BIM 2 4 2006-05-12T07:30:00Z 2006-05-12T07:30:00Z 52 32567 185637 TBMM 1546 371 227975 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM: 22                       CİLT: 117                                                YASAMA YILI: 4

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

 

90 ıncı Birleşim

19 Nisan 2006 Çarşamba

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - YOKLAMALAR

 IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Bülent H. Tanla'nın, demokratik bir seçimin oluşmasında seçmen sayıları ve seçmen kütüklerinin doğru bir şekilde yazımının önemine ilişkin gündemdışı konuşması

2.- Ağrı Milletvekili Halil Özyolcu'nun, Ağrı'nın düşman işgalinden kurtarılışının 88 inci yıldönümüne ve ilde, eğitim ile ekonomi alanında atılan adımlara ilişkin gündemdışı konuşması

3.- İstanbul Milletvekili Şükrü Mustafa Elekdağ'ın, sözde Ermeni soykırımı iddialarına ilişkin gündemdışı konuşması

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)

3.- Muğla Milletvekili Orhan Seyfi Terzibaşıoğlu'nun; 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile 2985 Sayılı Toplu Konut Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/727) (S. Sayısı: 1138)

4.- Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu Tasarısı; 5434 Sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında 17/06/1994 Tarihli ve 4006 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi; 5434 Sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununa Beş Ek Madde ile Üç Geçici Madde Eklenmesi Hakkında 18/01/1990 Tarihli ve 3602 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları; İzmir Milletvekili Hakkı Akalın ve 39 Milletvekilinin; 5434 Sayılı Emekli Sandığı Kanununun 32 nci Maddesine Bir Bent Eklenmesine Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in; 1479 Sayılı Bağ-Kur Yasasının Ek-20. Maddesinin 1. Fıkrasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekilleri Bülent Baratalı ile Türkan Miçooğulları'nın; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Kayseri Milletvekili Muharrem Eskiyapan ve 12 Milletvekilinin; 506 Sayılı Kanunun, 2422 Sayılı Kanunun 10 uncu Maddesi ile Değişik 73 üncü Maddesi ve 16 ncı Maddesi ile Değişik Ek 17 nci Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekilleri Türkan Miçooğulları ile Bülent Baratalı'nın; Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek ve 26 Milletvekilinin; 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun Sosyal Güvenlik Destek Primi Başlıklı Ek Madde 20'nin Yürürlükten Kaldırılmasına İlişkin Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 27 Milletvekilinin; 5434 Sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek ve 8 Milletvekilinin; Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ve Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi; Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın; 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 23 Milletvekilinin; 08/06/1949 Tarihli ve 5434 Sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu, 17/07/1964 Tarihli ve 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve 02/09/1971 Tarihli ve 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek ile 30 Milletvekilinin; 24/05/1983 Tarihli ve 2829 Sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması ve Bu Kanuna Geçici İki Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi; Kırşehir Milletvekili Mikail Arslan'ın; 08/06/1949 Tarih ve 5434 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi; Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Samsun Milletvekili Haluk Koç'un; 5434 Sayılı Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi;  Adana Milletvekili Zeynep Tekin Börü'nün; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan ve 13 Milletvekilinin; 5434 Sayılı Emekli Sandığı Yasasının 32 nci Maddesine 01/06/1967 Tarihli ve 875 Sayılı Yasa ile Eklenen (G) Bendinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İçişleri; Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler; Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/1008, 1/8, 1/14, 1/408, 1/568, 1/571, 1/574, 2/79, 2/151, 2/152, 2/156, 2/196, 2/208, 2/301, 2/313, 2/322, 2/335, 2/423, 2/459, 2/558, 2/593, 2/654) (S. Sayısı: 1139)

5.- Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/278, 1/1034) (S. Sayısı: 17 ve 17'ye 1 inci Ek)

6.- Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/277) (S. Sayısı: 1079)

7.- Nüfus Hizmetleri Kanunu Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/1177) (S. Sayısı: 1123)

VI.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, zamanaşımına uğrayan bazı davalara ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/12267)

2.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, Elmadağ Çocuk Tutukeviyle ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/12452)

3.- İzmir Milletvekili Muharrem TOPRAK'ın, çiftçi borçlarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/13053)

4.- Malatya Milletvekili Süleyman SARIBAŞ'ın, bazı firmaların aldığı TOKİ ihalelerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/13058)

5.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, tarım ürünleri ithalatına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/13113)

6.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, şeker kotasına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/13116)

7.- Adana Milletvekili Kemal SAĞ'ın, Adana ve Mersin'in Tarım Sigortaları Kanunu kapsamı dışında tutulmasına,

- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, gübre kullanımı, toprak analizi ve kaynakların korunmasına,

Tarım ürünleri ithalatına ve sektördeki daralmaya,

- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, süt hayvancılığına,

  Et ithalatına,

- İzmir Milletvekili Türkân MİÇOOĞULLARI'nın, zeytincilik ve zeytinyağı sektörünün gelişmesi için alınan tedbirlere,

- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, organik tarıma,

İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/13253, 13254, 13255, 13256, 13257, 13258, 13259)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak beş oturum yaptı.

 

Genel Kurulu ziyaret eden Portekiz Adalet Bakanı Alberto Bernardes Costa ve beraberindeki heyete Başkanlıkça "Hoşgeldiniz" denildi.

 

Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı, kuruluşunun 66 ncı yıldönümünde, köy enstitülerinin, köylerin ekonomik ve sosyal bakımdan kalkınmasında aldığı önemli role,

 

Bitlis Milletvekili Edip Safder Gaydalı, vefatının 13 üncü yılında 8 inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın siyasî kişiliğine,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

 

Edirne Milletvekili Nejat Gencan'ın, Edirne gümrük kapılarındaki bazı uygulamalar nedeniyle ilin ekonomisinde yaşanan sıkıntılara ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşmasına Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker cevap verdi.

 

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:

3 üncü sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden;

1 inci sırasında bulunan, Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/278, 1/1034) (S. Sayısı: 17 ve 17'ye 1 inci Ek),

2 nci sırasında bulunan, Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair 604 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin (1/277) (S. Sayısı: 1079),

4 üncü sırasında bulunan, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısının (1/1030) (S. Sayısı: 904),

5 inci sırasında bulunan, Muğla Milletvekili Orhan Seyfi Terzibaşıoğlu'nun; 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile 2985 Sayılı Toplu Konut Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/727) (S. Sayısı:1138),

7 nci sırasında bulunan, Nüfus Hizmetleri Kanunu Tasarısının (1/1177) (S. Sayısı: 1123),

Görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından;

Ertelendi.

 

6 ncı sırasında bulunan ve İçtüzüğün 91 inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler halinde görüşülmesi kararlaştırılmış bulunan Tarım Kanunu Tasarısının (1/977) (S.Sayısı: 1052), görüşmeleri tamamlanarak, kabul edilip kanunlaştığı açıklandı.

 

8 inci sırasında bulunan ve İçtüzüğün 91 inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler halinde görüşülmesi kararlaştırılmış bulunan, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu Tasarısı; 5434 Sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında 17/06/1994 Tarihli ve 4006 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi; 5434 Sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununa Beş Ek Madde ile Üç Geçici Madde Eklenmesi Hakkında 18/01/1990 Tarihli ve 3602 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları; İzmir Milletvekili Hakkı Akalın ve 39 Milletvekilinin; 5434 Sayılı Emekli Sandığı Kanununun 32 nci Maddesine Bir Bent Eklenmesine Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in; 1479 Sayılı Bağ-Kur Yasasının Ek-20. Maddesinin 1. Fıkrasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekilleri Bülent Baratalı ile Türkan Miçooğulları'nın; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Kayseri Milletvekili Muharrem Eskiyapan ve 12 Milletvekilinin; 506 Sayılı Kanunun, 2422 Sayılı Kanunun 10 uncu Maddesi ile Değişik 73 üncü Maddesi ve 16 ncı Maddesi ile Değişik Ek 17 nci Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekilleri Türkan Miçooğulları ile Bülent Baratalı'nın; Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek ve 26 Milletvekilinin; 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun Sosyal Güvenlik Destek Primi Başlıklı Ek Madde 20'nin Yürürlükten Kaldırılmasına İlişkin Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 27 Milletvekilinin; 5434 Sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek ve 8 Milletvekilinin; Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ve Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi; Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın; 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 23 Milletvekilinin; 08/06/1949 Tarihli ve 5434 Sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu, 17/07/1964 Tarihli ve 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve 02/09/1971 Tarihli ve 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek ile 30 Milletvekilinin; 24/05/1983 Tarihli ve 2829 Sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması ve Bu Kanuna Geçici İki Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi; Kırşehir Milletvekili Mikail Arslan'ın; 08/06/1949 Tarih ve 5434 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi; Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Samsun Milletvekili Haluk Koç'un; 5434 Sayılı Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi;  Adana Milletvekili Zeynep Tekin Börü'nün; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan ve 13 Milletvekilinin; 5434 Sayılı Emekli Sandığı Yasasının 32 nci Maddesine 01/06/1967 Tarihli ve 875 Sayılı Yasa ile Eklenen (G) Bendinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (1/1008,1/8, 1/14, 1/408, 1/568,1/571, 1/574, 2/79, 2/151, 2/152, 2/156, 2/196, 2/208, 2/301, 2/313, 2/322, 2/335, 2/423, 2/459, 2/558, 2/593, 2/654) (S. Sayısı: 1139), üzerindeki görüşmeler tamamlanarak beşinci bölüme kadar kabul edildi, beşinci bölüm üzerinde bir süre görüşüldü.

 

Genel Kurulu ziyaret eden Çek Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Vaclav Klaus ve beraberindeki heyete Başkanlıkça "Hoşgeldiniz" denildi.

 

19 Nisan 2006 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 23.01'de son verildi.

 

 

 

 

 

 

Ali Dinçer

 

 

 

Başkanvekili

 

 

Harun Tüfekci

 

Mehmet Daniş

 

Konya

 

Çanakkale

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

 

Ahmet Gökhan Sarıçam

 

 

 

Kırklareli

 

 

 

Kâtip Üye

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

No: 124

II.- GELEN KÂĞITLAR

19 Nisan 2006 Çarşamba

Rapor

 

1.- Türkiye İstatistik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1184) (S. Sayısı: 1142) (Dağıtma tarihi: 19.4.2006) (GÜNDEME)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.04

19 Nisan 2006 Çarşamba

BAŞKAN : Başkanvekili Ali DİNÇER

KÂTİP ÜYELER : Harun TÜFEKCİ (Konya), Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 90 ıncı Birleşimini açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için 5 dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin, oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını, görevli personel aracılığıyla, 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı yoktur; birleşime 15 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 15.10

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.33

BAŞKAN : Başkanvekili Ali DİNÇER

KÂTİP ÜYELER : Harun TÜFEKCİ (Konya), Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 90 ıncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Açılışta yapılan yoklamada toplantı yetersayısı bulunamamıştır.

III.- Y O K L A M A

BAŞKAN - Şimdi, yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Yoklama için 4 dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin, oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını, görevli personel aracılığıyla, 4 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Toplantı yetersayısı vardır; görüşmeleri başlatıyorum.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, seçmen sayısı hakkında söz isteyen, İstanbul Milletvekili Bülent Tanla'ya aittir.

Buyurun Sayın Tanla.

Süreniz 5 dakika.

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Bülent H. Tanla'nın, demokratik bir seçimin oluşmasında seçmen sayıları ve seçmen kütüklerinin doğru bir şekilde yazımının önemine ilişkin gündemdışı konuşması

BÜLENT H. TANLA (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; seçmen sayıları ve seçmen kütüklerinin yazımı hakkında, hazırlanması hakkında düşünce ve değerlendirmelerimi sizlerle birlikte paylaşmak üzere söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Seçmen sayıları ve seçmen kütüklerinin önemi hakkında çok farklı değerlendirmeler yapıldığı ve değerlendirmelerin yapılmakta olduğu bir dönemde, ben, bu konuya çok farklı yaklaşıyor ve bazı bilgileri, edindiğim tecrübeleri ve edindiğim izlenimleri sizlerle birlikte paylaşmak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, ben, bu konuya çok fazla önem veriyorum. Zira, son dönemlerde, İtalya ve Amerika'daki, Ukrayna'daki seçimlerin, milyonlarca oy kullanan seçmenden sonra 20 000, 50 000 gibi farklarla sonuçlanmış olması, ayrıca, Türkiye'de seçmen sayılarına ve seçmen kütüklerine karşı duyulan kuşku, yapılan iddialar ve birçok farklı yaklaşımlar, Türkiye'de, bu önümüzdeki seçimlerde seçmen sayılarının ve seçmen kütüklerinin önemini bir kez daha artırmıştır.

Demokrasilerde olmazsa olmaz koşullarının başında, bildiğiniz gibi, seçmen, seçmen sayıları, seçmenlerin nitelikleri ve seçmen kütükleri gelmektedir. Demokrasiyi işleten, pratiği olan, seçmendir. Seçmen, verdiği oyla ülkenin kaderini belirlemektedir. Şimdi sizlerle yapmak istediğim değerlendirmede bazı bilimsel kuşkuları veya bilimsel soruları sorarak konuşmama devam etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, Türkiye'de, hiç düşündünüz mü, seçmenlerimiz serbestçe oy kullanabiliyorlar mı veyahut da bu seçmenler rahatlıkla veya seçmen niteliğiyle oy kullanmaya gidebiliyorlar mı; yani, seçmen durumunda, yasal olarak seçmen hakkını kazanmış olan seçmenlerimiz veya vatandaşlarımız, şu anda, gerçekten seçmen olmuş durumda mıdırlar?

İkinci olarak, seçmenler oylarını bir kez mi kullanıyorlar, yoksa birkaç kez sandığın başına gidip mükerrer oy Türkiye'de kullanılabiliyor mu? Bu konu da, seçimlerin güvenli ve adaletli yapılabilmesi için önemli sorunlardan bir tanesidir.

Üçüncü olarak sormak istediğim soru, seçmen durumunda olan vatandaşlarımızın; yani, seçmen olmaya hak kazanmış vatandaşlarımızın seçmen durumuna gelip gelemediğiyle; yani, kütüklere yazılıp yazılamadığıyla ilgilidir.

Son olarak birlikte paylaşmamız gereken soru, 2002 yılı seçimlerinde 8 639 000 olarak belirlenen sandığa gitmeyen seçmen adedinin Türkiye'de gerçekten var olup olmadığıdır. Yani, Türkiye'de birçok yorum yapılıyor, birçok değerlendirmede rastladığımız ve Resmî Gazetede yayımlanan 2002 seçimlerinde 8 639 000 olarak belirlenen seçmenin, böyle bir kişinin, grubun veya zümrenin var olup olmadığı konusudur. Bunun da, birlikte tartışmamız gereken konulardan bir tanesi olduğunu düşünüyorum. Bu sorunların cevaplarını bilmek ve birlikte denetlemek zorundayız.

BAŞKAN - Bülent Bey, bir dakika…

Değerli arkadaşlarım, Sayın Bülent Tanla, önemli bir konuyu, hakça seçimin, demokratik seçimin oluşmasıyla ilgili, seçmen kütükleriyle ilgili önemli bir konuyu dile getiriyor; sessizliği sağlayıp dinlememizde yarar var. Biraz uğultu var; lütfen, konuşmayı keselim aramızda.

Buyurun Sayın Tanla.

BÜLENT H. TANLA (Devamla) - Teşekkür ederim Başkan.

Eğer bu soruların cevaplarını bilemiyor ve bunları denetleyemiyorsak, gerçeklere dayalı ve tartışmasız, gerçekten demokratik bir seçimi gerçekleştiremediğimiz durumunda kalırız; ki, bu da bu Yüce Meclise veyahut da bugünün Türkiyesine yakışmayacak bir durumdur diye düşünüyorum.

Efendim, Anayasanın 67 nci ve Siyasî Partiler Yasasının 6 ncı maddesine göre, çok açık bir biçimde, 18 yaşını dolduran her Türk vatandaşının seçme ve halkoylaması katılımına sahip olduğu açık biçimde ifade edilmektedir. Ayrıca, 67 nci maddenin devamı fıkralarında "temsilde adalet ve yönetimde istikrar" maddesinin seçim kanunlarında uygun biçimde düzenlenmesi ve uygulanacak seçim kanunlarında temsilde adalet ve yönetimde istikrar ilkesine uyulması gerekleri açık biçimde vurgulanmıştır.

Şimdi, geliyorum… Ülkemizde seçmen sayılarıyla ilgili üç temel kurum bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi, eski ismiyle Devlet İstatistik Enstitüsü, yani, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), bir tanesi İçişleri Bakanlığı -MERNİS Projesini yürüten kurumumuz- diğeri de Yüksek Seçim Kuruludur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT H. TANLA (Devamla) - Değerli arkadaşlar, 2002 yılı seçimlerine baktığımız zaman, Resmî Gazetede yayımlanan rakam 41 300 000 seçmen olduğunu göstermektedir. 2004 seçimlerinde ise, iki yıl sonra yapılan 2004 seçimlerinde ise, seçmen sayısının 2 200 000 artışla 43 500 000 olduğunu göstermektedir. Yani, diğer bir ifadeyle, her yıl, Türkiye'deki seçmen sayısına yeni 1 100 000 seçmen katıldığı anlaşılmaktadır. Fakat, gelin görün ki, Devlet İstatistik Enstitüsünden alınan bilgilere göre ve birtakım kayıtlarla, Devlet İstatistik Enstitüsü, yani TÜİK, 2006 ve 2007 yıllarındaki seçmen sayısını, yıl ortalaması olarak, 48 600 000 ve 49 400 000 olarak vermektedir. Yani, her yıl yaklaşık 1 900 000-2 000 000 yeni seçmen olduğunu göstermektedir bu sayılar. Yani, aradaki fark 1 100 000'ler civarında olması gerekirken, TÜİK'in verdiği rakamlara göre, baktığımız zaman 2 000 000 fark olduğunu, 1 900 000 fark olduğunu göstermektedir ki, bu, üç kurum arasındaki koordinasyonu ve bilgi eksikliğini, işbirliği eksikliğini ortaya koyan bir davranışı ortaya koymaktadır.

Şimdi, baktığımız zaman, Yüksek Seçim Kurulu çok önemli bir çalışma yapmaktadır. Biliyorsunuz, Seçim Kanununun 33 ve 36 ncı maddelerine göre, kütükleri hazırlamak, seçmen bilgilerini yenilemek ve hazır hale getirmek, Yüksek Seçim Kuruluna yasayla verilmiş bir görev olarak karşımızda durmaktadır. Yüksek Seçim Kurulu, MERNİS'ten aldığı veri tabanına dayanak, 43 000 000 civarındaki 2004 yılı yerel seçimlerine dayalı, bilgi tabanına dayalı kontrolünün 26 000 000 adetlik kısmını bitirmiş durumdadır. Yani, 26 000 000'luk veri tabanı üzerindeki seçmen kütükleri taranmış, bu çalışmada benzer kimlikli seçmenler, mükerrer seçmenler ve kimlik bilgileri bakımından örtüşmeyen seçmenler taranmış ve burada elde edilen sonuç, 91,16'lık bir oranla eşleştirmenin doğru olduğu ve 26 000 000'luk seçmende doğruluk oranının yüzde 91-92'ler civarında olduğu ortaya çıkmıştır.

Tabiî, bu çalışma daha devam edecektir. Bu beş kademeli bir seçimdir. Gerçekten, burada, Yüksek Seçim Kurulunun yaptığı çalışmayı takdirle ve saygıyla anmak gerekiyor ve bu çalışmaları daha da süratlendirmesi ve bu çalışmalara daha da yoğun biçimde emek vermesi gerekmektedir.

Şimdi, bildiğiniz gibi, 2298 sayılı Yasanın, gereğinde, her bir seçmene ait bilgileri ve adresleri; yani, seçmen kütüğündeki bilgilerin değiştirilmesi, düzeltilmesi ve tamamlanması; yani, işlemlerin güncelleştirilmesi Yüksek Seçim Kuruluna verilmektedir.

Değerli arkadaşlarım…

BAŞKAN - Toparlayalım lütfen…

BÜLENT H. TANLA (Devamla) - Şöyle toparlamak istiyorum: Seçim Kanununun 36 ncı maddesi, "Seçmen kütüğünün dört yılda bir yeniden düzenlenmesi ve iki yılda bir denetlenmesi için gerekli bilgileri toplamak amacıyla, bütün Türkiye'de aynı zamanda nisan ayının ikinci pazar günü  yazım yapılır" ibaresini  belirtmektedir.

Biz, bu Yüce Mecliste, 2003 yılının altıncı ayında, geçici bir maddeyle, Yüksek Seçim Kurulunun bu çalışmasını, SEÇSİS Projesi kapsamında, seçmen olan vatandaşların bilgisayar kayıtlarına aktarılmasına kadar, 36 ncı maddenin birinci fıkrasını ertelemiş bulunuyoruz. Dolayısıyla, Yüksek Seçim Kurulunun elinde bulunan MERNİS veri tabanına dayanarak yapmakta olduğu bu çalışmaları süratle bitirmesi ve önümüzdeki seçimlere, yeni seçmen tabanıyla ve seçmen kütükleriyle bizi hazırlaması gerekiyor.

Yüksek Seçim Kurulundan aldığım bilgiler, gece gündüz çalışıldığı takdirde, bu çalışmaların ancak yıl sonu bitirilebileceğini bize göstermektedir. Bu açıdan, benim önerim, kurumlararası işbirliği ve koordinasyon; eleman, teknik altyapı ve bilgisayar hizmet desteği ve bütçeyle, hedef kontrol ve denetimle, bu güncelleştirme işlemini, AB'ye aday üye statüsünde olan Türkiye'nin yeni seçimlere yeni kütüklerle hazırlanmasının Meclis tarafından ve hükümet tarafından ele alınmasıdır.

Sayın milletvekilleri, son olarak, Türkiye, bildiğiniz gibi, dünyanın 20 büyük otomobil üreticisi içindedir; yani, 20 büyük dev ülkenin içinde olan Türkiye, üretim kapasitesiyle, çok büyük bir otomobil üretim kapasitesine sahiptir. Aynı zamanda, Türkiye, biliyorsunuz, seramik üretimiyle, Avrupa Birliğinin orta boy ülkelerinin bütün topraklarını, bir yılda üretimiyle kaplayabilecek bir üretim kapasitesine sahiptir. Türkiye, aynı zamanda, sıfır toleransla F-16 uçakları yapabilmektedir.

Benim burada sizlerle  paylaşmak istediğim, Türkiye'nin, bu durumda olan bir Türkiye'nin seçmen kütüklerine ve seçmen sayılarına sahip çıkamaması, bir muhalefet, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili olarak bana dokunuyor ve ağırıma gidiyor. Sizlerle birlikte paylaşmak istediğim şey ve hükümetten ricam, önümüzdeki seçimlere, Türkiye'nin seçmen sayısını ve seçmenlerini doğru biçimde saptayarak hazırlamaları ve bizi, demokratik biçimde yeni bir seçime hazırlamalarında bütün gayreti sarf etmelerini rica ediyor ve beni dinlediğiniz için hepinize saygılar sunuyorum.(Alkışlar)

BAŞKAN - Gündemdışı ikinci söz, Ağrı İlinin kurtuluş günü münasebetiyle söz isteyen Ağrı Milletvekili Halil Özyolcu'ya aittir.

Buyurun Sayın Özyolcu. (AK Parti sıralarından alkışlar)

2.- Ağrı Milletvekili Halil Özyolcu'nun, Ağrı'nın düşman işgalinden kurtarılışının 88 inci yıldönümüne ve ilde, eğitim ile ekonomi alanında atılan adımlara ilişkin gündemdışı konuşması

HALİL ÖZYOLCU (Ağrı) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Ağrı'nın düşman işgalinden kurtarılışının 88 inci yıldönümü münasebetiyle gündemdışı söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, Yüce Heyetinizi ve tüm Ağrılı hemşerilerimi saygıyla selamlıyorum.

Ağrı, dönemin süper emperyal devletlerinden Rusya'nın Akdeniz'e inmesi nedeniyle Ruslarla birçok büyük savaş yapmıştır. Yine, Birinci Dünya Savaşının en şiddetli geçtiği yerlerden biri de Ağrı'dır. Bölge halkı, açlık ve sefaletle birlikte, esaret ve işgale başkaldırmıştır. Hamidiye Alayları, Kâzım Karabekir komutasındaki ordu, 15 Nisan 1918'de düşman ordusunu Gümrü'ye kadar sürerek, Ağrımızı seksen yıl önce bu işgalden kurtarmışlardır.

Ağrı düşman işgalinden kurtuldu; ancak, Ağrı ve benzeri doğu ve güneydoğu illeri, dört yıl öncesine kadar, gerek hükümetlerin ve gerekse bürokrasinin yanlış bakış açısı illetinden kurtulamamışlardır. Bu nedenle de, cehalet, fakrüzaruret -yani fakirlik- kin, adavet, nifak, şikak gibi düşmanların pençesinde kaldı. Bu süreçte Ağrı, millî ekonomiden ve bütçe kaynaklarından yeteri kadar pay da alamadı; dolayısıyla, şehir merkezleri, altyapısız ve hizmetsiz kalarak, köyleri andırdı. Eğitimde hizmet olmadı, sağlıkta hizmet olmadı, okul olmadı, hastane olmadı, yol olmadı, su olmadı, ulaşım olmadı, tarım gelişmedi ve hayvancılık gelişmedi. Dolayısıyla, Ağrı düşmandan kurtuldu, tamam; ancak, rahmetli Özal dönemindeki elektrik ve telefon hizmetlerini hariç tutarsak, Ağrı'ya şefkat eli uzatacak ne hükümetler oldu ne de bürokrasi; ta ki, 3 Kasım 2002 seçimleriyle AK Parti İktidarı iktidar oluncaya dek; AK Parti İktidarının şefkat eli Ağrımıza uzandı.

Ağrı İlimiz, nasıl 1918'de düşmandan kurtarılmış ise, aynı şekilde, gösterdiğimiz çaba ve gayretlerle, ürettiğimiz projelerle, Ağrı, cehalet, fakirlik, nifak ve şikak düşmanlarından da kurtulacaktır. Cehaleti, marifetle, yani eğitimle, eğitim kurumlarının çoğalmasıyla ve yaygınlaşmasıyla yok etmeliyiz. Nitekim, gerek Millî Eğitim Bakanımızın sağladığı olanaklarla ve gerekse duyarlı, hayırsever işadamlarımızın destekleriyle, 2005 yılında, 50'ye yakın okulun temeli atıldı ve tamamına yakını hizmete açıldı. Düşünün, bir günde, Ağrı'da, Patnos'ta ve Doğubeyazıt'ta 14 okulun açılışını, Millî Eğitim Bakanımızla beraber gerçekleştirdik.

Buradan, duyarlı ve Türkiye'nin de tanıdığı işadamlarımızdan Hüseyin Özyeğin Beye, Kadir Has Beye, TES-İŞ Başkanı Mustafa Kumlu Beye, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş Beye, Diyanet İşleri Başkanımız Ali Bardakoğlu Beye, işadamlarımızdan Hayrettin Atmaca, Ertuğrul Eryılmaz, Fuat Türkmen Beye, İbrahim Yassıboğa Beye, ATV Programcısı Savaş Ay'a ve taahhütte bulunan diğer tüm işadamlarımıza, huzurlarınızda, Ağrılılar adına takdir ve teşekkürlerimi sunmak istiyorum. İşte, kamu sermayesi ve özel sektör sermayesi bir araya gelerek Ağrı'da cehalete meydan okumaktadır.

Bir de, 2007 yılının sonuna doğru, Ağrı'da Ağrı Dağı Üniversitesinin kurulması için gerekli olan fakülte sayımızı inşallah 3'e çıkaracağız. Bakanlar Kurulu ve YÖK'ten gerekli izinler çıktıktan sonra, fakülte binalarının yapımını şimdiden üstlenen Çeçen Holding sahibi Ağrılı işadamımız İbrahim Çeçen Beye de Ağrılılar adına müteşekkiriz.

Değerli arkadaşlar, aynı şekilde, fakirliğin de kırılması gerekir. Bunu da, ekonomideki olumlu gelişmelerle, adil gelir dağılımı ve bütçe kaynaklarının adil dağıtımıyla gerçekleştiriyoruz. Yıllar önce kapalı olan tesislerimizi açıyoruz. Örneğin, Ağrı et kombinasının açılacağı müjdesini Ağrılılara vermek istiyorum; çünkü, ilin ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayanır. Hayvancılığın gelişmesi, başta can damarı olan süt inekçiliği kooperatifçiliklerinin çoğalması ve et kombinasının hizmete girmesiyle olur. Bunları da gerçekleştiriyoruz.

Tarımın gelişmesinin can damarı ise sulamadır. Sağladığımız ödeneklerle, Ağrı Ovasını sulayacak Yazıcı Barajının bir an önce hizmet vermesini olanaklı hale getiriyoruz.

Müreffeh ve kalkınmış bir Ağrı için, Ağrı'nın doğalgaza ve organize sanayi bölgesine de sahip olması gerekmektedir. Bunlar da bu yıl gerçekleştiriliyor.

Sağlık alanında da, Ağrı'nın geldiği nokta önemlidir. Ağrı merkezini 150 yataklı yeni bir hastaneye kavuşturduk. Büyük bir ihtiyaç olan Patnos ve Doğubeyazıt İlçelerimizi de 150 yataklı olmak üzere birer hastaneye kavuşturacağız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HALİL ÖZYOLCU (Devamla) - Değerli arkadaşlar, dünyanın en görkemli dağı olan Ağrı Dağının turizm potansiyelinin varlığını, ancak Ağrı Dağından Doğubeyazıt'a ve coğrafyaya demli bir çay kıvamında baktığımızda görürüz. Bu bakış, daha farklı kılmaktadır yaşamı. 4 200 metre yükseklikte güneşin doğuşuna ve batışına şahit olmak, 5 137 metre yükseklikte Ağrı Dağının zirvesinde bulutlarla arkadaş olmak, ayrıcalıklı kılıyor insanı.

İshak Paşa Sarayı, Balık Gölü, meteor çukuru, Nuh'un gemisinin izi, insanda iz bırakacak varlıklardır. İshak Paşa Sarayının resminin 100'lük banknotlarımızın bir yüzünde gösterilmesi, İshak Paşa Sarayının yolunun yapılması, sarayın aslına uygun onarımının yapılması, Ağrı Dağının millî parklara dahil edilmesi ve yine, Patnos İlçemizde toplu konutun yapılmasına vesile olan başta Sayın Başbakanımıza ve AK Parti Hükümetimize Ağrılılar adına müteşekkiriz.

Değerli arkadaşlar, 2006 yılının Ağrı ve ilçeleri için altın yılı olacağına inanıyorum. Bütün bu hizmetlerle beraber, Ağrı Belediye Başkanımızın da gayretli, takdire şayan, olağanüstü başarıları da mevcuttur. Gerek altyapı çalışmaları, parke taşı döşemek suretiyle yol yapım çalışmaları ve gerekse seyyar satıcılar için yeni iş mekânları oluşturma gibi daha sayamayacağım birçok çalışmasıyla, Ağrı yeni yeni köy görünümünden kurtulmaktadır.

