DÖNEM:
22 CİLT: 118 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
94 üncü Birleşim
26 Nisan 2006 Çarşamba
İ
Ç İ N D E K İ L E R
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- BAŞKANLIĞIN GENEL
KURULA SUNUŞLARI
A)
Gündemdişi Konuşmalar
1.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl'ün, Kanunî Sultan
Süleyman'ın 511 inci doğum yıldönümünde, devlet adamı kişiliğine ve eserlerine
ilişkin gündemdışı konuşması
2.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun, son
günlerde Malatya ve çevre ilçelerinde meydana gelen don olayından dolayı zarar
gören kayısı üreticilerinin sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere ilişkin
gündemdışı konuşması
3.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, üniversitelerde
görev yapan yardımcı doçentlerin kariyer yükselmelerinde yabancı dil şartı
aranılmasının getirdiği sıkıntılar ile malî sorunlarına ve bu konuda yapılması
gerekenlere ilişkin gündemdışı konuşması
B)
Tezkereler ve Önergeler
1.- Muğla Milletvekili Hasan Özyer'in, Kocaeli Gebze İlçesi
Dilovası beldesindeki sanayi atıklarının çevre ve insan sağlığı üzerindeki
olumsuz etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla kurulan (10/254, 258) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu
üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/382)
2.- Merkezi Finans ve İhale Biriminin Kuruluşuna İlişkin
Türkiye Hükümeti ve Avrupa Komisyonu Arasındaki Mutabakat Zaptına 1 Nolu Ekin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının geri gönderilmesine
ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1034)
C)
Çeşıtlı İşler
1.- Genel Kurulu ziyaret eden Avustralya Genel Valisi
Michael Jeffery ve beraberindeki heyete Başkanlıkça "Hoşgeldiniz"
denilmesi
IV.- ÖNERİLER
A)
Sıyasî Partı Grup Önerılerı
1.- (10/359) esas
numaralı Meclis araştırması önergesinin öngörüşmesinin, Genel Kurulun
26.04.2006 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grup önerisi
V.- AÇIKLAMALAR VE
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin, Samsun
Milletvekili Haluk Koç'un, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
2.- Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın, Ankara
Milletvekili Salih Kapusuz'un, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
3.- Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Ankara Milletvekili
Salih Kapusuz'un, konuşmasında, Genel Başkanlarına ve Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
VI.- SEÇİMLER
A)
Komısyonlarda Açik Bulunan Üyelıklere Seçım
1.- (10/254, 258) esas numaralı Meclis Araştırması
Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim
Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine
Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin
Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
3.- Muğla Milletvekili Orhan Seyfi Terzibaşıoğlu'nun; 190
Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile 2985 Sayılı
Toplu Konut Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (2/727) (S. Sayısı:1138)
4.- Çevre Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Çevre Komisyonu Raporu (1/322) (S. Sayısı: 871)
5.- Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair 607 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Türk Silahlı Kuvvetleri
Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Savunma
Komisyonu Raporu (1/278, 1/1034) (S. Sayısı: 17 ve 17'ye 1 inci Ek)
6.- Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanununun Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu
Raporu (1/277) (S. Sayısı: 1079)
7.- Özel Tüketim Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1145) (S. Sayısı:
1112)
VIII.- SORULAR VE
CEVAPLAR
A)
Yazili Sorular ve Cevaplari
1.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, bazı kamu personeline
ek ödeme yapılmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal
UNAKITAN'ın cevabı (7/13047)
2.- İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, araç kiralama
uygulamasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın
cevabı (7/13054)
3.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, İzmir'in Aliağa
İlçesinde imara aykırı yapılaşmaya ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir
AKSU'nun cevabı (7/13081)
4.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, bazı harcamaların
bütçeleştirilmediği iddialarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal
UNAKITAN'ın cevabı (7/13097)
5.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Manisa'da kurulacak
çimento işletmesinin çevreye etkilerine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı
Osman PEPE'nin cevabı (7/13159)
6.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun,
itfaiyecilerin özlük haklarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir
AKSU'nun cevabı (7/13186)
7.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, müsteşarı
hakkındaki bazı iddialara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun
cevabı (7/13201)
8.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, bütçe fazlası ile
ilgili açıklamalarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı
(7/13219)
9.- Tokat Milletvekili Feramus ŞAHİN'in, cemevlerinden
elektrik ve su bedeli talep edilmesine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet
AYDIN'ın cevabı (7/13275)
10.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, taşıt trafiği
kaynaklı hava kirliliğine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman
PEPE'nin cevabı (7/13354)
11.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun,
Antalya-Demre'deki bazı tarihî mekanların elektriğinin kesilmesine ilişkin
sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/13430)
12.- Antalya Milletvekili Osman ÖZCAN'ın, Konut Edindirme
Yardımı hesaplarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı
(7/13440)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat
15.00'te açılarak üç oturum yaptı.
Ankara Milletvekili
Mustafa Said Yazıcıoğlu, İslam Konferansı Örgütü Parlamento Birliğinin 4 üncü
konferansıyla ilgili izlenimlerine,
Uşak Milletvekili Osman
Coşkunoğlu, Türkiye Bilişim Derneğinin 35 inci kuruluş yıldönümüne,
Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Yılmazcan, 24 Nisanın sözde Ermeni soykırımı günü olarak
ilan edilip dünya kamuoyunun nasıl yanıltıldığına,
İlişkin gündemdışı birer
konuşma yaptılar.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ali Topuz, İzmir
Milletvekili K. Kemal Anadol ve Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, zehirli
atıkların depolanmasının ve çevreye etkilerinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/359) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı
ve öngörüşmesinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım'ın İspanya'ya,
Kültür ve Turizm Bakanı
Atilla Koç'un Almanya'ya,
Sanayi ve Ticaret Bakanı
Ali Coşkun'un İtalya'ya,
Yaptıkları resmî
ziyaretlere katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkereleri,
Gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 354
üncü sırasında yer alan 1142 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 11 inci
sırasına, 42 nci sırasında yer alan 908 sıra sayılı kanun tasarısının 12 nci
sırasına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesine; Genel Kurulun 25.4.2006 Salı ve 26.4.2006 Çarşamba günkü
birleşimlerinde sözlü sorular ile diğer denetim konularının görüşülmemesine;
25.4.2006 Salı günkü birleşiminde kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine;
25.4.2006 Salı günü 15.00-22.00, 26.4.2006 Çarşamba günü 15.00-21.00 ve 27.4.2006
Perşembe günü 14.00-21.00 saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesine ilişkin
Danışma Kurulu önerisinin, yapılan görüşmelerden sonra,
Kabul edildikleri;
İstanbul Milletvekili Ali
Rıza Gülçiçek'in, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
(2/481),
İzmir Milletvekili Yılmaz
Kaya'nın, Avukatlık Kanununun 96 ncı Maddesinin Değişikliğine Dair (2/694),
Kanun Tekliflerinin
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergelerinin, yapılan görüşmelerden sonra,
kabul edilmedikleri;
Gündemin "Oylaması
Yapılacak İşler" kısmında bulunan ve İçtüzüğün 91 inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler halinde görüşülmesi
kararlaştırılmış bulunan Nüfus Hizmetleri Kanunu Tasarısının (1/1177) (S. Sayısı:
1123), elektronik cihazla yapılan açıkoylamadan sonra, kabul edilip
kanunlaştığı;
Açıklandı.
Gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
3 üncü sırasında bulunan,
Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S.
Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon
raporu henüz gelmediğinden;
1 inci sırasında bulunan,
Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/278, 1/1034) (S. Sayısı: 17 ve
17'ye 1 inci Ek),
2 nci sırasında bulunan,
Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına
Dair 604 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin (1/277) (S. Sayısı: 1079),
4 üncü sırasında bulunan,
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısının (1/1030)
(S. Sayısı: 904),
5 inci sırasında bulunan,
Muğla Milletvekili Orhan Seyfi Terzibaşıoğlu'nun; 190 Sayılı Genel Kadro ve
Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile 2985 Sayılı Toplu Konut Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/727) (S. Sayısı: 1138),
Görüşmeleri, ilgili
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından;
Ertelendi.
6 ncı sırasında bulunan
ve İçtüzüğün 91 inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak
bölümler halinde görüşülmesi kararlaştırılmış bulunan Çevre Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/322) (S. Sayısı: 871), tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanarak ikinci bölüme kadar kabul edildi.
26 Nisan 2006 Çarşamba
günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 21.52'de son verildi.
İsmail Alptekin
Başkanvekili
|
Harun
Tüfekci |
|
Türkân
Miçooğulları |
|
Konya |
|
İzmir |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
Mehmet Daniş
Çanakkale
Kâtip
Üye
No.: 129
II.- GELEN KÂĞITLAR
26 Nisan 2006 Çarşamba
Tasarılar
1.- Konut Edindirme
Yardımı Hak Sahiplerine Ödeme Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/1195) (Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 19.4.2006)
2.- Kültür ve Turizm
Bakanlığının Bazı Taşra Kuruluşlarının İl Özel İdareleri ve Belediyelere
Devredilmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı (1/1196) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor; İçişleri
ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.4.2006)
Teklif
1.- Diyarbakır Milletvekili Aziz Akgül'ün; Türk Bayrağı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/772) (İçişleri Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20.4.2006)
Tezkere
1.- Tasarruf
Mevduatı Sigorta Fonu Başkanlığının
2005 Yılı Faaliyet Raporu ve 2005 Yılı Bütçe Kesin Hesabının Sunulduğuna
İlişkin Devlet Bakanlığı ve Başbakan Yardımcılığı Tezkeresi (5/24) (Plan ve
Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.4.2006)
Yazılı Soru Önergeleri
1. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, MİT'in personel politikasıyla
ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13625)
(Başkanlığa geliş tarihi: 6/4/2006)
2. - Samsun Milletvekili Haluk KOÇ'un, Samsun'un Vezirköprü İlçesindeki
bazı köylerin elektrik hatları ve trafolarının yenilenmesi ihtiyacına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13626) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/4/2006)
3. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, yabancı sermayenin millî
güvenlik açısından soruşturulmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/13627) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/4/2006)
4. - Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, statülerine göre kamu
görevlilerinin sayılarına ve maaşlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/13628) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/4/2006)
5. - İzmir Milletvekili Bülent BARATALI'nın, bölücü terör örgütüyle
ilgili bir açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13629)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7/4/2006)
6. - Edirne Milletvekili Rasim ÇAKIR'ın, bir milletvekilinin ABD
pasaportu kullandığı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/13630) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/4/2006)
7. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, bölücü terör örgütüyle
ilgili bir açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13631)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7/4/2006)
8. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, bürokratların imza yetkisi
ile ilgili bir ifadesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13632)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7/4/2006)
9. - Çanakkale Milletvekili Ahmet KÜÇÜK'ün, esnaf ve sanatkarların
sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13633) (Başkanlığa
geliş tarihi: 7/4/2006)
10. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in,
Ankara-Gölbaşı-Karagedik Beldesinde kurulması planlanan Teknokente ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13634) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/4/2006)
11. - Manisa Milletvekili Ufuk ÖZKAN'ın, yabancı
pasaporta sahip AK Parti milletvekili bulunup bulunmadığına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/13635) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/4/2006)
12. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, ilk ve
orta öğretimde rehberlik çalışmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/13636) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/4/2006)
13. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, kamu
yararına çalışan statüsü verilen ve vergi muafiyeti tanınan vakıf ve derneklere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13637) (Başkanlığa geliş tarihi:
10/4/2006)
14. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, İzmir
Emniyet Müdürlüğüne yapılacak atamaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/13638) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/4/2006)
15. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un,
Ailenin Korunmasına Dair Kanunun uygulamasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13639) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/4/2006)
16. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, adli
yardım kapsamındaki avukatlık ücretlerine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13640) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/4/2006)
17. - Manisa Milletvekili Hasan ÖREN'in, Manisa'nın
Gördes İlçesi bağlantılı yolların bakım ve onarımına ilişkin Bayındırlık ve
İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/13641) (Başkanlığa geliş tarihi:
10/4/2006)
18. - Manisa Milletvekili Hasan ÖREN'in,
İzmir-Manisa-Akhisar bölünmüş yoluna ve Manisa-Menemen çevre yoluna ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/13642) (Başkanlığa
geliş tarihi: 10/4/2006)
19. - Manisa Milletvekili Hasan ÖREN'in,
Manisa-Turgutlu arasındaki bölünmüş yol yapımına ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13643) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/4/2006)
20. - Manisa Milletvekili Hasan ÖREN'in,
Salihli-Alaşehir-Buldan bölünmüş yoluna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13644) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/4/2006)
21. - Manisa Milletvekili Hasan ÖREN'in,
Salihli-Demirci karayoluna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13645) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/4/2006)
22. - Manisa Milletvekili Hasan ÖREN'in, Manisa'nın
Akhisar İlçesi bağlantılı yol yapım çalışmalarına ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13646) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/4/2006)
23. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, kadın
istihdamına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13647) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/4/2006)
24. - Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun,
SSK'nın bazı ilaçlar için yaptığı harcamalara ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/13648) (Başkanlığa geliş tarihi:
7/4/2006)
25. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un,
işsizlik sigortası uygulamasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13649) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/4/2006)
26. - Ankara Milletvekili Muzaffer R.
KURTULMUŞOĞLU'nun, birinci basamak sağlık kuruluşlarından hizmet alımına
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/13650)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10/4/2006)
27. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, TMSF
Başkanının bir açıklamasına ve TMSF'nin Hazineye maliyetine ilişkin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdullatif ŞENER) yazılı soru önergesi
(7/13651) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/4/2006)
28. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, bir
Yunan işadamının ülkemizdeki girişimlerine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Abdullatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/13652) (Başkanlığa
geliş tarihi: 7/4/2006)
29. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, Avrupa
Birliği Genel Sekreterliğinin personel açığına ve bina inşaatına ilişkin Devlet
Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/13653) (Başkanlığa geliş
tarihi: 6/4/2006)
30. - İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in, AB hibe
ve kredilerinin kullanımına ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru
önergesi (7/13654) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/4/2006)
31. - Adıyaman Milletvekili Ahmet Faruk ÜNSAL'ın,
yurda petrol ve LPG girişi yapılan yerlere ve bu yerlerdeki bazı uygulamalara
ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/13655)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10/4/2006)
32. - Mersin Milletvekili Hüseyin ÖZCAN'ın,
kalitesiz musluk ve batarya ithalatına karşı alınacak önlemlere ilişkin Devlet
Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/13656) (Başkanlığa geliş
tarihi: 10/4/2006)
33. - Manisa Milletvekili Nuri ÇİLİNGİR'in, Kelebek
Barajının yapımına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13657) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/4/2006)
34. - Manisa Milletvekili Nuri ÇİLİNGİR'in,
Manisa-Alaşehir-Kurudere Köyünün su sorununa ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13658) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/4/2006)
35. - Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun,
radyoloji ünitelerindeki radyasyon güvenliğine ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/13659) (Başkanlığa geliş tarihi:
7/4/2006)
36. - Manisa Milletvekili Nuri ÇİLİNGİR'in,
Kavaklıdere Barajının yapımına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13660) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/4/2006)
37. - Adıyaman Milletvekili Ahmet Faruk ÜNSAL'ın,
akaryakıt bayileri ve dağıtım şirketlerinin denetimine ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/13661) (Başkanlığa geliş tarihi:
10/4/2006)
38. - Adana Milletvekili Tacidar SEYHAN'ın, BOTAŞ
ihalelerinin ve üst düzey bürokratlarının incelenmesine ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/13662) (Başkanlığa geliş tarihi:
10/4/2006)
39. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S.
KESİMOĞLU'nun, Fethullah Gülen hakkında Emniyet Genel Müdürlüğünün hazırladığı
iddia edilen rapora ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13663)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7/4/2006)
40. - Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin,
"Barbi Operasyonu"na ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13664) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/4/2006)
41. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, AK
Parti İstanbul İl Başkanı hakkındaki bir iddiaya ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13665) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/4/2006)
42. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S.
KESİMOĞLU'nun, Diyarbakır'da meydana gelen şiddet olaylarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13666) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/4/2006)
43. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Aksaray'ın bir kasabasının içme suyu ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13667) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/4/2006)
44. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in,
mülkiye müfettişleri ve mahalli idareler kontrolörlerince denetlenen
belediyelere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13668)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7/4/2006)
45. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S.
KESİMOĞLU'nun, yerel yönetimlerin denetimine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13669) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/4/2006)
46. - Mersin Milletvekili Mustafa ÖZYÜREK'in,
"Barbi Operasyonu"nun uygulanma şekline ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13670) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/4/2006)
47. - Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın,
Emniyet Genel Müdürlüğünün Fethullah Gülen hakkında düzenlediği bir belgeye
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13671) (Başkanlığa geliş
tarihi: 10/4/2006)
48. - Manisa Milletvekili Hasan ÖREN'in,
Manisa-Gölmarmara yolunun bakım ve onarımına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13672) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/4/2006)
49. - Ankara Milletvekili Muzaffer R.
KURTULMUŞOĞLU'nun, bazı emniyet yetkililerinin basına yansıyan açıklamalarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13673) (Başkanlığa geliş
tarihi: 10/4/2006)
50. - Samsun Milletvekili Haluk KOÇ'un, Samsun'un
Vezirköprü İlçesindeki eğitim verilerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13674) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/4/2006)
51. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in,
bürokratlara yönelik bazı uygulamalarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13675) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/4/2006)
52. - Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, okul
binalarının depreme dayanıklılıklarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13676) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/4/2006)
53. - Uşak Milletvekili Osman COŞKUNOĞLU'nun, ders
kitaplarında Evrim Kuramıyla ilgili değişiklik yapılıp yapılmayacağına ilişkin
Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13677) (Başkanlığa geliş
tarihi: 10/4/2006)
54. - Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, tarım
ürünlerindeki ve girdilerdeki fiyat artışlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13678) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/4/2006)
55. - Samsun Milletvekili Haluk KOÇ'un, çeltik ve
pirinçteki tarife kontenjanı uygulamasından vazgeçilmesine ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13679) (Başkanlığa geliş tarihi:
7/4/2006)
56. - Iğdır Milletvekili Yücel ARTANTAŞ'ın, Atatürk
Orman Çiftliğinin yönetimine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13680) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/4/2006)
57. - Yozgat Milletvekili Emin KOÇ'un, Ağrı'daki
bir hayvancılık kooperatifine yapılan yardımlarla ilgili iddialara ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13681) (Başkanlığa geliş
tarihi: 10/4/2006)
58. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Iğdır
Kazım Karabekir Tarım İşletmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13682) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/4/2006)
59. - Samsun Milletvekili Haluk KOÇ'un, Samsun'un
Vezirköprü İlçesindeki sağlık hizmetlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13683) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/4/2006)
60. - Antalya Milletvekili Atila EMEK'in,
Düzce'deki Aile Hekimliği pilot uygulamasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13684) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/4/2006)
61. - Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, hastane
binalarının depreme dayanıklılıklarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13685) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/4/2006)
62. - Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun,
radyoloji ünitelerinde çalışanların radyasyondan korunmalarına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13686) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/4/2006)
63. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, verem
hastalığına, aile hekimliği pilot uygulamasına ve kapatılan bazı hastanelere
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13687) (Başkanlığa geliş
tarihi: 10/4/2006)
64. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in,
Trozinemi hastalarının mağduriyetine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13688) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/4/2006)
65. - Trabzon Milletvekili M. Akif HAMZAÇEBİ'nin,
denizcilik sektörüne verilen motorin nedeniyle tahsilinden vazgeçilen ÖTV'ye
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13689) (Başkanlığa geliş
tarihi: 6/4/2006)
66. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Türkiye
Kupası final maçının oynanacağı yere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/13690) (Başkanlığa
geliş tarihi: 10/4/2006)
67. - Manisa Milletvekili Ufuk ÖZKAN'ın, MKE'nin
Ankara-Yenimahalle'deki tesislerinin müzeye dönüştürülüp dönüştürülmeyeceğine
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/13691) (Başkanlığa
geliş tarihi: 10/4/2006)
68. - Manisa Milletvekili Ufuk ÖZKAN'ın, MKE'nin
Ankara-Yenimahalle'deki tesislerinin satışa çıkarılmasına ilişkin Millî Savunma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13692) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/4/2006)
69. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Kamu
İhale Kanununda değişiklik yapılmasına yönelik çalışmalara ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13693) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/4/2006)
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati : 15.05
26 Nisan
2006 Çarşamba
BAŞKAN :
Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER : Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 94 üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayısı
vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Sayın milletvekilleri,
gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.
Gündemdışı ilk söz,
Kanunî Sultan Süleyman'ın doğumunun 511 inci yıldönümü münasebetiyle, Trabzon
Milletvekili Sayın Cevdet Erdöl'e aittir.
Buyurun Sayın Erdöl. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
III.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Gündemdişi Konuşmalar
1.- Trabzon
Milletvekili Cevdet Erdöl'ün, Kanunî Sultan Süleyman'ın 511 inci doğum
yıldönümünde, devlet adamı kişiliğine ve eserlerine ilişkin gündemdışı
konuşması
CEVDET ERDÖL (Trabzon) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; "kuvvet kanundadır, kanun kuvvette
değil" sözleriyle tarihe damgasını vuran, Trabzon doğumlu, Osmanlı
tahtında en uzun süre kalan, kırkaltı yıl padişahlık yapan Kanunî Sultan
Süleyman'dan bahsetmek istiyorum; yarın 511 inci doğum yıldönümü.
Kendisi, bazılarına göre
muhteşem, bazılarına göreyse cihan padişahı, bazılarına göre şair, Muhibbî
takma adıyla divanı olan bir şair, bazılarına göreyse, sadece, Beşiktaş'ın,
semtin kurucusu Yahya Efendi'nin süt kardeşi, bazılarına göreyse kendisinin her
şeye gücü yeten büyük bir padişah; ama, kendisine göre, karıncayı dahi incitmek
istemeyen bir sorumlu insan.
Trabzon doğumlu ve 15
yaşına kadar Trabzon'dan hiç ayrılmayan bu cihan padişahı gibi, Trabzon'a
damgasını vuran Fatih Sultan Mehmet, biliyorsunuz, İstanbul'u fethettikten
sonra fethettiği en önemli şehir Trabzon ve Trabzon'da yirmiüç yıl valilik
yapan Yavuz Sultan Selim'den de bahsetmek gerekiyor.
Yavuz Sultan Selim'in
valiliği sırasında -yirmiüç yıl olduğunu ifade ettim- doğan Kanunî Sultan
Süleyman, 27 Nisan 1495 tarihinde doğmuş ve 7 Eylül 1566 yılında Zigetvar'da
ölmüş. Bu büyük cihan padişahının ölümü birbuçuk ay kadar ordusundan saklanmış
ve ondan sonra, Süleymaniye'deki camiin külliyesine defnedilmiş.
Bu büyük cihan
padişahının, Mekke'den, Bağdat'tan, Kudüs'ten, Konya'dan, Edirne'den,
İstanbul'dan, her taraftan, damgalarını görmemiz mümkün; çok önemli
yatırımları, köprüleri, hanları, hamamları, camileri, medreseleri görmek
mümkün. Mimar Sinan kendisinin döneminde, Baki, Fuzulî gibi şairler, Ebussuud
Efendi gibi, Sokullu gibi büyük devlet adamları kendi döneminde yaşamış; yine,
Barbaros Hayrettin Paşa, Piri Reis gibi büyük kumandanlar kendisi döneminde
yaşamış ve görev yapmış. Ebussuud Efendiye, bahçesinde elma ağacına yürüyen
karıncaları öldürüp öldüremeyeceğine dair bir görüş sorduğunda şöyle diyor:
"Dirahtaya zarar verirse karınca, vebali var mıdır onu kırınca?"
Ebussuud Efendi’nin verdiği cevap ise "yarın Hakk'ın divanına varınca,
Kanunî'den hakkını alır karınca" diyor ve karıncayı incitmekten dahi
çekiniyor. Böyle, büyük bir padişah.
Kendisinin, elimde
gördüğünüz iki ciltlik divanı var "Muhibbî" olarak anılıyor.
Arapçayı, Farsçayı ve Sırpçayı çok iyi derecede biliyor. 13 büyük sefere
katılıyor. Ömrünün on yılından fazlası sefer üzerinde geçiyor padişahımızın ve
kendisine, tarihte yapmış olduğu, Osmanlı tarihinde yapmış olduğu önemli
kanunlar neticesi, Avrupalılar tarafından, Batılılar tarafından çok önemli,
takdirle karşılanıyor ve Washington Parlamento Galerisinde Hammurabi'den bu yana 23 büyük kanun koyucu arasında büstü
bulunmaktadır halen ve İspanya Parlamentosunda da kanun koyucu kişiler arasında
kendisinin portresi bulunmaktadır.
Trabzon'da ise
-babaannesi Gülbahar Hatun, hocası Halil Efendi, valisi İskender Paşa, kız
kardeşi Kamer Sultan, Şehzade Salih gibi ve yine- pek çok kendisine ait izleri
bulmak mümkün olduğu gibi, Trabzon'daki pek çok okulun adı Kanunî, pek çok
yerin adı Kanunî olarak anılmakta; yine, Karadeniz Teknik Üniversitesinin
kampusünün adı da Kanunî olarak bilinmektedir.
Kendisinin "halk
içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, olmaya devlet cihanda bir nefes
sıhhat gibi" sözünü hepimizi biliriz; ama, onun devamında ise şöyle diyor
Kanunî…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
CEVDET ERDÖL (Devamla) -
Kanunî, bu sözü söyledikten sonra "saltanat dedikleri ancak cihan
kavgasıdır, olmaya bahtı saadet dünyada vahdet gibi" diyerek, bu bir nefes
sıhhate kırkaltı yıllık saltanatı değiştiren bir padişah, aynı zamanda vahdeti,
yani, birliği, beraberliği de vurguluyor ve en önemli şeyin, dünyadaki
saadetin, birlik ve beraberlik olduğunu söylüyor. Bugünlerde birlik ve
beraberliğe her zamankinden daha çok ihtiyacımız olduğunu düşünürsek, Kanunî'nin
bugünlerimize de ışık tuttuğunu ifade etmek isterim.
Bir diğer önemli konu,
gerçekten, gerek kanun koyuculuğu bakımından gerek sağlığa verdiği önem
bakımından Kanunî Sultan Süleyman'ın hatırını sayarak -bizlerin de- Karadeniz
Bölgesinde hiç olmayan, Ankara'dan doğuda ise sadece Diyarbakır ve Erzincan'da
bulunan bir hukuk fakültesini, doğrusu, ben, Trabzon'a çok yakıştırıyorum.
Bunun için, Karadeniz Teknik Üniversitesi Rektörümüzün, Sayın Özen'in ve YÖK
Başkanımızın, Sayın Teziç'in mutlaka destek olacaklarını biliyor, kendilerine,
şimdiden, burada teşekkür ediyorum. Yine, aynı şekilde, hükümetimizin, bu
konuda hassasiyet göstereceğine eminim.
Aynı şekilde, bizim,
gerek tıp fakültesi gerek diş hekimliği fakültesi ve eczacılık fakültemiz
olmakla birlikte, Kanunî'nin sağlığa verdiği önemin bir göstergesi olarak,
sağlık bilimleri fakültesinin de Trabzon'a çok yakışacağını buradan ifade etmek
istiyorum.
Gerçekten, incelediğimiz
zaman, Karadeniz Teknik Üniversitesinde, bugün, 2 profesör, 2 doçent, 6
yardımcı doçent olmak üzere, 12 tane öğretim görevlisi hukuk doktorası yapmış
vaziyettedir. Dolayısıyla, burada altyapı hazırdır.
Değerli milletvekilleri,
Kanunî Sultan Süleyman'ın 511 inci doğum yıldönümü, her yıl olduğu gibi,
Trabzon'da Kanunî haftası şenlikleri olarak bir hafta boyunca kutlanmaktadır.
Biz, bugün, Kanunî yürüyüşüne katılamadık; ama, bu hafta boyunca yapılacak olan
bütün etkinliklere, tüm Trabzonlular adına, gerek sizleri gerek bizleri izleyen
herkesi davet ediyorum. Trabzon'daki bu Kanunî etkinliklerini mutlaka
görmenizi, ona katılmanızı arzu ediyoruz.
BAŞKAN - Toparlar mısınız
efendim.
CEVDET ERDÖL (Devamla) -
Toparlıyorum Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlar,
Kanunî Sultan Süleyman, Trabzon'da doğan, onbeş yıl Trabzon'dan hiç ayrılmayan
bir hemşerimiz olarak, Osmanlı tahtında en uzun süre, kırkaltı yıl kalarak çok
önemli bir vazife icra etmiş, Osmanlı sınırlarını kırkaltı yıl boyunca üç
kıtaya yaymış; fakat, biraz önce de söylediğim gibi, bir karıncayı dahi
incitmeye çekinen bir tavırla, gerek insan haklarına gerek zulme uğrayan bütün
herkese yardım ederek bir ömür geçirmiştir. Özellikle Endonezya'nın Acehsinden
tutunuz İspanya'ya kadar Avrupa'nın tüm bölgelerinde, Fransız Kralı buna dahil
olmak üzere, bütün mağduriyete uğrayan, zulme uğrayan herkese elini uzatmıştır.
Ben, bu büyük padişahın
hatırası önünde eğiliyor ve kendisini ve ülkemize hayrı geçen tüm herkesi
rahmetle anıyorum.
Saygılar sunuyorum.
Teşekkür ediyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Erdöl
Gündemdışı ikinci söz,
Malatya İlinin ekonomisi ve kayısı ürününün sorunları hakkında Malatya
Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu'na aittir.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun, son günlerde Malatya ve çevre
ilçelerinde meydana gelen don olayından dolayı zarar gören kayısı
üreticilerinin sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı
konuşması
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Sayın Başkanım, Yüce Meclisin çok değerli üyeleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkanım, teşekkür
ederim; bu gündemdışı sözü evvelsi gün sizden istirham etmiştim, kayısının
sorununu anlatacaktım; ama, maalesef, dün gece, çok üzgünüm, 2 ilçemizde, yine,
kayısılar dondu ve ekmeğimiz gitti. Bu gece, yine, hava soğukluğu - 8 derece
bekleniyor. Diliyorum ki, diğer ilçelerimizde de aynı sorun olmaz. Ben,
buradan, Kuluncak ve Darende İlçelerimizdeki tüm çiftçilerimize geçmiş olsun
diliyorum ve yarın, onların yanında olacağım, onlarla birlikte ne gerekiyorsa
yapmaya çalışacağız.
Değerli milletvekilleri,
kayısı, Türkiye'nin yüzde yüz millî bir ürünüdür. Dünya kayısı piyasasının
yüzde 85'ine hâkimdir Türkiye, dünya kuru kayısı piyasasının yüzde 85'ine
hâkim; ancak, bir ülke yüzde 85 ürününe sahip olduğu halde, kendi değerine
sahip çıkmayan bir ülkeyiz.
Maalesef, evvelsi yıl don
oldu. Burada defalarca konuştuk. Birtakım ürünlere afet fonundan para
verilmesine rağmen, kayısıcı, tarım il müdürlüğünün raporlarına göre yüzde 75
kayısı ürününü kaybetmesine rağmen, maalesef, afet fonundan Malatya'ya bir
kuruş ödeme yapılmadı.
Tabiî, don olayı evvelsi
yıl vurdu. Geçen yıl ürünümüz iyiydi; ancak, sahip çıkan olmadı. Bir ülke eğer
kendi ürününe sahip çıkmazsa, bir ülke eğer kendi ürününü malî boyutlarıyla
desteklemezse… Yani, biz kimseden hibe para istemiyoruz, biz kimseden
çiftçimizin cebine para koyun demiyoruz. Biz diyoruz ki, finansman sağlayın.
Köylü Malatya köylüsü, ürünü çıktığı zaman, onuru için, şerefi için, aldığı
unun parası için gidip ürününü satmak zorunda kalıyor; ama, pazara birçok ürün
girdiği için, dışarıdaki alıcılar buradaki alıcı arkadaşlarımıza talimat
vererek "almayın" diyor.
Maalesef, ülke ekonomisi…
Size arz ediyorum, bir yıl önce 2 750 dolardan ihraç fiyatıyken ton başı,
değerli arkadaşlarım, geçen yıl bu rakam 1 500 dolarlara kadar geriledi; yani,
1 250 dolar, Malatya çiftçisi, Türkiye ekonomisi zarar etti. Bu ne demektir;
yaklaşık, 100 000 000 dolar demektir arkadaşlar. 100 000 000 doları da 50 000
aileye böldüğünüz zaman her aileye 2 000 dolar para gitmedi arkadaşlar.
Yazıktır!..
Biz hibe istemiyoruz,
Malatya çiftçisi, onuruyla, şerefiyle, alınteriyle bunu kazanıyor. İşçilik
bedelini, geçen yıl işçilik bedelini dahi karşılayamaz hale geldiler
arkadaşlar. Bir ülke, bu kadar, yüzde 100 dünya piyasasına hâkim bir ürününü
ayaklar altına alamaz arkadaşlar. Biz, finansman istiyoruz, başka bir şey
istemiyoruz; ama, Malatya Ticaret Odası, Malatya'daki tüm kurumlar, tarım il
müdürlüğü, her türlü önerisini yapmasına rağmen, maalesef, tek bir ses çıkmıyor.
Geçen yıl kayısı
sezonunun açılışında Sayın Tarım
Bakanım geldi Malatya'ya. Ne yaptı dedim; bir hiç… Sahip çıkan olmadı
arkadaşlar. Malatya köylüsü bu kadar sahipsiz değil. Biz, bizim için
istemiyoruz, Türkiye ekonomisi için istiyoruz. Türkiye ekonomisinin biz
lokomotifiyiz. Yılda 300 000 000 dolar bir kayısı girdisi var arkadaşlar
Malatya'ya. Türkiye'ye giriyor bu para ve yüzde 100 bu para da köylüye gidip,
köylüden de tüm ekonominin her tarafına dağılıyor arkadaşlar. Ama, maalesef,
geçen yıl bağırdık, evvelsi yıl bağırdık; olmadı.
Değerli arkadaşlarım, bir
ülke kendi millî değerini, millî ekonomisine yüzde 100 döviz getiren bir
ürününü bu kadar ayaklar altına alamaz. Yüzde 18, gübrede, KDV var arkadaşlar;
enerji bedeli belli, işçilik belli. 1 kilogram kayısının 2 lira maliyeti var
arkadaşlar. 2 lira maliyeti olan şeyi, bir ülke, eğer, 1,560 dolardan, yani 1,5
dolardan satıyorsa, hakikaten, bu ülkede, durup, bir şeylere bakmak lazım
arkadaşlar. Malatya köylüsü, hakikaten emeğini, alınterini veriyor; ama,
karşılığını alamıyoruz. Sadece Malatya değil, Türkiye ekonomisi kaybediyor
arkadaşlar.
Değerli arkadaşlarım, bir
Yeniden Yapılandırma Kurulumuz var; oradan bakıyor, Malatya Kayısıbirlik'e,
vergi borcu var diye "arkadaş senin vergi borcun…" Tamam, vergi borcu
olabilir. Devletin görevi vergiyi tahsil etmek; ama, siz, 50 000 çiftçinin
geleceği için, bir yere küsüp tüm çiftçileri mağdur edemezsiniz. Siz
devletsiniz, kontrol edin, oraya adam atayın. Birlikte yürütelim.
Finansman vermiyor…
Ziraat Bankası ne işe yarar; Ziraat Bankasının bir tek görevi budur arkadaşlar,
köylüye zamanında finansman yapmaktır. Eğer, kayısı üreticisine yılda 30
trilyon ön finansman -başka bir şey istemiyoruz biz; ön finansman- onuru için,
un parasını ödemek için, ilaç parası ödemek için 30 trilyon bir ön finansman
yapılsın, bu kayısı ihraç fiyatları, değerli milletvekilleri, 3 000 dolara
çıkar tonu. Bu da, ülke ekonomisine, yaklaşık 400 000 000 dolar demektir.
Onun için, değerli
milletvekilleri, ben, buradan, sayın hükümetten rica ediyorum. Dün iki ilçemiz
gitti. Ekmeğe muhtaç oldu bu iki ilçemiz. Tek ürünümüz, insanların tek ekmeği;
başka bir ekmeğimiz yok arkadaşlar. Ekmeğe saygı duyarak… İnşallah, diliyorum
Yüce Tanrı’dan -bu gece -8 derece olacak- diğer ilçelerimizde sorun olmaz. Onun
için, gelin, millî ürünümüz, millî ürünümüz, millî değerimiz ve bu ülkeye yüzde
100 döviz getiren bir ürüne sahip çıkmalıyız. Burada oturup bakmayalım. Ama,
biz, hibe istemiyoruz, finansman istiyoruz; Türkiye için istiyoruz, Malatya
için istemiyoruz, Türkiye için istiyoruz.
Sayın Başkanım, çok
teşekkür ediyorum ve buradan, tekrar, tüm çiftçilerimize geçmiş olsun
dileklerimi iletiyor ve diyorum ki, bugün, inşallah, başka bir kaza olmaz,
başımıza başka bir şey gelmez, don olayı tekrar yaşanmaz.
Tüm çiftçilerimize geçmiş
olsun dileklerimi iletiyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Aslanoğlu.
