DÖNEM: 22 CİLT:
116 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
87 nci Birleşim
12 Nisan 2006 Çarşamba
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMA
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Manisa Milletvekili Ufuk Özkan'ın,
özelleştirme uygulamalarının vergi ve istihdam üzerindeki etkilerine ilişkin
gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali
Şahin'in cevabı
2.- Çankırı Milletvekili Hikmet
Özdemir'in, Emir Karatekin'in (Karatekin Gazi) Çankırı tarihindeki önemine;
İlin, ekonomik yönden kalkınmasını hızlandırmak için kültür ve turizm
değerlerinin daha fazla tanıtılması konusunda yapılması gerekenlere ilişkin
gündemdışı konuşması
3.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet
Yılmazcan'ın, Kutlu Doğum Haftasına ilişkin gündemdışı konuşması
V.-
ÖNERİLER
A) SİYASÎ
PARTİ GRUP ÖNERİLERİ
1.- (10/221), (10/303), (10/304) esas
numaralı Meclis araştırması önergelerinin öngörüşmelerinin birleştirilerek
yapılmasına ve görüşme gününe ilişkin CHP Grup önerisi
2.- Gündemdeki sıralama ile 1102, 1052,
1123, 1139 ve 871 sıra sayılı kanun tasarılarının İçtüzüğün 91 inci maddesi
gereğince temel kanun olarak görüşülmesine ve çalışma saatlerinin yeniden
düzenlenmesine ilişkin AK Parti Grup önerisi
VI.- USUL
HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Grup önerileriyle ilgili lehte ve
aleyhte konuşma taleplerinin, müracaat eden milletvekili sayısının İçtüzükte
belirtilen konuşmacı sayısından fazla olması nedeniyle kurayla belirlenmesi
üzerine, Başkanın tutumu hakkında
VII.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş
ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici
Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S.
Sayısı: 305)
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve
Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030)
(S. Sayısı: 904)
3.- Muğla Milletvekili Orhan Seyfi
Terzibaşıoğlu'nun; 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname ile 2985 Sayılı Toplu Konut Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/727) (S. Sayısı: 1138)
4.- Türk Silahlı Kuvvetleri Personel
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve
Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/278, 1/1034) (S. Sayısı: 17 ve
17'ye 1 inci Ek)
5.- Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanununun
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ve Millî
Savunma Komisyonu Raporu (1/277) (S. Sayısı: 1079)
6.- Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu Tasarısı
ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları
Raporları (1/1153) (S. Sayısı:
1102)
VIII.-
SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın,
Adana'da görev yapan iki kamu görevlisi hakkındaki iddialara ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in
cevabı (7/12616)
2.- Manisa Milletvekili Hasan ÖREN'in,
emekli belediye başkanlarının özlük haklarındaki farklılıklara ilişkin sorusu
ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/12838)
3.- Aydın Milletvekili Özlem
ÇERÇİOĞLU'nun, sokakta yaşayan çocuklara yönelik çalışmalara,
- Ordu Milletvekili İdris Sami
TANDOĞDU'nun, kadınların işgücüne katılımına,
- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın,
Antalya Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu İl Müdürü hakkındaki bir
iddiaya,
İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Nimet
ÇUBUKÇU'nun cevabı (7/13076, 13077, 13078)
4.- Ordu Milletvekili İdris Sami
TANDOĞDU'nun, Fatsa Verem Savaş Dispanserinin ihtiyacına ilişkin sorusu ve
Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/13111)
TBMM Genel Kurulu saat
15.00'te açılarak beş oturum yaptı.
Samsun Milletvekili Musa
Uzunkaya, Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle, Hazreti Peygamberin kişiliğine,
Balıkesir Milletvekili
Orhan Sür, Balıkesir'e bağlı köylerin sorunlarına ve bu konuda yapılması gerekenlere,
Şanlıurfa Milletvekili
Mahmut Kaplan, Şanlıurfa'nın düşman işgalinden kurtarılışının 86 ncı
yıldönümünde, ilin ekonomik ve sosyal sorunlarına ve alınması gereken
tedbirlere,
İlişkin gündemdışı birer
konuşma yaptılar.
Anavatan Partisi Grubu
adına Grup Başkanvekilleri Gaziantep Milletvekili Ömer Abuşoğlu ve Malatya
Milletvekili Süleyman Sarıbaş'ın, kamu kurum ve kuruluşlarındaki yolsuzluk
iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/358), Genel Kurulun
bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve öngörüşmesinin,
sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
İstanbul Milletvekili
Bihlun Tamaylıgil ve 31 milletvekili ile Bursa Milletvekili Şevket Orhan ve 30
milletvekilinin, bazı girişimcilerce holding adı altında gerçekleştirilen
izinsiz halka arz yoluyla tasarruf sahiplerinin mağduriyetine yol açılmasının
neden ve sonuçlarıyla bu süreçte SPK'nın sorumluluğunun araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi üzerine kurulan Meclis Araştırması Komisyonu raporu (10/16, 262) (S. Sayısı:1061) üzerindeki görüşmeler
tamamlandı.
Gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
3 üncü sırasında bulunan,
Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S.
Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon
raporu henüz gelmediğinden;
1 inci sırasında bulunan,
Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/278, 1/1034) (S. Sayısı: 17 ve
17'ye 1 inci Ek),
2 nci sırasında bulunan,
Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına
Dair 604 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin (1/277) (S. Sayısı: 1079),
4 üncü sırasında bulunan,
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısının (1/1030)
(S. Sayısı: 904),
5 inci sırasında bulunan,
Özel Tüketim Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının
(1/1145) (S. Sayısı: 1112),
Görüşmeleri, ilgili
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından;
Ertelendi.
6 ncı sırasında bulunan,
Muğla Milletvekili Orhan Seyfi Terzibaşıoğlu'nun, 190 Sayılı Genel Kadro ve
Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile 2985 Sayılı Toplu Konut Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/727) (S. Sayısı:1138), tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanarak maddelerine geçilmesi kabul edildi; 1 inci
maddesi üzerinde bir süre görüşüldü. Madde üzerinde verilen bir önergenin
oylanması sırasında, istem üzerine yapılan yoklamalarda Genel Kurulda toplantı
yetersayısı bulunamadı.
Hatay Milletvekili
Sadullah Ergin, Erzurum Milletvekili İbrahim Özdoğan'ın, konuşmasında partisine
ve şahsına sataştığı iddiasıyla bir açıklamada bulundu.
12 Nisan 2006 Çarşamba
günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 21.45'te son verildi.
Sadık Yakut
Başkanvekili
|
Yaşar
Tüzün |
Harun
Tüfekci |
Bayram
Özçelik |
|
Bilecik |
Konya |
Burdur |
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
No: 120
II.- GELEN
KÂĞITLAR
12 Nisan
2006 Çarşamba
Tasarılar
1.- Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı Kurulması Hakkında
Kanun Tasarısı (1/1188) (Avrupa Birliği Uyum; Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 4.4.2006)
2.- Deprem Bakımından Yapı Yasaklı Alanlardaki Yerleşimlerin
Güvenilir Alanlara Nakline Dair Kanun Tasarısı (1/1189) (Plan ve Bütçe ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 4.4.2006)
3.- Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Makedonya
Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı Arasında Makedonya Cumhuriyetinde Yer Alan Bazı
Osmanlı Dönemi Eserlerinin Onarımı ve Rekonstrüksiyonuna Yönelik Yapılan
Görüşmelere İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı (1/1190) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2006)
Teklifler
1.- Manisa Milletvekili
Ufuk Özkan ve 41 Milletvekilinin; İskan Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi (2/755) (İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
31.3.2006)
2.- Denizli Milletvekili
V. Haşim Oral ve 17 Milletvekilinin; Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkındaki 5084 Sayılı Kanun Kapsamının
(2. Maddesinin) Değiştirilmesine İlişkin Kanun Teklifi (2/756) (Plan ve Bütçe
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.4.2006)
3.- İstanbul Milletvekili
Berhan Şimşek ve 18 Milletvekilinin; Muhtar Ödeneklerinin Arttırılmasına ve
Sosyal Güvenliklerine İlişkin Kanun Teklifi (2/757) (Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler; İçişleri ile Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.4.2006)
4.- Konya Milletvekili
Orhan Erdem'in; Sıvılaştırılmış Petrol Gazları (LPG) Piyasası Kanunu ile
Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/758) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 6.4.2006)
Tezkereler
1.- Samsun Milletvekili Haluk Koç'un; Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1023) (Anayasa
ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş
tarihi: 7.4.2006)
2.- Tokat Milletvekili
Feramus Şahin'in; Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık
Tezkeresi (3/1024) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma
Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.4.2006)
Sözlü Soru Önergeleri
1. - Aydın Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLU'nun, çölyak hastalığına ilişkin
Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1687) (Başkanlığa geliş tarihi:
29/3/2006)
2. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Yivli Minarenin
bakım ve onarımına ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet AYDIN) sözlü soru önergesi
(6/1688) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)
3. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Yivli Minarenin
bakım ve onarımına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali
ŞAHİN) sözlü soru önergesi (6/1689) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)
4. - İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, taksici esnafın
desteklenmesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1690) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)
5. - İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, esnaf ve sanatkarların
sorunlarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/1691)
(Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)
6. - Aydın Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLU'nun, okullardaki şiddet
olaylarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1692)
(Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)
7. - Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER'in, KKTC ile ilişkilerdeki bazı
uygulamalara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1693) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30/3/2006)
8. - İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, İzmir'in bazı bölgelerindeki
süt üretimine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1694) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/3/2006)
9. - İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, İzmir İlinde seracılığın
desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1695) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/3/2006)
10. - İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in,
bankaların dış borçlarına ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) sözlü soru
önergesi (6/1696) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/3/2006)
11. - İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, özel
hastanelere ve vakıf hastanelerinin vergilendirilmesine ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/1697) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/3/2006)
Yazılı Soru Önergeleri
1. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Edirne'de meydana gelen su
baskınına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13276) (Başkanlığa geliş
tarihi: 20/3/2006)
2. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Milli Güvenlik Siyaset
Belgesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13277) (Başkanlığa geliş
tarihi: 20/3/2006)
3. - Malatya Milletvekili Süleyman SARIBAŞ'ın, bir televizyon kanalı
çalışanlarından Devlet kadrolarına atananlara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/13278) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)
4. - Sinop Milletvekili Engin ALTAY'ın, Cuma hutbelerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13279) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)
5. - Manisa Milletvekili Hasan ÖREN'in, Manisa Et ve Balık Kombinasının
özelleştirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13280)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)
6. - İzmir
Milletvekili Enver ÖKTEM'in, tekstil sektörünün desteklenmesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13281) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)
7. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, BM Medeni ve Siyasal Haklara
İlişkin Uluslararası Sözleşmesinin bir maddesine bireysel başvuru ile ilgili
çekince konulmamasının nedenine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/13282) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)
8. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, turizm sektörünün
desteklenmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13283) (Başkanlığa
geliş tarihi: 21/3/2006)
9. - İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK'in, bazı köylere
ibadethane yapımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13284)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)
10. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in,
Başbakanlık merkez binasında yapılan tadilatlara ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/13285) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)
11. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in,
yaptırılan dersliklerle ilgili konuşmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/13286) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)
12. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Merkez
Bankası Başkanlığına yapılacak atamaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/13287) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)
13. - Mersin Milletvekili Mustafa ÖZYÜREK'in,
milletvekillerinin telefonlarının dinlendiği iddiasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/13288) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)
14. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın,
milletvekillerinin telefonlarının dinlendiği iddiasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/13289) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)
15. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Merkez
Bankası Başkanlığına yapılacak atamaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/13290) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)
16. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın,
özelleştirme mağduru geçici personelin özlük haklarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/13291) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)
17. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Maliye
Bakanı hakkındaki bir açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/13292) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)
18. - İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun,
Maliye Bakanı hakkında basına yaptığı açıklamaya ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/13293) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/3/2006)
19. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, telefon dinleme ile ilgili verilere ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/13294) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/3/2006)
20. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, enerji üretimine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/13295) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/3/2006)
21. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, Antalya-Alanya Bıçakçı Köyündeki GSM baz istasyonlarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13296) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/3/2006)
22. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, Star Gazetesinin satış ihalesine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/13297) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/3/2006)
23. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in,
milletvekillerinin telefonlarının dinlendiği iddialarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/13298) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/3/2006)
24. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, bazı
davalarla ilgili kamu görevlilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/13299) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/3/2006)
25. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, bir doktor
hakkındaki iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13300)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/3/2006)
26. - İzmir Milletvekili Muharrem TOPRAK'ın, tarım
girdilerindeki KDV oranlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/13301) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/3/2006)
27. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, tavukçuluk
sektörünün desteklenmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13302)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/3/2006)
28. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, tavukçuluk
sektöründe kullanılan soya ve soya küspesinin vergi oranlarındaki artışa
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13303) (Başkanlığa geliş tarihi:
22/3/2006)
29. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, personel
alımında soruşturma usulüne ve istihbarat teşkilatlanmasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/13304) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/3/2006)
30. - Malatya Milletvekili Süleyman SARIBAŞ'ın,
yolsuzluklar konusunda basında çıkan bir beyanına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/13305) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/3/2006)
31. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Toplu
Konut İdaresinin ihale ettiği konutlara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/13306) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/3/2006)
32. - Malatya Milletvekili Süleyman SARIBAŞ'ın,
biodizel yakıtların üretileceği tesislerin standartlarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/13307) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/3/2006)
33. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, GÜBRETAŞ
Yarımca ve Sarıseki fabrikalarının nakliye işlerinin ihalelerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13308) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/3/2006)
34. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın,
Uluslararası Para Fonundan alınan kredilere ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/13309) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2006)
35. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın,
asgari ücret politikasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13310)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2006)
36. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Büyük
Ortadoğu Projesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13311)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2006)
37. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, savaş
riskine ve halkın korunmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/13312) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2006)
38. - Aydın Milletvekili Mehmet Mesut ÖZAKCAN'ın,
sanayide kullanılan elektriğin fiyatlandırılmasına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/13313) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2006)
39. - Mersin Milletvekili Mustafa ÖZYÜREK'in,
Merkez Bankası Başkanlığına yapılacak atamaya ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/13314) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/3/2006)
40. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, medya ile ilgili bir açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/13315) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/3/2006)
41. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, Başbakanlık Müsteşarı hakkındaki haberler konusunda yaptığı
açıklamalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13316) (Başkanlığa
geliş tarihi: 27/3/2006)
42. - Ankara Milletvekili Muzaffer R.
KURTULMUŞOĞLU'nun, bölünmüş yolların kalitesine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/13317) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/3/2006)
43. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Aycell
ile ilgili denetim raporlarındaki iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/13318) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/3/2006)
44. - Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN'ın, bir
patates hastalığı nedeniyle karantinaya alınan köylerin sorunlarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13319) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)
45. - Denizli Milletvekili V. Haşim ORAL'ın, Merkez
Bankası Başkanlığına yapılacak atamaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/13320) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)
46. - Muğla Milletvekili Gürol ERGİN'in, TÜBİTAK'ta
işine son verilen özürlü personele ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/13321) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)
47. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, yurt dışı gezilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/13322) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)
48. - İzmir Milletvekili Muharrem TOPRAK'ın,
onkoloji hastanelerindeki ışınlı tıbbi cihazlara ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/13323) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)
49. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Küre
Operasyonunda ele geçirilen gizli belgelere ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/13324) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)
50. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, su
tüketimine ve su kaynaklarının sürdürülebilir yönetimine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/13325) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)
51. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, erken
seçime hazırlık yapıldığı iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/13326) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)
52. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, kadrolaşma
iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13327) (Başkanlığa
geliş tarihi: 29/3/2006)
53. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Kıyı
Kanununda değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısı taslağına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13328) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)
54. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Avrupa
Birliğince gönderildiği iddia edilen bir mektuba ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/13329) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)
55. - Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in,
Başbakanlık Müsteşarı ile ilgili bir iddiaya ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/13330) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/3/2006)
56. - İzmir Milletvekili K. Kemal ANADOL'un, adli
yardım kapsamında hizmet veren avukatların ücretlerine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/13331) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/3/2006)
57. - Aydın Milletvekili Mehmet Mesut ÖZAKCAN'ın,
Kuşadası'ndaki bir arazinin özelleştirilmesi ile ilgili iddialara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13332) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/3/2006)
58. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, işkence
ve kötü muamele suçlarından ötürü ödenen tazminatlara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/13333) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/3/2006)
59. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Küre
Operasyonunda tutuklanan bir kişinin verdiği bilgilere ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13334) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)
60. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, siyasi
partilerin finansmanına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13335) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)
61. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Merkez
Bankası Başkanı atama kararnamesine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13336) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2006)
62. - Manisa Milletvekili Hüseyin TANRIVERDİ'nin,
Cumhurbaşkanınca affedilen mahkumlara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13337) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/3/2006)
63. - İzmir Milletvekili K. Kemal ANADOL'un, bazı
mahkemelerin Türk Patent Enstitüsünün binalarını kullanmasına ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13338) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/3/2006)
64. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un,
Adana-Pozantı'da heyelan bölgesindeki yapılaşmaya ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13339) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)
65. - İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun,
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü bünyesindeki döner sermaye işletmelerine
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/13340)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)
66. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Merkez
Bankası Başkanı atama kararnamesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13341) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2006)
67. - Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in,
Karadeniz Sahil Yoluna ve Fındıklı Şehir Geçişi Projesine ilişkin Bayındırlık
ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/13342) (Başkanlığa geliş tarihi:
23/3/2006)
68. - Manisa Milletvekili Ufuk ÖZKAN'ın,
Akhisar-Manisa-Turgutlu bölünmüş yol çalışmalarına ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13343) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)
69. - İstanbul Milletvekili Ahmet Güryüz
KETENCİ'nin, Karadeniz Sahil Yolu Projesi ile ilgili bazı iddialara ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/13344) (Başkanlığa
geliş tarihi: 30/3/2006)
70. - Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin,
sözleşmeli çalıştırılan personelin prim borçlarını ödemedikleri için yasal
takip uygulanan okul müdürlerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13345) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)
71. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Merkez
Bankası Başkanı atama kararnamesine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13346) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2006)
72. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, SSK'nın
bir ilaç alımındaki usulsüzlük iddiasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13347) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/3/2006)
73. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, sosyal
güvenlikle ilgili kanun tasarısının emekliliğe yönelik düzenlemelerine ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/13348)
(Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)
74. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, işsizliğe
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/13349)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30/3/2006)
75. - Tekirdağ Milletvekili Enis TÜTÜNCÜ'nün,
Tekirdağ-Saray'da bulunan taş ocaklarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13350) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/3/2006)
76. - İstanbul Milletvekili Birgen KELEŞ'in,
Çatalca orman köylülerinin mağduriyetine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13351) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/3/2006)
77. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Merkez
Bankası Başkanı atama kararnamesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13352) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2006)
78. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, basında çıkan Ankara'da köpek katliamı haberlerine ilişkin Çevre
ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/13353) (Başkanlığa geliş tarihi:
27/3/2006)
79. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, taşıt
trafiği kaynaklı hava kirliliğine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13354) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)
80. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, nehir
sularının kullanılması amacıyla komşu ülkelerle yapılan uluslararası anlaşma
olup olmadığına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru
önergesi (7/13355) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)
81. - Antalya Milletvekili Atila EMEK'in, Avrupa'da
Türklere yönelik olumsuz gelişmelere ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/13356) (Başkanlığa geliş tarihi:
22/3/2006)
82. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Merkez
Bankası Başkanı atama kararnamesine ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/13357) (Başkanlığa geliş tarihi:
24/3/2006)
83. - Bursa Milletvekili Ertuğrul YALÇINBAYIR'ın,
Avrupa Parlamentosunun 2005 Genişleme Strateji Belgesine ilişkin Dışişleri
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/13358) (Başkanlığa
geliş tarihi: 27/3/2006)
84. - Bursa Milletvekili Ertuğrul YALÇINBAYIR'ın,
Avrupa'daki Türk vatandaşlarının ombudsmanlıklara başvurularına ilişkin
Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/13359)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/3/2006)
85. - Uşak Milletvekili Osman COŞKUNOĞLU'nun,
Kalkınma Ajanslarının kuruluşuna ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Abdullatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/13360) (Başkanlığa
geliş tarihi: 21/3/2006)
86. - Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin,
kanatlı hayvan sektörünün desteklenmesine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Abdullatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/13361) (Başkanlığa
geliş tarihi: 22/3/2006)
87. - Çorum Milletvekili Feridun AYVAZOĞLU'nun,
Çorum İlinde Kalkınma Ajansı çalışmalarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Abdullatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/13362) (Başkanlığa
geliş tarihi: 22/3/2006)
88. - Aydın Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLU'nun,
CİNE-5 Kanalının yayınlarına ve yönetimine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Abdullatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/13363) (Başkanlığa
geliş tarihi: 23/3/2006)
89. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Merkez
Bankası Başkanı atama kararnamesine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Abdullatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/13364) (Başkanlığa
geliş tarihi: 24/3/2006)
90. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, Türkiye Kalkınma Bankasındaki görevden alma ve atamalara ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdullatif ŞENER) yazılı soru önergesi
(7/13365) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/3/2006)
91. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, TMSF'nin
Antalya'daki bir oteli alış ve satış bedeline ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Abdullatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/13366) (Başkanlığa
geliş tarihi: 28/3/2006)
92. - Isparta Milletvekili Mevlüt COŞKUNER'in,
TMSF'nin el koyduğu bazı şirketlerdeki uygulamalara ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Abdullatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/13367)
(Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)
93. - Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın,
tavukçuluk sektörünün desteklenmesine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Abdullatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/13368) (Başkanlığa
geliş tarihi: 30/3/2006)
94. - Ankara Milletvekili Zekeriya AKINCI'nın
özelleştirme mağduru geçici personele ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/13369) (Başkanlığa
geliş tarihi: 21/3/2006)
95. - Malatya Milletvekili Süleyman SARIBAŞ'ın, faaliyette
bulunulmayan spor branşlarına, milli sporcuların desteklenmesine ve spor
tesislerine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN)
yazılı soru önergesi (7/13370) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/3/2006)
96. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Merkez
Bankası Başkanı atama kararnamesine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/13371) (Başkanlığa
geliş tarihi: 24/3/2006)
97. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, Ankara 19 Mayıs Stadyumunun dış sahalarına ilişkin Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/13372)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/3/2006)
98. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, Ankara'nın stadyum ihtiyacına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/13373) (Başkanlığa
geliş tarihi: 27/3/2006)
99. - Aydın Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLU'nun,
serbest bölgelere ve yatırım teşviklerine ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad
TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/13374) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/3/2006)
100. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Merkez
Bankası Başkanı atama kararnamesine ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN)
yazılı soru önergesi (7/13375) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2006)
101. - İzmir Milletvekili K. Kemal ANADOL'un,
karışım zeytinyağı ihracatına ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı
soru önergesi (7/13376) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2006)
102. - İzmir Milletvekili Türkan MİÇOOĞULLARI'nın,
zeytincilik politikasına ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru
önergesi (7/13377) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/3/2006)
103. - İzmir Milletvekili Türkan MİÇOOĞULLARI'nın,
karışım yağların ihracatının serbest bırakılmasına ilişkin Devlet Bakanından
(Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/13378) (Başkanlığa geliş tarihi:
30/3/2006)
104. - Ankara Milletvekili Yılmaz ATEŞ'in, bir TÜİK
çalışanı ile ilgili iddiaya ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı
soru önergesi (7/13379) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)
105. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in,
TRT'deki bazı uygulamalara ve alınan kararlara ilişkin Devlet Bakanından (Beşir
ATALAY) yazılı soru önergesi (7/13380) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)
106. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın bir TÜİK
çalışanı hakkındaki bir iddiaya ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı
soru önergesi (7/13381) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/3/2006)
107. - Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün, spor
yorum programlarına ve yayınların denetimine ilişkin Devlet Bakanından (Beşir
ATALAY) yazılı soru önergesi (7/13382) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/3/2006)
108. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Merkez
Bankası Başkanı atama kararnamesine ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY)
yazılı soru önergesi (7/13383) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2006)
109. - Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, "1.
Hatay Medeniyetler Buluşması" Programının maliyetine ilişkin Devlet
Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/13384) (Başkanlığa geliş tarihi:
28/3/2006)
110. - Iğdır Milletvekili Yücel ARTANTAŞ'ın, TRT ile
ilgili çeşitli iddialara ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru
önergesi (7/13385) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/3/2006)
111. - Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in, Merkez
Bankası yönetimine yapılacak atamalara ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN)
yazılı soru önergesi (7/13386) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)
112. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, bir
holdingin Halk Bankasından kullandığı krediye ilişkin Devlet Bakanından (Ali
BABACAN) yazılı soru önergesi (7/13387) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/3/2006)
113. - Hatay Milletvekili İnal BATU'nun, AB tarama
süreci müzakerelerine katılıma ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı
soru önergesi (7/13388) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)
114. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın,
özelleştirme gelirlerinin kullanımına ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN)
yazılı soru önergesi (7/13389) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/3/2006)
115. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın,
özürlülerin eğitimine ve istihdamına ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU)
yazılı soru önergesi (7/13390) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2006)
116. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Merkez
Bankası Başkanı atama kararnamesine ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU)
yazılı soru önergesi (7/13391) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2006)
117. - İzmir Milletvekili Canan ARITMAN'ın, Antalya
SHÇEK İl Müdürünün bir beyanına ve mağdur kadınlara yönelik hizmetlere ilişkin
Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/13392) (Başkanlığa
geliş tarihi: 30/3/2006)
118. - Yozgat Milletvekili Emin KOÇ'un, lojman
tahsis edilen milletvekili olup olmadığına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13393) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)
119. - Bitlis Milletvekili Edip Safder GAYDALI'nın,
elektrik enerjisiyle ilgili bazı verilere ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13394) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/3/2006)
120. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın,
BOTAŞ'ın doğalgaz çevrim santrallerinden olan alacaklarına ilişkin Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/13395) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23/3/2006)
121. - İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun,
Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Başkanlığına yapılan atamaya ilişkin Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/13396) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23/3/2006)
122. - Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun,
enerjideki dışa bağımlılığa ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13397) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/3/2006)
123. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Merkez
Bankası Başkanı atama kararnamesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13398) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2006)
124. - Eskişehir Milletvekili Mehmet Vedat
YÜCESAN'ın, Kütahya'da taşeronlara devredilen trafo merkezlerine ilişkin Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/13399) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/3/2006)
125. - Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN'ın,
Niğde-Azatlı Kasabasının sulama suyu sorununa ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13400) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)
126. - Adana Milletvekili Tacidar SEYHAN'ın, maden
arama ve ön işleme ruhsatlarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13401) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)
127. - İstanbul Milletvekili Mehmet SEVİGEN'in,
Bağcılar Belediyesinin bir kültür yayınına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13402) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/3/2006)
128. - Antalya Milletvekili Osman ÖZCAN'ın,
Antalya-Manavgat'taki bir yolun yapımına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13403) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/3/2006)
129. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın,
Bağcılar Belediyesinin bir kültür yayınına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13404) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/3/2006)
130. - İzmir Milletvekili Bülent BARATALI'nın,
Ankara'daki hayvan itlafı iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13405) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/3/2006)
131. - Yozgat Milletvekili Mehmet ERDEMİR'in, il
özel idareleri ve belediyelere bağlı kuruluşların ihalelerine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13406) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/3/2006)
132. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S.
KESİMOĞLU'nun, Nevruz kutlamalarında bölücü terör örgütü propagandası
yapılmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13407)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/3/2006)
133. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in,
Balıkesir-Bursa karayolunda meydana gelen bir trafik kazasıyla ilgili iddialara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13408) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23/3/2006)
134. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Merkez
Bankası Başkanı atama kararnamesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13409) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2006)
135. - İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, görevi
ihmal ve kötüye kullanma suçlarından yargılanan belediye başkanlarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13410) (Başkanlığa geliş tarihi:
24/3/2006)
136. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, basında çıkan Ankara'daki köpek katliamı haberlerine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13411) (Başkanlığa geliş tarihi:
27/3/2006)
137. - İstanbul Milletvekili Mehmet SEVİGEN'in,
İstanbul-Sarıyer-Derbent Mahallesinde yaşanan olaylara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13412) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/3/2006)
138. - Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun,
suç verilerine ve suçluluğun önlenmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13413) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)
139. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, emniyet personelinin çalışma şartlarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13414) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)
140. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Siirt
DTP İl Başkanı hakkında soruşturma açılıp açılmadığına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13415) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/3/2006)
141. - Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in,
Diyarbakır'da yaşanan olaylara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13416) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/3/2006)
142. - İstanbul Milletvekili Mehmet Ali ÖZPOLAT'ın,
İstanbul-Bağcılar'daki asayiş olaylarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13417) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/3/2006)
143. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Ardahan-Taşlıdere Köyü arasındaki yolun bakımına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13418) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/3/2006)
144. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın,
Kırkgöz-Yeniköy karayolunun onarımına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13419) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/3/2006)
145. - Bilecik Milletvekili Yaşar TÜZÜN'ün, Milli
Kütüphane Başkanlığına yapılan atamaya ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13420) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)
146. - İzmir Milletvekili Canan ARITMAN'ın,
İstanbul'da bir vakıf tarafından açıldığı iddia edilen müzeye ilişkin Kültür ve
Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/13421) (Başkanlığa geliş tarihi:
22/3/2006)
147. - Gaziantep Milletvekili
Abdulkadir ATEŞ'in, sözleşmeli personelin iş sonu tazminatlarına ilişkin Kültür
ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/13422) (Başkanlığa geliş tarihi:
23/3/2006)
148. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Merkez
Bankası Başkanı atama kararnamesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13423) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2006)
149. - İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, tur
organizatörlüğüne ve turizm acenteliğine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13424) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/3/2006)
150. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın,
Rusya'daki bir fuara katılım olmamasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13425) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/3/2006)
151. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, bazı
bürokratlara uygulanan disiplin cezalarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13426) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)
152. - Muğla Milletvekili Ali Cumhur YAKA'nın, bir
filme yaş sınırlaması getirilmemesinin nedenlerine ve film öncesi reklamlara
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/13427) (Başkanlığa
geliş tarihi: 29/3/2006)
153. - Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın,
Burdur-Gölhisar'daki bir antik kente ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13428) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)
154. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, emekli olmuş bir personel hakkında atama işlemi yapıldığı
iddiasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/13429)
(Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)
155. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, Antalya-Demre'deki bazı tarihi mekanların elektriğinin kesilmesine
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/13430) (Başkanlığa
geliş tarihi: 29/3/2006)
156. - Kırşehir Milletvekili Hüseyin BAYINDIR'ın,
bazı kurumlardaki teknik personelin özlük haklarının farklılığına ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/13431) (Başkanlığa geliş tarihi:
21/3/2006)
157. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, internet
sitesiyle ilgili bazı iddialara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13432) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)
158. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in,
Elazığ-Merkezdeki bir taşınmazın satış ihalesine ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13433) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)
159. - Yozgat Milletvekili Emin KOÇ'un, İngiltere
ziyaretine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/13434) (Başkanlığa
geliş tarihi: 22/3/2006)
160. - Afyonkarahisar Milletvekili
Halil ÜNLÜTEPE'nin, özelleştirilen SEKA Çay İşletmesine ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13435) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/3/2006)
161. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, adli yardım uygulamasındaki ödenek yetersizliğine ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13436) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/3/2006)
162. - Malatya Milletvekili Süleyman SARIBAŞ'ın,
Özelleştirme İdaresi bünyesindeki kuruluşların denetim raporlarına ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/13437) (Başkanlığa geliş tarihi:
23/3/2006)
163. - İstanbul Milletvekili Bihlun TAMAYLIGİL'in,
merkezi uzlaşma komisyonunun çalışmalarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13438) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/3/2006)
164. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, tahsil
edilen KDV ve ödenen vergi iadesine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13439) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/3/2006)
165. - Antalya Milletvekili Osman ÖZCAN'ın, Konut
Edindirme Yardımı hesaplarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13440) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)
166. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in,
internet kafelere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13441) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/3/2006)
167. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, Adana
Sağlık Meslek Yüksekokulunun Çukurova Üniversitesi kampusüne taşınmasına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13442) (Başkanlığa
geliş tarihi: 21/3/2006)
168. - Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin,
okullarda ve millî eğitim müdürlüklerinde ücretleri aile birlikleri ve
derneklerce ödenen personele ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13443) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)
169. - Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin,
İstanbul'un ilçelerindeki Millî Eğitim şube müdürlerine ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13444) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)
170. - Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, bir
gazete haberine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13445)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)
171. - Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin,
İstanbul İlindeki okul müdürü atamalarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13446) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)
172. - Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın,
Millî Değerler Vakfının verdiği konferanslara ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13447) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)
173. - Zonguldak Milletvekili Harun
AKIN'ın, Zonguldak İl Millî Eğitim Müdürlüğünün bazı uygulamalarına ilişkin
Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13448) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/3/2006)
174. - Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün, Kamu
Personeli Seçme Sınavına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13449) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/3/2006)
175. - İzmir Milletvekili Türkan MİÇOOĞULLARI'nın,
İzmir'deki okullara gönderilen ödeneğe ve özel okul öğrencilerine ilişkin Millî
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13450) (Başkanlığa geliş tarihi:
23/3/2006)
176. - İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK'in,
Ankara'daki bir lisenin müdürü hakkındaki bir iddiaya ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13451) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/3/2006)
177. - İzmir Milletvekili Yılmaz KAYA'nın, bir
ilköğretim okulu yöneticilerinin çıkardığı dergiye ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13452) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2006)
178. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Merkez
Bankası Başkanı atama kararnamesine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13453) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2006)
179. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, okullarda
meydana gelen olaylara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13454) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/3/2006)
180. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın,
okullardaki şiddet olaylarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13455) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/3/2006)
181. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
ilköğretim inşaatı ihalelerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13456) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/3/2006)
182. - Muğla Milletvekili Ali Cumhur YAKA'nın,
okullarda verilen konferanslar ile sinema ve internet kafelerin denetimine
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13457) (Başkanlığa
geliş tarihi: 29/3/2006)
183. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, Antalya-Elmalı'daki bir ilköğretim okulunun ek bina inşaatına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13458) (Başkanlığa
geliş tarihi: 29/3/2006)
184. - Bursa Milletvekili Mustafa ÖZYURT'un, Görevde
Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliğine ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13459) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)
185. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in,
okullardaki şiddet olaylarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13460) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)
186. - Bursa Milletvekili Mustafa ÖZYURT'un,
öğrencileri zararlı alışkanlıklardan ve şiddetten korumaya yönelik tedbirlere
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13461) (Başkanlığa
geliş tarihi: 30/3/2006)
187. - Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, Van
İl Millî Eğitim Müdürlüğünün bir uygulamasına ve Ankara'daki bir lise
müdürlüğünün bir yazışmasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13462) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/3/2006)
188. - Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın,
Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliğine ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13463) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/3/2006)
189. - İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in, mayın
tespit ve temizleme ile ilgili proje çalışmaları olup olmadığına ilişkin Millî
Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13464) (Başkanlığa geliş tarihi:
24/3/2006)
190. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Merkez
Bankası Başkanı atama kararnamesine ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13465) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2006)
191. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Sağlık
Meslek Lisesi mezunlarının istihdamına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13466) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)
192. - Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in,
Antakya'da bir dispanserin kapatılmasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13467) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/3/2006)
193. - Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın,
İstanbul Zeynep Kamil Çocuk Hastanesindeki bir doktorla ilgili bazı iddialara
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13468) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23/3/2006)
194. - Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun,
ilaç sahteciliğine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13469)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/3/2006)
195. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, anne
ve çocuk ölümlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13470)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2006)
196. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Merkez
Bankası Başkanı atama kararnamesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13471) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2006)
197. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in,
hastanelerin otomasyon hizmeti alımı ihaleleriyle ilgili iddialara ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13472) (Başkanlığa geliş tarihi:
27/3/2006)
198. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın,
hastanelerin otomasyon hizmetleri alımıyla ilgili iddialara ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13473) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/3/2006)
199. - Denizli Milletvekili Mehmet U. NEŞŞAR'ın,
devredilen SSK hastanelerine ve Ankara Dışkapı Devlet Hastanesiyle ilgili bir
iddiaya ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13474) (Başkanlığa
geliş tarihi: 27/3/2006)
200. - Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, Ankara'daki
bir hastanede acil servise gelen hastaların bekletildiği iddiasına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13475) (Başkanlığa geliş tarihi:
28/3/2006)
201. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in,
hastanelerin otomasyon hizmetleri alımına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13476) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/3/2006)
202. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın,
hastanelerin otomasyon hizmetleri alımına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13477) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/3/2006)
203. - Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun,
diş hekimlerinin çalışma koşullarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13478) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)
204. - Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa SİRMEN'in,
Kocaeli-Gebze Balçık Sağlık Ocağının hizmete girmesine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13479) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)
205. - Aydın Milletvekili Mehmet BOZTAŞ'ın, kanser
vakalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13480) (Başkanlığa
geliş tarihi: 30/3/2006)
206. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S.
KESİMOĞLU'nun, Sarmısaklı Tarım İşletmesinde gerçekleşen hasata ilişkin Sanayi
ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/13481) (Başkanlığa geliş tarihi:
23/3/2006)
207. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Merkez
Bankası Başkanı atama kararnamesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13482) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2006)
208. - Muğla Milletvekili Ali Cumhur YAKA'nın,
sinemalarda film öncesi gösterilen reklamların denetimine ilişkin Sanayi ve
Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/13483) (Başkanlığa geliş tarihi:
29/3/2006)
209. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın,
Nevşehir'deki bazı yerlerde patates üretiminin yasaklanmasına ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13484) (Başkanlığa geliş tarihi:
20/3/2006)
210. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, AK
Parti Rize İl Başkanının Hemşin'de bir çay fabrikası kurulacağı beyanına
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13485)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20/3/2006)
211. - Malatya Milletvekili Süleyman SARIBAŞ'ın,
sulanabilir arazilere ve sulama projelerine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13486) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)
212. - Malatya Milletvekili Süleyman SARIBAŞ'ın,
organik tarıma ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13487) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)
213. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Çumra Tarım
Kredi Kooperatifince icraya verilen çiftçilere ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13488) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)
214. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, zirai
ilaçlamada izlenen usule ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13489) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)
215. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, pamuk
üretimine ve ticaretine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13490) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2006)
216. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Merkez
Bankası Başkanı atama kararnamesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13491) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2006)
217. - İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, şube
müdürlüklerine yapılan atamalara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13492) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/3/2006)
218. - Muğla Milletvekili Gürol ERGİN'in, tarım
arazileri üzerindeki politikalara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13493) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)
219. - Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN'ın, Ziraat
Bankasının çiftçiye kredi kullandırma koşullarına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13494) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)
220. - Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN'ın, Tarım
Kredi Kooperatiflerinin bazı uygulamalarına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13495) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)
221. - Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN'ın, patates
üreticilerinin TEDAŞ'a olan borçlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13496) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)
222. - Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN'ın, patates
ithal edilip edilmediğine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13497) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)
223. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, hazır
kıyma satışına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13498) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2006)
224. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın,
doğrudan gelir desteği ödemelerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13499) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/3/2006)
225. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, arazi
toplulaştırmalarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13500) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/3/2006)
226. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Tarım
Sigortaları Kanununun uygulamasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13501) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/3/2006)
227. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S.
KESİMOĞLU'nun, bir bankada açılan şura özel hesabına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13502) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/3/2006)
228. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, THY'nin
Sen Petersburg'a yaptığı ilk sefere ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13503) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/3/2006)
229. - Eskişehir Milletvekili Mehmet Vedat
YÜCESAN'ın, Karayolu Taşıma Yönetmeliğinin kamyonculara etkisine ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13504) (Başkanlığa geliş tarihi:
21/3/2006)
230. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
Bursa-Gemlik-Narlı Köyü iskelesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13505) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/3/2006)
231. - Samsun Milletvekili İlyas Sezai ÖNDER'in,
Ankara-Samsun uçak seferlerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13506) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2006)
232. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Merkez
Bankası Başkanı atama kararnamesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13507) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2006)
233. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, THY'nin
ihale bilgilerinin çeşitli kişilere gönderildiği iddiasına ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13508) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/3/2006)
234. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
Aycell'in, Siemens'ten alacağına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13509) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/3/2006)
235. - Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in,
Kütahya-Altıntaş'ta bölgesel havaalanı yapılıp yapılmayacağına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13510) (Başkanlığa geliş tarihi:
29/3/2006)
236. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Merkez
Bankası Başkanı atama kararnamesine ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet AYDIN)
yazılı soru önergesi (7/13511) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2006)
237. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, görevden
alınan ve atanan personele ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından
yazılı soru önergesi (7/13512) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/4/2006)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma
Saati: 15.00
12 Nisan
2006 Çarşamba
BAŞKAN:
Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin
87 nci Birleşimini açıyorum.
III. - Y O
K L A M A
BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama
yapacağız.
Yoklama için 5 dakika süre vereceğim.
Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını
bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını,
görevli personel aracılığıyla, 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı
yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündemdışı söz vereceğim.
Gündemdışı ilk söz, Kutlu Doğum Haftası
münasebetiyle söz isteyen Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'a aittir.
Sayın Yılmazcan?.. Yok.
Gündemdışı birinci söz, özelleştirmenin
vergi ve istihdam üzerinde etkileri hakkında söz isteyen Manisa Milletvekili
Ufuk Özkan'a aittir.
Buyurun Sayın Özkan. (CHP sıralarından
alkışlar)
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Manisa
Milletvekili Ufuk Özkan'ın, özelleştirme uygulamalarının vergi ve istihdam
üzerindeki etkilerine ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum, Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, özelleştirmeyle
ilgili bazı notları sizlerle paylaşmak istiyorum. 1985-2005 yılları arasında
özelleştirme kapsamına alınan 243 kuruluştaki kamu payları, 22 yarım kalmış
tesis, 281 taşınmaz, 6 otoyol, 2 boğaz köprüsü, 93 tesis, 6 liman, şans
oyunları, lisans hakkı ile araç muayene istasyonları özelleştirme kapsamına
alınmıştır. 188 kuruluşta hisse senedi veya varlık satış devir işlemi
yapılmıştır. 176 kuruluşta hiç kamu payı kalmamıştır. Özelleştirme sonrası iş
kaybına uğrayan işçilerin sayısı 40 000'in üzerine çıkmıştır.
