BIM 2 9 2006-04-21T09:09:00Z 2006-04-21T09:09:00Z 62 43319 246922 TBMM 2057 493 303237 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM: 22       CİLT: 115       YASAMA YILI: 4

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

 

83 üncü Birleşim

4 Nisan 2006 Salı

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

                                                      Sayfa    

 I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde son günlerde yaşanan olaylarla ilgili gündemdışı açıklaması ve CHP Antalya Milletvekili Deniz Baykal, Anavatan Partisi Isparta Milletvekili Erkan Mumcu ve AK Parti Zonguldak Milletvekili Köksal Toptan'ın, grupları adına, Elazığ Milletvekili Mehmet Kemal Ağar'ın da şahsı adına konuşmaları

B) OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- TBMM Başkanvekili Nevzat Pakdil'in, ülkemizin birlik ve bütünlüğünün korunması konusunda bütün siyasî parti gruplarımızın ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin yekvücut olarak hareket ettiğinin bugün bir kez daha ortaya çıktığını; ülkemizin bölünmez bütünlüğüne kastedenlerin, geçmişte olduğu gibi, bugün de, yarın da milletimizden hak ettikleri cevabı alacaklarını belirten ve terör eylemlerinde ölen vatandaşlarımıza Tanrıdan rahmet dileyen konuşması

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- Litvanya-Türkiye Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı Vilija Verteliene ve beraberindeki Parlamento heyetinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının konuğu olarak ülkemize resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1018)

2.- Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, 8.4.1929 Tarihli ve 1416 Sayılı Kanun ile 4.11.1981 Tarihli ve 2547 Sayılı Kanuna Birer Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/693), doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/379)

D) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.- İstanbul Milletvekili Birgen Keleş ve 24 milletvekilinin, enerji sektörü ve yap-işlet-devret, yap-işlet yöntemiyle kurulan santrallar konusunda Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/353)

IV.- ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1.- Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

V.- SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARA ÜYE SEÇİMİ

1.- (10/254, 258) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonuna üye seçimi

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)

3.- Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/278, 1/1034) (S. Sayısı: 17 ve 17'ye 1 inci Ek)

4.- Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/277) (S. Sayısı: 1079)

5.- Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve İçişleri ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonları Raporları (1/1166) (S. Sayısı: 1114)

VII.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin, Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş'in, konuşmasında, ileri sürmüş olduğu görüşlerden farklı görüşleri kendisine atfetmesi nedeniyle konuşması

VIII.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, bir mahkeme kararının temyiz edilmemesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/12009)

2.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, yasama dokunulmazlığına ve kamu görevlilerinin yargılanma prosedürüne ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/12011)

* Ek cevap

3.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, İGDAŞ'la ilgili bir davaya ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/12015)

4.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye 2005 İlerleme Raporundaki "Yargı ve Temel Haklar" bölümüne ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/12076)

5.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye 2005 İlerleme Raporundaki "Yargı" bölümüne ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/12077)

6.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye 2005 İlerleme Raporundaki "Yargı" bölümüne ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/12078)

7.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye 2005 İlerleme Raporundaki "Medenî ve Siyasî Haklar" bölümüne ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/12080)

8.- Adana Milletvekili Mehmet Ziya YERGÖK'ün, yargı bağımsızlığı ve hâkimlik teminatına ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/12274)

9.- Aydın Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLU'nun, yeşil kart uygulamasına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/12315)

10.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, yaş sebze ve meyve ticaretinin düzenlenmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/12408)

11.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, özelleştirme kapsamındaki bazı kuruluşlarda yapılan genel müdür yardımcılığı atamalarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/12428)

12.- Ankara Milletvekili Mehmet TOMANBAY'ın, keşif ve haciz işlemlerinde Adalet Teşkilatını Güçlendirme Vakfı minibüslerinin kullanıldığı iddialarına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/12450)

13.- Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, Körfez Geçiş Projesine ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız ÖZAK'ın cevabı (7/12457)

14.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, İller Bankası 6. Bölge Müdürlüğünün bir ihalesine ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız ÖZAK'ın cevabı (7/12459)

15.- Iğdır Milletvekili Yücel ARTANTAŞ'ın, Star Gazetesinin satışına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in cevabı (7/12466)

16.- Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, İmar Bankası mudilerine yapılan ödemelere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in cevabı (7/12468)

17.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, tütün piyasasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in cevabı (7/12469)

18.- Ankara Milletvekili Mehmet TOMANBAY'ın, Çorum'un Ortaköy İlçesindeki arkeolojik kazılara ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/12533)

19.- Ankara Milletvekili Mehmet TOMANBAY'ın, Çorum'un, Ortaköy İlçesindeki arkeolojik kazılarda çıkarılan tabletlere ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/12534)

20.- Ankara Milletvekili Mehmet TOMANBAY'ın, Çorum'un Ortaköy İlçesindeki arkeolojik kazıların yayınlarına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/12535)

21.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Efes Antik Kentindeki bazı düzenlemelere ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/12536)

22.- Ankara Milletvekili Mehmet TOMANBAY'ın, Şanlıurfa Germuş Dağındaki kazılara ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/12537)

23.- Ankara Milletvekili Mehmet TOMANBAY'ın, Şanlıurfa Müzesindeki bir buluntuya ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/12538)

24.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya'nın Akseki İlçesinin turizm potansiyelinin değerlendirilmesine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/12540)

25.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, İstanbul İl Özel İdaresi Ağız ve Diş Hastalıkları Hastanesinde yapıldığı iddia edilen bazı uygulamalara ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/12571)

26.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Cidde Ekonomik Forumu programına ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah GÜL'ün cevabı (7/12622)

27.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya'nın Kumluca İlçesinin trafo ihtiyacına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/12641)

28.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Muhasebat Genel Müdürlüğünün hatalı işlem yaptığı iddiasına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/12644)

29.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, ithalatta uygunluk denetimine ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız ÖZAK'ın cevabı (7/12747)

30.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, sosyal güvenlik destek primi ödemelerine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/12749)

31.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, çocuk işgücüne ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/12753)

32.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, engelli personele ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/12777)

33.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya'daki tekstil üreticilerinin sorunlarına,

- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, engelli personele,

- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, ithalatta uygunluk denetimine,

İlişkin soruları ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ve Devlet Bakanı Vekili Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/12786, 12787, 12788)

34.- Gaziantep Milletvekili Ahmet YILMAZKAYA'nın, Kur'an kurslarının müfredatına ve denetimine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/12801)

35.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, engelli personele ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/12805)

36.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, ithalatta uygunluk denetimine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/12828)

37.- Kocaeli Milletvekili İzzet ÇETİN'in, TÜPRAŞ'ın kamu hisselerinin satışı konusunda Danıştayın verdiği yürütmeyi durdurma kararına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/12832)

38.- Mardin Milletvekili Muharrem DOĞAN'ın, Mardin'de kurulan fakültelere kadro ve ödenek tahsisine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/12833)

39.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, Ankara-Siteler'deki elektrik kesintisine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/12835)

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak beş oturum yaptı.

Van Milletvekili A. Yekta Haydaroğlu, Van'ın düşman işgalinden kurtarılışının 88 inci yıldönümüne,

Yalova Milletvekili Muharrem İnce, önemli zenginliklerimizden biri olan türkülere TRT radyo ve televizyonlarında daha fazla yer verilmesinin bu köklü kültürümüzün yeni nesillere aktarılmasındaki önemine,

Sakarya Milletvekili Süleyman Gündüz, Balkanlardaki son siyasî gelişmelere,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

Memleket İçi Düşmana Karşı Silahlı Müdafaa Mükellefiyeti Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Tasarısının geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi okundu; Millî Savunma Komisyonunda bulunan tasarının hükümete geri verildiği bildirildi.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:

3 üncü sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden;

1 inci sırasında bulunan, Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/278, 1/1034) (S. Sayısı: 17 ve 17'ye 1 inci Ek),

2 nci sırasında bulunan, Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair 604 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin (1/277) (S. Sayısı: 1079),

4 üncü sırasında bulunan, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısının (1/1030) (S. Sayısı: 904),

6 ncı sırasında bulunan, Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/1133, 1/1074) (S. Sayısı: 1099),

Görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından;

Ertelendi.

5 inci sırasında bulunan, Tokat Milletvekili Mehmet Ergün Dağcıoğlu'nun, Gelir Vergisi Kanunu ve 6183 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/673) (S. Sayısı: 1081) görüşmeleri tamamlanarak,

7 nci sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Birliği Arasında Türkiye Cumhuriyetinin Makedonya Eski Yugoslav Cumhuriyetindeki Avrupa Birliği Polis Misyonuna (EUPOL-PROXIMA) Katılımına Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısının (1/944) (S. Sayısı: 846), görüşmelerini müteakiben,

Elektronik cihazla yapılan açıkoylamalardan sonra, kabul edilip kanunlaştıkları açıklandı.

CHP Grubundan bazı milletvekillerinin 11 inci maddenin oylamasına geçildiği sırada yoklama talebini yerine getirmediği gerekçesiyle Başkanın tutumu hakkında usul görüşmesi açıldı.

Samsun Milletvekili Haluk Koç, Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, konuşmasında, şahsına sataştığı iddiasıyla bir açıklamada bulundu.

4 Nisan 2006 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 21.04'te son verildi.

İsmail Alptekin

 

 

Başkanvekili

 

 

 

Bayram Özçelik

Türkân Miçooğulları

 

Burdur

İzmir

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

                       

                                          No.: 113

II.- GELEN KÂĞITLAR

31 Mart 2006 Cuma

Sözlü Soru Önergeleri

1. - Balıkesir Milletvekili Sedat PEKEL'in, Balıkesir'de pamuk üretimi desteklemesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1684) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/3/2006)

2. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, narenciye üreticilerinin sorunlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1685) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/3/2006)

3. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Berlin'deki turizm fuarının açılışına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/1686) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/3/2006)

Yazılı Soru Önergeleri

1. - Malatya Milletvekili Süleyman SARIBAŞ'ın, bir inşaat şirketinin TOKİ'den aldığı işlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13121) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/3/2006)

2. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, meslek kuruluşlarının seçimlerine müdahale iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13122) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/3/2006)

3. - Bursa Milletvekili Mehmet KÜÇÜKAŞIK'ın, Uludağ'da turizm alanı ilan edilen arazilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13123) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/3/2006)

4. - Antalya Milletvekili Osman KAPTAN'ın, temel ihtiyaç maddeleri ile tarım girdilerinin KDV oranlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13124) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/3/2006)

5. - İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK'in, işgal edilen bazı Hazine ve orman arazilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13125) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/3/2006)

6. - Bursa Milletvekili Mustafa ÖZYURT'un, Uludağ'da milli park alanından çıkarılan bölgeye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13126) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/3/2006)

7. - Malatya Milletvekili Muharrem KILIÇ'ın, kapatılacağı iddia edilen Tekel başmüdürlüklerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13127) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/3/2006)

8. - İzmir Milletvekili Canan ARITMAN'ın, Hamas Liderinin Türkiye ziyaretine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13128) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/3/2006)

9. - İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, Suriye sınırındaki mayınlı arazilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13129) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/3/2006)

10. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Suriye ve Irak sınırlarındaki mayınlı arazilerin temizlenmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13130) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/3/2006)

11. - İstanbul Milletvekili Mehmet Ali ÖZPOLAT'ın, İstanbul'daki bir ulaşım projesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13131) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/3/2006)

12. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, bir danışmanı hakkındaki çeşitli iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13132) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/3/2006)

13. - Mersin Milletvekili Şefik ZENGİN'in, Ankara'da sokak hayvanlarının katledildiği iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13133) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/3/2006)

14. - Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, memurlara yönelik bazı düzenleme çalışmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13134) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/3/2006)

15. - Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, istihdama ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13135) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)

16. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, AR-GE harcamalarına ve verilen patentlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13136) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)

17. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, gençlerin zararlı alışkanlıklardan korunmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13137) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)

18. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, bir BDDK raporunun adli sürece konu edilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13138) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)

19. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Lara Kent Parkının tahsisine yönelik iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13139) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)

20. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Başbakanlık Merkez Teşkilatı personeline ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13140) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/3/2006)

21. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, mayınlı arazilerin yabancı firmalara kiralanacağı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13141) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)

22. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Japonya ile imzalanan bir anlaşmaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13142) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)

23. - İstanbul Milletvekili Mehmet SEVİGEN'in, Maliye Bakanı adına kayıtlı internet sitesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13143) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)

24. - İstanbul Milletvekili Mehmet SEVİGEN'in, İstanbul Yüzme İhtisas Kulübü binasına ve tarihi bir okulun onarımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13144) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)

25. - Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın, bir pancar kantarına boşaltma lifi kurulmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13145) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)

26. - Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın, bir beldenin asfalt ve kanalizasyon ihtiyacına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13146) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)

27. - Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın, bir karayolu güzergahında bölünmüş yol yapımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13147) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)

28. - Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın, bir beldenin su taşkınlarından korunmasına yönelik projeye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13148) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)

29. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, mal rejimi sözleşmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13149) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)

30. - İstanbul Milletvekili Ahmet Güryüz KETENCİ'nin, Merkez Bankası Başkanlığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13150) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/3/2006)

31. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, sözleşmeli öğretmen çalıştırılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13151) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/3/2006)

32. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Başbakanlık Teftiş Kurulunca hazırlanan Eximbank ile ilgili rapora ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13152) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/3/2006)

33. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Kamu İhale Kanununda değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısı taslağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13153) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/3/2006)

34. - Adana Milletvekili Atilla BAŞOĞLU'nun, iş mahkemelerinde açılan davalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/13154) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/3/2006)

35. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, zamanaşımına uğrayan davalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/13155) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/3/2006)

36. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin sorumlu tutulduğu bazı olaylara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/13156) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/3/2006)

37. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, üniversite mezunlarının istihdamına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/13157) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)

38. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, TÜFE farklarının SSK emekli aylıklarına eklenmesine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/13158) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)

39. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Manisa'da kurulacak çimento işletmesinin çevreye etkilerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/13159) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/3/2006)

40. - İzmir Milletvekili Bülent BARATALI'nın, İzmir'de bir madencilik faaliyetine verilen ÇED raporuna ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/13160) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)

41. - Şanlıurfa Milletvekili Turan TÜYSÜZ'ün İstanbul-Beykoz'da özel orman alanındaki yapılaşmaya ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/13161) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/3/2006)

42. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, bazı yabancı şirketlerin faaliyetlerinin hukuki durumuna ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/13162) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/3/2006)

43. - Denizli Milletvekili V. Haşim ORAL'ın, Büyük Ortadoğu Projesi ile ilgili açıklamalarına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/13163) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)

44. - İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in, KKTC'nin Avrupa Birliğinin hazırladığı Doğrudan Ticaret Tüzüğüne karşı tutumuna ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/13164) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)

45. - İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in, Uluslararası Ceza Divanı Statüsüne taraf olunmasına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/13165) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)

46. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, bir NATO operasyonunun kapsamının genişletilmesine ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/13166) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/3/2006)

47. - Tekirdağ Milletvekili Enis TÜTÜNCÜ'nün, kamu sabit sermaye yatırımlarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/13167) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/3/2006)

48. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Star Gazetesinin satışına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/13168) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/3/2006)

49. - Ankara Milletvekili Mehmet TOMANBAY'ın, spor uzmanı olarak alınan personele ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/13169) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/3/2006)

50. - Tokat Milletvekili Feramus ŞAHİN'in, Şahkulu Sultan Külliyesinin kira bedeline ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/13170) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/3/2006)

51. - Bursa Milletvekili Faruk ANBARCIOĞLU'nun, Kayak Milli Takımına seçilen sporculara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/13171) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/3/2006)

52. - Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün, esnaf ve çiftçilere verilen kredilere ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/13172) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/3/2006)

53. - Mersin Milletvekili Mustafa ÖZYÜREK'in, Avrupa Birliği üyelik sürecine ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/13173) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/3/2006)

54. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, TRT-2'de yayınlanan bir tekzip metnine ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/13174) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/3/2006)

55. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfının yaptığı yardımlara ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/13175) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/3/2006)

56. - Hatay Milletvekili Gökhan DURGUN'un, Hatay SHÇEK İl Müdürlüğündeki bazı iddialara ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/13176) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)

57. - Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun şiddete maruz kalan kadın ve çocuklara ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/13177) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/3/2006)

58. - Antalya Milletvekili Atila EMEK'in, Dim Barajına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/13178) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/3/2006)

59. - Eskişehir Milletvekili Mehmet Vedat YÜCESAN'ın, LPG rafineri satış fiyatındaki indirimin tüketiciye yansımamasına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/13179) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/3/2006)

60. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, bir tahkim davasında Türkiye'nin temsiline ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/13180) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)

61.                  - Kastamonu Milletvekili Mehmet YILDIRIM'ın, Ilgaz ve Küre dağlarında petrol araştırması yapılmasına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/13181) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)

62. - Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın, bir beldedeki arazi sulama çalışmalarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/13182) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)

63. - Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın, bir beldedeki enerji nakil hatlarının yenilenmesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/13183) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)

64. - Tokat Milletvekili Feramus ŞAHİN'in, Musullu Göleti ve sulama projesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/13184) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/3/2006)

65. - Tekirdağ Milletvekili Enis TÜTÜNCÜ'nün, postayla gönderilen trafik cezalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13185) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/3/2006)

66. - Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, itfaiyecilerin özlük haklarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13186) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/3/2006)

67. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Konya'nın bir köyünde Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonundan yapılan yardımlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13187) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/3/2006)

68. - Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, il encümeni üyelerinin seçimine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13188) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/3/2006)

69. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, bir işadamı hakkındaki iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13189) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/3/2006)

70. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğünün İstanbul Şubesinin mütevelli heyetine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13190) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/3/2006)

71. - Trabzon Milletvekili M. Akif HAMZAÇEBİ'nin, İstiklal Caddesinin yenilenmesi çalışmalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13191) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/3/2006)

72. - İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, bir işadamı hakkındaki bazı iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13192) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/3/2006)

73. - İzmir Milletvekili Serpil YILDIZ'ın, Batman Belediye Başkanının Roj TV'de bir programa katılmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13193) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/3/2006)

74. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, eğitim için yurt dışına gönderilen Emniyet Genel Müdürlüğü personeline ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13194) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/3/2006)

75. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Kilis'te iki şahsın öldürülmesi olayına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13195) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/3/2006)

76. - İzmir Milletvekili Serpil YILDIZ'ın, İzmir Emniyet Müdürlüğüne yapılacak atamaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13196) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)

77. - Trabzon Milletvekili M. Akif HAMZAÇEBİ'nin, İstanbul'un ulaşım sorununun çözümüne yönelik projelere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13197) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)

78. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya'da bir mekanda siyasi faaliyete izin verilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13198) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)

79. - Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın, Burdur-Karamanlı'daki huzurevi inşaatına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13199) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)

80. - Ankara Milletvekili A. İsmet ÇANAKÇI'nın, Ankara-Keçiören'de bir cadde ve parkın adının değiştirilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13200) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/3/2006)

81. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Müsteşarı hakkındaki bazı iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13201) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/3/2006)

82. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin sorumlu tutulduğu bazı olaylara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13202) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/3/2006)

83. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, İstanbul Büyükşehir Belediyesiyle ilgili bir tazmin raporuna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13203) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/3/2006)

84. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Eski Başkanı ve bazı personel hakkındaki bir idari soruşturmaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13204) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/3/2006)

85. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, kurum, kuruluş ve kişilere yapılan yardım ve desteklere ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/13205) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/3/2006)

86. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, turist sayısındaki düşüşle ilgili bazı sözlerine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/13206) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/3/2006)

87. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, turizm yönetimi ve turist sayısıyla ilgili bazı ifadelerine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/13207) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/3/2006)

88. - İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, Yortanlı Barajı suları altında kalacak antik kente ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/13208) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/3/2006)

89. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Oger Telekom'un Türkiye'deki bankalardan kredi temin edip etmediğine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/13209) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/3/2006)

90. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Türk Telekom Yönetim Kurulu üyeliğine seçilen bir şahsa ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/13210) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/3/2006)

91. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Türk Telekom'un hisse devri öncesi verdiği hizmetlerin bedeline ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/13211) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/3/2006)

92. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, çocuklarının ortağı olduğu şirketlere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/13212) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/3/2006)

93. - Tokat Milletvekili Feramus ŞAHİN'in, Halkalı Cem Kültür Evine yapılan tahsise ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/13213) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/3/2006)

94. - Kars Milletvekili Selami YİĞİT'in, Mali Suçları Araştırma Kurulunun çalışmalarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/13214) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/3/2006)

95. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, bir tahkim davasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/13215) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/3/2006)

96. - İstanbul Milletvekili Mehmet SEVİGEN'in, oğluna ait bir şirkete teşvik verilip verilmediğine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/13216) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)

97. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, Özelleştirme İdaresinin Sarmısaklı'daki taşınmaz devri kararına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/13217) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)

98. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, bir firmanın vergi kayıtlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/13218) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/3/2006)

99. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, bütçe fazlası ile ilgili açıklamalarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/13219) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/3/2006)

100. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Düzce Merkez İlçe Kongresinde yaptığı konuşmaya ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13220) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/3/2006)

101. - Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, İstanbul'da bazı okulların bir vakıfça açılan müzeyi ziyaretine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13221) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/3/2006)

102. - İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK'in, İstanbul'daki bir mahallenin okul ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13222) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/3/2006)

103. - Denizli Milletvekili Mehmet YÜKSEKTEPE'nin, bazı YÖK üyelerinin atanma yeterliliklerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13223) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/3/2006)

104. - Samsun Milletvekili Musa UZUNKAYA'nın, AB'de yükseköğretim yönetimine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13224) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/3/2006)

105. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Konya İlindeki yönetici atamalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13225) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/3/2006)

106. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, bir öğretmenin görev yerinin değiştirilmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13226) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/3/2006)

107. - Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13227) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/3/2006)

108. - Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, İstanbul Büyükşehir Belediyesine ait bir arazinin tahsisine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13228) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/3/2006)

109. - Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, İstanbul'daki bir ilköğretim okulunun yöneticileri hakkındaki iddialara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13229) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/3/2006)

110. - Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, Öğretmenlerin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13230) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/3/2006)

