DÖNEM: 22 CİLT: 117 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
90 ıncı Birleşim
19 Nisan 2006 Çarşamba
İ
Ç İ N D E K İ L E R
I. -
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. -
YOKLAMALAR
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Bülent H.
Tanla'nın, demokratik bir seçimin oluşmasında seçmen sayıları ve seçmen
kütüklerinin doğru bir şekilde yazımının önemine ilişkin gündemdışı konuşması
2.- Ağrı Milletvekili Halil Özyolcu'nun,
Ağrı'nın düşman işgalinden kurtarılışının 88 inci yıldönümüne ve ilde, eğitim
ile ekonomi alanında atılan adımlara ilişkin gündemdışı konuşması
3.- İstanbul Milletvekili Şükrü Mustafa
Elekdağ'ın, sözde Ermeni soykırımı iddialarına ilişkin gündemdışı konuşması
V.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale
Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî
Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu
İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (2/212) (S.
Sayısı: 305)
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve
Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030)
(S. Sayısı: 904)
3.- Muğla Milletvekili Orhan Seyfi
Terzibaşıoğlu'nun; 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname ile 2985 Sayılı Toplu Konut Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/727) (S. Sayısı: 1138)
4.- Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu Tasarısı; 5434 Sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununun Bir Maddesinin
Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında 17/06/1994
Tarihli ve 4006 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince
Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi; 5434 Sayılı
T.C. Emekli Sandığı Kanununa Beş Ek Madde ile Üç Geçici Madde Eklenmesi
Hakkında 18/01/1990 Tarihli ve 3602 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi
Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi;
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları; İzmir Milletvekili Hakkı Akalın
ve 39 Milletvekilinin; 5434 Sayılı Emekli Sandığı Kanununun 32 nci Maddesine
Bir Bent Eklenmesine Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in;
1479 Sayılı Bağ-Kur Yasasının Ek-20. Maddesinin 1. Fıkrasında Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekilleri Bülent Baratalı ile
Türkan Miçooğulları'nın; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Kayseri Milletvekili Muharrem
Eskiyapan ve 12 Milletvekilinin; 506 Sayılı Kanunun, 2422 Sayılı Kanunun 10
uncu Maddesi ile Değişik 73 üncü Maddesi ve 16 ncı Maddesi ile Değişik Ek 17
nci Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekilleri
Türkan Miçooğulları ile Bülent Baratalı'nın; Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer
Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi; Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek ve 26
Milletvekilinin; 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar
Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun Sosyal Güvenlik Destek Primi Başlıklı Ek
Madde 20'nin Yürürlükten Kaldırılmasına İlişkin Kanun Teklifi; İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 27 Milletvekilinin; 5434 Sayılı T.C. Emekli
Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Mersin
Milletvekili Mustafa Özyürek ve 8 Milletvekilinin; Esnaf ve Sanatkarlar ve
Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ve Tarımda Kendi
Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununun Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi; Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın;
1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar
Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 23 Milletvekilinin; 08/06/1949 Tarihli ve
5434 Sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu, 17/07/1964 Tarihli ve 506 Sayılı Sosyal
Sigortalar Kanunu ve 02/09/1971 Tarihli ve 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve
Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek ile 30
Milletvekilinin; 24/05/1983 Tarihli ve 2829 Sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlarına
Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılması ve Bu Kanuna Geçici İki Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi;
Kırşehir Milletvekili Mikail Arslan'ın; 08/06/1949 Tarih ve 5434 Sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifi; Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Samsun Milletvekili Haluk
Koç'un; 5434 Sayılı Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi; Adana Milletvekili
Zeynep Tekin Börü'nün; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan ve 13
Milletvekilinin; 5434 Sayılı Emekli Sandığı Yasasının 32 nci Maddesine
01/06/1967 Tarihli ve 875 Sayılı Yasa ile Eklenen (G) Bendinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İçişleri; Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler; Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/1008, 1/8, 1/14, 1/408, 1/568,
1/571, 1/574, 2/79, 2/151, 2/152, 2/156, 2/196, 2/208, 2/301, 2/313, 2/322,
2/335, 2/423, 2/459, 2/558, 2/593, 2/654) (S. Sayısı: 1139)
5.- Türk Silahlı Kuvvetleri Personel
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve
Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/278, 1/1034) (S. Sayısı: 17 ve
17'ye 1 inci Ek)
6.- Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanununun
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ve Millî
Savunma Komisyonu Raporu (1/277) (S. Sayısı: 1079)
7.- Nüfus Hizmetleri Kanunu Tasarısı ve
İçişleri Komisyonu Raporu (1/1177) (S. Sayısı: 1123)
VI.-
SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul Milletvekili Kemal
KILIÇDAROĞLU'nun, zamanaşımına uğrayan bazı davalara ilişkin Başbakandan sorusu
ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/12267)
2.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un,
Elmadağ Çocuk Tutukeviyle ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı
Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/12452)
3.- İzmir Milletvekili Muharrem TOPRAK'ın,
çiftçi borçlarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/13053)
4.- Malatya Milletvekili Süleyman
SARIBAŞ'ın, bazı firmaların aldığı TOKİ ihalelerine ilişkin Başbakandan sorusu
ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/13058)
5.- Denizli Milletvekili Ümmet
KANDOĞAN'ın, tarım ürünleri ithalatına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/13113)
6.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un,
şeker kotasına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı
(7/13116)
7.- Adana Milletvekili Kemal SAĞ'ın, Adana
ve Mersin'in Tarım Sigortaları Kanunu kapsamı dışında tutulmasına,
- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın,
gübre kullanımı, toprak analizi ve kaynakların korunmasına,
Tarım ürünleri ithalatına ve sektördeki
daralmaya,
- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın,
süt hayvancılığına,
Et ithalatına,
- İzmir Milletvekili Türkân
MİÇOOĞULLARI'nın, zeytincilik ve zeytinyağı sektörünün gelişmesi için alınan
tedbirlere,
- Ordu Milletvekili İdris Sami
TANDOĞDU'nun, organik tarıma,
İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/13253, 13254, 13255, 13256, 13257, 13258,
13259)
I.- GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat
15.00'te açılarak beş oturum yaptı.
Genel Kurulu ziyaret eden
Portekiz Adalet Bakanı Alberto Bernardes Costa ve beraberindeki heyete
Başkanlıkça "Hoşgeldiniz" denildi.
Denizli Milletvekili
Mustafa Gazalcı, kuruluşunun 66 ncı yıldönümünde, köy enstitülerinin, köylerin
ekonomik ve sosyal bakımdan kalkınmasında aldığı önemli role,
Bitlis Milletvekili Edip
Safder Gaydalı, vefatının 13 üncü yılında 8 inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın
siyasî kişiliğine,
İlişkin gündemdışı birer
konuşma yaptılar.
Edirne Milletvekili Nejat
Gencan'ın, Edirne gümrük kapılarındaki bazı uygulamalar nedeniyle ilin
ekonomisinde yaşanan sıkıntılara ve alınması gereken tedbirlere ilişkin
gündemdışı konuşmasına Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker cevap verdi.
Gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
3 üncü sırasında bulunan,
Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S.
Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon
raporu henüz gelmediğinden;
1 inci sırasında bulunan,
Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/278, 1/1034) (S. Sayısı: 17 ve
17'ye 1 inci Ek),
2 nci sırasında bulunan,
Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına
Dair 604 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin (1/277) (S. Sayısı: 1079),
4 üncü sırasında bulunan,
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısının (1/1030)
(S. Sayısı: 904),
5 inci sırasında bulunan,
Muğla Milletvekili Orhan Seyfi Terzibaşıoğlu'nun; 190 Sayılı Genel Kadro ve
Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile 2985 Sayılı Toplu Konut Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/727) (S. Sayısı:1138),
7 nci sırasında bulunan,
Nüfus Hizmetleri Kanunu Tasarısının (1/1177) (S. Sayısı: 1123),
Görüşmeleri, ilgili
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından;
Ertelendi.
6 ncı sırasında bulunan
ve İçtüzüğün 91 inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak
bölümler halinde görüşülmesi kararlaştırılmış bulunan Tarım Kanunu Tasarısının
(1/977) (S.Sayısı: 1052), görüşmeleri tamamlanarak, kabul edilip kanunlaştığı
açıklandı.
8 inci sırasında bulunan
ve İçtüzüğün 91 inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak
bölümler halinde görüşülmesi kararlaştırılmış bulunan, Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu Tasarısı; 5434 Sayılı T.C. Emekli Sandığı
Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Bir Geçici Madde Eklenmesi
Hakkında 17/06/1994 Tarihli ve 4006 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi
Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi;
5434 Sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununa Beş Ek Madde ile Üç Geçici Madde
Eklenmesi Hakkında 18/01/1990 Tarihli ve 3602 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89
uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme
Tezkeresi; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun Bir Maddesinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı; Türkiye Cumhuriyeti Emekli
Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları; İzmir Milletvekili
Hakkı Akalın ve 39 Milletvekilinin; 5434 Sayılı Emekli Sandığı Kanununun 32 nci
Maddesine Bir Bent Eklenmesine Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Ahmet
Ersin'in; 1479 Sayılı Bağ-Kur Yasasının Ek-20. Maddesinin 1. Fıkrasında Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekilleri Bülent Baratalı ile
Türkan Miçooğulları'nın; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Kayseri Milletvekili Muharrem Eskiyapan
ve 12 Milletvekilinin; 506 Sayılı Kanunun, 2422 Sayılı Kanunun 10 uncu Maddesi
ile Değişik 73 üncü Maddesi ve 16 ncı Maddesi ile Değişik Ek 17 nci Maddesinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekilleri Türkan
Miçooğulları ile Bülent Baratalı'nın; Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız
Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi; Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek ve 26 Milletvekilinin; 1479
Sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar
Kurumu Kanununun Sosyal Güvenlik Destek Primi Başlıklı Ek Madde 20'nin
Yürürlükten Kaldırılmasına İlişkin Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili Kemal
Kılıçdaroğlu ve 27 Milletvekilinin; 5434 Sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Mersin Milletvekili Mustafa
Özyürek ve 8 Milletvekilinin; Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar
Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ve Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar
Sosyal Sigortalar Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun
Teklifi; Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın; 1479 Sayılı Esnaf ve
Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve
23 Milletvekilinin; 08/06/1949 Tarihli ve 5434 Sayılı T.C. Emekli Sandığı
Kanunu, 17/07/1964 Tarihli ve 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve 02/09/1971
Tarihli ve 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal
Sigortalar Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Mersin
Milletvekili Mustafa Özyürek ile 30 Milletvekilinin; 24/05/1983 Tarihli ve 2829
Sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin
Birleştirilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması ve Bu Kanuna Geçici İki
Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi; Kırşehir Milletvekili Mikail Arslan'ın;
08/06/1949 Tarih ve 5434 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi; Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkanvekili Samsun Milletvekili Haluk Koç'un; 5434 Sayılı Emekli Sandığı
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Adana Milletvekili Zeynep Tekin Börü'nün;
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi; Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan ve 13 Milletvekilinin;
5434 Sayılı Emekli Sandığı Yasasının 32 nci Maddesine 01/06/1967 Tarihli ve 875
Sayılı Yasa ile Eklenen (G) Bendinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
(1/1008,1/8, 1/14, 1/408, 1/568,1/571, 1/574, 2/79, 2/151, 2/152, 2/156, 2/196,
2/208, 2/301, 2/313, 2/322, 2/335, 2/423, 2/459, 2/558, 2/593, 2/654) (S.
Sayısı: 1139), üzerindeki görüşmeler tamamlanarak beşinci bölüme kadar kabul
edildi, beşinci bölüm üzerinde bir süre görüşüldü.
Genel Kurulu ziyaret eden
Çek Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Vaclav Klaus ve beraberindeki heyete Başkanlıkça
"Hoşgeldiniz" denildi.
19 Nisan 2006 Çarşamba
günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 23.01'de son verildi.
|
|
|
|
|
|
Ali Dinçer |
|
|
|
Başkanvekili |
|
|
Harun Tüfekci |
|
Mehmet Daniş |
|
Konya |
|
Çanakkale |
|
Kâtip
Üye |
|
Kâtip
Üye |
|
|
Ahmet Gökhan Sarıçam |
|
|
|
Kırklareli |
|
|
|
Kâtip
Üye |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
No: 124
II.- GELEN KÂĞITLAR
19 Nisan 2006 Çarşamba
Rapor
1.- Türkiye İstatistik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1184) (S. Sayısı: 1142) (Dağıtma
tarihi: 19.4.2006) (GÜNDEME)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.04
19 Nisan 2006 Çarşamba
BAŞKAN : Başkanvekili Ali DİNÇER
KÂTİP ÜYELER : Harun TÜFEKCİ (Konya), Ahmet Gökhan SARIÇAM
(Kırklareli)
BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 90 ıncı Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN - Elektronik
cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için 5 dakika
süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin, oy düğmelerine basarak salonda
bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını,
görevli personel aracılığıyla, 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayısı yoktur; birleşime 15 dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 15.10
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.33
BAŞKAN :
Başkanvekili Ali DİNÇER
KÂTİP
ÜYELER : Harun TÜFEKCİ (Konya), Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 90 ıncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Açılışta yapılan yoklamada toplantı
yetersayısı bulunamamıştır.
III.- Y O K
L A M A
BAŞKAN - Şimdi, yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için 4 dakika süre vereceğim.
Sayın milletvekillerinin, oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını
bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını,
görevli personel aracılığıyla, 4 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı yetersayısı vardır;
görüşmeleri başlatıyorum.
Gündeme geçmeden önce üç sayın
milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.
Gündemdışı ilk söz, seçmen sayısı hakkında
söz isteyen, İstanbul Milletvekili Bülent Tanla'ya aittir.
Buyurun Sayın Tanla.
Süreniz 5 dakika.
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Bülent H. Tanla'nın, demokratik bir seçimin oluşmasında
seçmen sayıları ve seçmen kütüklerinin doğru bir şekilde yazımının önemine
ilişkin gündemdışı konuşması
BÜLENT H. TANLA (İstanbul) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; seçmen sayıları ve seçmen kütüklerinin yazımı
hakkında, hazırlanması hakkında düşünce ve değerlendirmelerimi sizlerle
birlikte paylaşmak üzere söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygılarımla
selamlıyorum.
Seçmen sayıları ve seçmen kütüklerinin
önemi hakkında çok farklı değerlendirmeler yapıldığı ve değerlendirmelerin
yapılmakta olduğu bir dönemde, ben, bu konuya çok farklı yaklaşıyor ve bazı
bilgileri, edindiğim tecrübeleri ve edindiğim izlenimleri sizlerle birlikte
paylaşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, ben, bu konuya çok
fazla önem veriyorum. Zira, son dönemlerde, İtalya ve Amerika'daki,
Ukrayna'daki seçimlerin, milyonlarca oy kullanan seçmenden sonra 20 000, 50 000
gibi farklarla sonuçlanmış olması, ayrıca, Türkiye'de seçmen sayılarına ve
seçmen kütüklerine karşı duyulan kuşku, yapılan iddialar ve birçok farklı
yaklaşımlar, Türkiye'de, bu önümüzdeki seçimlerde seçmen sayılarının ve seçmen
kütüklerinin önemini bir kez daha artırmıştır.
Demokrasilerde olmazsa olmaz koşullarının
başında, bildiğiniz gibi, seçmen, seçmen sayıları, seçmenlerin nitelikleri ve
seçmen kütükleri gelmektedir. Demokrasiyi işleten, pratiği olan, seçmendir.
Seçmen, verdiği oyla ülkenin kaderini belirlemektedir. Şimdi sizlerle yapmak
istediğim değerlendirmede bazı bilimsel kuşkuları veya bilimsel soruları
sorarak konuşmama devam etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, Türkiye'de, hiç
düşündünüz mü, seçmenlerimiz serbestçe oy kullanabiliyorlar mı veyahut da bu
seçmenler rahatlıkla veya seçmen niteliğiyle oy kullanmaya gidebiliyorlar mı;
yani, seçmen durumunda, yasal olarak seçmen hakkını kazanmış olan seçmenlerimiz
veya vatandaşlarımız, şu anda, gerçekten seçmen olmuş durumda mıdırlar?
İkinci olarak, seçmenler oylarını bir kez
mi kullanıyorlar, yoksa birkaç kez sandığın başına gidip mükerrer oy Türkiye'de
kullanılabiliyor mu? Bu konu da, seçimlerin güvenli ve adaletli yapılabilmesi
için önemli sorunlardan bir tanesidir.
Üçüncü olarak sormak istediğim soru,
seçmen durumunda olan vatandaşlarımızın; yani, seçmen olmaya hak kazanmış
vatandaşlarımızın seçmen durumuna gelip gelemediğiyle; yani, kütüklere yazılıp
yazılamadığıyla ilgilidir.
Son olarak birlikte paylaşmamız gereken
soru, 2002 yılı seçimlerinde 8 639 000 olarak belirlenen sandığa gitmeyen
seçmen adedinin Türkiye'de gerçekten var olup olmadığıdır. Yani, Türkiye'de birçok
yorum yapılıyor, birçok değerlendirmede rastladığımız ve Resmî Gazetede
yayımlanan 2002 seçimlerinde 8 639 000 olarak belirlenen seçmenin, böyle bir
kişinin, grubun veya zümrenin var olup olmadığı konusudur. Bunun da, birlikte
tartışmamız gereken konulardan bir tanesi olduğunu düşünüyorum. Bu sorunların
cevaplarını bilmek ve birlikte denetlemek zorundayız.
BAŞKAN - Bülent Bey, bir dakika…
Değerli arkadaşlarım, Sayın Bülent Tanla,
önemli bir konuyu, hakça seçimin, demokratik seçimin oluşmasıyla ilgili, seçmen
kütükleriyle ilgili önemli bir konuyu dile getiriyor; sessizliği sağlayıp
dinlememizde yarar var. Biraz uğultu var; lütfen, konuşmayı keselim aramızda.
Buyurun Sayın Tanla.
BÜLENT H. TANLA (Devamla) - Teşekkür
ederim Başkan.
Eğer bu soruların cevaplarını bilemiyor ve
bunları denetleyemiyorsak, gerçeklere dayalı ve tartışmasız, gerçekten
demokratik bir seçimi gerçekleştiremediğimiz durumunda kalırız; ki, bu da bu
Yüce Meclise veyahut da bugünün Türkiyesine yakışmayacak bir durumdur diye
düşünüyorum.
Efendim, Anayasanın 67 nci ve Siyasî
Partiler Yasasının 6 ncı maddesine göre, çok açık bir biçimde, 18 yaşını
dolduran her Türk vatandaşının seçme ve halkoylaması katılımına sahip olduğu
açık biçimde ifade edilmektedir. Ayrıca, 67 nci maddenin devamı fıkralarında
"temsilde adalet ve yönetimde istikrar" maddesinin seçim kanunlarında
uygun biçimde düzenlenmesi ve uygulanacak seçim kanunlarında temsilde adalet ve
yönetimde istikrar ilkesine uyulması gerekleri açık biçimde vurgulanmıştır.
Şimdi, geliyorum… Ülkemizde seçmen
sayılarıyla ilgili üç temel kurum bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi, eski
ismiyle Devlet İstatistik Enstitüsü, yani, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK),
bir tanesi İçişleri Bakanlığı -MERNİS Projesini yürüten kurumumuz- diğeri de
Yüksek Seçim Kuruludur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BÜLENT H. TANLA (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, 2002 yılı seçimlerine baktığımız zaman, Resmî Gazetede yayımlanan
rakam 41 300 000 seçmen olduğunu göstermektedir. 2004 seçimlerinde ise, iki yıl
sonra yapılan 2004 seçimlerinde ise, seçmen sayısının 2 200 000 artışla 43 500
000 olduğunu göstermektedir. Yani, diğer bir ifadeyle, her yıl, Türkiye'deki
seçmen sayısına yeni 1 100 000 seçmen katıldığı anlaşılmaktadır. Fakat, gelin
görün ki, Devlet İstatistik Enstitüsünden alınan bilgilere göre ve birtakım
kayıtlarla, Devlet İstatistik Enstitüsü, yani TÜİK, 2006 ve 2007 yıllarındaki
seçmen sayısını, yıl ortalaması olarak, 48 600 000 ve 49 400 000 olarak
vermektedir. Yani, her yıl yaklaşık 1 900 000-2 000 000 yeni seçmen olduğunu
göstermektedir bu sayılar. Yani, aradaki fark 1 100 000'ler civarında olması
gerekirken, TÜİK'in verdiği rakamlara göre, baktığımız zaman 2 000 000 fark
olduğunu, 1 900 000 fark olduğunu göstermektedir ki, bu, üç kurum arasındaki
koordinasyonu ve bilgi eksikliğini, işbirliği eksikliğini ortaya koyan bir
davranışı ortaya koymaktadır.
Şimdi, baktığımız zaman, Yüksek Seçim
Kurulu çok önemli bir çalışma yapmaktadır. Biliyorsunuz, Seçim Kanununun 33 ve
36 ncı maddelerine göre, kütükleri hazırlamak, seçmen bilgilerini yenilemek ve
hazır hale getirmek, Yüksek Seçim Kuruluna yasayla verilmiş bir görev olarak
karşımızda durmaktadır. Yüksek Seçim Kurulu, MERNİS'ten aldığı veri tabanına
dayanak, 43 000 000 civarındaki 2004 yılı yerel seçimlerine dayalı, bilgi
tabanına dayalı kontrolünün 26 000 000 adetlik kısmını bitirmiş durumdadır.
Yani, 26 000 000'luk veri tabanı üzerindeki seçmen kütükleri taranmış, bu
çalışmada benzer kimlikli seçmenler, mükerrer seçmenler ve kimlik bilgileri bakımından
örtüşmeyen seçmenler taranmış ve burada elde edilen sonuç, 91,16'lık bir oranla
eşleştirmenin doğru olduğu ve 26 000 000'luk seçmende doğruluk oranının yüzde
91-92'ler civarında olduğu ortaya çıkmıştır.
Tabiî, bu çalışma daha devam edecektir. Bu
beş kademeli bir seçimdir. Gerçekten, burada, Yüksek Seçim Kurulunun yaptığı
çalışmayı takdirle ve saygıyla anmak gerekiyor ve bu çalışmaları daha da
süratlendirmesi ve bu çalışmalara daha da yoğun biçimde emek vermesi
gerekmektedir.
Şimdi, bildiğiniz gibi, 2298 sayılı
Yasanın, gereğinde, her bir seçmene ait bilgileri ve adresleri; yani, seçmen
kütüğündeki bilgilerin değiştirilmesi, düzeltilmesi ve tamamlanması; yani,
işlemlerin güncelleştirilmesi Yüksek Seçim Kuruluna verilmektedir.
Değerli arkadaşlarım…
BAŞKAN - Toparlayalım lütfen…
BÜLENT H. TANLA (Devamla) - Şöyle
toparlamak istiyorum: Seçim Kanununun 36 ncı maddesi, "Seçmen kütüğünün
dört yılda bir yeniden düzenlenmesi ve iki yılda bir denetlenmesi için gerekli
bilgileri toplamak amacıyla, bütün Türkiye'de aynı zamanda nisan ayının ikinci
pazar günü yazım yapılır"
ibaresini belirtmektedir.
Biz, bu Yüce Mecliste, 2003 yılının
altıncı ayında, geçici bir maddeyle, Yüksek Seçim Kurulunun bu çalışmasını,
SEÇSİS Projesi kapsamında, seçmen olan vatandaşların bilgisayar kayıtlarına
aktarılmasına kadar, 36 ncı maddenin birinci fıkrasını ertelemiş bulunuyoruz.
Dolayısıyla, Yüksek Seçim Kurulunun elinde bulunan MERNİS veri tabanına
dayanarak yapmakta olduğu bu çalışmaları süratle bitirmesi ve önümüzdeki seçimlere,
yeni seçmen tabanıyla ve seçmen kütükleriyle bizi hazırlaması gerekiyor.
Yüksek Seçim Kurulundan aldığım bilgiler,
gece gündüz çalışıldığı takdirde, bu çalışmaların ancak yıl sonu
bitirilebileceğini bize göstermektedir. Bu açıdan, benim önerim, kurumlararası
işbirliği ve koordinasyon; eleman, teknik altyapı ve bilgisayar hizmet desteği
ve bütçeyle, hedef kontrol ve denetimle, bu güncelleştirme işlemini, AB'ye aday
üye statüsünde olan Türkiye'nin yeni seçimlere yeni kütüklerle hazırlanmasının
Meclis tarafından ve hükümet tarafından ele alınmasıdır.
Sayın milletvekilleri, son olarak,
Türkiye, bildiğiniz gibi, dünyanın 20 büyük otomobil üreticisi içindedir; yani,
20 büyük dev ülkenin içinde olan Türkiye, üretim kapasitesiyle, çok büyük bir
otomobil üretim kapasitesine sahiptir. Aynı zamanda, Türkiye, biliyorsunuz,
seramik üretimiyle, Avrupa Birliğinin orta boy ülkelerinin bütün topraklarını,
bir yılda üretimiyle kaplayabilecek bir üretim kapasitesine sahiptir. Türkiye,
aynı zamanda, sıfır toleransla F-16 uçakları yapabilmektedir.
Benim burada sizlerle paylaşmak istediğim, Türkiye'nin, bu durumda
olan bir Türkiye'nin seçmen kütüklerine ve seçmen sayılarına sahip çıkamaması,
bir muhalefet, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili olarak bana dokunuyor ve
ağırıma gidiyor. Sizlerle birlikte paylaşmak istediğim şey ve hükümetten ricam,
önümüzdeki seçimlere, Türkiye'nin seçmen sayısını ve seçmenlerini doğru biçimde
saptayarak hazırlamaları ve bizi, demokratik biçimde yeni bir seçime
hazırlamalarında bütün gayreti sarf etmelerini rica ediyor ve beni dinlediğiniz
için hepinize saygılar sunuyorum.(Alkışlar)
BAŞKAN - Gündemdışı ikinci söz, Ağrı
İlinin kurtuluş günü münasebetiyle söz isteyen Ağrı Milletvekili Halil
Özyolcu'ya aittir.
Buyurun Sayın Özyolcu. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
2.- Ağrı
Milletvekili Halil Özyolcu'nun, Ağrı'nın düşman işgalinden kurtarılışının 88
inci yıldönümüne ve ilde, eğitim ile ekonomi alanında atılan adımlara ilişkin
gündemdışı konuşması
HALİL ÖZYOLCU (Ağrı) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri, Ağrı'nın düşman işgalinden kurtarılışının 88 inci
yıldönümü münasebetiyle gündemdışı söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, Yüce
Heyetinizi ve tüm Ağrılı hemşerilerimi saygıyla selamlıyorum.
Ağrı, dönemin süper emperyal
devletlerinden Rusya'nın Akdeniz'e inmesi nedeniyle Ruslarla birçok büyük savaş
yapmıştır. Yine, Birinci Dünya Savaşının en şiddetli geçtiği yerlerden biri de
Ağrı'dır. Bölge halkı, açlık ve sefaletle birlikte, esaret ve işgale
başkaldırmıştır. Hamidiye Alayları, Kâzım Karabekir komutasındaki ordu, 15
Nisan 1918'de düşman ordusunu Gümrü'ye kadar sürerek, Ağrımızı seksen yıl önce
bu işgalden kurtarmışlardır.
Ağrı düşman işgalinden kurtuldu; ancak,
Ağrı ve benzeri doğu ve güneydoğu illeri, dört yıl öncesine kadar, gerek
hükümetlerin ve gerekse bürokrasinin yanlış bakış açısı illetinden
kurtulamamışlardır. Bu nedenle de, cehalet, fakrüzaruret -yani fakirlik- kin,
adavet, nifak, şikak gibi düşmanların pençesinde kaldı. Bu süreçte Ağrı, millî
ekonomiden ve bütçe kaynaklarından yeteri kadar pay da alamadı; dolayısıyla,
şehir merkezleri, altyapısız ve hizmetsiz kalarak, köyleri andırdı. Eğitimde
hizmet olmadı, sağlıkta hizmet olmadı, okul olmadı, hastane olmadı, yol olmadı,
su olmadı, ulaşım olmadı, tarım gelişmedi ve hayvancılık gelişmedi.
Dolayısıyla, Ağrı düşmandan kurtuldu, tamam; ancak, rahmetli Özal dönemindeki
elektrik ve telefon hizmetlerini hariç tutarsak, Ağrı'ya şefkat eli uzatacak ne
hükümetler oldu ne de bürokrasi; ta ki, 3 Kasım 2002 seçimleriyle AK Parti
İktidarı iktidar oluncaya dek; AK Parti İktidarının şefkat eli Ağrımıza uzandı.
Ağrı İlimiz, nasıl 1918'de düşmandan
kurtarılmış ise, aynı şekilde, gösterdiğimiz çaba ve gayretlerle, ürettiğimiz
projelerle, Ağrı, cehalet, fakirlik, nifak ve şikak düşmanlarından da
kurtulacaktır. Cehaleti, marifetle, yani eğitimle, eğitim kurumlarının
çoğalmasıyla ve yaygınlaşmasıyla yok etmeliyiz. Nitekim, gerek Millî Eğitim
Bakanımızın sağladığı olanaklarla ve gerekse duyarlı, hayırsever
işadamlarımızın destekleriyle, 2005 yılında, 50'ye yakın okulun temeli atıldı
ve tamamına yakını hizmete açıldı. Düşünün, bir günde, Ağrı'da, Patnos'ta ve
Doğubeyazıt'ta 14 okulun açılışını, Millî Eğitim Bakanımızla beraber
gerçekleştirdik.
Buradan, duyarlı ve Türkiye'nin de
tanıdığı işadamlarımızdan Hüseyin Özyeğin Beye, Kadir Has Beye, TES-İŞ Başkanı
Mustafa Kumlu Beye, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş Beye,
Diyanet İşleri Başkanımız Ali Bardakoğlu Beye, işadamlarımızdan Hayrettin
Atmaca, Ertuğrul Eryılmaz, Fuat Türkmen Beye, İbrahim Yassıboğa Beye, ATV
Programcısı Savaş Ay'a ve taahhütte bulunan diğer tüm işadamlarımıza,
huzurlarınızda, Ağrılılar adına takdir ve teşekkürlerimi sunmak istiyorum.
İşte, kamu sermayesi ve özel sektör sermayesi bir araya gelerek Ağrı'da
cehalete meydan okumaktadır.
Bir de, 2007 yılının sonuna doğru, Ağrı'da
Ağrı Dağı Üniversitesinin kurulması için gerekli olan fakülte sayımızı inşallah
3'e çıkaracağız. Bakanlar Kurulu ve YÖK'ten gerekli izinler çıktıktan sonra,
fakülte binalarının yapımını şimdiden üstlenen Çeçen Holding sahibi Ağrılı
işadamımız İbrahim Çeçen Beye de Ağrılılar adına müteşekkiriz.
Değerli arkadaşlar, aynı şekilde,
fakirliğin de kırılması gerekir. Bunu da, ekonomideki olumlu gelişmelerle, adil
gelir dağılımı ve bütçe kaynaklarının adil dağıtımıyla gerçekleştiriyoruz.
Yıllar önce kapalı olan tesislerimizi açıyoruz. Örneğin, Ağrı et kombinasının
açılacağı müjdesini Ağrılılara vermek istiyorum; çünkü, ilin ekonomisi tarım ve
hayvancılığa dayanır. Hayvancılığın gelişmesi, başta can damarı olan süt
inekçiliği kooperatifçiliklerinin çoğalması ve et kombinasının hizmete
girmesiyle olur. Bunları da gerçekleştiriyoruz.
Tarımın gelişmesinin can damarı ise
sulamadır. Sağladığımız ödeneklerle, Ağrı Ovasını sulayacak Yazıcı Barajının
bir an önce hizmet vermesini olanaklı hale getiriyoruz.
Müreffeh ve kalkınmış bir Ağrı için,
Ağrı'nın doğalgaza ve organize sanayi bölgesine de sahip olması gerekmektedir.
Bunlar da bu yıl gerçekleştiriliyor.
Sağlık alanında da, Ağrı'nın geldiği nokta
önemlidir. Ağrı merkezini 150 yataklı yeni bir hastaneye kavuşturduk. Büyük bir
ihtiyaç olan Patnos ve Doğubeyazıt İlçelerimizi de 150 yataklı olmak üzere
birer hastaneye kavuşturacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HALİL ÖZYOLCU (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, dünyanın en görkemli dağı olan Ağrı Dağının turizm potansiyelinin
varlığını, ancak Ağrı Dağından Doğubeyazıt'a ve coğrafyaya demli bir çay
kıvamında baktığımızda görürüz. Bu bakış, daha farklı kılmaktadır yaşamı. 4 200
metre yükseklikte güneşin doğuşuna ve batışına şahit olmak, 5 137 metre
yükseklikte Ağrı Dağının zirvesinde bulutlarla arkadaş olmak, ayrıcalıklı
kılıyor insanı.
