DÖNEM:
22 YASAMA
YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
CİLT : 119
97 nci Birleşim
3 Mayıs 2006 Çarşamba
İ
Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. -
YOKLAMALAR
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün,
Dünya Veteriner Hekimler Günü münasebetiyle, veteriner hekimlerin sorunlarına
ve yapılması gerekenlere ilişkin gündemdışı konuşması
2.- Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın,
Dünya Basın Özgürlüğü Gününe ilişkin gündemdışı konuşması
3.- Mersin Milletvekili Mustafa
Özyürek'in, TRT 3 ve TRT Int yayınlarının Digiturk yayın platformundan
kaldırılmasının olumsuz etkilerine ve alınması gereken tedbirlere ilişkin
gündemdışı konuşması
B) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Zonguldak Milletvekili Harun Akın ve
31 milletvekilinin, Zonguldak, Bartın ve Karabük İllerinin ekonomik ve sosyal
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/361)
2.- Düzce Milletvekili Yaşar Yakış ve 25
milletvekilinin, fındık üretimi, satışı ve tüketimindeki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/362)
3.- Anavatan Partisi Grubu adına, Grup
Başkanvekilleri, Gaziantep Milletvekili Ömer Abuşoğlu ve Malatya Milletvekili
Süleyman Sarıbaş'ın, başta, ayrılıkçı terör olmak üzere, terör olaylarının
sebepleri, terörle mücadele ve çözüm önerileri konusunda genel görüşme
açılmasına ilişkin önergesi (8/27)
C) TEZKERELER VE
ÖNERGELER
1.- Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığının
(1/352) esas numaralı İskân Kanunu Tasarısının amaç ve içerik açısından esas
komisyon olarak Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonunda
görüşülmesinin uygun olacağına ilişkin tezkeresi (3/1040)
2.- Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığının
(11/1054) esas numaralı Vakıflar Kanunu Tasarısının amaç ve içerik açısından
esas komisyon olarak Adalet Komisyonunda görüşülmesinin uygun olacağına ilişkin
tezkeresi (3/1041)
V.- ÖNERİLER
A) SİYASÎ PARTİ GRUP
ÖNERİLERİ
1.- (10/353) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin
öngörüşmesinin Genel Kurulun, 3.5.2006 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin CHP Grup önerisi
VI.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale
Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî
Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu
İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve
Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030)
(S. Sayısı: 904)
3.- Çankırı Milletvekili Tevfik Akbak'ın;
Karayolları Trafik Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ve
İçişleri Komisyonu Raporu (2/731) (S. Sayısı: 1137)
4.- Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair 607 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Türk Silahlı Kuvvetleri Personel
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Savunma
Komisyonu Raporu (1/278, 1/1034) (S. Sayısı: 17 ve 17'ye 1 inci Ek)
5.- Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanununun Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu
Raporu (1/277) (S. Sayısı: 1079)
6.- Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1098) (S.
Sayısı: 1122)
7.- Türkiye İstatistik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1184) (S. Sayısı: 1142)
8.- Türkiye Hükümeti ile Avrupa Uzay
Ajansı Arasında Dış Uzayın Barışçıl Amaçlarla İncelenmesi ve Kullanılması
Konusunda İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/956) (S. Sayısı: 908)
9.- Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/1133, 1/1074) (S. Sayısı: 1099)
VII.-
SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
engelli personele ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı
(7/12740)
2.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in,
sözleşmeli öğretmen çalıştırılmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Eğitim
Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/13151)
3.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın,
Konya'nın bir köyünde Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonundan yapılan
yardımlara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı
(7/13187)
4.- Denizli Milletvekili Mustafa
GAZALCI'nın, İstanbul'da bazı okulların bir vakıfça açılan müzeyi ziyaretine
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/13221)
5.- İzmir Milletvekili Oğuz OYAN'ın, özel
öğretim kurumlarındaki uzman eğiticilere ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/13233)
6.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in,
İzmir'deki okulların ısıtma ihalesiyle ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/13235)
7.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
Millî Güvenlik Siyaset Belgesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Savunma
Bakanı M. Vecdi GÖNÜL'ün cevabı (7/13277)
8.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in,
Merkez Bankası Başkanı atama kararnamesine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim
Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/13453)
9.- Denizli Milletvekili Mustafa
GAZALCI'nın, Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliğine ilişkin sorusu
ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/13463)
10.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
TMSF ile Merkez ve Medya grupları arasındaki protokollere ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in cevabı (7/13545)
11.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın,
mayınlı arazilerin temizlenmesinde GAP İdaresine düşen göreve ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in cevabı (7/13554)
12.- İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in,
bir şehit çocuğunun iş başvurusuna ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir
AKSU'nun cevabı (7/13573)
13.- İstanbul Milletvekili Berhan
ŞİMŞEK'in, Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Atama ve Yer Değiştirme
Yönetmeliğine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı
(7/13592)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat
15.00'te açılarak beş oturum yaptı.
Kocaeli Milletvekili
İzzet Çetin, dünya işçilerinin birlik, dayanışma ve mücadele günü olan 1 Mayıs İşçi Bayramına,
Mersin Milletvekili Ömer
İnan, Mersin'e aşırı göçün ortaya çıkardığı ekonomik, sosyal ve güvenlik
sorunlarına karşı alınması gereken tedbirlere,
İlişkin gündemdışı birer
konuşma yaptılar.
Nevşehir Milletvekili
Mehmet Elkatmış'ın, Nevşehir ve çevresinde meydana gelen don olayı ile
hastalıklı tohumların ithalinden sonra bölgede uygulanan patates üretim yasağı
dolayısıyla çiftçilerin mağduriyetlerinin giderilmesi için doğrudan gelir
desteği ve mazot desteği primlerinin ödenmesinin sağlayacağı yararlara ilişkin
gündemdışı konuşmasına, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker cevap
verdi.
5487 sayılı Sosyal
Güvenlik Kurumu Kanununun 6 ncı maddesinin Anayasanın 89 uncu maddesine göre
bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderildiğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı
tezkeresi,
Sayıştay Başkanlığınca,
Sağlık Bakanlığına tahsis edilen gelirlerin sadece sağlık hizmetlerinin daha
iyi yürütülmesi için kullanılması gerekirken, bu gelirlerden Bakanlığın merkez
teşkilâtında 657 sayılı Kanuna tabi olarak çalışan personele Anayasanın 128 ve
657 sayılı Kanunun 146 ncı maddeleri hükümlerine aykırı olarak ödemede
bulunulduğu; ödeme yapılması hususunda saymanın tereddütüne karşın Sağlık
Bakanı Osman Durmuş'un yazılı olarak sorumluluğu üstlendiği; Anayasanın
"Kanunsuz Emir" başlıklı 137 nci maddesi ile 1050 sayılı Muhasebei
Umumiye Kanununun 13 üncü maddesi hükümleri gereğince Sağlık Eski Bakanı Osman
Durmuş'un sorumluluğunun tespitinin Türkiye Büyük Millet Meclisinin takdirinde
bulunduğundan, gereğinin yapılması konusunda Başkanlığa yazılan yazıya
istinaden, söz konusu hükümler çerçevesinde, Başkanlığın, anılan kararla ilgili
olarak bir işlemi resen yürütmesinin mümkün olmadığına; konunun Genel Kurulun
bilgisine sunulmasına ve Sayıştay kararı ile eklerinin milletvekillerinin
tetkik ve takdirlerine açılmasının uygun mütalaa edildiğine ilişkin Başkanlık
tezkeresi,
Antalya Milletvekili
Feridun Fikret Baloğlu ve 32 milletvekilinin, şehirlerarası otobüs taşımacılığı
sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/360),
Genel Kurulun bilgisine
sunuldu; Meclis araştırması önergesinin gündemdeki yerini alacağı ve
öngörüşmesinin, sırası geldiğinde yapılacağı;
Zeytin ve zeytinyağı ile
diğer bitkisel yağların üretimindeki sorunların araştırılması amacıyla kurulan
(10/41, 170, 177, 263, 295) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu
Başkanlığının, komisyonun görev süresinin bir ay uzatılmasına ilişkin tezkeresi
okundu; komisyona bir aylık eksüre verildiği;
Gündemin "Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 196
ncı sırasında yer alan, (10/250) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin
öngörüşmesinin Genel Kurulun 2.5.2006 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin CHP Grubu önerisinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmediği;
Gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 350
nci sırasında yer alan 1141 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 10 uncu
sırasına, 287 nci sırasında yer alan 1019 sıra sayılı kanun tasarısının 11 inci
sırasına, 74 üncü sırasında yer alan 615 sıra sayılı kanun teklifinin 12 nci
sırasına, 11 inci sırasında yer alan 1043 sıra sayılı kanun tasarısının 13 üncü
sırasına, 265 inci sırasında yer alan 1007 sıra sayılı kanun tasarısının 14
üncü sırasına, 51 inci sırasında yer alan 977 sıra sayılı kanun tasarısının 15
inci sırasına, 50 nci sırasında yer alan 976 sıra sayılı kanun tasarısının 16
ncı sırasına alınmasına; 2.5.2006 Salı ve 3.5.2006 Çarşamba günleri sözlü
sorular ve diğer denetim konularının görüşülmeyerek kanun tasarı ve
tekliflerinin görüşülmesine; Genel Kurulun 2.5.2006 Salı ile 3.5.2006 Çarşamba
günleri 15.00-22.00, 4.5.2006 Perşembe günü 14.00-20.00 saatleri arasında
çalışmasına; 9.5.2006 Salı ve 10.5.2006 Çarşamba günleri de sözlü sorular ile
diğer denetim konularının görüşülmeyerek kanun tasarı ve tekliflerinin
görüşülmesine ve saat 15.00-21.00, 11.5.2006 Perşembe günü de 14.00-20.00
saatleri arasında çalışmasına ilişkin AK Parti Grubu önerisinin ise, yapılan
görüşmelerden sonra, kabul edildiği;
Çanakkale Milletvekili
İsmail Özay'ın; 4533 Sayılı Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı Kanununun
Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi (2/606),
Malatya Milletvekili
Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun; Tabiî Afetlerden Zarar Gören Çiftçilere Yapılacak
Yardımlar (2/358),
Hakkında Kanun
Tekliflerinin İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergelerinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmedikleri;
Açıklandı.
Gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
3 üncü sırasında bulunan,
Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S.
Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon
raporu henüz gelmediğinden;
1 inci sırasında bulunan,
Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/278, 1/1034) (S. Sayısı: 17 ve
17'ye 1 inci Ek),
2 nci sırasında bulunan,
Gülhane Askerî Tıp Akademisi Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına
Dair 604 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin (1/277) (S. Sayısı: 1079),
4 üncü sırasında bulunan,
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısının (1/1030)
(S. Sayısı: 904),
Görüşmeleri, ilgili
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından;
Ertelendi.
5 inci sırasında bulunan,
Çankırı Milletvekili Tevfik Akbak'ın; Karayolları Trafik Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin (2/731) (S. Sayısı: 1137), tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanarak 2 nci maddesine kadar kabul edildi; 2 nci maddesi üzerinde
bir süre görüşüldü.
3 Mayıs 2006 Çarşamba
günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 22.06'da son verildi.
|
|
Nevzat Pakdil |
|
|
|
Başkanvekili |
|
|
Ahmet Küçük |
|
Harun Tüfekci |
|
Çanakkale |
|
Konya |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
|
|
Bayram Özçelik |
|
|
|
Burdur |
|
|
|
Kâtip Üye |
|
No: 133
II.- GELEN KÂĞITLAR
3 Mayıs 2006 Çarşamba
Raporlar
1.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Saymanlığının 2005 Yılı Ekim, Kasım, Aralık Ayları Hesabına Ait Türkiye
Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (5/25) (S. Sayısı: 1146) (Dağıtma tarihi: 3.5.2006) (GÜNDEME)
2.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Yayılmanın Önlenmesi
Amaçlarına Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması İçin İşbirliğine
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1115) (S. Sayısı: 1147) (Dağıtma tarihi:
3.5.2006) (GÜNDEME)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Zonguldak
Milletvekili Harun AKIN ve 31 Milletvekilinin, Zonguldak, Bartın ve Karabük
illerinin ekonomik ve sosyal sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/361)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/4/2006)
2.- Düzce Milletvekili
Yaşar YAKIŞ ve 25 Milletvekilinin, fındık üretimi, satışı ve tüketimindeki
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/362) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/5/2006)
Genel Görüşme Önergesi
1.- Anavatan Partisi
Grubu adına, Grup Başkanvekilleri Gaziantep Milletvekili Ömer ABUŞOĞLU ve
Malatya Milletvekili Süleyman SARIBAŞ'ın, başta ayrılıkçı terör olmak üzere,
terör olaylarının sebepleri, terörle mücadele ve çözüm önerileri konusunda
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 102 ve 103 üncü maddeleri uyarınca bir genel
görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/27) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2006)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.04
3 Mayıs 2006 Çarşamba
BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 97 nci Birleşimini açıyorum.
III. - Y O K L A M A
BAŞKAN - Elektronik
cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için 5 dakika
süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin, oy düğmelerine basarak salonda
bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen, sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama
pusulalarını, görevli personel aracılığıyla, 5 dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayısı yoktur.
Birleşime 5 dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 15.10
Açılma Saati: 15.20
BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 97 nci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Açılışta yapılan
yoklamada toplantı yetersayısı bulunamamıştı.
III. - Y O K L A M A
BAŞKAN - Şimdi, yoklama
işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için 4 dakika
süre veriyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç
sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.
Konuşma süreleri 5'er
dakikadır. Hükümet bu konuşmalara cevap verebilir. Hükümetin cevap süresi 20
dakikadır.
Gündemdışı ilk söz, 30
Nisan Dünya Veteriner Hekimler Günü münasebetiyle söz isteyen Muğla
Milletvekili Fahrettin Üstün'e aittir.
Sayın Üstün, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Muğla
Milletvekili Fahrettin Üstün'ün, Dünya Veteriner Hekimler Günü münasebetiyle,
veteriner hekimlerin sorunlarına ve yapılması gerekenlere ilişkin gündemdışı
konuşması
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Dünya Veteriner Hekimler Günü nedeniyle
gündemdışı söz aldım; hepinizi, meslektaşlarım, şahsım ve Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri,
Dünya Veteriner Hekimler Birliği, 2001 yılında, her yılın nisan ayının son
cumartesi gününün Dünya Veteriner Hekimler Günü olarak kutlanmasına, bu günde
mesleğin tanıtım ve geliştirilmesi, sorunlarının ve çözüm yollarının
tartışılması ve tüm dünyada bilime dayalı meslekî uygulama birliği
oluşturulması amaçlı etkinliklerin yapılmasına karar vermiştir. Bu bağlamda,
2001 yılından bu yana tüm dünyada ve ülkemizde bu kararın özüne uygun olarak
meslekî etkinlikler yapılmıştır. Bu yılın Dünya Veteriner Hekimler Günü hafta
sonuna rastlaması nedeniyle, Meclisin de yoğunluğu ve hafta sonunda Meclisin
tatil olması nedeniyle gündemdışı ancak bugün söz alıp bu günü kutluyoruz.
Türk veteriner hekimleri
olarak, ülkemiz, insanımız ve mesleğimiz aleyhine gelişen çok sayıda
olumsuzluğa rağmen, ülkemizi ve mesleğimizi karşılıksız sevmeye, haklı
olduğumuz her konuda güç ve gönül birliği içinde mücadele etmeye azim ve kararlılık
içerisindeyiz.
Ülkemizin ilk veteriner
hekimi ve İstiklal Marşımızın yazarı Mehmet Âkif'in "Doğacaktır sana vaat
ettiği günler Hakk'ın,/Kim bilir belki yarın, belki yarından da yakın"
ifadesinde yer bulan ümitlerimizi korumaya devam edeceğiz.
15 Nisanda
meslektaşlarımızın uğradığı haksızlığa karşı Abdi İpekçi Parkında ve daha sonra
da Anıtkabirdeki eylemimiz de, Cumhuriyet Halk Partisi Grubundan Burdur
Milletvekilimiz Sayın Ramazan Özkan'ın ve benim katıldığım eylem de her türlü
engelleme, kayıtsızlık, acemilik ve eksikliğe rağmen, meslekî birlik ve
beraberliğimizi, haksızlığa karşı sessiz kalmayacağımıza dair kararlılığımızı
göstermesi açısından etkili olmuştur. Başta, etkili, öncü ve sürükleyici olan
tüm odalarımıza, tüm meslektaşlarıma, katkı, katılım ve desteklerinden dolayı
teşekkür ediyorum. Tüm meslektaşlarımızın bu anlamlı günü, mesleğimizi hak
ettiği seçkin yere getirmek, haklı olduğumuz konularda kararlı mücadele için
başlangıç kabul etmelerini dilerim.
Sayın milletvekilleri,
veteriner hekimliği, arılar ve su canlıları dahil olmak üzere, evcil ve yabanî
hayvanların sağlıklarının korunması ve hastalıklarının tedavisinin yanında,
halk sağlığının korunması, salgın hastalıkların önlenmesi, hayvansal üretimin
artırılması, evcil ve yaban türlerinin korunması, hayvan kökenli gıdaların
hazırlanma teknolojileri ve insan tüketimine uygunluğunun her aşamasında
kontrolü, hayvansal ürünlerde kirlenme ve atıkların yönetimi ile çevre
kirliliğinin önlenmesi gibi çok geniş bir yelpazede hizmet veren bir meslektir.
Bu mesleğin hizmet
alanları, alt grupları hariç, veteriner halk sağlığı alanında, hayvan sağlığı
alanında, hayvancılığın geliştirilmesi alanında, eğitim öğretim ve araştırma
alanında olmak üzere, çok çeşitli dalları ve alt dalları vardır. Bu kadar geniş
bir çalışma alanı bulunan meslektaşlarımızın, böyle bir günü kutlarken,
yüzlercesi işsiz gezmektedir. Türkiye'nin birinciliklerinden bir tanesi de, bu
kadar işsiz veteriner hekime karşın, AB ülkelerinin önüne geçtiğimiz bir konu
vardır; o da veteriner fakültesi sayısıdır. Türkiye, veteriner fakültesi sayısı
açısından, 21 fakülteyle en fazla veteriner fakültesi olan ülkedir. Bu kadar
işsize rağmen, her şeyde AB kriterinden söz edilirken, veteriner hizmetlerinde
bu kadar eğitimli insanlar atıl durumdadır. Sonra da, niçin verimlilikte geri
kaldık diye yakınılmaktadır.
Salgın hayvan
hastalıklarının yaygınlığı, bu hastalıkların ülke ekonomisine büyük darbe
vurduğu anlaşılamadığı için sürmektedir. Sadece şap hastalığının yol açtığı
verim kaybı, hastalık kaynağı ve etkilenen hayvan sayısına göre en az 100 ile
500 milyon dolar arasındadır.
Türkiye'de bulaşıcı
hayvan hastalıklarıyla mücadele için yeterince kaynak ayrılmaması ve
hastalıkların kontrolü, önlenmesi ve söndürülmesi için bir devlet politikasının
olmaması sebepleriyle, hayvansal kaynaklı gıdalar aracılığıyla halkın sağlığı
tehdit edilmektedir. Gıda kaynaklı 250'den fazla mikrobiyel hastalık ve
zehirlenme tanımlanmıştır. Bunların çoğu bulaşıcıdır.
İşte, bu kadar tehlikeden
insanları ancak veteriner hekimler ve veteriner hekimliğe verilen önem
koruyabilir. Kuş gribi, Kırım Kongo ateşli humması, kuduz, bruselloz, şarbon,
tüberküloz ve delidana hastalığı gibi salgın ve insanlara geçen zoonos
hastalıklarının yok edilmesi veteriner hekimlerin temel görevlerindendir.
Son olarak, gerek hayvan
sağlığı gerekse insan sağlığı açısından çok tehlikeli bir hastalık olan kuş
gribiyle mücadelede veteriner hekimlerin canlarını tehlikeye atarak, tatil
demeden, bayram demeden, kar kış demeden köy köy, ahır ahır dolaşarak mücadele
yapmışlar ve hâlâ yapmaktalar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Üstün,
lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Devamla)
- Beş yıllık fakülte eğitimi ve zor şartlarda verilen emeği yok saymak
haksızlıktır. Veteriner hekimler 900 ile 1 000 YTL arası maaşla
çalışmaktadırlar. İnsanlara bulaşma tehlikesi olan birçok hastalık riskine
rağmen, bayramlarda, tatillerde, mesai saatleri dışında çalışmasına, nöbet
tutulmasına rağmen, Hükümet tarafından, veteriner hekim maaşlarına hiçbir
şekilde iyileştirme veya eködeme yapılmamıştır. Çözüm?.. Çözümse çok; ama,
vaktimiz az.
En son Hükümetinizin
icraatı olan, "Bin Köye Bin Tarımcı Projesi" gerçekten rezil
durumdadır. Tarım gönüllüleri, tarım danışmanı sitelerinden sizlere de
ulaşmıştır yanılmıyorsam. Sorunlarına bakın: Sosyal haklarımız yok, izin yok;
belediye başkanı, muhtar sorun, ilçe tarım sorun, il müdürlüğü sorun, özel
idare sorun, köye hizmet götürme birliği sorun, Maliye sorun, Bağ-Kur sorun,
muhasebe sorun, katkı payı sorun, barınma yeri sorun, su sorun, elektrik sorun,
günün 24 saati sorun, haftanın yedi günü sorun, ayın otuz günü sorun, yılın
üçyüzaltmışbeş günü sorun.
Tabiî, bu kadar sorunlar
içerisinde ülke hayvancılığının ve tarımın ne durumda olduğunun en güzel
göstergelerini, Anadolu'yu dolaştığımız zaman vatandaşlarımız, gayet güzel,
kendilerine uygun tabirlerle bunları gündeme getiriyorlar.
Bakın, hayvancılıkla
ilgili Milas'ın İçme Köyünden bir vatandaşın söylediği: "Su, sanayi malı;
süt, enayi malı." Muğla Özlüce Köyünden: "Tavuk da gitti, yumurta da
gitti, inek de gitti, tütün de gitti, biz de gittik; bizi melettiler."
Söyleyen, Yalçın Demircan isminde bir vatandaş.
Son olarak, 6343 sayılı,
mesleğin icrasıyla ilgili yasanın günün koşullarına göre tekrar
değerlendirilmesini ve değiştirilmesini talep ediyoruz.
Bu vesileyle, tüm
meslektaşlarımıza, insan ve hayvan sevgisi taşıyan herkese selam, sevgi ve
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Üstün.
Gündemdışı ikinci söz, 3
Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü münasebetiyle söz isteyen Bursa Milletvekili
Ertuğrul Yalçınbayır'a aittir.
Buyurun Sayın
Yalçınbayır.
2.- Bursa
Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Dünya Basın Özgürlüğü Gününe ilişkin
gündemdışı konuşması
ERTUĞRUL YALÇINBAYIR
(Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü
Günü nedeniyle gündemdışı söz almış
bulunuyorum. Bu günün Meclis Genel Kurulunda görüşülmesine ve kamuoyuna duyurulmasında
takdirlerini sunan Sayın Başkana teşekkürlerimi arz ediyorum ve hepinize sevgi
ve saygılarımı sunuyorum. Ayrıca, dün vefat eden 19, 20 ve 21 inci Dönem
İstanbul Milletvekili ve Cumhuriyet Senatosu üyesi Ali Oğuz'a Allah'tan rahmet,
kederli ailesine, camiasına, arkadaşlarına başsağlığı diliyorum.
Bilindiği gibi 1 Mayıs,
dünya işçilerinin birlik, mücadele ve dayanışma günüydü. Dün burada arkadaşımız
konuyu dile getirdiler. Umarım ki, biz de bugünü bayram günü olarak kutlayan
ülkelerin arasına gireriz. Ayrıca bugün, 1954'ten bu yana kutlanan dünya
Türkçülük Günü, Türkçüler Günü; bugünü de kutluyorum.
Değerli milletvekilleri,
aynı zamanda bugün bir başka şeye de tesadüf ediyor; Türk basınının değerli
gazetelerinden Milliyet Gazetesinin 56 ncı kuruluş yılı. Milliyet Gazetesini,
çalışanlarını ve okurlarını kutluyorum.
Bugün, dünya çapında
basın özgürlüğünün değerlendirme günü; basın özgürlüğü için hükümetlerin
yaptıkları taahhütlere saygılı olmalarını hatırlatma günü. Bugün, şöyle 1997'ye
gittiğimizde, yine 3 Mayıs 1997'de Flash TV'nin, dönemin bakanının ve
hükümetinin baskısıyla kapatıldığı bir gün. Türkiye'de basın özgürlüğünün
seyrettiği zamanı şöyle irdelersek oldukça sabıkalarla dolu olduğunu görürüz.
Birleşmiş Milletler İnsan
Hakları Evrensel Bildirgesi kabul edildi ve Bildirgenin 19 uncu maddesinde
"Her ferdin fikir ve ifade hürriyetine hakkı vardır. Bu hak, fikirlerinden
ötürü rahatsız edilmemek, memleket sınırları mevzubahis olmaksızın malumat ve
fikirleri her vasıtayla aramak, elde etmek ve yaymak hakkını gerektirir"
hükmünü koymuştur. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 10 uncu ve 9 uncu
maddeleri de bunları tekrar düzenledi ve düşüncelerin serbestçe açığa vurulması
hakkını güvence altına aldı.
1982 Anayasasının 26 ncı
maddesi, düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünün, bu kapsamda haber alma ve
verme özgürlüğünün ve 28 inci maddesi de, basın özgürlüğünün güvencesi oldu,
devletin basın ve haber alma özgürlüğünü sağlayacak önlemleri almasını öngördü.
Birleşmiş Milletler, 20
Aralık 1993 tarihinde, her yıl 3 Mayıs günlerinin Dünya Basın Özgürlüğü Günü
olarak kutlanmasına karar verdi. Bu gün, sadece gazetecilere özgü bir özgürlük
ve hak değildir, tüm bireylere ve kamuya ait olan bir haktır, kolektif bir
haktır ve bu hak, sadece okuyucunun, izleyicinin ya da dinleyicinin bireysel
hakkı değildir, bu hak, demokratik toplumların ve demokratikleşmenin olmazsa
olmazıdır.
Basın, televizyon ve
internet bilgi çağının gelişmelerinden yararlanarak görsel ve işitsel alanlara
yayılmış, bilgisayar teknolojisinin katkısıyla artık çok etkili bir hale
gelmiştir. Basın özgürlüğünü, halkın gerçekleri öğrenme hakkı ve yönetimin
şeffaflığı ve denetlenebilirliğinin temel araçlarından birisi olduğunu
görmekteyiz. Dünya Basın Konseyi Başkanı Sayın Oktay Ekşi'nin öteden beri
savunduğu, "basın özgürlüğü" kavramı yerine "iletişim
özgürlüğü" kavramını artık tanımak ve bunu hayata geçirmek gerekir.
Basın özgürlüğüne ilişkin
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin, İnsan Hakları Komisyonunun, Yargıtayımızın
çeşitli içtihatları vardır ve oldukça zengindir. İçtihatlar, düşünceyi açıklama
özgürlüğünün, demokratik toplumların ilerlemesi ve her ferdin gelişimi için
temel koşullardan birini oluşturduğu şeklindedir ve yine bu içtihatlar, basın
özgürlüğü, kamuoyuna, yöneticilerin düşüncelerini ve tavırlarını, sadece
düşünce değil, tutum ve davranışlarını ve tavırlarını öğrenme ve
değerlendirmenin en iyi olanaklarından birini sağlar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Yalçınbayır.
ERTUĞRUL YALÇINBAYIR
(Devamla) - Bir siyaset adamına karşı bu sıfatının hedef alınması halinde
eleştiri sınırı, bir basit kişiye nazaran daha geniştir. Siyasetçilerin gerek
gazeteciler ve gerekse yurttaşların çoğunluğu tarafından dikkatle izlenmesi ve
denetlenmesi söz konusudur. Bu nedenle, siyasetçilerin daha büyük bir hoşgörü
içinde olmaları gerekir.
Bir hukuk devletinde
basının oynadığı rolü unutmamalıyız. Basın özgürlüğü, yurttaşlara kendilerini
yönetenlerin tavır ve düşüncelerini öğrenmenin en iyi yollarından birini
oluşturur. Özellikle, siyasetçilere kamuoyunun endişelerini anlatmak ve
yorumlamak fırsatını da verir. Demokratik toplum kavramının özünde yatan özgür
tartışma yöntemine herkesin katılma olanağını sağlar. Farklı görüş ve
fikirlerin yansıtılmasını sağlamak amacıyla, bağımsız ve özerk iletişim
araçlarının çeşitli şekillerdeki mevcudiyetlerinin demokratik toplumlar için
önemini biliyoruz.
Değerli milletvekilleri,
basının, ben neyi yazsam hapse girerim döneminden ve ben neyi yazarsam hakaret
davalarına, tazminat davalarına muhatap olurum döneminden kurtulması gerekir.
Siyasetçilerin birbirlerine karşı ve basına karşı açtıkları tazminat davaları,
onların özgürlüklerini de sınırlandırmaktadır. Bu gün vesilesiyle, bütün
siyasetçilerin basınla, bu özgürlüklerle barışmalarını, basın aleyhine
açtıkları davalardan, birbirleri aleyhine, düşüncelerini sert, etkili biçimde
açtıkları davalardan vazgeçmelerini diliyorum. Bir barışın günü olsun diyorum.
Hepinize sevgi ve
saygılar sunuyorum. (CHP ve Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Yalçınbayır.
Gündemdışı üçüncü söz,
TRT 3'ün Digiturk'ten çıkarılması hakkında söz isteyen Mersin Milletvekili
Mustafa Özyürek'e aittir.
Sayın Özyürek, buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
3.- Mersin
Milletvekili Mustafa Özyürek'in, TRT 3 ve TRT Int yayınlarının Digiturk yayın
platformundan kaldırılmasının olumsuz etkilerine ve alınması gereken tedbirlere
ilişkin gündemdışı konuşması
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; TRT 3 yayınlarının Digiturk'ten
çıkarılması konusunda gündemdışı söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Hepimizin bildiği gibi,
Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmaları TRT 3 kanalıyla kamuoyuna
duyurulmaktadır. Genel Kurul çalışmaları ve grup çalışmaları canlı yayın
şeklinde, diğer etkinlikler ise haber formatında hazırlanarak kamuoyuna
sunulmaktadır. Tabiî, burada hazırlanan ve TRT vasıtasıyla yayına getirilen
konular çeşitli platformlar vasıtasıyla halka ulaşmaktadır. Bunlar… Karasal
yayın var -antenler vasıtasıyla alınanlar- Digiturk var ve uzay yayınları var.
Digiturk, Türkiye
genelinde ve Avrupa'nın bazı ülkelerinde 1 200 000 abonesi olan bir kuruluş.
Geçtiğimiz günlerde, Digiturk, aldığı bir kararla TRT 3'ü ve TRT Int'i
platformundan çıkardı. Yani, Digiturk'ten yayınları izleyenler, TRT 3'ü izleme
olanağını kaybettiler. Bunun anlamı şudur: Digiturk abonesi olan 1 200 000'e
yakın insan, istese de TRT 3'ün yayınlarını, bir anlamda Meclisimizin
çalışmalarını izleyemez duruma düştüler.
Değerli arkadaşlarım, TRT
3 vasıtasıyla Meclis yayınlarının gündeme getirilmesi, yayınlanması, gerçekten
çok önemli bir hizmettir ve saydamlaşma, şeffaflaşma yönünden çok önemlidir;
çünkü, diğer kanalların ve özellikle basınımızın kendine göre gündemleri
oluyor. Bazen bir kaynana meselesi, gelin meselesi günlerce televizyonları
işgal ediyor; buna karşılık, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmaları, ne
yazık ki, yeteri kadar verilemiyor. Onun için, TRT'nin böylesi bir hizmeti
vermiş olması son derece önemlidir. Bu kararı almış olanlara, ben, şükran
borçluyum.
Şimdi, Digiturk
platformundan çıkarılması üzerine, pek çok yurttaşımız TRT 3 yayınlarını
izleyememekten şikâyet etti. Onun üzerine, konuyla yakından ilgilendik; hem TRT
yetkilileriyle hem Digiturk yöneticileriyle ayrı ayrı temas ettik, konuştuk.
Konunun temelinde para meselesi olduğunu anladık. Uzun zamandır, Digiturk,
TRT'nin bütün kanallarını herhangi bir ücret almadan yayınlıyordu; diğer özel
kanalları ise, her birini, 400 ilâ 500 bin dolarlık ücret karşılığı yayınlıyordu.
TRT'den böylesi bir ücret istediği zaman, TRT bunu ödemeye yanaşmayınca,
Digiturk, TRT 3'ü ve TRT Int'i platformundan çıkardı. Daha sonra yapılan
temaslarla, hem TRT yetkililerinin hem Digiturk yetkilerinin anlayışı sonucu,
şimdi, tekrar bu olanak sağlandı; ama, bana yetkililerin ifade ettiğine göre,
bu konu şu anda çözüldü, ama, pamuk ipliğine bağlı olan bir çözümdür. Buna
sürekli bir çözüm getirmek için de belki Meclisin de katkısıyla Digiturk'ün
bazı masraflarına katılmak gerekiyor. Ben bu konuda anlayış gösteren TRT
yetkililerine ve Digiturk yöneticilerine buradan teşekkür etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Sayın Yalçınbayır'ın da belirttiği gibi, bugün Dünya Basın Özgürlüğü Günü.
Gerçekten basın, medya, halkın bilgilendirilmesi açısından son derece
önemlidir. O nedenle, özgürlüklerin en geniş şekilde kullanılması ve halkın
doğru bilgilendirilmesi son derece önemlidir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla)
- Tamamlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Özyürek.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla)
- Bu konuda elbette hükümetlere düşen, siyasetçilere düşen görevler var ve
basına düşen görevler de var. Sayın Yalçınbayır'ın da belirttiği gibi, basını
yönetenlerin sürekli tazminat tehdidi altında, dava tehdidi altında olmamaları
esastır; ama, basını yönetenlerin de, politikacılara her türlü ölçünün
ötesinde, her vesileyle hakaret etmesinin de bir sınırının olmasında, bu
noktada basını yönetenlerin kendi kendine bir öz denetim uygulamalarında büyük
zorunluluk var. Gerçekten bazı gazetelerde politikacılara, bizlere,
yöneticilere dönük öylesine hakaretler yapılıyor ki, insan bunları bırakınız
okumaktan, böyle bir şeyin yayınlanabileceğini düşünmekten bile utanır hale
geliyor. O bakımdan, basın özgürlüğü son derece önemlidir; hem politikacılara
çok büyük sorumluluklar yükler hem de basına, medyaya çok büyük sorumluluklar
yükler. Bu dengenin iyi kurulması lazım. Bu dengenin iyi kurulmadığı ülkelerde
basın özgürlüğünden, basından, karşılıklı herkes şikâyet eder. Bu şikâyetler de
çok yüksek düzeylere vardığı zaman, anlamsız bir şekilde yasal kısıtlamalar
gündeme gelebilir.
Biz, basının özgür
olmasından yanayız. Basın özgürlüğüne elbette sınır getirilmemelidir; ama,
basın kuruluşlarının da bu özgürlüğü en iyi şekilde ve en sorumlu bir şekilde
kullanmalarında yarar var.
Yine, bugün, Türk
basınında çok önemli bir yeri olan Milliyet Gazetemizin de kuruluş
yıldönümüdür. Bu vesileyle de, Milliyet Gazetesi çalışanlarını ben kutluyorum.
Tekrar, TRT 3'ün
Digiturk'ten yayınlanması konusunda olumlu tavır gösteren herkese teşekkür
ediyorum ve bu konunun sürekli, kalıcı bir çözüme kavuşturulması konusunda
Meclisimizin de, Meclis Başkanlığımızın da bir çaba göstermesini diliyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Konya Milletvekili Sayın
Ahmet Işık'ın yerinden kısa bir açıklaması olacak.
Buyurun Sayın Işık.
AHMET IŞIK (Konya) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 3 Mayıs 2006 tarihi, yani bugün, Mevlana
Celaleddin Rumî ve ailesinin Konya İlimize gelişinin 778 inci yıldönümüdür.
Konya Büyükşehir Belediyesi İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü ve Selçuk
Üniversitesi Rektörlüğünce düzenlenmiş olan ortak organizasyonla, bugün saat
16.00'da Hazreti Mevlana ve ailesinin şehrimize gelişinin sembolik
karşılanmasıyla başlayacak olan etkinlikler 5 Mayısa kadar devam edecektir.
Değerli milletvekilleri,
tarihî süreçte "muhteşem Türk şehri" unvanını da almış olan Konyamız,
12 nci Asırda ilim ve sanat merkezi haline gelerek dünyada seçkin bir yere
kavuşmuştur. Mevlana Celaleddin Rumî, Kadı Siraceddin Urmevi, Sadreddin Konevi,
Şemsi Tebrizi ve Muhyiddin Arabi gibi büyük düşünürler Konyamızda büyük eserler
ortaya koyarak dünya medeniyetine katkı sağlamış ve insanlığa ışık
saçmışlardır.
Değerli milletvekilleri,
hepinizin malumu, 2007 yılı, UNESCO tarafından, Dünya Mevlana Yılı ilan
edilmiştir. Bu ilanla birlikte, dünyanın her bir tarafında Mevlana felsefesine
yönelik etkinlikler düzenlenecek olması, ülkemizin tanıtımına da büyük katkı
sağlayacaktır.
5 000 000 Konya insanı
olarak, Parlamentodan ve Hükümetimizden en büyük talebimiz ve beklentimiz,
dünya gündemine ve dünya kültürüne Mevlana diyarı Konyamızın daha etkin bir
şekilde taşınması, ayrıca, şehrimizin daha modern bir yaşam kalitesine
kavuşturulmasıdır.
Bu vesileyle,
düzenlenmekte olan etkinliklerin ve Mevlana felsefesinin, başta ülkemiz olmak
üzere, tüm insanlığa barış ve huzur getirmesini temenni ediyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Gündeme geçiyoruz.
Sayın milletvekilleri,
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin 2 önerge vardır, ayrı ayrı okutacağım.
Şimdi okutacağım Meclis
araştırması önergesi 500 kelimeden fazla olduğu için, önerge özeti okunacaktır;
ancak, önergenin tam metni Tutanak Dergisine eklenecektir.
Okutuyorum:
B) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.-
Zonguldak Milletvekili Harun Akın ve 31 milletvekilinin, Zonguldak, Bartın ve
Karabük İllerinin ekonomik ve sosyal sorunlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/361) (x)
(x) (10/361) esas
numaralı Meclis Araştırması önergesi tutanağa eklidir.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Zonguldak, Bartın ve
Karabük, Türkiye Cumhuriyeti sanayisinin gelişmesinde hep en önde yer almış,
ülke ekonomisine devamlı katkıda bulunmuş, Maliye Bakanlığının yayınladığı
sonuçlara göre de, ödediği vergilerle, aldığından çok veren bölge olmuştur.
Diğer özellikleriyle de, taşkömürü ve demir-çelik fabrikalarıyla ülkenin
istihdam yükünü çekmiş, başka şehirlerden insanlar aş ve iş için buralara göç
etmiştir. Bu özellikleriyle de, bölgeye, Türkiye'nin Almanyası denilmiştir.
Kısa bir zamana kadar
ülkenin en çok göç alan bölgesi olan Zonguldak, Bartın, Karabük İllerinin
oluşturduğu yöre, Devlet İstatistik Enstitüsünün Ağustos 2005 tarihinde
açıkladığı rapora göre, Türkiye'nin en çok göç veren bölgesi durumuna
gelmiştir. Bu durum, ülkemizin gelecekte oluşturacağı sosyoekonomik
politikalarına yön verecek ders niteliği taşımaktadır.
Bu yüzden, ülkemizin
sağlam bir sosyoekonomik yapıya oturması, şu anda ekonomileri iyi gibi gözüken
illerin dünyada oluşabilecek ekonomik gelişmelere karşı koyabilecek güçte
kalabilmesi için, güçlü ekonomik konumdan ülkenin en çok göç veren bölgesi
haline gelen bu illerin tüm ayrıntılarıyla incelenip araştırılması
gerekmektedir. Zira aynı hataları ülke olarak tekrarlama lüksüne sahip
olmadığımız bir gerçektir.