111.                - Zonguldak Milletvekili Harun AKIN'ın, Bartın'da öğrencilerden para toplanmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13231) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/3/2006)

112. - Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER'in, bazı derslerde ilköğretim öğrencilerinden ücret talep edildiği iddiasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13232) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)

113. - İzmir Milletvekili Oğuz OYAN'ın, özel öğretim kurumlarındaki uzman eğiticilere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13233) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)

114. - Sinop Milletvekili Engin ALTAY'ın, özel öğretim kurumlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13234) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/3/2006)

115. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, İzmir'deki okulların ısıtma ihalesiyle ilgili iddialara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13235) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/3/2006)

116. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, bir konferans organizasyonu ihalesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13236) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/3/2006)

117. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, yabancı doktor çalıştırılmasına ve YÖK'ün denklik sınavına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13237) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/3/2006)

118. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, SSK depolarında kalan ilaçlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13238) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/3/2006)

119. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, sigortalıların özel hastanelerden aldıkları sağlık hizmetlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13239) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/3/2006)

120. - İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK'in, İstanbul-Kartal-Samandıra Beldesindeki sağlık hizmetlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13240) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/3/2006)

121. - İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK'in, İstanbul-Şile-Ağva Beldesindeki sağlık hizmetlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13241) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/3/2006)

122. - İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in, Irak'tan radyasyonlu hurda ithal edilmesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13242) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/3/2006)

123. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya'ya yeni bir devlet hastanesi yapılmasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13243) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)

124. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, sigortalıların özel hastanelerden sağlık hizmeti almalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13244) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)

125. - Denizli Milletvekili Mehmet U. NEŞŞAR'ın, İstanbul Tabip Odasına üye kaydedilmesiyle ilgili iddialara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13245) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)

126. - Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın, bir beldedeki sağlık hizmetlerinin desteklenmesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13246) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)

127. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Maliye Bakanının kızı hakkındaki bir iddianın soruşturulmasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13247) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/3/2006)

128.                - Afyonkarahisar Milletvekili Halil ÜNLÜTEPE'nin, Dinar Devlet Hastanesinin uzman doktor ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13248) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/3/2006)

129. - İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK'in, Kaynarca Semt Polikliniği Diş Protez Bölümünün kapatılmasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13249) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/3/2006)

130. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'ın doktor ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13250) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/3/2006)

131. - İstanbul Milletvekili Mehmet SEVİGEN'in, bir şirketin yumurta borsası kurduğu iddiasına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/13251) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/3/2006)

132. - İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in, Irak'tan radyasyonlu hurda ithal edilmesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/13252) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/3/2006)

133. - Adana Milletvekili Kemal SAĞ'ın, Adana ve Mersin'in Tarım Sigortaları Kanunu kapsamı dışında tutulmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13253) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/3/2006)

134. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, gübre kullanımı, toprak analizi ve kaynakların korunmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13254) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)

135. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, tarım ürünleri ithalatına ve sektördeki daralmaya ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13255) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)

136. - Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, süt hayvancılığına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13256) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)

137. - Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, et ithalatına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13257) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)

138. - İzmir Milletvekili Türkan MİÇOOĞULLARI'nın, zeytincilik ve zeytinyağı sektörünün gelişmesi için alınan tedbirlere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13258) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)

139. - Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, organik tarıma ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13259) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/3/2006)

140.                - Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır'da meydana gelen uçak kazası dolayısıyla ödenen tazminatlara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13260) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/3/2006)

141.                - Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, THY uçuş ekiplerinin iniş kurallarına riayetine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13261) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/3/2006)

142.                - Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır'da meydana gelen uçak kazasında ölenlerin ailelerine ödenen tazminatlara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13262) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/3/2006)

143.                - Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır'da meydana gelen uçak kazası sırasındaki hava durumuna ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13263) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/3/2006)

144.                - Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır'daki uçak kazasına ve havaalanının uçuş güvenliğine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13264) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/3/2006)

145.                - Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır'a yeni bir havaalanı yapılıp yapılmayacağına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13265) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/3/2006)

146.                - Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, THY'nin uçuş ekiplerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13266) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/3/2006)

147.                - Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, THY uçuş ekiplerinin eğitimine ve havaalanlarındaki teknolojik donanıma ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13267) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/3/2006)

148.                - Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, havaalanlarının modernizasyonuna ve hava trafik kontrollerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13268) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/3/2006)

149.                - Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır'da düşen uçağın yolcu bilgilerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13269) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/3/2006)

150.                - Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır'da meydana gelen uçak kazası dolayısıyla ödenen tazminatlara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13270) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/3/2006)

151.                - Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır'da düşen uçakla ilgili adli soruşturmaya ve kazayla ilgili bir iddiaya ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13271) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/3/2006)

152.                - Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır'da düşen uçağın pilotlarının sağlık raporlarına ve karakutu bilgilerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13272) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/3/2006)

153. - Samsun Milletvekili İlyas Sezai ÖNDER'in, Samsun-Yakakent'te sahil yolunda yapılan mahmuzlara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13273) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)

154. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, TCDD 5. Bölge Müdürlüğünde çalışanların vergi iadesine konu harcama belgelerinin denetimine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13274) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/3/2006)

155. - Tokat Milletvekili Feramus ŞAHİN'in, cem evlerinden elektrik ve su bedeli talep edilmesine ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet AYDIN) yazılı soru önergesi (7/13275) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/3/2006)

Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergesi

1.- İzmir Milletvekili Yılmaz KAYA'nın, TKİ'nin kömür bedeli alacağına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/12156)

                                                       

                                          No.: 114

3 Nisan 2006 Pazartesi

Tasarı

1.- Harp Akademileri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/1186) (Millî Savunma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.3.2006)

Teklifler

1.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş ile 31 Milletvekilinin; Ankara İline Bağlı Çayyolu Adıyla Yeni Bir İlçe Kurulmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/741) (İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.3.2006)

                    2.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın; Mesleki Eğitim Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/742) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.3.2006)

3.- Samsun Milletvekili Cemal Yılmaz Demir'in; Özel Öğretim Kurumları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun teklifi (2/743) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.3.2006)

4.- Bitlis Milletvekili Vahit Kiler'in; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/744) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.3.2006)

5.- Giresun Milletvekilleri Nurettin Canikli, Hasan Aydın, Ali Temür ile Adem Tatlı'nın; Bir İlçe ve Şebinkarahisar Adıyla Bir İl Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/745) (İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.3.2006)

6.- Konya Milletvekili Orhan Erdem ve 9 Milletvekilinin; Akşehir Adı ile Bir İl Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/746) (İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.3.2006)

7.- Konya Milletvekili Abdullah Çetinkaya ve 7 Milletvekilinin; Ereğli Adı ile Bir İl Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/747) (İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.3.2006)

8.- Samsun Milletvekili Cemal Yılmaz Demir'in; Samsun İl Merkezinde Canik, Gazi, İlkadım ve Atakum Adıyla Dört İlçe Kurulması ile Tekkeköy İlçesinin Sınırlarının Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/748) (İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.3.2006)

Raporlar

1.- Çankırı Milletvekili Tevfik Akbak'ın; Karayolları Trafik Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ve İçişleri Komisyonu Raporu (2/731) (S. Sayısı:1137) (Dağıtma tarihi: 3.4.2006) (GÜNDEME)

2.- Muğla Milletvekili Orhan Seyfi Terzibaşıoğlu'nun; 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile 2985 Sayılı Toplu Konut Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/727) (S. Sayısı:1138) (Dağıtma tarihi: 3.4.2006) (GÜNDEME)

                                          No.: 115

4 Nisan 2006 Salı

Meclis Araştırması Önergesi

1.- İstanbul Milletvekili Birgen KELEŞ ve 24 Milletvekilinin, enerji sektörü ve Yap-İşlet-Devret, Yap-İşlet yöntemleriyle kurulan santraller konusunda Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/353) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/3/2006)

 


BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.05

4 Nisan 2006 Salı

BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)

 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 83 üncü Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

III.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde son günlerde yaşanan olaylarla ilgili gündemdışı açıklaması ve CHP Antalya Milletvekili Deniz Baykal, Anavatan Partisi Isparta Milletvekili Erkan Mumcu ve AK Parti Zonguldak Milletvekili Köksal Toptan'ın, grupları adına, Elazığ Milletvekili Mehmet Kemal Ağar'ın da şahsı adına konuşmaları

BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Hükümet adına, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde son günlerde yaşanan olaylarla ilgili Genel Kurula bilgi vermek üzere, İçtüzüğün 59 uncu maddesine göre, söz talebi vardır. Gündeme geçmeden önce bu talebi yerine getireceğim.

Sayın Bakanın açıklamasından sonra, talepleri halinde, siyasî parti gruplarına ve grubu bulunmayan milletvekillerinden birine söz vereceğim. Sayın hatiplerin, konuşma sürelerine itina etmelerini ve kendilerine bu hususta Başkanlığımızca mümkün olduğunca tolerans gösterileceğini belirtiyorum; ama, süreyi de çok fazla aşmamaları konusunda arkadaşlarıma bir defa daha hatırlatmada bulunuyorum.

Konuşma süreleri Hükümet için 20, siyasî parti grupları için 10, grubu bulunmayan milletvekili için 5 dakikadır.

İlk konuşmacı, açıklama yapmak üzere, İçişleri Bakanı Sayın Abdülkadir Aksu.

Sayın Bakanım, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, ülkemiz, neredeyse, son otuzbeş yılını terörle mücadeleyle geçirmiştir. Bu uğurda binlerce insanını kaybetmiş ve ülkemizin milyarlarca dolar kaynağı heba olmuştur. Ülkemizde iç barış ve huzuru baltalayan, ekonomimize önemli zararlar veren, uluslararası alanda da gün geçtikçe tehdidin boyutları daha net anlaşılmaya başlayan terör olayları artık lokal hatta bölgesel değil, küreseldir.

Önceleri bazı devletlerin kendi çıkarları için hoş gördükleri hatta yönlendirip destekledikleri terör örgütleri artık onların da canını yakmaya başlayan küresel ve kitlesel tehlike oluşturmaktadır. Yani, terör, barışı, uluslararası güvenliği ve özellikle de demokratik hukuk devleti ilkelerini tahrip etmek isteyen uluslararası bir tehlikedir, bir insanlık suçudur. Artık dünyaya kapılarını kapatarak kendi sınırları içerisinde barış içinde yaşama imkânı da kalmamıştır. Başta terör olmak üzere sınır aşan suçlarla mücadele edebilmek uluslararası işbirliği olmaksızın neredeyse imkânsız hale gelmiştir. Bu durum, terörizmle mücadelenin bir bütün olduğunu, yurt içindeki ve yurt dışındaki mücadelelerin bir bütünün parçaları olduğu gerçeğini açıkça ortaya koymakta, dünya ülkelerinin, gerçek anlamda, teröre karşı mücadelede kararlı ve samimî olmalarını zorunlu kılmaktadır.

Bir noktaya özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum. Bölücü terör örgütü yıllarca yurt dışından destek görmüştür ve halen de görmektedir. İşte, bu nedenledir ki, terör konusunda uluslararası işbirliğinin önemi daha net bir şekilde anlaşılacaktır. Biz, Türkiye olarak, Terörle mücadelenin bütün ülkelerin ortak uğraşı alanı olması gerektiğini yıllarca her uluslararası platformda ve her seviyedeki ikili görüşmelerde anlattık. Bu bakımdan, Hükümet olarak, terörle mücadelede uluslararası işbirliğine büyük önem veriyoruz. Politika olarak da, terörle mücadelede işbirliğinin önemini devamlı vurguluyoruz. Sayın Başbakanımız da, her gittiği yurtdışı ziyaret ve temaslarında, katıldığı her uluslararası konferansta, terörle mücadelede başarılı olmanın ve bu konuda sonuca ulaşmanın bir önemli yolunun da uluslararası işbirliğinden geçtiğini ifade ediyor; evrensel değerleri göz önüne alarak teröre karşı ortak bir mücadele platformu oluşturulması gerektiğini söylüyor ve bu surette, küresel barışa hizmet edileceğini belirtiyor.

İşte, anılan uluslararası işbirliği çalışmaları çerçevesinde, biz, Türkiye Cumhuriyeti olarak, bugüne kadar, 53 ülkeyle, 100 adet güvenlik işbirliğine matuf anlaşma ve protokol yapmış bulunuyoruz. Çok sayıda ülkeyle de güvenlik işbirliği anlaşması yapma zemininde müzakereler ve görüşmeler devam etmektedir. Ancak, burada şunu da ifade etmek istiyorum ki, yaptığımız işbirliği anlaşmalara, ülkelerin, sadece imza atmaları yeterli değil; bu anlaşmalara uygun hareket etmek zorundadırlar.

Hükümetimizin, uluslararası terörle mücadele alanında yürüttüğü başarılı çalışmalar nedeniyledir ki, başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere, Avrupa Birliği ülkelerinin tamamına yakını bölücü terör örgütünü, terör örgütleri listesine almış ve bazı ülkeler tarafından da, örgüte yönelik operasyonlar da düzenlenmiştir. Yine, Hükümetimizin, Avrupa ülkeleri nezdinde sürdürdüğü yoğun temas ve kararlı tavır üzerine, bölücü terör örgütü yasaklanma korkusuyla da, bildiğiniz gibi, sürekli isim değiştirmiştir.

Değerli arkadaşlar, bölücü terör örgütünün paralelinde, Danimarka'dan televizyon yayını yapan Roj TV'nin kapatılması yönünde de Danimarka makamları nezdinde en üst  düzeyde girişimlerde bulunulduğu ve konunun yakından takip edildiği sizlerin de malumunuzdur.

Bunun yanında, ayrıca, terör örgütünün propagandasını yapan diğer bazı ülkelerin yazılı ve görsel basınıyla ilgili olarak da gerekli girişimler başlatılmıştır.

Dolayısıyla, Hükümetimizin terörle mücadele alanında ve bütün terör örgütlerinin faaliyetlerini yok etme konusundaki iradesini ve gayretlerini, hiç kimse, siyasî hesap ve yaklaşımlarla yok sayamaz, görmezden gelemez.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; terörle mücadelede en önemli husus, terörün tespit, tanım ve hedefinin iyi yapılmasıdır. Burada yapılacak bir hata, terörle mücadeledeki en büyük zafiyeti oluşturacaktır. Terörün hedefi devlettir, bunun çok iyi bilinmesi gerekiyor.

Bunu, şunun için söylüyoruz: Çünkü, görüyoruz ki, bu konuyla ilgili olarak yapılan değerlendirmeler çok gerçekçi değil maalesef. Biz, ülke olarak, terör olaylarını ilk defa yaşamıyoruz. Geçmişte de, Türkiye'de bölgesel veya ülke genelinde yoğun olarak bu terör olayları yaşandı. O yıllarda "hükümet gider, terör, anarşi biter" denildi; ama, terörün hedefinin devlet olduğu unutuldu. Daha sonra işbaşındaki hükümet gitti. Bunu diyenler iktidara geldi; fakat, terör, giderek daha da azgınlaştı.

Onun için, diyoruz ki, terörün hedefinin devlet olduğunu bilerek, geçici değil, anlık değil; ama, sürekli bir mücadelenin esaslarını hep birlikte belirleyelim. Bu gerçekler ışığında, herkesten, hepinizden anlayış ve sağduyu bekliyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizin bildiği gibi, bölücü terör örgütü, ilk silahlı eylemlerini gerçekleştirdirdiği 1984 yılından günümüze kadar geçen zamanda, çocuk, yaşlı, genç, kadın, erkek, polis, jandarma, asker ayırımı yapmaksızın, kanlı eylemlerini sürdürmüştür. Son zamanlarda da, çocukları eylemlerinde öne sürerek, çirkin yüzlerini, bir kez daha ortaya koymuşlardır.

Terör örgütü, 1 Haziran 2004 tarihinden itibaren, şiddet eylemlerinin tırmandırılması ve şiddet eylemlerinin ortaya çıkardığı gerilimin kitle eylemleriyle desteklenmesi taktiğiyle hareket etmiş, bununla beraber, riski az, kaçışı kolay tarzda, uzaktan kumandalı ve zaman ayarlı bomba eylemleri gerçekleştirirken, kitlesel eylemlerde de, terörist başına tecrit uygulandığı iddiasını sürekli gündemde tutmaya çalışmıştır. Yapılmak istenen eylemlerin engellenmesi ve kitlesel eylemlerde yeterli desteğin bulunmaması sonucu, terör örgütü, yeni taktik ve strateji belirleme yoluna girmiştir.

2006 yılı içerisinde, terör örgütü, örgüt başının yakalanış tarihi olan 15 Şubat ile 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ve 21 Mart nevruz bayramını örgüt propaganda ve eylemlerine alet etme arayışı içine girmiştir; ancak, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü istismar etme çabaları ve terör örgütü başının yakalanış tarihi olan 15 Şubatta da, halkımızı kışkırtma gayretleri başarılı olamamıştır. Yine, anlamına uygun olarak, bayram havası içerisinde kutlanması gereken nevruz gününü de, istismar etme çabalarına rağmen, halkımızın sağduyusu ve mülkî makamlar ile güvenlik güçlerimizin basiretli çalışmaları sayesinde, bu gayretleri de boşa çıkmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bildiğiniz gibi, bu olayların başlamasına neden; Bingöl İli Solhan İlçesi kırsalında 25 Mart 2006 tarihinde güvenlik kuvvetleriyle giriştikleri silahlı çatışma sonucunda -buraya dikkatlerinizi çekiyorum- 8'i Türk vatandaşı, 3'ü Suriye, 2'si İran, 1'i ise Irak uyruklu olmak üzere, toplam 14 terörist ölü olarak ele geçirilmiştir. Bölücü örgüt, güvenlik güçlerimizin bu operasyonda kimyasal silah kullandığı şeklinde gerçekdışı iddiaları ileri sürmüştür. Geçmişte de bu tür iddialarda bulunurdu hep. Daha önce Bakanlık olarak yaptığım açıklamada da belirttiğim üzere, bu operasyonlara katılan birliklerde kimyasal silah ve mühimmat bulunmadığı gibi, kesinlikle de, kullanılması söz konusu olmamıştır. Gördüğünüz gibi, terör örgütü, bu defa, ölü olarak ele geçirilen terörist cenazeleri üzerinden kazanç elde etme gayreti içine girmiştir. Teröristlerin cenazelerinin definleri sonrasında, maalesef, başta Diyarbakır İlimiz olmak üzere, bazı illerimizde, bölücü örgütün yayın organı gibi çalışan Roj TV'nin de kışkırtma ve telkinleriyle, bölücü örgüt yanlısı gruplar kanunsuz toplantı ve gösteri yürüyüşleri düzenlemişlerdir.

Diyarbakır İlimizde 28.3.2006 Salı günü saat 11.00 sıralarında 4 teröristin defin işlemlerinden sonra, bölücü örgüt yanlıları ve önde de hep çocuklar olmak üzere, kanunsuz gösteri yürüyüşlerine başlamışlar, bu kanunsuz eylemlere müdahale sırasında, göstericiler, güvenlik kuvvetlerimize ateşli silah, bıçak, taş, sopa ve molotofkokteylleriyle saldırmışlardır. Güvenlik kuvvetlerimizin müdahalesiyle dağılan gruplar, küçük parçalar halinde toplanıp, yeniden, başka noktalarda, bazı banka binalarına, polis merkezlerimize, bazı siyasî parti binalarına, işyerlerine, resmî ve sivil araçlara saldırarak, maddî hasarlar meydana getirmişlerdir.

ORHAN ERASLAN (Niğde) - Sayın Bakan, gazeteci misiniz?! Bunları biliyoruz; siz gazeteci misiniz?! (AK Parti sıralarından "Dinle, dinle" sesi)

İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (Devamla) - Biraz dinleyin, lütfen.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri…

Sayın Eraslan, lütfen…

İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (Devamla) - Ben bilgi veriyorum, olayları olduğu gibi anlatıyorum, Yüce Meclisimizi bilgilendiriyorum; lütfen, dinleyiniz.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Bunlar televizyon haberi.

İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (Devamla) - Ben, bu olaylar sırasında, Ankara'dan Diyarbakır İlimizin yardım talebini ve diğer talepleri koordine etmek üzere, hemen… Diyarbakır Valimiz zaten kendi emrindeki güvenlik güçleri, polisi ve jandarmasıyla müdahale etmişti; ancak, yardım talebi üzerine de, komşu illeri koordine etmek suretiyle, Diyarbakır İlimize polis gönderdik; ancak, Ankara'dan da takviye polis gönderdik. Ayrıca, yine, olayların başladığından bir gün sonra da, bir emniyet genel müdür yardımcısı başkanlığında da bir heyeti, olayları incelemek ve oradaki arkadaşlarımıza yardımcı olmak üzere Diyarbakırımıza gönderdik.

Değerli arkadaşlarım, bu, 28 Mart ve 3 Nisan tarihleri arasında Diyarbakır İlindeki devam eden olaylardan sonra, göstericilerin güvenlik kuvvetlerimize ateşli silah, bıçak, taş, sopa ve molotofkokteylleriyle saldırıları sonrasındaki olaylarda  toplam 9 kişi hayatını kaybetmiştir. Kanunsuz gösteriler esnasında 89 polis atılan taşlarla, 2 polisimiz bıçakla, 1 jandarma erimiz de ateşli silahla olmak üzere, toplam 92 güvenlik görevlisi ile 48 şahıs, çeşitli yerlerinden yaralanmışlardır.

Bu olayları organize edip olaylara katıldıkları tespit edilen 193'ü çocuk olmak üzere toplam 542 şahıs gözaltına alınmış, gözaltına alınan şahıslardan 338 şahıs tutuklanarak cezaevine konulmuş, 159 şahıs da serbest bırakılmıştır. Halen 45 kişinin soruşturması devam etmektedir.

