BIM 2 10 2006-05-30T09:29:00Z 2006-05-30T09:29:00Z 53 36421 207600 TBMM 1730 415 254947 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM: 22                                             CİLT: 119                                         YASAMA YILI: 4

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

 

98 inci Birleşim

4 Mayıs 2006 Perşembe

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - YOKLAMA

 IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım'ın, Şeyh Şaban-ı Veli (Hazreti Pir) ve Kastamonu Evliyaları Haftasına ilişkin gündemdışı konuşması

2.- Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün'ün, Türkçenin yeniden devlet dili oluşunun 729 uncu yılına, Karaman Türk Dil Bayramı ve Yunus Emre'yi anma etkinliklerine ilişkin gündemdışı konuşması

3.- Eskişehir Milletvekili Mehmet Ali Arıkan'ın, Yunus Emre'yi Anma Haftasına ilişkin gündemdışı konuşması

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- İsveç Parlamentosu Başkanı Björn von Sydow'un davetlisi olarak İsveç'e resmî ziyarette bulunacak olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın beraberindeki Parlamento heyetini oluşturmak üzere gruplarınca isimleri bildirilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1042)

2.- Çanakkale Milletvekili İbrahim Köşdere hakkında tanzim edilen soruşturma dosyasının geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1043)

V.- ÖNERİLER

A) SİYASÎ PARTİ GRUP ÖNERİLERİ

1.- Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin CHP Grup önerisi

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)

3.- Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1133, 1/1074) (S. Sayısı: 1099)

VII.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, meslek kuruluşlarının seçimlerine müdahale iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/13122)

2.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Lara Kent Parkının tahsisine yönelik iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/13139)

3.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın, bir beldenin asfalt ve kanalizasyon ihtiyacına ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/13146)

4.- Şanlıurfa Milletvekili Turan TÜYSÜZ'ün, İstanbul-Beykoz'da özel orman alanındaki yapılaşmaya ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/13161)

5.- Ankara Milletvekili Mehmet TOMANBAY'ın, spor uzmanı olarak alınan personele ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/13169)

6.- Bursa Milletvekili Faruk ANBARCIOĞLU'nun, Kayak Millî Takımına seçilen sporculara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/13171)

7.- İzmir Milletvekili Serpil YILDIZ'ın, Batman Belediye Başkanının Roj TV'de bir programa katılmasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/13193)

8.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya'ya yeni bir devlet hastanesi yapılmasına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/13243)

9.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Başbakanlık merkez binasında yapılan tadilatlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/13285)

10.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Merkez Bankası Başkanı atama kararnamesine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/13352)

11.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, basında çıkan Ankara'da köpek katliamı haberlerine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/13353)

12.- Kırşehir Milletvekili Hüseyin BAYINDIR'ın, bazı kurumlardaki teknik personelin özlük haklarının farklılığına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/13431)

13.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, adlî yardım uygulamasındaki ödenek yetersizliğine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/13436)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak sekiz oturum yaptı.

 

Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün, Dünya Veteriner Hekimler Günü münasebetiyle, veteriner hekimlerin sorunlarına ve yapılması gerekenlere,

Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır, Dünya Basın Özgürlüğü Gününe,

Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek, TRT 3 ve TRT Int yayınlarının Digiturk yayın platformundan kaldırılmasının olumsuz etkilerine ve alınması gereken tedbirlere,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

 

Zonguldak Milletvekili Harun Akın ve 31 milletvekilinin, Zonguldak, Bartın, Karabük İllerinin ekonomik ve sosyal sorunlarının (10/361),

Düzce Milletvekili Yaşar Yakış ve 25 milletvekilinin, fındık üretimi, satışı ve tüketimindeki sorunların (10/362),

Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması,

Anavatan Partisi Grubu adına, Grup Başkanvekilleri, Gaziantep Milletvekili Ömer Abuşoğlu ve Malatya Milletvekili Süleyman Sarıbaş'ın, başta, ayrılıkçı terör olmak üzere, terör olaylarının sebepleri, terörle mücadele ve çözüm önerileri konusunda genel görüşme (8/27),

Açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve öngörüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

 

Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığının:

(1/352) esas numaralı İskân Kanunu Tasarısının amaç ve içerik açısından esas komisyon olarak Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm,

(1/1054) esas numaralı Vakıflar Kanunu Tasarısının amaç ve içerik açısından esas komisyon olarak Adalet,

Komisyonunda görüşülmesinin uygun olacağına ilişkin tezkereleri okundu; Başkanlıkça, ilgili komisyonlarca da uygun görülen istemlerin yerine getirildiği bildirildi.

 

Gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 291 inci sırasında yer alan (10/353) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin öngörüşmesinin Genel Kurulun, 3.5.2006 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmediği açıklandı.

 

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:

3 üncü sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden;

1 inci sırasında bulunan, Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/278, 1/1034) (S. Sayısı: 17 ve 17'ye 1 inci Ek),

2 nci sırasında bulunan, Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair 604 Sayılı (1/277) (S. Sayısı: 1079),

4 üncü sırasında bulunan, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin (1/1030) (S. Sayısı: 904),

6 ncı sırasında bulunan, Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair (1/1098) (S. Sayısı: 1122),

7 nci sırasında bulunan, Türkiye İstatistik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair (1/1184) (S. Sayısı: 1142),

8 inci sırasında bulunan, Türkiye Hükümeti ile Avrupa Uzay Ajansı Arasında Dış Uzayın Barışçıl Amaçlarla İncelenmesi ve Kullanılması Konusunda İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair (1/956) (S. Sayısı: 908),

Kanun Hükmünde Kararname ve Kanun Tasarılarının görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından;

Ertelendi.

 

5 inci sırasında bulunan, Çankırı Milletvekili Tevfik Akbak'ın; Karayolları Trafik Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin (2/731) (S. Sayısı: 1137), görüşmeleri tamamlanarak, kabul edilip kanunlaştığı açıklandı.

 

9 uncu sırasında bulunan, Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/1133, 1/1074) (S. Sayısı: 1099), tümü üzerindeki görüşmeler tamamlandı; maddelerine geçilmesi için yapılan oylamalarda karar yetersayısı bulunmadığı anlaşıldığından;

4 Mayıs 2006 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime 22.00'de son verildi.

 

 

 

 

Nevzat Pakdil

 

 

Başkanvekili

 

 

 

 

Harun Tüfekci

 

Ahmet Küçük

Konya

 

Çanakkale

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

 

 

 

Türkân Miçooğulları

 

 

İzmir

 

 

Kâtip Üye

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

No: 134

II.- GELEN KÂĞITLAR

4 Mayıs 2006 Perşembe

Raporlar

1.- Müteaddit Defalar Değiştirilmiş Bulunan 13 Aralık 1960 Tarihli Eurocontrol Hava Seyrüsefer Güvenliği İçin İşbirliği Uluslararası Sözleşmesi Birleştirme Protokolü Konusundaki Diplomatik Konferansın Son Senedinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Avrupa Birliği Uyum ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/1117) (S. Sayısı: 1148) (Dağıtma Tarihi: 4.5.2006) (GÜNDEME)

2.- Avrupa Topluluğunun, Müteaddit Defalar Değiştirilmiş ve 27 Haziran 1997 Tarihli Protokol ile Birleştirilmiş Bulunan 13 Aralık 1960 tarihli Eurocontrol Hava Seyrüsefer Güvenliği İçin İşbirliği Uluslararası Sözleşmesine Katılmasına Dair Protokol Hakkındaki Diplomatik Konferansın Son Senedinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Avrupa Birliği Uyum ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/1118) (S. Sayısı: 1149) (Dağıtma Tarihi: 4.5.2006) (GÜNDEME)

3.- Emniyet Teşkilâtı Uçuş Hizmetleri Tazminat Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/437) (S. Sayısı: 1150) (Dağıtma Tarihi: 4.5.2006) (GÜNDEME)

4.- Özel Öğretim Kurumları Kanunu Tasarısı ve Samsun Milletvekili Cemal Yılmaz Demir'in; Özel Öğretim Kurumları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/1183, 2/743) (S. Sayısı: 1151) (Dağıtma Tarihi: 4.5.2006) (GÜNDEME)

Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri

1. - İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK'in, işgal edilen bazı Hazine ve orman arazilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13125)

2. - Malatya Milletvekili Muharrem KILIÇ'ın, kapatılacağı iddia edilen Tekel başmüdürlüklerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13127)

3. - İzmir Milletvekili Canan ARITMAN'ın, Hamas Liderinin Türkiye ziyaretine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13128)

4. - İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, Suriye sınırındaki mayınlı arazilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13129)

5. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Suriye ve Irak sınırlarındaki mayınlı arazilerin temizlenmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13130)

6. - İstanbul Milletvekili Mehmet Ali ÖZPOLAT'ın, İstanbul'daki bir ulaşım projesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13131)

7. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, bir danışmanı hakkındaki çeşitli iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13132)

8. - Mersin Milletvekili Şefik ZENGİN'in, Ankara'da sokak hayvanlarının katledildiği iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13133)

9. - Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, memurlara yönelik bazı düzenleme çalışmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13134)

10. - Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, istihdama ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13135)

11. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, AR-GE harcamalarına ve verilen patentlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13136)

12. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, mayınlı arazilerin yabancı firmalara kiralanacağı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13141)

13. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Japonya ile imzalanan bir anlaşmaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13142)

14. - İstanbul Milletvekili Mehmet SEVİGEN'in, İstanbul Yüzme İhtisas Kulübü binasına ve tarihi bir okulun onarımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13144)

15. - Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın, bir karayolu güzergahında bölünmüş yol yapımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13147)

16. - Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın, bir beldenin su taşkınlarından korunmasına yönelik projeye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13148)

17. - İstanbul Milletvekili Ahmet Güryüz KETENCİ'nin, Merkez Bankası Başkanlığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13150)

18. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, üniversite mezunlarının istihdamına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/13157)

19. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, bazı yabancı şirketlerin faaliyetlerinin hukuki durumuna ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/13162)

20. - Denizli Milletvekili V. Haşim ORAL'ın, Büyük Ortadoğu Projesi ile ilgili açıklamalarına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/13163)

21. - İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in, KKTC'nin Avrupa Birliğinin hazırladığı Doğrudan Ticaret Tüzüğüne karşı tutumuna ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/13164)

22. - İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in, Uluslararası Ceza Divanı Statüsüne taraf olunmasına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/13165)

23. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, bir NATO operasyonunun kapsamının genişletilmesine ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/13166)

24. - Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün, esnaf ve çiftçilere verilen kredilere ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/13172)

25. - Mersin Milletvekili Mustafa ÖZYÜREK'in, Avrupa Birliği üyelik sürecine ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/13173)

26. - Antalya Milletvekili Atila EMEK'in, Dim Barajına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/13178)

27. - Eskişehir Milletvekili Mehmet Vedat YÜCESAN'ın, LPG rafineri satış fiyatındaki indirimin tüketiciye yansımamasına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/13179)

28. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, bir tahkim davasında Türkiye'nin temsiline ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/13180)

29.                  - Kastamonu Milletvekili Mehmet YILDIRIM'ın, Ilgaz ve Küre dağlarında petrol araştırması yapılmasına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/13181)

30. - Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın, bir beldedeki arazi sulama çalışmalarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/13182)

31. - Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın, bir beldedeki enerji nakil hatlarının yenilenmesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/13183)

32. - Tokat Milletvekili Feramus ŞAHİN'in, Musullu Göleti ve sulama projesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/13184)

33. - Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, il encümeni üyelerinin seçimine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13188)

34. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, bir işadamı hakkındaki iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13189)

35. - Trabzon Milletvekili M. Akif HAMZAÇEBİ'nin, İstiklal Caddesinin yenilenmesi çalışmalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13191)

36. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, eğitim için yurt dışına gönderilen Emniyet Genel Müdürlüğü personeline ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13194)

37. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Kilis'te iki şahsın öldürülmesi olayına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13195)

38. - Trabzon Milletvekili M. Akif HAMZAÇEBİ'nin, İstanbul'un ulaşım sorununun çözümüne yönelik projelere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13197)

39. - Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın, Burdur-Karamanlı'daki huzurevi inşaatına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13199)

40. - Ankara Milletvekili A. İsmet ÇANAKÇI'nın, Ankara-Keçiören'de bir cadde ve parkın adının değiştirilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13200)

41. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin sorumlu tutulduğu bazı olaylara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13202)

42. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, İstanbul Büyükşehir Belediyesiyle ilgili bir tazmin raporuna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13203)

43. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Eski Başkanı ve bazı personel hakkındaki bir idari soruşturmaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13204)

44. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Oger Telekom'un Türkiye'deki bankalardan kredi temin edip etmediğine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/13209)

45. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Türk Telekom Yönetim Kurulu üyeliğine seçilen bir şahsa ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/13210)

46. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Türk Telekom'un hisse devri öncesi verdiği hizmetlerin bedeline ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/13211)

47. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, bir tahkim davasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/13215)

48. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Düzce Merkez İlçe Kongresinde yaptığı konuşmaya ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13220)

49. - İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK'in, İstanbul'daki bir mahallenin okul ihtiyacına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13222)

50. - Denizli Milletvekili Mehmet YÜKSEKTEPE'nin, bazı YÖK üyelerinin atanma yeterliliklerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13223)

51. - Samsun Milletvekili Musa UZUNKAYA'nın, AB'de yükseköğretim yönetimine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13224)

52. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Konya İlindeki yönetici atamalarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13225)

53. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, bir öğretmenin görev yerinin değiştirilmesine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13226)

54. - Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, İstanbul Büyükşehir Belediyesine ait bir arazinin tahsisine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13228)

55. - Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, İstanbul'daki bir ilköğretim okulunun yöneticileri hakkındaki iddialara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13229)

56. - Zonguldak Milletvekili Harun AKIN'ın, Bartın'da öğrencilerden para toplanmasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13231)

57. - Sinop Milletvekili Engin ALTAY'ın, özel öğretim kurumlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13234)

58. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, yabancı doktor çalıştırılmasına ve YÖK'ün denklik sınavına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13237)

59. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, SSK depolarında kalan ilaçlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13238)

60. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, sigortalıların özel hastanelerden aldıkları sağlık hizmetlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13239)

61. - İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK'in, İstanbul-Kartal-Samandıra Beldesindeki sağlık hizmetlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13240)

62. - İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK'in, İstanbul-Şile-Ağva Beldesindeki sağlık hizmetlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13241)

63. - İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in, Irak'tan radyasyonlu hurda ithal edilmesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13242)

64. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, sigortalıların özel hastanelerden sağlık hizmeti almalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13244)

65. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Maliye Bakanının kızı hakkındaki bir iddianın soruşturulmasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13247)

66.                  - Afyonkarahisar Milletvekili Halil ÜNLÜTEPE'nin, Dinar Devlet Hastanesinin uzman doktor ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13248)

67. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'ın doktor ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13250)

68.                  - Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır'da meydana gelen uçak kazası dolayısıyla ödenen tazminatlara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13260)

69.                  - Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, THY uçuş ekiplerinin iniş kurallarına riayetine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13261)

70.                  - Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır'da meydana gelen uçak kazasında ölenlerin ailelerine ödenen tazminatlara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13262)

71.                  - Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır'da meydana gelen uçak kazası sırasındaki hava durumuna ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13263)

72.                  - Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır'daki uçak kazasına ve havaalanının uçuş güvenliğine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13264)

73.                  - Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır'a yeni bir havaalanı yapılıp yapılmayacağına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13265)

74.                  - Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, THY'nin uçuş ekiplerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13266)

75.                  - Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, THY uçuş ekiplerinin eğitimine ve havaalanlarındaki teknolojik donanıma ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13267)

76.                  - Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, havaalanlarının modernizasyonuna ve hava trafik kontrollerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13268)

77.                  - Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır'da düşen uçağın yolcu bilgilerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13269)

78.                  - Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır'da meydana gelen uçak kazası dolayısıyla ödenen tazminatlara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13270)

79.                  - Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır'da düşen uçakla ilgili adli soruşturmaya ve kazayla ilgili bir iddiaya ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13271)

80.                  - Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır'da düşen uçağın pilotlarının sağlık raporlarına ve karakutu bilgilerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13272)

81. - Samsun Milletvekili İlyas Sezai ÖNDER'in, Samsun-Yakakent'te sahil yolunda yapılan mahmuzlara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13273)

82. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, TCDD 5. Bölge Müdürlüğünde çalışanların vergi iadesine konu harcama belgelerinin denetimine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13274)

 

 

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

4 Mayıs 2006 Perşembe

BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 98 inci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.

Konuşma süreleri 5'er dakikadır. Hükümet bu konuşmalara cevap verebilir. Hükümetin konuşma süresi 20 dakikadır.

Gündemdışı ilk söz, 5 Mayıs Şeyh Şaban-ı Veli Hazretleri ve Kastamonu Evliyalarını Anma Haftası münasebetiyle söz isteyen, Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım'a aittir.

Sayın Yıldırım, buyurun efendim.

Sayın hatiplerin konuşma sürelerine azamî itina göstermelerini istirham ediyorum.

 IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım'ın, Şeyh Şaban-ı Veli (Hazreti Pir) ve Kastamonu Evliyaları Haftasına ilişkin gündemdışı konuşması

MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; televizyonları başında bizi izleyen sevgili vatandaşlarım ve değerli Kastamonulular; şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına bu kürsüye çok çıktım. Sarımsak ithalatına karşı Kastamonu-Taşköprü sarımsağının mücadelesini vermek üzere, elimde sarımsak demetiyle karşınıza geldim. Bu konuda, Sayın Murat Başesgioğlu'na ve Sayın Kürşad Tüzmen'e ve Çin sarımsak ithalatının haksız rekabetine karşı çiftçimizin verdiği mücadelede ve bize verdiği katkılardan dolayı teşekkür ediyorum.

Bu kürsüye elimde pancarla çıktım; şekerpancarı çiftçisinin ve şeker işçisinin sorununu Türkiye'nin gündemine taşımaya çalıştım.

Bakın, 6 Mayıs tarihinde, Türkiye'nin her yerinde olduğu gibi Kastamonu'da da "Kastamonu şekerpancarına ve şeker fabrikasına sahip çıktık" diyerek pancar çiftçisi, şeker işçisi, esnaf yürüyüş yaparak mücadele vermeye çağırıyor. Pancar yoksa tarım yok, hayvancılık yok, çiftçi, işçi, esnaf, nakliyeci yok, şeker fabrikası yoksa Kastamonu yok. Şeker-İş bunu söylüyor, ziraat odası bunu diyor, Türk-İş temsilcisi bunu diyor, ticaret odası bunu diyor, KESOB bunu diyor, esnaf kefalet kooperatifi, TAŞIKO, şoförler ve otomobilciler odası, muhtarlar derneği bunu söylüyor.

Değerli arkadaşlar, pirinçle karşınıza geldik. Çiftçimizin sorunu, Kastamonu-Tosyamızın sorunu, Bafra'nın sorunu, Türkiye'nin üretim sorununu anlatmaya çalıştık. Şapka devrimini, millî mücadeleye destek veren ilk kadın mitingini anlatmaya çalıştım. Kastamonulu olan büyük yazar Rıfat Ilgaz hocayı burada gündemdışı anlatmaya çalıştım. Kısaca, Kastamonu'yu ve Kastamonu'nun farklılıklarını sizlere anlatmak için karşınıza çıktım.

Her yıl mayıs ayının ilk haftasında kutlanan ve 15 incisini düzenlediğimiz Şeyh Şaban-ı Veli (Hazreti Pir) ve Kastamonu Evliyaları Haftası hakkında da gündemdışı söz aldım. Önce söz taleplerim olmasına rağmen, kısmet bugüneymiş; Allahıma şükrediyorum; Sayın Başkan Nevzat Pakdil'e de teşekkürlerimi sunuyorum.

Kastamonu, yalnızca ürettiği Taşköprü sarımsağı, Tosya pirinci, şekerpancarı, doğası, doğal güzellikleri, tarihi ve kültürüyle, millî mücadelede gösterdiği fedakârlıklarla, Türk kadınının değişmez sembolü Şerife Bacısıyla değil, yetiştirdiği aydınlarıyla, devlet adamlarıyla, profesörleriyle, ilim ve bilim adamlarıyla, Medine'nin Komutanı Fahrettin Paşasıyla, Dersim isyanını bastıran Abdullah Paşasıyla, PKK lideri Öcalan'ın Suriye'den çıkmasına vesile olan Kara Kuvvetleri Komutanı Atilla Ateş Paşasıyla, Rıfat Ilgaz'ıyla, Taşköprülüzade'siyle, Abdulhalim Efendisiyle, Benli Sultanıyla, Hayrettin Hızır'ı, Hayreddin Ehvad'ı ve adını burada saymaya zamanımın yetmeyeceği kadar evliyalarıyla tanınan önemli bir eğitim, kültür ve turizm kentidir.

Türklerin Anadolu'ya girdiğinden bu yana Anadolu'nun çeşitli yerlerinde ilim ve kültür yaymak için yetişen, Batı ortaçağ karanlığında boğuşurken Anadolu'nun aydınlanması için çalışan Şeyh Edebali, Mevlana Celaleddini Rumî, Hacı Bektaş Veli, Hacı Bayram, Hayreddin Tokadî Hazretleri, Şeyh Şaban-ı Veli Hazretleri ve Kastamonu evliyaları, üzerinde durulması, konuşulması ve düşündürmesi gereken büyük zatlardır.

Şeyh Şaban-ı Veli Hazretleri Allah'ın dostu ve insanlığın dostudur. Halvetî Dergâhının, diğer bir deyişle üniversitenin ordinaryüs profesörüdür. Taşköprü-Çakırçayı Köyü Cimdar Mahallesinde 1471 yılında dünyaya gelmiştir. Annesi ve babasının erken yaşta ölümüyle hayırsever bir Taşköprü kadını tarafından önce Taşköprü, sonra Kastamonu'da yetiştirilip, tahsili için İstanbul'a gönderilmiştir. İstanbul'da dokuz yıl boyunca gerekli eğitimi tamamlayarak, hocaları tarafından… İlim yayma izni almış, hocalarından aldığı öğretimi yaymak için Kastamonu'ya dönerken, Bolu'da önceden adını sık duyduğu Şeyh Hayreddin Tokadî Hazretlerini ziyaret etmiş ve onun yanında oniki yıl gibi uzun bir süre kalarak asıl olgunluğuna burada erişmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Yıldırım, Kastamonu'nun bütün ürünlerini, şahsiyetlerini falan anlatırken, vakit kalmadı. 2 dakikalık süre içinde tamamlarsın ümit ederim.

MEHMET YILDIRIM (Devamla) - Bitiriyorum.

BAŞKAN - Lütfen, istirham edeyim.

Buyurun, 2 dakika süre size.

MEHMET YILDIRIM (Devamla) - Hayreddin Tokadî Hazretlerinden oniki yıl ders almış ve Kastamonu'ya gelmiştir ve Kastamonu'da da yaklaşık olarak elli yıl civarında eğitim vermiş ve 360 öğrenci yetiştirmiştir. Mısır'dan Makedonya'ya, Üsküp'e kadar, Hicaz'a kadar, Türkiye'nin ve Osmanlı İmparatorluğunun bulunduğu her yerde üniversite dergâhları dediğimiz, Anadolu'nun aydınlanmasında ve Türklüğün yayılmasında büyük katkılar vermiştir.

Burada sözlerimi daha fazla uzatmak istemiyorum; yalnız, şunu söylemek istiyorum: Şeyh Şaban-ı Veli Hazretleri bir insanlığın dostudur, Allah'ın dostudur. Bütün hepinizi, Şeyh Şaban-ı Veliyi Anma Haftasına, Kastamonu'ya davet ediyorum ve Şeyh Şaban-ı Veli Hazretlerinin sözleriyle de sözlerimi bitirmek istiyorum: "Gelişiniz güle güle, gidişiniz güle güle, her işiniz güle güle olsun." "Ne mutlu Türküm diyene" ve ayrıca da bir ilavem var; bütün Türkiye'yi ve bütün milletvekili arkadaşlarımı, şu anda Filistin'de insanları aç bırakan dünyanın ambargosuna karşı yardıma çağırıyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Yıldırım, teşekkür ederim.

Gündemdışı ikinci söz, Türk Dil Bayramı ve Yunus Emre'yi anma etkinlikleriyle ilgili söz isteyen, Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün'e aittir.

Sayın Akgün, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

2.- Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün'ün, Türkçenin yeniden devlet dili oluşunun 729 uncu yılına, Karaman Türk Dil Bayramı ve Yunus Emre'yi anma etkinliklerine ilişkin gündemdışı konuşması

MEVLÜT AKGÜN (Karaman) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkçe'nin yeniden devlet dili oluşunun 729 uncu yılı ve Karaman Türk Dil Bayramı törenleriyle ilgili olarak gündemdışı söz almış bulunmaktayım; Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

İnsanlar arasında duygu, düşünce ve istekleri anlatma aracı olan dil, insana ait her türlü ürünün taşıyıcısıdır. Dil, nesiller arasında köprüdür. Dil, milletlerin kalbi, ruhu ve hayat damarıdır. Tarih boyunca dilini muhafaza eden milletler ayakta kalmış; ancak, dili yok edilen milletler ise varlığını, istiklalini, hürriyetini ve şahsiyetini kaybetmişlerdir. Yahya Kemal Beyatlı'nın "bu dil, ağzımda anamın ak sütüdür" dediği, Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın "Türkçem benim ses bayrağım" diyerek övdüğü güzel Türkçemiz, Türk olarak bizim millî kimliğimizdir. Bugün 250 000 000'u aşan insanın konuştuğu ve büyük Türk coğrafyasına egemen olan Türkçemiz, dünyanın en büyük ve zengin dilleri arasındadır. Dünyanın… Bize yüzyıllar öncesinden aksettirilen Türk dilinin, anlam olarak çok zengin bir dil olduğunu misallerle bizlere gösteren türkülerimiz, atasözlerimiz, şiirlerimiz vardır. Kelimeler sözlükten dışarıya çıktıkça, dilimizin ucunda horon olur, halay çeker; gönlümüzde şarkı olur, şiir olur, türkü olur; mantığımızda düşünce olur, feraset olur, akıl olur; kulaklarımızda hoş bir seda olur; kalemimizin ucunda roman olur, masal olur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anadolu'da Türk birliği ve dil birliğinin tehlikeye düştüğü bir ortamda, bundan tam yediyüzyirmidokuz yıl önce, Karamanoğlu Mehmet Bey, yayımladığı ünlü fermanında "bugünden sonra hiç kimse, sarayda, divanda, meclislerde ve seyranda Türk dilinden başka dil kullanmaya" demek suretiyle, dil birliğinin sağlanmasına ve Türkçenin Anadolu topraklarında köklü bir çınar haline gelmesine yüzyıllar öncesinden vurgu yapmıştır.

Tarih boyunca yaşadığı buhranlı dönemlerinde milletimiz, Yunusları, Karacaoğlanları, Ahi Evranları ve Hacı Bektaş Velileriyle, Türk Milletinin bekası için, gönülleri yeniden imar ve inşa etmiş, nice değerler çıkarmıştır. Bu kutlu ve şanlı insanlar, hayatın bütün alanlarından tecrit edilen Türk dili ve kültürünü yeniden hayata döndürüp gelecek nesillere armağan etmişlerdir.

Karamanoğlu Mehmet Bey'in Türkçeyi yeniden devlet dili olarak ilan ettiği 13 Mayıs haftası, her yıl, uluslararası düzeyde, Türk Dil Bayramı törenleri olarak kutlanmaktadır. Bu yılki törenlerimizde, Türkçenin, coğrafyaları birleştiren kimliği konusunda, dünyaca tanınmış Türkologların katıldığı bir etkinlik yapılmaktadır. Yine, Türkçe topluluğu bulunan 17 üniversitenin öğrencilerinin bir araya geleceği bir buluşma gerçekleştirilecektir. Yine, her yıl olduğu gibi, Türkçeyi, doğru, güzel ve etkin kullanan şair, yazar, gazeteci, sanatçı, radyo ve televizyon kanalı ve siyasetçilere Türk dili ödülleri verilecektir. Ayrıca, Yunus Emre'nin çağları aşan sevgi ve hoşgörüsü ve şiirleri, Karaman'da gerçekleştirilecek olan iki toplantıda dile getirilecektir. Bu törenlere Türk dünyasından temsilciler ve topluluklar da katılmaktadır. Siz değerli milletvekili arkadaşlarımı, Türkçenin saygın duruşuna katılmak üzere, Karaman'daki törenlere davet ediyorum.

Türkçenin devlet dili oluşunda büyük emeği geçen Karamanoğlu Mehmet Bey adına Karaman'da kurmak istediğimiz üniversitemiz, Hükümetimizin 2006 yılında kurmayı planladığı 10 üniversite arasında yer almakta olup, dikkatlice ve heyecanla bu tasarının bir an önce Meclisimize gelmesini bekliyoruz. Ayrıca, Türkçenin evrensel mesajını Karaman'dan duyuracak olan Türk dili fakültesi kararı, yaklaşık üç yıldır YÖK'te beklemekte olup, bu kararın da YÖK Genel Kurulu tarafından bir an önce çıkarılmasını bekliyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Büyük Önder Atatürk de cumhuriyetle birlikte giriştiği büyük devrimlerle Türk Milletini kendi kültür temellerinden haberdar kılmış ve kurduğu kurumlarla milletine büyük ufuklar kazandırmıştır.

Tarihin her döneminde milletlerin dil yoluyla çökertildiğini hiçbir zaman unutmamalıyız. Ne yazık ki, bu tehlike bugün de kapımızda durmaktadır. Çocuklarımızın adlarından dinlediğimiz müziğe, ticaret isim ve tabelalarından ekrandaki sunuşlar ve programlara baktığımız zaman, Türkçedeki kirlenme ve yozlaşmayı açıkça görmekteyiz. Üniversite bitiren gençlerimizin bile dağarcığındaki kelime azlığı bizleri ziyadesiyle üzmektedir. Hele, Türkiye'de birkısım okullarımızda eğitim dilinin İngilizce olması…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Akgün, lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

MEVLÜT AKGÜN (Devamla) - …eğitim dilinin yabancı dile kaydırılması, Türkçeye ve Türk Milletine saygısızlıktır diye düşünüyorum. Zira, dil olmazsa kültür olmaz, kültür olmazsa kimlik olmaz.

Türkçe'nin korunması, geliştirilmesi, güzel ve etkin kullanılması için, başta okul çağındaki kuşaklarımız olmak üzere, iletişim aracı olarak Türk dilini kullanmakta olan herkesin doğru ve güzel Türkçe öğrenebilmesi için bütün imkânlarımızı seferber etmek durumundayız. Bu anlamda özendirici politikalar izlemeliyiz. Dil konusundaki hassasiyet, bir millî politika haline gelmek durumundadır.

Bizlere düşen en büyük görev, atalarımızın yıllar önce yaptığı gibi, Türkçemizin korunması ve gelecek kuşaklara doğru aktarılmasına önderlik etmek olmalıdır.

Bu duygularla, Türkçeye emeği geçenleri rahmet ve minnetle anıyor, bütün Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, malumlarınız olduğu üzere, tanınmış, şöhretli ve dünyada güzel izler bırakmış olan insanlara bütün herkes sahip çıkıyor; şehirlerimiz de, bu anlamda, dilimizin ustası, gönüllerimizin ozanı Yunus Emre'ye sahip çıkıyorlar.

Yunus Emre'yi anma kadirşinaslığını gösteren ikinci arkadaşımız Eskişehir Milletvekilimiz Sayın Mehmet Ali Arıkan.

Sayın Arıkan, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

3.- Eskişehir Milletvekili Mehmet Ali Arıkan'ın, Yunus Emre'yi Anma Haftasına ilişkin gündemdışı konuşması

 MEHMET ALİ ARIKAN (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; büyük Türk düşünürü Yunus Emre'yi Anma Haftası dolayısıyla söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Türk halk şairlerinin tartışılmaz öncüsü olan ve Türkün İslama bakışını, Türk dilini tüm sadelik ve güzelliğiyle ortaya koyan Yunus Emre, sevgiyi felsefe haline getirmiş örnek bir insandır. Yaklaşık yediyüz yıldır Türk Milleti tarafından dilden dile aktarılmış, türkü ve ilahilere söz olmuş, yer yer atasözü misali dilden dile dolaşmış mısralarıyla Türk kültürü ve medeniyetinin oluşumuna katkı sağlamış bir gönül adamıdır.

Bazı kaynaklarda Anadolu'ya gelen Türk boylarından birine bağlı… 1238 dolaylarında doğduğu, 1320 yıllarında Eskişehir'de öldüğü yolunda rivayetler mevcuttur. Batı Anadolu'nun birkaç yöresinde "Yunus Emre" adını taşıyan ve onunla ilgili görüldüğünden "makam" adı verilen yerler vardır.

"Bir garip öldü diyeler/ Üç günden sonra duyalar/ Soğuk su ile yuyalar/Şöyle garip bencileyin" diyen Yunus, belki de doğduğu ve yaşadığı topraklardan çok uzaklarda bu dünyadan göçüp gittiğini anlatmak istemektedir. Bazı belgeler, asıl mezarının Sarıköy'de olduğuna işaret etmektedir. Nitekim, 1970'li yılların başında, Sarıköy'deki mezarın Yunus'a ait olduğuna kesin gözüyle bakılarak, bu köye Yunus Emre adı verildi ve oradaki bir bahçe içine anıt dikildi.

Halktan biri olan Yunus Emre, halkın değer, duygu ve düşüncelerini dile getirişi itibariyle, tarihimizin en halkla barışık aydınlarından biri olma özelliğine sahiptir.

Mısralarında didaktik ahlak telkinlerinde bulunan Yunus Emre, gönül kırmamak konusuna ayrı bir önem verir ve üstün bir değer olarak şiirlerinde bu konuyu özenle işler.

Bu arada, Yunus Emre'yi öne çıkaran bir başka önemli özelliği de, şiirlerinde işlediği konuları ve telkinleri bizzat kendi hayatında uygulamasıdır. "Din tamam olunca doğar muhabbet" diyen Yunus, İslamın sabır, kanaat, hoşgörürlük, cömertlik, iyilik gibi fazilet değerlerini benimsemeyi telkin eder.

Yunus'un sanat anlayışı, dinî ve millî değerleri bağdaştırdığı mısralarında kendini gösterir. Gerçekten de, 11, 12 ve 13 üncü Asırlarda, Türkistan ve Anadolu Türkleri arasında çok yayılan tasavvufun Türk şairleri arasında iki büyük sözcüsü vardır; Türkistan'da Ahmet Yesevî, Anadolu'da Yunus Emre.

Yunus Emre'nin anlayışında dervişlik, olgunluktur, aşktır, nefsini yenmek, iradeyi eritmektir; kavgaya, nifaka, gösterişe, riyaya, düşmanlığa, şekilciliğe karşı çıkmaktır.

Aynı zamanda, bütün insanlığa hitap eden büyük şairlerdendir; bu anlamda, Mevlana'nın bir benzeridir.

Yunus'un, insan sevgisini ilahî sevgiyle nasıl bağdaştırdığını gösteren en çarpıcı mısralarından biri "yaratılanı hoş gör, Yaradan'dan Ötürü"dür. Yunus Emre'ye göre, insanlar, din, mezhep, ırk, millet, mevki, sınıf farkı gözetilmeksizin sevilmeyi hak etmektedir. Mademki, insanoğlu, ruh yönüyle Allah'tan gelmektedir; öyleyse, insanlar, hiçbir şekilde birbirinden bu anlamda ayrılamazlar.