Ağrı İlimizin geleceği için, her alanda büyük ve vazgeçilmez projeler üretmeye çalışıyoruz. Bu projelerin tek ortak paydası, kalkınmış, güçlü ve mutlu bir Ağrı'dır,

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kin, adavet, terörü yaratma ve destekleme düşmanından da, hem Ağrı'nın hem de Türkiye'nin kurtulması gerekiyor. Ülkemizde son zamanlarda meydan gelen tatsız olaylar, bizleri ve halkımızı üzmektedir. Hafta sonu Ağrı'daydım. Birçok Ağrılının, Sayın Cumhurbaşkanın "bireyin inanç ve ibadet yaşamına, kamu düzenini korumak amacıyla sınırlamalar konulabilir" sözünü, hem birbirlerine ve hem de bizlere sorduklarını gördük. Bu söz, toplumun dinî duygularını hedef alan incitici bir tavırdır.

HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Ne alakası var ya?!

HALİL ÖZYOLCU (Devamla) - Bu da, o makamın sınırlarını aşan ve parlamenter demokraside güç ve sorumluluğun Mecliste olduğu gerçeğini görememektedir.

CANAN ARITMAN (İzmir) - Cumhurbaşkanın ne ilgisi var?!

HALİL ÖZYOLCU (Devamla) - Buna lojistik destek veren, gerek sizler ve gerekse eski Cumhurbaşkanı Sayın Demirel'in ise "dün dündür, bugün bugündür" hayat felsefesinin yeni bir örneğidir.

MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Ağrı'yı anlat, Ağrı'yı!..

HALİL AKYÜZ (İstanbul) - Ağrı İlinden bahset!.. Ayıp oluyor!..

BAŞKAN - Sayın Özyolcu, konuyu dağıtmayın.

MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Ağrı'yı anlat!.. Aç millet, aç! Ağrı'daki işsizleri anlat!

BAŞKAN - Konuyu dağıtmayın ve toparlayın lütfen.

HALİL ÖZYOLCU (Devamla) - Ağrı'yı anlatıyorum; dikkat ederseniz, Ağrı'yı anlatıyorum. Milletin…

MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Aç, sefil insanları, sana oy verenleri anlat!

HALİL ÖZYOLCU (Devamla) - Sabırlı olun!

BAŞKAN - Müdahale etmeyin arkadaşlar, müdahale etmeyin.

HALİL ÖZYOLCU (Devamla) - Bakınız, milletin…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Başka konular konuş, başka! Ağrı'yla Sayın Cumhurbaşkanının ne ilgisi var?!

BAŞKAN - Sayın Özyolcu, Ağrı'nın kurtuluş günüyle ilgili konuyu değerlendirin, toparlayın ve konuşmanızı bitirin; sürenizi çok aştınız.

HALİL ÖZYOLCU (Devamla) - Sayın Başkanım, konuşmamı bitiriyorum.

MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Sayın Cumhurbaşkanına, bize çatarak değil; işine bak, işine!

HALİL ÖZYOLCU (Devamla) - Milletin huzurunu ve mevcut istikrarı bozmak için iki şey devreye sokulmak isteniyor; bunlardan biri bölücülük, diğeri irticadır. Birkısım resmî söylem de buna çanak tutuyor. Gaye, acaba otoriter ve sert önlemler getirebilir miyiz, getirtebilir miyiz, demokrasiyi güdükleştirebilir miyiz. Bunun için de yapay krizler yaratılıyor. İşte, güneydoğu olayları…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Özyolcu, iki üç defa uyardım; sözü Ağrı'nın kurtuluş günüyle ilgili aldınız…

HALİL ÖZYOLCU (Devamla) - Bir cümleyle bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - … çok değişik başka konulara giriyorsunuz; doğal olarak tepkileri çekiyorsunuz. Sürenizi de çok aştınız. Lütfen, Ağrı'nın kurtuluşuyla ilgili son cümlelerinizi söyleyin; biz de Ağrı'nın kurtulmasından dolayı sizin duyduğunuz mutluluğu, Ağrılıların duyduğu mutluluğu paylaşalım. Başka konulara girmeyin lütfen.

HALİL ÖZYOLCU (Devamla) - Sayın Başkan, iki cümleyle bitireceğim.

Benden önceki konuşmacıya da 11 dakikalık bir toleransınız oldu. Aynı toleransı da sizden istiyorum.

HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Topluma konuştu, topluma!

HALİL ÖZYOLCU (Devamla) - Ancak, iki cümleyle bitireceğim.

Gaye, acaba otoriter ve sert önlemler getirebilir miyiz, demokrasiyi güdükleştirebilir miyiz... Bunun için de yapay krizler yaratılıyor. İşte güneydoğu olayları, talihsiz beyanatlar ve daha dünkü Anamuhalefet destekli sendikaların yürüyüşü buna matuftur. Anlaşıldığı gibi, Türkiye'ye gerilim getirmek isteyenler var. Ancak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Özyolcu, bütün uyarılarıma rağmen, söz aldığınız konudan dışarı çıkıyorsunuz. O yüzden sözünüzü kesiyorum. Lütfen son cümlenizi söyleyin, Genel Kurula saygı sunun ve bitirin.

HALİL ÖZYOLCU (Devamla) - Son cümlemi söylüyorum.

Değerli arkadaşlar, anlaşıldığı gibi, Türkiye'ye gerilim politikaları getirmek isteyenler var; ancak, Türkiye bu oyuna gelmeyecektir.

Ve sözümü bitiriyorum. 15 Nisan 1918'de esarete ve işgale başkaldıran Patnos, Tutak, Hamur, Ağrı, Eleşkirt, Taşlıçay, Diyadin, Doğubeyazıt, hâsılı tüm Ağrı halkımızın kurtuluş gününü kutluyoruz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Gündemdışı üçüncü söz, Ermeni sorunu hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Şükrü Mustafa Elekdağ'a aittir. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Elekdağ.

3.- İstanbul Milletvekili Şükrü Mustafa Elekdağ'ın, sözde Ermeni soykırımı iddialarına ilişkin gündemdışı konuşması

ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, 24 Nisanın yaklaştığı ve Ermeni soykırımı iddialarını içeren karar tasarılarının Amerikan Kongresinden ve bazı Avrupa ülkeleri parlamentolarından geçirilmesi için yoğun çaba harcandığı şu günlerde, yapacağım konuşma, Türk-Ermeni ilişkileri ve bir çözüm önerisi üzerine odaklanacak.

Değerli arkadaşlarım, 21 inci Asra adım attığımız şu dönemde modern uluslararası ilişkiler perspektifinden Türk-Ermeni ilişkilerine baktığımız zaman, bugün dünyada doksan yılı aşan bir süredir devam eden Türk-Ermeni sorununa benzer başka bir anomalinin mevcut olmadığını görüyoruz. Bu uzunca tarih diliminde, dünyamızın, akla durgunluk veren soykırımlara, korkunç vahşet ve katliamlara ve milyonlarca insanın telef olduğu savaşlara tanık olduğunu, ancak bu olaylardan etkilenen ulusların, bugün karşılıklı önyargı ve düşmanlıklarını yenerek, aralarında uygar ilişkiler kurmayı, hatta dostluk ve işbirliği içinde yaşamayı başardıklarını görüyoruz.

Ermeni sorununun doksan yıldan fazla bir zamandır canlılığını kaybetmemesinin nedeni, sadece Ermenilerin, kimlik kriziyle iç içe geçmiş derin mağduriyet duygusuyla, soykırım kampanyasını sistemli ve örgütlenmiş bir şekilde yürütmelerinden ileri gelmiyor değerli arkadaşlarım. Bunun iki önemli nedeni daha vardır: Bunlardan birincisi, Ermeni iddialarının, Batılı ülkeler tarafından objektif ve tarihsel bir yaklaşımla değil, tamamen siyasal bir yaklaşımla ele alınmasıdır. Ermenileri boş bağımsızlık vaatleriyle isyana teşvik ederek Anadolu'yu kana boyayan ve Türk'le Ermeni'yi birbirine kırdıran devletler, bugün hâlâ günahlarını kabule yanaşmamakta ve gerçekleri gözardı etmektedirler. Bu devletler, aynı zamanda, istedikleri zaman Türkiye'ye karşı bir siyasî baskı unsuru olarak kullandıkları bu kozu elden çıkarmayı da arzu etmiyorlar.

Ayrıca, bu sorunun, hem Amerika'da hem de bazı Avrupa ülkelerinde bir iç politika ve oy avcılığı meselesi haline gelmiş olması, artık meselenin önyargısız ve yapıcı bir yaklaşımla ele alınmasını da engelliyor.

Soykırımı iddiasının gerçek yüzünün doksan yıldır ortaya çıkmamış olmasının ikinci bir nedeni de, Batılı ülkelerin kamuoyları ile siyasetçilerin bu sorunu daima bir Müslüman-Hıristiyan çatışması olarak tanımlamaları, böyle bir şablona oturtmaları ve esiri oldukları kör dinî taassubun etkisiyle Türkiye'ye karşı önyargılı hareket etmelerinden ileri geliyor. Kanımca, Ermeni soykırım kampanyasının Batı'da başarılı bir uygulama alanı bulmasının temel nedeni budur değerli arkadaşlarım.

Bu söylediklerimiz dikkate alınırsa, uluslararası koşulların, Türk-Ermeni sorununda bir uzlaşmayı kolaylaştırmak şöyle dursun, tam tersine husumet ortamının sürmesini teşvik edici bir niteliğe sahip olduğu görülüyor. Hal böyle olunca, Türk-Ermeni ilişkilerini doksanbir yıl önce takıldığı yerden kurtarmak için, inisiyatifin bizzat Türkiye ile Ermenistan'dan gelmesi zorunlu olmaktadır. Peki, bu yapılmazsa ne olur? Bu yapılmadığı takdirde, Ermenilerin, sürekli mağduriyet ve hakları yenilmişlik, Türklerin ise, dünya çapında bir haksızlık ve iftiraya uğramışlık hislerinden kurtarılması mümkün olmaz. Bu koşullarda da iki ulus arasında uzlaşma ve barışın gerçekleşmesi bir hayal olur. Bu bakımdan, akıl ve sağduyuya dayalı bir yaklaşım, Türkiye ile Ermenistan'ın kendilerini hapsettikleri önyargı ve düşmanlığın tutsaklığından kurtararak, barış ve işbirliğine dayalı ortak bir geleceği inşa etmek için geç de olsa somut ve yapıcı girişimlerde bulunmasını emrediyor. Evet, sağduyu bunu emrediyor; ancak, bunun yolu, Türk ve Ermeni uluslarının yaşadıkları beşerî facianın tüm yönlerini gün ışığına çıkarmak suretiyle tarihleriyle yüzleşmelerinden ve bunun sonuçlarını kabullenmelerinden geçiyor. Barışın bu travmadan doğması kaçınılmaz.

Türk Hükümeti, Anamuhalefet Partisi CHP'nin de ön alması ve desteğiyle, bu belirttiğimiz görüşlerden hareketle, cesur bir siyasî irade ortaya koymuş ve Türk ve Ermeni tarihçilerinden oluşacak bir komisyon vasıtasıyla gerçeklerin ortaklaşa bilimsel araştırma yoluyla aydınlığa kavuşturulmasını Ermenistan'a önermiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (Devamla) - Öneri, tarafların arşivlerini araştırmaya açmalarını, yabancı ülkelerin arşivlerinden de yararlanmalarını ve çalışmaların bilimsel bir ciddiyet içinde sürdürülebilmesi için noterlik görevi yapacak tarafsız bir mekanizma oluşturmasını da öngörüyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi de, 13 Nisan 2005 tarihinde oybirliğiyle kabul ettiği bir deklarasyonla bu öneriyi destekledi. Her ne kadar, ülkemizdeki bazı akademisyenler ve yazarlar dışarıdan ısmarlama görüşlerle Türkiye'nin önerisinin anlamsızlığını ve pratik değeri olmadığını hararetle savundular ve haklılıklarını kanıtlamak için "tarih belgelerle yazılmaz", "arşivlere giren her tarihçi istediği belgeyi istediği şekilde yorumlayabilir" gibi anlamsız görüşler dahi ileri sürmekten çekinmedilerse de, Türkiye'nin önerisi uluslararası alanda olumlu bir izlenim yarattı.

Bu olumlu değerlendirmeler meyanında Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Genel Kurulunda 97 parlamenterin Türkiye'nin önerisine destek vererek bir açıklama yaptıklarını, buna ilaveten Başkan Bush ve Federal Almanya Başbakanı Schröder'in, önerinin Türk ve Ermeni halkları arasında uzlaşıya olumlu katkılar yapacağı yolunda beyanlarda bulunduklarını sayabiliriz.

Gerçekten de Türkiye'nin önerisi akıl ve sağduyuya dayalı bir yaklaşımdır. Bu bakımdan eğer Ermenistan Türkiye'yle iyi komşuluk ilişkileri kurmak ve işbirliği zemini geliştirmek istiyorsa Türkiye'nin bu önerisini kabul etmelidir.

Esasında, değerli arkadaşlarım, 1915 olaylarına ilişkin sorun tarihsel, hukuksal ve siyasal boyutları olan bir uluslararası ilişkiler sorunudur.

Türkiye'nin önerdiği ortak tarih değerlendirmesi çalışması da bir uzlaşma sürecinin, bu üç boyutlu uzlaşma sürecinin önemli bir halkasını oluşturmaktadır.

Bu süreçteki tüm adımların daha başlangıçta siyasî müzakere yoluyla saptanmış bir yol haritası çerçevesinde atılabileceği aşikârdır. Ayrıca, soykırım eylemi, 1948 Birleşmiş Milletler Soykırım Sözleşmesine göre tanımlanmış ve hangi durumlarda varlığından söz edilebileceğinin şartları saptanmış hukukî bir kavramdır. Soykırım suçunu hukuktan soyutlamak imkânı yoktur.

Bu bakımdan iki ülke arasındaki uzlaşma sürecinin sadece tarihsel ve siyasal değil, aynı zamanda hukuksal boyutunun da olması doğaldır.

Tarihçilerin sorunu çözme gibi bir yetkisi olmayacaktır; ama, tarihten de, geçmişin olaylarına ışık tutacak çok önemli bir yardımcı olarak yararlanılması olmazsa olmaz önemdedir. Ancak, tarihsel bulguların ortaya çıkarılması aşamasından sonra, hukuksal boyut işlerlik kazanabilir.

Sorunun özellikleri dikkate alındığında, hukuksal boyutun, hakem mahkemesi oluşturulması ve tahkimname hazırlanması yoluyla devreye sokulması büyük bir olasılıktır.

Geçmişe dönük olarak geçerliliği olmayan 1948 Soykırım Sözleşmesinin 1915 olaylarına nasıl uygulanacağı da, tahkimnamenin hazırlanışında müzakere yoluyla hesaplanacaktır. Türk-Ermeni ilişkilerinin normalleşmesinin yolu, önerdiğimiz bu üç boyutlu (siyasal-tarihsel-hukuksal) yöntemin eşzamanlı olarak uygulanmasından geçmektedir.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin, soykırımına ilişkin tartışmayı hukukî plana çekmesinde yarar vardır. Bunun için de, Türkiye, 1915 olaylarının Birleşmiş Milletler Soykırımı Önleme ve Cezalandırma Sözleşmesi hükümleri uyarınca değerlendirilmesini kabul edeceğini açıklamalı ve bu amaçla, sözünü ettiğim üç boyutlu yaklaşım çerçevesinde ve onun ayrılmaz bir parçası olarak uluslararası tahkim yöntemini önermelidir.

Türk tezinin hukuksal, fiilî ve kanıtsal dayanakları, bu yolda bir öneriden olumlu bir sonuç alınması için yeterlidir.

Türkiye'nin, bu üç boyutlu yaklaşım çerçevesinde tahkim önerisine, Türk-Ermeni ortak tarihçiler komisyonu kurulmasına ilişkin önerisinde olduğu gibi, Ermeni tarafı olumlu bir yaklaşım sergilemeyebilir; ancak, tahkim yöntemini kabul edeceğini açıklaması dahi, uluslararası alanda Türkiye'nin moral ve hukuksal haklılığının bir göstergesi olacak ve bu sorunun Türkiye'ye karşı siyasî istismarını kısıtlayacaktır.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından başlatılmış; fakat, sonuçlandırılmamış olan bir girişim üzerinde duracağım. Anımsayacağınız üzere, geçen yıl 13 Nisanda, Türkiye Büyük Millet Meclisi, Ermeni iddiaları konusunda yayımladığı bir deklarasyonla birlikte, oybirliğiyle bir de karar aldı. Bu karar, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin, topluca imzalayarak İngiltere Avam Kamarası ile Lordlar Kamarasına gönderecekleri bir mektupla, bir savaş propaganda imalatı olduğu İngiliz arşiv belgeleriyle artık kesinlikle kanıtlanmış olan "Osmanlı İmparatorluğunda Ermenilerin Uğradığı Muamele 1915-1916" adlı kitaptaki bilgilerin mesnetsiz ve asılsız olduğunun açıklanmasının talep edilmesini öngörüyordu.

1916 yılında İngiliz Savaş Propaganda Bürosu tarafından hazırlanan ve İngiltere Parlamentosunun onayıyla Mavi Kitaplar külliyatı çerçevesinde yayımlanması nedeniyle Mavi Kitap diye atıfta bulunulan bu kitap, Ermeni tarihçilerin iddialarını kanıtlamak için kullandıkları en önemli kaynaklardan birini oluşturuyor.

BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.

ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (Devamla) - Genel Kurulda söz konusu mektubun gönderilmesi oybirliğiyle kabul edildi ve mektup önce Başbakan Sayın Tayyip Erdoğan ile Anamuhalefet Partisi Lideri Sayın Deniz Baykal, sonra da milletvekilleri tarafından imzalandı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Bülent Arınç tarafından imzalanan kapak mektubuyla İngiliz muhataplarına gönderildi.

Bundan sonra, Lordlar Kamarası ve Avam Kamarası Başkanlarından Sayın Meclis Başkanımıza cevabî mektuplar geldi. Lordlar Kamarası mektubunda, Mavi Kitap'ın İngiliz Parlamentosuna, dikkate alınacak bir belge olarak sunulduğunu, yayımlanmış olmasının Parlamentonun bunun yazarı olduğu veya onayladığı anlamına gelmediği ve Türkiye Büyük Millet Meclisi mektubunun Lordlar Kamarası kütüphanesine konulduğunu belirtiyordu.

Avam Kamarası Başkanı ise, gönderdiği mektupta, tarafsız konumu dolayısıyla bu konuda bir yorum yapamayacağını, ancak, Türkiye Büyük Millet Meclisi mektubunun orijinal nüshasını Dışişleri Bakanına ilettiğini ve onun talebimize ilişkin olarak işlem yapabileceğini belirttikten sonra, o da, Türkiye Büyük Millet Meclisi mektubunun bir kopyasının Avam Kamarası kütüphanesine konulduğunu kaydediyordu.

Değerli arkadaşlarım, görüleceği üzere, Avam Kamarası Başkanı göndermiş olduğu mektupta Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından başlatılan girişimin bundan sonra nasıl takip edilmesi gerektiğini belirtiyor ve bir adres veriyor, bu adres de, İngiliz Dışişleri Bakanlığıdır. Esasen Mavi Kitap'ın yayımlanması İngiliz Dışişleri Bakanlığının onayıyla gerçekleşmiştir. Kitabın giriş bölümünde, o dönemin Dışişleri Bakanı Viscount Grey of Fallodon'un resmî onay mektubu yer almaktadır. Bu itibarla, bu noktadan itibaren Sayın Dışişleri Bakanımız Abdullah Gül'ün talimatıyla, Dışişleri Bakanlığımızın İngiliz Dışişleri nezdinde gerekli girişimlerde bulunması gerekiyor.

Değerli arkadaşlarım, konuyla ilgili bir gelişmeye daha işaret edeceğim. İngiliz Lordlar ve Avam Kamarası üyelerinin küçük bir bölümü de, Türkiye Büyük Millet Meclisinin mektubuna yanıt olarak, Mavi Kitap'ın güvenilir bir tarihî kaynak olduğunu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi mektubunun hatalar içerdiğini ileri süren ve Türkiye Büyük Millet Meclisi mektubunun geri çekilmesini öneren bir açıklamada bulunmuşlardır. Ancak, bu açıklama Ermeni tezlerini öteden beri kuvvetle destekleyen 20 Lordlar Kamarası, 13 de Avam Kamarası üyesinden ibaret küçük bir grup tarafından yapıldığından, İngiltere Parlamentosunun ortak görüşünü hiçbir şekilde yansıtmıyor. Hemen belirtelim ki, söz konusu açıklamanın hazırlanmasında liderlik yapan Lord Avebury, açıklama metninin arkasına tüm İngiltere Parlamentosunun desteğini almak için büyük çaba göstermişse de, başarı sağlayamamıştır. Bu gelişme de, İngiliz Parlamentosunun ezici çoğunluğunun Mavi Kitap'a bir propaganda yayını olarak baktığının bir işaretidir.

Bu bakımdan, söz konusu açıklama, 13 Nisan 2005 tarihinde en başta Başbakan Sayın Tayyip Erdoğan ile Anamuhalefet Partisi Başkanı Sayın Deniz Baykal olmak üzere, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin topluca imzalayarak, Lordlar Kamarası ile Avam Kamarasına gönderme kararını aldıkları mektuba kesinlikle bir yanıt oluşturmuyor. Bu nedenle de, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu açıklamayı yanıtlamak hususunda en ufak bir yükümlülüğü yoktur. Tabiatıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisinin oybirliğiyle onayladığı ve gönderme kararını aldığı mektubu geri çekmesi gibi bir durum da söz konusu olamaz.

Değerli arkadaşlarım, bu bağlamda önemli bir noktaya dikkatinizi çekeceğim: 15-17 Mart tarihlerinde İstanbul Üniversitesi tarafından düzenlenen "Türk-Ermeni İlişkilerinde Yeni Yaklaşımlar" konulu sempozyuma Mavi Kitap'ın 2000 yılındaki yeni baskısının editörlüğünü yapan tarihçi Ara Sarafyan da, sayıları zannediyorum 10'a varan yabancı tarihçiyle birlikte katıldı ve Ara Sarafyan, 16 Mart tarihinde İstanbul Üniversitesinde yapılan bu sempozyumda bir konuşma yaptı. Bu konuşma Mavi Kitap'ı da kapsadı. Sarafyan'ın konuşmasından hemen  sonra ben söz aldım ve yaptığım konuşmada, Mavi Kitap'ın, İngiliz Savaş Propaganda Bürosunun Osmanlı Devletine karşı yürüttüğü kötüleme ve karalama kampanyasının bir ürünü olduğunu, tamamen düzmece olan bu kitapta, görgü tanığı diye tanıtılan tanıkların Osmanlı Türküne düşman ve Anadolu'da bağımsız bir Ermeni devletinin kurulmasını destekleyen Amerikalı misyonerlerden, Taşnak Ermeni komitacı ve militanlardan, kimliği bilinmeyen hayalî kişilerden oluştuğunu dile getirdim.

BAŞKAN - Lütfen toparlayalım Sayın Elekdağ; sürenizi çok aştınız.

ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (Devamla) - Sayın Başkanım, bu, son derece önemli bir konu olduğu için, müsamahanıza güveniyorum.

BAŞKAN - Ama, yine de, sizin bilgi birikiminiz, ustalığınız toparlamaya yeterli.

Buyurun.

ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, Taşnak komitacıların, hayalî kişilerin, Ermeni militanların ve Türk düşmanı Amerikalı misyonerlerin görgü tanıklığına dayanılarak yazıldığı artık tartışmasız belli olan Mavi Kitap'ın, ciddî bir tarihî kaynak olduğunun iddia edilmesinin, akademik dürüstlük ve ahlaktan tamamen yoksun olduğunu ortaya koyduğunu belirttikten sonra şu açıklamaları yaptım; dedim ki: Bu kitabın orijinal nüshasında, Osmanlı misillemesinden koruma amacı ileri sürülerek kitabı oluşturan 150 raporu ve belgeyi hazırlayan görgü tanıklarının gerçek isimleri açıklanmamış ve onlara kod adlarıyla atıfta bulunulmuştu. Ancak, 1999 yılında İngiliz arşivlerinde bulunan bir belgeyle, bu kod adlarının kimlere ait olduğu ortaya çıktı ve görgü tanığı olarak atıfta bulunanların Osmanlı Devletinin can düşmanı olan Taşnak komitacılara, Ermeni militanlara ve biraz önce belirtmiş olduğum gibi, bağımsız  bir Ermeni devletini destekleyen Ermeni misyonerlere ait olduğunun ortaya çıktığını belirttim. Bu bakımdan kitabın propaganda malzemesi olduğunun belgelendiğini ifade ettim. Buna rağmen, Mavi Kitap'ın 2000 yılında tekrar basıldığını, kitabın editörlüğünü yapan Ara Sarafyan'ın da aramızda bulunduğunu belirttim.

Değerli arkadaşlarım, bütün bu konuşmalarımı Ara Sarafyan dinledi; fakat "gık" diyemedi, hiçbir ileri sürdüğüm hususa bir cevap veremedi. Hatırlayacaksınız, oysa, bu zatın, elinde Mavi Kitap'la çıkan fotoğrafını birçok basın organımız basmıştı.

Mavi Kitap'tan... Mavi Kitap'ı hakikaten desteklemek son derece zor. Mavi Kitap'ın, esas itibariyle, şu anda yaptığı fonksiyon, milletlerin fikirlerini zehirlemek, onları birbirlerinin can düşmanı haline getirmek, kin ve nefret ve intikam saplantısının nesilden nesile yol açmasını sağlayan bir kitaptır.

Değerli arkadaşlarım, Ara Sarafyan'ın 2000 yılı baskısında yazdığı giriş bölümünde "bu eser Ermeni Soykırım Tezi'nin ilk ciddî açıklamasıdır" diye övdüğü Mavi Kitap, bugün hâlâ uluslararası medyanın, dünya siyasî liderlerinin ve bilim adamlarının aldatılarak, Türkiye'ye karşı kin ve nefret duygularının yayılması için kullanıldığı ve binlerce yazı, makale ve kitaba kaynak oluşturan bir yayındır. Ermeni tezlerinin dayandırıldığı "Naim Beyin Hatıratı", "Büyükelçi Morgenthau'nun Öyküsü" ve Alman ilahiyatçısı Lepsius'un "Almanya ve Ermenistan" adlı kitaplarının, gerçekleri yansıtmayan, propaganda amaçlı yayınlar olduğunun ispatlanmasından sonra, Mavi Kitap'ın Ermeni militanlar açısından önemi son derece artmıştır. Bu yayının da tam anlamıyla çürütülmesiyle, Ermeni soykırım iddiası çok ağır bir darbe yiyecektir. Bu bakımdan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin başlatmış olduğu bu girişimin bitirilmesi zorunludur. Bu nedenle, Türkiye Dışişleri Bakanlığının, bu konuda daha fazla gecikmeye meydan vermeden, İngiliz Dışişleri Bakanlığı nezdinde girişimde bulunarak, Mavi Kitap'la ilgili açıklamanın yapılmasını talep etmesi isabetli olacaktır. Bu amaçla yapılacak girişimlerde çok geç kalınmıştır. Sayın Dışişleri Bakanıma bu konuda derhal harekete geçmesini öneriyor ve eğer, bu konuda bir sorun varsa, bunu bu kürsüden açıklamasını rica ediyoruz.

Saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sağ olun.

Gündeme geçiyoruz.

(CHP Grubu milletvekilleri Genel Kurul Salonunu terk etti)

BAŞKAN - Alınan karar gereğince, sözlü soruları görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Önce, sırasıyla, yarım kalan işlerden başlayacağız.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

BAŞKAN - 3 üncü sırada yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu gelmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.

4 üncü sırada yer alan, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

5 inci sırada yer alan, Muğla Milletvekili Orhan Seyfi Terzibaşıoğlu'nun; 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile 2985 Sayılı Toplu Konut Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. 

3.- Muğla Milletvekili Orhan Seyfi Terzibaşıoğlu'nun; 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile 2985 Sayılı Toplu Konut Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/727) (S. Sayısı:1138)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

6 ncı sırada yer alan, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu Tasarısı ve aynı mahiyetteki kanun tasarı ve teklifleri ile İçişleri; Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

4.- Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu Tasarısı; 5434 Sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında 17/06/1994 Tarihli ve 4006 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi; 5434 Sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununa Beş Ek Madde ile Üç Geçici Madde Eklenmesi Hakkında 18/01/1990 Tarihli ve 3602 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları; İzmir Milletvekili Hakkı Akalın ve 39 Milletvekilinin; 5434 Sayılı Emekli Sandığı Kanununun 32 nci Maddesine Bir Bent Eklenmesine Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in; 1479 Sayılı Bağ-Kur Yasasının Ek-20. Maddesinin 1. Fıkrasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekilleri Bülent Baratalı ile Türkan Miçooğulları'nın; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Kayseri Milletvekili Muharrem Eskiyapan ve 12 Milletvekilinin; 506 Sayılı Kanunun, 2422 Sayılı Kanunun 10 uncu Maddesi ile Değişik 73 üncü Maddesi ve 16 ncı Maddesi ile Değişik Ek 17 nci Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekilleri Türkan Miçooğulları ile Bülent Baratalı'nın; Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek ve 26 Milletvekilinin; 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun Sosyal Güvenlik Destek Primi Başlıklı Ek Madde 20'nin Yürürlükten Kaldırılmasına İlişkin Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 27 Milletvekilinin; 5434 Sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek ve 8 Milletvekilinin; Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ve Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi; Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın; 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 23 Milletvekilinin; 08/06/1949 Tarihli ve 5434 Sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu, 17/07/1964 Tarihli ve 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve 02/09/1971 Tarihli ve 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek ile 30 Milletvekilinin; 24/05/1983 Tarihli ve 2829 Sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması ve Bu Kanuna Geçici İki Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi; Kırşehir Milletvekili Mikail Arslan'ın; 08/06/1949 Tarih ve 5434 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi; Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Samsun Milletvekili Haluk Koç'un; 5434 Sayılı Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi;  Adana Milletvekili Zeynep Tekin Börü'nün; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan ve 13 Milletvekilinin; 5434 Sayılı Emekli Sandığı Yasasının 32 nci Maddesine 01/06/1967 Tarihli ve 875 Sayılı Yasa ile Eklenen (G) Bendinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İçişleri;Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler; Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/1008,1/8, 1/14, 1/408, 1/568,1/571, 1/574, 2/79, 2/151, 2/152, 2/156, 2/196, 2/208, 2/301, 2/313, 2/322, 2/335, 2/423, 2/459, 2/558, 2/593, 2/654) (S. Sayısı: 1139) (x)

BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

İçtüzüğün 91 inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen tasarının Beşinci Bölümü üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına yapılan konuşma tamamlanmıştı.

Şimdi, söz sırası, kişisel söz istemlerinde.

