DÖNEM:
22 CİLT: 119 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
99 uncu Birleşim
9 Mayıs 2006 Salı
İ
Ç İ N D E K İ L E R
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMA
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GündemdIşI Konuşmalar
1.- Çorum Milletvekili Ali Yüksel
Kavuştu'nun, Vakıf Haftası münasebetiyle, Türk kültür ve medeniyetinin temelini
oluşturan vakıfların önemine ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı
2.- Trabzon Milletvekili Şevket Arz'ın,
Karadenizli fındık ve çay üreticilerinin sorunları ile alınması gereken
tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması
3.- Kütahya Milletvekili Alaettin
Güven’in, Yunus Emre'yi Anma Haftasına ilişkin gündemdışı konuşması
B) Tezkereler ve Önergeler
1.- Bahreyn Temsilciler Meclisi Başkanı
Khalifa Bin Ahmet Al Dahrani'nin davetlisi olarak Bahreyn'e resmî ziyarette
bulunacak olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın
beraberindeki Parlamento heyetini oluşturmak üzere gruplarınca isimleri
bildirilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1045)
2.- Akdeniz Parlamenter Asamblesinde
Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grubu oluşturmak üzere, AK Parti
Grup Başkanlığınca Bursa Milletvekili Mustafa Dündar'ın aday gösterildiğine
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1046)
3.- Estonya ve Finlandiya'da yapılacak
Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Parlamento Başkanları Konferansına, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanını temsilen, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanvekili İsmail Alptekin'in icabet etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/1047)
4.- Avrupa Kıtası Habitat Küresel
Parlamenterleri Yönetim Kurulu Üyesi ve Hollanda Parlamentosu Üyesi J.H.J.
Kruijsen'in, TBMM Çevre Komisyonu Başkanı Ahmet Münir Erkal'ı, Lahey'de
yapılacak olan Habitat Düzeyinde Avrupa
Küresel Parlamenterleri Beşinci Bölgesel Forumuna davetine icabetine ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/1048)
5.- Moldova Parlamentosu Başkanı Eugenia
Ostapcıuc'un davetine, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ı
temsilen, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili Ali Dinçer'in, beraberinde
bir Parlamento heyetiyle icabet etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1049)
6.- İstanbul Milletvekili Ahmet Güryüz
Ketenci'nin, Siyasî Partiler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin (2/721) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/385)
7.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün,
17.3.1981 Tarihli ve 2429 Sayılı Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/626) doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/386)
C) Gensoru, Genel Görüşme, Meclİs SoruşturmasI ve Meclİs AraştIrmasI
Önergelerİ
1.- Kastamonu Milletvekili Musa Sıvacıoğlu
ve 20 milletvekilinin, başta Kastamonu olmak üzere yurtiçi ve yurt dışındaki
tarihî ve kültürel varlıklarımızın tespiti ve korunması için alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/363)
2.- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Grup Başkanvekilleri, İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol, İstanbul Milletvekili
Ali Topuz ve Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Batı Trakya Türk azınlığının
içinde bulunduğu durum konusunda genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi
(8/28)
V.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Saymanlığının 2005 Yılı Ekim, Kasım, Aralık ayları hesabına ait Türkiye Büyük
Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu raporu (5/25) (S. Sayısı: 1146)
2.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş
ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici
Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S.
Sayısı: 305)
3.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve
Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030)
(S. Sayısı: 904)
4.- Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/1133, 1/1074) (S. Sayısı: 1099)
VI.-
ÖNERİLER
A) Sİyasî Partİ Grup Önerİlerİ
1.- (8/27) esas numaralı genel görüşme
önergesinin öngörüşmesinin Genel Kurulun 9 Mayıs 2006 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin Anavatan
Partisi Grup önerisi
2.- (10/206), (10/348), (10/362) esas
numaralı Meclis araştırması önergelerinin öngörüşmelerinin, Genel Kurulun
9.5.2006 Salı günkü birleşiminde ve birlikte yapılmasına ilişkin CHP Grup
önerisi
VII.-
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol'un,
Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa'nın, konuşmasında, Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
VIII.-
SORULAR VE CEVAPLAR
A) YazIlI Sorular ve CevaplarI
1.- Ordu Milletvekili İdris Sami
TANDOĞDU'nun, infaz koruma memurlarının özlük haklarına ilişkin sorusu ve
Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/13062)
2.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in,
zamanaşımına uğrayan davalara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in
cevabı (7/13155)
3.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in,
turizm sektörünün desteklenmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Kültür ve
Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/13283)
4.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın,
özelleştirme mağduru geçici personelin özlük haklarına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı
(7/13291)
5.- Denizli Milletvekili Ümmet
KANDOĞAN'ın, asgarî ücret politikasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/13310)
6.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in,
erken seçime hazırlık yapıldığı iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/13326)
7.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in,
Avrupa Birliğine gönderildiği iddia edilen bir mektuba ilişkin Başbakandan
sorusu ve Devlet Bakanı Ali BABACAN'ın cevabı (7/13329)
8.- İzmir Milletvekili K. Kemal ANADOL'un,
bazı mahkemelerin Türk Patent Enstitüsünün binalarını kullanmasına ilişkin
sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/13338)
9.- İstanbul Milletvekili Birgen KELEŞ'in,
Çatalca orman köylülerinin mağduriyetine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman
Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/13351)
10.- Isparta Milletvekili Mevlüt
COŞKUNER'in, TMSF'nin el koyduğu bazı şirketlerdeki uygulamalara ilişkin sorusu
ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in cevabı (7/13367)
11.- Hatay Milletvekili İnal BATU'nun, AB
tarama süreci müzakerelerine katılıma ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Ali
BABACAN'ın cevabı (7/13388)
12.- Bilecik Milletvekili Yaşar TÜZÜN'ün,
Millî Kütüphane Başkanlığına yapılan atamaya ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm
Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/13420)
13.- İzmir Milletvekili Canan ARITMAN'ın,
İstanbul'da bir vakıf tarafından açıldığı iddia edilen müzeye ilişkin sorusu ve
Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/13421)
14.- Gaziantep Milletvekili Abdulkadir
ATEŞ'in, sözleşmeli personelin işsonu tazminatlarına ilişkin sorusu ve Kültür
ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/13422)
15.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in,
Merkez Bankası Başkanı atama kararnamesine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm
Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/13423)
16.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün,
tur organizatörlüğüne ve turizm acenteliğine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm
Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/13424)
17.- Muğla Milletvekili Ali Cumhur
YAKA'nın, bir filme yaş sınırlaması getirilmemesinin nedenlerine ve film öncesi
reklamlara ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı
(7/13427)
18.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim
ÖZKAN'ın, Burdur-Gölhisar'daki bir antik kente ilişkin sorusu ve Kültür ve
Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/13428)
19.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, emekli olmuş bir personel hakkında atama işlemi yapıldığı
iddiasına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı
(7/13429)
20.- İstanbul Milletvekili Berhan
ŞİMŞEK'in, Elazığ merkezdeki bir taşınmazın satış ihalesine ilişkin sorusu ve
Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/13433)
21.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil
ÜNLÜTEPE'nin, özelleştirilen SEKA Çay İşletmesine ilişkin sorusu ve Maliye
Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/13435)
22.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
ilköğretim inşaatı ihalelerine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
ÇELİK'in cevabı (7/13456)
23.- İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in,
mayın tespit ve temizleme ile ilgili proje çalışmaları olup olmadığına ilişkin
sorusu ve Millî Savunma Bakanı M. Vecdi GÖNÜL'ün cevabı (7/13464)
24.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in,
Merkez Bankası Başkanı atama kararnamesine ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı
Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/13471)
25.- Denizli Milletvekili Ümmet
KANDOĞAN'ın, Nevşehir'deki bazı yerlerde patates üretiminin yasaklanmasına,
AK Parti Rize İl Başkanının Hemşin'de bir
çay fabrikası kurulacağı beyanına,
- Malatya Milletvekili Süleyman
SARIBAŞ'ın, sulanabilir arazilere ve sulama projelerine,
Organik tarıma,
- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Çumra
Tarım Kredi Kooperatifince icraya verilen çiftçilere,
- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un,
ziraî ilaçlamada izlenen usule,
- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, pamuk
üretimine ve ticaretine,
- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in,
Merkez Bankası Başkanı atama kararnamesine,
- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, şube
müdürlüklerine yapılan atamalara,
- Muğla Milletvekili Gürol ERGİN'in, tarım
arazileri üzerindeki politikalara,
- Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN'ın,
Ziraat Bankasının çiftçiye kredi kullandırma koşullarına,
Tarım Kredi Kooperatiflerinin bazı
uygulamalarına,
Patates üreticilerinin TEDAŞ'a olan
borçlarına,
Patates ithal edilip edilmediğine,
- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, hazır
kıyma satışına,
- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın,
doğrudan gelir desteği ödemelerine,
Arazi toplulaştırmalarına,
Tarım Sigortaları Kanununun uygulamasına,
- Kırklareli Milletvekili Mehmet S.
KESİMOĞLU'nun, bir bankada açılan şûra özel hesabına,
İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/13484, 13485, 13486, 13487, 13488, 13489,
13490, 13491, 13492, 13493, 13494, 13495, 13496, 13497, 13498, 13499, 13500,
13501, 13502)
26.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in,
pirinç ithalatı kotasının kaldırılmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı Kürşad TÜZMEN'in cevabı (7/13518)
27.- Adana Milletvekili N. Gaye
ERBATUR'un, SHÇEK sosyal hizmet danışma hattına,
SHÇEK'in rehabilitasyon hizmetlerine,
Kadın sığınma evlerine,
İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Nimet
ÇUBUKÇU'nun cevabı (7/13564, 13565, 13566)
28.- İstanbul Milletvekili Berhan
ŞİMŞEK'in, halk oyunları yarışması Ankara elemelerinin bazı jüri üyelerine
ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/13581)
29.- Mardin Milletvekili Muharrem
DOĞAN'ın, Mardin İlinde yapılan çalışmalara ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm
Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/13582)
30.- Denizli Milletvekili Ümmet
KANDOĞAN'ın, nareciye üretiminde kullanımı ruhsatlandırılmış ilaçlara,
- Çanakkale Milletvekili Ahmet KÜÇÜK'ün,
çeltik ve pirinç ithalatına,
- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
İznik Gölünde yapılan balıkçılıktaki sorunlara,
- Malatya Milletvekili Süleyman
SARIBAŞ'ın, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün devredilen işlerine, makinelerine
ve personeline,
- Manisa Milletvekili Nuri ÇİLİNGİR'in,
Manisa-Salihli'de bazı tarım faaliyetlerinin desteklenmesine,
- Manisa İlindeki tarım faaliyetlerinin
geliştirilmesine,
İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/13611, 13612, 13613, 13614, 13615, 13616)
31.- İstanbul Milletvekili Kemal
KILIÇDAROĞLU'nun, mısır ithalatı lisansı olan şirketlere ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı Kürşad TÜZMEN'in cevabı (7/13622)
32.- Manisa Milletvekili Nuri ÇİLİNGİR'in,
Manisa-Salihli Organize Sanayi Bölgesine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret
Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/13624)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat
14.00'te açılarak altı oturum yaptı.
Kastamonu Milletvekili
Mehmet Yıldırım, Şeyh Şaban-ı Veli (Hazreti Pir) ve Kastamonu Evliyaları
Haftasına,
Karaman Milletvekili
Mevlüt Akgün, Türkçenin yeniden devlet dili oluşunun 729 uncu yılına, Karaman
Türk Dil Bayramı ve Yunus Emre'yi anma etkinliklerine,
Eskişehir Milletvekili
Mehmet Ali Arıkan, Yunus Emre'yi Anma Haftasına,
İlişkin gündemdışı birer
konuşma yaptılar.
İsveç Parlamentosu
Başkanı Björn von Sydow'un davetlisi olarak İsveç'e resmî ziyarette bulunacak
olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın beraberindeki
Parlamento heyetini oluşturmak üzere gruplarınca isimleri bildirilen
milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Çanakkale Milletvekili
İbrahim Köşdere hakkında tanzim edilen soruşturma dosyasının geri
gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi okundu; Anayasa ve Adalet
Komisyonları üyelerinden kurulu karma komisyonda bulunan soruşturma dosyasının
Hükümete geri verildiği,
Gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 74
üncü sırasında yer alan 417 sıra sayılı kanun teklifinin bu kısmın 6 ncı
sırasına alınmasına ilişkin CHP Grubu önerisinin, yapılan görüşmelerden sonra,
kabul edilmediği,
Açıklandı.
Gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
3 üncü sırasında bulunan,
Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S.
Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon
raporu henüz gelmediğinden,
4 üncü sırasında bulunan,
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısının (1/1030)
(S. Sayısı: 904), görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır
bulunmadığından,
Ertelendi.
5 inci sırasında bulunan,
Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı;
Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının (1/1133, 1/1074) (S. Sayısı: 1099), görüşmelerine devam olunarak, 6
ncı maddesine kadar kabul edildi, 6 ncı maddeye bağlı geçici 9 uncu madde
üzerinde bir süre görüşüldü.
9 Mayıs 2006 Salı günü
saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 20.01'de son verildi.
Nevzat Pakdil
Başkanvekili
|
Ahmet
Küçük |
Harun
Tüfekci |
|
Çanakkale |
Konya |
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
No.: 135
II.- GELEN KÂĞITLAR
5 Mayıs 2006 Cuma
Teklif
1.- Kocaeli Milletvekili
İzzet Çetin ve 35 Milletvekilinin; Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/776) (Plan ve Bütçe Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27.4.2006)
No.: 136
8 Mayıs 2006 Pazartesi
Tasarı
1.- İl İdaresi Kanunu ile
Bakanlıklar ve Bağlı Kuruluşlarda Atama Usulüne İlişkin Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/1200) (Plan ve Bütçe; Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm ile İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.5.2006)
Teklifler
1.- Balıkesir
Milletvekili Ali Aydınlıoğlu'nun; Balıkesir İlinde Altınoluk Adıyla Bir İlçe
Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/777) (İçişleri ile Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.5.2006)
2.- Bursa Milletvekili Sedat
Kızılcıklı'nın; Vergi Usul Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi (2/778) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.5.2006)
3.- Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu ve 3 Milletvekilinin; Mera Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/779) (Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.5.2006)
4.- Kocaeli Milletvekili
Mehmet Sefa Sirmen'in; 5393 Sayılı Belediyeler Kanununun Geçici 5 inci
Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/780) (İçişleri ile Plan ve
Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.5.2006)
5.- İstanbul Milletvekili
Gülseren Topuz'un; Karayolları Trafik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/781) (İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
4.5.2006)
Rapor
1.- 13/04/2006 Tarihli ve
5487 Sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu ve Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü
Maddeleri Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme
Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1197) (S. Sayısı: 1152)
(Dağıtma tarihi: 8.5.2006) (GÜNDEME)
No.: 137
9 Mayıs 2006 Salı
Tasarı
1.- Umumi Hayata Müessir
Afetler Dolayısiyle Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanunda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı (1/1201) (Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.5.2006)
Teklifler
1.- Samsun Milletvekili
Mustafa Çakır'ın; Uluslararası 19 Mayıs Atatürk Gençlik ve Spor Karadeniz
Oyunları Hakkında Kanun Teklifi (2/782) (Plan ve Bütçe ile Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.5.2006)
2.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun; Çekle Ödemelerin
Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/783) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 3.5.2006)
3.- İstanbul Milletvekili Zeynep Karahan Uslu ve 4 Milletvekilinin;
Hemşirelik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/784) (Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.5.2006)
Tezkere
1.- Cumhurbaşkanlığı 2005
Mali Yılı Kesinhesap Cetvelinin Sunulduğuna İlişkin Cumhurbaşkanlığı Genel
Sekreterliği Tezkeresi (3/1044) (Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını
İnceleme Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.5.2006)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
Gaziantep seyahatinin giderlerine ve Başbakanlığın kullandığı bir uçağa ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13694) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/4/2006)
2.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in,
Yargıtay Başsavcılığının bazı bürokratlar hakkında soruşturma talebi olup
olmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13695) (Başkanlığa geliş
tarihi: 11/4/2006)
3.- Denizli Milletvekili Mustafa
GAZALCI'nın, tütün alımına ve tütün üreticilerinin desteklenmesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13696) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/4/2006)
4.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın,
Emniyet Teşkilatındaki kadrolaşma iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/13697) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/4/2006)
5.- Nevşehir Milletvekili Mehmet
ELKATMIŞ'ın, Nevşehir'de düzenlenen Uluslararası Yerel Yönetimler Barış
Konferansına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13698) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12/4/2006)
6.- Yozgat Milletvekili Emin KOÇ'un, İran
Büyükelçisi ile yapılan görüşmeye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/13699) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/4/2006)
7.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in,
siyasi etik ve siyasetin finansmanı ile ilgili kanun tasarısı taslağına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13700) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/4/2006)
8.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in,
Danıştay ile ilgili bir konuşmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/13701) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/4/2006)
9.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in,
2005 yılı millî gelir hesaplamalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/13702) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/4/2006)
10.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in,
konut edindirme yardımı kesintilerinin nemalandırılmasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/13703) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/4/2006)
11.- Sivas Milletvekili Nurettin SÖZEN'in,
Irak'tan ithal edilen radyasyonlu hurdalara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/13704) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/4/2006)
12.- Muğla Milletvekili Fahrettin
ÜSTÜN'ün, özelleştirme sonucu geçici personel olarak istihdam edilen
çalışanların özlük haklarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13705)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/4/2006)
13.- Muğla
Milletvekili Fahrettin ÜSTÜN'ün, Muğla'daki Tütün İşletme Müdürlüklerinin
kapatılacağı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13706)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/4/2006)
14.- Adana Milletvekili Tacidar SEYHAN'ın,
İstanbul-Tuzla'da bulunan zehirli atık dolu varillere ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/13707) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/4/2006)
15.- Denizli Milletvekili Ümmet
KANDOĞAN'ın, taksi şoförlerine karşı işlenen suçlara ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/13708) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)
16.- Samsun Milletvekili Haluk KOÇ'un,
TÜBİTAK Başkanlığına yapılan atamayla ilgili yargı kararına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/13709) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)
17.- İzmir
Milletvekili Muharrem TOPRAK'ın, engelli çocukların 23 Nisan Çocuk Şenliğine
katılımının sağlanmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13710)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)
18.- Çanakkale
Milletvekili Ahmet KÜÇÜK'ün, esnaf ve sanatkarların desteklenmesine ve taksici
esnafın can güvenliğine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13711)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)
19.- Adana Milletvekili Kemal SAĞ'ın, bir
şahsın resmi danışmanı olup olmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/13712) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)
20.- İzmir Milletvekili Oğuz OYAN'ın,
Emlak Gayrimenkul Yatırım Ortaklığının denetim raporuna ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/13713) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)
21.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın,
haklarında soruşturma izni verilmeyen bürokratlara ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/13714) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)
22.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın,
kamu görevlilerince atama kararları aleyhine açılan davalara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13715) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)
23.- Hatay Milletvekili Gökhan DURGUN'un,
2003'ten itibaren Hatay'da yapılan ihalelere ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/13716) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)
24.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in,
televizyon yayınlarına ve eğitici programlara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/13717) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/4/2006)
25.- Muğla Milletvekili Gürol ERGİN'in,
özelleştirme sonucu geçici personel olarak istihdam edilen çalışanların
sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13718) (Başkanlığa
geliş tarihi: 14/4/2006)
26.- Adana Milletvekili N. Gaye
ERBATUR'un, su kaynaklarının sürdürülebilir kullanımına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/13719) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/4/2006)
27.- İzmir Milletvekili Oğuz OYAN'ın,
Başbakanlık Teftiş Kurulunun TOKİ ile ilgili raporuna ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/13720) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/4/2006)
28.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın,
Millî Eğitim Bakanına yönelttiği bir yazılı soru önergesine cevap verilmemesine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13721) (Başkanlığa geliş tarihi:
14/4/2006)
29.- Çanakkale Milletvekili Ahmet
KÜÇÜK'ün, Avustralya ile Çanakkale'de bazı organizasyonlar yapılıp
yapılmayacağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13722) (Başkanlığa
geliş tarihi: 18/4/2006)
30.- İstanbul Milletvekili Ali Rıza
GÜLÇİÇEK'in, Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi Dersinin zorunlu dersler arasından
çıkarılıp çıkarılmayacağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13723)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/4/2006)
31.- Denizli Milletvekili Mustafa
GAZALCI'nın, köy enstitülerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13724)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/4/2006)
32.- Şanlıurfa Milletvekili Turan
TÜYSÜZ'ün, Yüce Divanda görülen davaların yargılama giderlerine ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13725) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/4/2006)
33.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın,
adliye mensuplarına servis aracı tahsis edilmesine ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13726) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/4/2006)
34.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın,
Kilis Cezaevinde tutuklu bulunan bir şahsa ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13727) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)
35.- Hatay Milletvekili Gökhan DURGUN'un,
2003'ten itibaren Hatay'da yapılan ihalelere ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13728) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)
36.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın,
Kayseri Cezaevi yönetimiyle ilgili bazı iddialara ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13729) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/4/2006)
37.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in,
İzmir-Gaziemir'deki bir kurşun fabrikasına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13730) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/4/2006)
38.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın,
2003'ten itibaren Hatay'da yapılan ihalelere ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13731) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)
39.- Denizli Milletvekili Ümmet
KANDOĞAN'ın, İstanbul-Tuzla'da bulunan zehirli varillere ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13732) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)
40.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa
SİRMEN'in, İstanbul-Tuzla'da bulunan varillere ve zehirli atıkların bertarafına
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/13733) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13/4/2006)
41.- İzmir Milletvekili Canan ARITMAN'ın,
İstanbul-Tuzla'da bulunan zehirli varillere ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13734) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)
42.- İzmir Milletvekili Canan ARITMAN'ın,
toplu köpek itlafı iddialarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13735) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)
43.- İstanbul Milletvekili Berhan
ŞİMŞEK'in, İstanbul-Tuzla'da bulunan zehirli atık dolu varillere ve Çevre
Kanununa ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/13736)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)
44.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in,
İstanbul-Tuzla'da bulunan varillere ve zehirli atıkların bertarafına ilişkin
Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/13737) (Başkanlığa geliş
tarihi: 14/4/2006)
45.- Hatay Milletvekili Fuat ÇAY'ın,
İstanbul-Tuzla'da bulunan zehirli atık dolu varillere ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13738) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/4/2006)
46.- Antalya Milletvekili Osman ÖZCAN'ın,
kapatılan orman bölge şefliklerindeki bina ve lojmanların durumuna ilişkin
Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/13739) (Başkanlığa geliş
tarihi: 18/4/2006)
47.- Hatay
Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, 2003'ten itibaren Hatay'da yapılan ihalelere
ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/13740)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)
48.- Mersin Milletvekili Hüseyin ÖZCAN'ın,
bakır ithalat ve ihracatına ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı
soru önergesi (7/13741) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/4/2006)
49.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
Gümrük Birliği Anlaşmasının 12. maddesindeki koruma tedbirlerine ilişkin Devlet
Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/13742) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/4/2006)
50.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
Gümrük Birliği Ortak Komitesi toplantılarına ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad
TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/13743) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/4/2006)
51.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
Telsim ihalesini alan şirketin yerleştiği binaya ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Abdullatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/13744)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/4/2006)
52.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
"AB ve Türkiye" adlı yayındaki bir ifadeye ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Abdullatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/13745)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/4/2006)
53.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
AB 2001 Yılı İlerleme Raporuna ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Abdullatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/13746) (Başkanlığa geliş tarihi:
17/4/2006)
54.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
TMSF için mevduat üzerinden kesilen sigorta primlerine ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Abdullatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/13747)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/4/2006)
55.- Kars Milletvekili Selami YİĞİT'in,
Türkiye Kalkınma Bankasının personel politikasına ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Abdullatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/13748)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/4/2006)
56.- Yalova Milletvekili Muharrem
İNCE'nin, Yalova gezisinde yapılan açılış törenlerine ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/13749)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)
57.- Hatay Milletvekili Fuat ÇAY'ın,
2003'ten itibaren Hatay'da yapılan ihalelere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/13750) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13/4/2006)
58.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın,
Antalya'da olimpik yüzme havuzu bulunup bulunmadığına ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/13751)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/4/2006)
59.- Şanlıurfa Milletvekili Turan
TÜYSÜZ'ün, Diyanet İşleri Başkanlığının Güneydoğu Anadolu bölgesindeki
çalışmalarına ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet AYDIN) yazılı soru önergesi
(7/13752) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/4/2006)
60.- Hatay Milletvekili Fuat ÇAY'ın,
2003'ten itibaren Hatay'da yapılan ihalelere ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet
AYDIN) yazılı soru önergesi (7/13753) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)
61.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın,
2003'ten itibaren Hatay'da yapılan ihalelere ilişkin Devlet Bakanından (Beşir
ATALAY) yazılı soru önergesi (7/13754) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)
62.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, TRT'nin bandrol geliri tahsilatına ilişkin Devlet Bakanından
(Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/13755) (Başkanlığa geliş tarihi:
13/4/2006)
63.- Tunceli Milletvekili V. Sinan
YERLİKAYA'nın, TRT Genel Müdür Vekilinin uygulamalarına ilişkin Devlet
Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/13756) (Başkanlığa geliş
tarihi: 18/4/2006)
64.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in,
bazı belgelerin Yüce Divana gönderilmediği iddialarına ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/13757) (Başkanlığa geliş tarihi:
12/4/2006)
65.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın,
2003'ten itibaren Hatay'da yapılan ihalelere ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13758) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)
66.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün,
nükleer santral kurulması kararına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13759) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/4/2006)
67.- Denizli Milletvekili Ümmet
KANDOĞAN'ın, polislerin askerlik ödevlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13760) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/4/2006)
68.- Bursa Milletvekili Mehmet
KÜÇÜKAŞIK'ın, Bursa'nın Harmancık İlçesine kaymakam atamasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13761) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/4/2006)
69.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın,
emniyet amirlerinin terfileriyle ilgili yargı kararlarının uygulanmadığı
iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13762)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11/4/2006)
70.- Samsun Milletvekili Haluk KOÇ'un,
Samsun-Tekkeköy Kaymakamı hakkındaki bir iddiaya ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13763) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/4/2006)
71.- Manisa Milletvekili Ufuk ÖZKAN'ın,
Manisa-Demirci Emniyet Müdürü hakkındaki bir iddiaya ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13764) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/4/2006)
72.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S.
KESİMOĞLU'nun, Emniyet Genel Müdürlüğünün Fethullah Gülen hakkında hazırladığı
belgeye ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13765) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13/4/2006)
73.- İstanbul Milletvekili Berhan
ŞİMŞEK'in, İstanbul Kartal Belediye Meclisinin imar planı değişikliğine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13766) (Başkanlığa geliş tarihi:
13/4/2006)
74.- Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat
MELİK'in, Nüfus Hizmetlerini Güçlendirme Vakfına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13767) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)
75.- Ankara
Milletvekili Bayram Ali MERAL'in, Beylikdüzü Belediyesinin kurduğu iddia edilen
güvenlik timine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13768)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)
76.- İstanbul Milletvekili Berhan
ŞİMŞEK'in, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin "İstanbul Lalesiyle
Buluşuyor" etkinliklerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13769) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)
77.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in,
İstanbul Büyükşehir Belediyesinin ilçe ve ilk kademe belediyelerine yaptığı
yardımlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13770)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)
78.- Hatay Milletvekili Gökhan DURGUN'un,
2003'ten itibaren Hatay'da yapılan ihalelere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13771) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)
79.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
bir dergide yer alan habere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13772) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/4/2006)
80.- Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER'in,
bazı Emniyet Teşkilatı memurlarının talep sahiplerine parti mensubiyeti sorduğu
iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13773)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/4/2006)
81.- Kastamonu Milletvekili Mehmet
YILDIRIM'ın, Kastamonu Polis Okulu inşaatına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13774) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/4/2006)
82.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın,
Esenboğa Havaalanından şehir merkezine yolcu taşımacılığına ve yolcu
karşılamaya gelenlerin karşılaştıkları sorunlara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13775) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/4/2006)
83.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın,
Adana-Kozan Belediyesinde sahte makbuzlarla dolandırıcılık yapıldığı iddiasına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13776) (Başkanlığa geliş
tarihi: 14/4/2006)
84.- İstanbul Milletvekili Berhan
ŞİMŞEK'in, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve İstanbul'daki diğer bazı
belediyelerle ilgili çeşitli iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13777) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/4/2006)
85.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın,
yabancı sivil toplum örgütlerinin ülkemizdeki faaliyetlerine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13778) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/4/2006)
86.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün,
İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediyelerinin verdikleri burslara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13779) (Başkanlığa geliş tarihi:
18/4/2006)
87.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın,
Konya Büyükşehir Belediyesine tahsis edilen taşocaklarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13780) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/4/2006)
88.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın,
Konya-Selçuklu Belediyesince verilen LPG ön izin belgelerine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13781) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/4/2006)
89.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın,
Meram Belediyesinin kaçak yapılaşmaya yönelik uygulamalarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13782) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/4/2006)
90.- İstanbul Milletvekili Berhan
ŞİMŞEK'in, halk oyunları yarışmasının Ankara elemelerine ilişkin Kültür ve
Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/13783) (Başkanlığa geliş tarihi:
13/4/2006)
91.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim
ÖZKAN'ın, Özel Kalem Müdürlüğü telefonlarından kandil kutlama mesajları
gönderildiği iddiasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13784) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)
92.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, Antalya Kent Planına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13785) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)
93.- Antalya
Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya'nın turistik tanıtımına ve
kent planına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/13786)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)
94.- Hatay Milletvekili Gökhan DURGUN'un,
2003'ten itibaren Hatay'da yapılan ihalelere ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13787) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)
95.- Antalya Milletvekili Tuncay
ERCENK'in, Lara kent parkı arazisinin turizm yatırımı amaçlı tahsisine ilişkin
Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/13788) (Başkanlığa geliş
tarihi: 18/4/2006)
96.- Manisa Milletvekili Ufuk ÖZKAN'ın,
bir firmaya KDV istisnalı yatırım teşvik belgesi verildiği iddiasına ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/13789) (Başkanlığa geliş tarihi:
12/4/2006)
97.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın,
2003'ten itibaren Hatay'da yapılan ihalelere ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13790) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)
98.- Manisa Milletvekili Nuri ÇİLİNGİR'in,
Manisa'nın Kula ve Selendi ilçelerindeki tütün üreticilerinin sorunlarına
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/13791) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13/4/2006)
99.- Muğla Milletvekili Gürol ERGİN'in,
Milas Yaprak Tütün İşletme Müdürlüğü için kapatma kararı alınıp alınmadığına
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/13792) (Başkanlığa geliş
tarihi: 14/4/2006)
100.- Hatay Milletvekili Mehmet
ERASLAN'ın, özelleştirilen kurumların bedellerine ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13793) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/4/2006)
101.- Manisa Milletvekili Ufuk ÖZKAN'ın,
Gaziantep Çimento Fabrikasının ilk ihalesine ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13794) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/4/2006)
102.- Zonguldak Milletvekili Nadir
SARAÇ'ın, Bartın-Merkezdeki ilköğretim okullarının deprem güçlendirme
çalışmalarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13795)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/4/2006)
103.- Hatay Milletvekili Fuat ÇAY'ın,
2003'ten itibaren Hatay'da yapılan ihalelere ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13796) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)
104.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın,
Konya İl Millî Eğitim Müdürlüğünde usulsüz görevlendirmeler yapıldığı iddiasına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13797) (Başkanlığa
geliş tarihi: 14/4/2006)
105.- Tekirdağ Milletvekili Erdoğan
KAPLAN'ın, Personel Genel Müdürü hakkındaki bir iddiaya ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13798) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/4/2006)
106.- Antalya Milletvekili Osman ÖZCAN'ın,
köy ve mahallelerdeki kullanılmayan ilköğretim okulları ve lojmanların durumuna
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13799) (Başkanlığa
geliş tarihi: 18/4/2006)
107.- Şanlıurfa Milletvekili Turan
TÜYSÜZ'ün, ülkemizin bazı NATO faaliyetlerine katılımına ilişkin Millî Savunma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13800) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/4/2006)
108.- İstanbul Milletvekili Mehmet
SEVİGEN'in, bölücü terörle mücadelede şehit ve gazi olanlara ilişkin Millî
Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13801) (Başkanlığa geliş tarihi:
13/4/2006)
109.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın,
Kıbrıs Gazilerinin yakınlarının sağlık hizmetlerinden yararlanmalarına ilişkin
Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13802) (Başkanlığa geliş
tarihi: 14/4/2006)
110.- Şanlıurfa Milletvekili Turan
TÜYSÜZ'ün, bazı bürokratlar hakkındaki iddialara ve doktorların mecburi hizmet
kapsamında görevlendirilmelerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13803) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/4/2006)
111.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in,
İzmir-Gaziemir'deki bir kurşun fabrikasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13804) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/4/2006)
112.- Hatay Milletvekili Mehmet
ERASLAN'ın, 2003'ten itibaren Hatay'da yapılan ihalelere ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13805) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)
113.- İstanbul Milletvekili Zülfü
LİVANELİ'nin, Devlet hastanelerinde senet imzalatıldığı iddialarına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13806) (Başkanlığa geliş tarihi:
13/4/2006)
114.- Denizli Milletvekili Mehmet U.
NEŞŞAR'ın, saha koordinatörlüğü oluşturulup oluşturulmadığına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13807) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/4/2006)
115.- Denizli
Milletvekili Mehmet U. NEŞŞAR'ın, kapatılan bazı hastanelere ve Avcılar Devlet
Hastanesi inşaatına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13808)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)
116.- Manisa Milletvekili Nuri ÇİLİNGİR'in,
ülkemizde doğum yapan İsrailli kadınlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13809) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)
117.- Ordu Milletvekili İdris Sami
TANDOĞDU'nun, Samsun'da yeşil kartlı iki hastaya gereken tıbbi müdahalenin
yapılmadığı iddiasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13810)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)
118.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in,
Samsun'da yeşil kartlı iki hastaya gereken tıbbi müdahalenin yapılmadığı
iddiasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13811) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13/4/2006)
119.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın
heyet raporu ile ilaç kullanan hastalara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13812) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/4/2006)
120.- Hatay Milletvekili Mehmet
ERASLAN'ın, sağlık harcamalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13813) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/4/2006)
121.- Hatay Milletvekili Fuat ÇAY'ın,
2003'ten itibaren Hatay'da yapılan ihalelere ilişkin Sanayi ve Ticaret
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13814) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)
122.- Adana Milletvekili N. Gaye
ERBATUR'un, kooperatiflere ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13815) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/4/2006)
123.- Osmaniye Milletvekili Necati
UZDİL'in, yerfıstığı ithaline ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13816) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/4/2006)
124.- Mersin Milletvekili Ersoy BULUT'un,
Erdemli Alata Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsüne ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13817) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/4/2006)
125.- Balıkesir Milletvekili Orhan SÜR'ün,
Atatürk Orman Çiftliğine dökülen hafriyat toprağına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13818) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)
126.- Ordu Milletvekili Kazım TÜRKMEN'in,
petekli bal üreticisinin teşvik edilmesine ve arıcılıkla ilgili düzenleme
çalışmalarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13819)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)
127.- Hatay Milletvekili Gökhan DURGUN'un,
2003'ten itibaren Hatay'da yapılan ihalelere ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13820) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)
128.- Mersin Milletvekili Hüseyin
GÜLER'in, tarım sektörünün sorunlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13821) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/4/2006)
129.- Muğla Milletvekili Gürol ERGİN'in,
sınır ticaretiyle girişine izin verilen tarım ürünlerine, bazı kaçak ürünlere
ve alternatif ürün projesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13822) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/4/2006)
130.- Adana Milletvekili N. Gaye
ERBATUR'un, Adana'daki kaçak et denetimine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13823) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/4/2006)
131.- Manisa Milletvekili Ufuk ÖZKAN'ın,
özelleştirilecek şeker fabrikalarına, şeker üretimine ve kaçakçılığına ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13824) (Başkanlığa geliş
tarihi: 18/4/2006)
132.- Hatay Milletvekili Mehmet
ERASLAN'ın, 2003'ten itibaren Hatay'da yapılan ihalelere ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13825) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)
133.- Adana Milletvekili N. Gaye
ERBATUR'un, Adana'daki hemzemin geçitlere ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13826) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/4/2006)
134.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın,
Konya-Haydarpaşa hattındaki Meram Ekspresine ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13827) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/4/2006)
135.- Hatay Milletvekili Fuat ÇAY'ın,
2003'ten itibaren Hatay'da yapılan ihalelere ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13828) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)
136.- Hatay
Milletvekili Gökhan DURGUN'un, 2003'ten itibaren Hatay'da yapılan ihalelere
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/13829)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)
137.- Hatay
Milletvekili Gökhan DURGUN'un, 2003'ten itibaren Hatay'da yapılan ihalelere
ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/13830)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/4/2006)
138.- Tekirdağ Milletvekili Enis
TÜTÜNCÜ'nün, Sudan gezisinde Başbakanın yaptığı iddia edilen bir görüşmeye
ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi
(7/13831) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/4/2006)
Meclis
Araştırması Önergesi
1.- Kastamonu Milletvekili Musa SIVACIOĞLU
ve 20 Milletvekilinin, başta Kastamonu olmak üzere yurtiçi ve yurtdışındaki
tarihi ve kültürel varlıklarımızın tespiti ve korunması için alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/363)
(Başkanlığa geliş tarihi: 4/5/2006)
Genel
Görüşme Önergesi
1.- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına,
Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili K. Kemal ANADOL, İstanbul Milletvekili
Ali TOPUZ ve Samsun Milletvekili Haluk KOÇ'un, Batı Trakya Türk azınlığının
içinde bulunduğu durum konusunda Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 102 ve 103 üncü
maddeleri uyarınca bir genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/28)
(Başkanlığa geliş tarihi: 5/5/2006)
Geri Alınan
Yazılı Soru Önergesi
1.- Iğdır Milletvekili Yücel ARTANTAŞ, TRT
ile ilgili çeşitli iddialara ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı
soru önergesini 8/5/2006 tarihinde geri almıştır (7/13385)
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 15.00
9 Mayıs 2006 Salı
BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 99 uncu Birleşimini açıyorum.
III. - Y O K L A M A
BAŞKAN - Elektronik
cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için 5 dakika
süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda
bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını,
görevli personel aracılığıyla, 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç
sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.
Gündemdışı ilk söz, Vakıf
Haftası münasebetiyle söz isteyen Çorum Milletvekili Ali Yüksel Kavuştu'ya
aittir.
Buyurun Sayın Kavuştu.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
IV. - BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GündemdIşI Konuşmalar
1.- Çorum
Milletvekili Ali Yüksel Kavuştu'nun, Vakıf Haftası münasebetiyle, Türk kültür
ve medeniyetinin temelini oluşturan vakıfların önemine ilişkin gündemdışı
konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU
(Çorum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Vakıflar Haftası
münasebetiyle, şahsım adına, gündemdışı söz almış bulunuyorum; bu vesileyle,
milletimizin ve Yüce Heyetinizin Vakıflar Haftasını kutluyor, sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; günümüzdeki tarifiyle vakıf, gerçek veya tüzelkişilerin,
hiçbir tesir altında kalmadan, kendi istekleriyle kendilerine ait mal veya
ekonomik değerleri mülkiyetlerinden çıkarıp, belirli bir amaçla, hayır ve
hasenata ebedî olarak tahsis etmeleriyle oluşan tüzelkişiliktir.
Esas itibariyle
vakıfların gayesi, başta insan olmak üzere, bütün varlıklara hizmet etmektir.
Peygamber Efendimiz, vakfetmeyi teşvik etmiş ve bizzat kendisi de vakıf
kurmuştur. Bu da, vakıf fikriyatının yerleşip gelişmesinde büyük oranda tesir
etmiştir. Vakıf müessesesinin hukukî temelleri de Peygamber Efendimiz döneminde
atılmıştır. Vakıf kuranlardan kendi vakfına bizzat nezaret edenlerin ilki de
Hazreti Ebubekir'dir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; vakıflar, Türk kültür ve medeniyetinin temelini oluşturur.
Geçmişten günümüze ulaşan kayıtlarda ismine rastlanan ilk vakıf, Erzurum'da,
1048 yılında kurulmuştur. Anadolu'da kayıtlarda ulaşılan en eski vakıf olması
sebebiyle, Vakıflar Genel Müdürlüğü, bu vakfın kurulduğu tarihi kendine kuruluş
tarihi olarak almıştır. Büyük Selçuklu döneminin kurulmasıyla, doğu
Müslümanların Türk hâkimiyetine girmesi, vakıf müessesesinin bir kat daha
gelişip yaygınlaşmasına sebep olmuştur. Vakıflar, Türklerle birlikte, sosyal
hayatın her sahasında gelişmiştir. Osmanlı döneminde ekonominin ortalama yüzde
16'sı vakıfların elindeydi. Osmanlı Devletinin son döneminde istihdam edilen
personelin yüzde 8'i, cumhuriyetin ilk yıllarında ise yüzde 13'ü vakıf
sektöründe çalışıyordu.
İslam dünyasında ve Türk
devletlerinde vakıfların bu denli yaygınlaşıp gelişmesinde "insanların en
hayırlısı insanlara faydalı olandır; malın en hayırlısı, Allah yolunda harcanandır; vakfın en
hayırlısı da, insanların en çok duydukları ihtiyacı karşılayandır"
anlayışı, önemli bir prensip olarak etkili olmuştur.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Vakıflar Genel Müdürlüğü, isabetli bir kararla, 2006 yılını
"Vakıf Medeniyeti Yılı" ilan etmiştir. Bu çerçevede, vakıfların
tarihî seyri, mevcut durumları ve gelecekte hangi rolleri üstlenmesi
gerektiğine dair pek çok çalışma ve program hazırlanmaktadır. Önemli kurumlar
olan vakıfların, toplumumuzun gündeminde yeniden hak ettiği yere taşınması
açısından, bu etkinlikler, son derece ehemmiyet arz etmektedir. Ayrıca,
Vakıflar Genel Müdürlüğünün üçbuçuk yıl içinde bakım ve onarımını
gerçekleştirdiği 1 111 tesis yeniden hizmete açılmış duruma getirilmiştir. Bu
tesislerin ülkemize yeniden kazandırılması, AK Parti Hükümeti döneminde tarihî
mirasa ne denli sahip çıkıldığının önemli göstergesidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; mevcut 2762 sayılı Vakıflar Kanunu, artık, günümüzün
ihtiyaçlarına ve toplumun taleplerine cevap vermemektedir. Dolayısıyla,
Hükümetimiz tarafından yeni vakıflar kanunu tasarısı hazırlanmış ve Türkiye
Büyük Millet Meclisine gönderilmiştir. Hazırlanmakta olan bu yeni kanun
tasarısının, toplumun talep ve duygularına cevap verecek bir yapıda ve vakıf
ruhuna uygun bir şekilde kanunlaşması en büyük dileğimizdir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN -Sayın Kavuştu,
lütfen, toparlayabilir misiniz.
Buyurun.
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU
(Devamla) - Avrupa Birliği sürecinde, demokratik sivil toplum kuruluşları olan
vakıflara büyük görevler düşmektedir. Dolayısıyla, ecdat yadigârı olan
vakıflarımızın, faydalı olan bu ve benzeri hizmetlerin gerçekleştirilmesi için,
yeni çıkacak kanunla, rahat bir çalışma zeminine kavuşmaları elzemdir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Vakıflar Haftasının ve 2006 Vakıf Medeniyet Yılının,
milletimiz ve memleketimiz için hayırlı hizmetlere vesile olmasını temenni
ediyorum. Vakıflar lehine yaptıkları güzel ve başarılı çalışmalarından dolayı,
başta Bakanımız Sayın Mehmet Ali Şahin olmak üzere, Vakıflar Genel Müdürünü ve
ekibini tebrik ediyorum, başarılarının devamını diliyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle,
Heyetinize saygılar sunuyor, teşekkürler ediyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kavuştu.
