DÖNEM:
22 CİLT: 119 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
98 inci Birleşim
4 Mayıs 2006 Perşembe
İ
Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. -
YOKLAMA
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Kastamonu Milletvekili Mehmet
Yıldırım'ın, Şeyh Şaban-ı Veli (Hazreti Pir) ve Kastamonu Evliyaları Haftasına
ilişkin gündemdışı konuşması
2.- Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün'ün,
Türkçenin yeniden devlet dili oluşunun 729 uncu yılına, Karaman Türk Dil
Bayramı ve Yunus Emre'yi anma etkinliklerine ilişkin gündemdışı konuşması
3.- Eskişehir Milletvekili Mehmet Ali
Arıkan'ın, Yunus Emre'yi Anma Haftasına ilişkin gündemdışı konuşması
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- İsveç Parlamentosu Başkanı Björn von
Sydow'un davetlisi olarak İsveç'e resmî ziyarette bulunacak olan Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın beraberindeki Parlamento heyetini
oluşturmak üzere gruplarınca isimleri bildirilen milletvekillerine ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/1042)
2.- Çanakkale Milletvekili İbrahim Köşdere
hakkında tanzim edilen soruşturma dosyasının geri gönderilmesine ilişkin
Başbakanlık tezkeresi (3/1043)
V.-
ÖNERİLER
A) SİYASÎ
PARTİ GRUP ÖNERİLERİ
1.- Gündemdeki sıralamanın yeniden
düzenlenmesine ilişkin CHP Grup önerisi
VI.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş
ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici
Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S.
Sayısı: 305)
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve
Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030)
(S. Sayısı: 904)
3.- Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/1133, 1/1074) (S. Sayısı: 1099)
VII.-
SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Denizli Milletvekili Ümmet
KANDOĞAN'ın, meslek kuruluşlarının seçimlerine müdahale iddialarına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in
cevabı (7/13122)
2.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın,
Lara Kent Parkının tahsisine yönelik iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve
Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/13139)
3.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim
ÖZKAN'ın, bir beldenin asfalt ve kanalizasyon ihtiyacına ilişkin Başbakandan
sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/13146)
4.- Şanlıurfa Milletvekili Turan
TÜYSÜZ'ün, İstanbul-Beykoz'da özel orman alanındaki yapılaşmaya ilişkin sorusu
ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/13161)
5.- Ankara Milletvekili Mehmet
TOMANBAY'ın, spor uzmanı olarak alınan personele ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/13169)
6.- Bursa Milletvekili Faruk
ANBARCIOĞLU'nun, Kayak Millî Takımına seçilen sporculara ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/13171)
7.- İzmir Milletvekili Serpil YILDIZ'ın,
Batman Belediye Başkanının Roj TV'de bir programa katılmasına ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/13193)
8.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın,
Antalya'ya yeni bir devlet hastanesi yapılmasına ilişkin sorusu ve Sağlık
Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/13243)
9.- İstanbul Milletvekili Berhan
ŞİMŞEK'in, Başbakanlık merkez binasında yapılan tadilatlara ilişkin Başbakandan
sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı
(7/13285)
10.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in,
Merkez Bankası Başkanı atama kararnamesine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman
Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/13352)
11.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, basında çıkan Ankara'da köpek katliamı haberlerine ilişkin sorusu
ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/13353)
12.- Kırşehir Milletvekili Hüseyin
BAYINDIR'ın, bazı kurumlardaki teknik personelin özlük haklarının farklılığına
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/13431)
13.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, adlî yardım uygulamasındaki ödenek yetersizliğine ilişkin sorusu
ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/13436)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat
15.00'te açılarak sekiz oturum yaptı.
Muğla Milletvekili
Fahrettin Üstün, Dünya Veteriner Hekimler Günü münasebetiyle, veteriner
hekimlerin sorunlarına ve yapılması gerekenlere,
Bursa Milletvekili
Ertuğrul Yalçınbayır, Dünya Basın Özgürlüğü Gününe,
Mersin Milletvekili Mustafa
Özyürek, TRT 3 ve TRT Int yayınlarının Digiturk yayın platformundan
kaldırılmasının olumsuz etkilerine ve alınması gereken tedbirlere,
İlişkin gündemdışı birer
konuşma yaptılar.
Zonguldak Milletvekili
Harun Akın ve 31 milletvekilinin, Zonguldak, Bartın, Karabük İllerinin ekonomik
ve sosyal sorunlarının (10/361),
Düzce Milletvekili Yaşar
Yakış ve 25 milletvekilinin, fındık üretimi, satışı ve tüketimindeki sorunların
(10/362),
Araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması,
Anavatan Partisi Grubu
adına, Grup Başkanvekilleri, Gaziantep Milletvekili Ömer Abuşoğlu ve Malatya
Milletvekili Süleyman Sarıbaş'ın, başta, ayrılıkçı terör olmak üzere, terör
olaylarının sebepleri, terörle mücadele ve çözüm önerileri konusunda genel
görüşme (8/27),
Açılmasına ilişkin
önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini
alacağı ve öngörüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Plan ve Bütçe Komisyonu
Başkanlığının:
(1/352) esas numaralı İskân
Kanunu Tasarısının amaç ve içerik açısından esas komisyon olarak Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm,
(1/1054) esas numaralı
Vakıflar Kanunu Tasarısının amaç ve içerik açısından esas komisyon olarak
Adalet,
Komisyonunda
görüşülmesinin uygun olacağına ilişkin tezkereleri okundu; Başkanlıkça, ilgili
komisyonlarca da uygun görülen istemlerin yerine getirildiği bildirildi.
Gündemin "Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 291
inci sırasında yer alan (10/353) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin
öngörüşmesinin Genel Kurulun, 3.5.2006 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin CHP Grubu önerisinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmediği
açıklandı.
Gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
3 üncü sırasında bulunan,
Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S.
Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon
raporu henüz gelmediğinden;
1 inci sırasında bulunan,
Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/278, 1/1034) (S. Sayısı: 17 ve
17'ye 1 inci Ek),
2 nci sırasında bulunan,
Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına
Dair 604 Sayılı (1/277) (S. Sayısı: 1079),
4 üncü sırasında bulunan,
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin (1/1030) (S. Sayısı: 904),
6 ncı sırasında bulunan,
Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair (1/1098)
(S. Sayısı: 1122),
7 nci sırasında bulunan,
Türkiye İstatistik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair (1/1184) (S. Sayısı:
1142),
8 inci sırasında bulunan,
Türkiye Hükümeti ile Avrupa Uzay Ajansı Arasında Dış Uzayın Barışçıl Amaçlarla
İncelenmesi ve Kullanılması Konusunda İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair (1/956) (S. Sayısı: 908),
Kanun Hükmünde Kararname
ve Kanun Tasarılarının görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda
hazır bulunmadığından;
Ertelendi.
5 inci sırasında bulunan,
Çankırı Milletvekili Tevfik Akbak'ın; Karayolları Trafik Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin (2/731) (S. Sayısı: 1137), görüşmeleri
tamamlanarak, kabul edilip kanunlaştığı açıklandı.
9 uncu sırasında bulunan,
Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı;
Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının (1/1133, 1/1074) (S. Sayısı: 1099), tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlandı; maddelerine geçilmesi için yapılan oylamalarda karar yetersayısı
bulunmadığı anlaşıldığından;
4 Mayıs 2006 Perşembe
günü, alınan karar gereğince saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime 22.00'de
son verildi.
|
|
|
|
Nevzat Pakdil |
|
|
Başkanvekili |
|
|
|
|
Harun Tüfekci |
|
Ahmet Küçük |
Konya |
|
Çanakkale |
Kâtip
Üye |
|
Kâtip
Üye |
|
|
|
|
Türkân Miçooğulları |
|
|
İzmir |
|
|
Kâtip
Üye |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
No: 134
II.- GELEN
KÂĞITLAR
4 Mayıs
2006 Perşembe
Raporlar
1.- Müteaddit Defalar
Değiştirilmiş Bulunan 13 Aralık 1960 Tarihli Eurocontrol Hava Seyrüsefer
Güvenliği İçin İşbirliği Uluslararası Sözleşmesi Birleştirme Protokolü
Konusundaki Diplomatik Konferansın Son Senedinin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile
Avrupa Birliği Uyum ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/1117) (S. Sayısı:
1148) (Dağıtma Tarihi: 4.5.2006) (GÜNDEME)
2.- Avrupa Topluluğunun,
Müteaddit Defalar Değiştirilmiş ve 27 Haziran 1997 Tarihli Protokol ile
Birleştirilmiş Bulunan 13 Aralık 1960 tarihli Eurocontrol Hava Seyrüsefer
Güvenliği İçin İşbirliği Uluslararası Sözleşmesine Katılmasına Dair Protokol
Hakkındaki Diplomatik Konferansın Son Senedinin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile
Avrupa Birliği Uyum ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/1118) (S. Sayısı:
1149) (Dağıtma Tarihi: 4.5.2006) (GÜNDEME)
3.- Emniyet Teşkilâtı
Uçuş Hizmetleri Tazminat Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
ve İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/437) (S. Sayısı: 1150)
(Dağıtma Tarihi: 4.5.2006) (GÜNDEME)
4.- Özel Öğretim
Kurumları Kanunu Tasarısı ve Samsun Milletvekili Cemal Yılmaz Demir'in; Özel
Öğretim Kurumları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/1183, 2/743) (S.
Sayısı: 1151) (Dağıtma Tarihi: 4.5.2006) (GÜNDEME)
Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri
1. - İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK'in, işgal edilen bazı
Hazine ve orman arazilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13125)
2. - Malatya Milletvekili Muharrem KILIÇ'ın, kapatılacağı iddia edilen
Tekel başmüdürlüklerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13127)
3. - İzmir Milletvekili Canan ARITMAN'ın, Hamas Liderinin Türkiye
ziyaretine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13128)
4. - İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, Suriye sınırındaki mayınlı
arazilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13129)
5. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Suriye ve Irak sınırlarındaki
mayınlı arazilerin temizlenmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/13130)
6. - İstanbul Milletvekili Mehmet Ali ÖZPOLAT'ın, İstanbul'daki bir
ulaşım projesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13131)
7. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, bir danışmanı hakkındaki
çeşitli iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13132)
8. - Mersin Milletvekili Şefik ZENGİN'in, Ankara'da sokak hayvanlarının
katledildiği iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13133)
9. - Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, memurlara yönelik bazı
düzenleme çalışmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13134)
10. - Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın,
istihdama ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13135)
11. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, AR-GE
harcamalarına ve verilen patentlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/13136)
12. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, mayınlı
arazilerin yabancı firmalara kiralanacağı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/13141)
13. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Japonya
ile imzalanan bir anlaşmaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13142)
14. - İstanbul Milletvekili Mehmet SEVİGEN'in,
İstanbul Yüzme İhtisas Kulübü binasına ve tarihi bir okulun onarımına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13144)
15. - Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın,
bir karayolu güzergahında bölünmüş yol yapımına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/13147)
16. - Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın,
bir beldenin su taşkınlarından korunmasına yönelik projeye ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/13148)
17. - İstanbul Milletvekili Ahmet Güryüz
KETENCİ'nin, Merkez Bankası Başkanlığına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/13150)
18. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın,
üniversite mezunlarının istihdamına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13157)
19. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, bazı
yabancı şirketlerin faaliyetlerinin hukuki durumuna ilişkin Dışişleri Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/13162)
20. - Denizli Milletvekili V. Haşim ORAL'ın, Büyük
Ortadoğu Projesi ile ilgili açıklamalarına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/13163)
21. - İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in, KKTC'nin
Avrupa Birliğinin hazırladığı Doğrudan Ticaret Tüzüğüne karşı tutumuna ilişkin
Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/13164)
22. - İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in,
Uluslararası Ceza Divanı Statüsüne taraf olunmasına ilişkin Dışişleri Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/13165)
23. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, bir NATO
operasyonunun kapsamının genişletilmesine ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/13166)
24. - Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün, esnaf
ve çiftçilere verilen kredilere ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı
soru önergesi (7/13172)
25. - Mersin Milletvekili Mustafa ÖZYÜREK'in,
Avrupa Birliği üyelik sürecine ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı
soru önergesi (7/13173)
26. - Antalya Milletvekili Atila EMEK'in, Dim
Barajına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13178)
27. - Eskişehir Milletvekili Mehmet Vedat
YÜCESAN'ın, LPG rafineri satış fiyatındaki indirimin tüketiciye yansımamasına
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/13179)
28. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, bir
tahkim davasında Türkiye'nin temsiline ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13180)
29. - Kastamonu Milletvekili
Mehmet YILDIRIM'ın, Ilgaz ve Küre dağlarında petrol araştırması yapılmasına
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/13181)
30. - Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın,
bir beldedeki arazi sulama çalışmalarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13182)
31. - Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın,
bir beldedeki enerji nakil hatlarının yenilenmesine ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/13183)
32. - Tokat Milletvekili Feramus ŞAHİN'in, Musullu
Göleti ve sulama projesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13184)
33. - Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, il
encümeni üyelerinin seçimine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13188)
34. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, bir
işadamı hakkındaki iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13189)
35. - Trabzon Milletvekili M. Akif HAMZAÇEBİ'nin,
İstiklal Caddesinin yenilenmesi çalışmalarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13191)
36. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, eğitim
için yurt dışına gönderilen Emniyet Genel Müdürlüğü personeline ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13194)
37. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Kilis'te
iki şahsın öldürülmesi olayına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13195)
38. - Trabzon Milletvekili M. Akif HAMZAÇEBİ'nin,
İstanbul'un ulaşım sorununun çözümüne yönelik projelere ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13197)
39. - Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın,
Burdur-Karamanlı'daki huzurevi inşaatına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13199)
40. - Ankara Milletvekili A. İsmet ÇANAKÇI'nın,
Ankara-Keçiören'de bir cadde ve parkın adının değiştirilmesine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13200)
41. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S.
KESİMOĞLU'nun, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin sorumlu tutulduğu bazı
olaylara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13202)
42. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S.
KESİMOĞLU'nun, İstanbul Büyükşehir Belediyesiyle ilgili bir tazmin raporuna
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13203)
43. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S.
KESİMOĞLU'nun, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Eski Başkanı ve bazı personel
hakkındaki bir idari soruşturmaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13204)
44. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Oger
Telekom'un Türkiye'deki bankalardan kredi temin edip etmediğine ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13209)
45. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Türk
Telekom Yönetim Kurulu üyeliğine seçilen bir şahsa ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13210)
46. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Türk
Telekom'un hisse devri öncesi verdiği hizmetlerin bedeline ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13211)
47. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, bir
tahkim davasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/13215)
48. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, Düzce Merkez İlçe Kongresinde yaptığı konuşmaya ilişkin Millî
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13220)
49. - İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK'in,
İstanbul'daki bir mahallenin okul ihtiyacına ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13222)
50. - Denizli Milletvekili Mehmet YÜKSEKTEPE'nin,
bazı YÖK üyelerinin atanma yeterliliklerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13223)
51. - Samsun Milletvekili Musa UZUNKAYA'nın, AB'de
yükseköğretim yönetimine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13224)
52. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Konya
İlindeki yönetici atamalarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13225)
53. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, bir
öğretmenin görev yerinin değiştirilmesine ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13226)
54. - Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin,
İstanbul Büyükşehir Belediyesine ait bir arazinin tahsisine ilişkin Millî
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13228)
55. - Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin,
İstanbul'daki bir ilköğretim okulunun yöneticileri hakkındaki iddialara ilişkin
Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13229)
56. - Zonguldak Milletvekili Harun AKIN'ın,
Bartın'da öğrencilerden para toplanmasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13231)
57. - Sinop Milletvekili Engin ALTAY'ın, özel
öğretim kurumlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13234)
58. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, yabancı
doktor çalıştırılmasına ve YÖK'ün denklik sınavına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13237)
59. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, SSK
depolarında kalan ilaçlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13238)
60. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in,
sigortalıların özel hastanelerden aldıkları sağlık hizmetlerine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13239)
61. - İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK'in,
İstanbul-Kartal-Samandıra Beldesindeki sağlık hizmetlerine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13240)
62. - İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK'in,
İstanbul-Şile-Ağva Beldesindeki sağlık hizmetlerine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13241)
63. - İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in, Irak'tan
radyasyonlu hurda ithal edilmesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13242)
64. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in,
sigortalıların özel hastanelerden sağlık hizmeti almalarına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13244)
65. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Maliye
Bakanının kızı hakkındaki bir iddianın soruşturulmasına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13247)
66. - Afyonkarahisar Milletvekili
Halil ÜNLÜTEPE'nin, Dinar Devlet Hastanesinin uzman doktor ihtiyacına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13248)
67. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Ardahan'ın doktor ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13250)
68. - Diyarbakır Milletvekili
Mesut DEĞER'in, Diyarbakır'da meydana gelen uçak kazası dolayısıyla ödenen
tazminatlara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13260)
69. - Diyarbakır Milletvekili
Mesut DEĞER'in, THY uçuş ekiplerinin iniş kurallarına riayetine ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13261)
70. - Diyarbakır Milletvekili
Mesut DEĞER'in, Diyarbakır'da meydana gelen uçak kazasında ölenlerin ailelerine
ödenen tazminatlara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13262)
71. - Diyarbakır Milletvekili
Mesut DEĞER'in, Diyarbakır'da meydana gelen uçak kazası sırasındaki hava
durumuna ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13263)
72. - Diyarbakır Milletvekili
Mesut DEĞER'in, Diyarbakır'daki uçak kazasına ve havaalanının uçuş güvenliğine
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13264)
73. - Diyarbakır Milletvekili
Mesut DEĞER'in, Diyarbakır'a yeni bir havaalanı yapılıp yapılmayacağına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13265)
74. - Diyarbakır Milletvekili
Mesut DEĞER'in, THY'nin uçuş ekiplerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13266)
75. - Diyarbakır Milletvekili
Mesut DEĞER'in, THY uçuş ekiplerinin eğitimine ve havaalanlarındaki teknolojik
donanıma ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13267)
76. - Diyarbakır Milletvekili
Mesut DEĞER'in, havaalanlarının modernizasyonuna ve hava trafik kontrollerine
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13268)
77. - Diyarbakır Milletvekili
Mesut DEĞER'in, Diyarbakır'da düşen uçağın yolcu bilgilerine ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13269)
78. - Diyarbakır Milletvekili
Mesut DEĞER'in, Diyarbakır'da meydana gelen uçak kazası dolayısıyla ödenen
tazminatlara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13270)
79. - Diyarbakır Milletvekili
Mesut DEĞER'in, Diyarbakır'da düşen uçakla ilgili adli soruşturmaya ve kazayla
ilgili bir iddiaya ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13271)
80. - Diyarbakır Milletvekili
Mesut DEĞER'in, Diyarbakır'da düşen uçağın pilotlarının sağlık raporlarına ve
karakutu bilgilerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13272)
81. - Samsun Milletvekili İlyas Sezai ÖNDER'in,
Samsun-Yakakent'te sahil yolunda yapılan mahmuzlara ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13273)
82. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, TCDD
5. Bölge Müdürlüğünde çalışanların vergi iadesine konu harcama belgelerinin
denetimine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13274)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
4 Mayıs 2006 Perşembe
BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale),
Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 98 inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayısı
vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç
sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.
Konuşma süreleri 5'er dakikadır.
Hükümet bu konuşmalara cevap verebilir. Hükümetin konuşma süresi 20 dakikadır.
Gündemdışı ilk söz, 5
Mayıs Şeyh Şaban-ı Veli Hazretleri ve Kastamonu Evliyalarını Anma Haftası
münasebetiyle söz isteyen, Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım'a aittir.
Sayın Yıldırım, buyurun
efendim.
Sayın hatiplerin konuşma
sürelerine azamî itina göstermelerini istirham ediyorum.
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.-
Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım'ın, Şeyh Şaban-ı Veli (Hazreti Pir) ve
Kastamonu Evliyaları Haftasına ilişkin gündemdışı konuşması
MEHMET YILDIRIM
(Kastamonu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; televizyonları başında
bizi izleyen sevgili vatandaşlarım ve değerli Kastamonulular; şahsım ve
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına bu kürsüye çok çıktım. Sarımsak ithalatına
karşı Kastamonu-Taşköprü sarımsağının mücadelesini vermek üzere, elimde
sarımsak demetiyle karşınıza geldim. Bu konuda, Sayın Murat Başesgioğlu'na ve
Sayın Kürşad Tüzmen'e ve Çin sarımsak ithalatının haksız rekabetine karşı
çiftçimizin verdiği mücadelede ve bize verdiği katkılardan dolayı teşekkür
ediyorum.
Bu kürsüye elimde
pancarla çıktım; şekerpancarı çiftçisinin ve şeker işçisinin sorununu
Türkiye'nin gündemine taşımaya çalıştım.
Bakın, 6 Mayıs tarihinde,
Türkiye'nin her yerinde olduğu gibi Kastamonu'da da "Kastamonu
şekerpancarına ve şeker fabrikasına sahip çıktık" diyerek pancar çiftçisi,
şeker işçisi, esnaf yürüyüş yaparak mücadele vermeye çağırıyor. Pancar yoksa
tarım yok, hayvancılık yok, çiftçi, işçi, esnaf, nakliyeci yok, şeker fabrikası
yoksa Kastamonu yok. Şeker-İş bunu söylüyor, ziraat odası bunu diyor, Türk-İş
temsilcisi bunu diyor, ticaret odası bunu diyor, KESOB bunu diyor, esnaf
kefalet kooperatifi, TAŞIKO, şoförler ve otomobilciler odası, muhtarlar derneği
bunu söylüyor.
Değerli arkadaşlar,
pirinçle karşınıza geldik. Çiftçimizin sorunu, Kastamonu-Tosyamızın sorunu,
Bafra'nın sorunu, Türkiye'nin üretim sorununu anlatmaya çalıştık. Şapka
devrimini, millî mücadeleye destek veren ilk kadın mitingini anlatmaya
çalıştım. Kastamonulu olan büyük yazar Rıfat Ilgaz hocayı burada gündemdışı
anlatmaya çalıştım. Kısaca, Kastamonu'yu ve Kastamonu'nun farklılıklarını
sizlere anlatmak için karşınıza çıktım.
Her yıl mayıs ayının ilk haftasında
kutlanan ve 15 incisini düzenlediğimiz Şeyh Şaban-ı Veli (Hazreti Pir) ve
Kastamonu Evliyaları Haftası hakkında da gündemdışı söz aldım. Önce söz
taleplerim olmasına rağmen, kısmet bugüneymiş; Allahıma şükrediyorum; Sayın
Başkan Nevzat Pakdil'e de teşekkürlerimi sunuyorum.
Kastamonu, yalnızca
ürettiği Taşköprü sarımsağı, Tosya pirinci, şekerpancarı, doğası, doğal
güzellikleri, tarihi ve kültürüyle, millî mücadelede gösterdiği
fedakârlıklarla, Türk kadınının değişmez sembolü Şerife Bacısıyla değil,
yetiştirdiği aydınlarıyla, devlet adamlarıyla, profesörleriyle, ilim ve bilim
adamlarıyla, Medine'nin Komutanı Fahrettin Paşasıyla, Dersim isyanını bastıran
Abdullah Paşasıyla, PKK lideri Öcalan'ın Suriye'den çıkmasına vesile olan Kara
Kuvvetleri Komutanı Atilla Ateş Paşasıyla, Rıfat Ilgaz'ıyla,
Taşköprülüzade'siyle, Abdulhalim Efendisiyle, Benli Sultanıyla, Hayrettin
Hızır'ı, Hayreddin Ehvad'ı ve adını burada saymaya zamanımın yetmeyeceği kadar
evliyalarıyla tanınan önemli bir eğitim, kültür ve turizm kentidir.
Türklerin Anadolu'ya
girdiğinden bu yana Anadolu'nun çeşitli yerlerinde ilim ve kültür yaymak için
yetişen, Batı ortaçağ karanlığında boğuşurken Anadolu'nun aydınlanması için
çalışan Şeyh Edebali, Mevlana Celaleddini Rumî, Hacı Bektaş Veli, Hacı Bayram,
Hayreddin Tokadî Hazretleri, Şeyh Şaban-ı Veli Hazretleri ve Kastamonu
evliyaları, üzerinde durulması, konuşulması ve düşündürmesi gereken büyük
zatlardır.
Şeyh Şaban-ı Veli
Hazretleri Allah'ın dostu ve insanlığın dostudur. Halvetî Dergâhının, diğer bir
deyişle üniversitenin ordinaryüs profesörüdür. Taşköprü-Çakırçayı Köyü Cimdar
Mahallesinde 1471 yılında dünyaya gelmiştir. Annesi ve babasının erken yaşta
ölümüyle hayırsever bir Taşköprü kadını tarafından önce Taşköprü, sonra
Kastamonu'da yetiştirilip, tahsili için İstanbul'a gönderilmiştir. İstanbul'da
dokuz yıl boyunca gerekli eğitimi tamamlayarak, hocaları tarafından… İlim yayma
izni almış, hocalarından aldığı öğretimi yaymak için Kastamonu'ya dönerken,
Bolu'da önceden adını sık duyduğu Şeyh Hayreddin Tokadî Hazretlerini ziyaret
etmiş ve onun yanında oniki yıl gibi uzun bir süre kalarak asıl olgunluğuna
burada erişmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Yıldırım,
Kastamonu'nun bütün ürünlerini, şahsiyetlerini falan anlatırken, vakit kalmadı.
2 dakikalık süre içinde tamamlarsın ümit ederim.
MEHMET YILDIRIM (Devamla)
- Bitiriyorum.
BAŞKAN - Lütfen, istirham
edeyim.
Buyurun, 2 dakika süre
size.
MEHMET YILDIRIM (Devamla)
- Hayreddin Tokadî Hazretlerinden oniki yıl ders almış ve Kastamonu'ya
gelmiştir ve Kastamonu'da da yaklaşık olarak elli yıl civarında eğitim vermiş
ve 360 öğrenci yetiştirmiştir. Mısır'dan Makedonya'ya, Üsküp'e kadar, Hicaz'a
kadar, Türkiye'nin ve Osmanlı İmparatorluğunun bulunduğu her yerde üniversite
dergâhları dediğimiz, Anadolu'nun aydınlanmasında ve Türklüğün yayılmasında
büyük katkılar vermiştir.
Burada sözlerimi daha
fazla uzatmak istemiyorum; yalnız, şunu söylemek istiyorum: Şeyh Şaban-ı Veli
Hazretleri bir insanlığın dostudur, Allah'ın dostudur. Bütün hepinizi, Şeyh
Şaban-ı Veliyi Anma Haftasına, Kastamonu'ya davet ediyorum ve Şeyh Şaban-ı Veli
Hazretlerinin sözleriyle de sözlerimi bitirmek istiyorum: "Gelişiniz güle
güle, gidişiniz güle güle, her işiniz güle güle olsun." "Ne mutlu
Türküm diyene" ve ayrıca da bir ilavem var; bütün Türkiye'yi ve bütün
milletvekili arkadaşlarımı, şu anda Filistin'de insanları aç bırakan dünyanın
ambargosuna karşı yardıma çağırıyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Yıldırım,
teşekkür ederim.
Gündemdışı ikinci söz,
Türk Dil Bayramı ve Yunus Emre'yi anma etkinlikleriyle ilgili söz isteyen,
Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün'e aittir.
Sayın Akgün, buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
2.- Karaman
Milletvekili Mevlüt Akgün'ün, Türkçenin yeniden devlet dili oluşunun 729 uncu
yılına, Karaman Türk Dil Bayramı ve Yunus Emre'yi anma etkinliklerine ilişkin
gündemdışı konuşması
MEVLÜT AKGÜN (Karaman) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkçe'nin yeniden devlet dili oluşunun 729 uncu yılı ve
Karaman Türk Dil Bayramı törenleriyle ilgili olarak gündemdışı söz almış
bulunmaktayım; Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
İnsanlar arasında duygu,
düşünce ve istekleri anlatma aracı olan dil, insana ait her türlü ürünün
taşıyıcısıdır. Dil, nesiller arasında köprüdür. Dil, milletlerin kalbi, ruhu ve
hayat damarıdır. Tarih boyunca dilini muhafaza eden milletler ayakta kalmış;
ancak, dili yok edilen milletler ise varlığını, istiklalini, hürriyetini ve
şahsiyetini kaybetmişlerdir. Yahya Kemal Beyatlı'nın "bu dil, ağzımda
anamın ak sütüdür" dediği, Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın "Türkçem benim
ses bayrağım" diyerek övdüğü güzel Türkçemiz, Türk olarak bizim millî
kimliğimizdir. Bugün 250 000 000'u aşan insanın konuştuğu ve büyük Türk
coğrafyasına egemen olan Türkçemiz, dünyanın en büyük ve zengin dilleri
arasındadır. Dünyanın… Bize yüzyıllar öncesinden aksettirilen Türk dilinin,
anlam olarak çok zengin bir dil olduğunu misallerle bizlere gösteren
türkülerimiz, atasözlerimiz, şiirlerimiz vardır. Kelimeler sözlükten dışarıya
çıktıkça, dilimizin ucunda horon olur, halay çeker; gönlümüzde şarkı olur, şiir
olur, türkü olur; mantığımızda düşünce olur, feraset olur, akıl olur;
kulaklarımızda hoş bir seda olur; kalemimizin ucunda roman olur, masal olur.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Anadolu'da Türk birliği ve dil birliğinin tehlikeye düştüğü
bir ortamda, bundan tam yediyüzyirmidokuz yıl önce, Karamanoğlu Mehmet Bey,
yayımladığı ünlü fermanında "bugünden sonra hiç kimse, sarayda, divanda,
meclislerde ve seyranda Türk dilinden başka dil kullanmaya" demek
suretiyle, dil birliğinin sağlanmasına ve Türkçenin Anadolu topraklarında köklü
bir çınar haline gelmesine yüzyıllar öncesinden vurgu yapmıştır.
Tarih boyunca yaşadığı
buhranlı dönemlerinde milletimiz, Yunusları, Karacaoğlanları, Ahi Evranları ve
Hacı Bektaş Velileriyle, Türk Milletinin bekası için, gönülleri yeniden imar ve
inşa etmiş, nice değerler çıkarmıştır. Bu kutlu ve şanlı insanlar, hayatın
bütün alanlarından tecrit edilen Türk dili ve kültürünü yeniden hayata döndürüp
gelecek nesillere armağan etmişlerdir.
Karamanoğlu Mehmet Bey'in
Türkçeyi yeniden devlet dili olarak ilan ettiği 13 Mayıs haftası, her yıl,
uluslararası düzeyde, Türk Dil Bayramı törenleri olarak kutlanmaktadır. Bu
yılki törenlerimizde, Türkçenin, coğrafyaları birleştiren kimliği konusunda,
dünyaca tanınmış Türkologların katıldığı bir etkinlik yapılmaktadır. Yine,
Türkçe topluluğu bulunan 17 üniversitenin öğrencilerinin bir araya geleceği bir
buluşma gerçekleştirilecektir. Yine, her yıl olduğu gibi, Türkçeyi, doğru,
güzel ve etkin kullanan şair, yazar, gazeteci, sanatçı, radyo ve televizyon
kanalı ve siyasetçilere Türk dili ödülleri verilecektir. Ayrıca, Yunus Emre'nin
çağları aşan sevgi ve hoşgörüsü ve şiirleri, Karaman'da gerçekleştirilecek olan
iki toplantıda dile getirilecektir. Bu törenlere Türk dünyasından temsilciler
ve topluluklar da katılmaktadır. Siz değerli milletvekili arkadaşlarımı,
Türkçenin saygın duruşuna katılmak üzere, Karaman'daki törenlere davet
ediyorum.
Türkçenin devlet dili
oluşunda büyük emeği geçen Karamanoğlu Mehmet Bey adına Karaman'da kurmak
istediğimiz üniversitemiz, Hükümetimizin 2006 yılında kurmayı planladığı 10
üniversite arasında yer almakta olup, dikkatlice ve heyecanla bu tasarının bir
an önce Meclisimize gelmesini bekliyoruz. Ayrıca, Türkçenin evrensel mesajını
Karaman'dan duyuracak olan Türk dili fakültesi kararı, yaklaşık üç yıldır
YÖK'te beklemekte olup, bu kararın da YÖK Genel Kurulu tarafından bir an önce
çıkarılmasını bekliyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Büyük Önder Atatürk de cumhuriyetle birlikte giriştiği büyük
devrimlerle Türk Milletini kendi kültür temellerinden haberdar kılmış ve
kurduğu kurumlarla milletine büyük ufuklar kazandırmıştır.
Tarihin her döneminde
milletlerin dil yoluyla çökertildiğini hiçbir zaman unutmamalıyız. Ne yazık ki,
bu tehlike bugün de kapımızda durmaktadır. Çocuklarımızın adlarından
dinlediğimiz müziğe, ticaret isim ve tabelalarından ekrandaki sunuşlar ve
programlara baktığımız zaman, Türkçedeki kirlenme ve yozlaşmayı açıkça
görmekteyiz. Üniversite bitiren gençlerimizin bile dağarcığındaki kelime azlığı
bizleri ziyadesiyle üzmektedir. Hele, Türkiye'de birkısım okullarımızda eğitim
dilinin İngilizce olması…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Akgün,
lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
MEVLÜT AKGÜN (Devamla) -
…eğitim dilinin yabancı dile kaydırılması, Türkçeye ve Türk Milletine
saygısızlıktır diye düşünüyorum. Zira, dil olmazsa kültür olmaz, kültür olmazsa
kimlik olmaz.
Türkçe'nin korunması,
geliştirilmesi, güzel ve etkin kullanılması için, başta okul çağındaki
kuşaklarımız olmak üzere, iletişim aracı olarak Türk dilini kullanmakta olan
herkesin doğru ve güzel Türkçe öğrenebilmesi için bütün imkânlarımızı seferber
etmek durumundayız. Bu anlamda özendirici politikalar izlemeliyiz. Dil
konusundaki hassasiyet, bir millî politika haline gelmek durumundadır.
Bizlere düşen en büyük
görev, atalarımızın yıllar önce yaptığı gibi, Türkçemizin korunması ve gelecek
kuşaklara doğru aktarılmasına önderlik etmek olmalıdır.
Bu duygularla, Türkçeye
emeği geçenleri rahmet ve minnetle anıyor, bütün Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, malumlarınız olduğu üzere, tanınmış, şöhretli ve dünyada güzel
izler bırakmış olan insanlara bütün herkes sahip çıkıyor; şehirlerimiz de, bu
anlamda, dilimizin ustası, gönüllerimizin ozanı Yunus Emre'ye sahip çıkıyorlar.
Yunus Emre'yi anma
kadirşinaslığını gösteren ikinci arkadaşımız Eskişehir Milletvekilimiz Sayın
Mehmet Ali Arıkan.
Sayın Arıkan, buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
3.-
Eskişehir Milletvekili Mehmet Ali Arıkan'ın, Yunus Emre'yi Anma Haftasına
ilişkin gündemdışı konuşması
MEHMET ALİ ARIKAN (Eskişehir) - Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; büyük Türk düşünürü Yunus Emre'yi Anma
Haftası dolayısıyla söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygı ve
sevgiyle selamlıyorum.
Türk halk şairlerinin
tartışılmaz öncüsü olan ve Türkün İslama bakışını, Türk dilini tüm sadelik ve
güzelliğiyle ortaya koyan Yunus Emre, sevgiyi felsefe haline getirmiş örnek bir
insandır. Yaklaşık yediyüz yıldır Türk Milleti tarafından dilden dile
aktarılmış, türkü ve ilahilere söz olmuş, yer yer atasözü misali dilden dile
dolaşmış mısralarıyla Türk kültürü ve medeniyetinin oluşumuna katkı sağlamış
bir gönül adamıdır.
Bazı kaynaklarda
Anadolu'ya gelen Türk boylarından birine bağlı… 1238 dolaylarında doğduğu, 1320
yıllarında Eskişehir'de öldüğü yolunda rivayetler mevcuttur. Batı Anadolu'nun
birkaç yöresinde "Yunus Emre" adını taşıyan ve onunla ilgili
görüldüğünden "makam" adı verilen yerler vardır.
"Bir garip öldü
diyeler/ Üç günden sonra duyalar/ Soğuk su ile yuyalar/Şöyle garip
bencileyin" diyen Yunus, belki de doğduğu ve yaşadığı topraklardan çok
uzaklarda bu dünyadan göçüp gittiğini anlatmak istemektedir. Bazı belgeler,
asıl mezarının Sarıköy'de olduğuna işaret etmektedir. Nitekim, 1970'li yılların
başında, Sarıköy'deki mezarın Yunus'a ait olduğuna kesin gözüyle bakılarak, bu
köye Yunus Emre adı verildi ve oradaki bir bahçe içine anıt dikildi.
Halktan biri olan Yunus
Emre, halkın değer, duygu ve düşüncelerini dile getirişi itibariyle,
tarihimizin en halkla barışık aydınlarından biri olma özelliğine sahiptir.
