BIM 2 2 2006-05-05T10:03:00Z 2006-05-05T10:03:00Z 65 43794 249626 TBMM 2080 499 306558 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM: 22                    CİLT: 116                                      YASAMA YILI: 4

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

87 nci Birleşim

12 Nisan 2006 Çarşamba

  I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMA

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Manisa Milletvekili Ufuk Özkan'ın, özelleştirme uygulamalarının vergi ve istihdam üzerindeki etkilerine ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı

2.- Çankırı Milletvekili Hikmet Özdemir'in, Emir Karatekin'in (Karatekin Gazi) Çankırı tarihindeki önemine; İlin, ekonomik yönden kalkınmasını hızlandırmak için kültür ve turizm değerlerinin daha fazla tanıtılması konusunda yapılması gerekenlere ilişkin gündemdışı konuşması

3.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın, Kutlu Doğum Haftasına ilişkin gündemdışı konuşması

V.- ÖNERİLER

A) SİYASÎ PARTİ GRUP ÖNERİLERİ

1.- (10/221), (10/303), (10/304) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin öngörüşmelerinin birleştirilerek yapılmasına ve görüşme gününe ilişkin CHP Grup önerisi

2.- Gündemdeki sıralama ile 1102, 1052, 1123, 1139 ve 871 sıra sayılı kanun tasarılarının İçtüzüğün 91 inci maddesi gereğince temel kanun olarak görüşülmesine ve çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin AK Parti Grup önerisi

VI.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1.- Grup önerileriyle ilgili lehte ve aleyhte konuşma taleplerinin, müracaat eden milletvekili sayısının İçtüzükte belirtilen konuşmacı sayısından fazla olması nedeniyle kurayla belirlenmesi üzerine, Başkanın tutumu hakkında

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)

3.- Muğla Milletvekili Orhan Seyfi Terzibaşıoğlu'nun; 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile 2985 Sayılı Toplu Konut Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/727) (S. Sayısı: 1138)

4.- Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/278, 1/1034) (S. Sayısı: 17 ve 17'ye 1 inci Ek)

5.- Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/277) (S. Sayısı: 1079)

6.- Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/1153)      (S. Sayısı: 1102)

VIII.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Adana'da görev yapan iki kamu görevlisi hakkındaki iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/12616)

2.- Manisa Milletvekili Hasan ÖREN'in, emekli belediye başkanlarının özlük haklarındaki farklılıklara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/12838)

3.- Aydın Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLU'nun, sokakta yaşayan çocuklara yönelik çalışmalara,

- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, kadınların işgücüne katılımına,

- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu İl Müdürü hakkındaki bir iddiaya,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Nimet ÇUBUKÇU'nun cevabı (7/13076, 13077, 13078)

4.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, Fatsa Verem Savaş Dispanserinin ihtiyacına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/13111)

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak beş oturum yaptı.

Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya, Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle, Hazreti Peygamberin kişiliğine,

Balıkesir Milletvekili Orhan Sür, Balıkesir'e bağlı köylerin sorunlarına ve bu konuda yapılması gerekenlere,

Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Kaplan, Şanlıurfa'nın düşman işgalinden kurtarılışının 86 ncı yıldönümünde, ilin ekonomik ve sosyal sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

Anavatan Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri Gaziantep Milletvekili Ömer Abuşoğlu ve Malatya Milletvekili Süleyman Sarıbaş'ın, kamu kurum ve kuruluşlarındaki yolsuzluk iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/358), Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve öngörüşmesinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgil ve 31 milletvekili ile Bursa Milletvekili Şevket Orhan ve 30 milletvekilinin, bazı girişimcilerce holding adı altında gerçekleştirilen izinsiz halka arz yoluyla tasarruf sahiplerinin mağduriyetine yol açılmasının neden ve sonuçlarıyla bu süreçte SPK'nın sorumluluğunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi üzerine kurulan Meclis Araştırması Komisyonu raporu (10/16, 262)     (S. Sayısı:1061) üzerindeki görüşmeler tamamlandı.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:

3 üncü sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden;

1 inci sırasında bulunan, Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/278, 1/1034) (S. Sayısı: 17 ve 17'ye 1 inci Ek),

2 nci sırasında bulunan, Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair 604 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin (1/277) (S. Sayısı: 1079),

4 üncü sırasında bulunan, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısının (1/1030) (S. Sayısı: 904),

5 inci sırasında bulunan, Özel Tüketim Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının (1/1145) (S. Sayısı: 1112),

Görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından;

Ertelendi.

6 ncı sırasında bulunan, Muğla Milletvekili Orhan Seyfi Terzibaşıoğlu'nun, 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile 2985 Sayılı Toplu Konut Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/727) (S. Sayısı:1138), tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanarak maddelerine geçilmesi kabul edildi; 1 inci maddesi üzerinde bir süre görüşüldü. Madde üzerinde verilen bir önergenin oylanması sırasında, istem üzerine yapılan yoklamalarda Genel Kurulda toplantı yetersayısı bulunamadı.

Hatay Milletvekili Sadullah Ergin, Erzurum Milletvekili İbrahim Özdoğan'ın, konuşmasında partisine ve şahsına sataştığı iddiasıyla bir açıklamada bulundu.

12 Nisan 2006 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 21.45'te son verildi.

 

Sadık Yakut

Başkanvekili

 

 

Yaşar Tüzün

Harun Tüfekci

Bayram Özçelik

 

Bilecik

Konya

Burdur

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

Kâtip Üye

 


No: 120

II.- GELEN KÂĞITLAR

12 Nisan 2006 Çarşamba

Tasarılar

1.- Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı Kurulması Hakkında Kanun Tasarısı (1/1188) (Avrupa Birliği Uyum; Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.4.2006)

2.- Deprem Bakımından Yapı Yasaklı Alanlardaki Yerleşimlerin Güvenilir Alanlara Nakline Dair Kanun Tasarısı (1/1189) (Plan ve Bütçe ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.4.2006)

3.- Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Makedonya Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı Arasında Makedonya Cumhuriyetinde Yer Alan Bazı Osmanlı Dönemi Eserlerinin Onarımı ve Rekonstrüksiyonuna Yönelik Yapılan Görüşmelere İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/1190) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2006)

Teklifler

1.- Manisa Milletvekili Ufuk Özkan ve 41 Milletvekilinin; İskan Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/755) (İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.3.2006)

2.- Denizli Milletvekili V. Haşim Oral ve 17 Milletvekilinin; Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkındaki 5084 Sayılı Kanun Kapsamının (2. Maddesinin) Değiştirilmesine İlişkin Kanun Teklifi (2/756) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.4.2006)

3.- İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek ve 18 Milletvekilinin; Muhtar Ödeneklerinin Arttırılmasına ve Sosyal Güvenliklerine İlişkin Kanun Teklifi (2/757) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler; İçişleri ile Plan ve Bütçe  Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.4.2006)

4.- Konya Milletvekili Orhan Erdem'in; Sıvılaştırılmış Petrol Gazları (LPG) Piyasası Kanunu ile Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/758) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.4.2006)

Tezkereler

1.-        Samsun Milletvekili Haluk Koç'un; Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1023) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.4.2006)

2.- Tokat Milletvekili Feramus Şahin'in; Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1024) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.4.2006)

Sözlü Soru Önergeleri

1. - Aydın Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLU'nun, çölyak hastalığına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1687) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)

2. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Yivli Minarenin bakım ve onarımına ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet AYDIN) sözlü soru önergesi (6/1688) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)

3. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Yivli Minarenin bakım ve onarımına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) sözlü soru önergesi (6/1689) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)

4. - İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, taksici esnafın desteklenmesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/1690) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)

5. - İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, esnaf ve sanatkarların sorunlarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/1691) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)

6. - Aydın Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLU'nun, okullardaki şiddet olaylarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1692) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)

7. - Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER'in, KKTC ile ilişkilerdeki bazı uygulamalara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1693) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/3/2006)

8. - İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, İzmir'in bazı bölgelerindeki süt üretimine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1694) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/3/2006)

9. - İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, İzmir İlinde seracılığın desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1695) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/3/2006)

10. - İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, bankaların dış borçlarına ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) sözlü soru önergesi (6/1696) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/3/2006)

11. - İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, özel hastanelere ve vakıf hastanelerinin vergilendirilmesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1697) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/3/2006)

Yazılı Soru Önergeleri

1. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Edirne'de meydana gelen su baskınına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13276) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/3/2006)

2. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Milli Güvenlik Siyaset Belgesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13277) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/3/2006)

3. - Malatya Milletvekili Süleyman SARIBAŞ'ın, bir televizyon kanalı çalışanlarından Devlet kadrolarına atananlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13278) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)

4. - Sinop Milletvekili Engin ALTAY'ın, Cuma hutbelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13279) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)

5. - Manisa Milletvekili Hasan ÖREN'in, Manisa Et ve Balık Kombinasının özelleştirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13280) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)

6. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, tekstil sektörünün desteklenmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13281) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)

7. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, BM Medeni ve Siyasal Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşmesinin bir maddesine bireysel başvuru ile ilgili çekince konulmamasının nedenine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13282) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)

8. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, turizm sektörünün desteklenmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13283) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)

9. - İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK'in, bazı köylere ibadethane yapımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13284) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)

10. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Başbakanlık merkez binasında yapılan tadilatlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13285) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)

11. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, yaptırılan dersliklerle ilgili konuşmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13286) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)

12. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Merkez Bankası Başkanlığına yapılacak atamaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13287) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)

13. - Mersin Milletvekili Mustafa ÖZYÜREK'in, milletvekillerinin telefonlarının dinlendiği iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13288) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)

14. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, milletvekillerinin telefonlarının dinlendiği iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13289) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)

15. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Merkez Bankası Başkanlığına yapılacak atamaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13290) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)

16. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, özelleştirme mağduru geçici personelin özlük haklarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13291) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)

17. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Maliye Bakanı hakkındaki bir açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13292) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)

18. - İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, Maliye Bakanı hakkında basına yaptığı açıklamaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13293) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/3/2006)

19. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, telefon dinleme ile ilgili verilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13294) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/3/2006)

20. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, enerji üretimine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13295) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/3/2006)

21. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya-Alanya Bıçakçı Köyündeki GSM baz istasyonlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13296) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/3/2006)

22. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Star Gazetesinin satış ihalesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13297) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/3/2006)

23. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, milletvekillerinin telefonlarının dinlendiği iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13298) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/3/2006)

24. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, bazı davalarla ilgili kamu görevlilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13299) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/3/2006)

25. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, bir doktor hakkındaki iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13300) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/3/2006)

26. - İzmir Milletvekili Muharrem TOPRAK'ın, tarım girdilerindeki KDV oranlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13301) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/3/2006)

27. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, tavukçuluk sektörünün desteklenmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13302) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/3/2006)

28. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, tavukçuluk sektöründe kullanılan soya ve soya küspesinin vergi oranlarındaki artışa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13303) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/3/2006)

29. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, personel alımında soruşturma usulüne ve istihbarat teşkilatlanmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13304) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/3/2006)

30. - Malatya Milletvekili Süleyman SARIBAŞ'ın, yolsuzluklar konusunda basında çıkan bir beyanına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13305) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/3/2006)

31. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Toplu Konut İdaresinin ihale ettiği konutlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13306) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/3/2006)

32. - Malatya Milletvekili Süleyman SARIBAŞ'ın, biodizel yakıtların üretileceği tesislerin standartlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13307) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/3/2006)

33. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, GÜBRETAŞ Yarımca ve Sarıseki fabrikalarının nakliye işlerinin ihalelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13308) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/3/2006)

34. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Uluslararası Para Fonundan alınan kredilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13309) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2006)

35. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, asgari ücret politikasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13310) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2006)

36. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Büyük Ortadoğu Projesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13311) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2006)

37. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, savaş riskine ve halkın korunmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13312) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2006)

38. - Aydın Milletvekili Mehmet Mesut ÖZAKCAN'ın, sanayide kullanılan elektriğin fiyatlandırılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13313) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2006)

39. - Mersin Milletvekili Mustafa ÖZYÜREK'in, Merkez Bankası Başkanlığına yapılacak atamaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13314) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/3/2006)

40. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, medya ile ilgili bir açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13315) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/3/2006)

41. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Başbakanlık Müsteşarı hakkındaki haberler konusunda yaptığı açıklamalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13316) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/3/2006)

42. - Ankara Milletvekili Muzaffer R. KURTULMUŞOĞLU'nun, bölünmüş yolların kalitesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13317) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/3/2006)

43. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Aycell ile ilgili denetim raporlarındaki iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13318) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/3/2006)

44. - Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN'ın, bir patates hastalığı nedeniyle karantinaya alınan köylerin sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13319) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)

45. - Denizli Milletvekili V. Haşim ORAL'ın, Merkez Bankası Başkanlığına yapılacak atamaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13320) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)

46. - Muğla Milletvekili Gürol ERGİN'in, TÜBİTAK'ta işine son verilen özürlü personele ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13321) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)

47. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, yurt dışı gezilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13322) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)

48. - İzmir Milletvekili Muharrem TOPRAK'ın, onkoloji hastanelerindeki ışınlı tıbbi cihazlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13323) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)

49. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Küre Operasyonunda ele geçirilen gizli belgelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13324) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)

50. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, su tüketimine ve su kaynaklarının sürdürülebilir yönetimine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13325) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)

51. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, erken seçime hazırlık yapıldığı iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13326) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)

52. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, kadrolaşma iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13327) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)

53. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Kıyı Kanununda değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısı taslağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13328) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)

54. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Avrupa Birliğince gönderildiği iddia edilen bir mektuba ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13329) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)

55. - Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in, Başbakanlık Müsteşarı ile ilgili bir iddiaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13330) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/3/2006)

56. - İzmir Milletvekili K. Kemal ANADOL'un, adli yardım kapsamında hizmet veren avukatların ücretlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13331) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/3/2006)

57. - Aydın Milletvekili Mehmet Mesut ÖZAKCAN'ın, Kuşadası'ndaki bir arazinin özelleştirilmesi ile ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13332) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/3/2006)

58. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, işkence ve kötü muamele suçlarından ötürü ödenen tazminatlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13333) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/3/2006)

59. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Küre Operasyonunda tutuklanan bir kişinin verdiği bilgilere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/13334) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)

60. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, siyasi partilerin finansmanına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/13335) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)

61. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Merkez Bankası Başkanı atama kararnamesine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/13336) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2006)

62. - Manisa Milletvekili Hüseyin TANRIVERDİ'nin, Cumhurbaşkanınca affedilen mahkumlara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/13337) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/3/2006)

63. - İzmir Milletvekili K. Kemal ANADOL'un, bazı mahkemelerin Türk Patent Enstitüsünün binalarını kullanmasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/13338) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/3/2006)

64. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, Adana-Pozantı'da heyelan bölgesindeki yapılaşmaya ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/13339) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)

65. - İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü bünyesindeki döner sermaye işletmelerine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/13340) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)

66. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Merkez Bankası Başkanı atama kararnamesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/13341) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2006)

67. - Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, Karadeniz Sahil Yoluna ve Fındıklı Şehir Geçişi Projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/13342) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/3/2006)

68. - Manisa Milletvekili Ufuk ÖZKAN'ın, Akhisar-Manisa-Turgutlu bölünmüş yol çalışmalarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/13343) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)

69. - İstanbul Milletvekili Ahmet Güryüz KETENCİ'nin, Karadeniz Sahil Yolu Projesi ile ilgili bazı iddialara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/13344) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/3/2006)

70. - Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, sözleşmeli çalıştırılan personelin prim borçlarını ödemedikleri için yasal takip uygulanan okul müdürlerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/13345) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)

71. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Merkez Bankası Başkanı atama kararnamesine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/13346) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2006)

72. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, SSK'nın bir ilaç alımındaki usulsüzlük iddiasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/13347) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/3/2006)

73. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, sosyal güvenlikle ilgili kanun tasarısının emekliliğe yönelik düzenlemelerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/13348) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)

74. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, işsizliğe ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/13349) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/3/2006)

75. - Tekirdağ Milletvekili Enis TÜTÜNCÜ'nün, Tekirdağ-Saray'da bulunan taş ocaklarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/13350) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/3/2006)

76. - İstanbul Milletvekili Birgen KELEŞ'in, Çatalca orman köylülerinin mağduriyetine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/13351) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/3/2006)

77. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Merkez Bankası Başkanı atama kararnamesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/13352) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2006)

78. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, basında çıkan Ankara'da köpek katliamı haberlerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/13353) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/3/2006)

79. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, taşıt trafiği kaynaklı hava kirliliğine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/13354) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)

80. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, nehir sularının kullanılması amacıyla komşu ülkelerle yapılan uluslararası anlaşma olup olmadığına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/13355) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)

81. - Antalya Milletvekili Atila EMEK'in, Avrupa'da Türklere yönelik olumsuz gelişmelere ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/13356) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/3/2006)

82. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Merkez Bankası Başkanı atama kararnamesine ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/13357) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2006)

83. - Bursa Milletvekili Ertuğrul YALÇINBAYIR'ın, Avrupa Parlamentosunun 2005 Genişleme Strateji Belgesine ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/13358) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/3/2006)

84. - Bursa Milletvekili Ertuğrul YALÇINBAYIR'ın, Avrupa'daki Türk vatandaşlarının ombudsmanlıklara başvurularına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/13359) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/3/2006)

85. - Uşak Milletvekili Osman COŞKUNOĞLU'nun, Kalkınma Ajanslarının kuruluşuna ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdullatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/13360) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)

86. - Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, kanatlı hayvan sektörünün desteklenmesine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdullatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/13361) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/3/2006)

87. - Çorum Milletvekili Feridun AYVAZOĞLU'nun, Çorum İlinde Kalkınma Ajansı çalışmalarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdullatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/13362) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/3/2006)

88. - Aydın Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLU'nun, CİNE-5 Kanalının yayınlarına ve yönetimine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdullatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/13363) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/3/2006)

89. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Merkez Bankası Başkanı atama kararnamesine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdullatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/13364) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2006)

90. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Türkiye Kalkınma Bankasındaki görevden alma ve atamalara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdullatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/13365) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/3/2006)

91. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, TMSF'nin Antalya'daki bir oteli alış ve satış bedeline ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdullatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/13366) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/3/2006)

92. - Isparta Milletvekili Mevlüt COŞKUNER'in, TMSF'nin el koyduğu bazı şirketlerdeki uygulamalara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdullatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/13367) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)

93. - Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın, tavukçuluk sektörünün desteklenmesine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdullatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/13368) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/3/2006)

94. - Ankara Milletvekili Zekeriya AKINCI'nın özelleştirme mağduru geçici personele ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/13369) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)

95. - Malatya Milletvekili Süleyman SARIBAŞ'ın, faaliyette bulunulmayan spor branşlarına, milli sporcuların desteklenmesine ve spor tesislerine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/13370) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/3/2006)

96. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Merkez Bankası Başkanı atama kararnamesine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/13371) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2006)

97. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Ankara 19 Mayıs Stadyumunun dış sahalarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/13372) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/3/2006)

98. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Ankara'nın stadyum ihtiyacına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/13373) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/3/2006)

99. - Aydın Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLU'nun, serbest bölgelere ve yatırım teşviklerine ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/13374) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/3/2006)

100. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Merkez Bankası Başkanı atama kararnamesine ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/13375) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2006)

101. - İzmir Milletvekili K. Kemal ANADOL'un, karışım zeytinyağı ihracatına ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/13376) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2006)

102. - İzmir Milletvekili Türkan MİÇOOĞULLARI'nın, zeytincilik politikasına ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/13377) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/3/2006)

103. - İzmir Milletvekili Türkan MİÇOOĞULLARI'nın, karışım yağların ihracatının serbest bırakılmasına ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/13378) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/3/2006)

104. - Ankara Milletvekili Yılmaz ATEŞ'in, bir TÜİK çalışanı ile ilgili iddiaya ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/13379) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)

105. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, TRT'deki bazı uygulamalara ve alınan kararlara ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/13380) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)

106. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın bir TÜİK çalışanı hakkındaki bir iddiaya ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/13381) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/3/2006)

107. - Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün, spor yorum programlarına ve yayınların denetimine ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/13382) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/3/2006)

108. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Merkez Bankası Başkanı atama kararnamesine ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/13383) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2006)

109. - Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, "1. Hatay Medeniyetler Buluşması" Programının maliyetine ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/13384) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/3/2006)

110. - Iğdır Milletvekili Yücel ARTANTAŞ'ın, TRT ile ilgili çeşitli iddialara ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/13385) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/3/2006)

111. - Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in, Merkez Bankası yönetimine yapılacak atamalara ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/13386) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)

112. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, bir holdingin Halk Bankasından kullandığı krediye ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/13387) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/3/2006)

113. - Hatay Milletvekili İnal BATU'nun, AB tarama süreci müzakerelerine katılıma ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/13388) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)

114. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, özelleştirme gelirlerinin kullanımına ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/13389) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/3/2006)

115. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, özürlülerin eğitimine ve istihdamına ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/13390) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2006)

116. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Merkez Bankası Başkanı atama kararnamesine ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/13391) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2006)

117. - İzmir Milletvekili Canan ARITMAN'ın, Antalya SHÇEK İl Müdürünün bir beyanına ve mağdur kadınlara yönelik hizmetlere ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/13392) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/3/2006)

118. - Yozgat Milletvekili Emin KOÇ'un, lojman tahsis edilen milletvekili olup olmadığına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/13393) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)

119. - Bitlis Milletvekili Edip Safder GAYDALI'nın, elektrik enerjisiyle ilgili bazı verilere ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/13394) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/3/2006)

120. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, BOTAŞ'ın doğalgaz çevrim santrallerinden olan alacaklarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/13395) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/3/2006)

121. - İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Başkanlığına yapılan atamaya ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/13396) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/3/2006)

122. - Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, enerjideki dışa bağımlılığa ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/13397) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/3/2006)

123. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Merkez Bankası Başkanı atama kararnamesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/13398) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2006)

124. - Eskişehir Milletvekili Mehmet Vedat YÜCESAN'ın, Kütahya'da taşeronlara devredilen trafo merkezlerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/13399) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2006)

125. - Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN'ın, Niğde-Azatlı Kasabasının sulama suyu sorununa ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/13400) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)

126. - Adana Milletvekili Tacidar SEYHAN'ın, maden arama ve ön işleme ruhsatlarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/13401) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)

127. - İstanbul Milletvekili Mehmet SEVİGEN'in, Bağcılar Belediyesinin bir kültür yayınına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13402) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/3/2006)

128. - Antalya Milletvekili Osman ÖZCAN'ın, Antalya-Manavgat'taki bir yolun yapımına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13403) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/3/2006)

129. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Bağcılar Belediyesinin bir kültür yayınına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13404) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/3/2006)

130. - İzmir Milletvekili Bülent BARATALI'nın, Ankara'daki hayvan itlafı iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13405) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/3/2006)

131. - Yozgat Milletvekili Mehmet ERDEMİR'in, il özel idareleri ve belediyelere bağlı kuruluşların ihalelerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13406) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/3/2006)

132. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, Nevruz kutlamalarında bölücü terör örgütü propagandası yapılmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13407) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/3/2006)

133. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Balıkesir-Bursa karayolunda meydana gelen bir trafik kazasıyla ilgili iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13408) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/3/2006)

134. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Merkez Bankası Başkanı atama kararnamesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13409) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2006)

135. - İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, görevi ihmal ve kötüye kullanma suçlarından yargılanan belediye başkanlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13410) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2006)

136. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, basında çıkan Ankara'daki köpek katliamı haberlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13411) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/3/2006)

137. - İstanbul Milletvekili Mehmet SEVİGEN'in, İstanbul-Sarıyer-Derbent Mahallesinde yaşanan olaylara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13412) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/3/2006)

138. - Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, suç verilerine ve suçluluğun önlenmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13413) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)

139. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, emniyet personelinin çalışma şartlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13414) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)

140. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Siirt DTP İl Başkanı hakkında soruşturma açılıp açılmadığına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13415) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/3/2006)

141. - Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in, Diyarbakır'da yaşanan olaylara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13416) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/3/2006)

142. - İstanbul Milletvekili Mehmet Ali ÖZPOLAT'ın, İstanbul-Bağcılar'daki asayiş olaylarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13417) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/3/2006)

143. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan-Taşlıdere Köyü arasındaki yolun bakımına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13418) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/3/2006)

144. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Kırkgöz-Yeniköy karayolunun onarımına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13419) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/3/2006)

145. - Bilecik Milletvekili Yaşar TÜZÜN'ün, Milli Kütüphane Başkanlığına yapılan atamaya ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/13420) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)

146. - İzmir Milletvekili Canan ARITMAN'ın, İstanbul'da bir vakıf tarafından açıldığı iddia edilen müzeye ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/13421) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/3/2006)

147.                - Gaziantep Milletvekili Abdulkadir ATEŞ'in, sözleşmeli personelin iş sonu tazminatlarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/13422) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/3/2006)

148. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Merkez Bankası Başkanı atama kararnamesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/13423) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2006)

149. - İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, tur organizatörlüğüne ve turizm acenteliğine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/13424) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/3/2006)

150. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Rusya'daki bir fuara katılım olmamasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/13425) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/3/2006)

151. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, bazı bürokratlara uygulanan disiplin cezalarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/13426) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)

152. - Muğla Milletvekili Ali Cumhur YAKA'nın, bir filme yaş sınırlaması getirilmemesinin nedenlerine ve film öncesi reklamlara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/13427) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)

153. - Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın, Burdur-Gölhisar'daki bir antik kente ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/13428) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)

154. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, emekli olmuş bir personel hakkında atama işlemi yapıldığı iddiasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/13429) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)

155. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya-Demre'deki bazı tarihi mekanların elektriğinin kesilmesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/13430) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)

156. - Kırşehir Milletvekili Hüseyin BAYINDIR'ın, bazı kurumlardaki teknik personelin özlük haklarının farklılığına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/13431) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)

157. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, internet sitesiyle ilgili bazı iddialara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/13432) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)

158. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Elazığ-Merkezdeki bir taşınmazın satış ihalesine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/13433) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)

159. - Yozgat Milletvekili Emin KOÇ'un, İngiltere ziyaretine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/13434) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/3/2006)

160.                - Afyonkarahisar Milletvekili Halil ÜNLÜTEPE'nin, özelleştirilen SEKA Çay İşletmesine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/13435) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/3/2006)

161. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, adli yardım uygulamasındaki ödenek yetersizliğine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/13436) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/3/2006)

162. - Malatya Milletvekili Süleyman SARIBAŞ'ın, Özelleştirme İdaresi bünyesindeki kuruluşların denetim raporlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/13437) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/3/2006)

163. - İstanbul Milletvekili Bihlun TAMAYLIGİL'in, merkezi uzlaşma komisyonunun çalışmalarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/13438) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/3/2006)

164. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, tahsil edilen KDV ve ödenen vergi iadesine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/13439) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/3/2006)

165. - Antalya Milletvekili Osman ÖZCAN'ın, Konut Edindirme Yardımı hesaplarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/13440) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)

166. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, internet kafelere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13441) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/3/2006)

167. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, Adana Sağlık Meslek Yüksekokulunun Çukurova Üniversitesi kampusüne taşınmasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13442) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)

168. - Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, okullarda ve millî eğitim müdürlüklerinde ücretleri aile birlikleri ve derneklerce ödenen personele ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13443) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)

169. - Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, İstanbul'un ilçelerindeki Millî Eğitim şube müdürlerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13444) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)

170. - Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, bir gazete haberine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13445) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)

171. - Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, İstanbul İlindeki okul müdürü atamalarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13446) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)

172. - Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, Millî Değerler Vakfının verdiği konferanslara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13447) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)

173.                - Zonguldak Milletvekili Harun AKIN'ın, Zonguldak İl Millî Eğitim Müdürlüğünün bazı uygulamalarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13448) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/3/2006)

174. - Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün, Kamu Personeli Seçme Sınavına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13449) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/3/2006)

175. - İzmir Milletvekili Türkan MİÇOOĞULLARI'nın, İzmir'deki okullara gönderilen ödeneğe ve özel okul öğrencilerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13450) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/3/2006)

176. - İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK'in, Ankara'daki bir lisenin müdürü hakkındaki bir iddiaya ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13451) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/3/2006)

177. - İzmir Milletvekili Yılmaz KAYA'nın, bir ilköğretim okulu yöneticilerinin çıkardığı dergiye ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13452) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2006)

178. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Merkez Bankası Başkanı atama kararnamesine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13453) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2006)

179. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, okullarda meydana gelen olaylara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13454) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/3/2006)

180. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, okullardaki şiddet olaylarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13455) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/3/2006)

181. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, ilköğretim inşaatı ihalelerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13456) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/3/2006)

182. - Muğla Milletvekili Ali Cumhur YAKA'nın, okullarda verilen konferanslar ile sinema ve internet kafelerin denetimine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13457) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)

183. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya-Elmalı'daki bir ilköğretim okulunun ek bina inşaatına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13458) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)

184. - Bursa Milletvekili Mustafa ÖZYURT'un, Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliğine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13459) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)

185. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, okullardaki şiddet olaylarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13460) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)

186. - Bursa Milletvekili Mustafa ÖZYURT'un, öğrencileri zararlı alışkanlıklardan ve şiddetten korumaya yönelik tedbirlere ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13461) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/3/2006)

187. - Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, Van İl Millî Eğitim Müdürlüğünün bir uygulamasına ve Ankara'daki bir lise müdürlüğünün bir yazışmasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13462) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/3/2006)

188. - Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliğine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13463) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/3/2006)

189. - İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in, mayın tespit ve temizleme ile ilgili proje çalışmaları olup olmadığına ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13464) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2006)

190. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Merkez Bankası Başkanı atama kararnamesine ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13465) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2006)

191. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Sağlık Meslek Lisesi mezunlarının istihdamına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13466) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)

192. - Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, Antakya'da bir dispanserin kapatılmasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13467) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/3/2006)

193. - Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, İstanbul Zeynep Kamil Çocuk Hastanesindeki bir doktorla ilgili bazı iddialara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13468) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/3/2006)

194. - Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, ilaç sahteciliğine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13469) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/3/2006)

195. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, anne ve çocuk ölümlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13470) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2006)

196. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Merkez Bankası Başkanı atama kararnamesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13471) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2006)

197. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, hastanelerin otomasyon hizmeti alımı ihaleleriyle ilgili iddialara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13472) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/3/2006)

198. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, hastanelerin otomasyon hizmetleri alımıyla ilgili iddialara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13473) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/3/2006)

199. - Denizli Milletvekili Mehmet U. NEŞŞAR'ın, devredilen SSK hastanelerine ve Ankara Dışkapı Devlet Hastanesiyle ilgili bir iddiaya ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13474) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/3/2006)

200. - Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, Ankara'daki bir hastanede acil servise gelen hastaların bekletildiği iddiasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13475) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/3/2006)

201. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, hastanelerin otomasyon hizmetleri alımına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13476) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/3/2006)

202. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, hastanelerin otomasyon hizmetleri alımına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13477) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/3/2006)

203. - Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, diş hekimlerinin çalışma koşullarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13478) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)

204. - Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa SİRMEN'in, Kocaeli-Gebze Balçık Sağlık Ocağının hizmete girmesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13479) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)

205. - Aydın Milletvekili Mehmet BOZTAŞ'ın, kanser vakalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13480) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/3/2006)

206. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, Sarmısaklı Tarım İşletmesinde gerçekleşen hasata ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/13481) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/3/2006)

207. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Merkez Bankası Başkanı atama kararnamesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/13482) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2006)

208. - Muğla Milletvekili Ali Cumhur YAKA'nın, sinemalarda film öncesi gösterilen reklamların denetimine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/13483) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)

209. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Nevşehir'deki bazı yerlerde patates üretiminin yasaklanmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13484) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/3/2006)

210. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, AK Parti Rize İl Başkanının Hemşin'de bir çay fabrikası kurulacağı beyanına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13485) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/3/2006)

211. - Malatya Milletvekili Süleyman SARIBAŞ'ın, sulanabilir arazilere ve sulama projelerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13486) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)

212. - Malatya Milletvekili Süleyman SARIBAŞ'ın, organik tarıma ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13487) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)

213. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Çumra Tarım Kredi Kooperatifince icraya verilen çiftçilere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13488) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)

214. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, zirai ilaçlamada izlenen usule ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13489) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)

215. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, pamuk üretimine ve ticaretine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13490) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)

216. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Merkez Bankası Başkanı atama kararnamesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13491) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2006)

217. - İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, şube müdürlüklerine yapılan atamalara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13492) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/3/2006)

218. - Muğla Milletvekili Gürol ERGİN'in, tarım arazileri üzerindeki politikalara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13493) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)

219. - Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN'ın, Ziraat Bankasının çiftçiye kredi kullandırma koşullarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13494) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)

220. - Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN'ın, Tarım Kredi Kooperatiflerinin bazı uygulamalarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13495) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)

221. - Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN'ın, patates üreticilerinin TEDAŞ'a olan borçlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13496) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)

222. - Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN'ın, patates ithal edilip edilmediğine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13497) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)

223. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, hazır kıyma satışına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13498) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)

224. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, doğrudan gelir desteği ödemelerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13499) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/3/2006)

225. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, arazi toplulaştırmalarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13500) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/3/2006)

226. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Tarım Sigortaları Kanununun uygulamasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13501) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/3/2006)

227. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, bir bankada açılan şura özel hesabına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13502) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/3/2006)

228. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, THY'nin Sen Petersburg'a yaptığı ilk sefere ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13503) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/3/2006)

229. - Eskişehir Milletvekili Mehmet Vedat YÜCESAN'ın, Karayolu Taşıma Yönetmeliğinin kamyonculara etkisine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13504) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)

230. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa-Gemlik-Narlı Köyü iskelesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13505) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/3/2006)

231. - Samsun Milletvekili İlyas Sezai ÖNDER'in, Ankara-Samsun uçak seferlerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13506) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2006)

232. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Merkez Bankası Başkanı atama kararnamesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13507) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2006)

233. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, THY'nin ihale bilgilerinin çeşitli kişilere gönderildiği iddiasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13508) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/3/2006)

234. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Aycell'in, Siemens'ten alacağına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13509) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/3/2006)

235. - Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in, Kütahya-Altıntaş'ta bölgesel havaalanı yapılıp yapılmayacağına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13510) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)

236. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Merkez Bankası Başkanı atama kararnamesine ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet AYDIN) yazılı soru önergesi (7/13511) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2006)

237. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, görevden alınan ve atanan personele ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/13512) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/4/2006)


BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

12 Nisan 2006 Çarşamba

BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 87 nci Birleşimini açıyorum.

III. - Y O K L A M A

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için 5 dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını, görevli personel aracılığıyla, 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle söz isteyen Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'a aittir.

Sayın Yılmazcan?.. Yok.

Gündemdışı birinci söz, özelleştirmenin vergi ve istihdam üzerinde etkileri hakkında söz isteyen Manisa Milletvekili Ufuk Özkan'a aittir.

Buyurun Sayın Özkan. (CHP sıralarından alkışlar)

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Manisa Milletvekili Ufuk Özkan'ın, özelleştirme uygulamalarının vergi ve istihdam üzerindeki etkilerine ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum, Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, özelleştirmeyle ilgili bazı notları sizlerle paylaşmak istiyorum. 1985-2005 yılları arasında özelleştirme kapsamına alınan 243 kuruluştaki kamu payları, 22 yarım kalmış tesis, 281 taşınmaz, 6 otoyol, 2 boğaz köprüsü, 93 tesis, 6 liman, şans oyunları, lisans hakkı ile araç muayene istasyonları özelleştirme kapsamına alınmıştır. 188 kuruluşta hisse senedi veya varlık satış devir işlemi yapılmıştır. 176 kuruluşta hiç kamu payı kalmamıştır. Özelleştirme sonrası iş kaybına uğrayan işçilerin sayısı 40 000'in üzerine çıkmıştır. Özelleştirmelerden sonra bölgesel tekeller oluşmuştur. Özellikle, tarımsal KİT'ler de başlangıçta yerli şirketlere satılmış; ancak, bu alanlar daha sonra yabancı çokuluslu şirketlerin eline geçmiştir. Özelleştirilirken Süt Endüstrisi Kurumunun 31 fabrikasının 23 tanesinde üretim durdurulmuştur ve yoktur. Sümerbankın 21 fabrikası özelleştirildi, 18'inde üretim durdu. ORÜS'ün 20 fabrikası özelleştirildi, 16'sında üretim yok. Et Balık kombinaları özelleştirildi, 9'unda şu anda üretim yok. Et Balık, ORÜS ve Sümer Holdingin işletmelerinde üç yıllık üretim şartı vardı. Üretim yapmama cezası, satış tutarının yüzde 10'u kadar para cezasıydı. Fakat, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, sonraki özelleştirmede üretim şartını koymadı, devreden çıkardı.

Bunlarla kurumlarımızda, kuruluşlarımızda neler oldu, onları biraz size hatırlatmak istiyorum: Çinkur, Çinko Kurşun Metal Sanayii AŞ'nin, 1999 yılında üretimi durduruldu ve şirket tasfiye sürecine girdi. Dolayısıyla, burada istihdam ve vergi kaybı söz konusu oldu.

Bildiğiniz gibi, SEKA sizin döneminizde tamamen üretim dışı kaldı, hiç üretim yapamaz oldu.

Et Balık Kurumu kombinalarımızın şu anda, Afyon, Ağrı, Bayburt, Bursa, Kars, Kastamonu, Tatvan, Gaziantep, Manisa, buralarda hiç üretimi kalmadı ve bu kombinalar kapatıldı. İşçi sayımız, istihdamımız 1 771'den 556'ya düştü.

Aynı şekilde, Süt Endüstrisi Kurumunda açık olanları sadece söyleyeyim size: Adıyaman, Amasya, Balıkesir, Erzincan, İstanbul ve Sivas'ın dışında, maalesef, açık hiçbir şey kalmadı. Süt Endüstrisi Kurumunda sütte devlet devreden çıkınca, insafına terk ettiğiniz tüccarlar bir bardak çay fiyatından daha ucuz fiyata sütü toplar oldu.

Sümerbank, bankacılık faaliyetlerini devlet eliyle yaparken, 549 şubeyle çalışırken, özelleştirildikten sonra 83 şubeye, personel sayısı 590'dan 1 407'ye çıktı.

Bunu şunun için söylüyorum: Demek ki böyle bir pazar var, böyle bir ihtiyaç var. Bankanın büyüyebilme şansı varken, bankayı büyütmeden satmakla kime hizmet ettiğinizi sormak istiyorum?

Değerli arkadaşlarım, Asil Çelik özelleştirilmeden önce, 1997 yılında yüzde 96 kapasiteyle çalışırken, 1999 yılında yüzde 52 kapasiteye düştü, özelleştirildikten hemen sonra yüzde 75 ve bugün, 2004 yılında, yüzde 83'e kadar kapasitesini artırdı. Bunu da şunun için vurgulamak istiyorum: Özelleştirme öncesi rakamları düşüreceğiz, üretimi azaltacağız, istihdamı azaltacağız, orayı zarara sokacağız ve satacağız! Çarpıcı örneklerinden bir tanesi Sakarya Traktör Fabrikası. 2002 yılında 1 515 tane traktör üretirken, 2001 yılında 850 tane, 2002 yılında 210 tane traktöre kadar düşürüldü ve daha sonra, özelleştirmeden hemen sonra, birinci yılında 629'a, ikinci yılında     1 601'e çıktı hem de hiç ilave yatırım yapmadan, bir kuruş para harcamadan.

Değerli arkadaşlarım, çimentoda, o günlerde, ortalama fiyat 39 dolarlardayken, bugün, çimentoda ortalama fiyat 50 dolarlar civarına çıktı. Bu da çimentodaki tekelleşmenin örneklerinden bir tanesi.

Tekelin içki bölümü, biliyorsunuz, 292 000 000 dolara satıldı. Geçenlerde, gazete haberine göre, yüzde 46'sına, bir Amerikan yatırım fonu olan Amerikan firmasının, yüzde 46'sına 600 000 000 dolar civarında bir para teklif ettiğini gazetelerden okumuş bulunuyorum ve şu anda, Tekelin içki bölümünde, devletin, Tekele, içki bölümüne, Meye bırakmış olduğu personelden işçi çıkartmaların da başladığını sizlerin bilgisine sunuyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

UFUK ÖZKAN (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; şu anda, tütüncüler perişan, tütüncüler sözleşme yapamaz oldular. Özel sektör sözleşme yapmıyor ve tütüncüyü perişan edecek durumda. Fideler dikildi, fideler bahçede; tarlaya neyi dikeceğini tütüncü bilmiyor. Tekeli, siz, devreden çıkartırsanız, devleti devreden çıkartırsanız, her şeyi satalım anlayışıyla bu ülkeyi yönetmeye çalışırsanız ve Sayın Bakan, Maliye Bakanımız Kemal Unakıtan'a her şeyi satma yetkisini verirseniz, onun da derdi paradan başka bir şey olmazsa, maalesef, üreticimizin içinde bulunduğu durumda bu da olur.