Gündemdışı konuşmaya, Hükümet
adına, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Mehmet Ali Şahin cevap
vereceklerdir.
Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi, sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Çorum Milletvekili
arkadaşımız Sayın Ali Yüksel Kavuştu Beyin, Vakıflar Haftası dolayısıyla yapmış
olduğu gündemdışı konuşmaya katkı sağlamak için huzurunuzdayım; kendisinin
duyarlılığına çok teşekkür ediyorum.
Dün, Vakıflar Haftasını,
Sayın Başbakanımızın, milletvekili arkadaşlarımızın, 10'a yakın bakan
arkadaşımızın ve sivil toplum örgütlerimizin değerli başkanlarının ve
yetkililerinin katılımıyla Ankara'da başlattık. Bugün de sempozyum programı
var, üç oturum halinde. Çok önemli konuların tartışılacağı bu haftayı
"Vakıflar Haftası" olarak birkaç yıldır düzenli şekilde kutluyoruz;
çünkü, vakıflar, dünü bugüne taşıyan, bizim de vakıflarla ilgili görevlerimizi
en iyi şekilde yerine getirerek, bugünü geleceğe aktarmak zorunda olduğumuz bir
alandır.
Ülkemiz baştan sona vakıf
eserleriyle doludur. Türkiyemizin hangi bölgesine giderseniz gidiniz, gözünüze,
mutlaka, ecdat yadigârı bir vakıf eseri çarpar. Vakıflar Genel Müdürlüğünün
görevi, bu vakıf eserlerini yaşatmaktır. Maalesef, ülkemizde, yılların ihmali
sonucu yıkılmaya yüz tutmuş, harabe haline gelmiş "yok mu bana bir el
uzatan" diye âdeta haykıran vakıf eserleri var.
Doğrusu, şu tespitimi
sizlerle paylaşmak isterim: İlk göreve başladığımda, dönemin Vakıflar Genel
Müdürü arkadaşıma sormuştum bizim, Vakıflar Genel Müdürlüğünün sorumluluk
alanına giren ne kadar vakıf eserimiz var, anıt eserimiz var diye; bana "9
489 eserimiz var" demişti. Ancak,
Vakıflar Genel Müdürlüğünün kayıtlarına girmemiş, ama, Türkiye'de var olan,
toplam vakıf, eseri sayısı, anıt eser sayısının 18 500 olduğunu tespit ettik.
Şu anda Vakıflar Genel Müdürlüğü, 18 500 vakıf eserini ayakta tutmak, yaşatmak,
eğer restorasyona ve tamire ihtiyaç varsa bunları yapmakla yükümlü.
Bizden önceki dört yıllık
dönem içerisinde, sadece 46 tane vakıf eseri restore edilebilmiş. Gelir gelmez,
birçok vakıf eserine el atılması
lüzumunu gördük, hissettik ve geçtiğimiz cumartesi günü, Adana'da, Sayın
Başbakanımızın da katılımıyla, üç yıllık süre içerisinde onardığımız, restore
ettiğimiz 1 111 vakıf eserinin, orada, toptan, yeniden hizmete alınması
törenini yaptık. Bu şu demek: Bu dönem içerisinde, Vakıflar Genel Müdürlüğü,
vakıf eserlerine sahip çıkma konusunda önemli bir başarı yakaladı; yani, üç
yılı aşkın bir süre içerisinde 1 111 vakıf eserini onardık, restore ettik. Daha
da, el atmamız gereken, restore etmemiz gereken birçok vakıf eseri var. 2006
yılındaki hedefimiz, 750 vakıf eserini daha restore etmek ve onarmaktır.
Şunu sorabilirsiniz bana:
Peki, bu eserleri restore edecek, onaracak parayı nereden buluyorsunuz? Şunu
memnuniyetle belirtmeliyim: Vakıflar Genel Müdürlüğünün 2003 yılı bütçesi 40
trilyon Türk Lirasıydı. Vakıflar Genel Müdürlüğü, genel bütçeden bir tek kuruş
para almaz, kendi imkânlarıyla, kendi gelirleriyle, kendi çarkını döndüren bir
kamu kuruluşudur; ama, 2006 yılı bütçesinin 10 kat artarak 400 trilyon Türk
Lirasına, 400 000 000 Yeni Türk Lirasına çıtığını ifade etmek istiyorum. Bu,
yeni anlayışın, vakıflara yeni sahip çıkma ruhunun bir farkıdır. Ben, önümüzdeki
yıllarda, Vakıflar Genel Müdürlüğü bütçesinin bunun da üstüne çıkacağını
şimdiden sizlere müjdelemek isterim; çünkü, ne kadar emlakimiz var, arsamız
var, tarlamız var… Kayıtlarımıza baktığımızda, Türkiye genelinde 59 000 parça,
Vakıflar Genel Müdürlüğüne, tapuda kayıtlı gayrimenkul olduğunu tespit ettik;
ama, ben, demin söylediğim gibi, anıt eserle ilgili rakamın da yanıltıcı
olduğunu düşünerek arkadaşlarıma dedim ki "burada da bir yanlışlık
olabilir. Tüm tapu kayıtlarını inceleyeceksiniz, araştıracaksınız; ben
inanıyorum ki, bu rakam artacaktır." Gerçekten öyle oldu; şu anda,
Vakıflar Genel Müdürlüğünün üstüne tapuda kayıtlı olan emlak sayısı 67 000'dir.
Bir de vakıf ilişiği olan gayrimenkul sayısı var; o 119 000'di, o da 136 000'e
çıktı. Yani, sadece bu taramayla 25 000 parça yeni vakıf eserini Vakıflar Genel
Müdürlüğünün kayıtlarına geçirmek mümkün oldu. Bunların önemli bir bölümünün de
İstanbul'da olduğunu zikredersem, herhalde, bunların parasal değerinin ne
olduğu konusunda da bir fikir vermiş olurum.
Şimdi, bu gayrimenkulleri
biz değerlendiriyoruz; yap-işlet-devret modeliyle değerlendiriyoruz, kat
karşılığı vermek suretiyle değerlendiriyoruz. Bakın, bu yollarla, üç yıl
içerisinde yapılan yatırımların parasal değerini söylüyorum: 400 trilyon Türk Lirası yatırım; bir kuruş
kasamızdan para çıkmadan, yap-işlet-devret ve bir de kat karşılığı modellerle.
Gayrimenkuller alıyoruz; tabiî ki, bunları kiraya vererek değerlendiriyoruz ve
burada, iktidar-muhalefet, hep birlikte çıkarmış olduğumuz bir yasal düzenleme
vardı; o da, işgal altındaki vakıf taşınmazlarının hazine arazileriyle takas
edilerek, hem vatandaşlarımızın mülkiyet sorununu çözmek hem de vakıf
arazilerini böylece değerlendirme imkânı sağlayan bir yasal düzenleme
yapmıştık. Mesela, İstanbul'da Okmeydanı, Eyüp'te Alibeyköy, işte, Sarıyer'de,
İstanbul'da Beykoz'da ve Antalya'nın Kepez'de bu tür sorunlar vardı. Bu tür
sorunları çözmek için de bir yasal düzenleme yaptık. Bu konuda, Maliye
Bakanlığıyla imzalamış olduğumuz protokol sonucu işlemler de, bir bir devam
ediyor. Biz, işgal altında, üstünde toplu yapılaşma bulunan vakıf arazilerini
hazine arazileriyle takas ediyoruz; çünkü, vakıf arazileri özel mülkiyete konu
olamıyor, satamıyorsunuz. Yapmanın bir tek çaresi olarak bunu bulduk. Vakıf
arazilerini hazineye veriyoruz, o değerde hazine arazisini alıyoruz, onu da
vakıf amaçları için kullanıyoruz; böylece, bir taşla iki kuş vuruyoruz: Bir,
vatandaşın tapu problemini çözmek istiyoruz; bir de, daha önce üstünde toplu
yapılaşma olduğu, işgal altında olduğu için yararlanamadığımız o taşınmazlara
karşılık olarak almış olduğumuz taşınmazları, şimdi değerlendirme imkânına
sahip oluyoruz.
Vakıflar Genel Müdürlüğü,
gerçekten, üç yıllık süre içerisinde -demin de ifade ettiğim gibi- önemli
mesafeler aldı. Daha, önümüzde, yapacağımız çokça iş var.
Şimdi -biraz önce Sayın
Kavuştu da ifade etti- yeni vakıflar yasasına ihtiyaç var. Bunu şunun için
söylüyorum: Bizim, bu vakıf anlayışını, vakıf kültürünü devam ettirmeye
ihtiyacımız var.
Vakıf, varlığı olan bir
insanın, kendi varlığından bir bölümünü, diğer insanlar istifade etsin diye
tahsis etmesidir. Şu anda görmüş olduğumuz vakıf eserleri, o kişilerin kendi
mal varlıklarından bir parçayı ayırarak yapılmış olan eserlerdir. Nitekim,
Fatih'in Vakfiyesi şöyle başlar: "Ben ki İstanbul fatihi Fatih Sultan
Mehmet, bizatihi alun terimle kazanmış olduğum akçelerimle satın almış olduğum
İstanbul'un Taşlık mevkiindeki 136 bap dükkânımı, aşağıdaki şartlarla vakfı
sahih eylerim." Bu, şu demek, buradaki cümle önemli: "Bizzat alın terimle
kazanmış olduğum paralarla aldığım" cümlesi çok önemlidir. Padişahtır,
devlet imkânlarını kullanarak da bunu yaptırabilirdi; ama, vakfın altında yatan
budur; kendi öz parasıyla, kendi imkânlarıyla yapacak.
Bizim, bu anlayışı, bugün
de devam ettirmeye ihtiyacımız var. Yeni vakıflar kuruluyor mu; kuruluyor. Ama,
şunu söyleyebilirim: Biz göreve geldiğimizde -rakamı yanlış söylemeyeyim- 4 500
küsur, Medenî Kanuna göre kurulmuş vakıf vardı, yeni vakıf vardı; ancak, bu, şu
anda 121 adet düşmüştür. Yani, her şeyde artıyor da, Medenî Kanuna göre
kurulmuş yeni vakıf sayısında azalma var. Peki, nedir bunun cevabı diye
araştırdığımızda şu gerçekle karşılaştık: Biz, biliyorsunuz, burada, kamu kurum
ve kuruluşları bünyesindeki kamu vakfı dediğimiz vakıflarla ilgili bir yasal
düzenleme yaptık "vatandaştan vergi alır gibi, bir kamu kuruluşuna
gittiğinde, zorla, bağış adı altında para almayın arkadaş" diyen bir yasal
düzenleme yaptık. Tabiî, bu vakıfların bir kısmı kendiliklerinden kapandılar.
Bu düşmenin önemli sebeplerinden bir tanesi bu. Bir tanesi de, sanıyorum
Türkiye'de vakıf kurmak oldukça zor; çok ciddî bir meblağ gerekiyor, çok
formaliteleri var ve bir de, geçmişte vakıflarla ilgili, sanki, vakıf kuranlar
ve vakıflar, potansiyel suçluymuş gibi algılanmış. Bu, ciddî bir caydırıcılığa
neden olmuş; yani, yahu, kendi paramla rezil oluyorum dedirtmişiz bazı
vatandaşlara. Her şeyin istismarı olduğu gibi vakıf da istismar edilmiş.
Birtakım kötü niyetli insanlar, bu ülkeyle, cumhuriyetle, onun ilkeleriyle
problemi olan insanlar, vakıf müessesesinin içine de girerek istismar etmek
istemişler; ama, Türkiye Cumhuriyeti Devleti güçlüdür, bunlarla, mutlaka, yasal
çerçevede mücadele etmiştir, edecektir. Böyle vardır diye, biz, vakıflar
üzerinde bir tahakküm kurmamalıyız. Bu, sivil bir alandır. Vatandaşlarımızı,
mümkün olduğu kadar yeni vakıflar kurmaya teşvik etmeliyiz.
İşte, bu anlayışla, yeni
vakıflar yasa tasarısını hazırladık ve Meclise sevk ettik. Şu anda
komisyondadır, temmuz ayına kadar yasalaştırmayı düşünüyoruz. Vakıfların
özgürlük alanını genişletiyoruz. Bir vakıf yöneticisi bir evrakı süresinde
teslim etmedi yetkili makama diye, hakkında azil davası açılabiliyor bugünkü
mevzuata göre! Vakıflarla ilgilenen arkadaşlarımız bilirler; kaç tane azil
davası var. Bunlara gerek yok; önce uyarı yaparsınız, uyarıya rağmen yerine
getirmiyorsa para cezası verirsiniz, belki üçüncü kez hakkında dava açarak azil
yoluna gidebilirsiniz.
İşte, bütün bu imkânları
getiren bir düzenleme ve en önemlisi, Vakıflar Genel Müdürlüğü, mevcut olan
vakıflarımızdan, her yıl, gelirlerinin yüzde 5'i oranında bir denetim payı
alıyor. Şimdi, yeni yasa bunu ortadan kaldırıyor. Artık, Vakıflar Genel
Müdürlüğü olarak, vakıflarımızdan denetim payı adı altında bir para filan almak
istemiyoruz; çünkü, imkânlarımız arttı; vakıflarımız, o paraları vakıf amaçları
doğrultusunda rahatlıkla kullanabilsinler. Bir vatandaş, bir vakfa emlakini
bağışlamak istiyor. Alım Satım Vergisi alıyoruz, Veraset İntikal Vergisi
alıyoruz… Bunlara da gerek yok; çünkü, bunlar, hayır için harcanıyor. Devletin
yapması gereken birtakım işleri, vatandaşlar, kendi paralarıyla kurmuş olduğu
vakıflar kanalıyla yapıyorlarsa, devlet olarak, hükümet olarak yapmamız gereken
nedir "hay Allah razı olsun sizden, teşekkür ederiz"dir. Onlara zorluk
çıkarmak değil; onlara, bu alanda daha rahat hareket etmeyi sağlamaktır ve
teşvik etmektir.
Biz de, bu anlayışla yeni
bir tasarıyı hazırladık, komisyonda görüşülecek, sanıyorum yakın zamanda da
Genel Kurula gelecek, orada da bunu teferruatlı şekilde görüşürüz.
Ben inanıyorum ki, yeni
hazırladığımız Vakıflar Kanunu, Avrupa Birliği ülkeleri içerisinde, bu alandaki
en özgürlükçü vakıflar yasası olacaktır; bu konuda son derece iddialıyım. Tabiî
ki, hem komisyonda hem burada, siz değerli arkadaşlarımın katkıları da
olacaktır, onlardan da yararlanacağız.
Ben, vaktinizi aldım;
Vakıflar Haftası dolayısıyla, bu düşüncelerimi, bu faaliyetlerimizi kısaca
sizlerle paylaşma imkânı buldum. Sayın Kavuştu'ya, yeniden, böyle bir fırsat
verdiği için gündemdışı konuşmasıyla, teşekkür ediyor, hepinize saygılar
sunuyorum efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Gündemdışı ikinci söz,
Karadeniz Bölgesindeki fındık üreticilerinin sorunlarıyla ilgili söz isteyen
Trabzon Milletvekili Şevket Arz'a aittir.
Buyurun Sayın Arz.
2.- Trabzon
Milletvekili Şevket Arz'ın, Karadenizli
fındık ve çay üreticilerinin sorunları ile alınması gereken tedbirlere ilişkin
gündemdışı konuşması
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Karadenizli fındık üreticisinin
sorunları hakkında gündemdışı söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisin siz değerli
üyelerini saygıyla selamlıyorum.
Dünyanın en büyük fındık
üreticisi ve ihracatçısı Türkiye'dir. Dünya fındık üretimi, yıllara göre,
yaklaşık 700-750 bin ton civarındadır. Türkiye'de ise her yıl yaklaşık 500-550
bin ton fındık üretilmektedir. Dünya fındık üretiminin yaklaşık yüzde 75-80'i
ülkemizde gerçekleşmektedir. Türkiye, ürettiği fındığın yüzde 80'ini ihraç
etmektedir.
Tarım ürünlerinden yıllık
toplam ihracat gelirimiz 6 milyar dolardır. Bu yıl, fındık, tek başına, devlete
tek kuruş yük olmadan, 2 milyar dolar
döviz getirmiştir. Fındık, genel ihracatımızın yüzde 2,5'ini teşkil etmektedir.
Fındık fiyatının
düşmesine neden olan her gelişmenin arkasında, Uluslararası Kabuklu Yemiş
Konseyi Başkanı ve Türkiye'nin en büyük fındık ihracatçılarından birisi, aynı
zamanda, Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Danışmanı olan Cüneyt Zapsu
görünüyor. Cüneyt Zapsu'nun, Fiskobirlik'e tefeciden başka hiç kimsenin kredi
vermeyeceği sözünü basından öğrendik. Biz, bu sözleri söyleme gücünü AKP
Hükümetinden alıyor diye düşünüyoruz.
Fındık üreticisinin
birliği Fiskobirlik, trilyonluk gayrimenkulleri, deposunda istediği kredinin
birkaç katı fındık olmasına rağmen, ne devletten, Devlet Fiyat İstikrar
Fonundan ne de özel bankalardan kredi alabiliyor; birileri tarafından alması
engelleniyor. Bu yılki kredi talebine halen cevap verilmemesinin akla uygun bir
açıklaması olamaz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Fiskobirlik, 2005 yılı fındık tabanfiyatını 7 000 000 TL
olarak açıklayınca üreticiler mutlu oldular. Bu mutluluğu kendine yontmak
isteyen AKP Hükümetinin Tarım Bakanı ve milletvekilleri, Ordu'da, fındık
üreticilerine, Fiskobirlik'e destek sözü vererek vatandaşın mutluluğundan pay
çıkarmaya çalıştılar.
Fiskobirlik, 240 000
ortakla Türkiye'nin en büyük üretici birliğidir. AKP Hükümetinin, göreve gelir
gelmez IMF'nin direktifleri doğrultusunda destek kapsamından çıkardığı fındık
üreticisi ve Fiskobirlik kaderiyle baş başa bırakıldı. Bugüne kadarki tüm
hükümetler fındık tabanfiyatını belirlerken, ilk kez AKP Hükümeti Başbakanı
Sayın Recep Erdoğan tarafından tabanfiyatı açıklanmayarak, fındık üreticisi,
serbest piyasanın insafına terk edilmiştir.
AKP Hükümeti, iktidara
geldiğinden bu yana, fındık üreticisinin birliği Fiskobirlik'e üvey evlat
muamelesi yapılmış, diğer tarım satış kooperatiflerine destek olunurken, sadece
Fiskobirlik'e bir kuruş bile kredi kullandırılmamıştır. AKP milletvekilleri ve
yöneticileri, zaman zaman "Fiskobirlik'e kredi sağladık, şu gün paralar
ödenecek" gibi basında beyanlarda bulunarak, âdeta, fındık üreticileriyle
alay etmektedirler. Fiskobirlik'e yapılan baskılar, engellemeler sonucu
üreticiye ödeme yapamayınca, fındık fiyatı, bugün itibariyle 4 000 000'un
altına düşmüştür.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2004 yılında yaşanan don felaketi nedeniyle fındık üreticisi
büyük zarara uğramıştır. Afet nedeniyle 298 trilyon TL fındık üreticisine
ödeneceği açıklanmıştı; bunun 46 trilyonu ödenmiştir. Afetin üzerinden iki yıl
geçmiş olmasına rağmen, 252 trilyon hâlâ ödenmeyerek unutturulmak
istenmektedir. Bu parayı 2005-2006 bütçelerine koymak isteyen Cumhuriyet Halk
Partisi milletvekillerinin önergeleri, Meclisteki AKP milletvekillerinin
çoğunluğunun oylarıyla reddedilmiştir. Bölgede afet paralarını alamayan, yeni
sezon ürününü de yok pahasına satmakla karşı karşıya bırakılan halk, büyük bir
sıkıntı ve tepki içerisindedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Arz,
lütfen toparlayabilir misiniz…
Buyurun.
ŞEVKET ARZ (Devamla) -
Bütün bu baskılar yetmiyormuş gibi, yağlığa ayrılan 2001 yılı ürünü fındık,
2004 afetinden sonra 235 trilyon TL gelir sağladığı Fiskobirlikçe satılınca, bu
gelire de Hazine tarafından el konulmuştur. Halbuki, yapılması gereken, bu
parayı fındık üreticilerine afet zararı karşılığı ödemeleriydi.
AKP Hükümetinin gözünde,
tarımın diğer kesimleri gibi, fındık üreticisi de yoktur. AKP Hükümeti, Cüneyt
Zapsu'ların menfaatını korumak hem de demokratik yolla yıkamadığı Fiskobirlik
yönetiminden intikam almak adına sekiz milyon vatandaşımızın ekmeğiyle ve
geleceğiyle oynamaktadır. Fındık üreticisi üzerinde oynanan oyunlara son
verilmeli, Hükümet içindeki danışman-politikacı-tüccar ilişkileri durdurulmalıdır.
Burada üretici dostu, ticaretini dürüst sürdüren tüccar ve ihracatçılarımıza
saygı duyduğumu belirtmek isterim.
2004 yılı fındık
üreticisini afet vurdu, 2005 yılı ise AKP Hükümeti vurdu. AKP Hükümeti, fındık
üreticisinin ahını aldı; iflah etmez… Fındıkçı perişandır. Fındık üreticisinin
yüzünü güldürene kadar hakkını aramaya devam edeceğiz. Fındık üreticisinin
sekiz aydır ödenmeyen alınterinin ödenmesi için Hükümeti göreve davet ediyorum.
Yarın Ordu'da Genel
Başkanımız Deniz Baykal, fındık üreticilerinin sorunlarını dile getirecektir,
Karadenizli fındık üreticileriyle Ordu'da
kucaklaşacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; konuşmamın son bölümünde çay üreticilerinin sorunlarına da
kısaca değinmek istiyorum. Çay sektöründe de üretici ve sanayici mağdur
edilmiş, edilmeye devam etmektedir. Yaş çay fiyatları her yıl, yaş çay sezonu
açılmadan veya açıldıktan birkaç gün sonra hükümet yetkilileri tarafından
açıklanırdı. Maliyetler değiştiğinden kuru çay fiyatlarına da, artış oranına göre,
zam yapılırdı. Bu yıl birinci sürgün dönemi tamamlandı, hâlâ yaş çay fiyatları
açıklanmadı. Üretici çayını kaç liraya sattığını bilmiyor, sanayici çayı kaç
liraya aldığını bilmiyor ve üretilen çayları satamıyor. Oluşan boşluğu ise,
kaçak çay doldurmaktadır. Kaçak çayı engellemek için Hükümetten çaba
bekliyoruz. Böyle bir yönetim tarzı, böyle bir Hükümet olamaz. AKP Hükümeti,
çayda uygulamış olduğu politikayla çay üreticilerini bu yıl büyük sıkıntılar
içine sokacak gibi gözükmektedir.
Sayın Başkan, hoşgörünüze
teşekkür ederim.
Saygılarımla. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Arz.
Gündemdışı üçüncü söz,
Yunus Emre ve Kültür Haftası münasebetiyle söz isteyen Kütahya Milletvekili
Alaettin Güven'e aittir.
Buyurun Sayın Güven. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
3.- Kütahya
Milletvekili Alaettin Güven’in, Yunus Emre'yi Anma Haftasına ilişkin gündemdışı
konuşması
ALAETTİN GÜVEN (Kütahya)
- Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; yediyüz yılı aşan bir
zamandan beri dillerde ve gönüllerde yaşayan gönül adamı, sevgi adamı Yunus
Emre'yi Anma Haftası dolayısıyla gündemdışı
söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, sizleri ve yüce milletimizi sevgi
ve saygılarımla selamlıyorum.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekili arkadaşlarım; yaşamak en onurlu ödevimiz. Yüzleşeceğimiz en keskin
gerçek ölüm ve hiç eksilmeyen heves ve arzumuz ölümsüzlük ve unutulmamak.
Mevlana, Hacı Bektaş Veli, Yunus Emre ve şanlı mazimizin birçok yüzakı bilge
kişiler sürekli yaşamayı yakalayabilmişlerdendir; onların mezarı gönüllerdedir,
otlardadır, çiçeklerdedir, güllerdedir ve her gün yenilenir, terütazedir.
Hayatın temel azığı ve gıdası, yaşamanın anafor gücü ve varoluş sebebi sevgi
olduğunda, tadılan şey de ölümsüzlük olsa gerek. Kuşkusuz, ölümle ölümsüzlüğü tadan
öncülerden biri olan Yunus Emre'de hayatın ana fikri sevgidir.
"Adımız miskindir
bizim/Düşmanımız kindir bizim/Biz kimseye kin tutmayız/Kamu âlem birdir
bize." "Ben gelmedim davi için/Benim işim sevi için/Dostun evi
gönüllerdedir/Gönüller yapmaya geldim" derken, hayatı ve yaradılış
sebebimizi ve yaradılış sırrımızı da ifşa ediyor. Bu anlamda, her insan, bir
dünya, yaratılanların en şereflisi ve evrenin özüdür. İnsanı anlayan, evreni
kavrar.
"İlim, ilim
bilmektir/İlim, kendin bilmektir/Sen kendin bilmezsen/Bu nice okumaktır"
dizeleri de, okumanın, kendimizi bilmek olduğunu, insanı tanımak olduğunu ifade
ediyor Emrem Yunusumuz.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekili arkadaşlarım; Yunus Emre, 13 üncü Asrın Anadolusundan zamanımıza
uzanan bir soluk, herkese açık bir pencere ve sonsuz bir ufuktur. Yunus, hür
fikirli, serbest düşünceli, şekle değil manaya değer veren ve ilahî aşkı
terennüm eden bir şairdir.
Aşık, seven anlamındaki
Emre, onu ifade eden en güzel bir isimdir. Yunus'u Yunus yapan, onu çağlar ötesinden
bize ulaştıran esas cevher hayatının ve şiirinin manası olan inancıdır. O, Türk
Milletinin en büyük aşk ve samimiyet adamıdır. O, aşkın kaynağı ve pınarıdır.
O, gözü yaşlı, bağrı taşlı Müslüman Türk dervişidir. Bir aşk adamıdır. Bu
dünyaya kavga için değil, sevgi için geldiğine inanır. Kendi devrine kadarki
ikiyüz yılda Anadolu topraklarında kökleşmeye çalışırken, haçlı darbeleriyle
yıpranan, Moğolların acı ve ağır darbeleri altında devletini, birliğimizi
kaybetmiş, canı, cananı, huzuru, emniyeti tehlikeye girmiş mustarip bir
toplumu, Selçuklunun yıkılmasından sonraki Anadolu Türk Halkını, bir olanda
birleşmeye çağırır. Gönüllere derman olarak Allah aşkını sunar. Çağrısı,
Anadolu yaylalarının pınarları kadar arı, duru ve berraktır. O "yaratılanı
sev, Yaradan'dan ötürü" der.
Yunus Emre'nin hayat
amacı, insanlığın bütün kirlerini aşk ateşiyle temizleyip, bütün
anlaşmazlıkları, birde, birlikte çözmektir. Yolculuğu, akını, aksiyonu, dış
dünyaya doğru değil, özlere, ruhlara, insanın iç dünyasına doğrudur. O,
gönüllerin fethine memurdur. Yücelikleri ve yüce değerleri, toplumun orta
yerinde feryadı figân kopararak saçmaya, ekmeye gelmiştir. Yunus, insanı,
Allah'ın en mükemmel eseri olduğu için sever, yüceltir. Bu dünyada insanı en
aziz varlık bilir. İnsanın acz ve kusurunu hoş görür. İnsanlarla ilişkilerinde,
ivazsız, garazsız, menfaatsız, öfkesiz ve ihtirassız olup, kendisini gönüller
yapmakla görevli sayar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Güven,
lütfen, toparlayabilir misiniz.
Buyurun.
ALAETTİN GÜVEN (Devamla)
- Bu anlamda:
"Bir kez gönül
yıktın ise,
Bu kıldığın namaz değil.
Yetmişiki millet dahi
Elin yüzün yumaz
değil" der ve diğer şiirleriyle sürdürür.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekili arkadaşlarım; Türkçemiz, Yunus'un dilinde en güzel şeklini almış,
millî bir ses, bir çehre ve duruş olarak varlığını tescillemiştir. Yunus,
halkın dilini kullanmıştır. Türkçenin, edebiyat ve kültür dili olarak
gelişmesinde Yunus'un hizmeti son derece büyüktür. Milletimizin bütün duygu ve
düşüncelerini, heyecanlarını ve tüm iç zenginliklerini tam anlamıyla ifade etme
yönünden samimî ve bizdendir.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekili arkadaşlarım; sözlerimi, Koca Yunus'un "Sevelim,
sevilelim/Dünya kimseye kalmaz" özdeyişiyle bitirirken, çağımız bilgi
çağının, sevgi çağı boyasıyla boyanması dileklerimle Yüce Meclisimizi ve yüce
milletimizi tekrar selamlıyor, saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Güven.
Gündeme geçiyoruz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının 2 tezkeresi vardır; okutup bilgilerinize sunacağım.
Okutuyorum:
B) Tezkereler ve Önergeler
1.- Bahreyn
Temsilciler Meclisi Başkanı Khalifa Bin Ahmet Al Dahrani'nin davetlisi olarak
Bahreyn'e resmî ziyarette bulunacak olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
Bülent Arınç'ın beraberindeki Parlamento heyetini oluşturmak üzere gruplarınca
isimleri bildirilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1045)
04
Mayıs 2006
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın, Bahreyn Temsilciler Meclisi Başkanı Khalifa
Bin Ahmet Al-Dahrani'nin davetine icabetle, beraberinde bir Parlamento
heyetiyle, Bahreyn'e resmî ziyarette bulunması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi
uyarınca, Genel Kurulun 27 Nisan 2006 tarihindeki 95 inci Birleşiminde kabul
edilmiştir.
Anılan kanunun 2 nci
maddesi uyarınca, Heyetimizi oluşturmak üzere siyasî parti gruplarınca
bildirilen isimler Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
Bülent Arınç
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Adı Soyadı Seçim İli
İsmail Değerli Ankara
Yüksel Coşkunyürek Bolu
Cemal Yılmaz Demir Samsun
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
2.- Akdeniz Parlamenter Asamblesinde Türkiye Büyük Millet
Meclisini temsil edecek grubu oluşturmak üzere, AKParti Grup Başkanlığınca
Bursa Milletvekili Mustafa Dündar’ın aday gösterildiğine ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/1046)
09
Mayıs 2006
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 2 nci
maddesine göre, Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grubu oluşturmak
üzere, AK Parti Grup Başkanlığınca "Akdeniz Parlamenter Asamblesi"
üyeliğine aday gösterilen Bursa Milletvekili Mustafa Dündar'ın ismi, aynı
kanunun 12 nci maddesi uyarınca Başkanlık Divanında yapılan görüşmeyi
müteakiben Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
Ali
Dinçer
TBMM Başkanı V.
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonunun bir raporu vardır; okutup
bilgilerinize sunacağım:
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
1.- Türkiye
Büyük Millet Meclisi Saymanlığının 2005 Yılı Ekim, Kasım, Aralık ayları
hesabına ait Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu raporu
(5/25) (S. Sayısı: 1146) (x)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
2005 Yılı Eylül Ayından
Devreden Para : 5 595 116,68 YTL
2005 Yılı
Ekim-Kasım-Aralık Ayları Borç Toplamı :
75 734 083,77 YTL
+
Toplam :
81 329
200,45 YTL
2005 Yılı
Ekim-Kasım-Aralık Ayları Alacak Toplamı :
74 767 823,86 YTL
2006 Yılı Ocak Ayı
Başında Mevcut Para :
6 561 376,59 YTL
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Saymanlığının 2005 Yılı Ekim-Kasım-Aralık Aylarına ait hesaplarının
incelenmesi sonucunda;
2005 Yılı Eylül ayı
sonunda devreden mevcut para 5 595 116,68 YTL'dir. Ekim-Kasım-Aralık (IV.
Dönem) itibarıyla Hazine Yardımları ve Saymanlıkça yapılan tahsilatlarla
birlikte 75 734 083,77 YTL'lik bir giriş olup, Banka Borç Toplamı tutarımız 81
329 200,45 YTL'ye ulaşmıştır. Mevcut paradan bu üç aylık dönemde yapılan
harcamalar 74 767 823,86 YTL olup kalan paramız 6 561 376,59 YTL'dir.
Saymanlıktaki defterlerle sarf evrakının birbirine uygun olduğu görülmüştür.
Genel Kurulun bilgisine
arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa sunulur.
|
Başkan |
Başkanvekili |
Sözcü |
|
İsmail Özgün |
İsmail Ericekli |
Fahri Keskin |
|
Balıkesir |
Çankırı |
Eskişehir |
(x) 1146 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
|
Denetçi |
Üye |
Üye |
|
Mehmet Emin Tutan |
Saffet Benli |
Ahmet Işık |
|
Bursa |
Mersin |
Konya |
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
Fetani Battal |
Mustafa Zeydan |
Gökhan Durgun |
|
Bayburt |
Hakkâri |
Hatay |
|
Üye |
Üye |
|
|
A. Sırrı Özbek |
|
İsmet Atalay |
|
İstanbul |
|
İstanbul |
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Meclis araştırması açılmasına
ilişkin bir önerge vardır, okutuyorum:
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
C) Gensoru, Genel Görüşme, Meclİs SoruşturmasI ve Meclİs AraştIrmasI
Önergelerİ
1.-
Kastamonu Milletvekili Musa Sıvacıoğlu ve 20 milletvekilinin, başta Kastamonu
olmak üzere yurtiçi ve yurt dışındaki tarihî ve kültürel varlıklarımızın
tespiti ve korunması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/363)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Birçok medeniyete
beşiklik yapmış Kastamonu'da, 1 inci derecede arkeolojik SİT alanı olan
Kastamonu Kalesi, Ilgarini (Pınarbaşı İlçesinde) Mağarası gibi tarihî ve
kültürel varlıklarımız yetkili organlardan usulüne göre izin alınmadan veya
kaçak kazılarla orijinalliği bozulmakta veya telafi edilmeyecek şekilde tahrip
edilmektedir.
Başta Kastamonu'daki
tarihî ve kültürel varlıklarımız olmak üzere, birinci derecede arkeolojik SİT
alanı olan Kastamonu Kalesindeki izinsiz ve projesiz müdahale ile ülkemiz
içinde ve dışında korunması gerekli tarihî ve kültürel varlıklarımızın tespiti
ve korunmaları için alınması gereken tedbirleri araştırmak amacıyla Anayasanın
98 inci ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1- Musa Sıvacıoğlu (Kastamonu)
2- Zeynep Karahan Uslu (İstanbul)
3- Bekir Bozdağ (Yozgat)
4- Abdurrahim Aksoy (Bitlis)
5- Fehmi Hüsrev Kutlu (Adıyaman)
6- Mustafa Ünaldı (Konya)
7- Azmi Ateş (İstanbul)
8- Nihat Eri (Mardin)
9- Eyyüp Sanay (Ankara)
10- Şükrü Ünal (Osmaniye)
11- Mustafa Dündar (Bursa)
12- Fatih Arıkan (Kahramanmaraş)
13- Mehmet Kılıç (Konya)
14- İmdat Sütlüoğlu (Rize)
15- Ali Aydın Dumanoğlu (Trabzon)
16- Mustafa Baş (İstanbul)
17- Ahmet Büyükakkaşlar (Konya)
18- Resul Tosun (Tokat)
19- Alaattin Büyükkaya (İstanbul)
20- Mehmet Ali Bulut (Kahramanmaraş)
21- Mehmet Altan
Karapaşaoğlu (Bursa)
Gerekçe:
SİT alanları, ülkemizin
kültür ve tabiat varlıklarını koruma altına alarak gelecek nesillere
aktarabilmek amacıyla 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu
uyarınca Kültür Bakanlığınca tespit edilir ve Kültür ve Tabiat Varlıklarını
Koruma Kurulları kararıyla tescil edilir. SİT, 2863 sayılı Kanunda "tarih
öncesinden günümüze kadar gelen çeşitli medeniyetlerin ürünü olup, yaşadıkları
devrin sosyal, ekonomik, mimarî ve benzeri özelliklerini yansıtan kent ve kent
kalıntıları, önemli tarihî hadiselerin cereyan ettiği yerler ve tespiti
yapılmış tabiat özellikleri ile korunması gereken alanlarıdır" şeklinde
tanımlanmıştır. Ülkemizde arkeolojik, doğal, kentsel, tarihî ve diğer olmak
üzere, beş türde SİT alanı bulunmaktadır.
Bakanlık tarafından
tespit edilen bölgelerde kurulan koruma kurulları, SİT alanlarının tescilinin
yanında, kültür ve tabiat varlıklarının gruplandırılması, koruma alanlarının
tespiti, geçiş dönemi yapı şartları, koruma amaçlı imar planları ve
değişikliklerin onaylanması, korunması gerekli taşınmaz kültür varlıklarından
özelliklerini kaybetmiş olanlarının tescil kayıtlarının kaldırılması, koruma
alanlarıyla ilgili uygulamaya yönelik kararların alınması gibi görevleri
üstlenmektedir.
SİT alanlarının
tespitinde temel amaç, kültür ve tabiat varlıklarımızın korunması olmakla
beraber, uygulama neticelerinin bu amacı temin edemediği görülmektedir.
Örneğin birçok medeniyete
beşiklik yapmış Kastamonu'da, 1 inci derecede arkeolojik SİT alanı olan
Kastamonu Kalesi, Pınarbaşı İlçesi'ndeki Ilgarini Mağarası gibi tarihî ve
kültürel varlıklarımız, yetkili organlardan usulüne uygun izin alınmadan veya
kaçak kazılarla orijinalliği bozulmakta veya telafi edilemeyecek şekilde tahrip
edilmektedir. Bu kabil örneklere ülkemizin birçok yerinde rastlamak mümkündür.
Sonuç olarak, buradan
hareketle başta Kastamonu'daki tarihî ve kültürel varlıklarımızın yeterince
korunabilmesi, öncelikle bu değerlerimizin tespiti, yanlış uygulamalardan
kaynaklanan tahriplerin önlenmesi, bilimsel uygulamaların önünün açılması ve
alınması gereken diğer önlemlerin belirlenmesiyle mümkün olacaktır.
Bu amaçla, kültür ve
tabiat varlıklarımızın korunması ve bu amaca yönelik SİT alanı uygulamaları ile
SİT alanlarına yapılan usulsüz ve yetkisiz müdahalelerin Türkiye Büyük Millet
Meclisi tarafından araştırılması ve mevcut durumun tespiti, kültür ve tabiat
varlıklarımızın geleceğe taşınmasını sağlayacaktır.
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önerge, gündemde yerini
alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Bir genel görüşme
önergesi vardır; okutuyorum:
2.-
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri, İzmir Milletvekili K.
Kemal Anadol, İstanbul Milletvekili Ali Topuz ve Samsun Milletvekili Haluk
Koç'un, Batı Trakya Türk azınlığının içinde bulunduğu durum konusunda genel görüşme
açılmasına ilişkin önergesi (8/28)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Batı Trakya'daki Türk
azınlığının anlaşmalardan doğan temel haklarının birçoğuna Yunan hükümetince
uygulanan kısıtlamalar sürdürülmektedir. Bir süre önce Batı Trakya'yı ziyaret
eden Karma Parlamento Komisyonu heyetimiz de bu kısıtlamaları yerinde tespit
etmiştir.
Batı Trakya Türk
azınlığının içinde bulunduğu durumun bütün yönleriyle görüşülüp
değerlendirilmesi için, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda, Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 101, 102 ve 103 üncü maddeleri uyarınca bir
genel görüşme açılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Ali Topuz |
Kemal Anadol |
Haluk Koç |
|
CHP Grup Başkanvekili |
CHP Grup Başkanvekili |
CHP Grup Başkanvekili |
Gerekçe:
Batı Trakya'daki Türk
azınlığının, başta Lozan Anlaşması olmak üzere, çeşitli milletlerarası
anlaşmalardan kaynaklanan eğitim, din ve kültür gibi alanlardaki haklarına
Yunan Hükümetince uzun yıllardan beri önemli kısıtlamalar getirilmiştir. Bir
süre önce yürürlükten kaldırılan Vatandaşlık Yasasının eski 19 uncu maddesi
uyarınca yaklaşık 60 000 soydaşımız haksız yere Yunan vatandaşlığından
çıkarılmış ve hâlâ vatandaşlığa geri alınmamıştır.
Yunan tarafının getirdiği
kısıtlamalar nedeniyle, anlaşmalarda öngörülen sayının çok altında öğretmen
Batı Trakya'ya gönderilmekte ve soydaşlarımızın çocukları orada gerekli eğitimi
görme imkânından yoksun bırakılmaktadır. Okul kitaplarının yenilenmesine Yunan
makamlarınca güçlük çıkarılmaktadır. Yükseköğretimde kısıtlamalar mevcuttur.
Yunan mahkemelerinin
aldığı bir kararla, isminde "Türk" olan azınlık dernekleri
kapatılmıştır. Osmanlı döneminden kalan ve halen harap durumda bulunan bazı
camilerin onarımına Yunan Hükümetince izin verilmemektedir. Halkın seçtiği
müftülerin görev yapmasına da izin verilmemekte ve zaman zaman kendileri
hakkında yasal kovuşturma yapılmakta, hatta, hapis cezaları verilmektedir.
Batı Trakya'daki Türk
cemaat vakıflarına 1967 yılındaki askerî darbeden bu yana çok ciddî
kısıtlamalar getirilmiştir. Uzun yıllardan beri soydaşlarımıza ait araziler
haksız yere ve ölçüsüz biçimde istimlak edilmiş ve soydaşlarımız büyük zarara
uğratılmıştır.
Bölgenin başlıca geçim
kaynağı olan tütün üretimine Avrupa Birliği tarafından kısıtlama getirilmiş;
ancak, bunun yerine ikame edilecek ürünler konusunda Yunan Hükümetince henüz
etkili bir çalışma yapılmamıştır.
Bütün bu konuların
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda kapsamlı biçimde ele alınması ve
gerekli girişimlerin yapılması için, Hükümete önerilerde bulunulması uygun olacaktır.
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini
alacak ve genel görüşme açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının 3 tezkeresi vardır; ayrı ayrı okutup, oylarınıza
sunacağım.
Okutuyorum:
B) Tezkereler ve Önergeler (Devam)
3.- Estonya
ve Finlandiya'da yapılacak Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Parlamento
Başkanları Konferansına, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanını temsilen,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili İsmail Alptekin'in icabet etmesine
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1047)
4
Mayıs 2006
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
30 Mayıs - 1 Haziran 2006
tarihlerinde Estonya ve Finlandiya'da yapılacak Avrupa Konseyi Parlamenter
Meclisi Parlamento Başkanları Konferansına Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanını temsilen Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili İsmail Alptekin'in
katılması hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun
tasviplerine sunulur.
Bülent Arınç
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Diğer tezkereyi
okutuyorum:
4.- Avrupa
Kıtası Habitat Küresel Parlamenterleri Yönetim Kurulu Üyesi ve Hollanda
Parlamentosu Üyesi J.H.J. Kruijsen'in, TBMM Çevre Komisyonu Başkanı Ahmet Münir
Erkal'ı, Lahey'de yapılacak olan Habitat Düzeyinde Avrupa Küresel
Parlamenterleri Beşinci Bölgesel Forumuna davetine icabetine ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/1048)
8
Mayıs 2006
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
Avrupa Kıtası Habitat
Küresel Parlamenterleri Yönetim Kurulu Üyesi ve Hollanda Parlamentosu Üyesi Dr.