Nitekim, 1991 yılı UNESCO tarafından sevgi yılı ilan edilerek, Birleşmiş Milletler binasına Yunus'un söylemi olan "sevelim, sevilelim" tabelası asılmıştır.

Yaşadığı çağın gerçekleri göz önüne alındığında Yunus'un bir başka önemli tarafı ortaya çıkar. Yunus Emre, hükümetsizlik içinde çalkalanan ve Moğol istilasıyla mahvolan Anadolu topraklarında ortaya çıkan yıkıcı cereyanların hiçbirine kapılmadığı gibi, bu akımların Türklerin bütünlüğüne zarar vermesi tehlikesi karşısında da engelleyici bir rol almıştır. Bu bakımdan, Yunus Emre, hem Türk şiirinin kurucusu hem de millî birliğin önemli tutkallarındandır.

Yunus Emre, kelimenin tam anlamıyla, millî bir sanatçıdır, tıpkı Nasreddin Hoca, Köroğlu, Dadaloğlu ve Karacaoğlan gibi.

Yunus Emre'nin şiirlerinde en fazla işlenmiş temalar, ilahî aşk, din, ahlak, gurbet, tabiat, ölüm ve faniliktir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Arıkan, verdiğim süre içerisinde konuşmanızı tamamlayacağınızı ümit ediyorum.

Buyurun.

MEHMET ALİ ARIKAN (Devamla) - Hemen bitiyor Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Bu büyük Türk düşünürü, Hak âşığı ve halk şairi Yunus Emre'nin

"Gelin tanış olalım/İşi kolay kılalım/Sevelim sevilelim/Dünya kimseye kalmaz" sözleriyle, 6 Mayıs 2006 Cumartesi günü saat 10.00'da, benim de yörem olan Eskişehir İli Mihalıççık İlçesi Yunus Emre beldemizde yapılacak anma törenlerine halkımızı davet eder; bu duygu ve düşüncelerimle, Yüce Türk Milletini ve sizleri saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkanım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Saygıdeğer arkadaşlarım "Elif okuduk ötürü/Pazar eyledik götürü/Yaratılmışı hoş gördük/Yaradan'dan ötürü" deyişiyle, çağlar öncesinden, Türk Milletinin evrensel mesajını bütün dünyaya ilan eden Yunus Emre'yi rahmetle, minnetle anıyor ve bu vesileyle, Yunus Emre'nin hatırlanmasına vesile olan Karaman İlimize, Eskişehir İlimize ve iki saygıdeğer milletvekilimize de teşekkürlerimi ve şükranlarımı sunuyorum.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutup, bilgilerinize sunacağım.

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- İsveç Parlamentosu Başkanı Björn von Sydow'un davetlisi olarak İsveç'e resmî ziyarette bulunacak olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın beraberindeki Parlamento heyetini oluşturmak üzere gruplarınca isimleri bildirilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1042)

  2 Mayıs 2006

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın, İsveç Parlamentosu Başkanı Björn von Sydow'un davetine icabetle, beraberinde bir Parlamento heyetiyle, İsveç'e resmî ziyarette bulunması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi uyarınca Genel Kurulun 20 Nisan 2006 tarihindeki 91 inci Birleşimde kabul edilmiştir.

Anılan Kanunun 2 nci maddesi uyarınca, Heyetimizi oluşturmak üzere siyasî parti gruplarınca bildirilen isimler Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

    Bülent Arınç

           Türkiye Büyük Millet Meclisi

            Başkanı

Adı ve Soyadı            Seçim Çevresi

Ahmet Ersin                                İzmir

Ali Osman Başkurt                                Malatya

İbrahim Hakkı Birlik                                Şırnak

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Başbakanlığın bir tezkeresi vardır; okutuyorum:

2.- Çanakkale Milletvekili İbrahim Köşdere hakkında tanzim edilen soruşturma dosyasının geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1043)

25 Nisan 2006

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi:               a) 05/07/2005 tarihli ve B.02.0.PPG.0.12.-310/9280 sayılı yazımız,

b) Adalet Bakanlığının 20/04/2006 tarihli ve B.03.0.CİG.0.00.00.03-1-128-14-2005/16731 sayılı yazısı.

Kaçak su hattı çekmek suretiyle hırsızlık suçunu işlediği iddia olunan Çanakkale Milletvekili İbrahim Köşdere hakkında tanzim edilen ve ilgi (a) yazı ile Başkanlığınıza gönderilen soruşturma dosyasının iadesi ile ilgili Adalet Bakanlığından alınan ilgi (b) yazı sureti ve ekleri ilişikte gönderilmiştir.

Gereğini arz ederim.

Recep Tayyip Erdoğan

         Başbakan

BAŞKAN - Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyonda bulunan dosya Hükümete geri verilmiştir.

Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun, İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.

V.- ÖNERİLER

A) SİYASÎ PARTİ GRUP ÖNERİLERİ

1.- Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin CHP Grup önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu; 04.05.2006 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisini, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

Saygılarımla.

       Haluk Koç

            Samsun

                Grup Başkanvekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 74 üncü sırasında yer alan 417 sıra sayısının bu kısmın 6 ncı sırasına alınması önerilmiştir.

BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisi lehinde, Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı ve İzmir Milletvekili Türkân Miçooğulları'nın söz talepleri vardır.

İlk söz Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı'ya aittir.

Saygıdeğer arkadaşlarım, bu süreden itibaren, bütün hatip arkadaşlarımıza, sürelerini tamamlamayı geçirdikleri takdirde, sadece, 1 dakika, teşekkür için söz uzatacağım.

Onu bilgilerinize arz ederim.

Buyurun Sayın Gazalcı.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Sayın Başkan, sevgili milletvekili arkadaşlarım; 2003 tarihinde, 97 milletvekili arkadaşımla birlikte, Türkiye Büyük Millet Meclisine, her 17 Nisanın, tatil olmadan, eğitim bayramı olarak kutlanması için bir yasa önergesi verdik; 2004 yılında, sizin oylarınızla, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine girdi. Şimdi, yeni bir nisan ayındayız...

ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum) - Mustafa Bey, mayıstayız şu an.

MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - ...ve sizin oylarınızla, öncelikle bu yasa önerisinin Meclis gündeminde ön sıraya alınmasını diliyoruz.

Değerli arkadaşlarım, zaten, 17 Nisanlarda, nisan ayından mayısın sonuna kadar, 17 Nisanlar, bir bayram havasıyla, çeşitli kuruluşlarda, okullarda, üniversitelerde kutlanmaktadır; fiilî bir durum olarak bayram vardır; adına ister bayram diyelim ister eğitim günü diyelim.

Eğitimin önemi konusunda söz söylemeye gerek yok. Bir kişinin kişiliğinin oluşmasında, bir ülkenin her alanda gelişmesinde eğitim temeldir ve bir ülkenin çağdaşlığı, gelişmişliği, her aşamasındaki eğitimin, uzun süre insanına verilmesiyle sağlanır. O yüzden de, insanlar "eğitim, eğitim, eğitim" derler ve nasıl, öğretmenlerin bir günü varsa, 24 Kasım, 1980'den sonra "öğretmenler günü" olarak kutlanıp, öğretmenin işlevi, mesleğin önemi anlatılıyorsa; insan yaşamını, yaşama alıştırmada, kişiliğini geliştirmede çok büyük rol oynayan eğitimin de bir günü olması gerekir. Yani, adına ister bayram diyelim ister gün, ama, eğitimin önemi, bütün toplumca, bir bayram havasıyla anılmalıdır, kutlanmalıdır.

Değerli arkadaşlar, peki, niçin 17 Nisan? Tamam, eğitimi anladık, eğitimin bir günü, bayramı olsun; ama, niçin 17 Nisan; o da şundan: Türkiye Cumhuriyeti tarihimizin en önemli eserlerinden birisi, 17 Nisan 1940'ta, Türkiye Büyük Millet Meclisinde yasalaştı; o da, Köy Enstitüleri Yasasının kabul edildiği gün.

Değerli arkadaşlar, duygusal değilim. Bütün cumhuriyet tarihimizde, bundan daha büyük, bundan toplumu daha derinden etkileyen, insanı ve toplumu canlandıran, Türkiye'ye özgü ulusal bir buluş, eğitim alanında yoktur en azından. Ben başka alanları da sayıyorum, birkaç büyük eseri varsa cumhuriyetin -tabiî, çok ama- en önemli eğitim hareketi, bu köy enstitüleri hareketidir.

Niçin köy enstitüleri: Bakın, Dünya Eğitim Ansiklopedisinde, İsviçre'deki Eğitim Ansiklopedisinde… Türkiye'de, köy enstitüleri, o ansiklopediye girmiş tek eğitim hareketidir ve bir köy çocuğunun, 3 sınıflı eğitmenden Hasanoğlan'daki yüksek köy enstitüsüne kadar, eğitimin her aşamasından yararlanmasını sağlayan bir sistemdir 17 Nisanda kabul edilen köy enstitüleri hareketi.

Bu yasalaştığı zaman, Türkiye toplumunun yüzde 80'i köylerde yaşıyordu; ama, eğitim ilkeleri olarak, bugün de, dünyanın ulaştığı çağdaş eğitim ilkeleri, köy enstitülerinde uygulanan ilkeler bakımından aynıdır.

Bakın, değerli arkadaşlar, toplumu bu kadar ilgilendiren, doğayla, yaşamla iç içe olan, üretimle iç içe olan böyle bir eğitim sistemi Türkiye'de uygulanmadığı gibi, dünyada da benzeri azdır. UNESCO, bütün ülkelere, özellikle gelişmekte olan ülkelere köy enstitüleri sistemini örnek göstermiştir. Bu sistemde, insanı eleme yoktur, insanı harcama yoktur; çok programlıdır, çok amaçlıdır; öğretmen yapar, sağlıkçı yapar, kooperatifçi yapar; kendi ayakları üzerinde durmasını, kendi kanatlarıyla uçmasını sağlar.

Köy enstitüsü hareketi, toplumu, ekonomik bakımdan, toplumsal bakımdan, kültürel bakımdan çok derinden etkilemiştir. Öyle ki, yalnız edebiyatımızı zenginleştirmemiş, sanatın her dalında o okulu bitirenler başarılı olmuşlardır, siyasette başarılı olmuşlardır, örgütçülükte, belediye başkanlığında başarılı olmuşlardır.

Ben, AKP'li arkadaşlarıma da bir şey duyurmak istiyorum, oylarına gereksinim duyulduğu için. 11 Eylül 2003 tarihinde Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan "Ulusa Sesleniş" programında, bakın, ne demiş: "Dünya eğitim tarihi bakımından da çok orijinal bir girişim olan köy enstitüsü uygulamalarını, tarafsız bir gözle bilimsel bir analize tabi tutulmalarını ve bu deneyimden, bugün, özellikle, yeni bilişim ve genetik tarım teknolojilerini eksen alarak, biz nasıl yararlanabiliriz diye araştırmalarını istedim." Bakın değerli arkadaşlar, bu sözler içtense, köy enstitüsü hareketinden gerçekten bugün de yararlanılabilirse, gelin, bunu, bugünkü kuşaklara ve gelecek kuşaklara eğitim günü olarak, eğitim bayramı olarak verelim. Bu, bizim övüncümüz. Bu bir, senin hareketin, benim hareketim değil, Türkiye Cumhuriyetinin hareketidir. Mustafa Kemal'in özlediği, işe yarayan, eğitimi bir süs olmaktan çıkaran, ulusal ve insanlığı kucaklayan bir eğitim hareketi burada olmuştur. İsmet İnönü'nün "en büyük eserim" dediği, burada olmuştur. Birçok insan, bu sıralarda oturan milletvekili arkadaşlarım, belki bir köyde eğitmenden mezun oldu, belki bir köy enstitüsünün çocuğu ya da torunu.

Bakın, üniversitelerimiz, köy enstitüleri üzerine araştırma merkezleri kurmaya başladı. Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi, Köy Enstitüleri Uygulama ve Araştırma Merkezi kurdu.

Değerli arkadaşlar, Meclis olarak, işin arkasından gitmeyelim, gündemin arkasından gitmeyelim. Zaten, bir bayramdı, bir gündü, kutlanıyordu. Gelin, hep birlikte, bu 17 Nisanı bir bayram yapalım. Bizim övüncümüzdür bu. İnsanı kucaklayan bir sistemdir.

Bakın, çağdaş eğitim ilkelerinde bugün insan merkezli bir eğitim vardır; sanat eğitimi vardır, iş eğitimi vardır ve onu işin içerisine katma vardır. Köy enstitülerinde bu uygulanmış. Köy enstitüleri okul yönetimine katılmış, köy enstitüleri o günkü teknolojiyi en ileri bir biçimde kullanmış, çevreye açılmış, nerede kurulmuşlarsa, oranın ekonomisini değiştirecek hareketler yapmış, Anadolu'nun 21 yerine eşit biçimde dağılmış. Doğuda Cilavuz'da, Karadeniz'de Beşikdüzü'nde, Orta Anadolu'da Çifteler'de, batıda Aksu'da, Ortaklar'da, 21 yerde, hemen her yerde, köy enstitülerinin izine rastlayabilirsiniz. Öyle ki, 700'ün üzerinde yapı yapılmış ve mimar mühendis odalarının önerisiyle, Kültür Bakanlığı korumaya almıştır buradaki binaları. Oradaki yerleşke, şu anda bir orman gibi güzelliktedir, üniversite olacak biçimde yerleri hazırdır.

Bir çırpıda, size şimdi 10 tane, 20 tane Türkiye edebiyatının yüzakı, köy enstitülerinden, bitirmiş insanlar sayabilirim, bakanlık yapmış arkadaşlar sayabilirim, profesörler sayabilirim.

Değerli arkadaşlar, böylesine derin, 20 000'e yakın öğretmenin çıktığı, 8 000'den fazla eğitmenin çıktığı, gökte yıldızlar gibi, Anadolu'ya hizmet etmiş bu insanların anısına, bizim çok özgün buluşumuz olan köy enstitülerinin anısına 17 Nisanı eğitim bayramı olarak, günü olarak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Gazalcı, ek 1 dakikalık sürenizi başlatıyorum; buyurun.

Lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.

MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Dünyanın kabul ettiğini biz de Türkiye olarak kabul edelim arkadaşlar.

Milletvekili olur olmaz arkadaşlarımla birlikte verdiğim bu önergeyi adım adım bir yere kadar getirdik. Şimdi sizden, özellikle arkadaşlarımdan diliyorum; içinizdeki eğitime olan önem kıpırdasın ve ellerinizi havaya kaldırsın, bunu kabul edin; çocuklarımıza anlatalım, övünelim ve bir bayram havasıyla önümüzdeki nisan ayından itibaren bütün Türkiye'de bu kutlansın diyorum.

Şimdiden, katkılarınız için teşekkür ediyorum; arkadaşlarım ve kemdim adına, Grubum adına, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Gazalcı, teşekkür ediyorum.

Grup önerisi lehinde ikinci konuşmacı, İzmir Milletvekili Sayın Türkân Miçooğulları; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri "yaratılanı severim Yaradan'dan  ötürü" diyen Yunus Emre'yi saygıyla anıyor, hepinizi Yunus gönlüyle selamlıyorum. (Alkışlar)

Değerli arkadaşlar, cumhuriyet projesi önemli bir projedir, önemli bir aydınlanma devrimidir. Yok olmaya yüz tutmuş, emperyalist işgali altındaki bir ülkeden Mustafa Kemal'in öncülüğünde bağımsız bir ülke kurmayı başardık ve cumhuriyetin devrimlerle taçlandırılması gerekiyordu, onları yaptık. Bu Meclis hilafeti kaldırdı, bu Meclis saltanatı kaldırdı, bu Meclis Mecelle yerine Medenî Kanunu getirdi, bu Meclis kılık kıyafet devrimini gerçekleştirdi, bu Meclis laikliği kabul etti ve Türkiye Cumhuriyeti devletini kurdu; yok olmaya yüz tutmuş bir toplumdan, bir ulus yarattı; ama, bütün bu yapılan devrimlerin yaşayabilmesi için devam ettirilebilmesi, sürdürülebilmesi, geliştirilebilmesi için, eğitime ihtiyaç vardı.

İşte, 1935-1946'larda Hasan Âli Yücel, İsmail Hakkı Tonguç, Saffet Arıkan, bu eğitim devrimini gerçekleştirdiler ve Anadolu'nun dört bir yanına eğitim götürecek öğretmenleri yetiştirmenin yolunu buldular. Anadolu'nun köyleri, o zamanlar "orada, bir köy var uzakta; gitmesek de, görmesek de, o köy bizim köyümüzdür" şeklindeydi; ama, o öğretmenler, o köylere gitmeyi, o köylerdeki çocukları ve o köylerdeki yaşayan yetişkinleri, cumhuriyet devrimleri ilkesinde yetiştirmeyi başardılar.

1950'lerden sonra eğitimde bir geri gidiş başladı. Köy enstitülerinin kapatılması da bunun en önemli nedenlerindendi. Bu geri gidişin bu eğitimi geriye götürmeye çalışanlara da bir yararı olmadı, cumhuriyeti savunanlara da bir yararı olmadı ve bugün, içinde bulunduğumuz koşullarda, hangi sorunun temeline girmeye çalışsak, hangi sorunun temelini açsak, altında, eğitim yatıyor, eğitim sorunu yatıyor, eğitimsizlik yatıyor.

Artık, çağımız öyle bir çağ ki, bilgiye ulaşmak mümkün. Düğmeye basıyor evindeki 5 yaşındaki çocuk, karşısında, dünyanın tüm bilgilerine sahip oluyor, istediği bilgiye ulaşıyor; ama, eğitim başka bir şey. Ulusal bütünlüğünü koruyacak şekilde eğitim almak, örgün eğitimden yararlanmak, ulus devlet bilincine sahip öğrenciler yetiştirmek, insanlar yetiştirmek; bu başka bir şey. Onun için, işte, köy enstitülerinin kurulduğu zamandaki felsefeye uygun eğitim sistemlerine ihtiyacımız var. Hiçbirimiz, bu kürsülerden, köy enstitülerini anlatırken, biz geriye gidelim, 1935'lerdeki sistemi olduğu gibi alalım, onları olduğu gibi kullanalım demiyoruz; ama, bir eğitim devrimine ihtiyacımız olduğunu söylüyoruz, yeni bir eğitim anlayışına ihtiyacımız olduğunu söylüyoruz.

Küreselleşme, çokuluslu şirketleriyle, toplarıyla tüfekleriyle, akıllarıyla fikirleriyle, her şeyiyle geliyor. Bunun karşısında, bir ulusal bütünlüğe, ulusal bilince ihtiyacımız var. Bunu sağlayacak olan da, ulusal bir eğitim anlayışımızdır. Biz, bu küreselleşen dünyada, okyanusta yüzen bir gemi olmalıyız; ama, o okyanusta kendi bandırasıyla yüzen bir gemi olabilmenin eğitim koşullarını yaratmalıyız. Bunu yapabilmek için de, eğitimin ne denli önemli olduğunu, eğitimin ne kadar gerekli olduğunu toplumumuza anlatmalıyız. Bunu anlatabilmek için, biz, 17 Nisan gününün eğitim bayramı günü ilan edilmesini istiyoruz, eğitim bayramı günü olarak kabul edilmesini istiyoruz. O gün tatil yapılsın demiyoruz. O gün -biraz önce Sayın Gazalcı'nın da söylediği gibi- zaten her yerde yapılmakta olan eğitim şenliklerinin, eğitim tartışmalarının, eğitim konuşmalarının, eğitim sempozyumlarının, devlet tarafından resmen kabul edilmiş olmasını ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin kabulünden sonra, devlet tarafından yapılmasını istiyoruz, önerilmesini istiyoruz.

Değerli arkadaşlar, 17 Nisan günü, köy enstitülerinin kurulduğu gündür; ama, bir başka özelliği de vardır. Bahar, tüm dünyanın devinimini sağlamaya başladığı, yeşermeye başladığı, yeşillenmeye başladığı, canlanmaya başladığı, kışın biriktirdiği enerjisini, doğaya, dünyaya, ortama saldığı bir gündür. İnsanlar, toprak, su, hava 17 Nisanda, nisanda  çok enerjiktir. İşte, insanların tüm bu enerjisini, nisanın enerjisiyle, 17 Nisanın enerjisiyle birleştirerek, 17 Nisan gününü, eğer bir eğitim bayramı ilan edersek, o haftayı eğitim bayramı olarak kutlarsak, biz şuna inanıyoruz ki, ihtiyacımız olan eğitim eksikliğini, o günlerde yapılan tartışmalarla, eğitimde yapılması gereken devrim anlayışını o günlerde tüm toplumumuzla yapılan tartışmalar, sempozyumlar ve şölenlerle bir noktaya getirecek ve eğitimdeki ihtiyacımız olan eksikliği tamamlamaya çalışacağız.

Köy enstitüleri niçin çok önemliydi; çünkü, köy enstitüleri burada oturan birçok kişinin öğretmeniydi; çünkü, köy enstitüleri Türkiye Cumhuriyetinin öğretmeniydi ve köy enstitülerinin anlayışına hâlâ ihtiyaç hissediliyor ki, şimdi onların çocukları, İkinci Kuşak Köy Enstitüleri Derneğini kurdular ve şimdi onların çocukları ve o anlayışı benimseyenler, 17 Nisanlarda köy enstitülerinin felsefesini tartışıyor, köy enstitülerinin felsefesini anlatmaya çalışıyor.

Köy enstitülerinde irfanı hür, vicdanı hür, aklı hür öğrenciler yetiştiriliyordu ve bizim ülkemizin, bugün, yine, vicdanı hür, aklı hür, irfanı hür öğrencilere ihtiyacı var. Tartışan, konuşan, düşündüğünü özgürce söyleyen, inandığı şeyin arkasından giden, ülkesinin bağımsızlığını, ülkesinin özgürlüğünü, ülkesinin birliğini bütünlüğünü kimseye tartıştırmayan öğrencilere ihtiyacımız var. Bunları da, ancak öğretim, eğitim yoluyla sağlayabiliriz. Onun için, 17 Nisanların eğitim bayramı olarak kabul edilmesini istiyoruz ve sizden bu önerimize destek bekliyoruz.

Bakıyorum, hepiniz bu konuşmalarımı boş gözlerle dinliyorsunuz, hatta bazınız dinlemiyorsunuz; ama, biraz sonra bu kürsülere geldiğinizde, bu ülkedeki sorunları konuşmaya başladığınızda, okulların önündeki şiddetten söz etmeye başladığınızda, aile içi şiddetten söz etmeye başladığınızda, kapkaç olaylarından söz etmeye başladığınızda, hepiniz arkasından şunu söyleyeceksiniz: Bütün bunların altında eğitimsizlik yatıyor, bütün bunların altında eğitim sorunu yatıyor. Öyleyse, bir eğitim bayramına karşı çıkmanın veya bir eğitim bayramı ilan edilmesine ilgi göstermemenin mantığını bana izah etmenizi istiyorum bu kürsüye geldiğinizde, eğer bu önerimizi kabul etmezseniz.

Tatil olsun demiyoruz, herhangi başka bir şey yapılsın demiyoruz. 17 Nisanların, sadece, bu Meclisin eğitime verdiği önemi anlatabilmek için bayram ilan edilmesini; o gün, eğitim sorunlarının daha bir başka anlayışla, daha bir inançla, daha bir güvenle konuşulmasını istiyoruz.

Ben, köy enstitülerinde yetişmiş bir babanın çocuğu ve köy enstitülü okullarda yetişmiş öğretmenlerin yetiştirdiği bir öğrenci olarak, aynı zamanda İkinci Kuşak Köy Enstitüleri Derneğinin üyesi olarak, hepinizden 17 Nisanın eğitim bayramı ilan edilmesi için "evet" oylarını vermenizi bekliyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun Sayın Miçooğulları.

TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI (Devamla) - Teşekkür ederim.

Bu Yüce Meclisin, eğitime verdiği önemi anlatabilmesi için, eğitime verdiği önemi gösterebilmesi için, bu bayram anlayışımıza "evet" demesini bekliyorum. Bunun hiç kimseye zararı olmaz.

Eğitim konusunda bizden farklı düşünebilirsiniz. Eğitim konusunda farklı farklı görüşlere sahip olabilirsiniz; ama, hepimizin çıkış noktası, eğitim birliğidir, hepimizin çıkış noktası, bu ülkenin çocuklarına ve bu ülkenin yetişkinlerine verilmesi gereken eğitimdir.

Onun için, hepinizin, buna "evet" diyeceğiniz inancıyla, özellikle Sayın Grup Başkanvekilimin yüzüne bakarak "evet" oylarınızı bekliyorum ve eğitim konusunda bundan sonra konuşabilmek için bu konuya "evet" demelisiniz diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Miçooğulları.

Grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Önce, sırasıyla, yarım kalan işlerden başlayacağız.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

ÊBAŞKAN - 3 üncü sırada yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu gelmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.

4 üncü sırada yer alan, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Tasarının görüşülmesi ertelenmiştir.

5 inci sırada yer alan, Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

3.- Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1133, 1/1074) (S. Sayısı: 1099) (x)

 BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Geçen birleşimde tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı.

Şimdi maddelerine geçilmesini oylarınıza…

HALUK KOÇ (Samsun) - Karar yetersayısı istiyoruz.

BAŞKAN - Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

Maddelerine geçilmesini kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Karar yetersayısı yoktur; birleşime 5 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 14.50

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.02

BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 98 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

1099 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLERÊ(Devam)

3.- Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1133, 1/1074) (S. Sayısı: 1099) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Tasarının maddelerine geçilmesinin oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi, oylamayı tekrarlayacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

Sayın milletvekilleri, arkadaşlarımız arasında ihtilaf var; elektronik oylama cihazıyla oylama yapacağım.

Sayın milletvekilleri, oylama için 4 dakika süre vereceğim.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı vardır; maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

ELEKTRİK PİYASASI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN

 TASARISI

MADDE 1.- 20/2/2001 tarihli ve 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanununun 1 inci maddesinin üçüncü fıkrasının (31) numaralı bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"31. İletim tesisi: Üretim tesislerinin 36 kV üstü gerilim seviyesinden bağlı olduğu noktalardan itibaren iletim şalt sahalarının orta gerilim fiderleri de dahil olmak üzere dağıtım tesislerinin bağlantı noktalarına kadar olan tesisleri,"

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili Tacidar Seyhan.

Sayın Seyhan, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA TACİDAR SEYHAN (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Geneli üzerindeki çağrımızı tekrarlayarak başlamak istiyorum. Bu kanun, Türkiye'nin ulusal menfaatları açısından düzenleme söz konusu olduğunda, olumsuz bir kanun; lütfen, kanunu komisyona geri çekin; hem dağıtımın özelleştirilmesi bir sonuç vermeyecek hem de bu yasaya koyduğunuz 11 inci madde, Türkiye'ye çok ciddî sıkıntılar yaratacaktır.

Değerli arkadaşlar, bakın, örnekle, neye evet dediğimizi size anlatmak istiyorum. Dünkü konuşmada da bunu dile getirdik. Değerli arkadaşlar, bir Sayıştay raporu var elimizde, Cumhurbaşkanlığı Denetleme Kurulu raporu var ve Enerji Bakanlığının raporu var. Bu raporlarda, yap-işlet-devret projelerinin, 2002 yılına kadar kamuyu 2,3 milyar dolar zarar ettirdiği söyleniyor. Şimdi, bu kanunda getirilecek 11 inci maddede, yap-işlet-devret modellerinin, arazi satışıyla bu kurumlara devrinden söz ediliyor. Yapılması gereken bir arazi satışı değildir; arazi satış yöntemi bunun biçimidir, şeklidir, çok iyi bir şekil bulunmuştur; ancak, devletin sözleşme süresi içerisinde ilk sekiz yıl, ilk on yıl pahalı alım yapılmaktadır. Ondan sonraki dönemlerde, 2,5 sente düşen alımlarda, devlet bir kamu yararı sağlayacak iken, bu sürede sağlayacağı kamu yararını şirketlerin lehine dönüştürmektedir. Eğer bunu yaparsak: Bir, vatandaşın cebinden çıkan paraya ve vatandaşın sırtına yüklediğimiz bu denli büyük yüke kendimizi alet etmiş oluruz; yani, vatandaşı sıkıntıya sokan kurum olarak, kuruluş olarak, yasama görevini yapan Türkiye Büyük Millet Meclisini alet etmiş oluruz değerli arkadaşlar. Bu yapılmamalıdır.

Sözleşme süresi bitene kadar kamu bunu devrederse, ucuzlatılmış elektrik alım haklarından vazgeçtiği anlamına gelecektir. Adalet ve Kalkınma Partisinin değerli sözcüsü, dün "kamu yararına olan bir anlaşma da yapılabilir" dedi. Yapılacaksa neyine karşı çıkıyorsunuz? Bunu bilemezsiniz. Anlaşma koşullarını şimdiden "kamu yararına yapılıyor" diyerek, şirketlerin genel durumunu dikkate alarak kendinize bir kaynak seçemezsiniz değerli arkadaşlar.

Devletin akdi ortadan kaldırılmaktadır. Eğer bunu yaparsanız, kamuyu 2003'e kadar 2,3 milyar dolar, bugüne, yani 2006'ya kadar 3 milyar dolar zarara uğratmış kurumları aklamış olursunuz, hatta vatandaşın cebinden bu kurumları mükâfatlandırmış olursunuz değerli arkadaşlar.

Bakın, bu mükâfatlandırmada bir örnek veriyorum. Zamanımı da bakarak kullanacağım.

Sayıştay raporunda geçen bir şirket var; 202 000 000 dolar, fizibilite raporunda miktar belirlemiş; daha sonra imtiyaz sözleşmesi imzalanmış, 235 000 000 dolar! Devlet İstatistik Enstitüsü bir hesaplama yapmış 98 000 000 dolar, ancak gerçekleşen yatırım maliyeti 70 000 000 dolar! Yani, devletten bütün haklarını 202 000 000 dolar üzerinden almış, ama 70 000 000 dolarlık yatırım gerçekleştirmiş! Aynı şirketin dışborç kütüğüne baktığımızda, kayıtlı miktar, kullanacağı dışborç, 409 000 000 dolar, yatırım için kullandığı sadece 26 000 000 dolar; 383 000 000 doları yatırım dışı kullanmış. Bunun yıllık dolar üzerinden getirisi bile yüzde 30'dur değerli arkadaşlar. Böyle bir işlem yapmış, kamuyu zarara uğratmış şirkete, arazinin üzerinde, siz, kuruluşu vereceğim diyorsunuz; bunun altından kalkamazsınız.

İkincisi şu: Değerli arkadaşlar, ikinci önemli konu, dağıtım bölgeleri 21. Kaça düşüreceğinizi bir kere kamuoyuna açıklayın; 6'ya mı düşüreceksiniz, 21'de mi bırakacaksınız, 30'a mı çıkaracaksınız, bölgeleri nasıl tasnif edeceksiniz, önce buna karar verin. Biz, nereyi özelleştireceğimizi bilelim Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak ve dün kabul etmediğiniz, ancak, kabul etmek zorunda kaldığınız bir taslak şartname var. Bu şartnameye göre yerli firmalar, yabancı firmalarla o ihalede karşılıklı olarak baş edemez; siz, yerli firmaları yabancı firmaların taşeronu yaparsınız. "Böyle bir şartname yok" dediniz, milletvekiliniz "var" dedi, ben dışarı çıktım Özelleştirme İdaresiyle ilgili arkadaşlar da "bunun dışında iki sözleşme daha var, taslak şartname daha var" dedi. Kim doğru söylüyor anlamadık. Lütfen, vatandaşı yanıltmayın. Lütfen, vatandaşı yanıltmayın Sayın Bakan. Önce, dönün, Özelleştirme İdarenize sorun. Babalar gibi satacak başka yer var mı diye bakmaktan, arka tarafta sözleşme yapıyorlar mı, yapmıyorlar mı diye kurumunuza bakamıyorsunuz, ne yapıldığının farkında değilsiniz. Siz, ne yapıldığının farkında değilseniz, bu devletin menfaatlarını nasıl koruyacaksınız?! Ben neye göre ölçeceğim?! (CHP sıralarından alkışlar)

Aynı şeyi Enerji Bakanı da yapıyor. Arkadaşlar, Enerji Bakanı, o basına kapalı oturumda dedi ki: "İki tane farklı sözleşme var, aynı tarih ve aynı sayılı" ama, arkasını getirmedi. Bir ülkenin Bakanı böyle diyorsa, iki farklı sözleşmenin aynı tarihli ve aynı sayıda olduğunu kabul ediyorsa, etik olan, ulusal menfaatlara faydalı olan, şeffaf bir şekilde, bu sözleşmenin altına kimlerin imza attığını açıklamasıdır. İçeriğini açıklamasa da, Bakan, sözleşmelerden kimin mesul olduğunu açıklamak zorundadır. Ben burada bekliyorum bu kanun görüşmesi bitene kadar.

Enerji Bakanı, bahsettiği aynı tarih ve sayılı sözleşmelerin altında kimin imzası olduğunu açıklasın; bakan olarak ne işlem yaptığını da açıklasın. Eğer bunu açıklamazsa, en büyük kamu suçunu Enerji Bakanı işler. Bunun dışında açıklamadığı birçok şeyi de ben açıklayayım.

Mavi Akım çok konuşuldu. İki sözleşme var deniliyor. "Mavi Akımda ben değişiklik yapmadım, daha önce formül yoktu" diyor. Ben şimdi, Sayın Bakanın imzaladığı sözleşmenin 7 nci maddesini Genel Kurulda okuyorum: "Bu sözleşmenin imzalanmasından sonra bu formülle hesaplanacak fiyatla bu tarihe kadar yapılan ödemeler farkı fatura edilir. Bu fatura tarihinden sonra fatura tutarı bir hafta içinde ödenir."

Sayın Bakan, bir formül yoksa, bu size fatura edildiğinde, bu fatura farkını neye istinaden ödediniz? Bunu kamuoyuna açıklayın. Ben bu formülde yaptığınız değişikliği de açıklıyorum. Birinci formülde gazoilin oranı yüzde 15 iken, siz, yüzde 30'a çıkardınız. Gazoil, Avrupa'da kullanılan, evlerde kullanılan kükürtlü motorin arkadaşlar. Bu gazoilin talebi çok yüksek ve çok hareketli bir ürün. Bunu sözleşmeye koymakla -eskiden yoktu 90'larda- bir hata yapıldı, daha sonra oranı yüzde 30'a çıkarmakla ikinci hata yapıldı.

Daha sonra, sözleşmenin ikinci parametresi düşük kükürtlü fuel-oil. Düşük kükürtlüyle yüksek kükürtlü fuel-oilin miktarı yüzde 15, kalan yüzde 85 bunlara aitti. Ama, gazoil artınca, düşük kükürtlü fuel-oil ile yüksek kükürtlü fuel-oilin oranı düştü. Fiyat farkı bundan kaynaklandı. Deniliyor ki: "Paydayı biz sabit bıraktık, payda 1'di." Değerli arkadaşlar, paydanın sıfır olması şu Sayın Bakanım: Sıfır payda, o günkü fiyat demektir. Sıfır paydada hareket olmaz; ama, siz, o paydaya, bilmiyoruz diyerek, 1 diye imza attınız, şimdi de sıfır diyorsunuz; ne olduğunu, yine, kamuoyuna açıklayın.