Ülkemizin ekonomik
yapısının sağlam hale gelmesi, istihdam politikalarına yön göstermesi açısından
taşkömürüyle, demir-çelik fabrikalarıyla, ormanlarıyla, deniziyle son derece
zengin coğrafyaya sahip bölgede yaşayan insanların, hızla göç etmesi ve böyle
zengin olanaklara sahipken, otuz yıldan az bir sürede ekonomik çöküşün içine
girmesinin sebeplerinin araştırılıp, gerekli önlemlerin alınması amacıyla
Anayasanın 98 inci ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105 inci
maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.
1- Harun Akın |
(Zonguldak) |
2- Necati Uzdil |
(Osmaniye) |
3- Bihlun Tamayligil |
(İstanbul) |
4- Ali Arslan |
(Muğla) |
5- Fahrettin Üstün |
(Muğla) |
6- Gürol Ergin |
(Muğla) |
7- Ufuk Özkan |
(Manisa) |
8- Fuat Çay |
(Hatay) |
9- Abdulaziz Yazar |
(Hatay) |
10- Sedat Pekel |
(Balıkesir) |
11- İzzet Çetin |
(Kocaeli) |
12- Nadir Saraç |
(Zonguldak) |
13- Osman Özcan |
(Antalya) |
14- Mustafa Özyurt |
(Bursa) |
15- Nurettin Sözen |
(Sivas) |
16- Nail Kamacı |
(Antalya) |
17- Feridun Ayvazoğlu |
(Çorum) |
18- Halil Ünlütepe |
(Afyonkarahisar) |
19- Mehmet Ziya Yergök |
(Adana) |
20- Orhan Eraslan |
(Niğde) |
21- Atila Emek |
(Antalya) |
22-
Bülent Baratalı |
(İzmir) |
23-
Türkân Miçooğulları |
(İzmir) |
24-
Feridun Fikret Baloğlu |
(Antalya) |
25- Ali
Cumhur Yaka |
(Muğla) |
26- Kemal
Sağ |
(Adana) |
27-
Mehmet Kartal |
(Van) |
28-
Tuncay Ercenk |
(Antalya) |
29- Uğur
Aksöz |
(Adana) |
30-
Ahmet Sırrı Özbek |
(İstanbul) |
31-
Canan Arıtman |
(İzmir) |
32-
Mehmet Mesut Özakcan |
(Aydın) |
Gerekçe:
Uzun Mehmet'in
taşkömürünü bulduğu 1800'li yılların ortalarından başlayan ve günümüze uzayan
tarihsel gelişimi incelendiğinde, Türkiye'nin en önemli yerlerinden biri
olmuştur. Taşkömürü sayesinde Osmanlı donanmasına sağladığı katkılar nedeniyle
her zaman stratejik önem taşımıştır.
Cumhuriyet kurulduktan
sonra Türkiye sanayisinin kurulmasına çok büyük katkı sağlamış, İkinci Dünya
Savaşında dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, İngiltere ve müttefiklerinin
yanında Almanya'ya karşı savaşa girme koşulu olarak, Alman savaş uçaklarının
yapacağı bombalı saldırıya karşı, 3 şehrin özellikle korumasını istemiş.
Bunlar, Ankara, İstanbul ve stratejik öneminden dolayı Zonguldak'tı.
Türkiye Cumhuriyeti için
bu kadar önemi taşıyan Zonguldak, ülkenin ayağa kalkması için doğayla savaşa
girmiş, bu uğurda 5 000'e yakın şehit vermiştir. Hatta Mehmetçiklerin
askerliklerini maden ocağında yaptıracak kadar ülkenin taşkömürüne ve
Zonguldak'a ihtiyacı vardı.
1980'li yıllardan sonra
dünyayı saran küresel ekonomi dalgası Zonguldak'ta bir tsunami etkisi
yaratmıştır. Kömür madenleri sistemli olarak zarar ettirilmiş, ülke taşkömürünü
dışarıdan almaya zorlanmış, Taşkömürü Kurumu küçültülmüş, istihdam
azaltılmıştır. Tüm bunlar yetmiyormuş gibi Zonguldak'tan siyasî bir kararla
Bartın ve Karabük ilçeleri koparılarak ayrı birer il yapılmıştır.
Zonguldak'ta TTK,
Erdemir, Karabük'te Kardemir gibi kuruluşların ekonomik girdisi sebebiyle kişi
başına düşen gayri safî millî hâsıla yüksek olarak gözüktüğünden, devlet
buralara hiçbir teşvik yapmamıştır. Özel yatırımcı gelmesi için çıkarılan
teşvik yasalarının kapsamı içine dahil etmemiştir. Oysaki bu kuruluşların
ekonomik girdileriyle kişi başına 3 500 dolar gözüken gayri safî millî hâsıla,
bu girdiler çıkarıldığında 1 000 doların altına düşmektedir. Bu da,
Zonguldak'ı, Türkiye'nin en fakir vilayetlerinden biri yapmaktadır. Çünkü,
Erdemir ve TTK'nın Zonguldak nüfusuna sağladığı istihdam sadece yüzde 8'dir.
Geri kalan nüfus tam bir işsizlik, yoksulluk sarmalı içinde kalmıştır.
Devlet İstatistik
Enstitüsünün Ağustos 2005 yılında yayınladığı rapora göre, Türkiye'de en çok
göç veren illerin Zonguldak, Bartın ve Karabük olduğu resmen açıklanmıştır.
Yine, İŞKUR'un açıkladığı illere ve kayıtlı işsizler raporuna göre nüfusa
orantılandığında Türkiye'de en çok işsizin bulunduğu ilin Zonguldak olduğu
görülmektedir.
Bu araştırmanın Yüce
Meclis tarafından yapılması ülkenin önünü açması yönünden son derece önemlidir.
Zonguldak örneğinden alınacak birçok dersin olduğu inancındayız.
Türkiye Büyük Millet
Meclisinin en önemli görevi ülke insanının huzur ve rahatını sağlayıcı kanunlar
çıkarıp, önlemler almasıdır.
Kısa bir zaman önce
ülkenin en çok göç alan bölgesi olan Zonguldak, Bartın ve Karabük illerinin
oluşturduğu yöre şu anda Türkiye'nin en çok göç veren bölgesi durumuna gelmesi,
ülkemizin gelecekte oluşturacağı sosyoekonomik politikalarına bir yön verecek
ders niteliğindedir.
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini
alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
2.- Düzce
Milletvekili Yaşar Yakış ve 25 milletvekilinin, fındık üretimi, satışı ve
tüketimindeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/362)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkemiz, fındığın dünya
fındık üretim ve ihracatını hemen hemen tekelinde bulundurmaktadır. Dünya
fındık üretiminin yüzde 65-70'i, dünya fındık ticaretinin ise yüzde 70-75'i
Türkiye tarafından gerçekleştirilmektedir. Bu avantajlara rağmen, Türkiye bu
güçlü konumunu gereğince değerlendirememektedir. Bu hususlar göz önünde
bulundurularak; fındık tarım satış kooperatiflerinin, bunların oluşturduğu
Birliğin, fındık üreticilerinin, tüketicilerinin, küçük ve büyük işletmelerin
sorunlarının incelenerek çözüm yollarının ortaya konulması amacıyla Anayasanın
98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz.
1- Yaşar
Yakış |
(Düzce) |
2-
Mehmet Asım Kulak |
(Bartın) |
3- Fahri
Çakır |
(Düzce) |
4- Metin
Kaşıkoğlu |
(Düzce) |
5-
Nurettin Canikli |
(Giresun) |
6- Adem
Tatlı |
(Giresun) |
7- Eyüp
Fatsa |
(Ordu) |
8-
Mehmet Hilmi Güler |
(Ordu) |
9- Hamit
Taşcı |
(Ordu) |
10-
Cemal Uysal |
(Ordu) |
11-
Enver Yılmaz |
(Ordu) |
12-
İmdat Sütlüoğlu |
(Rize) |
13- Erol
Aslan Cebeci |
(Sakarya) |
14-
Hasan Ali Çelik |
(Sakarya) |
15-
Süleyman Gündüz |
(Sakarya) |
16-
Recep Yıldırım |
(Sakarya) |
17-
Mustafa Demir |
(Samsun) |
18- Suat
Kılıç |
(Samsun) |
19- Asım
Aykan |
(Trabzon) |
20-
Mustafa Cumur |
(Trabzon) |
21- Ali
Aydın Dumanoğlu |
(Trabzon) |
22-
Cevdet Erdöl |
(Trabzon) |
23-
Kemalettin Göktaş |
(Trabzon) |
24-
Polat Türkmen |
(Zonguldak) |
25-
Sabri Varan |
(Gümüşhane) |
26-
Muzaffer Baştopçu |
(Kocaeli) |
Gerekçe:
Türkiye, fındık tarımında
dünyada önemli ağırlığı olan bir ülkedir. Buna rağmen bu güçlü konumunu gerektiği
biçimde değerlendirememektedir.
Fındık rekoltesi yıldan
yıla önemli dalgalanmalar gösterebilmekte, ürünün az olduğu yıllarda arz-talep
dengesi nedeniyle fiyatlar yükselmekte, çok olduğu yıllarda fazla mahsulü
işleyip daha uzun süre saklamak için gerekli önlemler alınamadığı için fiyat
düşmektedir.
Fındığın çok önemli bir
bölümü işlenmemiş halde ihraç edilmekte, böylece fındık ürünlerinin katma
değeri başka ülkelerde oluşmaktadır. Türkiye, fındık ürünlerinin üretim
sürecinin en zahmetli aşamasında rol almakta ve bunun karşılığında işlenmiş
fındığın değerinden çok az pay almaktadır.
Fındık tarım satış
kooperatifleri, bu sorunları azaltacak önlemleri almada başarılı
olamamışlardır.
Tüm bu sorunları ve
konunun üzerine eğilince ortaya çıkabilecek fındıkla ilgili tüm başka sorunları
incelemek üzere bir araştırma komisyonu kurulmasına ihtiyaç vardır.
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini
alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Bir genel görüşme
önergesi vardır; okutuyorum:
3.-
Anavatan Partisi Grubu adına, Grup Başkanvekilleri, Gaziantep Milletvekili Ömer
Abuşoğlu ve Malatya Milletvekili Süleyman Sarıbaş'ın, başta, ayrılıkçı terör
olmak üzere, terör olaylarının sebepleri, terörle mücadele ve çözüm önerileri
konusunda genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/27)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Türkiye'nin en önemli
sorunlarından biri terör sorunudur. Özellikle ayrılıkçı terörle mücadelede
Türkiye 30 000 evladını ve milyar dolarlarca millî servetini harcamak zorunda
kalmıştır.
Silahlı-ayrılıkçı terör
örgütü (PKK), örgüt liderinin yakalanışından itibaren mücadelede yeni bir faza
geçmiştir. Bu faz çok daha sinsi planları içeren, siyasal zemini esas alan, ülkemizin
AB'ye tam üyelik sürecini kullanmaya çalışan ve Türkiye'yi bazı gelişmiş
ülkelerle karşı karşıya bırakabilecek ve sonunda sorunu güvenlik tedbirleriyle
dahi çözülemeyecek bir noktaya getirmeye çalışabilecek bir fazdır. Son
dönemlerde terör örgütünün çıkışları, Irak'taki kontrol edilemeyen gelişmeler
ve iç ve dış bazı mihrakların bölge halkını kışkırtmaları sonucunda yeni faza
geçen bu sorun had safhaya ulaşmıştır. Gerek silahlı ayrılıkçı terör ve gerekse
diğer terör hadiseleri, milletimiz tarafından devletin bir acizliği olarak
algılanabilmekte ve bu durum milletimizde büyük kaygılara yol açmaktadır.
Ekli gerekçede de
açıklanan nedenlerle, terörün sebeplerinin tespiti ve ortak çözüm önerilerinin
geliştirilmesi amacıyla Anayasanın 98 inci ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 101, 102 ve 103 üncü maddeleri uyarınca Anavatan Grubu adına genel
görüşme açılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Ömer
Abuşoğlu |
Süleyman
Sarıbaş |
|
Gaziantep |
Malatya |
|
Anavatan
Grup Başkanvekili |
Anavatan
Grup Başkanvekili |
Genel gerekçe:
Son zamanlarda ülkemizde
meydana gelen terör olaylarındaki artış, toplumun büyük çoğunluğuna egemen
olmaya başlayan "nereye gidiyoruz" endişesi, suçluların
cezalandırılamadığı kaygısı, terörlü mücadelede hukuksal ve siyasal zaaflar
yaşadığımız düşüncesi ve bölgede yaşanan olaylar nedeniyle dış güçlerin de
ülkemizi bölmeyi hedeflediği kanaatinin yaygınlaşması karşısında siyasî
sorumluluk sahibi bizlerin, konuyu Meclis zemini içerisinde tartışmamız
gerektiği noktasına getirmiştir.
Demokrasilerde halkta
endişe yaratan temel meselelerde çözüm yerinin milletin temsilcilerine ve millî
iradenin (hakimiyeti milliyenin) temsili makamı olan TBMM'ye düştüğü
tartışmasızdır. Terör gibi önemli bir konuda ve hele hele milletimizi büyük
umutsuzluğa sevk eden bölücülük tehdidinin en aşikâr olduğu bir konuda, ülke
bütünlüğü ve milletin selameti için siyasî, ahlakî ve hukukî sorumluluk taşıyan
herkesin, bir millî strateji etrafında uzlaşması, tutum birliği ve işbirliği
geliştirmesi ve bahse konu durum karşısında milletvekilleri ile kurum olarak
TBMM'nin, millî hâkimiyetin merkezi olarak liderlik etmesi kaçınılmaz bir
ödevdir.
Bugüne kadar, bu Meclisin
devre dışı bırakılmasına, muhalefet bir yana iktidar partisi çoğunluğunu
oluşturan milletvekillerinin dahi sürece dahil edilmemesine anlam vermek mümkün
değildir. Ayrıca, gelinen noktada Terörle Mücadele Kanunu Tasarısının bir an
evvel yasalaşmasını istemek doğru değildir. Bu yasanın mantığı ve içeriği
itibari ile toplumu endişelendiren, kuşkuya sevk eden tartışmalar yaşanmış
olması da bu yasa üzerinde bütün toplumun fikir birliği ve işbirliği
kararlılığında olması gerektiği sonucunu doğurmaktadır. Ne muhalefet ile
hükümet arasında, ne de siyaset ile iktidar arasında yaşanacak aykırılık ve
farklılık Türkiye'ye hiçbir şey kazandırmaz.
Kamuoyunun üzerinde haklı
endişeleri olduğu ve her kurum ile her kesimin üzerinde büyük tartışmalara
girdiği ve hükümet tasarısı olarak görüşülen adı geçen Terörle Mücadele Yasa
Taslağının, kanunlaşmadan, bahse konu husustaki endişeleri giderici ve terörle
mücadele eden güvenlik kuvvetlerimize yönelik olarak en azından Meclis
iradesinin arkalarında olduğu yönündeki bir desteğin, toplumsal barışımız
açısından da önem arz ettiği aşikârdır.
Ayrıca, bugün gelinen
noktada hükümet eden siyasî kadronun, terörle mücadele konusunda hangi
duyarlılık içerisinde olduğu, ne gibi sosyal, ekonomik, kültürel ve hukuksal
tedbirler düşündüğünü öğrenmek de Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin en
tabiî hakkı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Anavatan Partisi
Grubu olarak, bugün ülkemizde faz değiştiren teröre karşı yeni söyleyecek
sözlerimizin ve hükümet edenlere ciddî uyarılarımızın olacağı da
düşünüldüğünde, işbu genel görüşmenin açılması zarureti hâsıl olmuştur.
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önerge, gündemde yerini
alacak ve genel görüşme açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Plan ve Bütçe Komisyonu
Başkanlığının 1/352 esas numaralı İskân Kanunu Tasarısı hakkında İçtüzüğün 34
üncü maddesi uyarınca verilmiş bir tezkeresi vardır; okutuyorum:
C)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Plan ve
Bütçe Komisyonu Başkanlığının (1/352) esas numaralı İskân Kanunu Tasarısının
amaç ve içerik açısından esas komisyon olarak Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm Komisyonunda görüşülmesinin uygun olacağına ilişkin tezkeresi (3/1040)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığınca 13.1.2003 tarihinde talî komisyonlar olarak Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm ile İçişleri, esas komisyon olarak da Komisyonumuza
havale (1/352) esas numaralı İskân Kanunu Tasarısının amaç ve içerik açısından
esas komisyon olarak Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonunda
görüşülmesi daha uygun olacaktır.
Bu nedenle (1/352) esas
numaralı Kanun Tasarısının, İçtüzüğün 34 üncü maddesi gereğince esas komisyon
olarak Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonuna havale edilmesini arz
ederim.
|
|
|
Sait Açba |
|
|
|
Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı |
Uygundur.
|
|
|
Mustafa Demir |
|
|
|
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve |
|
|
|
Turizm Komisyonu Başkanı |
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, okunmuş bulunan tezkeredeki Plan ve Bütçe Komisyonunun talebi
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonunca da uygun bulunduğundan, bu
istem, İçtüzüğün 34 üncü maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca Başkanlığımızca
yerine getirilmiştir; bilgilerinize sunulmuştur.
Plan ve Bütçe Komisyonu
Başkanlığının, 1/1054 esas numaralı Vakıflar Kanunu Tasarısı hakkında da
İçtüzüğün 34 üncü maddesi uyarınca verilmiş bir tezkeresi vardır; okutuyorum:
2.- Plan ve
Bütçe Komisyonu Başkanlığının (11/1054) esas numaralı Vakıflar Kanunu
Tasarısının amaç ve içerik açısından esas komisyon olarak Adalet Komisyonunda
görüşülmesinin uygun olacağına ilişkin tezkeresi (3/1041)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığınca, 17.6.2005 tarihinde, tali komisyonlar olarak Adalet ve
Avrupa Birliği Uyum, esas komisyon olarak da Komisyonumuza havale edilen 1/1054
esas numaralı Vakıflar Kanunu Tasarısının, amaç ve içerik açısından esas Komisyon
olarak Adalet Komisyonunda görüşülmesi uygun görülmüştür.
Bu nedenle 1/1054 esas
numaralı Kanun Tasarısının, İçtüzüğün 34 üncü maddesi gereğince, esas Komisyon
olarak Adalet Komisyonuna havale edilmesini arz ederim.
|
|
|
Sait
Açba |
|
|
|
Plan ve
Bütçe Komisyonu Başkanı |
Uygundur
2.5.2006
|
|
|
Köksal
Toptan |
|
|
|
Adalet
Komisyonu Başkanı |
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, okunmuş bulunan tezkeredeki Plan ve Bütçe Komisyonunun talebi
Adalet Komisyonunca da uygun bulunduğundan bu istem, İçtüzüğün 34 üncü maddesinin
dördüncü fıkrası uyarınca Başkanlığımızca yerine getirilmiştir; bilgilerinize
sunulmuştur.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun, İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup
oylarınıza sunacağım:
V.-
ÖNERİLER
A) SİYASÎ
PARTİ GRUP ÖNERİLERİ
1.-
(10/353) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin öngörüşmesinin Genel
Kurulun, 3.5.2006 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grup
önerisi
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu; 3.5.2006
Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin,
İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz
ederim.
Saygılarımla.
|
|
|
Haluk
Koç |
|
|
|
Samsun |
|
|
|
CHP Grup
Başkanvekili |
Öneri:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi gündeminin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler" kısmının 291 inci sırasında yer alan (10/353) esas numaralı
meclis araştırma önergesinin Genel Kurulun 3.5.2006 Çarşamba günlü birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi lehinde, İstanbul Milletvekili Birgen
Keleş ve Adana Milletvekili Tacidar Seyhan'ın söz talepleri vardır.
Sayın Keleş, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
BİRGEN KELEŞ (İstanbul) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri,
enerji sektörü ve yap-işlet-devret, yap-işlet yöntemleriyle kurulan ve
işletilen santrallar konusunda bir Meclis araştırma önergesi verdik. Bu
önergenin gerekçesini size açıklamak istiyorum ve Yüce Meclise saygılar
sunuyorum.
Verdiğimiz önergenin iki
nedeni vardır; birincisi, enerji sektörü, ekonomik ve sosyal yaşamın her
alanını doğrudan ilgilendiren ve ülkenin başka ülkelerle olan rekabet gücünü
etkileyen en önemli sektörlerden birisidir. O nedenle de, enerji sektörünü planlamak,
sorunlarını ve üretimini doğru saptamak, büyük önem taşımaktadır.
Türkiye'nin bu konuda
başarılı bir sınav verdiğini söylemek, ne yazık ki mümkün değildir. Ciddî bir
planlama yapılmadığı için, Türkiye'de bazen enerji fazlasından, bazen de enerji
azlığından söz edilmektedir ve bu plansızlıkta da, bir yandan elektrik
enerjisiyle ilgili yanlış kararların alınmasına yol açmakta, öte yandan da
maliyetleri olumsuz etkilemektedir. Örneğin, 80'li yıllarda, plansız ve
programsız bir şekilde alınan kararlarla, doğalgaz kullanımının artırılması ve
kullanıma geçilmesi, yap-işlet-devret ve yap-işlet yöntemlerinin benimsenmesi
karar altına alınmıştı. Bu, hem maliyetleri artırmıştır enerji sektöründe hem
de dışa bağımlılığı çok artırmıştır. Oysa, Türkiye, su, kömür, rüzgâr, güneş
gibi ucuz yerli enerji kaynakları olan ve bu alanlarda da kullanılmamış
kapasitesi bulunan bir ülkedir. Üretim kapasitesini kullanırken, termik
santralların, örneğin, kapasitesi düşürülmüştür, sırf, alınan bu yanlış karar
nedeniyle kullanılmayan enerjiye bedel ödememek için.
Üretim kapasitesinin
kısmen kullanılması, pahalı bir girdinin kullanılması ise, enerji fiyatlarını
artırmış ve ekonomiyi olumsuz yönde etkilemiştir. 80'den sonra yap-işlet-devret
çerçevesinde yapılacak olan sözleşmelerin imtiyaz sözleşmesi olmasından
çıkarılması için de bir dizi yasal düzenleme yapılmıştır, Anayasa değişikliği
yapılmıştır; ama, gerek yapılan bu yasal düzenlemeler gerek Anayasa
değişikliği, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiği için, bu kez, yeni bir
grup yasal düzenlemelere ihtiyaç doğmuştur ve bunlarla da özel hukuk sözleşmesi
imzalanması olanağı getirilmiştir. Bunlar getirilirken, Danıştayın yetkileri ve
görevleri sınırlandırılmıştır ve ayrıca da fevkalade yanlış bir girişimde
bulunulmuş ve uluslararası tahkime başvurma olanağı sağlanmıştır. Biliyorsunuz,
bu, özel şirketlerin birbirleriyle olan ilişkilerinde zaten mümkün olan bir
olanaktı; fakat, kamu hizmetinde, yani taraflardan birinin kamu olması
durumunda, ilk kez bu vesileyle gündeme getirilmiştir ve bu dönemde yapılan en
önemli yanlışlardan bir tanesi de bu olmuştur. Ayrıca da, kamu kuruluşları ile
şirketler arasında girdi sağlama ve üretilen ürünleri satın alma konusunda bir
seri anlaşma imzalanmış ve Hazine güvencesi verilmiştir bu sözleşmelere.
Bunlar yapılırken,
konuyla ilgili ve bu konuda uzmanlaşmış olan akademisyenlerin, meslek
odalarının ve de sivil toplum örgütlerinin görüşleri de alınmamıştır. Şimdi de
aynı hatalar yapılmakta ve hiç kimseye danışılmadan -akademisyenlere, meslek odalarına
ve sivil toplum örgütlerine- hatta bazen ilgili kuruluşların bile görüşü
alınmadan nükleer santral kararı alınmaktadır ve bu santrallarla ilgili yer
tespiti yapılmakta, ihalelere çıkılmaktadır.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, bu konuların ciddî bir biçimde tartışılması ve Türkiye Büyük
Millet Meclisinin izlenecek politikalar konusunda doğru olarak
bilgilendirilmesi fevkalade önemlidir. Meclis araştırması önergesini vermemizin
birinci nedeni budur.
İkinci neden şudur: 10
Şubat 2006 tarihinde Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarı, enerji sektörüyle
ilgili olarak bir açıklama yapmıştır ve burada, kamu aleyhine olan gelişmelerde
bürokratların ve siyasetçilerin sorumluluğuna değinmiştir. Yapılan açıklamada,
elektrikte arz yetersizliği olabileceği, bundan doğrudan doğruya ilgili
kuruluşların ve Bakanlığın sorumlu olduğu, yetersiz kaldıkları, gerekli
önlemleri almadıkları, özel sektör yatırımlarının da yeterli düzeyde
gerçekleştirilmediği ileri sürülmektedir. Yapılan yazılı açıklamada, ayrıca,
Elektrik Piyasası Kanununun, amaçlarına ulaşmadığı, üretimin, dağıtımın ve
perakende satışların özelleştirilmesi sonucunda bölgesel elektrik tekelleri
oluşturulduğu belirtilmektedir. Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunun çok sayıda
lisans verdiği ve bunların da büyük bir kısmının yatırıma dönüştürülmediği
açıklanmaktadır.
Kaldı ki, değerli
arkadaşlarım, enerji sektörüyle ilgili eleştiriler bunlardan ibaret değildir.
2003 yılında Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu ve 2004 yılında da
Sayıştay tarafından yap-işlet-devret ve yap-işlet yöntemiyle kurulan
santrallarla ilgili olarak hazırlanan raporlarda, yasaların, yönetmeliklerin,
sözleşmelerin uygulanmadığı, kamu yararının gözetilmediği ve şirketlere haksız
kazanç sağlandığı ileri sürülmektedir; devletin büyük zararlara uğradığı
yönünde eleştiriler vardır. Birbirinden farklı kuruluşların hazırladığı farklı
zamanlardaki raporlar aynı sonuçlara yol açmaktadır.
Plan ve Bütçe
Komisyonunun Cumhuriyet Halk Partili üyeleri olarak, bu raporların Plan ve
Bütçede görüşülmesini istedik ve aradan geçen iktidar döneminde -yani, üçbuçuk
dört yıla yakın bir sürede- neler yapıldığını anlamak istedik. Enerji Bakanı,
koşulları düzeltmek için şirketlerle müzakere yaptıklarını söyledi, şirketlerin
gücü karşısında iş yapmanın güçlüğünden yakındı; bir diğer deyişle, acz ifade
etti.
Sayın milletvekilleri,
şirketlerle müzakere üçbuçuk yıl sürer mi?! Türkiye Cumhuriyeti gibi bir
devletin Enerji Bakanı, birkaç şirket karşısında kendisini bu kadar çaresiz
hissedebilir mi?! Sözleşmelerin başka yönetimler döneminde imzalanması hiçbir
mazeret olamaz ve bu iktidarın sorumluluğunu azaltmaz; çünkü, bu sözleşmeler,
yasalara, yönetmeliklere, hatta, bazen sözleşmelerde yer alan hükümlere rağmen,
bu iktidar döneminde de kamu yararı aleyhine uygulanmaktadır. Sözleşmeler,
tekrar tekrar, kamu yararı aleyhine ve şirketler yararına değiştirilmektedir.
Bu iktidar döneminde de yolsuzluklar ve usulsüzlükler devam etmektedir. Sizin
döneminizde, bir Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu Başkanı, televizyon
kanallarına çıkıp "santralların kuruluş yerini ve türünü tabiî ki
şirketler belirleyecek" diyebilmektedir.
Bu raporlarda ortaya
konulan bir başka gerçek de, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu ile Bakanlığın
görevlerini gereği gibi yapmadıklarıdır. Söz konusu raporlardan, gerek
bürokratların gerek konuyla ilgili siyasetçilerin kamu yararını korumak için
bir endişe içinde olmadıkları ve çaba göstermedikleri -bu konuda-
anlaşılmaktadır. Böyle bir izlenim yanlış ise bunun düzeltilmesi, doğru ise de
gereğinin yapılması gerekir.
Söz konusu raporlarda
ileri sürülen görüşler gözardı edilecek, küçümsenecek nitelikte ve boyutta
değildir. Üstelik, enerji sektörünün niteliği nedeniyle buradaki yolsuzlukların
ve usulsüzlüklerin, haksız kazançların sadece bir sektörü etkilediği söylenemez.
Eğer, yapılan usulsüzlükler ve alınan yanlış kararlar tüm sektörlerin girdi
olarak kullandığı elektrik fiyatlarını yükseltiyorsa, bütün ekonomiyi
etkiliyorsa, o zaman, bu olumsuzluklara hiç kimse kayıtsız kalamaz,
kalmamalıdır. Özellikle Türkiye'nin içinde bulunduğu koşullarda ithalat
inanılmaz bir hızla artarken, dışticaret açığı büyük boyutlara ulaşırken,
yabancı ülkeler ve uluslararası kuruluşlar bu konularda Türkiye'yi uyarırken,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu yapılan uygulamaları görmezden gelme lüksü
yoktur. Elektrik fiyatlarının Türkiye ekonomisinin rekabet gücünü doğrudan
olumsuz yönde etkilediği açıktır.
Kaldı ki, değerli
arkadaşlarım, işin bir de dışa bağımlılık yönü vardır. İç ve dış borçların çok
yüksek boyutlara ulaştığı, dış çevrelerin her alandaki baskılarının
yoğunlaştığı, Türkiye üzerinde oynanan oyunların teker teker açığa çıktığı bir
ortamda dışa bağımlılığa karşı duyarlı olmak, ülke ve toplum yararını gözetmek,
her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının önde gelen görevi olmalıdır. Gerek
uygulamadan kaynaklanan yolsuzluklar, usulsüzlükler gerek Türkiye'nin ciddî bir
enerji politikasından ve planlamasından yoksun olması, Meclis araştırması
kurulmasını daha da önemli kılmaktadır.
O nedenle, araştırma
önergemizin kabul edilmesini arz ediyor, Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Keleş.
İkinci konuşma, lehte,
Adana Milletvekili Sayın Tacidar Seyhan; buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
TACİDAR
SEYHAN (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisinin grup önerisi üzerinde söz aldım. Daha önce grup danışma kurulunda
Sayın Çelik ve Sayın Meclis Başkanına ilettiğim Türkiye'nin gelişimi
konusundaki tüm hassasiyetlerimi burada da sizinle paylaşmak istiyorum.
Biliyorsunuz, bugün
Meclisimizin gündeminde enerji dağıtım kanunu var. Sayın Bakanımın da burada
olması çok büyük bir şans; çünkü, birçok konuda müşterek düşündüğümüzü
zannediyorum.
Değerli arkadaşlar,
dünyada stratejik açıdan, sosyal açıdan en büyük hacmi tutan sorun, enerji
sorunudur. Türkiye, maalesef, 2002'den bu yana enerji kanunları üzerinde
defalarca tedbir almasına rağmen, bu konunun çözümüne yönelik ciddî bir aşama
kaydedememiştir. Bizim verdiğimiz araştırma önergesi, sadece zarara uğratılan
yap-işlet-devret modellerindeki yolsuzlukların ortaya çıkarılmasını içermiyor,
Türkiye'de bu enerji sorunlarının ortaya ve açığa çıkarılmasını sağlamak,
Türkiye'nin önüne yeni, sağlam yapıya sahip bir enerji politikasını oturtabilmektir.
Baştan beri Türkiye'nin buna ihtiyacı vardı. Sadece Enerji Bakanlığı bünyesinde
veya Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunun ya da enstitülerin çalışmasıyla
Türkiye'deki enerji sorununu yapısal olarak çözmek mümkün olmadı.
Şimdi, bakın, bir haklılığım
var bunu istemekte. Değerli arkadaşlar, yaklaşık bir yıl önce yenilenebilir
enerji kanununu çıkardık Meclisten; Sayın Bakanın da onayını aldık, sizlerin de
onayını aldık; ancak, orada bir uyarı yapmıştık. Eğer gerekli tedbirleri
almazsanız, 5,5 veya 6 euro sentlik bir temel kabulü koymazsanız kamu adına ya
da alım süresini, alım garanti süresini on yıla çıkartmazsanız, yatırımcılar
kredilerini alamaz demiştik. Biz, geçen hafta bir toplantı yaptık. Dün de,
Sayın Bakan, yenilenebilir enerji konusunda yatırım yapan firmalarla,
zannediyorum, bir toplantı yaptı.
Değerli arkadaşlar,
yenilenebilir enerji konusunda ülkede lisans almış birçok firma var; ama, kaç
firma yatırıma başladı biliyor musunuz; sadece 1, sadece 1 firma yatırıma
başladı. Yani, Türkiye'de üretim yatırımları yapılmıyor. Sayın Bakan dünkü
toplantıda çözüm arıyor, bu yatırımların gerçekleşmesi için. Kendisini
destekliyorum; yapsın bu çalışmalarını bizim önümüze getirsin. Bu ikinci
basamak olacak; ama, olsun. Biz, doğru ne zaman yapılırsa yapılsın onun
arkasında dururuz; ama, şimdi bir yanlış yapılıyor. Elektrik dağıtımının
özelleştirilmesi, yeterli çalışma yapılmadan Türkiye Büyük Millet Meclisinin
gündemine getiriliyor. Eğer bu özelleştirme kanununu bugün çıkarırsanız, sadece
kanunu çıkarmış olursunuz, Türkiye'nin sorununu çözemezsiniz.
Nedeni şu: Değerli
arkadaşlar, yatırımda ve özelleştirmede -ki, Türkiye elektrik dağıtımı da bir
yatırımdır- farklı riskler var. Bu kanun hazırlanırken bu risklerin hiçbiri
dikkate alınmamış. Birincisi, ekonomik riskler; piyasa riskleri dikkate
alınmamıştır. Bunlardan üretim, toplam üretim maliyeti, dağıtımdaki yatırım
maliyeti dikkate alınmamıştır. İkincisi, çalışma riskleri. Bunların içerisinde
öngörülen sürenin uzaması, maliyetlerin saptanması konusundaki eksiklik var.
İşletme riskleri vardır; yetersiz rezervler ve bunların donanımı, dağıtımı
konusundaki riskler. Politik riskler vardır; düzenleme riskleri ve bunun hukukî
gerekleri.
Bakın, bu dağıtımda eğer
bu kanun öngördüğünüz gibi çıkarsa, hemen 9 tane firma mahkemeye başvurur ve
sizden hak ister. Sayın Bakan da biliyor ki, bu kanunla birlikte, imtiyaz
sözleşmesi hakkından dolayı dağıtımda el konulmuş şirketlerin tamamı dava açma
hakkına sahip oluyor. Bu şirketler dava açtı mı, kanun işlerliğini kaybeder.
Göz göre göre bunu yapamazsınız. Türkiye'de 21 bölge var; Kayseri'yi
çıkarırsak, 20 bölge. Siz, özelleştirmeyi yaparken, 20 bölgeye göre
tasarlayarak bir kanun çıkardınız; ama, yapılan bir çalışma var, Türkiye'yi 6
bölgeye düşürüyor.
Bunun anlamı şu, arkadaşlar:
Önce özelleştirme İstanbul'dan başlayacak; yani, pazarın yüzde 65'inin olduğu
yer İstanbul, Türkiye'de enerji tüketimi yoğunluğunun olduğu yer İstanbul,
dağıtım yoğunluğunun olduğu yer İstanbul, yine, kaymağı olan bölgeler
özelleştirilecek, yabancı şirketlere kaptırılacak, TEDAŞ'ın elinde sadece ve
sadece yatırım sorunu olan güney ve güneydoğu illeri kalacaktır. Bunun altından
kalkamazsınız.
İkincisi, mahkemelere
verildiği anda bu kanunun işlerliği durur. İşlerliği durduğu anda, siz,
Türkiye'de, uygulamada bu işleri yapamazsınız, yeniden kanun getirmek zorunda
kalacaksınız. Bunun önünü alabilmek için yapmanız gereken, bizim önerimize
kulak vermektir.
Sayın Keleş, burada,
araştırma önergesinin görüşülmesini istiyor. Bize fırsat verin. Meclisin çok
fazla vaktini almaz. Temel koşulları biz Meclisin önüne getirelim, bunu enine
boyuna tartışalım, bir araştırma komisyonu kuralım, hem dünyada enerjinin
geldiği boyutu hem de Türkiye'deki enerji riskleri ile enerji üretiminde,
dağıtımındaki sorunları birlikte inceleyelim. Bunu yaptıktan sonra, bu
kanunları, eğer gerekiyorsa, Türkiye'nin önüne beraber getirelim. Sayın Bakan,
eminim, benim gibi düşünüyor.
Bu kanun, getireceğiniz
kanun, bir geçiş süresi öngörmüyor değerli arkadaşlar. Geçiş süresi öngörmediği
için, tali, kadük kalmaya, yani, pratikte işlerlik kazanmak yerine
işletilmemeye mahkûmdur bu kanun. Türkiye'deki mahkemelerin sizin davalarınızla
dolup meşgul edilmemesini sağlamak için, kanunda yeni yapısal düzenleme
yapmanız şarttır.
Değerli arkadaşlar,
şimdi, lehte konuşacak arkadaşlar, şüphesiz, çıkıp diyecektir ki, kanun
geliyor, kanuna birlikte katkı koyun, kanunu düzenleyelim. Ancak, değerli
arkadaşlar, kanun maddesel açıdan değil, yapısal açıdan müthiş bir uyumsuzluk
içerisindedir. Eğer bu kanun çıkarsa, özelleştirmiş olmazsınız, Türkiye'deki
enerji dağıtım alanlarını yabancılaştırmış olursunuz. Hele kanunda yabancıların
önünü açan "abone sayısı kadar, Türkiye'de dağıtım bölgelerinde referansa
tabi işlem yapılır" ibaresi var ki, bu, bizi iyice çıkmaza sokar; çünkü, İstanbul'un abone sayısı kadar bugüne
kadar üç yıl deneyim kazanmış bir şirket yok. İstanbul'daki abone sayısı kadar
deneyimi olan dünyada birkaç tane şirket var. Bu hazırlık, Türkiye'nin dağıtım
ihalelerini büyük uluslararası şirketlere teslim etme hazırlığıdır. Bu nedenle,
hem ulusal sanayiciyi korumak hem hukuksal çelişkileri ortadan kaldırmak hem de
yapılanmada dikey bütünleşik yapıyı, yani, üretimin özelleştirilmesi ile
dağıtımın özelleştirilmesini makul geçiş sürelerine sığdıran, kamunun da enerji
üretiminde, enerji dağıtımında yerini saydam ve şeffaf olarak belirleyen bir
kanun ihtiyacı var. Bu kanunun hazırlanması, hem süre hem de teknik bilgi
açısından, bir güne, bir haftaya sığdırılamaz değerli arkadaşlarım.
Türkiye'de çıkarılan
kanunların sorumluluğu Türkiye Büyük Millet Meclisinin üzerindedir. Siz, eğer
bunu teknik kurullara, komisyonlara, Meclis dışı komisyonlara, kurullara havale
ederek yapılan düzenlemeyi görüş alınmış olarak kabul ederseniz, Türkiye'de
yanlışlar zincirine devam edersiniz. Şu duyarlılığı gösterin: Bizim araştırma
önergemizin görüşülmesini kabul edin lütfen. Eğer bunu kabul ederseniz, bu süre
içersinde hem toplumsal sorumluluğumuz gereği, ülke ihtiyacını sizinle paylaşır
hem de elektrik dağıtımı konusunda kanun hazırlanmasında Cumhuriyet Halk
Partisi olarak gerekli katkıyı nasıl vereceğimizi birlikte görürüz. Eğer bunu
yapmazsanız, yap-işlet-devrette Sayın Bakanın da kabul ettiği yolsuzlukların
ortaya çıkarılmasında Türkiye Büyük Millet Meclisini pasif duruma sokmuş
olursunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun,
konuşmanızı tamamlayın Sayın Seyhan.
TACİDAR SEYHAN (Devamla)
- Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Eğer bunu yapmazsanız,
Türkiye Büyük Millet Meclisini, Türkiye'de şu ana kadar meydana gelmiş
duyarsızlıkların ve ihmallerin ve ortaya çıkmış yolsuzlukların ortaya
çıkarılmasında pasif duruma getirmiş olursunuz. Sizin de kabul ettiğiniz bu
yolsuzlukların, yeni bir çerçevede, kamuya sosyal, siyasal ve ekonomik hak
haline dönüştürülebilmesi için mutlak sorgulanması ve hesap sorulması gerekir.