Gündemdışı üçüncü söz
isteği, yardımcı doçentlerin içinde bulundukları durumla ilgili olmak üzere,
Samsun Milletvekili Sayın Musa Uzunkaya'ya aittir.
Buyurun Sayın Uzunkaya.
3.- Samsun
Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, üniversitelerde görev yapan yardımcı
doçentlerin kariyer yükselmelerinde yabancı dil şartı aranılmasının getirdiği
sıkıntılar ile malî sorunlarına ve bu konuda yapılması gerekenlere ilişkin gündemdışı
konuşması
MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de, az önce gündemdışı söz alan
arkadaşımın ifade ettiği gibi, başta Malatya olmak üzere, ülkenin muhtelif
yerlerinde bu son günlerde ısının iyice düşmesi nedeniyle yaşanan don olayları
vesilesiyle zarar gören tüm çiftçi kardeşlerimize geçmiş olsun diyorum.
İnanıyorum ki, hükümetimiz, onlarla ilgili gerekli önlemleri, tedbirleri,
yapılabilmesi gerekenleri destek açısından yapacaktır. Cenabı Hak, ülkemizi,
milletimizi, benzeri afetlerden korusun diyorum.
Değerli Başkan, değerli
milletvekilleri; gündemdışı olarak, bugün, üniversitelerimizde yardımcı
doçentlerin sorunları üzerinde söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu arada, bugün, Dünya
Pilotlar Günü olması nedeniyle, tüm pilotlarımıza, insanlarımızı ülkeden
ülkeye, kıtadan kıtaya taşıyan, bu ağır sorumluluğu olan pilot kardeşlerimize,
huzurlu, kazasız, belasız, sıkıntısız, meşakkatsiz nice hizmet yılları temenni
ediyorum.
Yine, 28 Nisan-4 Mayıs
tarihleri arası idrak edilecek olan Dünya Kardeşlik Gününün de, gerçek
kardeşliğe, barışa, sevgiye bir çağrı olmasını temenni ediyorum; hem ulusal hem
de uluslararası bazda, silahların değil, dillerin konuştuğu, gönüllerin
birbirleriyle kaynaştığı, anlaştığı bir huzur ortamını da bu vesileyle temenni
ediyorum.
Değerli arkadaşlar,
üniversitelerimizde görev yapmakta olan yardımcı doçentlerin problemlerini üç
ana başlıkta burada ifade etmek mümkün:
Bunlardan birincisi ve
bana göre en önemlisi, kariyer yükselmelerinde yabancı dil şartının aranmış
olmasıdır. Bu, bildiğimiz kadarıyla, dünyanın hiçbir ülkesinde olmayan,
maalesef ülkemizde uygulanmakta olan bir durumdur. Bu uygulama, bilimsel
anlayıştan çok, üzülerek ifade edeyim, muhtemeldir ki, bir kompleksin ürünüdür.
Bir öğretim üyesi, alanıyla ilgili gelişmelerin yabancı dilde olduğunun farkına
varır ve buna ihtiyaç duyarsa, zaten o dili öğrenecek ve öğrenmek zorundadır.
Bu tür ihtiyacı, daha çok fen bilimleri, eğitim bilimleri, tıp bilimleri gibi,
bu alanda çalışan akademisyenlerin duyduğu bir gerçektir. Zira, bu alanlarla
ilgili çalışmalar, daha ziyade Batı ülkelerinde, Batı dilleri üzerinde
yapılmaktadır.
Diğer yandan, özellikle
üzerinde durmak istediğim husus, Türk tarihçileri, Türk dilcileri ve
edebiyatçıları, sanat tarihçileri ve ilahiyatçılar ise, daha çok, kendi yerli
kaynaklarına tam olarak ulaşamamış ve bunları henüz halledememişken, yabancılar
bu alanlarla ilgili araştırmalarını bizim arşivlerimizi kullanarak yapıyorken,
bizim yardımcı doçentlerimizin yabancı dile mahkûm edilerek önlerinin
kesilmesi, doğrusu, anlaşılır gibi değildir.
Öte yandan, bu uygulama,
üzülerek ifade etmek lazım ki, bilimsel dayanaktan da yoksundur. Örnek olarak,
Türk dili ve edebiyatı alanında ya da Türk tarihi alanında 100'den fazla eser
vermiş bir yardımcı doçentimize yabancı dil dayatması yapılırken, ona, senin
eserlerinden -ki, bunların örnekleri var- kendi eserlerinden, Batılı birçok
yazar, Türk dilinde, Türk edebiyatında, eski edebiyat dediğimiz edebiyat
üzerinde Batı'da araştırma yapanlar, bu yardımcı doçentlerin kitaplarını
referans gösteriyor; ama, biz, bu yardımcı doçenti, doçentliğe terfi edebilmesi
için, o adamın dilini öğrenmeye zorluyoruz; halbuki, kaynakları, Batılılar için
referans. Böyle, yazılmış yüzlerce eser sahibi olan bilim adamlarımız var.
Sadece YÖK'ün ve bugüne kadar üniversitelerimizin bu uygulaması sonucu,
özellikle söylüyorum, Türk dili gibi, Türk edebiyatı gibi -Osmanlı'nın
kullandığı, eski edebiyat dediğimiz edebiyat- Türk sanat tarihi, tarih ve bunun
ötesinde ilahiyat gibi, esas kaynakları Ortadoğu orijinli olan ve bu ülkenin
kültürü olan kaynakları öğrenmek için, insanlara, ya İngilizce ya Fransızca ya
da Almanca öğreneceksin diyoruz ve doçentliğe de bir türlü terfi ettirmiyoruz.
Değerli arkadaşlar, durum
böyle olunca, üniversitelerimizde öğretim üyesi yapısı, maalesef kum saati
görüntüsü vermektedir. Bu kum saatinin üst bölgesinde profesörler…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
… alt bölümünde yardımcı doçentler, en dar yeri olan ortasında da doçentler
bulunmaktadır. Yani, yukarısı şişman, profesörler yığılmış; ortada doçentler
sıkışmış; alt tarafta, 20 000'i aşan yardımcı doçent kadrosu bir dil vizesini
alamadığı için yukarıya doğru çıkamamaktadır. Bu şekli, sağlıklı olmayan
yapılanmayı, maalesef, gidermek zorundayız. Doğru olanı, yapılanmanın kum saati
gibi değil; piramit şeklinde, alttan yukarıya doğru, asistanlar, yardımcı
doçentler, doçentler ve profesörlüğe doğru terfii sağlamaktır.
Bu konuda bir gerçekde
şudur: Yabancı dili bir şekilde geçmiş olan öğretim üyelerinin, acaba yüzde
kaçı geçtikleri dili konuşmakta veya araştırmalarında kullanmaktadır? Zaten,
ihtiyaçları olmadığı halde, bir dayatma sonucu dil öğrenerek geçenler, geçmişi
âdeta görmezlikten gelmekte ve o dili unutmaktadırlar. Böyle, bilimsel
araştırma yapacakları zamanlarını yabancı dil çalışmakla geçirmiş ve
enerjilerini de maalesef boşa tüketmektedirler. Şimdi yirmi yıl, onyedi yıl,
geçmiş dönemde belli süre sonra yardımcı doçentler bu kadrolardan atılıyordu.
Geçtiğimiz dönemde çıkardığımız bir yasayla bunların atılmalarının önüne
geçtik; ama, maalesef, şimdi terfilerini sağlayamaz bir durumdalar. Çünkü,
bunların büyük bir kısmı, maalesef, değerli arkadaşlar, kadro problemleriyle
karşı karşıya. Özlük hakları olarak ülkemizde üniversite mezunu olan herkes
hizmetine göre 1 inci derecenin 4 üncü kademesine kadar yükselirken, her ne
hikmetse, yardımcı doçentler 3 üncü dereceden ileriye gidememektedirler.
Onların yetiştirdiği öğrenciler 1 inci dereceden emekliye ayrılırken, hocaları
olan yardımcı doçentler -demin söylediğim- onlarca kitap yazmış olan, sadece
yabancı dil barajını aşamadığı için yardımcı doçentlikte kalan arkadaşlarımız
maalesef 3 üncü dereceden emekli olmaya mahkûm oluyor.
Değerli milletvekilleri,
yardımcı doçentlerimizin problemlerinin üçüncüsü ise, maaşlarının birçok alanda
olduğu gibi, maalesef, akademik çalışma yapabilmeye fırsat tanıyacak, işte
onlara mecbur ettiğimiz dillerin kaynaklarına ulaşacak malî imkân açısından
yaşadıkları zorluktur. Daha önceki yıllarda yapılan düzenlemelerle profesör ve
1 inci derecedeki doçentlerin maaşları iyileştirilirken, yardımcı doçentler
maalesef unutulmuştur. Bir profesör, yardımcı doçentin 2 katı maaş
alabilmektedir, keşke daha fazla verebilsek; ama, burada yardımcı doçentlerin
de malî durumunun düzeltilmesi ve onların kariyer yapabilecek çalışmalarına, en
azından kaynak açısından imkân tanınacak bir fırsatın oluşturulması gerektiğini
düşünüyoruz.
Sonuç olarak, ülkemizde
canla başla hizmet veren değerli ilim adamlarımızdan olan yardımcı
doçentlerimizin şevkle ve azimle çalışabilmeleri için, kariyer yükselmesinde
aranan yabancı dil şartının kaldırılması -özellikle, demin söylediğim
alanlarda; sosyal, ilahiyat, edebiyat, tarih, sanat tarihi ve benzerlerinde
kaldırılması- akademik faaliyet dosyalarına bakılarak, yazdıkları, ortaya
koydukları onlarca cilt eserleri mehaz göstererek, vesile kabul ederek gerekli
terfi imkânının sağlanmasına yönelik bir düzenlemenin YÖK ile malî sistemimiz
arasında sağlanacak bir mutabakatla bir yasal düzenlemeye kavuşturulmasının
gereğini düşünüyor, bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Uzunkaya.
Sayın milletvekilleri,
gündemdışı konuşmalar tamamlanmıştır.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Komisyondan istifa
tezkeresi vardır; okutuyorum:
B) Tezkereler ve Önergeler
1.- Muğla
Milletvekili Hasan Özyer'in, Kocaeli Gebze İlçesi Dilovası beldesindeki sanayi
atıklarının çevre ve insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan (10/254, 258) esas
numaralı Meclis Araştırması Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi
(4/382)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Üyesi bulunduğum Kocaeli
Gebze İlçesi Dilovası beldesindeki sanayi atıklarının, çevre ve insan sağlığı
üzerindeki etkileri araştırma komisyonu üyeliğimden çekilmek istiyorum.
Gereğini arz ederim.
Saygılarımla. 25.04.2006
Hasan Özyer
Muğla
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Başbakanlığın, İçtüzüğün
75 inci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi vardır; okutuyorum:
2.- Merkezi
Finans ve İhale Biriminin Kuruluşuna İlişkin Türkiye Hükümeti ve Avrupa
Komisyonu Arasındaki Mutabakat Zaptına 1 Nolu Ekin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık
tezkeresi (3/1034)
25.4.2006
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İlgi: 28/2/2006 tarihli
ve B.02.0.0.KKG.010/101-472/955 sayılı yazımız.
İlgide kayıtlı yazımız
ekinde Başkanlığınıza sunulan "Merkezi Finans ve İhale Biriminin
Kuruluşuna İlişkin Türkiye Hükümeti ve Avrupa Komisyonu Arasındaki Mutabakat
Zaptına 1 Nolu Ekin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı"nın,
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 75 inci maddesine göre geri
gönderilmesini arz ederim.
Recep Tayyip Erdoğan
Başbakan
BAŞKAN - Dışişleri
Komisyonunda bulunan tasarı geri verilmiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun, İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup
oylarınıza sunacağım.
IV.-
ÖNERİLER
A) Sıyasî Partı Grup Önerılerı
1.-
(10/359) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin öngörüşmesinin, Genel
Kurulun 26.04.2006 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grup
önerisi
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu;
26.04.2006 Çarşamba günü (Bugün) toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına
sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Haluk Koç
Samsun
Grup Başkanvekili
Öneri:
Genel Kurulun 25.04.2006
günlü ve 93 üncü Birleşiminde okunan ve aynı tarihli gelen kâğıtlarda
yayımlanan, "zehirli atıkların depolanmasının ve çevreye etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi" amacıyla verilen
10/359 esas numaralı Meclis araştırma önergesinin görüşmesinin, Genel Kurulun;
26.04.2006 Çarşamba günlü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN - Öneri lehinde
İstanbul Milletvekili Sayın Ali Kemal Kumkumoğlu; buyurun efendim.
10 dakika süreniz.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Söz konusu bölge benim
yaşadığım bölge sayılır; sanıyorum, bu nedenle arkadaşlarım bana bu sorumluluğu
verdiler.
Yaşadığımız bölgede
birlikte hayatı paylaşmaya çalıştığımız çok değerli halk ozanımız Ali Ekber
Çiçek'i bugün kaybettik. Bu sebeple, Ali Ekber Çiçek'in, buradan, Türk
kültürüne, müziğine yapmış olduğu katkılar nedeniyle saygıyla anısı önünde
eğiliyorum, kendisine Tanrı'dan rahmet diliyorum.
Değerli arkadaşlarım,
birçok konuda olduğu gibi çevre konusunda da toplumumuzun duyarlılıkları belli
dönemlerde, belli anlarda yükselir saman alevi gibi, sonra aşağı iner.
Bakın, Çernobil olduğunda
Türkiye'de müthiş bir çevre yaklaşımı gelişti, güçlendi, bir zaman sonra o
çayları içer olduk. Sinop açıklarına yabancılar, gemilerle getirip atıkları
döktüklerinde, o bidonlar bulunduğunda, sahile vurduğunda hep birlikte
kıyametleri kopardık, bunun kabullenilemez olduğunu düşündük; ama, bir zaman
sonra o atıkların o depolarda ne halde beklediği zaman zaman basında küçük
haber olarak verildiğinde toplumun bunu gerçekten unuttuğunu hep birlikte
gördük. Ulla Gemisi, Akdeniz'de, Hatay sahillerimize gelip yanaştığında, bu
gerçek ortaya çıktığında, sadece Hataylılar değil, bütün Türkiye bu konuyu
tartıştı; ama, Ulla Gemisi bir zaman sonra orada batırıldı. Ulla Gemisinin
batığının ne kadarının o sahilden çıkarılıp, ne kadarının o sahilde bırakıldığı
gerçeği bile, bugün basınımızın bile yeterince ilgilenmediği bir konu halinde,
maalesef bir gerçeklik halinde duruyor.
En son, Tuzla-Aydınlı'da,
Orhanlı'da bidonlar içerisinde katı atıklar toprağa gömülü olarak bulunduğunda,
aynı tepkiler toplumumuzun çok değişik çevreleri tarafından ifade edilmeye
başlandı, tepkiler gösterilmeye başlandı, en yoğun tepkiyi de Sayın Bakan
gösterdi, Çevre Bakanı. Başkalarının bulduğu atıklar üzerinde, bidonlar
üzerinde, Sayın Bakan, bunun sorumlularının şiddetle cezalandırılacağını,
basına yansıyabildiği kadarıyla, mesela bu atıkları attığı düşünülen bölgedeki
belediye başkanının derhal kulağından tutulup partiden atılması gerektiği
biçimindeki ifadelerini, buna sebep olanların şiddetle cezalandırılması
gerektiği biçimindeki yaklaşımlarını Sayın Bakandan duyar olduk; bu ifadeleri
hem milletvekili arkadaşlarımız tarafından hem konuyla ilgili duyarlılık
gösteren çevreci çevreler tarafından son derece ilgiyle izlendi. Sayın Bakanın
bu çıkışları, bu ifadeleri çevreden sorumlu bir bakan tarafından seslendirilmesi
gereken ve seslendirildiği için de takdir edilmesi gereken bir uygulama olarak
görüldü, değerlendirildi.
Fakat, sonra, giderek
başka gerçekler ortaya çıkmaya başladı. Burada birkaç yüz bidon bulunmuş;
toplum bunu şöyle algıladı: Yani, bir kendini bilmez sanayici almış atıklarını
götürmüş, Aydınlı'da milletin piknik yaptığı bir yere mafya grupları
aracılığıyla gömdürtmüş. Sonra giderek gerçek açılmaya, ortalık aydınlanmaya,
sis-duman ortadan kalkmaya başlayınca şu gerçekler ortaya çıkmaya başladı ki,
bu, yüzlerce varil değil bir defa. Bu, Sayın Bakanın söylediği gibi, sadece o
bölgede bile bir şirketin yaptığı bir iş değil. Giderek iş genişlemeye başladı
ve giderek bu yüzlerce varillik gerçek, milyonlarca tonluk katı, sıvı,
tehlikeli sanayi atığı gerçeğini ortaya çıkarmaya başladı.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, milyonlarca tonluk sıvı ve katı sanayi atığının olmadığını çiftçi
Ahmet efendi bilmeyebilir, banka memuru Ayşe hanım da bilmeyebilir, hatta, bu
Parlamentoda milletvekilliği yapan milletvekili arkadaşlarımız da yeterince
bilmeyebilir; ama, Çevre Bakanının bu gerçeği bilmiyor olması diye bir şey
düşünülebilir mi?! Çevre Bakanı, sanki, Türkiye'nin bu konudaki tek
probleminin, bu Aydınlı, Orhanlı Beldesinde yakalanan 100 bidondan ibaretmiş
gibi, toplumu yönlendirmeye ve yanlış bilgilendirmeye kendisini yetkili sayıp,
bu bidonları buralara gömenlerle ilgili kuruluşları cezalandıracağını, bu
kuruluşların bulunduğu belediyelerin belediye başkanlarının kulaklarından tutulup
en azından partilerinden atılacağını, bu atıkların götürülüp döküldüğü
yerlerdeki belediye başkanlarının bu işten sorumlu olduğunu ve bunların
şiddetle cezalandırılacağını, dolayısıyla, bu vesileyle, bu sorunun çözülmüş
olabileceğini bütün Türkiye kamuoyuna anlatmaya çalışmaya ve Türkiye kamuoyunu,
sanki, sadece sorun bundan ibarettir noktasında ikna etmeye, çalışmaya hakkı
olabilir mi değerli arkadaşlarım?!
Şimdi, ben, buradan,
Sayın Bakana bir soru soruyorum: Sayın Bakan, Türkiye'nin, bu anlamda, 1 000
000 tondan fazla katı atığı olduğu ifade ediliyor. Yıllardır bu katı atıklar ne
yapılıyor Sayın Bakan, ne tespit ettiniz? Bu katı atıklar nerededir? Eğer,
Türkiye'nin, bir yılda 1 000 000 tonu aşkın katı, sanayi atığı söz konusu ise,
bu şu demektir: Her gün değil 100 varil, günde binlerce varil katı atık bu
yöntemlerle -bu veya benzeri yöntemlerle- doğaya terk edilmektedir, denize
dökülmektedir, nehirlerimize dökülmektedir, toprağa gömülmektedir. Sayın Bakan,
nedir Türkiye'nin bu konudaki gerçeği? Siz bunu kamuoyundan saklamaya çalışıyor
olabilirsiniz; ama, Cumhuriyet Halk Partisi, bu önergeyle, bu gerçeğin, önce
Meclis tarafından, sonra kamuoyu tarafından doğru biçimde algılanıp ve bununla
ilgili gerekli önlemlerin nasıl alınabileceğine ilişkin çözüm önerilerini bu
Meclisin gündemine taşıması gerektiğiyle ilgili böyle bir önerge vermiştir.
Değerli arkadaşlarım,
karşı karşıya olduğumuz gerçek nedir, biliyor musunuz; her yıl milyon tonu
aşkın katı atık. Şimdi, burada, gizli gizli gömülmüşler, gömmeye çalışmışlar;
biri tespit edildiğinde de, başta Sayın Bakan olmak üzere, bütün kamuoyu
kıyameti koparmış. Gerçek şudur: Bütün bu sanayiciler -biz, namuslu, dürüst,
çevreye duyarlılığı olan sanayicileri, kardeşim diyerek- oluşturdukları bu katı
atıkları birilerine teslim etmeye çalışsalar -bir başka soru daha soruyorum
Sayın Bakanım- muhatap kimdir? Kime teslim edecektirler bu katı atıkları? Bu
katı atıkları Türkiye'nin ortadan kaldırabilme kapasitesi var mıdır? Bunun
muhatabı kimdir? Bugüne kadar, bu konularda, değerli arkadaşlarım, tek muhatap
belediyeler olmuştur. Çevre Bakanlığı kendisini bu işlerden hiçbir şekilde
sorumlu bile saymamıştır. Üçbuçuk yıllık zaman dilimi içerisinde, Sayın
Bakanın, Hükümetin iktidarda olduğu üçbuçuk yıllık dönem içerisinde, Sayın
Bakanlık bu konuyla ilgili bir tek yatırım yapmamıştır. Niye; çünkü, Sayın
Bakanlık kendisini bu konuda sorumlu saymamaktadır. Bu konunun muhatabı diye
kulağından tutulup atılması gereken belde belediye başkanlarını muhatap
saymaktadır. Sayın Bakanım, milyon tonu aşkın katı ve tehlikeli atığın
muhatabını belediyelerdir diye sayarak, bütün yükü ve sorumluluğu belediyelere
yükleyerek bu işin sorumluluğundan kurtulabilir miyiz?
Değerli arkadaşlarım,
Meclis bu konuya kesinlikle el koymalıdır; çünkü, Türkiye'nin bu konudaki
konumu; milyonlarca tonluk tehlikeli sanayi atığı karşısında sadece 40 000 ton
civarında sanayi atığını bertaraf edebilecek İzmit Büyükşehir Belediyesinde
kurulmuş, Cumhuriyet Halk Partili Belediye Başkanı tarafından kurulmuş
İZAYDAŞ'tan ibarettir. Milyonlarca ton atık karşısında 40 000 ton kapasiteli
bir İZAYDAŞ. Ne olmuş atıklar; atıklar gömülmüş.
Şimdi, bugün Tuzla'da
gömülen atıklarla ilgili bir rapor yayınlanmış; son derece tehlikeli ve zehirli
atıklar...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkanım.
Diğerleri, o milyonlarca
ton, kaybedilmiş olan o milyonlarca tonun tahlillerinin ne olduğunu biliyor
muyuz; büyük bir ihtimalle, değerli arkadaşlarım, onlar da tehlikeli ve
zehirli. Büyük bir ihtimalle, onlar da, bırakıldıkları doğal çevreyi on yıllar
boyunca sürekli olarak tahrip edecek zehirleyecek, orada otlayan hayvanı,
oradan beslenen insanı zehirleyecek ve hasta yapacak atıklar.
Bence, Türkiye'de,
Meclisin bu işe şu anlamda yeniden el koyması lazım: Bu atıklar gömülüyor.
Nerelere gömülmüş? Bu atıklar oralarda gömülü olarak kalsın, doğayı ve çevreyi
zehirlemeye devam mı etsinler, yoksa, biz, bu atıkların nerelere gömülü
olduğunu gelip ilgililere bildirenlere, ilgililere şuralarda bu atıklar var
diyenlere bir ödül mekanizması mı geliştirelim?!
Değerli arkadaşlarım,
hâlâ, Çernobil nedeniyle zehirlenmiş olan, Çernobil nedeniyle…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Sayın Başkan, çok sınırlı sayıyorsunuz yani!
BAŞKAN - Başka bir şey
yapamayız, son cümlelerinizi rica ediyorum; eksüre verdim…
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Vermediniz…
BAŞKAN - Verdim…
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Sayın Başkan, 1 dakika eksüre verdiniz.
BAŞKAN - Eksüre 1 dakika
işte.
Buyurun.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Hâlâ, Çernobil'de radyasyona muhatap olmuş ve o sebeple toplanmış
olan çaylar depolarda duruyor. Hâlâ, Sinop açıklarında yabancı gemiler
tarafından getirilip atılmış olan atıklar, yine, hiçbir şekilde, teknik olarak,
olmaması gereken depolarda saklanıyor ve Ulla Gemisiyle Türkiye'ye getirilip
batırılan atıklar, Akdeniz'in dibinde önemli ölçüde, büyük oranda duruyor.
Milyonlarca tondan,
yıllık milyon tonu aşkın diye ifade ettiğimiz katı, sanayi atıklarının 100,
150, 200, 250 bidonunu bir yerde bulduk diye bunun üzerinden siyaset yapmak ve
bunun üzerine giderek bu sorunu çözmüş olduğumuzu düşünmek, ne Bakanlığa ne
Meclisimize yakışmaz. Eğer böyle bir gerçeği varsa Türkiye'nin, sadece bu
atıkları üretenleri tehdit ederek değil, sadece bu atıklara sebep olanları
cezalandırmayla tehdit ederek değil, aynı zamanda, bugüne kadar bu atıkların
nerelere götürüldüğünü, bu atıklarla ilgili Türkiye'nin nasıl bir çözüm bulması
gerektiğini, bu atıkları üreten sanayiin bu noktadaki sorunlarının nasıl
çözülebileceğini ve bu soruların tamamının cevabını bu Meclis bulmalıdır; ama,
bu Meclis, bunları yapmadan önce, Türkiye'nin bu konuda karşı karşıya bulunduğu
gerçeğin ne olduğunu tam olarak tespit etmek zorundadır.
Değerli arkadaşlarım,
dolayısıyla, bu denli konunun ciddî biçimde tartışıldığı bir süreçte,
kamuoyunun dikkatlerinde olduğu bir süreçte, Meclisin gündemine getirilmiş
böyle bir araştırma önergesinin, İktidar Partisi tarafından, çoğunluk
tarafından kabul edilmiyor olmasının mantığını algılayabilmek mümkün değildir.
Burada İktidar Partisi tarafından reddedilebilecek nasıl bir mahzur olabilir?!
BAŞKAN - Sayın
Kumkuoğlu...
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Ben, Cumhuriyet Halk Partisinin bu araştırma önergesinin Meclisimiz
tarafından kabul edilmesinin, gerçekten bugünün acil bir ihtiyacı ve hepimiz
için, ülkemiz için, geleceğimiz için bir zorunluluk olduğuna inanıyorum.
Arkadaşlarımızın bu konuya destek vereceği inancıyla, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kumkumoğlu.
Yine lehte, Samsun
Milletvekili Sayın Haluk Koç. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar,
bakın, 19 uncu maddeye göre bir öneri geliyor, önerinin lehinde ve aleyhinde
-İçtüzükte böyle deniliyor- neden lehindeyiz, neden aleyhinde, bunu
açıklayacağız; ama, değerli arkadaşlarımız buraya çıkıyor, önerinin esasıyla
ilgili yorum ve görüşlerini belirtiyor ve zamanları tabiî ki yetmiyor. Ben,
arkadaşlarımızın, İçtüzüğe göre, süreye uymalarını rica ediyorum.
Buyurun efendim.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri,
Cumhuriyet Halk Partisi, bugün, bir Grup önerisi getirdi. Bu önerinin ilk
girişinde, Sayın Kumkumoğlu, bazı gerekçeler açıkladı. Ben, Sayın Başkanın
sözlerine, değerlendirmelerine, üzüntüyle, katılamadığımı ifade etmek
istiyorum; çünkü, özünü belirtmeden, önerinin -kurulması istenen araştırma
komisyonuyla ilgili önerinin- neye bağlanıp, bağlantı vereceğini açıklamak
mümkün değildir.
Şimdi, Tuzla'da çıkan
olay, çok ciddî bir olaydır. Burada Sayın Bakan da var, Sayın Komisyon Başkanı
da var; onların burada bulunmasını da, ben, oldukça önemsiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Dilovası ile ilgili bir komisyon kuruldu gerçi; fakat, sadece İçtüzük gereği,
kendi görev alanıyla ilgili alanda bu incelemeleri yapmakla yükümlü.
Değerli arkadaşlarım,
konuya -Sayın Başkan müsaade ederlerse, yorumu dışında konuşacağım-
küreselleşme ve çevreyle girmek istiyorum; çünkü, bir ozanın dediği gibi, bazen
silahlarıyla geldiler, toplarıyla geldiler, tüfekleriyle geldiler, bazen de
-küreselleşme sürecini söylüyorum- sonsuz para kazanma ve sömürme
ihtiraslarıyla, çevreyi kirleterek geldiler diye eklemek istiyorum. Bu önemli;
çünkü, küreselleşmeyle, yoksullukla mutlaka bağlantılı bir sorun olarak ele
almak gerekiyor.
Değerli arkadaşlarım,
yoksulluk, bulaşıcı hastalıklar, su kaynaklarının yetersizliği, kirlenmesi,
küresel ısınma, gıda güvenliği ve sayamadığım diğer birçok konu, bugün, insan
yaşamını ve çevreyi tehdit eden en önemli unsurlar. Türkiye, bunların en
öncelikli görüldüğü ülkelerden bir tanesi.
Bakın, 1983 yılında
Birleşmiş Milletler tarafından oluşturulan Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu
tarafından 1987 yılında bir rapor ortaya konuluyor ve "kalkınma"
kavramı, "sürdürülebilir kalkınma" kavramı ortaya atılıyor; ancak, gelişmiş
ülkeler ve onların güdümündeki -Dünya Bankası gibi- organizasyonlar, sahip
çıktıkları bu kavramın gereklerini yerine getirmekten çok, arkasına gizlenerek,
gelişmekte olan ülkelere -ekonomik deyimiyle- bizim gibi ülkelere birtakım
dayatmalarda bulunuyorlar; gelir eşitsizliğini bize dayattıkları ekonomik
politikalarla derinleştiriyorlar, yoksulluğu derinleştiriyorlar ve kendi
getirdikleri bu kavramın içini boşaltıyorlar, işlevsiz kılıyorlar.
Değerli arkadaşlarım,
insanlığın önündeki en büyük tehlikelerin başında, bugün, yoksulluk
gelmektedir. Türkiye, gelir dağılımındaki tablo gibi, dünya ülkeleri arasında
da yoksulluk ve varsıllık arasındaki uçurum gittikçe açılmaktadır. Bu, bugünkü
tehdit algılama temeline dayanan savaşlar, kaynakları sömürülecek olan ülkelere
dönük baskılar… Bunların hepsi, bugün aynı temelde ortaya çıkmaktadır.
Değerli arkadaşlarım,
İndira Gandhi, 1972'de Stockholm'de "çevreyi yoksulluk koşulları içinde
iyileştirmek olanaksızdır" demişti. Bu, çok önemli bir açılım. Yani, çevre
ve yoksulluk ilişkisini tanımlayan bu tespiti, sanıyorum, küreselleşme
bağlamında, şimdi, çok geniş bir çoğunluk paylaşıyor olsa gerek.
Değerli arkadaşlarım,
çevre konusunun, bugün, çokuluslu şirketler için tatlı kârlar elde
edebildikleri bir alan olarak getirildiği noktayı, yine, çok iyi
değerlendirmemiz gerekiyor.
Sayın Bakan burada, ben,
Sayın Bakanı eleştiriyorum; Sayın Bakanın bu göreve geldiği andan itibaren
çevre konusunda, görev kapsamı içerisinde olmasına rağmen, duyarsızlığını dile
getirmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, burada Çevre Mühendisleri Odasının ilginç bir suç duyurusu var. Buradan
bazı alıntılar almak istiyorum. Sayın Bakan "1 000 000 ton atık"
diyor, İstanbul Sanayi Odası 2 000 000 ton atık olduğunu söylüyor. Yani, yüzde
100 bir farkla Sayın Bakan yaklaşıyor. Ben soruyorum… Sayın Bakana müsaade
ederler, diğer Sayın Bakan rahat dinlemesine imkân verirse, belki kendisiyle
ilgili bir süreç. Yüzde 100 yanılma payı, Sayın Bakanla bir sanayi odamızın
arasında.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye'nin sanayi kirlilik envanteri nedir? Türkiye İstatistik Kurumunu yeni
yapılandırdık; bu envanterin açıklanmasını istiyoruz Sayın Bakan. Türkiye'nin
sanayi haritasına göre, Türkiye'nin katı, sanayi atıkları nedir, ne
miktardadır, bölgeler arasında nasıl dağılmaktadır? Hangi sanayi kuruluşunun ne
tür bir zararsızlaştırma tesisi vardır? İZAYDAŞ'ı söyledi arkadaşım, girmiyorum
ve ben…
Sayın Başkan, Bakana
hitap ediyorum…
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Ayıp ya!.. Ne yapıyorsun!
HALUK KOÇ (Devamla) -
Sayın Başkan…
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Ayıp diye bir şey var ya! Bakanla konuşuyoruz, ne yapıyorsun!..
BAŞKAN - Sayın Göktaş…
HALUK KOÇ (Devamla) -
Sayın Bakan…
BAŞKAN - Sayın Göktaş,
lütfen, oturarak konuşalım; eğer Bakanla konuşacaksak oturun konuşun.
Siz buyurun, konuşmanıza
devam edin Sayın Koç.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Sayın Bakana ben şu soruyu yöneltmek istiyorum, belki cevap vermeyebilir: Sayın
Bakan Osman Pepe, İZAYDAŞ kurulurken siz Kocaeli'nden milletvekiliydiniz, bir
ara Refahyol döneminde de milletvekiliydiniz; acaba, İZAYDAŞ kurulurken İzmit
Büyükşehir Belediyesine İZAYDAŞ'ın kurulması aşamasında katkı mı verdiniz,
yoksa karşı mı çıktınız?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Kocaeli) - Yuvacık Barajı pahalı yapılıyordu…
HALUK KOÇ (Devamla) -
Biraz sonra cevap verirsiniz efendim, ben İZAYDAŞ'tan bahsediyorum.
Sayın Bakan, bakın, ben,
bu, Çevre Bakanlığı sorumluluğunda olan bir kişinin, Çevre Bakanı olan, o
sorumluluğu taşıyan bir kişinin bugün görev alanıyla ilgili karşılaştığı
zorluklar konusunda, öncesindeki davranışını sizlerin önüne getirmek istiyorum.
Sayın Bakan buna herhalde yanıt verecektir.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Kocaeli) - Tabiî vereceğim.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Katkı mı verdiniz, köstek mi oldunuz?
Değerli arkadaşlarım,
Anayasanın 56 ncı maddesi ortada, Türkiye'nin profili ortada. Şimdi Sayın
Bakanın görevini yerine getirdiği söylenebilir mi?!
Bir başka soru Sayın Bakan: Çevre ve Orman
Bakanlıkları birleştirildiğinde, şimdi il müdürlüklerinde, il çevre
müdürlüklerinde kaç tane il çevre müdürünüz varsa, lütfen, gelin buraya konuyla
ilgili olan kaç tane çevre il müdürünüz var; acaba, iki yıllık yüksekokul gören
ve ilkokul öğretmeni konumunda olan kaç çevre il müdürünüz var? Konunun önemini
kavramış, kendi görev alanını bilen, yanında çalışan çevre mühendisleriyle
koordine olarak çalışabilecek; yoksa, bu konuda bir ihbar geldiğinde bir konuda
incelemeye gitmeyi bile önemsemeyen çevre il müdürleriniz var mı Sayın Bakan?!
MEHMET ZİYA YERGÖK
(Adana) - Çevre Bakanı kavramamış.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, konunun ciddiyeti burada. Benim hâlâ, şu sırada
otururken, Türk Ceza Kanununun 181 inci ve 182 nci maddelerinde, tarafınızdan
getirilen iki yıllık erteleme önergesinin konuşmaları aklımda. Trabzon
Belediyesini örnek vermiştiniz. İki yıl geçti, birbuçuk yıl, eylül ayında
dolacak, şimdi gelin şu kürsüye, bu sizin tanıdığınız süre içerisinde, kaç
sanayi kuruluşunun, kaç belediyenin ceza yaptırımı olan bir kanun yürürlüğe
girmeden önce, bu zararsızlaştırma yönünde tesis kurduğunu, lütfen, gelin,
burada, rakamlarla açıklayın Sayın Bakan.
Sayın Bakan, bir olay
ortaya çıktıktan sonra, onun kahramanı olmaya yönelmeniz yanlıştır, yanlıştır.
Hiç kimse, hiç kimse sanmasın ki, hiç kimse gözünden kaçırmasın ki, Sayın
Bakanın, Çevre Bakanı olduğundan beri, bu konu gündeme gelene kadar önemli bir
girişimi olmamıştır değerli arkadaşlar.
Şu anda ben soruyorum,
Gaziantepliler adına soruyorum, Çorlulular adına soruyorum, Çerkezköylüler
adına soruyorum, İstanbullular adına soruyorum, Sakaryalılar adına soruyorum,
Düzceliler adına soruyorum: Nerede bu 2 000 000 ton sanayi atığının
zararsızlaştırma profili? Tuzla'da çıkan variller bu işin yüzde kaçı? Yani,
variller serbest dolaşıyor Türkiye'de, bir gazeteci arkadaşımızın deyimiyle,
serbest dolaşan zehirli atık varilleri! Herkes gömü aramaya çıkıyor, hazine
aramaya çıkıyor… Biz de diyoruz ki, bir araştırma komisyonu kuralım da, bu
gizli atıkları arayalım hazine arar gibi! Sizin başarı karnenizi çıkartalım
ortaya. Siz iddialıysanız Sayın Bakan, iddialıysanız, bu araştırma komisyonunun
da kurulmasına destek verirsiniz. Bu 2 000 000 ton atık, hangi sualtı
kaynaklarına enjekte edildi, hangisi varillere kondu, Türkiye'nin hangi
bereketli tarım arazisinin altına gömüldü ve
hangi bölgede, hangi insanlarımız, çeşitli sağlık riskleriyle karşı
karşıya? Bunlar, gülerek, savsaklanarak geçiştirilecek konular değil değerli
arkadaşlarım. Bunlar ciddî konular, ciddî konular… Mutlaka, Çevre Bakanının,
görev alanının önemini özümsemiş, onun gereklerini yapan bir bakan olarak bu
kürsüye gelmesi gerekiyor.