J.H.J. Kruijsen tarafından Hollanda'nın başkenti Lahey'de yapılacak olan Habitat
Düzeyinde Avrupa Küresel Parlamenterleri Beşinci Bölgesel Forumuna, Malatya
Milletvekili ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Çevre Komisyonu Başkanı A. Münir
Erkal ismen davet edilmektedir.
Söz konusu davete icabet
edilmesi hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında 3620 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine
sunulur.
Bülent Arınç
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Diğer tezkereyi
okutuyorum:
5.- Moldova
Parlamentosu Başkanı Eugenia Ostapcıuc'un davetine, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ı temsilen, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanvekili Ali Dinçer'in, beraberinde bir Parlamento heyetiyle icabet etmesine
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1049)
8
Mayıs 2006
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ı temsilen Moldova Parlamentosu Başkanı Eugenia
Ostapcıuc'un davetine icabet etmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanvekili Ali Dinçer'in, beraberinde Parlamento heyetiyle, Moldova'ya resmî
ziyarette bulunması hususu Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi uyarınca Genel Kurulun
tasviplerine sunulur.
Bülent Arınç
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Anavatan Partisi Grubunun
İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup,
oylarınıza sunacağım.
VI.-
ÖNERİLER
A) Sİyasî Partİ Grup Önerİlerİ
1.- (8/27)
esas numaralı genel görüşme önergesinin öngörüşmesinin Genel Kurulun 9 Mayıs
2006 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin Anavatan Partisi Grup önerisi
9.5.2006
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 9 Mayıs
2006 Salı günü (bugün) yaptığı toplantısında, siyasî parti grupları arasında
oybirliği sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu
maddesi uyarınca Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederiz.
Saygılarımızla.
Ömer Abuşoğlu
Grup Başkanvekili
Öneri:
Genel Kurulun 3 Mayıs
2006 günkü Birleşiminde okunan ve aynı tarihli gelen kağıtlarda yayımlanan
terörün sebeplerinin tespiti ve ortak çözüm önerilerinin geliştirilmesi amacıyla
verilen 8/27 esas numaralı genel görüşme önergesinin öngörüşmesinin Genel
Kurulun 9 Mayıs 2006 Salı günkü (bugünkü) birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN - Önerinin
aleyhinde söz isteyen Kastamonu Milletvekili Sinan Özkan; buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Sayın Özkan, süreniz 10
dakika.
SİNAN ÖZKAN (Kastamonu) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anavatan Grubunun, terörün sebeplerinin
tespiti ve ortak çözüm önerilerinin geliştirilmesi amacıyla, Anayasanın 98 inci
ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 101, 102 ve 103 üncü maddeleri
uyarınca genel görüşme açılması talebi ve buna ilişkin önerisi üzerinde, şahsî
görüşlerimi ifade etmek üzere aleyhte söz aldım; sözlerimin başında, Yüce
Meclisin siz değerli üyelerini saygıyla selamlarım.
Terör, yıllardan beri,
maalesef, ülkemizin enerjisini, kaynaklarını tüketen, daha da önemlisi,
insanlarını, sivillerini ve güvenlik güçlerini kaybetmesine yol açan bir
vakıadır. Bu, zaman zaman sağ-sol çatışması şeklinde ortaya çıkarken, bazen bölücü-yıkıcı
terör olarak, bazen de etnik ayırımcılığa dayalı terör olarak karşımıza
çıkmıştır. Ama, her zaman, ortaya çıktığı devrin ortamına göre, istismar
edeceği şartları ve faktörleri iyi tespit etmiş, iyi seçmiş ve sonuna kadar da
bunları kullanmış, sömürmüştür. Ancak, bu bölücü, yıkıcı unsurlarla, her zaman
ve zeminde güvenlik güçlerimiz, en etkili şekilde mücadele etmişse de, terörün
beslendiği şartların ortadan kaldırılması, üzerinde durduğu zeminin yok
edilmesi konusunda yapılması gerekenler, yıllar yılı hükümetler tarafından
belki iyi tespit edilememiş ve tabiri caizse, bataklık kurutulamamıştır.
Bugün üzerinde durduğumuz
ve son günlerde çocuk ve bebeklere dönük melun eylemleriyle gerçek yüzünü bir
kere daha gösteren PKK terörü için de geçmiş yıllara dönük olarak aynı şeyleri söyleyebiliriz. Zira, kanlı terör
örgütünün bölge halkını istismar etmesinin, kandırmasının önüne geçmek için
yapılması gerekenler yapılamamış, atılması gereken adımlar atılmamış, sivrisineklerin
beslendiği bataklığı kurutma yerine, bu sivrisineklerle uğraşılagelmiştir.
Şimdi, son dönemde artan terör olayları, beraberinde bazı tartışmaları da
gündeme taşımıştır.
AK Parti Hükümetini sıfır
terörle iktidara gelip, terör olaylarının, döneminde tırmandığı bir hükümet
olarak lanse etmeye çalışanların da, meseleye artık bu kadar sathî, yüzeysel
bakmayı bırakıp, objektif ve çok yönlü bakması, olayların çözümlenmesi
açısından daha faydalı olur kanaatindeyim. Zira, bir meseleyi ortaya doğru
koymazsanız varacağınız sonuç da sağlıklı olmayacaktır.
AK Partinin iktidara
geldiği günden bugüne kadar, hiç kimsenin gözardı edemeyeceği kadar terörü
bitirmeye, bataklığı kurutmaya dönük açık, net tavırları, ekonomik ve sosyal
politikaları olmuştur. Biz, terörle mücadeleyi, daha önceki yıllarda olduğu
gibi, yalnızca güvenlik güçlerimizin yürütmesi gereken bir görev olarak
görmedik, yalnızca güvenlik güçlerimize havale edilmesi gereken bir vazife
olarak addetmedik; siyasî iradenin de yapması gerekenler olduğunun şuurunda,
terör örgütünün yıllardan beri istismar ettiği konuları ortadan kaldırmayı
hedefledik ve buna dönük adımlar attık. Sağduyulu herkes, bu adımları,
yapılanları izlemekte ve takdir etmektedir.
Nedir bu yapılanlar
derseniz; her ne kadar, bunlar, herkesin malumları ise de, ben, anabaşlıklar
halinde bunlara kısaca değinmek istiyorum:
Birincisi, terör
örgütünün yıllardır istismar ettiği, politika malzemesi olarak kullandığı
ekonomik geri kalmışlık ve ihmal edilmişliğin izleri silinmeye çalışıldı. 5084
sayılı yatırımların ve istihdamın teşviki amacıyla çıkarılan Kanun, özellikle
bu bölgemize canlılık kazandırmak için, yeni istihdam sahaları oluşturmak için,
bölge insanımıza gelecekte iş sahaları açmak için, millî gelirden aldığı payı
bu gelirle birlikte büyütmek için hazırlanmış ve yürürlüğe konulmuştur.
Değerli arkadaşlar, bunun
meyveleri de yavaş yavaş alınmaya başlanmıştır. Sayın Başbakanımız,
Diyarbakır'da 21 adet, Adıyaman'da 35 adet sanayi tesisinin açılışını henüz
geçtiğimiz günlerde gerçekleştirdi.
İşte, güven ve istikrar
ortamı sayesinde sağlanan her kolaylık ve teşvik neticesinde açılan her bir
tesis terör örgütüne vurulan öldürücü bir darbedir. Bunları görmezden gelmeye
de hiç kimsenin hakkı yoktur.
Yine, bölge insanımızın
daha iyi şartlarda hayatını idame ettirebilmesi için, kırsal kesimde altyapı
eksiklerinin giderilebilmesi amacıyla, Köye Destek Programı çerçevesinde,
valilik ve kaymakamlıklara, köylere hizmet götürme birliklerine bu alanda
bugüne kadar görülmemiş büyüklükte kaynaklar aktarılmıştır ve inşallah, iki yıl
sonunda yolu ve şebekeli içme suyu olmayan köyümüz, diğer bölgelerimizde olduğu
gibi, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizde de kalmayacaktır.
Özellikle Doğu ve
Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizdeki eğitim eksikliğini ve buna bağlı
olumsuzlukları, ki, terörün en çok istifade ettiği faktör, bu cehalet ve eğitim
eksikliğidir, bunu ortadan kaldırmak için, İktidarımız döneminde "haydi
kızlar okula" kampanyası başlatılmış ve binlerce kız çocuğumuz bu kampanya
kapsamında okula gönderilmiştir. Yine "eğitime yüzde yüz destek"
kampanyasıyla bölgedeki okullaşma oranı artırılmış, ihtiyaç duyulan derslikler
hızla inşa edilmiş, fizikî mekân sıkıntısı giderilmiştir.
Kısacası, terörü önleme
yolunda çok önemli bir adım olduğu herkesçe bilinen, kabul edilen bölge
insanının iyi eğitimi meselesinde önemli bir mesafe katedilmiştir.
Bunlara ilave olarak,
bölge insanının kendi kültürünü daha rahat yaşaması ve yaşatması için, ifade
hürriyetini de içine alacak şekilde, kendi dillerini öğrenmeleri için özel dil
kursları, anadilde yayın imkânları sağlanmış, bu konular artık birer tabu
olmaktan çıkarılmıştır. Terör örgütü ile bölge insanımız birbirinden çok iyi
ayırt edilmiş, neticede, bu bölgede yaşayan, devletine sadık, ama, kendilerine
yıllarca farklı gözle bakılan insanlarımıza geniş bir hak ve hürriyetler alanı
açılmış, devletin kendilerine güvendiğini, değer verdiğini gören insanlarımız
da hiçbir şekilde terör örgütüne destek olmamıştır. Bunun müşahhas örneklerini,
son aylarda, özellikle nevruz kutlamaları sırasında terör örgütünün provokatif
eylemlerine destek vermeyerek de göstermiştir.
İşte, bölücü terör
örgütü, bu tabanı ve zemini kaybediyor olmanın şoku ve sıkıntısıyla son
çırpınışlarını ortaya koymakta, hâlâ varlığını sürdürdüğünü ispat gayreti içine
girmektedir. Son aylardaki olaylar işte bu ispat gayretleridir; yani, terörist
ile masum halk artık birbirinden ayrılmıştır ve bölücü terör bundan böyle taban
bulamayacaktır. Hükümetimizin bölgeye dönük ekonomik ve sosyal politikaları
netice vermeye başlamıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye'de yaşanan olayların seyri iyi okunup, tahlil edilip
sağlıklı bir biçimde ortaya konulmalıdır. Yoksa, terörü kökten ortadan kaldırma
çabası içinde olan Hükümetimizin politikaları anlaşılamaz, ülkemiz kısır
çekişmelerle vakit kaybetmeye devam eder. Hak ve hürriyetlerin alanı
genişletilerek yeniden kazanılan bu ülkede tek vücut bir millet olmanın
lezzetini almaya başlayan bu ülke insanı, yalnızca, bu barış ve huzur
ortamının, bu istikrarın devamını arzu etmekte, yeni çalkantılara,
istikrarsızlıklara tahammülü olmadığını, her fırsatta, değişik vesilelerle
anlatmakta, ortaya koymaktadır.
Elbette, bunların
yanında, terörle mücadele de aksatılmadan devam etmektedir, edecektir de. AK
Parti İktidarı öncesinde nasıl güvenlik güçlerimiz terör ve terör örgütleriyle
mücadele ettiyse, bu mücadele bu dönemde de eksilmeden devam etmektedir,
edecektir.
Elbette ki burada bir
zafiyet söz konusu değildir. Ancak, bu mücadele hukuk devletine yakışır şekilde
olacaktır ve hiç kimsenin şüphesi olmasın ki, Terörle Mücadele Kanununda
yapılan değişiklikler de hukuk devleti ilkesini zedelemeyecektir,
zedelememelidir. Demokrasi ve hukuk devleti ilkelerinden asla taviz
verilmemelidir. Zira, biz inanıyoruz ki, terör belasının kökünün kurutulmasının
yegâne çözümü daha çok demokrasidir. Bu konuda, ilgili komisyonlarda ve Genel
Kurulumuzda azamî itina gösterilecektir. Bugün, burada, genel görüşme talebiyle
Genel Kurula gelen Anavatan Partisi Grubundaki değerli arkadaşlarımız da,
Terörle Mücadele Kanununun hem komisyonlardaki hem de Genel Kuruldaki
müzakereleri sırasında, terörün çözümüne ilişkin ortaya koyabilecekleri çözüm
önerilerini, bu platformu iyi değerlendirerek, buralarda, elbette ki,
sunabileceklerdir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şayet bu terör belasının kalıcı olarak ortadan kaldırılması
arzu ediliyorsa -ki, bundan hiçbirimizin şüphesi yoktur- gelin, bu konuyu
burada konuşup, siyasî malzeme yapma teşebbüsünü bir tarafa bırakalım,
Hükümetimizin ortaya koyduğu ve herkesin de uygulanmasında fayda gördüğü terörü
bitirmeye ve bataklığı kurutmaya dönük sosyal ve ekonomik politikalara destek
verelim.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özkan,
buyurun.
SİNAN ÖZKAN (Devamla) -
Ülkemizde terör odaklarının en çok nefret ettiği ve hiçbir zaman arzulamadığı
şu istikrar ortamının devamı için birlikte çaba harcayalım, katkı verelim;
verelim ki, aziz milletimiz de herkesin samimiyetini görsün, takdir etsin.
Konuşmamın sonunda,
bugüne kadar teröre kurban verdiğimiz sivil, asker, polis, bütün şehitlerimizi
rahmetle ve minnetle anıyor, gazilerimize hayırlı, uzun ömürler temenni ediyor;
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Özkan.
Önerinin lehinde dört
müracaat olduğu için kura çekiyorum: Süleyman Sarıbaş, Malatya Milletvekili.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Olmaz böyle şey ya!
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Sarıbaş.
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekili
arkadaşlar, Anavatan Partisi Grubunun, gündeme ilişkin, genel görüşme açılma
talebi lehinde söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
bugün, terör, Türkiye'de en çok tartışılan konulardan bir tanesi ve biraz önce
konuşan arkadaşım, sanki "her şey sütliman, Hükümet her türlü tedbiri
aldı, terör yok; dolayısıyla, bu görüşmelere filan da gerek yok" şeklinde
bir açılım yaptı. Bu doğru değil. Türkiye'de terör var, Türkiye'de, insanlar,
gelecek kaygısıyla, bu ülke nereye gidiyor diye endişe altındalar.
Türkiye'de, Hükümetin
dahi, terörün nerede biteceği, nasıl olacağı, nasıl tedbirler alması gerektiği
noktasında -Hükümetin dahi- kafası karışık. Bunun en bariz örneği, getirmiş
olduğu Terörle Mücadele Yasasıdır.
Sizin telefonlarınıza hiç
mesaj gelmiyor mu "bu yasayı getirmeyin" diye? "Bu yasa
özgürlükleri ortadan kaldırıyor" diye hiç mesaj gelmiyor mu? Sizin
telefonlarınıza "bitirin şu terörü" diye hiç mesaj gelmiyor mu veya
sizin telefonlarınıza "bu yasayla, terörist başını affediyorsunuz, onun
affolma, cezaevinden çıkma yolunu açıyorsunuz, yapmayın bunu" diye hiç
mesaj gelmiyor mu? Bize geliyor. Eğer size gelmiyorsa, sizin milletle bir
ilginiz kalmadı demektir ki, ben ona inanmıyorum, hepinize bu mesajlar geliyor.
Değerli arkadaşlar,
tartışılan bir yasa var. Yarın, yukarıda, komisyonda da tartışılacak,
tartışılan bir yasa var. Biz, Anavatan
Partisi olarak şunu söylüyoruz: Bakın, bu yasa konusunda, yani terörün
önlenmesi konusunda, terörle mücadele eden güvenlik kuvvetlerimizin ellerinin
güçlendirilmesi konusunda, özgürlükler konusunda, güvenlik konusunda, bu
milletin kafası karışık, siyasîlerin kafası karışık. Şimdi, şuradan sorsam,
desem ki, bu Terörle Mücadele Yasasının 6 ncı maddesi, bölücü başını affediyor
mu affetmiyor mu desem, birçok insan "affediyor" diyecek, birçok
insan da "affetmiyor" diyecek. Bu yasa, bu Terörle Mücadele Yasası
-sorsam size- özgürlükleri sınırlıyor mu sınırlamıyor mu? Geçmişte Anayasa
Mahkemesinin iptal ettiği hükümleri yeniden ihtiva ediyor mu etmiyor mu desem
"ediyor" diyenleriniz olacak "etmiyor" diyenleriniz olacak.
Şimdi, insanların,
ülkenin, bu kadar kafasının karışık olduğu bir yasayı, bu Genel Kurulda, bir
genel görüşmenin konusu yapıp, bunu bir siyasî parti rantı da yapmadan, bütün
siyasî partilerimizin, muhalefetin, iktidarın -belki devletin elinde bizim bilmediğimiz bilgiler de olabilir-
gerektiğinde bunu kapalı bir oturumun konusu yaparak, enine boyuna tartışsak,
şu Meclis bir liderlik yapsa bu olaya ve millî bir strateji etrafında ne
yapacağımızı, teröre karşı nasıl önlem alacağımızı, bir strateji olarak
belirlesek fena mı olur. Yarın, o yasayı komisyonda tartışacağız. Muhtemelen
alt komisyonlara gidecek, tartışılacak; Genel Kurula gelecek, tartışılacak.
Niye… Bu tartışma keskinleşip, tamamen, ne dediğimizi kimse anlamadığı bir
ortamda çıkacak bir yasanın, ilerideki uygulamasından bu millet sıkıntı çeker
ise, bunun liderliğini yapamayan, bunu tartışmayan, bunu gündeme getirmeyen
Parlamento üyeleri olarak, milletvekilleri olarak bizler sorumluluk sahibi
değil miyiz?!
Bakın, terör konusunda,
Hükümetin hangi önlemleri olduğunu İktidar milletvekilleri dahi… Şimdiye kadar
tartışılmadı, onlara dahi bilgi verilmedi.
Çözümün yeri… Eğer,
ülkede terör varsa, bunun sebepleri, çözüm yöntemleri neyse, millî iradenin,
yani, temsil makamı olan Türkiye Büyük Millet Meclisi kurumunun bu işe liderlik
etmesi, bunu tartışması, bunun yöntemlerini, usullerini elbirliğiyle millî bir
strateji haline getirmesinden daha tabiî ne olabilir.
Bakın "terör öldü,
terör bitti, efendim, aldığımız ekonomik tedbirlerle terör sona erdi…"
Daha cuma günü, terör, 19 tane, 20 tane çocuğumuzun yaralanmasına vesile oldu
ve bir servis aracını bombaladılar. Nerede bu?!. Daha Türkiye, Türkiye Devleti,
35 000-40 000 askerini sınıra yeni yığdı terörü önlemek adına. Elbette,
güvenlik kuvvetlerimizin terörle mücadelelerini gönülden destekliyoruz,
şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyoruz; ama, bunun tedbirlerini alacak siyasî
irade bu Meclis, bunun liderliğini yapacak siyasî irade de bu Meclis.
Ne yaptık arkadaşlar,
şöyle bir bakın. Bundan on yıl evvel, beş yıl evvel kırmızı çizgilerimiz vardı,
askerlerimiz Kuzey Irak'taydı, Kerkük, Musul konusunda dediğimiz oluyordu…
Bugün neredeyiz allahaşkına?!. Ya, var mı böyle bir şeyimiz, adım atabiliyor
musunuz sınırdan ileriye?! Barzani'nin tehditlerinden yılmadınız mı daha?!.
Yani, dün, Türkiye'ye gelmek için, aracılar, ricacılar koyan adamın, bugün
tehditlerinden yılmadınız mı?! Adam, Diyarbakır'ı tehdit ediyor. Yani, bunlar
niye oldu, bu dış gelişmeler nereye gidiyor?! Bu Hükümet, gelip, bir kapalı
oturumda, bu ülkenin milletvekillerine, bu ülkenin temsilcilerine bir bilgi
vermeyecek mi? Niye girmiyoruz Kuzey Irak'a?! 35 000 asker yığdık. Niye
girmiyoruz, Kandil Dağını niye yerle bir etmiyoruz; yok mu gücünüz?! O güç, bu
Parlamento arkadaşlar. Gelin, tartışalım ve o gücü size verelim; ama, buna
cesaretiniz yok; çünkü, çizginiz mizginiz kalmadı sizin. Sizin hiçbir şeyiniz
yok. Yani, çizgisi olmayan bir ülke haline getirdiniz; başkalarına yalvaran,
başkalarına "ne olur şu Kandil'de PKK'ya operasyon yap" diye
başkalarından icazet bekleyen bir ülke durumuna getirdiniz koskocaman Türkiye
Cumhuriyetini. Buna hakkınız yoktu.
Gelin diyoruz, biz,
Anavatan Partisi olarak bu grup önerimizle, gelin, kamuoyunun haklı
endişelerinin olduğu ve her kurum ile her kesimin üzerinde büyük tartışmalara
girdiği ve hükümet tasarısı olarak görüşülen, adı geçen terörle mücadele yasası
taslağını kanunlaşmadan, bahse konu taslağın, bu ülke halkına getirdiklerini,
özgürlüklere getirdiği kısıtlamaları, güvenlik kuvvetlerimize ne verip ne
vermediğini, terörist başını affedip etmediğini, ona cezaevinden çıkma yolunu
açıp açmadığını şurada enine boyuna bir tartışalım. Herkes düşüncelerini
söylesin, ortak bir nokta bulalım; ama, milletin kafasını karıştıracak
tasarıların geçmesine fırsat vermeyelim.
Şimdi, bu tasarının,
Sayın Adalet Bakanının birçok konuşmasından anlıyorum ki, 6 ncı maddesini,
yani, muhalefet liderinin "bu, Abdullah Öcalan'ı, terörist başını affeder,
cezaevinden çıkarır" diye direndiği bir maddeyi "biz, tasarıdan
çıkarmayacağız" diyor. Bundan ne anlıyorsunuz: "Demek ki, biz,
Abdullah Öcalanı'ı affedeceğiz kardeşim, uzun vadede affedeceğiz; böyle bir
planımız var, böyle bir stratejimiz var" demektir. O zaman, gelin bunu
tartışalım burada. Ediyor mu etmiyor mu; bu millet bir görsün. Belki, bizim
bilmediğimiz bilgiler vardır, hakikaten vardır. Hükümetin bildiği; ama,
milletvekillerinin bilmediği bilgiler vardır. Gelin onu da kapalı oturumda bu
milletin vekillerine izah edin, biz de tatmin olalım; ama, ben, inanıyorum ki,
bu Terörle Mücadele Yasası, bu milletin kafasını karıştıran bir yasadır. O yasa
komisyonlardan geçmeden, o yasa, bu Genel Kurulun gündemine gelmeden, enine
boyuna tartışacağımız bir genel görüşmeyle milletvekillerinin bilgilendirilmesi,
milletvekillerinin, bu konuda herkesin düşüncesini ortaya koyması ve Meclisin
bu konuya liderlik yaparak, kurum olarak liderlik yaparak ortak bir
stratejinin, millî bir stratejinin belirlenmesi ve Hükümetin de, artık, yani,
Kuzey Irak'ta ne yapacaksa, güneydoğuda ne yapacaksa, uluslararası güçlerle
hangi pazarlığın içindeyse, bunları bu milletin vekillerine en azından
anlatması, en azından hangi noktada olduğumuzu, endişeye kapılıp kapılmamamız
gerektiğini, bize de millete de izah etmesi gerekir.
Bu önerimizin asıl amacı
bir siyasî rant, siyasî söylem falan değil, terörün siyaseti olmaz arkadaşlar.
Terör, bu ülkenin millî bir meselesidir, bu ülkenin hassas bir meselesidir.
Dalga geçmeye de gelmez, görmemezliğe de gelmez, onun üzerinden rant sağlamaya
da gelmez. Terör, üzerinde, hepimizin, oturup, bu ülkemiz adına, bu milletimiz
adına en ince ayrıntısına kadar düşüneceğimiz bir konudur, hata yapmamamız
gereken bir konudur; çünkü, terör örgütü de, artık, bildiğiniz gibi, bundan üç
yıl, beş yıl öncenin terör örgütü değil; dünya değişti, o da değişti. Ne yaptı;
dağdaki eşkiyayla, dağdaki çeteyle, güvenlik kuvvetlerimiz elbette mücadele
ediyor; ama, terörü siyasallaştırdılar; çocukların, kadınların üzerine yığdılar
ve şehirlerde yapmak suretiyle, yeni bir faza getirdiler. O halde, bunun
önlemleri ne olacak? Tamam, elbette ki, dağdaki teröristi, güvenlik
kuvvetlerimiz takip edecek, kovalayacak, imha edecek, yok edecek; bu, en tabiî
hakkıdır güvenlik kuvvetlerinin; ama, şehirdekilerine ne yapacak? Bakın, sivil
itaatsizliğe karşı önlemlerimiz ne? Hükümet, sivil itaatsizliğe karşı neler
düşünüyor? Bütün bunları tartışmadan, bütün bunların sebeplerini, bütün
bunların kaynaklarını bu Genel Kurulda tartışmadan çıkacak bir terör yasasının…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Sarıbaş,
buyurun.
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Devamla) - Bağlıyorum Sayın Başkan.
… milletin beynini
karıştıracağını, milletin, devletine, hükümetine, Millet Meclisine güvenini
zedeleyeceğini düşünüyorum.
Bu bakımdan, bir defa
daha, bu tasarının, Genel Kurula gelmeden, Meclisimizde, enine boyuna
tartışılmasını teklif ediyoruz, önerimiz bunu havidir; destekleyeceğinizi
umuyor, saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Sarıbaş.
Önerinin aleyhinde söz
isteyen, Kilis Milletvekili Hasan Kara.
Buyurun Sayın Kara. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
HASAN KARA (Kilis) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; genel görüşmenin aleyhinde söz almış
bulunmaktayım.
Bu genel görüşmenin
lehinde söz alan arkadaşın anlattıklarına bakılırsa, olay, terör müdür, terörü
mü konuşacağız, yoksa, Adalet Komisyonunda olan TMK'daki değişikliği, yani
Terörle Mücadele Kanunundaki değişikliği mi konuşacağız pek anlayabilmiş
değilim. Eğer konu Terörle Mücadele Kanunundaki değişiklik ise, bunun, uzmanlık
alanı olan Adalet Komisyonunda görüşülmesi kadar tabiî ve İçtüzüğe uygun bir
durum söz konusu olamaz. Bunun görüşülmesi gereken yer Adalet Komisyonudur. Şu
anda Terörle Mücadele Kanunu Adalet Komisyonuna gelmiştir, geneli üzerinde
görüşmeler gün boyunca sürmüş ve bitirilememiş, yarın yine devam edilecek ve
ondan sonra da büyük bir ihtimalle alt komisyona sevk edilecek, alt komisyonda
da artı ve eksileri, faydaları ve zararları, özgürlükler ve tedbirler konusu
enine boyuna ciddî bir şekilde tartışılacak ve milletin kafasını karıştırmadan,
terör konusu ile özgürlükler konusunu belli bir dengede tutarak Yüce Meclisin
gündemine getirilmesi sağlanacak ve burada da, geniş görüşmeler çerçevesinde,
bu konu yasalaşacaktır; ama, muhalefet, her ne kadar, terör konusunu siyaset
malzemesi yapmıyoruz diyorsa da, ana tema siyaset malzemesi yapma hususuna
dönük oluyor. Birileri kabullenmek istemese de, AK Parti Hükümeti bu Meclis
içerisinden çıktı ve böyle olduğu için de, diğer tüm konularda olduğu gibi
terör konusunda da, en azından buradaki milletvekili arkadaşlar kadar hassas
düşünen, hassas davranan insanlardan oluşmuş bir hükümettir. Yine aynı şekilde,
başta Türk Silahlı Kuvvetleri ve Türk polis teşkilatı olmak üzere tüm güvenlik
birimleri, üzerine düşeni kahramanca yerine getirerek, gece gündüz demeden,
terör konusunda etkin mücadele etmektedirler ve bu mücadelelerinde tüm Meclis
yanlarındadır. Bunun da böyle bilinmesi gerektiğini ifade etmekteyim.
Aynı şey, Meclis çatısı
altında temsil edilsin veya edilmesin tüm siyasal partilerimiz için de
geçerlidir. İsteyen, istediği şekilde, çıkıp, bu konudaki görüş ve
düşüncelerini net bir şekilde ifade etmektedir. Üstelik, burada temsil edilen
ve genel görüşmenin lehinde görüş bildiren muhalefetin, Meclis çatısı altında
görüşlerini açıklamalarının çok daha farklı ve çok daha kitlesel yolları
bulunmaktadır; bunu da zaten ciddî bir şekilde yapmaktadırlar.
Muhalefet, bir süreden
beri yasama organı gündeminde bulunan Terörle Mücadele Kanununun Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı vesilesiyle, gerek
Adalet Komisyonunda gerek grup toplantılarında ve gerekse diğer lüzum
gördükleri yer ve zamanlarda bu konuyu yeteri kadar işlemektedirler. Tüm
bunlardan, terör karşısında en az benim kadar, en az Hükümetimiz ve en az Sayın
Başbakanımız kadar duyarlı olduklarını görüyor ve bundan da mutluluk duyuyoruz.
İşte bu nedenle, bahse konu genel görüşme isteğinin mantığını kavramakta güçlük
çekiyorum.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Zor anlarsın sen, zor!
HASAN KARA (Devamla) -
Hem her fırsatta genel ve şahsî görüşünü açıklayacaksın hem de ucuz politik
manevralarla terör üzerinden tribüne oynamak amacıyla Genel Kurul gündemini
meşgul edeceksin. Bunu kabul etmemiz mümkün değildir.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- AK Parti mantığı öyle zanneder.
HASAN KARA (Devamla) -
Hocam, her ne kadar oradan laf atıyorsan da, dün AK Parti mantığını en çok
savunan sendin; bugün, döndün, çark ettin. AK Parti mantığını anlamamışsan,
anlaman da mümkün değil. Siz, bu mantıkla hiçbir şey anlayamazsınız; merak
etmeyin. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- İşte bu mantığa sahip olduğu için ayrıldık zaten.
HASAN KARA (Devamla) -
Bir konuda anlaşmamız gerekiyor. Teröre hepimiz karşıyız ve hiçbirimiz bir
yüreğin yanmasını, bir çocuğun yetim kalmasını, bir eşin boynunu bükmesini ve
bir erin şehit düşen arkadaşının tabutu karşısında gözyaşı dökmesini
istemiyoruz ve kabullenemiyoruz. Bu, en insanî ve en vatanî asgarî müşterekimizdir.
Zaten, bizi biz yapan, bizi bir aile, bir halk, bizi bir millet ve aynı ülkenin
vatandaşları yapan da budur. Ben, bunu laf olsun diye söylemiyorum; çünkü,
benim seçim bölgem bu tabloyu doyasıya yaşayan bir il. Kilis, Türküyle,
Kürdüyle, Arabıyla huzur içerisinde yaşayan bir güneydoğu ilimiz. Terörün ilk
çıkışından bugüne kadar olan zamanda, terörün t’si bulaşmamıştır. Onun için,
merak etmeyin, en iyi anlayan biziz. Bizim yan, komşu illerimizde terör olduğu
halde, Kilis'e bulaşmamıştır. Neden; çünkü, biz, birbirimizle etle tırnak
gibiyiz. Birimizin sancısını hepimiz duyduğu ve bildiği için kardeşçe yaşıyoruz
ve ben, diğer illerin de, Türkiye'nin de Kilis'i örnek almasını istiyorum.
Kilis'te insanlar nasıl kardeşçe yaşıyorsa, diğer illerde de, biz, kardeşçe,
birlik ve bütünlük içerisinde çok rahat yaşayabiliriz.
Değerli arkadaşlar,
hepinizin bildiği gibi terör belasının yirmi yılı aşkın bir mazisi var. Bu
yirmi yıl içinde, soruna salt asayiş mantığı çerçevesinde yaklaşıp, meselenin
en önemli yönünü ihmal edenler oldu. Meselenin bu yönünün ne olduğunu, Sayın
Başbakanımız, Diyarbakır il kongresinde çok net bir şekilde ifade etti: Daha
fazla demokrasi, daha fazla kalkınma. Bunu yapmadığınız sürece, daha fazla
demokrasiyi getiremediğiniz sürece, daha fazla ekonomik büyümeyi sağlayıp
kalkınmayı getiremediğiniz sürece, terör belasını toptan ortadan kaldırmanız
mümkün değil.
Az önce, yine
muhalefetten bir eleştiri geldi "terör yok" denildiği iddia edildi.
Hayır, kimse öyle bir iddiada bulunmadı. Terör vardır, belki de olmaya devam
edecektir. Terör, dünyanın belası, sadece Türkiye'nin belası değil; İnsanlık
tarihi kadar, belki, eskisi ve mazisi olan bir olay; ama, önemli olan bu terörü
en aza indirgemek, minimuma indirgemek, terörün bataklıktan beslendiği ortamı
kurutabilmektir. Bunun için ne yapıldığı, neler yapılması gerektiğiyle ilgili,
hiç kimse, çıkıp da, burada, muhalefet, bir öneri ortaya koymuyor, bir görüş
bildirmiyor, sırf demagojiyle vakit geçiriyor...
Öncelikle, biz, bu
topraklarda yaşayan herkesin etnik kimliğine saygı duyuyoruz ve yine, herkesin,
Anayasada ifadesini bulduğu gibi, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmasından
iftihar duyması için gayret gösteriyoruz. Bunun gereklerini başarıyla yerine
getirmeye gayret gösterdiğimiz için de, 1999 yılında uykuya çekilen terör,
yeniden baş göstermeye başladı. Terör, kendi altyapısını kaybetmemek için,
kendi tabanını tutmak için, yeniden olayları tırmandırmaya başladı.
Bugün, aklı başında olan
hiç kimse, terör örgütünün salt kendi dinamikleriyle hareket ettiği iddiasını
paylaşmıyor. Söz konusu terör, başından beri dış destekle hareket etmiştir ve
elebaşısının yakalanmasıyla da bu durum iyice netlik kazanmıştır.
Gözden kaçıranlar veya
unutanlar için tekrar hatırlatıyorum: O zamanki Başbakan, terörist başının
teslim edilişine bir türlü anlam veremediğini, yıllar sonra itiraf etmek
durumunda kalmıştı. Masanın bu ayağını gözardı edip de, sadece bir bölgemize ve
belli bir mihraka yönelmek, yapılabileceklerin en tehlikelisi olacaktır.
Değerli arkadaşlar,
terörün tırmanışını daha iyi anlayabilmemiz için, gelinen nokta itibariyle,
matematiksel hesaplamalara da göz atmak durumundayız. Çünkü, terör, ancak aksi
durumdan beslendiği ve varlığını sürdürebildiği için, istikrarın düşmanıdır.
İstikrarın olduğu yerde iş, aş, ekmek ve özgürlük vardır, terör değil. Kimse
kusura bakmasın, terörün en büyük düşmanı istikrardır; milletin birliği ve
istikbali, ümididir. Peki, AK Parti Hükümeti döneminde istikrar sağlanmış
mıdır; hem de âlâsıyla. Bakın, üçbuçuk yıl önce memuruna maaş ödeyebilmek için
IMF'den gelecek paraya gözünü diken Türkiye, bugün, IMF borcunun yarısından
fazlasını ödemiş durumda. Hükümetimizin göreve geldiğinde IMF borcunun 24
milyar dolar ve enflasyonun da yüzde 70 dolaylarında olduğunu, bilmem
hatırlatmaya gerek var mı!
Terörün zemin bulmasını,
palazlanmasını önleyebilecek en önemli husus, ekonominin gelişmesi ve
beraberinde özgürlüklerin artmasıdır.
Bu durumdan tabiî ki birileri rahatsız olacak ve tabiî ki uyutulan
terörü tırmandırmak için ellerinden gelen gayreti gösterecektir; çünkü, onlar
Türkiye düşmanları, biz Türkiye sevdalılarıyız. Türkiye'nin birliği ve
bütünlüğü ve ayyıldızlı bayrağımızın sönmeyecek güneşimiz olduğu için, bu
kutsal çatı altında milletimizi temsil ediyoruz. Yapılan edilenleri en iyi aziz
milletimiz bildiği için, AK Parti Hükümetine her geçen gün daha fazla destek
çıkmaktadır.
Değerli arkadaşlar,
Türkiye'nin gündeminde bulunan terör, bugün, artık, tüm dünyanın gündemine
oturmuş bulunmaktadır. Kabul etmek gerekir ki, terör yeni bir olgu değildir;
ancak, bugün, eskiye nazaran daha tehlikeli bir hal almıştır. Zira, günümüzde
teröristler, sosyal ve ekonomik bakımdan büyük çapta tahribata sebebiyet
verebilecek ve hatta toplu ölümler ve kitlelerin imhasıyla sonuçlanabilecek
etkide silahlara sahip olabilmektedirler. Artık, uluslararası bir yapılanmaya
sahip olan teröristlerin çeşitli ülkelerde bağlantıları mevcuttur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kara,
lütfen…
Buyurun.
HASAN KARA (Devamla) -
Değişik ülkelerde lojistiği bulunan teröristler arasında uluslararası düzeyde
bir iletişim ağı mevcuttur. Hâlâ, dünyada, terörün tanımında anlaşılabilmiş
değildir. Dünyada terörün tanımı yapılamamıştır. Bugün, siz, terörün ulusal
boyutunu, uluslararası boyutunu, milletlerarası boyutunu göz önüne almadan,
bununla ilgili tedbirleri almadan, terörü sadece bir genel görüşmeyle burada
çözebiliriz iddiasında bulunmak çok akılcı bir durum değildir.
TMK ile ilgili
görüşlerimi belirterek sözlerimi bitirmek istiyorum. Bildiğiniz gibi, Terörle
Mücadele Kanunu, iki üç aylık bir zaman diliminde, Türkiye'nin tüm kurum ve
kuruluşlarının ortak çalışması sonucunda getirilmiş bir tasadır; özellikle
altını çiziyorum, daha tasarıdır. Bu, Adalet Komisyonuna geldi, Adalet
Komisyonunda görüşülecek. Burada bizim en önemli üzerinde durduğumuz husus,
özgürlükler konusunda bir adım dahi geri gitmemektir, özgürlükleri daha ileri
götürerek terörü nasıl engelleyebiliriz hususunda çalışma yapılmasını
sağlamaktır. Bunun için de, eğer, terör hususunda, terörün önlenebilmesi için,
özgürlüklerin artabilmesi için, ekonomik refahın yükselebilmesi için bir görüş
ve düşüncesi olanlar varsa, bir önerileri olanlar varsa, bunu, Meclis gündemine
geldiği zaman çok rahat söyleyebilirler; ayrıca, Adalet Komisyonunda çok rahat
bir şekilde, süre sınırı olmaksızın, kendi görüş ve düşüncelerini ifade
edebilirler. Artı veya eksi, Terörle Mücadele Kanunundaki eksikliklerin
giderilmesi için getirilecek gayretleri, çabaları ve öneriler çok rahat bir
şekilde değerlendirilir ve insanımızın kazandığı hak ve özgürlükler geri
götürülmeden, bir adım dahi geri götürülmeden…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kara,
lütfen toparlar mısınız.
HASAN KARA (Devamla) -
…terörle mücadele nasıl edilebilir hususunda ortak bir mutabakat sağlanabilir
duygu ve düşüncesiyle hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kara.
Önerinin lehinde söz
isteyen ikinci konuşmacıyı belirlemek üzere kura çekiyorum: Ümmet Kandoğan, Denizli
milletvekili.
Buyurun Sayın Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Anavatan Partisi
Grubumuzun terörle ilgili olarak genel görüşme açılması isteğinin lehinde söz
aldım. Ancak, bu konuyla ilgili aleyhte söz alan iki AK Partili milletvekilini
büyük bir üzüntüyle dinledim.
Değerli milletvekilleri,
şimdi, bu iki milletvekilimizin de genel görüşmenin niçin açılmaması gerektiği
yolunda bir tek cümleleri olmadı.
HASAN KARA (Kilis) - Adalet
Komisyonunda söyledim.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Ben beklerdim ki, aleyhte konuşan milletvekillerimiz, buraya gelip niçin
genel görüşme açılmasını istemediklerini çok net ve açık bir şekilde
söylemelilerdi.
HASAN KARA (Kilis) -
İhtisas komisyonunda, ihtisas komisyonunda…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Hayır, söylemedi Sayın Milletvekilim. Adalet Komisyonu varmış, Adalet
Komisyonunda konuşacakmış… Böyle bir anlayış olabilir mi Sayın Milletvekili?!
Terörle ilgili meselenin, genel görüşmenin konuşulacağı yer, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruludur. Adalet Komisyonu orada bir komisyondur; gelen
kanunlarla ilgili olarak, sadece o kanunla ilgili görüş açıklarlar; ama, burada
istenilen bir genel görüşme, terörün bütün boyutlarıyla masaya yatırılıp bunun
sebeplerinin neler olduğunun ortaya konulup, bununla ilgili çözüm önerilerinin
burada tartışılacağı, konuşulacağı, görüşüleceği bir genel görüşme. Siz, Adalet
Komisyonu ile Genel Kuruldaki çalışmaları karıştırıyorsunuz Sayın Milletvekili.
Bu mantıkla teröre yaklaşırsanız, terörle ilgili hiçbir adım atmanızın da
mümkün olamayacağını, hem ben hem de bütün Türk Milleti görüyor. Siz meseleyi
bu kadar ucuza, hafife alırsanız Sayın Kara, bu meselenin çözümüyle ilgili
hiçbir tedbiri Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirmeniz mümkün
değil.
Şimdi, Sayın Milletvekili
diyor ki:"Terörün son çırpınışları." Allahaşkına bu sözü nasıl
söyleyebiliyorsunuz?! Yani, bu nasıl bir terörle mücadeledir ki… Siz, terör
örgütünün yaptığı bu çalışmalar karşısında, son çırpınışları, artık bitiyorlar,
tabanını kaybediyorlar, o nedenle yeniden eylemlere giriştiler şeklinde bu
meseleyi basite, hafife alırsanız, terör hortlamaya devam eder. Bu mesele bu
kadar basit bir mesele değil ve bir söz daha: Siyasî malzeme, demagoji…
Değerli milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevi nedir; genel görüşme, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin denetim yollarından birisi. Siz, o denetim yolunun önünü
tıkamaya çalışıyorsunuz, engellemeye çalışıyorsunuz.
Şimdi, geçen sene,
Meclisi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olağanüstü toplantıya çağırdı; yine,
terörle ilgili bir genel görüşme açalım dedi. Siz İktidar Partisi
milletvekilleri, muhalefetin 184 milletvekilini bulamayacağını düşünerek
kuliste oturdunuz, çay, kahve, sigara içtiniz orada, 184 bulununca hepiniz
içeri girdiniz. Dediniz ki -o gün de
söylediniz- "efendim, Meclis yakında açılıyor, çok az bir süre
kaldı Meclisin açılmasına; bunu şimdi görüşmeyelim, Meclis açıldıktan sonra
teferruatlı bir şekilde bu meseleyi görüşelim." Ne oldu?! Hadi Meclis
açıldı, kaç ay geçti sayın milletvekilleri; o günden beri kaç tane şehit
verdik! Daha geçen hafta -çok ucuz kurtulduk, Allah'a çok şükür- onlarca yeni
şehit verebilecek olaylar oldu Türkiye'de ve siz, kalkıp, bu meselenin burada
görüşülmesini engellemeye çalışırsanız… Bu meseleyle ilgili, Hükümetin hangi
tedbirleri aldığını, bunlarla ilgili neler yapacağını, devletin istihbarat
bilgilerinin elinizde olduğunu da düşünecek olursak, niçin Türkiye Büyük Millet
Meclisinin gündemine bunu getirmiyorsunuz?