Bu iki formül arasındaki farkla, Türkiye, ciddî zarara uğratılmıştır. Edilen fatura karşılığında yapılan ödeme de, Türkiye'nin uğratıldığı zararın belgesidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Seyhan, diğer maddeler üzerinde de söz talebiniz var. Bu madde üzerindeki görüşmelerinizi 1 dakikalık süre içinde tamamlayınız.

Buyurun.

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Hemen tamamlıyorum Sayın Başkanım.

Böylece, formül vardır yoktur tartışması sona ermiştir arkadaşlar. Bu formül vardır. Sayın Bakan, gazoil miktarını yükselterek, paydada değişiklik yaparak, Türkiye'yi ciddî zarara uğratmıştır. Gelsin, burada bu formülü tartışalım; sözleşmenin gizliliği kalmamıştır. 7 nci madde gereğince edilen faturanın karşılığını ilgili satıcıya ödemek zorunda kalmıştır. Orada, sözleşmede "satıcıya öder" diyor; satıcıya ödemek zorunda kalmıştır. Bu, ülkeye verilmiş bir zarardır.

Bu kanunu mevcut haliyle çıkararak, yanlış fizibilite raporlarıyla bu ülkeyi soyanlara, bir de üstündeki binaları hediye etmeyin. Bunun altından kalkamazsınız. Cumhuriyet Halk Partisi olarak, biz, bunun bir parçası olmayacağız.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Seyhan.

Anavatan Grubu adına, Mersin Milletvekili Sayın Hüseyin Özcan; buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1099 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1 inci maddesi üzerinde Anavatan Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, enerji stratejisi dünyadaki en önemli unsurlardan biri haline gelmiş durumdadır; çünkü, girdi maliyetleri olarak, gelişmekte olan ülkeler için uluslararası rekabete en büyük avantaj konumundadır. Dahası, enerji sağlayan ya da enerji koridorlarında geçiş konumunda olan ülkeler jeopolitik olarak önemli konuma gelmektedir. Artan petrol fiyatları nedeniyle de, ülkelerin cari açıklarına direkt etki yapmaktadır. Tabiî, ileriyi görmeden, yani, petrol fiyatlarındaki artışı düşünemeden, sözde Türkiye'yi avantajlı konuma geçirecek yeni formül anlaşmaları imzalayanlardan böyle öngörüler beklemek de oldukça hatalı olacaktır.

Ama bunlardan daha önemli olan ise, ülkelerin, enerji sağladıkları ülkelerin çeşitliliği ve kullandıkları enerjideki çeşitliliklerdir. Bir ülkenin stratejik olarak enerji bağımlısı olup olmaması da bunlara göre ayarlanmalıdır.

Değerli milletvekilleri, birazdan, ben sizlere çok yoğun rakamlar ve araştırmalarla birlikte Türkiye'deki enerjideki çarpıklıklarından bahsedeceğim.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'de elektrik tüketimi için kurulu üretime baktığımızda, 2003 yılı için (1 000 kilovat/saat) taşkömürü 8 663,10; linyit 23 589,80; fuel-oil 8 152,70; motorin 4,60, doğalgaz 63 536,80; hidroelektrik 35 239,50; rüzgâr 61,40; diğerleri 1 243,50; brüt üretimin ise 140 580,50 olduğunu görmekteyiz.

Bunun yanı sıra, 38 500 megavatlık toplam kurulu güce sahip olan Türkiye'deki termal tesisler toplam kapasitenin yüzde 75'ini, hidroelektrik tesisleri ise yüzde 25'ini oluşturmaktadır. Dahası, Türkiye'nin enerji talebinin de 2020'ye kadar yılda ortalama yüzde 8 artması beklenmektedir. Bunun anlamı ise, 2020 yılına kadar düşük elektrik talebi durumunda 80 000 megavat, yüksek talep durumunda ise 96 000 megavat ilave enerji gerekecek olduğudur.

Diğer yandan, önlem alınmaması durumunda, 2020 yılında ithal kaynaklara bağımlılık oranının yüzde 80'lere yükselmesi ve ülke üretiminin rekabet gücünün zayıflaması riskleri de bulunmaktadır. Türkiye'nin bu sıkıntıyı aşabilmesi için, 2020 yılına kadar toplam 80 milyar dolarlık enerji yatırımı yapması gerekmektedir. Bu da, yılda 5,3 milyarlık bir yatırıma tekabül etmektedir.

Değerli arkadaşlar, asıl önemli konu ise özelleştirmedeki çarpıklıktır. Bütün dünyada enerji üretim santralları sabit fiyat ve alım garantisiyle özelleştirilirken, Türkiye'de daha kârlı olan enerji dağıtım şebekeleri özelleştirilmiştir. İhaleleri alan bazı firmalar da, kayıp-kaçak oranının yüksekliğini mevcut abonelerin üzerine yükleyerek, elektrik fiyatlarımızı, enerji fiyatlarımızı bir kat daha fazlasıyla artırmaktadır. Bu haliyle, halkımızın ödeyeceği faturalara büyük bir külfet getirilmektedir.

Zaten enerji nakil hatlarındaki eksikliği gidermenin maliyeti de 10 milyar dolara ulaşmıştır ve yeni yatırım olmadığı için de bu rakam süratle artmaktadır. 2004 yılı rakamlarına göre ise net tüketim 86 193 844 olup, kayıp kaçaklar ise -neredeyse yüzde 25'i buluyor- 19 674 189 olarak gerçekleşmiştir.

Plan ve Bütçe Komisyonunun bahse konu tasarıyla ilgili 22.2.2006 tarihli raporunda "özelleştirmenin temel amacı, nihaî olarak devletin  ekonomide işletmecilik alanından tümüyle çekilmesini sağlamaktır" denilmektedir.

Değerli arkadaşlar, özelleştirmenin amaçlarının arasında, böyle bir nihaî olabilecek, devletin tamamen çekilmesi gibi bir husus yoktur. Tam aksine, devlet, düzenleyici, piyasa yapıcı, bireyin, yani, tüketicinin haklarını koruyucu, tekelci organizasyonları engelleyici bir yapıyı sürekli muhafaza etmelidir. Bunun bir yolu da, devletin, enerjide olduğu gibi, bazı kârlı işletmeleri elinde tutmasından geçmektedir.

Gelelim enerji özelleştirmelerinde dikkat edilmesi gereken noktalara:

Enerjide tekelleşmeye olanak tanıyacak düzenlemelerden kesinlikle kaçınılmalıdır.

Enerji dağıtım ihalelerinde Türk firmaları için kolaylık sağlanmalı, Türk firmalarının rekabette zorlanmamaları gerekmektedir.

Enerji sektörü reformu ve strateji belgesinde belirtilen kurumların üzerlerine düşen görevlerini muhakkak yapması gerekmektedir.

Özelleştirmeler yapıldıktan sonra, özellikle ihaleleri alan firmaların kaçak ve kayıp enerji üzerinde önemle durmaları sağlanmalıdır.

Bölgesel tarife modelinin düzgün işlememesi nedeniyle çok ciddî tepkiler çektiği muhakkaktır.

Enerji sektöründe bir güven boşluğu olduğu ortadadır. Özellikle doğalgaza aşırı bağımlılık, uzun vadeli "al ya da öde" anlaşmaları, özel sektörün elindeki doğalgaz depolama tesislerine doğalgaz ithal izinlerinin de binbir zorlukla verilmesi ve benzeri hususlar yatırım yapmak isteyenleri düşündürmektedir. Zaten, lisans alan pek çok firma da bu nedenle beklemektedir.

Arz güvenliğiyle birlikte, rekabetteki piyasanın işleyiş mekanizması da diğer bir önemli husustur.

Enerji kullanımındaki verimliliği artıracak tedbirlerin de alınması gerekmektedir.

Enerji stratejik bir sektör olup, belirli bir kamu payının, piyasa denetiminin sağlanması açısından, muhakkak elde tutulması gerekmektedir.

Ayrıca, herkesin bildiği gibi, kamu, maliyetleri tamamen yansıtmamaktadır. Bu itibarla, özelleştirmeler sonrası EPDK onayından geçse bile, Bakanlar Kurulu tarafından değiştirilecek ulusal fiyatta aşırılıklar olması muhtemeldir; çünkü, bu Hükümetin, iş âlemiyle, özellikle de yabancı yatırımcılarla ne kadar içli dışlı olduğu görülüyor.

Değerli milletvekilleri, eğer enerjide yeni yatırımların özel sektör tarafından yapılması arzu ediliyorsa, yukarıda saydığımız hususlara da muhakkak riayet edilmesi gerekir.

Değerli milletvekilleri, bir başka husus ise, enerjide 2010 senesi sonrası ciddî açıklarla karşılaşacağımız -ülkemizde- görülmektedir. İleride bu yatırımların özel sektör mü, devlet tarafından mı yapılacağının şimdiden çok iyi organize edilmesi gerekmektedir. Bu nedenle, bu tasarının ana amaçlarından bir tanesinin de yatırım ortamındaki belirsizliklerin kaldırılması olmasını bekliyoruz.

Bunların yanı sıra, Rus gazına yüzde 65 oranında bağımlı olan Türkiye, 2005 yılında, aynı zamanda, 1 000 metreküp gaza 260 dolar vererek, en pahalı fiyatı ödeyen ülkelerden biri olmuştur. Gazprom Anlaşmasına göre, Türkiye, 2005 yılında Rusya'dan alacağı doğalgaza 260 dolar öderken, Batı Avrupa ülkelerinin ortalaması 135 dolarda kalmıştır. Türkiye, 2005 yılında 31,5 milyar metreküp doğalgaz alımı yapmıştır, bunun 18 milyar metreküpü ise Rusya'dan alınmıştır.

Değerli milletvekilleri, Hükümet, göreve geldiğinden bugüne kadar, Ruslarla üç ayrı doğalgaz anlaşması bulunmaktaydı. Batı Hattı Anlaşmasında fiyat 127, Turusgaz Anlaşmasında 131 dolardır. En ucuz anlaşma olarak anılan Mavi Akımda ise 107 dolardı.

Pazarlıklar sonrasında Ruslarla varılan anlaşma gereği, Kasım 2003 tarihinde Batı Hattı, Turusgaz ve Mavi Akım Anlaşmaları için ortalama 130 dolarda uzlaşıldı. Böylece, Batı Hattı ve Turusgaz Anlaşmasında fiyat düşerken, Mavi Akımda ise yükselmiş oldu. Ancak, Ruslar, petrol ürünleri fiyatının doğalgaza yansımasında katsayı artışı getirmiştir. Anlaşmanın ardından, petrol fiyatları beklenmedik biçimde yükselirken, doğalgaz fiyatları da katlanarak artmıştır. Ayrıca, 2005 yılı başında, BOTAŞ, Ruslardan indirim istediyse de, olumsuz cevap almıştır.

Aralık 2005'e girildiğinde ise, eski formül geçerli olsa da, 185 dolar ödenmesi gereken Mavi Akımda, doğalgazın 1 000 metreküpüne 245  dolar ödenmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Özcan, bu madde üzerinde, 1 dakika içinde konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Peki; teşekkür ederim Sayın Başkan.

İşte, Mavi Akım olayı, Putin ve Berlusconi olayı da gösteriyor ki,

Türkiye'ye, bu Hükümet, 10 milyar dolar zarar vermiştir. Bu kimin cebinden; kendi keselerinden değil, halkın cebinden almışlardır ve kendileri bu zararı görerek, halkımıza bu şekilde eziyet çektirerek, doğalgaz ve elektrik fiyatlarının ve hayat şartlarının bu kadar yükselmesinde vebal AKP Hükümetinin diyor, herkese saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özcan.

Madde üzerinde, şahsı adına, Adana Milletvekili Tacidar Seyhan.

Sayın Seyhan; buyurun.

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Hükümetin, 11 inci madde üzerinde bir hazırlığı var. Sayın Bakanım, bu hazırlıkla hiçbir şeyi çözemezsiniz. Yapılmak istenen şudur: Tamam, peki; bu yap-işlet-devret sözleşmeleriyle, Türkiye'ye elektrik satan firmalara biz buraları devretmeyelim diyorlar. Peki, ne yapalım; bunda bir değişiklik yapalım; işletmeye girmeden, sözleşmelerini sonlandırmış veya sonlandıracak olan şirketleri arazi satışıyla bu kanun içerisinde değerlendirelim. Ancak, bunu yaparken de, 3096'daki haklarından feragat etsinler. Devlete satış süreleri, satış miktarları, taahhütleri vesairedir bu haklar.

Şimdi, değerli arkadaşlar, siz, yap-işlet-devret modelindeki firmaları, işletmeye girmiş-girmemiş diye ayırırsanız, bu kanun çıktıktan sonra, karşılıklı sözleşme feshini koymanıza rağmen, Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı olduğundan, ters bir iş yapmış olursunuz. Yarın bugün bu madde geri döner. Geri gönderseniz dahi, buna ait sözleşmeler yaptığınız anda, diğer firmalar da mahkemeye başvurur. Bu yasayı bununla düzenleyemezsiniz. Lütfen, hukuk müşavirlerinizle bunu iyi mütalaa ediniz. Bu, Türkiye'yi soyan firmalara yeni hak kazandırır, bu işi çözmez; birincisi bu.

İkincisi; bir hazırlığınız daha var; lütfen, onları bizlere de gönderin de, biz de farkında olalım. Deniliyor ki, bu satışlar sırasında, TEDAŞ'ın devirlerinde, tüm gelirlerden, yani, vergi ve harçlardan muaf tutalım diyorlar; verdiği vergiyi bir daha vermemiş olsun.

İçeriğini tam okumadım; ama, bunu yaparken, TEDAŞ'ı rahatlatacağız diye, Türkiye'ye yeni bir içtihat getirmeyelim, kötü bir şey koymayalım. Kurumlarımızın üzerinden yükü alacağız diye, Türkiye'de iki farklı uygulamayı, iki farklı kanunla yapmayalım.

Birçok devirde biz bunu yapmadık. Burada bunu koyarsanız, bakanlıklar arasında farklı uygulama yapacak olursunuz. Bu da ciddî bir iddiadır.

Az önce bir arkadaşım dedi ki: "Birsürü iddiada bulundunuz, bunlar ciddî şeyler; bunların bilgisi, belgesi var mı?"

Değerli arkadaşlar, ben "belgesi yok" diye iddiada bulunanın, elimdeki belgeleri yakasına kokart yaparım. Ben, elimde belge olmadan konuşmam. Bu, çok ağır bir suçlamadır. Gelsin, hangi bölgeyi, kim istiyorsa, ona vereyim. Söylediğim her şeyin altına imza atıyorum ben.

Mavi Akıma gelince; Mavi Akımda, değerli arkadaşım, Anavatan Partisinden, bir değerlendirme yaptı Mavi Akım konusunda. Mavi Akım işi bitmez. Bu Hükümetin de Mavi Akımdaki günahı az değil. Türkiye'yi üçbuçuk senedir tartıştırıyor; bu işe bir nokta koymadı.

Değerli arkadaşlar, bakın, değerlendirme şurada yanlış: Sayın Bakan geçen gün bir değerlendirme yaptı -bunu, komisyonda da yapıyor- diyor ki: "Mavi Akımı hep söylüyorsunuz, batıdan gelen gazı söylemiyorsunuz."

Arkadaşlar, batıdan gelen gazın miktarı az aldığımızın. "O fiyatı düşürdüm" demesine rağmen miktar olarak az. Bu sözleşme üç yıl sonra bitiyor. Üç yıl sonra bitecek bir sözleşmeyi, 2023 yılına kadar bitmeyecek bir sözleşmeyle eşit koşulda değerlendirebilir misiniz? Bizim alımlarımızın büyük bir bölümü Mavi Akımdan. Mavi Akım 2023'lü yıllara kadar devam ediyor değerli arkadaşlar. Sayın Bakan, batıdaki alınan gazda düşüş yapmış olsa dahi üç yıl süre içerisinde elde ettiği kazanç, Mavi Akımda verdiğinin beşte 1'i bile değildir. Bu ülkeyi ciddî zarara sokmuştur. Hiç speküle edilmesin, bu miktarları kamuoyuna açıklasın. Mavi Akım konusunda bir uyarı daha yapmak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, Mavi Akımın mühendislik çalışmaları yapılırken bir hata yapıldı ya da yapılmadı; aslında, yok sayıldı. Mavi Akımın zaten geliş yeri, geçiş yeri mühendislik açısından yanlış, Karadeniz'in en hareketli bölgesi orası. Denizin altı gerçekten harita gibi, deniz dibi depremleri, gelgit çok fazla, bu bölgelerde risk fazla. Bu riski düşünerek Enerji Bakanlığımız derhal tedbir almalıdır. Tedbir almazsa Türkiye bunun faturasını öder. Orada küçük bir arıza olursa bunun onarılması mümkün değil; üç ayda onarılır, onarılabilirse o da ya da yeni hat çekmek zorunda kalır Türkiye. Bunu yapsınlar, dikkate alsınlar.

İkincisi, batıdan gelen hatla Mavi Akımdan gelen hat arasında mutlaka bir ağ kursunlar. Bu ağı kurmazsanız, herhangi bir hattan gelen miktar düştüğü zaman siz transfer gerçekleştiremezsiniz. Doğalgazı taşımacılıkla çözerim diye düşünürseniz Türkiye'yi bir krize doğru sürüklersiniz. Bu planlamanın mutlak yapılması lazım. Planlama deyince, planlamadan otur anlıyorlar şimdi. Bu kadar planlama dairesi var! Zaten, çok şükür, paranı al, otur der gibi, araştırma planlama dairesi başkanlıkları sürgün yeri oldu; hiçbir iş yapmıyor.

Şimdi, değerli arkadaşlar, enerjide sıkıntı yaratmamak için;

1- Türkiye'nin arz-talep dengesini doğru kurmak zorundasınız.

2- Üretimde özel sektörün yerini, kamunun yerini doğru belirlemek zorundasınız. Birazdan hepsini anlatacağım, nerede yanlış yapıldığını. Doğru belirlemek zorundasınız.

Eğer, dağıtımı özelleştirecekseniz, dağıtımdaki altyapı hizmetlerini çok ciddî şekilde değerlendirip, bölgeleri yeniden değerlendirmeye almanız lazım. Tekrar ediyorum; dağıtım, bu haliyle özelleştirilsin. Geçmişte yapılmış imtiyaz sözleşmelerinden dolayı, 9 firma mahkemeye gittiği anda, bu kanunun uygulamasını durdurur; oradaki haklarını alır, hiçbir şey yapamazsınız. Bölgeleri yeniden düzenlemek zorunda kalırsınız.

Bakın, bu konuda dahi, Enerji Bakanlığı ile Maliye Bakanlığı farklı düşünüyor. Enerji Bakanlığı… İddia ediyorum ve gelsin Sayın Bakan "öyle değil" desin. Benimle konuşmasında bunu itiraf ediyor; özel değil, her yerde itiraf ediyor. Bu kanun, bir geçiş dönemi öngörmüyor. Türkiye'de bir geçiş dönemi olmadan dağıtımın özelleştirmesini yaparsanız, bir iki bölge özelleştirirsiniz, kaymağı fazla olan, belki bir iki yandaşın kasasına bir şeyler gider; ama, diğer bölgeleri TEDAŞ'ın üzerine yük bırakırsınız, kamu kurumu zarar ediyor diye onları da yok pahasına satmak zorunda kalırsınız. Kamuoyunun dikkatini çekiyorum.

Bunların hepsi gündemdeyken, bu kanunun bu şekilde görüşülmesi son derece sakıncalıdır. Keşke, bu kanun, burada, kulis arkasında üç beş düzenlemeyle doğru bir rotaya girecek olsa, bunu seve seve yaparız; ama, bu kanun, içerdiği riskler açısından ciddî şekilde değerlendirilmelidir. Bunun değerlendirme yeri Türkiye Büyük Millet Meclisi değildir. Bu kanun, yeniden komisyona çekilmelidir. Yap-işlet-devret projeleri, ister bitmiş olsun, ister inşa halinde olsun, isterse arazisi alınmış, fakat bir tek çivi dahi çakılmamış olsun, bu sözleşmeler bitiş tarihine kadar, sözleşme şartlarınca, kamu ile özel sektör arasında gerçekleştirmek zorundadır; kamu, milletin parasını, fakir fukaranın parasını, vatandaşın cebinden alıp özel sektöre vermek yerine, onun menfaatını koruyacak sözleşmelerin tamamını sonuna kadar sürdürmek zorundadır. Eğer, bunu yapmazsanız, doğalgazdaki kontrat devrinde Türkiye'yi soktuğunuz sıkıntıya elektrik dağıtımında da sokarsınız.

Ne olur Sayın Bakanım, gelin buraya, tartışalım. Bu iş Maliye Bakanlığının işi değil, bu iş Enerji Bakanlığının işi; bu işin dışında durmayın; ne olursa olsun bunun altında ilk kalacak bakanlık Enerji Bakanlığıdır; Türkiye'nin politikası size aittir.

Bu duyarlılıkla, önerilerimin değerlendirilmesini talep ediyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Şahsı adına, Kayseri Milletvekili Sayın Taner Yıldız; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

TANER YILDIZ (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de bu kanun tasarısının 1 inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.

Tabiî, öncelikle, bu madde neler getiriyor, neler götürüyor, bunun üzerinde hiç durulmadı; belki biraz bilgi vermekte fayda var diye düşünüyorum. Şimdiye kadar yapılan konuşmalarda… Aslında, iletim hatlarının, dağıtım hatlarının sınırlarının çizilmesini ve dağıtım şirketlerinin özelleşmesiyle beraber bu statünün nasıl oluşacağını düzenleyen bir maddeydi bu.

Değerli arkadaşlar, iletim tesisi tanımında herhangi bir tereddüte mahal bırakmayacak şekilde, 36 kilovolt (kV) ve üzeriyle alakalı bir limit getirilmiştir ve iletim tesisi tanımında bir değişiklik yapılmıştır bu maddeyle. Yapılmak istenen değişiklikle, esasında, teknik olarak ve bağlantı düzeneği olarak herhangi bir şey fark etmemekte; ancak, iletim şalt sahalarının orta gerilim fiderlerine bağlı tüketiciler ve üreticilerin statüsü değişmektedir. Orta gerilime bağlı tüketiciler iletim müşterisi, orta gerilime bağlı üretim şirketleri de genelde dağıtım müşterisi olmaktadır.

Tabiî, aslında, bahsedilen konularla alakalı, dün akşam, uzunca bir açıklama yapmış olmamıza rağmen, yeterince anlaşılmadığı kanaatiyle, bir kez daha tekrar etmek istiyorum. Biliyorsunuz, biz, Sayıştayın düzenlemiş olduğu enerji raporunu, Plan ve Bütçe Komisyonunda, iktidarıyla muhalefetiyle, yaklaşık 9,5 saat tartıştık. Sayın Enerji Bakanımızın da hazır bulunduğu bir ortamda, birçok fikirler ileri sürüldü. Sayıştay raporu, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına yapılmış, düzenlenmiş bir rapordur ve yine, İçtüzük gereği de, Plan ve Bütçe Komisyonuna sunulduktan sonra, ilgili komisyonumuz, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına -önümüzdeki hafta içerisinde, tahmin ediyorum- bu raporla alakalı görüşünü sunacaktır; ondan sonra, Meclis Başkanımız karar verecektir, bununla alakalı, ne yapılması gerektiğiyle alakalı.

Şimdi, değerli arkadaşlar, biz, bizim adımıza düzenlenmiş bir Sayıştay raporunun arkasındayız ve bu Sayıştay raporu, özellikle 2002 tarihinden önce, yap-işlet-devret ile yap-işletlerle alakalı yapılmış olan birkısım projeler hakkında, yapılan araştırmaları, hazine garantilerini ihtiva eden projelerle alakalı bir araştırmadır. Bu Sayıştay raporunun arkasında olmamız demek, Sayıştay raporu içerisindeki birkısım hataları, düzenlenmiş birkısım hataları görmemek manasına gelmez; bu Sayıştay raporu baştan sona kadar doğrudur dememizi gerektirmez. Biz, bunlar üzerinde tartıştık, ilgili teknik arkadaşlara da, raporu düzenleyen arkadaşlara da bilgiler verdik; fakat, biz, buna rağmen… Ortak paydamızda bulunan, iktidarıyla muhalefetiyle ortak paydamızda bulunan net bir karar vardır değerli arkadaşlar: Devletin hakkının, hiçbir şirkete, hiçbir gruba verilmesine kayıtsız kalamayız. AK Parti Hükümeti olarak, başından beri yaptığımız işlem de budur. Biz, AK Parti milletvekilleri olarak, Hükümetimiz de, bu konudaki tavrını net, açık ortaya koymuştur; fakat, bu, birkısım yanlışlıkları da mazur ve makul görmeyi gerektirmez. Bakın, bir örnek vereceğim: 4 tane doğalgaz santralıyla alakalı, Sayıştay raporunda, teknik gerekçelendirilmiş bir kanaat vardır, o da şudur: Vergi dairelerinden alınan resmî rakamlar doğrultusunda, bir gaz santralının maliyeti 275 dolar çıkmaktadır kilovat/saat başına, diğer bir doğalgaz santralının maliyeti de 1 270 dolar çıkmaktadır. Peki, bunun hangisi doğrudur dediğimizde, aslında bunun her ikisi de doğru değildir, birim kilovat başına düşen bir enerji maliyeti vardır. Şimdi, bunu böyle değerlendirdiğimizde, Sayıştay raporunun arkasında olmamıza rağmen, birkısım teknik hataların olduğunu da söylemek durumundayız; ama, bununla alakalı işlemler ayrı bir başlık altında zaten yürümektedir. Bununla alakalı bir sıkıntı yoktur.

Peki, Sayıştayın Meclis adına düzenlediği bu rapor var diye enerji sektöründe hiçbir işlem yapılmayacak mıdır; mutlaka yapılacaktır. Bununla alakalı düzenlemeleri ihtiva eden…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Yıldız, 1 dakika içinde konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

TANER YILDIZ (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.

Bununla alakalı değişiklikler, o geçici 11'de bahsedilen şekliyle düzenlenmiştir ve siz bu düzenlemeyi yapmadığınızda, o arazi, o dediğimiz şirketin üzerine kaldığında, bu sefer de şöyle bir eleştiride bulunabilirsiniz: Devletin malı, hiçbir bedeli, karşılığı alınmaksızın özel sektörün üzerinde bulanabiliyor dersiniz. Bu bir eleştiridir. Şimdiye kadar yapılan konuşmalarda dikkatimi çeken ortak nokta şudur: Bir işin nasıl yapılacağıyla alakalı değil de, nasıl yapılmayacağıyla alakalı görüşler serdedilmiştir. Lütfen, bu konuda yapıcı, olumlu eleştiriler varsa bunları ortaya koyalım ve sonuçta güzel bir kanun tasarısını kanunlaştırmış olalım.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz madde üzerinde.

Sayın Abdulkadir Ateş, buyurun.

ABDULKADİR ATEŞ (Gaziantep) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bildiğimiz gibi ve burada da bahsedildiği gibi, bir süre önce dağıtım bölgeleri sayısı ilkönce 33, daha sonra 25, daha sonra da 21 olarak belirlenmiştir. Böylesi değişiklikleri, acaba…

BAŞKAN - Sayın Ateş, birkaç saniyenizi rica edeyim.

Saygıdeğer arkadaşlarım, Sayın Özyürek, Sayın Bakanımız, Sayın Abdulkadir Ateş Beyin sorusu var efendim. Lütfen…

Buyurun Sayın Ateş.

ABDULKADİR ATEŞ (Gaziantep) - Tekrar etmek istiyorum Sayın Başkan.

Dağıtım bölgeleri sayısı ilkönce 33, daha sonra 25, daha sonra 21 olarak belirlenmiştir düzenlemeler sırasında. Bu değişikliklerin nedenini anlamak istiyorum. Bu, plansızlıktan mı kaynaklanıyor; yoksa, belli bir politikası mı var bunun? Bunu öğrenmek istiyorum; bir.

İkinci sorum: Bu bölgelerde, bu görev bölgelerinde kurulan anonim şirketlerin yönetim kurulu üyeleri kimlerdir? Hangi kurumlardan gelmişlerdir?. Öğrenim durumları nedir? Yönetim kurulu üyeliği karşılığında bu insanlar ne kadar ücret almaktadır? Özelleştirme İdaresinde görev yapıp bu şirketlerin yönetim kurullarına atananlar ayrıca bir ücret almakta mıdır? Özelleştirme İdaresinden yönetim kurullarına atanan, başka kurumlara atanan, bu kurumun dışındaki kurumlara atananlar var mıdır? Yani, birkaç şirkette yönetim kurulu üyeliği yapıp da ayrıca ekstra maaş alanlar var mıdır?

Bir de, Kahramanmaraş ve Adıyaman gibi iki il bir tek dağıtım bölgesi olarak belirlenmişken, Adana, Mersin gibi büyük sanayi kentleri Hatay ve Osmaniye'yle yeterli bir bölge oluşturabilecekken, Gaziantep ve Kilis'in Toroslar Elektrik Dağıtım AŞ'ye bağlanmasının bir gerekçesi, bir nedeni var mıdır?

Bunları öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ateş.

Sayın Işık, buyurun.

AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Vasıtanızla, Sayın Bakana şu kısa soruları yöneltmek istiyorum:

Sayın Bakanım, TEDAŞ özelleştirmelerinde mülkiyet devri niçin yapılmamaktadır?

Diğer bir sorum: TEDAŞ'ın bağlı şirketlerinin özelleştirmeleri sonrasında daha fazla yatırım ve buna bağlı hizmet kalitesi artışı bekliyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Bakanım, cevap verecek misiniz, yazılı mı cevap vereceksiniz?

Buyurun.

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Kocaeli) - Sayın Başkan, yazılı olarak cevap vereceğiz.

BAŞKAN - Peki.

ABDULKADİR ATEŞ (Gaziantep) - Yazılı olarak da yanıt alamıyoruz maalesef.

BAŞKAN - Şimdi, İçtüzüğün hükümlerine göre böyle bir hakları vardır sayın bakanların, o hakkını kullanmak istiyordur; ben, onu, artık, sayın bakanların takdirine sunuyorum.

Sayın milletvekilleri, maddeyi oylarınıza sunuyorum…

HALUK KOÇ (Samsun) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunup, karar yetersayısını arayacağım.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

HALUK KOÇ (Samsun) - Yok, Sayın Başkan!

BAŞKAN - Kabul etmeyenler…

Karar yetersayısı yoktur, birleşime 5 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 15.51

 

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.00

BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 98 inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

1099 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLERÊ(Devam)

3.- Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1133, 1/1074) (S. Sayısı: 1099) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

1 inci maddenin oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi, maddeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir; karar yetersayısı vardır.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2.- 4628 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin üçüncü fıkrası ile dördüncü fıkrasının (a) bendi ve (g) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, dördüncü fıkrasının (c) bendinin son paragrafında yer alan "denetim" ibaresinden sonra gelmek üzere "yetkisi"  ibaresi eklenmiş, 3 üncü maddesinin (c) bendinin (3) numaralı alt bendinin ikinci paragrafında yer alan "Özel sektörde" ibaresi "Özel sektör" şeklinde değiştirilmiştir.

"Piyasada faaliyet gösterebilecek özel hukuk hükümlerine tâbi tüzel kişilerin, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre anonim şirket veya limited şirket olarak kurulması ve anonim şirketlerin sermaye piyasası mevzuatına göre borsada işlem görenler dışındaki hisselerinin nama yazılı olması şarttır. Bu şirketlerin ana sözleşmelerinde bulunması gereken hususlar yönetmelikle düzenlenir."

"a) Üretim faaliyeti gösterebilecek tüzel kişiler: Özel sektör üretim şirketleri, Elektrik Üretim Anonim Şirketi, Elektrik Üretim Anonim Şirketinin yeniden yapılandırılmasıyla oluşan diğer kamu üretim şirketleri ile otoprodüktör ve otoprodüktör gruplarıdır. Özel sektör ve  kamu üretim şirketleri, lisansları uyarınca gerçek ve tüzel kişilere elektrik enerjisi ve/veya kapasite satışı yapar."

"g) Organize Sanayi Bölgeleri: 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununa göre kurulan organize sanayi bölgeleri tüzel kişilikleri, katılımcılarının ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla; onaylı sınırlar içerisinde 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre şirket kurma şartı aranmaksızın Kurumdan lisans almak koşuluyla dağıtım ve/veya üretim faaliyetlerinde bulunur.

Organize sanayi bölgeleri tüzel kişilikleri, katılımcılarının elektrik ihtiyacını karşılamak amacıyla tüketim miktarına bakılmaksızın serbest tüketici sayılır.

Organize sanayi bölgesi katılımcılarından serbest tüketici limitini aşan tüketiciler, organize sanayi bölgesine dağıtım bedeli ödemek kaydıyla tedarikçisini seçme hakkına sahiptir.

Organize sanayi bölgelerinin, ürettiği veya serbest tüketici sıfatıyla temin ettiği elektrik enerjisinin; katılımcılarının kullanımına sunulmasına, lisans ve dağıtım bedellerinin belirlenmesine, organize sanayi bölgelerinin bu bent kapsamında gerçekleştirecekleri faaliyetlere ilişkin esas  ve usûller, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının görüşü alınarak Kurum tarafından hazırlanacak yönetmelikle belirlenir.

Organize sanayi bölgeleri sınırları içerisinde olup, bedelsiz olarak veya sembolik bedel ile TEDAŞ'a devredilen tesislerin mülkiyeti ve işletme hakları üç ay içinde aynı bedelle ilgili organize sanayi bölgesine devredilir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Atilla Kart.

Buyurun Atilla Bey.

CHP GRUBU ADINA ATİLLA KART (Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 1099 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 2 nci maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, görüşülmekte olan tasarının temel amacı ve gerekçeleri arasında, üretim faaliyeti gösteren tüzelkişilere ilişkin yasal düzenlemelerin serbestleştirilmesi ve yeni üretim yatırımları için teşvik edici bir ortamın tesis edilmesi; ayrıca, dağıtım ve üretim varlıklarının özelleştirilmesinin gündemde olduğu bir dönemde, daha önceden halka açılmış ya da İMKB'de halen işlem gören malî açıdan güçlü şirketlerin de özelleştirmeye katılabilmesini sağlamak gerekçesiyle, Elektrik Piyasası Kanununun 2 nci maddesinin üçüncü fıkrasının yeniden düzenlenmesi gereğinden söz ediliyor. Yine bu maddeyle, hisselerin nama yazılı olması şartı ortadan kaldırılıyor. Kanunun 2 nci maddesinin (a) bendinde ise, üretim faaliyeti gösterecek tüzelkişiler arasında bağlı ortaklıklar ve strateji belgesi çerçevesinde oluşturulma çabaları sürdürülen üretim gruplarının tamamı yer almadığı için, bu paragrafa "diğer kamu üretim şirketleri" ifadesi eklenerek bu konuda daha geniş bir katılımın sağlanması amaçlanıyor.

Değerli arkadaşlarım, bu düzenlemelerin yanında, işin esası ne, işin özü ne, işin anlaşılabilir boyutu ne; bu tasarı, bu amaca hangi ölçüde hizmet edecek; bunu görüşmemiz, bunu konuşmamız gerekiyor. Bu amaç, ulaşılmak istenen amaç, hangi ölçüde tutarlı ve yeterlidir, yerindedir; bunu değerlendirmemiz ve irdelememiz gerekiyor.