Sayın Bakan, sizi
eleştiriyorum biliyorum; ağır da eleştiriyorum, biliyorum; ama, bu, toplumsal
bir sorun oldu. Bu toplumsal soruna, günlük ifadelerle, konjonktürel
davranışlarla yanıt bulmanız, çare bulmanız olanaklı değildir.
Değerli arkadaşlarım
-Sayın Başkan, kısa bir uzatma sürem var- bir başka olay…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HALUK KOÇ (Devamla) -
Toparlıyorum Sayın Başkan.
Bir kara mizah!.. Dün,
efendim, bu son olarak Tuzla'da çıkan varilleri nakleden ve onların gömülmesine
aracılık eden kişilere 15 000 YTL ceza verilmiş. Aklıma benim, hemen, hızlı
tren faciası geldi. Sayın Bakan burada oturuyor, projeyi çizen, buna olur veren
sayın genel müdür göstermelik görevden alındı, tekrar göreve iade edildi daha
sonra; onlar orada duruyorlar, zavallı makinist ile makinist yardımcısı, şu
anda, tutuklu. Buna benzedi; siz hâlâ görevdesiniz, variller serbest dolaşıyor
ve Türkiye'nin neresinde ne var, hâlâ, bir çevre envanteri veremiyorsunuz.
Onun için, bu önergenin
kabul edilmesi, Türkiye'nin değişik sanayi bölgelerinde bu sorunla karşı
karşıya, sağlık riski taşıyan, çevre riski taşıyan bütün insanlarımızın sorunlarının
aydınlatılması için önemlidir. Ben, Sayın Bakanınızı eleştirdim, bu önemlidir;
ama, bu önergeye destek vermenizi rica ediyorum, hepinize saygılarımı
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Koç.
Öneri aleyhinde söz
isteği var.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Kocaeli) - Sayın Başkan, sataşmadan…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sataşma değil efendim, eleştiri… Sayın Başkan, sataşma değil, eleştiri…
BAŞKAN - Denizli
Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grup önerisinin aleyhinde söz aldım. Dün, burada, Danışma Kurulu önerisi,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin huzuruna geldi. Üç partinin anlaşmasıyla, bu
hafta Türkiye Büyük Millet Meclisinde hangi konuların görüşüleceği,
konuşulacağı, oybirliğiyle kabul edildi. Şimdi, bugün, Türkiye Büyük Millet
Meclisine geldim, tesadüfen öğrendim, Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisi…
Neyle ilgili; zehirli atıklarla ilgili olarak bir araştırma önergesi dün
okundu, bugün gündeme alınıp görüşülmesi isteniyor.
Şimdi, öncelikle, şunu
ifade etmek istiyorum: Çok önemli bir konu Türkiye için; yetmiş milyon insanı
ilgilendiren bir araştırma konusu. Bunun, mutlaka, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde görüşülmesi, konuşulması, tartışılması lazım; ancak, bunu, bizim,
Türkiye Büyük Millet Meclisine gelip burada mı öğrenmemiz lazım?! Bu konuyla
ilgili olarak, milletvekilleri olarak daha önceden bunun gündeme geleceğini
öğrenip buraya hazırlıklı gelmemiz gerekmiyor mu?! O nedenle, ben, özellikle
Cumhuriyet Halk Partisi Grup başkanvekillerinden istirham ediyorum; çok önemli
bir yaraya parmak basıyorsunuz. Bu meselenin mutlaka görüşülmesi lazım; hem de
ciddî manada bir komisyon kurularak görüşülmesi lazım; ancak -demin de
söyledim- dün Danışma Kurulu önerisi ortak mutabakatla geldi, bugün yeni bir
öneri şeklinde gelmesine karşıyım. Onu, özellikle belirtmek istiyorum.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, dün, burada, Çevre Kanununu görüşmeye başladık. Çevre Kanunu,
geçmişten günümüze Türkiye'nin en önemli meseleleri. Geçmiş Parlamento
dönemlerinde bu mesele Türkiye Büyük Millet Meclisine bir şekilde gelmiş;
ancak, görüşülemeden, Parlamentoların, o dönemin ömrü sona ermiş; ama, şimdi,
geldiğimiz noktada böyle bir kanun Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminde.
Ancak, ben, hemen şunu belirtmek istiyorum: Bu kanun, geçen sene 13.4.2005
tarihinde -altını çizmek istiyorum- Türkiye Büyük Millet Meclisinde, Çevre
Komisyonunda görüşülmüş ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna sevk
edilmiş.
Şimdi, ben, buradan
soruyorum, Sayın Bakanıma soruyorum. Dün de sordum; cevap alamadım: Çevre
Kanunu bir yıldan beri niçin Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
getirilmedi?! Niçin bir yıldan beri biz bu kanunu burada görüşüp kanunlaştırmadık?!
Üzerinizde baskı mı var Sayın Bakan?! Bu kanunun Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurulunda görüşülmesinin önünü kesmek isteyen belli çevreler mi var?!
OSMAN ÖZCAN (Antalya) -
Evet!..
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Evet, bu çevreler varsa, geliniz, bunları, buradan, bu kürsüden açıklayınız.
Ne oldu şimdi; bir yıl önce bu kanun burada görüşülüp kanunlaşmış olsaydı,
yürürlüğe girmiş olsaydı, birçok tartışılan konuyu belki bugün burada
tartışmıyor olacaktık ve bu Çevre Kanununun getirmiş olduğu ağır cezaî
hükümlerden dolayı belki çevre çok daha az kirletilecekti, çevre yönünden belki
çok daha rahat nefes alabilecektik; ancak, bir yıldan beri bu kanun niye
Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminde değil, niçin bunu görüşüp burada
kanunlaştırmadık?! Ben, bu sorunun cevaplarını Sayın Çevre ve Orman
Bakanımızdan bu kürsüden cevabını istiyorum; dün sordum alamadım, bugün tekrar
soruyorum.
Değerli milletvekilleri,
şimdi, Sayın Çevre ve Orman Bakanı, dün, burada, geldi dediler ki… Çok
enteresan, çok üzüldüm, bir Çevre Bakanının nasıl bu sözleri bu kürsüden
yapabildiğini hayretle karşıladım. Bakınız, Sayın Bakan diyor ki: "181'in
birinci ve 182'nin birinci fıkraları, o kanun görüşüldükten iki yıl sonra
yürürlüğe girecek; ancak, 181 ve 182'nin öbür fıkraları yürürlükte. O nedenle,
bu yapılan eleştiriler haksız."
Şimdi, ben, dün de
söyledim, bugün de söylüyorum. Şimdi, öbür fıkrayı, ne olur, müsaade ederseniz,
bir sefer daha okuyayım da, Çevre ve Orman Bakanımızın bu meseleye nasıl
yaklaştığını yetmiş milyon insan bir kez daha görsün.
Şimdi, o maddede,
dördüncü fıkra bakınız ne diyor: "Bir ve ikinci fıkralarda tanımlanan
fiillerin, insan veya hayvanlar açısından tedavisi zor hastalıkların ortaya
çıkmasına..." Tedavisi zor hastalıklar; fıkra bununla ilgili.
Peki, tedavisi zor
hastalık ne demek arkadaşlar; tedavisi imkânı olmayan, artık onu ahret âlemine
yolcu edeceğimiz, ahret âlemine göndereceğimiz bir hastalıkla karşı karşıya
kalırsa, o fıkra o zaman yürürlüğe giriyor.
Sayın Bakanım, el insaf,
el insaf; yani, bunu nasıl bu kürsüden gelip söyleyebiliyorsunuz?!. Tedavisi
zor hastalıkların ortaya çıkması halinde bu fıkra hükmü yürürlüğe giriyor.
Peki, birinci fıkra, 182 nci maddenin birinci fıkrası ne diyor… Onlar diyor ki:
"Kasten çevreyi kirletenlerle ilgili altı aydan iki yıla kadar hapis
cezası…" İki yıl sonra yürürlüğü giriyor değerli milletvekilleri. Tutanak
önümde. Ben o zaman çıktım, burada, kürsüden birbuçuk yıl önce söyledim. Sayın
Bakan, istifa edin dedim. Eğer, çevreyle ilgili, çevreyi kasten kirletenler ve
zarar verenlerle ilgili bir kanun hükmü buradan "iki yıl sonra yürürlüğe
girecektir" şeklinde çıkıyorsa, siz, Çevre Bakanı olarak o koltukta oturmayın
dedim. O koltukta oturuyorsanız eğer…
Bu kanunun bu şekilde
yürürlüğe girmesinde iki şık var. Ya istiyorsunuz, siz de istiyorsunuz veya
İktidar Partisi sizin isteğinize rağmen iki yıl süreyle bunu erteliyor. İki
halde de oturmanız, o koltukta oturmanız mümkün değil. İstiyorsanız, bir Çevre
Bakanına yakışmayacak ölçüde bir tutum ve davranıştır, istiyorsanız; eğer,
sizin isteğiniz dışında iktidar ve Parlamento çoğunluğu bunu buradan
geçiriyorsa, sizin Bakan olarak, o koltukta, bu nedenle de oturmanız mümkün
değil diye burada konuştum; tutanaklar burada.
Şimdi, Sayın Bakan çıktı,
dedi ki: "3 200 tane belediye var; biz, 181 ve 182'nin birinci fıkralarını
bu şekilde geçirirsek, belediye başkanlarına hapis yolu görünüyor." Ben o
zaman itiraz ettim, dedim ki, hiçbir belediye başkanı -burada, çünkü
"kasten" tabiri var- Türkiye'de kasten çevrenin kirletilmesiyle
ilgili atıklarını çevreye bırakmaz, kasten yapmaz. Neden olur; imkânı yoktur,
bütçesi yoktur, projesi hazır değildir, yapamamıştır, ondan dolayı olur, kasten
olmaz. Kasten kim yapar; kasten, işte, o zehirli varilleri toprağa gömen
insanlar yapar kasten.
Şimdi, Sayın Bakan ve
iktidar yetkilileri, Parlamento çoğunluğu, o gün, işte, bu çevreleri korumak ve
kurtarmak için iki yıllık süreye, yürürlüğe girme tarihiyle ilgili süreye göz
yumdular. Biz bir önerge verdik o zaman. Önergenin altında benim de imzam
vardı, Sayın Akdemir de burada, onun da imzası var; birlikte vermişiz, 5
milletvekili. Yürürlük tarihinin, kanunun yayımlandığı günden itibaren olması
için önerge vermişiz. Önerge de, burada, İktidar Partisi milletvekilleri tarafından
reddedilmiş. Öyle olunca, değerli milletvekilleri, bu iktidarın, bu Sayın Çevre
ve Orman Bakanımızın çevreye bakış açısının nasıl olduğunu bundan daha iyi
gösteren bir örnek yok.
Şimdi, Sayın Çevre Bakanı
varil sayıyor, 50 tane, 70 tane, 100 tane… Her gün basın toplantıları,
televizyon… Varil sayıyor. Sayın Bakan sizin göreviniz varil saymak değil; o
variller oraya nasıl gömüldü onun hesabını sormak. Sizin nerede çevre il
müdürlükleriniz; nerede yetkilileriniz?! Siz Kocaeli'nde, gelir gelmez çevre il
müdürünü değiştirdiniz; çok başarılı,
çok çalışkan bir il müdürüydü. Siz, işe, çevre il müdürlüklerinin
değiştirilmesinden başlarsanız işte böyle kontrol ve denetim noktasında
ciddî problemlerle karşı karşıya
kalırız.
Demin, bir Cumhuriyet
Halk Partisi milletvekili arkadaşım, İstanbul Çevre İl Müdürlüğü Tahlil
Laboratuvarının çalışmadığını, biraz
önce, kürsüye gelmeden önce bana
söyledi "ne olur Ümmet Bey, bunu kürsüden söyler misiniz, dile getirir
misiniz" diye; ben de onu, o arkadaşımızın isteği doğrultusunda dile
getiriyorum ve Sayın Bakanımızın da bu
konuyla ilgili acil bir tedbir almasını istiyorum.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, çevreye bakış açımız bu kanunda çok açık bir şekilde yer
alıyor. Şimdi, bu kanunun 7 nci maddesinde, petrol arama, maden arama
faaliyetlerinde ÇED raporunu kaldırıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
YILMAZ KAYA (İzmir) -
Sayın Bakan, zaten istifa dilekçesini yazıyor galiba.
BAŞKAN - Buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Şimdi, hükümetin teklif ettiği metinde, petrol arama ve maden arama
faaliyetleriyle ilgili ÇED raporu istenmemesi diye bir şey söz konusu değil;
ama, komisyonda görüşülürken, bu fıkra oraya ilave ediliyor. Niçin ilave
ediliyor; büyük sektörlerin baskısıyla oraya ilave ediliyor. Siz, petrol arama
ve maden arama faaliyetlerinde nasıl ÇED
raporu istemezsiniz; nasıl istemezsiniz?! Dün burada bu konuyla ilgili
bir önerge de geldi, bir AK Parti milletvekili
verdi önergeyi; ama, İktidar Partisi milletvekilleri tarafından bu önerge
reddedildi burada. Şimdi, böyle bir Çevre Kanununu görüşüyoruz ve Sayın Bakan
da burada oturuyor ve bu konuyla ilgili olarak da, o önergeye katılmadıklarını
ifade ediyor Sayın Çevre Bakanı. Böyle bir Çevre Bakanı düşünebiliyor musunuz
arkadaşlar?! Dünyanın bir başka ülkesinde olsun, petrol arama ve maden arama
faaliyetleriyle ilgili ÇED raporu istenmemesiyle ilgili, bir fıkranın kaldırılmasıyla
ilgili bir önerge verilsin, o önergeye, burada oturan Çevre Bakanı
"katılmıyorum" desin…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kandoğan…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Toparlıyorum.
BAŞKAN - Toparlama değil…
Uzatma süremde biraz önce ifade ettiğiniz ÇED raporu konusunu dünkü
konuşmanızda açıkladınız. Yani, verdiğim süreyi, başka şeye kullanıyorsunuz. O
bakımdan, ben, selamlama için açıyorum mikrofonu; sizden rica ediyorum…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum; ancak, demin gündemdışı konuşmalar
yapıldı. Kanunî Sultan Süleyman dünyanın en büyük padişahıdır; saygı duyuyoruz,
çok büyük hizmetler yapmıştır. Onun doğum yıldönümüyle ilgili 4 dakika fazla
konuştu arkadaşımız burada.
BAŞKAN - Efendim, o benim
takdirim. Lütfen, son cümlenizi rica ediyorum.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Müsaade ederseniz… Yardımcı doçentler…
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Dün 7 dakika fazla konuştun, yeter!
BAŞKAN - Ben, size, dün 7
dakika fazla süre verdim. O konuda bir teşekkürünüzü de almadım; ama, böyle bir
şey de beklemiyorum; ama, lütfen, son cümlenizi…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Sayın Musa Uzunkaya da yardımcı doçentlerle ilgili bir konuşma yaptı; 4
dakika fazla… Yardımcı doçentlerin elbette problemleri var. Bu konu, yetmiş
milyon insanı ilgilendiren bir konudur. Kanunî Sultan Süleyman'la ilgili…
BAŞKAN - Esas,
görüşülürken dilediğinizi söyleyebilirsiniz.
Teşekkür ediyorum.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Ben de teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Tekrar şunu ifade etmek
istiyorum: Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisine, sadece, dün Danışma Kurulu
toplantısında dile getirilmeyip, gündeme getirilmeyip, bugün ve hazırlıksız bir
şekilde yakalanmış olmamızdan dolayı itiraz ediyorum. Bunun dışında, bu
araştırma önergesinin çok sağlıklı olduğunu ve çok büyük faydalar sağlayacağını
ifade ediyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kandoğan.
Sayın Bakan, İçtüzüğün 69
uncu maddesine göre, size, bir kısa açıklama yapmak üzere söz veriyorum;
buyurun.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sayın Başkan, benim söz talebim vardı.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, yerinden değil mi?
BAŞKAN - Efendim,
kürsüden de konuşabilir; inceledim şeyi, aynı şekilde…
Çok kısa efendim… Süre
vermiyorum; lütfen, kısa sürede açıklayalım.
V.-
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Çevre
ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin, Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, konuşmasında,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Koç'un,
"İZAYDAŞ kurulurken siz Kocaeli Milletvekili idiniz; yani, buna karşı
çıktınız mı…" Çünkü, bu minval üzere, Cumhuriyet Halk Partisi Kocaeli
Milletvekili olan bir sayın milletvekilim, efendim, benim, geçmiş dönemde,
İZAYDAŞ'ın kuruluşuna karşı çıktığımı ifade ediyorlar. Evet, karşı çıktım. Neye
karşı çıktım; 625 000 000 Deutsche Marka yapılacak olan İZAYDAŞ tesisleri, daha
sonra 800 küsur milyon marka mal oldu; ben, bunların son derece pahalı
olduğunu, teknolojisinin geri olduğunu, üçüncü jenerasyon teknoloji
kullandıklarını söyledim. Nereden bunları biliyorum; ben, o zaman, Almanya'da
ve yurt dışında, konuyla alakalı, daha milletvekilliğimin ilk yıllarıydı,
araştırma yaptım. Doce Babhok'la, Lurgi'yle, SGT'yle… Yani, dünyanın bu
konudaki en iyi firmaları en iyi teknolojileri nasıl kullanıyorlar, fuarlarda
ne var, dünyada ne var, bunları yerinde gördüğüm, bildiğim için… Ve bu projeye
alternatif teklif olarak Danimarka'nın Gruger Firması 125 000 000 Deutsche Mark
teklif etmiş idi o zaman; 625 000 000'a, 125 000 000 teklif etmişti.
Danimarka'nın Gruger Firması, yüz küsur yıllık, çevre projeleri üreten bir
firmadır, dünyada en saygın firmalardan biridir. O zaman, buna itiraz ettim;
dedim ki, memleketin paracıkları dışarıya buharlaştırılıp gitmesin. Ben, bu
konuyla alakalı bu söylediklerimin bugün de arkasındayım.
O zaman şunu da söyledim;
dedim ki, hâkim rüzgârların olduğu bir tepenin üzerine kuruluyor bu proje. Bu
projenin dünyadaki benzerleri, kesinlikle hâkim rüzgârların olduğu tepelerin
üzerine kurulmaz. Evet, dünyada yakma tesisleri var, çevre projeleri var; ama,
bunlar, daha ziyade hâkim rüzgârların olmadığı, kuytu yerlere kurulur ve
buradaki kurulduğu yerde, yeraltı suları, depolamadan dolayı risk altına
girebilirler; bunları söyledim, bugün de aynı şeyleri söylüyorum yine. Yapılan
İZAYDAŞ Fabrikasının bacasında, dioksin ve freon gazları, ki, bunlar son derece
kanserojen gazlardır, bunları tutacak donanımlar yoktu, bunların ölçümleri bile
yapılamıyordu ve ruhsatı da yoktu. 2003 yılında, benim Bakanlığım süresinde ve
esnasında, o ölçümleri ben yaptırdım, filtrelerin takımını vesairesini ben
yaptırdım, gerekli tadilatları ben yaptırdım, işletme ruhsatını da ben verdim.
Doğru… Yani, neye karşı çıktığımı, neye de taraf olduğumu kamuoyunun doğru
bilmesi lazım.
Evet, o günkü CHP'li
Belediye Başkanı, Yuvacık Barajıyla alakalı 150 000 000 dolarlık işi 4,5 milyar
dolara mal etti. Memleketin, milletin parasını telef ettiler, buharlaştırdılar.
Bununla alakalı, milletvekili olarak görevimi yaptım, araştırma önergesi
verdim, yargı da kararını verdi. Ben İZAYDAŞ'ta ne demişsem, ben Yuvacık
Barajında aynı şeyi söyledim. Milletvekili olarak, bu ülkenin bir bireyi
olarak, bu duyarlılıkları göstermek hepimizin boynunun borcu değil midir
arkadaşlar?!
2 000 000 ton tehlikeli
atık ne oluyor… Bakın, değerli arkadaşlar, kamuoyunun, işin teknik boyutunu
bilen arkadaşlarımızın, burada, çıkıp, Türkiye'de 2 000 000 ton tehlikeli atık
var mı... Bunların hepsi global tahminlerdir, yüzde yüz 2 000 000 ton değildir.
İstanbul bölgesi, Marmara Bölgesiyle alakalı, bizim elimizdeki rakamlar 750 000
ton ile 1 000 000 ton arasında. Ne oluyor bunlar; bunların yüzde 50'si geri
dönüşümlü. Bakın, yüzde 50'si, tekrar, geriye dönüyor. Nasıl geriye dönüyor; bu
tehlikeli atıkların bir kısmı kullanılmış yağlardır, bir kısmı
akümülatörlerdir. Akümülatörle ne yapılır; tekrar eritiliyor, kurşun elde
ediliyor veyahut da onun PVC'si, plastiği vesairesi alınıyor. Peki, yağlar ne
oluyor; yağlar özel tesislerde, tekrar, muhtelif işlemlere tabi tutuluyor. Bu
yağların bir kısmı sanayie ikinci kalite yağ olarak dönüyor, bir kısmı da
enerji elde etmek için muhtelif tesislerde yakılıyor. Nasıl yakılıyor; biz,
Bakanlık olarak…
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Kaldı 500 000 ton Sayın Bakan... 500 000'i gitti…
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Devamla) - Bakın, arkadaşlar, Bakanlık olarak bizim uhdemizde, bu
atıkların yakılması, bu atıkları bertaraf eden tesislerin yapılmasıyla alakalı,
benim üzerimde, bu tesisleri Bakanlık olarak ben yapacağım değil; ama, ben
Bakan olduğumun ilk günü, İstanbul Sanayi Odasına gittim dedim ki: Ey değerli
işadamları, bakın, Türkiye'de, dünyadaki gibi bir çevre sektörü var, bu çevre
sektörüne lütfen yatırım yapın. Yani, bu sanayiciler "Sayın Bakan, biz
atıklarımızı bertaraf edecek tesis bulamıyoruz" diye, benim il
müdürlüğümün kapısında kuyruğa mı girdiler; hayır. İZAYDAŞ'ın kapısında kuyruğa
mı girdiler; hayır. Benden randevu istediler de, benden randevu mu alamadılar?!
"Ya Sayın Bakan, Allah billah aşkına, bize bir yol göster" dediler
de, ben onlara yol mu göstermedim?! Sanayicinin böyle bir derdi yok ki; ama,
sanayicilerin hepsini aynı kefeye koymak haksızlık olur. Niye; çünkü, bu
sanayicilerin içerisinde duyarlı insanlar var, çevreyi sayan, seven insanlar
var, insan haklarına riayet eden insanlar var, onlar bunun gereğini yapıyorlar,
onlar haksız rekabete muhatap olmalarına rağmen yapıyorlar. Onlardan birisi de
Sayın Eskiyapan'dır. Bakın, yani, o dikkat edenlerden birisi de Eskiyapan'dır.
Nuh Çimento Hereke'de, herkesin evinin bacasını, balkonunu perişan ediyordu;
filtreyi taktılar, şimdi orada bir çimento fabrikası var mı yok mu belli değil.
BAŞKAN - Sayın Bakan,
toparlar mısınız; lütfen…
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkanım.
İl müdürlerim, bakın,
değerli milletvekilleri, il müdürleri… Benden daha önce, benim Bakanlığımın
Müsteşarlığını bir hemşire yapıyordu. Çevre Bakanlığının Müsteşarlığında bir
hemşire vardı, hemşire! Bugün, benim Bakanlığımın Müsteşarlığında, İstanbul
Teknik Üniversitesinin Çevre Kürsüsünün en yetişmiş profesörlerinden,
hocalarından birisi var, yıllardır uygulamanın içerisinden gelen birisi var.
Peki, Müsteşar Yardımcısı kim; o da, yine Yıldız Teknik Üniversitesinin
hocalarından birisi, uygulamanın içerisinden gelen birisi. İstanbul İl
Müdürlüğünde kim var; İstanbul İl Müdürlüğünde, İstanbul Teknik
Üniversitesinden, bu konularda uzman bir arkadaşımız var.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Gaziantep, Adana, Mersin?!.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Devamla) - Bakın, Kocaeli'nde kim var… Türkiye'deki hassas illerle
alakalı, Bakanlığın prensip kararı şudur: Ben, meslekten olmayan, kimyager,
biyolog, çevre mühendisi, inşaat mühendisi, mühendislik formasyonu olmayanları
kesinlikle il müdürü yapmayacağım dedim. Ormancılıkta, gerektiği yerde çevre
orman il müdürü orman mühendisi olacak, diğer yerlerde çevreyle alakalı altlığı
olan arkadaşlar olacak dedim ve bunu demekle değil, uygulamasını da yapıyoruz.
Yine, bu ÇED'le alakalı
"efendim, arama faaliyetlerinden Bakan olarak siz…"
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Sayın Bakan, geriye kalan 500 000 ton ne oluyor? Onu niye söylemiyorsun?
Mesele orada. Başka yerlere niye gidiyorsun?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Devamla) - Müsaade eder misiniz…
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - 500 000 öyle gitti. Öbür 500 000 ton ne oluyor? İstanbul burası,
ufacık yer. Buyurun, onun cevabını verin. 100 tane bidon buldun. 500 000 ton
kaç bidon eder?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Devamla) - Bakın arkadaşlar, Türkiye'deki sanayiin tarihçesi…
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Efendim, sanayiin tarihçesini anladık.
BAŞKAN - Sayın Bakan, toparlayalım
konuşmanızı. Bir cevap hakkı doğmasın burada.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Devamla) - Ama, bakın, bu soruları benim cevaplamam lazım Sayın
Başkan.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Şu işi bir görüşelim, bir bakalım, şu gerçekleri ortaya çıkaralım.
Lafı alıp nereye götürüyorsun!
BAŞKAN - Sayın
Kumkumoğlu, yani, sizin isteğinize göre bir bakan açıklama yapacak değil ya.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Yani, cevap vermese de olur!
BAŞKAN - Eğer komisyon
kurulursa bütün bunlar konuşulacak. Lütfen, müdahale etmeyin. Zaman
kaybediyoruz bakın.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Efendim, komisyon filan kuracakları yok. Bırakın konuşsun Sayın
Bakan.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Sayın Bakan bunun için söz aldı. Bu sorunun cevabını verecek.
BAŞKAN - Soruların geneli
cevaplandırıldı.
Buyurun Sayın Bakan,
toparlayın.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; "Maden arama
işlemlerinde, efendim, niye ÇED istemiyorsunuz?.." Arkadaşlar, bakın, arama
ayrı şey, işletme ayrı şey. Eğer arama çalışmasını yaparken 1 gram bile mal
çıkartıp satarsa, bu ÇED'e tabidir. Kamuoyunu doğru bilgilendirmek lazım. Yani,
birisi bir yerde acaba krom, demir, mermer veyahut da herhangi bir maden acaba
var mı diye sadece karot alacak, sondaj yapacak. Bu adama siz ÇED mecburiyeti
getiremezsiniz. Niye; çünkü, ÇED süreci uzun bir süreç. Bu adam orada maden
çıkıp çıkmayacağını bilmiyor. Ama, benden yahut da Maden Dairesinden alacak
olduğu arama ruhsatıyla -bakın, açık
söylüyorum- 1 gram bile mal üretip satamaz. Bunların hepsi ÇED'e tabidir.
Biraz sonra,
zannediyorum, Çevre Kanunu geldiği zaman, arkadaşlarımızın, bazı suallerine
dair cevapları orada almaları mümkündür.
Sayın Başkanın ve siz
değerli milletvekillerinin müsamahasından dolayı teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Bakan.
IV.-
ÖNERİLER (Devam)
A) Sıyasî Partı Grup Önerılerı (Devam)
1.-
(10/359) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin öngörüşmesinin, Genel
Kurulun 26.04.2006 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grup
önerisi (Devam)
BAŞKAN - Aleyhte, Ankara
Milletvekili Sayın Salih Kapusuz, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisinin Grup önerisinin aleyhinde konuşacağım.
Konunun, biraz daha, hem
milletvekili arkadaşlarımız tarafından anlaşılabilmesi hem de burayı izleyen
vatandaşlarımız açısından da doğru kanaat sahibi olabilmesi bakımından,
tartışılan konu nedir, bunu bir açıklığa kavuşturmak lazım.
Bu kürsü öyle
kullanılıyor ki, bütün meseleler, başta rejim tartışmaları olmak üzere,
ilgisiz, alakasız buraya taşınıyor.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Onu Meclis Başkanı yaptı, Meclis Başkanı…
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Siz yaparken…
SALİH KAPUSUZ (Devamla) -
Konu nedir? Konu şu: Dün okutulan çevreyle ilgili, çevre sorunlarıyla ilgili
bir Meclis araştırma talebi var. Bu taleple ilgili olan arkadaşlarımız
"derhal bir komisyon kurulsun, gündeme alınsın" diye öneriyorlar.
Şimdi, bu konuyla ilgili
olarak, kamuoyunun bilmesi açısından, ifade etmem gerekli olan husus şudur:
Biz, hükümet olduktan sonra, özellikle çevre konusunda her türlü çaba ve gayret
öncelikli olarak gündemimizdedir ve bu konuyla ilgili her türlü adımı atarak
bugünlere kadar geldik.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı olarak ilk defa, bakınız:
12.2.2002
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Kırklareli, Edirne, Tekirdağ
illerini içine alan, Trakya Bölgemizi sosyoekonomik yönden etkileyen Ergene
Nehri ve Havzası kirliliğinin ve çevre kirliliğinin olumsuz etkilerinin
araştırılması, çözüm için gereken acil tedbirlerin alınması amacıyla Anayasanın
98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılması" diye bir önerge verilmiş.
RASİM ÇAKIR (Edirne) -
Peki, ne oldu?..
SALİH KAPUSUZ (Devamla) -
Müsaade edin…
İşte bakın, Meclisin
yapacakları ile... Elma ile armudu birbirine karıştırmadan toplamak gibi bir
maharetiniz varsa onu gösterin. Meclisin yapacakları belli, hükümetin
yapacakları ile... Elma ile armudu birbirine karıştırmadan toplamak gibi bir
maharetiniz varsa onu gösterin. Meclisin yapacakları belli, hükümetin
yapacakları belli.
Değerli arkadaşlar, biz,
bir komisyon kurmuşuz; çevreyle ilgili olarak bu komisyon çalışmış, bir de
rapor hazırlamış. Sadece o bölge değil, tamamen çevreyle ilgili Meclisin bir
çalışması var. Bu çalışmada hem AK Partili milletvekilleri var hem Cumhuriyet
Halk Partili milletvekilleri var. Bu, küçümsenecek bir şey mi?! Önemli bir adım
atılmıştır.
Yetmedi, sanayi
bölgelerimizden bir tanesi Kocaeli-Gebze İlçesi Dilovası'yla ilgili olarak bir
komisyon daha kurduk. Şu anda komisyon işbaşında. Bugün, komisyon üyelerimizin
tamamı da Dilovası'nda. Yani, bakın, bir varil ortaya çıktı diye bir adım
atmıyoruz. Sanayilerin, bütün dünyada olduğu gibi, çevreye etkileri konusunda
ciddî sıkıntılar var. Bu, bizim sanayi bölgelerimizde öne çıkıyor. İşte, bu
bölgelerden bir tanesi Trakya bölgemiz, İstanbul dahil olmak üzere, Kocaeli'dir,
diğer bölgelerdeki diğer şehirlerimiz…
Elbette, sanayileşmeye
karşı çıkacak, hiçbirimiz yok. Sanayiin getirdiği zararlı sonuçları asgarîye
indirmek için de herkesin çaba sarf etmesi lazım. Sanayi, AK Parti İktidarıyla
başlamadı arkadaşlar. Bu fabrikalar bu dönem kurulmadı.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Çok şükür onu kabul ettiniz!
SALİH KAPUSUZ (Devamla) -
Dolayısıyla, bu var olan süreçte herkese birtakım görevler düşüyor. Sonra, bir
şeye Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlar karar versin. Sayın Baykal, Sayın
Bakana teşekkür konuşması yaptı, teşekkür etti. Çıktı arkadaşlarımız aleyhte
konuştu. Bir şeye karar verin ya! Bu Bakanın lehinde konuşuyorsunuz, Genel
Başkanınız teşekkür ediyor, siz, çıkıp aleyhinde konuşuyorsunuz yahu!
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - İyi yapıyorsa ediyoruz, kötü yapıyorsa eleştiriyoruz. Sürekli
alkışlama mecburiyetimiz var mı Sayın Bakanı? Bazen alkışlarız, bazen
alkışlamayız.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Onun niye öyle olduğunu söyledi bana…
SALİH KAPUSUZ (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, elbette, eleştirilip eleştirilmeme konusuna, ben, fazla
önem verdiğim için söylemiyorum, buradaki bir tezadı kamuoyunun gündemine
getiriyorum.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Burada tezat yok.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, kim neyi soracağını da bilmiyor açıkçası. Buraya bir
konuşmacı çıkıyor, hükümet bunu şu tarihte Meclise göndermiş de, şu tarihte
komisyondan çıkmış da, hâlâ yeni yasalaşıyormuş...
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Doğru...
SALİH KAPUSUZ (Devamla) -
Doğruysa, beyefendi, bunun görevi Bakana ait değildir…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Kime aittir?
SALİH KAPUSUZ (Devamla) -
…bu, Parlamentoya aittir. (AK Parti sıralarından "muhatap alma"
sesleri)
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Size aittir. Siz sevk ediyorsunuz, size aittir. İstediğinizi getiriyorsunuz…
SALİH KAPUSUZ (Devamla) -
Şimdi, değerli arkadaşlar, arkadaşımızın, malum, yapısını biliyorsunuz…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Ne malum yapısı!..
SALİH KAPUSUZ (Devamla) -
…çok fazla bir şey söylemek istemiyorum.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- İstediğiniz kanun buraya geliyor, istediğiniz gelmiyor; siz getiriyorsunuz.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) -
Evet...
Değerli arkadaşlar,
bakınız, bu Parlamento gece-gündüz çalışıyor. Hatta, kuliste arkadaşlar bana
espri yaparken şöyle diyorlar: Sizi ILO'ya şikâyet edeceğiz. Çalışma şartlarını
ağırlaştırıyorsunuz. "Gecenin geç saatlerine kadar çalışıyoruz" diye
de serzenişte bulunuyorsunuz, bulunan arkadaşlarımız oluyor.
Dolayısıyla, bu
Parlamento… Açık bir şekilde ifade etmek istediğim bir husus var: Değerli
arkadaşlar, bakınız, Türkiye'nin en çalışkan müessesesi Meclistir, Türkiye'nin
en şeffaf müessesesi Meclistir, Türkiye'nin en çok denetlenen müessesesi yine
Türkiye Büyük Millet Meclisidir. (AK Parti sıralarından alkışlar) Niye
kendinizi bu kadar aşağılıyorsunuz? Niye kendinize bu kadar sıkıntı verecek
konuşmalar yapıyorsunuz? Doğrusu, bunu anlamakta zorlanıyorum.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Kendimizi niye aşağılayalım? Nerede aşağıladık kendimizi?!
SALİH KAPUSUZ (Devamla) -
Dolayısıyla, bu Meclis eğer yattı da bu yasayı çıkartmadı derseniz, başta
kendinize haksızlık etmiş olursunuz. Biz, gece gündüz çalışıyoruz, elbette
önceliklerimizi mümkün mertebe öne almaya çalışıyoruz, bunu da çıkıp burada
tenkit ediyorsunuz.
Değerli arkadaşlar,
konuyu şuraya bağlamak istiyorum: Bakınız, yirmi yılda çevreyle ilgili olarak
10 tane yönetmelik yapılmış; ama, son iki yılda 20 tane yönetmelik çıkartılmış.
Bu bir duyarlılıktır, bu bir gayrettir, bu bir çalışmadır.
Şimdi, Ceza Yasasında iki
yıl ertelenseydi ertelenmeseydi… Soruyorum size, o iki yıl ertelenmemiş
olsaydı, bugün, Türkiye'de yapılması gerekli olan yatırımları başta
belediyelerimiz, sanayi kurumlarımız başarabilir miydi?
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Başarabilirdi.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) -
Yapabilir miydi?
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Yapardı.
MEHMET ZİYA YERGÖK
(Adana) - Daha hızlı yapardı.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, bakınız, 2014 yılına kadar çevre için yapılması gerekli
olan yatırım tutarı makro olarak 35 milyar dolar. Bu dile kolay. Hâlâ Avrupa
ülkelerinin birçoğunda bununla ilgili mücadeleler devam ediyor, çabalar devam
ediyor. Bu, kolay bir yük değil ki.
Dolayısıyla, sadece yasal
bir düzenleme yapmakla biz tehlikeyi ortadan kaldırabilseydik, biz terörü
bugüne kadar çoktan kaldırmış olmalıydık. Çevreyle ilgili bir yasa
yapacaksınız, çevre problemi son bulacak! Var mı böyle bir kolaylık
arkadaşlar?! Yok böyle bir şey, olmayacak da. Olmayacak şeylerle de kendinizi
zorlamayınız ve yormayınız.