İlk sırada, Agâh Kafkas, Çorum Milletvekili; ikinci, Alim Tunç, Uşak Milletvekili; daha sonra, Dursun Akdemir, Iğdır Milletvekili; Muzaffer Kurtulmuşoğlu, Ankara Milletvekili; Ümmet Kandoğan, Denizli Milletvekili; Ersönmez Yarbay, Ankara Milletvekili.

Sayın Agâh Kafkas, Çorum Milletvekili, söz sizin. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

AGÂH KAFKAS (Çorum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Genel Sağlık Sigortası Kanun Tasarısında şahsım adına görüşlerimi ifade etmek için huzurunuzdayım; Yüce Heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum.

Bugün, ikinci gün. Meclisimizin gündeminde, cumhuriyet tarihimizin en önemli yasalarından bir tanesini görüşüyoruz. Bütün ülke insanımızı kapsayacak, bugününü yarınını kapsayacak, genel sağlık sigortasını ve sosyal güvenlik sistemini bütünüyle reformize edecek bir yasal düzenlemeyi birlikte gerçekleştiriyoruz.

Bugünün başlangıç konuşmasını yapmam hasebiyle bir genelde bakacak olursak tekrar, mevcut sistemimiz, ayrımcılığa dayanan, karmaşık bir sistemdi; işin içinden çıkma imkânı olmayan, nasıl emekli olunacağının belli olmadığı, emeklilik işlemlerinin ne kadar süreceği, ne zaman olacağının belli olamadığı, hesaplama tekniklerinin bile içinden çıkılamadığı bir yapıya kavuşmuştuk. Üç ayrı sistem ve o üç ayrı sistemde farklı emeklilik yapıları. Bunun sonucu olarak da, kamu kaynaklarının rasyonel kullanılmadığı bir yapı, finansman açığının tetiklediği unsurlar, faiz, yatırım, istihdam ve gelir dağılımının olumsuz etkilenişleri ve mevcut yapının, kayıtdışıyla mücadele yerine kayıtdışını besleyen bir yapı halinde olması ve en büyük malî kuruluş olan bu sosyal güvenlik kurumlarının örgütlenme, altyapı ve yönetim sorunları had safhaya gelmiş, vatandaş memnuniyetsizliği belli bir noktaya ulaşmıştı ve artık, emeklilik sistemindeki aktif-pasif dengesi çağdaş dünyada 1'e 4'ken, bizde 1,6'yla bunu gerçekleştirmeye çalışıyorduk. Tam bu noktada, işte, bir devrime, yeniden bir düzenlemeye, yeniden bir reforma gereksinim ortaya çıktı. Bugüne kadar bu ülkede siyaset yapan herkesin, bu, idealiydi. Siyasette iddiası olan bütün partilerin programlarına, seçim beyannamelerine baktığınız zaman, sosyal güvenliğin yeniden yapılandırılması ve bir reformun ortaya konulması, norm ve standart birliğinin sağlanması hedef olarak ortaya konulmuştu; ama, hamdolsun ki, Türkiye'yi yeniden yapılandırma, üçüncü bin yıla hazırlama iddiasındaki AK Parti olarak bu bize nasip oldu, 22 nci Dönem Parlamentosuna nasip oldu. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Şimdi, tam bu noktada, tüm çalışanların nimet-külfet dengesinin eşit olduğu tek bir sistemi kuruyoruz; yarına dair bugünden önlemler alıyoruz; nüfusun yaşlanmasını bugünden öngörüyoruz; elli yıllık bir perspektif içerisinde olayları kucaklıyoruz; ülke gerçeklerine uygun bir şekilde, zorunlu ve isteğe bağlı sigortalılığı yeniden düzenliyoruz. Sistemi sadeleştirerek bürokrasiyi azaltıyor, anlaşılabilir, uygulanabilir bir yapı oluşturmaya çalışıyoruz ve bunun sonucunda da istihdamın üzerindeki olumsuz yükleri azaltmayı hedefliyoruz. Tüm vatandaşlarımızı eşit kapsam ve kalitede sağlık sigortacılığına kavuşturmayı hedefliyoruz. Katılımın zorunlu olduğu, primin gelire göre olduğu; ama, hizmetin ihtiyaca göre olduğu, yoksulun primini devletin karşıladığı, çağdaş, uygulanabilir, devlet kaynaklarının israf edilmediği çağdaş bir yapıyı kuruyoruz, inşa ediyoruz. Çağdaş kontrol sistemlerine dayalı olması, yolsuzluğun, haksızlığın ve israfın önlenmesinde önemli bir unsur olacaktır. Tam bu noktada, tüm vatandaşlarımızı kapsayan, sosyal devlet olmanın sorumluluğunda fakirlerin primlerini, yoksulların primlerini sosyal devlet gereği olarak devletin karşıladığı ve 18 yaşına kadar herkesin kapsamın içerisine alındığı çağdaş bir genel sağlık sigortasının temellerini bugün atıyoruz, birlikte hayata geçiriyoruz ve yine iddia ediyorum ki, bu yasanın çalışmalarında, Türkiye, ortak aklı kullanma…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AGÂH KAFKAS (Devamla) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Buyurun.

AGÂH KAFKAS (Devamla) - Böylesine önemli bir reformu gerçekleştiren AK Parti İktidarı ve Çalışma Bakanlığı, cumhuriyet tarihinde hiçbir yasanın tartışılmadığı kadar bu yasayı tartıştırdı. Bu yasa, Parlamentodaki bütün taraflarca uzun uzadıya tartışıldı; yetmez, bütün sosyal tarafların, ülkemizdeki bütün sivil toplum dinamiklerinin ortak aklının bir ürünü olması gayreti içerisinde oldu. Dayatma yerine uzlaşmayı "biz biliriz" yerine, hep beraber, bugünün bilgi birikiminden, dünyadaki gelişmelerden yararlanarak, hep beraber, ortak aklı kullanmayı hedef aldık ve bunu adım adım gerçekleştiriyoruz.

Ben, tekrar, bu noktada, emeği geçen herkesi kutluyorum; bu düzenlemenin ülkemize hayırlar getirmesini diliyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu söz istedi.

Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi sözlerimin başında saygıyla selamlıyorum.

Dünkü konuşmalarda cevaplanması gereken bazı sorular olduğu için söz alma ihtiyacını hissettim. Bu konudaki görüşlerimi, Yüce Genel Kurulla paylaşmak istiyorum.

Bunlardan birincisi, sosyal diyalog konusudur. Tasarılar görüşülürken, konfederasyonlarımızın, sosyal tarafların, bu sürece ne derece katıldıkları noktasını size izah etmek istiyorum. 2002 Aralık ayında başladığımızı, ilk günkü konuşmamda ifade ettim. 2002 Aralığından bu tarafa, sayısız kereler, konfederasyonlarla, federasyonlarla, sivil toplum örgütleriyle, her türlü platformu kullanarak, bu tasarıların olgunlaşması konusunda onların katkılarını aldık. Bunu yaparken de, ülkemizde bir gelenek olsun, sosyal diyalog ülkemizde kurumsallaşsın istedik. Bunu, dostlar alışverişte görsün diye yapmadık; bunu, konfederasyonlarımız da biliyor. Geldiğimiz noktada, daha önce de ifade ettiğim üzere, sosyal taraflardan gelen önerileri karşılama oranı yüzde 65'tir. Yani, 100 önerinin 65'i bu tasarıya monte edilmiştir.

Değerli arkadaşlarım, bütün buna rağmen, bundan sonraki süreçte, elbette, yine, bizim, katılımcı anlayışımızın iradesi devam edecektir. Bu yasanın yürürlüğe girmesi 2007 tarihidir. 2007 tarihine kadar Bakanlığımıza, Hükümete gelebilecek her türlü makul öneriyi değerlendireceğimizi ifade ediyorum.

Yine, bu konuda verilmiş olan bir Meclis araştırma önergesinin de, gruplar arasında mutabakat olduğu takdirde gündeme alınmasını ve ülkemizde sosyal güvenlik sorunlarının tartışılmasını, ayrıca, bu yürümekte olan yasa çalışmalarına da katkı vermesini istiyorum.

Daha da ileri giderek, Ekonomik Sosyal Konseyi, 2007 tarihi gelmeden, yasa yürürlüğe girmeden, sırf bu amaçla toplantıya çağırmayı ve o tarihe kadar bu tasarı üzerinde gelmiş olan önerilerin de, Ekonomik Sosyal Konseyde, son kez, bir daha değerlendirilmesini arzu ediyorum, böyle bir görüşümüzün olduğunu ifade etmek istiyorum.

Bütün bunlara rağmen, sosyal diyaloğun, masa etrafında, kırmadan dökmeden yapılması gerektiğine inanıyorum.

Ancak, değerli arkadaşlarım, maalesef, bizim bütün bu çerçevesini çizmiş olduğumuz anlayışımıza rağmen, bazı davranışlar da, açıkçası bizi üzüyor. Sosyal diyalog, sürecini tamamladıktan sonra, herkesin neticesine saygı göstermesi gereken bir süreçtir. Yoksa, üçbuçuk yıl görüşüp görüşüp son düzlükte "hayır, 3-5 maddede anlaşamadık, ben bu işte yokum, bu işi külliyen, kategorik olarak reddediyorum ve meydanlara çıkıyorum" demenin, bence, haklı tarafı yok. Evet, herkes, demokratik tepkisini, anayasal sınırlar içerisinde, yasal sınırlar içerisinde özgürce kullanacaktır, buna itirazım yok; ama, Türkiye'de sosyal diyaloğu kurumsallaştırmak istiyorsak, artık, konfederasyonlar, sendikalar, sivil toplum örgütleri, birikimlerini, güçlerini, potansiyellerini masa etrafında, hükümetle aynı ortamda, aynı eşitlikte masa etrafında ortaya koyup, güçlerini orada ispat etmelidir. Artık, eylem türü, vesair türler de dünyada değişti. Biz, onları, bir sosyal ortak olarak görüyoruz ve kendilerinden gelebilecek her türlü makul öneriyi de kabul edeceğimizi ifade etmek istiyorum.

20 dakika mı Sayın Başkanım, 10 dakika mı konuşma sürem?

BAŞKAN - Süreniz 10 dakika, devam edin. Daha 5 dakikanız var.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) - Peki, sağ olun.

Burada 15 yazıyor da, onun için, ona şey yaptım…

BAŞKAN - Size, verirken, fazladan 10 dakika vermişiz.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) - Gönlünüz… Sağ olun, teşekkür ederim.

İkinci konu, IMF'yle bu tasarının ilgilendirilmesidir. Değerli arkadaşlarım, biz, 2002 Aralık ayında, daha Hükümetimiz güvenoyu almadan bu çalışmalara başladık. 2002 Aralık ayında ne IMF vardı ne stand-by vardı. Bu, bizim, acil eylem planımıza koyduğumuz, hükümet programımıza koyduğumuz bir öncelikti, bir yapısal reformdu. Onun için "IMF dayattı, işte, bunu siz çıkardınız" gibi bir suçlamanın da doğru olmadığı kanaatindeyim. Bunun da bu şekilde bilinmesinde fayda var diye sizlerle bunu paylaşmak istedim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu reform içerisinde görüşmüş olduğumuz tasarıların yaklaşık madde sayısı 172 madde civarındadır. Eleştirileri, bütün iyi niyetimle dinledim. İçinden, acaba gözden kaçırdığımız bir nokta var mı, atladığımız bir nokta var mı, komisyonlarımızın diye dikkatle dinledim; ama, gördüm ki, ilk günden bugüne kadar yapılan itirazlar, daha çok, muhalefet etme anlayışının bir ürünü olarak karşımıza çıkmaktadır ve açıkçası, hiç kimseden, takdir, övgü beklemiyoruz. Ama, Türkiye'de bazı şeyler yanlış tartışılıyor. Bu tasarıyı alkışlaması gerekenler protesto ediyor, protesto etmesi gerekenler bu tasarıyı alkışlıyorlar. (AK Parti sıralarından alkışlar) Yani, Türkiye'nin, bazı sosyal parametreleri yerli yerine koyması lazım ve Türk siyaseti adına, Partimiz, Hükümetimiz, masa üzerindeki o yanmış kestane tanelerini, közlerden birini almaya cesaret etmiş. Hükümet, burada, tenkit edileceğine cesaretlendirilmesi lazım, ödüllendirilmesi lazım.

Her siyasî partinin programında sosyal güvenlik reformu var, genel sağlık sigortası var. Devlet Planlama Teşkilatının, devletin bütün dokümanlarında, 1970 yılından bu tarafa, bu ülkede, sosyal güvenlik sisteminin tek çatı altında toplanması, genel sağlık sigortası, bütün parti programlarında var. Partimiz, Hükümetimiz bunu yapmaya cesaret etmiş, hem de üçbuçuk yılın sonunda cesaret etmiş. Siyasî teamüllerimize göre, bu dönemde, hiç kimsenin risk almaya yanaşmadığı bir dönemde, âdeta son düzlükte, bunun, cesaretle üzerine gitmiş. Bu, takdir edilmesi gereken bir konudur değerli arkadaşlarım. Ama, biz -umuyorum- geleceğe duyduğumuz sorumluluk adına, yeri geldiği zaman, bu hususun takdir edileceği inancındayız.

Muhalefetin yoğunlaştığı iki veyahut da üç nokta var: Diyorlar ki, memur maaşları, emekli maaşları düşecek, temel teminat paketi içerisinden bazı riskler çıkarılacak ve 9 000 gün, SSK kapsamındaki vatandaşlarımız 9 000 gün prim ödeme gün sayısıyla karşı karşıya kalacaklar.

Değerli arkadaşlarım, 9 000 gün konusu şöyle: Şu anda, Bağ-Kurda, Emekli Sandığındaki vatandaşlarımızın prim ödeme gün sayısı 9 000 gündür. Burada sadece kademeli olarak 9 000 güne çıkarmak istediğimiz husus, hizmet akdiyle çalışan SSK'lı vatandaşlarımızı ilgilendirmektedir. Doğrudur, tasarının ilk orijinalinde biz bunu 9 000 gün olarak yazdık tasarımıza; ama, gelen tepkileri, gelen eleştirileri de haklı gördük, birdenbire bu sert geçişin doğru olmayacağı kanaatine vardık ve 9 000 güne yirmi yıl sonunda varılacak bir kademelendirme yaptık; yani, 2007 yılında bu da, yeni işe girenler için, 2007 yılından itibaren… Bugün çalışanları etkilemiyor, 2007 yılından itibaren yeni işe girecekler, yirmi yıl içerisinde 9 000 güne girecekler; her yıl 100 gün ilave edilmek suretiyle, yirmi yıllık bir kademelendirme söz  konusudur. Onun için, bunu, birdenbire 9 000 gün olarak ilan etmenin, tasarı gerçeğiyle bağdaşmadığını ifade etmek istiyorum.

Diğer bir husus, değerli arkadaşlarım, işin vahametini anlatma konusunda belki biraz beceriksiz olduk, bunu anlatamadık; ama, kitabın ortasından konuşmak gerekirse, hani "7,8 şiddetinde deprem" diye bir tabir var ya, en çok deprem potansiyeli taşıyan, 7,8 şiddetinde sosyal deprem potansiyeli taşıyan sosyal güvenlik işidir, sosyal güvenlik açığıdır.

Bakın, size bir rakam takdim etmek istiyorum. Son onbir yıllık dönemde, bu sosyal güvenlik kuruluşlarının açığı, Hazine borçlanma faizleriyle güncelleştirildiği zaman karşımıza çıkan miktar 578 milyar YTL, 578 katrilyon lira. Son onbir yılda bu üç sosyal güvenlik kuruluşunun açıklarının kapatılması; yani, Hazinenin kapatmış olduğu bu açıklar, bu miktar, Hazine borçlanma faiziyle güncellenmiş olsa, karşımıza çıkan rakam 578,5 milyar YTL.

Eğer, Türkiye, değerli arkadaşlarım, bu sisteme müdahale etmezse, bir disiplin getirmezse…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) - Sayın Başkanım, 1 dakika izin verirseniz tamamlayacağım; sonra, yine, tekrar devam ederim.

BAŞKAN - Buyurun.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) - …2050 yılında, sosyal güvenlik açığımızın gayri safî millî hâsılayı 2,5 kat geçtiğini göreceğiz; yani, bugün, 350 milyar YTL ise gayri safî millî hâsılamız, 2050 yılında -rakamı bile telaffuz etmekte zorlanıyorum- bunun 2-2,5 katına çıkacağı görülüyor.

Bu ne demek; bu yoksulluk demek, bu işsizlik demek ve Türkiye'nin, bulunmuş olduğu ligden 1, 2, 3, 5 kademe daha, 5 lig daha aşağı düşmesi demektir. Bu millete, bu zilleti, bu yoksulluğu çektirmeye hakkımız yok. Onun için, işte, bu sosyal güvenlik reformunu yapıyoruz, geleceğe sorumluluk duyuyoruz.

Sağ olun, hepinize saygılar sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Kişisel söz istemi; ikinci sırada, Recep Garip vazgeçmiş, Alim Tunç vazgeçmiş.

Dursun Akdemir ve Muzaffer Kurtulmuşoğlu aynı anda başvurdukları için…

MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Ankara) - Vazgeçiyorum.

BAŞKAN -Muzaffer Bey vazgeçtiğine göre kura çekmeye gerek yok. Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir…

Söz sizin Sayın Akdemir, buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sosyal Güvenlik ve Genel Sağlık Sigortası Kanun Tasarısının beşinci bölümü hakkında şahsım adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Meclisi ve siz değerli milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, hükümetiniz, yani, AKP Hükümeti, genel sağlık sigortasıyla doğumdan ölüme kadar herkesin sağlık güvencesi altında olacağını söylemektedir. Genel sağlık sigortasıyla, şimdiye kadar sağlık güvencesi olmayan her kesimin de güvenceye kavuşacağını beyan etmektedir; ama, maalesef, gerçek böyle değildir. Bu söyleme katılmak mümkün değil. Şöyle ki, işsizlik içinde olan vatandaşlarımız, yani, işsizler, kayıtdışı sektörde çalışanlar, tarım kesiminde çalışanlar, sözleşmeli çalışanlar, geçici çalışanlar; bunların primi sürekli ve düzenli ödenemeyecek durumda olacaklarından, böylece, milyonlarca insanımız genel sağlık sigortasının dışına itilecek ve sağlık güvencesinden mahrum kalacaklardır. Genel sağlık sigortasını, primini ödeyemeyecek durumda olanlar ve hizmet alımı esnasında katılım payı ödeyemeyecek olan kişiler, gerekli olan sağlık hizmetinden faydalanamayacak ve dolayısıyla ölümle karşı karşıya kalacaklardır.

Değerli arkadaşlarım, hükümetin argümanları çok iyi, cazip geliyor; ama, SSK, Emekli Sandığı, Bağ-Kur sigortalıları ile yeşilkart sahiplerinin, bugün eşitsiz olsa da, yararlandıkları sağlık hizmetlerinin kapsamı, genel sağlık sigortasıyla daraltılmaktadır. Yapılmak istenen, farklı sosyal güvenlik kurumlarına tabi olanların sağlık hizmetine ulaşmalarının eşitlenmesi ve sosyal güvencesi olmayan toplum kesimlerinin bu haklardan yararlanmalarını sağlamak değildir; tam aksine, tüm toplumun sağlık güvencesi olacağı söylemi, sağlıkta en az güvenceyi ifade eder duruma getirilmiştir. Bu nedenle, bu konuyu, burada tekrarlamak istedim.

Bir hekim olarak şunu belirtmek istiyorum ki, tasarıyla, kalp hastaları, kanser hastaları, diyaliz hastaları gibi sürekli tedavi gören, tedavi masrafları yüksek olan bu hastalar kapsamdışı tutularak bunların ihtiyacı tamamlayıcı sigortayla karşılanmak durumunda kalacaktır. Tamamlayıcı sigortanın gerekli olduğunu serbest piyasa ekonomisinde öngörüyorum; ancak, tamamlayıcı sağlık sigortası, bu tür hastalıkları olsa dahi, kişilerin ekonomik durumları iyiyse, tamamlayıcı sağlık sigortasından faydalansınlar. Ama, fakir vatandaşların bundan faydalanması mümkün olmayacağı için, dolayısıyla, bu, hastalara, tedavilerini yaptırmayacak bir olumsuz ortam meydana getiriyor ve bu hastalar zor durumda kalacaklardır.

Sağlıktan gelen bir arkadaşınız olarak, bu tasarının kişisel ekonomik güce cevap veren; yani "paranız kadar sağlık alırsınız" diye bir anlayışla yorumlamak mümkündür.

Değerli arkadaşlarım, burada, sözcülerinizin sürekli olarak geçmişten bahsettiklerini duyduk. Değerli arkadaşımız Eyüp Fatsa'nın, daha önce Sosyal Sigortalar Kanunu görüşülürken yapmış olduğu bir söylem var. Toplum katmanlarıyla uzlaşı sağlamak amacıyla, önerisinde, Ekonomik ve Sosyal Konseyin yaptığı toplantıyı göstermelik olarak ifade ediyor. O halde, bugün, dün, dışarıda gösteri yapan sivil toplum örgütleriyle, siz, uzlaşmaya Sosyal Konseyde acaba vardınız mı; vardıysanız, niçin sokakta bu işçi arkadaşlar, niçin polis yaralanıyor?! Değerli arkadaşlar, dikkate almak lazım.

Bir diğer hatırlatmayı, şu anda Başbakan Yardımcısı olan Sayın Abdüllatif Şener Beyin konuşma tutanaklarından aktarmak istiyorum buraya: "Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; üzerinde görüşmelerimizin devam ettiği bu kanun tasarısının bu maddesiyle, emeklilik yaşı 58-60 olarak belirlenmektedir. Emeklilik sistemiyle ilgili olarak getirmiş olduğunuz tasarıda, 58-60 yaş sınırı dışında, ayrıca 7 000 günlük prim ödeme zorunluluğu gelmiştir. Açıkça belirtmek istiyorum ki, bu düzenleme, Türkiye'nin koşullarına uygun değildir. Doğrudan doğruya, mezarda emekliliği düzenliyorsunuz. Çalışanlar emekli olmasınlar, devamlı çalışsınlar; ama, emekliliği arzu ederlerse, mezar sonrası düşünüyor olsunlar."

Şimdi, değerli arkadaşlar, siz 9 000 gün getirerek, işçilerimizin mezarda emekli olmalarını düşünmesini mi teklif ediyorsunuz diye size soruyorum.

Değerli arkadaşlarım, tabiî, burada, bu, mezarda emeklilik meselesini ve yaş meselesini gündeme getirirken, sizlerin de, konuya tekrar dikkatli dönerek bu meselenin üzerinde durmanızı ve Türkiye'de adaletsizlik yaratan bu sosyal güvenlikte genel sağlık sigortasının bu şekilde çalışmış olmasını tasvip etmediğinizi biz de biliyoruz; ama, maalesef, IMF'nin getirmiş olduğu öneriyle bunu kabul etmek mecburiyetindesiniz.

Değerli arkadaşlar, bu tasarı, sosyal devlet ilkesini ortadan kaldırdığından, Anayasaya ayrıca aykırılığı da ortaya getirmiştir. Tasarıda, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı koruyucu hekimlik alanına da girmektedir. Türkiye'de sağlık hizmetleri Sağlık Bakanlığı tarafından yürütülürken, bu kanunla, Sağlık Bakanlığı ile Sosyal Güvenlik Kurumu arasında yetki çatışması ortaya çıkacaktır. Bu çatışmanın da giderilmesi lazım.

BAŞKAN - Sayın Akdemir, tamamlayalım lütfen.

DURSUN AKDEMİR (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.

Koruyucu sağlık hizmetleri, Sağlık Bakanlığının görevi olarak kalmalıdır ve dolayısıyla, genel sağlık sigortası çalışmaları içerisinde bulunduğunuz bu sırada, SSK hastanelerinin devlet hastanelerine aktarılmasının ortaya çıkarmış olduğu en önemli boşluklardan birisi, hastaneler sadece tedavi hizmetleriyle uğraşmakta, koruyucu sağlık hizmetleri ikinci plana itilmektedir.

Bu koruyucu sağlık hizmetlerinin gündeme alınmasını ve önemsenmesini, tekrar, Sağlık Bakanlığından bekliyor; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Şimdi, bölüm üzerinde 15 dakika süreyle soru-yanıt işlemine geçiyoruz.

Soru sormak isteyen, Erzurum Milletvekili İbrahim Özdoğan.

Buyurun Sayın Özdoğan.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Az önce, Sayın Bakan burada tasarıyı anlatırken Sayın Başkanım, "kitabın ortasından" tabirini kullandı haklı olarak tasarıyı anlatabilmek için. Ben de, Sayın Bakanıma, kitabın ortasından bir soru sormak istiyorum.

Bu tasarının 3 üncü maddesinde, 25 yaşına gelmiş kız çocuklarının, eğer evlenmemişlerse, 25 yaşından sonra sağlıktan faydalanmamaları açıkça belirtilmiştir burada.

Şimdi, 25 yaşına gelmiş kız çocuklarının kahir ekseriyeti, ekonomik özgürlüklerini elde etmemiş; yani, başörtüsü nedeniyle okumamış veya okusalar bile başörtüsü nedeniyle iş bulamamış dindar kız çocuklarıdır.

Şimdi, geçtiğimiz hafta, Sayın Başbakan, bir il kongresinde, Sayın Cumhurbaşkanına hiç de hak etmediği halde cevap verirken ve irtica üzerinden politika yaparken "dindarların politika yapma hakkı yok mudur; elinden mi alınmak istiyor…" Çünkü, Sayın  Başbakan, dindarların oy ambarına çok kötü dadanmıştır ve tekrar, bu yolla iktidara gelmek istiyor.

Şimdi, ben Sayın Başbakana sormak istiyorum, dindar kızlara sağlıklı yaşama hakkı tanımayan bir tasarıya "evet" diyor da, öbür taraftan da dindarların, işte, politika yapma hakkı yok mudur diye…

BAŞKAN - İbrahim Bey… İbrahim Bey, burada soru soracağınız makam Çalışma Bakanlığı, Başbakanlık değil.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Çalışma Bakanına soruyorum. Efendim, soru…

BAŞKAN - Biraz önce Başbakana soruyorum dediniz de.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Özür diliyorum, dil sürçmesi, özür diliyorum.

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Başörtüsü üzerinden siyaset yapıyor.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) -  Şimdi, Sayın Bakana şunu sormak istiyorum: Başbakan sürekli buna alışmıştır. Dindar kız çocuklarına sağlıklı yaşama hakkı bir taraftan bu tasarıyla tanınmıyor, öbür taraftan da dindarlar üzerinden, irtica kelimesi üzerinden politika yapıyor.

Sayın Bakanım, bu iki hususu nasıl bağdaştırıyorsunuz; sizin ehli vicdan bir zat olduğunuzu biliyorum, cevap verir misiniz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - İbrahim Bey… İbrahim Bey, bir açıklık getirmek lazım;  bizim insanımızı, genç olsun orta yaşlı olsun, dindar-dindar değil diye ayırmak doğru değil.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - "Kendisini dindar addeden" öyle düzeltiyorum, dindar addeden. Herkesin düşünce, fikir, inanç hürriyetine ben tamamen hemfikirim, özgürlükçü bir insanım. Düzeltiyorum "kendisini dindar addeden" olarak düzeltiyorum. Sayın Bakandan da cevap bekliyorum.

BAŞKAN - Yine de bu açıklamanız tam yeterli değil.

Her Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı, inanç özgürlüğüne sahiptir, olmak durumundadır.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) -  Aynen…

BAŞKAN - Yasalar, insanları, inançlarına göre, inançlarının derecelerine göre ayırmazlar; tüm yurttaşlarımızı eşit olarak kabul ederler, tüm yurttaşlarımıza yargı eşit gözle bakar, kamu eşit gözle bakar, herkes eşit gözle bakmak durumundadır.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) -  Doğrudur.

BAŞKAN - Bu ayırımlar zarar verir; lütfen, bunları kullanılmamış varsayalım.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkanım, aynen katılıyorum. Ben Sayın Başbakanın söylemi üzerinden soru soruyorum; ona açıklık getirmek için. Yoksa, hemfikirim sizinle Sayın Başkanım.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Ama, burada Sayın Bakana soruluyor soru.

Şimdi, Sayın Bakana söz veriyorum.

Buyurun Sayın Bakan.

MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Sayın Başkan, dışarı at; bölücülük yapıyor bu arkadaş!

YAHYA BAŞ (İstanbul) - Bir soruyu bile becerip soramadın.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) -  İşine gelmiyor senin.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; genel sağlık sigortamız kapsam itibariyle çok geniş bir kapsamı ifade etmektedir. Bir kere, ülkemizin sınırları içerisinde yaşayan bütün vatandaşlarımız, hiçbir fark gözetmeksizin, doğusuyla batısıyla, kuzeyiyle güneyiyle, başka bir kimlik sorgulaması yapmadan, sadece insan olma sıfatıyla, bu ülkenin vatandaşı olma sıfatıyla genel sağlık sigortamızın kapsamı içerisindedir. Bu da yeterli değil, ülkemizde uzun süreli ikamet eden yabancılar, sığınmacılar, Türk Devletinin şefkatine muhtaç olmuş insanlara da, genel sağlık sigortası ihtiyaç duydukları sağlık hizmetlerini verecektir, vermeyi taahhüt etmektedir.

Bu konuda bir ayırım kesinlikle söz konusu değildir. Hepimizin de böyle bir ayırıma gitmemesini ben istirham ediyorum. Zaten, sosyal güvenlik sistemimizin bir yardımlaşma, bir dayanışma esası üzerine kurulduğunu ifade ettim. Yani, bizim bir arada yaşamamızın önemli sosyal harçlarından birisidir sosyal güvenlik reformu. Sağlıklı olanların hastalara, zenginlerin fakirlere, düşkünlere yardım etmeyi, kendi aralarında, kendi rızalarıyla, kendi arzularıyla kararlaştırdıkları bir sistemdir. O sebeple, ne kadar, sosyal güvenlik sistemimiz güçlü olursa, ülkedeki sosyal dayanışma ve sosyal yardımlaşma güçlü olur diye düşünüyorum.

Şimdi, 25 yaşına kadar yahut da 25 yaşını doldurmuş çocuklarımız, kız çocukları, bunlar asla sağlık hizmetinden yoksun kalmayacaklar. 25 yaşını geçtiyse ve bir iş hayatına girdiyse zaten sigortalı olarak tescil edilecek ve sağlık hizmeti alacaktır. Yok, herhangi bir işe girmedi, maddî geliri de, yasanın tanımladığı belli bir geliri de yoksa, zaten, bunun adına devlet prim ödemeyi garanti etmektedir. O sebeple, her iki halükârda da bu kız çocuklarımızın sağlık hizmetinden yoksun kalması söz konusu değildir. Genel sağlık sigortası, kendisine, ihtiyaç duyduğu bu hizmeti verecektir diyorum.

Teşekkür ediyorum Başkanım.

BAŞKAN - Sayın Musa Uzunkaya, sorunuz mu var?

