahi geri götürülmeden…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kara, lütfen toparlar mısınız.

HASAN KARA (Devamla) - …terörle mücadele nasıl edilebilir hususunda ortak bir mutabakat sağlanabilir duygu ve düşüncesiyle hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kara.

Önerinin lehinde söz isteyen ikinci konuşmacıyı belirlemek üzere kura çekiyorum: Ümmet Kandoğan, Denizli milletvekili.

Buyurun Sayın Kandoğan.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Anavatan Partisi Grubumuzun terörle ilgili olarak genel görüşme açılması isteğinin lehinde söz aldım. Ancak, bu konuyla ilgili aleyhte söz alan iki AK Partili milletvekilini büyük bir üzüntüyle dinledim.

Değerli milletvekilleri, şimdi, bu iki milletvekilimizin de genel görüşmenin niçin açılmaması gerektiği yolunda bir tek cümleleri olmadı.

HASAN KARA (Kilis) - Adalet Komisyonunda söyledim.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ben beklerdim ki, aleyhte konuşan milletvekillerimiz, buraya gelip niçin genel görüşme açılmasını istemediklerini çok net ve açık bir şekilde söylemelilerdi.

HASAN KARA (Kilis) - İhtisas komisyonunda, ihtisas komisyonunda…

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Hayır, söylemedi Sayın Milletvekilim. Adalet Komisyonu varmış, Adalet Komisyonunda konuşacakmış… Böyle bir anlayış olabilir mi Sayın Milletvekili?! Terörle ilgili meselenin, genel görüşmenin konuşulacağı yer, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruludur. Adalet Komisyonu orada bir komisyondur; gelen kanunlarla ilgili olarak, sadece o kanunla ilgili görüş açıklarlar; ama, burada istenilen bir genel görüşme, terörün bütün boyutlarıyla masaya yatırılıp bunun sebeplerinin neler olduğunun ortaya konulup, bununla ilgili çözüm önerilerinin burada tartışılacağı, konuşulacağı, görüşüleceği bir genel görüşme. Siz, Adalet Komisyonu ile Genel Kuruldaki çalışmaları karıştırıyorsunuz Sayın Milletvekili. Bu mantıkla teröre yaklaşırsanız, terörle ilgili hiçbir adım atmanızın da mümkün olamayacağını, hem ben hem de bütün Türk Milleti görüyor. Siz meseleyi bu kadar ucuza, hafife alırsanız Sayın Kara, bu meselenin çözümüyle ilgili hiçbir tedbiri Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirmeniz mümkün değil.

Şimdi, Sayın Milletvekili diyor ki:"Terörün son çırpınışları." Allahaşkına bu sözü nasıl söyleyebiliyorsunuz?! Yani, bu nasıl bir terörle mücadeledir ki… Siz, terör örgütünün yaptığı bu çalışmalar karşısında, son çırpınışları, artık bitiyorlar, tabanını kaybediyorlar, o nedenle yeniden eylemlere giriştiler şeklinde bu meseleyi basite, hafife alırsanız, terör hortlamaya devam eder. Bu mesele bu kadar basit bir mesele değil ve bir söz daha: Siyasî malzeme, demagoji…

Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevi nedir; genel görüşme, Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetim yollarından birisi. Siz, o denetim yolunun önünü tıkamaya çalışıyorsunuz, engellemeye çalışıyorsunuz.

Şimdi, geçen sene, Meclisi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olağanüstü toplantıya çağırdı; yine, terörle ilgili bir genel görüşme açalım dedi. Siz İktidar Partisi milletvekilleri, muhalefetin 184 milletvekilini bulamayacağını düşünerek kuliste oturdunuz, çay, kahve, sigara içtiniz orada, 184 bulununca hepiniz içeri girdiniz. Dediniz ki -o gün de  söylediniz- "efendim, Meclis yakında açılıyor, çok az bir süre kaldı Meclisin açılmasına; bunu şimdi görüşmeyelim, Meclis açıldıktan sonra teferruatlı bir şekilde bu meseleyi görüşelim." Ne oldu?! Hadi Meclis açıldı, kaç ay geçti sayın milletvekilleri; o günden beri kaç tane şehit verdik! Daha geçen hafta -çok ucuz kurtulduk, Allah'a çok şükür- onlarca yeni şehit verebilecek olaylar oldu Türkiye'de ve siz, kalkıp, bu meselenin burada görüşülmesini engellemeye çalışırsanız… Bu meseleyle ilgili, Hükümetin hangi tedbirleri aldığını, bunlarla ilgili neler yapacağını, devletin istihbarat bilgilerinin elinizde olduğunu da düşünecek olursak, niçin Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine bunu getirmiyorsunuz?

HASAN ANĞI (Konya) -  Burada konuşunca duruyor mu terör?!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Duracak!..

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Konuşmayalım mı yani?!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Burada… Şimdi, o zaman…

BAŞKAN -  Sayın Anğı… Sayın Anğı, lütfen sabredelim.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - O zaman, Sayın Kara, bu mantıkla gidersek, hiç bu meseleleri Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirmeyelim. Yarın terör durmayacak diye, ne genel görüşme açılmasını kabul edelim…

MEVLÜT AKGÜN (Karaman) - Babanın mantığı!

BAŞKAN - Sayın Akgün, lütfen…

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Yani, böyle bir mantıkla, siz, terör hadisesine, olaylarına yaklaşırsanız, netice alamazsınız.

Türkiye Büyük Millet Meclisi çare yeridir. Terörle mücadelede de burada çareler bulunacaktır, üretilecektir, tartışılacaktır. Mutlaka güzel fikirler, önlemler ortaya çıkacaktır burada.

Siz bu meseleyi burada konuşmayıp da nerede konuşacaksınız Sayın…

HASAN ANĞI (Konya) - Konuşacağız…

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Konuşacağız… Burada konuşacağız bunu. Gelecek, hükümet yetkilileri, devletin istihbarat bilgisi elinde olan İçişleri Bakanı, Sayın Başbakan, terörle ilgili neler yapacaklarını, terörün sebeplerini, bunları önlemek için hangi tedbirlerin alınması lazım geldiğini, burada, gelip anlatacak; muhalefetten de belki çok güzel öneriler ortaya çıkacak. Siz, basının önünde mi tartışacaksınız, gazetelerde mi tartışacaksınız, televizyonlarda mı tartışacaksınız?! Siz, Türkiye Büyük Millet Meclisini bu kadar hafife alırsanız…

HASAN ANĞI (Konya) - Tartışma yeri değil, çözüm yeri.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Çözüm yeri de burası Sayın Milletvekilim. Burada, kanun eksikliği varsa kanun çıkaracağız. Ekonomik tedbirler, alınması gereken hususlar varsa, o konuda burada çalışma yapacağız. Yani, terörü sadece bir güvenlik boyutuyla ele alırsanız, yanılırsınız. Terörün önlenmesi için, ekonomik, sosyal, kültürel, psikolojik, dışpolitika bağlamında olan birçok faktör vardır ve bunların burada tartışılması, görüşülmesi, konuşulması lazım.

Şimdi, Sayın Kara dedi ki: "Dış destekli." Tamam, dış destekli de, bunun önüne geçmek için neler yapacağımızı burada konuşmayacak mıyız? Bununla ilgili, Hükümet, ne tedbirler aldığını bize anlatmayacak mı; burada bizim önerilerimizi dinlemeyecek mi? Dış destekli olduğunu nereden biliyorsunuz Sayın Kara?

HASAN KARA (Kilis) - Dış destekli…

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Hayır, nereden biliyorsunuz dış destekli olduğunu? Hayır, işte, yetkilisi, ilgilisi, Sayın Başbakanı, Sayın İçişleri Bakanı gelecek, burada diyecek ki, bunları, bunları, bunları şey yapacağız.

HASAN KARA (Kilis) - 10 dakikadır konuşuyorsun, önerin yok. Ne önerin var?

BAŞKAN - Sayın Kara, lütfen sabredelim.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Şimdi, Sayın Milletvekili, bakınız, öneri, genel görüşmede olur.

HASAN KARA (Kilis) - Demagoji yapıyorsun!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Şimdi, bu genel görüşme açılır, genel görüşmede söz alanlar, muhalefet de, milletvekilleri -kimler konuşacaksa- gelir, burada tedbirleri sıralar.

Ben o bölgede beş yıl çalıştım; ben, size yüzlerce tedbir sıralayabilirim.

HASAN KARA (Kilis) - Bir tane söyle!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Şimdi sıralayabilirim.

HASAN KARA (Kilis) - Söyle!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ekonomik tedbirlerin alınması lazım, sosyal tedbirlerin alınması lazım, kültürel tedbirlerin alınması lazım; sosyal, dış destekle ilgili politikaların, tedbirlerin alınması lazım; halkın kazanılması lazım, halkın devlete güvenmesi lazım…

HASAN ANĞI (Konya) - Hepsi yapılıyor.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - …emniyet güçlerinin, devlete, siyasî otoriteye güvenmesi lazım; o bölgedeki boş kadroların tamamlanması lazım, doldurulması lazım...

YAHYA BAŞ (İstanbul) - Bırak, ateş etme!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - …o bölgeye, kaliteli, bu işi çözebilecek vasıfta ilgililerin atanması lazım; o bölgeye gidenlerin, üç gün sonra o bölgeden bir vesileyle tayinlerinin yapılmaması lazım. Ben, size, 100 tane tedbir sayarım; tedbir istiyorsanız, 100 tane tedbir sayacak durumdayım ben.

HASAN KARA (Kilis) - Bunların hepsi yapılıyor.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Onun için, ben o bölgeyi çok iyi bilirim, benimle tartışamazsın o bölgeyle ilgili.

HASAN KARA (Kilis) - Sen nereyi biliyorsun?!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ben çok iyi bilirim.

HASAN KARA (Kilis) - Hiçbir şey bilmiyorsun!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Çok iyi bilirim; sebeplerini bilirim, çözüm yollarını bilirim, önerileri sıralarım; ama, bakınız, şimdi, siz, meseleyi çok basit alıyorsunuz. Efendim, bu dönemde ekonomi, geçmişte ekonomi çok kötüymüş de, IMF'nin borçlarının yarısı ödenmiş de, geçmiş dönemde bir şey yapılmamış!.. Ben, şimdi size soruyorum: TÜPRAŞ'ı kaça sattınız; 4,5 milyar dolar. Doğru mu; doğru. Telekomu kaça sattınız; 6,5 milyar dolar. Ereğli'yi kaça sattınız?! Toplayın, 17 milyar dolar para yapar. Senin ödediğin dışborç ne kadar; 11 milyar dolar. Sen, geçmiş hükümetlerin yapmış olduğu eserleri satarak, IMF'nin sadece 11 milyar borcunu ödemişsin Değerli Milletvekili. (AK Parti sıralarından gürültüler)

HASAN KARA (Kilis) - Sizin hükümetlerinizin borçları!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Tam 17 milyar dolar! Daha sayacağım çok özelleştirme var. Sadece 17 milyar dolar, 3 özelleştirmeden devletin kasasına para girmiş. (AK Parti sıralarından gürültüler)

MEVLÜT AKGÜN (Karaman) - Baba'nın yaptıkları!..

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Siz, geçmiş iktidarların yaptıklarını satarak IMF'ye olan borcu ödediğinizi söylüyorsanız, biz de geliriz burada deriz ki, o eserler, geçmiş iktidarların eseridir.

MEVLÜT AKGÜN (Karaman) - O borç bizim değil!

ASIM AYKAN (Trabzon) - Sizinkini de aldık, sizin borcu da söyle!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bakınız, sizin döneminizde, iç ve dışborç 140 milyar dolar artmış sayın milletvekili. 140 milyar dolar, içborç, dışborç artmış. Nereye gitti bu paralar, soruyorum size; nereye gitti?!

FAHRİ ÇAKIR (Düzce) - O borç kimin?!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Hadi, geçmişte borç olmuş da, geçmişte Ereğli'yi yapmışlar, geçmişte TÜPRAŞ'ı yapmışlar, geçmişte Seydişehir'i yapmışlar, geçmişte Atatürk Barajını yapmışlar, geçmişte Karakaya Barajını yapmışlar (AK Parti sıralarından gürültüler) geçmişte havaalanlarını yapmışlar, otoyolları yapmışlar, hastaneleri yapmışlar, okulları yapmışlar, Türkiye'nin bütün köylerine elektrik götürmüşler, yol götürmüşler, telefon götürmüşler. Yani, bu kadar çok hizmet yapılarak o borçlar olmuş; ama, siz gelmişsiniz, sadece üçbuçuk yıl içerisinde 3 tane saydığım tesisi satarak devletin kasasına 17 milyar dolar koymuşsunuz, bunu da övünerek anlatıyorsunuz.

HASAN ANĞI (Konya) - Ne alakası var!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Övünüyorsanız, kendi döneminizde yaptığınız bir eseri satarak IMF borcunu ödüyoruz diyorsanız, onunla övünün değerli milletvekilleri. Geçmiş iktidarların yaptıklarını satarak övünmenin modası geçmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASAN ANĞI (Konya) - Borç alıp da yapamazlar.

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Kaç para ediyordu sizin zamanınızda?..

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen…

Sayın Kandoğan, lütfen, toparlar mısınız.

Buyurun.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ve çok önemli bir şey: Bakın, o dönemlerde, o eleştirdiğiniz dönemlerde, terörle mücadele için -rakam hep söylenir, telaffuz edilir- bu devlet, bu millet 100 milyar dolar da para harcamış. Bu Hükümet işbaşına geldiğinde, terörü… Siz sıfır terörle aldınız. Sıfır terördü, bitmişti, terör yoktu Türkiye'de. Ne oldu da, hangi icraatlarınız neticesinde de bu üçbuçuk yıl içerisinde terör bu noktaya gelmiştir? Sıfır terördü. Onun için, değerli milletvekilleri, bu konunun, bir genel görüşme açılarak Mecliste mutlaka tartışılması lazım. Bunun tartışılmasından hiç kimsenin rahatsız olmaması lazım. Yeri geldiğinde "en yüce çatı" diyoruz, "en yüce organ" diyoruz Türkiye Büyük Millet Meclisini; ama, terörle ilgili, Türkiye'nin en büyük belasıyla ilgili olarak bir genel görüşme açılması isteğini de biraz sonra oylarınızla reddedeceksiniz. Ne olur, bunu konuşalım buradan, ne kaybederiz arkadaşlar? Belki bir çözüm buluruz, belki bazı öneriler gelir.

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Gereğini yapıyoruz.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Gizli oturum yapalım, gizli oturum yapılsın. Gelsin Sayın Başbakan, devletin elindeki bütün istihbarî bilgileri de bize anlatsın, sunsun; yani, yeni çözüm önerileri getirilsin, gerekirse kanun değişiklikleri yapalım.

Onun için, değerli milletvekilleri, terör meselesi çok önemli bir meseledir. Bunun, mutlaka, bir genel görüşme açılarak Türkiye Büyük Millet Meclisinde enine boyuna tartışılması gerektiği inancımı ifade ediyor, grup önerisinin lehinde oy kullanacağımı ifade ediyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kandoğan.

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Abuşoğlu, buyurun.

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Biraz önce konuşan Sayın Hasan Kara, şahsımı hedef alarak birtakım sataşmada bulunmuştur. Yerimden, kısa bir cevap vermek istiyorum. 

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Geçti gitti o yahu, geçti gitti, kapandı.

HASAN KARA (Kilis) - Ne dedim sana?

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sana ne geçtiyse…

BAŞKAN - Sayın Abuşoğlu, ne söyleyerek sataşmada bulundu?

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - AK Partiden istifamla ilgili sataşmada bulundu.

BAŞKAN - Sayın Abuşoğlu, tutanakları getirteyim, inceleyip…

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan, vakit geçmeden… Söylediği, laflar açık. AKP'den niçin ayrıldığımı anlatacağım.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Hocam, "AK Partiden ayrıldın" dedi; yoksa ayrılmadın mı?

BAŞKAN - Anladım. Tutanakları getirtip, inceleyeceğim Sayın Abuşoğlu, buna göre cevap vereceğim.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

BAŞKAN - Arayacağım Sayın Sarıbaş.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı yoktur, birleşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.49

 


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.02

BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 99 uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Sİyasî Partİ Grup Önerİlerİ (Devam)

1.- (8/27) esas numaralı genel görüşme önergesinin öngörüşmesinin Genel Kurulun 9 Mayıs 2006 Salı günkü  birleşiminde yapılmasına ilişkin Anavatan Partisi Grup önerisi (Devam)

BAŞKAN - Anavatan Partisi Grubunun İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş önerisinin oylanmasında karar yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi, öneriyi tekrar oylarınıza sunup, karar yetersayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı vardır; öneri reddedilmiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup oylarınıza sunacağım.

Okutuyorum:

2.- (10/206), (10/348), (10/362) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin öngörüşmelerinin, Genel Kurulun 9.5.2006 Salı günkü birleşiminde ve birlikte yapılmasına ilişkin CHP Grup önerisi

9.5.2006

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 9.5.2006 Salı günü (bugün) yaptığı toplantısında, siyasî parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                 Kemal Anadol

                                                                               İzmir

                                                        CHP Grup Başkanvekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 156 ncı sırasında yer alan (10/206), 284 üncü sırasında yer alan (10/348) ile 300 üncü sırasında yer alan (10/362) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin Genel Kurulun 9.5.2006 Salı günlü birleşiminde ve birlikte yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Bihlun Tamaylıgil, İstanbul Milletvekili.

Buyurun Sayın Tamaylıgil. (CHP sıralarından alkışlar)

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi lehinde söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Bu önergeye konu olan araştırma başlığı…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, duyamıyoruz, anlayamıyoruz…

BAŞKAN - Buyurun Sayın Tamaylıgil.

BİHLUN TAMAYLIGİL (Devamla) - Bu önergeye başlık oluşturan araştırma önergesinin çok önemli bir konu üzerinde olduğunu ve ülkemizde 8 000 000 nüfusun, bu konuyla ilgili Meclisimiz tarafından atılacak bir adımın cevabını beklediğinin altını çizerek konuşmama başlamak istiyorum. Çünkü, burada alınacak olan karar neticesinde kurulacak olan bir komisyon, Türkiye'nin belki de millî ürünü diye tanımlayabileceğimiz fındık konusunda yapılacak olan bir araştırmanın önünü açacaktır.

Fındık nedir, fındıkla ilgili önümüzdeki süreçte neler yapılmalıdır.

BAŞKAN - Sayın Tamaylıgil, bir saniye…

Sayın milletvekilleri, lütfen, Sayın Hatibin konuşması anlaşılmamaktadır…

Buyurun Sayın Tamaylıgil.

BİHLUN TAMAYLIGİL (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan; ama, uyarılarınız iki oldu, pek dinlenmiyor. Umut ediyorum, üçüncü uyarıyı gerektirmeyecek şekilde, böyle önemli bir konuyu beraberce paylaşma imkânını değerli milletvekili arkadaşlarım bize tanır.

Fındık, dediğim gibi, 8 000 000 nüfusu ilgilendiren ve son yıllarda özellikle Türkiye'nin ihracat kapasitesi açısından değerlendirildiğinde çok önemli bir girdi sağlayan millî ürünümüz. Ancak, fındık, ne yazık ki, önce, bir doğal afetle karşı karşıya kaldı. Fındık üreticisi 2004 yılının Nisan ayında büyük bir don felaketi yaşadı. Yaşanılan bu don felaketinin akabinde, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bölgedeydik ve fındık üreticisinin sorunlarını hep beraber paylaştık, orada ortaya çıkan zarar ve zararın tazmin yollarıyla ilgili öneriler ortaya koyduk. Ancak, ortaya çıkan tablo, ne yazık ki, o gün oradaki felaketin giderilmesi yönünde değil, bu felaketin üzerine bir örtü çekilip, felakete uğrayanlara da "bir bardak su için" demekten öte gitmeyen bir tavırla sona erdi. Ne oldu biliyor musunuz; önce 650-700 trilyon lira -eski Türk Lirasıyla konuşuyorum, Yeni Türk Lirası paylaşım açısından belki vurgulayıcı olamayabilir- civarında hesaplanan zarar, yapılan çeşitli değerlendirmeler ve kanunî düzenlemenin içeriğini oluşturan "senin şuradan gelirin var, buradan gelirin var, senin tazmin edilmeyi gerektiren durumun yok" denilerek 298 trilyon liraya kadar indirilmiştir 630 trilyon liradan. Akabinde ne olmuştur; bunun ancak 46 trilyon lirası ödenmiş, 252 trilyon lirası ödenmeyerek oradaki üretici kaderiyle baş başa bırakılmıştır.

Peki, daha sonra ne olmuştur; fındık, dünya açısından baktığımızda, Türkiye'nin çok önemli bir pazar gücü elde edeceği üründür ve fındık rekoltesi, yıllar itibariyle baktığımızda, 550-600 bin ton civarında seyrederken, yaşanan afetten sonra 400-500 bin ton arasında bir rekolteye düşmüştür. Bu da ne getirmiştir; dünyada arz ve talep diye iktisadın temel iki noktası vardır. Arz ve talebe göre de fiyat belirlenir. Arzın düşmesine sebep olan don felaketinin akabinde piyasalar açısından fındığın fiyatında yükseliş başlamıştır ve fındık 650 000 000 dolar olan ihracatını 2 milyar dolara kadar taşıyan çok başarılı bir ürün seyri ortaya koymuştur; ama, bu fiyatın çıkması, nedense, birilerini inanılmaz derecede rahatsız etmiştir ve bu çıkan fiyatın üreticiye yansımasının önü çok farklı uygulamalarla kesilmeye çalışılmıştır.

Değerli arkadaşlar, bakın, dünyada petrol fiyatları 25 dolardan 75 dolara geldi. Nasıl geldi bu fiyat; arz kesilince, arz tarafında belli noktalarda belirsizlikler söz konusu olunca fiyat otomatik olarak yukarı çıktı. Peki, bu üretici, petrol üreticisi ülkeler, petrolün fiyatı yukarı çıktı diye herhangi bir huzursuzluk, rahatsızlık veya umutsuzluk içine girdiler mi; hayır, bundan faydalandılar. Hatta hatta, sizler, Dubaili prensleri, oradan elde ettikleri parayı gelip Türkiye'ye yatırsın diye çağırıyorsunuz. Peki, neden, fındık üreticisi, yaşanan rekolteye bağlı arz darlığından fiyat yükseldiği için bundan faydalanmasın?  Neden bunun önü kesiliyor?

Tabiî, bunun için de ortada olan bir gerçek var. Bu gerçek de nedir biliyor musunuz; alivre satış diye bir olay vardır. Alivre satış nedir,  hepimiz biliriz ya da ben kısaca söyleyeyim; belli bir ürünün gelesiye fiyatıyla satılmasıdır ve bu  işlemi yapanlar, oluşan yeni fiyat üzerinden hesapladıkları kârlılığa ulaşamayınca, belli bir yönlendirmeyle, fiyat üzerinde ve fiyatın ötesinde, 500 000 kişiye varan fındık üreticisi aileyi mağdur edecek bir yaklaşım sergilemişlerdir.

Şimdi, bakın, biz, bu konuda çok net olarak, fındığın bir politikası olması yönünde araştırmaya ihtiyaç olduğunu vurguluyoruz ve bunu belirleyecek önümüzdeki süreçte, bugün yüzde 70-75 ihracatçı olmak veya büyük bir kısmını üretmekten güç alan Türkiye'nin, artık, bir politikayla, fiyatını Almanya'daki Hamburg  borsasında belirlemeden, düzgün şartlarda, verimli şartlarda çiftçisinin ürününü daha iyi değerlendirecek, nihaî ürün olarak geliştirecek, fiyat politikalarıyla destekleyecek bir yöntemin ortaya konmasını istiyoruz. Önümüzdeki süreçte rekolte arttığında, bölgesel gelir eksikliğine sebep olacak düzenlemeler ortaya konulmadan bölgenin önünü  açıp beklentilerine cevap verecek  uygulamalar olmasını istiyoruz. Ama nedir; bundan, görüşmekten kaçınan ve bunun  üzerinde tartışmayı bir noktada engellemeye çalışan bir bakış açısı.

Ama, sadece önerge sahibi biz değiliz; sizin milletvekillerinizden de önerge var. Ama, tabiî, fındıkta yaşanan sadece bu fiyat oyunlarının içerisindeki gelişmeler tek bir yönlendirmeyle olmuyor. Bakın, Fiskobirlik fındık üreticisinin birliğidir ve Fiskobirlikle ilgili yaşananlar, gerçekten ibret vericidir. Daha önce Futbol Federasyonunda yaşadık veya Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonunda yaşadık; yani, sizin uygulamanız bize yabancı gelmiyor; ama, sizin uygulamanız fındık üreticisini perişan ediyor.

Bakın, bu Fiskobirlik'in bir genel kurulu oldu. Fiskobirlik ağustos ayında bir fiyat açıkladı. İşte o arz-talep ve dünya piyasası değerlerine göre belirlenmiş bir fiyat -Türkiye'deki üretimin yüzde 10'unu alan bir birlik Fiskobirlik- ve ondan sonra ödemeler başladı. Bir finansman olanağı arayışı söz konusu olduğunda, normalde üretici birliklerinin başvurduğu Fiyat İstikrar Fonuna müracaat etti, üç defa müracaat etti, cevap alamadı; çünkü, önünde Fiskobirlik'in genel kurulu vardı. Fiskobirlik, ondan sonra, yine finansman kaynaklarını elde etmeye çalıştı; yine, farklı farklı engellerle karşı karşıya kaldı.

Peki, Fiskobirlik'in bu fiyat belirleyici özelliği ve fiyatı üreticiyle beraber değerlendirme yaklaşımına karşı "biz, Fiskobirlik'i istemiyoruz, değiştireceğiz" diye yoğun çaba gösteren milletvekillerini, sizler, görüşleriyle beraber paylaşıyor musunuz?

Bakın, diyor ki Sayın eski Bakanımız ve yine, bölge milletvekili olan: "Biz, bu yolda fındıkla ilgili çok ilgilendik, birçok illeri dolaştık ve bu yeni yönetim oluşması için çaba sarf ediyoruz; ama, işte 'delegeler seçildi, kendimizi akladık, delegeler bizi seçti, kendimizi akladık' diyemezler. Biz, burada aklasalar da -genel kurul için- KİT Komisyonunda ya da Meclis araştırması komisyonu kurmak suretiyle bu işin peşinde olacağız."

Bu genel kurul bittikten sonra, bütün bu zorlamaların akabinde, yine, Sayın eski Bakan Yakış bir araştırma önergesi veriyor ve olay, onun bu iddiasını tamamlayan neticede.

Diğer önemli bir komisyon başkanı, bölge milletvekilimiz de "bizim desteklediğimiz bu liste kazandığı takdirde, her gün daha fazla -işler içerisinde- ilgileneceğiz" diyor ve "burada, biz, bu sorumluluğumuzu bölge milletvekili olarak taşıyacağız" diyor. Bunu, televizyon kanallarından söylüyor. Onun yanında "bu, bizim sözümüzdür" diyor. "Bu yönetimin kredi bulma konusunda bir sıkıntısı olmayacağını, bu yeni yönetimle bir sıkıntı olmayacağını düşünüyoruz" diyor. Yani, varlıklarıyla, yaptığı işlerle belli bir nitelikte ve güçte olan bir kurumun veya …

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Tamaylıgil, lütfen, toparlayabilir misiniz.