Sonuç olarak şunu
söylemek istiyorum: Biz, çevreyle ilgili çalışmaları, dediğim gibi, iki tane
komisyonla bugüne kadar… Birinin raporunu görüştük bu Mecliste, bitirdi,
çalışıldı; ikinci, raporda çalışmalarını sürdürüyor. Elbette yapılabilir; ama,
arkadaşlarımızla mutabakat sağlarsak -ki, bugün bir miktar konuştuk- şayet
ihtiyaç olursa, güncel olarak öne çıkmış son olaylarla ilgili olarak, çevreyle
ilgili bazı problemlerin yaşandığı bölgelerde komisyonumuza bir yetki vererek,
komisyonumuz o bölgelerde de çalışma yapma imkânını elde edebilirler. Yoksa,
zamanı geldiğinde, uygun bir atmosfer oluşursa, gerektiği takdirde, bir kez
daha komisyon kurmaktan da çekinmeyiz; ama, değerli arkadaşlarımız şunun
farkındalar: Bu varil, Dilovası'nda da bulunsa zehirli atıktır, Ergene'de de
bulunsa aynıdır, Gaziantep'te de bulunsa aynıdır. Bunun çözümüyle ilgili
sunulacak bilgiler de birbirlerinden çok farklı olmayacaktır. Bu Meclisin
çalışma zamanını, saatini, bu devletin imkânlarını da çok çarçur etmek gibi bir
lüksümüz yoktur.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) -
Çevre önemli değil o kadar!..
SALİH KAPUSUZ (Devamla) -
Dolayısıyla, mevcut çalışan komisyona ilave görevler bu Genel Kurulca da,
bence, verilebilir; ama, uygun görüldüğü takdirde tartışılır, günü geldiğinde
de başka bir şeye ihtiyaç varsa o da yerine getirilir.
Değerli arkadaşlar, son
olarak bir şey daha söylemek istiyorum: Değerli arkadaşlarımız bu konularla
ilgili serbest dolaşan varillerden falan bahsedince espri olsun diye, bir espri
de benden olsun o zaman. Şimdi, bu serbest dolaşan variller bu dönemde ortaya
çıkmaya başladı; ama, bu serbest dolaşan variller belki de belediye başkanlığı
yapan arkadaşımız döneminde konuldu, o dönemde yerleşti, bugün çıkıyor.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Ya Refah Partili belediye döneminde konulduysa!..
SALİH KAPUSUZ (Devamla) -
Biraz önce bir konuşmada yine aynen tekrar ediliyor: "Belediye başkanınızı
alacaktınız…" Yahu, bir defa, İskenderun Belediye Başkanı AK Partili bile
değil. Anavatan Partisinden bir…
ŞÜKRÜ ÖNDER (Yalova) -
Doğru Yol Partisinden…
SALİH KAPUSUZ (Devamla) -
Doğru, Doğru Yol Partisinden bir belediye başkanı.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Kimden olursa olsun…
SALİH KAPUSUZ (Devamla) -
Yani, bakın, değerli arkadaşlar, o halde, şu anda belediye başkanlarına böyle
bir süreç başlatacak olursanız, bırakın AK Partili, CHP'li, başka partili
ayırımını yapmak üzere, belediye başkanlarının hepsini görevden almanız lazım.
Bu, hem aklî değildir hem de yapılabilecek bir şey değildir. O halde, bu
konunun bugün için gündeme alınmasına gerek olmadığını ifade ediyor, saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Kapusuz,
lütfen, kürsüden ayrılmayın efendim.
Sayın Kapusuz, biraz
önceki konuşmanız içerisinde Sayın Kandoğan'dan bahsederken, çok açık ve net…
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
İsmini kullanmadım; kendisi oradan müdahale etti; ismini kullanmadım.
BAŞKAN - "Malum
yapısı" gibi bir kelime kullandınız. Bunu lütfen bir tavzih ederseniz, bir
tartışmaya yer kalmasın.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Açıklasın efendim.
BAŞKAN - Bunun maksadı
aşan bir söz olduğunu ifade ederseniz…
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sayın Başkan, bunun maksadı aşan bir tarafı yok. Olay şudur: Arkadaşımız malum
tavrını her gün, her zaman burada sergilemektedir.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Ne demek malum tavrı!..
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Dünkü yapmış olduğu konuşmayla, bugünkü yapmış olduğu konuşma malum bir
konuşmadır. Daha bunun ilerisini söylemeye gerek var mı Sayın Başkan?!
Teşekkür ediyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Kapusuz,
bu açıklamanız Sayın Kandoğan'ın 69 uncu maddeye göre söz istemesine mâni
değil. Bunu söylerken bir başka kastınızın olmadığını; yani, ne olduğunu ifade
etmeniz lazımdı.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sayın Başkan, açıkladım kastımı.
BAŞKAN - Açıklama sizi
tatmin etti mi?
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, müsaade ederseniz burada bir açıklama yapacağım, sataşma
yapmayacağım.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Bunun sataşmayla falan bir alakası yok.
BAŞKAN - 69'a göre…
Yalnız, Sayın Kandoğan, sizi kürsüden almak zor oluyor. Çok kısa, iki cümle,
lütfen… Yoksa mikrofonu kapatırım, tatsız bir şey olur. Lütfen…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, daha benim de var.
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- Denizli
Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın, Ankara Milletvekili Salih Kapusuz'un,
konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özellikle, Sayın Başkanıma, bu söz
hakkını vermesinden dolayı da teşekkür etmek istiyorum.
Sayın Kapusuz çok
tecrübeli bir politikacı ve bir partinin de Grup Başkanvekili. O bakımdan,
Sayın Kapusuz'un konuşmalarında son derece dikkatli ve duyarlı olması lazım.
Kendisinden bizim beklentimiz de budur.
Ben, bir milletvekili
olarak, burada, elimden geldiğince Meclis çalışmalarına katkı yapmaya gayret
ediyorum. Çok çalışıyorum, okuyorum, inceliyorum ve yapmış olduğum konuşmaların
büyük çoğunluğu da o konuyla ilgili teknik konuşmalar oluyor.
Biraz önce de, Sayın
Bakanla ilgili, Bakana da çok soru sordum. Sayın Bakan, geldi, burada, o sormuş
olduğum soruların hiçbirine cevap vermedi ve Sayın Kapusuz bana sataşırken şu
noktadan hareket etti: Türkiye Büyük Millet Meclisine Çevre Komisyonundan sevk
edilen bir kanun tasarısının, ben, bir yılı aşkın bir süre Türkiye Büyük Millet
Meclisinde niçin görüşülmediğinin sorusunu öğrenmek istedim, cevabını almak
istedim; ancak, o cevabı alamadım.
Şunu da özellikle
belirtmek istiyorum: Burada, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemini Sayın
İktidar Partisi belirliyor, İktidar Partisinin Meclis Grubu belirliyor.
Şimdi, ben, her pazartesi
günü akşam televizyonları izliyorum, o gün bir grup başkanvekili basın
toplantısı yapıyor, o hafta Türkiye Büyük Millet Meclisinde nelerin
konuşulacağını, hangi kanunların geleceğini, daha salı gün Danışma Kurulu
toplantısı yapılmadan, kendileri bildiriyorlar.
Ben soruyorum Grup
Başkanvekiline: Bu kanun -gündemi siz belirliyorsunuz, muhalefete danışmadan
pazartesi günleri açıklıyorsunuz- bir yıl süreyle Türkiye Büyük Millet
Meclisinin gündemine niçin gelmemiştir? Benim merak ettiğim soru buydu,
cevabını alamadım.
O bakımdan, Sayın
Kapusuz, lütfen, benim konuşmalarımı daha dikkatli takip edin. Benim
konuşmalarım genellikle teknik konuşmalardır, uyarıcı, yol gösterici
konuşmalardır. Anayasaya aykırı demişsem, Sayın Cumhurbaşkanından geri dönmüştür,
Anayasa Mahkemesinden geri dönmüştür. Yani, ben çok okuyorum, çok inceliyorum,
çok araştırıyorum; size de tavsiyem, aynı özelliklere siz de sahip olun.
Hepinize saygı ve
sevgilerimi sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kandoğan.
Sayın milletvekilleri,
Sayın Koç da, Sayın Kapusuz'un, konuşması sırasında, Genel Başkanın isminden
bizzat bahsederek, doğru olmayan bir beyanda bulunduğunu ifade etti.
Yine 69'a göre, bir
sataşmaya meydan vermeden, iki cümleyle açıklamanızı rica ediyorum Sayın Koç.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sayın Başkan, yok ki böyle bir şey! Hiç kimse bir şey söylemeyecek mi yahu!
3.- Samsun
Milletvekili Haluk Koç'un, Ankara Milletvekili Salih Kapusuz'un, konuşmasında,
Genel Başkanlarına ve Partisine sataşması nedeniyle konuşması
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Kapusuz değil Sayın Başkanım.
Teşekkür ediyorum.
Ben, milletin Türkiye
Büyük Millet Meclisine ayırdığı ödeneğin çarçur edilmemesi için kısa tutacağım,
Sayın Bakan kadar, 10 dakika konuşmayacağım. Sadece şunu söylüyorum: Ben, hiç
hakaret yapmadım, eleştiride bulundum, bazı tespitleri dile getirdim; Sayın
Bakanın, çok hiddetli, mikrofonlara çarparak konuşmasını yadırgadım.
Bu arada, Sayın Kapusuz
söyledi, Sayın Genel Başkanımız Deniz Baykal'ın Sayın Osman Pepe'yle ilgili, bu
variller ilk kez Tuzla'da çıktığında, Sayın Pepe'nin basının önüne çıkıp, bir
sivil toplum kuruluşu temsilcisiymiş gibi, kararlı, üzerine gidilecek, bütün
sorumlularının karşı karşıya olduğu vecibeleri yerine getirecek tutum
sergilemesini övdü.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Teşekkür etti.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Evet, övdü, teşekkür etti; ama -siyasette hiciv önemli bir sanattır- arkasının
gelmediğini görünce de, dün, grup toplantısında, demin benim söylediğim
eleştiri noktalarından daha sert olarak da Sayın Bakanı eleştirdi.
Gerçekten, Sayın Bakan
ülkesinin tehlikeli atık envanterini bilmiyor değerli arkadaşlar. Ben, bunu
istiyorum, tehlikeli atık envanterini istiyorum, bölge bölge istiyorum,
Türkiye'de her bölgede yaşayan insanlar adına istiyorum.
Bu envanterin ortaya
çıkarılması gerekir Sayın Bakan.
İZAYDAŞ konusuna, diğer
konulara girmeyeceğim. Onlar tutanaklarda var, ilgili politik dokümanlarda
mevcut. O tutumunuzu, siz, Kocaeli halkıyla ayrıca hesaplaşırsınız.
Sayın Genel Başkanın
sözlerine açıklık getirmeye çalıştım. Siyasette hiciv, anlaşılması gereken bir
yöntemdir. Umarım Sayın Kapusuz anlamıştır.
Saygılarımı sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Koç.
IV.-
ÖNERİLER (Devam)
A) Sıyasî Partı Grup Önerılerı (Devam)
1.-
(10/359) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin öngörüşmesinin, Genel
Kurulun 26.04.2006 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grup
önerisi (Devam)
BAŞKAN - Konuşmalar
tamamlanmıştır.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Karar yetersayısı istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş önerisini oylarınıza
sunuyorum ve karar yetersayısı arayacağım: Öneriyi kabul edenler... Kabul
etmeyenler...
Karar yetersayısı
bulunamamıştır; birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.42
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 16.50
BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER : Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Türkân MİÇOOĞULLARI
(İzmir)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 94 üncü Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
IV.-
ÖNERİLER (Devam)
A) Sıyasî Partı Grup Önerılerı (Devam)
1.-
(10/359) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin öngörüşmesinin, Genel
Kurulun 26.04.2006 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grup
önerisi (Devam)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre vermiş olduğu önerinin
oylanmasında karar yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi, öneriyi tekrar oylarınıza
sunup karar yetersayısı arayacağım.
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Kâtipler tamam değil Sayın Başkan, Divan tamamlanmadı.
UĞUR AKSÖZ (Adana) -
Kâtip eksik.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Türkân Hanım yok, Türkân Hanım…
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Türkân Hanım yok, evet.
BAŞKAN - Öneriyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Geçersizdir; Divan eksik.
BAŞKAN - Kabul
etmeyenler…
ATİLA EMEK (Antalya) -
Divan eksik Sayın Başkan!
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Geldi, geldi arkadaşımız.
BAŞKAN - Efendim, şimdi,
Kâtip Üyeler sayacaklar; lütfen…
Karar yetersayısı vardır
ve öneri kabul edilmemiştir.
III.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
C) Çeşıtlı İşler
1.- Genel
Kurulu ziyaret eden Avustralya Genel Valisi Michael Jeffery ve beraberindeki
heyete Başkanlıkça "Hoşgeldiniz" denilmesi
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Ahmet Necdet Sezer'in davetlisi olarak ülkemizi ziyaret
etmekte olan Avustralya Genel Valisi Michael Jeffery ve beraberindeki heyet, şu
anda Meclisimizi teşrif etmiş bulunmaktadırlar. (Alkışlar)
Kendilerine, Yüce
Meclisimiz adına "hoşgeldiniz" diyorum.
Sayın milletvekilleri,
gündemin "Seçim" kısmına geçiyoruz.
VI.-
SEÇİMLER
A) Komısyonlarda Açik Bulunan Üyelıklere Seçım
1.-
(10/254, 258) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunda açık bulunan
üyeliğe seçim
BAŞKAN - Kocaeli'nin
Gebze İlçesinin Dilovası Beldesindeki sanayi atıklarının çevre ve insan sağlığı
üzerindeki olumsuz etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla kurulan (10/254 ve 258) esas numaralı Meclis Araştırması
Komisyonunda boşalan ve Anavatan Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için, Ankara
Milletvekili Muzaffer Kurtulmuşoğlu aday gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Alınan karar gereğince,
sözlü soruları görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
Önce, sırasıyla, yarım
kalan işlerden başlayacağız.
VII.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim
Köşdere'nin; Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı Kanununa Geçici Bir Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine
Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - 3 üncü sırada
yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu
gelmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.
4 üncü sırada yer alan,
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin
Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet?.. Yok.
Ertelenmiştir.
5 inci sırada yer alan, Muğla
Milletvekili Orhan Seyfi Terzibaşıoğlu'nun, 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile 2985 Sayılı Toplu Konut Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu
raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Muğla Milletvekili Orhan Seyfi Terzibaşıoğlu'nun; 190
Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile 2985 Sayılı
Toplu Konut Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (2/727) (S. Sayısı:1138)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
6 ncı sırada yer alan,
Çevre Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Çevre Komisyonu
raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4.- Çevre Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Çevre Komisyonu Raporu (1/322) (S. Sayısı: 871) (x)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet?.. Yerinde.
Geçen birleşimde birinci
bölümün görüşmeleri tamamlanmıştı. Şimdi, ikinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
(CHP Grubu
milletvekilleri Genel Kurul salonunu terk ettiler)
BAŞKAN - İkinci bölüm ek
ve geçici maddeler dahil 23 ilâ 26 ncı maddeleri kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde söz
isteyen, Anavatan Partisi Grubu adına, Mersin Milletvekili Sayın Hüseyin Güler.
Buyurun Sayın Güler.
(x) 871 S. Sayılı Basmayazı 25.04.2006 tarihli 93 üncü
Birleşim Tutanağına eklidir.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Çevre Kanunu üzerine, ikinci bölüm üzerine, Grubum adına, Anavatan Partisi
Grubum adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İşin ruhuna baktığımız
zaman, uygulanabilir ve sürdürülebilir bir kanun içeriği açısından
değerlendirdiğimizde, maalesef, buna "evet" demek mümkün değil.
Avrupa Birliğinin çevre gibi bir dayatmasıyla karşı karşıyayız. Evet, bu
kanunun içeriğinde olmalı mı, altına imzamızı atarız; ama, ülkemin koşulları
içerisinde baktığımız zaman, bu sürecin, pratik hayatta yürümeyeceğini hepimiz
göreceğiz ve görmekteyiz.
İşin özü itibariyle
sorgulandığında, Çevre Bakanlığı gibi, gerek altyapısı, teknik çalışan
personeli konusu da dahil olmak üzere, denetim mekanizmasından yoksun olmak
üzere baktığımızda, verilen imkânlar değerlendirildiğinde, bu kanunun pratik
hayatta uygulanması mümkün değil; ama, Avrupa Birliğine uyum süreci içerisinde
buna uygun mevzuat sadece şeklen olsun; onun haricinde içerik ve şekil,
maalesef, eksik kalacak.
Bu toplumun günübirlik
yaşadığının en önemli göstergelerinden biri, maalesef, medyanın hassasiyeti
doğrultusunda reflekslerimizle yanıt vermeye çalışıyoruz.
Çevre deyince, sadece bir
sonuçla algılıyoruz kendimize. Tuzla'daki çıkan variller, günübirlik, iki üç
günlük tepkimizle, olağanüstü bir refleksle tepkimizi koyduk, duyarlılığımızı
sergilediğimizi zannettik. O, şöyle bir sonuç gösterdi; ne kadar tesadüfen
yaşadığımızı gösterdi.
Sayın Bakan anlattıkça
tüylerim ürperiyor. Dört yıldır neredesiniz allahaşkına?! Geçmişin
hükümetlerine, geçmişin belediyelerine eleştiri veya suçlu ilan etmek sizi
aklamaz, sizin sorumluluğunuzdan kaçmanıza vesile olmaz.
Biraz önce Sayın Salih
Kapusuz söyledi, bu kanunun bir yıldan önce Genel Kurula gelmemesinin sebebini
açıkladı; dediki: "Daha önce 2 tane yönetmelik hayata geçirildi, bizim
dönemimizde ise 20 tane." Beyler, bu, başarı değil, beceriksizlik. 20 tane
yönetmelikle, eğer, günübirlik, sürekli bunu gündeme getirerek yaşamı çevre
konusunda düzenlemeye çalışıyorsanız, bu sizin eksikliğiniz. 20 tane
yönetmelikle bu ülke yönetilmez. Hele çevre gibi hassas bir konu, bu kadar
duyarlıyken, iktidara bakıyorum, maalesef, duyarsızlığı had safhada.
Dünkü ilk, birinci kanun
ve genel konunun üzerinde konuşulduğu zaman, toplam 13 tane genelge verildi;
pardon, değişiklik önergesi verildi. 4'ünü biz Anavatan olarak verdik,
maalesef, hiçbirine, son derece makul olmasına karşın, 1'ine "evet"
demediniz. İşinize geldiği zaman, Avrupa Birliği uyum sürecinde, muhalefetiyle
iktidarıyla çıkartıp kamuoyuna öyle bir mesaj verirken, çevre gibi hassas bir
konuda, tüm tecrübe ve deneyimleri burada aktardığımızda, maalesef, bu sese kulak
vermediniz ve 8 tane değişiklik önergesini siz verdiniz, bir de Sayın Ertuğrul
Yalçınbayır verdi. Kendi iktidar arkadaşınızın verdiği önergeye dahi sıcak
bakmadınız. Ondan sonra da kamuoyunda demokrasi tartışmalarına giriliyor: Egemenlik
kayıtsız şartsız milletindir…
Sayın Salih Kapusuz diyor
ki: "Meclis çok çalışıyor." Lütfen, çalışmıyoruz ya!.. Sadece, kabul
edenler, etmeyenler… Refleks olmuş; daha, Sayın Başkan bir kanun metnine
başlamadan önce, hemen eller yukarı. Ne oluyor arkadaşlar?!. Eğer, milletin
adına burada görev yapacaksak, bu tecrübelerimize lütfen kulak verin; ama,
sizin böyle bir duyarlılığınızı görememekteyiz. Hep örnek vermeye çalışıyorum;
iyi bir emir eri gibi, görev yapmaya
çalışıyorsunuz. En ufak duyarlığınız, en ufak bir birikiminizi, burada, gelip,
kamuoyuyla paylaşma gibi reflekse bile sahip değilsiniz; maalesef, Meclis adına
da şanssızlık. Hep söyledik, bu ülkenin kaderi, maalesef, AKP İktidarıyla, dört
yıl bir kayıp yılı… Kayıp yılı… Geçmiş aranıyor. Geçmişinde, o uzlaşı
kültürüyle, koalisyonlar dönemindeki hükümetin icraatlarına baktığımızda,
bugünden çok daha aranır halde.
Sizlerde, toplumun sesine
kulak verme gibi, sivil toplum örgütlerine ses verme gibi bir, herhalde bir
alışkanlık yok. Bugün, Sayın Bakan, bu kanun metni hazırlanırken, bir yıl gibi
bir süreç içerisinde, tüm sivil toplum örgütlerinden faydalanıldığı söylendi.
Ben de o zaman size soruyorum Sayın Bakan veya Sayın İktidar; bugün, sizin
çıkardığınız kanun teklifinde dahi 8 tane değişiklik önergesi verdiniz ve kabul
ettiniz. Allahaşkına, bu kadar acemilik olur mu ya!.. Yeni, kendiniz
hazırladınız ve kendiniz, bu, daha Genel Kurula inmeden, 8 tane değişikliği
kabul ettiniz. Bunun, demek ki, aksayan yönleri o kadar çok ki… Ama, bu kanunu
gördüğümüz andan itibaren, inanıyorum ki, toplumun sorunlarını çözmekten çok,
ötelemekten, sadece şekil olarak, işte "biz kanunu çıkardık, ne
yapalım" der gibi bir süreç yaşanıyor.
Evet, çevre, kutsal bir
yaşam hakkıdır. Sadece yerel değil, bölgesel değil, tüm ulusların bir yaşam
hakkıdır; ama, ülkelerin, bugün, o zengin dediğimiz G-7 ülkelerinin kirlettiği
bu dünyada günah keçisi ilan edilmenin de bir anlamı yok. Yaklaşık, altyapı
için ve çevre atık arıtma tesislerinin yapımı için 25-30 milyar eurodan
bahsedildi. Sayın Maliye Bakanı burada olsa, sormak lazım. 25-30 milyar euro
dediğin nedir; baba gibi, bir şey
satar, bulur; 25-30 milyar euro dediğin nedir... Ama, maalesef, onun için de,
yatırım yapma gibi lüksümüz yok diyorsunuz. Bu çevre bizim, bu ülke bizim,
sahip çıkmak da bizim görevimiz.
Biz, Anavatan olarak,
amblemimizde olduğu gibi, doğanın, çevrenin ve yeşilin bir sembolü olarak
algıladık. Çevre konusundaki hassasiyetimiz ve birikimlerimizi kamuoyuyla
paylaşmak istiyoruz.
Bir; bugün teknik
altyapısı eksik olan -çevre mühendisi sayısını bilemiyorum, burada Sayın Bakan
açıklasın- denetim mekanizmasından yoksun teknik bir kadro ve her geçen gün
-kadronun özlük hakları iyileştirilmediğinden dolayı- Çevre Bakanlığından
kaçmak üzere olan bir kadrolar ordusu diyemeyeceğim, sayısı çok az çünkü; ama,
buna rağmen, özlük haklarıyla ilgili, Sayın Bakanın bizzat verdiği sözler var,
gazetelere yansıdı, 28.12.2005 tarihinde, çalışanların özlük haklarının
iyileştirileceği sözü verildi. Sayın Bakana
buradan hatırlatıyorum, o söz ne oldu? Dün dündür, bugün bugündür mü
diyeceksiniz, yoksa, bugün Çevre Bakanlığında çalışanların özlük haklarının
iyileştirilmesi için bir adım mı atacaksınız? Birazdan önergemizle gündeme
gelecek. Kabul ederseniz, çalışan kitleye bir mesaj verirsiniz; ama,
vermeyeceğiniz kesin; çünkü, IMF'den öyle bir direktif almadınız, öyle bir
sorumluluk verilmedi size, görev de verilmedi! IMF'ye danışacaksınız, ondan
sonra o yetki ve sorumluluk verilecek!
Çalışan tüm kitlelere
burada bir mesaj vermek istiyorum: AKP sizi unuttu. Unutmadığı diğer kitleler
de var daha doğrusu. Bir hatırlamak lazım gerekirse, toplumun yaklaşık yüzde
95'ini zaten unuttu; ama, yüzde 5'iyle, bu ülkede rantla geçinen büyük bir
kitleyle haşır neşir, al gülüm ver gülüm içerisinde, alan memnun veren memnun!
Ama, görünen o ki, bu süreçten, en yakın sürede, kamuoyu… AKP gibi kayıp bir dönemin, herhalde, dersini bu halk
da alacaktır.
Danışıklı dövüş şeklinde
devam eden, bir ülkenin, maalesef, akıbeti, kötü süreci devam ediyor. Biz
diyoruz ki; bu dönemde, erken genel seçimin ayak sesleri var. Halkıma buradan
mesaj vermek istiyorum: AKP bugün sizi unuttu, lütfen siz de, bu yapılanları
unutmayın, gerekli dersi verin; çünkü, kendileri erken genel seçim hazırlığı
içerisinde. Kamuoyunda da, kurumsal bir danışıklı dövüş varmış gibi,
laik-antilaik çelişkisi gibi, kamuoyunu sürekli gerginliğe iten açıklamalarla…
Maalesef, sadece, bugün, Anayasayı değiştirecek çoğunlukta olan bir siyasî
iradenin siyasal duruştaki eksikliğini gördükçe, demokrasi adına eksiklik
olarak kabul ediyorum.
Halkımızın, tüm burada
yapılanları gözardı etmeden… Çünkü, çiftçisi, köylüsü, memuru; işsizi zaten
umutsuz, hayalsiz. Burada verilen, her çıkan kanunda şu söyleniyor: Sosyal
Güvenlik Kanunu çıkarılıyor, maaşımdan kesilecek mi? Hep ölüm gösterilip
sıtmaya razı ediliyor. Böyle bir anlayış mümkün mü?! Yıllarını vermiş, bu
ülkede emeğiyle, alınteriyle ayakta duran, üreten kitlelere, sadece bu durumuna
razı ol ha; yoksa bu haklar da gider gibi bir baskıcı ve sadece günübirlik yaşamaya
devam eden bir kitle.
Bu toplumun yüzde 20'si
aç. Çevre sorunu bir bütünlük arz eder. Bu iş, sadece atık tesisleriyle olmaz.
Çöp… Başladığı yerde sorunlar çözümlenir; evde, işyerinde, değişik sanayi
bölgelerinde, birsürü alanda, eğer, siz, bu sürece orada müdahale edip, işi
toplarken başında müdahale ederseniz, çok daha…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) -
Tamamlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN- Buyurun.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) -
Teşekkür ediyorum.
Çevre, hassas bir
konudur, evrensel bir haktır ve bu hakka hepimizin saygı duyması gerekir.
Burada, şekilden öteye gitmeyen bir kanun teklifinin… Temennim, ülkemdeki yaşayan
sorunlara, günübirlik değil de uzun vadeli ve başkalarının da tecrübesinden
faydalanarak, bilimsel formatlarla süslenmiş, gerçekten bu toplumun sorunlarına
çözüm olabilecek bir anlayışın hâkim olmasını istiyoruz.
İktidar olarak hoşgörünüz
veya samimiyetinizin göstergesi, verdiğimiz önergelere vereceğiniz cevap; şu
ana kadar da hep "hayır" aldık, "hayır" almaya da devam
edeceğiz; çünkü, öyle bir niyetiniz yok. Bizim bu ülkenin çevre sorununa karşı
hassasiyetimizin birazdan sorularla da… Sayın Bakana sorularımız olacak. Zaten,
alabildiğimiz kadar cevabı alıyoruz. Çok net olarak söylüyorum; Akdeniz, bu
bölgenin, ülkemizin incisi. Mersin'le ilgili dün cevap verdi Sayın Bakan.
Sormak istiyorum: Karaduvar İlçesine gidin, petrol bulundu zannedersiniz. O
evin kuyularında, petrol sızıntılarının, o dolum tesislerinin yarattığı…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Güler, son
cümlenizi rica edeyim.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Petrol bulundu diye
algılarsınız; ama, hâlâ dört yılda hiçbir adım atılmadı, bugün de atılmayacak.
Çöp sorunu had safhada;
Sayın Bakan, koordinasyon içerisindeyiz dedi. Ne zaman müdahale edeceksiniz?
Birazdan, sorularımla bu
gündemi tekrar kamuoyuyla paylaşacağız. Yine de, bu kanunun hayırlı olmasını
yürekten diliyorum; ama, ülkenin sorunlarını çözmeyeceğinden eminiz; çünkü,
tespitlerimiz ve tecrübelerimiz gösteriyor ki "göç, yolunda düzelir"
mantığından kurtulun lütfen. Bilimsel veriler, sosyal tarafları da içine
alabilecek uzlaşı kültürünün hâkim olduğu bir Anayasa, bir kanun anlayışını
lütfen kendinizde özümseyin.
Hayırlı olmasını diliyor,
saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Güler.
Şahısları adına, İstanbul
Milletvekili Sayın Gürsoy Erol. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Buyurun efendim.
GÜRSOY EROL (İstanbul) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çevre Kanunu üzerinde şahsım adına söz
almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi, sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Bildiğiniz gibi, çevre
sorunları, önümüzdeki yüzyılın, hatta yüzyılların en önemli sorunlarından biri
olarak, problemlerinden biri olarak karşımızda durmaktadır.
Tam, zehirli ve atık
variller kamuoyunun gündemindeyken, yıllardır ihmal edilmiş Çevre Kanununda
bazı değişiklikleri ve düzenlemeleri yapmak üzere, beraber görüşmeler
yapıyoruz.
Peki, kanunun kabul
edilmesiyle, biz ne gibi değişiklikler getirmiş olacağız veya neleri kabul
etmiş oluyoruz; öncelikle, çevreyi kirletenlere veya tedbir almayanlara büyük
cezalar gelecek ve hatta, uymayanlar, gerekirse kapatılacak.
Bunun dışında,
belediyelerin, nüfuslarına göre, belli bir süre zarfında, belli bir zaman
zarfında, bir süre verilecek ve o süre zarfında, atık tesislerini yapmaları
kendilerinden istenecek.
Çevre yatırımları,
hepimizin bildiği gibi, oldukça büyük maliyetler gerektiren, önemli yatırımlar.
Uygulamayı ve sonuçlarını, yaşadığımız tecrübelerle birlikte, beraberce bir
düşünmek istiyorum. Çevreyi kirleten işletmeye büyük bir ceza verdiniz veya
kapattınız; bunlar çözüm olabilir mi veyahut biraz önce söylediğim gibi, borç
batağı içerisinde olan belediyelere, verilen süre içerisinde tesislerini
yapmadığı takdirde ne yapılacak? Yapmazlarsa, belediyelere ceza mı keseceğiz
veya belediyeleri kapatacak mıyız? Dolayısıyla, burada öyle bir çözüm
üretmeliyiz ki, özellikle, zar zor ayakta duran küçük ve orta işletmelerin,
büyük işletmelerin ağına düşmeden ve gayrimeşru yollara tevessül etmeden
üretmelerini; ama, bu arada da, çevreyi kirletmeden devam etmelerini sağlamak
durumundayız. Bunun için de, oluşturacağımız bir kurul veya kurum,
üniversiteler başta olmak üzere, belediyeler ve sivil toplum kuruluşlarıyla
beraber çalışmalı; yapacağı incelemeler sonunda, her çevreyi kirleten işletme
için ayrı ayrı yapılacak projeler üreterek, bu projelerle atıklar bertaraf
edilmelidir. Yani, şunu söylemek istiyorum: Atık tesisleri, kirleten işletmeler
değil, kurulacak olan, bu, kamu adına bir kurum veya kurul yapmalıdır diyorum.
Dolayısıyla, işletmeyi, bu şekilde, çevreyi kirletti, tesis yapmadı veya ceza
yazalım gibi birtakım problemleri de ortadan kaldırmış olacağımıza inanıyorum.
Bu arada, yeri gelmişken,
ortaya atılan ve sıkça telaffuz edilen "kirleten öder" sloganının da,
farkında olmadan, imkânı olmayan küçük ve orta işletmeleri batırırken, büyük
işletmeleri daha da büyüttüğünü özellikle de vurgulamak istiyorum. Burada,
hedefimiz, üretimi ve istihdamı azaltmamak, artırmak olmalı.
Peki, bunların kaynağı
nedir dersek; kaynağına gelince, buradaki önerim şu: Ya merkezî bütçeye
ayırdığımız fonun kullanımını bu kurum veya kurula vermeli ya da işletmelere
yapılan her proje ve tesis karşılığında bu kurum veya kurul o işletmeden
yaptığı harcamalar oranınca, eğer küçükse kira olabilir, büyükse ortak olabilir
diyorum. Yani, şunu söylemek istiyorum ben: Biz diyoruz ki, bir taraftan
müteşebbis yatırım yapsın, fabrika kursun ve ısrarla da sanayie ihtiyacımız var,
ısrarla da istihdama ihtiyacımız var. Bu sanayii kuran insanlara bir taraftan
da "bunu kuruyorsun, bunun atık tesisini de yap" demek -oradaki
özellikle tekelleri kastetmiyorum- orta ve küçük işletmelere "buraya gel,
yatırım yapma" anlamına geliyor. Halbuki, bunun atıklarını, biraz önce
bahsettiğim, kurulacak olan kamu kurumu veya kuruluşu o işletmeden yaptığı
hizmet karşılığında, kira karşılığı veya bunun karşılığında, oraya ortak olma
karşılığında bu işletmeleri yaparsa, bu kurumlar yaparsa, yani, fabrika sadece
üretimi ve istihdamı düşünürse, dolayısıyla, üniversitelere de ar-ge'lerinin
gelişmesi ve gelirlerinin artması adına bir kapı açmış oluruz. Böylelikle de
kamu kurum veya kuruluşu da, bu görevi yapan sanayii canlandırmış oluruz
diyorum. Böylelikle, işletmeler sadece üretimi düşünürken, üniversiteler de
-biraz önce söylediğim gibi- ar-ge'lerini geliştirmiş hem de kaynaklarını
artırmış olurlar diyorum.
Amacım, ceza ve vergiler
gibi klasik uygulanan geçmişteki başarılı da olmadığı birçok uygulamaların
endişesiyle farklı bir görüşü sizlerle paylaşmak ve beraberce düşünmeye sevk
etmek gerek olduğunu bilgilerinize aktarırken, tasarının hayırlı olması
dileğiyle, Genel Kurula en içten sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Erol.
Şahsı adına, İstanbul
Milletvekili Sayın Ünal Kacır; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz Çevre Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Çevre Komisyonu raporunun İkinci
Bölümüyle ilgili şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Efendim, burada, iki
gündür en çok yapılan eleştirilerden bir tanesi, bu yasanın Meclis gündemine
getirilmesinin geciktirilmesi; "bir seneden beri neden getirilmiyor"
şeklinde bir eleştiri var. Bir de, Türk Ceza Kanununun 181 ve 182 nci maddelerinin
birinci paragrafının yürürlüğünün iki yıl ertelenmesi. Bu eleştirileri
değerlendirmek istiyorum müsaadenizle.
Görüşmekte olduğumuz
tasarının metnini incelediğimizde, 1995 yılında o zamanın Başbakanı Sayın Tansu
Çiller tarafından ilk defa Meclise gönderilmiş. Daha sonra, Sayın Mesut
Yılmaz, Sayın Bülent Ecevit,
-başbakanlar- vasıtasıyla tekrar tekrar Meclisimize gönderilmiş; ama, bugün, 22
nci Dönem Parlamentosu olarak ve bu hükümet döneminde bu kanunu biz
çıkarıyoruz; bu, bize nasip oluyor.
Efendim, tabiî, burada
bunu tenkit eden arkadaşlarımız bağımsız arkadaşlar değil; bakıyoruz, her biri
geçmişte ve şu anda da bir siyasî partinin milletvekilleri ve bunlar, bu
partilerimiz de bugüne kadar birkaç defa bu memlekette iktidara gelmiş olan
partiler. Hatta, 6 defa gidip, 7 defa gelenler, daha sonra diğer bir başbakanla
tekrar iktidara gelen partilerimiz. Şimdi, bu arkadaşlarımızın "niye
geciktiriyorsunuz" demeye haklarının olmadığını düşünüyorum; çünkü, bu
Parlamento en yoğun çalışmasını bu dönemde yapmaktadır ve o kadar yoğun
çalışmaktayız ki, az önce Sayın Grup Başkanvekilimizin de bahsettiği gibi
"çok yoğun çalışıyoruz, bu çalışma, dünya standartlarına aykırı"
diye, yine muhalefet partilerinden de bu kürsüden tenkitler duymuşuzdur.
Ayrıca, şunu söylemek
istiyorum: 181 ve 182 nci maddesi Türk Ceza Kanununun ilk defa 22 nci Dönem
Parlamentosu olarak bizim dönemimizde, 2004 yılında çıkarılan bir Ceza
Yasasında bu maddeler var ve çevreyi kirletenlere hapis cezası verilmesi de ilk
defa bu dönemde geliyor ve işte 181 inci maddenin birinci paragrafının
ertelenmesi, iki yıl ertelenmesi, yani, 12.10.2006 tarihinde yürürlüğe girmesi
eleştiriliyor; ancak, elbette, az önce de yine bahsedildiği gibi, kurumların ve
firmaların gerekli tedbiri almak için de süreye ihtiyaçları olduğu aşikârdır.