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Evet Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Buyurun o zaman, daha süre dolmadı, sorabilirsiniz.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkanım, delaletinizle, ben de Sayın Bakandan, aynı sorunun cevabında şahsen tatmin olamadığım bir hususun açıklanmasını istirham edeceğim.

Biliyorsunuz, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 207 nci maddesinde bu konu bir sıkıntı teşkil ediyordu bugüne kadar. Bundan birkaç ay önce yaşanan bir vaka üzerinden hareketle, biz, Plan ve Bütçe Komisyonunda, devlet memurlarıyla ilgili görüşülen bir kanunda, 207'de bir değişiklik yaptırmak suretiyle, 25 yaşını doldurmuş, okumuş veya okumamış, sağlık güvencesi olmayan, herhangi bir kurumda çalışamayan ve çoğunlukta da babalarının bir sağlık güvencesi olduğu için yeşilkart alması da, en azından, ahlaken uygun olmayan insanların durumunun giderilmesini istedik. Hatta, o aşamada arkadaşlarımız bir ilave de getirerek dediler ki, bunda sadece kız çocuklarımızı değil, aynı konumda olan erkek çocuklarımızı da dahil etmek lazım. Kabul edin ki, babası genel müdür; ama, Allah vermesin, çok sâri, çok ciddî bir hastalığa maruz kaldı, bütün aile servetini götürebilecek gibi, kanser gibi benzeri vakalarda büyük tedavi giderleri söz konusu.

Sayın Bakanım, her ne kadar prim ödenecek diyorsanız da, bu, 18 yaşına kadar olanı kapsar; yasada böyle bir açıklık yok. Şimdi, biz, ülkenin, bir taraftan 18 yaşını doldurmamış, takriben 20 000 000 civarındaki insanı sağlık güvencesine alırken, 10 000 000 civarında yeşilkartlı insana, yani, takriben 30 000 000 civarında insana bilâücret, karşılıksız sosyal güvence sağlarken, babası hasbelkader memurdur, ama, kendisi iş alamamış kız çocuklarımıza -ister İbrahim Beyin dediği pozisyonda olsun ister başka bir surette olsun- biz bunlara şunu demek zorunda kalacağız -yeşilkart uygulaması olmayacak belki bundan sonra ama- sen halini nasıl düzeltirsen düzelt. Biz, bunlar için hangi şartlarda bir prim ödeyerek… O zaman, prim varsa, otomatikman, bunu, bu yasaya, bu şekilde dahil etmenin de gereği yok; babanın güvencesine bırakıverelim onu. Yani, biz, beş ay önce, mürekkebi kurumamış bir düzenlemeyi burada kaldırmak suretiyle, kanaatimce, bir geri gidiş yaptık. Bunun, bu yasa içerisinde, beş ay önceki düzeltmeyi göz önünde bulundurarak çıkarılmasının gerekli olduğunu düşünüyorum. Bakanımızın bu konuda görüşü nedir?

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; açıkçası, mikrofon düzgün olmadığı için, kesik kesik aldım soruyu, tam anlayamadım. Onu, belki yazılı olarak da ifade etmemiz gerekir.

Şimdi, babasından maaş alan kız çocukları, eski sistemde olduğu gibi, yine sağlık yardımından istifade edebilecekler, eğer bunu soruyorsanız. Onun dışında, İbrahim Beye vermiş olduğum diğer cevap çerçevesinde, kendisi iş hayatına girdiyse, prim yükümlüsüyse, zaten sorun yok. Yok, yasanın aradığı, tanımladığı miktarda bir gelir seviyesi yoksa, bu 18 yaşını geçtikten sonra da olabilir, eğitim durumuna göre, belki, orayı tefrik etmek istediniz, 18 yaşını geçtikten sonra iş hayatına girdiyse, yine sorun yok. 25 yaşında, 18 yaşında bir geliri yoksa, o zaman da priminin devlet tarafından ödeneceğini ifade ettim. Yani, burada açık kalan kısmı açıkçası anlayamadım; ama, isterseniz, bunu yazılı bir şekilde ifade edelim, sizinle de görüştükten sonra.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Bakanım…

BAŞKAN - Bir dakika Sayın Uzunkaya.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Yanlış bir şey de söylemeyelim, yanlış yönlendirmeyelim.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Uzunkaya, Sayın Bakanın belirttiği gibi, daha sonra sizinle görüşüp, daha açık bir şekilde sorularınızı alıp yanıtlayacaklar.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkanım, eğer, sorum doğru bir cevap bulabilirse, muhtemeldir ki, burada bir karar verilecek. Bade harabül Basra, yasa geçtikten sonra, Bakan bana diyecek ki efendim, olay şöyledir, böyledir. Burada tashihi mümkün mü?

BAŞKAN - Sayın Uzunkaya, bu çeşit bir yöntem yok görüşmelerde; ama, Basra harap olmadan da önlem almak mümkün.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - O zaman müsaade edin…

BAŞKAN - Bu salonun içindeyiz, bu çatının altındayız, Sayın Bakan da burada, bir ara görüşürsünüz, halledersiniz; ama, bu şekilde karşılıklı konuşarak, İçtüzüğe aykırı bir işlem yapamayız.

Lütfen; siz buyurun, daha sonra Sayın Bakanla görüşüp iyice anlaşın, belki yapılması gereken bir şey varsa, gerekeni yaparlar.

Cevap için ayrılan süre de tamamlandı.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, mikrofonda sorun varsa, başka mikrofondan sorayım.

BAŞKAN - Sayın Uzunkaya, buradan bu şekilde hitap ederek, İçtüzüğe aykırı bir çalışma yapmanız mümkün değil, size o imkânı tanımamız İçtüzük tarafından engelleniyor; ama, bu çatı altında, gelip, Sayın Bakanla rahatlıkla görüşebilirsiniz.

Şimdi, soru-yanıt bölümü tamamlandı.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Ses cihazından ötürü anlamadım dediği için…

BAŞKAN - Anlaşıldı, ses cihazından dolayı…

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Değerli arkadaşlarım, anlaşıldı. Benim de ne söylediğim belli. Bu şekilde görüşme yapmak mümkün değil; ama, yapılması gerekenin de ne olduğunu söyledik. Lütfen, siz müdahale etmeyin, Sayın Uzunkaya anladı, gereğini yapacaktır Sayın Bakanla birlikte.

Buyurun.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, ben kendimi size anlatamadım…

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, beşinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, beşinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra, ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

DÖRDÜNCÜ KISIM

Primlere İlişkin Hükümler

BİRİNCİ BÖLÜM

Prim Alınması, Prime Esas Kazanç, Prim Oranları ve Asgarî İşçilik

Prim alınması zorunluluğu

MADDE 79 -

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Devam edin:

Prime esas kazançlar

MADDE 80 -

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Devam edin:

Prim oranları ve Devlet katkısı

MADDE 81 -

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Devam edin:

Günlük kazanç sınırları

MADDE 82 -

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Devam edin:

Kısa vadeli sigorta kolları prim tarifesi ve işkollarının ve işlerin tehlike sınıf ve derecelerinin belirlenmesi

MADDE 83 -

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, uzunca bir süre çalışacağız. O yüzden, Divan kâtiplerinin okuma işlemlerini, yerinde, oturarak yapmalarını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Buyurun, devam edin:

Tehlike sınıf ve derecelerini etkileyebilecek değişiklikler

MADDE 84 -

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Devam edin:

Asgari işçilik uygulaması

MADDE 85 -

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Devam edin:

İKİNCİ BÖLÜM

Prim Belgeleri ve Primlerin Ödenmesi

Prim belgeleri ve işyeri kayıtları

MADDE 86 -

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Devam edin:

Prim ödeme yükümlüsü

MADDE 87 -

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Devam edin:

Primlerin ödenmesi

MADDE 88 -

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Devam edin:

Prim borçlarına halef olma, gecikme cezası ve gecikme zammı ile iadesi gereken primler

MADDE 89 -

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Devam edin:

İlişiksizlik belgesinin aranması

MADDE 90 -

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Devam edin:

Afet durumunda belgelerin verilme süresi ve primlerin ertelenmesi

MADDE 91 -

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Devam edin:

BEŞİNCİ KISIM

Ortak ve Çeşitli Hükümler

BİRİNCİ BÖLÜM

Ortak Hükümler

Sigortalılığın zorunlu oluşu, sona ermesi ve sosyal güvenlik sicil numarası

MADDE 92 -

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Devam edin:

Devir, temlik ve Kurum alacaklarında zamanaşımı

MADDE 93 -

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Devam edin:

Kontrol muayenesi

MADDE 94 -

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Devam edin:

Sağlık raporlarının usûl ve esaslarının belirlenmesi

MADDE 95 -

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Devam edin:

Yersiz ödemelerin geri alınması

MADDE 96 -

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Devam edin:

Zamanaşımı, hakkın düşmesi ve avans

MADDE 97 -

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Devam edin:

Ücretlerden kesinti yapılmaması, özel sigortalara ilişkin hükümler ve sosyal güvenlik sözleşmelerinin yürütülmesi

MADDE 98-

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Beşinci bölümde yer alan maddelerin oylaması tamamlanmıştır.

Şimdi, altıncı bölümün görüşmelerine başlıyoruz. Altıncı bölüm, geçici 1 ilâ 13 üncü maddeler dahil, 99 ilâ 109 uncu maddeleri kapsamaktadır.

Altıncı bölüm üzerinde söz isteyenleri bilgilerinize sunuyorum:

Gruplar adına: Anavatan Partisi Grubu adına, Hatay Milletvekili Züheyir Amber; Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Zekai Özcan.

Kişisel söz istemleri: Kocaeli Milletvekili Nevzat Doğan, Ordu Milletvekili Cemal Uysal, Hatay Milletvekili Züheyir Amber, Mersin Milletvekili Hüseyin Güler, İstanbul Milletvekili Lokman Ayva ve Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan.

Şimdi, söz sırası, Anavatan Partisi Grubu adına, Hatay Milletvekili Sayın Züheyir Amber'de.

Sayın Amber, buyurun, kürsü sizin.

Süreniz 10 dakika.

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA ZÜHEYİR AMBER (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan 1139 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu Tasarısının altıncı bölümünde Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, ülkemizde mevcut sağlık hizmetleri, Emekli Sandığı, SSK, Bağ-Kur ve yeşilkart aracılığıyla kişisel prim ve devlet katkılarıyla birlikte sürdürülen karma sisteme dayalıdır.

Karma sistemdeki devletin yapması gereken katkı ve SSK kaynaklarının hükümetlerce sorumsuzca kullanılıp tüketilmesi gözardı edilerek, sosyal güvenlik kuruluşlarının açığının bütçenin karadeliği olarak ifade edilmesi son derece ucuz bir yaklaşımdır. Bu ucuz yaklaşım, kaçınılmaz bir şekilde ucuz bir sosyal güvenlik anlayışını da beraberinde getirmektedir.

IMF'nin hükümetle yapacağı üç yıllık anlaşmanın temel şartlarından birisi, bütçede açık, hatta karadelik olarak tanımlanan sosyal güvenlik harcamalarının ortadan kaldırılmasıdır. Hükümetin dış ve içborç ödemelerine daha fazla kaynak aktarmasına olanak sağlamak üzere, devlet, vatandaşına karşı yapmakla yükümlü olduğu görevlerinden vazgeçmektedir. Dahası da, kendisine ait bu görevlerinden kişileri doğrudan sorumlu tutarak onlara ödeten acımasız bir anlayış getirilmektedir.

Genel sağlık sigortası sisteminin temelini prim ve katılım payı katkıları oluşturduğundan, bunların da az gelirli ve yoksul toplum kesimlerinden sağlanması hedeflendiğinden, getirilen sistem son derece zayıf ve kırılgandır. Bu sistemi sürdürebilmek oldukça zordur. Bu nedenle, hükümetler, genel sağlık sigortası sistemini ayakta tutabilmek ve sistemin mağdurlarının taleplerine cevap verebilmek için sağlığa şimdikinden daha büyük bir kaynak aktarma durumunda kalacaktır. Buna karşın, şimdiki düzeyde bir sağlık hizmetinin de sağlanabileceği şüphelidir.

Genel sağlık sigortasında sağlığın bir hak olmaktan çıkarılması, bir tür kişisel tüketim olarak sunulması ve bu tüketim ihtiyacının da piyasa koşullarına göre tanzim edilmesi, programının -aile hekimliği ve sağlık işletmelerinin- finans yapısının düzenlenmesi amacıyla oluşturulmuştur. Hekimler ve sağlık çalışanlarının, düşük ücret ve kamu güvencesinden mahrum, meslekî bağımsızlığı elinden alınmış sağlık işletmesinin her türlü isteğine karşı koyamaz bir konumda çalıştırılması, bu sürecin önemli bir parçasıdır.

Günümüz iş dünyasında egemen olan taşeron usulü çalışma sağlık işletmelerinde de hâkim olacaktır. Bu statüde çalışmak zorunda kalan hekim, işini kaybetmemek için tıbbî bilgisini, hekimlik mesleğinin temelini oluşturan hastanın yararına kullanmak yerine, sağlık işletmesinin yararına daha fazla kâr için kullanması taleplerine sürekli maruz kalacaktır.

Değerli milletvekilleri, genel sağlık sigortası, sağlık hizmetlerinin finansmanında adilliği hiçbir şekilde gözetmeyen bir anlayışa sahiptir. Genel sağlık sigortasıyla aynı sağlık hizmeti için farklı gelir gruplarına aynı düzeyde sağlık yardımında bulunulmasını, sağlıkta adil bir finans yapılanması olarak kabul edebilmek mümkün değildir. Gelir dağılımındaki aşırı bozukluğa bağlı olarak, farklı gelir grubundaki hanelerin sadece sağlık hizmetlerinde yapılacak yardımlarda adaletin aranması onlara yapılacak en büyük adaletsizlik olacaktır. Sağlıkta eşit hizmet iddiasıyla getirilen yasada farklı gelir seviyesindeki insanların, örneğin gelir düzeyi en yüksek yüzde 20'lik grup ile en düşük yüzde 20'lik gruptaki insanların eşit miktarda prim ödemesi ne dereceye kadar adildir?!

Adillik, herkesin olanakları ölçüsünde sağlık finansmanı için katkıda bulunurken, gereksindiği sağlık hizmetlerinden de yararlanmasıdır.

Hükümet, Emekli Sandığı, SSK, Bağ-Kur ve yeşilkart sahiplerinin sağlık hizmetlerinden eşit olarak yararlanmadığını, artık genel sağlık sigortasıyla tüm vatandaşların eşit olarak sağlık kuruluşlarından ve hizmetlerinden yararlanacaklarını söylemektedir. Genel gerekçe kısmında, yüksek gelir gruplarının düşük gelir gruplarını, sağlıklı olanların hasta olanları finanse ettiği ve riskin paylaşıldığı bir dayanışmacı anlayışı yerine, genel sağlık sigortasıyla getirilen eşitlik, hanelerin sağlık hizmetlerinin karşılığını ödemek için, gelirleri ne olursa olsun, aynı prim ve katılım payı ödemeleriyle tanımlanmaktadır. Bunun, sağlıkta eşitliğe yüklenen anlamla bir alakası olmadığı açıktır. Sağlıkta eşitlik, herkesin sağlık hizmeti gereksinimi olduğunda, buna ulaşabilmesinin, yani, ödeyebilmesinin yanı sıra, aynı sağlık hizmetinden aynı oranda yararlanabilmesidir.

Genel sağlık sigortasının yapacağı sınırlı sağlık yardımlarına bağlı olarak sağlıkta ikili bir sistem belirginleşecektir. Parası olan ve tamamlayıcı sigortaları bulunan, cebinden her an için ödemede bulunabilen kişilere uygun sağlık işletmeleri ile genel sağlık sigortasının sağlık yardımları ve kısmî cepten ödemelerle yetinen kamu sağlık işletmeleri ayırımı yaşanacaktır. Böylelikle, söylenenin tam aksine, sağlık hizmetlerindeki eşitsizlikler daha da belirgin hale gelecektir.

Sayın Başbakan, genel sağlık sigortasıyla, doğumdan ölüme kadar herkesin sağlık güvencesi alacağını söylemektedir. Genel sağlık sigortasıyla, şimdiye kadar sağlık güvencesi olmayanların da bu güvenceye kavuşacaklarını ısrarla vurgulamaktadır.

Daha önce belirtildiği gibi, işsizlik, kayıtdışı sektördeki küçük şirketlerde çalışanlar, tarım kesimindeki düzensiz gelir sahipleri ve buna benzer, primini sürekli ve düzenli ödeyemeyecek durumda olan on milyonlarca insanımız, söz konusu genel sağlık sigortasının dışına itilerek, sağlık güvencesinden mahrum kalacaktır. Genel sağlık sigortasına prim ödeyemeyecek veya hizmet alımı esnasında katılım payı ödeyemeyecek kişiler -yani, bu kişiler- gerekli olan sağlık hizmetlerinden yeteri kadar yararlanamadıkları için ölümle karşı karşıya kalacaklardır. Katılım paylarının aylık gelir düzeyi asgarî ücretin üçte 1'inden, yani, 116 YTL'den az olduğu için, primleri devlet tarafından ödenecek derecede yoksul olan kesimlerin de katkı payı ödemek zorunda bırakılmaları, bu kesimlerin yoksulluklarını daha da artıracaktır.

Tıbbî bakım yoksunluğuna bağlı ölümlerde önemli artış yaşanacaktır. Bu nedenlerle, genel sağlık sigortası, hükümetin iddia ettiği gibi, herkese sağlık güvencesi getirmekten uzaktır.

Yaşanacak sorun, sadece genel sağlık sigortası dışına itilenlerle de bitmemektedir. Genel sağlık sigortasıyla sağlık hizmetlerinin kapsamının daraltılmasına bağlı olarak, sağlık güvencesi yetersiz olanlar daha büyük bir sorunu teşkil edeceklerdir. Birçok kişi, hayatlarının can alıcı bir sigortasının, kendi ihtiyaçları olan tıbbî müdahale tipini ya da gereksinimi olan testleri ve ilaçları kapsamadığını görecektir. Genel sağlık sigortası insanlarda büyük bir öfke ve düş kırıklığı yaratacaktır.

Hastanın müşteriye, sağlık ocaklarının aile hekimliği işletmelerine, hastanelerin de sağlık işletmelerine dönüştürülerek, bu işletmeler arasında rekabetin teşvik edilip, geliştirilmesi, sağlık hizmetlerinde niteliği ve etkinliği artırmayacaktır; tam aksine, müşteri odaklı hizmet anlayışıyla, sağlık hizmetinin piyasa koşullarına açılarak, serbest piyasanın acımasız, her türlü insanî değerlerden uzak ellere teslim edilmesi, büyük toplumsal sorunlara ve kişisel dramların yaşanmasına yol açacaktır.

Değerli milletvekilleri, "Genel Sağlık Sigortası Hükümleri" başlığı altındaki Üçüncü Kısım toplam 25 maddeden oluşmaktadır. Sigortalıları yakından ilgilendiren sağlık hizmetleri ve yararlanma şartlarına ilişkin temel maddelerdeki son derece önemli esasların, kurumca çıkarılacak 10 yönetmelikle belirleneceği söylenilmektedir. Böylelikle kurum, sigortalıları yakından ilgilendiren bu konularda, istediği gibi keyfiyete dayalı düzenlemelere gidebilecektir. Hükümet, Sosyal Sigortalar Kanunu Tasarısı, Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu Tasarısı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

ZÜHEYİR AMBER (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

…ve Primsiz Ödemeler Kanunu Tasarısını sosyal güvenlikte reform olarak sunmaktadır. Yukarıda belirtilen görüşler doğrultusunda sosyal güvenlik kurumlarının daha da geliştirilip güçlendirilmesi ve tüm toplum kesimlerinin yararlanabileceği bir düzeye ulaştırılması doğrultusunda gerçek bir reform gerekmektedir; ama, hükümet, genel sağlık sigortasıyla, sağlığın bir hak olmaktan çıkarılması, alınır-satılır bir ticarî nesneye dönüştürülmesi çabalarını diğer sosyal güvenlik alanlarındaki haklar için de yapmak istemektedir. Bu anlamıyla, sosyal güvenlik sisteminin tahribatı sonucu, toplumumuzda son derece olumsuz gelişmelere yol açabilecektir.

Sonuç olarak, genel sağlık sigortasına ait hükümlerin bu şekliyle benimsenmesi mümkün değildir. Genel sağlık sigortası tasarısı geri çekilmelidir. Sağlık ortamının bütün yapısal sorunlarının yeniden değerlendirilmesi, sağlığın temel bir hak olması temelindeki evrensel yaklaşım temelinde, uluslararası malî kuruluşların çıkarları yerine, halkın ihtiyaçlarının gözetilmesi doğrultusunda yapılacak çalışmalarda Anavatan Partisi tüm birikimi ve deneyimiyle katkıda bulunacaktır.

Hepinize saygılarımı sunarım. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Zekai Özcan.

Buyurun Sayın Özcan.

Sizin de süreniz 10 dakika.

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET ZEKAİ ÖZCAN (Ankara) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; sosyal güvenlik ve genel sağlık sigortası konusunda bazı soruları açıklamak istiyorum.

Bunlardan en çok tartışılan, bu tasarının IMF kaynaklığı olduğu ve IMF'nin istediği şeklinde bir sualdir.

Bir defa, biz, bunu, AK Parti olarak seçimden önce seçim beyannamemizde belirtmiştik, tek çatıyı birleştireceğimizi ve genel sağlık sigortasını kuracağımızı söylemiştik; dolayısıyla, bu tasarının IMF'yle ilgisi yoktur. Kaldı ki, acele yapılmamıştır, üzerinde üçbuçuk sene çalışılmıştır.

Emekli maaşlarıyla ilgili çok konuşulan bir konu vardır, emekli maaşları düşecek midir?.. Mevcut emekli maaşlarının düşmesi söz konusu değildir. Bütün SSK'lı, Emekli Sandığı, Bağ-Kurluların emekli aylıkları, aynı şekilde, TÜFE'ye bağlı olarak artmaya devam edecektir. Herhangi bir düşüşün olması söz konusu değildir.

Yalnız, burada, geçiş dönemiyle ilgili, emeklilik hakkına kavuşmamış her üç grupta sigortalımız için bazı kısmî düşmeler, kısmî yükselmeler olacaktır. Bunun açıklamasını şöyle yapmak istiyorum: Sistemde kısa dönemli çalışıldığı takdirde kısmî bir düşme olacaktır; ama, bu sistemin özü çalışma hayatında uzun süre kalmayı gerektiriyor. Buna örnek verecek olursak, SSK ve Bağ-Kurluların ilk on sene içerisinde aylık bağlama oranları yüzde 3,5'tir, sonraki onbeş sene içerisindeki aylık bağlama oranları yüzde 2'dir; ama, ondan sonraki her yıl için, bu, yüzde 1,5'e düşmektedir. Emekli Sandığındaki aylık bağlama oranları ilk yirmibeş senede yüzde 3'tür; fakat, ondan sonra her sene için yüzde 1 olmaktadır. Bizim getirdiğimiz düzenlemede ise, 2017'ye kadar, bu, her sene için, bütün bu gruplar için yüzde 2,5'tir, ondan sonra yüzde 2'dir. Demek ki, sistemde uzun süre kalındığı takdirde, bu sistem aylık bağlama oranlarını azaltmıyor, yükseltiyor demek mümkündür; çünkü, bugün, bir SSK'lının emekli olabilmesi için aylık bağlama oranı yüzde 54'le bağlanabiliyor; çünkü, 7 000 gün prim günü ona isabet ediyor. Bağ-Kurun ise yüzde 65, Emekli Sandığının ise yüzde 75'tir. Dolayısıyla, bu sistemde emekli aylığının azalması, bu anlamda, söz konusu değildir; ama, dediğim gibi, kısa vadeli olarak düşünürsek, kısmî bir azalma olacaktır. Fakat, esasında, bu tasarı, adaleti getiriyor, sürdürülebilir bir sosyal güvenlik sistemini getiriyor ve eşitsizlikleri yok ediyor. Gelecek kuşaklarımızın sosyal güvenlikle ilgili bir kara tabloyla karşılaşmasını önlüyor. Bu bakımdan, biz, bunun reform olduğunu, cumhuriyet tarihinin en önemli yasalarından biri olduğunu söylüyoruz; çünkü, mevcut sistemin hem adil olmadığını hem sürdürebilme imkânı olmadığını herkes söylüyor. Bütçedeki payı yüzde 16,1'e çıktı üç sene içerisinde ve dediğim gibi, 2035 ile 2045 arasında ise, bu demografik yapıdan dolayı, altından kalkılamayacak bir noktaya gelecektir. Bunun şimdiden tedbirleri alınmaktadır.

Peki, yaşta bir düzenleme getiriliyor mu; yaşta, hiçbir düzenleme, 2036'ya kadar getirilmiyor değerli arkadaşlarım; yani, bugünkü yaş neyse, 2036'ya kadar bu sürdürülecektir. Ondan sonra bir geçiş dönemi var 2046'ya kadar, 2045'e kadar, 65'te duruyor.

Peki, gün sayısı artıyor mu; gün sayısı, Bağ-Kurda ve Emekli Sandığında artmıyor; sadece SSK'da, 2007'den sonra, her yıl 100 gün olmak üzere, 2026'ya kadar 9 000 güne çıkıyor.

Bizi bugün tenkit edenler, 9 000 gün olabilir mi diyenler, 1995'te koalisyon ortağı oldukları Sayın Çiller Hükümetince hazırlanan yasada SSK'lı için tam 9 000 günü öngörmüşlerdir değerli arkadaşlarım. Açık söylüyorum, 9 000 günü öngörmüşlerdir ve geçiş dönemi ise bizim gibi değildir. Biz diyoruz ki, 2007'den önce 1 gün bile sigortalı olan kişi bundan etkilenmiyor. Halbuki, onlar, 2005'te yürürlüğe girecek tasarıda, emekliliğine bir sene kalanlar için 400 günden başlamak üzere, altı yıl kalanlar için 2 800 gün ilave yapmışlardır, yaşı da artırmışlardır. Bu şekilde, çok katı kurallarla… Ama, getirdikleri bu tasarı, o zaman, erken seçim kararı alınması, koalisyon hükümetinin yıkılması suretiyle, gerçekleşmemiştir. Aslında, bu, aklın da bir gereğidir; o zaman yapılan doğruydu.

Şimdi, sağlıkla ilgili çok sorular geliyor. Bu sorulardan, işte, bugün gazetelere intikal eden, 25 yaşındaki kızlarımız, okumuş kızlarımız sağlık hizmeti alamıyor gibi bir görüntü verilmiştir.

Değerli arkadaşlarım, okumuş veya okumamış ayırımı kesinlikle yoktur. Bir defa, kural şudur genel sağlık sigortasında: 18 yaşında kız veya erkek, kim olursa olsun, buradan istisna tutuluyor. 18'den sonra, eğer yüksekokul okuyorsa, okul döneminde, yani, 25 yaşına kadar zaten ebeveynin üzerinden sigortalılığı devam ediyor; ama, 25 yaşından sonra eğer sigortalılığı, okul bitmişse, ister okumuş veya okumamış olsun, bu, ailesinden kalan veya eşinden kalan bir maaş alıyorsa, bir gelir alıyorsa, zaten genel sağlık sigortası içerisindedir, herhangi bir prim ödemeyecektir. Eğer durumu iyi değilse, herhangi bir gelir almıyorsa, babası annesi sağsa, eğer durumu iyi değilse, bu, zaten genel sağlık sigortasına tabi olacaktır, bunun primini devlet ödeyecektir. Eğer zenginse, yani, bir kira geliri varsa, bir akarı varsa, elbette ki, bunun primini ödeyecektir. Yani, burada adaleti sağlamayacak mıyız? Yani, durumu iyi olanlar, zengin olanlar, sağlık sigortası ödemeyecekler mi? Bu durum buna geliyor. Tekrar ediyorum: Okumuş kızların sanki cezalandırıldığı gibi bir görüntü var; böyle bir durum yoktur.

Şimdi, genel sağlık sigortasında yine ifade ediliyor: İşte, kanserdir, şu hastalıklar paralı olacak gibi. Bunu nereden çıkarıyorlar, anlamak mümkün değil değerli arkadaşlar. Tasarıyı okumak lazım. Tasarıda, ilk defa, sağlıkta teminat paketi yasayla düzenlenmiştir ve burada, estetik amaçlı müdahaleler haricinde her şey genel sağlık sigortası kapsamındadır.

Ben şunu da ifade etmek istiyorum. Bu katkı payı konusunda, işte, fakir olursa katkı payını nasıl ödeyecek diye, genelde bir soru soruluyor. Şimdi, bu katkı payını, eğer fakirse, bunu biz yasaya koyduk; bunun, hiçbir sorgu sual olmadan, sosyal yardım kurumundan ödediği parayı geri alacaktır değerli arkadaşlarım. Yani, fakirin katkı payı konusunda herhangi bir kuşkusu olmaması gerekir, bu yasayla teminat altına alınmıştır.

Yine ifade ediyoruz; biz, bugünkü sistem adil değil, kuralsızdır, ileriye dönük daha problemler yaratacaktır dedikten sonra, kapsamı da dardır; çünkü, kapsamı, Türkiye'de Bağ-Kurlularla ilgili getirdiği hükümler; işte, 240 gün prim ödeme şartı vardı, SSK'da 90 gündü; biz bunları 30 güne indirdik ve 30 günü de şayet ödemiyorsa ödeme imkânlarının da yine devlet tarafından garantiye alındığını söyledik. Dolayısıyla, Türkiye'de genel sağlık sigortasıyla ilgili suçlamaların çok haksız olduğunu düşünüyorum. Bu genel sağlık sigortası gerçekten alkışlanmalıdır. Çünkü, Türkiye'de patronla işçisini, milletvekiliyle köylüsünü, bakanla çaycısını eşit sağlık hizmeti alacak bir hale getirmiştir. Çünkü, bunların hepsi bireydir ve bu bireyler sigortalı olduğu için, ister genel sağlık sigortası anlamında özel sağlık kurumuna gitsin, isterse üniversiteye gitsin, isterse kamuya gitsin, onu sigortalı olarak görecektir, sadece genel sağlık sigortasına fatura yapacağı için herhangi bir ayırım olması söz konusu değildir. Yeşilkartlısı da, fakiri de, zengini de buna dahildir. Bu bakımdan, bu, soru olarak sorulan ve genelde de yanlış anlaşılan konuları açıklamak istedim.