HASAN ANĞI (Konya) - Burada konuşunca duruyor mu terör?!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Duracak!..
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Konuşmayalım mı yani?!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Burada… Şimdi, o zaman…
BAŞKAN - Sayın Anğı… Sayın Anğı, lütfen sabredelim.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- O zaman, Sayın Kara, bu mantıkla gidersek, hiç bu meseleleri Türkiye Büyük
Millet Meclisinin gündemine getirmeyelim. Yarın terör durmayacak diye, ne genel
görüşme açılmasını kabul edelim…
MEVLÜT AKGÜN (Karaman) -
Babanın mantığı!
BAŞKAN - Sayın Akgün,
lütfen…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Yani, böyle bir mantıkla, siz, terör hadisesine, olaylarına yaklaşırsanız,
netice alamazsınız.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi çare yeridir. Terörle mücadelede de burada çareler bulunacaktır,
üretilecektir, tartışılacaktır. Mutlaka güzel fikirler, önlemler ortaya
çıkacaktır burada.
Siz bu meseleyi burada
konuşmayıp da nerede konuşacaksınız Sayın…
HASAN ANĞI (Konya) -
Konuşacağız…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Konuşacağız… Burada konuşacağız bunu. Gelecek, hükümet yetkilileri, devletin
istihbarat bilgisi elinde olan İçişleri Bakanı, Sayın Başbakan, terörle ilgili
neler yapacaklarını, terörün sebeplerini, bunları önlemek için hangi
tedbirlerin alınması lazım geldiğini, burada, gelip anlatacak; muhalefetten de
belki çok güzel öneriler ortaya çıkacak. Siz, basının önünde mi
tartışacaksınız, gazetelerde mi tartışacaksınız, televizyonlarda mı
tartışacaksınız?! Siz, Türkiye Büyük Millet Meclisini bu kadar hafife
alırsanız…
HASAN ANĞI (Konya) -
Tartışma yeri değil, çözüm yeri.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Çözüm yeri de burası Sayın Milletvekilim. Burada, kanun eksikliği varsa kanun
çıkaracağız. Ekonomik tedbirler, alınması gereken hususlar varsa, o konuda
burada çalışma yapacağız. Yani, terörü sadece bir güvenlik boyutuyla ele
alırsanız, yanılırsınız. Terörün önlenmesi için, ekonomik, sosyal, kültürel,
psikolojik, dışpolitika bağlamında olan birçok faktör vardır ve bunların burada
tartışılması, görüşülmesi, konuşulması lazım.
Şimdi, Sayın Kara dedi
ki: "Dış destekli." Tamam, dış destekli de, bunun önüne geçmek için
neler yapacağımızı burada konuşmayacak mıyız? Bununla ilgili, Hükümet, ne
tedbirler aldığını bize anlatmayacak mı; burada bizim önerilerimizi
dinlemeyecek mi? Dış destekli olduğunu nereden biliyorsunuz Sayın Kara?
HASAN KARA (Kilis) - Dış
destekli…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Hayır, nereden biliyorsunuz dış destekli olduğunu? Hayır, işte, yetkilisi,
ilgilisi, Sayın Başbakanı, Sayın İçişleri Bakanı gelecek, burada diyecek ki,
bunları, bunları, bunları şey yapacağız.
HASAN KARA (Kilis) - 10
dakikadır konuşuyorsun, önerin yok. Ne önerin var?
BAŞKAN - Sayın Kara,
lütfen sabredelim.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Şimdi, Sayın Milletvekili, bakınız, öneri, genel görüşmede olur.
HASAN KARA (Kilis) - Demagoji
yapıyorsun!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Şimdi, bu genel görüşme açılır, genel görüşmede söz alanlar, muhalefet de,
milletvekilleri -kimler konuşacaksa- gelir, burada tedbirleri sıralar.
Ben o bölgede beş yıl
çalıştım; ben, size yüzlerce tedbir sıralayabilirim.
HASAN KARA (Kilis) - Bir
tane söyle!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Şimdi sıralayabilirim.
HASAN KARA (Kilis) -
Söyle!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Ekonomik tedbirlerin alınması lazım, sosyal tedbirlerin alınması lazım,
kültürel tedbirlerin alınması lazım; sosyal, dış destekle ilgili politikaların,
tedbirlerin alınması lazım; halkın kazanılması lazım, halkın devlete güvenmesi
lazım…
HASAN ANĞI (Konya) -
Hepsi yapılıyor.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- …emniyet güçlerinin, devlete, siyasî otoriteye güvenmesi lazım; o bölgedeki
boş kadroların tamamlanması lazım, doldurulması lazım...
YAHYA BAŞ (İstanbul) -
Bırak, ateş etme!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- …o bölgeye, kaliteli, bu işi çözebilecek vasıfta ilgililerin atanması lazım;
o bölgeye gidenlerin, üç gün sonra o bölgeden bir vesileyle tayinlerinin
yapılmaması lazım. Ben, size, 100 tane tedbir sayarım; tedbir istiyorsanız, 100
tane tedbir sayacak durumdayım ben.
HASAN KARA (Kilis) -
Bunların hepsi yapılıyor.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Onun için, ben o bölgeyi çok iyi bilirim, benimle tartışamazsın o bölgeyle
ilgili.
HASAN KARA (Kilis) - Sen
nereyi biliyorsun?!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Ben çok iyi bilirim.
HASAN KARA (Kilis) -
Hiçbir şey bilmiyorsun!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Çok iyi bilirim; sebeplerini bilirim, çözüm yollarını bilirim, önerileri
sıralarım; ama, bakınız, şimdi, siz, meseleyi çok basit alıyorsunuz. Efendim,
bu dönemde ekonomi, geçmişte ekonomi çok kötüymüş de, IMF'nin borçlarının
yarısı ödenmiş de, geçmiş dönemde bir şey yapılmamış!.. Ben, şimdi size
soruyorum: TÜPRAŞ'ı kaça sattınız; 4,5 milyar dolar. Doğru mu; doğru. Telekomu
kaça sattınız; 6,5 milyar dolar. Ereğli'yi kaça sattınız?! Toplayın, 17 milyar
dolar para yapar. Senin ödediğin dışborç ne kadar; 11 milyar dolar. Sen, geçmiş
hükümetlerin yapmış olduğu eserleri satarak, IMF'nin sadece 11 milyar borcunu
ödemişsin Değerli Milletvekili. (AK Parti sıralarından gürültüler)
HASAN KARA (Kilis) -
Sizin hükümetlerinizin borçları!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Tam 17 milyar dolar! Daha sayacağım çok özelleştirme var. Sadece 17 milyar
dolar, 3 özelleştirmeden devletin kasasına para girmiş. (AK Parti sıralarından
gürültüler)
MEVLÜT AKGÜN (Karaman) -
Baba'nın yaptıkları!..
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Siz, geçmiş iktidarların yaptıklarını satarak IMF'ye olan borcu ödediğinizi
söylüyorsanız, biz de geliriz burada deriz ki, o eserler, geçmiş iktidarların
eseridir.
MEVLÜT AKGÜN (Karaman) -
O borç bizim değil!
ASIM AYKAN (Trabzon) -
Sizinkini de aldık, sizin borcu da söyle!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Bakınız, sizin döneminizde, iç ve dışborç 140 milyar dolar artmış sayın
milletvekili. 140 milyar dolar, içborç, dışborç artmış. Nereye gitti bu
paralar, soruyorum size; nereye gitti?!
FAHRİ ÇAKIR (Düzce) - O
borç kimin?!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Hadi, geçmişte borç olmuş da, geçmişte Ereğli'yi yapmışlar, geçmişte TÜPRAŞ'ı
yapmışlar, geçmişte Seydişehir'i yapmışlar, geçmişte Atatürk Barajını
yapmışlar, geçmişte Karakaya Barajını yapmışlar (AK Parti sıralarından
gürültüler) geçmişte havaalanlarını yapmışlar, otoyolları yapmışlar,
hastaneleri yapmışlar, okulları yapmışlar, Türkiye'nin bütün köylerine elektrik
götürmüşler, yol götürmüşler, telefon götürmüşler. Yani, bu kadar çok hizmet
yapılarak o borçlar olmuş; ama, siz gelmişsiniz, sadece üçbuçuk yıl içerisinde
3 tane saydığım tesisi satarak devletin kasasına 17 milyar dolar koymuşsunuz,
bunu da övünerek anlatıyorsunuz.
HASAN ANĞI (Konya) - Ne
alakası var!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Övünüyorsanız, kendi döneminizde yaptığınız bir eseri satarak IMF borcunu
ödüyoruz diyorsanız, onunla övünün değerli milletvekilleri. Geçmiş iktidarların
yaptıklarını satarak övünmenin modası geçmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HASAN ANĞI (Konya) - Borç
alıp da yapamazlar.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Kaç para ediyordu sizin zamanınızda?..
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen…
Sayın Kandoğan, lütfen,
toparlar mısınız.
Buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Ve çok önemli bir şey: Bakın, o dönemlerde, o eleştirdiğiniz dönemlerde, terörle
mücadele için -rakam hep söylenir, telaffuz edilir- bu devlet, bu millet 100
milyar dolar da para harcamış. Bu Hükümet işbaşına geldiğinde, terörü… Siz
sıfır terörle aldınız. Sıfır terördü, bitmişti, terör yoktu Türkiye'de. Ne oldu
da, hangi icraatlarınız neticesinde de bu üçbuçuk yıl içerisinde terör bu
noktaya gelmiştir? Sıfır terördü. Onun için, değerli milletvekilleri, bu
konunun, bir genel görüşme açılarak Mecliste mutlaka tartışılması lazım. Bunun
tartışılmasından hiç kimsenin rahatsız olmaması lazım. Yeri geldiğinde "en
yüce çatı" diyoruz, "en yüce organ" diyoruz Türkiye Büyük Millet
Meclisini; ama, terörle ilgili, Türkiye'nin en büyük belasıyla ilgili olarak
bir genel görüşme açılması isteğini de biraz sonra oylarınızla reddedeceksiniz.
Ne olur, bunu konuşalım buradan, ne kaybederiz arkadaşlar? Belki bir çözüm
buluruz, belki bazı öneriler gelir.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Gereğini yapıyoruz.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Gizli oturum yapalım, gizli oturum yapılsın. Gelsin Sayın Başbakan, devletin
elindeki bütün istihbarî bilgileri de bize anlatsın, sunsun; yani, yeni çözüm
önerileri getirilsin, gerekirse kanun değişiklikleri yapalım.
Onun için, değerli
milletvekilleri, terör meselesi çok önemli bir meseledir. Bunun, mutlaka, bir
genel görüşme açılarak Türkiye Büyük Millet Meclisinde enine boyuna
tartışılması gerektiği inancımı ifade ediyor, grup önerisinin lehinde oy
kullanacağımı ifade ediyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve
Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kandoğan.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın Abuşoğlu,
buyurun.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Biraz önce konuşan Sayın Hasan Kara, şahsımı hedef alarak birtakım sataşmada
bulunmuştur. Yerimden, kısa bir cevap vermek istiyorum.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Geçti gitti o yahu, geçti gitti, kapandı.
HASAN KARA (Kilis) - Ne
dedim sana?
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Sana ne geçtiyse…
BAŞKAN - Sayın Abuşoğlu,
ne söyleyerek sataşmada bulundu?
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- AK Partiden istifamla ilgili sataşmada bulundu.
BAŞKAN - Sayın Abuşoğlu,
tutanakları getirteyim, inceleyip…
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Sayın Başkan, vakit geçmeden… Söylediği, laflar açık. AKP'den niçin
ayrıldığımı anlatacağım.
MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Hocam, "AK Partiden ayrıldın" dedi; yoksa ayrılmadın mı?
BAŞKAN - Anladım.
Tutanakları getirtip, inceleyeceğim Sayın Abuşoğlu, buna göre cevap vereceğim.
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.
BAŞKAN - Arayacağım Sayın
Sarıbaş.
Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Sayın milletvekilleri,
karar yetersayısı yoktur, birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.49
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 17.02
BAŞKAN:
Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 99 uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
VI.-
ÖNERİLER (Devam)
A) Sİyasî Partİ Grup Önerİlerİ (Devam)
1.- (8/27)
esas numaralı genel görüşme önergesinin öngörüşmesinin Genel Kurulun 9 Mayıs
2006 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin Anavatan Partisi Grup önerisi (Devam)
BAŞKAN - Anavatan Partisi Grubunun
İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş önerisinin oylanmasında karar
yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi, öneriyi tekrar oylarınıza sunup, karar
yetersayısı arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Sayın
milletvekilleri, karar yetersayısı vardır; öneri reddedilmiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İçtüzüğün
19 uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup oylarınıza
sunacağım.
Okutuyorum:
2.-
(10/206), (10/348), (10/362) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin
öngörüşmelerinin, Genel Kurulun 9.5.2006 Salı günkü birleşiminde ve birlikte
yapılmasına ilişkin CHP Grup önerisi
9.5.2006
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 9.5.2006 Salı günü
(bugün) yaptığı toplantısında, siyasî parti grupları arasında oybirliği
sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Kemal Anadol
İzmir
CHP Grup Başkanvekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Gündeminin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler" kısmının 156 ncı sırasında yer alan (10/206), 284 üncü
sırasında yer alan (10/348) ile 300 üncü sırasında yer alan (10/362) esas
numaralı Meclis araştırması önergelerinin Genel Kurulun 9.5.2006 Salı günlü
birleşiminde ve birlikte yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Bihlun Tamaylıgil, İstanbul
Milletvekili.
Buyurun Sayın Tamaylıgil.
(CHP sıralarından alkışlar)
BİHLUN TAMAYLIGİL
(İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi lehinde söz almış
bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bu önergeye konu olan
araştırma başlığı…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Sayın Başkan, duyamıyoruz, anlayamıyoruz…
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Tamaylıgil.
BİHLUN TAMAYLIGİL
(Devamla) - Bu önergeye başlık oluşturan araştırma önergesinin çok önemli bir
konu üzerinde olduğunu ve ülkemizde 8 000 000 nüfusun, bu konuyla ilgili
Meclisimiz tarafından atılacak bir adımın cevabını beklediğinin altını çizerek
konuşmama başlamak istiyorum. Çünkü, burada alınacak olan karar neticesinde
kurulacak olan bir komisyon, Türkiye'nin belki de millî ürünü diye
tanımlayabileceğimiz fındık konusunda yapılacak olan bir araştırmanın önünü
açacaktır.
Fındık nedir, fındıkla
ilgili önümüzdeki süreçte neler yapılmalıdır.
BAŞKAN - Sayın
Tamaylıgil, bir saniye…
Sayın milletvekilleri,
lütfen, Sayın Hatibin konuşması anlaşılmamaktadır…
Buyurun Sayın Tamaylıgil.
BİHLUN TAMAYLIGİL
(Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan; ama, uyarılarınız iki oldu, pek
dinlenmiyor. Umut ediyorum, üçüncü uyarıyı gerektirmeyecek şekilde, böyle
önemli bir konuyu beraberce paylaşma imkânını değerli milletvekili arkadaşlarım
bize tanır.
Fındık, dediğim gibi, 8
000 000 nüfusu ilgilendiren ve son yıllarda özellikle Türkiye'nin ihracat
kapasitesi açısından değerlendirildiğinde çok önemli bir girdi sağlayan millî
ürünümüz. Ancak, fındık, ne yazık ki, önce, bir doğal afetle karşı karşıya
kaldı. Fındık üreticisi 2004 yılının Nisan ayında büyük bir don felaketi
yaşadı. Yaşanılan bu don felaketinin akabinde, Cumhuriyet Halk Partisi olarak,
bölgedeydik ve fındık üreticisinin sorunlarını hep beraber paylaştık, orada
ortaya çıkan zarar ve zararın tazmin yollarıyla ilgili öneriler ortaya koyduk.
Ancak, ortaya çıkan tablo, ne yazık ki, o gün oradaki felaketin giderilmesi
yönünde değil, bu felaketin üzerine bir örtü çekilip, felakete uğrayanlara da
"bir bardak su için" demekten öte gitmeyen bir tavırla sona erdi. Ne
oldu biliyor musunuz; önce 650-700 trilyon lira -eski Türk Lirasıyla
konuşuyorum, Yeni Türk Lirası paylaşım açısından belki vurgulayıcı
olamayabilir- civarında hesaplanan zarar, yapılan çeşitli değerlendirmeler ve
kanunî düzenlemenin içeriğini oluşturan "senin şuradan gelirin var, buradan
gelirin var, senin tazmin edilmeyi gerektiren durumun yok" denilerek 298
trilyon liraya kadar indirilmiştir 630 trilyon liradan. Akabinde ne olmuştur;
bunun ancak 46 trilyon lirası ödenmiş, 252 trilyon lirası ödenmeyerek oradaki
üretici kaderiyle baş başa bırakılmıştır.
Peki, daha sonra ne
olmuştur; fındık, dünya açısından baktığımızda, Türkiye'nin çok önemli bir
pazar gücü elde edeceği üründür ve fındık rekoltesi, yıllar itibariyle
baktığımızda, 550-600 bin ton civarında seyrederken, yaşanan afetten sonra
400-500 bin ton arasında bir rekolteye düşmüştür. Bu da ne getirmiştir; dünyada
arz ve talep diye iktisadın temel iki noktası vardır. Arz ve talebe göre de
fiyat belirlenir. Arzın düşmesine sebep olan don felaketinin akabinde piyasalar
açısından fındığın fiyatında yükseliş başlamıştır ve fındık 650 000 000 dolar
olan ihracatını 2 milyar dolara kadar taşıyan çok başarılı bir ürün seyri
ortaya koymuştur; ama, bu fiyatın çıkması, nedense, birilerini inanılmaz
derecede rahatsız etmiştir ve bu çıkan fiyatın üreticiye yansımasının önü çok
farklı uygulamalarla kesilmeye çalışılmıştır.
Değerli arkadaşlar,
bakın, dünyada petrol fiyatları 25 dolardan 75 dolara geldi. Nasıl geldi bu
fiyat; arz kesilince, arz tarafında belli noktalarda belirsizlikler söz konusu
olunca fiyat otomatik olarak yukarı çıktı. Peki, bu üretici, petrol üreticisi
ülkeler, petrolün fiyatı yukarı çıktı diye herhangi bir huzursuzluk,
rahatsızlık veya umutsuzluk içine girdiler mi; hayır, bundan faydalandılar.
Hatta hatta, sizler, Dubaili prensleri, oradan elde ettikleri parayı gelip
Türkiye'ye yatırsın diye çağırıyorsunuz. Peki, neden, fındık üreticisi, yaşanan
rekolteye bağlı arz darlığından fiyat yükseldiği için bundan
faydalanmasın? Neden bunun önü kesiliyor?
Tabiî, bunun için de
ortada olan bir gerçek var. Bu gerçek de nedir biliyor musunuz; alivre satış
diye bir olay vardır. Alivre satış nedir,
hepimiz biliriz ya da ben kısaca söyleyeyim; belli bir ürünün gelesiye
fiyatıyla satılmasıdır ve bu işlemi
yapanlar, oluşan yeni fiyat üzerinden hesapladıkları kârlılığa ulaşamayınca,
belli bir yönlendirmeyle, fiyat üzerinde ve fiyatın ötesinde, 500 000 kişiye
varan fındık üreticisi aileyi mağdur edecek bir yaklaşım sergilemişlerdir.
Şimdi, bakın, biz, bu
konuda çok net olarak, fındığın bir politikası olması yönünde araştırmaya
ihtiyaç olduğunu vurguluyoruz ve bunu belirleyecek önümüzdeki süreçte, bugün
yüzde 70-75 ihracatçı olmak veya büyük bir kısmını üretmekten güç alan
Türkiye'nin, artık, bir politikayla, fiyatını Almanya'daki Hamburg borsasında belirlemeden, düzgün şartlarda,
verimli şartlarda çiftçisinin ürününü daha iyi değerlendirecek, nihaî ürün
olarak geliştirecek, fiyat politikalarıyla destekleyecek bir yöntemin ortaya
konmasını istiyoruz. Önümüzdeki süreçte rekolte arttığında, bölgesel gelir
eksikliğine sebep olacak düzenlemeler ortaya konulmadan bölgenin önünü açıp beklentilerine cevap verecek uygulamalar olmasını istiyoruz. Ama nedir;
bundan, görüşmekten kaçınan ve bunun
üzerinde tartışmayı bir noktada engellemeye çalışan bir bakış açısı.
Ama, sadece önerge sahibi
biz değiliz; sizin milletvekillerinizden de önerge var. Ama, tabiî, fındıkta
yaşanan sadece bu fiyat oyunlarının içerisindeki gelişmeler tek bir
yönlendirmeyle olmuyor. Bakın, Fiskobirlik fındık üreticisinin birliğidir ve Fiskobirlikle
ilgili yaşananlar, gerçekten ibret vericidir. Daha önce Futbol Federasyonunda
yaşadık veya Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonunda yaşadık; yani, sizin
uygulamanız bize yabancı gelmiyor; ama, sizin uygulamanız fındık üreticisini
perişan ediyor.
Bakın, bu Fiskobirlik'in
bir genel kurulu oldu. Fiskobirlik ağustos ayında bir fiyat açıkladı. İşte o
arz-talep ve dünya piyasası değerlerine göre belirlenmiş bir fiyat
-Türkiye'deki üretimin yüzde 10'unu alan bir birlik Fiskobirlik- ve ondan sonra
ödemeler başladı. Bir finansman olanağı arayışı söz konusu olduğunda, normalde
üretici birliklerinin başvurduğu Fiyat İstikrar Fonuna müracaat etti, üç defa
müracaat etti, cevap alamadı; çünkü, önünde Fiskobirlik'in genel kurulu vardı.
Fiskobirlik, ondan sonra, yine finansman kaynaklarını elde etmeye çalıştı;
yine, farklı farklı engellerle karşı karşıya kaldı.
Peki, Fiskobirlik'in bu
fiyat belirleyici özelliği ve fiyatı üreticiyle beraber değerlendirme
yaklaşımına karşı "biz, Fiskobirlik'i istemiyoruz, değiştireceğiz"
diye yoğun çaba gösteren milletvekillerini, sizler, görüşleriyle beraber
paylaşıyor musunuz?
Bakın, diyor ki Sayın
eski Bakanımız ve yine, bölge milletvekili olan: "Biz, bu yolda fındıkla
ilgili çok ilgilendik, birçok illeri dolaştık ve bu yeni yönetim oluşması için
çaba sarf ediyoruz; ama, işte 'delegeler seçildi, kendimizi akladık, delegeler
bizi seçti, kendimizi akladık' diyemezler. Biz, burada aklasalar da -genel
kurul için- KİT Komisyonunda ya da Meclis araştırması komisyonu kurmak suretiyle
bu işin peşinde olacağız."
Bu genel kurul bittikten
sonra, bütün bu zorlamaların akabinde, yine, Sayın eski Bakan Yakış bir
araştırma önergesi veriyor ve olay, onun bu iddiasını tamamlayan neticede.
Diğer önemli bir komisyon
başkanı, bölge milletvekilimiz de "bizim desteklediğimiz bu liste
kazandığı takdirde, her gün daha fazla -işler içerisinde- ilgileneceğiz"
diyor ve "burada, biz, bu sorumluluğumuzu bölge milletvekili olarak
taşıyacağız" diyor. Bunu, televizyon kanallarından söylüyor. Onun yanında
"bu, bizim sözümüzdür" diyor. "Bu yönetimin kredi bulma
konusunda bir sıkıntısı olmayacağını, bu yeni yönetimle bir sıkıntı
olmayacağını düşünüyoruz" diyor. Yani, varlıklarıyla, yaptığı işlerle
belli bir nitelikte ve güçte olan bir kurumun veya …
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın
Tamaylıgil, lütfen, toparlayabilir misiniz.
Buyurun.
BİHLUN TAMAYLIGİL
(Devamla) - Teşekkür ederim. Yani, o biraz problemli geçen dakikaları da
herhalde bana ilave edeceksiniz.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Tamaylıgil.
BİHLUN TAMAYLIGİL
(Devamla) - Sağ olun.
Evet, bunu söyleyen 2
tane AKP'li değerli milletvekili.
O yönlendirme yönünde
ortaya koydukları bakış açısının arkasında öyle bir kimlik var ki, sadece
Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin Başbakanının danışmanı olma vasfının ötesinde,
uluslararası -bu kabuklu ürünlerle ilgili- bir birliğin de başkanı. O kişi,
Türkiye'de fındığın kaderiyle ilgili sürekli söylemler içinde oluyor ve o
söylemlerin birinde de, bu birlik için "tefecilerin dışında kimse bunlara
kredi vermez" diyor.
Şimdi, bu tür
değerlendirmeler ve esas piyasada fiyat oluşturma merkezi olan Fiskobirlik
üzerindeki uygulanan bu politikalarla, kimler, ne fayda etmiştir, ne kâr elde
etmiştir? Ama, kimler, ne kaybetmiştir?
Kaybeden bellidir; kaybeden, Sakarya'dan Trabzon'a kadar Türkiye'nin
Karadeniz coğrafyasında, o zor coğrafyada, fındıkla, fındık üreterek hayatını
idame eden üreticiler olmuştur ve üretici, bugün gidip baktığınızda, bu
illerde, bunların ilçelerinde yaşayanlar, üreticiler büyük sıkıntıdadır. Sadece
üreticiler sıkıntıda değildir, onların beraber iş yapmış olduğu esnaf da
sıkıntıdadır. Borçludur; ama, bunun için bir çözüm, ne yazık ki,
üretilememiştir.
Bugün, Hükümet, sağ
olsun, esnaf bankası Halkbankı hazirandan itibaren özelleştirmenin hedeflerini
çiziyor. Arkasından Ziraat Bankası gelecek. Bu ülkenin çiftçisine sahip
çıkmayan, onların finansal kaynaklarını yönlendirecek güçleri kimin eline
geçeceği belli olmayan bir sürece taşıyan bakış açısını doğru ve olumlu görmek
mümkün müdür?! Veyahut, bu ülkenin, ben şahsım ve Partim adına kesinlikle ve
kesinlikle karşı çıktığım, çünkü, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı için konuşan ve
"onu alın, kullanın" diyen bir danışmanın fındık üreticisi ve
fındıkla ilgili geleceği, kimler için "kullanın" deyip demediğini çok
merak ediyorum aslında ve önümüzdeki günlerde, şunu çok iyi bilelim arkadaşlar,
Türkiye'nin ihracata ihtiyacı var. Türkiye, bu ithalat patlamasıyla, ekonomik
dengelerini doğru ve dik tutamaz. Bu
yüzden, yapılması gereken, mümkün olan her alanda ihracatı artıracak, kendi
kaynaklarımızı kullanacak mamuller ve işlemler üzerine yoğunlaşmaktır. İşte,
fındık, bunların başında gelmektedir ve bu konuda yapılacak olan ve kurulacak
olan bir araştırma komisyonu, fındığın bundan sonraki süreçteki geleceğini çok
net olarak belirlemese bile, bir açılım sağlayacaktır. Bu nedenle, bu
komisyonun kurulması yönündeki teklifimizin kabul edilmesini diler, Yüce
Meclisi saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Tamaylıgil.
Cumhuriyet Halk Partisi
grup önerisi aleyhinde söz isteyen Eyüp Fatsa, Ordu Milletvekili.
Buyurun Sayın Fatsa. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
grup önerisi üzerinde, şahsım adına, aleyhinde söz almış bulunuyorum; bu
vesileyle, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, ben,
gündemdışı konuşma yapan Cumhuriyet Halk Partisi Trabzon Milletvekili Sayın
Şevket Arz'ı ve ardından, grup önerilerinin lehinde konuşma yapan Sayın
Tamaylıgil'i, burada, dikkatle, ama, bir o kadar da esefle ve üzüntüyle
izledim, dinledim. Öncelikle, kamuoyuna bu kadar yanıltıcı ve gerçek olmayan
beyan nasıl verilir, bunu da, bu vesileyle görmüş oldum.
Değerli arkadaşlar, ben,
burada yapmış olduğum konuşmayla alakalı, bütün ilgili taraflara -muhalefet de
buna dahildir- Fiskobirlik yöneticilerine ve Yönetim Kurulu üyelerine,
deneticilerine, bütün sorumlularına ve fındıkla ilgili kim varsa herkese, ama,
özelde de, hassaten, Fiskobirlik yöneticilerine ve muhalefet yetkililerine,
sözcülerine, burada, bazı hususları hatırlatmak ve bazı hususlara da
dikkatlerini çekmek istiyorum. Eğer, Fiskobirlik yöneticilerinin, Yönetim
Kurulu Başkanı dahil bütün sorumlularının,
söylediğimin hilafına söyleyebilecekleri bir söz varsa, Türkiye Büyük
Millet Meclisi kürsüsünden de, her platformda -ulusal televizyonlar, bölgesel
televizyonlar ve haber kaynakları, hepsi dahil olmak üzere- sözlerimi
tartışmaya davet ediyorum ve söylediklerimin de hepsinin arkasındayım.
Ben, fındık üreticisi
bölgenin milletvekiliyim, geçimini ve bütün aile geçimini de fındıktan sağlayan
bir ailenin çocuğuyum. Fındıkla ilgili yaşanan süreçle ilgili ve bizim
dönemimizde özellikle de Fiskobirlikle münasebetler noktasında yaşananları,
tarih, kalem, bilgi, belge ve şahitlere dayalı olarak konuşmak istiyorum.
Burada, böyle, hayalî laflar konuşarak mesele izah edilemez. Artık, fındık
üreticisi üzerinde istismar yapmak suretiyle, fındık üreticisinin alınteri ve
emeğini siyasî hesaplar adına istismar etmek suretiyle konuşulamayacağını
herkesin bilmesi lazım.
Ben, öncelikle, buradan,
muhalefet sıralarındaki arkadaşlarıma seslenmek istiyorum: Bu birliklerin özerk
olmasını savunuyor musunuz savunmuyor musunuz?
ASIM AYKAN (Trabzon) -
Onlar çıkarmışlardı.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Bak, 16 Haziran 2000 tarihinde özerk birlikler yasası geliyor Türkiye Büyük
Millet Meclisine ve bütün birliklerin özerk bir yapıya kavuşturulacağı ve
özerklik şartları üzerinde de birliklerle anlaşılıyor; deniliyor ki, siz şu,
şu, şu şartları yerine getireceksiniz, biz de, Hazine ve hükümet olarak,
sizlere şu, şu, şu imkânları sağlayacağız; borçlarınızı tekeffül edeceğiz,
yeniden yapılandıracağız, ayrıca, piyasayı idare edebileceğiniz bir işletme
sermayesi size vereceğiz. 16 Haziran 2000 tarihinden itibaren, 16 özerk
birliğin, çok önemli bir kısmı -bak, çok önemli bir kısmı- geliyor, bu yeniden
yapılanma sürecinde, yeniden yapılanmayı temin ediyor ve kendisine, yeniden
yapılanmadan kaynaklanan, Hazinenin ve ilgili kurumların bütün imkânları
veriliyor. Ama, bir türlü, Fiskobirlik, bu yeniden yapılanmaya yanaşmadığı
gibi, yeni yatırımlar ve yeni istihdam alanları ihdas etmek suretiyle, zaten
atıl olan ve hantal olan yapısını, daha da hantal, daha da kullanılmaz, sevk ve
idare edilmez hale getirmiştir.
Muhalefet sözcüleri,
bakın, burada, bazı şeyleri söylüyorlar. Fiskobirlik'in sinema yapıp kiraya vermesi, efendim,
Fiskobirlik'in bina yapıp üniversitelere kiralaması, hiç gereği yokken koca
koca devasa Fiskomar binaları yapması, yeni yatırımlar, inşaat alanları, sanki
Başbakanlık Toplu Konut İdaresi gibi, her tarafta inşaat yapması… Allahaşkına
hiç sorguladınız mı siz bunları? Allahaşkına hiç sorguladınız mı bunları?
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Müfettişleri var devletin.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Müsaade et… Müsaade et… Müfettişler nasıl biliyor musun?! Sayın Arz, bakın, Fiskobirlik'in yeni
yapılanması -kongrede beraberdik- bir Fiskobirlik işletmesinin genel müdürü,
aynı zamanda denetim kurulu üyesidir; yapı bu. Savunduğunuz yapı budur…
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Biz bunu savunmuyoruz; vatandaşı savunuyoruz, fındık üreticisini savunuyoruz
biz.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Savunduğunuz yapı budur Sayın Arz. Lütfen… Lütfen… Lütfen…
Bakın, biz, iktidara
geldiğimiz günden itibaren… Buradan Fiskobirlik Yönetim Kurulu Başkanına da
sesleniyorum: Eğer, söylediğimde bir hilafı hakikat varsa, bir şey varsa,
lütfen, bütün basın yayın organlarını kullanarak bana cevap versin. Bizden,
Fiskobirlik, üretici, Fiskobirlik ve Fiskobirlikle ilgili hangi konuda, ne
istemişse, ama ne istemişse, biz, bölge milletvekilleri olarak ve hükümet
olarak, ilgili bakanlıklar olarak, ne istedilerse kendilerine verdik. Ne
istedilerse… Ne istedilerse verdik…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Ne verdiniz?!
EYÜP FATSA (Devamla) -
Şimdi, en son olarak, ne verdiğimizi size ben buradan ifade etmek istiyorum.
Bakın…
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Fiskobirlikle aranızdaki sorunda vatandaşın ne günahı var!
EYÜP FATSA (Devamla) -
Müsaade et… Müsaade et…
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Vatandaşın ne günahı var!
EYÜP FATSA (Devamla) -
Sayın Arz, vatandaşın günahı filan yok. Kimlerin günahı olduğunu ben size
söyleyeceğim şimdi.
Şimdi, Fiskobirlik, bakın
bu sene geldi… Geçen sene, ben, doludan, dondan, şundan bundan yaşanan sıkıntıları
ayrıca teferruatıyla ifade etmek istemiyorum, şartlar ve zaman buna çok müsait
değil; ama, bunları her zeminde tartışabilirim.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Kurarız bir komisyon…
EYÜP FATSA (Devamla) -
Müsaade et… Müsaade et Sayın Başkan, müsaade et… Müsaade et Sayın Başkan…
Bu sene piyasaya
girdiler, ellerindeki para mahdut ve girerken, bakın Sayın Arz, dediler ki:
"Fiskorbirlik özerk bir kurumdur." Eyvallah, biz de özerkliğini
savunuyoruz. Dedikler ki: "Bu konuda bizim, İktidarla, Hükümetle görüşebileceğimiz
hiçbir şey yoktur; fiyat politikalarını, Fiskobirlikle ilgili bütün
politikaları belirlemek, özerk kurum olarak bizim yetkimizdedir."
MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Eyvallah…
EYÜP FATSA (Devamla) -
Bak, söyledikleri budur. Fiyat açıklandıktan sonra, muhalefet sözcüleri -şimdi
bu kürsüye çıkıp konuşan sözcüler var ya- dediler ki: "İktidar
yetkilileri, İktidar milletvekilleri, sakın ola ki, bu Fiskobirlik'in vermiş
olduğu fiyatı sahiplenmeyin; bu başarı Fiskobirlik'in başarısıdır."
İfadeleriniz bu; bak,
bütün belgelerini gösterebilirim. Yani, karakolda doğru söyleyip, mahkemede
şaşmak yok. O gün ne söylediyseniz bugün arkasında durmanız gerekir. Çıkın,
fındık üreticilerine ve Fiskobirlik yetkililerine deyin ki: "Evet, siz
-özellikle Fiskobirlik yetkililerine- bizi yanılttınız. Sizin adınıza biz
angajmanlara girdik; ama, fındık üreticisi ve kamuoyu nezdinde, siz sözünüzde
duramadınız; duramadığınız sözü de bize savundurmak mecburiyetinde
kaldınız."
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Siz de savundunuz!..
EYÜP FATSA (Devamla) -
Müsaade edin… Müsaade edin…
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Siz de savundunuz!..
EYÜP FATSA (Devamla) -
Sayın Arz, lütfen… Lütfen…
Bak, biz ne yapmışız; bu
sene geldi yetkililer bize, dediler ki: "Bizi yeniden yapılandırma
gerekçesiyle, Hazine ve diğer kurumlara olan bizim geçmişe dayalı borçlarımızın
silinmesi noktasında bize yardımcı olun. Bizim Devlet Fiyat İstikrar Fonundan
da kredi talebimiz yoktur." Bu sözün arkasında da Fiskobirlik Yönetim
Kurulu Başkanı Sayın Salih Erdem'in imzası vardır, 25 Aralık 2005 tarihli.
HASAN AYDIN (Giresun) -
Kasım…
EYÜP FATSA (Devamla) - 25
Kasım…
ENVER YILMAZ (Ordu) -
Aralık…
EYÜP FATSA (Devamla) -
Aralık; özür diliyorum.
Diyor ki: "Bizim,
Hazineye ve diğer kurumlara olan borçlarımızı silerseniz, bütün kamu ve özel
bankaları, finans kuruluşları bize kredi vermek üzere sırada bekliyor. Sadece
arkamızda bu tür borçlar olduğu için kredi kullanmakta zorlanıyoruz."
Sanayi Bakanı, Sanayi Bakanlığı Müsteşarı, Tarım Bakanımız, Enerji Bakanımız,
bölge milletvekillerimiz, Fiskobirlik Yönetim Kurulu Başkanı ve Yönetim Kurulu
üyeleri -bakın, bunlar hep beraber konuştuk- dedi ki: "Bizi yeniden
yapılandırın, biz, Devlet Fiyat İstikrar Fonundan da çıkıyoruz, istemiyoruz.
Çünkü, buna bizim ihtiyacımız yoktur." Söyledikleri şey bu ve biz, yeniden
bu talep karşısında ne yapmışız, bakın: "Yağlık kararnamesiyle Birliğin
yaklaşık 1,5 katrilyon -eski hesapla söylüyorum, siz, eski hesapla söylediniz-
borcu, Hazine tarafından üstlenilerek tasfiye edilmiştir. Fiskobirlik'in, Devlet
Fiyat İstikrar Fonu gider hesabında kalan borçlarının, 4572 sayılı Kanun ve
ilgili yılların Bakanlar Kurulu kararları uyarınca…"
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
EYÜP FATSA (Devamla) -
Sayın Başkan, bitiriyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Fatsa.
EYÜP FATSA (Devamla) -
"…terkin veya mahsup edilmesine yönelik süreç tamamlanmıştır. Bu işlemler
sonrasında Birliğin kalan 94,5 trilyon tutarındaki bakiye borcu Hazine
Müsteşarlığı olarak, Maliye Bakanlığınca terkin edilmiştir. Birliğin, özel
bankalara, Yapı Kredi Bankası ve Pamukbanka olan borçlarının üstlenilmesine
yönelik süreç tamamlanmıştır. Yapı ve Kredi Bankası Anonim Şirketine 152,4
trilyon, TMSF ve Pamukbank için 161,1 trilyon olmak üzere toplam 313,6 trilyon
tutarında borç Hazine tarafından kapatılmıştır." Bu da yetmemiş, öte
yandan, Birliğe -yeniden yapılanma var ya- gerçekleştireceği personel
düzenlemeleri sonucu, kıdem ve ihbar tazminatları ödemelerinde bulunmak üzere
19 trilyon, toplam 1 katrilyon 928 trilyon, Fiskobirlik'in, bu Hükümet tarafından
borcu silinmiştir! Borcu silinmiştir! (AK Parti sıralarından alkışlar) Ve bu,
Fiskobirlik'in talebidir Sayın Arz; bu talebi doğrultusunda yapmışlardır. Bunu…
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Bütün kooperatiflerin silindi, sadece Fiskobirlik'in değil.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Müsaade et… Müsaade et…
Ha, şimdi, diyorsunuz ki…
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Vatandaş öder onu, vatandaş öder.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Müsaade edin, müsaade edin…
Şimdi, muhalefet
sözcüleri… Bak, muhalefet sözcüleri diyor ki… Bak, bu konuştuklarımızı fındık
üreticileri izliyor, bu konuştuklarımızı fındık üreticileri izliyor. Biz,
fındık üreticisine asla yalan söylemedik, asla fındık üreticisini istismar
etmedik, onun alınteri ve emeği üzerine bir siyasî gelecek bina etmeyi asla
aklımızdan geçirmedik. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Cüneyt Zapsu!.. Cüneyt Zapsu'ya teslim ettiniz.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Müsaade edin… Deniliyor ki, efendim, Hükümet veya Cüneyt Zapsu, ilgili
bankalara baskı yapmak suretiyle Fiskobirlik'in…
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Yalan mı?!
EYÜP FATSA (Devamla) - …
Fiskobirlik'in kredi almasını engelliyor.
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Yalan mı?!
EYÜP FATSA (Devamla) - Bu
sözün sahibi sözünü ispat etmek mecburiyetindedir. Fiskobirlik…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Fatsa,
lütfen…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Nasıl ispat edecek onu?
BAŞKAN - Sayın Fatsa,
lütfen…
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Hiçbir banka vermiyor; niye vermiyor?..
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Olaylar doğruluyor; olaylar doğruluyor, olaylar.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Şimdi, herkes, arkadaşlar, her konuda olduğu gibi, bankacılık ve finansman
konusunda da, artık, emirle kredi verilemeyeceğini, bu devirlerin kapandığını,
muhalefet yetkililerinin ve sözcülerinin de bilmesi lazım.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Tersine…
EYÜP FATSA (Devamla) -
Emirle kredi verildiği dönemlerden, biz, Merkez Banka…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Tersine, kredi vermeyin diye emir veriyorsunuz.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Biz, Ziraat ve Halk Bankasının 20 milyar dolar görev zararını ödedik; biz
ödedik, milletçe ödedik. Öyle, emirle bu işler olmaz.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Tersine emir var.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Eğer emirle, bakın Sayın Başkan, eğer emirle kredi verilseydi -bak, asla itham
etmek için söylemiyorum, asla itham etmek için söylemiyorum- emirle kredi
verilseydi… Bakın, Fiskobirlik yöneticileri, Fiskobirlik, bütün para
transferlerini ve para işlemlerini İş Bankası üzerinden yapıyor. İş Bankası
yönetiminde Cumhuriyet Halk Partisinin de atamış olduğu yöneticiler vardır.
Emirle…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Sataşma var diye söz istiyorum… (AK Parti sıralarından "Ne oldu?"
sesleri)
EYÜP FATSA (Devamla) -
Bakın, eğer emirle kredi verilseydi Sayın Başkan, Cumhuriyet Halk Partisi de İş
Bankasına emir verirdi ve bu krediyi verdirirdi!.. Bak, olmuyor demek ki bu,
olmuyor demek ki…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Sayın Başkan, sataşma var…
EYÜP FATSA (Devamla) -
Bakın, biz, bölge milletvekilleri olarak, Fiskobirlik yöneticileriyle kamu ve
özel bankalarını birer birer dolaştık. Biz, bölge milletvekilleri olarak,
Fiskobirlik yöneticileriyle kamu ve özel bankaların tamamını dolaştık. Bakın,
değerli arkadaşlar, İş Bankası da dahil olmak üzere söylüyorum. Niye İş
Bankasını özellikle söylüyorum; çünkü, Fiskobirlik'in bütün para
transferlerinin yapıldığı bankadır. Bak, diyor ki: Sen bütün para
transferlerini İş Bankası üzerinden yapıyorsun, hesapların burada; niye İş
Bankasından kredi almıyorsun?! İş Bankası kredi vermiyor… Niye vermiyor?..
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
EYÜP FATSA (Devamla) -
Bitiriyorum Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın Fatsa,
lütfen…
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Verdirmiyorsunuz da onun için!..
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Sözünü üçüncü kez uzatıyorsunuz!..
EYÜP FATSA (Devamla) -
Şimdi, bakın, görülüyor ki, emirle kredi dönemi bitmiş. Böyle bir şey yok.