Mısralarında didaktik
ahlak telkinlerinde bulunan Yunus Emre, gönül kırmamak konusuna ayrı bir önem
verir ve üstün bir değer olarak şiirlerinde bu konuyu özenle işler.
Bu arada, Yunus Emre'yi
öne çıkaran bir başka önemli özelliği de, şiirlerinde işlediği konuları ve
telkinleri bizzat kendi hayatında uygulamasıdır. "Din tamam olunca doğar
muhabbet" diyen Yunus, İslamın sabır, kanaat, hoşgörürlük, cömertlik,
iyilik gibi fazilet değerlerini benimsemeyi telkin eder.
Yunus'un sanat anlayışı,
dinî ve millî değerleri bağdaştırdığı mısralarında kendini gösterir. Gerçekten
de, 11, 12 ve 13 üncü Asırlarda, Türkistan ve Anadolu Türkleri arasında çok
yayılan tasavvufun Türk şairleri arasında iki büyük sözcüsü vardır;
Türkistan'da Ahmet Yesevî, Anadolu'da Yunus Emre.
Yunus Emre'nin
anlayışında dervişlik, olgunluktur, aşktır, nefsini yenmek, iradeyi eritmektir;
kavgaya, nifaka, gösterişe, riyaya, düşmanlığa, şekilciliğe karşı çıkmaktır.
Aynı zamanda, bütün
insanlığa hitap eden büyük şairlerdendir; bu anlamda, Mevlana'nın bir
benzeridir.
Yunus'un, insan sevgisini
ilahî sevgiyle nasıl bağdaştırdığını gösteren en çarpıcı mısralarından biri
"yaratılanı hoş gör, Yaradan'dan Ötürü"dür. Yunus Emre'ye göre,
insanlar, din, mezhep, ırk, millet, mevki, sınıf farkı gözetilmeksizin
sevilmeyi hak etmektedir. Mademki, insanoğlu, ruh yönüyle Allah'tan
gelmektedir; öyleyse, insanlar, hiçbir şekilde birbirinden bu anlamda
ayrılamazlar.
Nitekim, 1991 yılı UNESCO
tarafından sevgi yılı ilan edilerek, Birleşmiş Milletler binasına Yunus'un
söylemi olan "sevelim, sevilelim" tabelası asılmıştır.
Yaşadığı çağın gerçekleri
göz önüne alındığında Yunus'un bir başka önemli tarafı ortaya çıkar. Yunus
Emre, hükümetsizlik içinde çalkalanan ve Moğol istilasıyla mahvolan Anadolu
topraklarında ortaya çıkan yıkıcı cereyanların hiçbirine kapılmadığı gibi, bu
akımların Türklerin bütünlüğüne zarar vermesi tehlikesi karşısında da
engelleyici bir rol almıştır. Bu bakımdan, Yunus Emre, hem Türk şiirinin
kurucusu hem de millî birliğin önemli tutkallarındandır.
Yunus Emre, kelimenin tam
anlamıyla, millî bir sanatçıdır, tıpkı Nasreddin Hoca, Köroğlu, Dadaloğlu ve
Karacaoğlan gibi.
Yunus Emre'nin
şiirlerinde en fazla işlenmiş temalar, ilahî aşk, din, ahlak, gurbet, tabiat,
ölüm ve faniliktir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Arıkan,
verdiğim süre içerisinde konuşmanızı tamamlayacağınızı ümit ediyorum.
Buyurun.
MEHMET ALİ ARIKAN
(Devamla) - Hemen bitiyor Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Bu büyük Türk düşünürü,
Hak âşığı ve halk şairi Yunus Emre'nin
"Gelin tanış
olalım/İşi kolay kılalım/Sevelim sevilelim/Dünya kimseye kalmaz"
sözleriyle, 6 Mayıs 2006 Cumartesi günü saat 10.00'da, benim de yörem olan
Eskişehir İli Mihalıççık İlçesi Yunus Emre beldemizde yapılacak anma
törenlerine halkımızı davet eder; bu duygu ve düşüncelerimle, Yüce Türk
Milletini ve sizleri saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim Sayın
Başkanım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Saygıdeğer arkadaşlarım
"Elif okuduk ötürü/Pazar eyledik götürü/Yaratılmışı hoş gördük/Yaradan'dan
ötürü" deyişiyle, çağlar öncesinden, Türk Milletinin evrensel mesajını
bütün dünyaya ilan eden Yunus Emre'yi rahmetle, minnetle anıyor ve bu
vesileyle, Yunus Emre'nin hatırlanmasına vesile olan Karaman İlimize, Eskişehir
İlimize ve iki saygıdeğer milletvekilimize de teşekkürlerimi ve şükranlarımı
sunuyorum.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
diğer sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutup, bilgilerinize sunacağım.
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- İsveç
Parlamentosu Başkanı Björn von Sydow'un davetlisi olarak İsveç'e resmî
ziyarette bulunacak olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın
beraberindeki Parlamento heyetini oluşturmak üzere gruplarınca isimleri
bildirilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1042)
2 Mayıs 2006
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın, İsveç Parlamentosu Başkanı Björn von Sydow'un
davetine icabetle, beraberinde bir Parlamento heyetiyle, İsveç'e resmî
ziyarette bulunması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi uyarınca Genel Kurulun
20 Nisan 2006 tarihindeki 91 inci Birleşimde kabul edilmiştir.
Anılan Kanunun 2 nci
maddesi uyarınca, Heyetimizi oluşturmak üzere siyasî parti gruplarınca
bildirilen isimler Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
Bülent Arınç
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Adı ve Soyadı Seçim
Çevresi
Ahmet Ersin İzmir
Ali Osman Başkurt Malatya
İbrahim Hakkı Birlik Şırnak
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Başbakanlığın bir
tezkeresi vardır; okutuyorum:
2.-
Çanakkale Milletvekili İbrahim Köşdere hakkında tanzim edilen soruşturma
dosyasının geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1043)
25 Nisan 2006
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İlgi: a) 05/07/2005 tarihli ve
B.02.0.PPG.0.12.-310/9280 sayılı yazımız,
b) Adalet Bakanlığının 20/04/2006 tarihli ve B.03.0.CİG.0.00.00.03-1-128-14-2005/16731
sayılı yazısı.
Kaçak su hattı çekmek
suretiyle hırsızlık suçunu işlediği iddia olunan Çanakkale Milletvekili İbrahim
Köşdere hakkında tanzim edilen ve ilgi (a) yazı ile Başkanlığınıza gönderilen
soruşturma dosyasının iadesi ile ilgili Adalet Bakanlığından alınan ilgi (b)
yazı sureti ve ekleri ilişikte gönderilmiştir.
Gereğini arz ederim.
Recep Tayyip Erdoğan
Başbakan
BAŞKAN - Anayasa ve
Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyonda bulunan dosya Hükümete
geri verilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun, İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.
V.-
ÖNERİLER
A) SİYASÎ
PARTİ GRUP ÖNERİLERİ
1.-
Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin CHP Grup önerisi
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu;
04.05.2006 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki
önerisini, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına
sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Haluk Koç
Samsun
Grup Başkanvekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi gündeminin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler" kısmının 74 üncü sırasında yer alan 417 sıra sayısının bu
kısmın 6 ncı sırasına alınması önerilmiştir.
BAŞKAN - Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisi lehinde,
Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı ve İzmir Milletvekili Türkân
Miçooğulları'nın söz talepleri vardır.
İlk söz Denizli
Milletvekili Mustafa Gazalcı'ya aittir.
Saygıdeğer arkadaşlarım,
bu süreden itibaren, bütün hatip arkadaşlarımıza, sürelerini tamamlamayı
geçirdikleri takdirde, sadece, 1 dakika, teşekkür için söz uzatacağım.
Onu bilgilerinize arz
ederim.
Buyurun Sayın Gazalcı.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Sayın Başkan, sevgili milletvekili arkadaşlarım; 2003 tarihinde, 97
milletvekili arkadaşımla birlikte, Türkiye Büyük Millet Meclisine, her 17
Nisanın, tatil olmadan, eğitim bayramı olarak kutlanması için bir yasa önergesi
verdik; 2004 yılında, sizin oylarınızla, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine
girdi. Şimdi, yeni bir nisan ayındayız...
ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum) -
Mustafa Bey, mayıstayız şu an.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla)
- ...ve sizin oylarınızla, öncelikle bu yasa önerisinin Meclis gündeminde ön sıraya
alınmasını diliyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
zaten, 17 Nisanlarda, nisan ayından mayısın sonuna kadar, 17 Nisanlar, bir
bayram havasıyla, çeşitli kuruluşlarda, okullarda, üniversitelerde
kutlanmaktadır; fiilî bir durum olarak bayram vardır; adına ister bayram
diyelim ister eğitim günü diyelim.
Eğitimin önemi konusunda
söz söylemeye gerek yok. Bir kişinin kişiliğinin oluşmasında, bir ülkenin her
alanda gelişmesinde eğitim temeldir ve bir ülkenin çağdaşlığı, gelişmişliği,
her aşamasındaki eğitimin, uzun süre insanına verilmesiyle sağlanır. O yüzden
de, insanlar "eğitim, eğitim, eğitim" derler ve nasıl, öğretmenlerin
bir günü varsa, 24 Kasım, 1980'den sonra "öğretmenler günü" olarak
kutlanıp, öğretmenin işlevi, mesleğin önemi anlatılıyorsa; insan yaşamını,
yaşama alıştırmada, kişiliğini geliştirmede çok büyük rol oynayan eğitimin de
bir günü olması gerekir. Yani, adına ister bayram diyelim ister gün, ama,
eğitimin önemi, bütün toplumca, bir bayram havasıyla anılmalıdır,
kutlanmalıdır.
Değerli arkadaşlar, peki,
niçin 17 Nisan? Tamam, eğitimi anladık, eğitimin bir günü, bayramı olsun; ama,
niçin 17 Nisan; o da şundan: Türkiye Cumhuriyeti tarihimizin en önemli
eserlerinden birisi, 17 Nisan 1940'ta, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
yasalaştı; o da, Köy Enstitüleri Yasasının kabul edildiği gün.
Değerli arkadaşlar,
duygusal değilim. Bütün cumhuriyet tarihimizde, bundan daha büyük, bundan
toplumu daha derinden etkileyen, insanı ve toplumu canlandıran, Türkiye'ye özgü
ulusal bir buluş, eğitim alanında yoktur en azından. Ben başka alanları da
sayıyorum, birkaç büyük eseri varsa cumhuriyetin -tabiî, çok ama- en önemli
eğitim hareketi, bu köy enstitüleri hareketidir.
Niçin köy enstitüleri:
Bakın, Dünya Eğitim Ansiklopedisinde, İsviçre'deki Eğitim Ansiklopedisinde…
Türkiye'de, köy enstitüleri, o ansiklopediye girmiş tek eğitim hareketidir ve
bir köy çocuğunun, 3 sınıflı eğitmenden Hasanoğlan'daki yüksek köy enstitüsüne
kadar, eğitimin her aşamasından yararlanmasını sağlayan bir sistemdir 17
Nisanda kabul edilen köy enstitüleri hareketi.
Bu yasalaştığı zaman,
Türkiye toplumunun yüzde 80'i köylerde yaşıyordu; ama, eğitim ilkeleri olarak,
bugün de, dünyanın ulaştığı çağdaş eğitim ilkeleri, köy enstitülerinde
uygulanan ilkeler bakımından aynıdır.
Bakın, değerli arkadaşlar,
toplumu bu kadar ilgilendiren, doğayla, yaşamla iç içe olan, üretimle iç içe
olan böyle bir eğitim sistemi Türkiye'de uygulanmadığı gibi, dünyada da benzeri
azdır. UNESCO, bütün ülkelere, özellikle gelişmekte olan ülkelere köy
enstitüleri sistemini örnek göstermiştir. Bu sistemde, insanı eleme yoktur,
insanı harcama yoktur; çok programlıdır, çok amaçlıdır; öğretmen yapar,
sağlıkçı yapar, kooperatifçi yapar; kendi ayakları üzerinde durmasını, kendi
kanatlarıyla uçmasını sağlar.
Köy enstitüsü hareketi,
toplumu, ekonomik bakımdan, toplumsal bakımdan, kültürel bakımdan çok derinden
etkilemiştir. Öyle ki, yalnız edebiyatımızı zenginleştirmemiş, sanatın her
dalında o okulu bitirenler başarılı olmuşlardır, siyasette başarılı
olmuşlardır, örgütçülükte, belediye başkanlığında başarılı olmuşlardır.
Ben, AKP'li arkadaşlarıma
da bir şey duyurmak istiyorum, oylarına gereksinim duyulduğu için. 11 Eylül
2003 tarihinde Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan "Ulusa Sesleniş"
programında, bakın, ne demiş: "Dünya eğitim tarihi bakımından da çok
orijinal bir girişim olan köy enstitüsü uygulamalarını, tarafsız bir gözle
bilimsel bir analize tabi tutulmalarını ve bu deneyimden, bugün, özellikle,
yeni bilişim ve genetik tarım teknolojilerini eksen alarak, biz nasıl yararlanabiliriz
diye araştırmalarını istedim." Bakın değerli arkadaşlar, bu sözler
içtense, köy enstitüsü hareketinden gerçekten bugün de yararlanılabilirse,
gelin, bunu, bugünkü kuşaklara ve gelecek kuşaklara eğitim günü olarak, eğitim
bayramı olarak verelim. Bu, bizim övüncümüz. Bu bir, senin hareketin, benim
hareketim değil, Türkiye Cumhuriyetinin hareketidir. Mustafa Kemal'in özlediği,
işe yarayan, eğitimi bir süs olmaktan çıkaran, ulusal ve insanlığı kucaklayan
bir eğitim hareketi burada olmuştur. İsmet İnönü'nün "en büyük
eserim" dediği, burada olmuştur. Birçok insan, bu sıralarda oturan
milletvekili arkadaşlarım, belki bir köyde eğitmenden mezun oldu, belki bir köy
enstitüsünün çocuğu ya da torunu.
Bakın, üniversitelerimiz,
köy enstitüleri üzerine araştırma merkezleri kurmaya başladı. Isparta Süleyman
Demirel Üniversitesi, Köy Enstitüleri Uygulama ve Araştırma Merkezi kurdu.
Değerli arkadaşlar,
Meclis olarak, işin arkasından gitmeyelim, gündemin arkasından gitmeyelim.
Zaten, bir bayramdı, bir gündü, kutlanıyordu. Gelin, hep birlikte, bu 17 Nisanı
bir bayram yapalım. Bizim övüncümüzdür bu. İnsanı kucaklayan bir sistemdir.
Bakın, çağdaş eğitim
ilkelerinde bugün insan merkezli bir eğitim vardır; sanat eğitimi vardır, iş
eğitimi vardır ve onu işin içerisine katma vardır. Köy enstitülerinde bu
uygulanmış. Köy enstitüleri okul yönetimine katılmış, köy enstitüleri o günkü
teknolojiyi en ileri bir biçimde kullanmış, çevreye açılmış, nerede
kurulmuşlarsa, oranın ekonomisini değiştirecek hareketler yapmış, Anadolu'nun
21 yerine eşit biçimde dağılmış. Doğuda Cilavuz'da, Karadeniz'de Beşikdüzü'nde,
Orta Anadolu'da Çifteler'de, batıda Aksu'da, Ortaklar'da, 21 yerde, hemen her
yerde, köy enstitülerinin izine rastlayabilirsiniz. Öyle ki, 700'ün üzerinde
yapı yapılmış ve mimar mühendis odalarının önerisiyle, Kültür Bakanlığı
korumaya almıştır buradaki binaları. Oradaki yerleşke, şu anda bir orman gibi
güzelliktedir, üniversite olacak biçimde yerleri hazırdır.
Bir çırpıda, size şimdi
10 tane, 20 tane Türkiye edebiyatının yüzakı, köy enstitülerinden, bitirmiş
insanlar sayabilirim, bakanlık yapmış arkadaşlar sayabilirim, profesörler
sayabilirim.
Değerli arkadaşlar,
böylesine derin, 20 000'e yakın öğretmenin çıktığı, 8 000'den fazla eğitmenin
çıktığı, gökte yıldızlar gibi, Anadolu'ya hizmet etmiş bu insanların anısına,
bizim çok özgün buluşumuz olan köy enstitülerinin anısına 17 Nisanı eğitim
bayramı olarak, günü olarak…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Gazalcı,
ek 1 dakikalık sürenizi başlatıyorum; buyurun.
Lütfen, konuşmanızı
tamamlayınız.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla)
- Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Dünyanın kabul ettiğini
biz de Türkiye olarak kabul edelim arkadaşlar.
Milletvekili olur olmaz
arkadaşlarımla birlikte verdiğim bu önergeyi adım adım bir yere kadar getirdik.
Şimdi sizden, özellikle arkadaşlarımdan diliyorum; içinizdeki eğitime olan önem
kıpırdasın ve ellerinizi havaya kaldırsın, bunu kabul edin; çocuklarımıza
anlatalım, övünelim ve bir bayram havasıyla önümüzdeki nisan ayından itibaren
bütün Türkiye'de bu kutlansın diyorum.
Şimdiden, katkılarınız
için teşekkür ediyorum; arkadaşlarım ve kemdim adına, Grubum adına, hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Gazalcı,
teşekkür ediyorum.
Grup önerisi lehinde
ikinci konuşmacı, İzmir Milletvekili Sayın Türkân Miçooğulları; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI
(İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri "yaratılanı severim
Yaradan'dan ötürü" diyen Yunus
Emre'yi saygıyla anıyor, hepinizi Yunus gönlüyle selamlıyorum. (Alkışlar)
Değerli arkadaşlar,
cumhuriyet projesi önemli bir projedir, önemli bir aydınlanma devrimidir. Yok
olmaya yüz tutmuş, emperyalist işgali altındaki bir ülkeden Mustafa Kemal'in
öncülüğünde bağımsız bir ülke kurmayı başardık ve cumhuriyetin devrimlerle
taçlandırılması gerekiyordu, onları yaptık. Bu Meclis hilafeti kaldırdı, bu
Meclis saltanatı kaldırdı, bu Meclis Mecelle yerine Medenî Kanunu getirdi, bu
Meclis kılık kıyafet devrimini gerçekleştirdi, bu Meclis laikliği kabul etti ve
Türkiye Cumhuriyeti devletini kurdu; yok olmaya yüz tutmuş bir toplumdan, bir
ulus yarattı; ama, bütün bu yapılan devrimlerin yaşayabilmesi için devam
ettirilebilmesi, sürdürülebilmesi, geliştirilebilmesi için, eğitime ihtiyaç
vardı.
İşte, 1935-1946'larda
Hasan Âli Yücel, İsmail Hakkı Tonguç, Saffet Arıkan, bu eğitim devrimini
gerçekleştirdiler ve Anadolu'nun dört bir yanına eğitim götürecek öğretmenleri
yetiştirmenin yolunu buldular. Anadolu'nun köyleri, o zamanlar "orada, bir
köy var uzakta; gitmesek de, görmesek de, o köy bizim köyümüzdür"
şeklindeydi; ama, o öğretmenler, o köylere gitmeyi, o köylerdeki çocukları ve o
köylerdeki yaşayan yetişkinleri, cumhuriyet devrimleri ilkesinde yetiştirmeyi
başardılar.
1950'lerden sonra
eğitimde bir geri gidiş başladı. Köy enstitülerinin kapatılması da bunun en
önemli nedenlerindendi. Bu geri gidişin bu eğitimi geriye götürmeye çalışanlara
da bir yararı olmadı, cumhuriyeti savunanlara da bir yararı olmadı ve bugün,
içinde bulunduğumuz koşullarda, hangi sorunun temeline girmeye çalışsak, hangi
sorunun temelini açsak, altında, eğitim yatıyor, eğitim sorunu yatıyor,
eğitimsizlik yatıyor.
Artık, çağımız öyle bir
çağ ki, bilgiye ulaşmak mümkün. Düğmeye basıyor evindeki 5 yaşındaki çocuk,
karşısında, dünyanın tüm bilgilerine sahip oluyor, istediği bilgiye ulaşıyor;
ama, eğitim başka bir şey. Ulusal bütünlüğünü koruyacak şekilde eğitim almak,
örgün eğitimden yararlanmak, ulus devlet bilincine sahip öğrenciler
yetiştirmek, insanlar yetiştirmek; bu başka bir şey. Onun için, işte, köy
enstitülerinin kurulduğu zamandaki felsefeye uygun eğitim sistemlerine
ihtiyacımız var. Hiçbirimiz, bu kürsülerden, köy enstitülerini anlatırken, biz
geriye gidelim, 1935'lerdeki sistemi olduğu gibi alalım, onları olduğu gibi kullanalım
demiyoruz; ama, bir eğitim devrimine ihtiyacımız olduğunu söylüyoruz, yeni bir
eğitim anlayışına ihtiyacımız olduğunu söylüyoruz.
Küreselleşme, çokuluslu
şirketleriyle, toplarıyla tüfekleriyle, akıllarıyla fikirleriyle, her şeyiyle
geliyor. Bunun karşısında, bir ulusal bütünlüğe, ulusal bilince ihtiyacımız
var. Bunu sağlayacak olan da, ulusal bir eğitim anlayışımızdır. Biz, bu
küreselleşen dünyada, okyanusta yüzen bir gemi olmalıyız; ama, o okyanusta
kendi bandırasıyla yüzen bir gemi olabilmenin eğitim koşullarını yaratmalıyız.
Bunu yapabilmek için de, eğitimin ne denli önemli olduğunu, eğitimin ne kadar
gerekli olduğunu toplumumuza anlatmalıyız. Bunu anlatabilmek için, biz, 17
Nisan gününün eğitim bayramı günü ilan edilmesini istiyoruz, eğitim bayramı
günü olarak kabul edilmesini istiyoruz. O gün tatil yapılsın demiyoruz. O gün
-biraz önce Sayın Gazalcı'nın da söylediği gibi- zaten her yerde yapılmakta
olan eğitim şenliklerinin, eğitim tartışmalarının, eğitim konuşmalarının,
eğitim sempozyumlarının, devlet tarafından resmen kabul edilmiş olmasını ve
Türkiye Büyük Millet Meclisinin kabulünden sonra, devlet tarafından yapılmasını
istiyoruz, önerilmesini istiyoruz.
Değerli arkadaşlar, 17
Nisan günü, köy enstitülerinin kurulduğu gündür; ama, bir başka özelliği de
vardır. Bahar, tüm dünyanın devinimini sağlamaya başladığı, yeşermeye
başladığı, yeşillenmeye başladığı, canlanmaya başladığı, kışın biriktirdiği
enerjisini, doğaya, dünyaya, ortama saldığı bir gündür. İnsanlar, toprak, su,
hava 17 Nisanda, nisanda çok
enerjiktir. İşte, insanların tüm bu enerjisini, nisanın enerjisiyle, 17 Nisanın
enerjisiyle birleştirerek, 17 Nisan gününü, eğer bir eğitim bayramı ilan
edersek, o haftayı eğitim bayramı olarak kutlarsak, biz şuna inanıyoruz ki,
ihtiyacımız olan eğitim eksikliğini, o günlerde yapılan tartışmalarla, eğitimde
yapılması gereken devrim anlayışını o günlerde tüm toplumumuzla yapılan
tartışmalar, sempozyumlar ve şölenlerle bir noktaya getirecek ve eğitimdeki
ihtiyacımız olan eksikliği tamamlamaya çalışacağız.
Köy enstitüleri niçin çok
önemliydi; çünkü, köy enstitüleri burada oturan birçok kişinin öğretmeniydi;
çünkü, köy enstitüleri Türkiye Cumhuriyetinin öğretmeniydi ve köy
enstitülerinin anlayışına hâlâ ihtiyaç hissediliyor ki, şimdi onların çocukları,
İkinci Kuşak Köy Enstitüleri Derneğini kurdular ve şimdi onların çocukları ve o
anlayışı benimseyenler, 17 Nisanlarda köy enstitülerinin felsefesini
tartışıyor, köy enstitülerinin felsefesini anlatmaya çalışıyor.
Köy enstitülerinde irfanı
hür, vicdanı hür, aklı hür öğrenciler yetiştiriliyordu ve bizim ülkemizin,
bugün, yine, vicdanı hür, aklı hür, irfanı hür öğrencilere ihtiyacı var.
Tartışan, konuşan, düşündüğünü özgürce söyleyen, inandığı şeyin arkasından
giden, ülkesinin bağımsızlığını, ülkesinin özgürlüğünü, ülkesinin birliğini
bütünlüğünü kimseye tartıştırmayan öğrencilere ihtiyacımız var. Bunları da,
ancak öğretim, eğitim yoluyla sağlayabiliriz. Onun için, 17 Nisanların eğitim
bayramı olarak kabul edilmesini istiyoruz ve sizden bu önerimize destek
bekliyoruz.
Bakıyorum, hepiniz bu
konuşmalarımı boş gözlerle dinliyorsunuz, hatta bazınız dinlemiyorsunuz; ama,
biraz sonra bu kürsülere geldiğinizde, bu ülkedeki sorunları konuşmaya
başladığınızda, okulların önündeki şiddetten söz etmeye başladığınızda, aile
içi şiddetten söz etmeye başladığınızda, kapkaç olaylarından söz etmeye
başladığınızda, hepiniz arkasından şunu söyleyeceksiniz: Bütün bunların altında
eğitimsizlik yatıyor, bütün bunların altında eğitim sorunu yatıyor. Öyleyse,
bir eğitim bayramına karşı çıkmanın veya bir eğitim bayramı ilan edilmesine
ilgi göstermemenin mantığını bana izah etmenizi istiyorum bu kürsüye
geldiğinizde, eğer bu önerimizi kabul etmezseniz.
Tatil olsun demiyoruz,
herhangi başka bir şey yapılsın demiyoruz. 17 Nisanların, sadece, bu Meclisin
eğitime verdiği önemi anlatabilmek için bayram ilan edilmesini; o gün, eğitim
sorunlarının daha bir başka anlayışla, daha bir inançla, daha bir güvenle
konuşulmasını istiyoruz.
Ben, köy enstitülerinde
yetişmiş bir babanın çocuğu ve köy enstitülü okullarda yetişmiş öğretmenlerin
yetiştirdiği bir öğrenci olarak, aynı zamanda İkinci Kuşak Köy Enstitüleri
Derneğinin üyesi olarak, hepinizden 17 Nisanın eğitim bayramı ilan edilmesi
için "evet" oylarını vermenizi bekliyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun Sayın
Miçooğulları.
TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI
(Devamla) - Teşekkür ederim.
Bu Yüce Meclisin, eğitime
verdiği önemi anlatabilmesi için, eğitime verdiği önemi gösterebilmesi için, bu
bayram anlayışımıza "evet" demesini bekliyorum. Bunun hiç kimseye
zararı olmaz.
Eğitim konusunda bizden
farklı düşünebilirsiniz. Eğitim konusunda farklı farklı görüşlere sahip
olabilirsiniz; ama, hepimizin çıkış noktası, eğitim birliğidir, hepimizin çıkış
noktası, bu ülkenin çocuklarına ve bu ülkenin yetişkinlerine verilmesi gereken
eğitimdir.
Onun için, hepinizin,
buna "evet" diyeceğiniz inancıyla, özellikle Sayın Grup
Başkanvekilimin yüzüne bakarak "evet" oylarınızı bekliyorum ve eğitim
konusunda bundan sonra konuşabilmek için bu konuya "evet" demelisiniz
diyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP ve Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Miçooğulları.
Grup önerisini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri,
gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmına geçiyoruz.
Önce, sırasıyla, yarım
kalan işlerden başlayacağız.
VI.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
1.-
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu
Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
ÊBAŞKAN - 3 üncü sırada
yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu
gelmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.
4 üncü sırada yer alan,
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Bazı
Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Tasarının görüşülmesi
ertelenmiştir.
5 inci sırada yer alan,
Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı,
Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarı ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam ediyoruz.
3.-
Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı;
Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1133, 1/1074) (S. Sayısı: 1099)
(x)
BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.
Hükümet?.. Burada.
Geçen birleşimde
tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı.
Şimdi maddelerine
geçilmesini oylarınıza…
HALUK KOÇ (Samsun) - Karar
yetersayısı istiyoruz.
BAŞKAN - Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.
Maddelerine geçilmesini
kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Karar yetersayısı yoktur;
birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.50
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.02
BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 98 inci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
1099 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VI.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLERÊ(Devam)
3.-
Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı;
Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1133, 1/1074) (S. Sayısı: 1099)
(Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Tasarının maddelerine
geçilmesinin oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi, oylamayı
tekrarlayacağım ve karar yetersayısını arayacağım.
Tasarının maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Sayın milletvekilleri,
arkadaşlarımız arasında ihtilaf var; elektronik oylama cihazıyla oylama
yapacağım.
Sayın milletvekilleri,
oylama için 4 dakika süre vereceğim.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, karar yetersayısı vardır; maddelerine geçilmesi kabul
edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
ELEKTRİK PİYASASI
KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE 1.- 20/2/2001
tarihli ve 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanununun 1 inci maddesinin üçüncü
fıkrasının (31) numaralı bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"31. İletim tesisi:
Üretim tesislerinin 36 kV üstü gerilim seviyesinden bağlı olduğu noktalardan
itibaren iletim şalt sahalarının orta gerilim fiderleri de dahil olmak üzere
dağıtım tesislerinin bağlantı noktalarına kadar olan tesisleri,"
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili Tacidar Seyhan.
Sayın Seyhan, buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TACİDAR
SEYHAN (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Geneli üzerindeki
çağrımızı tekrarlayarak başlamak istiyorum. Bu kanun, Türkiye'nin ulusal
menfaatları açısından düzenleme söz konusu olduğunda, olumsuz bir kanun;
lütfen, kanunu komisyona geri çekin; hem dağıtımın özelleştirilmesi bir sonuç
vermeyecek hem de bu yasaya koyduğunuz 11 inci madde, Türkiye'ye çok ciddî
sıkıntılar yaratacaktır.
Değerli arkadaşlar,
bakın, örnekle, neye evet dediğimizi size anlatmak istiyorum. Dünkü konuşmada
da bunu dile getirdik. Değerli arkadaşlar, bir Sayıştay raporu var elimizde,
Cumhurbaşkanlığı Denetleme Kurulu raporu var ve Enerji Bakanlığının raporu var.
Bu raporlarda, yap-işlet-devret projelerinin, 2002 yılına kadar kamuyu 2,3
milyar dolar zarar ettirdiği söyleniyor. Şimdi, bu kanunda getirilecek 11 inci
maddede, yap-işlet-devret modellerinin, arazi satışıyla bu kurumlara devrinden
söz ediliyor. Yapılması gereken bir arazi satışı değildir; arazi satış yöntemi
bunun biçimidir, şeklidir, çok iyi bir şekil bulunmuştur; ancak, devletin
sözleşme süresi içerisinde ilk sekiz yıl, ilk on yıl pahalı alım yapılmaktadır.
Ondan sonraki dönemlerde, 2,5 sente düşen alımlarda, devlet bir kamu yararı
sağlayacak iken, bu sürede sağlayacağı kamu yararını şirketlerin lehine
dönüştürmektedir. Eğer bunu yaparsak: Bir, vatandaşın cebinden çıkan paraya ve vatandaşın
sırtına yüklediğimiz bu denli büyük yüke kendimizi alet etmiş oluruz; yani,
vatandaşı sıkıntıya sokan kurum olarak, kuruluş olarak, yasama görevini yapan
Türkiye Büyük Millet Meclisini alet etmiş oluruz değerli arkadaşlar. Bu
yapılmamalıdır.
Sözleşme süresi bitene
kadar kamu bunu devrederse, ucuzlatılmış elektrik alım haklarından vazgeçtiği
anlamına gelecektir. Adalet ve Kalkınma Partisinin değerli sözcüsü, dün
"kamu yararına olan bir anlaşma da yapılabilir" dedi. Yapılacaksa
neyine karşı çıkıyorsunuz? Bunu bilemezsiniz. Anlaşma koşullarını şimdiden
"kamu yararına yapılıyor" diyerek, şirketlerin genel durumunu dikkate
alarak kendinize bir kaynak seçemezsiniz değerli arkadaşlar.
Devletin akdi ortadan
kaldırılmaktadır. Eğer bunu yaparsanız, kamuyu 2003'e kadar 2,3 milyar dolar,
bugüne, yani 2006'ya kadar 3 milyar dolar zarara uğratmış kurumları aklamış
olursunuz, hatta vatandaşın cebinden bu kurumları mükâfatlandırmış olursunuz
değerli arkadaşlar.
Bakın, bu
mükâfatlandırmada bir örnek veriyorum. Zamanımı da bakarak kullanacağım.
Sayıştay raporunda geçen
bir şirket var; 202 000 000 dolar, fizibilite raporunda miktar belirlemiş; daha
sonra imtiyaz sözleşmesi imzalanmış, 235 000 000 dolar! Devlet İstatistik
Enstitüsü bir hesaplama yapmış 98 000 000 dolar, ancak gerçekleşen yatırım
maliyeti 70 000 000 dolar! Yani, devletten bütün haklarını 202 000 000 dolar
üzerinden almış, ama 70 000 000 dolarlık yatırım gerçekleştirmiş! Aynı şirketin
dışborç kütüğüne baktığımızda, kayıtlı miktar, kullanacağı dışborç, 409 000 000
dolar, yatırım için kullandığı sadece 26 000 000 dolar; 383 000 000 doları
yatırım dışı kullanmış. Bunun yıllık dolar üzerinden getirisi bile yüzde 30'dur
değerli arkadaşlar. Böyle bir işlem yapmış, kamuyu zarara uğratmış şirkete,
arazinin üzerinde, siz, kuruluşu vereceğim diyorsunuz; bunun altından
kalkamazsınız.
İkincisi şu: Değerli
arkadaşlar, ikinci önemli konu, dağıtım bölgeleri 21. Kaça düşüreceğinizi bir
kere kamuoyuna açıklayın; 6'ya mı düşüreceksiniz, 21'de mi bırakacaksınız, 30'a
mı çıkaracaksınız, bölgeleri nasıl tasnif edeceksiniz, önce buna karar verin.
Biz, nereyi özelleştireceğimizi bilelim Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak ve
dün kabul etmediğiniz, ancak, kabul etmek zorunda kaldığınız bir taslak
şartname var. Bu şartnameye göre yerli firmalar, yabancı firmalarla o ihalede
karşılıklı olarak baş edemez; siz, yerli firmaları yabancı firmaların taşeronu
yaparsınız. "Böyle bir şartname yok" dediniz, milletvekiliniz
"var" dedi, ben dışarı çıktım Özelleştirme İdaresiyle ilgili arkadaşlar
da "bunun dışında iki sözleşme daha var, taslak şartname daha var"
dedi. Kim doğru söylüyor anlamadık. Lütfen, vatandaşı yanıltmayın. Lütfen,
vatandaşı yanıltmayın Sayın Bakan. Önce, dönün, Özelleştirme İdarenize sorun.
Babalar gibi satacak başka yer var mı diye bakmaktan, arka tarafta sözleşme
yapıyorlar mı, yapmıyorlar mı diye kurumunuza bakamıyorsunuz, ne yapıldığının
farkında değilsiniz. Siz, ne yapıldığının farkında değilseniz, bu devletin
menfaatlarını nasıl koruyacaksınız?! Ben neye göre ölçeceğim?! (CHP
sıralarından alkışlar)
Aynı şeyi Enerji Bakanı
da yapıyor. Arkadaşlar, Enerji Bakanı, o basına kapalı oturumda dedi ki:
"İki tane farklı sözleşme var, aynı tarih ve aynı sayılı" ama,
arkasını getirmedi. Bir ülkenin Bakanı böyle diyorsa, iki farklı sözleşmenin
aynı tarihli ve aynı sayıda olduğunu kabul ediyorsa, etik olan, ulusal
menfaatlara faydalı olan, şeffaf bir şekilde, bu sözleşmenin altına kimlerin
imza attığını açıklamasıdır. İçeriğini açıklamasa da, Bakan, sözleşmelerden
kimin mesul olduğunu açıklamak zorundadır. Ben burada bekliyorum bu kanun
görüşmesi bitene kadar.
Enerji Bakanı, bahsettiği
aynı tarih ve sayılı sözleşmelerin altında kimin imzası olduğunu açıklasın;
bakan olarak ne işlem yaptığını da açıklasın. Eğer bunu açıklamazsa, en büyük
kamu suçunu Enerji Bakanı işler. Bunun dışında açıklamadığı birçok şeyi de ben
açıklayayım.
Mavi Akım çok konuşuldu.
İki sözleşme var deniliyor. "Mavi Akımda ben değişiklik yapmadım, daha
önce formül yoktu" diyor. Ben şimdi, Sayın Bakanın imzaladığı sözleşmenin
7 nci maddesini Genel Kurulda okuyorum: "Bu sözleşmenin imzalanmasından
sonra bu formülle hesaplanacak fiyatla bu tarihe kadar yapılan ödemeler farkı
fatura edilir. Bu fatura tarihinden sonra fatura tutarı bir hafta içinde
ödenir."