Özelleştirmelerden sonra bölgesel tekeller oluşmuştur. Özellikle, tarımsal
KİT'ler de başlangıçta yerli şirketlere satılmış; ancak, bu alanlar daha sonra
yabancı çokuluslu şirketlerin eline geçmiştir. Özelleştirilirken Süt Endüstrisi
Kurumunun 31 fabrikasının 23 tanesinde üretim durdurulmuştur ve yoktur.
Sümerbankın 21 fabrikası özelleştirildi, 18'inde üretim durdu. ORÜS'ün 20
fabrikası özelleştirildi, 16'sında üretim yok. Et Balık kombinaları
özelleştirildi, 9'unda şu anda üretim yok. Et Balık, ORÜS ve Sümer Holdingin
işletmelerinde üç yıllık üretim şartı vardı. Üretim yapmama cezası, satış tutarının
yüzde 10'u kadar para cezasıydı. Fakat, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı,
sonraki özelleştirmede üretim şartını koymadı, devreden çıkardı.
Bunlarla kurumlarımızda, kuruluşlarımızda
neler oldu, onları biraz size hatırlatmak istiyorum: Çinkur, Çinko Kurşun Metal
Sanayii AŞ'nin, 1999 yılında üretimi durduruldu ve şirket tasfiye sürecine
girdi. Dolayısıyla, burada istihdam ve vergi kaybı söz konusu oldu.
Bildiğiniz gibi, SEKA sizin döneminizde
tamamen üretim dışı kaldı, hiç üretim yapamaz oldu.
Et Balık Kurumu kombinalarımızın şu anda,
Afyon, Ağrı, Bayburt, Bursa, Kars, Kastamonu, Tatvan, Gaziantep, Manisa,
buralarda hiç üretimi kalmadı ve bu kombinalar kapatıldı. İşçi sayımız,
istihdamımız 1 771'den 556'ya düştü.
Aynı şekilde, Süt Endüstrisi Kurumunda
açık olanları sadece söyleyeyim size: Adıyaman, Amasya, Balıkesir, Erzincan,
İstanbul ve Sivas'ın dışında, maalesef, açık hiçbir şey kalmadı. Süt Endüstrisi
Kurumunda sütte devlet devreden çıkınca, insafına terk ettiğiniz tüccarlar bir
bardak çay fiyatından daha ucuz fiyata sütü toplar oldu.
Sümerbank, bankacılık faaliyetlerini
devlet eliyle yaparken, 549 şubeyle çalışırken, özelleştirildikten sonra 83
şubeye, personel sayısı 590'dan 1 407'ye çıktı.
Bunu şunun için söylüyorum: Demek ki böyle
bir pazar var, böyle bir ihtiyaç var. Bankanın büyüyebilme şansı varken,
bankayı büyütmeden satmakla kime hizmet ettiğinizi sormak istiyorum?
Değerli arkadaşlarım, Asil Çelik
özelleştirilmeden önce, 1997 yılında yüzde 96 kapasiteyle çalışırken, 1999
yılında yüzde 52 kapasiteye düştü, özelleştirildikten hemen sonra yüzde 75 ve
bugün, 2004 yılında, yüzde 83'e kadar kapasitesini artırdı. Bunu da şunun için
vurgulamak istiyorum: Özelleştirme öncesi rakamları düşüreceğiz, üretimi
azaltacağız, istihdamı azaltacağız, orayı zarara sokacağız ve satacağız!
Çarpıcı örneklerinden bir tanesi Sakarya Traktör Fabrikası. 2002 yılında 1 515
tane traktör üretirken, 2001 yılında 850 tane, 2002 yılında 210 tane traktöre
kadar düşürüldü ve daha sonra, özelleştirmeden hemen sonra, birinci yılında
629'a, ikinci yılında 1 601'e çıktı
hem de hiç ilave yatırım yapmadan, bir kuruş para harcamadan.
Değerli arkadaşlarım, çimentoda, o günlerde,
ortalama fiyat 39 dolarlardayken, bugün, çimentoda ortalama fiyat 50 dolarlar
civarına çıktı. Bu da çimentodaki tekelleşmenin örneklerinden bir tanesi.
Tekelin içki bölümü, biliyorsunuz, 292 000
000 dolara satıldı. Geçenlerde, gazete haberine göre, yüzde 46'sına, bir
Amerikan yatırım fonu olan Amerikan firmasının, yüzde 46'sına 600 000 000 dolar
civarında bir para teklif ettiğini gazetelerden okumuş bulunuyorum ve şu anda,
Tekelin içki bölümünde, devletin, Tekele, içki bölümüne, Meye bırakmış olduğu
personelden işçi çıkartmaların da başladığını sizlerin bilgisine sunuyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
UFUK ÖZKAN (Devamla) - Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; şu anda, tütüncüler perişan, tütüncüler
sözleşme yapamaz oldular. Özel sektör sözleşme yapmıyor ve tütüncüyü perişan
edecek durumda. Fideler dikildi, fideler bahçede; tarlaya neyi dikeceğini
tütüncü bilmiyor. Tekeli, siz, devreden çıkartırsanız, devleti devreden
çıkartırsanız, her şeyi satalım anlayışıyla bu ülkeyi yönetmeye çalışırsanız ve
Sayın Bakan, Maliye Bakanımız Kemal Unakıtan'a her şeyi satma yetkisini
verirseniz, onun da derdi paradan başka bir şey olmazsa, maalesef, üreticimizin
içinde bulunduğu durumda bu da olur.
Kuşadası Limanını, o bölgede yaşayan
arkadaşlarımızın, o bölgede milletvekilliği yapan ya da o yöreye tatile gidecek
milletvekili arkadaşlarımızın, Kuşadası'nda yapılan o limanı mutlaka görmesini
tavsiye ediyorum; gidin, görün yarattığınız ucubeyi. Kuşadası ne hale
getirilmiş, Kuşadası ne hale dönmüş bir görmenizi tavsiye ederim.
Değerli arkadaşlarım, yapılan yanlış
özelleştirme, peşkeş çekmeye dönünce, maalesef, istihdam kaybına da uğruyoruz,
vergi kaybına da uğruyoruz, üretim kaybına da uğruyoruz. Dolayısıyla,
kaybettiğimiz üretimi ithalat yoluyla, ülkemizin parasını çarçur edecek boyuta
getiriyoruz.
Bir sözle sözlerimi noktalamak istiyorum:
Bundan beşyüz yıl önce yaşamış Niccolo Machiavelli'nin bir sözünü size
hatırlatmak istiyorum, Niccolo Machiavelli beşyüz yıl önce şunu söylemiş:
Akıllı olmayan bir hükümdarın iyi danışmanlara sahip olamayacağı genel ve
şaşmaz bir kuraldır. Bir hükümdarın zekâ ve anlayışı, çevresindeki insanlarla
değerlendirilir."
Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özkan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, izin verirseniz, Hükümet adına
kısa bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN - Gündemdışı konuşmaya Hükümet
adına, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Mehmet Ali Şahin cevap
vereceklerdir.
Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; gündemdışı,
biraz önce kendisini dinlediğimiz milletvekili arkadaşımızın gündeme getirdiği,
özelleştirme ve uygulamalarıyla ilgili beyanlarına, Hükümet adına kısaca cevap
vermek, ben de kısa bir değerlendirme yapmak istiyorum, onun için
huzurunuzdayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Devlet basma üretmeli mi, süt üretmeli mi,
et üretmeli mi, kâğıt üretmeli mi; bu soruların cevabı 1994'lü yıllarda
verilmiş. Sayın Çiller'in Başbakanlığındaki Doğru Yol Partisi-SHP -daha sonra
CHP oldu- Hükümeti döneminde "hayır üretmemelidir; basma da üretmemelidir,
süt de üretmemelidir; devlet ticaretten çekilmelidir. Ülke yönetiminde makro
ölçekte hedefler ortaya koyan, denetim görevi yapan bir konuma gelmelidir"
diye düşünülmüş ve 4046 sayılı Özelleştirme Yasası çıkarıldı.
Yani, biraz önce konuşan arkadaşımızın
ideolojik olarak mensubu bulunduğu siyasî partinin hükümet olduğu dönemde çıktı
bu kanun. Özelleştirme Kanununu siz çıkardınız. Şimdi, gelip burada
özelleştirmeye karşı çıkmanızı, doğrusu anlamakta güçlük çekiyorum. (CHP
sıralarından gürültüler)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Düzelt… Yanlış
varsa düzelt…
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Lafın özüne gel…
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen…
Lütfen, hatibin sözünü kesmeyelim sayın milletvekilleri.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, Türkiye kalkınacaktır, Türkiye
özel sektörün öncülüğünde kalkınacaktır, serbest piyasa koşulları içerisinde
kalkınacaktır. Devlet üretimden elini çekecektir. Kendi partileri de dahil, tüm
siyasî partiler bu düşüncededirler. Ancak, özelleştirme konusunda uygulamada
bazı sorunlar ortaya çıkarsa, tabiî ki, bunları kendi aramızda konuşuruz.
Ben, Devlet Personelden sorumluyum.
Dolayısıyla, istihdamla ilgili, arkadaşımızın, milletvekili arkadaşımın
beyanlarına kısaca cevap vermek istiyorum. Evet, şu ana kadar, özelleştirme
sonucu, o özelleştirilen kuruluşlarda çalışan memur ve sözleşmeli personelden
50 000'e yakını, diğer kamu kurum ve kuruluşlarına gönderilerek, orada
istihdamı yoluna gidilmiştir; çünkü, 4046 sayılı Kanun böyle bir hüküm
içeriyordu; ancak, 1992 yılında, aslında, başladı Türkiye'de özelleştirme,
sendikalı işçiler, 4046 sayılı Yasada, yani, 1994'te çıkan yasada, diğer kamu
kurum ve kuruluşlarına gönderilmiyordu; tazminatları veriliyor, altı ay maaş
ödeniyor ve ondan sonra da, tabiî, kapının önüne konuyordu; ama, biz, AK Parti
İktidarı olarak…
A. İSMET ÇANAKCI (Ankara) - Yapmazsınız!..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - …diğer kamu kurum ve kuruluşlarına gönderilmeyen
11 000 -ona, özelleştirme mağduru
demeyi doğru bulmuyorum- özelleştirme sonucu, emekli hakkını da elde edemediği
için işsiz kalan insanları, diğer kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam ettik;
biz yaptık onu. (AK Parti sıralarından alkışlar) Yani, özelleştirme sonucu
mağdur duruma düşmüş olan memuru, sözleşmeliyi, işçiyi, hepsini, diğer kamu kurum
ve kuruluşlarında istihdam eden biziz, biz değerlendirdik onları.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Memlekette iş
arayan yok!.. İşçi aranıyor!.. Güllük gülistanlık!..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - O nedenle, şimdi, Kuzey Kore ve Küba dışında,
özelleştirme konusuna sıcak bakmayan, dünyada başka ülke kalmadı.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Çağın gerisinde
kalmışız!..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Bundan bir süre önce Macaristan'a gitmiştim, on
yıl önce demirperde ülkesiydi ve sosyalist bir yönetimle yönetiliyordu. Çok
ciddî sıçrama yapmışlar, millî gelirlerini önemli ölçüde artırmışlar, serbest
piyasa ekonomisine geçmişler ve oradaki yetkililer şunu söylediler: "Biz,
çok kısa sürede, kamunun kullandığı, işlettiği KİT'leri, kamu iktisadî
teşebbüslerinin tamamını özelleştirdik, özelleştirmediğimiz hiçbir kuruluş
kalmadı. Devlet olarak rahatladık ve böylece, ciddî bir sıçrama, ciddî bir
gelişme trendi yakaladık." Yani, dünün demirperde ülkeleri bile artık
özelleştirme sorununu aşmışlar; ama, 1946 yılından beri, çokpartili siyasî
hayata geçmiş, serbest piyasa ekonomisini yeğlemiş olan Türkiye, hâlâ, bunlarla
uğraşıyor; uğraşmamalıdır. Türkiye, bu sorunu çözmelidir.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Soygun var,
özelleştirme yok Türkiye'de.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Özelleştirilen kuruluşlar kimseye peşkeş
çekilmiyor.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Yok canım!..
Kuşadası'na gidin Sayın Bakan!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Televizyonlarda, milletin gözünün önünde, naklen
yayınlarla, ihale yoluyla özelleştiriliyor
ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Bir kişi için
yasa bile değiştiriyorsunuz!..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Varsa bir yanlış, hemen Hükümetimize bildirin,
üstüne titizlikle gidelim.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Yargı, hakkınızı
veriyor zaten, haddinizi bildiriyor!
BAŞKAN - Sayın Bodur, lütfen…
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Tüm özelleştirme kuruluşları, Özelleştirme
İdaresince, herkesin gözünün önünde, naklen yayınlarla -tekrar ediyorum- açık
artırmayla, rekabetle özelleştiriliyor. Yasa da böyle çıkmış zaten. Bu yasayı
da sizin ortak olduğunuz hükümet çıkardı, biz de uyguluyoruz ve bunun da doğru
olduğu inancındayız.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Gündemdışı ikinci söz, Emir Karatekin ve
Çankırı İli hakkında söz isteyen Çankırı Milletvekili Hikmet Özdemir'e aittir.
Buyurun Sayın Özdemir.
2.- Çankırı
Milletvekili Hikmet Özdemir'in, Emir Karatekin'in (Karatekin Gazi) Çankırı
tari-hindeki önemine; İlin, ekonomik yönden kalkınmasını hızlandırmak için
kültür ve turizm değerlerinin daha fazla tanıtılması konusunda yapılması gerekenlere
ilişkin gündemdışı konuşması
HİKMET ÖZDEMİR (Çankırı) - Değerli
milletvekilleri, Emir Karatekin ve Çankırı konusunda gündemdışı söz almış
bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Muhterem arkadaşlar, Çankırı ve
Anadolu'nun Türkler tarafından fethi, Selçuklular zamanına kadar gider.
Anadolu'nun fethinde fütüvvet düşüncesinin büyük etkisi vardır. Fütüvvet
düşüncesinin etkisiyle gelişmiş olan Ahilik ve Yâranlık sistemi, esnaflıktan
eğitime, siyasetten savaşa, ahlakî düşünceden üretime kadar geniş bir alanda
faaliyet gösteren Anadolu Türklerine özgü bir oluşumdur. Anadolu'nun fethi
hareketleri sırasında büyük bir görev üstlenen Anadolu erenleri veya Türk
dervişleri, Gaziyânı Rum, Ahiyânı Rum, Bacıyânı Rum, Abdalânı Rum diye 4 gruba
ayrılmışlar ve hizmetlerini böylece sürdürmüşlerdir.
İşte, milletleri millet, devletleri devlet
yapan bu ruhtur. Kendi öz kimliğine güvenen ve kendi öz değerleriyle övünen bu
insanlar, bilim, sanat, kültür ve medeniyette eşsizdirler. Onların yaptıkları
çoğu fetihlerde silah kullanılmamış, bilakis gönüller fethedilmiştir. Erkeğiyle
kadınıyla her yerde ve her zaman hareket halinde bulunmuşlar ve gece gündüz
demeden, insana değer verme, onu anlama ve üstün kılma gayreti içerisinde
olmuşlardır.
Hiç şüphe yok ki, hepimiz, onların bu
özverili çalışmaları sonucunda, bu güzel ülkenin sahibi olmuşuzdur. Bunlardan
Anadolu gazileri olarak ifade edebileceğimiz Gaziyânı Rum, sınır boyları ve uç
noktalardaki dinî, askerî teşkilattır. Bizanslılarla sürekli mücadele halinde
olan bu kahraman savaşçı Alperenlerin temeli, Tuğrul Bey ve Alparslan'a
dayanmaktadır. Bu Alperenlerden, Anadolu gazilerinden birisi de Emir Karatekin
Gazi'dir.
Çankırı'nın tarihinde, Emir Karatekin veya
diğer bir deyişle, Karatekin Gazi önemli bir yere sahiptir; çünkü, bu komutan,
Selçuklular döneminde başlayan Anadolu'nun Türkleşmesine ve Müslümanlaşmasına
damgasını vuran öncülerdendir. İşte bu yüzden, Çankırı Fatihi olarak tarih
kitaplarında ve tüm Çankırılıların gönlünde yerini almış, Karatekin ismi de
âdeta Çankırı'nın simgesi haline gelmiştir. Tarihî kaynakların bize
bildirdiğine göre, Emir Karatekin, Bizanslılara karşı yapılan ve Türk tarihinin
önemli başarılarından birisi olan Malazgirt zaferinde Alparslan'la birlikte
savaşmış, daha sonra, Selçuklu Komutanı Süleyman Şah'a bağlı olarak Anadolu'nun
fethinde aktif görev almış ve Çankırı, Kastamonu, Sinop Fatihi olarak, önemli
görevleri ifa etmiştir.
Değerli milletvekilleri, Çankırı,
tarihine, kültürüne, inancına, devletine, gelenek ve göreneklerine bağlı bir
ilimizdir. Kurtuluş Savaşının kazanılmasında büyük katkısı olan
İnebolu-Kastamonu-Ilgaz-Çankırı-Ankara cephane hattının, diğer bir ifadeyle,
İstiklal Yolunun da tarihimiz açısından önemini belirtmek gerekir. Bu yolun
üzerinde, güzide bir eser olarak projelendirilmesi ve gereken önemin verilmesi
istenen Emir Karatekin Türbesi ve etrafı, maalesef, Çankırılının istediği
güzellikte ve Karatekin Gazi'ye yaraşır bir düzeyde değildir.
Bu alanda, gerek Çankırı halkı tarafından
gerekse belediyemiz ve valiliğimiz tarafından özveriyle bir çalışma
başlatılmıştır. Bizlerin de Çankırı milletvekilleri olarak, bu çalışmaların
yanında yer aldığımızı ifade etmek isterim.
Ankara-Çankırı-Kastamonu yolunun İstiklal
Yolu olarak adlandırılması, Kurtuluş Savaşı esnasında sırtında mermi taşıyan
kahraman Çankırı ve Kastamonu kadınlarına karşı hepimizin bir vefa borcudur. Bu
kahramanlardan birisi de İnebolu'dan, Ilgaz-Çankırı üzerinden Ankara'ya
kağnısıyla cephane ve mermi taşırken yolda doğum yapan Ilgazlı Yanığın Emine
Bacıdır. Emine Bacı, doğum sonrası çocuğu sırtında yoluna devam etmiş, yağıştan
etkilenen cephanenin ıslanmaması için, küçük bebeğin örtüsünü mermilerin
üzerine örterek "asker cephanesi nem kapmamalı, ülkem her şeyden
önemli" zihniyetiyle cepheye silah taşırken küçük bebeğini kaybetmiş, bu
özverisiyle Türk kadınını temsil eden kahraman bir anne olmuştur.
İstiklal Yolunun ve Emir Karatekin
Türbesinin ve çevresinin restorasyonunun, sanatsal ve mimarî özellikleri de
dikkate alınarak, yapılıp bir külliye şekline getirilmesi ve Çankırı turizmine
ve Türk tarihine ışık tutacak bir mekân olması için gerekli her türlü çalışma
yapılmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özdemir, buyurun.
HİKMET ÖZDEMİR (Devamla) - Ayrıca, 1925
yılına kadar faaliyetlerine devam eden ve tarihî kayıtlarda Türkiye'deki
Mevlevihaneler arasında yer alan Çankırı Mevlevihanesinin bulunduğu yerde,
Mevlevihanenin, yeniden inşası, Çankırı ve ülkemiz kültür hayatı ve turizmine
katkı sağlayacak bir kültür merkezi olması çok önemli bir kazanım olacaktır.
Özelikle 2007 yılının UNESCO tarafından Mevlânâ ve Mevlevilik yılı ilan edilmiş
olması Çankırı için bir şanstır. Bu şansı iyi kullanmak ve Mevlevihaneyi
yeniden yaptırmak için acilen yeniden çalışmalar başlatılması gerekir. Bu
konuda Kültür ve Turizm Bakanlığımızın gerekli desteği vereceğine ve külliyeyi
hayata geçireceğine dair inancımız da sonsuzdur.
Değerli milletvekilleri, son olarak
şunları söylemek isterim: Çankırı, son dönemde gerçekleştirdiği hızlı ekonomik
büyüme ve sanayi yatırımları yanında, sahip olduğu doğal güzellikleri,
yaylaları, jeotermal kaplıcaları, tuz mağaraları, Ilgaz Dağı, yeraltı yerleşim
yerleri ve 7 katlı, 7 kapılı mağaralarıyla küçük bir Anadolu şehri görünümünden
sıyrılarak, ekonomik yönden kalkınmış, tarihini yaşayan ve yaşatan bir il olma
yolunda hızla ilerlemektedir. Çankırı İli, sahip olduğu insan potansiyeli ve
kültürel zenginliğiyle çok kısa zamanda hak ettiği yere sahip olacaktır.
Bu duygu, düşünce ve temennilerle, tekrar,
Yüce Heyetinizi saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özdemir.
Gündemdışı üçüncü konuşma, Kutlu Doğum
Haftası münasebetiyle söz isteyen, Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet
Yılmazcan'a aittir.
Buyurun Sayın Yılmazcan. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
3.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın, Kutlu Doğum Haftasına ilişkin
gündemdışı konuşması
MEHMET YILMAZCAN (Kahramanmaraş) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sevgililer sevgilisi Peygamber Efendimizin
Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle gündemdışı söz almış bulunuyorum; Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlarım.
Yaratan, yaşatan, öldüren ve dirilten
Allahuteala, Hazreti Muhammed Aleyhisselam hakkında, Kur'an-ı Kerim'inde,
beşeriyete şöyle ferman buyurmaktadır: "Resulüm, biz seni âlemlere rahmet
olarak gönderdik; sen olmasaydın felekleri yaratmazdım" buyuruyor.
Allahuteala kendi lütfu ve keremi olarak O'na "Yasin" diye hitap
etmiştir. Allahuteala, onu, peygamberlerin efendisi ve sonuncusu, takva
sahiplerinin önderi, günahkârların şefaatçisi ve âlemlerin rahmeti olarak yaratmıştır.
Adem Aleyhisselamdan itibaren kendi zamanına gelinceye kadar mevcudatın en
şereflisi olduğu gibi, kendisinden sonra kıyamete kadar da mahlukatın en
faziletlisidir. Kişi "la ilahe illallah" demekle iman etmiş olmaz,
"Muhammedin Resulullah" deyince iman etmiş olur. Her canlının
Allahutealaya şükretmesi ve Resulullah Aleyhisselama müteşekkir olması lazım;
çünkü, onunla hayat bulmuştur. Müminlere rahmettir; çünkü, onlara doğru yolu
göstermiştir. Yaratılan her insan kutludur, her doğum da kutlu bir doğumdur.
Bazı doğumlar vardır, değişimi, dönüşümü ve gelişimi de beraber getirir. Çağlar
O'nunla çağdaşlaşır, zaman O'nunla onurlanır,
tarih O'nunla bir anlam kazanır, bütün âlemleri nurlandıran bir
kandildir. Bu nurla, körler bile görür, duymayan kulaklar duyar, kapalı kalpler
açılır, yolunu şaşıranlar yol bulur.
İşte, bu doğumların en önde geleni Sevgili
Peygamberimizin doğumudur. O, rahmet ve sevgi peygamberidir. O'nun ikliminde
yaratılanı sevmek vardır, Yaradan'dan ötürü. O'nun ufkunda tüm varlıklara
merhamet vardır sahibinden ötürü. O "giremezsiniz cennete iman etmedikçe,
iman etmiş olamazsınız birbirinizi sevmedikçe" diyordu. O, inancı
toplumsal barışın temel taşı, sevgiyi her işin başı yapıyordu. Kendisini taşa
tutan, düşmanlık edenlere bile O'nun gönlünde bedduaya yer olmadı. Tüm
insanlara iyilikler, güzellikler dileğinin duası vardı. O, insanı insan yapan
erdemlerin ve değerlerin odaklandığı bir şahsiyetti. İnsanlık, iyi ile doğruyu,
güzel ile çirkini onun penceresinden bakarak daha berrak görme şansına sahip
oldu. O'na indirilen Kur'an, tercih etme hakkını ve iradeyi insana bıraktı. O,
örnek bir kişilikti. O'nu örnek almak demek, onu tanımak, bilmek ve sevmek
demektir. İnsanlığın huzur ve mutluluğu için O'nun yaptığı kutlu çağrıyı
güncelleştirerek hayatımıza yansıtmak, yaşam tarzını ve çizgisini
davranışlarımızın rehberi kılmak, O'nu anlamanın ta kendisidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; o
yüceler yücesi, insan hayatına ve insan haklarına çok değer verirdi. Sağlığını
titizlikle korur, sağlığın insanlara bağışlanmış en önde gelen nimetlerden
olduğunu söylerdi. Temizdi, temiz olanı yer, temiz olanı giyerdi. Temizliği ve
temiz olanları çok severdi. Aç olanı doyurur, açığı giydirirdi. Cesurdu, doğru
sözlü, vefalı, yumuşak huylu ve insanlarla iyi geçinirdi. Verdiği sözü tutar,
dürüstlükten ayrılmazdı. Şakayla da olsa yalan söylemezdi. Kimsenin ayıbını
yüzüne vurmazdı. Yanlışları, yanlışlıkları, kimseyi kırmadan düzeltirdi.
Muhatabının sözünü kesmez, konuşması bitinceye kadar dinlerdi. Kimsenin gizli
hallerini araştırmaz, kendisini ilgilendirmeyen konularla meşgul olmazdı.
Bağışlayıcıydı, intikam almayı düşünmezdi. Hatta, amcası Hazreti Hamza'yı şehit
eden vahşiyi bile affetmişti. Zengin fakir, büyük küçük ayırımı yapmadan,
insanları eşit tutardı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Yılmazcan, buyurun;
toparlayabilir misiniz.
MEHMET YILMAZCAN (Devamla) - Cömertti,
ikram etmeyi çok severdi. Muhtaçları gözetir, kimseyi eli boş çevirmezdi. Bütün
işlerini tam bir düzen ve disiplin içinde yapardı. Vakti en büyük hazine bilir,
boşa geçirmezdi.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
dilerseniz, O'nu, biraz da, ilim sahiplerinden, edebiyatçılardan dinleyelim;
Yunus Emre, aşk peygamberini;
"Arayı arayı bulsam izini,
İzinin tozuna sürsem yüzümü,
Hak nasip eylese görsem yüzünü,
Ya Muhammed, canım arzular seni"
derken,
Mevlana, rahmet peygamberini;
"Ben, sağ olduğum müddetçe Kur'an'ın
kölesiyim,
Ben, Muhammed Muhtarın yolunun
tozuyum" dizeleriyle,
Hacı Bektaş Veli'nin dilinde, "eşsiz
baba ve insan, peygamber olarak keşfeder dururuz çağlar boyunca,"
Süleyman Çelebi, Mevlidinde;
"Ey gönüller derdinin dermanı sen,
Ey yaratılmışların sultanı sen"
diyerek onun yüceliğini;
Dünya edebiyatının abide isimlerinden
Alman şairi Goethe ise,
"Çiçeklenir ayak bastığı yerler,
Ve nefesiyle yeşerir çimenler,
Yoldaşı olur şimdi ırmaklar,
Ovaları doldurur gümüş ışıklar,
Kardeş, ayırma bizi koynundan,
Kollarını açmış bekliyor Yaradan"
diyerek Kutlu Doğuma iştirak ederler.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
şimdi, bize düşen, yüce kitabımız Kur'an'ı ve Sevgili Peygamberimiz Hazreti
Muhammed'i ve yüce dinimizi doğru bir şekilde anlamak ve anlatmak suretiyle,
asırların getirdiği yanlış anlayışları ortadan kaldırmak, Müslümanlara yeni bir
ilim, yeni bir düşünce, tefekkür ve çalışma aşkı kazandırmaktır. Gelecek
nesillerimize bunu öğretmek bizlerin görevidir. Bugün muhtaç olduğumuz husus
budur. Bunun yolu da, okullarımızda, inanan insana inancını öğretmekten
geçmektedir. Bu nedenle, çağın ve sosyal gelişmelerin dışında kalmamalı,
kendimizi ilmî, meslekî ve kültürel alanlarda devamlı yenilemeliyiz. Sosyal
hadiseleri doğru algılayarak, dinimizi özüne uygun bir şekilde yorumlayarak,
bidat ve hurafelerden arınmış, temiz bir din duygusuyla insanlarımızı,
çocuklarımızı, gençlerimizi nakış gibi işlemeli ve bezemeliyiz ki, yanlışlara
sapmayalım.
Sözün özü şudur ki: Ağaçlar kalem,
denizler mürekkep olsa, uğruna âlemler yaratılan, onsekizbin âlemin Muhammed
Mustafasını anlatmaya söz, anlatılanı yazmaya kalem yetmez. Güzeller güzeli,
rahmet, bereket, merhamet, barış ve sevgi elçisi Peygamberi anmak ve anlamaya
vesile olması temennisiyle, Cenabı Allah'tan tüm inananları, insanların ve
cinlerin, bütün âlemlerin rahmet peygamberi, eşsiz insan Hazreti Muhammed
Mustafa sallallahü aleyhi ve sellem Efendimizin şefaatinden mahrum
bırakmamasını, Kutlu Doğum Haftasının hepimize, ülkemiz insanlarına, İslam
âlemine ve bütün insanlığa, yeni doğumlara, aydınlıklara, kurtuluşa ve
özgürlüğe vesile olmasını Cenabı Hak'tan niyaz ediyor, sizleri ve şahsınızda
yüce milletimizi sevgiyle selamlıyor, en derin saygılarımı sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Yılmazcan.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İçtüzüğün
19 uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup oylarınıza
sunacağım.
Okutuyorum:
V.-
ÖNERİLER
A) SİYASÎ
PARTİ GRUP ÖNERİLERİ
1.-
(10/221), (10/303), (10/304) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin
öngörüşmelerinin birleştirilerek yapılmasına ve görüşme gününe ilişkin CHP Grup
önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclis Başkanlığına
Danışma Kurulunun 12.4.2006 Çarşamba günü
(bugün) yaptığı toplantısında siyasî parti grupları arasında oybirliği
sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Kemal
Anadol
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu
Başkanvekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi gündeminin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler" kısmının 170 inci sırasında yer alan (10/221), 242 nci
sırasında yer alan (10/303), 243 üncü sırasında yer alan (10/304) esas numaralı
Meclis araştırma önergelerinin görüşmelerinin, Genel Kurulun 12.4.2006 Çarşamba
günkü birleşiminde ve birlikte yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi üzerinde, lehte ve
aleyhte ikiden fazla müracaat olduğu için kura çektireceğim.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Bu, İçtüzüğün neresinde var ya?! Hayret bir şey!
BAŞKAN - CHP Grup önerisi
lehinde, Gaziantep Milletvekili Ömer Abuşoğlu, Malatya Milletvekili Ferit
Mevlüt Aslanoğlu…
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Sayın Başkan, yerime Sayın Muzaffer R. Kurtulmuşoğlu konuşacaklar.
BAŞKAN - Sayın Abuşoğlu,
şahıs adına söz istiyorsunuz, grup adına değil.
Sayın Abuşoğlu, buyurun.
Süreniz 10 dakikadır.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP Grubunun önerisi lehinde söz almış
bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabiî, bugün burada,
üzerinde konuştuğumuz veya konuşacağımız sadece CHP'nin Grup önerisi değil;
aynı zamanda, biraz sonra AK Partinin Grup önerileri üzerinde de konuşulacak.
Konu birbirleriyle ilişkili.
AK Partinin, toplumun
önemli beklentileri içerisinde yer alan bir sosyal güvenlik reformu ihtiyacını
karşılamak üzere sosyal güvenlik kurumu oluşturulması, yeni bir çatı
oluşturulması ve aynı zamanda buna bağlı olarak da yeni bir sosyal güvenlik
sisteminin temellerinin atılması noktasında kanun tasarıları var. Bunlar
komisyonlarda görüşüldü ve Meclis Genel Kuruluna indi, ilgili sırasında yer aldı;
ama, bu reform ihtiyacının aciliyeti nerden kaynaklanıyor; bir kere, AK Parti
mantığı açısından baktığımızda, bunun aciliyeti, öncelikle IMF'nin talepleri
doğrultusundan kaynaklanıyor. Gerçekten de, ekonomimizde ve toplumumuzda sadece
bu yıl için değil, çok uzun yıllardan beri böyle bir sosyal güvenlik reformu
ihtiyacı var; ama, bugüne kadar gerçekleştirilme yolunda ne AK Partinin ne de
geçmiş hükümetlerin önemli bir çabası olmadı; ama, IMF gelip diretince, IMF
getirip bastırınca, özellikle Türk sosyal güvenlik sistemini kolay kontrol
edebilmek ve bu sistemde meydana gelen gelişmeleri kontrol altında tutabilmek
amacıyla, öncelikle bu tasarının yasalaşması konusunda, uzun zamandan beri
baskı altında tutuyor hükümeti ve hükümet de, bu baskılara artık dayanamayarak,
bu tasarıyı Genel Kurul gündemine getirmek üzere, bugün bir Danışma Kurulu
önerisiyle, Danışma Kurulu toplantısı gerçekleştirdi. Sadece bu reformun, acil
ihtiyaç hissedilen bu tasarının görüşülmesi değil, aynı zamanda Danışma Kuruluna
3 tane daha önemli yasa tasarısını beraber getirdi; yani, böylelikle, hem bu
haftanın hem de gelecek haftanın gündemini oluşturmak üzere, 5 kanunu, 5 önemli
kanunu birden Meclisin huzuruna getirdi. İhtiyaç varsa, siyasetin ve toplumun
ihtiyacı varsa bu tasarıların görüşülmesinde, elbette, biz de gerekli katkıyı
sağlarız; ama, AK Partinin yaklaşımı şeklinde bir yaklaşımla bu tasarıların
Meclis gündemine getirilmesi ve ön sıralara çekilmesi yanlış. Niçin yanlış; bir
kere, bu tasarılar; sözünü ettiğimiz sosyal güvenlik reformu, yeni bir sosyal
güvenlik kurumu kurulması, nüfus hizmetleriyle ilgili bir kanun, tarımla ilgili
bir kanun ve çevre kanunu olmak üzere bu 5 kanun, önemli birtakım mevzuat
düzenlemeleri ve yenilikler getiriyor. Bu 5 kanunun da, sanki yangından mal
kaçırırmışçasına, alelacele, siyasî parti gruplarının bu tasarılar üzerinde
yeteri kadar hazırlık yapmalarına fırsat vermeyecek bir çabukluk içerisinde
Meclis gündemine getirilmesi, bir kere hatadır. Bu yönüyle, bir kere, biz, bu
şekline karşıyız işin. Önemli kanunlar, önceden her siyasî partinin tasarı
üzerinde yeteri kadar hazırlanması ve görüşlerini ifade edebilmesi noktasında,
belli bir mühlet verilerek, belli bir zaman aralığına yayılarak görüşülmesi
gerekir. Bu yapılmıyor, alelacele, parti gruplarının hazırlık içerisinde
olmasına mani olmak ve iktidarın getirdiği tasarıyı eleştirmek ve tenkit etmek,
eksiklerini ve yanlışlarını bulup ortaya koymak noktasında, iki ayaklarını bir
pabuca sokarak siyasî parti gruplarını zora sokuyorlar. Bu yönüyle, ben, bu tür
bir Meclis çalışma tarzını kabul etmiyorum.
Mesele bununla bitmiyor,
böyle acelecilik çerçevesi içerisinde konunun Meclis gündemine getirilmesiyle
mesele bitmiyor; meselenin bir de ikinci bir yönü var. Bu tasarılar, önemi
doğrultusunda, oldukça geniş kapsamlı, oldukça çok sayıda maddeden meydana
geliyor. Bunların her maddesi üzerinde ayrı ayrı görüşülmesi, ayrı ayrı fikir
ileriye sürülmesi ve ayrı ayrı belki müzakere edilerek, üzerinde değişiklik
önergeleri verilmesi gereken maddeler; ancak, İktidar Partisi, yine bu noktada
da, bu noktaların temel yasa halinde, temel yasa şeklinde Genel Kurulda
görüşülmesini öneriyor. Bunun kabul edilmesi de mümkün değil. Sosyal güvenlik
kurumu kurulmasıyla ilgili tasarıyı 3 madde haline indirip, biz, 3 madde
halinde görüşeceğiz burada, eğer İktidar Partisinin önerisi kabul görürse.
Belki İktidar Partisi milletvekillerinin oylarıyla, haksız bir şekilde, Genel
Kurulun, Türk toplumunun gözünden, tenkidinden, incelemesinden kaçırılarak,
yangından mal kaçırırcasına, sadece 3 madde halinde görüşeceğiz.
Tabiî, İktidar Partisi
milletvekillerine soruyorum: Siz bu konuyla, bu tasarıyla ilgili, bu
tasarıların 3 madde halinde görüşülmesi sonucunda, yarın çıkıp vatandaşa,
onlara ne gibi yenilikler getiren bir yasa tasarısı konuştuğunuzu ve yasa
çıkardığınızı nasıl izah edeceksiniz? Hiçbir milletvekilinin konuyla ilgili
yeteri kadar ayrıntılı bilgisi olmadığı için, yarın toplumun huzuruna
çıktığında, toplumun bu konuyla ilgili sorularının hiçbirisine cevap
veremeyecek. Sadece İktidar Partisi mi; aynı zamanda, muhalefet partisi
milletvekilleri de aynı sıkıntıyı çekecek; çünkü, tasarılar enine boyuna
görüşülmediği için, sadece 3 madde halinde görüşüldüğü için, tasarılar hakkında
milletvekillerinin yeteri kadar bilgisi olmayacak. Ayrıca, gerek İktidar
Partisi gerek muhalefet partisi grupları ve gerekse milletvekilleri bu
tasarıların değiştirilmesi veya bu maddelerin değiştirilmesi konusunda herhangi
bir önerge vermeleri söz konusu olduğunda, bu noktada da haklarımız kısıtlanmış
oluyor, eğer temel yasa olarak görüşülürse. Böylelikle, bir yasanın, olması
gereken çerçevede ele alınıp, geniş boyutlarıyla, tüm boyutlarıyla incelenmesi,
müzakere edilmesi, gerekirse değişiklik önergeleriyle değişiklik verilmesi
şeklindeki alışılagelmiş Meclisin İçtüzüğünün öngördüğü çalışma düzeni ortadan
kaldırılacak, belki de büyük bir tasarı, 70 maddelik, 80 maddelik bir tasarı
bir saat içerisinde, birbuçuk saat içerisinde görüşülüp kanunlaştırılacak.
Böyle bir çalışma tarzı, sıkça AK Parti İktidarının başvurduğu bir tarz.
Böylelikle, Meclisin gündeminden, Meclisin bilgisinden, Meclisin gözünün
önünden tasarıları el çabukluğuyla kaçırmaktır. Yani, buna yasa çalışması
değil, buna belki de cambazlık denir; çünkü, neticede, bir el çabukluğuyla
Meclisin huzurundan, Meclisin ve milletvekillerinin huzurundan bu tasarıları
kaçırmaktır.
Aynı şekilde, sosyal
güvenlik reformuyla ilgili oldukça kabarık bir dosya, oldukça kabarık bir
tasarı. Bunu da 6 madde haline getiriyor; eğer İktidar Partisinin önerisi kabul
edilecek olursa, bu büyük bir tasarıyı 6 madde halinde tartışacağız. Bu
tasarıda, birçok ilgili kanunlarda değişiklik yapan, bazı kanunları tümüyle
ortadan kaldıran geniş çaplı değişiklikler söz konusu. Biz 6 madde halinde
bunun neresini tartışacağız?! Bunun, yeni gelen tasarının, yeni gelen sistemin
neresine vâkıf olacağız eğer 6 madde halinde tartışırsak?! Böylelikle, İktidar
Partisi, eğer konunun aciliyetine binaen böyle bir tavır içerisine giriyor,
temel yasa şeklinde bunu görüşelim diyorsa, bunun yolu var. Madde madde
görüşürüz, Meclisin çalışma saatlerini uzatırız, gerekirse cumartesi, pazar
çalışırız; ama, tasarılar, enine boyuna, her maddenin altındaki temel fikir
nedir, altındaki temel felsefe nedir, bunun derinlemesine nüfuz ederek, her
milletvekili ve her siyasî parti grubu buna nüfuz ederek, yapılan yasa
çalışmasının, gerçek anlamıyla toplumun ne gibi bir yararına hizmet edeceğine
de vâkıf olarak bu tasarıyı kanunlaştırabiliriz; ama, İktidar Partisi, böyle
bir derinlemesine nüfuz etmeye imkân vermeden, el çabukluğuyla, yangından mal
kaçırırcasına, mirasçıdan mal kaçırırcasına, alelacele temel yasa şeklinde bu
tasarıları getirip, toplumun huzurundan kaçıracaktır. Bu çıkan yasalarla,
toplumun yetmişbeş milyonu da doğrudan doğruya alakalı, doğrudan doğruya
ilgili. Herkes, kendisiyle ilgili, Mecliste ne gibi tartışma yapılıyor...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Abuşoğlu,
buyurun; lütfen toparlayabilir misiniz.
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) -
Bitiriyorum Sayın Başkan.
İşçisiyle, memuruyla,
Bağ-Kur emeklisiyle, bunların bakmakla mükellef olduğu kişiler çerçevesinde
dikkate aldığımızda, toplumun tüm kesimlerini mevcut sigorta sistemi içerisinde
yer alan, kapsam içerisinde yer alan tüm insanlarımızı ilgilendiren bir
çerçevede. Aynı zamanda, bugüne kadar kapsam içerisinde olmayan ve kapsam
içerisine alınan toplumun diğer kesimleri de doğrudan doğruya bu tasarıyla
alakalı.
Böylelikle, toplumun
yetmişbeş millyonunun alakalı, ilgili olduğu bir tasarıyı biz 6 madde halinde
görüşeceğiz ve kim, ne yaptığımızın farkında olmadan, sizler de ne yaptığınızın
farkında olmadan bunları yasalaştırmış olacağız.