Tekrar bu yasanın hayırlı olmasını diliyor ve gerçekten reform mahiyetindeki bu yasanın Genel Kurulun tasvibiyle yasalaşması halinde Türkiye'nin gelecek kuşaklarının sosyal güvenlik bakımından garantiye alınacağını söylüyor, hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Kişisel söz isteminde bulunan Kocaeli Milletvekili Sayın Nevzat Doğan; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

NEVZAT DOĞAN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu Tasarısının Altıncı Bölümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Anayasada, Türkiye Cumhuriyetinin temel esaslarından birinin sosyal devlet ilkesi olduğu belirtilmiştir. Bu ilkenin birçok tarifi olmakla birlikte, sosyal devletin, yurttaşların sosyal durumlarıyla ilgilenen, toplumda yaşayan herkese, ama özellikle ve öncelikle de yoksul insanlara, insan onuruna yaraşır bir yaşam düzeyini sağlayan devlet şeklindedir. Gerçekten de, sosyal devlet için önemli olan, bölüşümün adaletli sağlanması, geniş kitlelerin yaşam kalitesinin yükseltilmesi ve insan onuruna yaraşır bir yaşamın sağlanmasıdır. İşte, iktidara geldiği ilk günden bu yana parti programında halkımıza vaat ettiği her sözü birer birer yerine getiren AK Parti Hükümetimiz, Anayasada tarifi bulunan sosyal devleti de artık hayata geçirmektedir ve bu anlamda, devleti, halka hizmet aracı olarak gördüğünü bir kez daha vurgulayıp, bir sınıf ya da kesimin değil, bütün kesimlerin ve bütün vatandaşlarımızın refah ve mutluluğunu sağlayacak sosyal politikaları, adım adım hayata geçirmektedir.

Değerli arkadaşlar, gerçekten, burada, bu kanunu hazırlamakla, tarihî bir değişimin, tarihî bir devrimin hukukî altyapısını oluşturuyoruz. Ülkenin tüm kaynaklarını, sosyal güvenlik alanında ve sağlık alanında, halkın hizmetine sunmanın altyapısını oluşturuyoruz. Günü kurtarma politikaları yerine, önümüzdeki, ülkemizin kırk yılını, elli yılını garanti altına alacak adımları atıyoruz. Popülist politikalar yerine, önündeki seçimi kazanma hedefleri yerine, ülkemizin geleceğini, elli yılını, torunlarımızın geleceğini kazanma hedefini güdüyoruz ve gerçekten, şimdiye kadar, maalesef, gerçek sosyal devletin gerçekleşemediği, gerçek refah devletinin yapamadığı gerçek korumayı yoksullarımıza sunmaya çalışıyoruz ve çağı yakalamayı hedefliyoruz. Ülke kaynaklarını çarçur etme yerine, hortumculara kaptırma yerine, ülkemizin yaşayan güzide insanlarının sağlığına, sosyal güvenliğine yönlendirme çalışmasını yapıyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çağdaş ve modern bir sosyal güvenlik sisteminin adımıdır bu kanun tasarısı. Bu kanun tasarısının Genel Kurula gelmeden önceki yıllar süren aşamalarında, tabiri caizse, mutfağında çalışan birisi olarak şunu söyleyebilirim ki, gerçekten, iktidarımız döneminde yapılan en önemli adımdır; hatta, bir devrimdir bu, hem sağlık alanı için hem de sosyal güvenlik alanı için; çünkü, artık "böyle gelmiş böyle gider" yerine "böyle gelmiş böyle gitmez" anlayışını getiren devrim niteliğinde bir adımdır.

Devlet hastanelerinden bu kadar olur, SSK hastanelerinden bu kadar sağlık hizmeti olur anlayışı yerine, devlet kurumlarından da en iyi hizmet sunulur, vatandaşına en iyi hizmet layık görülür anlayışını getiren bir adımdır.

Devrim diyorum; çünkü, yıllardır, iktidarlar, bunun hep edebiyatını yaptılar, bunun gerekliliğini vurguladılar; ama, hayata geçirilmesinde, maalesef, geri kaldılar.

 Değerli arkadaşlar, gerçekten, popülist adımlar yerine, ülkenin otuz yıl, kırk yıl sonrasındaki emeklilik yaşından bahsediyoruz. İstenseydi, bunlardan hiç bahsedilmeyebilirdi; ama, söylediğimiz gibi, önümüzdeki 2050 yılında, dünya ekonomik devleri arasında ilk 10'a gelmiş bir Türkiye'yi hayal eden AK Parti İktidarının ileriye bakışının bir göstergesi olduğunu belirtmek isterim.

Peki, biz, bu devrimi gerçekleştirirken "devrimciyiz" diyenler ne yapıyor: "İstemezük" diyorlar. Yalan yanlış bilgilerle halkımızı yanlış yönlendirmeye çalışıyorlar. Olaya, maalesef, ideolojik bakıyorlar. Değişime, her zamanki gibi karşı duruyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NEVZAT DOĞAN (Devamla) - Teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlar, biz bu filmi, AK Parti İktidarımız süresince, hep görüyoruz. Gene aynı bakış açısı, vatandaşımızın, SSK hastanelerindeki, ilaç kuyruklarındaki çilesini ortadan kaldırırken gene karşı çıktılar. SSK hastanelerini ve devletin diğer hastanelerini tek çatı altına toplayalım, SSK'lılarımızı sadece bu hastanelere mahkûm etmeyelim, sağlık ocaklarından ve diğer bütün hastanelerden faydalansınlar dediğimiz zaman, gene karşı çıktılar. 12 000 sağlık personelini, doğunun ücra köylerine kadar gönderelim, oradaki köylümüz, vatandaşımız, sağlık hizmetinden daha fazla faydalansın dedik, karşı çıktılar ve bunun gibi, kitap dağıtalım yoksulumuza derken karşı çıktılar, kömür dağıtalım derken karşı çıktılar, kısacası, toplumun her kesimini kucaklamaya çalıştığımız sosyal politikaları hayata geçirirken karşı çıktılar; ama, biz, doğru bildiğimizi yapmakta kararlılığımızdan geri kalmadık.

Evet, halkçılık ve devrimcilik ilkelerinin mimarı Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün şu cümlelerini takdirinize sunmak istiyorum: "Halkçılık, cumhuriyetçilik ilkesinin içerdiği demokratik, özgürlükçü, çoğulcu yönetimin yasalardaki bir hak olmaktan çıkarılıp işlerliğe kavuşturulmasını, yönetimde, siyasalda, kalkınmada, gelirlerin dağılımında, devlet ve ulus imkânlarının kullanılmasında halk yararının gözetilmesini amaçlar. Bu amaç doğrultusunda devleti, önlemler almak, yasalar çıkarmak, düzenlemelere gitmek, engellemeleri ortadan kaldırmakla, görevli kılar" diyor ve devam ediyor: "Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz devrimlerin amacı, Türkiye Halkını uygar bir sosyal toplum durumuna ulaştırmaktır. Devrimlerimizin asıl amacı budur. Ülke, mutlaka, çağdaş, uygar ve yepyeni bir ülke olacaktır" diyor.

Evet, Atatürk, halkçılığı böyle tarif ediyor değerli arkadaşlar. AK Parti olarak biz de, bu tarife uyan bir sosyal güvenlik sistemi getiriyoruz, genel sağlık sigortası sistemi getiriyoruz.

Bugün her fırsatta devrimcilikten, halkçılıktan, Atatürkçülükten bahsedenler, statükonun yanında kalıyorlar, otuz yıl, kırk yıl önceki sistemin yanında duruyorlar.

Peki, sözlerimi bitirirken, şu soruyu soruyorum: Kim gerçekten halkçı, kim gerçekten Atatürkçü, kim çağdaş kim gerici, kim statükocu kim devrimci, kim sosyal adaletçi?!

Yüce Türk Milletinin bunları çok iyi değerlendireceğini umuyor, bu tarihî adımın, ülkemize, milletimize, torunlarımızın geleceğine, 2050'li yılların dünya devi Türkiyesine destekler, hayırlar, başarılar getirmesini diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Doğan, bu sorduğunuz soruların, aslında, konuyla pek ilgisi yoktu…

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Nasıl yoktu Sayın Başkan, sosyal güvenlik yasa tasarısı…

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Seçim arenası gibi oldu!..

BAŞKAN - Şimdi, eğer, birbirimizin ne kadar inançlı ne kadar inançsız olduğunu, ne kadar çağdaş ne kadar çağdışı olduğunu tartışmaya kalkarsak burada…

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Öyle bir şey söylemedi Sayın Başkan, inançla ilgili bir şey söylemedi…

BAŞKAN - Peki, çağdaşlık diyelim, halkçılık diyelim, ulusçuluk diyelim. Bazı arkadaşlar, inançla inançsızlıkla, dindar olmakla dindar olmamakla ilgili karşılaştırmalar da yapıyorlar, sorular da soruyorlar.  Bu soruları, konuyla ilgisi olmayan sorular olarak görmemiz ve pek tekrar etmememiz gerektiği düşüncesindeyim Başkanlık Divanı olarak. Bu, bizi bir araya getirmez. Bu soruların cevaplarını vermek uzun zaman alır, tartışması da uzun zaman alır. Bizi hem verimsiz bir Meclis ortamına götürür hem de bir araya getirmektense uzaklaştırır birbirimizden. O nedenle, arkadaşların, Sayın Doğan'ın üslubunu tekrar etmemelerini dilerim.

Şimdi söz sırası, Ordu Milletvekili Sayın Cemal Uysal'da.

Buyurun Sayın Uysal.

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Sayın Başkan, burası milletin kürsüsü; milletvekilleri dilediği şekilde konuşma yaparlar, Başkanlığın kürsüye müdahale etme hakkı olmaz. Öyle şey olur mu Sayın Başkan! Eski köye yeni âdet mi getiriyorsunuz?

BAŞKAN - Bir dakika Sayın Cemal Uysal. Sizden önce Sayın Bakanın talebi vardı; kusura bakmayın hemen çağırdım sizi, yerinize geçerseniz, Sayın Bakan konuşacak, ondan sonra size söz vereceğim.

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Milletin kürsüsü, Sayın Başkan!

BAŞKAN - Herkes istediği gibi konuşuyor; ama, burada bir Başkanlık Divanı var; bu Başkanlık Divanı da, İçtüzük hükümlerine göre ve konu içinde kalacak şekilde görüşmelerin yürütülmesinden sorumlu, gerektiği zaman da uyarı yapma hakkına sahip. Konuşan milletvekilinin arkasından, eğer yaptığı konuşmayla ilgili uyarı yapma ihtiyacı varsa, onu yaparız.

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - İçtüzüğün hiçbir yerinde böyle bir şey yok.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

Sayın Murat Başesgioğlu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı.

Sizin süreniz 10 dakika, bu sefer doğru veriyoruz, yanlış vermeyeceğiz inşallah.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Sağ olun Başkanım.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bu büyük reform tasarısının son bölümüne gelmiş bulunuyoruz, altıncı bölüm. Teşekkür konuşmasını -şayet yüksek onayınız olursa- uzun tutmamak için, söyleyeceklerimi bu bölümde söylemeyi tercih ettiğim için söz aldım; ama, olabildiğince kısa tutup sabrınızı da taşırmayacağım. Takdir edersiniz ki, bu kadar kapsamlı yasayla ilgili sorulan soruları da cevaplandırmamız lazım, açık kalmaması lazım, vatandaşın zihin bulanıklığını da gidermemiz lazım.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bundan evvelki konuşmamda, üzerinde odaklaşan konulardan birinin emekli aylıklarıyla ilgili olduğunu ifade etmiştim. Gerçi, Sayın Özcan, bunu, çok açık bir şekilde, net bir şekilde, bürokratik deneyimine de dayanarak çok güzel bir şekilde açıkladı; ama, izin verirseniz, ben de bunu teyit ederek birkaç cümle söylemek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu emekli aylıkları düşecek mi düşmeyecek mi noktasında, üç kategori emeklimizi göz önüne almamız lazım: Birincisi, şu anda mevcut emekli olan, emekli aylığı alan vatandaşlarımız. Bu vatandaşlarımızın emekli aylıklarının düşmesi söz konusu değil; onlar emekliliği hak etmişler, emekli aylıkları, belirlenen yasalarımıza göre, her yıl artırılmakta veyahut da Hükümet olarak bunu yeterli bulmadığımız zaman, bu enflasyon oranlarına bağlı kalmıyoruz, enflasyon oranları üzerinde kendilerine zam yapıyoruz; bu bir.

İkincisi; halihazır, emekliliği hak etmiş, 25, 26, 27 nci yılını çalışan vatandaşlarımız açısından da herhangi bir sorun yok. Aksine, onların sistemde daha fazla çalışmaları kendi lehlerine. Şu andaki sistemimiz, her yılı artı 1 puan olarak, 1,5 katsayıyla çarpmasını öngörüyor. Yeni sistemimiz, her yılın karşılığında 2,5 katsayıyı öngörüyor ki, dolayısıyla, sistemde uzun süre çalışma ödüllendirilmiş oluyor.

Üçüncü kategori, 2007 yılından sonra, yani, yasa yürürlüğe girdikten sonra emekli olacak vatandaşlarımızla ilgili. Bu, teknik bir konu olduğu için, zaman zaman karışıyor; olabildiğince, bunu, size, açık bir şekilde izah etmeye çalışacağım.

Tasarımızda, emekli aylığı bağlama oranlarını düşürüyoruz, bu bir gerçek. Yani, Emekli Sandığında 3, Bağ-Kur ve SSK'da 2,6 olan, her yılın karşılığı çarpılması gereken katsayıyı, 2007 ile 2015 yılları arasında 2,6'ya düşürüyoruz. Ondan sonra da, 2 olarak bu uygulanacak. Şimdi, buradan hareketle, emekli aylıklarının matematiksel olarak bir düşüşü karşımıza çıkar mı çıkmaz mı, bu, zaman içerisindeki değişkenlere bağlı olacak. Eğer her şeyin sabit kaldığını varsayarsanız, yani, sıfır enflasyon ve sıfır ücret artışı olarak şey yaparsanız, bu, matematiksel olarak, emekli aylıklarında, işte, çok cüzî de olsa, 50 000 000, 70 000 000, 100 000 000, neyse, beş on sene sonra bir düşüşü beraberinde getirebilir; ama, hepimiz biliyoruz ki, enflasyon konusundaki değişkenlik, ücretlerdeki değişkenlik ve 25 yıl değil, 26 yıl, 27 yıl çalışmak ve özellikle kamu çalışanları için bugün kendilerinden yapılmayan, prim matrahına dahil olmayan kalemlerden de prim kesilmesi neticesinde bu söylediğimiz hususun değişik bir tabloyla karşımıza çıkacağı muhakkaktır. Yani, şunu demek istiyorum; yüzde 3 olan bu katsayının 2,6'ya düşürülmüş olması, tek başına, emekli aylıklarında da düşüşü beraberinde getirmemektedir. Belki, bazı derecelerde, bazı bölümlerde karşımıza aylıkların artmış olarak çıkması da muhtemeldir; ama, bunu yaşayıp göreceğiz. Yani, önümüzdeki beş yıl, on yıl, onbeş yıl içerisinde bu süreci yaşayacağız ve bu süreç içerisinde bu ekonomik değişkenlerin hangi oranda gerçekleşmesine göre bu tablo ortaya çıkacaktır.

Sistemde 20 yıl çalışmış bir çalışanımız, 20 yıllık müktesebatına göre bir hesaplama yapılacaktır. 5 yılı ise, yeni sistemin getirdiği parametrelere göre bir değişiklik kendisinde gerçekleşmiş olacaktır. Bunu belki çok tartışacağız; çünkü, 170 küsur maddelik tasarıda cımbızla çekilen madde budur; ajite edilmek istenilen, tahrik edilmek istenilen madde budur. Emekli aylıklarının düştüğü konusunda devamlı olarak bir tepki ileri getirilmektedir; ama, değerli arkadaşlarım, emekli aylıklarının düşük veya fazla olması, satın alma gücünün az veya çok olması, çalışırken alınan ücretlere bağlı bir husustur. Emekli maaşı, ücretin bir fonksiyonudur. Çalışırken emekli keseneği yüksek olursa, bunun paralelinde, emekli aylığı da yüksek olur. İnşallah, yeni sistem yürürlüğe girdiği zaman, artık, herkes kendisine ödenen ücreti kontrol edecektir; bunu kontrol etme imkânı şu anda sistemimizde vardır. Bunu yaptığı zaman, emekliliği geldiğinde bu konuda bir hak kaybına uğramamış olacaktır.

Diğer bir konu, genel sağlık sigortası konusudur. Sayın milletvekilleri, genel sağlık sigortası, ister kişi bazında bakalım, ister temel teminat paketi bazından bakarsak bakalım, çok geniş bir muhteva içermektedir. Arkadaşlarım da ifade ettiler; risk olarak karşılamadığı çok az şey vardır; bir, estetik… Tıbbî gerekliliği olmayan estetikî müdahaleleri karşılamamaktadır. Bir de, sağlık otoritelerinin tıbbî gereklilik duymadığı alternatif tıp uygulamaları konusundaki tedavi ve muayene bedellerini karşılamamaktadır. Bunun dışında, akla gelebilecek bütün riskleri, yurt dışında tedavi dahil olmak üzere, tüp bebek dahil olmak üzere, bütün muayene ve tedavi faturalarının bedellerini karşılamaktadır. Bu, yabancıların bizi tenkit ettiği "bu kadar geniş sağlık sigortası kapsamı olur mu" dediği bir husustur.

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Amerika'da bile yok.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) - Evet.

Ama, bizim ülkemizin bir gerçeği var. Biz, hastane kapısında, sokakta hiçbir vatandaşımızın kalmasını istemiyoruz; bu sebeple de, bu kadar geniş bir muhteva çizdik.

Deniliyor ki: "Zamanla temel teminat paketi içerisinden bazı sağlık yardımları çıkarılır." Arkadaşlarım, bu süreci biliyorsunuz; Türkiye'de verilen bir haktan geri gitmek söz konusu değildir. Bizim de Bakanlık olarak ve Hükümet olarak bu teminat paketini daraltma konusunda bir irademiz yoktur. Bu konudaki yorumların doğru olmadığını ifade etmek istiyorum.

"Efendim, katkı payı alıyorsunuz" diye itirazlar var. Bugün de alınıyor bu katkı payı; ilaçta alıyoruz, iyileştirici malzemelerde, ortezde, protezde alıyoruz. Bu, dünyanın her tarafında alınan bir katkı payıdır. Onun dışında, raporlu vatandaşlarımızdan, ödeme gücü olmayan birkısım vatandaşlarımızdan da bu katkı payının alınmadığını biliyoruz. Bir esneklik getirdik; yüzde 20 ile yüzde 10 arasında bu katkı paylarını da ayarlamaya, Kuruma, yetki verilmiş bulunmaktadır.

Değerli arkadaşlarım "sağlık piyasalaştırıldı; işte, hastalarımız müşteri gibi görülüyor" filan, çeşitli klasik itirazlar var. Asla; biz, sağlık hizmetini bir kamu hizmeti olarak görüyoruz. Bu kamu hizmetini, ister özel sağlık kuruluşu versin ister devlet kuruluşu versin; bizim aradığımız, bunun standardının kamu sağlık hizmeti şeklinde olmasıdır. Yani, hiç kimse, ister devlet hastanesi olsun ister özel hastane olsun, vatandaşı, sigortalıyı müşteri gibi görmeyecektir, göremeyecektir. Onu, hastalığını tedavi edip sağlığına kavuşturulması gereken bir insan olacaktır. Sözleşme yaptığımız herkesten arayacağımız husus budur. Bunu yapmayan insanlarla sözleşmemizi devam ettirmeyeceğiz.

Fark konusunda… Nelerden fark alınacak; otelcilik hizmeti, bir; öğretim üyesi farkı, iki. Bunun dışında hiçbir konuda vatandaşlarımızdan sağlık merkezleri fark talep edemeyeceklerdir. Bunun aksine davrananlar olursa, bu kişilerle de sözleşme konusundaki aktimizi bozarak sözleşmelerini feshedeceğiz.

Bütün bu hususlar, emeklilikte ve genel sağlık sigortasındaki bütün bu hususlar, yeni bir ilave prim yükü getirmemektedir. Aksine, Bağ-Kurlu vatandaşlarımız açısından, yüzde 20 olan sağlık primi yüzde 12,5'e indiği için, 7,5 puanlık bir indirim söz konusudur.

Diğer taraftan, bireysel emeklilik ve özel sağlık sigortalarını destekleyen bir sistem getirdik. Yüzde 30 oranında hem bireysel emekliliğe hem de özel sağlık sigortalarına bir destek getiriyoruz. Ola ki, hali vakti yerinde, ben daha iyi şartlarda, otelciliği daha iyi sağlık kuruluşunda hizmet almak istiyorum, benim özel sağlık sigortam var diyen vatandaşa da bu şekilde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) - Sayın Başkan, bir iki dakika daha müsaade ederseniz toparlayacağım.

Sistem, bu şekilde, ülkemizde hem bireysel emeklilik sisteminin hem de özel sağlık sigortasının gelişmesine de katkı vermek istiyor. Tekelci bir anlayış içerisinde bulunmaktan kurtularak, bu konuda müteşebbis insanlarımızın da sistem içerisinde yer almasına imkân tanınmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, sabrınızı fazla zorlamadan sözlerimi şöyle toparlamak istiyorum: Hükümet olarak, uygulamakta olduğumuz başarılı ekonomik politikalara eş olarak sosyal politikaları da hayata geçirmek istiyoruz. Huzurlarınıza getirmiş olduğumuz Sosyal Güvenlik Tasarısı, bunun önemli temel taşlarından biridir. Bunu yaptıktan sonra, Sendikalar Kanunu, istihdam piyasasına yönelik, işgücü piyasalarımıza yönelik yeni bir paket hazırlayacağız. Bunu yaptığımız zaman, sosyal politika konusundaki çalışmalarımızı büyük ölçüde tamamlamış olacağız. Hem ekonomik hem de bu sosyal politika düzenlemeleriyle birlikte, inşallah, Türkiye, içinde barındırdığı büyük potansiyelle hem bölgesinde hem de dünyada hatırı sayılır ekonomik potansiyeliyle, insan sermayesiyle layık olduğu yerini alacaktır.

Bu konuda destek veren herkese, bir kez daha, şükranlarımı sunuyor; hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Kişisel söz isteminde bulunan Cemal Uysal'a şimdi sıra geldi.

Buyurun Sayın Uysal. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

CEMAL UYSAL (Ordu) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 1139 sıra sayılı kanun tasarısının altıncı bölümü üzerinde kişisel söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Dünkü konuşmamda da ifade ettim. Bu önemli tasarı, çok ciddî makroekonomik analizlere dayanmak suretiyle hazırlanmıştır. Bu kadar önemli bir kanun, çok uzun bir süre sonunda, hazırlanması sonrası, ortaya çıkan bu tasarı, tabiî ki, Türk toplumunun geleceğiyle ilgilidir. Bugün çok düşük standartta ve normda sosyal güvenlik alan Türk toplumu, bu kanunla çok yakın bir gelecekte çok daha yüksek normda ve standartta sosyal güvenlik hizmeti alacaktır; ama, bugünkü durum itibariyle bu mümkün değildir. İşte, tasarı bunun için hazırlanmıştır.

Şimdiye kadar Sosyal Güvenlik Bakanlığının yapmış olduğu çalışmalar sonunda güncelleştirildiği zaman, şu ana kadar sosyal güvenlik sektörüne devlet bütçesinden 475 katrilyon, yani, 475 milyar YTL kaynak aktarılmıştır. Bu, tam 275 milyar dolardır. Bunun böyle sürmesi mümkün değildir; çünkü, sosyal güvenlik sistemi sigorta sistemi itibariyle bir yardım veya bir hizmet değil, tamamen aktüeryal hesaplara dayanan, edim ve karşı edim ilkesine dayanan ve popülizme kesinlikle yer olmayan bir sistemdir. Bugüne kadar aktüeryal hesaplara, aktüeryal elemanlara, verilere dikkat edilmediği için, popülizme sapıldığı için sosyal güvenlik çökmüştür; ama, sadece Türkiye'de değil, dünyanın her yerinde sosyal güvenlik sıkıntı halindedir; özellikle Avrupa Birliğinde de çok büyük sıkıntı vardır. Eğer hatırlarsanız, bundan üç dört ay evvel, Avrupa Birliğinin çok üst düzey bir yetkilisi "ben emekli aylığımı Türkiye'den alacağım" demiştir. Bunda bir gerçek payı vardır; çünkü, bugün, Avrupa'da nüfus yaşlanmıştır, doğum oranları düşmüştür. Türkiye'de yirmibeş yıl sonra, bugün yüzde 7 olan yaşlı nüfus yüzde 14'e yükselecektir. Doğum oranları da düşmektedir. Türkiye'yi de gelecekte aynı tehlike beklemektedir; bu bakımdan da bu tasarı çok ciddî aktüeryal dengelere göre hazırlanmıştır ve toplumumuzun geleceğini teminat altına almaktadır.

Tabiî burada çok temel bir konu var çok değerli milletvekilleri, o da, bütün mesele ülkenin ekonomik kalkınmasıdır. Sosyal güvenlik sistemi Türkiye'de, bugün, Türkiye'nin kalkınmasını ve Türkiye'nin istikrarını bozacak bir seviyededir. Eğer AK Parti iktidara gelmeseydi, inanın bugün bütçeden ayrılan 23 katrilyon lira para bütçe tarafından ödenemeyecek duruma gelmişti; çünkü, tüm vergi gelirlerini faize ödeyen, hatta yetmeyip borçlanıp faize ödeyen Türkiye, bugün, bütçenin açıklarını gidermiş ve gerçekten de sosyal güvenlik sektörüne önemli bir kaynağı hiçbir sıkıntı çekmeden aktarabilecek bir duruma gelmiştir; ama, bunun ilânihaye böyle gitmesi ve bugün düşük norm ve standartta olan sosyal güvenliği, yakın bir gelecekte çok daha üst seviyeye çıkarmamız için mutlaka sosyal güvenliğin kendi açıklarını kapatmamız ve kendi ayakları üzerinde durması gerekir.

Biz burada, emeklilerimizin veya düşük gelirlilerimizin hep nominal gelirinden bahsediyoruz, diyoruz ki: "Efendim, nominal gelirler düşük, emekli aylıkları düşük." Evet, bu bir gerçektir; ama, bakın bir ekonomide sadece nominal gelirler değil, satın alma gücü de fevkalade önemlidir. Bu satın alma gücü büyüme ve istikrara bağlıdır. Üçbuçuk yıllık AK Parti İktidarı zamanında gayri safî millî hâsıla yüzde 35 artmış, kişi başına millî gelir 2 katına çıkmıştır.

Bakın, bugün, bir emekli veya dargelirli  bir vatandaşımız televizyon, buzdolabı, çamaşır makinesi ve bulaşık makinesi gibi çok temel ev eşyasını 99 000 000 taksitle almaktadır. Televizyonda reklamları var firmaların, izleyiniz; 99 000 000… AK Partinin iktidara gelmediği zaman bir emeklimiz veyahut da yeni evlenen gençlerimiz bu eşyalardan, bırakın 99 000 000 taksitle dördünü almak, bir tanesini bile alamıyordu.

Gerçekten de, bu tasarı, Türkiye Halkının geleceğini ilgilendiren; ama, sistemi, malî bakımdan da ayakları üzerinde duracak ve ekonomiye yük haline getirmeyecek bir tasarıdır. Bunun böyle kabul edilmesi lazım. Bu tasarı, bu son bölümüyle birlikte kanunlaştığı zaman Türk Milletinin geleceği bakımından, sosyal güvenliği bakımından çok daha yeni ufuklar açacaktır, gelecek için çok daha iyi olacaktır. Ben buna inanıyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Devam edin.

CEMAL UYSAL (Devamla) - Bunu, bilerek, düşünerek ve inanarak hazırladık. Türk Milletinin hiçbir kaybı olmayacak, gün geçtikçe imkânlar daha da artacak. 2076 yılını hedef alan; ama, ara kademeli hedefleri de olan bir tasarıdır. Fevkalade önemli bir tasarıdır.

Ben bu tasarının kanunlaşacağına inanıyor, hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Bölümle ilgili soru-yanıt işlemlerine başlayacağız.

Süre 15 dakika.

İlk soru Sayın Lokman Ayva'dan.

Buyurun Sayın Ayva.

LOKMAN AYVA (İstanbul) - Efendim, ben öncelikle teşekkür ediyorum Sayın Başkan; fakat, konu biraz teknik mesele olduğu için toleransınızı talep ediyorum.

Şimdi, mesele şu: Biliyorsunuz, sosyal güvenlik sistemi, sapasağlam, hasta olmayan, işleri yolunda insanlar için çok önemli bir şey değildir. Kim için önemlidir; zor durumda, kaza geçirmiş, hastalanmış, yaşlanmış, ele muhtaç olmuş insanlar için geçerlidir. O halde, bu sistemin, özürlülerle ilgili kolaylaştırıcı kısmıyla ilgili birkaç sorum olacaktı Sayın Bakanımıza.

Şöyle: Bağ-Kurda vatandaşlarımız, özürlü vatandaşlarımız 25 yılda emekli olabiliyorlar. Yani, Bağ-Kurlu bir özürlü sigortalı 25 yılda emekli olabiliyor. Bu, çarpıklıklardan birisi. İkincisi şu: SSK'da ise 15, 18 ve 20 yıllarda emekli olabiliyor. Üçüncüsü: Emekli Sandığında ise 15 yılda emekli olabiliyor; ancak, girdiğinde özürlü kadrosundan girme şartı var. Şimdi, özürlü kadrosundan… Mesela, özürlü öğretmenler özürlü kadrosundan giremezler, uzman yardımcıları veya benzeri kariyer mesleği diyebileceğimiz meslekten olan insanlar özürlü kadrosundan giremezler. Çaycı, hizmetli, idarî memurlar filan o şekilde alınıyor. İnşallah, onlar da değişecek. Şimdi, bunlarınsa emeklilikleri 15 yılda olamamaktadır.

Şimdi, bu üç farklı uygulamanın, biz, yeni sistemde şöyle düzeleceğini biliyoruz: Yani, yüzde 60 ve yukarısı özürlü olanlar 15 yılda emekli olacaklar, yüzde 50-59 arası olanlar 16 yılda emekli olacaklar, yüzde 40-49 arası olanlar 18 yılda emekli olacaklar. Bunlar başlangıçta özürlü kadrosundan girsin, girmesin önemli değil. Kanunun 28 inci maddesiyle, geçici 1 inci ve 2 nci maddesinin bu şekilde olduğunu ve kanunun 1.1.2007'de yürürlüğe girdiği tarihten itibaren aynen geriye doğru da uygulanacağını biliyoruz, uzmanlardan öğrendiğimiz kadarıyla; çünkü, çok teknik bir konu, çok fazla vukufiyetimiz yok açıkçası. Bu bilgi doğru mudur? Birinci sorumuz bu.

İkinci sorumuz da, biz, yürürlüğe girişi kanunun yayımı tarihinden itibaren talep etmiştik; fakat, arkadaşlarımızın söylediği hadise şöyle: Yönetmelikler yayımlanıncaya kadar zaten 2007'nin birinci ayı olacak, birinci ayın 1'inde yönetmeliklerle beraber yürürlüğe girmiş olacak; yani şu anda yürürlüğe girmesiyle 2007 yılı ocak ayının 1'inde yürürlüğe girmesi arasında çok ciddî bir fark yok dediler. Bu doğru mudur? İkinci sorumuz bu.