Bu süre mutlaka verilmelidir ve verildi.
Şimdi, deniliyor ki,
Tuzla'da çıkan variller, şimdi bundan dolayı ceza alamıyor. Ben, buna
katılmıyorum değerli arkadaşlar; çünkü, 181'in dördüncü fıkrası aynen şöyle
söylüyor ve yürürlüktedir şu anda: "Bir ve ikinci fıkralarda tanımlanan
fiillerin, insan veya hayvanlar açısından tedavisi zor hastalıkların ortaya
çıkmasına, üreme yeteneğinin körelmesine, hayvanların veya bitkilerin doğal
özelliklerini değiştirmeye neden olabilecek niteliklere sahip olan atık veya
artıklarla ilgili olarak işlenmesi halinde, beş yıldan az olmamak üzere hapis
cezasına ve bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur."
Bu, şu anda yürürlükte
olan bir husustur; ama, bunu da şöyle tenkit ediyor arkadaşlar: Yani, insanlar
hasta olacak ve ondan sonra bunların hakkında bu işlem yapılacak. Hayır
arkadaşlar, hasta olduktan sonra değil, atık, atılan atık böyle bir tip
hastalığın ortaya çıkmasına neden olabilecek nitelikte bir atık ise bu ceza
uygulanır; yoksa, atığı atın, sonra birileri hasta olursa ceza uygulayın
şeklinde algılanamaz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Efendim,
konuşmanızı tamamlayın lütfen.
ÜNAL KACIR (Devamla) - Bu
yanlış bir değerlendirmedir ve yine, şimdi, bir tenkit de şu var: Temel kanun
olarak görüşülmesi tenkit ediliyor ve Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarımız
salonu terk ediyorlar, katkıda bulunacaktık, katkıda bulunamıyoruz diye. Bir
yıla yakın, hatta aşkın süredir Meclisimizin ilgili komisyonlarında görüşülen
bu yasanın, bu yasa tasarısının her aşamasında katkıda bulunmak elbette mümkün.
Yine, arkadaşlarımızın, burada bulunup, önergelerle katkıda bulunmaları ve
bölümler üzerinde yine görüşlerini serdetmeleri mümkünken, bunu da yapmıyorlar
ve Meclisi terk ediyorlar.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) -
Peki, Anavatan’ın yapıcı muhalefetine niye destek vermiyorsunuz?!
ÜNAL KACIR (Devamla) -
Efendim, sizler katkıda bulunmak için önerge verirsiniz, bu önergelerinizi
değerlendirmek Yüce Meclisin kararıyla olur. Yüce Meclisimiz önergelerinize
"evet" demek mecburiyetinde değildir, değerlendirmelerini yapar ve
"hayır" demek de bir değerlendirmedir. Bu değerlendirmeye de saygı
duymak zorundasınız.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) -
3 kişinin hareketine bakıyorsunuz.
ÜNAL KACIR (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, evet, iyi bir çevre temizliği yapıyoruz, sumen altında
hiçbir şey bırakmadan hepsini ortaya çıkarıyor ve hepsini temizliyoruz. Elbette
ki, zamana ihtiyacımız var. Onun için de, temel yasa olarak mutlaka
görüşebiliriz bu kanunu da ve görüşüyoruz.
Efendim, temel yasaya
karşı çıkılıyor. Değerli arkadaşlar, İçtüzüğü, biz, bu Mecliste yaptık ve
İçtüzük, Cumhuriyet Halk Partisi tarafından Anayasa Mahkemesine götürüldü.
Anayasa Mahkemesi bu İçtüzüğü iptal etmedi ve Anayasaya uygun bir çalışma
yapıyoruz, hızlı bir çalışma yapıyoruz, faydalı bir çalışma yapıyoruz. Emeği
geçenlere teşekkür ediyorum. Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Kacır.
Sayın milletvekilleri, konuşmalar
tamamlandı.
Şimdi, bölüm üzerinde 15
dakika süreyle soru ve cevap kısmına
geçiyoruz. Bu 15 dakikanın yarısı soru, yarısı cevap bildiğiniz gibi. Bir hayli
soru talebi var, arkadaşlarımızın sorularını kısa ve öz sormalarını rica
ediyorum.
Sayın Akdemir, buyurun.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) -
Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakanıma üç sorum var; kendisine
yöneltiyorum sorularımı.
Bilindiği gibi, hidrojen,
tüm yakıtlar içinde en temiz olanıdır, atmosferde yandığında oksijenle
birleşerek enerji açığa çıkarır; bu süreçte yan ürün olarak karbondioksit gibi
kirlilik yapıcı gazlar değil, yalnızca su açığa çıkar. Bu bilgiler ışığında,
dünyanın çeşitli yerlerinde laboratuvarlarda araştırmacılar, tarımsal ürün
atıklarındaki selülozu sindiren bakteriler ya da fotosentez yapan
mikroorganizmalar veya su yosununun birçok türleri yardımıyla temiz hidrojen
enerjisi üretimi üzerinde çalışıyorlar. Ülkemizde de Orta Doğu Teknik
Üniversitesinde biyohidrojen üretimi konusunda araştırma yapılmaktadır. Süt,
zeytin ve şeker fabrikalarının atıkları bu amaçla araştırma konusudur.
Sayın Bakanım, ülkemizde,
hükümetinizce bu konuyu gündeme getiren, özendiren bir çalışma, proje var
mıdır; yoksa, üniversitemizde bu konuda yapılan araştırmalara teşvik desteği
veriyor musunuz; eğer bu da yoksa, böyle bir desteği yasalaştırmayı düşünür
müsünüz?
Değerli Bakanım,
gazetelerde çıkan haberlere göre, bugün
Çernobil faciasının 20 nci yıldönümü dolayısıyla önemsemek gerekiyor, Çevre
Yasasını görüşüyoruz. "Devletin Ölümcül Sırrı" başlığı altında
verilen, Türkiye Atom Enerjisi Kurulu tarafından 2000 yılında hazırlanan ve
bugüne kadar saklanan bir raporda, başta Karadeniz olmak üzere, çok geniş bir
alanda Çernobil nükleer felaketinin etkilerinin sürdüğü ve toprakta radyasyonun
bulunduğu belgelendi ve belgelendiği halde şimdiye kadar niçin açıklanmadı?
Açıklanmadıysa, hükümet olarak bu konuda ne tedbir alındı; bu konuda açıklama
yapar mısınız?
Üçüncü ve son sorum:
"Ceza, ihbar eden şoföre verildi" şeklinde bir haber var. Tuzla'da,
Tuzla'nın Orhanlı beldesinde tehlikeli atık yüklü varillerin yasadışı yollarla
gömülmesini ihbar eden ve atık varilleri bölgeye boşaltan TIR şoförüne ve
nakliyeciye 15 700 YTL para cezası kesildi. Siz de şikâyet ediyordunuz elimizde
yasal yetkiler kısıtlı diye. Sadece bu TIR şoförü ve nakliyeciye ceza verilerek
mi bu iş tamamlanacak; yoksa, yapmak istediğiniz ya da şimdiye kadar yaptığınız
işlemler nelerdir, açıklar mısınız?
Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Akdemir.
Sayın Özdoğan, buyurun.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Delaletinizle Sayın
Başkanım, Sayın Bakanıma şu soruları yöneltmek istiyorum:
Bugün, Meclis aritmetiği
içerisinde sayısal üstünlüğe sahip, tek başına iktidar olmuş bir partisiniz.
Bir tasarı burada gündeme geldiği zaman kürsü baskısına müracaat ediyorsunuz.
Pek çok yasal düzenleme var ki, yüce milletimiz daha bu neyin nesidir diye
düşünürken, siz oldubittiye getirip, çıkarıyorsunuz; yani, birçok kanun
tasarısını temel yasa olarak getirdiğiniz gibi.
Diyelim ki, bu yasayı
çıkardınız, bunu uygulama birimlerine nasıl taşıyacaksınız? Bugün çevre
teşkilatı, çevre konusunda yapılan hangi düzenlemeleri uygulayabilecek
durumdadır? Bu teşkilatın eksiklikleri nelerdir? Bunların hesabını verebilecek
misiniz?
İkinci sorum: Bu yasanın
yürürlüğe girmesinden sonra, kısa ve orta vadede çevre konusunda neler yapmayı
planlıyorsunuz? Çevre uzmanı ve personeli nicelik ve nitelik olarak son derece
yetersiz. İlk hamlede, çevre uzmanı ve personel sayısını artırmayı düşünüyor
musunuz?
Üçüncü sorum: Bu yasa
yürürlüğe girdikten sonra, Bakanlık olarak belediyelerle nasıl bir koordinasyon
içinde çalışacaksınız? Verilecek çevre kirliliği cezalarının işletilmesini
belediyelerle işbirliği çerçevesinde nasıl gerçekleştireceksiniz?
Yukarıdaki sorularım
çerçevesinde, anafikir olarak nasıl bir tüzük hazırlayacaksınız?
Son sorum: Sayın Bakanım,
çok iyi biliyorsunuz ki, Erzurum'un çetin ve uzun kış şartları nedeniyle,
ısınma için yakılacak kömürün kaliteli ve ucuz olması için hükümet olarak ne
gibi tedbirler aldınız? Çünkü, Erzurumumuzda, bu hükümet döneminde, bazı
uyanıklar tarafından, hem kükürt oranı yüksek hem de kazık fiyatta kömür
satılmaktadır. Dadaşlar, çevre kirliliği nedeniyle, hem sağlıklarını hem de
paralarını kaybetmektedirler. Bu konuda Erzurumlulara ne diyeceksiniz?
Teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özdoğan.
Sayın Işık, buyurun.
AHMET IŞIK (Konya) -
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Benim de, vasıtanızla,
Sayın Bakana üç sorum var; çok kısa olarak aktarmak istiyorum.
Sayın Bakanım, eskiden
yatırımcının önüne engel olarak bilinen ÇED süreci ve bununla ilgili bürokratik
işlemler hepimizin müşteki olduğu ve bununla ilgili de sorunların yaşandığı bir
tarihî gerçek. Döneminizde, ÇED raporunun alınma sürecinde, gerekse bürokratik
işlemler noktasında bariz bir iyileşme söz konusu mudur?
İkinci sorum: Çevre
düzenleme planları, 1960'tan beri, yüzde 4 ilâ 5 oranında yapılabilmiştir
maalesef, artış kaydedilememiştir bu süreç içerisinde. Sizin döneminizde bu
noktadaki artış varsa, artış oranını almak istiyorum.
Son olarak da, şubat
ayında Çevre Bakanlığı fonlarının kullanılmasına yönelik bir yönetmelik
yayınlandı. Fonların hangi alanlarda kullanılmasını düşünüyorsunuz? Bununla
ilgili bilgi almak istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Işık.
Sayın Güler, zamanımız
daraldı, kısaca sorularınız…
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sizin aracılığınızla
Sayın Bakana sorularım var.
Sayın Bakan, daha önce
kendi milletvekillerinizin de katkılarıyla alt komisyonda, sizin de 28 Aralık
2005 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda soru önergesine
karşılık cevap olarak söz verdiğiniz Çevre ve Orman Bakanlığı çalışanlarının
özlük haklarının iyileştirilmesi konusunda ne gibi çalışmalar var? Birazdan da,
bizim, bu konuda önergemiz var; destekleyecek misiniz?
İkinci sorumuz: Yine,
Çevre Bakanlığındaki teknik elemanları tutabilmek için, özellikle sözleşmeli
çalışan personelle ilgili, özlük haklarının düzeltilmesiyle ilgili ne gibi bir
çalışmanız var?
Tabiî, maalesef, şanssız
bir ilimiz olan Mersinimizin dolum tesisleri, Soda-Kromsan gibi, altyapı ve
kanalizasyon eksikliği olan bir ilimizde… Bugün de Çernobil nükleer santral
faciasının 20 nci yıldönümü; ama, orada da, Akkuyu, nükleer santral altyapısı
olarak algılanmakta ve bugünkü hükümet de, Sinop olmazsa elimizde var bir
Mersin demektedir. Sizin bununla ilgili bir çalışmanız var mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Güler.
Sayın Bakan, buyurun.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Akdemir'in
hidrojen enerjisiyle alakalı olarak Türkiye'de yapılan herhangi bir çalışma var
mı, bu çalışmanın nerede ve ne şekilde olduğuna dair soruları var. Doğru,
bugün, dünyada, hidrojen enerjisiyle alakalı bütün ülkelerin çalışmaları var.
Birtakım prototip uygulamalar muhtelif sektörlerde gerçekleştiriliyor.
Hidrojen, en çevreci yakıt olarak, önümüzdeki süreçte, öyle zannediyorum ki, dünyanın
gündemini çok daha fazla meşgul edecektir. Bu konuda, bizim, Miami
Üniversitesinden Sayın Nejat Veziroğlu'lunun İstanbul'daki hidrojen
enstitüsüyle alakalı, merkezinin kurulmasıyla alakalı bir çalışmaya destek verdiğimizi,
bu çalışmanın gerçekleştiğini… Enerji Bakanlığıyla bu çalışma gerçekleşiyor.
Bizden, bu çalışmaların yapılacağı bir kampus yeriyle alakalı talepleri vardı.
Kendilerine bu konuyla alakalı da alternatiflerimizi sunduk.
Tabiî, "ceza,
varilleri taşıyan şoföre kesildi…" Ben, tabiî, burada, ihbar eden
vatandaşa cezanın kesilmesini, duygusal olarak baktığım zaman, doğru
bulmuyorum. Aslında, vatandaşlık görevini yaptığı için kendisine teşekkür etmek
lazım. Yani, bu işin tek sorumlusu, elbette ki gariban şoför olamaz, iş
makinesi operatörü olamaz; bunları birileri piyon olarak kullandı. Tabiî,
bunlar, tamamen, zemzemle yıkanmış, pirüpak demiyorum; ama, bunların, işin tek
faili, tek müsebbibi, tek sorumlusu olarak gösterilmesi doğru değildir. Yalnız,
bu konudaki yasal sürecin henüz neticelenmediğini, hem 2872 sayılı Kanunun 12
nci ve 26 ncı maddelerinden doğan bir cezaî işlemin söz konusu olabileceğini,
Türk Ceza Kanununun 181 inci maddesinin dördüncü fıkrasından dolayı yine bir
soruşturmanın ve cezaî işlemin olabileceğini dün de ifade ettim, bugün de ifade
ediyorum.
Sayın Özdoğan "yasa
çıktıktan sonra nasıl uygulayacaksınız" dedi. Değerli arkadaşlar, ehli
insaf, ehli vicdan olmak gerek. Türkiye'de, sanayiin yetmiş seksen senelik bir
mazisi var. Bugüne kadar bu konularda yapılmış, meselenin üstüne gidilmiş,
Çevre Bakanlığı, bakanlık olarak yapmış olduğu kanun, yönetmeliklerle,
belediyelerle, sanayiyle kurmuş olduğu koordinasyonla… Bizim Hükümetimiz
zamanındaki Türk Ceza Kanununda, ilk olarak, çevre suçları tarif edilmiştir; ilk
olarak, Türk hukuk literatürüne bu kavramlar geçiyor. Yine, on yıldan bu
tarafa, on yılı aşkın süredir, bu Parlamentonun gündemine gele gide gele gide
bitap düşmüş olan Çevre Yasasını -evet, birbuçuk sene alt komisyon ve esas
komisyonda müzakereleri yapıldı- bugün de yasalaştırıyoruz.
Avrupa Birliğiyle
müzakereler aşamasında çevre sektörünün taraması yapıldı. Ayrıntılı tarama
önümüzdeki haziran ayı içerisinde gerçekleşecek.
Bu konuların üzerine
açıkyüreklilikle ve şeffaf bir şekilde gidiyoruz. Bunları yaparken, efendim,
şuradan mı bir talimat geldi, şuradan mı bir baskı geldi gibi son derece yersiz
ve maksadı saptıran sorular, doğrusunu söylemek gerekirse, bugünün gündemi
olmasa gerektir. Ancak, şunu söyleyeyim: Türkiye'de gerek yerel yönetimlerin ve
gerekse sanayiin bize Bakanlık olarak iş termin programlarını vermeleriyle
alakalı bu yasa açık hükümler içeriyor. Yani, hiç kimse kendi başına, kendi
keyfine, kendi inisiyatifine bırakılmayacak.
Bizim Bakanlığımız
döneminde, bizim hükümetimiz esnasında, bütün illerde, katı atık düzenli
depolamalarla alakalı birlikler oluşturulmuştur. Atık suyla alakalı, tehlikeli
atıklarla alakalı, tıbbî atıklarla alakalı yönetmelikler çıkartılmıştır. Sadece
yönetmelikler çıkartılmakla kalınmamış, bunlarla alakalı uygulama birimleri
oluşturulmuştur.
Bu kanunun çıkmasından
sonra 500 kadar çevre uzmanını istihdam edeceğiz. Bugün Türkiye'de ne bizim
Bakanlığımızın ne de diğer ilgili kurum ve kuruluşların çevreyle alakalı
denetim yapacak gerekli donanımları yoktur, kapasiteleri henüz geliştirilmemiştir.
Bu kapasiteyi geliştirmekle alakalı 500 uzmanı bu kanun içerisine koyduk.
Alanında iyi yetişmiş, lisan bilen uzmanlarla birlikte denetim kapasitemizi
geliştireceğiz. Aynı zamanda belediyelere ve ilgili kurumlara da bu sorumluluğu
getiriyoruz.
Sayın Işık, ÇED süreciyle
alakalı, daha önce ÇED sürecinin yatırımcının önünde âdeta bir karabasan
olduğunu, aylarca sürdüğünü ve bunun da büyük engel teşkil ettiğini ifade
ettiler. Doğru. Biz bunu gördüğümüz için, yatırımcıyı teşvik etmek, onu daha
kolay yatırımını yapacak noktaya getirmesi açısından otuz güne getirdik, otuz
güne indirdik ÇED sürecini. Yani, yatırımcı, diğer ilgili kurumlardan uygun
görüşlerini aldıktan, dosyasını ikmal ettikten sonra Bakanlığımıza getirmesi
halinde, maksimum otuz gün içerisinde ÇED süreci bizim Bakanlığımızda
tamamlanıyor. Tabiî, bu süreç işletilirken, işletilme sürecindeki kriterler,
Avrupa Birliği standartlarına da yüzde 95 oranında uyumlu hale getirilmiştir.
BAŞKAN - Sayın Bakan,
toparlar mısınız.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Kocaeli) - Çevre düzeni planıyla alakalı olarak, 1960'lardan
2000'li yılların başına geldiğimizde, ancak yüzde 5 kadar şehirlerimizin,
bölgelerimizin çevre düzeni planları yapılabilmişti. Biz, şu anda 40 ilde bu
planları bitirmeye çalışıyoruz. Yani, 2006'nın sonunda bu rakamın yüzde 40,
yüzde 50'leri aşacağını çok rahatlıkla ifade edebilirim.
Cevaplayamadığım diğer
sorulara yazılı olarak cevap vereceğim.
Sayın Başkan ve değerli
milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri,
ikinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölümde yer
alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra
ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
Şimdi, çerçeve 23 üncü
maddeye bağlı ek madde 1 üzerinde 1 önerge var; okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Çevre
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının madde 23 altında yer
alan "Ek Madde 1" sonuna aşağıda belirtilen ifadenin eklenmesini arz
ve teklif ederiz.
|
Dursun Akdemir |
Ömer Abuşoğlu |
Hüseyin Güler |
|
Iğdır |
Gaziantep |
Mersin |
|
Mehmet Erdemir |
|
İbrahim Özdoğan |
|
Yozgat |
|
Erzurum |
e) Toprağında eriyonit
madeni, volkanik tüf gibi insan sağlığına zararı tespit edilen unsurların bulunduğu
bölgelerde, sit alanı kapsamında olsa dahi Bakanlık zararları giderici önlemler
alır.
BAŞKAN - Madde üzerindeki
önergeye Komisyon katılıyor mu?
ÇEVRE KOMİSYONU BAŞKANI
AHMET MÜNİR ERKAL (Malatya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Hükümet
katılıyor mu?..
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Kocaeli) - Sayın Başkan, bizim Bakanlığımızın direkt sorumluluk
alanında değildir; dolayısıyla da katılamıyoruz.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Akdemir?..
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) -
Konuşacağım.
BAŞKAN - Konuşacaksınız;
buyurun.
Önerge sahibi önergesinin
gerekçesini açıklayacaktır.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; ülkemizin bazı yörelerinde
tabiatın kendisi kanser yaratır durumdadır. Bunlardan birisi de, orta Anadolu
Bölgesinde Nevşehir İlimizde bulunan Tuzköy, Karain, Sarıhıdır ve Yozgat'ın
Çekerek-Koyunculu Köyüdür. Buralardaki asbest ve eriyonit metalinin yaratmış
olduğu olay, akciğerlerde, karın zarında ve kalp zarında mezotelyoma denen bir
hastalık yaratmakta ve bu hastalığın gerçek olduğunu da Hacettepe Üniversitesi
Tıp Fakültesi yirmibeş yıldır araştırmakta ve bu araştırmanın sonucunu da,
Türkiye Bilimsel Teknik Araştırma Kurumunun nisanda yayımladığı Bilim ve Teknik
Dergisinde açıkça ortaya koymaktadır.
Değerli arkadaşlarım ve
Sayın Bakanım; burada, özellikle, açıkça vurgulanıyor ki, yetkililere göre yöre
köyleri boşaltma hareketinin başlatılmış olmasıyla birlikte, en büyük
sorunlarından biri, bölgenin SİT alanı ilan edilmiş olması nedeniyle gerekli önlemlerin
tümünün alınamaması. Örneğin, volkanik türlerin tümüyle kapatılması ve
üzerlerinin yeşillendirilmesi önlemleri şimdilik SİT alanı bariyerine takılmış
duruyor.
Şimdi, burada, Çevre
Yasası çıkarılırken, böyle bir konunun çözülememesi, Türkiye Büyük Millet
Meclisi için büyük bir eksiklik olarak görülmek gerekir. Kürsüye çıkmadan önce
meramımı sözlü olarak Sayın Bakana da aktardım. Değerli Bakanımız
bürokratlarıyla yaptığı görüşme sonucunda şu kanaate ulaşıldığını kendisi de
beyan ettiler: Bakanlığımızın sorumluluğu dışındadır.
Bakanlığın sorumluluğu
dışında olmak demek, hükümetin sorumluluğu dışında anlamına gelmez. Diğer
bakanlıklarla ilgili görüşler alınarak, bu konunun, bu yasa çerçevesi içine
alınması, bölge insanımızın sağlığı açısından, özellikle turistik yöre olması
açısından önemlilik arz ediyor. Türkiye'nin bu bölgede yaşayan insanlarının
sağlığını koruduğumuz gibi, büyük döviz kaynağı getirisine önemli hizmetleri ve
katkıları olan Nevşehir İlimizin de böylece koruma altına alınması gerçekleştirilmiş
olacak.
Ben, bu konunun burada bu
şekilde geçiştirilmesini bir hekim olarak, bir milletvekili sorumluluğu
içerisinde olarak tasvip etmediğimi belirtiyor, Yüce Meclisi saygılarımla
selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Akdemir.
Sayın milletvekilleri,
Hükümetin ve Komisyonun katılmadığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Ek 1 inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Ek 2 nci maddede 1 önerge
var; okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Çevre
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun Tasarısının 2 nci ek maddesinin
aşağıda belirtilen şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hüseyin Güler
Mersin
Ek Madde 2.-
"Faaliyetleri sonucu çevre kirliliğine neden olacak veya çevreye zarar
verecek kurum, kuruluş ve işletmeler çevre yönetim birimi kurmak, çevre
görevlisi görevlendirmek veya Bakanlıkça yetkilendirilmiş kurum ve kuruluşlardan
bu amaçla hizmet satın almakla yükümlüdürler. Bu konuyla ilgili usul ve esaslar
Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirlenir."
BAŞKAN - Sayın Komisyon
katılıyor mu?..
ÇEVRE KOMİSYONU BAŞKANI
AHMET MÜNİR ERKAL (Malatya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Hükümet
katılıyor mu?..
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Kocaeli) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutayım mı?
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) -
Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Ek madde 2'de
belirtildiği şekliyle, bu hüküm, işverenlere yeni bir istihdam zorunluluğu
getirmektedir. Ancak "istihdam etmek" yerine
"görevlendirme" ifadesi kullanılması, böyle bir zorunluluk
getirmeyeceği gibi, istenilen amaca hizmet edebilecektir.
BAŞKAN - Komisyonun ve
Hükümetin katılmadığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Ek 2 nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Ek 3 üncü maddede 1
önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 871
sıra sayılı Çevre Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 23
üncü maddesi ile Kanuna eklenen ek 3 üncü maddenin metinden çıkarılmasını ve
diğer ek madde numaralarının buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Salih Kapusuz |
Muzaffer Baştopçu |
Ayhan Sefer Üstün |
|
Ankara |
Kocaeli |
Sakarya |
|
Recep Koral |
|
Cengiz Kaptanoğlu |
|
İstanbul |
|
İstanbul |
BAŞKAN - Sayın Komisyon
katılıyor musunuz?..
ÇEVRE KOMİSYONU BAŞKANI
AHMET MÜNİR ERKAL (Malatya) - Uygun görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Hükümet?..
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Kocaeli) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutayım mı?
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Söz konusu ek 3 üncü
madde kapsamına giren fiiller Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu hükümlerine göre suç
oluşturduğu için ve suçun konusunu oluşturan eşyanın da müsadere edileceği Türk
Ceza Kanununda öngörüldüğü için, yanlış anlaşılmalara ve yanlış uygulamalara
sebebiyet verecek bu hükmün metinden çıkarılmasına gerek görülmüştür.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin uygun görüş bildirdiği, gerekçesini
dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmiş; ek 3 üncü madde çıkarılmıştır.
Yeni ek 3 üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Ek 4 üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Ek 5 inci maddede 1
önerge var; okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Çevre
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının madde 23 altında yer
alan "Ek Madde 5" sonuna aşağıda belirtilen fıkranın eklenmesini arz
ve teklif ederiz.
|
Öber Abuşoğlu |
Dursan Akdemir |
Mehmet Erdemir |
|
Gaziantep |
Iğdır |
Yozgat |
|
Hüseyin Güler |
|
İbrahim Özdoğan |
Mersin Erzurum
"Tedbirli Yaklaşım
İlkesi, Temiz Üretim, Çevresel ve Toplumsal Maliyet, Yenilenebilir Enerji,
Enerji Verimliliği, Karbon Yoğunluğu, Elektromanyetik Alan Kirliliği, Genleri
Değiştirilmiş Organizma Kirliliği tanımları ve standartları çevre örgütlerinin
ve ilgili sivil toplum kuruluşlarının da katkılarıyla Bakanlıkça çıkarılacak
yönetmenliklerde belirlenir. Bakanlık sürdürülebilir çevre ve sürdürülebilir
kalkınma ilkeleri doğrultusunda toplumun bilgilendirilmesi ve
bilinçlendirilmesi için çalışmalar yapar, uygulamalarda gerekli tedbirleri
alır, aldırır."
BAŞKAN - Sayın
Komisyon?..
ÇEVRE KOMİSYONU BAŞKANI
AHMET MÜNİR ERKAL (Malatya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Hükümet?..
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Kocaeli) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi mi
okutayım?
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) -
Gerekçeyi okutun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Taslakta, çevre ve insan
sağlığı için yararlı olabilecek pek çok öğe yer alıyor; ancak, Tedbirli
Yaklaşım İlkesi, Temiz Üretim, Çevresel ve Toplumsal Maliyet, Yenilenebilir
Enerji, Enerji Verimliliği, Karbon Yoğunluğu, Elektromanyetik Alan Kirliliği,
Genleri Değiştirilmiş Organizma Kirliliği gibi, 21 inci Yüzyılda çevrenin
olmazsa olmaz kavramları bu metne dahil edilmemiştir. Bu nedenle, bu
kavramların tanımlanarak yaşamdaki standartlarının, uygulamadaki kurallarının
çevre koruma bilincine dahil edilmesi gerekmektedir.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Hükümetin ve Komisyonun katılmadığı, gerekçesini dinlediğiniz
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler.. Önerge kabul
edilmemiştir.
Ek 5 inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Ek 6 ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Ek 7 nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Ek 8 inci maddede 1
önerge var, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 871
sıra sayılı Çevre Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
çerçeve 23 üncü maddesine bağlı Ek 8 inci maddesinde yer alan
"manyetik" ibaresinin "elektromanyetik" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
İrfan Gündüz |
Ali İbiş |
Fahri Keskin |
|
İstanbul |
İstanbul |
Eskişehir |
|
Halil Özyolcu |
|
Nur Doğan Topaloğlu |
|
Ağrı |
|
Ankara |
BAŞKAN - Sayın Komisyon
katılıyor mu?
ÇEVRE KOMİSYONU BAŞKANI
AHMET MÜNİR ERKAL (Malatya) - Uygun görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Sayın Hükümet
katılıyor mu?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Kocaeli) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
SADULLAH ERGİN (Hatay) -
Gerekçe…
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Sehven yazılan manyetik
ibaresi elektromanyetik olarak değiştirilerek amaca uygun düzenleme
yapılmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Ek madde 8'i kabul edilen
önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Ek madde 9'u oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Ek madde 9 kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
yeni bir ek madde ihdasına dair 1 önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 871
sıra sayılı Çevre Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısına
aşağıdaki ek 10 uncu maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Muzaffer R. Kurtulmuşoğlu |
Hüseyin Güler |
Edip Safder Gaydalı |
|
Ankara |
Mersin |
Bitlis |
|
Dursun Akdemir |
|
İbrahim Özdoğan |
|
Iğdır |
|
Erzurum |
"Ek Madde 10.-
Bakanlık ve bağlı kuruluşların merkez ve taşra teşkilatlarında 657 sayılı
Devlet Memurları Kanununa tabi olarak çalışan personele Çevre ve Orman
Bakanının onayı ile ek ödeme yapılabilir. Ek ödemenin oran, usul ve esasları Maliye
Bakanlığının uygun görüşü üzerine Çevre ve Orman Bakanlığınca belirlenir.
Personele yapılacak ek ödemenin miktarı, en yüksek Devlet memuru aylığının (ek
gösterge dahil) % 200'ünü geçemez. Ek ödeme miktarı; görev yapılan birim ve iş
hacmi, görevin önem ve güçlüğü, çalışma süresi, personelin sınıfı, kadro
unvanı, derecesi ve atanma biçimi gibi kriterler ile personele aylık ve özlük
hakları dışında ilgili mevzuatına göre yapılan diğer ilave ödemeler dikkate
alınarak belirlenir. Bu ödemeler damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve
kesintiye tabi tutulmaz. Ek ödemeler personelin çalıştığı birim dikkate
alınarak Bakanlık veya bağlı kuruluşların döner sermaye bütçelerinden ya da
Genel Bütçeden aktarılan meblağlar ile yapılır."
BAŞKAN - Sayın Komisyon
önergeye salt çoğunlukla katılıyor mu?
ÇEVRE KOMİSYONU BAŞKANI
AHMET MÜNİR ERKAL (Malatya) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Çoğunluğunuz yok
bir defa.
ÇEVRE KOMİSYONU BAŞKANI
AHMET MÜNİR ERKAL (Malatya) - Çoğunluğumuz da yok, evet.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) -
İçeriğine de katılmıyorlar Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmamış olduğundan,
önergeyi işlemden kaldırıyorum.
Şimdi, 23 üncü çerçeve
maddeyi oylayacağım; ancak, komisyonun bir düzeltme talebi var.
Buyurun.
ÇEVRE KOMİSYONU BAŞKANI
AHMET MÜNİR ERKAL (Malatya) - Sayın Başkan, ek madde 3 metinden
çıkarıldığından, ek madde numaraları yeniden teselsül ettirileceğinden, çerçeve
14 üncü maddenin (a) bendindeki "ek 5" ibaresinin "ek 4",
(c) bendindeki "ek 10" ibaresinin "ek 9", (i) bendindeki
"ek 9" ibaresinin "ek 8" olarak düzeltilmesi
gerekmektedir. Maddenin bu şekilde
oylanmasını talep ediyorum.
BAŞKAN - Bu talebiniz
zabıtlara geçti, dikkate alınacaktır.
Şimdi, 23 üncü çerçeve
maddeyi tümüyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
24 üncü maddede 1 önerge
var, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 871
sıra sayılı Çevre Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
çerçeve 24 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Salih Kapusuz |
Mustafa Çakır |
Nusret Bayraktar |
|
Ankara |
Samsun |
İstanbul |
|
Fahrettin Poyraz |
|
Ahmet Yeni |
|
Bilecik |
|
Samsun |
"Madde 24- 2872
sayılı Kanunun 16, 21, 22 ve Kanuna 3301 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi ile
eklenen ek maddesi yürürlükten kaldırılmıştır."
BAŞKAN - Sayın Komisyon,
katılıyor musunuz?
ÇEVRE KOMİSYONU BAŞKANI
AHMET MÜNİR ERKAL (Malatya) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Hükümet?..
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Kocaeli) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi mi
okutayım efendim?
SADULLAH ERGİN (Hatay) -
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Ek Madde 1, 3301 sayılı
Yasa ile 2872 sayılı Yasaya eklendiğinden, ifadenin düzeltilmesi için
değişiklik yapılmıştır.
BAŞKAN - Gerekçesini
dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
24 üncü maddeyi kabul
edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... 24 üncü madde kabul edilmiştir.
Geçici madde 1'de 1
önerge var; okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 871
sıra sayılı Çevre Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
geçici 1 inci maddesinde yer alan "altı ay" ibaresinin "bir
yıl" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
İrfan Gündüz |
Ali İbiş |
Fahri Keskin |
|
İstanbul |
İstanbul |
Eskişehir |
|
Halil Özyolcu |
|
Nur Doğan Topaloğlu |
|
Ağrı |
|
Ankara |
BAŞKAN - Sayın Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ÇEVRE KOMİSYONU BAŞKANI
AHMET MÜNİR ERKAL (Malatya) -Uygun görüşle takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Hükümet
katılıyor mu?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Kocaeli) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Söz konusu sigortanın
ülkemizde ilk defa uygulanacak bir düzenleme olması bakımından ve bu konudaki
yurtdışı uygulamaların incelenmesi ve değerlendirilmesinde altı aylık sürenin
yeterli olmayacağı düşünüldüğünden, süre uzatımı amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmiştir.
Şimdi, geçici madde 1'i
kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici madde 2'de 1
önerge var; okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 871
sıra sayılı Çevre Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
geçici 2 nci maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Salih Kapusuz |
Güldal Akşit |
Köksal Toptan |
|
Ankara |
İstanbul |
Zonguldak |
|
Zeki Karabayır |
|
Ali Yüksel Kavuştu |
|
Kars |
|
Çorum |
"2872 sayılı Çevre
Kanununun 9 uncu maddesinin (h) bendine aykırı tesisler, bu Kanunun yayımı
tarihinden itibaren bir yıl içerisinde kapatılır."
BAŞKAN - Sayın
Komisyon?..
ÇEVRE KOMİSYONU BAŞKANI
AHMET MÜNİR ERKAL (Malatya) -Uygun görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Hükümet
katılıyor mu?..
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Kocaeli) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının çerçeve 6 ncı
maddesiyle değiştirilen 2872 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin birinci fıkrasına
eklenen (h) bendine yaptırım olarak bu önerge verilmiştir.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Geçici madde 2'yi kabul
edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Geçici madde 2 kabul edilmiştir.
Geçici madde 3'ü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Geçici madde 4'te 1
önerge var; okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 871
sıra sayılı Çevre Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
geçici 4 üncü maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde, son fıkrasında
yer alan "bir ay" ibaresinin "üç ay" olarak
değiştirilmesini ve maddeye aşağıdaki fıkranın son fıkra olarak eklenmesini arz
ve teklif ederiz.
|
Sadullah Ergin |
Ahmet Yeni |
Ramazan Toprak |
|
Hatay |
Samsun |
Aksaray |
|
İmdat Sütlüoğlu |
|
Asım Aykan |
|
Rize |
|
Trabzon |
"İşletmeye alma süreleri, iş termin
planının Bakanlığa sunulmasın-dan itibaren; Belediyelerde nüfusu, 100.000'den
fazla olanlarda 3 yıl, 100.000 ila 50.000 arasında olanlarda 5 yıl, 50.000 ila
10.000 arasında olanlarda 7 yıl, 10.000 ila 2.000 arasında olanlarda 10 yıl,
organize sa-nayi bölgeleri ile bunların dışında kalan endüstri tesislerinde ve
atıksu üreten her türlü tesiste 2 yıldır."