Buyurun.

BİHLUN TAMAYLIGİL (Devamla) - Teşekkür ederim. Yani, o biraz problemli geçen dakikaları da herhalde bana ilave edeceksiniz.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Tamaylıgil.

BİHLUN TAMAYLIGİL (Devamla) - Sağ olun.

Evet, bunu söyleyen 2 tane AKP'li değerli milletvekili.

O yönlendirme yönünde ortaya koydukları bakış açısının arkasında öyle bir kimlik var ki, sadece Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin Başbakanının danışmanı olma vasfının ötesinde, uluslararası -bu kabuklu ürünlerle ilgili- bir birliğin de başkanı. O kişi, Türkiye'de fındığın kaderiyle ilgili sürekli söylemler içinde oluyor ve o söylemlerin birinde de, bu birlik için "tefecilerin dışında kimse bunlara kredi vermez" diyor.

Şimdi, bu tür değerlendirmeler ve esas piyasada fiyat oluşturma merkezi olan Fiskobirlik üzerindeki uygulanan bu politikalarla, kimler, ne fayda etmiştir, ne kâr elde etmiştir? Ama, kimler, ne kaybetmiştir?  Kaybeden bellidir; kaybeden, Sakarya'dan Trabzon'a kadar Türkiye'nin Karadeniz coğrafyasında, o zor coğrafyada, fındıkla, fındık üreterek hayatını idame eden üreticiler olmuştur ve üretici, bugün gidip baktığınızda, bu illerde, bunların ilçelerinde yaşayanlar, üreticiler büyük sıkıntıdadır. Sadece üreticiler sıkıntıda değildir, onların beraber iş yapmış olduğu esnaf da sıkıntıdadır. Borçludur; ama, bunun için bir çözüm, ne yazık ki, üretilememiştir.

Bugün, Hükümet, sağ olsun, esnaf bankası Halkbankı hazirandan itibaren özelleştirmenin hedeflerini çiziyor. Arkasından Ziraat Bankası gelecek. Bu ülkenin çiftçisine sahip çıkmayan, onların finansal kaynaklarını yönlendirecek güçleri kimin eline geçeceği belli olmayan bir sürece taşıyan bakış açısını doğru ve olumlu görmek mümkün müdür?! Veyahut, bu ülkenin, ben şahsım ve Partim adına kesinlikle ve kesinlikle karşı çıktığım, çünkü, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı için konuşan ve "onu alın, kullanın" diyen bir danışmanın fındık üreticisi ve fındıkla ilgili geleceği, kimler için "kullanın" deyip demediğini çok merak ediyorum aslında ve önümüzdeki günlerde, şunu çok iyi bilelim arkadaşlar, Türkiye'nin ihracata ihtiyacı var. Türkiye, bu ithalat patlamasıyla, ekonomik dengelerini doğru  ve dik tutamaz. Bu yüzden, yapılması gereken, mümkün olan her alanda ihracatı artıracak, kendi kaynaklarımızı kullanacak mamuller ve işlemler üzerine yoğunlaşmaktır. İşte, fındık, bunların başında gelmektedir ve bu konuda yapılacak olan ve kurulacak olan bir araştırma komisyonu, fındığın bundan sonraki süreçteki geleceğini çok net olarak belirlemese bile, bir açılım sağlayacaktır. Bu nedenle, bu komisyonun kurulması yönündeki teklifimizin kabul edilmesini diler, Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tamaylıgil.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Eyüp Fatsa, Ordu Milletvekili.

Buyurun Sayın Fatsa. (AK Parti sıralarından alkışlar)

EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun grup önerisi üzerinde, şahsım adına, aleyhinde söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, ben, gündemdışı konuşma yapan Cumhuriyet Halk Partisi Trabzon Milletvekili Sayın Şevket Arz'ı ve ardından, grup önerilerinin lehinde konuşma yapan Sayın Tamaylıgil'i, burada, dikkatle, ama, bir o kadar da esefle ve üzüntüyle izledim, dinledim. Öncelikle, kamuoyuna bu kadar yanıltıcı ve gerçek olmayan beyan nasıl verilir, bunu da, bu vesileyle görmüş oldum.

Değerli arkadaşlar, ben, burada yapmış olduğum konuşmayla alakalı, bütün ilgili taraflara -muhalefet de buna dahildir- Fiskobirlik yöneticilerine ve Yönetim Kurulu üyelerine, deneticilerine, bütün sorumlularına ve fındıkla ilgili kim varsa herkese, ama, özelde de, hassaten, Fiskobirlik yöneticilerine ve muhalefet yetkililerine, sözcülerine, burada, bazı hususları hatırlatmak ve bazı hususlara da dikkatlerini çekmek istiyorum. Eğer, Fiskobirlik yöneticilerinin, Yönetim Kurulu Başkanı dahil bütün sorumlularının,  söylediğimin hilafına söyleyebilecekleri bir söz varsa, Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden de, her platformda -ulusal televizyonlar, bölgesel televizyonlar ve haber kaynakları, hepsi dahil olmak üzere- sözlerimi tartışmaya davet ediyorum ve söylediklerimin de hepsinin arkasındayım.

Ben, fındık üreticisi bölgenin milletvekiliyim, geçimini ve bütün aile geçimini de fındıktan sağlayan bir ailenin çocuğuyum. Fındıkla ilgili yaşanan süreçle ilgili ve bizim dönemimizde özellikle de Fiskobirlikle münasebetler noktasında yaşananları, tarih, kalem, bilgi, belge ve şahitlere dayalı olarak konuşmak istiyorum. Burada, böyle, hayalî laflar konuşarak mesele izah edilemez. Artık, fındık üreticisi üzerinde istismar yapmak suretiyle, fındık üreticisinin alınteri ve emeğini siyasî hesaplar adına istismar etmek suretiyle konuşulamayacağını herkesin bilmesi lazım.

Ben, öncelikle, buradan, muhalefet sıralarındaki arkadaşlarıma seslenmek istiyorum: Bu birliklerin özerk olmasını savunuyor musunuz savunmuyor musunuz?

ASIM AYKAN (Trabzon) - Onlar çıkarmışlardı.

EYÜP FATSA (Devamla) - Bak, 16 Haziran 2000 tarihinde özerk birlikler yasası geliyor Türkiye Büyük Millet Meclisine ve bütün birliklerin özerk bir yapıya kavuşturulacağı ve özerklik şartları üzerinde de birliklerle anlaşılıyor; deniliyor ki, siz şu, şu, şu şartları yerine getireceksiniz, biz de, Hazine ve hükümet olarak, sizlere şu, şu, şu imkânları sağlayacağız; borçlarınızı tekeffül edeceğiz, yeniden yapılandıracağız, ayrıca, piyasayı idare edebileceğiniz bir işletme sermayesi size vereceğiz. 16 Haziran 2000 tarihinden itibaren, 16 özerk birliğin, çok önemli bir kısmı -bak, çok önemli bir kısmı- geliyor, bu yeniden yapılanma sürecinde, yeniden yapılanmayı temin ediyor ve kendisine, yeniden yapılanmadan kaynaklanan, Hazinenin ve ilgili kurumların bütün imkânları veriliyor. Ama, bir türlü, Fiskobirlik, bu yeniden yapılanmaya yanaşmadığı gibi, yeni yatırımlar ve yeni istihdam alanları ihdas etmek suretiyle, zaten atıl olan ve hantal olan yapısını, daha da hantal, daha da kullanılmaz, sevk ve idare edilmez hale getirmiştir.

Muhalefet sözcüleri, bakın, burada, bazı şeyleri söylüyorlar. Fiskobirlik'in  sinema yapıp kiraya vermesi, efendim, Fiskobirlik'in bina yapıp üniversitelere kiralaması, hiç gereği yokken koca koca devasa Fiskomar binaları yapması, yeni yatırımlar, inşaat alanları, sanki Başbakanlık Toplu Konut İdaresi gibi, her tarafta inşaat yapması… Allahaşkına hiç sorguladınız mı siz bunları? Allahaşkına hiç sorguladınız mı bunları?

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Müfettişleri var devletin.

EYÜP FATSA (Devamla) - Müsaade et… Müsaade et… Müfettişler nasıl biliyor musun?!  Sayın Arz, bakın, Fiskobirlik'in yeni yapılanması -kongrede beraberdik- bir Fiskobirlik işletmesinin genel müdürü, aynı zamanda denetim kurulu üyesidir; yapı bu. Savunduğunuz yapı budur…

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Biz bunu savunmuyoruz; vatandaşı savunuyoruz, fındık üreticisini savunuyoruz biz.

EYÜP FATSA (Devamla) - Savunduğunuz yapı budur Sayın Arz. Lütfen… Lütfen… Lütfen…

Bakın, biz, iktidara geldiğimiz günden itibaren… Buradan Fiskobirlik Yönetim Kurulu Başkanına da sesleniyorum: Eğer, söylediğimde bir hilafı hakikat varsa, bir şey varsa, lütfen, bütün basın yayın organlarını kullanarak bana cevap versin. Bizden, Fiskobirlik, üretici, Fiskobirlik ve Fiskobirlikle ilgili hangi konuda, ne istemişse, ama ne istemişse, biz, bölge milletvekilleri olarak ve hükümet olarak, ilgili bakanlıklar olarak, ne istedilerse kendilerine verdik. Ne istedilerse… Ne istedilerse verdik…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Ne verdiniz?!

EYÜP FATSA (Devamla) - Şimdi, en son olarak, ne verdiğimizi size ben buradan ifade etmek istiyorum. Bakın…

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Fiskobirlikle aranızdaki sorunda vatandaşın ne günahı var!

EYÜP FATSA (Devamla) - Müsaade et… Müsaade et…

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Vatandaşın ne günahı var!

EYÜP FATSA (Devamla) - Sayın Arz, vatandaşın günahı filan yok. Kimlerin günahı olduğunu ben size söyleyeceğim şimdi.

Şimdi, Fiskobirlik, bakın bu sene geldi… Geçen sene, ben, doludan, dondan, şundan bundan yaşanan sıkıntıları ayrıca teferruatıyla ifade etmek istemiyorum, şartlar ve zaman buna çok müsait değil; ama, bunları her zeminde tartışabilirim.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Kurarız bir komisyon…

EYÜP FATSA (Devamla) - Müsaade et… Müsaade et Sayın Başkan, müsaade et… Müsaade et Sayın Başkan…

Bu sene piyasaya girdiler, ellerindeki para mahdut ve girerken, bakın Sayın Arz, dediler ki: "Fiskorbirlik özerk bir kurumdur." Eyvallah, biz de özerkliğini savunuyoruz. Dedikler ki: "Bu konuda bizim, İktidarla, Hükümetle görüşebileceğimiz hiçbir şey yoktur; fiyat politikalarını, Fiskobirlikle ilgili bütün politikaları belirlemek, özerk kurum olarak bizim yetkimizdedir."

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Eyvallah…

EYÜP FATSA (Devamla) - Bak, söyledikleri budur. Fiyat açıklandıktan sonra, muhalefet sözcüleri -şimdi bu kürsüye çıkıp konuşan sözcüler var ya- dediler ki: "İktidar yetkilileri, İktidar milletvekilleri, sakın ola ki, bu Fiskobirlik'in vermiş olduğu fiyatı sahiplenmeyin; bu başarı Fiskobirlik'in başarısıdır."

İfadeleriniz bu; bak, bütün belgelerini gösterebilirim. Yani, karakolda doğru söyleyip, mahkemede şaşmak yok. O gün ne söylediyseniz bugün arkasında durmanız gerekir. Çıkın, fındık üreticilerine ve Fiskobirlik yetkililerine deyin ki: "Evet, siz -özellikle Fiskobirlik yetkililerine- bizi yanılttınız. Sizin adınıza biz angajmanlara girdik; ama, fındık üreticisi ve kamuoyu nezdinde, siz sözünüzde duramadınız; duramadığınız sözü de bize savundurmak mecburiyetinde kaldınız."

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Siz de savundunuz!..

EYÜP FATSA (Devamla) - Müsaade edin… Müsaade edin…

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Siz de savundunuz!..

EYÜP FATSA (Devamla) - Sayın Arz, lütfen… Lütfen…

Bak, biz ne yapmışız; bu sene geldi yetkililer bize, dediler ki: "Bizi yeniden yapılandırma gerekçesiyle, Hazine ve diğer kurumlara olan bizim geçmişe dayalı borçlarımızın silinmesi noktasında bize yardımcı olun. Bizim Devlet Fiyat İstikrar Fonundan da kredi talebimiz yoktur." Bu sözün arkasında da Fiskobirlik Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Salih Erdem'in imzası vardır, 25 Aralık 2005 tarihli.

HASAN AYDIN (Giresun) - Kasım…

EYÜP FATSA (Devamla) - 25 Kasım…

ENVER YILMAZ (Ordu) - Aralık…

EYÜP FATSA (Devamla) - Aralık; özür diliyorum.

Diyor ki: "Bizim, Hazineye ve diğer kurumlara olan borçlarımızı silerseniz, bütün kamu ve özel bankaları, finans kuruluşları bize kredi vermek üzere sırada bekliyor. Sadece arkamızda bu tür borçlar olduğu için kredi kullanmakta zorlanıyoruz." Sanayi Bakanı, Sanayi Bakanlığı Müsteşarı, Tarım Bakanımız, Enerji Bakanımız, bölge milletvekillerimiz, Fiskobirlik Yönetim Kurulu Başkanı ve Yönetim Kurulu üyeleri -bakın, bunlar hep beraber konuştuk- dedi ki: "Bizi yeniden yapılandırın, biz, Devlet Fiyat İstikrar Fonundan da çıkıyoruz, istemiyoruz. Çünkü, buna bizim ihtiyacımız yoktur." Söyledikleri şey bu ve biz, yeniden bu talep karşısında ne yapmışız, bakın: "Yağlık kararnamesiyle Birliğin yaklaşık 1,5 katrilyon -eski hesapla söylüyorum, siz, eski hesapla söylediniz- borcu, Hazine tarafından üstlenilerek tasfiye edilmiştir. Fiskobirlik'in, Devlet Fiyat İstikrar Fonu gider hesabında kalan borçlarının, 4572 sayılı Kanun ve ilgili yılların Bakanlar Kurulu kararları uyarınca…"

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EYÜP FATSA (Devamla) - Sayın Başkan, bitiriyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Fatsa.

EYÜP FATSA (Devamla) - "…terkin veya mahsup edilmesine yönelik süreç tamamlanmıştır. Bu işlemler sonrasında Birliğin kalan 94,5 trilyon tutarındaki bakiye borcu Hazine Müsteşarlığı olarak, Maliye Bakanlığınca terkin edilmiştir. Birliğin, özel bankalara, Yapı Kredi Bankası ve Pamukbanka olan borçlarının üstlenilmesine yönelik süreç tamamlanmıştır. Yapı ve Kredi Bankası Anonim Şirketine 152,4 trilyon, TMSF ve Pamukbank için 161,1 trilyon olmak üzere toplam 313,6 trilyon tutarında borç Hazine tarafından kapatılmıştır." Bu da yetmemiş, öte yandan, Birliğe -yeniden yapılanma var ya- gerçekleştireceği personel düzenlemeleri sonucu, kıdem ve ihbar tazminatları ödemelerinde bulunmak üzere 19 trilyon, toplam 1 katrilyon 928 trilyon, Fiskobirlik'in, bu Hükümet tarafından borcu silinmiştir! Borcu silinmiştir! (AK Parti sıralarından alkışlar) Ve bu, Fiskobirlik'in talebidir Sayın Arz; bu talebi doğrultusunda yapmışlardır. Bunu…

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Bütün kooperatiflerin silindi, sadece Fiskobirlik'in değil.

EYÜP FATSA (Devamla) - Müsaade et… Müsaade et…

Ha, şimdi, diyorsunuz ki…

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Vatandaş öder  onu, vatandaş öder.

EYÜP FATSA (Devamla) - Müsaade edin, müsaade edin…

Şimdi, muhalefet sözcüleri… Bak, muhalefet sözcüleri diyor ki… Bak, bu konuştuklarımızı fındık üreticileri izliyor, bu konuştuklarımızı fındık üreticileri izliyor. Biz, fındık üreticisine asla yalan söylemedik, asla fındık üreticisini istismar etmedik, onun alınteri ve emeği üzerine bir siyasî gelecek bina etmeyi asla aklımızdan geçirmedik.  (AK Parti sıralarından alkışlar)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Cüneyt Zapsu!.. Cüneyt Zapsu'ya teslim ettiniz.

EYÜP FATSA (Devamla) - Müsaade edin… Deniliyor ki, efendim, Hükümet veya Cüneyt Zapsu, ilgili bankalara baskı yapmak suretiyle Fiskobirlik'in…

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Yalan mı?!

EYÜP FATSA (Devamla) - … Fiskobirlik'in kredi almasını engelliyor.

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Yalan mı?!

EYÜP FATSA (Devamla) - Bu sözün sahibi sözünü ispat etmek mecburiyetindedir. Fiskobirlik…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Fatsa, lütfen…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Nasıl ispat edecek onu?

BAŞKAN - Sayın Fatsa, lütfen…

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Hiçbir banka vermiyor; niye vermiyor?..

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Olaylar doğruluyor; olaylar doğruluyor, olaylar.

EYÜP FATSA (Devamla) - Şimdi, herkes, arkadaşlar, her konuda olduğu gibi, bankacılık ve finansman konusunda da, artık, emirle kredi verilemeyeceğini, bu devirlerin kapandığını, muhalefet yetkililerinin ve sözcülerinin de bilmesi lazım.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Tersine…

EYÜP FATSA (Devamla) - Emirle kredi verildiği dönemlerden, biz, Merkez Banka…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Tersine, kredi vermeyin diye emir veriyorsunuz.

EYÜP FATSA (Devamla) - Biz, Ziraat ve Halk Bankasının 20 milyar dolar görev zararını ödedik; biz ödedik, milletçe ödedik. Öyle, emirle bu işler olmaz.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Tersine emir var.

EYÜP FATSA (Devamla) - Eğer emirle, bakın Sayın Başkan, eğer emirle kredi verilseydi -bak, asla itham etmek için söylemiyorum, asla itham etmek için söylemiyorum- emirle kredi verilseydi… Bakın, Fiskobirlik yöneticileri, Fiskobirlik, bütün para transferlerini ve para işlemlerini İş Bankası üzerinden yapıyor. İş Bankası yönetiminde Cumhuriyet Halk Partisinin de atamış olduğu yöneticiler vardır. Emirle…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sataşma var diye söz istiyorum… (AK Parti sıralarından "Ne oldu?" sesleri)

EYÜP FATSA (Devamla) - Bakın, eğer emirle kredi verilseydi Sayın Başkan, Cumhuriyet Halk Partisi de İş Bankasına emir verirdi ve bu krediyi verdirirdi!.. Bak, olmuyor demek ki bu, olmuyor demek ki…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, sataşma var…

EYÜP FATSA (Devamla) - Bakın, biz, bölge milletvekilleri olarak, Fiskobirlik yöneticileriyle kamu ve özel bankalarını birer birer dolaştık. Biz, bölge milletvekilleri olarak, Fiskobirlik yöneticileriyle kamu ve özel bankaların tamamını dolaştık. Bakın, değerli arkadaşlar, İş Bankası da dahil olmak üzere söylüyorum. Niye İş Bankasını özellikle söylüyorum; çünkü, Fiskobirlik'in bütün para transferlerinin yapıldığı bankadır. Bak, diyor ki: Sen bütün para transferlerini İş Bankası üzerinden yapıyorsun, hesapların burada; niye İş Bankasından kredi almıyorsun?! İş Bankası kredi vermiyor… Niye vermiyor?..

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EYÜP FATSA (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Fatsa, lütfen…

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Verdirmiyorsunuz da onun için!..

GÜROL ERGİN (Muğla) - Sözünü üçüncü kez uzatıyorsunuz!..

EYÜP FATSA (Devamla) - Şimdi, bakın, görülüyor ki, emirle kredi dönemi bitmiş. Böyle bir şey yok. Fiskobirlik özerk bir kurumdur. Diyor ki finans kurumları, bankalar: Bakın, biz sizin bilançolarınıza bakıyoruz, size kredi vermemiz için bize bir tane gerekçe gösterin. Daha bu sene almış olduğunuz fındığı -depolarınızda duruyor- şu kadar, yaklaşık 7 000 000'a aldığınız fındığın fiyatını 3,5-4 milyona düşürmüşsünüz.

GÜROL ERGİN (Muğla) - Sayenizde, Beyefendi!..

EYÜP FATSA (Devamla) - Daha fındığı satmadan, fındıkla ilgili bir işlem yapmadan, aldığınız fındıktan yüzde 50 zarar etmişsiniz. Sizin istediğiniz yüzlerce trilyon krediyi size vermemiz için bize bir gerekçe gösterin. Bak, söylenen şey bu, söylenen şey bu. Bunun emirle, Cüneyt Zapsu şunu demiş, yok Hükümet bunu demiş… Bak, bu iddiaları iddia edenler, bu iddiaların sahibi, iddialarını ispat etmekle mükelleftir.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Tabiî, şimdi, şimdi, senden sonra…

EYÜP FATSA (Devamla) - Böyle bir şey olamaz… Böyle bir şey yok..:

Bakın, söylendiği gibi, Fiskobirlik 55 000 ton fındık almıştır. 23 000 üretici… 23 000 üretici, toplam fındık üreticisi içerisinde yüzde 4'e tekabül eder. Bakın, ortalığı velveleye verdiğiniz gibi değil olay. Olay, öyle değil. Ha, burada siyasî menfaatları gidenler, ekonomik rantları gidenler, bu işi istismar edemeyenler, artık, menfaatlarının halel gördüğünü görünce, ortalıkta ayağına, nasırına basılmış gibi bağırıyorlar. Olay bundan ibaret. Fiskobirlik, özerk bir kurumdur. Biz, Fiskobirlik'in özerklik şartları nezdinde ne yapılması gerekiyorsa, Hükümetten ve bölge milletvekillerinden bu konuda ne istedilerse, onu yaptık. Bunun aksini ispat edebiliyorsa, iddia edebiliyorlarsa, ben, burada, Fiskobirlik yöneticilerine çağrıda bulunuyorum; çıksınlar, her türlü basın-yayın, kitle iletişim araçlarını kullansınlar.

Muhalefete ve özellikle de bazı çiftçi kuruluşlarına da buradan seslenmek istiyorum. Lütfen, eğer birliklerde özerkliği savunuyorsanız…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EYÜP FATSA (Devamla) - Bitti… Son cümlem Sayın Başkan.

GÜROL ERGİN (Muğla) -  Ver bir 10 dakika daha!..

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - 7 dakika geçti!

BAŞKAN - Sayın Ergin, lütfen…

Sayın Fatsa, lütfen, teşekkür eder misiniz.

EYÜP FATSA (Devamla) - Eğer, birliklerde özerkliği, kooperatifçiliği… (CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Lütfen sayın milletvekilleri…

EYÜP FATSA (Devamla) - …ki, sosyal demokrat düşüncenin önemli bir argümanıdır çiftçilerin örgütlenmesi ve kooperatifçilik… (AK Parti sıralarından "mikrofon kapalı" sesleri)

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, izin verdiniz mi konuşmasına?!

BAŞKAN - Lütfen Sayın Fatsa.

EYÜP FATSA (Devamla) - Bitti.. Son cümlem… Son cümlem Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür için açacağım Sayın Fatsa!

EYÜP FATSA (Devamla) - Tamam, teşekkür için.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Fatsa.

EYÜP FATSA (Devamla) - Eğer saygı duyuyorsanız, lütfen, geçimini fındıktan temin eden insanları siyasî istismar mevzuu ve meselesi yapmayın. Fiskobirlik'e AK Parti İktidarı haksızlık yapmamıştır…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Aç bırakmıştır, aç!..

EYÜP FATSA (Devamla) - Fındık üreticisi cumhuriyet tarihinin en iyi gelirini AK Parti döneminde elde etmiştir.

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Cüneyt Zapsu'ya teslim ettiniz fındık üreticisini!..

EYÜP FATSA (Devamla) - Bu duygu ve düşüncelerle, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Grup önerisi lehinde söz isteyen, Muğla Milletvekili Gürol Ergin.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

GÜROL ERGİN (Muğla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri ve Yüce Türk Ulusu; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, biraz önce, Sayın Kemal Anadol tepki gösterince, arkadaşlar "ne oldu, ne oldu" diye bağırdı. Sayın Eyüp Fatsa da bugüne kadar görmediğimiz bir üslup içerisinde konuştu. Tabiî ki bu üslubun onun sıkıntısından ileri geldiğini gayet iyi biliyoruz; o bakımdan da anlayışla karşılıyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

EYÜP FATSA (Ordu) - Hayır, hiçbir sıkıntı yok!

GÜROL ERGİN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım…

EYÜP FATSA (Ordu) - Hayır, hayır!..

GÜROL ERGİN (Devamla) - Hatta, bu arada rakamları da karıştırdı; onları da biraz sonra düzelterek anlatırım.

EYÜP FATSA (Ordu) - Hayır, rakamlar buradadır!

GÜROL ERGİN (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlarım, Sayın Fatsa, bizleri, gerçekleri konuşmamakla…

EYÜP FATSA (Ordu) - Hayır!..

GÜROL ERGİN (Devamla) - Evet, itham ettiniz; ama, ben, sizin ne kadar gerçekdışı konuştuğunuzu burada ortaya koyacağım.

EYÜP FATSA (Ordu) - Rakamlar burada!..

GÜROL ERGİN (Devamla) - Eğer söylediklerinizden ötürü sıkılma gereği duyarsanız, bundan da sevineceğim.

EYÜP FATSA (Ordu) - Hayır, hayır!..

GÜROL ERGİN (Devamla) - Bakınız, şu sözlerin sahibi Sayın Nurettin Canikli. Bakınız ne diyor Nurettin Canikli, Tempo TV'de, Giresun'da, 4 Ocak 2006 tarihinde. Bakın, özerk dedikleri kuruluş için, onun genel kurulu için söyledikleri: "Bizim desteklediğimiz liste kazandığı takdirde, biz, her gün daha fazla bu işler için de ilgileneceğiz, uğraşacağız, izleyeceğiz, hem bölge milletvekili sorumluluğumuz hem de, ayrıca, yönetimin, işbaşına gelirse, idare olarak, millet karşısında desteklemiş olmanın yükümlülüğü olacak. Dolayısıyla, bunların önünün açılması için -yani, kendi getirecekleri yönetimin önünün açılması için- kredi imkânlarının sağlanabilmesi için, aklınıza gelen bütün alanlarda her türlü desteği vereceğiz."

Şimdi, sizin istediğiniz yönetim gelmedi diye, siz, nasıl oluyor da bu tür bir davranış içinde olmayıp…

 EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan, bu yönetime de verdik!

GÜROL ERGİN (Devamla) - …tam aksine davranış içinde oluyorsunuz Sayın Fatsa! Sayın Fatsa!.. (CHP sıralarından alkışlar)

EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Ergin, bu yönetime de aynı desteği verdik; ama…

BAŞKAN - Lütfen, Sayın Fatsa…

GÜROL ERGİN (Devamla) - Devam ediyorum: "Bu, bizim sözümüzdür. Bu yeni yönetimin kredi bulma konusunda hiçbir sıkıntısı olmayacaktır; bunu net olarak ifade ediyoruz. Sayın Bakanın, yani, Sayın Yaşar Yakış'ın söylediği gibi, her şey var."