Eğer, bunun hesabını soracak bugünkü araştırma önergesinin önünü tıkarsanız,
bunun hesabını halk, Türkiye Büyük Millet Meclisinden ve özellikle İktidar
Partisinden soracaktır.
Duyarlılığınızı bekliyor,
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk Partisi
grup önerisi üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.
BAŞKAN - Tamam Sayın Koç.
Öneriyi oylarınıza
sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.
Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Karar yetersayısı yoktur;
birleşime 10 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.29
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.44
BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 97 nci Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
V.-
ÖNERİLER (Devam)
A) SİYASÎ
PARTİ GRUP ÖNERİLERİ (Devam)
1.-
(10/353) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin öngörüşmesinin Genel
Kurulun, 3.5.2006 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grup
önerisi (Devam)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisinin oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi,
öneriyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.
Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir; karar yetersayısı vardır.
Alınan karar gereğince,
sözlü soruları görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
Önce, sırasıyla, yarım
kalan işlerden başlayacağız.
VI.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
1.-
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu
Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - 3 üncü sırada
yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu
gelmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.
4 üncü sırada yer alan,
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin
Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Tasarının görüşülmesi
ertelenmiştir.
5 inci sırada yer alan,
Çankırı Milletvekili Tevfik Akbak'ın, Karayolları Trafik Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ve İçişleri Komisyonu raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Çankırı Milletvekili Tevfik Akbak'ın; Karayolları Trafik
Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ve İçişleri Komisyonu
Raporu (2/731) (S. Sayısı:1137) (x)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet?.. Burada.
Geçen birleşimde 2 nci
madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı.
Şimdi, 2 nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
(x) 1137 S. Sayılı Basmayazı 2.5.2006 tarihli 96 ncı
Birleşim Tutanağına eklidir.
MADDE 3.- 2918 sayılı Kanunun
114 üncü maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Bu Kanunda yazılı
trafik suçlarını işleyenler hakkında yetki sınırları içinde Emniyet Genel
Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı personeli ile Ulaştırma Bakanlığının ve
Karayolları Genel Müdürlüğünün ilgili birimlerinin il ve ilçe kuruluşlarında
görevli ve yetkili kılınmış personelince tutanak düzenlenir."
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Burdur Milletvekili Sayın Ramazan Kerim
Özkan; buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Karayolları
Trafik Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin 3 üncü
maddesinde Grubum adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Maddeyle, 2918 sayılı
Kanunun 114 üncü maddesinde değişiklik yapılıyor. Şöyle ki: Trafik suçlarını
işleyenler, bundan böyle, yetki sınırları içerisinde karşılarında Emniyet Genel
Müdürlüğünü, Jandarma Genel Komutanlığı personelini, Ulaştırma Bakanlığının
ilgili birimlerini, Karayolları Genel Müdürlüğünün ilgili il ve ilçe
kuruluşlarını bulacaklardır. Bunlar, tutanaklar düzenleyecektir. Bu tutanaklar,
sürücülerimizin lehine değildir. Bu tutanaklarda en küçük ceza 50 YTL, yani 50
000 000 lirayla başlıyor, 100 YTL, 200 YTL, 1 000 YTL ve 2 000 YTL, yani, 2
milyar lira ceza kesebilecek yetki veriyor bu tutanaklar. Tutanaklar,
verimliliği artırıcı, istihdam yaratıcı, sorunu çözücü boyutlarda değil. Yetki
vermekle sorun bitmiyor. Dağ taş, şu anda ülke genelinde -bölgelerinize
gittiğiniz zaman görüyorsunuz- gelin duvağı gibi; mermer ocakları, kalker
ocakları, taş ocakları çalışma yapıyor.
Ülkemiz teknolojiyle çok
erken tanıştı. Kırkayak kamyonlar çıktı, 40 ton, 50 ton, 100 ton taşıyan
kamyonlar çıktı; ama, bunlara yönelik, o dağda taşta, yollarını, köprülerini,
menfezlerini hazırlamadık. O insanlar ki, Türkiye genelinde istihdam yaratıyor.
İşsizliğin yaşandığı bu dönemlerde, işçi bulmakta güçlük çeken sektör şu anda
sadece mermercilik sektörü; çünkü, ağır bir işçiliği var; bu, Afyon'da da
böyle, Burdur'da da böyle, Muğla'da da böyle, Adıyaman'da da böyle. Fakat,
gelin görün ki, bu kamyoncularımız kaderlerine terk edilmiş. K1 belgesi
diyoruz, vatandaşlarımız buna kazık1, kazık2 diyor; çünkü, hiçbir sektörün, hiçbir
çalışanından, bu konuda, işini, işlemini yaptığı için bir para isteme durumu
olmamasına rağmen, kamyoncularımızdan, K1 adı altında, K2 adı altında, L1 adı
altında, M belgesi adı altında paralar alındı. Bu paralar da, yasanın ilk
geçtiği günlerde yüksek miktarlarda alındı, daha sonra bu paralar 300 000
000'lara kadar çekildi. Vatandaşlarımız şunu soruyor: "Yüksek verenler,
yüksek fiyatlarla bu belgelerini alanlar bu paranın nereden geri alışını
sağlayacak?" Bunu soruyorlar.
Köylerimizi dolaştım.
Yaklaşık 350 trilyon bir para toplandı. Bu paranın nerede kullanılacağını, ne
yapılacağını vatandaşlarımız ve bizler öğrenmek istiyoruz. Köylerimizi
dolaştığımda vatandaşlarımız "Artık bizler çatık kaşlı insanlar olduk. Bu
iktidar bizi çatık kaşlı yaptı. Yüzünüze güler yüzle bakamıyoruz"
diyorlar. Bazen tanımayanlar hangi partiden geldiğimizi soruyorlar.
"İktidar Partisinden olsaydınız -çünkü, biz değişik yerlere de gidiyoruz-
bu kahveyi, bu toplantıyı terk edeceğim" diyor.
Geçen günlerde
Isparta'nın, Burdur'un, Muğla'nın, Antalya'nın köylerini dolaştık, 4
milletvekili arkadaşımızla bir komisyon olarak. Vatandaş şunu söylüyor:
"Biz yemedik içmedik, K1 belgelerini aldık. Almayanlar var." Her ne
kadar Sayın Bakanımız "yüzde 98 müracaat var, bunlar belgelerini
aldı" diyorlar; ama, benim Burdurumun Kayış Köyünde yaklaşık 100 kamyonla
istihdam sağlayan kamyoncularımız şu anda 40'a, 50'ye düşmüş ve hiçbiri de
belge alamamış. "Pazara çıkamıyoruz" diyorlar. Bunlar o bölgede eski
kamyonlarla Antalya bölgesine gübre taşıyorlardı. Şu anda gecenin 3'ünde
çıkıyorlar, sabahın 5,5'unda Antalya'ya varıyorlar, yüklerini indirip yine gece
dönüyorlar. "Bu kaçışımız nereye kadar devam edecek" diyorlar.
Kaçışınız devam edecek arkadaşlarım. Şu anda kaçmak yok. Yollarda sizleri
-demin de saydığım- Emniyet Genel Müdürlüğü yetkilileri bekleyecek, jandarmamız
bekleyecek, Karayolları yetkilileri bekleyecek. Artık, geçmişte olduğu gibi,
komşu köyünüzde bir cenaze varsa, bir düğün varsa, bir mevlit varsa, o 50
NC'nizi kullanıp yola çıkmayın. Geçmişte olduğu gibi, at arabalarınıza dönün;
eşeğinizin kıymetini bilin, atınızın kıymetini bilin diyorum; çünkü, en düşük
ceza 50 000 000'la başlıyor ki, işçimiz, çiftçimiz bugün 10 000 000 liraya,
yani 10 Yeni Türk Lirası yevmiyeye çapaya gidiyor. Bir cenazeye gidecek olsa,
yolda trafikle karşılaşmış olduğunda, en az 50 000 000 lira ceza ödeyecek.
Yani, tutanak tutulması vatandaşımızın lehine değil.
Vatandaş, bu
taşımacılıkta, karayolu taşımacılığında hayvan taşımalarından da mustarip. Bir
hayvanını pazara götürmek için köyden aldığı, köy muhtarından aldığı veya belde
muhtarından aldığı menşe şahadetnamesi yeterli değil, veteriner hekim raporu
isteniyor. Ancak, o köyden çıktığı zaman veteriner hekime ulaşması için ilçeye
gitmesi gerekiyor. Burada, kamyonda menşe raporsuz hayvan yakalandığı zaman en
az 2 000 000 lira ceza yazılıyor. Bir keçiye yazıldı bu cezalar. Bunları
yaşayarak gördük. Bunların en kısa zamanda uygun yönetmeliklerle düzenlenmesi
gerekiyor.
Vatandaş perişan.
"Bu belgeleri alamadığımız gibi, ÖTV'siz mazottan yararlanmak
istiyoruz" diyor. Balıkçılıkla ilgili komisyonumuzun dolaşmasında, büyük
yat sahiplerine, büyük gemi sahiplerine ÖTV'siz mazot veriliyor; ama, küçük
balıkçı teknelerine ÖTV'siz mazot verilmiyor. Aynı şekilde, isimsiz kahraman
olan, trafik canavarı olmayan, gecesini gündüzüne katan kamyoncularımıza, TIR
sürücülerimize, otobüslerimize de ÖTV'siz mazot verilmesi isteniyor; çünkü,
bunlara ÖTV'siz mazot verdiğimiz zaman kayıtdışına gidiyor. Caddelerde, yol
boylarında görüyorsunuz, değişik benzin istasyonlarında büyük şirketlerin
otobüslerini, TIR'larını görüyorsunuz; oralarda kaçak mazot satılıyor, ucuz
mazot satılıyor. Bunlar da kayıtdışılığı çoğaltıyor. Bu konuda hükümet
yetkililerini uyarıyorum.
Geçenlerde, Burdur'da, bu
hayvancılığı bitirme anlamında… Köylerimiz var, Bucak'ın köyleri var,
ormanlarımızı koruma adı altında buralardaki keçi sürüsü sahiplerini dağdan
uzaklaştırmaya çalışıyoruz. Doğrudur, uzaklaştırılmaları gerekir; fakat, bu
insanlarımız o 300 000 000 lirayı ödeyip bir 50 NC'sine K1 belgesi alamadı.
Bunlara alternatif ürün anlamında bir şey sunmuyoruz. Bu üreticiler Türkiye
genelinde 10 000 000'lara ulaşıyor; Akdeniz Bölgesinde, Ege Bölgesinde,
Marmara'da. Bunları da uygun koşullarda… Bunu niçin söylüyorum: "Ben, bir
K1 belgemi alamadım. Sürüm var, alıcı yok. Biz almak istiyorduk bu belgeleri;
fakat, şu anda almak istesek 10 milyar ödemek zorundayız. 300 000 000'u
ödeyemedik ki, 10 milyarlık belgeyi nasıl alalım" diye soruyorlar.
Sorun çok. 800 000 kişi
bu taşımacılıkla iştigal ediyor diyoruz, aileleriyle beraber 4 000 000 kişi
ediyor; fakat, bu 4 000 000 kişinin ıstırabına yönelik, çektiklerine yönelik,
bu yasayla bir iyileştirme yapmıyoruz. Bu yasayla onların önüne set çekiyoruz.
Bu konuda, bu yasa uygulamaya girdiği zaman, elbette ki, bu görevle yetkili
birimlerde çalışan personelimiz görevlerini yapacaklar.
Bir muhtarımızla
karşılaştım; muhtarımız şöyle diyor bizim Burdur şivesiyle: "Beni bak! Bu
AKP Hükümeti bizim ayaklarımıza örk takıp çöydürmek istiyor; fakat, kuyruğu dik
tutup, töbe olsun çöymeyeceğiz; onlar bizi çöydüremeyecek."
Vatandaşımızı bu ikilem
içinde bırakmayalım, onları aydınlık yarınlara hep beraber taşıyalım
dilekleriyle, tümünüze saygılar, sevgiler sunuyorum. (CHP ve Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Anavatan Grubu adına,
Mersin Milletvekili Sayın Hüseyin Özcan; buyurun. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1137 sıra
sayılı Karayolları Trafik Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Yasa
Teklifinin 3 üncü maddesi üzerinde Anavatan Grubu adına söz almış bulunuyorum;
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, 30
Nisan Dünya Veteriner Hekimler Gününü, 1 Mayıs İşçi ve Emekçilerin, 3 Mayıs
Dünya Basın Özgürlüğü Gününü kutluyor; tüm dünyamıza, ülkemize emek veren
herkese, özgür olan herkese saygılarımızı sunuyoruz.
Değerli arkadaşlar, bu
geçen hafta içerisinde özellikle Malatya'da, Nevşehir'de, Amasya'da ve çeşitli
illerimizde dondan hasar gören tüm çiftçilerimize geçmiş olsun diyoruz ve
Hükümetimizden de, bu çiftçilerin zararlarını bir an önce gidermek için çaba
sarf etmelerini diliyoruz.
Değerli arkadaşlar, bazı
şikâyetler geldi; 2001 yılından beri, hâlâ, özellikle hasar gören
çiftçilerimizin zarar ziyanlarının karşılanmadığını geçen konuşmamda da -Mut'un
9 köyüyle ilgili düşüncelerimi de- aktarmıştım.
Değerli arkadaşlar, bu
yasaya geçmeden önce… Gündemdışı konuşma için, Anavatan Grubu olarak, müteaddit
defalar söz istedik. Neden, Anavatan Grubuna, gündemdışı söz istediğimizde
verilmiyor? Acaba, İktidar Partisinin ve Anamuhalefet Partisinin Meclis
Başkanvekilleri, Anavatan Grubunu yoksa Mecliste görmüyorlar mı?! Biz,
gündemdışını niçin alıyoruz: Halkımızın sorunlarını paylaşmak için alıyoruz,
dertlerini paylaşmak için alıyoruz, onların şikâyetlerini Mecliste paylaşarak,
dile getirmek istiyoruz; biz farklı bir şey istemiyoruz ki. Neden sözlerimiz
kısılıyor; ama, kısılmayacak; inanıyoruz ki… Vatandaşlara bu düşüncelerimizi
anlatmak için, bugün, Meclisteki bu olayı vatandaşlarımıza duyurmak için de söz
aldım.
Değerli arkadaşlar,
Mersin'le ilgili bu gündemdışı konuşmamız, özellikle… Ticaret ve Sanayi
Odasının bize göndermiş olduğu raporda, Mersin'in durumu, Mersin'in sıkıntı
içerisinde olduğu rapor ediliyor. Oysa, ben, 25.6.2003 tarihinde Mersin'in
sorunları olduğunu bir araştırma önergesi olarak Meclise vermiştim. Hâlâ bu
araştırma önergemiz 71 inci sırada.
Değerli milletvekilleri,
Mersin, hatırlarsanız göç alan bir ilimiz. 1980 yılında 843 000 nüfusu olan bu
şehrimiz, 2005 yılında neredeyse 2 000 000 sınırına dayanmış. 1950'de nüfus
sıralamasında 29 uncu sıradayken, bugün 6 ncı sıraya gelmiş. Mersinli bir göç
almış, sıkıntılar var. Varoşlarda insanlar işsiz, Mersin'in neredeyse yüzde 30,
yüzde 35'i iş arar durama gelmiş. Bugün, Ticaret ve Sanayi Odasının verdiği
raporun -diğer milletvekili arkadaşlarımıza da gönderilmiştir- irdelenmesinde
yarar var. Yarın Mersin'de doğacak bir sıkıntı bütün ülkemize zarar verir;
çünkü, açlık had safhaya ulaşmış.
Değerli arkadaşlar,
bunları söylerken, elbette, bütün Türkiye'deki çiftçilerin sorunları var; pamuk
üreticilerinin sorunu var, fındık üreticilerinin sorunu var, üzüm
üreticilerinin, tahıl üreticilerinin, herkesin, çiftçinin sorunu var. Bu
sorunları dile getireceğiz, konuşacağız ki, o insanların feryadına kulak
verelim.
Değerli arkadaşlar,
elbette ki, köylüde mahsul olmayınca, nakliyatçılar, artık, park yerlerinde
yatmak durumunda kalıyorlar. Sevkıyat durmuş, şoför artık taksitini ödeyemiyor,
kamyonlar neredeyse aylarca bekliyor. Hatta, yük alıp kazara başka bir şehre
giden bir kamyoncu, 10 gün, 15 gün, eşinden, ailesinden, çocuğundan uzak
kalarak, iş bulmakta zorluk çekiyor ve döndüğünde ise, maalesef, ya mazot parası
kalmış cebinde veyahut da evine harçlık verecek durumda değil.
Bu durum böyleyken,
karayollarında, elbette ki, bu yeni düzenlemeler sağlıklı düzenlemeler olmalı;
ama, sen şoförü korkutursan, şoför aç, şoför perişan, nakliyatçı perişan, mazot
almış başını gidiyor, parçalar olduğu kadar pahalı; ne yapsın bu nakliyatçı?!
İş de yok; köylü yatıyor, nakliyatçı yatıyor, sevkıyatçı yatıyor. Bu
sıkıntılarla, bir de bu da yetmiyormuş gibi trafik cezalarını artırarak, bu
insanları korkutur duruma gelmişiz.
Hani karayollarında yükün
ağırlığı konusunda, tonaj konusunda kamyonculara tonaj koyuyoruz, veriyoruz ya,
adam 1 ton daha fazla atmak istiyor 5 kuruş daha çocuğuma okul parası temin
edebilirim, ilaç parası temin edebilirim diye.
Diğer tarafta, şoför
500-600 milyon liraya çalışıyor, sigortası belki de yok, belki de yarım
sigortayla bu insanlar perişan. Evde aş yok, çocukları perişan, kamyoncu zaten
kamyonunu satar duruma gelmiş; ne yapacak bu kamyoncu?!
Trafik cezalarıyla da
-elbette ki, suç işleyen cezasını görsün, ama- sen, şoförü korkutur, onun önüne
her gittiği yerde bir trafik polisiyle, başka bir memurla, karayollarındaki
yetkiliyle karşılaştığında şoför korkarak yola gitmek durumunda.
İşte, şoförlerin en güzel
örneğini, kamyonların arkasındaki yazılarda yaşamlarının örneğini gösteriyor
"Kader Kurbanları" diyor. Bir trafik kazası olduğunda bu insanların
yeteri kadar güvencesi yok. Sigorta?.. Sigortası da yeteri kadar değil.
Haliyle, aile perişan bir durumda.
Değerli arkadaşlar,
nakliyatçılara sahip çıkmak zorundayız. K1, K2 belgeleriyle, milyonlarca parayı
bu insanlar zaten kazanmıyor ki, nereden alsın da bu belgeleri alsın?! Ee,
aldığında, iş yok… Bir kamyoncu, bir sefer, İstanbul'a veyahut da Ankara'ya,
başka yere gitmek için ayda bir sefer yapıyorsa bu adam evini nasıl
geçindirecek? Yolda kazara fazla yük attıysa ne yapacak bu vatandaş; ceza
yiyecek. Ee, kazancı da gitti… Hele gittiği şehirde kamyonun içerisinde
yatıyor, günlerce su yüzü görmüyor, yıkanmıyor bu şoför. Bu insanların… Eğer,
siz korku salarak, bu insanları cezalandırarak, bu insanları belge almaya
zorlayarak, paralı olarak belge almaya zorlarsanız yaşamları gerçekten altüst
oluyor. Bugün 800 000'in üzerinde nakliyatçı ve şoför vatandaşların ailesiyle
1-2 milyonun üzerinde insanlar var. Bu insanları mağdur etmeye iktidarın hakkı
yoktur. Gerekli şeyler, kolaylıklar sağlanarak, bu şoförlerimize,
nakliyatçılarımıza, kamyoncularımıza yardımcı olmak zorundayız. Yoksa, halk
zaten yeteri kadar mağdur; köylü mağdur, işçisi mağdur, emeklisi mağdur, esnafı
zaten kepenk kapatmış. Ne yapacak?.. Sigortasını ödeyemez, Bağ-Kurunu ödeyemez,
vergisini ödeyemez, bankaya olan borcunu ödeyemez, ev kirasını ödeyemez.
Biraz önce bir vatandaş
geldi "ben Mamak'ta oturuyorum, 440 000 000 lira alıyorum, Mamak'ta 400
000 000 lira kira veriyorum" diyor. Soruyorum: Bu insan neyle geçinecek?
Bunları yaşadıkça,
gördükçe, insan olarak gerçekten biz üzülüyoruz; ama, elimizden bir şey
gelmiyor. Bizim istediğimiz, iktidarın
böyle tozpembe göstereceği bir tablo değil. Açlık var Türkiye'de açlık;
insanlar aç, perişan. Buna tedbir almak zorundayız. Meclis olarak, bu bizim en
büyük sorumluluğumuzdur. Bunların tedbirini almazsak, yarın, sokakta bile
milletvekilleri olarak gezemeyiz. İşte görüyoruz, sokakta kapkaççılar almış yürümüş;
ama, soyguncular nerede? Soygunculardan hesap soranlar nerede? Hani, hesap
sormak için sizler iktidara geldiniz?! Bu ölen, intihar eden veyahut da kapkaç
kurbanı olan insanların suçları ne? Bunların kanının parasını kimler ödeyecek?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın Özcan,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
Elbette ki, hepimizin acısıdır her ölen, her burnu kanayan, her ayağına taş
değen bizim insanlarımızdır. O çocuklar, gençler bizim insanlarımızdır. Bunlara
yardımcı olmak zorundayız, buna tedbir almak zorundayız; yoksa, günü kurtararak
iktidar olunmaz diyorum.
Bütün Meclisi saygıyla,
halkımızı sevgiyle saygıyla selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Özcan.
Madde
üzerinde şahsı adına, Düzce Milletvekili Fahri Çakır; buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
FAHRİ ÇAKIR (Düzce) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 1137 sıra sayılı Karayolları
Trafik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun Teklifinin 3 üncü
maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, biraz
evvel bu kürsüden söz alıp konuşan değerli muhalefet milletvekili arkadaşımız
belgelere değindi, birkaç söz söyledi. Bu sözlere katılmadığımı ifade etmek
istiyorum. Niye? K1, K2 diye, taşıma sektöründe kamyonculara verilen belgelerin
"kazık" olarak bir tanımlamasını yaptı; sektör temsilcisi ya da
sektördekilerin bir şekilde söylemini burada dile getirdi.
Değerli arkadaşlar, K1,
K2 gibi belgeler, D1, D2 ya da lojistik L1 ya da R belgeleri, bu sektörü, bu
sektör çalışanlarını disipline etmek, disiplin altına almak, bu sektörü
gerçekten kurumsallaştırmak adına yapılan bir düzenleme. Tabiî ki, bu
belgelerin bir değeri var, 300 000 000 lira gibi bir değer. Belli bir süre
konuldu. Bu süre içerisinde bu belgeler alınsın denildi. Bu süre uzatıldı. Hâlâ
alınmadıysa, bu süre içerisinde alınmadıysa, daha sonra, şimdi gelen, elbette
ki, daha evvel verilmiş olandan farklı mütalaa edilecek. Dolayısıyla, bunun da
belli bir düzenlemesinin, belli bir kaidesinin, belli bir edebinin, adabının
olması lazım. Yapılan da budur. Yani, bu sektörü bir disiplin altına almak, bir
kayıt altına almak ve kurumsallaştırmak adına yapılan bu düzenlemeyi yok
saymak, âdeta, nakliyeciyi, kamyoncuyu soymak gibi tanımlamak, gerçekten doğru
değil.
Değerli arkadaşlar, niye
doğru değil? Bakınız, trafik terörü diye bir şey var. Dolayısıyla, trafik terörü,
bu ülkenin gerçekten canına okudu. 2005 yılı verilerine göre yaklaşık 5 000
insanımızı trafik teröründe, maalesef, kaybettik. Yaklaşık, 150 küsur bin
insanımız yaralandı. 1 katrilyonun üzerinde maddî hasarlara sebep oldu.
Dolayısıyla, trafik meselesinin, taşımacılık meselesinin, mutlaka, belli bir
düzene kavuşması lazımdı. İşte, yapılması gereken, yapılmak istenen de zaten
bundan ibaret.
Değerli arkadaşlar,
kanunun 3 üncü maddesi, cezaî müeyyidelere ilişkin bir madde. Ancak, sadece
ceza meselenin çözümü değil. Cezaya çarptırılmadan, cezaya müstahak olmadan,
kaza yapmadan, arabayı devirmeden çare bulmak lazım. İşte, bu kanun
düzenlemesiyle, bu tasarıyla yapılmak istenen de budur. İnşallah, bu
düzenlemelerle birlikte trafiği, taşımayı ve sektörü, inşallah, disiplin altına
alıp, gerçekten, bu sektör çalışanlarının yüzünü güldürmek adına mesafe
alacağımızı ümit ediyor, Yüce Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Çakır.
Şahsı adına Aydın Milletvekili
Ahmet Rıza Acar…
AHMET RIZA ACAR (Aydın) -
Sayın Başkan, değerli üyeler; hepinizi saygı ve hürmetle selamlıyorum.
Efendim, 1137 sıra sayılı
kanunun 3 üncü maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Bu 3 üncü maddedeki
hedef ise, Karayolları Genel Müdürlüğü ve ilgili birimlerin il, ilçe
kuruluşlarında görevli, yetkili kılınmış personelce tutanak düzenlenir denen
maddede, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı ve Ulaştırma
Bakanlığının birimlerinin görevlendirildiğini ifade etmektedir. Bunun, aynı
zamanda hizmetin sağlıklı işlemesi yönünden önemli olduğunu düşünüyorum.
Bu arada, şunu mutlaka
söylemek istiyorum: Dün burada konuşan bazı arkadaşlarımız, kamyoncuların
lastik alamadığını ve de yük bulamadığını ifade ettiler; ama, ben şunu söyleyebilirim
ki, üç yıldan beri Türkiye'de lastik fiyatlarının değişmediğini, takriben 440
YTL ile 560 YTL arasında değiştiğini, bir lastiğin de 100 000 kilometre yol
yaptığını, bu 100 000 kilometre yolun ise Ankara-İstanbul arasında 110 sefer
olduğunu bilgilerinize sunar, saygıyla selamlarım efendim. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) -
100 000 kilometreye nereden ulaştı Sayın Milletvekili? Şoförler biliyor...
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Acar.
Sayın milletvekilleri,
arkadaşlarımızın soru sorma talepleri vardır onları yerine getireceğim.
Buyurun Sayın Baloğlu.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Şimdi burada ulaştırmayla
ilgili bir konuyu tartışıyoruz; ama, ulaştırmanın gerçekleşmesi için karayollarının
sağlıklı olması gerekiyor. Sayın Bakana bir sorum olacak: Kendisi Bakanlar Kurulu üyesi olduğuna göre
bu konuda mutlaka bilgi sahibidir. Osmanlı döneminde bile, çok önceleri bile
açık olan Kiğı-Yedisu arasındaki karayolu şu anda kapalıdır ve on yıldan beri
Türkiye'nin iki ilçesi arasında ulaşım sağlanamamaktadır. 500 metrelik yıkılmış
bir alanı tamir etmek bir cumhuriyet hükümeti için bu kadar güç müdür? Bu
konuda bir açıklama bekliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Baloğlu.
Buyurun Sayın Özkan.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Burdur) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Ulaştırma sektörünü
disiplin altına almak için bu belgelere yönelik para alındığını söylüyorsunuz.
Diğer meslek gruplarında, diğer sektörlerde de, disiplin altına almak için
diğer meslek gruplarını, onlarda da böyle bir uygulamaya geçilecek mi, geçmeyi
düşünüyor musunuz?
Yine söylüyoruz, isimsiz
kahramanlarımız bu şoförler, kamyonun üzerinde hazır bir gelir kaynağı olduğu
için mi bu belgelerden para almayı düşündünüz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özkan.
Sayın Özcan.
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) -
Sayın Başkan, Sayın Bakanıma sorum var.
Sayın Bakanım, devlet
demiryollarında ne kadar kilometre yaptınız? Karayollarında 15 000 kilometre
duble yol projeniz varken, devlet demiryollarında ne kadar yaptınız, kaç
kilometre bitti? Devlet demiryollarına neden ağırlık vermiyoruz? Bunu öğrenmek
istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Işık...
AHMET IŞIK (Konya) -
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum; vasıtanızla Sayın Bakanıma şu soruyu yöneltmek
istiyorum:
Sayın Bakanım, kamyon
sürücülerine uygulanacak olan cezalardan önce, mağduriyeti önlemek için,
bilincin oluşmasına yönelik çalışmalarınız var mıdır; yani, kamyon şoförünün
fazla yük yüklememe noktasındaki iradesinin ortaya konması, bilinçlendirme
noktasında, Bakanlığınızın bir kampanyası, bir çalışması olacak mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Öğüt…
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) -
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Efendim, öncelikle, sorudan
önce, Ardahan, Kars bölgesinde korkunç derecede bir dolu ve yağmur yağıyor;
köyler ile şehir arasında, hatta Kars ile Ardahan arasında bile trafik zor
ulaşıyor. Bu bakımdan, Hükümetin acil olarak o bölgeye el atmasını ve yardım
göndermesini talep ediyorum.
İkincisi: Yine, Ardahan
merkez Taşdelen Köyünde devamlı kaza oluyor; kazada geçen gün 16 öğretmenimiz
yaralandı, 1 kişi de vefat etti; daha önceden de vefat eden arkadaşlarımız
oldu. O yolun uluslararası standarda göre düzeltilmesi mümkün mü Sayın Bakanım?
Onu talep ediyoruz efendim.
Sağ olun.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Bakanım, buyurun.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Fikret Baloğlu'nun
sorusuna cevap vermek istiyorum. Tabiî, Bayındırlık Bakanlığımız,
karayollarının yapımıyla doğrudan sorumlu Bakanlık olduğu için… Eğer, bu
Kiğı-Bingöl arası yolun standardı düşükse, yetersizse bunu takip edeceğim ve
kısa sürede yapımını da sağlayacağım; bunu, burada söylüyorum.
Sayın Ramazan Kerim Özkan'ın;
şimdi, bu ulaştırmada belge konusu her sektörde var; havacılıkta var,
denizcilikte var, demiryollarını sadece kamu yaptığı için gerekmiyor; ama,
karayolu taşımacılığında da bu kanunla beraber geldi. Dolayısıyla, sektörel bir
farklı uygulama yok. Bu belgelerde amaç, insanlardan belge parası toplamak
değil sektörde ihtisaslaşmaya gitme, arz-talebi sağlayacak yeni bir
yapılanmanın önünü açma. Bugüne kadar, gelişigüzel gelişmiş, hepimizin, her
gün, bütün ülkenin insanlarının şikâyet ettiği karayollarındaki kazalar, aşırı
yüklemeler vesaire, bu nedenle doğan olumsuz sonuçları ortadan kaldırmaya
yönelik bir uygulamadır ve buna da yüzde 98 oranında taşımacılarımız sahip
çıkmıştır. Bu, bir rekordur ve burada, gayet başarıyla devam etmektedir.
Şimdi, diğer bir soru,
Sayın Hüseyin Özcan'ın. Demiryollarına son elli yıldır doğru dürüst yatırım
yapılmadı; ancak, Hükümetimiz döneminde yapılan yatırımın tutarı 5 milyar Yeni
Türk Lirasıdır ve bu, son kırk yılın yatırım bedeline eşittir. Birkaç örnek
vermek gerekirse, şu anda, bu sene sonu bitecek Ankara-Eskişehir Hızlı Tren
Projesi. Yol yenileme. Onlarca yıldır yol yenileme yoktu; demiryollarında 350
kilometre yol yenilemesi yapıldı, 1 000 kilometre de yolun standart hale
getirilmesi sağlandı. Ayrıca, Marmaray Projesi de buna dahil değildir. 77
kilometre, proje devam ediyor.
Sayın Işık'ın sorusunun
cevabı…
AHMET IŞIK (Konya) -
Konya-Ankara arası…
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Konya-Ankara da ihale edildi ve başladı. Tamam, onu da
hatırlattığın için teşekkür ediyorum; altyapısı başladı.
Diğer bir konu: Tabiî, bu
Karayolu Taşıma Kanunu, beraberinde meslekî yeterlilik standardı getiriyor. Bu
meslekî yeterlilik standardı demek, mesleğe girenlerin değişik meslek içi
eğitimleri ve onların sonucunda belgelerini alması mevzubahis. Bu konuda, 6
adet sivil toplum kuruluşu ve üniversiteye yetki verdik ve bu eğitimler devam
ediyor. Toplam 700 000 sürücümüzün bu şekilde eğitimlerini iki yıl içerisinde
tamamlayacağız.
Sayın Ensar Öğüt Beyin
sorusu, tabiî, çok spesifik bir soru. Bunu, Bayındırlık Bakanıyla görüşüp,
yazılı olarak cevaplandıracağız.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Karar yetersayısı istiyorum.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Sayın milletvekilleri,
Kâtip Üyeler arasında ihtilaf var; elektronik cihazla oylama yapacağım ve karar
yetersayısını arayacağım.
3 dakikalık süre
veriyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, pusula veren arkadaşlarımız Genel Kuruldan ayrılmasınlar,
isimlerini okuyacağım.
Sayın Muharrem
Tozçöken?..
Sayın Mustafa Çakır?..
Sayın Fatma Şahin?..
Sayın Mücahit Daloğlu?..
Sayın Zafer Hıdıroğlu?..
Sayın Maliki Ejder
Arvas?.. Burada.
Sayın Halil Ürün?..
Sayın Halide İncekara?..
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Naci Bey, oylama bitti; akşama kadar sürmez ki!..
BAŞKAN - Sayın Mehmet
Hilmi Güler, Sayın Bakanım?.. Burada.
Sayın Babacan?..
Sayın Binali Yıldırım?..
Burada.
Sayın Selami Uzun?..
Sayın Mehmet Fehmi
Uyanık?..
Sayın Sinan Özkan?..
Mustafa Zeydan Bey?..
Buradaydı.
Sayın milletvekilleri,
saygıdeğer arkadaşlarım, oturunuz yerinize lütfen.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, karar yetersayısı vardır; madde kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır. Malumları olduğu
üzere, görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun, komisyon metninde
bulunmayan, ancak tasarı veya teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir
maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı
önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı İçtüzüğün 87 nci
maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür. Bu nedenle, önergeyi okutup, Komisyona
soracağım; Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılırsa, önerge üzerinde yeni
bir madde olarak görüşme açacağım; Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması halinde
ise, önergeyi işlemden kaldıracağım.
Şimdi önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1137 sıra sayılı
Karayolları Trafik Kanununda değişiklik yapılmasına ilişkin kanun teklifinin 3
üncü maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Hakkı
Ülkü |
Şevket
Arz |
Erdal
Karademir |
|
İzmir |
Trabzon |
İzmir |
|
Muharrem
Kılıç |
Nurettin
Sözen |
Ufuk
Özkan |
|
Malatya |
Sivas |
Manisa |
Madde 4 - 2918 sayılı
Karayolları Trafik Kanununun 3. maddesinde "Trafikten men" tanımından
sonra gelmek üzere, aşağıdaki tanımlar eklenmiştir.
LPG/ CNG Yakıt Sistemli
Motorlu Taşıt: Sıvılaştırılmış Petrol Gazı (LPG) ve Sıkıştırılmış Doğal Gaz
(CNG) alternatif olarak kullanılmak üzere yakıt sisteminde münferit veya seri
olarak dönüşümü gerçekleştirilmiş motorlu araçtır.
Otogaz bayii:
Sıvılaştırılmış Petrol Gazı (LPG) ve/veya Sıkıştırılmış Doğal Gaz (CNG) Otogaz
İstasyonları işleten gerçek veya tüzel kişi.
BAŞKAN - Sayın Komisyon,
salt çoğunlukla önergeye katılıyor musunuz?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ)- Çoğunluğumuz yoktur Sayın
Başkanım; katılamıyoruz.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmamış olduğundan
önergeyi işlemden kaldırıyorum.
Yeni madde ihdasına dair
bir diğer önerge vardır.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1137 sıra sayılı
Karayolları Trafik Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin 3
üncü maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Hakkı Ülkü |
Şevket Arz |
Erdal Karademir |
|
İzmir |
Trabzon |
İzmir |
|
Nurettin Sözen |
Muharrem Kılıç |
Ufuk Özkan |
|
Sivas |
Malatya |
Manisa |
Madde 4 :
2918 sayılı Karayolları
Trafik Yasasının 83. maddesinin 3. fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Yalnız maddî
hasarla sonuçlanan trafik kazalarının tespiti ve kusur değerlendirme işlemleri,
Türkiye Sigorta Reasürans Şirketler Birliği veya yetki vereceği gerçek veya
tüzel kişiler tarafından yerine getirilir. Bu işlemleri yapacak olan kişilerde
TMMOB Makina Mühendisleri Odası tarafından meslekî yeterliliği belgelendirilmiş
Makina Mühendisi olması şartı aranır. Kazaya karışan taraflar arasında
düzenlenecek tutanaklar veya formlar da, kaza tespit tutanağı yerine geçer ve
bunların değerlendirilmesi kazaya karışan araçların bağlı olduğu sigorta
kuruluşlarınca yapılır. Bu kişiler veya trafik zabıtası kaza yerinde iz ve
delil toplayabilirler ve sürücülerin alkol durumunu teknik cihazla tespit
edebilirler.
Ancak gecikmenin mahzurlu
olduğu veya kazaya karışan sürücülerin kendi aralarında anlaşamamaları ve
tutanak düzenlemekten kaçınmaları halinde, kazaya ilişkin tutanak trafik
zabıtasınca, trafik zabıtasının bulunmaması halinde genel zabıta tarafından
düzenlenir. Bu tip kazalarda fiilin başka bir suç oluşturmaması halinde adlî
kovuşturma yapılmaz. Kazalarda ilgili tespit edilen bilgiler derlenerek
istatistikî dökümler halinde sorumluluk bölgelerine göre Emniyet Genel
Müdürlüğü Trafik Hizmetleri Başkanlığına veya Jandarma Genel Komutanlığına
bildirilir. Bu madde hükmünün uygulanmasına ilişkin esas ve usuller
yönetmelikle düzenlenir."
BAŞKAN - Sayın Komisyon,
salt çoğunlukla önergeye katılıyor musunuz?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) - Çoğunluğumuz bulunmamaktadır
Sayın Başkanım; katılmıyoruz.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmamış olduğundan
önergeyi işlemden kaldırıyorum.
Aynı konuda üçüncü
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1137 sıra sayılı Karayolları
Trafik Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin 3. maddesinden
sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Hakkı Ülkü |
Şevket Arz |
Erdal Karademir |
|
İzmir |
Trabzon |
İzmir |
|
Ufuk Özkan |
Nurettin Sözen |
Muharrem Kılıç |
|
Manisa |
Sivas |
Malatya |
Madde 4 :
2918 sayılı Kanunun 10.
maddesinin b bendinde yer alan "Belediye Trafik birimleri görev ve
yetkileri" bölümündeki görev ve yetkiler arasına aşağıdaki cümle, 8. fıkra
olarak eklenmiştir.
"8. Otogaz
bayilerinin, yakıt sistemi dönüşümlerini Motorlu Araç Trafik Tescil Belgesine
kayıt ettirmiş olan, TMMOB (Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği) Makina
Mühendisleri Odasınca düzenlenen Montaj Tespit Raporu ve Gaz Sızdırmazlık
Raporu bulunan LPG/CNG Yakıt Sistemli Motorlu Taşıtlara gaz ikmalini
yapmalarına yönelik gerekli tedbirleri almak, aldırmak ve denetlemek. Bu madde
hükümlerine aykırı hareket eden Otogaz Bayileri 2 571 YTL para cezası ile
cezalandırılır."
BAŞKAN - Komisyon, salt
çoğunlukla önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) - Çoğunluğumuz yoktur Sayın
Başkanım; katılamıyoruz.
BAŞKAN - Komisyon salt
çoğunlukla önergeye katılmadığından, önergeyi işlemden kaldırıyorum.