Üçüncü sorumuz da, vatandaşlarımızda şöyle bir kaygı var: Özürlülük taban oranları, işgücü kayıp taban oranları yüzde 40'tan 45'e çıktı diyorlar. Biz de, bunun yüzde 40 olduğunu biliyoruz; yani, burada bir değişiklik olmadığını biliyoruz; hatta, özürlüler lehine değişmeler de olduğunu biliyoruz. Bu da doğru mudur diyorum.

Çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sıra, Sayın İbrahim Özdoğan'da.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, aracılığınızla, Sayın Bakana iki soru yöneltmek istiyorum. Sorulardan birisi: Türkiye'nin en önemli sivil toplum örgütlerinden Türk Tabipleri Birliğinin sayın milletvekillerine gönderdiği bir bildiri var. Bu bildiride şöyle deniliyor; Sayın Bakana bunların doğru olup olmadığını sormak istiyorum:

"Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasa Tasarısıyla -milletvekillerine soruyor- neye 'evet' demeniz isteniyor biliyor musunuz -bu soruyla- emeklilik yaşının 65'e, prim gün sayısının 9 000'e çıkarılmasına, emeklilik maaşlarının yüzde 23 ilâ yüzde 33 oranında azaltılmasına; sağlıkta ise, aylık geliri 127 YTL olan herkesten 64 YTL sağlık sigortası primi alınmasına, memur aylıklarının genel sağlık sigortası prim kesintisi nedeniyle yüzde 5 oranında düşmesine, muayene, tetkik ve tedavinin her evresinde "katkı payı" adı altında eködeme istenmesine, "temel teminat paketi" adı altında bazı hastalıkların sigorta kapsamı dışına çıkarılmasına; çiftçiden, prim borçlarına karşılık, sattıkları tarımsal ürün bedellerinden yüzde 1 ile 3 arasında kesinti yapılmasına, prim ödemeyenlere sağlık hizmeti verilmemesine, sağlığın hak olmaktan çıkarılmasına, parası olanın parası kadar sağlık almasına 'evet' diyorsunuz" diyor Türk Tabipleri Birliği. Bu doğru mu? Birinci sorum bu.

İkinci sorum da, beşinci bölümde sorduğum soruyla alakalı; net bir yanıt almadım. Bu yasa tasarısının 3 üncü maddesinde, 25 yaşına gelmiş kız çocuklarının, evlenmemişse genel sağlık sigortasından yararlanmayacağı deniliyor ve bunların büyük bölümü de -evlenmemiş bu kız çocuklarının- ekonomik özgürlüğü olmayan kız çocukları dedik. Ekonomik özgürlüğü olmamasının nedeni de, başörtüsüdür; çünkü, başörtüsü engeli nedeniyle ya okuyamamıştır ya da yine başörtüsü engeli nedeniyle çalışamamaktadır. Bu da, başörtülülere giydirilmiş bir tuzak değil midir? Tekrar soruyorum, cevap istiyorum.

Teşekkür ediyorum. Saygılarımla.

BAŞKAN - Sıra, Mersin Milletvekili Sayın Hüseyin Güler'de.

Buyurun Sayın Güler.

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Sizin aracılığınızla Sayın Bakanıma üç tane sorum var.

AKP'nin buradaki sözcülerinden aldığımız kadar, verilen mesaj, dört yıldır göremedikleri refahı bundan sonra herhalde elli yıl sonrasında görülecek gibi görünüyor. Bunun adına da "reform" diyorlar. Ama, bunun karşılığında Sayın Bakan, söyleminde, IMF'nin dayatmasının olmadığını, bunun acil eylem planında bulunduğunu ifade etti. Her siyasî parti seçim bildirgesinde temel konular üzerine programlarını belirlerken, acil eylem planı da ortalama olarak yüz gün olarak tahmin edilir; ama, görüyoruz ki, yaklaşık üçbuçuk yıldır bu konuda ciddî bir adım atılmadı.

Ve söylenen de şu: Geniş bir kanun olduğu için, geniş katmanların fikirlerine danışıldığı söyleniyor. Bugün biz Meclisteyiz, Meclisten kaçırıldığını görüyoruz.

Bunun, IMF'nin gözden geçirme paketinin içerisinde temel şart olduğunun altını çizmek istiyoruz; ama, buna rağmen yine de sormak istiyoruz: Üçbuçuk yıldır nerdeydiniz Sayın Bakan?

İkincisi: Yürürlük tarihini 2007 yılından itibaren başlatıyorsunuz. Herhalde bunun faturasının halka çıkmasından korkuyorsunuz. Bunu da bir vesileyle seçimin bir göstergesi olarak algılıyoruz. Bunun 2007 yılında niye başladığının tekrar sorulmasının gerektiğine inanıyoruz.

Üçüncüsü: Yine biraz önce Sayın Bakan, hastayı ve sosyal güvenlik üyesini, birimini müşteri gibi görmediğini ifade etti. Biz bundan aslında memnuniyet duyduk; ama, Sayın Sağlık Bakanı hastayı müşteri gibi algılamakta. Bu bir çelişki değil midir?

Dördüncü sorum: Özel sağlık sigortası ve özel emeklilik sigortasının bu sistemdeki yerini tam olarak aydınlatırsanız seviniriz.

Teşekkür ediyoruz.

BAŞKAN - Konya Milletvekili Sayın Ahmet Işık.

AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, malul olanların emekliye yansıyan gün sayısı ne olmuştur? 9 000 gün üzerinden emekli maaşı bağlanması için asgarî gün sayısı, düzenlemede ne olmuştur?

Ölüm aylığında gün sayısındaki düzenleme nedir?

Anneye emzirme yardımı, Emekli Sandığında ve Bağ-Kurla ilgili düzenlemede yoktu. Bu düzenlemede anneye emzirme yardımı ne olmuştur?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Bakan…

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Soru soran arkadaşlarıma da çok teşekkür ediyorum.

Önce, izin verirseniz, Sayın Özdoğan'ın sorularıyla başlamak istiyorum.

65 yaş, 9 000 gün… Bunları çok konuştuk; ama, yine de arz edeyim.

Değerli arkadaşlarım, 2036 yılına kadar sistem, emeklilik yaşının artmasını öngörmüyor. 2036 yılından sonra hayatta kalma beklentisine uygun olarak Türkiye'de emeklilik yaşının artmasını öngörüyoruz. 2048 yılında Türkiye'de emeklilik yaşı 65 olacaktır. Şu anda bu, Avrupa'nın çoğu ülkesinde gerçekleşmiş bir yaştır. Yani, biz, Avrupa'nın şu anda 65 olan yaş haddine 2048-2050 yılında geleceğiz.

Ayrıca, bugün sistemde olanların bu yaş şartından etkilenmeleri mümkün değildir. Yani, bugün sistem içerisinde bulunan vatandaşlarımız kaç yaşında emekli olacaklarsa, yine aynı şekilde emekli olma hakkını koruyacaklardır.

9 000 gün konusu, sadece SSK'lılar için söz konusudur. Bağ-Kurda ve Emekli Sandığında zaten 25 yıl 9 000 gündür. Bu yasada 9 000 güne de kademeli bir geçişi öngörüyoruz; ancak, 20 yılın sonunda, her yıl kademeli bir artış neticesinde 9 000 gün olacaktır.

Emekli aylıklarının azalıp azalmayacağı konusundaki görüşümü kürsüden arz ettim. Burada, tekrar, vakit kaybetmemek için o konuya girmiyorum, o beyanlarımı tekrarlıyorum.

Sağlık yardımlarından yararlanma konusunda, 127 YTL'nin üzerinde geliri olanlar yararlanmayacak konusunda bir algılama var. Bu soruyu sorduğu için hassaten çok teşekkür ediyorum; bu da çok manipüle edilen bir konu.

Durum şöyle değerli arkadaşlarım: Bir ailenin sağlık yardımından yararlanıp yararlanmayacağı hesap edilirken, o aileye giren aylık hesap ediliyor. 5 kişilik bir aile düşünün; diyelim ki, faraza, 500 000 000 lira aylık geliri var. Bu 500 000 000 lira 5 kişiye bölünüyor. 5 kişiye bölündüğü zaman 100 YTL olduğu için, bu aile ve o aile fertlerinin hepsinin sağlık primi devlet tarafından karşılanması gereken prim oluyor. Yani, buradaki 127 YTL ailedeki kişi başına gelirin bölünmesiyle ortaya çıkan bir husustur; yoksa, sadece 127 YTL o aileye girdi, onun üzerinde geliri olduğu için sağlık yardımından yararlanamaz diye bir husus yok. Bu, dediğim gibi, daha çok sosyal boyutu düşünülerek hesaplanmış bir konudur.

Onun dışında, daha önce kendilerinden emekli kesintisi yapılmayan memur kardeşlerimizin bu sistemle kendilerine yapılan ödemelerin büyük bölümünden emekli keseneği kesilecek. Dolayısıyla, bu kesinti olduğu için halen almakta oldukları maaş düşecek mi; hayır, düşmeyecek. Bütçe kanununa onunla ilgili gerekli tedbir kondu. Hatta, zannediyorum, bunu iki yıla çıkaracağız, yani, en azından iki yıl garanti altına alacağız ve bu iki yıl içerisinde artık, bu, kurumsal bir şekilde düzenlenmiş olacak. Yani, kendilerinden bugüne kadar kesilmeyen kalemlerden prim kesilmesi neticesi, çalışan memurlarımızın aylıklarında herhangi bir düşme olmayacak, böyle bir kastımız da yok.

Muayene tetkiklerinden ve tedavilerden katılım payı konusu… Onu da izah ettim. Bugün alınmakta olunan katkı payları alınmaya devam edecektir. Bu, dünyanın her tarafında uygulanan bir yöntemdir. Daha çok caydırıcı özelliği nedeniyle geri ödeme kurumlarının başvurduğu enstrümanlardan biridir. Temel teminat paketinden çıkarma diye bir anlayışımız söz konusu değil. Bunu da ifade ettim.

"Prim ödemeyenlere sağlık yardımı verilmeyecek" konusunda ise yasanın öngördüğü düzenleme şöyle: SSK ve Emekli Sandığı için zaten böyle bir şey söz konusu değil; ancak, kendi nam ve hesabına çalışanlar ve ödeme gücü olanlar eğer primlerini ödemedilerse, bazı bölümler hariç, kendilerine sağlık yardımı verilmeyecektir; ama, acil haller, iş kazası ve meslek hastalıkları, bulaşıcı hastalıklar gibi birçok husus hallerinde yine prim borcu olup olmadığına bakmaksızın bu kişilere ve ailelerine sağlık yardımı yapılacaktır.

Evet, bu konuda açık kalan soru varsa, onları da yazılı cevaplandırmak istiyorum.

Zamanım varsa Sayın Güler'in bir iki sorusuna da cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN - Cevap verebilirsiniz, süreniz var.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Evet, IMF bağlantısını izah ettim. Bu konudaki süreci Meclis olarak, toplum olarak birlikte yaşadık. Geçen yaz, hatırlarsanız, Parlamento tatile girmeden evvel bu yasaların çıkması konusunda bir beklenti vardı; ama, Parlamentomuz ve muhalefet partimiz, Bütçe Komisyonunda, geldi, bir tepki koydu, biz de ısrarlı olmadık ve bunu muhataplarımıza anlattık. Bu, bize, bu Parlamentonun, bu Hükümetin, bu komisyonların herhangi bir dayatmayla iş yapmayacağını, kendi prosedürlerine, kendi müktesebatlarına uygun bir yasama süreci yaşayacaklarını herkese gösterdi. Bu, Parlamentomuzun da prestijidir; aynı zamanda Hükümetimizin de bir prestiji olarak kaydedilmesi gereken bir husus diye düşünüyorum.

Evet, hastayı, müşteri olarak, bir ticarî meta olarak görmüyoruz. Bu, bir felsefik yaklaşımıdır bu tasarının. Aynı zamanda, sosyal güvenlik açıklarını karadelik olarak da görmüyoruz. Sosyal devletin sosyal güvenlik sistemine katkı vermesine yürekten inanıyoruz ve bu anlayışla, belki, ilk defa, hem emeklilik sigortalarına hem de sağlık sigortalarına, devlet, tanımlanmış bir prim katkısı veriyor. Emeklilik sigortalarında yüzde 5, yani, işçi-işverenin yanında devlet diyor ki: Ey vatandaşım, ben, senin sosyal güvenlik hakkına yüzde 5 tanımlanmış prim katkısı veriyorum, genel sağlık sigortasında da yüzde 3 katkı veriyorum. Bu, bugüne kadar devletin kerhen verdiği, karadelik diye verdiği ödemenin gönüllü bir şekilde sisteme aktarımını öngören çok büyük ölçüde bir felsefik yaklaşımdır.

Diğer taraftan, sosyal yardımın devletin bir yükümlülüğü olduğunu, bunun bir hak olduğunu da kabul ediyoruz. Bu da, önemli bir felsefik değişikliktir. Bunu da Değerli Genel Kurulla paylaşmak istiyorum.

Sayın Güler'e de, eğer cevaplayamadığım bölüm varsa, bunları da yazılı olarak arz etmek istiyorum.

Sayın Lokman Ayva'nın -bu arada, herhalde, unuttum, baştan öyle başlamak istiyordum- kendilerinin bilgilendirildiği konulardaki Genel Kurulla paylaştığı bilgiler doğrudur, arkadaşlarımızın kendilerine vermiş olduğu bilgiler doğrudur. Bundan sonra, aynı standartta, farklılık gözetmeksizin, malullük konusunda ve diğer özürlülük konusunda yasanın öngördüğü düzenlemeler, biraz da genişletilmiş bir şekilde, vatandaşlarımızın istifadesine sunulmuştur.

Sayın Işık'ın sorduğu emzirme ödeneği, tasarıda, altı ay süreyle her ay için 177 YTL, toplam 1 062 YTL'dir. Şu andaki mevzuat nasıl derseniz, SSK'da bir defa için 50 YTL, Bağ-Kurda yok, Emekli Sandığında yok; ama, yeni tasarıda, dediğim gibi, altı ay süreyle her ay için 177 YTL olmak üzere 1 062 YTL'lik bir yardım bu şekilde gelmiş oluyor.

İzin verirseniz, öbür sorularınızı da yazılı cevaplayayım.

Çok teşekkür ederim, sağ olun.

BAŞKAN - Altıncı bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, altıncı bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra, ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

TURAN TÜYSÜZ (Şanlıurfa) - Başkanım, karar yetersayısı istiyorum.

BAŞKAN - Daha henüz oylamaya geçmedik.

TURAN TÜYSÜZ (Şanlıurfa) - Geçmeden önce istedim.

BAŞKAN - Geçeceğimiz sırada isteyebilirsiniz.

Maddeyi okutuyorum:

İKİNCİ BÖLÜM

Çeşitli Hükümler

Sosyal güvenlikle ilgili düzenlemeler ve bildirimler

MADDE 99-

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum…

TURAN TÜYSÜZ (Şanlıurfa) - Karar yetersayısı istiyorum.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısı arayacağım:

Kabul edenler…

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, sayacak bir şey yok, allahaşkına!..

BAŞKAN - Kabul etmeyenler… Karar yetersayısı vardır, madde kabul edilmiştir.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Nasıl var Sayın Başkan?

AGÂH KAFKAS (Çorum) - Var, var.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Hani, kaç kişi var? 60 kişi var şurada.

AGÂH KAFKAS (Çorum) - Sen mi karar vereceksin?

BAŞKAN - Bir dakika arkadaşlar, sessizliği sağlayalım.

Devam edin.

Bilgi ve belge isteme hakkı, bilgi ve belgelerin Kuruma verilme usulü

MADDE 100-

BAŞKAN - Okunan maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Devam edin.

Uyuşmazlıkların çözüm yeri

MADDE 101-

BAŞKAN - Maddeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Devam edin.

ALTINCI KISIM

İdarî Para Cezaları ve Fesih Hükümleri

Kurumca verilecek idarî para cezaları

MADDE 102.-

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

İdarî yaptırımlar ve fesih

MADDE 103-

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

YEDİNCİ KISIM

Yürürlükten Kaldırılan, Değiştirilen, Son ve Geçici Hükümler

BİRİNCİ BÖLÜM

Değiştirilen ve Yürürlükten Kaldırılan

Hükümler

Diğer kanunlardaki atıflar

MADDE 104-

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Devam edin.

Değiştirilen, eklenen ve uygulanmayacak hükümler

MADDE 105-

BAŞKAN - Madde üzerinde bir önerge vardır.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1139 sıra sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanun Tasarısının 105 inci maddesinin (f) fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Recep Koral

Nusret Bayraktar

Şerif Birinç

 

İstanbul

İstanbul

Bursa

 

Adem Baştürk

Mehmet Atilla Maraş

 

 

Kayseri

Şanlıurfa

 

"f) 8/5/1985 tarihli ve 3201 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin (b) bendine "Sosyal Güvenlik Kanunları;" ibaresinden sonra gelmek üzere "Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu;" ibaresi eklenmiştir.

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU ADINA MEHMET ZEKAİ ÖZCAN (Ankara) - Uygun görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Konuşmak mı istersiniz, gerekçeyi mi okuyalım?

RECEP KORAL (İstanbul) - Gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Maddede yer alan ifadenin 3201 sayılı Kanunun ilgili bendine işlenmesi amacıyla hazırlanmıştır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Komisyonun bir istemi var.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU ADINA MEHMET ZEKAİ ÖZCAN (Ankara) - Maddenin (e) fıkrasının (2) numaralı bendinde geçen "(e) ve (f) fıkraları" ibaresinin, "(e) ve (f) bentleri" olarak değiştirilmesini; (f) fıkrasının (5) numaralı bendinin altıncı satırında geçen "ibaresi" şeklindeki kelimenin "cümlesi", aynı bendin son satırında geçen "ibaresi" şeklindeki kelimenin  "fıkrası" olarak ve aynı fıkranın (6) numaralı bendinin ilk satırında geçen "(A) bendinin son fıkrası" ifadesinin "(A) fıkrasının son paragrafı" olarak değiştirilmesini; (h) fıkrasının ilk satırında yer alan "(b) bendi '(a) fıkrasına" ibaresinin "(b) fıkrası 'b) (a) fıkrasına'" şeklinde değiştirilmesini talep ediyoruz.

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri bu düzeltmeleri dinlediniz.

Bu düzeltmeler ve kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Devam edin.

Yürürlükten kaldırılan hükümler

MADDE 106-

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Yönetmelikler

MADDE 107-

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

İKİNCİ BÖLÜM

Geçici ve Son Hükümler

Malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortasına ilişkin bazı geçiş hükümleri

GEÇİCİ MADDE 1-

BAŞKAN - Bir önerge var. Madde üzerindeki önergeyi okutuyorum:

                        13.4.2006

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1139 sıra sayılı kanun tasarısının geçici 1 inci maddesinin ikinci fıkrasının  sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederim.

Lokman Ayva

           İstanbul

"Ancak, gerek işe girmeden önce veya gerekse işe girdikten sonra oluşsun bu kanunun 4 üncü maddesinin (c) bendi uyarınca TC Emekli Sandığı Kanununa tabi olanlardan yüzde 40 ve daha fazla oranda özrü olanlar ile 4 üncü maddenin (a) bendi uyarınca 506 ve 2925 sayılı Kanunlara tabi olanlardan sakatlığı nedeniyle vergi indiriminden yararlanmaya hak kazanmış durumda olan sigortalılar hakkında 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun mülga 60 ıncı maddesinin (c) bendinin (b) alt bendi ve geçici 87 nci maddesine göre işlem yapılır."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU ADINA MEHMET ZEKAİ ÖZCAN (Ankara) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Hükümet olarak önergeye katılmıyoruz. Benzer düzenleme zaten yasada yapıldığı için, bu ihtiyaç giderilmiş oluyor. Daha önce yararlanmayanlar da, durumları uyduğu takdirde bundan faydalanacaklar. Bu açıklamayla birlikte, katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi mi okutalım, konuşmak mı istersiniz önerge sahibi?

Konuşmak istiyorsunuz Sayın Lokman Ayva; buyurun.

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

LOKMAN AYVA (İstanbul) - Aziz milletimin vekilleri, sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, Sayın Başkan, sizden şöyle bir talebim var: Süre konusunu bana hatırlatmayın, ben saate bakarak kendim takip edeyim uygun görürseniz. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Tekrar eder misiniz Sayın Ayva.

LOKMAN AYVA (Devamla) - Süre konusunda siz hatırlatmayın diyorum, ben saate bakarak kendim takip edeyim.

Zaten, dün akşamdan da bir alkış borcunuz vardı, teamül nedeniyle alkışlayamamıştınız. Onun için de ayrıca teşekkür ediyorum, sağ olun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sizin yeteneklerinizden, birikiminizden hiç şüphemiz yok.

Buyurun Sayın Ayva. (AK Parti sıralarından alkışlar)

LOKMAN AYVA (Devamla) - Sağ olun, çok teşekkür ederim.

Şimdi, körler, sağırlar, birbirini ağırlar gibi oldu; ama... (AK Parti sıralarından gülüşmeler)

Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.

Şimdi, memleketimizde, biraz önce de belirttiğimiz gibi, sosyal güvenlik konularında, insanın işleri yolunda giderken, her şey, sağlığı, sıhhati yerindeyken hiçbir problemi olmaz, yani, insan sigorta bile ödemek istemez o zamanlarda; ama, iş, sıkıntı çıktığında, problem olmaya başladığında, sağlık, işte, hastalık, yaşlılık başa gelince gündeme geliyor bu tür şeyler. Maalesef, geçmişte bazı çarpıklıklar vardı. Onlardan birisi şuydu: Düşünebiliyor musunuz, bir tane özürlü büfe açmış veya bir tamirci dükkânı açmış, ayakkabı tamircisi dükkânı açmış, bu kişi 25 yılda emekli olabiliyor; ama, kamu sektöründe çalışan, daha iyi şartlarda çalışan bir başka arkadaşımız 15 yılda emekli olabiliyordu.

Şimdi, çarpıklık bir: Bağ-Kurdaki vatandaşımız 25 yılda emekli olabiliyordu. Bu kanun bunu düzeltiyor. Çarpıklık iki: SSK'lı bir vatandaşımız ise, 15, 18, 20 yıl. Özür derecelerine göre böyle bir emeklilik durumu vardı. Bu, çarpıklık iki. Çarpıklık üç ise, Emekli Sandığındaki vatandaşımız -çok enteresan bir şey- özürlü kadrosundan işe girmemişse eğer -mesela, öğretmen oldu veya işte, bir sağlık personeli oldu, bir şey oldu veya müfettiş oldu- bu arkadaşımız özürlü kadrosundan girmediği için emekli olamıyordu. Aynı özür derecesi olsun, aynı şey olsun, çok tuhaf uygulamalar vardı; daha doğrusu, kanun hükümleri vardı.

Mesela, başka bir Emekli Sandığı mensubunun problemi de şuydu: Diyelim, girdi işe; altı yedi sene sonra bir kaza geçirdi, sakat oldu. Bu kişi eğer yüzde 67'nin altında sakat olmuş ise -diyelim ki, yüzde 40, 45, 50, 55 gibi bir derecede sakat olmuşsa- bu da diğer özürsüz kişiler gibi emeklilik muamelesi görüyordu.

Şimdi, kanunumuz bunların hepsini düzeltiyor; yani, hepsini tek kategoriye indiriyor; diyor ki, yüzde 60 ve yukarısında sakat olanlar, ister kendisi iş kursun isterse Emekli Sandığı mensubu olsun isterse SSK'lı olsun, iş akdine bağlı olarak bir yerde çalışsın, bu kişiler, eğer  sakatlık derecesi yüzde 60 ve yukarısı ise 15 yılda emekli olacak, eğer yüzde 50-59 arası ise 16 yılda emekli olacak, 40-49 arası ise 18 yılda emekli olacak. Bu çok güzel bir düzenleme; her şeyi düzene sokuyor, organize ediyor.

Bizim burada şöyle bir problemimiz vardı: Biz istiyorduk ki, bu, geçmişteki çarpıklıkları da düzelterek yürürlüğe girsin. Biraz önce sizlerin de uygun görüşüyle soru sorduğumuzda, Sayın Bakanımız, bunların düzeldiğini, 2007 itibariyle geçmişe dönük de uygulanacağını ve bundan sonraki uygulamaların da bu şekilde olacağını teyit etmiş oldular ve kanunla da, toplumumuzun bu tür sıkıntılarını da bir rahata kavuşturmuş olacağız böylelikle. İnşallah, bu tutanaklara geçen hükümler, gereken durumlarda, bürokrasi, uygulamacı arkadaşlarımız tarafından da dikkate alınacaktır diye düşünüyorum.

Bir başka husus; sevgili vatandaşlarımız, şu konuda da, asla üzülmesin ve kaygılanmasınlar: Sakatlık derecesi yüzde  40'tan yüzde 45'e asla çıkmıyor. Hatta lehte de düzenlemeler var; 40-49, 50-59, 60… gibi. Bu da, önemli bir gelişme.

Bir de, vatandaşlarımızın şöyle bir arzusu vardı: Diyorlardı ki, kanun yayımlandığı gün, bizim bu hükümler yürürlüğe girsin. Pratikte bunun şöyle bir mümkünatı yok: Zaten yönetmeliklerin yayımlanması gerekiyor. Bunun için de, nereden baksanız, altı ay süre gerekiyor, o da, yılbaşını buluyor.

Arkadaşlarımızın ve Sayın Bakanımızın teyit ettiği hadise de, yılbaşında toptan yönetmeliklerle beraber yürürlüğe gireceği konusudur. Bu da, toplumumuzu rahatlatmıştır, rahatlatıcı bir açıklama olmuştur. Bu anlamda Sayın Bakana da teşekkür ediyorum.

İçtüzük hükümlerini bilmiyorum; ama, eğer, uygun olursa, önergemi geri çekmek istiyorum…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Ayva, toparlayarak devam edin.

LOKMAN AYVA (Devamla) - Vallahi, Sayın Başkanım, makine bizi dinlemedi

Sayın Başkan, dolayısıyla, İçtüzük hükümleri uygunsa, ben önergemi geri çekmeyi arzu ediyorum; çünkü, zaten, konu açıklığa kavuşmuş oldu.

Çok teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Ayva ile olumlu anlamda atışmamız devam ederse, insanın kendisiyle dalga geçebilmesi önemli bir meziyettir, bağımsız bir kişilik olduğunu gösterir. Sayın Ayva da, bu bağımsız kişiliğe sahip değerli bir milletvekilimiz. Birbirimizi ağırlamıyoruz, birbirimizle ilgili gerçekleri söylüyoruz.

Buyurun Sayın Bakan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkanım, Sayın Ayva'ya çok teşekkür ederiz; yalnız, bir karışıklığa meydan vermemek için bu "geçmişe yönelik" ibaresine açıklık getirmemiz lazım. Yani, geçmişte bir hak olabilir; ama, uygulama 2007'den itibaren olacak, onu ifade etmekte fayda var; yani, bir aylık bağlanacaksa, 2007 yılından itibaren bağlanacak. Onu açıklığa kavuşturmamız lazım.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Ayva, bu açıklamanızdan sonra, önergenizle ilgili yapacağımız işlemi… Eğer geri çekmiyorsanız, oylamaya sunuyoruz.

ALİ YÜKSEL KAVUŞTU (Çorum) - Sayın Başkan, "geri çekiyorum" dedi.

BAŞKAN - Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Geçici madde 1'i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Devam edin…

Bu Kanundan önce yürürlükte bulunan sosyal güvenlik kanunlarına tabi geçen çalışmalar için bağlanacak aylıkların hesabı

GEÇİCİ MADDE 2-

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Önceki mevzuat hükümlerinin uygulanması, Devlet katkısı ve geçici iş göremezlik ödeneği

GEÇİCİ MADDE 3-

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

5434 sayılı Kanuna ilişkin geçiş hükümleri

GEÇİCİ MADDE 4-

BAŞKAN - Şimdi 5 dakika ara veriyoruz, ondan sonra devam edeceğiz.

 

Kapanma Saati: 18.36

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.51

BAŞKAN : Başkanvekili Ali DİNÇER

KÂTİP ÜYELER : Harun TÜFEKCİ (Konya), Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 90 ıncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

1139 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

4.- Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu Tasarısı; 5434 Sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında 17/06/1994 Tarihli ve 4006 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi; 5434 Sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununa Beş Ek Madde ile Üç Geçici Madde Eklenmesi Hakkında 18/01/1990 Tarihli ve 3602 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları; İzmir Milletvekili Hakkı Akalın ve 39 Milletvekilinin; 5434 Sayılı Emekli Sandığı Kanununun 32 nci Maddesine Bir Bent Eklenmesine Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in; 1479 Sayılı Bağ-Kur Yasasının Ek-20. Maddesinin 1. Fıkrasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekilleri Bülent Baratalı ile Türkan Miçooğulları'nın; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Kayseri Milletvekili Muharrem Eskiyapan ve 12 Milletvekilinin; 506 Sayılı Kanunun, 2422 Sayılı Kanunun 10 uncu Maddesi ile Değişik 73 üncü Maddesi ve 16 ncı Maddesi ile Değişik Ek 17 nci Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekilleri Türkan Miçooğulları ile Bülent Baratalı'nın; Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek ve 26 Milletvekilinin; 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun Sosyal Güvenlik Destek Primi Başlıklı Ek Madde 20'nin Yürürlükten Kaldırılmasına İlişkin Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 27 Milletvekilinin; 5434 Sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek ve 8 Milletvekilinin; Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ve Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi; Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın; 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 23 Milletvekilinin; 08/06/1949 Tarihli ve 5434 Sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu, 17/07/1964 Tarihli ve 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve 02/09/1971 Tarihli ve 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek ile 30 Milletvekilinin; 24/05/1983 Tarihli ve 2829 Sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması ve Bu Kanuna Geçici İki Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi; Kırşehir Milletvekili Mikail Arslan'ın; 08/06/1949 Tarih ve 5434 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi; Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Samsun Milletvekili Haluk Koç'un; 5434 Sayılı Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi;  Adana Milletvekili Zeynep Tekin Börü'nün; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan ve 13 Milletvekilinin; 5434 Sayılı Emekli Sandığı Yasasının 32 nci Maddesine 01/06/1967 Tarihli ve 875 Sayılı Yasa ile Eklenen (G) Bendinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İçişleri; Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler; Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/1008, 1/8, 1/14, 1/408, 1/568, 1/571, 1/574, 2/79, 2/151, 2/152, 2/156, 2/196, 2/208, 2/301, 2/313, 2/322, 2/335, 2/423, 2/459, 2/558, 2/593, 2/654) (S. Sayısı: 1139) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Geçici madde 4 üzerinde 3 önerge vardır. Önergeleri önce geliş sıralarına göre okutacağım, sonra aykırılıklarına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1139 sıra sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanun Tasarısının geçici 4 üncü maddesinin dokuzuncu fıkrasındaki "bir yıl süre ile" ibaresinin "iki yıl süre ile" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Cemal Uysal

Zeynep Tekin Börü

Ali Yüksel Kavuştu

 

Ordu

Adana

Çorum

 

Fikret Badazlı

Fatma Şahin

 

 

Antalya

Gaziantep

 

BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1139 sıra sayılı tasarının geçici 4 üncü maddesinin 13 üncü fıkrasındaki "iki yıl içinde" ibaresinin "dört yıl içinde" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

              Murat Başesgioğlu

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı

BAŞKAN - Üçüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1139 sıra sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanun Tasarısının geçici 4 üncü maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ali Yüksel Kavuştu

Recep Koral

Muharrem Eskiyapan

 

Çorum

İstanbul

Kayseri

 

Şerif Birinç

Nusret Bayraktar

 

 

Bursa

İstanbul

 

"Bu kanunun yürürlük tarihinden önce seçimler neticesinde belediye başkanı olarak görev yapmış olup bu Kanunun yürürlük tarihinden önce 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu haricindeki diğer sosyal güvenlik kanunlarına göre malullük veya yaşlılık aylığı almakta olanlardan; 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun mülga 39 uncu maddesine göre aylık bağlanması şartlarını haiz olanlara, bu kanunun yürürlük tarihinden itibaren, bu kişilerden bu Kanunun yürürlük tarihi itibariyle 5434 Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun mülga 39 uncu maddesine göre aylık bağlanması şartlarını haiz olmayanlara ise bu şartlara haiz oldukları tarihten itibaren 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun ek 68 maddesinde belirtilen şartlar da dikkate alınarak emsali belediye başkanının almakta olduğu makam tazminatı ve buna bağlı olarak temsil veya görev tazminatı tutarı, bu Kanunun geçici 1 inci maddesi çerçevesinde almakta oldukları malullük ve yaşlılık aylıklarına ilave edilmek suretiyle ödenir. Bu Kanunun yürürlük tarihinden önce seçimler neticesinde belediye başkanı olarak görev yapmış olup bu Kanuna göre sigortalı iken malullük veya yaşlılık aylığı bağlananlardan; 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun mülga 39 uncu maddesine göre aylık bağlanması şartlarını haiz olanlara bu Kanunun geçici 2 nci maddesi hükümleri de dikkate alınarak bu fıkrada belirtilen şartlar dahilinde söz konusu tazminatlar aylıklarına ilave edilmek suretiyle ödenir. Bu Kanunun yürürlük tarihinden önce seçimler neticesinde belediye başkanı olarak görev yapmış olanlardan ölenlerin bu Kanunun 32 nci maddesinde belirtilen şartlara sahip olmaları halinde 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun ek 68 inci maddesinde belirtilen şartlar da dikkate alınarak hak sahiplerine bu Kanunun 34 üncü, geçici 1 inci ve geçici 2 nci maddeleri hükümlerine göre söz konusu tazminatlar bu Kanunun yürürlük tarihinden önce ölenler için bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren, bu Kanunun yürürlük tarihinden sonra ölenler için ise ölüm tarihinden itibaren ölüm aylıklarına eklenmek suretiyle ödenir. Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce seçimler neticesinde belediye başkanı olarak görev yapmış olanlardan; malullük aylığı almakta olanlar ile malullük aylığına hak kazanacaklar 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununun mülga 39 uncu maddesinde belirtilen aylık bağlamaya ilişkin şartlar dikkate alınmaksızın yukarıda belirtilen tazminat haklarından yararlandırılır. "

BAŞKAN - Aykırılık sırasına göre, bu önergeyle devam ediyoruz.

Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU ADINA MEHMET ZEKAİ ÖZCAN (Ankara) - Uygun görüşle takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi mi okutalım, konuşmak mı istersiniz?

EYÜP FATSA (Ordu) - Gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı dışındaki sosyal güvenlik kuruluşlarından emekli olan belediye başkanlarının, Emekli Sandığından emekli olan belediye başkanlarına ödenmekte olan makam, temsil veya görev tazminatlarından yararlanamaması belediye başkanları arasında ayırıma neden olmakta ve diğer sosyal güvenlik kurumlarından emekli olan belediye başkanlarının yakınmalarına yol açmaktadır. Önerge ile diğer sosyal güvenlik kurumlarından emekli olan belediye başkanlarının 25 yıllık fiili sigortalılık süresini yani 9 000 gün prim ödeme koşulunu gerçekleştirmeleri halinde veya 9 000 gün prim ödemeksizin emekli olanların ise Emekli Sandığı Kanununda belirtilen 61 yaşını doldurmuş olma gibi emekli aylığı bağlanması için gerekli diğer koşulları tamamlamaları halinde bu fıkrada belirtilen tarihlerden geçerli olmak üzere makam, temsil veya görev aylığının almakta oldukları emekli aylıklarına eklenmek suretiyle ödenmesi, diğer taraftan belediye başkanlığı görevini yapmış olanlardan ölenlerin hak sahiplerinin de ölüm aylıklarına ilave edilmek suretiyle bu tazminatlardan yararlanması, malullük aylığı bağlananlar ile bağlanacak olanlarda ise 5434 sayılı Kanunun mülga 39 uncu maddesindeki şartlar aranmaksızın fıkrada belirtilen tazminatlardan yararlandırılması amaçlanmıştır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum…

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) - Sayın Başkanım, Sayın Bakanın mikrofonu kapalı olduğu için, Komisyon ve Bakanın önergeye katılıp katılmadığını duymadık. Biliyorsanız, siz tekrar ederseniz; yoksa, tekrar sorarsanız duyarız.

BAŞKAN - Biz duyduk; ama, sizin de duymanız önemli. O nedenle, sizin duymanızı sağlamak için soruyu yineleyeceğiz.

Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU ADINA MEHMET ZEKAİ ÖZCAN (Ankara) - Uygun görüşle takdire arz ediyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Şimdi, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunacağım; ama, Sayın Kutlu'ya soruyorum: Duydunuz değil mi bu sefer?

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) - Evet.

Sayın Başkanım, niçin tereddüt ettim; bildiğim kadarıyla, Hükümet ve Komisyon katılıyorsa, zaten konuşma hakkı yok. Siz, konuşma için sorunca…

BAŞKAN - Hayır… Hayır…

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) - Biz, herhalde yanlış anladık.

BAŞKAN - Hayır… Hayır…Konuşma değil. Sadece, önerge sahiplerine, konuşmak mı isterler önergeleri üzerine, yoksa, gerekçenin okunmasını mı isterler diye sorduk. Onlar da gerekçenin okunmasını istediler, gerekçe okundu. Yinelediğimiz sorularla da, sizin de duyduğunuz şekilde, Komisyon takdire bıraktı, Hükümet kabul etti.

Şimdi, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Hatasız, değil mi?.. Tamam…

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1139 sıra sayılı tasarının geçici 4 üncü maddesinin 13 üncü fıkrasındaki "iki yıl içinde" ibaresinin "dört yıl içinde" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

              Murat Başesgioğlu

Çalışma ve Sosyal Güvenlik

             Bakanı

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU ADINA MEHMET ZEKAİ ÖZCAN (Ankara) - Uygun görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okuyun lütfen:

Gerekçe:

Tasarının kanunlaşması halinde 4 yıllık bir fakülte mezunu polis amiri toplam yaklaşık 6 000 YTL sigorta primi ödeyecek, iki yıl içinde aylık bazda ise yaklaşık 250 YTL tutarında sigorta primi ödeyecektir. Bu rakamlar dikkate alındığında, Emniyet Hizmetleri sınıfında çalışmakta olanlarla daha önce bu sınıflarda çalışmış bulunan personelden halen polis amiri ve memuru olarak çalışanların eğitim gördükleri okullarda geçen başarılı eğitim sürelerini borçlanabilmelerine imkân sağlanması amacıyla aylık ödeme miktarlarının düşürülmesi söz konusu önerge verilmiştir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1139 sıra sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanun Tasarısının geçici 4 üncü maddesinin dokuzuncu fıkrasındaki "bir yıl süre ile" ibaresinin "iki yıl süre ile" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Cemal Uysal

A. Zeynep Tekin Börü

Ali Yüksel Kavuştu

 

Ordu

Adana

Çorum

 

Fikret Badazlı

Fatma Şahin

 

 

Antalya

Gaziantep

 

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU ADINA MEHMET ZEKAİ ÖZCAN (Ankara) - Uygun görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Şimdi herkes duydu değil mi? Çünkü, nikâh töreninde de, kabul sözleri tanıklar tarafından duyulmazsa, nikâh tamamlanamıyor.

Herkes duyduğuna göre, gerekçeyi okutup, arkasından oylamaya geçeceğiz.

Gerekçe:

Tasarı gereği, devlet memurlarının, belirlenen istisnalar dışında, tüm kazançlarının prime esas kazanca dahil edilmesi nedeniyle aylıklarda oluşacak düşüşe ilişkin personel veya teşkilat yasalarında gerekli düzenlemelerin yapılmasına daha geniş bir zaman tanınması amaçlanmıştır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen üç önerge doğrultusunda geçici madde 4'ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Geçici madde 5'le devam ediyoruz:

Toptan ödeme ve ihya geçiş hükümleri

GEÇİCİ MADDE 5-

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

506 sayılı Kanuna ilişkin geçiş hükümleri

GEÇİCİ MADDE 6-

BAŞKAN - Bu madde üzerinde Komisyonun bir istemi var, bir açıklama yapacaklar; buyurun.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU ADINA MEHMET ZEKAİ ÖZCAN (Ankara) - Sayın Başkanım, geçici 6 ncı maddenin altıncı fıkrasında geçen "23.1.1968 tarihli ve  991 sayılı Kanunun" ibarelerinden önce gelen "mülga" ibaresinin metinden çıkarılmasını arz ederiz.

BAŞKAN - Bu düzeltmeyle birlikte geçici madde 6'yı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

506, 1479, 5434, 2925, 2926 sayılı kanunlara ilişkin ortak geçiş hükümleri

GEÇİCİ MADDE 7-

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

1479 sayılı Kanuna ilişkin geçiş hükümleri

GEÇİCİ MADDE 8-

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Emeklilik yaşına ilişkin bazı geçiş hükümleri

GEÇİCİ MADDE 9-

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

506 sayılı Kanunun malûllük, sakatlık hükümleri ile sosyal güvenlik destek primi ödemesi geçiş hükümleri

GEÇİCİ MADDE 10-

BAŞKAN - Bu madde üzerinde 1 önerge vardır; önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülecek olan 1139 sıra sayılı kanun tasarısının geçici 10 uncu maddesindeki "hastalık veya" ibaresinden sonra gelen "arızası" ibaresinin çıkarılıp yerine "özrü" ibaresinin eklenmesini arz ve talep ederim.

Lokman Ayva

           İstanbul

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU ADINA MEHMET ZEKAİ ÖZCAN (Ankara) - Uygun görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi mi okutalım Sayın Ayva, yoksa konuşmak mı istersiniz?

LOKMAN AYVA (İstanbul) - Gerekçe okunsun efendim.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bu durumlar için kullanılan kelime sakatlık, özürlülük veya engelliliktir. Arıza kelimesi kavram kargaşasına yol açmaktadır. Ayrıca, toplumsal kullanımda arıza kelimesi makineler için daha çok kullanılmakta ve insanlar için kullanılmamaktadır. Mesela, kamyonun arızalanması...

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Sigortalı tesciline, sigorta sicil numarasına ve dış temsilciliklerdeki görevlilere ilişkin geçiş hükümleri

GEÇİCİ MADDE 11-

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Genel sağlık sigortası geçiş hükümleri

GEÇİCİ MADDE 12-

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

4046 sayılı Kanunun uygulanmasına ilişkin geçiş esasları

GEÇİCİ MADDE 13-

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Yürürlük

MADDE 108-

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Yürütme

MADDE 109-

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Altıncı bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır, tasarının görüşmeleri de tamamlanmıştır.

Tasarının tümünü oylarınıza sunmadan önce, aleyhte ve lehte söz istemleri var; İçtüzük madde 86'ya göre, bu söz istemlerinin yerine getirilmesi gerekiyor.

Aleyhte söz isteyen, Sayın Ümmet Kandoğan, Denizli Milletvekili.

Buyurun Sayın Kandoğan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Çok önemli bir kanun tasarısının görüşmelerinin sonuna geldik. Ben, bu tasarının başından beri, konuşmak için çok fırsat kolladım; ancak, ne yazık ki, bu konuşma imkânına sahip olamadım; ancak İçtüzüğün 86 ncı maddesinin imkânını kullanarak huzurlarınızdayım.

Şimdi, bu tasarıyla ilgili konuşmuş olsaydım -43 husus tespit etmiştim ve bunların hepsi teknik konulardı- burada görüşlerimi sizlerle paylaşacaktım. Biz, bu kanun tasarısının temel yasa olarak getirilmesini, tamam, kabul ettik; ancak, temel yasa olarak gelen bir kanunda bile, bir milletvekili olarak çıkıp, şurada, görüşlerimizi, düşüncelerimizi, önerilerimizi anlatamıyorsak, bu Meclisin bu şekildeki çalışmasının sağlıklı olduğunu iddia etmemiz mümkün değil.

HACI BİNER (Van) - Senin kadar burada konuşan milletvekili yok. En çok konuşmayı sen yapıyorsun. Hiç kimse senin kadar konuşmuyor.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Şimdi, birçok arkadaşımız konuştu burada; çok, çok büyük laflar ettiler. Şu anda burada mı bilmiyorum; tutuculukla, muhafazakârlıkla, çağdaş olmamakla suçlayıcı konuşmalar ortaya koydular. Şimdi, ben, kim tutucu, kim bu işlere engel olmuş, geçmişte kim ne söylemiş, müsaade ederseniz birkaç cümleyle dile getirmek istiyorum. Elimde tutanaklar var. Şu anda Başbakan Yardımcımız -şu anda Başbakan Yardımcımız ve tasarının altında imzası var, bu tasarının altında- bakınız -eskisiyle ilgili- ne diyor: "Bu düzenleme Türkiye'nin koşullarına uygun değildir. Doğrudan doğruya mezarda emekliliği düzenliyorsunuz."

HACI BİNER (Van) - O, eski.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Şimdi, "eski" derseniz olmuyor. O zaman, çıkıp burada, milletvekili, demeyecek… Kim tutucu, kim bu yenilikleri, reformu engellemeye çalışıyor şeklinde bir ifade kullanırsanız, burada da bu tutanaklar ortaya çıkar Sayın Milletvekilim. Bakınız, Başbakan Yardımcısı diyor: "Mezarda emekliliği düzenliyorsunuz. Çalışanlar emekli olmasınlar, devamlı çalışsınlar; ama, emekliliği arzu ederlerse mezar sonrasını düşünsünler." Yani, bunu söyleyen bir Başbakan Yardımcısı.

HACI BİNER (Van) - Sayın Kandoğan…

BAŞKAN - Ümmet Bey, Genel Kurula hitap edin.

Siz de müdahale etmeyin arkadaşlar.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Şimdi, bir milletvekilimiz de dün çıktı; bu kanunun ne kadar güzel olduğunu, reform olduğunu, devrim olduğunu söyledi. Şu anda huzurlarınızda, görüyorum, göz göze de geldik. Şimdi, bakınız, ne söylüyor; dün burada "bu, reformdur, devrimdir" diyen milletvekili bakınız ne diyor: "Bu 58-60 yaş mezarda emeklilik demektir, mezarda emeklilik demektir. 58-60 yaşa 'evet' diyenler işçimizin, memurumuzun yüzüne bakamayacaklardır." Yani, bu kadar iddialı bir laf olabilir mi değerli milletvekilleri?! Şu anda burada milletvekilimiz. Dün de bu kürsüden bu reformu anlattı. "58-60 yaşa 'evet' diyenler işçimizin, memurumuzun yüzüne bakamayacaklardır. Bu maddeye 'evet' diyenler bu akşam, bu gece evlerine döndüklerinde eşlerinin, çocuklarının gözlerinin içine bakamayacaklardır. 58-60 yaşa 'evet' demek, zorbalığa 'evet' demektir -bakınız, zorbalığa 'evet' demektir- IMF'ye 'evet' demektir. Yani, ben, böyle bir şey söylemiyorum arkadaşlar. Böyle bir kanunun çıkması lazım; yani, sosyal güvenlik reformunun çıkması lazım. Ne, ben, mezarda emeklilik tabirini kullanıyorum ne de IMF dayatmasını kullanıyorum. Böyle bir kanun görüşülürken bu cümleleri sarf etmenin teknik açıdan, bu kanunu eleştirme açısından da yanlış olduğu inancındayım.

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - 2035'e kadar yaş değişmiyor.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Şimdi, Sayın Abdullah Gül, hızını alamamışlar, devam ediyor… Sayın Faruk Çelik, Sayın Salih Kapusuz… Yani, hızını alamayıp, bu kanunla ilgili geçmişte getirilen 7 000 gün, 58-60 yaş; şimdi, 9 000 gün, 65 yaş…

Değerli milletvekilleri, şimdi, bu kanunun çıkması lazım; ama, bu kanunla ilgili benim çok ciddî endişelerim var, çekincelerim var. Bakınız, yarın, bu kanun çıktıktan sonra… Sizlerin büyük çoğunluğu bunun farkında değil. Sayın Bakan da zaten söyledi, "bir risk aldık" dedi. Risk alındığına göre, demek ki, birilerini acıtacak, bu kanunun içerisinde çok hüküm var.

Şimdi, sosyal güvenlik destek primi… Herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan emekli olmuş; ama, emekli olduğu için emekli maaşı yetmeyen arkadaşlarımız gidip bir başka işte çalışırsa şimdi yüzde 10 kesiliyordu. Bu kanunla ne oluyor, biliyor musunuz arkadaşlar; yüzde 30,5… Şimdi, yarın esnaflar sizin karşınıza dikilecek. Dikilecek; dikilmemesi mümkün değil. 400-500-600 milyon lira maaş yetmiyor; günün şartlarında yetmeyecek.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - İncelememişsin doğru düzgün Ümmet Bey; hatalısın…

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - 2035'e kadar yaş değişmiyor.

BAŞKAN - Sayın Mahfuz Güler, sık sık söze karıştınız mı, laf attınız mı, biz de Divan olarak…

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Şimdi, ben, yaş meselesini… Onu geçtim. Siz hâlâ oradaysanız, ben onu geçtim.

BAŞKAN - Bir dakika… Bir dakika… Ümmet Bey, bir dakika…

Sayın Mahfuz Güler ve diğer arkadaşlar; siz sık sık müdahale ederseniz…

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Sık sık müdahale etmedim.

BAŞKAN - …biz de uyarmak durumunda kalırsak, kürsü özgürlüğü açısından, konuşmacının süresini uzatmak durumunda kalıyoruz; zaman kaybediyoruz. O yüzden, İçtüzük gereği, demokratik anlayış gereği, hoşgörü gereği hatibi dinleyelim, müdahale etmeyelim; o da, zamanında söyleyeceklerini söylesin.

Buyurun Sayın Kandoğan.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Şimdi, bu sosyal güvenlik destek primi -ilgililer burada, sorarsınız- yüzde kaç olarak ödenecek? Şimdi, yarın esnafa ne diyeceksiniz arkadaşlar?! Ne söyleyeceksiniz bu kanun çıktıktan sonra?!

Şimdi, kısa ve uzun vadeli borcu olanlar sağlık hizmetlerinden faydalanamayacak. Yani, ezkaza, primini ödeyememiş bir vatandaşımız sağlık kurumuna gittiğinde, bu borcundan dolayı sağlık hizmetinden faydalanamayacak. Faydalanamayacak. Ne söyleyeceğiz bu arkadaşımıza?! Yani, sağlık, en önemli, en temel hizmet. Böyle bir hizmetten mahrum kalacak bu kanun çıktıktan sonra.

Şimdi, katılım payı… Açıp bakınız, hasta doktora muayeneye gittiğinde 2 000 000 lira katılım payı ödeyecek. Yarın fakir fukaraya ne söyleyeceğiz arkadaşlar?!

AGÂH KAFKAS (Çorum) - 2 lira, 2 lira!..

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -  2 lira kaç para eder Sayın Kafkas?!

AGÂH KAFKAS (Çorum) - 2 lira kaç para etmez, 2 lira zaten para!..

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ee, tamam, 2 000 000 eskisi. Vatandaşımızın bilgisi olsun diye söylüyorum; yani, hem eskisini hem yenisini söylüyorum. Yarın, bu parayı bunlardan almak durumunda kalacağız.

Sayın Bakan da söyledi, emeklilerdeki maaş bağlama işi düşüyor. Bunu vatandaşa nasıl anlatacaksınız?! Şimdi, Sayın Bakan 100 000 000 liraya kadar düşebilir dedi. Şimdi, biz, 40+40 zam verdik diye, burada neler söyledik. Şimdi, 40+40 zam verdik diye övündüğümüz memurlarımızın, yarın bu yasa yürürlüğe girdikten ve hayata geçtikten sonra, emekli maaşlarında bir düşüşe sebebiyet vereceği çok açık bir şekilde ortadadır.

Bunlarla ilgili daha o kadar çok söyleyecek sözümüz var ki… Bir arkadaşımız -bakın, çok altını çiziyorum- çok da kaliteli bir arkadaşımız,  Meclis çalışmalarına çok katkı yapan bir AK Parti milletvekili biraz önce dedi ki: "Bu kanun, esnaf düşmanlığı yapan bir kanun." Aynen bu ifade kendisinin; çok değerli de bir milletvekilimizdir.

O bakımdan, değerli milletvekilleri, elbette, bu kanunun çıkması lazım. Sosyal güvenlik açıkları büyük boyutlara ulaşmış. Mutlaka böyle bir düzenlemenin yapılması lazım.

Ben, Sayın Bakana ve ilgililere huzurlarınızda teşekkür ediyorum böyle bir hazırlık yaptıkları için; ancak, keşke bunun üzerinde daha fazla konuşabilseydik, bu kaygılarımızı, endişelerimizi sizlerle daha rahat bir şekilde paylaşma imkânımız olsaydı.

Bakın, 43 husus yazmışım, çıkarmışım, not etmişim; ancak, bu dar zamanda bunları söyleme imkânımın olmadığını ifade etmek istiyorum.

Tek çatı meselesi olmamıştır, diğer kanunla bunu birlikte düşünecek olursak.

Prim borcu olanın tedavi imkânından yararlanmaması, refahtan pay verilmemesi…

Korucular meselesi dile getirildi. Çok önemli, arkadaşlar. Yani, korucuların, koruculuk sisteminde görev yapan arkadaşlarımızın, vatandaşlarımızın, hakikaten, böyle bir sistemin içerisine dahil edilmemesi son derece önemli.

Emekli aylığının son maaşa göre bağlanması -eski sistem, ortalaması- yükümlülüklerin ağırlaştırılması, yaşlılık aylığını hak etmede koşulların ağırlaştırılması, mevsimlik işte çalışanların emeklilikteki sıkıntıları…

Bakınız, Sayın Abdüllatif Şener şöyle söylüyor: "Kamu kesiminde mevsimlik işçiler vardır, geçici işçiler vardır. Sizin getirdiğiniz bu tasarıyla yılda üç ay çalışan bir mevsimlik işçinin emekli olabilmek için 75 yıl çalışması lazımdır." Ee, aynı şey şimdi de geçerli arkadaşlar, aynı şey şimdi de söz konusu. Onun için, bu hususları; artık, zamanı da geçmiştir, ben sadece…

BAŞKAN - Sayın Kandoğan, süreyi bayağı aştınız.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Son cümlemi söylüyorum.

BAŞKAN - Son cümleniz lütfen…

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Son cümlem: Böyle bir kanun ihtiyaçtı; ancak, getirilen düzenlemelerde, maalesef, bu sistemden istifade edecek olanların aleyhinde birçok hüküm olduğunu ifade ediyor; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Alkışlayanın da kalmamış...

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Önemli değil. Vatandaş alkışlayacak bizi, merak etmeyin.

BAŞKAN - Lehte söz isteyen, Çorum Milletvekili Agâh Kafkas.

Buyurun Sayın Kafkas. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AGÂH KAFKAS (Çorum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; oyumun rengini belirtmek üzere söz aldım ve Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Tereddüt yok değil mi oyunun renginde?!

AGÂH KAFKAS (Devamla) - Konuşmama geçmeden önce, biraz önceki konuşmacı arkadaşımızın konuştuğu bazı konularda bir düzeltme yapmak istiyorum.

Burada, Yüce Meclisin çatısı altında kimin, ne zaman, ne süreyle söz alacağı ve konuşma yapacağı İçtüzükte bellidir ve yıllardır uygulanan teamüller çerçevesinde yapılır. Kendisi bu Mecliste en çok konuşan milletvekili arkadaşlarımızdan bir tanesidir. Bu da, bu Grubun hoşgörüsü ve kendisine sağlanan imkânları kendisine takdim ettiğinden dolayı en fazla konuşan vekilimizdir.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - O ne demek?!

AGÂH KAFKAS (Devamla) - Dün konuşamadım dedi. Dün, iki defa kendisine söz vermek için biz konuşma haklarımızdan feragat ettik. Dün kendileri konuşma…  Bugün burada bu olayı istismar edebilmek adına sanıyorum, dün konuşma yapmayıp, bugün buradaki bu işleri istismar etmenin anlamı yok.

Bir başka konu: Eğer biz tutanak okumaya başlarsak, mensubu olduğun partinin sosyal güvenlik sistemini ne hale getirdiğine dair tutanakları okuruz ve kafanı kaldırıp milletin gözüne  bakamazsın!

Bugün, bir sosyal güvenlik reformu yapılıyorsa bu ülkede, işte, o popülist politikalarla, geçmişte, rahmetlik Özal'la yapılan reformlar ve düzenlemeleri "5 de benden fazla" mantığıyla, ucuz siyasetle, sil baştan yeniden düşüren ve sistemi kökten bozan anlayışın faturasını ödedi bu ülke 23 katrilyonlarla ve bugün, biz bunu tamir ediyoruz, tam da biz bunu tamir ediyoruz bugün. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

ASIM AYKAN (Trabzon) - Demirel yaptı bu işi, Demirel.  İnönü ile Demirel  beraber yaptılar.

BAŞKAN - Müdahale etmeyin arkadaşlar.

AGÂH KAFKAS (Devamla) - İşte, arkadaşımız Doğru Yol Partisinin bir milletvekilidir; ben de Doğru Yol Partisinin yaptığından söz etmeye çalışıyorum.

Onun için, burada popülizm yok, artık, popülizm bitti. Dün… Söylediği doğrudur; o  tutanaklarda, şu olursa bu olur; doğru. Artık, Türkiye yeni bir anlayışla yönetilmeye başlandı. Türkiye, üç yıl önce 2 100 dolar millî gelirden, bugün -üç yıl sonra- 5 008 dolar millî gelire geldi ve sen, maaşlar oransal düşecek… İki gündür burada şunu anlatmaya çalışıyoruz; oransal düşüş dediğiniz 2042 yılında ve bu ülke, artık, emin ellerde ve doğru yönetiliyor. 2042'de bu ülkenin millî geliri 30 000 dolarlara gelecek. O zaman yüzde 50 reel, oransal olarak düşüş olması demek, insanların geçinemeyeceği ücreti alacağı anlamına gelmeyecek. Artık, Türkiye emin ellerdedir, Türkiye hesabını kitabını bilerek yönetilmektedir ve 2042'de -bu yasanın en önemli tarafı o- önemli hedefler koyuyor, önüne bir  perspektif koyuyor, yarınına emin adımlarla bakıyor ve yeniden düzenleme yapıyor. O nedenle, benim bu yasada -oyumun rengini tereddüt eden; bir arkadaşım söyledi- oyumun rengi evet. Niye evet; sürdürülemeyen bir sağlık sistemini ortadan kaldırdığımız için oyumun rengi evet. Niye evet; ayırımcılığı ortadan kaldıran, çağdaş, köklü, cumhuriyet tarihinin en önemli devrimini gerçekleştirdiğimiz için oyumun rengi evet. Niye evet; biz, dün, kimsesizlerin kimiyiz diye yola çıktık ve bugün sağlıkta bütün ülkeyi sağlığın kapsamına aldığımız için, zenginden, fakirden gelirine göre prim aldığımız halde herkese eşit hizmet sunacağımız için bu yasaya evet. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Onun için, yeni bir düzenleme, yeni bir anlayışla yeniden bütün kurumları düzenleyen, tek çatı altında toplayan ve ülkemizin kaynaklarını daha reel kullanmamız, işsizlikle, yoksullukla, yolsuzlukla mücadelede gelir dağılımını gidermek için kullanacağımız kaynakları daha rasyonel kullanalım diye bu yasaya evet diyoruz; çünkü, bu ülkenin kaynakları, artık, bu ülkenin kör kuruşu, daha sağlıklı, daha reel kullanılsın diye bu devrim gerçekleştiriliyor.

Onun için, değerli arkadaşlarım, bu yasa çağdaş, sürdürülebilir ve olabildiğince, böylesine kapsamlı ve böylesine büyük bir reform gerçekleştirildiği ve üç kurumda norm ve standart birliği sağlandığı halde, olabildiğince kazanılmış hakları koruduğu için bu yasaya evet diyorum.

Bu yasaya onun için evet diyorum; kimsenin hakkını, ortadan kaldırmak yerine, herkesin, bütün toplumun yarınına daha emin adımlarla baksın diye bu yasaya evet diyoruz.

O nedenle, bu yasada emeği geçen 22 nci Dönem Parlamentosunda olmanın gururuyla evet diyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafında kapatıldı)

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Bravo! Seçim var gibi konuşuyorsun, seçime hazırlık gibi konuşuyorsun...

BAŞKAN - Müdahale etmeyin.

Devam edin ve toparlayın.

AGÂH KAFKAS (Devamla) - Evet, biz, her gün millete hesap vermeyi ve her gün milletinden talimat almayı ve milletin verdiği emaneti adam gibi temsil etme ülküsünde olduğumuz için, biz her gün seçime hazırız. Her gün seçim olacakmış gibi de, hesap verecek şekilde yaptığımız işleri planladığımız için, bu açıkyüreklilikle ve bu kararlılıkla ifade ediyorum ki, bu düzenleme, gerçekten, ülkenin yarınına yapılmış önemli düzenlemedir. Bu düzenlemeye niye evet diyoruz; ana karnından 18 yaşına kadar her Türk genci, her Türk çocuğu, kimin çocuğu olduğuna bakılmaksızın sağlık hizmetlerinden yararlansın diye evet diyoruz ve bundan sonraki nesillerimiz daha sağlıklı yetişsin, daha sağlıklı nesillerle bu ülke yönetilsin diye evet diyoruz.

Bu duygularla, bütün heyetinizi, Yüce Heyetinizi selamlıyorum, bu yasanın ülkemize hayırlar getirmesini diliyorum ve bu düzenlemenin, önümüzdeki elli yıla ışık tutmasını diliyorum ve Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Tasarının…

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, müsaade eder misiniz…

Sayın Kafkas, konuşmasında, benim, sadece istismar etmek maksadıyla dün gece konuşmayıp, konuşmamı bugüne bıraktığıma dair bir ifadesi olmuştu…

AGÂH KAFKAS (Çorum) - Dün iki defa söz verdim sana, çıkıp konuşsaydın!

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Bu ifadenin düzeltilmesi için söz talep ediyorum.

BAŞKAN - Anlaşıldı.

Sayın Kafkas…

AGÂH KAFKAS (Çorum) - Efendim, dün, iki defa…

BAŞKAN - …bir başka milletvekiline bu şekilde hitap etmek doğru olmadığı için, bu sözü herhalde geri alırsınız.