İshak Paşa Sarayı, Balık Gölü, meteor
çukuru, Nuh'un gemisinin izi, insanda iz bırakacak varlıklardır. İshak Paşa
Sarayının resminin 100'lük banknotlarımızın bir yüzünde gösterilmesi, İshak
Paşa Sarayının yolunun yapılması, sarayın aslına uygun onarımının yapılması,
Ağrı Dağının millî parklara dahil edilmesi ve yine, Patnos İlçemizde toplu
konutun yapılmasına vesile olan başta Sayın Başbakanımıza ve AK Parti
Hükümetimize Ağrılılar adına müteşekkiriz.
Değerli arkadaşlar, 2006 yılının Ağrı ve
ilçeleri için altın yılı olacağına inanıyorum. Bütün bu hizmetlerle beraber,
Ağrı Belediye Başkanımızın da gayretli, takdire şayan, olağanüstü başarıları da
mevcuttur. Gerek altyapı çalışmaları, parke taşı döşemek suretiyle yol yapım
çalışmaları ve gerekse seyyar satıcılar için yeni iş mekânları oluşturma gibi
daha sayamayacağım birçok çalışmasıyla, Ağrı yeni yeni köy görünümünden kurtulmaktadır.
Ağrı İlimizin geleceği için, her alanda
büyük ve vazgeçilmez projeler üretmeye çalışıyoruz. Bu projelerin tek ortak
paydası, kalkınmış, güçlü ve mutlu bir Ağrı'dır,
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
kin, adavet, terörü yaratma ve destekleme düşmanından da, hem Ağrı'nın hem de
Türkiye'nin kurtulması gerekiyor. Ülkemizde son zamanlarda meydan gelen tatsız
olaylar, bizleri ve halkımızı üzmektedir. Hafta sonu Ağrı'daydım. Birçok
Ağrılının, Sayın Cumhurbaşkanın "bireyin inanç ve ibadet yaşamına, kamu
düzenini korumak amacıyla sınırlamalar konulabilir" sözünü, hem
birbirlerine ve hem de bizlere sorduklarını gördük. Bu söz, toplumun dinî
duygularını hedef alan incitici bir tavırdır.
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Ne alakası var
ya?!
HALİL ÖZYOLCU (Devamla) - Bu da, o makamın
sınırlarını aşan ve parlamenter demokraside güç ve sorumluluğun Mecliste olduğu
gerçeğini görememektedir.
CANAN ARITMAN (İzmir) - Cumhurbaşkanın ne
ilgisi var?!
HALİL ÖZYOLCU (Devamla) - Buna lojistik
destek veren, gerek sizler ve gerekse eski Cumhurbaşkanı Sayın Demirel'in ise
"dün dündür, bugün bugündür" hayat felsefesinin yeni bir örneğidir.
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Ağrı'yı
anlat, Ağrı'yı!..
HALİL AKYÜZ (İstanbul) - Ağrı İlinden
bahset!.. Ayıp oluyor!..
BAŞKAN - Sayın Özyolcu, konuyu dağıtmayın.
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Ağrı'yı
anlat!.. Aç millet, aç! Ağrı'daki işsizleri anlat!
BAŞKAN - Konuyu dağıtmayın ve toparlayın
lütfen.
HALİL ÖZYOLCU (Devamla) - Ağrı'yı
anlatıyorum; dikkat ederseniz, Ağrı'yı anlatıyorum. Milletin…
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Aç, sefil
insanları, sana oy verenleri anlat!
HALİL ÖZYOLCU (Devamla) - Sabırlı olun!
BAŞKAN - Müdahale etmeyin arkadaşlar,
müdahale etmeyin.
HALİL ÖZYOLCU (Devamla) - Bakınız,
milletin…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Başka
konular konuş, başka! Ağrı'yla Sayın Cumhurbaşkanının ne ilgisi var?!
BAŞKAN - Sayın Özyolcu, Ağrı'nın kurtuluş
günüyle ilgili konuyu değerlendirin, toparlayın ve konuşmanızı bitirin;
sürenizi çok aştınız.
HALİL ÖZYOLCU (Devamla) - Sayın Başkanım,
konuşmamı bitiriyorum.
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Sayın
Cumhurbaşkanına, bize çatarak değil; işine bak, işine!
HALİL ÖZYOLCU (Devamla) - Milletin
huzurunu ve mevcut istikrarı bozmak için iki şey devreye sokulmak isteniyor;
bunlardan biri bölücülük, diğeri irticadır. Birkısım resmî söylem de buna çanak
tutuyor. Gaye, acaba otoriter ve sert önlemler getirebilir miyiz, getirtebilir
miyiz, demokrasiyi güdükleştirebilir miyiz. Bunun için de yapay krizler
yaratılıyor. İşte, güneydoğu olayları…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özyolcu, iki üç defa
uyardım; sözü Ağrı'nın kurtuluş günüyle ilgili aldınız…
HALİL ÖZYOLCU (Devamla) - Bir cümleyle
bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - … çok değişik başka konulara
giriyorsunuz; doğal olarak tepkileri çekiyorsunuz. Sürenizi de çok aştınız.
Lütfen, Ağrı'nın kurtuluşuyla ilgili son cümlelerinizi söyleyin; biz de
Ağrı'nın kurtulmasından dolayı sizin duyduğunuz mutluluğu, Ağrılıların duyduğu
mutluluğu paylaşalım. Başka konulara girmeyin lütfen.
HALİL ÖZYOLCU (Devamla) - Sayın Başkan,
iki cümleyle bitireceğim.
Benden önceki konuşmacıya da 11 dakikalık
bir toleransınız oldu. Aynı toleransı da sizden istiyorum.
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Topluma
konuştu, topluma!
HALİL ÖZYOLCU (Devamla) - Ancak, iki
cümleyle bitireceğim.
Gaye, acaba otoriter ve sert önlemler
getirebilir miyiz, demokrasiyi güdükleştirebilir miyiz... Bunun için de yapay
krizler yaratılıyor. İşte güneydoğu olayları, talihsiz beyanatlar ve daha dünkü
Anamuhalefet destekli sendikaların yürüyüşü buna matuftur. Anlaşıldığı gibi,
Türkiye'ye gerilim getirmek isteyenler var. Ancak…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özyolcu, bütün uyarılarıma
rağmen, söz aldığınız konudan dışarı çıkıyorsunuz. O yüzden sözünüzü kesiyorum.
Lütfen son cümlenizi söyleyin, Genel Kurula saygı sunun ve bitirin.
HALİL ÖZYOLCU (Devamla) - Son cümlemi
söylüyorum.
Değerli arkadaşlar, anlaşıldığı gibi,
Türkiye'ye gerilim politikaları getirmek isteyenler var; ancak, Türkiye bu
oyuna gelmeyecektir.
Ve sözümü bitiriyorum. 15 Nisan 1918'de
esarete ve işgale başkaldıran Patnos, Tutak, Hamur, Ağrı, Eleşkirt, Taşlıçay,
Diyadin, Doğubeyazıt, hâsılı tüm Ağrı halkımızın kurtuluş gününü kutluyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Gündemdışı üçüncü söz, Ermeni
sorunu hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Şükrü Mustafa Elekdağ'a
aittir. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Elekdağ.
3.-
İstanbul Milletvekili Şükrü Mustafa Elekdağ'ın, sözde Ermeni soykırımı
iddialarına ilişkin gündemdışı konuşması
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) - Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, 24 Nisanın
yaklaştığı ve Ermeni soykırımı iddialarını içeren karar tasarılarının Amerikan
Kongresinden ve bazı Avrupa ülkeleri parlamentolarından geçirilmesi için yoğun
çaba harcandığı şu günlerde, yapacağım konuşma, Türk-Ermeni ilişkileri ve bir
çözüm önerisi üzerine odaklanacak.
Değerli arkadaşlarım, 21 inci Asra adım
attığımız şu dönemde modern uluslararası ilişkiler perspektifinden Türk-Ermeni
ilişkilerine baktığımız zaman, bugün dünyada doksan yılı aşan bir süredir devam
eden Türk-Ermeni sorununa benzer başka bir anomalinin mevcut olmadığını
görüyoruz. Bu uzunca tarih diliminde, dünyamızın, akla durgunluk veren
soykırımlara, korkunç vahşet ve katliamlara ve milyonlarca insanın telef olduğu
savaşlara tanık olduğunu, ancak bu olaylardan etkilenen ulusların, bugün
karşılıklı önyargı ve düşmanlıklarını yenerek, aralarında uygar ilişkiler
kurmayı, hatta dostluk ve işbirliği içinde yaşamayı başardıklarını görüyoruz.
Ermeni sorununun doksan yıldan fazla bir
zamandır canlılığını kaybetmemesinin nedeni, sadece Ermenilerin, kimlik
kriziyle iç içe geçmiş derin mağduriyet duygusuyla, soykırım kampanyasını
sistemli ve örgütlenmiş bir şekilde yürütmelerinden ileri gelmiyor değerli
arkadaşlarım. Bunun iki önemli nedeni daha vardır: Bunlardan birincisi, Ermeni
iddialarının, Batılı ülkeler tarafından objektif ve tarihsel bir yaklaşımla
değil, tamamen siyasal bir yaklaşımla ele alınmasıdır. Ermenileri boş
bağımsızlık vaatleriyle isyana teşvik ederek Anadolu'yu kana boyayan ve Türk'le
Ermeni'yi birbirine kırdıran devletler, bugün hâlâ günahlarını kabule
yanaşmamakta ve gerçekleri gözardı etmektedirler. Bu devletler, aynı zamanda,
istedikleri zaman Türkiye'ye karşı bir siyasî baskı unsuru olarak kullandıkları
bu kozu elden çıkarmayı da arzu etmiyorlar.
Ayrıca, bu sorunun, hem Amerika'da hem de
bazı Avrupa ülkelerinde bir iç politika ve oy avcılığı meselesi haline gelmiş
olması, artık meselenin önyargısız ve yapıcı bir yaklaşımla ele alınmasını da
engelliyor.
Soykırımı iddiasının gerçek yüzünün doksan
yıldır ortaya çıkmamış olmasının ikinci bir nedeni de, Batılı ülkelerin
kamuoyları ile siyasetçilerin bu sorunu daima bir Müslüman-Hıristiyan çatışması
olarak tanımlamaları, böyle bir şablona oturtmaları ve esiri oldukları kör dinî
taassubun etkisiyle Türkiye'ye karşı önyargılı hareket etmelerinden ileri
geliyor. Kanımca, Ermeni soykırım kampanyasının Batı'da başarılı bir uygulama
alanı bulmasının temel nedeni budur değerli arkadaşlarım.
Bu söylediklerimiz dikkate alınırsa,
uluslararası koşulların, Türk-Ermeni sorununda bir uzlaşmayı kolaylaştırmak
şöyle dursun, tam tersine husumet ortamının sürmesini teşvik edici bir niteliğe
sahip olduğu görülüyor. Hal böyle olunca, Türk-Ermeni ilişkilerini doksanbir
yıl önce takıldığı yerden kurtarmak için, inisiyatifin bizzat Türkiye ile
Ermenistan'dan gelmesi zorunlu olmaktadır. Peki, bu yapılmazsa ne olur? Bu
yapılmadığı takdirde, Ermenilerin, sürekli mağduriyet ve hakları yenilmişlik,
Türklerin ise, dünya çapında bir haksızlık ve iftiraya uğramışlık hislerinden
kurtarılması mümkün olmaz. Bu koşullarda da iki ulus arasında uzlaşma ve
barışın gerçekleşmesi bir hayal olur. Bu bakımdan, akıl ve sağduyuya dayalı bir
yaklaşım, Türkiye ile Ermenistan'ın kendilerini hapsettikleri önyargı ve
düşmanlığın tutsaklığından kurtararak, barış ve işbirliğine dayalı ortak bir
geleceği inşa etmek için geç de olsa somut ve yapıcı girişimlerde bulunmasını
emrediyor. Evet, sağduyu bunu emrediyor; ancak, bunun yolu, Türk ve Ermeni
uluslarının yaşadıkları beşerî facianın tüm yönlerini gün ışığına çıkarmak
suretiyle tarihleriyle yüzleşmelerinden ve bunun sonuçlarını kabullenmelerinden
geçiyor. Barışın bu travmadan doğması kaçınılmaz.
Türk Hükümeti, Anamuhalefet Partisi
CHP'nin de ön alması ve desteğiyle, bu belirttiğimiz görüşlerden hareketle,
cesur bir siyasî irade ortaya koymuş ve Türk ve Ermeni tarihçilerinden oluşacak
bir komisyon vasıtasıyla gerçeklerin ortaklaşa bilimsel araştırma yoluyla
aydınlığa kavuşturulmasını Ermenistan'a önermiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (Devamla) - Öneri,
tarafların arşivlerini araştırmaya açmalarını, yabancı ülkelerin arşivlerinden
de yararlanmalarını ve çalışmaların bilimsel bir ciddiyet içinde
sürdürülebilmesi için noterlik görevi yapacak tarafsız bir mekanizma
oluşturmasını da öngörüyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi de, 13 Nisan 2005
tarihinde oybirliğiyle kabul ettiği bir deklarasyonla bu öneriyi destekledi.
Her ne kadar, ülkemizdeki bazı akademisyenler ve yazarlar dışarıdan ısmarlama
görüşlerle Türkiye'nin önerisinin anlamsızlığını ve pratik değeri olmadığını
hararetle savundular ve haklılıklarını kanıtlamak için "tarih belgelerle
yazılmaz", "arşivlere giren her tarihçi istediği belgeyi istediği
şekilde yorumlayabilir" gibi anlamsız görüşler dahi ileri sürmekten
çekinmedilerse de, Türkiye'nin önerisi uluslararası alanda olumlu bir izlenim
yarattı.
Bu olumlu değerlendirmeler meyanında
Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Genel Kurulunda 97 parlamenterin Türkiye'nin
önerisine destek vererek bir açıklama yaptıklarını, buna ilaveten Başkan Bush
ve Federal Almanya Başbakanı Schröder'in, önerinin Türk ve Ermeni halkları
arasında uzlaşıya olumlu katkılar yapacağı yolunda beyanlarda bulunduklarını
sayabiliriz.
Gerçekten de Türkiye'nin önerisi akıl ve
sağduyuya dayalı bir yaklaşımdır. Bu bakımdan eğer Ermenistan Türkiye'yle iyi
komşuluk ilişkileri kurmak ve işbirliği zemini geliştirmek istiyorsa
Türkiye'nin bu önerisini kabul etmelidir.
Esasında, değerli arkadaşlarım, 1915
olaylarına ilişkin sorun tarihsel, hukuksal ve siyasal boyutları olan bir
uluslararası ilişkiler sorunudur.
Türkiye'nin önerdiği ortak tarih
değerlendirmesi çalışması da bir uzlaşma sürecinin, bu üç boyutlu uzlaşma
sürecinin önemli bir halkasını oluşturmaktadır.
Bu süreçteki tüm adımların daha
başlangıçta siyasî müzakere yoluyla saptanmış bir yol haritası çerçevesinde
atılabileceği aşikârdır. Ayrıca, soykırım eylemi, 1948 Birleşmiş Milletler
Soykırım Sözleşmesine göre tanımlanmış ve hangi durumlarda varlığından söz
edilebileceğinin şartları saptanmış hukukî bir kavramdır. Soykırım suçunu
hukuktan soyutlamak imkânı yoktur.
Bu bakımdan iki ülke arasındaki uzlaşma
sürecinin sadece tarihsel ve siyasal değil, aynı zamanda hukuksal boyutunun da
olması doğaldır.
Tarihçilerin sorunu çözme gibi bir yetkisi
olmayacaktır; ama, tarihten de, geçmişin olaylarına ışık tutacak çok önemli bir
yardımcı olarak yararlanılması olmazsa olmaz önemdedir. Ancak, tarihsel
bulguların ortaya çıkarılması aşamasından sonra, hukuksal boyut işlerlik
kazanabilir.
Sorunun özellikleri dikkate alındığında,
hukuksal boyutun, hakem mahkemesi oluşturulması ve tahkimname hazırlanması
yoluyla devreye sokulması büyük bir olasılıktır.
Geçmişe dönük olarak geçerliliği olmayan
1948 Soykırım Sözleşmesinin 1915 olaylarına nasıl uygulanacağı da,
tahkimnamenin hazırlanışında müzakere yoluyla hesaplanacaktır. Türk-Ermeni
ilişkilerinin normalleşmesinin yolu, önerdiğimiz bu üç boyutlu
(siyasal-tarihsel-hukuksal) yöntemin eşzamanlı olarak uygulanmasından
geçmektedir.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin,
soykırımına ilişkin tartışmayı hukukî plana çekmesinde yarar vardır. Bunun için
de, Türkiye, 1915 olaylarının Birleşmiş Milletler Soykırımı Önleme ve
Cezalandırma Sözleşmesi hükümleri uyarınca değerlendirilmesini kabul edeceğini
açıklamalı ve bu amaçla, sözünü ettiğim üç boyutlu yaklaşım çerçevesinde ve
onun ayrılmaz bir parçası olarak uluslararası tahkim yöntemini önermelidir.
Türk tezinin hukuksal, fiilî ve kanıtsal
dayanakları, bu yolda bir öneriden olumlu bir sonuç alınması için yeterlidir.
Türkiye'nin, bu üç boyutlu yaklaşım
çerçevesinde tahkim önerisine, Türk-Ermeni ortak tarihçiler komisyonu
kurulmasına ilişkin önerisinde olduğu gibi, Ermeni tarafı olumlu bir yaklaşım
sergilemeyebilir; ancak, tahkim yöntemini kabul edeceğini açıklaması dahi,
uluslararası alanda Türkiye'nin moral ve hukuksal haklılığının bir göstergesi
olacak ve bu sorunun Türkiye'ye karşı siyasî istismarını kısıtlayacaktır.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, Türkiye Büyük
Millet Meclisi tarafından başlatılmış; fakat, sonuçlandırılmamış olan bir
girişim üzerinde duracağım. Anımsayacağınız üzere, geçen yıl 13 Nisanda,
Türkiye Büyük Millet Meclisi, Ermeni iddiaları konusunda yayımladığı bir
deklarasyonla birlikte, oybirliğiyle bir de karar aldı. Bu karar, Türkiye Büyük
Millet Meclisi üyelerinin, topluca imzalayarak İngiltere Avam Kamarası ile
Lordlar Kamarasına gönderecekleri bir mektupla, bir savaş propaganda imalatı
olduğu İngiliz arşiv belgeleriyle artık kesinlikle kanıtlanmış olan
"Osmanlı İmparatorluğunda Ermenilerin Uğradığı Muamele 1915-1916"
adlı kitaptaki bilgilerin mesnetsiz ve asılsız olduğunun açıklanmasının talep
edilmesini öngörüyordu.
1916 yılında İngiliz Savaş Propaganda
Bürosu tarafından hazırlanan ve İngiltere Parlamentosunun onayıyla Mavi
Kitaplar külliyatı çerçevesinde yayımlanması nedeniyle Mavi Kitap diye atıfta
bulunulan bu kitap, Ermeni tarihçilerin iddialarını kanıtlamak için
kullandıkları en önemli kaynaklardan birini oluşturuyor.
BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (Devamla) - Genel
Kurulda söz konusu mektubun gönderilmesi oybirliğiyle kabul edildi ve mektup
önce Başbakan Sayın Tayyip Erdoğan ile Anamuhalefet Partisi Lideri Sayın Deniz
Baykal, sonra da milletvekilleri tarafından imzalandı ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı Sayın Bülent Arınç tarafından imzalanan kapak mektubuyla
İngiliz muhataplarına gönderildi.
Bundan sonra, Lordlar Kamarası ve Avam
Kamarası Başkanlarından Sayın Meclis Başkanımıza cevabî mektuplar geldi.
Lordlar Kamarası mektubunda, Mavi Kitap'ın İngiliz Parlamentosuna, dikkate
alınacak bir belge olarak sunulduğunu, yayımlanmış olmasının Parlamentonun
bunun yazarı olduğu veya onayladığı anlamına gelmediği ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi mektubunun Lordlar Kamarası kütüphanesine konulduğunu belirtiyordu.
Avam Kamarası Başkanı ise, gönderdiği
mektupta, tarafsız konumu dolayısıyla bu konuda bir yorum yapamayacağını,
ancak, Türkiye Büyük Millet Meclisi mektubunun orijinal nüshasını Dışişleri
Bakanına ilettiğini ve onun talebimize ilişkin olarak işlem yapabileceğini
belirttikten sonra, o da, Türkiye Büyük Millet Meclisi mektubunun bir
kopyasının Avam Kamarası kütüphanesine konulduğunu kaydediyordu.
Değerli arkadaşlarım, görüleceği üzere,
Avam Kamarası Başkanı göndermiş olduğu mektupta Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından başlatılan girişimin bundan sonra nasıl takip edilmesi gerektiğini belirtiyor
ve bir adres veriyor, bu adres de, İngiliz Dışişleri Bakanlığıdır. Esasen Mavi
Kitap'ın yayımlanması İngiliz Dışişleri Bakanlığının onayıyla gerçekleşmiştir.
Kitabın giriş bölümünde, o dönemin Dışişleri Bakanı Viscount Grey of
Fallodon'un resmî onay mektubu yer almaktadır. Bu itibarla, bu noktadan
itibaren Sayın Dışişleri Bakanımız Abdullah Gül'ün talimatıyla, Dışişleri
Bakanlığımızın İngiliz Dışişleri nezdinde gerekli girişimlerde bulunması
gerekiyor.
Değerli arkadaşlarım, konuyla ilgili bir gelişmeye
daha işaret edeceğim. İngiliz Lordlar ve Avam Kamarası üyelerinin küçük bir
bölümü de, Türkiye Büyük Millet Meclisinin mektubuna yanıt olarak, Mavi
Kitap'ın güvenilir bir tarihî kaynak olduğunu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
mektubunun hatalar içerdiğini ileri süren ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
mektubunun geri çekilmesini öneren bir açıklamada bulunmuşlardır. Ancak, bu
açıklama Ermeni tezlerini öteden beri kuvvetle destekleyen 20 Lordlar Kamarası,
13 de Avam Kamarası üyesinden ibaret küçük bir grup tarafından yapıldığından,
İngiltere Parlamentosunun ortak görüşünü hiçbir şekilde yansıtmıyor. Hemen
belirtelim ki, söz konusu açıklamanın hazırlanmasında liderlik yapan Lord
Avebury, açıklama metninin arkasına tüm İngiltere Parlamentosunun desteğini
almak için büyük çaba göstermişse de, başarı sağlayamamıştır. Bu gelişme de,
İngiliz Parlamentosunun ezici çoğunluğunun Mavi Kitap'a bir propaganda yayını
olarak baktığının bir işaretidir.
Bu bakımdan, söz konusu açıklama, 13 Nisan
2005 tarihinde en başta Başbakan Sayın Tayyip Erdoğan ile Anamuhalefet Partisi
Başkanı Sayın Deniz Baykal olmak üzere, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin
topluca imzalayarak, Lordlar Kamarası ile Avam Kamarasına gönderme kararını
aldıkları mektuba kesinlikle bir yanıt oluşturmuyor. Bu nedenle de, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin bu açıklamayı yanıtlamak hususunda en ufak bir
yükümlülüğü yoktur. Tabiatıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisinin oybirliğiyle
onayladığı ve gönderme kararını aldığı mektubu geri çekmesi gibi bir durum da
söz konusu olamaz.
Değerli arkadaşlarım, bu bağlamda önemli
bir noktaya dikkatinizi çekeceğim: 15-17 Mart tarihlerinde İstanbul
Üniversitesi tarafından düzenlenen "Türk-Ermeni İlişkilerinde Yeni
Yaklaşımlar" konulu sempozyuma Mavi Kitap'ın 2000 yılındaki yeni
baskısının editörlüğünü yapan tarihçi Ara Sarafyan da, sayıları zannediyorum
10'a varan yabancı tarihçiyle birlikte katıldı ve Ara Sarafyan, 16 Mart
tarihinde İstanbul Üniversitesinde yapılan bu sempozyumda bir konuşma yaptı. Bu
konuşma Mavi Kitap'ı da kapsadı. Sarafyan'ın konuşmasından hemen sonra ben söz aldım ve yaptığım konuşmada,
Mavi Kitap'ın, İngiliz Savaş Propaganda Bürosunun Osmanlı Devletine karşı
yürüttüğü kötüleme ve karalama kampanyasının bir ürünü olduğunu, tamamen
düzmece olan bu kitapta, görgü tanığı diye tanıtılan tanıkların Osmanlı Türküne
düşman ve Anadolu'da bağımsız bir Ermeni devletinin kurulmasını destekleyen
Amerikalı misyonerlerden, Taşnak Ermeni komitacı ve militanlardan, kimliği
bilinmeyen hayalî kişilerden oluştuğunu dile getirdim.
BAŞKAN - Lütfen toparlayalım Sayın
Elekdağ; sürenizi çok aştınız.
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (Devamla) - Sayın
Başkanım, bu, son derece önemli bir konu olduğu için, müsamahanıza güveniyorum.
BAŞKAN - Ama, yine de, sizin bilgi
birikiminiz, ustalığınız toparlamaya yeterli.
Buyurun.
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, Taşnak komitacıların, hayalî kişilerin, Ermeni militanların ve
Türk düşmanı Amerikalı misyonerlerin görgü tanıklığına dayanılarak yazıldığı
artık tartışmasız belli olan Mavi Kitap'ın, ciddî bir tarihî kaynak olduğunun
iddia edilmesinin, akademik dürüstlük ve ahlaktan tamamen yoksun olduğunu
ortaya koyduğunu belirttikten sonra şu açıklamaları yaptım; dedim ki: Bu
kitabın orijinal nüshasında, Osmanlı misillemesinden koruma amacı ileri
sürülerek kitabı oluşturan 150 raporu ve belgeyi hazırlayan görgü tanıklarının
gerçek isimleri açıklanmamış ve onlara kod adlarıyla atıfta bulunulmuştu.
Ancak, 1999 yılında İngiliz arşivlerinde bulunan bir belgeyle, bu kod adlarının
kimlere ait olduğu ortaya çıktı ve görgü tanığı olarak atıfta bulunanların
Osmanlı Devletinin can düşmanı olan Taşnak komitacılara, Ermeni militanlara ve
biraz önce belirtmiş olduğum gibi, bağımsız
bir Ermeni devletini destekleyen Ermeni misyonerlere ait olduğunun
ortaya çıktığını belirttim. Bu bakımdan kitabın propaganda malzemesi olduğunun
belgelendiğini ifade ettim. Buna rağmen, Mavi Kitap'ın 2000 yılında tekrar
basıldığını, kitabın editörlüğünü yapan Ara Sarafyan'ın da aramızda bulunduğunu
belirttim.
Değerli arkadaşlarım, bütün bu
konuşmalarımı Ara Sarafyan dinledi; fakat "gık" diyemedi, hiçbir
ileri sürdüğüm hususa bir cevap veremedi. Hatırlayacaksınız, oysa, bu zatın,
elinde Mavi Kitap'la çıkan fotoğrafını birçok basın organımız basmıştı.
Mavi Kitap'tan... Mavi Kitap'ı hakikaten
desteklemek son derece zor. Mavi Kitap'ın, esas itibariyle, şu anda yaptığı
fonksiyon, milletlerin fikirlerini zehirlemek, onları birbirlerinin can düşmanı
haline getirmek, kin ve nefret ve intikam saplantısının nesilden nesile yol
açmasını sağlayan bir kitaptır.
Değerli arkadaşlarım, Ara Sarafyan'ın 2000
yılı baskısında yazdığı giriş bölümünde "bu eser Ermeni Soykırım Tezi'nin
ilk ciddî açıklamasıdır" diye övdüğü Mavi Kitap, bugün hâlâ uluslararası
medyanın, dünya siyasî liderlerinin ve bilim adamlarının aldatılarak,
Türkiye'ye karşı kin ve nefret duygularının yayılması için kullanıldığı ve
binlerce yazı, makale ve kitaba kaynak oluşturan bir yayındır. Ermeni
tezlerinin dayandırıldığı "Naim Beyin Hatıratı", "Büyükelçi
Morgenthau'nun Öyküsü" ve Alman ilahiyatçısı Lepsius'un "Almanya ve
Ermenistan" adlı kitaplarının, gerçekleri yansıtmayan, propaganda amaçlı
yayınlar olduğunun ispatlanmasından sonra, Mavi Kitap'ın Ermeni militanlar
açısından önemi son derece artmıştır. Bu yayının da tam anlamıyla
çürütülmesiyle, Ermeni soykırım iddiası çok ağır bir darbe yiyecektir. Bu
bakımdan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin başlatmış olduğu bu girişimin
bitirilmesi zorunludur. Bu nedenle, Türkiye Dışişleri Bakanlığının, bu konuda
daha fazla gecikmeye meydan vermeden, İngiliz Dışişleri Bakanlığı nezdinde
girişimde bulunarak, Mavi Kitap'la ilgili açıklamanın yapılmasını talep etmesi
isabetli olacaktır. Bu amaçla yapılacak girişimlerde çok geç kalınmıştır. Sayın
Dışişleri Bakanıma bu konuda derhal harekete geçmesini öneriyor ve eğer, bu
konuda bir sorun varsa, bunu bu kürsüden açıklamasını rica ediyoruz.
Saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Sağ olun.
Gündeme geçiyoruz.
(CHP Grubu milletvekilleri Genel Kurul
Salonunu terk etti)
BAŞKAN - Alınan karar gereğince, sözlü
soruları görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
Önce, sırasıyla, yarım kalan işlerden
başlayacağız.
V.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin,
Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine
Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı:
305)
BAŞKAN - 3 üncü sırada yer alan kanun
teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu gelmediğinden,
teklifin görüşmelerini erteliyoruz.
4 üncü sırada yer alan, Bazı Kamu
Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Bazı
Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
5 inci sırada yer alan, Muğla Milletvekili
Orhan Seyfi Terzibaşıoğlu'nun; 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile 2985 Sayılı Toplu Konut Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Muğla
Milletvekili Orhan Seyfi Terzibaşıoğlu'nun; 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile 2985 Sayılı Toplu Konut Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(2/727) (S. Sayısı:1138)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
6 ncı sırada yer alan, Sosyal Sigortalar
ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu Tasarısı ve aynı mahiyetteki kanun tasarı ve
teklifleri ile İçişleri; Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe
Komisyonları raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
4.- Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu Tasarısı; 5434 Sayılı T.C. Emekli
Sandığı Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Bir Geçici Madde
Eklenmesi Hakkında 17/06/1994 Tarihli ve 4006 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89
uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme
Tezkeresi; 5434 Sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununa Beş Ek Madde ile Üç Geçici
Madde Eklenmesi Hakkında 18/01/1990 Tarihli ve 3602 Sayılı Kanun ve Anayasanın
89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri
Gönderme Tezkeresi; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun Bir Maddesinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı; Türkiye Cumhuriyeti Emekli
Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları; İzmir
Milletvekili Hakkı Akalın ve 39 Milletvekilinin; 5434 Sayılı Emekli Sandığı
Kanununun 32 nci Maddesine Bir Bent Eklenmesine Dair Kanun Teklifi; İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin'in; 1479 Sayılı Bağ-Kur Yasasının Ek-20. Maddesinin 1.
Fıkrasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekilleri
Bülent Baratalı ile Türkan Miçooğulları'nın; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Kayseri Milletvekili
Muharrem Eskiyapan ve 12 Milletvekilinin; 506 Sayılı Kanunun, 2422 Sayılı
Kanunun 10 uncu Maddesi ile Değişik 73 üncü Maddesi ve 16 ncı Maddesi ile
Değişik Ek 17 nci Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir
Milletvekilleri Türkan Miçooğulları ile Bülent Baratalı'nın; Esnaf ve
Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Mersin Milletvekili Mustafa
Özyürek ve 26 Milletvekilinin; 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer
Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun Sosyal Güvenlik Destek
Primi Başlıklı Ek Madde 20'nin Yürürlükten Kaldırılmasına İlişkin Kanun
Teklifi; İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 27 Milletvekilinin; 5434
Sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi; Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek ve 8 Milletvekilinin; Esnaf ve
Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ve
Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununun Bazı
Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi; Denizli Milletvekili Ümmet
Kandoğan'ın; 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar
Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi;
İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 23 Milletvekilinin; 08/06/1949
Tarihli ve 5434 Sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu, 17/07/1964 Tarihli ve 506
Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve 02/09/1971 Tarihli ve 1479 Sayılı Esnaf ve
Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Mersin Milletvekili Mustafa
Özyürek ile 30 Milletvekilinin; 24/05/1983 Tarihli ve 2829 Sayılı Sosyal
Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılması ve Bu Kanuna Geçici İki Madde Eklenmesi Hakkında
Kanun Teklifi; Kırşehir Milletvekili Mikail Arslan'ın; 08/06/1949 Tarih ve 5434
Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifi; Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Samsun
Milletvekili Haluk Koç'un; 5434 Sayılı Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Adana
Milletvekili Zeynep Tekin Börü'nün; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Burdur Milletvekili Ramazan Kerim
Özkan ve 13 Milletvekilinin; 5434 Sayılı Emekli Sandığı Yasasının 32 nci
Maddesine 01/06/1967 Tarihli ve 875 Sayılı Yasa ile Eklenen (G) Bendinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İçişleri;Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler; Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/1008,1/8, 1/14, 1/408,
1/568,1/571, 1/574, 2/79, 2/151, 2/152, 2/156, 2/196, 2/208, 2/301, 2/313,
2/322, 2/335, 2/423, 2/459, 2/558, 2/593, 2/654) (S. Sayısı: 1139) (x)
BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.
Hükümet?.. Burada.
İçtüzüğün 91 inci maddesine göre temel
kanun olarak görüşülen tasarının Beşinci Bölümü üzerinde Anavatan Partisi Grubu
adına yapılan konuşma tamamlanmıştı.
Şimdi, söz sırası, kişisel söz
istemlerinde.
İlk sırada, Agâh Kafkas, Çorum
Milletvekili; ikinci, Alim Tunç, Uşak Milletvekili; daha sonra, Dursun Akdemir,
Iğdır Milletvekili; Muzaffer Kurtulmuşoğlu, Ankara Milletvekili; Ümmet
Kandoğan, Denizli Milletvekili; Ersönmez Yarbay, Ankara Milletvekili.
Sayın Agâh Kafkas, Çorum Milletvekili, söz
sizin. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
AGÂH KAFKAS (Çorum) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Genel Sağlık
Sigortası Kanun Tasarısında şahsım adına görüşlerimi ifade etmek için
huzurunuzdayım; Yüce Heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla, hürmetle
selamlıyorum.
Bugün, ikinci gün. Meclisimizin
gündeminde, cumhuriyet tarihimizin en önemli yasalarından bir tanesini
görüşüyoruz. Bütün ülke insanımızı kapsayacak, bugününü yarınını kapsayacak,
genel sağlık sigortasını ve sosyal güvenlik sistemini bütünüyle reformize
edecek bir yasal düzenlemeyi birlikte gerçekleştiriyoruz.
Bugünün başlangıç konuşmasını yapmam
hasebiyle bir genelde bakacak olursak tekrar, mevcut sistemimiz, ayrımcılığa
dayanan, karmaşık bir sistemdi; işin içinden çıkma imkânı olmayan, nasıl emekli
olunacağının belli olmadığı, emeklilik işlemlerinin ne kadar süreceği, ne zaman
olacağının belli olamadığı, hesaplama tekniklerinin bile içinden çıkılamadığı
bir yapıya kavuşmuştuk. Üç ayrı sistem ve o üç ayrı sistemde farklı emeklilik yapıları.
Bunun sonucu olarak da, kamu kaynaklarının rasyonel kullanılmadığı bir yapı,
finansman açığının tetiklediği unsurlar, faiz, yatırım, istihdam ve gelir
dağılımının olumsuz etkilenişleri ve mevcut yapının, kayıtdışıyla mücadele
yerine kayıtdışını besleyen bir yapı halinde olması ve en büyük malî kuruluş
olan bu sosyal güvenlik kurumlarının örgütlenme, altyapı ve yönetim sorunları
had safhaya gelmiş, vatandaş memnuniyetsizliği belli bir noktaya ulaşmıştı ve
artık, emeklilik sistemindeki aktif-pasif dengesi çağdaş dünyada 1'e 4'ken,
bizde 1,6'yla bunu gerçekleştirmeye çalışıyorduk. Tam bu noktada, işte, bir
devrime, yeniden bir düzenlemeye, yeniden bir reforma gereksinim ortaya çıktı.
Bugüne kadar bu ülkede siyaset yapan herkesin, bu, idealiydi. Siyasette iddiası
olan bütün partilerin programlarına, seçim beyannamelerine baktığınız zaman,
sosyal güvenliğin yeniden yapılandırılması ve bir reformun ortaya konulması,
norm ve standart birliğinin sağlanması hedef olarak ortaya konulmuştu; ama,
hamdolsun ki, Türkiye'yi yeniden yapılandırma, üçüncü bin yıla hazırlama
iddiasındaki AK Parti olarak bu bize nasip oldu, 22 nci Dönem Parlamentosuna
nasip oldu. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Şimdi, tam bu noktada, tüm çalışanların
nimet-külfet dengesinin eşit olduğu tek bir sistemi kuruyoruz; yarına dair
bugünden önlemler alıyoruz; nüfusun yaşlanmasını bugünden öngörüyoruz; elli
yıllık bir perspektif içerisinde olayları kucaklıyoruz; ülke gerçeklerine uygun
bir şekilde, zorunlu ve isteğe bağlı sigortalılığı yeniden düzenliyoruz.
Sistemi sadeleştirerek bürokrasiyi azaltıyor, anlaşılabilir, uygulanabilir bir
yapı oluşturmaya çalışıyoruz ve bunun sonucunda da istihdamın üzerindeki
olumsuz yükleri azaltmayı hedefliyoruz. Tüm vatandaşlarımızı eşit kapsam ve
kalitede sağlık sigortacılığına kavuşturmayı hedefliyoruz. Katılımın zorunlu
olduğu, primin gelire göre olduğu; ama, hizmetin ihtiyaca göre olduğu, yoksulun
primini devletin karşıladığı, çağdaş, uygulanabilir, devlet kaynaklarının israf
edilmediği çağdaş bir yapıyı kuruyoruz, inşa ediyoruz. Çağdaş kontrol
sistemlerine dayalı olması, yolsuzluğun, haksızlığın ve israfın önlenmesinde
önemli bir unsur olacaktır. Tam bu noktada, tüm vatandaşlarımızı kapsayan,
sosyal devlet olmanın sorumluluğunda fakirlerin primlerini, yoksulların
primlerini sosyal devlet gereği olarak devletin karşıladığı ve 18 yaşına kadar
herkesin kapsamın içerisine alındığı çağdaş bir genel sağlık sigortasının
temellerini bugün atıyoruz, birlikte hayata geçiriyoruz ve yine iddia ediyorum
ki, bu yasanın çalışmalarında, Türkiye, ortak aklı kullanma…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AGÂH KAFKAS (Devamla) - Sayın Başkan…
BAŞKAN - Buyurun.
AGÂH KAFKAS (Devamla) - Böylesine önemli
bir reformu gerçekleştiren AK Parti İktidarı ve Çalışma Bakanlığı, cumhuriyet
tarihinde hiçbir yasanın tartışılmadığı kadar bu yasayı tartıştırdı. Bu yasa,
Parlamentodaki bütün taraflarca uzun uzadıya tartışıldı; yetmez, bütün sosyal
tarafların, ülkemizdeki bütün sivil toplum dinamiklerinin ortak aklının bir
ürünü olması gayreti içerisinde oldu. Dayatma yerine uzlaşmayı "biz
biliriz" yerine, hep beraber, bugünün bilgi birikiminden, dünyadaki
gelişmelerden yararlanarak, hep beraber, ortak aklı kullanmayı hedef aldık ve
bunu adım adım gerçekleştiriyoruz.
Ben, tekrar, bu noktada, emeği geçen
herkesi kutluyorum; bu düzenlemenin ülkemize hayırlar getirmesini diliyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Sayın Murat Başesgioğlu söz istedi.
Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT
BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
sözlerimin başında saygıyla selamlıyorum.
Dünkü konuşmalarda cevaplanması gereken
bazı sorular olduğu için söz alma ihtiyacını hissettim. Bu konudaki
görüşlerimi, Yüce Genel Kurulla paylaşmak istiyorum.
Bunlardan birincisi, sosyal diyalog
konusudur. Tasarılar görüşülürken, konfederasyonlarımızın, sosyal tarafların,
bu sürece ne derece katıldıkları noktasını size izah etmek istiyorum. 2002
Aralık ayında başladığımızı, ilk günkü konuşmamda ifade ettim. 2002 Aralığından
bu tarafa, sayısız kereler, konfederasyonlarla, federasyonlarla, sivil toplum
örgütleriyle, her türlü platformu kullanarak, bu tasarıların olgunlaşması
konusunda onların katkılarını aldık. Bunu yaparken de, ülkemizde bir gelenek
olsun, sosyal diyalog ülkemizde kurumsallaşsın istedik. Bunu, dostlar
alışverişte görsün diye yapmadık; bunu, konfederasyonlarımız da biliyor.
Geldiğimiz noktada, daha önce de ifade ettiğim üzere, sosyal taraflardan gelen
önerileri karşılama oranı yüzde 65'tir. Yani, 100 önerinin 65'i bu tasarıya
monte edilmiştir.
Değerli arkadaşlarım, bütün buna rağmen,
bundan sonraki süreçte, elbette, yine, bizim, katılımcı anlayışımızın iradesi
devam edecektir. Bu yasanın yürürlüğe girmesi 2007 tarihidir. 2007 tarihine
kadar Bakanlığımıza, Hükümete gelebilecek her türlü makul öneriyi
değerlendireceğimizi ifade ediyorum.
Yine, bu konuda verilmiş olan bir Meclis
araştırma önergesinin de, gruplar arasında mutabakat olduğu takdirde gündeme
alınmasını ve ülkemizde sosyal güvenlik sorunlarının tartışılmasını, ayrıca, bu
yürümekte olan yasa çalışmalarına da katkı vermesini istiyorum.
Daha da ileri giderek, Ekonomik Sosyal
Konseyi, 2007 tarihi gelmeden, yasa yürürlüğe girmeden, sırf bu amaçla
toplantıya çağırmayı ve o tarihe kadar bu tasarı üzerinde gelmiş olan
önerilerin de, Ekonomik Sosyal Konseyde, son kez, bir daha değerlendirilmesini
arzu ediyorum, böyle bir görüşümüzün olduğunu ifade etmek istiyorum.
Bütün bunlara rağmen, sosyal diyaloğun,
masa etrafında, kırmadan dökmeden yapılması gerektiğine inanıyorum.
Ancak, değerli arkadaşlarım, maalesef,
bizim bütün bu çerçevesini çizmiş olduğumuz anlayışımıza rağmen, bazı
davranışlar da, açıkçası bizi üzüyor. Sosyal diyalog, sürecini tamamladıktan
sonra, herkesin neticesine saygı göstermesi gereken bir süreçtir. Yoksa,
üçbuçuk yıl görüşüp görüşüp son düzlükte "hayır, 3-5 maddede anlaşamadık,
ben bu işte yokum, bu işi külliyen, kategorik olarak reddediyorum ve meydanlara
çıkıyorum" demenin, bence, haklı tarafı yok. Evet, herkes, demokratik
tepkisini, anayasal sınırlar içerisinde, yasal sınırlar içerisinde özgürce
kullanacaktır, buna itirazım yok; ama, Türkiye'de sosyal diyaloğu
kurumsallaştırmak istiyorsak, artık, konfederasyonlar, sendikalar, sivil toplum
örgütleri, birikimlerini, güçlerini, potansiyellerini masa etrafında, hükümetle
aynı ortamda, aynı eşitlikte masa etrafında ortaya koyup, güçlerini orada ispat
etmelidir. Artık, eylem türü, vesair türler de dünyada değişti. Biz, onları,
bir sosyal ortak olarak görüyoruz ve kendilerinden gelebilecek her türlü makul
öneriyi de kabul edeceğimizi ifade etmek istiyorum.
20 dakika mı Sayın Başkanım, 10 dakika mı
konuşma sürem?
BAŞKAN - Süreniz 10 dakika, devam edin.
Daha 5 dakikanız var.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT
BAŞESGİOĞLU (Devamla) - Peki, sağ olun.
Burada 15 yazıyor da, onun için, ona şey
yaptım…
BAŞKAN - Size, verirken, fazladan 10
dakika vermişiz.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT
BAŞESGİOĞLU (Devamla) - Gönlünüz… Sağ olun, teşekkür ederim.
İkinci konu, IMF'yle bu tasarının
ilgilendirilmesidir. Değerli arkadaşlarım, biz, 2002 Aralık ayında, daha
Hükümetimiz güvenoyu almadan bu çalışmalara başladık. 2002 Aralık ayında ne IMF
vardı ne stand-by vardı. Bu, bizim, acil eylem planımıza koyduğumuz, hükümet
programımıza koyduğumuz bir öncelikti, bir yapısal reformdu. Onun için
"IMF dayattı, işte, bunu siz çıkardınız" gibi bir suçlamanın da doğru
olmadığı kanaatindeyim. Bunun da bu şekilde bilinmesinde fayda var diye
sizlerle bunu paylaşmak istedim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
reform içerisinde görüşmüş olduğumuz tasarıların yaklaşık madde sayısı 172
madde civarındadır. Eleştirileri, bütün iyi niyetimle dinledim. İçinden, acaba
gözden kaçırdığımız bir nokta var mı, atladığımız bir nokta var mı,
komisyonlarımızın diye dikkatle dinledim; ama, gördüm ki, ilk günden bugüne
kadar yapılan itirazlar, daha çok, muhalefet etme anlayışının bir ürünü olarak
karşımıza çıkmaktadır ve açıkçası, hiç kimseden, takdir, övgü beklemiyoruz.
Ama, Türkiye'de bazı şeyler yanlış tartışılıyor. Bu tasarıyı alkışlaması
gerekenler protesto ediyor, protesto etmesi gerekenler bu tasarıyı
alkışlıyorlar. (AK Parti sıralarından alkışlar) Yani, Türkiye'nin, bazı sosyal
parametreleri yerli yerine koyması lazım ve Türk siyaseti adına, Partimiz,
Hükümetimiz, masa üzerindeki o yanmış kestane tanelerini, közlerden birini
almaya cesaret etmiş. Hükümet, burada, tenkit edileceğine cesaretlendirilmesi lazım,
ödüllendirilmesi lazım.
Her siyasî partinin programında sosyal
güvenlik reformu var, genel sağlık sigortası var. Devlet Planlama Teşkilatının,
devletin bütün dokümanlarında, 1970 yılından bu tarafa, bu ülkede, sosyal
güvenlik sisteminin tek çatı altında toplanması, genel sağlık sigortası, bütün
parti programlarında var. Partimiz, Hükümetimiz bunu yapmaya cesaret etmiş, hem
de üçbuçuk yılın sonunda cesaret etmiş. Siyasî teamüllerimize göre, bu dönemde,
hiç kimsenin risk almaya yanaşmadığı bir dönemde, âdeta son düzlükte, bunun, cesaretle
üzerine gitmiş. Bu, takdir edilmesi gereken bir konudur değerli arkadaşlarım.
Ama, biz -umuyorum- geleceğe duyduğumuz sorumluluk adına, yeri geldiği zaman,
bu hususun takdir edileceği inancındayız.
Muhalefetin yoğunlaştığı iki veyahut da üç
nokta var: Diyorlar ki, memur maaşları, emekli maaşları düşecek, temel teminat
paketi içerisinden bazı riskler çıkarılacak ve 9 000 gün, SSK kapsamındaki
vatandaşlarımız 9 000 gün prim ödeme gün sayısıyla karşı karşıya kalacaklar.
Değerli arkadaşlarım, 9 000 gün konusu
şöyle: Şu anda, Bağ-Kurda, Emekli Sandığındaki vatandaşlarımızın prim ödeme gün
sayısı 9 000 gündür. Burada sadece kademeli olarak 9 000 güne çıkarmak
istediğimiz husus, hizmet akdiyle çalışan SSK'lı vatandaşlarımızı
ilgilendirmektedir. Doğrudur, tasarının ilk orijinalinde biz bunu 9 000 gün
olarak yazdık tasarımıza; ama, gelen tepkileri, gelen eleştirileri de haklı
gördük, birdenbire bu sert geçişin doğru olmayacağı kanaatine vardık ve 9 000
güne yirmi yıl sonunda varılacak bir kademelendirme yaptık; yani, 2007 yılında
bu da, yeni işe girenler için, 2007 yılından itibaren… Bugün çalışanları
etkilemiyor, 2007 yılından itibaren yeni işe girecekler, yirmi yıl içerisinde 9
000 güne girecekler; her yıl 100 gün ilave edilmek suretiyle, yirmi yıllık bir
kademelendirme söz konusudur. Onun
için, bunu, birdenbire 9 000 gün olarak ilan etmenin, tasarı gerçeğiyle
bağdaşmadığını ifade etmek istiyorum.
Diğer bir husus, değerli arkadaşlarım,
işin vahametini anlatma konusunda belki biraz beceriksiz olduk, bunu
anlatamadık; ama, kitabın ortasından konuşmak gerekirse, hani "7,8
şiddetinde deprem" diye bir tabir var ya, en çok deprem potansiyeli
taşıyan, 7,8 şiddetinde sosyal deprem potansiyeli taşıyan sosyal güvenlik
işidir, sosyal güvenlik açığıdır.
Bakın, size bir rakam takdim etmek
istiyorum. Son onbir yıllık dönemde, bu sosyal güvenlik kuruluşlarının açığı,
Hazine borçlanma faizleriyle güncelleştirildiği zaman karşımıza çıkan miktar
578 milyar YTL, 578 katrilyon lira. Son onbir yılda bu üç sosyal güvenlik kuruluşunun
açıklarının kapatılması; yani, Hazinenin kapatmış olduğu bu açıklar, bu miktar,
Hazine borçlanma faiziyle güncellenmiş olsa, karşımıza çıkan rakam 578,5 milyar
YTL.
Eğer, Türkiye, değerli arkadaşlarım, bu
sisteme müdahale etmezse, bir disiplin getirmezse…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT
BAŞESGİOĞLU (Devamla) - Sayın Başkanım, 1 dakika izin verirseniz
tamamlayacağım; sonra, yine, tekrar devam ederim.
BAŞKAN - Buyurun.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT
BAŞESGİOĞLU (Devamla) - …2050 yılında, sosyal güvenlik açığımızın gayri safî
millî hâsılayı 2,5 kat geçtiğini göreceğiz; yani, bugün, 350 milyar YTL ise
gayri safî millî hâsılamız, 2050 yılında -rakamı bile telaffuz etmekte
zorlanıyorum- bunun 2-2,5 katına çıkacağı görülüyor.
Bu ne demek; bu yoksulluk demek, bu
işsizlik demek ve Türkiye'nin, bulunmuş olduğu ligden 1, 2, 3, 5 kademe daha, 5
lig daha aşağı düşmesi demektir. Bu millete, bu zilleti, bu yoksulluğu
çektirmeye hakkımız yok. Onun için, işte, bu sosyal güvenlik reformunu
yapıyoruz, geleceğe sorumluluk duyuyoruz.
Sağ olun, hepinize saygılar sunarım.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Kişisel söz istemi; ikinci
sırada, Recep Garip vazgeçmiş, Alim Tunç vazgeçmiş.
Dursun Akdemir ve Muzaffer Kurtulmuşoğlu
aynı anda başvurdukları için…
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Ankara) -
Vazgeçiyorum.
BAŞKAN -Muzaffer Bey vazgeçtiğine göre
kura çekmeye gerek yok. Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir…
Söz sizin Sayın Akdemir, buyurun.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sosyal Güvenlik ve Genel Sağlık Sigortası Kanun
Tasarısının beşinci bölümü hakkında şahsım adına söz almış bulunmaktayım; Yüce
Meclisi ve siz değerli milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
hükümetiniz, yani, AKP Hükümeti, genel sağlık sigortasıyla doğumdan ölüme kadar
herkesin sağlık güvencesi altında olacağını söylemektedir. Genel sağlık
sigortasıyla, şimdiye kadar sağlık güvencesi olmayan her kesimin de güvenceye
kavuşacağını beyan etmektedir; ama, maalesef, gerçek böyle değildir. Bu söyleme
katılmak mümkün değil. Şöyle ki, işsizlik içinde olan vatandaşlarımız, yani,
işsizler, kayıtdışı sektörde çalışanlar, tarım kesiminde çalışanlar, sözleşmeli
çalışanlar, geçici çalışanlar; bunların primi sürekli ve düzenli ödenemeyecek
durumda olacaklarından, böylece, milyonlarca insanımız genel sağlık
sigortasının dışına itilecek ve sağlık güvencesinden mahrum kalacaklardır.
Genel sağlık sigortasını, primini ödeyemeyecek durumda olanlar ve hizmet alımı
esnasında katılım payı ödeyemeyecek olan kişiler, gerekli olan sağlık
hizmetinden faydalanamayacak ve dolayısıyla ölümle karşı karşıya kalacaklardır.
Değerli arkadaşlarım, hükümetin
argümanları çok iyi, cazip geliyor; ama, SSK, Emekli Sandığı, Bağ-Kur
sigortalıları ile yeşilkart sahiplerinin, bugün eşitsiz olsa da,
yararlandıkları sağlık hizmetlerinin kapsamı, genel sağlık sigortasıyla
daraltılmaktadır. Yapılmak istenen, farklı sosyal güvenlik kurumlarına tabi
olanların sağlık hizmetine ulaşmalarının eşitlenmesi ve sosyal güvencesi
olmayan toplum kesimlerinin bu haklardan yararlanmalarını sağlamak değildir;
tam aksine, tüm toplumun sağlık güvencesi olacağı söylemi, sağlıkta en az
güvenceyi ifade eder duruma getirilmiştir. Bu nedenle, bu konuyu, burada
tekrarlamak istedim.
Bir hekim olarak şunu belirtmek istiyorum
ki, tasarıyla, kalp hastaları, kanser hastaları, diyaliz hastaları gibi sürekli
tedavi gören, tedavi masrafları yüksek olan bu hastalar kapsamdışı tutularak
bunların ihtiyacı tamamlayıcı sigortayla karşılanmak durumunda kalacaktır.
Tamamlayıcı sigortanın gerekli olduğunu serbest piyasa ekonomisinde
öngörüyorum; ancak, tamamlayıcı sağlık sigortası, bu tür hastalıkları olsa
dahi, kişilerin ekonomik durumları iyiyse, tamamlayıcı sağlık sigortasından
faydalansınlar. Ama, fakir vatandaşların bundan faydalanması mümkün olmayacağı
için, dolayısıyla, bu, hastalara, tedavilerini yaptırmayacak bir olumsuz ortam
meydana getiriyor ve bu hastalar zor durumda kalacaklardır.
Sağlıktan gelen bir arkadaşınız olarak, bu
tasarının kişisel ekonomik güce cevap veren; yani "paranız kadar sağlık
alırsınız" diye bir anlayışla yorumlamak mümkündür.
Değerli arkadaşlarım, burada,
sözcülerinizin sürekli olarak geçmişten bahsettiklerini duyduk. Değerli
arkadaşımız Eyüp Fatsa'nın, daha önce Sosyal Sigortalar Kanunu görüşülürken
yapmış olduğu bir söylem var. Toplum katmanlarıyla uzlaşı sağlamak amacıyla,
önerisinde, Ekonomik ve Sosyal Konseyin yaptığı toplantıyı göstermelik olarak
ifade ediyor. O halde, bugün, dün, dışarıda gösteri yapan sivil toplum
örgütleriyle, siz, uzlaşmaya Sosyal Konseyde acaba vardınız mı; vardıysanız,
niçin sokakta bu işçi arkadaşlar, niçin polis yaralanıyor?! Değerli arkadaşlar,
dikkate almak lazım.
Bir diğer hatırlatmayı, şu anda Başbakan
Yardımcısı olan Sayın Abdüllatif Şener Beyin konuşma tutanaklarından aktarmak
istiyorum buraya: "Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; üzerinde
görüşmelerimizin devam ettiği bu kanun tasarısının bu maddesiyle, emeklilik
yaşı 58-60 olarak belirlenmektedir. Emeklilik sistemiyle ilgili olarak getirmiş
olduğunuz tasarıda, 58-60 yaş sınırı dışında, ayrıca 7 000 günlük prim ödeme
zorunluluğu gelmiştir. Açıkça belirtmek istiyorum ki, bu düzenleme, Türkiye'nin
koşullarına uygun değildir. Doğrudan doğruya, mezarda emekliliği
düzenliyorsunuz. Çalışanlar emekli olmasınlar, devamlı çalışsınlar; ama,
emekliliği arzu ederlerse, mezar sonrası düşünüyor olsunlar."
Şimdi, değerli arkadaşlar, siz 9 000 gün
getirerek, işçilerimizin mezarda emekli olmalarını düşünmesini mi teklif
ediyorsunuz diye size soruyorum.
Değerli arkadaşlarım, tabiî, burada, bu,
mezarda emeklilik meselesini ve yaş meselesini gündeme getirirken, sizlerin de,
konuya tekrar dikkatli dönerek bu meselenin üzerinde durmanızı ve Türkiye'de
adaletsizlik yaratan bu sosyal güvenlikte genel sağlık sigortasının bu şekilde
çalışmış olmasını tasvip etmediğinizi biz de biliyoruz; ama, maalesef, IMF'nin
getirmiş olduğu öneriyle bunu kabul etmek mecburiyetindesiniz.
Değerli arkadaşlar, bu tasarı, sosyal
devlet ilkesini ortadan kaldırdığından, Anayasaya ayrıca aykırılığı da ortaya
getirmiştir. Tasarıda, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı koruyucu hekimlik
alanına da girmektedir. Türkiye'de sağlık hizmetleri Sağlık Bakanlığı
tarafından yürütülürken, bu kanunla, Sağlık Bakanlığı ile Sosyal Güvenlik
Kurumu arasında yetki çatışması ortaya çıkacaktır. Bu çatışmanın da giderilmesi
lazım.
BAŞKAN - Sayın Akdemir, tamamlayalım
lütfen.
DURSUN AKDEMİR (Devamla) - Tamamlıyorum
Sayın Başkan.
Koruyucu sağlık hizmetleri, Sağlık
Bakanlığının görevi olarak kalmalıdır ve dolayısıyla, genel sağlık sigortası
çalışmaları içerisinde bulunduğunuz bu sırada, SSK hastanelerinin devlet
hastanelerine aktarılmasının ortaya çıkarmış olduğu en önemli boşluklardan
birisi, hastaneler sadece tedavi hizmetleriyle uğraşmakta, koruyucu sağlık
hizmetleri ikinci plana itilmektedir.
Bu koruyucu sağlık hizmetlerinin gündeme
alınmasını ve önemsenmesini, tekrar, Sağlık Bakanlığından bekliyor; Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Şimdi, bölüm üzerinde 15 dakika
süreyle soru-yanıt işlemine geçiyoruz.
Soru sormak isteyen, Erzurum Milletvekili
İbrahim Özdoğan.
Buyurun Sayın Özdoğan.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Az önce, Sayın Bakan burada tasarıyı
anlatırken Sayın Başkanım, "kitabın ortasından" tabirini kullandı
haklı olarak tasarıyı anlatabilmek için. Ben de, Sayın Bakanıma, kitabın
ortasından bir soru sormak istiyorum.
Bu tasarının 3 üncü maddesinde, 25 yaşına
gelmiş kız çocuklarının, eğer evlenmemişlerse, 25 yaşından sonra sağlıktan
faydalanmamaları açıkça belirtilmiştir burada.
Şimdi, 25 yaşına gelmiş kız çocuklarının
kahir ekseriyeti, ekonomik özgürlüklerini elde etmemiş; yani, başörtüsü
nedeniyle okumamış veya okusalar bile başörtüsü nedeniyle iş bulamamış dindar
kız çocuklarıdır.
Şimdi, geçtiğimiz hafta, Sayın Başbakan,
bir il kongresinde, Sayın Cumhurbaşkanına hiç de hak etmediği halde cevap
verirken ve irtica üzerinden politika yaparken "dindarların politika yapma
hakkı yok mudur; elinden mi alınmak istiyor…" Çünkü, Sayın Başbakan, dindarların oy ambarına çok kötü
dadanmıştır ve tekrar, bu yolla iktidara gelmek istiyor.
Şimdi, ben Sayın Başbakana sormak
istiyorum, dindar kızlara sağlıklı yaşama hakkı tanımayan bir tasarıya
"evet" diyor da, öbür taraftan da dindarların, işte, politika yapma
hakkı yok mudur diye…
BAŞKAN - İbrahim Bey… İbrahim Bey, burada
soru soracağınız makam Çalışma Bakanlığı, Başbakanlık değil.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Çalışma
Bakanına soruyorum. Efendim, soru…
BAŞKAN - Biraz önce Başbakana soruyorum
dediniz de.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Özür
diliyorum, dil sürçmesi, özür diliyorum.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Başörtüsü
üzerinden siyaset yapıyor.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Şimdi, Sayın Bakana şunu sormak istiyorum:
Başbakan sürekli buna alışmıştır. Dindar kız çocuklarına sağlıklı yaşama hakkı
bir taraftan bu tasarıyla tanınmıyor, öbür taraftan da dindarlar üzerinden, irtica
kelimesi üzerinden politika yapıyor.
Sayın Bakanım, bu iki hususu nasıl
bağdaştırıyorsunuz; sizin ehli vicdan bir zat olduğunuzu biliyorum, cevap verir
misiniz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - İbrahim Bey… İbrahim Bey, bir
açıklık getirmek lazım; bizim
insanımızı, genç olsun orta yaşlı olsun, dindar-dindar değil diye ayırmak doğru
değil.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) -
"Kendisini dindar addeden" öyle düzeltiyorum, dindar addeden.
Herkesin düşünce, fikir, inanç hürriyetine ben tamamen hemfikirim, özgürlükçü
bir insanım. Düzeltiyorum "kendisini dindar addeden" olarak düzeltiyorum.
Sayın Bakandan da cevap bekliyorum.
BAŞKAN - Yine de bu açıklamanız tam
yeterli değil.
Her Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı, inanç
özgürlüğüne sahiptir, olmak durumundadır.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Aynen…
BAŞKAN - Yasalar, insanları, inançlarına
göre, inançlarının derecelerine göre ayırmazlar; tüm yurttaşlarımızı eşit
olarak kabul ederler, tüm yurttaşlarımıza yargı eşit gözle bakar, kamu eşit
gözle bakar, herkes eşit gözle bakmak durumundadır.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Doğrudur.
BAŞKAN - Bu ayırımlar zarar verir; lütfen,
bunları kullanılmamış varsayalım.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın
Başkanım, aynen katılıyorum. Ben Sayın Başbakanın söylemi üzerinden soru
soruyorum; ona açıklık getirmek için. Yoksa, hemfikirim sizinle Sayın Başkanım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Ama, burada Sayın Bakana
soruluyor soru.
Şimdi, Sayın Bakana söz veriyorum.
Buyurun Sayın Bakan.
MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Sayın Başkan,
dışarı at; bölücülük yapıyor bu arkadaş!
YAHYA BAŞ (İstanbul) - Bir soruyu bile
becerip soramadın.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - İşine gelmiyor senin.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT
BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; genel sağlık
sigortamız kapsam itibariyle çok geniş bir kapsamı ifade etmektedir. Bir kere,
ülkemizin sınırları içerisinde yaşayan bütün vatandaşlarımız, hiçbir fark
gözetmeksizin, doğusuyla batısıyla, kuzeyiyle güneyiyle, başka bir kimlik
sorgulaması yapmadan, sadece insan olma sıfatıyla, bu ülkenin vatandaşı olma
sıfatıyla genel sağlık sigortamızın kapsamı içerisindedir. Bu da yeterli değil,
ülkemizde uzun süreli ikamet eden yabancılar, sığınmacılar, Türk Devletinin
şefkatine muhtaç olmuş insanlara da, genel sağlık sigortası ihtiyaç duydukları
sağlık hizmetlerini verecektir, vermeyi taahhüt etmektedir.
Bu konuda bir ayırım kesinlikle söz konusu
değildir. Hepimizin de böyle bir ayırıma gitmemesini ben istirham ediyorum.