Sayın milletvekilleri, bugün, enerji sektörünün, elektrik enerjisi sektörünün önündeki en büyük belirsizlik, 2009-2011 yıllarında yaşanması beklenen enerji açığı riskinin giderilmesi için yapılması gereken yatırımların hangi yöntemlerle ve kimler tarafından yapılacağı konusunda düğümlenmektedir. Esasen, bir diğer öngörüye göre, ülkemiz, enerji darboğazıyla 2009 yılından önce de karşılaşabilecektir. 1990'ların başından bu yana, Türkiye'deki enerji talep tahminlerinin abartılarak, ülkemizin elektrik kesintisiyle karşılaşacağı gerekçesiyle, üretilen enerjiyi pahalıya mal eden santralların yapılması, yaptırılması; doğalgaz talebinin, görevi kötüye kullanmak pahasına, geçmiş ve mevcut siyasî iktidarlar tarafından abartılması; sözleşmelerin temel unsurlarının kamuoyundan gizlenmesi; uzun vadeli ve pahalı alım sözleşmeleri yapılmak suretiyle, kamunun zarara uğratıldığı yönündeki tespit ve değerlendirmeler, sadece muhalefet tarafından değil, sivil toplum örgütleri ve meslek odaları tarafından da ifade de edildiği gibi, devletin, Hazinenin ve DPT'nin (Devlet Planlama Teşkilatının) çok sayıda kurumunun hazırlamış olduğu raporlarda da ifade ve kayıt altına alınmıştır.

Tasarının bu maddesiyle, 2 nci maddede yapılan bu düzenlemeyle, yukarıda da ifade ettiğim gibi, şirket hisselerinin nama yazılı olması şartı, borsada işlem gören şirketler yönünden ortadan kaldırılmaktadır. Bu amaca yönelik olarak da, kanunun değişik maddelerinde çeşitli önlemler alınmıştır. Benzer bir şekilde, dağıtım şirketleri için "dağıtım şirketleri, tanımlanan bu faaliyetler dışında piyasada başka bir faaliyette bulunamaz" hükmü, düzenlemesi getirilmiştir. Getirilen bu düzenlemeler şekil olarak, çerçeve olarak, Anayasanın 167 nci maddesindeki düzenlemeyle de paralel bir düzenleme izlenimini vermektedir. Bütün mesele, geldiğimiz aşamada, değerli arkadaşlarım, şu noktada düğümleniyor: Kanunun mevcut haliyle, zaten belirsiz olan piyasa yapısında, aynı şirket ya da grupların, üretim ve dağıtım alanlarında faaliyet göstererek tekel oluşturmalarının önüne geçilebilmesi için konulan kuralların, dolaylı ve danışıklı ilişkilerle aşılması sürecinde nasıl bir denetim mekanizmasını uygulamaya sokuyoruz? Bu denetim mekanizmalarının uygulama kabiliyeti, bu denetim mekanizmalarının uygulanması noktasındaki "siyasî irade-bürokratik irade" kavramının tutarlılığı.

58 ve 59 uncu Hükümetler döneminde -üzülerek ifade ediyorum- temel sorun burada düğümleniyor değerli arkadaşlarım. Burada, bu kanunun denetimini, bu kanunun kamu yararına, piyasa yararına işlemesinin denetimini sağlamak mevkiinde olan komisyon sıralarında Sayın Maliye Bakanının görev yaptığını biliyoruz. Dün, Sayın Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı da burada hükümet sıralarında bu tasarıyı takip etmeye gayret ediyordu; ama, geldiğimiz aşamada, bugün, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanını göremiyoruz. Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanının bu olayda, nihaî aşamada, uygulama sürecinde sorumlu olduğunu, takip noktasında, denetim noktasında, uygulama noktasında Maliye Bakanlığından daha da önce sorumlu olduğunu hemen yeri gelmişken ifade etmek istiyorum. O zaman, uygulamalara yönelik olarak, yolsuzluk uygulamalarına yönelik olarak, Sayın Maliye Bakanı nezdinde doğmuş olan kuşkular ve kamuoyunda haklılık kazanan suçlamaların yanında bu denetimi yapmak durumunda olan Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı -gerek kişisel anlamda söylüyorum, gerekse Bakanlık anlamında söylüyorum- acaba nasıl bir tablo sergiliyor değerli arkadaşlarım? Bunları sorgulamamız gerekiyor, bunları bilmemiz gerekiyor, bunları kamuoyuyla paylaşmamız gerekiyor.

Sayın Enerji Bakanının İstanbul Büyükşehir Belediyesinde görevli olduğu döneme bakıyoruz değerli arkadaşlarım. Burada, İçişleri Bakanlığı mülkiye müfettişlerinin hazırlamış oldukları raporlardaki ifadelerle sizleri bilgilendirmek istiyorum. Ne deniyor burada Sayın Enerji Bakanı hakkında; kimileri "efendim, bunları Enerji Bakanının gıyabında bunları dile getirmeyin" diyebilir. Bunları daha evvel de dile getirdik, yazılı soru önergeleriyle dile getirdik, Genel Kurulda ifade ettik; ama, Sayın Enerji Bakanı bir türlü bu sorularımıza cevap vermedi, Sayın Adalet Bakanı bir türlü sorularımıza cevap vermedi. O sebeple, burada bir defa daha bu konuya temas etmek gereğini duyuyorum.

Bakın değerli arkadaşlarım, ne deniyor Sayın Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı hakkında, İçişleri Bakanlığının mülkiye müfettişlerinin raporlarından söz ediyorum: "İstanbul Büyükşehir Belediyesi iştiraki olan İGDAŞ'ta murahhas aza olarak görev yapan Mehmet Hilmi Güler'in gayri yasal yollardan temin edilen paralara kasalık yaptığı iddiaları hakkında düzenlenmiş olan inceleme raporu İçişleri Bakanlığına gönderilmiştir."

Bunları İçişleri Bakanlığına da soruyoruz, İçişleri Bakanlığından da cevap alamıyoruz. 269 trilyonluk yolsuzluk hakkında neden dava açmıyorsunuz diyoruz, neden zamanaşımına uğramasına göz yumuyorsunuz diyoruz, cevap alamıyoruz.

Devam ediyorum, bakın, yine, o rapordan söz ediyorum değerli arkadaşlarım, raporun 165 inci sayfasından söz ediyorum. Ne diyor: "İGDAŞ'ın -güncel tabirle- hortumlanmasında -aynen tabir bu- en kritik ve en önemli karar Yönetim Kurulunun 1.11.1995 tarih 95/44 sayılı kararıdır. Söz konusu Yönetim Kurulu kararına, Başkan Vekili olarak Mehmet Mustafa Açıkalın, Murahhas Üye Mehmet Hilmi Güler, Üye Muammer Kantarcı, Üye Ömer Dinçer, Üye Muhittin Soğukoğlu ve Üye Hüseyin Besli imzalamak suretiyle katılmışlardır." Bu isimler aramızda bulunan arkadaşlarımız, aramızda bulunan arkadaşlarımızın dışında çoğu çok yakından bildiğiniz isimler. Devam ediyor: "Karara gerekçe olan yazı ise, Genel Müdür Vekili M. Fuat Şengül tarafından imzalanan 1.11.1995 gün, 50.00463 sayılı Yönetim Kurulu Başkanlığına hitaben yazılan yazıdır." Biz ne yapıyoruz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kart, bu maddeyle ilgili konuşmalarınızı 1 dakika içinde tamamlar mısınız.

Buyurun.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Sayın Kart, Ömer Dinçer ismi şu andaki Başbakanlık Müsteşarı mı acaba?

BAŞKAN - Sayın Ercenk, lütfen efendim...

ATİLLA KART (Devamla) - Sayın Ömer Dinçer olsun diğer milletvekili arkadaşlarımız olsun, bunlar, artık, kamuoyunun, sizlerin, sade vatandaşlarımızın çok yakından bildiği isimler. Bunların kimlikleri hakkında, bunların sıfatları hakkında ayrıca bilgi vermeye gerek yok. Ayrıca bilgi vermeye gerek yok. Bunlar, artık… Malumu ilan etmeye gerek yok. Maruf hakkında ayrıca bilgi vermeye gerek yok. O zaman, bu 58 ve 59 uncu Hükümetlerin işte temel sorunu, temel sorun bu, bu Hükümet inandırıcı değil. Bu Hükümet güven vermiyor. Sayın Başbakandan başlayarak, Sayın Maliye Bakanından başlayarak ve bu tasarıyı görüştüğümüz Enerji Bakanından başlayarak söylüyorum.

Sayın Enerji Bakanının gelip burada bu sorularıma cevap vermesi gerekiyor.

NURETTİN AKTAŞ (Gaziantep) - Sandığa gittiğimizde belli olur!

ATİLLA KART (Devamla) - Sandık zamanı, zemini ayrı bir zemindir. Burada biz yasama denetimi yapıyoruz, millet adına yasama denetimi yapıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kart, bu aşamada size teşekkür ediyorum.

ATİLLA KART (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Madde üzerinde ikinci konuşmacı, Anavatan Partisi Grubu adına Erzurum Milletvekili İbrahim Özdoğan.

Buyurun Sayın Özdoğan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan 1099 sıra sayılı kanun tasarısı üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; hepinize en derin saygılarımı sunuyorum.

Değerli arkadaşlar, 4628 sayılı Kanun, rekabetçi bir serbest piyasadan bahsetmekte, fiyatın piyasa şartlarını oluşturmasını ve piyasa fiyatının da gerçek maliyetlere göre belirlenmesini öngörmektedir. Bu yapı içerisinde, ülkemizin enerji yatırımı, ihtiyacının özel sektör tarafından piyasadan temin edilmesi hedeflenmiştir. Şimdi, getirilmek istenen düzenlemeyle, bu yapı kesintiye uğratılmaktadır. Bunun için çok haklı gerekçelerin olması gerekir. Peki, haklı gerekçeleriniz neler olabilir? Deniliyor ki, dağıtım özelleştirmesi… Peki, çok güzel, dağıtım özelleştirmesine karşı çıkmak mümkün değildir; ancak, gerçekten, Hükümet olarak, dağıtım özelleştirmesi konusunda samimî olup olmadığınızın sorgulanması gerekmektedir.

Getirilen düzenlemeyle, dağıtım özelleştirmesi adına, bir taraftan, piyasa modeli işleyişi erteleniyor; ülkenin enerji ihtiyacını karşılayan yüzde 85'lik kamu şirketleri elindeki bölüm buna göre yeniden belirleniyor. Ancak, dağıtım özelleştirmesi için kayıp kaçağın az olduğu bölgeler ve en önemli gelir payını oluşturan organize sanayi bölgeleri, Temmuz 2005 tarihinde yapılan değişiklikle, dağıtım bölgelerinin dışında tutulmuştur. Hemen hemen çoğu dağıtım bölgesinde, elektrik, büyük oranlarda, organize sanayi bölgelerinde tüketilmektedir. Böylelikle, yatırımcı için en cazip alan ayrılmıştır. Bu şartlarda elektrik dağıtım özelleştirmesi yapmak mümkün değildir. Bu durum, esasında, Hükümetimizin tutarlı bir enerji politikası olmadığını açıkça ortaya koymaktadır.

Diğer taraftan, geçici 9 uncu maddeyle, fiyat eşitleme mekanizmasıyla, bölgeler arasındaki kayıp kaçak farkını gizlemeye çalışmaktadır. Düzenlemeyle ortaya çıkan sonuç şudur: Kayıp kaçağın fazla olduğu bölgeyi, kayıp kaçağın az olduğu bölge finanse etmektedir; yani, elektriği çalanın neden olduğu gelir eksikliği, kullandığı elektriğin bedeli, ödeyenin sırtına yüklenmektedir. Hangi gerekçeyi ileri sürerseniz sürün, ortaya çıkan sonuç budur. Hükümetlerin bu gibi haksız uygulamalara imkân tanımaması gerekmektedir.

4628 sayılı Kanunun 13 üncü maddesinde, bu gibi durumlarda ortaya çıkan bölgesel farklılıkların nasıl giderilmesi gerektiği düzenleme altına alınmıştır. Şöyle ki: "Belirli bölgelere veya belirli amaçlara yönelik olarak tüketicilerin desteklenmesi amacıyla sübvansiyon yapılması gerektiğinde, bu sübvansiyon, fiyatlara müdahale edilmeksizin, miktarı ile esas ve usulleri Bakanlığın teklifi ve Bakanlar Kurulu kararıyla belirlenmek üzere, söz konusu tüketicilere geri ödeme şeklinde yapılır" ifadeleridir.

Piyasa yapısını bozmadan ve fiyatlara müdahale etmeden bölgesel sübvansiyon yapılması mümkünken, bu şekilde köklü değişikliklere gerek var mıdır? Buradan soruyorum.

Şu da unutulmamalıdır ki, yüzde 15'ler seviyesinde de olsa, ortada, ağır aksak, mevcut piyasa şartlarında yatırım yapan ve faaliyet gösteren yerli üreticilerimiz de bulunmaktadır. Bu üreticiler kanunun mevcut şartlarına göre yatırım yapmış; ancak, KİT'lerin haksız tarife uygulamaları ve sürekli artan doğalgaz fiyatları altında sıkışmış olmasına rağmen var olmaya çalışmaktadırlar.

Bütün riski üzerine alarak yatırım yapan bu yerli sanayicilerimize, piyasa kurallarını rafa kaldırarak, diyorsunuz ki, bu şartlarda alım garantisi yapılmadan bu ülkeye yatırım yapacak yatırımcı bulamazsınız ve tekrar çok eleştirdiğiniz yap-işlet ve yap-işlet-devret modellerine mi dönmek istiyorsunuz? Zaten mevcut politikanız sonucunda, hükümet olduğunuz günden beri sürekli şikâyet ettiğiniz yap-işlet veya yap-işlet-devret modeli santralları sizler yapmak zorunda kalacaksınız.

Diğer taraftan, Sayın Bakan, her bulduğu mikrofona, her bulduğu ekrana yerli edebiyatıyla çıkıyor, konuşuyor. Peki, Bakanın yerli anlayışı, bu ülkenin elektriksiz kalmaması için bütün riski üzerine alarak yatırım yapan yerli sanayicilerimizi kapsamakta mıdır, yoksa, yerli anlayışı yatırımcının rengine göre değişmekte midir?

Sayın Bakan sürekli olarak yerli kaynakların değerlendirilmesinden bahsediyor. Peki, Sayın Bakan, bunun için ne yaptınız, yatırımcının önüne ne koydunuz, bu ülkeye ne kadar kapasite kazandırdınız? Malum olduğu üzere arz güvenliği sorunu kapıda, hükümet olduğunuz tarihten beri bu konuda ne yaptınız, bu ülkeye ne kadar kurulu güç kazandırdınız?

Halkımız çok iyi bilmelidir ki, sizin çok eleştirdiğiniz geçmiş hükümetlerin bu ülkeye kazandırdığı tesislerle idare ettiniz şu ana kadar. Zaten, elektrik enerjisi idaresi sektöründe yapılan her hizmetin faydası ve zararı ancak üç dört yıl sonra belli olur. Geçen yıl sonuna kadar da bir önceki hükümetin yaptıklarıyla idare ettiniz. Artık, 2006'da, sizin Hükümetin elektrik enerjisi sektöründe ne yapıp yapmadığını, bu sektörde ne kadar başarılı olduğunu tüm ülke ve milletimiz görecektir.

Bakanlık, elektrik enerjisi sektöründe ilk sınavını Ocak 2006'da vermişti. 39 megavat kurulu güç olmasına rağmen, 25 000 megavat talep gücü Rusya'dan doğalgaz kesintisi sonucu karşılanamamış ve büyük sanayiden 1 500-2 000 megavat kesinti yaparak karşılanmıştır. Üstelik, bu kesinti esnasında doğalgaz santrallarının büyük bir kısmı ikinci bir yakıt kullanmıştır.

Sayın Bakan, basına, sürekli olarak, elektrik enerjisinde ithal payının kendileri döneminde yüzde 60'tan yüzde 40'a düşürüldüğünü söylemektedir.  Sayın Bakan kendi kuruluşlarından bilgi almakta bir eksiklik mi yaşamaktadır; merak ediyorum; çünkü, kendi kuruluşlarının resmî verileri Sayın Bakanın bu ifadesini yalanlamaktadır.

Elektrik enerjisinde ithal yakıtla yapılan üretimin payı, 2001 yılında yüzde 50, 2002 yılında yüzde 50, 2003 yılında yüzde 56, 2004 yılında yüzde 53 ve 2005 yılında ise yüzde 55 oranında gerçekleşmiştir. 2006 yılı tahminî programında da ithal yakıtla üretimin payının yüzde 55 olması öngörülmektedir. Bu çelişkiyi Sayın Bakan nasıl izah edeceklerdir?

Tasarıda dikkati çeken bir diğer nokta ise, getirilen düzenlemeyle, dağıtım bölgelerine enerji satışı, yine, sadece kamu şirketlerine tanınmakta olup, özel sektör üretim şirketlerine, dağıtım bölgelerine enerji satışı yapma imkânı tanınmaktadır.

Diğer taraftan, perakende satış şirketlerinin serbest olmayan tüketicilere enerji satışı yapmalarının önünün kapandığı da göz önünde bulundurulduğunda, özel sektörün müşteri portföyü daralmaktadır. Bütün düzenlemeler dağıtım şirketleri lehine yapılmakta ve bu arada, mevcut durumda piyasada faaliyet gösteren özel sektör elektrik üreticileri ihmal edilmektedir.

Rekabette, rekabete açık olan elektrik üretimi toptan ve perakende satış faaliyetleri bakımından mevcut yapıyı dikkate alarak düzenlemeyi yapmak gerekmektedir. Bu gerekçelerle, perakende satış faaliyeti bakımından, sadece dağıtım şirketleri ile sadece kamu şirketleri arasında ilişki öngörülmesi yerinde değildir.

4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanununun temelini rekabetçi bir piyasa teşkil etmektedir. Maalesef, kanunun bu temel prensibi hep ötelenmekte, burada, kamu şirketleri arasındaki birbirine bağlı yapı giderek güçlenmektedir.

Mevcut durum itibariyle, serbest piyasanın çekirdeğini oluşturan elektrik üreticileri de bu piyasada faaliyet göstermekte ve kamu ağırlıklı yapıda kamu şirketleriyle rekabet etmektedir.

4628 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten bu yana yaşanan tecrübeler göstermiştir ki, özel sektör üretim şirketleri gerçek maliyetlerle karşı karşıyayken, kamu şirketleri, kanununa rağmen, gerçek maliyetlere ve çapraz sübvansiyon yasağına aykırı davranmıştır. Bu durum, özel sektör elektrik üreticilerinin rekabet edebilme gücünü zayıflatmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Özdoğan, 1 dakika içerisinde konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Tabiî Sayın Başkanım...

Değerli arkadaşlar, geçiş döneminde düzenleyici kurum varken "kurul onaylı bu tarifeler ile çapraz sübvansiyon ancak Bakanlar Kurulu Kararı çerçevesinde yapılacak öneriyle değiştirilebilir" ifadesi yer almakta, konuyla ilgili olarak Bakanlar Kuruluna yetki verilmektedir. Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunun en önemli görevi, düzenlemeye tabi tarifelerin onayıdır. Kurumun bu yetkisi ve görevi, düzenlemeye tabi tarifelerin hesabının gerçek maliyetlere uygun olmasının denetlenmesi açısından, özel sektör ve hatta, tüketiciler için en önemli güvencedir.

Bu temel hakikate rağmen, bu düzenlemeyle, düzenleyici ve denetleyici kurum by-pass edilmekte, dağıtım şirketinin tek taraflı hazırladığı tarifenin aynen kabul edileceğinin düzenleme altına alınmasıyla, piyasadaki tüm taraflar için güvence ortadan kaldırılmakta, fiilî durumlara kanunî dayanak oluşturulmaya çalışılmaktadır. Ayrıca, dağıtım şirketi, tarife düzenler konuma getirilmektedir.

Değerli arkadaşlar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Özdoğan, teşekkür ediyorum…

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Ben de teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Milletvekili arkadaşlarımıza, Başkanlık Divanına gösterdikleri itinadan, özenden dolayı teşekkürlerimi sunuyorum.

Madde üzerinde, şahsı adına, Konya Milletvekili Atilla Kart.

Sayın Kart, buyurun efendim.

ATİLLA KART (Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2 nci maddeyle ilgili olarak şahsım adına söz almış bulunmaktayım; Genel Kurulu, bir defa daha, saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, olayın teknik değerlendirmesini, uzmanlık gerektiren değerlendirmesini yapmak konumunda değilim. Bu, açıkçası, benim meslekî faaliyet alanımı aşıyor; ama, hep şunu anlatmaya çalışıyorum: Bakın, elektrik piyasasını üretim ve dağıtım anlamında özelleştirmeyi amaçlayan bir süreçten söz ediyoruz, bir yasal düzenlemeden söz ediyoruz. Böyle bir çalışmayı yapıyoruz. Siyasî iktidar olarak, bu kararı vermek, bu değerlendirmeyi vermek, elbette, size aittir, bu İktidara aittir. Bunun siyasî sorumluğu, yasal sorumluluğu siyasî iktidara aittir; ama, siyasî iktidarın bu takdir hakkı vardır. Bu, siyasî iktidarın karar verme alanı içinde olan bir konudur. Buna bir diyeceğimiz yok; ama, şunu anlatmak istiyoruz: İşte, devlet yönetiminde, kamu yönetimindeki temel olay budur. Siz, devlet olarak, kamu  yönetimi olarak, denetim görevini, her halükârda yapmak zorundasınız. Bu sizin varlık sebebinizdir, bu sizin temel sorumluluğunuzdur. Bunları tartışmaya çalışıyoruz, bunları anlatmaya çalışıyoruz, kamuoyunu bu noktada bilgilendirmeye çalışıyoruz.

Bu konuların, elbette, seçim dönemlerinde tartışması olacaktır, sandıkta nihaî değerlendirmesi olacaktır; ama, bu konular, burada da görüşülecek. Bu konuların burada görüşülmesinden niye rahatsız oluyoruz? Biz, niçin varız; bu konuları, bu denetimi, işte, o seçim döneminde verilen yetkilere dayanılarak, anlatmak üzere burada varız. O sebeple, bundan rahatsız olan arkadaşlarımın, bu tavırlarına hiçbir anlam veremediğimi, yeri gelmişken ifade etmek istiyorum. Bu tartışmalardan memnun olmaları gerekirken, orada, sütun arkasına saklanıp laf atmanın, milletvekili sorumluluğuyla bağdaşmadığını bir defa daha ifade ediyorum.

Şimdi, bakın, şunu anlatmaya çalışıyoruz: Enerji piyasası, elektrik piyasası… Bağlı olan denetim mekanizmaları: Nedir, Kamu İhale Kurumudur; nedir, Enerji Piyasası Düzenleme Kuruludur; nedir, dolaylı olarak SPK'dır, dolaylı olarak Şeker Kuruludur, dolaylı olarak diğer üst kurullardır. Ne yapıyoruz hükümet olarak; bunların özerk yapısını, bunların bağımsız yapısını deliyoruz, defalarca deliyoruz. Yasal düzenlemelerle bir oradan deliyoruz, bir buradan deliyoruz. Kalkıyoruz Maliye Bakanı olarak, benim maiyetimde çalışan falan kişiyi, Kamu İhale Kurumunun başına getirmek istiyoruz. Böyle bir yapıda, siz, hangi denetimden söz edeceksiniz?! Böyle bir yapıda, sağlıklı bir denetimden, kamu adına yapılabilecek bir denetimden söz edebilir misiniz?! Bunların sorgulamasını yapıyoruz. Bunlardan neden rahatsız oluyorsunuz?

Sizler, yolsuzlukla mücadele için görev almadınız mı? Yolsuzlukla mücadele için sizlere vekalet verilmedi mi? Yolsuzluk yapan benim kadrolarımdansa, ben ona göz yumarım diyorsanız… Maalesef, bu süreci yaşıyoruz işte. Öylesine yaşıyoruz ki, yolsuzluk kültürünün, bakıyorsunuz, Sayın Başbakandan başlayarak, Maliye Bakanından başlayarak, Enerji Bakanından başlayarak, kurumsallaştığını görüyorsunuz. Bu yapı sizi rahatsız etmiyor mu değerli arkadaşlarım?! Bu yapı hepimizi rahatsız etmeli; bu yapı hepimizi rahatsız etmeli!

Siz, özerk kurullara, bağımsız kurullara, kendi parti bünyenizden birilerini getiriyorsanız, orada ne yapıyorsunuz; orada siz, parti devleti olma sürecini başlatıyorsunuz ve bunu genel bir uygulama haline getiriyorsanız, bırakın yolsuzluklarla mücadeleden söz etmeyi, komik oluyorsunuz o zaman, inandırıcılığınızı kaybediyorsunuz.

Bunları, biz, her aşamada anlatmaya devam edeceğiz değerli arkadaşlarım. Bu şekildeki bir yapılanmayla, bu tasarının amaca hizmet etmeyeceğini bu tasarıda anlatmaya devam edeceğiz, müteakip tasarılarda da bunları örnekleriyle anlatmaya devam edeceğiz.

Bu değerlendirmelerle, ben, Genel Kurulu bir defa daha saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kart.

Madde üzerinde, şahsı adına, Kayseri Milletvekili Taner Yıldız.

Sayın Yıldız, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

TANER YILDIZ (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de, bir kez daha, sizi saygıyla selamlıyorum.

Tabiî, bu maddede, özellikle muhalefetin endişesini giderebilecek önemli bir düzenleme yapılıyor; o da, enerji piyasasının serbestleşmesinde yerli şirketlerin payının yükseltilmesini istemiştik haklı olarak -ki, bu, son derece yerinde bir istek, hepimizin talebi de budur- ama, dün akşam da belirttiğimiz gibi, eğer, özel sektör ve kamu sektörü, hep beraber, o yıl yaptıkları tasarruf miktarı, o sektörün büyüme hızının tasarruf miktarından, büyüme hızından düşükse, mutlaka, uluslarararası sermayeye ihtiyaç hissedeceklerdir dedik. Bu, iktisadî bir kural. Bu açıdan, öncelikle, şirketlerin nama yazılı hisseleriyle alakalı bir düzenleme yapıldı. Biliyorsunuz, bu şart kaldırıldığı zaman -üretim faaliyeti gösteren tüzelkişilere ilişkin düzenlemelerin olabileceği ve serbestleşmenin ve yeni üretim yatırımlarındaki teşvik edici bir ortamın tesis edilmesinde- hem dağıtım hem de üretim varlıklarının özelleştirilmesinde, direkt katılabilecekler. İMKB'de ve halen işlem gören, malî açıdan daha güçlü şirketlerin oluşmasıyla beraber bu yatırımların artması sağlanacaktır.

Tabiî, diyoruz ki, özellikle malî varlıkları ve özsermaye miktarları açısından, yerli şirketlerimizin, olabildiğince fazla bir oranda dağıtım şirketlerinin ve üretim şirketlerinin özelleşmesine katılması gerekmekte. Bunun birçok faydasını görmekteyiz; ancak -zaman zaman konuşmalara şahit oluyoruz- öyle bir konuşma yapılabiliyor ki, hem hukuka uygun olsun isteniyor -ki, doğru- ama, hukukun karar verdiği bir konu üzerinde ise, tekrar karar vermemiz istenebiliyor.

Plan ve Bütçe Komisyonunda yaptığımız çalışmalarda, ÇEAŞ ve Kepez hisselerinin azınlık hisselerine bir hak tanınmasıyla alakalı bir talep vardı; bunun üzerinde uzun uzadıya konuşmuştuk. Tabiî ki, biz de istiyoruz; yaklaşık 105 000 000 dolarlık bir portföyün, mutlaka, azınlık hisselerine sahip olan bu vatandaşlarımızın karşılığında bir hak sahibi olabilmelerini. Ama, tabii ki, hukukî düzenlemelerin ötesinde olmayacak bu düzenlemeler.

Bakın, bu konuyla alakalı, kamuoyunun da bilgisine sunmak açısından diyorum; ÇEAŞ ve Kepez azınlık hisselerinin statüsünü belirlemek açısından bir bilgiyi vurgulamak isterim. Biliyorsunuz hem İmar Bankası hem de ÇEAŞ ve Kepez şirketleriyle alakalı bir karar alınmıştı; ama, bu iki kararın da statüleri, hükümleri farklıdır. Bir tanesi TMSF'ye devriyle alakalı, diğer bir tanesi ise elinde bulunan imtiyaz hakkının kaldırılmasıyla alakalı. Yani, siz, imtiyaz hakkı kaldırılmış bir şirkete TMSF'ye devrolmuş muamelesi yapmak isterseniz, burada alacağınız sonuç farklı olur. İmtiyaz hakkı elinden alınmış bir şirketin ticarî faaliyetleri devam etmektedir; ama, elektrik dağıtım ve üretimiyle alakalı ticarî faaliyetleri durdurulmuştur.

O açıdan, bizim, ÇEAŞ ve Kepez Anonim Şirketinin şu anki faaliyet gösterdiği alanla alakalı, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu gibi muamele etmemiz mümkün değildir. Biliyorsunuz ÇEAŞ ve Kepez, azınlık hisseleri dava etmişlerdi ve Danıştayın bir kararı vardı. Ben, Danıştay kararını kısaca okumak istiyorum: "Dava konusu olayda davacının borsada işlem görmesi… Borsada işlem görmesi men edilen falan şirketin hisse senetlerinin sahibi ve ortağı konumunda bulunduğu, her ticarî faaliyette kâr sağlamak asıl olmakla beraber, zararın da olası olduğu ve zarara uğrama riskini, sürdürülen faaliyetten soyutlanma olanağının bulunmadığı açık olup, uğranıldığı ileri sürülen zarar nedeniyle dava idarelerinin tazminiyle sorumlu tutulması mümkün değildir."

Şimdi, böyle bir yargı kararı var. Bu yargı kararına, tekrar itiraz edilmiş ve ilgili idarî dava idareler kuruluna gitmiş ve orada da reddedilmiştir. Şimdi, bununla alakalı, bizim, tekrar, artı bir düzenleme yapmış olmamızın farklı bir statüsünün kurulması lazım.

O yüzden, bu kanun tasarısına derç edilmesiyle alakalı konular, hem alt komisyonda hem de ilgili Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmüş; ama, bu düzenlemenin yerinin burası olmadığı konusunda…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Yıldız, 1 dakikalık süre içinde konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

TANER YILDIZ (Devamla) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Bu düzenlemenin yerinin bu kanun tasarısında olmadığıyla alakalı da karar verilmişti.

Ben, bütün bu duygu ve düşünceler içerisinde, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yıldız.

Sayın milletvekilleri, birleşime 10 dakika ara veriyorum.

                                                                                                    Kapanma Saati: 16.39

 

 

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.00

BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 98 inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

1099 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLERÊ(Devam)

3.- Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1133, 1/1074) (S. Sayısı: 1099) (Devam)

ÊBAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yok.

Birleşime 5 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 17.01

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.03

BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 98 inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

1099 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLERÊ(Devam)

3.- Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1133, 1/1074) (S. Sayısı: 1099) (Devam)Ê

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Madde üzerinde 2 adet önerge vardır; birinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1099 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 2 nci maddesinin sonuna aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Sezai Önder

Atila Emek

Kemal Kılıçdaroğlu

 

Samsun

Antalya

İstanbul

 

Tacidar Seyhan

Hüseyin Ekmekcioğlu

Harun Akın

 

Adana

Antalya

Zonguldak

"Organize sanayi bölgeleri devraldıkları mülkiyet ve hakları, üçüncü kişilere kiralayamaz ve devredemezler, bu koşula uyan sanayi bölgeleri 3093 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin (c) bendinden muaftırlar."

BAŞKAN - İkinci önergeyi okutup, işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1099 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

İsmail Bilen

Faruk Çelik

Fahri Çakır

 

Manisa

Bursa

Düzce

 

Şükrü Önder

Zeki Karabayır

Alaettin Güven

 

Yalova

Kars

Kütahya

"Madde 2.- 4628 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin üçüncü fıkrası ile dördüncü fıkrasının (a) bendi, (b) bendinin dördüncü alt bendi, (f) bendi ile (g) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, dördüncü fıkrasının (c) bendinin son paragrafında yer alan "denetim" ibaresinden sonra gelmek üzere "yetkisi" ibaresi eklenmiş, 3 üncü maddesinin (c) bendinin üç numaralı alt bendinin ikinci paragrafında yer alan "Özel sektörde" ibaresi "Özel sektör" şeklinde değiştirilmiştir.

"Piyasada faaliyet gösterebilecek özel hukuk hükümlerine tabi tüzel kişilerin, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre anonim şirket veya limited şirket olarak kurulması ve anonim şirketlerin sermaye piyasası mevzuatına göre borsada işlem görenler dışındaki hisselerinin nama yazılı olması şarttır. Bu şirketlerin ana sözleşmelerinde bulunması gereken hususlar yönetmelikle düzenlenir."

"a) Üretim faaliyeti gösterebilecek tüzel kişiler: Özel sektör ve kamu üretim şirketleri ile otoprodüktör ve otoprodüktör gruplarıdır. Özel sektör ve kamu üretim şirketleri, lisansları uyarınca gerçek ve tüzel kişilere elektrik enerjisi ve/veya kapasite satışı yapar."

"Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi, Bakanlığın kararı doğrultusunda uluslararası enterkonneksiyon çalışmalarını yapar ve uluslararası enterkonneksiyon şartına uygun olarak iletim tesislerini kurar veya kurdurur. İletim sistemine bağlı ve/veya bağlanacak olan serbest tüketiciler dahil tüm sistem kullanıcılarına şebeke yönetmeliği ve iletim lisansı hükümleri doğrultusunda eşit taraflar arasında ayrım gözetmeksizin iletim ve bağlantı hizmeti sunar. İletim tesislerinin kullanıcılar tarafından yapılması durumunda enterkonneksiyon tesis kapasitesinin tamamı, tesisi yapan kullanıcıya yatırımın fizibilitesinde belirlenen süre kadar tahsis edilir. Bu tahsis edilen kapasitenin kullanılmaması durumunda kullanılmayan kısım diğer kullanıcılara tahsis edilir."

"f) İthalat -ihracat    faaliyeti  gösterebilecek tüzel kişiler: 3154 sayılı Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanuna göre oluşturulan Bakanlık görüşü doğrultusunda uluslararası enterkonneksiyon şartı oluşmuş ülkelerden ya da ülkelere, lisansları çerçevesinde elektrik enerjisi ithalatı ve/veya ihracatı, Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt Anonim Şirketi, özel sektör toptan satış şirketleri, perakende satış şirketleri ve perakende satış lisansı almış dağıtım şirketleri tarafından, bu Kanun,  lisanslar, şebeke ve dağıtım yönetmeliği uyarınca yapılır. İthalat ve ihracatta enterkonneksiyon kapasite tahsisi TEİAŞ'a yapılan başvurulara göre TEİAŞ tarafından yapılır. Yapılan ithalat ve ihracat sözleşmelerine göre ilk başvuran ilk kapasiteyi kullanır prensibi uygulanarak kapasite doldurulana kadar kapasite tahsisi yapılır.