Dikkat edin Sayın Fatsa, bakın, ne diyor Sayın Canikli: "Teminat olarak bankalara verebileceği emlaki var, değeri var. Kredibilitesi olan ve bu kredibilitesi birileri tarafından desteklenen, mesela bölge milletvekilleri tarafından desteklenen yönetimin, yeni bir yönetimin kredi bulmaması için hiçbir neden yok."

Nasıl kredibilitesi yoktu?!. Biraz önce söylüyordunuz!.. Sizin milletvekiliniz, kredibilitesinin olduğunu açık seçik, net olarak söylüyor.

EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Ergin, biz, Fiskobirlik yöneticileriyle birlikte bütün finans kuruluşlarını tek tek ziyaret ettik, tek tek!..

GÜROL ERGİN (Devamla) - Ve ben şunu söylüyorum: Siz, şu sözü ettiniz mi; bakınız, siz şu sözü ettiniz mi: Fiyat 7 000 000 lira olarak açıklandığı zaman, Sayın Fatsa "at, sahibine göre kişner" dediniz mi demediniz mi? (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Dedi, dedi… Dedi…

EYÜP FATSA (Ordu) - Dedim.

GÜROL ERGİN (Devamla) - Dediniz, değil mi?!

EYÜP FATSA (Ordu) - Dedim… Burada…

GÜROL ERGİN (Devamla) - Ondan sonra da, 7 000 000 liralık fiyat…

EYÜP FATSA (Ordu) - Hayır… Hayır…

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Şimdi niye sahip çıkmıyorsunuz?!

GÜROL ERGİN (Devamla) - 7 000 000 liralık fiyat birilerini rahatsız edince, Hükümet vasıtasıyla da…

EYÜP FATSA (Ordu) - Evet; at, sahibine göre kişner.

GÜROL ERGİN (Devamla) - …bölge milletvekilleri olarak da; ama, hepinizin üstünde yer alan o Cüneyt Zapsu vasıtasıyla da, bankaları inanılmaz tehdit altına aldınız.

EYÜP FATSA (Ordu) - Hayır…Hayır…

GÜROL ERGİN (Devamla) - Bakın, şimdi inkâr edin; ama, ben gene okuyorum, okuyorum size…

EYÜP FATSA (Ordu) - Hayır… İddianızı ispat edeceksiniz; ben, iddialarımı ispat ettim.

BAŞKAN - Sayın Fatsa, lütfen… Lütfen, Sayın Fatsa…

GÜROL ERGİN (Devamla) - "Alınacak krediyle zarar finanse edilecek. İnandırıcı iş planı yok. Tefeci dışında hiç kimsenin kredi vermeyeceğini herkesin bilmesi gerekir" diyor Sayın Cüneyt Zapsu. Bu nedir biliyor musunuz; bu, Demokles'in kılıcını özel bankalar üzerinde sallandırmaktır.

EYÜP FATSA (Ordu) - Fiskobirlik yöneticileri de aynı şeyi söylüyor.

GÜROL ERGİN  (Devamla) - Her  şeyi  yaptınız,  elinizden  gelen  her  şeyi  yaptınız;  fiyatı 3 600 000 lira, hatta 3 400 000 liraya düşürdünüz, şimdi de timsah gözyaşları döküyorsunuz; yazıktır!

EYÜP FATSA (Ordu) - Hayır… Hayır… İstismar etmeyin. Lütfen… Fındık üreticisini hiç istismar etmeyin.

GÜROL ERGİN (Devamla) - Siz, bir yönetimi, istediği şekilde oluşmayan bir yönetimi perişan edeyim derken, 8 000 000'luk Karadenizli insanı perişan ettiniz. Yazıklar olsun!.. Yazıklar olsun!.. (CHP sıralarından alkışlar)

EYÜP FATSA (Ordu) - Ben o bölgenin insanıyım; istismar etmeyin lütfen!

GÜROL ERGİN (Devamla) - Ben, en az sizin kadar o bölgenin çocuğuyum.

EYÜP FATSA (Ordu) - Ben o bölgenin insanıyım, lütfen istismar etmeyin.

GÜROL ERGİN (Devamla) - Ben, en az sizin kadar o bölgenin çocuğuyum.

MUSTAFA CUMUR (Trabzon) - Genel Kurul raporunu okudunuz mu?!

BAŞKAN - Sayın Cumur, lütfen… Sayın Cumur…

GÜROL ERGİN (Devamla) - Biraz sonra cevap verin kardeşim, gelin burada…

MUSTAFA CUMUR (Trabzon) - Sinema yapmak Fiskobirlik'in görevi mi?

GÜROL ERGİN (Devamla) - Aslında, ben burada bu konuşmayı yapmayacaktım; bu önerge niye kabul edilmeli, onları sayacaktım; ben, genel sıkıntıları sayacaktım; ama, siz öyle şeyler söylediniz ki, o kadar gerçekleri çarpıttınız ki…

EYÜP FATSA (Ordu) - Gerçekler burada.

GÜROL ERGİN (Devamla) - Sayın Fatsa, söylediklerim yanlış mı, biraz önce söylediklerim?!

EYÜP FATSA (Ordu) - Evet… Yanlış ifade ediyorsunuz.

GÜROL ERGİN (Devamla) - Yanlış mı?!

EYÜP FATSA (Ordu) - Yanlış.

GÜROL ERGİN (Devamla) - Yanlış mı Sayın Fatsa?!

EYÜP FATSA (Ordu) - Evet, yanlış.

GÜROL ERGİN (Devamla) - Ama, ayıp denen bir şey var.

EYÜP FATSA (Ordu) - Ayıp denen bir şey var; doğru.

GÜROL ERGİN (Devamla) - Bunların hepsi yazılı çizili; nasıl inkâr edersiniz?! Ondan sonra, bu halktan size inanmasını nasıl bekleyeceksiniz, Sayın Fatsa; bunu kulağıyla duyanlardan nasıl bekleyeceksiniz?!

EYÜP FATSA (Ordu) - Halk, istismarcılarla bizi ayırıyor, bize güveniyor.

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Devam et Hocam, devam et…

GÜROL ERGİN (Devamla) - Şimdi, bakın, Sayın Fatsa, diyorsunuz ki: "Fındık üreticisinin alınteri ve emeğini istismar eden konuşmalar yapılıyor..." Değerli arkadaşlarım, sizin uyguladığınız bu politika yalnız fındık üreticisini istismar etmiyor, Türkiye Cumhuriyeti Devletini de, onun hazinesini de istismar ediyor. Bakın, son üç yıl içerisinde fındığa gerçek değerinin verilmesiyle, Türkiye Cumhuriyetinin hazinesi 2,5 milyar dolar -geçmiş yılların ortalamalarına göre- fazla paranın sahibi olmuştur değerli arkadaşlarım, üç yılda. Ama, siz şimdi ne yaptınız; uyguladığınız politikalarla 930 dolarlardan 720-730 dolarlara düşürdünüz fındığın ihraç fiyatını. Yazık değil mi!

Sonra, Sayın Fatsa, allahaşkına ve lütfen, diyelim ki, bu Fiskobirlik yönetimi baştan aşağıya yanlış, politikası yanlış, yaptığı yanlış... Ee canım, burada ezilen halk değil mi?! Şimdi diyorsunuz ki: "DFİF'ten çıktılar, onun için veremeyiz, yeniden yapılandırmadan çıktılar." Bu Ziraat Bankamız niye var, niye var Ziraat Bankası, kime kredi vermek için var?..

EYÜP FATSA (Ordu) - Gitsin, istesin.

GÜROL ERGİN (Devamla) - Halk Bankası niye var?..

EYÜP FATSA (Ordu) - Emirle kredi dönemi bitmiştir Sayın Ergin.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Gitsin, istesin, versin.

GÜROL ERGİN (Devamla) - Versin!.. Bırakıyor musunuz?! Siz benden iyi biliyorsunuz Musa Bey, siz benden iyi bilirsiniz.

BAŞKAN - Sayın Ergin, lütfen, Genel Kurula hitap eder misiniz…

GÜROL ERGİN (Devamla) - Özel bankalar dahil inanılmaz tehditler altındalar. Bunu Türkiye'de bilmeyen çocuk bile kalmadı; siz bilmiyor musunuz?!

FAHRİ ÇAKIR (Düzce) - Elindeki malı niye satmıyor, fındığı niye satmıyor?!

GÜROL ERGİN (Devamla) - O malın satışının yeri var, zamanı var, kuralı var.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Kabul edersiniz, önergeyi tartışırız. Hem itiraz ediyorsunuz hem önergeyi reddediyorsunuz!.. Komisyon kuralım.

GÜROL ERGİN (Devamla) - Şimdi, bize şu söyleniyor. Bize bir soru soruldu, onun da yanıtını vereyim. "Birliklerin özerk olmasının yanında mısınız?.." Cumhuriyet Halk Partisi, geçmişten bu yana, birliklerin özerk olmasını savunmuştur, savunagelecektir; ama, birlik yönetimlerinin bir şekilde söz konusu edilerek halkın ezilmesinin de sonuna kadar karşısında olacaktır; bunu bilin.

Sonra, biz, o yasanın bir maddesini kesinlikle değiştireceğiz. O yasanın bir maddesinde dünyada olmayan bir uygulama var. Efendim, kooperatifler ve birlikleri, hiçbir şekilde, devlet, kamu tarafından desteklenemezmiş!.. Böyle bir şey olabilir mi?! Böyle bir şey olabilir mi?! Siz çıkardınız demiyorum. Biz, o maddeyi düzelttiğimiz zaman, işte, gerçekten, özerk yönetimlerin, özerk tarım satış kooperatiflerinin, birliklerinin yanında olduğumuzu da ortaya koyacağız.

MUSTAFA CUMUR (Trabzon) - Gürol Bey, inşaat yatırımlarına baktınız mı, inşaat yatırımlarına?!. Üreticinin hakkını…

GÜROL ERGİN (Devamla) - Bir konuya özellikle dikkat çekiyorum: Bizim için Fiskobirlik yönetiminde Ali, Veli, Hüseyin olmuş, hiç önemi yok; asla da onu savunmuyoruz; ama, Sayın Fatsa konuyu buraya getirdiği için, zorunlu olarak bu konuya girdik. Yoksa, yönetim…

MUSTAFA CUMUR (Trabzon) -  Niye?!.

GÜROL ERGİN (Devamla) - Şunu açık ve net söylüyorum: Üreticinin parasını doğru değerlendirmeyen hiç kimsenin yanında olmayız biz; mümkün değildir. Ama, sizin yaptığınız, onun yanında olmamak değil; sizin yaptığınız, halkın yanında olmamak.

MUSTAFA CUMUR (Trabzon)  - Halkın yanındayız, oradayız biz. Her zaman yanındayız.

GÜROL ERGİN (Devamla) - Nasıl yanındasın?! 7 000 000'a sattığın fındığı 3 500 000'e düşürdün de, şimdi yanındasın! Mahvettin!.. Mahvettin!..

MUSTAFA CUMUR (Trabzon)  - Ne mahvetmesi?!.

GÜROL ERGİN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, tonunda 2 milyar zararı var fındık üreticisinin, 2 milyar!.. Kaç ton fındık yapar bir üretici? Mahvettiniz!..

MUSTAFA CUMUR (Trabzon)  - 20 trilyon yatırım yapılmış.

GÜROL ERGİN (Devamla) - Peki, onu Fiskobirlik yönetimi yanlış yaptı... Sevgili kardeşim, yasa gereği vermen gereken 292 trilyonun 46 trilyonunu verdin, geride kalan 252 trilyonu niye vermiyorsun iki senedir?! Niye vermiyorsun?!

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Niye vermiyorsun?!.

GÜROL ERGİN (Devamla) - Niye vermiyorsun; söyle!

EYÜP FATSA (Ordu) - Verirler…

GÜROL ERGİN (Devamla) - Onu da mı Fiskobirlik verdirmiyor?! Onu da mı Fiskobirlik verdirmiyor?! Kaç kere önerge verdik Plan Bütçede; bir türlü kabul ettiremedik arkadaşlarınıza.

Şimdi, Sayın Fatsa bu konuları bildiği için, bu konulardan kaçması gerektiğini bildiği için diyor ki: "Şartlar ve zaman müsait olmadığı için o don konularına girmiyorum." Şartlar, zaman müsait de, sizin durumunuz müsait değil Sayın Fatsa! (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

EYÜP FATSA (Ordu) - Çok müsait, çok…

GÜROL ERGİN (Devamla) - Şimdi, şöyle söylüyorum: Başbakanı için "onu devirmeyin, kullanın…"

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Ergin, lütfen, toparlayabilir misiniz…

Buyurun.

GÜROL ERGİN (Devamla) - "…bu adamdan yararlanmayı bilmelisiniz; devirmeye çalışmak yerine, delikten aşağı süpürmek yerine, onu kullanın" diyen bir adamın sözüyle siz böyle giderseniz, Allah sizin de yardımcınız olsun, Türk Ulusunun da, Karadeniz çiftçisinin de!

Hepinizi saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Ağzına sağlık hocam.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkanım…

BAŞKAN - Buyurun Sayın Anadol.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkanım, AK Parti Grup Başkanvekili Sayın Eyüp Fatsa demin yaptığı konuşmada, şahsıma hitap ederek "İş Bankasını Cumhuriyet Halk Partisi yönetiyor…"

EYÜP FATSA (Ordu) - Hayır, lütfen… Yönetiminde atadığınız insanlar var dedim.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - "…ve emirle kredi verme dönemi bitti; olsaydı, İş Bankasından alırdı" diyerek, Partime ve şahsıma sataşmada bulunmuştur.

EYÜP FATSA (Ordu) - Hayır...

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Çok kısa, sadece bununla ilgili açıklama yapacağım.

BAŞKAN - Sayın Anadol, bir yanlış anlaşılma söz konusu galiba. Tutanakları getirteceğim, söz vereceğim, eğer söylediğiniz şekildeyse.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Tutanakları getirdiğiniz vakit, bu müzakere oylanmış ve bitmiş olacak. O zaman söz hakkımdan vazgeçerim, eğer şimdi vermezseniz.

BAŞKAN - Önerinin aleyhinde söz isteyen, Hatay Milletvekili Mehmet Eraslan.

Buyurun Sayın Eraslan.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, böyle, laf atıp ortaya, cevap verme imkânı olmazsa, olmaz ki…

Sayın Başkan, ben talebimde ısrarlıyım; konuşma bittikten sonra... İş Bankası olayı önemli.

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Onun doğrusunu bilmesi lazım herkesin. Bilgi olmadan fikir yürütüyorlar…

BAŞKAN - Sayın Anadol, lütfen… Tutanakları istettim...

Sayın Eraslan, buyurun.

MEHMET ERASLAN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi öncelikle saygıyla selamlıyorum.

Cumhuriyet Halk Partisinin Grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunmaktayım. Tabiî ki, neden Cumhuriyet Halk Partisinin bu grup önerisi aleyhinde söz aldığımı konuşmamın akışı içerisinde ifade etmeye çalışacağım.

Değerli arkadaşlar, gerçekten, fındık üreticilerimizin ve fındığımızın, fiskobirliklerin ciddî manada sorunları vardır demeliyiz, deme erdemliğini göstermeliyiz. "Öyle bir sorun yoktur" demekle veya "Türk çiftçisinin, genel manada Türk tarımının sorunları yok" demekle, "bizim yoğurdumuz ekşi değil, bizim yoğurdumuz güzeldir, tatlıdır" demekle hiçbir yere varamayız, Türkiye'yi bu noktada hiçbir yere de taşıyamayız.

Fındık ürünü, bizim millî ürünümüzdür; yani, fındığı hiçe saymak, Karadeniz'i hiçe saymaktır. Karadeniz'i hiçe saymak, Türkiye'yi hiçe saymaktır. Tarım sektörünü ve tarımsal ürünleri hiçe saymak, topyekûn ülkeyi hiçe saymaktır.

Bakın, milyonlarca insanımızı ilgilendiren, sekiz dokuz milyon insanımızı ilgilendiren fındık ürünü, bugün itibariyle büyük bir sıkıntı içerisinde olmasına karşılık, çözüm üretmemiz gerekir iken, bu millî ürünümüzü, bu çok önemli olan ürünümüzü mevcut sıkıntılardan, onun da üreticilerini mevcut sıkıntılardan kurtarmamız gerekir iken ve iklimsel nedenlerden dolayı zarar gören bu ürünümüzü, don felaketi sebebiyle zarar gören bu ürünümüzü desteklemek ve onu tazmin etmek gerekir iken ve çok önemli bir ihraç ürünümüz olan fındığı…

MUSTAFA CUMUR (Trabzon) - Bu sene olmadı, geçen sene oldu.

MEHMET ERASLAN (Devamla) - Bakın, bu son dört yılda, sadece fındıkta değil sayın milletvekilim, son dört yılda buğdayda da oldu, fındıkta da oldu, narenciyede de oldu, seracılıkta da oldu, tarım sektörünün birçoğunda oldu. Bu yıl olmamış olabilir; ama, son dört yılda, her yıl, hemen hemen bu konuda sıkıntı yaşanmıştır.

MUSTAFA CUMUR (Trabzon) - Yanlış biliyorsunuz.

MEHMET ERASLAN (Devamla) - Ama, sosyal devlet anlayışı gereği, devlet adına siyasî iktidar, bugüne kadar bu zarar ve ziyanı tazmin etme noktasında ciddî bir gayret sarf etmemiştir. Ben kendi bölgemden biliyorum. Yani, hemen hemen bütün bölgelerde de durum bu.

Şimdi, bunları konuşacağımıza, bunları masaya yatıracağımıza, bakıyorum, konuşmacılar ne diyor; konuşmacıların dediği şu: Efendim, işte, Fiskobirlik veya birlik yöneticilerinin talepleri şuydu, biz, bunları şu şekilde karşıladık, bu şekilde onlara alternatifler ürettik ve sair falan. Fiskobirlik yöneticileriyle polemik yaşayacağınıza veya fiskobirliklerle polemik yaşayacağınıza ve bir düello ortamı oluşturacağınıza, aynen, Futbol Federasyonu gibi; aynen, esnaf-sanatkârlar federasyonuyla ilgili kanun tasarısındaki yaklaşım tarzınız gibi, Fiskobirlik yönetimi, yöneticileriyle bu şekilde polemik yaşayacağımıza, gelin, köylünün, fındık üreticisinin, fındığı alınteriyle üreten insanların sorunlarını çözelim. Nedir o sorunlar?.. Bir kere, fiyat konusunda bir sorun var. Neden; fındık üreticisi ürününü üretirken kâr edemiyor; mesele bu; iki kere iki dört, kâr edemiyor, kâr edemeyince, geçinemiyor; geçinemeyince, haykırmaya başlıyor. En son, Trabzon mitinginde… Gittik, orada bir miting yaptık. Trabzon mitinginde 30 000 insan meydanlara geldi, toplandı ve oradan haykırdı. Eğer Trabzon mitinginde 30 000 insan bir araya gelip haykırabiliyor ise, haykırıyor ise ve gelin bu sorunlarımızı çözün diyor ise, o zaman, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, Hükümet olarak, siyasî iktidar olarak başımızı iki elimizin arasına alıp, bu insanlar bu Trabzon meydanında niye haykırıyor, bunlar ne istiyor şeklinde bir kulak vermek durumundayız, bir dinlemek durumundayız.

Bakın, size şunu söyleyeyim: Ya ürün fiyatını ciddî manada fındık üreticilerinin kâr edebileceği bir düzeyde tutmakla mükellefsiniz veya girdi maliyetlerini düşürmekle mükellefsiniz. Bu, sadece, aslında fındık üreticisi için değil, bu, aslında Türk tarımı için, buğday için, şekerpancarı için, mısır için, tütün için, zeytin için, narenciye için, seracılık için; yani, hulâsa, bütün tarım sektörünün sorunu haline gelmiştir, üretememek, ürettiğini satamamak veya satsa  bile kâr ederek satamamak.

Bakın, size yazılı soru önergelerimden birkaç tane, Bakanımızın verdiği resmî rakamlardan bahsetmek istiyorum. Tarım ürünlerinin girdilerinden olan mazot, 2002 yılından bugüne kadar yüzde 62 oranında artmıştır. Sadece 2005 yılında mazotun fiyatı yüzde 20 oranında artmıştır, 1 150 000 liradan, bugün 2 200 000 liraya çıkmıştır.

Peki, ürün fiyatları nerededir; ürün fiyatları her geçen gün düşmektedir. Buğdayın fiyatı da düşmektedir, fındığın fiyatı da düşmektedir, zeytinin fiyatı da düşmektedir, narenciyenin fiyatı… Narenciye dallarında kalmaktadır, narenciye toplanmamaktadır; çünkü, nakliye ve hamaliye masrafları dahi o fiyatı karşılayamamaktadır.

Diğer taraftan, Avrupa ülkelerinde, çiftçi, mazotun litresini ortalama 55 sentten… Bakın, bu rakamlar, benim rakamlarım değil. Bu rakamlar, Sayın Bakanımızın, bana, yazılı soru önergeme vermiş olduğu rakamlardır. Bunları biz kendimiz yazmadık, yazmıyoruz. Sorumuzu soruyoruz, denetim görevimizi yapıyoruz ve cevaplar bizlere aktarılıyor. Teşekkür ediyorum bu cevapları için; ama, bu cevaplar, gerçekten hazin bir tabloyu ortaya koyarken, bu hazin tablo karşısında tedbirlerin alınması cihetinde bir gayreti Türk çiftçisi görmek istiyor.

Avrupa Birliği ülkelerinde, çiftçi, mazotun litresini ortalama 55 sentten kullanır iken, ABD'de 40 sentten kullanır iken, Türk çiftçisi, mazotun litresini 1,5 dolara kullanmaktadır.

Çiftçinin olmazsa olmazlarından olan gübre fiyatlarındaki artışa geliyoruz. Bu da önemli, mazot kadar önemli bir girdi maliyetidir. 2002 yılına göre, 2005 yılı sonu itibariyle gübrede yüzde 100'e varan artışlar söz konusudur. 2002 yılında 250 000 lira olan üre gübresi, 2005 yılı sonunda 540 000 liraya satılmaktadır. Üre gübresindeki artış yüzde 113'tür. Evet, üre gübresindeki artış yüzde 100'ün üzerinde, yüzde 113'tür. Aynı süre içerisinde amonyum sülfattaki artış yüzde 95'tir. DAP gübresindeki artış yüzde 75'tir. Ortalama yüzde 100 civarında gübre fiyatlarında bir artış söz konusudur.

Yine, 2002 ile 2005'i kıyaslıyoruz. Bu yıllar arasında tohumluk fiyatları, tarım ilaçları fiyatları, sulama ücretleri ile yem fiyatları, yüzde 36 ile yüzde 235 oranı arasında bir artış göstermiştir.

Değerli arkadaşlar, bu sorunları çözmek, girdi maliyetlerini düşürmek ve tarım sektörünü kâra geçirmek, esnafıyla, sanatkârıyla, KOBİ'siyle, tarım sektörüyle onları sübvanse etmek, onları desteklemek, onları var etmek, onları mutlu etmek, Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Eraslan, buyurun.

RECEP KORAL (İstanbul) - Ya, Allahaşkına, biraz bağırmadan konuş, çok bağırıyorsun.

MEHMET ERASLAN (Devamla) - Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve siyasî iktidarın en önemli görevleri, yetmiş milyon ülke insanının ve sektörel bazda var olan sorunların çözümü cihetinde gayret sarf etmesidir, büyük bir inançla, azim ve kararlılıkla. Yasa tasarıları Türkiye Büyük Millet Meclisine geliyor; ama, her gelen yasa tasarısının arkasından bir vaveyla kopuyor. Haziran ve temmuz aylarındaki hasat döneminden sonra tarım sektöründe bir vaveyla nasıl kopuyor ise, maalesef, yasa tasarıları geliyor, görüşülüyor, kanunlaşıp geçiyor; ondan sonra, bakıyoruz, kanunlaşan ve Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edilen ve geçen yasa tasarılarının ardından, ağlayan, memnuniyetsizliğini ifade eden ve bu noktada büyük bir ıstırap içerisinde olan kitlelerle karşı karşıya kalıyoruz.

Bakın, yerel basınla ilgili önemli bir şey söyleyeceğim. Gelecek, yarın, Bakanlar Kurulunda şu an imzaya açıldı -bir örnek veriyorum- Türkiye Büyük Millet Meclisine gelecek yakın bir zamanda; 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu ve 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanununda değişikliğin yapılmasıyla ilgili bir kanun tasarısı gelecek. Şu an Bakanlar Kurulunda imzaya açıldı, yakında Türkiye Büyük Millet Meclisine gelecek. Yerel basına en büyük destek neydi; resmî ilanların onlara verilmesi ve resmî ilanların onlara yayınlatılarak karşılığında bir ücret verilmesiydi. Şimdi, Bakanlar Kurulundan gelecek olan bu kanun tasarısında, yerel basını ayakta tutan ve yerel basının tek gelir kaynağı olan resmî ilanlar tamamen ortadan kaldırılacak ve âdeta, yerel basının kapısına kilit vurulacaktır. Resmî ilan ücretlerini 800'e yakın Anadolu basınımız, maalesef, bundan sonra alamayacaktır. Demokratik ülkelerde basın vazgeçilmez bir unsurdur. Hepimiz milletvekiliyiz. Kendi ilimize gittiğimiz zaman, kendi bölgemize gittiğimiz zaman sesimizi hep beraber neyle duyuruyoruz biz; basınla duyuruyoruz; yani, yerel basını çağırıyoruz, basın toplantısı yapıyoruz; düşüncelerimizi, duygularımızı onların aracılığıyla topluma aktarıyoruz. Yerel basın bizim kulağımız, gözümüz, dilimiz oluyor. Peki onlar neyle ayakta duruyor; biz onlara para falan mı veriyoruz veya devlet, siyasî iktidar onlara para mı veriyor; yok; sadece bir gelir kaynakları vardı, o gelir kaynakları da resmî ilanlardan dolayıydı; ama, gelecek olan kanun tasarısıyla resmî ilanları onların ellerinden alıyoruz, kapılarına kilit vuruyoruz ve onları âdeta çökerterek seslerini kısıyoruz.

Peki size soruyorum: Bu yerel basın olmaz ise siz kendi memleketinize, kendi seçim bölgenize ve ilinize gittiğiniz zaman basın toplantılarını nasıl yapacaksınız? Duygu ve düşüncelerinizi, yapmak istediklerinizi veya yapamadıklarınızı veya bundan sonraki projelerinizin ne olduğunu ve ülke sorunlarını kiminle paylaşacaksınız? Bölgenizdeki vatandaşlarımıza, insanımıza kimin aracılığıyla mesaj vereceksiniz? Ben bunu sizlere soruyorum ve bu kanun tasarısı geldiği zaman, Türkiye Büyük Millet Meclisinin birer milletvekilleri ve azaları olarak tekrar bu kanun tasarısının yeniden ele alınarak irdelenmesi gerektiğini vurguluyorum ve sadece fındık üreticisinin değil, Türkiye'de tarım sektörünün ve tarımsal ürünlerin ve tarımsal girdi maliyetlerinin masaya yatırılarak, Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilerek yeniden konuşulması, Meclis araştırması yapılması konusundaki duygularımı, düşüncelerimi tekrar sizlere arz ediyorum ve en kalbî duygularımla hepinizi saygıyla, muhabbetle selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Anadol, buyurun, kısa bir açıklama…

VII.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol'un, Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa'nın, konuşmasında, Partisine sataşması nedeniyle konuşması

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, size çok teşekkür ediyorum; çünkü, burada, devamlı istismarı yapılan Cumhuriyet Halk Partisi ve İş Bankası ilişkisini anlatacağım. Sabrınızı hiç taşırmayacağım. Söz alış amacıma uygun, o kapsam içinde çok kısa bir ifadede bulunacağım.