"Bu Kanunun 11 inci
maddesi ile atıksu altyapı sistemlerinin ve ka-tı atık bertaraf tesisleri kurma
yükümlülüğü verilen kurum ve kuruluşla-rın, bu yükümlülüklerini, bu maddede
belirtilen süre içinde yerine getir-memeleri halinde; belediyelerde nüfusu,
100.000'den fazla olanlara 50.000 Türk lirası, 100.000 ila 50.000 arasında
olanlara 30.000 Türk Li-rası, 50.000 ila 10.000 arasında olanlara 20.000 Türk
Lirası, 10.000 ila 2.000 arasında olanlara 10.000 Türk Lirası, organize sanayi
bölgelerinde 100.000 Türk Lirası, bunların dışında kalan endüstri tesislerine
ve atıksu üreten her türlü tesise 60.000 Türk Lirası idarî para cezası
verilir."
BAŞKAN - Sayın Komisyon
katılıyor mu?
ÇEVRE KOMİSYONU BAŞKANI
AHMET MÜNİR ERKAL (Malatya) - Uygun görüşle takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Hükümet
katılıyor mu?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Kocaeli) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Atıksu arıtma ve evsel
nitelikli katı atık bertaraf tesisinin belediyelerce yapılması büyük yatırım ve
zaman gerektirdiğinden, işletmeye alma süreleri yeniden düzenlenmiştir.
Belediyeler, organize sanayi bölgeleri, diğer sanayi kuruluşları ile yerleşim
yerlerinin Kanunla getirilen bu hükümden yararlanabilmeleri için başvuruda
bulunması gereken bir aylık süre çok kısa olduğundan herkesin verilen sürede
başvuruda bulunabilmesine imkân tanımak amacıyla süre uzatılmıştır.
Ayrıca, değiştirilen 20
nci maddedeki (z) bendi, geçici 4 üncü maddedeki süreler içinde yükümlülüklerini
yerine getirmeyen kurum ve kuruluşlara ceza öngörmektedir. Dolayısıyla, söz
konusu süreler içinde yükümlülüklerini yerine getirmeyen kurum ve kuruluşlara
belirtilen cezalar uygulandıktan sonra (z) bendinin uygulama imkânı
kalmayacaktır. Geçici bir duruma ilişkin yaptırım öngören (z) bendi geçici
hüküm niteliğindedir. Bu nedenle (z) bendi 20 nci madde metninden çıkarılmış ve
cezanın çıkış noktası olan geçici 4 üncü maddeye son fıkra olarak eklenmiştir.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Geçici madde 4'ü, kabul
edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Geçici madde 5'i ekli
listeyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Geçici madde 6'yı
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
25 inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
26 ncı maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
ikinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Tasarının tümünün
görüşmeleri tamamlanmıştır.
Evet, şimdi, tasarının
tümünü oylama sırası geldi; ancak, İçtüzüğün 86 ncı maddesine göre, lehte bir
söz isteği var.
Buyurun Sayın Birinç. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
Kısa ve öz, inşallah…
ŞERİF BİRİNÇ (Bursa) -
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 871 sıra sayılı Çevre Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında lehte söz almış bulunmaktayım.
Değerli arkadaşlar,
Anayasanın 56 ncı maddesi "Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama
hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek ve çevre sağlığını korumak ve çevre
kirlenmesini önlemek, devletin ve vatandaşların ödevidir" demektedir.
Yani, çevreyi korumak, hem devlet hem vatandaşların bir görevidir. Burada,
devlete de vatandaşlara da belirli görevler düşmektedir. Bunların birincisi,
çevreyi kirletmemektir. İkincisi, kirletenlere mâni olmaktır. Üçüncüsü de,
herhangi bir kirlilik meydana geldiyse, bunu bertaraf etmektir.
Değerli arkadaşlar,
bugüne kadar çevreyle ilgili, Anayasa olmak üzere, değişik kanunlarda, değişik
yönetmeliklerde, değişik koruyucu tedbirleri ortaya koyduk; ama, maalesef,
zaman içinde bunları sağlayamadık, gerçekleştiremedik. Hatta, uluslararası
bazda bazı kanunları da kabul ederek, bazı bölgelerin korunmasını uluslararası
bazda taahhüt altına aldık; ama, maalesef, şahsî çıkarlar önplana çıktığı için,
bunları da yeteri kadar yerine getiremedik.
Ben, bu ve benzeri
kanunların hepsine lehte oy kullanacağımı belirterek, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Birinç.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, tasarının tümünü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır; hayırlı olmasını diliyorum.
Sayın Bakan bir teşekkür
konuşması yapacaklar.
Buyurun Sayın Bakan. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 22 nci Dönem
Parlamentosu, tarihe geçecek bir adım attı ve dört dönemdir Türkiye Büyük
Millet Meclisinin gündemine gelip bir türlü yasalaşma imkânı bulamayan ve
bugünkü pek çok sorunun kaynağı olarak gösterilen bir kanunu, Türkiye'nin
bugünkü şartlarına ve Avrupa Birliği sürecine çok ciddî katkılar sağlayacağına
inandığım bu düzenleme, dün ve bugün, siz değerli milletvekili arkadaşlarımızın
katkılarıyla gerçekleşti. Sizlere teşekkür ediyorum.
Türkiye'de, elbette ki,
her şeyin çözümü, sadece kanunlarla olmuyor, olması da mümkün değildir. Şimdi,
Çevre Kanunu çıktı. Çevre Kanununun… Elbette ki, yarın sabahleyin sokağa
çıktığınızda, bambaşka bir sokak görmeyeceksiniz. Yarın sabahleyin gün
ışıdığında, derelerin daha farklı çağladığını, havanın birden kalitesinin
değiştiğini, herkesin bütün alışkanlıklarını değiştirdiğini görmeyeceksiniz.
Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey yok; ama, şimdi, bizim elimizde çok güçlü
bir enstrüman, caydırıcı, hakikaten netice almaya muktedir olacağımız bir
fırsat, bir imkân var artık. Burada yerel yönetimlere, burada sanayie, elbette
ki, önümüzdeki süreçte belli süreler veriyoruz "iş termin planlarını bize
getirin, sunun" diyoruz. Bununla alakalı da birtakım yaptırımlar elbette
ki öneriyoruz, öngörüyoruz; ama, bir hususun altını çizmekte fayda var:
Türkiye'de meselelerin çözümünde, bizim elimizi rahatlatacak, işimizi
kolaylaştıracak en önemli şey kamuoyunun bilinçlenmesi. Burada, sadece, kanun
koyucunun ve icra edenin değil, herkesin bu çorbada tuzunun olması gerektiğine
inanması lazım. Ülkedeki yaşayan herkesin, ortak fakat farklı sorumlulukları
olduğunu bilmesi lazım; ama, bu işin koordinasyonu, bu işin lokomotifi, bu işin
takipçisi, öncelikli olarak, elbette ki bizim Bakanlığımızdır.
Bu kanunla birlikte,
önümüzdeki süreçte sorumluluğumuzu belli kurumlarla, kuruluşlarla paylaşacağız.
Çözümü kolaylaştırmak için onlarla işbirlikleri yapacağız. Bu işbirlikleriyle
ve kamuoyunun bugünkü duyarlılıklarıyla, önümüzdeki sürecin daha büyük
güzelliklere vesile olacağını rahatlıkla söyleyebilirim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Avrupa Birliği üyesi olmuş son 10 ülkenin çevre
bakanlıklarıyla, bakanlarıyla ve müzakereleri götüren müsteşarlarıyla,
uzmanlarıyla yapmış olduğumuz görüşmelerde bize şunu da ifade ettiler: Çevre,
hakikaten dünyada son derece girift ve zor bir başlıktır. Böyle bir konunun,
takdir edersiniz ki, çözümü de kolay değildir.
Hani bir söz var:
"Matematikteki hiçbir zor problemin kolay çözümü yok." İşte, burada,
Avrupa Birliği üyesi olmuş Macaristan, Polonya, Çek Cumhuriyeti, Letonya,
Estonya ve diğerleri, pek çok, çevre konusunda Avrupa Birliğinden ilave geçiş
süreleri almışlardır; yani, Avrupa Birliğine üye olacak standartları
sağladılar; ama, Avrupa Birliğinin gelişmiş çevre standartlarına sahip
ülkelerin seviyesine henüz gelememişler. Onun için, bazı bölümlerde, bazı
sektörlerde, beş yıl, yedi yıl, on yıllık gibi süreler almışlardır. Türkiye,
elbetteki, bu yatırımlarını gerçekleştirirken -rakamın büyüklüğünü, defalarca,
milletin Meclisinin kürsüsünden sizlere ifade ettim; pek çok vesileyle de,
bunu, kamuoyuyla paylaştık- önümüzdeki süreçte, herkesin biraz daha fedakârlık
yapması lazım; belediye başkanının da fedakârlık yapması lazım, işadamının da
fedakârlık yapması lazım, siyasetçinin de, ülkeyi her kademede yönetenin de
daha fedakâr olması lazım. İşte, o zaman, bu meseleleri daha kolay
çözebileceğimize inanıyor ve bugün verdiğiniz desteğin yarın da süreceğine,
bugün, burada söylediklerimizi, popülizm yapmadan sizlere söyledim, dün de öyle
söyledim, yarın da aynı politikaların takipçisi olacağımızı ifade ediyorum.
Sayın Başkana ve
katkılarını gerek komisyonlarda ve gerekse Genel Kurulda bizlerden esirgemeyen
değerli milletvekili arkadaşlarıma saygılarımı sunuyor ve teşekkür ediyorum. (
AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri,
birleşime 10 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.12
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati : 18.48
BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER : Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Türkân MİÇOOĞULLARI
(İzmir)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 94 üncü Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
Yarım kalan işlerle
ilgili işlemler tamamlandığından, şimdi kanun tasarı ve tekliflerinin
görüşmelerine 1 inci sıradan itibaren devam edeceğiz.
1 inci sırada yer alan,
Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Savunma Komisyonu
raporunun görüşmelerine başlayacağız.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
5.- Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair 607 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Türk Silahlı Kuvvetleri
Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Savunma
Komisyonu Raporu (1/278, 1/1034) (S. Sayısı: 17 ve 17'ye 1 inci Ek)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
2 nci sırada yer alan,
Gülhane Askerî Tıp Akademisi Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına
Dair 604 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
6.- Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanununun Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ve Milli Savunma Komisyonu
Raporu (1/277) (S. Sayısı: 1079)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
7 nci sırada yer alan,
Özel Tüketim Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile
Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
7.- Özel Tüketim Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1145) (S. Sayısı:
1112) (x)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Komisyon raporu 1112 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde
söz istekleri var.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına, Trabzon Milletvekili Sayın Akif Hamzaçebi; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Özel Tüketim
Vergisi Kanunu ile Katma Değer Vergisi Kanununda değişiklik yapılmasını öngören
kanun tasarısı hakkında görüşlerimi açıklamak üzere, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz aldım; sözlerime başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(x) 1112 S. Sayılı Basmayazı Tutanağa eklidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüştüğümüz tasarının ana amacı, halen var olmakla birlikte yasal dayanağı tartışmalı olan bir
uygulamayı yasal dayanağa kavuşturmaktır. Yaklaşık on yıldır süregelen
uygulamaya göre, yurt dışına yapılan ticarî eşya taşımacılığında taşıma
maliyetlerinin azaltılması amacıyla, sınır kapılarında, çıkış kapılarında, bu
ticarî eşyayı taşıyan araçlara vergisiz olarak -yani, Özel Tüketim Vergisiz ve
Katma Değer Vergisiz olarak- mazot verilmesi vardır. Bu uygulama, on yıldan bu
yana vardır; ancak, Gümrük İdaresinin yeni açılan gümrük kapılarında bu
uygulamanın olup olamayacağı konusundaki tereddütü üzerine, hükümet tarafından
bu tasarı hazırlanmış ve bu tereddütlerin giderilmesi amacıyla, uygulama, bu
tasarıyla ciddî bir yasal dayanağa kavuşturulmak istenmiştir.
Tasarının bu bölümü, var
olan uygulamadaki tereddütü gidermeye yöneliktir; ama, tasarıda olmadığı halde,
Plan ve Bütçe Komisyonunda tasarıya eklenen bir hüküm daha vardır. Bununla
amaçlanan ise, transit taşımacılıkta, aracın iki sınır kapısı arasında
katedeceği mesafe dikkate alınarak, yine taşıma maliyetlerinin ucuzlatılması,
düşürülmesi amacıyla, bu araçlara da, bu ticarî eşyayı taşıyan TIR veya kamyon
gibi araçlara da, yine vergisiz olarak -yani, KDV'siz ve ÖTV'siz olarak- mazot
verilmesi uygulaması olanağı getirilmiştir. Bu, tasarının yeni bir hükmüdür,
hükümet tasarısında yoktur. Plan ve Bütçe Komisyonu çalışmaları sırasında,
Türkiye'nin transit ticaretteki konumu dikkate alınarak, Trabzon, Mersin gibi limanların
transit ticarette taşıdığı önem dikkate alınarak, taşıma maliyetlerinin
ucuzlatılarak, ilgili ülkelerin, bu limanları vasıta kılmak suretiyle ithalat
yapan ülkelerin, İran gibi, Gürcistan gibi, güneydoğudaki diğer komşularımız gibi
ülkelerin ithal maliyetlerinin de düşürülerek, onlara gidecek olan maldaki
taşımadan kaynaklanan maliyetin düşürülerek, Türkiye'nin bu alanda bir avantaj
sağlaması amaçlanmıştır.
Bu düzenlemeyi, Plan ve
Bütçe Komisyonunda, Cumhuriyet Halk Partisi olarak önerdik, yine, İktidar
Partisi Grubuna mensup milletvekillerimiz de bu öneride bulundu ve iki önerinin
buluşması sonucu, bu güzel düzenleme tasarıya girmiştir.
Değerli arkadaşlar,
tasarı, esas olarak bunları düzenlemektedir. Tasarının getirmiş olduğu olanak
sınırsız bir olanak değil, transit ticarette iki sınır kapısı arasında
katedeceği mesafe dikkate alınarak, o aracın standart deposuyla sınırlı olmak
üzere vergisiz mazot verilmesi imkânı vardır. Türkiye'den yurt dışına yapılacak
olan nakliyelerde de, yine, aracın standart deposuyla sınırlı olmak üzere mazot
verilmesi olanağı söz konusudur. Standart depo da, henüz tanımı yapılmamış
olmakla birlikte, yaklaşık 550 litre düzeyinde bir mazotu alan depodur.
Değerli arkadaşlar,
Türkiye'nin, karayolu taşımacılığında çok önemli bir üstünlüğü vardır. Bugüne
kadar, Türkiye, ulaşım politikasında karayoluna ağırlık vermiştir. Karayoluna
ağırlık vermesinin doğal sonucu olarak da, Türkiye'de karayolu taşımacılığı son
derece gelişmiştir; ancak, Türkiye, karayolu taşımacılığındaki bu avantajını,
maalesef, uluslararası ilişkilerde kullanamamaktadır.
Türkiye, bilindiği gibi,
1996 yılında gümrük birliği uygulamasına geçmiştir. Nihaî hedefi Avrupa Birliği
olan Türkiye'nin, bu nihaî hedefe ulaşmada atmış olduğu çok önemli adımlardan
birisi, gümrük birliği uygulamasına dahil olmasıdır. Bu uygulama, 1996 yılında
başlamıştır; ancak, Türkiye, 1996 yılında gümrük birliğine girerken, o sırada,
gümrük birliğine girmiş olması nedeniyle, normal olarak kazanmış olması gereken
bir hakkını, maalesef, bugüne kadar kullanmamıştır veya kullanamamıştır veya
Türkiye'nin bu hakkı kullanması engellenmiştir.
Avrupa Birliğinin hedefi
nedir; malların, kişilerin ve sermayenin serbest dolaşacağı bir ortamın, bir
coğrafyanın yaratılmasıdır. Yine, bunun öncesinde, bizim de dahil olduğumuz
gümrük birliğinin hedefi nedir; malların serbest dolaşımının sağlanmasıdır.
Türkiye, Gümrük Birliği Anlaşmasıyla malların serbest dolaşımını sağlarken,
gerek kendi mallarının gerek Avrupa Birliğine mensup üye ülkelerin mallarının
serbest dolaşım olanağını sağlarken, bu malları taşıyacak olan araçların
serbest dolaşım olanağı Türkiye'ye sağlanmamıştır.
Değerli arkadaşlar, bu,
son derece önemli bir konudur. Bu kadar önemli bir konuda, karayolu
taşımacılığındaki maliyetlerin ucuzlatılması gibi bir önemli konuda, Türkiye,
avantaj sağlamaya çalışırken, öte tarafta, uluslararası taşımacılıkta, Avrupa
Birliğiyle olan taşımacılıkta Türkiye'nin bu engellerle karşılaşması, gerçekte,
Türkiye'nin sadece karayolu taşımacılığına bir engel değil, Türkiye'nin
ihracatına karşı konulmuş bir engel olarak karşımıza çıkmaktadır. Türkiye, bu
engeli, bugün nasıl aşmaya çalışmaktadır; bu ülkelerle ikili görüşmeler yapmak
suretiyle sağlamış olduğu kotaları kendi karayolu taşımacılarına,
nakliyecilerine kullandırtmaktadır.
Görüşmelerle Türkiye iki
tip kota sağlıyor, transit kotalar sağlıyor transit ticarette kullanmak üzere
ve yine, eğer transit ticaret söz konusu değilse, transit taşımacılık söz
konusu değil de doğrudan iki ülke arasında bir taşımacılık söz konusuysa, bunu
da, ikili anlaşmalarla, ikili kotalarla çözmeye çalışmaktadır. Bu kotaların
bitmesi halinde, Türkiye, karayoluyla taşımayı yapamamakta; bu kotalara ilave
olarak kota alabilmek için ilgili ülkelerin kapısını, tabiri caizse,
aşındırmaktadır. Değerli arkadaşlar, bu, hiç hoş bir uygulama değildir, doğru
bir uygulama değildir. Esasen, bu uygulama, Avrupa Birliğine üye ülkelerin
Türkiye'ye layık gördüğü, müstahak gördüğü bu uygulama uluslararası anlaşmalara
da aykırıdır.
Uluslararası
anlaşmalardan GATT anlaşması, Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Birliği Anlaşmasının
5 inci maddesi, esasen, transit taşımacılığı güvence altına almıştır. Bu
anlaşmaya taraf olan bütün ülkeler açısından transit ticaret serbesttir. 5 inci
madde aynen şöyle demektedir değerli arkadaşlar: "Transit taşımalar için
en elverişli olan güzergâhlar kullanılmak suretiyle her bir âkit tarafın
toprakları üzerinden transit serbestisi vardır." Ancak, GATT Anlaşmasının
5 inci maddesinin Türkiye'ye sağladığı olanak, maalesef, Türkiye tarafından
kullanılamamakta veya Avrupa Birliğine üye ülkeler, Türkiye'nin bu hakkı
kullanmasına engel olmaktadır. Türkiye'nin ihracatının yüzde 60'ı Avrupa Birliği
ülkeleriyledir ve bu ihracatın yüzde 60'ı da karayoluyla taşınmaktadır değerli
arkadaşlar. Karayolu taşımacılığının ne kadar önemli olduğunu, sanırım, bu
rakamlar ortaya koyuyordur.
Şimdi, Türkiye, Avrupa
Birliğine üyelik sürecinde müzakerelerini yaparken Türkiye'ye Güney Kıbrıs'la
ilgili olarak öne sürülen bir gerekçe vardır; "siz, mademki Avrupa
Birliğine üye ülkesiniz, üye olmak istiyorsunuz, gümrük birliğine üye
olmuşsunuz, şimdi üyelik tarihi aldınız, müzakereler başladı, tarama süreci
başladı; siz, bu çerçevede mademki malların serbest dolaşımını da kabul
ettiniz, bu malları taşıyan gemilere limanlarınızı açmak zorundasınız"
denilmektedir. Türkiye'ye bu denilirken, aynı ülkeler, Türkiye'ye yıllardır
Gümrük Birliği Anlaşmasıyla Türkiye'nin kazanmış olduğu malları taşıyacak
araçların serbestçe seyahat edebilmesi, serbestçe gidebilmesi olanağını
Türkiye, maalesef, kullanamamaktadır.
Değerli arkadaşlar, bu
tasarıyı görüşürken bu sorunları da, hem sizlerin hem Sayın Bakanın, hükümetin
bilgisine sunmak istedim. Bu, esasen, 96 yılında Türkiye'nin kazanmış olduğu
bir haktır. 96 - 2006; on yıl geçmiştir. On yıl gecikmeli olarak Türkiye'nin
gündemine tekrar bu sorunu taşımak, bu sorunu çözmek zorundayız diye
düşünüyorum.
Bizim ihracatta en büyük
avantajımız Çin'e karşı, Uzakdoğu ülkelerine karşı en büyük avantajımız maliyet
değil değerli arkadaşlar; maliyetler konusunda bizim o ülkelerle herhangi bir
şekilde yarışma şansımız, maalesef, yok. Bizim en büyük avantajımız, Avrupa
Birliğine olan coğrafî yakınlığımızdır. Bu yakınlığımızı eğer karayolu
taşımacılığında kotalarla engellenmek suretiyle kullanamazsak, biz, maalesef,
ihracatta arzu ettiğimiz seviyeye gelemeyiz. Konu, sadece karayolu
taşımacılarının sorunu değildir, Türkiye'nin ihracatının sorunudur. Tabiî ki,
tasarı, doğal olarak bu konularda herhangi bir düzenleme yapmıyor. Tasarının
düzenlemesi, biraz önce belirttiğim gibi, karayolu taşımacılığında maliyetleri
düşürerek Türkiye'nin biraz daha avantajlı bir konuma gelmesi, transit ticareti
patlatacak olan birtakım limanların da -Trabzon, Mersin gibi, bu limanlarda- bu
avantajı kullanmak suretiyle, hem bölge ekonomisinin hem Türkiye ekonomisinin
canlanmasıdır.
Değerli arkadaşlar,
konumuz Özel Tüketim Vergisi olunca, ister istemez, Özel Tüketim Vergisi
alanındaki bazı gelişmeleri de sizlerin dikkatine sunma ihtiyacı duyuyorum.
Özel Tüketim Vergisi, hükümetin çok ilgi duyduğu bir vergi olmuştur. Rakamlara
bakılırsa, hükümetin vergi önlemleri çok büyük ölçüde Özel Tüketim Vergisi
üzerine yoğunlaşmıştır. Özel Tüketim Vergisiyle ilgili olarak bu hükümet
döneminde yapılmış olan artışları, geçen konuşma vesileleriyle sizlerin dikkatine
sunmuştum. Nominal artışları, rakamsal artışları, enflasyonun etkisini dikkate
almaksızın, sizlerin dikkatine sunmuştum. Yüzde 70'ler, 80'ler düzeyinde
artışlar söz konusu olmuştur değerli arkadaşlar, bu hükümet döneminde Özel
Tüketim Vergisi oranlarında ve Özel Tüketim Vergisi gelirlerinde.
Bunu bir an için bir
başka türlü değerlendirmeyi de düşünelim değerli arkadaşlar. Enflasyonun da
etkisini ihmal ederek, Türkiye'de işte üç dört yıldır sürekli var olan büyümeyi
de ihmal ederek, gerçekte artış oranı ne olmuştur ona bakalım. Ben, bugünkü
konuşma vesilesiyle o rakamları sizlerin dikkatine sunmak istiyorum. Bunun için
kullanacağım ölçü vergi gelirlerinin millî gelire oranı nedir, Özel Tüketim
Vergisi gelirinin millî gelire oranı ne olmuştur onları sizin dikkatinize
sunmak istiyorum.
Bakın, hükümetin 2003
yılında işbaşına gelmesinden hemen önce, 2002 sonunda Özel Tüketim Vergisi
hâsılatının millî gelire oranı -millî gelir olarak gayri safî millî hâsılayı
alıyorum- yüzde 4,9 olmuştur. 2003'te bu oran hemen yüzde 6,2'ye çıkmıştır ve
bu oranın altına düşmemiş, 2005'te 6,8'e gelmiş, 2006'da da bu oranın
gerçekleşmesini hükümet öngörmüştür.
Bakın, reel olarak Özel
Tüketim Vergisindeki artış yüzde 36'dır; enflasyonu falan ihmal ettim, hepsini
ihmal ettim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Sayın Hamzaçebi, petrol fiyatlarındaki artışı dikkate alıyor musunuz?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) - Arkadaşımız oradan soruyor, "petrol fiyatlarındaki artışı
dikkate alıyor musunuz?.." Ben, akaryakıt ürünlerinin satış fiyatını
kastetmiyorum. O satış fiyatı içinde verginin payı nedir, siz vergiyi nereden
almış nereye getirmişsiniz?.. Ayrıca, en son IMF raporu yayımlandı;
hatırlayacaksınız, IMF'nin raporunda denilen şudur: Türkiye, dünyanın en pahalı
benzinini tüketmektedir. Bu en pahalı benzin, hükümetin, benzin fiyatlarına zam
yapmadım dediği dönemde olmuştur değerli arkadaşlar. Sorunuza cevaben Sayın
Elitaş, size bildiriyorum.
Ayrıca, bakın, bunun alt
unsurlarına bakalım, Özel Tüketim Vergisinde petrol ürünlerini bir kenara
bırakalım. Bakın, motorlu taşıt araçlarındaki Özel Tüketim Vergisini yüzde
0,16'dan alıp yüzde 0,81'e çıkarmışsınız, yüzde 506 artış reel olarak; yani,
enflasyonu ihmal ediyorum. Alkollü içkiler ve sigaradaki artış nedir biliyor
musunuz; 2002'de yüzde 0,73'ten 2005'te 1,78'e, 2006'da 2,04'e çıkarıyorsunuz.
Buradaki artış da yüzde 143 değerli arkadaşlar, buradaki artış reel olarak
yüzde 143.
Bunları neden veriyorum;
buradan bir yere geleceğim değerli arkadaşlar. Bunu, sadece, hükümet bu vergiye
çok aşırı yüklendi, işte, milletimiz bunu bilsin amacıyla bunu söylemiyorum.
Tabiî ki, işin bu yönünü milletimiz, bizi izleyenler ve sayın
milletvekillerimiz bilmek durumunda; ama, Özel Tüketim Vergisini, akaryakıt
ürünlerindeki Özel Tüketim Vergisine bu kadar olağanüstü ölçüde yüklenilmesinin
sonucu, Türkiye'de benzin tüketimi resmî kayıtlara göre düşmüş gözüküyor değerli
arkadaşlar. Bunu, bir veya iki kez daha bu kürsüden sizlere anlatmaya çalıştım,
bir kez daha vermek istiyorum.
Bakın, Türkiye'de 94
yılında benzin tüketimi 3,6 milyon tonken, bu tüketim 98 yılında 4,5 milyon
tona çıkmış. Bugünkü tüketim nedir biliyor musunuz değerli arkadaşlar; 2005
yılı tüketimi 2,7 milyon ton. Türkiye 94 yılında tükettiği benzinden daha az
benzin tüketmiş gözüküyor. Rakamlar, değerli arkadaşlar, resmî kurumların
rakamlarıdır. Rakamları yıllar itibariyle vereyim; 94 yılındaki 3,6 milyon,
98'de 4,5 milyon tona çıkmıştı. 99 kriz yılıdır, 4,3 milyon tona düşmüş. 2000
yılında 3,7 milyon ton; 2001, 3,1; 2002, 3,1; 2003, 2,8; 2004, 2,9; 2005, 2,7
milyon değerli arkadaşlar. Akaryakıtta bu kadar ağır verginin olması, sonuçta,
milletin bir şekilde vergisiz akaryakıt tüketmesi gibi bir sonucu bu ekonominin
önüne getirip koymuştur. Bundan hükümetin kaybı, sadece vergi olarak kaybı,
değerli arkadaşlar, 5 milyar dolardır.
Bakın, aynı dönemde araç
sayısı ne oldu; 94 yılında Türkiye'de -sadece otomobil sayısını veriyorum ben
size- 2 800 000 otomobil varken, 2005 yılında 5,7 milyon otomobil olmuş.
Otomobil sayısında yüzde 102 oranında artış var.
Değerli arkadaşlar,
diyeceksiniz ki, otogaz tüketmeye başladı; otogaz rakamları da bunu
açıklamıyor. Bakın, 2000 yılını veriyorum, 2000 yılında otogaz tüketimi 2,5
milyon metreküp, 2005'te de 2,6 milyon metreküp. Otomobillerin benzin ve otogaz
tükettiğini varsayalım, ikisini toplayarak
ben size bir rakam vereyim; 2000 yılında bir otomobil 1 700 litre benzin
ve otogaz tüketirken, 2005 yılında 1 074 litre benzin ve otogaz tüketiyor
gözüküyor. Değerli arkadaşlar, hükümet, bu rakamın, bu tablonun üzerine gitmek
zorundadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hükümetin bir uygulamasından söz etmek istiyorum. Hükümetimiz,
2004 yılı başında denizcilik sektörünü teşvik amacıyla, bu sektöre vergisiz
mazot verilmesi uygulamasını başlatmıştır. Kimlere veriliyor; deniz
taşımacılığı yapanlara, yük taşımacılığı yapanlara, yolcu taşımacılığı
yapanlara ve balıkçılara. Balıkçılarda olay sosyal amaçlıdır, gayet doğru bir
uygulamadır.
Yine, yolcu
taşımacılığında, yolcu taşıma maliyetlerinin düşürülmesi hedeflenmiştir.
Burada, sonuçta kaç yolcu taşınmıştır gibi bir sonuçla ilgilenmek doğru değil;
ama, yük taşımacılığındaki amaç, yük taşımacılığının maliyetini indirmek
suretiyle yük taşımacılığında artış sağlamaktır; ama, rakamlara bakıyoruz,
Türkiye'de 2004 yılından bu yana denizyoluyla yapılan yük taşımacılığında artış
değil, azalış var değerli arkadaşlar. 2003 yılında 5 300 000 ton yük
taşınırken, 2004 yılında, bu uygulamanın, vergisiz mazot uygulamasının
başladığı ilk yılda, sadece 50 000
tonluk artış olmuş, 5 350 000 ton. 2005'te Devlet Planlama Teşkilatının
rakamlarına göre, 5 095 000 ton yük taşınacak gözüküyor; 2005 yıl sonu tahmini
DPT'nin. Bir önceki yıla göre, 2004 yılına göre azalış var, artış yok. Peki,
bizim hedefimiz yük taşımacılığının maliyetini düşürmek suretiyle bu
taşımacılığı artırmak değil miydi; ne oldu, bu hedefe ulaşamadık mı?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan, toparlıyorum.
Uygulamadan yararlanan
gemi sayısına baktığımızda, 2004 yılında 4 875 gemi yararlanırken, 2005 yılında
5 706 gemi yararlanmış bu uygulamadan. Uygulamadan yararlanan gemi sayısı 1 000
artıyor; ama, taşınan yük miktarı azalıyor. Bunu da, her vesileyle, akaryakıt
üzerindeki vergi yükü ve akaryakıttaki vergiden vazgeçmek suretiyle verilen
teşviklerin hedefine ulaşıp ulaşmadığını kontrol edebilmek, izleyebilmek
açısından, hükümetimizin ve siz sayın milletvekillerinin dikkatine sunuyorum.
Bu vesileyle tekrar dikkate sunmayı bir görev sayıyorum değerli arkadaşlar. Bu
tablo, taşınabilir bir tablo değildir.
Şimdi duyuyorum, şu
görüştüğümüz tasarıyla ilgili olarak, transit ticaretin kapsam dışına
çıkarılması yönünde hükümetin bir düşüncesi olduğunu duyuyorum. Umarım
yanılırım; ama, şu tabloya hükümet herhangi bir önlem almazken, transit taşımacılıkta
Plan ve Bütçe Komisyonunda getirilen olanağı eğer hükümet bu tasarıdan
çıkarırsa, bunu, Yüce Meclise, milletimize izah etmekte çok zorlanacaktır diye
düşünüyorum. Umarım, bu düşüncemde, bu duyumlarımda yanılırım, hükümetimiz böyle
bir yola gitmez; transit ticaret, tasarıda olduğu gibi yasalaşır ve transit
ticaretteki taşıma maliyetlerini Türkiye düşürmek suretiyle bazı liman
kentlerimizin kalkınması, gelişmesi olanağı sağlanmış olur.
Sözlerimi burada
bitiriyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Hamzaçebi.
AK Parti Grubu adına,
Kütahya Milletvekili Sayın Abdullah Erdem Cantimur; buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Kütahya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1112
sıra sayılı Özel Tüketim Vergisi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde, AK Parti Grubu adına söz almış
bulunuyorum; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ihracatçımızı ve ihraç malı taşıyan nakliyecimizi desteklemek
amacıyla bu tasarı huzurlarınıza getirilmiştir. Bu tasarıyla, 4760 sayılı Özel
Tüketim Vergisi Kanununun "İstisnalar" başlıklı 7 nci maddesine 7/A
maddesi ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun "İstisnalar"
başlıklı 14 üncü maddesine 3 numaralı fıkra eklenmek suretiyle düzenleme
yapılmıştır. Yapılan bu düzenlemeyle, yurt dışına yapılan ticarî mal
taşımacılığında oluşan maliyetlerin azaltılması, ülkemizin ihracatının ve
ihracatçısının desteklenmesi, ihracatçımızın nakliye maliyetlerini düşürerek
rekabet imkânlarının artırılması amaçlanmaktadır.
Bu çerçevede, ihraç malı
taşıyan kamyon ve çekicilerin yurt dışına çıkışlarında -Bakanlar Kurulunca
belirlenecek yerlerdeki çıkış kapılarından veya gümrük antrepolarından-
araçların standart depolarıyla sınırlı olmak üzere, Özel Tüketim Vergisi ve
Katma Değer Vergisi istisnası kapsamında motorin alımlarına imkân
sağlanmaktadır. Yani, ihraç malı taşıyan taşıtlara Özel Tüketim Vergisi ve
Katma Değer Vergisi almadan akaryakıt satışı, motorin satışı yapılacaktır.
Dolayısıyla, ihracatçı veya ihracat malı taşıyan nakliyeciler yüzde 54,2
oranında daha ucuz motorin alma imkânlarına sahip olacaklardır.
Yine, ayrıca, 3 üncü
maddeyle, sınır kapılarındaki yetkili motorin satıcıları da, bu motorini,
edinme bedellerinin yüzde 8'inden daha fazla kâr koymamak suretiyle
satabileceklerdir.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; hükümetimiz, yıllardan beri vergi yükü altında ezilen
milletimizi ve bazı sektörleri korumak için vergi indirimleri yapmaktadır.
Hepinizin de bildiği gibi, bu hem dolaylı vergilerde hem de dolaysız vergilerde
yapılmaktadır.
Dolaylı vergilere örnek
verecek olursak, bugün, ilaçta Katma Değer Vergisi oranı yüzde 8'e
düşürülmüştür yüzde 18'den. Yine, eğitimde Katma Değer Vergisi yüzde 18 iken
yüzde 8'e indirilmiştir. Tekstil, konfeksiyon, ayakkabı gibi ürünlerde de Katma
Değer Vergisi oranı yüzde 18'den yüzde 8'e indirilmiştir. Yine, bazı temel gıda
maddelerinde Katma Değer Vergisi oranı yüzde 18'den yüzde 8'e, bazılarında
yüzde 1'lere kadar indirilmiştir.
Yine, sağlık sektöründe
bazı mal teslimlerinin Katma Değer Vergisi oranı ise, yüzde 18'den yüzde 1'e
indirilmiştir.
Dolaysız vergilerde de,
bu üçbuçuk yıllık süre içerisinde sürekli indirimler yapılmıştır. Örneğin,
Kurumlar Vergisi oranı yüzde 33 iken, önce yüzde 30'a, şu anda komisyonlarda
görüşülmekte olan yeni tasarıyla da Kurumlar Vergisi oranımız yüzde 20'ye
indirilecektir; yani, Kurumlar Vergisinde yüzde 61 oranında bir vergi indirimi
yapılmış olacaktır. 10 000 YTL kâr eden bir kurum, eski yasaya göre 3 300 YTL
Kurumlar Vergisi ödemesi gerekirken, Kurumlar Vergisi yüzde 20'ye indirildikten
sonra 2 000 YTL vergi ödeyecek; yani, 1 300 YTL daha az Kurumlar Vergisi ödeme
imkânına sahip olacaktır.
Yine, diğer taraftan,
kazançlarını beyan eden gerçek Gelir Vergisi mükelleflerinin vergi tarifesi
-geçtiğimiz ay, Gelir Vergisi Kanunun 103 üncü maddesinde değişiklik yapıldı- 5
puan indirilmek suretiyle, yine bir vergi indirimi yapılmıştır. Yani, burada
yapılan vergi indiriminin yaklaşık oranı yüzde 25 civarındadır. Yine, burada, 5
000 YTL kâr beyan eden bir gerçek Gelir Vergisi mükellefi, 1 000 YTL yerine 750
YTL vergi ödeme imkânına sahip olmuştur.
Yapılan bu vergi
indirimleriyle, esnafımızın vergi yükü azaltılacak ve tüketicimizin alım gücü
de o oranda artırılmış olacaktır. Yıllardan beri milletimizin sırtına yüklenen
ağır vergi yükünü, üçbuçuk yıldan beri, milletimizin sırtından indirmeye gayret
gösteriyoruz ve bundan sonra da, hükümetimizin bu konuda, vergileri indirme
konusunda da azamî gayret göstereceğini burada ifade etmek istiyorum.
Bu tasarı da, ihraç malı
taşıyan nakliye araçlarına, Özel Tüketim Vergisi ve Katma Değer Vergisi
ödemeden, sınır kapılarından, belli akaryakıt istasyonlarından akaryakıt alma
imkânı vermektedir.