Yarın seçim bölgelerimize
gittiğimizde, bir sigortalı çıkıp, benim şu durumum nasıl bir değişikliğe
uğradı dese, hiçbiriniz cevap veremeyeceksiniz, biz de cevap veremeyeceğiz.
Niçin; konular enine boyuna tartışılmadığı için; konunun ruhuna vâkıf
olamayacağız.
Gelin, vazgeçin bu tür
bir çalışma tarzından, Mecliste milletvekillerinin ve Meclisin iki ayağını bir
pabuca sokma alışkanlığından vazgeçin, bihakkın vazifemizi yapalım. Fazla
çalışalım. Biz, fazla çalışmaya, mesai saatleri dışında da çalışmaya, hafta
tatilinde çalışmaya da razıyız; ama, yaptığımız işin bihakkın sırrına vâkıf
olarak yapalım, toplumumuz da burada ne yaptığımızı yeteri kadar anlayabilsin.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Abuşoğlu.
Grup önerisinin lehinde
söz isteyen Ferit Mevlüt Aslanoğlu, Malatya Milletvekili.
Buyurun Sayın Aslanoğlu.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika Sayın
Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin çok değerli üyeleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
Adana Milletvekilimiz Sayın Kemal Sağ tarafından 29.6.2005 tarihinde -tarih
söylüyorum- özellikle Toprak Mahsulleri ve Türkiye Şeker Fabrikalarının dahilde
işleme rejimiyle ilgili bir Meclis araştırması önergesi hazırlanmasını isteyen
bir teklifi var.
Yine, aynı yönde AKP
Kütahya Milletvekili Abdullah Erdem Cantimur'un, 30.6.2004… Aynen okuyorum
gerekçesini: "Tüm bu nedenlerle Toprak Mahsulleri ve Şeker Fabrikaları AŞ
tarafından dahilde işleme rejimi kapsamında yapılan buğday ve şeker satışları
konusunda Anayasanın 98… Meclis araştırması açılmasını saygıyla arz
ederim" diyor.
Yine, KİT Komisyonunun
çok değerli Başkanı Sayın Canikli, tüm parti gruplarını uyarıyor; diyor ki:
"Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı siyasî parti grupları nezdinde
girişimde bulunulması yönünde üyelerimiz arasında…" KİT Komisyonunun genel
görüşme talebini parti gruplarına iletiyor. Neden; burada kanayan bir yaraya
parmak basmak için.
Yine, benim 28.10.2004
tarihinde, özellikle şeker, pancar ve Türkiye Şeker Fabrikalarının içinde
olduğu konumuyla ilgili bir, yine, Meclis araştırma önergesi talebim var.
Değerli milletvekilleri,
şurada bir liste sunacağım. Bu listedeki yaklaşık toplam zarar 3 katrilyon.
Bunlar ne biliyor musunuz; Türkiye Şeker Fabrikalarından şeker almış; dahilde
işleme belgesiyle işleyeceğim diye ve ihraç edeceğim diye almış bu şekerleri;
bir tanesi yoktur ve bunları da, KİT Komisyonumuzun Sayın Başkanı ve değerli
üyeleriyle geçen hafta KİT Komisyonunda konuştuk, aldığımız cevap, aynen…
Bunlar, tamamen, tabela şirketleri; yoklar, hiçbirini bulamıyoruz. Şimdi, böyle
bir olgu, böyle bir olay… Biz, tüm bunları inceleyecek bir komisyonun bir an
önce kurularak Yüce Meclisin gündemine getirilmesini talep ediyoruz. Bundan
daha önemli bir konu var mı arkadaşlar?! Bunu talep ediyoruz; çünkü, pancar ve
buğday, Toprak Mahsulleri, Türk çiftçisinin her şeyi. Bunun bir Meclis
araştırmasıyla araştırılarak, Türk tarımına, Türk çiftçisine Yüce Meclisin bir
yol göstermesi gerekiyor değerli milletvekilleri. Ama, maalesef, hâlâ, benim
önergemin, benim talebimin üzerinden üç yıl geçmiş, Sayın Sağ'ın önergesinin
üzerinden birbuçuk yıl geçmiş, Sayın Abdullah Cantimur Beyin önergesinin
üzerinden yaklaşık bir yıl geçmiş; bir türlü Meclis gündemine alınmamış. Yani,
bu, hak mı, adalet mi?!. Bunun adını koymakta zorlanıyorum.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye, bir tarım ülkesidir. Kendi millî değerlerine sahip çıkmayan bir ülke,
hep ithal ikamesiyle yürüyen bir ülke, günün birinde duvara toslayacaktır. Hep
böyle olmuştur; kendi millî değerlerine, kendi kaynaklarına, kendi öz mallarına
sahip çıkmayan ülkelerin -bir gün- hep, boynu koparılmıştır. Korkarım ki…
Türkiye, bir tarım ülkesi. Türkiye bir tarım ülkesi olmasına rağmen, hiçbir
değerimize sahip çıkmıyoruz. Size birkaç örnek vereceğim. Kayısının yıllar yılı
ihraç fiyatı hep 3 000 dolardı tonu, yıllar yılı. Değerli milletvekilleri, son
iki yılda kayısı fiyatları 800 dolara düştü. Yani, bu ülkeden 250 000 000 dolar
gitti; Malatya'dan gitti, Türkiye'den gitti, Iğdır'dan gitti. Yani, 250 000 000
dolarımızı birileri aldı. Daha çok kayısı ihraç ettik; ama, aldığımız para
yıllar öncesinin üçte 1'i.
Değerli milletvekilleri,
bu ülke bizim, bu köylü bizim. Dünyada yılda yaklaşık 135 000 000 ton şeker
üretiliyor, Türkiye'nin üretimi ise 2 000 000 ton. Türkiye Şeker Fabrikalarının
25 tane fabrikası var. Türkiye bir tarım ülkesi. Türk köylüsünü, pancar
üreticilerini düşünmek zorundayız; ama, biz, kantarları kapattık. Bir traktör 1
ton pancar alıyor arkadaşlar, insanlar, ta 60 kilometre, 70 kilometre getiriyor
ve üç gün, dört gün bir traktör pancarı boşaltmaya çalışıyor. Değerli
milletvekilleri, bir traktör pancarın fiyatı ne kadar biliyor musunuz; kilosu
100 000 lira, çarptığımız zaman 100 000
000 TL alacak. Benim o çiftçim, şeker fabrikasına pancar teslim etmek için üç
gün bekliyor! Bu çiftçinin parasını ta günler sonra ödüyoruz. Türkiye bir tarım
ülkesidir arkadaşlar. Türkiye Şeker Fabrikaları ve özel sektör şeker
fabrikaları yılda yaklaşık 2,5 katrilyon lira Türk çiftçisine para ödüyor,
kaynak sokuyor. Bu, hepimizin sosyal görevidir, devletin sosyal görevidir. Ha,
siz, pancarın yerine başka bir ürün ikame edip, bunları Türk çiftçisinin
belleğine sokmadan birtakım şeyleri yok etmek, hakikaten, ülkeden çok şey
götürüyor.
Tütün… Değerli
arkadaşlar, geçen, hakikaten, hayretler içinde kaldım. Tütün ekimi serbestmiş
Türkiye'de!.. Para etmeyen, kimsenin satın almadığı bir ürünün acaba dünya
ekonomisinde yeri var mı arkadaşlar?! İnanın, bana bunu söyleyin. Tütün ekimi
serbest!.. Kim alıyor bu tütünü?.. Siz, tüm tütün alım merkezlerini
kapatacaksınız; ekeceğim tütünü, kime satacağım?..
Değerli arkadaşlar,
hakikaten, bunları bu Meclis araştırmalı. Bu Meclis, Türk çiftçisinin, o kılcal
damarlara giden, Türk çiftçisinin, kılcal damarlara giden gelirlerini yok
ettik. Kılcal damarlara giden gelirler yok olduğu sürece, bu ülkede anarşiyi de
önleyemezsiniz, bu ülkede terörü de önleyemezsiniz. Anarşi ve terörün
önlenmesinin en önemli nedenlerinden biri de, toplumun ekonomik
bağımsızlığıdır, o yöredeki insanların ekonomik özgürlüğüdür. Siz o yöredeki aç
insanlara, ekmek, ekonomik özgürlük, "bugün kalktım, çok şükür karnımı
doyurdum" diye ekonomik özgürlük sağlayın bakayım, terör oluyor mu
arkadaşlar !
"Makro ekonomide çok
iyi yere geldik diyorsunuz; ama, beyler, şu acıdır: Mikro dediğimiz o kılcal
damarlara kan gitmiyor; toplum, aç, aç! Bakın, gidin illere; ben gidiyorum
Malatya'ya, hemen her hafta gidiyorum; duruyorum; insanlar geçiyor, suratları
bir karış! İnsanlar mutlu değil. Neden, biliyor musunuz; tüm o kılcal damarlara
giden geliri kestik, gitmiyor gelir. Bu insanlara para gitmeyince de, toplumun
çoğunluğu mutsuz.
Onun için, Türkiye'nin
geleneksel tarım ürünleri dediğimiz, pancar, tütün… Alternatif ürün
geliştirmeden, insanlarımızı bu ürünlere alıştırmadan her şeyi yok ettik
arkadaşlar.
Değerli milletvekilleri,
bu önergeyi mutlak Meclise getirelim, Türk çiftçisinin, pancar üreticisinin,
şeker fabrikalarının her şeyini burada tartışalım. Hepimizin köylüsü, herkesin
köylüsü arkadaşlar.
Değerli arkadaşlarım, KİT
Komisyonunun hassasiyetle üzerinde durduğu… Ben, KİT Komisyonunun tüm değerli
üyelerine teşekkür ediyorum, bu konunun hassasiyetle üzerinde durmuştur ve
bunun ele alınması gerektiğini, bu ülkenin önemli bir sorunu olduğunu söyleyen
KİT Komisyonunun her iki partiden değerli arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum;
ama, onlar bu kadar duyarlı davranıyor, Yüce Meclisin de bu kadar duyarlı
davranması lazım.
Değerli arkadaşlarım,
bunu, ne olursunuz, pancar, tütün, özellikle buğday ve Toprak Mahsulleri
konusunu Yüce Meclis bir an önce ele alsın. KİT Komisyonunun söylediği gibi,
adres, tabela şirketleri dediğimiz, şeker, özellikle dahilde işleme belgesiyle
alınan şeker ihracatından dolayı, yaklaşık… Oradaki paraların miktarını ve
firmaları bir görseniz arkadaşlar, hepimiz üzüldük, hepiniz üzüleceksiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu,
buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - Onun için, eğer bir yerde kaçak varsa, bir yerde çiftçinin hakkını
götürüp birileri tabela şirketlerine veriyorsa, bu Meclis buna el koymalıdır;
ama, gelin, bu önerimizi destekleyin, hep beraber… Yine söylüyorum, KİT
Komisyonumuzun tüm üyelerinin ortak kararıdır bu.
Gelin, bunu, bir an önce
Meclis gündemine getirelim ve bu araştırma komisyonu kurulsun, Türk
çiftçisinin, pancar üreticisinin ve şeker fabrikalarının tüm konumlarını, Yüce
Meclis… En azından Türk çiftçisinin geleceği açısından bir işaret verir
arkadaşlar.
Ben, hepinizden, bu
konuda, bu araştırma önergemize destek vermenizi bekliyor, hepinize saygılar
sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Aslanoğlu.
Şimdi, aleyhte
konuşacaklar için kura çekiyorum:
Erzurum Milletvekili
Sayın Mustafa Nuri Akbulut.
İstanbul Milletvekili
Sayın Mehmet Sekmen.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Sayın Başkan, Nurettin Canikli Beye devretmek istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Akbulut,
devretme şansınız yok; şahsınız adına istediniz, siz konuşacaksınız.
Buyurun.
Eğer konuşmayacaksanız,
bir başka kura çekeriz...
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - O zaman çekiliyorum.
BAŞKAN - Sayın Mustafa
Akbulut vazgeçti; başka kura çektiriyorum.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Olur mu, hakkı gitti efendim!.. Böyle kura… Yani, spor-toto değil ki bu Sayın
Başkan!
BAŞKAN - Lütfen Sayın
Anadol.
Denizli Milletvekili
Ümmet Kandoğan.
İstanbul Milletvekili Mehmet
Sekmen.
Buyurun Sayın Sekmen.
MEHMET SEKMEN (İstanbul)
- Kura çekilsin.
BAŞKAN - Yeni bir kura
çektiriyorum.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Bu, muvazaa Sayın Başkan, muvazaa bu! Yani, illa Sayın Canikli konuşsun diye
vazgeçiyorlar. Kapatıyorlar sırayla. Olmaz ki canım!
BAŞKAN - Sayın Anadol,
lütfen...
İstanbul Milletvekili
Recep Koral…
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Çağır da konuştur Başkan!
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Kura falan çekilmeden çağırın. Kuraya lüzum yok efendim, çağırın.
BAŞKAN - Kendi sorunları
Sayın Anadol.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Ama, muvazaa!..
BAŞKAN - Muvazaalıysa,
çıkmadı, konuşmuyorlar!..
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
O zaman, 10 tane de biz dilekçe verseydik. Hep devir, devir, devir!.. Meclis
alet oluyor. Yapmayın. İçtüzükte de böyle bir şey yok. Meclis saygınlığını
yitiriyor.
BAŞKAN - Sayın Koral...
(AK Parti sıralarından "Yok" sesleri)
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Ümmet Kandoğan geldi efendim.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Hayır, hayır... Gelsin... Ondan sonra da "vazgeçtik" diyorlar. Sayın
Canikli konuşacak. Böyle şey olmaz ki ya! Hasan almaz, basan alır!..
BAŞKAN - İstanbul
Milletvekili Sayın Nusret Bayraktar…
Sayın Bayraktar,
konuşacak mısınız?
NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) - Kura çekilsin. (CHP sıralarından gürültüler)
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Nurettin Bey çıkıncaya kadar devam mı edecek bu?!
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Evet… Böyle şey olmaz ya! Yapmayın bunu ya! Yapmayın!
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Burası ortaoyunu değil, burası Türkiye Büyük Millet Meclisi! Ortaoyununa çevirdiniz.
Yazıklar olsun be! Hayret bir şeysiniz! Hayret ya!
BAŞKAN - Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli…
Bir saniye Sayın Canikli.
Önce, Denizli
Milletvekili Ümmet Kandoğan.
Buyurun Sayın Kandoğan.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Şaşırma, lehinde konuşacaksın Sayın Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce yaşadığımız ve
gördüğümüz manzaranın ne kadar utanç verici olduğunu yetmiş milyon insan
bizimle beraber izliyor! (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Sadece muhalefetin
konuşma hakkını elinden almak için oraya vermiş olduğunuz konuşma
dilekçelerinin arkasında bile duramayan İktidar Partisinin Meclisin çalışmasını
nasıl engellemeye çalıştığını, yetmiş milyon
insan bugün ibretle izliyor! (AK Parti sıralarından "Allah,
Allah!" sesleri)
Evet, "Allah,
Allah" demeyiniz, bütün millet izliyor. 10 kişi oraya müracaat
ediyorsunuz, sadece muhalefetin konuşma hakkını elinden almak için; ama, kurada
çıkan arkadaşlarımız gelip buraya talep ettikleri konuda konuşma yapmaktan bile
kaçıyorlar! Böyle bir Meclis anlayışını kabul etmek mümkün değil değerli
milletvekilleri.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Sen ne için söz aldın ya? Sen ne için söz aldın?! Aleyhte konuşuyorsun!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Hayır…
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Aleyhte konuşuyorsun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Ne olur… Biraz sonra sizin öneriniz de geliyor. Ne yapmak istiyorsunuz yani
İktidar Partisi olarak? Meclisin bu şekilde çalışmasından kim fayda elde
edebilir? Öncelikle, İktidar Partisinin, Meclisin bu şekilde çalışmasından
kazancı ne olabilir?
Bakınız, Türkiye'nin
gündeminde çok önemli konular var. Daha pazartesi günü, bir yarbayımızı toprağa
verdik bu ülkede.
MUSTAFA DURU (Kayseri) -
İstismar etme!
EYÜP FATSA (Ordu) - Kan
üzerinden siyaset yapma! Terbiyesizlik etme! Kan üzerinden de siyaset yapma!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Daha dün, Şırnak'ta iki erimizi şehit verdik. (AK Parti sıralarından
gürültüler)
MUSTAFA DURU (Kayseri) -
Bu, istismar politikası.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Ne alakası var?!
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa)
- Kan üzerinden siyaset yapma; ayıp!
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen… Niye müdahale ediyorsunuz hatibe?!
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Konuyla ne ilgisi var, ne alakası var?!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Şimdi, memleketimiz için bu kadar önemli olan kanunlar Meclisin gündemine
gelmeyecek, bir çerçeve yasa çerçevesi içerisinde, alelacele, Meclisten
kanunları geçirmeye çalışacaksınız!..
Değerli milletvekilleri,
ben, pazartesi günü şehit cenazesine katıldım, oradaki manzarayı yaşadım.
MUSTAFA DURU (Kayseri) -
İstismar ediyorsun! İstismar politikası bu!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Orada ve daha sonra şehitlikte iki asil Türk kadınını gördüm. Bunlardan
birisi, şehit yarbayımızın eşi Firdevs Yılmaz.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa)
- İstismar etme!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Çok asil bir kadın; vakur bir duruşla, gelen başsağlığı dileklerini
"vatan sağ olsun" diye karşılayan bir hanımefendi.
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Senin yaptığın ne şimdi yani?!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Şimdi, bir yere gelmek istiyorum...
BAŞKAN - Sayın Çelik,
lütfen…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Niye rahatsız oluyorsun Sayın Çelik? Türkiye'nin en öncelikli meselesi terör
meselesidir; en öncelikli meselesi budur.
EYÜP FATSA (Ordu) - Şu
Danışma Kuruluna gelir misin sen, Grup önerisine gelir misin Sayın Kandoğan!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Bakınız, şehit cenazesiyle beraber Cebeci Şehitler Mezarlığına gittim. Orada,
şehit mezarları arasında dolaşırken, bir mezar taşında…
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Ya, bu ne yapıyor?!
BAŞKAN - Lütfen, Sayın
Akbulut…
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Ne hakkında konuşuyor?!
BAŞKAN - Sayın Akbulut,
susar mısınız lütfen…
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Tamam da, ne hakkında konuşuyor?..
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Niye rahatsız oluyorsun şehitleri anlatmamdan Sayın Akbulut?!
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Ayıp be, ayıp!
BAŞKAN - Sayın Kandoğan…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Bakınız…
BAŞKAN - Sayın Kandoğan…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Müsaade edin…
FARUK KOCA (Ankara) -
İstismar ediyorsunuz!
BAŞKAN - Sayın Kandoğan…
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Oku, oku…
FARUK KOCA (Ankara) -
İstismar ediyorsunuz! Kandan besleniyorsunuz!
BAŞKAN - Lütfen, Sayın
Kandoğan…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Benim bir şey yok… Ben, aleyhinde konuşuyorum.
BAŞKAN - Aleyhinde
konuşuyorsunuz…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Aleyhinde konuşuyorum. Türkiye'nin gündemi bu diyorum; ben, bunu söylüyorum.
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
dönün lütfen.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Müsaade ederseniz, geliyorum.
Bakınız, şehit cenazeleri
arasında dolaşırken, bir mezar taşına iliştirilmiş bir not… Anadolu Ajansının
foto muhabiri de vardı orada; çağırdım, Anadolu Ajansının foto muhabiri de,
bunu, aldı, görüntüledi orada; mezar taşında görüntüledi. (AK Parti
sıralarından "ne yazıyor" sesleri)
Bakınız, ne yazıyor…
TEVFİK AKBAK (Çankırı) -
Sen mi yazdın onu?!
BAŞKAN - Sayın Akbak…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Çok ayıp Sayın Milletvekili. Nasıl utanmadan bir lafı edebiliyorsun?!
TEVFİK AKBAK (Çankırı) -
Sen utan!
BAŞKAN - Sayın Akbak…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Bir şehit annesi yazmış bunu, bir şehit annesi yazmış, şehit!.. (AK Parti
sıralarından gürültüler) Ne olur; bir utanma duygusu olur insanda. Bakınız,
şehit annesi ne diyor, şehit annesi iliştirmiş bunu; bakınız, ne diyor.
Muhabere Er Berkcan Çeyrekbaşıoğlu'nun annesi: "Canım oğlum -hitap böyle
başlıyor- mübarek kandilini en içten dileklerimle kutlarım. Seni, önce Allah'a,
sonra Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed'e emanet ediyorum. Hepiniz de huzur
içinde yatın."
Ben, bu kahraman Türk
annesini görmedim, tanımıyorum; ama, bunu bir mezar taşından, bir şehidin mezar
taşından alıp geldim, bugün, buraya. İnanmayanlar "bunu sen mi
yazdın" diye, bu Mecliste, bu şekilde konuşanlara… Anadolu Ajansının foto
muhabirini havale ediyorum size Sayın Milletvekilim…
FARUK ÇELİK (Bursa) - O
anaya saygımız var, sana saygımız yok.
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Bursa) - Haddini bil, istismar ediyorsun!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Değerli milletvekilleri, bakınız, Türkiye'nin meselesi, öncelikli meselesi,
ne Tarım Kanunu ne Çevre Kanunu ne Nüfus Hizmetleri Kanunu ne Sosyal Güvenlik
Kanunudur. Bakınız, o yarbayımız…
BAŞKAN - Sayın Kandoğan…
Sayın Kandoğan…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Müsaade eder misiniz Sayın Başkan; Grup önerisinin aleyhinde konuşuyorum!
Ben, Türkiye'nin öncelikli meselesinin bu olduğunu, terörle mücadele yasasının
bir an önce Meclise gelmesini istiyorum.
Bakınız, şehit
yarbayımız, bir stabilize yolda, yola döşenen mayın neticesinde şehit olmuştur.
Stabilize yol!.. Genelkurmay Başkanlığı, aylardan beri yalvarıyor hükümete,
"bu stabilize yollarla ilgili, ne olur, bir çalışma yapın" diyor,
"buraları asfalt yapın" diyor. Aylardan beri dil döküyor. Yazıyla
müracaat etti; ama, bakınız…
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Kırk yıldır neredesiniz?! Yapsaydı ya baban!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Bakınız, o yolda, eğer, Genelkurmay Başkanlığının bu talebi değerlendirilmiş
olsaydı, o yol stabilize yol değil de asfalt yol olmuş olsaydı, belki bugün bu
yarbayımız bizim aramızda olacaktı.
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Yapsaydı ya baban senin!.. Yapsaydı ya baban!..
BAŞKAN - Sayın Çelik,
lütfen…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Değerli milletvekilleri, üçbuçuk yıldan beri iktidardasınız. Türkiye'de ne
kadar güzel şey olduysa hepsini sahipleniyorsunuz; seksen yıldan beri de bu
ülkenin sıkıntılar içerisinde olduğunu ve geçmişin bu kötü mirasını
devraldığınızı söylüyorsunuz. Biz de, üçbuçuk yılın sonunda, elbette, bunun
hesabını iktidardan soracağız Sayın Çelik! (AK Parti sıralarından gürültüler)
DURDU MEHMET KASTAL
(Osmaniye) - En büyük yanlışı sen yapıyorsun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Bunun hesabını siz vereceksiniz, ben vermeyeceğim bunun hesabını, siz
vereceksiniz!.. Hani, KÖYDES Projeniz ne oldu?! Çıkınca, şu kadar milyar,
trilyon aktarıyoruz diyorsunuz!.. (AK Parti sıralarından gürültüler)
Değerli milletvekilleri,
geliniz, bu meselede, öncelikle, terörle ilgili meselede ne yapacaksanız…
İmzaya açılmış!.. Ya, bu ne menem iştir ki, imzaya açılıyor!.. Topu topu 24 tane
bakan var. Elden iki dakikada imzalatırsınız, gelir Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçişleri Komisyonuna, bir günde orada geçirir… Kırksekiz saat geçmeden
onlarca kanun getirdiniz önümüze. Niye bu kanunu getirmiyorsunuz?! Niye terörle
mücadeleyi getirmiyorsunuz?! Kırksekiz saat beklemeden kaç kanun görüştük
burada değerli milletvekilleri!.. (AK Parti sıralarından gürültüler)
Onun için, bunun
hesabını, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak bizden sorarlar. Bunun hesabını,
iktidar olarak sizden sorarlar. Onun için… (AK Parti sıralarından gürültüler)
TEVFİK AKBAK (Çankırı) -
Onu babana sor, babana! Babaya!..
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Sayın Başkan…
BAŞKAN - Lütfen, Sayın
Akbak...
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Sayın Başkan…
Çok ayıplıyorum seni!
Sayın Akbak, seni çok ayıplıyorum!
TEVFİK AKBAK (Çankırı) -
Ben de seni ayıplıyorum!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Seni çok ayıplıyorum!..
TEVFİK AKBAK (Çankırı) -
İstismar ediyorsun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Burada, yetmiş milyonun üzerinde hassasiyetle durması gereken bir konuda,
maalesef, orada, siyasî düşüncelerden dolayı, size yakışmayacak bir hitap tarzı
içerisinde buraya konuşmaya çalışıyorsunuz. (AK Parti sıralarından gürültüler)
TEVFİK AKBAK (Çankırı) -
Sana yakışmıyor!
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen…
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Bursa) - Haddini bil, sana yakışmıyor!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Değerli milletvekilleri, bakınız, çok önemli günlerden geçiyoruz. Ben, belki,
terörle ilgili on konuşma yaptım; hep yalvardım; bunu partilerüstü görelim,
geliniz, bu konularla ilgili, Meclise düşen görev neyse, onu hep beraber
birlikte yapalım…
FARUK ÇELİK (Bursa) - Siz
terörden ne anlarsınız Kandoğan!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Hangi kanunlar Meclisten çıkarılması gerekiyorsa, getiriniz onları, hep
beraber burada görüşelim, konuşalım, bir an önce bu meseleyi çözelim; ama,
terör konusunda sizin kafanız karışık, Sayın Başbakanın kafası karışık. Bir
kere, terörün sebeplerini teşhis etme noktasında, Sayın Başbakan, çok büyük
yanılgı içerisinde… Sayın Başbakan…
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Sen ne anlarsın!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Ben çok iyi anlarım Sayın Akbulut…
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Bırak şimdi!.. Sen anladığını sanıyorsun…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Sayın Akbulut, ben çok iyi anlarım. Bu terör meselesini, beş yıl süreyle, o
bölgede kelle koltukta görev yapan birisi olarak, evinin üzerinden roket geçmiş
birisi olarak, ertesi gün gideceği yola mayın döşenmiş birisi olarak, ben,
terörü çok iyi bilirim! Siz, o günlerde neredeydiniz, bilmiyorum; ama, ben
1987-1992 yılları arasında terörle mücadelede arslanlar gibi hizmet yapıyordum!
(AK Parti sıralarından "Bravo[!]" sesleri, gürültüler)
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa)
- Allah Allah!..
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Evet, evet; açınız, bakınız… Bir şey daha söyleyeceğim. Evet…
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Fazla üfürme!..
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Hayır, bak, Akbulut, bir şey söyleyeceğim: PKK terör örgütünün bildirileri
güvenlik güçlerinin, istihbarat kuruluşlarının elindedir. 1987-1989'da ben
Şirvan Kaymakamıydım…
FARUK ÇELİK (Bursa) - Sen
Mudanya sahilinde yapıyordun, Mudanya sahilinde!..
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- PKK terör örgütünün onlarca bildirisi devletin arşivinde duruyor. Bakın Sayın
Akbulut, "Şirvan düşürülecektir" diyordu. Ben de diyordum ki, Şirvan
halkıyla beraber, gücünüz varsa, Şirvan'ın içerisine bir adım atın diye bütün
vatandaşlarımla yekyürek bir şekilde terörle mücadelede bulunuyordum. (AK Parti
sıralarından gürültüler) Evet, o günün sayın valisi bugün sağdır, hayattadır;
bana "Şirvan İlçe merkezinin sınırları dışına çıkmayacaksın" diyordu;
ama, ben, kelleyi koltuğa alarak günlerce arazideydim. Doktoruyla,
hemşiresiyle, ebemizle, sırtımda ilaç çantalarıyla beraber, o yörelerde, kuş
uçmaz kervan geçmez yerlerde çalıştım. Onun için, benim yüreğim…
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Bravo(!)
FARUK ÇELİK (Bursa) - Kuş
uçmaz kervan geçmez ilçeleri oluşturdunuz!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Evet, ben, böyle bir mücadelenin içinden gelen birisiyim!...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından gürültüler)
Lütfen, sayın
milletvekilleri…
Teşekkür ederim Sayın
Kandoğan.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - 4
dakika verdin demin!
BAŞKAN - Vermiyorum Sayın
Milletvekili, sizden soracak değiliz!
10 dakikalık konuşmayı,
bir hakkı suiistimal ederek, hiçbir kelime konuşmadan bitirirse, vermiyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Sayın Başkan…
BAŞKAN - Buyurun Sayın Anadol.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
63 üncü maddeye göre, oylamadan önce, tutumunuz hakkında, uygulamanız hakkında
söz istiyorum...
BAŞKAN - Niye benim
tutumum hakkında söz istiyorsunuz Sayın Anadol?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Kura usulünüz hakkında. İçtüzüğe göre, 63 üncü maddeye göre takdir yetkiniz de
yok Sayın Başkan. Tutumunuz hakkında söz istiyorum; eğer, talebimi
reddedersiniz, oylamak zorundasınız.
BAŞKAN - Oylarım Sayın
Anadol, gerekirse oylarım.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Hay hay, isterseniz oylayın; o sorumluluk da tarihin önünde size ait olacaktır.
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk
Partisi Grup önerisi aleyhinde, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli; buyurun.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Oylamadan evvel söz istiyorum efendim; çünkü, ne yaptınız, ne yaptınız, o
kurayı karamela torbasına çevirdiniz, Canikli'yi çıkarttınız oraya. Tombala
değil o, kura!.. Yılbaşı tombalasına çevirmeye hakkınız yok, Mecliste, bu
kutsal çatıda buna hakkınız yok.
BAŞKAN - Lütfen, Sayın
Anadol!
Sayın Canikli, buyurun.
MEHMET SEMERCİ (Aydın) -
Partizanlık yapıyorsunuz o koltukta.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında ben burada,
Cumhuriyet Halk Partisinin Grup önerisi lehine konuşacağım…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Niye aleyhinde söz aldınız!..
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) - Yani, ancak o şekilde…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Sayın Başkanım, lehe konuşacaksa konuşsun. Muvazaa! Aleyhinde söz alıyorsun,
lehe konuşuyorsun!..
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) - Sayın Anadol, eğer müsaade ederseniz cümlemi bitirmeme, konuşmamı
bitirmeme ve dinleme zahmetine katlanırsanız, öğrenirsiniz.
Değerli arkadaşlar,
öncelikle şunu ifade etmem gerekiyor: Tabiî, biz, bu salonlarda, bu yüce çatı
altında ucuz politikaların buralardan dile getirilmemesini temenni ederdik;
ama, biraz önce, gerçekten üzülerek, bütün samimiyetimle söylüyorum, müşahede
ettiğimiz tablo vahim bir tablodur. Yani, terörle ilgili olarak konuştuğunu
ifade eden kişi, şahıs, milletvekilimiz, terörün önlenmesi, ortadan
kaldırılması, azaltılması konusunda bugüne kadar en ufak bir öneride bulunmamıştır,
hiçbir temennisi yoktur.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- On tane konuşmam var Sayın Milletvekili!
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) - Sadece, milletimizin, hepimizin kutsal saydığı o değerleri
suiistimal etmektedir, istismar etmektedir. Böyle bir mantık, böyle bir
anlayışın olmaması gerekir.
Bu millet hepimizin,
doğusuyla batısıyla ve yetmiş milyon insanıyla hepimizin. Hepimiz bu konularda
en az sizler kadar hassasız, hepimiz. Ne milliyetçilik ne vatanseverlik
kimsenin tekelinde değildir değerli arkadaşlar ve hiç kimse de bu kutsal
değerler üzerinden siyaset yapmasın.
Bazen düşünüyorum değerli
arkadaşlar, bazen düşünüyorum, yani, şu konuşmadan sonra, bunu da düşünmemek
mümkün değil: Terör örgütünün, bazı insanlar, herhalde, bu müessif eylemleri
yapmasını dört gözle bekliyorlar. Neden; çünkü, ancak o zaman konuşuyorlar.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) - Hayır, bunu söyleyemezsiniz!
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) - Ancak, o zaman, milletimizin bu kutsal değerlerini suiistimal,
istismar etmeye çalışıyorlar.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) - Hayır, bunu söyleyemezsiniz!
GÖKHAN DURGUN (Hatay) -
Kimmiş o; açıkla.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Dirayetli olun da, konuşturmayın, hükümetsiniz ya!
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) - Bunlar, çok yazık gerçekten değerli arkadaşlar, burada, daha ciddî
konuşmaların, ciddî değerlendirmelerin yapılması gerekir.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
- Böyle her şeyi söyleyemezsiniz; ayıp denen bir şey var!
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlar…
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Aczinizi, böyle süslü laflarla geçiştirmeye çalışıyorsunuz.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) - Cumhuriyet Halk Partinin grup önerisi, aslında, KİT Komisyonumuz
Başkanlığı tarafından, hem Türkiye Büyük Millet Meclisine ve hem de AK Parti ve
Cumhuriyet Halk Parti Gruplarına iletilmiş, özü itibariyle, bir konudur. Şimdi,
ilk defa, bu konu, Şeker Fabrikaları hesap ve işlemlerinin KİT Komisyonunda
görüşülmesi sırasında gündeme gelmiştir ve hem muhalefete mensup
arkadaşlarımızın hem de AK Partili, iktidara mensup arkadaşlarımızın, komisyon
üyelerimizin talepleri doğrultusunda, bu konuların, yani, dahilde işleme
rejiminin, bütün boyutlarıyla ve sadece şekerle ilgili olan kısım ya da sadece
buğdayla ya da Toprak Mahsulleri Ofisinin alanına giren kısmıyla değil, bütün yönleriyle,
yani dahilde işleme rejimine konu olan bütün hususları kapsayacak şekilde,
konunun irdelenmesi, araştırılması, tartışılması gerektiği üzerinde,
komisyonumuzda bir oybirliği oluşmuştur ve oybirliğiyle bir görüş oluşmuştur.
Şimdi, ben, müsaade
ederseniz, bu konuyla ilgili, tutanaklardan, bu konuyu sizlerle paylaşmak
istiyorum: "Evet, bu görüşmelerden anlaşılıyor ki, şu anda, Türkiye'de
uygulanan bütün dahilde işleme rejimi, bütün alanlar için, bütün ürünler için,
dahilde işleme rejimi uygulamasının, bütün boyutlarıyla, kaçaklarıyla,
iddialarıyla, yani, getirisiyle, götürüsüyle, vergi boyutuyla, suiistimal
boyutlarıyla, bütün boyutlarıyla, tartışılmasını, araştırılmasını teminen bir
Meclis araştırması komisyonu kurulması yönünde tavsiye kararı alınması,
komisyonumuz tarafından talep edilmektedir" şeklinde, komisyon
başkanlığımızın bir değerlendirmesi, bu konuşmalardan sonra oluşmuştur ve bunun
üzerine, başkanlığımız, bu tavsiye kararının alınması, bu tavsiye kararının,
yani, dahilde işleme rejimi kapsamındaki bütün işlemlerin… Türkiye'de,
biliyorsunuz, burada çok ciddî iddialar var. Özellikle, Toprak Mahsulleri;
yani, buğdayda, şekerde, tekstilde, dahilde işleme rejimi kapsamında, bazı malî
yükler ödenmeden, vergi ödenmeden Türkiye'ye getirilen, ama, ihraç edilecek
ürünün bir girdisi olarak kullanılmak üzere getirilen; ama, daha sonra iç
piyasada satılarak, çok ciddî haksız kazanç elde edilen bu uygulamanın -ki, bu
konuda ciddî iddialar da var, biz de katılıyoruz bu iddiaların bir kısmına veya
bu tespitlerin bir kısmına- bütün boyutlarıyla, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde, önce konuşulması, tartışılması, değerlendirilmesi ve daha sonra bu
konuda bir araştırma komisyonu kurulması ve bu araştırma komisyonu kurulduktan
sonra da, bu araştırma komisyonu raporuna istinaden gerekli yasal
düzenlemelerin, idarî tedbirlerin, alınacak ne varsa, bütün bu tedbirlerin
alınması yönünde görüş oluştu.
Ve daha sonra -biraz önce
Sayın Aslanoğlu da ifade etti- Sayın Kemal Sağ ve AK Partiden bir arkadaşımız,
komisyon üyesi Abdullah Bey ve arkadaşları tarafından, aynı mahiyette, aynı
içerikte, yani, bu konuda Meclis araştırması komisyonu kurulması yönünde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına talepte bulunuldu.
Dolayısıyla, bu konuda,
bu konunun bütün boyutlarıyla irdelenmesi, araştırılması konusunda,
iktidarıyla, muhalefetiyle herhangi bir görüş ayrılığı söz konusu değildir.
Bunun araştırılmasını istiyoruz, bunun bütün boyutlarıyla, ne olursa olsun,
detayıyla incelenmesini, irdelenmesini istiyoruz.
Hatta, bu konuda ilk
gelen talep, komisyonumuzda, Şeker Fabrikalarının hesap ve işlemlerinin
görüşülmesi sırasında gündeme geldiği için bununla sınırlı olması yönündeydi;
ama, daha sonra, hem arkadaşlarımızın talebi hem de şahsımızın talepleri
doğrultusunda, bunun, bütün dahilde işleme rejimi kapsamına giren iş ve
işlemler, uygulamalar için genişletilmesine dönüştü ve o şekilde, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığımıza da, bu çerçevede 3.6.2005 tarihinde bu bildirildi.
Kararımız da şu:
"Dahilde işleme rejimi -bütün alanları kapsayacak şekilde- uygulamasının
bütün boyutlarıyla araştırılarak alınacak tedbirlerin belirlenmesini teminen
yapılacak çalışmaların, kurulacak Meclis araştırması komisyonu tarafından
yapılması hususunda komisyonumuzca alınan tavsiye kararının, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı, Adalet ve Kalkınma Partisi ve Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkanlıklarına iletilmesine dair karar alınmıştır.
Bilgilerinize arz
ederiz" şeklinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına ve bu iki
partinin grup başkanlıklarına bildirilmiştir.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, sanıyorum, buradaki tüm sayın
üyelerimiz de, sayın milletvekillerimiz de, yani, komisyon üyesi olmayan sayın
üyelerimiz de, buna, bu konunun irdelenmesine, her şeyin ortaya çıkarılması
görüşüne katılır; çünkü, gerçekten, bu tartışmalar sırasında, hepimizi çok
rahatsız eden, üzen, kamu kaynaklarının büyük oranda israf edilmesi ve
suiistimale konu edilmesi sonucunu doğuran işlemlerin ve uygulamaların
yapıldığını tespit etmiş bulunuyoruz. Bunların birçoğu da zaten yargıya intikal
etmiş durumda. Özellikle, hem Toprak Mahsulleri Ofisinin alanına giren
işlemlerde hem de Şeker Fabrikalarının alanına giren işlemlerde, 2003 yılına
ilişkin, 2003 yılından önceki dönemlere ait işlemlerin, çok büyük oranda,
dahilde işleme rejimi kapsamında, çok büyük oranda -yani, biraz önce
arkadaşlarımız da ifade etti- tabela şirketleri vasıtasıyla suiistimale konu
edildiği ve bunların kötüye kullanıldığı, komisyonumuz tarafından tespit
edilmiştir. Bunları irdelememiz gerekiyor, bunları incelememiz gerekiyor;
bunda, yani, hiçbir sıkıntımız yok. Ayrıca, önceki gün, yine, komisyonumuz
tarafından yapılan çalışmalarda, teyiden, bu konunun bir an önce Türkiye Büyük
Millet Meclisi gündemine getirilmesi talebimiz, hem Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına hem de gruplara tekraren iletilmiştir, teyiden
iletilmiştir. Bundan yana hiçbir problemimiz yok.
Bu konuyu mutlaka
görüşmemiz, ayrıntılı olarak tartışmamız gerekiyor; ancak, burada problem,
zaman problemi. O nedenle aleyhte söz aldım Sayın Anadol; zaman problemi… Şu
anda, önemli bir mevzuat paketi ya da kanun tasarısı paketi, Meclisin
gündeminde. Bunların görüşülmesinden hemen sonra konu gündeme getirilebilir. Bu
konuda, AK Parti Grubumuzun da bir iradesi söz konusu. Dolayısıyla, bu konuda,
bizim AK Parti Grubumuzun ya da hükümetimizin, bu konunun görüşülmemesi,
gündeme getirilmemesi, bu konuda bir araştırma komisyonu kurulmaması şeklinde
bir şey söz konusu değil. Bu konu önemlidir; çiftçilerimiz açısından önemlidir,
vergi gelirleri açısından önemlidir ve bütün bu suiistimallerin ortadan
kaldırılması, kamu vicdanının rahatlatılması açısından önemlidir ve bu konuda
da, buradan çok net olarak da ifade ediyoruz, sonuna kadar üzerine gitmemiz
gerekir bunun, bütün boyutlarıyla üzerine gitmemiz gerekir ve ortadan
kaldırmamız gerekir; bir daha Türkiye'nin gündemine gelmemek üzere gündemden
düşürmemiz gerekir. Bundan yana hiçbir problemimiz yok ve sanıyorum sizler de,
Cumhuriyet Halk Partisi de bu konuda bizimle aynı fikirde, ki, arkadaşlarımız,
komisyon çalışmalarında açıkça ifade ettiler.