Kuşadası Limanını, o bölgede yaşayan arkadaşlarımızın, o bölgede milletvekilliği yapan ya da o yöreye tatile gidecek milletvekili arkadaşlarımızın, Kuşadası'nda yapılan o limanı mutlaka görmesini tavsiye ediyorum; gidin, görün yarattığınız ucubeyi. Kuşadası ne hale getirilmiş, Kuşadası ne hale dönmüş bir görmenizi tavsiye ederim.

Değerli arkadaşlarım, yapılan yanlış özelleştirme, peşkeş çekmeye dönünce, maalesef, istihdam kaybına da uğruyoruz, vergi kaybına da uğruyoruz, üretim kaybına da uğruyoruz. Dolayısıyla, kaybettiğimiz üretimi ithalat yoluyla, ülkemizin parasını çarçur edecek boyuta getiriyoruz.

Bir sözle sözlerimi noktalamak istiyorum: Bundan beşyüz yıl önce yaşamış Niccolo Machiavelli'nin bir sözünü size hatırlatmak istiyorum, Niccolo Machiavelli beşyüz yıl önce şunu söylemiş: Akıllı olmayan bir hükümdarın iyi danışmanlara sahip olamayacağı genel ve şaşmaz bir kuraldır. Bir hükümdarın zekâ ve anlayışı, çevresindeki insanlarla değerlendirilir."

Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özkan.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, izin verirseniz, Hükümet adına kısa bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN - Gündemdışı konuşmaya Hükümet adına, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Mehmet Ali Şahin cevap vereceklerdir.

Buyurun Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; gündemdışı, biraz önce kendisini dinlediğimiz milletvekili arkadaşımızın gündeme getirdiği, özelleştirme ve uygulamalarıyla ilgili beyanlarına, Hükümet adına kısaca cevap vermek, ben de kısa bir değerlendirme yapmak istiyorum, onun için huzurunuzdayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Devlet basma üretmeli mi, süt üretmeli mi, et üretmeli mi, kâğıt üretmeli mi; bu soruların cevabı 1994'lü yıllarda verilmiş. Sayın Çiller'in Başbakanlığındaki Doğru Yol Partisi-SHP -daha sonra CHP oldu- Hükümeti döneminde "hayır üretmemelidir; basma da üretmemelidir, süt de üretmemelidir; devlet ticaretten çekilmelidir. Ülke yönetiminde makro ölçekte hedefler ortaya koyan, denetim görevi yapan bir konuma gelmelidir" diye düşünülmüş ve 4046 sayılı Özelleştirme Yasası çıkarıldı.

Yani, biraz önce konuşan arkadaşımızın ideolojik olarak mensubu bulunduğu siyasî partinin hükümet olduğu dönemde çıktı bu kanun. Özelleştirme Kanununu siz çıkardınız. Şimdi, gelip burada özelleştirmeye karşı çıkmanızı, doğrusu anlamakta güçlük çekiyorum. (CHP sıralarından gürültüler)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Düzelt… Yanlış varsa düzelt…

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Lafın özüne gel…

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen… Lütfen, hatibin sözünü kesmeyelim sayın milletvekilleri.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, Türkiye kalkınacaktır, Türkiye özel sektörün öncülüğünde kalkınacaktır, serbest piyasa koşulları içerisinde kalkınacaktır. Devlet üretimden elini çekecektir. Kendi partileri de dahil, tüm siyasî partiler bu düşüncededirler. Ancak, özelleştirme konusunda uygulamada bazı sorunlar ortaya çıkarsa, tabiî ki, bunları kendi aramızda konuşuruz.

Ben, Devlet Personelden sorumluyum. Dolayısıyla, istihdamla ilgili, arkadaşımızın, milletvekili arkadaşımın beyanlarına kısaca cevap vermek istiyorum. Evet, şu ana kadar, özelleştirme sonucu, o özelleştirilen kuruluşlarda çalışan memur ve sözleşmeli personelden 50 000'e yakını, diğer kamu kurum ve kuruluşlarına gönderilerek, orada istihdamı yoluna gidilmiştir; çünkü, 4046 sayılı Kanun böyle bir hüküm içeriyordu; ancak, 1992 yılında, aslında, başladı Türkiye'de özelleştirme, sendikalı işçiler, 4046 sayılı Yasada, yani, 1994'te çıkan yasada, diğer kamu kurum ve kuruluşlarına gönderilmiyordu; tazminatları veriliyor, altı ay maaş ödeniyor ve ondan sonra da, tabiî, kapının önüne konuyordu; ama, biz, AK Parti İktidarı olarak…

A. İSMET ÇANAKCI (Ankara) - Yapmazsınız!..

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - …diğer kamu kurum ve kuruluşlarına gönderilmeyen 11 000       -ona, özelleştirme mağduru demeyi doğru bulmuyorum- özelleştirme sonucu, emekli hakkını da elde edemediği için işsiz kalan insanları, diğer kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam ettik; biz yaptık onu. (AK Parti sıralarından alkışlar) Yani, özelleştirme sonucu mağdur duruma düşmüş olan memuru, sözleşmeliyi, işçiyi, hepsini, diğer kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam eden biziz, biz değerlendirdik onları.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Memlekette iş arayan yok!.. İşçi aranıyor!.. Güllük gülistanlık!..

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - O nedenle, şimdi, Kuzey Kore ve Küba dışında, özelleştirme konusuna sıcak bakmayan, dünyada başka ülke kalmadı.

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Çağın gerisinde kalmışız!..

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Bundan bir süre önce Macaristan'a gitmiştim, on yıl önce demirperde ülkesiydi ve sosyalist bir yönetimle yönetiliyordu. Çok ciddî sıçrama yapmışlar, millî gelirlerini önemli ölçüde artırmışlar, serbest piyasa ekonomisine geçmişler ve oradaki yetkililer şunu söylediler: "Biz, çok kısa sürede, kamunun kullandığı, işlettiği KİT'leri, kamu iktisadî teşebbüslerinin tamamını özelleştirdik, özelleştirmediğimiz hiçbir kuruluş kalmadı. Devlet olarak rahatladık ve böylece, ciddî bir sıçrama, ciddî bir gelişme trendi yakaladık." Yani, dünün demirperde ülkeleri bile artık özelleştirme sorununu aşmışlar; ama, 1946 yılından beri, çokpartili siyasî hayata geçmiş, serbest piyasa ekonomisini yeğlemiş olan Türkiye, hâlâ, bunlarla uğraşıyor; uğraşmamalıdır. Türkiye, bu sorunu çözmelidir.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Soygun var, özelleştirme yok Türkiye'de.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Özelleştirilen kuruluşlar kimseye peşkeş çekilmiyor.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Yok canım!.. Kuşadası'na gidin Sayın Bakan!

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Televizyonlarda, milletin gözünün önünde, naklen yayınlarla, ihale yoluyla özelleştiriliyor

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Bir kişi için yasa bile değiştiriyorsunuz!..

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Varsa bir yanlış, hemen Hükümetimize bildirin, üstüne titizlikle gidelim.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Yargı, hakkınızı veriyor zaten, haddinizi bildiriyor!

BAŞKAN - Sayın Bodur, lütfen…

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Tüm özelleştirme kuruluşları, Özelleştirme İdaresince, herkesin gözünün önünde, naklen yayınlarla -tekrar ediyorum- açık artırmayla, rekabetle özelleştiriliyor. Yasa da böyle çıkmış zaten. Bu yasayı da sizin ortak olduğunuz hükümet çıkardı, biz de uyguluyoruz ve bunun da doğru olduğu inancındayız.

Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Gündemdışı ikinci söz, Emir Karatekin ve Çankırı İli hakkında söz isteyen Çankırı Milletvekili Hikmet Özdemir'e aittir.

Buyurun Sayın Özdemir.

2.- Çankırı Milletvekili Hikmet Özdemir'in, Emir Karatekin'in (Karatekin Gazi) Çankırı tari-hindeki önemine; İlin, ekonomik yönden kalkınmasını hızlandırmak için kültür ve turizm değerlerinin daha fazla tanıtılması konusunda yapılması gerekenlere ilişkin gündemdışı konuşması

HİKMET ÖZDEMİR (Çankırı) - Değerli milletvekilleri, Emir Karatekin ve Çankırı konusunda gündemdışı söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Muhterem arkadaşlar, Çankırı ve Anadolu'nun Türkler tarafından fethi, Selçuklular zamanına kadar gider. Anadolu'nun fethinde fütüvvet düşüncesinin büyük etkisi vardır. Fütüvvet düşüncesinin etkisiyle gelişmiş olan Ahilik ve Yâranlık sistemi, esnaflıktan eğitime, siyasetten savaşa, ahlakî düşünceden üretime kadar geniş bir alanda faaliyet gösteren Anadolu Türklerine özgü bir oluşumdur. Anadolu'nun fethi hareketleri sırasında büyük bir görev üstlenen Anadolu erenleri veya Türk dervişleri, Gaziyânı Rum, Ahiyânı Rum, Bacıyânı Rum, Abdalânı Rum diye 4 gruba ayrılmışlar ve hizmetlerini böylece sürdürmüşlerdir.

İşte, milletleri millet, devletleri devlet yapan bu ruhtur. Kendi öz kimliğine güvenen ve kendi öz değerleriyle övünen bu insanlar, bilim, sanat, kültür ve medeniyette eşsizdirler. Onların yaptıkları çoğu fetihlerde silah kullanılmamış, bilakis gönüller fethedilmiştir. Erkeğiyle kadınıyla her yerde ve her zaman hareket halinde bulunmuşlar ve gece gündüz demeden, insana değer verme, onu anlama ve üstün kılma gayreti içerisinde olmuşlardır.

Hiç şüphe yok ki, hepimiz, onların bu özverili çalışmaları sonucunda, bu güzel ülkenin sahibi olmuşuzdur. Bunlardan Anadolu gazileri olarak ifade edebileceğimiz Gaziyânı Rum, sınır boyları ve uç noktalardaki dinî, askerî teşkilattır. Bizanslılarla sürekli mücadele halinde olan bu kahraman savaşçı Alperenlerin temeli, Tuğrul Bey ve Alparslan'a dayanmaktadır. Bu Alperenlerden, Anadolu gazilerinden birisi de Emir Karatekin Gazi'dir.

Çankırı'nın tarihinde, Emir Karatekin veya diğer bir deyişle, Karatekin Gazi önemli bir yere sahiptir; çünkü, bu komutan, Selçuklular döneminde başlayan Anadolu'nun Türkleşmesine ve Müslümanlaşmasına damgasını vuran öncülerdendir. İşte bu yüzden, Çankırı Fatihi olarak tarih kitaplarında ve tüm Çankırılıların gönlünde yerini almış, Karatekin ismi de âdeta Çankırı'nın simgesi haline gelmiştir. Tarihî kaynakların bize bildirdiğine göre, Emir Karatekin, Bizanslılara karşı yapılan ve Türk tarihinin önemli başarılarından birisi olan Malazgirt zaferinde Alparslan'la birlikte savaşmış, daha sonra, Selçuklu Komutanı Süleyman Şah'a bağlı olarak Anadolu'nun fethinde aktif görev almış ve Çankırı, Kastamonu, Sinop Fatihi olarak, önemli görevleri ifa etmiştir.

Değerli milletvekilleri, Çankırı, tarihine, kültürüne, inancına, devletine, gelenek ve göreneklerine bağlı bir ilimizdir. Kurtuluş Savaşının kazanılmasında büyük katkısı olan İnebolu-Kastamonu-Ilgaz-Çankırı-Ankara cephane hattının, diğer bir ifadeyle, İstiklal Yolunun da tarihimiz açısından önemini belirtmek gerekir. Bu yolun üzerinde, güzide bir eser olarak projelendirilmesi ve gereken önemin verilmesi istenen Emir Karatekin Türbesi ve etrafı, maalesef, Çankırılının istediği güzellikte ve Karatekin Gazi'ye yaraşır bir düzeyde değildir.

Bu alanda, gerek Çankırı halkı tarafından gerekse belediyemiz ve valiliğimiz tarafından özveriyle bir çalışma başlatılmıştır. Bizlerin de Çankırı milletvekilleri olarak, bu çalışmaların yanında yer aldığımızı ifade etmek isterim.

Ankara-Çankırı-Kastamonu yolunun İstiklal Yolu olarak adlandırılması, Kurtuluş Savaşı esnasında sırtında mermi taşıyan kahraman Çankırı ve Kastamonu kadınlarına karşı hepimizin bir vefa borcudur. Bu kahramanlardan birisi de İnebolu'dan, Ilgaz-Çankırı üzerinden Ankara'ya kağnısıyla cephane ve mermi taşırken yolda doğum yapan Ilgazlı Yanığın Emine Bacıdır. Emine Bacı, doğum sonrası çocuğu sırtında yoluna devam etmiş, yağıştan etkilenen cephanenin ıslanmaması için, küçük bebeğin örtüsünü mermilerin üzerine örterek "asker cephanesi nem kapmamalı, ülkem her şeyden önemli" zihniyetiyle cepheye silah taşırken küçük bebeğini kaybetmiş, bu özverisiyle Türk kadınını temsil eden kahraman bir anne olmuştur.

İstiklal Yolunun ve Emir Karatekin Türbesinin ve çevresinin restorasyonunun, sanatsal ve mimarî özellikleri de dikkate alınarak, yapılıp bir külliye şekline getirilmesi ve Çankırı turizmine ve Türk tarihine ışık tutacak bir mekân olması için gerekli her türlü çalışma yapılmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Özdemir, buyurun.

HİKMET ÖZDEMİR (Devamla) - Ayrıca, 1925 yılına kadar faaliyetlerine devam eden ve tarihî kayıtlarda Türkiye'deki Mevlevihaneler arasında yer alan Çankırı Mevlevihanesinin bulunduğu yerde, Mevlevihanenin, yeniden inşası, Çankırı ve ülkemiz kültür hayatı ve turizmine katkı sağlayacak bir kültür merkezi olması çok önemli bir kazanım olacaktır. Özelikle 2007 yılının UNESCO tarafından Mevlânâ ve Mevlevilik yılı ilan edilmiş olması Çankırı için bir şanstır. Bu şansı iyi kullanmak ve Mevlevihaneyi yeniden yaptırmak için acilen yeniden çalışmalar başlatılması gerekir. Bu konuda Kültür ve Turizm Bakanlığımızın gerekli desteği vereceğine ve külliyeyi hayata geçireceğine dair inancımız da sonsuzdur.

Değerli milletvekilleri, son olarak şunları söylemek isterim: Çankırı, son dönemde gerçekleştirdiği hızlı ekonomik büyüme ve sanayi yatırımları yanında, sahip olduğu doğal güzellikleri, yaylaları, jeotermal kaplıcaları, tuz mağaraları, Ilgaz Dağı, yeraltı yerleşim yerleri ve 7 katlı, 7 kapılı mağaralarıyla küçük bir Anadolu şehri görünümünden sıyrılarak, ekonomik yönden kalkınmış, tarihini yaşayan ve yaşatan bir il olma yolunda hızla ilerlemektedir. Çankırı İli, sahip olduğu insan potansiyeli ve kültürel zenginliğiyle çok kısa zamanda hak ettiği yere sahip olacaktır.

Bu duygu, düşünce ve temennilerle, tekrar, Yüce Heyetinizi saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özdemir.

Gündemdışı üçüncü konuşma, Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle söz isteyen, Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'a aittir.

Buyurun Sayın Yılmazcan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

3.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın, Kutlu Doğum Haftasına ilişkin gündemdışı konuşması

MEHMET YILMAZCAN (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sevgililer sevgilisi Peygamber Efendimizin Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle gündemdışı söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım.

Yaratan, yaşatan, öldüren ve dirilten Allahuteala, Hazreti Muhammed Aleyhisselam hakkında, Kur'an-ı Kerim'inde, beşeriyete şöyle ferman buyurmaktadır: "Resulüm, biz seni âlemlere rahmet olarak gönderdik; sen olmasaydın felekleri yaratmazdım" buyuruyor. Allahuteala kendi lütfu ve keremi olarak O'na "Yasin" diye hitap etmiştir. Allahuteala, onu, peygamberlerin efendisi ve sonuncusu, takva sahiplerinin önderi, günahkârların şefaatçisi ve âlemlerin rahmeti olarak yaratmıştır. Adem Aleyhisselamdan itibaren kendi zamanına gelinceye kadar mevcudatın en şereflisi olduğu gibi, kendisinden sonra kıyamete kadar da mahlukatın en faziletlisidir. Kişi "la ilahe illallah" demekle iman etmiş olmaz, "Muhammedin Resulullah" deyince iman etmiş olur. Her canlının Allahutealaya şükretmesi ve Resulullah Aleyhisselama müteşekkir olması lazım; çünkü, onunla hayat bulmuştur. Müminlere rahmettir; çünkü, onlara doğru yolu göstermiştir. Yaratılan her insan kutludur, her doğum da kutlu bir doğumdur. Bazı doğumlar vardır, değişimi, dönüşümü ve gelişimi de beraber getirir. Çağlar O'nunla çağdaşlaşır, zaman O'nunla onurlanır,  tarih O'nunla bir anlam kazanır, bütün âlemleri nurlandıran bir kandildir. Bu nurla, körler bile görür, duymayan kulaklar duyar, kapalı kalpler açılır, yolunu şaşıranlar yol bulur.

İşte, bu doğumların en önde geleni Sevgili Peygamberimizin doğumudur. O, rahmet ve sevgi peygamberidir. O'nun ikliminde yaratılanı sevmek vardır, Yaradan'dan ötürü. O'nun ufkunda tüm varlıklara merhamet vardır sahibinden ötürü. O "giremezsiniz cennete iman etmedikçe, iman etmiş olamazsınız birbirinizi sevmedikçe" diyordu. O, inancı toplumsal barışın temel taşı, sevgiyi her işin başı yapıyordu. Kendisini taşa tutan, düşmanlık edenlere bile O'nun gönlünde bedduaya yer olmadı. Tüm insanlara iyilikler, güzellikler dileğinin duası vardı. O, insanı insan yapan erdemlerin ve değerlerin odaklandığı bir şahsiyetti. İnsanlık, iyi ile doğruyu, güzel ile çirkini onun penceresinden bakarak daha berrak görme şansına sahip oldu. O'na indirilen Kur'an, tercih etme hakkını ve iradeyi insana bıraktı. O, örnek bir kişilikti. O'nu örnek almak demek, onu tanımak, bilmek ve sevmek demektir. İnsanlığın huzur ve mutluluğu için O'nun yaptığı kutlu çağrıyı güncelleştirerek hayatımıza yansıtmak, yaşam tarzını ve çizgisini davranışlarımızın rehberi kılmak, O'nu anlamanın ta kendisidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; o yüceler yücesi, insan hayatına ve insan haklarına çok değer verirdi. Sağlığını titizlikle korur, sağlığın insanlara bağışlanmış en önde gelen nimetlerden olduğunu söylerdi. Temizdi, temiz olanı yer, temiz olanı giyerdi. Temizliği ve temiz olanları çok severdi. Aç olanı doyurur, açığı giydirirdi. Cesurdu, doğru sözlü, vefalı, yumuşak huylu ve insanlarla iyi geçinirdi. Verdiği sözü tutar, dürüstlükten ayrılmazdı. Şakayla da olsa yalan söylemezdi. Kimsenin ayıbını yüzüne vurmazdı. Yanlışları, yanlışlıkları, kimseyi kırmadan düzeltirdi. Muhatabının sözünü kesmez, konuşması bitinceye kadar dinlerdi. Kimsenin gizli hallerini araştırmaz, kendisini ilgilendirmeyen konularla meşgul olmazdı. Bağışlayıcıydı, intikam almayı düşünmezdi. Hatta, amcası Hazreti Hamza'yı şehit eden vahşiyi bile affetmişti. Zengin fakir, büyük küçük ayırımı yapmadan, insanları eşit tutardı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Yılmazcan, buyurun; toparlayabilir misiniz.

MEHMET YILMAZCAN (Devamla) - Cömertti, ikram etmeyi çok severdi. Muhtaçları gözetir, kimseyi eli boş çevirmezdi. Bütün işlerini tam bir düzen ve disiplin içinde yapardı. Vakti en büyük hazine bilir, boşa geçirmezdi.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dilerseniz, O'nu, biraz da, ilim sahiplerinden, edebiyatçılardan dinleyelim;

Yunus Emre, aşk peygamberini;

"Arayı arayı bulsam izini,

İzinin tozuna sürsem yüzümü,

Hak nasip eylese görsem yüzünü,

Ya Muhammed, canım arzular seni" derken,

Mevlana, rahmet peygamberini;

"Ben, sağ olduğum müddetçe Kur'an'ın kölesiyim,

Ben, Muhammed Muhtarın yolunun tozuyum" dizeleriyle,

Hacı Bektaş Veli'nin dilinde, "eşsiz baba ve insan, peygamber olarak keşfeder dururuz çağlar boyunca,"

Süleyman Çelebi, Mevlidinde;

"Ey gönüller derdinin dermanı sen,

Ey yaratılmışların sultanı sen" diyerek onun yüceliğini;

Dünya edebiyatının abide isimlerinden Alman şairi Goethe ise,

"Çiçeklenir ayak bastığı yerler,

Ve nefesiyle yeşerir çimenler,

Yoldaşı olur şimdi ırmaklar,

Ovaları doldurur gümüş ışıklar,

Kardeş, ayırma bizi koynundan,

Kollarını açmış bekliyor Yaradan" diyerek Kutlu Doğuma iştirak ederler.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, bize düşen, yüce kitabımız Kur'an'ı ve Sevgili Peygamberimiz Hazreti Muhammed'i ve yüce dinimizi doğru bir şekilde anlamak ve anlatmak suretiyle, asırların getirdiği yanlış anlayışları ortadan kaldırmak, Müslümanlara yeni bir ilim, yeni bir düşünce, tefekkür ve çalışma aşkı kazandırmaktır. Gelecek nesillerimize bunu öğretmek bizlerin görevidir. Bugün muhtaç olduğumuz husus budur. Bunun yolu da, okullarımızda, inanan insana inancını öğretmekten geçmektedir. Bu nedenle, çağın ve sosyal gelişmelerin dışında kalmamalı, kendimizi ilmî, meslekî ve kültürel alanlarda devamlı yenilemeliyiz. Sosyal hadiseleri doğru algılayarak, dinimizi özüne uygun bir şekilde yorumlayarak, bidat ve hurafelerden arınmış, temiz bir din duygusuyla insanlarımızı, çocuklarımızı, gençlerimizi nakış gibi işlemeli ve bezemeliyiz ki, yanlışlara sapmayalım.

Sözün özü şudur ki: Ağaçlar kalem, denizler mürekkep olsa, uğruna âlemler yaratılan, onsekizbin âlemin Muhammed Mustafasını anlatmaya söz, anlatılanı yazmaya kalem yetmez. Güzeller güzeli, rahmet, bereket, merhamet, barış ve sevgi elçisi Peygamberi anmak ve anlamaya vesile olması temennisiyle, Cenabı Allah'tan tüm inananları, insanların ve cinlerin, bütün âlemlerin rahmet peygamberi, eşsiz insan Hazreti Muhammed Mustafa sallallahü aleyhi ve sellem Efendimizin şefaatinden mahrum bırakmamasını, Kutlu Doğum Haftasının hepimize, ülkemiz insanlarına, İslam âlemine ve bütün insanlığa, yeni doğumlara, aydınlıklara, kurtuluşa ve özgürlüğe vesile olmasını Cenabı Hak'tan niyaz ediyor, sizleri ve şahsınızda yüce milletimizi sevgiyle selamlıyor, en derin saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yılmazcan.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup oylarınıza sunacağım.

Okutuyorum:

V.- ÖNERİLER

A) SİYASÎ PARTİ GRUP ÖNERİLERİ

1.- (10/221), (10/303), (10/304) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin öngörüşmelerinin birleştirilerek yapılmasına ve görüşme gününe ilişkin CHP Grup önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclis Başkanlığına

Danışma Kurulunun 12.4.2006 Çarşamba günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasî parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                 Kemal Anadol

                        Cumhuriyet Halk Partisi Grubu

                                    Başkanvekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 170 inci sırasında yer alan (10/221), 242 nci sırasında yer alan (10/303), 243 üncü sırasında yer alan (10/304) esas numaralı Meclis araştırma önergelerinin görüşmelerinin, Genel Kurulun 12.4.2006 Çarşamba günkü birleşiminde ve birlikte yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi üzerinde, lehte ve aleyhte ikiden fazla müracaat olduğu için kura çektireceğim.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Bu, İçtüzüğün neresinde var ya?! Hayret bir şey!

BAŞKAN - CHP Grup önerisi lehinde, Gaziantep Milletvekili Ömer Abuşoğlu, Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu…

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan, yerime Sayın Muzaffer R. Kurtulmuşoğlu konuşacaklar.

BAŞKAN - Sayın Abuşoğlu, şahıs adına söz istiyorsunuz, grup adına değil.

Sayın Abuşoğlu, buyurun.

Süreniz 10 dakikadır.

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP Grubunun önerisi lehinde söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabiî, bugün burada, üzerinde konuştuğumuz veya konuşacağımız sadece CHP'nin Grup önerisi değil; aynı zamanda, biraz sonra AK Partinin Grup önerileri üzerinde de konuşulacak. Konu birbirleriyle ilişkili.

AK Partinin, toplumun önemli beklentileri içerisinde yer alan bir sosyal güvenlik reformu ihtiyacını karşılamak üzere sosyal güvenlik kurumu oluşturulması, yeni bir çatı oluşturulması ve aynı zamanda buna bağlı olarak da yeni bir sosyal güvenlik sisteminin temellerinin atılması noktasında kanun tasarıları var. Bunlar komisyonlarda görüşüldü ve Meclis Genel Kuruluna indi, ilgili sırasında yer aldı; ama, bu reform ihtiyacının aciliyeti nerden kaynaklanıyor; bir kere, AK Parti mantığı açısından baktığımızda, bunun aciliyeti, öncelikle IMF'nin talepleri doğrultusundan kaynaklanıyor. Gerçekten de, ekonomimizde ve toplumumuzda sadece bu yıl için değil, çok uzun yıllardan beri böyle bir sosyal güvenlik reformu ihtiyacı var; ama, bugüne kadar gerçekleştirilme yolunda ne AK Partinin ne de geçmiş hükümetlerin önemli bir çabası olmadı; ama, IMF gelip diretince, IMF getirip bastırınca, özellikle Türk sosyal güvenlik sistemini kolay kontrol edebilmek ve bu sistemde meydana gelen gelişmeleri kontrol altında tutabilmek amacıyla, öncelikle bu tasarının yasalaşması konusunda, uzun zamandan beri baskı altında tutuyor hükümeti ve hükümet de, bu baskılara artık dayanamayarak, bu tasarıyı Genel Kurul gündemine getirmek üzere, bugün bir Danışma Kurulu önerisiyle, Danışma Kurulu toplantısı gerçekleştirdi. Sadece bu reformun, acil ihtiyaç hissedilen bu tasarının görüşülmesi değil, aynı zamanda Danışma Kuruluna 3 tane daha önemli yasa tasarısını beraber getirdi; yani, böylelikle, hem bu haftanın hem de gelecek haftanın gündemini oluşturmak üzere, 5 kanunu, 5 önemli kanunu birden Meclisin huzuruna getirdi. İhtiyaç varsa, siyasetin ve toplumun ihtiyacı varsa bu tasarıların görüşülmesinde, elbette, biz de gerekli katkıyı sağlarız; ama, AK Partinin yaklaşımı şeklinde bir yaklaşımla bu tasarıların Meclis gündemine getirilmesi ve ön sıralara çekilmesi yanlış. Niçin yanlış; bir kere, bu tasarılar; sözünü ettiğimiz sosyal güvenlik reformu, yeni bir sosyal güvenlik kurumu kurulması, nüfus hizmetleriyle ilgili bir kanun, tarımla ilgili bir kanun ve çevre kanunu olmak üzere bu 5 kanun, önemli birtakım mevzuat düzenlemeleri ve yenilikler getiriyor. Bu 5 kanunun da, sanki yangından mal kaçırırmışçasına, alelacele, siyasî parti gruplarının bu tasarılar üzerinde yeteri kadar hazırlık yapmalarına fırsat vermeyecek bir çabukluk içerisinde Meclis gündemine getirilmesi, bir kere hatadır. Bu yönüyle, bir kere, biz, bu şekline karşıyız işin. Önemli kanunlar, önceden her siyasî partinin tasarı üzerinde yeteri kadar hazırlanması ve görüşlerini ifade edebilmesi noktasında, belli bir mühlet verilerek, belli bir zaman aralığına yayılarak görüşülmesi gerekir. Bu yapılmıyor, alelacele, parti gruplarının hazırlık içerisinde olmasına mani olmak ve iktidarın getirdiği tasarıyı eleştirmek ve tenkit etmek, eksiklerini ve yanlışlarını bulup ortaya koymak noktasında, iki ayaklarını bir pabuca sokarak siyasî parti gruplarını zora sokuyorlar. Bu yönüyle, ben, bu tür bir Meclis çalışma tarzını kabul etmiyorum.

Mesele bununla bitmiyor, böyle acelecilik çerçevesi içerisinde konunun Meclis gündemine getirilmesiyle mesele bitmiyor; meselenin bir de ikinci bir yönü var. Bu tasarılar, önemi doğrultusunda, oldukça geniş kapsamlı, oldukça çok sayıda maddeden meydana geliyor. Bunların her maddesi üzerinde ayrı ayrı görüşülmesi, ayrı ayrı fikir ileriye sürülmesi ve ayrı ayrı belki müzakere edilerek, üzerinde değişiklik önergeleri verilmesi gereken maddeler; ancak, İktidar Partisi, yine bu noktada da, bu noktaların temel yasa halinde, temel yasa şeklinde Genel Kurulda görüşülmesini öneriyor. Bunun kabul edilmesi de mümkün değil. Sosyal güvenlik kurumu kurulmasıyla ilgili tasarıyı 3 madde haline indirip, biz, 3 madde halinde görüşeceğiz burada, eğer İktidar Partisinin önerisi kabul görürse. Belki İktidar Partisi milletvekillerinin oylarıyla, haksız bir şekilde, Genel Kurulun, Türk toplumunun gözünden, tenkidinden, incelemesinden kaçırılarak, yangından mal kaçırırcasına, sadece 3 madde halinde görüşeceğiz.

Tabiî, İktidar Partisi milletvekillerine soruyorum: Siz bu konuyla, bu tasarıyla ilgili, bu tasarıların 3 madde halinde görüşülmesi sonucunda, yarın çıkıp vatandaşa, onlara ne gibi yenilikler getiren bir yasa tasarısı konuştuğunuzu ve yasa çıkardığınızı nasıl izah edeceksiniz? Hiçbir milletvekilinin konuyla ilgili yeteri kadar ayrıntılı bilgisi olmadığı için, yarın toplumun huzuruna çıktığında, toplumun bu konuyla ilgili sorularının hiçbirisine cevap veremeyecek. Sadece İktidar Partisi mi; aynı zamanda, muhalefet partisi milletvekilleri de aynı sıkıntıyı çekecek; çünkü, tasarılar enine boyuna görüşülmediği için, sadece 3 madde halinde görüşüldüğü için, tasarılar hakkında milletvekillerinin yeteri kadar bilgisi olmayacak. Ayrıca, gerek İktidar Partisi gerek muhalefet partisi grupları ve gerekse milletvekilleri bu tasarıların değiştirilmesi veya bu maddelerin değiştirilmesi konusunda herhangi bir önerge vermeleri söz konusu olduğunda, bu noktada da haklarımız kısıtlanmış oluyor, eğer temel yasa olarak görüşülürse. Böylelikle, bir yasanın, olması gereken çerçevede ele alınıp, geniş boyutlarıyla, tüm boyutlarıyla incelenmesi, müzakere edilmesi, gerekirse değişiklik önergeleriyle değişiklik verilmesi şeklindeki alışılagelmiş Meclisin İçtüzüğünün öngördüğü çalışma düzeni ortadan kaldırılacak, belki de büyük bir tasarı, 70 maddelik, 80 maddelik bir tasarı bir saat içerisinde, birbuçuk saat içerisinde görüşülüp kanunlaştırılacak. Böyle bir çalışma tarzı, sıkça AK Parti İktidarının başvurduğu bir tarz. Böylelikle, Meclisin gündeminden, Meclisin bilgisinden, Meclisin gözünün önünden tasarıları el çabukluğuyla kaçırmaktır. Yani, buna yasa çalışması değil, buna belki de cambazlık denir; çünkü, neticede, bir el çabukluğuyla Meclisin huzurundan, Meclisin ve milletvekillerinin huzurundan bu tasarıları kaçırmaktır.

Aynı şekilde, sosyal güvenlik reformuyla ilgili oldukça kabarık bir dosya, oldukça kabarık bir tasarı. Bunu da 6 madde haline getiriyor; eğer İktidar Partisinin önerisi kabul edilecek olursa, bu büyük bir tasarıyı 6 madde halinde tartışacağız. Bu tasarıda, birçok ilgili kanunlarda değişiklik yapan, bazı kanunları tümüyle ortadan kaldıran geniş çaplı değişiklikler söz konusu. Biz 6 madde halinde bunun neresini tartışacağız?! Bunun, yeni gelen tasarının, yeni gelen sistemin neresine vâkıf olacağız eğer 6 madde halinde tartışırsak?! Böylelikle, İktidar Partisi, eğer konunun aciliyetine binaen böyle bir tavır içerisine giriyor, temel yasa şeklinde bunu görüşelim diyorsa, bunun yolu var. Madde madde görüşürüz, Meclisin çalışma saatlerini uzatırız, gerekirse cumartesi, pazar çalışırız; ama, tasarılar, enine boyuna, her maddenin altındaki temel fikir nedir, altındaki temel felsefe nedir, bunun derinlemesine nüfuz ederek, her milletvekili ve her siyasî parti grubu buna nüfuz ederek, yapılan yasa çalışmasının, gerçek anlamıyla toplumun ne gibi bir yararına hizmet edeceğine de vâkıf olarak bu tasarıyı kanunlaştırabiliriz; ama, İktidar Partisi, böyle bir derinlemesine nüfuz etmeye imkân vermeden, el çabukluğuyla, yangından mal kaçırırcasına, mirasçıdan mal kaçırırcasına, alelacele temel yasa şeklinde bu tasarıları getirip, toplumun huzurundan kaçıracaktır. Bu çıkan yasalarla, toplumun yetmişbeş milyonu da doğrudan doğruya alakalı, doğrudan doğruya ilgili. Herkes, kendisiyle ilgili, Mecliste ne gibi tartışma yapılıyor...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Abuşoğlu, buyurun; lütfen toparlayabilir misiniz.

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

İşçisiyle, memuruyla, Bağ-Kur emeklisiyle, bunların bakmakla mükellef olduğu kişiler çerçevesinde dikkate aldığımızda, toplumun tüm kesimlerini mevcut sigorta sistemi içerisinde yer alan, kapsam içerisinde yer alan tüm insanlarımızı ilgilendiren bir çerçevede. Aynı zamanda, bugüne kadar kapsam içerisinde olmayan ve kapsam içerisine alınan toplumun diğer kesimleri de doğrudan doğruya bu tasarıyla alakalı.

Böylelikle, toplumun yetmişbeş millyonunun alakalı, ilgili olduğu bir tasarıyı biz 6 madde halinde görüşeceğiz ve kim, ne yaptığımızın farkında olmadan, sizler de ne yaptığınızın farkında olmadan bunları yasalaştırmış olacağız.

Yarın seçim bölgelerimize gittiğimizde, bir sigortalı çıkıp, benim şu durumum nasıl bir değişikliğe uğradı dese, hiçbiriniz cevap veremeyeceksiniz, biz de cevap veremeyeceğiz. Niçin; konular enine boyuna tartışılmadığı için; konunun ruhuna vâkıf olamayacağız.

Gelin, vazgeçin bu tür bir çalışma tarzından, Mecliste milletvekillerinin ve Meclisin iki ayağını bir pabuca sokma alışkanlığından vazgeçin, bihakkın vazifemizi yapalım. Fazla çalışalım. Biz, fazla çalışmaya, mesai saatleri dışında da çalışmaya, hafta tatilinde çalışmaya da razıyız; ama, yaptığımız işin bihakkın sırrına vâkıf olarak yapalım, toplumumuz da burada ne yaptığımızı yeteri kadar anlayabilsin.

Hepinize saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Abuşoğlu.

Grup önerisinin lehinde söz isteyen Ferit Mevlüt Aslanoğlu, Malatya Milletvekili.

Buyurun Sayın Aslanoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika Sayın Aslanoğlu.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin çok değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Adana Milletvekilimiz Sayın Kemal Sağ tarafından 29.6.2005 tarihinde -tarih söylüyorum- özellikle Toprak Mahsulleri ve Türkiye Şeker Fabrikalarının dahilde işleme rejimiyle ilgili bir Meclis araştırması önergesi hazırlanmasını isteyen bir teklifi var.

Yine, aynı yönde AKP Kütahya Milletvekili Abdullah Erdem Cantimur'un, 30.6.2004… Aynen okuyorum gerekçesini: "Tüm bu nedenlerle Toprak Mahsulleri ve Şeker Fabrikaları AŞ tarafından dahilde işleme rejimi kapsamında yapılan buğday ve şeker satışları konusunda Anayasanın 98… Meclis araştırması açılmasını saygıyla arz ederim" diyor.

Yine, KİT Komisyonunun çok değerli Başkanı Sayın Canikli, tüm parti gruplarını uyarıyor; diyor ki: "Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı siyasî parti grupları nezdinde girişimde bulunulması yönünde üyelerimiz arasında…" KİT Komisyonunun genel görüşme talebini parti gruplarına iletiyor. Neden; burada kanayan bir yaraya parmak basmak için.

Yine, benim 28.10.2004 tarihinde, özellikle şeker, pancar ve Türkiye Şeker Fabrikalarının içinde olduğu konumuyla ilgili bir, yine, Meclis araştırma önergesi talebim var.

Değerli milletvekilleri, şurada bir liste sunacağım. Bu listedeki yaklaşık toplam zarar 3 katrilyon. Bunlar ne biliyor musunuz; Türkiye Şeker Fabrikalarından şeker almış; dahilde işleme belgesiyle işleyeceğim diye ve ihraç edeceğim diye almış bu şekerleri; bir tanesi yoktur ve bunları da, KİT Komisyonumuzun Sayın Başkanı ve değerli üyeleriyle geçen hafta KİT Komisyonunda konuştuk, aldığımız cevap, aynen… Bunlar, tamamen, tabela şirketleri; yoklar, hiçbirini bulamıyoruz. Şimdi, böyle bir olgu, böyle bir olay… Biz, tüm bunları inceleyecek bir komisyonun bir an önce kurularak Yüce Meclisin gündemine getirilmesini talep ediyoruz. Bundan daha önemli bir konu var mı arkadaşlar?! Bunu talep ediyoruz; çünkü, pancar ve buğday, Toprak Mahsulleri, Türk çiftçisinin her şeyi. Bunun bir Meclis araştırmasıyla araştırılarak, Türk tarımına, Türk çiftçisine Yüce Meclisin bir yol göstermesi gerekiyor değerli milletvekilleri. Ama, maalesef, hâlâ, benim önergemin, benim talebimin üzerinden üç yıl geçmiş, Sayın Sağ'ın önergesinin üzerinden birbuçuk yıl geçmiş, Sayın Abdullah Cantimur Beyin önergesinin üzerinden yaklaşık bir yıl geçmiş; bir türlü Meclis gündemine alınmamış. Yani, bu, hak mı, adalet mi?!. Bunun adını koymakta zorlanıyorum.