Bu olaylar devam ederken, 29 Mart tarihinde, ben, Başbakanlıkta, Başbakan Vekilimiz Sayın Abdüllatif Şener; Başbakan Yardımcısı, Dışişleri Bakanı, Terörle Mücadele Yüksek Kurulu Başkanı Abdullah Gül Beyle birlikte bir toplantı yapıp olayların değerlendirmesini yaptık. Bir gün sonra, 30 Mart tarihinde de, yine, sabah saatlerinde, İçişleri Bakanlığında, benim başkanlığımda, Genelkurmay, Jandarma Genel Komutanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve MİT Müsteşarlığı temsilcilerinin katıldığı bir asayiş toplantısı düzenledik ve aynı gün akşam, 30'u akşamı da, bu defa Başbakanlıkta, Başbakan Yardımcımız, Dışişleri Bakanlığımız ve Terörle Mücadele Yüksek Kurulu Başkanımızın Başkanlığında Terörle Mücadele Yüksek Kurulu toplandı ve bütün olayları, gelişmeleri birlikte inceledik. Bir gün sonra, 31'inde, ben, değerli Tarım Bakanı arkadaşım Sayın Mehdi Eker ve Diyarbakır milletvekillerimizle birlikte Diyarbakır'a gittik. Valilikte bir değerlendirme toplantısı, akabinde de, ben, arkadaşlarımla birlikte bir basın toplantısı düzenledim. Bu basın toplantısından sonra da, Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odasının organize ettiği, kendi üyeleri ve Diyarbakır'daki birçok sivil toplum örgütlerinin başkanlarının katıldığı bir toplantı düzenlendi -ki, Diyarbakır'daki Ticaret ve Sanayi Odamızda bütün sivil toplum kuruluşları bir gün önce de bu olayları kınayan bir bildiri yayımlamışlardı- o toplantı değerli Tarım Bakanımızın başkanlığında devam ederken, ben, bir ara o toplantıya uğradım ve ondan sonra da Batman İline gittim.

Yalnız, burada, bir noktayı da açıklamak istiyorum: Bu, Diyarbakır'a giderken, Diyarbakır milletvekillerimizden CHP Milletvekilimiz Sayın Mesut Değer ile ANAP Milletvekilimiz Sayın Muhsin Koçyiğit, rahatsızlıkları dolayısıyla, bizimle birlikte gelememişlerdi; ancak, gönderdikleri mesajlar, ticaret odasındaki  bu toplantıda milletvekili arkadaşımız Sayın Aziz Akgül tarafından da okunmuştu. Ben, bu toplantıdan sonra, Batman İline gittim Emniyet Genel Müdürlüğü yetkilisi arkadaşlarımla. Orada, yine, Vali, Jandarma Bölge Komutanı, Emniyet Müdürümüz, güvenlik görevlilerimiz ve bütün Batman milletvekillerimizle birlikte bir toplantı yaptık, bilahara da çıkıp esnafı birlikte dolaştık. Tabiî, bu iki ildeki bu kısa inceleme… Diyarbakır'da da, yine, bütün milletvekili, değerli bakan arkadaşım ve milletvekilleriyle birlikte, esnafımızı ziyaret etmiştik.

Bu incelemelerde edindiğim tespit şudur: Halkımız, artık teröre prim vermemekte, tepki göstermekte ve terörü lanetlemektedir. Hem Diyarbakır hem Batman İllerimiz başta olmak üzere bütün diğer illerimizde bazı siyasî partilerimiz, sivil toplum örgütlerimiz ve halkımız, bu olayları gerçekten ciddî bir şekilde kınamakta ve lanetlemektedir.

Batman İlimizde de meydana gelen bu olaylar sırasında, yine, bazı işyerleri, bir iki bankanın binası, araçlar tahrip edilmişti. Bu olaylar sırasında, maalesef, bir küçük çocuk -ki, bu, bir karakola yapılan silahlı saldırı ve karşılık verilmesi- bu esnada karakola 500-600 metre mesafedeki bir evin terasında olan bir küçük çocuğa isabet eden, yorgun, seken bir kurşun, o çocuğun da hayatını kaybetmesine sebebiyet vermişti. Batman'daki olaylarda 18 kişi yaralanmış ve 12'si çocuk olmak üzere de toplam 50 kişi yakalanarak gözaltına alınmıştır. Gözaltına alınan şahıslardan tahkikatı  tamamlanan 42 kişi mahkemeye sevk edilmiş.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) 

BAŞKAN - Sayın Bakanım, size eksüre vereceğim; lütfen, konuşmanızı bu süre içinde tamamlar mısınız.

Buyurun efendim.

İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (Devamla) - DTP İl Başkanının da aralarında bulunduğu 34 kişi tutuklanmışlardır. Mardin-Kızıltepe İlçesinde de aynı şekilde olaylar meydana geldiğinde, yine anında müdahale etmek suretiyle, bu olaylar büyümeden önlenmiş ve gerekli tedbirler alınmıştır. O arada enteresan bir şey, olaylar esnasında özel harekâta ait bir panzerde 10 adet de mermi izine rastlanmıştı.

Kızıltepe olaylarıyla ilgili olarak da 58 şahıs yakalanmış ve bunların sorguları da halen devam etmektedir.

İstanbul İlimizde de, maalesef, bilhassa Esenler İlçemizde, o gün bir belediye otobüsüne atılan molotofkokteyli, içinde yolcular var, şoför var, onlar hemen aracı terk etmişler, kontrolünü kaybeden aracın geri geri gitmesi suretiyle çarptığı araçlar var ve durakta duran 3 kişiye çarptı, 3 hanım hayatını kaybetti, 1 çocuk da yaralı olarak hastanede tedavi görüyor; Allah'tan şifa diliyorum.

Netice olarak, bütün bu 28 Mart ve 3 Nisan 2006 tarihleri arasındaki değişik illerde meydana gelen yasadışı gösterilerde, göstericiler tarafından taş, sopa, molotof, bıçak ve ateşli silah kullanılması sonucu 9'u Diyarbakır, 1'i Batman, 2'si Mardin-Kızıltepe ve 3'ü İstanbul olmak üzere, toplam 15 şahıs hayatını kaybetmiş, 92 şahıs ise yaralanmıştır. Gösterilere müdahale eden 119 polis ve 1 jandarma eri olmak üzere 120 güvenlik görevlimiz yaralanmış; olaylara karıştıkları tespit edilen 716 şahıs gözaltına alınmış, soruşturmaları tamamlanan 634 kişi adlî makamlara sevk edilmiş ve bu şahıslardan 418 kişi tutuklanmıştır.

Değerli arkadaşlarım, olayların başlamasından itibaren Diyarbakır İli olmak üzere, olayların meydana geldiği illerimizde valilerimiz, emniyet müdürlerimiz, jandarma komutanlarımız, tüm güvenlik kuvvetlerimiz ve kamu görevlilerimiz olayların bastırılması ve vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğinin sağlanması konusunda özveri ve kararlılıkla büyük bir gayret göstermişlerdir.

Bölücü örgüt yanlısı göstericilerin kamu ve özel kurumlar ile vatandaşlarımızın işyerlerine verdikleri maddî hasarlara ilişkin olarak da valiliklerimizce hasar tespit çalışmaları başlatıldı. Diyarbakır'da, öyle zannediyorum çalışmalar tamamlandı ve bu vatandaşlarımızın da zararları kısa sürede karşılanacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, ben bu olayları, bir kez daha şiddetle ve nefretle kınıyorum. Bu olayların tertipçilerinin ve eylemcilerinin amacı bellidir; biraz evvel de ifade ettiğim gibi, devletimizin birliğini, bütünlüğünü, huzur ve güven ortamını bozmaktır. Kamu ve özel kuruluş binalarına, akşam, evine, çoluğuna çocuğuna ekmek götürmekten başka bir amacı olmayan masum vatandaşımızın, esnafımızın işyerlerine, ekmek teknesine saldırmanın, tahrip etmenin hiçbir gerekçesi olamaz. Meydana gelen olaylar, bu güzel şehirlerimizin ekonomilerine, turizmine, ticaretine de  zarar vermektedir; yani, kısaca, ülkemize ve vatandaşlarımıza zarar vermektedir.

Defalarca söylediğim gibi tekrarlıyorum, bu şekilde sinsice, kamu  düzenini bozarak, terör eylemi düzenleyerek, haince ve kalleşçe tertiplerle hiç kimsenin  bir amaca ulaşması mümkün değildir. Ülkemizi kışkırtmaya, birliğimizi ve huzurumuzu bozmaya da hiç kimsenin gücü yetmeyecektir.

Türkiye Cumhuriyetinde yaşayan herkesin geleceği ve yaşamasının güvencesi demokrasidir. Demokrasiyi sabote edenler, dinamitleyenler, bunu hangi gerekçeyle yaparlarsa yapsınlar, bunun adı, vatan ve insanlık düşmanlığıdır ve hainliğidir. Şunu bir kez daha net olarak belirtmek istiyorum: Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir hukuk devletidir. Herkes kanunlara uymak zorundadır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve kanunlarına göre kurulmuş siyasî parti yöneticisi, yöneticileri, bunları bilerek hareket etmeli, kesinlikle yanlış ve kanunsuz işlere tevessül etmemelidirler. Yine, bulunduğu makam itibariyle kamu hizmeti yürüten…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Bakanım, eksüreniz de tamamlandı; lütfen konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

İÇİŞLERİ  BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (Devamla) - Anayasamızda, kanunlarımızda yazılı görev ve sorumluluk bilinciyle davranış sergilemeleri zorunludur.

Değerli vatandaşlarımıza buradan bir kez daha seslenmek istiyorum. Birlik ve beraberliğimizi hiçbir şekilde bozmayalım; tahriklere kapılmayalım; her zaman olduğu gibi, bu tür olaylar karşısında da sağduyu içerisinde hareket etmeye devam edelim; içine çekilmek istendiğimiz sinsi ve planlı oyunlara gelmeyelim.

Değerli anne ve babalar, çocuklarınıza ve gençlere sahip çıkınız. Birilerinin onları yanlış istikametlere yönlendirmelerine fırsat vermeyiniz. Onların, bu şekilde yanlış yollara sürüklenmelerine göz yummayın ve sahipsiz bırakarak geleceklerini karartmayın. Bölücü terör örgütünün içinde bulundukları bataklıklara çocuklarınızı da çekmelerine izin vermeyin. Anne ve baba olmanın sorumluluğunu yerine getirin.

Terör, devletimiz, Hükümetimiz, Bakanlığımız ve bütün güvenlik güçlerimizin her zaman üzerinde hassasiyetle durduğu birinci öncelikli konudur. Hükümet olarak, güvenlik güçlerimizin özverili çalışmaları ve vatandaşlarımızın desteğiyle bugün kontrol edilebilme seviyesine getirdiğimiz terörle mücadele çizgisinden asla geri dönmemek üzere, gayret ve çalışmalarımız, inanç ve kararlılıkla devam etmektedir ve bu çerçevede, Hükümet olarak da, bütün ülkeyi, bütün ülke topraklarını kalkındırmak için de bir dizi tedbirler aldık, projeler geliştirdik. Ülkemizin dört bir yanında eğitim, sağlık, adalet, güvenlik, ulaşım, toplu konut, tarım, hayvancılık alanında atılan atılımlarla birlikte, her geçen gün, vatandaşımızın refah seviyesinin yükseltilmesi için de gayret göstermekteyiz. Ayrıca, vatandaşlarımızın devlete ve Hükümetimize vermiş oldukları desteğin devamı için, devlet-vatandaş ilişkilerini sıcak tutacak tedbirleri de alıyoruz.

Bölücülük ve terörle mücadele konusunda devletimizin bütün imkân ve kabiliyetleri seferber edilerek, hukuk ve demokrasi ilkeleri çerçevesinde, gerekli her türlü önlemin alınması ve mutlak bir kararlılık içerisinde uygulanmasında kararlıyız.

Uluslararası alanda yürüttüğümüz etkin çalışmalarla birlikte Hükümetimiz, demokratik yapı içerisinde, güvenlik güçlerimizin özverili çalışmaları ve vatandaşımızın büyük desteğiyle, terörle mücadeleye inanç ve kararlılıkla bundan sonra da devam edecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; terörle mücadele, tüm anayasal kurum ve kuruluşların, yasama, yürütme ve yargının topyekûn mücadelesini ve mutlak bir kararlılığını gerektirmektedir. Bölücülük ve terörle mücadele konusunda, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bütün imkân ve kabiliyetleri seferber edilerek, hukuk ve demokrasi ilkeleri çerçevesinde her türlü önlemin alınması konusunda, yüce Parlamentomuzun da gerekli desteği vereceğine ilişkin şüphemiz yoktur. Bunu sizlerden bekliyoruz; çünkü, bu destek, vatanın bölünmez bütünlüğü uğruna canını feda etmekten bir an olsun çekinmeyen fedakâr ve kahraman güvenlik görevlilerimizin de gücüne güç katacaktır.

Ben, burada, tekrar, tüm güvenlik güçlerimize, başarılı ve özverili çalışmalarından dolayı bir kez daha teşekkür ediyorum ve özellikle, temel gayemiz olan vatanın bölünmez bütünlüğünün korunması ve ülkemizde emniyet ve asayişin sağlanması uğrunda canlarını feda eden aziz şehitlerimize de Allah'tan rahmet diliyorum, onları minnetle anıyorum, gazilerimize şükranlarımı sunuyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Gruplar adına ilk konuşmacı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Antalya Milletvekili ve Grup Başkanı Sayın Deniz Baykal.

Sayın Baykal, buyurun efendim. (CHP sıralarından ayakta alkışlar)

CHP GRUBU ADINA DENİZ BAYKAL (Antalya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına içten sevgilerle, saygılarla selamlıyorum.

Bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, İçişleri Bakanının son günlerde yurdun güneydoğusunda yaşanan terör olaylarıyla ilgili verdiği  bilgi dolayısıyla, bu konularda sizlere hitap etme imkânını bulmuş oluyoruz. Bu, usulümüzün, Tüzüğümüzün sağladığı bir imkân; fakat, gönül istiyor ki, Türkiye Büyük Millet Meclisi, karşı karşıya bulunduğumuz bu çok önemli terör sorununu, böyle, İçişleri Bakanının verdiği bilgi dolayısıyla doğan bir Tüzük hakkını kullanarak değil, terör sorununu, kapsamlı hazırlanmış raporlar etrafında, ayrıntılı bir şekilde konuşarak, değerlendirerek, Türkiye'nin bir ulusal terör politikasını, teröre karşı mücadele politikasını geliştirmesine fırsat verecek bir çalışma yapabilse. Maalesef, bu çalışmayı bugüne kadar yapamadık.

Hatırlayacaksınız, yedi ay kadar önce, Türkiye'de terörün tekrar hareketlenmeye başladığı, yeni bir anlayışla, yeni bir yaklaşımla bir terör yaygınlaşmasının gündeme gelmeye başladığı sıralarda, biz, bir genel görüşme önergesini Türkiye Büyük Millet Meclisine vermiştik ve bu konuları konuşabilmeyi istiyorduk. Fakat, maalesef, o zaman, AKP yönetimi, Hükümet bu konuyu uygun görmedi; terörü, Türkiye Büyük Millet Meclisinde müzakereye değer bir konu olarak algılamadığını ifade etti; hatta, toplantının gerçekleşmemesi için her türlü çabayı sergiledi; fakat, bağımsız milletvekillerinin ve muhalefet milletvekillerinin -bazı, bir iki AKP milletvekiliyle birlikte- bu konuya sahip çıkması sonucunda, Meclisi bir genel görüşme ortamına çağırmayı başarabildik. Ama "genel görüşmeye gerek yoktur" kararıyla bu konu, o zaman kapatılmıştı. Yani, Türkiye'nin terör sorunuyla ilgili, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kapsamlı, doyurucu bir çalışma yapma imkânı bulamadığına dikkati çekmek istiyorum.

 Bu, çok temel bir olaydır; çünkü, terör, bu ülkenin en önemli konularından birisidir ve bu konuda bir ortak politikayı geliştirmenin en uygun platformu Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Maalesef, Türkiye Büyük Millet Meclisi bu işlevini yerine getirememiştir.

Hükümet, ortaya çıkan terör olayları karşısında, toplumsal tepki belli bir düzeye, ortaya çıkınca, göstermelik olarak, bazen, işte buraya gelip olayla ilgili açıklamalar yapmakta ve savsaklayıcı açıklamalarla konu örtbas edilmektedir. Halbuki, bu, kalıcı, sürekli ve önemli bir konudur, bu konuda ciddî tedbirlere ihtiyaç vardır; hükümetin yaklaşımı bu konuda kesinlikle güven verici değildir; hükümet bu konuyu kavramış gözükmüyor; bu konuya yönelik ciddî önlemler geliştirmiş gözükmüyor; durumu idare etmeye yönelik, geçiştirmeye yönelik bir politikayı, maalesef, Türkiye Büyük Millet Meclisine dayatmış durumdadır ve Meclis de buna seyirci durumundadır. Bu konudaki şikâyetimi Meclisle paylaşmak istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, geride bıraktığımız hafta, Türkiye'nin çok acı ve kanlı bir haftasıydı. Kanlı diyorsam, trafik kazaları oldu da onun için kan aktı diye söylemiyorum ya da bir afet yaşandı, bir felakete maruz kaldık, bir bölgedeki insanlarımız maalesef hayatını kaybetti, ondan dolayı üzülüyoruz diye söylemiyorum. Çok kanlı bir haftayı geride bıraktık ve bu kanın arkasında, hiç kuşku yok ki, PKK'nın, güvenlik güçlerini ve masum insanları öldürmeye ve sindirmeye yönelik, onları hedef alan bir başkaldırı uygulaması yapmış olması yatıyor. Yani, yaşadığımız kanlı olayın arkasında PKK'nın bir başkaldırı girişimi vardır; bu başkaldırı girişiminin hedefi güvenlik güçleri ve masum halktır; bu girişim yürütülmüştür ve bunun sonucunda da çok acı bir tablo çıkmıştır. Diyarbakır ve İstanbul'da 15 vatandaşımız hayatını kaybetti. 300'ün üzerinde yaralı var. Bu yaralıların yarısından fazlası güvenlik güçleri; polisimiz ve jandarmamız. Bu başkaldırı sırasında, maalesef, işyerleri, kamu binaları, bankalar, PTT ve Telekom merkezleri tahrip edildi, arabalar, otobüsler kundaklandı, yakıldı; Diyarbakır, Batman, Siirt, Van, Hakkâri ve İstanbul'da Öcalan posterleri, federasyon bayrakları ve PKK sloganları eşliğinde kanunsuz yürüyüşler yapıldı. Bu olaylar süresince, ülkede, bu yörelerde can ve mal güvenliği kalmadı; hukuk askıya alındı, asayiş askıya alındı, devlet otoritesi askıya alındı, devlet ve hukuk çiğnendi. Vali Yardımcısı, Belediye Başkanının himayesinde Diyarbakır'da dolaşmalar yaptı; Belediye Başkanı, bu olayları yapanları cesaretleri dolayısıyla kutladığını söyledi. Başbakan, Sudan ve Darfur'da, Cidde'de dolaşıyordu. Sudanlılar yerel danslarıyla Başbakana gösteriler yapıyorlardı. İçişleri Bakanı sütre gerisinde kayıptı; Millî Eğitim Bakanı 12 günlük Avustralya gezisindeydi; Bakanlar Kurulu toplanamamıştı. Meydan, PKK uzantısı bir partinin yerel yöneticilerine ve belediye başkanlarına kalmıştı. Onlar, burası bizden sorulur havası içinde demeçler veriyor, açıklamalar yapıyordu. Bir anlamda, merkezî otorite kaybolmuş, orada fiilî bir güç ortaya çıkmıştı. Konuşan belediye başkanları "kimse dükkânlarını açmayacak, öğrenciler okula gitmeyecek, çarşıya kimse inmeyecek" diye talimatlar yağdırıyordu.

Diyarbakır'da yapılması gereken bir futbol maçı, seyircisiz bir futbol maçı, Malatya'ya aktarılıyordu; Van'da yapılması gereken bir üniversite sınavı, bilinmeyen bir tarihe erteleniyordu.

Güvenlik güçleri vilayeti ve emniyeti çembere almışlardı; yani, savunma tertibatı içine girmişlerdi.

Diyarbakır'ın Bağlar bölgesinde, eski Ziraat Bankası binası sağlık ocağına döndürülmüştü. Sağlık ocağının önündeki Türk Bayrağı indirildi, yerine PKK'nın konfederasyon bayrağı çekildi; Diyarbakır'da!..

Değerli arkadaşlarım, terörün kesin olarak yenildiği, terörün liderinin Türk güvenlik güçlerine teslim edildiği 1999 yılında, Türkiye, terör belasını etkisiz kılmayı başarmıştı; sıfır terör vardı. 1999 yılındaki sıfır terör, AKP İktidarının dördüncü yılında, Türkiye'nin manzarasının bu noktaya geldiği bir tabloya bizi getirdi.

Demokrasi tarihimizin hiçbir döneminde, kamu otoritesine bu kadar açık bir tepkinin bu kadar rahat bir şekilde sergilendiğinin bir başka örneği yoktur. Devlet, hiçbir zaman, bu kadar âciz, bu kadar perişan bir duruma hiç düşürülmemiştir.

Değerli arkadaşlarım, bu tablo ne zaman ortaya çıktı? Ne zaman ortaya çıktı? Birdenbire mi kendisini gösterdi? Bu tablonun arkasında ne var? Türkiye'yi buraya getiren süreçler nelerdi? O süreçler nasıl…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun efendim, konuşmanızı tamamlayınız.

DENİZ BAYKAL (Devamla) - Ne oldu?

BAŞKAN - Eksüre verdim efendim, buyurun.

DENİZ BAYKAL (Devamla) - Bitti mi süre yani?! 20 dakika bitti mi?

BAŞKAN - Buyurun efendim, konuşmanıza devam ediniz.

DENİZ BAYKAL (Devamla) - Kaç dakikam var Sayın Başkan?

BAŞKAN - Sayın Baykal, İçişleri Bakanımız konuşması sırasında 9,5 dakikalık ek bir süre kullandı. İlk defa 5 dakikalık bir süre vermiştim. Eğer, konuşmanızı bu süre içerisinde tamamlayamazsanız, aynı adalet duygusu içerisinde, size de o imkânı vereceğim efendim.

Buyurun.