Değerli arkadaşlar, Sayın Eyüp Fatsa, değerli arkadaşım şu sözleri kullandı, mealen: Zaten, Cumhuriyet Halk Partisinin tayin ettiği kişiler İş Bankasını yönetiyor anlamında söyledi ve "emirle olsaydı, İş Bankası Fiskobirlik'e kredi verirdi" dedi, bu mealde. 

EYÜP FATSA (Ordu) - Hayır…

ENVER YILMAZ (Ordu) - Yaklaşık olarak.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Yaklaşık olarak…

Değerli arkadaşlarım, İş Bankasında Cumhuriyet Halk Partisinin hissesi şudur: İş Bankasının kurucusu, cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Atatürk'ün vasiyeti üzerine, Cumhuriyet Halk Partisine hisse isabet etmiştir. Bu hissenin sadece çıplak mülkiyeti, hukukî deyimle, Cumhuriyet Halk Partisine aittir. Cumhuriyet Halk Partisinin bir nema olarak, kâr olarak, bir ticarî ve ekonomik menfaat olarak, şimdiye kadar olduğu gibi, bundan sonra da hiçbir menfaat ilişkisi yoktur; bir.

Peki, bu hisse ne anlam ifade ediyor; sembolik bir anlam ifade ediyor. 11 kişilik İş Bankası Yönetim Kurulunun sadece 4 üyesi, Cumhuriyet Halk Partisinin önerdiği adaylar arasından, bir anonim şirket olduğu için İş Bankası, onun genel kurulu tarafından seçiliyor. Şimdi, bakınız, 11 kişilik İş Bankası Yönetim Kurulunda, 4 Cumhuriyet Halk Partili üye var.

Şimdi, Sayın Cüneyt Zapsu'nun şu ifadesi ortada... Zaten beni mahkemeye verdi, adliye önünde hesaplaşıyoruz! Ben, sözlerimi bir daha tekrar ediyorum. "İhracatçı, mafya ve Cüneyt Zapsu şeytan üçgeni, fındık üreticisini perişan etti" dedim, tekrar ediyorum bu kürsüde; ayrı. (CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, İş Bankası kredi vermemiş. Fiskobirlik'in ne kadar kredisinin fazla olduğu, kredi alabilir bir kuruluş olduğu, gayrimenkullerinin olduğu Sayın Canikli'nin, demin Sayın Hocamın okuduğu bu kürsüden ifadesiyle belli. Önce, Fiskobirlik, siz de söylüyorsunuz Sayın Fatsa…

EYÜP FATSA (Ordu) - Ben de söylüyorum.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - …Kredi kabiliyeti olan, kredi alma imkânı olan büyük bir kuruluş, tamam...

Şimdi, samimî ifademi söylüyorum: Fiskobirlik yöneticileri, nasıl size geldilerse, bize de geldiler, herkesi dolaştılar ve Cumhuriyet Halk Partili 4 üyeden randevu aldık kendilerine. İş Bankası -Fiskobirlik'in kredi talebini- Yönetim Kurulu iki defa müzakere etti, Cumhuriyet Halk Partili üyeler -CHP tayin ettiği için değil- Fiskobirlik'ten, fındık üreticisinden yana oldukları için kredi verilmesi yolunda 4 kişi oy kullandı; geri kalan 7 üye "kredi verilmesin" diye oy kullandı; herkes bunu bilsin. Ondan sonra Karadeniz'de…

FAHRİ ÇAKIR (Düzce) - Neden?..

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Onu Cüneyt Zapsu'dan öğreneceksiniz.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Neden... Şundan: Cüneyt Zapsu gibi danışmanlar, ihracatçılar, yani, fındığın ne kadar düşerse Türkiye'de fiyatı, ihraçtan o kadar çok para alırız anlayışında olan insanlar, özel bankaları da etkilediler, Fiskobirlik'in kredi almasını engellediler. Cumhuriyet Halk Partisinin de ilişkisi bu işte bundan ibarettir. Üreticiden yana tavır koymuşlardır eğer o arkadaşları kastediyorsanız.

Bankayı yöneten de Cumhuriyet Halk Partisinin tayin ettiği üyeler değil, seçtirdiği 4 üye değil, Genel Müdürü vardır, Yönetim Kurulu vardır, organları vardır; o da istismar edilmesin. Cumhuriyet Halk Partisinin işlevi budur.

Yüce Meclise saygılar sunarım.

Sayın Başkana da teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Buyurun Sayın Fatsa.

EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan, Sayın Anadol, sözümü, kullanmadığım şekilde tahrif ederek ifade etmiştir…

BAŞKAN - Sayın Fatsa, burada sözleriniz var tutanakta sizin.

EYÜP FATSA (Ordu) - Var, ama, böyle konuşmadım. Konuşmadığım, ifade etmediğim şekilde sözlerimi aktarmıştır.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Tutanak orada.

EYÜP FATSA (Ordu) - Ben İş Bankasını, Cumhuriyet Halk Partisinin atadığı üyeler idare ediyor demedim, yönetiminde var dedim. Evet, ben…

Sayın Başkan… Sayın Başkan… Sayın Başkan…

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Anlaşıldı, anlaşıldı.

EYÜP FATSA (Ordu) - Hayır, hayır.

HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Antalya) - Sayın Fatsa, anladık, meramını anladık.

EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan…

MUSTAFA CUMUR (Trabzon) - Bu yönetim kurulu 2 kere 2'yi alt alta koyup 4 ettiğini bilmiyor mu?

BAŞKAN - Sayın Cumur, lütfen… Sayın Cumur…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - İki kere oylandı.

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Matematik öğren!.. 7 mi büyük 4 mü büyük?! Matematik öğren!.. 7 mi büyük 4 mü?!

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - 7 mi büyük 4 mü?!

EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Fatsa, "İş Bankası yönetiminde Cumhuriyet Halk Partisinin de atamış olduğu yöneticiler vardı…"

EYÜP FATSA (Ordu) - Hayır… Benim söylediğim…

BAŞKAN - Söylediğiniz bu...

EYÜP FATSA (Ordu) - Hayır… Bir dakika Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Anadol da cevap verdi buna.

EYÜP FATSA (Ordu) - Hayır… Benim ifade ettiğim…

BAŞKAN - Şimdi, Sayın Fatsa, ne diye söz vereceğim ben size, söyleyin?

EYÜP FATSA (Ordu) - Ben, Sayın Anadol'un ifade ettiği şekilde, söz alış gerekçesinde ifade ettiği şekilde konuşmadım.

BAŞKAN - Yani, biz, burada sözü ancak sataşma nedeniyle veririz. Herhangi bir sataşma söz konusu mu Sayın Anadol tarafından şahsınıza?

EYÜP FATSA (Ordu) - Var tabiî, Sayın Başkan. Benim sözüm tahrif edilmiştir.

BAŞKAN - Ne diye sataşma var Sayın Fatsa, söyler misiniz?

EYÜP FATSA (Ordu) - Tahrif edilmiştir benim sözüm.

BAŞKAN - Efendim?..

EYÜP FATSA (Ordu) - Benim sözüm tahrif edilmiştir, kullanmadığım şekilde anlatılmıştır burada Sayın Başkan; düzeltmek istiyorum.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Ben size sataşmadım ya!

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Fatsa.

EYÜP FATSA (Ordu) - Hayır, düzeltmek istiyorum Sayın Başkan. Hayır, sözüm çarpıtılmıştır.

BAŞKAN - Sayın Fatsa, Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsü karşılıklı -sataşmalarla ilgili olmayan sözlerle- konuşmak için kurulmuş bir makam değil.

EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan, bak, ben, İçtüzüğün bana vermiş olduğu hakkı kullanmak istiyorum. Sayın Anadol benim ifade etmediğim…

BAŞKAN - Sayın Fatsa, soruyorum size: Sayın Anadol size sataştı mı, hangi sözlerle sataştı?

EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan, bak, benim ifadem aynı şudur…

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Anladık, tamam.

TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI (İzmir) - Anladık, tamam.

EYÜP FATSA (Ordu) - Hayır, anlaşılmadı.

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - Sayın Fatsa, İçtüzüğe sığmadı; zorlama kendini.

EYÜP FATSA (Ordu) - Hayır.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Fatsa.

EYÜP FATSA (Ordu) - Hayır, Sayın Başkan, benim…

BAŞKAN - Vermiyorum Sayın Fatsa, Tüzüğe uygun değil.

EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Anadol'a nasıl verdiniz Sayın Başkan? Tüzüğün hangi maddesine göre verdiniz?

BAŞKAN - Sözlerinizden dolayı verdim Sayın Fatsa.

EYÜP FATSA (Ordu) - Sözlerimde bir şey yoktu ki!

BAŞKAN - Onu, Başkanlık Divanı takdir eder.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Sİyasî Partİ Grup Önerİlerİ (Devam)

2.- (10/206), (10/348), (10/362) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin öngörüşmelerinin, Genel Kurulun 9.5.2006 Salı günkü birleşiminde ve birlikte yapılmasına ilişkin CHP Grup önerisi (Devam)

BAŞKAN - Öneriyi…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, karar yetersayısı istiyorum.

BAŞKAN - Arayacağım Sayın Anadol.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı yoktur; birleşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.10

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.20

BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 99 uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Sİyasî Partİ Grup Önerİlerİ (Devam)

2.- (10/206), (10/348), (10/362) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin öngörüşmelerinin, Genel Kurulun 9.5.2006 Salı günkü birleşiminde ve birlikte yapılmasına ilişkin CHP Grup önerisi (Devam)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre vermiş olduğu önerinin oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi, öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

Öneriyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı vardır, öneri reddedilmiştir.

İçtüzüğün 37 nci maddesine göre verilmiş 2 adet doğrudan gündeme alma önergesi vardır; ayrı ayrı okutup, işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

6.- İstanbul Milletvekili Ahmet Güryüz Ketenci'nin; Siyasi Partiler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/721) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/385)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

2/721 Esas Numaralı "Siyasî Partiler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi"mizin İçtüzüğün 37 nci maddesi uyarınca doğrudan Genel Kurul gündemine alınmasını saygıyla arz ederim.

                                                        Ahmet Güryüz Ketenci

                                                                           İstanbul

BAŞKAN - Önerge sahibi olarak, İstanbul Milletvekili Ahmet Güryüz Ketenci; buyurun.

AHMET GÜRYÜZ KETENCİ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2820 sayılı Siyasi Partiler Yasasına değişiklik yapılmak üzere verdiğimiz değişiklik teklifinin, İçtüzüğümüzün 37 nci maddesi gereğince doğrudan gündeme alınması konusunda söz aldım.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde, son yıllarda, başta Avrupa Birliği giriş süreciyle ilgili olarak uyum sağlanması bağlamında olmak üzere, pek çok değişik konu ve alanlarda çok sayıda yeni düzenlemeler yapıldı; bu düzenlemelerin, önümüzdeki aylarda ve yıllarda da süreceği görülmektedir. Türkiye, yaşamının bütün alanlarında, yeni ölçütlerle, standartlarla, yeni normlarla,  kavramlarla hatta, yeni yöntemlerle karşılaşacaktır.

Değerli milletvekilleri, bütün bu düzenlemeler yapılırken, dikkat çeken olgu, siyaset alanının yeniden yapılanması için sadece bu alana ilişkin olarak -altını çizerek söylüyorum- ne siyasal iktidar bir şey yaptı ne de Anamuhalefet, dişe dokunacak ciddî hiçbir talepte bulunmadı.

Olay şudur: Türkiye'nin iktisat alanı, hatta yer yer toplumsal alanı yeniden düzenlenecek, ama, siyaset alanına hiç dokunulmayacak, olduğu gibi kalacaktır; neden? Ülkenin bu alanda yeni düzenlemelere ihtiyacı yok mu; elbette var. Çünkü, dünya değişiyor, toplumlar gelişiyor; insanlar, değişen dünyaya, gelişen toplumlara uyum sağlamak için değişmektedir. Bilinmelidir ki, uluslar ebedi, bazı parti yöneticileri bulundukları mevki ve makamlarda kalmakta ısrarlı olsalar da, sonunda gidicidir; ama, ne var ki, yönetici oldukları partileri, şüphesiz, kalıcıdır. O nedenle, yaşamakta olduğumuz süreçte siyaset alanına dokunulmamanın haklı ve kabul edilebilir hiçbir yanı yoktur.

Sayın Cumhurbaşkanımızın ve Sayın Meclis Başkanımızın, önemli günlerde, siyaset alanının yeniden düzenlenmesi amacıyla görüş ve düşüncelerini açıkladıklarına, hatta, kimi zaman bunlarda ayrıntılarına kadar indiklerine tanık olmaktayız; ancak, devletimizin birinci ve ikinci sıradakilerinin bu yaklaşımlarına karşın, Türkiye Büyük Millet Meclisine egemen olanların bu konuda ciddî ve inandırıcı bir düşünce taşımadıkları açıkça görülmektedir. İktidar ve Anamuhalefet Partisi sözcülerinin, zaman zaman, Sayın Cumhurbaşkanımızın ve Meclis Başkanımızın konuya ilişkin açıklamalarının ardından, durumu idare etmek ya da günü kurtarmak için verdikleri demeçler hiçbir anlam ifade etmemektedir.

Oysa, Türkiye'de siyaset alanında yeni düzenlemeler yapılmaması, halkın siyasete, siyasî partilere ve demokrasiye olan güveninin yitirilmesine neden olmakta, siyasî etkinlik başka platformlara, özellikle sivil toplum örgütlerine ve meslek odalarına kaymaktadır. Nitekim, geçtiğimiz aylarda siyasî parti liderlerimizin 3-5 bin kişilik kalabalıkları alanlara topladıklarında kendilerinin miting yaptıklarını zannetmelerine karşın, sivil toplum örgütlerimizin, meslek odalarımızın Manisa'da 80-100 bin kişiyi alanlara  taşıyarak görkemli mitingler yapması, bizim bu konudaki iddiamızın en yakın tespitidir.

Değerli milletvekilleri, üzülerek ifade edeyim ki, siyaset alanımızın bugünkü yapısı sivil toplum örgütlerinin ve meslek odalarının, sanayileşme, hızlı ve çarpık kentleşme, göç gibi çeşitli iktisadî ve toplumsal süreçlerin ortaya çıkardığı farklı toplum kesimlerinin siyasî karar süreçlerine katılmalarına olanak vermemektedir. Siyaset, değişik toplum kesimlerini, demokratik ve katılımcı bir işleyişle kucaklayamadığı gibi, o toplumsal yapılar siyasetten dışlanmakta, siyaset kurumu da toplumun gündeminden kopmaktadır.

BAŞKAN - Sayın Ketenci, lütfen toparlayabilir misiniz.

Buyurun.

AHMET GÜRYÜZ KETENCİ (Devamla) - Benim bu gelişim sırasındaki kaybettiğim zamanı değerlendirin lütfen.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Ketenci.

AHMET GÜRYÜZ KETENCİ (Devamla) - Bugün, Türkiye'de, iktidarıyla muhalefetiyle, siyasetin ülkenin toplumsal sorunları üzerine değil de toplumsal kimlikler üzerine yapılmalarının nedeni budur. Biz, Sosyal Demokrat Halk Partisi olarak, ülkemizde siyasetin inanç ve etnik kimlikler üzerine yapılmasını kesinlikle doğru bulmuyoruz. Bu yolda yapılacak siyaseti, cumhuriyetimizin temel değerlerine saldırı olarak görüyor ve rejimin geleceği açısından son derece tehlikeli buluyoruz. Kaldı ki, ülkemizde iktisat alanının ve toplumsal alanın önemli kesimlerinin büyük ölçüde değişmesine karşın, son yirmibeş yıldır siyaset alanına dokunulmadan olduğu gibi korunması, onun sonucu olarak ortaya çıkan işleyiş, Türkiye'nin sorunlarının karmaşıklaşmasına, düğüm haline gelmesine neden olmaktadır.

Bugün, artık, herkes, bu haliyle ülkenin yönetilmeyeceği, siyasetin giderek daha karmaşık hale geleceği konusunda birleşmektedir. O  nedenle, önümüzde yapılacak ilk genel seçimlerden önce, toplumdaki değişime uygun, başta Anayasa, Siyasî Partiler Yasası ve Seçim Yasası olmak üzere, siyaset alanını yeniden yapılandırmak için bu alanı da belirleyen yasalarda gerekli değişiklikleri yapmaktır.

Değerli milletvekilleri, özet olarak şu söylenebilir: Türkiye'nin mevcut siyasal sistemi yeni şekillenmiş toplumsal yapılara dar gelmekte, gereksinmelere yanıt vermemektedir. Bugünkü kısır, gerilimli, çözüm üretmeyen siyasal yapının değişmesi zorunludur. Bu, siyasetin yeniden yapılanmasıyla olanaklıdır.

Sayın milletvekilleri, bilindiği gibi, siyaset alanı, Anayasa, Siyasî Partiler Yasası ve Seçim Yasasından oluşan üçlü bir sacayağı üzerine oturmaktadır. Siyasetin yeniden yapılanmasına ilişkin çalışmaların da bu üçlü yapı içinde ele alınması gerekir. Ancak, anayasalar değiştirilmesi zor olan metinlerdir; bu, yasa düzenlemeleriyle karşılaştırılmayacak ölçüde geniş bir mutabakatı gerektirir.  O nedenle, Türkiye'de siyaset alanının yeniden düzenlenmesi çalışmalarına Anayasadan başlamayı düşünmek âdeta olanaksızdır, giderek ipe un sermektir. Bu nedenle, biz, Sosyal Demokrat Halk Partili 4 milletvekili olarak, Türkiye'de siyaset alanının yeniden düzenlenmesine ilişkin görüşümüzü, yalnızca, Siyasî Partiler Yasası ile Milletvekilliği Seçim Yasası için hazırladığımız değişiklik önerilerine dayandırıyoruz. Bunu şunun için yapıyoruz: Bu Parlamentodan, belki dayanışmayla, belki paylaşmayla mesafe alırız, siyasette mevzi kazanırız. Mesele bunun içindir.

Arkadaşlar, bu böyle devam edemez; yani, Türkiye'deki bu çarpık yapılanma, Siyasî Partiler Yasasındaki bu geri ve yoz hükümler kaldığı sürece, siyasetteki gerilim, siyasetteki çıkmazlar, bulunduğu mevzii ve makamı korumak adına etrafına acı verme, bu ve benzeri ilişkiler devam edecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Ketenci, lütfen...

Buyurun.

AHMET GÜRYÜZ KETENCİ (Devamla) - Toparlıyorum.

Onun için, gelin, burada 20 maddeden ibaret bir değişiklik teklifi var; olumlu oy verilebilir. Okunduğu zaman yasa tasarısı, görülecektir ki, çok modern, çok çağdaş, çok demokratik, çok özgürlükçü hükümler taşıyan bir yapısal değişiklik getiriyoruz. Buna sahip çıkalım; yani, bu, sadece bizim meselemiz değildir, Türkiye'nin meselesidir ve bu Parlamentonun meselesidir. Bunun onuru da bu Parlamentoya ait olsun.

Hepinize saygılar sunuyorum, sevgiler sunuyorum; gösterdiğiniz nezakete ve inceliğe teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ketenci.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge reddedilmiştir.

İkinci önergeyi okutuyorum:

7.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, 17.3.1981 Tarihli ve 2429 Sayılı Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/626) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/386)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

2/626 Esas Numaralı Kanun Teklifim 45 gün içinde Komisyonda görüşülmediğinden İçtüzüğün 37 nci maddesi gereğince doğrudan gündeme alınması konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim. 5.4.2006

                                                                      Ensar Öğüt

                                                                          Ardahan

BAŞKAN - Sayın Öğüt, konuşacak mısınız?..

Buyurun.

Süreniz 5 dakikadır.

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; 17 Mart 1981 tarihli, 2429 sayılı Bayram Tatilleri Hakkında Kanunda değişiklik için vermiş olduğum kanun teklifim üzerinde konuşma yapmak istiyorum.

Ancak, konuşma yapmadan önce, değerli arkadaşlar, Ardahan başta olmak üzere, doğu ve güneydoğu illerinde şiddetli yağmur ve dolu yağmaktadır. Bu şiddetli yağmurların sonucunda, bazı köy evleri çökmüş, çok sayıda hayvan da telef olmuştur. Bugün Ardahan Valisiyle de -şimdi, gelirken- konuştum. Hakikaten, doğu ve güneydoğu illeri -köylerimiz- korkunç derecede mağdur olmuştur -çok sayıda hayvanın telef olması- toprak evlerin çökmesi sonucunda köylülerimiz mağdur olmuştur. Bu nedenle, Hükümetimizin, doğu ve güneydoğu illerine -veya diğer illerde de olmuşsa, bu illere- Acil Yardım Fonundan bir para göndermesini istirham ediyorum. Bu çok önemli.

İkincisi; en önemlisi, bahar, herkes ekin ekecek. Doğrudan gelir desteği parasını da, Hükümetimiz, bu ay içerisinde öderse çok memnun olurum.

Değerli arkadaşlar, 27 Mayıs 1935 tarihinde bayram tatilleri hakkında bir kanun çıkmış. Bu kanun 1981 yılında değişikliğe uğramış ve daha sonra da, bu değişiklik, zaman zaman, farklı farklı bir yöntemle uygulanmış.

Türkiye'de 1 720 adet girişimci var; girişimcilerin yüzde 46'sı ticaret yapmaktadır. Türkiye'de 1 880 000 işyeri var,  bu işyerlerinde de 6 453 000 insan çalışıyor; bu, 2002 istatistiklerine göre; bugün -2006 olduğunu da hesaplarsak- demek ki, bu sayı daha da fazla.

Ancak, esnafımız perişan bir durumda. Geçen bir bayram tatilinde, Haber-Türk Televizyonunu izlerken, bir kampanya başlatmışlardı, bayram tatili günlerinde işyerleri açık olsun diye. Ben de bunu araştırdım. Bir kanun teklifi  verdim. Bugün, bu kanun teklifi Yüce Meclise geldi.

Burada, esas olan şu arkadaşlar: Cumhuriyet Bayramı millî bayram sayılıyor, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı hariç, 23 Nisan, 19 Mayıs, 30 Ağustos, Ramazan Bayramı, Kurban Bayramı ve yılbaşı bayramında yiyecek, içecek satan işyerlerinin kapanmaması için bir kanun teklifi verdim. Bu, son derece çok önemlidir küçük esnaf için; çünkü, küçük esnafın dükkânına zabıta gidiyor, ceza yazıyor; cezayı alıyor, valiliğe gönderiyor, tutanak tutturuyor. Şimdi, çeşitli illerde, bazısı ceza yazıyor, bazısı tutanak tutuyor, valiliğe gönderiyor; bir karmaşa var. Bu kanun teklifim kabul edilirse, o zaman, 29 Ekim -millî bayram- hariç, diğer bayramlarda işyerleri açık olacak; hem esnafımız rahat bir nefes alacak hem tatil günlerinde alışveriş yapmak isteyen insanlar daha kolay alışveriş yapacak. Çünkü, biliyorsunuz, ülkemizde üç büyük kriz oldu: Birincisi, 1999'daki deprem krizi, ondan sonra, iki de ekonomik krizi üst üste koyduğumuz zaman, o zamandan gelen yüksek faiz esnafımızın belini kırdı. Bu anlamda, kırılgan ekonomisi olan Türkiye'nin de bugünkü konumunu göz önünde tuttuğumuz zaman- esnafımızın, vergisini ödememesi, çekini ödememesi, senedini ödeyememesi, kirasını ödeyememesini göz önünde tuttuğumuz zaman, -esnafımızın, alışveriş yaparak- küçük esnafın ayakta kalması anlamında bu kanun teklifimi veriyorum. Yüce Meclisten de istirham ediyorum bunun kabul edilmesini.

Değerli arkadaşlar, bir de, büyük marketlerle ilgili bir görüşüm var; bunu iletmek istiyorum. Büyük marketler, artık, Avrupa Birliğinde de bir sisteme bağlandı. Büyük marketler, küçük semtlerdeki bakkallar başta olmak üzere küçük esnafı perişan etti. Büyük marketlerin şehir dışına taşınması…

İki: Bu büyük marketlerin en geç 20.00'de, akşam saat 8'de, kapanması ve…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Başkanım, toparlıyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Öğüt; lütfen, toparlar mısınız.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - …bakkallar, büfeler ve küçük esnafın gece 12'ye kadar açık olmasını sağlamamız lazım; çünkü, büyük süpermarketler, maalesef -korkunç derecede- küçükleri iflas ettirdi.

Bakın, ben şunu söyleyeyim: 1 000 metrekare hipermarket, bir hipermarket açıldığında, etrafında 70'in üzerinde küçük esnafı iflas ettiriyor ve kapattırıyor.

O zaman ne yapmamız lazım; büyükler, gece 12'ye kadar değil, 8'e kadar -Almanya'da da aynı sistem- açık, küçükler 12'ye kadar açık olursa; bir de, küçükler, cumartesi pazar açık olur -pazar günü de büyüklerin mutlak surette kapalı olması gerekiyor- pazar günü de büyükler kapalı olursa, o zaman bir denge sağlanır. Küçük esnaf, bakkal, manav, buna benzer diğer alışveriş merkezleri rahat eder ve insanlar da, hiç olmazsa bir dengeyi kurmuş olur.

Bu kanun teklifimizi, Adalet ve Kalkınma Partisi de destekleyeceğini söyledi. Öyle mi Sayın Başkanım?

İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Evet.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Bu kanun teklifimiz, o zaman, gündeme alınır ve gündemden sonra da kanunlaşırsa, bu, Türkiye'deki esnaf ve küçük esnafımız için ve büyük esnafımız için de çok hayırlı olacağını ümit ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Öğüt.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Sayın Başkanvekili el kaldırdı ama!..

TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI (İzmir) - Grup Başkanvekili el kaldırdı.

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Başkanım, yeniden oylayın lütfen…Bir yanlışlık var efendim, Grup Başkanvekili oy verdi.

RECEP KORAL (İstanbul) - Yahu, Grup Başkanvekilinin bir oyu var kardeşim!.. Allah, Allah!..

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Kabul edildi mi edilmedi mi Başkanım?

BAŞKAN - Düzeltiyorum…

Sayın milletvekilleri, Kâtip Üyeler arasında anlaşmazlık olduğu için, önergeyi yeniden oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir. (CHP ve Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

Alınan karar gereğince, sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını görüşmüyor, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına devam ediyoruz.