Uluslararası enterkonneksiyon şartı oluşmadığı durumda, Türkiye elektrik sisteminde arz güvenliğinin sağlanamaması, iletim kısıtı olduğu durumlarda Bakanlık görüşü doğrultusunda ülkemizde oluşturulacak izole bölge besleme yöntemiyle elektrik enerjisi ithal edilebilir."

"g) Organize Sanayi Bölgeleri: 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununa göre kurulan organize sanayi bölgeleri tüzel kişilikleri, katılımcılarının ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla; onaylı sınırlar içerisinde 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre şirket kurma şartı aranmaksızın Kurumdan lisans almak koşuluyla dağıtım ve/veya üretim faaliyetlerinde bulunur.

Organize sanayi bölgeleri tüzel kişilikleri, katılımcılarının elektrik ihtiyacını karşılamak amacıyla tüketim miktarına bakılmaksızın serbest tüketici sayılır.

Organize sanayi bölgesi katılımcılarından serbest tüketici limitini aşan tüketiciler, organize sanayi bölgesine dağıtım bedeli ödemek kaydıyla tedarikçisini seçme hakkına sahiptir.

Organize sanayi bölgelerinin, ürettiği veya serbest tüketici sıfatıyla temin ettiği elektrik enerjisinin; katılımcılarının kullanımına sunulmasına, lisans ve dağıtım bedellerinin belirlenmesine, organize sanayi bölgelerinin bu bent kapsamında gerçekleştirecekleri faaliyetlere ilişkin esas ve usuller, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının görüşü alınarak Kurum tarafından hazırlanacak yönetmelikle belirlenir.

Organize sanayi bölgeleri sınırları içerisinde olup, bedelsiz olarak veya sembolik bedel ile TEDAŞ'a devredilen tesislerin mülkiyeti ve işletme hakları üç ay içinde aynı bedelle ilgili organize sanayi bölgesine devredilir."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Kayseri) - Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

TEİAŞ'ın uluslararası enterkonneksiyon çalışmaları sırasında ihtiyaç duyacağı enterkonneksiyon tesislerini yapması ya da yaptırabilmesi hedeflenmiştir.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, bu önerge maddeyi topluca değiştirdiğinden, diğer önergeyi işleme koyma imkânı kalmamıştır; onun için önergeyi işleme koymuyorum.

2 nci maddeyi…

HALUK KOÇ (Samsun) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

BAŞKAN - Tamam Sayın Koç.

2 nci maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

2 nci maddeyi kabul edilen önerge istikametinde oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, sayı bende var!..

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, arkadaşlarımız arasında ihtilaf var; elektronik cihazla oylama yapacağım.

Oylama için 3 dakikalık süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı vardır; madde kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum…

Sayın milletvekilleri, ekranda bir kilitlenme var, teknik bir arıza; birleşime 5 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 17.15

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 17.30

BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 98 inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

1099 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

 

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLERÊ(Devam)

3.- Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1133, 1/1074) (S. Sayısı: 1099) (Devam)Ê

ÊBAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3.- 4628 sayılı Kanunun 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (a), (b), (c), (d), (e) ve (f) bentleri ile ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"a) Kurul tarafından bilgi isteme veya yerinde inceleme hallerinde; istenen bilgilerin yanlış, eksik veya yanıltıcı olarak verildiğinin saptanması veya hiç bilgi verilmemesi ya da yerinde inceleme imkânının verilmemesi hallerinde, onbeş gün içinde bilgilerin doğru olarak verilmesi ve/veya inceleme imkânının sağlanması ihtar edilir. Yapılan yazılı ihtara rağmen aykırı durumlarını devam ettirenlere, ikiyüzbin Yeni Türk Lirası idarî para cezası verilir.

b) Bu Kanun hükümlerine ve çıkarılan yönetmelik, talimat ve tebliğlere aykırı hareket edildiğinin saptanması hâlinde, aykırılığın otuz gün içinde giderilmesi ihtar edilir ve yapılan yazılı ihtara rağmen aykırı durumlarını devam ettirenlere, ikiyüzellibin Yeni Türk Lirası idarî para cezası verilir.

c) Lisans genel esasları ve yükümlülüklerinden herhangi birinin yerine getirilmediğinin saptanması hâlinde, otuz gün içinde düzeltilmesi ihtar edilir. Yapılan yazılı ihtara rağmen aykırı durumlarını devam ettirenlere, üçyüzbin Yeni Türk Lirası idarî para cezası verilir.

d) Lisans müracaatında veya lisans yürürlüğü sırasında, lisans verilmesinde aranan şartlar konusunda, gerçek dışı belge sunulması veya yanıltıcı bilgi verilmesi veya lisans verilmesini etkileyecek lisans şartlarındaki değişikliklerin Kurula bildirilmemesi hâlinde lisans iptal edilir. Ancak, anılan gerçek dışı belge veya yanıltıcı bilgi veya lisans şartlarındaki değişikliğin düzeltilmesinin mümkün görülmesi hâlinde, otuz gün içinde düzeltilmesi ihtar edilir. Yapılan yazılı ihtara rağmen aykırı durumlarını devam ettirenlere, dörtyüzbin Yeni Türk Lirası idarî para cezası verilir.

e) Lisans süresi boyunca iştirak ilişkisi yasağına aykırı davranışta bulunulması hâlinde, otuz gün içinde iştirak ilişkisinin düzeltilmesi ihtar edilir. Yazılı ihtara rağmen aykırı durumlarını devam ettirenlere, dörtyüzellibin Yeni Türk Lirası idarî para cezası verilir.

f) Piyasada lisans kapsamı dışında faaliyet gösterildiğinin saptanması hâlinde, onbeş gün içinde kapsam dışı faaliyetin veya aleyhe faaliyetin durdurulması ihtar edilir. Yapılan yazılı ihtara rağmen aykırı durumlarını devam ettirenlere beşyüzbin Yeni Türk Lirası idarî para cezası verilir."

"Yukarıdaki para cezalarını gerektiren fiiller için Kurul, fiilin niteliğine göre ihtar sürelerini farklı uygulayabilir. Söz konusu para cezalarının uygulanmasını takiben para cezasına konu fiilin; verilen ihtar süresi içerisinde giderilmemesi veya tekrarlanması hâllerinde para cezaları, her defasında bir önceki cezanın iki katı oranında artırılarak uygulanır. Bu cezaların verildiği tarihten itibaren iki yıl içinde idarî para cezası verilmesini gerektiren aynı fiil işlenmediği takdirde  önceki cezalar tekrarda esas alınmaz. Ancak, aynı fiilin iki yıl içinde tekrar işlenmesi hâlinde artırılarak uygulanacak para cezasının tutarı, cezaya muhatap tüzel kişinin bir önceki malî yılına ilişkin bilançosundaki gayrisafi gelirinin yüzde onunu aşamaz. Cezaların bu düzeye ulaşması halinde Kurul, lisansı iptal edebilir."

BAŞKAN - Sayın Sarıbaş, konuşma sıralarınızda bir değişiklik söz konusu olacak mı?

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Yok efendim.

BAŞKAN - Burada öyle bir şey olmuş. Eğer siz önce konuşursanız, Tacidar Seyhan Beyin iki konuşmasını birleştireceğim.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Ben önce konuşacağım.

BAŞKAN - Buyurun.

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Efendim, birleştirmeyin, belki söz hakkı doğar; niye birleştiriyorsunuz?!

BAŞKAN - Kime söz hakkı doğar?

TACİDAR SEYHAN (Adana) - İktidara söz hakkı doğar belki. Neyse, geçti Sayın Sarıbaş.

BAŞKAN - Konuşma hakkı doğarsa, konuşma için zemin çok Sayın Seyhan.

TACİDAR SEYHAN (Adana) - O zaman bana yeniden zemin vereceksiniz; anladım.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Sarıbaş.

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; görüşmekte olduğumuz 1099 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 3 üncü maddesi hakkında Grubum adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, dünden beri bu yasayı tartışıyoruz. Bu yasa, mevcut üretim ve iletim tesislerini, elektrik üretim ve iletim tesislerini, özel, serbest piyasa koşullarını oluşturmaya çalışan ve özelleştirmeyi öngören, daha önce, 2001 yılında çıkmış 4628 sayılı Yasada değişiklik yapan bir yasa. Ve özelleştiriyorsak, bir yerleri özelleştireceksek, önce, bu kürsüye gelen iktidar milletvekilinin ve Sayın Bakanın, bu özelleştirilmesi söz konusu olan tesisleri yapanlara bir teşekkür etmesi lazım. Dün, AK Parti Grubu sözcüsü "biz iktidara geldiğimizde, ne yapalım, 220 katrilyon lira borç aldık, elektriğe yatırım yapamadık, bu kadar borcu biz nereden aldık" dedi. Doğrudur, 220 milyar aldılar, 350 milyar dolara çıkardılar. Yani, cumhuriyet hükümetlerinin, kendilerinden önceki bütün hükümetlerin borçlandığının yüzde 50'si kadar borçlandılar; ama, geçmiş cumhuriyet hükümetleri, Anadolu'nun her tarafında gördüğünüz o iletim hatlarını, o vatandaşlarımız dinliyorsa, hepsinin dağ başlarında, yaylalarda, ovalarda gördüğü o iletim hatlarını yapan cumhuriyet hükümetlerine teşekkür edilmediğini de bu kürsüde görmüş oluyor. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, Türkiye 160 milyar kilovat/saate yakın bugün elektrik üretiyorsa, Türkiye bu alanda en az 140 milyar dolar yatırım yapmışsa, Keban Barajını yapmışsa, Atatürk Barajını yapmışsa, Karakaya Barajını yapmışsa, termik santrallarını, Elbistan'ı yapmışsa, Yatağan'ı yapmışsa, bu iletim hatlarını birbirine bağlayacak iletim tesislerini kurmuşsa, bunlara teşekkür etmek lazım. Satacağınız şeyler, sizden öncekilerin yaptığı şeyler.

Hep söylüyorum, bir tane yaptığınızı gösterin, yaptığınızdan satacağınız bir tanesini gösterin. Ben, satışın… Ben, özelleştirmeye taraftar olan bir partinin milletvekiliyim. Serbest piyasa koşullarının sağlanması, rekabetin, ucuzluğun, verimliliğin artması için, özel sektörün elektrik piyasasında üretim yapmasını, iletim yapmasını, kaçağı önlemesini arzu eden, isteyen bir partinin milletvekiliyim, sözcüsüyüm; ancak, şu veya bu şekilde, geçmişi kötüleyerek, ki, Sayın Bakan, Enerji Bakanımız, bundan iki yıl evvel, bu kürsülere çıkar "efendim, Türkiye'nin ihtiyacı yokken, fazla bağlantılar yapıldı" falan derken, bugün geldiğimiz noktada, 2007'de, 2008'de Türkiye'de elektrik sıkıntısının yaşanacağını, her yıl 7-8 milyar dolar yatırım yapmadığımız takdirde, Türkiye'nin 2010'lu yıllarda elektrik kesintisine gitmek zorunda kalacağını ve elektrik kesintisi demenin de, Türkiye'nin sanayiinin, kalkınmasının durma noktasına gelmek olduğunu açık açık itiraf etmek zorunda kaldılar.

Değerli arkadaşlar, şu santralı şu yaptı, bu santralı bu yaptı, şu kadar zarar etti, şu kadar kâr etti mantığıyla hiçbir yere varamazsınız. Yapın bir tane de, zarar mı ediyorsunuz kâr mı ediyorsunuz bir görelim. Önce bir yapın, siz de yapın, bir şeyler yapın bu ülkeye. Bakın, 140 milyar doları Türkiye'de elektrik üretimine, dağıtımına harcayan cumhuriyet hükümetleri, bu ülkenin, bugün geldiği noktada, 70 milyar dolar ihracat yapmasına vesile olan tesislerinin elektriğini ürettirdiler. Siz ne yaptınız; siz, geldiniz geleli, bir doğalgazın depolama tesisini yapamadınız üçbuçuk senede, başlattınız, hâlâ bitiremediniz. Yani, bu işler lafla olmuyor, geçmişi kötülemekle olmuyor.

Sayıştay raporu dediniz, Sayıştay Kanunu açık. Sayıştay, katma ve genel bütçeli idareleri denetler; yani, bugünkü merkezî bütçeye dahil olan idareleri denetleyen, Meclis adına denetleme yapan bir kurum. Sonradan kanunda değişiklik yaptık "Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının verdiği görevleri de yapar" dedik. Şimdi, bir rapor yazmışlar, doğru. Raporda, kendi mantıklarına göre -biraz önce İktidar Partisi milletvekilimiz de söyledi- birçok teknik yanlışlar olmasına rağmen, kimden emir aldıklarını, hangi kanunun yetkisine dayanarak yaptıklarını da bir türlü izah edemiyorlar. Eğer, bir denetim heyeti rapor düzenliyorsa, önce bu sözleşmelerin altına imza atanları, önce bu sözleşmeleri yürürlüğe koyanları da dinleyip, neden bunu yaptıklarının hesabını sorması gerekir. İçinizde, o günün bürokratları var, müsteşarları var, genel müdürleri var, geçmiş hükümetlerin bu icraatlarına ortak olan arkadaşlarımız var ve birçoğunuz o iktidarların bürokratlarıydınız. Peki, niye dinlenmez eski bürokratlar, eski bakanlar Sayıştayın yüksek denetçileri tarafından? "Gel bakalım kardeşim, bu işleri böyle yapmışsın; ama, niye böyle yaptın, bana izah et" niye denmez? Tek taraflı, Hükümetin hep yaptığı gibi, suçlama adına, kendi özel bilgileriyle hazırlattığı sipariş edilmiş bir rapordur o, hiçbir hukukî değeri de yoktur, yasal dayanağı da yoktur. Getireceksiniz buraya, tartışacağız, madde madde tartışıcağız; ama, Türkiye'de…

Demek istediğim şu: Bu, Türkiye'ye geçmişte hizmet edenleri; yani, bugün satmaya çalıştığınız, satmak için pervane olduğunuz… Aslında, özelleştirme deyince de mülkiyet devri, varlık devri anlaşılmaması lazım; sizin yaptığınız mülkiyet devridir, varlık devridir. Hiçbir verimliliğe dayanmayan, hiçbir verimlilik esası olmayan, rekabet şartlarını oluşturmayan, tamamen kendi belirleyeceğiniz, sermayenin el değiştirmesine yönelik, takatukayla, kimlere vereceğiniz belli olmayan, adrese teslim kanunlar çıkarıyorsunuz. Niye… Mevcut kanunla ihale yapılmıştı, daha önce yapılmıştı ihale, birçoğu da davalık; devam etseydiniz, davalı olanlarla bir neticeleşseydiniz, otursaydınız, konuşsaydınız; onlarla oturmadınız, konuşmadınız. Bu ülkeye yatırım yapmanın kolay olduğunu sanıyorsunuz. Bu ülkede en zor şey işadamı olmak, en zor şey işadamı olmak. Bu devletin bürokratları, ihaleye çıkarlar, size, işadamına parayı bastırırlar, elini taşın altına koyarlar, ondan sonra elli tane yönetmelik değişikliğiyle, elli tane kelime oyunuyla adamın yaptığı işi burnundan getirirler. Bu, böyle hep. Türkiye, bürokratik devlet; hiç kimse kusura bakmasın, millî irade, hâkimiyet, irade falan filan… Türkiye, bürokratik bir devlet. Ne yapıyoruz; biz, bu kürsüye gelip, hep siyasîlere vurdukça vuruyoruz. Peki, bu siyasîlerin önüne bu metinleri götüren, bu gerekçeleri hazırlayan içinizde de birçok bürokrat var. Hangisini şimdiye kadar sıygaya çekebildik, sorguya çekebildik! Onların dokunulmazlığı var; çünkü, bürokratik devlette en önemli husus bürokratın dokunulmazlığıdır.

Şimdi, bu yasada, umarım, bu bürokratlar, bu yasa çıksa da bu özelleştirmeyi yaptırmazlar, yaptıramazlar; çünkü, serbest piyasa şartlarında verimli bir elektrik piyasası oluşur, Türkiye'nin özel sektör gücü, özel sektör sermayesi bu işe el koyar, elektriği tüketen sanayi tesislerimiz, vatandaşlarımız ucuz elektriği almaya başlarlar ise, kendilerinin önüne gelen olmaz. Kendilerinin önüne gelip yakayı ilikleyen olmaz. Sistem bu, düzen bu.

Şimdi, bu düzeni değiştirmeden bu çıkartacağınız yasalarla bir yere varacağınızı falan sanıyorsanız, yanılıyorsunuz. Ülkenin Doğu ve Güneydoğu Anadolusunda elektrik kaçağı yüzde 70'lere çıkmış, Urfa'da yüzde 70.

Neredesiniz sayın bürokratlar? Sayın Hükümet yetkilileri neredesiniz?  Üç senedir niye düşünmüyorsunuz bunları? Ne gibi tedbirler aldınız? Malatya'da yüzde 17, Elazığ'da yüzde 30, Bingöl'de yüzde 60'a yakın... Bölge oluşturuyorsunuz, şirket kuruyorsunuz, merkez Elazığ! Malatya'nın tükettiği elektrik üç ilden daha fazla, ödediği para daha fazla, kaçağı daha az; ama, merkez oraya. Niye? Kriter ne? "Efendim, üçünün, dördünün ortası." Ee, dördüyse, Sivas-Adıyaman-Malatya üçgeninde yap, merkez, orta Malatya olsun. Bu ortayı bulmak… Nasrettin Hoca gibi, dünyanın ortası neresi demişler, bulunduğum yer demiş. Orta tarifi, siyasî bir tarife oturur ise…

Daha geçen gün gördüm, tabiî, TEDAŞ'ın bölgesi Elazığ'da, 20 tane, Elazığ'dan eleman alınmış, Malatya'ya çalışmaya… Malatya'nın insanları ne yapacak? Malatya'nın insanları işsiz de kalsa olur! Suçu ne; suçu, yüzde 51, AK Partiye oy vermek. Tek suçu bu. Elektriği en çok tüketen, en çok parayı ödeyen, en az kaçağı olan şehir Malatya; ama, o bölgedeki kurulan AŞ'nin merkezi Elazığ.

Buyurun size... Buyurun satın bakayım, satabiliyor musunuz!..

Ne kanunu çıkartırsanız çıkartın, geçmişi kötülemeyin, geçmişte bu tesisleri yapıp size satma fırsatı verenlere bir kez olsun şu kürsüden teşekkür etmeyi öğrenin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Sarıbaş, konuşmanızı tamamladınız mı efendim?

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Evet efendim.

BAŞKAN - Peki. Teşekkür ediyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına Adana Milletvekili Tacidar Seyhan…

Sayın Seyhan, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Seyhan, sürelerinizi birleştirdim.

CHP GRUBU ADINA TACİDAR SEYHAN (Adana) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, Türkiye için bu kadar önemli bir konuyu görüşüyoruz; Enerji Bakanı, zaten, gün boyu piyasada yok.

AHMET IŞIK (Konya) - Cenazesi vardı…

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Konunun muhatabı Maliye Bakanı, zaman zaman, dışarıda genel görüşmelerini yapıyor, burayı terk ediyor; onu da görüyoruz. Şimdi, ben, konu hakkında kiminle mütalaa yapacağım?! İlgili iki bakanlık yok. Çevre Bakanıyla, ben, Türkiye'nin enerji konusunu nasıl konuşup, ortak bir nokta nasıl bulacağım değerli arkadaşlar, bu kadar ciddî bir konuda?! Yani, bunun, hangi sorumluluk anlayışı çerçevesinde değerlendirilmesi doğrudur; bunu bilemiyorum.

Yeri gelmişken, Sayın Çevre Bakanım oturuyor, iki önemli şeyi -biri enerji alanında, biri değil- kendisine hatırlatıp bilgisine sunacağım. Geçenlerde Bingöl İline bir ziyarete gittim. Sayın Bakanım, varillerle ilgilendiniz; sayıları konusunda pek anlaşamasak da, belki bununla da ilgilenirsiniz. Bingöl'de TOKİ konutları yapılmış değerli arkadaşlarım. TOKİ konutlarına da bir arıtma tesisi yapılmış. Proje çok güzel. Arıtma tesisi kanalizasyona bağlanması gerekirken, vincin yeri değiştirilmesin diye, yüklenici firma, götürmüş, TOKİ konutlarının içine arıtma tesisini yapmış ve o arıtma tesisi devreye girmemiş. Şimdi, Bingöl'de, TOKİ konutlarındaki arıtma tesisine bütün atıklar gidiyor, oradan da gecekonduların arasından akarak dereye dökülüyor, temiz suya dökülüyor. Çevredeki bütün çocuklar hastalanmış; hatta, yakın bir aile, çocuğunu kaybetmiş. Bunu ihbar ediyorum; lütfen, ilgilenin. Bir daha gittiğimde, Bingöl'de, bu tabloyu görmek istemiyorum. Yazıktır bu çocuklarımıza. O kadar iyi şeyler yapılmış; çevre düzenlemesinden dolayı, oradaki projeleri mahvedip, kamuoyuna kötü bir görüntü sunmayalım. Siz bundan sorumlusunuz.

İkincisi, Yatağan, Sayın Bakanım… Yatağan'la ilgili, bacasıyla ilgili 3,5 trilyon lira bloke edilmişti. Bir sözleşme yapıldı; bu sözleşmeyi, gerçi, ilk müdür imzalamadı, sonra o müdür görevden alındı, ikinci müdür getirildi, o da imzalamadı, üçüncü müdür imzaladı; neredeyse, 3,5 trilyon lira çözüldü. Henüz ne yapıldığı konusunda… Burada, 1 000'e yakın eksik vardı, 50-55 tanesi irili ufaklı eksiklerdi, diğerleri çok kale değer bir eksik değil, küçük küçük beton dökmeler vesaire; bunu ciddîye almamak lazım, kurumlar yapmıştır; ama, mademki 3,5 trilyon lirayı serbest bıraktınız, Yatağan'da bugüne kadar neler yapılmış? Eğer şimdi bilginiz yoksa, yakın bir zamanda, lütfeder yazılı cevap verirseniz sevinirim. Hiç değilse, burada görev yapmış olmanızın müşterek bir verimliliğe dönüştüğünü görmüş olalım.

Şimdi maddeye geliyorum. Yok, maddeye gelmeden, bir de, 2 nci maddede… Hep katılımdan söz ediyoruz. 2 nci maddede, değerli arkadaşlar… Biz, kanun daha iyi olsun diye burada feryat ediyoruz, küçük küçük değişikliklerle kötü hale getiriliyor. Burada ne değişmiş diye bir bakıyorum… Gerçi, sağ olsunlar, işin taktiğini bulmuşlar; muhalefet önerge verdiğinde o önerge görüşülmesin diye maddenin tamamını önergeye dönüştürüyorlar, diğer önerge görüşülmüyor bu suretle. Tamamında değişiklik öngörmüşler ve oylandı, geçti.

Burada "...piyasa mevzuatlarına göre borsada işlem görenler dışındaki hisselerin nama yazılı olmasını…" Yani "borsada işlem görenler" diye bir ibare eklemişler, tamamının nama yazılı olmasını engellemişler. Önümüzdeki günlerde bunun ne anlama geldiğini ve Türkiye'ye ne büyük zararlar verdiğini hepimiz göreceğiz.

Şimdi geliyorum 3 üncü maddeye. 3 üncü madde, piyasa katılımcılarının ve karar vericilerin piyasanın gelişimine ilişkin sorunlarının müştereken çözümüne katkı bulunmak amacıyla, AB müktesebatı çerçevesinde ve paralelinde, yıllık piyasa gelişim raporlarının EPDK tarafından düzenlenmesini öngörüyor, denetlenmesini. Gayet makul bir düzenleme. Tabiî ki, böyle bir kanun yapılmışsa, ilgili kurum EPDK, buna da sorumluluk verilir.

Yalnız, değerli arkadaşlar, yine, bu elektrik üretimiyle ilgili ciddî sıkıntılar var. Enerji Bakanlığı da yeni bir kanun taslağı düzenledi. Bir yandan raporların düzenlenmesi için EPDK'ya görev verirken, diğer yandan, EPDK'yı yerden yere vuruyor hazırladığı kanunun genel gerekçesinde. Ben bu işi anlamadım, biri cevap versin, bu ne demek oluyor? Genel gerekçede bu hazırladıkları kanunun… "EPDK'nın görevleri arasında yıllık rapor ve piyasa gelişimiyle ilgili rapor hazırlamak vardır. Ancak, bu raporun arz güvenliğinin izlenmesine ilişkin hususları ihtiva edip etmediği rapordan anlaşılamamıştır" belli değildir diyor. Devam ediyor: "Talep tahminlerine ve üretim projeksiyonları hakkında değerlendirmelere bu raporda yer verilmemiştir" verimliliği yoktur diyor. Bir yandan görev veriyorsunuz, bir yandan yerden yere vuruyorsunuz; bunu, kim açıklayacaksa açıklasın bana.

Geliyoruz bölgelere. Değerli arkadaşlar, şimdi, bu elektrik dağıtımını özelleştireceksiniz. Basın da izliyordur umuyorum, bunların hepsi ihbar ve takip etsinler. Duyarlı köşeyazarlarına sesleniyorum, 2-3 saattir konuşuyorum, ne bakandan ses çıkıyor, ne bir kişi cevap veriyor; olayın önemine binaen Türkiye'nin en hassas konularını dile getiriyorum bir tek kişi cevap vermiyor, nasıl şey bu anlamıyorum!

Bakın dağıtım bölgelerine. Dağıtım bölgelerinde öncelik sırası... 8 inci bölge, Karaman… Bunun tam sırasını okumuyorum; ama, buradaki sırasını okuyorum. 7 bölgeye öncelik verilecek. Konya, Karaman, Kırşehir, Nevşehir, Niğde, Aksaray. 9 uncu bölge; Ankara, Bartın, Çankırı, Karabük, Kastamonu, Kırklareli, Zonguldak; Başkent Elektrik Dağıtım AŞ. Edirne, Kırklareli, Tekirdağ; Trakya Elektrik Dağıtım AŞ. İstanbul Anadolu Yakası; İstanbul Anadolu Yakası Elektrik Dağıtım AŞ. Bolu, Düzce, Kocaeli, Sakarya; Sakarya Elektrik Dağıtım AŞ. İstanbul Avrupa Yakası; Boğaziçi Elektrik Dağıtım AŞ. Öncelik verilenler bunlar. Türkiye'nin en önemli bölgeleri, en verimli bölgeleri, en önemli yatırımlarının olduğu bölgeler, burası özelleştirilecek.

Geriye kalanlara, dilerseniz, bir göz atalım, burası kime bırakılacaksa! TEDAŞ'ın üstüne yük, önceliğe alınmamış. Batman, Diyarbakır, Mardin, Siirt, Şanlıurfa, Şırnak; burada da Dicle Elektrik Dağıtım AŞ. Bitlis, Hakkâri, Muş, Van; Van Gölü Elektrik Dağıtım AŞ. Bunlar öncelikli değil. Burayı kimin alacağını merak ediyorum, hep birlikte göreceğiz; öncelik verenleri, kimlerin alacağını da merak ediyorum.

Bu kanun işlemez de, işlerse Türkiye'nin sırtına ne büyük yükün geldiğini de hep beraber göreceğiz değerli arkadaşlarım.

Az önce bir arkadaşım dedi ki: "Türkiye'ye bu özelleştirilecek kıymetleri -bu konuda konuşmak istemiyordum ama- yapanlara teşekkür etmek lazım." Bu Türkiye'ye millet menfaatına kim bir çivi çakmışsa, Türkiye Cumhuriyetinde yaşayan yetmiş milyon adına minnettarlığımı sunuyor, teşekkür ediyorum; ama, kimse, bizden, hırsızlık yapana, devleti kandırana, onun üstünden fazla fizibilite raporları göstererek, fazla kredi çekmiş göstererek halkın parasını çalana teşekkür etmemizi beklemesin. (CHP sıralarından alkışlar)

Bir başka tehlikeye de geliyorum. Değerli arkadaşlar, bakın, hepiniz bilirsiniz ki, burada her sektörden arkadaşımız var. Öner Bey, konuyla ilgili olduğu için görev de yaptı. Bu kurumlarda liyakatin, bilgi sahibi olmanın ne kadar önemli bir şey olduğunu bilir. Türkiye'yi, stratejik kurumlarda, liyakatle yönetmek zorundayız. Bunu yapmazsanız, ortaya çıkan sonuçların altında  kalırız. Burada sayacağım görevliler var, görevlendirilmiş; basının da dikkatini çekiyorum. Bunların hepsi, Türkiye'de görev yapan saygın meslek kolları. Meslekî açıdan hepsini tenzih ediyorum. İşletmecisi var, polis emeklisi var, emekli sigortalısı var, imamı var ve hatta makine mühendisi var. Bu meslek dalları Türkiye açısından zarurettir, kendi alanlarında vazgeçilmezdir. Görev alanlarında yaptığı her şeye saygı duyuyorum; ama, bu stratejik kurumların başına, siz, sadece yandaşlık adı altında bu insanları getirirseniz, Türkiye iyi yere gitmez. Birkaç örnek vereyim; aksini iddia ederseniz, belge bende.

Sayın Rıza Çiftçi...

Hep doğalgazdan söz ediyoruz. BOTAŞ, bize, Türkiye'nin doğalgazda zarara uğratılıp uğratılmadığı konusunda bir yazıyı altı ayda zor verdi.

Sayın Rıza Çiftçi: 1989 yılında komiser yardımcısı, sonra Maliye Bakanlığında idarî işlerde çalışıyor, sonra Sayın Unakıtan'ın özel kalem müdürlüğünü yapıyor,  2003 yılı şubat ayında da genel müdür yardımcılığına getiriliyor -ben sizin takdirinize sunuyorum- BOTAŞ gibi bir yerde... Meslekî birikimine yine bir şey demiyorum. Bu ülkenin komiserleri de çok ciddî görev yapıyor, alanlarında çok ciddî bilgi sahibidir.

Sayın Fethi Bulut: Genel müdür yardımcılığına vekâleten atanmış; aynı zamanda, bu arkadaşımız, Meram Elektrik Dağıtım AŞ'ye genel müdür ve Aras Elektrik Dağıtım AŞ'ye yönetim kurulu başkanlığı yapıyor. Üç değişik yerde görev veriyorsunuz ve 12 000 YTL'ye yakın maaş veriyorsunuz.

Yine geliyoruz... Sonra bu isimlerin kim olduğunu açıklayacağım. Ömer Faruk Gültekin: Amasya belediye başkan aday adayı oluyor AKP'den, sonra, görevlendirilmeyle, genel müdür yardımcısı yapılıyor.

Hasan Hüseyin Savaş: YAŞ kararlarıyla -astsubay başçavuş bu arkadaşımız- hakkında soruşturma açılıyor, tam atılacakken istifa ediyor, sonra, geliyor, Başkent Elektrikte genel müdürlük görevinde bulunuyor. Yeterli hakkı sağladıktan sonra, yerine, az önce saydığım Sayın Ömer Faruk Gültekin getiriliyor.

Kemerköy Elektrik Dağıtım AŞ'nin başına 60 yaşında bir SSK emeklisi getiriliyor.

Hep bunları özelleştireceğiz; konuyla ilgili diye söylüyorum.

Elimde yine bir belge var arkadaşlar. Bu belge Enerji Bakanlığına… Enerji Bakanlığı da bu belgeyi teftiş kurullarına yazarken bir başlık atıyor, diyor ki: "Gizlidir." "Çeşitli kaynaklardan alınan, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı Müsteşarına bildirilecek olan hususlar" diyor. "Önder Piyade. Hizbullah ile ilişkili olduğu, tarikatçı kesimin özelleştirmeden payını alması için kullandığı…" Bunu ben söylemiyorum; bu, Bakanlığın gizli evrakı.

AGÂH KAFKAS (Çorum) - Gizli de niye söylüyorsun?!

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Ben bir şey söylemiyorum; onun için, benimle değil, evrakla…

AGÂH KAFKAS (Çorum) - Nasıl gizli evrak oluyor?!

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Gizli evrak mı?

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - "Gizli evrak" yazıyor burada.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Gizli evrakı siz açık ediyorsunuz şu anda, öyle mi?!

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Gizli evrakı açık ediyorum. Her yere yansıdı zaten; burada, kurullarda var. Verenler, kamu görevlileri. Ona bakın. Bu gizli evrak açık. Bu kişiler genel müdürlük yapıyor, genel müdür muavinliği yapıyor. Kamuyla bunu paylaşma sorumluluğum var benim.

Bu evrakın içerisinde, yine, farklı suçlamalarla, değerli arkadaşlar, hem Fethi Bulut hem Ömer Faruk Gültekin hem de şu anda 21 bölgede görevlendirilmiş birsürü arkadaş var. Enerji Bakanlığı denetime almış bunu. Bunun adı "kadrolaşma" değil de nedir?! Hangi mantıkla açıklayacaksınız?!

Bu alanda liyakati varsa başımın üstüne koyacağım; ama, ne olursunuz, bu ülkeyi seviyorsanız, bu alanda çalışmamış insanları sadece siyasî titrinden dolayı genel müdür muavinliğine getirmeyin. Cumhurbaşkanlığı makamından iki kere dönmüş insanları, sadece, 6 400'den yararlandırıp, 2 700 000 000 emekli maaşı almak için, bu ülkede, değişik yerlere dönüşümlü olarak getirirseniz, biz, çocuklarımıza, okumanın, erdemli olmanın, bu ülkeyi sevmenin iyi bir şey olduğunu nasıl anlatacağız?! Siz nasıl anlatacaksınız?! (CHP sıralarından alkışlar) Olmaz böyle şey! Olmaz böyle şey!

ATİLA EMEK (Antalya) - Sadakat önemli!

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Seyhan, konuşmanızı tamamlar mısınız 1 dakikalık süre içinde.

Buyurun.

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. Bir sonraki maddede… (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Seyhan.

Şahsı adına, Kütahya Milletvekili Hüsnü Ordu.

Sayın Ordu; buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Sayın Ordu, süreniz 5 dakika.

HÜSNÜ ORDU (Kütahya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Elektrik Piyasası Kanununda şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ben, tamamen teknik bir konuya temas etmek istiyorum. Biraz evvel, buradan, çok değerli bir grup sözcümüz, geçmişte yapılan yatırımlarla ilgili, memlekete, ülkeye iyi hizmetler yapıldığını, bu santrallarla ilgili, en azından yapılmasının doğru olduğunu ve Hükümetimizin de, bu anlamda, en azından, enerji üretimiyle ilgili birtakım yatırımları yapmadığını veya yapamadığını, dolayısıyla, bu konuda, en azından, geçmişle ilgili bir suçlama yapmasının doğru olmadığını ifade etti. Şimdi, tabiî, hiç şüphesiz, geçmiş dönemlerde yapılan enerji yatırımları var; ancak, şöyle, tabloya bugünden bakalım ve geçmişe doğru bir gidelim.

Şimdi, eleştirilen şeyler şunlar: Geçmiş dönemlerde enerji planlamasıyla ilgili gerek Enerji Bakanlığı gerekse Devlet Planlama Teşkilatı enerjinin arz güvenliği içerisinde gereken planlamaları yapamadığı dönemlerde, enerji arzı sıkıntısıyla ilgili oluşan talep üzerine, bugün, gerek Sayıştay raporunda eleştirilen gerekse ülkenin konumuna oturtturulan, yapımı hem kaynak çeşitliliği yönünden hem de fiyat yönünden enerji sektöründe enerji birim fiyatının pahalılaşmasında önemli rol oynayan yatırımların yanlışlığından ve kaynak çeşitliliğinden bahsediyor Türkiye, yapılan yatırımlardan değil.