Fiskobirlik özerk bir kurumdur. Diyor ki finans kurumları, bankalar: Bakın, biz
sizin bilançolarınıza bakıyoruz, size kredi vermemiz için bize bir tane gerekçe
gösterin. Daha bu sene almış olduğunuz fındığı -depolarınızda duruyor- şu
kadar, yaklaşık 7 000 000'a aldığınız fındığın fiyatını 3,5-4 milyona
düşürmüşsünüz.
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Sayenizde, Beyefendi!..
EYÜP FATSA (Devamla) -
Daha fındığı satmadan, fındıkla ilgili bir işlem yapmadan, aldığınız fındıktan
yüzde 50 zarar etmişsiniz. Sizin istediğiniz yüzlerce trilyon krediyi size
vermemiz için bize bir gerekçe gösterin. Bak, söylenen şey bu, söylenen şey bu.
Bunun emirle, Cüneyt Zapsu şunu demiş, yok Hükümet bunu demiş… Bak, bu
iddiaları iddia edenler, bu iddiaların sahibi, iddialarını ispat etmekle
mükelleftir.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Tabiî, şimdi, şimdi, senden sonra…
EYÜP FATSA (Devamla) -
Böyle bir şey olamaz… Böyle bir şey yok..:
Bakın, söylendiği gibi,
Fiskobirlik 55 000 ton fındık almıştır. 23 000 üretici… 23 000 üretici, toplam
fındık üreticisi içerisinde yüzde 4'e tekabül eder. Bakın, ortalığı velveleye
verdiğiniz gibi değil olay. Olay, öyle değil. Ha, burada siyasî menfaatları
gidenler, ekonomik rantları gidenler, bu işi istismar edemeyenler, artık,
menfaatlarının halel gördüğünü görünce, ortalıkta ayağına, nasırına basılmış
gibi bağırıyorlar. Olay bundan ibaret. Fiskobirlik, özerk bir kurumdur. Biz,
Fiskobirlik'in özerklik şartları nezdinde ne yapılması gerekiyorsa, Hükümetten
ve bölge milletvekillerinden bu konuda ne istedilerse, onu yaptık. Bunun aksini
ispat edebiliyorsa, iddia edebiliyorlarsa, ben, burada, Fiskobirlik
yöneticilerine çağrıda bulunuyorum; çıksınlar, her türlü basın-yayın, kitle
iletişim araçlarını kullansınlar.
Muhalefete ve özellikle
de bazı çiftçi kuruluşlarına da buradan seslenmek istiyorum. Lütfen, eğer
birliklerde özerkliği savunuyorsanız…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
EYÜP FATSA (Devamla) -
Bitti… Son cümlem Sayın Başkan.
GÜROL ERGİN (Muğla)
- Ver bir 10 dakika daha!..
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- 7 dakika geçti!
BAŞKAN - Sayın Ergin,
lütfen…
Sayın Fatsa, lütfen,
teşekkür eder misiniz.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Eğer, birliklerde özerkliği, kooperatifçiliği… (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Lütfen sayın
milletvekilleri…
EYÜP FATSA (Devamla) -
…ki, sosyal demokrat düşüncenin önemli bir argümanıdır çiftçilerin örgütlenmesi
ve kooperatifçilik… (AK Parti sıralarından "mikrofon kapalı" sesleri)
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, izin verdiniz mi konuşmasına?!
BAŞKAN - Lütfen Sayın
Fatsa.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Bitti.. Son cümlem… Son cümlem Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür için
açacağım Sayın Fatsa!
EYÜP FATSA (Devamla) -
Tamam, teşekkür için.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Fatsa.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Eğer saygı duyuyorsanız, lütfen, geçimini fındıktan temin eden insanları siyasî
istismar mevzuu ve meselesi yapmayın. Fiskobirlik'e AK Parti İktidarı haksızlık
yapmamıştır…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Aç bırakmıştır, aç!..
EYÜP FATSA (Devamla) -
Fındık üreticisi cumhuriyet tarihinin en iyi gelirini AK Parti döneminde elde
etmiştir.
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Cüneyt Zapsu'ya teslim ettiniz fındık üreticisini!..
EYÜP FATSA (Devamla) - Bu
duygu ve düşüncelerle, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Grup önerisi
lehinde söz isteyen, Muğla Milletvekili Gürol Ergin.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri ve Yüce Türk Ulusu; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
biraz önce, Sayın Kemal Anadol tepki gösterince, arkadaşlar "ne oldu, ne
oldu" diye bağırdı. Sayın Eyüp Fatsa da bugüne kadar görmediğimiz bir
üslup içerisinde konuştu. Tabiî ki bu üslubun onun sıkıntısından ileri
geldiğini gayet iyi biliyoruz; o bakımdan da anlayışla karşılıyoruz. (CHP
sıralarından alkışlar)
EYÜP FATSA (Ordu) -
Hayır, hiçbir sıkıntı yok!
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım…
EYÜP FATSA (Ordu) -
Hayır, hayır!..
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Hatta, bu arada rakamları da karıştırdı; onları da biraz sonra düzelterek
anlatırım.
EYÜP FATSA (Ordu) -
Hayır, rakamlar buradadır!
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Şimdi, değerli arkadaşlarım, Sayın Fatsa, bizleri, gerçekleri konuşmamakla…
EYÜP FATSA (Ordu) -
Hayır!..
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Evet, itham ettiniz; ama, ben, sizin ne kadar gerçekdışı konuştuğunuzu burada
ortaya koyacağım.
EYÜP FATSA (Ordu) -
Rakamlar burada!..
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Eğer söylediklerinizden ötürü sıkılma gereği duyarsanız, bundan da sevineceğim.
EYÜP FATSA (Ordu) -
Hayır, hayır!..
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Bakınız, şu sözlerin sahibi Sayın Nurettin Canikli. Bakınız ne diyor Nurettin
Canikli, Tempo TV'de, Giresun'da, 4 Ocak 2006 tarihinde. Bakın, özerk dedikleri
kuruluş için, onun genel kurulu için söyledikleri: "Bizim desteklediğimiz
liste kazandığı takdirde, biz, her gün daha fazla bu işler için de
ilgileneceğiz, uğraşacağız, izleyeceğiz, hem bölge milletvekili sorumluluğumuz
hem de, ayrıca, yönetimin, işbaşına gelirse, idare olarak, millet karşısında
desteklemiş olmanın yükümlülüğü olacak. Dolayısıyla, bunların önünün açılması
için -yani, kendi getirecekleri yönetimin önünün açılması için- kredi
imkânlarının sağlanabilmesi için, aklınıza gelen bütün alanlarda her türlü
desteği vereceğiz."
Şimdi, sizin istediğiniz
yönetim gelmedi diye, siz, nasıl oluyor da bu tür bir davranış içinde olmayıp…
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan, bu yönetime
de verdik!
GÜROL ERGİN (Devamla) -
…tam aksine davranış içinde oluyorsunuz Sayın Fatsa! Sayın Fatsa!.. (CHP
sıralarından alkışlar)
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın
Ergin, bu yönetime de aynı desteği verdik; ama…
BAŞKAN - Lütfen, Sayın
Fatsa…
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Devam ediyorum: "Bu, bizim sözümüzdür. Bu yeni yönetimin kredi bulma
konusunda hiçbir sıkıntısı olmayacaktır; bunu net olarak ifade ediyoruz. Sayın
Bakanın, yani, Sayın Yaşar Yakış'ın söylediği gibi, her şey var."
Dikkat edin Sayın Fatsa,
bakın, ne diyor Sayın Canikli: "Teminat olarak bankalara verebileceği
emlaki var, değeri var. Kredibilitesi olan ve bu kredibilitesi birileri
tarafından desteklenen, mesela bölge milletvekilleri tarafından desteklenen
yönetimin, yeni bir yönetimin kredi bulmaması için hiçbir neden yok."
Nasıl kredibilitesi
yoktu?!. Biraz önce söylüyordunuz!.. Sizin milletvekiliniz, kredibilitesinin
olduğunu açık seçik, net olarak söylüyor.
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın
Ergin, biz, Fiskobirlik yöneticileriyle birlikte bütün finans kuruluşlarını tek
tek ziyaret ettik, tek tek!..
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Ve ben şunu söylüyorum: Siz, şu sözü ettiniz mi; bakınız, siz şu sözü ettiniz
mi: Fiyat 7 000 000 lira olarak açıklandığı zaman, Sayın Fatsa "at,
sahibine göre kişner" dediniz mi demediniz mi? (CHP sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar)
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Dedi, dedi… Dedi…
EYÜP FATSA (Ordu) -
Dedim.
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Dediniz, değil mi?!
EYÜP FATSA (Ordu) -
Dedim… Burada…
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Ondan sonra da, 7 000 000 liralık fiyat…
EYÜP FATSA (Ordu) -
Hayır… Hayır…
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Şimdi niye sahip çıkmıyorsunuz?!
GÜROL ERGİN (Devamla) - 7
000 000 liralık fiyat birilerini rahatsız edince, Hükümet vasıtasıyla da…
EYÜP FATSA (Ordu) - Evet;
at, sahibine göre kişner.
GÜROL ERGİN (Devamla) -
…bölge milletvekilleri olarak da; ama, hepinizin üstünde yer alan o Cüneyt
Zapsu vasıtasıyla da, bankaları inanılmaz tehdit altına aldınız.
EYÜP FATSA (Ordu) -
Hayır…Hayır…
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Bakın, şimdi inkâr edin; ama, ben gene okuyorum, okuyorum size…
EYÜP FATSA (Ordu) -
Hayır… İddianızı ispat edeceksiniz; ben, iddialarımı ispat ettim.
BAŞKAN - Sayın Fatsa,
lütfen… Lütfen, Sayın Fatsa…
GÜROL ERGİN (Devamla) -
"Alınacak krediyle zarar finanse edilecek. İnandırıcı iş planı yok. Tefeci
dışında hiç kimsenin kredi vermeyeceğini herkesin bilmesi gerekir" diyor
Sayın Cüneyt Zapsu. Bu nedir biliyor musunuz; bu, Demokles'in kılıcını özel
bankalar üzerinde sallandırmaktır.
EYÜP FATSA (Ordu) -
Fiskobirlik yöneticileri de aynı şeyi söylüyor.
GÜROL ERGİN (Devamla) - Her şeyi yaptınız, elinizden
gelen her şeyi
yaptınız; fiyatı 3 600 000 lira,
hatta 3 400 000 liraya düşürdünüz, şimdi de timsah gözyaşları döküyorsunuz;
yazıktır!
EYÜP FATSA (Ordu) -
Hayır… Hayır… İstismar etmeyin. Lütfen… Fındık üreticisini hiç istismar
etmeyin.
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Siz, bir yönetimi, istediği şekilde oluşmayan bir yönetimi perişan edeyim
derken, 8 000 000'luk Karadenizli insanı perişan ettiniz. Yazıklar olsun!..
Yazıklar olsun!.. (CHP sıralarından alkışlar)
EYÜP FATSA (Ordu) - Ben o
bölgenin insanıyım; istismar etmeyin lütfen!
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Ben, en az sizin kadar o bölgenin çocuğuyum.
EYÜP FATSA (Ordu) - Ben o
bölgenin insanıyım, lütfen istismar etmeyin.
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Ben, en az sizin kadar o bölgenin çocuğuyum.
MUSTAFA CUMUR (Trabzon) -
Genel Kurul raporunu okudunuz mu?!
BAŞKAN - Sayın Cumur,
lütfen… Sayın Cumur…
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Biraz sonra cevap verin kardeşim, gelin burada…
MUSTAFA CUMUR (Trabzon) -
Sinema yapmak Fiskobirlik'in görevi mi?
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Aslında, ben burada bu konuşmayı yapmayacaktım; bu önerge niye kabul edilmeli,
onları sayacaktım; ben, genel sıkıntıları sayacaktım; ama, siz öyle şeyler
söylediniz ki, o kadar gerçekleri çarpıttınız ki…
EYÜP FATSA (Ordu) -
Gerçekler burada.
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Sayın Fatsa, söylediklerim yanlış mı, biraz önce söylediklerim?!
EYÜP FATSA (Ordu) - Evet…
Yanlış ifade ediyorsunuz.
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Yanlış mı?!
EYÜP FATSA (Ordu) -
Yanlış.
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Yanlış mı Sayın Fatsa?!
EYÜP FATSA (Ordu) - Evet,
yanlış.
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Ama, ayıp denen bir şey var.
EYÜP FATSA (Ordu) - Ayıp
denen bir şey var; doğru.
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Bunların hepsi yazılı çizili; nasıl inkâr edersiniz?! Ondan sonra, bu halktan
size inanmasını nasıl bekleyeceksiniz, Sayın Fatsa; bunu kulağıyla duyanlardan
nasıl bekleyeceksiniz?!
EYÜP FATSA (Ordu) - Halk,
istismarcılarla bizi ayırıyor, bize güveniyor.
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Devam et Hocam, devam et…
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Şimdi, bakın, Sayın Fatsa, diyorsunuz ki: "Fındık üreticisinin alınteri ve
emeğini istismar eden konuşmalar yapılıyor..." Değerli arkadaşlarım, sizin
uyguladığınız bu politika yalnız fındık üreticisini istismar etmiyor, Türkiye Cumhuriyeti
Devletini de, onun hazinesini de istismar ediyor. Bakın, son üç yıl içerisinde
fındığa gerçek değerinin verilmesiyle, Türkiye Cumhuriyetinin hazinesi 2,5
milyar dolar -geçmiş yılların ortalamalarına göre- fazla paranın sahibi
olmuştur değerli arkadaşlarım, üç yılda. Ama, siz şimdi ne yaptınız;
uyguladığınız politikalarla 930 dolarlardan 720-730 dolarlara düşürdünüz
fındığın ihraç fiyatını. Yazık değil mi!
Sonra, Sayın Fatsa,
allahaşkına ve lütfen, diyelim ki, bu Fiskobirlik yönetimi baştan aşağıya
yanlış, politikası yanlış, yaptığı yanlış... Ee canım, burada ezilen halk değil
mi?! Şimdi diyorsunuz ki: "DFİF'ten çıktılar, onun için veremeyiz, yeniden
yapılandırmadan çıktılar." Bu Ziraat Bankamız niye var, niye var Ziraat
Bankası, kime kredi vermek için var?..
EYÜP FATSA (Ordu) -
Gitsin, istesin.
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Halk Bankası niye var?..
EYÜP FATSA (Ordu) -
Emirle kredi dönemi bitmiştir Sayın Ergin.
MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Gitsin, istesin, versin.
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Versin!.. Bırakıyor musunuz?! Siz benden iyi biliyorsunuz Musa Bey, siz benden
iyi bilirsiniz.
BAŞKAN - Sayın Ergin,
lütfen, Genel Kurula hitap eder misiniz…
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Özel bankalar dahil inanılmaz tehditler altındalar. Bunu Türkiye'de bilmeyen
çocuk bile kalmadı; siz bilmiyor musunuz?!
FAHRİ ÇAKIR (Düzce) -
Elindeki malı niye satmıyor, fındığı niye satmıyor?!
GÜROL ERGİN (Devamla) - O
malın satışının yeri var, zamanı var, kuralı var.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Kabul edersiniz, önergeyi tartışırız. Hem itiraz ediyorsunuz hem önergeyi
reddediyorsunuz!.. Komisyon kuralım.
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Şimdi, bize şu söyleniyor. Bize bir soru soruldu, onun da yanıtını vereyim.
"Birliklerin özerk olmasının yanında mısınız?.." Cumhuriyet Halk
Partisi, geçmişten bu yana, birliklerin özerk olmasını savunmuştur,
savunagelecektir; ama, birlik yönetimlerinin bir şekilde söz konusu edilerek
halkın ezilmesinin de sonuna kadar karşısında olacaktır; bunu bilin.
Sonra, biz, o yasanın bir
maddesini kesinlikle değiştireceğiz. O yasanın bir maddesinde dünyada olmayan
bir uygulama var. Efendim, kooperatifler ve birlikleri, hiçbir şekilde, devlet,
kamu tarafından desteklenemezmiş!.. Böyle bir şey olabilir mi?! Böyle bir şey
olabilir mi?! Siz çıkardınız demiyorum. Biz, o maddeyi düzelttiğimiz zaman,
işte, gerçekten, özerk yönetimlerin, özerk tarım satış kooperatiflerinin,
birliklerinin yanında olduğumuzu da ortaya koyacağız.
MUSTAFA CUMUR (Trabzon) -
Gürol Bey, inşaat yatırımlarına baktınız mı, inşaat yatırımlarına?!. Üreticinin
hakkını…
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Bir konuya özellikle dikkat çekiyorum: Bizim için Fiskobirlik yönetiminde Ali,
Veli, Hüseyin olmuş, hiç önemi yok; asla da onu savunmuyoruz; ama, Sayın Fatsa
konuyu buraya getirdiği için, zorunlu olarak bu konuya girdik. Yoksa, yönetim…
MUSTAFA CUMUR (Trabzon)
- Niye?!.
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Şunu açık ve net söylüyorum: Üreticinin parasını doğru değerlendirmeyen hiç
kimsenin yanında olmayız biz; mümkün değildir. Ama, sizin yaptığınız, onun
yanında olmamak değil; sizin yaptığınız, halkın yanında olmamak.
MUSTAFA CUMUR
(Trabzon) - Halkın yanındayız, oradayız
biz. Her zaman yanındayız.
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Nasıl yanındasın?! 7 000 000'a sattığın fındığı 3 500 000'e düşürdün de, şimdi
yanındasın! Mahvettin!.. Mahvettin!..
MUSTAFA CUMUR
(Trabzon) - Ne mahvetmesi?!.
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, tonunda 2 milyar zararı var fındık üreticisinin, 2
milyar!.. Kaç ton fındık yapar bir üretici? Mahvettiniz!..
MUSTAFA CUMUR
(Trabzon) - 20 trilyon yatırım
yapılmış.
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Peki, onu Fiskobirlik yönetimi yanlış yaptı... Sevgili kardeşim, yasa gereği
vermen gereken 292 trilyonun 46 trilyonunu verdin, geride kalan 252 trilyonu
niye vermiyorsun iki senedir?! Niye vermiyorsun?!
ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Niye
vermiyorsun?!.
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Niye vermiyorsun; söyle!
EYÜP FATSA (Ordu) -
Verirler…
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Onu da mı Fiskobirlik verdirmiyor?! Onu da mı Fiskobirlik verdirmiyor?! Kaç
kere önerge verdik Plan Bütçede; bir türlü kabul ettiremedik arkadaşlarınıza.
Şimdi, Sayın Fatsa bu
konuları bildiği için, bu konulardan kaçması gerektiğini bildiği için diyor ki:
"Şartlar ve zaman müsait olmadığı için o don konularına girmiyorum."
Şartlar, zaman müsait de, sizin durumunuz müsait değil Sayın Fatsa! (CHP
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
EYÜP FATSA (Ordu) - Çok
müsait, çok…
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Şimdi, şöyle söylüyorum: Başbakanı için "onu devirmeyin, kullanın…"
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ergin, lütfen,
toparlayabilir misiniz…
Buyurun.
GÜROL ERGİN (Devamla) -
"…bu adamdan yararlanmayı bilmelisiniz; devirmeye çalışmak yerine,
delikten aşağı süpürmek yerine, onu kullanın" diyen bir adamın sözüyle siz
böyle giderseniz, Allah sizin de yardımcınız olsun, Türk Ulusunun da, Karadeniz
çiftçisinin de!
Hepinizi saygıyla
selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Ağzına sağlık hocam.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Sayın Başkanım…
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Anadol.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Sayın Başkanım, AK Parti Grup Başkanvekili Sayın Eyüp Fatsa demin yaptığı
konuşmada, şahsıma hitap ederek "İş Bankasını Cumhuriyet Halk Partisi
yönetiyor…"
EYÜP FATSA (Ordu) -
Hayır, lütfen… Yönetiminde atadığınız insanlar var dedim.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
"…ve emirle kredi verme dönemi bitti; olsaydı, İş Bankasından alırdı"
diyerek, Partime ve şahsıma sataşmada bulunmuştur.
EYÜP FATSA (Ordu) -
Hayır...
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Çok kısa, sadece bununla ilgili açıklama yapacağım.
BAŞKAN - Sayın Anadol,
bir yanlış anlaşılma söz konusu galiba. Tutanakları getirteceğim, söz
vereceğim, eğer söylediğiniz şekildeyse.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Tutanakları getirdiğiniz vakit, bu müzakere oylanmış ve bitmiş olacak. O zaman
söz hakkımdan vazgeçerim, eğer şimdi vermezseniz.
BAŞKAN - Önerinin
aleyhinde söz isteyen, Hatay Milletvekili Mehmet Eraslan.
Buyurun Sayın Eraslan.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Sayın Başkan, böyle, laf atıp ortaya, cevap verme imkânı olmazsa, olmaz ki…
Sayın Başkan, ben
talebimde ısrarlıyım; konuşma bittikten sonra... İş Bankası olayı önemli.
BİHLUN TAMAYLIGİL
(İstanbul) - Onun doğrusunu bilmesi lazım herkesin. Bilgi olmadan fikir
yürütüyorlar…
BAŞKAN - Sayın Anadol,
lütfen… Tutanakları istettim...
Sayın Eraslan, buyurun.
MEHMET ERASLAN (Hatay) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi öncelikle saygıyla
selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisinin Grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunmaktayım. Tabiî ki, neden
Cumhuriyet Halk Partisinin bu grup önerisi aleyhinde söz aldığımı konuşmamın
akışı içerisinde ifade etmeye çalışacağım.
Değerli arkadaşlar,
gerçekten, fındık üreticilerimizin ve fındığımızın, fiskobirliklerin ciddî
manada sorunları vardır demeliyiz, deme erdemliğini göstermeliyiz. "Öyle
bir sorun yoktur" demekle veya "Türk çiftçisinin, genel manada Türk
tarımının sorunları yok" demekle, "bizim yoğurdumuz ekşi değil, bizim
yoğurdumuz güzeldir, tatlıdır" demekle hiçbir yere varamayız, Türkiye'yi
bu noktada hiçbir yere de taşıyamayız.
Fındık ürünü, bizim millî
ürünümüzdür; yani, fındığı hiçe saymak, Karadeniz'i hiçe saymaktır. Karadeniz'i
hiçe saymak, Türkiye'yi hiçe saymaktır. Tarım sektörünü ve tarımsal ürünleri
hiçe saymak, topyekûn ülkeyi hiçe saymaktır.
Bakın, milyonlarca
insanımızı ilgilendiren, sekiz dokuz milyon insanımızı ilgilendiren fındık
ürünü, bugün itibariyle büyük bir sıkıntı içerisinde olmasına karşılık, çözüm
üretmemiz gerekir iken, bu millî ürünümüzü, bu çok önemli olan ürünümüzü mevcut
sıkıntılardan, onun da üreticilerini mevcut sıkıntılardan kurtarmamız gerekir
iken ve iklimsel nedenlerden dolayı zarar gören bu ürünümüzü, don felaketi
sebebiyle zarar gören bu ürünümüzü desteklemek ve onu tazmin etmek gerekir iken
ve çok önemli bir ihraç ürünümüz olan fındığı…
MUSTAFA CUMUR (Trabzon) -
Bu sene olmadı, geçen sene oldu.
MEHMET ERASLAN (Devamla)
- Bakın, bu son dört yılda, sadece fındıkta değil sayın milletvekilim, son dört
yılda buğdayda da oldu, fındıkta da oldu, narenciyede de oldu, seracılıkta da
oldu, tarım sektörünün birçoğunda oldu. Bu yıl olmamış olabilir; ama, son dört
yılda, her yıl, hemen hemen bu konuda sıkıntı yaşanmıştır.
MUSTAFA CUMUR (Trabzon) -
Yanlış biliyorsunuz.
MEHMET ERASLAN (Devamla)
- Ama, sosyal devlet anlayışı gereği, devlet adına siyasî iktidar, bugüne kadar
bu zarar ve ziyanı tazmin etme noktasında ciddî bir gayret sarf etmemiştir. Ben
kendi bölgemden biliyorum. Yani, hemen hemen bütün bölgelerde de durum bu.
Şimdi, bunları
konuşacağımıza, bunları masaya yatıracağımıza, bakıyorum, konuşmacılar ne
diyor; konuşmacıların dediği şu: Efendim, işte, Fiskobirlik veya birlik
yöneticilerinin talepleri şuydu, biz, bunları şu şekilde karşıladık, bu şekilde
onlara alternatifler ürettik ve sair falan. Fiskobirlik yöneticileriyle polemik
yaşayacağınıza veya fiskobirliklerle polemik yaşayacağınıza ve bir düello
ortamı oluşturacağınıza, aynen, Futbol Federasyonu gibi; aynen,
esnaf-sanatkârlar federasyonuyla ilgili kanun tasarısındaki yaklaşım tarzınız
gibi, Fiskobirlik yönetimi, yöneticileriyle bu şekilde polemik yaşayacağımıza, gelin,
köylünün, fındık üreticisinin, fındığı alınteriyle üreten insanların
sorunlarını çözelim. Nedir o sorunlar?.. Bir kere, fiyat konusunda bir sorun
var. Neden; fındık üreticisi ürününü üretirken kâr edemiyor; mesele bu; iki
kere iki dört, kâr edemiyor, kâr edemeyince, geçinemiyor; geçinemeyince,
haykırmaya başlıyor. En son, Trabzon mitinginde… Gittik, orada bir miting
yaptık. Trabzon mitinginde 30 000 insan meydanlara geldi, toplandı ve oradan
haykırdı. Eğer Trabzon mitinginde 30 000 insan bir araya gelip haykırabiliyor
ise, haykırıyor ise ve gelin bu sorunlarımızı çözün diyor ise, o zaman, Türkiye
Büyük Millet Meclisi olarak, Hükümet olarak, siyasî iktidar olarak başımızı iki
elimizin arasına alıp, bu insanlar bu Trabzon meydanında niye haykırıyor, bunlar
ne istiyor şeklinde bir kulak vermek durumundayız, bir dinlemek durumundayız.
Bakın, size şunu
söyleyeyim: Ya ürün fiyatını ciddî manada fındık üreticilerinin kâr edebileceği
bir düzeyde tutmakla mükellefsiniz veya girdi maliyetlerini düşürmekle mükellefsiniz.
Bu, sadece, aslında fındık üreticisi için değil, bu, aslında Türk tarımı için,
buğday için, şekerpancarı için, mısır için, tütün için, zeytin için, narenciye
için, seracılık için; yani, hulâsa, bütün tarım sektörünün sorunu haline
gelmiştir, üretememek, ürettiğini satamamak veya satsa bile kâr ederek satamamak.
Bakın, size yazılı soru
önergelerimden birkaç tane, Bakanımızın verdiği resmî rakamlardan bahsetmek
istiyorum. Tarım ürünlerinin girdilerinden olan mazot, 2002 yılından bugüne
kadar yüzde 62 oranında artmıştır. Sadece 2005 yılında mazotun fiyatı yüzde 20
oranında artmıştır, 1 150 000 liradan, bugün 2 200 000 liraya çıkmıştır.
Peki, ürün fiyatları
nerededir; ürün fiyatları her geçen gün düşmektedir. Buğdayın fiyatı da
düşmektedir, fındığın fiyatı da düşmektedir, zeytinin fiyatı da düşmektedir,
narenciyenin fiyatı… Narenciye dallarında kalmaktadır, narenciye
toplanmamaktadır; çünkü, nakliye ve hamaliye masrafları dahi o fiyatı
karşılayamamaktadır.
Diğer taraftan, Avrupa
ülkelerinde, çiftçi, mazotun litresini ortalama 55 sentten… Bakın, bu rakamlar,
benim rakamlarım değil. Bu rakamlar, Sayın Bakanımızın, bana, yazılı soru
önergeme vermiş olduğu rakamlardır. Bunları biz kendimiz yazmadık, yazmıyoruz.
Sorumuzu soruyoruz, denetim görevimizi yapıyoruz ve cevaplar bizlere
aktarılıyor. Teşekkür ediyorum bu cevapları için; ama, bu cevaplar, gerçekten
hazin bir tabloyu ortaya koyarken, bu hazin tablo karşısında tedbirlerin
alınması cihetinde bir gayreti Türk çiftçisi görmek istiyor.
Avrupa Birliği ülkelerinde,
çiftçi, mazotun litresini ortalama 55 sentten kullanır iken, ABD'de 40 sentten
kullanır iken, Türk çiftçisi, mazotun litresini 1,5 dolara kullanmaktadır.
Çiftçinin olmazsa
olmazlarından olan gübre fiyatlarındaki artışa geliyoruz. Bu da önemli, mazot
kadar önemli bir girdi maliyetidir. 2002 yılına göre, 2005 yılı sonu itibariyle
gübrede yüzde 100'e varan artışlar söz konusudur. 2002 yılında 250 000 lira
olan üre gübresi, 2005 yılı sonunda 540 000 liraya satılmaktadır. Üre
gübresindeki artış yüzde 113'tür. Evet, üre gübresindeki artış yüzde 100'ün
üzerinde, yüzde 113'tür. Aynı süre içerisinde amonyum sülfattaki artış yüzde
95'tir. DAP gübresindeki artış yüzde 75'tir. Ortalama yüzde 100 civarında gübre
fiyatlarında bir artış söz konusudur.
Yine, 2002 ile 2005'i
kıyaslıyoruz. Bu yıllar arasında tohumluk fiyatları, tarım ilaçları fiyatları,
sulama ücretleri ile yem fiyatları, yüzde 36 ile yüzde 235 oranı arasında bir
artış göstermiştir.
Değerli arkadaşlar, bu
sorunları çözmek, girdi maliyetlerini düşürmek ve tarım sektörünü kâra
geçirmek, esnafıyla, sanatkârıyla, KOBİ'siyle, tarım sektörüyle onları sübvanse
etmek, onları desteklemek, onları var etmek, onları mutlu etmek, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin görevidir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Eraslan,
buyurun.
RECEP KORAL (İstanbul) -
Ya, Allahaşkına, biraz bağırmadan konuş, çok bağırıyorsun.
MEHMET ERASLAN (Devamla)
- Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve siyasî iktidarın en önemli görevleri,
yetmiş milyon ülke insanının ve sektörel bazda var olan sorunların çözümü
cihetinde gayret sarf etmesidir, büyük bir inançla, azim ve kararlılıkla. Yasa
tasarıları Türkiye Büyük Millet Meclisine geliyor; ama, her gelen yasa
tasarısının arkasından bir vaveyla kopuyor. Haziran ve temmuz aylarındaki hasat
döneminden sonra tarım sektöründe bir vaveyla nasıl kopuyor ise, maalesef, yasa
tasarıları geliyor, görüşülüyor, kanunlaşıp geçiyor; ondan sonra, bakıyoruz,
kanunlaşan ve Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edilen ve geçen
yasa tasarılarının ardından, ağlayan, memnuniyetsizliğini ifade eden ve bu
noktada büyük bir ıstırap içerisinde olan kitlelerle karşı karşıya kalıyoruz.
Bakın, yerel basınla
ilgili önemli bir şey söyleyeceğim. Gelecek, yarın, Bakanlar Kurulunda şu an imzaya
açıldı -bir örnek veriyorum- Türkiye Büyük Millet Meclisine gelecek yakın bir
zamanda; 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu ve 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri
Kanununda değişikliğin yapılmasıyla ilgili bir kanun tasarısı gelecek. Şu an
Bakanlar Kurulunda imzaya açıldı, yakında Türkiye Büyük Millet Meclisine
gelecek. Yerel basına en büyük destek neydi; resmî ilanların onlara verilmesi
ve resmî ilanların onlara yayınlatılarak karşılığında bir ücret verilmesiydi.
Şimdi, Bakanlar Kurulundan gelecek olan bu kanun tasarısında, yerel basını
ayakta tutan ve yerel basının tek gelir kaynağı olan resmî ilanlar tamamen
ortadan kaldırılacak ve âdeta, yerel basının kapısına kilit vurulacaktır. Resmî
ilan ücretlerini 800'e yakın Anadolu basınımız, maalesef, bundan sonra
alamayacaktır. Demokratik ülkelerde basın vazgeçilmez bir unsurdur. Hepimiz
milletvekiliyiz. Kendi ilimize gittiğimiz zaman, kendi bölgemize gittiğimiz
zaman sesimizi hep beraber neyle duyuruyoruz biz; basınla duyuruyoruz; yani,
yerel basını çağırıyoruz, basın toplantısı yapıyoruz; düşüncelerimizi,
duygularımızı onların aracılığıyla topluma aktarıyoruz. Yerel basın bizim
kulağımız, gözümüz, dilimiz oluyor. Peki onlar neyle ayakta duruyor; biz onlara
para falan mı veriyoruz veya devlet, siyasî iktidar onlara para mı veriyor;
yok; sadece bir gelir kaynakları vardı, o gelir kaynakları da resmî ilanlardan
dolayıydı; ama, gelecek olan kanun tasarısıyla resmî ilanları onların
ellerinden alıyoruz, kapılarına kilit vuruyoruz ve onları âdeta çökerterek
seslerini kısıyoruz.
Peki size soruyorum: Bu
yerel basın olmaz ise siz kendi memleketinize, kendi seçim bölgenize ve ilinize
gittiğiniz zaman basın toplantılarını nasıl yapacaksınız? Duygu ve
düşüncelerinizi, yapmak istediklerinizi veya yapamadıklarınızı veya bundan sonraki
projelerinizin ne olduğunu ve ülke sorunlarını kiminle paylaşacaksınız?
Bölgenizdeki vatandaşlarımıza, insanımıza kimin aracılığıyla mesaj
vereceksiniz? Ben bunu sizlere soruyorum ve bu kanun tasarısı geldiği zaman,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin birer milletvekilleri ve azaları olarak tekrar
bu kanun tasarısının yeniden ele alınarak irdelenmesi gerektiğini vurguluyorum
ve sadece fındık üreticisinin değil, Türkiye'de tarım sektörünün ve tarımsal
ürünlerin ve tarımsal girdi maliyetlerinin masaya yatırılarak, Türkiye Büyük
Millet Meclisine getirilerek yeniden konuşulması, Meclis araştırması yapılması
konusundaki duygularımı, düşüncelerimi tekrar sizlere arz ediyorum ve en kalbî
duygularımla hepinizi saygıyla, muhabbetle selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın Anadol,
buyurun, kısa bir açıklama…
VII.-
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İzmir
Milletvekili K. Kemal Anadol'un, Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa'nın,
konuşmasında, Partisine sataşması nedeniyle konuşması
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Sayın Başkan, size çok teşekkür ediyorum; çünkü, burada, devamlı istismarı
yapılan Cumhuriyet Halk Partisi ve İş Bankası ilişkisini anlatacağım. Sabrınızı
hiç taşırmayacağım. Söz alış amacıma uygun, o kapsam içinde çok kısa bir
ifadede bulunacağım.
Değerli arkadaşlar, Sayın
Eyüp Fatsa, değerli arkadaşım şu sözleri kullandı, mealen: Zaten, Cumhuriyet
Halk Partisinin tayin ettiği kişiler İş Bankasını yönetiyor anlamında söyledi
ve "emirle olsaydı, İş Bankası Fiskobirlik'e kredi verirdi" dedi, bu
mealde.
EYÜP FATSA (Ordu) -
Hayır…
ENVER YILMAZ (Ordu) -
Yaklaşık olarak.
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- Yaklaşık olarak…
Değerli arkadaşlarım, İş
Bankasında Cumhuriyet Halk Partisinin hissesi şudur: İş Bankasının kurucusu,
cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Atatürk'ün vasiyeti üzerine, Cumhuriyet Halk
Partisine hisse isabet etmiştir. Bu hissenin sadece çıplak mülkiyeti, hukukî
deyimle, Cumhuriyet Halk Partisine aittir. Cumhuriyet Halk Partisinin bir nema
olarak, kâr olarak, bir ticarî ve ekonomik menfaat olarak, şimdiye kadar olduğu
gibi, bundan sonra da hiçbir menfaat ilişkisi yoktur; bir.
Peki, bu hisse ne anlam
ifade ediyor; sembolik bir anlam ifade ediyor. 11 kişilik İş Bankası Yönetim
Kurulunun sadece 4 üyesi, Cumhuriyet Halk Partisinin önerdiği adaylar
arasından, bir anonim şirket olduğu için İş Bankası, onun genel kurulu
tarafından seçiliyor. Şimdi, bakınız, 11 kişilik İş Bankası Yönetim Kurulunda,
4 Cumhuriyet Halk Partili üye var.
Şimdi, Sayın Cüneyt
Zapsu'nun şu ifadesi ortada... Zaten beni mahkemeye verdi, adliye önünde
hesaplaşıyoruz! Ben, sözlerimi bir daha tekrar ediyorum. "İhracatçı, mafya
ve Cüneyt Zapsu şeytan üçgeni, fındık üreticisini perişan etti" dedim,
tekrar ediyorum bu kürsüde; ayrı. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, İş Bankası kredi
vermemiş. Fiskobirlik'in ne kadar kredisinin fazla olduğu, kredi alabilir bir
kuruluş olduğu, gayrimenkullerinin olduğu Sayın Canikli'nin, demin Sayın
Hocamın okuduğu bu kürsüden ifadesiyle belli. Önce, Fiskobirlik, siz de
söylüyorsunuz Sayın Fatsa…
EYÜP FATSA (Ordu) - Ben
de söylüyorum.
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- …Kredi kabiliyeti olan, kredi alma imkânı olan büyük bir kuruluş, tamam...
Şimdi, samimî ifademi
söylüyorum: Fiskobirlik yöneticileri, nasıl size geldilerse, bize de geldiler,
herkesi dolaştılar ve Cumhuriyet Halk Partili 4 üyeden randevu aldık
kendilerine. İş Bankası -Fiskobirlik'in kredi talebini- Yönetim Kurulu iki defa
müzakere etti, Cumhuriyet Halk Partili üyeler -CHP tayin ettiği için değil-
Fiskobirlik'ten, fındık üreticisinden yana oldukları için kredi verilmesi
yolunda 4 kişi oy kullandı; geri kalan 7 üye "kredi verilmesin" diye
oy kullandı; herkes bunu bilsin. Ondan sonra Karadeniz'de…
FAHRİ ÇAKIR (Düzce) -
Neden?..
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Onu Cüneyt Zapsu'dan öğreneceksiniz.
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- Neden... Şundan: Cüneyt Zapsu gibi danışmanlar, ihracatçılar, yani, fındığın
ne kadar düşerse Türkiye'de fiyatı, ihraçtan o kadar çok para alırız
anlayışında olan insanlar, özel bankaları da etkilediler, Fiskobirlik'in kredi
almasını engellediler. Cumhuriyet Halk Partisinin de ilişkisi bu işte bundan
ibarettir. Üreticiden yana tavır koymuşlardır eğer o arkadaşları
kastediyorsanız.
Bankayı yöneten de
Cumhuriyet Halk Partisinin tayin ettiği üyeler değil, seçtirdiği 4 üye değil,
Genel Müdürü vardır, Yönetim Kurulu vardır, organları vardır; o da istismar
edilmesin. Cumhuriyet Halk Partisinin işlevi budur.
Yüce Meclise saygılar
sunarım.
Sayın Başkana da teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın
Başkan…
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Fatsa.
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın
Başkan, Sayın Anadol, sözümü, kullanmadığım şekilde tahrif ederek ifade
etmiştir…
BAŞKAN - Sayın Fatsa,
burada sözleriniz var tutanakta sizin.
EYÜP FATSA (Ordu) - Var,
ama, böyle konuşmadım. Konuşmadığım, ifade etmediğim şekilde sözlerimi
aktarmıştır.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Tutanak orada.
EYÜP FATSA (Ordu) - Ben
İş Bankasını, Cumhuriyet Halk Partisinin atadığı üyeler idare ediyor demedim, yönetiminde
var dedim. Evet, ben…
Sayın Başkan… Sayın
Başkan… Sayın Başkan…
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Anlaşıldı, anlaşıldı.
EYÜP FATSA (Ordu) -
Hayır, hayır.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Sayın Fatsa, anladık, meramını anladık.
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın
Başkan…
MUSTAFA CUMUR (Trabzon) -
Bu yönetim kurulu 2 kere 2'yi alt alta koyup 4 ettiğini bilmiyor mu?
BAŞKAN - Sayın Cumur,
lütfen… Sayın Cumur…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
İki kere oylandı.
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Matematik öğren!.. 7 mi büyük 4 mü büyük?! Matematik öğren!.. 7 mi büyük 4 mü?!
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
7 mi büyük 4 mü?!
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın
Başkan…
BAŞKAN - Sayın Fatsa,
"İş Bankası yönetiminde Cumhuriyet Halk Partisinin de atamış olduğu
yöneticiler vardı…"
EYÜP FATSA (Ordu) - Hayır…
Benim söylediğim…
BAŞKAN - Söylediğiniz
bu...
EYÜP FATSA (Ordu) -
Hayır… Bir dakika Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın Anadol da
cevap verdi buna.
EYÜP FATSA (Ordu) -
Hayır… Benim ifade ettiğim…
BAŞKAN - Şimdi, Sayın
Fatsa, ne diye söz vereceğim ben size, söyleyin?
EYÜP FATSA (Ordu) - Ben,
Sayın Anadol'un ifade ettiği şekilde, söz alış gerekçesinde ifade ettiği
şekilde konuşmadım.
BAŞKAN - Yani, biz,
burada sözü ancak sataşma nedeniyle veririz. Herhangi bir sataşma söz konusu mu
Sayın Anadol tarafından şahsınıza?
EYÜP FATSA (Ordu) - Var
tabiî, Sayın Başkan. Benim sözüm tahrif edilmiştir.
BAŞKAN - Ne diye sataşma
var Sayın Fatsa, söyler misiniz?
EYÜP FATSA (Ordu) -
Tahrif edilmiştir benim sözüm.
BAŞKAN - Efendim?..
EYÜP FATSA (Ordu) - Benim
sözüm tahrif edilmiştir, kullanmadığım şekilde anlatılmıştır burada Sayın
Başkan; düzeltmek istiyorum.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Ben size sataşmadım ya!
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Fatsa.
EYÜP FATSA (Ordu) -
Hayır, düzeltmek istiyorum Sayın Başkan. Hayır, sözüm çarpıtılmıştır.
BAŞKAN - Sayın Fatsa,
Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsü karşılıklı -sataşmalarla ilgili olmayan
sözlerle- konuşmak için kurulmuş bir makam değil.
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın
Başkan, bak, ben, İçtüzüğün bana vermiş olduğu hakkı kullanmak istiyorum. Sayın
Anadol benim ifade etmediğim…
BAŞKAN - Sayın Fatsa,
soruyorum size: Sayın Anadol size sataştı mı, hangi sözlerle sataştı?
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın
Başkan, bak, benim ifadem aynı şudur…
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Anladık, tamam.
TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI
(İzmir) - Anladık, tamam.
EYÜP FATSA (Ordu) -
Hayır, anlaşılmadı.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Sayın Fatsa, İçtüzüğe sığmadı; zorlama kendini.
EYÜP FATSA (Ordu) -
Hayır.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Fatsa.
EYÜP FATSA (Ordu) - Hayır,
Sayın Başkan, benim…
BAŞKAN - Vermiyorum Sayın
Fatsa, Tüzüğe uygun değil.
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın
Anadol'a nasıl verdiniz Sayın Başkan? Tüzüğün hangi maddesine göre verdiniz?
BAŞKAN - Sözlerinizden
dolayı verdim Sayın Fatsa.
EYÜP FATSA (Ordu) - Sözlerimde
bir şey yoktu ki!
BAŞKAN - Onu, Başkanlık
Divanı takdir eder.