Önce, sırasıyla, yarım kalan işlerden başlayacağız.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin; Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

BAŞKAN - 3 üncü sırada yer alan, kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu gelmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.

4 üncü sırada yer alan, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

3.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

5 inci sırada yer alan, Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

4.- Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1133, 1/1074) (S. Sayısı: 1099) (x)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Geçen birleşimde, tasarının çerçeve 6 ncı maddesine bağlı geçici 9 uncu maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına bir üye konuşmuştu.

Şimdi, söz sırası, Anavatan Partisi Grubu adına Erzurum Milletvekili İbrahim Özdoğan'a aittir. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Özdoğan.

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan 1099 sıra sayılı kanun tasarısı üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, milletvekilleri olarak sıkça rastladığımız ve bürokrasinin cilvelerinden kabul ettiğimiz bir durum var. Milletvekili olarak yasama faaliyetlerini sağlıklı olarak yürütebilmek için bilgiye ihtiyacımız oluyor. Bu bilgiyi, çoğunlukla, kamu kurumlarından, üniversitelerden, sivil toplum örgütlerinden alıyoruz. Pek çok zaman öyle durumlar yaşanıyor ki, aynı konuda iki veya daha fazla kamu kurumundan, sivil toplum örgütünden, üniversite hocalarından gelen değerlendirmeler, yorumlar ve hatta, istatistikî bilgiler farklı olabiliyor. Biz, bu durumu, konuyla ilgili yorum çeşitliliği olarak kabul ediyoruz. Bu tür durumlarda, aklımıza en çok hitap eden değerlendirmeyi sahipleniyoruz.

Tabiî, milletvekili arkadaşlarımız arasında da farklı değerlendirmeleri baz almaktan kaynaklanan görüş ayrılıkları da oluyor. Gerek iktidar-muhalefet çekişmelerinin ardında gerekse muhalefetten, farklı milletvekillerinin ters düşmelerinin ardında bu konu vardır.

İlginçtir, farklı kurumlardan gelen istatistik değerlendirme ve yorumların birbiriyle aynı olduğu, elimize ulaşan değerlendirmeler arasında hiçbir ihtilafın bulunmadığı tek konu enerji politikasıdır.

Enerji politikasıyla ilgili hemen herkesin iyi durum-kötü durum senaryoları ve tehlike beklentileri şaşırtıcı derecede aynıdır. Yani, AK Parti Hükümeti gibi bir hükümetin bile doğru çözümleri bulabileceği bir tek konu varsa, o da enerji politikası olması gerekir; ama, maalesef, bundan yoksundur Hükümet.

AK Parti Hükümeti, enerji politikası konusunda ekonomik liberalleşmeyi taassup düzeyinde uygulamaya kararlıdır. Kendi bürokratlarının yüzlerce kez raporlar yazarak uyardığı tehlikeleri görmezden gelmiş, sapkınlık düzeyinde ezberci bir özelleştirme yaklaşımına bürünmüştür. "Özelleştir de hangi şartlarda olursa olsun, önemli değil" zihniyeti işte budur. AK Parti Hükümetinin burada sorumluluk alacak bir durumu da kalmamıştır; icraatlarının çarpıklığını onların bakanları da bilmektedir. Birazdan değineceğimiz, tasarının en önemli hükmünün, enerji politikasının yönünü değiştirecek bir hükmün hükümet tasarısıyla değil de önergeyle gelmiş olması, başka bir şeyin ispatı olamaz. Böyle bir önemli konuda AK Parti Hükümetinin Enerji Bakanı, parmağını ve elini taşın altına gerektiği gibi, maalesef, koyamıyor.

                               

(x) 1099 S. Sayılı Basmayazı, 3.5.2006 tarihli 97 nci Birleşim Tutanağına eklidir.

Şimdi gelelim bu tasarıyla ilgili endişelerimize. Enerji nedir, bir hükümetin politikalarında, uygulamalarında nasıl bir yer işgal eder; oradan başlayalım. Bakınız, bugün, Türkiye ekonomisinin en önemli unsurlarından biri olan madencilik sektöründe enerji giderinin maliyete yansıması yüzde 60'lara kadar çıkmaktadır. Enerji giderlerinin bizim maliyet hesaplarımızda önemli bir yeri yoktur diyen tek bir sektör bulamazsınız. Öyleyse, üretim ekonomisinin selameti için yapılması gereken en önemli şey, enerjinin fiyatının düşürülmesidir. Tabiî, enerjinin fiyatı düşürülürken, bunun sürdürülebilir kılınması, piyasaların enerji darboğazı yaşanmayacak şekilde organize edilmesi, kaynakların güvenliğinin sağlanması, yeni kaynaklar bulunması ve alternatif kaynaklar üzerinde çalışılması gerekmektedir. Yani, her enerji politikasının temelde tek bir sloganı vardır: "Bol kaynak, ucuz enerji."

Türkiye'deki elektrik enerjisi tüketiminin OECD ülkeleri ortalamasının altında olduğunu biliyoruz; fakat, tüketimin OECD ülkelerinin altında olduğu gerçeği, ileriye dönük elektrik sıkıntısı yaşamayacağımızı garantilemiyor. Türkiye'nin elektrik enerjisi tüketiminde, önümüzdeki yirmi yıl içerisinde, yüzde 6 ile yüzde 8 arası bir talep artışı yaşanacağı ortak görüş haline gelmiştir. Burada, elektrik enerjisi üretme noktasında bugünkü donanımımız hesaba katılırsa, onbeş yıl boyunca, yaklaşık 3,5-4 milyar dolar civarında yatırım yapılması gerekiyor.

Buraya kadar verdiğimiz rakamsal büyüklükler, aşağı yukarı uzmanların tümünün üzerinde ittifak ettiği verilerdir. Ortada bir gereklilik vardır ve kimse buna itiraz etmemektedir. Türkiye, ileride sıkıntı çekmemek için, bugünden başlayarak, enerji yatırımı yapmalıdır; fakat, bu yatırım ne şekilde yapılacaktır; işte, orada, işler, maalesef, biraz karışık.

Vatandaşımızı doğru bilgilendirmek için, elektrik enerjisi uygulamalarının yakın geçmişinde yapılan bazı düzenlemelerden söz etmek gerekmektedir. Enerjide özelleştirmeye gitmek, AK Parti Hükümetinin ilk defa başlattığı bir uygulama değildir; bu, daha önce de yapıldı. Yapıldı da ne oldu? Cevabını biz verelim: Tarihimizin en büyük yolsuzluk rakamları, enerjideki özelleştirmelerde ortaya çıktı. Enerji özelleştirmelerinde ortaya çıkan milyarlarca dolarlık kamu zararı, hâlâ, medyanın gündemindedir. Bugün, herhangi bir kitapçıya gidin ve enerji yolsuzluğu üzerine kaç kitap yazılmıştır bakın; enerji özelleştirmesi deyince, vatandaşımızın aklına ne geliyor, anlarsınız.

AHMET YENİ (Samsun) - Kimin zamanında olmuş?!

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Hırsız hırsızdır!..

AHMET YENİ (Samsun) - Kimin zamanında olmuş?!

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Hırsız hırsızdır; hiç fark etmez!

AHMET YENİ (Samsun) - Kimin zamanında olmuş, onu söylesene!

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Bugün de hırsız hırsızdır, geçmişte de hırsız hırsızdır.

Enerji özelleştirmeleri konusunda, geçmişten önemli bir ders aldık. Özelleştirmelerle ilgili olarak yapılan yasal düzenlemeler, yoruma yer bırakmayacak ölçüde açıksa, hükümet tarafından belirgin bir kararlılıkla yapılmışsa, o zaman sorun yoktur.

Devlet, geçmişte, enerji yatırımlarıyla ilgili olarak, yap-işlet-devret modeli diye bir model uygulamıştır. Bu modelin mantığını artık hepimiz bilmekteyiz. Türkiye'ye enerji yatırımında bulunan şirketler, yatırım geri ödemesi yaptıklarından, aradaki farkı enerji fiyatlarına yansıtmak durumunda kalmışlardır. Şirketler, bu dönemde, yüksek kâr oranlarıyla satın almışlardır. Şimdi, 2009 yılı itibariyle, birçok santralın yatırım geri ödemesinin son bulacağı belirtiliyor. Bu da elektrik fiyatlarında bir ucuzlamanın gündeme gelmesi demekti; yani, ülkemiz, elektrik enerjisi konusunda bugüne kadar uyguladığı politikanın meyvelerini 2009'dan itibaren toplamaya başlayacaktı, elektrik enerjisini daha ucuza tüketebilecektik. Halkımız ucuz enerji satın alacak derken, bir de bakıyoruz, AK Parti Hükümeti, artık alışılmış olan marifetini gösteriyor ve bunun da yolunu kapatıyor. Kötü niyet midir bilinmez; ama, bariz bir beceriksizlik vardır burada.

Şimdi, bu tasarı kabul edilirse, şirketler, serbest piyasaya çıkarak yüksek fiyattan enerji satacaklar, kârlarını tekrar yükseltme imkânı bulacaklardır. AK Partinin kimin tarafında olduğu bellidir! Şu anda elektrik satan şirketlerin işlettiği santralların çoğunun sözleşmeleri 2009 yılında bitecektir; yani, üç yıl sonra, kamu, hiçbir bedel ödemeden bu şirketleri almakta ve ucuza enerji üretip satmakta özgür olacaktır. Tam da bu hakkı kazanmaya yakın elektrik santrallarının özelleştirilmeye başlamasını, siz, hangi iyi niyetle açıklayacaksınız?! Yap-işlet-devret modelinin külfeti bitmek üzereydi, biraz da nimetini görebilecektik; ama, şimdi, siz, çıkıyorsunuz, üç beş mega şirkete peşkeş çekiyorsunuz! Neden şimdi?!. Vatandaşımız bunun hesabını mutlaka soracaktır.

Üstelik, çarpıklıklarınız bunlarla da bitmiyor. Tasarı kabul edilirse, devletin, bugüne kadar şirketlere yaptığı fazla ödemeden doğan alacaklarından vazgeçeceğinden söz ediliyor. Bu nasıl bir iştir?! Bu şirketlerin devletten fazladan aldıkları paraların toplamı, santralları rahatlıkla satın almalarını sağlayabilir.

Değerli arkadaşlar, bütün bunlar özelleştirme değil, bir yağmadır! AK Parti Hükümeti, ilk seçimde bunun hesabını verecektir diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özdoğan.

Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Hüsnü Ordu, Kütahya Milletvekili.

Buyurun Sayın Ordu.

HÜSNÜ ORDU (Kütahya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Geçici 9 uncu madde üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.

Geçici 9 uncu madde tamamen teknik bir madde. Elektrik Piyasası Kanununun önemli hükümlerinden bir tanesi, tarifelerin maliyet esaslı olması idi, çapraz sübvansiyona yer verilmiyor idi. Elektrik Piyasası Kanunu da, özellikle kayıp kaçaklardan kaynaklanan bölgelerarası maliyet farklarının tüketiciye yansımasını önlemek için tüketiciye destek sağlanmasını öngörmüş idi. Bu konuda, strateji belgesinde geliştirilen hedeften sonra dağıtım şirketleri oluşturulmuş idi; 21 bölge... Bu 21 bölge içerisinde her bir bölgede, özellikle kayıp kaçakla ilgili farklı farklı kayıp kaçak oranları olduğu için, bu konunun düzenlenmesiyle ilgili, bölgelerarası farkları gidermek üzere bir fiyat eşitleme mekanizması geliştirilmesi öngörüldü. Bu mekanizmada, 31 Aralık 2010 tarihine kadar bir tarih konuldu. Burada, fiyat eşitleme mekanizmasıyla ilgili, bu bölgeler arasındaki farklı fiyatlardan, farklı kayıp kaçaklardan dolayı bir sıkıntı yaşanmaması için, bu bölgede bir çapraz sübvansiyon uygulaması yapılarak, bir model geliştirilerek, bu modelle ilgili de, kurulun onaylayacağı bir düzenlemeyle ilgili bir gelişme temin edildi.

Ben, bu şekliyle, geçici 9 uncu maddenin, dağıtım özelleştirmeleriyle ilgili bu sürece olumlu katkı yapmasını diliyor; hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ordu.

Geçici 9 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Geçici 10 uncu maddeyi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 10.- Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt Anonim Şirketi, Elektrik Üretim Anonim Şirketi, perakende satış lisansı sahibi dağıtım şirketleri, Elektrik Üretim Anonim Şirketinin yeniden yapılandırılmasıyla oluşan gruplar veya kamu üretim şirketleri arasında, süresi beş yılı aşmamak kaydıyla enerji alım-satımına ilişkin geçiş dönemi anlaşmaları imzalanır. Söz konusu anlaşmalara ilişkin hak ve yükümlülükler, üretim ve dağıtım varlıklarının özelleştirilmesine paralel olarak lisans sahiplerine ait olur.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen, Adana Milletvekili Tacidar Seyhan.

Buyurun Sayın Seyhan.

CHP GRUBU ADINA TACİDAR SEYHAN (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, 2 nci maddede bir önergeyle değişiklik yapıldı. Bu değişiklikten hemen sonra, biz eleştirimizi dile getirdik. Bu değişiklikle, belli firmalara ayrıcalık tanınıyor ve bu değişiklikle -borsada işlem görenleri zaten nama yazılı tutamazsınız- oraya "borsada işlem görenler hariç" diye bir ibare koyarak bunu kontrolden çıkarıyorsunuz, siz "borsada işlem göremez" ibaresini koymalısınız dedik.

Ancak, değerli arkadaşlar, bakın, biz, burada, kanunu daha düzgün bir konuma getirmeye çalışıyoruz. Siz, önergeyi verirken, maddenin tamamı üzerinde verdiniz, bizim önergelerimiz dikkate bile alınmadı. Bu biliniyordu çünkü; eğer, maddenin tamamı önergeye konulursa, diğer önergeler işleme alınmaz. Bu bilerek yapıldı. Cumhuriyet Halk Partisinin görüşü, anlayışı alınmadan yapıldı. Kimin iradesiyle yapıldı; Sayın Bakanın ve Komisyonun iradesiyle yapıldı. Bu bir tercih, bu bir siyasî tercihti. Şimdi, hemen oradan başlayacağım ve kanunla ilgili eleştirilerimi ortaya koyacağım.

Şimdi, deniliyor ki "tekriri müzakere yapacağız; burada, bizimle olur musunuz?"

Değerli arkadaşlar, kayırmacılıktan vazgeçmek için, geri adım atmak için, bizim söylememiz yetmiyor mu?! Gazetelerden ve medyadan afişe edilmesini mi bekliyorsunuz?! Neden bizim uyarılarımız dikkate alınmadı?! Şimdi, arkadaşıma diyorum ki -dışarıdaki söyleşimde Sayın Yıldız'a- doğru mu yanlış mı? "Benim için hâlâ doğru" diyor. Doğruysa, arkasında duracaksınız. Kimin için doğruysa, imzasının arkasında dursun. Bu, bir firmaya kayırmacılık değilse -ya da bana göre, bir firmaya değil. Medyanın da dikkatini çekiyorum; buradan, birçok firma yararlanıyor- eğer bu bir kayırmacılık değilse, eğer bu kanunda tanımlanan "ilk müracaat eden" ifadesi, firmalar arasında özel bir statü sağlamıyorsa, lütfen, önergeyle yaptığınız kanun değişikliğinin arkasında durun. Eğer kayırmacılıksa, özür dileyin ve düzeltin. Biz bunun bir parçası olamayız. Biz uyardık, Cumhuriyet Halk Partisi olarak sorumluluğumuzu yerine getirdik. Cumhuriyet Halk Partisini, kendi yapmak istediğiniz şeyin olmaması durumunda, kendi hatanızı düzeltecek bir araç olarak kullanmayın. Biz, buna gelmeyiz.

Bu kanun kökten yanlış arkadaşlar, kökten yanlış. Bakın, bu kanunun doğru taraflarını anlatamıyor bile arkadaşlar. Doğru uygulansa bu kanun, dağıtım bölgeleri, kayıp kaçağın en fazla olduğu, yatırımın en gerekli olduğu yerlerden başlansa, yapılsa; şehir içinde dağıtımda iletim hatları yenilense, bu eşitleme mekanizmasıyla kayıp kaçak önlenir, iletim kaçakları önlenir ve halka bu, yüzde 4,5 ile 9 arasında ucuzlama olarak yansır.

FİKRET BADAZLI (Antalya) - Bir taraftan yapılıyor.

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Ama, ben, daha, bir milletvekilinin çıkıp da, bu kanun, bu halka, bu menfaatı sağlayacak dediğini duymadım İktidardan; diyemiyorlar, yaptığı kanunun arkasında duramıyorlar. Ben ne söyleyeyim, bunu ben mi söyleyeceğim; söylerim tabiî, iyi bir şey yapıyorsanız söylerim. Bu kanun doğru yapılırsa söylerim, İktidar yaparsa; ama, yanlış yapıyorsunuz, bu kanunda kayırmacılık var. Bu kanundaki planlamanızla Türkiye iyi yere gitmez. Bakın, kanunda birinci, ikinci sırada Dicle Elektrik Dağıtım AŞ var. Batman'ın, Diyarbakır'ın, Mardin'in, Siirt'in, Şanlıurfa'nın ve Şırnak'ın olduğu, kayıp kaçağın en yoğun olduğu yerler. İkinci sırada Van var, Van Gölü Elektrik Dağıtım AŞ… Bitlis, Hakkâri, Muş ve Van'ın olduğu… Bunlar, bir bölgesel yapılanma içerisinde tanımlanmış ancak. Siz, kayıp kaçak burada fazla diyorsanız, burada yatırım yapılmasına ihtiyaç var, önce buraların düzeltilmesi, buradaki iletim kayıplarının ortadan kaldırılması diyorsanız, lütfen, öncelik sırasını buralara verin. İstanbul yakasına değil, İstanbul'da Anadolu yakasına, Avrupa yakasına değil; Sakarya'daki elektrik dağıtım şirketine değil, Ankara'daki Başkent Elektriğe değil, Marmara'daki Meram'a değil, önceliği kayıp kaçağın olduğu yerlere verin, ben de sizi takdir edeyim. Türkiye'nin sorununu çözün; ama, siz, bu kanunla ve yaptığınız planlamayla, önceliği İstanbul ve sermayenin olduğu yere veriyorsunuz, elektrik dağıtımın en yoğun olduğu yerlere veriyorsunuz. Kaymağı birine vereceksiniz; TEDAŞ, bu ülkenin kamburunu yine sırtında taşıyacak. Göreceğiz, göreceğiz hangisini düzelteceksiniz. Çıkın bize söyleyin, önceliği oraya veriyoruz, biz sizin arkanızda duralım. Bir kişi söylesin çıkıp, ben bunu oraya aldım diye. Böyle şey olmaz. Türkiye'nin, göz göre göre doğusunu, kayıp kaçağını teknolojik olarak yapılanması gereken yerlerini, kamu eliyle ihmal etmenize göz yumamayız; bu birinci yanlış.

İkinci yanlış: 2 nci maddede hata yaptınız; biz uyardık, dinlemediniz. Düzeltin… Önce, hata mıydı, değil miydi onu kabul edin, bize söyleyin. Bir de, bizimle uzlaşmak istiyorsanız, 11 inci maddedeki kayırmacılığı geri çekin. Türkiye'yi zarara uğratmış yap-işlet-devretleri kayırmaktan vazgeçin. Sadece arazi satışıyla bu ülkenin çıkarlarını ucuz elektrik olarak geri alacakken, tam ucuzlatacakken elektriği, bu insanlara vererek, ülkeyi zarara uğratacakları mükâfatlandırmayın.

Sayın Yıldız "burada düzeltme yapacağız; ama, bana göre, yine, doğru; yap-işlet-devretlere de vermek lazım bu hakkı" diyor. Neden vermek gerektiğini ve doğrusunu burada bize anlatmak zorundadır. Anlatın ikna olalım, arkasında duralım; ama, bunu anlatamazsınız.

Deniliyor ki: "Biz kanunda bir değişiklik yapacağız…" Sayın Enerji Bakanına da üç beş sözüm var; ama, şahsım adına gelen bölümde söyleyeceğim, konuları karıştırmak istemiyorum, medyanın da dikkatini çekiyorum, dinlesinler; ben ihbar ediyorum kürsüden.

Değerli arkadaşlar, ülke zarara uğratılmaya devam ediliyor. Sayın ki, siz oraya bir ibare koydunuz, birazdan önergeyi getireceksiniz. Dediniz ki: "Bu kanun yayımı tarihi itibariyle işletmeye geçmemiş olanlar diye bir ibare koyarız, geçmişte devleti soyanlar bundan yararlanamaz." Önce kabul edin, yap-işlet-devrette işletmeye geçenler devleti soydu mu soymadı mı? Cumhurbaşkanlığı raporları, Enerji Bakanlığı raporları ve Sayıştay raporları doğru mu değil mi? Hangisi doğru?.. Fizibilite raporları yanlış mı doğru mu? Bakanın kabul ettiği gibi ve buradaki eskalasyonlar yanlış mı yapılmış? Bu ülkede, döviz getireceğim ülkeye, yatırım yapacağım diyenler, o dövizi bu yatırım için mi kullanmış, yoksa başka şirketlerine mi aktarmış? Bu yatırım için kullandı deyin, ben belgeleri önünüze sereyim; yok böyle bir şey.

Arkadaşlar, orada şunu demeniz işi çözmez -kanuna geliyorum- orada "bu kanunun yayımı tarihi itibariyle işletmeye geçmemiş olanlar" derseniz işi çözemezsiniz; çünkü, bu firmalar, bu yap-işlet-devretler, bugüne kadar imtiyaz sözleşmesi gereği yatırım esnasında kamunun kendisine sağladığı bütün haklardan yararlandılar zaten. Peki, bu kamu haklarını nasıl geri alacaksınız, nasıl geri alacaksanız bana söyler misiniz? Siz, kamunun bütün haklarından yararlandırmışsınız, halka geri dönüşünün önüne hangi anlayışla geçiyorsunuz?! Çekin 11 inci maddeyi; 11 inci maddeyi komisyonda koydunuz, bu kanunla alakası yoktu. 21 bölgeden 20 bölgeyi özelleştiriyorsunuz; 11 inci madde farklı bir şey. Bu, dağıtımın özelleştirmesi değil, bu, yap-işlet-devretlerin arazi satışıyla devridir. Bunun, bu kanunla alakası yok. 11 inci maddede bunu yamayarak, 2 nci maddede bazı şirketlere imtiyaz sağlayarak, siz, sağlıklı bir özelleştirme yapamazsınız; ama, buraya çıkıp, arkadaşlarım, eğer, bana derlerse ki: Biz, üretici firmaların dağıtımda da güçlenmesini, rahat satmasını istiyoruz; bunu yaparken onu da arada halledeceğiz; onu biraz düşünürüm; kim için halledeceğimizi düşünürüm, kafamda soru olur. Her şey burada. Birazdan kalanını açıklayacağım, bütün belgeleri. Sayın Fatsa dedi ki: "Belgeyle konuşun." Ve "kesinlikle" dedi, bir lafını çok yadırgadım "karakolda doğru söyler, mahkemede şaşar bunlar" dedi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Seyhan, lütfen, toparlar mısınız.

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

Eğer, doğru söylüyorsanız, burası halkın huzuru, doğruyu söylediğinizi, burası halk huzurundaki mahkeme, burada şaşmayın o zaman; burada şaşıyorsanız kamuoyundan özür dileyin. Getirin, 11 inci maddeyi çekin, 2 nci maddedeki değişiklik önergelerinizi çekin, doğru ya da yanlış, biz, bu kanunun geçmesine önayak olalım; ama, bize, arada madde getirerek, dayatmayla, sizin yapamadıklarınızı, vatanın, milletin, bu ülkenin sırtına kambur olacak yeni düzenlemeleri yüklemeye çalışmayın; biz, buna ortak olmayız. Lütfen, Sayın Bakan, başka bir şeye daha geçeceğim, cevap versinler: Arkadaşlar, nasıl ikna olacağım bu vatandaşın, affedersiniz, kandırılmayacağına?! İşte, elimde belge: Bu Enerji Bakanlığı vatandaşı kandırıyor. Elimdeki şu sizin imzaladığınız gizli sözleşmede Sayın Rıza Çiftçi'nin imzası var, 2003 yılında; diyor ki, üçer aylık dönemlerde, 1 Ocak, 1 Nisan, 1 Temmuz, 1 Ekimde, sözleşmede geçen fiyatlar yeniden belirlenir, doğalgaz fiyatları. Ocakta düşüş olmuş; vatandaşa düşüşü martta yansıtmışsınız, iki ay vatandaşın sırtından geçinmişsiniz. Martta artış olmuş; martta artış olacağını gördüğünüz için, şubatta zammı yapmışsınız. Bizim görevimiz, kamu eliyle vatandaşı soymak mı?! Belge istiyorsanız, işte belge; zam tarihleriniz ve Rusya'nın zam tarihleri!.. Bana Sayın Enerji Bakanı nasıl açıklayacak?!. Ben, bunu, Maliye Bakanıyla mı konuşacağım, kiminle konuşacağım; nerede bu ülkenin Enerji Bakanı, yok mu?! Eminim, ülkesini seven birsürü insan var; gelip burada cevap vermek zorunda. Cevap vermesi gereken birsürü soru var Enerji Bakanının. Şahsım adına söz alacağım, yakındaysa, gelsin lütfen; ben, Sayın Bakandan cevap bekliyorum.

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - Seni dinleyen bakan gelebilir mi?!

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Duyarlılığınızı istiyorum; kanunu geri çekin.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Seyhan.

Madde üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına söz isteyen, Mersin Milletvekili Sayın Hüseyin Özcan; buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1099 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 10 uncu maddesi hakkında Anavatan Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, 1 inci maddeyi konuştuğumuzda ve sonunu bağladığımızda, Türkiye'nin, Mavi Akım Projesinden dolayı 10 milyar küsur dolar, maalesef, fazla para ödediğini söylemiştik. İşte, gezdiğimiz yerlerde, bölgelerde -enerjinin öyle bir noktaya geldiğini- maalesef, serada çalışan, serada üreten insanların elektrik parası konusunda sıkıntılar çektiğini gördük. İnsanların, enerji konusunda mağduriyetlerini gördük ve bunlar da, elbette ki, bu Hükümetin halka ödetmiş olduğu büyük faturalardır.

Değerli arkadaşlar, Mavi Akımda doğalgazın 1 000 metreküpüne 245 dolar ödendiğini geçen konuşmamızda söyledim; ancak, İran doğalgazı ise 260 doların üzerinde olduğu iddia edilmiştir. Kısacası, doğalgaz anlaşmalarında, formülasyon gereği, 2005 yılında yüzde 50 artış olduğunu söyleyebiliriz, 2006 yılında ise, bu artışların yüzde 25 olacağı tahmin edilmektedir. Türkiye'ye enerji konusunda bu kadar zarar veren anlaşmaların altında imzası bulunan bu Hükümetin samimiyetinden ve işinin ehli olmadığından şüphe duymaktayız.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'de 1 kilovat/saat enerjinin maliyeti, kömürde 3,43 sent, doğalgazda 4,33 sent ve fuel-oilde 4,22 sent gibi yüksek düzeylerde gerçekleşmektedir. Bu, Avrupa Birliği ülkelerinin en az 5-6 katı düzeyindedir. Arz güvenliği açısından ülkemizde üretim kaynakları itibariyle optimal bir dağılım sağlanamamıştır. Mevcut durumda doğalgaza dayalı üretim, mevcut üretimin yaklaşık yarısını oluşturmaktadır. Doğalgazın tamamına yakını ithal edildiği için, elektrik enerjisi üretiminde ithal girdilerin payı anormal derecede artmış, dolayısıyla, dışticaret açığını besler bir konuma gelmiştir. Aynı şekilde yerli maden yatakları atıl vaziyette beklerken, ithal kömüre dayalı elektrik üretimi yoluna gidilmiştir.