Sayın milletvekilleri, 4
üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4.- 2918 sayılı
Kanunun 7 nci maddesinin birinci fıkrasının (i) bendi ile ek 1 inci maddesi
yürürlükten kaldırılmıştır.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Antalya Milletvekili Nail Kamacı.
Sayın Kamacı, buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA NAİL
KAMACI (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sıra sayısı 1137 olan
Karayolları Trafik Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi
hakkında, 4 üncü madde üzerine, Grubum adına görüşlerimi açıklamak üzere
huzurunuzdayım; hepinize saygılar sunuyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Karayolları Trafik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi üzerinde fikirlerimi belirtmek üzere, şahsım ve Grubum adına söz
almış bulunmaktayım.
Öncelikle belirtmek
gerekir ki, ulaştırma, sanayileşme, üretim, tüketim ve gelişmişlik düzeyi
göstergesidir. Türkiye'de ulaştırma konusunun ciddî biçimde ele alınması ise,
cumhuriyet yıllarının başına tekabül etmektedir. Dönemin koşulları içerisinde,
Batılı bir toplum, Batılı bir ekonomi yaratmak isteyen Türkiye Cumhuriyeti,
öncelikle demiryolu ağına önem vermiştir. Dönemin koşulları içerisinde,
demiryolları, modernlik anlamına gelmekteydi; çünkü, bu sayede, ülke, iktisadî,
sosyal ve siyasal anlamda kendine bir kimlik edinmektedir. Sanayileşme çabası
içerisinde bulunan yeni bir ülkede kentlerin bir şebekeyle birbirine
bağlanması, gerek maliyetleri düşürmesi gerekse zamandan kazanılması adına
önemlidir.
Öte yandan, merkeziyetçi
bir yapısı olan devlette, çevrenin merkezle bütünleşmesi de önplana
çıkmaktadır; çünkü, Türkiye Cumhuriyetinin başkenti, Osmanlı'nın Başkenti gibi
kendi vatandaşlarından kopuk bir yapı sergilemek istememektedir. Bunun için de,
vatandaşların düzenli biçimde Ankara'ya gelip gidebilmelerini sağlayan bir
şebeke olarak demiryolları son derece önemlidir. Yani, daha önce de ifade
ettiğim üzere, o yıllar çerçevesinde düşünüldüğünde, genel olarak ulaştırma
alanı, özel olarak da demiryolu ağı, Türkiye'de modernliğin, Batı tarzı demokratik
ve iktisadî yapılanmanın bir simgesi olarak düşünülmüştür.
Ancak, tarihsel anlamda
bakıldığında dile getirilmesi gereken bir nokta şudur ki, sözü edilen bu
demiryolları, planlı, katı ve merkeziyetçi bir yapının ürünü olarak
değerlendirilmiştir. Hatta, bu durum, çeşitli zamanlarda, sağ iktidarlar
tarafından devamlı eleştirilmiştir; çünkü, bu tür ulaşım, ucuz, güvenli ve
kolektif taşımacılık anlamına gelmektedir. Dolayısıyla, bu muhalefet, sosyal
yapılanmaya ve ülkenin modernlik projesine yapılmış bir muhalefettir.
Karayollarının ulaşımda
ağırlıklı olarak kullanılması ise, ilk kez, iktidarın, Cumhuriyet Halk
Partisinden Demokrat Partiye geçtiği yıllarda gündeme gelmiştir. 1950 yılında,
Karayolları Genel Müdürlüğü kurulmuştur. Bu sürecin, ABD'nin Marshall Planını
yaptığı döneme denk gelmesi ise, şüphesiz ki, tesadüfî değildir. ABD, o
yıllarda, Türkiye'ye desteği iki temel nedenle sağlamıştır: Bunlardan ilki,
İkinci Dünya Savaşı sonrasında ortaya çıkan fazla endüstri mallarına pazar
bularak gerekli araç gereci satmak ve Soğuk Savaş döneminde stratejik önemi
bulunan Türkiye'ye, doğrudan doğruya ulaşım ağını kurdurmaktır. Yani, tamamen,
ABD'nin dış politikası ekseninde ortaya çıkan Türkiye'nin karayolu serüveni,
bugüne kadar, sürekli sorunlarla gelmiştir.
Planlı yılların
başlangıcında, diğer ulaştırma alanlarına yer verilse de, demiryolları gibi,
denizyolları ve havayollarının üzerine de çok fazla gidilememiş ve Türkiye'nin
ulaştırma politikası karayolları üzerine bina edilmiştir. Bugün, ülkemizde bulunan
11 000 000 araç da, bunların göstergesi olarak değerlendirilebilir. Özellikle,
bunların 675 000 tanesinin ulaşım aracı yerine taşıma aracı olarak kullanılması
da, bunların bir örneği olarak değerlendirilebilir. Türkiye, 675 000 tane
kamyonla dünyada aşağı yukarı birinci olan ülkeler arasındadır; ancak, içine
girmeye çalıştığımız Avrupa Birliği ülkelerinde ise, toplam 250 000 civarında
kamyon aracı olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu da bir çelişki olarak
görülmektedir.
Değerli arkadaşlar,
yanlış anlaşılma olmasın; burada karayolları kötüdür gibi önerme sunma çabası
içerisinde değilim; ancak, bugün, üyesi bulunduğumuz Avrupa Birliği ülkelerinde
de, hızlı ve güvenli trenler ulaşıma hâkim olma durumuna gelmeye
başlamışlardır. Bizler ise, her bayram tatilinde, acaba bu tatilde kaç
yurttaşımız daha trafiğe kurban gidecek tartışmaları yapıp, sonunda
üzülmekteyiz.
Gelin, karayolları
trafiğine bir göz atalım. Biraz önce çıkan arkadaşlarımız bahsettiler ki,
Türkiye'de karayollarındaki trafiğin önlenmesi için, bu kanunun değiştirilmesi
gereken şıklarının değiştirilmesini söylediler. Olabilir; ancak, sadece bunlara
bağlı olarak Türkiye'de, karayollarındaki trafik terörünün bitmesini beklemek
biraz safdillik olur değerli arkadaşlar; çünkü, daha önce de bahsettim, 11 000
000 aracın seyrettiği ülkemizde, sadece ulaşım sektörünü, taşıma sektörünü
karayollarıyla götürmek ve bu konuda ısrar etmek kadar yanlış bir olay yoktur
değerli arkadaşlarım. Fakat, bu Hükümet de, aynı şekilde, geçmiş dönemlerdeki
hükümetler gibi, aynı ısrarı devamla sürdürmektedir.
Tabiî, bu karayollarının
yapılmasında, bu yolların geliştirilmesinde trafik açısından çok rahatlama
sağlanıyordur; ama, en önemli rahatlık, bence, daha çok zengin, daha çok
müteahhitleri zengin etme anlamından başka, öteye bir varsayım ortaya
çıkmamaktadır.
Aynı şekilde, 1980'lerde
de bu yola başvuruldu değerli arkadaşlar. Türkiye'de 300-350 kilometre otobana
ihtiyaç varken, o dönemler içerisinde, 2 000 kilometre otoban yapılarak,
Türkiye'de yeni yeni müteahhitler ortaya çıkarıldı ve o müteahhitlerin bugüne
yansımaları da Türkiye'nin gündemindedir değerli arkadaşlar. O dönemler
içerisinde tam 13 milyar dolar otobanlara para aktarılarak, Türkiye'de bir
israfa neden olunmuştur.
Bugün, Antalya'da
çalışan, Antalya'da çiftçilik yapan birisine sorsalar "öncelikle camekân
mı yaptırmak istiyorsun, ev mi yaptırmak istiyorsun" deseler, o çiftçi
"öncelikle camekân yaptırmak istiyorum" der; çünkü, camekân
yaptırarak ev yaptırabilir. Türkiye'de ise, maalesef, ölü yatırımlara para
harcanarak, istihdam yaratacak ve ülkedeki ihracatı artıracak çalışmalara değer
verilmemiştir. Bu Hükümet de, geçmiş dönemdeki hükümetlerin, liberal
hükümetlerin yaptığı uygulamalara aynen devam etmektedir.
Türkiye'de, 2004 yılında,
yaklaşık 540 000 kaza meydana gelmiş, bu kazalarda 4 428 kişi ölmüş ve 145 000
kişi de yaralanmıştır. Bunların maddî hasar yekûnu, 750 000 000 Yeni Türk
Lirası civarındadır değerli arkadaşlar. Öte yandan, her 1 000 kazanın 15
tanesinde yol kusurlu bulunmuştur.
Değerli arkadaşlar, yolları
yapmaktasınız, duble yol yaptık diye, kamuoyuna, övünç kaynağına sahip
olduğunuzu söylemektesiniz. Ben size, şuradan, hemen, duble yollarla ilgili
Türkiye Müteahhitler Birliğinin açıklamaları var, burada "bu yapılan
yollar iki sene sonra yeniden yapılmak durumunda kalınabilir" deniliyor.
Yine, aynı şekilde "yağmur yağdı, köprü çöktü." Yine, aynı şekilde
"Erdoğan'ın bir ay önce açtığı duble yol çöktü." Yine aynı şekilde
"duble yol faciası, 1 ölü, 1 yaralı." Duble katliamı diye…
Değerli arkadaşlar, bu yaptıklarınızla,
sadece bir dönem içinde vatandaşlarımızın gözünü boyayabilirsiniz; ama, daha
sonraki dönemler içerisinde Türkiye'ye büyük masraflar açabilirsiniz değerli
arkadaşlar. Bunu ben söylemiyorum, Türkiye Müteahhitler Birliği Başkanı Nihat
Özdemir söylüyor, diyor ki "Türkiye'de yapılan duble yolların hepsi, iki
yıl içerisinde, tekrar bakım ve onarımdan geçmek zorundadır, başka çaresi
yoktur."
İBRAHİM KÖŞDERE
(Çanakkale) - Sayın Kamacı…
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Gözümüzle görüyoruz, Kemer yolu delik deşik; doğru söylüyor.
NAİL KAMACI (Devamla) -
Ben söylemiyorum bunları, o söylüyor; bana cevap vermeyin siz, ona cevap verin.
Değerli arkadaşlar, bu
rakamlar, niceliksel veri olmaktan ziyade niteliksel olarak da önemli anlam
taşımaktadır. Konuşmamın başında ifade ettiğim gibi, demiryolları bir modernlik
göstergesidir ve biz de, 21 inci Yüzyılın modernliği çerçevesinde bu ulaştırma
araçlarını olabildiğince kullanmak zorundayız. Çünkü, bu durum ülkemiz
ekonomisi anlamında da önemlidir.
Bir örnekle devam etmek
gerekirse, Antalya İlindeki demiryolu sorununa göz atılabilir. Yörede, bu
sorunla ilgili hızlı tren projesi son zamanlarda tartışılmaktadır. Ülkemizin
ulaştırma politikaları için bir çerçeve sunmak adına bu projeye bakılabilir.
Önce şu tespiti yaparak
başlayalım: Denizyoluyla yapılacak toplu taşımalar limanlarda başlamakta veya
sona ermektedir. Limana bağlanacak demiryolu kombine taşımacılıkta büyük
avantaj sağlamaktadır. Cumhuriyetin ilk yıllarından bu yana, Antalya Limanından
dolayı, bu bölgeye demiryolu getirilmesi gereği ifade edilmiştir. Daha önceden
bu konuda Antalya Milletvekili Feridun Baloğlu'nun verdiği önergeye Sayın Bakan
"fizibilitesi yoktur" diye cevap vermiştir değerli arkadaşlar. Bu
gereksinim, Cumhuriyetin ilk dönemlerinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde
Antalya'yı temsil eden Rasih Kaplan tarafından gündeme getirilmiş; ancak, 1929
krizi nedeniyle gerekli ekonomik kaynak bulunamadığı için proje
uygulanamamıştır. Fakat, son dönemlerde dahi, Ulaştırma Bakanlığının yaptığı tren
hattı projelerinde Antalya yer bulamamıştır. Hatta, bu konuda, Antalya
Milletvekilimizin, bahsettiğim gibi, önergesi vardır.
Gerek turizmde gerekse
ekonomide son derece önemli bir yer olan Antalya'ya demiryolunun gelmesi,
yıllardır, projelerin fizibilite raporlarından hareketle, yetersiz görülmesi
nedeniyle ertelenmiştir. Oysaki, günümüz teknolojisinde yapılan yeni projeler
Antalya demiryolu açısından önemlidir. Örneğin, bölgede uzun zamandır
tartışılan söz konusu hızlı tren projesi bu anlamda açıklanabilir.
Değerli arkadaşlar, Türk
tarım üreticisinin Avrupa pazarındaki en önemli rakibi İspanyol üreticileridir.
İspanyol çiftçi, hem Avrupa Birliği üyesi olmanın hem pazara yakın olmanın hem
de mağrip ülkelerinden ithalat yoluyla düşük maliyetli ürün sağlamanın
avantajlarıyla, Türkiye'nin yurt dışındaki en önemli üreticilerinden birisi
olan Antalya çiftçisinin daima önüne geçmektedir. Ancak, eğer Antalya çiftçisi,
Avrupa hallerine mallarını 24-48 saat içinde soğutuculu vagonlarla ve yoğun
olarak teslim edebilme aracına kavuşursa, söz konusu rekabet daha adil hale
gelecektir. Bu, şunun için önemlidir: Bugün her ekonomi haberi ülkemizin
dışticaret kaynaklı cari açığından söz etmektedir. Hükümetin bu soruna karşı
önerdiği en ciddî çözüm ise ihracatın artırılmasıdır. Dolayısıyla, ihracat
yönlü dışticaret politikası, bizim için son derece önemli bir noktaya
gelmektedir. Burada ifade ettiğim Antalya hızlı tren projesi, bu anlamda da son
derece olumlu sonuçlar doğuracak nitelikleri barındırmaktadır.
Öte yandan, bu proje,
yine ciddî bir ekonomik kalem olan turizm gelirleri açısından da önem
kazanmaktadır. Dış turizm açısından bakıldığında, Antalya turizmcisinin,
müşterisini getirebilmek için havayolu dışında alternatifi yoktur. Halbuki
Antalya'nın turizm sektöründe rakipleri olan İspanya, Fransa…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kamacı,
bizim ekranda bir arıza var. Dolayısıyla, şimdi ben içeriye, arkadaşlara bilgi
vereceğim. Size 2 dakikalık eksüre vereceğim; ama, mikrofon otomatik olarak
yine kapanacak; çünkü, benim buradan kontrol etme imkânım yok. Zaten bütün
konuları da tek tek izah etmenin, okumanın şansı yok.
Buyurun.
NAİL KAMACI (Devamla) -
…İtalya, hatta Sırbistan ve Yunanistan kıyılarına turistin ulaşımı, karayolu ve
demiryolu alternatiflerine sahiptir. Orta Almanya ve Orta Fransa bölgelerinden
Monaco, Nice, Cannes bölgelerine demiryolu ve karayoluyla ulaşmak 2-4 saat
arasındadır. Bu açıdan incelendiğinde, Edirne-Ankara arasında yapılmakta olan
Hızlı Demiryolu Projesi, Akdeniz'e, Avrupa'dan ve Marmara'dan alternatif ulaşım
sağlaması sebebiyle avantaj sağlayacaktır.
İç turizmde de durum çok
farklı değildir ve yapılacak yeni yatırımlar, Antalya bölgesinin turizm
gelirlerini önemli ölçüde artıracaktır. Bunun sonucu ise, doğrudan ülke
ekonomisine katkı şeklinde görülecektir. Unutmayalım ki, yukarıda ifade ettiğim
dışticaret açığının en önemli finansman
kaynaklarından birisi turizmdir. Ülkemizdeki döviz sıkıntısı bu şekilde
aşılabileceği için, söz konusu projeye dikkatle eğilmek gerekmektedir.
Yük taşımacılığı
çerçevesinden bakıldığında ise, Antalya Limanının kapasitesini dikkate almak
gerekmektedir. Antalya Limanı, Mersin ile İzmir arasında, ülkemizin Anadolu'yla
bağlantılı, modern tek limanıdır; yılda 4 000 000 ton yük kapasitesine sahiptir
ve yüzde 25 verimlilikle çalışmaktadır. İç Anadolu'yla ulaşım entegrasyonu
olmadığından, konteyner taşımacılığı ve yolcu trafiği gelişmemiştir. Buna
karşılık İzmir Limanında kapasite yeterli olmadığından yük ve gemiler beklemede
kalmaktadır. Hızlı demiryolunun uzatılmasıyla Orta Anadolu konteyner yükleri
Antalya Limanına gelecek, ülkemiz, Akdeniz'de, Mersin ve İzmir'den sonra modern
bir liman daha kazanmış olacaktır.
Burada ifade ettiğim
olumlu nitelikleri barındıran bu projenin maliyetinin de belirtilmesi gerekir.
Demiryolu yatırım bedelinin düşük, işletme maliyetlerinin yüksek olduğu
bilinmektedir. Uzun yıllardan bu yana Demiryolları, Limanlar ve Havayolları
Genel Müdürlüğü, Antalya demiryolu projesini mevcut Dinar-Burdur hattı
üzerinden hesaplamaktadır. Antalya-Burdur-Isparta-Afyonkarahisar yolcu ve yük
analizleri…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kamacı,
teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri…
NAİL KAMACI (Devamla) -
Sayın Başkan…
BAŞKAN - Hayır, otomatik
kesiliyor zaten, benim yapacağım bir şey yok, içeriden. Tekrar vereceğim; yani,
dediğim gibi, söyledim.
Saygıdeğer arkadaşlarım,
arkadaşların ekrandaki teknik arızayı gidermeleri için, birleşime 5 dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 17.48
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.57
BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 97 nci Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
1137 sıra sayılı kanun
teklifinin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VI.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
3.- Çankırı Milletvekili Tevfik Akbak'ın; Karayolları Trafik
Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ve İçişleri Komisyonu
Raporu (2/731) (S. Sayısı:1137) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Şahsı adına, Çankırı
Milletvekili Tevfik Akbak.
Sayın Akbak, buyurun
efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
TEVFİK AKBAK (Çankırı) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz yasanın 4 üncü
maddesiyle ilgili olarak söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlarım.
4 üncü madde, 2918 sayılı
Yasanın 7 nci maddesinin (i) bendini -zaten yasanın da özünde ifade ettiği
gibi- kaldırıyor. Zira, 2918 sayılı Yasanın 7 nci maddesinin (i) bendinde,
araçların ağırlık kontrollerini yapmak veya yaptırmak, aykırı görülen hususlar
hakkında suç veya ceza tutanağı düzenleme yetkisi Karayollarına ait idi.
Malumunuz olduğu üzere, iki gündür tartıştığımız bu yasamızda, bu yetki, bundan
böyle, Ulaştırma Bakanlığımızın bünyesindeki Kara Ulaştırması Genel
Müdürlüğümüzün kontrolü altına alınıyor.
Değerli arkadaşlar, ben,
bir şeyi üzüntüyle huzurlarınızda ifade etmek istiyorum: Dün yasanın
görüşülmesi sırasında, Anavatan Partisinden sözcü arkadaşımızın bir ifadesini
çok üzüntüyle karşıladığımı ifade etmek istiyorum. Aynen ifadeyi tutanaklardan
okuyorum: "Karayolu taşımacılığından kötü kokular geliyor. Bu kanun
teklifini getiren milletvekili arkadaşımızın da otomotiv ve taşımacılık
sektörüyle yakından ilgilendiğini biliyoruz" ifadesi; daha sonra, yine,
bir paragrafında da "bir çıkar tezgâhıdır" ifadesi var. Tabiî, biz,
siyasete talip olurken, hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını sık sık tekrarladık;
bu, AK Partimizin bir sloganı idi. Bizde bir söz vardır: İki körün dolma
yemesi!.. Tabiî, iki körün nasıl dolma yediğini de Türkiye çok iyi bilir.
Dolayısıyla, bu tür yakıştırmaları da, ancak kendi düşünceleri öyle olanlar
başkalarına yakıştırırlar.
Ben, Türkiye'de,
nakliyeci sektörü içerisinde, uzaktan yakından alakası olan herkesin… Bu
yasanın, milletin ve özellikle nakliyeci sektörü içerisindeki esnafımızın çok
lehine olduğu aşikâr. Zaten, burada, iki gündür "neden Karayollarından
alınıp Ulaştırma Bakanlığına veriliyor" şeklinde bir tenkit var. Ama, az
önce Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsünün de ifade ettiği gibi, aslında,
ülkemizde yapılması gereken, demiryolları, denizyolları ve havayolları
ulaşımının da çok geliştirilmesi lazımdı. Elli yılın birikimini AK Parti, almış
olduğu bu tedbirlerle çözmek için, milletin sıkıntılarını gidermek için
uğraşıyor. Biz, siyaseti, insanlara faydalı olmak için yapıyoruz; zira, bizim
misyonumuzda, insanların en hayırlısı, insanlara en faydalı olanıdır var. Kendisini
bu hayırlı hizmetlere yakıştırmayanları da, ben, milletimize havale ediyorum.
Değerli arkadaşlar,
bizim, iktidarıyla muhalefetiyle hep beraber çıkarmış olduğumuz yasamızla,
Allah kısmet eder, inşallah ilerleyen zamanlarda bu tedbirler alındığında,
ülkedeki nakliyeci sektörü bütün sıkıntılarını çözecektir; zira, buradaki asıl
sıkıntı, sektörün şu andaki arz ve talep dengesizliğinden kaynaklanmaktadır.
4925 sayılı Yasanın yürürlüğe girip, K1, K2 ve diğer belgelerle toplanan
paralar sektöre harcandığı zaman, göreceksiniz, bu elli yılın problemleri tek
tek çözülecek. Biraz, nakliyeci sektörü içerisinde olan, nakliyeci esnafımızla
istişare etmenizi istirham ediyorum.
Bu yasa çıktığında, seçim
bölgelerinize gittiğiniz zaman, nakliyeci esnafımızın sizlere teşekkür
edeceğini umuyorum. Onun için, ben, iktidarıyla muhalefetiyle bu yasaya sahip
çıkılmasının, sıkıntı içerisinde olan sektörü biraz daha rahatlatacağını… Zira,
bu yasayla, dünkü sözlerimde ifade ettiğim gibi, 15 tonluk kamyonun 30 tonla
çalışması demek, zaten arz fazlası olan sektöre ikinci bir arz fazlasını ilave
etmektedir ki, bu, nakliyeci esnaf arasında haksız bir rekabete ve sektördeki
arz fazlalığı fiyat düşmesine sebep olduğundan, nakliyeci esnafı daha da
sıkıntıya sokmaktadır. En azından, bu, yüzde 30, yüzde 40 gibi sektöre bir
rahatlama getirecektir.
Ben, eminim, muhalefetten
de bu hayırlı yasamıza destek olacaklarını umuyorum ve sizleri bu vesileyle
tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın
Akpak.
Madde üzerinde, şahsı
adına Aydın Milletvekili Ahmet Rıza Acar.
Buyurun Sayın Acar.
AHMET RIZA ACAR (Aydın) -
Sayın Başkan, değerli üyeler; saygılarımı sunuyorum.
Efendim, bu maddede de
hedef, bu kanunla birlikte, Karayolları Genel Müdürlüğünün görev ve
yetkileriyle alakalı olarak araçların ağırlık kontrolünü yapmak, suç ve ceza
tutanağı düzenlemek, ek 1 inci maddede "ticarî taşıt kullanma
belgesi" başlıklı maddenin yürürlükten kaldırılmasıyla alakalıdır.
Burada, yine, bir şey
söylemek istiyorum: Biraz önce konuşan değerli muhalefet milletvekili
arkadaşımız basında çıkan bazı yazılardan bahsetti, yollarda çökmelerden
bahsetti. Bunlardan bir tanesi Aydın'la ilgili olduğu için, onu açıklama
ihtiyacı hissettim.
Aydın-Muğla devlet
yolunun Hallaçlar mevkiinin 19 uncu kilometresinde meydana gelen heyelan
yüzünden böyle bir olay yaşanmıştır. Zeminde su birikmesi, aşırı yağışlardan
yan tarafta dere yatağının yanında da su çıkmasıyla ilgilidir. Yolun yapımıyla
alakası olmadığını düşünüyorum.
Yirmi yılı aşkın zamandan
beri, duble yollar, Odalar Birliğinde, Türkiye'nin 360 küsur tane oda başkanı
tarafından hep gündeme getirildi; ama, bu yirmi yıl içerisinde o kadar çok
hükümet, o kadar çok başbakan, o kadar çok bayındırlık bakanı geldi gitti ki, kimse
bu sözleri, bu eleştirileri -hatta, bunların içerisinde ben de varım- dikkate
almadı ve bu eleştiriler neticesinde bu yatırımlara girilmesiyle alakalı plan,
proje üretmedi.
İşte, üç üçbuçuk yıldan
beri bu konuyu gündeme taşıyan ve vatandaşına söz veren AK Parti İktidarının
yaptığı 6 700 kilometrelik yolda, herhalde ki iki tane de, üç tane de, elinde
olmayan imkânlardan dolayı, hatalar, eksiklikler, yağışlar, heyelanlardan
kaynaklanan olacaktır diye düşünüyorum.
Bu duygularla, hepinizi
saygı ve hürmetle selamlıyorum efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerinde soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Ekrandaki arıza nedeniyle
biraz önce sisteme giren arkadaşlarımız, içeride çalışan teknik arkadaşlar
tarafından kaydedilmişler; ben, sözleri o sıraya göre vereceğim.
Sayın Selami Yiğit,
buyurun.
SELAMİ YİĞİT (Kars) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Aracılığınızla, Sayın
Bakanıma, Kars Tren Garındaki bazı sorunlardan bahsetmek istiyorum.
Sayın Bakanım, tren
garında tayin ve emeklilik nedeniyle önemli ölçüde bir personel düşüşü
gerçekleşmiştir. Örneğin, Kars'ta şu anda yardımcı makinist sayısı 1'dir,
oysaki, gerçek ihtiyaç en az 5'tir. Bu ihtiyacı karşılamayı düşünüyor musunuz?
Öte yandan, Doğu Ekspresinin
yolcu vagonları eski olup, ısı ve yalıtım sorunu vardır ve yolcular bundan çok
olumsuz etkilenmektedir. Bu vagonların tamirini yapmayı düşünüyor musunuz?
Öte yandan, Kars'taki
garın ihata, yani, çevirme duvarı yoktur ve dolayısıyla, çok, sık sık ölümlü
kazalar olmaktadır. Buna bir önlem almayı düşünüyor musunuz?
Öte yandan, bu tren
garında bulunan altgeçit kullanılamamaktadır; çünkü, aydınlatma ve temizlik
sorunu vardır. Bu konuda bir önlem almayı düşünüyor musunuz?
Öte yandan, Sayın
Bakanım, tren garında 100 geçici işçi vardır. Oysa, gardaki vagon temizliği,
kalorifer yakımı ve gar binasının temizliği taşeron firmalara yaptırılmaktadır.
Pekala bu işleri oradaki geçici işçiler yapabilirler ve bu geçici işçiler orada
çok mağdur durumdalar, çoğu, kırsalda yaşayan arkadaşlarımızdır. Kendilerine ne
zaman, ne gibi bir işin havale edileceğini bilmemektedirler ve kendi aile
işlerine ve kırsaldaki işlerine de yardımcı olamamaktadırlar.
Öte yandan, Kars Gar
Müdürü sekiz yıldır vekâleten, Sayın Bakanım, görevini sürdürmektedir. Buna bir
kalıcı çözüm bulmayı düşünüyor musunuz?
Yine, burada
sayamayacağım önemli ölçüde -size daha sonra iletebilirim- çeşitli kademelerde
personel eksikliği vardır.
Sayın Bakanım, son
olarak, Kars-Tiflis demiryolu önemli bir projedir biliyorsunuz. Yıllardır,
çeşitli lobilerin kösteklemesiyle ertelenmiş ve çok hayatî bir projedir.
Hükümetiniz döneminde bu projeyi ele alıp bitirmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Özkan…
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanımıza şu
soruyu sormak istiyorum: Kanun teklifinin genel gerekçesinde 2 nci sayfadaki
iki tane paragrafı okuyacağım. Buradaki çelişkiyi, daha sonra, bir oda
başkanımızın yazısıyla soruya dönüştüreceğim.
"2918 sayılı Kanun
gereğince Şoförler Odası tarafından verilen Ticarî Taşıt Kullanma Belgelerinin
verilmesi durdurulduğundan, Bakanlığımızdan acilen Meslekî Yeterlilik Belgesi
düzenlenmesinin talep edildiği" diye bir paragraf var. Bu paragrafta da
görüldüğü gibi "Ticarî Taşıt Kullanma Belgesi durdurulduğundan" diye
ifade ediliyor.
Hemen iki paragraf
altında "Bu arada İçişleri Bakanlığınca hazırlanan ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçişleri Komisyonunca kabul edilen '2918 sayılı Kanunda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı'nın 101 inci maddesinde, Ticarî Taşıt
Kullanma Belgesinin uygulamadan kaldırıldığı da yer almaktadır" diyor.
Yani, şu iki paragraf
arasında bir çelişki var. Şimdi, bu çelişkiye istinaden bir soruyu tarafınıza
yöneltmek istiyorum. Soru, İzmir Menemen Şoförler Otomobilciler Odası
Başkanlığının da aynı zamanda sorusu:
"Türkiye çapında
700'e yakın odada 1 000 000'a yakın şoför ve sürücüye Ticarî Taşıt Kullanma
Belgesi verilmiştir. Daha verimli hale getirilerek uygulanması gerekir. Ticarî
Taşıt Kullanma Belgesinin isteneceği maddenin, ek 1'in kaldırılması demek,
bunca emek ve çabaların, yapılan eğitimlerin ve ek 1 inci maddede uygun olarak
çalışmayan trafikten menedilen araçların sorumluluğunu nasıl
yükleneceksiniz?"
Şimdi, hem oda başkanımızın
sorusunu size iletiyorum Sayın Bakanım hem bu iki tane gerekçenin içindeki
paragraf arasındaki çelişkiyi nasıl açıklayacaksınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özkan.
Sayın Kaya, buyurun.
YILMAZ KAYA (İzmir) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanım,
karayollarında taşıma işi yapan taşımacılara, belge alma zorunluluğu
getirdiniz. Biraz önce de Sayın Özkan'ın sorusuna cevap verirken, hava ve
denizyollarında bu zorunluluğun olduğunu, sektörü disipline etmek amacıyla bu uygulamaya
geçtiğinizi söylediniz. Bu, doğru ya da yanlış, tartışılabilir; bunu bir yana
bırakıyorum; ancak, bu belgeleri almak için çok yüksek miktarlarda harçlar
talep edilmektedir. Bildiğim kadarıyla harç, o belgeyi vermek için, gerekli
olan masrafları karşılamak üzere asgarî düzeyde, minimum düzeyde tutulması
gereken bir miktardır. Sektör temsilcilerini ziyaret ettiğimizde, bu harçları
ödeyemeyip, belgeyi alamayıp çalışamayan elemanlarının, kamyoncularının,
nakliyecilerinin olduğunu söylüyorlar. Şimdi, biraz önce Sayın Özkan sorduğunda
bu kısmına tam cevap vermediniz. Net bir şekilde sormak istiyorum: Yüksek
miktardaki harç alınmasının nedeni, sektörü taşıma belgesiyle disipline etmek
mi, çaresiz ve yoksul kimselerin sırtından para kazanmak mı? Bu harç miktarlarını
azaltmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kaya.
Sayın Özcan, buyurun
efendim.
OSMAN ÖZCAN (Antalya) -
Sayın Başkan, ülkemizde 400 000'e yakın ilkokul mezunu var, bunlar ehliyet
alamıyorlar. Bir yıldır da iktidar bunlara söz vermiştir, bunlarla ilgili kanun
tasarısını getireceğiz, çıkaracağız diye, bunlar beklemektedirler. Gerçekten,
Meclis gündemine alınarak, bunların da ehliyet almaları sağlanacak mıdır?
Çünkü, öyle bir rant oluşmuştur ki, bunlar yurt dışına giderek muadili
yerlerden 4 000-5 000 euroya lise diploması alarak Türkiye'de ehliyet
alıyorlar. Bunun önlenmesi lazım, çok acele gündeme alacak mısınız; bunu
öğrenmek istiyoruz.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özcan.
Soru sorma süresi
tamamlanmıştır.
Sayın Bakanım, buyurun.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Hakikaten, birbirinden
önemli, güzel sorular soruldu; ama, birçoğu çok detay içeriyor, yazılı cevap
vereceğim. Yalnız, kısa kısa…
Sayın Selami Yiğit,
Kars-Tiflis Projesi, Türkiye için stratejik öneme sahip bir projedir ve
bölgenin İpek Yolu diye adlandırılan doğu-batı bağlantısını sağlayacak önemli
bir projedir. Şu anda uygulama projelerinin yapımı devam ediyor, fizibilitesi
tamamlanmıştır, bundan sonra Gürcistan-Türkiye-Azerbaycan ortaklığıyla yapımı
cihetine gidilecek.
Kars'ta 117 kadro var
107'si fiilen doludur, yani çok az bir açık var.
Diğer detaylar için
kapsamlı yazılı cevap vereceğim.
Sayın Özkan'ın sorusu…
Ticarî taşıt belgesi bu kanunla ortadan kalkıyor, yani bunun yerine meslekî
yeterlilik belgesi geliyor ve bu onun yerine geçiyor. Dolayısıyla, burada bir
ihtiyaç yok, herhangi bir çelişki de söz konusu değil.
Diğer bir konu Sayın
Kaya'nın sorusu. Belge harçlarıyla ilgili konu kapanmıştır; çünkü, kanun
yürürlüğe girmiştir, yüzde 98'i de bu belgelerini almıştır. Dolayısıyla, bu
konuda gerekli kolaylıklar da herkese yapılmıştır.
Sayın Özcan'ın sorusu çok
önemli, büyük bir kitleyi ilgilendiriyor. Hemen bu kanundan sonra, Genel
Kurulda bekleyen 2918 sayılı Karayolu Trafik Kanunu var, onun da gündeme
gelmesiyle bu sorun çözülmüş olacak.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakanım.
Madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Zaman kaldı Sayın Başkan!
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, zaman kaldı!
BAŞKAN - Efendim?
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Bakandan sonra zaman kaldı.
BAŞKAN - Her işte bu
kadar adil olsak çok sevineceğim Sayın Gazalcı. Konuşmalarınızda da aynı
adaleti istiyorum.
Buyurun efendim.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım, çok sağolun.
BAŞKAN - Yani, adalet her
yerde geçerli olmalıdır.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Sağ olun, çok teşekkür ederim.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Hayır, çoğunluk sağlansın diye süre tanıyoruz.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Efendim, bu trafik kazalarının saptanmasında ve kusur değerlendirmesinde
kayırmaların ve haksızlığın giderilmesi için, bu işte yetkin olan, belgeyle
yetkinliği kanıtlanmış makine mühendisleri tarafından yapılması düşüncesine katılıyor
musunuz?
İktidarınız döneminde,
trafik kazalarının azaltılması için, çevre ve insan dostu, çevreyi, insanı,
zamanı koruyan raylı sistem için neler neler yaptınız?
Denizli Havaalanının her
türlü sivil uçağa açılması için ya da yeni bir sivil havaalanı yapmak için bir
şeyler yapmayı düşünüyor musunuz? Ankara'dan bir sefer yapılması için daha önce
bir talebimiz oldu; ama, bir yanıt alamadık, acaba bir şey yapılabilir mi?
Son sorum: Denizli-İzmir
demiryolu üzerinde yapılacak bir hemzemin ya da düzenleme için bu demiryolu
trafiğinin bir süre kapanacağı ve bu yüzden de işlerin aksayacağı bize
bildirilmiştir. Bu trafik aksamadan, yani demiryolunun çalışması engellenmeden
bu çalışma yapılamaz mı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Bakanım.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Gazalcı'nın sorusu…
Trafik kazalarını düzenleyen 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunudur ve bu,
sigorta şirketleri ve kazaya karışanlar arasında çözümlenen bir konudur;
dolayısıyla, burada hangi kuruluşun görevlendirileceği konumuz dışındadır.
Raylı sistemle ilgili çok
şey yaptık, burada anlatmaya zaman yok; ben yazılı olarak kendisine kapsamlı
bir not vereceğim.
Denizli Havaalanının
sivil büyük terminalinin tamamlanması için çalışmalarımız devam ediyor;
böylece, Denizli'ye -şu anda zaten trafiğe açık- daha çok noktadan düzenli
seferler yapabileceğiz. Bildiğiniz gibi, şu anda askerî havaalanı olup, sivil
amaçlı olarak belirli şartlar altında kullanılan bir meydanımızdır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Arz, buyurun
efendim; 20 saniyemiz var.
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Karadeniz gezilerinde, Karadeniz sahil
yolunun 2005 yılı sonunda biteceğine söz verdi; ama, bugün görünüyor ki, 2006
yılı sonunda da bitmeyecek. Bu yolu ne zaman bitireceksiniz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
cevap süremiz tamamlandı.
Sayın Bakan yazılı olarak
cevap verebilir. Soru-cevap işlemi süresi tamamlanmıştır.
Madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
5 inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 5.- 2918 sayılı
Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 19.-
Araçların ağırlık kontrollerini yapmak veya yaptırmak ve aykırı görülen
hususlar ile ilgili olarak Karayolları Genel Müdürlüğünce verilen hizmet,
Ulaştırma Bakanlığınca veya yetkilendirilen gerçek veya tüzel kişilerce
yapılmak üzere faaliyete geçirilinceye kadar devam eder."
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Ali Oksal.
Sayın Oksal, buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ OKSAL
(Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çankırı Milletvekili Sayın
Tevfik Akbak'ın, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin 5 inci maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
bu yasa teklifi, nakliye sektörünü, buradan kazanç sağlayan ve hizmet alan
herkesi çok yakından ilgilendirmektedir. Bugün, gayri safî yurtiçi hâsılamızın
yüzde 10'unu nakliye sektörünün oluşturduğunu düşünürsek, bu yetki devrinin ne
kadar önemli olduğunu sanırım daha iyi anlarız.
Türkiye, coğrafi yapısı
itibariyle her türlü taşımanın yapılabileceği bir ülke olmasına rağmen,
ülkemizde, 2004 verilerine göre karayolu taşımacılığı, yolcuda yüzde 95, yükte
yüzde 93'tür. Bu durum şunu gösteriyor: Türkiye'de demiryolu, denizyolu ve
havayolu taşımacılığı feci şekilde ihmal edilmiş, bütün yük, maalesef,
karayoluna verilmiştir. Yük taşımacılığının ağırlıklı olarak karayoluyla
yapıldığı ülkemizde, araçların ağırlık ve boyut kontrollerinin sürekli ve
düzenli olarak yapılması, trafikte seyir halinde bulunan herkes için ve
karayollarımızın ömrü bakımından da son derece önemlidir.
Araçlarda limitin
üzerinde yük taşındığında, aksamlarda hasarlar ortaya çıkmakta, lastiklere
binen ağırlık miktarı arttığından, hem lastikler hem de yollar çabuk
yıpranmakta ve aracın yakıt tüketimi artmaktadır. Ayrıca, istiap
haddi aşıldığında araçların manevra kabiliyeti düşmekte ve bu da
frenlerin tutmamasına sebep olabilmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ancak, görüşmekte olduğumuz teklif, gerçekten ilginç bir
süreci izleyerek bugün buraya gelmiştir. Açıkçası, komisyon üyesi olarak benim
ve diğer arkadaşlarımın anlamakta zorluk çektiği bazı hususlar vardır.