DENİZ BAYKAL (Devamla) - Teşekkür ederim.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, bu süreç nasıl işledi? Bu bir sürpriz değil. Bir süreden beri devlet güvenlik güçlerinin bölgede yalnızlaştığı, etkisizleştiği, kendi kabuğuna çekilmek zorunda kaldığı, onların bıraktığı boşluğu yerel milis güçlerinin almaya başladığı, hepimizin yakından gözlemlediği bir olay. Hatırlayacaksınız, Şemdinli olaylarından sonra cenaze törenleri, devletin güvenlik güçleri geriye çekildikten ve cenaze töreninin sorumluluğu bu milis, kolları pazıbentli bu milis güçlerine teslim edildikten sonra yapılabilmişti.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, bu, bir süreden beri ortaya çıkan manzaradır. Bu manzara çok acı bir manzaradır; yani, böyle bir manzaranın nasıl şekillendiğini hepimizin çok ciddî değerlendirmesi lazımdır.

Şimdi, bu çerçevede şu soruları dikkatinize sunmak istiyorum: Bunları kim yapıyor; kim yapıyor bunları? Bu olayların arkasında ne var? Buna çok doğru bir teşhis koymamız lazım. Bu konuda çok açık cevap şudur: Bu olayları, geçmişte, onbeş yıl boyunca 30 000 kişinin ölümüne yol açan olayları kim yapıyorsa, o yapıyor. (CHP sıralarından alkışlar)

Bu olayların arkasında kimin olduğunu teşhis etmekte bir an zafiyet sergilerseniz, olayı, ne idüğü belirsiz çetelerin kendi nemalanma çatışmalarının, arayışlarının yol açtığı olaylar gibi anlarsanız, meseleyi değerlendiremezsiniz. Bu olayın arkasında PKK yatıyor, bu olayın arkasında İmralı yatıyor ve İmralı'nın uzantıları yatıyor; İmralı'nın, Kandil Dağındaki uzantıları yatıyor, Türkiye'deki uzantıları yatıyor. PKK'nın uzantısı bir siyasî parti ve yerel yöneticilerin bir kısmı, açıktan PKK'ya karşı tavır takınamaz bir manzara sergiliyorlar. PKK'nın bir terör örgütü olup olmadığını, Şemdinli Komisyonunda, bu terör bölgesindeki bir il belediye başkanına arkadaşlarımız soruyor "PKK'nın bir terör örgütü olduğunu söyleyemem" diyor. Söyleyen, kamu yönetimimizin bir parçası, il belediye başkanı.

Değerli arkadaşlarım, bu kişiler, Türkiye'de yaşanan olayları bir terör olayı olarak anlamayı reddediyorlar. Onlar, teröristlere "gerilla" diyorlar. Son zamanlarda yaygınlaştırılmak istenen bir yeni kavram "gerilla!.." Terör olayına terör demeyeceksen, terör örgütüne terör örgütü demeyeceksen, terör örgütünün başındaki insanı kahramanlaştıracaksan, alkışlayacaksan, onun posterini, sloganlarını dolaştıracaksan, elinde bir bayrakla bu toprakların içinde yürüyüşler yapacaksan, bu ne demektir değerli arkadaşlarım? Bırakınız 100 küsur tane dükkânın tahrip edilmesini, bankaların, işyerlerinin perişan edilmesini, sadece bu görüntü bir meydan okumadır.

Değerli arkadaşlarım, bayrak dolaştırılıyor. Şimdi, Türkiye, bu manzara karşısında, yetkimiz var mı yok mu; yasa çıkaralım mı çıkarmayalım mı tartışması yapıyor…

Değerli arkadaşlarım, bu söylediğim eylemlerin tümü suçtur. Bunları takip etmek için yeni yasaya falan da ihtiyaç yoktur; ama, bir şeye ihtiyaç vardır, olmayan bir şeye ihtiyaç vardır; bunlar karşısında mücadeleyi içine sindirmiş bir hükümetin siyasî iradesine ihtiyaç vardır. (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DENİZ BAYKAL (Devamla) - Ve maalesef, bugün, Türkiye'de bu yoktur. Terör konusunda kafası karışık bir hükümetle karşı karşıyayız; teröre teşhisi doğru koyamamıştır, neyle nasıl mücadele edeceğini anlayamamıştır. Bize, alışılmış, standart, bürokratik değerlendirmeleri aktararak, bu krizi içimize sindirmemizi sağlamak istiyorlar.

Değerli arkadaşlarım, böyle bir şey kabul edilemez. Herkes şunu görmelidir: Türkiye'de yaşanan terörün arkasında bir siyaset projesi vardır. Bu terör, çoluk çocuğun ya da kızgın küskün birtakım insanların ya da çıkar peşinde koşan, nemalanmak isteyen birilerinin çete kurarak yaptığı bir olay değildir. Bu olay, Türkiye'yi bölmek amacına yönelik bir siyasî terördür. O terör, dağda onbeş yıl götürüldü 30 000 insanımızı kaybettik. Şimdi, yeni şartlar ortaya çıktı. Bu şartlar içinde, dağ seçeneği de PKK'nın elinde; çoluk çocuğu kentlerde ortalığa sürerek ortalığı karıştırma seçeneği de onun elinde; sabotaj yaparak, bomba patlatarak, suikast yaparak, molotofkokteyli atarak ortalığı karıştırmak da bunların elinde. Neyi uygun görürlerse yapacaklar. Biz ne yapacağız hükümet olarak; seyredeceğiz!..

Değerli arkadaşlarım, bakın, iki gün önce 3 Nisan tarihli Hürriyette şu fotoğraf yayımlandı; bakın şu fotoğraf: Poşette molotofla katliam yolunda… Burası İstanbul'un göbeği. Şimdi, bir gazeteci, İstanbul'da, bu 8-10 kişinin -poşetlerine molotofkokteyli doldurmuş ve yüzlerini maskelemiş olarak- Taksim'de yola çıkışlarının fotoğrafını çekebiliyor; ama, Türkiye'nin güvenlik güçleri bunları etkisizleştirecek bir iradeden, bir örgütlenmeden, bir kararlılıktan yoksun bulunuyor.

Değerli arkadaşlarım, bu yeni dönemde şunu bilmeliyiz: Olay, artık, sadece dağda teröristlerin saldırılarıyla, silahlı saldırıyla yürütülebilir bir olay olmaktan çıkmıştır; yeni bir aşamaya gelmiştir. Artık, kentte, çoluk çocuğu, kadınları, hukuku ihlal etmek için, yasa dışı sembolleri sahiplenmek için, herkesi buna alıştırmak için kullanılan bir yöntem vardır. Bu yöntem kimler tarafından uygulanıyor? Yani, o yürüyüşleri kim organize etti bütün bu saydığımız yerlerde? Kim organize etti? O çocuklar kendiliğinden mi çıktılar? Onları kim ortaya çıkardı? Arkasında kim var? Ee, canım, PKK var, Öcalan var... "O İmralı'da..." Onun uzantıları kim değerli arkadaşlar? İçişleri Bakanlığımız, eğer, PKK'nın, yeni koşullarda, aynı amaca yönelik, Türkiye'yi bölmeye yönelik terör uygulayan uzantılarını teşhis edememişse, yazıklar olsun ona! (CHP sıralarından alkışlar)

Bu teşhis yapılmadan da bu konu çözülmez değerli arkadaşlarım. Yani, sizin karşınıza belediye başkanı diye çıkar, PKK terör örgütü değildir der. Size, dünyanın bir medenî, demokratik ülkesinde teröre boğazına kadar batmış olan bir örgütün terör örgütü olmadığını söyleyecek bir kamu görevlisini tasavvur etmek mümkün müdür?! Amerika'da böyle bir şey olur mu? Gazetelere demeçler verecek, hükümet onları muhatap alacak, Başbakan onların sırtını sıvazlayacak -daha geçen yaz- onların gönlünü kazanmaya çalışacak, onlara diyecek ki "Kürt sorunu vardır…" Norveç'e giderken "yoktur" diyecek, sonra "Kürt sorunu vardır" diyecek ve "daha çok demokrasiyle çözülür" diyecek. Ee Sayın Başbakan, daha çok demokrasiyi getirin ve çözün o sorunu. (CHP sıralarından alkışlar) Ne duruyorsunuz? Madem daha çok demokrasiyle çözülecek o Kürt sorunu dediğiniz sorun, niye çözmüyorsunuz?!

Değerli arkadaşlarım…

NURETTİN AKTAŞ (Gaziantep) - 1987'deki sıkıntıları…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Dinle!.. Dinle!..

DENİZ BAYKAL (Devamla) - Rahatsız mı oldunuz kardeşim, rahatsız mı oldunuz?!

NURETTİN AKTAŞ (Gaziantep) - Hiç rahatsız olmam.

DENİZ BAYKAL (Devamla) - Rahatsız olmazsanız, o bir başka sorun…

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen…

DENİZ BAYKAL (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, ciddî bir meseleyi konuşuyoruz. Samimî kanaatim, bu hükümetin, terörle mücadele konusunun önemini, ciddîyetini kavramamış olduğudur, bu konuda siyasî irade sergilemenin gerektirdiği kararlılığın içine girmemiş olduğudur. Bu tespitimde hiçbir kuşku duymuyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Baykal, 20 dakikalık süreniz doldu efendim; lütfen, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

DENİZ BAYKAL (Devamla) - Teşekkür ederim.

Niye o siyasî irade sergilenmiyor; onun takdirini sizlere bırakıyorum. Niye, terörle mücadelede o siyasî irade sergilenmiyor; onun takdirini sizlere bırakıyorum; ama, sergilenmediği açıktır ve Türkiye'nin bunu, bu şekilde taşıması mümkün değildir.

Yapılması gereken işler çok açıktır değerli arkadaşlarım. Önce, siyasî iradeyi ortaya koyacaksınız. Siyasî iradeyi koyarken, güvenlik güçleri arasındaki çatışmaları, çekişmeleri ortadan kaldıracaksınız. Bugün, hükümetin siyasî iradesi olmadığı için, güvenlik alanında sorumlu kurumlar birbiriyle çekişir, sürtüşür manzaraya girmişlerdir. Bunun aşılması lazım.

Güvenlik güçlerinin daha etkin hale getirilmesi lazım ve bölgenin hızla kalkındırılması için ciddî çabanın sergilenmesi lazım. Bakın, bölgeye teşvik politikasıyla yaklaştı bu hükümet. Değerli arkadaşlarım, güneydoğuya teşvik politikasıyla yaklaşmak mümkün değildir, onunla sonuç almak mümkün değildir. Yapılması gereken şey, devletin, kamunun doğrudan yatırım yapmasını sağlamaktır; bölgeye kalkınmayı devletin bizzat götürmesini sağlamaktır. (CHP sıralarından alkışlar) Devleti çekerseniz, o boşluğu kimse doldurmaz.

Bu olayda sevindirici sayılması gereken tek unsur, bölge halkının, artık, bu oyunu görüp, bu tablo karşısında, vakur, olayın dışında, soğukkanlı bir tavır takınmış olmasıdır. Şunu çok iyi bilelim; bu son kalkışmanın hedefi, hiç kuşku yok, güvenlik güçleridir; ama, onun ötesinde, Diyarbakır halkının ta kendisidir, Batman halkının ta kendisidir. Orada yaşayan insanlarımız, bu terör girişiminin hedefi haline dönüştüklerini görmeye başlamışlardır; bunu bir an önce aşmak lazım.

Bu geride bıraktığımız günlerde, hepiniz, herhalde, televizyonlarda bu manzaraları izlerken derin üzüntü içine sürüklendiniz, hepiniz yüreğinizden çok büyük bir acıyı yaşadınız, bunu biliyorum. Değerli arkadaşlarım, hepimiz bu tabloları yaşadık. İstanbul'da durakta bekleyen iki genç kızımız; gelinlik çağında, çeyiz düzmek için alışveriş yapmışlar, durakta otobüs bekliyorlar, hayatları sona erdi. Tekirdağ'ın Malkarasından bir kadınımız aynı olayda canını kaybetti. Bu olayları görüp de, bu olayların karşısında bir tepki, bir infial duymamak hiçbir şekilde mümkün değildir. Beni bunlar çok etkiledi. Eminim, hepiniz bunlardan çok etkilendiniz.

Unutamayacağım bir manzara, polislerimizin, kendisine saldırı yapan insanlara, sapanlarla, sapanlara taş yerleştirerek mukabele etme çabası içindeki görüntüler. Hepimizin, eminim yüreği sıkışmıştır, o manzaralara hep birlikte tanık olduk.

Yine, aynı şekilde, bizi çok üzen bir manzara dün akşam televizyonlarda yaşandı. Şanlıurfa'nın Viranşehir'inde köprünün üzerinde bir Atatürk büstünün idam edildiğini gördük. (CHP sıralarından "Nusaybin" sesleri)

Hayır, Şanlıurfa-Viranşehir'de. Acı bir manzara! Acı bir manzara! Yani, yaşanan bütün bu olayların bir anlamda siyasî özetini vermeye çalışıyor, asıl meselenin ne olduğunu anlamayanlara anlatmaya çalışıyor.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin huzurunun iki temel dayanağı var. Bunlardan birisi, bizim mezhep, din çatışmalarını bir tarafa bırakarak, laik bir devlet düzeni içine girmiş olmamızdır. Bunu bozmaya yöneldiğimiz anda Türkiye'nin huzuru kalmaz. (CHP sıralarından alkışlar) Türkiye'nin en temel barış ve huzur sigortası budur değerli arkadaşlarım. O sayede bugün zaten Türkiye medeniyetler çatışmasının bir tarafı olmaktan çıkmış, medeniyetler çatışmasının bir çözümü haline dönüşmüştür. Bunu sahiplenip götürmek mecburiyetindeyiz, bir…

BAŞKAN - Sayın Baykal…

DENİZ BAYKAL (Devamla) - Bitiriyorum, son cümlelerim.

İki; Türkiye'nin ırk, kan, kafatası, temelinde olmayan bir çağdaş siyasal bilince dayalı vatandaşlık anlayışı içine devlet olarak girmiş olması. Türkiye, bir kafatası devleti değildir, kan devleti değildir, bir ırk devleti değildir. Türkiye, bir çağdaş, herkesin eşit olduğu, etnik kimliği ne olursa olsun, bütün insanlarımızın, aynı milletin parçası olduğu bir devlet yapısının ortaya çıkarılmasıdır. Bu ikisini sahiplenmek ve korumak zorundayız.

Değerli arkadaşlarım, bu olaylar buraya yöneliktir. Bunu…

BAŞKAN - Sayın Baykal, istirham ediyorum efendim, lütfen…

DENİZ BAYKAL (Devamla)- Kapatıyorum efendim…

Yani, Sayın Bakanın sözleri bittiği anda, biz de bitirmek zorunda mıyız?! Sayın Bakanın sözlerini bitirmesi için gösterdiğiniz anlayışı, zamanı çok zorlamadan, benim de bitirmeme imkân verecek şekilde düzenlemeye sizin gönlünüzün, vicdanınızın elvereceğine inanıyorum.

BAŞKAN - Sayın Baykal, şu anda, Sayın Bakanın kullandığı sürenin 5 dakika fazlasını kullandınız Sayın Baykal. (CHP sıralarından gürültüler)

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - O da kullansın, Sayın Bakan da konuşsun.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, ekranda görünüyor efendim, lütfen, ekranda görünüyor; niye müdahale ediyorsunuz!..

DENİZ BAYKAL (Devamla) - Doğru olabilir Sayın Başkan da… Sayın Başkan, doğru olabilir de…

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sayın Bakan birbuçuk iki saat konuşsun.

CANAN ARITMAN (İzmir) - İnsanlar ölüyor, ülkemiz parçalanıyor.

RASİM ÇAKIR (Edirne) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Rasim Bey, söylediğim sözlerde bir hilafı hakikat yok. Lütfen efendim, yerinize oturunuz, lütfen…

Buyurun Sayın Genel Başkan.

DENİZ BAYKAL (Devamla)-  Sayın Başkan, yani haklı olabilirsiniz de, insaf ediniz; Türkiye Büyük Millet Meclisi demokrasi tarihinin en vahim olaylarını değerlendirme fırsatını kullanmaya çalışıyor. Yani, burada elinizde kronometreyle  "şu geçti bu geçti" diye bizi susturarak buna katkı yapmak imkânı var mı?! Bırakın konuşalım, bırakın herkes gelsin konuşsun, Türkiye bunu tartışsın; yani, bir gündemdışı... (CHP sıralarından alkışlar)

AHMET YENİ (Samsun) - Kaidesi yok.

DENİZ BAYKAL (Devamla) - Yani, Dışişleri Bakanı gündemdışı konuşmayla bilgi veriyor, Meclis gündemine almış değil bu işi; Bakan konuşuyor. Böyle bir şey olur mu; rica ederim!..

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) - Kaidesi yok.

DENİZ BAYKAL (Devamla) - Onun usulünü, kaidesini hepimiz çok iyi buluruz, biliriz; onu çok iyi biliyorum.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin bu ulusal kimliğini, ulusal bütünlüğünü, hepimizin içimize sindirmemiz lazım. Bizim birbirinden farklı etnik kimliklerimiz olabilir; ama, herkes bilmelidir ki, o kimliklerin üzerinde, hepimizin bir tek millet mensubiyeti vardır.

Sayın Başbakan zaman zaman "tek millet, tek devlet" diyor; ama, o milletin ne olduğunu çok sık duyamıyoruz.

ALİM TUNÇ (Uşak) - Söylüyor... Söylüyor...

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Her zaman söylüyor!

DENİZ BAYKAL (Devamla) - Ben, onu, o söyleyemediği milletin adını söyleyeyim: Türkiye'de Türk Milleti vardır, hepimiz Türk Milletinin bir parçasıyız. (CHP sıralarından alkışlar) Milleti etnik kimliklere ayırarak bu konuları çözmek mümkün değildir. Yapılması gereken iş, bu anlayışı içimize sindirmektir.

Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından ayakta alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Başkanlık Divanı olarak, burada oturumları yönetirken, bizi bağlayan bir İçtüzük vardır. Ben, Başkanlık Divanı olarak, İçtüzüğe uygun hareket etmek zorundayım ve sayın hatipleri, zaman zaman, bu konuda -Sayın Bakana da yaptım- süreleri konusunda ikaz etmek gibi bir görevimiz vardır. Bu bir lüks değildir ve bu şekilde, bütün arkadaşlarımıza adil bir uygulama içerisinde geçen üç yıllık bir dönemimiz vardır; bunu bilgilerinize sunuyorum.

İkinci konuşmacı, Anavatan Partisi Grubu adına, Isparta Milletvekili ve Grup Başkanı Sayın Erkan Mumcu. (Anavatan Partisi sıralarından ayakta alkışlar)

Sayın Mumcu, buyurun.

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA ERKAN MUMCU (Isparta) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bugün burada görüştüğümüz mesele, hiç şüphesiz, üzerinden söz düellosu yapabileceğimiz bir mesele değil. Bugün burada konuştuğumuz mesele, klasik muhalefet-iktidar pozisyonlarını takınıp, karşılıklı eleştirilerle kendi pozisyonumuzu tahkim etmeye yöneleceğimiz bir mesele değildir.

Bunu söylemek, bu kürsüden, sözgelimi, hükümetin tutumuna ilişkin olarak bir eleştiride bulunmayacağımız anlamına elbette gelmez; ancak, eleştirilerimizi, bir ötekine yöneltilmiş, bir diğerine yöneltilmiş tenkit gibi ifade etmek niyetinde olmadığımızı, ifade edeceğimiz her eleştiriyi bir özeleştiri gibi gördüğümüzü, bu bağlamda, hükümetimizi, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin hükümeti olarak, böyle bir millî mesele karşısında "hükümetimiz" olarak anlamayı ve algılamayı en fazla da bu meselede gerekli gördüğümüzü ifade etmek istiyorum.

Böyle bir mesele ele alınırken, bu konunun, hakikaten, zaman tahditleriyle filan sınırlandırılmış olması, bizi değil; ama, zannediyorum, milletimizi rencide ediyor ve böyle bir konunun, çeşitli bakış açılarından değerlendirilerek, gerçekten, millî bir tutumun konusu, bir millî mutabakatın konusu edilmesi gerekirken, ucuz iktidar-muhalefet pozisyonlarıyla harcanmak istenmesinin tarihin affetmeyeceği bir şey olduğunun altını çizmek istiyorum.

Dolayısıyla, bu gibi konularda kendilerini kuşatan çevrelerin telkinlerine mahkûm edilmiş olanların, başka bakış açılarına da açık olabilmek cesaretini göstermeleri, başka bakış açılarıyla yüzleşmekten, başka düşünce biçimleri, çözümleme biçimleriyle karşı karşıya gelmekten korkup kaçmamaları lazım gelir diye düşünüyorum; burada, çünkü, milletimizin tarihinde karşılaştığı en önemli meselelerden birisi hakkında konuşuyoruz. Hepimizin aynı gemide olduğumuzu bilmemiz gerekiyor ve önemli olan, geminin neresinde olduğumuz değildir, kimin kaptan köşkünde, kiminin lüks kamarada, kiminin avam kamarasında olduğu konusu burada önemli değildir ve burada, her ne kadar İçişleri Bakanına verdiği bilgiler dolayısıyla teşekkür etmek durumundaysak da, bir şeyin altını çizmek ihtiyacı içindeyiz: Mesele, nerede durduğumuz değildir Sayın Bakan. Mesele, nereye doğru hareket etmekte olduğumuzdur. Mesele, nereye doğru sürüklendiğimizdir. Olayların istikametinin bize gösterdiği yön, bizi sürüklediği yöndür. Acaba, kendi irademizle mi bir yere gidiyoruz, yoksa sürükleniyor muyuz; bunu net bir biçimde görmek ve anlamak durumundayız.

Dolayısıyla, televizyon haberlerine, gazete haberlerine de konu edilmiş şeylerin burada bir tekrarını sunmanın, zannediyorum Büyük Millet Meclisinin çözüme katkı sunması için çok fazla bir değeri yoktur.

Şimdi, her şeyden önce, bu meselenin, Türkiye'nin en önemli meselesi olduğunun altını çizmemiz gerekiyor. Diğer bütün meselelerimizi ilgilendiren, diğer bütün meselelerimize ilişkin komplikasyonları; yani, sorun yaratıcı etkileri bulunan bir mesele hakkında konuştuğumuzun farkında olmamız gerekiyor.