Değerli milletvekilleri, doğalgazın ithal bir girdi olmasının yanında, bunun çok büyük bir kısmının tek bir yabancı ülkeden sağlanması da arz güvenliği açısından tehlike yaratmıştır. Al ya da öde yükümlülüğü nedeniyle alınan doğalgazın kullanımında sorunlar yaşanmış, çözüm olarak, ihtiyaç fazlası doğalgazın elektrik üretiminde kullanılması yoluna gidilmiştir. Bu durum, yerli kaynaklara dayalı linyit ve hidroelektrik santrallarının atıl kalması sonucunu doğurmuştur.

Değerli milletvekilleri, diğer yandan, doğalgaz santrallarının hepsi al ya da öde yükümlülüğü içermektedir. Söz konusu yükümlülüğün gerektirdiği gaz miktarını eritebilmek için elektrik üretimi büyük ölçüde doğalgaza bağımlı hale getirilmiştir; yani, doğalgaz ihtiyacı gerçekçi tahmin edilmemiş, alınmak zorunda kalınan doğalgazı tüketilecek mekanizmalar geliştirilmemiştir.

Örneğin, bugün itibariyle alınan toplam gazın yaklaşık yüzde 65'i elektrik üretiminde kullanılmaktadır. Bu oran, doğalgaz üreten ülkelerde bile yüzde 10-15'i geçmemektedir; çünkü, doğalgaz, esas itibariyle sanayi tesislerinde girdi olarak veya ısınma amaçlı kullanıma elverişli bir enerji kaynağıdır.

Değerli milletvekilleri, bütün bunların yanı sıra, Elektrik Üretim AŞ, devlete ait doğalgaz santrallarında 3,5 sente mal edilen elektriği, özel sektörden 9 ile 13 sent arasında değişen fiyatlardan almaktadır. Ülkemizdeki en büyük HES'ler ise ancak yüzde 30 kapasiteyle çalışmaktadır. Bu santrallardaki elektrik üretiminin maliyeti ise 1 sent civarındadır. Termik santrallarının toplam kapasitesinin sadece yüzde 16'sı, HES'lerin ise ancak yüzde 30'u kullanılırken, özel doğalgaz santrallarının kapasite kullanım oranı yüzde 86,2'dir. Daha da önemlisi, Hükümet, son üç yılda maliyetler yüzde 22 artmasına rağmen -yaptıkları anlaşma gereği Rusya'dan gelen doğalgazın fiyatı petrole endekslenmiştir- elektriğe zam yapmamış ve bu görev zararını da iç borçlanmayla finanse etme yoluna gitmiştir. Bu nedenle de, özel santral işletmecileri de zor durumdadır.

Şimdi, size soruyorum: Böyle bir ortamda hangi yabancı gelir, Türkiye'ye yatırım yapar?! Kısacası, bu kanunda da beklenilenler gerçekleşmeyecektir.

Sanayideki elektrik kullanım fiyatı olarak ise, ülkemiz 9,8 sent ile OECD ülkelerinde 3 üncü sıradadır. Uluslararası rekabette girdi maliyetleri bakımından en önemli sorun olan enerjideki bu yüksek fiyat, sanayicinin, asıl, en büyük kâbusu haline gelmiştir. Bu rakamlar, ABD'de 4,8; Almanya'da 6,5; Yunanistan'da 5,6; Çin'de 3,2 şeklindedir. Yani, enerjide ucuz fiyat uygulamasının olmayacağı hiçbir düzenlemenin Türkiye'ye faydası olmayacaktır.

Değerli milletvekilleri, elektrik üretiminde maliyetler ise, HES'lerde 750-1 200 dolar arası, termik santrallarda 1 600 dolar, doğalgaz santrallarında ise 680 dolar civarındadır. Maliyetlerin karşılaştırılmasında ise, birim fiyatlar Amerika Doları/kilovat/saat olarak, HES'lerde 0,0005, termik santrallarda 0,0250,  doğalgaz santrallarında ise 0,0300 civarındadır.

Değerli milletvekilleri, peki, ne yapmamız gerekmektedir; öncelikle, doğalgaza bağımlılığı azaltmak için üretim santrallarının bir kısmını kamulaştırmalı ve termik santrallara ağırlık verilmelidir. Peki, bu nasıl olacak diye sorarsanız, onun da maliyetini birazdan sizlere aktaracağız.

Değerli milletvekilleri, öncelikle, yapılan anlaşmalar gereği, Türkiye'de, devlet, yap-işlet-devret anlaşmalı santralarda elektriğin yüzde 100'ünü, yap-işlet anlaşmalı santralarda yüzde 80'ini belirlenen fiyattan yirmi yıl süreyle satın almak zorundadır. Yap-işlet-devret sözleşmeli santralar arasında ABD'li Enron'a ait Enron Enerji, Çolakloğlu'na ait yabancı ortaklı Ova Enerji, Çapan Grubuna ait Doğa Enerji Santralları bulunmaktadır. Yap-işlet sözleşmeli santrallar arasında ise ENKA ve Bayındır Gruplarına ait yabancı ortaklı santrallar da bulunmaktadır. Devlet ve özel sektörde üretilen elektriği satın alan ve dağıtım için TEDAŞ'a veren Ticaret ve Taahhüt AŞ, tüketilen elektriğin yüzde 42'sini devlete ait santralardan, yüzde 33'ünü ise özel sektörden sağlamaktadır. Ayrıca, özel sektörde yap-işlet-devret ve yap-işlet olarak saatte 7 000 megavat üretim kapasitesi bulunmaktadır. Alım garantili anlaşmalar nedeniyle, devlet öncelikle buradan gelen elektriği almak zorundadır.

Değerli milletvekilleri, öte yandan, Türkiye'de bazı doğalgaz çevrim santralları ise, maalesef, çalıştırılmamaktadır. Örneğin, teknolojisi itibariyle dünyadaki en gelişmiş doğalgaz çevrim santralları arasında yer alan Bursa Ovaakça Doğalgaz Çevrim Santralı, enerji fazlası nedeniyle birbuçuk yıldır atıl halde bekletilmektedir. Ürettiği elektrik enerjisi bakımından Karakaya Hidroelektrik Santralından daha büyük kapasiteye sahip olan Ovaakça Kombine Doğalgaz Çevrim Santralının Türkiye'nin enerji fazlasının kapanacağı 2008 yılına kadar çalışması ise, zor görünmektedir. Yirmibeş yıl ömür biçilen çevrim santralının çalıştırılmama gerekçesi ise, Türkiye'de elektrik üretiminde önceliğin özel sektöre verilmiş olmasıdır. Bursa'daki en büyük devlet yatırımı olan ve toplam 604 000 000 dolara mal olan santral, saatte 1 432 megavat elektrik üretebilmektedir. Keban Barajı saatte 1 328 megavat, Karakaya 1 800, Atatürk 2 400 megavat elektrik üretmektedir.

Değerli milletvekilleri, biraz evvel, termik santrallara, yani, kendi özkaynaklarımıza önem vermeliyiz demiştim. Mesela, bakınız, Yunanistan ürettiği elektriğin yüzde 60'ını kendi çıkardığı kömürden, asıl olarak linyitten elde etmektedir, Almanya dünyanın en büyük linyit üreticisidir ve ürettiği elektriğin yüzde 52'sini kömürden elde etmektedir, Avustralya ürettiği elektriğin yüzde 77'sini, başta linyit olmak üzere, kömürden elde etmektedir. Elektrik üretiminde kömürün payı Polonya'da yüzde 94, Çek Cumhuriyetinde yüzde 62, Çin'deyse yüzde 79'dur. Kısacası, kömür rezervlerine sahip ülkeler kömürü kullanmaktadırlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Özcan, lütfen, toparlayabilir misiniz.

Buyurun.

HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, doğalgaz ve petrol ihracatçısı Rusya bile, ürettiği elektriğin yüzde 19'unu kömürden elde etmektedir. Bunlar, Uluslararası Enerji Ajansının 2003 yılına ilişkin verileri olduğuna göre, bugün, Türkiye de, bu konuda, özellikle enerji konusunda daha duyarlı olmak zorundadır; çünkü, tüketiciye daha sübvanse ederek, özellikle çiftçi ve küçük sanayi sübvanse edilerek bu rekabette bunlara fazla meydan verilmemesi gerekir ve bunlara yardımcı olunması gerekir küçük sanayicilerimizin işletmelerine ve sulamayla ilgili. Bu konuda da Hükümetin duyarlı olacağına inanıyoruz ve bu konuda, kendileri, öncelikle, bu özelleştirme konusunda, birilerini kayırarak değil, birilerine güç vererek değil, halkı düşünmek zorundadır; yoksa, Türkiye'de, halk, her geçen gün rahatsızlanıyor, bu hayat pahalılığı arasında, çiftçiler, neredeyse, artık, daha yeni bir tesis kurmaktan, yeni bir üretim, yeni bir sera kurmaktan da kaçıyor diyor; bütün Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özcan.

Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Tacidar Seyhan, Adana Milletvekili.

Buyurun Sayın Seyhan.

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Değerli arkadaşlar, ben, aslında, Adalet ve Kalkınma Partisi adına bir cevap bekliyordum; ama, şahsım adına konuşurken bir şey söyleyeyim; herhalde, söyleyecek bir şeyleri yok. Yani, çok ilginç buluyor, çok da yadırgıyorum.

Bakın, size başka bir şey daha anlatayım arkadaşlar. Az önce bir şey tanımladım ben, bu ülkede kanunu bile savunamıyor arkadaşlarımız derken. Bu kanunun bu şekilde özelleşmesi ülkeye hiçbir yarar sağlamaz. Bu kanunu böyle çıkarın, Türkiye'de, ihale ettiğinizde, yerli firma bulamayacaksınız. Ben, size, bunun özelleştirme değil, bunun bir yabancılaştırma olduğunu şimdiden ifade ediyorum. Bir yerli firma bulunsa dahi, bulduğunuz firmanın, ihaleyi alan firmanın bir başka yabancı firmadan yönetim veya yönetim danışmanlığı almasını zorunlu hale getireceksiniz; almadan, veremeyeceksiniz ve göreceksiniz, siz, bu saydığım güneydoğudaki bölgeleri özelleştirmek yerine, belki, sadece bir tane, en kaymağı bol olan yeri özelleştireceksiniz. Kamuoyuna da söylüyorum; çünkü, bugüne kadar, hiçbir şey, dediğiniz gibi olmadı.

Bakın, değerli arkadaşlar, Sayın Bakan diyordu ki… Ben size başka örneklerden vereyim böyle olmadığını. Güvenmek isteriz; ama, söylediğimiz şu kanun üzerinde: Bu kanunu geri çekin, komisyona geri çekin, yeniden tartışalım. Dağıtımın özelleştirilmesi, şu anda, bu uygulamayla, bu anlayışla, Türkiye'de enerjinin çarpık yapılanmasını önlemez. Dikey bütünleşik yapıyı, üretim ve dağıtımın özelleşmesini bu yöntemle sağlayamazsınız. Strateji belgesini uygulayacağız diye Türkiye'yi bir çelişkiler yumağının içerisine sokmayın; çünkü, yapılan yanlış devam ediyor. Bakın, elimde bir sözleşme var, Sayın Bakanın imzaladığı, bunun altında Rıza Çiftçi'nin, Mehmet Bilgiç'in imzası var. 19 Aralık 2003 tarihli bu sözleşmenin 7 nci maddesi diyor ki: "Bu tarihe kadar alınan gazlar yeni formülle hesaplanır. Türkiye'nin ödediği parayla, arasındaki fark, satıcı tarafından fatura edilir, bir hafta içerisinde bu fark, satıcıya ödenir." Sayın Bakan, ülkeyi zarara uğratmadınız da, bu farkı bir hafta içerisinde niye ödediniz?! Bu neyin farkı?! Hani, ülkeyi seviyordunuz?! Hani, bu ülkeyi zarara uğratmamıştınız?! İşte, imzaladığınız sözleşme…

Bakın arkadaşlar, geçen konuşmamda cevap alamadım. Gasoil'in oranını yüzde 15'ten yüzde 30'a çıkararak, trendi yüksek bir ürünü, pay olarak, etkin hale getirerek, formül değişikliğiyle ülkeyi zarara uğrattınız diyorum, Bakan cevap vermiyor. İşte, Enerji Bakanlığında çıkarılan tablo... Eğer, Sayın Bakan, bugün, gasoil'in oranını, diğer dönemlerde zararını listede görüyorsunuz, ben, son 2006 Ocak ayını söylüyorum. Eğer, gasoil'in oranı yüzde 15'te kalsaydı, 22 dolar, 1 000 metreküpünde Türkiye kâr ediyordu. Şimdi, ben, vatandaş adına, halk adına, bunun hesabını sormayacağım da, kim soracak?

Sayın Bakan "Batı'ya bakın, Batı'ya… diyor; Sayın Bakan, Batı'ya bak sen, Batı üç sene sonra bitiyor.  Bu kambur  2023'e kadar  Türkiye'nin sırtında.  2023'e kadar,  6 milyar metreküp yerine, 16 milyar metreküpe fazla para ödemeyi bu ülkeye nasıl layık görüyorsun?! Niye açıklamıyorsun?! Bu formül değişikliğini ben mi yaptım?! İşte, bu, yeni formül, masamda da eski formül var. Varsa iki sözleşme, söyle!

Komisyonda bu Bakanınız itiraf etti, "aynı tarih, aynı sayı, aynı günlü iki sözleşme var. Her iki tarafça imzalanmış. Böyle bir şey var; ben bunu görünce dehşete düştüm" dedi. Bunu söyleyen Bakan!.. Basına kapalı oturumda "gördüm ve dehşete düştüm" dedi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Seyhan.

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Ben de şimdi dehşete düştüm!..

Sayın Bakan bunu biliyor, tarafları kamuoyuna açıklamıyor. Sayın Bakan bunu biliyor; bu sözleşmenin hakkını savunmuyor. Bu ülkenin çıkarlarını korumayanların, o iki sözleşmeyi diğer ülkelerle imzalayanların, hâlâ, kamu kurumlarında görevli olarak devam etmesine göz yumuyor. Sayın Bakan, bu ülkeye ihanet edenlerden, bizden önce hesap sormaktan kaçınıyor.

Eğer, Sayın Bakan bunun hesabını sormazsa, Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz ve bu ülkenin, cumhuriyetin evlatları olarak sokaktaki insanlar, seçimde, bu siyasî partiden de, bu Bakandan da bunun hesabını sorar.

Çıksın,  bana,  böyle olmadığını söylesin;  televizyonlar orada... Bu ülkeyi bugün, yüzde 15'i 30 yaparak 22 dolar zarara uğrattınız Sayın Bakan. Aynı tarih, aynı sayıyla iki sözleşme var diyerek, siz, bir âcizliği ortaya koydunuz. Siz, bu ülkeyi dolandıranların yanına kâr kalmasına seyirci kalıyorsunuz. Şeffaf devlet anlayışının gereği, yürekli bir bakanın, çıkıp, bu ülkeyi soyanlardan, benden önce hesap sorması lazım. (CHP sıralarından alkışlar)

MURAT YILMAZER (Kırıkkale) - Komisyonlarda…

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Komisyonlarda sormanız yetmiyor. Benim gibi çıkın, kimse bunlar, kayırmadan burada açıklayın. Bizim görevimiz, kayırmacılık değil, bizim görevimiz ayırmacılık değil, bizim görevimiz, Türkiye Cumhuriyetini bütünleştirmek. Bizim görevimiz, Kurtuluş Savaşıyla aldığımız değerlere sahip çıkmaktır. Biz böyle hissederiz; çünkü, biz, Cumhuriyet Halk Partiliyiz. Böyle olmaktan asla vazgeçmeyeceğiz. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Madde üzerinde, Komisyon adına, Sayın Taner Yıldız söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Yıldız.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de, Komisyon adına söz almış bulunuyorum; tabiî, "aslında hiçbir şey söylenmiyor" cümlesini, "aslında hiçbir şey anlayamıyoruz" olarak düzeltmekte fayda var. Tabiî, bir kez daha anlatmak istiyorum; ama, bu sefer daha yavaş ve tane anlatacağım; çünkü, herhalde, konuşma hızından kaynaklanıyor olabilir. Birkısım tekrarları da anlaşılmadığından dolayı yaptığımı belirtmek isterim.

Şimdi, değerli arkadaşlar, birkısım problemler tespit etmişiz bu ülkede. Nedir o problemler; bu ülkenin yükünü, enerji yükünü, özellikle, yüzde 16'lık portföyle yüzde 26'lık maliyet oluşturan yap-işlet-devret santrallarına bir çözüm bulmak gerektiği kanaatini söyledik. Çok doğru; iktidarıyla muhalefetiyle burada herkes mutabık. Peki, nasıl çözülecek bu; özel hukuk hükümlerine tabi; ya uluslararası tahkim yoluyla çözülecek veya sulh yoluyla çözülecek. Sulh yoluyla çözülebilmesinin tek yolu karşılıklı haklardan feragat etmekle olur. Burada da mutabıkız. Herhangi bir şey anlaşılmazsa, lütfen, ikaz edin, onu tekrarlamak istiyorum.

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Cevap veririm ben size, rahat konuşun, zamanı gelince.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Devamla) - Peki, şimdi, uluslararası tahkim konusunda birkısım riskler var diyoruz. Peki, riskler varsa, o zaman sulh yoluyla çözelim, tamam, sulh yoluyla çözelim diyoruz. Sulha oturduğumuzda, bu sefer diyoruz ki, siz, yap-işlet-devret santralları, serbest üretici olabilmeniz için, Anayasanın 48 inci maddesine göre özel hukuk hükümlerine de tabisiniz mademki; o zaman, oturup bunları beraberce çözelim, halledelim. Çok güzel, buraya kadar da mutabıkız. Şimdi, adım adım gidiyoruz.

Özel hukuk hükümlerine tabi olan ve Anayasanın 48 inci maddesine göre karşılıklı, kamu artı özel, haklarından feragat eden kamu ve özel sektör diyor ki: "Ben, bundan sonra serbest üretici olacağım." O ana kadar, diyelim ki, 50 000 000 dolarlık yatırım yapmış, üzerindeki sabit kıymetler özel sektörün. Diyelim ki, yirmidokuz yıllığına yapmış. Burada onbeş yıllığına, yirmi yıllığına, otuz yıllığına yapan, değişik statüde, değişik zamanlarda, firmalar var; bu da gayet güzel. Sabit kıymetleri kendisi yapmış; ama, arazi… Serbest üretici olduğu… Ve devlet garantisi de kalksın; çok güzel, devlet garantisi de, alım garantisi de kalkıyor.

Komisyonda, muhalefetten arkadaşlarımızın sunduğu çok güzel cümleler var. "Bu çalışmaları başarılı buluyoruz. Bu çalışmalarda devlet alım garantilerinin kalkmış olması önemli bir aşamadır" diyor arkadaşlarımız; çok doğru. Peki, alım garantisini kaldırmak için serbest üretici statüsüne ulaştı; ama, arazi devletin. Bu, devletin arazisini nasıl özel sektöre, kendisine vereceğiz; şimdi bunu konuşuyoruz, geçici 11 bunu kapsamaktadır.

Nasıl yapıyoruz…

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Sayın Yıldız…

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Devamla) - Müsaade edin… Bana verilen süre çok kısıtlı.

TACİDAR SEYHAN (Adana) - "Yanlışımı söyleyin, düzelteyim" dediniz…

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Devamla) - Eğer, Sayın Başkanım, derseniz… Bir 5-7 dakika artı koyun, hepsini detaylıca anlatacağım.

Şimdi, geçici 11 diyor ki, eğer, bu şirketlerden, yap-işlet-devret modelinden serbest üretici kısmına geçmişse herhangi bir şirket, bunun arazisini, sizin, o özel sektöre verebilmeniz için, şu anki cari kanunlar şunu der: Gidip kıymet takdiri yapar, o arsanın rayiç bedelini kıymetlendirir ve üzerindeki sabit kıymetleri de kıymetlendirmek zorundadır, eğer, siz, bu kanun tasarısına bu maddeyi eklemezseniz diyor. Eklemeyelim, ne olur; bir şeyin olurundan daha ziyade hep olmazıyla uğraşıyoruz ya, ne olur eklemezsek; şu olur: Siz, o araziyi ona verebilmek için mükerrer satış yapmak zorunda kalırsınız. 50 000 000 dolar üzerinde yatırım yapmış,  arsa da diyelim ki 3 000 000 dolar olsun; o 3 000 000 doları alırsınız, artı 3 000 000 dolardan ayrı olarak kaç yıl olmuş o işletmeyi yapalı, amortisman bedellerini itfa etmek için artı sabit kıymetlerden de bedel koyarsınız, o da 7 000 000 dolar olsun; o arsayı, siz, o özel teşebbüse 10 000 000 dolara satarsınız. Peki, şimdi, neyse, kamunun varlıklarını korumak için, kamunun hakkını yedirmemek için, biz, bunu 10 000 000 dolara satalım, kamunun herhangi bir zararı yok; peki, özel sektörün hakkını nasıl koruyacağız?! Kamunun hakkını korumak demek özel sektörün hakkını çiğnemekten geçmiyor. Tabiî ki, biz, AK Parti Hükümeti olarak, hiçbir kamunun hakkının bir damlasını bile vermeyiz, verdirmeyiz; ama, bu özel sektörün, özellikle piyasanın serbestleşmesiyle alakalı yapılacak çalışmada, müsaade edin de, özel sektörün portföyünü artırırken onun hakkını da yemeyelim.

Şimdi, geçiyorum, bu, işletmeye geçmemiş olanlarla alakalı… İşletmeye geçmiş olanlarla alakalı söyleyeceklerim şunlar: Şimdi, bir de diyoruz ki biz: Bu arsa kendi üzerinde kalsın. Üçüncü bir seçenek de o, muhalefetin özellikle sunduğu seçenek o; bırakın üzerinde kalsın… Peki, o zaman "ee, kardeşim, hem yap-işlet-devret modelinden serbest üretime geçmiş, hem de devletin malını kullanıyor bilâbedel" derseniz nasıl cevaplanacak bu?! Hem ona "hayır" hem buna "hayır." Böyle olmaz arkadaş; bunun çözümünü söylemek zorundasınız!

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Hemen söyleyeceğiz.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Devamla) - Onun çözümünü muhalefetten bekleyemediğimiz için çözümünü sunuyoruz.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Hemen gelip anlatacağız.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Devamla) - Ben anlatayım… Anlatayım…

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Ama, doğru anlatın.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Devamla) - Şimdi, bakın, biz, bu kanun tasarısının kanunlaşmasında, mutabakat sağlansın adına, işletmeye geçmiş olanlarla alakalı kısmı geri çekiyoruz.

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Başka neyi geri çekiyorsunuz?!

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Devamla) - Aslında, işletmeye geçmiş olanlarla alakalı kısmı çekmeyebilirdik de…

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Çekmeyin o zaman…

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Devamla) - Konunun statüsünden, konunun haklılığından kaynaklanmıyor bu.

Anlatayım… Anlatayım…

BAŞKAN - Sayın Seyhan... Lütfen…

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Devamla) - Siz, işletmeye geçmiş olanlarda 50 000 000 dolar olsun ve yirmi yıllık işletme süresi olsun, yirmi yıl sonra da devlete tekrar rücu ettirecek olsaydı… Biz bunun amortismanlarını nasıl itfa ederiz?.. Düz bir…

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Bunlar ülkeyi soydular Sayın Yıldız!..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Devamla) - Aynen… Ben de katılıyorum.

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Bunlar ülkeyi soydular!..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Devamla) - Aynen katılıyorum da, onun çözümünü bulmak lazım.

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Soyguna katılıyor musunuz?! Bir daha mı soyduracaksınız?!

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Devamla) - Bakın, Sayıştay enerji raporunda verilen detayların hepsini, biz, orada, 9,5 saate yakın görüştük Plan ve Bütçe Komisyonunda.

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Soygunsa, gereğini yapın...

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Devamla) - Onun gereğini yapmak nasıldır; bunu, sırf istemekle bitmiyor…

BAŞKAN - Sayın Yıldız, lütfen, Genel Kurula hitap eder misiniz.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Devamla) - İstemek kadar, bunların…

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Bize anlat…

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - Çok anlıyorsun!..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Devamla) - Bakın değerli arkadaşlar, bu kanunun, özellikle Sayıştay enerji raporunun gereğini istemek kadar… Ben, bu vatanı seviyorum demekle bu vatan sevilmiyor yalnızca, onun gereğini yapmak zorundasınız.

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Yapın… Yeter ki yapın…

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Devamla) - Hiç çözüm bulmayın; ne onu yapın ne bunu yapın, ondan sonra da bu sektör ilerlesin!.. Böyle olmaz arkadaş.

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Üçbuçuk yıldır iktidarsınız…

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Devamla) - O yüzden, iktidarın sorumluluğuyla, muhalefetin rahatlığını ayırt etmek lazım. Ben, özellikle, nezaketin istismar edildiği noktalarda bu cümleyi kullanmak zorundayım.

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Hiç alakası yok.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Devamla) - Kesinlikle çok alakası var.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Muhalefet sıralarına geçin, biz iktidar olalım.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Devamla) - Bakın, ne olur, yirmi yıllığına bir işletmeyi kurduğunuzda, bunun amortismanını nasıl geri alırsınız?.. Dört yıl sonra, bunu geri almak istediğinizde… Biz, geçici 11'deki verdiğimiz önergeyle şunu söylüyorduk: Devlete… Devletin ödediği para kadar, bunlar faizlendirilerek, güncellendirilerek ve eskale edilerek, bunlar tekrar geri alınır. Devletin, burada bir kuruş zararı olmaz; ama, dediğim gibi, mutabakat adına, biz, bunu geri çektik.

Bakın, şimdi söyleyeceğim, nasıl olur: Özellikle, kredi bulma aşamasında, hani 10-12 sentten şikâyet ediyoruz; doğru, yüksek bir fiyat; bunu nasıl indireceksiniz? Son yıllarda yarım sente kadar iniyor bunlar, yirmi yıl içerisinde; 12 sentten başlıyor, hızlı düşen bir eğriyle, 0,5 sente kadar iniyor, öyle firmalar var. Biz diyoruz ki: Bunun ilk dört yıl içerisinde, bu firmaya nasıl ödenmişse, 12 sent üzerinden ödenmişse, bu sent değerleri üzerinden faizlendirilerek geri alınır. Eğer biz bunu söylemezsek nasıl geri alınır bu; düz bir eğriyle alınır; ortalaması eğer bunun 5 sentse, 5 sent üzerinden, 4'le çarpılır ve devlet daha da zarara uğrar. Bu detaylara girdiğinizde bu iş anlaşılmıyor diyorsunuz; bu detaylara girmeden de, bunları çözemezsiniz…

Şimdi bakın, dediniz ki: Hizmet alım yoluyla da yapılabilirdi bu. Evet, denedik biz, hizmet alım yoluyla… Ben size rakamları vereceğim, hizmet alım yoluyla, 2004 yılında satın alınan 300 000 000 YTL'lik enerji bedelinin 25 000 000 YTL'si tahsil edilmişti. Hizmet alımlarına geçildi, 2005'te son üçbuçuk ayda ilgili firma 50 500 000 YTL tahsilat yaptı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Yıldız, lütfen toparlayabilir misiniz.