VI.-
ÖNERİLER (Devam)
A) Sİyasî Partİ Grup Önerİlerİ (Devam)
2.- (10/206), (10/348), (10/362) esas numaralı Meclis araştırması
önergelerinin öngörüşmelerinin, Genel Kurulun 9.5.2006 Salı günkü birleşiminde
ve birlikte yapılmasına ilişkin CHP Grup önerisi (Devam)
BAŞKAN - Öneriyi…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Sayın Başkan, karar yetersayısı istiyorum.
BAŞKAN - Arayacağım Sayın
Anadol.
Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Sayın milletvekilleri,
karar yetersayısı yoktur; birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.10
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.20
BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 99 uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
VI.-
ÖNERİLER (Devam)
A) Sİyasî Partİ Grup Önerİlerİ (Devam)
2.- (10/206), (10/348), (10/362) esas numaralı Meclis araştırması
önergelerinin öngörüşmelerinin, Genel Kurulun 9.5.2006 Salı günkü birleşiminde
ve birlikte yapılmasına ilişkin CHP Grup önerisi (Devam)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İçtüzüğün 19 uncu maddesine
göre vermiş olduğu önerinin oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi,
öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.
Öneriyi kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı vardır, öneri
reddedilmiştir.
İçtüzüğün 37 nci
maddesine göre verilmiş 2 adet doğrudan gündeme alma önergesi vardır; ayrı ayrı
okutup, işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)
6.- İstanbul Milletvekili Ahmet Güryüz Ketenci'nin; Siyasi
Partiler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/721)
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/385)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/721 Esas Numaralı
"Siyasî Partiler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi"mizin İçtüzüğün 37 nci maddesi uyarınca doğrudan Genel Kurul
gündemine alınmasını saygıyla arz ederim.
Ahmet Güryüz Ketenci
İstanbul
BAŞKAN - Önerge sahibi
olarak, İstanbul Milletvekili Ahmet Güryüz Ketenci; buyurun.
AHMET GÜRYÜZ KETENCİ
(İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2820 sayılı Siyasi Partiler
Yasasına değişiklik yapılmak üzere verdiğimiz değişiklik teklifinin,
İçtüzüğümüzün 37 nci maddesi gereğince doğrudan gündeme alınması konusunda söz
aldım.
Değerli milletvekilleri,
ülkemizde, son yıllarda, başta Avrupa Birliği giriş süreciyle ilgili olarak
uyum sağlanması bağlamında olmak üzere, pek çok değişik konu ve alanlarda çok
sayıda yeni düzenlemeler yapıldı; bu düzenlemelerin, önümüzdeki aylarda ve
yıllarda da süreceği görülmektedir. Türkiye, yaşamının bütün alanlarında, yeni
ölçütlerle, standartlarla, yeni normlarla,
kavramlarla hatta, yeni yöntemlerle karşılaşacaktır.
Değerli milletvekilleri,
bütün bu düzenlemeler yapılırken, dikkat çeken olgu, siyaset alanının yeniden
yapılanması için sadece bu alana ilişkin olarak -altını çizerek söylüyorum- ne
siyasal iktidar bir şey yaptı ne de Anamuhalefet, dişe dokunacak ciddî hiçbir
talepte bulunmadı.
Olay şudur: Türkiye'nin
iktisat alanı, hatta yer yer toplumsal alanı yeniden düzenlenecek, ama, siyaset
alanına hiç dokunulmayacak, olduğu gibi kalacaktır; neden? Ülkenin bu alanda
yeni düzenlemelere ihtiyacı yok mu; elbette var. Çünkü, dünya değişiyor,
toplumlar gelişiyor; insanlar, değişen dünyaya, gelişen toplumlara uyum sağlamak
için değişmektedir. Bilinmelidir ki, uluslar ebedi, bazı parti yöneticileri
bulundukları mevki ve makamlarda kalmakta ısrarlı olsalar da, sonunda
gidicidir; ama, ne var ki, yönetici oldukları partileri, şüphesiz, kalıcıdır. O
nedenle, yaşamakta olduğumuz süreçte siyaset alanına dokunulmamanın haklı ve
kabul edilebilir hiçbir yanı yoktur.
Sayın Cumhurbaşkanımızın
ve Sayın Meclis Başkanımızın, önemli günlerde, siyaset alanının yeniden
düzenlenmesi amacıyla görüş ve düşüncelerini açıkladıklarına, hatta, kimi zaman
bunlarda ayrıntılarına kadar indiklerine tanık olmaktayız; ancak, devletimizin
birinci ve ikinci sıradakilerinin bu yaklaşımlarına karşın, Türkiye Büyük
Millet Meclisine egemen olanların bu konuda ciddî ve inandırıcı bir düşünce
taşımadıkları açıkça görülmektedir. İktidar ve Anamuhalefet Partisi
sözcülerinin, zaman zaman, Sayın Cumhurbaşkanımızın ve Meclis Başkanımızın
konuya ilişkin açıklamalarının ardından, durumu idare etmek ya da günü
kurtarmak için verdikleri demeçler hiçbir anlam ifade etmemektedir.
Oysa, Türkiye'de siyaset
alanında yeni düzenlemeler yapılmaması, halkın siyasete, siyasî partilere ve
demokrasiye olan güveninin yitirilmesine neden olmakta, siyasî etkinlik başka
platformlara, özellikle sivil toplum örgütlerine ve meslek odalarına
kaymaktadır. Nitekim, geçtiğimiz aylarda siyasî parti liderlerimizin 3-5 bin
kişilik kalabalıkları alanlara topladıklarında kendilerinin miting yaptıklarını
zannetmelerine karşın, sivil toplum örgütlerimizin, meslek odalarımızın
Manisa'da 80-100 bin kişiyi alanlara
taşıyarak görkemli mitingler yapması, bizim bu konudaki iddiamızın en
yakın tespitidir.
Değerli milletvekilleri,
üzülerek ifade edeyim ki, siyaset alanımızın bugünkü yapısı sivil toplum
örgütlerinin ve meslek odalarının, sanayileşme, hızlı ve çarpık kentleşme, göç
gibi çeşitli iktisadî ve toplumsal süreçlerin ortaya çıkardığı farklı toplum
kesimlerinin siyasî karar süreçlerine katılmalarına olanak vermemektedir.
Siyaset, değişik toplum kesimlerini, demokratik ve katılımcı bir işleyişle
kucaklayamadığı gibi, o toplumsal yapılar siyasetten dışlanmakta, siyaset
kurumu da toplumun gündeminden kopmaktadır.
BAŞKAN - Sayın Ketenci,
lütfen toparlayabilir misiniz.
Buyurun.
AHMET GÜRYÜZ KETENCİ
(Devamla) - Benim bu gelişim sırasındaki kaybettiğim zamanı değerlendirin
lütfen.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Ketenci.
AHMET GÜRYÜZ KETENCİ
(Devamla) - Bugün, Türkiye'de, iktidarıyla muhalefetiyle, siyasetin ülkenin
toplumsal sorunları üzerine değil de toplumsal kimlikler üzerine yapılmalarının
nedeni budur. Biz, Sosyal Demokrat Halk Partisi olarak, ülkemizde siyasetin
inanç ve etnik kimlikler üzerine yapılmasını kesinlikle doğru bulmuyoruz. Bu
yolda yapılacak siyaseti, cumhuriyetimizin temel değerlerine saldırı olarak
görüyor ve rejimin geleceği açısından son derece tehlikeli buluyoruz. Kaldı ki,
ülkemizde iktisat alanının ve toplumsal alanın önemli kesimlerinin büyük ölçüde
değişmesine karşın, son yirmibeş yıldır siyaset alanına dokunulmadan olduğu
gibi korunması, onun sonucu olarak ortaya çıkan işleyiş, Türkiye'nin
sorunlarının karmaşıklaşmasına, düğüm haline gelmesine neden olmaktadır.
Bugün, artık, herkes, bu
haliyle ülkenin yönetilmeyeceği, siyasetin giderek daha karmaşık hale geleceği
konusunda birleşmektedir. O nedenle,
önümüzde yapılacak ilk genel seçimlerden önce, toplumdaki değişime uygun, başta
Anayasa, Siyasî Partiler Yasası ve Seçim Yasası olmak üzere, siyaset alanını
yeniden yapılandırmak için bu alanı da belirleyen yasalarda gerekli
değişiklikleri yapmaktır.
Değerli milletvekilleri,
özet olarak şu söylenebilir: Türkiye'nin mevcut siyasal sistemi yeni
şekillenmiş toplumsal yapılara dar gelmekte, gereksinmelere yanıt
vermemektedir. Bugünkü kısır, gerilimli, çözüm üretmeyen siyasal yapının
değişmesi zorunludur. Bu, siyasetin yeniden yapılanmasıyla olanaklıdır.
Sayın milletvekilleri,
bilindiği gibi, siyaset alanı, Anayasa, Siyasî Partiler Yasası ve Seçim
Yasasından oluşan üçlü bir sacayağı üzerine oturmaktadır. Siyasetin yeniden
yapılanmasına ilişkin çalışmaların da bu üçlü yapı içinde ele alınması gerekir.
Ancak, anayasalar değiştirilmesi zor olan metinlerdir; bu, yasa
düzenlemeleriyle karşılaştırılmayacak ölçüde geniş bir mutabakatı
gerektirir. O nedenle, Türkiye'de
siyaset alanının yeniden düzenlenmesi çalışmalarına Anayasadan başlamayı düşünmek
âdeta olanaksızdır, giderek ipe un sermektir. Bu nedenle, biz, Sosyal Demokrat
Halk Partili 4 milletvekili olarak, Türkiye'de siyaset alanının yeniden
düzenlenmesine ilişkin görüşümüzü, yalnızca, Siyasî Partiler Yasası ile
Milletvekilliği Seçim Yasası için hazırladığımız değişiklik önerilerine
dayandırıyoruz. Bunu şunun için yapıyoruz: Bu Parlamentodan, belki
dayanışmayla, belki paylaşmayla mesafe alırız, siyasette mevzi kazanırız.
Mesele bunun içindir.
Arkadaşlar, bu böyle
devam edemez; yani, Türkiye'deki bu çarpık yapılanma, Siyasî Partiler
Yasasındaki bu geri ve yoz hükümler kaldığı sürece, siyasetteki gerilim,
siyasetteki çıkmazlar, bulunduğu mevzii ve makamı korumak adına etrafına acı
verme, bu ve benzeri ilişkiler devam edecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ketenci,
lütfen...
Buyurun.
AHMET GÜRYÜZ KETENCİ
(Devamla) - Toparlıyorum.
Onun için, gelin, burada
20 maddeden ibaret bir değişiklik teklifi var; olumlu oy verilebilir. Okunduğu
zaman yasa tasarısı, görülecektir ki, çok modern, çok çağdaş, çok demokratik,
çok özgürlükçü hükümler taşıyan bir yapısal değişiklik getiriyoruz. Buna sahip
çıkalım; yani, bu, sadece bizim meselemiz değildir, Türkiye'nin meselesidir ve
bu Parlamentonun meselesidir. Bunun onuru da bu Parlamentoya ait olsun.
Hepinize saygılar
sunuyorum, sevgiler sunuyorum; gösterdiğiniz nezakete ve inceliğe teşekkür
ediyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Ketenci.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge reddedilmiştir.
İkinci önergeyi
okutuyorum:
7.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt'ün, 17.3.1981 Tarihli ve 2429 Sayılı Ulusal Bayram ve
Genel Tatiller Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
(2/626) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/386)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/626 Esas Numaralı Kanun
Teklifim 45 gün içinde Komisyonda görüşülmediğinden İçtüzüğün 37 nci maddesi
gereğince doğrudan gündeme alınması konusunda gereğinin yapılmasını
saygılarımla arz ederim. 5.4.2006
Ensar Öğüt
Ardahan
BAŞKAN - Sayın Öğüt,
konuşacak mısınız?..
Buyurun.
Süreniz 5 dakikadır.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) -
Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; 17 Mart 1981 tarihli, 2429 sayılı Bayram
Tatilleri Hakkında Kanunda değişiklik için vermiş olduğum kanun teklifim
üzerinde konuşma yapmak istiyorum.
Ancak, konuşma yapmadan
önce, değerli arkadaşlar, Ardahan başta olmak üzere, doğu ve güneydoğu
illerinde şiddetli yağmur ve dolu yağmaktadır. Bu şiddetli yağmurların sonucunda,
bazı köy evleri çökmüş, çok sayıda hayvan da telef olmuştur. Bugün Ardahan
Valisiyle de -şimdi, gelirken- konuştum. Hakikaten, doğu ve güneydoğu illeri
-köylerimiz- korkunç derecede mağdur olmuştur -çok sayıda hayvanın telef
olması- toprak evlerin çökmesi sonucunda köylülerimiz mağdur olmuştur. Bu
nedenle, Hükümetimizin, doğu ve güneydoğu illerine -veya diğer illerde de
olmuşsa, bu illere- Acil Yardım Fonundan bir para göndermesini istirham
ediyorum. Bu çok önemli.
İkincisi; en önemlisi,
bahar, herkes ekin ekecek. Doğrudan gelir desteği parasını da, Hükümetimiz, bu
ay içerisinde öderse çok memnun olurum.
Değerli arkadaşlar, 27
Mayıs 1935 tarihinde bayram tatilleri hakkında bir kanun çıkmış. Bu kanun 1981
yılında değişikliğe uğramış ve daha sonra da, bu değişiklik, zaman zaman,
farklı farklı bir yöntemle uygulanmış.
Türkiye'de 1 720 adet
girişimci var; girişimcilerin yüzde 46'sı ticaret yapmaktadır. Türkiye'de 1 880
000 işyeri var, bu işyerlerinde de 6
453 000 insan çalışıyor; bu, 2002 istatistiklerine göre; bugün -2006 olduğunu
da hesaplarsak- demek ki, bu sayı daha da fazla.
Ancak, esnafımız perişan
bir durumda. Geçen bir bayram tatilinde, Haber-Türk Televizyonunu izlerken, bir
kampanya başlatmışlardı, bayram tatili günlerinde işyerleri açık olsun diye.
Ben de bunu araştırdım. Bir kanun teklifi
verdim. Bugün, bu kanun teklifi Yüce Meclise geldi.
Burada, esas olan şu
arkadaşlar: Cumhuriyet Bayramı millî bayram sayılıyor, 29 Ekim Cumhuriyet
Bayramı hariç, 23 Nisan, 19 Mayıs, 30 Ağustos, Ramazan Bayramı, Kurban Bayramı
ve yılbaşı bayramında yiyecek, içecek satan işyerlerinin kapanmaması için bir
kanun teklifi verdim. Bu, son derece çok önemlidir küçük esnaf için; çünkü,
küçük esnafın dükkânına zabıta gidiyor, ceza yazıyor; cezayı alıyor, valiliğe
gönderiyor, tutanak tutturuyor. Şimdi, çeşitli illerde, bazısı ceza yazıyor,
bazısı tutanak tutuyor, valiliğe gönderiyor; bir karmaşa var. Bu kanun teklifim
kabul edilirse, o zaman, 29 Ekim -millî bayram- hariç, diğer bayramlarda
işyerleri açık olacak; hem esnafımız rahat bir nefes alacak hem tatil
günlerinde alışveriş yapmak isteyen insanlar daha kolay alışveriş yapacak.
Çünkü, biliyorsunuz, ülkemizde üç büyük kriz oldu: Birincisi, 1999'daki deprem
krizi, ondan sonra, iki de ekonomik krizi üst üste koyduğumuz zaman, o zamandan
gelen yüksek faiz esnafımızın belini kırdı. Bu anlamda, kırılgan ekonomisi olan
Türkiye'nin de bugünkü konumunu göz önünde tuttuğumuz zaman- esnafımızın,
vergisini ödememesi, çekini ödememesi, senedini ödeyememesi, kirasını
ödeyememesini göz önünde tuttuğumuz zaman, -esnafımızın, alışveriş yaparak-
küçük esnafın ayakta kalması anlamında bu kanun teklifimi veriyorum. Yüce
Meclisten de istirham ediyorum bunun kabul edilmesini.
Değerli arkadaşlar, bir
de, büyük marketlerle ilgili bir görüşüm var; bunu iletmek istiyorum. Büyük
marketler, artık, Avrupa Birliğinde de bir sisteme bağlandı. Büyük marketler,
küçük semtlerdeki bakkallar başta olmak üzere küçük esnafı perişan etti. Büyük
marketlerin şehir dışına taşınması…
İki: Bu büyük marketlerin
en geç 20.00'de, akşam saat 8'de, kapanması ve…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) -
Başkanım, toparlıyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Öğüt; lütfen, toparlar mısınız.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) -
…bakkallar, büfeler ve küçük esnafın gece 12'ye kadar açık olmasını sağlamamız
lazım; çünkü, büyük süpermarketler, maalesef -korkunç derecede- küçükleri iflas
ettirdi.
Bakın, ben şunu
söyleyeyim: 1 000 metrekare hipermarket, bir hipermarket açıldığında, etrafında
70'in üzerinde küçük esnafı iflas ettiriyor ve kapattırıyor.
O zaman ne yapmamız
lazım; büyükler, gece 12'ye kadar değil, 8'e kadar -Almanya'da da aynı sistem-
açık, küçükler 12'ye kadar açık olursa; bir de, küçükler, cumartesi pazar açık
olur -pazar günü de büyüklerin mutlak surette kapalı olması gerekiyor- pazar
günü de büyükler kapalı olursa, o zaman bir denge sağlanır. Küçük esnaf,
bakkal, manav, buna benzer diğer alışveriş merkezleri rahat eder ve insanlar
da, hiç olmazsa bir dengeyi kurmuş olur.
Bu kanun teklifimizi, Adalet
ve Kalkınma Partisi de destekleyeceğini söyledi. Öyle mi Sayın Başkanım?
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) -
Evet.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Bu
kanun teklifimiz, o zaman, gündeme alınır ve gündemden sonra da kanunlaşırsa,
bu, Türkiye'deki esnaf ve küçük esnafımız için ve büyük esnafımız için de çok
hayırlı olacağını ümit ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Öğüt.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) -
Sayın Başkanvekili el kaldırdı ama!..
TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI
(İzmir) - Grup Başkanvekili el kaldırdı.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) -
Başkanım, yeniden oylayın lütfen…Bir yanlışlık var efendim, Grup Başkanvekili
oy verdi.
RECEP KORAL (İstanbul) -
Yahu, Grup Başkanvekilinin bir oyu var kardeşim!.. Allah, Allah!..
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) -
Kabul edildi mi edilmedi mi Başkanım?
BAŞKAN - Düzeltiyorum…
Sayın milletvekilleri,
Kâtip Üyeler arasında anlaşmazlık olduğu için, önergeyi yeniden oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir. (CHP ve
Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
Alınan karar gereğince,
sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını görüşmüyor, gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmına devam ediyoruz.
Önce, sırasıyla, yarım
kalan işlerden başlayacağız.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
2.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin;
Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine
Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - 3 üncü sırada
yer alan, kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu
gelmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.
4 üncü sırada yer alan,
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin
Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
5 inci sırada yer alan,
Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı;
Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarı ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
4.- Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı; Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1133,
1/1074) (S. Sayısı: 1099) (x)
BAŞKAN - Komisyon?..
Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Geçen birleşimde,
tasarının çerçeve 6 ncı maddesine bağlı geçici 9 uncu maddesi üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına bir üye konuşmuştu.
Şimdi, söz sırası,
Anavatan Partisi Grubu adına Erzurum Milletvekili İbrahim Özdoğan'a aittir.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Özdoğan.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; görüşülmekte olan 1099 sıra sayılı kanun tasarısı üzerinde,
Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
milletvekilleri olarak sıkça rastladığımız ve bürokrasinin cilvelerinden kabul
ettiğimiz bir durum var. Milletvekili olarak yasama faaliyetlerini sağlıklı
olarak yürütebilmek için bilgiye ihtiyacımız oluyor. Bu bilgiyi, çoğunlukla,
kamu kurumlarından, üniversitelerden, sivil toplum örgütlerinden alıyoruz. Pek
çok zaman öyle durumlar yaşanıyor ki, aynı konuda iki veya daha fazla kamu
kurumundan, sivil toplum örgütünden, üniversite hocalarından gelen
değerlendirmeler, yorumlar ve hatta, istatistikî bilgiler farklı olabiliyor.
Biz, bu durumu, konuyla ilgili yorum çeşitliliği olarak kabul ediyoruz. Bu tür
durumlarda, aklımıza en çok hitap eden değerlendirmeyi sahipleniyoruz.
Tabiî, milletvekili
arkadaşlarımız arasında da farklı değerlendirmeleri baz almaktan kaynaklanan
görüş ayrılıkları da oluyor. Gerek iktidar-muhalefet çekişmelerinin ardında
gerekse muhalefetten, farklı milletvekillerinin ters düşmelerinin ardında bu
konu vardır.
İlginçtir, farklı
kurumlardan gelen istatistik değerlendirme ve yorumların birbiriyle aynı
olduğu, elimize ulaşan değerlendirmeler arasında hiçbir ihtilafın bulunmadığı
tek konu enerji politikasıdır.
Enerji politikasıyla
ilgili hemen herkesin iyi durum-kötü durum senaryoları ve tehlike beklentileri
şaşırtıcı derecede aynıdır. Yani, AK Parti Hükümeti gibi bir hükümetin bile
doğru çözümleri bulabileceği bir tek konu varsa, o da enerji politikası olması
gerekir; ama, maalesef, bundan yoksundur Hükümet.
AK Parti Hükümeti, enerji
politikası konusunda ekonomik liberalleşmeyi taassup düzeyinde uygulamaya
kararlıdır. Kendi bürokratlarının yüzlerce kez raporlar yazarak uyardığı
tehlikeleri görmezden gelmiş, sapkınlık düzeyinde ezberci bir özelleştirme
yaklaşımına bürünmüştür. "Özelleştir de hangi şartlarda olursa olsun,
önemli değil" zihniyeti işte budur. AK Parti Hükümetinin burada sorumluluk
alacak bir durumu da kalmamıştır; icraatlarının çarpıklığını onların bakanları
da bilmektedir. Birazdan değineceğimiz, tasarının en önemli hükmünün, enerji
politikasının yönünü değiştirecek bir hükmün hükümet tasarısıyla değil de
önergeyle gelmiş olması, başka bir şeyin ispatı olamaz. Böyle bir önemli konuda
AK Parti Hükümetinin Enerji Bakanı, parmağını ve elini taşın altına gerektiği
gibi, maalesef, koyamıyor.
(x) 1099 S. Sayılı Basmayazı, 3.5.2006 tarihli 97 nci
Birleşim Tutanağına eklidir.
Şimdi gelelim bu
tasarıyla ilgili endişelerimize. Enerji nedir, bir hükümetin politikalarında,
uygulamalarında nasıl bir yer işgal eder; oradan başlayalım. Bakınız, bugün,
Türkiye ekonomisinin en önemli unsurlarından biri olan madencilik sektöründe
enerji giderinin maliyete yansıması yüzde 60'lara kadar çıkmaktadır. Enerji
giderlerinin bizim maliyet hesaplarımızda önemli bir yeri yoktur diyen tek bir
sektör bulamazsınız. Öyleyse, üretim ekonomisinin selameti için yapılması
gereken en önemli şey, enerjinin fiyatının düşürülmesidir. Tabiî, enerjinin
fiyatı düşürülürken, bunun sürdürülebilir kılınması, piyasaların enerji
darboğazı yaşanmayacak şekilde organize edilmesi, kaynakların güvenliğinin
sağlanması, yeni kaynaklar bulunması ve alternatif kaynaklar üzerinde
çalışılması gerekmektedir. Yani, her enerji politikasının temelde tek bir
sloganı vardır: "Bol kaynak, ucuz enerji."
Türkiye'deki elektrik
enerjisi tüketiminin OECD ülkeleri ortalamasının altında olduğunu biliyoruz;
fakat, tüketimin OECD ülkelerinin altında olduğu gerçeği, ileriye dönük
elektrik sıkıntısı yaşamayacağımızı garantilemiyor. Türkiye'nin elektrik
enerjisi tüketiminde, önümüzdeki yirmi yıl içerisinde, yüzde 6 ile yüzde 8
arası bir talep artışı yaşanacağı ortak görüş haline gelmiştir. Burada,
elektrik enerjisi üretme noktasında bugünkü donanımımız hesaba katılırsa, onbeş
yıl boyunca, yaklaşık 3,5-4 milyar dolar civarında yatırım yapılması gerekiyor.
Buraya kadar verdiğimiz
rakamsal büyüklükler, aşağı yukarı uzmanların tümünün üzerinde ittifak ettiği
verilerdir. Ortada bir gereklilik vardır ve kimse buna itiraz etmemektedir.
Türkiye, ileride sıkıntı çekmemek için, bugünden başlayarak, enerji yatırımı
yapmalıdır; fakat, bu yatırım ne şekilde yapılacaktır; işte, orada, işler,
maalesef, biraz karışık.
Vatandaşımızı doğru
bilgilendirmek için, elektrik enerjisi uygulamalarının yakın geçmişinde yapılan
bazı düzenlemelerden söz etmek gerekmektedir. Enerjide özelleştirmeye gitmek,
AK Parti Hükümetinin ilk defa başlattığı bir uygulama değildir; bu, daha önce
de yapıldı. Yapıldı da ne oldu? Cevabını biz verelim: Tarihimizin en büyük
yolsuzluk rakamları, enerjideki özelleştirmelerde ortaya çıktı. Enerji
özelleştirmelerinde ortaya çıkan milyarlarca dolarlık kamu zararı, hâlâ,
medyanın gündemindedir. Bugün, herhangi bir kitapçıya gidin ve enerji
yolsuzluğu üzerine kaç kitap yazılmıştır bakın; enerji özelleştirmesi deyince,
vatandaşımızın aklına ne geliyor, anlarsınız.
AHMET YENİ (Samsun) -
Kimin zamanında olmuş?!
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Hırsız hırsızdır!..
AHMET YENİ (Samsun) -
Kimin zamanında olmuş?!
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Hırsız hırsızdır; hiç fark etmez!
AHMET YENİ (Samsun) -
Kimin zamanında olmuş, onu söylesene!
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Bugün de hırsız hırsızdır, geçmişte de hırsız hırsızdır.
Enerji özelleştirmeleri
konusunda, geçmişten önemli bir ders aldık. Özelleştirmelerle ilgili olarak
yapılan yasal düzenlemeler, yoruma yer bırakmayacak ölçüde açıksa, hükümet
tarafından belirgin bir kararlılıkla yapılmışsa, o zaman sorun yoktur.
Devlet, geçmişte, enerji
yatırımlarıyla ilgili olarak, yap-işlet-devret modeli diye bir model
uygulamıştır. Bu modelin mantığını artık hepimiz bilmekteyiz. Türkiye'ye enerji
yatırımında bulunan şirketler, yatırım geri ödemesi yaptıklarından, aradaki
farkı enerji fiyatlarına yansıtmak durumunda kalmışlardır. Şirketler, bu
dönemde, yüksek kâr oranlarıyla satın almışlardır. Şimdi, 2009 yılı itibariyle,
birçok santralın yatırım geri ödemesinin son bulacağı belirtiliyor. Bu da
elektrik fiyatlarında bir ucuzlamanın gündeme gelmesi demekti; yani, ülkemiz,
elektrik enerjisi konusunda bugüne kadar uyguladığı politikanın meyvelerini
2009'dan itibaren toplamaya başlayacaktı, elektrik enerjisini daha ucuza
tüketebilecektik. Halkımız ucuz enerji satın alacak derken, bir de bakıyoruz,
AK Parti Hükümeti, artık alışılmış olan marifetini gösteriyor ve bunun da
yolunu kapatıyor. Kötü niyet midir bilinmez; ama, bariz bir beceriksizlik
vardır burada.
Şimdi, bu tasarı kabul
edilirse, şirketler, serbest piyasaya çıkarak yüksek fiyattan enerji
satacaklar, kârlarını tekrar yükseltme imkânı bulacaklardır. AK Partinin kimin
tarafında olduğu bellidir! Şu anda elektrik satan şirketlerin işlettiği
santralların çoğunun sözleşmeleri 2009 yılında bitecektir; yani, üç yıl sonra,
kamu, hiçbir bedel ödemeden bu şirketleri almakta ve ucuza enerji üretip
satmakta özgür olacaktır. Tam da bu hakkı kazanmaya yakın elektrik
santrallarının özelleştirilmeye başlamasını, siz, hangi iyi niyetle
açıklayacaksınız?! Yap-işlet-devret modelinin külfeti bitmek üzereydi, biraz da
nimetini görebilecektik; ama, şimdi, siz, çıkıyorsunuz, üç beş mega şirkete
peşkeş çekiyorsunuz! Neden şimdi?!. Vatandaşımız bunun hesabını mutlaka
soracaktır.
Üstelik, çarpıklıklarınız
bunlarla da bitmiyor. Tasarı kabul edilirse, devletin, bugüne kadar şirketlere
yaptığı fazla ödemeden doğan alacaklarından vazgeçeceğinden söz ediliyor. Bu
nasıl bir iştir?! Bu şirketlerin devletten fazladan aldıkları paraların
toplamı, santralları rahatlıkla satın almalarını sağlayabilir.
Değerli arkadaşlar, bütün
bunlar özelleştirme değil, bir yağmadır! AK Parti Hükümeti, ilk seçimde bunun
hesabını verecektir diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Özdoğan.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen Hüsnü Ordu, Kütahya Milletvekili.
Buyurun Sayın Ordu.
HÜSNÜ ORDU (Kütahya) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Geçici 9
uncu madde üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Geçici 9 uncu madde
tamamen teknik bir madde. Elektrik Piyasası Kanununun önemli hükümlerinden bir
tanesi, tarifelerin maliyet esaslı olması idi, çapraz sübvansiyona yer
verilmiyor idi. Elektrik Piyasası Kanunu da, özellikle kayıp kaçaklardan
kaynaklanan bölgelerarası maliyet farklarının tüketiciye yansımasını önlemek
için tüketiciye destek sağlanmasını öngörmüş idi. Bu konuda, strateji
belgesinde geliştirilen hedeften sonra dağıtım şirketleri oluşturulmuş idi; 21
bölge... Bu 21 bölge içerisinde her bir bölgede, özellikle kayıp kaçakla ilgili
farklı farklı kayıp kaçak oranları olduğu için, bu konunun düzenlenmesiyle
ilgili, bölgelerarası farkları gidermek üzere bir fiyat eşitleme mekanizması
geliştirilmesi öngörüldü. Bu mekanizmada, 31 Aralık 2010 tarihine kadar bir
tarih konuldu. Burada, fiyat eşitleme mekanizmasıyla ilgili, bu bölgeler
arasındaki farklı fiyatlardan, farklı kayıp kaçaklardan dolayı bir sıkıntı
yaşanmaması için, bu bölgede bir çapraz sübvansiyon uygulaması yapılarak, bir
model geliştirilerek, bu modelle ilgili de, kurulun onaylayacağı bir
düzenlemeyle ilgili bir gelişme temin edildi.
Ben, bu şekliyle, geçici
9 uncu maddenin, dağıtım özelleştirmeleriyle ilgili bu sürece olumlu katkı
yapmasını diliyor; hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Ordu.
Geçici 9 uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Geçici 10 uncu maddeyi
okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 10.- Türkiye
Elektrik Ticaret ve Taahhüt Anonim Şirketi, Elektrik Üretim Anonim Şirketi,
perakende satış lisansı sahibi dağıtım şirketleri, Elektrik Üretim Anonim
Şirketinin yeniden yapılandırılmasıyla oluşan gruplar veya kamu üretim
şirketleri arasında, süresi beş yılı aşmamak kaydıyla enerji alım-satımına
ilişkin geçiş dönemi anlaşmaları imzalanır. Söz konusu anlaşmalara ilişkin hak
ve yükümlülükler, üretim ve dağıtım varlıklarının özelleştirilmesine paralel
olarak lisans sahiplerine ait olur.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen, Adana Milletvekili Tacidar
Seyhan.
Buyurun Sayın Seyhan.
CHP GRUBU ADINA TACİDAR
SEYHAN (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, 2 nci maddede
bir önergeyle değişiklik yapıldı. Bu değişiklikten hemen sonra, biz
eleştirimizi dile getirdik. Bu değişiklikle, belli firmalara ayrıcalık tanınıyor
ve bu değişiklikle -borsada işlem görenleri zaten nama yazılı tutamazsınız-
oraya "borsada işlem görenler hariç" diye bir ibare koyarak bunu
kontrolden çıkarıyorsunuz, siz "borsada işlem göremez" ibaresini
koymalısınız dedik.
Ancak, değerli arkadaşlar,
bakın, biz, burada, kanunu daha düzgün bir konuma getirmeye çalışıyoruz. Siz,
önergeyi verirken, maddenin tamamı üzerinde verdiniz, bizim önergelerimiz
dikkate bile alınmadı. Bu biliniyordu çünkü; eğer, maddenin tamamı önergeye
konulursa, diğer önergeler işleme alınmaz. Bu bilerek yapıldı. Cumhuriyet Halk
Partisinin görüşü, anlayışı alınmadan yapıldı. Kimin iradesiyle yapıldı; Sayın
Bakanın ve Komisyonun iradesiyle yapıldı. Bu bir tercih, bu bir siyasî
tercihti. Şimdi, hemen oradan başlayacağım ve kanunla ilgili eleştirilerimi
ortaya koyacağım.
Şimdi, deniliyor ki
"tekriri müzakere yapacağız; burada, bizimle olur musunuz?"
Değerli arkadaşlar,
kayırmacılıktan vazgeçmek için, geri adım atmak için, bizim söylememiz yetmiyor
mu?! Gazetelerden ve medyadan afişe edilmesini mi bekliyorsunuz?! Neden bizim
uyarılarımız dikkate alınmadı?! Şimdi, arkadaşıma diyorum ki -dışarıdaki
söyleşimde Sayın Yıldız'a- doğru mu yanlış mı? "Benim için hâlâ
doğru" diyor. Doğruysa, arkasında duracaksınız. Kimin için doğruysa,
imzasının arkasında dursun. Bu, bir firmaya kayırmacılık değilse -ya da bana
göre, bir firmaya değil. Medyanın da dikkatini çekiyorum; buradan, birçok firma
yararlanıyor- eğer bu bir kayırmacılık değilse, eğer bu kanunda tanımlanan
"ilk müracaat eden" ifadesi, firmalar arasında özel bir statü
sağlamıyorsa, lütfen, önergeyle yaptığınız kanun değişikliğinin arkasında
durun. Eğer kayırmacılıksa, özür dileyin ve düzeltin. Biz bunun bir parçası
olamayız. Biz uyardık, Cumhuriyet Halk Partisi olarak sorumluluğumuzu yerine
getirdik. Cumhuriyet Halk Partisini, kendi yapmak istediğiniz şeyin olmaması
durumunda, kendi hatanızı düzeltecek bir araç olarak kullanmayın. Biz, buna
gelmeyiz.
Bu kanun kökten yanlış
arkadaşlar, kökten yanlış. Bakın, bu kanunun doğru taraflarını anlatamıyor bile
arkadaşlar. Doğru uygulansa bu kanun, dağıtım bölgeleri, kayıp kaçağın en fazla
olduğu, yatırımın en gerekli olduğu yerlerden başlansa, yapılsa; şehir içinde
dağıtımda iletim hatları yenilense, bu eşitleme mekanizmasıyla kayıp kaçak önlenir,
iletim kaçakları önlenir ve halka bu, yüzde 4,5 ile 9 arasında ucuzlama olarak
yansır.
FİKRET BADAZLI (Antalya)
- Bir taraftan yapılıyor.
TACİDAR SEYHAN (Devamla)
- Ama, ben, daha, bir milletvekilinin çıkıp da, bu kanun, bu halka, bu menfaatı
sağlayacak dediğini duymadım İktidardan; diyemiyorlar, yaptığı kanunun
arkasında duramıyorlar. Ben ne söyleyeyim, bunu ben mi söyleyeceğim; söylerim
tabiî, iyi bir şey yapıyorsanız söylerim. Bu kanun doğru yapılırsa söylerim,
İktidar yaparsa; ama, yanlış yapıyorsunuz, bu kanunda kayırmacılık var. Bu
kanundaki planlamanızla Türkiye iyi yere gitmez. Bakın, kanunda birinci, ikinci
sırada Dicle Elektrik Dağıtım AŞ var. Batman'ın, Diyarbakır'ın, Mardin'in,
Siirt'in, Şanlıurfa'nın ve Şırnak'ın olduğu, kayıp kaçağın en yoğun olduğu
yerler. İkinci sırada Van var, Van Gölü Elektrik Dağıtım AŞ… Bitlis, Hakkâri,
Muş ve Van'ın olduğu… Bunlar, bir bölgesel yapılanma içerisinde tanımlanmış
ancak. Siz, kayıp kaçak burada fazla diyorsanız, burada yatırım yapılmasına
ihtiyaç var, önce buraların düzeltilmesi, buradaki iletim kayıplarının ortadan
kaldırılması diyorsanız, lütfen, öncelik sırasını buralara verin. İstanbul
yakasına değil, İstanbul'da Anadolu yakasına, Avrupa yakasına değil;
Sakarya'daki elektrik dağıtım şirketine değil, Ankara'daki Başkent Elektriğe
değil, Marmara'daki Meram'a değil, önceliği kayıp kaçağın olduğu yerlere verin,
ben de sizi takdir edeyim. Türkiye'nin sorununu çözün; ama, siz, bu kanunla ve
yaptığınız planlamayla, önceliği İstanbul ve sermayenin olduğu yere
veriyorsunuz, elektrik dağıtımın en yoğun olduğu yerlere veriyorsunuz. Kaymağı
birine vereceksiniz; TEDAŞ, bu ülkenin kamburunu yine sırtında taşıyacak.
Göreceğiz, göreceğiz hangisini düzelteceksiniz. Çıkın bize söyleyin, önceliği
oraya veriyoruz, biz sizin arkanızda duralım. Bir kişi söylesin çıkıp, ben bunu
oraya aldım diye. Böyle şey olmaz. Türkiye'nin, göz göre göre doğusunu, kayıp
kaçağını teknolojik olarak yapılanması gereken yerlerini, kamu eliyle ihmal
etmenize göz yumamayız; bu birinci yanlış.
İkinci yanlış: 2 nci
maddede hata yaptınız; biz uyardık, dinlemediniz. Düzeltin… Önce, hata mıydı,
değil miydi onu kabul edin, bize söyleyin. Bir de, bizimle uzlaşmak
istiyorsanız, 11 inci maddedeki kayırmacılığı geri çekin. Türkiye'yi zarara
uğratmış yap-işlet-devretleri kayırmaktan vazgeçin. Sadece arazi satışıyla bu
ülkenin çıkarlarını ucuz elektrik olarak geri alacakken, tam ucuzlatacakken
elektriği, bu insanlara vererek, ülkeyi zarara uğratacakları
mükâfatlandırmayın.
Sayın Yıldız "burada
düzeltme yapacağız; ama, bana göre, yine, doğru; yap-işlet-devretlere de vermek
lazım bu hakkı" diyor. Neden vermek gerektiğini ve doğrusunu burada bize
anlatmak zorundadır. Anlatın ikna olalım, arkasında duralım; ama, bunu
anlatamazsınız.
Deniliyor ki: "Biz
kanunda bir değişiklik yapacağız…" Sayın Enerji Bakanına da üç beş sözüm
var; ama, şahsım adına gelen bölümde söyleyeceğim, konuları karıştırmak
istemiyorum, medyanın da dikkatini çekiyorum, dinlesinler; ben ihbar ediyorum
kürsüden.
Değerli arkadaşlar, ülke
zarara uğratılmaya devam ediliyor. Sayın ki, siz oraya bir ibare koydunuz,
birazdan önergeyi getireceksiniz. Dediniz ki: "Bu kanun yayımı tarihi
itibariyle işletmeye geçmemiş olanlar diye bir ibare koyarız, geçmişte devleti
soyanlar bundan yararlanamaz." Önce kabul edin, yap-işlet-devrette
işletmeye geçenler devleti soydu mu soymadı mı? Cumhurbaşkanlığı raporları,
Enerji Bakanlığı raporları ve Sayıştay raporları doğru mu değil mi? Hangisi
doğru?.. Fizibilite raporları yanlış mı doğru mu? Bakanın kabul ettiği gibi ve
buradaki eskalasyonlar yanlış mı yapılmış? Bu ülkede, döviz getireceğim ülkeye,
yatırım yapacağım diyenler, o dövizi bu yatırım için mi kullanmış, yoksa başka
şirketlerine mi aktarmış? Bu yatırım için kullandı deyin, ben belgeleri önünüze
sereyim; yok böyle bir şey.
Arkadaşlar, orada şunu
demeniz işi çözmez -kanuna geliyorum- orada "bu kanunun yayımı tarihi
itibariyle işletmeye geçmemiş olanlar" derseniz işi çözemezsiniz; çünkü,
bu firmalar, bu yap-işlet-devretler, bugüne kadar imtiyaz sözleşmesi gereği
yatırım esnasında kamunun kendisine sağladığı bütün haklardan yararlandılar
zaten. Peki, bu kamu haklarını nasıl geri alacaksınız, nasıl geri alacaksanız
bana söyler misiniz? Siz, kamunun bütün haklarından yararlandırmışsınız, halka
geri dönüşünün önüne hangi anlayışla geçiyorsunuz?! Çekin 11 inci maddeyi; 11
inci maddeyi komisyonda koydunuz, bu kanunla alakası yoktu. 21 bölgeden 20
bölgeyi özelleştiriyorsunuz; 11 inci madde farklı bir şey. Bu, dağıtımın
özelleştirmesi değil, bu, yap-işlet-devretlerin arazi satışıyla devridir.
Bunun, bu kanunla alakası yok. 11 inci maddede bunu yamayarak, 2 nci maddede
bazı şirketlere imtiyaz sağlayarak, siz, sağlıklı bir özelleştirme
yapamazsınız; ama, buraya çıkıp, arkadaşlarım, eğer, bana derlerse ki: Biz,
üretici firmaların dağıtımda da güçlenmesini, rahat satmasını istiyoruz; bunu
yaparken onu da arada halledeceğiz; onu biraz düşünürüm; kim için
halledeceğimizi düşünürüm, kafamda soru olur. Her şey burada. Birazdan kalanını
açıklayacağım, bütün belgeleri. Sayın Fatsa dedi ki: "Belgeyle
konuşun." Ve "kesinlikle" dedi, bir lafını çok yadırgadım
"karakolda doğru söyler, mahkemede şaşar bunlar" dedi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Seyhan,
lütfen, toparlar mısınız.
TACİDAR SEYHAN (Devamla)
- Toparlıyorum Sayın Başkan.
Eğer, doğru
söylüyorsanız, burası halkın huzuru, doğruyu söylediğinizi, burası halk
huzurundaki mahkeme, burada şaşmayın o zaman; burada şaşıyorsanız kamuoyundan
özür dileyin. Getirin, 11 inci maddeyi çekin, 2 nci maddedeki değişiklik
önergelerinizi çekin, doğru ya da yanlış, biz, bu kanunun geçmesine önayak
olalım; ama, bize, arada madde getirerek, dayatmayla, sizin yapamadıklarınızı,
vatanın, milletin, bu ülkenin sırtına kambur olacak yeni düzenlemeleri
yüklemeye çalışmayın; biz, buna ortak olmayız. Lütfen, Sayın Bakan, başka bir
şeye daha geçeceğim, cevap versinler: Arkadaşlar, nasıl ikna olacağım bu
vatandaşın, affedersiniz, kandırılmayacağına?! İşte, elimde belge: Bu Enerji
Bakanlığı vatandaşı kandırıyor. Elimdeki şu sizin imzaladığınız gizli
sözleşmede Sayın Rıza Çiftçi'nin imzası var, 2003 yılında; diyor ki, üçer aylık
dönemlerde, 1 Ocak, 1 Nisan, 1 Temmuz, 1 Ekimde, sözleşmede geçen fiyatlar
yeniden belirlenir, doğalgaz fiyatları. Ocakta düşüş olmuş; vatandaşa düşüşü
martta yansıtmışsınız, iki ay vatandaşın sırtından geçinmişsiniz. Martta artış
olmuş; martta artış olacağını gördüğünüz için, şubatta zammı yapmışsınız. Bizim
görevimiz, kamu eliyle vatandaşı soymak mı?! Belge istiyorsanız, işte belge;
zam tarihleriniz ve Rusya'nın zam tarihleri!.. Bana Sayın Enerji Bakanı nasıl
açıklayacak?!. Ben, bunu, Maliye Bakanıyla mı konuşacağım, kiminle konuşacağım;
nerede bu ülkenin Enerji Bakanı, yok mu?! Eminim, ülkesini seven birsürü insan
var; gelip burada cevap vermek zorunda. Cevap vermesi gereken birsürü soru var
Enerji Bakanının. Şahsım adına söz alacağım, yakındaysa, gelsin lütfen; ben,
Sayın Bakandan cevap bekliyorum.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Seni dinleyen bakan gelebilir mi?!