Zaten, sosyal güvenlik sistemimizin bir yardımlaşma, bir dayanışma esası
üzerine kurulduğunu ifade ettim. Yani, bizim bir arada yaşamamızın önemli
sosyal harçlarından birisidir sosyal güvenlik reformu. Sağlıklı olanların
hastalara, zenginlerin fakirlere, düşkünlere yardım etmeyi, kendi aralarında,
kendi rızalarıyla, kendi arzularıyla kararlaştırdıkları bir sistemdir. O
sebeple, ne kadar, sosyal güvenlik sistemimiz güçlü olursa, ülkedeki sosyal
dayanışma ve sosyal yardımlaşma güçlü olur diye düşünüyorum.
Şimdi, 25 yaşına kadar yahut da 25 yaşını
doldurmuş çocuklarımız, kız çocukları, bunlar asla sağlık hizmetinden yoksun
kalmayacaklar. 25 yaşını geçtiyse ve bir iş hayatına girdiyse zaten sigortalı
olarak tescil edilecek ve sağlık hizmeti alacaktır. Yok, herhangi bir işe
girmedi, maddî geliri de, yasanın tanımladığı belli bir geliri de yoksa, zaten,
bunun adına devlet prim ödemeyi garanti etmektedir. O sebeple, her iki
halükârda da bu kız çocuklarımızın sağlık hizmetinden yoksun kalması söz konusu
değildir. Genel sağlık sigortası, kendisine, ihtiyaç duyduğu bu hizmeti
verecektir diyorum.
Teşekkür ediyorum Başkanım.
BAŞKAN - Sayın Musa Uzunkaya, sorunuz mu
var?
MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Evet Sayın
Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun o zaman, daha süre
dolmadı, sorabilirsiniz.
MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkanım,
delaletinizle, ben de Sayın Bakandan, aynı sorunun cevabında şahsen tatmin
olamadığım bir hususun açıklanmasını istirham edeceğim.
Biliyorsunuz, 657 sayılı Devlet Memurları
Kanununun 207 nci maddesinde bu konu bir sıkıntı teşkil ediyordu bugüne kadar.
Bundan birkaç ay önce yaşanan bir vaka üzerinden hareketle, biz, Plan ve Bütçe
Komisyonunda, devlet memurlarıyla ilgili görüşülen bir kanunda, 207'de bir
değişiklik yaptırmak suretiyle, 25 yaşını doldurmuş, okumuş veya okumamış,
sağlık güvencesi olmayan, herhangi bir kurumda çalışamayan ve çoğunlukta da
babalarının bir sağlık güvencesi olduğu için yeşilkart alması da, en azından,
ahlaken uygun olmayan insanların durumunun giderilmesini istedik. Hatta, o
aşamada arkadaşlarımız bir ilave de getirerek dediler ki, bunda sadece kız
çocuklarımızı değil, aynı konumda olan erkek çocuklarımızı da dahil etmek
lazım. Kabul edin ki, babası genel müdür; ama, Allah vermesin, çok sâri, çok
ciddî bir hastalığa maruz kaldı, bütün aile servetini götürebilecek gibi,
kanser gibi benzeri vakalarda büyük tedavi giderleri söz konusu.
Sayın Bakanım, her ne kadar prim ödenecek
diyorsanız da, bu, 18 yaşına kadar olanı kapsar; yasada böyle bir açıklık yok.
Şimdi, biz, ülkenin, bir taraftan 18 yaşını doldurmamış, takriben 20 000 000
civarındaki insanı sağlık güvencesine alırken, 10 000 000 civarında yeşilkartlı
insana, yani, takriben 30 000 000 civarında insana bilâücret, karşılıksız
sosyal güvence sağlarken, babası hasbelkader memurdur, ama, kendisi iş alamamış
kız çocuklarımıza -ister İbrahim Beyin dediği pozisyonda olsun ister başka bir
surette olsun- biz bunlara şunu demek zorunda kalacağız -yeşilkart uygulaması
olmayacak belki bundan sonra ama- sen halini nasıl düzeltirsen düzelt. Biz,
bunlar için hangi şartlarda bir prim ödeyerek… O zaman, prim varsa,
otomatikman, bunu, bu yasaya, bu şekilde dahil etmenin de gereği yok; babanın
güvencesine bırakıverelim onu. Yani, biz, beş ay önce, mürekkebi kurumamış bir
düzenlemeyi burada kaldırmak suretiyle, kanaatimce, bir geri gidiş yaptık.
Bunun, bu yasa içerisinde, beş ay önceki düzeltmeyi göz önünde bulundurarak
çıkarılmasının gerekli olduğunu düşünüyorum. Bakanımızın bu konuda görüşü
nedir?
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT
BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; açıkçası, mikrofon
düzgün olmadığı için, kesik kesik aldım soruyu, tam anlayamadım. Onu, belki
yazılı olarak da ifade etmemiz gerekir.
Şimdi, babasından maaş alan kız çocukları,
eski sistemde olduğu gibi, yine sağlık yardımından istifade edebilecekler, eğer
bunu soruyorsanız. Onun dışında, İbrahim Beye vermiş olduğum diğer cevap
çerçevesinde, kendisi iş hayatına girdiyse, prim yükümlüsüyse, zaten sorun yok.
Yok, yasanın aradığı, tanımladığı miktarda bir gelir seviyesi yoksa, bu 18
yaşını geçtikten sonra da olabilir, eğitim durumuna göre, belki, orayı tefrik
etmek istediniz, 18 yaşını geçtikten sonra iş hayatına girdiyse, yine sorun
yok. 25 yaşında, 18 yaşında bir geliri yoksa, o zaman da priminin devlet
tarafından ödeneceğini ifade ettim. Yani, burada açık kalan kısmı açıkçası
anlayamadım; ama, isterseniz, bunu yazılı bir şekilde ifade edelim, sizinle de
görüştükten sonra.
MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Bakanım…
BAŞKAN - Bir dakika Sayın Uzunkaya.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT
BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Yanlış bir şey de söylemeyelim, yanlış
yönlendirmeyelim.
MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın Uzunkaya, Sayın Bakanın
belirttiği gibi, daha sonra sizinle görüşüp, daha açık bir şekilde sorularınızı
alıp yanıtlayacaklar.
MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkanım,
eğer, sorum doğru bir cevap bulabilirse, muhtemeldir ki, burada bir karar
verilecek. Bade harabül Basra, yasa geçtikten sonra, Bakan bana diyecek ki
efendim, olay şöyledir, böyledir. Burada tashihi mümkün mü?
BAŞKAN - Sayın Uzunkaya, bu çeşit bir
yöntem yok görüşmelerde; ama, Basra harap olmadan da önlem almak mümkün.
MUSA UZUNKAYA (Samsun) - O zaman müsaade
edin…
BAŞKAN - Bu salonun içindeyiz, bu çatının
altındayız, Sayın Bakan da burada, bir ara görüşürsünüz, halledersiniz; ama, bu
şekilde karşılıklı konuşarak, İçtüzüğe aykırı bir işlem yapamayız.
Lütfen; siz buyurun, daha sonra Sayın
Bakanla görüşüp iyice anlaşın, belki yapılması gereken bir şey varsa, gerekeni
yaparlar.
Cevap için ayrılan süre de tamamlandı.
MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan,
mikrofonda sorun varsa, başka mikrofondan sorayım.
BAŞKAN - Sayın Uzunkaya, buradan bu
şekilde hitap ederek, İçtüzüğe aykırı bir çalışma yapmanız mümkün değil, size o
imkânı tanımamız İçtüzük tarafından engelleniyor; ama, bu çatı altında, gelip,
Sayın Bakanla rahatlıkla görüşebilirsiniz.
Şimdi, soru-yanıt bölümü tamamlandı.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Ses
cihazından ötürü anlamadım dediği için…
BAŞKAN - Anlaşıldı, ses cihazından dolayı…
MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan…
BAŞKAN - Değerli arkadaşlarım, anlaşıldı.
Benim de ne söylediğim belli. Bu şekilde görüşme yapmak mümkün değil; ama,
yapılması gerekenin de ne olduğunu söyledik. Lütfen, siz müdahale etmeyin,
Sayın Uzunkaya anladı, gereğini yapacaktır Sayın Bakanla birlikte.
Buyurun.
MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, ben
kendimi size anlatamadım…
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, beşinci
bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, beşinci bölümde yer alan maddeleri,
varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra, ayrı ayrı
oylarınıza sunacağım.
DÖRDÜNCÜ KISIM
Primlere İlişkin Hükümler
BİRİNCİ BÖLÜM
Prim Alınması, Prime Esas Kazanç, Prim Oranları
ve Asgarî İşçilik
Prim alınması zorunluluğu
MADDE 79 -
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Devam edin:
Prime esas kazançlar
MADDE 80 -
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Devam edin:
Prim oranları ve Devlet katkısı
MADDE 81 -
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Devam edin:
Günlük kazanç sınırları
MADDE 82 -
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Devam edin:
Kısa vadeli sigorta kolları prim tarifesi
ve işkollarının ve işlerin tehlike sınıf ve derecelerinin belirlenmesi
MADDE 83 -
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, uzunca bir süre
çalışacağız. O yüzden, Divan kâtiplerinin okuma işlemlerini, yerinde, oturarak
yapmalarını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Buyurun, devam edin:
Tehlike sınıf ve derecelerini
etkileyebilecek değişiklikler
MADDE 84 -
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Devam edin:
Asgari işçilik uygulaması
MADDE 85 -
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Devam edin:
İKİNCİ BÖLÜM
Prim Belgeleri ve Primlerin Ödenmesi
Prim belgeleri ve işyeri kayıtları
MADDE 86 -
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Devam edin:
Prim ödeme yükümlüsü
MADDE 87 -
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Devam edin:
Primlerin ödenmesi
MADDE 88 -
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Devam edin:
Prim borçlarına halef olma, gecikme cezası
ve gecikme zammı ile iadesi gereken primler
MADDE 89 -
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Devam edin:
İlişiksizlik belgesinin aranması
MADDE 90 -
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Devam edin:
Afet durumunda belgelerin verilme süresi
ve primlerin ertelenmesi
MADDE 91 -
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Devam edin:
BEŞİNCİ KISIM
Ortak ve Çeşitli Hükümler
BİRİNCİ BÖLÜM
Ortak Hükümler
Sigortalılığın zorunlu oluşu, sona ermesi
ve sosyal güvenlik sicil numarası
MADDE 92 -
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Devam edin:
Devir, temlik ve Kurum alacaklarında
zamanaşımı
MADDE 93 -
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Devam edin:
Kontrol muayenesi
MADDE 94 -
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Devam edin:
Sağlık raporlarının usûl ve esaslarının
belirlenmesi
MADDE 95 -
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Devam edin:
Yersiz ödemelerin geri alınması
MADDE 96 -
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Devam edin:
Zamanaşımı, hakkın düşmesi ve avans
MADDE 97 -
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Devam edin:
Ücretlerden kesinti yapılmaması, özel
sigortalara ilişkin hükümler ve sosyal güvenlik sözleşmelerinin yürütülmesi
MADDE 98-
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Beşinci bölümde yer alan maddelerin
oylaması tamamlanmıştır.
Şimdi, altıncı bölümün görüşmelerine
başlıyoruz. Altıncı bölüm, geçici 1 ilâ 13 üncü maddeler dahil, 99 ilâ 109 uncu
maddeleri kapsamaktadır.
Altıncı bölüm üzerinde söz isteyenleri
bilgilerinize sunuyorum:
Gruplar adına: Anavatan Partisi Grubu
adına, Hatay Milletvekili Züheyir Amber; Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına, Ankara Milletvekili Zekai Özcan.
Kişisel söz istemleri: Kocaeli
Milletvekili Nevzat Doğan, Ordu Milletvekili Cemal Uysal, Hatay Milletvekili
Züheyir Amber, Mersin Milletvekili Hüseyin Güler, İstanbul Milletvekili Lokman
Ayva ve Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan.
Şimdi, söz sırası, Anavatan Partisi Grubu
adına, Hatay Milletvekili Sayın Züheyir Amber'de.
Sayın Amber, buyurun, kürsü sizin.
Süreniz 10 dakika.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA ZÜHEYİR AMBER
(Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan
1139 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu Tasarısının
altıncı bölümünde Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, ülkemizde mevcut
sağlık hizmetleri, Emekli Sandığı, SSK, Bağ-Kur ve yeşilkart aracılığıyla
kişisel prim ve devlet katkılarıyla birlikte sürdürülen karma sisteme
dayalıdır.
Karma sistemdeki devletin yapması gereken
katkı ve SSK kaynaklarının hükümetlerce sorumsuzca kullanılıp tüketilmesi
gözardı edilerek, sosyal güvenlik kuruluşlarının açığının bütçenin karadeliği
olarak ifade edilmesi son derece ucuz bir yaklaşımdır. Bu ucuz yaklaşım,
kaçınılmaz bir şekilde ucuz bir sosyal güvenlik anlayışını da beraberinde
getirmektedir.
IMF'nin hükümetle yapacağı üç yıllık
anlaşmanın temel şartlarından birisi, bütçede açık, hatta karadelik olarak
tanımlanan sosyal güvenlik harcamalarının ortadan kaldırılmasıdır. Hükümetin
dış ve içborç ödemelerine daha fazla kaynak aktarmasına olanak sağlamak üzere,
devlet, vatandaşına karşı yapmakla yükümlü olduğu görevlerinden vazgeçmektedir.
Dahası da, kendisine ait bu görevlerinden kişileri doğrudan sorumlu tutarak
onlara ödeten acımasız bir anlayış getirilmektedir.
Genel sağlık sigortası sisteminin temelini
prim ve katılım payı katkıları oluşturduğundan, bunların da az gelirli ve
yoksul toplum kesimlerinden sağlanması hedeflendiğinden, getirilen sistem son
derece zayıf ve kırılgandır. Bu sistemi sürdürebilmek oldukça zordur. Bu
nedenle, hükümetler, genel sağlık sigortası sistemini ayakta tutabilmek ve
sistemin mağdurlarının taleplerine cevap verebilmek için sağlığa şimdikinden
daha büyük bir kaynak aktarma durumunda kalacaktır. Buna karşın, şimdiki
düzeyde bir sağlık hizmetinin de sağlanabileceği şüphelidir.
Genel sağlık sigortasında sağlığın bir hak
olmaktan çıkarılması, bir tür kişisel tüketim olarak sunulması ve bu tüketim
ihtiyacının da piyasa koşullarına göre tanzim edilmesi, programının -aile
hekimliği ve sağlık işletmelerinin- finans yapısının düzenlenmesi amacıyla
oluşturulmuştur. Hekimler ve sağlık çalışanlarının, düşük ücret ve kamu
güvencesinden mahrum, meslekî bağımsızlığı elinden alınmış sağlık işletmesinin
her türlü isteğine karşı koyamaz bir konumda çalıştırılması, bu sürecin önemli
bir parçasıdır.
Günümüz iş dünyasında egemen olan taşeron
usulü çalışma sağlık işletmelerinde de hâkim olacaktır. Bu statüde çalışmak
zorunda kalan hekim, işini kaybetmemek için tıbbî bilgisini, hekimlik
mesleğinin temelini oluşturan hastanın yararına kullanmak yerine, sağlık
işletmesinin yararına daha fazla kâr için kullanması taleplerine sürekli maruz
kalacaktır.
Değerli milletvekilleri, genel sağlık
sigortası, sağlık hizmetlerinin finansmanında adilliği hiçbir şekilde gözetmeyen
bir anlayışa sahiptir. Genel sağlık sigortasıyla aynı sağlık hizmeti için
farklı gelir gruplarına aynı düzeyde sağlık yardımında bulunulmasını, sağlıkta
adil bir finans yapılanması olarak kabul edebilmek mümkün değildir. Gelir
dağılımındaki aşırı bozukluğa bağlı olarak, farklı gelir grubundaki hanelerin
sadece sağlık hizmetlerinde yapılacak yardımlarda adaletin aranması onlara
yapılacak en büyük adaletsizlik olacaktır. Sağlıkta eşit hizmet iddiasıyla
getirilen yasada farklı gelir seviyesindeki insanların, örneğin gelir düzeyi en
yüksek yüzde 20'lik grup ile en düşük yüzde 20'lik gruptaki insanların eşit
miktarda prim ödemesi ne dereceye kadar adildir?!
Adillik, herkesin olanakları ölçüsünde
sağlık finansmanı için katkıda bulunurken, gereksindiği sağlık hizmetlerinden
de yararlanmasıdır.
Hükümet, Emekli Sandığı, SSK, Bağ-Kur ve
yeşilkart sahiplerinin sağlık hizmetlerinden eşit olarak yararlanmadığını,
artık genel sağlık sigortasıyla tüm vatandaşların eşit olarak sağlık
kuruluşlarından ve hizmetlerinden yararlanacaklarını söylemektedir. Genel
gerekçe kısmında, yüksek gelir gruplarının düşük gelir gruplarını, sağlıklı
olanların hasta olanları finanse ettiği ve riskin paylaşıldığı bir dayanışmacı
anlayışı yerine, genel sağlık sigortasıyla getirilen eşitlik, hanelerin sağlık
hizmetlerinin karşılığını ödemek için, gelirleri ne olursa olsun, aynı prim ve
katılım payı ödemeleriyle tanımlanmaktadır. Bunun, sağlıkta eşitliğe yüklenen
anlamla bir alakası olmadığı açıktır. Sağlıkta eşitlik, herkesin sağlık hizmeti
gereksinimi olduğunda, buna ulaşabilmesinin, yani, ödeyebilmesinin yanı sıra,
aynı sağlık hizmetinden aynı oranda yararlanabilmesidir.
Genel sağlık sigortasının yapacağı sınırlı
sağlık yardımlarına bağlı olarak sağlıkta ikili bir sistem belirginleşecektir.
Parası olan ve tamamlayıcı sigortaları bulunan, cebinden her an için ödemede
bulunabilen kişilere uygun sağlık işletmeleri ile genel sağlık sigortasının
sağlık yardımları ve kısmî cepten ödemelerle yetinen kamu sağlık işletmeleri
ayırımı yaşanacaktır. Böylelikle, söylenenin tam aksine, sağlık hizmetlerindeki
eşitsizlikler daha da belirgin hale gelecektir.
Sayın Başbakan, genel sağlık sigortasıyla,
doğumdan ölüme kadar herkesin sağlık güvencesi alacağını söylemektedir. Genel
sağlık sigortasıyla, şimdiye kadar sağlık güvencesi olmayanların da bu
güvenceye kavuşacaklarını ısrarla vurgulamaktadır.
Daha önce belirtildiği gibi, işsizlik,
kayıtdışı sektördeki küçük şirketlerde çalışanlar, tarım kesimindeki düzensiz
gelir sahipleri ve buna benzer, primini sürekli ve düzenli ödeyemeyecek durumda
olan on milyonlarca insanımız, söz konusu genel sağlık sigortasının dışına
itilerek, sağlık güvencesinden mahrum kalacaktır. Genel sağlık sigortasına prim
ödeyemeyecek veya hizmet alımı esnasında katılım payı ödeyemeyecek kişiler
-yani, bu kişiler- gerekli olan sağlık hizmetlerinden yeteri kadar
yararlanamadıkları için ölümle karşı karşıya kalacaklardır. Katılım paylarının
aylık gelir düzeyi asgarî ücretin üçte 1'inden, yani, 116 YTL'den az olduğu
için, primleri devlet tarafından ödenecek derecede yoksul olan kesimlerin de
katkı payı ödemek zorunda bırakılmaları, bu kesimlerin yoksulluklarını daha da
artıracaktır.
Tıbbî bakım yoksunluğuna bağlı ölümlerde
önemli artış yaşanacaktır. Bu nedenlerle, genel sağlık sigortası, hükümetin
iddia ettiği gibi, herkese sağlık güvencesi getirmekten uzaktır.
Yaşanacak sorun, sadece genel sağlık
sigortası dışına itilenlerle de bitmemektedir. Genel sağlık sigortasıyla sağlık
hizmetlerinin kapsamının daraltılmasına bağlı olarak, sağlık güvencesi yetersiz
olanlar daha büyük bir sorunu teşkil edeceklerdir. Birçok kişi, hayatlarının
can alıcı bir sigortasının, kendi ihtiyaçları olan tıbbî müdahale tipini ya da
gereksinimi olan testleri ve ilaçları kapsamadığını görecektir. Genel sağlık
sigortası insanlarda büyük bir öfke ve düş kırıklığı yaratacaktır.
Hastanın müşteriye, sağlık ocaklarının
aile hekimliği işletmelerine, hastanelerin de sağlık işletmelerine
dönüştürülerek, bu işletmeler arasında rekabetin teşvik edilip, geliştirilmesi,
sağlık hizmetlerinde niteliği ve etkinliği artırmayacaktır; tam aksine, müşteri
odaklı hizmet anlayışıyla, sağlık hizmetinin piyasa koşullarına açılarak,
serbest piyasanın acımasız, her türlü insanî değerlerden uzak ellere teslim
edilmesi, büyük toplumsal sorunlara ve kişisel dramların yaşanmasına yol
açacaktır.
Değerli milletvekilleri, "Genel
Sağlık Sigortası Hükümleri" başlığı altındaki Üçüncü Kısım toplam 25
maddeden oluşmaktadır. Sigortalıları yakından ilgilendiren sağlık hizmetleri ve
yararlanma şartlarına ilişkin temel maddelerdeki son derece önemli esasların,
kurumca çıkarılacak 10 yönetmelikle belirleneceği söylenilmektedir. Böylelikle
kurum, sigortalıları yakından ilgilendiren bu konularda, istediği gibi
keyfiyete dayalı düzenlemelere gidebilecektir. Hükümet, Sosyal Sigortalar
Kanunu Tasarısı, Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu Tasarısı…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
ZÜHEYİR AMBER (Devamla) - Bitiriyorum
Sayın Başkan.
…ve Primsiz Ödemeler Kanunu Tasarısını
sosyal güvenlikte reform olarak sunmaktadır. Yukarıda belirtilen görüşler
doğrultusunda sosyal güvenlik kurumlarının daha da geliştirilip güçlendirilmesi
ve tüm toplum kesimlerinin yararlanabileceği bir düzeye ulaştırılması
doğrultusunda gerçek bir reform gerekmektedir; ama, hükümet, genel sağlık
sigortasıyla, sağlığın bir hak olmaktan çıkarılması, alınır-satılır bir ticarî
nesneye dönüştürülmesi çabalarını diğer sosyal güvenlik alanlarındaki haklar
için de yapmak istemektedir. Bu anlamıyla, sosyal güvenlik sisteminin tahribatı
sonucu, toplumumuzda son derece olumsuz gelişmelere yol açabilecektir.
Sonuç olarak, genel sağlık sigortasına ait
hükümlerin bu şekliyle benimsenmesi mümkün değildir. Genel sağlık sigortası
tasarısı geri çekilmelidir. Sağlık ortamının bütün yapısal sorunlarının yeniden
değerlendirilmesi, sağlığın temel bir hak olması temelindeki evrensel yaklaşım
temelinde, uluslararası malî kuruluşların çıkarları yerine, halkın
ihtiyaçlarının gözetilmesi doğrultusunda yapılacak çalışmalarda Anavatan
Partisi tüm birikimi ve deneyimiyle katkıda bulunacaktır.
Hepinize saygılarımı sunarım. (Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Ankara Milletvekili Zekai Özcan.
Buyurun Sayın Özcan.
Sizin de süreniz 10 dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET ZEKAİ ÖZCAN
(Ankara) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; sosyal güvenlik ve genel sağlık
sigortası konusunda bazı soruları açıklamak istiyorum.
Bunlardan en çok tartışılan, bu tasarının
IMF kaynaklığı olduğu ve IMF'nin istediği şeklinde bir sualdir.
Bir defa, biz, bunu, AK Parti olarak
seçimden önce seçim beyannamemizde belirtmiştik, tek çatıyı birleştireceğimizi
ve genel sağlık sigortasını kuracağımızı söylemiştik; dolayısıyla, bu tasarının
IMF'yle ilgisi yoktur. Kaldı ki, acele yapılmamıştır, üzerinde üçbuçuk sene
çalışılmıştır.
Emekli maaşlarıyla ilgili çok konuşulan
bir konu vardır, emekli maaşları düşecek midir?.. Mevcut emekli maaşlarının
düşmesi söz konusu değildir. Bütün SSK'lı, Emekli Sandığı, Bağ-Kurluların
emekli aylıkları, aynı şekilde, TÜFE'ye bağlı olarak artmaya devam edecektir.
Herhangi bir düşüşün olması söz konusu değildir.
Yalnız, burada, geçiş dönemiyle ilgili,
emeklilik hakkına kavuşmamış her üç grupta sigortalımız için bazı kısmî
düşmeler, kısmî yükselmeler olacaktır. Bunun açıklamasını şöyle yapmak
istiyorum: Sistemde kısa dönemli çalışıldığı takdirde kısmî bir düşme
olacaktır; ama, bu sistemin özü çalışma hayatında uzun süre kalmayı
gerektiriyor. Buna örnek verecek olursak, SSK ve Bağ-Kurluların ilk on sene
içerisinde aylık bağlama oranları yüzde 3,5'tir, sonraki onbeş sene içerisindeki
aylık bağlama oranları yüzde 2'dir; ama, ondan sonraki her yıl için, bu, yüzde
1,5'e düşmektedir. Emekli Sandığındaki aylık bağlama oranları ilk yirmibeş
senede yüzde 3'tür; fakat, ondan sonra her sene için yüzde 1 olmaktadır. Bizim
getirdiğimiz düzenlemede ise, 2017'ye kadar, bu, her sene için, bütün bu
gruplar için yüzde 2,5'tir, ondan sonra yüzde 2'dir. Demek ki, sistemde uzun
süre kalındığı takdirde, bu sistem aylık bağlama oranlarını azaltmıyor, yükseltiyor
demek mümkündür; çünkü, bugün, bir SSK'lının emekli olabilmesi için aylık
bağlama oranı yüzde 54'le bağlanabiliyor; çünkü, 7 000 gün prim günü ona isabet
ediyor. Bağ-Kurun ise yüzde 65, Emekli Sandığının ise yüzde 75'tir. Dolayısıyla,
bu sistemde emekli aylığının azalması, bu anlamda, söz konusu değildir; ama,
dediğim gibi, kısa vadeli olarak düşünürsek, kısmî bir azalma olacaktır. Fakat,
esasında, bu tasarı, adaleti getiriyor, sürdürülebilir bir sosyal güvenlik sistemini
getiriyor ve eşitsizlikleri yok ediyor. Gelecek kuşaklarımızın sosyal
güvenlikle ilgili bir kara tabloyla karşılaşmasını önlüyor. Bu bakımdan, biz,
bunun reform olduğunu, cumhuriyet tarihinin en önemli yasalarından biri olduğunu
söylüyoruz; çünkü, mevcut sistemin hem adil olmadığını hem sürdürebilme imkânı
olmadığını herkes söylüyor. Bütçedeki payı yüzde 16,1'e çıktı üç sene
içerisinde ve dediğim gibi, 2035 ile 2045 arasında ise, bu demografik yapıdan
dolayı, altından kalkılamayacak bir noktaya gelecektir. Bunun şimdiden
tedbirleri alınmaktadır.
Peki, yaşta bir düzenleme getiriliyor mu;
yaşta, hiçbir düzenleme, 2036'ya kadar getirilmiyor değerli arkadaşlarım; yani,
bugünkü yaş neyse, 2036'ya kadar bu sürdürülecektir. Ondan sonra bir geçiş
dönemi var 2046'ya kadar, 2045'e kadar, 65'te duruyor.
Peki, gün sayısı artıyor mu; gün sayısı,
Bağ-Kurda ve Emekli Sandığında artmıyor; sadece SSK'da, 2007'den sonra, her yıl
100 gün olmak üzere, 2026'ya kadar 9 000 güne çıkıyor.
Bizi bugün tenkit edenler, 9 000 gün
olabilir mi diyenler, 1995'te koalisyon ortağı oldukları Sayın Çiller
Hükümetince hazırlanan yasada SSK'lı için tam 9 000 günü öngörmüşlerdir değerli
arkadaşlarım. Açık söylüyorum, 9 000 günü öngörmüşlerdir ve geçiş dönemi ise
bizim gibi değildir. Biz diyoruz ki, 2007'den önce 1 gün bile sigortalı olan
kişi bundan etkilenmiyor. Halbuki, onlar, 2005'te yürürlüğe girecek tasarıda,
emekliliğine bir sene kalanlar için 400 günden başlamak üzere, altı yıl
kalanlar için 2 800 gün ilave yapmışlardır, yaşı da artırmışlardır. Bu şekilde,
çok katı kurallarla… Ama, getirdikleri bu tasarı, o zaman, erken seçim kararı
alınması, koalisyon hükümetinin yıkılması suretiyle, gerçekleşmemiştir.
Aslında, bu, aklın da bir gereğidir; o zaman yapılan doğruydu.
Şimdi, sağlıkla ilgili çok sorular
geliyor. Bu sorulardan, işte, bugün gazetelere intikal eden, 25 yaşındaki
kızlarımız, okumuş kızlarımız sağlık hizmeti alamıyor gibi bir görüntü
verilmiştir.
Değerli arkadaşlarım, okumuş veya okumamış
ayırımı kesinlikle yoktur. Bir defa, kural şudur genel sağlık sigortasında: 18
yaşında kız veya erkek, kim olursa olsun, buradan istisna tutuluyor. 18'den
sonra, eğer yüksekokul okuyorsa, okul döneminde, yani, 25 yaşına kadar zaten
ebeveynin üzerinden sigortalılığı devam ediyor; ama, 25 yaşından sonra eğer
sigortalılığı, okul bitmişse, ister okumuş veya okumamış olsun, bu, ailesinden
kalan veya eşinden kalan bir maaş alıyorsa, bir gelir alıyorsa, zaten genel
sağlık sigortası içerisindedir, herhangi bir prim ödemeyecektir. Eğer durumu iyi
değilse, herhangi bir gelir almıyorsa, babası annesi sağsa, eğer durumu iyi
değilse, bu, zaten genel sağlık sigortasına tabi olacaktır, bunun primini
devlet ödeyecektir. Eğer zenginse, yani, bir kira geliri varsa, bir akarı
varsa, elbette ki, bunun primini ödeyecektir. Yani, burada adaleti sağlamayacak
mıyız? Yani, durumu iyi olanlar, zengin olanlar, sağlık sigortası ödemeyecekler
mi? Bu durum buna geliyor. Tekrar ediyorum: Okumuş kızların sanki
cezalandırıldığı gibi bir görüntü var; böyle bir durum yoktur.
Şimdi, genel sağlık sigortasında yine
ifade ediliyor: İşte, kanserdir, şu hastalıklar paralı olacak gibi. Bunu
nereden çıkarıyorlar, anlamak mümkün değil değerli arkadaşlar. Tasarıyı okumak
lazım. Tasarıda, ilk defa, sağlıkta teminat paketi yasayla düzenlenmiştir ve
burada, estetik amaçlı müdahaleler haricinde her şey genel sağlık sigortası
kapsamındadır.
Ben şunu da ifade etmek istiyorum. Bu
katkı payı konusunda, işte, fakir olursa katkı payını nasıl ödeyecek diye,
genelde bir soru soruluyor. Şimdi, bu katkı payını, eğer fakirse, bunu biz
yasaya koyduk; bunun, hiçbir sorgu sual olmadan, sosyal yardım kurumundan
ödediği parayı geri alacaktır değerli arkadaşlarım. Yani, fakirin katkı payı
konusunda herhangi bir kuşkusu olmaması gerekir, bu yasayla teminat altına
alınmıştır.
Yine ifade ediyoruz; biz, bugünkü sistem
adil değil, kuralsızdır, ileriye dönük daha problemler yaratacaktır dedikten
sonra, kapsamı da dardır; çünkü, kapsamı, Türkiye'de Bağ-Kurlularla ilgili
getirdiği hükümler; işte, 240 gün prim ödeme şartı vardı, SSK'da 90 gündü; biz
bunları 30 güne indirdik ve 30 günü de şayet ödemiyorsa ödeme imkânlarının da
yine devlet tarafından garantiye alındığını söyledik. Dolayısıyla, Türkiye'de
genel sağlık sigortasıyla ilgili suçlamaların çok haksız olduğunu düşünüyorum.
Bu genel sağlık sigortası gerçekten alkışlanmalıdır. Çünkü, Türkiye'de patronla
işçisini, milletvekiliyle köylüsünü, bakanla çaycısını eşit sağlık hizmeti
alacak bir hale getirmiştir. Çünkü, bunların hepsi bireydir ve bu bireyler
sigortalı olduğu için, ister genel sağlık sigortası anlamında özel sağlık
kurumuna gitsin, isterse üniversiteye gitsin, isterse kamuya gitsin, onu
sigortalı olarak görecektir, sadece genel sağlık sigortasına fatura yapacağı
için herhangi bir ayırım olması söz konusu değildir. Yeşilkartlısı da, fakiri
de, zengini de buna dahildir. Bu bakımdan, bu, soru olarak sorulan ve genelde
de yanlış anlaşılan konuları açıklamak istedim.