Değerli milletvekilleri, Türkiye, bir tarım ülkesidir. Kendi millî değerlerine sahip çıkmayan bir ülke, hep ithal ikamesiyle yürüyen bir ülke, günün birinde duvara toslayacaktır. Hep böyle olmuştur; kendi millî değerlerine, kendi kaynaklarına, kendi öz mallarına sahip çıkmayan ülkelerin -bir gün- hep, boynu koparılmıştır. Korkarım ki… Türkiye, bir tarım ülkesi. Türkiye bir tarım ülkesi olmasına rağmen, hiçbir değerimize sahip çıkmıyoruz. Size birkaç örnek vereceğim. Kayısının yıllar yılı ihraç fiyatı hep 3 000 dolardı tonu, yıllar yılı. Değerli milletvekilleri, son iki yılda kayısı fiyatları 800 dolara düştü. Yani, bu ülkeden 250 000 000 dolar gitti; Malatya'dan gitti, Türkiye'den gitti, Iğdır'dan gitti. Yani, 250 000 000 dolarımızı birileri aldı. Daha çok kayısı ihraç ettik; ama, aldığımız para yıllar öncesinin üçte 1'i.

Değerli milletvekilleri, bu ülke bizim, bu köylü bizim. Dünyada yılda yaklaşık 135 000 000 ton şeker üretiliyor, Türkiye'nin üretimi ise 2 000 000 ton. Türkiye Şeker Fabrikalarının 25 tane fabrikası var. Türkiye bir tarım ülkesi. Türk köylüsünü, pancar üreticilerini düşünmek zorundayız; ama, biz, kantarları kapattık. Bir traktör 1 ton pancar alıyor arkadaşlar, insanlar, ta 60 kilometre, 70 kilometre getiriyor ve üç gün, dört gün bir traktör pancarı boşaltmaya çalışıyor. Değerli milletvekilleri, bir traktör pancarın fiyatı ne kadar biliyor musunuz; kilosu 100 000 lira, çarptığımız zaman  100 000 000 TL alacak. Benim o çiftçim, şeker fabrikasına pancar teslim etmek için üç gün bekliyor! Bu çiftçinin parasını ta günler sonra ödüyoruz. Türkiye bir tarım ülkesidir arkadaşlar. Türkiye Şeker Fabrikaları ve özel sektör şeker fabrikaları yılda yaklaşık 2,5 katrilyon lira Türk çiftçisine para ödüyor, kaynak sokuyor. Bu, hepimizin sosyal görevidir, devletin sosyal görevidir. Ha, siz, pancarın yerine başka bir ürün ikame edip, bunları Türk çiftçisinin belleğine sokmadan birtakım şeyleri yok etmek, hakikaten, ülkeden çok şey götürüyor.

Tütün… Değerli arkadaşlar, geçen, hakikaten, hayretler içinde kaldım. Tütün ekimi serbestmiş Türkiye'de!.. Para etmeyen, kimsenin satın almadığı bir ürünün acaba dünya ekonomisinde yeri var mı arkadaşlar?! İnanın, bana bunu söyleyin. Tütün ekimi serbest!.. Kim alıyor bu tütünü?.. Siz, tüm tütün alım merkezlerini kapatacaksınız; ekeceğim tütünü, kime satacağım?..

Değerli arkadaşlar, hakikaten, bunları bu Meclis araştırmalı. Bu Meclis, Türk çiftçisinin, o kılcal damarlara giden, Türk çiftçisinin, kılcal damarlara giden gelirlerini yok ettik. Kılcal damarlara giden gelirler yok olduğu sürece, bu ülkede anarşiyi de önleyemezsiniz, bu ülkede terörü de önleyemezsiniz. Anarşi ve terörün önlenmesinin en önemli nedenlerinden biri de, toplumun ekonomik bağımsızlığıdır, o yöredeki insanların ekonomik özgürlüğüdür. Siz o yöredeki aç insanlara, ekmek, ekonomik özgürlük, "bugün kalktım, çok şükür karnımı doyurdum" diye ekonomik özgürlük sağlayın bakayım, terör oluyor mu arkadaşlar !

"Makro ekonomide çok iyi yere geldik diyorsunuz; ama, beyler, şu acıdır: Mikro dediğimiz o kılcal damarlara kan gitmiyor; toplum, aç, aç! Bakın, gidin illere; ben gidiyorum Malatya'ya, hemen her hafta gidiyorum; duruyorum; insanlar geçiyor, suratları bir karış! İnsanlar mutlu değil. Neden, biliyor musunuz; tüm o kılcal damarlara giden geliri kestik, gitmiyor gelir. Bu insanlara para gitmeyince de, toplumun çoğunluğu mutsuz.

Onun için, Türkiye'nin geleneksel tarım ürünleri dediğimiz, pancar, tütün… Alternatif ürün geliştirmeden, insanlarımızı bu ürünlere alıştırmadan her şeyi yok ettik arkadaşlar.

Değerli milletvekilleri, bu önergeyi mutlak Meclise getirelim, Türk çiftçisinin, pancar üreticisinin, şeker fabrikalarının her şeyini burada tartışalım. Hepimizin köylüsü, herkesin köylüsü arkadaşlar.

Değerli arkadaşlarım, KİT Komisyonunun hassasiyetle üzerinde durduğu… Ben, KİT Komisyonunun tüm değerli üyelerine teşekkür ediyorum, bu konunun hassasiyetle üzerinde durmuştur ve bunun ele alınması gerektiğini, bu ülkenin önemli bir sorunu olduğunu söyleyen KİT Komisyonunun her iki partiden değerli arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum; ama, onlar bu kadar duyarlı davranıyor, Yüce Meclisin de bu kadar duyarlı davranması lazım.

Değerli arkadaşlarım, bunu, ne olursunuz, pancar, tütün, özellikle buğday ve Toprak Mahsulleri konusunu Yüce Meclis bir an önce ele alsın. KİT Komisyonunun söylediği gibi, adres, tabela şirketleri dediğimiz, şeker, özellikle dahilde işleme belgesiyle alınan şeker ihracatından dolayı, yaklaşık… Oradaki paraların miktarını ve firmaları bir görseniz arkadaşlar, hepimiz üzüldük, hepiniz üzüleceksiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu, buyurun.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Onun için, eğer bir yerde kaçak varsa, bir yerde çiftçinin hakkını götürüp birileri tabela şirketlerine veriyorsa, bu Meclis buna el koymalıdır; ama, gelin, bu önerimizi destekleyin, hep beraber… Yine söylüyorum, KİT Komisyonumuzun tüm üyelerinin ortak kararıdır bu.

Gelin, bunu, bir an önce Meclis gündemine getirelim ve bu araştırma komisyonu kurulsun, Türk çiftçisinin, pancar üreticisinin ve şeker fabrikalarının tüm konumlarını, Yüce Meclis… En azından Türk çiftçisinin geleceği açısından bir işaret verir arkadaşlar.

Ben, hepinizden, bu konuda, bu araştırma önergemize destek vermenizi bekliyor, hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Aslanoğlu.

Şimdi, aleyhte konuşacaklar için kura çekiyorum:

Erzurum Milletvekili Sayın Mustafa Nuri Akbulut.

İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Sekmen.

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Sayın Başkan, Nurettin Canikli Beye devretmek istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Akbulut, devretme şansınız yok; şahsınız adına istediniz, siz konuşacaksınız.

Buyurun.

Eğer konuşmayacaksanız, bir başka kura çekeriz...

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - O zaman çekiliyorum.

BAŞKAN - Sayın Mustafa Akbulut vazgeçti; başka kura çektiriyorum.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Olur mu, hakkı gitti efendim!.. Böyle kura… Yani, spor-toto değil ki bu Sayın Başkan!

BAŞKAN - Lütfen Sayın Anadol.

Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan.

İstanbul Milletvekili Mehmet Sekmen.

Buyurun Sayın Sekmen.

MEHMET SEKMEN (İstanbul) - Kura çekilsin.

BAŞKAN - Yeni bir kura çektiriyorum.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Bu, muvazaa Sayın Başkan, muvazaa bu! Yani, illa Sayın Canikli konuşsun diye vazgeçiyorlar. Kapatıyorlar sırayla. Olmaz ki canım!

BAŞKAN - Sayın Anadol, lütfen...

İstanbul Milletvekili Recep Koral…

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Çağır da konuştur Başkan!

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Kura falan çekilmeden çağırın. Kuraya lüzum yok efendim, çağırın.

BAŞKAN - Kendi sorunları Sayın Anadol.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Ama, muvazaa!..

BAŞKAN - Muvazaalıysa, çıkmadı, konuşmuyorlar!..

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - O zaman, 10 tane de biz dilekçe verseydik. Hep devir, devir, devir!.. Meclis alet oluyor. Yapmayın. İçtüzükte de böyle bir şey yok. Meclis saygınlığını yitiriyor.

BAŞKAN - Sayın Koral... (AK Parti sıralarından "Yok" sesleri)

GÜROL ERGİN (Muğla) - Ümmet Kandoğan geldi efendim.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Hayır, hayır... Gelsin... Ondan sonra da "vazgeçtik" diyorlar. Sayın Canikli konuşacak. Böyle şey olmaz ki ya! Hasan almaz, basan alır!..

BAŞKAN - İstanbul Milletvekili Sayın Nusret Bayraktar…

Sayın Bayraktar, konuşacak mısınız?

NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) - Kura çekilsin. (CHP sıralarından gürültüler)

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Nurettin Bey çıkıncaya kadar devam mı edecek bu?!

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Evet… Böyle şey olmaz ya! Yapmayın bunu ya! Yapmayın!

GÜROL ERGİN (Muğla) - Burası ortaoyunu değil, burası Türkiye Büyük Millet Meclisi! Ortaoyununa çevirdiniz. Yazıklar olsun be! Hayret bir şeysiniz! Hayret ya!

BAŞKAN - Giresun Milletvekili Nurettin Canikli…

Bir saniye Sayın Canikli.

Önce, Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan. 

Buyurun Sayın Kandoğan.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Şaşırma, lehinde konuşacaksın Sayın Kandoğan.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Biraz önce yaşadığımız ve gördüğümüz manzaranın ne kadar utanç verici olduğunu yetmiş milyon insan bizimle beraber izliyor! (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Sadece muhalefetin konuşma hakkını elinden almak için oraya vermiş olduğunuz konuşma dilekçelerinin arkasında bile duramayan İktidar Partisinin Meclisin çalışmasını nasıl engellemeye çalıştığını, yetmiş milyon  insan bugün ibretle izliyor! (AK Parti sıralarından "Allah, Allah!" sesleri)

Evet, "Allah, Allah" demeyiniz, bütün millet izliyor. 10 kişi oraya müracaat ediyorsunuz, sadece muhalefetin konuşma hakkını elinden almak için; ama, kurada çıkan arkadaşlarımız gelip buraya talep ettikleri konuda konuşma yapmaktan bile kaçıyorlar! Böyle bir Meclis anlayışını kabul etmek mümkün değil değerli milletvekilleri.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Sen ne için söz aldın ya? Sen ne için söz aldın?! Aleyhte konuşuyorsun!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Hayır…

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Aleyhte konuşuyorsun.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ne olur… Biraz sonra sizin öneriniz de geliyor. Ne yapmak istiyorsunuz yani İktidar Partisi olarak? Meclisin bu şekilde çalışmasından kim fayda elde edebilir? Öncelikle, İktidar Partisinin, Meclisin bu şekilde çalışmasından kazancı ne olabilir?

Bakınız, Türkiye'nin gündeminde çok önemli konular var. Daha pazartesi günü, bir yarbayımızı toprağa verdik bu ülkede.

MUSTAFA DURU (Kayseri) - İstismar etme!

EYÜP FATSA (Ordu) - Kan üzerinden siyaset yapma! Terbiyesizlik etme! Kan üzerinden de siyaset yapma!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Daha dün, Şırnak'ta iki erimizi şehit verdik. (AK Parti sıralarından gürültüler)

MUSTAFA DURU (Kayseri) - Bu, istismar politikası.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Ne alakası var?!

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) - Kan üzerinden siyaset yapma; ayıp!

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen… Niye müdahale ediyorsunuz hatibe?!

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Konuyla ne ilgisi var, ne alakası var?!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Şimdi, memleketimiz için bu kadar önemli olan kanunlar Meclisin gündemine gelmeyecek, bir çerçeve yasa çerçevesi içerisinde, alelacele, Meclisten kanunları geçirmeye çalışacaksınız!..

Değerli milletvekilleri, ben, pazartesi günü şehit cenazesine katıldım, oradaki manzarayı yaşadım.

MUSTAFA DURU (Kayseri) - İstismar ediyorsun! İstismar politikası bu!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Orada ve daha sonra şehitlikte iki asil Türk kadınını gördüm. Bunlardan birisi, şehit yarbayımızın eşi Firdevs Yılmaz.

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) - İstismar etme!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Çok asil bir kadın; vakur bir duruşla, gelen başsağlığı dileklerini "vatan sağ olsun" diye karşılayan bir hanımefendi.

FARUK ÇELİK (Bursa) - Senin yaptığın ne şimdi yani?!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Şimdi, bir yere gelmek istiyorum...

BAŞKAN - Sayın Çelik, lütfen…

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Niye rahatsız oluyorsun Sayın Çelik? Türkiye'nin en öncelikli meselesi terör meselesidir; en öncelikli meselesi budur.

EYÜP FATSA (Ordu) - Şu Danışma Kuruluna gelir misin sen, Grup önerisine gelir misin Sayın Kandoğan!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bakınız, şehit cenazesiyle beraber Cebeci Şehitler Mezarlığına gittim. Orada, şehit mezarları arasında dolaşırken, bir mezar taşında…

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Ya, bu ne yapıyor?!

BAŞKAN - Lütfen, Sayın Akbulut…

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Ne hakkında konuşuyor?!

BAŞKAN - Sayın Akbulut, susar mısınız lütfen…

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Tamam da, ne hakkında konuşuyor?..

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Niye rahatsız oluyorsun şehitleri anlatmamdan Sayın Akbulut?!

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Ayıp be, ayıp!

BAŞKAN - Sayın Kandoğan…

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bakınız…

BAŞKAN - Sayın Kandoğan…

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Müsaade edin…

FARUK KOCA (Ankara) - İstismar ediyorsunuz!

BAŞKAN - Sayın Kandoğan…

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Oku, oku…

FARUK KOCA (Ankara) - İstismar ediyorsunuz! Kandan besleniyorsunuz!

BAŞKAN - Lütfen, Sayın Kandoğan…

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Benim bir şey yok… Ben, aleyhinde konuşuyorum.

BAŞKAN - Aleyhinde konuşuyorsunuz…

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Aleyhinde konuşuyorum. Türkiye'nin gündemi bu diyorum; ben, bunu söylüyorum.

BAŞKAN - Sayın Kandoğan, dönün lütfen.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Müsaade ederseniz, geliyorum.

Bakınız, şehit cenazeleri arasında dolaşırken, bir mezar taşına iliştirilmiş bir not… Anadolu Ajansının foto muhabiri de vardı orada; çağırdım, Anadolu Ajansının foto muhabiri de, bunu, aldı, görüntüledi orada; mezar taşında görüntüledi. (AK Parti sıralarından "ne yazıyor" sesleri)

Bakınız, ne yazıyor…

TEVFİK AKBAK (Çankırı) - Sen mi yazdın onu?!

BAŞKAN - Sayın Akbak…

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Çok ayıp Sayın Milletvekili. Nasıl utanmadan bir lafı edebiliyorsun?!

TEVFİK AKBAK (Çankırı) - Sen utan!

BAŞKAN - Sayın Akbak…

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bir şehit annesi yazmış bunu, bir şehit annesi yazmış, şehit!.. (AK Parti sıralarından gürültüler) Ne olur; bir utanma duygusu olur insanda. Bakınız, şehit annesi ne diyor, şehit annesi iliştirmiş bunu; bakınız, ne diyor. Muhabere Er Berkcan Çeyrekbaşıoğlu'nun annesi: "Canım oğlum -hitap böyle başlıyor- mübarek kandilini en içten dileklerimle kutlarım. Seni, önce Allah'a, sonra Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed'e emanet ediyorum. Hepiniz de huzur içinde yatın."

Ben, bu kahraman Türk annesini görmedim, tanımıyorum; ama, bunu bir mezar taşından, bir şehidin mezar taşından alıp geldim, bugün, buraya. İnanmayanlar "bunu sen mi yazdın" diye, bu Mecliste, bu şekilde konuşanlara… Anadolu Ajansının foto muhabirini havale ediyorum size Sayın Milletvekilim…

FARUK ÇELİK (Bursa) - O anaya saygımız var, sana saygımız yok.

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Haddini bil, istismar ediyorsun!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, bakınız, Türkiye'nin meselesi, öncelikli meselesi, ne Tarım Kanunu ne Çevre Kanunu ne Nüfus Hizmetleri Kanunu ne Sosyal Güvenlik Kanunudur. Bakınız, o yarbayımız…

BAŞKAN - Sayın Kandoğan… Sayın Kandoğan…

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Müsaade eder misiniz Sayın Başkan; Grup önerisinin aleyhinde konuşuyorum! Ben, Türkiye'nin öncelikli meselesinin bu olduğunu, terörle mücadele yasasının bir an önce Meclise gelmesini istiyorum.

Bakınız, şehit yarbayımız, bir stabilize yolda, yola döşenen mayın neticesinde şehit olmuştur. Stabilize yol!.. Genelkurmay Başkanlığı, aylardan beri yalvarıyor hükümete, "bu stabilize yollarla ilgili, ne olur, bir çalışma yapın" diyor, "buraları asfalt yapın" diyor. Aylardan beri dil döküyor. Yazıyla müracaat etti; ama, bakınız…

FARUK ÇELİK (Bursa) - Kırk yıldır neredesiniz?! Yapsaydı ya baban!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bakınız, o yolda, eğer, Genelkurmay Başkanlığının bu talebi değerlendirilmiş olsaydı, o yol stabilize yol değil de asfalt yol olmuş olsaydı, belki bugün bu yarbayımız bizim aramızda olacaktı.

FARUK ÇELİK (Bursa) - Yapsaydı ya baban senin!.. Yapsaydı ya baban!..

BAŞKAN - Sayın Çelik, lütfen…

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, üçbuçuk yıldan beri iktidardasınız. Türkiye'de ne kadar güzel şey olduysa hepsini sahipleniyorsunuz; seksen yıldan beri de bu ülkenin sıkıntılar içerisinde olduğunu ve geçmişin bu kötü mirasını devraldığınızı söylüyorsunuz. Biz de, üçbuçuk yılın sonunda, elbette, bunun hesabını iktidardan soracağız Sayın Çelik! (AK Parti sıralarından gürültüler)

DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) - En büyük yanlışı sen yapıyorsun.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bunun hesabını siz vereceksiniz, ben vermeyeceğim bunun hesabını, siz vereceksiniz!.. Hani, KÖYDES Projeniz ne oldu?! Çıkınca, şu kadar milyar, trilyon aktarıyoruz diyorsunuz!.. (AK Parti sıralarından gürültüler)

Değerli milletvekilleri, geliniz, bu meselede, öncelikle, terörle ilgili meselede ne yapacaksanız… İmzaya açılmış!.. Ya, bu ne menem iştir ki, imzaya açılıyor!.. Topu topu 24 tane bakan var. Elden iki dakikada imzalatırsınız, gelir Türkiye Büyük Millet Meclisi İçişleri Komisyonuna, bir günde orada geçirir… Kırksekiz saat geçmeden onlarca kanun getirdiniz önümüze. Niye bu kanunu getirmiyorsunuz?! Niye terörle mücadeleyi getirmiyorsunuz?! Kırksekiz saat beklemeden kaç kanun görüştük burada değerli milletvekilleri!.. (AK Parti sıralarından gürültüler)

Onun için, bunun hesabını, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak bizden sorarlar. Bunun hesabını, iktidar olarak sizden sorarlar. Onun için… (AK Parti sıralarından gürültüler)

TEVFİK AKBAK (Çankırı) - Onu babana sor, babana! Babaya!..

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Lütfen, Sayın Akbak...

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın Başkan…

Çok ayıplıyorum seni! Sayın Akbak, seni çok ayıplıyorum!

TEVFİK AKBAK (Çankırı) - Ben de seni ayıplıyorum!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Seni çok ayıplıyorum!..

TEVFİK AKBAK (Çankırı) - İstismar ediyorsun.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Burada, yetmiş milyonun üzerinde hassasiyetle durması gereken bir konuda, maalesef, orada, siyasî düşüncelerden dolayı, size yakışmayacak bir hitap tarzı içerisinde buraya konuşmaya çalışıyorsunuz. (AK Parti sıralarından gürültüler)

TEVFİK AKBAK (Çankırı) - Sana yakışmıyor!

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen…

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Haddini bil, sana yakışmıyor!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, bakınız, çok önemli günlerden geçiyoruz. Ben, belki, terörle ilgili on konuşma yaptım; hep yalvardım; bunu partilerüstü görelim, geliniz, bu konularla ilgili, Meclise düşen görev neyse, onu hep beraber birlikte yapalım…

FARUK ÇELİK (Bursa) - Siz terörden ne anlarsınız Kandoğan!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Hangi kanunlar Meclisten çıkarılması gerekiyorsa, getiriniz onları, hep beraber burada görüşelim, konuşalım, bir an önce bu meseleyi çözelim; ama, terör konusunda sizin kafanız karışık, Sayın Başbakanın kafası karışık. Bir kere, terörün sebeplerini teşhis etme noktasında, Sayın Başbakan, çok büyük yanılgı içerisinde… Sayın Başbakan…

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Sen ne anlarsın!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ben çok iyi anlarım Sayın Akbulut…

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Bırak şimdi!.. Sen anladığını sanıyorsun…

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın Akbulut, ben çok iyi anlarım. Bu terör meselesini, beş yıl süreyle, o bölgede kelle koltukta görev yapan birisi olarak, evinin üzerinden roket geçmiş birisi olarak, ertesi gün gideceği yola mayın döşenmiş birisi olarak, ben, terörü çok iyi bilirim! Siz, o günlerde neredeydiniz, bilmiyorum; ama, ben 1987-1992 yılları arasında terörle mücadelede arslanlar gibi hizmet yapıyordum! (AK Parti sıralarından "Bravo[!]" sesleri, gürültüler)

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) - Allah Allah!..

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Evet, evet; açınız, bakınız… Bir şey daha söyleyeceğim. Evet…

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Fazla üfürme!..

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Hayır, bak, Akbulut, bir şey söyleyeceğim: PKK terör örgütünün bildirileri güvenlik güçlerinin, istihbarat kuruluşlarının elindedir. 1987-1989'da ben Şirvan Kaymakamıydım…

FARUK ÇELİK (Bursa) - Sen Mudanya sahilinde yapıyordun, Mudanya sahilinde!..

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - PKK terör örgütünün onlarca bildirisi devletin arşivinde duruyor. Bakın Sayın Akbulut, "Şirvan düşürülecektir" diyordu. Ben de diyordum ki, Şirvan halkıyla beraber, gücünüz varsa, Şirvan'ın içerisine bir adım atın diye bütün vatandaşlarımla yekyürek bir şekilde terörle mücadelede bulunuyordum. (AK Parti sıralarından gürültüler) Evet, o günün sayın valisi bugün sağdır, hayattadır; bana "Şirvan İlçe merkezinin sınırları dışına çıkmayacaksın" diyordu; ama, ben, kelleyi koltuğa alarak günlerce arazideydim. Doktoruyla, hemşiresiyle, ebemizle, sırtımda ilaç çantalarıyla beraber, o yörelerde, kuş uçmaz kervan geçmez yerlerde çalıştım. Onun için, benim yüreğim…

MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Bravo(!)

FARUK ÇELİK (Bursa) - Kuş uçmaz kervan geçmez ilçeleri oluşturdunuz!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Evet, ben, böyle bir mücadelenin içinden gelen birisiyim!...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kandoğan, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından gürültüler)

Lütfen, sayın milletvekilleri…

Teşekkür ederim Sayın Kandoğan.

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - 4 dakika verdin demin!

BAŞKAN - Vermiyorum Sayın Milletvekili, sizden soracak değiliz!

10 dakikalık konuşmayı, bir hakkı suiistimal ederek, hiçbir kelime konuşmadan bitirirse, vermiyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Buyurun Sayın Anadol.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - 63 üncü maddeye göre, oylamadan önce, tutumunuz hakkında, uygulamanız hakkında söz istiyorum...

BAŞKAN - Niye benim tutumum hakkında söz istiyorsunuz Sayın Anadol?

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Kura usulünüz hakkında. İçtüzüğe göre, 63 üncü maddeye göre takdir yetkiniz de yok Sayın Başkan. Tutumunuz hakkında söz istiyorum; eğer, talebimi reddedersiniz, oylamak zorundasınız.

BAŞKAN - Oylarım Sayın Anadol, gerekirse oylarım.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Hay hay, isterseniz oylayın; o sorumluluk da tarihin önünde size ait olacaktır.

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisi aleyhinde, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Oylamadan evvel söz istiyorum efendim; çünkü, ne yaptınız, ne yaptınız, o kurayı karamela torbasına çevirdiniz, Canikli'yi çıkarttınız oraya. Tombala değil o, kura!.. Yılbaşı tombalasına çevirmeye hakkınız yok, Mecliste, bu kutsal çatıda buna hakkınız yok.

BAŞKAN - Lütfen, Sayın Anadol!

Sayın Canikli, buyurun.

MEHMET SEMERCİ (Aydın) - Partizanlık yapıyorsunuz o koltukta.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Aslında ben burada, Cumhuriyet Halk Partisinin Grup önerisi lehine konuşacağım…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Niye aleyhinde söz aldınız!..

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Yani, ancak o şekilde…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkanım, lehe konuşacaksa konuşsun. Muvazaa! Aleyhinde söz alıyorsun, lehe konuşuyorsun!..

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Sayın Anadol, eğer müsaade ederseniz cümlemi bitirmeme, konuşmamı bitirmeme ve dinleme zahmetine katlanırsanız, öğrenirsiniz.

Değerli arkadaşlar, öncelikle şunu ifade etmem gerekiyor: Tabiî, biz, bu salonlarda, bu yüce çatı altında ucuz politikaların buralardan dile getirilmemesini temenni ederdik; ama, biraz önce, gerçekten üzülerek, bütün samimiyetimle söylüyorum, müşahede ettiğimiz tablo vahim bir tablodur. Yani, terörle ilgili olarak konuştuğunu ifade eden kişi, şahıs, milletvekilimiz, terörün önlenmesi, ortadan kaldırılması, azaltılması konusunda bugüne kadar en ufak bir öneride bulunmamıştır, hiçbir temennisi yoktur.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - On tane konuşmam var Sayın Milletvekili!

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Sadece, milletimizin, hepimizin kutsal saydığı o değerleri suiistimal etmektedir, istismar etmektedir. Böyle bir mantık, böyle bir anlayışın olmaması gerekir.

Bu millet hepimizin, doğusuyla batısıyla ve yetmiş milyon insanıyla hepimizin. Hepimiz bu konularda en az sizler kadar hassasız, hepimiz. Ne milliyetçilik ne vatanseverlik kimsenin tekelinde değildir değerli arkadaşlar ve hiç kimse de bu kutsal değerler üzerinden siyaset yapmasın.

Bazen düşünüyorum değerli arkadaşlar, bazen düşünüyorum, yani, şu konuşmadan sonra, bunu da düşünmemek mümkün değil: Terör örgütünün, bazı insanlar, herhalde, bu müessif eylemleri yapmasını dört gözle bekliyorlar. Neden; çünkü, ancak o zaman konuşuyorlar.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Hayır, bunu söyleyemezsiniz!

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Ancak, o zaman, milletimizin bu kutsal değerlerini suiistimal, istismar etmeye çalışıyorlar.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Hayır, bunu söyleyemezsiniz!

GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Kimmiş o; açıkla.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Dirayetli olun da, konuşturmayın, hükümetsiniz ya!

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Bunlar, çok yazık gerçekten değerli arkadaşlar, burada, daha ciddî konuşmaların, ciddî değerlendirmelerin yapılması gerekir.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Böyle her şeyi söyleyemezsiniz; ayıp denen bir şey var!

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlar…

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Aczinizi, böyle süslü laflarla geçiştirmeye çalışıyorsunuz.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Cumhuriyet Halk Partinin grup önerisi, aslında, KİT Komisyonumuz Başkanlığı tarafından, hem Türkiye Büyük Millet Meclisine ve hem de AK Parti ve Cumhuriyet Halk Parti Gruplarına iletilmiş, özü itibariyle, bir konudur. Şimdi, ilk defa, bu konu, Şeker Fabrikaları hesap ve işlemlerinin KİT Komisyonunda görüşülmesi sırasında gündeme gelmiştir ve hem muhalefete mensup arkadaşlarımızın hem de AK Partili, iktidara mensup arkadaşlarımızın, komisyon üyelerimizin talepleri doğrultusunda, bu konuların, yani, dahilde işleme rejiminin, bütün boyutlarıyla ve sadece şekerle ilgili olan kısım ya da sadece buğdayla ya da Toprak Mahsulleri Ofisinin alanına giren kısmıyla değil, bütün yönleriyle, yani dahilde işleme rejimine konu olan bütün hususları kapsayacak şekilde, konunun irdelenmesi, araştırılması, tartışılması gerektiği üzerinde, komisyonumuzda bir oybirliği oluşmuştur ve oybirliğiyle bir görüş oluşmuştur.

Şimdi, ben, müsaade ederseniz, bu konuyla ilgili, tutanaklardan, bu konuyu sizlerle paylaşmak istiyorum: "Evet, bu görüşmelerden anlaşılıyor ki, şu anda, Türkiye'de uygulanan bütün dahilde işleme rejimi, bütün alanlar için, bütün ürünler için, dahilde işleme rejimi uygulamasının, bütün boyutlarıyla, kaçaklarıyla, iddialarıyla, yani, getirisiyle, götürüsüyle, vergi boyutuyla, suiistimal boyutlarıyla, bütün boyutlarıyla, tartışılmasını, araştırılmasını teminen bir Meclis araştırması komisyonu kurulması yönünde tavsiye kararı alınması, komisyonumuz tarafından talep edilmektedir" şeklinde, komisyon başkanlığımızın bir değerlendirmesi, bu konuşmalardan sonra oluşmuştur ve bunun üzerine, başkanlığımız, bu tavsiye kararının alınması, bu tavsiye kararının, yani, dahilde işleme rejimi kapsamındaki bütün işlemlerin… Türkiye'de, biliyorsunuz, burada çok ciddî iddialar var. Özellikle, Toprak Mahsulleri; yani, buğdayda, şekerde, tekstilde, dahilde işleme rejimi kapsamında, bazı malî yükler ödenmeden, vergi ödenmeden Türkiye'ye getirilen, ama, ihraç edilecek ürünün bir girdisi olarak kullanılmak üzere getirilen; ama, daha sonra iç piyasada satılarak, çok ciddî haksız kazanç elde edilen bu uygulamanın -ki, bu konuda ciddî iddialar da var, biz de katılıyoruz bu iddiaların bir kısmına veya bu tespitlerin bir kısmına- bütün boyutlarıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, önce konuşulması, tartışılması, değerlendirilmesi ve daha sonra bu konuda bir araştırma komisyonu kurulması ve bu araştırma komisyonu kurulduktan sonra da, bu araştırma komisyonu raporuna istinaden gerekli yasal düzenlemelerin, idarî tedbirlerin, alınacak ne varsa, bütün bu tedbirlerin alınması yönünde görüş oluştu.

Ve daha sonra -biraz önce Sayın Aslanoğlu da ifade etti- Sayın Kemal Sağ ve AK Partiden bir arkadaşımız, komisyon üyesi Abdullah Bey ve arkadaşları tarafından, aynı mahiyette, aynı içerikte, yani, bu konuda Meclis araştırması komisyonu kurulması yönünde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına talepte bulunuldu.

Dolayısıyla, bu konuda, bu konunun bütün boyutlarıyla irdelenmesi, araştırılması konusunda, iktidarıyla, muhalefetiyle herhangi bir görüş ayrılığı söz konusu değildir. Bunun araştırılmasını istiyoruz, bunun bütün boyutlarıyla, ne olursa olsun, detayıyla incelenmesini, irdelenmesini istiyoruz.

Hatta, bu konuda ilk gelen talep, komisyonumuzda, Şeker Fabrikalarının hesap ve işlemlerinin görüşülmesi sırasında gündeme geldiği için bununla sınırlı olması yönündeydi; ama, daha sonra, hem arkadaşlarımızın talebi hem de şahsımızın talepleri doğrultusunda, bunun, bütün dahilde işleme rejimi kapsamına giren iş ve işlemler, uygulamalar için genişletilmesine dönüştü ve o şekilde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığımıza da, bu çerçevede 3.6.2005 tarihinde bu bildirildi.

Kararımız da şu: "Dahilde işleme rejimi -bütün alanları kapsayacak şekilde- uygulamasının bütün boyutlarıyla araştırılarak alınacak tedbirlerin belirlenmesini teminen yapılacak çalışmaların, kurulacak Meclis araştırması komisyonu tarafından yapılması hususunda komisyonumuzca alınan tavsiye kararının, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı, Adalet ve Kalkınma Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanlıklarına iletilmesine dair karar alınmıştır.

Bilgilerinize arz ederiz" şeklinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına ve bu iki partinin grup başkanlıklarına bildirilmiştir.

Şimdi, değerli arkadaşlar, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, sanıyorum, buradaki tüm sayın üyelerimiz de, sayın milletvekillerimiz de, yani, komisyon üyesi olmayan sayın üyelerimiz de, buna, bu konunun irdelenmesine, her şeyin ortaya çıkarılması görüşüne katılır; çünkü, gerçekten, bu tartışmalar sırasında, hepimizi çok rahatsız eden, üzen, kamu kaynaklarının büyük oranda israf edilmesi ve suiistimale konu edilmesi sonucunu doğuran işlemlerin ve uygulamaların yapıldığını tespit etmiş bulunuyoruz. Bunların birçoğu da zaten yargıya intikal etmiş durumda. Özellikle, hem Toprak Mahsulleri Ofisinin alanına giren işlemlerde hem de Şeker Fabrikalarının alanına giren işlemlerde, 2003 yılına ilişkin, 2003 yılından önceki dönemlere ait işlemlerin, çok büyük oranda, dahilde işleme rejimi kapsamında, çok büyük oranda -yani, biraz önce arkadaşlarımız da ifade etti- tabela şirketleri vasıtasıyla suiistimale konu edildiği ve bunların kötüye kullanıldığı, komisyonumuz tarafından tespit edilmiştir. Bunları irdelememiz gerekiyor, bunları incelememiz gerekiyor; bunda, yani, hiçbir sıkıntımız yok. Ayrıca, önceki gün, yine, komisyonumuz tarafından yapılan çalışmalarda, teyiden, bu konunun bir an önce Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine getirilmesi talebimiz, hem Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına hem de gruplara tekraren iletilmiştir, teyiden iletilmiştir. Bundan yana hiçbir problemimiz yok.

Bu konuyu mutlaka görüşmemiz, ayrıntılı olarak tartışmamız gerekiyor; ancak, burada problem, zaman problemi. O nedenle aleyhte söz aldım Sayın Anadol; zaman problemi… Şu anda, önemli bir mevzuat paketi ya da kanun tasarısı paketi, Meclisin gündeminde. Bunların görüşülmesinden hemen sonra konu gündeme getirilebilir. Bu konuda, AK Parti Grubumuzun da bir iradesi söz konusu. Dolayısıyla, bu konuda, bizim AK Parti Grubumuzun ya da hükümetimizin, bu konunun görüşülmemesi, gündeme getirilmemesi, bu konuda bir araştırma komisyonu kurulmaması şeklinde bir şey söz konusu değil. Bu konu önemlidir; çiftçilerimiz açısından önemlidir, vergi gelirleri açısından önemlidir ve bütün bu suiistimallerin ortadan kaldırılması, kamu vicdanının rahatlatılması açısından önemlidir ve bu konuda da, buradan çok net olarak da ifade ediyoruz, sonuna kadar üzerine gitmemiz gerekir bunun, bütün boyutlarıyla üzerine gitmemiz gerekir ve ortadan kaldırmamız gerekir; bir daha Türkiye'nin gündemine gelmemek üzere gündemden düşürmemiz gerekir. Bundan yana hiçbir problemimiz yok ve sanıyorum sizler de, Cumhuriyet Halk Partisi de bu konuda bizimle aynı fikirde, ki, arkadaşlarımız, komisyon çalışmalarında açıkça ifade ettiler.

Sadece bizim buradaki görüşümüz, talebimiz, bunun… Hatta gerekirse, burada, tarih de -teknik olarak mümkün müdür bilemiyorum ama- belirlenebilir ve şu andaki AK Parti Grubunun grup önerisi olarak gelecek tasarıların görüşülmesinden, tamamlanmasından sonra, bunun gündeme getirilmesi ve bu şekilde karar alınması… Bu kabul edildiği takdirde, hem daha geniş bir zaman içerisinde, arkadaşlarımızın bütün boyutlarıyla tartışmasına imkân sağlayacak şekilde ve geride hiçbir soru işareti bırakmayacak şekilde ve zamanı da sıkıştırmadan bu konuyu değerlendirme imkânımız olur ve bugüne kadarki ortaya çıkan, bu alanda, dahilde işleme rejiminde ortaya çıkan sıkıntılar, inşallah, bu şekilde, büyük oranda…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayın lütfen.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Teşekkür ediyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan… Sayın Başkan, söz talebim…

BAŞKAN - Sayın Anadol, Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisi aleyhinde birden fazla şahıs söz istediği için, Divanca kura çektirildi. Ondan önce, müracaat edenlerin aynı zamanda müracaat ettiklerini belirten, Kâtip Üye Sayın Yaşar Tüzün'dür. Kurayı da çeken yine Kâtip Üye Sayın Yaşar Tüzün'dür. Ayrıca, yasa tasarılarının görüşmeleri sırasında da, şahsı adına iki kişiden fazla söz istemişlerse, sıralama, çekilen kuralar sonucu belirlenmiştir. Eğer biri yoksa, diğerinin konuşabilmesi için yeniden kura çekilmiştir. Uygulamada herhangi bir yanlışlık yoktur.

Yerinizden, buyurun. Yerinizden…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Ama yerimden olmaz…

BAŞKAN - Yerinizden… Mikrofon açık Sayın Anadol…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - 63 üncü maddeye göre… Sayın Başkanım, siz, elbette, yaptığınız işlemin doğruluğunu söyleyeceksiniz, saygı duyuyorum; ama, müsaade edin, ben önce, niye…

BAŞKAN - Sayın Anadol, yerinizden açıklama yapmanızın arasındaki fark ne?

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Var efendim…

BAŞKAN - Buyurun, açıldı mikrofonunuz… (CHP sıralarından gürültüler)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Ben 63'e göre ne zaman söz istediysem, sayın başkanlar bana mikrofondan… (CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen susar mısınız.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Şimdi, Sayın Başkanım…

BAŞKAN - Eğer bu şekilde itiraz etmeye devam ederseniz…(CHP sıralarından "Eee" sesleri)

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Eee, ne olacak?!

BAŞKAN - … Başkanlık Divanı, şimdiye kadar Tüzükteki sayın milletvekili lehinde kullandığı hükümleri kullanmayacaktır. Çok net söylüyorum.

Buyurun Sayın Anadol.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Kürsüden…

BAŞKAN - Sayın Anadol, mikrofonunuz açıldı, niye itiraz ediyorsunuz? Kürsü ile mikrofon arasındaki fark nedir; onu anlayamadım ben şimdi.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Ben, aynı soruyu size soruyorum.

BAŞKAN - "Buyurun, yerinizden" dedim, yerinizden açıldı. (CHP sıralarından gürültüler)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Ben, 63'e göre ne zaman söz istesem, mikrofona çıktım.

BAŞKAN - Lütfen, sayın milletvekilleri…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Aynı soruyu size soruyorum efendim.

BAŞKAN - Sayın Anadol, maksadınız açıklama yapmak değil mi?

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Evet efendim.

BAŞKAN - Baştan mikrofonu açtırdım size, buyurun.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkanım, niye bunu prestij meselesi yapıyorsunuz?!

BAŞKAN - Prestij meselesi yapmıyorum. Siz niye yapıyorsunuz peki?!

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Böyle bir usul yok.

BAŞKAN - Buyurun.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Tutumunuz hakkında söz isteyen kime şimdiye kadar sırasında söz verdiniz Sayın Başkanım; söyler misiniz?!