Sadece bizim buradaki
görüşümüz, talebimiz, bunun… Hatta gerekirse, burada, tarih de -teknik olarak
mümkün müdür bilemiyorum ama- belirlenebilir ve şu andaki AK Parti Grubunun
grup önerisi olarak gelecek tasarıların görüşülmesinden, tamamlanmasından
sonra, bunun gündeme getirilmesi ve bu şekilde karar alınması… Bu kabul
edildiği takdirde, hem daha geniş bir zaman içerisinde, arkadaşlarımızın bütün
boyutlarıyla tartışmasına imkân sağlayacak şekilde ve geride hiçbir soru işareti
bırakmayacak şekilde ve zamanı da sıkıştırmadan bu konuyu değerlendirme
imkânımız olur ve bugüne kadarki ortaya çıkan, bu alanda, dahilde işleme
rejiminde ortaya çıkan sıkıntılar, inşallah, bu şekilde, büyük oranda…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayın
lütfen.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) - Teşekkür ediyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Sayın Başkan… Sayın Başkan, söz talebim…
BAŞKAN - Sayın Anadol,
Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisi aleyhinde birden fazla şahıs söz istediği
için, Divanca kura çektirildi. Ondan önce, müracaat edenlerin aynı zamanda
müracaat ettiklerini belirten, Kâtip Üye Sayın Yaşar Tüzün'dür. Kurayı da çeken
yine Kâtip Üye Sayın Yaşar Tüzün'dür. Ayrıca, yasa tasarılarının görüşmeleri
sırasında da, şahsı adına iki kişiden fazla söz istemişlerse, sıralama, çekilen
kuralar sonucu belirlenmiştir. Eğer biri yoksa, diğerinin konuşabilmesi için
yeniden kura çekilmiştir. Uygulamada herhangi bir yanlışlık yoktur.
Yerinizden, buyurun.
Yerinizden…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Ama yerimden olmaz…
BAŞKAN - Yerinizden…
Mikrofon açık Sayın Anadol…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
63 üncü maddeye göre… Sayın Başkanım, siz, elbette, yaptığınız işlemin
doğruluğunu söyleyeceksiniz, saygı duyuyorum; ama, müsaade edin, ben önce,
niye…
BAŞKAN - Sayın Anadol,
yerinizden açıklama yapmanızın arasındaki fark ne?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Var efendim…
BAŞKAN - Buyurun, açıldı
mikrofonunuz… (CHP sıralarından gürültüler)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Ben 63'e göre ne zaman söz istediysem, sayın başkanlar bana mikrofondan… (CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen susar mısınız.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Şimdi, Sayın Başkanım…
BAŞKAN - Eğer bu şekilde
itiraz etmeye devam ederseniz…(CHP sıralarından "Eee" sesleri)
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Eee, ne olacak?!
BAŞKAN - … Başkanlık
Divanı, şimdiye kadar Tüzükteki sayın milletvekili lehinde kullandığı hükümleri
kullanmayacaktır. Çok net söylüyorum.
Buyurun Sayın Anadol.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Kürsüden…
BAŞKAN - Sayın Anadol,
mikrofonunuz açıldı, niye itiraz ediyorsunuz? Kürsü ile mikrofon arasındaki
fark nedir; onu anlayamadım ben şimdi.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Ben, aynı soruyu size soruyorum.
BAŞKAN - "Buyurun,
yerinizden" dedim, yerinizden açıldı. (CHP sıralarından gürültüler)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Ben, 63'e göre ne zaman söz istesem, mikrofona çıktım.
BAŞKAN - Lütfen, sayın
milletvekilleri…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Aynı soruyu size soruyorum efendim.
BAŞKAN - Sayın Anadol,
maksadınız açıklama yapmak değil mi?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Evet efendim.
BAŞKAN - Baştan mikrofonu
açtırdım size, buyurun.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Sayın Başkanım, niye bunu prestij meselesi yapıyorsunuz?!
BAŞKAN - Prestij meselesi
yapmıyorum. Siz niye yapıyorsunuz peki?!
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Böyle bir usul yok.
BAŞKAN - Buyurun.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Tutumunuz hakkında söz isteyen kime şimdiye kadar sırasında söz verdiniz Sayın
Başkanım; söyler misiniz?!
Tutumunuz hakkında söz
isteyen hangi üyeye yerinden açıklama hakkı tanıdınız; kürsüye çıkarmadınız?
Bu, sizin uygulamanız, teamül.
BAŞKAN - Sayın Anadol,
benim tutumumla ilgili herhangi bir yanlışlık söz konusu değil.
HALUK KOÇ (Samsun) - Size
göre değil efendim; size göre değil…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Ben, Grup Başkanvekiliyim.
BAŞKAN - Hiçbir yanlışlık
söz konusu değil.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Müsaade edin, anlatayım.
BAŞKAN - Ancak, Grup
Başkanvekili olduğunuz için, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Usul hakkında söz veriyorsunuz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, niye müdahale ediyorsunuz? Lütfen…
VI.- USUL
HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Grup
önerileriyle ilgili lehte ve aleyhte konuşma taleplerinin, müracaat eden
milletvekili sayısının İçtüzükte belirtilen konuşmacı sayısından fazla olması
nedeniyle kurayla belirlenmesi üzerine, Başkanın tutumu hakkında
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Sayın Başkan, Yüce Meclisin saygıdeğer üyeleri; hepinizi saygıyla selamlarım.
Ayrıca, geç de olsa güç de olsa, bana bu hakkı tanıdığı için Sayın Meclis
Başkanvekiline de teşekkür etmeyi bir görev sayıyorum.
Amacım, şimdiye kadar
Parlamento yaşamımızda hiçbir şekilde bu tartışmayı yapmadığım Meclis
Başkanvekilimiz Sayın Sadık Yakut'la çekişmek, çelişmek, burada bir huzursuz
ortam yaratmak değil; ama, dikkatlerinizi bir noktaya çekmek istiyorum
arkadaşlar.
Demin, Sayın Ümmet
Kandoğan'la tartışırken, Sayın Meclis Başkanımız, oturumu yöneten Başkanımız
"10 dakikalık söz hakkını kötüye kullanarak, hakkın suiistimalinin örneğini
vererek konuşan bir arkadaşımız" diye tanımladı.
Şimdi, ben sormak
istiyorum: Bu Meclis uygulamaları…
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Kimi savunuyorsunuz?
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- Ben kimseyi savunmuyorum.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Ne anlatıyorsunuz?
BAŞKAN - Sayın Ünal,
biraz sabrederseniz öğreneceğiz. Sayın Ünal, lütfen…
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- Dinleyin de öğrenin. Demin söyledim; sizlerle tartışmak filan değil, başka
bir şey söylemek istiyorum. Bir yanlış uygulama istikrarlı hale gelirse emsal
olur, gelenek olur, Meclis bu yanlış uygulamayı tekrar eder. Müsaade ederseniz
onu anlatayım. Onun için bu uygulamayı eleştiriyorum, yanlış olduğunu
söylüyorum.
Bir defa, arkadaşlar,
Danışma Kurulunda anlaşma olmayınca, İçtüzüğümüze göre, siyasî parti grupları,
grup önerilerini Genel Kurula getirirler. Bu önerilerin iki lehinde, iki
aleyhinde söz verilir. Ondan sonra oylama yapılır. Buraya kadar bir şey yok.
HASAN ANĞI (Konya) -
Biliyoruz onu.
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- Biliyorsunuz, tamam işte, biliyorsunuz. Bir dakika… Ondan sonra başlayacak,
sabırlı olun.
Şimdi, iş, tartışma
buradan sonra başlıyor. Bu grup önerilerinin lehinde veya aleyhinde söz
alanlar, söz sıralarını bir başka sayın üyeye devredebilirler mi? Bana göre
ederler. Genel hükümlerde söz hakkının devri mümkündür. Nitekim, Sayın İsmail
Alptekin'in yönettiği bir oturumda, Sayın Haluk Koç, Sayın Mustafa Gazalcı'ya
söz hakkını devretti ve Sayın Gazalcı grup önerisinin lehinde veya aleyhinde
-hatırlamıyorum şimdi- konuşmasını yaptı. Şimdi, siz, zatıâliniz buna müsaade
etmiyorsunuz; ona da bir diyeceğim yok. Yani, İçtüzükte -bence tartışma konusu
da değil- söz hakkı genel hükümlere göre devredilebilirse, sanırım, 61 inci
maddeye göre, burada da devre engel bir şey yok.
Son zamanlarda yine bir
usul çıktı. Yani, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu buraya bir öneri getirecek; iki
grup başkanvekili, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına getirdikleri önerinin
lehine konuşamayacak, kuraya tabi tutulacak; Anavatanlı, Doğru Yollu, AKP'li
diğer sayın arkadaşlar bu kuraya dahil olacaklar ve iki grup başkanvekili de
çıkıp -çıkmayabilir bu kuradan- Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisini
savunma hakkını grup başkanvekillerine veya Cumhuriyet Halk Partili milletvekillerine
değil de, bir başka partinin milletvekillerine söz vererek onlara Cumhuriyet
Halk Partisinin grup önerisini savunduracaksınız! Nerede var arkadaşlar bu?! Bu
İçtüzüğün neresinde var bu uygulama?! Bir.
Şimdi, bu Parlamentoda
çok deneyimli arkadaşlarımız var; sizin içinizde de var, sizin içinizde de çok.
Bu kura işi geçen dönem var mıydı veya önceki dönem? Varsa da, yanlış…
Şimdi, bir başka olay
var. Anlattığımız olay çok ilginç; hakkın kötüye kullanılması. Şimdi oraya
gelmek istiyorum. Şimdi, Sayın Canikli saygı duyduğumuz bir milletvekili
arkadaşımız. Ayrıca, milletvekili sıfatının ötesinde -Türkiye Büyük Millet
Meclisinin bütün komisyonları önemlidir ama- KİT Komisyonu gibi önemli bir
komisyonun başkanı. Onun, hele komisyonun oybirliğiyle aldığı bir temenni
kararına biz saygı duymak durumundayız, ona riayet etmek durumundayız, onun
uygulanmasını istemek durumundayız. Sayın Canikli uzun uzun anlattı; ben, işin
esasına girmiyorum. Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanlığına yazı yazmış Sayın
Canikli, 07.04.2006 tarihinde -yeni; bugün ayın 12'si- beş gün evvel bir yazı
yazmış. Burada diyor ki -vaktinizi israf etmemek için söylüyorum; deminden beri
kendi anlattığı gerekçelerle özetledi- "Bir an önce önergelerinin -yani,
CHP'li ve AKP'li milletvekillerine dair araştırma önergelerinin- konunun önemine
binaen, bir an önce, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda görüşülmesi
için -bir an önce- Başkanlığımız tarafından, TBMM Başkanlığı ve siyasî parti
grupları nezdinde girişimde bulunulması yönünde üyelerimiz arasında genel görüş
oluşmuştur. Bilgi edinilmesini arz ederim." Yazı yazmış… Biz, Canikli'nin
ve onun başkanı bulunduğu komisyonun tüm üyelerine, her iki partiden, diğer
partilerden üyelerine, KİT Komisyonuna büyük saygı duyarak bunu bir görev
saydık ve bugün Danışma Kurulunun toplanmasını istedik. Bu, çok önemli;
deminden beri anlattı arkadaşlarımız. Sayın Mevlüt Bey anlattı, Sayın Canikli
anlattı. Tamam; buraya kadar bir şey yok; fakat, iş, 5 tane, Türkiye'de yaşayan
insanların tamamını ilgilendiren Çevre Yasası gibi, Genel Sağlık Sigortası
gibi, Tarım Kanunu gibi çok önemli 5 tane yasayı, yangından mal kaçırırcasına,
selden kütük kaparcasına, temel yasa olarak niteleyip, bu kadar 5 tane büyük
yasayı 17 temel bölüme bölerek -toplamını söylüyorum- 17 maddelik bir kanun
görüşülecekmiş gibi Meclisten ekspres yoluyla geçirme söz konusu olunca, Sayın
Canikli, bu yazdığı yazı karşısında mahcup oldu ve açıklama yapma durumunda
kaldı; çünkü, biz, onun dediğini istiyoruz, burada bir an evvel görüşülsün. O
da olabilir, sübjektif durumdur.
Şimdi, Başkanımızın
tutumuna, Divanın tutumuna geliyorum, Başkanın tutumuna. Canikli'nin konuşması
lazım. Canım, Canikli gelip "kusura bakmayın, benim partim böyle istemiş,
ben, bu yazıyı yazdım; ama, bunu şimdi kale almayın" diyebilir. İlle çıkıp
konuşacak. Konuşması için -deminden beri kura usulü çıktı, nereden çıktı
bilmiyorum, bu Tüzükte yok- devir hakkı var; daha evvel uygulanmış, onu da
uygulamıyorsunuz Sayın Başkan. Ondan sonra, Canikli'ye sıra gelmesi lazım.
Orada kura çekiyorsunuz. Bu Meclisin, Divanın, Başkan Vekilinin her uygulaması
ciddî, çok ciddî olmadır ki -biz 22 nci Dönemdeyiz, 23, 24, 25… Sonsuza kadar
yaşayacak Meclisimiz- bütün dönemlerde bu uygulama esas alınmalıdır; ama, siz,
Canikli'ye oy vermek için, Sayın Akbulut yazdırdı kendini oraya, Sayın Sekmen
yazdırdı kendini oraya. Tamam, kura çekildi, Sayın Sekmen çıktı; ya hakkını
kullanır -hakkı suiistimaldir bu- burada konuşur, gerekçesini anlatır…
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Üstelik de burada…
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- …veya konuşmadıysa, sırasını kaybeder; bitti, sıra dolmuştur. Yani, oradaki
kurayı yılbaşı tombalasına döndürmek hakkına sahip değilsiniz; onu söylemek
istiyorum… (CHP sıralarından alkışlar) Onu söylemek istiyorum. Bu uygulama
yanlış ve bu uygulama böyle devam ederse, bundan sonraki…
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Sayın Başkan, yılbaşı tombalası ne demek?!
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- Niye rahatsız oluyorsunuz?!
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Hayır, yılbaşı tombalası ne demek?!
BAŞKAN - Sayın Ünal, niye
müdahale ediyorsunuz?! Lütfen…
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- Dolayısıyla, ben, çok saygı duyduğum ve bu konuşmayı yapmaktan üzüntü
duyduğum Sayın Sadık Yakut'un -kişisel hiçbir sorunum olmadığı gibi sempatim
vardır, başka bir art niyetim olamaz kendisine karşı- bu uygulaması, Meclis
gelenekleri bakımından, İçtüzüğe aykırılık bakımından çok yanlış görüyorum ve
bir daha olmamasını diliyorum.
Beni dinlediğiniz için
hepinize teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Anadol.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, müsaade ederseniz bir hususu arz etmek istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
burada yazınız var zaten.
Bu kadar acelecilik niye,
anlamış değilim Sayın Kandoğan.
Sayın Kandoğan, tutumum
aleyhinde söz istediniz; buyurun.
Süreniz 10 dakika.
Konuşabilirsiniz, buyurun
Sayın Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce, Cumhuriyet
Halk Partisi grup önerisinin aleyhinde söz istedim ve konuşmamın tamamında da,
Cumhuriyet Halk Partisinin bugün Türkiye Büyük Millet Meclisine getirmek
istedikleri konulardan ziyade, terör meselesinin Türkiye'nin en öncelikli
meselesi olduğunu, Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmalarında bu konunun diğer
konulardan öncelikli olarak ele alınması lazım geldiği hususundaki
düşüncelerimi, görüşlerimi açıkladım ve konuşmamda tamamen İçtüzük hükümlerine
uygun, bir grup önerisinin aleyhinde çok açık bir şekilde ifadelerde bulundum;
ancak, bu konuşmayı yaparken, ne gariptir ki, Sayın Meclis Başkanvekilimiz kaç
kez benim konuşmamı kesme durumunda kaldı. Bunu anlayabilmemin mümkün olmadığını
huzurlarınızda ifade etmek istiyorum.
Ben, burada, bir grup
önerisinin aleyhinde söz almışsam ve benim kişisel düşüncem bugün o konuların
değil, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, benim kişisel görüşüme göre, daha
öncelikli bir konu olan terör meselesiyle ilgili hususların, konuların,
tekliflerin veya tasarıların yer almasını istememden daha tabiî bir konuşma
nasıl yapılabilir!
Şimdi anlattım, daha dün
iki şehit verdik…
YAHYA BAŞ (İstanbul) -
Yine aynı yere geldik!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Evet, aynı yere geliyorum. Geçen hafta verdik, yani, bu üçbuçuk yıllık süre
içerisinde 262 şehidimiz olmuş.
Ben hafta sonu
Muğla'daydım, Fethiye, Marmaris, Kemer, Karaçulha, Ören gibi birçok yerleşim
yerini dolaştım, vatandaşlar şunu söylüyorlar: Biz ekonomik bakımdan ciddî
sıkıntı içerisindeyiz; tarım bitmiş, esnaf perişan, tekstilci, işadamı,
sanayici perişan; ama, bütün bunlardan vazgeçtik, biz bağrımıza taş basarız,
kan kusarız ama kızılcık şerbeti içtik deriz, ekonomiyle ilgili konularda biraz
daha dişimizi sıkarız, bu konulara biraz daha tahammül gösteririz; ancak, terör,
bütün bu meselelerin önüne geçti. Ne olur, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu
konuyu öncelikli konu olarak ele alın. Bu meselenin çözümünde iktidar ve
muhalefet birleşin, birlikte olun. Bu konuyla ilgili bir siyasî polemik
içerisine girilmesi son derece yanlıştır. Önemli olan yetmiş milyon…
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa)
- Niye polemik yapıyorsun o zaman?!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Sayın Milletvekilim, şimdi, oradan laf atıyorsun, diyorsun ki…
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Şimdi, Sayın Başbakan da kaç günden beri Anamuhalefet Partisinin lideriyle
uğraşıyor. Terör meselesini çözmek istiyorsa Sayın Başbakan herkesi kucaklasın.
Yok, siz geçmişte bunu yaptınız, biz bunu yapıyoruz… Yani, Sayın Başbakan bu
noktalarda birleştirici olsun, herkesi kucaklasın. Bütün siyasî parti genel
başkanlarına, Sayın Arınç'ın ifadesiyle, bir gül ikram etsin. Bu meseleyi
öncelikli olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirelim, çözelim,
bu mesele çözülsün.
Ben demin de söyledim,
terörle mücadeleyle ilgili kanun bir an önce gelsin Meclise, yani, imzaya
açıldı… Demin de söyledim, yani, bu bir an önce bitirilsin, komisyonlara
gelsin, kırksekiz saat beklemeyelim.
BAŞKAN - Sayın Kandoğan…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Yani, ben…
BAŞKAN - Bir saniye Sayın
Kandoğan.
Sayın Kandoğan, her söz
aldığınızda aynı konuyu tekrarlama gibi bir hakkınız yok. Terör meselesi
Türkiye Büyük Millet Meclisinde genel görüşme şeklinde görüşüldü.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Genel görüşme olmadı.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Genel görüşme olmadı, reddedildi.
BAŞKAN - Siz, hakkı
suiistimal ediyorsunuz. Tekrar söylüyorum. Benim tutumumla ilgili…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Ona geliyorum…
BAŞKAN - Benim tutumumla
ilgili aleyhte söz istediniz; bu konudan konuşacaksınız Sayın Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Ona geliyorum.
BAŞKAN - Buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Şimdi, bakınız, Sayın Başkanım, oradan diyorsunuz ki: "Genel görüşme
açılması kabul edildi." Kabul edilmedi. Genel görüşme… Meclis olağanüstü
toplantıya çağrıldı. İktidar sırasındaki milletvekillerimiz, toplantı
yetersayısı olmasın diye kuliste çay, kahve içiyorlardı. Açıldı, ondan sonra,
İktidar Partisi milletvekillerinin oylarıyla reddedildi. Ne zaman görüştük
Sayın Başkanım?! Ne zaman görüştük?! Görüşülmedi. İşte, ben bunun feryadındayım.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
İçişleri Bakanı bilgilendirdi, genel görüşme olmadı.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Benim, burada belki onbir oniki konuşmam var. Demin Canikli dedi ki: "Ne
zaman bu meseleleri…" Ben, bir yıllık tutanakları size takdim edeceğim
Sayın Canikli. Ben, bir yıldan beri, birbuçuk yıldan beri oniki konuşma
yapmışım burada terörle ilgili, gelin tedbir alalım… Sayın Canikli de -çok
üzülerek ifade etmek istiyorum- çok yakışıksız bir söz söyledi: "Şehit
cenazeleri olmasını isteyenler var." Yani, bunu nasıl
söyleyebiliyorsunuz?! Bu, yetmiş milyon insanın tüylerini diken diken eder
Sayın Canikli. Buna ne hakkınız var?! Bu memlekette yaşayan hiçbir
vatandaşımız, şehit cenazesi olmasını arzu etmez. Nereden çıkardınız bunu?!
FARUK ÇELİK (Bursa) - Sen
üzerine alınıyorsun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Nereden çıkarıyorsunuz Sayın Canikli?! Lütfen, o sözlerinizi, geliniz,
buradan tavzih ediniz Sayın Canikli. Bütün millete karşı yapılmış olan haksız
bir ithamdır, geliniz o sözlerinizi burada tavzih ediniz.
Bana bu konuşma hakkını
verdiğiniz için Sayın Başkanım size de teşekkür ediyor, sizleri saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Allah, onlara, elleriyle seni gönderdi Ümmet!
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Sayın Başkan…
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Çelik. (AK Parti sıralarından alkışlar)
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Cumhuriyet Halk Partisinin
Danışma Kurulu önerisi üzerinde, yine, Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkanvekilinin İçtüzük 63'e göre Başkanlığın tutumu hakkındaki söz talebi
üzerine söz almış bulunuyorum, lehinde söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, İçtüzük 63 aynen şöyle: "Görüşmeye yer olup olmaması, Başkanı
gündeme veya Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışma usullerine uymaya davet,
bir konuyu öne alma veya geriye bırakma gibi usule ait konular, diğer işlerden
önce konuşulur."
Şimdi, Danışma Kurulu
önerisi gündeme geldi; lehte ve aleyhte konuşacak arkadaşlar, lehte ve aleyhte
söz talebinde bulundular; fakat, aynı anda 4'ten çok, yani, 2 leh, 2 aleyhten
çok daha fazla sayıda, aynı anda talep geldiği için, Başkanlık kura yöntemine
başvurdu ve kura neticesinde de, ısrarla arkadaşlarımız çıkıp burada hakkın
suiistimali gibi ifadelerle Sayın Başkanın tutumunu eleştirmeye çalıştılar.
Bize göre, bir usul tartışmasının açılmasını gerektirecek hiçbir durum söz
konusu değildir; yani, 4'ten fazla yapılan müracaatta, aynı anda yapılan
müracaatta, bazı arkadaşlara söz verip bazılarına vermeme gibi haksızlığa
Başkanlık düşemezdi.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Devreder… Devir, devir!..
FARUK ÇELİK (Devamla) -
Böyle bir durumun çözümü, ancak ve ancak, kurayla gerçekleşebilirdi. Bundan
dolayı, usul hakkında Başkanlığın tutumunu yerinde bulduğumuzu ifade etmek
istiyorum.
Bir diğer konu ise, Sayın
Anadol, burada, şöyle ifadeler kullandı: Temel yasa olarak, Nüfus Kanunu, Çevre
Kanunu, Tarım Kanunu ve sosyal güvenlikte reform mesabesindeki sosyal
güvenlikle ilgili ve genel sağlık sigortasıyla ilgili temel, toplumun tamamını
ilgilendiren düzenlemeleri Genel Kurulun gündemine getiriyorsunuz diyorsunuz;
yani, biz, buraya, çok sağlıklı, doğru, toplumun tümünü ilgilendiren konuları
çözmek, sorunları çözmek için görevlendirildik, millet bizi onun için seçti;
doğru iş yaptığımıza inanıyoruz biz AK Parti olarak, burada yanlışı da ben
göremedim, yanlış nedir? Bakınız, 3 yasama yılını geride bıraktık, 4 üncü
yasama yılını da geride bırakmak üzereyiz. Bizim, seçim beyannamemizde, topluma,
halkımıza vaadimiz var; biz, bu temel düzenlemeleri, bu reformları
gerçekleştireceğiz sözünü verdik. Bunu başka taraflara çekmeye filan gerek yok.
Bizim, seçim beyannamelerimizde bunlar var. Bizim, programlarımızda bunlar açık
ve net bir şekilde yazılmış. Şimdi de, Dördüncü Yasama Yılının sonunda, hiç
yangından mal kaçırma filan demeye kimsenin hakkı yok. Üçbuçuk yıldır, bu
taslak ve tasarı üzerinde çalışmalar yapıldı. Bir yılı aşkın süredir,
komisyonda suiistimal mi, hakkı suiistimal mi diyelim, nasıl diyelim,
bilemiyorum, komisyonların nasıl tıkandığını da, Plan ve Bütçe Komisyonu
çalışmalarını takip eden arkadaşlarımız ve kamuoyu çok net bir şekilde
görmüştür. Komisyonda da, bir yılı aşkın süre içerisinde bu konular tartışıldı.
Şimdi, Genel Kurulun gündemine getirmeyelim gibi bir anlayış veya bu kadar
kapsamlı, yetmiş milyonu, yetmişüç milyonu ilgilendiren bu düzenlemeleri madde
madde görüşelim, toplumun acelesi yok, Türkiye'nin acelesi yok, bütün sorunları
çözülmüş, problemleri kalmamış gibi bir yaklaşım tarzını bu millete nasıl
anlatacaksınız?!
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Hiç görüşmeyelim o zaman!
FARUK ÇELİK (Devamla) -
Veya bu dönemin sonunda, milletimizin karşısına geçtiğiniz zaman, biz veya
sizler, fark etmez, parlamenterler olarak, bu ana düzenlemeleri
gerçekleştirmeden, milletimizin huzuruna nasıl çıkacağız?!
Geçmiş dönemlerdeki
yanlışlıklar ki, 1960 yılından beri tartışılan konulardır bunlar. Sağlık
sisteminin sosyalleştirilmesi, sosyalizasyon tartışmaları yıllarca yapılmış,
neticede AK Parti İktidarına nasip olmuştur ve kararlı tutumumuz neticesinde
de, bugün, Genel Kurulun gündemine, bu kapsamlı, toplumun tümünü ilgilendiren
yasal düzenlemeleri huzurlarınıza getirmiş bulunuyoruz. Çok iyi bir iş
yaptığımıza biz inanıyoruz. Halkımızın da, bu anlamda bizi desteklediğine, bu
beklentiler içerisinde olduğuna inanıyoruz. Ortada yanlış bir işin olmadığını
ifade ederek, Başkanlığın konuyla ilgili tutumunu da son derece yerinde
bulduğumuzu bir kez daha ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Çelik.
Tutumum lehinde söz
isteyen Gaziantep Milletvekili Ömer Abuşoğlu.
Buyurun Sayın Abuuşoğlu.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 63 üncü madde, bildiğiniz gibi, Meclis
oturumlarını yöneten başkanın oturum yönetme tarzıyla ilgili tartışmaları ve
bunun hangi esaslar çerçevesinde yürütüleceğini içeriyor. 2 aleyhte, 2 lehte
olmak üzere 4'er kişi, Başkanın tutumu hakkında görüşlerini ifade ediyor.
Tabiî, Sayın Başkanın tutumuyla ilgili… İlk defa, Anavatan Partisi Grubu adına,
CHP'nin önerisi üzerine iki müracaatımız olmuştu. Ben ve Sayın Muzaffer
Kurtulmuşoğlu müracaat etmiştik CHP grup önerisi lehinde konuşmak üzere; ama,
kurada bana isabet edince, ben söz hakkımı Sayın Kurtulmuşoğlu'na devretmek
istedim; fakat, Sayın Başkanın, uygun olmadığı, kişisel söz olması dolayısıyla
devredilemeyeceği noktasında yorumu gerçekleşti. İki kişinin de müracaat etmiş
olması dolayısıyla, devir imkânına, herhalde, bugün, Sayın CHP Grubunun da,
Sayın AK Parti Grubunun da, bu tür devir konusunda -herhangi bir engelleyici
hükmün olmaması ve herhangi bir usule, İçtüzüğe aykırı bir davranış olmaması
noktasında- olumlu bir yaklaşım içerisinde olduğunu zannediyorum. O bakımdan,
bundan sonraki, Sayın Başkanımız Yakut'un ve diğer başkanvekillerinin
oturumlarında, bunu bir gelenek haline getirmemizin yerinde olacağı
kanaatindeyim, bu fikrimi baştan ifade etmek istiyorum.
Bugün, yaklaşık -saat şu
anda 5, 3'te açıldı- iki saatten beri bir şeyler üzerinde tartışıyoruz.
Muhtemelen, halkımız neyi tartıştığımızın farkında değil; çünkü, konuşmalar o
kadar birbirine zıt, o kadar birbiriyle ilgisiz çerçevede, boyutta yürüyor ki.
İşin esası şu… Ben sayın milletvekilerinin de bu konuda kafa karışıklığı içinde
olabileceğini dikkate alarak yeniden, baştan bir anlatayım ne yapıyoruz iki
saatten beri.
Bugün, AK Parti Grubu,
bir Danışma Kurulu önerisiyle geldi birtakım kanunların öne çekilip
görüşülmesiyle ilgili. Aynı zamanda, CHP Grubu da, o da kendi siyaseti
açısından, hangi kanunun öncelikle görüşülmesi noktasında bir öneriyle geldi.
Danışma Kurulundan anlaşma çıkmadı.
AK Partinin önerisi
neydi... Şu anda yanımda 4 tanesini getirdim. Bir üniversitede okuyan
öğrencinin yaklaşık bir sömestr boyunca okuyacağı dersleri kapsayacak derecede
hacimli ve kapsamlı 5 tane kanun. Ben size söyleyeyim bilmeyen arkadaşlarımız
için. Birisi 50 madde, birisi 122 madde, birisi 41 madde, birisi 28 madde,
birisi de 79 madde. Yaklaşık 350-400 maddelik 5 tane kanun tasarısı. Bunu
görüşelim. Bu toplumun acil ihtiyacı olan 5 ayrı kanun tasarısı.
Bildiğim kadarıyla, Çevre
Kanunu, Tansu Çiller Hükümeti döneminden falan verilen bir kanun. O zamandan bu
yana Mecliste beklemiş ve bugün, ne hikmetse, İktidar Partisi Grubu bunun çok
acil olduğunun farkına varmış. Üç seneden beri nerdeydiniz çok acilse?!
Geçelim, Çevre Kanunu,
Tarım Kanunu…
AHMET RIZA ACAR (Aydın) -
Sen niye hatırlatmadın bizdeyken?!
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) -
Nüfus Hizmetleri Kanunu… Biz o kadar acil olduğu konusunda fazla da aceleci
değiliz. Bunların da aynı şekilde acil olduğunun farkına bugün varılmış. Çünkü,
aşağı yukarı üç dört günden beri basından izlediğimiz kadarıyla, İktidar
Partisi, çarşamba günü Meclisin gündemine sosyal güvenlikle ilgili kanunu
taşıyacak. Basında hep bunlar çıkıyor. Biz de ona göre, mademki AK Parti Grubu,
İktidar Partisi Grubunun sayısal çoğunluğu da var; bunu Meclis Genel Kuruluna,
Danışma Kurulunda kabul edilmese bile, grup önerisi olarak getirir ve
-milletvekilleri zaten neyi oyladıklarının farkında değiller- oylarlar;
dolayısıyla, Meclis gündeminde en ön sıraya alınır ve görüşülür diyerek… (AK Parti
sıralarından "Ayıp oluyor ama" sesi)
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) -
Ayıp olmuyor, doğrudur.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa)
- Sen de mi öyle yapıyordun buradayken?!
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) -
Doğrudur, doğrudur, evet, siz öyle yapıyorsunuz.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
lütfen…
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa)
- Buradayken sen de öyle mi yapıyordun?!
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) -
Bana laf atmak, sana ne kazandırıyor?! Sana ne kazandırıyor bana laf atmak?!
BAŞKAN - Lütfen, sayın
milletvekili…
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) -
Eğer, bu konuda… Benim hangi şartlarda çalıştığımı bilenleriniz biliyor.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa)
- Bakan olacak adamdın; ah, ah!..
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) -
Terbiyesizlik yapma!
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa)
- İade ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Tutan, lütfen...
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) -
Şimdi, bu çerçevede, İktidar Partisi Grubu, tabiî, hangi kanunu öncelikle ele
alacağını kendi kafasında düşünüyor; ama, biz bunu bilemeyiz. İktidar Partisi
Grubu hangi kanunları öncelikle getirecek, biz de, ona göre hazırlıklarımızı
yapalım noktasında, kimsenin kafasını okumak gibi bir mecburiyetimiz de yok,
buna imkânımız da yok.
Sosyal güvenlik kanunu
görüşülecek bugün diye, biz o konuda hazırlıklarımızı yaptık ve karşımıza,
alelacele 3 ilave kanun daha geliyor ve bu 5 kanunu, bu haftanın gündemine
alıyoruz. Biraz önce Sayın Çelik "yangından mal kaçırmak değildir bu"
dedi. Buna, yangından mal kaçırmaktan öte söylenecek başka bir şey yoktur. Siz,
bu 5 kapsamlı kanunu, yaklaşık 350-400 maddelik kanunun tamamını, çarşamba ve
perşembe günü, iki günlük çalışma süresi içerisinde gündeme getirip bunların
yasalaşması gayreti içerisinde olacaksınız ve bundan sonra denilecek ki
"bu, yangından mal kaçırma değildir." El insaf!.. Yangından mal
kaçırma değildir; ama, mirasçıdan mal kaçırmadır bu. Kimse, ne yaptığımızın
farkına varmasın, hangi kanunda ne gibi düzenlemeler yapıyoruz, ne gibi
yenilikler getiriyoruz, kimlere ne yükler getiriyoruz bunların farkına toplum
varmasın, millet varmasın, alelacele, el çabukluğuyla bu kanunları Meclisin
gündeminde yasalaştırıp geçirmek… Ha, yetmiyor, bu da bitmiyor, 5 kanunu çok
acele bir şekilde gündeme getirmekle de iş bitmiyor ve bir de bunların temel
kanun şeklinde geçirilmesi isteniyor.
Temel kanun dediğimiz
zaman, o zaman Meclisin oturup çalışmasına gerek yok. Bakın, benim size
tavsiyem: Nasıl olsa bu kanun tasarılarını bürokratlar hazırlıyor, Bakanlar
Kurulunda da birçok bakanın, tasarının ne getirip ne götürdüğünü yeteri kadar
incelemeye vakti de yok, zamanı da yok. Bakanlar Kurulunda da imzalanıyor,
tasarı olarak geçiyor. Meclisin, temel kanun olarak, temel yasa olarak bunları
çıkarmak gibi bir çalışma içerisine girmesi durumunda, bırakınız Bakanlar
Kurulu da böyle bir imza atma zahmetine katlanmasın, bürokrat hazırlasın ve
Resmî Gazetede yayımlansın, yasalaşsın. Eğer biz bunları temel kanun olarak
çıkarırsak, bürokratın hazırladığı çerçevede… Şimdi diyecekler, komisyonlarda
yapıldı… Komisyonlarda -İktidar Partisi milletvekillerine soruyorum, İktidar
Partisi komisyon üyelerine soruyorum- hangi değişikliği
gerçekleştirebiliyorsunuz?
YAHYA BAŞ (İstanbul) -
Çevre Kanununun tamamını değiştirdik.
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) -
Hayır, bakanın ve bürokratın razı olmadığı bir maddeyi değiştirebiliyor
musunuz?! Çok çalıştık, çok görev yaptık o komisyonlarda. İktidar Partisi üyesi
olarak teklif verenlere… Sayın bakan bürokratına dönüp bakıyor, bürokrat
"yok" anlamında kaşını kaldırınca, sayın bakanın yaptığı iş
"katılamıyoruz…" İktidar Partisi üyesi olmasına rağmen, verilen
değişiklik önergesinin hangisi bugüne kadar geçti?! O sıralarda, görev yaptığım
dönemlerde bir değişiklik teklifini geçirebilmek için alnımızın damarı
çatlıyordu. Siz, ülkeyi, çıkardığımız kanunlarla idare ettik, idare ediyoruz
zannediyorsunuz; halbuki, bürokratlar sizi de idare ediyor, ülkeyi de idare
ediyor.
Biz, bunun için, bunların
temel yasa çerçevesi içerisinde ele alınmasına taraftar değiliz. Enine boyuna
tartışılsın, millete, ne gibi yeni yükler geliyor ne gibi yeni avantajlar
sağlanıyor, bunlar, açıkça, toplumun gözü önünde, el çabukluğu olmadan
tartışılsın, geçirilsin. Biz bunları istiyoruz. Zaten, bu tartışma da, Sayın
Başkanın tutumuyla ilgili 63 üncü madde kapsamındaki tartışma da buradan
kaynaklanıyor; hazmedemiyoruz böyle bir Meclis çalışma tarzını.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(Anavatan Partisi ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Abuşoğlu.
Sayın Anadol, tutumum
hakkındaki görüşüm değişmedi.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Değişmedi…
V.-
ÖNERİLER (Devam)
A) SİYASÎ
PARTİ GRUP ÖNERİLERİ (Devam)
1.-
(10/221), (10/303), (10/304) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin
öngörüşmelerinin birleştirilerek yapılmasına ve görüşme gününe ilişkin CHP Grup
önerisi (Devam)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi reddedilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
birleşime 10 dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.06
İKİNCİ OTURUM
Açılma
Saati: 17.23
BAŞKAN:
Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 87 nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun,
İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup, oylarınıza
sunacağım.
Öneriyi okutuyorum:
V.-
ÖNERİLER (Devam)
A) SİYASÎ
PARTİ GRUP ÖNERİLERİ (Devam)
2.-
Gündemdeki sıralama ile 1102, 1052, 1123, 1139 ve 871 sıra sayılı kanun
tasarılarının İçtüzüğün 91 inci maddesi gereğince temel kanun olarak
görüşülmesine ve çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin AK Parti
Grup önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu; 12.04.2006 Çarşamba günü
(bugün) yaptığı toplantıda siyasî parti grupları arasında oybirliği
sağlanamadığından, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince, Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Eyüp
Fatsa
Ordu
Grup
Başkanvekili
Öneri:
Gelen Kâğıtlar listesinde
yayımlanan ve bastırılarak dağıtılan ve gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 15 inci
sırasında yer alan 1102 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 6 ncı sırasına,
311 inci sırasında yer alan 1052 sıra sayılı kanun tasarısının 7 nci sırasına,
344 üncü sırasında yer alan 1123 sıra sayılı kanun tasarısının 8 inci sırasına,
356 ncı sırasında yer alan 1139 sıra sayılı kanun tasarısının 9 uncu sırasına,
17 nci sırasında yer alan 871 sıra sayılı kanun tasarısının 10 uncu sırasına
alınması, bu tasarıların, ilişikteki cetvelde belirlenen bölümler halinde,
İçtüzüğün 91 inci maddesi gereğince temel kanun olarak görüşülmesi, 18.04.2006
Salı ve 19.04.2006 Çarşamba günleri sözlü sorular ve diğer denetim konularının
görüşülmeyerek kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi, Genel Kurulun
18.04.2006 Salı günü 15.00-23.00, 19.04.2006 Çarşamba günü 15.00-21.00,
20.04.2006 Perşembe günü 14.00-21.00 saatleri arasında çalışması önerilmiştir.
1102 SIRA SAYILI
SOSYAL GÜVENLİK KURUMU
KANUN TASARISI
BÖLÜMLER MADDELER BÖLÜMDEKİ
MADDE
SAYISI
1. BÖLÜM 1 ilâ 25 inci Maddeler 25
2. BÖLÜM 26 ilâ 37 nci Maddeler 12
3. BÖLÜM 38 ilâ 45 inci Maddeler= 8
(Geçici 1 ilâ 5 madde dahil)= 5 13
TOPLAM MADDE SAYISI : 50
1052 SIRA SAYILI
TARIM KANUNU TASARISI
BÖLÜMLER MADDELER BÖLÜMDEKİ
MADDE
SAYISI
1. BÖLÜM 1 ilâ 13 üncü Maddeler 13
2. BÖLÜM 14 ilâ 26 ncı Maddeler= 13
(Geçici 1 ilâ 2 dahil)= 2 15
TOPLAM MADDE SAYISI : 28
1123 SIRA SAYILI
NÜFUS HİZMETLERİ KANUN
TASARISI
BÖLÜMLER MADDELER BÖLÜMDEKİ
MADDE
SAYISI
1. BÖLÜM 1 ilâ 14 üncü Maddeler 14
2. BÖLÜM 15 ilâ 34 üncü Maddeler 20
3. BÖLÜM 35 ilâ 53 üncü Maddeler 19
4. BÖLÜM 54 ilâ 75 inci Maddeler= 22
(Geçici 1 ilâ 4 dahil)= 4 26
TOPLAM MADDE SAYISI : 79
1139 SIRA SAYILI
SOSYAL SİGORTALAR VE
GENEL SAĞLIK SİGORTASI KANUN TASARISI
BÖLÜMLER MADDELER BÖLÜMDEKİ
MADDE
SAYISI
1. BÖLÜM 1 ilâ 13 üncü Maddeler 13
2. BÖLÜM 14 ilâ 42 nci Maddeler 29
3. BÖLÜM 43 ilâ 59 uncu Maddeler 17
4. BÖLÜM 60 ilâ 78 inci Maddeler 19
5. BÖLÜM 79 ilâ 98 inci Maddeler 20
6.BÖLÜM 99 ilâ 109 uncu Maddeler= 11
(Geçici 1-13dahil)= 13 24
TOPLAM MADDE SAYISI : 122
871 SIRA SAYILI
ÇEVRE KANUNU TASARISI
BÖLÜMLER MADDELER BÖLÜMDEKİ
MADDE
SAYISI
1. BÖLÜM 1 ilâ 22 nci Maddeler 22
2. BÖLÜM 23 ilâ 26 ncı Maddeler= 4
1 ilâ 10 Ek Maddeler= 10 Madde
1 ilâ 6 Geçici Madde= 6 20
TOPLAM MADDE SAYISI : 42
BAŞKAN - AK Parti grup
önerisinin aleyhindeki müracaatlar önce olduğundan dolayı ve 5 müracaat olduğu
için, kura çektiriyorum: Gaziantep Milletvekili Ömer Abuşoğlu, Denizli
Milletvekili Ümmet Kandoğan.