TACİDAR SEYHAN (Devamla)
- Duyarlılığınızı istiyorum; kanunu geri çekin.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Seyhan.
Madde üzerinde, Anavatan
Partisi Grubu adına söz isteyen, Mersin Milletvekili Sayın Hüseyin Özcan;
buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1099 sıra
sayılı Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 10 uncu maddesi hakkında Anavatan Grubu adına söz almış
bulunuyorum; Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, 1
inci maddeyi konuştuğumuzda ve sonunu bağladığımızda, Türkiye'nin, Mavi Akım
Projesinden dolayı 10 milyar küsur dolar, maalesef, fazla para ödediğini
söylemiştik. İşte, gezdiğimiz yerlerde, bölgelerde -enerjinin öyle bir noktaya
geldiğini- maalesef, serada çalışan, serada üreten insanların elektrik parası
konusunda sıkıntılar çektiğini gördük. İnsanların, enerji konusunda
mağduriyetlerini gördük ve bunlar da, elbette ki, bu Hükümetin halka ödetmiş
olduğu büyük faturalardır.
Değerli arkadaşlar, Mavi
Akımda doğalgazın 1 000 metreküpüne 245 dolar ödendiğini geçen konuşmamızda
söyledim; ancak, İran doğalgazı ise 260 doların üzerinde olduğu iddia
edilmiştir. Kısacası, doğalgaz anlaşmalarında, formülasyon gereği, 2005 yılında
yüzde 50 artış olduğunu söyleyebiliriz, 2006 yılında ise, bu artışların yüzde
25 olacağı tahmin edilmektedir. Türkiye'ye enerji konusunda bu kadar zarar
veren anlaşmaların altında imzası bulunan bu Hükümetin samimiyetinden ve işinin
ehli olmadığından şüphe duymaktayız.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye'de 1 kilovat/saat enerjinin maliyeti, kömürde 3,43 sent, doğalgazda
4,33 sent ve fuel-oilde 4,22 sent gibi yüksek düzeylerde gerçekleşmektedir. Bu,
Avrupa Birliği ülkelerinin en az 5-6 katı düzeyindedir. Arz güvenliği açısından
ülkemizde üretim kaynakları itibariyle optimal bir dağılım sağlanamamıştır.
Mevcut durumda doğalgaza dayalı üretim, mevcut üretimin yaklaşık yarısını
oluşturmaktadır. Doğalgazın tamamına yakını ithal edildiği için, elektrik
enerjisi üretiminde ithal girdilerin payı anormal derecede artmış, dolayısıyla,
dışticaret açığını besler bir konuma gelmiştir. Aynı şekilde yerli maden
yatakları atıl vaziyette beklerken, ithal kömüre dayalı elektrik üretimi yoluna
gidilmiştir.
Değerli milletvekilleri,
doğalgazın ithal bir girdi olmasının yanında, bunun çok büyük bir kısmının tek
bir yabancı ülkeden sağlanması da arz güvenliği açısından tehlike yaratmıştır.
Al ya da öde yükümlülüğü nedeniyle alınan doğalgazın kullanımında sorunlar
yaşanmış, çözüm olarak, ihtiyaç fazlası doğalgazın elektrik üretiminde
kullanılması yoluna gidilmiştir. Bu durum, yerli kaynaklara dayalı linyit ve
hidroelektrik santrallarının atıl kalması sonucunu doğurmuştur.
Değerli milletvekilleri,
diğer yandan, doğalgaz santrallarının hepsi al ya da öde yükümlülüğü
içermektedir. Söz konusu yükümlülüğün gerektirdiği gaz miktarını eritebilmek
için elektrik üretimi büyük ölçüde doğalgaza bağımlı hale getirilmiştir; yani,
doğalgaz ihtiyacı gerçekçi tahmin edilmemiş, alınmak zorunda kalınan doğalgazı
tüketilecek mekanizmalar geliştirilmemiştir.
Örneğin, bugün itibariyle
alınan toplam gazın yaklaşık yüzde 65'i elektrik üretiminde kullanılmaktadır.
Bu oran, doğalgaz üreten ülkelerde bile yüzde 10-15'i geçmemektedir; çünkü,
doğalgaz, esas itibariyle sanayi tesislerinde girdi olarak veya ısınma amaçlı
kullanıma elverişli bir enerji kaynağıdır.
Değerli milletvekilleri,
bütün bunların yanı sıra, Elektrik Üretim AŞ, devlete ait doğalgaz
santrallarında 3,5 sente mal edilen elektriği, özel sektörden 9 ile 13 sent
arasında değişen fiyatlardan almaktadır. Ülkemizdeki en büyük HES'ler ise ancak
yüzde 30 kapasiteyle çalışmaktadır. Bu santrallardaki elektrik üretiminin
maliyeti ise 1 sent civarındadır. Termik santrallarının toplam kapasitesinin
sadece yüzde 16'sı, HES'lerin ise ancak yüzde 30'u kullanılırken, özel doğalgaz
santrallarının kapasite kullanım oranı yüzde 86,2'dir. Daha da önemlisi,
Hükümet, son üç yılda maliyetler yüzde 22 artmasına rağmen -yaptıkları anlaşma
gereği Rusya'dan gelen doğalgazın fiyatı petrole endekslenmiştir- elektriğe zam
yapmamış ve bu görev zararını da iç borçlanmayla finanse etme yoluna gitmiştir.
Bu nedenle de, özel santral işletmecileri de zor durumdadır.
Şimdi, size soruyorum:
Böyle bir ortamda hangi yabancı gelir, Türkiye'ye yatırım yapar?! Kısacası, bu
kanunda da beklenilenler gerçekleşmeyecektir.
Sanayideki elektrik
kullanım fiyatı olarak ise, ülkemiz 9,8 sent ile OECD ülkelerinde 3 üncü
sıradadır. Uluslararası rekabette girdi maliyetleri bakımından en önemli sorun
olan enerjideki bu yüksek fiyat, sanayicinin, asıl, en büyük kâbusu haline
gelmiştir. Bu rakamlar, ABD'de 4,8; Almanya'da 6,5; Yunanistan'da 5,6; Çin'de
3,2 şeklindedir. Yani, enerjide ucuz fiyat uygulamasının olmayacağı hiçbir
düzenlemenin Türkiye'ye faydası olmayacaktır.
Değerli milletvekilleri,
elektrik üretiminde maliyetler ise, HES'lerde 750-1 200 dolar arası, termik
santrallarda 1 600 dolar, doğalgaz santrallarında ise 680 dolar civarındadır.
Maliyetlerin karşılaştırılmasında ise, birim fiyatlar Amerika
Doları/kilovat/saat olarak, HES'lerde 0,0005, termik santrallarda 0,0250, doğalgaz santrallarında ise 0,0300
civarındadır.
Değerli milletvekilleri,
peki, ne yapmamız gerekmektedir; öncelikle, doğalgaza bağımlılığı azaltmak için
üretim santrallarının bir kısmını kamulaştırmalı ve termik santrallara ağırlık
verilmelidir. Peki, bu nasıl olacak diye sorarsanız, onun da maliyetini
birazdan sizlere aktaracağız.
Değerli milletvekilleri,
öncelikle, yapılan anlaşmalar gereği, Türkiye'de, devlet, yap-işlet-devret
anlaşmalı santralarda elektriğin yüzde 100'ünü, yap-işlet anlaşmalı santralarda
yüzde 80'ini belirlenen fiyattan yirmi yıl süreyle satın almak zorundadır.
Yap-işlet-devret sözleşmeli santralar arasında ABD'li Enron'a ait Enron Enerji,
Çolakloğlu'na ait yabancı ortaklı Ova Enerji, Çapan Grubuna ait Doğa Enerji
Santralları bulunmaktadır. Yap-işlet sözleşmeli santrallar arasında ise ENKA ve
Bayındır Gruplarına ait yabancı ortaklı santrallar da bulunmaktadır. Devlet ve
özel sektörde üretilen elektriği satın alan ve dağıtım için TEDAŞ'a veren
Ticaret ve Taahhüt AŞ, tüketilen elektriğin yüzde 42'sini devlete ait
santralardan, yüzde 33'ünü ise özel sektörden sağlamaktadır. Ayrıca, özel
sektörde yap-işlet-devret ve yap-işlet olarak saatte 7 000 megavat üretim
kapasitesi bulunmaktadır. Alım garantili anlaşmalar nedeniyle, devlet öncelikle
buradan gelen elektriği almak zorundadır.
Değerli milletvekilleri,
öte yandan, Türkiye'de bazı doğalgaz çevrim santralları ise, maalesef,
çalıştırılmamaktadır. Örneğin, teknolojisi itibariyle dünyadaki en gelişmiş
doğalgaz çevrim santralları arasında yer alan Bursa Ovaakça Doğalgaz Çevrim
Santralı, enerji fazlası nedeniyle birbuçuk yıldır atıl halde bekletilmektedir.
Ürettiği elektrik enerjisi bakımından Karakaya Hidroelektrik Santralından daha
büyük kapasiteye sahip olan Ovaakça Kombine Doğalgaz Çevrim Santralının
Türkiye'nin enerji fazlasının kapanacağı 2008 yılına kadar çalışması ise, zor
görünmektedir. Yirmibeş yıl ömür biçilen çevrim santralının çalıştırılmama
gerekçesi ise, Türkiye'de elektrik üretiminde önceliğin özel sektöre verilmiş
olmasıdır. Bursa'daki en büyük devlet yatırımı olan ve toplam 604 000 000
dolara mal olan santral, saatte 1 432 megavat elektrik üretebilmektedir. Keban Barajı
saatte 1 328 megavat, Karakaya 1 800, Atatürk 2 400 megavat elektrik
üretmektedir.
Değerli milletvekilleri,
biraz evvel, termik santrallara, yani, kendi özkaynaklarımıza önem vermeliyiz
demiştim. Mesela, bakınız, Yunanistan ürettiği elektriğin yüzde 60'ını kendi
çıkardığı kömürden, asıl olarak linyitten elde etmektedir, Almanya dünyanın en
büyük linyit üreticisidir ve ürettiği elektriğin yüzde 52'sini kömürden elde
etmektedir, Avustralya ürettiği elektriğin yüzde 77'sini, başta linyit olmak
üzere, kömürden elde etmektedir. Elektrik üretiminde kömürün payı Polonya'da
yüzde 94, Çek Cumhuriyetinde yüzde 62, Çin'deyse yüzde 79'dur. Kısacası, kömür
rezervlerine sahip ülkeler kömürü kullanmaktadırlar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özcan,
lütfen, toparlayabilir misiniz.
Buyurun.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
Değerli milletvekilleri, doğalgaz ve petrol ihracatçısı Rusya bile, ürettiği
elektriğin yüzde 19'unu kömürden elde etmektedir. Bunlar, Uluslararası Enerji
Ajansının 2003 yılına ilişkin verileri olduğuna göre, bugün, Türkiye de, bu
konuda, özellikle enerji konusunda daha duyarlı olmak zorundadır; çünkü,
tüketiciye daha sübvanse ederek, özellikle çiftçi ve küçük sanayi sübvanse
edilerek bu rekabette bunlara fazla meydan verilmemesi gerekir ve bunlara
yardımcı olunması gerekir küçük sanayicilerimizin işletmelerine ve sulamayla
ilgili. Bu konuda da Hükümetin duyarlı olacağına inanıyoruz ve bu konuda,
kendileri, öncelikle, bu özelleştirme konusunda, birilerini kayırarak değil, birilerine
güç vererek değil, halkı düşünmek zorundadır; yoksa, Türkiye'de, halk, her
geçen gün rahatsızlanıyor, bu hayat pahalılığı arasında, çiftçiler, neredeyse,
artık, daha yeni bir tesis kurmaktan, yeni bir üretim, yeni bir sera kurmaktan
da kaçıyor diyor; bütün Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Özcan.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen Tacidar Seyhan, Adana Milletvekili.
Buyurun Sayın Seyhan.
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Değerli arkadaşlar, ben, aslında, Adalet ve Kalkınma Partisi adına bir cevap
bekliyordum; ama, şahsım adına konuşurken bir şey söyleyeyim; herhalde,
söyleyecek bir şeyleri yok. Yani, çok ilginç buluyor, çok da yadırgıyorum.
Bakın, size başka bir şey
daha anlatayım arkadaşlar. Az önce bir şey tanımladım ben, bu ülkede kanunu
bile savunamıyor arkadaşlarımız derken. Bu kanunun bu şekilde özelleşmesi
ülkeye hiçbir yarar sağlamaz. Bu kanunu böyle çıkarın, Türkiye'de, ihale
ettiğinizde, yerli firma bulamayacaksınız. Ben, size, bunun özelleştirme değil,
bunun bir yabancılaştırma olduğunu şimdiden ifade ediyorum. Bir yerli firma
bulunsa dahi, bulduğunuz firmanın, ihaleyi alan firmanın bir başka yabancı
firmadan yönetim veya yönetim danışmanlığı almasını zorunlu hale getireceksiniz;
almadan, veremeyeceksiniz ve göreceksiniz, siz, bu saydığım güneydoğudaki
bölgeleri özelleştirmek yerine, belki, sadece bir tane, en kaymağı bol olan
yeri özelleştireceksiniz. Kamuoyuna da söylüyorum; çünkü, bugüne kadar, hiçbir
şey, dediğiniz gibi olmadı.
Bakın, değerli
arkadaşlar, Sayın Bakan diyordu ki… Ben size başka örneklerden vereyim böyle
olmadığını. Güvenmek isteriz; ama, söylediğimiz şu kanun üzerinde: Bu kanunu
geri çekin, komisyona geri çekin, yeniden tartışalım. Dağıtımın özelleştirilmesi,
şu anda, bu uygulamayla, bu anlayışla, Türkiye'de enerjinin çarpık
yapılanmasını önlemez. Dikey bütünleşik yapıyı, üretim ve dağıtımın
özelleşmesini bu yöntemle sağlayamazsınız. Strateji belgesini uygulayacağız
diye Türkiye'yi bir çelişkiler yumağının içerisine sokmayın; çünkü, yapılan
yanlış devam ediyor. Bakın, elimde bir sözleşme var, Sayın Bakanın imzaladığı,
bunun altında Rıza Çiftçi'nin, Mehmet Bilgiç'in imzası var. 19 Aralık 2003
tarihli bu sözleşmenin 7 nci maddesi diyor ki: "Bu tarihe kadar alınan
gazlar yeni formülle hesaplanır. Türkiye'nin ödediği parayla, arasındaki fark,
satıcı tarafından fatura edilir, bir hafta içerisinde bu fark, satıcıya
ödenir." Sayın Bakan, ülkeyi zarara uğratmadınız da, bu farkı bir hafta
içerisinde niye ödediniz?! Bu neyin farkı?! Hani, ülkeyi seviyordunuz?! Hani,
bu ülkeyi zarara uğratmamıştınız?! İşte, imzaladığınız sözleşme…
Bakın arkadaşlar, geçen
konuşmamda cevap alamadım. Gasoil'in oranını yüzde 15'ten yüzde 30'a çıkararak,
trendi yüksek bir ürünü, pay olarak, etkin hale getirerek, formül
değişikliğiyle ülkeyi zarara uğrattınız diyorum, Bakan cevap vermiyor. İşte,
Enerji Bakanlığında çıkarılan tablo... Eğer, Sayın Bakan, bugün, gasoil'in
oranını, diğer dönemlerde zararını listede görüyorsunuz, ben, son 2006 Ocak
ayını söylüyorum. Eğer, gasoil'in oranı yüzde 15'te kalsaydı, 22 dolar, 1 000
metreküpünde Türkiye kâr ediyordu. Şimdi, ben, vatandaş adına, halk adına,
bunun hesabını sormayacağım da, kim soracak?
Sayın Bakan "Batı'ya
bakın, Batı'ya… diyor; Sayın Bakan, Batı'ya bak sen, Batı üç sene sonra
bitiyor. Bu kambur 2023'e kadar Türkiye'nin sırtında.
2023'e kadar, 6 milyar metreküp
yerine, 16 milyar metreküpe fazla para ödemeyi bu ülkeye nasıl layık
görüyorsun?! Niye açıklamıyorsun?! Bu formül değişikliğini ben mi yaptım?!
İşte, bu, yeni formül, masamda da eski formül var. Varsa iki sözleşme, söyle!
Komisyonda bu Bakanınız
itiraf etti, "aynı tarih, aynı sayı, aynı günlü iki sözleşme var. Her iki
tarafça imzalanmış. Böyle bir şey var; ben bunu görünce dehşete düştüm"
dedi. Bunu söyleyen Bakan!.. Basına kapalı oturumda "gördüm ve dehşete
düştüm" dedi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Seyhan.
TACİDAR SEYHAN (Devamla)
- Ben de şimdi dehşete düştüm!..
Sayın Bakan bunu biliyor,
tarafları kamuoyuna açıklamıyor. Sayın Bakan bunu biliyor; bu sözleşmenin
hakkını savunmuyor. Bu ülkenin çıkarlarını korumayanların, o iki sözleşmeyi
diğer ülkelerle imzalayanların, hâlâ, kamu kurumlarında görevli olarak devam
etmesine göz yumuyor. Sayın Bakan, bu ülkeye ihanet edenlerden, bizden önce
hesap sormaktan kaçınıyor.
Eğer, Sayın Bakan bunun
hesabını sormazsa, Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz ve bu ülkenin,
cumhuriyetin evlatları olarak sokaktaki insanlar, seçimde, bu siyasî partiden
de, bu Bakandan da bunun hesabını sorar.
Çıksın, bana,
böyle olmadığını söylesin;
televizyonlar orada... Bu ülkeyi bugün, yüzde 15'i 30 yaparak 22 dolar
zarara uğrattınız Sayın Bakan. Aynı tarih, aynı sayıyla iki sözleşme var
diyerek, siz, bir âcizliği ortaya koydunuz. Siz, bu ülkeyi dolandıranların
yanına kâr kalmasına seyirci kalıyorsunuz. Şeffaf devlet anlayışının gereği,
yürekli bir bakanın, çıkıp, bu ülkeyi soyanlardan, benden önce hesap sorması
lazım. (CHP sıralarından alkışlar)
MURAT YILMAZER
(Kırıkkale) - Komisyonlarda…
TACİDAR SEYHAN (Devamla)
- Komisyonlarda sormanız yetmiyor. Benim gibi çıkın, kimse bunlar, kayırmadan
burada açıklayın. Bizim görevimiz, kayırmacılık değil, bizim görevimiz
ayırmacılık değil, bizim görevimiz, Türkiye Cumhuriyetini bütünleştirmek. Bizim
görevimiz, Kurtuluş Savaşıyla aldığımız değerlere sahip çıkmaktır. Biz böyle
hissederiz; çünkü, biz, Cumhuriyet Halk Partiliyiz. Böyle olmaktan asla
vazgeçmeyeceğiz. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Komisyon adına, Sayın Taner Yıldız söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın Yıldız.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de,
Komisyon adına söz almış bulunuyorum; tabiî, "aslında hiçbir şey
söylenmiyor" cümlesini, "aslında hiçbir şey anlayamıyoruz"
olarak düzeltmekte fayda var. Tabiî, bir kez daha anlatmak istiyorum; ama, bu
sefer daha yavaş ve tane anlatacağım; çünkü, herhalde, konuşma hızından
kaynaklanıyor olabilir. Birkısım tekrarları da anlaşılmadığından dolayı
yaptığımı belirtmek isterim.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, birkısım problemler tespit etmişiz bu ülkede. Nedir o problemler;
bu ülkenin yükünü, enerji yükünü, özellikle, yüzde 16'lık portföyle yüzde
26'lık maliyet oluşturan yap-işlet-devret santrallarına bir çözüm bulmak
gerektiği kanaatini söyledik. Çok doğru; iktidarıyla muhalefetiyle burada
herkes mutabık. Peki, nasıl çözülecek bu; özel hukuk hükümlerine tabi; ya
uluslararası tahkim yoluyla çözülecek veya sulh yoluyla çözülecek. Sulh yoluyla
çözülebilmesinin tek yolu karşılıklı haklardan feragat etmekle olur. Burada da
mutabıkız. Herhangi bir şey anlaşılmazsa, lütfen, ikaz edin, onu tekrarlamak
istiyorum.
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Cevap veririm ben size, rahat konuşun, zamanı gelince.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Devamla) - Peki, şimdi, uluslararası tahkim konusunda
birkısım riskler var diyoruz. Peki, riskler varsa, o zaman sulh yoluyla
çözelim, tamam, sulh yoluyla çözelim diyoruz. Sulha oturduğumuzda, bu sefer
diyoruz ki, siz, yap-işlet-devret santralları, serbest üretici olabilmeniz
için, Anayasanın 48 inci maddesine göre özel hukuk hükümlerine de tabisiniz
mademki; o zaman, oturup bunları beraberce çözelim, halledelim. Çok güzel,
buraya kadar da mutabıkız. Şimdi, adım adım gidiyoruz.
Özel hukuk hükümlerine
tabi olan ve Anayasanın 48 inci maddesine göre karşılıklı, kamu artı özel,
haklarından feragat eden kamu ve özel sektör diyor ki: "Ben, bundan sonra
serbest üretici olacağım." O ana kadar, diyelim ki, 50 000 000 dolarlık yatırım
yapmış, üzerindeki sabit kıymetler özel sektörün. Diyelim ki, yirmidokuz
yıllığına yapmış. Burada onbeş yıllığına, yirmi yıllığına, otuz yıllığına
yapan, değişik statüde, değişik zamanlarda, firmalar var; bu da gayet güzel.
Sabit kıymetleri kendisi yapmış; ama, arazi… Serbest üretici olduğu… Ve devlet
garantisi de kalksın; çok güzel, devlet garantisi de, alım garantisi de
kalkıyor.
Komisyonda, muhalefetten
arkadaşlarımızın sunduğu çok güzel cümleler var. "Bu çalışmaları başarılı
buluyoruz. Bu çalışmalarda devlet alım garantilerinin kalkmış olması önemli bir
aşamadır" diyor arkadaşlarımız; çok doğru. Peki, alım garantisini
kaldırmak için serbest üretici statüsüne ulaştı; ama, arazi devletin. Bu,
devletin arazisini nasıl özel sektöre, kendisine vereceğiz; şimdi bunu
konuşuyoruz, geçici 11 bunu kapsamaktadır.
Nasıl yapıyoruz…
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Sayın Yıldız…
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Devamla) - Müsaade edin… Bana verilen süre çok kısıtlı.
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
"Yanlışımı söyleyin, düzelteyim" dediniz…
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Devamla) - Eğer, Sayın Başkanım, derseniz… Bir 5-7 dakika
artı koyun, hepsini detaylıca anlatacağım.
Şimdi, geçici 11 diyor
ki, eğer, bu şirketlerden, yap-işlet-devret modelinden serbest üretici kısmına
geçmişse herhangi bir şirket, bunun arazisini, sizin, o özel sektöre
verebilmeniz için, şu anki cari kanunlar şunu der: Gidip kıymet takdiri yapar,
o arsanın rayiç bedelini kıymetlendirir ve üzerindeki sabit kıymetleri de kıymetlendirmek
zorundadır, eğer, siz, bu kanun tasarısına bu maddeyi eklemezseniz diyor.
Eklemeyelim, ne olur; bir şeyin olurundan daha ziyade hep olmazıyla uğraşıyoruz
ya, ne olur eklemezsek; şu olur: Siz, o araziyi ona verebilmek için mükerrer
satış yapmak zorunda kalırsınız. 50 000 000 dolar üzerinde yatırım yapmış, arsa da diyelim ki 3 000 000 dolar olsun; o
3 000 000 doları alırsınız, artı 3 000 000 dolardan ayrı olarak kaç yıl olmuş o
işletmeyi yapalı, amortisman bedellerini itfa etmek için artı sabit kıymetlerden
de bedel koyarsınız, o da 7 000 000 dolar olsun; o arsayı, siz, o özel
teşebbüse 10 000 000 dolara satarsınız. Peki, şimdi, neyse, kamunun
varlıklarını korumak için, kamunun hakkını yedirmemek için, biz, bunu 10 000
000 dolara satalım, kamunun herhangi bir zararı yok; peki, özel sektörün
hakkını nasıl koruyacağız?! Kamunun hakkını korumak demek özel sektörün hakkını
çiğnemekten geçmiyor. Tabiî ki, biz, AK Parti Hükümeti olarak, hiçbir kamunun
hakkının bir damlasını bile vermeyiz, verdirmeyiz; ama, bu özel sektörün,
özellikle piyasanın serbestleşmesiyle alakalı yapılacak çalışmada, müsaade edin
de, özel sektörün portföyünü artırırken onun hakkını da yemeyelim.
Şimdi, geçiyorum, bu,
işletmeye geçmemiş olanlarla alakalı… İşletmeye geçmiş olanlarla alakalı
söyleyeceklerim şunlar: Şimdi, bir de diyoruz ki biz: Bu arsa kendi üzerinde
kalsın. Üçüncü bir seçenek de o, muhalefetin özellikle sunduğu seçenek o;
bırakın üzerinde kalsın… Peki, o zaman "ee, kardeşim, hem yap-işlet-devret
modelinden serbest üretime geçmiş, hem de devletin malını kullanıyor
bilâbedel" derseniz nasıl cevaplanacak bu?! Hem ona "hayır" hem
buna "hayır." Böyle olmaz arkadaş; bunun çözümünü söylemek
zorundasınız!
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Hemen söyleyeceğiz.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Devamla) - Onun çözümünü muhalefetten bekleyemediğimiz
için çözümünü sunuyoruz.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Hemen gelip anlatacağız.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Devamla) - Ben anlatayım… Anlatayım…
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Ama, doğru anlatın.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Devamla) - Şimdi, bakın, biz, bu kanun tasarısının
kanunlaşmasında, mutabakat sağlansın adına, işletmeye geçmiş olanlarla alakalı
kısmı geri çekiyoruz.
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Başka neyi geri çekiyorsunuz?!
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Devamla) - Aslında, işletmeye geçmiş olanlarla alakalı
kısmı çekmeyebilirdik de…
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Çekmeyin o zaman…
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Devamla) - Konunun statüsünden, konunun haklılığından
kaynaklanmıyor bu.
Anlatayım… Anlatayım…
BAŞKAN - Sayın Seyhan...
Lütfen…
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Devamla) - Siz, işletmeye geçmiş olanlarda 50 000 000
dolar olsun ve yirmi yıllık işletme süresi olsun, yirmi yıl sonra da devlete
tekrar rücu ettirecek olsaydı… Biz bunun amortismanlarını nasıl itfa ederiz?..
Düz bir…
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Bunlar ülkeyi soydular Sayın Yıldız!..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Devamla) - Aynen… Ben de katılıyorum.
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Bunlar ülkeyi soydular!..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Devamla) - Aynen katılıyorum da, onun çözümünü bulmak
lazım.
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Soyguna katılıyor musunuz?! Bir daha mı soyduracaksınız?!
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Devamla) - Bakın, Sayıştay enerji raporunda verilen
detayların hepsini, biz, orada, 9,5 saate yakın görüştük Plan ve Bütçe
Komisyonunda.
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Soygunsa, gereğini yapın...
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Devamla) - Onun gereğini yapmak nasıldır; bunu, sırf
istemekle bitmiyor…
BAŞKAN - Sayın Yıldız,
lütfen, Genel Kurula hitap eder misiniz.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Devamla) - İstemek kadar, bunların…
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Bize anlat…
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Çok anlıyorsun!..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Devamla) - Bakın değerli arkadaşlar, bu kanunun,
özellikle Sayıştay enerji raporunun gereğini istemek kadar… Ben, bu vatanı
seviyorum demekle bu vatan sevilmiyor yalnızca, onun gereğini yapmak
zorundasınız.
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Yapın… Yeter ki yapın…
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Devamla) - Hiç çözüm bulmayın; ne onu yapın ne bunu yapın,
ondan sonra da bu sektör ilerlesin!.. Böyle olmaz arkadaş.
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Üçbuçuk yıldır iktidarsınız…
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Devamla) - O yüzden, iktidarın sorumluluğuyla,
muhalefetin rahatlığını ayırt etmek lazım. Ben, özellikle, nezaketin istismar
edildiği noktalarda bu cümleyi kullanmak zorundayım.
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Hiç alakası yok.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Devamla) - Kesinlikle çok alakası var.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Muhalefet sıralarına geçin, biz iktidar olalım.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Devamla) - Bakın, ne olur, yirmi yıllığına bir işletmeyi
kurduğunuzda, bunun amortismanını nasıl geri alırsınız?.. Dört yıl sonra, bunu
geri almak istediğinizde… Biz, geçici 11'deki verdiğimiz önergeyle şunu
söylüyorduk: Devlete… Devletin ödediği para kadar, bunlar faizlendirilerek,
güncellendirilerek ve eskale edilerek, bunlar tekrar geri alınır. Devletin,
burada bir kuruş zararı olmaz; ama, dediğim gibi, mutabakat adına, biz, bunu
geri çektik.
Bakın, şimdi
söyleyeceğim, nasıl olur: Özellikle, kredi bulma aşamasında, hani 10-12 sentten
şikâyet ediyoruz; doğru, yüksek bir fiyat; bunu nasıl indireceksiniz? Son
yıllarda yarım sente kadar iniyor bunlar, yirmi yıl içerisinde; 12 sentten
başlıyor, hızlı düşen bir eğriyle, 0,5 sente kadar iniyor, öyle firmalar var.
Biz diyoruz ki: Bunun ilk dört yıl içerisinde, bu firmaya nasıl ödenmişse, 12
sent üzerinden ödenmişse, bu sent değerleri üzerinden faizlendirilerek geri
alınır. Eğer biz bunu söylemezsek nasıl geri alınır bu; düz bir eğriyle alınır;
ortalaması eğer bunun 5 sentse, 5 sent üzerinden, 4'le çarpılır ve devlet daha
da zarara uğrar. Bu detaylara girdiğinizde bu iş anlaşılmıyor diyorsunuz; bu
detaylara girmeden de, bunları çözemezsiniz…
Şimdi bakın, dediniz ki:
Hizmet alım yoluyla da yapılabilirdi bu. Evet, denedik biz, hizmet alım
yoluyla… Ben size rakamları vereceğim, hizmet alım yoluyla, 2004 yılında satın
alınan 300 000 000 YTL'lik enerji bedelinin 25 000 000 YTL'si tahsil edilmişti.
Hizmet alımlarına geçildi, 2005'te son üçbuçuk ayda ilgili firma 50 500 000 YTL
tahsilat yaptı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Yıldız,
lütfen toparlayabilir misiniz.
Buyurun.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
TANER YILDIZ (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.
1.9.2005 ile 31.12.2005
arasında 50 500 000 YTL tahsilat yaptı, bir yıldaki 25 000 000 YTL'ye karşılık.
Siz, bu dağıtım özelleştirmeleri ne işe yarayacak diyorsanız hâlâ bu rakamı
verdikten sonra, ben o kısmına pes derim.
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Sayın Yıldız, bu firma hangisi?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Devamla) - Bir şey daha söyleyeceğim. Burada, peki, kayıp
kaçak oranları…
Ya firma önemli değil…
Siz deyin ki (A) firması, ben diyeyim ki (B) firması…
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Hayır, açıklayın da, bilelim…
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Devamla) - Önemli değil…
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Önemli…
BAŞKAN - Sayın Yıldız,
lütfen karşılıklı konuşmayın.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Devamla) - Şimdi bakın, kayıp kaçak oranlarını siz
taahhüte alıyor musunuz dendi; evet, tabiî taahhüte alıyoruz. Kayıp kaçak
oranlarıyla alakalı söyleyeyim ben size: EPDK'ya sunulan tarifeler içerisinde,
dağıtım şirketi tarife içerisinde yer alan hedef kayıp kaçak oranlarının
altında gerçekleşme sağlanırsa kazanç elde edilecek, hedef kayıp kaçak
oranlarının üzerinde gerçekleşme sağlanırsa, o firma, kendi özkaynaklarından
zarar edecektir, kendi cebinden verecektir yani. Peki, ben, kayıp-kaçak
oranlarında bu taahhütlerini yerine getirmeyen firmaya, kendisine bu zararı
rücu ettiriyorsam, burada, devletin -daha ne- alacağı var, vereceği yok.
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Kastettiğiniz Set Elektrik mi Kayseri Elektrik mi?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Devamla) - Bizim işimiz isimlerle değil; prensiplerle
alakalı konuşuyoruz.
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
İsim verin de bilelim!
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Devamla) - Yatırımlar dediniz, bu yatırımlar yapılmazsa
ne olur? Ben size söyleyeyim yatırımlar yapılmazsa ne olur; 4046 sayılı Kanun
çerçevesinde yapılan özelleştirme sonrası -Sayın Başkanım, toparlıyorum-
elektrik dağıtım tesislerinin iyileştirilmesi, güçlendirilmesi, rehabilite
edilmesi ve yapılan yatırımların mülkiyetinin kamuya ait olmasıyla beraber, bu
sağlanacak yatırımlar, eğer, teklif edilmiş olmasına rağmen yapılmıyorsa ve
onaylanmış yatırımlar gerçekleşmediği takdirde, lisans iptal edilerek tekrar
ihale yapılır. Demek ki, bir yaptırımı varmış bunun. Ben yatırımı kafama göre
yaparım, kafama göre yapmam diye bir şey yok. Buraya giren, bu ihaleye giren
firmalar, bütün bu…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Devamla) - Sayın Başkanım, toparlıyorum, müsaadenizle
toparlıyorum. Yeterince anlaşılmadığına istinaden söylüyorum Sayın Başkanım.
Eğer, bu ihaleye giren
firmalar, bu şartnameyi okuduktan sonra yatırım yapmıyorsa, bütün verdikleri
teminatlar irat kaydedilerek lisansları iptal edilir. Bundan daha öte bir
yaptırım var mı değerli arkadaşlar, ticarî yaptırım?
Şimdi, bunları yok
sayarak, bunlar ne getiriyor, bu kanun ne getiriyor derseniz, hele hele kanunun
bitmesine yakın bunu söylerseniz; ben, gerçekten hayrete düşüyorum, hatta
dehşete düşüyorum.
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Baştan beri söyledik!
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Devamla) - Bakın, daha başka ne getirir.
Üretim portföylerinin,
dağıtım şirketleri özelleşmeden, hatta zamanlaması, strateji belgesinde
eşzamanlı yapılmıştır bunlar, hem üretim şirketleri hem de dağıtım şirketleri,
neredeyse 2006'nın sonuna kadar, 2007'nin ortalarına kadar, bu portföyler
oluşturulduktan sonra karşılıklı özelleştirilecekler; yani, dağıtım şirketinin
özelleşmesini gören üretim şirketleri, malı nereye satacaklarını -maldan kastım
elektrik- elektriği nereye satacaklarını, hangi özel sektörde hangi anlaşmayı
yapacaklarını bilmekte olacaklar. Dolayısıyla, belki de dağıtımı yapacak
firmalar portföylerinin bir kısmı kadar üretim yapacaklar, üretim yapan
firmaların bir kısmı, müşteri garantisi olması açısından ve modern
pazarlamacılık anlayışına da uygun olarak dağıtım şirketleri alacaklardır;
yani, bunun, piyasanın serbestleşmesi, bırakın AB direktiflerini bir kenara,
kendi özel sektörünüzde… Şikâyet diyoruz, hani, 1,5 milyar dolarlık yıllık
zarar ediyoruz diye. 1,5 milyar doların dağıtım hizmetlerinden dolayı
kazanılmasıyla beraber, bunlar yatırıma dönecek.
Aynı zamanda, OECD
ülkeleri de örnek gösterilir sürekli; kişi başına düşen elektrik tüketimi şu
kadar, bizde üçte 1'i, AB'de ikide 1'i. Sürekli, bunlara ulaşmak için, bu
hedeflere ulaşmak için nasıl bir gayret göstermemiz lazım; piyasanın
serbestleşmesiyle beraber bunları ancak yapabilmemiz lazım. Serbestleşmeden
bunlara ulaşabilmek, kamu eliyle ulaşabilmek, yıllardan beri denediğimiz
şekliyle mümkün olamamaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Yıldız,
lütfen, teşekkür için buyurun.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Devamla) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Yıldız.
Madde üzerinde, şahsı
adına söz isteyen Hüsnü Ordu, Kütahya Milletvekili.
Buyurun Sayın Ordu. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
HÜSNÜ ORDU (Kütahya) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım adına söz almış bulunuyorum,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, tabiî, geçici 10
uncu madde üzerinde şahsım adına söz aldım; ama, sevdiğim, takdir ettiğim bir
arkadaşımın, bir değerli milletvekilinin, birtakım konuları sunarken, burada,
çok samimî olarak birtakım gerçekleri de atladığını bu konuşmamda ifade etmek
istiyorum.
Şimdi, bu hususlar
şunlar: Türkiye'de 4628 sayılı Yasa çıkmadan evvel, sizin ifade etmeye
çalıştığınız, Sayıştay raporunda fiyat yönüyle eleştirilen, ülkenin zarara
sokulduğu iddia edilen şeylerin hepsinin altına bu AK Parti milletvekillerinin
ve Hükümetinin tamamı imza atar; bunda hiçbir şüphe ve şek yok; ancak, bütün bu
uygulamalar, AK Parti Hükümeti döneminde olmamıştır.
Şimdi, öyle bir sunum var
ki, bu sunumla ilgili, sanki, bu dönemde yapılan şeylerin düzeltilmesiyle
ilgili, yeniden revize edilmesiyle ilgili çok önemli tespitler hiç
yapmıyorsunuz. Bu sorun nedir; Sayıştay raporunda ifade etmiş, demiş ki:
Fizibiliteler verilmiş, bunlar iyi etüt edilmemiş, işte isim de vermiş, Trakya,
Univar, Ova; buralarda şu kadar kamu zararı var. Kaldı ki, bu rakamlar
tartışılabilir. Teknik şeylerdir, bunları düzeltin. Peki nasıl düzelteceğiz?
Sonuç bölümünde diyor ki, Sayıştay raporunda bu raporu hazırlayan değerli
uzmanlar: "Müzakere edin, çözmeye çalışın, bunları düşürün. Bütün bunları
deneyin, yapamazsanız, özel hukuk hükümlerine göre düzenlenmiş sözleşmedeki
tahkim hakkınızı kullanın." Söylediği bu. Şimdi ben soruyorum: Bu ülkede,
geçtiğimiz dönemde, RTÜK Kanununa göre, ilgili fıkrasına göre, Soma Süzer'de
Süzer Holdingin, Danıştayca, bir kanunu, maddeye ve gerekçeye dayanarak iptal
etmiş olduğu bir sözleşme aktiyle ilgili tahkimi içeren ICC'de, uluslararası
tahkimde bu ülke çok ciddî miktarda bir tazminat ödemeyle karşı karşıya
bırakılmıştır. Kaldı ki, gerekçeleri böyle eften püften şeyler değil,
Danıştayın gerekçesinde RTÜK Kanununa muhalefetten dolayı iptal olmasına
rağmen, Yatağan, Yeniköy, Kemerköy'de 90 000 000 dolar, bu ülke, tazminata mahkûm
olmuş. Soma Süzer'de, RTÜK Kanununa ve Danıştayın gerekçeli iptaline rağmen, 30
000 000-35 000 000 dolar, başka yerlerde başka zararlara… Şimdi, siz bir kamu
görevlisi düşünün… Enerji Bakanlığı… Ne öneriyor CHP?
Sayıştay raporunda diyor
ki: "Mutabakata varın." Hangi gerekçelerle, hangi fiyatla bu işi
mutabakata vardıracak kamu görevlisi?
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Birazdan anlatacağım.
HÜSNÜ ORDU (Devamla) -
Sayıştayın söylediği, rapordaki rakamlarla mı? Bu rakamları kabul etmediğini
varsayalım, elinde taş gibi ICC'ye gidebilecek bir sözleşme akti var
firmaların. Kabul etmezse diyor ki -Sayıştay veya siz öyle diyorsunuz herhalde-
"Gidin kardeşim tahkime." Tahkimde, doğan zararları kim, nasıl
ödeyecek? Kişisel tazmin ve rücuyla ilgili dönüşümü nasıl ayarlayacağız? CHP
çıksın bunlara cevap versin. (AK Parti sıralarından alkışlar)
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Biraz sonra cevap vereceğim.
HÜSNÜ ORDU (Devamla) - Bu
iş o kadar kolay değil Tacidar Bey; yani, bu iş o kadar kolay değil.
Dolayısıyla, Enerji Bakanlığı bürokrasisine, Enerji Bakanlığına… 4501 sayılı
Yasayla özel hukuk hükümlerine göre sözleşme akti yapılmış bizim dönemimizden
evvel. "Bu sözleşmeleri çözemezsen bu fiyatlarla tahkime git" önerisi
son derece tartışılır bir öneri; bunun altından kimse kalkamaz, CHP de kolay
kolay kalkamaz.
MEHMET ALİ ARIKAN
(Eskişehir) - Biz kalkarız, kalkarız.
HÜSNÜ ORDU (Devamla) -
Dolayısıyla, burada, bu gerçekleri iyi ifade etmek lazım. Bu işin çözümü için
bu önergede birtakım teklifler gündeme getirildi; amaç şuydu…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ordu,
lütfen, toparlayabilir misiniz.
Buyurun.
HÜSNÜ ORDU (Devamla) - Bu
yap-işlet-devretlerde düşündüğümüz, faizleriyle beraber ödediklerimizi geri
almaktı; ancak, bu da tartışılır bir şeydir. Biz, geçici 11 inci maddede
önergeyle bunu düzeltiyoruz, bununla ilgili düşüncelerimi geçici 11 inci
maddede ifade edeceğim. Dolayısıyla, burada "geçici 11'le ilgili, maddenin
tamamını geri alın, bu yasayı tamamen geri alın" demek de doğru bir yaklaşım
olmaz; bu işin sorunları başka yerlerde.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Ordu.
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Sayın Başkan…
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Seyhan.
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Sayın Başkan, adımı kullanarak, Sayın Konuşmacı -defalarca- "bu konuya
çıkın cevap verin, bu iş sizin söylediğiniz gibi değildir" dedi.
"Bunun menşeini açıklamak zorundasınız" gibi kelimeler etti. Ben bu
konuda bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Seyhan, ne
diye sataştı size? (CHP sıralarından "çıkın, açıklayın dedi" sesleri)
Sayın milletvekilleri,
lütfen…
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Efendim "çıkın açıklayın; sizin yaptığınız açıklama doğru değil; hiçbir
öneriniz yoktur bu konuda" dedi. Halbuki, önerilerimin nerede olduğunu,
hangi anlayışta olduğumu anlatmıştım; ben, bir ifadeyle buna açıklık getirmek
istiyorum müsaade ederseniz.
BAŞKAN - Sayın Seyhan,
burada sataşma nerede?!