Tutumunuz hakkında söz isteyen hangi üyeye yerinden açıklama hakkı tanıdınız; kürsüye çıkarmadınız? Bu, sizin uygulamanız, teamül.

BAŞKAN - Sayın Anadol, benim tutumumla ilgili herhangi bir yanlışlık söz konusu değil.

HALUK KOÇ (Samsun) - Size göre değil efendim; size göre değil…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Ben, Grup Başkanvekiliyim.

BAŞKAN - Hiçbir yanlışlık söz konusu değil.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Müsaade edin, anlatayım.

BAŞKAN - Ancak, Grup Başkanvekili olduğunuz için, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

FARUK ÇELİK (Bursa) - Usul hakkında söz veriyorsunuz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, niye müdahale ediyorsunuz? Lütfen…

VI.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1.- Grup önerileriyle ilgili lehte ve aleyhte konuşma taleplerinin, müracaat eden milletvekili sayısının İçtüzükte belirtilen konuşmacı sayısından fazla olması nedeniyle kurayla belirlenmesi üzerine, Başkanın tutumu hakkında

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin saygıdeğer üyeleri; hepinizi saygıyla selamlarım. Ayrıca, geç de olsa güç de olsa, bana bu hakkı tanıdığı için Sayın Meclis Başkanvekiline de teşekkür etmeyi bir görev sayıyorum.

Amacım, şimdiye kadar Parlamento yaşamımızda hiçbir şekilde bu tartışmayı yapmadığım Meclis Başkanvekilimiz Sayın Sadık Yakut'la çekişmek, çelişmek, burada bir huzursuz ortam yaratmak değil; ama, dikkatlerinizi bir noktaya çekmek istiyorum arkadaşlar.

Demin, Sayın Ümmet Kandoğan'la tartışırken, Sayın Meclis Başkanımız, oturumu yöneten Başkanımız "10 dakikalık söz hakkını kötüye kullanarak, hakkın suiistimalinin örneğini vererek konuşan bir arkadaşımız" diye tanımladı.

Şimdi, ben sormak istiyorum: Bu Meclis uygulamaları…

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Kimi savunuyorsunuz?

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Ben kimseyi savunmuyorum.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Ne anlatıyorsunuz?

BAŞKAN - Sayın Ünal, biraz sabrederseniz öğreneceğiz. Sayın Ünal, lütfen…

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Dinleyin de öğrenin. Demin söyledim; sizlerle tartışmak filan değil, başka bir şey söylemek istiyorum. Bir yanlış uygulama istikrarlı hale gelirse emsal olur, gelenek olur, Meclis bu yanlış uygulamayı tekrar eder. Müsaade ederseniz onu anlatayım. Onun için bu uygulamayı eleştiriyorum, yanlış olduğunu söylüyorum.

Bir defa, arkadaşlar, Danışma Kurulunda anlaşma olmayınca, İçtüzüğümüze göre, siyasî parti grupları, grup önerilerini Genel Kurula getirirler. Bu önerilerin iki lehinde, iki aleyhinde söz verilir. Ondan sonra oylama yapılır. Buraya kadar bir şey yok.

HASAN ANĞI (Konya) - Biliyoruz onu.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Biliyorsunuz, tamam işte, biliyorsunuz. Bir dakika… Ondan sonra başlayacak, sabırlı olun.

Şimdi, iş, tartışma buradan sonra başlıyor. Bu grup önerilerinin lehinde veya aleyhinde söz alanlar, söz sıralarını bir başka sayın üyeye devredebilirler mi? Bana göre ederler. Genel hükümlerde söz hakkının devri mümkündür. Nitekim, Sayın İsmail Alptekin'in yönettiği bir oturumda, Sayın Haluk Koç, Sayın Mustafa Gazalcı'ya söz hakkını devretti ve Sayın Gazalcı grup önerisinin lehinde veya aleyhinde -hatırlamıyorum şimdi- konuşmasını yaptı. Şimdi, siz, zatıâliniz buna müsaade etmiyorsunuz; ona da bir diyeceğim yok. Yani, İçtüzükte -bence tartışma konusu da değil- söz hakkı genel hükümlere göre devredilebilirse, sanırım, 61 inci maddeye göre, burada da devre engel bir şey yok.

Son zamanlarda yine bir usul çıktı. Yani, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu buraya bir öneri getirecek; iki grup başkanvekili, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına getirdikleri önerinin lehine konuşamayacak, kuraya tabi tutulacak; Anavatanlı, Doğru Yollu, AKP'li diğer sayın arkadaşlar bu kuraya dahil olacaklar ve iki grup başkanvekili de çıkıp -çıkmayabilir bu kuradan- Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisini savunma hakkını grup başkanvekillerine veya Cumhuriyet Halk Partili milletvekillerine değil de, bir başka partinin milletvekillerine söz vererek onlara Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisini savunduracaksınız! Nerede var arkadaşlar bu?! Bu İçtüzüğün neresinde var bu uygulama?! Bir.

Şimdi, bu Parlamentoda çok deneyimli arkadaşlarımız var; sizin içinizde de var, sizin içinizde de çok. Bu kura işi geçen dönem var mıydı veya önceki dönem? Varsa da, yanlış…

Şimdi, bir başka olay var. Anlattığımız olay çok ilginç; hakkın kötüye kullanılması. Şimdi oraya gelmek istiyorum. Şimdi, Sayın Canikli saygı duyduğumuz bir milletvekili arkadaşımız. Ayrıca, milletvekili sıfatının ötesinde -Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütün komisyonları önemlidir ama- KİT Komisyonu gibi önemli bir komisyonun başkanı. Onun, hele komisyonun oybirliğiyle aldığı bir temenni kararına biz saygı duymak durumundayız, ona riayet etmek durumundayız, onun uygulanmasını istemek durumundayız. Sayın Canikli uzun uzun anlattı; ben, işin esasına girmiyorum. Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanlığına yazı yazmış Sayın Canikli, 07.04.2006 tarihinde -yeni; bugün ayın 12'si- beş gün evvel bir yazı yazmış. Burada diyor ki -vaktinizi israf etmemek için söylüyorum; deminden beri kendi anlattığı gerekçelerle özetledi- "Bir an önce önergelerinin -yani, CHP'li ve AKP'li milletvekillerine dair araştırma önergelerinin- konunun önemine binaen, bir an önce, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda görüşülmesi için -bir an önce- Başkanlığımız tarafından, TBMM Başkanlığı ve siyasî parti grupları nezdinde girişimde bulunulması yönünde üyelerimiz arasında genel görüş oluşmuştur. Bilgi edinilmesini arz ederim." Yazı yazmış… Biz, Canikli'nin ve onun başkanı bulunduğu komisyonun tüm üyelerine, her iki partiden, diğer partilerden üyelerine, KİT Komisyonuna büyük saygı duyarak bunu bir görev saydık ve bugün Danışma Kurulunun toplanmasını istedik. Bu, çok önemli; deminden beri anlattı arkadaşlarımız. Sayın Mevlüt Bey anlattı, Sayın Canikli anlattı. Tamam; buraya kadar bir şey yok; fakat, iş, 5 tane, Türkiye'de yaşayan insanların tamamını ilgilendiren Çevre Yasası gibi, Genel Sağlık Sigortası gibi, Tarım Kanunu gibi çok önemli 5 tane yasayı, yangından mal kaçırırcasına, selden kütük kaparcasına, temel yasa olarak niteleyip, bu kadar 5 tane büyük yasayı 17 temel bölüme bölerek -toplamını söylüyorum- 17 maddelik bir kanun görüşülecekmiş gibi Meclisten ekspres yoluyla geçirme söz konusu olunca, Sayın Canikli, bu yazdığı yazı karşısında mahcup oldu ve açıklama yapma durumunda kaldı; çünkü, biz, onun dediğini istiyoruz, burada bir an evvel görüşülsün. O da olabilir, sübjektif durumdur.

Şimdi, Başkanımızın tutumuna, Divanın tutumuna geliyorum, Başkanın tutumuna. Canikli'nin konuşması lazım. Canım, Canikli gelip "kusura bakmayın, benim partim böyle istemiş, ben, bu yazıyı yazdım; ama, bunu şimdi kale almayın" diyebilir. İlle çıkıp konuşacak. Konuşması için -deminden beri kura usulü çıktı, nereden çıktı bilmiyorum, bu Tüzükte yok- devir hakkı var; daha evvel uygulanmış, onu da uygulamıyorsunuz Sayın Başkan. Ondan sonra, Canikli'ye sıra gelmesi lazım. Orada kura çekiyorsunuz. Bu Meclisin, Divanın, Başkan Vekilinin her uygulaması ciddî, çok ciddî olmadır ki -biz 22 nci Dönemdeyiz, 23, 24, 25… Sonsuza kadar yaşayacak Meclisimiz- bütün dönemlerde bu uygulama esas alınmalıdır; ama, siz, Canikli'ye oy vermek için, Sayın Akbulut yazdırdı kendini oraya, Sayın Sekmen yazdırdı kendini oraya. Tamam, kura çekildi, Sayın Sekmen çıktı; ya hakkını kullanır -hakkı suiistimaldir bu- burada konuşur, gerekçesini anlatır…

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Üstelik de burada…

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - …veya konuşmadıysa, sırasını kaybeder; bitti, sıra dolmuştur. Yani, oradaki kurayı yılbaşı tombalasına döndürmek hakkına sahip değilsiniz; onu söylemek istiyorum… (CHP sıralarından alkışlar) Onu söylemek istiyorum. Bu uygulama yanlış ve bu uygulama böyle devam ederse, bundan sonraki…

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Sayın Başkan, yılbaşı tombalası ne demek?!

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Niye rahatsız oluyorsunuz?!

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Hayır, yılbaşı tombalası ne demek?!

BAŞKAN - Sayın Ünal, niye müdahale ediyorsunuz?! Lütfen…

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Dolayısıyla, ben, çok saygı duyduğum ve bu konuşmayı yapmaktan üzüntü duyduğum Sayın Sadık Yakut'un -kişisel hiçbir sorunum olmadığı gibi sempatim vardır, başka bir art niyetim olamaz kendisine karşı- bu uygulaması, Meclis gelenekleri bakımından, İçtüzüğe aykırılık bakımından çok yanlış görüyorum ve bir daha olmamasını diliyorum.

Beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Anadol.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, müsaade ederseniz bir hususu arz etmek istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Kandoğan, burada yazınız var zaten.

Bu kadar acelecilik niye, anlamış değilim Sayın Kandoğan.

Sayın Kandoğan, tutumum aleyhinde söz istediniz; buyurun.

Süreniz 10 dakika.

Konuşabilirsiniz, buyurun Sayın Kandoğan.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Biraz önce, Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin aleyhinde söz istedim ve konuşmamın tamamında da, Cumhuriyet Halk Partisinin bugün Türkiye Büyük Millet Meclisine getirmek istedikleri konulardan ziyade, terör meselesinin Türkiye'nin en öncelikli meselesi olduğunu, Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmalarında bu konunun diğer konulardan öncelikli olarak ele alınması lazım geldiği hususundaki düşüncelerimi, görüşlerimi açıkladım ve konuşmamda tamamen İçtüzük hükümlerine uygun, bir grup önerisinin aleyhinde çok açık bir şekilde ifadelerde bulundum; ancak, bu konuşmayı yaparken, ne gariptir ki, Sayın Meclis Başkanvekilimiz kaç kez benim konuşmamı kesme durumunda kaldı. Bunu anlayabilmemin mümkün olmadığını huzurlarınızda ifade etmek istiyorum.

Ben, burada, bir grup önerisinin aleyhinde söz almışsam ve benim kişisel düşüncem bugün o konuların değil, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, benim kişisel görüşüme göre, daha öncelikli bir konu olan terör meselesiyle ilgili hususların, konuların, tekliflerin veya tasarıların yer almasını istememden daha tabiî bir konuşma nasıl yapılabilir!

Şimdi anlattım, daha dün iki şehit verdik…

YAHYA BAŞ (İstanbul) - Yine aynı yere geldik!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Evet, aynı yere geliyorum. Geçen hafta verdik, yani, bu üçbuçuk yıllık süre içerisinde 262 şehidimiz olmuş.

Ben hafta sonu Muğla'daydım, Fethiye, Marmaris, Kemer, Karaçulha, Ören gibi birçok yerleşim yerini dolaştım, vatandaşlar şunu söylüyorlar: Biz ekonomik bakımdan ciddî sıkıntı içerisindeyiz; tarım bitmiş, esnaf perişan, tekstilci, işadamı, sanayici perişan; ama, bütün bunlardan vazgeçtik, biz bağrımıza taş basarız, kan kusarız ama kızılcık şerbeti içtik deriz, ekonomiyle ilgili konularda biraz daha dişimizi sıkarız, bu konulara biraz daha tahammül gösteririz; ancak, terör, bütün bu meselelerin önüne geçti. Ne olur, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu konuyu öncelikli konu olarak ele alın. Bu meselenin çözümünde iktidar ve muhalefet birleşin, birlikte olun. Bu konuyla ilgili bir siyasî polemik içerisine girilmesi son derece yanlıştır. Önemli olan yetmiş milyon…

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) - Niye polemik yapıyorsun o zaman?!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın Milletvekilim, şimdi, oradan laf atıyorsun, diyorsun ki…

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen…

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Şimdi, Sayın Başbakan da kaç günden beri Anamuhalefet Partisinin lideriyle uğraşıyor. Terör meselesini çözmek istiyorsa Sayın Başbakan herkesi kucaklasın. Yok, siz geçmişte bunu yaptınız, biz bunu yapıyoruz… Yani, Sayın Başbakan bu noktalarda birleştirici olsun, herkesi kucaklasın. Bütün siyasî parti genel başkanlarına, Sayın Arınç'ın ifadesiyle, bir gül ikram etsin. Bu meseleyi öncelikli olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirelim, çözelim, bu mesele çözülsün.

Ben demin de söyledim, terörle mücadeleyle ilgili kanun bir an önce gelsin Meclise, yani, imzaya açıldı… Demin de söyledim, yani, bu bir an önce bitirilsin, komisyonlara gelsin, kırksekiz saat beklemeyelim.

BAŞKAN - Sayın Kandoğan…

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Yani, ben…

BAŞKAN - Bir saniye Sayın Kandoğan.

Sayın Kandoğan, her söz aldığınızda aynı konuyu tekrarlama gibi bir hakkınız yok. Terör meselesi Türkiye Büyük Millet Meclisinde genel görüşme şeklinde görüşüldü.

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Genel görüşme olmadı.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Genel görüşme olmadı, reddedildi.

BAŞKAN - Siz, hakkı suiistimal ediyorsunuz. Tekrar söylüyorum. Benim tutumumla ilgili…

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ona geliyorum…

BAŞKAN - Benim tutumumla ilgili aleyhte söz istediniz; bu konudan konuşacaksınız Sayın Kandoğan.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ona geliyorum.

BAŞKAN - Buyurun.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Şimdi, bakınız, Sayın Başkanım, oradan diyorsunuz ki: "Genel görüşme açılması kabul edildi." Kabul edilmedi. Genel görüşme… Meclis olağanüstü toplantıya çağrıldı. İktidar sırasındaki milletvekillerimiz, toplantı yetersayısı olmasın diye kuliste çay, kahve içiyorlardı. Açıldı, ondan sonra, İktidar Partisi milletvekillerinin oylarıyla reddedildi. Ne zaman görüştük Sayın Başkanım?! Ne zaman görüştük?! Görüşülmedi. İşte, ben bunun feryadındayım.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - İçişleri Bakanı bilgilendirdi, genel görüşme olmadı.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Benim, burada belki onbir oniki konuşmam var. Demin Canikli dedi ki: "Ne zaman bu meseleleri…" Ben, bir yıllık tutanakları size takdim edeceğim Sayın Canikli. Ben, bir yıldan beri, birbuçuk yıldan beri oniki konuşma yapmışım burada terörle ilgili, gelin tedbir alalım… Sayın Canikli de -çok üzülerek ifade etmek istiyorum- çok yakışıksız bir söz söyledi: "Şehit cenazeleri olmasını isteyenler var." Yani, bunu nasıl söyleyebiliyorsunuz?! Bu, yetmiş milyon insanın tüylerini diken diken eder Sayın Canikli. Buna ne hakkınız var?! Bu memlekette yaşayan hiçbir vatandaşımız, şehit cenazesi olmasını arzu etmez. Nereden çıkardınız bunu?!

FARUK ÇELİK (Bursa) - Sen üzerine alınıyorsun.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Nereden çıkarıyorsunuz Sayın Canikli?! Lütfen, o sözlerinizi, geliniz, buradan tavzih ediniz Sayın Canikli. Bütün millete karşı yapılmış olan haksız bir ithamdır, geliniz o sözlerinizi burada tavzih ediniz.

Bana bu konuşma hakkını verdiğiniz için Sayın Başkanım size de teşekkür ediyor, sizleri saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Allah, onlara, elleriyle seni gönderdi Ümmet!

FARUK ÇELİK (Bursa) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Buyurun Sayın Çelik. (AK Parti sıralarından alkışlar)

FARUK ÇELİK (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Cumhuriyet Halk Partisinin Danışma Kurulu önerisi üzerinde, yine, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilinin İçtüzük 63'e göre Başkanlığın tutumu hakkındaki söz talebi üzerine söz almış bulunuyorum, lehinde söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, değerli arkadaşlar, İçtüzük 63 aynen şöyle: "Görüşmeye yer olup olmaması, Başkanı gündeme veya Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışma usullerine uymaya davet, bir konuyu öne alma veya geriye bırakma gibi usule ait konular, diğer işlerden önce konuşulur."

Şimdi, Danışma Kurulu önerisi gündeme geldi; lehte ve aleyhte konuşacak arkadaşlar, lehte ve aleyhte söz talebinde bulundular; fakat, aynı anda 4'ten çok, yani, 2 leh, 2 aleyhten çok daha fazla sayıda, aynı anda talep geldiği için, Başkanlık kura yöntemine başvurdu ve kura neticesinde de, ısrarla arkadaşlarımız çıkıp burada hakkın suiistimali gibi ifadelerle Sayın Başkanın tutumunu eleştirmeye çalıştılar. Bize göre, bir usul tartışmasının açılmasını gerektirecek hiçbir durum söz konusu değildir; yani, 4'ten fazla yapılan müracaatta, aynı anda yapılan müracaatta, bazı arkadaşlara söz verip bazılarına vermeme gibi haksızlığa Başkanlık düşemezdi.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Devreder… Devir, devir!..

FARUK ÇELİK (Devamla) - Böyle bir durumun çözümü, ancak ve ancak, kurayla gerçekleşebilirdi. Bundan dolayı, usul hakkında Başkanlığın tutumunu yerinde bulduğumuzu ifade etmek istiyorum.

Bir diğer konu ise, Sayın Anadol, burada, şöyle ifadeler kullandı: Temel yasa olarak, Nüfus Kanunu, Çevre Kanunu, Tarım Kanunu ve sosyal güvenlikte reform mesabesindeki sosyal güvenlikle ilgili ve genel sağlık sigortasıyla ilgili temel, toplumun tamamını ilgilendiren düzenlemeleri Genel Kurulun gündemine getiriyorsunuz diyorsunuz; yani, biz, buraya, çok sağlıklı, doğru, toplumun tümünü ilgilendiren konuları çözmek, sorunları çözmek için görevlendirildik, millet bizi onun için seçti; doğru iş yaptığımıza inanıyoruz biz AK Parti olarak, burada yanlışı da ben göremedim, yanlış nedir? Bakınız, 3 yasama yılını geride bıraktık, 4 üncü yasama yılını da geride bırakmak üzereyiz. Bizim, seçim beyannamemizde, topluma, halkımıza vaadimiz var; biz, bu temel düzenlemeleri, bu reformları gerçekleştireceğiz sözünü verdik. Bunu başka taraflara çekmeye filan gerek yok. Bizim, seçim beyannamelerimizde bunlar var. Bizim, programlarımızda bunlar açık ve net bir şekilde yazılmış. Şimdi de, Dördüncü Yasama Yılının sonunda, hiç yangından mal kaçırma filan demeye kimsenin hakkı yok. Üçbuçuk yıldır, bu taslak ve tasarı üzerinde çalışmalar yapıldı. Bir yılı aşkın süredir, komisyonda suiistimal mi, hakkı suiistimal mi diyelim, nasıl diyelim, bilemiyorum, komisyonların nasıl tıkandığını da, Plan ve Bütçe Komisyonu çalışmalarını takip eden arkadaşlarımız ve kamuoyu çok net bir şekilde görmüştür. Komisyonda da, bir yılı aşkın süre içerisinde bu konular tartışıldı. Şimdi, Genel Kurulun gündemine getirmeyelim gibi bir anlayış veya bu kadar kapsamlı, yetmiş milyonu, yetmişüç milyonu ilgilendiren bu düzenlemeleri madde madde görüşelim, toplumun acelesi yok, Türkiye'nin acelesi yok, bütün sorunları çözülmüş, problemleri kalmamış gibi bir yaklaşım tarzını bu millete nasıl anlatacaksınız?!

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Hiç görüşmeyelim o zaman!

FARUK ÇELİK (Devamla) - Veya bu dönemin sonunda, milletimizin karşısına geçtiğiniz zaman, biz veya sizler, fark etmez, parlamenterler olarak, bu ana düzenlemeleri gerçekleştirmeden, milletimizin huzuruna nasıl çıkacağız?!

Geçmiş dönemlerdeki yanlışlıklar ki, 1960 yılından beri tartışılan konulardır bunlar. Sağlık sisteminin sosyalleştirilmesi, sosyalizasyon tartışmaları yıllarca yapılmış, neticede AK Parti İktidarına nasip olmuştur ve kararlı tutumumuz neticesinde de, bugün, Genel Kurulun gündemine, bu kapsamlı, toplumun tümünü ilgilendiren yasal düzenlemeleri huzurlarınıza getirmiş bulunuyoruz. Çok iyi bir iş yaptığımıza biz inanıyoruz. Halkımızın da, bu anlamda bizi desteklediğine, bu beklentiler içerisinde olduğuna inanıyoruz. Ortada yanlış bir işin olmadığını ifade ederek, Başkanlığın konuyla ilgili tutumunu da son derece yerinde bulduğumuzu bir kez daha ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çelik.

Tutumum lehinde söz isteyen Gaziantep Milletvekili Ömer Abuşoğlu.

Buyurun Sayın Abuuşoğlu.

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 63 üncü madde, bildiğiniz gibi, Meclis oturumlarını yöneten başkanın oturum yönetme tarzıyla ilgili tartışmaları ve bunun hangi esaslar çerçevesinde yürütüleceğini içeriyor. 2 aleyhte, 2 lehte olmak üzere 4'er kişi, Başkanın tutumu hakkında görüşlerini ifade ediyor. Tabiî, Sayın Başkanın tutumuyla ilgili… İlk defa, Anavatan Partisi Grubu adına, CHP'nin önerisi üzerine iki müracaatımız olmuştu. Ben ve Sayın Muzaffer Kurtulmuşoğlu müracaat etmiştik CHP grup önerisi lehinde konuşmak üzere; ama, kurada bana isabet edince, ben söz hakkımı Sayın Kurtulmuşoğlu'na devretmek istedim; fakat, Sayın Başkanın, uygun olmadığı, kişisel söz olması dolayısıyla devredilemeyeceği noktasında yorumu gerçekleşti. İki kişinin de müracaat etmiş olması dolayısıyla, devir imkânına, herhalde, bugün, Sayın CHP Grubunun da, Sayın AK Parti Grubunun da, bu tür devir konusunda -herhangi bir engelleyici hükmün olmaması ve herhangi bir usule, İçtüzüğe aykırı bir davranış olmaması noktasında- olumlu bir yaklaşım içerisinde olduğunu zannediyorum. O bakımdan, bundan sonraki, Sayın Başkanımız Yakut'un ve diğer başkanvekillerinin oturumlarında, bunu bir gelenek haline getirmemizin yerinde olacağı kanaatindeyim, bu fikrimi baştan ifade etmek istiyorum.

Bugün, yaklaşık -saat şu anda 5, 3'te açıldı- iki saatten beri bir şeyler üzerinde tartışıyoruz. Muhtemelen, halkımız neyi tartıştığımızın farkında değil; çünkü, konuşmalar o kadar birbirine zıt, o kadar birbiriyle ilgisiz çerçevede, boyutta yürüyor ki. İşin esası şu… Ben sayın milletvekilerinin de bu konuda kafa karışıklığı içinde olabileceğini dikkate alarak yeniden, baştan bir anlatayım ne yapıyoruz iki saatten beri.

Bugün, AK Parti Grubu, bir Danışma Kurulu önerisiyle geldi birtakım kanunların öne çekilip görüşülmesiyle ilgili. Aynı zamanda, CHP Grubu da, o da kendi siyaseti açısından, hangi kanunun öncelikle görüşülmesi noktasında bir öneriyle geldi. Danışma Kurulundan anlaşma çıkmadı.

AK Partinin önerisi neydi... Şu anda yanımda 4 tanesini getirdim. Bir üniversitede okuyan öğrencinin yaklaşık bir sömestr boyunca okuyacağı dersleri kapsayacak derecede hacimli ve kapsamlı 5 tane kanun. Ben size söyleyeyim bilmeyen arkadaşlarımız için. Birisi 50 madde, birisi 122 madde, birisi 41 madde, birisi 28 madde, birisi de 79 madde. Yaklaşık 350-400 maddelik 5 tane kanun tasarısı. Bunu görüşelim. Bu toplumun acil ihtiyacı olan 5 ayrı kanun tasarısı.

Bildiğim kadarıyla, Çevre Kanunu, Tansu Çiller Hükümeti döneminden falan verilen bir kanun. O zamandan bu yana Mecliste beklemiş ve bugün, ne hikmetse, İktidar Partisi Grubu bunun çok acil olduğunun farkına varmış. Üç seneden beri nerdeydiniz çok acilse?!

Geçelim, Çevre Kanunu, Tarım Kanunu…

AHMET RIZA ACAR (Aydın) - Sen niye hatırlatmadın bizdeyken?!

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Nüfus Hizmetleri Kanunu… Biz o kadar acil olduğu konusunda fazla da aceleci değiliz. Bunların da aynı şekilde acil olduğunun farkına bugün varılmış. Çünkü, aşağı yukarı üç dört günden beri basından izlediğimiz kadarıyla, İktidar Partisi, çarşamba günü Meclisin gündemine sosyal güvenlikle ilgili kanunu taşıyacak. Basında hep bunlar çıkıyor. Biz de ona göre, mademki AK Parti Grubu, İktidar Partisi Grubunun sayısal çoğunluğu da var; bunu Meclis Genel Kuruluna, Danışma Kurulunda kabul edilmese bile, grup önerisi olarak getirir ve -milletvekilleri zaten neyi oyladıklarının farkında değiller- oylarlar; dolayısıyla, Meclis gündeminde en ön sıraya alınır ve görüşülür diyerek… (AK Parti sıralarından "Ayıp oluyor ama" sesi)

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Ayıp olmuyor, doğrudur.

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) - Sen de mi öyle yapıyordun buradayken?!

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Doğrudur, doğrudur, evet, siz öyle yapıyorsunuz.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen…

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) - Buradayken sen de öyle mi yapıyordun?!

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Bana laf atmak, sana ne kazandırıyor?! Sana ne kazandırıyor bana laf atmak?!

BAŞKAN - Lütfen, sayın milletvekili…

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Eğer, bu konuda… Benim hangi şartlarda çalıştığımı bilenleriniz biliyor.

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) - Bakan olacak adamdın; ah, ah!..

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Terbiyesizlik yapma!

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) - İade ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Tutan, lütfen...

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Şimdi, bu çerçevede, İktidar Partisi Grubu, tabiî, hangi kanunu öncelikle ele alacağını kendi kafasında düşünüyor; ama, biz bunu bilemeyiz. İktidar Partisi Grubu hangi kanunları öncelikle getirecek, biz de, ona göre hazırlıklarımızı yapalım noktasında, kimsenin kafasını okumak gibi bir mecburiyetimiz de yok, buna imkânımız da yok.

Sosyal güvenlik kanunu görüşülecek bugün diye, biz o konuda hazırlıklarımızı yaptık ve karşımıza, alelacele 3 ilave kanun daha geliyor ve bu 5 kanunu, bu haftanın gündemine alıyoruz. Biraz önce Sayın Çelik "yangından mal kaçırmak değildir bu" dedi. Buna, yangından mal kaçırmaktan öte söylenecek başka bir şey yoktur. Siz, bu 5 kapsamlı kanunu, yaklaşık 350-400 maddelik kanunun tamamını, çarşamba ve perşembe günü, iki günlük çalışma süresi içerisinde gündeme getirip bunların yasalaşması gayreti içerisinde olacaksınız ve bundan sonra denilecek ki "bu, yangından mal kaçırma değildir." El insaf!.. Yangından mal kaçırma değildir; ama, mirasçıdan mal kaçırmadır bu. Kimse, ne yaptığımızın farkına varmasın, hangi kanunda ne gibi düzenlemeler yapıyoruz, ne gibi yenilikler getiriyoruz, kimlere ne yükler getiriyoruz bunların farkına toplum varmasın, millet varmasın, alelacele, el çabukluğuyla bu kanunları Meclisin gündeminde yasalaştırıp geçirmek… Ha, yetmiyor, bu da bitmiyor, 5 kanunu çok acele bir şekilde gündeme getirmekle de iş bitmiyor ve bir de bunların temel kanun şeklinde geçirilmesi isteniyor.

Temel kanun dediğimiz zaman, o zaman Meclisin oturup çalışmasına gerek yok. Bakın, benim size tavsiyem: Nasıl olsa bu kanun tasarılarını bürokratlar hazırlıyor, Bakanlar Kurulunda da birçok bakanın, tasarının ne getirip ne götürdüğünü yeteri kadar incelemeye vakti de yok, zamanı da yok. Bakanlar Kurulunda da imzalanıyor, tasarı olarak geçiyor. Meclisin, temel kanun olarak, temel yasa olarak bunları çıkarmak gibi bir çalışma içerisine girmesi durumunda, bırakınız Bakanlar Kurulu da böyle bir imza atma zahmetine katlanmasın, bürokrat hazırlasın ve Resmî Gazetede yayımlansın, yasalaşsın. Eğer biz bunları temel kanun olarak çıkarırsak, bürokratın hazırladığı çerçevede… Şimdi diyecekler, komisyonlarda yapıldı… Komisyonlarda -İktidar Partisi milletvekillerine soruyorum, İktidar Partisi komisyon üyelerine soruyorum- hangi değişikliği gerçekleştirebiliyorsunuz?

YAHYA BAŞ (İstanbul) - Çevre Kanununun tamamını değiştirdik.

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Hayır, bakanın ve bürokratın razı olmadığı bir maddeyi değiştirebiliyor musunuz?! Çok çalıştık, çok görev yaptık o komisyonlarda. İktidar Partisi üyesi olarak teklif verenlere… Sayın bakan bürokratına dönüp bakıyor, bürokrat "yok" anlamında kaşını kaldırınca, sayın bakanın yaptığı iş "katılamıyoruz…" İktidar Partisi üyesi olmasına rağmen, verilen değişiklik önergesinin hangisi bugüne kadar geçti?! O sıralarda, görev yaptığım dönemlerde bir değişiklik teklifini geçirebilmek için alnımızın damarı çatlıyordu. Siz, ülkeyi, çıkardığımız kanunlarla idare ettik, idare ediyoruz zannediyorsunuz; halbuki, bürokratlar sizi de idare ediyor, ülkeyi de idare ediyor.

Biz, bunun için, bunların temel yasa çerçevesi içerisinde ele alınmasına taraftar değiliz. Enine boyuna tartışılsın, millete, ne gibi yeni yükler geliyor ne gibi yeni avantajlar sağlanıyor, bunlar, açıkça, toplumun gözü önünde, el çabukluğu olmadan tartışılsın, geçirilsin. Biz bunları istiyoruz. Zaten, bu tartışma da, Sayın Başkanın tutumuyla ilgili 63 üncü madde kapsamındaki tartışma da buradan kaynaklanıyor; hazmedemiyoruz böyle bir Meclis çalışma tarzını.

Hepinize saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Abuşoğlu.

Sayın Anadol, tutumum hakkındaki görüşüm değişmedi.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Değişmedi…

V.- ÖNERİLER (Devam)

A) SİYASÎ PARTİ GRUP ÖNERİLERİ (Devam)

1.- (10/221), (10/303), (10/304) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin öngörüşmelerinin birleştirilerek yapılmasına ve görüşme gününe ilişkin CHP Grup önerisi (Devam)

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi reddedilmiştir.

Sayın milletvekilleri, birleşime 10 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 17.06


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.23

BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 87 nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun, İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.

Öneriyi okutuyorum:

V.- ÖNERİLER (Devam)

A) SİYASÎ PARTİ GRUP ÖNERİLERİ (Devam)

2.- Gündemdeki sıralama ile 1102, 1052, 1123, 1139 ve 871 sıra sayılı kanun tasarılarının İçtüzüğün 91 inci maddesi gereğince temel kanun olarak görüşülmesine ve çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin AK Parti Grup önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu; 12.04.2006 Çarşamba günü (bugün) yaptığı toplantıda siyasî parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

                                     Eyüp Fatsa

                                                Ordu

                          Grup Başkanvekili

Öneri:

Gelen Kâğıtlar listesinde yayımlanan ve bastırılarak dağıtılan ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 15 inci sırasında yer alan 1102 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 6 ncı sırasına, 311 inci sırasında yer alan 1052 sıra sayılı kanun tasarısının 7 nci sırasına, 344 üncü sırasında yer alan 1123 sıra sayılı kanun tasarısının 8 inci sırasına, 356 ncı sırasında yer alan 1139 sıra sayılı kanun tasarısının 9 uncu sırasına, 17 nci sırasında yer alan 871 sıra sayılı kanun tasarısının 10 uncu sırasına alınması, bu tasarıların, ilişikteki cetvelde belirlenen bölümler halinde, İçtüzüğün 91 inci maddesi gereğince temel kanun olarak görüşülmesi, 18.04.2006 Salı ve 19.04.2006 Çarşamba günleri sözlü sorular ve diğer denetim konularının görüşülmeyerek kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi, Genel Kurulun 18.04.2006 Salı günü 15.00-23.00, 19.04.2006 Çarşamba günü 15.00-21.00, 20.04.2006 Perşembe günü 14.00-21.00 saatleri arasında çalışması önerilmiştir.

1102 SIRA SAYILI

SOSYAL GÜVENLİK KURUMU KANUN TASARISI

BÖLÜMLER         MADDELER       BÖLÜMDEKİ

                           MADDE SAYISI

1. BÖLÜM   1 ilâ 25 inci Maddeler                            25

2. BÖLÜM 26 ilâ 37 nci Maddeler                            12

3. BÖLÜM 38 ilâ 45 inci Maddeler= 8

(Geçici 1 ilâ 5 madde dahil)= 5  13

       TOPLAM MADDE SAYISI :                            50

1052 SIRA SAYILI

TARIM KANUNU TASARISI

BÖLÜMLER         MADDELER       BÖLÜMDEKİ

                           MADDE SAYISI

1. BÖLÜM   1 ilâ 13 üncü Maddeler            13

2. BÖLÜM 14 ilâ 26 ncı Maddeler= 13

(Geçici 1 ilâ 2 dahil)= 2             15

       TOPLAM MADDE SAYISI :                            28

 

1123 SIRA SAYILI

NÜFUS HİZMETLERİ KANUN TASARISI

BÖLÜMLER         MADDELER       BÖLÜMDEKİ

                           MADDE SAYISI

1. BÖLÜM   1 ilâ 14 üncü Maddeler            14

2. BÖLÜM 15 ilâ 34 üncü Maddeler            20

3. BÖLÜM 35 ilâ 53 üncü Maddeler            19

4. BÖLÜM 54 ilâ 75 inci Maddeler= 22

(Geçici 1 ilâ 4 dahil)= 4             26

       TOPLAM MADDE SAYISI :                            79

 

1139 SIRA SAYILI

SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SAĞLIK SİGORTASI KANUN TASARISI

BÖLÜMLER         MADDELER       BÖLÜMDEKİ

                           MADDE SAYISI

1. BÖLÜM   1 ilâ 13 üncü Maddeler            13

2. BÖLÜM 14 ilâ 42 nci Maddeler                            29

3. BÖLÜM 43 ilâ 59 uncu Maddeler            17

4. BÖLÜM 60 ilâ 78 inci Maddeler                            19

5. BÖLÜM 79 ilâ 98 inci Maddeler                            20

6.BÖLÜM  99 ilâ 109 uncu Maddeler= 11

(Geçici 1-13dahil)= 13       24

       TOPLAM MADDE SAYISI :                          122

 

871 SIRA SAYILI

ÇEVRE KANUNU TASARISI

BÖLÜMLER         MADDELER       BÖLÜMDEKİ

                           MADDE SAYISI

1. BÖLÜM   1 ilâ 22 nci Maddeler                            22

2. BÖLÜM 23 ilâ 26 ncı Maddeler= 4

1 ilâ 10 Ek Maddeler= 10 Madde

1 ilâ 6 Geçici Madde= 6           20

       TOPLAM MADDE SAYISI :                            42

BAŞKAN - AK Parti grup önerisinin aleyhindeki müracaatlar önce olduğundan dolayı ve 5 müracaat olduğu için, kura çektiriyorum: Gaziantep Milletvekili Ömer Abuşoğlu, Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan.

Sayın Abuşoğlu, buyurun.

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan, değiştirebilir miyiz Muzaffer Beyle?

BAŞKAN - Lütfen Sayın Abuşoğlu, biraz önce, aynı konuyla ilgili tavrımız ortada.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Kurayı yeniden çekin; geçen sefer böyle bir uygulama oldu zaten.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan, bu kura nereden çıktı?!

BAŞKAN - Sayın Abuşoğlu, konuşmak istemiyor musunuz?

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Nereden çıktı bu kura Sayın Başkan?!

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Muzaffer Beye devredebilirsem, Muzaffer Bey konuşsun.

BAŞKAN - Hayır Sayın Abuşoğlu, biraz önce tavrımızı belirledik o konuda.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Gruplar adına söz veriliyordu hep, ne oldu?!.

Ya, tombala Meclisi mi bu kardeşim?! Tombala işi konuşma mı olur; nereden çıktı ya?! Sayın Başkan, bu tombala nereden çıktı?! AKP olarak, tombalacılığı soktunuz Meclise ya! Tombalayla mı iş yapacağız arkadaşlar; ne biçim iş bu?!

GÜROL ERGİN (Muğla) - Tombalayı Parlamentoda çekiyorlar şimdi!

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İktidar Partisi Grubunun önerisi aleyhinde söz almış bulunuyorum; hepinizi saygılarımla selamlarım.

Sayın milletvekilleri, Meclisin çalışma düzeninin, en verimli iş üretecek ve millet adına, ülke adına en faydalı hizmetleri üretecek şekilde yürütülmesinde fayda vardır. Bunun için de, İçtüzüğün düzenlemiş olduğu çerçeve, herhangi ve bugüne kadar uygulamalar sonucunda görülen birtakım eksikliklerine rağmen, bugünkü İçtüzüğümüz, oldukça yararlı bir çerçeve sunmaktadır bize; ancak, bu çerçeve, özellikle kanun tasarılarının görüşmeleri usulünde, sayın İktidar Partisinin önerileri, zaman zaman bu İçtüzük hükümlerinin hilafına, her ne kadar İçtüzük imkân veriyor da olsa, genel esasların dışına zaman zaman taşma eğilimi ve istidadı gösteriyor. Bu da, görüşülen tasarıların, temel yasa çerçevesine oturtulup, her yasayı bu temel yasa çerçevesinde görüşülmesini kısaltmak, Meclis çatısı altında bu tasarıların yeterince ele alınmadan, bir an önce, aceleyle kanunlaşarak, milletvekillerinin yaptıkları işin zevkine varmadan, milletvekillerinin toplum adına, ülke adına yapılması gereken birtakım değişiklik tekliflerine meydan vermeden, bu yolu da tıkayarak, temel yasa çerçevesinde görüşülmesi, kanaatimce uygun olmayan bir tarzdır; çünkü, adı üzerinde, temel yasa diyoruz ve bu temel yasanın da, çok iyice ve etraflıca, üzerinde çok hassas bir şekilde, âdeta didik didik edilerek, tasarıların konuşulması, görüşülmesi, ileride meydana gelecek aksaklıklara meydan vermemek üzere, bunlar üzerinde İçtüzüğün verdiği imkânlar çerçevesinde değişiklik önergeleri verilerek, en mütekâmil bir çerçeve içerisinde tasarıların bu çatı altında kanunlaşmasıdır. Ama, ne yazık ki, temel yasa çerçevesine oturtulup, meseleler ve tasarılar yeterince görüşülmeden, yeterince irdelenmeden, ne getirip, ne götürdüğü, millet adına, toplum adına ne gibi maliyetler yüklediği, fazla da incelenmeden, kısa sürede geçirilmesi sonrasında zaman içerisinde kaçınılmaz bir şekilde, eksiklikler ve uygulamadan doğan aksaklıklar içermesi kaçınılmazdır. Bundan dolayı, İktidar Partisinin bugünkü önerisi karşısında tavır almamak mümkün değil.