Sayın Abuşoğlu, buyurun.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Sayın Başkan, değiştirebilir miyiz Muzaffer Beyle?
BAŞKAN - Lütfen Sayın
Abuşoğlu, biraz önce, aynı konuyla ilgili tavrımız ortada.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Kurayı yeniden çekin; geçen sefer böyle bir uygulama oldu zaten.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Sayın Başkan, bu kura nereden çıktı?!
BAŞKAN - Sayın Abuşoğlu,
konuşmak istemiyor musunuz?
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Nereden çıktı bu kura Sayın Başkan?!
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Muzaffer Beye devredebilirsem, Muzaffer Bey konuşsun.
BAŞKAN - Hayır Sayın
Abuşoğlu, biraz önce tavrımızı belirledik o konuda.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Gruplar adına söz veriliyordu hep, ne oldu?!.
Ya, tombala Meclisi mi bu
kardeşim?! Tombala işi konuşma mı olur; nereden çıktı ya?! Sayın Başkan, bu
tombala nereden çıktı?! AKP olarak, tombalacılığı soktunuz Meclise ya!
Tombalayla mı iş yapacağız arkadaşlar; ne biçim iş bu?!
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Tombalayı Parlamentoda çekiyorlar şimdi!
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İktidar Partisi Grubunun önerisi
aleyhinde söz almış bulunuyorum; hepinizi saygılarımla selamlarım.
Sayın milletvekilleri,
Meclisin çalışma düzeninin, en verimli iş üretecek ve millet adına, ülke adına
en faydalı hizmetleri üretecek şekilde yürütülmesinde fayda vardır. Bunun için
de, İçtüzüğün düzenlemiş olduğu çerçeve, herhangi ve bugüne kadar uygulamalar
sonucunda görülen birtakım eksikliklerine rağmen, bugünkü İçtüzüğümüz, oldukça
yararlı bir çerçeve sunmaktadır bize; ancak, bu çerçeve, özellikle kanun
tasarılarının görüşmeleri usulünde, sayın İktidar Partisinin önerileri, zaman
zaman bu İçtüzük hükümlerinin hilafına, her ne kadar İçtüzük imkân veriyor da
olsa, genel esasların dışına zaman zaman taşma eğilimi ve istidadı gösteriyor.
Bu da, görüşülen tasarıların, temel yasa çerçevesine oturtulup, her yasayı bu
temel yasa çerçevesinde görüşülmesini kısaltmak, Meclis çatısı altında bu
tasarıların yeterince ele alınmadan, bir an önce, aceleyle kanunlaşarak,
milletvekillerinin yaptıkları işin zevkine varmadan, milletvekillerinin toplum
adına, ülke adına yapılması gereken birtakım değişiklik tekliflerine meydan
vermeden, bu yolu da tıkayarak, temel yasa çerçevesinde görüşülmesi, kanaatimce
uygun olmayan bir tarzdır; çünkü, adı üzerinde, temel yasa diyoruz ve bu temel
yasanın da, çok iyice ve etraflıca, üzerinde çok hassas bir şekilde, âdeta
didik didik edilerek, tasarıların konuşulması, görüşülmesi, ileride meydana
gelecek aksaklıklara meydan vermemek üzere, bunlar üzerinde İçtüzüğün verdiği
imkânlar çerçevesinde değişiklik önergeleri verilerek, en mütekâmil bir çerçeve
içerisinde tasarıların bu çatı altında kanunlaşmasıdır. Ama, ne yazık ki, temel
yasa çerçevesine oturtulup, meseleler ve tasarılar yeterince görüşülmeden, yeterince
irdelenmeden, ne getirip, ne götürdüğü, millet adına, toplum adına ne gibi
maliyetler yüklediği, fazla da incelenmeden, kısa sürede geçirilmesi sonrasında
zaman içerisinde kaçınılmaz bir şekilde, eksiklikler ve uygulamadan doğan
aksaklıklar içermesi kaçınılmazdır. Bundan dolayı, İktidar Partisinin bugünkü
önerisi karşısında tavır almamak mümkün değil.
Sadece bir kanun tasarısı
olsa, bugün temel yasa temeline oturtulmaya çalışılan bir kanun tasarısı da
değil, 5 tane ayrı kanun tasarısı var. Bunların bir kısmı, çok eskiden beri
Meclis gündeminde, daha önceki iktidarlar döneminde Meclise sunulmuş ve
bunlardan birisi, 2005 yılı içerisinde Meclise sunulmuş, dolayısıyla,
sunuldukları günden bu yana, Meclis gündeminde bekliyor. Bunların yasalaşması
noktasında da, İktidar Partisinin herhangi bir acelesi, herhangi bir önem atfı
söz konusu olmamış; ama, bugün birdenbire, âdeta, ilham gelirmişçesine, İktidar
Partisi Grubu bunların acil ve öncelikli yasa olması noktasında bir fikre
ulaşmış, âdeta, kafalarda şimşekler çakmış; bunlar önemlidir, bunlar bir önce
yasalaşmalıdır ve bir an önce yasalaşmasını sağlamak için de ne yapmak gerekir;
bunları temel kanun çerçevesine oturtturmak gerekir.
Evet, elbette temel kanun
çerçevesi, İçtüzüğün verdiği bir imkândır, bunu zaman zaman kullanmak gerekir;
ama, birdenbire, durup dururken, 5 tane birden yasayı, temel yasa çerçevesine
oturtturup, burada alelacele kanunlaştırmaya çalıştığımız zaman, biraz önceki
konuşmalarımda da bahsettim, bir kere, milletvekilleri, konular üzerinde
bihakkın konulara vakıf olmadan, herhangi bir görüş ileriye sürmeden, ülke
adına, seçmen adına, vatandaş adına ne getirip ne götürdüğünün pek farkına
varmadan kanunlaşacaktır.
Elbette, bir tasarının
kanunlaşması çerçevesinde takip edilen belli bir prosedür vardır; ama, ne yazık
ki, bu prosedür çerçevesi içerisinde bunları, bir de temel yasa hükmü
içerisinde ele aldığımızda, bürokratik mekanizmanın bize sunduğu tasarıyı,
içerisine siyasî bakış aktarmadan, içerisine partilerin siyasî yaklaşımları
derc edilmeden kanunlaştırmış olacağız.
Yarın bu tasarıların
ortaya çıkardığı, toplum adına ortaya çıkan bir mükellefiyet, toplum adına
ortaya çıkan bir maliyet milletvekillerine sorulacaktır doğrudan doğruya, bunun
cevabını milletvekili vermek zorunda kalacaktır. Halbuki, bu tasarılardan
herhangi biri temel yasa çerçevesinde ele alınıp yasalaştığı zaman,
milletvekilinin hiçbir dahli olmadan yasalaşmış olacaktır. Yarın seçmenin
karşısına çıktığım zaman, yeni sosyal güvenlik reformu benim adıma ne gibi maliyetler
getirdi bana, bana ne gibi yeni mükellefiyetler yükledi veya benden sonrası,
çoluk çocuğuma ne gibi imkânlar sağlıyor denildiğinde, ben, bunlara yeteri
kadar cevap verebilecek miyim, milletvekilleri bunlara yeteri kadar cevap verebilecek
mi; hayır.
Elimizde bir liste var
İktidar Partisinin hazırladığı. Sosyal güvenlik kurumu kanun tasarısının ilk 25
maddesi bir bölüm halinde konuşulacak; yani, 25 maddenin içeriğine
milletvekilleri vâkıf olmadan, bu 25 madde üzerinde değişik konularda
fikirlerini ve görüşlerini ve varsa değişiklik tekliflerini verme fırsatı
doğmadan, gruplar adına kalkıp sadece bir kişi konuşacak. 25 maddeyi, biz, 10
dakikada tartışacağız. Buradaki söylenen sözler o kadar özet de olsa, o kadar
kanunun ana ruhunu kapsayacak tarzda da olsa, 25 maddenin 10 dakika içerisinde
tartışılması, eksikliklerinin ve yanlışlıklarının ileriye sürülmesi,
görüşülmesi mümkün müdür; elbette değil.
Ondan sonraki 12 madde,
yine, gruplar adına birer kişinin konuşmasıyla, daha sonraki 13 madde de gruplar
adına birer kişinin konuşmasıyla, 10'ar dakikalık konuşmalarla geçiştirilecek.
O zaman, İktidar
Partisinin bu tutumu dolayısıyla, ben diyorum ki, bunları hiç görüşmeye gerek
yok o zaman. Bürokrasi otursun, kanun tasarılarını hazırlasın…
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Meclis ilga oldu zaten.
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) -
Komisyonlarda zaten değişiklik yapma yetkisi yok milletvekilinin. İster
muhalefet partisi üyesi olsun komisyondaki üye ister iktidar partisi üyesi
olsun, milletvekilinin kâğıt üzerinde olan; fakat, fiiliyatta hiç işlemeyen,
hiç kullanılmayan, iktidar partisi üyesi olup da, gelen tasarılar üzerinde
komisyonlarda muhalif görüş serdeden milletvekillerine de, parti içi muhalefet
yapıyorsun, diye genel başkandan dahi azar işitilme noktasında engellenen
milletvekillerinin çalışma sistemi çerçevesinde Genel Kurulun huzuruna gelen bu
tasarılar, milletvekillerinin ve siyasî sorumluluğu üstlenen kişilerin herhangi
bir katkısı olmadan, herhangi bir değişiklik teklifinin dikkate alınmasına
imkân verilmeden Genel Kurula sunulmakta, Genel Kurula inmekte. Bir de, Genel Kurulda, bu şekilde, temel yasa
çerçevesi ele alındığında, Meclisi tamamıyla by-pass eden bir sistemde yasa
çalışması yapılmış olmaktadır. O zaman, Meclisin bir günlük çalışmasının
maliyeti ortadadır. Bu maliyete bu millet niçin katlanıyor; benim adıma kanun
çıkarılsın, benim lehime, ülkenin lehine, ülkenin ilerisi için, ülkenin
geleceği için kanun çıkarılsın diye bu maliyete katlanıyor. Meclisin böyle bir
katkısı olmayacaksa, her gün Meclisin çalışmasının getirdiği maliyete millet
niçin katlanıyor?!
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Abuşoğlu,
buyurun.
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) -
Sayın Başkan, bitiriyorum.
Bürokrat hazırlasın,
bakanın oluru nasıl olsa alınıyor. Çoğu zaman, bakanların aklının ermediği,
bakanların aklı erse bile yeteri kadar inceleme fırsatı, inceleme vakti
bulamadığı bir ortamda, bürokratın kanun tasarısı, bakanlığın değil bürokratın
kanun tasarısı, Bakanlar Kurulu tasarısı haline geliyor. Bakanlar Kuruluna
gelen bir tasarıda, herhangi bir bakanın bu tasarıyı okuyup bu konuda kendi
fikrini söylemesine hiç rastgelinmiş midir; hayır. Çünkü, bir bakanın getirdiği
tasarıya bir başka bakanın itiraz etmesi veya muhalif görüş serdetmesi
alışılagelmiş bir uygulama değildir. Öyle ise, bürokrasinin hazırladığı kanun
tasarısı Bakanlar Kurulu tasarısı haline geliyor. O Bakanlar Kurulu; ki, siyasî
sorumluluğu üstlenmiş, yerine göre Yüce Divanda yargılanma yolu açık, yerine
göre millete gidip hesap verecek, seçim sandığında bunun hesabı görülecek bir
kişi olarak... Bakanlar Kurulu üyelerinin de herhangi bir dahli yoksa,
milletvekillerinin tasarılar üzerindeki müdahalesi temel yasa çerçevesi
içerisinde de bu şekilde engelleniyorsa, o zaman, milletvekiline de gerek yok,
Meclisin çalışmasına da gerek yok; kapatalım Millet Meclisini,
milletvekillerini de, evlerine, bölgelerine, memleketlerine gönderelim,
bürokrasi hazırlasın ve Resmî Gazetede yayımlanarak kanunlaşsın. Böyle bir
Meclis çalışma sistemi olmaz arkadaşlar. Böyle bir Meclis çalışması içerisinde
yürütülecekse bu işler... Bilirsiniz, bazı oyunlar vardır, üçkâğıt oyunları; el çabukluğuyla üçkâğıt açılır. Bu
tutum, âdeta bana onu çağrıştırıyor; el çabukluğuyla, üçkâğıt ortamı içerisinde
yasa çalışması yapmak durumuyla karşı karşıya kalıyor Meclis. Ben, bunu,
Meclisin mehabetine yakıştıramıyorum. Meclisin, bu milletin sorumluluğunu,
sadece bugünkü sorumluluğunu değil, gelecekteki sorumluluğunu da üstlenmiş...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Abuşoğlu,
lütfen...
ÖMER ABUŞOĞLU
(Devamla) - ...bir kurum olarak ve
milletvekili olarak kendimize yedirmememiz gerektiğini ifade ediyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Abuşoğlu.
AK Parti grup önerisi
aleyhinde söz isteyen Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan.
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Yani, CHP'ye konuşma yok bundan sonra!
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum. AK
Parti grup önerisinin aleyhinde konuşacağım.
Değerli milletvekilleri,
dün akşam, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, Toplu Konut İdaresiyle ilgili
bir kanun teklifini görüşüyorduk. Saat 21.30 sularında, iki kez istenen
toplantı yetersayısı bulunamadığı için, Meclis, çalışmalarını tamamlamak
mecburiyetinde kaldı.
Türkiye Büyük Millet
Meclisinde milletvekillerinin nasıl bir çalışma içerisinde olduklarını
gösteren, bundan daha iyi bir gösterge yok. AK Parti milletvekilleri, kendi
hükümet tasarılarına, kendi milletvekillerinin hazırlamış olduğu tekliflere
dahi sahip çıkamayacak durumda. Dün akşam, bunu, çok açık ve net bir şekilde
gördük ve 357 kişilik AK Parti Grubu burada toplantı yetersayısını
bulunduramadığı için, Meclis kapanmak mecburiyetinde kaldı.
Ben, bugün, Meclise
gelirken, dünden yarım kalan bu kanunun görüşüleceğini düşünerek geldim ve
hazırlıklarımı da buna göre yaptım ve gündemde olan diğer konuları çalışarak
geldim; ama, Türkiye Büyük Millet Meclisine gelince, bir AK Parti Grubu
-Danışma Kurulu- önerisi hepimizin önünde.
Şimdi, ben soruyorum;
bütün milletvekillerine, özellikle AK Parti milletvekillerine soruyorum:
Değerli milletvekillerim, sevgili kardeşlerim; bugün sizin huzurunuza getirilen
ve temel yasa olarak görüşülmesi istenen bu tasarılarla ilgili olarak kaç
milletvekilimizin bilgisi var?! Sizlere soruyorum: Kaç arkadaşımız, bu
tasarıları okuyarak şu anda Türkiye Büyük Millet Meclisi sıralarında oturuyor?!
Kaç İktidar Partisi milletvekili, bugün, bu tasarılarla ilgili olarak Türkiye
Büyük Millet Meclisinde katkı sağlayacak?! İnanıyorum ki, çok az
milletvekilimiz bu kanun tasarılarını okudu, çok az milletvekilimiz bu kanun
tasarılarıyla ilgili olarak bilgi sahibi.
Çok enteresandır -biraz
önce, buradaki kavaslara da sordum- 1139 sıra sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanun Tasarısı var mı şu anda kavaslarımızın elinde,
Meclisimizde? Soruyorum; yok. Yok… Şimdi, bir milletvekilimiz, Meclise gelen
bir milletvekilimiz, bu kanun tasarısını görmek istese, bakmak istese, çalışmak
istese, şu anda, Genel Kurulda bu yok arkadaşlar…
RECEP KORAL (İstanbul) -
Odanda var.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Odamda var; ama, ben, bugün, buraya gelirken, 1139 sıra sayılı kanun tasarısı
görüşülecek diye gelmedim ve şu anda, Genel Kurulda soruyorum, yok, Sayın
Milletvekilim. Yok. Şu anda, Genel Kurulda, bu kanun tasarısı yok, bulunamadı.
Yarım saatten beri bekliyorum, getiremediler; ellerinde mevcut değil. Böyle bir
çalışmayla nereye varacaksınız sayın iktidar milletvekilleri, ne yapmak
istiyorsunuz, ne elde etmek istiyorsunuz; çok merak ediyorum. Yani, allahaşkına
şu Tarım Kanunu Tasarısı 28 madde, nasıl bunu temel kanun olarak kabul
edersiniz?! Bunun neresi temel kanundur değerli milletvekilleri?! 28 madde,
allahaşkına!.. Yani, Allah'tan korkun, Tarım Kanunuyla ilgili, muhalefet olarak,
bizler, gelip burada bir şeyler söylesek, biraz katkı vermeye çalışsak ne
kaybınız olacak?! Geçenlerde Kredi kartlarıyla ilgili -yine söylüyorum,
söylemek ihtiyacı hissediyorum- yalvardım, beş konuşma yaptım şurada bir
muhalefet milletvekili olarak, Merkez Bankasına bu yetkiyi verirseniz yanlış
yaparsınız, Merkez Bankasının üzerinde bankalar baskı kurarlar, faiz oranlarını
yüzde 4, 5, 6 olarak ilan ederlerse ne yapacaksınız dedim. İktidar sıralarından
"olmaz öyle şey, Merkez Bankası yapmaz" dendi, yüzde 5,75 ve gecikme
faizi yüzde 6,88 yaptı. Yani, bizi dinleseydiniz o gece, o akşam, bizim
sesimize kulak vermiş olsaydınız, bugün, milyonlarca kredi kartı mağdurlarının
yeni bir mağduriyet içerisine girmelerinin önüne geçme imkânınız vardı.
Şimdi, temel yasayla
ilgili, biliyorsunuz, geçen dönem, Meclisin kapanmasına yakın olan günlerde,
birçok kanun tasarısını da temel kanun olarak Türkiye Büyük Millet Meclisine
getirdiniz. Muhalefet olarak biz, bu tutumunuzu reddederek Türkiye Büyük Millet
Meclisini terk ettik ve terk etmeden önce de şunu "yanlış yapıyorsunuz,
muhalefetin önerilerini dikkate almadan geçen bu kanunlar Anayasa
Mahkemesinden, Sayın Cumhurbaşkanından geri döner" demiştik. Bakın, en çok
dönen kanunlar, hem Sayın Cumhurbaşkanından hem de Anayasa Mahkemesinden, o
dönemde temel yasa olarak görüştüğünüz ve muhalefetin bu sıralarda olmadığı
dönemde kabul ettiğiniz kanun tasarıları.
Şimdi, Türkiye'nin büyük
çoğunluğunu ilgilendiren Sosyal Güvenlik Kurumu Kanun Tasarısı Bütçe Planda
görüşülmüş. Ben, muhalefet milletvekillerinin şerhlerini de okudum; çok güzel
gerekçeler; tebrik ediyorum kendilerini; tam, 4 sayfa; bakınız, bu kanun
tasarısıyla ilgili 4 sayfalık eleştirileri var; çok da haklı eleştiriler,
birçoğuna da gönülden katılıyorum, olmaması lazım; ama, siz biraz sonra burada,
geleceksiniz, muhalefetin sesini kısarak, bu maddeler üzerindeki düşüncelerini
öğrenmeden, katkısını almadan ve buradan kalkan parmaklarla, bu kanun
tasarılarını geçireceksiniz. Ancak, ben iddia ediyorum ki, bu yaptığınız etik
değil, bu yaptığınız, Türkiye Büyük Millet Meclisinin sağlıklı bir çalışma ortamı
içerisinde çalışarak geçirdiği kanunlar olmayacaktır. O nedenle, geliniz, bu
yanlıştan vazgeçiniz, bu grup önerinizi geri çekiniz.
Bakınız, elbette, bu
kanunların gelmesi lazım, sosyal güvenlik kurumlarının tek çatı altında
toplanması hepimizin arzusu, isteği; ancak, bunu alelacele buradan geçirecek
olursanız yanlış yaparsınız.
Bakınız, Türkiye'nin
gündeminde, sizlerden kanun teklifleri, tasarıları bekleyen çok kesimler var.
İşte, bu sene haziran ayı geliyor; üniversite imtihanlarında, hükümetinizin
gelişinden itibaren dördüncü yıl. İktidara gelirken "imam-hatip
liselerinin, meslek liselerinin diğer liseler gibi, diğer lise mezunları gibi,
öğrencileri gibi, eşit şartlar altında üniversite imtihanına girmesini
sağlayacağız" dediniz. Oy istedik hep beraber, ben de istedim. Ne oldu?!
Dördüncü yıl değerli milletvekilleri!.. İşte, bu sene de büyük bir ihtimalle
seçim olacak; nasıl gideceksiniz halkın önüne?! O meslek lisesi mensuplarına,
imam hatip lisesi mensuplarına ne cevap vereceksiniz, ben merak ediyorum.
Türban meselesini hep
söylediniz, ne oldu?! İşte, iktidarınız; geldiniz gidiyorsunuz. Bu meseleleri
çözmeden, yarın, vatandaşın önüne, oy aldığınız o kesimlerin önüne nasıl
çıkacaksınız, onlara nasıl cevap vereceksiniz?! Yıllardır, o meseleler
üzerinden siyaset yapan insanlar olarak, halkın huzuruna nasıl varacaksınız?!
Ben bunları merak ediyorum; getiriniz bunları, bunlar da gelsin değerli
milletvekilleri, nerede?!. Haziran ayı geldi, üniversite imtihanı yaklaştı, ne
olacak değerli milletvekilleri?!
YÖK'le ilgili "altı
oniki ay içerisinde YÖK yeniden yapılandırılacak…" Ne oldu; bitti, iktidar
döneminiz sona eriyor; ne zaman yapacaksınız?! Milyonlarca insan bunu bekliyor,
hangi gün bunları Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getireceksiniz?!
Bakınız, elimde Tekel
işçilerinin Türkiye'nin değişik yerlerinden gönderdikleri fakslar var. Tütün
üreticileri bitti. 550 000 tütün üreticisi, 250 000 tütün üreticisine düştü.
Geçenlerde buradan da alelacele bir kanun geçirildi; muhalefetin ısrarlı
çalışmaları neticesinde bir miktar düzeltildi, ancak, derde deva değil. Bitti,
tütün üreticisi yok oldu ve şimdi, işyerleri de kapatılıyor, binlerce işçi
feryat ediyor.
Bakınız, elimde Türkiye
Barolar Birliği Başkanlığının yazısı var. Müdafi olarak tayin ettiğimiz
avukatların ücretleri üç aydan beri ödenmemiş. "Avukatlık
yapmayacağız" diyorlar. Avukat tutma imkânı olmayan insanlara tutulan
avukatlık ücreti bedellerinin, üç aydan beri 17 000 avukatın ücretinin
ödenmediği söyleniyor. İşte elimizde yazılar…
Değerli milletvekilleri,
Türkiye'nin gündeminde çok önemli konular var, onlar ne zaman Türkiye'nin,
Meclisin gündemine gelecek merak ediyorum. Carî açık, bakınız, yeni açıklandı.
Korkunç bir tabloyla karşı karşıyayız. Ocak-şubat ayları cari açığı 5,9 milyar
dolar, bir yıl geriye gidecek olursa, 25,3 milyar dolar! Cari açığı finanse
ettiğinizi söylüyorsunuz; ama, dünyadaki son nakit değişikliklerini göz önüne
alacak olursanız, önümüzdeki günlerde cari açığın Türkiye için ciddî bir
tehlike olmak üzere olduğunu çok açık bir şekilde göreceksiniz. Bakınız, kritik
sınır gayri safî yurtiçi hâsılanın yüzde 4'üdür. Bugünkü bu rakamlar yüzde
7'nin üzerine çıkmıştır. Yüzde 4 kritik eşikken, yüzde 7'nin üzerine çıkılan
bir carî açıkla hükümet olmanız mümkün değildir!..
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
lütfen, teşekkür için açıyorum.
Buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Hemen toparlıyorum.
Bakınız, fındık üreticisi
Karadeniz'de perişan. 7 000 000 lirayla açılan fındık fiyatları bugün 4 250 000
liraya kadar düşmüştür.
FARUK KOCA (Ankara) - Biz
mi açtık?!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Evet, 4 250 000 liraya düştü ve fındığın açıldığı zaman ben oradaydım.
FARUK KOCA (Ankara) - Onu
biz mi açtık?!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Milletvekillerimizin, 7 000 000 lira başfiyat meselesini nasıl alâyi vala ile
Türkiye'ye duyurduklarını çok iyi biliyorum. Hadi, bugün gidin bakalım
Karadeniz'e fındık üreticisi ne durumda; hâlâ fındık ücretlerini, paralarını
alamayan yüzbinlerce fındık üreticisi feryat ediyor. Bunların dertlerine derman
olmak için ne yapacağız?
Değerli milletvekilleri,
disiplin affı. Bakınız, benim de kanun teklifim, sonra hükümet de bir kanun
tasarısı getirdi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine geldi. Nerede bu
kanun tasarısı ve teklifi?! Yok oldu, buharlaştı gitti. Yine, güvenlik
güçlerimizle, Silahlı Kuvvetler mensuplarımızla ilgili kanun teklifleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin öncelikle gündemine alınmasıyla ilgili
arkadaşlarımız önerge verdiler; burada reddedildi.
Bakınız, bunlar
Türkiye'nin öncelikli meseleleri, milyonlarca insanı ilgilendiren temel
meseleler. Siz, hepsini bir kenara bırakacaksınız…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kandoğan.
AK Parti grup önerisi
aleyhinde, Samsun Milletvekili Sayın Haluk Koç; buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Başkana teşekkür ediyorum.
Gerçekten garip bir uygulama içindeyiz. Bu uygulamayı tekrar değerlendirerek
zaman kaybetmek istemiyorum; ama, bir Anamuhalefet Partisi 154 milletvekiliyle
kendi getirdiği grup önerisinin savunmasını dahi yapamıyor. Garip bir uygulama
içindeyiz. O anda kimin aklına eserse konuşmak için başvuruyor ve bir kura
yöntemine başvuruluyor. İçtüzükte hiçbir şekilde yeri olmayan bir uygulama.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Tombala!
HALUK KOÇ (Devamla) -
Bunu takdirlerinize sunmak istiyorum değerli arkadaşlarım.
Burada, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Sayın Arınç'a da seslenmek istiyorum: Bir an önce, Sayın
Başkan, bu konuya bir uygulama çerçevesi içerisinde bir düzenleme getirmek
zorunda. Yoksa, seyredenler açısından da, kendimiz açısından da, Parlamentoyu
gülünç duruma düşürüyoruz değerli arkadaşlar; bunu belirtmeden geçemeyeceğim.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, temel yasa kavramı üzerinde, biliyorsunuz, geçen yasama yılı son
günlerinde, İçtüzük değişikliği sırasında geniş tartışmalar oldu. Ben, o boyuta
tekrar girmeyeceğim; ama, uzun yasaların görüşülmesi sırasında, Türkiye Büyük
Millet Meclisinde bir sıkıntı olmadığını, en basitinden Türk Ceza Yasasının
görüşülmesi sırasında, bir uzlaşma çerçevesi içerisinde gerçekleştirdiğimizi
hatırlatmak istiyorum.
Şimdi, burada üzülerek
görüyorum, burada üzülerek görüyorum; bakın, bir tarım kanunu tasarısı, burada,
28 maddelik bir tarım kanunu tasarısı, 28 maddelik kanun tasarısını bile, bir
temel kanun kavramı içerisinde bize getirmek ihtiyacını duyuyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım,
yani, bir şeyden çekiniyorsunuz; köylünün sorununun burada dile getirilmesinden
çekiniyorsunuz. O zaman, eski Tarım Bakanı Sayın Sami Güçlü'nün günahı neydi
değerli arkadaşlarım?! Yani, Tarım Bakanı çok mutlu, çok mutlu; demin, iki
eliyle yoklamaya katılıyordu; çok mutlu; çünkü, hiç görüşülmeden, çiftçi
traktörüne mazot koyamazken, 5 teneke buğdaya, 5 teneke buğdaya 1 torba gübre
alabilirken, bu sorunlar burada dile getirilemeyecek ve tarım, Türkiye gibi bir
ülkede, devlet desteğinin tamamen dışında, serbest piyasa ekonomisi koşullarına
bağlanacak ve bu kanun buradan geçecek ve siz içinize sindireceksiniz ve biz
de, bu kanunu çıkartmış olacağız, gerçekleştirmiş olacağız. Değerli arkadaşlar,
bu, doğru bir yol değil, bu, demokratik bir yol değil.
Sayın Çelik, biraz sonra
konuşacak; cevap vermesi açısından, kendisine ben bir söz iletmek istiyorum:
Bizim programımızda bunlar var, biz doğru yapıyoruz... Siz öyle inanacaksınız,
çok doğaldır; kendi programınızı buraya taşıyacaksınız. Yani, sizin
söylediğiniz doğrular, başkaları için doğru olmayabilir veya…
EYÜP FATSA (Ordu) - Sizde
de var Sayın Başkan.
HALUK KOÇ (Devamla) - …
bizim, sizin eksikleriniz konusunda, sizi uyarıcı birtakım görüşmelerimiz,
katkılarımız olabilir; ama, bunlara gerek yok, bunlara gerek yok, bizim
dediğimiz doğru; bu ekspres yolda, biz, bu kanunları çıkartacağız… Değerli
arkadaşlarım, o zaman şu yazıyı değiştirelim; şu yazıyı değiştirelim. Egemenlik
kayıtsız şartsız milletin mi, egemenlik kayıtsız şartsız iktidarların mı?!
Değerli arkadaşlarım, bakın, yanlış içindesiniz. Yasama organı çalışma düzeninde
ciddî bir sıkıntı içindeyiz.
Dün, Sayın Çalışma Bakanı
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunu ziyaret etti; Sayın Faruk Çelik yanındaydı; ben
toplantının bir bölümünde katıldım. Sayın Topuz karşıladılar. Konuyla ilgili
milletvekili arkadaşlarımız vardı ve orada, sadece, sosyal güvenlik kurumunun
çatı kanunu ve genel sağlık sigortasına dönük uygulamayla ilgili zaten
kafanızda bir plan var, mütebessim ifadenizden o belli oluyordu Sayın Çelik;
ama, muhalefete de bir uğrayalım canım, bir uzlaşma havası, manzarası
sunuverelim basına gayreti içindeydiniz, bu görevi yapma gayretindeydiniz.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Haber olsun televizyonda…
HALUK KOÇ (Devamla) -
Sizi bilmiyorum; ama, Sayın Çalışma Bakanı, herhalde, bu tekliflerin yanına
tarımla ilgili, çevreyle ilgili, nüfus idaresiyle ilgili kanunların da temel
yasa olarak getirilmesinden, sanıyorum, mahcup olmuştur, onun mahcubiyetine
sebep oldunuz.
Değerli arkadaşlarım,
temel toplumsal alanları düzenleyen yasa tasarıları… Tartışmak, muhalefetin
görüşlerini almak, bunlar önemlidir. Sayın Başbakanı tek adam yapma yolunda,
demokrasi dışında birtakım süreçlere sürükleniyorsunuz.
Ben, muhalefet Grup
Başkanvekili olarak, belki, bu yasalar görüşülürken -çoğunluğunuz tarafından
kabul edilecek bu öneriniz- bunları söylemeye fırsatımız olmayacak; sizi bunun
vebaliyle baş başa bırakabiliriz. Şimdi söylemek istiyorum: Değerli
arkadaşlarım, yasama, yürütme ve yargı erki kavramlarından, maalesef, yasama
erkinin içi bir şekilde boşaltılmaktadır. Bunu başka türlü izah etmek mümkün
değil. Yürütme, yasamanın üzerinde bir tahakküm oluşturmaktadır.
Değerli arkadaşlarım,
siz, yasama organının üyelerisiniz; tıpkı, bizim gibi sizler millet vekilisiniz
ve yürütme organının tahakkümüne, maalesef, sizler de maruz kalıyorsunuz.
Bakın, yürütme organı
derken, Sayın Abuşoğlu güzel bir noktaya değindi. Kim var, bu yasaların
mutfağında kim var; IMF var, Dünya Bankası var ve Sayın Başbakanın kıymetleri
kendilerinden menkul birtakım danışmanları var. Bunlar, her konuda, her konuda
sizi aşıyorlar değerli arkadaşlarım. Belki, dinleme zahmetine bile katlanmıyorsunuz;
ben, sizin haklarınızı savunmaktan, burada, üzülmüyorum, gocunmuyorum.
Değerli arkadaşlarım, son
derece önemli bu; yani, hiçbir dönemde, hiçbir dönemde, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin yasama yetkisi, bu şekilde, yürütmenin gücüne terk edilmemiştir,
rehin bırakılmamıştır, insafına bırakılmamıştır. Komisyonlarda nasıl yasa
oluşturulduğunu biliyorsunuz. Türkiye Büyük Millet Meclisinde, bürokratlar baş
sallamadan, Sayın Bakanın ve dolayısıyla grup başkanvekillerinin onayı olmadan,
neye el kaldırıp neye indireceğinizi bilmiyorsunuz.
Şimdi, şu, genel sağlık
sigortasıyla ilgili yasa tasarısı, değerli arkadaşlarım, önemli bir kanun.
Türkiye gibi çarpık gelir dağılımı içinde kıvranan bir ülkede, eğer uygulanmaya
başlanırsa -Sayın Başbakanın grup konuşmasına, biz daha sonra, basın
toplantısıyla, gerçekler çerçevesinde yanıt vereceğiz, ama- eğer uygulanırsa,
iki yıl sonra, kim iktidara gelirse, genel sağlık sigortası primini ödeyemeyenlerin sağlık sisteminden
faydalanamaması karşısında, onların borçlarının yeniden yapılandırılmasıyla
ilgili, buraya, af kanunları getirecek. Türkiye'de, eğer bir büyüme varsa, eğer
bir millî gelir varsa, bu, adil bölüşülmediği sürece, bunun uygulanabilirliği
olmayacaktır değerli arkadaşlarım; ama, bunlara müsaade etmiyorsunuz ki bunları
dile getirelim maddelerde.
Şimdi, bakın, değerli
arkadaşlarım, 29 madde bir bölüm. 10 dakika konuşma. İki şahıs konuşmasını da
aldınız. 10 dakika, 29 madde üzerinde, son derece önemli olan bu kanun
hakkında, muhalefet grupları görüşlerini ifade edecekler. Siz inanabiliyor
musunuz böyle bir olayın gerçekleşebileceğine?!. Mümkün mü bu?!. Mümkün mü
bu?!. Değerli arkadaşlarım, kendimizi aldatıyoruz, kendinizi aldatıyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım,
demin… Yani, sizin demokrasi anlayışınızı da ben sorgulamak istiyorum; içinizde
iyi niyetliler var, bunu biliyorum, rahatsız olanlar var, bunu biliyorum. Geçen
yasama döneminin sonunda, benzer uygulamalar içine girdiğinizde, Sayın Ersönmez
Yarbay'ın, bu kürsüden "ben bu işten rahatsız oluyorum" söylemleri
benim aklımda, televizyonların haber programlarının jeneriklerinde. Aynı
yanlışı yapıyorsunuz; iki gün içerisinde 5 önemli kanun geçecek -Tarım Bakanı
çok mutlu, Çalışma Bakanı da çok mutlu- ve bu şekilde, görevinizi yapmış
sayacaksınız kendinizi.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi "muhalefetin katkısına açığız" sözleriniz havada kalıyor.
Muhalefetin katkısı nasıl açılacak, nasıl gerçekleşecek?.. Şimdi, kusura
bakmayın, yani, Sayın Başbakanın deyimiyle söylüyorum. Biliyorsunuz, Sayın Başbakanın
böyle veciz sözleri var "bu böyle biline" diye bitiyor. Siz, bu yolda
devam edin değerli arkadaşlarım! İyilik yapmıyorsunuz, demokrasiye iyilik
yapmıyorsunuz, Parlamentoya saygılı davranmıyorsunuz. Üzülerek ifade ediyorum.
Şimdi, tüm sorumluluk
sizin olacak; bu yasaları görüşeceksiniz, muhalefetsiz bir görüşme, tek ses,
tek görüş ve Başbakan ve kıymetli danışman kadrosuna tam biat!.. Ki, bu
danışman kadrosundan bir tanesi, Amerika'ya girerken Türk pasaportu bile
kullanmıyor, bir diğeri "Sayın Başbakanı kullanın" demeye gelen
ifadelerde bulunuyor; ama, hiç merak etmeyin, Sayın Başbakan Türkiye
Cumhuriyetinin Başbakanıdır, siz o "kullanma" sözünü içinize
sindirseniz bile, Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Sayın
Başbakanını hiç kimseye kullandırtmayacaktır. (CHP sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar)
Değerli arkadaşlarım,
ellerinizi kaldıracaksınız, kabul edeceksiniz… Biz, muhalefet görevimizin
engellendiğini ifade ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Koç, lütfen,
teşekkür için…
Buyurun.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Bitiriyorum Sayın Başkan; teşekkür ederim.
Şu koca kanunu 7 maddede
görüşeceksiniz, 7 kişi söz alacak.
Değerli arkadaşlarım,
yapmayın… Değerli arkadaşlarım yapmayın, yanlış yapıyorsunuz. Gece 24.00'e
kadar da otururuz, cumartesi, pazar da çalışırız; bırakın söyleyelim, bırakın
katkımız olabilecek bir iki hususu dile getirelim. Bunlar, 7 kişinin 10'ar
dakika konuşmasıyla olmaz. Kafamızı kuma gömmeyelim; yanlış yapıyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
Sayın Çelik'in "biz doğru yapıyoruz" mantığına ben itiraz ediyorum,
isyan ediyorum, kabul etmiyorum; kendisi de belki düzeltme fırsatını kullanır.
Bana, iki hafta önce "Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmalarını sabote
ediyor" demişti. Düzeltmek için tekrar söz aldı "evet, sabote
ediyor" dedi. Burada, bu deyimi ben kullanmıyorum; ama, demokrasinin nasıl
yanlış kullanıldığının örneğini Sayın Çelik söylüyor zaten.
Değerli arkadaşlarım,
sizi tarihî bir sorumlulukla, vicdanınızla ve ettiğiniz milletvekili yemininin
gerekçesiyle baş başa bırakıyoruz; kendi kendinize görüşebilirsiniz.
Saygılarımı sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Hangi yasalara aykırı davranışımız var; onu da söyleyin.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Demokrasinin kurallarına aykırı.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Koç.
AK Parti grup önerisi
lehinde söz isteyen Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa; buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; grup önerimizin lehinde söz aldım;
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, hem
benden önce önerinin aleyhinde konuşan arkadaşlarım hem de grup önerimizi
Meclis Divanı kürsüsünden okuyan Divan Üyesi arkadaşlarım grup önerimizin
içeriğiyle alakalı hususları sizlerle paylaştı.
Ben, bu grup önerimizle
neleri getirdiğimizi ve niye getirdiğimizi, müsaadelerinizle, bir kere daha
sizlerle ve kamuoyuyla paylaşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, grup
önerisi içerisinde temel yasa olarak görüşülmesini istediğimiz yasa tasarıları,
tasarılar, sadece AK Parti Hükümetiyle beraber veya AK Partiyle beraber
Türkiye'nin gündemine gelmemiş -belki, 1980 öncesi de var; ama- 1980'den sonra
kurulan her siyasî partinin programında ve iktidara gelen her siyasî partinin
programında ve iktidara gelen her siyasî partinin ve partilerin hükümet
programında bu yasalar vardır. Herkes, sosyal güvenlik kurumunu tek çatı
altında toplayacaklarını, Türkiye'nin ve milletimizin de menfaatının bu yönde
olduğunu ve ülkenin derhal genel sağlık sigortası kapsamına alınmasında zaruret
olduğunu, hem kurulan siyasî partiler hem iktidar partileri hem muhalefet
partileri, bunları seçim meydanlarında, beyannamelerinde ifade etmiştir; ancak,
daha sonra, iktidar koltuğuna oturanlar, iktidar sorumluluğunu yüklenenler,
maalesef, bu sözlerinin arkalarında duramamış, millete vermiş olduğu bu sözü
yerine getirme cesaretini ortaya koyamamıştır.
Evet, bütün bunları,
milletin ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirmek, bir siyasî
irade işidir. Bizden öncekiler bu iradeyi ortaya koyamamışlarsa, zaten
koyamadıkları iradenin hesabını millete verememişlerdir. Dolayısıyla, biz,
millete vermiş olduğumuz sözü gerçekleştirmek ve Türkiye'nin de buna ihtiyaç
duyduğunu bildiğimiz için, bu yasaları, siyasî fayda hesabı yapmadan, millet
faydası, ülke faydası hesabı yaparak, Türkiye'nin ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin
gündemine getirdik.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Millet mi, IMF mi?
EYÜP FATSA (Devamla) -
Sayın Koç'u ben biraz önce dinledim, muhalefete mensup arkadaşları da dinledim.
Bakın, 2002 yılı seçim
bildirisinde, Cumhuriyet Halk Partisinin de, bu yasayı, bu şekilde Türkiye
Büyük Millet Meclisinin gündemine getireceklerine dair ifadeleri vardır. Ben,
burada, tekraren onu okumak istemiyorum.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Oku, oku.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Müsaade edin… Müsaade edin, okuyayım.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Saptırmadan okuyun, lütfen!
EYÜP FATSA (Devamla) -
"Herkesi ulusal sağlık sigortası kapsamına alacağız."
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Doğru.
EYÜP FATSA (Devamla) -
"Ulusal sosyal güvenlik sistemi kapsamında, ulusal sağlık sigortasını
kuracağız."
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Doğru.
EYÜP FATSA (Devamla) -
"Tüm yurttaşları, sosyal ve ekonomik durum ayırımı gözetilmeden, aşamalar
halinde bu sigorta sistemi kapsamına alacağız."
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Doğru.
EYÜP FATSA (Devamla) -
"Arzu edenler, buna ek olarak, özel sağlık sigortalarından da
yararlanabilecek" diyor. CHP'nin, 2002…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Doğru.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Şimdi, arkadaşlar, bunlarla ilgili başka vaatleriniz de var; ben, süremi
bunlarla tamamlamak istemiyorum.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Doğru, doğru.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Biz, iktidarda, bak, sözümüzün arkasında durduk…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
IMF'ye söz, IMF'ye…
EYÜP FATSA (Devamla) -
…ama, siz, muhalefette olmanıza rağmen, verdiğiniz sözün arkasında duramadınız.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Halka değil, IMF'ye...