Dolayısıyla, bu mesele karşısında, her mesele bekleyebilir. Dolayısıyla, bu mesele karşısında Sayın Başkan, İçtüzüğün katı kuralları esnetilebilir ve esnek bir bakış açısıyla sorun çözecek bir anlayış içinde yaklaşılabilir.

Şimdi, burada, önemli olan şey şudur: Olaylardan daha önemli olan şey, olayların arkasında yatan niyetler ve olayların hedeflediği noktalardır. Niyetlerdir diyorum; çünkü, ne olayların bir tek faili vardır ne de olayların arkasında yatan bir tek niyet vardır. Olayların arkasında niyetler vardır, olayların arkasında biri diğerinden farklı, zaman zaman beklenti ve çıkarları uyuşsa bile, farklı hedeflere yönelmiş aktörler vardır.

Net bir cümleyle söylemek gerekirse, olayların hedefi, Türkiye'yi Balkanlaştırmaktır. Net bir cümleyle söylemek gerekirse, olayların hedefi, bölgede -bölgeden kastettiğim şey, Türkiye'nin de içinde yer aldığı bölgede- Türkiye'yi inisiyatif ortağı olabilecek bir irade olmaktan çıkarıp, bölgeye yönelik planlar karşısında Türkiye'yi nesneleştiren, yani, Türkiye'yi çözümün değil, sorunun bir parçası kılmak isteyen niyetler ve aktörler vardır. Özellikle, bölgemizde gelişmekte olan olaylar konusunda Türkiye'nin bir inisiyatif ve irade merkezi olmasının önüne geçmek için "sen kim çare olmak kim, sen zaten hastasın, dolayısıyla, bizim bulduğumuz çareye boyun eğmek zorundasın" demek isteyenlerin yönlendirdiği ve kışkırttığı niyetler vardır.

Hiçbir zaman terör örgütleri kendi başlarına önemli, kendi başlarına bu kadar etkili olmamışlardır. Terör, icat edildiği günden beri terör, uluslararası siyasetin bir aygıtı olarak işlevlendirilmiş, araçsallaştırılmıştır ve bu araç, çoğu zaman yöneltildiği iradenin niyetlerini, tutumlarını baskılamaya yönelmiştir. Asıl amaç, Türkiye'nin iradesini baskı altında tutmak, Türkiye'yi bir hasta adam mertebesine geri çekmektir.

Bu olayların arkasında duranların kışkırttıkları kimseler, eğer, cesaret veriyorlarsa, bu cesareti kendileri için bir çıkış yolu olarak görenler bilsinler ki, uluslararası güçler, bu gibi taşeronları bir çırpıda satarlar ve tarih, bu satışların örnekleriyle doludur. Eğer, bu ülkede ya da bölgemizde yaşayan halklardan kendisine uluslararası güçlerden dost edinmek niyetinde olanlar varsa, bilsinler ki, emperyalistlerle aynı yatağa girmek, yılanla aynı yatağa girmek gibidir, emperyalistlerin niyetleri üzerinden, sözümona kendi çıkarları için, kısa vadeli menfaatlar ummak, boş ve ham bir hayalden başka bir şey değildir. Bir gün orta yerde bırakıldıklarını gördüklerinde, bir hayal kırıklığıyla, bir hüsranla orta yerde bırakıldıklarını gördüklerinde durumu anlasalar da iş işten geçmiş olacaktır.

Olayların arkasında yatan önemli faktörlerden bir tanesi, adına "siyasî çözüm" denilen, sözümona, bir çözüm demeti hakkında bölücü terör örgütünü müzakere edebilir bir taraf haline getirme arzusu yatmaktadır ve olayların hedefi, bölgede sivil siyasî otoritenin değersizleştirilmesi, etkisizleştirilmesidir. Olayların hedefi, sivil siyasî otoritenin yerine, çatışan tarafların olduğu otoriteler koymaktır; çatışmanın doğasından kaynaklanan nedenlerle süreci yönetilemez kılmak ve süreci, dışarıdan ithal edilecek iradenin buyurduğu gibi, çözülebilir bir soruna dönüştürmektir. Dolayısıyla, olayın uluslararası boyutunu görmeden, uluslararası ilişkiler boyutunu görmeden sadece asayiş olayları, vakai adiyeden asayiş olayları demeti diye görmek, meseleden hiçbir şey anlamamış olmak anlamına gelir.

Şimdi, bu Balkanlaştırma politikasının hedefi, dediğim gibi, sadece Türkiye'yi bölmekten ibaret değildir. Birileri, bulundukları yerden Türkiye'nin bulunduğu yere baktıklarında iri ve diri bir Türkiye'nin varlığını kendileri ya da bölge için tehdit gibi görmektedirler ve olayların çözümünün bir numaralı anahtarı, Türkiye'nin, küresel süreçlerin, küresel ölçekte bölgemizde oynanan oyunların nesnesi olmaktan çıkacak, öznesi olmak iradesini ortaya koyabilecek cesareti net bir biçimde açığa çıkarmasıdır, net bir biçimde ortaya koymasıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Mumcu.

ERKAN MUMCU (Devamla) - Dolayısıyla, millî iradenin, bu konuda, bir tenakuz içinde gözükmemesi, Türkiye üzerinde oynanan, millî iradenin parçalanması, millî hedeflerin şaşırtılması amacına dönük olarak kurgulanan "tavşana kaç tazıya tut" oyunlarına alet olmamak son derece önemlidir. Dolayısıyla, bu ülkede, ellerinde anayasal güç bulunduran, anayasal görevlerle görevlendirilmiş olan tüm kişi ve kurumların, bu sorun karşısında ortaklaşılmış bir millî hedef politikasına sahip olmaları, çözümün bir numaralı anahtarıdır. Bu olmadıkça, Türkiye'nin başı ağrımaya devam edecektir; otuz yıllık süreçte Türkiye'nin başının ağrımasının temel nedeni işte budur.

Dolayısıyla, meselenin çözümüne ilişkin olarak, kiminin güvercin kiminin şahin rolü oynaması milletimizi aldatmamalıdır. Önemli olan, güvercin ya da şahin rolü oynamak değil, mesele karşısında adam gibi durabilmektir; sorun karşısında adam gibi durabilmek, sorunla, meseleyle adam gibi yüzleşebilmektir. Kendisini, sorunun herhangi bir tarafı gibi gösteren, iradenin ortağı gibi gösteren herkesin, meseleyi çok net bir biçimde anladığının berraklaşması gerekir ve bu meselenin kökeninde, aslında, Batı dışı toplumların tamamının sorunu olan bir sorunun yattığı unutulmamalıdır. Bu meselinin kökeninde yatan şey, Batı dışı toplumlardan birisi olarak bizim toplumumuzun da, kendi sosyolojisi, kendi tarihsel gerçekliği ve kendi zihniyet evrenine uygun bir çağdaşlaşma modelini  kendisinin gerçekleştirememiş olması ve düveli muazzamanın iradesiyle ve başkalarının iradesiyle, bir modernleştirme sürecinin nesnesi kılınmış olması yatmaktadır. Bize dayatılan bir millet anlayışının, bize dayatılan kendi tarihsel gerçekliğimizle uymayan ırkçı bir millet anlayışının, zihniyet dünyamızı yaralamasından kaynaklanan bir sorunla karşı karşıyayız. Onun için, bu meselenin çözümü, kendi değerlerinin farkında, kendi ufkunu kendi tasarlayabilen bir iradenin ortaya çıkmasıdır.

Bölge, yeniden, yeni bir modernleştirme sürecinin konusu olarak tasarlanırken, dizayn edilirken, bölgede Türkiye'nin varlığını tehdit gibi, Türkiye'nin iriliğini tehdit gibi gören unsurlar bakımından verilecek en önemli cevap, Türkiye'nin birliğinin ve dirliğinin, başkalarının huzurunun teminatı olacağını apaçık ortaya koymak, Türkiye'nin küresel sistemdeki yeri konusunda tereddütlere son verecek bir kararlılığı net bir biçimde ifade etmektir. Onu istemeyiz, bunu istemeyiz diyerek bir yere varılmaz. Neyi istediğiniz konusunda net bir siyasî iradeyi ortaya koymadıkça, içeride başınızın ağrımasından kurtulamayacağınızı bilmeniz gerekir. Dolayısıyla, bu meseleleri, içpolitika tercihlerine ayarlanmış bir tutumlar süzgecinden geçirmek yerine, tarihsel bir süzgeçten geçirmeye mecbur olduğumuzu bilmeliyiz. Olayların hedefi, bu ülkede binlerce yıldır ortaklaşılmış bir millet telakkisiyle yaşayan insanların zihinlerine ırkçı bir duvar örmektir.

Biz, Batı'nın türdeş toplum yaratma idealinden uydurduğu millet kavramını yaşayabilecek bir toplum değiliz. Biz, türdeşliği, çeşitliliği ve çeşitlilik içindeki ahengi inkâr eden bir dünya görüşü olarak kabul edemeyiz. Batı dışı toplumlarının hepsi, İslam toplumları, Budist toplumlar, Hinduist toplumlar, yani, grekolatin kültürün dışındaki toplumların tamamı bu çeşitliliği ahenge dönüştürebilmiş toplumlar olarak, aslında, medeniyeti Batı'dan değil, medeniyeti Batı'ya öğretebilecek potansiyellere sahiptir ve bizim, milletimize, bunu bir ideoloji olarak sunabilecek beceriyi göstermemiz gerekiyor. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar) Yani, milletimize dememiz gerekiyor ki: "Korkmayın; terör, otuz yıldır, kırk yıldır başaramadığını bundan sonra da başaramayacaktır." Otuz yıldır onlar insan öldürdüler, insan katlettiler ve istediler ki, Türkler Kürtlere, Kürtler Türklere düşman olsunlar; hayır, olmadı. Alıveriş yapmaya, akrabalık kurmaya, kız alıp vermeye devam ettik. Bu işin çözümü, bunu yapmaya devam etmektir (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar) bunu yapmaya devam etmektedir.

Bu işin çözümü, bu olaylar sürecinin hedeflerinden birisinin de, insanların "yeter artık" demesini sağlamak olduğunun, toplumu refleksleri üzerinden yönetmek olduğunun farkına varmaktır ve bu olayların hedefinin, aynı zamanda mağdurunun, bölgede yaşayan Kürt kökenli vatandaşlarımız olduğunun farkına varmış olmaktır ve bu olayların hedeflediği şey, tabiî, özellikle hükümeti, refleksleri üzerinden yönetmektir. Hükümet, daha önce, özellikle batı illerinde seri bir şekilde önümüze çıkan bombalama hadiselerinden sonra gösterdiği refleksle, hayat alanını yitirmekte olan PKK'ya can üflemişti; şimdi, yeniden köşeye sıkıştırılarak, böyle bir yanlışa sürüklenmek istenmektedir. Bu gibi meselelerin uzun boylu konuşulmasının da, hükümete de asıl yararı bu olacaktır.

Sayın Başbakanın, burada, bu konuşmayı dinlemiş olması, kendisi için de, milletimiz için de hayırlı olacaktır; çünkü, kendisini kuşatan ve türlü yöntemlerle, kendi masumiyetini elinden alanlardan korunmasının yolu, bizi ve burada, Millet Meclisinin başka üyelerini soğukkanlılıkla dinlemek, kaçmamaktır! (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar) Bu kaçışın arkasında bir yüzleşme cesaretinin olmayışının var olduğunu milletten gizleyemezsiniz. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

Şimdi, biz, size, bu meselenin çözümlerini anlatmak istedik; ama, bir genel görüşme talebini engellediniz. Açın, bakın tutanaklara, bugün bunların yaşanacağını, daha o günden söylemiştik. "Bir şey olmaz, bir şey olmaz" dediniz. Bir şey olmazların sonunda insanlarımızı kaybediyoruz. Biraz önce bu kürsüden ifade edildi -yeniden başsağlığı diliyorum- İstanbul'da masum bir genç kızımızı kaybettik, güvenlik güçlerimizi her gün kaybediyoruz ve büyük bir samimiyetle söylüyorum, küçücük bir yavrumuzu Diyarbakır'daki olaylarda kaybettik; ona da Allah'tan rahmet diliyorum, ailesine başsağlığı diliyorum. Allah'ın bile masum kabul ettiği herhangi bir insanı -yani bir küçüğü- herhangi bir şeyden sorumlu tutmak, insanlık vicdanıyla da bağdaşmaz. Dolayısıyla, birilerini günah keçisi ilan ederek bu sorunlarla yüzleşemeyiz ve bu sorunların üstesinden gelemeyiz.

Şimdi, aslolan nedir; aslolan, gerçek çözümü ortaya koymaktır. Soruna, şöyle veya böyle, önceden sonradan, çark edeceğiniz tanımlama girişimlerinde bulunarak herhangi bir çözüm katkısı katamazsınız. PKK'nın gazını alacağınızı sanıyorsanız, hiçbir şey yapamazsınız. Kürt sorunu ve demokratik cumhuriyet tanımlamalarıyla gönderdiğiniz kripto hiçbir şeyin gazını almamış, tam tersine gaz vermiştir. İşte geldiğimiz nokta burası. Bugün buradan geri dönmeniz, bugün buradan usulüne uygun olarak çark etmeye çalışmanız, bizim için şayanı takdir bir şeydir; ama, meseleyi kapsamlı bir biçimde gördüğünüzü de bilmek istiyoruz. Dolayısıyla, meseleyi kapsamlı bir biçimde görmek için, geride bıraktığınız fırsatların, harcadığınız fırsatların değerini gelip burada bir itiraf etmeniz lazım.

1999'dan 2002'ye kadar gelen süreç Türkiye için son derece değerli bir fırsatlar süreciydi. O fırsatlar kaçırıldı, heba edildi; ama, bundan daha önemlisi, 2002 seçimlerinin ortaya çıkardığı tek başına iktidar seçeneği, Türkiye için, özellikle bu konuda önemli bir fırsattı; ama, bu meselede hiçbir adım atmayarak, meseleyi kaderine terk ederek milletin tarihine yüklediğiniz, milletin kaderine yüklediğiniz yük çok ağır olmuştur. 2004 seçimlerinin net sonucu şuydu: Türkiye'de, İktidar Partisine, bölge milliyetçiliği vaat eden partilerden daha fazla oy veren millet, Türkiye bütünlüğü içinde soruna çözüm beklediğinin mesajını partinize, iktidarınıza net bir biçimde vermişti. Ben soruyorum: İktidarınızın 1 200 gününde, allahaşkına, ne yaptınız?! 50 ile çıkardığınız  Teşvik Kanunu saçmalığına çözüm mü diyorsunuz?! Bakın, ben size çözümleri söyleyeyim: Çözüm entegrasyondur. Çözüm, uluslararası iradeye ortak olacağınız…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Mumcu, 20 dakikalık süreniz doldu. Konuşmanızı tamamlar mısınız.

Her ne kadar, İçtüzüğün hükümleri uygulamamızı uygun görmüyorsanız da, Başkanlık Divanı olarak o görevi yerine getireceğim.

Buyurun efendim.

ERKAN MUMCU (Devamla) - Sayın Başkanım, Divanın konuşmacıyla polemiğe girmesi, herhalde yeni usul. Ben, İçtüzüğün hükümlerini uygulamanızı uygun görmediğim yönünde bir söz söylemedim. Sadece, böyle bir konu ve konunun hassasiyetine binaen, esneklik göstermenizin daha isabetli olacağı yolundaki görüşlerimi ifade ettim. Takdir, Başkanlık makamınındır, biz, buna saygı gösteririz; ama, bu takdirlerden hangisinin milletin takdirini kazanacağı meselesi de herhalde milletin vicdanında tahakkuk edecektir. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

Ben, burada çözümleri söylemeye çalışıyorum. Bana verdiğiniz süre kadar bu çözümleri söylerim; yetmezse, yarın Partimizin Grup toplantısında da söylerim; ama, Türkiye, bugün, bu çözümlere su kadar, hava kadar muhtaçtır ve bu hükümet de bu çözümlere su kadar, hava kadar muhtaçtır. Dinleyin ve milleti bilinmez bir kadere doğru sürüklemeyin. Akıl edemediğiniz şeyleri akıl edebilenler var, akla hürmet edin. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar) Akla hürmet edin; çünkü, akılsızlığınızın bedelini bu millet ödüyor ve çok ağır bir biçimde ödüyor. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından "akılsız sensin" sesleri, gürültüler)

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Akılsız sensin! İade ediyoruz o sözleri.

BAŞKAN - Sayın Mumcu, bir gruba veya bir…

REYHAN BALANDI (Afyonkarahisar) - Diğer yarınız nerede; diğer yarınız gelsin!

BAŞKAN - Sayın Mumcu, lütfen, konuşmalarınızı belirli bir… (AK Parti sıralarından gürültüler)

Sayın milletvekilleri…

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sözünü geri alsın.

BAŞKAN - Saygıdeğer arkadaşlarım, lütfen, sükûneti sağlayınız.

Saygıdeğer arkadaşlar, bakınız, eğer bir hatibe süresinin tam iki katı süre vermek hoşgörü değilse, hoşgörünün ne olduğunu, doğrusu, takdirlerinize sunuyorum, o, ayrı bir şeydir; ama, burada, bütün hatipler konuşmalarının kendilerince takdir ettikleri süre kadar uzatılmasını beklerlerse, böyle bir şey olamaz takdir edersiniz, böyle bir şey mümkün değildir; ama, Sayın Mumcu'dan, konuşmasını belli bir çerçeve içerisinde tamamlamasını istirham ediyorum; mikrofonunu açıyorum.

Lütfen, bir sataşmaya sebebiyet vermeyelim Sayın Mumcu.

Buyurun.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sayın Başkan, sözünü geri alsın. Biz akılsız değiliz.

ERKAN MUMCU (Devamla) - Sayın Başkan, biz burada bir parti grubuyuz. Eğer istersek, bu Mecliste, her kanunun görüşülmesine ilişkin, sizin süre tasavvurlarınızı altüst edebilecek imkânlarımız da var. İçtüzüğü herkes istediği gibi okuyabilir. Benim burada yaratmaya çalıştığım şey bir polemik veya bir tartışma ortamı değil. Benim burada söylemeye çalıştığım şey, gelin, akıl birliği edelim.

Konuşmama başlarken, her türlü eleştiriyi bir özeleştiri bağlamında ifade edeceğimi söylemiştim. Yeniden, ifade ettiğim her türlü eleştiriyi, hepimizi Türkiye bütünlüğünün bir parçası olarak gördüğüm için, aynı zamanda bir özeleştiri duyarlılığı içinde ifade ettiğimi tekrar ediyorum; ama, müsaade edin, şu çözümleri paylaşalım.

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Sen aklını kendine sakla!

ERKAN MUMCU (Devamla) - Müsaade edin, şu çözümleri paylaşalım.

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Aklını kendine sakla!

ERKAN MUMCU (Devamla) - Şimdi, burada "aklını kendine sakla" diyen arkadaşlar var. Hayır… Ben, bu milletten, bu kürsüde, bu çözümleri paylaşmak için maaş alan milletvekillerinden biriyim. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Bizim sayemizde geldin.

ERKAN MUMCU (Devamla) - Yok öyle bir şey, öyle bir şey yok. Sorumluluğumuz milletimize karşıdır; hesap vermek zorunda olduğumuz bir milletimiz vardır.

Çözüm entegrasyondur, gerçek bir entegrasyon. (AK Parti sıralarından gürültüler)

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - "Akılsızlar" demeye de hakkın yok.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Bize akılsız diyemezsin.

BAŞKAN - Sayın Mumcu, lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

NEVZAT YALÇINTAŞ (İstanbul) - Hatibe bu kadar müdahale edilmez. Hatip doğru konuşur, yanlış konuşur; orada…

BAŞKAN - Sayın Yalçıntaş, lütfen efendim…

ERKAN MUMCU (Devamla) - Bu mesele, benim sizlere ilk kez söylediğim bir mesele olsaydı, bu tepkinizi anlardım; ama, hatırlayın, ben bu meseleyi, size, aranızda bulunduğum günlerde de hatırlattım. Beyefendiler de hatırlayacaktır. Defalarca, altın değerinde bir fırsatın kaçmakta olduğunu, bu meseleye duyarsız kalınamayacağını, tarihî fırsatlara arkamızı dönemeyeceğimizi, sizlere ve beyefendilere hatırlattım. Hatırlatmamış olsaydım, gelip, burada, bu cüretle konuşmazdım. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

Elinizi vicdanınıza koyun, binlerce insan ölüyor; elinizi vicdanınıza koyun. İstanbul'da daha yeni kaybettiğimiz bu insanın, bu insancığın, yani, evlenmek hayalleri kurarken, gelinliğini, duvağını cenazesinin üstüne örtmek zorunda kaldığımız bu genç kızın sorumluluğunu hiç mi paylaşmıyoruz?!

Allah'tan korkmak lazım. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

SERACETTİN KARAYAĞIZ (Muş) - Kanları üzerinden politika yapıyorsunuz.

ERKAN MUMCU (Devamla) - Tabiî… Tabiî… Kimin kanlar üzerinden politika yaptığı çok daha net bir şekilde görülüyor işte.

Çözümleri paylaşmak konusunda, dönün, burada kimsenin konuşmasına müsaade etmeyin, polemik yapın, Başbakanınızın etrafını sarmış üç beş tane adam, onun da masumiyetini elinden alarak, kendi iradelerine kendisini mahkûm ederek, Türkiye'yi sonu bilinmez bir maceraya doğru sürüklesinler, siz, liste korkularından başka bir korku içinde olmaksızın, oturup kendilerini alkışlayın…

BAŞKAN - Sayın Mumcu, teşekkür ediyorum.

ERKAN MUMCU (Devamla) - …benim konuşmama mâni olun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından gürültüler)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan!.. Sayın Başkan!..

BAŞKAN - Sayın Mumcu, teşekkür ediyorum.

ERKAN MUMCU (Devamla) - Ben bu çözümleri milletle paylaşırım…

BAŞKAN - Sayın Mumcu, teşekkür ederim efendim.