Sadece bir kanun tasarısı olsa, bugün temel yasa temeline oturtulmaya çalışılan bir kanun tasarısı da değil, 5 tane ayrı kanun tasarısı var. Bunların bir kısmı, çok eskiden beri Meclis gündeminde, daha önceki iktidarlar döneminde Meclise sunulmuş ve bunlardan birisi, 2005 yılı içerisinde Meclise sunulmuş, dolayısıyla, sunuldukları günden bu yana, Meclis gündeminde bekliyor. Bunların yasalaşması noktasında da, İktidar Partisinin herhangi bir acelesi, herhangi bir önem atfı söz konusu olmamış; ama, bugün birdenbire, âdeta, ilham gelirmişçesine, İktidar Partisi Grubu bunların acil ve öncelikli yasa olması noktasında bir fikre ulaşmış, âdeta, kafalarda şimşekler çakmış; bunlar önemlidir, bunlar bir önce yasalaşmalıdır ve bir an önce yasalaşmasını sağlamak için de ne yapmak gerekir; bunları temel kanun çerçevesine oturtturmak gerekir.

Evet, elbette temel kanun çerçevesi, İçtüzüğün verdiği bir imkândır, bunu zaman zaman kullanmak gerekir; ama, birdenbire, durup dururken, 5 tane birden yasayı, temel yasa çerçevesine oturtturup, burada alelacele kanunlaştırmaya çalıştığımız zaman, biraz önceki konuşmalarımda da bahsettim, bir kere, milletvekilleri, konular üzerinde bihakkın konulara vakıf olmadan, herhangi bir görüş ileriye sürmeden, ülke adına, seçmen adına, vatandaş adına ne getirip ne götürdüğünün pek farkına varmadan kanunlaşacaktır.

Elbette, bir tasarının kanunlaşması çerçevesinde takip edilen belli bir prosedür vardır; ama, ne yazık ki, bu prosedür çerçevesi içerisinde bunları, bir de temel yasa hükmü içerisinde ele aldığımızda, bürokratik mekanizmanın bize sunduğu tasarıyı, içerisine siyasî bakış aktarmadan, içerisine partilerin siyasî yaklaşımları derc edilmeden kanunlaştırmış olacağız.

Yarın bu tasarıların ortaya çıkardığı, toplum adına ortaya çıkan bir mükellefiyet, toplum adına ortaya çıkan bir maliyet milletvekillerine sorulacaktır doğrudan doğruya, bunun cevabını milletvekili vermek zorunda kalacaktır. Halbuki, bu tasarılardan herhangi biri temel yasa çerçevesinde ele alınıp yasalaştığı zaman, milletvekilinin hiçbir dahli olmadan yasalaşmış olacaktır. Yarın seçmenin karşısına çıktığım zaman, yeni sosyal güvenlik reformu benim adıma ne gibi maliyetler getirdi bana, bana ne gibi yeni mükellefiyetler yükledi veya benden sonrası, çoluk çocuğuma ne gibi imkânlar sağlıyor denildiğinde, ben, bunlara yeteri kadar cevap verebilecek miyim, milletvekilleri bunlara yeteri kadar cevap verebilecek mi; hayır.

Elimizde bir liste var İktidar Partisinin hazırladığı. Sosyal güvenlik kurumu kanun tasarısının ilk 25 maddesi bir bölüm halinde konuşulacak; yani, 25 maddenin içeriğine milletvekilleri vâkıf olmadan, bu 25 madde üzerinde değişik konularda fikirlerini ve görüşlerini ve varsa değişiklik tekliflerini verme fırsatı doğmadan, gruplar adına kalkıp sadece bir kişi konuşacak. 25 maddeyi, biz, 10 dakikada tartışacağız. Buradaki söylenen sözler o kadar özet de olsa, o kadar kanunun ana ruhunu kapsayacak tarzda da olsa, 25 maddenin 10 dakika içerisinde tartışılması, eksikliklerinin ve yanlışlıklarının ileriye sürülmesi, görüşülmesi mümkün müdür; elbette değil.

Ondan sonraki 12 madde, yine, gruplar adına birer kişinin konuşmasıyla, daha sonraki 13 madde de gruplar adına birer kişinin konuşmasıyla, 10'ar dakikalık konuşmalarla geçiştirilecek.

O zaman, İktidar Partisinin bu tutumu dolayısıyla, ben diyorum ki, bunları hiç görüşmeye gerek yok o zaman. Bürokrasi otursun, kanun tasarılarını hazırlasın…

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Meclis ilga oldu zaten.

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Komisyonlarda zaten değişiklik yapma yetkisi yok milletvekilinin. İster muhalefet partisi üyesi olsun komisyondaki üye ister iktidar partisi üyesi olsun, milletvekilinin kâğıt üzerinde olan; fakat, fiiliyatta hiç işlemeyen, hiç kullanılmayan, iktidar partisi üyesi olup da, gelen tasarılar üzerinde komisyonlarda muhalif görüş serdeden milletvekillerine de, parti içi muhalefet yapıyorsun, diye genel başkandan dahi azar işitilme noktasında engellenen milletvekillerinin çalışma sistemi çerçevesinde Genel Kurulun huzuruna gelen bu tasarılar, milletvekillerinin ve siyasî sorumluluğu üstlenen kişilerin herhangi bir katkısı olmadan, herhangi bir değişiklik teklifinin dikkate alınmasına imkân verilmeden Genel Kurula sunulmakta, Genel Kurula inmekte. Bir de,  Genel Kurulda, bu şekilde, temel yasa çerçevesi ele alındığında, Meclisi tamamıyla by-pass eden bir sistemde yasa çalışması yapılmış olmaktadır. O zaman, Meclisin bir günlük çalışmasının maliyeti ortadadır. Bu maliyete bu millet niçin katlanıyor; benim adıma kanun çıkarılsın, benim lehime, ülkenin lehine, ülkenin ilerisi için, ülkenin geleceği için kanun çıkarılsın diye bu maliyete katlanıyor. Meclisin böyle bir katkısı olmayacaksa, her gün Meclisin çalışmasının getirdiği maliyete millet niçin katlanıyor?!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Abuşoğlu, buyurun.

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Sayın Başkan, bitiriyorum.

Bürokrat hazırlasın, bakanın oluru nasıl olsa alınıyor. Çoğu zaman, bakanların aklının ermediği, bakanların aklı erse bile yeteri kadar inceleme fırsatı, inceleme vakti bulamadığı bir ortamda, bürokratın kanun tasarısı, bakanlığın değil bürokratın kanun tasarısı, Bakanlar Kurulu tasarısı haline geliyor. Bakanlar Kuruluna gelen bir tasarıda, herhangi bir bakanın bu tasarıyı okuyup bu konuda kendi fikrini söylemesine hiç rastgelinmiş midir; hayır. Çünkü, bir bakanın getirdiği tasarıya bir başka bakanın itiraz etmesi veya muhalif görüş serdetmesi alışılagelmiş bir uygulama değildir. Öyle ise, bürokrasinin hazırladığı kanun tasarısı Bakanlar Kurulu tasarısı haline geliyor. O Bakanlar Kurulu; ki, siyasî sorumluluğu üstlenmiş, yerine göre Yüce Divanda yargılanma yolu açık, yerine göre millete gidip hesap verecek, seçim sandığında bunun hesabı görülecek bir kişi olarak... Bakanlar Kurulu üyelerinin de herhangi bir dahli yoksa, milletvekillerinin tasarılar üzerindeki müdahalesi temel yasa çerçevesi içerisinde de bu şekilde engelleniyorsa, o zaman, milletvekiline de gerek yok, Meclisin çalışmasına da gerek yok; kapatalım Millet Meclisini, milletvekillerini de, evlerine, bölgelerine, memleketlerine gönderelim, bürokrasi hazırlasın ve Resmî Gazetede yayımlanarak kanunlaşsın. Böyle bir Meclis çalışma sistemi olmaz arkadaşlar. Böyle bir Meclis çalışması içerisinde yürütülecekse bu işler... Bilirsiniz, bazı oyunlar vardır, üçkâğıt  oyunları; el çabukluğuyla üçkâğıt açılır. Bu tutum, âdeta bana onu çağrıştırıyor; el çabukluğuyla, üçkâğıt ortamı içerisinde yasa çalışması yapmak durumuyla karşı karşıya kalıyor Meclis. Ben, bunu, Meclisin mehabetine yakıştıramıyorum. Meclisin, bu milletin sorumluluğunu, sadece bugünkü sorumluluğunu değil, gelecekteki sorumluluğunu da üstlenmiş...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Abuşoğlu, lütfen...

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla)  - ...bir kurum olarak ve milletvekili olarak kendimize yedirmememiz gerektiğini ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Abuşoğlu.

AK Parti grup önerisi aleyhinde söz isteyen Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan.

GÜROL ERGİN (Muğla) - Yani, CHP'ye konuşma yok bundan sonra!

BAŞKAN - Buyurun Sayın Kandoğan.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum. AK Parti grup önerisinin aleyhinde konuşacağım.

Değerli milletvekilleri, dün akşam, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, Toplu Konut İdaresiyle ilgili bir kanun teklifini görüşüyorduk. Saat 21.30 sularında, iki kez istenen toplantı yetersayısı bulunamadığı için, Meclis, çalışmalarını tamamlamak mecburiyetinde kaldı.

Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletvekillerinin nasıl bir çalışma içerisinde olduklarını gösteren, bundan daha iyi bir gösterge yok. AK Parti milletvekilleri, kendi hükümet tasarılarına, kendi milletvekillerinin hazırlamış olduğu tekliflere dahi sahip çıkamayacak durumda. Dün akşam, bunu, çok açık ve net bir şekilde gördük ve 357 kişilik AK Parti Grubu burada toplantı yetersayısını bulunduramadığı için, Meclis kapanmak mecburiyetinde kaldı.

Ben, bugün, Meclise gelirken, dünden yarım kalan bu kanunun görüşüleceğini düşünerek geldim ve hazırlıklarımı da buna göre yaptım ve gündemde olan diğer konuları çalışarak geldim; ama, Türkiye Büyük Millet Meclisine gelince, bir AK Parti Grubu -Danışma Kurulu- önerisi hepimizin önünde.

Şimdi, ben soruyorum; bütün milletvekillerine, özellikle AK Parti milletvekillerine soruyorum: Değerli milletvekillerim, sevgili kardeşlerim; bugün sizin huzurunuza getirilen ve temel yasa olarak görüşülmesi istenen bu tasarılarla ilgili olarak kaç milletvekilimizin bilgisi var?! Sizlere soruyorum: Kaç arkadaşımız, bu tasarıları okuyarak şu anda Türkiye Büyük Millet Meclisi sıralarında oturuyor?! Kaç İktidar Partisi milletvekili, bugün, bu tasarılarla ilgili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinde katkı sağlayacak?! İnanıyorum ki, çok az milletvekilimiz bu kanun tasarılarını okudu, çok az milletvekilimiz bu kanun tasarılarıyla ilgili olarak bilgi sahibi.

Çok enteresandır -biraz önce, buradaki kavaslara da sordum- 1139 sıra sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanun Tasarısı var mı şu anda kavaslarımızın elinde, Meclisimizde? Soruyorum; yok. Yok… Şimdi, bir milletvekilimiz, Meclise gelen bir milletvekilimiz, bu kanun tasarısını görmek istese, bakmak istese, çalışmak istese, şu anda, Genel Kurulda bu yok arkadaşlar…

RECEP KORAL (İstanbul) - Odanda var.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Odamda var; ama, ben, bugün, buraya gelirken, 1139 sıra sayılı kanun tasarısı görüşülecek diye gelmedim ve şu anda, Genel Kurulda soruyorum, yok, Sayın Milletvekilim. Yok. Şu anda, Genel Kurulda, bu kanun tasarısı yok, bulunamadı. Yarım saatten beri bekliyorum, getiremediler; ellerinde mevcut değil. Böyle bir çalışmayla nereye varacaksınız sayın iktidar milletvekilleri, ne yapmak istiyorsunuz, ne elde etmek istiyorsunuz; çok merak ediyorum. Yani, allahaşkına şu Tarım Kanunu Tasarısı 28 madde, nasıl bunu temel kanun olarak kabul edersiniz?! Bunun neresi temel kanundur değerli milletvekilleri?! 28 madde, allahaşkına!.. Yani, Allah'tan korkun, Tarım Kanunuyla ilgili, muhalefet olarak, bizler, gelip burada bir şeyler söylesek, biraz katkı vermeye çalışsak ne kaybınız olacak?! Geçenlerde Kredi kartlarıyla ilgili -yine söylüyorum, söylemek ihtiyacı hissediyorum- yalvardım, beş konuşma yaptım şurada bir muhalefet milletvekili olarak, Merkez Bankasına bu yetkiyi verirseniz yanlış yaparsınız, Merkez Bankasının üzerinde bankalar baskı kurarlar, faiz oranlarını yüzde 4, 5, 6 olarak ilan ederlerse ne yapacaksınız dedim. İktidar sıralarından "olmaz öyle şey, Merkez Bankası yapmaz" dendi, yüzde 5,75 ve gecikme faizi yüzde 6,88 yaptı. Yani, bizi dinleseydiniz o gece, o akşam, bizim sesimize kulak vermiş olsaydınız, bugün, milyonlarca kredi kartı mağdurlarının yeni bir mağduriyet içerisine girmelerinin önüne geçme imkânınız vardı.

Şimdi, temel yasayla ilgili, biliyorsunuz, geçen dönem, Meclisin kapanmasına yakın olan günlerde, birçok kanun tasarısını da temel kanun olarak Türkiye Büyük Millet Meclisine getirdiniz. Muhalefet olarak biz, bu tutumunuzu reddederek Türkiye Büyük Millet Meclisini terk ettik ve terk etmeden önce de şunu "yanlış yapıyorsunuz, muhalefetin önerilerini dikkate almadan geçen bu kanunlar Anayasa Mahkemesinden, Sayın Cumhurbaşkanından geri döner" demiştik. Bakın, en çok dönen kanunlar, hem Sayın Cumhurbaşkanından hem de Anayasa Mahkemesinden, o dönemde temel yasa olarak görüştüğünüz ve muhalefetin bu sıralarda olmadığı dönemde kabul ettiğiniz kanun tasarıları.

Şimdi, Türkiye'nin büyük çoğunluğunu ilgilendiren Sosyal Güvenlik Kurumu Kanun Tasarısı Bütçe Planda görüşülmüş. Ben, muhalefet milletvekillerinin şerhlerini de okudum; çok güzel gerekçeler; tebrik ediyorum kendilerini; tam, 4 sayfa; bakınız, bu kanun tasarısıyla ilgili 4 sayfalık eleştirileri var; çok da haklı eleştiriler, birçoğuna da gönülden katılıyorum, olmaması lazım; ama, siz biraz sonra burada, geleceksiniz, muhalefetin sesini kısarak, bu maddeler üzerindeki düşüncelerini öğrenmeden, katkısını almadan ve buradan kalkan parmaklarla, bu kanun tasarılarını geçireceksiniz. Ancak, ben iddia ediyorum ki, bu yaptığınız etik değil, bu yaptığınız, Türkiye Büyük Millet Meclisinin sağlıklı bir çalışma ortamı içerisinde çalışarak geçirdiği kanunlar olmayacaktır. O nedenle, geliniz, bu yanlıştan vazgeçiniz, bu grup önerinizi geri çekiniz.

Bakınız, elbette, bu kanunların gelmesi lazım, sosyal güvenlik kurumlarının tek çatı altında toplanması hepimizin arzusu, isteği; ancak, bunu alelacele buradan geçirecek olursanız yanlış yaparsınız.

Bakınız, Türkiye'nin gündeminde, sizlerden kanun teklifleri, tasarıları bekleyen çok kesimler var. İşte, bu sene haziran ayı geliyor; üniversite imtihanlarında, hükümetinizin gelişinden itibaren dördüncü yıl. İktidara gelirken "imam-hatip liselerinin, meslek liselerinin diğer liseler gibi, diğer lise mezunları gibi, öğrencileri gibi, eşit şartlar altında üniversite imtihanına girmesini sağlayacağız" dediniz. Oy istedik hep beraber, ben de istedim. Ne oldu?! Dördüncü yıl değerli milletvekilleri!.. İşte, bu sene de büyük bir ihtimalle seçim olacak; nasıl gideceksiniz halkın önüne?! O meslek lisesi mensuplarına, imam hatip lisesi mensuplarına ne cevap vereceksiniz, ben merak ediyorum.

Türban meselesini hep söylediniz, ne oldu?! İşte, iktidarınız; geldiniz gidiyorsunuz. Bu meseleleri çözmeden, yarın, vatandaşın önüne, oy aldığınız o kesimlerin önüne nasıl çıkacaksınız, onlara nasıl cevap vereceksiniz?! Yıllardır, o meseleler üzerinden siyaset yapan insanlar olarak, halkın huzuruna nasıl varacaksınız?! Ben bunları merak ediyorum; getiriniz bunları, bunlar da gelsin değerli milletvekilleri, nerede?!. Haziran ayı geldi, üniversite imtihanı yaklaştı, ne olacak değerli milletvekilleri?!

YÖK'le ilgili "altı oniki ay içerisinde YÖK yeniden yapılandırılacak…" Ne oldu; bitti, iktidar döneminiz sona eriyor; ne zaman yapacaksınız?! Milyonlarca insan bunu bekliyor, hangi gün bunları Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getireceksiniz?!

Bakınız, elimde Tekel işçilerinin Türkiye'nin değişik yerlerinden gönderdikleri fakslar var. Tütün üreticileri bitti. 550 000 tütün üreticisi, 250 000 tütün üreticisine düştü. Geçenlerde buradan da alelacele bir kanun geçirildi; muhalefetin ısrarlı çalışmaları neticesinde bir miktar düzeltildi, ancak, derde deva değil. Bitti, tütün üreticisi yok oldu ve şimdi, işyerleri de kapatılıyor, binlerce işçi feryat ediyor.

Bakınız, elimde Türkiye Barolar Birliği Başkanlığının yazısı var. Müdafi olarak tayin ettiğimiz avukatların ücretleri üç aydan beri ödenmemiş. "Avukatlık yapmayacağız" diyorlar. Avukat tutma imkânı olmayan insanlara tutulan avukatlık ücreti bedellerinin, üç aydan beri 17 000 avukatın ücretinin ödenmediği söyleniyor. İşte elimizde yazılar…

Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin gündeminde çok önemli konular var, onlar ne zaman Türkiye'nin, Meclisin gündemine gelecek merak ediyorum. Carî açık, bakınız, yeni açıklandı. Korkunç bir tabloyla karşı karşıyayız. Ocak-şubat ayları cari açığı 5,9 milyar dolar, bir yıl geriye gidecek olursa, 25,3 milyar dolar! Cari açığı finanse ettiğinizi söylüyorsunuz; ama, dünyadaki son nakit değişikliklerini göz önüne alacak olursanız, önümüzdeki günlerde cari açığın Türkiye için ciddî bir tehlike olmak üzere olduğunu çok açık bir şekilde göreceksiniz. Bakınız, kritik sınır gayri safî yurtiçi hâsılanın yüzde 4'üdür. Bugünkü bu rakamlar yüzde 7'nin üzerine çıkmıştır. Yüzde 4 kritik eşikken, yüzde 7'nin üzerine çıkılan bir carî açıkla hükümet olmanız mümkün değildir!..

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kandoğan, lütfen, teşekkür için açıyorum.

Buyurun.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Hemen toparlıyorum.

Bakınız, fındık üreticisi Karadeniz'de perişan. 7 000 000 lirayla açılan fındık fiyatları bugün 4 250 000 liraya kadar düşmüştür.

FARUK KOCA (Ankara) - Biz mi açtık?!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Evet, 4 250 000 liraya düştü ve fındığın açıldığı zaman ben oradaydım.

FARUK KOCA (Ankara) - Onu biz mi açtık?!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Milletvekillerimizin, 7 000 000 lira başfiyat meselesini nasıl alâyi vala ile Türkiye'ye duyurduklarını çok iyi biliyorum. Hadi, bugün gidin bakalım Karadeniz'e fındık üreticisi ne durumda; hâlâ fındık ücretlerini, paralarını alamayan yüzbinlerce fındık üreticisi feryat ediyor. Bunların dertlerine derman olmak için ne yapacağız?

Değerli milletvekilleri, disiplin affı. Bakınız, benim de kanun teklifim, sonra hükümet de bir kanun tasarısı getirdi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine geldi. Nerede bu kanun tasarısı ve teklifi?! Yok oldu, buharlaştı gitti. Yine, güvenlik güçlerimizle, Silahlı Kuvvetler mensuplarımızla ilgili kanun teklifleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin öncelikle gündemine alınmasıyla ilgili arkadaşlarımız önerge verdiler; burada reddedildi.

Bakınız, bunlar Türkiye'nin öncelikli meseleleri, milyonlarca insanı ilgilendiren temel meseleler. Siz, hepsini bir kenara bırakacaksınız…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kandoğan.

AK Parti grup önerisi aleyhinde, Samsun Milletvekili Sayın Haluk Koç; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Başkana teşekkür ediyorum. Gerçekten garip bir uygulama içindeyiz. Bu uygulamayı tekrar değerlendirerek zaman kaybetmek istemiyorum; ama, bir Anamuhalefet Partisi 154 milletvekiliyle kendi getirdiği grup önerisinin savunmasını dahi yapamıyor. Garip bir uygulama içindeyiz. O anda kimin aklına eserse konuşmak için başvuruyor ve bir kura yöntemine başvuruluyor. İçtüzükte hiçbir şekilde yeri olmayan bir uygulama.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Tombala!

HALUK KOÇ (Devamla) - Bunu takdirlerinize sunmak istiyorum değerli arkadaşlarım.

Burada, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Arınç'a da seslenmek istiyorum: Bir an önce, Sayın Başkan, bu konuya bir uygulama çerçevesi içerisinde bir düzenleme getirmek zorunda. Yoksa, seyredenler açısından da, kendimiz açısından da, Parlamentoyu gülünç duruma düşürüyoruz değerli arkadaşlar; bunu belirtmeden geçemeyeceğim.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, temel yasa kavramı üzerinde, biliyorsunuz, geçen yasama yılı son günlerinde, İçtüzük değişikliği sırasında geniş tartışmalar oldu. Ben, o boyuta tekrar girmeyeceğim; ama, uzun yasaların görüşülmesi sırasında, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir sıkıntı olmadığını, en basitinden Türk Ceza Yasasının görüşülmesi sırasında, bir uzlaşma çerçevesi içerisinde gerçekleştirdiğimizi hatırlatmak istiyorum.

Şimdi, burada üzülerek görüyorum, burada üzülerek görüyorum; bakın, bir tarım kanunu tasarısı, burada, 28 maddelik bir tarım kanunu tasarısı, 28 maddelik kanun tasarısını bile, bir temel kanun kavramı içerisinde bize getirmek ihtiyacını duyuyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, yani, bir şeyden çekiniyorsunuz; köylünün sorununun burada dile getirilmesinden çekiniyorsunuz. O zaman, eski Tarım Bakanı Sayın Sami Güçlü'nün günahı neydi değerli arkadaşlarım?! Yani, Tarım Bakanı çok mutlu, çok mutlu; demin, iki eliyle yoklamaya katılıyordu; çok mutlu; çünkü, hiç görüşülmeden, çiftçi traktörüne mazot koyamazken, 5 teneke buğdaya, 5 teneke buğdaya 1 torba gübre alabilirken, bu sorunlar burada dile getirilemeyecek ve tarım, Türkiye gibi bir ülkede, devlet desteğinin tamamen dışında, serbest piyasa ekonomisi koşullarına bağlanacak ve bu kanun buradan geçecek ve siz içinize sindireceksiniz ve biz de, bu kanunu çıkartmış olacağız, gerçekleştirmiş olacağız. Değerli arkadaşlar, bu, doğru bir yol değil, bu, demokratik bir yol değil.

Sayın Çelik, biraz sonra konuşacak; cevap vermesi açısından, kendisine ben bir söz iletmek istiyorum: Bizim programımızda bunlar var, biz doğru yapıyoruz... Siz öyle inanacaksınız, çok doğaldır; kendi programınızı buraya taşıyacaksınız. Yani, sizin söylediğiniz doğrular, başkaları için doğru olmayabilir veya…

EYÜP FATSA (Ordu) - Sizde de var Sayın Başkan.

HALUK KOÇ (Devamla) - … bizim, sizin eksikleriniz konusunda, sizi uyarıcı birtakım görüşmelerimiz, katkılarımız olabilir; ama, bunlara gerek yok, bunlara gerek yok, bizim dediğimiz doğru; bu ekspres yolda, biz, bu kanunları çıkartacağız… Değerli arkadaşlarım, o zaman şu yazıyı değiştirelim; şu yazıyı değiştirelim. Egemenlik kayıtsız şartsız milletin mi, egemenlik kayıtsız şartsız iktidarların mı?! Değerli arkadaşlarım, bakın, yanlış içindesiniz. Yasama organı çalışma düzeninde ciddî bir sıkıntı içindeyiz.

Dün, Sayın Çalışma Bakanı Cumhuriyet Halk Partisi Grubunu ziyaret etti; Sayın Faruk Çelik yanındaydı; ben toplantının bir bölümünde katıldım. Sayın Topuz karşıladılar. Konuyla ilgili milletvekili arkadaşlarımız vardı ve orada, sadece, sosyal güvenlik kurumunun çatı kanunu ve genel sağlık sigortasına dönük uygulamayla ilgili zaten kafanızda bir plan var, mütebessim ifadenizden o belli oluyordu Sayın Çelik; ama, muhalefete de bir uğrayalım canım, bir uzlaşma havası, manzarası sunuverelim basına gayreti içindeydiniz, bu görevi yapma gayretindeydiniz.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Haber olsun televizyonda…

HALUK KOÇ (Devamla) - Sizi bilmiyorum; ama, Sayın Çalışma Bakanı, herhalde, bu tekliflerin yanına tarımla ilgili, çevreyle ilgili, nüfus idaresiyle ilgili kanunların da temel yasa olarak getirilmesinden, sanıyorum, mahcup olmuştur, onun mahcubiyetine sebep oldunuz.

Değerli arkadaşlarım, temel toplumsal alanları düzenleyen yasa tasarıları… Tartışmak, muhalefetin görüşlerini almak, bunlar önemlidir. Sayın Başbakanı tek adam yapma yolunda, demokrasi dışında birtakım süreçlere sürükleniyorsunuz.

Ben, muhalefet Grup Başkanvekili olarak, belki, bu yasalar görüşülürken -çoğunluğunuz tarafından kabul edilecek bu öneriniz- bunları söylemeye fırsatımız olmayacak; sizi bunun vebaliyle baş başa bırakabiliriz. Şimdi söylemek istiyorum: Değerli arkadaşlarım, yasama, yürütme ve yargı erki kavramlarından, maalesef, yasama erkinin içi bir şekilde boşaltılmaktadır. Bunu başka türlü izah etmek mümkün değil. Yürütme, yasamanın üzerinde bir tahakküm oluşturmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, siz, yasama organının üyelerisiniz; tıpkı, bizim gibi sizler millet vekilisiniz ve yürütme organının tahakkümüne, maalesef, sizler de maruz kalıyorsunuz.

Bakın, yürütme organı derken, Sayın Abuşoğlu güzel bir noktaya değindi. Kim var, bu yasaların mutfağında kim var; IMF var, Dünya Bankası var ve Sayın Başbakanın kıymetleri kendilerinden menkul birtakım danışmanları var. Bunlar, her konuda, her konuda sizi aşıyorlar değerli arkadaşlarım. Belki, dinleme zahmetine bile katlanmıyorsunuz; ben, sizin haklarınızı savunmaktan, burada, üzülmüyorum, gocunmuyorum.

Değerli arkadaşlarım, son derece önemli bu; yani, hiçbir dönemde, hiçbir dönemde, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yasama yetkisi, bu şekilde, yürütmenin gücüne terk edilmemiştir, rehin bırakılmamıştır, insafına bırakılmamıştır. Komisyonlarda nasıl yasa oluşturulduğunu biliyorsunuz. Türkiye Büyük Millet Meclisinde, bürokratlar baş sallamadan, Sayın Bakanın ve dolayısıyla grup başkanvekillerinin onayı olmadan, neye el kaldırıp neye indireceğinizi bilmiyorsunuz.

Şimdi, şu, genel sağlık sigortasıyla ilgili yasa tasarısı, değerli arkadaşlarım, önemli bir kanun. Türkiye gibi çarpık gelir dağılımı içinde kıvranan bir ülkede, eğer uygulanmaya başlanırsa -Sayın Başbakanın grup konuşmasına, biz daha sonra, basın toplantısıyla, gerçekler çerçevesinde yanıt vereceğiz, ama- eğer uygulanırsa, iki yıl sonra, kim iktidara gelirse, genel sağlık  sigortası primini ödeyemeyenlerin sağlık sisteminden faydalanamaması karşısında, onların borçlarının yeniden yapılandırılmasıyla ilgili, buraya, af kanunları getirecek. Türkiye'de, eğer bir büyüme varsa, eğer bir millî gelir varsa, bu, adil bölüşülmediği sürece, bunun uygulanabilirliği olmayacaktır değerli arkadaşlarım; ama, bunlara müsaade etmiyorsunuz ki bunları dile getirelim maddelerde.

Şimdi, bakın, değerli arkadaşlarım, 29 madde bir bölüm. 10 dakika konuşma. İki şahıs konuşmasını da aldınız. 10 dakika, 29 madde üzerinde, son derece önemli olan bu kanun hakkında, muhalefet grupları görüşlerini ifade edecekler. Siz inanabiliyor musunuz böyle bir olayın gerçekleşebileceğine?!. Mümkün mü bu?!. Mümkün mü bu?!. Değerli arkadaşlarım, kendimizi aldatıyoruz, kendinizi aldatıyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, demin… Yani, sizin demokrasi anlayışınızı da ben sorgulamak istiyorum; içinizde iyi niyetliler var, bunu biliyorum, rahatsız olanlar var, bunu biliyorum. Geçen yasama döneminin sonunda, benzer uygulamalar içine girdiğinizde, Sayın Ersönmez Yarbay'ın, bu kürsüden "ben bu işten rahatsız oluyorum" söylemleri benim aklımda, televizyonların haber programlarının jeneriklerinde. Aynı yanlışı yapıyorsunuz; iki gün içerisinde 5 önemli kanun geçecek -Tarım Bakanı çok mutlu, Çalışma Bakanı da çok mutlu- ve bu şekilde, görevinizi yapmış sayacaksınız kendinizi.

Değerli arkadaşlarım, şimdi "muhalefetin katkısına açığız" sözleriniz havada kalıyor. Muhalefetin katkısı nasıl açılacak, nasıl gerçekleşecek?.. Şimdi, kusura bakmayın, yani, Sayın Başbakanın deyimiyle söylüyorum. Biliyorsunuz, Sayın Başbakanın böyle veciz sözleri var "bu böyle biline" diye bitiyor. Siz, bu yolda devam edin değerli arkadaşlarım! İyilik yapmıyorsunuz, demokrasiye iyilik yapmıyorsunuz, Parlamentoya saygılı davranmıyorsunuz. Üzülerek ifade ediyorum.

Şimdi, tüm sorumluluk sizin olacak; bu yasaları görüşeceksiniz, muhalefetsiz bir görüşme, tek ses, tek görüş ve Başbakan ve kıymetli danışman kadrosuna tam biat!.. Ki, bu danışman kadrosundan bir tanesi, Amerika'ya girerken Türk pasaportu bile kullanmıyor, bir diğeri "Sayın Başbakanı kullanın" demeye gelen ifadelerde bulunuyor; ama, hiç merak etmeyin, Sayın Başbakan Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanıdır, siz o "kullanma" sözünü içinize sindirseniz bile, Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Sayın Başbakanını hiç kimseye kullandırtmayacaktır. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, ellerinizi kaldıracaksınız, kabul edeceksiniz… Biz, muhalefet görevimizin engellendiğini ifade ediyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Koç, lütfen, teşekkür için…

Buyurun.

HALUK KOÇ (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan; teşekkür ederim.

Şu koca kanunu 7 maddede görüşeceksiniz, 7 kişi söz alacak.

Değerli arkadaşlarım, yapmayın… Değerli arkadaşlarım yapmayın, yanlış yapıyorsunuz. Gece 24.00'e kadar da otururuz, cumartesi, pazar da çalışırız; bırakın söyleyelim, bırakın katkımız olabilecek bir iki hususu dile getirelim. Bunlar, 7 kişinin 10'ar dakika konuşmasıyla olmaz. Kafamızı kuma gömmeyelim; yanlış yapıyoruz.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Çelik'in "biz doğru yapıyoruz" mantığına ben itiraz ediyorum, isyan ediyorum, kabul etmiyorum; kendisi de belki düzeltme fırsatını kullanır. Bana, iki hafta önce "Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmalarını sabote ediyor" demişti. Düzeltmek için tekrar söz aldı "evet, sabote ediyor" dedi. Burada, bu deyimi ben kullanmıyorum; ama, demokrasinin nasıl yanlış kullanıldığının örneğini Sayın Çelik söylüyor zaten.

Değerli arkadaşlarım, sizi tarihî bir sorumlulukla, vicdanınızla ve ettiğiniz milletvekili yemininin gerekçesiyle baş başa bırakıyoruz; kendi kendinize görüşebilirsiniz.

Saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

FARUK ÇELİK (Bursa) - Hangi yasalara aykırı davranışımız var; onu da söyleyin.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Demokrasinin kurallarına aykırı.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Koç.

AK Parti grup önerisi lehinde söz isteyen Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; grup önerimizin lehinde söz aldım; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, hem benden önce önerinin aleyhinde konuşan arkadaşlarım hem de grup önerimizi Meclis Divanı kürsüsünden okuyan Divan Üyesi arkadaşlarım grup önerimizin içeriğiyle alakalı hususları sizlerle paylaştı.

Ben, bu grup önerimizle neleri getirdiğimizi ve niye getirdiğimizi, müsaadelerinizle, bir kere daha sizlerle ve kamuoyuyla paylaşmak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, grup önerisi içerisinde temel yasa olarak görüşülmesini istediğimiz yasa tasarıları, tasarılar, sadece AK Parti Hükümetiyle beraber veya AK Partiyle beraber Türkiye'nin gündemine gelmemiş -belki, 1980 öncesi de var; ama- 1980'den sonra kurulan her siyasî partinin programında ve iktidara gelen her siyasî partinin programında ve iktidara gelen her siyasî partinin ve partilerin hükümet programında bu yasalar vardır. Herkes, sosyal güvenlik kurumunu tek çatı altında toplayacaklarını, Türkiye'nin ve milletimizin de menfaatının bu yönde olduğunu ve ülkenin derhal genel sağlık sigortası kapsamına alınmasında zaruret olduğunu, hem kurulan siyasî partiler hem iktidar partileri hem muhalefet partileri, bunları seçim meydanlarında, beyannamelerinde ifade etmiştir; ancak, daha sonra, iktidar koltuğuna oturanlar, iktidar sorumluluğunu yüklenenler, maalesef, bu sözlerinin arkalarında duramamış, millete vermiş olduğu bu sözü yerine getirme cesaretini ortaya koyamamıştır.

Evet, bütün bunları, milletin ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirmek, bir siyasî irade işidir. Bizden öncekiler bu iradeyi ortaya koyamamışlarsa, zaten koyamadıkları iradenin hesabını millete verememişlerdir. Dolayısıyla, biz, millete vermiş olduğumuz sözü gerçekleştirmek ve Türkiye'nin de buna ihtiyaç duyduğunu bildiğimiz için, bu yasaları, siyasî fayda hesabı yapmadan, millet faydası, ülke faydası hesabı yaparak, Türkiye'nin ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirdik.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Millet mi, IMF mi?

EYÜP FATSA (Devamla) - Sayın Koç'u ben biraz önce dinledim, muhalefete mensup arkadaşları da dinledim.

Bakın, 2002 yılı seçim bildirisinde, Cumhuriyet Halk Partisinin de, bu yasayı, bu şekilde Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getireceklerine dair ifadeleri vardır. Ben, burada, tekraren onu okumak istemiyorum.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Oku, oku.

EYÜP FATSA (Devamla) - Müsaade edin… Müsaade edin, okuyayım.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Saptırmadan okuyun, lütfen!

EYÜP FATSA (Devamla) - "Herkesi ulusal sağlık sigortası kapsamına alacağız."

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Doğru.

EYÜP FATSA (Devamla) - "Ulusal sosyal güvenlik sistemi kapsamında, ulusal sağlık sigortasını kuracağız."

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Doğru.

EYÜP FATSA (Devamla) - "Tüm yurttaşları, sosyal ve ekonomik durum ayırımı gözetilmeden, aşamalar halinde bu sigorta sistemi kapsamına alacağız."

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Doğru.

EYÜP FATSA (Devamla) - "Arzu edenler, buna ek olarak, özel sağlık sigortalarından da yararlanabilecek" diyor. CHP'nin, 2002…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Doğru.

EYÜP FATSA (Devamla) - Şimdi, arkadaşlar, bunlarla ilgili başka vaatleriniz de var; ben, süremi bunlarla tamamlamak istemiyorum.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Doğru, doğru.

EYÜP FATSA (Devamla) - Biz, iktidarda, bak, sözümüzün arkasında durduk…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - IMF'ye söz, IMF'ye…

EYÜP FATSA (Devamla) - …ama, siz, muhalefette olmanıza rağmen, verdiğiniz sözün arkasında duramadınız. (AK Parti sıralarından alkışlar)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Halka değil, IMF'ye...

EYÜP FATSA (Devamla) - Aradaki fark budur; lütfen… Lütfen...

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Görüşmekten kaçan yok; siz kaçıyorsunuz görüşmekten.

EYÜP FATSA (Devamla) - Şimdi, yasa…

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Görüşmekten kaçmayın, neden kaçıyorsunuz?!

EYÜP FATSA (Devamla) - Değerli arkadaşlar, burada yapılan tenkitler…

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen, hatibi dinleyelim.

EYÜP FATSA (Devamla) - Burada yapılan tenkitler, özellikle, önerimiz aleyhinde yapılan konuşmalarda denildi ki: "Yasama, yürütme organının tahakkümü altına alınmıştır."

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Doğru!

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - Aynen doğru!

EYÜP FATSA (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakın, buradan, herkesin vicdanına hitap etmek istiyorum: Siz, şu yapılan uygulamada, Anayasaya, yasalara ve İçtüzüğe aykırı ne buldunuz, allahaşkına şunu söyleyin.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Görüşelim, anlatalım.

EYÜP FATSA (Devamla) - Nedir?! Nedir?!

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Görüşelim, anlatalım.

EYÜP FATSA (Devamla) - Müsaade edin…

Anayasaya, yasalara ve İçtüzüğe aykırı hiçbir şey yoktur; her şey, yasal zeminde yapılıyor.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Paspas… İçtüzük paspas oldu.

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Başkanlık makamı bile taraf…

EYÜP FATSA (Devamla) - Müsaade edin… Müsaade edin…

HASAN ÖREN (Manisa) - 28 maddeyi temel madde yaptınız.

EYÜP FATSA (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bak, bu yasalar komisyonlara gelmeden önce, ki, orada aylarca tartışıldı. Siz, milletvekili arkadaşlarımızın komisyonlarda, alt komisyonda, üst komisyonda yapmış oldukları çalışmaları, yasama faaliyetlerinden kabul etmiyor musunuz?!

ERDAL KARADEMİR (İzmir) - O zaman, Genel Kurulu iptal edelim.

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - O zaman, işi komisyonda bitirelim.