Sayın Bakan, bir formül
yoksa, bu size fatura edildiğinde, bu fatura farkını neye istinaden ödediniz?
Bunu kamuoyuna açıklayın. Ben bu formülde yaptığınız değişikliği de
açıklıyorum. Birinci formülde gazoilin oranı yüzde 15 iken, siz, yüzde 30'a
çıkardınız. Gazoil, Avrupa'da kullanılan, evlerde kullanılan kükürtlü motorin
arkadaşlar. Bu gazoilin talebi çok yüksek ve çok hareketli bir ürün. Bunu
sözleşmeye koymakla -eskiden yoktu 90'larda- bir hata yapıldı, daha sonra oranı
yüzde 30'a çıkarmakla ikinci hata yapıldı.
Daha sonra, sözleşmenin
ikinci parametresi düşük kükürtlü fuel-oil. Düşük kükürtlüyle yüksek kükürtlü
fuel-oilin miktarı yüzde 15, kalan yüzde 85 bunlara aitti. Ama, gazoil artınca,
düşük kükürtlü fuel-oil ile yüksek kükürtlü fuel-oilin oranı düştü. Fiyat farkı
bundan kaynaklandı. Deniliyor ki: "Paydayı biz sabit bıraktık, payda
1'di." Değerli arkadaşlar, paydanın sıfır olması şu Sayın Bakanım: Sıfır
payda, o günkü fiyat demektir. Sıfır paydada hareket olmaz; ama, siz, o
paydaya, bilmiyoruz diyerek, 1 diye imza attınız, şimdi de sıfır diyorsunuz; ne
olduğunu, yine, kamuoyuna açıklayın.
Bu iki formül arasındaki
farkla, Türkiye, ciddî zarara uğratılmıştır. Edilen fatura karşılığında yapılan
ödeme de, Türkiye'nin uğratıldığı zararın belgesidir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Seyhan,
diğer maddeler üzerinde de söz talebiniz var. Bu madde üzerindeki
görüşmelerinizi 1 dakikalık süre içinde tamamlayınız.
Buyurun.
TACİDAR SEYHAN (Devamla)
- Hemen tamamlıyorum Sayın Başkanım.
Böylece, formül vardır
yoktur tartışması sona ermiştir arkadaşlar. Bu formül vardır. Sayın Bakan,
gazoil miktarını yükselterek, paydada değişiklik yaparak, Türkiye'yi ciddî
zarara uğratmıştır. Gelsin, burada bu formülü tartışalım; sözleşmenin gizliliği
kalmamıştır. 7 nci madde gereğince edilen faturanın karşılığını ilgili satıcıya
ödemek zorunda kalmıştır. Orada, sözleşmede "satıcıya öder" diyor;
satıcıya ödemek zorunda kalmıştır. Bu, ülkeye verilmiş bir zarardır.
Bu kanunu mevcut haliyle
çıkararak, yanlış fizibilite raporlarıyla bu ülkeyi soyanlara, bir de üstündeki
binaları hediye etmeyin. Bunun altından kalkamazsınız. Cumhuriyet Halk Partisi
olarak, biz, bunun bir parçası olmayacağız.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Seyhan.
Anavatan Grubu adına,
Mersin Milletvekili Sayın Hüseyin Özcan; buyurun. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1099 sıra
sayılı Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 1 inci maddesi üzerinde Anavatan Grubu adına söz almış bulunuyorum;
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, enerji
stratejisi dünyadaki en önemli unsurlardan biri haline gelmiş durumdadır;
çünkü, girdi maliyetleri olarak, gelişmekte olan ülkeler için uluslararası
rekabete en büyük avantaj konumundadır. Dahası, enerji sağlayan ya da enerji
koridorlarında geçiş konumunda olan ülkeler jeopolitik olarak önemli konuma
gelmektedir. Artan petrol fiyatları nedeniyle de, ülkelerin cari açıklarına
direkt etki yapmaktadır. Tabiî, ileriyi görmeden, yani, petrol fiyatlarındaki
artışı düşünemeden, sözde Türkiye'yi avantajlı konuma geçirecek yeni formül
anlaşmaları imzalayanlardan böyle öngörüler beklemek de oldukça hatalı
olacaktır.
Ama bunlardan daha önemli
olan ise, ülkelerin, enerji sağladıkları ülkelerin çeşitliliği ve kullandıkları
enerjideki çeşitliliklerdir. Bir ülkenin stratejik olarak enerji bağımlısı olup
olmaması da bunlara göre ayarlanmalıdır.
Değerli milletvekilleri,
birazdan, ben sizlere çok yoğun rakamlar ve araştırmalarla birlikte
Türkiye'deki enerjideki çarpıklıklarından bahsedeceğim.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye'de elektrik tüketimi için kurulu üretime baktığımızda, 2003 yılı için
(1 000 kilovat/saat) taşkömürü 8 663,10; linyit 23 589,80; fuel-oil 8 152,70;
motorin 4,60, doğalgaz 63 536,80; hidroelektrik 35 239,50; rüzgâr 61,40;
diğerleri 1 243,50; brüt üretimin ise 140 580,50 olduğunu görmekteyiz.
Bunun yanı sıra, 38 500 megavatlık
toplam kurulu güce sahip olan Türkiye'deki termal tesisler toplam kapasitenin
yüzde 75'ini, hidroelektrik tesisleri ise yüzde 25'ini oluşturmaktadır. Dahası,
Türkiye'nin enerji talebinin de 2020'ye kadar yılda ortalama yüzde 8 artması
beklenmektedir. Bunun anlamı ise, 2020 yılına kadar düşük elektrik talebi
durumunda 80 000 megavat, yüksek talep durumunda ise 96 000 megavat ilave
enerji gerekecek olduğudur.
Diğer yandan, önlem
alınmaması durumunda, 2020 yılında ithal kaynaklara bağımlılık oranının yüzde
80'lere yükselmesi ve ülke üretiminin rekabet gücünün zayıflaması riskleri de
bulunmaktadır. Türkiye'nin bu sıkıntıyı aşabilmesi için, 2020 yılına kadar
toplam 80 milyar dolarlık enerji yatırımı yapması gerekmektedir. Bu da, yılda
5,3 milyarlık bir yatırıma tekabül etmektedir.
Değerli arkadaşlar, asıl
önemli konu ise özelleştirmedeki çarpıklıktır. Bütün dünyada enerji üretim
santralları sabit fiyat ve alım garantisiyle özelleştirilirken, Türkiye'de daha
kârlı olan enerji dağıtım şebekeleri özelleştirilmiştir. İhaleleri alan bazı
firmalar da, kayıp-kaçak oranının yüksekliğini mevcut abonelerin üzerine
yükleyerek, elektrik fiyatlarımızı, enerji fiyatlarımızı bir kat daha
fazlasıyla artırmaktadır. Bu haliyle, halkımızın ödeyeceği faturalara büyük bir
külfet getirilmektedir.
Zaten enerji nakil
hatlarındaki eksikliği gidermenin maliyeti de 10 milyar dolara ulaşmıştır ve
yeni yatırım olmadığı için de bu rakam süratle artmaktadır. 2004 yılı
rakamlarına göre ise net tüketim 86 193 844 olup, kayıp kaçaklar ise -neredeyse
yüzde 25'i buluyor- 19 674 189 olarak gerçekleşmiştir.
Plan ve Bütçe
Komisyonunun bahse konu tasarıyla ilgili 22.2.2006 tarihli raporunda
"özelleştirmenin temel amacı, nihaî olarak devletin ekonomide işletmecilik alanından tümüyle
çekilmesini sağlamaktır" denilmektedir.
Değerli arkadaşlar,
özelleştirmenin amaçlarının arasında, böyle bir nihaî olabilecek, devletin
tamamen çekilmesi gibi bir husus yoktur. Tam aksine, devlet, düzenleyici,
piyasa yapıcı, bireyin, yani, tüketicinin haklarını koruyucu, tekelci
organizasyonları engelleyici bir yapıyı sürekli muhafaza etmelidir. Bunun bir
yolu da, devletin, enerjide olduğu gibi, bazı kârlı işletmeleri elinde
tutmasından geçmektedir.
Gelelim enerji
özelleştirmelerinde dikkat edilmesi gereken noktalara:
Enerjide tekelleşmeye
olanak tanıyacak düzenlemelerden kesinlikle kaçınılmalıdır.
Enerji dağıtım
ihalelerinde Türk firmaları için kolaylık sağlanmalı, Türk firmalarının
rekabette zorlanmamaları gerekmektedir.
Enerji sektörü reformu ve
strateji belgesinde belirtilen kurumların üzerlerine düşen görevlerini muhakkak
yapması gerekmektedir.
Özelleştirmeler
yapıldıktan sonra, özellikle ihaleleri alan firmaların kaçak ve kayıp enerji
üzerinde önemle durmaları sağlanmalıdır.
Bölgesel tarife modelinin
düzgün işlememesi nedeniyle çok ciddî tepkiler çektiği muhakkaktır.
Enerji sektöründe bir
güven boşluğu olduğu ortadadır. Özellikle doğalgaza aşırı bağımlılık, uzun
vadeli "al ya da öde" anlaşmaları, özel sektörün elindeki doğalgaz
depolama tesislerine doğalgaz ithal izinlerinin de binbir zorlukla verilmesi ve
benzeri hususlar yatırım yapmak isteyenleri düşündürmektedir. Zaten, lisans
alan pek çok firma da bu nedenle beklemektedir.
Arz güvenliğiyle
birlikte, rekabetteki piyasanın işleyiş mekanizması da diğer bir önemli
husustur.
Enerji kullanımındaki
verimliliği artıracak tedbirlerin de alınması gerekmektedir.
Enerji stratejik bir
sektör olup, belirli bir kamu payının, piyasa denetiminin sağlanması açısından,
muhakkak elde tutulması gerekmektedir.
Ayrıca, herkesin bildiği
gibi, kamu, maliyetleri tamamen yansıtmamaktadır. Bu itibarla, özelleştirmeler
sonrası EPDK onayından geçse bile, Bakanlar Kurulu tarafından değiştirilecek
ulusal fiyatta aşırılıklar olması muhtemeldir; çünkü, bu Hükümetin, iş
âlemiyle, özellikle de yabancı yatırımcılarla ne kadar içli dışlı olduğu
görülüyor.
Değerli milletvekilleri,
eğer enerjide yeni yatırımların özel sektör tarafından yapılması arzu
ediliyorsa, yukarıda saydığımız hususlara da muhakkak riayet edilmesi gerekir.
Değerli milletvekilleri,
bir başka husus ise, enerjide 2010 senesi sonrası ciddî açıklarla
karşılaşacağımız -ülkemizde- görülmektedir. İleride bu yatırımların özel sektör
mü, devlet tarafından mı yapılacağının şimdiden çok iyi organize edilmesi gerekmektedir.
Bu nedenle, bu tasarının ana amaçlarından bir tanesinin de yatırım ortamındaki
belirsizliklerin kaldırılması olmasını bekliyoruz.
Bunların yanı sıra, Rus
gazına yüzde 65 oranında bağımlı olan Türkiye, 2005 yılında, aynı zamanda, 1
000 metreküp gaza 260 dolar vererek, en pahalı fiyatı ödeyen ülkelerden biri
olmuştur. Gazprom Anlaşmasına göre, Türkiye, 2005 yılında Rusya'dan alacağı
doğalgaza 260 dolar öderken, Batı Avrupa ülkelerinin ortalaması 135 dolarda
kalmıştır. Türkiye, 2005 yılında 31,5 milyar metreküp doğalgaz alımı yapmıştır,
bunun 18 milyar metreküpü ise Rusya'dan alınmıştır.
Değerli milletvekilleri,
Hükümet, göreve geldiğinden bugüne kadar, Ruslarla üç ayrı doğalgaz anlaşması
bulunmaktaydı. Batı Hattı Anlaşmasında fiyat 127, Turusgaz Anlaşmasında 131
dolardır. En ucuz anlaşma olarak anılan Mavi Akımda ise 107 dolardı.
Pazarlıklar sonrasında
Ruslarla varılan anlaşma gereği, Kasım 2003 tarihinde Batı Hattı, Turusgaz ve
Mavi Akım Anlaşmaları için ortalama 130 dolarda uzlaşıldı. Böylece, Batı Hattı
ve Turusgaz Anlaşmasında fiyat düşerken, Mavi Akımda ise yükselmiş oldu. Ancak,
Ruslar, petrol ürünleri fiyatının doğalgaza yansımasında katsayı artışı
getirmiştir. Anlaşmanın ardından, petrol fiyatları beklenmedik biçimde
yükselirken, doğalgaz fiyatları da katlanarak artmıştır. Ayrıca, 2005 yılı
başında, BOTAŞ, Ruslardan indirim istediyse de, olumsuz cevap almıştır.
Aralık 2005'e
girildiğinde ise, eski formül geçerli olsa da, 185 dolar ödenmesi gereken Mavi
Akımda, doğalgazın 1 000 metreküpüne 245
dolar ödenmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özcan, bu
madde üzerinde, 1 dakika içinde konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
Peki; teşekkür ederim Sayın Başkan.
İşte, Mavi Akım olayı,
Putin ve Berlusconi olayı da gösteriyor ki,
Türkiye'ye, bu Hükümet,
10 milyar dolar zarar vermiştir. Bu kimin cebinden; kendi keselerinden değil,
halkın cebinden almışlardır ve kendileri bu zararı görerek, halkımıza bu
şekilde eziyet çektirerek, doğalgaz ve elektrik fiyatlarının ve hayat
şartlarının bu kadar yükselmesinde vebal AKP Hükümetinin diyor, herkese
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özcan.
Madde üzerinde, şahsı
adına, Adana Milletvekili Tacidar Seyhan.
Sayın Seyhan; buyurun.
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Hükümetin, 11 inci madde
üzerinde bir hazırlığı var. Sayın Bakanım, bu hazırlıkla hiçbir şeyi
çözemezsiniz. Yapılmak istenen şudur: Tamam, peki; bu yap-işlet-devret
sözleşmeleriyle, Türkiye'ye elektrik satan firmalara biz buraları devretmeyelim
diyorlar. Peki, ne yapalım; bunda bir değişiklik yapalım; işletmeye girmeden,
sözleşmelerini sonlandırmış veya sonlandıracak olan şirketleri arazi satışıyla
bu kanun içerisinde değerlendirelim. Ancak, bunu yaparken de, 3096'daki
haklarından feragat etsinler. Devlete satış süreleri, satış miktarları,
taahhütleri vesairedir bu haklar.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, siz, yap-işlet-devret modelindeki firmaları, işletmeye girmiş-girmemiş
diye ayırırsanız, bu kanun çıktıktan sonra, karşılıklı sözleşme feshini
koymanıza rağmen, Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı olduğundan, ters bir iş
yapmış olursunuz. Yarın bugün bu madde geri döner. Geri gönderseniz dahi, buna
ait sözleşmeler yaptığınız anda, diğer firmalar da mahkemeye başvurur. Bu
yasayı bununla düzenleyemezsiniz. Lütfen, hukuk müşavirlerinizle bunu iyi
mütalaa ediniz. Bu, Türkiye'yi soyan firmalara yeni hak kazandırır, bu işi
çözmez; birincisi bu.
İkincisi; bir
hazırlığınız daha var; lütfen, onları bizlere de gönderin de, biz de farkında
olalım. Deniliyor ki, bu satışlar sırasında, TEDAŞ'ın devirlerinde, tüm
gelirlerden, yani, vergi ve harçlardan muaf tutalım diyorlar; verdiği vergiyi
bir daha vermemiş olsun.
İçeriğini tam okumadım;
ama, bunu yaparken, TEDAŞ'ı rahatlatacağız diye, Türkiye'ye yeni bir içtihat
getirmeyelim, kötü bir şey koymayalım. Kurumlarımızın üzerinden yükü alacağız
diye, Türkiye'de iki farklı uygulamayı, iki farklı kanunla yapmayalım.
Birçok devirde biz bunu
yapmadık. Burada bunu koyarsanız, bakanlıklar arasında farklı uygulama yapacak
olursunuz. Bu da ciddî bir iddiadır.
Az önce bir arkadaşım
dedi ki: "Birsürü iddiada bulundunuz, bunlar ciddî şeyler; bunların
bilgisi, belgesi var mı?"
Değerli arkadaşlar, ben
"belgesi yok" diye iddiada bulunanın, elimdeki belgeleri yakasına
kokart yaparım. Ben, elimde belge olmadan konuşmam. Bu, çok ağır bir
suçlamadır. Gelsin, hangi bölgeyi, kim istiyorsa, ona vereyim. Söylediğim her
şeyin altına imza atıyorum ben.
Mavi Akıma gelince; Mavi
Akımda, değerli arkadaşım, Anavatan Partisinden, bir değerlendirme yaptı Mavi
Akım konusunda. Mavi Akım işi bitmez. Bu Hükümetin de Mavi Akımdaki günahı az
değil. Türkiye'yi üçbuçuk senedir tartıştırıyor; bu işe bir nokta koymadı.
Değerli arkadaşlar,
bakın, değerlendirme şurada yanlış: Sayın Bakan geçen gün bir değerlendirme
yaptı -bunu, komisyonda da yapıyor- diyor ki: "Mavi Akımı hep
söylüyorsunuz, batıdan gelen gazı söylemiyorsunuz."
Arkadaşlar, batıdan gelen
gazın miktarı az aldığımızın. "O fiyatı düşürdüm" demesine rağmen
miktar olarak az. Bu sözleşme üç yıl sonra bitiyor. Üç yıl sonra bitecek bir
sözleşmeyi, 2023 yılına kadar bitmeyecek bir sözleşmeyle eşit koşulda
değerlendirebilir misiniz? Bizim alımlarımızın büyük bir bölümü Mavi Akımdan.
Mavi Akım 2023'lü yıllara kadar devam ediyor değerli arkadaşlar. Sayın Bakan,
batıdaki alınan gazda düşüş yapmış olsa dahi üç yıl süre içerisinde elde ettiği
kazanç, Mavi Akımda verdiğinin beşte 1'i bile değildir. Bu ülkeyi ciddî zarara
sokmuştur. Hiç speküle edilmesin, bu miktarları kamuoyuna açıklasın. Mavi Akım
konusunda bir uyarı daha yapmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, Mavi
Akımın mühendislik çalışmaları yapılırken bir hata yapıldı ya da yapılmadı;
aslında, yok sayıldı. Mavi Akımın zaten geliş yeri, geçiş yeri mühendislik
açısından yanlış, Karadeniz'in en hareketli bölgesi orası. Denizin altı
gerçekten harita gibi, deniz dibi depremleri, gelgit çok fazla, bu bölgelerde
risk fazla. Bu riski düşünerek Enerji Bakanlığımız derhal tedbir almalıdır.
Tedbir almazsa Türkiye bunun faturasını öder. Orada küçük bir arıza olursa
bunun onarılması mümkün değil; üç ayda onarılır, onarılabilirse o da ya da yeni
hat çekmek zorunda kalır Türkiye. Bunu yapsınlar, dikkate alsınlar.
İkincisi, batıdan gelen
hatla Mavi Akımdan gelen hat arasında mutlaka bir ağ kursunlar. Bu ağı
kurmazsanız, herhangi bir hattan gelen miktar düştüğü zaman siz transfer
gerçekleştiremezsiniz. Doğalgazı taşımacılıkla çözerim diye düşünürseniz
Türkiye'yi bir krize doğru sürüklersiniz. Bu planlamanın mutlak yapılması
lazım. Planlama deyince, planlamadan otur anlıyorlar şimdi. Bu kadar planlama
dairesi var! Zaten, çok şükür, paranı al, otur der gibi, araştırma planlama
dairesi başkanlıkları sürgün yeri oldu; hiçbir iş yapmıyor.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, enerjide sıkıntı yaratmamak için;
1- Türkiye'nin arz-talep
dengesini doğru kurmak zorundasınız.
2- Üretimde özel sektörün
yerini, kamunun yerini doğru belirlemek zorundasınız. Birazdan hepsini
anlatacağım, nerede yanlış yapıldığını. Doğru belirlemek zorundasınız.
Eğer, dağıtımı
özelleştirecekseniz, dağıtımdaki altyapı hizmetlerini çok ciddî şekilde
değerlendirip, bölgeleri yeniden değerlendirmeye almanız lazım. Tekrar
ediyorum; dağıtım, bu haliyle özelleştirilsin. Geçmişte yapılmış imtiyaz
sözleşmelerinden dolayı, 9 firma mahkemeye gittiği anda, bu kanunun
uygulamasını durdurur; oradaki haklarını alır, hiçbir şey yapamazsınız.
Bölgeleri yeniden düzenlemek zorunda kalırsınız.
Bakın, bu konuda dahi,
Enerji Bakanlığı ile Maliye Bakanlığı farklı düşünüyor. Enerji Bakanlığı… İddia
ediyorum ve gelsin Sayın Bakan "öyle değil" desin. Benimle
konuşmasında bunu itiraf ediyor; özel değil, her yerde itiraf ediyor. Bu kanun,
bir geçiş dönemi öngörmüyor. Türkiye'de bir geçiş dönemi olmadan dağıtımın
özelleştirmesini yaparsanız, bir iki bölge özelleştirirsiniz, kaymağı fazla
olan, belki bir iki yandaşın kasasına bir şeyler gider; ama, diğer bölgeleri
TEDAŞ'ın üzerine yük bırakırsınız, kamu kurumu zarar ediyor diye onları da yok
pahasına satmak zorunda kalırsınız. Kamuoyunun dikkatini çekiyorum.
Bunların hepsi
gündemdeyken, bu kanunun bu şekilde görüşülmesi son derece sakıncalıdır. Keşke,
bu kanun, burada, kulis arkasında üç beş düzenlemeyle doğru bir rotaya girecek
olsa, bunu seve seve yaparız; ama, bu kanun, içerdiği riskler açısından ciddî
şekilde değerlendirilmelidir. Bunun değerlendirme yeri Türkiye Büyük Millet
Meclisi değildir. Bu kanun, yeniden komisyona çekilmelidir. Yap-işlet-devret
projeleri, ister bitmiş olsun, ister inşa halinde olsun, isterse arazisi
alınmış, fakat bir tek çivi dahi çakılmamış olsun, bu sözleşmeler bitiş
tarihine kadar, sözleşme şartlarınca, kamu ile özel sektör arasında
gerçekleştirmek zorundadır; kamu, milletin parasını, fakir fukaranın parasını,
vatandaşın cebinden alıp özel sektöre vermek yerine, onun menfaatını koruyacak
sözleşmelerin tamamını sonuna kadar sürdürmek zorundadır. Eğer, bunu
yapmazsanız, doğalgazdaki kontrat devrinde Türkiye'yi soktuğunuz sıkıntıya
elektrik dağıtımında da sokarsınız.
Ne olur Sayın Bakanım,
gelin buraya, tartışalım. Bu iş Maliye Bakanlığının işi değil, bu iş Enerji
Bakanlığının işi; bu işin dışında durmayın; ne olursa olsun bunun altında ilk
kalacak bakanlık Enerji Bakanlığıdır; Türkiye'nin politikası size aittir.
Bu duyarlılıkla,
önerilerimin değerlendirilmesini talep ediyorum; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şahsı adına, Kayseri
Milletvekili Sayın Taner Yıldız; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
TANER YILDIZ (Kayseri) -
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de bu kanun tasarısının 1 inci maddesi
üzerinde söz almış bulunuyorum.
Tabiî, öncelikle, bu
madde neler getiriyor, neler götürüyor, bunun üzerinde hiç durulmadı; belki
biraz bilgi vermekte fayda var diye düşünüyorum. Şimdiye kadar yapılan
konuşmalarda… Aslında, iletim hatlarının, dağıtım hatlarının sınırlarının
çizilmesini ve dağıtım şirketlerinin özelleşmesiyle beraber bu statünün nasıl
oluşacağını düzenleyen bir maddeydi bu.
Değerli arkadaşlar,
iletim tesisi tanımında herhangi bir tereddüte mahal bırakmayacak şekilde, 36
kilovolt (kV) ve üzeriyle alakalı bir limit getirilmiştir ve iletim tesisi
tanımında bir değişiklik yapılmıştır bu maddeyle. Yapılmak istenen
değişiklikle, esasında, teknik olarak ve bağlantı düzeneği olarak herhangi bir
şey fark etmemekte; ancak, iletim şalt sahalarının orta gerilim fiderlerine
bağlı tüketiciler ve üreticilerin statüsü değişmektedir. Orta gerilime bağlı
tüketiciler iletim müşterisi, orta gerilime bağlı üretim şirketleri de genelde
dağıtım müşterisi olmaktadır.
Tabiî, aslında,
bahsedilen konularla alakalı, dün akşam, uzunca bir açıklama yapmış olmamıza
rağmen, yeterince anlaşılmadığı kanaatiyle, bir kez daha tekrar etmek
istiyorum. Biliyorsunuz, biz, Sayıştayın düzenlemiş olduğu enerji raporunu,
Plan ve Bütçe Komisyonunda, iktidarıyla muhalefetiyle, yaklaşık 9,5 saat
tartıştık. Sayın Enerji Bakanımızın da hazır bulunduğu bir ortamda, birçok
fikirler ileri sürüldü. Sayıştay raporu, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına
yapılmış, düzenlenmiş bir rapordur ve yine, İçtüzük gereği de, Plan ve Bütçe
Komisyonuna sunulduktan sonra, ilgili komisyonumuz, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına -önümüzdeki hafta içerisinde, tahmin ediyorum- bu raporla
alakalı görüşünü sunacaktır; ondan sonra, Meclis Başkanımız karar verecektir,
bununla alakalı, ne yapılması gerektiğiyle alakalı.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, biz, bizim adımıza düzenlenmiş bir Sayıştay raporunun arkasındayız
ve bu Sayıştay raporu, özellikle 2002 tarihinden önce, yap-işlet-devret ile
yap-işletlerle alakalı yapılmış olan birkısım projeler hakkında, yapılan
araştırmaları, hazine garantilerini ihtiva eden projelerle alakalı bir
araştırmadır. Bu Sayıştay raporunun arkasında olmamız demek, Sayıştay raporu
içerisindeki birkısım hataları, düzenlenmiş birkısım hataları görmemek manasına
gelmez; bu Sayıştay raporu baştan sona kadar doğrudur dememizi gerektirmez.
Biz, bunlar üzerinde tartıştık, ilgili teknik arkadaşlara da, raporu düzenleyen
arkadaşlara da bilgiler verdik; fakat, biz, buna rağmen… Ortak paydamızda
bulunan, iktidarıyla muhalefetiyle ortak paydamızda bulunan net bir karar
vardır değerli arkadaşlar: Devletin hakkının, hiçbir şirkete, hiçbir gruba
verilmesine kayıtsız kalamayız. AK Parti Hükümeti olarak, başından beri yaptığımız
işlem de budur. Biz, AK Parti milletvekilleri olarak, Hükümetimiz de, bu
konudaki tavrını net, açık ortaya koymuştur; fakat, bu, birkısım yanlışlıkları
da mazur ve makul görmeyi gerektirmez. Bakın, bir örnek vereceğim: 4 tane
doğalgaz santralıyla alakalı, Sayıştay raporunda, teknik gerekçelendirilmiş bir
kanaat vardır, o da şudur: Vergi dairelerinden alınan resmî rakamlar
doğrultusunda, bir gaz santralının maliyeti 275 dolar çıkmaktadır kilovat/saat
başına, diğer bir doğalgaz santralının maliyeti de 1 270 dolar çıkmaktadır.
Peki, bunun hangisi doğrudur dediğimizde, aslında bunun her ikisi de doğru
değildir, birim kilovat başına düşen bir enerji maliyeti vardır. Şimdi, bunu
böyle değerlendirdiğimizde, Sayıştay raporunun arkasında olmamıza rağmen, birkısım
teknik hataların olduğunu da söylemek durumundayız; ama, bununla alakalı
işlemler ayrı bir başlık altında zaten yürümektedir. Bununla alakalı bir
sıkıntı yoktur.
Peki, Sayıştayın Meclis
adına düzenlediği bu rapor var diye enerji sektöründe hiçbir işlem yapılmayacak
mıdır; mutlaka yapılacaktır. Bununla alakalı düzenlemeleri ihtiva eden…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Yıldız, 1
dakika içinde konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
TANER YILDIZ (Devamla) -
Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Bununla alakalı
değişiklikler, o geçici 11'de bahsedilen şekliyle düzenlenmiştir ve siz bu
düzenlemeyi yapmadığınızda, o arazi, o dediğimiz şirketin üzerine kaldığında,
bu sefer de şöyle bir eleştiride bulunabilirsiniz: Devletin malı, hiçbir
bedeli, karşılığı alınmaksızın özel sektörün üzerinde bulanabiliyor dersiniz.
Bu bir eleştiridir. Şimdiye kadar yapılan konuşmalarda dikkatimi çeken ortak
nokta şudur: Bir işin nasıl yapılacağıyla alakalı değil de, nasıl
yapılmayacağıyla alakalı görüşler serdedilmiştir. Lütfen, bu konuda yapıcı,
olumlu eleştiriler varsa bunları ortaya koyalım ve sonuçta güzel bir kanun
tasarısını kanunlaştırmış olalım.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri,
soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz madde üzerinde.
Sayın Abdulkadir Ateş,
buyurun.
ABDULKADİR ATEŞ
(Gaziantep) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bildiğimiz gibi ve burada
da bahsedildiği gibi, bir süre önce dağıtım bölgeleri sayısı ilkönce 33, daha
sonra 25, daha sonra da 21 olarak belirlenmiştir. Böylesi değişiklikleri,
acaba…
BAŞKAN - Sayın Ateş,
birkaç saniyenizi rica edeyim.
Saygıdeğer arkadaşlarım,
Sayın Özyürek, Sayın Bakanımız, Sayın Abdulkadir Ateş Beyin sorusu var efendim.
Lütfen…
Buyurun Sayın Ateş.
ABDULKADİR ATEŞ
(Gaziantep) - Tekrar etmek istiyorum Sayın Başkan.
Dağıtım bölgeleri sayısı
ilkönce 33, daha sonra 25, daha sonra 21 olarak belirlenmiştir düzenlemeler
sırasında. Bu değişikliklerin nedenini anlamak istiyorum. Bu, plansızlıktan mı
kaynaklanıyor; yoksa, belli bir politikası mı var bunun? Bunu öğrenmek
istiyorum; bir.
İkinci sorum: Bu
bölgelerde, bu görev bölgelerinde kurulan anonim şirketlerin yönetim kurulu
üyeleri kimlerdir? Hangi kurumlardan gelmişlerdir?. Öğrenim durumları nedir?
Yönetim kurulu üyeliği karşılığında bu insanlar ne kadar ücret almaktadır?
Özelleştirme İdaresinde görev yapıp bu şirketlerin yönetim kurullarına
atananlar ayrıca bir ücret almakta mıdır? Özelleştirme İdaresinden yönetim
kurullarına atanan, başka kurumlara atanan, bu kurumun dışındaki kurumlara
atananlar var mıdır? Yani, birkaç şirkette yönetim kurulu üyeliği yapıp da
ayrıca ekstra maaş alanlar var mıdır?
Bir de, Kahramanmaraş ve
Adıyaman gibi iki il bir tek dağıtım bölgesi olarak belirlenmişken, Adana,
Mersin gibi büyük sanayi kentleri Hatay ve Osmaniye'yle yeterli bir bölge
oluşturabilecekken, Gaziantep ve Kilis'in Toroslar Elektrik Dağıtım AŞ'ye
bağlanmasının bir gerekçesi, bir nedeni var mıdır?
Bunları öğrenmek
istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Ateş.
Sayın Işık, buyurun.
AHMET IŞIK (Konya) -
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Vasıtanızla, Sayın Bakana
şu kısa soruları yöneltmek istiyorum:
Sayın Bakanım, TEDAŞ
özelleştirmelerinde mülkiyet devri niçin yapılmamaktadır?
Diğer bir sorum: TEDAŞ'ın
bağlı şirketlerinin özelleştirmeleri sonrasında daha fazla yatırım ve buna
bağlı hizmet kalitesi artışı bekliyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Bakanım, cevap
verecek misiniz, yazılı mı cevap vereceksiniz?
Buyurun.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Kocaeli) - Sayın Başkan, yazılı olarak cevap vereceğiz.
BAŞKAN - Peki.
ABDULKADİR ATEŞ
(Gaziantep) - Yazılı olarak da yanıt alamıyoruz maalesef.
BAŞKAN - Şimdi, İçtüzüğün
hükümlerine göre böyle bir hakları vardır sayın bakanların, o hakkını kullanmak
istiyordur; ben, onu, artık, sayın bakanların takdirine sunuyorum.
Sayın milletvekilleri,
maddeyi oylarınıza sunuyorum…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunup, karar yetersayısını arayacağım.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler…
HALUK KOÇ (Samsun) - Yok,
Sayın Başkan!
BAŞKAN - Kabul
etmeyenler…
Karar yetersayısı yoktur,
birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.51
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.00
BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN - Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 98 inci Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
1099 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
VI.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLERÊ(Devam)
3.-
Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı;
Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1133, 1/1074) (S. Sayısı: 1099)
(Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
1 inci maddenin
oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi, maddeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir; karar
yetersayısı vardır.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2.- 4628 sayılı
Kanunun 2 nci maddesinin üçüncü fıkrası ile dördüncü fıkrasının (a) bendi ve
(g) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, dördüncü fıkrasının (c) bendinin son
paragrafında yer alan "denetim" ibaresinden sonra gelmek üzere
"yetkisi" ibaresi eklenmiş, 3
üncü maddesinin (c) bendinin (3) numaralı alt bendinin ikinci paragrafında yer
alan "Özel sektörde" ibaresi "Özel sektör" şeklinde
değiştirilmiştir.
"Piyasada faaliyet
gösterebilecek özel hukuk hükümlerine tâbi tüzel kişilerin, 6762 sayılı Türk
Ticaret Kanunu hükümlerine göre anonim şirket veya limited şirket olarak
kurulması ve anonim şirketlerin sermaye piyasası mevzuatına göre borsada işlem
görenler dışındaki hisselerinin nama yazılı olması şarttır. Bu şirketlerin ana
sözleşmelerinde bulunması gereken hususlar yönetmelikle düzenlenir."
"a) Üretim faaliyeti
gösterebilecek tüzel kişiler: Özel sektör üretim şirketleri, Elektrik Üretim
Anonim Şirketi, Elektrik Üretim Anonim Şirketinin yeniden yapılandırılmasıyla
oluşan diğer kamu üretim şirketleri ile otoprodüktör ve otoprodüktör gruplarıdır.
Özel sektör ve kamu üretim şirketleri,
lisansları uyarınca gerçek ve tüzel kişilere elektrik enerjisi ve/veya kapasite
satışı yapar."
"g) Organize Sanayi
Bölgeleri: 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununa göre kurulan organize
sanayi bölgeleri tüzel kişilikleri, katılımcılarının ihtiyaçlarını karşılamak
amacıyla; onaylı sınırlar içerisinde 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu
hükümlerine göre şirket kurma şartı aranmaksızın Kurumdan lisans almak
koşuluyla dağıtım ve/veya üretim faaliyetlerinde bulunur.
Organize sanayi bölgeleri
tüzel kişilikleri, katılımcılarının elektrik ihtiyacını karşılamak amacıyla
tüketim miktarına bakılmaksızın serbest tüketici sayılır.
Organize sanayi bölgesi
katılımcılarından serbest tüketici limitini aşan tüketiciler, organize sanayi
bölgesine dağıtım bedeli ödemek kaydıyla tedarikçisini seçme hakkına sahiptir.
Organize sanayi
bölgelerinin, ürettiği veya serbest tüketici sıfatıyla temin ettiği elektrik
enerjisinin; katılımcılarının kullanımına sunulmasına, lisans ve dağıtım
bedellerinin belirlenmesine, organize sanayi bölgelerinin bu bent kapsamında
gerçekleştirecekleri faaliyetlere ilişkin esas
ve usûller, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının görüşü alınarak Kurum
tarafından hazırlanacak yönetmelikle belirlenir.
Organize sanayi bölgeleri
sınırları içerisinde olup, bedelsiz olarak veya sembolik bedel ile TEDAŞ'a
devredilen tesislerin mülkiyeti ve işletme hakları üç ay içinde aynı bedelle
ilgili organize sanayi bölgesine devredilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Atilla Kart.
Buyurun Atilla Bey.