ERKAN MUMCU (Devamla) - Sayın Başkan, Genel Kurula teşekkür edeceğim. (Anavatan Partisi sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)

BAŞKAN - Sayın Mumcu, burada, sayın milletvekillerine sıra hesabı yapma gibi vesaire bir şeyiniz olamaz. Biraz önce de akılsızlık isnat ettiniz. Lütfen efendim… (Anavatan Partisi sıralarından gürültüler)

Konuşmanızı…

Teşekkür ediyorum Sayın Mumcu; buyurun efendim. (Gürültüler)

Sayın milletvekilleri, lütfen… Arkadaşlar, lütfen…

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sayın Baykal 27 dakika konuştu. 27 dakika konuştu... Sayın Bakan da 1 saat konuştu.

BAŞKAN - Hayır efendim…

Sayın Sarıbaş, lütfen, oturun yerinize.

Burada, milletvekillerine, sıra kaygısına düştüğünü kimse ifade edemez. Böyle bir şey olmaz!..

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Yapmayın!.. Böyle bir konuyu hep polemik konusu yapıyorsunuz. Divanı yönetmeye layık değilsiniz.

BAŞKAN - Burada konuşan hatip "akılsız" ifadesini buradaki milletvekillerine kullanamaz... Lütfen…(AK Parti sıralarından alkışlar)

ERKAN MUMCU (Isparta) - Sayın Başkan… Sayın Başkan…

EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan!.. Sayın Başkan!..

BAŞKAN - Konu tamamlanmıştır. İstirham ediyorum…

ERKAN MUMCU (Isparta) - Demokrasi…

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

AK Parti Grubu adına, Zonguldak Milletvekili Sayın Köksal Toptan.

Buyurun Sayın Toptan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Ülkeyi kan gölüne çevirdiniz. Kendiniz konuşun, kendiniz dinleyin! (AK Parti sıralarından gürültüler)

(Anavatan Partisi Grubu milletvekilleri Genel Kurul salonunu terk ettiler)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Toptan.

AHMET YENİ (Samsun) - Kaçmayın… Kaçmayın… Dinleyin...

ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) - Gidin, bir daha gelmeyin.

FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa) - Sorunlardan niye kaçıyorsunuz?!

AK PARTİ GRUBU ADINA KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Sayın Başkan, Yüce Meclisimizin çok değerli üyeleri; son günlerde, Türkiyemizin değişik yerlerinde meydana gelen terör olaylarıyla ilgili Sayın İçişleri Bakanının Yüce Genel Kurula vermiş olduğu bilgi üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisinin görüşlerini ifade etmek için huzurunuzdayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlarken, bu olaylarda hayatını kaybeden 5'i, 6'sı çocuk, bütün vatandaşlarımıza Cenabı Allah'tan rahmet niyaz ediyor, onların yakınlarına ve aziz milletimize başsağlığı diliyorum.

Sayın milletvekilleri, gelişen olaylarla ilgili yapılan değerlendirmelerde, bunun bir kalkışma olduğu, Türkiye Cumhuriyeti Devletine ve güvenlik kuvvetlerine karşı bir kalkışma olduğu, hükümetin olaylar karşısında seyirci kaldığı gibi birtakım değerlendirmelere hiç kuşku yok ki katılmak mümkün değildir. Küçük çocukların kullanıldığı,  esnafın zorla işyerlerini kapatmaya mecbur edildiği; ama, bütün illerimizde bu olaylara karışanların sayısının 1 500'ü geçmediği, bu sayının da yüzde 80'inin çocuklar olduğu dikkate alınırsa, gerçekten, terör örgütünün bir konsept değişikliğine gittiğini, yeni birtakım yol ve yöntemlerle, gerçek hedefi olan Türkiye'nin üniter yapısını bozmaya niyetli hareketlerini sürdürdüğünü görmekteyiz, tespit etmekteyiz. Bu anlamda, Sayın Baykal'ın değerlendirmelerine elbette biz de katılmaktayız.

Değerli milletvekilleri, Türkiyemiz, bölücü terör örgütüyle yeni tanışıyor değildir. Yirmi yılı aşkın süren bu mücadelede, terör mücadelesinde Türkiye 5-6 bini şehit olmak üzere, güvenlik görevlisi olmak üzere, 30 000 insanımızın ölümüne, 100 milyar dolarlarla ifade edilen parasal kayıplara neden olmuştur.

Kanla, kinle, nefretle beslenen ve dünyanın neresinde olursa olsun böylesi ortak bir özelliği olan terör, hiç kuşku yok ki, asrın önemli sorunlarının başında gelmektedir. Bizdeyken önemsenmeyen, dudak bükülen terör olayları ne zaman ki küresel bir boyut kazandı, dikkate alınmaya, dünyada, başlanmış; ancak, bu sefer de "benim terörüm kötü, senin terörün iyidir" ikilemi ve ikiyüzlülüğüne tanık olmaya başlamıştır. Terör olaylarının sürekli olarak dünya gündeminde olmasına ve bütün olan bitenlere rağmen, bazı Batılı ülkelerin söz ve davranışlarının hâlâ bu anlamda devam ediyor olması, söylediğimizin bir kanıtı ve bu mantığın bir sonucudur.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, yerel bazı sorunlarla beraber, asrın yükselen değerleri olarak nitelendirilen etnik duyguları okşayıp tahrik ederek, gayri nizamî ve gayri insanî bütün yol ve yöntemleri acımasızca kullanabilen terörle mücadele, kuşku yok ki, kolay değildir.

Terörün önünde hak ve hukuk engeli yoktur; ama, onunla mücadele edenler, hukuk devletinin güvenlik gücü olduğunu unutamazlar. Terör, kin ve nefret saçar; ama, siz, sosyal bir hukuk devleti olduğunuzu aklınızdan çıkaramazsınız. Terör acımaz; ama, siz, insan hak ve özgürlüklerini gözetmek durumundasınız. Terör, amacı için her aracı kullanır; ama, siz, demokratik bir devlet olarak meşru yol ve silahlarla karşılık verecek durumdasınız. Terör, herkesi hedef alabilir; ama, siz, masum vatandaş ile teröristi ayırt etmek ve teröristi marjinalize etmek durumundasınız. Terör, duyguları okşar, hayal hedefler gösterir, herkesi kullanır; ama, siz, bir yandan masum vatandaşın incinmesini ve zarar görmesini önlemek, öte yandan da böylesi bir mücadele için canını ortaya koyan güvenlik güçlerinin moral motivasyonunu sağlamak ve bu güçlerin siyasî sorumluluğunu üzerinize almak durumundasınız. Bunu, geçen hükümetler de böyle yapmıştır, şimdiki hükümet de, AK Parti Hükümeti de böyle yapmaktadır, böyle yapmaya devam edecektir.

O nedenle, son günlerde meydana gelen terör olayları karşısında hükümetin seyirci kaldığı, birtakım terör örgütlerinin yahut örgüt mensuplarının sırtını sıvazladığı, güvenlik güçlerine moral verilmediği şeklindeki, Sayın Baykal'ın değerlendirmelerine kesinlikle katılmak mümkün değildir. Öte yandan, bu olaylar meydana gelirken Sayın Başbakanın Sudan'da olması, burada, Sayın Baykal'ın ifadesiyle "Türkiye'nin çok önemli bir sorununu tartıştığımız bu aşamada, Darfur'da yerel danslarla Sayın Başbakan karşılanıyor" ifadesi, doğrusunu isterseniz, ortaya konulan iddiayla ciddî şekilde çelişmektedir ve Sayın Baykal'a, Cumhuriyet Halk Partisine, doğrusunu isterseniz, yakışmamaktadır. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Sayın Baykal'ın, Sayın Başbakanla ilgili başka değerlendirmeleri var. Bunların bir kısmına ciddî şekilde üzüldüğümü ifade etmek istiyorum.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Onu bırak sen; terör için ne yapacaksın onu söyle!

KÖKSAL TOPTAN (Devamla) - Biz, burada, hiçbirimiz, hiç kimse, bir başkasının büyük Türk Milletine mensubiyetini, büyük Türk Milletinin menfaatları için çalışmaya mecbur olduğunu, şu kürsüde yapılan yeminin gereği olarak onu her an aklında tuttuğunu tartışmamalı, tartışamaz; buna Sayın Baykal da dahildir, Sayın Başbakan da dahildir. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Vatanseverlik, Türk Milletinin refahı, Türk Milletinin kalkınması, Türk Milletinin asrın en büyük ülkelerinden biri haline getirilmesi heyecan ve gayreti içerisinde olan insanlara böyle nitelendirme yapmak, doğrusunu isterseniz, en azından haksızlıktır. Dünya, Türkiye'nin meydana getirdiği bu başarıları Sayın Başbakanın şahsında Türk Milletinin başarısı olarak anlatırken, dünyaya duyururken, kendi içimizde bunu anlamazlıktan gelmek, görmezlikten gelmek, bir siyasî kıskançlık değilse, bana göre ciddî şekilde yanlış bir değerlendirmedir. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Şunu bilmek lazım… (CHP sıralarından "bakan adayı konuştu!" sesleri)

AHMET YENİ (Samsun) - Dinleyin, dinleyin…

KÖKSAL TOPTAN (Devamla) - Ben, o hevesleri çok geride bıraktım sevgili arkadaşlarım. Bana laf atmayın. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, son olaylar, Türkiye'nin insan hak ve özgürlükleri, sivil demokrasi, düşünce özgürlüğü, katılımcı demokrasi alanlarında yaptığı büyük atılımların bir sonucu değildir veya başka bir şeyden, başka bir açıdan baktığımız zaman, belki onların sonucudur. İnsan hakları, özgürlükler, demokrasi alanında yapılanlar, ülkenin ve bölgenin ekonomik ve sosyal refahı için üretilen projeler terör örgütünün gerekçelerini elinden almış ve örgüt, bir anlamda, halk nezdinde bahanesiz kalmıştır.

V. HAŞİM ORAL (Denizli) - PKK, Hizbullah affı gibi…

KÖKSAL TOPTAN (Devamla) - Size bir tek örnek vermek istiyorum. Bu hükümetin en büyük projelerinden biri olan KÖYDES Projesi kapsamında, 2006 yılı içerisinde Diyarbakır'a gidecek olan para 58 trilyondur ve bu senenin sonuna gelindiği zaman, Diyarbakır köylerinin, mezralarının önemli bir bölümünün su ve yol sorunu çözülmüş olacaktır. Artık, PKK'nın o bölgede bu anlamda kullanacağı bir silah yoktur. Hep beraber, beraber bulunduğumuz hükümetlerde de, Türkiye'nin cumhuriyet tarihinin en büyük yatırımı olarak nitelendirilen GAP Projesine, toplam bedeli 32 milyar dolar olan GAP Projesine, Türkiye şimdiye kadar 20 milyar dolar harcamıştır. Bölgede sağlık alanında, millî eğitim alanında, tarım alanında…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Toptan, diğer hatiplere verdiğim eksüreyi sizin için de veriyorum. Lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun efendim.

KÖKSAL TOPTAN (Devamla) - … yapılanlar, bu hükümetin bölgeye bakış açısını çok net şekilde göstermektedir. Sayın Baykal'ın, bölgenin ekonomik yapısını değerlendirmek, kalkındırmak derken, herhalde kastettiği buydu. İşte bu, yani Sayın Baykal'ın söylediği, bölge için pozitif ayırımcılık yapılmak suretiyle gerçekleştirilmektedir.

OSMAN KAPTAN (Antalya) - GAP'ı kapattınız ama!

KÖKSAL TOPTAN (Devamla) - GAP kapanır mı sevgili arkadaşlarım, GAP kapanır mı!

Değerli arkadaşlarım, terörün hedefi, ne bugünkü hükümettir ne de geçen hükümetler idi. Değerli arkadaşlarımızın da ifade ettiği gibi, küresel bir tehdit olduğu herkes tarafından kabul edilen terörün, Türkiye'deki ayrılıkçı terör ayağının hedefi, Türkiye'dir, Türkiye'nin üniter yapısıdır; öncelikle bunu iyi kavramak ve toplumsal duruş ve ortak aklı da hiçbir zaman hatırımızdan çıkarmamamız gerekmektedir. Hiç kuşku yok ki, ülkenin huzur ve güveninden elbette hükümet sorumludur. İstenilen, istediğimiz, hükümetin istediği, bu sorumluluğu gelin paylaşalım değildir; istenen ve beklenen, ayrılıkçı teröre karşı toplumun her kesiminin siyasal ve hukukî sorumluluğunun gereğini yerine getirmesidir. Burada, yarım ağızla, PKK ve teröre karşı olduklarını söyleyen bazı Boğaziçi aydınları ile bazı Kürt aydınlarının bu üsluplarındaki rahatsız edici imaların karşı bir duruşu ortaya çıkardığının da altını çizmek ve bu aydınlarımızı, konuyla ilgili düşünmeye davet etmek istiyorum.

OSMAN KAPTAN (Antalya) - Başbakanı mı kastediyorsun?!

KÖKSAL TOPTAN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bazılarının Türkiye'yle ilgili olarak duvarlarına astıkları bir harita var; o haritada Türkiye, fert başına düşen millî geliri 2 000 dolar, faizleri yüzde 60-70, işsizliği artan, yatırımı olmayan, sorunlu demokrasisi bulunan, kısıtlı hak ve özgürlükleri olan, din ve mezhep çatışmaları devam eden, etnik kargaşa ve terör vardır. Şimdi bu harita bozuluyor. Şimdi bu harita bozulurken, sevgili arkadaşlarım, bazılarının da rahatı bozuluyor. Olanlar budur, oynanmak istenen budur. (AK Parti sıralarından alkışlar)

V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Devletin valisinin rahatı mı bozuluyor Sayın Toptan?!

KÖKSAL TOPTAN (Devamla) - Peki, burada bizden kaynaklanan, bu haritanın ortaya çıkmasında bizden kaynaklanan sorunlar yok mudur; elbette vardır. İşte bizim, beraber tartışalım, beraber konuşalım, Sayın Baykal'ın da biraz evvel söylediği "ortak aklı devreye sokalım" şeklindeki, teröre karşı tek vücut, hep beraber olma özelliğimiz, beraber meydana getirdiğimiz, yanlışlıkları beraber düzeltme arzusundan kaynaklanıyor. Ortak duruştan kastettiğimiz budur.

Şunu bilmemiz lazım: Cumhuriyet hükümetleri ve özellikle son üç yılda siyasî istikrarı getiren Adalet ve Kalkınma Partisi Hükümetleri, bu haritayı bozmak için, olumlu anlamda bozmak için büyük bir hareketi başlatmıştır. Bir taraftan, bölgenin ekonomik kalkınması için, pozitif ayırımcılık dahil bütün yol ve yöntemler uygulamaya konulurken, öbür taraftan, ülkemizin demokratikleşme süreci, iktidar-muhalefet, sivil inisiyatif, topyekûn milletimizin bir büyük başarısı olarak dünya tarafından alkışlanmaktadır. Şimdi bu süreci kalıcı hale getirmemiz lazım. Bunu hep beraber yapmamız lazım. Dışarıdan bakıp "bu Türkler çok oluyor" diyenlere, "evet, bu çılgın Türkler gerçekten bir kez daha çok oluyor" dedirtmemiz lazım. (AK Parti sıralarından alkışlar) Geleceğimiz için bunu yapmamız lazım; çocuklarımız için, gelecek nesillerimiz için bunu yapmamız lazım.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Bunu siz yapacaksınız.

KÖKSAL TOPTAN (Devamla) - Hep beraber yapacağız.

Şimdi, son olaylarda güvenlik güçleri ile halkın karşı karşıya getirilmesi ve burada çocukların kullanılmasına değerli konuşmacılar çok güzel temas ettiler, isyan derecesinde karşı çıktılar. Aynı duyguları ben de paylaşıyorum. O yaşlarda, annesinin kucağında veya öğretmeninin yanında iyi bir evlat, iyi bir vatandaş, iyi bir insan olarak yetişmesi gereken o yaştaki çocuklarımızın, terör örgütünün çirkin yüzünün ve çirkin ellerinde olması ve onun görülmesi, elbette herkesi, bütün milletimizi ve hepimizi ayağa kaldırmaktadır. Anne ve babaları da ayağa kaldırmak durumundadır.

V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Devlet babayı da…

KÖKSAL TOPTAN (Devamla) - Sevgili arkadaşlarım "devlet, devlet" diyorsunuz; yani, biraz evvel Sayın Baykal "gördüğüm zaman içim burkuldu" dedi. "Kendisine taş atanlara polis sapanla taş atmaya çalışıyor" dedi. Yani, tabancayla kurşun mu atsaydı sevgili arkadaşlarım?! Ne yapsaydı?! Yüzde 80'i çocuk olan insanlara karşı ne yapsaydı?! (AK Parti sıralarından alkışlar)

V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Siyaseten arkasında olacaksın polisin. Polisin sana güvenecek, o ne yapacağını bilir.

KÖKSAL TOPTAN (Devamla) - Bu hükümet polisin arkasında dimdik durmaktadır. Terörle mücadelede de bu hükümetin bir zafiyeti yoktur. Varsa gelin, onları bize söyleyin. Eksikleri varsa, bu hükümet eksiklerini tamamlamak için de hiçbir zafiyet göstermez, hiç çekingenlik de göstermez. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Burada, değerli arkadaşlarım, bölgenin çok değerli halkına da bir şeyler söylemek istiyorum. Önce teşekkür ediyorum. Belki de ilk defa, bölge halkı, terör örgütünün, bölgenin birtakım belediye başkanları tavır koymalarına rağmen, iltifat etmemiş, olaylara karışmamış, 600 - 700 bin nüfusu olan Diyarbakır'da olaylara karışan kişi sayısı, çocuklarla birlikte sadece 1 500 - 2 000 kişi olmuştur.

Şimdi, burada hükümetten beklenen neydi; hukuk devletinin kurallarını işletmek, gereğini yapmak. Hukuk devletinde bir hükümet ne yapabilir; yapılabilecek tek şey, hukukun kurallarını yerine getirmek, bu olaylara karışanları güvenlik güçleri tarafından yakalamak ve götürüp savcıya, oradan da mahkemenin önüne çıkarmak.

CANAN ARITMAN (İzmir) - Bu olayların ortaya çıkmasını engellemek.

KÖKSAL TOPTAN (Devamla) - İşte, bu yapıldı. Değerli milletvekili arkadaşlarım, işte, sadece Diyarbakır'la ilgili raporu size sunmak istiyorum. (CHP sıralarından gürültüler)

Müsaade eder misiniz…

Gözaltına alınan sayı 566, tutuklanan 354; başka ne yapılabilirdi? İşte, hukuk devletinde bir hükümetten beklenen budur. Şayet bu yapılmasa idi, şayet bu olayları meydana getirenleri, bu hükümet, bu hükümetin emrindeki güvenlik güçleri tek tek yakalayıp, bağımsız yargının önüne götürmeseydi, o zaman sizin, buradan, gelip, bu hükümetten bunun hesabını sormanız lazımdı ve o zaman siz haklı olurdunuz. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin başına örülmek istenen çorabı, Sayın Baykal da ifade etti, onu da paylaşıyorum. Tabiî, Türkiye, bu bölgenin tek demokratik ve laik ülkesidir. Türkiye, insan hakları ve özgürlükleri bakımından da bu bölgenin en öndeki ülkesidir. Türkiye, bu bölgenin Avrupa Birliği üyesi olmaya aday tek ülkesidir. Türkiye, kaynakları bakımından belki değil; ama, insan zenginliği ve refah bakımından en kalkınmış ülkesidir ve Türkiye, bölgenin, hangi etnik kökenden gelirse gelsin, imkânlarını beraberce paylaşmayı gerçekleştiren tek ülkedir ve Türkiye, enerji kaynaklarının beşte 4'ünün bulunduğu bu coğrafyanın bitişiğindedir. Son yıllarda çok öne çıkan ve geleceğin stratejik imkânı olarak nitelendirilen bölgenin su kaynaklarının büyük bir bölümü de ülkemizde bulunmaktadır. Son üç yılda ortaya konulan demokratikleşme ve ekonomik kalkınma ivmesi, Türkiye'yi giderek daha büyük bir dünya devleti haline getirmiş ve cumhuriyetin 100 üncü yıl vizyonuyla Türkiye, 2023 yılında dünyanın en büyük on ekonomisinden biri olmayı hedeflemiştir. Bu, heyecan verici bir hedeftir. Bunu hepimizin paylaşması lazım, hepimizin yürekten desteklemesi lazım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, hiç kuşku yok ki, bölge insanımızın da üzerinde durması lazım gelen önemli hususlar var. Bölge insanımız, Türkiye'nin bu imkânına, bu potansiyeline, bu imkânına, bu potansiyeline, bu hedeflerine bakıp, sonra da sağına soluna bakıp, bu yüksek ülkülerin ancak Türkiye'de olduğunu görmekten…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Toptan, eksüreniz tamamlandı; lütfen, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

KÖKSAL TOPTAN (Devamla) - Sayın Başkanım, bir 5 dakika daha hakkım yok mu?

BAŞKAN - İşte, o süre içerisinde tamamlayınız.

Buyurun.

KÖKSAL TOPTAN (Devamla) - Şunu herkesin, hepimizin, bölge insanımızın bilmesi lazım: Sadece yakın tarihimizde değil, beşyüz yıllık geçmişimizde de dünyada zulümden kaçan insanların sığındığı tek ülke Türkiye olmuştur. İspanya'dan kaçanların, İspanya'dan kaçan Yahudilerin, Nazi zulmünden kaçan Yahudilerin sığınabildiği ülke Türkiye'dir. Saddam zulmünden kaçanların sığındığı ülke de Türkiye'dir. İrlanda'da, İngiltere'nin tasallutuna maruz kalan İrlandalıların yardımına koşan da bizim atalarımızdır. O nedenle, Türkiye'nin bu gücünü, bu potansiyelini, bu ülkülerini herkesin çok iyi bilmesi ve provokatif eylemlerle bir devlet güvenliği ve zafiyeti yaratmayı hayal edenlere kesinlikle imkân vermemesi lazım. Türkiye'nin, hükümetin, devletimizin, güvenlik güçlerinin şefkat ve sevgisini pasiflik olarak algılayanlara, böyle bir hayal kuranlara şunu söylemek istiyoruz: Asla devletimizin gücünü sınamaya kalkmayın. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, biz bu topraklarda birilerinin lütfuyla durmuyoruz. Altıyüz yılı bir büyük cihan imparatorluğuyla geçirilen, bin yıllık geçmişimizin yerine kurulan genç Türkiye Cumhuriyeti de birilerinin müsamahası, izni ve himayesiyle kurulmuş değildir. Tam tersine, bu toprakları kendi istekleri uğruna taksim etmeye kalkan Sevr Anlaşmasını yırtıp atan Türk Milleti, bu toprakların her yanından, her köşesinden Çanakkale'ye, Dumlupınar'a, Sakarya'ya, İnönü'ye koşup gelenler tarafından beraberce kurulmuştur.