EYÜP FATSA (Devamla) -
Aradaki fark budur; lütfen… Lütfen...
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Görüşmekten kaçan yok; siz kaçıyorsunuz görüşmekten.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Şimdi, yasa…
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Görüşmekten kaçmayın, neden kaçıyorsunuz?!
EYÜP FATSA (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, burada yapılan tenkitler…
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen, hatibi dinleyelim.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Burada yapılan tenkitler, özellikle, önerimiz aleyhinde yapılan konuşmalarda
denildi ki: "Yasama, yürütme organının tahakkümü altına alınmıştır."
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Doğru!
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Aynen doğru!
EYÜP FATSA (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, bakın, buradan, herkesin vicdanına hitap etmek istiyorum:
Siz, şu yapılan uygulamada, Anayasaya, yasalara ve İçtüzüğe aykırı ne buldunuz,
allahaşkına şunu söyleyin.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Görüşelim, anlatalım.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Nedir?! Nedir?!
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Görüşelim, anlatalım.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Müsaade edin…
Anayasaya, yasalara ve
İçtüzüğe aykırı hiçbir şey yoktur; her şey, yasal zeminde yapılıyor.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Paspas… İçtüzük paspas oldu.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Başkanlık makamı bile taraf…
EYÜP FATSA (Devamla) -
Müsaade edin… Müsaade edin…
HASAN ÖREN (Manisa) - 28
maddeyi temel madde yaptınız.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, bak, bu yasalar komisyonlara gelmeden önce, ki, orada
aylarca tartışıldı. Siz, milletvekili arkadaşlarımızın komisyonlarda, alt
komisyonda, üst komisyonda yapmış oldukları çalışmaları, yasama faaliyetlerinden
kabul etmiyor musunuz?!
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
O zaman, Genel Kurulu iptal edelim.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- O zaman, işi komisyonda bitirelim.
EYÜP FATSA (Devamla) - O
arkadaşlarımızın gece gündüz, günlerce, haftalarca, aylarca, orada harcamış
olduğu mesaiyi, Meclisin yasama faaliyetleri içerisinde kabul etmiyor musunuz?!
(CHP sıralarından gürültüler)
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sen, demokrasi dersi okumamışsın.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Müsaade edin… Müsaade edin…
Efendim, temel yasa…
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sen demokrasiyi bir öğren de gel.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Arkadaşlar, ben, öğrendim geldim. Öğrendiğimi, yasalar, Anayasa, yasa ve
İçtüzük hükümlerine göre konuşuyorum burada.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Senin dediğin, demokrasilerde yok.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Aykırı, yanlış ne varsa, buyurun gelin, burada onu söyleyin.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Tombalaya mı girip söyleyeceğiz, tombalayla mı konuşacağız?!
EYÜP FATSA (Devamla) -
Sayın Başkan, lütfen…
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen…
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
"Gel de konuş" diyor! Tombalayla mı konuşacağız?!
BAŞKAN - Lütfen, Sayın
Çetin…
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Tombalaya çevirdiniz burayı!
EYÜP FATSA (Devamla) -
Lütfen… Lütfen… Ben, arkadaşların bütün konuşmalarını burada sabırla dinledim.
BAŞKAN - Niye tahammül
edemiyorsunuz? Lütfen…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Tombala demokrasisi!..
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Benim gibi, peygamber gibi adamı bile isyankâr ettiniz ya!
EYÜP FATSA (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, İçtüzükte 91 inci madde, evet, belki elimizdeki kitaplarda
yok, İçtüzük kitaplarında yok; ama, Anayasa Mahkemesinin kabul etmiş olduğu bir
91 inci… Temel yasa tarifi vardır ve siz kabul edilmemesi için Anayasa
Mahkemesine müracaat ettiniz; ama, Anayasa Mahkemesi, sizin görüşünüzü değil,
bizim, temel yasayla ilgili tarifimizi kabul etmiştir, kabul etmiştir. Bir
boşluk yoktur; dolayısıyla, yapılanlar İçtüzüğe uygun yapılmaktadır.
Sayın Koç burada şunu
söyledi: "Efendim, biz, üçüncü yasama yılının sonunda bu İçtüzük
değişikliğini konuşurken, İktidar Partisine mensup bir milletvekili arkadaşımız
çıktı 'efendim, ben bunu doğru bulmuyorum, içime sindiremiyorum' diye karşı
çıktı" dedi. Evet, doğrudur, doğrudur. Sayın Koç, eğer, bu arkadaş sizin
grubunuzda olsaydı şimdiye kadar ihraç ederdiniz.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Yok canım!
EYÜP FATSA (Devamla) -
Ama, o arkadaş bizim grubumuzun içerisindedir ve biz arkadaşımızın farklı
düşüncesine de bir demokratik olgunluk ve anlayış içerisinde saygı gösterdik.
(AK Parti sıralarından alkışlar) Saygı gösterdik.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Federasyon gibi oldunuz.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Lütfen… Lütfen, değerli arkadaşlar…
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
MHP var, Doğru Yol var, Refah var! Ne ararsan var derde devadan gayri!
EYÜP FATSA (Devamla) -
Efendim, denildi ki: "Çiftçiyi perişan ettiniz, çiftçiler traktörüne
koyacak mazot alamıyor." Değerli arkadaşlar, 2002 yılında Türkiye'de
satılan traktör sayısı 6 000, 2005 yılında satılan traktör sayısı 35 000'dir.
Lütfen, hesaplara iyi bakın.
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Sayın Fatsa, hepsi borçlanarak traktör aldılar. Traktörünü satıp borcunu
ödüyor!..
EYÜP FATSA (Devamla) -
Çiftçi sadece mazot değil, traktör alıyor, traktör.
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Traktörünü satıyor, borcunu ödüyor. Traktörü borçla alıyor.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Sizin veya bizden önceki iktidarların sattırmak mecburiyetinde bıraktığı
traktörleri şimdi yeniden alıyor, yeniden; yeniden alıyor.
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Çıkın, köylüye konuşun bunu. Hiç kimse inanmaz buna. Millet traktörünü satıyor,
borcunu ödüyor.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, inanır, inanmaz... Halep orada, arşın orada; millet orada.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Traktörlerin üzerindeki hacizleri biliyor musun?!
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, hatibin sözünü kesmeyelim lütfen.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Bak, biz de bu milletin içerisinden geliyoruz. Her hafta sonu fırsat buldukça
seçim bölgelerimize ve ülkemizin başka
bölgelerine gidiyoruz. Her bölgedeki insanlarımızla; çiftçimizle,
işçimizle, esnafımızla, küçük sanatçılarla, hepsiyle görüşüyoruz bütün bunları.
Biz de milletin içerisindeyiz; yani, size söylediklerini bu millet bize
söylemekten çekiniyor mu?!
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Siz konuşmuyorsunuz ki, düğünlerde silah çekiyorsunuz!
EYÜP FATSA (Devamla) -
Öyle şey mi olur yahu?! Hayır…
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Ne diyor millet "her şey güzel" mi diyor?!
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Siz ne diyorsunuz böyle?!
EYÜP FATSA (Devamla) -
Değerli arkadaşlar… Değerli arkadaşlar…
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Sayın Fatsa, ne diyor bu millet, size ne diyor; bir söyleyin bakalım.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, yapılan uygulama…
Bakın, sosyal güvenlik
kurumlarının bir çatı altında toplanması…
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Sayın Fatsa, size ne diyor millet?!
EYÜP FATSA (Devamla) -
…ülkenin ve bu ülkede yaşayan insanların menfaatınadır; bunun aksini kimse
söyleyemez. Bunu, yirmi yıldan, otuz yıldan, kırk yıldan beri gelen bütün
siyasî partiler ve iktidarlar siyasetlerinin ana malzemesi yaptılar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Fatsa,
lütfen, toparlayabilir misiniz.
Teşekkür için açıyorum
Sayın Fatsa; buyurun.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Bitiriyorum, son cümlem Sayın Başkan.
Eğer, siz, bu ülkede 18
yaşından küçük çocukların genel sağlık sigortasından faydalanmasından
rahatsızlık duyuyorsanız…
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Nereden biliyorsun?! Size kim söyledi bunu?!
EYÜP FATSA (Devamla) -
…bunun için bizim söyleyeceğimiz hiçbir şey yoktur.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sayın Başbakanın da doğruları söylemiyor, sen de doğruları söylemiyorsun.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Kaldı ki, bugün bu yasanın bir temel yasa olarak getirileceği, dün, Sayın Bakan
ve Grubumuza mensup grup başkanvekili, milletvekili arkadaşımız, siyasî parti
gruplarına, bunun, bugün bir temel yasa olarak getirileceğini; ama, temel
yasanın bölümleriyle ilgili, temel yasanın uygulanış şartlarıyla ilgili
karşılıklı olarak görüşebileceğimizi sizlere ifade ettiler.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Öbürleri var mıydı?! Öbürleri var mıydı?! 5 tane, 5 tane…
EYÜP FATSA (Devamla) -
Görüşlerini bekledik siyasî partilerin; ama, henüz bize, getirmiş olduğumuz bu
teklifle ilgili karşı görüş de getirmediniz.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
- Sayın Bakana sor, kaç taneydi? Sayın
Bakana sor; 1 yasa…
EYÜP FATSA (Devamla) -
Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, bir şeyi tekrar ediyorum. Yapılan şeylerin
hepsi, uygulamanın hepsi, Anayasaya, yasaya ve İçtüzüğe uygundur. Gizli kapaklı
getirmedik.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Gizli kapaklı 5 tane… Sayın Bakana sor…
EYÜP FATSA (Devamla) -
İki günden beri Türkiye'deki bütün yerel ve ulusal basın ve yayın kuruluşları
bundan bahsediyor. Sayın Bakan ve Grubumuza mensup milletvekili arkadaşlarımız
siyasî parti gruplarına bunları getirmişlerdir. Dolayısıyla, biz, gizli kapaklı
bir şey yapmadık, her şeyi ayan beyan, milletin, Meclisin ve siyasî partilerin
gözü önünde yaptık.
Dolayısıyla, ben,
arkadaşlarımızdan, Meclis Genel Kurulundan, grup önerimizin lehinde oy
kullanmalarıyla ilgili talebimi yineliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Fatsa.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Genel Kurulu kapatalım artık!.. Komisyonda görüşüldü, gazeteler yazdı,
televizyonlar anlattı; o zaman, görüşmeye ne gerek var; öyle mi yani?!
BAŞKAN - AK Parti grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Tarih tespit ediyor!..
EYÜP FATSA (Ordu) - Evet,
tarih sizi de tespit ediyor!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) -
Coğrafya tespit etmez, tarih tespit eder!
BAŞKAN - Kabul
etmeyenler… Öneri kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
alınan karar gereğince, Sosyal Güvenlik
Kurumu Kanunu, Tarım Kanunu, Nüfus Hizmetleri Kanunu, Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Çevre Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarıları, İçtüzüğün 91 inci maddesine göre, temel kanun olarak
görüşülecektir.
Bu tasarıların her bir
maddesi için, milletvekillerinin talebi üzerine, söz kaydı yapılmıştır; ancak,
alınan karar gereğince tasarılar bölümler halinde görüşüleceğinden, daha önce
alınan sözler işleme konulmayacaktır.
Tasarıların bölümleri
üzerinde şahısları adına söz isteyen milletvekillerine, istem sırasına göre söz
verilecektir.
Bilgilerinize
sunulmuştur.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Tombala çekilecek!..
BAŞKAN - Alınan karar
gereğince, sözlü soruları görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
Önce, sırasıyla, yarım
kalan işlerden başlayacağız.
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
1.-
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu
Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - 3 üncü sırada
yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu
gelmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.
4 üncü sırada yer alan,
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Bazı
Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
5 inci sırada yer alan,
Muğla Milletvekili Orhan Seyfi Terzibaşıoğlu'nun; 190 Sayılı Genel Kadro ve
Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile 2985 Sayılı Toplu Konut Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu
raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Muğla
Milletvekili Orhan Seyfi Terzibaşıoğlu'nun; 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile 2985 Sayılı Toplu Konut Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(2/727) (S. Sayısı: 1138)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Allah allah… Dün konuşuyorduk…
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Nerede bu komisyon?!
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Nerede bu komisyon?! Dün konuşuyorduk…
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Dün konuşuyorduk, 2 maddesi kalmıştı Sayın Başkan.
BAŞKAN - Yarım kalan
işlerle ilgili işlem tamamlandığından, şimdi, kanun tasarı ve tekliflerinin
görüşmelerine 1 inci sıradan itibaren devam edeceğiz.
1 inci sırada yer alan,
Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Savunma Komisyonu
raporunun görüşmelerine başlayacağız.
4.- Türk
Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ve Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Savunma Komisyonu Raporu
(1/278, 1/1034) (S. Sayısı: 17 ve 17'ye 1 inci Ek)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
2 nci sırada yer alan,
Gülhane Askerî Tıp Akademisi Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına
Dair 604 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
5.- Gülhane
Askeri Tıp Akademisi Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/277) (S. Sayısı:
1079)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
6 ncı sırada yer alan,
Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
ile Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının görüşmelerine başlıyoruz.
6.- Sosyal
Güvenlik Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/1153) (S. Sayısı: 1102) (x)
BAŞKAN - Komisyon?.. (CHP
sıralarından "yok, yok" sesleri)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Komisyon yok…
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Yok… Ertelendi…
BAŞKAN - Lütfen, sayın
milletvekilleri…
Komisyon?.. Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Komisyon raporu 1102 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri,
alınan karar gereğince, bu tasarı, İçtüzüğün 91 inci maddesi kapsamında
görüşülecektir.
Bu nedenle, tasarı, tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra,
bölümler halinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı
oylanacaktır.
Tasarının tümü üzerinde
gruplar adına söz talebi?..
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Var bizim.
BAŞKAN - Tümü üzerinde
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Bizim talebimiz yok mu?
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Kemal Kılıçdaroğlu...
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Talebimiz gelmedi mi?
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Ona da mı kura çekilecek acaba; tombala mı çekilecek?!
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Tombala çek, tombala!
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Tombala çekelim Başkan!
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Bütün komisyon üyelerini yaz, tombalaya başla!
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Tombalada çıkmamış mı?!
BAŞKAN - Tasarının tümü
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen İstanbul Milletvekili
Kemal Kılıçdaroğlu; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 20 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye'de yaşayan bütün bireyleri birebir ilgilendiren bir tasarı, ne yazık
ki, Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmeyecek ve Türkiye Büyük Millet
Meclisinde hiç alışık olmadığımız, 320 maddelik 5 yasa, sanki 17 madde
görüşülecekmiş gibi bir karar alındı AKP Grubu tarafından. Eğer görüşmeye
kalkarsak bu şekliyle, her maddeye düşen süre 10 saniye ile 25 saniye arasında
değişiyor.
Düşünün değerli
milletvekilleri, her bireyi birebir ilgilendiren bir yasa, nasıl oluyor da, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı
altında ancak 10 saniye görüşülebiliyor?! Acaba, 10 saniyede, yurttaşlar bizim
konuşmalarımızın ne olduğunu anlayacaklar mı; acaba, AKP Grubunu oluşturan
milletvekili arkadaşlarımız 10 saniye içinde -ki, maddenin okunması bile 10
saniyeyi aşıyor- bunun ne anlama geldiğini bilecekler mi; bilmeyecekler tabiî.
Bilmemeleri de gayet doğal; çünkü, onlar, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının
talebini değil, IMF'nin talebini yerine getirmek için şu sıralarda oturuyorlar.
Siz, eğer IMF'nin niyet mektubuna "biz, bu yasayı bu tarihe kadar
çıkaracağız" diye yazıyorsanız, taahhüt ediyorsanız, o taahhüdün arkasında
duruyorsanız, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları kendileri için ne getirildiğini
bilmiyorlar; ama, IMF bunların hepsini biliyor. Sizin bunu temel kanun
yapmanızın temel gerekçesi, burada maddeler görüşülmesin, vatandaşın cebine
nasıl el uzatacaksınız, vatandaş onu öğrenmesin. Sizin temel hedefiniz bu.
Değerli arkadaşlar, Sayın
Fatsa konuşurken dedi ki: "Siyasî partilerin seçim bildirgelerinde tek
çatı modeli vardı." Ve bizim bildirgemizi de okudu. Doğrudur; bizim
bildirgemizde sosyal güvenlik sisteminde reform yapılması, sosyal güvenlik
sisteminin tek çatı altında toplanması, ayrılıkların kaldırılması; ama,
yoksullukta değil, refahta buluşulması vardır. Sizin hedefiniz, yurttaşları
yoksullukta buluşturmaktır. Bizim hedefimiz de, varlıkta, refahta buluşturmaktır.
Temel ayrılığımız zaten budur.
Şimdi diyorsunuz ki:
"Siz verdiğiniz sözün arkasında durmadınız." Niye söylüyorsunuz bunu
"bizim getirdiğimiz kanuna niye evet demiyorsunuz?" Sizin
getirdiğiniz tasarı, adam gibi tasarı olsa, biz de destekleriz. Buraya gelen
tasarılar vardı, CHP Grubu desteklemedi mi bazı tasarıları; destekledi.
Buna niye karşıyız,
isterseniz, onu kısaca söyleyeyim, vaktimin yettiği süre içinde. Şimdi
diyorsunuz ki bu yasanın 1 inci maddesinde: "Kurum, idarî ve malî açıdan
özerktir."
Değerli arkadaşlar, özerk
kurumun anlamı şudur, idarî özerkliğin, malî özerkliğin anlamı şudur: Günlük
siyasî politikalarla bu kurumlara müdahale edilmesinin önünü kesiyoruz
demektir. Bunun için ne yapıyorsunuz; malî özerklik getireceksiniz. Ne
yapıyorsunuz; idarî özerklik getireceksiniz. 1 inci maddede getirmişsiniz.
Peki, sonra ne yapmışsınız; başkan, kurumun başkanı, bakanın iki dudağı
arasında görev yapacak. Böyle bir özerk kurum bana gösterebilir misiniz acaba?
Sermaye Piyasası Kurulu Başkanının, acaba, bakanın iki dudağı arasında mı
bulunduğu koltuk, görev süresi; hayır, yasayla teminat verilmiştir. BDDK
Başkanına yasayla teminat verilmiştir; Tütün Üst Kurulu Başkanına yasayla
teminat verilmiştir. Peki, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanına yasayla niye o
güvenceyi vermiyorsunuz; hangi gerekçeyle vermiyorsunuz?! Getirin onu, destek
verelim; ama, onu getirmiyorsunuz. Neden; çünkü, diyorsunuz ki, Sosyal Güvenlik
Kurulu Başkanı, benim iki dudağımın arasında olsun onun görev süresi,
beğenmezsem görevden alacağım.
Değerli arkadaşlar,
sosyal güvenlik kuruluşlarının bu noktaya gelmesinin temel nedeni bu kötü
siyasettir. Siz, bu kötü siyasetin önünü tıkamıyorsunuz, bu kötü siyasete
destek veriyorsunuz. Bakın, geçen hükümetler döneminde, bir bakan döneminde,
sadece bir bakan döneminde, üç yıl görev yapan bir bakan, 9 kez, Sosyal
Sigortalar Kurumu Başkanını değiştirdi. Bu kurum ayakta kalabilir mi; bu kurum
yaşayabilir mi?! Peki, buna önlem getiriyor musunuz; hayır, getirmiyorsunuz.
Sayın Başbakan, geçiyor, AKP Grubunda toplantı yapıyor, sizlere diyor ki:
"Türkiye Cumhuriyetinin en büyük reformunu getiriyoruz." Bu mu
reform?! Bu, sistemi deforme etmektir, bunun reformla falan bir ilgisi yoktur.
Bir başka önemli nokta
değerli arkadaşlar; o kadar gariplikler var ki bu tasarıda; diyorsunuz ki… Ha,
tasarının iyi yönü de var, onu da söyleyeyim; örneğin, yönetim kurulu, 5
seçimle gelen, 5 atamayla gelenle oluşuyor. Eskiye göre iyidir, böyle olması da
doğaldır; ama, bakın, bir şey yapıyorsunuz değerli arkadaşlar; diyorsunuz ki,
en fazla üyeye sahip ilk 3 işveren sendikası konfederasyonları tarafından
belirlenen 9 temsilciden birisi seçilecek. Türkiye'de kaç tane işveren
sendikası konfederasyonu var?! AKP Grubu içinde işveren arkadaşlarım var; kaç
tane işveren sendikası konfederasyonu var; 1 tane var, Türkiye İşveren
Sendikaları Konfederasyonu. Nereden çıktı 3 tane; hangi gerekçeyle çıktı 3 tane?!
AGÂH KAFKAS (Çorum) - 1
tane olsa ne olur, 3 tane olsa ne olur!
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Sayın Faruk Çelik diyor ki: "Niye verdiğiniz sözün arkasında
durmuyorsunuz, niye bu tasarıyı desteklemiyorsunuz?" Bunun neresi
desteklenir?!
Yine diyorsunuz ki… Bakın
değerli arkadaşlar, tasarıyla, bir başkanlık kuruyorsunuz, altında da 4 tane
genel müdürlük var. 4 genel müdürlüğün biri de Primsiz Ödemeler Genel
Müdürlüğü; yani bununla, primini ödeyemeyen veya yoksullara veya herhangi bir
nedenle sosyal sigorta kapsamına alınması gereken kişilere belli ödemeler
Primsiz Ödemeler Genel Müdürlüğü tarafından yapılacak.
Biz, bir önerge verdik,
dedik ki: Primsiz Ödemeler Genel Müdürlüğünün içine Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışma Genel Müdürlüğünü de alın. Niçin; çünkü, Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışma Genel Müdürlüğünün yeri Başbakanlık değildir, bu kurumun içidir; ama,
siz reddettiniz. Niye reddettiniz değerli arkadaşlar?! Ret gerekçesini
söyleyeyim size: Bir başbakan düşünün, bir ülkede bir başbakan düşünün. Elinde
binlerce dolarlık kol saati, lüks arabasıyla, ramazan ayında bir gecekonduya
gidiyor. O gecekonduda bir evi açıyor -önceden haberli habersiz, onu
bilmiyoruz- o eve konuk oluyor. Arkasında bir kamera ordusu… (AK Parti
sıralarından "kim" sesi)
ALİM TUNÇ (Uşak) - Sen de
konuk ol.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Sayın Başbakan efendim, Sayın Recep Tayyip Erdoğan.
ALİM TUNÇ (Uşak) - Sen de
konuk ol.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Arkasında bir kamera ordusu, oturuyor sofraya.
1- Dini siyasete alet
ediyor ramazan ayında oraya gitmekle.
2- O yoksul ailenin
yoksulluğunu yetmiş milyon insana teşhir ediyor.
Bana söyler misiniz, bir
insanının yoksulluğunu yetmiş milyona teşhir etmek, hangi ülkenin, hangi vicdanın,
hangi yasanın göbeğinde vardır?!
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Bu modeller böyle!
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Böyle bir şey yoktur arkadaşlar! Siz, sosyal güvenlik getireceğim
diyorsunuz, değil mi? Siz, sosyal güvenlik getirmiyorsunuz, siz sosyal devlet
getirmiyorsunuz, siz lütuf devleti getiriyorsunuz. "Ben lütfettiğim kadar
senin yoksulluğun giderilir. Ben lütfetmezsem, senin yoksulluğun
giderilemez" diyorsunuz. Bunun anlamı budur. Niçin, siz, Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğünü bunun içine almıyorsunuz; çünkü, o
genel müdürlük aracılığıyla trilyonları AKP il başkanlarının emriyle birilerine
dağıtacaksınız. Seçim bölgesinde, seçim zamanında, seçim yatırımı yapacaksınız.
Niçin, bunları kurumsallaştırmıyorsunuz?! Buraya getirin, koyun; ama, bunları
getiremezsiniz. Dediğim gibi, sizler, dini siyasete alet etme konusunda,
takıyyecilik konusunda birebir bir parti... Bu konuda sizin elinize kimse su
dökemez. Bundan, bir sefer, kesinlikle, biz de eminiz, siz de emin olun.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) -
Kendi marifetlerinden bahset.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Bizim marifetlerimiz, bizim boğazımızdan haram lokma inmemesidir;
ama, sizin boğazınızdan haram lokma indiyse, ben onu bilemem. (CHP sıralarından
alkışlar)
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) -
İSKİ'de de öyle diyorlardı!
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Geliyorum, bir başka olaya.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) -
İSKİ'de de öyle diyorlardı!
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Siz Ali Diboları açıklayın; yolsuzluk olayına girerseniz, siz onun
altında kalırsınız. Hele bakın şu illerde yapılanlara, sizin
milletvekillerinizin nasıl ihale pazarlıkları yaptıklarına, onları anlatmayalım,
şimdi o konulara girmeyelim; çünkü, vaktimin yarısını zaten geçirmiş
durumdayım.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Haram diye diye, dini siyasete alet ediyorsun.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Dini siyasete alet etmek, Adalet ve Kalkınma Partisinin geleneksel
tavrıdır Sayın Milletvekilim; dini siyasete alet etmek budur. (CHP sıralarından
alkışlar) Siz, ramazan ayında yoksulların evine gidip, yoksul çocuğu yetmiş
milyona teşhir edemezsiniz; buna hakkınız yok! Bunun, insanlıkla da ilgisi yok,
Müslümanlıkla da ilgisi yok! (CHP sıralarından alkışlar) Evet, sizin hakkınız
yoktur buna! Siz eğer yardım yapacaksanız… Müslümanlıkta yardım gizli yapılır.
Siz doğrusunu yapmıyorsunuz.
AGÂH KAFKAS (Çorum) -
Dini siyasete alet etme!
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Bakın, sosyal güvenliği getiriyorsunuz…
BAŞKAN - Sayın
Kılıçdaroğlu… Sayın Kılıçdaroğlu…
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Biz, sosyal güvenliği burada eleştiriyoruz, bu gerekçeyle
eleştiriyoruz. Siz, doğrusunu yapmıyorsunuz. Siz, millete verdiğiniz sözün
arkasında durmuyorsunuz. Siz, yaptıklarınızla sosyal devleti yıkıyorsunuz,
sosyal devletin önündeki bütün engelleri kaldırmak istiyorsunuz, lütuf devleti
denilen bir kavramı yerleştiriyorsunuz.
AGÂH KAFKAS (Çorum) - İlk
defa cumhuriyet tarihinde…
BAŞKAN - Sayın Kafkas,
lütfen…
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Siz düşünebiliyor musunuz… Sizin döneminizde, televizyonlarda,
yarışma programlarında yalvaran aileleri görmüyor musunuz?! Yalvaran aile
düzeni yarattınız siz, sosyal devleti yıktınız siz.
Sayın Başbakan diyor ki:
"Biz Türkiye Cumhuriyetinin en büyük reformunu yapıyoruz." Sayın
Çelik, burada, kalktı, ne söyledi: "18 yaşına kadar kimseden ücret
alınmayacak, herkes sosyal güvenlik kapsamında olacak, genel sağlık sigortası
kapsamında olacak; siz bunu kıskanıyorsunuz, siz bunu eleştiriyorsunuz."
Sayın Başbakan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunda doğruları söylememiştir. O
yasa geldiğinde, tek tek, neleri yanlış yaptığını burada söyleyeceğim; ama, o
yasa geldiğinde. Sayın Başbakan ya doğru bilgiyi alamıyor veya Sayın Başbakan
Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarına doğruyu söylemiyor. Niçin doğruyu
söylemiyorsunuz?! Siz doğruyu söyleyin ki, millet de doğrunun ne olduğunu
anlasın. Efendim, hekim seçme özgürlüğü varmış, herkes istediği hastaneye
gidecekmiş! Bana söyler misiniz, bu yasanın neresinde var?! Yok böyle bir şey.
Halka doğruları söylemiyorsunuz. Sonra, biz doğruları söylediğimiz zaman da
rahatsız oluyorsunuz.
Türkiye İş Kurumu niye bu
kanun kapsamına alınmadı? O bir sosyal güvenlik kuruluşu değil mi?! Demiyor
musunuz "tek çatı altına alacağız"; niye almıyorsunuz?! Sizi
engelleyen ne?! Alamazsınız; çünkü, sizin sosyal devletle ilginiz yok, sizin
vatandaşların yoksulluğuyla ilginiz yok. Sizin amacınız başka. Sizin amacınız,
seçim döneminde kamu kaynaklarını dağıtmak üzerine kurulan -bir sosyal devlet
anlayışı değil- lütuf devleti anlayışı var. Siz bunu yapıyorsunuz.
Değerli milletvekilleri,
bakın, bir şey daha söyleyeyim. Ali Dibo'dan vazgeçtik. O Dibo yönetimleri
devam ediyor zaten. Yolsuzluğu kim ortaya çıkarır; teftiş kurulları çıkarır
değil mi arkadaşlar. Müfettişler giderler, soruşturma yaparlar, yolsuzluk varsa
belgesini koyarlar ve ilgili kişiler hakkında da soruşturma açılır. Siz ne
yapıyorsunuz; teftiş kurullarını kaldırıyorsunuz, burada da kaldırıyorsunuz.
Hani siz yolsuzlukla mücadele ediyordunuz?! Bakın değerli arkadaşlar, bu
getirdiğiniz tasarı, Türkiye Cumhuriyeti bütçesinden sonra en büyük bütçeyi
kullanacak olan idare… Bu idare, teftiş kurulu olmayan bir idare. Bu idaredeki
yolsuzluklar açığa çıkmasın diye bunu kaldırıyorsunuz. Bana söyler misiniz;
hangi mantıklı gerekçeyle siz teftiş kurulunu kaldırıyorsunuz? Doğru bir
uygulama değil, yanlış yapıyorsunuz, halka yanlış mesaj veriyorsunuz. Bu,
siyasetçinin itibar kaybetmesine yol açıyor. Diyor ki bir süre sonra vatandaş:
"Siyasetçidir, söyler. Nasıl olsa, söylediklerinin büyük bir kısmı
yalan." Bu çığırı kırmak için, Parlamentoya saygınlık kazandırmak için,
siyasetçilerin de halka doğruyu söyleyebileceklerine ortam hazırlamak için
vatandaşa gitmedik mi, oy istemedik mi?! Peki, niye geliyoruz, burada aksini
yapıyoruz? Niye vatandaşa doğruyu söylemiyoruz? Söylemiyoruz, söylemek
istemiyoruz; çünkü, vatandaştan bazı şeyleri özenle kaçırmak istiyoruz.
Şimdi, Sayın Fatsa burada
konuşurken yasama organıyla ilgili bir şey söyledi; dedi ki: "Yasama
organı yürütme organının tahakkümünde değildir. Siz bunu bilmiyor
musunuz?"
Değerli arkadaşlar, bunu
açık ve net söylüyorum: AKP Grubu demokrasinin ne olduğunu bilmiyor,
demokrasiyi içselleştirmiş değil. Bunu neye dayanarak söylüyorsunuz
diyeceksiniz. Ben size, bakın, şu tutanak…
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Arkadaşımız öyle söylemedi Kemal Bey. "Yasama faaliyetini yalnız Genel
Kuruldan ibaret saymayın" dedi.
BAŞKAN - Sayın Çelik,
lütfen…
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - "Saymayın"; ama, o ifade aynen söylendi. O söylediğim
ifade… Hayır, doğruyu söyledi. Yani, yasama organı yürütme organının tahakkümünde
değil; doğruyu söyledi. Böyle olması gerektiğini söylüyorum ayrıca ben.
FARUK ÇELİK (Bursa) - O
sizin…
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Ama, bakın, Sayın Çelik, ben size, sizin milletvekilinizin
tutanaklarda geçen bir ifadesini okuyacağım ve bütün AKP milletvekilleri de
demokrasinin ne olduğunu, ne olması gerektiğini buradan öğrenecekler.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Açık oy, gizli…
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Sayın Canikli, bütçe görüşmelerinde şöyle söylüyor: "Burada
kanunları kim çıkarıyor değerli arkadaşlar; muhalefet mi çıkarıyor, iktidar mı
çıkarıyor? Muhalefet kanadına…
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Meclis çıkarıyor.
MEHMET ZİYA YERGÖK
(Adana) - Meclis çıkarıyor.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Parlamento çıkarır, Parlamento…"
Ve gürültüler arasında
Sayın Canikli: "Burada kanunları hükümet çıkarır, kanunları AK Parti Grubu
çıkarır."
Hangi demokraside var bu,
hangi demokraside var?! (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
İtiraflar…
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Bir şey daha söyleyeceğim. Bununla kalsa, hadi, böyle bir şey
söyledi, Başkan uyudu, özür dilemeye ve sözlerini düzeltmeye davet etmedi
diyebiliriz, olabilir; ama, bakın ne diyor -Sayın Canikli devam ediyor- daha
vahim bir şey: "Aksini söylemek de, burada Meclisin işleyişini bilmemek
anlamına gelir.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum" diyor. "(AK Parti sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)"
Bu, sizin demokrasi
anlayışınızı göstermiyor mu değerli arkadaşlar?! Bana söyler misiniz, AKP grup
başkanvekilleri gelip şu kürsüye, Sayın Canikli, senin söylediğin demokrasi
anlayışı o değildir, Meclisleri Türkiye Büyük Millet Meclisi çıkarır,
Parlamento çıkarır... (Anavatan Partisi sıralarından "yasaları
çıkarır" sesleri)
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) -
Meclisleri mi?!.
M. NECATİ ÇETİNKAYA
(Elazığ) - Meclisleri değil, kanunları…
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Kanunları çıkarır.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Diyor ki: "Kanunların çıkarılmasında muhalefetin hiçbir
şekilde etkisi olamaz." Yahu,
arkadaşlar, siz, muhalefeti, zaten kafadan reddetmişsiniz, reddediyorsunuz. Bu
anlayışı kendi içinize sindirmişsiniz ve bu anlayışta olan ve bu konuşmayı
yapan arkadaşları, hep beraber siz alkışlıyorsunuz ve sonra da kalkıyor
diyorsunuz ki, efendim, İçtüzükte bu vardır, demokrasi şöyledir… Yok efendim,
siz demokrasiyi amaç olarak değil, araç olarak kullanıyorsunuz. Bu, çok açık ve
net. (CHP sıralarından alkışlar)
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Yapmayın ya!.. Ayıp ya!..
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Genel Başkan da öyle söyledi.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Demokrasiyi amaç olarak kullanmıyorsunuz. Amaç olarak kullanan bir
partinin sözcüsü buraya gelip bu konuşmayı yapamaz; bu konuşmayı yaptığı zaman
da, AKP'nin Grup Başkanvekili gelir bu kürsüye, çağırır Canikli'yi, gel arkadaş
buraya, sen burada sözünü düzelt, bu Parlamentoda muhalefet olmazsa olmaz…
Demokrasinin temel koşulu muhalefettir, iktidar değildir. İktidar her yerde
vardır, krallıkta da iktidar vardır; ama, muhalefet sadece demokrasilerde olur.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
İktidar her rejimde var; ama, muhalefet sadece demokrasilerde var.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Başbakan bile öyle düşünüyor, grup başkanvekilleri de öyle düşünüyor.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Siz, demokrasiyi içinize sindirmiş değilsiniz. Bakın, geliyorum son
bölüme: Siz demokrasiyi içinize sindirmediniz diyorum. Bu temel kanunla da,
demokrasiyi içinize sindirmediğinizi bir daha gösteriyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, temel
kanun, gruplar anlaşırsa buradan geçer; doğrusu o değil mi?! Siz, yetmiş milyon
insanı bire bir ilgilendiren bir yasayı, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarından
kaçırmak için her şeyi yapıyorsunuz.
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Muhalefete ihtiyaç var; önce, ihtiyaç bu değil mi?!
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Bakın, siz "muhalefete ihtiyaç var" diyorsunuz.
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Burada bir maddelik yasayı bir haftada geçiremedik; kusura bakmayın!
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Siz… Güzel… Siz, muhalefete ihtiyacı şöyle hissediyorsunuz:
Muhalefet bir kukla muhalefet olsun, bizim her dediğimizi yapsın. Ondan sonra da,
muhalefet de, efendim, bizimkini kabul etti, ne yapalım veya muhalefet bir
maddeyle ilgili olarak en fazla 10 saniye konuşsun. Öyle ya, 29 maddeyi
alıyorsunuz, 10 dakika konuşacak 29 maddeyle ilgili. Bunun hangi demokrasiyle
ilgisi var, hangi demokrasiye sığar böyle bir şey? Muhalefetin sesini kesmek
için özel çaba harcıyorsunuz.
Bu yasa doğru bir yasa
değildir, bu tutum doğru bir tutum değildir; demokrasi anlayışıyla bağdaşmaz.
Sizin demokrasi anlayışınızı Sayın Canikli gayet güzel anlattı burada, siz de
Sayın Canikli'yi avuçlarınız patlayıncaya kadar alkışladınız. Bunun
sorumluluğunu, demokrasiyi bu anlayışıyla kabul eden bir partinin getirdiği bu
yasanın doğru olmadığını, sesimizi kesmeye yönelik olan bu tutumu da şiddetle
protesto edeceğimizi ve Parlamentoyu da terk edeceğimizi Yüce Meclise ve
halkımıza anlatmak, sunmak isterim.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kılıçdaroğlu.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Kalkın…
(CHP Grubu
milletvekilleri Genel Kurul Salonunu terk ettiler)
AHMET YENİ (Samsun) -
Söyleyecek sözü olmayanlara güle güle; söyleyecek bir sözünüz yok.
Vatandaştan kaçmayın…
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Halktan kaçamazsınız, halktan…
BAŞKAN - Lütfen sayın
milletvekilleri, lütfen…
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) - Sayın Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN - Tasarının tümü
üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına, Isparta Milletvekili Sayın Erkan Mumcu;
buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
AHMET YENİ (Samsun) -
Vatandaş görüyor sizi.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen…
Buyurun Sayın Mumcu.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA ERKAN MUMCU (Isparta) - Çok teşekkür ediyorum Sevgili Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; sözlerime başlamadan önce sizleri saygılarımla
selamlıyorum.
Bugün görüşmekte
olduğumuz tasarının, ülkemiz açısından, ülkemizin geleceği açısından önemine,
hayatiyetine binaen ve İktidar Grubunun bugüne kadar ya da hükümetin bugüne
kadar bu konuda bir ortak akıl üretmek amacıyla da olsa diyalog arayışında
bulunmamış olmasına rağmen, şu içinde bulunduğumuz dakikaları, saatleri, belki
de bu fırsatı iyi değerlendirebilmek, bir diyalogla daha verimli, ülke için
daha hayırlı bir neticeye ulaştırabilmek fırsatı olarak gördüğüm için huzurlarınızdayım.
Değerli arkadaşlar, önce
söylemem gereken bir şey var ki, Türkiye'nin sosyal güvenlik sisteminin reforma
ihtiyacı vardır ve bu reform ihtiyacı son derece gecikmiş, biriktirilmiş ve
ağır bedeli ödenmiş bir ihtiyaçtır ve Türk sosyal güvenlik sisteminin reforma
tabi tutulması için kaybedilecek bir dakika bile zaman yokken, aslında, bugün,
bir tek parti iktidarı kurma çoğunluğunu elinde bulunduran İktidar Partisinin,
üçbuçuk yıllık gecikmesinin de, millete bir tür hesabını vermesi gerektiğini
düşünüyorum; çünkü, 1994-2004 yılları arasında, sadece geride bıraktığımız bu
on yıl içinde sosyal güvenlik sisteminin açıklarının hazine borçlanma
maliyetleri üzerinden Türkiye'ye toplam maliyeti 470 katrilyon lira olmuştur
arkadaşlar. Bu 470 katrilyon liralık rakam, benim uydurduğum bir rakam değil,
bütçesini sunuşunda, Maliye Bakanımızın, Türkiye Büyük Millet Meclisine
yaptırdığı hesaplar neticesinde sunduğu rakamdır.
Bu rakamı mukayese
edebilmek bakımından şunu söylemek zannediyorum yeterlidir: Bu rakam,
Türkiye'nin bugüne kadar birikmiş toplam borcundan daha büyük bir rakamdır;
yani, sürdürülebilir bir sosyal güvenlik reformunun yapılmış olması, sosyal
güvenlik açıklarının ortadan kaldırılmış olması bu ülke için son derece acil ve
hayatî bir ihtiyaç iken, bugün karşımıza getirilen tasarı bir reform niyetiyle
getirilmiş olsa bile, üçbuçuk yıllık bir gecikmeyle gelmiştir ve bu üçbuçuk
yıllık gecikmenin maliyeti de, neresinden bakarsanız bakın, Maliye Bakanımızın
yaptığı hesaplamalar üzerinden yaklaşık 100 katrilyon liradır. Bu, 100
katrilyon liranın, borçlanma maliyetiyle birlikte Türkiye Cumhuriyeti Devletine
olan ağır maliyeti, herhalde, gözden kaçmış bir kusur olarak addedilemez. Zira…
BAŞKAN - Sayın Mumcu, bir
saniye…
AYHAN ZEYNEP TEKİN BÖRÜ
(Adana) - Salonda uğultu var.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri…
Buyurun Sayın Mumcu.
ERKAN MUMCU (Devamla) -
Çok teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlarım,
hakiki ve samimî olarak, bugün, burada, eğer bir iletişim kurabilirsek, diyalog
kurabilirsek, Türkiye adına son derece hayırlı, memleketimiz için son derece
hayırlı bir adım atma imkânı bulacağız ve hükümetiniz adına da bir iftihar
vesilesi yaratma fırsatı bulabileceğiz. Sizden istirhamım, Sayın Bakandan,
Bakanlar Kurulundan istirhamım, buradaki sözleri, eleştiriler de dahil olmak
üzere, iyi niyetli bir katkıda bulunma maksadıyla söylenmiş sözler olarak
dinlemenizdir. Benim sözlerimin arkasından kürsüye gelecek arkadaşlarım
istedikleri gibi eleştirsinler; ama, buradaki bulunuş sebebimiz, çözüme,
milletimiz için çözüme samimi bir katkıda bulunabilmektir.