CHP GRUBU ADINA ATİLLA
KART (Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 1099 sıra
sayılı Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
2 nci maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
görüşülmekte olan tasarının temel amacı ve gerekçeleri arasında, üretim
faaliyeti gösteren tüzelkişilere ilişkin yasal düzenlemelerin
serbestleştirilmesi ve yeni üretim yatırımları için teşvik edici bir ortamın
tesis edilmesi; ayrıca, dağıtım ve üretim varlıklarının özelleştirilmesinin
gündemde olduğu bir dönemde, daha önceden halka açılmış ya da İMKB'de halen
işlem gören malî açıdan güçlü şirketlerin de özelleştirmeye katılabilmesini
sağlamak gerekçesiyle, Elektrik Piyasası Kanununun 2 nci maddesinin üçüncü
fıkrasının yeniden düzenlenmesi gereğinden söz ediliyor. Yine bu maddeyle,
hisselerin nama yazılı olması şartı ortadan kaldırılıyor. Kanunun 2 nci
maddesinin (a) bendinde ise, üretim faaliyeti gösterecek tüzelkişiler arasında
bağlı ortaklıklar ve strateji belgesi çerçevesinde oluşturulma çabaları
sürdürülen üretim gruplarının tamamı yer almadığı için, bu paragrafa
"diğer kamu üretim şirketleri" ifadesi eklenerek bu konuda daha geniş
bir katılımın sağlanması amaçlanıyor.
Değerli arkadaşlarım, bu
düzenlemelerin yanında, işin esası ne, işin özü ne, işin anlaşılabilir boyutu
ne; bu tasarı, bu amaca hangi ölçüde hizmet edecek; bunu görüşmemiz, bunu
konuşmamız gerekiyor. Bu amaç, ulaşılmak istenen amaç, hangi ölçüde tutarlı ve
yeterlidir, yerindedir; bunu değerlendirmemiz ve irdelememiz gerekiyor.
Sayın milletvekilleri,
bugün, enerji sektörünün, elektrik enerjisi sektörünün önündeki en büyük
belirsizlik, 2009-2011 yıllarında yaşanması beklenen enerji açığı riskinin
giderilmesi için yapılması gereken yatırımların hangi yöntemlerle ve kimler
tarafından yapılacağı konusunda düğümlenmektedir. Esasen, bir diğer öngörüye
göre, ülkemiz, enerji darboğazıyla 2009 yılından önce de karşılaşabilecektir.
1990'ların başından bu yana, Türkiye'deki enerji talep tahminlerinin
abartılarak, ülkemizin elektrik kesintisiyle karşılaşacağı gerekçesiyle,
üretilen enerjiyi pahalıya mal eden santralların yapılması, yaptırılması;
doğalgaz talebinin, görevi kötüye kullanmak pahasına, geçmiş ve mevcut siyasî
iktidarlar tarafından abartılması; sözleşmelerin temel unsurlarının kamuoyundan
gizlenmesi; uzun vadeli ve pahalı alım sözleşmeleri yapılmak suretiyle, kamunun
zarara uğratıldığı yönündeki tespit ve değerlendirmeler, sadece muhalefet
tarafından değil, sivil toplum örgütleri ve meslek odaları tarafından da ifade
de edildiği gibi, devletin, Hazinenin ve DPT'nin (Devlet Planlama Teşkilatının)
çok sayıda kurumunun hazırlamış olduğu raporlarda da ifade ve kayıt altına
alınmıştır.
Tasarının bu maddesiyle,
2 nci maddede yapılan bu düzenlemeyle, yukarıda da ifade ettiğim gibi, şirket
hisselerinin nama yazılı olması şartı, borsada işlem gören şirketler yönünden
ortadan kaldırılmaktadır. Bu amaca yönelik olarak da, kanunun değişik
maddelerinde çeşitli önlemler alınmıştır. Benzer bir şekilde, dağıtım
şirketleri için "dağıtım şirketleri, tanımlanan bu faaliyetler dışında
piyasada başka bir faaliyette bulunamaz" hükmü, düzenlemesi getirilmiştir.
Getirilen bu düzenlemeler şekil olarak, çerçeve olarak, Anayasanın 167 nci
maddesindeki düzenlemeyle de paralel bir düzenleme izlenimini vermektedir.
Bütün mesele, geldiğimiz aşamada, değerli arkadaşlarım, şu noktada
düğümleniyor: Kanunun mevcut haliyle, zaten belirsiz olan piyasa yapısında,
aynı şirket ya da grupların, üretim ve dağıtım alanlarında faaliyet göstererek
tekel oluşturmalarının önüne geçilebilmesi için konulan kuralların, dolaylı ve
danışıklı ilişkilerle aşılması sürecinde nasıl bir denetim mekanizmasını
uygulamaya sokuyoruz? Bu denetim mekanizmalarının uygulama kabiliyeti, bu
denetim mekanizmalarının uygulanması noktasındaki "siyasî irade-bürokratik
irade" kavramının tutarlılığı.
58 ve 59 uncu Hükümetler
döneminde -üzülerek ifade ediyorum- temel sorun burada düğümleniyor değerli
arkadaşlarım. Burada, bu kanunun denetimini, bu kanunun kamu yararına, piyasa
yararına işlemesinin denetimini sağlamak mevkiinde olan komisyon sıralarında
Sayın Maliye Bakanının görev yaptığını biliyoruz. Dün, Sayın Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanı da burada hükümet sıralarında bu tasarıyı takip etmeye gayret
ediyordu; ama, geldiğimiz aşamada, bugün, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanını
göremiyoruz. Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanının bu olayda, nihaî aşamada,
uygulama sürecinde sorumlu olduğunu, takip noktasında, denetim noktasında,
uygulama noktasında Maliye Bakanlığından daha da önce sorumlu olduğunu hemen
yeri gelmişken ifade etmek istiyorum. O zaman, uygulamalara yönelik olarak,
yolsuzluk uygulamalarına yönelik olarak, Sayın Maliye Bakanı nezdinde doğmuş
olan kuşkular ve kamuoyunda haklılık kazanan suçlamaların yanında bu denetimi
yapmak durumunda olan Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı -gerek kişisel anlamda
söylüyorum, gerekse Bakanlık anlamında söylüyorum- acaba nasıl bir tablo
sergiliyor değerli arkadaşlarım? Bunları sorgulamamız gerekiyor, bunları
bilmemiz gerekiyor, bunları kamuoyuyla paylaşmamız gerekiyor.
Sayın Enerji Bakanının
İstanbul Büyükşehir Belediyesinde görevli olduğu döneme bakıyoruz değerli
arkadaşlarım. Burada, İçişleri Bakanlığı mülkiye müfettişlerinin hazırlamış
oldukları raporlardaki ifadelerle sizleri bilgilendirmek istiyorum. Ne deniyor
burada Sayın Enerji Bakanı hakkında; kimileri "efendim, bunları Enerji
Bakanının gıyabında bunları dile getirmeyin" diyebilir. Bunları daha evvel
de dile getirdik, yazılı soru önergeleriyle dile getirdik, Genel Kurulda ifade
ettik; ama, Sayın Enerji Bakanı bir türlü bu sorularımıza cevap vermedi, Sayın
Adalet Bakanı bir türlü sorularımıza cevap vermedi. O sebeple, burada bir defa
daha bu konuya temas etmek gereğini duyuyorum.
Bakın değerli
arkadaşlarım, ne deniyor Sayın Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı hakkında,
İçişleri Bakanlığının mülkiye müfettişlerinin raporlarından söz ediyorum:
"İstanbul Büyükşehir Belediyesi iştiraki olan İGDAŞ'ta murahhas aza olarak
görev yapan Mehmet Hilmi Güler'in gayri yasal yollardan temin edilen paralara
kasalık yaptığı iddiaları hakkında düzenlenmiş olan inceleme raporu İçişleri
Bakanlığına gönderilmiştir."
Bunları İçişleri
Bakanlığına da soruyoruz, İçişleri Bakanlığından da cevap alamıyoruz. 269
trilyonluk yolsuzluk hakkında neden dava açmıyorsunuz diyoruz, neden
zamanaşımına uğramasına göz yumuyorsunuz diyoruz, cevap alamıyoruz.
Devam ediyorum, bakın,
yine, o rapordan söz ediyorum değerli arkadaşlarım, raporun 165 inci
sayfasından söz ediyorum. Ne diyor: "İGDAŞ'ın -güncel tabirle-
hortumlanmasında -aynen tabir bu- en kritik ve en önemli karar Yönetim
Kurulunun 1.11.1995 tarih 95/44 sayılı kararıdır. Söz konusu Yönetim Kurulu
kararına, Başkan Vekili olarak Mehmet Mustafa Açıkalın, Murahhas Üye Mehmet
Hilmi Güler, Üye Muammer Kantarcı, Üye Ömer Dinçer, Üye Muhittin Soğukoğlu ve
Üye Hüseyin Besli imzalamak suretiyle katılmışlardır." Bu isimler aramızda
bulunan arkadaşlarımız, aramızda bulunan arkadaşlarımızın dışında çoğu çok
yakından bildiğiniz isimler. Devam ediyor: "Karara gerekçe olan yazı ise,
Genel Müdür Vekili M. Fuat Şengül tarafından imzalanan 1.11.1995 gün, 50.00463
sayılı Yönetim Kurulu Başkanlığına hitaben yazılan yazıdır." Biz ne
yapıyoruz?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kart, bu
maddeyle ilgili konuşmalarınızı 1 dakika içinde tamamlar mısınız.
Buyurun.
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
Sayın Kart, Ömer Dinçer ismi şu andaki Başbakanlık Müsteşarı mı acaba?
BAŞKAN - Sayın Ercenk,
lütfen efendim...
ATİLLA KART (Devamla) -
Sayın Ömer Dinçer olsun diğer milletvekili arkadaşlarımız olsun, bunlar, artık,
kamuoyunun, sizlerin, sade vatandaşlarımızın çok yakından bildiği isimler.
Bunların kimlikleri hakkında, bunların sıfatları hakkında ayrıca bilgi vermeye
gerek yok. Ayrıca bilgi vermeye gerek yok. Bunlar, artık… Malumu ilan etmeye
gerek yok. Maruf hakkında ayrıca bilgi vermeye gerek yok. O zaman, bu 58 ve 59 uncu
Hükümetlerin işte temel sorunu, temel sorun bu, bu Hükümet inandırıcı değil. Bu
Hükümet güven vermiyor. Sayın Başbakandan başlayarak, Sayın Maliye Bakanından
başlayarak ve bu tasarıyı görüştüğümüz Enerji Bakanından başlayarak söylüyorum.
Sayın Enerji Bakanının
gelip burada bu sorularıma cevap vermesi gerekiyor.
NURETTİN AKTAŞ
(Gaziantep) - Sandığa gittiğimizde belli olur!
ATİLLA KART (Devamla) -
Sandık zamanı, zemini ayrı bir zemindir. Burada biz yasama denetimi yapıyoruz,
millet adına yasama denetimi yapıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kart, bu
aşamada size teşekkür ediyorum.
ATİLLA KART (Devamla) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Madde üzerinde
ikinci konuşmacı, Anavatan Partisi Grubu adına Erzurum Milletvekili İbrahim
Özdoğan.
Buyurun Sayın Özdoğan.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; görüşülmekte olan 1099 sıra sayılı kanun tasarısı üzerinde
Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; hepinize en derin
saygılarımı sunuyorum.
Değerli arkadaşlar, 4628
sayılı Kanun, rekabetçi bir serbest piyasadan bahsetmekte, fiyatın piyasa
şartlarını oluşturmasını ve piyasa fiyatının da gerçek maliyetlere göre
belirlenmesini öngörmektedir. Bu yapı içerisinde, ülkemizin enerji yatırımı,
ihtiyacının özel sektör tarafından piyasadan temin edilmesi hedeflenmiştir.
Şimdi, getirilmek istenen düzenlemeyle, bu yapı kesintiye uğratılmaktadır.
Bunun için çok haklı gerekçelerin olması gerekir. Peki, haklı gerekçeleriniz
neler olabilir? Deniliyor ki, dağıtım özelleştirmesi… Peki, çok güzel, dağıtım
özelleştirmesine karşı çıkmak mümkün değildir; ancak, gerçekten, Hükümet
olarak, dağıtım özelleştirmesi konusunda samimî olup olmadığınızın sorgulanması
gerekmektedir.
Getirilen düzenlemeyle,
dağıtım özelleştirmesi adına, bir taraftan, piyasa modeli işleyişi erteleniyor;
ülkenin enerji ihtiyacını karşılayan yüzde 85'lik kamu şirketleri elindeki
bölüm buna göre yeniden belirleniyor. Ancak, dağıtım özelleştirmesi için kayıp
kaçağın az olduğu bölgeler ve en önemli gelir payını oluşturan organize sanayi
bölgeleri, Temmuz 2005 tarihinde yapılan değişiklikle, dağıtım bölgelerinin
dışında tutulmuştur. Hemen hemen çoğu dağıtım bölgesinde, elektrik, büyük
oranlarda, organize sanayi bölgelerinde tüketilmektedir. Böylelikle, yatırımcı
için en cazip alan ayrılmıştır. Bu şartlarda elektrik dağıtım özelleştirmesi
yapmak mümkün değildir. Bu durum, esasında, Hükümetimizin tutarlı bir enerji
politikası olmadığını açıkça ortaya koymaktadır.
Diğer taraftan, geçici 9
uncu maddeyle, fiyat eşitleme mekanizmasıyla, bölgeler arasındaki kayıp kaçak
farkını gizlemeye çalışmaktadır. Düzenlemeyle ortaya çıkan sonuç şudur: Kayıp
kaçağın fazla olduğu bölgeyi, kayıp kaçağın az olduğu bölge finanse etmektedir;
yani, elektriği çalanın neden olduğu gelir eksikliği, kullandığı elektriğin
bedeli, ödeyenin sırtına yüklenmektedir. Hangi gerekçeyi ileri sürerseniz
sürün, ortaya çıkan sonuç budur. Hükümetlerin bu gibi haksız uygulamalara imkân
tanımaması gerekmektedir.
4628 sayılı Kanunun 13
üncü maddesinde, bu gibi durumlarda ortaya çıkan bölgesel farklılıkların nasıl
giderilmesi gerektiği düzenleme altına alınmıştır. Şöyle ki: "Belirli
bölgelere veya belirli amaçlara yönelik olarak tüketicilerin desteklenmesi
amacıyla sübvansiyon yapılması gerektiğinde, bu sübvansiyon, fiyatlara müdahale
edilmeksizin, miktarı ile esas ve usulleri Bakanlığın teklifi ve Bakanlar
Kurulu kararıyla belirlenmek üzere, söz konusu tüketicilere geri ödeme şeklinde
yapılır" ifadeleridir.
Piyasa yapısını bozmadan
ve fiyatlara müdahale etmeden bölgesel sübvansiyon yapılması mümkünken, bu
şekilde köklü değişikliklere gerek var mıdır? Buradan soruyorum.
Şu da unutulmamalıdır ki,
yüzde 15'ler seviyesinde de olsa, ortada, ağır aksak, mevcut piyasa şartlarında
yatırım yapan ve faaliyet gösteren yerli üreticilerimiz de bulunmaktadır. Bu
üreticiler kanunun mevcut şartlarına göre yatırım yapmış; ancak, KİT'lerin
haksız tarife uygulamaları ve sürekli artan doğalgaz fiyatları altında sıkışmış
olmasına rağmen var olmaya çalışmaktadırlar.
Bütün riski üzerine
alarak yatırım yapan bu yerli sanayicilerimize, piyasa kurallarını rafa
kaldırarak, diyorsunuz ki, bu şartlarda alım garantisi yapılmadan bu ülkeye
yatırım yapacak yatırımcı bulamazsınız ve tekrar çok eleştirdiğiniz yap-işlet
ve yap-işlet-devret modellerine mi dönmek istiyorsunuz? Zaten mevcut
politikanız sonucunda, hükümet olduğunuz günden beri sürekli şikâyet ettiğiniz
yap-işlet veya yap-işlet-devret modeli santralları sizler yapmak zorunda
kalacaksınız.
Diğer taraftan, Sayın
Bakan, her bulduğu mikrofona, her bulduğu ekrana yerli edebiyatıyla çıkıyor,
konuşuyor. Peki, Bakanın yerli anlayışı, bu ülkenin elektriksiz kalmaması için
bütün riski üzerine alarak yatırım yapan yerli sanayicilerimizi kapsamakta
mıdır, yoksa, yerli anlayışı yatırımcının rengine göre değişmekte midir?
Sayın Bakan sürekli
olarak yerli kaynakların değerlendirilmesinden bahsediyor. Peki, Sayın Bakan,
bunun için ne yaptınız, yatırımcının önüne ne koydunuz, bu ülkeye ne kadar
kapasite kazandırdınız? Malum olduğu üzere arz güvenliği sorunu kapıda, hükümet
olduğunuz tarihten beri bu konuda ne yaptınız, bu ülkeye ne kadar kurulu güç
kazandırdınız?
Halkımız çok iyi bilmelidir
ki, sizin çok eleştirdiğiniz geçmiş hükümetlerin bu ülkeye kazandırdığı
tesislerle idare ettiniz şu ana kadar. Zaten, elektrik enerjisi idaresi
sektöründe yapılan her hizmetin faydası ve zararı ancak üç dört yıl sonra belli
olur. Geçen yıl sonuna kadar da bir önceki hükümetin yaptıklarıyla idare
ettiniz. Artık, 2006'da, sizin Hükümetin elektrik enerjisi sektöründe ne yapıp
yapmadığını, bu sektörde ne kadar başarılı olduğunu tüm ülke ve milletimiz
görecektir.
Bakanlık, elektrik
enerjisi sektöründe ilk sınavını Ocak 2006'da vermişti. 39 megavat kurulu güç
olmasına rağmen, 25 000 megavat talep gücü Rusya'dan doğalgaz kesintisi sonucu
karşılanamamış ve büyük sanayiden 1 500-2 000 megavat kesinti yaparak
karşılanmıştır. Üstelik, bu kesinti esnasında doğalgaz santrallarının büyük bir
kısmı ikinci bir yakıt kullanmıştır.
Sayın Bakan, basına,
sürekli olarak, elektrik enerjisinde ithal payının kendileri döneminde yüzde
60'tan yüzde 40'a düşürüldüğünü söylemektedir.
Sayın Bakan kendi kuruluşlarından bilgi almakta bir eksiklik mi
yaşamaktadır; merak ediyorum; çünkü, kendi kuruluşlarının resmî verileri Sayın
Bakanın bu ifadesini yalanlamaktadır.
Elektrik enerjisinde
ithal yakıtla yapılan üretimin payı, 2001 yılında yüzde 50, 2002 yılında yüzde
50, 2003 yılında yüzde 56, 2004 yılında yüzde 53 ve 2005 yılında ise yüzde 55
oranında gerçekleşmiştir. 2006 yılı tahminî programında da ithal yakıtla
üretimin payının yüzde 55 olması öngörülmektedir. Bu çelişkiyi Sayın Bakan
nasıl izah edeceklerdir?
Tasarıda dikkati çeken
bir diğer nokta ise, getirilen düzenlemeyle, dağıtım bölgelerine enerji satışı,
yine, sadece kamu şirketlerine tanınmakta olup, özel sektör üretim
şirketlerine, dağıtım bölgelerine enerji satışı yapma imkânı tanınmaktadır.
Diğer taraftan, perakende
satış şirketlerinin serbest olmayan tüketicilere enerji satışı yapmalarının
önünün kapandığı da göz önünde bulundurulduğunda, özel sektörün müşteri
portföyü daralmaktadır. Bütün düzenlemeler dağıtım şirketleri lehine yapılmakta
ve bu arada, mevcut durumda piyasada faaliyet gösteren özel sektör elektrik
üreticileri ihmal edilmektedir.
Rekabette, rekabete açık
olan elektrik üretimi toptan ve perakende satış faaliyetleri bakımından mevcut
yapıyı dikkate alarak düzenlemeyi yapmak gerekmektedir. Bu gerekçelerle,
perakende satış faaliyeti bakımından, sadece dağıtım şirketleri ile sadece kamu
şirketleri arasında ilişki öngörülmesi yerinde değildir.
4628 sayılı Elektrik
Piyasası Kanununun temelini rekabetçi bir piyasa teşkil etmektedir. Maalesef,
kanunun bu temel prensibi hep ötelenmekte, burada, kamu şirketleri arasındaki
birbirine bağlı yapı giderek güçlenmektedir.
Mevcut durum itibariyle,
serbest piyasanın çekirdeğini oluşturan elektrik üreticileri de bu piyasada
faaliyet göstermekte ve kamu ağırlıklı yapıda kamu şirketleriyle rekabet
etmektedir.
4628 sayılı Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten bu yana yaşanan tecrübeler göstermiştir ki, özel
sektör üretim şirketleri gerçek maliyetlerle karşı karşıyayken, kamu
şirketleri, kanununa rağmen, gerçek maliyetlere ve çapraz sübvansiyon yasağına
aykırı davranmıştır. Bu durum, özel sektör elektrik üreticilerinin rekabet
edebilme gücünü zayıflatmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özdoğan, 1
dakika içerisinde konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Tabiî Sayın Başkanım...
Değerli arkadaşlar, geçiş
döneminde düzenleyici kurum varken "kurul onaylı bu tarifeler ile çapraz
sübvansiyon ancak Bakanlar Kurulu Kararı çerçevesinde yapılacak öneriyle
değiştirilebilir" ifadesi yer almakta, konuyla ilgili olarak Bakanlar
Kuruluna yetki verilmektedir. Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunun en önemli
görevi, düzenlemeye tabi tarifelerin onayıdır. Kurumun bu yetkisi ve görevi,
düzenlemeye tabi tarifelerin hesabının gerçek maliyetlere uygun olmasının
denetlenmesi açısından, özel sektör ve hatta, tüketiciler için en önemli
güvencedir.
Bu temel hakikate rağmen,
bu düzenlemeyle, düzenleyici ve denetleyici kurum by-pass edilmekte, dağıtım
şirketinin tek taraflı hazırladığı tarifenin aynen kabul edileceğinin düzenleme
altına alınmasıyla, piyasadaki tüm taraflar için güvence ortadan kaldırılmakta,
fiilî durumlara kanunî dayanak oluşturulmaya çalışılmaktadır. Ayrıca, dağıtım
şirketi, tarife düzenler konuma getirilmektedir.
Değerli arkadaşlar…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özdoğan,
teşekkür ediyorum…
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Ben de teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Milletvekili
arkadaşlarımıza, Başkanlık Divanına gösterdikleri itinadan, özenden dolayı
teşekkürlerimi sunuyorum.
Madde üzerinde, şahsı
adına, Konya Milletvekili Atilla Kart.
Sayın Kart, buyurun
efendim.
ATİLLA KART (Konya) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2 nci maddeyle ilgili olarak şahsım adına
söz almış bulunmaktayım; Genel Kurulu, bir defa daha, saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
olayın teknik değerlendirmesini, uzmanlık gerektiren değerlendirmesini yapmak
konumunda değilim. Bu, açıkçası, benim meslekî faaliyet alanımı aşıyor; ama,
hep şunu anlatmaya çalışıyorum: Bakın, elektrik piyasasını üretim ve dağıtım
anlamında özelleştirmeyi amaçlayan bir süreçten söz ediyoruz, bir yasal
düzenlemeden söz ediyoruz. Böyle bir çalışmayı yapıyoruz. Siyasî iktidar
olarak, bu kararı vermek, bu değerlendirmeyi vermek, elbette, size aittir, bu
İktidara aittir. Bunun siyasî sorumluğu, yasal sorumluluğu siyasî iktidara
aittir; ama, siyasî iktidarın bu takdir hakkı vardır. Bu, siyasî iktidarın
karar verme alanı içinde olan bir konudur. Buna bir diyeceğimiz yok; ama, şunu
anlatmak istiyoruz: İşte, devlet yönetiminde, kamu yönetimindeki temel olay
budur. Siz, devlet olarak, kamu
yönetimi olarak, denetim görevini, her halükârda yapmak zorundasınız. Bu
sizin varlık sebebinizdir, bu sizin temel sorumluluğunuzdur. Bunları tartışmaya
çalışıyoruz, bunları anlatmaya çalışıyoruz, kamuoyunu bu noktada
bilgilendirmeye çalışıyoruz.
Bu konuların, elbette,
seçim dönemlerinde tartışması olacaktır, sandıkta nihaî değerlendirmesi
olacaktır; ama, bu konular, burada da görüşülecek. Bu konuların burada
görüşülmesinden niye rahatsız oluyoruz? Biz, niçin varız; bu konuları, bu
denetimi, işte, o seçim döneminde verilen yetkilere dayanılarak, anlatmak üzere
burada varız. O sebeple, bundan rahatsız olan arkadaşlarımın, bu tavırlarına
hiçbir anlam veremediğimi, yeri gelmişken ifade etmek istiyorum. Bu
tartışmalardan memnun olmaları gerekirken, orada, sütun arkasına saklanıp laf
atmanın, milletvekili sorumluluğuyla bağdaşmadığını bir defa daha ifade
ediyorum.
Şimdi, bakın, şunu
anlatmaya çalışıyoruz: Enerji piyasası, elektrik piyasası… Bağlı olan denetim
mekanizmaları: Nedir, Kamu İhale Kurumudur; nedir, Enerji Piyasası Düzenleme
Kuruludur; nedir, dolaylı olarak SPK'dır, dolaylı olarak Şeker Kuruludur,
dolaylı olarak diğer üst kurullardır. Ne yapıyoruz hükümet olarak; bunların
özerk yapısını, bunların bağımsız yapısını deliyoruz, defalarca deliyoruz.
Yasal düzenlemelerle bir oradan deliyoruz, bir buradan deliyoruz. Kalkıyoruz
Maliye Bakanı olarak, benim maiyetimde çalışan falan kişiyi, Kamu İhale Kurumunun
başına getirmek istiyoruz. Böyle bir yapıda, siz, hangi denetimden söz
edeceksiniz?! Böyle bir yapıda, sağlıklı bir denetimden, kamu adına
yapılabilecek bir denetimden söz edebilir misiniz?! Bunların sorgulamasını
yapıyoruz. Bunlardan neden rahatsız oluyorsunuz?
Sizler, yolsuzlukla
mücadele için görev almadınız mı? Yolsuzlukla mücadele için sizlere vekalet
verilmedi mi? Yolsuzluk yapan benim kadrolarımdansa, ben ona göz yumarım
diyorsanız… Maalesef, bu süreci yaşıyoruz işte. Öylesine yaşıyoruz ki, yolsuzluk
kültürünün, bakıyorsunuz, Sayın Başbakandan başlayarak, Maliye Bakanından
başlayarak, Enerji Bakanından başlayarak, kurumsallaştığını görüyorsunuz. Bu
yapı sizi rahatsız etmiyor mu değerli arkadaşlarım?! Bu yapı hepimizi rahatsız
etmeli; bu yapı hepimizi rahatsız etmeli!
Siz, özerk kurullara,
bağımsız kurullara, kendi parti bünyenizden birilerini getiriyorsanız, orada ne
yapıyorsunuz; orada siz, parti devleti olma sürecini başlatıyorsunuz ve bunu
genel bir uygulama haline getiriyorsanız, bırakın yolsuzluklarla mücadeleden
söz etmeyi, komik oluyorsunuz o zaman, inandırıcılığınızı kaybediyorsunuz.
Bunları, biz, her aşamada
anlatmaya devam edeceğiz değerli arkadaşlarım. Bu şekildeki bir yapılanmayla,
bu tasarının amaca hizmet etmeyeceğini bu tasarıda anlatmaya devam edeceğiz,
müteakip tasarılarda da bunları örnekleriyle anlatmaya devam edeceğiz.
Bu değerlendirmelerle,
ben, Genel Kurulu bir defa daha saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kart.
Madde üzerinde, şahsı
adına, Kayseri Milletvekili Taner Yıldız.
Sayın Yıldız, buyurun.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
TANER YILDIZ (Kayseri) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de, bir kez daha, sizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabiî, bu maddede,
özellikle muhalefetin endişesini giderebilecek önemli bir düzenleme yapılıyor;
o da, enerji piyasasının serbestleşmesinde yerli şirketlerin payının
yükseltilmesini istemiştik haklı olarak -ki, bu, son derece yerinde bir istek,
hepimizin talebi de budur- ama, dün akşam da belirttiğimiz gibi, eğer, özel
sektör ve kamu sektörü, hep beraber, o yıl yaptıkları tasarruf miktarı, o
sektörün büyüme hızının tasarruf miktarından, büyüme hızından düşükse, mutlaka,
uluslarararası sermayeye ihtiyaç hissedeceklerdir dedik. Bu, iktisadî bir
kural. Bu açıdan, öncelikle, şirketlerin nama yazılı hisseleriyle alakalı bir
düzenleme yapıldı. Biliyorsunuz, bu şart kaldırıldığı zaman -üretim faaliyeti
gösteren tüzelkişilere ilişkin düzenlemelerin olabileceği ve serbestleşmenin ve
yeni üretim yatırımlarındaki teşvik edici bir ortamın tesis edilmesinde- hem
dağıtım hem de üretim varlıklarının özelleştirilmesinde, direkt
katılabilecekler. İMKB'de ve halen işlem gören, malî açıdan daha güçlü
şirketlerin oluşmasıyla beraber bu yatırımların artması sağlanacaktır.
Tabiî, diyoruz ki,
özellikle malî varlıkları ve özsermaye miktarları açısından, yerli
şirketlerimizin, olabildiğince fazla bir oranda dağıtım şirketlerinin ve üretim
şirketlerinin özelleşmesine katılması gerekmekte. Bunun birçok faydasını
görmekteyiz; ancak -zaman zaman konuşmalara şahit oluyoruz- öyle bir konuşma
yapılabiliyor ki, hem hukuka uygun olsun isteniyor -ki, doğru- ama, hukukun
karar verdiği bir konu üzerinde ise, tekrar karar vermemiz istenebiliyor.
Plan ve Bütçe Komisyonunda
yaptığımız çalışmalarda, ÇEAŞ ve Kepez hisselerinin azınlık hisselerine bir hak
tanınmasıyla alakalı bir talep vardı; bunun üzerinde uzun uzadıya konuşmuştuk.
Tabiî ki, biz de istiyoruz; yaklaşık 105 000 000 dolarlık bir portföyün,
mutlaka, azınlık hisselerine sahip olan bu vatandaşlarımızın karşılığında bir
hak sahibi olabilmelerini. Ama, tabii ki, hukukî düzenlemelerin ötesinde
olmayacak bu düzenlemeler.
Bakın, bu konuyla
alakalı, kamuoyunun da bilgisine sunmak açısından diyorum; ÇEAŞ ve Kepez
azınlık hisselerinin statüsünü belirlemek açısından bir bilgiyi vurgulamak
isterim. Biliyorsunuz hem İmar Bankası hem de ÇEAŞ ve Kepez şirketleriyle
alakalı bir karar alınmıştı; ama, bu iki kararın da statüleri, hükümleri
farklıdır. Bir tanesi TMSF'ye devriyle alakalı, diğer bir tanesi ise elinde
bulunan imtiyaz hakkının kaldırılmasıyla alakalı. Yani, siz, imtiyaz hakkı
kaldırılmış bir şirkete TMSF'ye devrolmuş muamelesi yapmak isterseniz, burada
alacağınız sonuç farklı olur. İmtiyaz hakkı elinden alınmış bir şirketin ticarî
faaliyetleri devam etmektedir; ama, elektrik dağıtım ve üretimiyle alakalı
ticarî faaliyetleri durdurulmuştur.
O açıdan, bizim, ÇEAŞ ve
Kepez Anonim Şirketinin şu anki faaliyet gösterdiği alanla alakalı, Tasarruf
Mevduatı Sigorta Fonu gibi muamele etmemiz mümkün değildir. Biliyorsunuz ÇEAŞ
ve Kepez, azınlık hisseleri dava etmişlerdi ve Danıştayın bir kararı vardı.
Ben, Danıştay kararını kısaca okumak istiyorum: "Dava konusu olayda
davacının borsada işlem görmesi… Borsada işlem görmesi men edilen falan
şirketin hisse senetlerinin sahibi ve ortağı konumunda bulunduğu, her ticarî
faaliyette kâr sağlamak asıl olmakla beraber, zararın da olası olduğu ve zarara
uğrama riskini, sürdürülen faaliyetten soyutlanma olanağının bulunmadığı açık
olup, uğranıldığı ileri sürülen zarar nedeniyle dava idarelerinin tazminiyle
sorumlu tutulması mümkün değildir."
Şimdi, böyle bir yargı
kararı var. Bu yargı kararına, tekrar itiraz edilmiş ve ilgili idarî dava
idareler kuruluna gitmiş ve orada da reddedilmiştir. Şimdi, bununla alakalı,
bizim, tekrar, artı bir düzenleme yapmış olmamızın farklı bir statüsünün
kurulması lazım.
O yüzden, bu kanun
tasarısına derç edilmesiyle alakalı konular, hem alt komisyonda hem de ilgili
Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmüş; ama, bu düzenlemenin yerinin burası
olmadığı konusunda…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Yıldız, 1
dakikalık süre içinde konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
TANER YILDIZ (Devamla) -
Teşekkürler Sayın Başkan.
Bu düzenlemenin yerinin
bu kanun tasarısında olmadığıyla alakalı da karar verilmişti.
Ben, bütün bu duygu ve
düşünceler içerisinde, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Yıldız.
Sayın milletvekilleri,
birleşime 10 dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.39
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.00
BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 98 inci Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
1099 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
VI.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLERÊ(Devam)
3.-
Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı;
Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1133, 1/1074) (S. Sayısı: 1099)
(Devam)
ÊBAŞKAN - Komisyon?..
Yerinde.
Hükümet?.. Yok.
Birleşime 5 dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 17.01
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.03
BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN - Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 98 inci Birleşiminin
Beşinci Oturumunu açıyorum.
1099 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
VI.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLERÊ(Devam)
3.-
Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı;
Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1133, 1/1074) (S. Sayısı: 1099)
(Devam)Ê
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Madde üzerinde 2 adet
önerge vardır; birinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1099
sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 2 nci maddesinin sonuna aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Sezai Önder |
Atila Emek |
Kemal Kılıçdaroğlu |
|
Samsun |
Antalya |
İstanbul |
|
Tacidar Seyhan |
Hüseyin Ekmekcioğlu |
Harun Akın |
|
Adana |
Antalya |
Zonguldak |
"Organize sanayi
bölgeleri devraldıkları mülkiyet ve hakları, üçüncü kişilere kiralayamaz ve
devredemezler, bu koşula uyan sanayi bölgeleri 3093 sayılı Kanunun 4 üncü
maddesinin (c) bendinden muaftırlar."
BAŞKAN - İkinci önergeyi
okutup, işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1099
sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
İsmail Bilen |
Faruk Çelik |
Fahri Çakır |
|
Manisa |
Bursa |
Düzce |
|
Şükrü Önder |
Zeki Karabayır |
Alaettin Güven |
|
Yalova |
Kars |
Kütahya |
"Madde 2.- 4628
sayılı Kanunun 2 nci maddesinin üçüncü fıkrası ile dördüncü fıkrasının (a)
bendi, (b) bendinin dördüncü alt bendi, (f) bendi ile (g) bendi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiş, dördüncü fıkrasının (c) bendinin son paragrafında yer
alan "denetim" ibaresinden sonra gelmek üzere "yetkisi"
ibaresi eklenmiş, 3 üncü maddesinin (c) bendinin üç numaralı alt bendinin
ikinci paragrafında yer alan "Özel sektörde" ibaresi "Özel
sektör" şeklinde değiştirilmiştir.
"Piyasada faaliyet
gösterebilecek özel hukuk hükümlerine tabi tüzel kişilerin, 6762 sayılı Türk
Ticaret Kanunu hükümlerine göre anonim şirket veya limited şirket olarak
kurulması ve anonim şirketlerin sermaye piyasası mevzuatına göre borsada işlem
görenler dışındaki hisselerinin nama yazılı olması şarttır. Bu şirketlerin ana
sözleşmelerinde bulunması gereken hususlar yönetmelikle düzenlenir."
"a) Üretim faaliyeti
gösterebilecek tüzel kişiler: Özel sektör ve kamu üretim şirketleri ile
otoprodüktör ve otoprodüktör gruplarıdır. Özel sektör ve kamu üretim
şirketleri, lisansları uyarınca gerçek ve tüzel kişilere elektrik enerjisi
ve/veya kapasite satışı yapar."
"Türkiye Elektrik
İletim Anonim Şirketi, Bakanlığın kararı doğrultusunda uluslararası
enterkonneksiyon çalışmalarını yapar ve uluslararası enterkonneksiyon şartına
uygun olarak iletim tesislerini kurar veya kurdurur. İletim sistemine bağlı
ve/veya bağlanacak olan serbest tüketiciler dahil tüm sistem kullanıcılarına
şebeke yönetmeliği ve iletim lisansı hükümleri doğrultusunda eşit taraflar
arasında ayrım gözetmeksizin iletim ve bağlantı hizmeti sunar. İletim
tesislerinin kullanıcılar tarafından yapılması durumunda enterkonneksiyon tesis
kapasitesinin tamamı, tesisi yapan kullanıcıya yatırımın fizibilitesinde
belirlenen süre kadar tahsis edilir. Bu tahsis edilen kapasitenin
kullanılmaması durumunda kullanılmayan kısım diğer kullanıcılara tahsis
edilir."