Bunlardan birincisi, artık neredeyse tüm Türkiye'nin bildiği gibi, bir yılı
aşan bir süre, İçişleri Komisyonumuzda, alt komisyonlar da kurarak, 2918 sayılı
Karayolları Trafik Kanununun tamamını günün şartlarına uyarladık. Kanun
tasarısını 8.12.2005 tarihinde çoğunluğun uzlaştığı bir duruma, herkesin içine
sinecek şekilde son haline getirdik. Komisyondaki bütün arkadaşlarımızın bu
konuda çok büyük emekleri oldu; ancak, ilginç bir şekilde ve bilinmeyen bir
nedenle, kanun, o gün bugündür Genel
Kurula inmiyor ya da indirilmiyor. Kanun tasarısını İçişleri Komisyonumuzda ele
alırken, Ulusal Programı, Avrupa Birliği mevzuatını dikkate aldık, günün
gereksinimlerine göre eksiklikleri ve aksaklıkları giderici önlemler getirdik,
cezaların caydırıcılığını artırıp, yasayı, Yeni Türk Lirası, yeni Türk Ceza
Yasası, Kabahatler Kanununa uyarladık, Belediye Kanunu ve Büyükşehir Belediye
Kanunuyla uyumlu olması sağlanarak, yasanın, uzun zaman vatandaşlarımızın ve
devletimizin ihtiyaçlarına cevap vermesini amaçladık; fakat, bugün geldiğimiz
nokta hiç de bizim düşündüğümüz gibi olmamıştır. Biz, kanun tasarısını görüşüp
bitirdikten beş ay sonra, Sayın Tevfik Akbak, şu anda görüştüğümüz kanun
teklifini vermiştir. Elbette, bu, kendisinin en doğal hakkıdır; ancak,
anlamakta zorluk çektiğim birinci husus, 2918 sayılı Kanun, tasarı olarak
Komisyonumuza geldiğinde neden bu teklif verilmemiştir?!
İkinci husus ise,
çalışmalarını beş ay önce bitirdiğimiz kanun tasarısı Genel Kurula inmeyi
beklerken, çalışmalarını bir ay önce bitirdiğimiz kanun teklifinin acelesi
nedir de hemen gündeme alınmıştır?! Demek ki, kanun tasarısından daha önemli
bir kanun teklifiyle karşı karşıya bulunmaktayız.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tasarı Genel Kurula getirilip bu teklif bir önergeyle Yüce
Meclisin dikkatine sunulabilirdi. Bu kanun teklifi, Komisyonumuza ilk
geldiğinde de aynı acelecilik mevcuttu. İçtüzüğe aykırı bir şekilde gündemimize
alındı; şöyle ki: Bir teklif ya da tasarı komisyon gündemine alınmadan
kırksekiz saat önce komisyon üyelerine dağıtılır ki, komisyon üyeleri üzerinde
çalışmalar yapsın, düşüncelerini ortaya koysunlar, araştırsınlar,
eksikliklerini tamamlasınlar ve metnin yanlışlarını gidersinler; ama, kanun
teklifi bize getirildikten bir gün sonra Komisyonumuz bu teklifi görüşmek üzere
toplandı. Yani, şunu söylemeye çalışıyorum: Bu kanun teklifinde yangından eşya kaçırma
telaşı ilk günden beri vardı.
Değerli milletvekilleri,
Karayolları Trafik Kanunu Tasarısı, Türkiye için gerçekten yaşamsal bir önem
arz etmektedir. Kanun tasarısı Komisyonda görüşülürken, bu iki kurumun
yetkilileri, o zaman böyle bir problemden neden söz etmediler? Bunun yanı sıra,
bu teklif komisyonda görüşülürken de ciddî bir aksaklıktan bahsedemediler.
Cumhuriyet Halk Partili üyeler olarak biz, zaten, muhalefet şerhimizi teklife
eklettik. Açıkçası, bu devir bizim açımızdan çok da gerekli değildir ve
yetkililerden de bu devirle ilgili ikna edici bir açıklama getirilememiştir.
Karayolları Genel
Müdürlüğü yetkilileri tarafından dile getirilen açıklama da şu şekildedir: Bu
görevin yerine getirilmesinde aksaklığa sebep olan en büyük etken Genel Müdürlüğün
sınırlı bütçe olanaklarıdır. Bu durum, personel ve donanım eksikliği anlamına
gelmektedir. Şimdi, bunu, birisi bize izah edebilir mi?! Tek bir bütçemiz var,
o da merkezî bütçedir; yani, bir bakanlığın, imkânlarım kısıtlı, elemanlarım
yok, bu görevi benden alın deme hakkı olmamalıdır; çünkü, görevin devredileceği
bakanlık, bu işi yapmak için paraya ihtiyacım var, bana merkezî bütçeden
eködenek verin deyip, bu görevi yapabileceğini söyleyebilir. Bunun için de,
Karayolları Genel Müdürlüğünün bu hizmeti veremediği bahanesi, açıkçası bana
çok inandırıcı gelmiyor. Bu teklifin asıl amacı, özel sektör temsilcilerinin
talepleridir.
Değerli arkadaşlar, bu
kanun teklifi, bana, daha önce yapılmış bir düzenlemenin devamı gibi de, aynı
zamanda, gelmektedir. Hepimizin bildiği gibi, çıkarılan bir yasayla, araç
muayene istasyonlarının işletme yetkisi özelleştirilmişti. Şimdi, Karayolları
Genel Müdürlüğündeki bir görev Ulaştırma Bakanlığına devredilmektedir. Bunun
istenmesi, yasada da açıkça ifade edildiği gibi, bu hizmetin ihale edileceğini
de göstermektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 5 inci maddeyle getirilen düzenlemeyle 2918 sayılı Kanuna
geçici madde 19 eklenmiş ve "araçların ağırlık kontrollerini yapmak veya
yaptırmak ve aykırı görülen hususlarla ilgili olarak Karayolları Genel
Müdürlüğünce verilen hizmet, Ulaştırma Bakanlığınca veya yetkilendirilen gerçek
veya tüzelkişilerce yapılmak üzere faaliyete geçirilinceye kadar devam
eder" denilmektedir; ancak, bu sürenin çok uzun olacağını düşünmek, size
yukarıda da anlattığım gibi, kanun teklifinin de ruhuna aykırıdır. Bu teklif
hızla gelmiş, hızla görüşülmüş ve verilecek hizmet de hızla ihale edilecektir.
İhale edilecek kişileri ya da şirketleri, önümüzdeki günlerde de hep birlikte
göreceğiz. Umarız, yapılan düzenleme iddia edilen aksaklıkları giderir.
Bana göre bu kanun
teklifinin en büyük faydası da, 2918 sayılı Kanunla ilgili tasarının tüm
Türkiye'ye yeniden hatırlatılmasına sebep olmasıdır. Dileğimiz odur ki, 2918
sayılı Kanunla ilgili tasarı da bir an önce Genel Kurul gündemine alınsın.
Zira, bu tasarı içerisinde yer alan ve büyük beklenti yaratan iki maddeden
biri, ilkokul mezunlarına ehliyet verilmesi, diğeri de, sağlık sorunlarına
rağmen sürücü belgesi almaya hak kazanan vatandaşlarımızın problemlerinin
çözüme kavuşturulacak olmasıdır. Böylelikle, binlerce vatandaşımızın sorunları,
bu yasa tasarısının yürürlüğe girmesiyle de ortadan kalkmış olacaktır.
Saygıdeğer
milletvekilleri, şimdi, sizlere, cep telefonuma gelen ve önemli olduğuna
inandığım bir mesajı okumak istiyorum: "Sayın Vekilim, sizden, bugün Genel
Kurulda görüşülecek olan Trafik Yasasına, ilkokul mezunlarının ehliyet
alabilmesinin önünü açacak bir geçici madde önermenizi rica ediyoruz. Bu
önergeyle, ilkokul mezunu 400 000 insanımızın ehliyet alabilmesini sağlayacak
ve çok müşkül bir durumu ortadan kaldırmış olacaksınız. Bir anlamda da, bu
insanların daha kolay iş bulabilmesini sağlayacaksınız. Durumun takdirini size
bırakıyor, saygılar sunuyoruz" diyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Oksal,
lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun efendim.
ALİ OKSAL (Devamla) - İki
dakika müsaade ederseniz…
BAŞKAN - Buyurun.
ALİ OKSAL (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, biz de, vermiş olduğumuz önergeyle, ilkokul mezunu vatandaşlarımızın
sürücü belgesi alabilmesinin önünü açmayı amaçladık; ancak, komisyonun
çoğunluğu olmadığı için, önerge gündeme alınmıyor.
Mevcut olan yasal
boşluktan dolayı, ilkokul mezunu vatandaşlarımız mağdur olmaktadır; çünkü, 1996
yılında, sürücü belgesi alma şartı en az ortaokul mezunu olma şartına
bağlanmış, daha sonraki yıllarda da, zorunlu temel eğitimle birlikte, sekiz
yıllık ilköğretim şartı getirilmiştir; ancak, her hükümet döneminde, değişik
zamanlarda çıkarılan yönetmeliklerle, 2004 yılına kadar bu şart uygulanmamış ya
da ertelenmiş, ilkokul mezunu olan vatandaşlarımız, bu yönetmelikler sayesinde
de sürücü belgesi alabilmişlerdir; fakat, 2004 yılında, 2918 sayılı Karayolları
Trafik Kanunu Tasarısı İçişleri Komisyonumuza gelmiş, kurulan alt komisyonlarda
uzun zaman tartışılmış, üst komisyonda olgunlaştırılmış ve Genel Kurula
inebilecek duruma getirilmiştir. Bunun üzerinden beş ay geçmesine rağmen henüz
gündeme alınmamıştır, ne zaman ve ne şekilde alınacağı da belli değildir.
Bundan dolayı da ilkokul mezunu 400 000 vatandaşımız, belki de bu sayının çok
üstünde vatandaşımız iki yıldan beri büyük bir sorun yaşamaktadır. Şimdi, bu
yasanın çıkmamasından dolayı mağdur olan vatandaşlarımızın sorunlarına acilen
çözüm üretmek için, görüşmekte olduğumuz bu yasa teklifine geçici bir madde
eklenmesine dair önergemizi verdiğimizi demin de söylemiştim. Hepimizin kabul
edeceği gibi, bu, toplumsal bir sorundur.
Değerli milletvekilleri,
ilkokul mezunu olan bazı vatandaşlarımızın sürücü belgesi alabilmek için hiç de
kolay olmayan değişik yollara başvurduklarını duymaktayız. Yurt dışında, sürücü
belgesi alabilmek için ilkokul mezunu olmak yeterli sayılmaktadır.
Vatandaşlarımız büyük bir bedel ödeyerek yurt dışına gidip sürücü belgeleri
almaktadırlar. Aldıkları sürücü belgeleri 2918 sayılı Kanunun 40 ıncı
maddesinde yer alan…
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Sayın Başkan, 3,5 dakika oluyor!
BAŞKAN - Sayın Oksal…
ALİ OKSAL (Devamla) -
Bitiriyorum efendim.
"Yurt dışından
alınan sürücü belgeleri ulusal sürücü belgesine dönüştürülür" hükmü
gereğince, belirli bir süre zarfında, ilgili yönetmelik hükümlerine dayanılarak
ulusal sürücü belgesine dönüştürülmektedir.
BAŞKAN - Sayın Oksal,
bana 2 dakikalık süre içinde konuşmanızı tamamlayacağınızı ifade etmiştiniz.
2,5 dakikayı buldu efendim.
ALİ OKSAL (Devamla) -
Tamam, bitti efendim.
BAŞKAN - Efendim
"bitti" diyorsunuz; ama, devam ediyorsunuz; nasıl bitti anlamadım!
ALİ OKSAL (Devamla) -
Teşekkür edeyim mi Sayın Başkanım?
BAŞKAN - Buyurun.
ALİ OKSAL (Devamla) -
Vatandaşlarımızı böylesine büyük bir maddî külfete sevk etmenin hiçbir
açıklaması yoktur. Bu önemli konuları değerli milletvekillerinin dikkatlerine
sundum.
Yasa teklifinin hayırlı
olmasını diliyor, Yüce Heyetinizi de saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şahsı adına, Burdur
Milletvekili Mehmet Alp…
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, konuşmalar sırasında -istirham edeyim- bundan sonra, şu andan
itibaren ek sadece 1 dakikalık eksüre vereceğim ve mikrofon otomatik olarak
kapandığında açmayacağım. Bilgilerinize arz ediyorum. Bütün arkadaşlarımız ona
göre konuşsunlar efendim; lütfen…
Buyurun efendim.
MEHMET ALP (Burdur) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan 1137 sıra
sayılı Karayolları Trafik Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifinin 5 inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım; Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bildiğimiz gibi, 10
Temmuz 2003 tarih ve 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanunuyla karayolu
taşımalarını ülke ekonomisine göre düzenlemek, taşımada düzen ve güven ve
verimi sağlamak, taşımacı, acente ve taşıma işleri komisyoncuları ile nakliyat
ambarı ve kargo işletmeciliği; ayrıca, buna benzer hizmetlerin şartlarını
tespit etmek, taşıma işlerinde istihdam edilenlerin niteliklerini, haklarını ve
sorumluluklarını saptamak, karayolu taşımalarının diğer taşıma sistemleriyle
birlikte ve birbirlerinin tamamlayıcısı olarak hizmet vermesini ve mevcut
imkânların daha faydalı bir şekilde kullanılmasını sağlamak görevi Ulaştırma
Bakanlığına verilmiştir. Ancak, bu genel yetkiye rağmen çeşitli yasalardaki
özel düzenlemeler nedeniyle ayrıntı sayılabilecek bazı yetkilerin başka
bakanlıklarda kaldığı görülmektedir. Bunlardan biri de, 2918 sayılı Karayolları
Trafik Kanununda Karayolları Genel Müdürlüğüne verilen, araçların ağırlık ve
boyut kontrollerini yapmak veya yaptırmak ve aykırı görülen hususlar hakkında
suç veya ceza tutanağı düzenlemek biçiminde yetkidir. Görüştüğümüz bu teklif,
bu yetkinin Karayolları Genel Müdürlüğünden alınarak Ulaştırma Bakanlığına
verilmesini öngörmektedir.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; bu teklifin 5 inci maddesi ise 2918 sayılı Kanuna geçici 19
uncu madde ilave edilmesini öngörmektedir. Bu geçici madde ise şöyledir:
"Araçların ağırlık kontrollerini yapmak veya yaptırmak ve aykırı görülen
hususlar ile ilgili olarak Karayolları Genel Müdürlüğünce verilen hizmet,
Ulaştırma Bakanlığınca veya yetkilendirilen gerçek veya tüzelkişilerce yapılmak
üzere faaliyete geçirilinceye kadar devam eder."
Ticarî taşıma piyasasını
düzenlemek ve denetlemek görevi, asıl olarak Ulaştırma Bakanlığına aittir.
Araçların ağırlık ve boyut kontrollerinin Karayolları Genel Müdürlüğü
bünyesinde bulunması, başlangıçta belki yolun korunması prensibinden hareket
edilerek bu kuruma bırakılmıştır. Karayolları Genel Müdürlüğümüz, yol altyapısı
inşaatı esas faaliyeti olduğu için, bu konuya etkin bir şekilde
eğilememektedir. Mevcut durum budur; ama, ekonomik ve ticarî hayatın
gelişmesine bağlı olarak taşımacılık piyasası çok büyümüş, bu anlamda da
Ulaştırma Bakanlığı 2003 yılında hazırladığı bir kanun tasarısıyla bu piyasayı
ciddî bir düzenleme altına almış ve bunun neticesinde, 4925 sayılı Karayolu
Taşıma Kanununu Meclisimiz de kabul etmiştir.
Halihazırda ülkemizde yük
kapasitesi, örneğin 15 ton olan bir aracımız, 25-30 tonlarda taşımacılık
sektöründe faaliyet göstermektedir; yani, taşımacılık sektörü içinde araçların
arz fazlasından kaynaklanan kapasiteüstü çalıştırılması, haksız rekabetler
oluşmasına, araçların daha çabuk yıpranmasına, yolların bozulmasına, bozulan
araç ve yollar ekonomimizin zarar görmesine neden olmaktadır.
4925 sayılı Kanunla
amaçlanan, yolun korunmasıyla beraber, piyasada haksız rekabetin önlenmesi,
taşıma araçlarının daha kısa sürede yıpranması, fazla taşıma nedeniyle trafik
güvenliğinin riske girmesi, hatta fazla taşıma nedeniyle petrol gazlarındaki
zararlı emisyonların yükselmesi ve fazla yüklenmenin önlenmesi gerekmektedir.
Ulaştırma Bakanlığımız, idarî ve teknik kapasitesini bu yönde geliştirmiş ve
geliştirmeye devam etmektedir. Bu nedenle, Karayollarımıza verilmiş olan bu
görevin daha verimli yürütülmesini sağlamak için, aynı şekilde, Ulaştırma
Bakanlığımıza aktarılmasının uygun olacağını düşünmekteyiz.
Bu duygu ve düşüncelerle,
teklifin, ülkemize hayırlı olmasını temenni ediyor, Yüce Heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum. (AK Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
vaktinizi itinalı kullandığınız için Sayın Alp.
Şahsı adına, Aydın
Milletvekili Ahmet Rıza Acar.
Sayın Acar, buyurun efendim.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
AHMET RIZA ACAR (Aydın) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygı ve hürmetle
selamlıyorum.
Yine, bu 5 inci maddeyle
alakalı olarak geçici 19 uncu maddenin, arada bir boşluk doğurmaması, hizmetin
fiilî bir şekilde devam etmesi için Karayollarınca belirli bir süre daha
devamını düzenleyen bir maddedir; bu bir.
İkincisi de,
vatandaşlarımıza, araç sahiplerine, otobüs, kamyon firmalarına, binek araçları
sahibi vatandaşlarımıza, onların araçlarını korumak, hayatlarını korumak için
yapılacak en önemli hizmetin onlara yol yapmak, hele duble, hele otoyollar
yapmak olduğuna inanan birisiyim. İşte, bu anlayış içerisinde, üç yıllık zaman
diliminde Aydın'da yapılan hizmetleri kısaca size anlatmak istiyorum.
Aydın-Denizli duble yolu
bitti, şimdi sıcak asfalt yapılmaktadır. Aydın-Muğla-Ortaca duble yolunun
birinci etabı neticelendirildi ve açıldı. Köşk-Başçayır-Ödemiş yolu asfaltı
yapıldı. İncirliova-Tire yolu, yine, asfaltı bitti. Germencik-Söke duble yolu
bitirildi. Aydın-İzmir devlet yolunun bazı noktaları duble, birçok noktalarında
da iyileşmeler yapıldı. Kuşadası-Selçuk duble yolu, bütün yol 15 Haziranda
bitecek, bütün yolların köprüleri yapıldı. Söke-Didim duble yol oluyor.
Aydın'ın bütün çıkışları duble. Kuşadası-Davutlar Millî Parkı yolu çalışmaları
devam etmekte. Söke-Bağarası yolunun, yani, Güney Menderes sahil yolunun 6
kilometresi bitti, proje çalışmaları devam etmektedir. Çine-Karpuzlu yolu
genişleme çalışmaları başladı. Aydın-Denizli arasında 23 kilometrelik kavşak
yapıldı. Böyle bir hizmet yapılmaktadır.
Bundan önceki en büyük yol hamlesi 1950-60 dönemleri
arasındaydı. O zamanın Başbakanı Menderes'ten de İzmir-Aydın-Denizli arasında
önemli hizmetlerin alındığını ben de, çocuk olmamla birlikte, hatırlıyorum.
YILMAZ KAYA (İzmir) -
Germencik-Söke yolu bitmedi.
AHMET RIZA ACAR (Devamla)
- O günkü şartlar altında da o günkü hükümetin başbakanına şunların
söylendiğini de biliyorum, aile içinde konuşuluyordu: "Siz bu yollara uçak
mı indireceksiniz, tayyareler mi konduracaksınız, havaalanları mı
yapacaksınız" deniliyordu.
Bu anlayıştan
vazgeçtiğimiz gün Türkiye'nin önünün daha da iyi açılacağını düşüyor, saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, madde üzerinde 10 dakika süreyle soru-cevap işlemi
gerçekleştireceğiz.
Sayın Güyüldar, buyurun
efendim.
HASAN GÜYÜLDAR (Tunceli)
- Sayın Başkanım, Sayın Bakanıma bir sorum olacak.
Ülkemizin güney bölgesini
Erzincan'a, Erzurum'a, kuzey Anadolu'ya bağlayan devlet yolu Tunceli'den
geçmektedir; ama, bu devlet yolunun Pülümür-Muti arasındaki 20 kilometrelik
kısmı otuz yıldan beri, nakliyecilere, otobüs işletmecilerine, bölge halkına
ecel teri döktürmektedir. Pülümür insanı kışın kardan, sonbahar ve ilkbaharda
yağan yağmurlardan dolayı oluşan
çamurdan büyük işkenceler yaşamaktadır. Biraz evvel, Aydın Milletvekilimiz…
Aydın İline yapılan hizmetlerden dolayı, yapılan yollardan, altyapılardan
dolayı biz de burada sevincimizi dile getiriyoruz; ama, otuz yıldan beri devlet
yolu olan Pülümür ve Muti arasındaki 20 kilometrelik yolun hâlâ yapılmadığını
burada ben üzülerek belirtmek istiyorum.
Bölgemizin insanı olan
Sayın Bakanıma sormak istiyorum: Sayın Bakanım bu yolu yapmayı düşünüyor
musunuz?
Teşekkür ediyorum.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Bayındırlık Bakanı mı ki düşünecek;
karıştırdı arkadaş.
BAŞKAN - Sayın Bakan
Hükümet adına oturduğu için cevap verebilir.
Sayın Aslanoğlu…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Efendim, saygılar sunuyorum.
Tabiî, hiç bahsetmeyecektim;
ama, Aydın Milletvekili çıkıp, burada Karayolları Kanunuyla ilgili,
karayollarından bahsedince, bizim de soru sorma hakkımız doğdu, bağışlayın.
Hükümet adına; ama... Ben şimdi kıskanmıyorum, tebrik ederim kendilerini.
Herhalde, Malatya, Türkiye'nin bir başka yeri, bir çivi çakılmayan bir ili.
Bunları duyduktan sonra kendime üzülüyorum, kendime acıyorum. Hükümetin
dışladığı bir il miyiz, bunu sormak istiyorum. Neden?
BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu,
sorunuzu sorun da, duble yollarınız yapılıyordu, ben de geçtim oralardan.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Malatya-Battalgazi yolu 7 kilometre. On yıldır bir yol
bitirilmiyorsa, on yıldır… Hakikaten bu ayıp hepimize yeter. On yıldır…
Bakıyorum, dinledim şimdi, dışarıdaydım ben, dışarıda duydum Aydın'da yapılanları.
Gıpta ettim, kıskanmıyorum; ama, on yıldır bu yol yapılmıyorsa, acaba,
Malatya'ya bu Hükümetin bir garezi mi var?
İki; Sayın Bakanım, ben
ilkokula gittim. İlkokul diplomam var. O zaman ilköğretim okulları yoktu. Ama,
bana ehliyet vermiyorsanız, ne, bu, kamu vicdanına, ne kişilik hak ve
özgürlüğüne sığar. Bu insanlar o zaman ilköğretim okulu vardı da, acaba,
gitmediler mi; ama, en tabiî, en demokratik hakkını bu insanların elinden
aldık. Ne olursunuz, özellikle ilkokul mezunlarına ehliyet vermeme diye bir
şeyi ortadan kaldırmak gibi bir vicdan borcumuz var bu insanlara. Nereye gitsek
bu konu gündeme geliyor. Bir kez daha ben dikkatinize sunuyorum.
Saygılar sunarım.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Aslanoğlu, o zaman
ortaokullar vardı biliyorsunuz. Demek ki, ortaokula gitmemiş o arkadaşlarımız.
Sayın Işık, buyurun.
AHMET IŞIK (Konya) -
Sayın Başkanım, benim de, Sayın Bakanıma havaalanıyla ilgili bir sualim olacak.
Sayın Bakanım, Konya'nın
yüzölçümü, konumu, nüfus yoğunluğu malumunuz. Yapılmakta olan hızlı tren
projesi ve Konya Ovaları Projesinin en büyük ayağı olan Mavi Tünelle de, artık
Konya ekonomide çok canlı bir şehir haline gelmekte ve yoğun bir göç almakta.
Sayın Bakanım, Konya bu noktada; ama, şu an var olan askerî havaalanı taşımacılık
noktasında yetersiz kalmaktadır. Sivil kitle örgütleri, meslek odaları ve biz
milletvekillerinin çok yoğun talebi, bölgemize yapılacak bir havaalanının
hayata geçirilmesi; çünkü, sadece Konya değil, Aksaray, Karaman, hatta
Ankara'nın da kısmen yoğunluğunu alacak bir havaalanının hayata geçirilmesi
noktasında yoğun talebimiz vardır. Hükümetin ve sizlerin bakış açısını öğrenmek
istiyoruz. Konya bölge sivil havaalanı noktasındaki değerlendirmenizi almak
istiyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Arz…
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Sayın Bakanım, Trabzon Limanını, Karadeniz aracılığıyla, Karadeniz'den gelecek
yükleri taşıma anlamında İran'a bağlayacak olan tren yolunu, Erzurum veya
Erzincan üzerinden herhangi bir şekilde bağlamayı ne zaman düşünürsünüz, ne
zaman hayata geçireceksiniz? Trabzon Limanının taşımacılık açısından çok önemi
vardır.
Ayrıca, Batum-Hopa,
Hopa-Rize, Rize-Trabzon tren yolunun, Türkiye'yi Kafkasya'ya, daha sonra da
Orta Asya'ya bağlayacağını düşünürsek, bu kısa kilometrelik bölümü, öncelikle
25 kilometrelik Hopa-Batum yolunu ne zaman hayata geçireceksiniz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Arz.
Şu anda, Sayın Bakanım,
cevap verme süresi size aittir. Eğer arta kalan vakit olursa, sisteme giren
diğer arkadaşlara söz vereceğim.
Buyurun.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Başlayabilir miyim Sayın Başkan?
BAŞKAN - İsterseniz,
Sayın Abdulkadir Ateş Beye de bir söz vereyim; ondan sonra başlayın.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Tamam, buyurun.
BAŞKAN - Buyurun, Sayın
Ateş.
ABDULKADİR ATEŞ
(Gaziantep) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Konu havaalanına gelince,
Gaziantep Havaalanıyla ilgili bir sorum olacak benim. Bilemiyorum, arkadaşlar
herhalde farkında değil; Gaziantep, bir yıldan beri, bir havaalanı cenderesi ve
rezaleti yaşıyor; çok özür dileyerek bu kelimeyi kullanmak zorundayım. Altıncı
büyük şehre, kendi merkezinden, başkentinden uçak seferi bulunmamaktadır; bu,
bir.
İkincisi; yeni yapılan
pistin, son duyduğuma göre, biten kısmının 600 metrelik kısmında yeni bir
çatlama ve çökme olduğu söyleniyor; bu doğru mudur?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Ateş.
Sayın Bakanım, buyurun
efendim.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Evet, en önce, Sayın Ateş'in sorusundan başlayayım.
Türkiye'de sivil havacılığı geliştirmek, AK Parti Hükümetine nasip olmuştur. Üç
yılda taşınan yolcu sayısı 32 000 000'dan 56 000 000'a çıkmıştır. Hele hele,
Gaziantep'te meydan vardı; fakat, doğru dürüst sefer yapılamıyordu; çünkü,
pistin iki ucu arasında 18 metre kot farkı vardı ve hiçbir cihaz konulamıyordu.
En öncelikli proje alarak, burada, pisti uluslararası standartlara göre rekor
bir sürede yapıyoruz, temmuz ayında bitecek. Teslim alınmayan bir işin bir
yerinde çatlak vardı yoktu konusu, tartışmadan abestir. Teslim alınma
aşamasında, inşaat bütün yanlarıyla kontrol edilecektir. Daha bitmemiş bir işin
yanlış olduğunu, doğru olduğunu, burada, bilgiye dayalı olmadığı için, cevap
vermem mümkün değil; ama, bunu bir uyarı kabul ediyorum. Buna göre bakacağız.
Antep Havaalanı pisti, terminali bitti, açıldı, gayet de güzel oldu; pisti de
bittiğinde, bu yaz, her tarafa, sadece yurt içine değil, yurt dışına da düzenli
seferler yapan önemli bir bölgesel havaalanı olacaktır. Bunu ifade ediyorum.
Sayın Ahmet Işık'ın… Şu
anda, Konya Havaalanında uçuşlar 5 seferden 30 sefere çıktı, bir sıkışıklık
yaşanıyor; ancak, şu anda, kısa vadede bir havaalanı planlamamız yok.
Belki, en önemli konu,
burada ehliyetlerle ilgili dile getirilen konudur. Sayın Aslanoğlu, biz, bunu,
burada önerilen iki yıl değil, süresiz olarak, bundan sonra gelecek 2918 sayılı
Trafik Kanunuyla kökten çözeceğiz. İki yıl değil, süresiz, ilkokul mezunlarına
ehliyet alma imkânı getireceğiz. Bunu da müjdeliyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Tabiî, yollarla ilgili
Sayın Hasan Güyüldar, Sayın Mevlüt Aslanoğlu'nun yine soruları var. Ne kadar
güzel, Sayın Güyüldar yirmi yıldır yapılmayan, Sayın Aslanoğlu on yıldır
yapılmayan yollardan söz ediyorlar. İşte, böyle, yıllardır yapılmayan, bakılmayan
projeleri alıp, yapıp bitirmek bizim Hükümetimize nasip oluyor, bu da
sevindirici bir durumdur; bu vesileyle, bunu ifade etmek istiyorum.
Dün de söyledim, Türkiye
Cumhuriyeti tarihinde yapılan bölünmüş yol miktarı 3 500 kilometre, bizim
üçbuçuk senede yaptığımız yol miktarı 7 000 kilometredir, tam 2 katıdır. (AK
Parti sıralarından alkışlar) Bu da halkımız tarafından biliniyor ve Türkiye'nin
her tarafının şantiye halinde olduğuna, gidenler, görenler şahit oluyor ve bunu
daha da ileri seviyeye götürmek için Hükümetimiz var gücüyle çalışıyor. Bu
sene, KÖYDES projesiyle, köylerimizde de, çok önemli ölçüde, yol iyileştirme,
yol asfaltlama, içme suyu projelerini büyük bir hızla sürdürüyoruz. Bu
vesileyle, tüm milletvekillerimize, ülkenin, yörelerinin sorunlarını dile
getirdikleri için de ve bu hassasiyetlerinden dolayı da teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakanım.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
III. - YOKLAMA
(CHP sıralarından bir
grup milletvekili ayağa kalktı)
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, yoklama yapılmasını istiyoruz.
BAŞKAN - Maddenin
oylamasından önce bir yoklama talebi vardır.
Şimdi, sayın
milletvekillerinin isimlerini okuyacağım.
Sayın Haluk Koç?..
Burada.
Sayın Vedat Yücesan?..
Burada.
Sayın Ramazan Kerim
Özkan?.. Burada.
Sayın Ufuk Özkan?..
Burada.
Sayın Mehmet Küçükaşık?..
Burada.
Sayın Yılmaz Kaya?..
Burada.
Sayın Salih Gün?..
YAVUZ ALTINORAK
(Kırklareli) - Tekabbül ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Altınorak…
Tamam.
Sayın Mehmet Yıldırım?..
Burada.
Sayın Ali Oksal?..
Burada.
Sayın Ali Rıza Bodur?..
Burada.
Sayın Atila Emek?..
Burada.
Sayın Hasan Güyüldar?..
Burada.
Sayın Şevket Arz?..
Burada.
Sayın Ferit Mevlüt
Aslanoğlu?.. Burada.
Sayın Ahmet Ersin?..
Burada.
Sayın Türkân
Miçooğulları?.. Burada.
Sayın Orhan Diren?..
Burada.
Sayın Gaye Erbatur?..
Burada.
Sayın Tacidar Seyhan?..
Burada.
Sayın Mehmet Ziya
Yergök?.. Burada.
Sayın milletvekilleri, 20
üyemiz yoklama talebinde bulunmuştur.
Yoklama için 4 dakika
süre veriyorum. Adlarını okuduğum sayın üyelerin yoklama için elektronik cihaza
girmemelerini rica ediyorum.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, pusula gönderen arkadaşlarımız salondan ayrılmasınlar. Çünkü,
pusula verdikten sonra salon dışına çıkarlarsa işleme almayacağız.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, dinlemenizi istirham ediyorum.
Oy kullanan, pusula
gönderen arkadaşlarımızın isimlerini okuyorum: Sayın Bakanımız?.. Burada.
Sayın Mehmet Fehmi
Uyanık?.. Burada.
Sayın Yüksel
Coşkunyürek?.. Burada.
Sayın Ekrem Erdem?..
Dışarı mı çıktı?..
Sayın Nezir Nasıroğlu?..
Sayın Köşdere?..
Sayın Selami Uzun?..
Sayın İbrahim Çakmak?..
Sayın Hacı Turan?..
Sayın Zeki Ergezen?..
Sayın Bakanım, buradasınız.
Sayın Arvas?..
Sayın Başesgioğlu?..
Sayın Bakanım, burada.
Sayın Gürsoy Erol?..
Burada.
Sayın Zeyid Aslan?..
Burada.
İsmi okunup da burada
olan arkadaşımız var mı?..
Sayın Çakmak?.. Burada.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır.
VI.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
3.- Çankırı Milletvekili Tevfik Akbak'ın; Karayolları Trafik
Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ve İçişleri Komisyonu
Raporu (2/731) (S. Sayısı: 1137) (Devam)
BAŞKAN - 5 inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, bir geçici madde ihdasına dair önerge vardır; önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki teklifimizin
geçici madde olarak Karayolları Trafik Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Teklifin sonuna eklenmesini arz ederiz.
|
Hakkı Ülkü |
Ali Oksal |
Osman Özcan |
|
İzmir |
Mersin |
Antalya |
|
Yavuz Altınorak |
M. Vedat Yücesan |
Halil Tiryaki |
|
Kırklareli |
Eskişehir |
Kırıkkale |
|
Feridun Baloğlu |
Haşim Oral |
Yaşar Tüzün |
|
Antalya |
Denizli |
Bilecik |
|
Muharrem Toprak |
Kemal Sağ |
Mehmet Yıldırım |
|
İzmir |
Adana |
Kastamonu |
|
Hüseyin Bayındır |
Ufuk Özkan |
|
|
Kırşehir |
Manisa |
|
Geçici Madde 1.- İlkokul diploması bulunanlar, bu Kanunun
yürürlüğe girmesinden itibaren 2 yıl süre içinde ehliyet alabilirler.
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?..
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) - Sayın Başkanım, bu teklif, Karayolları
Trafik Kanununda çok kapsamlı bir şekilde bulunduğundan… Şu anda da,
Meclisimizin gündemindedir. Bu nedenle katılmıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet önergeye
katılıyor mu?..
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge hakkında
önerge sahipleri konuşacak mı, gerekçeyi mi okutayım?
MEHMET VEDAT YÜCESAN
(Eskişehir) - Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
İlkokul mezunu olanların
mağdur olmamaları için.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Bir geçici madde ihdasına
dair 1 önerge daha vardır; önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun
tasarısına aşağıdaki geçici maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Faruk
Çelik |
Recep
Garip |
Soner
Aksoy |
|
Bursa |
Adana |
Kütahya |
|
Mehmet
Emin Tutan |
M.
Necati Çetinkaya |
|
|
Bursa |
Elazığ |
|
Geçici Madde 1- Bu
Kanunda geçen "Türk Lirası" ibaresi karşılığında, uygulamada
28.1.2004 tarihli ve 5083 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Para Birimi
Hakkında Kanun hükümlerine göre ülkede tedavülde bulunan para "Yeni Türk
Lirası" olarak adlandırıldığı sürece bu ibare kullanılır.
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) - Olumlu görüşle takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
YTL'den TL'ye geçiş hükmü
eklenmiştir. Böylece, uygulamada ortaya çıkabilecek tereddütlerin giderilmesi
amaçlanmıştır.
BAŞKAN
- Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
6 ncı maddeyi okutuyorum:
MADDE 6.- Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Manisa Milletvekili Sayın Ufak Özkan;
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA UFUK
ÖZKAN (Manisa) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri,
1137 sıra sayılı kanun teklifi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum; Yüce Meclisi Grubum ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
dünden beri konuştuğumuz konuda karayollarının fizikî durumlarını da
tartışıyoruz, konuşuyoruz, nakliyecilerimizin problemlerini, sıkıntılarını da
konuşuyoruz. Bu konuşmalara biraz daha farklı bir boyuttan bakmak için şunları
belirtmek istiyorum:
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye'nin her bir coğrafyasında, Kastamonusunda, Iğdırında, Kars'ta ve
Bursa'da, İzmir'de, Manisa'nın ilçe içindeki, il içindeki yollarında, her
yerinde ciddî yol problemlerimiz var. Bu yol problemlerini görmezden gelmek ve
7 000 kilometrelik bölünmüş yolla gurur duymak çok doğru değil. Bu 7 000
kilometrelik bölünmüş yoldan, nedense, biz Manisa olarak çok ciddî bir yatırım
alamadık. Alamadığımızı da Manisa milletvekillerimiz, İktidar Partisi
milletvekilleri de bilirler.
Değerli arkadaşlarım,
yolların kalitesi, ışıklandırmadaki eksiklikler, yol çizgilerindeki
eksiklikler, noksanlıklar, kenar taşlarının, reflektörlerin olmaması, duble yol
çalışmalarındaki dikkatsizlikler ve tedbirsizlikler çeşitli kazalara sebebiyet
vermekte.
Sayın milletvekilleri,
gerekçede de yazmış olduğunuz üzere, bu kanun teklifi kabul edilirse
Karayollarının üzerinden bir yük alınacak ve sanki bunların da hepsi
doğrulacak, düzelecekmiş gibi bir intiba uyandırıyorsunuz.
Şunu merak ediyorum:
Sanki, Bayındırlık Bakanlığı, Cumhuriyet Halk Partisinin kontrolünde bir
bakanlık da, Ulaştırma Bakanlığı da Hükümetin kontrolünde bir bakanlık… Yani,
siz, Ulaştırma Bakanlığı bütçesinde ve bünyesinde bunları organize edebilecek,
bu problemleri giderebilecek ve bu yükü Bayındırlık Bakanlığının üstünden
alabilecek bir imkânınız var da, bugüne kadar niye kullanmadınız?! Yani,
Bayındırlık Bakanlığının içinde bulunduğu sıkıntıları ve problemleri
görüyorsunuz, biliyorsunuz, tespit ediyorsunuz; ama, Hükümet olarak, yardım
konusunda, elinizi Bayındırlık Bakanlığına uzatmıyorsunuz. Şimdi, bu kanun
teklifiyle, bütün problemler, bütün sıkıntılar bitecek; artık, duble yollarda
yollarımız daha kaliteli olacak, ışıklandırmalarımız daha düzgün olacak, yol
çizgilerimiz daha düzgün olacak ve dolayısıyla, ülkemizdeki kazalar da bitecek…
Peki, 2005 yılındaki
kazalardan haberiniz var mı değerli milletvekili arkadaşlarım? 2005 yılında,
ülkemizdeki kaza sayısı -trafik kayıtlarına geçen- 570 419, ölü sayısı 3 215,
yaralı sayısı 123 985, maddî hasar 651 000 000 dolar. Bu ölen canlar bizim
canlarımız, bu kaybettiğimiz maddî para bizim paramız. Bunların önlenmesi için,
elinizdeki problemleri, sıkıntıları bilerek, bugün buraya kadar taşımamanızı
anlamak mümkün değil.
Değerli arkadaşlarım,
nakliyecilerimizin, otobüsçüsünden, kamyoncusundan, minibüsçüsüne kadar, en
önemli problemlerinden bir tanesi, kaçak ve vasıfsız akaryakıttır. Kaçak
akaryakıt üzerindeki en önemli etkenlerden bir tanesi, yüksek ÖTV ve KDV
oranlarıdır. Bu yüksek ÖTV ve KDV oranlarıyla, akaryakıt kaçağının önüne
geçebilmeniz ve nakliyecilerimizin önündeki haksız rekabeti kaldırabilme
şansınız yoktur. Bununla ilgili, ilgili devlet bakanlıkları, Maliye Bakanlığı,
İçişleri Bakanlığı, Sanayi Bakanlığı ve Başbakan, kaçak akaryakıtın önüne
geçilememesinin önündeki en büyük sebeplerden bir tanesidir. Bu konudaki, ben,
hükümetin ve AKP'nin ciddiyetine inanmıyorum.