Değerli arkadaşlar,
getirdiğiniz tasarıyı reform olarak niteliyorsunuz; ama, bu bir reform değil;
bu, üç kurumu birleştiren bir teşkilat yasası, arkasından da bazı ilkesel
değişiklikler getiren bir yasa tasarısından öteye gidemeyen bir şey; sistemin temel
sorununu görmeyen, sistemin temel sorununu ihmal eden bir şey. Kurumların bir
araya getirilmesine reform demenin imkânı yok; üstelik, ileri düzeydeki
kurumları da, geri düzeydeki kurumların mantığıyla vasatta, gerileştirilmiş bir
vasatta buluşturmanın, Türk sosyal güvenlik sistemine ve o sistemin açıklarına
hiçbir katkısı yok. Oysa, bunun çok nitelikli çözümleri var. Oysa, bu çözümü
hayata geçirerek, bizim, borçlanma kıskacından, işsizlik kıskacından,
kayıtdışılığın yarattığı haksız rekabet kıskacından kurtulmamız mümkün. Bunun,
hem yöntemi hem çözümü hem de imkânları var; ilave bir imkân, ilave bir kaynak
ihtiyacına hiç gerek duymaksızın bu sistemi kalıcı olarak reforme etmemiz mümkün.
Yeter ki, samimî ve can kulağıyla dinleyin.
Değerli arkadaşlar,
sistemin en önemli meselesi, aktüeryal dengelerin tutmamasıdır. Aktüeryal
dengelerin tutmamasının temel nedeni ise, sisteme katılımın yetersiz olmasıdır.
Sistem istihdam dostu bir sistem olmadığı için, kayıtdışılığı özendiren bir
sistem olduğu için insanlar, kayıtdışı ücret pazarlığını tercih ederek sosyal
güvenlik sisteminin dışında olmayı tercih etmektedirler. Bunun en açık ölçüsü,
toplam istihdam piyasasında -Sayın Bakan da ifade etti- kayıtdışı, yani sosyal
güvenlik şemsiyesi dışında olanların toplam içindeki payının yüzde 52,5
olmasıdır. Çalışanların yüzde 52,5'i sisteme prim ödemiyor.
Onun dışında, sisteme
yapılan ödemeler ile sistemden elde edilen gelirler arasında bir tutarsızlık,
bir rasyonellik problemi var.
Getirdiğiniz sistem
sadece şuna yarar; açıkyüreklilikle söylemek lazım ki sadece şuna yarar: Bir
düyunu umumiye idaresi olarak IMF'nin, Türkiye'nin sosyal güvenlik açıklarını
ve sosyal güvenlik sistemlerini daha denetlenebilir, daha öngörülebilir düzeyde
izlemesine fırsat sağlar; ama, hastalığı tedavi edici hiçbir katkıda bulunmaz.
Sorunun en önemli
boyutlarından bir tanesi, sistemin bir devlet sistemi olarak tasarlanmış
olmasıdır. Biriken fonların devlet sermayesi olarak telakki edilmekte olması ve
devlet merkezli, hükümet merkezli bir iradeyle bunun keyfî bir yönetime konu
edilmesidir.
Sistem primli ödemeler
ile primsiz ödemeler arasında bir ayırım yapmadığı gibi, sağlık ve emeklilik
arasında bir ayırım yapmaması da sistemin en önemli sorunlarından bir
tanesidir. Yani, hizmeti satın alan ile hizmeti düzenleyen ve hizmeti tedarik
eden, hizmeti sağlayan arasında bir ayrışmanın gerçekleşmemiş olması,
akıldışılığın ve verimsizliğin en önemli nedenlerinden bir tanesidir.
Onun dışında, primsiz
ödemeler sisteminin de bu sistemin bütünü içinde telakki edilmesi, sistemi
verimsiz kılan unsurlardan başkasıdır.
Arada bir, sık sık
yapılan prim afları, ödeme düzenlemeleri, af niteliğindeki düzenlemeler de
sisteme duyulan güveni zaten azalttığından, kayıtdışılık özendirilmekte ve
Avrupa ülkelerinde 1'e 3,8 düzeyinde gerçekleşen prim ödeyen, gelir elde eden
dengesi bizde 1'e 1,8 düzeyine inmektedir ve giderek, bu, daha da
kötüleşmektedir. Bunun temel nedeni, sistemin cazip olmayışı, sistemin adil
olmayışı, sistemin kapsayıcı olmayışıdır. Sistemin bu kusurlarına ilişkin
getirdiğiniz tasarı, hiçbir düzenleme, hiçbir etki, hiçbir olumlu etki
getirmiyor; tam tersine, ilave sorunlar getiriyorsunuz.
Bunun bir fon yönetimi
sistemi olarak verimli olması için, bir kere, piyasa aklıyla, piyasa
rasyoneliyle uyumlu hale getirilmiş olması lazım ki, siz, yeniden, bunu
özerkliği olmayan bir devlet kurumu biçiminde düzenleyerek, zaten sisteme duyulması
gereken güveni baştan yok ediyorsunuz. 7'ye 4 sistematiğinde bir yönetim kurulu
sistematiği getiriyorsunuz ki, kamu ağırlığı 7, diğer katılımcılar 4 oranında
temsil ediliyor. Kaldı ki, sistemin… Yani, özerk dediğiniz kurum özerk değil.
Burada getirmeniz gereken, bir güven kurumu olarak… Merkez Bankası kadar özerk
bir kurum getirmeniz gerekiyor. Burada yapmanız gereken şey, her şeyden önce,
düzenleyici ve denetleyici bir bağımsız otoriteyi mutlaka kurmuş olmak. Onun altında,
emeklilik sigortaları, sağlık sigortaları ve sosyal yardım ve hizmetler
birimini ayrı ayrı yapılandırmış olmanız gerekirdi; ama, bu da yetmez. Sağlık Bakanlığını
da içine alacak biçimde, hizmetlerle, hizmeti sağlayan ile hizmeti veren
arasında net bir ayırımın konulmuş olması mutlaka gerekiyordu.
Şimdi, hastane
birleşmeleri, 18 yaşın altındakilerin sağlık hizmetlerinin karşılanması gibi
birtakım popüler söylenebilir sözlerle sistemi savunmak mümkün değildir.
BAŞKAN - Sayın Mumcu, bir
saniye…
Sayın milletvekilleri,
lütfen, yerlerinize oturur musunuz. Sayın milletvekilleri…
Buyurun Sayın Mumcu.
ERKAN MUMCU (Devamla) -
Burada önemli bir fırsatın kaçmaması açısından hatırlatmak isterim ki, mutlaka
ve mutlaka yapmamız gereken şey, bu ayırımı gerçekleştirmiş olmaktır. Bunun
için hiçbir eksiğimiz yok arkadaşlar, yeterli sayı var; eksik olan şey irade.
IMF'nin bizi sıkıştırdığı
köşede, sadece kontrol edilebilirlik ve denetlenebilirlik var; ama,
sürdürülebilirlik yok. Gelin, sürdürülebilir bir sistem kuralım. Gelin, sosyal
güvenlik sisteminin ne olduğu konusunda, bir kere sağlıklı bir akletme biçimine
sahip olalım. Sosyal güvenlik sistemi, her şeyden önce, bir ulusal tasarruf
sistematiğidir. Sosyal güvenlik sistemi, sistem şemsiyesi altına aldığı
insanların birikimleriyle, bu birikimleri piyasa rasyoneline uygun bir biçimde
yöneterek, ulusal servetin ortağı kılan bir aklın sistemidir. Yani, sosyal
güvenlik primleri, aslında, bütün dünyada ulusal servetlerin ortağıdır. Yani,
akıllı bir sisteme sahip olmuş olsaydık, sosyal güvenlik sistemine prim ödeyen
insanlar, Türkiye'nin ulusal servetleri niteliğinde, borsaya kote edilmiş
şirketlerden başlayın, bankacılık sistemine, sattığınız TÜPRAŞ'a, Petkim'e
gelinceye kadar hepsinin sahibi olabileceklerdi.
Bakın dünyaya. Dünyada
ulusal servet niteliğindeki şirketlerin, borsaların, bankaların hisselerinin
çok büyük bir kısmı emeklilik fonlarına aittir ve onlar, sadece kendi
ülkelerindeki değil, dünyadaki ulusal servet niteliğindeki servetleri de satın
alıyorlar. Biz, adamakıllı bir sistem kuramamış olmanın, fonu, siyasî
keyfiyetin dışında adam gibi yönetmemiş olmanın bedelini, ulusal servetlerimizi
ulusal olmayan sermayeye satmaktan başka bir yol bulamamak gibi bir belayla
karşı karşıyayız. Eğer TÜPRAŞ'ı işsizlik sigortasına satabilmiş olsaydık, eğer
Telekomu işsizlik sigortasına satabilmiş olsaydık, mesela, o zaman Kurumlar
Vergisinde sağladığınız avantajdan yararlanacak olan, yani, yıllık 450 ilâ 500
trilyon vergi avantajından yararlanacak olan sosyal güvenlik sisteminin
üyeleri, Türkiye'nin işçileri, memurları, Bağ-Kurlu üyeleri olacaktı; ama,
yaptığınız uygulama bambaşka bir şey getirdi.
Aktüerya dengesini
düzenlemeden, aktüerya dengesinde prim ödeyen sayısını artırmadan sistemin
çözüme kavuşması mümkün değildir. Öyle ise, sistemin içinde yer aldığı ekonomi,
maliye, yani, sadece bankacılık, teşvik, vergi mevzuatıyla, istihdam
politikalarıyla ilişkisini kurmadan sistemi çözemezsiniz.
Aylardır, yıllardır
sesleniyorum; gelin, şu hesabı beraber yapalım. Burada, aranızda, çok değerli
matematik üstatları var; burada, aranızda, çok değerli iktisatçılar,
ekonomistler var. Ben, burada, tutanaklara geçecek biçimde, Türkiye'de işsizliği
de çözmenin, rekabet edebilir endüstrileri de teşvik etmenin, bölgelerarası
kalkınmışlık farklarını da ortadan kaldırıcı bir araç olarak istihdam
politikalarının, teşvik politikalarının kurulmasının anahtarını koyacağım önünüze;
tarımda arazi toplulaştırmanın, tarımda yaşayan nüfusu hizmetler ve sanayi
sektörlerine kazandırmanın aracını koyacağım önünüze. Eğer, en küçük bir
akıldışılık saptarsanız, gelin, gönlünüzce hakaret edin; ancak, akıldışılık
bulamıyorsanız da, gelin, bu aklı milletten esirgemeyein. Gelin, bu millete...
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Estağfurullah.
BAŞKAN - Lütfen, Sayın
Ünal!
ERKAN MUMCU (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, Sayın Başbakan Yardımcısı, Türkiye'nin önceki Başbakanı
Sayın Gül de aramızda. Bu konudaki duyarlılığıma kendisi de çok yakından
tanıktır. Yüksek Planlama Kurulunun ilk toplantılarından birinden beri
kendisine bu ısrarımı anlatmışımdır. Sayın Bakan, eskiden beri tanıdığım,
değerli, iyi niyetli, Türkiye'ye hizmet aşkıyla dolu bir siyasetçidir.
Size çok net bir anahtar
veriyorum. Elinizde, bütçeden, sosyal güvenlik kurumlarının açığını kapatmak
için kullandığınız 26 katrilyon liralık bir bütçe var mı yok mu; var. Buna,
yeşilkart ve sair gibi primsiz sistemlerin açıklarını kullanmak için
kullandığınız kaynakları ilave ederseniz, daha büyük bir rakama ulaşırsınız;
ama, 26 katrilyon liranın dolar karşılığı yaklaşık 20 milyar dolar mıdır?.. 20
milyar dolar/yıl. Gelin, Türkiye'de istihdamı teşvik için, sanayicilerin, az
gelişmiş bölgelerin, sosyal güvenlik sistemine girmek isteyip imkân bulamayan
milyonların, yani, sistemin aktüeryal dengesini düzeltmek için, arzu eden, ama,
fırsat bulamayan milyonların sisteme katılmaları için bir şey yapalım. Bu
insanların, teşvik edilmiş sektörler, teşvik edilmiş bölgelerde, özenle bir
rekabet stratejisine göre seçilmiş bölgelerde, sözgelimi Diyarbakır'da Sayın
İhsan Arslan, sözgelimi Kütahya'da, sözgelimi Kastamonu'da seçilmiş sektörler
bakımından çeşitli düzeylerde teşvik edilmesi, sigorta primleri üzerinden
teşvik edilmesi için elinizde bir kaynak var. 20 milyar doları 100 dolar adam
başı prim desteğinden hesap ederseniz, elinizde 200 milyon adam/ay prim desteği
sağlayabileceğiniz bir kaynak var demektir. Bu bütçenizde var bu para. 200
milyon adam/ayı 12'ye bölerseniz, 16 milyon 600 bin adam/yıl, beher 100 dolar
prim desteği için cebinizde para var. Gelin, bazı bölgelerde ücretten kesilen
vergileri -ki, bütçe toplamı içinde değeri sıfır mesabesindedir- bunları da
kaldırmak suretiyle, gelin, bir teşvik politikası uygulayalım. Bu uyguladığımız
teşvik politikasında sistem içindeki yaşlanmasını baz kabul edelim, yani,
sisteme üyeliğini baz kabul edelim. Sıfır gün birinci yılın sonuna kadar yüzde
100, onuncu yılda sıfırlanacak, yani, 100'den sıfıra doğru ortalama beş yılda
yüzde 50 prim desteğiyle kayıt dışındaki istihdamın kayıt altına alınması için
bu sermayeyi kullanalım. Bu sermayeyi kullandığımızda karşımıza çıkacak manzara
şudur: Çeşitli oranlarda, yani, prim yüklerinin yüzde 0'ı ilâ yüzde 50'sine
kadar prim ödeyecek milyonlarca insanı sistemin içine katarız. Bunu sistemin
içine katmak demek, bugün 6 900 000 düzeyinde olan prim ödeyicisi sayısını, 100
dolardan hesap ederseniz, 23 000 000'a çıkarabiliyor olmak demektir. Gelin, siz
200 dolar destek verin, yüzde 100 artırmak, 18 000 000-19 000 000 prim
ödeyicisi, yani sistem üyesi üretmek demektir; ama, ne yapıyorsunuz; bir
cebinizden aldığınızı başka bir cebinize koyuyorsunuz. Ortada böyle bir kaynak
var. Yani, bir nehrin içinde, elektrik enerjisiyle akıp giden nehir gibi
olağanüstü bir kaynak var; ortada, bölgelerarası gelişmişlik farkı diye bir
problem var; ortada, sosyal güvenlik şemsiyesine giremeyen milyonlar var
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar) ortada, kayıtdışı ekonominin yarattığı
haksız rekabet var, elinizde böyle bir imkân, böyle bir para var; üç aydır, üç
yıldır size tekrar tekrar tekrar tekrar söylüyorum, hiç oralı olduğunuz yok.
Elinizi vicdanınıza koyun
arkadaşlar, allahaşkına elinizi vicdanınıza koyun; eğer, bu işlemez bir
sistemse, gelin millete deyin ki, bu Erkan Mumcu burada bir şeyler söylüyor;
ama, söylediğinin akla, mantığa sığar bir tarafı yok deyin, beni teşhir edin;
ama, işler bir sistemse, bunu milletten niye esirgiyorsunuz?! (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
Gelin şimdi, üçbuçuk
yıldır bunu niye yapmadığınızın hesabını verin. Üçbuçuk yıldır bunu yapmamanın
ve bu millete 100 katrilyon lira ilave bedel ödetmenin hesabını verin.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Mumcu,
lütfen, toparlayabilir misiniz.
Buyurun.
ERKAN MUMCU (Devamla) -
Memnuniyetle Sayın Başkan.
Gelin şimdi, bu ülkenin,
kendi aklıyla kendi derdine derman olması için var olan çözümlere niye arkanızı
döndüğünüzü, IMF'nin size dayattığı şeyi, yani takip edilebilir, denetlenebilir
borçluluk düzeyi, bağımlılık düzeyiyle ilişkilendirilmiş bir ülke ve ekonomi
olmak tutsaklığından niye çıkamadığımızın hesabını verin. Siz herhangi bir
hükümet değilsiniz, siz, anayasa değişikliği yapabilecek çoğunluğa sahip ve
arkasında milyonlarca insan bulunan bir hükümetsiniz. Gelin, o milyonlarca
insanın hayatını değiştirmek, hayatını güzelleştirmek için niye yasaklara karşı
mücadele etmediğinizin, niye bu imkânları kullanarak yoksulluğa karşı mücadele
etmediğinizin hesabını verin. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar) Ama,
hesap vermenizden vazgeçtik, hesap vermenizden vazgeçtik, gelin, gelin, bu
ülkenin dertlerini bu ülkenin aklıyla çözebileceğimize, bu ülkenin imkânlarıyla
bu ülkeyi mahkûm olmaktan kurtarabileceğimize, borç mahkûmu bir ülke olmaktan
kurtarabileceğimize inanın. Eğer bu tasarıyı bizimle müzakere etseydiniz,
şurada ifade edemediğim daha onlarca katkıyı yapmak fırsatım olacaktı.
Bu Genel Kurulda, biz,
bütün partilerin, bütün milletvekillerinin oylarını alarak da kanun kabul
ettik. Temel kanun kabul etmenize bir şey diyecek değilim; ama, hiç olmazsa,
bunu daha önce getirseydiniz, beraber müzakere etseydik, biz katkılarımızı
ortaya koyabilseydik ve milletimiz için bir çıkış yolu değeri taşıyan bir
çözümü buraya getirmiş olsaydık. O zaman, 15 dakikada, 25 dakikada bu yasa
zaten biterdi. Öyle olmadı mı?! Telif Hakları Kanununu öyle çıkarmadık mı?!
Kültür Varlıkları Teşvik Kanununu öyle çıkarmadık mı?! Cumhuriyet Halk Partisi
de, burada, ona oy vermedi mi?! Müzakeredir önemli olan. Müzakere edeceğiniz
tarafı doğru seçeceksiniz. Demokratik muhataplar bulacaksınız karşınıza, hakiki
demokratik muhataplar, hayalî muhataplar değil. Çözmek için cesaretiniz olacak,
çözmemek için kaçacak fırsat aramayacaksınız.
Gelin, bu tasarıyı çekin
arkadaşlar. Gelin, bu tasarıyı çekin. Gelin, bu tasarıyı komisyonda bir daha
görüşelim. Bu tasarıyı komisyonda üç gün görüşürsek, emin olun, herkesin yüzünü
güldürecek bir çözüm ortaya çıkarmak mümkündür. Gelin, çekin ve şurada
önerdiğim önerilerden, sadece bir tanesini önerdiğim önerilerin arkasını da
koyalım. Gelin, bunu, adamakıllı, gerçek, hakiki bir reform yapalım. Gelin,
bunu yapın; milletimizin karşısına çıkıp, her türlü şükran duygularımla teşekkür
edeceğim, milletim adına teşekkür edeceğim; hepimiz müteşekkir olacağız; ama,
allahaşkına, gelin "böyle geldi, böyle gider" mantığından vazgeçelim.
Gelin, bu mesele üzerine akıl koyalım.
Sözlerimi bitiriyorum
Sayın Başkan, sabrınızı zorladığımın farkındayım... Eğer, burada ortaya
koyduğumuz aklı değersiz buluyorsanız, istirham ediyorum; milyonlarca vatandaş
bizi izledi, "bu olmaz, bu çalışmaz" diyen arkadaşımız varsa, Sayın
Bakan, Bakanlar Kurulunun değerli üyeleri, AK Partinin değerli üyelerinden
herhangi bir arkadaşımız, allahaşkına, gelin bir anlatın da ben de kendi
yanlışımı bileyim. Eğer, yanlış değilse de, doğrusunu niye yapmadığınızın
hesabını millete vermek zorunda kalacağınızı unutmayın.
İlginiz için çok teşekkür
ediyorum. Saygılar, sevgiler sunuyorum; sağ olun. (Anavatan Partisi
sıralarından ayakta alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Mumcu.
Sayın milletvekilleri,
birleşime 19.35'e kadar ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.08
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.43
BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 87 nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
1102 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
6.- Sosyal
Güvenlik Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/1153) (S. Sayısı: 1102) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Tasarının tümü üzerindeki
söz sırası, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Zekai
Özcan'a aittir.
Buyurun Sayın Özcan. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
Sayın Özcan, süreniz 20
dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA
MEHMET ZEKAİ ÖZCAN (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sosyal
Güvenlik Kurumu Kanunu Tasarısı üzerinde AK Parti Grubu adına hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabiî, bu kanunla ilgili
görüşlerime başlamadan önce, benden önce Sayın Kılıçdaroğlu ve Sayın Mumcu'nun
bir iki konusuna temas etmek istiyorum. Tabiî, konu tamamen teknik olmasına
rağmen, olay siyasî boyutlara çekilmiştir. Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın
Başbakanımızla ilgili "kameralarla iftar sofralarına, fakir sofralarına
gitmektedir" diye bir ifadede bulundu. Benim bildiğim, Sayın Başbakanımız,
kamerayla hiçbir iftar sofrasına katılmamıştır. Kaldı ki, Sayın Başbakan ve
kadrosu, çoğu, zaten fakir sofralarından gelmektedir. Sosyal Dayanışma Fonunun
il başkanı olduğunu söylemek suretiyle, aslında benim de anlayamadığım bir
ifadede bulundu ki, bu -doğru olmadığını biliyoruz- illerde vali, ilçelerde
kaymakamdır. Dolayısıyla, bunu kendisine yakıştıramadığımı da ifade etmek
istiyorum.
Sayın Mumcu ise,
görüştüğümüz konunun sosyal güvenlik kurumu kanunu olduğunu unutarak, herhalde,
bunun emeklilik sigortası kanunu olduğu şeklinde düşünmüş ve bu tasarının geri
çekilerek, işte, iki üç gün çalışmak suretiyle emeklilik sisteminin nasıl
düzeltileceğini ifade etmiştir. Tabiî, bugün konuştuğumuz konu, emeklilik
sigortası kanunuyla ilgisi olmayan, tamamen tek çatıyla ilgili bir kanundur.
Kaldı ki, sosyal güvenlikte kısa vadeli, beş senede, on senede sosyal güvenlikle
ilgili herhangi bir çözümün olması da söz konusu değildir; bu, bir uzun vadeli
aktüeryal dengeye dayanır. Bunu gözardı
edip kısa dönemde kaynak bulmak suretiyle sosyal güvenliğin problemlerini
çözmeyi düşünmek de çok yanıltıcı bir durum olur.
Peki, biz ne yapıyoruz
bugünkü tasarıyla; bugünkü tasarıyla, biz, elli seneden beri hizmet etmekte
olan, kamu kesimi için Emekli Sandığı, işçi statüsündeki SSK ile otuzbeş yılı
aşkın bir süredir kendi hesabına çalışan Bağ-Kurluların kurduğu Bağ-Kur
kurumlarını, bu üç sosyal güvenlik kurumunu tek çatı altında birleştiriyoruz.
Bizim bugünkü tasarımızın özü bu.
Peki, burada ne vardı;
burada, vatandaşın bu kurumlarla ilişkilerinde verimsizlik vardı, uzun
kuyruklar vardı, sıkıntı vardı ve bu kurumların mensupları kendi kurumlarından
memnuniyetsizliklerini her zaman ifade etmişlerdir; çünkü, bunlar, çalışma
statülerine göre kurulmuş kurumlardır.
Şimdi, biz, biliyorsunuz
ki, tek emeklilik sistemi, tek sağlık sistemi, tek yardım sistemi olmak üzere
bütün bu sosyal güvenlik sistemlerini birleştiriyoruz ve tek çatı altında
topluyoruz. Bununla ilgili emeklilik sigortası kanunu ile genel sağlık
sigortası kanununu yakın bir zamanda görüşeceğiz. Onunla da ilgili Plan ve
Bütçedeki görüşmeler bitti, Genel Kurula inmiştir. Fakat, bu konuda şu sorular
sorulabilir -çünkü, soruldu- bu sorunlar nedir, işte, farklı çalışma
sistemleri, eşitsizlikler, sağlık hizmetlerinde farklılık, emeklilik sisteminde
farklılık. Biliyoruz ki, aynı primi ödeyenler, bu kurumlar farklıysa, farklı
sürelerde emekli aylığı almaya hak kazanıyorlar, farklı prim ödüyorlar ve
farklı sağlık hizmeti alıyorlar; kimisi kamu hastanelerinden sadece alıyor
SSK'da olduğu gibi, kimisi ise üniversiteye gidebiliyor, kimisi özel sağlık
kurumlarından alabiliyor ve bu eşitsizlik ve dengesizlik adil bir şekilde
düzeltilmeye çalışılacaktır.
Biliyoruz ki, Sosyal
Sigortalar Kurumunda bugün 60 güne yakın bir süre içerisinde ancak ortalama
emekli işlemleri bitmektedir; Bağ-Kurda otuz gün, Emekli Sandığında üç gün.
Yine, malullük sürelerine baktığımızda, bir seneye varan sürede ancak malullük
aylığı alabilmektedir. Hizmet birleştirilmesi eğer zorunlu oluyorsa, bu, bir
seneye yakın bir zamanı gerektirebiliyor. Tabiî, bunun sonucunda, vatandaşın
bıkkınlık, eziyet ve mutsuzluğunu getiriyor.
Biz ise, bunun yerine,
vatandaş odaklı bir sistem kuruyoruz. Burada kurduğumuz sistem, üç yıl
içerisinde tamamlanmak üzere, eğer üç yıl içerisinde tamamlanmazsa, Bakanlar Kurulu
iki yıl uzatmak suretiyle, beş yıl içerisinde, tamamen bu dediğim kurumların
tasfiye edilerek Sosyal Güvenlik Kurumuna dönüşmesini amaçlıyor.
Kurumsal dağınıklığa son
veren, idarî ve malî açıdan özerk, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının
ilgili kuruluşu, bugün için daha özerk bir yapıya kavuşmuştur; çünkü,
"teşkilat kanununda olmayan hükümler, özel hukuk hükümlerine tabi" ifadesi
kullanılmak suretiyle, bunun özerkliği perçinlenmiştir.
Genel kurul muhafaza
ediliyor ve kamu-özel orantısı, yine, özel kesim lehine daha çok yapılmıştır.
56 sosyal taraf, 22 kamu kesimi olmak üzere 78 kişiden oluşan bir genel kurul
teşekkül ediyor ve geçmişte biliyoruz ki, bu genel kurullar sadece konuşulup,
istişare mahiyetinde olup, dağılan kurumlardı. Biz, burada, bu genel kurulların
aldığı kararların öncelikle dikkate alınması konusunda yasaya da bir hüküm
koymak suretiyle genel kurulların daha aktif olmasını sağladık.
Yönetim kurulu konusunda
ilk defa sosyal taraflarla kamu kesimi eşit sayıda temsil ediliyor. Bugüne
kadar, biliyoruz ki, Emekli Sandığı 6 kamu -özel kesim yoktu, sosyal kesim-
Bağ-Kurda 4 kamu, 2 sosyal kesim vardı, SSK'da ise 5'e 3'tü. İlk defa, biz,
bunu 5'e 5 yapmak suretiyle sosyal kesimlerin yönetim kurulunda ağırlıklarını
koruduk ve bugün yönetim kurullarında olmayan yetkileri, yine, yönetim
kurullarına tekrar devrettik. Biliyoruz ki, Sosyal Sigortalar Kurumunda daire
başkanının atanması bile yönetim kurulun yetkisinde değildir. Oysaki bu
tasarıda daire başkanının atanması bir tarafa, kurulacak olan her genel
müdürlüğün altındaki 8 daire başkanlığının kurulması ve atanmasını da yönetim
kuruluna yüklemek suretiyle yönetim kurulunun etkinliğini artırdık ve burada,
kurum başkanı da, aynı zamanda, bakana değil, birinci derecede yönetim kuruluna
karşı sorumlu, hesap verir niteliğini getirdik. Dolayısıyla, Cumhuriyet Halk
Partili değerli arkadaşımın, tabiî, bu iddiası mesnetsiz olmaktadır.
Yine, yönetim kurulunun
yetkilerini, görevlerini sınırlandırdık ve genelde kendi aldığı kararları,
yine, kendisi uygulama hükmünü getirdik; çünkü, daha önce, devamlı bakanın
onayına sunulan kararlardı. Daire başkanı, kurum başkanı ise 500 000 YTL'nin
altındaki bütün onaylar kendisine verilmektedir; sadece, ihalesiz işler yönetim
kuruluna gitmektedir. Yönetim kurulunun dışındaki başkana, üç başkan yardımcısı
koymak suretiyle merkez teşkilatını bu şekilde düzenledik. Burada, getirdiğimiz
ana hizmetler birimi olarak, Sosyal Sigortalar Genel Müdürlüğü, Genel Sağlık
Sigortası Genel Müdürlüğü, Primsiz Ödemeler Genel Müdürlüğü, Hizmet Sunumu
Genel Müdürlüğü, Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı, Aktüerya ve Fon Yönetimi Daire
Başkanlığı merkez teşkilatı olarak yeniden düzenlendi.
Danışma birimleri olarak,
Strateji Geliştirme Başkanlığı, Hukuk Müşavirliği, Basın ve Halkla İlişkiler
Müşavirliği olmak üzere danışma birimleri düzenlendi.
Yardımcı hizmet birimleri
ise, İnsan Kaynakları Daire Başkanlığı, Destek Hizmetleri Daire Başkanlığı
olarak yasada yer aldı.
Burada esas şöyle bir
örnek vermek mümkündür: Yani, bir mutfak düşünelim, bir de lokanta, servis
kısmı. Burada mutfak kısmında Genel Sağlık Sigortası Genel Müdürlüğü ile
Primsiz Ödemeler Genel müdürlüğü ve Sosyal Sigortalar Genel Müdürlüğü, bu
mutfakta aslında olayın mevzuat yönünü oluşturuyor ve yapılacak işlemleri
düzenliyor. Servis kısmını ise Hizmet Sunumu Genel Müdürlüğü taşrada ve yine,
ilde yapmaktadır.
Burada, Hizmet Sunumu
Genel Müdürlüğü, bütün günlük operasyonları taşrada il müdürlükleri, 81 il
müdürlüğü ve 1 700'e yakın sosyal güvenlik merkezi kurulması düşünülüyor ve
bunlarla beraber bunu yürütecektir.
Kurumun gelirleri
arasında değerli arkadaşlarım, bugüne kadar olmayan devlet katkısını ilk defa
koyduk. Biliyoruz, 1994'ten sonra sosyal güvenlik açıkları hazine tarafından
karşılanıyordu; fakat, devletin Sosyal Sigortalar Kurumuna, Bağ-Kura ve Emekli
Sandığına doğrudan bir katkısı yoktu. İlk defa emeklilik sigortasında yüzde 5,
sağlık sigortasında yüzde 3 olmak üzere, yüzde 8 oranında -ki, bu toplamda
yüzde 24 küsur yapıyor- yani, yüzde 24 civarında bir katkısı devletin doğrudan
bu kuruma tahsilat oranı nispetinde bulunacaktır. Buna rağmen açıklar devam
ettiği sürece de, yine, merkezî bütçeden bu açıklar karşılanacaktır.
Burada, kurumun primsiz
ödemeler için yapacağı giderler merkezî yönetim bütçesinden karşılanacak. Yine,
sigorta fonu, sağlık fonu, primsiz ödemeler fonu kesinlikle birbirine aktarma
yapamayacak ve bunlar, kaynaklarını, yine kendi fonlarından karşılayacaklardır.
Yine, yönetim giderleri,
tahsilat gelirleri içerisindeki oranı yüzde 10'ken, bu kuruma, yüzde 5'le
sınırlanmak suretiyle, yönetim giderlerinin daha kontrollü harcanması hükmü
getirilmiştir.
Bu kurumu kurarken,
değerli arkadaşlarım, çalışan personelin kesinlikle özlük haklarına dokunmadık
ve onların özlük haklarını muhafaza etmesi için geçici maddelerde düzenlemeler
yaptık ve kararnameli olan bütün kadrolar, bakanlık müşavirliğine önce
atanıyor, ondan sonra, kurumun ihtiyacı nispetinde eski görevlerine devam
ediyorlar bu geçiş döneminde. Eğer, makamlı; fakat, üçlü kararnameli olmayan
görevler ise, başkanlık müşavirliği kadrosuna atanıyor; ama, yine, eski
görevlerini bu geçiş döneminde sürdürmeye devam ediyorlar; ki, bu düzenleme ilk
defa bu kurumla yapılmakta ve personelin özlük haklarını korumaya dönük ve
onların lehine bir düzenleme olmaktadır. Tabiî, burada, atandıkları kadro ile
fiilen çalıştıkları kadro arasındaki fark, hangisi daha fazlaysa onu almaya
devam edeceklerdir.
Kurum, bugüne kadar,
taşınmazlarını düşündüğümüzde, aslında, kurumun hem genel müdürlerini hem
yönetim kurullarını en çok ilgilendiren ve zamanını alan taşınmazlarla ilgili
sorunlarıydı; çünkü, prim borçlarına karşı, çoğu zaman, hamam bile almışlardır;
tabiî, bunu kullanmamışlardır. Dolayısıyla, bu aldıkları emlakler, kendi
başlarına sorun olmuştur. Bu kurumun emlakle ilgili problemlerinden ayrılması
için, ihtiyaçları dışında herhangi bir taşınmaz alınmasını önleyecek de bir
hüküm getirilmiştir. Şu anda ise, kendi ihtiyacı olmayan taşınmazların Maliye
Bakanlığına devri suretiyle satılması, rayiç bedelleri üzerinden satılması
hükmü getirilmiştir ki, yönetim kurulu bu rayiç bedeli kabul etmek koşuluyla.
Bunun dışında, bu
kurumun, demin, Sayın Kılıçdaroğlu, tenkitte bulundu, işte, bu kurum bu kadar
büyük bir kurum oldu; ama, siz teftiş kurulunu kaldırdınız diye. Biz, teftiş
kurulunu, değerli arkadaşlarım, kaldırmadık. Burada, Rehberlik ve Teftiş
Başkanlığı kurduk ve bunu daha güçlendirdik. Dolayısıyla, bu mevcut
müfettişler, hem SSK hem Bağ-Kur hem Emekli Sandığındaki idarî müfettişler,
SSK'daki sigorta müfettişleri, bu teftiş başkanlığının içerisinde bulunacak ve
yine teftiş ve soruşturma görevlerini yapmaya devam edeceklerdir.
Değerli arkadaşlarım,
tabiî, bu konu, bugünkü görüştüğümüz konu, tamamen teknik ve dediğim gibi, üç
sosyal güvenlik kurumunun tek çatı altında birleştirilmesiyle ilgiliydi. Bu
sosyal güvenlik reformunun birinci ayağı buydu. İkinci ayağı, büyük ihtimalle
yarın görüşmesine başlayabileceğimiz Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ve genel
sağlık sigortası olacaktır. Dördüncüsü ise, primsiz rejimler olacaktır; fakat,
bunun yasası henüz oluşmamıştır. Umuyoruz ki, iki üç ay içerisinde bu da
oluştuğunda, yasalaştığında, bu dört ayak tamamlanmış olacaktır. Çünkü, sosyal
güvenlik kurumları verimsiz çalışmıştır ve vatandaşın problemlerini zamanında
çözememiştir ve memnuniyetsizlik yaratmıştır. Bunun yerine oluşturduğumuz ve en
ücra kasabaya kadar gidecek olan sosyal güvenlik merkezleriyle bu çözülecektir.
Bilgisayar altyapısı güçlendirilecektir. Bunun için, 50 civarında, yine,
bilişim uzmanı alınması için kuruma sözleşme yetkisi verilmiştir.
Sosyal sigortalar, sosyal
güvenlik açıklarına baktığımızda, değerli arkadaşlarım, 2005'te 23,3 katrilyon
TL veya milyar YTL civarında bir açık olduğunu görüyoruz. Bu açık süratle
artmaktadır; çünkü, bütçeye baktığımızda, bütçedeki payı yüzde 16,1'dir.
Oysaki, dört sene önce, bunun bütçedeki payı yüzde 10'du. Bu, bu şekilde devam
ettiği takdirde, tabiî, çok kısa zamanda, daha da büyük problem yaratacaktır;
fakat, esas olan, sosyal güvenlikte çok söylenen ve bugüne kadar yapılamayan reformları
AK Parti Hükümetinin başarabilmiş olmasıdır. Oysaki, biz, bu çatıyı yukarıda
görüştüğümüzde, ne ANAP'lı ne de Cumhuriyet Halk Partili değerli arkadaşların
ciddî hiçbir itirazı olmamıştır; çünkü, bu yasanın…
MUHARREM DOĞAN (Mardin) -
Anavatan Partisi, Sayın Başkan…
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) -
İtirazlarımızı orada görmediniz mi?!
AHMET YENİ (Samsun) -
Seslendirin biraz…
MEHMET ZEKAİ ÖZCAN
(Devamla) - Ciddî bir itirazı yoktur.
Yani, itiraz ettikleri
nedir; demin dediğim gibi, teftiş kurulu kaldırılıyor iddiası vardı Cumhuriyet
Halk Partisinin, cevabını verdik. İkincisi, bakın, şu kadar önemli bir yasadaki
yanlışlığı nasıl söylüyorlar; diyorlar ki: "Türkiye'de tek bir işveren
konfederasyonu vardır; siz, nasıl 3 tane yazıyorsunuz?" Bu, orada da
konuşuldu değerli arkadaşlarım, biz, bir kanun yapıyoruz, bugün, evet 1
tanedir; ama, yarın bunun 3 tane olmasını engelleyen bir hüküm yoktur. Eğer 1
taneyse, zaten ona göre… 5'i geçmeyeceğine göre, genel kurula vereceği üye
sayısı 9'dur, 9'u verecektir, bu değişmemektedir. Yani, tenkit edilen konu, bu
bilinmiyor mu diye. Üçüncü tenkit ettikleri konu, kurumun başkanı niçin süreli
atanmıyor. Şimdi, burada, özerklik konusunda -demin ifade ettim- bu kurum,
bugüne kadar kurulan yönetim kurulları ve kurumlar içerisinde en özerk kurum
olmuştur; hem yönetim kuruluyla hem genel kuruluyla hem danışma birimiyle.
Dolayısıyla, burada, bu kadar açık veren bir kuruma süreli bir başkan atanması
halinde, hükümet programlarıyla uyuşmaması halindeki sıkıntıyı düşünmek bile
istemiyorum. O bakımdan, böyle bir kuruma uzun vadeli bir başkan atanmasının,
aslında, özerkliğiyle ilgisi yoktur; çünkü, özerklik yasalarla sağlanmıştır.
Dediğim gibi, kurum başkanı, bakana sorumlu değil, yönetim kuruluna sorumludur.
Bundan daha büyük bir özerklik olması düşünülemez.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Özcan.
MEHMET ZEKAİ ÖZCAN
(Devamla) - Bu doğrultuda -muhalefet partilerinin ciddî bir eleştirisi olmayan-
tek çatının, aslında, Sosyal Sigortalar Kurumu, Emekli Sandığı ve Bağ-Kurun
birleşmesiyle daha güçlü olacağını ve milletimize daha yararlı hizmet edeceğini
düşünüyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Özcan.
Tasarının tümü üzerinde,
şahsı adına söz isteyen İstanbul Milletvekili Ünal Kacır. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Kacır.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu Tasarısının
tümü üzerinde, kişisel görüşlerimi açıklamak için söz aldım; konuşmama
başlarken Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; sosyal güvenlik sistemimizin doğru dürüst işlemediği
hepimizce, her vatandaşımızca malumdur. Sosyal güvenlik sistemimiz, sosyal
devlet olma gereklerini yeterince karşılayamamakta, ürettiği ve vatandaşımıza
sunduğu hizmet, hiçbir zaman, tam memnuniyetle karşılanmamaktadır.
Mevcut durum şöyledir:
1946 yılında temelleri atılan, 1964 yılında kanununa kavuşan, işçilere ve
ailelerine sağlık ve emeklilik hizmeti veren Sosyal Sigortalar Kurumu; 1949
yılında kurulan, memurlara ve ailelerine sağlık ve emeklilik hizmeti veren
Emekli Sandığı; 1971 yılında kurulan, işverenlere, esnaf ve çiftçilerimize ve
ailelerine sağlık ve emeklilik hizmeti veren Bağ-Kur; odalar, borsalar,
bankalar, sigorta ve reasürans şirketlerinin kurdukları sağlık ve emeklilik
sistemleri; yoksul ve yoksun olanlara sağlık hizmeti temin eden Sosyal
Yardımlaşma Genel Müdürlüğümüz. Bütün bu kurumlar, emeklilik, sağlık ve sosyal
yardım hizmetlerini ayrı ayrı veriyorlar; her kurumun ayrı binası, ayrı mevzuatı,
ayrı personeli, ayrı bilgisayar programı, ayrı matbu formları var; birinin
diğerinden doğru dürüst haberi yok. Bu dağınık yapı, koordinasyon sağlanmasını
önlüyor. Mevzuatın karmaşık olması ve aşırı bürokratik işlemler, bilgi işlem
altyapısının yetersizliği, etkin ve verimli çalışmaya engel oluyor. Bütün
bunların sonucunda, sağlık raporu almaktan sağlık hizmetine erişime, emekli
aylığı bağlanmasına kadar her işte ciddî zorluk ve memnuniyetsizlikler oluşuyor.
Bu kurumların verdikleri hizmetler ve hizmet kaliteleri arasında da dağlar
kadar farklar var.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; prim toplayan sosyal güvenlik kurumlarının, genç nüfusumuz
dikkate alındığında, topladıkları primlerden fon biriktirmeleri ve ekonomiye
olumlu katkılar sağlamaları gerekirken, hesap bilmez, iş bilmez, izan bilmez
yönetimlerin yanlış ve hatta kasıtlı uygulamalarıyla ekonomimiz üzerinde bir
kambur haline gelmiştir. Özellikle, erken emeklilik uygulamaları, sistemi,
darmadağın etmiş, sürdürülemez hale getirmiştir.
1999 yılında yapılan
emeklilik yaşı ayarlaması durumu çok fazla değiştirmemiş, 2000 yılında 3
katrilyon civarında olan sosyal güvenlik açıkları, 2005 yılında 23 katrilyonu
aşmıştır.