Buyurun.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

1.9.2005 ile 31.12.2005 arasında 50 500 000 YTL tahsilat yaptı, bir yıldaki 25 000 000 YTL'ye karşılık. Siz, bu dağıtım özelleştirmeleri ne işe yarayacak diyorsanız hâlâ bu rakamı verdikten sonra, ben o kısmına pes derim.

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Sayın Yıldız, bu firma hangisi?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Devamla) - Bir şey daha söyleyeceğim. Burada, peki, kayıp kaçak oranları…

Ya firma önemli değil… Siz deyin ki (A) firması, ben diyeyim ki (B) firması…

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Hayır, açıklayın da, bilelim…

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Devamla) - Önemli değil…

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Önemli…

BAŞKAN - Sayın Yıldız, lütfen karşılıklı konuşmayın.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Devamla) - Şimdi bakın, kayıp kaçak oranlarını siz taahhüte alıyor musunuz dendi; evet, tabiî taahhüte alıyoruz. Kayıp kaçak oranlarıyla alakalı söyleyeyim ben size: EPDK'ya sunulan tarifeler içerisinde, dağıtım şirketi tarife içerisinde yer alan hedef kayıp kaçak oranlarının altında gerçekleşme sağlanırsa kazanç elde edilecek, hedef kayıp kaçak oranlarının üzerinde gerçekleşme sağlanırsa, o firma, kendi özkaynaklarından zarar edecektir, kendi cebinden verecektir yani. Peki, ben, kayıp-kaçak oranlarında bu taahhütlerini yerine getirmeyen firmaya, kendisine bu zararı rücu ettiriyorsam, burada, devletin -daha ne- alacağı var, vereceği yok.

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Kastettiğiniz Set Elektrik mi Kayseri Elektrik mi?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Devamla) - Bizim işimiz isimlerle değil; prensiplerle alakalı konuşuyoruz.

TACİDAR SEYHAN (Adana) - İsim verin de bilelim!

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Devamla) - Yatırımlar dediniz, bu yatırımlar yapılmazsa ne olur? Ben size söyleyeyim yatırımlar yapılmazsa ne olur; 4046 sayılı Kanun çerçevesinde yapılan özelleştirme sonrası -Sayın Başkanım, toparlıyorum- elektrik dağıtım tesislerinin iyileştirilmesi, güçlendirilmesi, rehabilite edilmesi ve yapılan yatırımların mülkiyetinin kamuya ait olmasıyla beraber, bu sağlanacak yatırımlar, eğer, teklif edilmiş olmasına rağmen yapılmıyorsa ve onaylanmış yatırımlar gerçekleşmediği takdirde, lisans iptal edilerek tekrar ihale yapılır. Demek ki, bir yaptırımı varmış bunun. Ben yatırımı kafama göre yaparım, kafama göre yapmam diye bir şey yok. Buraya giren, bu ihaleye giren firmalar, bütün bu…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Devamla) - Sayın Başkanım, toparlıyorum, müsaadenizle toparlıyorum. Yeterince anlaşılmadığına istinaden söylüyorum Sayın Başkanım.

Eğer, bu ihaleye giren firmalar, bu şartnameyi okuduktan sonra yatırım yapmıyorsa, bütün verdikleri teminatlar irat kaydedilerek lisansları iptal edilir. Bundan daha öte bir yaptırım var mı değerli arkadaşlar, ticarî yaptırım?

Şimdi, bunları yok sayarak, bunlar ne getiriyor, bu kanun ne getiriyor derseniz, hele hele kanunun bitmesine yakın bunu söylerseniz; ben, gerçekten hayrete düşüyorum, hatta dehşete düşüyorum.

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Baştan beri söyledik!

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Devamla) - Bakın, daha başka ne getirir.

Üretim portföylerinin, dağıtım şirketleri özelleşmeden, hatta zamanlaması, strateji belgesinde eşzamanlı yapılmıştır bunlar, hem üretim şirketleri hem de dağıtım şirketleri, neredeyse 2006'nın sonuna kadar, 2007'nin ortalarına kadar, bu portföyler oluşturulduktan sonra karşılıklı özelleştirilecekler; yani, dağıtım şirketinin özelleşmesini gören üretim şirketleri, malı nereye satacaklarını -maldan kastım elektrik- elektriği nereye satacaklarını, hangi özel sektörde hangi anlaşmayı yapacaklarını bilmekte olacaklar. Dolayısıyla, belki de dağıtımı yapacak firmalar portföylerinin bir kısmı kadar üretim yapacaklar, üretim yapan firmaların bir kısmı, müşteri garantisi olması açısından ve modern pazarlamacılık anlayışına da uygun olarak dağıtım şirketleri alacaklardır; yani, bunun, piyasanın serbestleşmesi, bırakın AB direktiflerini bir kenara, kendi özel sektörünüzde… Şikâyet diyoruz, hani, 1,5 milyar dolarlık yıllık zarar ediyoruz diye. 1,5 milyar doların dağıtım hizmetlerinden dolayı kazanılmasıyla beraber, bunlar yatırıma dönecek.

Aynı zamanda, OECD ülkeleri de örnek gösterilir sürekli; kişi başına düşen elektrik tüketimi şu kadar, bizde üçte 1'i, AB'de ikide 1'i. Sürekli, bunlara ulaşmak için, bu hedeflere ulaşmak için nasıl bir gayret göstermemiz lazım; piyasanın serbestleşmesiyle beraber bunları ancak yapabilmemiz lazım. Serbestleşmeden bunlara ulaşabilmek, kamu eliyle ulaşabilmek, yıllardan beri denediğimiz şekliyle mümkün olamamaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Yıldız, lütfen, teşekkür için buyurun.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Devamla) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yıldız.

Madde üzerinde, şahsı adına söz isteyen Hüsnü Ordu, Kütahya Milletvekili.

Buyurun Sayın Ordu. (AK Parti sıralarından alkışlar)

HÜSNÜ ORDU (Kütahya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım adına söz almış bulunuyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, tabiî, geçici 10 uncu madde üzerinde şahsım adına söz aldım; ama, sevdiğim, takdir ettiğim bir arkadaşımın, bir değerli milletvekilinin, birtakım konuları sunarken, burada, çok samimî olarak birtakım gerçekleri de atladığını bu konuşmamda ifade etmek istiyorum.

Şimdi, bu hususlar şunlar: Türkiye'de 4628 sayılı Yasa çıkmadan evvel, sizin ifade etmeye çalıştığınız, Sayıştay raporunda fiyat yönüyle eleştirilen, ülkenin zarara sokulduğu iddia edilen şeylerin hepsinin altına bu AK Parti milletvekillerinin ve Hükümetinin tamamı imza atar; bunda hiçbir şüphe ve şek yok; ancak, bütün bu uygulamalar, AK Parti Hükümeti döneminde olmamıştır.

Şimdi, öyle bir sunum var ki, bu sunumla ilgili, sanki, bu dönemde yapılan şeylerin düzeltilmesiyle ilgili, yeniden revize edilmesiyle ilgili çok önemli tespitler hiç yapmıyorsunuz. Bu sorun nedir; Sayıştay raporunda ifade etmiş, demiş ki: Fizibiliteler verilmiş, bunlar iyi etüt edilmemiş, işte isim de vermiş, Trakya, Univar, Ova; buralarda şu kadar kamu zararı var. Kaldı ki, bu rakamlar tartışılabilir. Teknik şeylerdir, bunları düzeltin. Peki nasıl düzelteceğiz? Sonuç bölümünde diyor ki, Sayıştay raporunda bu raporu hazırlayan değerli uzmanlar: "Müzakere edin, çözmeye çalışın, bunları düşürün. Bütün bunları deneyin, yapamazsanız, özel hukuk hükümlerine göre düzenlenmiş sözleşmedeki tahkim hakkınızı kullanın." Söylediği bu. Şimdi ben soruyorum: Bu ülkede, geçtiğimiz dönemde, RTÜK Kanununa göre, ilgili fıkrasına göre, Soma Süzer'de Süzer Holdingin, Danıştayca, bir kanunu, maddeye ve gerekçeye dayanarak iptal etmiş olduğu bir sözleşme aktiyle ilgili tahkimi içeren ICC'de, uluslararası tahkimde bu ülke çok ciddî miktarda bir tazminat ödemeyle karşı karşıya bırakılmıştır. Kaldı ki, gerekçeleri böyle eften püften şeyler değil, Danıştayın gerekçesinde RTÜK Kanununa muhalefetten dolayı iptal olmasına rağmen, Yatağan, Yeniköy, Kemerköy'de 90 000 000 dolar, bu ülke, tazminata mahkûm olmuş. Soma Süzer'de, RTÜK Kanununa ve Danıştayın gerekçeli iptaline rağmen, 30 000 000-35 000 000 dolar, başka yerlerde başka zararlara… Şimdi, siz bir kamu görevlisi düşünün… Enerji Bakanlığı… Ne öneriyor CHP?

Sayıştay raporunda diyor ki: "Mutabakata varın." Hangi gerekçelerle, hangi fiyatla bu işi mutabakata vardıracak kamu görevlisi?

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Birazdan anlatacağım.

HÜSNÜ ORDU (Devamla) - Sayıştayın söylediği, rapordaki rakamlarla mı? Bu rakamları kabul etmediğini varsayalım, elinde taş gibi ICC'ye gidebilecek bir sözleşme akti var firmaların. Kabul etmezse diyor ki -Sayıştay veya siz öyle diyorsunuz herhalde- "Gidin kardeşim tahkime." Tahkimde, doğan zararları kim, nasıl ödeyecek? Kişisel tazmin ve rücuyla ilgili dönüşümü nasıl ayarlayacağız? CHP çıksın bunlara cevap versin. (AK Parti sıralarından alkışlar)

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Biraz sonra cevap vereceğim.

HÜSNÜ ORDU (Devamla) - Bu iş o kadar kolay değil Tacidar Bey; yani, bu iş o kadar kolay değil. Dolayısıyla, Enerji Bakanlığı bürokrasisine, Enerji Bakanlığına… 4501 sayılı Yasayla özel hukuk hükümlerine göre sözleşme akti yapılmış bizim dönemimizden evvel. "Bu sözleşmeleri çözemezsen bu fiyatlarla tahkime git" önerisi son derece tartışılır bir öneri; bunun altından kimse kalkamaz, CHP de kolay kolay kalkamaz.

MEHMET ALİ ARIKAN (Eskişehir) - Biz kalkarız, kalkarız.

HÜSNÜ ORDU (Devamla) - Dolayısıyla, burada, bu gerçekleri iyi ifade etmek lazım. Bu işin çözümü için bu önergede birtakım teklifler gündeme getirildi; amaç şuydu…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Ordu, lütfen, toparlayabilir misiniz.

Buyurun.

HÜSNÜ ORDU (Devamla) - Bu yap-işlet-devretlerde düşündüğümüz, faizleriyle beraber ödediklerimizi geri almaktı; ancak, bu da tartışılır bir şeydir. Biz, geçici 11 inci maddede önergeyle bunu düzeltiyoruz, bununla ilgili düşüncelerimi geçici 11 inci maddede ifade edeceğim. Dolayısıyla, burada "geçici 11'le ilgili, maddenin tamamını geri alın, bu yasayı tamamen geri alın" demek de doğru bir yaklaşım olmaz; bu işin sorunları başka yerlerde.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ordu.

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Buyurun Sayın Seyhan.

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Sayın Başkan, adımı kullanarak, Sayın Konuşmacı -defalarca- "bu konuya çıkın cevap verin, bu iş sizin söylediğiniz gibi değildir" dedi. "Bunun menşeini açıklamak zorundasınız" gibi kelimeler etti. Ben bu konuda bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Seyhan, ne diye sataştı size? (CHP sıralarından "çıkın, açıklayın dedi" sesleri)

Sayın milletvekilleri, lütfen…

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Efendim "çıkın açıklayın; sizin yaptığınız açıklama doğru değil; hiçbir öneriniz yoktur bu konuda" dedi. Halbuki, önerilerimin nerede olduğunu, hangi anlayışta olduğumu anlatmıştım; ben, bir ifadeyle buna açıklık getirmek istiyorum müsaade ederseniz.

BAŞKAN - Sayın Seyhan, burada sataşma nerede?!

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Efendim, daha nasıl sataşacak?!

BAŞKAN - Ben bir sataşma göremiyorum burada.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Çarpıtma var Sayın Başkan.

BAŞKAN - Lütfen, Sayın Seyhan...

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - İfadesi çarpıtıldı.

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Sayın Başkan, çarpıtma var; benim sözlerimi çarpıtarak…

BAŞKAN - Tutanakları getirttireceğim Sayın Seyhan.

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Getirttirin efendim.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 10 dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.

Sayın Ülkü, buyurun.

HAKKI ÜLKÜ (İzmir) - Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakana sormak istiyorum. Gerçi, Enerji Bakanı burada olsaydı, herhalde daha bir anlamlı olurdu; ama… Elektrik ihraç etmek isteyen şirketler şu anda hangi yöntemle belirlenmektedir? İhaleyle belirleme uygulamasına başlanmış mıdır?

Şu anda Irak'a elektrik ihraç eden şirketler hangileridir? İhracatçı tek şirket KARTET olduğu halde, LPG Kanununda geçen yıl yapılan değişiklikle, bu şirkete elektriği 1,2 sent daha ucuza alma olanağı tanınmasıyla hazinenin yıllık 100 000 000 dolar zarara uğratılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu şirketin şu anda Irak'a yaptığı elektrik ihracatının miktarı nedir?

Bu şirket Irak'a elektrik enerjisi ihraç etmek için gerekli teknik kapasiteye sahip midir; değilse, hangi kamu kurumunun imkânlarını hangi şartlar altında kullanmaktadır?

İletim hatları, Elektrik Piyasası Kanununa göre tamamıyla kamu tekelinde bulunduğuna göre, KARTET adlı şirket, Irak'a elektrik ihraç ederken iletim hatlarını kullandığı için TEİAŞ'a ya da Bakanlığınıza bağlı başka kurumlara bir bedel ödemekte midir?

Bu kanun tasarısıyla, mesela, KARTET gibi ihracatçı şirketlere ne gibi imkânlar tanınmaktadır? Elektrik ihraç etmek isteyen farklı şirketlerin çeşitli yöntemlerle baskı altında tutulup engellendiğine dair iddialar vardır. Bunlar doğru mudur?

Bir de, Sayın Komisyon Üyesi Taner Beyin algılama konusundaki sözlerini de kınadığımı söylemek istiyorum.

BAŞKAN - Lütfen, Sayın Ülkü…

HAKKI ÜLKÜ (İzmir) - Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın Aslanoğlu, buyurun.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkanım, yap-işlet-devretle inşa edilen santrallarda, acaba, ne kadarının malzeme ve mühendislik hizmetleri Türkiye'den temin edildi; yoksa, bu santralların malzemeleri ve mühendislik hizmetleri, kredi veren ülkelerin firmalarına verme zorunluluğu var mıydı ve bu firmalar, o krediyi veren ülkelerin kuruluşları mıdır? Artı, bu santralların maliyetleri, acaba, dünya standartlarıyla karşılaştırıldı mı? Bundan, bu kredilere ödenen ön ödemeler, filer ve faiz oranları, acaba, dünyadaki faiz oranlarıyla karşılaştırıldı mı?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Aslanoğlu.

Sayın Seyhan, buyurun.

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Bakana soru yöneltmek istiyorum.

Birinci sorum: Yap-işlet-devret modellerinde, geçmişe dönük, bu ülkenin zarara uğratıldığı tespit edilmiştir. Acaba, Hükümetiniz, bugüne kadar, üçbuçuk yıllık görev süresi içerisinde bunlarla ilgili ne gibi uygulamalar yapmıştır?

İkinci sorum: Mavi Akımda gasoil'in oranının yüzde 15'ten yüzde 30'a çıkarıldığı konusundaki bizim iddiamızı kabul ediyor musunuz? Bunun, ülkeyi ne kadar zarara uğrattığını düşünüyorsunuz?

Üçüncü sorum: Sayın Bakan, kapalı toplantıda, aynı tarih, aynı sayı ve aynı günlü iki farklı sözleşmenin olduğunu söyledi. Bu sözleşmelere imza atan kamu görevlileri kimlerdir? O dönemin sorumluları kimlerdir? Üçbuçuk yıldır kamuoyundan bu gerçek neden saklanmıştır? Bunun hakkında hangi hukukî işlemler yapılmıştır? Bundan sonra bunu kamuoyuna açıklamayı düşünüyor musunuz?

Daha süremiz bitmedi.

Dördüncü sorum şudur: Yine, Sayın Bakan, birçok şeyi ifade etmişti, Sayın Yıldız da "bir öneride bulunun" dedi. Enerji Bakanımız "yap-işlet-devret modellerinde anlaşmalı firmaların destekçileri arasında Eximbank gibi dev firmalar var" dedi. Bu firmalardan, Enerji Bakanımızın söylediği firmalardan kaç tanesinden daha Türkiye Cumhuriyeti korkarak gerçeği açıklamaktan uzak kalacaktır? Cevaplandırmanızı istiyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Seyhan.

Sayın Bakan, buyurun.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Aslanoğlu ve Sayın Seyhan'ın sordukları soru, konuşulan maddeyle ilgili olmadığı için cevaplandırmam mümkün değildir.

Teşekkür ederim.

HAKKI ÜLKÜ (İzmir) - Diğeri?..

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Ülkü'nün sorusu vardı.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Başka soru olmadığı için…

Madde üzerinde 5 adet önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra, aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 6 ncı maddesinde yer alan geçici 10 uncu maddenin sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Faruk Çelik

Fahri Çakır

Şükrü Önder

 

Bursa

Düzce

Yalova

 

Şevket Orhan

Alaettin Güven

İsmail Bilen

 

Bursa

Kütahya

Manisa

"Bu anlaşmalar damga vergisinden müstesnadır."

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1099 sıra sayılı yasanın geçici 10 uncu maddesi-nin sonuna gelmek üzere aşağıdaki ifadenin eklenmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Nuri Çilingir

Bihlun Tamaylıgil

 

Malatya

Manisa

İstanbul

 

Gürol Ergin

 

Mesut Özakcan

 

Muğla

 

Aydın

"Geçici Madde 10- Perakende satış lisansı sahibi dağıtım şirketleri tabiî afete uğrayan bölgelerdeki üretici ve belediyelerin borçlarını Bakanlığın alacağı karar doğrultusunda ertelemek zorundadır."

BAŞKAN - Üçüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1099 sıra sayılı yasanın geçici 10 uncu maddesinin sonuna gelmek üzere aşağıdaki ifadenin eklenmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Nuri Çilingir

Bihlun Tamaylıgil

 

Malatya

Manisa

İstanbul

 

Gürol Ergin

 

Mesut Özakcan

 

Muğla

 

Aydın

"Geçici Madde 10- Perakende satış lisansı sahibi dağıtım şirketleri, belediye sınırları ve köylerimizdeki sokak aydınlatmaları için tüketilen elektrikten herhangi bir ücret almayacaktır."

BAŞKAN - Dördüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1099 sıra sayılı yasanın geçici 10 uncu maddesinin sonuna aşağıdaki ifadenin ilave edilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Abdulkadir Ateş

Ensar Öğüt

 

Malatya

Gaziantep

Ardahan

 

İsmet Atalay

 

Abdurrezzak Erten

 

İstanbul

 

İzmir

"Geçici Madde 10- Perakende satış lisansı sahibi dağıtım şirketleri özelleştirme ile birlikte şirket merkezlerini bölgesinde en fazla tahsilat yaptıkları ile taşırlar ve tahsil edilen vergiler yine tahsilat oranları dikkate alınarak yerel yönetimlere dağıtılır."

BAŞKAN - Son ve en aykırı önergeyi okutup, işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1099 sıra sayılı tasarının 4628 sayılı Kanuna geçici maddeler eklenmesini öngören 6 ncı maddesinde yer alan geçici madde 10'un sonuna aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

Kemal Kılıçdaroğlu

Birgen Keleş

 

Trabzon

İstanbul

İstanbul

 

Tacidar Seyhan

Gürol Ergin

A. Kemal Kumkumoğlu

 

Adana

Muğla

İstanbul

"Mevcut sözleşmeleri kapsamında faaliyet göstermekte ve hisse senetleri İstanbul Menkul Kıymetler Borsasında işlem görmekte iken bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce imtiyaz sözleşmeleri iptal edilerek görevleri kaldırılan enerji şirketlerinin görevli oldukları bölgelerde üretim ve dağıtımla görevlendirilecek olan şirketlerde; imtiyaz sözleşmeleri iptal edilerek görevleri kaldırılan enerji şirketlerinde yönetim ve denetim hâkimiyetini doğrudan ve dolaylı olarak tek başına veya birlikte elinde bulunduranlar ile bunlarla birlikte hareket ettikleri yetkili makamlarca tespit olunanlar dışındaki ortakların İstanbul Menkul Kıymetler Borsasından iktisap ettikleri pay oranları ve sermaye değerleri ayrıca bir bedel ödemeye gerek kalmaksınız korunur. Bu maddenin uygulanması ile ilgili esaslar Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının görüşü üzerine Sermaye Piyasası Kurulu tarafından belirlenir."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Kayseri) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın  Seyhan konuşacak.

BAŞKAN - Sayın Seyhan, buyurun.

FİKRET BADAZLI (Antalya) - Gerekçeyi okutun.

BAŞKAN - Sayın Badazlı, lütfen…

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çözülmesi gereken bir sorun var; imtiyaz sözleşmelerine el konuldu. Konu, özellikle Çukurova'da, Kepez'de. Özellikle rica ediyorum, bu konu çözülmeli. Burada mağdurlar vardır. Tabiî, burayı işletenler bu ülkeye ciddî zarar verdiler. El koymanın doğruluğu, yanlışlığı üzerinde bizim bir itirazımız yok. Bu ülkeye zarar verenlerin, herkesin cezalandırılmasından, kamunun haklarının korunmasından yanayız; ama, ÇEAŞ ve Kepez'de 17 000 mağdur var. Birikimlerini, çocuklarının geleceklerini, ceplerindeki parayı biriktirerek, birikime dönüştürerek, namuslu vatandaşlar, götürüp, buraya yatırıp ortak olmuşlar. Bu arkadaşlarımızın sorunları, Uzanlara hak sağlanmamak için yıllardır çözülmüyor. Bunların mutlaka çözülmesi lazım. Bu konuda SPK'nın teklifi var Hükümete. Lütfen, bu teklif doğrultusunda, 17 000 masum vatandaşın, 17 000 mağdurun sorununu çözün, bunun çözümünde bizden yardım alın. Sizden istediğim -önerge, niteliği açısından bunu çözer, çözmez, buna katılmıyorsanız, kanun daha geçmedi- gelin ÇEAŞ, Kepez'deki 17 000 masum vatandaşın birikimlerinin elinden alınmasına neden olan bu kamu iradesinde namuslu vatandaşları koruyacak kanunu birlikte çıkaralım. Yazık bu insanlara. Sosyal devlet olarak, bu ülkenin namuslu, dürüst insanlarının birikimlerini onlara iade edecek çözümleri biz bulamazsak, bunlar, sosyal devlete, yani, kamuya inancını nasıl devam ettirecek, bana söyler misiniz?! O 17 000 içerisinde siz de olabilirdiniz. Sizin inancınız kalır mıydı?! Üçbuçuk yıl buna seyirci kalmış olmanın hesabını biz sokaktaki namuslu vatandaşa verebilir miyiz?! Böyle bir şey var mı?! Peki -biz bunları defalarca söylüyoruz- neden dikkate alınmamasını İktidar bir algılama eksikliği olarak görmüyor da, bizim muhalefetimizi, son derece nezaket içermeyen bir dille, algılama eksikliği olarak anlatıyor?!

Sayın Yıldız'a bir şey söylüyorum; direkt şahsına; ama, söz geldiğinde, sözü hakkında... Şimdi, burada, yap-işlet-devretlerin arazi satış yöntemiyle onlara verilmesi yöntem olarak yanlıştır demiyoruz. Çok iyi bir yöntem bulmuşlar; kanunî olarak bunun onlara verilmesinin çözüm yolu budur. Bizim karşı çıktığımız, bu çözüm yolunda ortaya koyduğunuz kanun ve ifadelerin yanlışlığı değildir; bizim karşı çıktığımız, bu mantık yanlış. Kamu tam 2,5 sentten ucuz elektrik alacakken, ülkeyi zarara uğratmış bu firmaların bir de kamu eliyle mükâfatlandırılmasını biz halka anlatamayız diyoruz.

Diyor ki Sayın Ordu: "Bir çözümünüz var mı?" Ya, ben hayretler içerisinde kalıyorum; üçbuçuk yıl iktidardınız siz; üçbuçuk yıl konuşmayacaksınız, geleceksiniz muhalefete soracaksınız. İktidar olarak siz ne iş yaparsınız?!

HÜSNÜ ORDU (Kütahya) - Söyle çözümünü, çözümünü söyle.

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Var çözüm yolum; var çözüm yolum.

HÜSNÜ ORDU (Kütahya) -  Söyle çözümü, cevabını söyle.

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Hemen var… Dinlerseniz, bilgilenirseniz, gittiğinizde vatandaşa anlatacak bir şeyiniz olur.

Değerli arkadaşlar, tahkime gitmekten neden korkuyorsunuz?

HÜSNÜ ORDU (Kütahya) -  Söyle çözümü.

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Mademki, bu ülkeyi bunların soyduklarına, bunların bu ülkeyi zarara uğrattıklarına, Sayıştay raporunun içinde yer alan her tür siyasal eleştiriye sonuna kadar katılıyorsunuz; mademki, fizibilite raporları fazla, siz kandırılmışsınız; mademki, dolar…

HÜSNÜ ORDU (Kütahya) - Tacidar Bey, hiçbir şey anlamamışsın vallahi billahi, hiçbir şey anlamamışsın!

BAŞKAN - Sayın Ordu, lütfen…

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Şimdi söylüyorum... Bir müsaade ederseniz, sonuçta anlayacaksınız ne olduğunu.

Mademki, bu insanlar, 400 000 000 dolar kredi alacağız diye yola çıkmış, onu imtiyaz sözleşmesi yaparken kaynak olarak göstermiş, yüzde 90'ını kaçırarak bu devletin kanını emmiş…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Seyhan, lütfen toparlar mısınız.

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

Elinizde her tür kaynak var; devlet soyulmuş…

HÜSNÜ ORDU (Kütahya) - Çözüm, çözüm…

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Sorun ortada. Sorun, iktidara geldiğiniz anda tahkime giderek, önce bunları kamuoyuna deşifre etmek, bu ülkenin hukukunu kullanmak, tahkime giderek, uluslararası hukukta, devletin soyulduğunu anlatmaya çalışmaktır. Hukuku düzeltmek, sosyal devleti ifşa etmek, sosyal devletin icraatını sergilemek bu kadar zorsa, iktidar olmayacaksınız!