Gasbedilen
taksicilerimiz, apayrı bir güvenlik sorunudur. Yollarımızda güvenli seyahat
etmek, ne şehir içinde ne şehir dışında, mümkün olmamaktadır. Kaldı ki,
Başbakanın konvoyu, şehir içinde neredeyse trafik terörü estirmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; çeşitli belgeleriniz var…
AGÂH KAFKAS (Çorum) -
Sayın Başbakan trafik terörü estirmiyor…
UFUK ÖZKAN (Devamla) -
Havayolundaki yola bakarsanız, Sayın Başbakan evinden beş dakika önce çıkmış
olsa, kaza yapmadan uçağına varabileceğini görürsünüz. Trafik terörü
estirildiğini, siz Başbakana sorun, Başbakandan bir öğrenin…
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; çeşitli belgeler istiyorsunuz. İstediğiniz belgelerden bir
tanesi de SRC. Bu SRC belgesini isterken -yani, sürücü meslekî yeterlilik
belgesi, şoförlerimizden ve nakliyecilerimizden istediğimiz- bu belgeyi
isterken, 2005 Şubat ayında yapılan müracaatların içinde ticarî taşıt kullanma
belgesinin fotokopisini istediniz. Bugün bu belgenin kalktığını ilan
ediyorsunuz, söylüyorsunuz. Kanun teklifinin gerekçesinde de bunları
yazıyorsunuz ve SRC belgesi isterken, ticarî taşıt kullanma belgesinin
fotokopisini istiyorsunuz. 2005 yılının ağustos ayına kadar süre veriyorsunuz,
daha sonra aralık ayına kadar uzatıyorsunuz. 2006 yılının mart ayında, bu
belgenin verilmesini Gazi Üniversitesine devrediyorsunuz ve buradan yine Gazi
Araştırma Proje Kooperatifine, belge başına 21 lira 80 kuruş -Yeni Türk
Lirasıyla- para göndermelerini istiyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, R1
belgesi… Az önce Giresun'dan bir arkadaşımız aradı, R1 belgesindeki sıkıntısını
ve problemini anlattı. Aynen söylediği şu: "Ben, 21 Eylül 2005 tarihinde
Ankara'dan belgemi aldım. Belgemi alırken 123 milyar lira para yatırdım. Bu
parayı yatırırken de bankadan kredi aldım. Borçla, faizle bu parayı yatırmaya
çalıştım. Nisan, mayıs, haziran, temmuz, ağustos aylarında 123 milyar lira
parayı R1 belgesi için ödedim; ancak, 18 Ocak 2006 tarihinde aynı belge,
Hükümetiniz tarafından, bir yönetmelikle 60 milyar liraya indirildi. Ben
devletten 63 milyar lira alacaklıyım, alacağımı geriye istiyorum. Bununla
ilgili Kara Ulaştırması Genel Müdürlüğüne dilekçe vermemizi istiyorlar.
Verdiğimiz dilekçe sıraya girecek, o sıraya göre de paramızı geriye alacağız;
ama -diyor ki vatandaşımız- ben bu parayı yatırırken sıra beklemedim, bu parayı
yatırdım. Bu parayı da yatırırken faizle para aldım. Bugün bu paramın acilen
geriye ödenmesini talep ediyorum." Çok da haklı bir taleptir.
Aynı
şekilde, K1 belgeleri… K1 belgelerinde, 2005 yılında, hepinizin bildiği gibi 1
100 000 000
lira para yatırıldı, 50 000 000 lira da kart parası alındı. Daha sonra bu 350
000 000 liraya indi. Büyük bir çoğunluğu 1
150 000 000 lira yatırdı, az bir kısmı 350 000 000 lira yatırdı. Bu 800 000 000
lira paranın, derhal, defaten bu insanlara geriye ödenmesi gerekir; ama,
bununla ilgili, Kamulaştırma Genel Müdürlüğünün sitesinde mayıs ayı içinde
ödeneceği ifade ediliyor, umut ederim ki mayıs ayı içinde bunlar ödenir.
Değerli arkadaşlarım, (Y)
belgesi diye bir belge önümüze getirmek üzeresiniz. 100 kilometreyi aşmayan, il
içindeki taşımacılık için (Y) belgesi. Bununla da 500 000 000 lira para
alacaksınız. Güzergâh İzin Belgesi diye bir belge geliyor; Güzergâh İzin
Belgesinde de 12 yaşa sınır getiriliyor. 12 yaşından büyük araçların buralarda,
köy yollarımızda, belde yollarımızda çalışabilme şansı, maalesef yok.
Değerli arkadaşlarım,
siz, bulabildiğiniz, elinizin erdiği, gördüğünüz her şeyden bu paraları almaya
çalışıyorsunuz. Bereket, deveden, eşekten, attan, katırdan, at arabasından
bunları almayı akıl edemiyorsunuz; inşallah da almazsınız.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; nakliyecilerimizin durumu hiç iyi değil. Nakliyecilerimizin
durumu, üç yıl öncesinden daha kötü durumda. Üç yıl önce, İzmir-İstanbul
nakliyesinde 500 000 000 lira kira parası alan nakliyecimiz, bugün, yine 500
000 000 lira kira parası alıyor; ama...Enflasyon, tabiî, düşüyor, enflasyon
burada düşüyor da, nakliye bedelinde, haksız rekabetten dolayı da düşüyor; ama,
giderleri hiçbir zaman düşmüyor.
İktidara geldiğinizde
mazotun litresi 1 000 000 liraydı, şu anda nakliyecimiz 2 150 000 liraya mazot
alıyor. Lastiğin fiyatı, 1 100'e 20 lastiğin fiyatı 280 000 liraydı, bugün 380
000 liraya çıktı.
Kamyon, Ege Bölgesindeki
kamyon, İzmir-İstanbul arasında ayda yaklaşık 3 ya da 4 sefer yapar. Bu da,
almış olduğu paranın yaklaşık 1 000 000 000 civarında; ama, harcadığı paranın
da 800 000 000 civarında olduğunu gösterir. İnsanları, açlıkla, sefaletle,
yoksullukla perişan eder noktaya getirdik.
Yine, Manisa Esnaf ve
Sanatkârları Odalar Birliğinin Sayın Başkanı Hasan Geriter'in bana göndermiş
olduğu bir belgeyi, mutlaka İktidar Partisi milletvekillerine de gönderdi. Son
derece haklı talepleri var. Bu taleplerin yerine getirilmesi için, Hükümetimiz
ve İktidar Partisi milletvekillerimizin derhal çalışması lazım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tonaj, istiap haddi son derece önemli. Gerçekten, en önemli
haksız rekabetlerden bir tanesi budur. 20 tonluk arabalara 40 ton malın
yüklenmesi, 40 tonluk paranın alınması, küçük nakliyecinin iş yapabilme
olanağını elinden almaktadır; fakat, üçbuçuk yıllık iktidarınız döneminde bunun
denetlenemiyor olması, denetlenmemesi… Hangi gücün sizin elinizden tutarak bu
denetlemeyi yaptırtmadığını ben çok merak ediyorum. Hangi güç tuttu da bu denetlemeyi
yapamadınız?! Bu denetlemenin son derece sağlıklı ve son derece süratli bir
şekilde yapılması gerektiğini Yüce Heyetinize ve Sayın Bakanımıza, bu kanun
teklifiyle…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özkan, 1
dakikalık süre vereceğimi ifade etmiştim; buyurun efendim.
UFUK ÖZKAN (Devamla) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Vatandaşımızın haklı
talebi şu: Bu kanunu ya da bu yöntemi, bu yönetmeliği kimlerin yönettiği,
kimlerin yaptığı çok önemli değil; bunların doğru yapıldığı ve doğru takip
edildiği önemli.
Sayın Bakandan ve
Hükümetten, bu kanun teklifinin kabulünden sonra, süratle, haksız kazanca yol
açacak tonajın ve karayollarındaki güvenliğin sağlanmasını talep ediyor, Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özkan.
Madde üzerinde, şahsı
adına Tevfik Akbak, Çankırı Milletvekili…
Buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
TEVFİK AKBAK (Çankırı) -
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben, Cumhuriyet Halk
Partisi sözcüsü değerli kardeşimin çok haklı tenkitlerine de çok teşekkür
ediyorum. Biz, yapıcı muhalefeti her zaman alkışlamasını biliriz; ancak,
değerli arkadaşımızın yanıldığı bir noktayı da sizlerle paylaşmak istiyorum.
Şimdi, evet "üçbuçuk
yıldır bu neden denetlenmedi" sözü, gerçekten doğru. Zaten, bu eksikliği
biz gördüğümüz için değişikliğe ihtiyaç duyduk. Siz, üçbuçuk yıldır, keşke bunu
bize, bu kanun vesilesiyle değil, daha önce hatırlatmış olsaydınız.
Değerli arkadaşlar, bu,
haklı ve doğru bir tekliftir. Doğruluğunu, artık, iktidar ve muhalefetiyle hep
beraber, bugün, bunu burada tescil etmiş olduk. İnşallah, bu yasanın yürürlüğe
girmesiyle, bunun nakliyeci esnafımıza kazandırdıklarını hep beraber göreceğiz.
Asıl, partimizin en büyük projesi, 4925 sayılı Yasayla bu K1, K2, L1
belgeleriyle alınan paraların piyasadaki arz fazlalığını kontrol edeceği, o
piyasadaki yaşlı araçların trafikten çekileceği o günler geldiğinde -ki, bu,
uzun ve yüklü bir projedir- o zaman asıl niyetimizi, asıl devrim niteliğindeki;
bu güzel projemizi hem nakliyeci esnafımız hem piyasada rol alan tüm acenteler
bunu görecektir.
Değerli arkadaşlar, bu
yasayla beraber, ben, değerli yöneticilerimizden, Bakanlık yetkililerimizden,
özellikle akaryakıt kaçakçılığının da önlenmesine yardımcı olunması adına,
depoların, standart depoların iyi bir tanımını yapıp, yol güzergâhında
araçlardaki standart deponun da kontrol edilmesinin yararlı olacağını sizlere
belirtmek istiyorum.
Ben, tekrar, bu yasaya
şimdiden destek olacak iktidar ve muhalefet partimizin değerli vekillerine
teşekkür ediyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Ahmet Rıza Acar,
sizin konuşma hakkınız… 7 nci maddede mi Ali Bey konuşacak?
AHMET RIZA ACAR (Aydın) -
Evet efendim.
BAŞKAN - Peki.
Buyurun.
AHMET RIZA ACAR (Aydın) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım ve Grubum adına sizleri hürmetle
selamlıyorum.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Grubu karıştırmayın, şahsınız adına söz aldınız.
AHMET RIZA ACAR (Aydın) -
Olsun. Ben Ak Parti Grubunun bir üyesiyim.
Değerli arkadaşlar, bu
maddede şunları söylemek arzusundayım: Elimde 2000 ile 2003 yılları arasının
istatistikleri var. Bunlarda, kaza sayılarıyla alakalı olarak rakamlar şunlardır:
Kaza: 2000 yılı 74 400,
2001 yılı 63 381, 2002 yılı 63 010, 2003 yılı 59 304. Ölü sayısı: 2000'de 3 941, 2001'de 3 954, 2002'de 2 900, 2003'te
2 811. Yaralı sayısı: 2000'de 115 877, 2001'de 94 497, 2002'de 94 225, 2003'te
95 607.
Bu arada, gerek kaza
sayısında Avrupa ülkeleri arasında Fransa, Yunanistan, Polonya, Lüksemburg,
Finlandiya, Estonya, Letonya, Litvanya, Macaristan, Slovakya gibi ülkeler
bizden daha oranları yüksek; ama, Avrupa Birliğinin diğer ülkelerinde oranlar
bizden biraz daha aşağıda. İşte, bütün bu oranları aşağıya çekmenin yolu, duble
yollardan, otobanlardan geçtiği gibi, bir de bunun yanında, mutlaka ki il,
ilçe, belde yollarının haricinde, çok önemli, 40 000 köyü ilgilendiren köy
yolları vardır. İşte, KÖYDES Projesi çerçevesinde bu 40 000 köyün ille,
ilçeyle, beldeyle, köyün köyle bağlantı yolları düzene girecektir. Bunun için
ayrılan 2 katrilyon vardır.
Ayrıca, şunu da ifade
edeyim ki, 2007 yılı sonuna kadar, büyük bir ihtimalle, Aydın'ın tüm yolları
asfalt olarak vatandaşımıza hizmet verecektir. Daha da ileri gideceğiz.
Önümüzdeki yıllarda Aydın, tarım ve turizm kenti olmasını da dikkate alarak, o
ürünlerin daha kaliteli bir şekilde üretilmesi için arazi içerisinde tarım
yollarının da asfalta çevrilebileceğini, bu konuda proje yapıldığını
dikkatlerinize sunmak ister, saygılar sunarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Karar yetersayısı istiyorum.
BAŞKAN - Tamam.
Maddeyi oylarınıza sunacağım,
karar yetersayısını arayacağım.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Sayın milletvekilleri,
karar yetersayısı yoktur; birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.20
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.24
BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Türkân MİÇOOĞULLARI
(İzmir)
BAŞKAN - Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 97 nci Birleşiminin
Beşinci Oturumunu açıyorum.
1137 sıra sayılı kanun
teklifinin görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
VI.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
3.- Çankırı Milletvekili Tevfik Akbak'ın; Karayolları Trafik
Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ve İçişleri Komisyonu
Raporu (2/731) (S. Sayısı:1137) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon?..
Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Teklifin 6 ncı maddesinin
oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi, 6 ncı maddeyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.
6 ncı maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir, karar yetersayısı
vardır.
7 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 7.- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına,
Eskişehir Milletvekili Vedat Yücesan.
Sayın Yücesan, buyurun
efendim.
CHP GRUBU ADINA MEHMET
VEDAT YÜCESAN (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Karayolları
Trafik Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin 7 nci maddesi
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini belirtmek üzere söz almış
bulunuyorum. Maddeyle ilgili konuşmama
başlamadan önce, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
1137 sıra sayılı kanun teklifiyle, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunuyla
Karayolu Genel Müdürlüğüne verilmiş bulunan "araçların ağırlık ve boyut
kontrollerini yapmak veya yaptırmak ve aykırı görülen hususlar hakkında suç
veya ceza tutanağı düzenlemek" şeklindeki görevler Ulaştırma Bakanlığına
devredilmektedir. Söz konusu görevlerle ilgili verilen hizmet konusunda
Ulaştırma Bakanlığı yetkili kılınmaktadır.
Değerli arkadaşlarım,
ülkemizde taşımacılık faaliyetinin büyük bir kısmı karayoluyla yapılmaktadır.
Taşımacılık yapan araçların Karayolları Genel
Müdürlüğünce gerektiği ölçüde denetlendiğini ifade etmek mümkün
değildir; ancak, bu yetkiler aynı şartlar altında Ulaştırma Bakanlığına
devredilmiştir. Bu görevler Ulaştırma Bakanlığına devredilirken yeni bir kadro tahsisi söz konusu değildir.
Karayollarında söz konusu hizmeti yapmakla görevli personelin Ulaştırma
Bakanlığına nakli de yapılmamaktadır. Bütçeden belli miktar kaynak aktarılması
da öngörülmemiştir. Bu, doğal olarak insanda "peki, Ulaştırma Bakanlığı,
Karayollarının yapamadığını, etkin denetimi nasıl yapacak" diye bir soru
sormak ve bu nedenle de bilinmek istenmesine neden olmaktadır.
Değerli arkadaşlarım,
malumunuz üzere, Ulaştırma Bakanlığı, Karayolları Taşıma Kanununun
yönetmeliğinde yaptığı değişiklikle, kamyonculara ve taşımacılara, şirketlerine
faaliyetlerini sürdürebilmesi için bazı şartlar getirmiştir. Neydi bu şartlar
değerli arkadaşlarım; taşımacılık faaliyeti yapabilmek için meslekî yeterlilik
belgelerine sahip olmak, yönetici sertifikalarını almak ve tonaj şartını
sağlamak idi.
Nakliye şirketlerinin
büyük bir kısmı, kamyoncular, gerekli belgeleri temin edebilmek için tonaj
yükseltmeye başladılar; diğer yandan, gerekli paraları yatırarak meslekî
yeterlilik belgesini aldılar. Kamyoncular, bu şartları, mesleklerinin artık
ekmek kazandırmasının vermiş oldukları zorluklar içerisinde sağdan soldan borç
alarak, banka kredileriyle yerine getirdiler.
Diğer taraftan, yönetici
belgesi almak üzere bakanlıkça istenen evrak, Ulaştırma Bakanlığının ilgili
bölümlerine gönderildi. Şirketlerden kimi üst düzey yönetici belgesini almak,
kimi de orta düzeyde yönetici belgesi almak üzere, istenen evrakları Bakanlığa
gönderdiler; ancak, Ulaştırma Bakanlığı, yönetici sertifikası verecek bölümünün
eleman yetersizliği ve iş yükünün yoğun olması nedeniyle bu işin altında
kalkamadı. Yönetici belgesi almak için iki senedir bekleyen nakliye firmaları
yöneticileri, halen belgelerini almamış durumdadırlar. Ulaştırma Bakanlığı bu
işin altından kalkamayacağını anlayınca, yönetici belgesini vermek için Gazi
Üniversitesiyle bir anlaşma imzalamak suretiyle, üniversitede bu iş için
kurulan bölüme devretti. Yani, yönetici sertifikası verme görevi üniversiteye
devredildi. Ulaştırma Bakanlığı, bu kanun tasarısıyla Karayollarından kendisine
devredilen görevleri, sanırım yine aynı şekilde gerçekleştirecek diye
düşünüyorum. Araç muayene istasyonlarıyla ilgili yapılan ihaleyi kazanan
tüzelkişiliğe karşı çeşitli kurumların Danıştayda açtığı davaların sürmesi
nedeniyle daha anlaşma imzalanmadı. Ancak, bakanlığın bu görevleri getirme
hususunda aynı şekilde davranacağını, aynı yolu benimseyeceğini sanıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Ulaştırma Bakanlığının, taşımacılık sektörünün ve araçlarının
kayıt altına alınmasıyla ilgili olarak getirdiği, öngördüğü düzenlemelerin
büyük bir kısmı, Türkiye gerçekleriyle uyuşmayan, işsizler ordusuna yeni
kişilerin katılmasına yol açacak niteliktedir. Nakliye şirketlerinin ve
kamyoncuların faaliyetlerini sürdürebilmelerine imkân sağlayacak şartlar
oldukça ağırlaştırılmıştır. Bu düzenlemeler, ülkemizdeki taşımacılık sektörünün
yabancı şirketlere teslimine yol açacaktır. Ülkemizde, taşımacılık sektörü,
yabancı sermayeli şirketlerin cirit atacağı, onların etkili olacağı bir sürece
girmiş olacaktır. Taşımacılarımız, yabancı nakliye şirketlerinin taşeronu
konumuna gelecektir. Olan, yine bizim nakliyecilerimize, kamyoncularımıza,
yani, bizim insanlarımıza olacaktır. İktidarın kısa vadeli yaklaşımları,
yabancılara bu tür ayrıcalıkların verilmesi, uzun vadede ülkemizi zarara
sokacaktır. Ülkemiz, kısa vadede kazançlı görülebilir; ancak, bu düzenlemelerin
zararlı etkileri, orta ve uzun vadede ortaya çıkacaktır.
Değerli arkadaşlarım,
karayolu taşımacılığı, ülkemiz için gerçekten öneme sahip bir ulaşım koludur.
Ülkemizdeki taşımacılığın yüzde 95'i karayoluyla yapılmaktadır. Ayrıca, bu
taşımacılığın bir başka özelliği de, özellikle maddî açıdan yeterli olanağa
sahip olmayan insanlarımız için bir ekmek kapısı olmuştur. Örneğin, İç Anadolu,
Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki halkın büyük bir kısmı
nakliyecilik işiyle uğraşmaktadır. Bu bölgelerin yıllardır yeterli miktarda
yatırım alamaması, topraklarının sulanamamasının halkın tarım işiyle
uğraşmasını zorlaştırması gibi nedenlerle, orada yaşayan vatandaşlarımızın
büyük bir kısmı borç harç kamyon almakta, ekmeğini buradan çıkarmaya
çalışmaktadır. Bugün, bu bölgede yaşayan insanlarımızın büyük bir kısmı okuma
imkânı bulamamışlardır ve genelde öğrenim düzeyi ilkokul düzeyinde kalmıştır.
Biliyorsunuz, ilkokul mezunları artık ehliyet alamamaktadır. Ben, bu konuya
girmek istemiyordum; ama, Sayın Bakanım, az evvel, ilkokul mezunlarıyla ilgili
teklifimizi reddettiniz. Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da ve diğer bölgelerimizde
yaşayan insanlarımızın büyük bir kısmı bu durumdadır. Şimdi, Ulaştırma
Bakanlığı, bir yandan, bu vatandaşlarımıza taşımacılık işiyle uğraşmalarını
imkânsız hale getirecek külfetler yüklemektedir. Diğer taraftan, bu
insanlarımız ehliyet alamamaktadırlar; çünkü, büyük bir kısmı ilkokul mezunudur.
Daha da önemlisi, Ulaştırma Bakanlığı, şoförlerin ticarî araç kullanabilmeleri,
SRC belgeleri alma zorunluluğu da, bu belgeye sahip olmalarına bağlanmıştır. Bu
iş nasıl olacak? Bu insanlarımız nasıl bu belgeyi alacak? Bakanlık, acaba bunu
düşünmüş müdür? Bu durumdaki vatandaşlarımızın hayatlarını idame
ettirebilmelerine imkân sağlamak üzere, Trafik Kanununda değişiklik yaparak,
ehliyet alabilmelerini sağlamalıyız.
Değerli arkadaşlarım, bu
türlü arkadaşlarımız, Azerbaycan, Bulgaristan'da ehliyet için diploma şartı
aranmadığı için, bu durumdaki vatandaşlarımız buralara yönelmektedir. Bu
ülkelerde B, D ve E sınıfı ehliyet diploma şartı olmaksızın alınabilmektedir.
Türkiye ile bu ülkelerin arasındaki ikili anlaşmaların, Azerbaycan ve
Bulgaristan'dan alınan ehliyetlerin Türkiye'de emsalleriyle rahatlıkla
değiştirilebilmesine imkân sağlaması, vatandaşlarımızı bu yola sevk etmektedir.
İnsanlarımızı bu yola sevk etmemek gerekir diye düşünüyorum. Türkiye
gerçekleriyle uyuşmayan, örtüşmeyen uygulamalara son verilmelidir diye
düşünüyorum. Bugün, söz konusu bölgelerimizdeki gençler, iş imkânı bulamamaktan
şikâyetçi; yapabilecekleri işleri de bu şekilde ellerinden almaktayız.
İşsizlik, parasızlığın ötesinde bir haldir değerli milletvekillerim. Bu durumda
olan insanlarımız bunalıma düşer, bir şeyler yapmak, kendini kanıtlamak ister;
bu dünyada ben de varım dedirtecek davranışlar içerisine girmek zorunda
hisseder.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Yücesan,
söylediğim gibi, sadece 1 dakika süre vereceğim, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
MEHMET VEDAT YÜCESAN
(Devamla) - Bu psikolojinin doğal sonucu olarak, bu durumdaki insanlarımız,
illegal örgütler tarafından rahatlıkla kandırılabilmektedir. Bunun önüne
geçmek, bizim elimizde değerli arkadaşlarım. Ülkemizin gençlerine, insanlarına
sahip çıkacak, ülkemizin gerçekleriyle örtüşecek düzenlemeleri Meclisimizden
geçirmeliyiz. Yabancılara hoş görünecek, kısa vadede ülkemize para girişini
sağlayacak, ülkemizi sahte mutluluk içerisine sokacak politikaları bir kenara
koymalıyız; orta ve uzun vadede ülkemize yarar sağlayacak politikaları, kanun
tasarılarını benimsemeliyiz.
Bu duygu ve düşüncelerle,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Yücesan.
Şahsı adına, Düzce
Milletvekili Fahri Çakır.
Sayın Çakır?.. Yok.
Sayın Ümmet Kandoğan?..
Yok
Sayın Mehmet Eraslan?..
Yok.
Sayın İnci Özdemir?..
Yok.
Sayın İbrahim Hakkı
Birlik?.. Yok.
Bursa Milletvekili Ali
Dinçer...
Sayın Dinçer, buyurun.
ALİ DİNÇER (Bursa) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son derece önemli bir tasarıyı
tartışıyoruz.
Baştan şunu anlatayım:
Bir defa, kamu yönetiminde bütüncül bir yaklaşım, en önemli kriterlerden biri.
Şimdi baktığımız zaman, gelişmiş pek çok ülkede ulaştırma sektörü tümüyle bir
bakanlığın çatısı altında; yani, yapım da, denetim de. Türkiye'de bu farklı.
Demiryolları, denizyolları, havayolları, ağırlıklı, altyapısıyla, üstyapısıyla,
denetimiyle Ulaştırma Bakanlığının elinde; ama, karayolu, altyapısıyla da, üstyapısıyla
da, denetimiyle de Bayındırlık Bakanlığına bağlıydı. Şimdi bu tasarıyla biz bir
bütünlüğü sağlamıyoruz. Karayollarının yine altyapı-üstyapı işleri
karayollarında Bayındırlık Bakanlığına bağlı, kentlerde de belediyelere. Ama,
birçok yerde kent içi çift yol geçişleri bile Karayolları tarafından yapılıyor.
Biz sadece denetim kısmını, kontrol kısmını Ulaştırma Bakanlığına aktarıyoruz.
Yani, parçalı yapı parçalanarak devam ediyor. Bunu bütünleştirmek gerekir.
Belki karayollarını da, altyapıdan, üstyapıdan sorumlu olan üniteyle bütünlüğü
sağlamak için Ulaştırma Bakanlığına bağlamak gerekiyor. Pek çok ülkede bunun
örnekleri var.
Bu, temel kriterle ilgili
eleştirim. Eksik görüyorum bu tasarıyı bu nedenle. Ama, pratikte de bazı
yanlışlar var. Doğru bir tercih olan çift yolda, uyanık, kolay bir çözümü de
iktidar uyguluyor. Ne yapıyor; ağırlıklı olarak, kolay güzergâhlarda, düz
güzergâhlarda var olan tek yola ikinci bir yol ilave edip, duble yola, çift
yola geçiyorlar; yani, aslında, örneğin 1 000 kilometrelik bir tek yola bir
başka tek yol ilave ettiğiniz zaman, 1 000 kilometre duble yol yapılmış oluyor.
Bunu yaparken pek çok yerde, maalesef, mühendisliğin, bilimin gereği yerine
getirilmiyor. Bu yüklenicilikte, taahhütte de bütüncül olmak gerekiyor.
Ana müteahhit, genelde,
büyük projeleri alır; onun taşeronları sanat yapılarında, hafriyatta, çeşitli
alanlarda ana müteahhide iş yapar ve bu arada pişer. İleride bu taşeronların
arasından da ciddî, büyük ana müteahhit firmalar çıkar. Bunlar ne kadar çok
olursa, hem ülkemizde hem ülke dışında taahhüt sektörümüzü güçlendirir.
Şimdi, kolay bir şekilde,
var olan düz güzergâhlarda duble yol yaparken, maalesef, Türkiye'nin çok
deneyimli, büyük, ciddî ana müteahhitleri bir kenara bırakıldı, halbuki onlar
şu anda iş için yurt dışında fırsat arıyorlar, Türkiye'de pazar onlar için çok
daraldı. Bu deneyimli müteahhitlerle aslında iş tutmak ve onların yanında
taşeronların da gelişmesini sağlamak, rasyonel, akılcı bir yaklaşımdı; bu
yapılmıyor. Bunun eksiklerini görüyoruz. Mesela, Ankara'dan Sivrihisar'a kadar
mühendisliğe uygun yapılmış bir çift yol var. Orada yolculuk yaparken, yıllar
önce yapılmış bir yol olduğu halde hiçbir sorununuz yok, yağ gibi kayıyor
arabalar; ama, Sivrihisar'dan Eskişehir'e, Bozüyük'e doğru giderken yeni
yapılan çift yolda çok zorluk çekiliyor. Hele bir yağmur yağdığı zaman, çoğu
zaman göletlerin üzerinden arabalar gitmek durumunda kalıyor ve bu çok riskli
oluyor.
Bir de, tercih, kolay
olanı yapmak olduğu için, dar boğazlar geri bırakılıyor. Yine, Eskişehir'e
doğru yoldan örnek verirsek, Bozüyük'e kadar düz; ama, biraz önce söylediğim
eksikler nedeniyle, ciddî müteahhit yapılar işi üstlenmediği için, denetim de
iyi yapılmadığı için, yolun kalitesi düşük. Tekrar tekrar düzeltilmek, yapılmak
durumunda. Bu, astarı yüzünden pahalı işi daha masraflı hale getiren bir
yaklaşım…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Başkan,
buyurun, konuşmanızı tamamlayın.
ALİ DİNÇER (Devamla) -
Şimdi, bu yoldan gidip Bozüyük'ü geçince Mezitli Deresi vadisinde tabiî, zor,
yol virajlı, orası kalmış. Şimdi, yeni yapılan kısımdaki, düz güzergâhtaki çift
yoldan hızla giden araba birdenbire virajlı ve yapım halinde olan ve uzun
sürecek olan bir bölgeye girince, ciddî riskler ortaya çıkıyor. Bu, aslında
şehir içindeki yollarda da, bağlantılarda da belli. Normal yonca yaprağı
dönüşleri yapılamadığı için, batçıklar ve dar alanlardaki köprülü geçişler,
sanki trafiği kolaylaştıracakmış gibi gözüküyor. Fakat, aksine, bunlardan
dolayı, hızla gideceğini zannedenler, şehir içinde dahi, bir bakıyorsunuz,
batçığa ve o eksik köprülü kavşağa gelince hızını kontrol edemiyor ve şehir
içinde ölümcül kazalar oluyor. Bu, pek çok kentte görülüyor.
Burada, şimdi, denetimle
ilgili yapılması gereken, özellikle, böyle, mühendislik uygulamalarına uygun
olmayan yerlerde ciddî sıkıntılar ortaya çıkıyor. O nedenle, bu batçıkların
yonca yaprağı dışındaki zor olan köprülü kavşakların olduğu yerlerde daha sık
kontrol olması lazım. Düz yollarda yapılan çift yolların, virajlı yerlere geldiği
zaman kesildiğini görüyoruz. O arada hızla gelen arabalar, biraz evvel
söylediğim gibi, sorun yaratıyorlar. Bunun da önüne geçebilmek için, tam bu
sorunlu yerlerde, dar boğazlarda uzun sürecek olan duble yol tamamlama
işlerinin olacağı yerlerde, noktalarda daha sıkı denetim yapmak gerekiyor.
Bütün bunları ülkemizin
çok daha sağlıklı bir altyapıya kavuşması isteğiyle dile getiriyorum. Ümit
ediyorum ki, parçalanmaya rağmen, eşgüdüm sağlansın, altyapıyı sağlayan
Karayolları, belediyeler, kontrol işini çoğunluğunuzla büyük olasılıkla parçacı
bir şekilde de olsa kabul ettireceğiniz işi Ulaştırma Bakanlığı yaparken, arada
koordinasyonsuzluk olmasın, eşgüdüm bozukluğu olmasın; çünkü, altyapıyla,
üstyapıyla denetim ikisi bir arada çalışırsa başarılı sonuç elde edilir hem
ekonomik ulaştırma sonuçları elde edilir hem de kazaların azaldığı, acıların
daha aza indirildiği bir ortam ortaya çıkar.
Bunları dile getirmek
için önünüze çıktım.
Sayın Başkana, değerli
milletvekillerine saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Dinçer.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın Kılıç,
soru mu soracaksınız?
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Evet.
BAŞKAN - Buyurun.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın Bakana, Malatyamızdaki karayollarıyla
ilgili birkaç soru sormak istiyorum izninizle.
Sayın Bakanım,
Malatya-Yeşilyurt-Çelikhan yolunda 35 kilometrelik kısım kaldı, bu kısım
bitirilemediği için de Yeşilyurt'tan Çelikhan yoluyla Adıyaman'a gitme şansımız
maalesef yok. O yol açılırsa eğer Malatya'yla Adıyaman hatta Urfa güzergâhı
birbirine bağlanacak, yol oldukça kısalacak. Bu yolda henüz bir gelişme olmadı
Sayın Bakanım.
Yine, daha önce de dile
getirmiştim, özellikle Malatya'nın Hekimhan İlçesinin Kuluncak güzergâhı ve Arguvan
güzergahı ne yazık ki içler acısı bir durumda, şu anda köy yollarından bile
daha bozuk bir durumda. Sayın Bakanım, henüz daha bir hafta önce Malatya'dan
geldim.
Bir yolumuz daha var
Sayın Bakanım, izninizle. Malatya-Battalgazi arasında çok az bir kısım var,
yani 3-5 kilometrelik bir alan; bu yol yapılmadığı için, bu iki, Battalgazi ile
Malatya arasındaki güzergah da maalesef yeteri kadar düzgün çalışmıyor. Eğer
bunlarla ilgili sevindirici bir haber verirseniz Malatyamıza, çok memnun
olacağım.
Saygılar sunuyorum Sayın
Bakanım.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Bakanım, buyurun.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; teşekkür ediyorum.
Sayın Malatya
Milletvekilimiz Muharrem Kılıç'ın sorusu, Malatya'daki Malatya-Yeşilyurt-Çelikhan,
Malatya-Yeşilyurt-Çelikhan, Malatya-Hekimhan ve Malatya içerisindeki bölünmüş
yollarla ilgili. Belli ki orada çalışmalar devam ediyor; eksiklerinin de
tamamlanması için, gereken -eldeki kaynaklarla- çaba gösterilecektir.
Tafsilatlı bilgiyi,
Bayındırlık Bakanımızla görüşüp, size, yazılı olarak ileteceğim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
7 nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarının tümünün
oylamasından önce, oyunun rengini belirtmek üzere, Bilecik Milletvekili Sayın
Yaşar Tüzün, aleyhte.
Buyurun Sayın Tüzün. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Tüzün, süreniz 5
dakika, sadece 1 dakikalık uzatmamız var; bilginiz olsun.
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli milletvekili
arkadaşlar, evet, kanunun son maddesine geldik, tamamını oyladık. Oyumun
rengini belirtmek üzere söz aldım.
Değerli arkadaşlar,
öncelikle, biz, devlet idare ettiğimizi, devletin yürütme organlarına kanun çıkarttığımızı
hepimiz biliyoruz. Gerçekten, şirket idare etmiyoruz. Hem de öyle bir devlet
yönetiyoruz ki, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün bize emanet ettiği bu çatıyı
yönetiyoruz. Deneme ve yanılma yöntemiyle, maalesef, devlet idare edilemez.
Çıkarmış olduğumuz kanunlar üzerinde yeterince çalışma yapmadığımız, bir kez
daha ortaya çıkmıştır.
Arkadaşlar, özellikle
şunu net olarak belirtelim: Biz, muhalefet olsun diye siyaset yapma anlayışı
içerisinde değiliz. Sorunun ve ülkede
var olan sorunun çözümü noktasındaki düşüncelerimizi gündeme getiriyoruz.
Bu
çıkan kanun, açıkçası, kamyoncu ve nakliyeci esnafımızın sorununu
çözmemektedir, çözememektedir. Bakınız, dün, bu kanunun 1 inci maddesi hakkında
yapmış olduğum görüşmeden sonra,
Türkiye genelinden, birçok kamyoncu kooperatiflerinden ve nakliyeci
esnaflarından, inanılmaz bir şekilde, gerek telefonuma sözlü olarak aranmak
gerek mesaj gerekse makam odama inanılmaz şekilde mesajlar geldi.
Bir kamyoncu
kooperatifinden, hem de seçim bölgemden bir kamyoncu kooperatifinden örnek
vermek istiyorum, ismini söylemeden. Kamyoncu kooperatifimizde 700 üye
olduğunu, bu üyelerin 300'e yakınının, bakın 300'e yakın kamyonun icralık
olduğunu; yine 300'e yakın kamyonun da banka kredisiyle alındığını, dolayısıyla
o kamyonları bankadan krediyle aldıkları için satışının söz konusu olmadığını
ve kredi taksitini ödeyemediklerini; 100'e yakın kamyonun da çok eski, yani
yirmi yıldan yukarı, daha yaşlı kamyonlar olduğunu; dolayısıyla, kamyoncu
kooperatifindeki 700'e yakın üyenin halinin bu olduğunu söylüyorlar.
Dolayısıyla, biz, burada çözüm üretiyoruz noktasındaki düşüncelerimizi
anlatırken, bu kamyoncu kooperatiflerine ve nakliyeci esnafına hiçbir çözüm
sağlayamadığımızı ve onların sorununu çözemediğimizi bir kez daha belirtmek
istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
yine dün, güneydoğudan bir kamyoncu arkadaşımın bana çekmiş olduğu faksın bir
kısmını okuyacağım: "Güneydoğunun hemen hemen bütün kamyon şoförleri Kuzey
Irak üzerinde çalışıyor ve her 30 günde 1 sefer yapabiliyor. Bir kamyon şoförü
nasıl geçinsin Sayın Vekilim?! Şimdi, Habur Sınır Kapısından giriş yapabilmek
için Cizre-Habur arası onbeş ilâ yirmi gün kuyrukta bekliyoruz ve o kuyruğun
yüzde 50'si -bakınız yüzde 50'si- Kuzey Irak arabaları yer alıyor.
Anlamadığımız konu, bir ülkeden başka bir ülkeye nasıl boş kamyon giriş
yapıyor, ekmeğimizi elimizden nasıl alıyorlar?! Bir yandan muayene, pullar, bir
yandan kasko, bir yandan muhasebe, bir yandan lastik, kâr olmasa, devletimize
vergiyi nasıl ödeyeceğiz? Şunu söyleyebilirim ki Hükümete -aynen, böyle
söylüyor- tok, açın halinden anlamaz." İşte, maalesef, kamyoncu ve
nakliyeci esnafımızın durumu içler açısı arkadaşlar.
Dün de belirttiğim gibi,
bizim, nakliyeci ve kamyoncu esnafımızın sorunlarını çözme noktasındaki
girişimlerimiz söz konusudur; ancak, bu sorunlar hâlâ çözülmemiştir. Bu
sorunların çözülmesinin birinci sebebi, Türkiye'de akaryakıt kaçakçılığının
önlenmesidir; eğer, biz, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde akaryakıt
kaçakçılığını önleyemediğimiz müddetçe, biz, nakliyeci ve kamyoncu esnafının
sorununu çözemeyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Tüzün, 1
dakika içinde konuşmanızı tamamlayınız lütfen; çünkü, böyle bir prensip kararı
aldık.
Buyurun.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) -
Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlarım,
düşüncelerimiz bunlardan ibaret.
Son olarak, Sayın
Ulaştırma Bakanımız ve Kara Taşıtları Genel Müdürümüzün, bu, R1, K1 ve K2
belgelerinin bölge bölge sınırlandırılması, sonra da illerdeki ticaret ve
sanayi odalarına yetki verilmesi konusundaki Bilecik İline yapmış oldukları
katkı ve destekten dolayı, başta Sayın Bakanımıza ve Kara Taşıtları Genel
Müdürümüze teşekkür ediyorum.
Bu kanunun, başta
kamyoncu ve nakliyeci esnafımıza hayırlı olmasını temenni ediyor, Yüce Meclise
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Sayın Bakanın bir
teşekkür konuşması olacaktır.
Buyurun Sayın Bakanım.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar, iki
gündür görüştüğümüz 7 maddeden ibaret düzenlemeyle, 4925 sayılı Karayolu Taşıma
Kanunu ve ondan sonra çıkarılan yönetmeliklerin tamamlayıcısı niteliğinde temel
bir düzenleme yaptık. Biz, iki gündür burada, bu düzenlemeyle ilgili
milletvekillerimiz katkılarını ortaya koydular, eksiklikleri de dile
getirdiler, bunların hepsini dikkatle not ettik. Ancak, bu sektörde faaliyet
gösteren 800 000 özel ve tüzelkişilik, aileleriyle 4 000 000'a yakın bir
vatandaşımızı ilgilendiren bu konuda, acaba biz neyi düzenledik, bunu,
kamyoncuların kendi tabiriyle sizlere söylemek istiyorum. Kamyonların
arkalarında yazan bir yazı vardır: "Yük ver, dağı taşırım." İşte bu
düzenlemeyle, artık, yük ver, dağı taşırım lafı kalkıyor yük ver, kararı kadar
taşırım deniyor. Temel düzenleme budur.