EYÜP FATSA (Devamla) - O arkadaşlarımızın gece gündüz, günlerce, haftalarca, aylarca, orada harcamış olduğu mesaiyi, Meclisin yasama faaliyetleri içerisinde kabul etmiyor musunuz?! (CHP sıralarından gürültüler)

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Sen, demokrasi dersi okumamışsın.

EYÜP FATSA (Devamla) - Müsaade edin… Müsaade edin…

Efendim, temel yasa…

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Sen demokrasiyi bir öğren de gel.

EYÜP FATSA (Devamla) - Arkadaşlar, ben, öğrendim geldim. Öğrendiğimi, yasalar, Anayasa, yasa ve İçtüzük hükümlerine göre konuşuyorum burada.

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Senin dediğin, demokrasilerde yok.

EYÜP FATSA (Devamla) - Aykırı, yanlış ne varsa, buyurun gelin, burada onu söyleyin.

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Tombalaya mı girip söyleyeceğiz, tombalayla mı konuşacağız?!

EYÜP FATSA (Devamla) - Sayın Başkan, lütfen…

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen…

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - "Gel de konuş" diyor! Tombalayla mı konuşacağız?!

BAŞKAN - Lütfen, Sayın Çetin…

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Tombalaya çevirdiniz burayı!

EYÜP FATSA (Devamla) - Lütfen… Lütfen… Ben, arkadaşların bütün konuşmalarını burada sabırla dinledim.

BAŞKAN - Niye tahammül edemiyorsunuz? Lütfen…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Tombala demokrasisi!..

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Benim gibi, peygamber gibi adamı bile isyankâr ettiniz ya!

EYÜP FATSA (Devamla) - Değerli arkadaşlar, İçtüzükte 91 inci madde, evet, belki elimizdeki kitaplarda yok, İçtüzük kitaplarında yok; ama, Anayasa Mahkemesinin kabul etmiş olduğu bir 91 inci… Temel yasa tarifi vardır ve siz kabul edilmemesi için Anayasa Mahkemesine müracaat ettiniz; ama, Anayasa Mahkemesi, sizin görüşünüzü değil, bizim, temel yasayla ilgili tarifimizi kabul etmiştir, kabul etmiştir. Bir boşluk yoktur; dolayısıyla, yapılanlar İçtüzüğe uygun yapılmaktadır.

Sayın Koç burada şunu söyledi: "Efendim, biz, üçüncü yasama yılının sonunda bu İçtüzük değişikliğini konuşurken, İktidar Partisine mensup bir milletvekili arkadaşımız çıktı 'efendim, ben bunu doğru bulmuyorum, içime sindiremiyorum' diye karşı çıktı" dedi. Evet, doğrudur, doğrudur. Sayın Koç, eğer, bu arkadaş sizin grubunuzda olsaydı şimdiye kadar ihraç ederdiniz.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Yok canım!

EYÜP FATSA (Devamla) - Ama, o arkadaş bizim grubumuzun içerisindedir ve biz arkadaşımızın farklı düşüncesine de bir demokratik olgunluk ve anlayış içerisinde saygı gösterdik. (AK Parti sıralarından alkışlar) Saygı gösterdik.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Federasyon gibi oldunuz.

EYÜP FATSA (Devamla) - Lütfen… Lütfen, değerli arkadaşlar…

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - MHP var, Doğru Yol var, Refah var! Ne ararsan var derde devadan gayri!

EYÜP FATSA (Devamla) - Efendim, denildi ki: "Çiftçiyi perişan ettiniz, çiftçiler traktörüne koyacak mazot alamıyor." Değerli arkadaşlar, 2002 yılında Türkiye'de satılan traktör sayısı 6 000, 2005 yılında satılan traktör sayısı 35 000'dir. Lütfen, hesaplara iyi bakın.

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Sayın Fatsa, hepsi borçlanarak traktör aldılar. Traktörünü satıp borcunu ödüyor!..

EYÜP FATSA (Devamla) - Çiftçi sadece mazot değil, traktör alıyor, traktör.

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Traktörünü satıyor, borcunu ödüyor. Traktörü borçla alıyor.

EYÜP FATSA (Devamla) - Sizin veya bizden önceki iktidarların sattırmak mecburiyetinde bıraktığı traktörleri şimdi yeniden alıyor, yeniden; yeniden alıyor.

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Çıkın, köylüye konuşun bunu. Hiç kimse inanmaz buna. Millet traktörünü satıyor, borcunu ödüyor.

EYÜP FATSA (Devamla) - Değerli arkadaşlar, inanır, inanmaz... Halep orada, arşın orada; millet orada.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Traktörlerin üzerindeki hacizleri biliyor musun?!

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, hatibin sözünü kesmeyelim lütfen.

EYÜP FATSA (Devamla) - Bak, biz de bu milletin içerisinden geliyoruz. Her hafta sonu fırsat buldukça seçim bölgelerimize ve ülkemizin başka  bölgelerine gidiyoruz. Her bölgedeki insanlarımızla; çiftçimizle, işçimizle, esnafımızla, küçük sanatçılarla, hepsiyle görüşüyoruz bütün bunları. Biz de milletin içerisindeyiz; yani, size söylediklerini bu millet bize söylemekten çekiniyor mu?!

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Siz konuşmuyorsunuz ki, düğünlerde silah çekiyorsunuz!

EYÜP FATSA (Devamla) - Öyle şey mi olur yahu?! Hayır…

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - Ne diyor millet "her şey güzel" mi diyor?!

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Siz ne diyorsunuz böyle?!

EYÜP FATSA (Devamla) - Değerli arkadaşlar… Değerli arkadaşlar…

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - Sayın Fatsa, ne diyor bu millet, size ne diyor; bir söyleyin bakalım.

EYÜP FATSA (Devamla) - Değerli arkadaşlar, yapılan uygulama…

Bakın, sosyal güvenlik kurumlarının bir çatı altında toplanması…

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - Sayın Fatsa, size ne diyor millet?!

EYÜP FATSA (Devamla) - …ülkenin ve bu ülkede yaşayan insanların menfaatınadır; bunun aksini kimse söyleyemez. Bunu, yirmi yıldan, otuz yıldan, kırk yıldan beri gelen bütün siyasî partiler ve iktidarlar siyasetlerinin ana malzemesi yaptılar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Fatsa, lütfen, toparlayabilir misiniz.

Teşekkür için açıyorum Sayın Fatsa; buyurun.

EYÜP FATSA (Devamla) - Bitiriyorum, son cümlem Sayın Başkan.

Eğer, siz, bu ülkede 18 yaşından küçük çocukların genel sağlık sigortasından faydalanmasından rahatsızlık duyuyorsanız…

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Nereden biliyorsun?! Size kim söyledi bunu?!

EYÜP FATSA (Devamla) - …bunun için bizim söyleyeceğimiz hiçbir şey yoktur.

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Sayın Başbakanın da doğruları söylemiyor, sen de doğruları söylemiyorsun.

EYÜP FATSA (Devamla) - Kaldı ki, bugün bu yasanın bir temel yasa olarak getirileceği, dün, Sayın Bakan ve Grubumuza mensup grup başkanvekili, milletvekili arkadaşımız, siyasî parti gruplarına, bunun, bugün bir temel yasa olarak getirileceğini; ama, temel yasanın bölümleriyle ilgili, temel yasanın uygulanış şartlarıyla ilgili karşılıklı olarak görüşebileceğimizi sizlere ifade ettiler.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Öbürleri var mıydı?! Öbürleri var mıydı?! 5 tane, 5 tane…

EYÜP FATSA (Devamla) - Görüşlerini bekledik siyasî partilerin; ama, henüz bize, getirmiş olduğumuz bu teklifle ilgili karşı görüş de getirmediniz.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) -  Sayın Bakana sor, kaç taneydi? Sayın Bakana sor; 1 yasa…

EYÜP FATSA (Devamla) - Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, bir şeyi tekrar ediyorum. Yapılan şeylerin hepsi, uygulamanın hepsi, Anayasaya, yasaya ve İçtüzüğe uygundur. Gizli kapaklı getirmedik.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Gizli kapaklı 5 tane… Sayın Bakana sor…

EYÜP FATSA (Devamla) - İki günden beri Türkiye'deki bütün yerel ve ulusal basın ve yayın kuruluşları bundan bahsediyor. Sayın Bakan ve Grubumuza mensup milletvekili arkadaşlarımız siyasî parti gruplarına bunları getirmişlerdir. Dolayısıyla, biz, gizli kapaklı bir şey yapmadık, her şeyi ayan beyan, milletin, Meclisin ve siyasî partilerin gözü önünde yaptık.

Dolayısıyla, ben, arkadaşlarımızdan, Meclis Genel Kurulundan, grup önerimizin lehinde oy kullanmalarıyla ilgili talebimi yineliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Fatsa.

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - Genel Kurulu kapatalım artık!.. Komisyonda görüşüldü, gazeteler yazdı, televizyonlar anlattı; o zaman, görüşmeye ne gerek var; öyle mi yani?!

BAŞKAN - AK Parti grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Tarih tespit ediyor!..

EYÜP FATSA (Ordu) - Evet, tarih sizi de tespit ediyor!

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Coğrafya tespit etmez, tarih tespit eder!

BAŞKAN - Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince,  Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu, Tarım Kanunu, Nüfus Hizmetleri Kanunu, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Çevre Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları, İçtüzüğün 91 inci maddesine göre, temel kanun olarak görüşülecektir.

Bu tasarıların her bir maddesi için, milletvekillerinin talebi üzerine, söz kaydı yapılmıştır; ancak, alınan karar gereğince tasarılar bölümler halinde görüşüleceğinden, daha önce alınan sözler işleme konulmayacaktır.

Tasarıların bölümleri üzerinde şahısları adına söz isteyen milletvekillerine, istem sırasına göre söz verilecektir.

Bilgilerinize sunulmuştur.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Tombala çekilecek!..

BAŞKAN - Alınan karar gereğince, sözlü soruları görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Önce, sırasıyla, yarım kalan işlerden başlayacağız.

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

BAŞKAN - 3 üncü sırada yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu gelmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz. 

4 üncü sırada yer alan, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

5 inci sırada yer alan, Muğla Milletvekili Orhan Seyfi Terzibaşıoğlu'nun; 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile 2985 Sayılı Toplu Konut Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

3.- Muğla Milletvekili Orhan Seyfi Terzibaşıoğlu'nun; 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile 2985 Sayılı Toplu Konut Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/727) (S. Sayısı: 1138)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Allah allah… Dün konuşuyorduk…

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Nerede bu komisyon?!

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Nerede bu komisyon?! Dün konuşuyorduk…

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Dün konuşuyorduk, 2 maddesi kalmıştı Sayın Başkan.

BAŞKAN - Yarım kalan işlerle ilgili işlem tamamlandığından, şimdi, kanun tasarı ve tekliflerinin görüşmelerine 1 inci sıradan itibaren devam edeceğiz.

1 inci sırada yer alan, Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Savunma Komisyonu raporunun görüşmelerine başlayacağız.

4.- Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/278, 1/1034) (S. Sayısı: 17 ve 17'ye 1 inci Ek)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

2 nci sırada yer alan, Gülhane Askerî Tıp Akademisi Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair 604 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu raporunun görüşmelerine başlayacağız.

5.- Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/277) (S. Sayısı: 1079)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

6 ncı sırada yer alan, Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının görüşmelerine başlıyoruz.

6.- Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/1153) (S. Sayısı: 1102) (x)

BAŞKAN - Komisyon?.. (CHP sıralarından "yok, yok" sesleri)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Komisyon yok…

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Yok… Ertelendi…

BAŞKAN - Lütfen, sayın milletvekilleri…

Komisyon?.. Yerinde. Hükümet?.. Yerinde.

Komisyon raporu 1102 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, bu tasarı, İçtüzüğün 91 inci maddesi kapsamında görüşülecektir.

Bu nedenle, tasarı, tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra, bölümler halinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.

Tasarının tümü üzerinde gruplar adına söz talebi?..

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Var bizim.

BAŞKAN - Tümü üzerinde

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Bizim talebimiz yok mu?

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Kemal Kılıçdaroğlu...

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Talebimiz gelmedi mi?

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Ona da mı kura çekilecek acaba; tombala mı çekilecek?!

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Tombala çek, tombala!

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) -  Tombala çekelim Başkan!

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Bütün komisyon üyelerini yaz, tombalaya başla!

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Tombalada çıkmamış mı?!

BAŞKAN - Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ediyorum  Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'de yaşayan bütün bireyleri birebir ilgilendiren bir tasarı, ne yazık ki, Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmeyecek ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde hiç alışık olmadığımız, 320 maddelik 5 yasa, sanki 17 madde görüşülecekmiş gibi bir karar alındı AKP Grubu tarafından. Eğer görüşmeye kalkarsak bu şekliyle, her maddeye düşen süre 10 saniye ile 25 saniye arasında değişiyor.

Düşünün değerli milletvekilleri, her bireyi birebir ilgilendiren  bir yasa, nasıl oluyor da, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında ancak 10 saniye görüşülebiliyor?! Acaba, 10 saniyede, yurttaşlar bizim konuşmalarımızın ne olduğunu anlayacaklar mı; acaba, AKP Grubunu oluşturan milletvekili arkadaşlarımız 10 saniye içinde -ki, maddenin okunması bile 10 saniyeyi aşıyor- bunun ne anlama geldiğini bilecekler mi; bilmeyecekler tabiî. Bilmemeleri de gayet doğal; çünkü, onlar, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının talebini değil, IMF'nin talebini yerine getirmek için şu sıralarda oturuyorlar. Siz, eğer IMF'nin niyet mektubuna "biz, bu yasayı bu tarihe kadar çıkaracağız" diye yazıyorsanız, taahhüt ediyorsanız, o taahhüdün arkasında duruyorsanız, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları kendileri için ne getirildiğini bilmiyorlar; ama, IMF bunların hepsini biliyor. Sizin bunu temel kanun yapmanızın temel gerekçesi, burada maddeler görüşülmesin, vatandaşın cebine nasıl el uzatacaksınız, vatandaş onu öğrenmesin. Sizin temel hedefiniz bu.

Değerli arkadaşlar, Sayın Fatsa konuşurken dedi ki: "Siyasî partilerin seçim bildirgelerinde tek çatı modeli vardı." Ve bizim bildirgemizi de okudu. Doğrudur; bizim bildirgemizde sosyal güvenlik sisteminde reform yapılması, sosyal güvenlik sisteminin tek çatı altında toplanması, ayrılıkların kaldırılması; ama, yoksullukta değil, refahta buluşulması vardır. Sizin hedefiniz, yurttaşları yoksullukta buluşturmaktır. Bizim hedefimiz de, varlıkta, refahta buluşturmaktır. Temel ayrılığımız zaten budur.

Şimdi diyorsunuz ki: "Siz verdiğiniz sözün arkasında durmadınız." Niye söylüyorsunuz bunu "bizim getirdiğimiz kanuna niye evet demiyorsunuz?" Sizin getirdiğiniz tasarı, adam gibi tasarı olsa, biz de destekleriz. Buraya gelen tasarılar vardı, CHP Grubu desteklemedi mi bazı tasarıları; destekledi.

Buna niye karşıyız, isterseniz, onu kısaca söyleyeyim, vaktimin yettiği süre içinde. Şimdi diyorsunuz ki bu yasanın 1 inci maddesinde: "Kurum, idarî ve malî açıdan özerktir."

Değerli arkadaşlar, özerk kurumun anlamı şudur, idarî özerkliğin, malî özerkliğin anlamı şudur: Günlük siyasî politikalarla bu kurumlara müdahale edilmesinin önünü kesiyoruz demektir. Bunun için ne yapıyorsunuz; malî özerklik getireceksiniz. Ne yapıyorsunuz; idarî özerklik getireceksiniz. 1 inci maddede getirmişsiniz. Peki, sonra ne yapmışsınız; başkan, kurumun başkanı, bakanın iki dudağı arasında görev yapacak. Böyle bir özerk kurum bana gösterebilir misiniz acaba? Sermaye Piyasası Kurulu Başkanının, acaba, bakanın iki dudağı arasında mı bulunduğu koltuk, görev süresi; hayır, yasayla teminat verilmiştir. BDDK Başkanına yasayla teminat verilmiştir; Tütün Üst Kurulu Başkanına yasayla teminat verilmiştir. Peki, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanına yasayla niye o güvenceyi vermiyorsunuz; hangi gerekçeyle vermiyorsunuz?! Getirin onu, destek verelim; ama, onu getirmiyorsunuz. Neden; çünkü, diyorsunuz ki, Sosyal Güvenlik Kurulu Başkanı, benim iki dudağımın arasında olsun onun görev süresi, beğenmezsem görevden alacağım.

Değerli arkadaşlar, sosyal güvenlik kuruluşlarının bu noktaya gelmesinin temel nedeni bu kötü siyasettir. Siz, bu kötü siyasetin önünü tıkamıyorsunuz, bu kötü siyasete destek veriyorsunuz. Bakın, geçen hükümetler döneminde, bir bakan döneminde, sadece bir bakan döneminde, üç yıl görev yapan bir bakan, 9 kez, Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanını değiştirdi. Bu kurum ayakta kalabilir mi; bu kurum yaşayabilir mi?! Peki, buna önlem getiriyor musunuz; hayır, getirmiyorsunuz. Sayın Başbakan, geçiyor, AKP Grubunda toplantı yapıyor, sizlere diyor ki: "Türkiye Cumhuriyetinin en büyük reformunu getiriyoruz." Bu mu reform?! Bu, sistemi deforme etmektir, bunun reformla falan bir ilgisi yoktur.

Bir başka önemli nokta değerli arkadaşlar; o kadar gariplikler var ki bu tasarıda; diyorsunuz ki… Ha, tasarının iyi yönü de var, onu da söyleyeyim; örneğin, yönetim kurulu, 5 seçimle gelen, 5 atamayla gelenle oluşuyor. Eskiye göre iyidir, böyle olması da doğaldır; ama, bakın, bir şey yapıyorsunuz değerli arkadaşlar; diyorsunuz ki, en fazla üyeye sahip ilk 3 işveren sendikası konfederasyonları tarafından belirlenen 9 temsilciden birisi seçilecek. Türkiye'de kaç tane işveren sendikası konfederasyonu var?! AKP Grubu içinde işveren arkadaşlarım var; kaç tane işveren sendikası konfederasyonu var; 1 tane var, Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu. Nereden çıktı 3 tane; hangi gerekçeyle çıktı 3 tane?!

AGÂH KAFKAS (Çorum) - 1 tane olsa ne olur, 3 tane olsa ne olur!

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Sayın Faruk Çelik diyor ki: "Niye verdiğiniz sözün arkasında durmuyorsunuz, niye bu tasarıyı desteklemiyorsunuz?" Bunun neresi desteklenir?!

Yine diyorsunuz ki… Bakın değerli arkadaşlar, tasarıyla, bir başkanlık kuruyorsunuz, altında da 4 tane genel müdürlük var. 4 genel müdürlüğün biri de Primsiz Ödemeler Genel Müdürlüğü; yani bununla, primini ödeyemeyen veya yoksullara veya herhangi bir nedenle sosyal sigorta kapsamına alınması gereken kişilere belli ödemeler Primsiz Ödemeler Genel Müdürlüğü tarafından yapılacak.

Biz, bir önerge verdik, dedik ki: Primsiz Ödemeler Genel Müdürlüğünün içine Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğünü de alın. Niçin; çünkü, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğünün yeri Başbakanlık değildir, bu kurumun içidir; ama, siz reddettiniz. Niye reddettiniz değerli arkadaşlar?! Ret gerekçesini söyleyeyim size: Bir başbakan düşünün, bir ülkede bir başbakan düşünün. Elinde binlerce dolarlık kol saati, lüks arabasıyla, ramazan ayında bir gecekonduya gidiyor. O gecekonduda bir evi açıyor -önceden haberli habersiz, onu bilmiyoruz- o eve konuk oluyor. Arkasında bir kamera ordusu… (AK Parti sıralarından "kim" sesi)

ALİM TUNÇ (Uşak) - Sen de konuk ol.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Sayın Başbakan efendim, Sayın Recep Tayyip Erdoğan.

ALİM TUNÇ (Uşak) - Sen de konuk ol.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Arkasında bir kamera ordusu, oturuyor sofraya.

1- Dini siyasete alet ediyor ramazan ayında oraya gitmekle.

2- O yoksul ailenin yoksulluğunu yetmiş milyon insana teşhir ediyor.

Bana söyler misiniz, bir insanının yoksulluğunu yetmiş milyona teşhir etmek, hangi ülkenin, hangi vicdanın, hangi yasanın göbeğinde vardır?!

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Bu modeller böyle!

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Böyle bir şey yoktur arkadaşlar! Siz, sosyal güvenlik getireceğim diyorsunuz, değil mi? Siz, sosyal güvenlik getirmiyorsunuz, siz sosyal devlet getirmiyorsunuz, siz lütuf devleti getiriyorsunuz. "Ben lütfettiğim kadar senin yoksulluğun giderilir. Ben lütfetmezsem, senin yoksulluğun giderilemez" diyorsunuz. Bunun anlamı budur. Niçin, siz, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğünü bunun içine almıyorsunuz; çünkü, o genel müdürlük aracılığıyla trilyonları AKP il başkanlarının emriyle birilerine dağıtacaksınız. Seçim bölgesinde, seçim zamanında, seçim yatırımı yapacaksınız. Niçin, bunları kurumsallaştırmıyorsunuz?! Buraya getirin, koyun; ama, bunları getiremezsiniz. Dediğim gibi, sizler, dini siyasete alet etme konusunda, takıyyecilik konusunda birebir bir parti... Bu konuda sizin elinize kimse su dökemez. Bundan, bir sefer, kesinlikle, biz de eminiz, siz de emin olun.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Kendi marifetlerinden bahset.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Bizim marifetlerimiz, bizim boğazımızdan haram lokma inmemesidir; ama, sizin boğazınızdan haram lokma indiyse, ben onu bilemem. (CHP sıralarından alkışlar)

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - İSKİ'de de öyle diyorlardı!

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Geliyorum, bir başka olaya.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - İSKİ'de de öyle diyorlardı!

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Siz Ali Diboları açıklayın; yolsuzluk olayına girerseniz, siz onun altında kalırsınız. Hele bakın şu illerde yapılanlara, sizin milletvekillerinizin nasıl ihale pazarlıkları yaptıklarına, onları anlatmayalım, şimdi o konulara girmeyelim; çünkü, vaktimin yarısını zaten geçirmiş durumdayım.

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Haram diye diye, dini siyasete alet ediyorsun.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Dini siyasete alet etmek, Adalet ve Kalkınma Partisinin geleneksel tavrıdır Sayın Milletvekilim; dini siyasete alet etmek budur. (CHP sıralarından alkışlar) Siz, ramazan ayında yoksulların evine gidip, yoksul çocuğu yetmiş milyona teşhir edemezsiniz; buna hakkınız yok! Bunun, insanlıkla da ilgisi yok, Müslümanlıkla da ilgisi yok! (CHP sıralarından alkışlar) Evet, sizin hakkınız yoktur buna! Siz eğer yardım yapacaksanız… Müslümanlıkta yardım gizli yapılır. Siz doğrusunu yapmıyorsunuz.

AGÂH KAFKAS (Çorum) - Dini siyasete alet etme!

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Bakın, sosyal güvenliği getiriyorsunuz…

BAŞKAN - Sayın Kılıçdaroğlu… Sayın Kılıçdaroğlu…

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Biz, sosyal güvenliği burada eleştiriyoruz, bu gerekçeyle eleştiriyoruz. Siz, doğrusunu yapmıyorsunuz. Siz, millete verdiğiniz sözün arkasında durmuyorsunuz. Siz, yaptıklarınızla sosyal devleti yıkıyorsunuz, sosyal devletin önündeki bütün engelleri kaldırmak istiyorsunuz, lütuf devleti denilen bir kavramı yerleştiriyorsunuz.

AGÂH KAFKAS (Çorum) - İlk defa cumhuriyet tarihinde…

BAŞKAN - Sayın Kafkas, lütfen…

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Siz düşünebiliyor musunuz… Sizin döneminizde, televizyonlarda, yarışma programlarında yalvaran aileleri görmüyor musunuz?! Yalvaran aile düzeni yarattınız siz, sosyal devleti yıktınız siz.

Sayın Başbakan diyor ki: "Biz Türkiye Cumhuriyetinin en büyük reformunu yapıyoruz." Sayın Çelik, burada, kalktı, ne söyledi: "18 yaşına kadar kimseden ücret alınmayacak, herkes sosyal güvenlik kapsamında olacak, genel sağlık sigortası kapsamında olacak; siz bunu kıskanıyorsunuz, siz bunu eleştiriyorsunuz." Sayın Başbakan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunda doğruları söylememiştir. O yasa geldiğinde, tek tek, neleri yanlış yaptığını burada söyleyeceğim; ama, o yasa geldiğinde. Sayın Başbakan ya doğru bilgiyi alamıyor veya Sayın Başbakan Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarına doğruyu söylemiyor. Niçin doğruyu söylemiyorsunuz?! Siz doğruyu söyleyin ki, millet de doğrunun ne olduğunu anlasın. Efendim, hekim seçme özgürlüğü varmış, herkes istediği hastaneye gidecekmiş! Bana söyler misiniz, bu yasanın neresinde var?! Yok böyle bir şey. Halka doğruları söylemiyorsunuz. Sonra, biz doğruları söylediğimiz zaman da rahatsız oluyorsunuz.

Türkiye İş Kurumu niye bu kanun kapsamına alınmadı? O bir sosyal güvenlik kuruluşu değil mi?! Demiyor musunuz "tek çatı altına alacağız"; niye almıyorsunuz?! Sizi engelleyen ne?! Alamazsınız; çünkü, sizin sosyal devletle ilginiz yok, sizin vatandaşların yoksulluğuyla ilginiz yok. Sizin amacınız başka. Sizin amacınız, seçim döneminde kamu kaynaklarını dağıtmak üzerine kurulan -bir sosyal devlet anlayışı değil- lütuf devleti anlayışı var. Siz bunu yapıyorsunuz.

Değerli milletvekilleri, bakın, bir şey daha söyleyeyim. Ali Dibo'dan vazgeçtik. O Dibo yönetimleri devam ediyor zaten. Yolsuzluğu kim ortaya çıkarır; teftiş kurulları çıkarır değil mi arkadaşlar. Müfettişler giderler, soruşturma yaparlar, yolsuzluk varsa belgesini koyarlar ve ilgili kişiler hakkında da soruşturma açılır. Siz ne yapıyorsunuz; teftiş kurullarını kaldırıyorsunuz, burada da kaldırıyorsunuz. Hani siz yolsuzlukla mücadele ediyordunuz?! Bakın değerli arkadaşlar, bu getirdiğiniz tasarı, Türkiye Cumhuriyeti bütçesinden sonra en büyük bütçeyi kullanacak olan idare… Bu idare, teftiş kurulu olmayan bir idare. Bu idaredeki yolsuzluklar açığa çıkmasın diye bunu kaldırıyorsunuz. Bana söyler misiniz; hangi mantıklı gerekçeyle siz teftiş kurulunu kaldırıyorsunuz? Doğru bir uygulama değil, yanlış yapıyorsunuz, halka yanlış mesaj veriyorsunuz. Bu, siyasetçinin itibar kaybetmesine yol açıyor. Diyor ki bir süre sonra vatandaş: "Siyasetçidir, söyler. Nasıl olsa, söylediklerinin büyük bir kısmı yalan." Bu çığırı kırmak için, Parlamentoya saygınlık kazandırmak için, siyasetçilerin de halka doğruyu söyleyebileceklerine ortam hazırlamak için vatandaşa gitmedik mi, oy istemedik mi?! Peki, niye geliyoruz, burada aksini yapıyoruz? Niye vatandaşa doğruyu söylemiyoruz? Söylemiyoruz, söylemek istemiyoruz; çünkü, vatandaştan bazı şeyleri özenle kaçırmak istiyoruz.

Şimdi, Sayın Fatsa burada konuşurken yasama organıyla ilgili bir şey söyledi; dedi ki: "Yasama organı yürütme organının tahakkümünde değildir. Siz bunu bilmiyor musunuz?"

Değerli arkadaşlar, bunu açık ve net söylüyorum: AKP Grubu demokrasinin ne olduğunu bilmiyor, demokrasiyi içselleştirmiş değil. Bunu neye dayanarak söylüyorsunuz diyeceksiniz. Ben size, bakın, şu tutanak…

FARUK ÇELİK (Bursa) - Arkadaşımız öyle söylemedi Kemal Bey. "Yasama faaliyetini yalnız Genel Kuruldan ibaret saymayın" dedi.

BAŞKAN - Sayın Çelik, lütfen…

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - "Saymayın"; ama, o ifade aynen söylendi. O söylediğim ifade… Hayır, doğruyu söyledi. Yani, yasama organı yürütme organının tahakkümünde değil; doğruyu söyledi. Böyle olması gerektiğini söylüyorum ayrıca ben.

FARUK ÇELİK (Bursa) - O sizin…

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Ama, bakın, Sayın Çelik, ben size, sizin milletvekilinizin tutanaklarda geçen bir ifadesini okuyacağım ve bütün AKP milletvekilleri de demokrasinin ne olduğunu, ne olması gerektiğini buradan öğrenecekler.

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Açık oy, gizli…

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Sayın Canikli, bütçe görüşmelerinde şöyle söylüyor: "Burada kanunları kim çıkarıyor değerli arkadaşlar; muhalefet mi çıkarıyor, iktidar mı çıkarıyor? Muhalefet kanadına…

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Meclis çıkarıyor.

MEHMET ZİYA YERGÖK (Adana) - Meclis çıkarıyor.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Parlamento çıkarır, Parlamento…"

Ve gürültüler arasında Sayın Canikli: "Burada kanunları hükümet çıkarır, kanunları AK Parti Grubu çıkarır."

Hangi demokraside var bu, hangi demokraside var?! (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - İtiraflar…

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Bir şey daha söyleyeceğim. Bununla kalsa, hadi, böyle bir şey söyledi, Başkan uyudu, özür dilemeye ve sözlerini düzeltmeye davet etmedi diyebiliriz, olabilir; ama, bakın ne diyor -Sayın Canikli devam ediyor- daha vahim bir şey: "Aksini söylemek de, burada Meclisin işleyişini bilmemek anlamına gelir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum" diyor. "(AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)"

Bu, sizin demokrasi anlayışınızı göstermiyor mu değerli arkadaşlar?! Bana söyler misiniz, AKP grup başkanvekilleri gelip şu kürsüye, Sayın Canikli, senin söylediğin demokrasi anlayışı o değildir, Meclisleri Türkiye Büyük Millet Meclisi çıkarır, Parlamento çıkarır... (Anavatan Partisi sıralarından "yasaları çıkarır" sesleri) 

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Meclisleri mi?!.

M. NECATİ ÇETİNKAYA (Elazığ) - Meclisleri değil, kanunları…

FARUK ÇELİK (Bursa) - Kanunları çıkarır.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Diyor ki: "Kanunların çıkarılmasında muhalefetin hiçbir şekilde etkisi olamaz."  Yahu, arkadaşlar, siz, muhalefeti, zaten kafadan reddetmişsiniz, reddediyorsunuz. Bu anlayışı kendi içinize sindirmişsiniz ve bu anlayışta olan ve bu konuşmayı yapan arkadaşları, hep beraber siz alkışlıyorsunuz ve sonra da kalkıyor diyorsunuz ki, efendim, İçtüzükte bu vardır, demokrasi şöyledir… Yok efendim, siz demokrasiyi amaç olarak değil, araç olarak kullanıyorsunuz. Bu, çok açık ve net. (CHP sıralarından alkışlar)

FARUK ÇELİK (Bursa) - Yapmayın ya!.. Ayıp ya!..

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Genel Başkan da öyle söyledi.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Demokrasiyi amaç olarak kullanmıyorsunuz. Amaç olarak kullanan bir partinin sözcüsü buraya gelip bu konuşmayı yapamaz; bu konuşmayı yaptığı zaman da, AKP'nin Grup Başkanvekili gelir bu kürsüye, çağırır Canikli'yi, gel arkadaş buraya, sen burada sözünü düzelt, bu Parlamentoda muhalefet olmazsa olmaz… Demokrasinin temel koşulu muhalefettir, iktidar değildir. İktidar her yerde vardır, krallıkta da iktidar vardır; ama, muhalefet sadece demokrasilerde olur.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - İktidar her rejimde var; ama, muhalefet sadece demokrasilerde var.

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - Başbakan bile öyle düşünüyor, grup başkanvekilleri de öyle düşünüyor.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Siz, demokrasiyi içinize sindirmiş değilsiniz. Bakın, geliyorum son bölüme: Siz demokrasiyi içinize sindirmediniz diyorum. Bu temel kanunla da, demokrasiyi içinize sindirmediğinizi bir daha gösteriyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, temel kanun, gruplar anlaşırsa buradan geçer; doğrusu o değil mi?! Siz, yetmiş milyon insanı bire bir ilgilendiren bir yasayı, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarından kaçırmak için her şeyi yapıyorsunuz.

FARUK ÇELİK (Bursa) - Muhalefete ihtiyaç var; önce, ihtiyaç bu değil mi?!

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Bakın, siz "muhalefete ihtiyaç var" diyorsunuz.

FARUK ÇELİK (Bursa) - Burada bir maddelik yasayı bir haftada geçiremedik; kusura bakmayın!

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Siz… Güzel… Siz, muhalefete ihtiyacı şöyle hissediyorsunuz: Muhalefet bir kukla muhalefet olsun, bizim her dediğimizi yapsın. Ondan sonra da, muhalefet de, efendim, bizimkini kabul etti, ne yapalım veya muhalefet bir maddeyle ilgili olarak en fazla 10 saniye konuşsun. Öyle ya, 29 maddeyi alıyorsunuz, 10 dakika konuşacak 29 maddeyle ilgili. Bunun hangi demokrasiyle ilgisi var, hangi demokrasiye sığar böyle bir şey? Muhalefetin sesini kesmek için özel çaba harcıyorsunuz.

Bu yasa doğru bir yasa değildir, bu tutum doğru bir tutum değildir; demokrasi anlayışıyla bağdaşmaz. Sizin demokrasi anlayışınızı Sayın Canikli gayet güzel anlattı burada, siz de Sayın Canikli'yi avuçlarınız patlayıncaya kadar alkışladınız. Bunun sorumluluğunu, demokrasiyi bu anlayışıyla kabul eden bir partinin getirdiği bu yasanın doğru olmadığını, sesimizi kesmeye yönelik olan bu tutumu da şiddetle protesto edeceğimizi ve Parlamentoyu da terk edeceğimizi Yüce Meclise ve halkımıza anlatmak, sunmak isterim.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kılıçdaroğlu.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Kalkın…

(CHP Grubu milletvekilleri Genel Kurul Salonunu terk ettiler)

AHMET YENİ (Samsun) - Söyleyecek sözü olmayanlara güle güle; söyleyecek bir sözünüz yok.

Vatandaştan kaçmayın…

FARUK ÇELİK (Bursa) - Halktan kaçamazsınız, halktan…

BAŞKAN - Lütfen sayın milletvekilleri, lütfen…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Sayın Başkan, söz istiyorum.

BAŞKAN - Tasarının tümü üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına, Isparta Milletvekili Sayın Erkan Mumcu; buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

AHMET YENİ (Samsun) - Vatandaş görüyor sizi.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen…

Buyurun Sayın Mumcu.

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA ERKAN MUMCU (Isparta) - Çok teşekkür ediyorum Sevgili Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; sözlerime başlamadan önce sizleri saygılarımla selamlıyorum.

Bugün görüşmekte olduğumuz tasarının, ülkemiz açısından, ülkemizin geleceği açısından önemine, hayatiyetine binaen ve İktidar Grubunun bugüne kadar ya da hükümetin bugüne kadar bu konuda bir ortak akıl üretmek amacıyla da olsa diyalog arayışında bulunmamış olmasına rağmen, şu içinde bulunduğumuz dakikaları, saatleri, belki de bu fırsatı iyi değerlendirebilmek, bir diyalogla daha verimli, ülke için daha hayırlı bir neticeye ulaştırabilmek fırsatı olarak gördüğüm için huzurlarınızdayım.

Değerli arkadaşlar, önce söylemem gereken bir şey var ki, Türkiye'nin sosyal güvenlik sisteminin reforma ihtiyacı vardır ve bu reform ihtiyacı son derece gecikmiş, biriktirilmiş ve ağır bedeli ödenmiş bir ihtiyaçtır ve Türk sosyal güvenlik sisteminin reforma tabi tutulması için kaybedilecek bir dakika bile zaman yokken, aslında, bugün, bir tek parti iktidarı kurma çoğunluğunu elinde bulunduran İktidar Partisinin, üçbuçuk yıllık gecikmesinin de, millete bir tür hesabını vermesi gerektiğini düşünüyorum; çünkü, 1994-2004 yılları arasında, sadece geride bıraktığımız bu on yıl içinde sosyal güvenlik sisteminin açıklarının hazine borçlanma maliyetleri üzerinden Türkiye'ye toplam maliyeti 470 katrilyon lira olmuştur arkadaşlar. Bu 470 katrilyon liralık rakam, benim uydurduğum bir rakam değil, bütçesini sunuşunda, Maliye Bakanımızın, Türkiye Büyük Millet Meclisine yaptırdığı hesaplar neticesinde sunduğu rakamdır.

Bu rakamı mukayese edebilmek bakımından şunu söylemek zannediyorum yeterlidir: Bu rakam, Türkiye'nin bugüne kadar birikmiş toplam borcundan daha büyük bir rakamdır; yani, sürdürülebilir bir sosyal güvenlik reformunun yapılmış olması, sosyal güvenlik açıklarının ortadan kaldırılmış olması bu ülke için son derece acil ve hayatî bir ihtiyaç iken, bugün karşımıza getirilen tasarı bir reform niyetiyle getirilmiş olsa bile, üçbuçuk yıllık bir gecikmeyle gelmiştir ve bu üçbuçuk yıllık gecikmenin maliyeti de, neresinden bakarsanız bakın, Maliye Bakanımızın yaptığı hesaplamalar üzerinden yaklaşık 100 katrilyon liradır. Bu, 100 katrilyon liranın, borçlanma maliyetiyle birlikte Türkiye Cumhuriyeti Devletine olan ağır maliyeti, herhalde, gözden kaçmış bir kusur olarak addedilemez. Zira…

BAŞKAN - Sayın Mumcu, bir saniye…

AYHAN ZEYNEP TEKİN BÖRÜ (Adana) - Salonda uğultu var.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri…

Buyurun Sayın Mumcu.

ERKAN MUMCU (Devamla) - Çok teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, hakiki ve samimî olarak, bugün, burada, eğer bir iletişim kurabilirsek, diyalog kurabilirsek, Türkiye adına son derece hayırlı, memleketimiz için son derece hayırlı bir adım atma imkânı bulacağız ve hükümetiniz adına da bir iftihar vesilesi yaratma fırsatı bulabileceğiz. Sizden istirhamım, Sayın Bakandan, Bakanlar Kurulundan istirhamım, buradaki sözleri, eleştiriler de dahil olmak üzere, iyi niyetli bir katkıda bulunma maksadıyla söylenmiş sözler olarak dinlemenizdir. Benim sözlerimin arkasından kürsüye gelecek arkadaşlarım istedikleri gibi eleştirsinler; ama, buradaki bulunuş sebebimiz, çözüme, milletimiz için çözüme samimi bir katkıda bulunabilmektir.

Değerli arkadaşlar, getirdiğiniz tasarıyı reform olarak niteliyorsunuz; ama, bu bir reform değil; bu, üç kurumu birleştiren bir teşkilat yasası, arkasından da bazı ilkesel değişiklikler getiren bir yasa tasarısından öteye gidemeyen bir şey; sistemin temel sorununu görmeyen, sistemin temel sorununu ihmal eden bir şey. Kurumların bir araya getirilmesine reform demenin imkânı yok; üstelik, ileri düzeydeki kurumları da, geri düzeydeki kurumların mantığıyla vasatta, gerileştirilmiş bir vasatta buluşturmanın, Türk sosyal güvenlik sistemine ve o sistemin açıklarına hiçbir katkısı yok. Oysa, bunun çok nitelikli çözümleri var. Oysa, bu çözümü hayata geçirerek, bizim, borçlanma kıskacından, işsizlik kıskacından, kayıtdışılığın yarattığı haksız rekabet kıskacından kurtulmamız mümkün. Bunun, hem yöntemi hem çözümü hem de imkânları var; ilave bir imkân, ilave bir kaynak ihtiyacına hiç gerek duymaksızın bu sistemi kalıcı olarak reforme etmemiz mümkün. Yeter ki, samimî ve can kulağıyla dinleyin.