Tekrar bu yasanın hayırlı olmasını diliyor
ve gerçekten reform mahiyetindeki bu yasanın Genel Kurulun tasvibiyle
yasalaşması halinde Türkiye'nin gelecek kuşaklarının sosyal güvenlik bakımından
garantiye alınacağını söylüyor, hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Kişisel söz isteminde bulunan
Kocaeli Milletvekili Sayın Nevzat Doğan; buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
NEVZAT DOĞAN (Kocaeli) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu
Tasarısının Altıncı Bölümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Anayasada, Türkiye
Cumhuriyetinin temel esaslarından birinin sosyal devlet ilkesi olduğu
belirtilmiştir. Bu ilkenin birçok tarifi olmakla birlikte, sosyal devletin,
yurttaşların sosyal durumlarıyla ilgilenen, toplumda yaşayan herkese, ama
özellikle ve öncelikle de yoksul insanlara, insan onuruna yaraşır bir yaşam
düzeyini sağlayan devlet şeklindedir. Gerçekten de, sosyal devlet için önemli
olan, bölüşümün adaletli sağlanması, geniş kitlelerin yaşam kalitesinin
yükseltilmesi ve insan onuruna yaraşır bir yaşamın sağlanmasıdır. İşte,
iktidara geldiği ilk günden bu yana parti programında halkımıza vaat ettiği her
sözü birer birer yerine getiren AK Parti Hükümetimiz, Anayasada tarifi bulunan
sosyal devleti de artık hayata geçirmektedir ve bu anlamda, devleti, halka
hizmet aracı olarak gördüğünü bir kez daha vurgulayıp, bir sınıf ya da kesimin
değil, bütün kesimlerin ve bütün vatandaşlarımızın refah ve mutluluğunu
sağlayacak sosyal politikaları, adım adım hayata geçirmektedir.
Değerli arkadaşlar, gerçekten, burada, bu
kanunu hazırlamakla, tarihî bir değişimin, tarihî bir devrimin hukukî
altyapısını oluşturuyoruz. Ülkenin tüm kaynaklarını, sosyal güvenlik alanında
ve sağlık alanında, halkın hizmetine sunmanın altyapısını oluşturuyoruz. Günü
kurtarma politikaları yerine, önümüzdeki, ülkemizin kırk yılını, elli yılını
garanti altına alacak adımları atıyoruz. Popülist politikalar yerine, önündeki
seçimi kazanma hedefleri yerine, ülkemizin geleceğini, elli yılını,
torunlarımızın geleceğini kazanma hedefini güdüyoruz ve gerçekten, şimdiye
kadar, maalesef, gerçek sosyal devletin gerçekleşemediği, gerçek refah
devletinin yapamadığı gerçek korumayı yoksullarımıza sunmaya çalışıyoruz ve
çağı yakalamayı hedefliyoruz. Ülke kaynaklarını çarçur etme yerine,
hortumculara kaptırma yerine, ülkemizin yaşayan güzide insanlarının sağlığına,
sosyal güvenliğine yönlendirme çalışmasını yapıyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
çağdaş ve modern bir sosyal güvenlik sisteminin adımıdır bu kanun tasarısı. Bu
kanun tasarısının Genel Kurula gelmeden önceki yıllar süren aşamalarında,
tabiri caizse, mutfağında çalışan birisi olarak şunu söyleyebilirim ki,
gerçekten, iktidarımız döneminde yapılan en önemli adımdır; hatta, bir
devrimdir bu, hem sağlık alanı için hem de sosyal güvenlik alanı için; çünkü,
artık "böyle gelmiş böyle gider" yerine "böyle gelmiş böyle
gitmez" anlayışını getiren devrim niteliğinde bir adımdır.
Devlet hastanelerinden bu kadar olur, SSK
hastanelerinden bu kadar sağlık hizmeti olur anlayışı yerine, devlet
kurumlarından da en iyi hizmet sunulur, vatandaşına en iyi hizmet layık görülür
anlayışını getiren bir adımdır.
Devrim diyorum; çünkü, yıllardır,
iktidarlar, bunun hep edebiyatını yaptılar, bunun gerekliliğini vurguladılar;
ama, hayata geçirilmesinde, maalesef, geri kaldılar.
Değerli arkadaşlar, gerçekten, popülist adımlar yerine, ülkenin
otuz yıl, kırk yıl sonrasındaki emeklilik yaşından bahsediyoruz. İstenseydi,
bunlardan hiç bahsedilmeyebilirdi; ama, söylediğimiz gibi, önümüzdeki 2050
yılında, dünya ekonomik devleri arasında ilk 10'a gelmiş bir Türkiye'yi hayal
eden AK Parti İktidarının ileriye bakışının bir göstergesi olduğunu belirtmek
isterim.
Peki, biz, bu devrimi gerçekleştirirken
"devrimciyiz" diyenler ne yapıyor: "İstemezük" diyorlar.
Yalan yanlış bilgilerle halkımızı yanlış yönlendirmeye çalışıyorlar. Olaya,
maalesef, ideolojik bakıyorlar. Değişime, her zamanki gibi karşı duruyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NEVZAT DOĞAN (Devamla) - Teşekkür
ediyorum.
Değerli arkadaşlar, biz bu filmi, AK Parti
İktidarımız süresince, hep görüyoruz. Gene aynı bakış açısı, vatandaşımızın,
SSK hastanelerindeki, ilaç kuyruklarındaki çilesini ortadan kaldırırken gene
karşı çıktılar. SSK hastanelerini ve devletin diğer hastanelerini tek çatı
altına toplayalım, SSK'lılarımızı sadece bu hastanelere mahkûm etmeyelim,
sağlık ocaklarından ve diğer bütün hastanelerden faydalansınlar dediğimiz
zaman, gene karşı çıktılar. 12 000 sağlık personelini, doğunun ücra köylerine
kadar gönderelim, oradaki köylümüz, vatandaşımız, sağlık hizmetinden daha fazla
faydalansın dedik, karşı çıktılar ve bunun gibi, kitap dağıtalım yoksulumuza
derken karşı çıktılar, kömür dağıtalım derken karşı çıktılar, kısacası,
toplumun her kesimini kucaklamaya çalıştığımız sosyal politikaları hayata
geçirirken karşı çıktılar; ama, biz, doğru bildiğimizi yapmakta
kararlılığımızdan geri kalmadık.
Evet, halkçılık ve devrimcilik ilkelerinin
mimarı Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün şu cümlelerini takdirinize sunmak
istiyorum: "Halkçılık, cumhuriyetçilik ilkesinin içerdiği demokratik,
özgürlükçü, çoğulcu yönetimin yasalardaki bir hak olmaktan çıkarılıp işlerliğe
kavuşturulmasını, yönetimde, siyasalda, kalkınmada, gelirlerin dağılımında,
devlet ve ulus imkânlarının kullanılmasında halk yararının gözetilmesini
amaçlar. Bu amaç doğrultusunda devleti, önlemler almak, yasalar çıkarmak,
düzenlemelere gitmek, engellemeleri ortadan kaldırmakla, görevli kılar"
diyor ve devam ediyor: "Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz devrimlerin
amacı, Türkiye Halkını uygar bir sosyal toplum durumuna ulaştırmaktır.
Devrimlerimizin asıl amacı budur. Ülke, mutlaka, çağdaş, uygar ve yepyeni bir
ülke olacaktır" diyor.
Evet, Atatürk, halkçılığı böyle tarif
ediyor değerli arkadaşlar. AK Parti olarak biz de, bu tarife uyan bir sosyal
güvenlik sistemi getiriyoruz, genel sağlık sigortası sistemi getiriyoruz.
Bugün her fırsatta devrimcilikten,
halkçılıktan, Atatürkçülükten bahsedenler, statükonun yanında kalıyorlar, otuz
yıl, kırk yıl önceki sistemin yanında duruyorlar.
Peki, sözlerimi bitirirken, şu soruyu
soruyorum: Kim gerçekten halkçı, kim gerçekten Atatürkçü, kim çağdaş kim
gerici, kim statükocu kim devrimci, kim sosyal adaletçi?!
Yüce Türk Milletinin bunları çok iyi
değerlendireceğini umuyor, bu tarihî adımın, ülkemize, milletimize,
torunlarımızın geleceğine, 2050'li yılların dünya devi Türkiyesine destekler,
hayırlar, başarılar getirmesini diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Doğan, bu sorduğunuz
soruların, aslında, konuyla pek ilgisi yoktu…
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Nasıl
yoktu Sayın Başkan, sosyal güvenlik yasa tasarısı…
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Seçim arenası
gibi oldu!..
BAŞKAN - Şimdi, eğer, birbirimizin ne
kadar inançlı ne kadar inançsız olduğunu, ne kadar çağdaş ne kadar çağdışı
olduğunu tartışmaya kalkarsak burada…
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Öyle bir şey
söylemedi Sayın Başkan, inançla ilgili bir şey söylemedi…
BAŞKAN - Peki, çağdaşlık diyelim,
halkçılık diyelim, ulusçuluk diyelim. Bazı arkadaşlar, inançla inançsızlıkla,
dindar olmakla dindar olmamakla ilgili karşılaştırmalar da yapıyorlar, sorular
da soruyorlar. Bu soruları, konuyla ilgisi
olmayan sorular olarak görmemiz ve pek tekrar etmememiz gerektiği
düşüncesindeyim Başkanlık Divanı olarak. Bu, bizi bir araya getirmez. Bu
soruların cevaplarını vermek uzun zaman alır, tartışması da uzun zaman alır.
Bizi hem verimsiz bir Meclis ortamına götürür hem de bir araya getirmektense
uzaklaştırır birbirimizden. O nedenle, arkadaşların, Sayın Doğan'ın üslubunu
tekrar etmemelerini dilerim.
Şimdi söz sırası, Ordu Milletvekili Sayın
Cemal Uysal'da.
Buyurun Sayın Uysal.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Sayın Başkan,
burası milletin kürsüsü; milletvekilleri dilediği şekilde konuşma yaparlar,
Başkanlığın kürsüye müdahale etme hakkı olmaz. Öyle şey olur mu Sayın Başkan!
Eski köye yeni âdet mi getiriyorsunuz?
BAŞKAN - Bir dakika Sayın Cemal Uysal.
Sizden önce Sayın Bakanın talebi vardı; kusura bakmayın hemen çağırdım sizi,
yerinize geçerseniz, Sayın Bakan konuşacak, ondan sonra size söz vereceğim.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Milletin kürsüsü,
Sayın Başkan!
BAŞKAN - Herkes istediği gibi konuşuyor;
ama, burada bir Başkanlık Divanı var; bu Başkanlık Divanı da, İçtüzük
hükümlerine göre ve konu içinde kalacak şekilde görüşmelerin yürütülmesinden
sorumlu, gerektiği zaman da uyarı yapma hakkına sahip. Konuşan milletvekilinin
arkasından, eğer yaptığı konuşmayla ilgili uyarı yapma ihtiyacı varsa, onu
yaparız.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - İçtüzüğün hiçbir
yerinde böyle bir şey yok.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.
Sayın Murat Başesgioğlu, Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı.
Sizin süreniz 10 dakika, bu sefer doğru
veriyoruz, yanlış vermeyeceğiz inşallah.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT
BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Sağ olun Başkanım.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bu büyük
reform tasarısının son bölümüne gelmiş bulunuyoruz, altıncı bölüm. Teşekkür
konuşmasını -şayet yüksek onayınız olursa- uzun tutmamak için, söyleyeceklerimi
bu bölümde söylemeyi tercih ettiğim için söz aldım; ama, olabildiğince kısa
tutup sabrınızı da taşırmayacağım. Takdir edersiniz ki, bu kadar kapsamlı
yasayla ilgili sorulan soruları da cevaplandırmamız lazım, açık kalmaması
lazım, vatandaşın zihin bulanıklığını da gidermemiz lazım.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bundan
evvelki konuşmamda, üzerinde odaklaşan konulardan birinin emekli aylıklarıyla
ilgili olduğunu ifade etmiştim. Gerçi, Sayın Özcan, bunu, çok açık bir şekilde,
net bir şekilde, bürokratik deneyimine de dayanarak çok güzel bir şekilde
açıkladı; ama, izin verirseniz, ben de bunu teyit ederek birkaç cümle söylemek
istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu emekli aylıkları
düşecek mi düşmeyecek mi noktasında, üç kategori emeklimizi göz önüne almamız
lazım: Birincisi, şu anda mevcut emekli olan, emekli aylığı alan
vatandaşlarımız. Bu vatandaşlarımızın emekli aylıklarının düşmesi söz konusu
değil; onlar emekliliği hak etmişler, emekli aylıkları, belirlenen yasalarımıza
göre, her yıl artırılmakta veyahut da Hükümet olarak bunu yeterli bulmadığımız
zaman, bu enflasyon oranlarına bağlı kalmıyoruz, enflasyon oranları üzerinde
kendilerine zam yapıyoruz; bu bir.
İkincisi; halihazır, emekliliği hak etmiş,
25, 26, 27 nci yılını çalışan vatandaşlarımız açısından da herhangi bir sorun
yok. Aksine, onların sistemde daha fazla çalışmaları kendi lehlerine. Şu andaki
sistemimiz, her yılı artı 1 puan olarak, 1,5 katsayıyla çarpmasını öngörüyor.
Yeni sistemimiz, her yılın karşılığında 2,5 katsayıyı öngörüyor ki,
dolayısıyla, sistemde uzun süre çalışma ödüllendirilmiş oluyor.
Üçüncü kategori, 2007 yılından sonra,
yani, yasa yürürlüğe girdikten sonra emekli olacak vatandaşlarımızla ilgili.
Bu, teknik bir konu olduğu için, zaman zaman karışıyor; olabildiğince, bunu,
size, açık bir şekilde izah etmeye çalışacağım.
Tasarımızda, emekli aylığı bağlama
oranlarını düşürüyoruz, bu bir gerçek. Yani, Emekli Sandığında 3, Bağ-Kur ve
SSK'da 2,6 olan, her yılın karşılığı çarpılması gereken katsayıyı, 2007 ile
2015 yılları arasında 2,6'ya düşürüyoruz. Ondan sonra da, 2 olarak bu
uygulanacak. Şimdi, buradan hareketle, emekli aylıklarının matematiksel olarak
bir düşüşü karşımıza çıkar mı çıkmaz mı, bu, zaman içerisindeki değişkenlere
bağlı olacak. Eğer her şeyin sabit kaldığını varsayarsanız, yani, sıfır
enflasyon ve sıfır ücret artışı olarak şey yaparsanız, bu, matematiksel olarak,
emekli aylıklarında, işte, çok cüzî de olsa, 50 000 000, 70 000 000, 100 000
000, neyse, beş on sene sonra bir düşüşü beraberinde getirebilir; ama, hepimiz
biliyoruz ki, enflasyon konusundaki değişkenlik, ücretlerdeki değişkenlik ve 25
yıl değil, 26 yıl, 27 yıl çalışmak ve özellikle kamu çalışanları için bugün
kendilerinden yapılmayan, prim matrahına dahil olmayan kalemlerden de prim
kesilmesi neticesinde bu söylediğimiz hususun değişik bir tabloyla karşımıza
çıkacağı muhakkaktır. Yani, şunu demek istiyorum; yüzde 3 olan bu katsayının
2,6'ya düşürülmüş olması, tek başına, emekli aylıklarında da düşüşü beraberinde
getirmemektedir. Belki, bazı derecelerde, bazı bölümlerde karşımıza aylıkların
artmış olarak çıkması da muhtemeldir; ama, bunu yaşayıp göreceğiz. Yani,
önümüzdeki beş yıl, on yıl, onbeş yıl içerisinde bu süreci yaşayacağız ve bu
süreç içerisinde bu ekonomik değişkenlerin hangi oranda gerçekleşmesine göre bu
tablo ortaya çıkacaktır.
Sistemde 20 yıl çalışmış bir çalışanımız,
20 yıllık müktesebatına göre bir hesaplama yapılacaktır. 5 yılı ise, yeni
sistemin getirdiği parametrelere göre bir değişiklik kendisinde gerçekleşmiş
olacaktır. Bunu belki çok tartışacağız; çünkü, 170 küsur maddelik tasarıda
cımbızla çekilen madde budur; ajite edilmek istenilen, tahrik edilmek istenilen
madde budur. Emekli aylıklarının düştüğü konusunda devamlı olarak bir tepki
ileri getirilmektedir; ama, değerli arkadaşlarım, emekli aylıklarının düşük
veya fazla olması, satın alma gücünün az veya çok olması, çalışırken alınan
ücretlere bağlı bir husustur. Emekli maaşı, ücretin bir fonksiyonudur.
Çalışırken emekli keseneği yüksek olursa, bunun paralelinde, emekli aylığı da
yüksek olur. İnşallah, yeni sistem yürürlüğe girdiği zaman, artık, herkes
kendisine ödenen ücreti kontrol edecektir; bunu kontrol etme imkânı şu anda
sistemimizde vardır. Bunu yaptığı zaman, emekliliği geldiğinde bu konuda bir
hak kaybına uğramamış olacaktır.
Diğer bir konu, genel sağlık sigortası
konusudur. Sayın milletvekilleri, genel sağlık sigortası, ister kişi bazında
bakalım, ister temel teminat paketi bazından bakarsak bakalım, çok geniş bir
muhteva içermektedir. Arkadaşlarım da ifade ettiler; risk olarak karşılamadığı
çok az şey vardır; bir, estetik… Tıbbî gerekliliği olmayan estetikî
müdahaleleri karşılamamaktadır. Bir de, sağlık otoritelerinin tıbbî gereklilik
duymadığı alternatif tıp uygulamaları konusundaki tedavi ve muayene bedellerini
karşılamamaktadır. Bunun dışında, akla gelebilecek bütün riskleri, yurt dışında
tedavi dahil olmak üzere, tüp bebek dahil olmak üzere, bütün muayene ve tedavi
faturalarının bedellerini karşılamaktadır. Bu, yabancıların bizi tenkit ettiği
"bu kadar geniş sağlık sigortası kapsamı olur mu" dediği bir
husustur.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Amerika'da bile
yok.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT
BAŞESGİOĞLU (Devamla) - Evet.
Ama, bizim ülkemizin bir gerçeği var. Biz,
hastane kapısında, sokakta hiçbir vatandaşımızın kalmasını istemiyoruz; bu
sebeple de, bu kadar geniş bir muhteva çizdik.
Deniliyor ki: "Zamanla temel teminat
paketi içerisinden bazı sağlık yardımları çıkarılır." Arkadaşlarım, bu
süreci biliyorsunuz; Türkiye'de verilen bir haktan geri gitmek söz konusu
değildir. Bizim de Bakanlık olarak ve Hükümet olarak bu teminat paketini
daraltma konusunda bir irademiz yoktur. Bu konudaki yorumların doğru olmadığını
ifade etmek istiyorum.
"Efendim, katkı payı
alıyorsunuz" diye itirazlar var. Bugün de alınıyor bu katkı payı; ilaçta
alıyoruz, iyileştirici malzemelerde, ortezde, protezde alıyoruz. Bu, dünyanın
her tarafında alınan bir katkı payıdır. Onun dışında, raporlu vatandaşlarımızdan,
ödeme gücü olmayan birkısım vatandaşlarımızdan da bu katkı payının alınmadığını
biliyoruz. Bir esneklik getirdik; yüzde 20 ile yüzde 10 arasında bu katkı
paylarını da ayarlamaya, Kuruma, yetki verilmiş bulunmaktadır.
Değerli arkadaşlarım "sağlık
piyasalaştırıldı; işte, hastalarımız müşteri gibi görülüyor" filan,
çeşitli klasik itirazlar var. Asla; biz, sağlık hizmetini bir kamu hizmeti
olarak görüyoruz. Bu kamu hizmetini, ister özel sağlık kuruluşu versin ister
devlet kuruluşu versin; bizim aradığımız, bunun standardının kamu sağlık
hizmeti şeklinde olmasıdır. Yani, hiç kimse, ister devlet hastanesi olsun ister
özel hastane olsun, vatandaşı, sigortalıyı müşteri gibi görmeyecektir,
göremeyecektir. Onu, hastalığını tedavi edip sağlığına kavuşturulması gereken
bir insan olacaktır. Sözleşme yaptığımız herkesten arayacağımız husus budur.
Bunu yapmayan insanlarla sözleşmemizi devam ettirmeyeceğiz.
Fark konusunda… Nelerden fark alınacak;
otelcilik hizmeti, bir; öğretim üyesi farkı, iki. Bunun dışında hiçbir konuda
vatandaşlarımızdan sağlık merkezleri fark talep edemeyeceklerdir. Bunun aksine
davrananlar olursa, bu kişilerle de sözleşme konusundaki aktimizi bozarak
sözleşmelerini feshedeceğiz.
Bütün bu hususlar, emeklilikte ve genel
sağlık sigortasındaki bütün bu hususlar, yeni bir ilave prim yükü
getirmemektedir. Aksine, Bağ-Kurlu vatandaşlarımız açısından, yüzde 20 olan
sağlık primi yüzde 12,5'e indiği için, 7,5 puanlık bir indirim söz konusudur.
Diğer taraftan, bireysel emeklilik ve özel
sağlık sigortalarını destekleyen bir sistem getirdik. Yüzde 30 oranında hem
bireysel emekliliğe hem de özel sağlık sigortalarına bir destek getiriyoruz.
Ola ki, hali vakti yerinde, ben daha iyi şartlarda, otelciliği daha iyi sağlık
kuruluşunda hizmet almak istiyorum, benim özel sağlık sigortam var diyen
vatandaşa da bu şekilde…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT
BAŞESGİOĞLU (Devamla) - Sayın Başkan, bir iki dakika daha müsaade ederseniz
toparlayacağım.
Sistem, bu şekilde, ülkemizde hem bireysel
emeklilik sisteminin hem de özel sağlık sigortasının gelişmesine de katkı
vermek istiyor. Tekelci bir anlayış içerisinde bulunmaktan kurtularak, bu
konuda müteşebbis insanlarımızın da sistem içerisinde yer almasına imkân
tanınmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, sabrınızı fazla
zorlamadan sözlerimi şöyle toparlamak istiyorum: Hükümet olarak, uygulamakta
olduğumuz başarılı ekonomik politikalara eş olarak sosyal politikaları da
hayata geçirmek istiyoruz. Huzurlarınıza getirmiş olduğumuz Sosyal Güvenlik
Tasarısı, bunun önemli temel taşlarından biridir. Bunu yaptıktan sonra,
Sendikalar Kanunu, istihdam piyasasına yönelik, işgücü piyasalarımıza yönelik
yeni bir paket hazırlayacağız. Bunu yaptığımız zaman, sosyal politika
konusundaki çalışmalarımızı büyük ölçüde tamamlamış olacağız. Hem ekonomik hem
de bu sosyal politika düzenlemeleriyle birlikte, inşallah, Türkiye, içinde
barındırdığı büyük potansiyelle hem bölgesinde hem de dünyada hatırı sayılır
ekonomik potansiyeliyle, insan sermayesiyle layık olduğu yerini alacaktır.
Bu konuda destek veren herkese, bir kez
daha, şükranlarımı sunuyor; hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Kişisel söz isteminde bulunan
Cemal Uysal'a şimdi sıra geldi.
Buyurun Sayın Uysal. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
CEMAL UYSAL (Ordu) - Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 1139 sıra sayılı kanun tasarısının
altıncı bölümü üzerinde kişisel söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Dünkü konuşmamda da ifade ettim. Bu önemli
tasarı, çok ciddî makroekonomik analizlere dayanmak suretiyle hazırlanmıştır.
Bu kadar önemli bir kanun, çok uzun bir süre sonunda, hazırlanması sonrası,
ortaya çıkan bu tasarı, tabiî ki, Türk toplumunun geleceğiyle ilgilidir. Bugün
çok düşük standartta ve normda sosyal güvenlik alan Türk toplumu, bu kanunla
çok yakın bir gelecekte çok daha yüksek normda ve standartta sosyal güvenlik
hizmeti alacaktır; ama, bugünkü durum itibariyle bu mümkün değildir. İşte,
tasarı bunun için hazırlanmıştır.
Şimdiye kadar Sosyal Güvenlik Bakanlığının
yapmış olduğu çalışmalar sonunda güncelleştirildiği zaman, şu ana kadar sosyal
güvenlik sektörüne devlet bütçesinden 475 katrilyon, yani, 475 milyar YTL
kaynak aktarılmıştır. Bu, tam 275 milyar dolardır. Bunun böyle sürmesi mümkün
değildir; çünkü, sosyal güvenlik sistemi sigorta sistemi itibariyle bir yardım
veya bir hizmet değil, tamamen aktüeryal hesaplara dayanan, edim ve karşı edim
ilkesine dayanan ve popülizme kesinlikle yer olmayan bir sistemdir. Bugüne
kadar aktüeryal hesaplara, aktüeryal elemanlara, verilere dikkat edilmediği
için, popülizme sapıldığı için sosyal güvenlik çökmüştür; ama, sadece
Türkiye'de değil, dünyanın her yerinde sosyal güvenlik sıkıntı halindedir;
özellikle Avrupa Birliğinde de çok büyük sıkıntı vardır. Eğer hatırlarsanız,
bundan üç dört ay evvel, Avrupa Birliğinin çok üst düzey bir yetkilisi
"ben emekli aylığımı Türkiye'den alacağım" demiştir. Bunda bir gerçek
payı vardır; çünkü, bugün, Avrupa'da nüfus yaşlanmıştır, doğum oranları
düşmüştür. Türkiye'de yirmibeş yıl sonra, bugün yüzde 7 olan yaşlı nüfus yüzde
14'e yükselecektir. Doğum oranları da düşmektedir. Türkiye'yi de gelecekte aynı
tehlike beklemektedir; bu bakımdan da bu tasarı çok ciddî aktüeryal dengelere
göre hazırlanmıştır ve toplumumuzun geleceğini teminat altına almaktadır.
Tabiî burada çok temel bir konu var çok
değerli milletvekilleri, o da, bütün mesele ülkenin ekonomik kalkınmasıdır.
Sosyal güvenlik sistemi Türkiye'de, bugün, Türkiye'nin kalkınmasını ve
Türkiye'nin istikrarını bozacak bir seviyededir. Eğer AK Parti iktidara
gelmeseydi, inanın bugün bütçeden ayrılan 23 katrilyon lira para bütçe
tarafından ödenemeyecek duruma gelmişti; çünkü, tüm vergi gelirlerini faize
ödeyen, hatta yetmeyip borçlanıp faize ödeyen Türkiye, bugün, bütçenin
açıklarını gidermiş ve gerçekten de sosyal güvenlik sektörüne önemli bir
kaynağı hiçbir sıkıntı çekmeden aktarabilecek bir duruma gelmiştir; ama, bunun
ilânihaye böyle gitmesi ve bugün düşük norm ve standartta olan sosyal güvenliği,
yakın bir gelecekte çok daha üst seviyeye çıkarmamız için mutlaka sosyal
güvenliğin kendi açıklarını kapatmamız ve kendi ayakları üzerinde durması
gerekir.
Biz burada, emeklilerimizin veya düşük
gelirlilerimizin hep nominal gelirinden bahsediyoruz, diyoruz ki:
"Efendim, nominal gelirler düşük, emekli aylıkları düşük." Evet, bu
bir gerçektir; ama, bakın bir ekonomide sadece nominal gelirler değil, satın
alma gücü de fevkalade önemlidir. Bu satın alma gücü büyüme ve istikrara
bağlıdır. Üçbuçuk yıllık AK Parti İktidarı zamanında gayri safî millî hâsıla
yüzde 35 artmış, kişi başına millî gelir 2 katına çıkmıştır.
Bakın, bugün, bir emekli veya
dargelirli bir vatandaşımız televizyon,
buzdolabı, çamaşır makinesi ve bulaşık makinesi gibi çok temel ev eşyasını 99
000 000 taksitle almaktadır. Televizyonda reklamları var firmaların, izleyiniz;
99 000 000… AK Partinin iktidara gelmediği zaman bir emeklimiz veyahut da yeni
evlenen gençlerimiz bu eşyalardan, bırakın 99 000 000 taksitle dördünü almak,
bir tanesini bile alamıyordu.
Gerçekten de, bu tasarı, Türkiye Halkının
geleceğini ilgilendiren; ama, sistemi, malî bakımdan da ayakları üzerinde
duracak ve ekonomiye yük haline getirmeyecek bir tasarıdır. Bunun böyle kabul
edilmesi lazım. Bu tasarı, bu son bölümüyle birlikte kanunlaştığı zaman Türk
Milletinin geleceği bakımından, sosyal güvenliği bakımından çok daha yeni
ufuklar açacaktır, gelecek için çok daha iyi olacaktır. Ben buna inanıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Devam edin.
CEMAL UYSAL (Devamla) - Bunu, bilerek,
düşünerek ve inanarak hazırladık. Türk Milletinin hiçbir kaybı olmayacak, gün
geçtikçe imkânlar daha da artacak. 2076 yılını hedef alan; ama, ara kademeli
hedefleri de olan bir tasarıdır. Fevkalade önemli bir tasarıdır.
Ben bu tasarının kanunlaşacağına inanıyor,
hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Bölümle ilgili soru-yanıt
işlemlerine başlayacağız.
Süre 15 dakika.
İlk soru Sayın Lokman Ayva'dan.
Buyurun Sayın Ayva.
LOKMAN AYVA (İstanbul) - Efendim, ben
öncelikle teşekkür ediyorum Sayın Başkan; fakat, konu biraz teknik mesele
olduğu için toleransınızı talep ediyorum.
Şimdi, mesele şu: Biliyorsunuz, sosyal
güvenlik sistemi, sapasağlam, hasta olmayan, işleri yolunda insanlar için çok
önemli bir şey değildir. Kim için önemlidir; zor durumda, kaza geçirmiş,
hastalanmış, yaşlanmış, ele muhtaç olmuş insanlar için geçerlidir. O halde, bu
sistemin, özürlülerle ilgili kolaylaştırıcı kısmıyla ilgili birkaç sorum
olacaktı Sayın Bakanımıza.
Şöyle: Bağ-Kurda vatandaşlarımız, özürlü vatandaşlarımız
25 yılda emekli olabiliyorlar. Yani, Bağ-Kurlu bir özürlü sigortalı 25 yılda
emekli olabiliyor. Bu, çarpıklıklardan birisi. İkincisi şu: SSK'da ise 15, 18
ve 20 yıllarda emekli olabiliyor. Üçüncüsü: Emekli Sandığında ise 15 yılda
emekli olabiliyor; ancak, girdiğinde özürlü kadrosundan girme şartı var. Şimdi,
özürlü kadrosundan… Mesela, özürlü öğretmenler özürlü kadrosundan giremezler,
uzman yardımcıları veya benzeri kariyer mesleği diyebileceğimiz meslekten olan
insanlar özürlü kadrosundan giremezler. Çaycı, hizmetli, idarî memurlar filan o
şekilde alınıyor. İnşallah, onlar da değişecek. Şimdi, bunlarınsa emeklilikleri
15 yılda olamamaktadır.
Şimdi, bu üç farklı uygulamanın, biz, yeni
sistemde şöyle düzeleceğini biliyoruz: Yani, yüzde 60 ve yukarısı özürlü
olanlar 15 yılda emekli olacaklar, yüzde 50-59 arası olanlar 16 yılda emekli
olacaklar, yüzde 40-49 arası olanlar 18 yılda emekli olacaklar. Bunlar
başlangıçta özürlü kadrosundan girsin, girmesin önemli değil. Kanunun 28 inci
maddesiyle, geçici 1 inci ve 2 nci maddesinin bu şekilde olduğunu ve kanunun
1.1.2007'de yürürlüğe girdiği tarihten itibaren aynen geriye doğru da
uygulanacağını biliyoruz, uzmanlardan öğrendiğimiz kadarıyla; çünkü, çok teknik
bir konu, çok fazla vukufiyetimiz yok açıkçası. Bu bilgi doğru mudur? Birinci
sorumuz bu.
İkinci sorumuz da, biz, yürürlüğe girişi
kanunun yayımı tarihinden itibaren talep etmiştik; fakat, arkadaşlarımızın
söylediği hadise şöyle: Yönetmelikler yayımlanıncaya kadar zaten 2007'nin
birinci ayı olacak, birinci ayın 1'inde yönetmeliklerle beraber yürürlüğe
girmiş olacak; yani şu anda yürürlüğe girmesiyle 2007 yılı ocak ayının 1'inde
yürürlüğe girmesi arasında çok ciddî bir fark yok dediler. Bu doğru mudur?