"f) İthalat
-ihracat faaliyeti gösterebilecek tüzel kişiler: 3154 sayılı
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanuna
göre oluşturulan Bakanlık görüşü doğrultusunda uluslararası enterkonneksiyon
şartı oluşmuş ülkelerden ya da ülkelere, lisansları çerçevesinde elektrik
enerjisi ithalatı ve/veya ihracatı, Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt Anonim
Şirketi, özel sektör toptan satış şirketleri, perakende satış şirketleri ve
perakende satış lisansı almış dağıtım şirketleri tarafından, bu Kanun, lisanslar, şebeke ve dağıtım yönetmeliği
uyarınca yapılır. İthalat ve ihracatta enterkonneksiyon kapasite tahsisi
TEİAŞ'a yapılan başvurulara göre TEİAŞ tarafından yapılır. Yapılan ithalat ve
ihracat sözleşmelerine göre ilk başvuran ilk kapasiteyi kullanır prensibi
uygulanarak kapasite doldurulana kadar kapasite tahsisi yapılır.
Uluslararası
enterkonneksiyon şartı oluşmadığı durumda, Türkiye elektrik sisteminde arz
güvenliğinin sağlanamaması, iletim kısıtı olduğu durumlarda Bakanlık görüşü
doğrultusunda ülkemizde oluşturulacak izole bölge besleme yöntemiyle elektrik
enerjisi ithal edilebilir."
"g) Organize Sanayi
Bölgeleri: 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununa göre kurulan organize
sanayi bölgeleri tüzel kişilikleri, katılımcılarının ihtiyaçlarını karşılamak
amacıyla; onaylı sınırlar içerisinde 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu
hükümlerine göre şirket kurma şartı aranmaksızın Kurumdan lisans almak
koşuluyla dağıtım ve/veya üretim faaliyetlerinde bulunur.
Organize sanayi bölgeleri
tüzel kişilikleri, katılımcılarının elektrik ihtiyacını karşılamak amacıyla
tüketim miktarına bakılmaksızın serbest tüketici sayılır.
Organize sanayi bölgesi
katılımcılarından serbest tüketici limitini aşan tüketiciler, organize sanayi
bölgesine dağıtım bedeli ödemek kaydıyla tedarikçisini seçme hakkına sahiptir.
Organize sanayi
bölgelerinin, ürettiği veya serbest tüketici sıfatıyla temin ettiği elektrik
enerjisinin; katılımcılarının kullanımına sunulmasına, lisans ve dağıtım
bedellerinin belirlenmesine, organize sanayi bölgelerinin bu bent kapsamında
gerçekleştirecekleri faaliyetlere ilişkin esas ve usuller, Sanayi ve Ticaret
Bakanlığının görüşü alınarak Kurum tarafından hazırlanacak yönetmelikle
belirlenir.
Organize sanayi bölgeleri
sınırları içerisinde olup, bedelsiz olarak veya sembolik bedel ile TEDAŞ'a
devredilen tesislerin mülkiyeti ve işletme hakları üç ay içinde aynı bedelle
ilgili organize sanayi bölgesine devredilir."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Kayseri) - Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?..
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
TEİAŞ'ın uluslararası
enterkonneksiyon çalışmaları sırasında ihtiyaç duyacağı enterkonneksiyon
tesislerini yapması ya da yaptırabilmesi hedeflenmiştir.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, bu önerge maddeyi topluca değiştirdiğinden, diğer önergeyi işleme
koyma imkânı kalmamıştır; onun için önergeyi işleme koymuyorum.
2 nci maddeyi…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.
BAŞKAN - Tamam Sayın Koç.
2 nci maddeyi kabul
edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını
arayacağım.
2 nci maddeyi kabul
edilen önerge istikametinde oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, sayı bende var!..
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, arkadaşlarımız arasında ihtilaf var; elektronik cihazla oylama
yapacağım.
Oylama için 3 dakikalık
süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, karar yetersayısı vardır; madde kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum…
Sayın milletvekilleri,
ekranda bir kilitlenme var, teknik bir arıza; birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.15
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 17.30
BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 98 inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
1099 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VI.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLERÊ(Devam)
3.-
Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı;
Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1133, 1/1074) (S. Sayısı: 1099)
(Devam)Ê
ÊBAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3.- 4628 sayılı
Kanunun 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (a), (b), (c), (d), (e) ve (f)
bentleri ile ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"a) Kurul tarafından
bilgi isteme veya yerinde inceleme hallerinde; istenen bilgilerin yanlış, eksik
veya yanıltıcı olarak verildiğinin saptanması veya hiç bilgi verilmemesi ya da
yerinde inceleme imkânının verilmemesi hallerinde, onbeş gün içinde bilgilerin
doğru olarak verilmesi ve/veya inceleme imkânının sağlanması ihtar edilir.
Yapılan yazılı ihtara rağmen aykırı durumlarını devam ettirenlere, ikiyüzbin
Yeni Türk Lirası idarî para cezası verilir.
b) Bu Kanun hükümlerine
ve çıkarılan yönetmelik, talimat ve tebliğlere aykırı hareket edildiğinin
saptanması hâlinde, aykırılığın otuz gün içinde giderilmesi ihtar edilir ve
yapılan yazılı ihtara rağmen aykırı durumlarını devam ettirenlere,
ikiyüzellibin Yeni Türk Lirası idarî para cezası verilir.
c) Lisans genel esasları
ve yükümlülüklerinden herhangi birinin yerine getirilmediğinin saptanması
hâlinde, otuz gün içinde düzeltilmesi ihtar edilir. Yapılan yazılı ihtara
rağmen aykırı durumlarını devam ettirenlere, üçyüzbin Yeni Türk Lirası idarî
para cezası verilir.
d) Lisans müracaatında
veya lisans yürürlüğü sırasında, lisans verilmesinde aranan şartlar konusunda,
gerçek dışı belge sunulması veya yanıltıcı bilgi verilmesi veya lisans
verilmesini etkileyecek lisans şartlarındaki değişikliklerin Kurula
bildirilmemesi hâlinde lisans iptal edilir. Ancak, anılan gerçek dışı belge
veya yanıltıcı bilgi veya lisans şartlarındaki değişikliğin düzeltilmesinin
mümkün görülmesi hâlinde, otuz gün içinde düzeltilmesi ihtar edilir. Yapılan
yazılı ihtara rağmen aykırı durumlarını devam ettirenlere, dörtyüzbin Yeni Türk
Lirası idarî para cezası verilir.
e) Lisans süresi boyunca
iştirak ilişkisi yasağına aykırı davranışta bulunulması hâlinde, otuz gün
içinde iştirak ilişkisinin düzeltilmesi ihtar edilir. Yazılı ihtara rağmen
aykırı durumlarını devam ettirenlere, dörtyüzellibin Yeni Türk Lirası idarî
para cezası verilir.
f) Piyasada lisans
kapsamı dışında faaliyet gösterildiğinin saptanması hâlinde, onbeş gün içinde
kapsam dışı faaliyetin veya aleyhe faaliyetin durdurulması ihtar edilir.
Yapılan yazılı ihtara rağmen aykırı durumlarını devam ettirenlere beşyüzbin
Yeni Türk Lirası idarî para cezası verilir."
"Yukarıdaki para
cezalarını gerektiren fiiller için Kurul, fiilin niteliğine göre ihtar
sürelerini farklı uygulayabilir. Söz konusu para cezalarının uygulanmasını
takiben para cezasına konu fiilin; verilen ihtar süresi içerisinde giderilmemesi
veya tekrarlanması hâllerinde para cezaları, her defasında bir önceki cezanın
iki katı oranında artırılarak uygulanır. Bu cezaların verildiği tarihten
itibaren iki yıl içinde idarî para cezası verilmesini gerektiren aynı fiil
işlenmediği takdirde önceki cezalar
tekrarda esas alınmaz. Ancak, aynı fiilin iki yıl içinde tekrar işlenmesi
hâlinde artırılarak uygulanacak para cezasının tutarı, cezaya muhatap tüzel
kişinin bir önceki malî yılına ilişkin bilançosundaki gayrisafi gelirinin yüzde
onunu aşamaz. Cezaların bu düzeye ulaşması halinde Kurul, lisansı iptal
edebilir."
BAŞKAN - Sayın Sarıbaş,
konuşma sıralarınızda bir değişiklik söz konusu olacak mı?
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Yok efendim.
BAŞKAN - Burada öyle bir
şey olmuş. Eğer siz önce konuşursanız, Tacidar Seyhan Beyin iki konuşmasını
birleştireceğim.
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Ben önce konuşacağım.
BAŞKAN - Buyurun.
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Efendim, birleştirmeyin, belki söz hakkı doğar; niye birleştiriyorsunuz?!
BAŞKAN - Kime söz hakkı
doğar?
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
İktidara söz hakkı doğar belki. Neyse, geçti Sayın Sarıbaş.
BAŞKAN - Konuşma hakkı
doğarsa, konuşma için zemin çok Sayın Seyhan.
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
O zaman bana yeniden zemin vereceksiniz; anladım.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Sarıbaş.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; görüşmekte olduğumuz 1099 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 3 üncü maddesi hakkında Grubum
adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
dünden beri bu yasayı tartışıyoruz. Bu yasa, mevcut üretim ve iletim
tesislerini, elektrik üretim ve iletim tesislerini, özel, serbest piyasa
koşullarını oluşturmaya çalışan ve özelleştirmeyi öngören, daha önce, 2001
yılında çıkmış 4628 sayılı Yasada değişiklik yapan bir yasa. Ve
özelleştiriyorsak, bir yerleri özelleştireceksek, önce, bu kürsüye gelen
iktidar milletvekilinin ve Sayın Bakanın, bu özelleştirilmesi söz konusu olan
tesisleri yapanlara bir teşekkür etmesi lazım. Dün, AK Parti Grubu sözcüsü
"biz iktidara geldiğimizde, ne yapalım, 220 katrilyon lira borç aldık,
elektriğe yatırım yapamadık, bu kadar borcu biz nereden aldık" dedi. Doğrudur,
220 milyar aldılar, 350 milyar dolara çıkardılar. Yani, cumhuriyet
hükümetlerinin, kendilerinden önceki bütün hükümetlerin borçlandığının yüzde
50'si kadar borçlandılar; ama, geçmiş cumhuriyet hükümetleri, Anadolu'nun her
tarafında gördüğünüz o iletim hatlarını, o vatandaşlarımız dinliyorsa, hepsinin
dağ başlarında, yaylalarda, ovalarda gördüğü o iletim hatlarını yapan
cumhuriyet hükümetlerine teşekkür edilmediğini de bu kürsüde görmüş oluyor.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar,
Türkiye 160 milyar kilovat/saate yakın bugün elektrik üretiyorsa, Türkiye bu
alanda en az 140 milyar dolar yatırım yapmışsa, Keban Barajını yapmışsa,
Atatürk Barajını yapmışsa, Karakaya Barajını yapmışsa, termik santrallarını,
Elbistan'ı yapmışsa, Yatağan'ı yapmışsa, bu iletim hatlarını birbirine
bağlayacak iletim tesislerini kurmuşsa, bunlara teşekkür etmek lazım.
Satacağınız şeyler, sizden öncekilerin yaptığı şeyler.
Hep söylüyorum, bir tane
yaptığınızı gösterin, yaptığınızdan satacağınız bir tanesini gösterin. Ben,
satışın… Ben, özelleştirmeye taraftar olan bir partinin milletvekiliyim.
Serbest piyasa koşullarının sağlanması, rekabetin, ucuzluğun, verimliliğin
artması için, özel sektörün elektrik piyasasında üretim yapmasını, iletim
yapmasını, kaçağı önlemesini arzu eden, isteyen bir partinin milletvekiliyim,
sözcüsüyüm; ancak, şu veya bu şekilde, geçmişi kötüleyerek, ki, Sayın Bakan,
Enerji Bakanımız, bundan iki yıl evvel, bu kürsülere çıkar "efendim,
Türkiye'nin ihtiyacı yokken, fazla bağlantılar yapıldı" falan derken,
bugün geldiğimiz noktada, 2007'de, 2008'de Türkiye'de elektrik sıkıntısının
yaşanacağını, her yıl 7-8 milyar dolar yatırım yapmadığımız takdirde,
Türkiye'nin 2010'lu yıllarda elektrik kesintisine gitmek zorunda kalacağını ve
elektrik kesintisi demenin de, Türkiye'nin sanayiinin, kalkınmasının durma
noktasına gelmek olduğunu açık açık itiraf etmek zorunda kaldılar.
Değerli arkadaşlar, şu
santralı şu yaptı, bu santralı bu yaptı, şu kadar zarar etti, şu kadar kâr etti
mantığıyla hiçbir yere varamazsınız. Yapın bir tane de, zarar mı ediyorsunuz
kâr mı ediyorsunuz bir görelim. Önce bir yapın, siz de yapın, bir şeyler yapın
bu ülkeye. Bakın, 140 milyar doları Türkiye'de elektrik üretimine, dağıtımına
harcayan cumhuriyet hükümetleri, bu ülkenin, bugün geldiği noktada, 70 milyar
dolar ihracat yapmasına vesile olan tesislerinin elektriğini ürettirdiler. Siz
ne yaptınız; siz, geldiniz geleli, bir doğalgazın depolama tesisini yapamadınız
üçbuçuk senede, başlattınız, hâlâ bitiremediniz. Yani, bu işler lafla olmuyor,
geçmişi kötülemekle olmuyor.
Sayıştay raporu dediniz,
Sayıştay Kanunu açık. Sayıştay, katma ve genel bütçeli idareleri denetler;
yani, bugünkü merkezî bütçeye dahil olan idareleri denetleyen, Meclis adına
denetleme yapan bir kurum. Sonradan kanunda değişiklik yaptık "Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının verdiği görevleri de yapar" dedik.
Şimdi, bir rapor yazmışlar, doğru. Raporda, kendi mantıklarına göre -biraz önce
İktidar Partisi milletvekilimiz de söyledi- birçok teknik yanlışlar olmasına
rağmen, kimden emir aldıklarını, hangi kanunun yetkisine dayanarak yaptıklarını
da bir türlü izah edemiyorlar. Eğer, bir denetim heyeti rapor düzenliyorsa,
önce bu sözleşmelerin altına imza atanları, önce bu sözleşmeleri yürürlüğe
koyanları da dinleyip, neden bunu yaptıklarının hesabını sorması gerekir.
İçinizde, o günün bürokratları var, müsteşarları var, genel müdürleri var,
geçmiş hükümetlerin bu icraatlarına ortak olan arkadaşlarımız var ve birçoğunuz
o iktidarların bürokratlarıydınız. Peki, niye dinlenmez eski bürokratlar, eski
bakanlar Sayıştayın yüksek denetçileri tarafından? "Gel bakalım kardeşim,
bu işleri böyle yapmışsın; ama, niye böyle yaptın, bana izah et" niye
denmez? Tek taraflı, Hükümetin hep yaptığı gibi, suçlama adına, kendi özel
bilgileriyle hazırlattığı sipariş edilmiş bir rapordur o, hiçbir hukukî değeri
de yoktur, yasal dayanağı da yoktur. Getireceksiniz buraya, tartışacağız, madde
madde tartışıcağız; ama, Türkiye'de…
Demek istediğim şu: Bu,
Türkiye'ye geçmişte hizmet edenleri; yani, bugün satmaya çalıştığınız, satmak
için pervane olduğunuz… Aslında, özelleştirme deyince de mülkiyet devri, varlık
devri anlaşılmaması lazım; sizin yaptığınız mülkiyet devridir, varlık devridir.
Hiçbir verimliliğe dayanmayan, hiçbir verimlilik esası olmayan, rekabet
şartlarını oluşturmayan, tamamen kendi belirleyeceğiniz, sermayenin el
değiştirmesine yönelik, takatukayla, kimlere vereceğiniz belli olmayan, adrese
teslim kanunlar çıkarıyorsunuz. Niye… Mevcut kanunla ihale yapılmıştı, daha
önce yapılmıştı ihale, birçoğu da davalık; devam etseydiniz, davalı olanlarla
bir neticeleşseydiniz, otursaydınız, konuşsaydınız; onlarla oturmadınız,
konuşmadınız. Bu ülkeye yatırım yapmanın kolay olduğunu sanıyorsunuz. Bu ülkede
en zor şey işadamı olmak, en zor şey işadamı olmak. Bu devletin bürokratları,
ihaleye çıkarlar, size, işadamına parayı bastırırlar, elini taşın altına
koyarlar, ondan sonra elli tane yönetmelik değişikliğiyle, elli tane kelime
oyunuyla adamın yaptığı işi burnundan getirirler. Bu, böyle hep. Türkiye,
bürokratik devlet; hiç kimse kusura bakmasın, millî irade, hâkimiyet, irade
falan filan… Türkiye, bürokratik bir devlet. Ne yapıyoruz; biz, bu kürsüye
gelip, hep siyasîlere vurdukça vuruyoruz. Peki, bu siyasîlerin önüne bu
metinleri götüren, bu gerekçeleri hazırlayan içinizde de birçok bürokrat var.
Hangisini şimdiye kadar sıygaya çekebildik, sorguya çekebildik! Onların
dokunulmazlığı var; çünkü, bürokratik devlette en önemli husus bürokratın
dokunulmazlığıdır.
Şimdi, bu yasada, umarım,
bu bürokratlar, bu yasa çıksa da bu özelleştirmeyi yaptırmazlar, yaptıramazlar;
çünkü, serbest piyasa şartlarında verimli bir elektrik piyasası oluşur,
Türkiye'nin özel sektör gücü, özel sektör sermayesi bu işe el koyar, elektriği
tüketen sanayi tesislerimiz, vatandaşlarımız ucuz elektriği almaya başlarlar
ise, kendilerinin önüne gelen olmaz. Kendilerinin önüne gelip yakayı ilikleyen
olmaz. Sistem bu, düzen bu.
Şimdi, bu düzeni
değiştirmeden bu çıkartacağınız yasalarla bir yere varacağınızı falan
sanıyorsanız, yanılıyorsunuz. Ülkenin Doğu ve Güneydoğu Anadolusunda elektrik
kaçağı yüzde 70'lere çıkmış, Urfa'da yüzde 70.
Neredesiniz sayın
bürokratlar? Sayın Hükümet yetkilileri neredesiniz? Üç senedir niye düşünmüyorsunuz bunları? Ne gibi tedbirler
aldınız? Malatya'da yüzde 17, Elazığ'da yüzde 30, Bingöl'de yüzde 60'a yakın...
Bölge oluşturuyorsunuz, şirket kuruyorsunuz, merkez Elazığ! Malatya'nın
tükettiği elektrik üç ilden daha fazla, ödediği para daha fazla, kaçağı daha
az; ama, merkez oraya. Niye? Kriter ne? "Efendim, üçünün, dördünün
ortası." Ee, dördüyse, Sivas-Adıyaman-Malatya üçgeninde yap, merkez, orta
Malatya olsun. Bu ortayı bulmak… Nasrettin Hoca gibi, dünyanın ortası neresi
demişler, bulunduğum yer demiş. Orta tarifi, siyasî bir tarife oturur ise…
Daha geçen gün gördüm,
tabiî, TEDAŞ'ın bölgesi Elazığ'da, 20 tane, Elazığ'dan eleman alınmış,
Malatya'ya çalışmaya… Malatya'nın insanları ne yapacak? Malatya'nın insanları
işsiz de kalsa olur! Suçu ne; suçu, yüzde 51, AK Partiye oy vermek. Tek suçu
bu. Elektriği en çok tüketen, en çok parayı ödeyen, en az kaçağı olan şehir
Malatya; ama, o bölgedeki kurulan AŞ'nin merkezi Elazığ.
Buyurun size... Buyurun
satın bakayım, satabiliyor musunuz!..
Ne kanunu çıkartırsanız
çıkartın, geçmişi kötülemeyin, geçmişte bu tesisleri yapıp size satma fırsatı
verenlere bir kez olsun şu kürsüden teşekkür etmeyi öğrenin.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Sarıbaş,
konuşmanızı tamamladınız mı efendim?
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Devamla) - Evet efendim.
BAŞKAN - Peki. Teşekkür
ediyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına Adana Milletvekili Tacidar Seyhan…
Sayın Seyhan, buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Seyhan, sürelerinizi
birleştirdim.
CHP GRUBU ADINA TACİDAR
SEYHAN (Adana) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkanım, değerli
arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Türkiye için
bu kadar önemli bir konuyu görüşüyoruz; Enerji Bakanı, zaten, gün boyu piyasada
yok.
AHMET IŞIK (Konya) -
Cenazesi vardı…
TACİDAR SEYHAN (Devamla)
- Konunun muhatabı Maliye Bakanı, zaman zaman, dışarıda genel görüşmelerini
yapıyor, burayı terk ediyor; onu da görüyoruz. Şimdi, ben, konu hakkında
kiminle mütalaa yapacağım?! İlgili iki bakanlık yok. Çevre Bakanıyla, ben,
Türkiye'nin enerji konusunu nasıl konuşup, ortak bir nokta nasıl bulacağım
değerli arkadaşlar, bu kadar ciddî bir konuda?! Yani, bunun, hangi sorumluluk
anlayışı çerçevesinde değerlendirilmesi doğrudur; bunu bilemiyorum.
Yeri gelmişken, Sayın
Çevre Bakanım oturuyor, iki önemli şeyi -biri enerji alanında, biri değil-
kendisine hatırlatıp bilgisine sunacağım. Geçenlerde Bingöl İline bir ziyarete
gittim. Sayın Bakanım, varillerle ilgilendiniz; sayıları konusunda pek anlaşamasak
da, belki bununla da ilgilenirsiniz. Bingöl'de TOKİ konutları yapılmış değerli
arkadaşlarım. TOKİ konutlarına da bir arıtma tesisi yapılmış. Proje çok güzel.
Arıtma tesisi kanalizasyona bağlanması gerekirken, vincin yeri değiştirilmesin
diye, yüklenici firma, götürmüş, TOKİ konutlarının içine arıtma tesisini yapmış
ve o arıtma tesisi devreye girmemiş. Şimdi, Bingöl'de, TOKİ konutlarındaki
arıtma tesisine bütün atıklar gidiyor, oradan da gecekonduların arasından
akarak dereye dökülüyor, temiz suya dökülüyor. Çevredeki bütün çocuklar
hastalanmış; hatta, yakın bir aile, çocuğunu kaybetmiş. Bunu ihbar ediyorum;
lütfen, ilgilenin. Bir daha gittiğimde, Bingöl'de, bu tabloyu görmek
istemiyorum. Yazıktır bu çocuklarımıza. O kadar iyi şeyler yapılmış; çevre düzenlemesinden
dolayı, oradaki projeleri mahvedip, kamuoyuna kötü bir görüntü sunmayalım. Siz
bundan sorumlusunuz.
İkincisi, Yatağan, Sayın
Bakanım… Yatağan'la ilgili, bacasıyla ilgili 3,5 trilyon lira bloke edilmişti.
Bir sözleşme yapıldı; bu sözleşmeyi, gerçi, ilk müdür imzalamadı, sonra o müdür
görevden alındı, ikinci müdür getirildi, o da imzalamadı, üçüncü müdür
imzaladı; neredeyse, 3,5 trilyon lira çözüldü. Henüz ne yapıldığı konusunda…
Burada, 1 000'e yakın eksik vardı, 50-55 tanesi irili ufaklı eksiklerdi,
diğerleri çok kale değer bir eksik değil, küçük küçük beton dökmeler vesaire;
bunu ciddîye almamak lazım, kurumlar yapmıştır; ama, mademki 3,5 trilyon lirayı
serbest bıraktınız, Yatağan'da bugüne kadar neler yapılmış? Eğer şimdi bilginiz
yoksa, yakın bir zamanda, lütfeder yazılı cevap verirseniz sevinirim. Hiç
değilse, burada görev yapmış olmanızın müşterek bir verimliliğe dönüştüğünü
görmüş olalım.
Şimdi maddeye geliyorum.
Yok, maddeye gelmeden, bir de, 2 nci maddede… Hep katılımdan söz ediyoruz. 2
nci maddede, değerli arkadaşlar… Biz, kanun daha iyi olsun diye burada feryat
ediyoruz, küçük küçük değişikliklerle kötü hale getiriliyor. Burada ne değişmiş
diye bir bakıyorum… Gerçi, sağ olsunlar, işin taktiğini bulmuşlar; muhalefet
önerge verdiğinde o önerge görüşülmesin diye maddenin tamamını önergeye
dönüştürüyorlar, diğer önerge görüşülmüyor bu suretle. Tamamında değişiklik
öngörmüşler ve oylandı, geçti.
Burada "...piyasa
mevzuatlarına göre borsada işlem görenler dışındaki hisselerin nama yazılı
olmasını…" Yani "borsada işlem görenler" diye bir ibare
eklemişler, tamamının nama yazılı olmasını engellemişler. Önümüzdeki günlerde
bunun ne anlama geldiğini ve Türkiye'ye ne büyük zararlar verdiğini hepimiz
göreceğiz.
Şimdi geliyorum 3 üncü
maddeye. 3 üncü madde, piyasa katılımcılarının ve karar vericilerin piyasanın
gelişimine ilişkin sorunlarının müştereken çözümüne katkı bulunmak amacıyla, AB
müktesebatı çerçevesinde ve paralelinde, yıllık piyasa gelişim raporlarının
EPDK tarafından düzenlenmesini öngörüyor, denetlenmesini. Gayet makul bir
düzenleme. Tabiî ki, böyle bir kanun yapılmışsa, ilgili kurum EPDK, buna da
sorumluluk verilir.
Yalnız, değerli
arkadaşlar, yine, bu elektrik üretimiyle ilgili ciddî sıkıntılar var. Enerji
Bakanlığı da yeni bir kanun taslağı düzenledi. Bir yandan raporların
düzenlenmesi için EPDK'ya görev verirken, diğer yandan, EPDK'yı yerden yere
vuruyor hazırladığı kanunun genel gerekçesinde. Ben bu işi anlamadım, biri
cevap versin, bu ne demek oluyor? Genel gerekçede bu hazırladıkları kanunun…
"EPDK'nın görevleri arasında yıllık rapor ve piyasa gelişimiyle ilgili
rapor hazırlamak vardır. Ancak, bu raporun arz güvenliğinin izlenmesine ilişkin
hususları ihtiva edip etmediği rapordan anlaşılamamıştır" belli değildir
diyor. Devam ediyor: "Talep tahminlerine ve üretim projeksiyonları
hakkında değerlendirmelere bu raporda yer verilmemiştir" verimliliği
yoktur diyor. Bir yandan görev veriyorsunuz, bir yandan yerden yere
vuruyorsunuz; bunu, kim açıklayacaksa açıklasın bana.
Geliyoruz bölgelere.
Değerli arkadaşlar, şimdi, bu elektrik dağıtımını özelleştireceksiniz. Basın da
izliyordur umuyorum, bunların hepsi ihbar ve takip etsinler. Duyarlı
köşeyazarlarına sesleniyorum, 2-3 saattir konuşuyorum, ne bakandan ses çıkıyor,
ne bir kişi cevap veriyor; olayın önemine binaen Türkiye'nin en hassas
konularını dile getiriyorum bir tek kişi cevap vermiyor, nasıl şey bu
anlamıyorum!
Bakın dağıtım
bölgelerine. Dağıtım bölgelerinde öncelik sırası... 8 inci bölge, Karaman…
Bunun tam sırasını okumuyorum; ama, buradaki sırasını okuyorum. 7 bölgeye
öncelik verilecek. Konya, Karaman, Kırşehir, Nevşehir, Niğde, Aksaray. 9 uncu
bölge; Ankara, Bartın, Çankırı, Karabük, Kastamonu, Kırklareli, Zonguldak;
Başkent Elektrik Dağıtım AŞ. Edirne, Kırklareli, Tekirdağ; Trakya Elektrik
Dağıtım AŞ. İstanbul Anadolu Yakası; İstanbul Anadolu Yakası Elektrik Dağıtım
AŞ. Bolu, Düzce, Kocaeli, Sakarya; Sakarya Elektrik Dağıtım AŞ. İstanbul Avrupa
Yakası; Boğaziçi Elektrik Dağıtım AŞ. Öncelik verilenler bunlar. Türkiye'nin en
önemli bölgeleri, en verimli bölgeleri, en önemli yatırımlarının olduğu
bölgeler, burası özelleştirilecek.
Geriye kalanlara,
dilerseniz, bir göz atalım, burası kime bırakılacaksa! TEDAŞ'ın üstüne yük,
önceliğe alınmamış. Batman, Diyarbakır, Mardin, Siirt, Şanlıurfa, Şırnak;
burada da Dicle Elektrik Dağıtım AŞ. Bitlis, Hakkâri, Muş, Van; Van Gölü
Elektrik Dağıtım AŞ. Bunlar öncelikli değil. Burayı kimin alacağını merak
ediyorum, hep birlikte göreceğiz; öncelik verenleri, kimlerin alacağını da
merak ediyorum.
Bu kanun işlemez de,
işlerse Türkiye'nin sırtına ne büyük yükün geldiğini de hep beraber göreceğiz
değerli arkadaşlarım.
Az önce bir arkadaşım
dedi ki: "Türkiye'ye bu özelleştirilecek kıymetleri -bu konuda konuşmak
istemiyordum ama- yapanlara teşekkür etmek lazım." Bu Türkiye'ye millet
menfaatına kim bir çivi çakmışsa, Türkiye Cumhuriyetinde yaşayan yetmiş milyon
adına minnettarlığımı sunuyor, teşekkür ediyorum; ama, kimse, bizden, hırsızlık
yapana, devleti kandırana, onun üstünden fazla fizibilite raporları göstererek,
fazla kredi çekmiş göstererek halkın parasını çalana teşekkür etmemizi
beklemesin. (CHP sıralarından alkışlar)
Bir başka tehlikeye de
geliyorum. Değerli arkadaşlar, bakın, hepiniz bilirsiniz ki, burada her
sektörden arkadaşımız var. Öner Bey, konuyla ilgili olduğu için görev de yaptı.
Bu kurumlarda liyakatin, bilgi sahibi olmanın ne kadar önemli bir şey olduğunu
bilir. Türkiye'yi, stratejik kurumlarda, liyakatle yönetmek zorundayız. Bunu
yapmazsanız, ortaya çıkan sonuçların altında
kalırız. Burada sayacağım görevliler var, görevlendirilmiş; basının da
dikkatini çekiyorum. Bunların hepsi, Türkiye'de görev yapan saygın meslek
kolları. Meslekî açıdan hepsini tenzih ediyorum. İşletmecisi var, polis
emeklisi var, emekli sigortalısı var, imamı var ve hatta makine mühendisi var.
Bu meslek dalları Türkiye açısından zarurettir, kendi alanlarında
vazgeçilmezdir. Görev alanlarında yaptığı her şeye saygı duyuyorum; ama, bu
stratejik kurumların başına, siz, sadece yandaşlık adı altında bu insanları
getirirseniz, Türkiye iyi yere gitmez. Birkaç örnek vereyim; aksini iddia
ederseniz, belge bende.
Sayın Rıza Çiftçi...
Hep doğalgazdan söz
ediyoruz. BOTAŞ, bize, Türkiye'nin doğalgazda zarara uğratılıp uğratılmadığı
konusunda bir yazıyı altı ayda zor verdi.
Sayın Rıza Çiftçi: 1989
yılında komiser yardımcısı, sonra Maliye Bakanlığında idarî işlerde çalışıyor,
sonra Sayın Unakıtan'ın özel kalem müdürlüğünü yapıyor, 2003 yılı şubat ayında da genel müdür
yardımcılığına getiriliyor -ben sizin takdirinize sunuyorum- BOTAŞ gibi bir
yerde... Meslekî birikimine yine bir şey demiyorum. Bu ülkenin komiserleri de
çok ciddî görev yapıyor, alanlarında çok ciddî bilgi sahibidir.
Sayın Fethi Bulut: Genel
müdür yardımcılığına vekâleten atanmış; aynı zamanda, bu arkadaşımız, Meram
Elektrik Dağıtım AŞ'ye genel müdür ve Aras Elektrik Dağıtım AŞ'ye yönetim
kurulu başkanlığı yapıyor. Üç değişik yerde görev veriyorsunuz ve 12 000 YTL'ye
yakın maaş veriyorsunuz.
Yine geliyoruz... Sonra
bu isimlerin kim olduğunu açıklayacağım. Ömer Faruk Gültekin: Amasya belediye
başkan aday adayı oluyor AKP'den, sonra, görevlendirilmeyle, genel müdür
yardımcısı yapılıyor.
Hasan Hüseyin Savaş: YAŞ
kararlarıyla -astsubay başçavuş bu arkadaşımız- hakkında soruşturma açılıyor,
tam atılacakken istifa ediyor, sonra, geliyor, Başkent Elektrikte genel
müdürlük görevinde bulunuyor. Yeterli hakkı sağladıktan sonra, yerine, az önce
saydığım Sayın Ömer Faruk Gültekin getiriliyor.
Kemerköy Elektrik Dağıtım
AŞ'nin başına 60 yaşında bir SSK emeklisi getiriliyor.
Hep bunları
özelleştireceğiz; konuyla ilgili diye söylüyorum.
Elimde yine bir belge var
arkadaşlar. Bu belge Enerji Bakanlığına… Enerji Bakanlığı da bu belgeyi teftiş
kurullarına yazarken bir başlık atıyor, diyor ki: "Gizlidir."
"Çeşitli kaynaklardan alınan, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı
Müsteşarına bildirilecek olan hususlar" diyor. "Önder Piyade.
Hizbullah ile ilişkili olduğu, tarikatçı kesimin özelleştirmeden payını alması
için kullandığı…" Bunu ben söylemiyorum; bu, Bakanlığın gizli evrakı.
AGÂH KAFKAS (Çorum) -
Gizli de niye söylüyorsun?!
TACİDAR SEYHAN (Devamla)
- Ben bir şey söylemiyorum; onun için, benimle değil, evrakla…
AGÂH KAFKAS (Çorum) -
Nasıl gizli evrak oluyor?!
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Gizli evrak mı?
TACİDAR SEYHAN (Devamla)
- "Gizli evrak" yazıyor burada.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Gizli evrakı siz açık ediyorsunuz şu anda, öyle mi?!
TACİDAR SEYHAN (Devamla)
- Gizli evrakı açık ediyorum. Her yere yansıdı zaten; burada, kurullarda var.
Verenler, kamu görevlileri. Ona bakın. Bu gizli evrak açık. Bu kişiler genel
müdürlük yapıyor, genel müdür muavinliği yapıyor. Kamuyla bunu paylaşma
sorumluluğum var benim.
Bu evrakın içerisinde,
yine, farklı suçlamalarla, değerli arkadaşlar, hem Fethi Bulut hem Ömer Faruk
Gültekin hem de şu anda 21 bölgede görevlendirilmiş birsürü arkadaş var. Enerji
Bakanlığı denetime almış bunu. Bunun adı "kadrolaşma" değil de
nedir?! Hangi mantıkla açıklayacaksınız?!
Bu alanda liyakati varsa
başımın üstüne koyacağım; ama, ne olursunuz, bu ülkeyi seviyorsanız, bu alanda
çalışmamış insanları sadece siyasî titrinden dolayı genel müdür muavinliğine
getirmeyin. Cumhurbaşkanlığı makamından iki kere dönmüş insanları, sadece, 6
400'den yararlandırıp, 2 700 000 000 emekli maaşı almak için, bu ülkede, değişik
yerlere dönüşümlü olarak getirirseniz, biz, çocuklarımıza, okumanın, erdemli
olmanın, bu ülkeyi sevmenin iyi bir şey olduğunu nasıl anlatacağız?! Siz nasıl
anlatacaksınız?! (CHP sıralarından alkışlar) Olmaz böyle şey! Olmaz böyle şey!
ATİLA EMEK (Antalya) -
Sadakat önemli!
TACİDAR SEYHAN (Devamla)
- Değerli arkadaşlar…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Seyhan,
konuşmanızı tamamlar mısınız 1 dakikalık süre içinde.
Buyurun.
TACİDAR SEYHAN (Devamla)
- Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. Bir sonraki maddede… (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Seyhan.
Şahsı adına, Kütahya
Milletvekili Hüsnü Ordu.
Sayın Ordu; buyurun
efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Sayın Ordu, süreniz 5
dakika.
HÜSNÜ ORDU (Kütahya) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Elektrik Piyasası Kanununda şahsım adına
söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben, tamamen teknik bir
konuya temas etmek istiyorum. Biraz evvel, buradan, çok değerli bir grup sözcümüz,
geçmişte yapılan yatırımlarla ilgili, memlekete, ülkeye iyi hizmetler
yapıldığını, bu santrallarla ilgili, en azından yapılmasının doğru olduğunu ve
Hükümetimizin de, bu anlamda, en azından, enerji üretimiyle ilgili birtakım
yatırımları yapmadığını veya yapamadığını, dolayısıyla, bu konuda, en azından,
geçmişle ilgili bir suçlama yapmasının doğru olmadığını ifade etti. Şimdi,
tabiî, hiç şüphesiz, geçmiş dönemlerde yapılan enerji yatırımları var; ancak,
şöyle, tabloya bugünden bakalım ve geçmişe doğru bir gidelim.