Değerli arkadaşlar, sistemin en önemli meselesi, aktüeryal dengelerin tutmamasıdır. Aktüeryal dengelerin tutmamasının temel nedeni ise, sisteme katılımın yetersiz olmasıdır. Sistem istihdam dostu bir sistem olmadığı için, kayıtdışılığı özendiren bir sistem olduğu için insanlar, kayıtdışı ücret pazarlığını tercih ederek sosyal güvenlik sisteminin dışında olmayı tercih etmektedirler. Bunun en açık ölçüsü, toplam istihdam piyasasında -Sayın Bakan da ifade etti- kayıtdışı, yani sosyal güvenlik şemsiyesi dışında olanların toplam içindeki payının yüzde 52,5 olmasıdır. Çalışanların yüzde 52,5'i sisteme prim ödemiyor.

Onun dışında, sisteme yapılan ödemeler ile sistemden elde edilen gelirler arasında bir tutarsızlık, bir rasyonellik problemi var.

Getirdiğiniz sistem sadece şuna yarar; açıkyüreklilikle söylemek lazım ki sadece şuna yarar: Bir düyunu umumiye idaresi olarak IMF'nin, Türkiye'nin sosyal güvenlik açıklarını ve sosyal güvenlik sistemlerini daha denetlenebilir, daha öngörülebilir düzeyde izlemesine fırsat sağlar; ama, hastalığı tedavi edici hiçbir katkıda bulunmaz.

Sorunun en önemli boyutlarından bir tanesi, sistemin bir devlet sistemi olarak tasarlanmış olmasıdır. Biriken fonların devlet sermayesi olarak telakki edilmekte olması ve devlet merkezli, hükümet merkezli bir iradeyle bunun keyfî bir yönetime konu edilmesidir.

Sistem primli ödemeler ile primsiz ödemeler arasında bir ayırım yapmadığı gibi, sağlık ve emeklilik arasında bir ayırım yapmaması da sistemin en önemli sorunlarından bir tanesidir. Yani, hizmeti satın alan ile hizmeti düzenleyen ve hizmeti tedarik eden, hizmeti sağlayan arasında bir ayrışmanın gerçekleşmemiş olması, akıldışılığın ve verimsizliğin en önemli nedenlerinden bir tanesidir.

Onun dışında, primsiz ödemeler sisteminin de bu sistemin bütünü içinde telakki edilmesi, sistemi verimsiz kılan unsurlardan başkasıdır.

Arada bir, sık sık yapılan prim afları, ödeme düzenlemeleri, af niteliğindeki düzenlemeler de sisteme duyulan güveni zaten azalttığından, kayıtdışılık özendirilmekte ve Avrupa ülkelerinde 1'e 3,8 düzeyinde gerçekleşen prim ödeyen, gelir elde eden dengesi bizde 1'e 1,8 düzeyine inmektedir ve giderek, bu, daha da kötüleşmektedir. Bunun temel nedeni, sistemin cazip olmayışı, sistemin adil olmayışı, sistemin kapsayıcı olmayışıdır. Sistemin bu kusurlarına ilişkin getirdiğiniz tasarı, hiçbir düzenleme, hiçbir etki, hiçbir olumlu etki getirmiyor; tam tersine, ilave sorunlar getiriyorsunuz.

Bunun bir fon yönetimi sistemi olarak verimli olması için, bir kere, piyasa aklıyla, piyasa rasyoneliyle uyumlu hale getirilmiş olması lazım ki, siz, yeniden, bunu özerkliği olmayan bir devlet kurumu biçiminde düzenleyerek, zaten sisteme duyulması gereken güveni baştan yok ediyorsunuz. 7'ye 4 sistematiğinde bir yönetim kurulu sistematiği getiriyorsunuz ki, kamu ağırlığı 7, diğer katılımcılar 4 oranında temsil ediliyor. Kaldı ki, sistemin… Yani, özerk dediğiniz kurum özerk değil. Burada getirmeniz gereken, bir güven kurumu olarak… Merkez Bankası kadar özerk bir kurum getirmeniz gerekiyor. Burada yapmanız gereken şey, her şeyden önce, düzenleyici ve denetleyici bir bağımsız otoriteyi mutlaka kurmuş olmak. Onun altında, emeklilik sigortaları, sağlık sigortaları ve sosyal yardım ve hizmetler birimini ayrı ayrı yapılandırmış olmanız gerekirdi; ama, bu da yetmez. Sağlık Bakanlığını da içine alacak biçimde, hizmetlerle, hizmeti sağlayan ile hizmeti veren arasında net bir ayırımın konulmuş olması mutlaka gerekiyordu.

Şimdi, hastane birleşmeleri, 18 yaşın altındakilerin sağlık hizmetlerinin karşılanması gibi birtakım popüler söylenebilir sözlerle sistemi savunmak mümkün değildir.

BAŞKAN - Sayın Mumcu, bir saniye…

Sayın milletvekilleri, lütfen, yerlerinize oturur musunuz. Sayın milletvekilleri…

Buyurun Sayın Mumcu.

ERKAN MUMCU (Devamla) - Burada önemli bir fırsatın kaçmaması açısından hatırlatmak isterim ki, mutlaka ve mutlaka yapmamız gereken şey, bu ayırımı gerçekleştirmiş olmaktır. Bunun için hiçbir eksiğimiz yok arkadaşlar, yeterli sayı var; eksik olan şey irade.

IMF'nin bizi sıkıştırdığı köşede, sadece kontrol edilebilirlik ve denetlenebilirlik var; ama, sürdürülebilirlik yok. Gelin, sürdürülebilir bir sistem kuralım. Gelin, sosyal güvenlik sisteminin ne olduğu konusunda, bir kere sağlıklı bir akletme biçimine sahip olalım. Sosyal güvenlik sistemi, her şeyden önce, bir ulusal tasarruf sistematiğidir. Sosyal güvenlik sistemi, sistem şemsiyesi altına aldığı insanların birikimleriyle, bu birikimleri piyasa rasyoneline uygun bir biçimde yöneterek, ulusal servetin ortağı kılan bir aklın sistemidir. Yani, sosyal güvenlik primleri, aslında, bütün dünyada ulusal servetlerin ortağıdır. Yani, akıllı bir sisteme sahip olmuş olsaydık, sosyal güvenlik sistemine prim ödeyen insanlar, Türkiye'nin ulusal servetleri niteliğinde, borsaya kote edilmiş şirketlerden başlayın, bankacılık sistemine, sattığınız TÜPRAŞ'a, Petkim'e gelinceye kadar hepsinin sahibi olabileceklerdi.

Bakın dünyaya. Dünyada ulusal servet niteliğindeki şirketlerin, borsaların, bankaların hisselerinin çok büyük bir kısmı emeklilik fonlarına aittir ve onlar, sadece kendi ülkelerindeki değil, dünyadaki ulusal servet niteliğindeki servetleri de satın alıyorlar. Biz, adamakıllı bir sistem kuramamış olmanın, fonu, siyasî keyfiyetin dışında adam gibi yönetmemiş olmanın bedelini, ulusal servetlerimizi ulusal olmayan sermayeye satmaktan başka bir yol bulamamak gibi bir belayla karşı karşıyayız. Eğer TÜPRAŞ'ı işsizlik sigortasına satabilmiş olsaydık, eğer Telekomu işsizlik sigortasına satabilmiş olsaydık, mesela, o zaman Kurumlar Vergisinde sağladığınız avantajdan yararlanacak olan, yani, yıllık 450 ilâ 500 trilyon vergi avantajından yararlanacak olan sosyal güvenlik sisteminin üyeleri, Türkiye'nin işçileri, memurları, Bağ-Kurlu üyeleri olacaktı; ama, yaptığınız uygulama bambaşka bir şey getirdi.

Aktüerya dengesini düzenlemeden, aktüerya dengesinde prim ödeyen sayısını artırmadan sistemin çözüme kavuşması mümkün değildir. Öyle ise, sistemin içinde yer aldığı ekonomi, maliye, yani, sadece bankacılık, teşvik, vergi mevzuatıyla, istihdam politikalarıyla ilişkisini kurmadan sistemi çözemezsiniz.

Aylardır, yıllardır sesleniyorum; gelin, şu hesabı beraber yapalım. Burada, aranızda, çok değerli matematik üstatları var; burada, aranızda, çok değerli iktisatçılar, ekonomistler var. Ben, burada, tutanaklara geçecek biçimde, Türkiye'de işsizliği de çözmenin, rekabet edebilir endüstrileri de teşvik etmenin, bölgelerarası kalkınmışlık farklarını da ortadan kaldırıcı bir araç olarak istihdam politikalarının, teşvik politikalarının kurulmasının anahtarını koyacağım önünüze; tarımda arazi toplulaştırmanın, tarımda yaşayan nüfusu hizmetler ve sanayi sektörlerine kazandırmanın aracını koyacağım önünüze. Eğer, en küçük bir akıldışılık saptarsanız, gelin, gönlünüzce hakaret edin; ancak, akıldışılık bulamıyorsanız da, gelin, bu aklı milletten esirgemeyein. Gelin, bu millete...

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Estağfurullah.

BAŞKAN - Lütfen, Sayın Ünal!

ERKAN MUMCU (Devamla) - Değerli arkadaşlar, Sayın Başbakan Yardımcısı, Türkiye'nin önceki Başbakanı Sayın Gül de aramızda. Bu konudaki duyarlılığıma kendisi de çok yakından tanıktır. Yüksek Planlama Kurulunun ilk toplantılarından birinden beri kendisine bu ısrarımı anlatmışımdır. Sayın Bakan, eskiden beri tanıdığım, değerli, iyi niyetli, Türkiye'ye hizmet aşkıyla dolu bir siyasetçidir.

Size çok net bir anahtar veriyorum. Elinizde, bütçeden, sosyal güvenlik kurumlarının açığını kapatmak için kullandığınız 26 katrilyon liralık bir bütçe var mı yok mu; var. Buna, yeşilkart ve sair gibi primsiz sistemlerin açıklarını kullanmak için kullandığınız kaynakları ilave ederseniz, daha büyük bir rakama ulaşırsınız; ama, 26 katrilyon liranın dolar karşılığı yaklaşık 20 milyar dolar mıdır?.. 20 milyar dolar/yıl. Gelin, Türkiye'de istihdamı teşvik için, sanayicilerin, az gelişmiş bölgelerin, sosyal güvenlik sistemine girmek isteyip imkân bulamayan milyonların, yani, sistemin aktüeryal dengesini düzeltmek için, arzu eden, ama, fırsat bulamayan milyonların sisteme katılmaları için bir şey yapalım. Bu insanların, teşvik edilmiş sektörler, teşvik edilmiş bölgelerde, özenle bir rekabet stratejisine göre seçilmiş bölgelerde, sözgelimi Diyarbakır'da Sayın İhsan Arslan, sözgelimi Kütahya'da, sözgelimi Kastamonu'da seçilmiş sektörler bakımından çeşitli düzeylerde teşvik edilmesi, sigorta primleri üzerinden teşvik edilmesi için elinizde bir kaynak var. 20 milyar doları 100 dolar adam başı prim desteğinden hesap ederseniz, elinizde 200 milyon adam/ay prim desteği sağlayabileceğiniz bir kaynak var demektir. Bu bütçenizde var bu para. 200 milyon adam/ayı 12'ye bölerseniz, 16 milyon 600 bin adam/yıl, beher 100 dolar prim desteği için cebinizde para var. Gelin, bazı bölgelerde ücretten kesilen vergileri -ki, bütçe toplamı içinde değeri sıfır mesabesindedir- bunları da kaldırmak suretiyle, gelin, bir teşvik politikası uygulayalım. Bu uyguladığımız teşvik politikasında sistem içindeki yaşlanmasını baz kabul edelim, yani, sisteme üyeliğini baz kabul edelim. Sıfır gün birinci yılın sonuna kadar yüzde 100, onuncu yılda sıfırlanacak, yani, 100'den sıfıra doğru ortalama beş yılda yüzde 50 prim desteğiyle kayıt dışındaki istihdamın kayıt altına alınması için bu sermayeyi kullanalım. Bu sermayeyi kullandığımızda karşımıza çıkacak manzara şudur: Çeşitli oranlarda, yani, prim yüklerinin yüzde 0'ı ilâ yüzde 50'sine kadar prim ödeyecek milyonlarca insanı sistemin içine katarız. Bunu sistemin içine katmak demek, bugün 6 900 000 düzeyinde olan prim ödeyicisi sayısını, 100 dolardan hesap ederseniz, 23 000 000'a çıkarabiliyor olmak demektir. Gelin, siz 200 dolar destek verin, yüzde 100 artırmak, 18 000 000-19 000 000 prim ödeyicisi, yani sistem üyesi üretmek demektir; ama, ne yapıyorsunuz; bir cebinizden aldığınızı başka bir cebinize koyuyorsunuz. Ortada böyle bir kaynak var. Yani, bir nehrin içinde, elektrik enerjisiyle akıp giden nehir gibi olağanüstü bir kaynak var; ortada, bölgelerarası gelişmişlik farkı diye bir problem var; ortada, sosyal güvenlik şemsiyesine giremeyen milyonlar var (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar) ortada, kayıtdışı ekonominin yarattığı haksız rekabet var, elinizde böyle bir imkân, böyle bir para var; üç aydır, üç yıldır size tekrar tekrar tekrar tekrar söylüyorum, hiç oralı olduğunuz yok.

Elinizi vicdanınıza koyun arkadaşlar, allahaşkına elinizi vicdanınıza koyun; eğer, bu işlemez bir sistemse, gelin millete deyin ki, bu Erkan Mumcu burada bir şeyler söylüyor; ama, söylediğinin akla, mantığa sığar bir tarafı yok deyin, beni teşhir edin; ama, işler bir sistemse, bunu milletten niye esirgiyorsunuz?! (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

Gelin şimdi, üçbuçuk yıldır bunu niye yapmadığınızın hesabını verin. Üçbuçuk yıldır bunu yapmamanın ve bu millete 100 katrilyon lira ilave bedel ödetmenin hesabını verin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Mumcu, lütfen, toparlayabilir misiniz.

Buyurun.

ERKAN MUMCU (Devamla) - Memnuniyetle Sayın Başkan.

Gelin şimdi, bu ülkenin, kendi aklıyla kendi derdine derman olması için var olan çözümlere niye arkanızı döndüğünüzü, IMF'nin size dayattığı şeyi, yani takip edilebilir, denetlenebilir borçluluk düzeyi, bağımlılık düzeyiyle ilişkilendirilmiş bir ülke ve ekonomi olmak tutsaklığından niye çıkamadığımızın hesabını verin. Siz herhangi bir hükümet değilsiniz, siz, anayasa değişikliği yapabilecek çoğunluğa sahip ve arkasında milyonlarca insan bulunan bir hükümetsiniz. Gelin, o milyonlarca insanın hayatını değiştirmek, hayatını güzelleştirmek için niye yasaklara karşı mücadele etmediğinizin, niye bu imkânları kullanarak yoksulluğa karşı mücadele etmediğinizin hesabını verin. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar) Ama, hesap vermenizden vazgeçtik, hesap vermenizden vazgeçtik, gelin, gelin, bu ülkenin dertlerini bu ülkenin aklıyla çözebileceğimize, bu ülkenin imkânlarıyla bu ülkeyi mahkûm olmaktan kurtarabileceğimize, borç mahkûmu bir ülke olmaktan kurtarabileceğimize inanın. Eğer bu tasarıyı bizimle müzakere etseydiniz, şurada ifade edemediğim daha onlarca katkıyı yapmak fırsatım olacaktı.

Bu Genel Kurulda, biz, bütün partilerin, bütün milletvekillerinin oylarını alarak da kanun kabul ettik. Temel kanun kabul etmenize bir şey diyecek değilim; ama, hiç olmazsa, bunu daha önce getirseydiniz, beraber müzakere etseydik, biz katkılarımızı ortaya koyabilseydik ve milletimiz için bir çıkış yolu değeri taşıyan bir çözümü buraya getirmiş olsaydık. O zaman, 15 dakikada, 25 dakikada bu yasa zaten biterdi. Öyle olmadı mı?! Telif Hakları Kanununu öyle çıkarmadık mı?! Kültür Varlıkları Teşvik Kanununu öyle çıkarmadık mı?! Cumhuriyet Halk Partisi de, burada, ona oy vermedi mi?! Müzakeredir önemli olan. Müzakere edeceğiniz tarafı doğru seçeceksiniz. Demokratik muhataplar bulacaksınız karşınıza, hakiki demokratik muhataplar, hayalî muhataplar değil. Çözmek için cesaretiniz olacak, çözmemek için kaçacak fırsat aramayacaksınız.

Gelin, bu tasarıyı çekin arkadaşlar. Gelin, bu tasarıyı çekin. Gelin, bu tasarıyı komisyonda bir daha görüşelim. Bu tasarıyı komisyonda üç gün görüşürsek, emin olun, herkesin yüzünü güldürecek bir çözüm ortaya çıkarmak mümkündür. Gelin, çekin ve şurada önerdiğim önerilerden, sadece bir tanesini önerdiğim önerilerin arkasını da koyalım. Gelin, bunu, adamakıllı, gerçek, hakiki bir reform yapalım. Gelin, bunu yapın; milletimizin karşısına çıkıp, her türlü şükran duygularımla teşekkür edeceğim, milletim adına teşekkür edeceğim; hepimiz müteşekkir olacağız; ama, allahaşkına, gelin "böyle geldi, böyle gider" mantığından vazgeçelim. Gelin, bu mesele üzerine akıl koyalım.

Sözlerimi bitiriyorum Sayın Başkan, sabrınızı zorladığımın farkındayım... Eğer, burada ortaya koyduğumuz aklı değersiz buluyorsanız, istirham ediyorum; milyonlarca vatandaş bizi izledi, "bu olmaz, bu çalışmaz" diyen arkadaşımız varsa, Sayın Bakan, Bakanlar Kurulunun değerli üyeleri, AK Partinin değerli üyelerinden herhangi bir arkadaşımız, allahaşkına, gelin bir anlatın da ben de kendi yanlışımı bileyim. Eğer, yanlış değilse de, doğrusunu niye yapmadığınızın hesabını millete vermek zorunda kalacağınızı unutmayın.

İlginiz için çok teşekkür ediyorum. Saygılar, sevgiler sunuyorum; sağ olun. (Anavatan Partisi sıralarından ayakta alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Mumcu.

Sayın milletvekilleri, birleşime 19.35'e kadar ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.08

 


ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 19.43

BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 87 nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

1102 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

6.- Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/1153) (S. Sayısı: 1102) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Tasarının tümü üzerindeki söz sırası, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Zekai Özcan'a aittir.

Buyurun Sayın Özcan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Sayın Özcan, süreniz 20 dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET ZEKAİ ÖZCAN (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu Tasarısı üzerinde AK Parti Grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabiî, bu kanunla ilgili görüşlerime başlamadan önce, benden önce Sayın Kılıçdaroğlu ve Sayın Mumcu'nun bir iki konusuna temas etmek istiyorum. Tabiî, konu tamamen teknik olmasına rağmen, olay siyasî boyutlara çekilmiştir. Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın Başbakanımızla ilgili "kameralarla iftar sofralarına, fakir sofralarına gitmektedir" diye bir ifadede bulundu. Benim bildiğim, Sayın Başbakanımız, kamerayla hiçbir iftar sofrasına katılmamıştır. Kaldı ki, Sayın Başbakan ve kadrosu, çoğu, zaten fakir sofralarından gelmektedir. Sosyal Dayanışma Fonunun il başkanı olduğunu söylemek suretiyle, aslında benim de anlayamadığım bir ifadede bulundu ki, bu -doğru olmadığını biliyoruz- illerde vali, ilçelerde kaymakamdır. Dolayısıyla, bunu kendisine yakıştıramadığımı da ifade etmek istiyorum.

Sayın Mumcu ise, görüştüğümüz konunun sosyal güvenlik kurumu kanunu olduğunu unutarak, herhalde, bunun emeklilik sigortası kanunu olduğu şeklinde düşünmüş ve bu tasarının geri çekilerek, işte, iki üç gün çalışmak suretiyle emeklilik sisteminin nasıl düzeltileceğini ifade etmiştir. Tabiî, bugün konuştuğumuz konu, emeklilik sigortası kanunuyla ilgisi olmayan, tamamen tek çatıyla ilgili bir kanundur. Kaldı ki, sosyal güvenlikte kısa vadeli, beş senede, on senede sosyal güvenlikle ilgili herhangi bir çözümün olması da söz konusu değildir; bu, bir uzun vadeli aktüeryal  dengeye dayanır. Bunu gözardı edip kısa dönemde kaynak bulmak suretiyle sosyal güvenliğin problemlerini çözmeyi düşünmek de çok yanıltıcı bir durum olur.

Peki, biz ne yapıyoruz bugünkü tasarıyla; bugünkü tasarıyla, biz, elli seneden beri hizmet etmekte olan, kamu kesimi için Emekli Sandığı, işçi statüsündeki SSK ile otuzbeş yılı aşkın bir süredir kendi hesabına çalışan Bağ-Kurluların kurduğu Bağ-Kur kurumlarını, bu üç sosyal güvenlik kurumunu tek çatı altında birleştiriyoruz. Bizim bugünkü tasarımızın özü bu.

Peki, burada ne vardı; burada, vatandaşın bu kurumlarla ilişkilerinde verimsizlik vardı, uzun kuyruklar vardı, sıkıntı vardı ve bu kurumların mensupları kendi kurumlarından memnuniyetsizliklerini her zaman ifade etmişlerdir; çünkü, bunlar, çalışma statülerine göre kurulmuş kurumlardır.

Şimdi, biz, biliyorsunuz ki, tek emeklilik sistemi, tek sağlık sistemi, tek yardım sistemi olmak üzere bütün bu sosyal güvenlik sistemlerini birleştiriyoruz ve tek çatı altında topluyoruz. Bununla ilgili emeklilik sigortası kanunu ile genel sağlık sigortası kanununu yakın bir zamanda görüşeceğiz. Onunla da ilgili Plan ve Bütçedeki görüşmeler bitti, Genel Kurula inmiştir. Fakat, bu konuda şu sorular sorulabilir -çünkü, soruldu- bu sorunlar nedir, işte, farklı çalışma sistemleri, eşitsizlikler, sağlık hizmetlerinde farklılık, emeklilik sisteminde farklılık. Biliyoruz ki, aynı primi ödeyenler, bu kurumlar farklıysa, farklı sürelerde emekli aylığı almaya hak kazanıyorlar, farklı prim ödüyorlar ve farklı sağlık hizmeti alıyorlar; kimisi kamu hastanelerinden sadece alıyor SSK'da olduğu gibi, kimisi ise üniversiteye gidebiliyor, kimisi özel sağlık kurumlarından alabiliyor ve bu eşitsizlik ve dengesizlik adil bir şekilde düzeltilmeye çalışılacaktır.

Biliyoruz ki, Sosyal Sigortalar Kurumunda bugün 60 güne yakın bir süre içerisinde ancak ortalama emekli işlemleri bitmektedir; Bağ-Kurda otuz gün, Emekli Sandığında üç gün. Yine, malullük sürelerine baktığımızda, bir seneye varan sürede ancak malullük aylığı alabilmektedir. Hizmet birleştirilmesi eğer zorunlu oluyorsa, bu, bir seneye yakın bir zamanı gerektirebiliyor. Tabiî, bunun sonucunda, vatandaşın bıkkınlık, eziyet ve mutsuzluğunu getiriyor.

Biz ise, bunun yerine, vatandaş odaklı bir sistem kuruyoruz. Burada kurduğumuz sistem, üç yıl içerisinde tamamlanmak üzere, eğer üç yıl içerisinde tamamlanmazsa, Bakanlar Kurulu iki yıl uzatmak suretiyle, beş yıl içerisinde, tamamen bu dediğim kurumların tasfiye edilerek Sosyal Güvenlik Kurumuna dönüşmesini amaçlıyor.

Kurumsal dağınıklığa son veren, idarî ve malî açıdan özerk, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının ilgili kuruluşu, bugün için daha özerk bir yapıya kavuşmuştur; çünkü, "teşkilat kanununda olmayan hükümler, özel hukuk hükümlerine tabi" ifadesi kullanılmak suretiyle, bunun özerkliği perçinlenmiştir.

Genel kurul muhafaza ediliyor ve kamu-özel orantısı, yine, özel kesim lehine daha çok yapılmıştır. 56 sosyal taraf, 22 kamu kesimi olmak üzere 78 kişiden oluşan bir genel kurul teşekkül ediyor ve geçmişte biliyoruz ki, bu genel kurullar sadece konuşulup, istişare mahiyetinde olup, dağılan kurumlardı. Biz, burada, bu genel kurulların aldığı kararların öncelikle dikkate alınması konusunda yasaya da bir hüküm koymak suretiyle genel kurulların daha aktif olmasını sağladık.

Yönetim kurulu konusunda ilk defa sosyal taraflarla kamu kesimi eşit sayıda temsil ediliyor. Bugüne kadar, biliyoruz ki, Emekli Sandığı 6 kamu -özel kesim yoktu, sosyal kesim- Bağ-Kurda 4 kamu, 2 sosyal kesim vardı, SSK'da ise 5'e 3'tü. İlk defa, biz, bunu 5'e 5 yapmak suretiyle sosyal kesimlerin yönetim kurulunda ağırlıklarını koruduk ve bugün yönetim kurullarında olmayan yetkileri, yine, yönetim kurullarına tekrar devrettik. Biliyoruz ki, Sosyal Sigortalar Kurumunda daire başkanının atanması bile yönetim kurulun yetkisinde değildir. Oysaki bu tasarıda daire başkanının atanması bir tarafa, kurulacak olan her genel müdürlüğün altındaki 8 daire başkanlığının kurulması ve atanmasını da yönetim kuruluna yüklemek suretiyle yönetim kurulunun etkinliğini artırdık ve burada, kurum başkanı da, aynı zamanda, bakana değil, birinci derecede yönetim kuruluna karşı sorumlu, hesap verir niteliğini getirdik. Dolayısıyla, Cumhuriyet Halk Partili değerli arkadaşımın, tabiî, bu iddiası mesnetsiz olmaktadır.

Yine, yönetim kurulunun yetkilerini, görevlerini sınırlandırdık ve genelde kendi aldığı kararları, yine, kendisi uygulama hükmünü getirdik; çünkü, daha önce, devamlı bakanın onayına sunulan kararlardı. Daire başkanı, kurum başkanı ise 500 000 YTL'nin altındaki bütün onaylar kendisine verilmektedir; sadece, ihalesiz işler yönetim kuruluna gitmektedir. Yönetim kurulunun dışındaki başkana, üç başkan yardımcısı koymak suretiyle merkez teşkilatını bu şekilde düzenledik. Burada, getirdiğimiz ana hizmetler birimi olarak, Sosyal Sigortalar Genel Müdürlüğü, Genel Sağlık Sigortası Genel Müdürlüğü, Primsiz Ödemeler Genel Müdürlüğü, Hizmet Sunumu Genel Müdürlüğü, Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı, Aktüerya ve Fon Yönetimi Daire Başkanlığı merkez teşkilatı olarak yeniden düzenlendi.

Danışma birimleri olarak, Strateji Geliştirme Başkanlığı, Hukuk Müşavirliği, Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği olmak üzere danışma birimleri düzenlendi.

Yardımcı hizmet birimleri ise, İnsan Kaynakları Daire Başkanlığı, Destek Hizmetleri Daire Başkanlığı olarak yasada yer aldı.

Burada esas şöyle bir örnek vermek mümkündür: Yani, bir mutfak düşünelim, bir de lokanta, servis kısmı. Burada mutfak kısmında Genel Sağlık Sigortası Genel Müdürlüğü ile Primsiz Ödemeler Genel müdürlüğü ve Sosyal Sigortalar Genel Müdürlüğü, bu mutfakta aslında olayın mevzuat yönünü oluşturuyor ve yapılacak işlemleri düzenliyor. Servis kısmını ise Hizmet Sunumu Genel Müdürlüğü taşrada ve yine, ilde yapmaktadır.

Burada, Hizmet Sunumu Genel Müdürlüğü, bütün günlük operasyonları taşrada il müdürlükleri, 81 il müdürlüğü ve 1 700'e yakın sosyal güvenlik merkezi kurulması düşünülüyor ve bunlarla beraber bunu yürütecektir.

Kurumun gelirleri arasında değerli arkadaşlarım, bugüne kadar olmayan devlet katkısını ilk defa koyduk. Biliyoruz, 1994'ten sonra sosyal güvenlik açıkları hazine tarafından karşılanıyordu; fakat, devletin Sosyal Sigortalar Kurumuna, Bağ-Kura ve Emekli Sandığına doğrudan bir katkısı yoktu. İlk defa emeklilik sigortasında yüzde 5, sağlık sigortasında yüzde 3 olmak üzere, yüzde 8 oranında -ki, bu toplamda yüzde 24 küsur yapıyor- yani, yüzde 24 civarında bir katkısı devletin doğrudan bu kuruma tahsilat oranı nispetinde bulunacaktır. Buna rağmen açıklar devam ettiği sürece de, yine, merkezî bütçeden bu açıklar karşılanacaktır.

Burada, kurumun primsiz ödemeler için yapacağı giderler merkezî yönetim bütçesinden karşılanacak. Yine, sigorta fonu, sağlık fonu, primsiz ödemeler fonu kesinlikle birbirine aktarma yapamayacak ve bunlar, kaynaklarını, yine kendi fonlarından karşılayacaklardır.

Yine, yönetim giderleri, tahsilat gelirleri içerisindeki oranı yüzde 10'ken, bu kuruma, yüzde 5'le sınırlanmak suretiyle, yönetim giderlerinin daha kontrollü harcanması hükmü getirilmiştir.

Bu kurumu kurarken, değerli arkadaşlarım, çalışan personelin kesinlikle özlük haklarına dokunmadık ve onların özlük haklarını muhafaza etmesi için geçici maddelerde düzenlemeler yaptık ve kararnameli olan bütün kadrolar, bakanlık müşavirliğine önce atanıyor, ondan sonra, kurumun ihtiyacı nispetinde eski görevlerine devam ediyorlar bu geçiş döneminde. Eğer, makamlı; fakat, üçlü kararnameli olmayan görevler ise, başkanlık müşavirliği kadrosuna atanıyor; ama, yine, eski görevlerini bu geçiş döneminde sürdürmeye devam ediyorlar; ki, bu düzenleme ilk defa bu kurumla yapılmakta ve personelin özlük haklarını korumaya dönük ve onların lehine bir düzenleme olmaktadır. Tabiî, burada, atandıkları kadro ile fiilen çalıştıkları kadro arasındaki fark, hangisi daha fazlaysa onu almaya devam edeceklerdir.

Kurum, bugüne kadar, taşınmazlarını düşündüğümüzde, aslında, kurumun hem genel müdürlerini hem yönetim kurullarını en çok ilgilendiren ve zamanını alan taşınmazlarla ilgili sorunlarıydı; çünkü, prim borçlarına karşı, çoğu zaman, hamam bile almışlardır; tabiî, bunu kullanmamışlardır. Dolayısıyla, bu aldıkları emlakler, kendi başlarına sorun olmuştur. Bu kurumun emlakle ilgili problemlerinden ayrılması için, ihtiyaçları dışında herhangi bir taşınmaz alınmasını önleyecek de bir hüküm getirilmiştir. Şu anda ise, kendi ihtiyacı olmayan taşınmazların Maliye Bakanlığına devri suretiyle satılması, rayiç bedelleri üzerinden satılması hükmü getirilmiştir ki, yönetim kurulu bu rayiç bedeli kabul etmek koşuluyla.

Bunun dışında, bu kurumun, demin, Sayın Kılıçdaroğlu, tenkitte bulundu, işte, bu kurum bu kadar büyük bir kurum oldu; ama, siz teftiş kurulunu kaldırdınız diye. Biz, teftiş kurulunu, değerli arkadaşlarım, kaldırmadık. Burada, Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı kurduk ve bunu daha güçlendirdik. Dolayısıyla, bu mevcut müfettişler, hem SSK hem Bağ-Kur hem Emekli Sandığındaki idarî müfettişler, SSK'daki sigorta müfettişleri, bu teftiş başkanlığının içerisinde bulunacak ve yine teftiş ve soruşturma görevlerini yapmaya devam edeceklerdir.

Değerli arkadaşlarım, tabiî, bu konu, bugünkü görüştüğümüz konu, tamamen teknik ve dediğim gibi, üç sosyal güvenlik kurumunun tek çatı altında birleştirilmesiyle ilgiliydi. Bu sosyal güvenlik reformunun birinci ayağı buydu. İkinci ayağı, büyük ihtimalle yarın görüşmesine başlayabileceğimiz Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ve genel sağlık sigortası olacaktır. Dördüncüsü ise, primsiz rejimler olacaktır; fakat, bunun yasası henüz oluşmamıştır. Umuyoruz ki, iki üç ay içerisinde bu da oluştuğunda, yasalaştığında, bu dört ayak tamamlanmış olacaktır. Çünkü, sosyal güvenlik kurumları verimsiz çalışmıştır ve vatandaşın problemlerini zamanında çözememiştir ve memnuniyetsizlik yaratmıştır. Bunun yerine oluşturduğumuz ve en ücra kasabaya kadar gidecek olan sosyal güvenlik merkezleriyle bu çözülecektir. Bilgisayar altyapısı güçlendirilecektir. Bunun için, 50 civarında, yine, bilişim uzmanı alınması için kuruma sözleşme yetkisi verilmiştir.

Sosyal sigortalar, sosyal güvenlik açıklarına baktığımızda, değerli arkadaşlarım, 2005'te 23,3 katrilyon TL veya milyar YTL civarında bir açık olduğunu görüyoruz. Bu açık süratle artmaktadır; çünkü, bütçeye baktığımızda, bütçedeki payı yüzde 16,1'dir. Oysaki, dört sene önce, bunun bütçedeki payı yüzde 10'du. Bu, bu şekilde devam ettiği takdirde, tabiî, çok kısa zamanda, daha da büyük problem yaratacaktır; fakat, esas olan, sosyal güvenlikte çok söylenen ve bugüne kadar yapılamayan reformları AK Parti Hükümetinin başarabilmiş olmasıdır. Oysaki, biz, bu çatıyı yukarıda görüştüğümüzde, ne ANAP'lı ne de Cumhuriyet Halk Partili değerli arkadaşların ciddî hiçbir itirazı olmamıştır; çünkü, bu yasanın…

MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Anavatan Partisi, Sayın Başkan…

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - İtirazlarımızı orada görmediniz mi?!

AHMET YENİ (Samsun) - Seslendirin biraz…

MEHMET ZEKAİ ÖZCAN (Devamla) - Ciddî bir itirazı yoktur.

Yani, itiraz ettikleri nedir; demin dediğim gibi, teftiş kurulu kaldırılıyor iddiası vardı Cumhuriyet Halk Partisinin, cevabını verdik. İkincisi, bakın, şu kadar önemli bir yasadaki yanlışlığı nasıl söylüyorlar; diyorlar ki: "Türkiye'de tek bir işveren konfederasyonu vardır; siz, nasıl 3 tane yazıyorsunuz?" Bu, orada da konuşuldu değerli arkadaşlarım, biz, bir kanun yapıyoruz, bugün, evet 1 tanedir; ama, yarın bunun 3 tane olmasını engelleyen bir hüküm yoktur. Eğer 1 taneyse, zaten ona göre… 5'i geçmeyeceğine göre, genel kurula vereceği üye sayısı 9'dur, 9'u verecektir, bu değişmemektedir. Yani, tenkit edilen konu, bu bilinmiyor mu diye. Üçüncü tenkit ettikleri konu, kurumun başkanı niçin süreli atanmıyor. Şimdi, burada, özerklik konusunda -demin ifade ettim- bu kurum, bugüne kadar kurulan yönetim kurulları ve kurumlar içerisinde en özerk kurum olmuştur; hem yönetim kuruluyla hem genel kuruluyla hem danışma birimiyle. Dolayısıyla, burada, bu kadar açık veren bir kuruma süreli bir başkan atanması halinde, hükümet programlarıyla uyuşmaması halindeki sıkıntıyı düşünmek bile istemiyorum. O bakımdan, böyle bir kuruma uzun vadeli bir başkan atanmasının, aslında, özerkliğiyle ilgisi yoktur; çünkü, özerklik yasalarla sağlanmıştır. Dediğim gibi, kurum başkanı, bakana sorumlu değil, yönetim kuruluna sorumludur. Bundan daha büyük bir özerklik olması düşünülemez.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Özcan.

MEHMET ZEKAİ ÖZCAN (Devamla) - Bu doğrultuda -muhalefet partilerinin ciddî bir eleştirisi olmayan- tek çatının, aslında, Sosyal Sigortalar Kurumu, Emekli Sandığı ve Bağ-Kurun birleşmesiyle daha güçlü olacağını ve milletimize daha yararlı hizmet edeceğini düşünüyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özcan.

Tasarının tümü üzerinde, şahsı adına söz isteyen İstanbul Milletvekili Ünal Kacır. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Kacır.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu Tasarısının tümü üzerinde, kişisel görüşlerimi açıklamak için söz aldım; konuşmama başlarken Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sosyal güvenlik sistemimizin doğru dürüst işlemediği hepimizce, her vatandaşımızca malumdur. Sosyal güvenlik sistemimiz, sosyal devlet olma gereklerini yeterince karşılayamamakta, ürettiği ve vatandaşımıza sunduğu hizmet, hiçbir zaman, tam memnuniyetle karşılanmamaktadır.

Mevcut durum şöyledir: 1946 yılında temelleri atılan, 1964 yılında kanununa kavuşan, işçilere ve ailelerine sağlık ve emeklilik hizmeti veren Sosyal Sigortalar Kurumu; 1949 yılında kurulan, memurlara ve ailelerine sağlık ve emeklilik hizmeti veren Emekli Sandığı; 1971 yılında kurulan, işverenlere, esnaf ve çiftçilerimize ve ailelerine sağlık ve emeklilik hizmeti veren Bağ-Kur; odalar, borsalar, bankalar, sigorta ve reasürans şirketlerinin kurdukları sağlık ve emeklilik sistemleri; yoksul ve yoksun olanlara sağlık hizmeti temin eden Sosyal Yardımlaşma Genel Müdürlüğümüz. Bütün bu kurumlar, emeklilik, sağlık ve sosyal yardım hizmetlerini ayrı ayrı veriyorlar; her kurumun ayrı binası, ayrı mevzuatı, ayrı personeli, ayrı bilgisayar programı, ayrı matbu formları var; birinin diğerinden doğru dürüst haberi yok. Bu dağınık yapı, koordinasyon sağlanmasını önlüyor. Mevzuatın karmaşık olması ve aşırı bürokratik işlemler, bilgi işlem altyapısının yetersizliği, etkin ve verimli çalışmaya engel oluyor. Bütün bunların sonucunda, sağlık raporu almaktan sağlık hizmetine erişime, emekli aylığı bağlanmasına kadar her işte ciddî zorluk ve memnuniyetsizlikler oluşuyor. Bu kurumların verdikleri hizmetler ve hizmet kaliteleri arasında da dağlar kadar farklar var.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; prim toplayan sosyal güvenlik kurumlarının, genç nüfusumuz dikkate alındığında, topladıkları primlerden fon biriktirmeleri ve ekonomiye olumlu katkılar sağlamaları gerekirken, hesap bilmez, iş bilmez, izan bilmez yönetimlerin yanlış ve hatta kasıtlı uygulamalarıyla ekonomimiz üzerinde bir kambur haline gelmiştir. Özellikle, erken emeklilik uygulamaları, sistemi, darmadağın etmiş, sürdürülemez hale getirmiştir.

1999 yılında yapılan emeklilik yaşı ayarlaması durumu çok fazla değiştirmemiş, 2000 yılında 3 katrilyon civarında olan sosyal güvenlik açıkları, 2005 yılında 23 katrilyonu aşmıştır.