İkinci sorumuz bu.
Üçüncü sorumuz da, vatandaşlarımızda şöyle
bir kaygı var: Özürlülük taban oranları, işgücü kayıp taban oranları yüzde
40'tan 45'e çıktı diyorlar. Biz de, bunun yüzde 40 olduğunu biliyoruz; yani,
burada bir değişiklik olmadığını biliyoruz; hatta, özürlüler lehine değişmeler
de olduğunu biliyoruz. Bu da doğru mudur diyorum.
Çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sıra, Sayın İbrahim Özdoğan'da.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım, aracılığınızla, Sayın
Bakana iki soru yöneltmek istiyorum. Sorulardan birisi: Türkiye'nin en önemli
sivil toplum örgütlerinden Türk Tabipleri Birliğinin sayın milletvekillerine
gönderdiği bir bildiri var. Bu bildiride şöyle deniliyor; Sayın Bakana bunların
doğru olup olmadığını sormak istiyorum:
"Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Yasa Tasarısıyla -milletvekillerine soruyor- neye 'evet' demeniz
isteniyor biliyor musunuz -bu soruyla- emeklilik yaşının 65'e, prim gün
sayısının 9 000'e çıkarılmasına, emeklilik maaşlarının yüzde 23 ilâ yüzde 33
oranında azaltılmasına; sağlıkta ise, aylık geliri 127 YTL olan herkesten 64
YTL sağlık sigortası primi alınmasına, memur aylıklarının genel sağlık
sigortası prim kesintisi nedeniyle yüzde 5 oranında düşmesine, muayene, tetkik
ve tedavinin her evresinde "katkı payı" adı altında eködeme
istenmesine, "temel teminat paketi" adı altında bazı hastalıkların
sigorta kapsamı dışına çıkarılmasına; çiftçiden, prim borçlarına karşılık,
sattıkları tarımsal ürün bedellerinden yüzde 1 ile 3 arasında kesinti
yapılmasına, prim ödemeyenlere sağlık hizmeti verilmemesine, sağlığın hak
olmaktan çıkarılmasına, parası olanın parası kadar sağlık almasına 'evet'
diyorsunuz" diyor Türk Tabipleri Birliği. Bu doğru mu? Birinci sorum bu.
İkinci sorum da, beşinci bölümde sorduğum
soruyla alakalı; net bir yanıt almadım. Bu yasa tasarısının 3 üncü maddesinde,
25 yaşına gelmiş kız çocuklarının, evlenmemişse genel sağlık sigortasından
yararlanmayacağı deniliyor ve bunların büyük bölümü de -evlenmemiş bu kız
çocuklarının- ekonomik özgürlüğü olmayan kız çocukları dedik. Ekonomik
özgürlüğü olmamasının nedeni de, başörtüsüdür; çünkü, başörtüsü engeli
nedeniyle ya okuyamamıştır ya da yine başörtüsü engeli nedeniyle
çalışamamaktadır. Bu da, başörtülülere giydirilmiş bir tuzak değil midir?
Tekrar soruyorum, cevap istiyorum.
Teşekkür ediyorum. Saygılarımla.
BAŞKAN - Sıra, Mersin Milletvekili Sayın
Hüseyin Güler'de.
Buyurun Sayın Güler.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan. Sizin aracılığınızla Sayın Bakanıma üç tane sorum var.
AKP'nin buradaki sözcülerinden aldığımız
kadar, verilen mesaj, dört yıldır göremedikleri refahı bundan sonra herhalde
elli yıl sonrasında görülecek gibi görünüyor. Bunun adına da "reform"
diyorlar. Ama, bunun karşılığında Sayın Bakan, söyleminde, IMF'nin dayatmasının
olmadığını, bunun acil eylem planında bulunduğunu ifade etti. Her siyasî parti
seçim bildirgesinde temel konular üzerine programlarını belirlerken, acil eylem
planı da ortalama olarak yüz gün olarak tahmin edilir; ama, görüyoruz ki,
yaklaşık üçbuçuk yıldır bu konuda ciddî bir adım atılmadı.
Ve söylenen de şu: Geniş bir kanun olduğu
için, geniş katmanların fikirlerine danışıldığı söyleniyor. Bugün biz
Meclisteyiz, Meclisten kaçırıldığını görüyoruz.
Bunun, IMF'nin gözden geçirme paketinin
içerisinde temel şart olduğunun altını çizmek istiyoruz; ama, buna rağmen yine
de sormak istiyoruz: Üçbuçuk yıldır nerdeydiniz Sayın Bakan?
İkincisi: Yürürlük tarihini 2007 yılından
itibaren başlatıyorsunuz. Herhalde bunun faturasının halka çıkmasından
korkuyorsunuz. Bunu da bir vesileyle seçimin bir göstergesi olarak algılıyoruz.
Bunun 2007 yılında niye başladığının tekrar sorulmasının gerektiğine
inanıyoruz.
Üçüncüsü: Yine biraz önce Sayın Bakan,
hastayı ve sosyal güvenlik üyesini, birimini müşteri gibi görmediğini ifade
etti. Biz bundan aslında memnuniyet duyduk; ama, Sayın Sağlık Bakanı hastayı
müşteri gibi algılamakta. Bu bir çelişki değil midir?
Dördüncü sorum: Özel sağlık sigortası ve
özel emeklilik sigortasının bu sistemdeki yerini tam olarak aydınlatırsanız
seviniriz.
Teşekkür ediyoruz.
BAŞKAN - Konya Milletvekili Sayın Ahmet
Işık.
AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, malul olanların emekliye
yansıyan gün sayısı ne olmuştur? 9 000 gün üzerinden emekli maaşı bağlanması
için asgarî gün sayısı, düzenlemede ne olmuştur?
Ölüm aylığında gün sayısındaki düzenleme
nedir?
Anneye emzirme yardımı, Emekli Sandığında
ve Bağ-Kurla ilgili düzenlemede yoktu. Bu düzenlemede anneye emzirme yardımı ne
olmuştur?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Bakan…
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT
BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Soru soran
arkadaşlarıma da çok teşekkür ediyorum.
Önce, izin verirseniz, Sayın Özdoğan'ın
sorularıyla başlamak istiyorum.
65 yaş, 9 000 gün… Bunları çok konuştuk;
ama, yine de arz edeyim.
Değerli arkadaşlarım, 2036 yılına kadar
sistem, emeklilik yaşının artmasını öngörmüyor. 2036 yılından sonra hayatta
kalma beklentisine uygun olarak Türkiye'de emeklilik yaşının artmasını
öngörüyoruz. 2048 yılında Türkiye'de emeklilik yaşı 65 olacaktır. Şu anda bu,
Avrupa'nın çoğu ülkesinde gerçekleşmiş bir yaştır. Yani, biz, Avrupa'nın şu
anda 65 olan yaş haddine 2048-2050 yılında geleceğiz.
Ayrıca, bugün sistemde olanların bu yaş
şartından etkilenmeleri mümkün değildir. Yani, bugün sistem içerisinde bulunan
vatandaşlarımız kaç yaşında emekli olacaklarsa, yine aynı şekilde emekli olma
hakkını koruyacaklardır.
9 000 gün konusu, sadece SSK'lılar için
söz konusudur. Bağ-Kurda ve Emekli Sandığında zaten 25 yıl 9 000 gündür. Bu
yasada 9 000 güne de kademeli bir geçişi öngörüyoruz; ancak, 20 yılın sonunda,
her yıl kademeli bir artış neticesinde 9 000 gün olacaktır.
Emekli aylıklarının azalıp azalmayacağı
konusundaki görüşümü kürsüden arz ettim. Burada, tekrar, vakit kaybetmemek için
o konuya girmiyorum, o beyanlarımı tekrarlıyorum.
Sağlık yardımlarından yararlanma
konusunda, 127 YTL'nin üzerinde geliri olanlar yararlanmayacak konusunda bir
algılama var. Bu soruyu sorduğu için hassaten çok teşekkür ediyorum; bu da çok
manipüle edilen bir konu.
Durum şöyle değerli arkadaşlarım: Bir
ailenin sağlık yardımından yararlanıp yararlanmayacağı hesap edilirken, o
aileye giren aylık hesap ediliyor. 5 kişilik bir aile düşünün; diyelim ki,
faraza, 500 000 000 lira aylık geliri var. Bu 500 000 000 lira 5 kişiye
bölünüyor. 5 kişiye bölündüğü zaman 100 YTL olduğu için, bu aile ve o aile
fertlerinin hepsinin sağlık primi devlet tarafından karşılanması gereken prim
oluyor. Yani, buradaki 127 YTL ailedeki kişi başına gelirin bölünmesiyle ortaya
çıkan bir husustur; yoksa, sadece 127 YTL o aileye girdi, onun üzerinde geliri
olduğu için sağlık yardımından yararlanamaz diye bir husus yok. Bu, dediğim
gibi, daha çok sosyal boyutu düşünülerek hesaplanmış bir konudur.
Onun dışında, daha önce kendilerinden
emekli kesintisi yapılmayan memur kardeşlerimizin bu sistemle kendilerine
yapılan ödemelerin büyük bölümünden emekli keseneği kesilecek. Dolayısıyla, bu
kesinti olduğu için halen almakta oldukları maaş düşecek mi; hayır, düşmeyecek.
Bütçe kanununa onunla ilgili gerekli tedbir kondu. Hatta, zannediyorum, bunu
iki yıla çıkaracağız, yani, en azından iki yıl garanti altına alacağız ve bu
iki yıl içerisinde artık, bu, kurumsal bir şekilde düzenlenmiş olacak. Yani,
kendilerinden bugüne kadar kesilmeyen kalemlerden prim kesilmesi neticesi,
çalışan memurlarımızın aylıklarında herhangi bir düşme olmayacak, böyle bir
kastımız da yok.
Muayene tetkiklerinden ve tedavilerden
katılım payı konusu… Onu da izah ettim. Bugün alınmakta olunan katkı payları
alınmaya devam edecektir. Bu, dünyanın her tarafında uygulanan bir yöntemdir.
Daha çok caydırıcı özelliği nedeniyle geri ödeme kurumlarının başvurduğu
enstrümanlardan biridir. Temel teminat paketinden çıkarma diye bir anlayışımız
söz konusu değil. Bunu da ifade ettim.
"Prim ödemeyenlere sağlık yardımı
verilmeyecek" konusunda ise yasanın öngördüğü düzenleme şöyle: SSK ve
Emekli Sandığı için zaten böyle bir şey söz konusu değil; ancak, kendi nam ve
hesabına çalışanlar ve ödeme gücü olanlar eğer primlerini ödemedilerse, bazı
bölümler hariç, kendilerine sağlık yardımı verilmeyecektir; ama, acil haller,
iş kazası ve meslek hastalıkları, bulaşıcı hastalıklar gibi birçok husus
hallerinde yine prim borcu olup olmadığına bakmaksızın bu kişilere ve
ailelerine sağlık yardımı yapılacaktır.
Evet, bu konuda açık kalan soru varsa,
onları da yazılı cevaplandırmak istiyorum.
Zamanım varsa Sayın Güler'in bir iki
sorusuna da cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN - Cevap verebilirsiniz, süreniz
var.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT
BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Evet, IMF bağlantısını izah ettim. Bu konudaki süreci
Meclis olarak, toplum olarak birlikte yaşadık. Geçen yaz, hatırlarsanız,
Parlamento tatile girmeden evvel bu yasaların çıkması konusunda bir beklenti
vardı; ama, Parlamentomuz ve muhalefet partimiz, Bütçe Komisyonunda, geldi, bir
tepki koydu, biz de ısrarlı olmadık ve bunu muhataplarımıza anlattık. Bu, bize,
bu Parlamentonun, bu Hükümetin, bu komisyonların herhangi bir dayatmayla iş
yapmayacağını, kendi prosedürlerine, kendi müktesebatlarına uygun bir yasama
süreci yaşayacaklarını herkese gösterdi. Bu, Parlamentomuzun da prestijidir;
aynı zamanda Hükümetimizin de bir prestiji olarak kaydedilmesi gereken bir
husus diye düşünüyorum.
Evet, hastayı, müşteri olarak, bir ticarî
meta olarak görmüyoruz. Bu, bir felsefik yaklaşımıdır bu tasarının. Aynı
zamanda, sosyal güvenlik açıklarını karadelik olarak da görmüyoruz. Sosyal
devletin sosyal güvenlik sistemine katkı vermesine yürekten inanıyoruz ve bu
anlayışla, belki, ilk defa, hem emeklilik sigortalarına hem de sağlık
sigortalarına, devlet, tanımlanmış bir prim katkısı veriyor. Emeklilik
sigortalarında yüzde 5, yani, işçi-işverenin yanında devlet diyor ki: Ey
vatandaşım, ben, senin sosyal güvenlik hakkına yüzde 5 tanımlanmış prim katkısı
veriyorum, genel sağlık sigortasında da yüzde 3 katkı veriyorum. Bu, bugüne
kadar devletin kerhen verdiği, karadelik diye verdiği ödemenin gönüllü bir
şekilde sisteme aktarımını öngören çok büyük ölçüde bir felsefik yaklaşımdır.
Diğer taraftan, sosyal yardımın devletin
bir yükümlülüğü olduğunu, bunun bir hak olduğunu da kabul ediyoruz. Bu da,
önemli bir felsefik değişikliktir. Bunu da Değerli Genel Kurulla paylaşmak
istiyorum.
Sayın Güler'e de, eğer cevaplayamadığım
bölüm varsa, bunları da yazılı olarak arz etmek istiyorum.
Sayın Lokman Ayva'nın -bu arada, herhalde,
unuttum, baştan öyle başlamak istiyordum- kendilerinin bilgilendirildiği
konulardaki Genel Kurulla paylaştığı bilgiler doğrudur, arkadaşlarımızın
kendilerine vermiş olduğu bilgiler doğrudur. Bundan sonra, aynı standartta,
farklılık gözetmeksizin, malullük konusunda ve diğer özürlülük konusunda
yasanın öngördüğü düzenlemeler, biraz da genişletilmiş bir şekilde,
vatandaşlarımızın istifadesine sunulmuştur.
Sayın Işık'ın sorduğu emzirme ödeneği,
tasarıda, altı ay süreyle her ay için 177 YTL, toplam 1 062 YTL'dir. Şu andaki
mevzuat nasıl derseniz, SSK'da bir defa için 50 YTL, Bağ-Kurda yok, Emekli
Sandığında yok; ama, yeni tasarıda, dediğim gibi, altı ay süreyle her ay için
177 YTL olmak üzere 1 062 YTL'lik bir yardım bu şekilde gelmiş oluyor.
İzin verirseniz, öbür sorularınızı da
yazılı cevaplayayım.
Çok teşekkür ederim, sağ olun.
BAŞKAN - Altıncı bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, altıncı bölümde yer alan maddeleri,
varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra, ayrı ayrı
oylarınıza sunacağım.
TURAN TÜYSÜZ (Şanlıurfa) - Başkanım, karar
yetersayısı istiyorum.
BAŞKAN - Daha henüz oylamaya geçmedik.
TURAN TÜYSÜZ (Şanlıurfa) - Geçmeden önce
istedim.
BAŞKAN - Geçeceğimiz sırada
isteyebilirsiniz.
Maddeyi okutuyorum:
İKİNCİ BÖLÜM
Çeşitli Hükümler
Sosyal güvenlikle ilgili düzenlemeler ve
bildirimler
MADDE 99-
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum…
TURAN TÜYSÜZ (Şanlıurfa) - Karar
yetersayısı istiyorum.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunacağım ve
karar yetersayısı arayacağım:
Kabul edenler…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan,
sayacak bir şey yok, allahaşkına!..
BAŞKAN - Kabul etmeyenler… Karar
yetersayısı vardır, madde kabul edilmiştir.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Nasıl var Sayın
Başkan?
AGÂH KAFKAS (Çorum) - Var, var.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Hani, kaç kişi
var? 60 kişi var şurada.
AGÂH KAFKAS (Çorum) - Sen mi karar
vereceksin?
BAŞKAN - Bir dakika arkadaşlar, sessizliği
sağlayalım.
Devam edin.
Bilgi ve belge isteme hakkı, bilgi ve
belgelerin Kuruma verilme usulü
MADDE 100-
BAŞKAN - Okunan maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Devam edin.
Uyuşmazlıkların çözüm yeri
MADDE 101-
BAŞKAN - Maddeyi kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Devam edin.
ALTINCI KISIM
İdarî Para Cezaları ve Fesih Hükümleri
Kurumca verilecek idarî para cezaları
MADDE 102.-
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
İdarî yaptırımlar ve fesih
MADDE 103-
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
YEDİNCİ KISIM
Yürürlükten Kaldırılan, Değiştirilen, Son ve
Geçici Hükümler
BİRİNCİ BÖLÜM
Değiştirilen ve Yürürlükten Kaldırılan
Hükümler
Diğer kanunlardaki atıflar
MADDE 104-
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Devam edin.
Değiştirilen, eklenen ve uygulanmayacak
hükümler
MADDE 105-
BAŞKAN - Madde üzerinde bir önerge vardır.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1139 sıra sayılı Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanun Tasarısının 105 inci maddesinin (f)
fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Recep Koral |
Nusret Bayraktar |
Şerif Birinç |
|
İstanbul |
İstanbul |
Bursa |
|
Adem Baştürk |
Mehmet Atilla Maraş |
|
|
Kayseri |
Şanlıurfa |
|
"f) 8/5/1985 tarihli ve 3201 sayılı Kanunun 2
nci maddesinin (b) bendine "Sosyal Güvenlik Kanunları;" ibaresinden
sonra gelmek üzere "Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanunu;" ibaresi eklenmiştir.
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU ADINA MEHMET ZEKAİ
ÖZCAN (Ankara) - Uygun görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hükümet?..
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT
BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Konuşmak mı istersiniz, gerekçeyi
mi okuyalım?
RECEP KORAL (İstanbul) - Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddede yer alan ifadenin 3201 sayılı
Kanunun ilgili bendine işlenmesi amacıyla hazırlanmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Komisyonun bir istemi var.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU ADINA MEHMET ZEKAİ
ÖZCAN (Ankara) - Maddenin (e) fıkrasının (2) numaralı bendinde geçen "(e)
ve (f) fıkraları" ibaresinin, "(e) ve (f) bentleri" olarak
değiştirilmesini; (f) fıkrasının (5) numaralı bendinin altıncı satırında geçen
"ibaresi" şeklindeki kelimenin "cümlesi", aynı bendin son
satırında geçen "ibaresi" şeklindeki kelimenin "fıkrası" olarak ve aynı fıkranın
(6) numaralı bendinin ilk satırında geçen "(A) bendinin son fıkrası"
ifadesinin "(A) fıkrasının son paragrafı" olarak değiştirilmesini;
(h) fıkrasının ilk satırında yer alan "(b) bendi '(a) fıkrasına"
ibaresinin "(b) fıkrası 'b) (a) fıkrasına'" şeklinde değiştirilmesini
talep ediyoruz.
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri bu
düzeltmeleri dinlediniz.
Bu düzeltmeler ve kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
Devam edin.
Yürürlükten kaldırılan hükümler
MADDE 106-
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Yönetmelikler
MADDE 107-
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
İKİNCİ BÖLÜM
Geçici ve Son Hükümler
Malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortasına
ilişkin bazı geçiş hükümleri
GEÇİCİ MADDE 1-
BAŞKAN - Bir önerge var. Madde üzerindeki
önergeyi okutuyorum:
13.4.2006
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1139 sıra sayılı kanun
tasarısının geçici 1 inci maddesinin ikinci fıkrasının sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve
teklif ederim.
Lokman Ayva
İstanbul
"Ancak, gerek işe girmeden önce veya
gerekse işe girdikten sonra oluşsun bu kanunun 4 üncü maddesinin (c) bendi
uyarınca TC Emekli Sandığı Kanununa tabi olanlardan yüzde 40 ve daha fazla
oranda özrü olanlar ile 4 üncü maddenin (a) bendi uyarınca 506 ve 2925 sayılı
Kanunlara tabi olanlardan sakatlığı nedeniyle vergi indiriminden yararlanmaya
hak kazanmış durumda olan sigortalılar hakkında 506 sayılı Sosyal Sigortalar
Kanununun mülga 60 ıncı maddesinin (c) bendinin (b) alt bendi ve geçici 87 nci
maddesine göre işlem yapılır."
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU ADINA MEHMET ZEKAİ
ÖZCAN (Ankara) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT
BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Hükümet olarak önergeye katılmıyoruz. Benzer düzenleme
zaten yasada yapıldığı için, bu ihtiyaç giderilmiş oluyor. Daha önce
yararlanmayanlar da, durumları uyduğu takdirde bundan faydalanacaklar. Bu
açıklamayla birlikte, katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi mi okutalım, konuşmak
mı istersiniz önerge sahibi?
Konuşmak istiyorsunuz Sayın Lokman Ayva;
buyurun.
Konuşma süreniz 5 dakikadır.
LOKMAN AYVA (İstanbul) - Aziz milletimin
vekilleri, sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, Sayın Başkan, sizden şöyle bir
talebim var: Süre konusunu bana hatırlatmayın, ben saate bakarak kendim takip
edeyim uygun görürseniz. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Tekrar eder misiniz Sayın Ayva.
LOKMAN AYVA (Devamla) - Süre konusunda siz
hatırlatmayın diyorum, ben saate bakarak kendim takip edeyim.
Zaten, dün akşamdan da bir alkış borcunuz
vardı, teamül nedeniyle alkışlayamamıştınız. Onun için de ayrıca teşekkür
ediyorum, sağ olun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sizin yeteneklerinizden,
birikiminizden hiç şüphemiz yok.
Buyurun Sayın Ayva. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
LOKMAN AYVA (Devamla) - Sağ olun, çok
teşekkür ederim.
Şimdi, körler, sağırlar, birbirini ağırlar
gibi oldu; ama... (AK Parti sıralarından gülüşmeler)
Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Şimdi, memleketimizde, biraz önce de
belirttiğimiz gibi, sosyal güvenlik konularında, insanın işleri yolunda
giderken, her şey, sağlığı, sıhhati yerindeyken hiçbir problemi olmaz, yani,
insan sigorta bile ödemek istemez o zamanlarda; ama, iş, sıkıntı çıktığında,
problem olmaya başladığında, sağlık, işte, hastalık, yaşlılık başa gelince
gündeme geliyor bu tür şeyler. Maalesef, geçmişte bazı çarpıklıklar vardı.
Onlardan birisi şuydu: Düşünebiliyor musunuz, bir tane özürlü büfe açmış veya
bir tamirci dükkânı açmış, ayakkabı tamircisi dükkânı açmış, bu kişi 25 yılda
emekli olabiliyor; ama, kamu sektöründe çalışan, daha iyi şartlarda çalışan bir
başka arkadaşımız 15 yılda emekli olabiliyordu.
Şimdi, çarpıklık bir: Bağ-Kurdaki
vatandaşımız 25 yılda emekli olabiliyordu. Bu kanun bunu düzeltiyor. Çarpıklık
iki: SSK'lı bir vatandaşımız ise, 15, 18, 20 yıl. Özür derecelerine göre böyle
bir emeklilik durumu vardı. Bu, çarpıklık iki. Çarpıklık üç ise, Emekli
Sandığındaki vatandaşımız -çok enteresan bir şey- özürlü kadrosundan işe
girmemişse eğer -mesela, öğretmen oldu veya işte, bir sağlık personeli oldu,
bir şey oldu veya müfettiş oldu- bu arkadaşımız özürlü kadrosundan girmediği için
emekli olamıyordu. Aynı özür derecesi olsun, aynı şey olsun, çok tuhaf
uygulamalar vardı; daha doğrusu, kanun hükümleri vardı.
Mesela, başka bir Emekli Sandığı
mensubunun problemi de şuydu: Diyelim, girdi işe; altı yedi sene sonra bir kaza
geçirdi, sakat oldu. Bu kişi eğer yüzde 67'nin altında sakat olmuş ise -diyelim
ki, yüzde 40, 45, 50, 55 gibi bir derecede sakat olmuşsa- bu da diğer özürsüz
kişiler gibi emeklilik muamelesi görüyordu.
Şimdi, kanunumuz bunların hepsini
düzeltiyor; yani, hepsini tek kategoriye indiriyor; diyor ki, yüzde 60 ve
yukarısında sakat olanlar, ister kendisi iş kursun isterse Emekli Sandığı
mensubu olsun isterse SSK'lı olsun, iş akdine bağlı olarak bir yerde çalışsın,
bu kişiler, eğer sakatlık derecesi
yüzde 60 ve yukarısı ise 15 yılda emekli olacak, eğer yüzde 50-59 arası ise 16
yılda emekli olacak, 40-49 arası ise 18 yılda emekli olacak. Bu çok güzel bir
düzenleme; her şeyi düzene sokuyor, organize ediyor.
Bizim burada şöyle bir problemimiz vardı:
Biz istiyorduk ki, bu, geçmişteki çarpıklıkları da düzelterek yürürlüğe girsin.
Biraz önce sizlerin de uygun görüşüyle soru sorduğumuzda, Sayın Bakanımız,
bunların düzeldiğini, 2007 itibariyle geçmişe dönük de uygulanacağını ve bundan
sonraki uygulamaların da bu şekilde olacağını teyit etmiş oldular ve kanunla
da, toplumumuzun bu tür sıkıntılarını da bir rahata kavuşturmuş olacağız
böylelikle. İnşallah, bu tutanaklara geçen hükümler, gereken durumlarda,
bürokrasi, uygulamacı arkadaşlarımız tarafından da dikkate alınacaktır diye düşünüyorum.
Bir başka husus; sevgili vatandaşlarımız,
şu konuda da, asla üzülmesin ve kaygılanmasınlar: Sakatlık derecesi yüzde 40'tan yüzde 45'e asla çıkmıyor. Hatta lehte
de düzenlemeler var; 40-49, 50-59, 60… gibi. Bu da, önemli bir gelişme.
Bir de, vatandaşlarımızın şöyle bir arzusu
vardı: Diyorlardı ki, kanun yayımlandığı gün, bizim bu hükümler yürürlüğe
girsin. Pratikte bunun şöyle bir mümkünatı yok: Zaten yönetmeliklerin
yayımlanması gerekiyor. Bunun için de, nereden baksanız, altı ay süre gerekiyor,
o da, yılbaşını buluyor.
Arkadaşlarımızın ve Sayın Bakanımızın
teyit ettiği hadise de, yılbaşında toptan yönetmeliklerle beraber yürürlüğe
gireceği konusudur. Bu da, toplumumuzu rahatlatmıştır, rahatlatıcı bir açıklama
olmuştur. Bu anlamda Sayın Bakana da teşekkür ediyorum.
İçtüzük hükümlerini bilmiyorum; ama, eğer,
uygun olursa, önergemi geri çekmek istiyorum…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ayva, toparlayarak devam
edin.
LOKMAN AYVA (Devamla) - Vallahi, Sayın Başkanım,
makine bizi dinlemedi
Sayın Başkan, dolayısıyla, İçtüzük
hükümleri uygunsa, ben önergemi geri çekmeyi arzu ediyorum; çünkü, zaten, konu
açıklığa kavuşmuş oldu.
Çok teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Ayva ile olumlu anlamda
atışmamız devam ederse, insanın kendisiyle dalga geçebilmesi önemli bir
meziyettir, bağımsız bir kişilik olduğunu gösterir. Sayın Ayva da, bu bağımsız
kişiliğe sahip değerli bir milletvekilimiz. Birbirimizi ağırlamıyoruz, birbirimizle
ilgili gerçekleri söylüyoruz.
Buyurun Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT
BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkanım, Sayın Ayva'ya çok teşekkür ederiz;
yalnız, bir karışıklığa meydan vermemek için bu "geçmişe yönelik"
ibaresine açıklık getirmemiz lazım. Yani, geçmişte bir hak olabilir; ama,
uygulama 2007'den itibaren olacak, onu ifade etmekte fayda var; yani, bir aylık
bağlanacaksa, 2007 yılından itibaren bağlanacak. Onu açıklığa kavuşturmamız
lazım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Ayva, bu açıklamanızdan
sonra, önergenizle ilgili yapacağımız işlemi… Eğer geri çekmiyorsanız, oylamaya
sunuyoruz.
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU (Çorum) - Sayın Başkan,
"geri çekiyorum" dedi.
BAŞKAN - Önergeyi kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Geçici madde 1'i oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Devam edin…
Bu Kanundan önce yürürlükte bulunan sosyal
güvenlik kanunlarına tabi geçen çalışmalar için bağlanacak aylıkların hesabı
GEÇİCİ MADDE 2-
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Önceki mevzuat hükümlerinin uygulanması,
Devlet katkısı ve geçici iş göremezlik ödeneği
GEÇİCİ MADDE 3-
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
5434 sayılı Kanuna ilişkin geçiş hükümleri
GEÇİCİ MADDE 4-
BAŞKAN - Şimdi 5 dakika ara veriyoruz,
ondan sonra devam edeceğiz.
Kapanma
Saati: 18.36
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 18.51
BAŞKAN :
Başkanvekili Ali DİNÇER
KÂTİP
ÜYELER : Harun TÜFEKCİ (Konya), Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 90 ıncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
1139 sıra sayılı kanun tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
V.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
4.- Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu Tasarısı; 5434 Sayılı T.C. Emekli
Sandığı Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Bir Geçici Madde
Eklenmesi Hakkında 17/06/1994 Tarihli ve 4006 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89
uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme
Tezkeresi; 5434 Sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununa Beş Ek Madde ile Üç Geçici
Madde Eklenmesi Hakkında 18/01/1990 Tarihli ve 3602 Sayılı Kanun ve Anayasanın
89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri
Gönderme Tezkeresi; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun Bir Maddesinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı; Türkiye Cumhuriyeti Emekli
Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları; İzmir
Milletvekili Hakkı Akalın ve 39 Milletvekilinin; 5434 Sayılı Emekli Sandığı
Kanununun 32 nci Maddesine Bir Bent Eklenmesine Dair Kanun Teklifi; İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin'in; 1479 Sayılı Bağ-Kur Yasasının Ek-20. Maddesinin 1.
Fıkrasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekilleri
Bülent Baratalı ile Türkan Miçooğulları'nın; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Kayseri Milletvekili
Muharrem Eskiyapan ve 12 Milletvekilinin; 506 Sayılı Kanunun, 2422 Sayılı
Kanunun 10 uncu Maddesi ile Değişik 73 üncü Maddesi ve 16 ncı Maddesi ile
Değişik Ek 17 nci Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir
Milletvekilleri Türkan Miçooğulları ile Bülent Baratalı'nın; Esnaf ve
Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Mersin Milletvekili Mustafa
Özyürek ve 26 Milletvekilinin; 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer
Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun Sosyal Güvenlik Destek
Primi Başlıklı Ek Madde 20'nin Yürürlükten Kaldırılmasına İlişkin Kanun
Teklifi; İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 27 Milletvekilinin; 5434
Sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi; Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek ve 8 Milletvekilinin; Esnaf ve
Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ve
Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununun Bazı
Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi; Denizli Milletvekili Ümmet
Kandoğan'ın; 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar
Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi;
İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 23 Milletvekilinin; 08/06/1949
Tarihli ve 5434 Sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu, 17/07/1964 Tarihli ve 506
Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve 02/09/1971 Tarihli ve 1479 Sayılı Esnaf ve
Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Mersin Milletvekili Mustafa
Özyürek ile 30 Milletvekilinin; 24/05/1983 Tarihli ve 2829 Sayılı Sosyal
Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılması ve Bu Kanuna Geçici İki Madde Eklenmesi Hakkında
Kanun Teklifi; Kırşehir Milletvekili Mikail Arslan'ın; 08/06/1949 Tarih ve 5434
Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifi; Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Samsun
Milletvekili Haluk Koç'un; 5434 Sayılı Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Adana
Milletvekili Zeynep Tekin Börü'nün; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Burdur Milletvekili Ramazan Kerim
Özkan ve 13 Milletvekilinin; 5434 Sayılı Emekli Sandığı Yasasının 32 nci Maddesine
01/06/1967 Tarihli ve 875 Sayılı Yasa ile Eklenen (G) Bendinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İçişleri; Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler; Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/1008, 1/8, 1/14, 1/408, 1/568,
1/571, 1/574, 2/79, 2/151, 2/152, 2/156, 2/196, 2/208, 2/301, 2/313, 2/322,
2/335, 2/423, 2/459, 2/558, 2/593, 2/654) (S. Sayısı: 1139) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Geçici madde 4 üzerinde 3 önerge vardır.