Değerli arkadaşlar, bu
düzenlemeyle, karayolu taşımacılığımızın bundan böyle adım adım iyileşmesi,
rekabet gücünün oluşturulması ve arz-talep dengesinin sağlanması yönünde çok
önemli bir merhaleyi de böylece tamamlamış oluyoruz; ancak, taşımacılarımıza
görevimiz bunlarla bitmiyor. Bundan sonra ton/kilometre başına asgarî birim
fiyat, ayrıca yaşlı araçların belirli bir program dahilinde gençleştirilmesi,
gündemimizde olan önemli konulardan diğer ikisidir.
Bu düzenlemenin ülkemize,
sektöre hayırlı uğurlu olmasını dilerken, bu düzenlemede katkısı olan değerli
milletvekillerimize ve görev alan tüm bürokratlarımıza teşekkür ediyorum,
hayırlı uğurlu olsun diyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakanım.
Biz de teklifin
milletimize hayırlar getirmesini diliyoruz.
Sayın milletvekilleri,
yarım kalan işlerle ilgili işlemler tamamlandığından, şimdi kanun tasarı ve
tekliflerinin görüşmelerine 1 inci sıradan itibaren devam edeceğiz.
1 inci sırada yer alan,
Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Savunma Komisyonu
raporunun görüşmelerine başlayacağız.
4.- Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair 607 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Türk Silahlı Kuvvetleri
Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Savunma
Komisyonu Raporu (1/278, 1/1034) (S. Sayısı: 17 ve 17'ye 1 inci Ek)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Tasarının görüşülmesi
ertelenmiştir.
2 nci sırada yer alan,
Gülhane Askerî Tıp Akademisi Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına
Dair 604 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
5.- Gülhane Askerî Tıp Akademisi Kanununun Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu
Raporu (1/277) (S. Sayısı: 1079)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Tasarının görüşülmesi
ertelenmiştir.
6 ncı sırada yer alan,
Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine başlayacağız.
6.- Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1098) (S.
Sayısı: 1122)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Tasarının görüşülmesi
ertelenmiştir.
7 nci sırada yer alan,
Türkiye İstatistik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine başlayacağız.
7.- Türkiye İstatistik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1184) (S. Sayısı: 1142)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Tasarının görüşülmesi
ertelenmiştir.
Sayın milletvekilleri, 8
inci sırada yer alan, Türkiye Hükümeti ile Avrupa Uzay Ajansı Arasında Dış
Uzayın Barışçıl Amaçlarla İncelenmesi ve Kullanılması Konusunda İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu raporunun görüşmelerine başlayacağız.
8.- Türkiye Hükümeti ile Avrupa Uzay Ajansı Arasında Dış
Uzayın Barışçıl Amaçlarla İncelenmesi ve Kullanılması Konusunda İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/956) (S. Sayısı: 908)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Tasarının görüşülmesi
ertelenmiştir.
9 uncu sırada yer alan,
Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı;
Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
9.- Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı; Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1133,
1/1074) (S. Sayısı: 1099) (x)
BAŞKAN - Komisyon?..
Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Komisyon raporu 1099 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili Tacidar Seyhan.
Sayın Seyhan, buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA TACİDAR
SEYHAN (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Elektrik Piyasası
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Önce, oturumun başında,
bir Danışma Kurulu önerimiz vardı. Bu Danışma Kurulu önerisi hakkında, dikkatle
Genel Kurulun bilgisine sunmaya çalıştım; ancak, bir üzüntümü ifade etmek
istiyorum: Lehinde iki Cumhuriyet Halk Partili üye konuşmasına rağmen, Türkiye
için bu kadar önemli bir konuda, aleyhinde, Adalet ve Kalkınma Partisi adına
bir tek milletvekili arkadaşım konuşma yapmadı. Maalesef, konuşmalar sırasında,
konunun direkt ilgilisi olan Sayın Bakan telefonla konuştu ve Genel Kuruldaki
ilgiyi ve desteği göremedik. Özellikle bu davranış biçimini kınıyorum; doğru
değildir, şık değildir. Biz, bütün arkadaşlarımızın katılımını ve katılmadığı
konularda da görüşlerini, burada bizlere yansıtmasını arzu ederdik.
Şimdi, teker teker, kanun
üzerindeki görüşlerimi dile getireceğim.
(x) 1099 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Değerli arkadaşlar,
biliyorsunuz, önümüzde bir Sayıştay raporu vardı. Daha önce, bu Sayıştay raporu
görüşülmeden Türkiye Büyük Millet Meclisine elektrik dağıtımı konusunda kanunu
getirmeyin dedik. Bundaki amacımız şuydu: Sayıştay raporunda, 2,3 milyar dolar
fizibilite raporlarının yüksek gösterilmesinden ve daha sonra burada yapılan
incelemelerden sonra fiyatların yükseltilmesinden, firmaların aldığı krediler
ve kredilerin kamuya yükünden dolayı, Türkiye'nin 2,3 milyar kamu zararına
uğratıldığı tespit edilmişti. İlgili Bakanlık ve Sayın Bakan, bu konudaki Plan
Bütçedeki görüşmede böyle bir zararın olduğunu, 2,3 milyar dolar olmasa dahi,
özellikle doğalgaz çevrim santrallarından 5 tanesinin Türkiye'ye -kendi
çalışmalarına göre de- ciddî bir kamu zararı verdiğini ifade etmişti. Raporu
yazan Sayıştay, kabul eden kurum Enerji Bakanlığının Denetleme Kurulu ile Sayın
Bakanın kendisi. Burada, kamunun zarara uğratıldığı konusunda ciddî bir
araştırma var değerli arkadaşlar. Bu, sıradan bir siyasî eleştiri değil,
devletin seçkin kurumlarından biri ve deniliyor ki: "Bunların kamuyu
zarara uğratma eylemi devam ediyor." Bir tek kurum sadece 872 000 000
dolar zarara uğratmış, 2003 yılına kadar. Enerji Bakanlığı ne yapmış; Enerji
Bakanlığı bunları incelemeye almış, bazı firmalarla masaya oturarak anlaşma
yapmaya çalışmış. Vardığımız sonuç ne, biliyor musunuz; hiçbir şey. Peki, bunun
gerekçesi nedir diye soruyoruz. Sayın Bakan diyor ki: "Kamu ile bu
sektörler arasında bir akit yapılmıştır. Bu aktin, hukukî olarak, kendi
istekleri alınmadan, kendileri masaya oturmadan, bizim haklılığımız olsa dahi,
kamu yararına dönüştürülmesi mümkün değildir."
Şimdi, değerli
arkadaşlar, burada ciddî bir sorun var ve bu sorunu halledecek tek merci var;
hükümet ve buna bağlı kurullar. Bu sorun halledilmeden -Sayıştay raporunda
Türkiye enerji profili belirtilmiş- bu profil değerlendirilmeden Türkiye'de
enerji üzerine hiçbir kanun ele alınmamalıdır. Sadece, raporda, kamu zararı yok
değerli arkadaşlarım; Türkiye'nin enerji politikasıyla ilgili ciddî eleştiriler
de var. Sayın Enerji Bakanım buradaysa -o eleştirilerden sonra kanuna
döneceğim- yine o gizli toplantıda dedi ki: "Bakın arkadaşlar, iki formül
var, bunu kabul ediyorum." Bakan karşımda… Şimdi, iki formül var, zarara
uğratılmış; birincisi bu. Formül sonunda Sayın Bakan masaya oturdu, sözleşme
yaptı; kârlıydı zararlıydı; bunun
hepsini tartışırız; ama, Türkiye, ciddî bir sürece girdi. Birincisi, elektrik
üretiminde yatırımlar durdu. 4628'den dolayı kamu yatırım yapamıyor. Özel
sektörün ciddî hukuksal, zeminsel, siyasal, bürokratik sorunları var; onlar da
yatırım yapamıyor ve Türkiye, 2002 yılından bu yana çivi çakmadı. Önümüzde
ciddî bir enerji krizi tablosu var, önümüzde duruyor. Birilerine göre 2009
yılında, birilerine göre 2010 yılında, birilerine göre pik aylarında, belki
2008'de Türkiye bir enerji krizi yaşayacak; belli değil bu. Peki, tedbiriniz
ne; "Nijerya'dan sıvılaştırılmış gaz getiriyoruz…" Getirdiniz;
deponuz bitti mi?! Değerli arkadaşlar, soruyorum, Türkiye'de depo zamanında
tamamlandı mı tamamlanmadı mı?.. Hâlâ tamamlanmadı. Tamamlanan depo Türkiye'nin
pik aylarında ihtiyacını görmeye yeterli mi; hayır. Ne yapacaksınız bu konuda;
"Tuz Gölünün altına da bir depo yapacağız…" Safhası nedir;
"projelendirme safhasında…" Peki, bitecek mi bu; orayı
depolandırabilecek misiniz?! LNG'yi getirdiniz; bunun dönüşüm tesisleri hazır
mı?! Peki, bunu nasıl sevk edeceksiniz Anadolu'da doğalgaz ihtiyacı olan
yerlere; o da belli değil. Birsürü sorun var önümüzde.
Bunun dışında,
yenilenebilir enerji… Sayın Bakanım telefonla konuşmaktan o bölümü atladı.
Yenilenebilir enerjide, Sayın Bakanım, bir tek firma yatırıma başladı,
diğerleri başlamadı; siz de biliyorsunuz, ben de biliyorum. Demirer ve Polat
ortaklığının dışında yatırım yapan… Siz toplantı yaptınız; ama, biz de yaptık;
Komisyon Başkanı da oradaydı. Başlayan var mı dedik. EPDK Başkanı da oradaydı,
"yok" dedi, "yok" dediler. Eğer, bize başlamadık diyen,
Komisyon Başkanını, EPDK Başkanını yanıltıp Sayın Bakana bizim dışımızda
veriler veren bir başka kurum varsa, onu da biz görmek veya duymak isteriz. Yok
böyle bir şey.
Değerli arkadaşlar,
Türkiye'deki yatırımlara bakıyorsunuz, çok fazla yatırım yok. Biri Park-Silopi,
diğeri Hazar. Hazar'a bakıyorsunuz -ben, size söyleyeyim- 11 000 000 dolar
yatırım harcaması karşılığı -raporda da var bu- oniki yıl süreyle 4,85'ten alım
garantisi verilmiş. Santral 30 megavatlık. Bu santralı şimdi kursanız, 35 000
000 dolar. Ne kadara vermişiz biz; 11 000 000 dolara. Bugün kamulaştırma
yapsanız bunu, 30-35 milyon dolarlık bir meblağ çıkacak önümüze.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, bunları araştırmayacağız, bunların hesabını sormayacağız,
biz, Türkiye'de elektrik dağıtımını nasıl özelleştireceğiz, kime vereceğiz?!
Doğalgazı özelleştiriyorsunuz. Kontrat devri diye… Nereden getirdik doğalgazı;
Rusya'dan getirdik. Kontrat devri diye, biz, kime yetkiyi verdik; kamunun
sözleşme yapmış olduğu firmaya; yani, al ya da öde garantisi yapmış olduğumuz firmaya
yetki verdik. Dedik ki, oradan ihaleye katılmak için yeterlilik alacaksınız.
Kim alacak bunu; Türkiye'deki firmalar.
Şimdi, bir düşünün, kamu
ile yurt dışındaki firma bir sözleşme yapmış; al ya da öde garantisi var. Bu
firma, neden Türkiye'deki diğer firmalara yeterlilik verir de özel bir anlaşma
yapar?.. Yapabilmesinin tek koşulu var; eğer daha kârlı olacaksa. Daha kârlı
olmayacaksa, kamuyla sözleşme yapmış, zarar edebileceği bir işe niye girsin?!
İkinci koşulu da var; eğer burada yeterlilik verdiği firma, kendi üretim
stratejilerine, kendi satış stratejilerine uygun bir çalışma ve yatırım
yapacaksa ve bunu kendi inisiyatifinde yapacaksa, kendinin yan kuruluşlarıyla
ortaklık yapacaksa, bunu sağlar. Bunu yapmayın; dağıtıcı firmayla satıcı firma
aynı olur, bunun altından kalkamazsınız dedik; kontrat devri yapıldı, bu bir
özelleştirmedir, yapamıyoruz denildi; kontrat devrinden sonra ihaleye çıktı,
Türkiye'de bu tartışmalar başladı. Şimdi, aynı tartışmalar elektrik dağıtımında
da var. Bu ülkeye bu kadar kötülük yapmayalım.
Bu kanun burada çıksın,
uygulayamazsınız. Sadece imtiyaz sözleşmesinden dolayı 9 firma var, mahkemeye
gider, bütün haklarını alır, Türkiye'de bu kanunu uygulayamaz hale getirir. Bu
kadar ciddî çelişkiler varken, bunda ısrar etmek mümkün değildir arkadaşlar.
Adalet ve Kalkınma
Partisinde bu işle meşgul bütün arkadaşlar da biliyor ki, bu kanun bir
özelleştirme olmasına rağmen, özelleştirme sorununu çözmeyecektir. Sayın Bakan
da biliyor ki, bu kanun bir geçiş dönemi gerektiriyor. Geçiş dönemi olmadan bu
kanunu çıkarırsanız, Türkiye'nin başına çorap örersiniz. Bunun adı özelleştirme
olmaz, bunun adı "yabancılaştırma" olur.
TEDAŞ'ın şartnamesine
bakın, abone sayısı kadar, özelleştirilecek bölümün abone sayısı kadar abonesi
olmayan kuruluşların, mutlaka, bu sayı kadar abonesi olan bir şirketten,
kuruluştan, sözleşmeyi imzaladığı an, beş yıl süreyle yönetim ya da yönetim
danışmanlığı anlaşması yapması gerekiyor. Kim var bu işi yapan Türkiye'de;
Kayseri Elektrik, değil mi?! Kayseri Elektrik, Türkiye'de hangi dağıtım
bölgesindeki miktarı, abone sayısını karşılar; hiçbirini. Kayseri Elektriğe
verseniz dahi, mutlaka, abone sayısı tutacak ve abone sayısını karşılayacak bir
yabancı şirketle yönetim danışmanlığı yapmak zorunda. Bu, Türkiye'deki şirketleri,
ihaleyi alsalar dahi, yabancı şirketlerin taşeronu haline getirir, biz de
onların kapısında maraba oluruz. Bunun bedeli büyüktür, bunun bedeli ağırdır
Türkiye'ye. Bu bir yabancılaştırmadır. Bu yatırımı kim yapacak merak ediyorum.
Bu yatırım çok büyük. Bu yatırımı kimin yapacağını Sayın Bakan da merak ediyor
zaten.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, bir başka şeye geliyorum, yine dağıtımla ilgili. Dağıtım
özelleştirildi, özelleştirilecek. 21 bölge var, Kayseri'yi çıkın 20 bölge.
Zaten çok kötü kullanıldı 20 bölge. Buranın genel müdürleri var, çok sık da
değiştirildi; 6 400'den yararlandı, maşallah 2 milyar 700'lük bir emeklilik
maaşını da garantiledikten sonra görev yapmaya devam ediyorlar. Nasıl
yapıldığını siz de biliyorsunuz ben de biliyorum; inşallah, ileriki maddelerde
bunların isimlerini ve yerlerini sizinle paylaşacağım.
Elimde bir belge var; bu,
Türkiye'nin enerji haritası. Şuna bir bakın, 2005'ten başlıyor, 2014'e kadar.
Burada lisans almışları sayarsak, onları da Türkiye'nin enerji ihtiyacının üstüne
koyarsak, görüyorsunuz, yıllar itibariyle enerji fazlamız giderek düşüyor.
Değerli arkadaşlar,
dağıtımın özelleştirmesi yapılırken Hükümet şunu yapmak istiyordu: Bir
strateji belgesi çıktı ortaya iki yıl
önce. Şimdi, ne oldu, biliyor musunuz; strateji belgesi bitti, fiyasko, çöktü
o, ondaki işlevlerin hiçbiri yerine gelmedi, süresi doldu zaten, kadük oldu o,
gitti bir yana. Strateji belgesini gerekçe göstererek, artık, kanun
çıkaramazsınız; o iş bitti, onu bir köşeye koyun. Türkiye'nin dört başı mamur
bir stratejiye ihtiyacı var. Bunu nasıl yapacaksınız; az önce söylediğim gibi,
ciddî bir araştırmayla. Türkiye'de
tartışılır arz-talep projeksiyonlarını ortaya koymadan, yerli enerjiyi, genel
enerji ihtiyacının içerisinde önplana çıkararak, özellikle ülkemizin yerli
kaynaklarını, hidrolik dahil olmak üzere, maksimum düzeyde kullanarak, bunların
2020 yılına kadar yetmeyeceğini, enerji açığı çıkacağını, bunun tedbirlerinin
alınması gerektiğini söyleyip de önümüze başka nedenler, gerekçeler çıkarmadan,
makul bir anlayışla, yerli enerjinin Türkiye'deki enerji üretimindeki payını
yükseltmemiz lazım. Yıllık enerji ihtiyacına bakıyorsunuz… Biz neyi konuşuyoruz
biliyor musunuz arkadaşlar; 330 milyar dolar, dünyanın enerji ihtiyacı. Sayın
Bakanın bir deyimi var, yanlış hatırlıyorsam beni bağışlasın, "Türkiye'nin
de 2020 yılına kadar 160 milyar dolarlık bir yatırım yapması gerekiyor"
demişti. Belki rakamda yanılabilirim.
TANER YILDIZ (Kayseri) -
128…
TACİDAR SEYHAN (Devamla)
- Olabilir.
Bunu yıllara bölerseniz, aşağı
yukarı 10 milyar, 11 milyar, 12 milyar dolar; çünkü, enerjide revizyon var,
yenilenme var, enerji alanında birtakım riskler var, kaynaktan dolayı düşüşe
geçen bölümler var, yeni kaynak gerektirebilir. Bunların hepsini hesaplamak
zorundayız. Yani, Türkiye, yılda ne kadar enerji yatırımı yapacak; 10 milyar
doların üzerinde.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - 128 milyar… 128'i böleceksiniz.
TACİDAR SEYHAN (Devamla)
- Evet. Bölün, 9 milyar. Hadi bir tane daha vereyim, 8 milyar. Bölün, 13 yıl mı
var, 14 yıl mı var 2020'ye kadar; 13 yıl var.
Şimdi, arkadaşlar, 8
milyar dolar yatırım gerekiyor. 2002 yılından bu yana kamu 1 milyar dolarlık
bile yatırım yapmamış. Yok böyle bir şey. 4628 bunu engelliyor. Özel sektör
yatırım yapmamış, sadece lisans almış. Allahaşkına, yeni başlamış bir tane
proje söyler misiniz Sayın Bakanım; Silopi-Park'ı çıkın, diğerini çıkın, kim
yaptı, hangi özel sektör yaptı?! Bu yatırım koşullarında, iyileştirme
yapılmadan, siz, Türkiye'ye hangi anlayışla enerji yatırımı yapılacağını
bekliyorsunuz? Böyle bir şey mümkün mü?!
Biz başka başka şeyleri
anlatıyoruz, konuşuyoruz. Biz burada konuştuğumuzda, siz çıkıyorsunuz, başka
bir şey söylüyorsunuz; kömüre nasıl öncelik verdiğinizi… Doğru, kömür
çıkarılıyor, dağıtılıyor; değerlendiriyorsunuz. Elbistan B'nin kömür ihalesini
bir yıl yapmadınız. Yazık değil mi bu ülkeye?! Elbistan A'dan ödünç kömür
alarak mı açacaksınız Elbistan B'yi? Onu revizyona aldığınızda oradaki kömürü
oraya aktarıp ondan sonra mı ihale çalışmaları yapacaksınız?! Bu ülke bu kadar
geriye mi gitti?! Siz de biliyorsunuz, doğalgaz geldikten sonra Türkiye'deki
hidrolik santrallarda kapasite düşüşü yaşandı. Bunlar, yavaş yavaş artırılıyor.
Sayın Bakan bir açıklama yapıyor, diyor ki: "Arkadaşlar böyle diyor, ama,
Türkiye'de hidrolik üretiminde fazla verdik." Neye göre fazla verdiniz;
üretimi 50 megavat planlarsanız, olması gereken 100'ken, 55 yaptınız mı fazla
verdik dersiniz tabiî. Üretim planlamasını olması gerektiği gibi koymadıkça,
kapasiteyi kullanmadıkça, siz, bir önceki yıla bakarak ortaya çıkan enerji
fazlalığını, fazlalık ve yatırımın, yenileşmenin etkisi diye adlandıramazsınız.
Ben, kapasiteye bakarım. Maksimum gücü, maksimum kapasitesi neyse, o
kapasitenin üzerinde kullanım çıkarabiliyorsanız, odur fazlalık.
Enerji alanında tedbir
almıyorsunuz. Ben, size söyleyeyim; bu ülke, bunun altında kalır, çıkamayız bu
işin altından; tekrar uyarıyorum. Sayın Başbakan dedi ki… "Sanayiciye
fırça" diye geçti basında da, ben onu bir uyarı olarak alıyorum, o çok
kaba bir deyim. İnandığını söylemiş; Sayın Başbakana katılıyorum "bu
işleri yaparsak, bunun ucuzlayacağını beklemeyin, daha önce de gördük"
diyor. Özel sektör işlettiğinde, bir tek çivi dahi çakılmadı şuralara, şuralara
dedi. Şimdi, ben yerlerini saymayayım. Nerede çakacaksınız, hangi bölgede?! Tek
tek anlatacağım kanunda arkadaşlar, hiçbir yerde yapamazsınız. İlk
özelleştireceğiniz yer İstanbul, başınıza 4 defa çorap ördürür. O kadar kolay
değil Türkiye'de enerji dağıtım yatırımını yapmak. Kamunun yerini doğru
belirlemezseniz, sosyal, siyasal ve hukuksal riskleri iyi hesaplamazsanız, biz
bu çukurun içerisinde kalırız. Kötüye götürüyorsunuz. Bu özelleştirmenin adı
özelleştirme değil; bu, yabancılaştırmadır. Bu önümüze gelen kanunla, siz,
hedeflediğiniz dikey bütünleşik yapıyı, üretimin ve dağıtımın birlikte paralel
bir şekilde özelleştirilmesini sağlayamazsınız; çünkü, bu kanun, sonuca
hükmedecek bir kanun değil. Bakın, enerjinin maliyetindeki genel pay üçte 2'lik
bir oranda, yani yüzde 65'i üretimdir enerji fiyatındaki, yüzde 25'i…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Seyhan,
belki konuşmalara siz de tanık oldunuz. Konuşmalar sırasında sadece 1 dakikalık
süre vereceğim. Daha sonraki maddelerde devam edersiniz.
TACİDAR SEYHAN (Devamla)
- Zamanım çok olduğu için, o 1 dakikalık sınırlamayı geçmeyeceğim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun efendim.
TACİDAR SEYHAN (Devamla)
- Daha günlerce buradayız gibi görünüyor.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, yüzde 65'i üretim maliyetidir, genel enerji fiyatlarındaki maliyete
yansıyan; yüzde 25'i dağıtım, geriye kalan yüzde 10 da iletimden dolayı biner.
Genel mantık budur. Biz, burada, yüzde 25'i konuşuyoruz. Eğer, bu yüzde 25,
kamunun duruşunu doğru belirlemezsek tüketicinin sırtına biner, bunun faturasını
siz de ödersiniz, biz de öderiz, bu ülke öder, halk öder.
Az sonra beraber
olacağız. Bölüm bölüm, ben kanunla ilgili sıkıntılarımızı anlatacağım. Bu
kanunu Sayın Bakanın geri çekmesini ve yeniden görüşmesini bekliyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Seyhan.
AK Parti Grubu adına,
Kayseri Milletvekili Sayın Taner Yıldız; buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
TANER YILDIZ (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; AK Parti Grubu adına
1099 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı üzerinde söz almış bulunuyorum; şahsım ve Grubum adına hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Tabiî, öncelikle, konuşma
metnimi biraz değiştireceğim. Muğlak kalan noktaların telafisi adına, Sayın
Seyhan'ın konuşmasından başlamak istiyorum.
Tabiî, bugün görüşmeye
açılan Danışma Kurulu önerisiyle alakalı, öncelikle belirtmek isterim ki, Plan
ve Bütçe Komisyonunda, ilgili yönetmelik gereği, gelen Sayıştay enerji raporu
üzerinde tam dokuzbuçuk saat konuştuk ve bu rapor üzerinde, hemen hemen bütün
ayrıntılarına da girmek kaydıyla değişik mütalaalar yapıldı ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına sunulmak üzere de Plan ve Bütçe Komisyonu raporunu
tamamladı. Tabiî, ondan sonra, Meclis Başkanımız ne yapar, nasıl yapar, ben o
kısmına girmeyeceğim; ama, bunun üzerinde çok tafsilatlı -Sayın Enerji
Bakanımızın da bulunduğu ortamda- çok detaylıca görüşüldü. Tabiî, özellikle
Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunu, bu ilgili kanunu ilgilendiren ve ilgili
değişikliklerin yapılmasını ilgilendiren konu da bir başka başlıktır, Sayıştay
enerji raporuyla ilgili kısım bir başka başlıktır. Kaldı ki, Sayıştay raporu
üzerinde, 2002 yılından önce yapılan ve ilgili hükümetlerin de imza koyduğu
birkısım anlaşmalar vardır. Bu anlaşmalarda fahiş kâr verilmiştir,
yap-işlet-devret santralları, yap-işlet santralları farklı bir statüye
kavuşturulmuştur; bu, dediğimiz gibi ayrı bir konudur ve bununla alakalı,
Enerji Bakanlığımız da, Maliye Bakanlığı Muhakemat Genel Müdürlüğüne ilgili bir
dosyayı bütün tafsilatıyla vermiştir ve orada hazırlanacak rapor doğrultusunda
da, ilgili kurum, kuruluşlar tekrar bir araya gelecektir. Bununla alakalı
çalışmalar zaten yapılıyor. Kaldı ki, AK Parti Hükümeti, o Sayıştay enerji
raporunun bir tarafı değildir; ancak, irade koyma, idare etmeyle alakalı, AK
Parti Hükümeti, bütün diğer sektörlerde olduğu gibi, burada da iradesini
koyacaktır ve ilgili çalışmalar zaten başlamıştır. Ben, bunu bir kenara
koyuyorum, diğer bir başlık adı altında.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, buraya, özellikle Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu kürsüsüne,
yalnızca gazete haberleriyle çıkamayız, yalnızca basının sunduğu haberlerle
çıkamayız. Biz direkt bu işin merkezindeyiz. Siz herhangi bir bakanlıktan,
ister iktidar milletvekili olarak ister muhalefet milletvekili olarak herhangi
bir bilgi istediğinizde bu bilgi sizden sakınılmıyor; ama, ben görüyorum ki,
son derece yanlış bilgilendirmeyle kamuoyunu yanıltıyoruz, belki istemeyerek de
olsa.
Bakın, bir örnek
vereceğim: Sayın Seyhan dediler ki: "Bu dağıtım şirketlerinin
özelleşmesinde, 20 tane kurulmuş şirketin özelleşmesine hiçbir yerli firma
giremez."
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Girer de, alamaz.
TANER YILDIZ (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, bakın, şu anda kesinleşmemiş ihale şartnamesinde -ki, biz
buna taslak ihale şartnamesi diyoruz- 4 ana faktör vardır. Bir yatırımcının
masanın etrafına oturabilmesiyle alakalı 4 tane ana faktör vardır. Birincisi
-ki, biz buna ön yeterlilik diyoruz- teknik puandır. 100 üzerinden 20 alan buna
girer. Bu nedir; satılan kilovat/saatin, o ilgili enerji dağıtım, elektrik
dağıtım anonim şirketinin kilovat/saatinden büyük olması lazımdır. Bunu
sağlayabilen firma 20 puan alır. Sağlayamazsa da alamaz. Ama, buna rağmen o
masanın etrafına yine oturabilir.
İkinci şart nedir;
deneyimidir. Bu, aynı işle alakalı sektör deneyimidir. Bu da 100 üzerinden 20
puan alır. Buradaki müşteri yapısı, müşteri portföyü son üç yılın enerji
dağıtımı, o elektrik dağıtım anonim şirketinin portföyünden büyük olmak
durumundaysa 20 puan daha alır. Bunu sağlayamamış herhangi bir yerli firma da
olabilir. Yine önemli değil. Yine bu taslak şartnameye göre dahi o ihaleye
girebilir. Niçin; üçüncü şart da, eğer malî varlıkları -bakın, yalnızca varlıklarından
bahsediyorum- o elektrik dağıtım şirketinin duran varlık defter değerinden 1,5
kat daha fazlaysa, bu 30 puanla girebilir. 50 puan üzerinde alabilmesi için bu
saydığım üç maddeden ikisini alması yeterlidir. Eğer bu da yeterli değilse,
herhangi bir yerli yatırımcı veya yabancı yatırımcının özsermaye miktarı o
elektrik dağıtım anonim şirketinin duran varlık defter değerinin yüzde 60'ı
kadarsa ve bundan daha büyükse, bu da 30 puan alarak girebilir. Sonuçta, 50
puan alan bir şirket, yerli veya yabancı bir yatırım şirketi bu ihaleye
girebiliyor.
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Böyle bir şirket var mı?
TANER YILDIZ (Devamla) -
Ben size söyleyeyim: Sayın Seyhan, böyle şirket ne kadar var biliyor musunuz; 1
tane değil. En büyük dağıtım şirketi Boğaziçi Dağıtım Şirketidir. Yabancı
yatırımcıları saymıyorum. Şu anda aktifleri itibariyle Türkiye'de bu işi
yapabilecek 41 tane şirket vardır. Bakın, listesini verebilirim; ama, lütfen,
benden istemeyin, verebilirim çünkü. 41 tane şirket vardır. Ankara dağıtımı
alabilecek ise 150 tane şirket vardır. Şimdi siz, bütün bunlar karşısında, eğer
"bunu yerli yatırımcı alamıyor" derseniz, ciddî bir yanlış yapmış
oluruz.
Burada önemli olan,
güçlü, gerçekten varlıklı, bu enerji sektörüne de yatırım yapabilecek, biraz
önceki o bahsettiğiniz, devletin yapamayacak dediği yatırımları yapabilecek
şirketlerin olması açısından bu güç istenmiştir. Ee, müsaade edin de güçlü
şirketlerin girmesini de sağlayalım bunlara. Şu anda, Türkiye'de, kendi şirket
yönetim kurulu kararları olmak kaydıyla, bu tür yatırımlara girebilecek takribi
210 civarında şirket vardır değerli arkadaşlar. O açıdan, ben kamuoyunun da bu
konuda doğru bilgilenmesi gerektiği kanaatiyle bunları aktardım.
Diğer bir konu:
Biliyorsunuz, yatırımları yapabilmek için, özellikle herhangi bir sektörde
yatırım yapabilmek için, o ülkedeki, gerek sabit sermaye yatırımları açısından
özel şirketlerin, gerekse kamu şirketlerinin tasarruf miktarının, o ülkenin
büyüme hızından -ki, büyüme hızı rakamları elinizde- daha büyük olması lazım
ki, yabancı sermayeye ihtiyaç hissetmeyin.
Değerli arkadaşlar, bu,
rakamlarla sabittir. Şu anki yapılan özel sektör ve kamu sektörleri yatırım
tasarruf miktarı; yani, bir yıl içerisinde elde etmiş olduğu kâr miktarı, bir
sonraki ülke büyüme hızından daha düşüktür. Bu şu demektir: Hükümet bir irade
kullanacaktır burada; ya büyüme hızını düşürecektir; büyüme hızını düşürmek
gibi bir lüksümüz olmadığına göre, yabancı sermaye dediğimiz uluslararası
sermayeyle beraber bu yatırımları yapacaktır. Böyle bir gerçek varken,
geçtiğimiz hafta sonunda İstanbul'da düzenlenen enerji arenasında özel sektör,
kamu ve bütün yabancı sermaye yatırımlarının temsilcilerinin bir arada
bulunduğu ortamda bu strateji belgesinin doğru bir strateji belgesi olduğu
üzerinde bir mutabakat sağlanmıştır. Ancak, yapılan eleştirileri de, yine, açık
yürekle itiraf etmek zorundayız, belirtmek zorundayız burada. Bu strateji
belgesinin tarihlerinin, terminlerine uyulmadığı şeklinde. Evet, doğru, burada
sarkmalar vardır, tarihte sarkmalar vardır, üretim şirketleri portföyünün
oluşmasında birkısım tarihî sarkmalar olmuştur, dağıtım şirketlerinin
özelleşmesindeki takvimde sarkmalar olmuştur, evet, bunları konuşabiliriz, ki,
bunları da ilgili maddelerin detaylarına girdiğimizde hangi gerekçeyle nasıl
yapıldığına dair de bilgi vereceğiz. O eleştiriyi kabul ediyorum; ama, strateji
belgesinin, özellikle dağıtım şirketlerinin özelleşmesini müteakiben, elektrik
üretim santrallarının özelleşmesini takip edecek portföy şirketlerinin
oluşmasını sağlayacak sıralamanın doğru olduğu üzerinde, hatta, zaman zaman iç
içe geçmesiyle alakalı eleştirilerin doğru olduğu hakkında ülkede bir mutabakat
sağlanmıştır. Yani, iki yıl sonra, 17 Mart 2004 tarihinden sonra tekrar geriye
dönüp, tekrar bu strateji belgesini nasıl yaparız diye bir sorunun cevabı bizim
Hükümetimizde olamaz ve böyle bir lükse de gerçekten tahammülümüz yoktur.
Şimdi, yatırım tutarları
konusunda dedik… Evet, yatırım tutarları söyledik; eğer, sizin paranız varsa,
değerli arkadaşlar, unutmayalım, üçbuçuk yıl önce geldiğimizde 40 milyar dolar
ödenirken faizi, 4 milyar dolar Edirne'den Kars'a, Sinop'tan Hatay'a kadar
yatırıma ayrılacak parası yoktu bu memleketin. AK Parti Hükümetinin de
"ben, böyle bir ülke istemem, lütfen, bana 225 milyar dolarlık iç-dış borcu
olan ülke getirmeyin, bana 100 milyar dolarlık iç-dış borcu olan ülke
getirin" deme seçeneği yok ki! Kucağında bulduğu ülkeyi yönetecek ve
ülkenin performansı tam bir yoğun bakımı hissettiren, ilişkilendiren bir
konuydu. Şimdi bakın, 38 katrilyon liralık faiz ödememize karşılık 16 katrilyon
lira yatırımlara para ayrılmıştır; üç yıl içerisinde yapılmıştır, üç yıl sonra
daha fazla paranın ayrıldığını göreceğiz.
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Nereye yapıldı?
TANER YILDIZ (Devamla) -
Mademki tablo bu, mademki fotoğraf bu, o zaman bizim de şunu yapmamız lazım:
Bizim, özel sektör yatırımlarını teşvik ederek, onun önünü açarak yatırımları
özendirmemiz lazım. Bu konuda Hükümet ne kadar başarılıdır derseniz, tabiî, bu
da ayrı bir başlık. Ben, aslında kanun tasarısının maddeleriyle alakalı konuya
girmeden bütün bunları açıklamak, bu konulara girmek durumunda kaldım; ama,
bakın, geneli üzerinde bir örnek vererek söyleyeyim. IMF ile alakalı 23,5
milyar dolar borç alınmıştır 2002 seçimlerinde, şu anda geldiğimiz nokta 11,2
milyar dolardır, inşallah, 2007'nin 3 Kasımında teslim edeceğimiz miktar ise
7,2 milyar dolar olacaktır, belki de Hükümet farklı bir tasarruf kullanarak,
Hükümetimiz belki bu borcun daha da azaltılmasıyla alakalı başka bir formül de
bulabilir; ama, düşünün ki, siz, IMF'yle alakalı borç miktarını düşürüyorsunuz,
faiz miktarlarının ilk defa 2006 yılında asıl paradan ödemesini yapıyorsunuz,
bu arada bütün sektörlerle alakalı yatırımları yapacaksınız. O zaman el insaf
diyerek yapmak lazım; ama, özel sektörün teşvik edilmesiyle alakalı konuyu
derseniz, evet, bunu konuşmakta fayda var. Nasıl teşvik edilir, nasıl önü
açılır, nasıl daha işleri kolaylaştırılır, nasıl bürokrasi azaltılırla alakalı
konuda da tabiî ki çalışma yapmak lazım.
Hatırlarsınız, geçtiğimiz
yıl içerisinde yenilenebilir enerji kaynaklarıyla alakalı kanun tasarısını
kanunlaştırdığımızda birkısım eleştiriler vardı: "Siz buna alım garantisi
verin." Alım garantisi verildi. Yedi yıl süreyle 5,4 dolar cent üzerinden
alım yapılacak ve bu alımlarda hatta dağıtım şirketlerinin portföylerinin yüzde
10'u kadar da alma mecburiyeti verilecek. Şimdi buna rağmen özel sektör
"bir dakika ben tekrar düşüneyim" diyorsa, kusura bakmayın orada da
özel sektörle alakalı eleştiri koymamız lazım. Bakın o eleştiri nedir: Biz, özel
sektörü teşvik eden bir hükümet olarak şunu söylemeliyiz: Ülkenin şartları
değişmiştir; ülkede faiz düşmektedir, daha da hızlı, inşallah, düşecektir;
döviz değerleri bellidir "niye yüksek değildir" diye eleştiri
almıştır; yani, döviz değerleri düşüktür;
enflasyon rakamları ortadadır. O zaman, müsaade edin de, bu zihnî değişikliğe,
hem kamu sektörü hem de özel sektör beraberce ayak uydurabilmelidir. Nedir özel
sektörün yapacağı? Özel sektör de "IRR" dediğimiz iç kârlılıkla
alakalı kendini kontrol edecek, piyasadaki olan bu değişikliğe, şirketin
faaliyet dışı gelirlerinden elde ettiği faiz kazanımlarını bir kenara
bırakarak, faaliyetten elde ettiği kârları ortaya koyacak. Yani, bu bir
değişim. Kamuyla beraber, kamuoyuyla beraber özel sektör buna ayak uydurmazsa,
kusura bakmayın, eski kârlılıklar da tabiî ki oluşmaz. Yani, o kârlılıkları
bekleyerek, bizim eleştirdiğimiz yap-işlet-devret, yap-işlet santrallarındaki
kârlılıkları bekleyerek… İşte, Sayıştay raporunda var, IRR'ı yüzde 46 olan
proje var; eğer, biz aynısının olmasını istersek, kusura bakmayın, o zaman da
bizim eleştirdiğimiz hataya kendimiz düşmüş oluruz. O açıdan, ben, bunların
yerli yerince yapılması gerektiği kanaatindeyim.
Değerli arkadaşlar, ben,
gerçek metnime geçmek istiyorum; ancak, bu arada, bir şeyi daha belirtmek
isterim. Özellikle, maddelerinde konuşacağız; ama, kamuoyuna da yanlış
yansıması açısından, burada, geçici 11'le alakalı bir konudan bahsetmek
istiyorum.
Şimdi, Anayasamızın 48
nci maddesine göre, özel hukuk hükümlerine tabi herhangi bir sözleşme, anlaşma,
karşılıklı rızayla, tekrar statü değiştirebilir; bunun için, herhangi bir
kanuna gerek yoktur. Bakın, biz, bunu, Plan ve Bütçe Komisyonunda konuşurken,
dediler ki: Siz bu önergeyi öyle bir şey için veriyorsunuz ki… Ben, basından
okudum şaşırdım; yani, bunun içerisinde, gizli af varmış, şirketlere sağlanan
imtiyazlar varmış… Değerli arkadaşlar, bunların hiçbirisi yok. Geçici madde
şunu getiriyor: Eğer, yap-işlet-devret modeliyle, herhangi bir santral, sabit
kıymet, bir arsanın üzerine konmuşsa ve bu gerek Millî Emlak'e gerek Hazineye
gerekse bir kamu arazisiyse, biliyorsunuz yirmi yıl sonra veya yaptığı
anlaşmaya göre yirmidokuz yıl sonra bu tekrar devletin eline geçeceği için, bu
hazine arazileriyle alakalı tasarruf kullanılmamıştı; ama, şimdi, karşılıklı
rızayla, özel hukuk hükümlerine tabi olan bir şirket, oturuyor, devlete
"evet, ben bundan rıza pazarlığı geri dönüyorum, ben serbest üretici olmak
istiyorum" diyorsa, bunun için herhangi bir kanun maddesine ihtiyaç
yoktur…
BİRGEN KELEŞ (İstanbul) -
Yasalara aykırı.