Şimdi, eleştirilen şeyler
şunlar: Geçmiş dönemlerde enerji planlamasıyla ilgili gerek Enerji Bakanlığı
gerekse Devlet Planlama Teşkilatı enerjinin arz güvenliği içerisinde gereken
planlamaları yapamadığı dönemlerde, enerji arzı sıkıntısıyla ilgili oluşan
talep üzerine, bugün, gerek Sayıştay raporunda eleştirilen gerekse ülkenin
konumuna oturtturulan, yapımı hem kaynak çeşitliliği yönünden hem de fiyat
yönünden enerji sektöründe enerji birim fiyatının pahalılaşmasında önemli rol
oynayan yatırımların yanlışlığından ve kaynak çeşitliliğinden bahsediyor
Türkiye, yapılan yatırımlardan değil.
Şöyle bir bakıyoruz,
eleştiriye uğrayan şeyler neler; örneğin, 5 tane yap-işlet santralı var;
ortalama değeri 7,47 sent.
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Bir tane de siz yapın!
HÜSNÜ ORDU (Devamla) - 26
tane yap-işlet-devret santralı var; ortalama fiyat. 9,22 sent.
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Sen de yap bir tane!
HÜSNÜ ORDU (Devamla) -
İşletme hakkı devri santrallar var; ortalama fiyatı 6,22 sent.
Aynı şekilde, son
dönemlerde yapılan yap-işlet kavramında Ankara Baymina var. Onlardan çok daha
sonra yapılmasına rağmen, teknolojisi onlardan çok daha yeni olmasına rağmen,
bugün -ben biliyorum fiyatları- 6 sent civarında.
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Ortak mı?..
HÜSNÜ ORDU (Devamla) -
Şikâyet edilen konu şu: O dönemlerde enerji arzı sıkıntısı yaratıldığı zaman,
ortaya bir fizibilite konmuş, benim fiyatım bu, işine gelirse kabul et,
gelmiyorsa da kabul et, sen buna mecbursun, bu yatırımları yapmak durumundasın,
enerji arzında problem var denilen bir noktaya Türkiye gelmiş ve biz, bunları
yapmak durumunda kalmışız. Mühim olan konu burada bu; yoksa…
Bir yanlışlık daha var.
Bakın -çok önemli- şu tablo, Sayın Vekilim…
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Ya, bir tane de siz yapın!
HÜSNÜ ORDU (Devamla) -
161 milyar kilovat/saat içerisinde 86 milyar kilovat/saatle ithal
kaynaklarımız, Türkiye'nin toplam üretiminde, 2005'te yüzde 54'e gelmiş.
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Doğru.
HÜSNÜ ORDU (Devamla)
-Biz, doğalgaza bağlanmış durumdayız.
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Eleştirmek kolay!
HÜSNÜ ORDU (Devamla) -
Çok uzuna gitmeden, hemen kısa vadeye bakalım. Moskova, geçtiğimiz dönemlerde,
Ukrayna'dan dolayı, politik amaçlarla, Avrupa'ya giden gaz sevkıyatında yaptığı
bir manevrayla hem Avrupa ülkelerini hem de Türkiye'yi sıkıntıya sokmuştur.
Burada önemli olan… Geçmiş dönemlerde, bu yakıt çeşitliliğiyle ve bu yüksek
fiyatlarla Türkiye'ye… Hakikaten, Sayıştay raporunda da değinilen zararlar
tartışılabilir; ama, kaynak çeşitliliği açısından ve ortaya konulan
fizibilitelerin araştırılmadan yapılması açısından ve sorunları çözmemizde en
büyük problem olarak kalan yatırımların eleştirisi vardır. Bu eleştirileri
çıkıp burada hiç kimse savunamaz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ordu, ek 1
dakikalık süre içinde konuşmanızı tamamlayın.
Buyurun.
HÜSNÜ ORDU (Devamla) -
Savunduğu zaman da, yanlış yapmış olur. Yanlışı savunmak doğru değildir. Bu
yanlışın acısını Türkiye daha çok uzun yıllar çekecektir.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ayrıca, bir şey ifade
ediyorum; son kelimem: "Kamu yapsın" diyorsunuz. 2001 yılında
4628'de, yatırımlarla ilgili bu işlerin özel sektör tarafından yapılması
kanunla belirlenmiştir. Sayın Grup Başkanım, sizin daha bundan haberiniz yok.
Teşekkür ediyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Akdemir, soru mu
soracaksınız efendim?
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) -
Evet.
BAŞKAN - Peki; buyurun.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) -
Sayın Başkanım, aracılığınızla, Sayın Bakanıma sorularım var, onları
yöneltiyorum.
2003 yılı itibariyle 140
860 000 000 milyon kilovat/saat elektrik tüketimi yapılmıştır. Bu, dünya
ortalamasında, fert başına düşen elektrik tüketimi dünya ortalamasından düşük
ve hatta Azerbaycan'dan da düşüktür. 2005 yılı itibariyle, Türkiye'de fert
başına düşen elektriği artırmak için hangi yatırımları yaptınız?
İkinci sorum: 2003 yılı
itibariyle, yıllık 1,5 milyar doların üzerinde üretim ve dağıtım kayıpları
olmuştur. 2005 yılı itibariyle bu zarar ne kadardır?
Üçüncü sorum: 2004 yılı
itibariyle sözleşmesi imzalanan 7 adet üretim ve dağıtım şirketi tarafından
Enerji Bakanlığı aleyhine uygulama sözleşmelerinden doğan haklar doğrultusunda
uluslararası mahkemede 1,207 milyar dolar proje masrafı ve otuz yıl kadar kâr
kaybı talebiyle tahkim davaları açılmış ve bu açılan davaların sonucu ne
olmuştur; kamunun burada zararı ne kadardır?
Dördüncü ve son sorum:
Sonuçlanan bu davalar emsal gösterilerek dava açmamış şirketlerin de dava
açmaları, acaba, ne kadar kamunun zararına neden olmuştur?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN -Teşekkür ederim.
Sayın Bakanım…
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, Sayın
Akdemir'in sorularını yazılı olarak cevaplandıracağız.
BAŞKAN - Peki. Teşekkür
ederim.
Sayın milletvekilleri, 3
üncü madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
III. - YOKLAMA
BAŞKAN - Maddenin
oylamasından önce bir yoklama talebi vardır; şimdi bu talebi yerine
getireceğim.
Önce yoklama talebinde
bulunan sayın üyelerin isimlerini okutup salonda bulunup bulunmadıklarını
tespit edeceğim, yeterli sayıda sayın üye salonda hazırsa elektronik cihazla
yoklama yapacağım.
Üyelerin isimlerini
okutuyorum:
Haluk Koç?.. Burada.
Bülent Baratalı?..
Burada.
Mevlüt Aslanoğlu?..
Burada.
Tuncay Ercenk?.. Burada.
Şevket Arz?.. Burada.
Tacidar Seyhan?.. Burada.
Birgen Keleş?.. Burada.
İsmail Değerli?.. Burada.
Ahmet Vedat Melik?..
Burada.
Vedat Yücesan?.. Burada.
Mustafa Özyurt?.. Burada.
Mahmut Duyan?.. Burada.
Atila Emek?.. Burada.
Mustafa Gazalcı?..
Burada.
Ali Rıza Gülçiçek?..
Burada.
Feridun Ayvazoğlu?..
Burada.
Algan Hacaloğlu?..
Burada.
Ali Kemal Kumkumoğlu?..
Burada.
Abdulkadir Ateş?..
OYA ARASLI (Ankara) -
Tekabbül ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Ramazan Kerim Özkan?..
Burada.
Sayın milletvekilleri,
yoklama için 5 dakika süre veriyorum.
Adlarını okuttuğum sayın
üyelerin, yoklama için elektronik cihaza girmemelerini rica ediyorum.
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Sayın Başkan, 33 arkadaşımız var muhalefet cephesinde.
BAŞKAN - Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklamaya başlandı)
BAŞKAN - Saygıdeğer
arkadaşlarım, pusula gönderen milletvekili arkadaşlarım, lütfen, Genel Kurul
salonundan ayrılmasınlar.
(Elektronik cihazla
yoklamaya devam edildi)
BAŞKAN - Pusula gönderen
milletvekili arkadaşlarımın isimlerini okuyorum:
Mehmet Fehmi Uyanık?..
Burada.
Halil Aydoğan?..
Gürsoy Erol?..
Maliki Ejder Arvas?..
Ahmet Koca?..
İsmail Soylu?..
Sayın milletvekilleri,
toplantı yetersayısı vardır.
VI.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLERÊ(Devam)
3.-
Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı;
Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1133, 1/1074) (S. Sayısı: 1099)
(Devam)
ÊBAŞKAN - 3 üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
4 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 4.- 4628 sayılı
Kanunun 14 üncü maddesinin birinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki
fıkra eklenmiştir.
"TEDAŞ'ın faaliyet
alanında yer alan ve dağıtım faaliyeti için gerekli olan işletme ve varlıklar
üzerinde, mülkiyeti saklı kalmak kaydı ile
TEDAŞ ile belirlenen dağıtım bölgelerinde faaliyet göstermek üzere
kurulan elektrik dağıtım şirketleri arasında işletme hakkı devir sözleşmesi
düzenlenebilir."
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Eskişehir Milletvekili Vedat Yücesan.
Sayın Yücesan, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET
VEDAT YÜCESAN (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Elektrik
Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 4 üncü maddesi
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüş ve düşüncelerini belirtmek
üzere söz almış bulunuyorum; konuşmama başlamadan önce, Grubum ve şahsım adına
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
ülkelerin enerji talepleri, kalkınma, sanayileşme, şehirleşme ve nüfus artışına
paralel olarak hızla değişmektedir. Bütün sektörler için temel girdi olarak
kullanılması ve sanayiin rekabet gücünü doğrudan etkiler konumu, enerjiye çok
önemli bir anlam kazandırmaktadır. Sosyal hayatın yanı sıra ekonomik hayatla da
doğrudan ilgili olan elektrik sektörü, bu bağlamda ülkeler için hayatî bir önem
taşımaktadır. Elektriğin kesintisiz, ucuz ve kaliteli sağlanması, hem sosyal
hem de ekonomik yaşam açısından vazgeçilmez bir gerekliliktir.
Dünyada birçok ülke,
elektrik fiyatlarını düşürmek ve tüketici refahını artırmak için çeşitli
çalışmalarda bulunmaktadırlar. Bu çerçevede, elektrik sektöründe rekabet teşvik
edilmekte ve artan rekabet ortamında kamu yararına ulaşmak için çeşitli
düzenlemeler benimsenmektedir.
Takdir edileceği üzere,
elektrik sektöründeki düzenlemelerin kısa dönemde sonuç vermesi mümkün
değildir. Bu nedenle, yürütülen çalışmalarda ve benimsenen düzenlemelerde
dinamik bir sürecin izlenmesi zaruret arz etmektedir. Bu çerçevede, elektrik
piyasasında yapılması düşünülen değişikliklerle ilgili olarak, çeşitli
ülkelerin hem teorik hem de pratik alandaki geçmiş deneyimlerinin dikkate
alınması gerekmektedir. Başka bir ifadeyle, Amerika'yı yeniden keşfetmeye,
kaynaklarımızı boşa harcamaya gerek yoktur. Aklın ve mantığın gösterdiği bir
gerçeğe rağmen, maalesef, ülkemizde elektrik sektörünün nasıl bir yapıya
kavuşacağına ilişkin, hâlâ karmaşa devam etmektedir. Bu karmaşa, kurumların
farklı yaklaşım ve uygulamalar göstermesine neden olmakta, sektörün geleceğini
belirsiz kılmaktadır. Bugünümüzü olduğu kadar yarınımızı da etkileyecek olan bu
önemli konuyla ilgili karmaşalar bir an önce giderilmeli, ülkemizin enerji
politikası net olarak belirlenmelidir.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; önümüzdeki yirmi yıl sürede ülkemizdeki elektrik tüketiminin
yıllık yüzde 6 ile yüzde 8 arasında artacağı, 2005 yılı için 159 milyar
kilovat/saat olan enerji talebinin 2030 yılına gelindiğinde 500 milyar
kilovat/saate ulaşacağı tahmin edilmektedir. Ülkemizin elektrik enerjisi
ihtiyacının güvenilir olarak karşılanabilmesi için, 2030 yılına kadar mevcut
kurulu güce ilave yatırımlara başlamak zorundayız; ancak, elektrik üretim,
iletim ve dağıtım tesisleri ve teçhizatı yüksek oranda yatırım harcaması
gerektirmektedir. Ayrıca, belirli bir süre sonra, teknolojik gelişmelere ayak
uydurma ve yıpranma sonucu yenilenme gerekliliği, sektörün büyük tutarda ilave
finansman kaynaklarına ihtiyaç duymasına neden olmaktadır. Sektöre kanalize
edilecek yeterli ölçüde kamu kaynaklarının mevcut olmaması, bu sektöre özel
girişimcinin finansman katkısını gerekli kılmaktadır; bir başka deyişle,
özelleştirmeyi gündeme getirmektedir.
1980'li yıllardan
itibaren, gelişmiş ve sanayileşmiş birçok ülkede özel sektörle işbirliğine
gidilmiş ya da özel sektör tek başına yoğun olarak bu projelere ilgi
göstermiştir. Ülkemizde de, 1984 yılında çıkarılan 3096 sayılı Kanunla, Türkiye
Elektrik Kurumu dışındaki özel hukuk hükümlerine tabi sermaye şirketlerinin,
elektrik üretimi, iletimi, dağıtımı ve ticaretiyle görevlendirilmesine imkân
tanınmıştır.
Değerli arkadaşlarım,
ülkemizde, maalesef, enerji sektöründe yapılan özelleştirmelerin doğru
işlediğini söylemek mümkün değildir. Geçmişte yapılan özelleştirme
uygulamaları, milyon dolarları bulan kamu zararları oluşmasına neden olmuştur.
Bu durum, enerjide yapılacak olan özelleştirmelerin titizlikle ele alınmasını
gerekli kılmaktadır.
Görüştüğümüz kanun
tasarısı, bu hususta yeterli açıklık sağlanmadığı için, çeşitli şirketlerin
çıkarlarına hizmet edecek, onların çıkarlarını kollayacak düzenlemeleri
içermekte ve bunu içerisinde barındırmaktadır. Elektrik dağıtım şirketlerinin
özelleştirilmesine ilişkin hazırlanan ihale şartnamelerinin, yeterli firmaların
bu ihalelere katılımını zorlaştırması, bunun en açık kanıtlarından biridir.
Değerli arkadaşlarım,
kanun tasarısının yap-işlet-devret sözleşmesine dahil santrallara yönelik
öngördüğü düzenlemeler de kamuyu açıkça zarara uğratmaktadır. İlgili
düzenlemelerle, devlet, şirketlere yapılan fazla ödemelerden kaynaklanan
alacağından vazgeçmektedir.
Tasarıda geçici 11 inci
madde, sözleşmelerin karşılıklı mutabakatla sonlandırılmasına imkân
vermektedir. Bir başka deyişle, daha önceden, Devlet Denetleme Kurulu, Sayıştay
Başkanlığı ve bizzat kendi bünyesi içerisinde oluşturduğu komisyon tarafından
da tespit edilen yap-işlet-devret modeliyle yaptırılan santrallardan kamunun
uğradığı zararlar yok sayılmamalıdır. Böyle bir mutabakatın kabulü hukuka
aykırıdır değerli arkadaşlarım. 2005 yılı rakamlarıyla, devlet, yaklaşık 5
milyar dolarlık alacağından bu şekilde vazgeçmektedir. Diğer taraftan, 2009
yılı itibariyle birçok santralın yatırımı geri dönmesi de son bulacaktır. Başka
bir ifadeyle, tarifeler büyük oranda düşecektir; devlet, üretim şirketlerinden
ucuz enerji satın alacakken, bu hakkından vazgeçecektir. Şirketlerin serbest
piyasaya çıkarak daha yüksek fiyattan enerji satılmasına imkân verilmektedir.
Kanun tasarısının, kamu yararını ne kadar gözettiğini takdirlerinize sunuyorum.
Değerli arkadaşlarımız,
sanayimizin, tarımımızın, turizmimizin, kısacası ekonomimizin dünyadaki rekabet
kabiliyeti hızla kayboluyor. Maliyette önemli bir unsur olan enerjiyi, izlenen
yanlış politikalardan ve uygulamalardan dolayı pahalı kullanmaktayız. Amerikalı
elektriği 3 sentten, Avrupalı 4 sentten kullanırken, bizim sanayicimiz
elektriği 9 sente kullanmaktadır. Ayrıca, sanayicimizin kullandığı elektrik
tutarının -özellikle bunu belirtmek istiyorum- yüzde 2'si -yaklaşık olarak 150
trilyon lirayı bulan bir tutardır bu- TRT'ye aktarılmaktadır. TRT'ye aktarılan
bu tutarın amacı nedir, neden aktarılır; bunu anlamak mümkün değildir değerli
arkadaşlarım. İşletmelerimizin rekabet gücünü artırmak için, girdi
maliyetlerinde önemli yer tutan elektrik fiyatlarını dünya genelinde değerlere
çekmemiz gerekir. Ulusal enerji politikamızı net olarak belirlememiz gerekir.
İlk etapta, enerji fiyatlarını, rekabet içinde bulunduğumuz ülkelerin
kullandığı seviyeye çekmemiz, ülkemiz kalkınma hamlesinde itici güç olacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Yücesan, 1
dakika içinde konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun efendim.
MEHMET VEDAT YÜCESAN
(Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Enerji sektörü, ekonomik
gelişmeyle desteklenen konumuna getirilmesi öncelikli hedeflerimiz olmalıdır.
Daha güçlü, sorunlardan arınmış bir Türkiye düşleyen vatandaşlarımızı daha da
üzmeyelim. Ne kaynaklarımızı heba edelim diyorum ne de haklarımızdan
vazgeçelim.
Bu duygu ve düşüncelerle,
liderlerinizin, grup idarecilerinizin, dostlarınızın değil, vicdanınızın sesini
dinlemenizi ve tasarıdaki kamuyu zarara uğratacak hükümlerin düzeltilmesi
yönünde önergelere destek vereceğinizi ümit ediyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Yücesan,
teşekkür ediyorum.
Madde üzerinde, Anavatan
Grubu adına, Erzurum Milletvekili İbrahim Özdoğan…
Buyurun Sayın Özdoğan.
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Anavatan Partisi, Sayın Başkan… "AK Parti" dediniz Sayın
Başkan, tutanaklara geçti.
BAŞKAN - AK Parti mi
dedim!.. Affedersiniz. Anavatan Grubu adına, Erzurum Milletvekili İbrahim
Özdoğan… Özür dilerim.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; görüşülmekte olan 1099 sıra sayılı kanun tasarısı üzerine
Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu
düzenlemeyle, düzenleyici ve denetleyici kurum by-pass edilmekte, dağıtım
şirketinin tek taraflı hazırladığı tarife aynen kabul edileceğinin düzenleme
altına alınmasıyla piyasadaki tüm taraflar için güvence ortadan kaldırılmakta,
fiilî durumlara kanunî dayanak oluşturulmaya çalışılmaktadır. Ayrıca, dağıtım
şirketi, tarife düzenler konuma getirilmektedir. Bu durumda, tarife
hesaplamalarında yanlışlık olursa bunun güvencesi ne olacaktır? Bu bakımdan,
inceleme ve onaylama yetkisinin Enerji Piyasası Düzenleme Kuruluna verilmesi
yerinde olacaktır. Ayrıca, tasarının bu haliyle kanunlaşması halinde, enerji
sektöründe var olan belirsizlik ve yetki karmaşası daha da derinleşecektir. Bu
durumda, geçiş döneminin sonuna kadar EPDK'nın görev ve yetkilerine son
verilmiş olmaktadır. Bu şartlarda sektörde belirsizlikler daha da artmakta, bu
ortamda enerji sektöründe yatırım iklimi de ortadan kaldırılmaktadır. Bu durum,
ülkemizi çok yakın gelecekteki olası arz güvenliği sorunuyla karşı karşıya
bırakacaktır.
Ayrıca, fiyat eşitleme mekanizması
hakkında ilave görüşlerimiz de şunlardır: Kanuna 9 uncu madde eklenmiştir.
Taslakla eklenen hüküm: "Düzenlemeye tabi tarifeler üzerinden elektrik
enerjisi satın alan tüketicileri, dağıtım bölgeleri arası maliyet farklılıkları
nedeniyle var olan fiyat farklılıklarından kısmen veya tamamen koruyacak
şekilde tesis edilmiş geçici bir 'Fiyat Eşitleme Mekanizması' uygulanır. Fiyat
Eşitleme Mekanizmasına ilişkin usul ve esaslar ile Türkiye Elektrik Ticaret ve
Taahhüt Anonim Şirketi ve perakende satış lisansı sahibi dağıtım şirketlerinin
bu uygulamaya ilişkin görev ve yükümlülükleri, Bakanlık ile Hazine
Müsteşarlığının görüşleri alınmak suretiyle kurul tarafından altmış gün
içerisinde çıkarılacak tebliğ ile düzenlenir. Fiyat Eşitleme Mekanizmasının uygulanacağı
geçiş dönemi 31 Aralık 2010 tarihinde sona erer. Bu süre, bakanlık ve Hazine
Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanlığın görüşü alınmak suretiyle Kurul
kararıyla her defasında birer yıl olmak üzere toplam üç yıla kadar
uzatılabilir. Beş yıllık ilk uygulama dönemi için, TEDAŞ tarafından yapılan
tarife tekliflerinde, ulusal tarife uygulamasının gerekleri esas alınır ve
teklif edildiği şekliyle kurulca onaylanır. Bu dönem süresince abone grupları
arasında çapraz sübvansiyon uygulanır. Bu kapsamda, TEDAŞ tarafından ilk
uygulama dönemini kapsayacak şekilde kuruma yapılan tarife önerisinde abone
grupları için uygulanacak çapraz sübvansiyonada yer verilir. Kurul onaylı bu
tarifeler ile çapraz sübvansiyon, ancak Bakanlar Kurulu kararı çerçevesinde
yapılacak öneriyle değiştirilebilir. Geçiş dönemi süresince tüm hesaplar 4628
sayılı Kanun ve ilgili mevzuata uygun şekilde ayrıştırılarak tutulur."
Bizim görüşümüz, rekabetçi serbest piyasadan bahsedebilmek için, tarifelerin ve
fiyatların gerçek maliyetlere dayanması gerekmektedir. Bölgesel tarife de bunun
zorunlu bir sonucudur.
Bu düzenlemeyle, en geç
2010 yılı sonuna kadar, azamî 2013 yılı sonuna kadar olmak üzere, ulusal tarife
uygulanacağı hüküm altına alınmaktadır. Her ne kadar madde metninde sadece
dağıtım tarife farklılıklarından bahsedilmiş ise de, fiyat eşitleme
mekanizmasının iletim için de geçerli olacağı açıktır. Bu düzenlemenin amacı ve
uygulamada yaşanan problemlerin bilinmesine rağmen, ulusal tarife fiyatı içinde
bölgesel tarife fiyatlarına yer verme konusundaki ısrarın nedeni
anlaşılamamaktadır.
Bölgesel tarifenin amacı,
bölgesel bazda gerçekleşen verimliliklerin bölge içindeki tüketicilere
yansıtılmasıdır. Fiyat eşitleme mekanizmasıyla yapılacak olan husus, bölgesel
verimlilikler nedeniyle oluşan ilave değerlerin, verimsiz bölgelerin açığını
kapatmada kullanılacak olmasıdır. Bölgesel tarife uygulamaları için kamuca
danışmanlık hizmeti kapsamında ödenen milyonlarca dolar dikkate alındığında,
niye bu tür bölgesel tarife uygulamasının gerektiği bir kez daha
sorgulanmaktadır.
Bu husus tartışılırken
gözardı edilen bir diğer nokta ise, verimsiz dağıtım bölgelerinde faaliyet
gösteren veya tüketicisi bulunan özel sektör üreticilerinin bu bölgelerde
dağıtım şirketlerinin haksız rekabetine konu olmasıdır.
Diğer taraftan, fiyat
eşitleme mekanizmasının yalnızca serbest olmayan tüketicilerle sınırlı kalması
yerinde olacaktır. Zira, bu olgu, piyasa mantığıyla bağdaşmamaktadır.
Dolayısıyla, rekabete açık olan alanlarda bu mekanizmanın işlememesi, adalete
ve hakkaniyete uygun olacağı gibi, serbest rekabete dayalı piyasa şartlarında
oluşabilecek belirsizlikleri de engelleyecektir. Mesela, Konya bölgesi için şu
anda uygulanan dağıtım tarifesi gösterge olarak dikkate alındığında, Konya'daki
bir serbest tüketiciye özel sektörün satış yapması neredeyse imkânsız hale
gelmektedir. Bu nedenle, fiyat eşitleme mekanizması çerçevesinde yapılacak
düzenlemenin haksız rekabete mahal vermemesi için, sübvanse edilen bölgelerdeki
serbest tüketicilere yapılacak satışlarda tedarikçisinin kim olduğuna
bakılmaksızın yapılan sübvansiyondan yararlandırılması gerektiği
düşünülmektedir. Aynı uygulama, söz konusu bölgelerdeki özel sektör üretim
tesisleri için de yapılmaktadır.
İlk fıkrada fiyat
eşitleme mekanizması hususunda 2010 yılının sonuna kadar düzenleme yetkisi
EPDK'ya verilmiş; ancak, aynı konuda 2010 yılından itibaren üç yıl uzatma
kararı alınmasında EPDK tamamen devre dışı bırakılmıştır. Bu çelişkinin nedeni
de anlaşılamamaktadır.
Geçiş döneminde, abone
gruplar arasında çapraz sübvansiyon yapılabileceği düzenleme altına alınmıştır.
Gerçek maliyetlerden uzak ve özel sektör üreticileri aleyhine haksız rekabet
teşkil eden uygulamalara kanunî dayanak bulunmaktadır. Maalesef, özel sektör
üretim şirketlerinin çapraz sübvansiyon yapabilecek kaynakları mevcut değildir.
Özel sektör üreticileri tüm piyasa riskleriyle karşı karşıya olup, geçiş dönemi
sürecinin tamamen dışında tutulmakta, bununla birlikte haksız rekabet
şartlarıyla karşı karşıya bırakılmaktadır. Bu şartlarda, kanunun temel amacı olan
serbestleşmenin bu doğrultuda en önemli adımı olan elektrik üretim
özelleştirmesinin gerçekleşmesi mümkün değildir. Sektörde özelleştirmenin bir
bütün olarak düzenlenmesi, bu bağlamda üretim özelleştirmesinin dikkate
alınması gerekmektedir.
EPDK'nın en önemli
görevi, düzenlemeye tabi tarifelerin onayıdır. Kurumun bu yetkisi ve görevi,
düzenlemeye tabi tarifelerin hesabının gerçeklere uygun olmasını denetlemesi
açısından özel sektör ve hatta tüketiciler için en önemli güvencedir. Bu temel
hakikate rağmen bu düzenlemeyle, düzenleyici ve denetleyici kurum by-pass
edilmekte, dağıtım şirketlerinin tek taraflı hazırladığı tarifenin aynen kabul
edileceğinin düzenleme altına alınmasıyla piyasadaki tüm taraflar için güvence
ortadan kaldırılmakta, fiilî durumlara kanunî dayanak bulmaya çalışılmaktadır.
Ayrıca, dağıtım şirketi tarife düzenler
konuma getirilmektedir. Bu durumda tarife hesaplamalarında yanlışlık olursa
bunun güvencesi ne olacaktır; bu bakımdan, EPDK'ya inceleme ve onaylama
yetkisinin verilmesi yerinde olacaktır.
Ayrıca, tasarının bu
haliyle kanunlaşması halinde, enerji sektöründe var olan belirsizlik ve yetki
karmaşası daha da derinleşecektir. Bu durumda geçiş döneminin sonuna kadar
EPDK'nın görev ve yetkilerine son verilmiş olmaktadır. Bu şartlarda sektörde
belirsizlikler daha da artmakta ve bu ortamda enerji sektöründe yatırım iklimi
de ortadan kaldırılmaktadır. Bu durum, ülkemizi çok yakın gelecekteki arz
güvenliği sorunuyla karşı karşıya bırakacaktır diyor, Yüce Heyetinizi tekrar
saygıyla selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Özdoğan,
çok teşekkür ederim.
Madde üzerinde şahsı
adına, Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu…
Sayın Aslanoğlu, buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Saygıdeğer milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu
maddede diyor ki, TEDAŞ şirketler kurar; güzel. Türkiye'de 21 ilde değişik
şirketler kurdular, 21 şirket kuruldu. Değerli arkadaşlarım, soruyorum, bir
ilde şirket kurarken bu işin objektivitesi nedir, objektivitesi; hangi objektif
kriterle hareket ettiniz? Çoğunluğu azınlığa boğduruyorsunuz. Elektrik
bedelinin yüzde 55'ini benden tahsil edeceksin, götüreceksin, bu şirketi, yüzde
30 üretenle kuracaksın!.. Beni boğduruyorsun; böyle objektiflik olmaz
arkadaşlar! Parayı ben veriyorum, ben; benim halkım veriyor. Parayı, benim
halkım veriyor. Böyle objektif kurallarla bu şirketleri kurarsanız, yöre
insanını kırarsınız.
Evet, Malatya örneği
veriyorum. Malatya, Elazığ, Tunceli, Bingöl… Yüzde 55'i ben ödüyorum, Malatya
ödüyor arkadaşlar. Yüzde 55 parayı ben ödüyorum. Yüzde 45'i diğer üç il ödüyor.
Alıp benim vilayetimden, götürüyorsun, başka bir ilde kuruyorsun. Hangi
objektif kriter var burada; neye dayanarak?! Başka bir şey…
Bir de, kurduğun ilin o günkü
şirket müdürünü, TEDAŞ müdürünü, bu şirketin müdürü yapıyorsun; ama, yüzde
55'ini üreten başka bir ilin müdürüne hiçbir sorumluluk ve yetki vermiyorsun.
Böyle bir yönetim tarzı olur mu arkadaşlar?! Böyle bir yönetim tarzı olur mu?!
Tüm ihaleleri artık oradan yapacağım diyorsun; tüm alımları oradan yapacağım
diyorsun.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Malatya devre dışı mı kalıyor?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - Evet efendim.
Arkadaşlar, ben hepinizi
uyarıyorum: Türkiye'de en az kayıp kaçak oranında bir il olacaksın ve sadece
yılda 130 trilyon para ödeyeceksin TEDAŞ'a, yılda 6 trilyon ödeyen, 13 trilyon
ödeyen bir ile, alıp götürüp oraya vereceksin! Bu, hak değil, hukuk değil. Bu,
hakkın gasbıdır. Bu şirketleri kurarken, o ilin ekonomisine zarar vermeye kimsenin
hakkı yoktur. Parayı benden alıyorsun; benden alıyorsan, benim hakkımı bana
vereceksiniz. Benim hakkımı… Benden parayı toplayıp, başka bir ili
kalkındırıyorsanız! Yazıklar olsun size!
Hepinize saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu,
teşekkür ediyorum.
Madde üzerinde, şahsı
adına, Elazığ Milletvekili Şemsettin Murat.
Sayın Murat, buyurun
efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ŞEMSETTİN MURAT (Elazığ)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin başında, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Elektrik Piyasası
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 4 üncü maddesi üzerinde
bir iki şey söylemek istiyorum.
Şimdi, burada
konuştuğumuz ifadelerin, en azından, biraz doğruya yakın olması lazım. Bir önceki
madde üzerinde konuşan Anavatan Partisi Sayın Sözcüsü, bazı rakamlar ifade
ettiler. Bu rakamların tamamen yanlış olduğunu ifade etmek isterim. Hatta,
kendi iliyle alakalı rakamlar da yanlıştır. Devletin resmî kayıtlarından, kayıp
kaçak oranıyla ilgili aldığım rakamları şimdi size açıklayacağım: Sayın Sözcü,
Elazığ'da kayıp kaçak oranının yüzde 30 olduğunu ifade ettiler.
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - 30'a yakın dedim.
ŞEMSETTİN MURAT (Devamla)
- Resmî rakamlar, Elazığ'da kayıp kaçak oranının yüzde 11,34 olduğunu
gösteriyor, Malatya'da ise, yüzde 11,92; Tunceli'de 13,53'tür.
Değerli arkadaşlarım,
burada konuşurken, rakamları doğru bildirerek, vatandaşımızı yanlış
bilgilendirmememiz gerekir. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Ayrıca, bir hususu daha
ifade etmek istiyorum. Devletimizin bu şirketlerle ilgili yaptığı uygulamada
birtakım kriterler muhakkak ki göz önüne alınmıştır ve bu kriterler
doğrultusunda da bazı iller şirket merkezi olarak belirlenmiştir. Şimdi, bu
yapılanmayı bir siyasî malzeme olarak iller arasında bir tartışma zeminine
çekmeyi de doğru bulmadığımı ifade etmek isterim.
Değerli arkadaşlar, bu,
geçmiş siyasetten kalma alışkanlıktır. Bunları terk etmenin zamanı gelmiştir ve
geçmektedir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Ver o zaman!
ŞEMSETTİN MURAT (Devamla)
- Ülkemizin menfaatları neyi gerektiyorsa, o doğrultuda yapılanmalar
yapılabilir; buna da hepimizin saygı göstermesi gerekir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Parayı ben ödeyeceğim, sen yiyeceksin!.. Var mı böyle bir şey!..
Var mı böyle bir şey!
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - O menfaattan biraz da Malatya faydalansın!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Ver o zaman hakkımı benim. Ayıptır!
ŞEMSETTİN MURAT (Devamla)
- Enerji tüketimi Malatya'da fazla olabilir; ama, enerjinin üretildiği yer de…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Ver… Hak benim… Hak benim…
ŞEMSETTİN MURAT (Devamla)
- Dikkat edin…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Ayıp…
ŞEMSETTİN MURAT (Devamla)
- Ben sizi sabırla dinledim ve rakamlarınızın yanlış olduğunu söylüyorum.
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Tüketim rakamını söyle bir de… Tüketim rakamını söyle…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Tüketim rakamını söyle. Benim hakkımı yeme…
ŞEMSETTİN MURAT (Devamla)
- Onu da söyleyeceğim, onu da söyleyeceğim… Müsaade edin, onu da söyleyeceğim…
Değerli arkadaşlar, evet,
enerjinin tüketimi Malatya'da fazla olabilir; ama, bu enerjiyi, bütün ovalarını
Keban Barajı Gölü altında bırakarak enerji üretimine feda eden ve…
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Karakaya Barajı da Malatya'da… Elinsaf!..
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Malatya'nın arazileri daha çok baraj suları altında kaldı!..
ŞEMSETTİN MURAT (Devamla)
- Lütfen… Lütfen…
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Malatya'nın arazileri…
ŞEMSETTİN MURAT (Devamla)
- Lütfen…Lütfen…
BAŞKAN - Sayın Kılıç…
Sayın Kılıç…
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Yapan Bakan utansın…
ŞEMSETTİN MURAT (Devamla)
- Bütün arazisini enerji üretimine feda eden bir Elazığ'ın da herhalde hakkıdır
diye düşünüyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Yazıklar olsun!..
ŞEMSETTİN MURAT (Elazığ)
- Doğru söylüyorum, rakamlar burada…
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Getir tüketim rakamlarını…
BAŞKAN - Sayın Murat,
teşekkür ederim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Getir rakamları… Yüzde 50…
BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - 80 000'e 125 000…
BAŞKAN - Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, enerjinin üretildiği yer de Türkiye, tüketildiği yer
de Türkiye. Bu memleketin her tarafı bizim. Onun için… (AK Parti sıralarından
"Bravo Başkan" sesleri, alkışlar)
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Her taraf bir de, niye ayırımcılık yapılıyor o zaman Sayın Başkan?!
BAŞKAN - Türkiye'nin
bölünmez bütünlüğü vardır, 780 000 kilometrekarenin hepsi Türkiye Cumhuriyetinin
sınırlarıdır. Onun için, bu hususta birbirimize latifelerimiz hoş; ama, daha
ileriye gitmeyelim.
Teşekkür ederim.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Biz Elazığ'ı da seviyoruz; ancak, Malatya'daki bölge müdürlükleri Elazığ'a
kaydırılıyor. Elazığ'da ayrı bölge müdürlüğü kurulsun, bir şey demiyoruz.
BAŞKAN - Zaten,
birbirinize bitişik sınırlarınız, bir şey olmaz.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerinde 10 dakika süreyle soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın Abdulkadir Ateş,
buyurun.