Önergeleri önce geliş sıralarına göre okutacağım, sonra aykırılıklarına göre
işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1139 sıra sayılı Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanun Tasarısının geçici 4 üncü maddesinin
dokuzuncu fıkrasındaki "bir yıl süre ile" ibaresinin "iki yıl
süre ile" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Cemal Uysal |
Zeynep Tekin Börü |
Ali Yüksel Kavuştu |
|
Ordu |
Adana |
Çorum |
|
Fikret Badazlı |
Fatma Şahin |
|
|
Antalya |
Gaziantep |
|
BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1139 sıra sayılı
tasarının geçici 4 üncü maddesinin 13 üncü fıkrasındaki "iki yıl
içinde" ibaresinin "dört yıl içinde" şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Murat Başesgioğlu
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
BAŞKAN - Üçüncü önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1139 sıra sayılı Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanun Tasarısının geçici 4 üncü maddesinin
son fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Ali Yüksel Kavuştu |
Recep Koral |
Muharrem Eskiyapan |
|
Çorum |
İstanbul |
Kayseri |
|
Şerif Birinç |
Nusret Bayraktar |
|
|
Bursa |
İstanbul |
|
"Bu kanunun yürürlük tarihinden önce seçimler
neticesinde belediye başkanı olarak görev yapmış olup bu Kanunun yürürlük
tarihinden önce 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu
haricindeki diğer sosyal güvenlik kanunlarına göre malullük veya yaşlılık
aylığı almakta olanlardan; 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı
Kanununun mülga 39 uncu maddesine göre aylık bağlanması şartlarını haiz
olanlara, bu kanunun yürürlük tarihinden itibaren, bu kişilerden bu Kanunun
yürürlük tarihi itibariyle 5434 Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun
mülga 39 uncu maddesine göre aylık bağlanması şartlarını haiz olmayanlara ise
bu şartlara haiz oldukları tarihten itibaren 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Emekli Sandığı Kanununun ek 68 maddesinde belirtilen şartlar da dikkate
alınarak emsali belediye başkanının almakta olduğu makam tazminatı ve buna
bağlı olarak temsil veya görev tazminatı tutarı, bu Kanunun geçici 1 inci
maddesi çerçevesinde almakta oldukları malullük ve yaşlılık aylıklarına ilave
edilmek suretiyle ödenir. Bu Kanunun yürürlük tarihinden önce seçimler
neticesinde belediye başkanı olarak görev yapmış olup bu Kanuna göre sigortalı
iken malullük veya yaşlılık aylığı bağlananlardan; 5434 sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun mülga 39 uncu maddesine göre aylık
bağlanması şartlarını haiz olanlara bu Kanunun geçici 2 nci maddesi hükümleri
de dikkate alınarak bu fıkrada belirtilen şartlar dahilinde söz konusu
tazminatlar aylıklarına ilave edilmek suretiyle ödenir. Bu Kanunun yürürlük
tarihinden önce seçimler neticesinde belediye başkanı olarak görev yapmış
olanlardan ölenlerin bu Kanunun 32 nci maddesinde belirtilen şartlara sahip
olmaları halinde 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun ek 68
inci maddesinde belirtilen şartlar da dikkate alınarak hak sahiplerine bu
Kanunun 34 üncü, geçici 1 inci ve geçici 2 nci maddeleri hükümlerine göre söz
konusu tazminatlar bu Kanunun yürürlük tarihinden önce ölenler için bu Kanunun
yürürlük tarihinden itibaren, bu Kanunun yürürlük tarihinden sonra ölenler için
ise ölüm tarihinden itibaren ölüm aylıklarına eklenmek suretiyle ödenir. Bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce seçimler neticesinde belediye başkanı
olarak görev yapmış olanlardan; malullük aylığı almakta olanlar ile malullük
aylığına hak kazanacaklar 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununun mülga 39
uncu maddesinde belirtilen aylık bağlamaya ilişkin şartlar dikkate alınmaksızın
yukarıda belirtilen tazminat haklarından yararlandırılır. "
BAŞKAN - Aykırılık sırasına göre, bu
önergeyle devam ediyoruz.
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU ADINA MEHMET ZEKAİ
ÖZCAN (Ankara) - Uygun görüşle takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT
BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi mi okutalım, konuşmak
mı istersiniz?
EYÜP FATSA (Ordu) - Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı
dışındaki sosyal güvenlik kuruluşlarından emekli olan belediye başkanlarının,
Emekli Sandığından emekli olan belediye başkanlarına ödenmekte olan makam,
temsil veya görev tazminatlarından yararlanamaması belediye başkanları arasında
ayırıma neden olmakta ve diğer sosyal güvenlik kurumlarından emekli olan
belediye başkanlarının yakınmalarına yol açmaktadır. Önerge ile diğer sosyal
güvenlik kurumlarından emekli olan belediye başkanlarının 25 yıllık fiili
sigortalılık süresini yani 9 000 gün prim ödeme koşulunu gerçekleştirmeleri
halinde veya 9 000 gün prim ödemeksizin emekli olanların ise Emekli Sandığı
Kanununda belirtilen 61 yaşını doldurmuş olma gibi emekli aylığı bağlanması
için gerekli diğer koşulları tamamlamaları halinde bu fıkrada belirtilen
tarihlerden geçerli olmak üzere makam, temsil veya görev aylığının almakta
oldukları emekli aylıklarına eklenmek suretiyle ödenmesi, diğer taraftan
belediye başkanlığı görevini yapmış olanlardan ölenlerin hak sahiplerinin de
ölüm aylıklarına ilave edilmek suretiyle bu tazminatlardan yararlanması,
malullük aylığı bağlananlar ile bağlanacak olanlarda ise 5434 sayılı Kanunun
mülga 39 uncu maddesindeki şartlar aranmaksızın fıkrada belirtilen
tazminatlardan yararlandırılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum…
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) - Sayın
Başkanım, Sayın Bakanın mikrofonu kapalı olduğu için, Komisyon ve Bakanın
önergeye katılıp katılmadığını duymadık. Biliyorsanız, siz tekrar ederseniz;
yoksa, tekrar sorarsanız duyarız.
BAŞKAN - Biz duyduk; ama, sizin de
duymanız önemli. O nedenle, sizin duymanızı sağlamak için soruyu yineleyeceğiz.
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU ADINA MEHMET ZEKAİ
ÖZCAN (Ankara) - Uygun görüşle takdire arz ediyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT
BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Şimdi, Komisyonun takdire
bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunacağım; ama, Sayın
Kutlu'ya soruyorum: Duydunuz değil mi bu sefer?
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) - Evet.
Sayın Başkanım, niçin tereddüt ettim;
bildiğim kadarıyla, Hükümet ve Komisyon katılıyorsa, zaten konuşma hakkı yok.
Siz, konuşma için sorunca…
BAŞKAN - Hayır… Hayır…
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) - Biz,
herhalde yanlış anladık.
BAŞKAN - Hayır… Hayır…Konuşma değil.
Sadece, önerge sahiplerine, konuşmak mı isterler önergeleri üzerine, yoksa,
gerekçenin okunmasını mı isterler diye sorduk. Onlar da gerekçenin okunmasını
istediler, gerekçe okundu. Yinelediğimiz sorularla da, sizin de duyduğunuz
şekilde, Komisyon takdire bıraktı, Hükümet kabul etti.
Şimdi, önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Hatasız, değil mi?.. Tamam…
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1139 sıra sayılı
tasarının geçici 4 üncü maddesinin 13 üncü fıkrasındaki "iki yıl
içinde" ibaresinin "dört yıl içinde" şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Murat Başesgioğlu
Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU ADINA MEHMET ZEKAİ
ÖZCAN (Ankara) - Uygun görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT
BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okuyun lütfen:
Gerekçe:
Tasarının kanunlaşması halinde 4 yıllık
bir fakülte mezunu polis amiri toplam yaklaşık 6 000 YTL sigorta primi
ödeyecek, iki yıl içinde aylık bazda ise yaklaşık 250 YTL tutarında sigorta
primi ödeyecektir. Bu rakamlar dikkate alındığında, Emniyet Hizmetleri
sınıfında çalışmakta olanlarla daha önce bu sınıflarda çalışmış bulunan
personelden halen polis amiri ve memuru olarak çalışanların eğitim gördükleri
okullarda geçen başarılı eğitim sürelerini borçlanabilmelerine imkân sağlanması
amacıyla aylık ödeme miktarlarının düşürülmesi söz konusu önerge verilmiştir.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Son önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1139 sıra sayılı Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanun Tasarısının geçici 4 üncü maddesinin
dokuzuncu fıkrasındaki "bir yıl süre ile" ibaresinin "iki yıl
süre ile" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Cemal Uysal |
A. Zeynep Tekin Börü |
Ali Yüksel Kavuştu |
|
Ordu |
Adana |
Çorum |
|
Fikret Badazlı |
Fatma Şahin |
|
|
Antalya |
Gaziantep |
|
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU ADINA MEHMET ZEKAİ
ÖZCAN (Ankara) - Uygun görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT
BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Şimdi herkes duydu değil mi?
Çünkü, nikâh töreninde de, kabul sözleri tanıklar tarafından duyulmazsa, nikâh
tamamlanamıyor.
Herkes duyduğuna göre, gerekçeyi okutup,
arkasından oylamaya geçeceğiz.
Gerekçe:
Tasarı gereği, devlet memurlarının,
belirlenen istisnalar dışında, tüm kazançlarının prime esas kazanca dahil
edilmesi nedeniyle aylıklarda oluşacak düşüşe ilişkin personel veya teşkilat
yasalarında gerekli düzenlemelerin yapılmasına daha geniş bir zaman tanınması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen üç önerge doğrultusunda
geçici madde 4'ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde
kabul edilmiştir.
Geçici madde 5'le devam ediyoruz:
Toptan ödeme ve ihya geçiş hükümleri
GEÇİCİ MADDE 5-
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
506 sayılı Kanuna ilişkin geçiş hükümleri
GEÇİCİ MADDE 6-
BAŞKAN - Bu madde üzerinde Komisyonun bir
istemi var, bir açıklama yapacaklar; buyurun.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU ADINA MEHMET ZEKAİ
ÖZCAN (Ankara) - Sayın Başkanım, geçici 6 ncı maddenin altıncı fıkrasında geçen
"23.1.1968 tarihli ve 991 sayılı
Kanunun" ibarelerinden önce gelen "mülga" ibaresinin metinden
çıkarılmasını arz ederiz.
BAŞKAN - Bu düzeltmeyle birlikte geçici
madde 6'yı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul
edilmiştir.
506, 1479, 5434, 2925, 2926 sayılı
kanunlara ilişkin ortak geçiş hükümleri
GEÇİCİ MADDE 7-
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
1479 sayılı Kanuna ilişkin geçiş hükümleri
GEÇİCİ MADDE 8-
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Emeklilik yaşına ilişkin bazı geçiş
hükümleri
GEÇİCİ MADDE 9-
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
506 sayılı Kanunun malûllük, sakatlık
hükümleri ile sosyal güvenlik destek primi ödemesi geçiş hükümleri
GEÇİCİ MADDE 10-
BAŞKAN - Bu madde üzerinde 1 önerge
vardır; önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülecek olan 1139 sıra sayılı kanun
tasarısının geçici 10 uncu maddesindeki "hastalık veya" ibaresinden
sonra gelen "arızası" ibaresinin çıkarılıp yerine "özrü"
ibaresinin eklenmesini arz ve talep ederim.
Lokman Ayva
İstanbul
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU ADINA MEHMET ZEKAİ
ÖZCAN (Ankara) - Uygun görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT
BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi mi okutalım Sayın Ayva,
yoksa konuşmak mı istersiniz?
LOKMAN AYVA (İstanbul) - Gerekçe okunsun
efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu durumlar için kullanılan kelime
sakatlık, özürlülük veya engelliliktir. Arıza kelimesi kavram kargaşasına yol
açmaktadır. Ayrıca, toplumsal kullanımda arıza kelimesi makineler için daha çok
kullanılmakta ve insanlar için kullanılmamaktadır. Mesela, kamyonun
arızalanması...
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Sigortalı tesciline, sigorta sicil
numarasına ve dış temsilciliklerdeki görevlilere ilişkin geçiş hükümleri
GEÇİCİ MADDE 11-
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Genel sağlık sigortası geçiş hükümleri
GEÇİCİ MADDE 12-
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
4046 sayılı Kanunun uygulanmasına ilişkin
geçiş esasları
GEÇİCİ MADDE 13-
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Yürürlük
MADDE 108-
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Yürütme
MADDE 109-
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Altıncı bölümde yer alan maddelerin
oylamaları tamamlanmıştır, tasarının görüşmeleri de tamamlanmıştır.
Tasarının tümünü oylarınıza sunmadan önce,
aleyhte ve lehte söz istemleri var; İçtüzük madde 86'ya göre, bu söz
istemlerinin yerine getirilmesi gerekiyor.
Aleyhte söz isteyen, Sayın Ümmet Kandoğan,
Denizli Milletvekili.
Buyurun Sayın Kandoğan. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Çok önemli bir kanun tasarısının
görüşmelerinin sonuna geldik. Ben, bu tasarının başından beri, konuşmak için
çok fırsat kolladım; ancak, ne yazık ki, bu konuşma imkânına sahip olamadım;
ancak İçtüzüğün 86 ncı maddesinin imkânını kullanarak huzurlarınızdayım.
Şimdi, bu tasarıyla ilgili konuşmuş
olsaydım -43 husus tespit etmiştim ve bunların hepsi teknik konulardı- burada
görüşlerimi sizlerle paylaşacaktım. Biz, bu kanun tasarısının temel yasa olarak
getirilmesini, tamam, kabul ettik; ancak, temel yasa olarak gelen bir kanunda
bile, bir milletvekili olarak çıkıp, şurada, görüşlerimizi, düşüncelerimizi,
önerilerimizi anlatamıyorsak, bu Meclisin bu şekildeki çalışmasının sağlıklı
olduğunu iddia etmemiz mümkün değil.
HACI BİNER (Van) - Senin kadar burada
konuşan milletvekili yok. En çok konuşmayı sen yapıyorsun. Hiç kimse senin
kadar konuşmuyor.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Şimdi, birçok
arkadaşımız konuştu burada; çok, çok büyük laflar ettiler. Şu anda burada mı
bilmiyorum; tutuculukla, muhafazakârlıkla, çağdaş olmamakla suçlayıcı
konuşmalar ortaya koydular. Şimdi, ben, kim tutucu, kim bu işlere engel olmuş,
geçmişte kim ne söylemiş, müsaade ederseniz birkaç cümleyle dile getirmek
istiyorum. Elimde tutanaklar var. Şu anda Başbakan Yardımcımız -şu anda
Başbakan Yardımcımız ve tasarının altında imzası var, bu tasarının altında-
bakınız -eskisiyle ilgili- ne diyor: "Bu düzenleme Türkiye'nin koşullarına
uygun değildir. Doğrudan doğruya mezarda emekliliği düzenliyorsunuz."
HACI BİNER (Van) - O, eski.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Şimdi,
"eski" derseniz olmuyor. O zaman, çıkıp burada, milletvekili,
demeyecek… Kim tutucu, kim bu yenilikleri, reformu engellemeye çalışıyor
şeklinde bir ifade kullanırsanız, burada da bu tutanaklar ortaya çıkar Sayın
Milletvekilim. Bakınız, Başbakan Yardımcısı diyor: "Mezarda emekliliği
düzenliyorsunuz. Çalışanlar emekli olmasınlar, devamlı çalışsınlar; ama,
emekliliği arzu ederlerse mezar sonrasını düşünsünler." Yani, bunu
söyleyen bir Başbakan Yardımcısı.
HACI BİNER (Van) - Sayın Kandoğan…
BAŞKAN - Ümmet Bey, Genel Kurula hitap
edin.
Siz de müdahale etmeyin arkadaşlar.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Şimdi, bir
milletvekilimiz de dün çıktı; bu kanunun ne kadar güzel olduğunu, reform
olduğunu, devrim olduğunu söyledi. Şu anda huzurlarınızda, görüyorum, göz göze
de geldik. Şimdi, bakınız, ne söylüyor; dün burada "bu, reformdur,
devrimdir" diyen milletvekili bakınız ne diyor: "Bu 58-60 yaş mezarda
emeklilik demektir, mezarda emeklilik demektir. 58-60 yaşa 'evet' diyenler
işçimizin, memurumuzun yüzüne bakamayacaklardır." Yani, bu kadar iddialı
bir laf olabilir mi değerli milletvekilleri?! Şu anda burada milletvekilimiz.
Dün de bu kürsüden bu reformu anlattı. "58-60 yaşa 'evet' diyenler
işçimizin, memurumuzun yüzüne bakamayacaklardır. Bu maddeye 'evet' diyenler bu
akşam, bu gece evlerine döndüklerinde eşlerinin, çocuklarının gözlerinin içine
bakamayacaklardır. 58-60 yaşa 'evet' demek, zorbalığa 'evet' demektir -bakınız,
zorbalığa 'evet' demektir- IMF'ye 'evet' demektir. Yani, ben, böyle bir şey
söylemiyorum arkadaşlar. Böyle bir kanunun çıkması lazım; yani, sosyal güvenlik
reformunun çıkması lazım. Ne, ben, mezarda emeklilik tabirini kullanıyorum ne
de IMF dayatmasını kullanıyorum. Böyle bir kanun görüşülürken bu cümleleri sarf
etmenin teknik açıdan, bu kanunu eleştirme açısından da yanlış olduğu
inancındayım.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - 2035'e kadar yaş
değişmiyor.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Şimdi, Sayın
Abdullah Gül, hızını alamamışlar, devam ediyor… Sayın Faruk Çelik, Sayın Salih
Kapusuz… Yani, hızını alamayıp, bu kanunla ilgili geçmişte getirilen 7 000 gün,
58-60 yaş; şimdi, 9 000 gün, 65 yaş…
Değerli milletvekilleri, şimdi, bu kanunun
çıkması lazım; ama, bu kanunla ilgili benim çok ciddî endişelerim var,
çekincelerim var. Bakınız, yarın, bu kanun çıktıktan sonra… Sizlerin büyük
çoğunluğu bunun farkında değil. Sayın Bakan da zaten söyledi, "bir risk
aldık" dedi. Risk alındığına göre, demek ki, birilerini acıtacak, bu
kanunun içerisinde çok hüküm var.
Şimdi, sosyal güvenlik destek primi…
Herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan emekli olmuş; ama, emekli olduğu için
emekli maaşı yetmeyen arkadaşlarımız gidip bir başka işte çalışırsa şimdi yüzde
10 kesiliyordu. Bu kanunla ne oluyor, biliyor musunuz arkadaşlar; yüzde 30,5…
Şimdi, yarın esnaflar sizin karşınıza dikilecek. Dikilecek; dikilmemesi mümkün
değil. 400-500-600 milyon lira maaş yetmiyor; günün şartlarında yetmeyecek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) -
İncelememişsin doğru düzgün Ümmet Bey; hatalısın…
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - 2035'e kadar yaş
değişmiyor.
BAŞKAN - Sayın Mahfuz Güler, sık sık söze
karıştınız mı, laf attınız mı, biz de Divan olarak…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Şimdi, ben, yaş
meselesini… Onu geçtim. Siz hâlâ oradaysanız, ben onu geçtim.
BAŞKAN - Bir dakika… Bir dakika… Ümmet
Bey, bir dakika…
Sayın Mahfuz Güler ve diğer arkadaşlar;
siz sık sık müdahale ederseniz…
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Sık sık müdahale
etmedim.
BAŞKAN - …biz de uyarmak durumunda
kalırsak, kürsü özgürlüğü açısından, konuşmacının süresini uzatmak durumunda
kalıyoruz; zaman kaybediyoruz. O yüzden, İçtüzük gereği, demokratik anlayış
gereği, hoşgörü gereği hatibi dinleyelim, müdahale etmeyelim; o da, zamanında
söyleyeceklerini söylesin.
Buyurun Sayın Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Şimdi, bu
sosyal güvenlik destek primi -ilgililer burada, sorarsınız- yüzde kaç olarak
ödenecek? Şimdi, yarın esnafa ne diyeceksiniz arkadaşlar?! Ne söyleyeceksiniz
bu kanun çıktıktan sonra?!
Şimdi, kısa ve uzun vadeli borcu olanlar
sağlık hizmetlerinden faydalanamayacak. Yani, ezkaza, primini ödeyememiş bir
vatandaşımız sağlık kurumuna gittiğinde, bu borcundan dolayı sağlık hizmetinden
faydalanamayacak. Faydalanamayacak. Ne söyleyeceğiz bu arkadaşımıza?! Yani,
sağlık, en önemli, en temel hizmet. Böyle bir hizmetten mahrum kalacak bu kanun
çıktıktan sonra.
Şimdi, katılım payı… Açıp bakınız, hasta
doktora muayeneye gittiğinde 2 000 000 lira katılım payı ödeyecek. Yarın fakir
fukaraya ne söyleyeceğiz arkadaşlar?!
AGÂH KAFKAS (Çorum) - 2 lira, 2 lira!..
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - 2 lira kaç para eder Sayın Kafkas?!
AGÂH KAFKAS (Çorum) - 2 lira kaç para
etmez, 2 lira zaten para!..
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ee, tamam, 2
000 000 eskisi. Vatandaşımızın bilgisi olsun diye söylüyorum; yani, hem
eskisini hem yenisini söylüyorum. Yarın, bu parayı bunlardan almak durumunda
kalacağız.
Sayın Bakan da söyledi, emeklilerdeki maaş
bağlama işi düşüyor. Bunu vatandaşa nasıl anlatacaksınız?! Şimdi, Sayın Bakan
100 000 000 liraya kadar düşebilir dedi. Şimdi, biz, 40+40 zam verdik diye,
burada neler söyledik. Şimdi, 40+40 zam verdik diye övündüğümüz memurlarımızın,
yarın bu yasa yürürlüğe girdikten ve hayata geçtikten sonra, emekli maaşlarında
bir düşüşe sebebiyet vereceği çok açık bir şekilde ortadadır.
Bunlarla ilgili daha o kadar çok
söyleyecek sözümüz var ki… Bir arkadaşımız -bakın, çok altını çiziyorum- çok da
kaliteli bir arkadaşımız, Meclis
çalışmalarına çok katkı yapan bir AK Parti milletvekili biraz önce dedi ki:
"Bu kanun, esnaf düşmanlığı yapan bir kanun." Aynen bu ifade
kendisinin; çok değerli de bir milletvekilimizdir.
O bakımdan, değerli milletvekilleri,
elbette, bu kanunun çıkması lazım. Sosyal güvenlik açıkları büyük boyutlara
ulaşmış. Mutlaka böyle bir düzenlemenin yapılması lazım.
Ben, Sayın Bakana ve ilgililere
huzurlarınızda teşekkür ediyorum böyle bir hazırlık yaptıkları için; ancak,
keşke bunun üzerinde daha fazla konuşabilseydik, bu kaygılarımızı,
endişelerimizi sizlerle daha rahat bir şekilde paylaşma imkânımız olsaydı.
Bakın, 43 husus yazmışım, çıkarmışım, not
etmişim; ancak, bu dar zamanda bunları söyleme imkânımın olmadığını ifade etmek
istiyorum.
Tek çatı meselesi olmamıştır, diğer
kanunla bunu birlikte düşünecek olursak.
Prim borcu olanın tedavi imkânından
yararlanmaması, refahtan pay verilmemesi…
Korucular meselesi dile getirildi. Çok
önemli, arkadaşlar. Yani, korucuların, koruculuk sisteminde görev yapan
arkadaşlarımızın, vatandaşlarımızın, hakikaten, böyle bir sistemin içerisine
dahil edilmemesi son derece önemli.
Emekli aylığının son maaşa göre bağlanması
-eski sistem, ortalaması- yükümlülüklerin ağırlaştırılması, yaşlılık aylığını
hak etmede koşulların ağırlaştırılması, mevsimlik işte çalışanların
emeklilikteki sıkıntıları…
Bakınız, Sayın Abdüllatif Şener şöyle
söylüyor: "Kamu kesiminde mevsimlik işçiler vardır, geçici işçiler vardır.
Sizin getirdiğiniz bu tasarıyla yılda üç ay çalışan bir mevsimlik işçinin
emekli olabilmek için 75 yıl çalışması lazımdır." Ee, aynı şey şimdi de
geçerli arkadaşlar, aynı şey şimdi de söz konusu. Onun için, bu hususları;
artık, zamanı da geçmiştir, ben sadece…
BAŞKAN - Sayın Kandoğan, süreyi bayağı
aştınız.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Son cümlemi
söylüyorum.
BAŞKAN - Son cümleniz lütfen…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Son cümlem:
Böyle bir kanun ihtiyaçtı; ancak, getirilen düzenlemelerde, maalesef, bu
sistemden istifade edecek olanların aleyhinde birçok hüküm olduğunu ifade
ediyor; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Alkışlayanın da
kalmamış...
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Önemli değil.
Vatandaş alkışlayacak bizi, merak etmeyin.
BAŞKAN - Lehte söz isteyen, Çorum
Milletvekili Agâh Kafkas.
Buyurun Sayın Kafkas. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
AGÂH KAFKAS (Çorum) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; oyumun rengini belirtmek üzere söz aldım ve Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Tereddüt yok
değil mi oyunun renginde?!
AGÂH KAFKAS (Devamla) - Konuşmama geçmeden
önce, biraz önceki konuşmacı arkadaşımızın konuştuğu bazı konularda bir
düzeltme yapmak istiyorum.
Burada, Yüce Meclisin çatısı altında
kimin, ne zaman, ne süreyle söz alacağı ve konuşma yapacağı İçtüzükte bellidir
ve yıllardır uygulanan teamüller çerçevesinde yapılır. Kendisi bu Mecliste en
çok konuşan milletvekili arkadaşlarımızdan bir tanesidir. Bu da, bu Grubun
hoşgörüsü ve kendisine sağlanan imkânları kendisine takdim ettiğinden dolayı en
fazla konuşan vekilimizdir.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - O ne demek?!
AGÂH KAFKAS (Devamla) - Dün konuşamadım
dedi. Dün, iki defa kendisine söz vermek için biz konuşma haklarımızdan feragat
ettik. Dün kendileri konuşma… Bugün
burada bu olayı istismar edebilmek adına sanıyorum, dün konuşma yapmayıp, bugün
buradaki bu işleri istismar etmenin anlamı yok.
Bir başka konu: Eğer biz tutanak okumaya
başlarsak, mensubu olduğun partinin sosyal güvenlik sistemini ne hale
getirdiğine dair tutanakları okuruz ve kafanı kaldırıp milletin gözüne bakamazsın!
Bugün, bir sosyal güvenlik reformu
yapılıyorsa bu ülkede, işte, o popülist politikalarla, geçmişte, rahmetlik
Özal'la yapılan reformlar ve düzenlemeleri "5 de benden fazla" mantığıyla,
ucuz siyasetle, sil baştan yeniden düşüren ve sistemi kökten bozan anlayışın
faturasını ödedi bu ülke 23 katrilyonlarla ve bugün, biz bunu tamir ediyoruz,
tam da biz bunu tamir ediyoruz bugün. (AK Parti sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar)
ASIM AYKAN (Trabzon) - Demirel yaptı bu
işi, Demirel. İnönü ile Demirel beraber yaptılar.
BAŞKAN - Müdahale etmeyin arkadaşlar.
AGÂH KAFKAS (Devamla) - İşte, arkadaşımız
Doğru Yol Partisinin bir milletvekilidir; ben de Doğru Yol Partisinin
yaptığından söz etmeye çalışıyorum.
Onun için, burada popülizm yok, artık,
popülizm bitti. Dün… Söylediği doğrudur; o
tutanaklarda, şu olursa bu olur; doğru. Artık, Türkiye yeni bir
anlayışla yönetilmeye başlandı. Türkiye, üç yıl önce 2 100 dolar millî
gelirden, bugün -üç yıl sonra- 5 008 dolar millî gelire geldi ve sen, maaşlar
oransal düşecek… İki gündür burada şunu anlatmaya çalışıyoruz; oransal düşüş
dediğiniz 2042 yılında ve bu ülke, artık, emin ellerde ve doğru yönetiliyor.
2042'de bu ülkenin millî geliri 30 000 dolarlara gelecek. O zaman yüzde 50
reel, oransal olarak düşüş olması demek, insanların geçinemeyeceği ücreti
alacağı anlamına gelmeyecek. Artık, Türkiye emin ellerdedir, Türkiye hesabını
kitabını bilerek yönetilmektedir ve 2042'de -bu yasanın en önemli tarafı o-
önemli hedefler koyuyor, önüne bir
perspektif koyuyor, yarınına emin adımlarla bakıyor ve yeniden düzenleme
yapıyor. O nedenle, benim bu yasada -oyumun rengini tereddüt eden; bir
arkadaşım söyledi- oyumun rengi evet. Niye evet; sürdürülemeyen bir sağlık
sistemini ortadan kaldırdığımız için oyumun rengi evet. Niye evet; ayırımcılığı
ortadan kaldıran, çağdaş, köklü, cumhuriyet tarihinin en önemli devrimini
gerçekleştirdiğimiz için oyumun rengi evet. Niye evet; biz, dün, kimsesizlerin
kimiyiz diye yola çıktık ve bugün sağlıkta bütün ülkeyi sağlığın kapsamına
aldığımız için, zenginden, fakirden gelirine göre prim aldığımız halde herkese
eşit hizmet sunacağımız için bu yasaya evet. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Onun için, yeni bir düzenleme, yeni bir anlayışla
yeniden bütün kurumları düzenleyen, tek çatı altında toplayan ve ülkemizin
kaynaklarını daha reel kullanmamız, işsizlikle, yoksullukla, yolsuzlukla
mücadelede gelir dağılımını gidermek için kullanacağımız kaynakları daha
rasyonel kullanalım diye bu yasaya evet diyoruz; çünkü, bu ülkenin kaynakları,
artık, bu ülkenin kör kuruşu, daha sağlıklı, daha reel kullanılsın diye bu
devrim gerçekleştiriliyor.
Onun için, değerli arkadaşlarım, bu yasa
çağdaş, sürdürülebilir ve olabildiğince, böylesine kapsamlı ve böylesine büyük
bir reform gerçekleştirildiği ve üç kurumda norm ve standart birliği sağlandığı
halde, olabildiğince kazanılmış hakları koruduğu için bu yasaya evet diyorum.
Bu yasaya onun için evet diyorum; kimsenin
hakkını, ortadan kaldırmak yerine, herkesin, bütün toplumun yarınına daha emin
adımlarla baksın diye bu yasaya evet diyoruz.
O nedenle, bu yasada emeği geçen 22 nci
Dönem Parlamentosunda olmanın gururuyla evet diyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafında
kapatıldı)
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Bravo! Seçim var
gibi konuşuyorsun, seçime hazırlık gibi konuşuyorsun...
BAŞKAN - Müdahale etmeyin.
Devam edin ve toparlayın.
AGÂH KAFKAS (Devamla) - Evet, biz, her gün
millete hesap vermeyi ve her gün milletinden talimat almayı ve milletin verdiği
emaneti adam gibi temsil etme ülküsünde olduğumuz için, biz her gün seçime
hazırız. Her gün seçim olacakmış gibi de, hesap verecek şekilde yaptığımız
işleri planladığımız için, bu açıkyüreklilikle ve bu kararlılıkla ifade
ediyorum ki, bu düzenleme, gerçekten, ülkenin yarınına yapılmış önemli
düzenlemedir. Bu düzenlemeye niye evet diyoruz; ana karnından 18 yaşına kadar
her Türk genci, her Türk çocuğu, kimin çocuğu olduğuna bakılmaksızın sağlık
hizmetlerinden yararlansın diye evet diyoruz ve bundan sonraki nesillerimiz
daha sağlıklı yetişsin, daha sağlıklı nesillerle bu ülke yönetilsin diye evet
diyoruz.
Bu duygularla, bütün heyetinizi, Yüce
Heyetinizi selamlıyorum, bu yasanın ülkemize hayırlar getirmesini diliyorum ve
bu düzenlemenin, önümüzdeki elli yıla ışık tutmasını diliyorum ve Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Tasarının…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan,
müsaade eder misiniz…
Sayın Kafkas, konuşmasında, benim, sadece
istismar etmek maksadıyla dün gece konuşmayıp, konuşmamı bugüne bıraktığıma
dair bir ifadesi olmuştu…
AGÂH KAFKAS (Çorum) - Dün iki defa söz
verdim sana, çıkıp konuşsaydın!