Şöyle bir bakıyoruz, eleştiriye uğrayan şeyler neler; örneğin, 5 tane yap-işlet santralı var; ortalama değeri 7,47 sent.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Bir tane de siz yapın!

HÜSNÜ ORDU (Devamla) - 26 tane yap-işlet-devret santralı var; ortalama fiyat. 9,22 sent.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sen de yap bir tane!

HÜSNÜ ORDU (Devamla) - İşletme hakkı devri santrallar var; ortalama fiyatı 6,22 sent.

Aynı şekilde, son dönemlerde yapılan yap-işlet kavramında Ankara Baymina var. Onlardan çok daha sonra yapılmasına rağmen, teknolojisi onlardan çok daha yeni olmasına rağmen, bugün -ben biliyorum fiyatları- 6 sent civarında.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Ortak mı?..

HÜSNÜ ORDU (Devamla) - Şikâyet edilen konu şu: O dönemlerde enerji arzı sıkıntısı yaratıldığı zaman, ortaya bir fizibilite konmuş, benim fiyatım bu, işine gelirse kabul et, gelmiyorsa da kabul et, sen buna mecbursun, bu yatırımları yapmak durumundasın, enerji arzında problem var denilen bir noktaya Türkiye gelmiş ve biz, bunları yapmak durumunda kalmışız. Mühim olan konu burada bu; yoksa…

Bir yanlışlık daha var. Bakın -çok önemli- şu tablo, Sayın Vekilim…

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Ya, bir tane de siz yapın!

HÜSNÜ ORDU (Devamla) - 161 milyar kilovat/saat içerisinde 86 milyar kilovat/saatle ithal kaynaklarımız, Türkiye'nin toplam üretiminde, 2005'te yüzde 54'e gelmiş.

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Doğru.

HÜSNÜ ORDU (Devamla) -Biz, doğalgaza bağlanmış durumdayız.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Eleştirmek kolay!

HÜSNÜ ORDU (Devamla) - Çok uzuna gitmeden, hemen kısa vadeye bakalım. Moskova, geçtiğimiz dönemlerde, Ukrayna'dan dolayı, politik amaçlarla, Avrupa'ya giden gaz sevkıyatında yaptığı bir manevrayla hem Avrupa ülkelerini hem de Türkiye'yi sıkıntıya sokmuştur. Burada önemli olan… Geçmiş dönemlerde, bu yakıt çeşitliliğiyle ve bu yüksek fiyatlarla Türkiye'ye… Hakikaten, Sayıştay raporunda da değinilen zararlar tartışılabilir; ama, kaynak çeşitliliği açısından ve ortaya konulan fizibilitelerin araştırılmadan yapılması açısından ve sorunları çözmemizde en büyük problem olarak kalan yatırımların eleştirisi vardır. Bu eleştirileri çıkıp burada hiç kimse savunamaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Ordu, ek 1 dakikalık süre içinde konuşmanızı tamamlayın.

Buyurun.

HÜSNÜ ORDU (Devamla) - Savunduğu zaman da, yanlış yapmış olur. Yanlışı savunmak doğru değildir. Bu yanlışın acısını Türkiye daha çok uzun yıllar çekecektir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ayrıca, bir şey ifade ediyorum; son kelimem: "Kamu yapsın" diyorsunuz. 2001 yılında 4628'de, yatırımlarla ilgili bu işlerin özel sektör tarafından yapılması kanunla belirlenmiştir. Sayın Grup Başkanım, sizin daha bundan haberiniz yok.

Teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Akdemir, soru mu soracaksınız efendim?

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Evet.

BAŞKAN - Peki; buyurun.

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkanım, aracılığınızla, Sayın Bakanıma sorularım var, onları yöneltiyorum.

2003 yılı itibariyle 140 860 000 000 milyon kilovat/saat elektrik tüketimi yapılmıştır. Bu, dünya ortalamasında, fert başına düşen elektrik tüketimi dünya ortalamasından düşük ve hatta Azerbaycan'dan da düşüktür. 2005 yılı itibariyle, Türkiye'de fert başına düşen elektriği artırmak için hangi yatırımları yaptınız?

İkinci sorum: 2003 yılı itibariyle, yıllık 1,5 milyar doların üzerinde üretim ve dağıtım kayıpları olmuştur. 2005 yılı itibariyle bu zarar ne kadardır?

Üçüncü sorum: 2004 yılı itibariyle sözleşmesi imzalanan 7 adet üretim ve dağıtım şirketi tarafından Enerji Bakanlığı aleyhine uygulama sözleşmelerinden doğan haklar doğrultusunda uluslararası mahkemede 1,207 milyar dolar proje masrafı ve otuz yıl kadar kâr kaybı talebiyle tahkim davaları açılmış ve bu açılan davaların sonucu ne olmuştur; kamunun burada zararı ne kadardır?

Dördüncü ve son sorum: Sonuçlanan bu davalar emsal gösterilerek dava açmamış şirketlerin de dava açmaları, acaba, ne kadar kamunun zararına neden olmuştur?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN -Teşekkür ederim.

Sayın Bakanım…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, Sayın Akdemir'in sorularını yazılı olarak cevaplandıracağız.

BAŞKAN - Peki. Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, 3 üncü madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

III. - YOKLAMA

BAŞKAN - Maddenin oylamasından önce bir yoklama talebi vardır; şimdi bu talebi yerine getireceğim.

Önce yoklama talebinde bulunan sayın üyelerin isimlerini okutup salonda bulunup bulunmadıklarını tespit edeceğim, yeterli sayıda sayın üye salonda hazırsa elektronik cihazla yoklama yapacağım.

Üyelerin isimlerini okutuyorum:

Haluk Koç?.. Burada.

Bülent Baratalı?.. Burada.

Mevlüt Aslanoğlu?.. Burada.

Tuncay Ercenk?.. Burada.

Şevket Arz?.. Burada.

Tacidar Seyhan?.. Burada.

Birgen Keleş?.. Burada.

İsmail Değerli?.. Burada.

Ahmet Vedat Melik?.. Burada.

Vedat Yücesan?.. Burada.

Mustafa Özyurt?.. Burada.

Mahmut Duyan?.. Burada.

Atila Emek?.. Burada.

Mustafa Gazalcı?.. Burada.

Ali Rıza Gülçiçek?.. Burada.

Feridun Ayvazoğlu?.. Burada.

Algan Hacaloğlu?.. Burada.

Ali Kemal Kumkumoğlu?.. Burada.

Abdulkadir Ateş?..

OYA ARASLI (Ankara) - Tekabbül ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Ramazan Kerim Özkan?.. Burada.

Sayın milletvekilleri, yoklama için 5 dakika süre veriyorum.

Adlarını okuttuğum sayın üyelerin, yoklama için elektronik cihaza girmemelerini rica ediyorum.

FARUK ÇELİK (Bursa) - Sayın Başkan, 33 arkadaşımız var muhalefet cephesinde.

BAŞKAN -  Yoklama işlemini başlatıyorum. 

(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)

BAŞKAN - Saygıdeğer arkadaşlarım, pusula gönderen milletvekili arkadaşlarım, lütfen, Genel Kurul salonundan ayrılmasınlar.

(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)

BAŞKAN - Pusula gönderen milletvekili arkadaşlarımın isimlerini okuyorum:

Mehmet Fehmi Uyanık?.. Burada.

Halil Aydoğan?..

Gürsoy Erol?..

Maliki Ejder Arvas?..

Ahmet Koca?..

İsmail Soylu?..

Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLERÊ(Devam)

3.- Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1133, 1/1074) (S. Sayısı: 1099) (Devam)

ÊBAŞKAN - 3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4.- 4628 sayılı Kanunun 14 üncü maddesinin birinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"TEDAŞ'ın faaliyet alanında yer alan ve dağıtım faaliyeti için gerekli olan işletme ve varlıklar üzerinde, mülkiyeti saklı kalmak kaydı ile  TEDAŞ ile belirlenen dağıtım bölgelerinde faaliyet göstermek üzere kurulan elektrik dağıtım şirketleri arasında işletme hakkı devir sözleşmesi düzenlenebilir."

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Eskişehir Milletvekili Vedat Yücesan.

Sayın Yücesan, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEHMET VEDAT YÜCESAN (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 4 üncü maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüş ve düşüncelerini belirtmek üzere söz almış bulunuyorum; konuşmama başlamadan önce, Grubum ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, ülkelerin enerji talepleri, kalkınma, sanayileşme, şehirleşme ve nüfus artışına paralel olarak hızla değişmektedir. Bütün sektörler için temel girdi olarak kullanılması ve sanayiin rekabet gücünü doğrudan etkiler konumu, enerjiye çok önemli bir anlam kazandırmaktadır. Sosyal hayatın yanı sıra ekonomik hayatla da doğrudan ilgili olan elektrik sektörü, bu bağlamda ülkeler için hayatî bir önem taşımaktadır. Elektriğin kesintisiz, ucuz ve kaliteli sağlanması, hem sosyal hem de ekonomik yaşam açısından vazgeçilmez bir gerekliliktir.

Dünyada birçok ülke, elektrik fiyatlarını düşürmek ve tüketici refahını artırmak için çeşitli çalışmalarda bulunmaktadırlar. Bu çerçevede, elektrik sektöründe rekabet teşvik edilmekte ve artan rekabet ortamında kamu yararına ulaşmak için çeşitli düzenlemeler benimsenmektedir.

Takdir edileceği üzere, elektrik sektöründeki düzenlemelerin kısa dönemde sonuç vermesi mümkün değildir. Bu nedenle, yürütülen çalışmalarda ve benimsenen düzenlemelerde dinamik bir sürecin izlenmesi zaruret arz etmektedir. Bu çerçevede, elektrik piyasasında yapılması düşünülen değişikliklerle ilgili olarak, çeşitli ülkelerin hem teorik hem de pratik alandaki geçmiş deneyimlerinin dikkate alınması gerekmektedir. Başka bir ifadeyle, Amerika'yı yeniden keşfetmeye, kaynaklarımızı boşa harcamaya gerek yoktur. Aklın ve mantığın gösterdiği bir gerçeğe rağmen, maalesef, ülkemizde elektrik sektörünün nasıl bir yapıya kavuşacağına ilişkin, hâlâ karmaşa devam etmektedir. Bu karmaşa, kurumların farklı yaklaşım ve uygulamalar göstermesine neden olmakta, sektörün geleceğini belirsiz kılmaktadır. Bugünümüzü olduğu kadar yarınımızı da etkileyecek olan bu önemli konuyla ilgili karmaşalar bir an önce giderilmeli, ülkemizin enerji politikası net olarak belirlenmelidir.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; önümüzdeki yirmi yıl sürede ülkemizdeki elektrik tüketiminin yıllık yüzde 6 ile yüzde 8 arasında artacağı, 2005 yılı için 159 milyar kilovat/saat olan enerji talebinin 2030 yılına gelindiğinde 500 milyar kilovat/saate ulaşacağı tahmin edilmektedir. Ülkemizin elektrik enerjisi ihtiyacının güvenilir olarak karşılanabilmesi için, 2030 yılına kadar mevcut kurulu güce ilave yatırımlara başlamak zorundayız; ancak, elektrik üretim, iletim ve dağıtım tesisleri ve teçhizatı yüksek oranda yatırım harcaması gerektirmektedir. Ayrıca, belirli bir süre sonra, teknolojik gelişmelere ayak uydurma ve yıpranma sonucu yenilenme gerekliliği, sektörün büyük tutarda ilave finansman kaynaklarına ihtiyaç duymasına neden olmaktadır. Sektöre kanalize edilecek yeterli ölçüde kamu kaynaklarının mevcut olmaması, bu sektöre özel girişimcinin finansman katkısını gerekli kılmaktadır; bir başka deyişle, özelleştirmeyi gündeme getirmektedir.

1980'li yıllardan itibaren, gelişmiş ve sanayileşmiş birçok ülkede özel sektörle işbirliğine gidilmiş ya da özel sektör tek başına yoğun olarak bu projelere ilgi göstermiştir. Ülkemizde de, 1984 yılında çıkarılan 3096 sayılı Kanunla, Türkiye Elektrik Kurumu dışındaki özel hukuk hükümlerine tabi sermaye şirketlerinin, elektrik üretimi, iletimi, dağıtımı ve ticaretiyle görevlendirilmesine imkân tanınmıştır.

Değerli arkadaşlarım, ülkemizde, maalesef, enerji sektöründe yapılan özelleştirmelerin doğru işlediğini söylemek mümkün değildir. Geçmişte yapılan özelleştirme uygulamaları, milyon dolarları bulan kamu zararları oluşmasına neden olmuştur. Bu durum, enerjide yapılacak olan özelleştirmelerin titizlikle ele alınmasını gerekli kılmaktadır.

Görüştüğümüz kanun tasarısı, bu hususta yeterli açıklık sağlanmadığı için, çeşitli şirketlerin çıkarlarına hizmet edecek, onların çıkarlarını kollayacak düzenlemeleri içermekte ve bunu içerisinde barındırmaktadır. Elektrik dağıtım şirketlerinin özelleştirilmesine ilişkin hazırlanan ihale şartnamelerinin, yeterli firmaların bu ihalelere katılımını zorlaştırması, bunun en açık kanıtlarından biridir.

Değerli arkadaşlarım, kanun tasarısının yap-işlet-devret sözleşmesine dahil santrallara yönelik öngördüğü düzenlemeler de kamuyu açıkça zarara uğratmaktadır. İlgili düzenlemelerle, devlet, şirketlere yapılan fazla ödemelerden kaynaklanan alacağından vazgeçmektedir.

Tasarıda geçici 11 inci madde, sözleşmelerin karşılıklı mutabakatla sonlandırılmasına imkân vermektedir. Bir başka deyişle, daha önceden, Devlet Denetleme Kurulu, Sayıştay Başkanlığı ve bizzat kendi bünyesi içerisinde oluşturduğu komisyon tarafından da tespit edilen yap-işlet-devret modeliyle yaptırılan santrallardan kamunun uğradığı zararlar yok sayılmamalıdır. Böyle bir mutabakatın kabulü hukuka aykırıdır değerli arkadaşlarım. 2005 yılı rakamlarıyla, devlet, yaklaşık 5 milyar dolarlık alacağından bu şekilde vazgeçmektedir. Diğer taraftan, 2009 yılı itibariyle birçok santralın yatırımı geri dönmesi de son bulacaktır. Başka bir ifadeyle, tarifeler büyük oranda düşecektir; devlet, üretim şirketlerinden ucuz enerji satın alacakken, bu hakkından vazgeçecektir. Şirketlerin serbest piyasaya çıkarak daha yüksek fiyattan enerji satılmasına imkân verilmektedir. Kanun tasarısının, kamu yararını ne kadar gözettiğini takdirlerinize sunuyorum.

Değerli arkadaşlarımız, sanayimizin, tarımımızın, turizmimizin, kısacası ekonomimizin dünyadaki rekabet kabiliyeti hızla kayboluyor. Maliyette önemli bir unsur olan enerjiyi, izlenen yanlış politikalardan ve uygulamalardan dolayı pahalı kullanmaktayız. Amerikalı elektriği 3 sentten, Avrupalı 4 sentten kullanırken, bizim sanayicimiz elektriği 9 sente kullanmaktadır. Ayrıca, sanayicimizin kullandığı elektrik tutarının -özellikle bunu belirtmek istiyorum- yüzde 2'si -yaklaşık olarak 150 trilyon lirayı bulan bir tutardır bu- TRT'ye aktarılmaktadır. TRT'ye aktarılan bu tutarın amacı nedir, neden aktarılır; bunu anlamak mümkün değildir değerli arkadaşlarım. İşletmelerimizin rekabet gücünü artırmak için, girdi maliyetlerinde önemli yer tutan elektrik fiyatlarını dünya genelinde değerlere çekmemiz gerekir. Ulusal enerji politikamızı net olarak belirlememiz gerekir. İlk etapta, enerji fiyatlarını, rekabet içinde bulunduğumuz ülkelerin kullandığı seviyeye çekmemiz, ülkemiz kalkınma hamlesinde itici güç olacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Yücesan, 1 dakika içinde konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun efendim.

MEHMET VEDAT YÜCESAN (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Enerji sektörü, ekonomik gelişmeyle desteklenen konumuna getirilmesi öncelikli hedeflerimiz olmalıdır. Daha güçlü, sorunlardan arınmış bir Türkiye düşleyen vatandaşlarımızı daha da üzmeyelim. Ne kaynaklarımızı heba edelim diyorum ne de haklarımızdan vazgeçelim.

Bu duygu ve düşüncelerle, liderlerinizin, grup idarecilerinizin, dostlarınızın değil, vicdanınızın sesini dinlemenizi ve tasarıdaki kamuyu zarara uğratacak hükümlerin düzeltilmesi yönünde önergelere destek vereceğinizi ümit ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.(CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Yücesan, teşekkür ediyorum.

Madde üzerinde, Anavatan Grubu adına, Erzurum Milletvekili İbrahim Özdoğan…

Buyurun Sayın Özdoğan.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Anavatan Partisi, Sayın Başkan… "AK Parti" dediniz Sayın Başkan, tutanaklara geçti.

BAŞKAN - AK Parti mi dedim!.. Affedersiniz. Anavatan Grubu adına, Erzurum Milletvekili İbrahim Özdoğan… Özür dilerim.

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan 1099 sıra sayılı kanun tasarısı üzerine Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu düzenlemeyle, düzenleyici ve denetleyici kurum by-pass edilmekte, dağıtım şirketinin tek taraflı hazırladığı tarife aynen kabul edileceğinin düzenleme altına alınmasıyla piyasadaki tüm taraflar için güvence ortadan kaldırılmakta, fiilî durumlara kanunî dayanak oluşturulmaya çalışılmaktadır. Ayrıca, dağıtım şirketi, tarife düzenler konuma getirilmektedir. Bu durumda, tarife hesaplamalarında yanlışlık olursa bunun güvencesi ne olacaktır? Bu bakımdan, inceleme ve onaylama yetkisinin Enerji Piyasası Düzenleme Kuruluna verilmesi yerinde olacaktır. Ayrıca, tasarının bu haliyle kanunlaşması halinde, enerji sektöründe var olan belirsizlik ve yetki karmaşası daha da derinleşecektir. Bu durumda, geçiş döneminin sonuna kadar EPDK'nın görev ve yetkilerine son verilmiş olmaktadır. Bu şartlarda sektörde belirsizlikler daha da artmakta, bu ortamda enerji sektöründe yatırım iklimi de ortadan kaldırılmaktadır. Bu durum, ülkemizi çok yakın gelecekteki olası arz güvenliği sorunuyla karşı karşıya bırakacaktır.

Ayrıca, fiyat eşitleme mekanizması hakkında ilave görüşlerimiz de şunlardır: Kanuna 9 uncu madde eklenmiştir. Taslakla eklenen hüküm: "Düzenlemeye tabi tarifeler üzerinden elektrik enerjisi satın alan tüketicileri, dağıtım bölgeleri arası maliyet farklılıkları nedeniyle var olan fiyat farklılıklarından kısmen veya tamamen koruyacak şekilde tesis edilmiş geçici bir 'Fiyat Eşitleme Mekanizması' uygulanır. Fiyat Eşitleme Mekanizmasına ilişkin usul ve esaslar ile Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt Anonim Şirketi ve perakende satış lisansı sahibi dağıtım şirketlerinin bu uygulamaya ilişkin görev ve yükümlülükleri, Bakanlık ile Hazine Müsteşarlığının görüşleri alınmak suretiyle kurul tarafından altmış gün içerisinde çıkarılacak tebliğ ile düzenlenir. Fiyat Eşitleme Mekanizmasının uygulanacağı geçiş dönemi 31 Aralık 2010 tarihinde sona erer. Bu süre, bakanlık ve Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanlığın görüşü alınmak suretiyle Kurul kararıyla her defasında birer yıl olmak üzere toplam üç yıla kadar uzatılabilir. Beş yıllık ilk uygulama dönemi için, TEDAŞ tarafından yapılan tarife tekliflerinde, ulusal tarife uygulamasının gerekleri esas alınır ve teklif edildiği şekliyle kurulca onaylanır. Bu dönem süresince abone grupları arasında çapraz sübvansiyon uygulanır. Bu kapsamda, TEDAŞ tarafından ilk uygulama dönemini kapsayacak şekilde kuruma yapılan tarife önerisinde abone grupları için uygulanacak çapraz sübvansiyonada yer verilir. Kurul onaylı bu tarifeler ile çapraz sübvansiyon, ancak Bakanlar Kurulu kararı çerçevesinde yapılacak öneriyle değiştirilebilir. Geçiş dönemi süresince tüm hesaplar 4628 sayılı Kanun ve ilgili mevzuata uygun şekilde ayrıştırılarak tutulur." Bizim görüşümüz, rekabetçi serbest piyasadan bahsedebilmek için, tarifelerin ve fiyatların gerçek maliyetlere dayanması gerekmektedir. Bölgesel tarife de bunun zorunlu bir sonucudur.

Bu düzenlemeyle, en geç 2010 yılı sonuna kadar, azamî 2013 yılı sonuna kadar olmak üzere, ulusal tarife uygulanacağı hüküm altına alınmaktadır. Her ne kadar madde metninde sadece dağıtım tarife farklılıklarından bahsedilmiş ise de, fiyat eşitleme mekanizmasının iletim için de geçerli olacağı açıktır. Bu düzenlemenin amacı ve uygulamada yaşanan problemlerin bilinmesine rağmen, ulusal tarife fiyatı içinde bölgesel tarife fiyatlarına yer verme konusundaki ısrarın nedeni anlaşılamamaktadır.

Bölgesel tarifenin amacı, bölgesel bazda gerçekleşen verimliliklerin bölge içindeki tüketicilere yansıtılmasıdır. Fiyat eşitleme mekanizmasıyla yapılacak olan husus, bölgesel verimlilikler nedeniyle oluşan ilave değerlerin, verimsiz bölgelerin açığını kapatmada kullanılacak olmasıdır. Bölgesel tarife uygulamaları için kamuca danışmanlık hizmeti kapsamında ödenen milyonlarca dolar dikkate alındığında, niye bu tür bölgesel tarife uygulamasının gerektiği bir kez daha sorgulanmaktadır.

Bu husus tartışılırken gözardı edilen bir diğer nokta ise, verimsiz dağıtım bölgelerinde faaliyet gösteren veya tüketicisi bulunan özel sektör üreticilerinin bu bölgelerde dağıtım şirketlerinin haksız rekabetine konu olmasıdır.

Diğer taraftan, fiyat eşitleme mekanizmasının yalnızca serbest olmayan tüketicilerle sınırlı kalması yerinde olacaktır. Zira, bu olgu, piyasa mantığıyla bağdaşmamaktadır. Dolayısıyla, rekabete açık olan alanlarda bu mekanizmanın işlememesi, adalete ve hakkaniyete uygun olacağı gibi, serbest rekabete dayalı piyasa şartlarında oluşabilecek belirsizlikleri de engelleyecektir. Mesela, Konya bölgesi için şu anda uygulanan dağıtım tarifesi gösterge olarak dikkate alındığında, Konya'daki bir serbest tüketiciye özel sektörün satış yapması neredeyse imkânsız hale gelmektedir. Bu nedenle, fiyat eşitleme mekanizması çerçevesinde yapılacak düzenlemenin haksız rekabete mahal vermemesi için, sübvanse edilen bölgelerdeki serbest tüketicilere yapılacak satışlarda tedarikçisinin kim olduğuna bakılmaksızın yapılan sübvansiyondan yararlandırılması gerektiği düşünülmektedir. Aynı uygulama, söz konusu bölgelerdeki özel sektör üretim tesisleri için de yapılmaktadır.

İlk fıkrada fiyat eşitleme mekanizması hususunda 2010 yılının sonuna kadar düzenleme yetkisi EPDK'ya verilmiş; ancak, aynı konuda 2010 yılından itibaren üç yıl uzatma kararı alınmasında EPDK tamamen devre dışı bırakılmıştır. Bu çelişkinin nedeni de anlaşılamamaktadır.

Geçiş döneminde, abone gruplar arasında çapraz sübvansiyon yapılabileceği düzenleme altına alınmıştır. Gerçek maliyetlerden uzak ve özel sektör üreticileri aleyhine haksız rekabet teşkil eden uygulamalara kanunî dayanak bulunmaktadır. Maalesef, özel sektör üretim şirketlerinin çapraz sübvansiyon yapabilecek kaynakları mevcut değildir. Özel sektör üreticileri tüm piyasa riskleriyle karşı karşıya olup, geçiş dönemi sürecinin tamamen dışında tutulmakta, bununla birlikte haksız rekabet şartlarıyla karşı karşıya bırakılmaktadır. Bu şartlarda, kanunun temel amacı olan serbestleşmenin bu doğrultuda en önemli adımı olan elektrik üretim özelleştirmesinin gerçekleşmesi mümkün değildir. Sektörde özelleştirmenin bir bütün olarak düzenlenmesi, bu bağlamda üretim özelleştirmesinin dikkate alınması gerekmektedir.

EPDK'nın en önemli görevi, düzenlemeye tabi tarifelerin onayıdır. Kurumun bu yetkisi ve görevi, düzenlemeye tabi tarifelerin hesabının gerçeklere uygun olmasını denetlemesi açısından özel sektör ve hatta tüketiciler için en önemli güvencedir. Bu temel hakikate rağmen bu düzenlemeyle, düzenleyici ve denetleyici kurum by-pass edilmekte, dağıtım şirketlerinin tek taraflı hazırladığı tarifenin aynen kabul edileceğinin düzenleme altına alınmasıyla piyasadaki tüm taraflar için güvence ortadan kaldırılmakta, fiilî durumlara kanunî dayanak bulmaya çalışılmaktadır. Ayrıca,  dağıtım şirketi tarife düzenler konuma getirilmektedir. Bu durumda tarife hesaplamalarında yanlışlık olursa bunun güvencesi ne olacaktır; bu bakımdan, EPDK'ya inceleme ve onaylama yetkisinin verilmesi yerinde olacaktır.

Ayrıca, tasarının bu haliyle kanunlaşması halinde, enerji sektöründe var olan belirsizlik ve yetki karmaşası daha da derinleşecektir. Bu durumda geçiş döneminin sonuna kadar EPDK'nın görev ve yetkilerine son verilmiş olmaktadır. Bu şartlarda sektörde belirsizlikler daha da artmakta ve bu ortamda enerji sektöründe yatırım iklimi de ortadan kaldırılmaktadır. Bu durum, ülkemizi çok yakın gelecekteki arz güvenliği sorunuyla karşı karşıya bırakacaktır diyor, Yüce Heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Özdoğan, çok teşekkür ederim.

Madde üzerinde şahsı adına, Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu…

Sayın Aslanoğlu, buyurun.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Saygıdeğer milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu maddede diyor ki, TEDAŞ şirketler kurar; güzel. Türkiye'de 21 ilde değişik şirketler kurdular, 21 şirket kuruldu. Değerli arkadaşlarım, soruyorum, bir ilde şirket kurarken bu işin objektivitesi nedir, objektivitesi; hangi objektif kriterle hareket ettiniz? Çoğunluğu azınlığa boğduruyorsunuz. Elektrik bedelinin yüzde 55'ini benden tahsil edeceksin, götüreceksin, bu şirketi, yüzde 30 üretenle kuracaksın!.. Beni boğduruyorsun; böyle objektiflik olmaz arkadaşlar! Parayı ben veriyorum, ben; benim halkım veriyor. Parayı, benim halkım veriyor. Böyle objektif kurallarla bu şirketleri kurarsanız, yöre insanını kırarsınız.

Evet, Malatya örneği veriyorum. Malatya, Elazığ, Tunceli, Bingöl… Yüzde 55'i ben ödüyorum, Malatya ödüyor arkadaşlar. Yüzde 55 parayı ben ödüyorum. Yüzde 45'i diğer üç il ödüyor. Alıp benim vilayetimden, götürüyorsun, başka bir ilde kuruyorsun. Hangi objektif kriter var burada; neye dayanarak?! Başka bir şey…

Bir de, kurduğun ilin o günkü şirket müdürünü, TEDAŞ müdürünü, bu şirketin müdürü yapıyorsun; ama, yüzde 55'ini üreten başka bir ilin müdürüne hiçbir sorumluluk ve yetki vermiyorsun. Böyle bir yönetim tarzı olur mu arkadaşlar?! Böyle bir yönetim tarzı olur mu?! Tüm ihaleleri artık oradan yapacağım diyorsun; tüm alımları oradan yapacağım diyorsun.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Malatya devre dışı mı kalıyor?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Evet efendim.

Arkadaşlar, ben hepinizi uyarıyorum: Türkiye'de en az kayıp kaçak oranında bir il olacaksın ve sadece yılda 130 trilyon para ödeyeceksin TEDAŞ'a, yılda 6 trilyon ödeyen, 13 trilyon ödeyen bir ile, alıp götürüp oraya vereceksin! Bu, hak değil, hukuk değil. Bu, hakkın gasbıdır. Bu şirketleri kurarken, o ilin ekonomisine zarar vermeye kimsenin hakkı yoktur. Parayı benden alıyorsun; benden alıyorsan, benim hakkımı bana vereceksiniz. Benim hakkımı… Benden parayı toplayıp, başka bir ili kalkındırıyorsanız! Yazıklar olsun size!

Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu, teşekkür ediyorum.

Madde üzerinde, şahsı adına, Elazığ Milletvekili Şemsettin Murat.

Sayın Murat, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ŞEMSETTİN MURAT (Elazığ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin başında, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 4 üncü maddesi üzerinde bir iki şey söylemek istiyorum.

Şimdi, burada konuştuğumuz ifadelerin, en azından, biraz doğruya yakın olması lazım. Bir önceki madde üzerinde konuşan Anavatan Partisi Sayın Sözcüsü, bazı rakamlar ifade ettiler. Bu rakamların tamamen yanlış olduğunu ifade etmek isterim. Hatta, kendi iliyle alakalı rakamlar da yanlıştır. Devletin resmî kayıtlarından, kayıp kaçak oranıyla ilgili aldığım rakamları şimdi size açıklayacağım: Sayın Sözcü, Elazığ'da kayıp kaçak oranının yüzde 30 olduğunu ifade ettiler.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - 30'a yakın dedim.

ŞEMSETTİN MURAT (Devamla) - Resmî rakamlar, Elazığ'da kayıp kaçak oranının yüzde 11,34 olduğunu gösteriyor, Malatya'da ise, yüzde 11,92; Tunceli'de 13,53'tür.

Değerli arkadaşlarım, burada konuşurken, rakamları doğru bildirerek, vatandaşımızı yanlış bilgilendirmememiz gerekir. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Ayrıca, bir hususu daha ifade etmek istiyorum. Devletimizin bu şirketlerle ilgili yaptığı uygulamada birtakım kriterler muhakkak ki göz önüne alınmıştır ve bu kriterler doğrultusunda da bazı iller şirket merkezi olarak belirlenmiştir. Şimdi, bu yapılanmayı bir siyasî malzeme olarak iller arasında bir tartışma zeminine çekmeyi de doğru bulmadığımı ifade etmek isterim.

Değerli arkadaşlar, bu, geçmiş siyasetten kalma alışkanlıktır. Bunları terk etmenin zamanı gelmiştir ve geçmektedir.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Ver o zaman!

ŞEMSETTİN MURAT (Devamla) - Ülkemizin menfaatları neyi gerektiyorsa, o doğrultuda yapılanmalar yapılabilir; buna da hepimizin saygı göstermesi gerekir.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Parayı ben ödeyeceğim, sen yiyeceksin!.. Var mı böyle bir şey!.. Var mı böyle bir şey!

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - O menfaattan biraz da Malatya faydalansın!

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Ver o zaman hakkımı benim. Ayıptır!

ŞEMSETTİN MURAT (Devamla) - Enerji tüketimi Malatya'da fazla olabilir; ama, enerjinin üretildiği yer de…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Ver… Hak benim… Hak benim…

ŞEMSETTİN MURAT (Devamla) - Dikkat edin…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Ayıp…

ŞEMSETTİN MURAT (Devamla) - Ben sizi sabırla dinledim ve rakamlarınızın yanlış olduğunu söylüyorum.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Tüketim rakamını söyle bir de… Tüketim rakamını söyle…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Tüketim rakamını söyle. Benim hakkımı yeme…

ŞEMSETTİN MURAT (Devamla) - Onu da söyleyeceğim, onu da söyleyeceğim… Müsaade edin, onu da söyleyeceğim…

Değerli arkadaşlar, evet, enerjinin tüketimi Malatya'da fazla olabilir; ama, bu enerjiyi, bütün ovalarını Keban Barajı Gölü altında bırakarak enerji üretimine feda eden ve…

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Karakaya Barajı da Malatya'da… Elinsaf!..

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Malatya'nın arazileri daha çok baraj suları altında kaldı!..

ŞEMSETTİN MURAT (Devamla) - Lütfen… Lütfen…

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Malatya'nın arazileri…

ŞEMSETTİN MURAT (Devamla) - Lütfen…Lütfen…

BAŞKAN - Sayın Kılıç… Sayın Kılıç…

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Yapan Bakan utansın…

ŞEMSETTİN MURAT (Devamla) - Bütün arazisini enerji üretimine feda eden bir Elazığ'ın da herhalde hakkıdır diye düşünüyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Yazıklar olsun!..

ŞEMSETTİN MURAT (Elazığ) - Doğru söylüyorum, rakamlar burada…

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Getir tüketim rakamlarını…

BAŞKAN - Sayın Murat, teşekkür ederim.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Getir rakamları… Yüzde 50…

BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - 80 000'e 125 000…

BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, enerjinin üretildiği yer de Türkiye, tüketildiği yer de Türkiye. Bu memleketin her tarafı bizim. Onun için… (AK Parti sıralarından "Bravo Başkan" sesleri, alkışlar)

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Her taraf bir de, niye ayırımcılık yapılıyor o zaman Sayın Başkan?!

BAŞKAN - Türkiye'nin bölünmez bütünlüğü vardır, 780 000 kilometrekarenin hepsi Türkiye Cumhuriyetinin sınırlarıdır. Onun için, bu hususta birbirimize latifelerimiz hoş; ama, daha ileriye gitmeyelim.

Teşekkür ederim.

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Biz Elazığ'ı da seviyoruz; ancak, Malatya'daki bölge müdürlükleri Elazığ'a kaydırılıyor. Elazığ'da ayrı bölge müdürlüğü kurulsun, bir şey demiyoruz.

BAŞKAN - Zaten, birbirinize bitişik sınırlarınız, bir şey olmaz.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 10 dakika süreyle soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.

Sayın Abdulkadir Ateş, buyurun.

ABDULKADİR ATEŞ (Gaziantep) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, size soru yöneltiyorlar efendim.

ABDULKADİR ATEŞ (Gaziantep) - Biraz önceki tartışmaların neden önemli olduğunu, belki benim bu sorumla arkadaşlarım daha iyi anlayacaklardır.

Bir şirketin eğer merkezi belli bir ildeyse, bu şirketin ödediği vergilerden, oranın yerel yönetimleri belli ölçülerde pay alır. Bu nedenle de, örneğin, Gaziantep'in tüketmiş olduğu elektriğin vergileri, eğer Adana'ya gidiyorsa… Sayın Bakan dinliyordur tabiî, ben biliyorum Sayın Bakanı. Bu konuda da bir çözüm bulmasını isteyeceğim zaten.