ABDULKADİR ATEŞ
(Gaziantep) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
size soru yöneltiyorlar efendim.
ABDULKADİR ATEŞ
(Gaziantep) - Biraz önceki tartışmaların neden önemli olduğunu, belki benim bu
sorumla arkadaşlarım daha iyi anlayacaklardır.
Bir şirketin eğer merkezi
belli bir ildeyse, bu şirketin ödediği vergilerden, oranın yerel yönetimleri
belli ölçülerde pay alır. Bu nedenle de, örneğin, Gaziantep'in tüketmiş olduğu
elektriğin vergileri, eğer Adana'ya gidiyorsa… Sayın Bakan dinliyordur tabiî,
ben biliyorum Sayın Bakanı. Bu konuda da bir çözüm bulmasını isteyeceğim zaten.
Şimdi, Sayın Başkan,
elektrik tüketiminin olduğu yerde bir para ödüyor o ilin insanları, sanayicisi
ve bundan da bir vergi kesiliyor. Bu verginin merkezi Adana olduğu zaman veya
başka bir il olduğu zaman, örneğin Malatya'nın ödediği vergi, eğer Elazığ
merkez olarak gösteriliyorsa, buradan, yerel yönetimler, oranın yerel yönetimi
belli bir pay alır. Bu pay nedeniyle de, siz tüketiyorsunuz, vergi ödüyorsunuz,
bu pay eğer başka bir ile gidiyorsa, sizin yerel yönetimleriniz hak ettiği payı
alamıyorsa, bu bir haksızlıktır. Bu haksızlığın düzeltilmesi konusunda Sayın
Maliye Bakanımız ne düşünüyor, onu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Ateş.
Sayın Işık…
AHMET IŞIK (Konya) -
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum; vasıtanızla, Sayın Bakanıma şu soruları
yöneltmek istiyorum:
Sayın Bakanım, TEDAŞ
özelleştirmelerinde mülkiyet devri yapılmamaktadır. Elektrik dağıtım
şirketlerinin özelleştirilmesinden beklenen faydaları özet olarak almak
istiyorum.
İlaveten, TEDAŞ'ın bağlı
şirketlerinin özelleştirilmeleri sonrasında daha fazla yatırım ve buna bağlı,
hizmet kalitesinde artış bekliyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Kılıç, buyurun.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Sayın Başkanım, deminki tartışma bir Elazığ-Malatya tartışması kesinlikle
değil. Biz, Elazığ İlimizde bölge müdürlüklerinin kurulmasına kesinlikle karşı
değiliz; ancak, bu İktidar geldikten sonra, ne yazık ki, Malatya'daki bölge
müdürlüklerinin çoğunluğu Malatya'dan alınarak, Elazığ'a, başka illere, hatta
Erzurum'a, Sivas'a kaydırılmaya başlandı. Hatta, ben Sayın Başbakana bir soru
yöneltmiştim "Sayın Başbakanım. Malatya'yı gözden çıkardınız mı" demiştim.
Bu anlayışla da, şu anda, TEDAŞ'ın durumunda da, yine, TEDAŞ'a en çok parayı
Malatya ödüyor, vergiyi en çok Malatya veriyor; ancak, şirketin merkezi
Malatya'da kurulmuyor. Elazığ'a ayrıca şirket kurulsun, bir şey demiyoruz;
ancak, Malatya'da bir şirket kurulabilirdi. Bunu belirtmek istiyoruz. Bunun
nedenini öğrenmek istiyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Kılıç, Malatya 2
cumhurbaşkanı, 2 başbakan çıkarmış. Gözbebeğimiz olan bir il. Kimse çıkarır
mı?!
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya)
- Yani, böyle şehre yapılır mı?! Maraş olsa neyse! Malatya'ya yapılır mı?!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Lafta, Başkan, lafta!
AGÂH KAFKAS (Çorum) -
Ama, bunlar gerçek.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Hangisi gerçek?! Onun için İnönü Üniversitesinin kadro kanununu
çıkarmıyorsunuz üç yıldır! Yapmayın allahaşkına!
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Sayın Başkan, Malatya dayanışması var…
BAŞKAN - Sayın Ilıcalı,
buyurun.
MUSTAFA ILICALI (Erzurum)
- Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Aracılığınızla Sayın
Bakanıma şu soruyu yöneltmek istiyorum: Doğu Anadolu'da enerji üretimiyle
ilgili oldukça büyük çapta bir talep var. Daha önce de Sayın Bakanım
Erzurum'dayken, Erzurum Ticaret Odasında, Ticaret Odası Başkanı iletmişti. Bir
sorunumuz, iletim hatları konusunda bir yatırım ayrılması. Bu da 25-30 milyon
dolar. O zamandan bu zamana bir 1 ay geçti. Acaba bu konuda bir çalışma oldu
mu?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Bakanım, buyurun.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, bu TEDAŞ'ın
özelleştirilmesiyle ilgili olarak biz Türkiye'de 20 tane şirket kurduk. Sayın
Ateş sormuştu, işte "niye Malatya değil, niye Elazığ değil…" Biz,
Hükümet olarak da, İktidar olarak da, Elazığ'a da Malatya'ya da önem veren ve
her iki ilimizi de takdir eden ve ona göre de tedbirlerimizi alan Hükümetiz.
Ancak, 20 tane şirket kuruyorsunuz, 81 ile kuruyorsunuz bunu. Burada
uzmanlarımızın yapmış olduğu bazı çalışmalar var. Objektif bazı kriterler
koyuyorlar ve o kriterlere göre Türkiye'nin şartlarına, gerçeklerine ve
menfaatlarına uygun bazı seçimler yapılıyor. Bu seçimler yapılırken, muhakkak
surette, bir yeri seçmişseniz, hemen onun yanındaki yer buna biraz tepkili
oluyor. Fakat, bunu hoşgörüyle karşılamamız lazım. Ama, bazı fikirler var;
"oraya da kurun, buraya da kurun." Olmaz öyle şey. Oraya da kurun
buraya da kurun oldu mu, 81 tane tekrar şirket kuracağız ki, altından kalkılmaz
o işin. Bir de teknik zorunlulukları var. Yoksa, biz, Malatya'ya da gereken
değeri veren bir Hükümetiz, İktidarız; ama, bu arada, Elazığ'a o kurulmuş,
artık, Elazığ'da bu devam edecek.
Vergiler yönünden…
Vergiler yönünden bir şey fark eder belki; ama, Kurumlar Vergisi bakımından da
çok az fark ediyor Sayın Ateş.
ABDULKADİR ATEŞ (Gaziantep)
- Çok fark eder Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Yok yok, o kadar çok fark etmiyor.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Malatya elektrik vergisi ödemiyor mu?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - O bakımdan; yani, Kurumlar Vergisinin vergiler açısından
yüzdesine falan bakarsak, o rakamları ben size istediğiniz anda veririm.
ABDULKADİR ATEŞ
(Gaziantep) - Telafi etmek lazım. Maliye Bakanının telafi etmesi lazım.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Arkadaşların temsil ettiği illeri savunmalarını anlayışla
karşılıyorum.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Malatya'nın doğan zararını Maliye Bakanlığı olarak karşılayacak mısınız
efendim?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Malatya'ya çok şey yapıyoruz yani.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Vallahi görmedim, billahi görmedim…
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Yapmayın… Malatya teşvikli iller arasında mı değil mi?!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Turgut Özal Tıp Merkezinin kadro kanunu çıktı, üç yıldır hâlâ vermediniz
Sayın Bakan. Pes!.. Pes!..
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Mevlüt Bey, bizi Malatyalılar iyi bilir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Biz de iyi bilelim efendim.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Bizim, Malatya'ya neler yaptığımızı da bilirler.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Peki efendim.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Teşvikli illerin içinde mi, değil mi Malatya? O kadar.
Söyleyin bana.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Malatya hakkıyla aldı yani. Siz mi verdiniz efendim?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Evet, biz verdik.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Samsun'a niye vermediniz Sayın Bakan?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - O zaman Samsun'a niye vermediniz?
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, karşılıklı konuşmayalım.
Sayın Bakanım, buyurun
efendim, Genel Kurula hitap edin.
HALUK KOÇ (Samsun) - O
zaman Samsun'a niye vermediniz?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Haluk Koç, sen özel olarak müracaat et de bir bakayım,
değerlendireyim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Samsun'a niye vermediniz?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Haluk Koç'un hiç öyle müracaatı olmadı.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Mademki "biz verdik" diye böbürleniyorsunuz, Samsun'a niye
vermediniz?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Onların hepsinin kriterlerini açıkladık.
HALUK KOÇ (Samsun) - Gel
de Samsun'a anlat onu.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Işık, "TEDAŞ'ın özelleştirilmesiyle neler
kazanılacak" diye sordu. Bu, Türkiye için fevkalade önemli. Bir defa,
"Türkiye'de serbest piyasa uygulanıyor" denebilmesi için, enerji
piyasasının özelleştirilmesi icap ediyor. Enerji piyasasının devletin elinde
olduğu bir yerde serbest piyasadan bahsetmenin imkânı yok. Bütün
devletlerarası, ülkelerarası kriterler bu, Avrupa Birliği kriterleri de bu,
hepsi bu. Ancak, bununla da kalınmıyor, ilaveten teknolojik yatırımlar, yeni
yatırımlar gelecek, bu piyasa çok daha canlanacak ve bilhassa kayıp/kaçak
oranlarının azaltılması suretiyle ekonomiye çok büyük faydalar sağlayacak ve
yeni yatırımlarla, yeni teknolojiyle, Türkiye'deki o elektrik kısıntıları
olsun, iletim hatlarından, diğerlerinden olan sıkıntılar, dağıtımdan dolayı
sıkıntılardan doğan problemler, burada önlenecektir. O bakımdan, Türkiye'nin
kazancı çok olacaktır. Bu kanun onun için de çok önemlidir.
Sayın Ilıcalı, Erzurum'la
ilgili, iletim hatlarıyla ilgili çalışmayı sordu; onu Enerji Bakanlığından,
ben, sorup, tekrar size, isterseniz, yazılı olarak bildirebilirim; ama, siz de,
Erzurum Milletvekili olarak bunu yakından takip ederseniz memnun olurum.
Çok teşekkür ediyorum,
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerinde 1 adet önerge vardır; önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1099
sıra sayılı yasanın 4 üncü maddesinin sonuna gelmek üzere aşağıdaki metnin ilave edilmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Halil Tiryaki |
M. Vedat Melik |
|
Malatya |
Kırıkkale |
Şanlıurfa |
|
Atilla Kart |
Mustafa Gazalcı |
Abdulkadir Ateş |
|
Konya |
Denizli |
Gaziantep |
|
"TEDAŞ tarafından
kurulan ve kurulacak dağıtım bölgelerinin merkezi, bölgesinde en fazla
tahsilatın yapıldığı il olacaktır. Daha önce başka ilde kurulan dağıtım
şirketlerinin merkezi en fazla tahsilat yapılan ile nakil edilir."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Kayseri) - Katılamıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?..
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Konuşacak
mısınız, gerekçeyi mi okutayım?
ABDULKADİR ATEŞ
(Gaziantep) - Konuşacağım.
BAŞKAN - Sayın Ateş,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
ABDULKADİR ATEŞ
(Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Türkiye'nin, özellikle
Güneydoğu, Doğu Anadolu, Orta Anadolu illerinin en büyük sorunlarından bir
tanesi bu vergilerle ilgilidir. Örneğin, merkezi İstanbul'da veya Bursa'da veya
daha büyük bir sanayi bölgesinde olan bir şirketin faaliyeti, eğer, diyelim ki
Konya'da, diyelim ki Bingöl'de veya Gaziantep'te, bunun bütün gelirleri ve bu
gelirlerinin vergileri maalesef İstanbul'da ödenmektedir. Bu nedenle de,
faaliyet Gaziantep'te olmasına rağmen, Bitlis'te veya Van'da olmasına rağmen,
vergilerin, merkezin İstanbul'da olması nedeniyle, İstanbul'da ödenmesi
nedeniyle, faaliyetin görüldüğü iller maalesef mağduriyete uğramaktadırlar ve
özellikle yerel yönetimlerin bu vergilerden almış oldukları paylar, faaliyette
bulunulan illerde bir negatif etki yapmakta, gereken payı alamamaktadırlar.
Şimdi, bu yasada
gördüğünüz gibi, yine bazı iller merkez olarak, yani, kurulan şirketin merkezi
olarak gösterilmektedir. Ama, görülmektedir ki, örneğin, Gaziantep… Gaziantep
nereye bağlanmış; Toroslar Anonim Şirketine, yani, Adana merkezdeki bir şirkete
bağlanmış; Osmaniye buna dahil, Hatay dahil, Mersin dahil.
Şimdi, Gaziantep'te 4
tane sanayi bölgesi var. Elektrik tüketimi açısından hakikaten büyük tüketimin
olduğu illerden bir tanesi. Ne olacak; Gazianteplinin, bu elektrik için verdiği
vergiler gidip Adana'ya yatacak. Adana'da yattığı için de, bizim yerel
yönetimlerimizin buradan alacağı pay, hak ettiğimizin çok altında olacak.
Şimdi, bunun adil
olduğuna inanmıyoruz Sayın Bakan. Bu sistemin değişmesi lazım geldiğine
inanıyoruz. Bunu sadece Gaziantep için söylemiyorum, bunu Türkiye'nin bir genel
sorunu olarak söylüyorum ve bu konuda ya Maliye Bakanlığının bu konuya ilişkin
yeni bir malî düzenleme yapması lazım gelir yahut da, şu anda, biraz önce bizim
vermiş olduğumuz önergede belirtmiş olduğumuz gibi, en fazla tüketim yapan, bu
tüketim nedeniyle de en fazla bu konuya ilişkin vergi ödeyen il ne olmalıdır; o
şirketin, anonim şirketin merkezi olmalıdır diyoruz. Bundan daha mantıklı,
bundan daha adil, bundan daha uygun bir teklifin olabileceğine ben inanmıyorum.
Bu yanlışın düzeltilmesi doğrultusunda, başta Sayın Bakan olmak üzere, bütün
arkadaşlarımızdan destek istiyoruz.
Hepinize saygı sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri,
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
4 üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
5 inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 5.- 4628 sayılı
Kanunun 15 inci maddesinin (c) ve (d) fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"c) Kamulaştırma:
Elektrik piyasasında
üretim ve/veya dağıtım faaliyetlerinde bulunan lisans sahibi özel hukuk tüzel
kişilerinin kamulaştırma talepleri Kurum tarafından değerlendirilir ve uygun
görülmesi halinde 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununda belirtilen esaslar
dahilinde Kurumca kamulaştırma yapılır. Bu konuda Kurulca verilecek olan
kamulaştırma kararları kamu yararı kararı yerine geçer. Bu durumda kamulaştırma
bedelleri ile kamulaştırma işlemlerinin gerektirdiği diğer giderler kamulaştırma
talebinde bulunan lisans sahibi tüzel kişi tarafından ödenir.
Kamulaştırılan taşınmazın
mülkiyeti, üretim veya dağıtım tesislerinin mülkiyetine sahip olan ilgili kamu
kurum veya kuruluşuna, bunların bulunmaması hâlinde ise Hazineye ait olur.
Hazine adına tescil edilen taşınmazlar üzerinde Maliye Bakanlığınca
kamulaştırma bedelini ödeyen lisans sahibi özel hukuk tüzel kişileri lehine
bedelsiz irtifak hakkı tesis edilir. İrtifak hakkının geçerliliği lisansın
geçerlilik süresi ile sınırlıdır. Dağıtım lisansı sahibi tüzel kişilerce yeni
dağıtım tesisleriyle ilgili yapılan kamulaştırmaların gerektirdiği kamulaştırma
bedelleri ile diğer giderler tarifeler yoluyla geri alınır. Lisansın sona
ermesi veya iptali halinde, lisans sahibi tüzel kişiler tarafından ödenmiş
bulunan kamulaştırma bedelleri iade edilmez. Ancak, dağıtım lisansının süresi
sonunda tarifeler yoluyla geri alınmayan kamulaştırma bedelleri iade edilir.
Kamu tüzel kişiliğini
haiz lisans sahibi tüzel kişilerce yürütülen üretim, dağıtım veya iletim faaliyetleri
için gerekli olan taşınmazlarla ilgili kamulaştırma işlemleri bu tüzel kişiler
tarafından yapılır ve kamulaştırılan taşınmazlar bu tüzel kişiler adına tescil
edilir. Ancak 3/3/2001 tarihinden sonra üretim, dağıtım veya iletim lisansı
sahibi kamu tüzel kişileri lehine ve bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar
Hazine adına kamulaştırılan taşınmazlar bu kamu tüzel kişilerine bedelsiz
olarak devredilir.
4046 sayılı Özelleştirme
Uygulamaları Hakkında Kanun çerçevesinde özelleştirilen lisans sahibi tüzel
kişilerin faaliyette bulunduğu dağıtım bölgelerinde, özelleştirme tarihi
itibarıyla mevcut olan dağıtım tesisleriyle ilgili kamulaştırma işlemleri
yapılmamış taşınmazların kamulaştırma bedelleri ve diğer giderler lisans sahibi
tüzel kişi tarafından ödenir. Bu giderlere ilişkin belgelerin ibraz
edilmesinden sonra, en geç otuz gün içerisinde, bütçeden lisans sahibi tüzel
kişiye ödeme yapılır.
Özel hukuk tüzel
kişilerince yürütülen üretim veya dağıtım faaliyetleri için gerekli olan
Hazineye ait taşınmazlar dışındaki kamu kurum veya kuruluşlarına ait
taşınmazlar, Kurumca 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 30 uncu maddesi
uygulanarak temin edilir. Bu taşınmazlar üretim veya dağıtım tesislerinin
mülkiyetine sahip olan ilgili kamu kurum veya kuruluşuna, bunların bulunmaması
hâlinde ise Hazineye ait olur.
d) İrtifak Hakkı,
Kullanma İzni ve Kiralama:
Piyasada üretim veya
dağıtım faaliyetinde bulunan lisans sahibi özel hukuk tüzel kişileri,
faaliyetleri ile ilgili olarak Hazinenin mülkiyetindeki veya Devletin hüküm ve
tasarrufu altındaki taşınmazlar üzerinde irtifak hakkı tesisi, kullanma izni
veya kiralama yapılabilmesi için Kurumdan talepte bulunur. Bu talebin Kurulca
uygun görülmesi halinde, ilgili mevzuat uyarınca Maliye Bakanlığı ile lisans
sahibi özel hukuk tüzel kişileri arasında lisans süresi ile sınırlı olmak üzere
irtifak hakkı tesisi, kullanma izni veya kiralama sözleşmesi düzenlenir. Bu
sözleşmelerde, sözleşmenin geçerliliğinin lisansın geçerlilik süresi ile
sınırlı olacağı hükmü yer alır. Bu şekilde tesis edilen irtifak hakkı, kullanma
izni veya kiralama bedelini ödeme yükümlülüğü, lisans sahibi özel hukuk tüzel
kişisine aittir.
Piyasada kamu tüzel
kişiliğini haiz lisans sahibi tüzel kişilerce yürütülen üretim, dağıtım veya
iletim faaliyetleri için gerekli olan, Hazinenin mülkiyetindeki veya Devletin
hüküm ve tasarrufu altındaki taşınmazlarla ilgili olarak irtifak hakkı
tesisinin veya kullanma izni verilmesinin talep edilmesi halinde, Maliye
Bakanlığı tarafından ilgili kamu tüzel kişileri lehine lisans süresince
bedelsiz irtifak hakkı tesis edilir veya kullanma izni verilir."
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili Tacidar Seyhan...
Sayın Seyhan, şahsınız
adına da söz talebiniz var; ama, arada Anavatan Grubu adına da talep var,
şahsınız adına konuşmayı ayrıca değerlendireceğiz.
Buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TACİDAR
SEYHAN (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
5 inci madde, kamulaştırmayı,
irtifak hakkını, kullanım iznini ve kiralamayı içeriyor, bununla ilgili bir
düzenleme. Tabiî ki, kanunun gereği bunların nasıl yapılacağını ve yöntemlerini
de bu maddelerde sıralamış.
Bu iş yapılacaksa bu
düzenlemelere ihtiyaç var. Ancak, bir şey dikkatimi çekti; bu genel gerekçe ve
5 inci maddenin gerekçesine bakınca, arkadaşlar bunu hangi anlayışla yazdılar,
bunu pek bilmiyorum.
Birincisi, madde 5'te…
Maddeyi aynen okuyorum: "Elektrik dağıtım hizmetlerinde verimliliğin
artırılması için yabancı yatırımcıların bilgi, teknoloji ve becerilerinden
yararlanılması amacıyla, yabancı yatırımcıların dağıtım bölgelerinde çoğunluk
hissesi sahibi olması yönündeki engellerin kaldırılması hükmü
getirilmiştir."
Hüküm ne; yabancıların
yüzde 50'nin üzerinde hisse sahibi olmasının önündeki engellerin kaldırılması.
Hangi amaçla kaldırılıyor bu; bilgi, teknolojileri ve becerilerinden
yararlanılması amacıyla. Yani, bu, şunun itirafıdır: Türkiye'de yüzde 50'nin
üzerinde bir yatırım ortaklığı yoksa yabancıların, Türkiye, yabancıların
araştırma, geliştirme, yüksek teknolojisinden yararlanamıyor.
Değerli arkadaşlar, yok
böyle bir şey. Biz, ulusal sanayimizin geliştirilmesinde, yüzde yüz yerli
yatırımda dahi, dünyanın her yerindeki ar-ge'yi ve gelişmeyi bu ülkeye getirip
yatırıma dönüştürmek zorundayız. Siz bu işi yapabilirsiniz, yabancılara yüzde
50'nin üzerinden hak sahibi olma hakkını verebilirsiniz, onu ayrı tartışırım;
ama, ar-ge'nin, gelişmenin, yüksek teknolojinin kullanılmasının gereği olarak
siz bunu yaparsanız, karşı çıkarım. Bu Türkiye bu kadar aciz mi?! Dünyadaki
gelişmeleri izleyemeyecek, teknolojik yapılanmaları Türkiye'de, tüm
donanımlarıyla Türkiye'ye intikal ettirmeyecek kadar teknik elemanı yok mu?!
Yeterli düzenlememiz yok mu?! Bu gerekçe yazılırken, orayı doldurmak için
yazmışlar; eminim. Bunun haklı, mantıklı hiçbir açıklaması yoktur.
Bir de şuna karşı çıkmak
lazım: Kanunun bir geçiş süreci yok. Değerli arkadaşlar, mademki kanunun geçiş
süreci yok, neden, siz, geçiş süreci olmayan bir kanunda yüzde 50'den fazla
yabancı ortaklığın önünü açıyorsunuz? Açmayın. Türkiye'ye bunun ne getireceğini
bir görelim. Yüzde 51 yerli deyin. Ulusal sanayici, özel sektörümüz bundan
sebeplensin. Buradaki dengeyi onların üstüne kurun. Yine, ulusal sanayici gitsin, bu işi yapacağı zaman, yüzde 49'unu
yabancıya verdiniz mi; onun ar-ge'sini, teknolojisini, yapısal araç
gereçlerinin hepsini Türkiye'ye getirsin. Böyle bir şey olur mu?! Biz, şimdi,
dağıtım bölgelerinde, aslında, yüzde yüzünü yabancıların alabileceği bir yöntemi,
bir kanunu burada oylamaya sunuyoruz. Türkiye, planlama yapacağız derken bir
plansızlığın önünü açıyor değerli arkadaşlarım.
Elbette, kamu, liberal
ekonomide, kamu kuruluşları ile özel sektör arasında ayırım yapmaz.
Küreselleşme de, sizin tanımınızla, yerli sanayici ile yabancı sermaye arasında
da ayırım yapmamalı diyorsunuz; ama, siz, Avrupa ülkelerine bakın. Dağıtımı
özelleştiren Avrupa ülkelerinin büyük bir çoğunluğu dağıtımda dahi sıkıntıya
girdi. Kendi ülkelerinden özelleştirmeyi alan firmalar olmasına rağmen, kamu bu
alanda yeniden yerini almalıdır ya da almamalıdır diye tartışmaya başladılar.
Onlar bu tartışmaya başlamışken, Türkiye, hem dağıtım özelleştirmesini yapıyor
hem de o özelleştirmenin hemen hemen tamamını yabancıların yapmasının önündeki
bütün engelleri kaldırıyor. Böyle şey olur mu değerli arkadaşlar?! Böyle
plansızlık, böyle bir serbestlik, böyle bir liberalleşme anlayışını nereye
anlatabileceğiz?! Bu mümkün değildir, ciddî bir plansızlık vardır.
Bir şeye daha geliyorum
değerli arkadaşlarım… TEDAŞ'la ilgili olduğu için bu konu, önce onu söyleyeyim.
Sayın Bakana da soruyorum: Bu sokaklarımız karanlık. Belediye diyor ki:
"Yetki TEDAŞ'tadır." Sokaklarımızın büyük bir bölümü karanlık. Yetki
TEDAŞ'tadır. TEDAŞ diyor ki:
"Yetki belediyelerdedir." Burada yetkinin kime ait olduğunu bir
çıkarın, Türkiye'yi karanlıktan kurtarın; gerekirse bir genelge yayınlayın,
buralarda düzenli bir hizmet verilmesini sağlayın. Bunu yapmazsanız, bu
sıkıntıların önüne geçemeyeceğiz. Hizmet gitmeyen yerlerin çoğu yoksul
bölgeler. Sadece, siz, protokolün gittiği yolları, caddeleri ışıklandırıp diğer
taraflara bakmazsanız, sosyal devlet olarak görevinizi yerine getirmemiş
sayılırsınız. Böyle bir anlayış olmaz. Böyle bir anlayışın arkasında hiçbirimiz
duramayız; altında eziliriz değerli arkadaşlarım.
Yine -TEDAŞ Genel Müdürü
dinliyorsa- değerli arkadaşlar, yıllardır tedbir alınmıyor. Yine Bingöl'den bir
örnek vereceğim: Karlıova'ya gittim, günde üç defa elektrik kesildi.
"Nedir bu" diyorum… Tek hat üzerinden dağıtım şebekesini vermişler,
tek hat üzerinden. Bir evde bir arıza olsa, en baştan kesiyorlar, 2-3 saat
Karlıova elektriksiz kalıyor. Araya iki üç tane bölme atacaksınız; bu kadar
basit. Yapın görevinizi, üç kuruş harcayın.
Siz, size gönderilen
paraları dahi, ihale edemiyoruz diyerek, çoğunlukla, bölgelerde, müesseseler,
geri, hazineye devrediyor yıl sonunda. Ama, görev yapmıyorlar. Bu,
plansızlıktan kaynaklanıyor. Rica ediyorum, en azından, gittiğim, bildiğim
yerleri karanlıkta bırakmayın. Bu, kamu yararıdır. O insanlara yazık. İnsanları
buna mahkûm etmeyin. Sadece, bölgelerinde, tek eğlenceleri ve tek sığındıkları
şey, buzdolapları, televizyonları, çamaşır makineleri. Ondan da edersek bu
insanları, sosyal olarak, ciddî bir sıkıntının önünü açmış oluruz.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Gitmeden, gideceğiniz yeri bildirirseniz, onlar önceden yaparlar; vardığınızda,
elektrikler yapılmış olur!..
TACİDAR SEYHAN (Devamla)
- Sayın Ünal bir öneride bulundu da… Ben, kendisinin, zaten, bu öneride
bulunmasına rağmen, duyarlılığını biliyorum; bunu latife olsun diye söyledi.
Bizim görevimiz, bizim gideceğimiz yerleri yaptırmak değil; devlet sorumluluğu,
Türkiye'nin her tarafında, en ücra köşesinde, nerede hizmet eksikliği varsa onu
yapmaktır. Bizim görevimiz, yoksulun yanıdır; yapacağımız budur.
Bir konuya daha
değineceğim; ama, onu bir sonraki konuşmaya bırakıyorum; yine, geliyorum, basın
önünde, Sayın Enerji Bakanının görevini yapmadığına. Bunu da tekrarlamak
istiyorum bu 2 dakikalık süre içerisinde.
Basına ihbar ediyorum:
Sayın Bakan, görev aldığı dönemde, dört önemli tedbiri almamıştır sözleşmeleri
yaparken. Mavi Akımla ilgili: Bir, postmajor'e, yani, mücbir sebeplere dikkat
edilir. İki; penaltı ve cezalandırma kuralı vardır. Bu kurala da dikkat
edilmemiştir. Üç; formül... Formüle dikkat edilmemiştir. Dört; fiyat ve ödeme
şekli... Fiyat ve ödeme şekline dikkat edilmemiştir.
Sayın Bakan, Mavi Akımda,
formül değişikliğiyle, bu ülkeyi ciddî zarara uğratmıştır. Bunun açık örneği
şudur; tekrar okuyorum: 7 nci maddede "bu sözleşmenin imzalanmasından
sonra bu formülle hesaplanacak fiyat ile ülkenin ödemiş olduğu para arasındaki
farklılık fatura edilir ve bir hafta içinde bu ödenir" ibaresi
konulmuştur. Bu ibareye göre, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ilgili kuruluşları
tarafından bu ödemeyi yapmıştır. Bu, Sayın Bakanın formülde değişiklik
yaptığının ispatıdır ve bu değişikliğin Türkiye'nin zararına olduğunun
ispatıdır. Sayın Bakan, bu sözleşmedeki 7 nci maddenin gereği olarak, ödediği
fazla parayı kamuoyuna açıklamak zorundadır. Sayın Bakan, kendi eliyle yaptığı
formül değişikliğiyle, gaz-oil'in fiyatını iki katına çıkarıp, az kükürtlü
fuel-oil'in ve çok kükürtlü fuel-oil'in miktarını düşürmüştür. Çok hareketli
olan gaz-oil fiyatı yukarı çıktıkça, Türkiye zarara uğramaya devam etmiştir.
Kamuoyu önünde, sizlerin
önünde, Sayın Bakanla bu formül değişikliğini tartışmak istiyorum. Eğer, burada
bir açıklaması varsa, Türkiye'ye açıklamak zorundadır. Bu, sorumluluğunun
gereğidir; bu, sorumlu devlet anlayışının gereğidir. Biz, bunu bekliyoruz.
Kendisini koruyan kurumların arkasına sığınmamalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Seyhan,
lütfen konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun efendim.
TACİDAR SEYHAN (Devamla)
- Hemen tamamlıyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanın sığınacağı
tek yer var; Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının özgür iradesidir. Onların
hukuka, sorumlu devlet anlayışına duyduğu saygıdır. Açık, şeffaf bir şekilde…
Plan ve Bütçe
Komisyonunda itiraf etti. "İki farklı sözleşme, aynı tarih ve aynı günlü
yazıyla imzalanmıştır" diye itiraf etti. Sözleşmelerin taraflarını
açıklamalıdır. Bu taraflar hakkında Bakanlığının ne gibi işlemler yaptığını da,
Türkiye vatandaşlarının, şeffaf, saydam bir şekilde önüne koymalıdır. Eğer,
bunu yapmazsa, Türkiye Cumhuriyeti ve biz, onun temsilcileri olarak, bugün
gücümüz olmayabilir, ama, yarın Yüce Divanın önüne koyacağız Sayın Bakanı.
Hepinizi saygılarla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Seyhan.
Anavatan Grubu adına,
Şanlıurfa Milletvekili Turan Tüysüz; buyurun.
Süreniz 10 dakika.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA TURAN TÜYSÜZ (Şanlıurfa) - Teşekkürler Sayın Başkanım.
Bir de, kişisel söz
hakkım vardı Sayın Başkanım…
BAŞKAN - Sayın Tüysüz,
sizden önce Sayın Tacidar Seyhan'ın ve Sayın Hüsnü Ordu'nun şahısları adına
talepleri olduğu için; ancak, Grup adına değerlendirebiliyorum.
Buyurun.
TURAN TÜYSÜZ (Devamla) -
Tamam, Sayın Başkanım; teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 5 inci maddesi üzerine Anavatan Grubu adına
söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye'nin, 21 inci
Yüzyıla girerken enerji sektöründe rekabetçi serbest piyasa modelini seçtiğini
ve 2001 yılından itibaren gerçekleştirdiği enerji piyasaları yasalarıyla,
elektrik, doğalgaz ve petrol piyasaları dönemine geçtiğini biliyoruz. Enerji
sektörlerinde piyasa modelini seçen ve bu yeni sisteme geçen hemen bütün
ülkelerde sorunlar yaşanmıştır. Bu sorunlar, ülkelere göre benzerlikler ya da
farklılıklar göstermektedir.
Ülkemizde yaşanan enerji
piyasası sorunları için ise, örnek bulmak çok zordur; çünkü, ülkemiz, enerji
piyasası sistemine dünyada başka hiçbir ülkede rastlanamayacak şekilde bir
geçişi uygulamıştır. Bu nedenle, kendi çözüm yollarını kendisi bulmak
zorundadır. Ülkemizin enerji piyasaları döneminin en sorunlu piyasası elektrik
piyasasıdır. İlk yasal mevzuat düzenlemesi bu sektörle ilgili olarak
gerçekleştirildiği halde, elektrik piyasasının işler hale getirilmesi mümkün
olmamaktadır. Sektördeki tıkanıklığa yol açan iki temel sorundan, kamu mülkiyet
ve işletmesindeki elektrik üretim ve dağıtım varlıklarının özelleştirilmesi
daima gündemde olduğu halde, günümüze kadar en küçük bir mesafe dahi
alınamamıştır.
1984 yılında rahmetli
Özal ile başlayan bu süreç gelinen noktada sektörün özelleştirilmesi gündemde
ise de, onbeş yılda alınan yol tatmin edici değildir. Bugün, devletin enerji
sektörüne gereken yatırımı yapamadığı ve bu yatırımı yapabilecek yerli ve
yabancı sermayeye yaptırmadığı veya yaptıramadığı çelişkili bir dönemdeyiz.
2020 yılına kadar yalnız elektrik üretim, iletim ve dağıtım sektörüne yapılacak
yatırım 125 milyar dolardır. Cumhuriyetin 100 üncü yılına kadar önümüzdeki yirmibeş
yılda tüm enerji sektörüne yapılması gereken kümülatif yatırım ise 300 milyar
dolar düzeyindedir. Buna kamu sektörünün yeterli kaynağı aktarması olanağı
yoktur. Türkiye'nin gelişmiş ülkeler arasında yer alması isteniyorsa, yerli ve
yabancı özel sermayenin önündeki engeller kaldırılmalıdır.
Elektrik sektöründe 3
Eylül 2002 tarihinde başladığımız piyasa dönemi, temel olarak, rekabete dayalı
bir ikili anlaşmalar pazarına dayanmaktadır. Bu pazarda, artık, elektrik
enerjisi, diğer sektörlerde olduğu gibi, taşınabilir ticarî bir mal ve doğal
olarak bu malın tedarik edilmesi hususu da piyasadaki rekabet ortamının
girişimi paralelinde müzakereye açıktır. Yeni piyasa modelindeki elektrik
enerjisi ticareti rekabete açık olarak iki şekilde gerçekleşecektir. Bunlar,
toptan satış ve nihaî tüketici satış olan perakende satıştır. Nihaî tüketiciye
satış, serbest ve serbest olmayan tüketici kavramıyla şekillenmektedir. Serbest
tüketiciler, iletim sistemine doğrudan bağlı olanlar ile yıllık elektrik
enerjisi tüketimleri EPDK tarafından belirlenen limitleri aşan tüketicilerdir.
Bu tüketicilerin en önemli özelliği, elektrik temin edecekleri tedarikçilerini
kendilerinin seçebilmeleri ve düzenlemeye tabi olmayan ikili anlaşmalar
kapsamında satın alacakları elektrik enerjisinin koşullarını serbestçe müzakere
edebilmeleridir.
Türkiye enerji
piyasasının, dinamik, sürdürülebilir, rekabetçi ve şeffaf bir yapıya
kavuşturulmasına ve bu yolla ülkemizin ekonomik refahının artırılmasına yönelik
olarak büyük sorumlulukların üstlenildiği tarihî bir dönemdir.
Hepimizin bildiği gibi,
getirilen düzenlemelerle sunulan olanakların tam anlamıyla kavranılması ve
kullanılması, düzenlemelerin amacına ulaşmasının temel şartıdır. En
mükemmel düzenlemeler bile onlardan
yararlanacaklar tarafından gerçek anlamda kavranılmadığı ve kullanılmadığı
sürece hayata geçirilemez.