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Bu ifadenin
düzeltilmesi için söz talep ediyorum.
BAŞKAN - Anlaşıldı.
Sayın Kafkas…
AGÂH KAFKAS (Çorum) - Efendim, dün, iki
defa…
BAŞKAN - …bir başka milletvekiline bu
şekilde hitap etmek doğru olmadığı için, bu sözü herhalde geri alırsınız.
AGÂH KAFKAS (Çorum) - Sayın Başkanım, dün,
iki defa, ben, konuşma hakkımdan feragat ederek arkadaşımıza konuşma imkânını
sunduğumuz halde konuşmadığından söz ediyorum…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Müsaade eder
misiniz…
AGÂH KAFKAS (Çorum) - Bu, istismar değil
de nedir?!
BAŞKAN - Hayır, hayır…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Müsaade
ederseniz, ben…
AGÂH KAFKAS (Çorum) - Nedir, bunu başka
nasıl izah edersiniz?!
BAŞKAN - Aranızdaki bu olayı, sizin
söylediğiniz gibi kabul etsek dahi…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Değil efendim…
BAŞKAN - …bu ifadeyi kullanmanız doğru
değil. Lütfen, geri almanızı rica ediyorum.
AGÂH KAFKAS (Çorum) - Sayın Başkanım,
yani, olay böyle gerçekleşti.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Geri
almıyorsa...
AGÂH KAFKAS (Çorum) - Bu olayı siz nasıl
tarif edersiniz; hangi kelimeyle tarif edersiniz?! Benim kelime hazinem başka
türlü tarife imkân vermiyor.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Çok dar bir
kelime hazineniz var!
BAŞKAN - Anlaşıldı.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Müsaade
ederseniz, ben, bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN - Tamam, biz açıkladık Sayın
Milletvekili.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Hayır, niye
öyle oldu; onu anlatmak istiyorum. Müsaadenizle, sataşmaya sebebiyet vermeden,
bir cümle. Sayın Başkanım, sataşmaya sebebiyet vermeden, kısa bir açıklama…
BAŞKAN - Hayır, hayır… Şimdi, biz, açıklık
getirmesiyle ilgili ifadenizi, talebinizi aldık ve açıklık da getirdik. Divan
olarak, bu sözü kullanmasının, bu sıfatı kullanmasının doğru olmadığını da
belirttik.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Ama, olayı da
yanlış anlattı Sayın Başkan. Müsaade edin, ben, bir cümleyle anlatacağım,
sataşmaya sebebiyet vermeyeceğim.
BAŞKAN - Yanlış da olabilir; fakat, bu
konuda size söz verme imkânımız yok.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Efendim, kısa
bir açıklama… Yerimden olsun…
BAŞKAN - O zaman, size, ancak, Tüzüğe
uygun davranmak koşuluyla, 60 ıncı maddeye göre, yerinizden kısa bir açıklama
yapmak için söz verebilirim, daha fazla söz veremem.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Tamam efendim…
BAŞKAN - Sayın Kandoğan'ın yerinden
mikrofonunu açın ve kısa bir açıklama yapsın...
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sataşmayacağım…
BAŞKAN - Lütfen, Tüzükte, 60 ıncı maddede
belirtildiği gibi, çok kısa olsun.
Buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Sayın Kafkas'ın söyledikleri doğru değil.
AGÂH KAFKAS (Çorum) - Doğru…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Dün akşam,
Sayın Kafkas, ikinci bölümle ilgili olarak, söz hakkını devretmek istediler,
grup olarak; ancak, grup adına konuşma yapmadı Sayın Kafkas, şahsı adına bir
konuşma yaptı ve ikinci konuşmacı da Sayın Lokman Ayva'ydı. Yani, o bana söz
haklarının devredildiğini söyledikleri maddede şahıs adına iki konuşma, Adalet
ve Kalkınma Partisi milletvekilleri tarafından yapılmıştır. Bana zaten söz
hakkı kalmadı. Ben, bunu açıklıkla ifade etmek istiyorum, Yüce Heyetinizin de
bilgisine sunmak istiyorum.
Teşekkür ederim.
AGÂH KAFKAS (Çorum) - Ayıp ediyorsun…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Öyle oldu…
Aynen öyle oldu…
AGÂH KAFKAS (Çorum) - Yakışmıyor sana…
Ayıp ediyorsun…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Aynen öyle
oldu…
BAŞKAN - Anlaşıldı… Kaldı ki, buradaki
milletvekili arkadaşlarımız, İçtüzük hükümlerine göre haklarını kullanarak
kürsüde konuşma özgürlüğüne sahiptirler. Onların bu özgürlüğü kullanmalarını,
biraz önce söylediğim gibi, istismar sıfatıyla sıfatlandırmak doğru değildir.
Şimdi, değerli milletvekilleri, tasarının
tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Tasarı kabul
edilmiş ve yasalaşmıştır.
Sayın Bakan, teşekkür etmek için konuşmak
istiyor musunuz?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT
BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Evet.
BAŞKAN - Lütfen, siz de kısaca konuşun;
çünkü, uzun sürdü çalışmamız.
Buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT
BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz evvel,
oylarınızla, gerçekten, Türk sosyal güvenlik sistemine çok büyük katkılar
sağlayacağına inandığımız bir reform tasarısını kanunlaştırmış bulunuyoruz.
Öncelikle, teker teker, bütün milletvekili
arkadaşlarıma bu özverili çalışmalarından dolayı çok teşekkür ediyorum. Grup
Başkanvekillerimize, Anavatan Partisi Grubuna ve gerek Plan ve Bütçe
Komisyonunda ve gerekse Çalışma Komisyonunda görev yapan Komisyon
Başkanlarımıza, alt komisyon başkanlarımıza ve üyelere çok teşekkür ediyorum.
Ayrıca, Sayın Başbakanımıza ve hükümet üyesi arkadaşlarıma da, bütün süreçte,
büyük bir kararlılıkla, bu reformun çıkması konusunda irademizi devam ettirme
noktasındaki değerli katkılarından dolayı, onlara da teşekkür ediyorum.
Üçbuçuk yıllık tasarıyı görüşme sürecinde,
bizimle, gece gündüz demeden çalışan Ekonomik ve Sosyal Konseyin değerli
üyelerine, Emek Platformunun değerli üyelerine, işçi-işveren sendikalarına ve
sivil toplum örgütlerine, meslek teşekküllerine, hepsine çok teşekkür ediyorum.
Ayrıca, bakanlıklarımızın değerli
çalışanlarına, değerli bürokratlarına, bu yasayla birlikte kurumlarının
kapanacağını bile bile, büyük bir özveriyle, Türk sosyal güvenlik sistemine
iyilikler ve güzellikler getirilmesi konusunda katkı veren değerli bürokratlara
da çok teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu,
önemli bir süreçti; bu süreci geçtik; ama, işimizin tamamının bitmediğini
söylemek istiyorum; belki, işimizin yoğun bölümü, zor bölümü bundan sonra devam
edecek. Tabiri caizse, planlaması, parseli güzel yapılmış bir arsa şu anda
elimizde; bu arsaya uygun, projeye uygun, yeni inşayı, yeni mimarîyi
geliştirmek zorundayız. Bunun için, önümüzdeki süreçte de, siz değerli
milletvekillerimin, Yüce Parlamentonun desteğine çok ihtiyacımız var,
toplumumuzun, vatandaşlarımızın desteğine ihtiyacımız var; bu desteğin,
önümüzdeki süreçte esirgenmeyeceği kanaatindeyim.
Şunu da söyleyerek sözlerimi bitirmek
istiyorum: Evet, tasarı kanunlaştı; ama, bu defteri kapatmadık. Bu kanunlar,
tek çatı kanunu hariç, 2007 Ocak ayında yürürlüğe girecek. Yani, önümüzde sekiz
aylık bir dönem var. Bu sekiz ay içerisinde bu tasarıya katkı yapmak isteyen
herkese Bakanlığımızın kapısının açık olduğunu ifade etmek istiyorum.
Ayrıca, yürürlüğe girmezden evvel,
Ekonomik ve Sosyal Konseye o güne kadar bütün eleştirileri toplayarak tekrar
bir daha bu tasarının son halinin Ekonomik ve Sosyal Konseyde, o Konseye
katılan bütün işçi-işveren, sosyal taraflarla birlikte değerlendirilerek, eğer
aksak ve eksik bir noktası varsa, gözden kaçan bir nokta varsa, bunları da
tamamlayarak yürürlüğe en mükemmel şekilde girmesini arzu ediyoruz, katılımcı
bir anlayışı bu sürecin sonuna kadar devam ettirmek istiyoruz.
Değerli arkadaşlarım, belki yeri değil,
başka zaman da konuşuruz; ama, bu tasarıyla beraber yapılmayan, üzerinden
atlanılan hususlar oldu. Bazı meslek mensuplarının özlük haklarını ileride
düzenlemek -bu tasarıda öngörmesek bile- gibi bir prensip kararımız var.
Bunların içerisinde, parlamenterlerin özlük haklarının da diğer Avrupalı
meslektaşlarımız gibi, Avrupa Parlamentosundaki gibi düzenlenmesi ihtiyacını
bir kez daha sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu -hiç kimse yanlış anlamasın-
yapılması gereken bir husustur. Türkiye'de milletvekilinin daha özgür, daha
bağımsız davranabilmesi adına ona güç vermek istiyorsak, halkımızın bunu en iyi
şekilde anlayacağı kanaatindeyim. İnşallah önümüzdeki günlerde bunu bütün
açıklığıyla, bütün çıplaklığıyla ortaya koyup, bu konuda gereken düzenlemenin
de yapılması gerektiği kanaatimi sizlerle paylaşıyor, katkılarınız için
hepinize hem şahsım hem Hükümetimiz adına en içten duygularımla şükranlarımı
sunuyor, milletimize, memleketimize hayırlı olsun diyorum.
Başkanlık Divanına da çok teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Sağ olun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Hayırlı olsun.
Birleşime saat 20.00'ye kadar ara
veriyorum.
Kapanma
saati: 19.32
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 20.20
BAŞKAN :
Başkanvekili Ali DİNÇER
KÂTİP
ÜYELER : Harun TÜFEKCİ (Konya), Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 90 ıncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Yarım kalan işlerle ilgili işlemler
tamamlandığından, şimdi, kanun tasarı ve tekliflerinin görüşmelerine birinci
sıradan itibaren devam edeceğiz.
1 inci sırada yer alan, Türk Silahlı
Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararname ve Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Savunma Komisyonu raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
V.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
5.- Türk
Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ve Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Savunma Komisyonu Raporu
(1/278, 1/1034) (S. Sayısı: 17 ve 17'ye 1 inci Ek)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Ertelendi.
2 nci sırada yer alan, Gülhane Askerî Tıp
Akademisi Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair 604 sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
6.- Gülhane
Askeri Tıp Akademisi Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/277) (S. Sayısı:
1079)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Ertelendi.
7 nci sırada yer alan, Nüfus Hizmetleri
Kanunu Tasarısı ve İçişleri Komisyonu raporunun görüşmelerine başlayacağız.
7.- Nüfus
Hizmetleri Kanunu Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/1177) (S. Sayısı:
1123) (x)
BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.
Hükümet?.. Burada.
Komisyon raporu 1123 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince, bu tasarı İçtüzüğün 91 inci maddesi kapsamında görüşülecektir. Bu
nedenle, tasarı, tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi
kabul edildikten sonra bölümler halinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan
maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyenler:
Gruplar adına; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Hakkı
Ülkü, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Kastamonu Milletvekili Sinan
Özkan, Anavatan Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Hüseyin Güler.
Kişisel söz istemleri: Ordu Milletvekili
Cemal Uysal, Erzurum Milletvekili Mücahit Daloğlu -aynı anda söz istedikleri
için aralarında kura çekilecek sıra için- Samsun Milletvekili Haluk Koç,
Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan, Hatay Milletvekili Mehmet Eraslan; onlar
da aynı anda müracaat ettikleri için onların arasında da sıralama için
gerekirse kura çekilecektir.
Şimdi, söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İzmir Milletvekili Sayın Hakkı Ülkü'de; buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süre 20 dakika.
CHP GRUBU ADINA HAKKI ÜLKÜ (İzmir) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sıra sayısı 1123 olan Nüfus Hizmetleri Kanunu
Tasarısı için Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün 19 Nisan 2006, Ulusal Egemenlik
Haftasının ilk günleri; yani, halkın iradesinin ülke yönetimine hâkim oluşunun
86 ncı yılı. Fakat, zaten yüzde 50'si Mecliste temsil edilemeyen halkımızın
Meclisteki temsilcilerinin de sesi temel yasa yöntemiyle kesilmiş durumda.
Hukuk tanımazlık, son zamanlarda giderek iktidar tarafından öne çıkarılmaya
başlandı. Bakın, Cumhurbaşkanından dönen yasa sayısı 45, Anayasa Mahkemesinden
dönen yasa sayısı da 75. Aslında, siz de bunun farkındasınız ki, 17 Şubat 2006
tarihinde mevzuat hazırlama usul yasası hakkında yönetmelik çıkarmışsınız, hem
de Bakanlar Kurulu kararı olarak. Bu yönetmeliğin 1 inci maddesi bir kanun
taslağının nasıl hazırlanacağını düzenlemektedir, nasıl görüşüleceğini de diğer
maddeler açıklamaktadır. Buna göre, bunun neresi temel kanundur?!
Baştan beri, torba kanun -yani,
seçimlerden bu yana- temel kanun, bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair
kanun gibi adlarla kanunlar görüşülmekte. Bir torba kanun içerisine 50-60 kadar
kanunu ilgilendiren ek değişiklikler ya da yürürlükten kaldırma gibi hükümler
taşımaktadır. Oysa, 83 yıllık cumhuriyetimizin kanunları, ancak toplumsal
ihtiyaçlara cevap vermediği zaman -o da tartışılarak- görüşülmelidir. O
olmayınca, alelacele olunca, bakın neler oluyor:
Örnek verelim. Örnekleri de iki gruba
ayırıyorum. Biri Türk Ceza Yasasının ilgili maddelerinden. Kayseri'de bir
sanık, Kooperatifler Yasasına aykırı davranmaktan dolayı yargılanan bir sanık,
suçlu bulunuyor ve hâkim tarafından, bir ay süreyle Kayseri-Erciyes
karşılaşmalarına gitmekten men ediliyor.
Yine Kayseri'deki bir başka duruşmada,
ruhsatsız tabanca taşıyan adam, yaralama olayına karışan 35 yaşındaki bir
şahıs, on ay süreyle içkili yerlere gitmekten men ediliyor.
Diğer bir örnek de belediyelerle ilgili.
Belediyeler herhangi bir konuda encümence, belediye başkanının yetkisine
dayanılarak ya da belediye meclis kararlarına göre para cezası veriyor; ama, bu
para cezası belediyede kalmak yerine devletin hazinesine ödeniyor.
Şimdi, soruyorum: Bu insanlar suç işlemez
mi, bu belediye memuru iş yapar mı? İşte, bunlar da, kısa bir süre sonra,
tekrar, yasa yapma zorunluluğunu âdeta mecbur kılıyor ve yasa, tekrar,
düzeltilme istemiyle Meclise geliyor.
Bu görüştüğümüz Nüfus Hizmetleri Yasası da
böyle. 79 maddelik bir yasa 4'e bölünerek 20'şer 20'şer görüşülürse, bu yasa
sağlıklı çıkar mı?! Zannetmiyorum. Zira hem alt komisyonda hem de esas
komisyonda bulundum, bazı yenilikleri içeren yasa tasarısının uzmanları, her
iki partinin üyeleri olmasına rağmen noksanlıklarla dolu olduğunu uygulama
esnasında göreceğiz.
Bu tasarıda iki ana tema var: Ulusal adres
veri tabanı ve ikamet adres veri tabanı. Göçler ve benzeri nedenlerle dinamik
olan nüfusumuz, ulusal adres veri tabanıyla güncelleştirilerek kontrol edilmeye
çalışılacak; ama, nasıl? Göreceğiz...
Bakın, bu tasarı madde madde görüşülerek
ve bilgi çağının gerekleri yerine getirilerek komisyonlara ve Parlamentoya
getirilmiş olsa idi, kredi kartları bataklığı, intiharlar ve buna benzer
felaketler en aza indirilirdi, sahte kimlik düzenlemeleri ve buna benzer
uygulamalar çok daha az olurdu, kaçak yapılar bugünkü gibi yükselip büyük
kentlerin başına bela olmazdı.
Yasa taslağı bazı yenilikler getirmekte
elbette; ama, elektronik imza konusunda bakanlığa yetki verilmesi; ama,
nasıl?.. Özlük hakları konusunda sıkıntı var; ama, nasıl çözülecek?
"Türkiye İstatistik Kurumu, Mahallî
İdareler Genel Müdürlüğü, numarataj memurlukları alan kontrolü yapıp en geç
onbeş ay içerisinde alan uygulamasına başlanacaktır" diye yasa taslağına
konuldu; ama, nasıl, hangi ekiple ve hangi kadroyla?!
Sayın Başkan, değerli Meclis üyeleri;
zaten, şu anda dahi, kadro ve buna benzer uygulamalarda son derece cüretkâr bir adım atmaktasınız,
son derece cüretkâr davranmaktasınız. 1 900 kişi vekâleten bu ülkeyi yönetmeye
çalışmaktadır bürokrat olarak. Sadece kadro konusu olsa, hadi, onu da bir nebze
burada tartışalım, çözüm bulalım derim;
ama, başka konularda da aynı uygulamaları yapmaktasınız.
Yeniliklerin tarafımızdan inkâr edilmesi
mümkün değil elbette. Bu yasada bazı yenilikler de var. Sözgelimi, nüfus
hizmetleri kanun taslağını, bir insanın doğumundan ölümüne kadar olan bir
kimlik anlamında tanımladığımızda ne kadar önemli olduğunu tahmin edersiniz.
Burada elbette, yeni bazı düzenlemeler de var. Bu düzenlemeleri alt alta
sıralarsak:
Başta, aile kütüklerinde din hanesi,
artık, kişinin yazılı beyanına göre doldurulacak, boş bırakılacak ya da
silinebilecek.
Kısa adı MERNİS olan Merkezî Nüfus İdaresi
Sistemi nüfus bilgileri kullanılarak, belki, mükerrer oy, sahte oy gibi,
taşımalı seçmen gibi seçimlerde hepimizi rahatsız eden eski düzenlemeye son
verilip yeni düzenlemeler de getirmiş olacak, istatistikler de daha düzenli
tutulacak.
İkametgâh adresi birden fazla olsa da, bir
kişiye sadece 1 tane seçmen bilgi kartı gönderilecek. Böylece hem köyünde hem
oturduğu ilde oy kullanılması önlenmiş olacaktır.
Bu yasada getirilen yeni bir düzenleme ve
muhtarları da kurtaran yeni bir düzenleme var. Muhtarların evlendirme yetkisi
kısıtlanmıştır; çünkü, muhtarların bazıları, eşlerden birisinin yabancı olması
halinde, çeşitli nedenlerle usulsüz nikâhlar kıymakta ve usulsüz nikâhlardan
dolayı da yargılanmaktadır. Bu anlamda, Türkiye'de, çok fazla sayıda muhtar, şu
anda, adalet önünde, yargının sonucunu beklemektedir. Muhtarlardan bu durumun
alınması ve il ve ilçe belediyelerine verilmesi, nüfus idarelerine verilmesi
gayet yerindedir.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bütün
bunlardan öte, yasa taslağını cazip kılmak ve bunu, bu nüfus idarelerinde
uygulamak için, birçok bakanlıkta olduğu gibi, İçişleri Bakanlığında da
memurların çalışmasını cazip hale getirmek gerekir. Şimdi, istenen 4 000
kişilik bir kadro vardır merkez ve taşra teşkilatları için. Büyük ihtimalle
bunlar doldurulacak; ama, bir süre sonra, yani, asaletleri tasdik edildikten
sonra, bu memurlar, yatay geçişle, burada çalışanların başka bakanlıklara
geçmesi engellenemeyecek. Çünkü, son birkaç yıldır, ülkenin çeşitli
yerlerindeki bakanlıklarda, başta Maliye Bakanlığı olmak üzere, Sağlık
Bakanlığında, Çalışma Bakanlığında ve buna benzer birçok bakanlıklarda,
tazminat adı altında, mesai adı altında ya da dönersermaye adı altında ek
ücretler ödenmektedir; ama, ne yazık ki, nüfus idaresinde çalışanlara böylesine
bir ek ücret ödenmemektedir; dolayısıyla, diğer memurlara oranla oldukça düşük
ücret almaktadırlar. Bu da, bu memurların orada durmasını gereksiz kılmaktadır.
Şimdi yapılacak olan memur alımlarından sonra da, bir süre sonra olacak olan
-eğer bir başka düzenleme yapılmayacaksa- budur. Bunun en somut örneği de,
geçmişte, 1 400 kişinin, nüfus idaresinin cazip olmadığı nedeniyle buradan
ayrılıp başka bakanlıklara geçmesini görmemizdendir. Bu, yardımcı hizmetler
için de böyledir, genel idare hizmetleri için de böyledir, teknik elemanlar
için de böyledir.
Yasanın bazı maddelerinde belirtilen eski
deyimlerin değiştirilmesi de yerindedir aslında. Bunlar, bir olumluluktur.
Medeni Yasayla, Medeni Kanunla bu şekilde uyum sağlanmaya da çalışılmıştır.
Ancak, demin dediğim gibi, esas olan, 66 ncı maddedeki fazla çalışma ücretinin
düzenlenmesidir. Bu anlamda, sanırım, bir önerge de verilmiş durumdadır. Bu
önergenin dikkate alınması halinde, belli ölçüde, nüfus idarelerinde çalışanlar
ve çalışacak olanlar buralarda kalabilirler.
Yasayı -her ne kadar, demin de belirttiğim
gibi, görüşülme yöntemi bize uymuyorsa da- hem alt komisyonda hem üst
komisyonda çalışarak bu düzeye getiren arkadaşların da çalışmalarını takdir
etmek gerekir elbette; ama, ülke nüfusumuzun içinde bulunduğu durumu da
irdelersek, bu ve buna benzer yasalarda dikkat etmemiz gereken başka bazı
hususların da olduğunu bilmemiz gerekir diye düşünüyorum. Bakın, ülke nüfusunun
yüzde 60'ı, 30 yaş ve onun altındaki gençlerden oluşmakta. Bu gençlerin yüzde
20'si işsiz. İşsizlik oranı, ülkemizde yüzde 17'ye tırmanmış, asgarî ücret
altındaki paraya razı olanlar bile iş bulamamakta. Nüfusumuzun yüzde 58'i
yoksulluk sınırında. Açlık sınırı 548 YTL; bu sınırın altında 985 000,
yoksulluk sınırının altında da 20 000 000 insanımız yaşıyor. Her 100 aileden
7'si, yoksul yardımı almak için kuyrukta. Türkiye'de 17 000 000 civarında hane
halkı var. Bir başka deyimle, bu hane halkının yaklaşık 1 000 000 tanesi, 1 000
000 hane halkı, yani yüzde 6,5'i -5 000 000'a yakın insan- yoksulluk
yardımından yararlanmak için başvuruda bulunmuş. Yaklaşık 7,5 milyon kişi
kayıtdışı çalışıyor. Halkın, demin de dediğim gibi, yüzde 50'si bu Mecliste
temsil edilmiyor.
Şimdi, gerek acil eylem planınızda gerekse
programınızda söylediklerinizin bazılarını hiç, ama hiç yapmıyorsunuz ya da
görmezlikten geliyorsunuz, bazılarını ise tam tersini yaparak günlerinizi
geçiriyorsunuz. Örneğin, lojmanlar: Siz iktidara geldiğinizde 224 400 olan lojman
sayısı, şimdi 234 400 oldu. Yani, lojman sayısı 10 000 arttı, milletvekillerini
lojmanlardan çıkardınız, girmeyin dediniz. Yolsuzluk ve yoksullukla mücadele
edeceğiz, bunun için de dokunulmazlıkları kaldıracağız diye nutuklar attınız,
ortada hiçbir şey yok. Bir şey yapılmadığı gibi, yapanların dediklerini de
dikkate almadınız. Hatırlayacağınız gibi, son çare olarak buraya gelip size
başvurduğumda, onu bile dikkate almadı, ne Meclis Başkanı ne Meclis. Hiç
olmazsa isteyen milletvekilinin dokunulmazlığı kaldırılsın diye kanun teklifi
veriyoruz, Anayasa Komisyonu Başkanı çıkıp "diğer milletvekillerini
sıkıntıya sokarız, olmaz" diyor. Buna karşılık, her icraatınızın altından
kendi zenginlerinizi yaratmaya yönelik işaretler uç vermeye başlıyor. İşte, son
günlerde flaş örnek, Hatay ve Ali Dibo hikâyesi. Son üçbuçuk yıl, ihale
yolsuzluklarıyla dolu. Galaport, Egeport…
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Galaport değil,
Galataport.
HAKKI ÜLKÜ (Devamla) - Galataport,
Egeport, TÜPRAŞ, Enerji Bakanlığı skandalları…
MEHMET KILIÇ (Konya) - Buna kendin de
inanmıyorsun, gülüyorsun; gülmenden belli inanmadığın.
BAŞKAN - Müdahale etmeyelim arkadaşlar.
HAKKI ÜLKÜ (Devamla) - Buna benzer, 60
kadar, kamuoyuna yansıyan yolsuzluklar ve kıyak ihaleler, ormanları ve kıyıları
talana açma çabaları, her gün, vatandaşlarımız tarafından izlenmekte.
Ya belediyeler, ya AKP'li belediyeler;
yapılan akıl almaz yolsuzluklar, vurgunlar?!. "Ak masa" diye
kurdukları masaların, sonradan anlaşıldı ki "akmasa damlar" biçimde
çalıştığı... Birçok belediye, belediye spor kulüplerini kullanarak, akıl almaz
vurgunlar vurmakta. Öylesine örnekler var ki, bunları alt alta sıralarsak
burada zamanımız yetmeyecek. O nedenle, gerek kurmuş oldukları şirketlerle
gerek spor kulüpleriyle, AKP'li belediyeler, şu anda, tam bir batağın içinde
bulunmaktalar.
Yine, acil eylem planında belirttiğiniz,
yolsuzlukla mücadele konusunda ne yaptınız? Yoksullukla mücadele konusunda ne
yaptınız? Mesela, çiftçiler için yapılan bir şey var mı?
Biliyorsunuz "renkli mazot"
denildi; o mazottan bir haber çıkmadığı gibi…
BÜLENT BARATALI (İzmir) - Kota getirdiler!
HAKKI ÜLKÜ (Devamla) - O zaman, yani 2003
yılında -kendi yöremden, kendi bölgemden bildiğim için oradan örnek vereyim- 1
kilogram kuru üzüm 1 400 000 lira iken
mazot 750 000 liraydı. 2005 yılına geldik, kuru üzüm 900 000 lira, mazot ise 2 000
000. Yani, bu ne demektir; 2 kilogram kuru üzüme 1 litre mazot alınamıyor
demektir. Bu, pamukta da böyledir, buğdayda da böyledir.
SERACETTİN KARAYAĞIZ (Muş) - Biz
geldiğimizde varili kaç liraydı?
HAKKI ÜLKÜ (Devamla) - Hatta, buğdayda
fark daha da açılmıştır. Bunların bilinmesinde yarar var arkadaşlar.
İşsizlik oranı yüzde 17'ye tırmandı
demiştik demin. Asgarî ücretin altındaki paraya razı olanlar var demiştik.
Açlık sınırını söylemiştik, nüfusumuzun genç bir nüfus olduğunu söylemiştik.
Bunlar, büyük bir beklenti içerisindedirler.
Buna karşılık, bütün bunlar hallolmuyor;
ama, ülkemizde, sıfırdan alınan terör tırmanmaya başlıyor. Bundan onbeş yıl
önce, bir bakan "eli tespihli insanların sayısı artırılabilse idi, bugün
güneydoğu meselesi olmazdı" diyebiliyor. Tabiî, olaya böyle bakınca,
sonuçları da böyle oluyor. Terör demek ki böyle hallediliyor. Tabiî, bölgede,
gerçekten de eli tespihli insanlar arttı; ama, birilerinin de bir elinde
tespih, diğer elinde pala ve kasatura var. Biliyorsunuz, Hizbullahın pek çok
yerde toplu mezarları ve katliamları bu şekilde ortaya çıktı.
PKK terörü malum. Şimdi, ülkemizi en çok
tehdit eden bir terör durumuna geldi sıfırdan alındığı halde.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.
HAKKI ÜLKÜ (Devamla) - Değerli arkadaşlar,
biz, temel yasa diye nitelenen bu yasayı 4'e bölerek de görüşmek isterdik; ama,
siz toptancılığı tercih ettiniz.
Demin kulislerinizde bir milletvekiliniz,
demin görüşülmüş olan Genel Sağlık Sigortası Yasa Tasarısının bitmesi esnasında
ne dedi biliyor musunuz?
FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Dedikoduya yer
yok!
HAKKI ÜLKÜ (Devamla) - Bakın ne dedi, ben
söyleyeyim: "Biz, birçok kesimden beddua alacağız. Bu belli." Ben
söze karışamadım. Geçiyordum oradan, duydum.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Dedikodu
bunlar.
SERACETTİN KARAYAĞIZ (Muş) - CHP olarak mı
duydunuz?!
HAKKI ÜLKÜ (Devamla) - Ben duydum.
Şimdi, onu ben bilemiyorum tabiî, bir şey
diyemem; ama, hayır dua almayacağınızı biliyorum.
BAŞKAN - Yerinizden müdahale etmeyin
arkadaşlar. Hatibin süresini uzatmamıza neden oluyorsunuz. Yerinizden müdahale
etmeyin.
HAKKI ÜLKÜ (Devamla) - Dolayısıyla,
yapılan uygulamalar, getirilen yasa taslakları burada görüşülürken, adına
"temel" demenize gerek yok. Burada, herkes, birbirinden üstün zekâlı.
Getirdiğiniz yasaların insan melekelerinin ortaya döküldüğü bu kürsüden
tartışılması, aynı zamanda o yasaların düzgün çıkmasını beraberinde getirir ve
uzun bir süre de, o yasalar, o ihtiyaçları karşılar; sık sık da Meclis, yasa
tekrarlamak durumunda kalmaz, mesaisini bu yollara harcamaz, boşuna, o halkın
alınterinden oluşan bu Meclise insanlar da masraf yapmaz, para ödemez.
Ben, temel yasa adı altında getirilmiş
olan yasaların doğru olmadığını üstüne basa basa tekrar vurguluyorum.
Bu yasanın, biraz sonra görüşülecek olan
bölümünde sizleri baş başa bırakıyorum.
İyi akşamlar diliyorum. (Alkışlar)
(CHP sıralarından ayağa kalkmalar)
BAŞKAN - Şimdi, söz sırası, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına, Kastamonu Milletvekili Sinan Özkan'da.
Sayın Özkan'ın da konuşma süresi 20
dakika. Fakat, çalışma süremizin dolmasına 20 dakikadan az süre var.
Çalışma süresinin Sayın Sinan Özkan'ın
konuşmasını tamamlayıncaya kadar uzatılmasını oylarınıza sunuyorum…
HALUK KOÇ (Samsun) - Karar yetersayısının
aranmasını istiyorum.
EYÜP FATSA (Ordu) - Öyle şey olmaz! Hem
dışarıya çıkacaksın hem de karar yetersayısının aranmasını isteyeceksin!..
Olmaz!..
BAŞKAN - Karar yetersayısı aranacaktır.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Karar yetersayısı yoktur; birleşime 5
dakika ara veriyoruz.
Kapanma
Saati: 20.47
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 20.55
BAŞKAN :
Başkanvekili Ali DİNÇER
KÂTİP
ÜYELER : Harun TÜFEKCİ (Konya), Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 90 ıncı Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
1123 sıra sayılı kanun tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IV.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
7.- Nüfus
Hizmetleri Kanunu Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/1177) (S. Sayısı:
1123) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
sözcüsünün konuşmasının bitimine kadar çalışma süresinin uzatılmasının
oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi, oylamayı tekrar yapacağım
ve karar yetersayısını arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Karar yetersayısı olmadığı ve çalışma
süremizin de sonuna geldiğimiz için… (AK Parti sıralarından "Karar
yetersayısı var" sesleri, gürültüler)
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan, oylamayı
elektronik cihazla yapın.
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, kanun
tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 20 Nisan 2006 Perşembe günü,
alınan karar gereğince saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 20.57