Şimdi, Sayın Başkan, elektrik tüketiminin olduğu yerde bir para ödüyor o ilin insanları, sanayicisi ve bundan da bir vergi kesiliyor. Bu verginin merkezi Adana olduğu zaman veya başka bir il olduğu zaman, örneğin Malatya'nın ödediği vergi, eğer Elazığ merkez olarak gösteriliyorsa, buradan, yerel yönetimler, oranın yerel yönetimi belli bir pay alır. Bu pay nedeniyle de, siz tüketiyorsunuz, vergi ödüyorsunuz, bu pay eğer başka bir ile gidiyorsa, sizin yerel yönetimleriniz hak ettiği payı alamıyorsa, bu bir haksızlıktır. Bu haksızlığın düzeltilmesi konusunda Sayın Maliye Bakanımız ne düşünüyor, onu öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ateş.

Sayın Işık…

AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum; vasıtanızla, Sayın Bakanıma şu soruları yöneltmek istiyorum:

Sayın Bakanım, TEDAŞ özelleştirmelerinde mülkiyet devri yapılmamaktadır. Elektrik dağıtım şirketlerinin özelleştirilmesinden beklenen faydaları özet olarak almak istiyorum.

İlaveten, TEDAŞ'ın bağlı şirketlerinin özelleştirilmeleri sonrasında daha fazla yatırım ve buna bağlı, hizmet kalitesinde artış bekliyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Kılıç, buyurun.

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın Başkanım, deminki tartışma bir Elazığ-Malatya tartışması kesinlikle değil. Biz, Elazığ İlimizde bölge müdürlüklerinin kurulmasına kesinlikle karşı değiliz; ancak, bu İktidar geldikten sonra, ne yazık ki, Malatya'daki bölge müdürlüklerinin çoğunluğu Malatya'dan alınarak, Elazığ'a, başka illere, hatta Erzurum'a, Sivas'a kaydırılmaya başlandı. Hatta, ben Sayın Başbakana bir soru yöneltmiştim "Sayın Başbakanım. Malatya'yı gözden çıkardınız mı" demiştim. Bu anlayışla da, şu anda, TEDAŞ'ın durumunda da, yine, TEDAŞ'a en çok parayı Malatya ödüyor, vergiyi en çok Malatya veriyor; ancak, şirketin merkezi Malatya'da kurulmuyor. Elazığ'a ayrıca şirket kurulsun, bir şey demiyoruz; ancak, Malatya'da bir şirket kurulabilirdi. Bunu belirtmek istiyoruz. Bunun nedenini öğrenmek istiyorum.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Kılıç, Malatya 2 cumhurbaşkanı, 2 başbakan çıkarmış. Gözbebeğimiz olan bir il. Kimse çıkarır mı?!

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Yani, böyle şehre yapılır mı?! Maraş olsa neyse! Malatya'ya yapılır mı?!

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Lafta, Başkan, lafta!

AGÂH KAFKAS (Çorum) - Ama, bunlar gerçek.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Hangisi gerçek?! Onun için İnönü Üniversitesinin kadro kanununu çıkarmıyorsunuz üç yıldır! Yapmayın allahaşkına!

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Sayın Başkan, Malatya dayanışması var…

BAŞKAN - Sayın Ilıcalı, buyurun.

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Aracılığınızla Sayın Bakanıma şu soruyu yöneltmek istiyorum: Doğu Anadolu'da enerji üretimiyle ilgili oldukça büyük çapta bir talep var. Daha önce de Sayın Bakanım Erzurum'dayken, Erzurum Ticaret Odasında, Ticaret Odası Başkanı iletmişti. Bir sorunumuz, iletim hatları konusunda bir yatırım ayrılması. Bu da 25-30 milyon dolar. O zamandan bu zamana bir 1 ay geçti. Acaba bu konuda bir çalışma oldu mu?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Bakanım, buyurun.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, bu TEDAŞ'ın özelleştirilmesiyle ilgili olarak biz Türkiye'de 20 tane şirket kurduk. Sayın Ateş sormuştu, işte "niye Malatya değil, niye Elazığ değil…" Biz, Hükümet olarak da, İktidar olarak da, Elazığ'a da Malatya'ya da önem veren ve her iki ilimizi de takdir eden ve ona göre de tedbirlerimizi alan Hükümetiz. Ancak, 20 tane şirket kuruyorsunuz, 81 ile kuruyorsunuz bunu. Burada uzmanlarımızın yapmış olduğu bazı çalışmalar var. Objektif bazı kriterler koyuyorlar ve o kriterlere göre Türkiye'nin şartlarına, gerçeklerine ve menfaatlarına uygun bazı seçimler yapılıyor. Bu seçimler yapılırken, muhakkak surette, bir yeri seçmişseniz, hemen onun yanındaki yer buna biraz tepkili oluyor. Fakat, bunu hoşgörüyle karşılamamız lazım. Ama, bazı fikirler var; "oraya da kurun, buraya da kurun." Olmaz öyle şey. Oraya da kurun buraya da kurun oldu mu, 81 tane tekrar şirket kuracağız ki, altından kalkılmaz o işin. Bir de teknik zorunlulukları var. Yoksa, biz, Malatya'ya da gereken değeri veren bir Hükümetiz, İktidarız; ama, bu arada, Elazığ'a o kurulmuş, artık, Elazığ'da bu devam edecek.

Vergiler yönünden… Vergiler yönünden bir şey fark eder belki; ama, Kurumlar Vergisi bakımından da çok az fark ediyor Sayın Ateş.

ABDULKADİR ATEŞ (Gaziantep) - Çok fark eder Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Yok yok, o kadar çok fark etmiyor.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Malatya elektrik vergisi ödemiyor mu?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - O bakımdan; yani, Kurumlar Vergisinin vergiler açısından yüzdesine falan bakarsak, o rakamları ben size istediğiniz anda veririm.

ABDULKADİR ATEŞ (Gaziantep) - Telafi etmek lazım. Maliye Bakanının telafi etmesi lazım.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Arkadaşların temsil ettiği illeri savunmalarını anlayışla karşılıyorum.

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Malatya'nın doğan zararını Maliye Bakanlığı olarak karşılayacak mısınız efendim?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Malatya'ya çok şey yapıyoruz yani.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Vallahi görmedim, billahi görmedim…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Yapmayın… Malatya teşvikli iller arasında mı değil mi?!

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Turgut Özal Tıp Merkezinin kadro kanunu çıktı, üç yıldır hâlâ vermediniz Sayın Bakan. Pes!.. Pes!..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Mevlüt Bey, bizi Malatyalılar iyi bilir.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Biz de iyi bilelim efendim.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Bizim, Malatya'ya neler yaptığımızı da bilirler.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Peki efendim.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Teşvikli illerin içinde mi, değil mi Malatya? O kadar. Söyleyin bana.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Malatya hakkıyla aldı yani. Siz mi verdiniz efendim?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Evet, biz verdik.

HALUK KOÇ (Samsun) - Samsun'a niye vermediniz Sayın Bakan?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - O zaman Samsun'a niye vermediniz?

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karşılıklı konuşmayalım.

Sayın Bakanım, buyurun efendim, Genel Kurula hitap edin.

HALUK KOÇ (Samsun) - O zaman Samsun'a niye vermediniz?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Haluk Koç, sen özel olarak müracaat et de bir bakayım, değerlendireyim.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Samsun'a niye vermediniz?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Haluk Koç'un hiç öyle müracaatı olmadı.

HALUK KOÇ (Samsun) - Mademki "biz verdik" diye böbürleniyorsunuz, Samsun'a niye vermediniz?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Onların hepsinin kriterlerini açıkladık.

HALUK KOÇ (Samsun) - Gel de Samsun'a anlat onu.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Işık, "TEDAŞ'ın özelleştirilmesiyle neler kazanılacak" diye sordu. Bu, Türkiye için fevkalade önemli. Bir defa, "Türkiye'de serbest piyasa uygulanıyor" denebilmesi için, enerji piyasasının özelleştirilmesi icap ediyor. Enerji piyasasının devletin elinde olduğu bir yerde serbest piyasadan bahsetmenin imkânı yok. Bütün devletlerarası, ülkelerarası kriterler bu, Avrupa Birliği kriterleri de bu, hepsi bu. Ancak, bununla da kalınmıyor, ilaveten teknolojik yatırımlar, yeni yatırımlar gelecek, bu piyasa çok daha canlanacak ve bilhassa kayıp/kaçak oranlarının azaltılması suretiyle ekonomiye çok büyük faydalar sağlayacak ve yeni yatırımlarla, yeni teknolojiyle, Türkiye'deki o elektrik kısıntıları olsun, iletim hatlarından, diğerlerinden olan sıkıntılar, dağıtımdan dolayı sıkıntılardan doğan problemler, burada önlenecektir. O bakımdan, Türkiye'nin kazancı çok olacaktır. Bu kanun onun için de çok önemlidir.

Sayın Ilıcalı, Erzurum'la ilgili, iletim hatlarıyla ilgili çalışmayı sordu; onu Enerji Bakanlığından, ben, sorup, tekrar size, isterseniz, yazılı olarak bildirebilirim; ama, siz de, Erzurum Milletvekili olarak bunu yakından takip ederseniz memnun olurum.

Çok teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 1 adet önerge vardır; önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1099 sıra sayılı yasanın 4 üncü maddesinin sonuna gelmek üzere aşağıdaki metnin  ilave edilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

                 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Halil Tiryaki

M. Vedat Melik

 

Malatya

Kırıkkale

Şanlıurfa

 

Atilla Kart

Mustafa Gazalcı

Abdulkadir Ateş

 

Konya

Denizli

Gaziantep

 

"TEDAŞ tarafından kurulan ve kurulacak dağıtım bölgelerinin merkezi, bölgesinde en fazla tahsilatın yapıldığı il olacaktır. Daha önce başka ilde kurulan dağıtım şirketlerinin merkezi en fazla tahsilat yapılan ile nakil edilir."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Kayseri) - Katılamıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Konuşacak mısınız, gerekçeyi mi okutayım?

ABDULKADİR ATEŞ (Gaziantep) - Konuşacağım.

BAŞKAN - Sayın Ateş, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

ABDULKADİR ATEŞ (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Türkiye'nin, özellikle Güneydoğu, Doğu Anadolu, Orta Anadolu illerinin en büyük sorunlarından bir tanesi bu vergilerle ilgilidir. Örneğin, merkezi İstanbul'da veya Bursa'da veya daha büyük bir sanayi bölgesinde olan bir şirketin faaliyeti, eğer, diyelim ki Konya'da, diyelim ki Bingöl'de veya Gaziantep'te, bunun bütün gelirleri ve bu gelirlerinin vergileri maalesef İstanbul'da ödenmektedir. Bu nedenle de, faaliyet Gaziantep'te olmasına rağmen, Bitlis'te veya Van'da olmasına rağmen, vergilerin, merkezin İstanbul'da olması nedeniyle, İstanbul'da ödenmesi nedeniyle, faaliyetin görüldüğü iller maalesef mağduriyete uğramaktadırlar ve özellikle yerel yönetimlerin bu vergilerden almış oldukları paylar, faaliyette bulunulan illerde bir negatif etki yapmakta, gereken payı alamamaktadırlar.

Şimdi, bu yasada gördüğünüz gibi, yine bazı iller merkez olarak, yani, kurulan şirketin merkezi olarak gösterilmektedir. Ama, görülmektedir ki, örneğin, Gaziantep… Gaziantep nereye bağlanmış; Toroslar Anonim Şirketine, yani, Adana merkezdeki bir şirkete bağlanmış; Osmaniye buna dahil, Hatay dahil, Mersin dahil.

Şimdi, Gaziantep'te 4 tane sanayi bölgesi var. Elektrik tüketimi açısından hakikaten büyük tüketimin olduğu illerden bir tanesi. Ne olacak; Gazianteplinin, bu elektrik için verdiği vergiler gidip Adana'ya yatacak. Adana'da yattığı için de, bizim yerel yönetimlerimizin buradan alacağı pay, hak ettiğimizin çok altında olacak.

Şimdi, bunun adil olduğuna inanmıyoruz Sayın Bakan. Bu sistemin değişmesi lazım geldiğine inanıyoruz. Bunu sadece Gaziantep için söylemiyorum, bunu Türkiye'nin bir genel sorunu olarak söylüyorum ve bu konuda ya Maliye Bakanlığının bu konuya ilişkin yeni bir malî düzenleme yapması lazım gelir yahut da, şu anda, biraz önce bizim vermiş olduğumuz önergede belirtmiş olduğumuz gibi, en fazla tüketim yapan, bu tüketim nedeniyle de en fazla bu konuya ilişkin vergi ödeyen il ne olmalıdır; o şirketin, anonim şirketin merkezi olmalıdır diyoruz. Bundan daha mantıklı, bundan daha adil, bundan daha uygun bir teklifin olabileceğine ben inanmıyorum. Bu yanlışın düzeltilmesi doğrultusunda, başta Sayın Bakan olmak üzere, bütün arkadaşlarımızdan destek istiyoruz.

Hepinize saygı sunuyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 5.- 4628 sayılı Kanunun 15 inci maddesinin (c) ve (d) fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"c) Kamulaştırma:

Elektrik piyasasında üretim ve/veya dağıtım faaliyetlerinde bulunan lisans sahibi özel hukuk tüzel kişilerinin kamulaştırma talepleri Kurum tarafından değerlendirilir ve uygun görülmesi halinde 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununda belirtilen esaslar dahilinde Kurumca kamulaştırma yapılır. Bu konuda Kurulca verilecek olan kamulaştırma kararları kamu yararı kararı yerine geçer. Bu durumda kamulaştırma bedelleri ile kamulaştırma işlemlerinin gerektirdiği diğer giderler kamulaştırma talebinde bulunan lisans sahibi tüzel kişi tarafından ödenir.

Kamulaştırılan taşınmazın mülkiyeti, üretim veya dağıtım tesislerinin mülkiyetine sahip olan ilgili kamu kurum veya kuruluşuna, bunların bulunmaması hâlinde ise Hazineye ait olur. Hazine adına tescil edilen taşınmazlar üzerinde Maliye Bakanlığınca kamulaştırma bedelini ödeyen lisans sahibi özel hukuk tüzel kişileri lehine bedelsiz irtifak hakkı tesis edilir. İrtifak hakkının geçerliliği lisansın geçerlilik süresi ile sınırlıdır. Dağıtım lisansı sahibi tüzel kişilerce yeni dağıtım tesisleriyle ilgili yapılan kamulaştırmaların gerektirdiği kamulaştırma bedelleri ile diğer giderler tarifeler yoluyla geri alınır. Lisansın sona ermesi veya iptali halinde, lisans sahibi tüzel kişiler tarafından ödenmiş bulunan kamulaştırma bedelleri iade edilmez. Ancak, dağıtım lisansının süresi sonunda tarifeler yoluyla geri alınmayan kamulaştırma bedelleri iade edilir.

Kamu tüzel kişiliğini haiz lisans sahibi tüzel kişilerce yürütülen üretim, dağıtım veya iletim faaliyetleri için gerekli olan taşınmazlarla ilgili kamulaştırma işlemleri bu tüzel kişiler tarafından yapılır ve kamulaştırılan taşınmazlar bu tüzel kişiler adına tescil edilir. Ancak 3/3/2001 tarihinden sonra üretim, dağıtım veya iletim lisansı sahibi kamu tüzel kişileri lehine ve bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar Hazine adına kamulaştırılan taşınmazlar bu kamu tüzel kişilerine bedelsiz olarak devredilir.

4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun çerçevesinde özelleştirilen lisans sahibi tüzel kişilerin faaliyette bulunduğu dağıtım bölgelerinde, özelleştirme tarihi itibarıyla mevcut olan dağıtım tesisleriyle ilgili kamulaştırma işlemleri yapılmamış taşınmazların kamulaştırma bedelleri ve diğer giderler lisans sahibi tüzel kişi tarafından ödenir. Bu giderlere ilişkin belgelerin ibraz edilmesinden sonra, en geç otuz gün içerisinde, bütçeden lisans sahibi tüzel kişiye ödeme yapılır.

Özel hukuk tüzel kişilerince yürütülen üretim veya dağıtım faaliyetleri için gerekli olan Hazineye ait taşınmazlar dışındaki kamu kurum veya kuruluşlarına ait taşınmazlar, Kurumca 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 30 uncu maddesi uygulanarak temin edilir. Bu taşınmazlar üretim veya dağıtım tesislerinin mülkiyetine sahip olan ilgili kamu kurum veya kuruluşuna, bunların bulunmaması hâlinde ise Hazineye ait olur.

d) İrtifak Hakkı, Kullanma İzni ve Kiralama:

Piyasada üretim veya dağıtım faaliyetinde bulunan lisans sahibi özel hukuk tüzel kişileri, faaliyetleri ile ilgili olarak Hazinenin mülkiyetindeki veya Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki taşınmazlar üzerinde irtifak hakkı tesisi, kullanma izni veya kiralama yapılabilmesi için Kurumdan talepte bulunur. Bu talebin Kurulca uygun görülmesi halinde, ilgili mevzuat uyarınca Maliye Bakanlığı ile lisans sahibi özel hukuk tüzel kişileri arasında lisans süresi ile sınırlı olmak üzere irtifak hakkı tesisi, kullanma izni veya kiralama sözleşmesi düzenlenir. Bu sözleşmelerde, sözleşmenin geçerliliğinin lisansın geçerlilik süresi ile sınırlı olacağı hükmü yer alır. Bu şekilde tesis edilen irtifak hakkı, kullanma izni veya kiralama bedelini ödeme yükümlülüğü, lisans sahibi özel hukuk tüzel kişisine aittir.

Piyasada kamu tüzel kişiliğini haiz lisans sahibi tüzel kişilerce yürütülen üretim, dağıtım veya iletim faaliyetleri için gerekli olan, Hazinenin mülkiyetindeki veya Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki taşınmazlarla ilgili olarak irtifak hakkı tesisinin veya kullanma izni verilmesinin talep edilmesi halinde, Maliye Bakanlığı tarafından ilgili kamu tüzel kişileri lehine lisans süresince bedelsiz irtifak hakkı tesis edilir veya kullanma izni verilir."

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili Tacidar Seyhan...

Sayın Seyhan, şahsınız adına da söz talebiniz var; ama, arada Anavatan Grubu adına da talep var, şahsınız adına konuşmayı ayrıca değerlendireceğiz.

Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA TACİDAR SEYHAN (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

5 inci madde, kamulaştırmayı, irtifak hakkını, kullanım iznini ve kiralamayı içeriyor, bununla ilgili bir düzenleme. Tabiî ki, kanunun gereği bunların nasıl yapılacağını ve yöntemlerini de bu maddelerde sıralamış.

Bu iş yapılacaksa bu düzenlemelere ihtiyaç var. Ancak, bir şey dikkatimi çekti; bu genel gerekçe ve 5 inci maddenin gerekçesine bakınca, arkadaşlar bunu hangi anlayışla yazdılar, bunu pek bilmiyorum.

Birincisi, madde 5'te… Maddeyi aynen okuyorum: "Elektrik dağıtım hizmetlerinde verimliliğin artırılması için yabancı yatırımcıların bilgi, teknoloji ve becerilerinden yararlanılması amacıyla, yabancı yatırımcıların dağıtım bölgelerinde çoğunluk hissesi sahibi olması yönündeki engellerin kaldırılması hükmü getirilmiştir."

Hüküm ne; yabancıların yüzde 50'nin üzerinde hisse sahibi olmasının önündeki engellerin kaldırılması. Hangi amaçla kaldırılıyor bu; bilgi, teknolojileri ve becerilerinden yararlanılması amacıyla. Yani, bu, şunun itirafıdır: Türkiye'de yüzde 50'nin üzerinde bir yatırım ortaklığı yoksa yabancıların, Türkiye, yabancıların araştırma, geliştirme, yüksek teknolojisinden yararlanamıyor.

Değerli arkadaşlar, yok böyle bir şey. Biz, ulusal sanayimizin geliştirilmesinde, yüzde yüz yerli yatırımda dahi, dünyanın her yerindeki ar-ge'yi ve gelişmeyi bu ülkeye getirip yatırıma dönüştürmek zorundayız. Siz bu işi yapabilirsiniz, yabancılara yüzde 50'nin üzerinden hak sahibi olma hakkını verebilirsiniz, onu ayrı tartışırım; ama, ar-ge'nin, gelişmenin, yüksek teknolojinin kullanılmasının gereği olarak siz bunu yaparsanız, karşı çıkarım. Bu Türkiye bu kadar aciz mi?! Dünyadaki gelişmeleri izleyemeyecek, teknolojik yapılanmaları Türkiye'de, tüm donanımlarıyla Türkiye'ye intikal ettirmeyecek kadar teknik elemanı yok mu?! Yeterli düzenlememiz yok mu?! Bu gerekçe yazılırken, orayı doldurmak için yazmışlar; eminim. Bunun haklı, mantıklı hiçbir açıklaması yoktur.

Bir de şuna karşı çıkmak lazım: Kanunun bir geçiş süreci yok. Değerli arkadaşlar, mademki kanunun geçiş süreci yok, neden, siz, geçiş süreci olmayan bir kanunda yüzde 50'den fazla yabancı ortaklığın önünü açıyorsunuz? Açmayın. Türkiye'ye bunun ne getireceğini bir görelim. Yüzde 51 yerli deyin. Ulusal sanayici, özel sektörümüz bundan sebeplensin. Buradaki dengeyi onların üstüne kurun.  Yine, ulusal sanayici gitsin, bu işi yapacağı zaman, yüzde 49'unu yabancıya verdiniz mi; onun ar-ge'sini, teknolojisini, yapısal araç gereçlerinin hepsini Türkiye'ye getirsin. Böyle bir şey olur mu?! Biz, şimdi, dağıtım bölgelerinde, aslında, yüzde yüzünü yabancıların alabileceği bir yöntemi, bir kanunu burada oylamaya sunuyoruz. Türkiye, planlama yapacağız derken bir plansızlığın önünü açıyor değerli arkadaşlarım.

Elbette, kamu, liberal ekonomide, kamu kuruluşları ile özel sektör arasında ayırım yapmaz. Küreselleşme de, sizin tanımınızla, yerli sanayici ile yabancı sermaye arasında da ayırım yapmamalı diyorsunuz; ama, siz, Avrupa ülkelerine bakın. Dağıtımı özelleştiren Avrupa ülkelerinin büyük bir çoğunluğu dağıtımda dahi sıkıntıya girdi. Kendi ülkelerinden özelleştirmeyi alan firmalar olmasına rağmen, kamu bu alanda yeniden yerini almalıdır ya da almamalıdır diye tartışmaya başladılar. Onlar bu tartışmaya başlamışken, Türkiye, hem dağıtım özelleştirmesini yapıyor hem de o özelleştirmenin hemen hemen tamamını yabancıların yapmasının önündeki bütün engelleri kaldırıyor. Böyle şey olur mu değerli arkadaşlar?! Böyle plansızlık, böyle bir serbestlik, böyle bir liberalleşme anlayışını nereye anlatabileceğiz?! Bu mümkün değildir, ciddî bir plansızlık vardır. 

Bir şeye daha geliyorum değerli arkadaşlarım… TEDAŞ'la ilgili olduğu için bu konu, önce onu söyleyeyim. Sayın Bakana da soruyorum: Bu sokaklarımız karanlık. Belediye diyor ki: "Yetki TEDAŞ'tadır." Sokaklarımızın büyük bir bölümü karanlık. Yetki TEDAŞ'tadır.  TEDAŞ diyor ki: "Yetki belediyelerdedir." Burada yetkinin kime ait olduğunu bir çıkarın, Türkiye'yi karanlıktan kurtarın; gerekirse bir genelge yayınlayın, buralarda düzenli bir hizmet verilmesini sağlayın. Bunu yapmazsanız, bu sıkıntıların önüne geçemeyeceğiz. Hizmet gitmeyen yerlerin çoğu yoksul bölgeler. Sadece, siz, protokolün gittiği yolları, caddeleri ışıklandırıp diğer taraflara bakmazsanız, sosyal devlet olarak görevinizi yerine getirmemiş sayılırsınız. Böyle bir anlayış olmaz. Böyle bir anlayışın arkasında hiçbirimiz duramayız; altında eziliriz değerli arkadaşlarım.

Yine -TEDAŞ Genel Müdürü dinliyorsa- değerli arkadaşlar, yıllardır tedbir alınmıyor. Yine Bingöl'den bir örnek vereceğim: Karlıova'ya gittim, günde üç defa elektrik kesildi. "Nedir bu" diyorum… Tek hat üzerinden dağıtım şebekesini vermişler, tek hat üzerinden. Bir evde bir arıza olsa, en baştan kesiyorlar, 2-3 saat Karlıova elektriksiz kalıyor. Araya iki üç tane bölme atacaksınız; bu kadar basit. Yapın görevinizi, üç kuruş harcayın.

Siz, size gönderilen paraları dahi, ihale edemiyoruz diyerek, çoğunlukla, bölgelerde, müesseseler, geri, hazineye devrediyor yıl sonunda. Ama, görev yapmıyorlar. Bu, plansızlıktan kaynaklanıyor. Rica ediyorum, en azından, gittiğim, bildiğim yerleri karanlıkta bırakmayın. Bu, kamu yararıdır. O insanlara yazık. İnsanları buna mahkûm etmeyin. Sadece, bölgelerinde, tek eğlenceleri ve tek sığındıkları şey, buzdolapları, televizyonları, çamaşır makineleri. Ondan da edersek bu insanları, sosyal olarak, ciddî bir sıkıntının önünü açmış oluruz.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Gitmeden, gideceğiniz yeri bildirirseniz, onlar önceden yaparlar; vardığınızda, elektrikler yapılmış olur!..

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Sayın Ünal bir öneride bulundu da… Ben, kendisinin, zaten, bu öneride bulunmasına rağmen, duyarlılığını biliyorum; bunu latife olsun diye söyledi. Bizim görevimiz, bizim gideceğimiz yerleri yaptırmak değil; devlet sorumluluğu, Türkiye'nin her tarafında, en ücra köşesinde, nerede hizmet eksikliği varsa onu yapmaktır. Bizim görevimiz, yoksulun yanıdır; yapacağımız budur.

Bir konuya daha değineceğim; ama, onu bir sonraki konuşmaya bırakıyorum; yine, geliyorum, basın önünde, Sayın Enerji Bakanının görevini yapmadığına. Bunu da tekrarlamak istiyorum bu 2 dakikalık süre içerisinde.

Basına ihbar ediyorum: Sayın Bakan, görev aldığı dönemde, dört önemli tedbiri almamıştır sözleşmeleri yaparken. Mavi Akımla ilgili: Bir, postmajor'e, yani, mücbir sebeplere dikkat edilir. İki; penaltı ve cezalandırma kuralı vardır. Bu kurala da dikkat edilmemiştir. Üç; formül... Formüle dikkat edilmemiştir. Dört; fiyat ve ödeme şekli... Fiyat ve ödeme şekline dikkat edilmemiştir.

Sayın Bakan, Mavi Akımda, formül değişikliğiyle, bu ülkeyi ciddî zarara uğratmıştır. Bunun açık örneği şudur; tekrar okuyorum: 7 nci maddede "bu sözleşmenin imzalanmasından sonra bu formülle hesaplanacak fiyat ile ülkenin ödemiş olduğu para arasındaki farklılık fatura edilir ve bir hafta içinde bu ödenir" ibaresi konulmuştur. Bu ibareye göre, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ilgili kuruluşları tarafından bu ödemeyi yapmıştır. Bu, Sayın Bakanın formülde değişiklik yaptığının ispatıdır ve bu değişikliğin Türkiye'nin zararına olduğunun ispatıdır. Sayın Bakan, bu sözleşmedeki 7 nci maddenin gereği olarak, ödediği fazla parayı kamuoyuna açıklamak zorundadır. Sayın Bakan, kendi eliyle yaptığı formül değişikliğiyle, gaz-oil'in fiyatını iki katına çıkarıp, az kükürtlü fuel-oil'in ve çok kükürtlü fuel-oil'in miktarını düşürmüştür. Çok hareketli olan gaz-oil fiyatı yukarı çıktıkça, Türkiye zarara uğramaya devam etmiştir.

Kamuoyu önünde, sizlerin önünde, Sayın Bakanla bu formül değişikliğini tartışmak istiyorum. Eğer, burada bir açıklaması varsa, Türkiye'ye açıklamak zorundadır. Bu, sorumluluğunun gereğidir; bu, sorumlu devlet anlayışının gereğidir. Biz, bunu bekliyoruz. Kendisini koruyan kurumların arkasına sığınmamalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Seyhan, lütfen konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun efendim.

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Hemen tamamlıyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakanın sığınacağı tek yer var; Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının özgür iradesidir. Onların hukuka, sorumlu devlet anlayışına duyduğu saygıdır. Açık, şeffaf bir şekilde…

Plan ve Bütçe Komisyonunda itiraf etti. "İki farklı sözleşme, aynı tarih ve aynı günlü yazıyla imzalanmıştır" diye itiraf etti. Sözleşmelerin taraflarını açıklamalıdır. Bu taraflar hakkında Bakanlığının ne gibi işlemler yaptığını da, Türkiye vatandaşlarının, şeffaf, saydam bir şekilde önüne koymalıdır. Eğer, bunu yapmazsa, Türkiye Cumhuriyeti ve biz, onun temsilcileri olarak, bugün gücümüz olmayabilir, ama, yarın Yüce Divanın önüne koyacağız Sayın Bakanı.

Hepinizi saygılarla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Seyhan.

Anavatan Grubu adına, Şanlıurfa Milletvekili Turan Tüysüz; buyurun.

Süreniz 10 dakika.

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA TURAN TÜYSÜZ (Şanlıurfa) - Teşekkürler Sayın Başkanım.

Bir de, kişisel söz hakkım vardı Sayın Başkanım…

BAŞKAN - Sayın Tüysüz, sizden önce Sayın Tacidar Seyhan'ın ve Sayın Hüsnü Ordu'nun şahısları adına talepleri olduğu için; ancak, Grup adına değerlendirebiliyorum.

Buyurun.

TURAN TÜYSÜZ (Devamla) - Tamam, Sayın Başkanım; teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 5 inci maddesi üzerine Anavatan Grubu adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Türkiye'nin, 21 inci Yüzyıla girerken enerji sektöründe rekabetçi serbest piyasa modelini seçtiğini ve 2001 yılından itibaren gerçekleştirdiği enerji piyasaları yasalarıyla, elektrik, doğalgaz ve petrol piyasaları dönemine geçtiğini biliyoruz. Enerji sektörlerinde piyasa modelini seçen ve bu yeni sisteme geçen hemen bütün ülkelerde sorunlar yaşanmıştır. Bu sorunlar, ülkelere göre benzerlikler ya da farklılıklar göstermektedir.

Ülkemizde yaşanan enerji piyasası sorunları için ise, örnek bulmak çok zordur; çünkü, ülkemiz, enerji piyasası sistemine dünyada başka hiçbir ülkede rastlanamayacak şekilde bir geçişi uygulamıştır. Bu nedenle, kendi çözüm yollarını kendisi bulmak zorundadır. Ülkemizin enerji piyasaları döneminin en sorunlu piyasası elektrik piyasasıdır. İlk yasal mevzuat düzenlemesi bu sektörle ilgili olarak gerçekleştirildiği halde, elektrik piyasasının işler hale getirilmesi mümkün olmamaktadır. Sektördeki tıkanıklığa yol açan iki temel sorundan, kamu mülkiyet ve işletmesindeki elektrik üretim ve dağıtım varlıklarının özelleştirilmesi daima gündemde olduğu halde, günümüze kadar en küçük bir mesafe dahi alınamamıştır.

1984 yılında rahmetli Özal ile başlayan bu süreç gelinen noktada sektörün özelleştirilmesi gündemde ise de, onbeş yılda alınan yol tatmin edici değildir. Bugün, devletin enerji sektörüne gereken yatırımı yapamadığı ve bu yatırımı yapabilecek yerli ve yabancı sermayeye yaptırmadığı veya yaptıramadığı çelişkili bir dönemdeyiz. 2020 yılına kadar yalnız elektrik üretim, iletim ve dağıtım sektörüne yapılacak yatırım 125 milyar dolardır. Cumhuriyetin 100 üncü yılına kadar önümüzdeki yirmibeş yılda tüm enerji sektörüne yapılması gereken kümülatif yatırım ise 300 milyar dolar düzeyindedir. Buna kamu sektörünün yeterli kaynağı aktarması olanağı yoktur. Türkiye'nin gelişmiş ülkeler arasında yer alması isteniyorsa, yerli ve yabancı özel sermayenin önündeki engeller kaldırılmalıdır.

Elektrik sektöründe 3 Eylül 2002 tarihinde başladığımız piyasa dönemi, temel olarak, rekabete dayalı bir ikili anlaşmalar pazarına dayanmaktadır. Bu pazarda, artık, elektrik enerjisi, diğer sektörlerde olduğu gibi, taşınabilir ticarî bir mal ve doğal olarak bu malın tedarik edilmesi hususu da piyasadaki rekabet ortamının girişimi paralelinde müzakereye açıktır. Yeni piyasa modelindeki elektrik enerjisi ticareti rekabete açık olarak iki şekilde gerçekleşecektir. Bunlar, toptan satış ve nihaî tüketici satış olan perakende satıştır. Nihaî tüketiciye satış, serbest ve serbest olmayan tüketici kavramıyla şekillenmektedir. Serbest tüketiciler, iletim sistemine doğrudan bağlı olanlar ile yıllık elektrik enerjisi tüketimleri EPDK tarafından belirlenen limitleri aşan tüketicilerdir. Bu tüketicilerin en önemli özelliği, elektrik temin edecekleri tedarikçilerini kendilerinin seçebilmeleri ve düzenlemeye tabi olmayan ikili anlaşmalar kapsamında satın alacakları elektrik enerjisinin koşullarını serbestçe müzakere edebilmeleridir.

Türkiye enerji piyasasının, dinamik, sürdürülebilir, rekabetçi ve şeffaf bir yapıya kavuşturulmasına ve bu yolla ülkemizin ekonomik refahının artırılmasına yönelik olarak büyük sorumlulukların üstlenildiği tarihî bir dönemdir.

Hepimizin bildiği gibi, getirilen düzenlemelerle sunulan olanakların tam anlamıyla kavranılması ve kullanılması, düzenlemelerin amacına ulaşmasının temel şartıdır. En mükemmel  düzenlemeler bile onlardan yararlanacaklar tarafından gerçek anlamda kavranılmadığı ve kullanılmadığı sürece hayata geçirilemez.

Ülkemizdeki enerji piyasasında yapılan hukukî iyileştirme çabalarından sonuç alınmaması, kamu kurum ve kuruluşları ile sivil toplum örgütleri, meslek odaları arasında mutabakat söz konusu olmadığı için bazı malî ve hukukî hususları içeren maddeler gözardı edilmiş, kanun birçok aksaklıkla Yüce Meclisimize getirilmiştir. Getirilen bu düzenlemeler ve aksaklıkları birkaç madde halinde şöyle sıralayabiliriz:

Elektrik Piyasası Kanununa eklenen bu geçici maddeyle 31 Aralık 2010 tarihine kadar bir geçiş süreci öngörülmekte ve bu geçiş sürecinde ülkemizde bölgelerarası fiyat farklılığının kaldırılarak tek bir ulusal tarife hükme bağlanmaktadır.  Bölgesel maliyet farklılıklarıyla gerekçelendirilen ulusal tarife uygulaması, gerekli yenileme çalışmalarını tamamlayarak kayıp ve kaçakları asgariye indirmiş bölgelerdeki tüketiciler açısından eşitsizliğe yol açacağına inanmaktayız.