HÜSNÜ ORDU (Kütahya) - Cevabını alacaksın.

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Böyle bir şey yok. Oturduğunuz yerden "çözüm bulun..." Bunun çözümünü… Bugün, halka "yap-işlet-devretlerin altındaki araziye üstündekini de süsleyerek verelim, katmerli menfaat sağlayalım" demek çözüm değildir, çözüm değildir; bu, çözüm değildir! Bununla bize gelmeyin.

Çözüm arayacağınız yer burası değildir; çözüm arayacağınız yer, komisyonlardır, kanunun hazırlandığı yerlerdir. Oralarda, Cumhuriyet Halk Partisine, bu önergeleri getirdiğiniz zaman, önümüze koyup tartıştınız mı?! Çözümümüzü, mutabakatımızı aradınız mı?! Biz muhalefet ettiğimizde mi muhalefet partisinin sorumluluğunu hatırlatma gereği duyuyorsunuz?! Paraşütle iner gibi, bu önergeleri komisyondan geçirmediniz mi?! 2 nci maddedeki değişikliği son anda Türkiye Büyük Millet Meclisine vermediniz mi?!

Siz, bir sorumluluğu muhalefete hatırlatırken, getirdiğiniz değişikliklerin sorumluluğunun paylaşılması gerektiğini de buradan vurgulayın. Siz, bir duyarsızlığı bir haklılık olarak dile getirip "muhalefetin çözüm önerisi yok" diye kendi yapmanız gereken sorumluluğun üstüne bir şey çekemezsiniz!..

HÜSNÜ ORDU (Kütahya) - Hâlâ çözüm önerisi getiremediniz.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Çözüm önerge işte. Önergemiz var ya!

BAŞKAN - Lütfen Sayın Anadol…

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Çözüm önerge. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Seyhan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, karar yetersayısı istiyorum.

BAŞKAN - Arayacağım Sayın Anadol.

Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı yoktur; birleşime 10 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 20.08

 


DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 20.19

BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 99 uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

1099 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

4.- Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1133, 1/1074) (S. Sayısı: 1099) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet?.. Yerinde.

Tasarının 6 ncı maddesine bağlı geçici 10 uncu maddesi üzerinde Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebi ve arkadaşlarının vermiş olduğu önergenin oylanmasında karar yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi, önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım: Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Sayın milletvekilleri, Kâtip Üyeler arasında anlaşmazlık bulunduğu için, elektronik cihazla oylama yapacağım.

5 dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı vardır; önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutup, işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1099 sıra sayılı yasanın geçici 10 uncu maddesinin sonuna aşağıdaki ifadenin ilave edilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

                                                                                                Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları

"Geçici Madde 10- Perakende satış lisansı sahibi dağıtım şirketleri özelleştirme ile birlikte şirket merkezlerini bölgesinde en fazla tahsilat yaptıkları ile taşırlar ve tahsil edilen vergiler yine tahsilat oranları dikkate alınarak yerel yönetimlere dağıtılır."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Kayseri) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu, gerekçeyi mi okutayım, konuşacak mısınız?

Buyurun Sayın Aslanoğlu.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, devlet haksızlık yapmaz. Devlet, hiç kimseyi koruyup, kollamaz. Tüm vatandaşlar, devlete eşit uzaklıktadır. Tüm iller, bu devletin bir ilidir. Hiç kimseyi koruyup kollamaya hakkı yoktur devletin.

Değerli milletvekilleri -geçen de arz ettim- 21  bölgeye ayrılmış; bir tanesi, Malatya, Elazığ, Tunceli ve Bingöl. Tekrar özetliyorum: Yüzde 55 tahsilatı Malatya yapıyor, yüzde 45 tahsilatı üç il yapıyor ve bölgenin merkezi, 55 tahsilatı yapan ilde kurulmuyor. Bu hak mıdır, adalet midir?! Sayın Bakanım dedi ki geçen "arkadaşlarımız, kendi objektif kriterlerine göre bu merkezleri belirlemişlerdir." Sayın Bakanım, Malatya halkı, bu objektif kriterleri kim yaptıysa, bunu bilmek istiyor. Hangi objektif kriterlerle, bu bölgenin merkezi, yüzde 55 tahsilatı yapan, elektriği yüzde 55 harcayan ilin dışında başka bir ile alındığını, Malatya halkı, bu sizin objektif kriterlerinizi bilmek istiyor. Bu, bizim en tabiî hakkımız. Bizi bu konuda ikna edin; deyin ki, arkadaş, siz buna layık değildiniz, şu objektif kriterlerle, biz de bunu aldık, başka bir ile verdik; ama, bir başka ile verin demiyoruz; ama, buradaki objektif kriteriniz, buradaki, yüce devletimizin, acaba, objektif kriteri nedir, bilemiyorum.

Sayın Bakanım yine geçen bana dedi ki: "Malatya'yı teşvik bölgesi ilan ettik." Sayın Bakanım, siz ilan etmediniz, Malatya ilk 36 ilin arasına girdi ve şunu üzülerek söylüyorum: Bu Teşvik Kanunu, özellikle doğudaki milletvekili arkadaşlarım, bu Teşvik Kanunu, Türkiye'nin sırtına vurulmuş bir kamburdur. Bu Teşvik Kanunuyla, doğudaki hiçbir vilayete hizmet gitmez, birbirimizi kandırıyoruz. Başta da söyledim, bugün de söyledim; iki yıl geçti, bana, Şırnak'ta, Batman'da, Bitlis'te, Hakkâri'de bacası tüten bir tane fabrika gösterin arkadaşlar. Niye birbirimizi kandırıyoruz?! Bu Teşvik Kanunuyla bu ülke bir yere gitmez arkadaşlar. Bu Teşvik Kanunu, bu beş yıllık süreçle… Yirmibeş yıl verelim arkadaşlar, yirmibeş yıl… Diyarbakır'a, Van'a, Kars'a, Ardahan'a yirmibeş yıl verelim…

Sayın Bakanım "sizi çok seviyoruz" dediniz; çok sevseydiniz, ikibuçuk yıl oldu… İnönü Üniversitesi ne benim babamın malı ne hiç kimsenin babasının ne de sizin babanızın malı. İnönü Üniversitesi rahmetli İsmet İnönü adına kurulmuştur. İnönü Üniversitesindeki Turgut Özal Tıp Merkezi 8 inci Cumhurbaşkanımız adına kurulmuştur. Bu üniversitenin kadro kanununu üçbuçuk yıldır hâlâ vermiyorsanız, Malatya'yı sevmiyorsunuz "Malatya'yı seviyorum" diye lütfen bir daha demeyin Sayın Bakanım.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Aslanoğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutup, işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1099 sıra sayılı yasanın geçici 10 uncu maddesinin sonuna gelmek üzere aşağıdaki ifadenin eklenmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları

"Geçici Madde 10.- Perakende satış lisansı sahibi dağıtım şirketleri, belediye sınırları ve köylerimizdeki sokak aydınlatmaları için tüketilen elektrikten herhangi bir ücret almayacaktır."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Kayseri) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu, buyurun.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu önergemiz şu: Türkiye Cumhuriyeti bir sosyal hukuk devletidir. Son bir yıldır, belediye sınırları içerisindeki sokak aydınlatmalarının parasını, ilgili kurum, cebren belediyelere fatura ediyor arkadaşlar. Belediyelerin sokak aydınlatması diye bir görevi yoktur. Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir devlettir; halkın emniyetini, halkın can güvenliğini Türkiye Cumhuriyeti Devleti temin eder. Belediyelerin böyle bir bütçesi yok arkadaşlar. Maalesef, bugüne kadar hiçbir belediye ödemiyor veya bazı belediyeler sokak lambalarını kırdırıyor arkadaşlar. Halkın can güvenliğini sosyal hukuk devleti temin eder ve bazı belediyeler de ne yaptı arkadaşlar; TEDAŞ'ın elektrik hatlarına veya direk diktiği yerlere salma saldı, bu kadar ücret, kira ödeyeceksin dedi ve devletin kurumları birbiriyle kavga ediyor arkadaşlar. Bir de, köylerdeki sokak aydınlatması arkadaşlar…

Değerli milletvekilleri, şunu düşünün; lisans alan, burası özelleşti, herhangi bir bölge; bu belediyelerimize, ertesi gün icra gidecek. Bu belediyelerimize, bu köylerimize ertesi gün icra gidecek.

Sayın Bakanım, gerek Belediye Gelirleri Yasası gerek Özel İdare Yasası, Türkiye'de hakkaniyetle dağıtılmıyor. Özellikle, nüfusu 10 000-20 000 olan ilçelerimizde veya küçük illerimizde, çok dağınık yerleşim alanı var, buralara hizmet götürmek görevidir; ama, Türkiye'deki Özel İdare Yasası, nüfusa göre dağıtıldığı için, İstanbul'da örneğin, çok küçük alana sahip bir ilçe, 1 trilyon, ayda, özel idare payı alıyorsa İstanbul'daki o ilçe, Malatya'daki veya Trabzon'daki çok geniş alana sahip bir ilçe çok düşük ücret alıyor, para alıyor. Bu, hakkaniyetli değildir Sayın Bakanım. Özellikle bu Özel İdare Yasasıyla, bir şekilde, hakkaniyetli olmayan bir şekilde dağıtıldığı için belediyelerimiz çok zor durumdadır. Bunun için, bir de özel idarelere, köylerin aydınlatma bedeli gelecektir arkadaşlar. Onun için, Sayın Bakanım, mutlaka, özelleştikten sonra, bunlar, köylerimiz için ve belediyeler için büyük sorun yaratacaktır, ihaleyi alan kurumlar. Bunun şimdiden, burada önlemini alalım; şimdiden, özelleşecek kurumlar bilsin ki, sokak aydınlatmaları ve köy aydınlatmalarından elektrik bedeli alınmayacaktır. Bu koşulla girecek özelleştirmeye, bu koşulla çıkın özelleştirmeye eğer özelleştireceksiniz. Hiç değilse, halkın can güvenliğini temin etmek gibi bir erdemlilik vardır, bir sosyal devlet anlayışı vardır. Gelin, arkadaşlar, bu öneriyi lütfen kabul edin; halkımız için, insanımız için.

Değerli milletvekilleri, aksi halde, belediyeler, ücret    ödememek    için -elektrik, ödeyemiyor- özellikle geniş alandaki belediyeler, bu lambaları söndürecektir. Ben dikkatinize sunuyorum; gelin, bu öneriyi hep birlikte kabul edin; halkımız için, insanımız için, halkımızın can güvenliği için.

Hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1099 sıra sayılı yasanın geçici 10 uncu maddesinin sonuna gelmek üzere aşağıdaki ifadenin eklenmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları

"Geçici Madde 10 .- Perakende satış lisansı sahibi dağıtım şirketleri, tabi afete uğrayan bölgelerdeki üretici ve belediyelerin borçlarını Bakanlığın alacağı karar doğrultusunda ertelemek zorundadır."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Kayseri) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe: Tabiî afete maruz kalan bölgelerin korunması amacıyla.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul et-meyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılması-na Dair Kanun Tasarısının 6 ncı maddesinde yer alan  geçici 10 uncu maddenin sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Faruk Çelik (Bursa) ve arkadaşları

"Bu anlaşmalar damga vergisinden müstesnadır."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Kayseri) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkanım.

İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe: Geçiş dönemi anlaşmaları, özelleştirme öncesinde kamu üretim ve toptan satış şirketlerinin birbirleri arasında ve bu şirketlerle dağıtım şirketleri arasında, ülkemizde satılan enerjinin yüzde 85'i mertebesinde enerji alım-satımını düzenleyen sözleşmelerdir. Çok sayıda sözleşme olması ve miktarların çok yüksek olması, geçiş dönemi anlaşmalarının imzalanmasından doğacak Damga Vergisi dahil tüm vergi, resim ve harçların teşekküllere ve ilgili dağıtım şirketlerine, dolayısıyla da elektrik enerjisi fiyatlarına yük getirmesine yol açacaktır. Bu nedenle söz konusu maddeye eklenilen cümleyle bu sakıncanın ortadan kaldırılması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda geçici madde 10'u oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Geçici madde 11'i okutuyorum:   

GEÇİCİ MADDE 11.- 3096 sayılı Türkiye Elektrik Kurumu Dışındaki Kuruluşların Elektrik Üretimi, İletimi, Dağıtımı ve Ticareti ile Görevlendirilmesi Hakkında Kanun hükümlerine göre Bakanlık ile yapılan sözleşmesi karşılıklı mutabakatla sonlandırılarak, 4628 sayılı Kanun kapsamında adına üretim lisansı düzenlenen ve faaliyette bulunmalarına izin verilen şirketler tarafından, daha önce düzenlenen sözleşme kapsamında lehlerine irtifak hakkı tesis edilmiş Hazinenin özel mülkiyetinde bulunan taşınmazların doğrudan satışının talep edilmesi durumunda; bu taşınmazlar rayiç bedeli ile üzerlerinde bulunan yapı ve tesislerin Hazineye geçmesi gereken kısmı için tespit edilecek bedel üzerinden, Maliye Bakanlığınca hak lehdarına doğrudan satılabilir.

Yapı ve tesislerin Hazineye geçmesi gereken kısmı için şirketten alınacak bedel, bu yapı ve tesisler için tarife yoluyla Bakanlıkça şirkete yapılan ödemeler ile kanunî faiz uygulanmak suretiyle bulu-nacak toplam tutardır. Yapı ve tesisler için tarife yoluyla Bakanlıkça şirkete bir ödeme yapılmamış ise, satış bedeli tespit edilirken taşınmazın üzerinde bulunan yapı ve tesislerin  değeri dikkate alınmaz.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen, Birgen Keleş, İstanbul Milletvekili.

Buyurun Sayın Keleş.

Süreniz 10 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA BİRGEN KELEŞ (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının geçici 11 inci maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun ve kendimin görüşlerini açıklamak için söz almış bulunuyorum ve Yüce Meclise saygılar sunuyorum.

Enerji sektörünün uygulanmasını yönlendiren kanunlardan bir tanesi 1984 tarihli ve 3096 sayılı Yasadır ve bu kanun ile enerji sektöründe kamu tekeline son verme açısından bir adım atılmıştır. 2001 tarihli ve 4628 sayılı Yasa ile de enerji sektöründe özelleştirme konusunda önemli kararlar alınmıştır. İncelemekte olduğumuz tasarıyla da özel sektöre yeni olanaklar sunulmaktadır.

4628 sayılı Yasada var olan anonim şirketlerin hisselerinin nama yazılı olması koşulu, incelemekte olduğumuz tasarıda, sermaye piyasası mevzuatına göre borsada işlem gören hisseler dışındaki hisseler için geçerli sayılmıştır. Tabiî, bu durum, kamunun sektördeki firmaları kontrol etmesini güçleştirecek olan bir değişikliktir. Organize sanayi bölgelerinde şirket kurma, anonim şirket kurma zorunluluğunun ve bölgede ortalama fiyatı aşmama zorunluluğunun kaldırılması ise organize sanayi bölgelerinde fiyatların kontrolünü güçleştirecektir.

Getirilen düzenlemelerle, esasen yetersiz olan yaptırımlar daha da yetersiz hale bu yasayla getirilmektedir. Ayrıca, incelemekte olduğumuz tasarıyla, özel firmalara dağıtım hakkı tanınmaktadır. Daha önce kurul inisiyatifinde bulunan irtifak hakkı tesisi otomatik hale getirilmiştir; ayrıca, yap-işlet-devret tesislerinin işletmecilerine devri de öngörülmektedir. O yap-işlet-devret tesisleri ki, bir süre sonra kamuya geçmesi öngörülmektedir; ama, işletmecilere devredilecektir.

Şimdi, Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu raporu ile Sayıştay raporunda sık sık görülen "kamu yararı gözetmeme ve kamunun zararına sebep olma, haksız kazanca yol açma" bu madde için de geçerlidir.

Değerli arkadaşlarım, geçici 11 inci maddeye göre, 3096 sayılı Yasa kapsamında Bakanlıkla yapılan, sözleşmesi karşılıklı mutabakatla sonlandırılan ve 4628 sayılı Yasa çerçevesinde üretim lisansı alan firmalar, daha önceki sözleşmeye göre kendilerine irtifak hakkı tesis edilen arazileri talep edebilirler ve bu talebi yaptıkları takdirde de Maliye Bakanlığı bunlara imkân tanımakta ve bunları kendisine doğrudan satabilmektedir.

Yapı ve tesisler için öngörülen bedel, söz konusu yapı ve tesisler için tarife yoluyla Bakanlıkça şirkete yapılan ödemelere kanunî faizlerin eklenmesiyle bulunan tutardır. Yasada "hak lehtarına satılır" diyor.

Değerli arkadaşlarım, hak lehtarı nedir? Nedir bu hak lehtarı; yap-işlet-devret modeline göre, yatırımı yapan ve yatırımı belli bir süre işleten özel kuruluşlardır; ama, bir süre işletildikten sonra, yatırım bedelini geri aldıktan sonra ve kâr elde ettikten sonra bunu kamuya devretmekle mükelleftirler. Şimdi hem de devrederken borçsuz olarak devretmek, eksiksiz olarak devretmek, bakımı yapılmış olarak, işler halde devretmek zorundadırlar. Ben, bu geçici maddeyi tekrar tekrar okudum; çünkü, bir türlü, bir hükümetin, içinde bulunduğumuz koşullarda böyle bir karar alabileceğini düşünmedim.

Santralların topraklarını kime satıyorsunuz; santralı kuran, işleten firmalara. Neden satıyorsunuz; istedikleri için. Neyle birlikte satıyorsunuz; üzerindeki santralarla birlikte satıyorsunuz. Kim bu şirketler; yatırımın ve üretimin her aşamasında her türlü yolsuzluğu, usulsüzlüğü yaptıkları, kamu zararına yol açtıkları raporlarla tespit edilmiş olan şirketler. Bunları ben söylemiyorum, çok saygıdeğer iki tane kuruluş, Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu ile Sayıştay söylüyor. Şimdi, Enerji Bakanı da kabul ediyor bunu, Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonundaki tartışmalarda bunu kabul etti, buradaki itirazları ve eleştirileri. Ayrı ayrı hazırlanan raporlarda yer alan yolsuzlukları, usulsüzlükleri kabul ettiğiniz halde, bunları yapan şirketler lehine ne hakla düzenleme yapıyorsunuz?! Onlardan hesap sormanız gerekirken, ne hakla bu şirketlere arsaları ve santralları satmayı planlıyorsunuz?! Ne hakla?!

Bu aşamada sözleşmeye son vermek, şirketler lehine yapılan bir düzenlemedir ve şunu yapıyorsunuz bunu sağlayarak: Aslında, tarifenin düşeceği bir dönemde, yani, yatırımların geri ödemesinin biteceği ve tarifelerin düşeceği bir dönemde, onların düşük fiyatla enerji satmasından vazgeçiyorsunuz ve onların daha yüksek fiyatla enerji satmaya devam etmesini imkân dahiline koyuyorsunuz.

Santral ve tesisler için devlete ödenmesi düşünülen fiyat, sadece devletin ödediği fiyatın üzerine kanunî faizin eklenmesidir. Değerli arkadaşlarım, oysa, bu santralların ömrü sonuna kadar kamu tarafından işletilmesi, gelirlerinden ve kârından kamunun yararlanması mümkündür. Mesela, hidroelektrik santrallarının ömrü çok uzundur, işletme maliyeti düşüktür. Bunun işletme olanağından vazgeçiyorsunuz ve ihalesiz olarak şirketlere devrini kabul ediyorsunuz.

Getirilen düzenlemeyle, bugüne kadar devletin uğradığı zarardan dolayı kamunun hakkından da vazgeçmiş oluyorsunuz. Sayıştay raporu bu zararı 2,3 milyar dolar olarak belirliyor. Yalnız, bazı zararların hesaplanmadığı bizzat Sayıştay tarafından itiraf edilmiştir. Dolayısıyla 2,3'ü doğru bile kabul etsek -ki, değildir- bu sadece kamu zararıdır. Halbuki, özel sektör de elektriğin yüksek fiyatla satılmasından zarar görmektedir. Şöyle ki: İhracatta rekabet olanağını kaybetmektedir yüksek elektrik fiyatı nedeniyle, ithalatta yurt içinde ithal edilen mallarla rekabet edememektedir; ama, bu da tam olarak zararı yansıtmamaktadır. Aslında, elektriği pahalı olarak kullanan ve de pahalı elektrikle üretilen mal ve hizmetleri kullanan toplum zarar etmektedir. Bunların hepsinden vazgeçiyorsunuz bu önerinizle.

Sayın milletvekilleri, 4628 sayılı Yasanın 14 üncü maddesinde "yabancı gerçek ve tüzelkişiler elektrik üretim, iletim ve dağıtım sektöründe sektörel bazda kontrol oluşturacak şekilde pay sahibi olamaz" demektedir. Şimdi, bu tasarıda, oysa, biliyorsunuz, nama yazılı olma koşulu, Sermaye Piyasası mevzuatına göre borsada işlem görenler için geçerli sayılmamaktadır; bu da, kontrolü güçleştirmektedir. Ayrıca, 11 inci madde, devredilmesini öngörmektedir. Bu da, 4628 sayılı Yasanın 15 inci maddesinin (d) bendine aykırıdır; çünkü, 15 inci maddenin (d) bendi, tüzelkişilerin kamuya ait araziler üzerinde mülkiyetin gayri aynî hak tesisini ve bu arazilerin kiralanmasını talep edebileceklerini öngörmektedir. Yani, ihtiyaca göre, intifa, irtifak, üst hakkı verme ve uzun süreli kiralama mümkündür; ama, mülkiyetin devri söz konusu değildir. Şimdi, İktidar, biz önerge veriyoruz ve bu maddeyi üretime geçmemiş şirketler için öngörüyoruz diyecektir. Bir defa, üretime henüz geçmemiş olan şirketlerin ne yapmış oldukları, hesaplarını nasıl düzenledikleri, birtakım suiistimallere olanak sağlayıp sağlamadıkları henüz belli değildir.

İkincisi, üretime geçmemiş şirketlere verdiğiniz takdirde, o zaman diğerleri de bu hakkı talep edebileceklerdir.

Üçüncüsü, son çıkarılan yenilenebilir enerji kaynaklarıyla ilgili bir yasa vardır; bu yasada diyor ki: 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu kapsamındaki sözleşmelere sahip şirketler, eğer bu kanun kapsamındaki yenilenebilir enerji kaynaklarından üretim yapmak istiyorlarsa ve işletmeye geçmemişlerse, onlar yap-işlet-devret modeli kapsamındaki haklarından vazgeçtikleri takdirde, o zaman bu kapsamdaki uygulamalardan yararlanırlar. Yani, yenilenebilir enerji kaynaklarından, ancak işletmeye daha önce geçmemiş olan şirketlerin yararlanabileceğini söylüyor. Peki, ama, bunlar için de bir kaynak devretmeniz gereksiz zaten; çünkü, anlaşmaya varılmış, mutabakata varılmış ve bunlar, yenilenebilir enerji kaynaklarından işletmeye geçme hakkı kazanmışlar.

Nitekim, 5346 sayılı bir Yasa var; o yasada da deniliyor ki, 8 inci maddesinde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Keleş, lütfen toparlar mısınız.

Buyurun.

BİRGEN KELEŞ (Devamla) - Toparlayacağım efendim.

"Orman ve Hazine mülkiyetinde veya devletin hüküm ve tasarrufu altında bulanan her türlü taşınmaz, bu Kanun kapsamındaki yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik enerjisi üretimi yapmak amacıyla kullanacak olan şirketlere bedeli karşılığında kiralanabilir, irtifak hakkı tesis edilebilir veya kullanma izni verilebilir."

Şimdi, değerli arkadaşlarım, dikkatinizi çekerim "kullanılabilir" diyor, "kullanma hakkı verilebilir", "irtifak hakkı tesis edilebilir" veyahut da "kiralanabilir" diyor, "mülkiyeti devredilebilir" demiyor. Yani, kamu hukukunun genel ilkelerine göre, özel sektör tarafından yapılabilecek işler özel sektöre verilebilir; ama, bunların asıl kamu tarafından yapılması esastır. Özel sektöre verilebilir; ama, tüm sorumlulukları devlette kalmak koşuluyla, kamuda kalmak koşuluyla verilebilir. Mülkiyetin devri söz konusu olmamalıdır. Kaldı ki, dağıtım ihaleleriyle ilgili olarak getirilen koşullar, Türk firmalarının tek başlarına ihaleye girmelerine engeldir, ancak, yabancılarla ortak olarak girilebilir. Kaldı ki, değerli arkadaşlarım, özelleştirmede yerli-yabancı ayırımı yapmadığımız için, bir şirketin Türkler tarafından alınması söz konusu olsa da, bunların yabancıların eline geçmeyeceğinin hiçbir garantisi yoktur. 10 Şubatta Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarı bir açıklama yaptı ve "Elektrik Piyasası Kanunu amaçlarına ulaşamadı; üretim, yatırım, dağıtım, üretim, dağıtım ve perakende satışların özel şirketlerde toplanması sonucunda bölgesel elektrik tekelleri yaratıldı" dedi. Özelleştirmede yerli-yabancı ayırımı yapılamadığı için bir süre sonra yabancı tekeller oluşturulacaktır; bu kaçınılmazdır. Hatta, yabancı kamu tekeli de oluşturulabilir; çünkü, yabancı şirketlerde kamu payının ne olduğu kontrol bile tarafınızdan edilmemektedir.

İçinde bulunduğumuz koşullarda yapılacak üç iş vardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BİRGEN KELEŞ (Devamla) - Bitmek üzere Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Keleş.

BİRGEN KELEŞ (Devamla) - Bir: Geçici 11 inci madde geri çekilmelidir.

İki: Doğalgaz ve yap-işlet-devret deneyiminden sonra aynı hatalara düşmemek için enerji sektöründe ciddî bir planlama yapılmalı, sorunları ve çözüm yolları bütün yönleriyle tartışılmadan nükleer santral kararı alınmamalıdır. Verdiğimiz Meclis araştırması önergesi bu amaca dönüktür.

Üç: Yapılan yolsuzlukların, usulsüzlüklerin ve suiistimallerin de mutlaka hesabı sorulmalıdır.

Üçbuçuk yıl gibi uzun bir süreyi "müzakere yapıyoruz" diye geçiren Hükümet, hiç değilse bu aşamada, kamu zararı ve dışa karşı duyarlı olma konusunda farklı bir tutum izlemelidir. Özelleştirme adı altında en önemli tesisleri yabancıların eline geçen, bankacılık sektöründeki yabancı oranı daha bugünden yüzde 30'ları aşan bir ülkede santralların da yabancıların eline geçmesi çok doğru bir yaklaşım değildir ve bundan özenle kaçınılmalıdır.

Şahsım adına aldığım söz hakkında, diğer itirazlarımı söyleyeceğim.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Keleş.

Çalışma süremizin tamamlanmasına çok kısa bir süre kalması sebebiyle, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 10 Mayıs 2006 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 20.55