Ülkemizdeki enerji
piyasasında yapılan hukukî iyileştirme çabalarından sonuç alınmaması, kamu
kurum ve kuruluşları ile sivil toplum örgütleri, meslek odaları arasında
mutabakat söz konusu olmadığı için bazı malî ve hukukî hususları içeren
maddeler gözardı edilmiş, kanun birçok aksaklıkla Yüce Meclisimize
getirilmiştir. Getirilen bu düzenlemeler ve aksaklıkları birkaç madde halinde
şöyle sıralayabiliriz:
Elektrik Piyasası
Kanununa eklenen bu geçici maddeyle 31 Aralık 2010 tarihine kadar bir geçiş
süreci öngörülmekte ve bu geçiş sürecinde ülkemizde bölgelerarası fiyat
farklılığının kaldırılarak tek bir ulusal tarife hükme bağlanmaktadır. Bölgesel maliyet farklılıklarıyla gerekçelendirilen
ulusal tarife uygulaması, gerekli yenileme çalışmalarını tamamlayarak kayıp ve
kaçakları asgariye indirmiş bölgelerdeki tüketiciler açısından eşitsizliğe yol
açacağına inanmaktayız.
Serbest tüketicilerin
yoğun müşteri portföyünün dar olduğu bölgelerin ihalesini kazanacak olan özel
şirketler, maliyeti kaçınılmaz bir biçimde fiyatlara yansıtacaklar; bu da, tek
ulusal fiyat uygulaması nedeniyle tüm ülke çapında elektrik fiyatlarının
artmasına yol açacaktır. Tüm tüketiciler ancak Aralık 2010 tarihinden sonra
serbest tüketici olacaklar, rekabetle ucuz ve güvenli elektriğin en önemli
unsurlarından olan perakende şirketleri geçiş sürecinde piyasaya
giremeyeceklerdir. Bu da, elektrik piyasasının önündeki serbest piyasa
şartlarına getirdiği en büyük tahakkümdür.
Geçiş süreci boyunca
uygulanacak ulusal tarife, TEDAŞ tarafından teklif edilecek ve EPDK tarafından
onaylanacaktır; ancak, onaylı bu tarifelerle uygulanacak çapraz sübvansiyonun
Bakanlar Kurulu önerisi doğrultusunda değiştirilmesi, bağımsız bir üst kurul
olan EPDK'yı yürütmenin müdahalesine açık hale getirmektedir. Yapılan müdahale,
kurumun bağımsız yapısına da ters düşmektedir.
Bir ülkenin
gelişmişliğinin göstergesi, kullandığı enerjiyle orantılıdır. Ülkemiz
gerçeğinde ise, vatandaşımız elektrik enerjisini gereğince sağlıklı
kullanamamaktadır. Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde insanımız,
üretimden yaşamın her alanında yeterli bir enerji kullanımını bulamamaktadır.
Şanlıurfa İlimizde 2000 ile 2005 yılları arasında yatırım programında bulunan
16 adet projenin ancak 5 adedi tamamlanmıştır. Tamamlanan bu projelere 13
trilyon 271 milyar lira harcanmıştır. Geri kalan projeler ise, ödeneksizlik
nedeniyle bir türlü bitirilememiştir.
Bir örnek verecek
olursak, köyleriyle birlikte yaklaşık olarak 300 000 nüfusu bulan Şanlıurfanın
en büyük ilçelerinden Siverek ve Viranşehir'de 22 megavat puant gücüyle
beslenen 66 adet trafonun çoğu da eski ve yetersizdir. Özellikle kış mevsiminde
şehir merkezi ve köylerde günlerce elektrik kesintisi yaşandığı gözlenmektedir.
Bu durum, vatandaşın devletle karşı karşıya gelmesine neden olmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
yöre insanının mağduriyeti kimseye prim kazandırmaz. TEDAŞ Genel Müdürlüğünün
2000-2005 yılları arasında programına koyduğu ödenekler her geçen gün
azalmaktadır. Kırsal dağıtım şebekesi, şehir şebekesi ve köy şebekelerine TEDAŞ
tarafından 4 trilyon 768 milyar lira ödenek ayrılmasına rağmen, ancak bunun 1
trilyonu harcanabilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
TURAN TÜYSÜZ (Devamla) -
Başkanım bitiriyorum.
BAŞKAN - Sayın Tüysüz,
herkese verdiğim gibi size de 1 dakikalık eksüre veriyorum; konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
TURAN TÜYSÜZ (Devamla) -
Teşekkür ederim Sayın Başkanım; bitiriyorum.
Köylerimizin durumu
merkezden daha vahimdir. Trafoların yetersiz olduğu köy hatlarının düzene
girmesi için tümünde bakım ve yenilemeye ihtiyaç vardır. Barajlarımızdan ülke
üretimine kazandırılan elektrik enerjisinin binde 1'ini bile kullanamayan
Şanlıurfa İlimiz ve ilçelerinde, bir an önce kırsal dağıtım enerji hatları, köy
şebekeleri ve trafoların yenilenmesi, bakımlarının yapılması ve güçlerinin
artırılması gerekmektedir.
Enerji üretimi ve
tüketiminin son kullanıcısı olan vatandaşlarımıza ulaştırılmasında yaşanan
sorunlar, tamamen, Hükümetin, özelleştiriyoruz, yatırımı gelen yapsın
mantığıyla yaşanan sorunlardır. Sorunlar yaşanırken, Hükümet, elektrik
fiyatlarına küçük düzeltmeler altında sürekli zam yapmaktadır. Elektrik
ihtiyacını ihtiyacın ötesinde kullanan çiftçimiz, esnafımız, sanayicimiz mağdur
durumdadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Tüysüz,
teşekkür ederim.
TURAN TÜYSÜZ (Devamla) -
Başkanım 1 dakika…
BAŞKAN - Hayır, yok...
Bugün bütün uygulamam
boyunca, 1 dakikalık süreyi hiç kimseye aştırmadım…
TURAN TÜYSÜZ (Devamla) -
Başkanım, en önemli yerine gelmiştik...
BAŞKAN - Hayır efendim…
…kullandırmadım. Onun
için, lütfen, bu prensibimi bugün uygulayayım. İstirham ediyorum…
Teşekkür ediyorum
sizlere.
TURAN TÜYSÜZ (Devamla) -
Teşekkür ederim Başkanım. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Madde üzerinde
şahsı adına, Adana Milletvekili Tacidar Seyhan.
Sayın Seyhan, buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Seyhan…
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Hemen geliyorum…
YEKTA HAYDAROĞLU (Van) -
Metinler de orada kalsın. Metinlerden okumana gerek yok.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Seyhan.
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; "çok metinleri okumuyoruz"
dedi de arkadaşım; doğru söylüyor, metinlerden başlık alıyoruz.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, öncelikle şu dağıtım ihalesine bir göz atalım, hangi şirketler 2003
yılından sonra dağıtım şirketi kurmuşlar: EPDK'nın verilerine göre Başkent
Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi; bir. Boğaziçi Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi;
iki. Karaelmas; üç. Körfez; dört. Meram; beş. Sakarya Elektrik; altı. Trakya
Elektrik; yedi. Türkiye Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi; sekiz. 2003 yılında on
yıllığına perakende satış lisansı almışlar. Bu, kayıtlara geçsin ve izleyelim
diye söylüyorum.
Şimdi, hep derler ya,
film gibi. Bir bakıyoruz, Diyarbakır'da bir olay var… Bu işler çok
siyasallaştı, çok rahatsız oldum; onun için
biraz bugün konunun üzerine gidiyorum.
Değerli arkadaşlar,
Diyarbakır'da tahakkuk tahsilat ihalesi yapıldı. İlgili firma koşulları yerine
getiremedi; ama, buna rağmen Sayın Genel Müdür Haşim Keklik bu ihaleyi verdi
firmaya. Sonra, müessese müdürü, firmanın yükümlülüklerini yerine getirmediği
gerekçesiyle firmayı uyardı ve denetleme yaptırdı. Denetim sonucu durum TEDAŞ'a
bildirildi. Ne oldu biliyor musunuz: Bu denetimi yapan arkadaşlarımız görevden
alındı, bu firma görevine devam etti. Daha sonra, müessese müdürlüğü yeniden bu
firmaları, SET Elektriği incelemeye aldı ve işlerini takip etti; dağıttığı
bilgileri takip etti; Kürtçe, Zazaca yayımlanan bildirileri takip etti; teknik
kapasitesini kullanmadığı, yerine getirmediği gerekçesiyle TEDAŞ'a yeniden
yazıyı yazdı faaliyetlerinin durdurulması için. TEDAŞ Genel Müdürlüğü, bu
sefer, müessese müdürünü ve müdür yardımcısını görevden aldı; sonra yerine
yenisini getirdi -burada isimlerini vermek istemiyorum, karşı bir düşünce
olursa isimlerini açıklayacağım- yerine yenilerini getirdi; yeni gelenler bunu
izlemeye devam ettiler ve TEDAŞ'ı yükümlülüklerini yerine getirmediği nedeniyle
uyardılar ve onların alacaklarını bloke ettiler. Sonra, aynı Genel Müdürlük,
bunların bloke edilen alacaklarını serbest bıraktı.
Değerli arkadaşlar, biz
ne yapıyoruz allahaşkına?! Biz ne yapıyoruz?! Çalışan namuslu denetçileri önce
görevden al, sonra kendi getirdiğin müessese müdürlerini görevden al. Üç defa
bildirilmesine rağmen sözlü olarak "siz, bu konudaki dilekçenizi geri
alın" de ilgili müdürlüğe. Onları yeniden görevden al. Onlar, onların
alacaklarını bloke etsinler. Sen git, o blokeyi çöz.
Arkadaşlar, buradan
çıktıktan sonra biz kamuoyuna gideceğiz; kendimizi nasıl anlatacağız?! Siyaseti
bir kenara bırakın, partiyi de bir kenara bırakın. "Böyle uygulama sadece
Türkiye'de olur" dedirtecek bir şey. Niye dedirtiyoruz bunları? Niye
yapıyoruz bunları?
Daha fazlası var. Bakın,
21 dağıtım bölgesi var. 21 dağıtım bölgesinde sürekli yönetim kurulu üyeleri
değiştiriliyor, birkaç yerden maaş aldırılıyor. Bu ülkede, yönetim
kurullarından, TEDAŞ'ın yönetim kurullarından maaş aldırılan, yönetim kurulu
üyesi yapılan emniyet müdürleri var, vali yardımcıları var. Yazık değil mi bu
ülkeye, onlar görevlerini yapsınlar. Sadece maaş aldırmak için bu insanları
orada yönetim kurulu üyesi yapmayın. Yazık! Bu insanlar, devletin sorumlu,
devlete faydası olan, namuslu kamu görevlileridir. Bunu, bu işlerin içerisine
bulaştırmayın, yapmayın ne olur! Onların ücretleri yetersiz geliyorsa, getirin
önümüze, onu artıralım. Ha bir başka devlet kurumunun kasasından para
vermişsiniz, ha özlük haklarını geliştirmişsiniz. Namuslu dürüst insanları
burada niye tartıştırıyoruz allahaşkına!
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Seyhan,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun efendim.
TACİDAR SEYHAN (Devamla)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar,
bakın, ben, burada konuşurken, milletvekili sorumluluğuyla konuşmaya
çalışıyorum; ama, milletvekilliği bir makam değil, milletvekilliği bir görev ve
sorumluluk alanıdır. Bir gün, biz, bu rozetlerimizi bırakacağız, sokaklara
ineceğiz, yaptıklarımızla ya da yapamadıklarımızla anılacağız, dile
getirdiklerimizle ya da getiremediklerimizle de anılacağız; ama, şunu iyi
bilmelisiniz ki, burada önüne geçmediğimiz ve Türkiye'nin aleyhine olan her
kanun tasarısı için kamu vicdanında yargılanacağız ve yargılanmaya devam
edeceğiz. Bu yükü taşımamak için, hepimizi duyarlılığa davet ediyorum.
Teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Seyhan.
Madde üzerinde, şahsı
adına, Malatya Milletvekili Münir Erkal. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Sayın Erkal, süreniz 5
dakika; buyurun.
AHMET MÜNİR ERKAL
(Malatya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce 5 inci madde
görüşülürken, değerli bir milletvekilimiz, biliyorsunuz, bu madde, biz, 1133
sayılı tasarıyı görüşmekteyiz; fakat, maalesef, gerekçe olarak 1074'ün
gerekçesi ifade edilmiştir; bu, yanlıştır. Bunun doğru şekilde ifade edilmesi
lazım. Ayrıca, Elektrik Piyasası Kanununun 14 üncü maddesi de, bu hususla
ilgili olarak, sizin söylediğinize aykırı hükümler içermektedir.
Bir de, değerli
arkadaşlar, enerji konusu görüşülürken burada, maalesef, birçok milletvekili
arkadaşımız, meselenin dışına çıkarak, bir ile yapılan hizmetleri katı bir
popülizm anlayışıyla gündeme getirmekte ve bu hususta, bana göre, üzüntü verici
bir siyaset sergilemektedir.
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Böyle bir şey var mı yok mu, siz onu söyleyin!
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - Malatya bazındaki değerlendirmeler ortaya konulurken, hiçbir şey
yapılmamış gibi bir düşünce, hizmet yapılmamış gibi bir yaklaşım, maalesef,
bazı arkadaşlarımız tarafından seslendirilmektedir. Altını kalın çizgiyle
çizerek şunu söylemek istiyorum: 3 Kasım 2002 tarihi, popülizm anlayışının
iflas ettiği ve sandığa gömüldüğü tarihtir. Türkiye'de, insanlar, bundan sonra,
insanımız, rasyonel siyaset istemektedir, reel siyaset istemektedir ve
gerçekten, Türkiye'nin inşaına bir tuğla koyan, bir taş koyan, yapıcı, müspet,
olumlu bir hizmet anlayışını siyaset sahnesinde görmek istemektedir. Türkiye
Büyük Millet Meclisinin itibarı da buradan gelmektedir; ama, bunu bambaşka bir
mecraa çekerek, mesela 5804 sayılı Kanun Malatya'da teşvik olarak geldi.
Gerçekten de, Malatya esnafı bunu değerlendirdi.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Samsun'a gelmedi…
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - Enerji teşviki olarak en çok faydalanan illerin başında, Malatya
Organize Sanayi Bölgesi ve gerçekten, oradaki alınan enerji desteği
trilyonlarla ifade ediliyor, oldukça yüksek rakamlar ve gerçekten, bu, organize
sanayimize önemli bir katkı sağlıyor. Bir taraftan…
HALUK KOÇ (Samsun) - Samsun'a
gelmedi…
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - Samsun'a geleceğim Hocam… Samsun'a geleceğim…
Bir taraftan,
Beylerderesi Köprüsü gibi, Sayın Cumhurbaşkanımızın hayali olan 16 trilyonluk
bir Beylerderesi Köprüsü -Değerli Hocam çok iyi bilir- ihalesi yapılıyor, yer
teslimi yapılıyor, inşallah yakında temelini atacağız. Böyle bir büyük yatırımı
da gözardı edeceksiniz!
Sevgi Evleri konusu
gündeme geldi, burada çok sert tartışmalar yaşandı, Malatya Çocuk Yuvasında.
Bazı milletvekili arkadaşlarımız, ben konuşurken, burada "senin çocuğun
falan olsa" gibi, çok, böyle dramatik laflar etti; ama, bu konuyu gündeme
getiren ve 17 tane Sevgi Evini inşallah Malatya'da inşa ederek bu sorunu yine
rasyonel bir yaklaşımla çözecek yine bizim İktidarımız.
Bütün bu güzellikler,
değerli arkadaşlar, duble yollar aynı şekilde… Sözü fazla uzatmak istemiyorum;
ama, siyasetin bu erdemini ortaya koymak lazım, güzel siyaset adına, iyi
siyaset adına, ortaya koymak lazım ve bir ile yapılan, bir bölgeye yapılan
hizmetleri bir bütün olarak, bütüncül bir yaklaşımla ortaya koymak lazım.
Sadece noktasal bir eksikliği gözardı edip, ağacı görüp ormanı kapatmak, hiçbir
siyasî vicdanla, insafla bir araya gelecek bir yaklaşım değildir. Bu tarzdaki
bir davranış, siyasî patinaj yaptırır size, hareket ettiğinizi zannedersiniz;
ama, yerinizde sayarsınız, bu da Türkiye'ye bir hayır getirmez.
Bu anlamda, bizim
yaklaşımımız, idareimaslahat yapmak değildir, sorunları halının altına da
süpürmek değildir; reel siyaset yaparak, Türkiye gerçekleriyle örtüşen, hizmet
dolu, ortaya bir şey koyan, müspet, olumlu, pozitif bir anlayışı Türk insanının
önüne getirmektir. Bu yaklaşıma ihtiyaç olduğunu buradan vurguluyorum.
Değerli Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Koç, Malatya ile
Samsun'un yolları birbirinden çok farklı olduğu için Samsun'a gelemedi Sayın
Erkal.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerinde bir önerge vardır; önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
tasarının çerçeve 5 inci maddesiyle değiştirilen 4628 sayılı Kanunun 15 inci
maddesine aşağıdaki (e) bendinin ilave edilmesini ve madde çerçevesine "ve
maddeye aşağıdaki (e) fıkrası eklenmiştir" ibaresinin ilave edilmesini arz
ve teklif ederiz.
|
Sabri Varan |
Mehmet Sarı |
Asım Aykan |
|
Gümüşhane |
Osmaniye |
Trabzon |
|
Ramazan Toprak |
Fikret Badazlı |
|
|
Aksaray |
Antalya |
|
"e) Bu Kanunun
uygulanmasında Kurum 5236 sayılı Kabahatler Kanunu hükümlerine tabi
değildir."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Kayseri) - Uygun görüşle takdire bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN - Hükümet?..
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Kurul tarafından ceza
verilmesi gereken fiillerin kapsamı ve verilen cezaların miktarı ile niteliği
itibariyle, bu fiil ve yaptırımların Kabahatler Kanununun düzenleme alanına
girmediği görülmektedir. Ayrıca, Kabahatler Kanunu kapsamında yer alan
yaptırımların uygulanması, kesinleşmesi ve bu yaptırımlarla takip edilmesi
gereken kanun yolları, düzenleyici kurumların idarî yapısıyla uyum
göstermemektedir. Zira, Enerji Piyasası Kurulu kararlarına karşı açılacak
davalar ihtisas isteyen konular olması nedeniyle, ilk derece mahkemesi olarak
Danıştayda görülmekte olup, söz konusu Kurul kararlarından bazılarının
sonuçları itibariyle para cezasını da gerektirmesi davaların niteliğini
değiştirmemektedir. Ayrıca, Kabahatler Kanunu, Enerji Piyasası Düzenleme
Kurumunun teşkilat yapısı itibariyle de uygulanabilir değildir.
BAŞKAN - Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, Kâtip Üyemiz, okuması sırasında (e) fıkrasında
"Bu Kanunun uygulanmasında" ifadesini kullandı, bu çıkarılmıştı; bu,
sehven okunmuştur. Dolayısıyla, bunu çıkarıyoruz, bilgilerinize arz ediyorum.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
6 ncı maddeyi okutuyorum:
MADDE 6.- 4628 sayılı
Kanuna aşağıdaki geçici maddeler eklenmiştir.
GEÇİCİ MADDE 9.-
Düzenlemeye tâbi tarifeler üzerinden elektrik enerjisi satın alan tüketicileri,
dağıtım bölgeleri arası maliyet farklılıkları nedeniyle var olan fiyat
farklılıklarından kısmen veya tamamen koruyacak şekilde tesis edilmiş geçici
bir "Fiyat Eşitleme Mekanizması" uygulanır. Fiyat Eşitleme
Mekanizmasına ilişkin usûl ve esaslar ile Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt
Anonim Şirketi ve perakende satış lisansı sahibi dağıtım şirketlerinin bu
uygulamaya ilişkin görev ve yükümlülükleri, Bakanlık ile Hazine Müsteşarlığının
görüşleri alınmak suretiyle Kurul tarafından altmış gün içerisinde çıkarılacak
tebliğ ile düzenlenir. Fiyat Eşitleme Mekanizmasının uygulanacağı geçiş dönemi
31 Aralık 2010 tarihinde sona erer. Bu tarihte sona eren ilk uygulama dönemi
için, TEDAŞ tarafından yapılan tarife tekliflerinde, ulusal tarife
uygulamasının gerekleri esas alınır ve teklif edildiği şekliyle Kurulca onaylanır.
Bu dönem süresince abone grupları arasında çapraz sübvansiyon uygulanır. Bu
kapsamda, TEDAŞ tarafından ilk uygulama dönemini kapsayacak şekilde Kuruma
yapılan tarife teklifinde abone grupları için uygulanacak çapraz sübvansiyona
da yer verilir. Kurul onaylı bu tarifeler ile çapraz sübvansiyon, ancak
Bakanlar Kurulu kararı çerçevesinde yapılacak öneri ile değiştirilebilir. Geçiş
dönemi süresince tüm hesaplar 4628 sayılı Kanun ve ilgili mevzuatına uygun
şekilde ayrıştırılarak tutulur.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
madde 6, geçici madde 9 üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına
Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat Melik…
Sayın Melik, sürenizi tam
vaktinde kullanırsanız, çalışma saatimiz de o zamana kadar dolacaktır.
Buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA MEHMET
VEDAT MELİK (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Elektrik
Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 6 ncı maddesi
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce
Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
insanlık tarihinin, yazıdan sonra, sanıyorum en önemli buluşu, elektrik
enerjisinin insan yaşamında kullanılmasıdır. Bence, ülkelerin ve o ülkede
yaşayan fertlerin refah ölçülerinin başında da kişi başına düşen elektrik
tüketiminin geldiği kanısındayım.
Ancak, gelişmiş ülke
fertlerinin yaklaşık yüz yıldır nereden, nasıl geldiğini unuttuğu elektrik
enerjisinin kullanımını, biz, 21 inci Yüzyılda dahi insanlarımızın hizmetine
sürekli ve tam olarak sunabilmiş değiliz. Bu sorun, elbette ki bugün ortaya
çıkmış bir sorun değildir ve çok değişik nedenleri vardır. Bu sorunlar ve
nedenleri, değerli konuşmacılar tarafından dile getirilmiştir. Sayın Bakan
tarafından da, Sayın Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı tarafından da zaman zaman
açıklanmaktadır. Ancak, sorunu tespit anlamında hükümetle aramızda açık ve net
olarak görüş ayrılığı vardır ki, o da bugünkü elektrikle ilgili sorunların
nedeninin, elektrik enerjisini kullanan tüketicinin, yani vatandaşın
olmadığıdır.
Değerli arkadaşlar, şu
anda üzerinde görüşme yaptığımız 6 ncı madde ise, herkes tarafından dikkatle,
bence, birkaç kez okunmalıdır. Çünkü, yasa maddesinde "fiyat eşitleme
mekanizmasının geçiş dönemi, 2010 yılında sona erer" hükmü yer almaktadır.
Bunun doğal sonucu olarak, sözü edilen tarihten sonra elektrik fiyatlarının
oluşumuna bölgesel bazda müdahale edilmemesi ve bu tarihten sonra bölgedeki
enerji maliyetlerine göre fiyatların belirlenmesi amaçlanmaktadır. Başka bir
anlatımla, elektrik dağıtımında yüksek maliyete neden olan sorunların 2010
yılına kadar giderileceği varsayılmaktadır. Oysa, temsilcisi olduğum Şanlıurfa
İlinin de yer aldığı, Diyarbakır, Mardin, Şırnak, Siirt, Batman İllerinden
oluşan 1 no'lu bölgede faaliyet gösteren ve bir kamu kuruluşu olan Dicle
Elektrik Dağıtım Şirketinin elektrik kayıp oranı, 2004 yılı bilanço verilerine
göre yüzde 62,57'dir. Başka bir deyişle, bölgede satışa sunulan her 100 kilovat
elektriğin 62,57'si satılamamaktadır. Bu
oran 2005 yılının ilk altı ayında yüzde 69,97'ye yükselmiştir. Aynı
dönemde bilançoya mükerrer konulan aydınlatma oranı da yaklaşık yüzde 5'tir. Bu
nedenle bölgedeki kayıp yüzde 74'e ulaşmaktadır.
TEDAŞ ve Enerji Bakanlığı
yıllardır sorunlara kayıtsız kaldığı için, sorunlar dağ gibi büyümüş ve
büyümeye de devam etmektedir. Taahhütlü kayıp/kaçak ilk defa bu bölgede
uygulanmaktadır. Bölgede yapılan bu tutarsız uygulamalar ve partizanca atamalar
birbiriyle birleşince enerjiyle ilgili sorunlar azalmamakta, aksine her gün
daha da artmaktadır.
Değerli arkadaşlar,
kayıp/kaçak, elektrik tüketimi tesislerin kullanım ömürlerini de azaltmıştır.
Bölgede zamanında yeterli ve doğru yatırım yapılmadığı için, başta enerji nakil
hatları olmak üzere dağıtım tesislerinin yetersiz kalınmasına yol açılmıştır.
Kısacası, 1 no'lu bölgede, verimsiz, sorunlu ve kötü bir kamu işletmesi
bulunmaktadır. Sözü edilen kamu işletmesinin bu durumda olmasının ve
dolayısıyla elektrik dağıtım sisteminin düzgün çalışmamasının sorumlusu da
elbette ki bölge halkı değildir. Şöyle ki, siz, kurum olarak, bölgede ilk
iletim hatları çekilirken sözleşme şartlarına uymayan müteahhitlere belli
nedenlerden dolayı göz yumacaksınız; yani, iletim hattının kablosunu 5 milim
yerine 3 milim döşeyen, trafosunu, kesicisini, daha birçok teknik aksamını
sözleşme şartlarına uygun olmayan malzeme kullanmasına izin vereceksiniz, yine
bölgenin gelişimini göremeyerek enerji kullanım planlamasını doğru
yapamayacaksınız, insanların, bizim oranın tabiriyle, yaşamını sürdürmek için
boğazını bıçağa sürterek, ülkemizin diğer bölgelerinde olduğu gibi, sulama
kuyuları açmalarını, açacaklarını tahmin edemeyeceksiniz; ama, ondan sonra
dönüp, bölge halkı kaçakçılık yapıyor, işte ülkemizin kayıp kaçak oranı şu
kadardır, ama, bölgede yüzde 60'lardadır deyip, bölge halkını elektrik
kaçakçılığıyla suçlayacaksınız. Ancak, bu, doğru bir yaklaşım değildir. Konuya
böyle yaklaşmak, sorunun gerçek nedenlerini gözardı etmemize neden olur ki,
ayrıca samimî bir yaklaşım olmadığı kanaatindeyim.
Değerli milletvekilleri,
bundan iki yıl önce Urfa İlindeki elektrik sorunlarından bahsederken, AK Parti
Hükümeti döneminden önce, Urfa TEDAŞ Bölge Müdürlüğünde 1 000 trafonun kayıp
olduğunu, bölge müdürünün veya müessese müdürünün birbuçuk yıl hapis yattığını…
Onun için bu bölgenin özellikle incelenmesi konusunda istemde bulunmuş, hatta
bir Meclis araştırması önergesi de vermiştim, ki, o önerge hâlâ bekliyor; ki,
bu sorun, sizin yönetiminizle ilgili değildir. Şimdi, hırsızlık yapılan, 1 000
trafosu çalınan, müessese müdürü hapiste olan bir bölgede nasıl hemen çıkıp
dersiniz ki halk kaçakçılık yapıyor?! (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri,
evet, bölgede kayıp kaçak oranı gerçekten kabul edilebilir seviyelerin çok
üstündedir. Fakat, gerek geçen yasama yıllarında yaptığım konuşmalarda gerek
Sayın Bakana yönelttiğim soru önergelerinde gerekse bölgedeki müessese
müdürlerinin verdiği bilgiler ışığında konuyu ele aldığımızda, aslında, bu
kayıp kaçak olarak ifade edilen oranın çok büyük bir bölümünün yukarıda
anlatmaya çalıştığım nedenlerden kaynaklanan kayıplar olduğu ortaya
çıkmaktadır. Dolayısıyla, iletim hatlarından kaynaklanan -ki, benden önceki
Urfa Milletvekilimiz de özellikle kırsal alandaki iletim hatlarından bahsetti-
kayıplardan ötürü bölge halkının suçlanması vicdanla bağdaşmamaktadır.
Değerli arkadaşlar,
tarımın olmazsa olmazlarından biri olan su sorununu çözmek için, bölgeye
elektrik geliş tarihi olan 1985'ten itibaren, Niğde, Nevşehir, Konya, Manisa ve
daha birçok ilimizdeki çiftçiler gibi, Şanlıurfa çiftçisi de, arazilerini
sulamak üzere, binlerce kuyu açmıştır. Bugün, Viranşehir ve Ceylanpınar
İlçelerinde 7 000, Siverek'te 1 000, Hilvan'da 500, Akçakale ve Harran'da 1
000'den fazla sulama kuyusu, toplam 10 000'den fazla kuyu vardır. Mardin'in
Kızıltepe İlçesinde de durum aynıdır. Yalnız, Kızıltepe'de 4 000'den fazla kuyu
vardır. Bu kuyularla sulanan araziler, şu anda bölgede GAP Projesiyle sulanan
arazilerden çok daha fazladır; ancak, bu kuyuların büyük bir çoğunluğunun
derinliği 250 ilâ 300 metreden daha derindir; onun için, dizel motorlarla bu
suyu çekmek mümkün değildir. Dolayısıyla, suyu çekmenin tek yolu, elektrik
enerjisi kullanmaktır; yani, elektrik varsa su vardır, elektrik yoksa su
yoktur; kısaca, elektrik varsa ekmek vardır, elektrik yoksa ekmek yoktur. Ama,
maalesef, özellikle son dört beş yıldır bu çiftçilerin çektiği eziyeti, bir
kendileri bir de Allah bilir. Özellikle de pamuk sulama döneminde 1-2 saat dahi
aralıksız su çekmek, sulama yapmak mümkün değildir.
Bölge kaymakamları,
yöneticileri, sorunun önemini ve büyüklüğünü çok iyi bilmektedirler. Elektrik
enerjisinin düzenli olarak verilememesi nedeniyle Şanlıurfa'nın Viranşehir
İlçesinde evvelki yıl çıkan olayları hepimiz hatırlıyoruz. Sayın Enerji Bakanı
da, olaylar sırasında, Urfa'ya gelmişti ve Sayın Bakan, konuyla ilgili açıklama
yaparken, yine, sorunun kaçak elektrik kullanımından kaynaklandığını söyleyip,
işin içinden çıkmıştı maalesef.
Peki değerli arkadaşlar,
eğer, sorun, yalnız kaçak kullanımsa, yani, idare, olaya sadece kaçak yönüyle
bakıyorsa, o olayların çıkmasından bugüne kadar niçin Viranşehir bölgesinde
özellikle enerji nakil hatları ve trafo merkezi noktasında süratle yatırım
yapılmaktadır? Niçin Karakeçi hattını ayırdılar Viranşehir hattından? Neden
Karakeçi'ye, Hilvan'a ve Viranşehir'e yeni trafo merkezleri yapılıyor? Demek
ki, sorun, sistemdedir; idare de bunu kabul etmiş ki, geç de olsa, yatırım
yapıyor. Daha doğrusu, sorun, soruna tam teşhis koyamayan idarededir; çünkü,
arkadaşlar, Viranşehir'e 1977'de ilk elektrik bağlandığında nüfusu 10-15 bin
civarındaydı, bugün, 120 000 nüfuslu bir şehirdir ve ben dün konuştum, ilçe
merkezinin yarısında elektrik yoktu.
Değerli arkadaşlar,
kısacası, 1 no'lu bölgede, verimsiz, sorunlu ve kötü bir kamu işletmesi
bulunmaktadır. Sözü edilen kamu işletmesinin bu durumda olmasının sorumlusu da
bölge halkı değildir; ama, Türk Halkının kaderinde, ezelden beri, gökten taş
yağsa da yönetenler tarafından suçlanmak vardır; onun için, halkımız buna da
alışkındır.
Değerli milletvekilleri,
anlatmaya çalıştığım bu sorunların, yani, bölgedeki elektrik dağıtım
şebekelerindeki teknik sorunların -ki, tamamen idareden kaynaklanmaktadır-
önümüzdeki üçbuçuk yıl içinde, 2010 yılına kadar ortadan kaldırılamaması
durumunda bakın neler olacak: 1 no'lu bölgede; yani, Diyarbakır, Urfa, Mardin,
Şırnak, Batman bölgesinde elektrik fiyatları birkaç kat artacak.
Bölgede zaten güç
koşullar altında varlığını sürdürmeye çalışan sanayi tesisleri, temel
girdilerin artmasıyla, ülkenin diğer bölgelerindeki sanayicilerle ve ülke
dışındaki sanayicilerle rekabet etme gücünü yitirecek ve var olan fabrikalar
kapanacak veya bölge dışına çıkacaktır.
Başta Urfa olmak üzere,
bölgedeki çiftçiler tarımsal sulamada elektrik kullanma olanağını
kaybedecektir.
Bölge çiftçisi, tarımsal
sulamada kullanılan elektrik fiyatlarında ciddî indirimler beklerken, çok ciddî
bir artışla karşı karşıya kalacaklardır.
Tarımsal üretimin
düşmesi, köylülerin, çiftçilerin yoksullaşmasına yol açacaktır; bunu hepimiz
biliyoruz. Bu durum, kırsal kesimde de işsizliğin, şu anda görünmeyen, saklı
olan işsizliğin de ortaya çıkmasına neden olacaktır.
Ayrıca, köyünde üretici
konumunda olan insanları, kentlerde, işsiz tüketiciler durumuna getirecektir.
Elektrik dağıtım
sektöründe yapılmak istenen bu düzenlemeler, bölgenin, zaten ağır ve karmaşık
olan sorunlarını daha da artıracak ve içinden çıkılamaz hale getirecektir.
Değerli arkadaşlar,
yıllardır maksatlı olarak Türkiye'nin enerji talep tahminleri abartılarak,
ülkenin gelecek yıllarda elektrik kesintileriyle karşılaşacağı korkusu basın
yayın kuruluşlarınca ve sorumsuz, birikimsiz, çapsız siyasî ve bürokratların
çabalarıyla işlenmiştir. Bunun neticesinde, özellikle doğalgazda alım garantili
anlaşmalar yapılmak suretiyle, ülke, ciddî anlamda kaynaklarını heba etmiştir
ve etmeye de devam etmektedir. Gelinen noktada, çok daha ucuza üretim yapan ve
ekonomik ömrü daha uzun olan hidroelektrik santralları tam kapasiteyle, verimli
olarak çalıştırılmamaktadır. Geçen yıl Atatürk Barajına yaptığımız bir gezide 8
üniteden sadece 1'inin çalıştığı ve diğerlerinin kapalı olduğu tespit
edilmiştir.
Şimdi, ben, biraz önceki
elektrik dağıtım şirketlerinin hangi il merkezinde kurulması tartışmasında,
elbette ki, Atatürk Barajının Şanlıurfa İlinde olduğunu, ama, Şanlıurfa
İlindeki Atatürk Barajında 8 üniteden sadece 1'inin çalıştırıldığını, bunun
yanında da, bütün ilçelerde doğru dürüst elektrik olmadığını söylemeyi pek
gerekli görmüyorum.
Değerli arkadaşlar,
elektrik dağıtımı kamusal hizmet niteliğindedir. Bu nedenle, Avrupa Birliği
ülkelerinde yapılan özelleştirme uygulamaları ülke kamuoyunda tartışmaya
açılmaktadır. Ülkemizde ise, elektrik dağıtımının özelleştirilmesi için kamuoyu
oluşturmak amacıyla, olayın sadece fiyatlandırma yönünün tartışılmasına izin
verilmektedir. İlk özelleştirme uygulamalarının gerçekleştirildiği İngiltere'de
yeterli yatırımın yapılması, elektrik nakil hatları ve dağıtım sisteminin
eskimesi tartışılmaktadır. Bu tartışmalar, ne yazık ki, ülkemizde
yapılmamaktadır, geçmişte de yapılmamıştır. Bölgenin ve enerji sektörünün
sorunları, sektörü ve bölgeyi bilmeyen bürokratların İngiltere'yi örnek alarak
hazırladıkları yönetmelik ve yasalarla çözülemez.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Melik, 1
dakikalık süre konuşmanızı tamamlamaya yetecek mi?
MEHMET VEDAT MELİK
(Devamla) - Yeter.
BAŞKAN - Peki.
Buyurun.
MEHMET VEDAT MELİK
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, halkın seçtiği vekillerin ve onların
görevlendirdiği hükümetlerin bu konudaki temel görevi, halkına kesintisiz ve
ucuz elektrik enerjisi sağlamaktır. Ancak, bu kanunun bu amaca hizmet edeceği
kanaatinde değiliz.
Bu nedenle, halkın
yararına olmayacağına inandığımız bu tasarıya ret oyu vereceğimizi belirtir,
Yüce Heyetinizi saygılarımla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Melik.
Saygıdeğer arkadaşlarım,
bugün çok verimli bir çalışma günü geçirdik. Onun için, İktidar ve muhalefet
gruplarına teşekkür ediyorum ve çalışma süremiz de şu anda tamamlanmıştır.
Alınan karar gereğince,
kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 9 Mayıs 2006 Salı günü
saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 20.01