Serbest tüketicilerin yoğun müşteri portföyünün dar olduğu bölgelerin ihalesini kazanacak olan özel şirketler, maliyeti kaçınılmaz bir biçimde fiyatlara yansıtacaklar; bu da, tek ulusal fiyat uygulaması nedeniyle tüm ülke çapında elektrik fiyatlarının artmasına yol açacaktır. Tüm tüketiciler ancak Aralık 2010 tarihinden sonra serbest tüketici olacaklar, rekabetle ucuz ve güvenli elektriğin en önemli unsurlarından olan perakende şirketleri geçiş sürecinde piyasaya giremeyeceklerdir. Bu da, elektrik piyasasının önündeki serbest piyasa şartlarına getirdiği en büyük tahakkümdür.

Geçiş süreci boyunca uygulanacak ulusal tarife, TEDAŞ tarafından teklif edilecek ve EPDK tarafından onaylanacaktır; ancak, onaylı bu tarifelerle uygulanacak çapraz sübvansiyonun Bakanlar Kurulu önerisi doğrultusunda değiştirilmesi, bağımsız bir üst kurul olan EPDK'yı yürütmenin müdahalesine açık hale getirmektedir. Yapılan müdahale, kurumun bağımsız yapısına da ters düşmektedir.

Bir ülkenin gelişmişliğinin göstergesi, kullandığı enerjiyle orantılıdır. Ülkemiz gerçeğinde ise, vatandaşımız elektrik enerjisini gereğince sağlıklı kullanamamaktadır. Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde insanımız, üretimden yaşamın her alanında yeterli bir enerji kullanımını bulamamaktadır. Şanlıurfa İlimizde 2000 ile 2005 yılları arasında yatırım programında bulunan 16 adet projenin ancak 5 adedi tamamlanmıştır. Tamamlanan bu projelere 13 trilyon 271 milyar lira harcanmıştır. Geri kalan projeler ise, ödeneksizlik nedeniyle bir türlü bitirilememiştir.

Bir örnek verecek olursak, köyleriyle birlikte yaklaşık olarak 300 000 nüfusu bulan Şanlıurfanın en büyük ilçelerinden Siverek ve Viranşehir'de 22 megavat puant gücüyle beslenen 66 adet trafonun çoğu da eski ve yetersizdir. Özellikle kış mevsiminde şehir merkezi ve köylerde günlerce elektrik kesintisi yaşandığı gözlenmektedir. Bu durum, vatandaşın devletle karşı karşıya gelmesine neden olmaktadır.

Değerli milletvekilleri, yöre insanının mağduriyeti kimseye prim kazandırmaz. TEDAŞ Genel Müdürlüğünün 2000-2005 yılları arasında programına koyduğu ödenekler her geçen gün azalmaktadır. Kırsal dağıtım şebekesi, şehir şebekesi ve köy şebekelerine TEDAŞ tarafından 4 trilyon 768 milyar lira ödenek ayrılmasına rağmen, ancak bunun 1 trilyonu harcanabilmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TURAN TÜYSÜZ (Devamla) - Başkanım bitiriyorum.

BAŞKAN - Sayın Tüysüz, herkese verdiğim gibi size de 1 dakikalık eksüre veriyorum; konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

TURAN TÜYSÜZ (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım; bitiriyorum.

Köylerimizin durumu merkezden daha vahimdir. Trafoların yetersiz olduğu köy hatlarının düzene girmesi için tümünde bakım ve yenilemeye ihtiyaç vardır. Barajlarımızdan ülke üretimine kazandırılan elektrik enerjisinin binde 1'ini bile kullanamayan Şanlıurfa İlimiz ve ilçelerinde, bir an önce kırsal dağıtım enerji hatları, köy şebekeleri ve trafoların yenilenmesi, bakımlarının yapılması ve güçlerinin artırılması gerekmektedir.

Enerji üretimi ve tüketiminin son kullanıcısı olan vatandaşlarımıza ulaştırılmasında yaşanan sorunlar, tamamen, Hükümetin, özelleştiriyoruz, yatırımı gelen yapsın mantığıyla yaşanan sorunlardır. Sorunlar yaşanırken, Hükümet, elektrik fiyatlarına küçük düzeltmeler altında sürekli zam yapmaktadır. Elektrik ihtiyacını ihtiyacın ötesinde kullanan çiftçimiz, esnafımız, sanayicimiz mağdur durumdadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Tüysüz, teşekkür ederim.

TURAN TÜYSÜZ (Devamla) - Başkanım 1 dakika…

BAŞKAN - Hayır, yok...

Bugün bütün uygulamam boyunca, 1 dakikalık süreyi hiç kimseye aştırmadım…

TURAN TÜYSÜZ (Devamla) - Başkanım, en önemli yerine gelmiştik...

BAŞKAN - Hayır efendim…

…kullandırmadım. Onun için, lütfen, bu prensibimi bugün uygulayayım. İstirham ediyorum…

Teşekkür ediyorum sizlere.

TURAN TÜYSÜZ (Devamla) - Teşekkür ederim Başkanım. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Madde üzerinde şahsı adına, Adana Milletvekili Tacidar Seyhan.

Sayın Seyhan, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Seyhan…

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Hemen geliyorum…

YEKTA HAYDAROĞLU (Van) - Metinler de orada kalsın. Metinlerden okumana gerek yok.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Seyhan.

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; "çok metinleri okumuyoruz" dedi de arkadaşım; doğru söylüyor, metinlerden başlık alıyoruz.

Şimdi, değerli arkadaşlar, öncelikle şu dağıtım ihalesine bir göz atalım, hangi şirketler 2003 yılından sonra dağıtım şirketi kurmuşlar: EPDK'nın verilerine göre Başkent Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi; bir. Boğaziçi Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi; iki. Karaelmas; üç. Körfez; dört. Meram; beş. Sakarya Elektrik; altı. Trakya Elektrik; yedi. Türkiye Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi; sekiz. 2003 yılında on yıllığına perakende satış lisansı almışlar. Bu, kayıtlara geçsin ve izleyelim diye söylüyorum.

Şimdi, hep derler ya, film gibi. Bir bakıyoruz, Diyarbakır'da bir olay var… Bu işler çok siyasallaştı, çok rahatsız oldum; onun için  biraz bugün konunun üzerine gidiyorum.

Değerli arkadaşlar, Diyarbakır'da tahakkuk tahsilat ihalesi yapıldı. İlgili firma koşulları yerine getiremedi; ama, buna rağmen Sayın Genel Müdür Haşim Keklik bu ihaleyi verdi firmaya. Sonra, müessese müdürü, firmanın yükümlülüklerini yerine getirmediği gerekçesiyle firmayı uyardı ve denetleme yaptırdı. Denetim sonucu durum TEDAŞ'a bildirildi. Ne oldu biliyor musunuz: Bu denetimi yapan arkadaşlarımız görevden alındı, bu firma görevine devam etti. Daha sonra, müessese müdürlüğü yeniden bu firmaları, SET Elektriği incelemeye aldı ve işlerini takip etti; dağıttığı bilgileri takip etti; Kürtçe, Zazaca yayımlanan bildirileri takip etti; teknik kapasitesini kullanmadığı, yerine getirmediği gerekçesiyle TEDAŞ'a yeniden yazıyı yazdı faaliyetlerinin durdurulması için. TEDAŞ Genel Müdürlüğü, bu sefer, müessese müdürünü ve müdür yardımcısını görevden aldı; sonra yerine yenisini getirdi -burada isimlerini vermek istemiyorum, karşı bir düşünce olursa isimlerini açıklayacağım- yerine yenilerini getirdi; yeni gelenler bunu izlemeye devam ettiler ve TEDAŞ'ı yükümlülüklerini yerine getirmediği nedeniyle uyardılar ve onların alacaklarını bloke ettiler. Sonra, aynı Genel Müdürlük, bunların bloke edilen alacaklarını serbest bıraktı.

Değerli arkadaşlar, biz ne yapıyoruz allahaşkına?! Biz ne yapıyoruz?! Çalışan namuslu denetçileri önce görevden al, sonra kendi getirdiğin müessese müdürlerini görevden al. Üç defa bildirilmesine rağmen sözlü olarak "siz, bu konudaki dilekçenizi geri alın" de ilgili müdürlüğe. Onları yeniden görevden al. Onlar, onların alacaklarını bloke etsinler. Sen git, o blokeyi çöz.

Arkadaşlar, buradan çıktıktan sonra biz kamuoyuna gideceğiz; kendimizi nasıl anlatacağız?! Siyaseti bir kenara bırakın, partiyi de bir kenara bırakın. "Böyle uygulama sadece Türkiye'de olur" dedirtecek bir şey. Niye dedirtiyoruz bunları? Niye yapıyoruz bunları?

Daha fazlası var. Bakın, 21 dağıtım bölgesi var. 21 dağıtım bölgesinde sürekli yönetim kurulu üyeleri değiştiriliyor, birkaç yerden maaş aldırılıyor. Bu ülkede, yönetim kurullarından, TEDAŞ'ın yönetim kurullarından maaş aldırılan, yönetim kurulu üyesi yapılan emniyet müdürleri var, vali yardımcıları var. Yazık değil mi bu ülkeye, onlar görevlerini yapsınlar. Sadece maaş aldırmak için bu insanları orada yönetim kurulu üyesi yapmayın. Yazık! Bu insanlar, devletin sorumlu, devlete faydası olan, namuslu kamu görevlileridir. Bunu, bu işlerin içerisine bulaştırmayın, yapmayın ne olur! Onların ücretleri yetersiz geliyorsa, getirin önümüze, onu artıralım. Ha bir başka devlet kurumunun kasasından para vermişsiniz, ha özlük haklarını geliştirmişsiniz. Namuslu dürüst insanları burada niye tartıştırıyoruz allahaşkına!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Seyhan, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun efendim.

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, bakın, ben, burada konuşurken, milletvekili sorumluluğuyla konuşmaya çalışıyorum; ama, milletvekilliği bir makam değil, milletvekilliği bir görev ve sorumluluk alanıdır. Bir gün, biz, bu rozetlerimizi bırakacağız, sokaklara ineceğiz, yaptıklarımızla ya da yapamadıklarımızla anılacağız, dile getirdiklerimizle ya da getiremediklerimizle de anılacağız; ama, şunu iyi bilmelisiniz ki, burada önüne geçmediğimiz ve Türkiye'nin aleyhine olan her kanun tasarısı için kamu vicdanında yargılanacağız ve yargılanmaya devam edeceğiz. Bu yükü taşımamak için, hepimizi duyarlılığa davet ediyorum.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Seyhan.

Madde üzerinde, şahsı adına, Malatya Milletvekili Münir Erkal. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Sayın Erkal, süreniz 5 dakika; buyurun.

AHMET MÜNİR ERKAL (Malatya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce 5 inci madde görüşülürken, değerli bir milletvekilimiz, biliyorsunuz, bu madde, biz, 1133 sayılı tasarıyı görüşmekteyiz; fakat, maalesef, gerekçe olarak 1074'ün gerekçesi ifade edilmiştir; bu, yanlıştır. Bunun doğru şekilde ifade edilmesi lazım. Ayrıca, Elektrik Piyasası Kanununun 14 üncü maddesi de, bu hususla ilgili olarak, sizin söylediğinize aykırı hükümler içermektedir.

Bir de, değerli arkadaşlar, enerji konusu görüşülürken burada, maalesef, birçok milletvekili arkadaşımız, meselenin dışına çıkarak, bir ile yapılan hizmetleri katı bir popülizm anlayışıyla gündeme getirmekte ve bu hususta, bana göre, üzüntü verici bir siyaset sergilemektedir.

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Böyle bir şey var mı yok mu, siz onu söyleyin!

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Malatya bazındaki değerlendirmeler ortaya konulurken, hiçbir şey yapılmamış gibi bir düşünce, hizmet yapılmamış gibi bir yaklaşım, maalesef, bazı arkadaşlarımız tarafından seslendirilmektedir. Altını kalın çizgiyle çizerek şunu söylemek istiyorum: 3 Kasım 2002 tarihi, popülizm anlayışının iflas ettiği ve sandığa gömüldüğü tarihtir. Türkiye'de, insanlar, bundan sonra, insanımız, rasyonel siyaset istemektedir, reel siyaset istemektedir ve gerçekten, Türkiye'nin inşaına bir tuğla koyan, bir taş koyan, yapıcı, müspet, olumlu bir hizmet anlayışını siyaset sahnesinde görmek istemektedir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin itibarı da buradan gelmektedir; ama, bunu bambaşka bir mecraa çekerek, mesela 5804 sayılı Kanun Malatya'da teşvik olarak geldi. Gerçekten de, Malatya esnafı bunu değerlendirdi.

HALUK KOÇ (Samsun) - Samsun'a gelmedi…

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Enerji teşviki olarak en çok faydalanan illerin başında, Malatya Organize Sanayi Bölgesi ve gerçekten, oradaki alınan enerji desteği trilyonlarla ifade ediliyor, oldukça yüksek rakamlar ve gerçekten, bu, organize sanayimize önemli bir katkı sağlıyor. Bir taraftan…

HALUK KOÇ (Samsun) - Samsun'a gelmedi…

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Samsun'a geleceğim Hocam… Samsun'a geleceğim…

Bir taraftan, Beylerderesi Köprüsü gibi, Sayın Cumhurbaşkanımızın hayali olan 16 trilyonluk bir Beylerderesi Köprüsü -Değerli Hocam çok iyi bilir- ihalesi yapılıyor, yer teslimi yapılıyor, inşallah yakında temelini atacağız. Böyle bir büyük yatırımı da gözardı edeceksiniz!

Sevgi Evleri konusu gündeme geldi, burada çok sert tartışmalar yaşandı, Malatya Çocuk Yuvasında. Bazı milletvekili arkadaşlarımız, ben konuşurken, burada "senin çocuğun falan olsa" gibi, çok, böyle dramatik laflar etti; ama, bu konuyu gündeme getiren ve 17 tane Sevgi Evini inşallah Malatya'da inşa ederek bu sorunu yine rasyonel bir yaklaşımla çözecek yine bizim İktidarımız.

Bütün bu güzellikler, değerli arkadaşlar, duble yollar aynı şekilde… Sözü fazla uzatmak istemiyorum; ama, siyasetin bu erdemini ortaya koymak lazım, güzel siyaset adına, iyi siyaset adına, ortaya koymak lazım ve bir ile yapılan, bir bölgeye yapılan hizmetleri bir bütün olarak, bütüncül bir yaklaşımla ortaya koymak lazım. Sadece noktasal bir eksikliği gözardı edip, ağacı görüp ormanı kapatmak, hiçbir siyasî vicdanla, insafla bir araya gelecek bir yaklaşım değildir. Bu tarzdaki bir davranış, siyasî patinaj yaptırır size, hareket ettiğinizi zannedersiniz; ama, yerinizde sayarsınız, bu da Türkiye'ye bir hayır getirmez.

Bu anlamda, bizim yaklaşımımız, idareimaslahat yapmak değildir, sorunları halının altına da süpürmek değildir; reel siyaset yaparak, Türkiye gerçekleriyle örtüşen, hizmet dolu, ortaya bir şey koyan, müspet, olumlu, pozitif bir anlayışı Türk insanının önüne getirmektir. Bu yaklaşıma ihtiyaç olduğunu buradan vurguluyorum.

Değerli Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Koç, Malatya ile Samsun'un yolları birbirinden çok farklı olduğu için Samsun'a gelemedi Sayın Erkal.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde bir önerge vardır; önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan tasarının çerçeve 5 inci maddesiyle değiştirilen 4628 sayılı Kanunun 15 inci maddesine aşağıdaki (e) bendinin ilave edilmesini ve madde çerçevesine "ve maddeye aşağıdaki (e) fıkrası eklenmiştir" ibaresinin ilave edilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Sabri Varan

Mehmet Sarı

Asım Aykan

 

Gümüşhane

Osmaniye

Trabzon

 

Ramazan Toprak

Fikret Badazlı

 

 

Aksaray

Antalya

 

"e) Bu Kanunun uygulanmasında Kurum 5236 sayılı Kabahatler Kanunu hükümlerine tabi değildir."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Kayseri) - Uygun görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Hükümet?..

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kurul tarafından ceza verilmesi gereken fiillerin kapsamı ve verilen cezaların miktarı ile niteliği itibariyle, bu fiil ve yaptırımların Kabahatler Kanununun düzenleme alanına girmediği görülmektedir. Ayrıca, Kabahatler Kanunu kapsamında yer alan yaptırımların uygulanması, kesinleşmesi ve bu yaptırımlarla takip edilmesi gereken kanun yolları, düzenleyici kurumların idarî yapısıyla uyum göstermemektedir. Zira, Enerji Piyasası Kurulu kararlarına karşı açılacak davalar ihtisas isteyen konular olması nedeniyle, ilk derece mahkemesi olarak Danıştayda görülmekte olup, söz konusu Kurul kararlarından bazılarının sonuçları itibariyle para cezasını da gerektirmesi davaların niteliğini değiştirmemektedir. Ayrıca, Kabahatler Kanunu, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun teşkilat yapısı itibariyle de uygulanabilir değildir.

BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Kâtip Üyemiz, okuması sırasında (e) fıkrasında "Bu Kanunun uygulanmasında" ifadesini kullandı, bu çıkarılmıştı; bu, sehven okunmuştur. Dolayısıyla, bunu çıkarıyoruz, bilgilerinize arz ediyorum.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi okutuyorum:

MADDE 6.- 4628 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici maddeler eklenmiştir.

GEÇİCİ MADDE 9.- Düzenlemeye tâbi tarifeler üzerinden elektrik enerjisi satın alan tüketicileri, dağıtım bölgeleri arası maliyet farklılıkları nedeniyle var olan fiyat farklılıklarından kısmen veya tamamen koruyacak şekilde tesis edilmiş geçici bir "Fiyat Eşitleme Mekanizması" uygulanır. Fiyat Eşitleme Mekanizmasına ilişkin usûl ve esaslar ile Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt Anonim Şirketi ve perakende satış lisansı sahibi dağıtım şirketlerinin bu uygulamaya ilişkin görev ve yükümlülükleri, Bakanlık ile Hazine Müsteşarlığının görüşleri alınmak suretiyle Kurul tarafından altmış gün içerisinde çıkarılacak tebliğ ile düzenlenir. Fiyat Eşitleme Mekanizmasının uygulanacağı geçiş dönemi 31 Aralık 2010 tarihinde sona erer. Bu tarihte sona eren ilk uygulama dönemi için, TEDAŞ tarafından yapılan tarife tekliflerinde, ulusal tarife uygulamasının gerekleri esas alınır ve teklif edildiği şekliyle Kurulca onaylanır. Bu dönem süresince abone grupları arasında çapraz sübvansiyon uygulanır. Bu kapsamda, TEDAŞ tarafından ilk uygulama dönemini kapsayacak şekilde Kuruma yapılan tarife teklifinde abone grupları için uygulanacak çapraz sübvansiyona da yer verilir. Kurul onaylı bu tarifeler ile çapraz sübvansiyon, ancak Bakanlar Kurulu kararı çerçevesinde yapılacak öneri ile değiştirilebilir. Geçiş dönemi süresince tüm hesaplar 4628 sayılı Kanun ve ilgili mevzuatına uygun şekilde ayrıştırılarak tutulur.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, madde 6, geçici madde 9 üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat Melik…

Sayın Melik, sürenizi tam vaktinde kullanırsanız, çalışma saatimiz de o zamana kadar dolacaktır.

Buyurun efendim.

CHP GRUBU ADINA MEHMET VEDAT MELİK (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 6 ncı maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, insanlık tarihinin, yazıdan sonra, sanıyorum en önemli buluşu, elektrik enerjisinin insan yaşamında kullanılmasıdır. Bence, ülkelerin ve o ülkede yaşayan fertlerin refah ölçülerinin başında da kişi başına düşen elektrik tüketiminin geldiği kanısındayım.

Ancak, gelişmiş ülke fertlerinin yaklaşık yüz yıldır nereden, nasıl geldiğini unuttuğu elektrik enerjisinin kullanımını, biz, 21 inci Yüzyılda dahi insanlarımızın hizmetine sürekli ve tam olarak sunabilmiş değiliz. Bu sorun, elbette ki bugün ortaya çıkmış bir sorun değildir ve çok değişik nedenleri vardır. Bu sorunlar ve nedenleri, değerli konuşmacılar tarafından dile getirilmiştir. Sayın Bakan tarafından da, Sayın Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı tarafından da zaman zaman açıklanmaktadır. Ancak, sorunu tespit anlamında hükümetle aramızda açık ve net olarak görüş ayrılığı vardır ki, o da bugünkü elektrikle ilgili sorunların nedeninin, elektrik enerjisini kullanan tüketicinin, yani vatandaşın olmadığıdır.

Değerli arkadaşlar, şu anda üzerinde görüşme yaptığımız 6 ncı madde ise, herkes tarafından dikkatle, bence, birkaç kez okunmalıdır. Çünkü, yasa maddesinde "fiyat eşitleme mekanizmasının geçiş dönemi, 2010 yılında sona erer" hükmü yer almaktadır. Bunun doğal sonucu olarak, sözü edilen tarihten sonra elektrik fiyatlarının oluşumuna bölgesel bazda müdahale edilmemesi ve bu tarihten sonra bölgedeki enerji maliyetlerine göre fiyatların belirlenmesi amaçlanmaktadır. Başka bir anlatımla, elektrik dağıtımında yüksek maliyete neden olan sorunların 2010 yılına kadar giderileceği varsayılmaktadır. Oysa, temsilcisi olduğum Şanlıurfa İlinin de yer aldığı, Diyarbakır, Mardin, Şırnak, Siirt, Batman İllerinden oluşan 1 no'lu bölgede faaliyet gösteren ve bir kamu kuruluşu olan Dicle Elektrik Dağıtım Şirketinin elektrik kayıp oranı, 2004 yılı bilanço verilerine göre yüzde 62,57'dir. Başka bir deyişle, bölgede satışa sunulan her 100 kilovat elektriğin 62,57'si satılamamaktadır. Bu  oran 2005 yılının ilk altı ayında yüzde 69,97'ye yükselmiştir. Aynı dönemde bilançoya mükerrer konulan aydınlatma oranı da yaklaşık yüzde 5'tir. Bu nedenle bölgedeki kayıp yüzde 74'e ulaşmaktadır.

TEDAŞ ve Enerji Bakanlığı yıllardır sorunlara kayıtsız kaldığı için, sorunlar dağ gibi büyümüş ve büyümeye de devam etmektedir. Taahhütlü kayıp/kaçak ilk defa bu bölgede uygulanmaktadır. Bölgede yapılan bu tutarsız uygulamalar ve partizanca atamalar birbiriyle birleşince enerjiyle ilgili sorunlar azalmamakta, aksine her gün daha da artmaktadır.

Değerli arkadaşlar, kayıp/kaçak, elektrik tüketimi tesislerin kullanım ömürlerini de azaltmıştır. Bölgede zamanında yeterli ve doğru yatırım yapılmadığı için, başta enerji nakil hatları olmak üzere dağıtım tesislerinin yetersiz kalınmasına yol açılmıştır. Kısacası, 1 no'lu bölgede, verimsiz, sorunlu ve kötü bir kamu işletmesi bulunmaktadır. Sözü edilen kamu işletmesinin bu durumda olmasının ve dolayısıyla elektrik dağıtım sisteminin düzgün çalışmamasının sorumlusu da elbette ki bölge halkı değildir. Şöyle ki, siz, kurum olarak, bölgede ilk iletim hatları çekilirken sözleşme şartlarına uymayan müteahhitlere belli nedenlerden dolayı göz yumacaksınız; yani, iletim hattının kablosunu 5 milim yerine 3 milim döşeyen, trafosunu, kesicisini, daha birçok teknik aksamını sözleşme şartlarına uygun olmayan malzeme kullanmasına izin vereceksiniz, yine bölgenin gelişimini göremeyerek enerji kullanım planlamasını doğru yapamayacaksınız, insanların, bizim oranın tabiriyle, yaşamını sürdürmek için boğazını bıçağa sürterek, ülkemizin diğer bölgelerinde olduğu gibi, sulama kuyuları açmalarını, açacaklarını tahmin edemeyeceksiniz; ama, ondan sonra dönüp, bölge halkı kaçakçılık yapıyor, işte ülkemizin kayıp kaçak oranı şu kadardır, ama, bölgede yüzde 60'lardadır deyip, bölge halkını elektrik kaçakçılığıyla suçlayacaksınız. Ancak, bu, doğru bir yaklaşım değildir. Konuya böyle yaklaşmak, sorunun gerçek nedenlerini gözardı etmemize neden olur ki, ayrıca samimî bir yaklaşım olmadığı kanaatindeyim.

Değerli milletvekilleri, bundan iki yıl önce Urfa İlindeki elektrik sorunlarından bahsederken, AK Parti Hükümeti döneminden önce, Urfa TEDAŞ Bölge Müdürlüğünde 1 000 trafonun kayıp olduğunu, bölge müdürünün veya müessese müdürünün birbuçuk yıl hapis yattığını… Onun için bu bölgenin özellikle incelenmesi konusunda istemde bulunmuş, hatta bir Meclis araştırması önergesi de vermiştim, ki, o önerge hâlâ bekliyor; ki, bu sorun, sizin yönetiminizle ilgili değildir. Şimdi, hırsızlık yapılan, 1 000 trafosu çalınan, müessese müdürü hapiste olan bir bölgede nasıl hemen çıkıp dersiniz ki halk kaçakçılık yapıyor?! (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, evet, bölgede kayıp kaçak oranı gerçekten kabul edilebilir seviyelerin çok üstündedir. Fakat, gerek geçen yasama yıllarında yaptığım konuşmalarda gerek Sayın Bakana yönelttiğim soru önergelerinde gerekse bölgedeki müessese müdürlerinin verdiği bilgiler ışığında konuyu ele aldığımızda, aslında, bu kayıp kaçak olarak ifade edilen oranın çok büyük bir bölümünün yukarıda anlatmaya çalıştığım nedenlerden kaynaklanan kayıplar olduğu ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla, iletim hatlarından kaynaklanan -ki, benden önceki Urfa Milletvekilimiz de özellikle kırsal alandaki iletim hatlarından bahsetti- kayıplardan ötürü bölge halkının suçlanması vicdanla bağdaşmamaktadır.

Değerli arkadaşlar, tarımın olmazsa olmazlarından biri olan su sorununu çözmek için, bölgeye elektrik geliş tarihi olan 1985'ten itibaren, Niğde, Nevşehir, Konya, Manisa ve daha birçok ilimizdeki çiftçiler gibi, Şanlıurfa çiftçisi de, arazilerini sulamak üzere, binlerce kuyu açmıştır. Bugün, Viranşehir ve Ceylanpınar İlçelerinde 7 000, Siverek'te 1 000, Hilvan'da 500, Akçakale ve Harran'da 1 000'den fazla sulama kuyusu, toplam 10 000'den fazla kuyu vardır. Mardin'in Kızıltepe İlçesinde de durum aynıdır. Yalnız, Kızıltepe'de 4 000'den fazla kuyu vardır. Bu kuyularla sulanan araziler, şu anda bölgede GAP Projesiyle sulanan arazilerden çok daha fazladır; ancak, bu kuyuların büyük bir çoğunluğunun derinliği 250 ilâ 300 metreden daha derindir; onun için, dizel motorlarla bu suyu çekmek mümkün değildir. Dolayısıyla, suyu çekmenin tek yolu, elektrik enerjisi kullanmaktır; yani, elektrik varsa su vardır, elektrik yoksa su yoktur; kısaca, elektrik varsa ekmek vardır, elektrik yoksa ekmek yoktur. Ama, maalesef, özellikle son dört beş yıldır bu çiftçilerin çektiği eziyeti, bir kendileri bir de Allah bilir. Özellikle de pamuk sulama döneminde 1-2 saat dahi aralıksız su çekmek, sulama yapmak mümkün değildir.

Bölge kaymakamları, yöneticileri, sorunun önemini ve büyüklüğünü çok iyi bilmektedirler. Elektrik enerjisinin düzenli olarak verilememesi nedeniyle Şanlıurfa'nın Viranşehir İlçesinde evvelki yıl çıkan olayları hepimiz hatırlıyoruz. Sayın Enerji Bakanı da, olaylar sırasında, Urfa'ya gelmişti ve Sayın Bakan, konuyla ilgili açıklama yaparken, yine, sorunun kaçak elektrik kullanımından kaynaklandığını söyleyip, işin içinden çıkmıştı maalesef.

Peki değerli arkadaşlar, eğer, sorun, yalnız kaçak kullanımsa, yani, idare, olaya sadece kaçak yönüyle bakıyorsa, o olayların çıkmasından bugüne kadar niçin Viranşehir bölgesinde özellikle enerji nakil hatları ve trafo merkezi noktasında süratle yatırım yapılmaktadır? Niçin Karakeçi hattını ayırdılar Viranşehir hattından? Neden Karakeçi'ye, Hilvan'a ve Viranşehir'e yeni trafo merkezleri yapılıyor? Demek ki, sorun, sistemdedir; idare de bunu kabul etmiş ki, geç de olsa, yatırım yapıyor. Daha doğrusu, sorun, soruna tam teşhis koyamayan idarededir; çünkü, arkadaşlar, Viranşehir'e 1977'de ilk elektrik bağlandığında nüfusu 10-15 bin civarındaydı, bugün, 120 000 nüfuslu bir şehirdir ve ben dün konuştum, ilçe merkezinin yarısında elektrik yoktu.

Değerli arkadaşlar, kısacası, 1 no'lu bölgede, verimsiz, sorunlu ve kötü bir kamu işletmesi bulunmaktadır. Sözü edilen kamu işletmesinin bu durumda olmasının sorumlusu da bölge halkı değildir; ama, Türk Halkının kaderinde, ezelden beri, gökten taş yağsa da yönetenler tarafından suçlanmak vardır; onun için, halkımız buna da alışkındır.

Değerli milletvekilleri, anlatmaya çalıştığım bu sorunların, yani, bölgedeki elektrik dağıtım şebekelerindeki teknik sorunların -ki, tamamen idareden kaynaklanmaktadır- önümüzdeki üçbuçuk yıl içinde, 2010 yılına kadar ortadan kaldırılamaması durumunda bakın neler olacak: 1 no'lu bölgede; yani, Diyarbakır, Urfa, Mardin, Şırnak, Batman bölgesinde elektrik fiyatları birkaç kat artacak.

Bölgede zaten güç koşullar altında varlığını sürdürmeye çalışan sanayi tesisleri, temel girdilerin artmasıyla, ülkenin diğer bölgelerindeki sanayicilerle ve ülke dışındaki sanayicilerle rekabet etme gücünü yitirecek ve var olan fabrikalar kapanacak veya bölge dışına çıkacaktır.

Başta Urfa olmak üzere, bölgedeki çiftçiler tarımsal sulamada elektrik kullanma olanağını kaybedecektir.

Bölge çiftçisi, tarımsal sulamada kullanılan elektrik fiyatlarında ciddî indirimler beklerken, çok ciddî bir artışla karşı karşıya kalacaklardır.

Tarımsal üretimin düşmesi, köylülerin, çiftçilerin yoksullaşmasına yol açacaktır; bunu hepimiz biliyoruz. Bu durum, kırsal kesimde de işsizliğin, şu anda görünmeyen, saklı olan işsizliğin de ortaya çıkmasına neden olacaktır.

Ayrıca, köyünde üretici konumunda olan insanları, kentlerde, işsiz tüketiciler durumuna getirecektir.

Elektrik dağıtım sektöründe yapılmak istenen bu düzenlemeler, bölgenin, zaten ağır ve karmaşık olan sorunlarını daha da artıracak ve içinden çıkılamaz hale getirecektir.

Değerli arkadaşlar, yıllardır maksatlı olarak Türkiye'nin enerji talep tahminleri abartılarak, ülkenin gelecek yıllarda elektrik kesintileriyle karşılaşacağı korkusu basın yayın kuruluşlarınca ve sorumsuz, birikimsiz, çapsız siyasî ve bürokratların çabalarıyla işlenmiştir. Bunun neticesinde, özellikle doğalgazda alım garantili anlaşmalar yapılmak suretiyle, ülke, ciddî anlamda kaynaklarını heba etmiştir ve etmeye de devam etmektedir. Gelinen noktada, çok daha ucuza üretim yapan ve ekonomik ömrü daha uzun olan hidroelektrik santralları tam kapasiteyle, verimli olarak çalıştırılmamaktadır. Geçen yıl Atatürk Barajına yaptığımız bir gezide 8 üniteden sadece 1'inin çalıştığı ve diğerlerinin kapalı olduğu tespit edilmiştir.

Şimdi, ben, biraz önceki elektrik dağıtım şirketlerinin hangi il merkezinde kurulması tartışmasında, elbette ki, Atatürk Barajının Şanlıurfa İlinde olduğunu, ama, Şanlıurfa İlindeki Atatürk Barajında 8 üniteden sadece 1'inin çalıştırıldığını, bunun yanında da, bütün ilçelerde doğru dürüst elektrik olmadığını söylemeyi pek gerekli görmüyorum.

Değerli arkadaşlar, elektrik dağıtımı kamusal hizmet niteliğindedir. Bu nedenle, Avrupa Birliği ülkelerinde yapılan özelleştirme uygulamaları ülke kamuoyunda tartışmaya açılmaktadır. Ülkemizde ise, elektrik dağıtımının özelleştirilmesi için kamuoyu oluşturmak amacıyla, olayın sadece fiyatlandırma yönünün tartışılmasına izin verilmektedir. İlk özelleştirme uygulamalarının gerçekleştirildiği İngiltere'de yeterli yatırımın yapılması, elektrik nakil hatları ve dağıtım sisteminin eskimesi tartışılmaktadır. Bu tartışmalar, ne yazık ki, ülkemizde yapılmamaktadır, geçmişte de yapılmamıştır. Bölgenin ve enerji sektörünün sorunları, sektörü ve bölgeyi bilmeyen bürokratların İngiltere'yi örnek alarak hazırladıkları yönetmelik ve yasalarla çözülemez.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Melik, 1 dakikalık süre konuşmanızı tamamlamaya yetecek mi?

MEHMET VEDAT MELİK (Devamla) - Yeter.

BAŞKAN - Peki.

Buyurun.

MEHMET VEDAT MELİK (Devamla) - Değerli arkadaşlar, halkın seçtiği vekillerin ve onların görevlendirdiği hükümetlerin bu konudaki temel görevi, halkına kesintisiz ve ucuz elektrik enerjisi sağlamaktır. Ancak, bu kanunun bu amaca hizmet edeceği kanaatinde değiliz.

Bu nedenle, halkın yararına olmayacağına inandığımız bu tasarıya ret oyu vereceğimizi belirtir, Yüce Heyetinizi saygılarımla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Melik.

Saygıdeğer arkadaşlarım, bugün çok verimli bir çalışma günü geçirdik. Onun için, İktidar ve muhalefet gruplarına teşekkür ediyorum ve çalışma süremiz de şu anda tamamlanmıştır.

Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 9 Mayıs 2006 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

                                                                                                    Kapanma Saati: 20.01