Borç faizleri, hükümetimizin kararlı politikaları sayesinde yüzde 70'lerden yüzde 13'lerin altına düşürülmüş, ekonomimiz üzerindeki olumsuz etkileri azaltılmıştır. Ancak, sosyal güvenlik açıklarının bu denli büyük ve giderek artma eğiliminde olması, ekonomimizi ve sosyal güvenlik sistemimizi tehdit etmektedir.

Önümüzdeki yirmi yirmibeş yıl çok önemlidir. Yirmi yirmibeş yıl içerisinde, genç nüfusumuzla, yani çalışan nüfusumuzla açıkları kapatıp artıya geçemezsek, giderek yaşlanacak nüfusumuzun sosyal güvenlik ihtiyaçlarını karşılamamız imkânsız hale gelebilir. Sosyal güvenlik sistemimizi yeniden yapılandırmazsak sistem tamamen çökebilir.

Sözün kısası, sosyal güvenlik sistemimiz insanlarımızın sağlık ve gelecek endişelerini ortadan kaldırmaya yetmemektedir. Ayrıca, en fakir kısmını da, maalesef, kapsamamaktadır. Böyle olduğu için de, Anayasada tanımlanan sosyal devlet kavramının içi boş kalmaktadır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sorunun tanımı, aslında, çözümü de açıkça ortaya koyuyor. Bütün vatandaşlarımızı tek bir sosyal güvenlik çatısı altında toplamalı, onlara tek bir sosyal güvenlik kurumu çatısı altında hizmet vermeliyiz. Mevzuatı, bilgisayar programları, matbu formları mutlaka basitleştirmeliyiz. Görüştüğümüz kanunla yapacağımız, işte budur. Emekli Sandığını, Bağ-Kuru, SSK'yı bir çatı altında topluyor, hiç sosyal güvenliği olmayan vatandaşlarımızı da Genel Sağlık Sigortası Kanunuyla kapsama alıyoruz. Artık, tek bir vatandaşlık numarasıyla, etkin bir bilgisayar sistemiyle tek çatı altında hizmet vereceğiz.

Vatandaşlarımız, il ve ilçelerinde sosyal güvenlik merkezlerine giderek işlemlerini kolayca yapabilecekler. Memur olsun, işçi olsun, işveren olsun, esnaf olsun, çiftçi olsun çalışan herkes aynı emeklilik hizmetini alacak. Primini kendi ödesin veya devlet tarafından karşılansın, herkes, aynı sağlık karnesini, aynı sağlık hizmetini alacak. Yani, ülkemizde yaşayan herkes, yeniden eşit vatandaşlar haline getirilecek. Ayrıca, 18 yaşını tamamlamamış bütün çocuklarımız devletin güvencesi altında olacak, bütün sağlık hizmetlerinden koşulsuz ve ücretsiz faydalanacaklar.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 22 nci Dönem Parlamentosu olarak, ülkemizi mutlu ve müreffeh insanların yaşadığı bir ülke haline getirmek için pek çok adımlar attık; reform niteliğinde pek çok düzenleme yaptık. Geçmiş dönem yöneticilerinin, bırakın düşünmeyi, hayal bile edemeyeceği yeni yasalar çıkardık. Hükümetimiz, yıllarca bilinçsiz ya da kasıtlı, hatta ihanet derecesindeki yanlışları bir bir temizledi.

22 nci Dönem Parlamentosu ve AK Parti hükümetlerinin gösterdiği gayret ve başarı sayesindedir ki, millî gelirimiz 5 000 doların üzerine çıktı. Enflasyon tek haneli rakamlara, faizler yüzde 70'lerden yüzde 13'lerin altına geriledi. Satılan otomobil sayısında, buzdolabı, çamaşır makinesi sayısında patlamalar yaşandı. Bugüne kadar kiracı olan vatandaşlarımız, Toplu Konut İdaresinin çalışmaları ve düşük banka faizleri sayesinde kira öder gibi ev sahibi olmaya başladılar. Yanı başımızdaki savaşa, savaş dolayısıyla 3 katına çıkan petrol fiyatlarına rağmen bu büyük başarıyı yakaladık.

Biz iktidara geldiğimizde, SSK'lı vatandaşlarımız, bırakın özel hastaneleri devlet hastanelerine dahi doğrudan gidemiyorlardı, ilaçlarını SSK hastanesi eczanelerinden almak zorundaydılar. Yeşilkartlılar, sadece muayene olabiliyorlar, ilaçlarını alamıyorlardı; artık, onlar da, tüm sigortalılarımız gibi ilaçlarını yanı başındaki eczanelerden alabiliyorlar.

İlkönce yanlışları düzelttik, eksiklikleri giderdik. Şimdi, sıra sosyal güvenlik sistemimizin yeniden yapılandırılmasına geldi; ama, her şeyiyle bir yeniden yapılanma peşindeyiz. Bu yapılandırma, reform değil devrim niteliğinde bir yapılandırmadır. Biz bu yapılanmayı yapmazsak bizden sonra gelenler çok daha büyük maliyetler ödeyerek bu yapılanmayı yapmak zorunda kalacaklar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN -Sayın Kacır, tamamlayabilir misiniz.

Buyurun.

ÜNAL KACIR (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Uzun süredir gündemde olan, ancak, bizden öncekilerin cesaret edemediği bu adımı atmalıydık, atıyoruz.

Biz, geleceği, gelecek nesilleri, çocuklarımızı düşünüyoruz. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının ilgili kuruluşu olarak, kamu tüzelkişiliğini haiz, özerk bir sosyal güvenlik kurumu oluşturuyoruz.

Sosyal güvenlik kurumunun ve çıkardığımız kanunun hayırlı olmasını, milletimizin dertlerine çare olmasını, daha mutlu ve müreffeh bir Türkiye için yeni bir adım olmasını diler, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Tasarının tümü üzerinde, Hükümet adına, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin başında, Yüce Heyetinizi, şahsım ve Hükümetimiz adına saygıyla selamlıyorum.

Tabiî, gönül arzu ederdi ki, bu kadar kapsamlı, aşağı yukarı bütün vatandaşlarımızı yakinen ilgilendiren ve gelecekte bu ülkenin vatandaşı olma onurunu taşıyacak kişileri de ilgilendirecek bu kadar kapsamlı bir yasayı, iktidar-muhalefet elbirliği içerisinde ve ülkemizin gerçeklerine uygun bir şekilde, burada müzakere edebilelim. Bu sebeple, Anavatan Partisi Grubuna ve Sayın Genel Başkana çok teşekkür ediyorum katkıları için, katılımları için. Umarım, ilerleyen saatlerde veyahut da dönemde, Cumhuriyet Halk Partisi de, bu çalışmalarımıza iştirak ederek, bu tasarıların Genel Kuruldan geçmesi aşamasında, komisyonda vermiş oldukları katkılarını burada da tekrarlarlar diye düşünüyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, gerçekten, sosyal politika alanında Parlamento tarihine not düşecek önemli bir görüşme atmosferi içerisindeyiz; çünkü, bu hazırlamış olduğumuz tasarıları sadece bugünün değil, geleceğin kurgulanması, geleceğin düzenlenmesi olarak kabul etmemiz gerekmektedir.

Hükümetimiz, bugüne kadar uygulamakta olduğu ekonomik politikalarla beraber sosyal politikaların da uygulanması gerektiğine inanmış ve zaman zaman, bu sosyal politika, alanında mevzuat değişikliklerini gündeme getirmiştir. Bunlardan belki de en önemlisi, bugün görüşmekte olduğumuz sosyal güvenlik reformu tasarısıdır.

Değerli arkadaşlarım, sosyal politika, bir toplumun barış içerisinde, huzur içerisinde, dayanışma içerisinde yaşamasını sağlayan en önemli enstrümanlardan biridir. Özellikle dünyada yaşanmakta olan bu küreselleşmenin getirmiş olduğu olumsuz etkilerden toplumları ve bireyleri korumak için sosyal politika, şu anda, devletlerin ve toplumların elindeki en önemli araçlardan biridir ve sosyal güvenlik de, sosyal politikanın en temel öğelerinden birini oluşturmaktadır. Bir ülkede sosyal güvenlik kurumları ve sosyal güvenlik kurgusu ne kadar düzgün olursa, o ülkede sosyal dayanışma, sosyal yardımlaşma ve birlikte yaşamanın huzuru o derece yüksek düzeylerde seyreder.

Şimdi, bizim toplumumuzun geleneğine baktığımız zaman, sosyal güvenlik reformu yahut da sosyal güvenlik kurumlarının mevzuatımıza geçiş konusunda bir elli yıllık mazisi olduğunu görmekteyiz. Emekli Sandığı ve Sosyal Sigortalar Kurumu, Türkiye'de, 1950'li yıllarda kurulmuştur; Bağ-Kur 1971, 1972 yıllarında sosyal güvenlik mevzuatımıza girmiştir. Ama, toplum olarak, daha geriye gittiğimizde, lonca teşkilatlarını, hayır kurumlarını, yardım derneklerini ve aile içi dayanışmamızı, toplumsal dayanışmamızı görmekteyiz. Biz, gerçekten, belki de Avrupa toplumlarına nazaran, bu saymış olduğum, kültürümüzün bize vermiş olduğu dayanışma ve yardımlaşma mekanizmasıyla, bugüne kadar, toplum içerisindeki birtakım sosyal huzursuzlukları giderme konusunda önemli mesafeler kat ettik; ama, bugün şöyle bir gerçekle de karşı karşıyayız: Artık, bu saymış olduğum geleneksel mekanizmalar, halen bu önemli fonksiyonlarını yürütmekle beraber, karşımızdaki dalganın yaratmış olduğu bu olumsuz esintileri karşılama konusunda yeterli değildir. Niye değildir; ekonomik nedenlerle değildir, toplum yapısındaki değişmelerden dolayı değildir. Hulasa, devlet olarak, artık, yeni, çağdaş sosyal güvenlik kurumlarına ihtiyacımız vardır.

Elli yıllık uygulamasıyla, sosyal güvenlik sistemimizin bugün geldiği nokta nedir, bir fotoğrafını çekmemiz gerekirse, tek cümleyle değerli arkadaşlarım, bugünkü sosyal güvenlik kurumlarımızın ve sistemimizin sürdürülebilir olmadığını söylemek mümkündür. Niçin böyledir; benden önce konuşan değerli sözcüler de ifade ettiler, bir kere, kapsam itibariyle, bütün nüfusu kapsaması itibariyle sosyal güvenlik sisteminin eksiklikleri vardır. Bütün vatandaşlarımız sosyal koruma altında değildir, sosyal güvenlik sisteminin sağlamış olduğu hak ve yükümlülüklerden istifade edememektedirler. İkinci neden, sosyal güvenlik kuruluşlarımızın sağlamış olduğu hizmetler arasında norm ve standart birliği yoktur. Eğer Bağ-Kurluysanız başka türlü hizmet alırsınız, Emekli Sandığı rejimine tabi iseniz, memursanız başka standartta ve normda hizmet alırsınız, hizmet akdiyle çalışırsanız başka norm ve standartta hizmet alırsınız. Aslında, bu çalışma ilişkilerine dayalı, bu statüye dayalı durumu ortadan kaldırmak ve vatandaşlarımız arasında eşitlik sağlamamız gerekiyordu. Bu tasarının temel esprilerinden birisi, eşit ve adil bir emeklilik sistemini benimsemiş olmasıdır.

Başka nedir sosyal güvenlik sistemimizin arızaları; finansman açığı, bugün önemli boyutlara ulaşmıştır. Bütçe üzerindeki baskıları dolayısıyla, borçlanma maliyetlerini artırma dolayısıyla, borç stokunu artırma dolayısıyla, sosyal güvenlik açıkları gerçekten tartışılmaya değer bir konudur.

Ama, değerli arkadaşlarım, burada, bu sosyal güvenlik açığı kavramını, daha önceki konuşmalarımdan da hatırlayacaksınız, toplumumuzda genel manada kabul gördüğü şekilde ben anlamıyorum. Sosyal güvenlik açığını, karadelik veyahut da boşa gitmiş, boşa harcanmış bir meblağ olarak görmüyorum; çünkü, sosyal güvenlik kuruluşlarımızın yapmış olduğu harcamalar, genelde iki ana kalemden oluşmaktadır: Bir, emeklilik maaşıdır; ikincisi, sağlık harcamasıdır. Bunlar da, bir sosyal devletin vatandaşlarına yapması gereken, harcaması gereken miktarlardır.

Bizim, 2005 yılı itibariyle toplam sosyal güvenlik harcamamız, üç kuruluşun sosyal güvenlik harcaması, yaklaşık 58,5 katrilyon liradır, yeni birim ifadesiyle 58,5 milyar Yeni Türk Lirasıdır; yani, Bağ-Kur, SSK ve Emekli Sandığı, sağlık ve emeklilik alanında, bu ülkenin vatandaşlarına 58,5 milyar liralık bir harcama yapmışlardır. Bu harcama, gayri safî millî hâsılamızın yaklaşık yüzde 12,1'ine isabet etmektedir. Bu oran, Avrupa ülkeleriyle kıyasladığımız zaman düşük bir orandır. Yüzde 25, yüzde 30 olan, yani, gayri safî millî hâsılasının yüzde 30'unu sosyal güvenlik harcamasına ayırmış ülkeler vardır. Almanya'nın, 1990-1995 arasında sosyal güvenlik harcamalarına ayırdığı pay, kamu bütçesinin yaklaşık yüzde 50'si mesabesindedir.

Dolayısıyla, Türkiye'de bu yüzde 12,1'lik miktarı ve meblağı çok görmememiz lazım. Ama, bizim sıkıntımız, borç stoku çok olan bir ülke olduğumuz için, demin de ifade etmeye çalıştığım gibi, borçlanmanın ekonomimiz üzerinde yaratmış olduğu menfi tesirlerdir, makroekonomik istikrarı bozma konusundaki hususlardır. Yoksa, ülkenin borçlu olmadığı, borç stokunun olmadığı, borçlanma maliyetlerinin düşük olduğu bir ortamda, biz de, mutlaka ve mutlaka, sosyal güvenlik harcamalarımıza daha fazla pay ayırmak zorundayız.

Bunun dışında, değerli arkadaşlarım, sosyal güvenlik sistemimizin dengeleri bozuktur. Örneğin, arkadaşlarım da ifade ettiler, aktif-pasif oranı dediğimiz, yani, kaç çalışana kaç emeklinin düştüğü oranı şu anda 1,8'e karşılık 1'dir; yani, 1,8 çalışanımız, 1 emekliye karşılık gelmektedir. Bunun dünyadaki normal standardı 4'e 1'dir, yani, 4 çalışanın, 1 emekli aylığını finanse etmesi gerekir. Eğer biz bu sisteme müdahale etmezsek, belli bir çerçeve çizmezsek, 1,8 olan bu aktüeryal denge önümüzdeki yıllarda daha bozulacak, neredeyse 1'e 1 gelecektir. Yani, 1 çalışana 1 emeklinin geldiği bir aktif-pasif dengesiyle, o sosyal güvenlik sistemini sürdürmek mümkün değildir. O zaman, bugün 23,3 katrilyon lira veyahut da milyar YTL hazineden transfer yapılan sosyal güvenlik sistemine, belki 50 milyar YTL, 50 katrilyon lira bir sosyal transferi yapmak zorunda kalacağız. Bu da, bizim, ekonomik dengemizi, ekonomik sistemimizi daha çok bozacaktır.

Bunun dışında, bir sosyal güvenlik sisteminin en önemli özelliği, yoksulluğu azaltmasıdır. Bir yerde, sosyal güvenlik sistemi, gelirin yeniden dağıtımı demektir; yani, vatandaşlardan toplanan geliri, adil ve eşit bir şekilde dağıtmanın kanallarından biridir. Bizim sosyal güvenlik sistemimizin yoksulluğu giderme konusundaki performansı nedir diye baktığımız zaman, maalesef, hiç başarılı olmadığını görüyoruz. Niçin görüyoruz değerli arkadaşlarım; demin arz ettim, 23,3 katrilyon liralık veyahut da milyar YTL'lik hazine transferinden, yani, vatandaşlardan topladığımız vergiler kime gidiyor diye baktığımız zaman, ancak, bu paranın, sistem içerisinde, yani göreceli olarak geliri iyi olan işveren ve ücretli ve maaşlılara gittiğini görüyoruz; çünkü, onların sistemdeki açığını veyahut da emekli aylıklarını takviye etmek için bu 23,3 katrilyon liralık meblağ transfer ediliyor. Oysa, Türkiye'de, hepinizin bildiği gibi, ülkemizde, yoksulluk sıralamasında birinci sırada ücretsiz aile işçileri gelmektedir. İkinci sırada yevmiyeli işçiler, yani, çayda, fındıkta, ormanda, pancarda çalışan, mevsimlik çalışan vatandaşlarımız gelmektedir. Üçüncü sırada ise uzun süreli işsiz vatandaşlarımız gelmektedir. Bu insanlar, maalesef, sosyal güvenlik sistemi içerisinde olmadığı için bu 23,3 milyar YTL'den tek kuruş para bu insanlarımıza gitmemektedir. Buradan da, sosyal güvenlik sistemimizin yoksulluğu giderme konusundaki performansının çok düşük olduğunu, adil olmadığını rahatlıkla görmemiz mümkündür. İşte, yeni düşündüğümüz sosyal güvenlik sistemimizin önemli fonksiyonlarından biri de, gelirin adil dağıtılmasına imkân verecek ve ülkemizde yoksulluğu giderme konusunda başarılı olmasını sağlayacak bir düzenlemedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; huzurunuza gelmiş olan sosyal güvenlik tasarımız dört ana unsurdan oluşmaktadır: Birincisi, emeklilik sigortaları ve genel sağlık sigortasını düzenleyen Sosyal Sigortalar Kurumu Kanun Tasarısıdır. Bu, iki kanundur. Şu anda görüşmekte olduğumuz "tek çatı" diye tabir ettiğimiz, Emekli Sandığı, Bağ-Kur ve SSK'yı tek çatı altında hem fonksiyon olarak hem de fizikî anlamda birleştirecek kurumsal yapıdır. Bir diğeri "primsiz ödemeler" dediğimiz, işsizliğin yaratmış olduğu yoksulluğu, başka türlü sosyal sıkıntıların yaratmış olduğu yoksulluğu gidermek ve sosyal devletin gerçekten yoksun vatandaşlarına, ihtiyaç sahibi vatandaşlarına, onların ihtiyaçlarını giderme konusunda yardım edeceği "primsiz ödemeler sistemi" dediğimiz Sosyal Yardımlar Kanun Tasarısı da bu reformun önemli ayaklarından birisidir.

Bugün üzerinde konuştuğumuz kanun tasarısı kurumsal yapıya ilişkindir. Arkadaşlarım, Sayın Özcan bu konuda çok detaylı bilgi verdiler, Ünal Bey çok detaylı bilgi verdi; kurumsal yapı hangi değişiklikleri getiriyor.

Değerli arkadaşlarım, elli yılı aşkın süredir ülkemizde hizmet veren bu üç sosyal güvenlik kuruluşu Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı altında birleşiyor. Artık, Emekli Sandığı, Bağ-Kur, SSK kalmayacak. Bu kuruluşlardan hizmet alan vatandaşlarımız, yasanın yürürlüğe girmesiyle birlikte, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığından hizmet almaya başlayacaklar. Bunun pratikteki önemi ne olacak, vatandaşın günlük hayatına ne yansıyacak; yine, arkadaşlarım, çok güzel isabetli örnek verdiler; şu anda, bizde, Sosyal Sigortalar Kurumunu örnek vermem gerekirse, bir vatandaşımızın aylığını bağlatabilmesi için geçen süre ortalama 57 gündür. Biz hükümete geldiğimizde 85-86 gün civarında olan bu süreyi, arkadaşlarımızın titiz çalışmasıyla 57 güne ancak indirebildik; ama, değerli arkadaşlarım, bu ülkede bir emekli aylığının bağlanmasının en fazla 1 saatlik işi var. 1 saatte kurumlararası yeterli iletişim sağlandığı zaman vatandaşımızın emekli aylığını bağlamak mümkündür. İşte, 57 günlük süreyi biz 1 saate indirmeyi hedefliyoruz. 1 saatte, bu ülkede, vatandaşlarımıza emekli aylığı bağlanacaktır. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Şu anda bizim sosyal güvenlik sistemimiz il bazında örgütlenmiştir; ilçe bazında bizim, birkaç ilçe hariç, irtibat büromuz yoktur. Yeni teşkilat yapılanmamızda nüfusu belli bir miktarın üzerinde olan ilçelerimizde sosyal güvenlik merkezi kuracağız. Tek noktadan hizmet merkezi dediğimiz, banka şubeleri gibi modern, tamamen bilgi işlem teknolojisine dayalı, vatandaşın dolaşmadığı, bilginin dolaştığı sistemi kuracağız; yani, vatandaşımızın sosyal güvenlik hizmeti, sağlık hizmeti, yani, bir sosyal güvenlik kurumundan ne ihtiyacı varsa, ne talep ediyorsa, bu tek nokta hizmet merkezine gidip oradan hizmet alabilecekler ve vatandaşlarımızın nüfus cüzdanlarındaki Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası sosyal güvenlik numarası olacaktır. Hem bu şekilde kayıtdışını önlemek hem de vatandaşlarımıza bir kolaylık sağlamak istiyoruz.

Kurum yasamızın kayıtdışı istihdamı önleme konusunda çok önemli fonksiyonları var. Bankaların bazı işlemlerinin yapılabilmesi için sosyal güvenlik numarası istenecektir. Birçok Batı ülkesinde alacağınız cep telefonu için sizden sosyal güvenlik numarası isterler, sosyal güvenlik numaranız yoksa, size cep telefonu vermezler. Bu, kayıtdışını önlemek için basit tedbirlerden biridir. Biz de bankacılık işlemlerinde bazı hususlarda sosyal güvenlik numarasını isteyeceğiz. Bu şekilde, hem kayıtdışı ekonomi hem de kayıtdışı istihdamı önleme konusunda önemli adımlar atacağız.

Değerli arkadaşlarım, şu anda bu üç sosyal güvenlik kuruluşumuzda 25 000 civarında çalışan arkadaşımız var. Yıllardır Emekli Sandığına, Bağ-Kura, SSK'ya hizmet etmiş, alınteri dökmüş, mesai vermiş, Türkiye'de sosyal güvenlik hizmetlerinin iyi yürütülmesine katkı vermiş arkadaşlarımız var. Biz, bütün bu arkadaşlarımızı bünyemizde tutacağız. Personelimizin hiç tedirgin olmasına gerek yok; yani, havuz tabir ettiğimiz başka kurumlara bu arkadaşları göndermeyeceğiz. Bu arkadaşlarımız, bizim yetişmiş arkadaşlarımızdır. Kurum içerisinde bunları muhafaza edeceğiz. Eğer sizin de onayınız olursa, biraz özlük haklarını iyileştirme konusunda bir niyetimiz var. İnşallah, onlara daha rahat ortamlarda, daha rahat şartlarda bir imkân sağlamayı düşünüyoruz, sizlerin de onayınız olursa.

Değerli arkadaşlarım, izniniz olursa, bu süreçle ilgili kısa süre içerisinde de size bilgi vermek istiyorum. Bu sosyal güvenlik reformu, benim hatırlayabildiğim kadarıyla, kamuoyuna mal olma açısından, tartışma açısından, katılımcı anlayış açısından en çok toplumda tartışılmış ve kamuoyuna mal olmuş bir tasarıdır. Biz, hükümete geldiğimizin birinci haftasında, Maliye Bakanı, Sağlık Bakanı, hazine bakanımız, DPT, ilgili teşkilattan mensup arkadaşlarımız toplandık. Hükümet programımız ve acil eylem planı çerçevesinde sosyal güvenlik reformunu hayata geçirmek için, hükümetimizin birinci haftasında, yani, 2002 yılı aralık ayında çalışmaya başladık. 2002 yılından bugüne kadar, bu tasarı, hem kamunun kendi içinde hem sosyal taraflarla hem de sosyal diyalogun bütün platformlarında, Ekonomik Sosyal Konseyde, Emek Platformunda, Çalışma Meclisinde ve Sosyal Güvenlik Yüksek Danışma Kurulunda defalarca tartışıldı ve bu tartışmalar süreci içerisinde, biz, sendikalarımızdan, konfederasyonlarımızdan gelen makul önerileri bu tasarıya derç ettik. Arkadaşlarımızın yapmış olduğu çalışmaya göre 184 öneri gelmiş, bizim hükümetimizin veyahut da kamunun yapmış olduğu önerilerin dışında 184 öneri gelmiş. Bu 184 önerinin, biz, büyük bölümünü, yüzde 65'lik, yüzde 70'lik bölümünü kabul etmişiz, makul görmüşüz ve tasarıya monte etmişiz.

Şimdi, kabul edilmeyen, kabul edilmesi mümkün olmayan ne var derseniz; aslında bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar husus var. Peki, bunları kabul edemez miydiniz; bunları kabul etseydik arkadaşlarım, çok popülist bir yönteme girmiş olurduk, üçbuçuk yıldır yapmış olduğumuz bu titiz çalışmanın içini boşaltmış olurduk. Yani, artık, bunlar, bizim duvara dayandığımız parametrik değişikliklerdir; yani, bunları yaparsanız, ileride tekrar tekrar değiştirmek zorunda kalacağınız bir sosyal güvenlik reformu yapmış olursunuz, bunun adına reform demek mümkün olmaz, bunun içi boşaltılmış olur ve önümüzdeki yıllarda daha sert, daha keskin reformlar yapmak zorunda kalırsınız.

Şunu söylemek istiyorum: Hiçbir peşin hükümle hareket etmedik; yani, hangi kuruluştan geldiğine bakmaksızın ülkenin yararınaysa, sistemin yararınaysa bu tasarıları kabul ettik.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Bakan, lütfen, toparlayabilir misiniz.

Buyurun.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) - Sağ olun Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

Bu görüşme trafiği içerisinde, dediğim gibi, şu anda sosyal taraf olarak, sendika olarak, işçi, memur sendikası, meslek odaları, herkes var, hepimiz bir uzlaşma sürecine gittik; ama, maalesef, bazı sivil toplum örgütleri, bu uzlaşma sürecine rağmen, bu anlayış, bu sosyal diyalog konseptine rağmen, hiç bunlar yaşanmamış, hiç bunlar olmamış gibi, bugüne kadar yapılan uzlaşma maddelerini de bir kenara bırakarak, işte, referandum gibi veyahut da çeşitli siyasal nitelikte eylem diyebileceğim hareketlere girdiler. Bu, tabiî, demokrasi içerisinde yasalara uygun bir şekilde yapıldığı zaman, demokratik tepki şeklinde algılayabileceğim hususlardır; ama, bir Çalışma Bakanı olarak benim arzum, bütün tarafların sosyal diyalog anlayışı içerisinde söyleyeceklerini, masanın etrafında, gelip burada söylemelerini arzu ederim. Bundan sonraki çalışmalarda da inşallah böyle bir yöntem tercih edilir diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlarım, diğer, genel sağlık sigortası ve emeklilik  sigortasına ilişkin görüşlerimi o tasarılar geldiği zaman sizlere arz etmek üzere mahfuz tutuyorum; ama, izninizle sözlerimi şöyle toparlamak istiyorum: Üçbuçuk yıldır bu tasarılara büyük bir emek verildi; bu emeği Türk bürokratı verdi. Biz, bu sosyal güvenlik tasarılarını rafta bulmadık, hiçbir yerde hazır, çalışılmış bir model olarak almadık, dünyanın hiçbir yerinde de zaten böyle  hazır bir model yok. Her ülke kendi sosyal güvenlik tasarımını kendisi yapmak durumunda. Onun için, bu, Türk bürokratının emeğidir, göznurudur, Türk akademisyeninin alınteridir ve netice olarak da, her iki komisyonda, Çalışma Komisyonunda ve Bütçe Komisyonunda değerli milletvekili arkadaşlarımın -iktidar, muhalefet ayırımı yapmadan- ve altkomisyonda çalışan değerli arkadaşlarımın gece gündüz demeden yapmış oldukları mesailer neticesinde bu tasarı yapılabileceğinin en güzeli, yapılma noktasında büyük bir gayret sarf edilmiştir. Tabiî hiçbir zaman, bütün bu gayretlere rağmen bu mükemmeldir, hiçbir eksiği gediği yoktur anlayışı içerisinde de değiliz. Bunun, zaman içerisinde düzeltilecek yönleri de olabilir; çünkü, tasarı sizin onayınızdan geçerse büyük bölümüyle 2007 yılında yürürlüğe girecektir, emeklilik ve genel sağlık sigortası 2007 yılında yürürlüğe girecektir, kurum yasası hemen girecektir; ama, bunları düzeltmek ve bunların üzerinden tekrar geçme imkânına sahip olacağız.

Onun için  ben, bu sürece katkı veren herkese yürekten teşekkür ediyorum. Gerçekten, çok özverili bir çalışma olmuştur. Türkiye'nin kendi iç dinamikleri dikkate alınarak, kazanılmış haklar dikkate alınarak, en önemlisi de geleceğe yönelik olarak bir sosyal güvenlik reformu hazırlanmıştır.

Değerli arkadaşlarım, bu, bizim gelecek kuşaklarla bir sözleşmemiz, bir kontratımızdır. Sosyal güvenlik sisteminin getirmiş olduğu maliyeti, bugünkü kuşaklar ile gelecek kuşaklar arasında adil bir şekilde paylaşmanın yolunu, yöntemini bulmaya çalıştık; bu anlayışla bu tasarıları huzurunuza getirdik.

Ben, katkılarınız için herkese çok teşekkür ediyorum ve ülkemizin geleceğine, çocuklarımıza, bu yeni tasarının, yeni reformun hayırlar, refah getirmesini diliyor, hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Tasarının tümü üzerinde şahsı adına söz isteyen, Alaettin Güven, Kütahya Milletvekili.

Buyurun Sayın Güven. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ALAETTİN GÜVEN (Kütahya) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; 1102 sıra sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu Tasarısı üzerinde şahsî görüşlerimi açıklamak üzere huzurunuza çıkmış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; kanunlaşması hedeflenen tasarıyla, işçiler için 1946 yılında kurulan SSK, kamu görevlileri için 1949 yılında kurulan Emekli Sandığı ve kendi nam ve hesabına çalışanlar için 1971 yılında kurulan Bağ-Kur teşkilatları, tek çatı altında, vatandaşlık temelinde ve fonksiyonel işbölümü esas alınarak, sosyal güvenlik kurumu tüzelkişiliği altında birleştirilmektedir.

1102 sıra sayılı bu kanun tasarısı ile bu kanunun hemen akabinde kanunlaşması hedeflenen 1139 sıra sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanun Tasarısıyla sağlanan ilkelerin hayata geçirilmesi ve beklenen sonucun alınabilmesi hedeflenmektedir. Emeklilik, sağlık ve sosyal yardımlar alanında gerçekleştirilmeye çalışılan bu köklü reformların başarısı, kuşkusuz iyi bir kurumsal örgütlenmeyi gerektirmektedir.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, kimse dinlemiyor konuşmacıyı.

ALAETTİN GÜVEN (Devamla) - Günümüzde bankalar, sigorta şirketleri, ticaret ve sanayi odaları, borsalar gibi kurumlarda çalışan personelin kendi kurdukları sandıklar bulunmakta, buralarda çalışanların sosyal güvenlik haklarını sağlamaktadırlar.

BAŞKAN - Sayın Güven, bir saniye…

Sayın milletvekilleri, Genel Kurulda büyük bir uğultu var; Sayın Hatibin konuşması anlaşılamamaktadır.

Buyurun Sayın Güven.

ALAETTİN GÜVEN (Devamla) - Teşekkür ediyorum.

Sosyal güvenlik alanında faaliyet gösteren çok sayıda kurumun bulunması, bu kurumlar kapsamında bulunan kişilerin hak ve yükümlülüklerinin farklılaştığı bir sosyal güvenlik sistemi oluşturmaktadır.

Bu dağınık yapı, eşgüdüm sağlanmasını önlemekte, diğer taraftan, mevzuatın karmaşık olması, aşırı bürokratik işlemler, bilgi işlem altyapısının yetersiz olması ve personele ilişkin sorunlar, sosyal güvenlik kurumlarının etkin çalışmasına engel olmaktadır. Bunun sonucunda, emekli aylığı bağlanmasından sağlık raporu alınmasına ve sağlık hizmetine erişime kadar birçok işlemin süresi uzamaktadır.

Diğer taraftan, denetim mekanizmalarının etkin işlememesi, gerek sigortalı gerekse prim kaçaklarının önlenememesiyle sonuçlanmaktadır.

Bu tasarıyla sosyal güvenlik kurumu yeni ve etkin bir yapı kazanmaktadır. Bu tasarıdan beklenen hedefler ise şunlardır:

Hizmete erişimin kolay olduğu, kolay erişilebilir, tam otomasyonlu bir yapı kurulması.

Hizmet sunumunun kaliteli ve standart olması.

İşlem sürelerinin kısaltılması, bilgi talebinin, istenildiği anda ve içerikte hemen karşılanması.

İnternet üzerinden işlem yapılabilme imkânı.

Hizmet kalitesinin artırılması.

Yolsuzluk ve sahteciliklerin önüne geçilebilmesi.

Bu amaçları gerçekleştirmek için kurulacak Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı, Sosyal Güvenlik Yüksek Danışma Kurulu, Yönetim Kurulu ve Başkanlık organlarından oluşmakta ve kurumsal yapıya sosyal tarafların katılımı sağlanmaktadır.

Yeni yapılanmada Başkanlık, Sosyal Sağlık Sigortası Genel Müdürlüğü, Genel Sağlık Sigortası Genel Müdürlüğü, Primsiz Ödemeler Genel Müdürlüğü ile Hizmet Sunumu Genel Müdürlüğü olmak üzere 4 ana genel müdürlükten oluşmaktadır.

Bu yapılanmanın çekirdeğini, Hizmet Sunumu Genel Müdürlüğü oluşturmaktadır. Hizmet Sunumu Genel Müdürlüğü, diğer 3 genel müdürlüğün ihtiyaç duyduğu operasyon görevini yürütmenin yanı sıra, kurulacak bilgi teknolojileri sayesinde, vatandaş odaklı, teknoloji destekli, hızlı ve etkin hizmet sunabilmek için farklı iletişim ve etkileşim kanallarını kullanıma açacaktır.

Doğumdan ölüme tüm nüfus sosyal güvenlik çemberine alınarak, her aşamada sayısal veri toplanması, bu verilerin en güvenli ağlarda korunması hedeflenmektedir.

Vatandaşların ayağına giden bir anlayışla, il ve ilçe bazlı yaygın bir örgütlenme de öngörülmektedir. Sosyal güvenlik merkezleri olarak adlandırılan bu birimlerin görevi, vatandaşların sorunlarını bürokratik başvurularla uğraşmaksızın en kısa sürede çözmektir.

Değerli arkadaşlarım, tasarıyla, elli yılı aşkın bir süredir çalışma statüsüne dayalı olarak kurulan sosyal güvenlik sistemi, tek çatı altında birleşmiş ve bilgiye dayalı yönetim anlayışıyla yönetilir bir yapıya kavuşturulmaktadır. Tek çatı altında toplanan Sosyal Güvenlik Kurumu etkin, vatandaş memnuniyetini sağlayan kamu yönetiminin somut örnekleri arasında yer alacaktır.

Yine, bu tasarıyla, idarî ve malî açıdan Sosyal Güvenlik Kurumunun özerkliği sağlanmış ve kurum daha güçlü hale getirilmiştir. Kurumun, teşkilat kanununda yer almayan hükümler açısından özel hukuk hükümlerine tabi olduğu belirtilmek suretiyle, özerkliği pekiştirilmiştir.

Ayrıca, vatandaşlarımız için çalışma standardına dayalı olarak kurulan ve eşitsizliklere yol açan sosyal güvenlik sisteminin kurumsal dağınıklığına son verilecektir.

Bu kanun tasarısıyla, vatandaş odaklı hizmet anlayışı hedeflenmiş ve böylece, vatandaşa sunulan tüm sosyal güvenlik işlemleri tek noktadan hizmet anlayışına uygun yürütülecek, hizmetlerin birleştirilmesi için uzun süren yazışmalar olmaksızın emekli aylıkları bağlanacak olup, bugün ortalama elliyedi gün olan süre geçiş dönemi sonunda beş güne inecek, Bakanımızın da ifade ettiği gibi, 1 saate dahi inecek inşallah, temenni olarak.

Bilgisayar altyapısı sayesinde, sağlık ve emeklilik alanında yaşanan yolsuzluklar en aza indirilecek ve bütün işlemler vatandaşlık numarasıyla çözülecektir.

Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; sağlık kurumlarının tek çatı altında birleştirilmesinden sonra, sosyal güvenlik kurumlarının da tek çatı altında birleştirilmesi AK Parti İktidarı zamanında gerçekleşmektedir. Böyle önemli bir kanun tasarısında emeği geçen herkesi tebrik ediyor, tüm vatandaşlarımıza hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyorum.

Teşekkür ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Güven.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın Karapaşaoğlu, söz isteğiniz var. Ne için istiyorsunuz?

Buyurun.

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Bursa'nın Kemalpaşa İlçesinde…

BAŞKAN - Sayın Karapaşaoğlu, ayağa kalkar mısınız lütfen. Ne için söz istiyorsunuz?

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Bursa'nın Kemalpaşa İlçesinde…

BAŞKAN - Ne için istiyorsunuz Sayın Karapaşaoğlu?

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Geçmiş olsun mesajı verecektim.

BAŞKAN - Yerinizden söyler misiniz lütfen; mikrofonu açacağım.

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Genel Kurulumuza, Mustafakemalpaşa İlçemizde vuku bulan çok büyük bir yangını duyurmak için söz istedim efendim.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Karapaşaoğlu.

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; Bursa İlimizin Mustafakemalpaşa İlçesine bağlı olan Karaköyünde, öğle saatlerinde büyük bir yangın vuku bulmuştur. Çok süratli esen lodos rüzgârının da etkisiyle, köyde bulunan 144 haneden 140'ı yanmıştır. Yangın, ayrıca ormana da sirayet etmiş bulunuyor. Can kaybı olup olmadığı konusunda tereddüt var, 2 kişi kayıp, aranıyor; inşallah vefat etmemişlerdir.

Ben, bunu, Genel Kurulumuza, sayın milletvekillerimize duyurmak için söz aldım; teşekkür ediyorum efendim.

Kendilerine geçmiş olsun diyoruz. Devletimizin kurumlarının yanlarında olduğunu belirtmek istiyorum; şu anda, bütün kurumlar oradadırlar. Hükümetimiz de, gereken her türlü yardımı ve desteği sağlayacaktır demek suretiyle teşekkürlerimi iletiyorum efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Karapaşaoğlu.

Buyurun Sayın Abuşoğlu.

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Biraz önce Sayın Altan Karapaşaoğlu'nun ifade ettiği gibi, Bursa İlimizin Mustafakemalpaşa İlçesinde bir köyde gerçekleşen yangın ve bunun ortaya çıkardığı müessif hadise, bir köyün tamamıyla yok olmasını doğuran yangın dolayısıyla gerek Mustafakemalpaşa İlçesi halkına gerek köy halkına gerek Bursalı vatandaşlarımıza geçmiş olsun diyoruz. Allah'ın, bu tür elim sonuç doğuran kazalara meydan vermemesi noktasında milletimizi koruması altında tutmasını diliyoruz. Geçmiş olsun. Eğer mal kaybı varsa, bunun acil bir şekilde hükümet tarafından telafi edilmesi noktasında da hassasiyetle konuyu takip edeceğimizi belirtiyor, hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Abuşoğlu.

Sayın Kandoğan, buyurun.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben de, Mustafakemalpaşa'daki bu müessif hadiseden dolayı büyük bir üzüntü içerisinde olduğumu ifade etmek istiyorum. İnşallah, bu köyde yaşanan hadiseyle ilgili olarak vatandaşlarımızın kayıplarının, sıkıntılarının en kısa süre içerisinde giderilmesi hepimizin en büyük temennisidir. Bu noktada da hükümetin üzerine düşen görevi yapacağına da inanıyorum. Bu vesileyle, Mustafakemalpaşa İlçesindeki bu afete maruz kalan bütün vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimi iletmek istiyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kandoğan.

Sayın milletvekilleri, çalışma süremizin bitimine kısa süre kalması, Birinci Bölüme başlasak bile bitiremeyeceğimiz için; alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 13 Nisan 2006 Perşembe günü saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

 

Kapanma Saati: 20.52