Ben, bu tasarının
ülkemize, nakliyecilerimize hayırlı uğurlu olmasını diliyor, hepinizi
saygılarımla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Cantimur.
Anavatan Partisi Grubu
adına, Erzurum Milletvekili Sayın İbrahim Özdoğan; buyurun efendim.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 1112 sıra sayılı kanun tasarısı üzerinde Anavatan Partisi
Grubu adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
devletler, var oldukları günden beri sağlık, savunma ve adalet gibi temel
görevlerini yerine getirebilmek için birtakım gelirlere ihtiyaç duymuşlardır.
Bu gelirlerin başında da vergiler gelmektedir. Zora dayalı ve karşılıksız
alınan vergilerin ekonomik hayata etkileri her zaman tartışma konusu olmuştur.
Bir ülkede uygulanan vergi politikalarında, o ülkenin malî idaresinin gücü ve
örgütlenme biçimiyle, devletin gelişmişlik düzeyi belirgin rol oynamaktadır.
Vergiler, genellikle
gelir, harcama ve servet üzerinden alınır. Özel Tüketim Vergisi, harcamalar
üzerinden alınan vergiler grubunda bulunmaktadır.
Yansıma derecesi ve
bireyin geliriyle ilişki kurulabilmesi gibi kriterler açısından vergileri
dolaylı vergiler ve dolaysız vergiler olarak ayırmak mümkündür. Gelir ve servet
üzerinden alınan vergiler dolaysız vergiler olarak adlandırılırken, konumuzu
teşkil eden Özel Tüketim Vergisinin de içinde bulunduğu harcamalar üzerinden
alınan vergiler ise, dolaylı vergiler olarak adlandırılır.
Türkiye'de KDV'nin
kabulüyle dolaylı vergi sisteminde yapılan düzenlemenin ardından ÖTV
geliştirilmiş, bu düzenlemeyle, dağınık olan yapının toparlanması amaçlanmıştır;
ÖTV'nin mevzuatımıza dahil edilmesinde önemli bir etki yapmıştır. Devletin
gelirle doğrudan ilişkisi olan vergilerin yanında, dolaylı vergi türündeki Özel
Tüketim Vergisine neden ihtiyaç duyduklarını açıklamaya çalışan farklı görüşler
vardır. Bunlardan birisi, Özel Tüketim Vergisinin sosyal refahı artıracağı
görüşündedir; fakat, Özel Tüketim Vergisinin sosyal refahı artırabilmesi için
Gelir Vergisinin yapısı, etkinlik ve adalet yönünden optimal olmamalıdır.
Özel Tüketim Vergisinin
bir diğer gerekçesi dışsallıklardır. Alkollü içki, tütün ve çevre kirliliği
doğuran malların dengelenmesi gerektiği düşüncesine hizmet eder.
Özel Tüketim Vergisinde
uygulanan oran ve seçilecek mallar, amaçlara ulaşma konusunda önemlidir.
Gelişmiş ülkelerde tütün,
sigara ve alkollü içkilerden alınan ÖTV, azgelişmiş ülkelerde gelir adaletini
sağlamak için genellikle gelir seviyesi yüksek bireylerin tercih ettiği lüks
mallardan da alınmaktadır; fakat, genelde bu tür vergiler, talep esnekliği
düşük mallardan alınmaktadır. İşte, bu nedenle ÖTV, gelir dağılımını ve
vergilemede adalet prensibini olumsuz etkilemektedir.
Türkiye'de Özel Tüketim
Vergisinden önce uygulanan Gider Vergileri ve 1970 yılında Finansman Kanunu ile
uygulamaya konulan İşletme Vergisi de Özel Tüketim Vergisi özelliği
taşımaktadır.
Özel Tüketim Vergilerinin
tarihi bayağı eskilere dayanmaktadır. Özel Tüketim Vergisi türündeki vergiler
az gelişmiş ülkelerde uygulama alanı daha geniş olan vergilerdir; çünkü,
dolaysız vergiler ve genel tüketim vergilerinin uygulanması, güçlü ve
örgütlenmesi yaygın bir malî idareyi gerektirmektedir. ÖTV uygulaması üzerinde
çokça duran bir yönetim, malî idarede esaslı değişiklikler yapmak niyetinde
değildir; amaç, günü kurtarmaktır.
Özel Tüketim Vergisi,
esas olarak, lüks mallar ile alışkanlık yapan keyif verici maddeleri hedef
almakla beraber, bazı durumlarda geniş ölçüde sanayi ürünü ve hizmetlerini de
kapsama almak suretiyle âdeta genel bir tüketim vergisi görünümünü
kazanmaktadır.
Gümrük birliğinde dolaylı
vergiler alanında sadece ayırımcılık yapmama ilkesine uymamız yeterliyken, 1999
yılında Helsinki Zirvesinde ülkemizin Avrupa Birliğine aday adaylığının
kabulüyle ilişkilerimiz yeni bir boyut kazanmış, bu alandaki mevzuatımızın
Topluluk düzeyinde uygulanan mevzuata uyumlulaştırılması zorunluluğu ortaya
çıkmıştır.
Gümrük birliğine geçişle
birlikte, Avrupa Birliği ve Avrupa Serbest Mübadele Birliği ülkelerinden
yapılan sanayi ürünü ithalatında Gümrük Vergileri ve ithalden alınan her türlü
vergi, fon, eş etkili vergi gibi uygulamalar kaldırılmıştır. Bu kapsamda
ithalatta, Gümrük Vergisi ve Toplu Konut Fonu da dahil olmak üzere, tüm malî
yükümlülükler kaldırılmıştır. Ayrıca, üçüncü ülkelerden yapılan ithalatta da
Birliğin ortak gümrük tarifesi uygulanmaktadır. Böylece, devletin, ithalatta
önemli bir gelir kaybı ortaya çıkmıştır.
Türkiye'de yıllardır
uygulanan ÖTV mahiyetindeki vergiler Avrupa Birliği mevzuatına uyum sürecinde
bir araya getirilerek ÖTV Kanunu adı altında birleştirilmiş, 2002 yılında
yürürlüğe girmiştir. Toplam vergi gelirleri arasında yüzde 30'lara ulaşan
oranıyla her geçen gün önemini artıran ÖTV, vergiye tabi mal ve mükellef
sayısının azlığı nedeniyle, malî idare tarafından yürütülmesi kolay, buna
karşılık hâsılatı yüksek bir vergi türü olarak bilinir. ÖTV, dolaylı bir vergi
türü olduğundan, vergi artışları gelir dağılımını olumsuz yönde etkilemektedir.
AK Parti Hükümeti, gelir
dağılımıyla ilgili gerçekleri hep gözardı etmektedir ve bu yönüyle, sorumsuz,
duyarsız bir hükümet olma özelliğini göstermektedir.
Gelir dağılımında
eşitliği sağlamak ve Anayasanın 73 üncü maddesinde belirtildiği üzere,
bireylerden ödeme gücü oranında vergi alınmasını sağlamak için, toplam vergi
gelirleri içinde dolaylı ve dolaysız vergi ağırlıklarına dikkat edilmelidir.
Gelişmiş ülkelerde, toplam vergi gelirlerinin büyük bir bölümünü Gelir Vergisi
ve Kurumlar Vergisi gibi dolaysız vergiler oluştururken, gelişmekte olan
ülkelerde ve az gelişmiş ülkelerde, KDV, ÖTV gibi dolaylı vergilerin payı,
dolaysız vergilere oranla daha fazla olmaktadır. Türkiye'de de, Temmuz 2004
yılı itibariyle, toplam vergi gelirlerinin yüzde 71'i dolaylı vergilerden, geri
kalan yüzde 29'u ise dolaysız vergilerden meydana geldiği belirtilmiştir.
ÖTV türü vergilerin gelir
dağılımı adaletsizliğine hizmet ettiği gerçeği, artık tartışma götürmez hale
gelmiştir. Hükümetin duyarsızlığı devam etmektedir. Bu, ÖTV'nin mantığından
kaynaklanan sorunların bir özetidir. Bir de ÖTV uygulamasından kaynaklanan
sorunlar vardır ki, bunlar, öyle, internet üzerinden beyanname göndermekle
falan aşılacak gibi değildir.
Son olarak şunları
söylemek istiyorum değerli arkadaşlar: Bu hükümetin maliye yönetim anlayışının
özeti, yüzeysellik, günü kurtarmayla sınırlı bir anlayış ve Türkiye'nin
yarınlarına, adalet anlayışına duyarsızlıktır. Adil ve dengeli bir vergi düzeni
için, herhalde, Anavatan Partisi İktidarını beklemek gerekecektir. Geçmişte
olduğu gibi gelecekte de Anavatan İktidarıyla yeni bir çağ atlayacağız
inşallah.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Özdoğan.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum)
- Siz kendinizi avutun; bir daha gelemeyeceksiniz.
BAŞKAN - Şahısları adına,
Düzce Milletvekili Sayın Fahri Çakır.
FAHRİ ÇAKIR (Düzce) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 1112 sıra sayılı Özel
Tüketim Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının tümü
üzerinde şahsım adıma söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
günümüzde uluslararası rekabetin hızla arttığı bir dönemde, ihracatın ülke
ekonomisi yararına düzenlenmesi, desteklenmesi ve gelişmesinin sağlanması,
firmalara rekabet gücünün kazandırılması amacıyla yeterli malî desteğin
verilmesi ve dışticaretin artırılmasına ilişkin olarak bu çalışmaların
yapılması, hiç şüphesiz icap etmekteydi.
Yurt dışına yönelik
yapılan ticarî mal taşımacılığındaki taşıma maliyetlerinin azaltılması ve bu
nedenle, ihracata ve taşımacılık sektörüne yönelik devlet desteğinin sağlanması
amacıyla bu tasarı hazırlanmış durumdadır.
Değerli arkadaşlar,
bilindiği gibi, ülkemizde yurtiçi taşımacılığının yüzde 95'i, uluslararası
taşımacılığın ise yüzde 35'i karayoluyla gerçekleşmektedir. 2003-2005 yılları
arasında, hükümetimiz, üç yıldır kesintisiz büyüyen ülkemiz ekonomisinde
enflasyonu kontrol altına almış, millî gelirini toplamda yaklaşık yüzde 100
oranında artırarak, 2005 yılı sonu
itibariyle kişi başına 5 000 dolar seviyelerine ulaştırmış durumdadır.
Yurtiçi talebin canlı
olmasının yanı sıra, yapılan özverili çalışmalar neticesinde, dünyadaki
ekonomilerle bütünleşmeye devam edilmiş, ihracatımız 31 milyar dolardan 72,5
milyar dolar mesabesine yükseltilmiştir.
2005 yılında Türkiye
açısından en önemli milat, hiç şüphesiz, 3 Ekimde Avrupa Birliğiyle yaşanmış ve
bu tarihten sonra, ulaştırma politikalarının Avrupa Birliği normlarına
uygunluğu büyük önem kazanmıştır. Avrupa Birliğinde taşımacılık sektörünün payı
gayri safî millî hâsılanın yüzde 7'sini, enerji tüketiminin yüzde 30'unu ve
yine, istihdamın yüzde 7'sini oluşturmaktadır. Bu nedenledir ki, taşımacılık
alanındaki düzenlemeler, Birliğin, ekonomik, istihdam, rekabet, sosyal ve çevre
politikaları açısından önemli bir yerini işgal etmektedir. Avrupa Birliğinin 30
000 sayfadan oluşan müktesebatının yaklaşık yüzde 10'unun taşımacılığa ilişkin
olduğu, hiç şüphesiz, hafızalardadır.
Ülkemizde uluslararası karayolu
taşımacılığına uygun araç
filosunun toplam kapasitesi 1 130 000'e ulaşmış durumdadır.
Ayrıca, ithalat ve ihracat noktasında, karayoluyla, 2004 yılı itibariyle 20 000
000 ton yük taşınmış bulunmaktadır. Değerli arkadaşlar, ülkemizde, Kara
Ulaştırması Genel Müdürlüğü verilerine göre, eşya taşımasında kullanılan
kamyon, kamyonet ve diğer araçların sayısı,
Türkiye'nin ihtiyacının yaklaşık
2,5 katıdır. Aynı verilere göre,
eşya taşıyan her 10 araçtan 5'i boş durumda. Halen, Türkiye'de,
uluslararası karayolu taşımacılığı yapan TIR sayısı 35 000 dolaylarındadır.
Yurtiçi taşımacılık yapan kamyon sayısı 706 000 civarındadır. Ayrıca,
Türkiye'de, yaklaşık 1 500 adet nakliyat ambarı, 1 500 civarında eşya
taşımacılığı yapan komisyoncu bulunmakta, 6'sı uluslararası olmak üzere,
Türkiye'de, toplam 27 tane de kargo işletmesi bulunmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
ülkemizde uluslararası nakliyecilerin toplam yatırım miktarının 3,5 milyar
dolar olduğu ve bu yatırımın 3 milyar dolar döviz getirisi sağladığını
düşünürsek, uluslararası taşımacılıktaki 60 milyar dolarlık pastadan,
sektörümüz, pekâla, 30 milyar dolar pay alabilir; ancak, taşımacılığı sadece
yurtiçi ya da Avrupa'yla sınırlı olarak düşünmemek gerekir, her bölgeyle bu
taşımacılığı yapabiliriz. Bunların üç ya da beş yıllık planları yapılabilir.
Böylece, taşımacılık sektörümüzü önemli ölçüde, pekala geliştirebiliriz. Şu
anda 60 milyar dolarlık pazardan aldığımız pay, ne acı ki, sadece yüzde 1'den
bile az bir durumdadır. En kısa zamanda bu payın artırılması zorunluluğu
vardır.
AK Parti İktidarı, diğer
sektörlerde olduğu gibi uluslararası ticaretimizi ve taşımacılık sektörümüzü,
kullanılan yakıtların ÖTV'sini ve KDV'sini kaldırarak desteklemek istemektedir.
Katma Değer Vergisi
Kanununda ve Petrol Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısıyla, yurt dışına yapılan ticarî eşya taşımacılığında oluşan taşıma
maliyetlerini azaltarak, gerek taşımacılık sektörünün gerekse ihracatın teşvik
edilmesi amaçlanmıştır. Bu sebepledir ki, ihraç edilen malları taşıyan kamyon,
çekici ve soğutucu ünitesine sahip yarı römorkların Bakanlar Kurulunca
belirlenecek sınır kapılarından yurt dışına çıkışlarında, standart deposu miktarını
aşmamak kaydıyla, ÖTV'siz ve KDV'siz motorin almalarına imkân sağlamaktadır.
Böylece, yurt dışına ihracat rejimi kapsamında, eşya taşımacılığı yapan
araçların, yakıtlarını ülkemizden almaları teşvik edilmektedir.
Değerli arkadaşlar, bu
tasarıyla, coğrafî konumundan dolayı önemli bir transit geçiş güzergâhında yer
alan ülkemizin, uluslararası taşımacılığı desteklemesi hiç şüphesiz
gerekmektedir. İşte bu tasarıyla yapılmak istenen de budur. Dolayısıyla, Türk transit taşımacılığı
sektörüne yönelik yeterli teşvik tedbirleri uygulanmadığı içindir ki,
taşımacılık sektörünün uluslararası rekabet gücünün oldukça zayıf olduğu, bu
sebeple, tasarıyla öngörülen ÖTV'siz akaryakıt istisnasının, sektörün rekabet
gücünün artırılması açısından oldukça önemli olduğu, halen 550 litreyle ÖTV ve
KDV ve Gümrük Vergisi alınmadan istisna uygulaması yapılmasına rağmen, hukukî
bir altyapıdan yoksun olması sebebiyle, uygulamaya, hukukî bir altyapı
kazandırılmaktadır. Frigorifik treylerlerin soğutma sistemleri için alınan
yakıtın da istisna kapsamına alınması yararlı olacağından, tasarıya eklenmiş
durumdadır. Böylece, taşımacılık sektörünün desteklenmesi açısından son derece
önemli bir adım atılmış olacaktır. Halen, yurt içine girişte nakliye araçlarına
550 litrelik istisnanın uygulandığı, bu araçların denetiminin yapıldığı,
çıkışta ise standart depo sınırlamasına ilişkin bir denetim yapılmadığı için
standart depo uygulaması getirilmekte olup, böylece, sektöre, hem destek
verilmekte hem de kaçakçılığın önlenmesi amaçlanmaktadır.
İşte, bu noktadan
hareketle, tasarının, taşımacılık sektörümüze, ülkemize ve milletimize hayırlı
olması temennisiyle, Yüce Heyetinizi tekraren saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Çakır.
Şahsı adına, Kayseri
Milletvekili Sayın Mustafa Elitaş. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Özel Tüketim Vergisi Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde söz almış bulunuyorum;
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, konu
üzerinde, değerli arkadaşlarımız, yasanın hangi çerçevede hazırlanması
gerektiğini, 1996 yılından fiilî olarak bugüne kadar uygulanan bir sistemin
hukukî altyapısının oluşturulması noktasında yapılan çalışmalar ve tasarının,
gelen şeklinden ziyade, Plan ve Bütçe Komisyonunda, hem iktidar tarafı
milletvekillerinin hem de muhalefet tarafındaki milletvekillerinin alt
komisyonda yaptıkları önemli katkılardan dolayı, ümit ediyorum ki, bu tasarının
ihracatımıza önemli bir katkı sağlayacağı, taşımacılık sektörünü, özellikle
uluslararası taşımacılık sektörünün rekabet şansını olumlu yönde etkileyeceği
kanaatindeyim.
Değerli arkadaşlar, yaklaşık bundan beş yıl önce, altı yıl önce, Türkiye'nin toplam ihracatı 30-32 milyar dolar civarında,
ithalatı ise yaklaşık 45-50 milyar dolar civarında; ikisine birlikte
baktığımızda, yaklaşık 85-90 milyar dolarlık bir dışticaret hacmine sahibiz. O
dönem içerisinde dünyanın toplam ticaret hacminin yaklaşık 20 trilyon dolar
olduğunu düşünürsek, Türkiye'nin dışticaret hacmi içerisindeki uluslararası
piyasadaki aldığı pay binde 5'ler, binde 4'ler civarında. 2005 yılı sonu
itibariyle, Türkiye'nin toplam ticaret hacminin 190 milyar dolara ulaştığı, 200
milyar dolar gibi rakamlara ulaştığı bir dönemde, yine, dünya ticaret hacminin
hemen hemen 20 trilyon dolar civarında olduğu bir çerçevede, Türkiye'nin son
dört yıl içerisindeki toplam ticaret hacminin uluslararası piyasadaki aldığı
payın yüzde 1'lere ulaşması, hakikaten çok önemli bir gelişmedir, katkıdır diye
düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, bir
mamulün bünyesinde en önemli girdi unsurlarından birisi veya malın maliyetine,
nihaî tüketiciye giderken yapılan sunum içerisindeki maliyetteki en önemli
girdilerden birisi de, muhakkak ki, nakliye giderleridir. Bu nakliye
giderlerinin uluslararası piyasada önemli oranda rekabet şansını olumsuz yönde
etkilediği hepimizce malum; ki, zaten, değerli arkadaşlarımız da bu konuyla
ilgili fikirlerini beyan ettiler.
Ortalama olarak bir konteyner malın hemen hemen 20 000-22 000 euro olduğu, 25
000 euro olduğu varsayımıyla ve bunların da en yakın ülkelere yapılan ihracat
kalemlerinin taşımasının da 2 000 - 2 500 euro olduğu varsayılırsa, maliyet
hemen hemen yüzde 10 civarında. ÖTV üzerinde yapılan bu değişiklikle birlikte,
maliyetler içerisinde hakikaten çok önemli bir katkı sağlayacak, hem
ihracatımıza hem de uluslararası taşımacılık yapan nakliye şirketlerimize
önemli katkılar sağlayacaktır diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, Türkiye,
özelikle son yıllarda, hakikaten, hem büyük, yüksek oranda büyümesiyle birlikte
hem de gerçekten, tavizsiz bir şekilde uyguladığı malî disiplin çerçevesinde,
global düzeyde baktığımızda, iki yakası bir araya gelmeyen devletin düğmelerini
örtmeye, kapatmaya, iki yakasını bir araya getirmeye çalışmak için büyük
mücadeleler göstermeye çalışmıştır. Bugüne kadar, bütçeler hep açık vermekle
anlatılırdı, bir sonraki yılda ne kadar daha az açık verdik diye veya vermemiz
gereken açıktan şu kadar daha az açık verdik diye övünülme noktasındaydı. 2005
yılında, gerçekten, Maliye Bakanlığının veya ekonomiden sorumlu bakanlarımızın
yaptığı büyük çalışmalar neticesinde, tavizsiz bir malî disiplin uygulanması
sonucunda bütçe açıklarımız minimum noktaya geldi. İnşallah, 2006 yılı
bütçesinin açık vermeden kapatılacağı ümidindeyiz, bundan önceki yapılan
gelişmeler çerçevesinde baktığımızda.
Biraz önce konuşan
değerli milletvekili arkadaşımız Akaryakıt Tüketim Vergisi, toplam tüketim
vergisinin gayri safi millî hâsıla içerisindeki payını açıklarken bazı
rakamları gözardı ederek sadece Akaryakıt Tüketim Vergisine bağlayıp, nasıl,
hükümetin bu vergiyi akaryakıt üzerinden aldığını; sanki, Akaryakıt Tüketim
Vergisini bir manada bütçe açıklarını kapatmak için kullandığını ifade ederken
bazı rakamları eksik olarak telaffuz ettiğini burada beyan etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
bakınız, 1994 yılında Türkiye'deki toplam araç sayısı 5 606 000 iken, 2005 yılı
sonu itibariyle 11 052 000 adede çıkmış; hemen hemen yüzde 100 civarında bir
artış var. Yine, 1994 yılında Türkiye'de otomobil sayısı 2 861 640 iken, 2005
yılında 5 730 320 sayısına çıkmıştır ki, 1994 yılından 2005 yılına gelişte
yüzde 102'lik bir artış ortaya çıkmıştır.
Değerli arkadaşlar,
hatırlayınız, 1994 yılında, özellikle 1998 yılı öncesinde, uluslararası
piyasalardaki benzin fiyatlarının, akaryakıt fiyatlarının düşüklüğü, araçların
kilometrede ne kadar mazot yaktıkları, benzin yaktıkları pek hesaba katılmazdı.
1994 yılı veya 2000 öncesi model araçların 1 litre mazotla yaklaşık 7-8
kilometre, 1 litre benzinle 7-8 kilometre yol aldığını varsayarsanız,
teknolojideki gelişme, uluslararası piyasalardaki petrol fiyatlarının olağanüstü
artışı münasebetiyle -ki, AK Parti İktidarının olduğu dönemde, 22 dolar olan
varil fiyatı şimdi yaklaşık 73 dolara çıkmıştır- hemen hemen 3 misli bir fiyat
artışı ortaya çıkıyor.
Değerli arkadaşlar, bu
çerçevede, tüketiciler araçlarını alırken en az maliyetle en çok kilometreyi
nasıl yaparım şeklinde düşünceye sahipler. Biraz önce değerli arkadaşımız bu
konuyu konuşurken, bu konuyu bir milletvekili arkadaşımızla tartıştım; dedi ki:
"Benim 2 tane aracım var; biri benzinli, biri dizel. Dizel aracımın deposu
150 000 000 liraya doluyor; bu araçla 700 kilometre yol katediyorum. Benzinli
aracım ise yaklaşık 300 000 000 liraya doluyor; bu aracımın bir deposuyla 400
kilometre yol katediyorum."
Değerli arkadaşlar,
bakınız, özellikle 2000 yılından bu tarafa, hem otomobillerde, diğer araçlarda
da dizel araçlara yönelişin çok hızlı olduğunu görüyoruz ve bunun yanında,
LPG'yle çalışan araçların da piyasaya çok fazla girdiğini düşünüyoruz. Sayın
Hamzaçebi biraz önce söylerken hesabını yaptığında "LPG'li araçları bu
hesaba katarsak şu miktar olur" diye söyledi; ama, her ne hikmetse, Plan
ve Bütçe Komisyonunda da birkaç kez sordum, dizel araçları bu hesabın içerisine
niye katmıyorsunuz diye ifade ettim; ama, herhalde rakamlar da gelmemiştir diye
ümit ediyorum.
Değerli arkadaşlar, Özel
Tüketim Vergisindeki artışı sadece akaryakıttan alınan vergiye bağlamanın da
yanlış olduğunu ifade etmek istiyorum, ki, biraz önceki verdiğim rakamlar Sayın
Hamzaçebi'den -teşekkür ediyorum- kendisinden aldığım bilgiler çerçevesinde
konuşuyorum. Türkiye'de son zamanlarda, özellikle 2002 yılının sonundan
itibaren otomobil tüketiminde, otomobil satışlarında çok önemli artışlar ortaya
çıktı; biraz önce verdiğim rakamlarda da gördünüz. Bu araçlar üzerindeki Özel
Tüketim Vergisi, artı, yine buzdolabındaki, televizyondaki, dayanıklı tüketim
mallarındaki çok yüksek miktarlardaki satış artışlarıyla birlikte de Özel
Tüketim Vergisinin arttığını hep beraber idrak etmek durumundayız. Bu çerçevede
baktığımızda, sadece akaryakıt üzerinde yapılan maktu orandaki Özel Tüketim
Vergisinin bizim hükümetimiz zamanında artırıldığını ifade etmenin bir yanılgı
unsuru olduğunu ifade etmek istiyorum.
Bu yasanın ihracatımıza,
taşımacılık sektörümüze önemli katkılar sağlayacağına inanıyor, emeği geçen tüm
arkadaşlarımıza teşekkür ediyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Elitaş.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi
okutuyorum:
ÖZEL TÜKETİM VERGİSİ KANUNUNDA, KATMA DEĞER VERGİSİ
KANUNUNDA VE PETROL PİYASASI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA
KANUN TASARISI
MADDE 1.- 6/6/2002
tarihli ve 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununun 7 nci maddesinden sonra
gelmek üzere 7/A maddesi eklenmiştir.
"MADDE 7/A- Kanuna
ekli (I) sayılı listede yer alan 2710.19.41.00.11, 2710.19.45.00.11 ve
2710.19.49.00.11 G.T.İ.P. numaralı malların 4054 sayılı Rekabetin Korunması
Hakkında Kanun ile 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu hükümleri çerçevesinde;
1. Bakanlar Kurulunca
belirlenen sınır kapılarında, 4458 sayılı Gümrük Kanununun transit rejimi
kapsamında, Türkiye Cumhuriyeti gümrük bölgesine giriş yapan eşyayı
taşıyanlara, çıkış yapacağı sınır kapısına kadar olan karayolu uzaklığına göre
tüketeceği ve soğutucu ünitesine sahip yarı römorkların depolarında kullanacağı
miktarla (bu miktar, taşıma yapan araçlar için Ulaştırma Bakanlığı, Sanayi ve
Ticaret Bakanlığı ile Gümrük Müsteşarlığından görüş alınarak Maliye Bakanlığınca,
giriş ve çıkış yapılan kapılar itibarıyla belirlenir) sınırlı olmak üzere
(araçların ve soğutucu ünitelerin standart yakıt deposu miktarlarını aşmamak
kaydıyla) teslimi,
2. Bakanlar Kurulunca
belirlenen sınır kapılarında, Gümrük Kanununun ihracat rejimi kapsamında yurt
dışına çıkarılacak eşyayı taşıyan kamyon, çekici ve soğutucu ünitesine sahip
yarı römorkların depolarına, yalnızca yurt dışına çıkışlarında teslimi,
vergiden müstesnadır.
Türkiye'de ikametgâhı,
işyeri, kanunî ve iş merkezi bulunmayanlarca yapılan taşımacılıkta bu maddede
yer alan istisnaların uygulanabilmesi için karşılıklılık şartı aranır.
Maliye Bakanlığı, bu
maddede düzenlenen istisnalara ilişkin usûl ve esasları belirlemeye,
istisnaları bu maddeye göre işlem yapanlara verginin iadesi yöntemi ile
uygulamaya yetkilidir."
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bilecik Milletvekili Sayın Yaşar Tüzün.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA YAŞAR
TÜZÜN (Bilecik) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşmekte
olduğumuz 1112 sıra sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlar,
coğrafî konum itibariyle önemli bir transit geçiş güzergâhında olan ülkemizin,
uluslararası rekabetin arttığı bir dönemde taşımacılık sektörünün desteklenmesi
amacıyla Özel Tüketim Vergisi Kanununda değişiklik yapılarak, kullandıkları
akaryakıtın Özel Tüketim Vergisinden muaf tutulmasının geç kalmış bir tasarı
olduğunu düşünüyorum. Bu tasarının çok daha önce hazırlanarak, uluslararası
platformda da Türk firmalarının rekabet gücünün artırılması sağlanmalıydı.
Uluslararası rekabetin
arttığı bir dönemde, ülkemizin, ihracatın, ülke ekonomisi yararına
düzenlenmesi, desteklenmesi ve geliştirilmesinin sağlanması, firmalara rekabet
gücünün kazandırılması amacıyla yeterli malî desteğin verilmesi ve dışticaretin
özendirilmesine yönelik olarak gerekli düzenlemelerin yapılması gerçekten büyük
bir ihtiyaçtı. Yurt dışına yapılan ticarî mal taşımacılığında taşıma
maliyetlerinin azaltılması, ihracata ve taşımacılık sektörüne hareket kazandıracaktır.
Bu kanun tasarısının
komisyonlarda görüşülmesi sırasında çok önemli konulara değinilmiş; ancak, bu
önemli konulara bu kanun tasarısı kapsamında yeterince de yer verilmemiştir.
Türk transit taşımacılık
sektörüne yönelik yeterli teşvik tedbirinin uygulanmadığı, çok acil teşvik
tedbirlerine ihtiyaç olduğu da ortadadır. Halen uygulanmakta olan 550 litre ÖTV
ve KDV muafiyeti taşımacılık sektörünü rahatlatmadığı, bunun için ortak bir
mutabakatın sağlanması gerektiği ortadadır. Ancak, hazırlanan kanun taslağında
hâlâ bir mutabakatın olmadığı… Ulaştırma Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Gümrük Müsteşarlığı gibi
kurumlardan görüş alınarak Maliye Bakanlığınca belirlenecek denilmektedir.
Biz, isterdik ki,
Uluslararası Nakliyeciler Derneğinin, Ro-Ro Gemi İşletmecileri ve Kombine
Taşımacılar Derneği gibi muhatap örgütlerin de görüşü alınarak mutabık
kalınacak bir standardın belirlenmesi gerekirdi.
4925 sayılı Kanunun
dışında taşımacılığı ilgilendiren bütün kanun ve yönetmelikler de yeniden
gözden geçirilmelidir; aksi takdirde, Karayolları Kanunu doğmadan ölecektir.
Halen yürürlükte olan 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu var; birçok yönüyle
güncel sorunlara çözüm üretemez hale gelmiştir. Uygulaması test edilmiş, menfi
sonuçlar alınmıştır. 4925 sayılı Kanunla mutabakat sağlanarak yeniden
düzenlenmelidir. Bu kanunla, aşırı yüklemeden menedilmiş, belirli kurallara
bağlanmış; fakat, cezaî müeyyide, taşıtandan çok taşıyana uygulandığı için, her
türlü aşırı yükleme önlenememiştir. Bu durum zabıtayı, görevi ile vicdanı
arasında âdeta hapsetmiştir. Taşımacılığı ilgilendiren tüm mevzuatların tek bir
bakanlık çatısı altında birleştirilmesi gerekmektedir.
Görüşmekte olduğumuz 1112
sıra sayılı ÖTV Kanun Tasarısını, özünde, muhalefet olarak ve Cumhuriyet Halk
Partisi olarak destekliyoruz. Diyoruz ki… Zararın neresinden dönerse kâr
olduğunu biliyoruz. Ancak, bu tasarının eksik olduğunu da, daha da
genişletilerek yurtiçi taşımacılığı yapan nakliyecilere de yansıtılması
gerektiğini düşünüyoruz.
Değerli arkadaşlar,
tekstilde, turizmde olduğu gibi, nakliye şirketleri de kırmızı alarm vermeye
başladı. Taşıma maliyetleri o kadar yükseldi ki, önüne geçilmez bir hal aldı.
Buna karşın navlun ücretlerinde herhangi bir artış olmadı. Dolayısıyla,
kamyoncular, nakliyeciler krediyle aldıkları araçlarının taksitlerini ödeyemez
hale geldi. Bugünkü hükümet sayesinde nakliyecilerin, kamyoncuların her biri
icra daireleriyle tanıştı. Bununla da kalmadı, birçoğu mal beyanında
bulunmadığı için cezaevleriyle tanıştı. Bu nedenle, Özel Tüketim Vergisinin
yurtiçi nakliye yapan taşımacılara da yansıtılması gerektiğini düşünüyoruz.
Aksi takdirde, taşımacılık sektörünün sorunlarının çözülmeyeceğini, tam tersi,
sorunlarının artacağını düşünüyoruz.
25.2.2004 tarih ve 25284
sayılı Karayolları Taşıma Yönetmeliğiyle, kamyoncu esnafımızın yükünü yeterince
artırdık. Evine ekmek götüremeyen, taksitlerini nasıl ödeyeceğini kara kara
düşünen kamyoncu esnafına, açık veren bütçemizi kapatmak için, K1 belgesi, R1
ve R2 gibi belgeleri alabilmek için birsürü de yük yükledik. Birçoğu,
parasızlıktan hâlâ belgelerini alamadı. Mağduriyetleri halen devam ediyor.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye'de 261 kamyoncular kooperatifi R1 belgesi almıştır. Yine, 26 tane
kamyoncular kooperatifi L1 belgesi almıştır. Buna karşılık, toplam, totalde 325
490 adet yetki belgesi için başvuru yapılmış olup, buna karşılık, 140 490
tanesine yetki belgesi verilmiştir.
Değerli arkadaşlarım, bu
belgelerin alımında, hükümete, yeni bir, açıkçası, fon oluşturulmuştur.
Trilyonlarca, nakliyeci esnafından, kamyoncu esnafından para toplanmış, ama,
maalesef, halen uygulamaya geçilmemiştir. Zaten geçimini zor bir şekilde yapan
kamyoncu ve nakliyeci esnafımız, aldığı belgeyi zaten bankalardan kredi
talebiyle aldığına göre, bırakın taksitini ödemeyi, uygulamaya da, bu işlem,
başlanmadığı için, maalesef, çok zor durumda kalmıştır. Durum tüm bu
çıplaklığıyla ortadayken, Özel Tüketim Vergisinin sadece yurtdışı taşımacılığı
yapan şirketlerle sınırlandırılmasını doğru bulmuyoruz. Özel Tüketim Vergisi
muafiyetinin genişletilerek yurtiçi taşımacılığa da, hatta, akaryakıt tüketen
diğer sektörlere de uygulanması gerektiğini savunuyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Özel Tüketim Vergisi indirimi kapsamının genişletilmesi
halinde, akaryakıt kaçakçılığının da azalacağına inanıyorum. Tarım sektöründe
de durum maalesef aynı. Çiftçimiz, üreticimiz, sattığı mahsulü, bir önceki yıla
göre aynı fiyatla satarken, hatta, bir önceki yılın dışında satarken, üretim
maliyetleri maalesef 2 kat arttı. Çiftçinin, üreticinin iki yıl evvel aldığı 1
litre mazot 1 200 000 iken, bugün 2 000 000'u geçti. Durum ortada; sektör,
kamyoncular ve nakliyeciler esnafı gerçekten perişan durumda. Görüşmekte
olduğumuz 1112 sıra sayılı, Özel Tüketim Vergisi Kanunundaki değişiklik
kapsamının genişletilerek, yurtiçi taşımacılık yapan diğer nakliyeci esnafına da
yansıtılması gerektiğini düşünüyoruz. Akaryakıt tüketen diğer sektörlere de
yansıtılması yararlı olacaktır diyoruz. Akaryakıt kaçakçılığının da bu yöntemle
önleneceğini düşünüyoruz.
Değerli arkadaşlarım, bu,
geç kalınmış bir kanundur diyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu kanunun
yetersiz ve eksik olduğunu düşünüyoruz; ama, ihracat yapan nakliyeci esnafımıza
da hayırlı olmasını temenni ediyor, Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Tüzün.
Şahısları adına söz
isteği var.
Bursa Milletvekili Sayın
Niyazi Pakyürek?..
Kütahya Milletvekili
Sayın Abdullah Erdem Cantimur, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR
(Kütahya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1112 sıra sayılı Özel
Tüketim Vergisi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısının 1 inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum;
hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
1 inci maddeyle, 4760
sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununun "İstisnalar" başlıklı 7 nci
maddesine 7/A maddesi ilave edilmek suretiyle ÖTV istisnası getirilmektedir.
Yapılan bu düzenlemeyle, ihraç malı taşıyan ihracatçımızın ve nakliyecimizin
teşvik edilmesi amaçlanmaktadır.
İhraç malı taşıyan kamyon
ve çekicilerin yurt dışına çıkışlarında -Bakanlar Kurulunun belirleyeceği
yerlerdeki çıkış kapılarından veya gümrük antrepolarından- standart depolarıyla
sınırlı olmak üzere, ÖTV (Özel Tüketim Vergisi) istisnası kapsamında motorin
alınabilmesine imkân sağlanmaktadır.