Değerli arkadaşlarım, geleneklerimizde asker arkadaşlığı, yol arkadaşlığı, okul ve sınıf arkadaşlığı özel bir yer tutar. Ya cephe arkadaşlığı; bu toprakların düşman ellerinden kurtulması için aylar, yıllar, cephelerin siperleri içinde aç, susuz, elbisesiz, silahsız "size ölmeyi emrediyorum" diyen Büyük Komutanının emrini gözünü kırpmadan yerine getiren insanların arkadaşlığı nedir; bu, kardeşliktir, can kardeşliğidir, kan kardeşliğidir. (AK Parti sıralarından alkışlar) Bu insanların adının ne olduğu, memleketinin neresi olduğu hiç önemli değildir. Bu memleketin gerçek sahipleri onlardır. Bu memleket onlar tarafından bize miras bırakılmıştır.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Satıyorsunuz ama!

KÖKSAL TOPTAN (Devamla) - O nedenle, bu topraklar bizimdir, hepimizindir; zenginliği de ortaktır, tasası da ortaktır. Yedi düvel, doksan sene evvel bir araya geldi bu kardeşliği bozamadı, yeni yedi düveller de bozamaz, yıkamaz, parçalayamaz ve bizi birbirimize düşman edemez. Bunun herkes tarafından böylece bilinmesini istiyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, konuşmamın pek çok bölümünü atlamak zorunda kaldım, bazı hususları söyleyemedim; ama, şu hususu sizinle mutlaka paylaşmak istiyorum: Bölgede, Sayın Baykal'ın ifade ettiği gibi, seçilmiş bazı kişilerin, belediye başkanı, siyasî parti önderlerinin terör örgütünden yana görüntü vermeleri herkes için acıdır, ibret vericidir ve dikkatle izlenmektedir. Bu konuyla ilgili, görevli -Türkiye hukuk devleti olarak- savcılar, görevli hâkimler, idarî soruşturmayı yapacak olan ilgili bakanlıklar, hiç kuşku yok ki, gereğini yapmaktadırlar, gereğini yapacaklardır.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - İnşallah.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Takip ediyoruz.

CANAN ARITMAN (İzmir) - Daha gereğinin yapıldığını görmedik.

KÖKSAL TOPTAN (Devamla) - Şimdi, şundan çok mutlu olduğumu ifade etmek istiyorum: Sayın Baykal'ın bu kişilerle ilgili böyle bir değerlendirme yapması, beni, doğrusunu isterseniz, bir anlamda da heyecanlandırdı; çünkü, unutmadık ki, 1991 seçimlerinde o kişileri bu Parlamentoya taşıyan Sayın Baykal'ın bugün başında bulunduğu siyasî partidir. (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

DENİZ BAYKAL (Antalya) - Sayın Başkan, düzeltmek lazım.

BAŞKAN - Sayın Toptan…

KÖKSAL TOPTAN (Devamla) - Liste burada…

DENİZ BAYKAL (Antalya) - Sayın Toptan, bu size yakışmıyor!

KÖKSAL TOPTAN (Devamla) - Liste burada…

DENİZ BAYKAL (Antalya) - Sizin adalet duygunuza bu yakışmıyor. Bunu siz düzeltiniz. Eğer, burada siz düzeltmezseniz, bu iftiranız tarafımdan sonuna kadar takip edilecektir.

Bu doğru değildir. Ne parti olarak ne şahıs olarak…

HALUK KOÇ (Samsun) - Bakanlık yaptınız, ayıp!

DENİZ BAYKAL (Antalya) - Ne parti olarak ne şahıs olarak…

HALUK KOÇ (Samsun) - Bakanlık yaptın, bakanlık…

KÖKSAL TOPTAN (Devamla) - Sayın Baykal, SHP'yi ret mi ediyorsunuz?

DENİZ BAYKAL (Antalya) - Bizim böyle bir olayla hiçbir şekilde ilgimiz yoktur.

KÖKSAL TOPTAN (Devamla) - SHP'yi reddediyorsanız…

DENİZ BAYKAL (Antalya) - O, yakışmayan bir iftira; size yakışmıyor

KÖKSAL TOPTAN (Devamla) - Cumhuriyet Halk Partisi…

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başbakan verdiyse eline, yazıktır; Bakanlık yaptın.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri…

KÖKSAL TOPTAN (Devamla) - Cumhuriyet Halk Partisi, SHP'yi reddediyorsa, ona bir diyeceğim yok.

DENİZ BAYKAL (Antalya) - Ya, ne demek?! Böyle bir şey olabilir mi?! Şu anda aynı isimde başka partiler var, ne demek reddetmek? Biz o partiden istifa etmişiz, Cumhuriyet Halk Partisini kurmuşuz.

ERDOĞAN YETENÇ (Manisa) - Doğru Yol Partisinde…

BAŞKAN - Sayın Yetenç…

DENİZ BAYKAL (Antalya) - Hükmî şahsiyeti ortada… Benim, şahsen o olaylarda hiçbir şekilde ilgim yok. O olaylara ta başından beri, olduğu zaman karşı çıkmış bir insanım.

KÖKSAL TOPTAN (Devamla) - Ben zaten zatıâlinizi…

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri…

DENİZ BAYKAL (Antalya) - Arkadaşlarım aynı şekilde... Yakışıyor mu size?!

KÖKSAL TOPTAN (Devamla) - Ben, zaten, zatıâlinizi söylemedim.

DENİZ BAYKAL (Antalya) - Partiyi nasıl söylersin?!

KÖKSAL TOPTAN (Devamla) - Sayın Deniz Baykal demedim.

DENİZ BAYKAL (Antalya) - Partiyi nasıl söylersin?!

KÖKSAL TOPTAN (Devamla) - Siyasî parti dedim.

DENİZ BAYKAL (Antalya) - Olur mu?!.

KÖKSAL TOPTAN (Devamla) - O siyasî parti SHP idi.

DENİZ BAYKAL (Antalya) - Olur mu?!.

KÖKSAL TOPTAN (Devamla) - O siyasî parti SHP idi. Onu reddediyorsanız, benim hiçbir diyeceğim yoktur.

DENİZ BAYKAL (Antalya) - Ortada aynı isimde bir parti var. Bizim o partiyle bir ilişkimiz yok. O ilişki daha dün Apo'nun olaylarını değerlendiren bir anlayış içine girdi.

KÖKSAL TOPTAN (Devamla) - Sayın Baykal, bu açıklamanızdan ben şahsen mutlu oldum.

V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Hadi canım!..

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri…

KÖKSAL TOPTAN (Devamla) - Ben size duyarlılığınız için teşekkür etme anlamında bu sözleri söyledim.

DENİZ BAYKAL (Antalya) - Bu istismara sizin tevessül etmeyeceğinizi umut ederdim.

KÖKSAL TOPTAN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım…

V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Gerçek Köksal Toptan çıktı ortaya.

BAŞKAN - Sayın Toptan, üç beş saniyenizi rica edeyim.

KÖKSAL TOPTAN (Devamla) - Bitiriyorum.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, yerinize oturursanız…

BAYRAM ALİ MERAL(Ankara) - Erbakan nerede, Erbakan?..

BAŞKAN - Sayın Baykal, Sayın Toptan'ın konuşmasına, o günkü… (CHP sıralarından gürültüler)

Arkadaşlar, dinler misiniz?

… o günkü siyasî partinin tüzelkişiliği ile Cumhuriyet Halk Partisinin hiçbir ilişkisinin olmadığını ifade etti.

Doğru söylüyorum değil mi Sayın Baykal? Evet. Bu hususun sizin tarafınızdan tashih edilmesini Sayın Toptan söyledi.

DENİZ BAYKAL (Antalya) - Şahsen benim de o dönemde hiçbir şekilde bir yönetim sorumluluğum olmadığını da bilgilerine sunuyorum Sayın Köksal Toptan'ın. 

KÖKSAL TOPTAN (Devamla) - Benim…

BAŞKAN - Müsaade ederseniz, Sayın Toptan, bu konuyla ilgili olarak açıklamasını yapsın.

Buyurun efendim.

KÖKSAL TOPTAN (Devamla) - Benim değerlendirmem, Sayın Baykal'la ilgili değil, olamaz da. (CHP sıralarından gürültüler)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - İsmen bahsettiniz; isim söylediniz, isim.

DENİZ BAYKAL (Antalya) - Sayın Toptan, partiyle de olamaz.

KÖKSAL TOPTAN (Devamla) - Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi, SHP'yle bizim bir bağlantımız yok diyorsa, o zaman benim söyleyeceğim hiçbir şey yok.

DENİZ BAYKAL (Antalya) - Ne demek yok!.. Böyle bir şey söylemek mümkün mü?! Lütfen…

KÖKSAL TOPTAN (Devamla) - Sözlerimi geriye alıyorum.

DENİZ BAYKAL (Antalya) - Teşekkür ederim. Teşekkür ederim.

KÖKSAL TOPTAN (Devamla) - Ama, hep beraber görev yaptığımız o Parlamentoda, sizin de SHP milletvekili olarak görev yaptığınız o Parlamentoda, bu arkadaşların Meclise gelmesinin…(CHP sıralarından gürültüler)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Şevki Yılmaz, Abdullah Gül!.. Şevki Yılmaz, Abdullah Gül!.. Köksal, yapma… Ayıp, ayıp!..

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen…

KÖKSAL TOPTAN (Devamla) - Sevgili Kemal Anadol, Adalet ve Kalkınma Partisi, geçmiş dönemlerde çeşitli partilerde görev yapmış arkadaşlardan kurulu, vatandaşlardan kurulu bir siyasî partidir ve Sayın Başbakanın ifadesiyle, eski gömleği çıkararak, yeni gömleğiyle siyaset arenasına çıkmış olan bir siyasî partidir. O nedenle, o benzetmenizde, doğrusunu isterseniz, çok güzel bir mantık yoktur.

Sevgili arkadaşlarım, ben, bugünkü görüşmeleri -sözlerimi bitiriyorum- fevkalade yararlı buldum. Sayın Baykal'ın, bu konuları daha ayrıntılı şekilde görüşelim ve ortak noktaları beraberce kararlaştıralım önerisi de, öyle ümit ediyorum ki, hükümet tarafından mutlaka değerlendirilecek ve hepimizi üzen, hepimizi kahreden terör örgütünün eylemlerine karşı, bu Parlamento, geçmişten bu yana gelenek hale getirdiği karşı duruşu sergilemeye devam edecektir.

Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

DENİZ BAYKAL (Antalya) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Baykal, konuyla ilgili bir açıklama mı yapacaksınız?

DENİZ BAYKAL (Antalya) - Hayır.

BAŞKAN - Buyurun.

DENİZ BAYKAL (Antalya) - Eğer izin verirseniz…

O konuyu, Sayın Köksal Toptan, geriye alarak, cevaplandırılması ihtiyacını ortadan kaldırmıştır; kendisine teşekkür ediyorum; o konuyla meşgul değilim.

Konuşmamda yaptığım bir açıklamayı düzeltmem gerekiyor. İzin verirseniz, tutanaklara doğru bilginin yansıması için, kendi konuşmamda yaptığım bir…(AK Parti sıralarından "yerinden" sesleri)

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Ya, sana ne "yerinden" diyorsun; sen amiri misin onun?!

BAŞKAN - Sayın Meral, lütfen efendim.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Ya, Grup Başkanvekili, niye müdahale ediyor kardeşim?!

BAŞKAN - Sayın Meral…

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Ayıptır ya! (AK Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen…

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Yakışmıyor sana ya!

BAŞKAN - Sayın Meral, lütfen… Bakınız, Grup Başkanınız ve Genel Başkanınız konuşuyor; lütfen, dinleyelim.

Sayın Baykal, buyurun.

DENİZ BAYKAL (Antalya) - Konuşmamdaki bir ifademi düzeltmek istiyorum, kendi ifademi.

BAŞKAN - Hangi konu o?

DENİZ BAYKAL (Antalya) - Efendim, Atatürk'ün büstünün Şanlıurfa'nın Viranşehir'inde bir köprüye asılmış olduğunu kürsüden söylemiştim…

BAŞKAN - Buyurun Sayın Baykal, açıklamanızı ister buradan yapın, isterseniz mikrofonunuzu açayım.

DENİZ BAYKAL (Antalya) - Tamam, mikrofon açıksa, kayda geçsin; yani, tutanakları düzeltmeye çalışıyorum.

BAŞKAN - Sayın Baykal, mikrofonunuz açık, oturduğunuz yerden konuşabilirsiniz; buyurun.

DENİZ BAYKAL (Antalya) - Bu, doğru olmayan bir ifadedir. Doğrusu, Mardin İlinin Nusaybin İlçesinde bir köprüye söz konusu olan büstün asılmış olduğudur. Yanlışlıkla, bunu "Şanlıurfa-Viranşehir" diye ifade ettim; şimdi düzeltiyorum. Doğrusu, Mardin İlinin Nusaybin İlçesindeki bir köprüye Atatürk'ün bir büstü kırılarak asılmıştır. Üzüntülerimi bu olay dolayısıyla ifade etmiştim; ama, mekânın, tutanaklara yanlış geçmemesi için bu düzeltmeyi yapma gereğini duydum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Tamam, arkadaşlarımız gerekli notları aldılar. O konu o şekilde tashih edilecektir.

Teşekkür ederim efendim.

Sayın milletvekilleri, İçtüzüğün 59 uncu maddesine göre bir milletvekili arkadaşımıza söz vereceğim.

Elazığ Milletvekili, Doğru Yol Partisi Genel Başkanı Sayın Mehmet Ağar; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

Sayın Ağar, İçtüzük gereği konuşma süreniz 5 dakikadır; ama, diğer arkadaşlara vermiş olduğum imkânı sizin için de kullanacağım.

Buyurun efendim, mikrofonunuzu açıyorum.

MEHMET KEMAL AĞAR (Elazığ) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; uzunca bir zamandan beri devam eden olayların, bugün, üzücü bazı olaylar vesilesiyle yoğun bir şekilde Türkiye gündemine gelmesi dolayısıyla bir görüşme yapıyoruz. Ancak, bütün konuşmalarda ifade edildiği gibi, zamanında, eğer, eylül ve kasım aylarında iki nedenle gündeme gelen meseleler dolayısıyla daha geniş anlamda görüşmeler yapabilme imkânı bulabilseydik, bugün daha iyi bir platformda Türkiye'yi tartışıyor olabilirdik.

Meclisin, Türkiye'nin gerçekten en önemli meselesi olan bu meseleyi bir uygun zaman içerisinde ve bu zaman tahditleri olmaksızın, bir rahat ortam içerisinde görüşmesinin sonsuz faydaları vardır. Mesele, sadece cumhuriyetin kuruluşuyla filan da başlamış değildir. İmparatorluk döneminden bu yana, zaman içerisinde bazı etkilerin de yer almasıyla ortaya çıkan kalkışmalar, tarihin kaydettiği olaylardır. Fakat, uzun yıllara baliğ olan bu süreç içerisinde, her zamanki gibi, yüksek bir sağduyu, yüksek bir iman ve inanç beraberliği içerisinde olan kitlelerin birbirinden ayrılmaz nitelikleri ve özellikleri, her seferinde bütün bu kalkışmaları boşa çıkaran sonuçlar olarak karşımıza gelmiş; ancak, kabul etmek gerekir ki, ortaya çıkan "erteleme dönemi" diye tabir ettiğimiz bu dönemler, hiçbir zaman iyi bir şekilde kullanılmaya muvaffak olunamamıştır.

Özellikle, Türkiye'nin 1990'lı yıllardan sonra, 1980 sonrasından başlayan ve giderek yükselen bir trend çizen bu olaylar, 1996 dönemiyle inişe geçmiş ve daha sonra örgüt liderinin yakalanışıyla beraber çok marjinal noktaya doğru seyretmiştir. Ortaya çıkan 1996'dan 2006'ya kadar on yıllık sürecin çok iyi şekilde değerlendirilemediği ortadadır. Geçmişteki koalisyon hükümetlerinin kendi iç gelişmelerinden, hükümet yapılarından kaynaklanan icraat hızlılığının olmadığı gibi mazeretler üretildiğinde, 2002 seçimlerinden bu yana tek parti ve yüksek bir sayısal çoğunlukla ortaya çıkmış iktidarın da neler yaptığı konusunda çok sorgulanmaya ihtiyacı olduğu açıktır.

Sayın Toptan, konuşmasında, ancak 2006 yılında kullanılmaya başlanacak bir ödenekten bahsetmek dışında bir şey söyleyebilme imkânı bulamamıştır.

Üçbuçuk yıllık zaman zarfında, zaman zaman, iktidar yöneticilerinin "kırk yıldır yapılmayanı üçbuçuk yılda yaptık" demeleri, acı bir tebessümle, hem Türkiye'nin tüm bölgeleri tarafından, ama özellikle doğu, güneydoğu tarafından acı bir tebessümle karşılanmaktadır. Kırk yılın içerisinde herkesin çok kolaylıkla hatırlayacağı, Keban'ı, Karakaya'yı, Atatürk Barajını, Batman, Dicle, Kralkızı barajlarını, bugün hâlâ bir türlü başlayamayan Ulusu'nun aynı projeler kapsamında oluşunu, Birecik, Karkamış barajlarını, Harran tünellerini, sulama projelerini, minnacık da olsa, bir köşede hatırlatmak isterim. Bugün, döneminizde ağırlıklı olarak kapanan dokuma fabrikalarının, şeker fabrikalarının ve oralardaki, ferrokrom başta olmak üzere, birçok yatırımların yine bütün bu cumhuriyet hükümetleri döneminde yapıldığının, olağanüstü okul, olağanüstü hastane hizmetlerinin yapıldığının, köy yollarının ve köy elektrifikasyonu sayesinde mezralara kadar karanlık hiçbir yerin kalmadığının, müthiş bir telekomünikasyon atağıyla, mezralara kadar telefonların gittiğinin, her nasılsa, hatırlarınızdan dışarı çıktığı anlaşılmaktadır.

Benim merak ettiğim, son üçbuçuk yılda, hangi ciddî projenin yansımalarının millet tarafından hissedildiğini, biz, şahsen, göremedik. İnşallah, bir uygun görüşme sırasında bunları hatırlatırsanız, biz de görmüş oluruz.

Şimdi, ortaya çıkan tabloda, gerek İktidar Partisi Sözcüsü Sayın Toptan'ın gerekse Sayın Bakanın açıklamalarından net bir sonuç ortaya çıkmamıştır; şu anlamda bir sonuç ortaya çıkmamıştır: Terörle mücadelede bir toplumsal irade Türkiye'de her zaman vardır. Bugün bir büyük sürprizmiş gibi -tabiî, çok şükür; şükürle kaydediyoruz- bu sefer, daha ciddî bir tepki olmuştur Diyarbakır esnafında. Bu halk desteği her zaman vardı güvenlik güçlerinin arkasında. Zaten, bu bölgede çok yoğun terör olayları yaşandığı sırada, bunun üstesinden gelinmesinin altında yatan en önemli irade, bölgede yaşayan insanlarımızın, güvenlik güçlerinin ardına ciddî bir irade ve destek koymak...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Ağar.

MEHMET KEMAL AĞAR (Devamla) - …ve bu iradenin cesaret ve kararlılıkla uygulama alanına konulması suretiyle, baş edilemez denilen olaylarla baş edilmiş olmasıdır; ama, olayların en yoğun zamanlarında dahi, isim vermek istemediğim büyük şehirlerimiz, kontrol dışı bir saatler fazlalığını ve günü hiçbir zaman yaşamamıştır.

"Ortada hiçbir şey olmamıştır…" Görmezden gelmeyelim. İsteseniz de gelemeyiz. Feryat içinde bağıran insanlar, evlerinden 48 saat çıkamayanlar, evleri her şekilde tacizlere uğrayan insanlar, işyerlerinin açılamaması gibi olayların olmuşluğunu görmezlikten gelemeyiz.

Benim görmek istediğim, burada, ne gibi tedbirlerin vazedileceği veya Meclise önerileceği biçiminde bir konuşmayı iktidar canibinden görmedik. Elbette ki, Türkiye, demokrasi temel zemininin dışında hiçbir zemini kabul etmeksizin yoluna devam edecektir ve bu meseleyi bunun içerisinde halledecektir. Meselenin büyük ölçüde halledilmiş olduğu ortadadır; ama, kabul etmek gerekir ki, iktidarınızdan bu yana, bu konuda gözle görülen bir ilerlemeyi görebilme imkânı olmamıştır. Belki bizim fark etmediğimiz varsa, onu, bir uygun zamanda, gelin, Mecliste bir görüşme yapalım, bütün bunları bize izah edin, arayalım, biz de bulalım.

Şimdi, iktidarı devralırken dediniz ki: "Biz, yasaklar, yolsuzluklar ve yoksulluğu yenmek üzere geliyoruz." Bunlardan vazgeçtik, hepsi yerli yerinde duruyor artarak; hiç değilse, sıfır anlamında bir terörün var olduğu ülkeden, bugün, statlarında güvenlik yok, sokaklarında güvenlik yok, evlerinde güvenlik yok, okullarda güvenlik yok ve bugün, yaygın şiddet eylemlerinin, planlı bir kalkışma süreci içerisinde, aynı anda beş altı vilayette yaygınlaşmasının karşısında, meseleye hâkim olmakta da büyük bir gecikme var.