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Efendim, daha nasıl sataşacak?!
BAŞKAN - Ben bir sataşma
göremiyorum burada.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Çarpıtma var Sayın Başkan.
BAŞKAN - Lütfen, Sayın
Seyhan...
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- İfadesi çarpıtıldı.
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Sayın Başkan, çarpıtma var; benim sözlerimi çarpıtarak…
BAŞKAN - Tutanakları
getirttireceğim Sayın Seyhan.
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Getirttirin efendim.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, madde üzerinde 10 dakika süreyle soru-cevap işlemi
yapılacaktır.
Sayın Ülkü, buyurun.
HAKKI ÜLKÜ (İzmir) -
Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakana sormak istiyorum. Gerçi, Enerji
Bakanı burada olsaydı, herhalde daha bir anlamlı olurdu; ama… Elektrik ihraç
etmek isteyen şirketler şu anda hangi yöntemle belirlenmektedir? İhaleyle
belirleme uygulamasına başlanmış mıdır?
Şu anda Irak'a elektrik
ihraç eden şirketler hangileridir? İhracatçı tek şirket KARTET olduğu halde,
LPG Kanununda geçen yıl yapılan değişiklikle, bu şirkete elektriği 1,2 sent
daha ucuza alma olanağı tanınmasıyla hazinenin yıllık 100 000 000 dolar zarara
uğratılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu şirketin şu anda
Irak'a yaptığı elektrik ihracatının miktarı nedir?
Bu şirket Irak'a elektrik
enerjisi ihraç etmek için gerekli teknik kapasiteye sahip midir; değilse, hangi
kamu kurumunun imkânlarını hangi şartlar altında kullanmaktadır?
İletim hatları, Elektrik
Piyasası Kanununa göre tamamıyla kamu tekelinde bulunduğuna göre, KARTET adlı
şirket, Irak'a elektrik ihraç ederken iletim hatlarını kullandığı için TEİAŞ'a
ya da Bakanlığınıza bağlı başka kurumlara bir bedel ödemekte midir?
Bu kanun tasarısıyla,
mesela, KARTET gibi ihracatçı şirketlere ne gibi imkânlar tanınmaktadır?
Elektrik ihraç etmek isteyen farklı şirketlerin çeşitli yöntemlerle baskı
altında tutulup engellendiğine dair iddialar vardır. Bunlar doğru mudur?
Bir de, Sayın Komisyon
Üyesi Taner Beyin algılama konusundaki sözlerini de kınadığımı söylemek
istiyorum.
BAŞKAN - Lütfen, Sayın
Ülkü…
HAKKI ÜLKÜ (İzmir) -
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum.
Sayın Aslanoğlu, buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Sayın Başkanım, yap-işlet-devretle inşa edilen santrallarda, acaba,
ne kadarının malzeme ve mühendislik hizmetleri Türkiye'den temin edildi; yoksa,
bu santralların malzemeleri ve mühendislik hizmetleri, kredi veren ülkelerin
firmalarına verme zorunluluğu var mıydı ve bu firmalar, o krediyi veren
ülkelerin kuruluşları mıdır? Artı, bu santralların maliyetleri, acaba, dünya
standartlarıyla karşılaştırıldı mı? Bundan, bu kredilere ödenen ön ödemeler,
filer ve faiz oranları, acaba, dünyadaki faiz oranlarıyla karşılaştırıldı mı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Aslanoğlu.
Sayın Seyhan, buyurun.
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Bakana soru yöneltmek istiyorum.
Birinci sorum:
Yap-işlet-devret modellerinde, geçmişe dönük, bu ülkenin zarara uğratıldığı
tespit edilmiştir. Acaba, Hükümetiniz, bugüne kadar, üçbuçuk yıllık görev
süresi içerisinde bunlarla ilgili ne gibi uygulamalar yapmıştır?
İkinci sorum: Mavi Akımda
gasoil'in oranının yüzde 15'ten yüzde 30'a çıkarıldığı konusundaki bizim
iddiamızı kabul ediyor musunuz? Bunun, ülkeyi ne kadar zarara uğrattığını
düşünüyorsunuz?
Üçüncü sorum: Sayın
Bakan, kapalı toplantıda, aynı tarih, aynı sayı ve aynı günlü iki farklı
sözleşmenin olduğunu söyledi. Bu sözleşmelere imza atan kamu görevlileri
kimlerdir? O dönemin sorumluları kimlerdir? Üçbuçuk yıldır kamuoyundan bu
gerçek neden saklanmıştır? Bunun hakkında hangi hukukî işlemler yapılmıştır?
Bundan sonra bunu kamuoyuna açıklamayı düşünüyor musunuz?
Daha süremiz bitmedi.
Dördüncü sorum şudur:
Yine, Sayın Bakan, birçok şeyi ifade etmişti, Sayın Yıldız da "bir öneride
bulunun" dedi. Enerji Bakanımız "yap-işlet-devret modellerinde
anlaşmalı firmaların destekçileri arasında Eximbank gibi dev firmalar var"
dedi. Bu firmalardan, Enerji Bakanımızın söylediği firmalardan kaç tanesinden
daha Türkiye Cumhuriyeti korkarak gerçeği açıklamaktan uzak kalacaktır?
Cevaplandırmanızı istiyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Seyhan.
Sayın Bakan, buyurun.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Aslanoğlu ve Sayın
Seyhan'ın sordukları soru, konuşulan maddeyle ilgili olmadığı için
cevaplandırmam mümkün değildir.
Teşekkür ederim.
HAKKI ÜLKÜ (İzmir) -
Diğeri?..
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Sayın Ülkü'nün sorusu vardı.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Başka soru olmadığı için…
Madde üzerinde 5 adet
önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra, aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 6 ncı
maddesinde yer alan geçici 10 uncu maddenin sonuna aşağıdaki cümlenin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Faruk Çelik |
Fahri Çakır |
Şükrü Önder |
|
Bursa |
Düzce |
Yalova |
|
Şevket Orhan |
Alaettin Güven |
İsmail Bilen |
|
Bursa |
Kütahya |
Manisa |
"Bu anlaşmalar damga
vergisinden müstesnadır."
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1099
sıra sayılı yasanın geçici 10 uncu maddesi-nin sonuna gelmek üzere aşağıdaki
ifadenin eklenmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Nuri Çilingir |
Bihlun Tamaylıgil |
|
Malatya |
Manisa |
İstanbul |
|
Gürol Ergin |
|
Mesut Özakcan |
|
Muğla |
|
Aydın |
"Geçici Madde 10-
Perakende satış lisansı sahibi dağıtım şirketleri tabiî afete uğrayan
bölgelerdeki üretici ve belediyelerin borçlarını Bakanlığın alacağı karar
doğrultusunda ertelemek zorundadır."
BAŞKAN - Üçüncü önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1099
sıra sayılı yasanın geçici 10 uncu maddesinin sonuna gelmek üzere aşağıdaki
ifadenin eklenmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Nuri Çilingir |
Bihlun Tamaylıgil |
|
Malatya |
Manisa |
İstanbul |
|
Gürol Ergin |
|
Mesut Özakcan |
|
Muğla |
|
Aydın |
"Geçici Madde 10-
Perakende satış lisansı sahibi dağıtım şirketleri, belediye sınırları ve
köylerimizdeki sokak aydınlatmaları için tüketilen elektrikten herhangi bir
ücret almayacaktır."
BAŞKAN - Dördüncü
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1099
sıra sayılı yasanın geçici 10 uncu maddesinin sonuna aşağıdaki ifadenin ilave
edilmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Abdulkadir Ateş |
Ensar Öğüt |
|
Malatya |
Gaziantep |
Ardahan |
|
İsmet Atalay |
|
Abdurrezzak Erten |
|
İstanbul |
|
İzmir |
"Geçici Madde 10-
Perakende satış lisansı sahibi dağıtım şirketleri özelleştirme ile birlikte
şirket merkezlerini bölgesinde en fazla tahsilat yaptıkları ile taşırlar ve
tahsil edilen vergiler yine tahsilat oranları dikkate alınarak yerel
yönetimlere dağıtılır."
BAŞKAN - Son ve en aykırı
önergeyi okutup, işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1099
sıra sayılı tasarının 4628 sayılı Kanuna geçici maddeler eklenmesini öngören 6
ncı maddesinde yer alan geçici madde 10'un sonuna aşağıdaki fıkranın
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
M. Akif Hamzaçebi |
Kemal Kılıçdaroğlu |
Birgen Keleş |
|
Trabzon |
İstanbul |
İstanbul |
|
Tacidar Seyhan |
Gürol Ergin |
A. Kemal Kumkumoğlu |
|
Adana |
Muğla |
İstanbul |
"Mevcut sözleşmeleri
kapsamında faaliyet göstermekte ve hisse senetleri İstanbul Menkul Kıymetler
Borsasında işlem görmekte iken bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce
imtiyaz sözleşmeleri iptal edilerek görevleri kaldırılan enerji şirketlerinin
görevli oldukları bölgelerde üretim ve dağıtımla görevlendirilecek olan
şirketlerde; imtiyaz sözleşmeleri iptal edilerek görevleri kaldırılan enerji
şirketlerinde yönetim ve denetim hâkimiyetini doğrudan ve dolaylı olarak tek
başına veya birlikte elinde bulunduranlar ile bunlarla birlikte hareket
ettikleri yetkili makamlarca tespit olunanlar dışındaki ortakların İstanbul
Menkul Kıymetler Borsasından iktisap ettikleri pay oranları ve sermaye
değerleri ayrıca bir bedel ödemeye gerek kalmaksınız korunur. Bu maddenin
uygulanması ile ilgili esaslar Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının görüşü
üzerine Sermaye Piyasası Kurulu tarafından belirlenir."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Kayseri) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Sayın Seyhan konuşacak.
BAŞKAN - Sayın Seyhan,
buyurun.
FİKRET BADAZLI (Antalya)
- Gerekçeyi okutun.
BAŞKAN - Sayın Badazlı,
lütfen…
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çözülmesi gereken bir sorun var; imtiyaz
sözleşmelerine el konuldu. Konu, özellikle Çukurova'da, Kepez'de. Özellikle
rica ediyorum, bu konu çözülmeli. Burada mağdurlar vardır. Tabiî, burayı
işletenler bu ülkeye ciddî zarar verdiler. El koymanın doğruluğu, yanlışlığı
üzerinde bizim bir itirazımız yok. Bu ülkeye zarar verenlerin, herkesin
cezalandırılmasından, kamunun haklarının korunmasından yanayız; ama, ÇEAŞ ve
Kepez'de 17 000 mağdur var. Birikimlerini, çocuklarının geleceklerini,
ceplerindeki parayı biriktirerek, birikime dönüştürerek, namuslu vatandaşlar,
götürüp, buraya yatırıp ortak olmuşlar. Bu arkadaşlarımızın sorunları, Uzanlara
hak sağlanmamak için yıllardır çözülmüyor. Bunların mutlaka çözülmesi lazım. Bu
konuda SPK'nın teklifi var Hükümete. Lütfen, bu teklif doğrultusunda, 17 000
masum vatandaşın, 17 000 mağdurun sorununu çözün, bunun çözümünde bizden yardım
alın. Sizden istediğim -önerge, niteliği açısından bunu çözer, çözmez, buna
katılmıyorsanız, kanun daha geçmedi- gelin ÇEAŞ, Kepez'deki 17 000 masum
vatandaşın birikimlerinin elinden alınmasına neden olan bu kamu iradesinde
namuslu vatandaşları koruyacak kanunu birlikte çıkaralım. Yazık bu insanlara.
Sosyal devlet olarak, bu ülkenin namuslu, dürüst insanlarının birikimlerini
onlara iade edecek çözümleri biz bulamazsak, bunlar, sosyal devlete, yani,
kamuya inancını nasıl devam ettirecek, bana söyler misiniz?! O 17 000
içerisinde siz de olabilirdiniz. Sizin inancınız kalır mıydı?! Üçbuçuk yıl buna
seyirci kalmış olmanın hesabını biz sokaktaki namuslu vatandaşa verebilir
miyiz?! Böyle bir şey var mı?! Peki -biz bunları defalarca söylüyoruz- neden dikkate
alınmamasını İktidar bir algılama eksikliği olarak görmüyor da, bizim
muhalefetimizi, son derece nezaket içermeyen bir dille, algılama eksikliği
olarak anlatıyor?!
Sayın Yıldız'a bir şey
söylüyorum; direkt şahsına; ama, söz geldiğinde, sözü hakkında... Şimdi,
burada, yap-işlet-devretlerin arazi satış yöntemiyle onlara verilmesi yöntem
olarak yanlıştır demiyoruz. Çok iyi bir yöntem bulmuşlar; kanunî olarak bunun
onlara verilmesinin çözüm yolu budur. Bizim karşı çıktığımız, bu çözüm yolunda
ortaya koyduğunuz kanun ve ifadelerin yanlışlığı değildir; bizim karşı
çıktığımız, bu mantık yanlış. Kamu tam 2,5 sentten ucuz elektrik alacakken,
ülkeyi zarara uğratmış bu firmaların bir de kamu eliyle mükâfatlandırılmasını
biz halka anlatamayız diyoruz.
Diyor ki Sayın Ordu:
"Bir çözümünüz var mı?" Ya, ben hayretler içerisinde kalıyorum;
üçbuçuk yıl iktidardınız siz; üçbuçuk yıl konuşmayacaksınız, geleceksiniz
muhalefete soracaksınız. İktidar olarak siz ne iş yaparsınız?!
HÜSNÜ ORDU (Kütahya) -
Söyle çözümünü, çözümünü söyle.
TACİDAR SEYHAN (Devamla)
- Var çözüm yolum; var çözüm yolum.
HÜSNÜ ORDU (Kütahya)
- Söyle çözümü, cevabını söyle.
TACİDAR SEYHAN (Devamla)
- Hemen var… Dinlerseniz, bilgilenirseniz, gittiğinizde vatandaşa anlatacak bir
şeyiniz olur.
Değerli arkadaşlar,
tahkime gitmekten neden korkuyorsunuz?
HÜSNÜ ORDU (Kütahya)
- Söyle çözümü.
TACİDAR SEYHAN (Devamla)
- Mademki, bu ülkeyi bunların soyduklarına, bunların bu ülkeyi zarara
uğrattıklarına, Sayıştay raporunun içinde yer alan her tür siyasal eleştiriye
sonuna kadar katılıyorsunuz; mademki, fizibilite raporları fazla, siz
kandırılmışsınız; mademki, dolar…
HÜSNÜ ORDU (Kütahya) -
Tacidar Bey, hiçbir şey anlamamışsın vallahi billahi, hiçbir şey anlamamışsın!
BAŞKAN - Sayın Ordu,
lütfen…
TACİDAR SEYHAN (Devamla)
- Şimdi söylüyorum... Bir müsaade ederseniz, sonuçta anlayacaksınız ne
olduğunu.
Mademki, bu insanlar, 400
000 000 dolar kredi alacağız diye yola çıkmış, onu imtiyaz sözleşmesi yaparken
kaynak olarak göstermiş, yüzde 90'ını kaçırarak bu devletin kanını emmiş…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Seyhan,
lütfen toparlar mısınız.
TACİDAR SEYHAN (Devamla)
- Toparlıyorum Sayın Başkan.
Elinizde her tür kaynak
var; devlet soyulmuş…
HÜSNÜ ORDU (Kütahya) - Çözüm,
çözüm…
TACİDAR SEYHAN (Devamla)
- Sorun ortada. Sorun, iktidara geldiğiniz anda tahkime giderek, önce bunları
kamuoyuna deşifre etmek, bu ülkenin hukukunu kullanmak, tahkime giderek,
uluslararası hukukta, devletin soyulduğunu anlatmaya çalışmaktır. Hukuku
düzeltmek, sosyal devleti ifşa etmek, sosyal devletin icraatını sergilemek bu
kadar zorsa, iktidar olmayacaksınız!
HÜSNÜ ORDU (Kütahya) -
Cevabını alacaksın.
TACİDAR SEYHAN (Devamla)
- Böyle bir şey yok. Oturduğunuz yerden "çözüm bulun..." Bunun çözümünü…
Bugün, halka "yap-işlet-devretlerin altındaki araziye üstündekini de
süsleyerek verelim, katmerli menfaat sağlayalım" demek çözüm değildir,
çözüm değildir; bu, çözüm değildir! Bununla bize gelmeyin.
Çözüm arayacağınız yer
burası değildir; çözüm arayacağınız yer, komisyonlardır, kanunun hazırlandığı
yerlerdir. Oralarda, Cumhuriyet Halk Partisine, bu önergeleri getirdiğiniz
zaman, önümüze koyup tartıştınız mı?! Çözümümüzü, mutabakatımızı aradınız mı?!
Biz muhalefet ettiğimizde mi muhalefet partisinin sorumluluğunu hatırlatma
gereği duyuyorsunuz?! Paraşütle iner gibi, bu önergeleri komisyondan
geçirmediniz mi?! 2 nci maddedeki değişikliği son anda Türkiye Büyük Millet
Meclisine vermediniz mi?!
Siz, bir sorumluluğu
muhalefete hatırlatırken, getirdiğiniz değişikliklerin sorumluluğunun
paylaşılması gerektiğini de buradan vurgulayın. Siz, bir duyarsızlığı bir
haklılık olarak dile getirip "muhalefetin çözüm önerisi yok" diye
kendi yapmanız gereken sorumluluğun üstüne bir şey çekemezsiniz!..
HÜSNÜ ORDU (Kütahya) -
Hâlâ çözüm önerisi getiremediniz.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Çözüm önerge işte. Önergemiz var ya!
BAŞKAN - Lütfen Sayın
Anadol…
TACİDAR SEYHAN (Devamla)
- Çözüm önerge. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Seyhan.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Sayın Başkan, karar yetersayısı istiyorum.
BAŞKAN - Arayacağım Sayın
Anadol.
Önergeyi kabul edenler…
Kabul etmeyenler…
Sayın milletvekilleri,
karar yetersayısı yoktur; birleşime 10 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.08
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.19
BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 99 uncu Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
1099 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
4.- Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı; Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1133,
1/1074) (S. Sayısı: 1099) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet?.. Yerinde.
Tasarının 6 ncı maddesine
bağlı geçici 10 uncu maddesi üzerinde Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebi ve
arkadaşlarının vermiş olduğu önergenin oylanmasında karar yetersayısı
bulunamamıştı. Şimdi, önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar
yetersayısını arayacağım: Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Sayın milletvekilleri,
Kâtip Üyeler arasında anlaşmazlık bulunduğu için, elektronik cihazla oylama
yapacağım.
5 dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, karar yetersayısı vardır; önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutup,
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1099
sıra sayılı yasanın geçici 10 uncu maddesinin sonuna aşağıdaki ifadenin ilave
edilmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya)
ve arkadaşları
"Geçici Madde 10-
Perakende satış lisansı sahibi dağıtım şirketleri özelleştirme ile birlikte
şirket merkezlerini bölgesinde en fazla tahsilat yaptıkları ile taşırlar ve tahsil
edilen vergiler yine tahsilat oranları dikkate alınarak yerel yönetimlere
dağıtılır."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Kayseri) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu,
gerekçeyi mi okutayım, konuşacak mısınız?
Buyurun Sayın Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
devlet haksızlık yapmaz. Devlet, hiç kimseyi koruyup, kollamaz. Tüm
vatandaşlar, devlete eşit uzaklıktadır. Tüm iller, bu devletin bir ilidir. Hiç
kimseyi koruyup kollamaya hakkı yoktur devletin.
Değerli milletvekilleri
-geçen de arz ettim- 21 bölgeye
ayrılmış; bir tanesi, Malatya, Elazığ, Tunceli ve Bingöl. Tekrar özetliyorum:
Yüzde 55 tahsilatı Malatya yapıyor, yüzde 45 tahsilatı üç il yapıyor ve
bölgenin merkezi, 55 tahsilatı yapan ilde kurulmuyor. Bu hak mıdır, adalet
midir?! Sayın Bakanım dedi ki geçen "arkadaşlarımız, kendi objektif
kriterlerine göre bu merkezleri belirlemişlerdir." Sayın Bakanım, Malatya
halkı, bu objektif kriterleri kim yaptıysa, bunu bilmek istiyor. Hangi objektif
kriterlerle, bu bölgenin merkezi, yüzde 55 tahsilatı yapan, elektriği yüzde 55
harcayan ilin dışında başka bir ile alındığını, Malatya halkı, bu sizin
objektif kriterlerinizi bilmek istiyor. Bu, bizim en tabiî hakkımız. Bizi bu
konuda ikna edin; deyin ki, arkadaş, siz buna layık değildiniz, şu objektif
kriterlerle, biz de bunu aldık, başka bir ile verdik; ama, bir başka ile verin
demiyoruz; ama, buradaki objektif kriteriniz, buradaki, yüce devletimizin,
acaba, objektif kriteri nedir, bilemiyorum.
Sayın Bakanım yine geçen
bana dedi ki: "Malatya'yı teşvik bölgesi ilan ettik." Sayın Bakanım,
siz ilan etmediniz, Malatya ilk 36 ilin arasına girdi ve şunu üzülerek
söylüyorum: Bu Teşvik Kanunu, özellikle doğudaki milletvekili arkadaşlarım, bu
Teşvik Kanunu, Türkiye'nin sırtına vurulmuş bir kamburdur. Bu Teşvik Kanunuyla,
doğudaki hiçbir vilayete hizmet gitmez, birbirimizi kandırıyoruz. Başta da
söyledim, bugün de söyledim; iki yıl geçti, bana, Şırnak'ta, Batman'da,
Bitlis'te, Hakkâri'de bacası tüten bir tane fabrika gösterin arkadaşlar. Niye birbirimizi
kandırıyoruz?! Bu Teşvik Kanunuyla bu ülke bir yere gitmez arkadaşlar. Bu
Teşvik Kanunu, bu beş yıllık süreçle… Yirmibeş yıl verelim arkadaşlar, yirmibeş
yıl… Diyarbakır'a, Van'a, Kars'a, Ardahan'a yirmibeş yıl verelim…
Sayın Bakanım "sizi
çok seviyoruz" dediniz; çok sevseydiniz, ikibuçuk yıl oldu… İnönü
Üniversitesi ne benim babamın malı ne hiç kimsenin babasının ne de sizin
babanızın malı. İnönü Üniversitesi rahmetli İsmet İnönü adına kurulmuştur.
İnönü Üniversitesindeki Turgut Özal Tıp Merkezi 8 inci Cumhurbaşkanımız adına
kurulmuştur. Bu üniversitenin kadro kanununu üçbuçuk yıldır hâlâ vermiyorsanız,
Malatya'yı sevmiyorsunuz "Malatya'yı seviyorum" diye lütfen bir daha
demeyin Sayın Bakanım.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Aslanoğlu.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutup,
işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1099
sıra sayılı yasanın geçici 10 uncu maddesinin sonuna gelmek üzere aşağıdaki
ifadenin eklenmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları
"Geçici Madde 10.-
Perakende satış lisansı sahibi dağıtım şirketleri, belediye sınırları ve
köylerimizdeki sokak aydınlatmaları için tüketilen elektrikten herhangi bir
ücret almayacaktır."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Kayseri) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu,
buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu önergemiz şu: Türkiye
Cumhuriyeti bir sosyal hukuk devletidir. Son bir yıldır, belediye sınırları
içerisindeki sokak aydınlatmalarının parasını, ilgili kurum, cebren
belediyelere fatura ediyor arkadaşlar. Belediyelerin sokak aydınlatması diye
bir görevi yoktur. Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir devlettir; halkın emniyetini,
halkın can güvenliğini Türkiye Cumhuriyeti Devleti temin eder. Belediyelerin
böyle bir bütçesi yok arkadaşlar. Maalesef, bugüne kadar hiçbir belediye
ödemiyor veya bazı belediyeler sokak lambalarını kırdırıyor arkadaşlar. Halkın
can güvenliğini sosyal hukuk devleti temin eder ve bazı belediyeler de ne yaptı
arkadaşlar; TEDAŞ'ın elektrik hatlarına veya direk diktiği yerlere salma saldı,
bu kadar ücret, kira ödeyeceksin dedi ve devletin kurumları birbiriyle kavga
ediyor arkadaşlar. Bir de, köylerdeki sokak aydınlatması arkadaşlar…
Değerli milletvekilleri,
şunu düşünün; lisans alan, burası özelleşti, herhangi bir bölge; bu
belediyelerimize, ertesi gün icra gidecek. Bu belediyelerimize, bu köylerimize
ertesi gün icra gidecek.
Sayın Bakanım, gerek
Belediye Gelirleri Yasası gerek Özel İdare Yasası, Türkiye'de hakkaniyetle
dağıtılmıyor. Özellikle, nüfusu 10 000-20 000 olan ilçelerimizde veya küçük
illerimizde, çok dağınık yerleşim alanı var, buralara hizmet götürmek
görevidir; ama, Türkiye'deki Özel İdare Yasası, nüfusa göre dağıtıldığı için,
İstanbul'da örneğin, çok küçük alana sahip bir ilçe, 1 trilyon, ayda, özel
idare payı alıyorsa İstanbul'daki o ilçe, Malatya'daki veya Trabzon'daki çok
geniş alana sahip bir ilçe çok düşük ücret alıyor, para alıyor. Bu,
hakkaniyetli değildir Sayın Bakanım. Özellikle bu Özel İdare Yasasıyla, bir
şekilde, hakkaniyetli olmayan bir şekilde dağıtıldığı için belediyelerimiz çok
zor durumdadır. Bunun için, bir de özel idarelere, köylerin aydınlatma bedeli
gelecektir arkadaşlar. Onun için, Sayın Bakanım, mutlaka, özelleştikten sonra,
bunlar, köylerimiz için ve belediyeler için büyük sorun yaratacaktır, ihaleyi
alan kurumlar. Bunun şimdiden, burada önlemini alalım; şimdiden, özelleşecek
kurumlar bilsin ki, sokak aydınlatmaları ve köy aydınlatmalarından elektrik bedeli
alınmayacaktır. Bu koşulla girecek özelleştirmeye, bu koşulla çıkın
özelleştirmeye eğer özelleştireceksiniz. Hiç değilse, halkın can güvenliğini
temin etmek gibi bir erdemlilik vardır, bir sosyal devlet anlayışı vardır.
Gelin, arkadaşlar, bu öneriyi lütfen kabul edin; halkımız için, insanımız için.
Değerli milletvekilleri,
aksi halde, belediyeler, ücret
ödememek için -elektrik,
ödeyemiyor- özellikle geniş alandaki belediyeler, bu lambaları söndürecektir.
Ben dikkatinize sunuyorum; gelin, bu öneriyi hep birlikte kabul edin; halkımız
için, insanımız için, halkımızın can güvenliği için.
Hepinize saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Aslanoğlu.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1099
sıra sayılı yasanın geçici 10 uncu maddesinin sonuna gelmek üzere aşağıdaki
ifadenin eklenmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları
"Geçici Madde 10 .-
Perakende satış lisansı sahibi dağıtım şirketleri, tabi afete uğrayan
bölgelerdeki üretici ve belediyelerin borçlarını Bakanlığın alacağı karar
doğrultusunda ertelemek zorundadır."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Kayseri) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum.
Gerekçe: Tabiî afete
maruz kalan bölgelerin korunması amacıyla.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul et-meyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılması-na Dair Kanun Tasarısının 6
ncı maddesinde yer alan geçici 10 uncu
maddenin sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk
Çelik (Bursa) ve arkadaşları
"Bu anlaşmalar damga
vergisinden müstesnadır."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Kayseri) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkanım.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) -
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum.
Gerekçe: Geçiş dönemi
anlaşmaları, özelleştirme öncesinde kamu üretim ve toptan satış şirketlerinin
birbirleri arasında ve bu şirketlerle dağıtım şirketleri arasında, ülkemizde
satılan enerjinin yüzde 85'i mertebesinde enerji alım-satımını düzenleyen
sözleşmelerdir. Çok sayıda sözleşme olması ve miktarların çok yüksek olması,
geçiş dönemi anlaşmalarının imzalanmasından doğacak Damga Vergisi dahil tüm
vergi, resim ve harçların teşekküllere ve ilgili dağıtım şirketlerine,
dolayısıyla da elektrik enerjisi fiyatlarına yük getirmesine yol açacaktır. Bu
nedenle söz konusu maddeye eklenilen cümleyle bu sakıncanın ortadan
kaldırılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda geçici madde 10'u oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Geçici madde 11'i
okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 11.- 3096
sayılı Türkiye Elektrik Kurumu Dışındaki Kuruluşların Elektrik Üretimi,
İletimi, Dağıtımı ve Ticareti ile Görevlendirilmesi Hakkında Kanun hükümlerine
göre Bakanlık ile yapılan sözleşmesi karşılıklı mutabakatla sonlandırılarak,
4628 sayılı Kanun kapsamında adına üretim lisansı düzenlenen ve faaliyette
bulunmalarına izin verilen şirketler tarafından, daha önce düzenlenen sözleşme
kapsamında lehlerine irtifak hakkı tesis edilmiş Hazinenin özel mülkiyetinde
bulunan taşınmazların doğrudan satışının talep edilmesi durumunda; bu
taşınmazlar rayiç bedeli ile üzerlerinde bulunan yapı ve tesislerin Hazineye
geçmesi gereken kısmı için tespit edilecek bedel üzerinden, Maliye Bakanlığınca
hak lehdarına doğrudan satılabilir.
Yapı ve tesislerin
Hazineye geçmesi gereken kısmı için şirketten alınacak bedel, bu yapı ve
tesisler için tarife yoluyla Bakanlıkça şirkete yapılan ödemeler ile kanunî
faiz uygulanmak suretiyle bulu-nacak toplam tutardır. Yapı ve tesisler için
tarife yoluyla Bakanlıkça şirkete bir ödeme yapılmamış ise, satış bedeli tespit
edilirken taşınmazın üzerinde bulunan yapı ve tesislerin değeri dikkate alınmaz.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen, Birgen Keleş, İstanbul
Milletvekili.
Buyurun Sayın Keleş.
Süreniz 10 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA BİRGEN
KELEŞ (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri,
Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
geçici 11 inci maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun ve kendimin
görüşlerini açıklamak için söz almış bulunuyorum ve Yüce Meclise saygılar
sunuyorum.
Enerji sektörünün
uygulanmasını yönlendiren kanunlardan bir tanesi 1984 tarihli ve 3096 sayılı
Yasadır ve bu kanun ile enerji sektöründe kamu tekeline son verme açısından bir
adım atılmıştır. 2001 tarihli ve 4628 sayılı Yasa ile de enerji sektöründe
özelleştirme konusunda önemli kararlar alınmıştır. İncelemekte olduğumuz
tasarıyla da özel sektöre yeni olanaklar sunulmaktadır.
4628 sayılı Yasada var
olan anonim şirketlerin hisselerinin nama yazılı olması koşulu, incelemekte
olduğumuz tasarıda, sermaye piyasası mevzuatına göre borsada işlem gören
hisseler dışındaki hisseler için geçerli sayılmıştır. Tabiî, bu durum, kamunun
sektördeki firmaları kontrol etmesini güçleştirecek olan bir değişikliktir.
Organize sanayi bölgelerinde şirket kurma, anonim şirket kurma zorunluluğunun
ve bölgede ortalama fiyatı aşmama zorunluluğunun kaldırılması ise organize
sanayi bölgelerinde fiyatların kontrolünü güçleştirecektir.
Getirilen düzenlemelerle,
esasen yetersiz olan yaptırımlar daha da yetersiz hale bu yasayla
getirilmektedir. Ayrıca, incelemekte olduğumuz tasarıyla, özel firmalara
dağıtım hakkı tanınmaktadır. Daha önce kurul inisiyatifinde bulunan irtifak
hakkı tesisi otomatik hale getirilmiştir; ayrıca, yap-işlet-devret tesislerinin
işletmecilerine devri de öngörülmektedir. O yap-işlet-devret tesisleri ki, bir
süre sonra kamuya geçmesi öngörülmektedir; ama, işletmecilere devredilecektir.
Şimdi, Cumhurbaşkanlığı
Devlet Denetleme Kurulu raporu ile Sayıştay raporunda sık sık görülen
"kamu yararı gözetmeme ve kamunun zararına sebep olma, haksız kazanca yol
açma" bu madde için de geçerlidir.
Değerli arkadaşlarım,
geçici 11 inci maddeye göre, 3096 sayılı Yasa kapsamında Bakanlıkla yapılan,
sözleşmesi karşılıklı mutabakatla sonlandırılan ve 4628 sayılı Yasa
çerçevesinde üretim lisansı alan firmalar, daha önceki sözleşmeye göre
kendilerine irtifak hakkı tesis edilen arazileri talep edebilirler ve bu talebi
yaptıkları takdirde de Maliye Bakanlığı bunlara imkân tanımakta ve bunları
kendisine doğrudan satabilmektedir.
Yapı ve tesisler için
öngörülen bedel, söz konusu yapı ve tesisler için tarife yoluyla Bakanlıkça
şirkete yapılan ödemelere kanunî faizlerin eklenmesiyle bulunan tutardır.
Yasada "hak lehtarına satılır" diyor.
Değerli arkadaşlarım, hak
lehtarı nedir? Nedir bu hak lehtarı; yap-işlet-devret modeline göre, yatırımı
yapan ve yatırımı belli bir süre işleten özel kuruluşlardır; ama, bir süre işletildikten
sonra, yatırım bedelini geri aldıktan sonra ve kâr elde ettikten sonra bunu
kamuya devretmekle mükelleftirler. Şimdi hem de devrederken borçsuz olarak
devretmek, eksiksiz olarak devretmek, bakımı yapılmış olarak, işler halde
devretmek zorundadırlar. Ben, bu geçici maddeyi tekrar tekrar okudum; çünkü,
bir türlü, bir hükümetin, içinde bulunduğumuz koşullarda böyle bir karar
alabileceğini düşünmedim.
Santralların topraklarını
kime satıyorsunuz; santralı kuran, işleten firmalara. Neden satıyorsunuz;
istedikleri için. Neyle birlikte satıyorsunuz; üzerindeki santralarla birlikte
satıyorsunuz. Kim bu şirketler; yatırımın ve üretimin her aşamasında her türlü
yolsuzluğu, usulsüzlüğü yaptıkları, kamu zararına yol açtıkları raporlarla
tespit edilmiş olan şirketler. Bunları ben söylemiyorum, çok saygıdeğer iki
tane kuruluş, Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu ile Sayıştay söylüyor.
Şimdi, Enerji Bakanı da kabul ediyor bunu, Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve
Bütçe Komisyonundaki tartışmalarda bunu kabul etti, buradaki itirazları ve
eleştirileri. Ayrı ayrı hazırlanan raporlarda yer alan yolsuzlukları,
usulsüzlükleri kabul ettiğiniz halde, bunları yapan şirketler lehine ne hakla
düzenleme yapıyorsunuz?! Onlardan hesap sormanız gerekirken, ne hakla bu şirketlere
arsaları ve santralları satmayı planlıyorsunuz?! Ne hakla?!
Bu aşamada sözleşmeye son
vermek, şirketler lehine yapılan bir düzenlemedir ve şunu yapıyorsunuz bunu
sağlayarak: Aslında, tarifenin düşeceği bir dönemde, yani, yatırımların geri
ödemesinin biteceği ve tarifelerin düşeceği bir dönemde, onların düşük fiyatla
enerji satmasından vazgeçiyorsunuz ve onların daha yüksek fiyatla enerji
satmaya devam etmesini imkân dahiline koyuyorsunuz.
Santral ve tesisler için
devlete ödenmesi düşünülen fiyat, sadece devletin ödediği fiyatın üzerine
kanunî faizin eklenmesidir. Değerli arkadaşlarım, oysa, bu santralların ömrü
sonuna kadar kamu tarafından işletilmesi, gelirlerinden ve kârından kamunun
yararlanması mümkündür. Mesela, hidroelektrik santrallarının ömrü çok uzundur,
işletme maliyeti düşüktür. Bunun işletme olanağından vazgeçiyorsunuz ve
ihalesiz olarak şirketlere devrini kabul ediyorsunuz.
Getirilen düzenlemeyle,
bugüne kadar devletin uğradığı zarardan dolayı kamunun hakkından da vazgeçmiş
oluyorsunuz. Sayıştay raporu bu zararı 2,3 milyar dolar olarak belirliyor.
Yalnız, bazı zararların hesaplanmadığı bizzat Sayıştay tarafından itiraf
edilmiştir. Dolayısıyla 2,3'ü doğru bile kabul etsek -ki, değildir- bu sadece
kamu zararıdır. Halbuki, özel sektör de elektriğin yüksek fiyatla satılmasından
zarar görmektedir. Şöyle ki: İhracatta rekabet olanağını kaybetmektedir yüksek
elektrik fiyatı nedeniyle, ithalatta yurt içinde ithal edilen mallarla rekabet
edememektedir; ama, bu da tam olarak zararı yansıtmamaktadır. Aslında,
elektriği pahalı olarak kullanan ve de pahalı elektrikle üretilen mal ve
hizmetleri kullanan toplum zarar etmektedir. Bunların hepsinden vazgeçiyorsunuz
bu önerinizle.
Sayın milletvekilleri,
4628 sayılı Yasanın 14 üncü maddesinde "yabancı gerçek ve tüzelkişiler
elektrik üretim, iletim ve dağıtım sektöründe sektörel bazda kontrol
oluşturacak şekilde pay sahibi olamaz" demektedir. Şimdi, bu tasarıda,
oysa, biliyorsunuz, nama yazılı olma koşulu, Sermaye Piyasası mevzuatına göre
borsada işlem görenler için geçerli sayılmamaktadır; bu da, kontrolü
güçleştirmektedir. Ayrıca, 11 inci madde, devredilmesini öngörmektedir. Bu da,
4628 sayılı Yasanın 15 inci maddesinin (d) bendine aykırıdır; çünkü, 15 inci
maddenin (d) bendi, tüzelkişilerin kamuya ait araziler üzerinde mülkiyetin
gayri aynî hak tesisini ve bu arazilerin kiralanmasını talep edebileceklerini
öngörmektedir. Yani, ihtiyaca göre, intifa, irtifak, üst hakkı verme ve uzun
süreli kiralama mümkündür; ama, mülkiyetin devri söz konusu değildir. Şimdi,
İktidar, biz önerge veriyoruz ve bu maddeyi üretime geçmemiş şirketler için
öngörüyoruz diyecektir. Bir defa, üretime henüz geçmemiş olan şirketlerin ne
yapmış oldukları, hesaplarını nasıl düzenledikleri, birtakım suiistimallere
olanak sağlayıp sağlamadıkları henüz belli değildir.
İkincisi, üretime
geçmemiş şirketlere verdiğiniz takdirde, o zaman diğerleri de bu hakkı talep
edebileceklerdir.
Üçüncüsü, son çıkarılan
yenilenebilir enerji kaynaklarıyla ilgili bir yasa vardır; bu yasada diyor ki:
4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu kapsamındaki sözleşmelere sahip şirketler,
eğer bu kanun kapsamındaki yenilenebilir enerji kaynaklarından üretim yapmak
istiyorlarsa ve işletmeye geçmemişlerse, onlar yap-işlet-devret modeli
kapsamındaki haklarından vazgeçtikleri takdirde, o zaman bu kapsamdaki
uygulamalardan yararlanırlar. Yani, yenilenebilir enerji kaynaklarından, ancak
işletmeye daha önce geçmemiş olan şirketlerin yararlanabileceğini söylüyor.
Peki, ama, bunlar için de bir kaynak devretmeniz gereksiz zaten; çünkü,
anlaşmaya varılmış, mutabakata varılmış ve bunlar, yenilenebilir enerji
kaynaklarından işletmeye geçme hakkı kazanmışlar.
Nitekim, 5346 sayılı bir
Yasa var; o yasada da deniliyor ki, 8 inci maddesinde…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Keleş,
lütfen toparlar mısınız.
Buyurun.
BİRGEN KELEŞ (Devamla) -
Toparlayacağım efendim.
"Orman ve Hazine
mülkiyetinde veya devletin hüküm ve tasarrufu altında bulanan her türlü
taşınmaz, bu Kanun kapsamındaki yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik
enerjisi üretimi yapmak amacıyla kullanacak olan şirketlere bedeli karşılığında
kiralanabilir, irtifak hakkı tesis edilebilir veya kullanma izni
verilebilir."
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, dikkatinizi çekerim "kullanılabilir" diyor, "kullanma
hakkı verilebilir", "irtifak hakkı tesis edilebilir" veyahut da
"kiralanabilir" diyor, "mülkiyeti devredilebilir" demiyor.
Yani, kamu hukukunun genel ilkelerine göre, özel sektör tarafından
yapılabilecek işler özel sektöre verilebilir; ama, bunların asıl kamu
tarafından yapılması esastır. Özel sektöre verilebilir; ama, tüm sorumlulukları
devlette kalmak koşuluyla, kamuda kalmak koşuluyla verilebilir. Mülkiyetin
devri söz konusu olmamalıdır. Kaldı ki, dağıtım ihaleleriyle ilgili olarak
getirilen koşullar, Türk firmalarının tek başlarına ihaleye girmelerine
engeldir, ancak, yabancılarla ortak olarak girilebilir. Kaldı ki, değerli
arkadaşlarım, özelleştirmede yerli-yabancı ayırımı yapmadığımız için, bir
şirketin Türkler tarafından alınması söz konusu olsa da, bunların yabancıların
eline geçmeyeceğinin hiçbir garantisi yoktur. 10 Şubatta Devlet Planlama
Teşkilatı Müsteşarı bir açıklama yaptı ve "Elektrik Piyasası Kanunu
amaçlarına ulaşamadı; üretim, yatırım, dağıtım, üretim, dağıtım ve perakende
satışların özel şirketlerde toplanması sonucunda bölgesel elektrik tekelleri
yaratıldı" dedi. Özelleştirmede yerli-yabancı ayırımı yapılamadığı için
bir süre sonra yabancı tekeller oluşturulacaktır; bu kaçınılmazdır. Hatta,
yabancı kamu tekeli de oluşturulabilir; çünkü, yabancı şirketlerde kamu payının
ne olduğu kontrol bile tarafınızdan edilmemektedir.
İçinde bulunduğumuz
koşullarda yapılacak üç iş vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BİRGEN KELEŞ (Devamla) -
Bitmek üzere Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Keleş.
BİRGEN KELEŞ (Devamla) -
Bir: Geçici 11 inci madde geri çekilmelidir.
İki: Doğalgaz ve
yap-işlet-devret deneyiminden sonra aynı hatalara düşmemek için enerji
sektöründe ciddî bir planlama yapılmalı, sorunları ve çözüm yolları bütün
yönleriyle tartışılmadan nükleer santral kararı alınmamalıdır. Verdiğimiz
Meclis araştırması önergesi bu amaca dönüktür.
Üç: Yapılan
yolsuzlukların, usulsüzlüklerin ve suiistimallerin de mutlaka hesabı
sorulmalıdır.
Üçbuçuk yıl gibi uzun bir
süreyi "müzakere yapıyoruz" diye geçiren Hükümet, hiç değilse bu
aşamada, kamu zararı ve dışa karşı duyarlı olma konusunda farklı bir tutum
izlemelidir. Özelleştirme adı altında en önemli tesisleri yabancıların eline
geçen, bankacılık sektöründeki yabancı oranı daha bugünden yüzde 30'ları aşan
bir ülkede santralların da yabancıların eline geçmesi çok doğru bir yaklaşım
değildir ve bundan özenle kaçınılmalıdır.
Şahsım adına aldığım söz
hakkında, diğer itirazlarımı söyleyeceğim.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Keleş.
Çalışma süremizin
tamamlanmasına çok kısa bir süre kalması sebebiyle, alınan karar gereğince,
kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 10 Mayıs 2006 Çarşamba
günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 20.55