AGÂH KAFKAS (Çorum) - Sayın Başkanım, dün, iki defa, ben, konuşma hakkımdan feragat ederek arkadaşımıza konuşma imkânını sunduğumuz halde konuşmadığından söz ediyorum…

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Müsaade eder misiniz…

AGÂH KAFKAS (Çorum) - Bu, istismar değil de nedir?!

BAŞKAN - Hayır, hayır…

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Müsaade ederseniz, ben…

AGÂH KAFKAS (Çorum) - Nedir, bunu başka nasıl izah edersiniz?!

BAŞKAN - Aranızdaki bu olayı, sizin söylediğiniz gibi kabul etsek dahi…

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Değil efendim…

BAŞKAN - …bu ifadeyi kullanmanız doğru değil. Lütfen, geri almanızı rica ediyorum.

AGÂH KAFKAS (Çorum) - Sayın Başkanım, yani, olay böyle gerçekleşti.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Geri almıyorsa...

AGÂH KAFKAS (Çorum) - Bu olayı siz nasıl tarif edersiniz; hangi kelimeyle tarif edersiniz?! Benim kelime hazinem başka türlü tarife imkân vermiyor.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Çok dar bir kelime hazineniz var!

BAŞKAN - Anlaşıldı.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Müsaade ederseniz, ben, bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN - Tamam, biz açıkladık Sayın Milletvekili.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Hayır, niye öyle oldu; onu anlatmak istiyorum. Müsaadenizle, sataşmaya sebebiyet vermeden, bir cümle. Sayın Başkanım, sataşmaya sebebiyet vermeden, kısa bir açıklama…

BAŞKAN - Hayır, hayır… Şimdi, biz, açıklık getirmesiyle ilgili ifadenizi, talebinizi aldık ve açıklık da getirdik. Divan olarak, bu sözü kullanmasının, bu sıfatı kullanmasının doğru olmadığını da belirttik.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Ama, olayı da yanlış anlattı Sayın Başkan. Müsaade edin, ben, bir cümleyle anlatacağım, sataşmaya sebebiyet vermeyeceğim.

BAŞKAN - Yanlış da olabilir; fakat, bu konuda size söz verme imkânımız yok.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Efendim, kısa bir açıklama… Yerimden olsun…

BAŞKAN - O zaman, size, ancak, Tüzüğe uygun davranmak koşuluyla, 60 ıncı maddeye göre, yerinizden kısa bir açıklama yapmak için söz verebilirim, daha fazla söz veremem.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Tamam efendim…

BAŞKAN - Sayın Kandoğan'ın yerinden mikrofonunu açın ve kısa bir açıklama yapsın...

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sataşmayacağım…

BAŞKAN - Lütfen, Tüzükte, 60 ıncı maddede belirtildiği gibi, çok kısa olsun.

Buyurun.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Kafkas'ın söyledikleri doğru değil.

AGÂH KAFKAS (Çorum) - Doğru…

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Dün akşam, Sayın Kafkas, ikinci bölümle ilgili olarak, söz hakkını devretmek istediler, grup olarak; ancak, grup adına konuşma yapmadı Sayın Kafkas, şahsı adına bir konuşma yaptı ve ikinci konuşmacı da Sayın Lokman Ayva'ydı. Yani, o bana söz haklarının devredildiğini söyledikleri maddede şahıs adına iki konuşma, Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekilleri tarafından yapılmıştır. Bana zaten söz hakkı kalmadı. Ben, bunu açıklıkla ifade etmek istiyorum, Yüce Heyetinizin de bilgisine sunmak istiyorum.

Teşekkür ederim.

AGÂH KAFKAS (Çorum) - Ayıp ediyorsun…

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Öyle oldu… Aynen öyle oldu…

AGÂH KAFKAS (Çorum) - Yakışmıyor sana… Ayıp ediyorsun…

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Aynen öyle oldu…

BAŞKAN - Anlaşıldı… Kaldı ki, buradaki milletvekili arkadaşlarımız, İçtüzük hükümlerine göre haklarını kullanarak kürsüde konuşma özgürlüğüne sahiptirler. Onların bu özgürlüğü kullanmalarını, biraz önce söylediğim gibi, istismar sıfatıyla sıfatlandırmak doğru değildir.

Şimdi, değerli milletvekilleri, tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Tasarı kabul edilmiş ve yasalaşmıştır.

Sayın Bakan, teşekkür etmek için konuşmak istiyor musunuz?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Evet.

BAŞKAN - Lütfen, siz de kısaca konuşun; çünkü, uzun sürdü çalışmamız.

Buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz evvel, oylarınızla, gerçekten, Türk sosyal güvenlik sistemine çok büyük katkılar sağlayacağına inandığımız bir reform tasarısını kanunlaştırmış bulunuyoruz.

Öncelikle, teker teker, bütün milletvekili arkadaşlarıma bu özverili çalışmalarından dolayı çok teşekkür ediyorum. Grup Başkanvekillerimize, Anavatan Partisi Grubuna ve gerek Plan ve Bütçe Komisyonunda ve gerekse Çalışma Komisyonunda görev yapan Komisyon Başkanlarımıza, alt komisyon başkanlarımıza ve üyelere çok teşekkür ediyorum. Ayrıca, Sayın Başbakanımıza ve hükümet üyesi arkadaşlarıma da, bütün süreçte, büyük bir kararlılıkla, bu reformun çıkması konusunda irademizi devam ettirme noktasındaki değerli katkılarından dolayı, onlara da teşekkür ediyorum.

Üçbuçuk yıllık tasarıyı görüşme sürecinde, bizimle, gece gündüz demeden çalışan Ekonomik ve Sosyal Konseyin değerli üyelerine, Emek Platformunun değerli üyelerine, işçi-işveren sendikalarına ve sivil toplum örgütlerine, meslek teşekküllerine, hepsine çok teşekkür ediyorum.

Ayrıca, bakanlıklarımızın değerli çalışanlarına, değerli bürokratlarına, bu yasayla birlikte kurumlarının kapanacağını bile bile, büyük bir özveriyle, Türk sosyal güvenlik sistemine iyilikler ve güzellikler getirilmesi konusunda katkı veren değerli bürokratlara da çok teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu, önemli bir süreçti; bu süreci geçtik; ama, işimizin tamamının bitmediğini söylemek istiyorum; belki, işimizin yoğun bölümü, zor bölümü bundan sonra devam edecek. Tabiri caizse, planlaması, parseli güzel yapılmış bir arsa şu anda elimizde; bu arsaya uygun, projeye uygun, yeni inşayı, yeni mimarîyi geliştirmek zorundayız. Bunun için, önümüzdeki süreçte de, siz değerli milletvekillerimin, Yüce Parlamentonun desteğine çok ihtiyacımız var, toplumumuzun, vatandaşlarımızın desteğine ihtiyacımız var; bu desteğin, önümüzdeki süreçte esirgenmeyeceği kanaatindeyim.

Şunu da söyleyerek sözlerimi bitirmek istiyorum: Evet, tasarı kanunlaştı; ama, bu defteri kapatmadık. Bu kanunlar, tek çatı kanunu hariç, 2007 Ocak ayında yürürlüğe girecek. Yani, önümüzde sekiz aylık bir dönem var. Bu sekiz ay içerisinde bu tasarıya katkı yapmak isteyen herkese Bakanlığımızın kapısının açık olduğunu ifade etmek istiyorum.

Ayrıca, yürürlüğe girmezden evvel, Ekonomik ve Sosyal Konseye o güne kadar bütün eleştirileri toplayarak tekrar bir daha bu tasarının son halinin Ekonomik ve Sosyal Konseyde, o Konseye katılan bütün işçi-işveren, sosyal taraflarla birlikte değerlendirilerek, eğer aksak ve eksik bir noktası varsa, gözden kaçan bir nokta varsa, bunları da tamamlayarak yürürlüğe en mükemmel şekilde girmesini arzu ediyoruz, katılımcı bir anlayışı bu sürecin sonuna kadar devam ettirmek istiyoruz.

Değerli arkadaşlarım, belki yeri değil, başka zaman da konuşuruz; ama, bu tasarıyla beraber yapılmayan, üzerinden atlanılan hususlar oldu. Bazı meslek mensuplarının özlük haklarını ileride düzenlemek -bu tasarıda öngörmesek bile- gibi bir prensip kararımız var. Bunların içerisinde, parlamenterlerin özlük haklarının da diğer Avrupalı meslektaşlarımız gibi, Avrupa Parlamentosundaki gibi düzenlenmesi ihtiyacını bir kez daha sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu -hiç kimse yanlış anlamasın- yapılması gereken bir husustur. Türkiye'de milletvekilinin daha özgür, daha bağımsız davranabilmesi adına ona güç vermek istiyorsak, halkımızın bunu en iyi şekilde anlayacağı kanaatindeyim. İnşallah önümüzdeki günlerde bunu bütün açıklığıyla, bütün çıplaklığıyla ortaya koyup, bu konuda gereken düzenlemenin de yapılması gerektiği kanaatimi sizlerle paylaşıyor, katkılarınız için hepinize hem şahsım hem Hükümetimiz adına en içten duygularımla şükranlarımı sunuyor, milletimize, memleketimize hayırlı olsun diyorum.

Başkanlık Divanına da çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sağ olun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Hayırlı olsun.

Birleşime saat 20.00'ye kadar ara veriyorum.

 

Kapanma saati: 19.32

 

 

 

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 20.20

BAŞKAN : Başkanvekili Ali DİNÇER

KÂTİP ÜYELER : Harun TÜFEKCİ (Konya), Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 90 ıncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Yarım kalan işlerle ilgili işlemler tamamlandığından, şimdi, kanun tasarı ve tekliflerinin görüşmelerine birinci sıradan itibaren devam edeceğiz.

1 inci sırada yer alan, Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Savunma Komisyonu raporunun görüşmelerine başlayacağız.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

5.- Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/278, 1/1034) (S. Sayısı: 17 ve 17'ye 1 inci Ek)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelendi.

2 nci sırada yer alan, Gülhane Askerî Tıp Akademisi Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair 604 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu raporunun görüşmelerine başlayacağız.

6.- Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/277) (S. Sayısı: 1079)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelendi.

7 nci sırada yer alan, Nüfus Hizmetleri Kanunu Tasarısı ve İçişleri Komisyonu raporunun görüşmelerine başlayacağız.

7.- Nüfus Hizmetleri Kanunu Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/1177) (S. Sayısı: 1123) (x)

BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Komisyon raporu 1123 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, bu tasarı İçtüzüğün 91 inci maddesi kapsamında görüşülecektir. Bu nedenle, tasarı, tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler halinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyenler: Gruplar adına; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Kastamonu Milletvekili Sinan Özkan, Anavatan Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Hüseyin Güler.

Kişisel söz istemleri: Ordu Milletvekili Cemal Uysal, Erzurum Milletvekili Mücahit Daloğlu -aynı anda söz istedikleri için aralarında kura çekilecek sıra için- Samsun Milletvekili Haluk Koç, Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan, Hatay Milletvekili Mehmet Eraslan; onlar da aynı anda müracaat ettikleri için onların arasında da sıralama için gerekirse kura çekilecektir.

Şimdi, söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Hakkı Ülkü'de; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süre 20 dakika.

CHP GRUBU ADINA HAKKI ÜLKÜ (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sıra sayısı 1123 olan Nüfus Hizmetleri Kanunu Tasarısı için Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün 19 Nisan 2006, Ulusal Egemenlik Haftasının ilk günleri; yani, halkın iradesinin ülke yönetimine hâkim oluşunun 86 ncı yılı. Fakat, zaten yüzde 50'si Mecliste temsil edilemeyen halkımızın Meclisteki temsilcilerinin de sesi temel yasa yöntemiyle kesilmiş durumda. Hukuk tanımazlık, son zamanlarda giderek iktidar tarafından öne çıkarılmaya başlandı. Bakın, Cumhurbaşkanından dönen yasa sayısı 45, Anayasa Mahkemesinden dönen yasa sayısı da 75. Aslında, siz de bunun farkındasınız ki, 17 Şubat 2006 tarihinde mevzuat hazırlama usul yasası hakkında yönetmelik çıkarmışsınız, hem de Bakanlar Kurulu kararı olarak. Bu yönetmeliğin 1 inci maddesi bir kanun taslağının nasıl hazırlanacağını düzenlemektedir, nasıl görüşüleceğini de diğer maddeler açıklamaktadır. Buna göre, bunun neresi temel kanundur?!

Baştan beri, torba kanun -yani, seçimlerden bu yana- temel kanun, bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun gibi adlarla kanunlar görüşülmekte. Bir torba kanun içerisine 50-60 kadar kanunu ilgilendiren ek değişiklikler ya da yürürlükten kaldırma gibi hükümler taşımaktadır. Oysa, 83 yıllık cumhuriyetimizin kanunları, ancak toplumsal ihtiyaçlara cevap vermediği zaman -o da tartışılarak- görüşülmelidir. O olmayınca, alelacele olunca, bakın neler oluyor:

Örnek verelim. Örnekleri de iki gruba ayırıyorum. Biri Türk Ceza Yasasının ilgili maddelerinden. Kayseri'de bir sanık, Kooperatifler Yasasına aykırı davranmaktan dolayı yargılanan bir sanık, suçlu bulunuyor ve hâkim tarafından, bir ay süreyle Kayseri-Erciyes karşılaşmalarına gitmekten men ediliyor.

Yine Kayseri'deki bir başka duruşmada, ruhsatsız tabanca taşıyan adam, yaralama olayına karışan 35 yaşındaki bir şahıs, on ay süreyle içkili yerlere gitmekten men ediliyor.

Diğer bir örnek de belediyelerle ilgili. Belediyeler herhangi bir konuda encümence, belediye başkanının yetkisine dayanılarak ya da belediye meclis kararlarına göre para cezası veriyor; ama, bu para cezası belediyede kalmak yerine devletin hazinesine ödeniyor.

Şimdi, soruyorum: Bu insanlar suç işlemez mi, bu belediye memuru iş yapar mı? İşte, bunlar da, kısa bir süre sonra, tekrar, yasa yapma zorunluluğunu âdeta mecbur kılıyor ve yasa, tekrar, düzeltilme istemiyle Meclise geliyor.

Bu görüştüğümüz Nüfus Hizmetleri Yasası da böyle. 79 maddelik bir yasa 4'e bölünerek 20'şer 20'şer görüşülürse, bu yasa sağlıklı çıkar mı?! Zannetmiyorum. Zira hem alt komisyonda hem de esas komisyonda bulundum, bazı yenilikleri içeren yasa tasarısının uzmanları, her iki partinin üyeleri olmasına rağmen noksanlıklarla dolu olduğunu uygulama esnasında göreceğiz.

Bu tasarıda iki ana tema var: Ulusal adres veri tabanı ve ikamet adres veri tabanı. Göçler ve benzeri nedenlerle dinamik olan nüfusumuz, ulusal adres veri tabanıyla güncelleştirilerek kontrol edilmeye çalışılacak; ama, nasıl? Göreceğiz...

Bakın, bu tasarı madde madde görüşülerek ve bilgi çağının gerekleri yerine getirilerek komisyonlara ve Parlamentoya getirilmiş olsa idi, kredi kartları bataklığı, intiharlar ve buna benzer felaketler en aza indirilirdi, sahte kimlik düzenlemeleri ve buna benzer uygulamalar çok daha az olurdu, kaçak yapılar bugünkü gibi yükselip büyük kentlerin başına bela olmazdı.

Yasa taslağı bazı yenilikler getirmekte elbette; ama, elektronik imza konusunda bakanlığa yetki verilmesi; ama, nasıl?.. Özlük hakları konusunda sıkıntı var; ama, nasıl çözülecek?

"Türkiye İstatistik Kurumu, Mahallî İdareler Genel Müdürlüğü, numarataj memurlukları alan kontrolü yapıp en geç onbeş ay içerisinde alan uygulamasına başlanacaktır" diye yasa taslağına konuldu; ama, nasıl, hangi ekiple ve hangi kadroyla?!

Sayın Başkan, değerli Meclis üyeleri; zaten, şu anda dahi, kadro ve buna benzer uygulamalarda  son derece cüretkâr bir adım atmaktasınız, son derece cüretkâr davranmaktasınız. 1 900 kişi vekâleten bu ülkeyi yönetmeye çalışmaktadır bürokrat olarak. Sadece kadro konusu olsa, hadi, onu da bir nebze burada tartışalım, çözüm  bulalım derim; ama, başka konularda da aynı uygulamaları yapmaktasınız.

Yeniliklerin tarafımızdan inkâr edilmesi mümkün değil elbette. Bu yasada bazı yenilikler de var. Sözgelimi, nüfus hizmetleri kanun taslağını, bir insanın doğumundan ölümüne kadar olan bir kimlik anlamında tanımladığımızda ne kadar önemli olduğunu tahmin edersiniz. Burada elbette, yeni bazı düzenlemeler de var. Bu düzenlemeleri alt alta sıralarsak:

Başta, aile kütüklerinde din hanesi, artık, kişinin yazılı beyanına göre doldurulacak, boş bırakılacak ya da silinebilecek.

Kısa adı MERNİS olan Merkezî Nüfus İdaresi Sistemi nüfus bilgileri kullanılarak, belki, mükerrer oy, sahte oy gibi, taşımalı seçmen gibi seçimlerde hepimizi rahatsız eden eski düzenlemeye son verilip yeni düzenlemeler de getirmiş olacak, istatistikler de daha düzenli tutulacak.

İkametgâh adresi birden fazla olsa da, bir kişiye sadece 1 tane seçmen bilgi kartı gönderilecek. Böylece hem köyünde hem oturduğu ilde oy kullanılması önlenmiş olacaktır.

Bu yasada getirilen yeni bir düzenleme ve muhtarları da kurtaran yeni bir düzenleme var. Muhtarların evlendirme yetkisi kısıtlanmıştır; çünkü, muhtarların bazıları, eşlerden birisinin yabancı olması halinde, çeşitli nedenlerle usulsüz nikâhlar kıymakta ve usulsüz nikâhlardan dolayı da yargılanmaktadır. Bu anlamda, Türkiye'de, çok fazla sayıda muhtar, şu anda, adalet önünde, yargının sonucunu beklemektedir. Muhtarlardan bu durumun alınması ve il ve ilçe belediyelerine verilmesi, nüfus idarelerine verilmesi gayet yerindedir.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bütün bunlardan öte, yasa taslağını cazip kılmak ve bunu, bu nüfus idarelerinde uygulamak için, birçok bakanlıkta olduğu gibi, İçişleri Bakanlığında da memurların çalışmasını cazip hale getirmek gerekir. Şimdi, istenen 4 000 kişilik bir kadro vardır merkez ve taşra teşkilatları için. Büyük ihtimalle bunlar doldurulacak; ama, bir süre sonra, yani, asaletleri tasdik edildikten sonra, bu memurlar, yatay geçişle, burada çalışanların başka bakanlıklara geçmesi engellenemeyecek. Çünkü, son birkaç yıldır, ülkenin çeşitli yerlerindeki bakanlıklarda, başta Maliye Bakanlığı olmak üzere, Sağlık Bakanlığında, Çalışma Bakanlığında ve buna benzer birçok bakanlıklarda, tazminat adı altında, mesai adı altında ya da dönersermaye adı altında ek ücretler ödenmektedir; ama, ne yazık ki, nüfus idaresinde çalışanlara böylesine bir ek ücret ödenmemektedir; dolayısıyla, diğer memurlara oranla oldukça düşük ücret almaktadırlar. Bu da, bu memurların orada durmasını gereksiz kılmaktadır. Şimdi yapılacak olan memur alımlarından sonra da, bir süre sonra olacak olan -eğer bir başka düzenleme yapılmayacaksa- budur. Bunun en somut örneği de, geçmişte, 1 400 kişinin, nüfus idaresinin cazip olmadığı nedeniyle buradan ayrılıp başka bakanlıklara geçmesini görmemizdendir. Bu, yardımcı hizmetler için de böyledir, genel idare hizmetleri için de böyledir, teknik elemanlar için de böyledir.

Yasanın bazı maddelerinde belirtilen eski deyimlerin değiştirilmesi de yerindedir aslında. Bunlar, bir olumluluktur. Medeni Yasayla, Medeni Kanunla bu şekilde uyum sağlanmaya da çalışılmıştır. Ancak, demin dediğim gibi, esas olan, 66 ncı maddedeki fazla çalışma ücretinin düzenlenmesidir. Bu anlamda, sanırım, bir önerge de verilmiş durumdadır. Bu önergenin dikkate alınması halinde, belli ölçüde, nüfus idarelerinde çalışanlar ve çalışacak olanlar buralarda kalabilirler.

Yasayı -her ne kadar, demin de belirttiğim gibi, görüşülme yöntemi bize uymuyorsa da- hem alt komisyonda hem üst komisyonda çalışarak bu düzeye getiren arkadaşların da çalışmalarını takdir etmek gerekir elbette; ama, ülke nüfusumuzun içinde bulunduğu durumu da irdelersek, bu ve buna benzer yasalarda dikkat etmemiz gereken başka bazı hususların da olduğunu bilmemiz gerekir diye düşünüyorum. Bakın, ülke nüfusunun yüzde 60'ı, 30 yaş ve onun altındaki gençlerden oluşmakta. Bu gençlerin yüzde 20'si işsiz. İşsizlik oranı, ülkemizde yüzde 17'ye tırmanmış, asgarî ücret altındaki paraya razı olanlar bile iş bulamamakta. Nüfusumuzun yüzde 58'i yoksulluk sınırında. Açlık sınırı 548 YTL; bu sınırın altında 985 000, yoksulluk sınırının altında da 20 000 000 insanımız yaşıyor. Her 100 aileden 7'si, yoksul yardımı almak için kuyrukta. Türkiye'de 17 000 000 civarında hane halkı var. Bir başka deyimle, bu hane halkının yaklaşık 1 000 000 tanesi, 1 000 000 hane halkı, yani yüzde 6,5'i -5 000 000'a yakın insan- yoksulluk yardımından yararlanmak için başvuruda bulunmuş. Yaklaşık 7,5 milyon kişi kayıtdışı çalışıyor. Halkın, demin de dediğim gibi, yüzde 50'si bu Mecliste temsil edilmiyor.

Şimdi, gerek acil eylem planınızda gerekse programınızda söylediklerinizin bazılarını hiç, ama hiç yapmıyorsunuz ya da görmezlikten geliyorsunuz, bazılarını ise tam tersini yaparak günlerinizi geçiriyorsunuz. Örneğin, lojmanlar: Siz iktidara geldiğinizde 224 400 olan lojman sayısı, şimdi 234 400 oldu. Yani, lojman sayısı 10 000 arttı, milletvekillerini lojmanlardan çıkardınız, girmeyin dediniz. Yolsuzluk ve yoksullukla mücadele edeceğiz, bunun için de dokunulmazlıkları kaldıracağız diye nutuklar attınız, ortada hiçbir şey yok. Bir şey yapılmadığı gibi, yapanların dediklerini de dikkate almadınız. Hatırlayacağınız gibi, son çare olarak buraya gelip size başvurduğumda, onu bile dikkate almadı, ne Meclis Başkanı ne Meclis. Hiç olmazsa isteyen milletvekilinin dokunulmazlığı kaldırılsın diye kanun teklifi veriyoruz, Anayasa Komisyonu Başkanı çıkıp "diğer milletvekillerini sıkıntıya sokarız, olmaz" diyor. Buna karşılık, her icraatınızın altından kendi zenginlerinizi yaratmaya yönelik işaretler uç vermeye başlıyor. İşte, son günlerde flaş örnek, Hatay ve Ali Dibo hikâyesi. Son üçbuçuk yıl, ihale yolsuzluklarıyla dolu. Galaport, Egeport…

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Galaport değil, Galataport.

HAKKI ÜLKÜ (Devamla) - Galataport, Egeport, TÜPRAŞ, Enerji Bakanlığı skandalları…

MEHMET KILIÇ (Konya) - Buna kendin de inanmıyorsun, gülüyorsun; gülmenden belli inanmadığın.

BAŞKAN - Müdahale etmeyelim arkadaşlar.

HAKKI ÜLKÜ (Devamla) - Buna benzer, 60 kadar, kamuoyuna yansıyan yolsuzluklar ve kıyak ihaleler, ormanları ve kıyıları talana açma çabaları, her gün, vatandaşlarımız tarafından izlenmekte.

Ya belediyeler, ya AKP'li belediyeler; yapılan akıl almaz yolsuzluklar, vurgunlar?!. "Ak masa" diye kurdukları masaların, sonradan anlaşıldı ki "akmasa damlar" biçimde çalıştığı... Birçok belediye, belediye spor kulüplerini kullanarak, akıl almaz vurgunlar vurmakta. Öylesine örnekler var ki, bunları alt alta sıralarsak burada zamanımız yetmeyecek. O nedenle, gerek kurmuş oldukları şirketlerle gerek spor kulüpleriyle, AKP'li belediyeler, şu anda, tam bir batağın içinde bulunmaktalar.

Yine, acil eylem planında belirttiğiniz, yolsuzlukla mücadele konusunda ne yaptınız? Yoksullukla mücadele konusunda ne yaptınız? Mesela, çiftçiler için yapılan bir şey var mı?

Biliyorsunuz "renkli mazot" denildi; o mazottan bir haber çıkmadığı gibi…

BÜLENT BARATALI (İzmir) - Kota getirdiler!

HAKKI ÜLKÜ (Devamla) - O zaman, yani 2003 yılında -kendi yöremden, kendi bölgemden bildiğim için oradan örnek vereyim- 1 kilogram kuru üzüm 1  400 000 lira iken mazot 750 000 liraydı. 2005 yılına geldik, kuru üzüm 900 000 lira, mazot ise 2 000 000. Yani, bu ne demektir; 2 kilogram kuru üzüme 1 litre mazot alınamıyor demektir. Bu, pamukta da böyledir, buğdayda da böyledir.

SERACETTİN KARAYAĞIZ (Muş) - Biz geldiğimizde varili kaç liraydı?

HAKKI ÜLKÜ (Devamla) - Hatta, buğdayda fark daha da açılmıştır. Bunların bilinmesinde yarar var arkadaşlar.

İşsizlik oranı yüzde 17'ye tırmandı demiştik demin. Asgarî ücretin altındaki paraya razı olanlar var demiştik. Açlık sınırını söylemiştik, nüfusumuzun genç bir nüfus olduğunu söylemiştik. Bunlar, büyük bir beklenti içerisindedirler.

Buna karşılık, bütün bunlar hallolmuyor; ama, ülkemizde, sıfırdan alınan terör tırmanmaya başlıyor. Bundan onbeş yıl önce, bir bakan "eli tespihli insanların sayısı artırılabilse idi, bugün güneydoğu meselesi olmazdı" diyebiliyor. Tabiî, olaya böyle bakınca, sonuçları da böyle oluyor. Terör demek ki böyle hallediliyor. Tabiî, bölgede, gerçekten de eli tespihli insanlar arttı; ama, birilerinin de bir elinde tespih, diğer elinde pala ve kasatura var. Biliyorsunuz, Hizbullahın pek çok yerde toplu mezarları ve katliamları bu şekilde ortaya çıktı.

PKK terörü malum. Şimdi, ülkemizi en çok tehdit eden bir terör durumuna geldi sıfırdan alındığı halde.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.

HAKKI ÜLKÜ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, biz, temel yasa diye nitelenen bu yasayı 4'e bölerek de görüşmek isterdik; ama, siz toptancılığı tercih ettiniz.

Demin kulislerinizde bir milletvekiliniz, demin görüşülmüş olan Genel Sağlık Sigortası Yasa Tasarısının bitmesi esnasında ne dedi biliyor musunuz?

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Dedikoduya yer yok!

HAKKI ÜLKÜ (Devamla) - Bakın ne dedi, ben söyleyeyim: "Biz, birçok kesimden beddua alacağız. Bu belli." Ben söze karışamadım. Geçiyordum oradan, duydum.

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Dedikodu bunlar.

SERACETTİN KARAYAĞIZ (Muş) - CHP olarak mı duydunuz?!

HAKKI ÜLKÜ (Devamla) - Ben duydum.

Şimdi, onu ben bilemiyorum tabiî, bir şey diyemem; ama, hayır dua almayacağınızı biliyorum.

BAŞKAN - Yerinizden müdahale etmeyin arkadaşlar. Hatibin süresini uzatmamıza neden oluyorsunuz. Yerinizden müdahale etmeyin.

HAKKI ÜLKÜ (Devamla) - Dolayısıyla, yapılan uygulamalar, getirilen yasa taslakları burada görüşülürken, adına "temel" demenize gerek yok. Burada, herkes, birbirinden üstün zekâlı. Getirdiğiniz yasaların insan melekelerinin ortaya döküldüğü bu kürsüden tartışılması, aynı zamanda o yasaların düzgün çıkmasını beraberinde getirir ve uzun bir süre de, o yasalar, o ihtiyaçları karşılar; sık sık da Meclis, yasa tekrarlamak durumunda kalmaz, mesaisini bu yollara harcamaz, boşuna, o halkın alınterinden oluşan bu Meclise insanlar da masraf yapmaz, para ödemez.

Ben, temel yasa adı altında getirilmiş olan yasaların doğru olmadığını üstüne basa basa tekrar vurguluyorum.

Bu yasanın, biraz sonra görüşülecek olan bölümünde sizleri baş başa bırakıyorum.

İyi akşamlar diliyorum. (Alkışlar)

(CHP sıralarından ayağa kalkmalar)

BAŞKAN - Şimdi, söz sırası, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Kastamonu Milletvekili Sinan Özkan'da.

Sayın Özkan'ın da konuşma süresi 20 dakika. Fakat, çalışma süremizin dolmasına 20 dakikadan az süre var.

Çalışma süresinin Sayın Sinan Özkan'ın konuşmasını tamamlayıncaya kadar uzatılmasını oylarınıza sunuyorum…

HALUK KOÇ (Samsun) - Karar yetersayısının aranmasını istiyorum.

EYÜP FATSA (Ordu) - Öyle şey olmaz! Hem dışarıya çıkacaksın hem de karar yetersayısının aranmasını isteyeceksin!.. Olmaz!..

BAŞKAN - Karar yetersayısı aranacaktır.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Karar yetersayısı yoktur; birleşime 5 dakika ara veriyoruz.

 

Kapanma Saati: 20.47

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 20.55

BAŞKAN : Başkanvekili Ali DİNÇER

KÂTİP ÜYELER : Harun TÜFEKCİ (Konya), Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 90 ıncı Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

1123 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

7.- Nüfus Hizmetleri Kanunu Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/1177) (S. Sayısı: 1123) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu sözcüsünün konuşmasının bitimine kadar çalışma süresinin uzatılmasının oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi, oylamayı tekrar yapacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Karar yetersayısı olmadığı ve çalışma süremizin de sonuna geldiğimiz için… (AK Parti sıralarından "Karar yetersayısı var" sesleri, gürültüler)

EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan, oylamayı elektronik cihazla yapın.

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 20 Nisan 2006 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

 

Kapanma Saati: 20.57