Motorin üzerinde yüzde
39,1 oranında Özel Tüketim Vergisi vardır. Dolayısıyla, bu yüzde 39,1 olan Özel Tüketim Vergisinin alınmaması
amaçlanmaktadır. Yine, motorin üzerinde yüzde 15,2 oranında KDV vardır ve yine
bunun da alınmaması amaçlanmaktadır.
Bu tasarının hayırlı
olmasını diliyor, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Cantimur.
Şahsı adına, Samsun
Milletvekili Sayın Haluk Koç?.. Yok
Denizli Milletvekili
Sayın Ümmet Kandoğan?.. Yok.
Hatay Milletvekili Sayın
Mehmet Eraslan?.. Yok.
Şırnak Milletvekili Sayın
İbrahim Hakkı Birlik?.. Yok.
İstanbul Milletvekili
Sayın İnci Özdemir?.. Yok.
Eskişehir Milletvekili
Sayın Vedat Yücesan?.. Yok.
Trabzon Milletvekili
Sayın Akif Hamzaçebi; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının tümü üzerinde görüşlerimizi
ifade ederken birtakım rakamlar da verdim. Rakamlarım, Türkiye'de benzin
tüketiminin resmî olarak yıllar itibariyle düştüğünü gösteriyor. Araç, otomobil
sayısı, 1994 yılından 2005 yılı sonuna kadar olan dönemde yüzde 102 oranında
artarken, 2 800 000'den 5 700 000'e çıkarken, benzin tüketimindeki azalmanın,
gerçekte, gerçek bir azalmaya işaret etmediğini, kayıtdışı bir akaryakıt
tüketimi, benzin tüketimi olduğunu gösterdiğini ifade ettim. Burada söz alan
bir arkadaşım, İktidar Partisi Grubuna mensup olan bir arkadaşım, benim
rakamlarımın eksik olduğunu ifade etti; ama, hangi noktada eksik olduğunu
söylemedi. Benim rakamlarım, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının resmî
sitesinde olan rakamlardır.Yine, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun resmî web
sayfasında olan rakamlardır. Eğer, bu rakamlarım hangi noktada eksikse, o
arkadaşımız bunları belirtirse mutlu olurum.
Değerli arkadaşlar, tümü
üzerindeki görüşlerimi ifade ederken, transit ticaretin de bu uygulama
kapsamına, vergisiz mazot uygulaması kapsamına alınması yönünde Plan ve Bütçe
Komisyonunda yapılan bir değişiklik olduğunu ifade ederek, bu değişikliğin
hükümet tarafından Genel Kurul görüşmeleri sırasında kapsamdan çıkarılması
yönünde bir duyum aldığımı ifade etmiştim. Bunda yanılmayı ümit ediyordum;
ancak, gelen önergelerden anlaşıldığı kadarıyla, hükümetin görüşü Genel
Kuruldaki İktidar Partisi Grubunca da benimsenmiş ki, verilen önerge, transit
ticarete konu olan bir ticarî malı taşıyacak olan taşımacıya vergisiz mazot
verilmesi olanağını ortadan kaldırmaktadır. İşte, önerge burada; birazdan
görüşülecek, oylanacak, eğer kabul edilirse, Trabzon gibi, Mersin gibi,
İskenderun gibi transit ticaretin merkezi olan limanlar, kentler bu uygulamanın
dışına çıkarılacaktır.
Değerli arkadaşlar,
akaryakıttaki kaçak miktarını rakamlarla sizlerin bilgisine sunarken ve burada
5 milyar dolarlık bir vergi kaybı olduğunu işaret ederken söylemek istediğim
bir husus da, transit ticareti burada tasarı kapsamı dışına çıkarmakla
uğraşacağına Sayın Bakanımız, hükümetimiz, şu 5 milyar dolarlık vergi kaybına
neden olan kaçak akaryakıtla uğraşsın. Bunu demek istedim.
Bakın, denizcilik
sektöründeki vergisiz mazot uygulamasından söz ettim, buna rağmen yük
taşımacılığının 2005 yılında, 2004 yılına kıyasla düştüğünü ifade ettim Devlet
Planlama Teşkilatının rakamlarıyla ve bugün İstanbul'daki marinalarda kayıtlı
olan, özel şirketler adına kayıtlı olan yatlara hükümetin vergisiz olarak mazot
verme uygulamasının olduğunu yine daha önceki konuşmalarımda ifade ettim.
Hükümet bunları bir kenara bırakarak, Sayın Maliye Bakanımız bunları bir kenara
bırakarak, şimdi, birkaç liman kentinin yararlanacağı, transit ticaret
nedeniyle yararlanacağı vergisiz mazot uygulamasını bu kentlerden, bu
kentlerdeki taşıyıcılardan, taşımacılardan esirgemektedir.
Değerli arkadaşlar, bu
durumu, anlattığım çerçevede sizlerin dikkatine, takdirine sunuyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak desteklediğimiz bir tasarı vardır burada, Plan
ve Bütçe Komisyonunda katkı verdiğimiz, transit ticareti koymak suretiyle
Türkiye gerçeklerine daha uygun bir hale getirdiğimiz bir tasarı söz konusudur;
ama, şimdi bu tasarı, transit ticaretin kapsam dışına çıkarılması suretiyle
halen var olan bir uygulamanın yasal dayanağa kavuşması ötesinde başka hiçbir
amacı olmayan bir tasarıya dönüşmektedir. O şekliyle de bu tasarıya destek
vereceğiz, yanlış anlaşılmasın; ama, transit ticaretin kapsam dışına
çıkarılması, gerçekten, kabul edilebilir, anlaşılabilir bir nedene
dayanmamaktadır.
Sizlerin dikkatine ve
takdirine sunuyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Hamzaçebi.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
1 önerge var, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun
tasarısının 1 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Salih Kapusuz |
Şükrü Önder |
Ali İhsan Merdanoğlu |
|
Ankara |
Yalova |
Diyarbakır |
|
Fahri Çakır |
|
Halil Ürün |
|
Düzce |
|
Konya |
"Madde 1- 6/6/2002
tarihli ve 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununun 7 nci maddesinden sonra
gelmek üzere aşağıdaki 7/A maddesi eklenmiştir.
Madde 7/A- Kanuna ekli
(1) sayılı listede yer alan 2710.19.41.00.11, 2710.19.41.00.19,
2710.19.45.00.11 ve 2710.19.49.00.11 G.T.İ.P. numaralı malların, 4054 sayılı
Rekabetin Korunması Hakkında Kanun ile 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu
hükümleri çerçevesinde; Bakanlar Kurulunca belirlenen sınır kapılarında, 4458
sayılı Gümrük Kanununun ihracat rejimi kapsamında yurt dışına çıkarılacak
eşyayı taşıyan kamyon, çekici ve soğutucu ünitesine sahip yarı römorkların
depolarına (araçların ve soğutucu ünitelerinin standart yakıt deposu
miktarlarını aşmamak kaydıyla) yalnızca yurt dışına çıkışlarında teslimi
vergiden müstesnadır.
Maliye Bakanlığı, bu
maddede düzenlenen istisnaya ilişkin usul ve esasları belirlemeye, istisnayı,
bu maddeye göre işlem yapanlara verginin iadesi yöntemiyle uygulamaya
yetkilidir."
BAŞKAN - Sayın Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Sayın Başkan, takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Hükümet
katılıyor mu?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe: Yapılan
değişiklikle yalnızca yurt dışına ihracat rejimi kapsamında mal taşıyan kamyon,
çekici ve soğutucu ünitesine sahip yarı römorkların gerek aracı hareket ettiren
gerekse soğutucu üniteleri çalıştıran standart depolarıyla sınırlı olmak üzere
Bakanlar Kurulunca belirlenecek gümrük kapılarından istisna kapsamında motorin
teslimi imkânı getirilmiştir.
Ayrıca, Özel Tüketim
Vergisi Kanununa ekli (1) sayılı listede yer alan 2710.19.41.00.19 G.T.İ.P.
numaralı mal Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun 29.12.2005 tarih ve 623/1
sayılı Kurul Kararıyla "motorin 500" adıyla akaryakıt olarak kabul
edildiğinden bu malın da söz konusu maddeyle getirilen istisnadan
yararlandırılması öngörülmektedir.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Karar yetersayısının aranmasını istiyorum.
BAŞKAN - Komisyonun
takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı, gerekçesini biraz önce dinlediğimiz
önergeyi oylarınıza sunuyorum ve karar yetersayısı arayacağım: Önergeyi kabul
edenler… Kabul etmeyenler…
Karar yetersayısı yoktur;
birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.12
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati : 20.28
BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER : Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Türkân MİÇOOĞULLARI
(İzmir)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 94 üncü Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
1112 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
7.- Özel Tüketim Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1145) (S. Sayısı:
1112) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Tasarının 1 inci maddesi
üzerinde verilen önergenin oylanmasında karar yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi,
önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısı arayacağım.
Önergeyi kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir ve karar yetersayısı vardır.
Şimdi, 1 inci maddeyi,
kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- 25/10/1984
tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 14 üncü maddesine
aşağıdaki (3) numaralı fıkra eklenmiştir.
"3. 4054 sayılı
Rekabetin Korunması Hakkında Kanun ile 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu
hükümleri çerçevesinde;
a) Bakanlar Kurulunca
belirlenen sınır kapılarında, 4458 sayılı Gümrük Kanununun transit rejimi
kapsamında, Türkiye Cumhuriyeti gümrük bölgesine giriş yapan eşyayı taşıyanlara
çıkış yapacağı sınır kapısına kadar olan karayolu uzaklığına göre tüketeceği ve
soğutucu ünitesine sahip yarı römorkların depoları için kullanacağı miktarla
(bu miktar, taşıma yapan araçlar için Ulaştırma Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı ile Gümrük Müsteşarlığından görüş alınarak Maliye Bakanlığınca, giriş
ve çıkış yapılan kapılar itibarıyla belirlenir) sınırlı olmak üzere (araçların
ve soğutucu ünitelerin standart yakıt deposu miktarlarını aşmamak kaydıyla)
motorin teslimi,
b) Bakanlar Kurulunca
belirlenen sınır kapılarında 4458 sayılı Gümrük Kanununun ihracat rejimi
kapsamında yurt dışına çıkarılacak eşyayı taşıyan kamyon, çekici ve soğutucu
ünitesine sahip yarı römorkların depolarına yalnızca yurt dışına çıkışlarında
yapılacak motorin teslimi,
vergiden istisnadır.
Türkiye'de ikametgâhı,
işyeri, kanunî ve iş merkezi bulunmayan taşımacılara bu fıkrada yer alan
istisnanın uygulanabilmesi için
karşılıklılık şartı aranır.
Maliye Bakanlığı, bu
istisna uygulamasına ilişkin usûl ve esasları belirlemeye yetkilidir."
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Yakup Kepenek;
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA YAKUP
KEPENEK (Ankara) - Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Çok değerli milletvekili
arkadaşlarım, Özel Tüketim Vergisi Kanununda değişiklik yapılmasını öngören
kanun tasarısının 2 nci maddesi
üzerine, CHP Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz aldım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tasarı, sınır kapılarında
taşımacılık yapanların kullandıkları yakıttan alınan Özel Tüketim Vergisini
kaldırıyor. Ülkemizin ürünlerinin dış pazarlarda rekabet edebilmesi açısından
böyle bir düzenleme, böyle bir girişim gerekliydi, yapılan işlem doğrudur.
Ancak, birkaç noktada ek düzenlemelere ya da makro büyüklüklere bakmaya
gereksinim vardır, ihtiyaç vardır.
Öncelikle şunu
söyleyeyim: 1 inci maddede, biraz önce yapılan bir değişiklikle, komisyondan
gelen metin değiştirilmiş ve transit taşımacılığı kapsam dışına çıkarılmıştır.
Bu tutum, bu yeni düzenleme hiç de doğru olmamıştır ve Cumhuriyet Halk Partisi
olarak, komisyondan gelen metnin, burada, alelacele, yeterince tartışılmadan ve
bir önergeyle bu hale getirilmesini doğru bulmadığımızı vurgulamak isterim.
Değerli arkadaşlar, bu
yasanın iki boyutu var. Bir, vergi boyutu var; bir de, ulaştırma boyutu var.
Hiç kuşkusuz, vergi boyutu çok önemlidir ve burada, vergiler konusunda, çoğu
kez, söz aldığımda, vergilerin, ne kadar, hakça olmadığını, gelire göre,
kazanca göre, varlığa göre alınmadığını, daha çok, çalışanları ezen, memurları
ve işçileri ezen, üreticileri ezen bir nitelik taşıdığını sürekli vurguladım.
Bu çerçevede, sizin hükümetiniz döneminde dolaylı vergilerin oransal olarak
yüzde 66'lardan yüzde 70'lere çıkması da, bunun, ayrı bir kanıtıdır.
ÖTV konusunda yapılan bu
düzenleme tam anlamıyla paçaldır, yüzeyseldir ve bir uç düzenlemedir; o
bakımdan, hiç de yeterli değildir. Daha geçtiğimiz günlerde, petrolde 2 milyar
dolayında yıllık kaçakçılık olduğu açıklandı hükümet tarafından. 7 milyarlık
petrol faturasının 2 milyarının kaçakçılık konusu olduğunun ortaya çıkması,
başlıbaşına, ülkemizde kayıtdışılığın, kaçakçılığın boyutlarının da ayrı bir
göstergesidir. Dilerim, bu konular, yeni düzenlemelerle, daha saydam, daha
açık, daha etkin bir yapıya, bir niteliğe kavuşur.
Değerli arkadaşlar,
burada üzerinde durulması gereken asıl konu, bu tür sınırlı indirimlerin
Türkiye'nin ihracat gücünü, Türkiye'nin ekonomisini güçlendirmede hiç de
yeterli olmayacağıdır. Bakınız nasıl: Hükümetiniz işbaşına geldiği zaman bir
acil eylem planı çıkardı ve bu acil eylem planında, -yani 3 Ocak 2004'te-
halkımıza, bize şu söz verildi: Bir yıl içinde, ulaştırma makro planı, ana
planı hazırlanacaktı.
MUSTAFA ILICALI (Erzurum)
- Hazırlandı…
YAKUP KEPENEK (Devamla)
-Biliyorum efendim… Biliyorum efendim… Sabredin…
Bu plan bir yıl içinde
hazırlanmadı, Temmuz 2005'te tamamlandı; yani, verilen sözden birbuçuk yıl
sonra, verilen sürenin birbuçuk yıl sonrasında tamamlandı. Bu kapsamlı
çalışmayı yapanlara emekleri için teşekkür ediyorum; ama, başka bir şey var:
Hükümetimizin hazırlattığı bu ulaştırma ana planının uygulanması için büyük
yatırımlar yapılması, büyük girişimlerde bulunulması ve ulaştırma sisteminin
bir bütün olarak yeniden düzenlenmesi yönünde herhangi bir adım atılabilmiş
değildir ve burada saptandığı gibi…
Bakın, aynen, sizin
hükümetiniz zamanında hazırlanan plandan iki cümle okumama izin verin.
Cumhuriyetin 1950'ye kadar olan döneminde, doğru bir ulusal politikayla,
demiryolu ve denizyoluna gereken ağırlık verilmiştir. Bunu, bu plan, doğru olarak,
haklı olarak saptıyor. Bakınız, devamında ne diyor: "Aradan geçen -50'den
sonra geçen- dönemde yapılan, uygulanan yanlış politikalarla, ulaştırma
sistemimizde türler arası -yani, demiryolu, karayolu, denizyolu arasındaki;
havayolu ayrı bir iş- denge tamamen bozulmuştur."
MUSTAFA ILICALI (Erzurum)
- Doğru…
YAKUP KEPENEK (Devamla) -
Bu da doğru. O zaman, hükümetiniz
-uygulama döneminin sonuna geliyor- bu bozukluğu düzeltmek için, bir an
önce bu dengeyi sağlayacak, ulaştırma türleri arasında, yani karayolu,
denizyolu ve demiryolu arasında dengeyi sağlayacak bir politikanın, derhal,
hemen uygulanması gerekmektedir. Ulaştırma konusunda yapılması gereken temel iş
budur.
Bakınız, değerli
arkadaşlar, Türkiye, Avrupa Birliğine üye olmak istiyor. Avrupa Birliği
ülkeleriyle karşılaştırdığımızda, ulaştırma alanındaki durumumuz da hiç iç
açıcı değildir. Türkiye, yollarını çok pahalıya mal ediyor, ulaştırma türleri
arasında dengeyi sağlayamıyor, bizde kaza oranı, Avrupa ülkeleriyle
ölçüldüğünde 3-4 katına yükseliyor ve bütün bunların sonucu olarak da, Türkiye,
bu pahalı yapısıyla, ulaştırma yapısıyla, pahalı üretimde bulunuyor, rekabet
edemez duruma geliyor.
İzin verirseniz, burada,
birkaç somut, net örnek daha söyleyeyim. Bizde karayollarının kilometrekareye
yoğunluğu, kilometrekare başına karayolu yoğunluğu, kilometre olarak 0,196'dır.
Bu, Avrupa ülkeleri ortalaması olarak 0,454'tür; yani, aşağı yukarı 2 kattan
daha fazladır. Bu durum, otoyollarda çok daha belirgindir. Avrupa'da,
kilometrekareye kilometre olarak otoyol 0,14 iken, bizde 0,02'dir; yani, yedide
1 düzeyindedir.
Demiryolunda ise, durumumuz,
o bakımdan da hiç iç açıcı değildir. Aynı ölçüye göre; yani, 1 000
kilometrekareye, kilometre olarak, demiryolu uzunluğu olarak bizdeki durum,
Avrupa'nın 51 kilometresine karşı 11'dir; yani, yaklaşık beşte 1 dolayındadır.
Biraz önce değindiğim
türler arası dengesizliği de dikkate aldığınız zaman, Türkiye ulaşım
sisteminin, yapısı itibariyle, esasen çok pahalı, çok dengesiz, çok dağınık bir
sistem oluşturduğu ortaya çıkmaktadır.
Şimdi, bu durumda…
MUSTAFA ILICALI (Erzurum)
- Sistemin düzeltilmesi gerekiyor.
YAKUP KEPENEK (Devamla) -
Bu sistemin düzeltilmesi gerekiyor.
Her hükümet, işbaşına
gelmeden önce, propaganda döneminde, partiler, Türkiye'nin demiryolu akslarını,
eksenlerini nasıl düzelteceklerini, bu işi nasıl halledeceklerini, haritalarla,
büyük projelerle kamuoyuna söz verirler; ama, işbaşına geldikten sonra,
üzülerek belirtmek gerekir ki, bu işi yerine getirmiyorlar. Sizin iktidarınız
da, bu planı geç tamamladığı için, bu işlerde çok geç kaldığı için, Türkiye'nin
ulaştırma sisteminde düzgün, büyük, açık projelere imza atma şansını büyük
ölçüde yitirmiştir. O nedenle, burada yapılan yüzeysel bir düzenlemenin çok
olumlu sonuçlar vereceğini hiç sanmıyorum. Dilerim iyi olur, dilerim her şey
çok iyi olur; ancak, şunu belirteyim: Türkiye'nin sorunları, ulaştırma
sorunları, bu pahalı yapısıyla, bu yüksek kaza oranıyla, bu, çizgileri olmayan
yollarıyla, yapısıyla ve "s" gibi yollarıyla, maliyeti yüksek
Karadeniz kıyı yolu gibi yollarıyla, büyük ölçüde masrafa yol açan, büyük
ölçüde ekonomiye destek olmayan niteliğiyle durmaktadır ve yapılması gereken,
bu durumun düzeltilmesidir. Bunlar yapılmadıkça, bu yapılan işler, korkarım çok
yüzeysel kalacaktır.
Bu anlayışla, hepinize
saygılar, sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, teşekkür
ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Kepenek.
Şahısları adına söz
isteği var.
Düzce Milletvekili Sayın
Fahri Çakır… (AK Parti sıralarından alkışlar)
FAHRİ ÇAKIR (Düzce) -
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; görüşülmekte olan, 1112 sıra sayılı Özel
Tüketim Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 2 nci
maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum, Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
ülkemizde taşımacılığın yüzde 95'inin karayoluyla yapıldığı bilinmektedir.
Avrupa'da ise bu oran yüzde 48 dolaylarındadır. Doğu ve batı ülkeleri arasında
600 milyar dolarlık bir mal ticaretinin varlığı düşünüldüğünde bu ticaretin
taşımacılık sektörüne kazandırdığı miktar 60 milyar dolar mesabesindedir.
Taşımacılığın neredeyse tamamını karayollarından yapan Türkiye'nin bu
ticaretten aldığı pay oldukça azdır. Önümüzdeki on yıl içinde Avrupa'da ulaşım
sektörüne harcanmak için ayrılan 80 milyar euronun önemli bir bölümünün
karayolları için ayrıldığı düşünülecek olursa ülkemizin bu süreçte uluslararası
taşımacılıkta ciddî manada atılımlara ve desteklere ihtiyacı olduğu ortaya çıkmış
olacaktır. Hükümetimiz de bu düşünceden hareketle böyle bir düzenlemeye ihtiyaç
duymuş; ayrıca, Avrupa Birliği süreciyle birlikte demiryolu ve deniz
taşımacılığının önemi kat be kat artmış olacak. Dolayısıyla, bu, karayolu
taşımacılığının öneminin azalması anlamına gelmeyecektir. Buna paralel olarak,
karayolu taşımacılığı da daha sistemli, daha modern bir yapıya kavuşturulmuş
olacaktır.
Değerli arkadaşlar,
görüşmekte olduğumuz tasarının 2 nci maddesiyle, Katma Değer Vergisi Kanununun
14 üncü maddesine 3 numaralı fıkra eklenerek, 1 inci maddede ÖTV Kanununda
tanınan istisna uygulamasına paralel istisna hükmü Katma Değer Vergisi
açısından da düzenlenmiş olacaktır. Bu düzenlemeyle, yurt dışına ihracat rejimi
kapsamında mal taşıyan kamyon, çekici ve soğutucu ünitesine sahip yarı
römorkların gerek aracı hareket ettiren gerekse soğutucu üniteleri çalıştıran
standart depolarıyla sınırlı olmak üzere, Bakanlar Kurulunca belirlenecek
gümrük kapılarından KDV'den istisna kapsamında motorin teslimi imkânı
getirilmiş olacaktır.
Tasarının 2 nci
maddesinin taşımacılık sektörüne, ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını
diliyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Çakır.
Şahsı adına ikinci
konuşmacı, Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Fatih Arıkan. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
FATİH ARIKAN
(Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1112 sıra sayılı Özel
Tüketim Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun Tasarısının 2
nci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Türkiye, Asya ile Avrupa
Kıtalarını birleştiren bir köprü işlevini gördüğünden, geçmişte olduğu gibi,
günümüzde de stratejik önemini korumaktadır. Orta Asya'dan başlayan önemli kara
ve deniz ticaret yollarının Anadolu ve Akdeniz üzerinden geçerek Avrupa'ya
ulaşması, her açıdan ülkemizi önemli bir konuma getirmektedir. Bu özelliğinden
dolayı, geçmişten günümüze, ülkemizde kara taşımacılığı sektörü önemli gelişme
göstermiş ve sadece ülke içinde değil, Avrupa'da da söz sahibi konumuna
gelmiştir.
Biz, iktidara
geldiğimizden beri 6 000 kilometre duble yol yaptık. Türkiye'yi âdeta yollarla
dantel gibi örüyoruz. Taşımacılığın Türkiye için öneminin farkındayız.
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) -
Taşımacılık battı, battı!..
FATİH ARIKAN (Devamla) -
Bu potansiyel göz önünde bulundurularak, Türk taşımacılığının teşviki amacıyla,
Katma Değer Vergisi Kanununun 14 üncü maddesinde, Türkiye ile yabancı ülkeler
arasındaki taşımacılık faaliyetlerine belli koşullarla vergiden istisna
getiriyoruz. Bu istisnanın amacı, yerli taşımacılık firmalarının uluslararası
taşımacılık faaliyetlerine katılarak gelişmelerini teşvik etmektir. Şu anda
görüştüğümüz tasarıdaki 2 nci maddeyle, 3065 sayılı Katma Değer Vergisi
Kanununun 14 üncü maddesine bir fıkra ekleniyor. Bu fıkra, hem Rekabeti Koruma
Kanunu hem de Petrol Piyasası Kanunu hükümleri çerçevesinde Bakanlar Kurulunca
belirlenen sınır kapılarında Gümrük Kanunu kapsamında yeni uygulamalar
getiriyor. Yine, aynı şartlarda yurt dışına ihraç malı taşıyan kamyon, çekici
ve soğutuculara verilen motorinden de vergi alınmaz oluyor. Bu kamyon, çekici,
römork ve soğutucuların depoları, gidecekleri mesafede kullanacakları yakıt
miktarı, ilgili bakanlıklarca da belirleniyor.
Değerli arkadaşlar, bu
kanunla, hem taşımacılık sektörü hem de ihracat sektörü teşvik edilmektedir. Bu
işi yapan nakliyecilerin de Türkiye'den yakıt almaları teşvik edilmiş oluyor.
Değerli arkadaşlar, biz,
denk bütçe hedefine doğru gidiyoruz, gelir-gider dengesini kuruyoruz. Bunu
yaparken de vergileri hiç artırmıyoruz, bilakis azaltıyoruz. Kurumlar
Vergisinde, Gelir Vergisinde, Katma Değer Vergisinde indirimler yaptık. Bu
yasayla da, belli istisnalar dahilinde, Özel Tüketim Vergisi ile Katma Değer
Vergisi indirimi yapıyoruz. Farkımız burada. Bizden önceki hükümetler, devamlı,
vatandaşın üzerine vergilerle, zamlarla, hortumlarla, faizlerle devamlı yük
bindiriyorlardı. Biz, bu yükleri kaldırıyoruz; farkımız burada. Milletimizin
lehine olan iyileştirmeleri yapmaya her alanda devam ediyoruz, edeceğiz.
Bu duygu ve düşüncelerle
sözlerimi bitirirken, hepinize teşekkür ediyor, Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Arıkan.
Madde üzerindeki
konuşmalar tamamlanmıştır.
1 önergemiz var; önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun
tasarısının 2 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Salih Kapusuz |
Şükrü Önder |
Ali İhsan Merdanoğlu |
|
Ankara |
Yalova |
Diyarbakır |
|
Fahri Çakır |
|
Halil Ürün |
|
Düzce |
|
Konya |
"Madde 2- 25/10/1984
tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 14 üncü maddesine
aşağıdaki (3) numaralı fıkra eklenmiştir.
3- 4054 sayılı Rekabetin
Korunması Hakkında Kanun ile 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu hükümleri
çerçevesinde, Bakanlar Kurulunca belirlenen sınır kapılarında 4458 sayılı
Gümrük Kanununun ihracat rejimi kapsamında yurt dışına çıkarılacak eşyayı
taşıyan kamyon, çekici ve soğutucu ünitesine sahip yarı römorkların depolarına
(araçların ve soğutucu ünitelerin standart yakıt deposu miktarlarını aşmamak
kaydıyla) yalnızca yurt dışına çıkışlarında yapılacak motorin teslimi vergiden
istisnadır.
Maliye Bakanlığı, bu
istisna uygulamasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkilidir."
BAŞKAN - Sayın Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Hükümet
katılıyor mu?..
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Erzurum) - Katılıyoruz Değerli Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe: Yapılan
değişiklik ile yalnızca, yurtdışına ihracat rejimi kapsamında mal taşıyan
kamyon, çekici ve soğutucu ünitesine sahip yarı römorkların gerek aracı hareket
ettiren gerekse soğutucu üniteleri çalıştıran standart depolarıyla sınırlı
olmak üzere Bakanlar Kurulunca belirlenecek gümrük kapılarından istisna
kapsamında motorin teslimi imkânı getirilmiştir.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi kabul
edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3.- 4/12/2003 tarihli
ve 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanununa aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
"EK MADDE 1.- Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından akaryakıt alt başlığı ve istasyonlu
bayilik kategorisi altında verilen bayilik lisansı sahiplerince, 4760 sayılı
Özel Tüketim Vergisi Kanununun 7/A maddesi ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi
Kanununun 14 üncü maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında satışı yapılan
akaryakıtların satış fiyatı, ilgili akaryakıt türünün edinme bedelinin yüzde
sekizini aşamaz."
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Yılmaz Kaya.
CHP GRUBU ADINA YILMAZ
KAYA (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşmekte
olduğumuz 1112 sıra sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkındaki Kanun Tasarısının 3 üncü maddesi üzerinde Grubum adına söz almış
bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
görüşmekte olduğumuz yasa, hem içerik olarak hem gerekçe olarak bizim de
katıldığımız ve desteklediğimiz, ama, yetersiz bulduğumuz bir kanun tasarısı.
Tasarının gerekçesini okuduğumuzda, uluslararası ticareti geliştirmeyi,
uluslararası ticarette rekabeti artırmayı, bu amaçla maliyetleri düşürmeyi
amaçladığından, o amaçla getirilen bir düzenleme olduğundan, bu tasarıyı
desteklememek mümkün değil. Ancak, ben hemen şunu sormak istiyorum: Uluslararası
taşımacılık yapan taşımacılara ÖTV'nin ve KDV'nin tahsili konusunda istisna
getirilirken, bu kolaylık, bu ayrıcalık, neden, yurt içinde taşımacılık yapan
şahıs ve şirketlere getirilmiyor, bunu anlamış değilim.
Değerli arkadaşlar, ben,
yurt içinde taşımacılık yapan şirketlerle, taşımacılarla, nakliyecilerle ilgili
daha önce çalışmalar yapmış, kanun teklifi vermiş, soru önergesi vermiş bir
arkadaşınızım. Geçen sene 5 Nisanda Karayolu Taşıma Yönetmeliğiyle ilgili bir
değişiklik teklifi vermiştim, bu konuda Genel Kurulda konuşma yaptım, bununla
ilgili soru önergesi verdim; ancak, gündeme bile alınmadı, soru önergesi de her
zaman olduğu gibi geçiştirilerek cevaplandırıldı. Hal böyleyken, sadece
yurtdışı taşımacılık yapan şirketlere bu kolaylığın tanınması bence yeterli
değildir.
Değerli arkadaşlarım,
Karayolu Taşıma Yönetmeliği çıkarılmıştı daha önce; bunun uygulanması önce
25.8.2005'e ertelendi, daha sonra 25 Şubat 2006'ya ertelendi ve en sonunda 25
Şubat 2006'da bu yönetmelik yürürlüğe girdi. Bu yönetmelik nedeniyle, yurt
içinde taşımacılık yapan bu sektöre mensup arkadaşlarımız çok büyük
mağduriyetler yaşamaktadırlar. En son, bu yönetmelik yürürlüğe girmeden, 13
Şubat 2006 tarihinde, nakliyeciler iş bırakma eylemi yaptılar; ama, maalesef,
seslerini hükümete duyuramadılar.
Değerli arkadaşlarım,
nakliyeciler Sıhhiye parkında eylem yaptılar; maalesef, yine seslerini
duyuramadılar.
Şu anda, geçen hafta
Karadeniz'de inceleme gezileri yapan milletvekili arkadaşlarımızdan Sayın
Şevket Arz, bana biraz önce bir bilgi verdi. Sarp Kapısında şu an 400 tane
kamyon Gürcistan'a girmek için beklemekteymiş. Bunun nedeni de, hem
Gürcistan'ın girişte kullanmaya başladığı yeni tartı sistemlerinin yavaş
çalışması hem de yine kamyonculardan, nakliyecilerden 70 dolar bir tahsilat
yapılmaya başlanmasıdır.
Değerli arkadaşlarım, bu
sorun, hükümetin, Gürcistan Hükümetiyle yapacağı görüşmeyle halledilebilir;
ama, bir yasa yapılırken, kamyoncuların, nakliyecilerin bu kadar mağdur durumda
bırakılmaları, sadece, yasa yapalım, işte ÖTV'yi kaldıralım, KDV'yi kaldıralım
anlayışıyla bu olaya dar açıdan bakılması, inanın ki doğru değil. Orada
kamyoncular günlerce bekleyecekler, yurt içinde eylem yapacaklar, iş
bırakacaklar, Sıhhiye Meydanında grev yapacaklar, çadır kuracaklar, bunlara hiç
kulak vermeyeceksiniz, ondan sonra, sadece, yurt dışına taşımacılık yapan
nakliyecilere ÖTV, KDV indirimi yapacaksınız... Bu yerinde bir değişikliktir,
ona katılıyoruz; ama, dediğim gibi, çok yetersiz ve dar kapsamlı bir değişikliktir.
Bunun genişletilmesi daha doğru olur diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım, bir
de, yasanın sanki bir an önce çıkarılmaya çalışıldığı gibi bir izlenim var
tasarı incelendiğinde. Çünkü, komisyona sevk tarihi bu tasarının 18 Kasım 2005,
komisyonda görüşme 28 Aralık 2005, tamamlanmış, rapor tarihi 9 Mart 2006 ve bir
an önce çıksın diye de, bugün görüştüğümüz halde, yürürlük tarihi 1 Nisan 2006
olarak belirlenmiş; ama, buna rağmen, bu kadar önemli, bu kadar gerekli olan
bir yasa henüz yeni görüşülmekte ve öğrendiğime göre de, yürürlük tarihi biraz
daha ileriki bir tarih olarak belirlenecekmiş. Madem bu kadar önemli, bu kadar
acele görüşüldü komisyonlarda, niye bugüne kadar beklediniz diye sormak bizim
hakkımızdır diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım, bir
de, bu yasada, Maliye Bakanlığına bazı yetkiler veriliyor, yasanın
uygulamasıyla ilgili. Örneğin, giriş çıkış yapılan kapıların Maliye Bakanlığı
tarafından tespit edilmesi ve standart depoları aşmamak üzere ÖTV ve KDV'den
muaf tutulacak akaryakıtın miktarının yine Maliye Bakanlığı tarafından tespiti
konusunda Bakanlığa yetki veriliyor.
Değerli arkadaşlarım, bir
yasa yapılıyorsa, bunların, uygulamada kafalarda tereddüt yaratacak, uygulamada
sıkıntı yaratacak şekilde yapılmaması gerekmektedir diye düşünüyorum. Bütün
miktarlar belirlenir, giriş çıkış yapılan kapılar belirlenir ve bu, uygulamada
sıkıntıya neden olmaz.
Bir de, standart depo
tanımından dolayı, benim şahsî kanaatim, uygulamada çok büyük sıkıntılar
yaşanacağını düşünüyorum; çünkü, hangi depo standart; mesela, bir nakliyeci bu
yasadan yararlanmak maksadıyla akaryakıt almaya gittiğinde, yani, gözümde
canlandırabiliyorum, depo standart mı değil mi, büyük mü küçük mü, bu konuda
sıkıntılar çıkacak. Bunların da net bir şekilde belirlenmesi gerekir diye
düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım, 3
üncü maddede, bence, ifade hatası diye düşünüyorum; tamamını okumayacağım:
"…Katma Değer Vergisi Kanununun 14 üncü maddesinin üçüncü fıkrası
kapsamında satışı yapılan akaryakıtların satış fiyatı, ilgili akaryakıt türünün
edinme bedelinin yüzde 8'ini aşamaz" diye bir ifade var. Tahmin ediyorum,
burada kastedilmek istenen "yüzde 8 ilavesiyle belirlenen fiyatı
aşamaz" şeklinde olması gerekiyor diye düşünüyorum. Yoksa, bu maddeyi
burada yazıldığı şekilde yorumladığımızda, edinme fiyatının yüzde 8'i gibi bir
rakam çıkacak ki, bu da uygulamada tereddüte ve karmaşıklığa yol açacak diye
düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım,
geçen hafta içinde, bir komisyon çalışmasıyla İzmir ve Muğla'da yaptığımız
çalışmalarda, bize şu yakınmalar da geldi, onları da…
BAŞKAN - Sayın Kaya, bir
dakikanızı rica edebilir miyim.
Sayın milletvekilleri,
çalışma süremiz bitmek üzere.
Sayın konuşmacının
konuşmasını bitirinceye kadar sürenin uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Buyurun.
YILMAZ KAYA (Devamla) -
Bireysel olarak balıkçılık yapan vatandaşlarımız, tekneleri için kullanacakları
akaryakıtları miktarı az olduğu için alamadıklarını ve ayrıca, çok büyük
bürokratik işlemler gerektiğini, örneğin ticaret odasına kayıt yaptırmaları
gerektiğini ve ticaret odasına kayıt yaptırabilmeleri için de ortalama 1 milyar
TL civarında bir masraf yapmaları gerektiğini söylüyorlar.
Bu hususu da bilgilerinize
sunduktan sonra, aynı ÖTV'siz akaryakıtın, mazotun bu arkadaşlarımıza da
yararlandırılması için gerekli düzenlemelerin yapılması gerektiğini
düşünüyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle,
yetersiz de, eksik de olsa, bu yasayı desteklediğimizi ifade ediyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Kaya.
Sayın milletvekilleri,
çalışma süremiz tamamlanmıştır.
Kanun tasarı ve
tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 27 Nisan 2006 Perşembe günü, alınan karar
gereğince saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
İyi akşamlar diliyorum.
Kapanma Saati: 21.01