Borç faizleri,
hükümetimizin kararlı politikaları sayesinde yüzde 70'lerden yüzde 13'lerin
altına düşürülmüş, ekonomimiz üzerindeki olumsuz etkileri azaltılmıştır. Ancak,
sosyal güvenlik açıklarının bu denli büyük ve giderek artma eğiliminde olması,
ekonomimizi ve sosyal güvenlik sistemimizi tehdit etmektedir.
Önümüzdeki yirmi yirmibeş
yıl çok önemlidir. Yirmi yirmibeş yıl içerisinde, genç nüfusumuzla, yani
çalışan nüfusumuzla açıkları kapatıp artıya geçemezsek, giderek yaşlanacak
nüfusumuzun sosyal güvenlik ihtiyaçlarını karşılamamız imkânsız hale gelebilir.
Sosyal güvenlik sistemimizi yeniden yapılandırmazsak sistem tamamen çökebilir.
Sözün kısası, sosyal
güvenlik sistemimiz insanlarımızın sağlık ve gelecek endişelerini ortadan
kaldırmaya yetmemektedir. Ayrıca, en fakir kısmını da, maalesef,
kapsamamaktadır. Böyle olduğu için de, Anayasada tanımlanan sosyal devlet
kavramının içi boş kalmaktadır.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; sorunun tanımı, aslında, çözümü de açıkça ortaya koyuyor.
Bütün vatandaşlarımızı tek bir sosyal güvenlik çatısı altında toplamalı, onlara
tek bir sosyal güvenlik kurumu çatısı altında hizmet vermeliyiz. Mevzuatı,
bilgisayar programları, matbu formları mutlaka basitleştirmeliyiz. Görüştüğümüz
kanunla yapacağımız, işte budur. Emekli Sandığını, Bağ-Kuru, SSK'yı bir çatı
altında topluyor, hiç sosyal güvenliği olmayan vatandaşlarımızı da Genel Sağlık
Sigortası Kanunuyla kapsama alıyoruz. Artık, tek bir vatandaşlık numarasıyla,
etkin bir bilgisayar sistemiyle tek çatı altında hizmet vereceğiz.
Vatandaşlarımız, il ve
ilçelerinde sosyal güvenlik merkezlerine giderek işlemlerini kolayca
yapabilecekler. Memur olsun, işçi olsun, işveren olsun, esnaf olsun, çiftçi
olsun çalışan herkes aynı emeklilik hizmetini alacak. Primini kendi ödesin veya
devlet tarafından karşılansın, herkes, aynı sağlık karnesini, aynı sağlık
hizmetini alacak. Yani, ülkemizde yaşayan herkes, yeniden eşit vatandaşlar
haline getirilecek. Ayrıca, 18 yaşını tamamlamamış bütün çocuklarımız devletin
güvencesi altında olacak, bütün sağlık hizmetlerinden koşulsuz ve ücretsiz
faydalanacaklar.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 22 nci Dönem Parlamentosu olarak, ülkemizi mutlu ve müreffeh
insanların yaşadığı bir ülke haline getirmek için pek çok adımlar attık; reform
niteliğinde pek çok düzenleme yaptık. Geçmiş dönem yöneticilerinin, bırakın
düşünmeyi, hayal bile edemeyeceği yeni yasalar çıkardık. Hükümetimiz, yıllarca
bilinçsiz ya da kasıtlı, hatta ihanet derecesindeki yanlışları bir bir
temizledi.
22 nci Dönem Parlamentosu
ve AK Parti hükümetlerinin gösterdiği gayret ve başarı sayesindedir ki, millî
gelirimiz 5 000 doların üzerine çıktı. Enflasyon tek haneli rakamlara, faizler
yüzde 70'lerden yüzde 13'lerin altına geriledi. Satılan otomobil sayısında,
buzdolabı, çamaşır makinesi sayısında patlamalar yaşandı. Bugüne kadar kiracı
olan vatandaşlarımız, Toplu Konut İdaresinin çalışmaları ve düşük banka
faizleri sayesinde kira öder gibi ev sahibi olmaya başladılar. Yanı başımızdaki
savaşa, savaş dolayısıyla 3 katına çıkan petrol fiyatlarına rağmen bu büyük
başarıyı yakaladık.
Biz iktidara
geldiğimizde, SSK'lı vatandaşlarımız, bırakın özel hastaneleri devlet
hastanelerine dahi doğrudan gidemiyorlardı, ilaçlarını SSK hastanesi
eczanelerinden almak zorundaydılar. Yeşilkartlılar, sadece muayene olabiliyorlar,
ilaçlarını alamıyorlardı; artık, onlar da, tüm sigortalılarımız gibi ilaçlarını
yanı başındaki eczanelerden alabiliyorlar.
İlkönce yanlışları
düzelttik, eksiklikleri giderdik. Şimdi, sıra sosyal güvenlik sistemimizin
yeniden yapılandırılmasına geldi; ama, her şeyiyle bir yeniden yapılanma
peşindeyiz. Bu yapılandırma, reform değil devrim niteliğinde bir
yapılandırmadır. Biz bu yapılanmayı yapmazsak bizden sonra gelenler çok daha
büyük maliyetler ödeyerek bu yapılanmayı yapmak zorunda kalacaklar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN -Sayın Kacır,
tamamlayabilir misiniz.
Buyurun.
ÜNAL KACIR (Devamla) -
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Uzun süredir gündemde
olan, ancak, bizden öncekilerin cesaret edemediği bu adımı atmalıydık,
atıyoruz.
Biz, geleceği, gelecek
nesilleri, çocuklarımızı düşünüyoruz. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının
ilgili kuruluşu olarak, kamu tüzelkişiliğini haiz, özerk bir sosyal güvenlik
kurumu oluşturuyoruz.
Sosyal güvenlik kurumunun
ve çıkardığımız kanunun hayırlı olmasını, milletimizin dertlerine çare
olmasını, daha mutlu ve müreffeh bir Türkiye için yeni bir adım olmasını diler,
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Tasarının tümü
üzerinde, Hükümet adına, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Murat
Başesgioğlu söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın Bakan. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sözlerimin başında, Yüce Heyetinizi, şahsım ve Hükümetimiz
adına saygıyla selamlıyorum.
Tabiî, gönül arzu ederdi
ki, bu kadar kapsamlı, aşağı yukarı bütün vatandaşlarımızı yakinen ilgilendiren
ve gelecekte bu ülkenin vatandaşı olma onurunu taşıyacak kişileri de
ilgilendirecek bu kadar kapsamlı bir yasayı, iktidar-muhalefet elbirliği
içerisinde ve ülkemizin gerçeklerine uygun bir şekilde, burada müzakere
edebilelim. Bu sebeple, Anavatan Partisi Grubuna ve Sayın Genel Başkana çok
teşekkür ediyorum katkıları için, katılımları için. Umarım, ilerleyen saatlerde
veyahut da dönemde, Cumhuriyet Halk Partisi de, bu çalışmalarımıza iştirak
ederek, bu tasarıların Genel Kuruldan geçmesi aşamasında, komisyonda vermiş
oldukları katkılarını burada da tekrarlarlar diye düşünüyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün, gerçekten, sosyal politika alanında Parlamento tarihine
not düşecek önemli bir görüşme atmosferi içerisindeyiz; çünkü, bu hazırlamış
olduğumuz tasarıları sadece bugünün değil, geleceğin kurgulanması, geleceğin
düzenlenmesi olarak kabul etmemiz gerekmektedir.
Hükümetimiz, bugüne kadar
uygulamakta olduğu ekonomik politikalarla beraber sosyal politikaların da
uygulanması gerektiğine inanmış ve zaman zaman, bu sosyal politika, alanında
mevzuat değişikliklerini gündeme getirmiştir. Bunlardan belki de en önemlisi,
bugün görüşmekte olduğumuz sosyal güvenlik reformu tasarısıdır.
Değerli arkadaşlarım,
sosyal politika, bir toplumun barış içerisinde, huzur içerisinde, dayanışma
içerisinde yaşamasını sağlayan en önemli enstrümanlardan biridir. Özellikle
dünyada yaşanmakta olan bu küreselleşmenin getirmiş olduğu olumsuz etkilerden
toplumları ve bireyleri korumak için sosyal politika, şu anda, devletlerin ve
toplumların elindeki en önemli araçlardan biridir ve sosyal güvenlik de, sosyal
politikanın en temel öğelerinden birini oluşturmaktadır. Bir ülkede sosyal
güvenlik kurumları ve sosyal güvenlik kurgusu ne kadar düzgün olursa, o ülkede
sosyal dayanışma, sosyal yardımlaşma ve birlikte yaşamanın huzuru o derece
yüksek düzeylerde seyreder.
Şimdi, bizim toplumumuzun
geleneğine baktığımız zaman, sosyal güvenlik reformu yahut da sosyal güvenlik
kurumlarının mevzuatımıza geçiş konusunda bir elli yıllık mazisi olduğunu
görmekteyiz. Emekli Sandığı ve Sosyal Sigortalar Kurumu, Türkiye'de, 1950'li
yıllarda kurulmuştur; Bağ-Kur 1971, 1972 yıllarında sosyal güvenlik
mevzuatımıza girmiştir. Ama, toplum olarak, daha geriye gittiğimizde, lonca
teşkilatlarını, hayır kurumlarını, yardım derneklerini ve aile içi dayanışmamızı,
toplumsal dayanışmamızı görmekteyiz. Biz, gerçekten, belki de Avrupa
toplumlarına nazaran, bu saymış olduğum, kültürümüzün bize vermiş olduğu
dayanışma ve yardımlaşma mekanizmasıyla, bugüne kadar, toplum içerisindeki
birtakım sosyal huzursuzlukları giderme konusunda önemli mesafeler kat ettik;
ama, bugün şöyle bir gerçekle de karşı karşıyayız: Artık, bu saymış olduğum
geleneksel mekanizmalar, halen bu önemli fonksiyonlarını yürütmekle beraber,
karşımızdaki dalganın yaratmış olduğu bu olumsuz esintileri karşılama konusunda
yeterli değildir. Niye değildir; ekonomik nedenlerle değildir, toplum
yapısındaki değişmelerden dolayı değildir. Hulasa, devlet olarak, artık, yeni,
çağdaş sosyal güvenlik kurumlarına ihtiyacımız vardır.
Elli yıllık
uygulamasıyla, sosyal güvenlik sistemimizin bugün geldiği nokta nedir, bir
fotoğrafını çekmemiz gerekirse, tek cümleyle değerli arkadaşlarım, bugünkü
sosyal güvenlik kurumlarımızın ve sistemimizin sürdürülebilir olmadığını
söylemek mümkündür. Niçin böyledir; benden önce konuşan değerli sözcüler de
ifade ettiler, bir kere, kapsam itibariyle, bütün nüfusu kapsaması itibariyle
sosyal güvenlik sisteminin eksiklikleri vardır. Bütün vatandaşlarımız sosyal
koruma altında değildir, sosyal güvenlik sisteminin sağlamış olduğu hak ve
yükümlülüklerden istifade edememektedirler. İkinci neden, sosyal güvenlik
kuruluşlarımızın sağlamış olduğu hizmetler arasında norm ve standart birliği
yoktur. Eğer Bağ-Kurluysanız başka türlü hizmet alırsınız, Emekli Sandığı
rejimine tabi iseniz, memursanız başka standartta ve normda hizmet alırsınız,
hizmet akdiyle çalışırsanız başka norm ve standartta hizmet alırsınız. Aslında,
bu çalışma ilişkilerine dayalı, bu statüye dayalı durumu ortadan kaldırmak ve
vatandaşlarımız arasında eşitlik sağlamamız gerekiyordu. Bu tasarının temel
esprilerinden birisi, eşit ve adil bir emeklilik sistemini benimsemiş olmasıdır.
Başka nedir sosyal
güvenlik sistemimizin arızaları; finansman açığı, bugün önemli boyutlara
ulaşmıştır. Bütçe üzerindeki baskıları dolayısıyla, borçlanma maliyetlerini
artırma dolayısıyla, borç stokunu artırma dolayısıyla, sosyal güvenlik açıkları
gerçekten tartışılmaya değer bir konudur.
Ama, değerli
arkadaşlarım, burada, bu sosyal güvenlik açığı kavramını, daha önceki
konuşmalarımdan da hatırlayacaksınız, toplumumuzda genel manada kabul gördüğü
şekilde ben anlamıyorum. Sosyal güvenlik açığını, karadelik veyahut da boşa
gitmiş, boşa harcanmış bir meblağ olarak görmüyorum; çünkü, sosyal güvenlik
kuruluşlarımızın yapmış olduğu harcamalar, genelde iki ana kalemden oluşmaktadır:
Bir, emeklilik maaşıdır; ikincisi, sağlık harcamasıdır. Bunlar da, bir sosyal
devletin vatandaşlarına yapması gereken, harcaması gereken miktarlardır.
Bizim, 2005 yılı
itibariyle toplam sosyal güvenlik harcamamız, üç kuruluşun sosyal güvenlik
harcaması, yaklaşık 58,5 katrilyon liradır, yeni birim ifadesiyle 58,5 milyar
Yeni Türk Lirasıdır; yani, Bağ-Kur, SSK ve Emekli Sandığı, sağlık ve emeklilik
alanında, bu ülkenin vatandaşlarına 58,5 milyar liralık bir harcama
yapmışlardır. Bu harcama, gayri safî millî hâsılamızın yaklaşık yüzde 12,1'ine
isabet etmektedir. Bu oran, Avrupa ülkeleriyle kıyasladığımız zaman düşük bir
orandır. Yüzde 25, yüzde 30 olan, yani, gayri safî millî hâsılasının yüzde
30'unu sosyal güvenlik harcamasına ayırmış ülkeler vardır. Almanya'nın,
1990-1995 arasında sosyal güvenlik harcamalarına ayırdığı pay, kamu bütçesinin
yaklaşık yüzde 50'si mesabesindedir.
Dolayısıyla, Türkiye'de
bu yüzde 12,1'lik miktarı ve meblağı çok görmememiz lazım. Ama, bizim
sıkıntımız, borç stoku çok olan bir ülke olduğumuz için, demin de ifade etmeye
çalıştığım gibi, borçlanmanın ekonomimiz üzerinde yaratmış olduğu menfi
tesirlerdir, makroekonomik istikrarı bozma konusundaki hususlardır. Yoksa,
ülkenin borçlu olmadığı, borç stokunun olmadığı, borçlanma maliyetlerinin düşük
olduğu bir ortamda, biz de, mutlaka ve mutlaka, sosyal güvenlik harcamalarımıza
daha fazla pay ayırmak zorundayız.
Bunun dışında, değerli
arkadaşlarım, sosyal güvenlik sistemimizin dengeleri bozuktur. Örneğin,
arkadaşlarım da ifade ettiler, aktif-pasif oranı dediğimiz, yani, kaç çalışana
kaç emeklinin düştüğü oranı şu anda 1,8'e karşılık 1'dir; yani, 1,8
çalışanımız, 1 emekliye karşılık gelmektedir. Bunun dünyadaki normal standardı
4'e 1'dir, yani, 4 çalışanın, 1 emekli aylığını finanse etmesi gerekir. Eğer
biz bu sisteme müdahale etmezsek, belli bir çerçeve çizmezsek, 1,8 olan bu
aktüeryal denge önümüzdeki yıllarda daha bozulacak, neredeyse 1'e 1 gelecektir.
Yani, 1 çalışana 1 emeklinin geldiği bir aktif-pasif dengesiyle, o sosyal güvenlik
sistemini sürdürmek mümkün değildir. O zaman, bugün 23,3 katrilyon lira veyahut
da milyar YTL hazineden transfer yapılan sosyal güvenlik sistemine, belki 50
milyar YTL, 50 katrilyon lira bir sosyal transferi yapmak zorunda kalacağız. Bu
da, bizim, ekonomik dengemizi, ekonomik sistemimizi daha çok bozacaktır.
Bunun dışında, bir sosyal
güvenlik sisteminin en önemli özelliği, yoksulluğu azaltmasıdır. Bir yerde,
sosyal güvenlik sistemi, gelirin yeniden dağıtımı demektir; yani,
vatandaşlardan toplanan geliri, adil ve eşit bir şekilde dağıtmanın
kanallarından biridir. Bizim sosyal güvenlik sistemimizin yoksulluğu giderme
konusundaki performansı nedir diye baktığımız zaman, maalesef, hiç başarılı
olmadığını görüyoruz. Niçin görüyoruz değerli arkadaşlarım; demin arz ettim,
23,3 katrilyon liralık veyahut da milyar YTL'lik hazine transferinden, yani,
vatandaşlardan topladığımız vergiler kime gidiyor diye baktığımız zaman, ancak,
bu paranın, sistem içerisinde, yani göreceli olarak geliri iyi olan işveren ve
ücretli ve maaşlılara gittiğini görüyoruz; çünkü, onların sistemdeki açığını
veyahut da emekli aylıklarını takviye etmek için bu 23,3 katrilyon liralık
meblağ transfer ediliyor. Oysa, Türkiye'de, hepinizin bildiği gibi, ülkemizde,
yoksulluk sıralamasında birinci sırada ücretsiz aile işçileri gelmektedir.
İkinci sırada yevmiyeli işçiler, yani, çayda, fındıkta, ormanda, pancarda
çalışan, mevsimlik çalışan vatandaşlarımız gelmektedir. Üçüncü sırada ise uzun
süreli işsiz vatandaşlarımız gelmektedir. Bu insanlar, maalesef, sosyal
güvenlik sistemi içerisinde olmadığı için bu 23,3 milyar YTL'den tek kuruş para
bu insanlarımıza gitmemektedir. Buradan da, sosyal güvenlik sistemimizin
yoksulluğu giderme konusundaki performansının çok düşük olduğunu, adil
olmadığını rahatlıkla görmemiz mümkündür. İşte, yeni düşündüğümüz sosyal
güvenlik sistemimizin önemli fonksiyonlarından biri de, gelirin adil
dağıtılmasına imkân verecek ve ülkemizde yoksulluğu giderme konusunda başarılı
olmasını sağlayacak bir düzenlemedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; huzurunuza gelmiş olan sosyal güvenlik tasarımız dört ana
unsurdan oluşmaktadır: Birincisi, emeklilik sigortaları ve genel sağlık
sigortasını düzenleyen Sosyal Sigortalar Kurumu Kanun Tasarısıdır. Bu, iki
kanundur. Şu anda görüşmekte olduğumuz "tek çatı" diye tabir
ettiğimiz, Emekli Sandığı, Bağ-Kur ve SSK'yı tek çatı altında hem fonksiyon
olarak hem de fizikî anlamda birleştirecek kurumsal yapıdır. Bir diğeri
"primsiz ödemeler" dediğimiz, işsizliğin yaratmış olduğu yoksulluğu,
başka türlü sosyal sıkıntıların yaratmış olduğu yoksulluğu gidermek ve sosyal
devletin gerçekten yoksun vatandaşlarına, ihtiyaç sahibi vatandaşlarına,
onların ihtiyaçlarını giderme konusunda yardım edeceği "primsiz ödemeler
sistemi" dediğimiz Sosyal Yardımlar Kanun Tasarısı da bu reformun önemli
ayaklarından birisidir.
Bugün üzerinde
konuştuğumuz kanun tasarısı kurumsal yapıya ilişkindir. Arkadaşlarım, Sayın
Özcan bu konuda çok detaylı bilgi verdiler, Ünal Bey çok detaylı bilgi verdi;
kurumsal yapı hangi değişiklikleri getiriyor.
Değerli arkadaşlarım,
elli yılı aşkın süredir ülkemizde hizmet veren bu üç sosyal güvenlik kuruluşu
Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı altında birleşiyor. Artık, Emekli Sandığı,
Bağ-Kur, SSK kalmayacak. Bu kuruluşlardan hizmet alan vatandaşlarımız, yasanın
yürürlüğe girmesiyle birlikte, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığından hizmet
almaya başlayacaklar. Bunun pratikteki önemi ne olacak, vatandaşın günlük
hayatına ne yansıyacak; yine, arkadaşlarım, çok güzel isabetli örnek verdiler;
şu anda, bizde, Sosyal Sigortalar Kurumunu örnek vermem gerekirse, bir
vatandaşımızın aylığını bağlatabilmesi için geçen süre ortalama 57 gündür. Biz
hükümete geldiğimizde 85-86 gün civarında olan bu süreyi, arkadaşlarımızın
titiz çalışmasıyla 57 güne ancak indirebildik; ama, değerli arkadaşlarım, bu
ülkede bir emekli aylığının bağlanmasının en fazla 1 saatlik işi var. 1 saatte
kurumlararası yeterli iletişim sağlandığı zaman vatandaşımızın emekli aylığını
bağlamak mümkündür. İşte, 57 günlük süreyi biz 1 saate indirmeyi hedefliyoruz.
1 saatte, bu ülkede, vatandaşlarımıza emekli aylığı bağlanacaktır. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Şu anda bizim sosyal
güvenlik sistemimiz il bazında örgütlenmiştir; ilçe bazında bizim, birkaç ilçe
hariç, irtibat büromuz yoktur. Yeni teşkilat yapılanmamızda nüfusu belli bir
miktarın üzerinde olan ilçelerimizde sosyal güvenlik merkezi kuracağız. Tek
noktadan hizmet merkezi dediğimiz, banka şubeleri gibi modern, tamamen bilgi
işlem teknolojisine dayalı, vatandaşın dolaşmadığı, bilginin dolaştığı sistemi
kuracağız; yani, vatandaşımızın sosyal güvenlik hizmeti, sağlık hizmeti, yani,
bir sosyal güvenlik kurumundan ne ihtiyacı varsa, ne talep ediyorsa, bu tek
nokta hizmet merkezine gidip oradan hizmet alabilecekler ve vatandaşlarımızın
nüfus cüzdanlarındaki Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası sosyal güvenlik
numarası olacaktır. Hem bu şekilde kayıtdışını önlemek hem de vatandaşlarımıza
bir kolaylık sağlamak istiyoruz.
Kurum yasamızın kayıtdışı
istihdamı önleme konusunda çok önemli fonksiyonları var. Bankaların bazı
işlemlerinin yapılabilmesi için sosyal güvenlik numarası istenecektir. Birçok
Batı ülkesinde alacağınız cep telefonu için sizden sosyal güvenlik numarası
isterler, sosyal güvenlik numaranız yoksa, size cep telefonu vermezler. Bu,
kayıtdışını önlemek için basit tedbirlerden biridir. Biz de bankacılık
işlemlerinde bazı hususlarda sosyal güvenlik numarasını isteyeceğiz. Bu
şekilde, hem kayıtdışı ekonomi hem de kayıtdışı istihdamı önleme konusunda
önemli adımlar atacağız.
Değerli arkadaşlarım, şu
anda bu üç sosyal güvenlik kuruluşumuzda 25 000 civarında çalışan arkadaşımız
var. Yıllardır Emekli Sandığına, Bağ-Kura, SSK'ya hizmet etmiş, alınteri
dökmüş, mesai vermiş, Türkiye'de sosyal güvenlik hizmetlerinin iyi
yürütülmesine katkı vermiş arkadaşlarımız var. Biz, bütün bu arkadaşlarımızı
bünyemizde tutacağız. Personelimizin hiç tedirgin olmasına gerek yok; yani,
havuz tabir ettiğimiz başka kurumlara bu arkadaşları göndermeyeceğiz. Bu
arkadaşlarımız, bizim yetişmiş arkadaşlarımızdır. Kurum içerisinde bunları
muhafaza edeceğiz. Eğer sizin de onayınız olursa, biraz özlük haklarını
iyileştirme konusunda bir niyetimiz var. İnşallah, onlara daha rahat
ortamlarda, daha rahat şartlarda bir imkân sağlamayı düşünüyoruz, sizlerin de
onayınız olursa.
Değerli arkadaşlarım,
izniniz olursa, bu süreçle ilgili kısa süre içerisinde de size bilgi vermek
istiyorum. Bu sosyal güvenlik reformu, benim hatırlayabildiğim kadarıyla,
kamuoyuna mal olma açısından, tartışma açısından, katılımcı anlayış açısından en
çok toplumda tartışılmış ve kamuoyuna mal olmuş bir tasarıdır. Biz, hükümete
geldiğimizin birinci haftasında, Maliye Bakanı, Sağlık Bakanı, hazine
bakanımız, DPT, ilgili teşkilattan mensup arkadaşlarımız toplandık. Hükümet
programımız ve acil eylem planı çerçevesinde sosyal güvenlik reformunu hayata
geçirmek için, hükümetimizin birinci haftasında, yani, 2002 yılı aralık ayında
çalışmaya başladık. 2002 yılından bugüne kadar, bu tasarı, hem kamunun kendi
içinde hem sosyal taraflarla hem de sosyal diyalogun bütün platformlarında,
Ekonomik Sosyal Konseyde, Emek Platformunda, Çalışma Meclisinde ve Sosyal
Güvenlik Yüksek Danışma Kurulunda defalarca tartışıldı ve bu tartışmalar süreci
içerisinde, biz, sendikalarımızdan, konfederasyonlarımızdan gelen makul
önerileri bu tasarıya derç ettik. Arkadaşlarımızın yapmış olduğu çalışmaya göre
184 öneri gelmiş, bizim hükümetimizin veyahut da kamunun yapmış olduğu önerilerin
dışında 184 öneri gelmiş. Bu 184 önerinin, biz, büyük bölümünü, yüzde 65'lik,
yüzde 70'lik bölümünü kabul etmişiz, makul görmüşüz ve tasarıya monte etmişiz.
Şimdi, kabul edilmeyen,
kabul edilmesi mümkün olmayan ne var derseniz; aslında bir elin parmaklarını
geçmeyecek kadar husus var. Peki, bunları kabul edemez miydiniz; bunları kabul
etseydik arkadaşlarım, çok popülist bir yönteme girmiş olurduk, üçbuçuk yıldır
yapmış olduğumuz bu titiz çalışmanın içini boşaltmış olurduk. Yani, artık,
bunlar, bizim duvara dayandığımız parametrik değişikliklerdir; yani, bunları
yaparsanız, ileride tekrar tekrar değiştirmek zorunda kalacağınız bir sosyal
güvenlik reformu yapmış olursunuz, bunun adına reform demek mümkün olmaz, bunun
içi boşaltılmış olur ve önümüzdeki yıllarda daha sert, daha keskin reformlar
yapmak zorunda kalırsınız.
Şunu söylemek istiyorum:
Hiçbir peşin hükümle hareket etmedik; yani, hangi kuruluştan geldiğine
bakmaksızın ülkenin yararınaysa, sistemin yararınaysa bu tasarıları kabul
ettik.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bakan,
lütfen, toparlayabilir misiniz.
Buyurun.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) - Sağ olun Sayın Başkanım, teşekkür
ederim.
Bu görüşme trafiği
içerisinde, dediğim gibi, şu anda sosyal taraf olarak, sendika olarak, işçi,
memur sendikası, meslek odaları, herkes var, hepimiz bir uzlaşma sürecine
gittik; ama, maalesef, bazı sivil toplum örgütleri, bu uzlaşma sürecine rağmen,
bu anlayış, bu sosyal diyalog konseptine rağmen, hiç bunlar yaşanmamış, hiç
bunlar olmamış gibi, bugüne kadar yapılan uzlaşma maddelerini de bir kenara
bırakarak, işte, referandum gibi veyahut da çeşitli siyasal nitelikte eylem
diyebileceğim hareketlere girdiler. Bu, tabiî, demokrasi içerisinde yasalara
uygun bir şekilde yapıldığı zaman, demokratik tepki şeklinde algılayabileceğim
hususlardır; ama, bir Çalışma Bakanı olarak benim arzum, bütün tarafların sosyal
diyalog anlayışı içerisinde söyleyeceklerini, masanın etrafında, gelip burada
söylemelerini arzu ederim. Bundan sonraki çalışmalarda da inşallah böyle bir
yöntem tercih edilir diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım,
diğer, genel sağlık sigortası ve emeklilik
sigortasına ilişkin görüşlerimi o tasarılar geldiği zaman sizlere arz
etmek üzere mahfuz tutuyorum; ama, izninizle sözlerimi şöyle toparlamak
istiyorum: Üçbuçuk yıldır bu tasarılara büyük bir emek verildi; bu emeği Türk
bürokratı verdi. Biz, bu sosyal güvenlik tasarılarını rafta bulmadık, hiçbir
yerde hazır, çalışılmış bir model olarak almadık, dünyanın hiçbir yerinde de
zaten böyle hazır bir model yok. Her
ülke kendi sosyal güvenlik tasarımını kendisi yapmak durumunda. Onun için, bu,
Türk bürokratının emeğidir, göznurudur, Türk akademisyeninin alınteridir ve
netice olarak da, her iki komisyonda, Çalışma Komisyonunda ve Bütçe Komisyonunda
değerli milletvekili arkadaşlarımın -iktidar, muhalefet ayırımı yapmadan- ve
altkomisyonda çalışan değerli arkadaşlarımın gece gündüz demeden yapmış
oldukları mesailer neticesinde bu tasarı yapılabileceğinin en güzeli, yapılma noktasında
büyük bir gayret sarf edilmiştir. Tabiî hiçbir zaman, bütün bu gayretlere
rağmen bu mükemmeldir, hiçbir eksiği gediği yoktur anlayışı içerisinde de
değiliz. Bunun, zaman içerisinde düzeltilecek yönleri de olabilir; çünkü, tasarı
sizin onayınızdan geçerse büyük bölümüyle 2007 yılında yürürlüğe girecektir,
emeklilik ve genel sağlık sigortası 2007 yılında yürürlüğe girecektir, kurum
yasası hemen girecektir; ama, bunları düzeltmek ve bunların üzerinden tekrar geçme
imkânına sahip olacağız.
Onun için ben, bu sürece katkı veren herkese yürekten
teşekkür ediyorum. Gerçekten, çok özverili bir çalışma olmuştur. Türkiye'nin
kendi iç dinamikleri dikkate alınarak, kazanılmış haklar dikkate alınarak, en
önemlisi de geleceğe yönelik olarak bir sosyal güvenlik reformu hazırlanmıştır.
Değerli arkadaşlarım, bu,
bizim gelecek kuşaklarla bir sözleşmemiz, bir kontratımızdır. Sosyal güvenlik
sisteminin getirmiş olduğu maliyeti, bugünkü kuşaklar ile gelecek kuşaklar
arasında adil bir şekilde paylaşmanın yolunu, yöntemini bulmaya çalıştık; bu
anlayışla bu tasarıları huzurunuza getirdik.
Ben, katkılarınız için
herkese çok teşekkür ediyorum ve ülkemizin geleceğine, çocuklarımıza, bu yeni
tasarının, yeni reformun hayırlar, refah getirmesini diliyor, hepinize
saygılar, sevgiler sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Tasarının tümü üzerinde
şahsı adına söz isteyen, Alaettin Güven, Kütahya Milletvekili.
Buyurun Sayın Güven. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
ALAETTİN GÜVEN (Kütahya)
- Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; 1102 sıra sayılı Sosyal
Güvenlik Kurumu Kanunu Tasarısı üzerinde şahsî görüşlerimi açıklamak üzere
huzurunuza çıkmış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli Başkanım, değerli
milletvekili arkadaşlarım; kanunlaşması hedeflenen tasarıyla, işçiler için 1946
yılında kurulan SSK, kamu görevlileri için 1949 yılında kurulan Emekli Sandığı
ve kendi nam ve hesabına çalışanlar için 1971 yılında kurulan Bağ-Kur
teşkilatları, tek çatı altında, vatandaşlık temelinde ve fonksiyonel işbölümü
esas alınarak, sosyal güvenlik kurumu tüzelkişiliği altında
birleştirilmektedir.
1102 sıra sayılı bu kanun
tasarısı ile bu kanunun hemen akabinde kanunlaşması hedeflenen 1139 sıra sayılı
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanun Tasarısıyla sağlanan
ilkelerin hayata geçirilmesi ve beklenen sonucun alınabilmesi hedeflenmektedir.
Emeklilik, sağlık ve sosyal yardımlar alanında gerçekleştirilmeye çalışılan bu
köklü reformların başarısı, kuşkusuz iyi bir kurumsal örgütlenmeyi
gerektirmektedir.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, kimse dinlemiyor konuşmacıyı.
ALAETTİN GÜVEN (Devamla)
- Günümüzde bankalar, sigorta şirketleri, ticaret ve sanayi odaları, borsalar
gibi kurumlarda çalışan personelin kendi kurdukları sandıklar bulunmakta,
buralarda çalışanların sosyal güvenlik haklarını sağlamaktadırlar.
BAŞKAN - Sayın Güven, bir
saniye…
Sayın milletvekilleri,
Genel Kurulda büyük bir uğultu var; Sayın Hatibin konuşması anlaşılamamaktadır.
Buyurun Sayın Güven.
ALAETTİN GÜVEN (Devamla)
- Teşekkür ediyorum.
Sosyal güvenlik alanında
faaliyet gösteren çok sayıda kurumun bulunması, bu kurumlar kapsamında bulunan
kişilerin hak ve yükümlülüklerinin farklılaştığı bir sosyal güvenlik sistemi
oluşturmaktadır.
Bu dağınık yapı, eşgüdüm
sağlanmasını önlemekte, diğer taraftan, mevzuatın karmaşık olması, aşırı
bürokratik işlemler, bilgi işlem altyapısının yetersiz olması ve personele
ilişkin sorunlar, sosyal güvenlik kurumlarının etkin çalışmasına engel
olmaktadır. Bunun sonucunda, emekli aylığı bağlanmasından sağlık raporu
alınmasına ve sağlık hizmetine erişime kadar birçok işlemin süresi uzamaktadır.
Diğer taraftan, denetim
mekanizmalarının etkin işlememesi, gerek sigortalı gerekse prim kaçaklarının
önlenememesiyle sonuçlanmaktadır.
Bu tasarıyla sosyal
güvenlik kurumu yeni ve etkin bir yapı kazanmaktadır. Bu tasarıdan beklenen
hedefler ise şunlardır:
Hizmete erişimin kolay
olduğu, kolay erişilebilir, tam otomasyonlu bir yapı kurulması.
Hizmet sunumunun kaliteli
ve standart olması.
İşlem sürelerinin
kısaltılması, bilgi talebinin, istenildiği anda ve içerikte hemen karşılanması.
İnternet üzerinden işlem
yapılabilme imkânı.
Hizmet kalitesinin
artırılması.
Yolsuzluk ve
sahteciliklerin önüne geçilebilmesi.
Bu amaçları
gerçekleştirmek için kurulacak Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı, Sosyal
Güvenlik Yüksek Danışma Kurulu, Yönetim Kurulu ve Başkanlık organlarından
oluşmakta ve kurumsal yapıya sosyal tarafların katılımı sağlanmaktadır.
Yeni yapılanmada
Başkanlık, Sosyal Sağlık Sigortası Genel Müdürlüğü, Genel Sağlık Sigortası
Genel Müdürlüğü, Primsiz Ödemeler Genel Müdürlüğü ile Hizmet Sunumu Genel
Müdürlüğü olmak üzere 4 ana genel müdürlükten oluşmaktadır.
Bu yapılanmanın
çekirdeğini, Hizmet Sunumu Genel Müdürlüğü oluşturmaktadır. Hizmet Sunumu Genel
Müdürlüğü, diğer 3 genel müdürlüğün ihtiyaç duyduğu operasyon görevini
yürütmenin yanı sıra, kurulacak bilgi teknolojileri sayesinde, vatandaş odaklı,
teknoloji destekli, hızlı ve etkin hizmet sunabilmek için farklı iletişim ve
etkileşim kanallarını kullanıma açacaktır.
Doğumdan ölüme tüm nüfus
sosyal güvenlik çemberine alınarak, her aşamada sayısal veri toplanması, bu
verilerin en güvenli ağlarda korunması hedeflenmektedir.
Vatandaşların ayağına
giden bir anlayışla, il ve ilçe bazlı yaygın bir örgütlenme de öngörülmektedir.
Sosyal güvenlik merkezleri olarak adlandırılan bu birimlerin görevi,
vatandaşların sorunlarını bürokratik başvurularla uğraşmaksızın en kısa sürede
çözmektir.
Değerli arkadaşlarım,
tasarıyla, elli yılı aşkın bir süredir çalışma statüsüne dayalı olarak kurulan
sosyal güvenlik sistemi, tek çatı altında birleşmiş ve bilgiye dayalı yönetim
anlayışıyla yönetilir bir yapıya kavuşturulmaktadır. Tek çatı altında toplanan
Sosyal Güvenlik Kurumu etkin, vatandaş memnuniyetini sağlayan kamu yönetiminin
somut örnekleri arasında yer alacaktır.
Yine, bu tasarıyla, idarî
ve malî açıdan Sosyal Güvenlik Kurumunun özerkliği sağlanmış ve kurum daha
güçlü hale getirilmiştir. Kurumun, teşkilat kanununda yer almayan hükümler
açısından özel hukuk hükümlerine tabi olduğu belirtilmek suretiyle, özerkliği
pekiştirilmiştir.
Ayrıca, vatandaşlarımız
için çalışma standardına dayalı olarak kurulan ve eşitsizliklere yol açan
sosyal güvenlik sisteminin kurumsal dağınıklığına son verilecektir.
Bu kanun tasarısıyla,
vatandaş odaklı hizmet anlayışı hedeflenmiş ve böylece, vatandaşa sunulan tüm
sosyal güvenlik işlemleri tek noktadan hizmet anlayışına uygun yürütülecek,
hizmetlerin birleştirilmesi için uzun süren yazışmalar olmaksızın emekli
aylıkları bağlanacak olup, bugün ortalama elliyedi gün olan süre geçiş dönemi
sonunda beş güne inecek, Bakanımızın da ifade ettiği gibi, 1 saate dahi inecek
inşallah, temenni olarak.
Bilgisayar altyapısı
sayesinde, sağlık ve emeklilik alanında yaşanan yolsuzluklar en aza indirilecek
ve bütün işlemler vatandaşlık numarasıyla çözülecektir.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekili arkadaşlarım; sağlık kurumlarının tek çatı altında
birleştirilmesinden sonra, sosyal güvenlik kurumlarının da tek çatı altında
birleştirilmesi AK Parti İktidarı zamanında gerçekleşmektedir. Böyle önemli bir
kanun tasarısında emeği geçen herkesi tebrik ediyor, tüm vatandaşlarımıza
hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyorum.
Teşekkür ederim. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Güven.
Tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın Karapaşaoğlu, söz
isteğiniz var. Ne için istiyorsunuz?
Buyurun.
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Bursa) - Bursa'nın Kemalpaşa İlçesinde…
BAŞKAN - Sayın
Karapaşaoğlu, ayağa kalkar mısınız lütfen. Ne için söz istiyorsunuz?
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Bursa) - Bursa'nın Kemalpaşa İlçesinde…
BAŞKAN - Ne için
istiyorsunuz Sayın Karapaşaoğlu?
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Bursa) - Geçmiş olsun mesajı verecektim.
BAŞKAN - Yerinizden
söyler misiniz lütfen; mikrofonu açacağım.
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Bursa) - Genel Kurulumuza, Mustafakemalpaşa İlçemizde vuku bulan çok büyük bir
yangını duyurmak için söz istedim efendim.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Karapaşaoğlu.
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Bursa) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; Bursa İlimizin
Mustafakemalpaşa İlçesine bağlı olan Karaköyünde, öğle saatlerinde büyük bir
yangın vuku bulmuştur. Çok süratli esen lodos rüzgârının da etkisiyle, köyde
bulunan 144 haneden 140'ı yanmıştır. Yangın, ayrıca ormana da sirayet etmiş
bulunuyor. Can kaybı olup olmadığı konusunda tereddüt var, 2 kişi kayıp,
aranıyor; inşallah vefat etmemişlerdir.
Ben, bunu, Genel
Kurulumuza, sayın milletvekillerimize duyurmak için söz aldım; teşekkür
ediyorum efendim.
Kendilerine geçmiş olsun
diyoruz. Devletimizin kurumlarının yanlarında olduğunu belirtmek istiyorum; şu
anda, bütün kurumlar oradadırlar. Hükümetimiz de, gereken her türlü yardımı ve
desteği sağlayacaktır demek suretiyle teşekkürlerimi iletiyorum efendim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Karapaşaoğlu.
Buyurun Sayın Abuşoğlu.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biraz önce Sayın Altan
Karapaşaoğlu'nun ifade ettiği gibi, Bursa İlimizin Mustafakemalpaşa İlçesinde
bir köyde gerçekleşen yangın ve bunun ortaya çıkardığı müessif hadise, bir
köyün tamamıyla yok olmasını doğuran yangın dolayısıyla gerek Mustafakemalpaşa
İlçesi halkına gerek köy halkına gerek Bursalı vatandaşlarımıza geçmiş olsun
diyoruz. Allah'ın, bu tür elim sonuç doğuran kazalara meydan vermemesi
noktasında milletimizi koruması altında tutmasını diliyoruz. Geçmiş olsun. Eğer
mal kaybı varsa, bunun acil bir şekilde hükümet tarafından telafi edilmesi
noktasında da hassasiyetle konuyu takip edeceğimizi belirtiyor, hepinize
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Abuşoğlu.
Sayın Kandoğan, buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de,
Mustafakemalpaşa'daki bu müessif hadiseden dolayı büyük bir üzüntü içerisinde
olduğumu ifade etmek istiyorum. İnşallah, bu köyde yaşanan hadiseyle ilgili
olarak vatandaşlarımızın kayıplarının, sıkıntılarının en kısa süre içerisinde
giderilmesi hepimizin en büyük temennisidir. Bu noktada da hükümetin üzerine
düşen görevi yapacağına da inanıyorum. Bu vesileyle, Mustafakemalpaşa
İlçesindeki bu afete maruz kalan bütün vatandaşlarımıza geçmiş olsun
dileklerimi iletmek istiyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kandoğan.
Sayın milletvekilleri,
çalışma süremizin bitimine kısa süre kalması, Birinci Bölüme başlasak bile
bitiremeyeceğimiz için; alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini
sırasıyla görüşmek için, 13 Nisan 2006 Perşembe günü saat 14.00'te toplanmak
üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 20.52