TANER YILDIZ (Devamla) -
Bu, yasalara aykırı değildir; bakın söylüyorum, Anayasa 48'e göre özel hukuk
hükümlerine tabi bir yapılanma karşılıklı fesihle bir noktaya gelebilir.
BİRGEN KELEŞ (İstanbul) -
Aykırı, aykırı…
TANER YILDIZ (Devamla) -
Sayın Keleş, bunu Plan ve Bütçe Komisyonunda detaylarıyla anlattım; ama,
zannediyorum yeterince anlaşılmadığı için, birkaç nokta daha belirtmek
zorundayım.
Şimdi, bakın, bu durumda,
serbest üretici olan ve devletin alım garantisinden berî olan o şirket, kendi
sabit kıymetleriyle, yaklaşık olarak söylüyorum, 30 veya 50 milyon dolarlık bir
yatırım yapmıştır; ama, arazisi kendisine ait değildir. Bu araziyi kendisine
alabilmesi için, cari kanunlar şunu söyler: Üzerindeki yapıyla beraber
kıymetlendireceksin ve onunla beraber satacaksın. O zaman ne olur; o zaman,
mükerrer tahsilat yapacağız demektir özel sektörden.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, bir şeyin üzerinde mutabık kalmamız lazım. Biraz önceki
bahsettiğimiz gerekçelerle, eğer bu enerji piyasası, bu enerji sektörü kamu ve
özel sektör eliyle yapılandırılacaksa, kusura bakmayın, kamunun menfaatlarını
koruduğumuz kadar özel sektöre de haksızlık etmemek durumundayız; varsa…
BİRGEN KELEŞ (İstanbul) -
Kamunun hakkını…
TANER YILDIZ (Devamla) -
Nasıl kamunun hakkı… Kamunun hakkını biz kime veriyoruz ki?!
Kamunun hakkını
koruyacağız, özel sektörün de hakkı varsa onu herhangi bir kompleksten dolayı
vermemezlik etmeyeceğiz; çünkü, bu, portföy, gittikçe artan bir dozda özel
sektör tarafından yapılandırılacaktır. Biz, özel sektöre, bizden önceki
hükümetler gibi, herhangi bir taviz verilsin demiyoruz; ama, özel sektörün de
hakkı varsa verilmelidir bu. Şimdi geliyor özel sektör diyor ki: "Bu arazi
benim değil; ama, ben, serbest üreticiyim, 50 000 000 dolar da yatırım yaptım
bunun üzerine; bu arsayı bana satın." Ben diyorum ki: "Siz, tekrar
yatırımlarınızı amortisman itfa eğrisiyle beraber gelin, ancak o zaman
satabilirim.
Yani, "ben sizden,
yaptığınız, kendi paranızı harcadığınız bu yapının, tekrar, parasını almak
durumundayım" diyoruz. Bunu düzeltmeyecek miyiz?! Burada, belki, muvazaalı
olabilecek -ki, onun üzerinde de uzunca, uzun uzadıya konuşabiliriz; ama-
işletmeye geçmiş olanlar, yani, tarife yoluyla tekrar geri almamış olanlar, işletmeye
geçmemiş olanlar için, arkadaşlarımızla konuştuğumuzda, iktidarıyla
muhalefetiyle bir mutabakat sağlamıştık. O yüzden, buradaki önergede, işletmeye
geçmiş olanlarla alakalı kısım buradan istisna tutulacak. O açıdan da, böyle
bir düzenlemenin fayda getireceğini, hem özel sektöre hem de kamuya fayda
getireceği kanaatini sunuyorum.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, bizim, enerji politikalarımızın başında, biliyorsunuz, hem AK
Parti programımızda hem de seçim beyannamemizde belirttiğimiz gibi, elektriğin
yeterli, kaliteli, sürekli, ucuz ve maliyeti düşük, istikrarlı ve aynı zamanda
çevreyle uyumlu bir şekilde vatandaşımızın kullanımına sunulması esastı. Bu
politikalarımızı oluştururken, takip ettiğimiz strateji ise, bunları yapmak
için kaynak ve güzergâhın çeşitlendirilmesi. Kaynakları çeşitlendirmek için
çıkardığımız kanunî altyapıyı, hep beraber izledik, yaptık; bu konuda,
muhalefetin de gerçekten katkıları var ve ben bunun için de, hassaten, teşekkür
etmek istiyorum. Yani, rüzgârıydı, güneşiydi, jeotermaliydi, biyomasıydı,
biyodizeliydi, hidrosuydu, yerli doğalgazdı, her türlü kaynak
çeşitlendirmesiyle alakalı kanunî alt zemin oluşturulmuştur. Bununla alakalı
çıkaracağımız kanun sayısı en fazla iki civarındadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Taner, 1
dakika da size süre vereceğim; lütfen, konuşmanızı tamamlayın, daha sonraki
maddelerde devam edersiniz.
Buyurun.
TANER YILDIZ (Devamla) -
Teşekkürler Sayın Başkan.
Aynı zamanda, iç pazarın
serbestleştirilmesiyle alakalı -biliyorsunuz- bir stratejimiz var. Yerel
kaynakların harekete geçirilmesiyle alakalı var. İç pazarın, biraz önceki
bahsettiğim tarzda, büyüme hızlarıyla mütenasip, uluslararası sermayeye,
yabancı yatırımcıya açılması var ve sınırötesi ticaretle alakalı, gerek gazda
gerekse petrol boru hatlarıyla alakalı, Türkiye'nin jeopolitik ve coğrafî
konumu var.
Bütün bunları dikkate
aldığımızda, ben, bazı zamanlamaların, bazı gecikmelerin, tartışılması
kaydıyla, ülkeye fayda getirecek, yarar getirecek olumlu eleştirileri almak
kaydıyla, temel çizilen politikaların ve stratejilerin doğru bir yol haritası
içerisinde olduğu kanaatiyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, grupların konuşmalarından Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve AK
Parti Grubunun konuşmaları
tamamlanmıştır. Anavatan Grubunun konuşması aradan sonra olacaktır.
Birleşime 15 dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 20.43
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 21.06
BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir), Harun TÜFEKCİ
(Konya)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 97 nci Birleşiminin Altıncı
Oturumunu açıyorum.
1099 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
VI.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
9.- Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı; Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1133,
1/1074) (S. Sayısı: 1099) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Tasarının tümü üzerindeki
görüşmelerde, şimdi, söz, Anavatan Partisi Grubu adına Kars Milletvekili Selami
Yiğit'te.
Sayın Yiğit, buyurun
efendim.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA SELAMİ YİĞİT (Kars) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ekonomimizin
ve sosyal hayatımızın temel girdisi olan elektrik piyasalarını yakından
etkileyecek olan Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısıyla ilgili olarak, Grubum adına söz almış bulunuyorum; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, hepinizin
dikkatinden kaçan; ancak, görüştüğümüz bu tasarının uygulamalarını da yakından
ilgilendiren bir konuya dikkatinizi çekmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
bilindiği üzere, Sayın Başbakan, geçen mart ayı sonunda İstanbul Sanayi
Odasının düzenlediği bir toplantıya katıldı. İstanbul Sanayi Odası Başkanı, bu
toplantıda enerji özelleştirmeleri üzerinde durdu ve enerji özelleştirmelerinin
bir an önce yapılması konusunda ısrarlı oldu. Sayın Başbakanın yüksek elektrik
maliyetlerinden yakınan sanayicilere verdiği yanıtı dikkatlerinize sunmak
istiyorum; şöyle diyor Sayın Başbakan: "Biz de özelleştirme için
çalışıyoruz; ama, siz de özelleştirilince çok daha fazla ağlayacaksınız, bunu
böyle bilin" diyor, kendine özgü üslubuyla ve Sayın Başbakan şöyle devam
ediyor: "Enerji dediğiniz olay hiçbir şeye benzemez. Bir gün kesinti olsa
devlete bağırıyorsunuz, özel sektör olunca ne yapacaksınız?! Mahkemeye
gideceksin, orada alacağın neticeye de hak getire!"
Sayın Başbakanın bu
sözleri, enerji özelleştirmeleri konusunda, hükümet kanadında bir netliğin
olmadığını göstermektedir. Bu durum, şu anda görüştüğümüz ve enerji dağıtım
ihalelerini düzenleyen tasarının akıbeti açısından da iç açıcı değildir.
Sayın Başbakanın
sözlerini veri olarak kabul edersek, yani, elektrik dağıtımı özelleştiğinde
sanayici ağlayacaksa, bu yasa tasarısının dayandırıldığı daha ucuz, daha
güvenli ve sürekli enerji gerekçesi karşısında nasıl ikna olacağız?! Ayrıca,
Avrupa Birliğine uyum çerçevesinde gerçekleştirmek zorunda olduğumuz enerji
üretim ve dağıtım özelleştirmeleri nasıl yapılacak ve daha da önemlisi, enerji
özelleştirmesi için 17 Mart 2004 tarihinde Yüksek Planlama Kurulu kararıyla
kabul edilen Elektrik Enerjisi Reformu ve Strateji Belgesinin ne anlamı
kalacak?!
Değerli milletvekilleri,
Elektrik Enerjisi Sektörü Reformu ve Özelleştirme Stratejisi Belgesi, Avrupa
standartlarında bir piyasa oluşturulması amacıyla çıkarılmış; kaçak elektrik
kullanımının azaltılmasını, arz güvenliğini sağlayacak şekilde rekabete açık
bir piyasa oluşturulmasını, kaliteli ve ucuz elektrik sağlanmasını, elektrik
üretiminde verimliliğin sağlanmasını, maliyetlerin çok yüksek olması nedeniyle
kamunun yıllardır yapamadığı yenileme yatırımlarının kamuya yükümlülük
getirmeden özel sektör tarafından yapılmasını hedeflemiş, bu çerçevede,
Türkiye, 21 ayrı dağıtım bölgesine ayrılmıştır. Sanayi Strateji Belgesiyle,
ayrıca, yıllık 7,8 gigabite/saat ve üzeri elektrik tüketenler serbest tüketici
sayılmışlar; bu limitin 2009 yılı başına kadar sabit kalması ve serbest olmayan
tüketicilere, yani, vatandaşlara sadece dağıtım şirketleri tarafından satış
yapılacağı karara bağlanmıştır. Strateji Belgesindeki bu tespit, Avrupa Birliği
mevzuatlarıyla çelişmektedir; çünkü, Avrupa Birliği mevzuatları 2009 değil,
2007 yılı haziran ayından itibaren tüm tüketicilerin serbest tüketici olmasını
öngörmektedir. Avrupa Birliği mevzuatıyla çelişen strateji belgesi, görüştüğümüz
bu yasayla da ters düşmektedir. Elektrik Piyasası Kanununa eklenen bir maddeyle
31 Aralık 2010 tarihine kadar bir geçiş süreci öngörülmüş, bu geçiş süreci
içerisinde, tüm Türkiye'de, bölgelerarası fiyat farklılığının kaldırılarak tek
bir ulusal fiyat uygulaması hükme bağlanmıştır; yani, Avrupa'da 2007
Haziranında oluşacak serbest piyasa, Türkiye'de ancak 31 Aralık 2010'dan sonra
oluşabilecektir.
Değerli milletvekilleri,
kaçak elektrik kullanımı ve altyapı yetersizlikleri nedeniyle, elektrik
maliyeti, bölgelerimiz arasında büyük farklılıklar göstermektedir. Örneğin,
doğu ve güneydoğuda kayıp kaçak oranı çok yüksek düzeylerde seyretmektedir.
Hatta, İstanbul Anadolu yakasında kayıp kaçak oranı yüzde 10 iken, Avrupa
yakasında bu oran yüzde 26'dır. Tasarının geçici 9 uncu maddesiyle düzenlenen
ulusal tarife uygulamasıyla, elektriğin daha ucuz satılması gereken batı
bölgelerinden elde edilecek kaynak, kayıp ve kaçağın yüksek olduğu diğer
bölgelere aktarılacak; yani, bir anlamda, kayıp ve kaçağın yüksek olduğu
bölgelerde elektrik 31 Aralık 2010 sonuna kadar sübvanse edilecektir. Bu durum,
kayıp ve kaçağı önlemiş, gerekli altyapı yatırımlarını tamamlamış bölgelerdeki
elektrik tüketicileri açısından, geçiş süreci boyunca, aleyhte bir durum
yaratacaktır. Bu düzenleme, elektrik dağıtım ihalelerine girecek özel teşebbüs
açısından da pek çok sıkıntıyı beraberinde getirmektedir. Kayıp ve kaçağın daha
az olduğu bölgeler ile kayıp ve kaçak oranlarının yüksek olduğu bölgeler
ihalelerde haksız rekabete konu olabilecek, ihaleleri alacak olan firmalar,
ileride, zararlarının telafisini istemek için tüketici mahkemelerine
gidebileceklerdir.
Tasarıya yönelik diğer
bir endişe de, serbest tüketicilerin fazla olduğu bölgelerin yaratacağı
eşitsizliktir. Fazla enerji kullanımına dayalı sanayiin geliştiği bölgeler,
ihalelere girecek özel şirketler açısından dar portföylü bölgeler olacaklar, bu
bölgelerde maliyet, kaçınılmaz olarak fiyatlara yansıyacaktır. Uzun bir geçiş
süreci öngörüldüğü için, aslında, ucuz ve güvenli elektrik için gerekli olan
perakende şirketlerin piyasalara girmesi mümkün olmayacaktır; yani, 2010 yılı
sonuna kadar bu tasarıyla amaçlanan daha ucuz elektrik hedefi, maalesef,
gerçekleşemeyecektir.
Değerli milletvekilleri,
Plan ve Bütçe Komisyonunda tasarıya son dakikada eklenen bir düzenlemeyle
hükümet 24 yap-işlet-devret santralını, işletmeleri ihalesiz devretme yetkisi
almıştır; yani, bu santralların bulunduğu hazine arazileri, ihalesiz olarak
işletmelere satılabilecektir. Geçici 11 inci madde olarak eklenen bu maddeye
göre, 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu kapsamında adına üretim lisansı
düzenlenen ve faaliyette bulunmalarına izin verilen şirketlere, lehlerine
irtifak hakkı tesis edilmiş hazine arazileri ile bu arazilerdeki tesis ve
yapılar, Maliye Bakanlığı tarafından, ihalesiz olarak satılabilecektir. Yapılan
bir hesaplamaya göre, bu, devletin 5 milyar dolarlık alacağından vazgeçmesi
anlamına gelmektedir. Bu 5 milyar dolar, hangi şirketlere, neden aktarılmak
istenmektedir? Yap-işlet-devret sözleşmeleri kapsamında 23 şirket işletmeye
geçmiş, 22 tanesinin sözleşmeleri feshedilmiştir. Sözleşmesi feshedilen bu şirketlere, şimdi, yeniden, enerji
piyasalarına girme yolu mu açılmak istenmektedir? Üstelik, geçmişte işletme hakkı
aldıkları arazileri üzerindeki yapılarla birlikte ihalesiz olarak
alabileceklerdir.
Geçici 11 inci madde,
özelleştirmeden beklenen amaçla tümüyle çelişmektedir. Kamu elindeki santrallar
ve dağıtım işletmeleri, üzerlerindeki hazine mallarıyla birlikte -ki, bunlar
ihalesiz verilecek- özelleşecek; ülkemizin milyarca dolar zararla karşı karşıya
kalma riskini de ortaya çıkaracaktır. Eğer enerjide gerçekten özelleştirme
istiyorsak, tasarıya son anda eklenen bu düzenlemenin derhal tasarı metninden
çekilmesi gerekmektedir. Plan ve Bütçe Komisyonunda bu önergenin verilmesi
sırasında hazır bulunmayan Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanımız Sayın Hilmi
Güler'den, bu konuya açıklık
getirmesini rica ediyorum. İhale açılmayacağına göre, yapı ve tesislerin
satışı hangi bedel üzerinden yapılacaktır? Bu maddeden yararlanacak firmalar
hangileridir ve bunların işletme hakkı aldıkları hazine arazileri nelerdir?
Üzerlerine kurulu yapı ve tesisler nelerdir? Halen işletmede olan 23 adet
santralla ilgili pek çok sorunlar vardır.
Değerli milletvekilleri,
sözlerimi tamamlamadan önce, elektrik dağıtım ihaleleriyle ilgili bir başka
kaygımızı da gündeme getirmek istiyorum. Daha tasarı çıkarılmadan elektrik
dağıtım ihalelerine ilişkin ihale şartnamelerinin hazır olduğu yönünde iddialar
vardır. Bu şartnamelerle ihaleye katılacak şirketlerde, en az üç yıllık iş
deneyimi ve ağır teknik yeterlilik kriterleri aranmaktadır. Açılacak dağıtım
ihalelerinde, yerli firmaların yeterlilik almaları mümkün olmayacak, yabancı
firmalara büyük avantajlar sağlanacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bu eleştirilerimiz ışığında tasarının yeniden düzenlenmesi için geri
çekilmesini diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Yiğit.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Bakanım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli üyeler; bu kanunla ilgili olarak
görüşler serdedildi. Ben, bir açıklamayı yapmak için huzurunuza gelmiş
bulunuyorum; o da şu: Şimdi, bu görüşülmekte olan kanun, enerji dağıtım
özelleştirmeleriyle ilgili olarak bir kanun ve bu kanunun da kabulünden sonra,
enerji dağıtımlarıyla ilgili özelleştirmeler, prosedürler başlayacak.
Şimdi, burada, konuşmacı
arkadaşlarımız, bilhassa muhalefet partisine mensup konuşmacı arkadaşlar, ihale
şartnameleri hazırlanmış, bu ihale şartnameleri yabancılara verilecek,
yerlilere verilmeyecek… Böyle iddialarda veyahut da duyumlar aldıklarını
söylüyorlar.
Şimdi, böyle bir şey söz
konusu değil. Daha henüz prosedür başlamadı, Özelleştirme çalışmalarına,
şartname çalışmalarına başlamadı. Böyle bir şey yok. Hazırlanan bir şey yok.
Sanki bir şartname hazırlanmış gibi -efendime söyleyeyim- yok, yerlilere kapandı,
yabancılara açıldı… Böyle bir şey söz konusu değil değerli arkadaşlar ve biz
bunları yaparken, herhalde yerli firmalarımızı da düşüneceğiz ve bunun selameti
açısından, özelleştirmenin daha iyi olması ve Türkiye menfaatlarına olması
açısından her türlü şey düşünülecek bundan önceki özelleştirmeler gibi.
Yani, bu kabil şeylere,
lütfen, duyumlara itibar etmeyelim. Böyle bir, ne şartname söz konusu ne
hazırlanmış şartnameler var ne özelleştirmede böyle bir çalışma var; ama,
bunlar yapılınca, çalışmalara da başlanacak, onları zaten kamuoyuyla da
paylaşacağız, her şeyimiz açık gidiyor; yani, şöyle şöyle hazırlandı diyeceğiz,
efendime söyleyeyim… Ama, böyle bir şey yok, söz konusu değil ve bizim de,
hiçbir zaman, yerlilere kapalı, yabancılara açık, böyle bir şeyimiz söz konusu
olamaz. Onu da söyleyeyim.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Taslak var.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Taslak falan da yok, hazırlanmış bir şey de yok, öyle bir
şey de yok.
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Milletvekiliniz okudu.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Efendim?..
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Milletvekiliniz okudu hazırlanan şartnameyi!
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Size güvenmiyoruz.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Sayın Seyhan…
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Bak, Özelleştirme İdaresi şeyleri hazırlar, şartnameleri
hazırlar, o zaman şartname ortaya çıkar. Şimdi, herkesin kendi kafasında ne
olduğunu ben bilmem; ama, şartname yok.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Sizi tanıyoruz da ondan.
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Şartname kriterleri var Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Sayın milletvekilleri, kriterlerden falan çıkıp da gölgeye
kılıç sallamayın, yok öyle bir şey, yok böyle bir şey yani! Olan varsa, olduğu
zaman hep beraber konuşalım; ama, sizin duyduğunuz hassasiyetleri biz duyarız;
hiç merak etmeyin ve rahat olun.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Sayın Bakan, sizi tanığımız için…
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Evet, hepinize teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
Sağ olun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakanım.
Şahısları adına, Adana
Milletvekili Tacidar Seyhan.
Sayın Seyhan, buyurun
efendim.
Süreniz 10 dakika.
TACİDAR
SEYHAN (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabiî bu konuşmalar
yapılınca, ya ben Türkçeyi anlamıyorum ya Türkçe konuşamıyorum diye düşünmeye
başladım ya da başka bir yerden geldim ben
buraya. Herhalde bir de algılama güçlüğüm var.
Sayın Bakan geldi… Sayın Bakandan önce Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına bir milletvekili arkadaşım geldi, "her şeyi
basından değerlendirmeyin -bir de çok böyle aşağılayıcı bir üslupla… Sanki köşe
yazılarından muhalefet yapıyoruz biz burada- ben size hazırlanan taslak
şartnameyi okuyayım; bu, öyle demiyor" dedi. Burada -tutanaklara bakın- 3
madde de okudu. Sayın Bakan da arkasından çıktı, dedi ki: "Ne taslak var
ortada ne şartname var; siz burada neyi konuşuyorsunuz?" Böyle bir şey
mümkün mü ya?!
HALUK KOÇ (Samsun) -
Hangisi doğru?!
TACİDAR SEYHAN (Devamla)
- Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı
altında, komisyonun üyesi, bu işleri bilen bir milletvekili "taslak
şartname var" diyecek, gelecek, burada 3 maddesini okuyacak ve bizi de
cehaletle suçlayacak! Sayın Bakan da
çıkacak, kendi milletvekiline cahil demeyecek, bunları gündeme getirene cahil
diyecek! Böyle bir şey var mı; bu çatı altında böyle bir çelişki gördünüz mü?!
Ben şimdi neyi konuşacağım?! Önce siz aranızda bir karar alın, böyle bir şey
var mı, yok mu; sonra, burada konuşalım.
İkincisi… Diğerlerine
değinmeye gerek yok, neresinden tutsam elimde kalıyor. Yine, söylüyorum, bu
kanun çıkar ve yerinde kalır, hiçbir şey yapamazsınız, kanun ölü doğuyor.
Çıkmış olması için çıkarılan bir kanun, Türkiye'nin başına da çorap örer.
Yine, diyor ki Sayın
Milletvekilimiz, AK Parti Hükümeti Sayıştayın raporunun tarafı değildir;
Cumhurbaşkanlığı Denetleme Kurulunun raporu var; deniliyor ki "Türkiye
zarara uğratılmıştır." Sayıştayın raporu var "bu şirketler,
yap-işlet-devretlerle Türkiye'yi 2,3 trilyon zarara uğratmıştır" diyor.
Enerji Bakanlığı bir kurul kuruyor "bu şirketler Türkiye'yi zarara
uğratmıştır" diyor. Milletvekili çıkıyor "hükümet, bu raporun tarafı
değildir" diyor. Siz neye tarafsınız?! Bana söyler misiniz; yolsuzluğa
seyirci kalmaya mı tarafsınız?! Halkın, milletin parasını pulunu onlar çalacak,
sorgulamamaya mı tarafsınız?! Bana, neye taraf olduğunuzu söyler misiniz?!
Hükümet neye taraf olacak? Umuyorum, bu bir dil sürçmesidir.
"Tarafı
değiliz" diye, şayet "bu işler bizim dönemimizde olmadı" diye
bir ifadede bulunuluyor ise, onun da haklı tarafı yok. 2002 yılından beri, siz
ne yapıyorsunuz üçbuçuk yıldır? Ne yaptınız? Hangi incelemeleri yaptınız?
Burada oluşan kamu zararı, her yıl üstüne binerek devam ediyor. Hangi önlemi
aldınız siz? Vatandaşın parası, pulu yanlış fizibilite raporlarıyla oraya
akarken, siz bakanlık olarak hangi çözümleri koydunuz insanların önüne? Böyle
bir şey olur mu?!
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Kendi işiyle uğraşıyordu.
TACİDAR SEYHAN (Devamla)
- Bunu, en ciddî kurumun başındaki milletvekilleri söylerse, biz, bu Meclisin
altında nasıl birlikte kanun çıkaracağız?! Hayretler içindeyim ya, böyle şey,
böyle konuşma olur mu?!
Yine geliyor, deniliyor
ki: "Karşılıklı anlaşmalarda statü değiştirilebilir." İyi,
değiştirilebilir. Ne yapacaksınız bu anlaşmalarda? Efendim, bu anlaşmalarda…
"Anlamıyorum sizin nasıl değerlendirdiğinizi" diyor milletvekili.
"Bunun başka yöntemi yok ki; biz, buradaki araziyi vereceğiz, satacağız.
Araziyi satarken de -tabiî ki, bu adam almış onu, üstüne yatırımını yapmış-
üstündekiyle birlikte satarsak, iki kere satış yapmış oluruz."
Arkadaşlar, yani,
milletvekilim, biz altı aydır bas bas bağırıyoruz, karşı çıktığımız şeyin, bu
kanun, bu işin yapılma yöntemi açısından sorunu çözer mi çözmez mi olduğu
noktasında, bir şeyi çözer, çözmez diyorsak, bunu anlamışsa, yine çok üzülürüm.
Bizim derdimiz, yapılmak istenen, ha arsayı satarak vermişsin, ha üstündekiyle
satarak vermişsin, senin yaptığın… Bir anlaşma yapmışsın, yap-işlet-devret
demişsin; ama, ben, senden, ilk yedi yıl, 6 sent, 7 sent, 8 sentten alacağım
-her neyse, anlaşmalara göre değişik- ondan sonraki sürelerde 2,5 sentten
alacağım demişsin, yirmi yıl sözleşme yapmışsın. Aradan, pahalı aldığın süre
geçmiş, tam ucuz alacağın döneme gelmişsin, vatandaşa ucuz enerji olarak
yansıyacak bu, sen diyorsun ki, ben artık özelleştiriyorum, gel sana
üstündekiyle birlikte vereceğim; sen, arazi satış kurallarını yerine getir
-bunun yöntemi de arazi satışıdır- ben sana orayı vereyim.
Şimdi, el vicdan!..
Türkiye'yi 2,3 milyar dolar sadece 2002 yılı sonuçlarına göre zarara uğratan
firmaya, ben diyeceğim ki, ucuz enerji alacağım zamandan ve hakkımdan
vazgeçiyorum, gel sana üstündekini, sadece arazi değeri karşılığında vereyim!
Var mı böyle bir şey?! Biz, halkın önüne nasıl çıkacağız?! Dayatma da şey
"Yenilenebilir Enerji Kanununda var böyle bir şey…" Ya, orada olan
kiralama, orada olan intifa. Böyle bir şey yok; karıştırmayın bunu, yasal
çerçeve hazırlıyorsunuz siz. Bu yap-işlet-devretleri, tam vatandaşın ucuz
alacağı sürede, götürüp özel sektörün kucağına atacaksınız. Üstelik, bunu
yaptınız mı, geçmişe dönük hesap sorma hakkınız da ortadan kalkar.
Arkadaşlar, böyle bir
şey… Biz, altındakiyle meşgul değiliz; altındaki araziyi satacağız derken,
üstündeki araziyi, vatandaşın, milletin alınterini hediye edeceksiniz; karşı
çıktığımız nokta budur. Fakir fukara diye bir şeyi ağzımıza alırken, onun
sorumluluğunu da üstümüzde hissediyoruz. Yöntemi konusunda arkadaşım haklı;
onlara, üstündeki yap-işlet-devret santrallarını vermenin en acil ve en şartsız
yöntemi budur. Bu yöntem doğrudur; ama, buradaki malî varlıkları hediye etmek
için doğrudur, yolsuzluğa göz yummak için doğrudur. Siz, vatandaşın
çelişkisini, vatandaşın geçim sıkıntısını savunmaya öncülük edecekken, ona seyirci
kalmak istiyorsanız, bu yöntem onun için de doğrudur; ama, bu yöntem Türkiye
için doğru değildir. Bunu kabul etmemiz mümkün değildir. Masum gerekçelerin
arkasına sığınarak, özelleştirmede farklılıklar yapacağız, insanların önünü
açacağız diyerek, yandaşlarının önünü açacak, elini kolunu sallayarak keyfiyete
dayalı özelleştirme yapacak hiçbir hukukî gelişmeyi Türkiye Büyük Millet
Meclisi çatısı altında kabul etmemiz mümkün değildir! Mümkün değildir!.. İçim
kan ağlıyor! Böyle şey olur mu ya! Bu kadar basit değil ki bu! (CHP
sıralarından alkışlar)
Arkadaşım diyor ki
okuduğu belgede, hani Sayın Bakanın "yok böyle bir şey", Sayın
Milletvekilinin de "var böyle bir şey" dediği belgede, bir de
"41 tane şirket var bu taslak şartnameye göre" diyor. Ooo, vekilim
şirket sayısını hesaplamış, Sayın Bakan şartnameden bilgi sahibi değil! Her
neyse… Arkadaşlar, bu teknik şartname var, dolaşıyor, herkesin elinde var. Her
neyse…
Burada benim anlatmak
istediğim şu: Biz, ihaleye giremez demiyoruz. Bu ihale koşullarıyla, yerli
firmalar bu ihaleyi alamaz; alsa dahi, bu şartnamenin gereği, yabancı
firmalardan yönetim sözleşmesi veya yönetim danışmanlığı sözleşmesi yapmak
zorundadır. Bu, bir teslimiyettir. Siz, bunu görmezden gelebilirsiniz. Siz,
buradaki yerli şirketleri bir başka şirketin taşeronu haline getirebilirsiniz;
ama, biz, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında, hiç kimseye özel çıkar
sağlanmasına, hiç kimsenin malî menfaatlarının gözetilmesini ve hiç kimseye
özel ayrıcalık tanınarak yandaşlık yapılmasını görmezden gelemeyiz, biz
Cumhuriyet Halk Partisiyiz, sonuna kadar karşı çıkacağız.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Seyhan.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Kayseri) - Sayın Başkan, bir şey söylemek istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Kayseri) - Sataşmaya meydan vermeden, sırf yanlış
anlaşılmayı gidermek açısından bir şey eklemek istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Kayseri) - Sayın Seyhan çok iyi bilir ki,
konuşmalarımızda da, burada da açıklıkla ifade ettiğim gibi, bir kere, Sayıştay
enerji raporunun, AK Parti, tarafı değildir derken arkasından bir cümle ekledim
-tutanaklar açılıp bakılabilir- AK Parti, diğer bütün sektörlerde olduğu gibi,
hükümetiyle irade koymuştur, idare etmektedir; bunun, taraf olmayla farklı bir
anlamı vardır. Taraf olmak demek, 2002 yılından önce, önceki hükümetler
zamanında yapılmış olan, yap-işlet-devret projeleriyle yapılmış olan
anlaşmaların tarafı değildir. Bu, son derece net, açık, anlaşılmış olmasına
rağmen, Sayın Seyhan'ın bunu tekrar zikretmesinin, ben, tamamen politik bir
mülahaza olduğu kanaatindeyim; çünkü, Plan ve Bütçe Komisyonundaki
görüşmelerimizde de rastladık ki, sanki, bu işleri yapan taraf, AK Parti
Hükümeti; böyle bir şeyi, Hükümetimiz de Meclisteki AK Parti Grubu da
kesinlikle reddetmektedir. Tarafı değil derken, bunu kastediyorum. Bunun
yeterince anlaşıldığı kanaatindeyim.
Bir kere, bakın, öyle
anlaşmalar yapılmıştır ki -bunların detayına burada girmek bu kanun taslağına
aykırıdır- şu anda, üçüncü yılında, beşinci yılında bile vazgeçtiğiniz de dahi
-ki, şartları oluşmuş olmak kaydıyla- devletin daha kârlı olduğu anlaşmalar
vardır.
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Ne alakası var?!
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Kayseri) - Peki, devletimizin daha kârlı olduğu bir
anlaşmayı ortaya koyduğunuzda, buna hangi anlayışla karşı çıkacaksınız?! Böyle
bir şey olmaz. Bu, tekdüze bir anlaşma değildir çünkü. Buradaki yapılan
anlaşmalara, ya devlet olarak diyeceksiniz ki, hükümet olarak ben sürekli
değilim arkadaş, ben anlamam bundan önce yapılanları diyeceksiniz veya onun
üzerinde başka bir irade beyan edeceksiniz.
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Nereden biliyorsun daha kârlı olduğunu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Kayseri) - Yani, hem kalkıp da, hani süreklilik esastı
diyoruz…
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Evet.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Kayseri) - Bunun
net anlaşıldığı kanaatindeyim; ama, başka noktalara çekme konusunda, lütfen,
-birbirimizi iyi anladığımızdan dolayı söylüyorum- başka noktalara lütfen
gelmeyin.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Yıldız,
teşekkür ediyorum.
Konuyla ilgili olarak
görüşlerinizi açıkladınız. Eğer diğer açıklanacak konular varsa, grup sözcüleri
veya şahısları adına konuşacak AK Parti Grubuna mensup arkadaşlarımız
tarafından durum izah edilir.
Şimdi, şahsı adına,
Kütahya Milletvekili Hüsnü Ordu…
Sayın Ordu, buyurun
efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
HÜSNÜ ORDU (Kütahya) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Elektrik Piyasası Kanunuyla ilgili tümü
üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Şimdi, bunu çok daha
genel bir şekilde ifade etmeyi arzu edersek burada, Türkiye, 1994 yılından beri
özellikle, özelleştirmeyle ilgili önce 3096, daha sonra 3996 ve arada bu geçen
süreçte devletin bütününü teşkil eden kurumlar arasında, güçler arasında fikrî,
hukukî, hukuksal bir altyapı zemininde bir mutabakat temin etmeden, önce
özelleştirme uygulamalarına başlayıp, daha sonra geçen süreç içerisinde önce
Anayasa değişiklikleri, daha sonra yasa değişiklikleri ve daha sonra da 2001
yılında yürürlüğe konulan serbest rekabet şartlarını düzenleyen 4628'in geriden
gelmesiyle oluşan bir açmazın, bir sorunun içerisinden çıkamamanın üzüntüsünü
ve sıkıntısını yaşamaktadır.
Şöyle bir bakalım.
Muhalefet sözcülerimizin ve Grubumuz adına konuşan milletvekillerimizin konu
ettiği sözleşmeler. Bu sözleşmeler, o tarihlerde -ben bu piyasayı yaklaşık on
seneden beri takip eden bir kişiyim- ilgili kurumların verdiği enerjiyle ilgili
arz güvenliği açısından öne sürülen sebeplerden dolayı, o günkü şartlarda
birtakım firmaların gelip bir fizibiliteyle devletin ilgili kurumlarına sunduğu
ve bu fizibilitelerin gerektiği gibi incelenememesinden dolayı doğan sorunları
şu anda tartışmakta Türkiye. Bu sorunlar, gerçekten, enerji arzıyla ilgili,
enerjinin serbest rekabet şartlarına geçmesindeki sıkıntılarla ilgili en önemli
sorunları bugün oluşturmakta.
Şimdi, tekrar önümüze baktığımızda,
bugün geldiğimiz noktada, demin ifade ettiğim gibi, önce özelleştirme
uygulamaları yaptık, daha sonra anayasa değişikliği, kanun değişiklikleri ve
daha sonra da serbest rekabet şartlarının unsurlarını taşıyan ve düzenleyen
4628'le ilgili yapılan değişiklikler…
Şimdi, bu mevcut
uygulamayla gidersek, bu yasa da geçse, korkum odur ki, yasama ve yürütme erki
açısından baktığımız zaman, yasama ve yürütme erki, bu tür konularda daha esnek
hareket edebilen bir mekanizmaya sahip; ama, bu konuda yargı mensuplarına
baktığımız zaman, fikrî anlamda bir bütünlük arz edemediğimiz için, onlar,
görevleri itibariyle de kanunun metnini, özünü koruma noktasında bir görevleri
olduğu için, Danıştay bu tür özelleştirmelerle ilgili konular geldiği zaman,
çok ciddî anlamda, bunun çok farklı yönlerden irdelemesini yaparak bu
özelleştirmeleri inkıtaa uğratıyor.
Şimdi, bizim önümüzdeki
süreç dağıtım özelleştirmeleri. Korkarım ki, bu noktada hâlâ sıkıntılarımız
devam etmektedir. Bu noktada yargı mensuplarıyla, bu özelleştirmelerin hukuksal
altyapısını, zeminini arzu edilen ölçüde oluşturamadığımız sürece, önümüzdeki
geçen süreç içerisinde sivil toplum kuruluşları, sendikalar, konunun tarafları
gibi birsürü bu işe muhatap olan kurumlar ve tüzelkişilikler tarafından bu konudaki
işleyiş tarzıyla ilgili kamu mu, yoksa özel hukuk mu diye, hâlâ, daha
tartışılan anayasa değişikliğine rağmen ve bu geçen süreç içerisinde işletme
hakkı devri sözleşmeleri, şartnameler ve yasada Enerji Bakanlığına verilen
görevlerle ilgili -özellikle, Sayın Bakanım bundan sonraki maddelerde konuşma
sıram gelirse de bununla ilgili fikrimi ifade etmek istiyorum- birsürü konuda
bu dokümanlar kamu yararı açısından, Danıştay açısından hep bir irdelemeye ve
incelemeye söz konusu olan birtakım sıkıntıları ortaya koyacaktır.
Dolayısıyla, bizim bu
süreç içerisinde bütün bu hukukî süreci ve geçen irdelemeyi iyi takip edip,
gerçekten, özelleştirmeyle ilgili yargı kararlarının gerekçelerine iyi bakıp,
bu özelleştirme sürecinde Enerji Bakanlığıyla ilgili, Özelleştirme İdaresine
verilen bu 4046'ya göre verilen bir görevle ilgili aradaki bütün
dokümantasyonları çok ciddî anlamda takip edip bu süreci mutlaka aşmamız lazım.
Ben, bu tümü üzerindeki
şahsım adına görüşlerimi sadece bu noktada ifade etmek istiyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Ordu,
teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Karar yetersayısı…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Karar yetersayısı istiyoruz.
BAŞKAN - Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Karar yetersayısı yoktur;
birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.40
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.45
BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir), Harun TÜFEKCİ
(Konya)
BAŞKAN - Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 97 nci Birleşiminin
Yedinci Oturumunu açıyorum.
1099 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VI.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
9.- Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı; Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1133,
1/1074) (S. Sayısı: 1099) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon
yerinde.
Hükümet yerinde.
Tasarının maddelerine
geçilmesinin oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi, oylamayı
tekrarlayacağım ve karar yetersayısını arayacağım.
Tasarının maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Sayın milletvekilleri
karar yetersayısı yoktur.
Grup başkanvekili
arkadaşlarım, isterseniz ara verip tekrar gelelim, isterseniz yarına
erteleyelim.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Yarına erteleyelim.
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Yarın devam edelim.
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Devam…
BAŞKAN - Birleşime 5
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.47
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.53
BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir), Harun TÜFEKCİ
(Konya)
BAŞKAN - Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 97 nci Birleşiminin
Sekizinci Oturumunu açıyorum.
1099 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VI.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
9.- Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı; Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1133,
1/1074) (S. Sayısı: 1099) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon
yerinde.
Hükümet yerinde.
Tasarının maddelerine
geçilmesinin oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi, oylamayı
tekrarlayacağım ve karar yetersayısı arayacağım.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Sayın milletvekilleri,
Kâtip Üyelerimiz arasında ihtilaf olduğu için, elektronik cihazla oylama
yapacağım.
Oylama için 3 dakikalık
süre veriyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın Gürsoy
Erol?.. Burada.
Sayın Şükrü Önder?..
Burada…
Sayın Abdullah
Çetinkaya?.. Yok.
Sayın Temel Yılmaz?..
Burada.
Sayın Kerim Özkul?.. Yok.
Sayın Halil Ürün?.. Yok.
Sayın Mehmet Alp?..
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, elektronik oylama cihazıyla yapılan oylamada karar yetersayısı
bulunamamıştır.
Çalışma saatimiz
tamamlandığından, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 4 Mayıs
2006 Perşembe günü, alınan karar gereğince, saat 14.00'te toplanmak üzere,
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 22.00