Elbette, güvenlik güçlerinin çalışmalarını takdir edeceğiz; elbette ki, güvenlik güçleri, bir demokratik ülkenin hukuksal düzeni içerisinde, meselelere nasıl müdahale etmesi gerekiyorsa o şekilde edecektir; buralarda filan farklı metotlar, farklı gelişmeler kaydedilecek hali yoktur; ancak, bir de, güvenlik meselesinin bir önleyici bölümü vardır. Buna, teknik anlamda "önleyici zabıta" denir. Bu olayların sayıları -rakam vermeyelim- yüksek bir kalabalığa ulaştığı anlaşılan bir yapılanmanın, Diyarbakır'ın her tarafında, daha öncesinden tehditler edilmek suretiyle kepenk kapatma üzerine olayların geleceği ve gelişeceği görülmesi söz konusu olduğu halde, bunun önüne geçilememesinin hiçbir maliyeti yok mudur, hiç sorumluluğu yok mudur? Bunun ortaya koyduğu sonuçların ağır bir maliyeti yok mudur? Şimdi, neresinden bakarsanız bakın, olmamış hikâyeler anlatılmaktadır Türkiye'de. Belki yanlış. Bir ilde, devletin vali muavini, evinin sürekli soyulduğundan güvenlik endişesiyle tayin istemektedir. Yani, bu, bir kara mizah, görülmemiş bir şeydir ve tablo budur. Bu güvensizlik, yaygın biçimde Türkiye'de gelişmektedir. Gidin büyükşehirlerde okulların önlerine, ellerinde sefer tası, yün örerek, çocuğunu sabah okula bırakmış, akşama kadar okulun önünde bekleyen ana-babalarla dolu görürsünüz. Bunların, yaygın bir şekilde, her tarafta yoğun yaşandığı bilinen bir gerçek olarak ortadadır.

Şimdi, bu tablonun mesulü olarak muhalefeti göremezsiniz. Bu tablonun mesulü olarak medyayı da göremezsiniz. Bu tabloyu görmek için milletin medyaya veya muhalefete filan da ihtiyacı yoktur. Tablo, milletin gözlerinin önündedir. Meseleye bakış açısındaki zafiyet, meseleyi küçümseyen bir gidişat, bu noktaya adım adım adım sizi getirecektir, getirmiştir. Dolayısıyla, bu tabloyu düzeltmek mecburiyeti, sizin siyasî sorumluluğunuz içinde olan olaydır. Türkiye'nin en ücra köşesindeki bir güvenlik görevlisinin yapmış olduğu hareketin sorumluluğu sizin üzerinizdedir, sizin siyasî sorumluluğunuz üzerindedir ve bir yerde ortaya çıkan olayın önlenmemesi ve bundan dolayı ortaya çıkan zarar da sizin siyasî sorumluluğunuz içerisindedir. Zaman zaman iktidardaki muhalefet rolünü oynayarak meseleyi tenkit etme pozisyonunu yer tutmak suretiyle iktidar görevini sürdürebilmeniz mümkün değildir. İktidar, muktedir olmanın tam manasıyla arzulandığı yerdir. Milletin böyle bir arzusu vardır, milletin böyle bir beklentisi vardır. Bu tabloyu düzeltemezseniz, millet bu tabloyu düzeltir. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın. Milletin elinde bir tane araç vardır: Sandıktır. Bunun dışında bir araç yoktur. Bu meselelerle baş etmek zorunda olan güç, siyasî sorumluluğu mutlak şekilde iktidarın emri altında bulunan meşru güvenlik güçleridir. Bunun dışındaki hiçbir yapılanma, bu meselelere müdahil olabilmek şansına ve hakkına sahip değildir.

Şükürler olsun ki, bu toprak, imanından kaynaklanan, hiçbir şekilde etnik milliyetçiliğe prim vermemiş, cevaz vermemiş bir sosyolojik yapıyla dokulanmıştır. Milletimiz, her seferinde hakkını, hukukunu kendisinin değil, adaletli bir devlet anlayışının kendisine sağlayacağı inancını muhafaza ederek hayatına devam edegelmiştir. Yüzyılları aşan tarihin örnekleriyle doludur. Her seferinde, emrinde bulunan bir yeniçerinin bir dul kadının ırzına geçmesi üzerine "ruhumdaki kandiller söndü" diyen Yıldırım Beyazıt'ların yönetim anlayışından gelen ve orada modern cumhuriyetin güçlü, modern anlamda kurulan hukuk düzeniyle tahkim edilmiş, adaletli bir devlet anlayışını sergileyen bir yapının sahibiyiz. Bugün, evlerinde barklarında çoluk çocuğu korku sendromları içerisinde, evimiz kim tarafından basılacak korkusuyla, dehşet içinde yaşanan saatlerin, bir kulaktan girip öbür kulaktan çıkarak hikâyeler olmaması gerekmektedir.

Burada ortaya çıkan tablo da bir tehdit değil. Olaylarda öne sürülmüş olanların tehdidiyle bir yere varılabilmesi mümkün değildir. Onların ardında ve arkasındakiler bellidir. Onları hukuk kuralları içerisinde tesirsiz hale getirecek katı ve bükülmez bir iradeyi göstermek, hükümetin temel görevidir. Bundan vazgeçebilmesi filan mümkün değildir. Meselenin, sadece hamasî nutuklarla geçiştirilecek ölçüler içerisinde olmaktan çıktığını görmek lazım. Terörle mücadelenin dibi muhabbettir, muhabbet. Orada, en yoğun, en ağır dönemlerde, kendi üzerine kurşun sıkanlara bile kendi ailesi sıcaklığında, mesabesinde yaklaşılan bir insanî anlayış sonucunda mesele başarılmıştır. Meselenin dibinde, doruğunda, Türkiye'nin dört bir tarafındaki insanların desteği, duası, gözyaşı olduğu kadar, bizatihi bu bölgelerde en büyük riskler içerisinde yaşayan insanların, güven vermiş olan meşru güvenlik güçlerine karşı vermiş oldukları destekten kaynaklanmaktadır.

Her türlü tehdide rağmen açık duran kepenkler cumhuriyetin namusuydu. Bunu korumak hükümetlerin temel vazifesidir. Birkaç gün öncesinden tehditlere rağmen orada kendisini koruyacak hükümet gücünün, devlet gücünün var olduğuna inanmak isteyen Diyarbakırlı esnafın arkasız ve çaresiz bırakılmasının savunulabilir hiçbir tarafı yoktur. Hiçbir şey olmamış gibi de eğer davranacaksak, yeni baştan bu olayların daha ağır bir şekilde devam edeceğini görmek lazım. Ortaya çıkan bu esnaf iradesi, örgütün bu şekilde bir daha eylem yaptırma iradesinin üstüne çıkmıştır ve bundan vazgeçmiştir. Bu bilinen bir stratejidir. Şiddete dayalı otorite kurmanın önünü kesmek zorunda olan millete dayalı meşru otoritelerin görevidir. Bu görevi yok farz ederek hiç kimsenin yola filan devam edebilmesi mümkün değildir.

Türkiye, birliğini, bütünlüğünü, beraberliğini korumak konusunda hep yüksek bir kararlı siyasî iradenin varlığını hissede hissede yola devam etmiştir. Bu noktada, söylediğimiz vakit, eylül ayında, burada, birtakım gülüşmeler geldi bu sıralardan. Dedik ki, bunlar gülünecek şeyler değil, herkesin meselenin ciddiyetini kavraması lazım. Bu meselede, bu çatı altında olan, buradaki milletvekili yeminine sadık olarak yola yürümek durumunda olan herkes meselenin ne ölçüde bir siyasetüstü olay olduğunu kavrayacaktır; ama, şimdi mesele siyasetüstü diye ortaya çıkan kusur, ihmal, eksik ve noksanı da bu kürsülerde yerine getiremediğimiz takdirde burada da bir noksanın sahibi olarak millet karşısında hesap vermek durumunda olan biziz. Bu bakımdan, hiç kimsenin endişesi olmasın ki, Türkiye'nin kaybedilecek ne bir tek insanı -bu Türk kökenli olur, Kürt kökenli olur, kökenler hiç önemli değil- ne bir karış toprağı vardır; ancak, Türkiye'nin daha fazla kazanılacak insanı, daha fazla kazanılacak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Ağar, eksüreniz de tamamlandı; lütfen, konuşmanızı tamamlarsanız.

Buyurun.

MEHMET AĞAR (Devamla) - Peki, tamamlayalım.

Türkiye'de, her zaman, toplumsal iradeyi arkasına almış, güçlü siyasî iradelere sahip hükümetlerin üstesinden geleceği bir sorundur. Bu sorunun altında kalmanın hiçbir mazereti yoktur. Türkiye, hem demokrasisini güçlendirecektir hem hukuk düzenini muhafaza edecektir hem de terörü yenecektir. Böyle bir mazeret asla kabul edilemez. Demokrasi ve güvenlik birbiriyle çelişen kavramlar değildir. Aslolan, demokrasi içerisinde güvenliği temin edebilmektir. İşte, siyasî iktidar olmanın marifeti de budur. Milletin oy vermesinin ve sizi iktidar yapmasının altında yatan neden budur. Dolayısıyla, demokrasi içinde güvenliği temin etmek, hükümetlerin birinci derecede görevidir. Bu, Türkiye'nin birinci derecedeki önemli meselesidir. Bu meseleyi çözme iktidarına sahip olamayan hiçbir iktidarın kalıcı olamadığını siyasî tarih bize göstermiştir. Bu konuda, varsa tedbiriniz söyleyin, varsa tedbiriniz getirin; yoksa tedbiriniz, varsa soracağınız bir şey herkes burada hazır; bu meselenin, hiçbir yerinden hiç kimse bir yere kaçmaz. Mesele, Türkiye'nin muhteşem ve büyük geleceğidir. Sayın Toptan kusura bakmasınlar. 2023'te, gerçekten, Türkiye ilk 10'da olacaktır; ama, sizin iktidarınızın olmayacağını üzülerek söyleyeyim.

Hepinize saygılar sunarım; sağ olun.

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Allah bilir, Allah bilir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ağar.

Sayın milletvekilleri, İçtüzüğün 60 ıncı maddesine göre, Bayburt Milletvekili Sayın Ülkü Güney'in kısa bir açıklama için söz talebi vardır.

Sayın Güney, mikrofonunuz açık mı efendim?

Buyurun.

ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY (Bayburt) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, muhterem arkadaşlarım; bugün, burada, İçtüzüğün 59 uncu maddesine göre hükümetin yapmış olduğu açıklamaya, Parlamentoda grubu olan partilerimizin cevaplarıyla, aşağı yukarı, kısa bir oturum yaparak bir şeyler konuştuk, bir şeyler söyledik. Olayların ne kadar vahim olduğunu, Türkiye'de bugün herkes biliyor. Son derece tehlikeli bir boyutta olduğunu herkes yaşıyor ve görüyor. Tansiyon, son derece ülkemizde yüksektir şu anda.

Parlamento olarak bize büyük bir görev düşmektedir. Bu iş, iktidar ve muhalefetin burada kendilerine yontacağı, kendilerine siyasî prim çıkaracağı bir konu değildir. Bu, partilerüstü, şu anda ülkemizin en önemli millî bir davasıdır. Biz, burada -bütün milletvekili arkadaşlarıma soruyorum- bu toplantıdan tatmin olarak ayrılabilecek miyiz, burada istediğimiz neticeyi alabildik mi?

Değerli arkadaşlarım, bu toplantı yeterli değildir. Bizim, mutlaka, bir genel görüşme açmamız lazım ve bunu da, bu Parlamentoda enine boyuna konuşmamız lazım; gerekirse, bunu, kapalı oturum halinde yapmamız lazım.

Çok açık konuşuyorum: Her şeye güzel tarafından bakabiliriz; ama, olay son derece tehlikeli boyutlara gelmiştir. Burada ifade edildi; ben, bazı şeyleri söylemek istemiyorum. Hâlâ, bu işleri tahrik edenler yakalanamamıştır, hâlâ, bu işleri tahrik eden belediye başkanları görevlerinin başındadır.

Devlet ya vardır ya yoktur. Şunu açıkça ifade ediyorum: Biz, devlet olarak devletliğimizi göstermek mecburiyetindeyiz. Parlamento olarak, milletvekilleri olarak, tabiî ki devletimizin yanındayız. Böyle bir millî davada hükümetimizin de yanında oluruz; ancak, bizi, lütfen, konuşturun, bununla ilgili toplantıyı yapalım, o toplantıda çarelerimizi de söyleyelim, birlikte bu çareleri konuşalım. Yoksa, 2020 yılında şu olacağız, 2005 yılında… Bunların hepsi hikâye. Yarın ne olacağını bilmiyoruz arkadaşlar! Bu, bizim için çok geç olabilir. Bunun için, bir milletvekili olarak, bağımsız bir milletvekili olarak, hepinizden rica ediyorum; bu konuyu, mutlaka, kısa bir süre içerisinde, açık seçik masaya yatıralım, gereğini yapalım.

Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

B) OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- TBMM Başkanvekili Nevzat Pakdil'in, ülkemizin birlik ve bütünlüğünün korunması konusunda bütün siyasî parti gruplarımızın ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin yekvücut olarak hareket ettiğinin bugün bir kez daha ortaya çıktığını; ülkemizin bölünmez bütünlüğüne kastedenlerin, geçmişte olduğu gibi, bugün de, yarın da milletimizden hak ettikleri cevabı alacaklarını belirten ve terör eylemlerinde ölen vatandaşlarımıza Tanrıdan rahmet dileyen konuşması

BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, ülkemizin birlik ve bütünlüğünün korunması konusunda bütün siyasî parti gruplarımızın ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin yekvücut olarak hareket ettiği, bugün, bir kez daha ortaya çıkmıştır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kimsenin müsamahasıyla kurulmamıştır, yedi düvele karşı bir mücadelenin sonunda kurulmuştur ve cumhuriyetin ilelebet muhafazasını, Türk Milletinde, muhafaza edecek gücü vardır. Biraz önce, değerli hatiplerin de söylediği gibi, kimsenin, hem Türk Milletinin hem de devletimizin gücünü sınaması aklına gelmemelidir. Bu, o insanların akıllarına ziyan olsa gerektir. Ülkemizin bütün coğrafyasının, Şemdinlisinin Enezinden, Ayancık'ının Yayladağından bir farkı yoktur. 780 000 kilometrekare vatan coğrafyasının hepsi, bizim için, aynı mukaddes değerdedir. Ülkemizin bölünmez bütünlüğüne kastedenler, geçmişte olduğu gibi, bugün de, yarın da, milletimizden hak ettikleri cevabı alacaklardır.

Bu terör eylemlerinde ölen vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum, yaralı vatandaşlarımıza da Allah'tan şifa diliyorum ve bu oturum, bu şekilde, olumlu bir şekilde neticelendiği için, bütün, hükümetimize, siyasî partilerimizin grup başkanvekillerine ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygıdeğer üyelerine de şükranlarımı sunuyorum, hepinize teşekkür ediyorum.

Birleşime 10 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati : 17.29


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 17.46

BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER : Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)

 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 83 üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutup, bilgilerinize sunacağım.

III.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- Litvanya-Türkiye Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı Vilija Verteliene ve beraberindeki Parlamento heyetinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının konuğu olarak ülkemize resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1018)

                                  30 Mart 2006

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

TBMM Başkanlık Divanının 2 Mart 2006 tarih ve 107 sayılı kararı ile Litvanya-Türkiye Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı Vilija Verteliene ve beraberindeki Parlamento heyetinin, 3-6 Nisan 2006 tarihleri arasında Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının konuğu olarak ülkemize resmî ziyarette bulunmaları kararlaştırılmıştır.

Söz konusu heyetin ülkemizi ziyareti, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 7 nci maddesi gereğince Genel Kurulun bilgisine sunulur.

                                       Ali Dinçer

                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                 Başkanı Vekili

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin bir önerge vardır; okutuyorum:

D) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.- İstanbul Milletvekili Birgen Keleş ve 24 milletvekilinin, enerji sektörü ve yap-işlet-devret, yap-işlet yöntemiyle kurulan santrallar konusunda Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/353)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Enerji sektörü ekonomik ve sosyal yaşamı ilgilendiren ve ülkenin rekabet gücünü kazanmasında çok önemli işlevi olan bir sektördür. 1980 sonrasında plansız ve programsız bir şekilde alınan kararlar sonucunda, Türkiye, bu alanda hem pahalı elektrik enerjisi üreten hem de dışa bağımlılığı giderek artan bir ülke durumuna gelmiştir. 1980 sonrasında benimsenen yap-işlet-devret ve yap-işlet yöntemleriyle yapılan ve işletilen santrallarla ilgili olarak Sayıştayın ve Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulunun hazırladığı raporlar vardır. Söz konusu raporlar, yasalara, yönetmeliklere, sözleşmelere aykırı kararlardan, santralların kuruluş ve işleyişindeki usulsüzlüklerden ve haksız kazançtan söz etmektedir.

Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısını TBMM Genel Kurulunda görüşmeden ve enerji sektörü ile ilgili yeni kararlar almadan önce TBMM'nin bir Meclis araştırması komisyonu kurarak enerji sektörünü, sorunları, usulsüzlükleri, suiistimalleri ve yanlış kararları saptayacak şekilde incelenmesinde sayısız yarar vardır. Böyle bir araştırmanın enerji sektöründe planlı, programlı bir çalışma yapılmasına ve ülke yararına kararlar alınmasına büyük katkı sağlayacağına inanıyorum.

Bu nedenle, enerji sektörü ve yap-işlet-devlet, yap-işlet yöntemleriyle kurulan ve işletilen santrallar konusunda, Anayasanın 98 inci ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasını arz ve talep ediyoruz.

1.- Birgen Keleş

 

(İstanbul)

2.- Gökhan Durgun

 

(Hatay)

3.- Özlem Çerçioğlu

 

(Aydın)

4.- Yavuz Altınorak

 

(Kırklareli)

5.- Muharrem İnce

 

(Yalova)

6.- İzzet Çetin

 

(Kocaeli)

7.- Mustafa Gazalcı

 

(Denizli)

8.- Orhan Eraslan

 

(Niğde)

9.- Nail Kamacı

 

(Antalya)

10.- Osman Kaptan

 

(Antalya)

11.- Hüseyin Ekmekcioğlu

 

(Antalya)

12.- Nadir Saraç

 

(Zonguldak)

13.- Mehmet Vedat Melik

 

(Şanlıurfa)

14.- Mehmet S. Kesimoğlu

 

(Kırklareli)

15.- Bayram Ali Meral

 

(Ankara)

16.- Ali Oksal

 

(Mersin)

17.- Mustafa Yılmaz

 

(Gaziantep)

18.- Ahmet Küçük

 

(Çanakkale)

19.- Mehmet Işık

 

(Giresun)

20.- Muharrem Toprak

 

(İzmir)

21.- Nurettin Sözen

 

(Sivas)

22.- Muharrem Kılıç

 

(Malatya)

23.- Hakkı Ülkü

 

(İzmir)

24.- Osman Özcan

 

(Antalya)

25.- Ahmet Yılmazkaya

 

(Gaziantep)

Gerekçe:

Enerji sektörünü ele alan yap-işlet-devret ve yap-işlet yöntemleriyle kurulan ve işletilen santralları inceleyerek hazırlanan Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu raporu ile Sayıştay raporu benzer sorunları gündeme getirmektedir. Farklı kişiler tarafından hazırlanan raporlar söz konusu santrallarla ilgili olarak aynı değerlendirmeleri yapmakta; yasalara, yönetmeliklere, sözleşmelere aykırı davranıldığını, yolsuzluklar, suiistimaller yapıldığını, haksız kazanç sağlandığını vurgulamaktadırlar.

Bu raporlarla ortaya çıkan bir başka gerçek de Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu ile ilgili bakanlığın görevini gereği gibi yapmamasıdır. Aslında, gerek bürokratların gerek konu ile ilgili siyasetçilerin kamu yararını korumak gibi bir endişe ile hareket etmedikleri, yapılan her öneriyi kabul ettikleri, ülke yararını korumak için bir uğraş vermedikleri görülmektedir. Böyle bir izlenim yanlış ise düzeltilmesi, doğru ise de gereğinin yapılması sağlanmalıdır. Elektrik Piyasası Kanununda değişiklik yapılmasına dair bir kanun tasarısının TBMM Genel Kuruluna sevk edilmiş olması, durumu daha da acil hale getirmektedir.

Söz konusu raporlarda ileri sürülen görüşler gözardı edilecek, küçümsenecek nitelikle ve boyutta değildir. Üstelik enerji sektörünün niteliği nedeniyle buradaki yolsuzlukların ve usulsüzlüklerin, haksız kazançların sadece bir sektörü etkilediği söylenemez. Eğer yapılan usulsüzlükler ve alınan yanlış kararlar tüm sektörlerde girdi olarak kullanılan elektrik fiyatlarını yükseltiyorsa, bütün ekonomiyi, çeşitli sektörlerde üretilen ürün fiyatlarını doğrudan etkileyen bu olumsuzluğa hiç kimse kayıtsız kalamaz, kalmamalıdır.

Özellikle Türkiye'nin içinde bulunduğu koşullarda, ithalat inanılmaz bir hızla artarken ve dışticaret açığı ve dolayısıyla cari işlemler açığının ulaştığı boyut uluslararası kuruluşların ve yabancı ülkelerin bile uyarılarına neden olurken TBMM'nin bu olguyu görmezden gelme lüksü yoktur. Elektrik fiyatlarının Türkiye'nin ekonomisini ve rekabet gücünü doğrudan olumsuz  yönde etkilediği açıktır. Kaldı ki, işin bir de dışa bağımlılık yönü vardır. İç ve dışborçların çok yüksek boyutlara ulaştığı, dış çevrelerin her alandaki baskılarının yoğunlaştığı, Türkiye üzerine oynanan oyunların teker teker daha açıkça ortaya çıktığı bir ortamda dışa bağımlılığa karşı duyarlı olmak ülke ve toplum yararını gözetmek her TC vatandaşının önde gelen görevi olmalıdır.

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki örgörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Danışma Kurulu önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.

Buyurun.

IV.- ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1.- Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

No:192                  Tarihi: 4.4.2006

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 6 ncı sırasında yer alan 1114 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 5 inci sırasına, 46 ncı sırasında yer alan 939 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 6 ncı sırasına, 318 inci sırasında yer alan 1075 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 7 nci sırasına, 7 nci sırasında yer alan 1112 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 8 inci sırasına, 288 inci sırasında yer alan 1013 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 9 uncu sırasına, 359 uncu sırasında yer alan 1136 sıra sayılı kanunun bu kısmın 11 inci sırasına, 358 inci sırasında yer alan 1135 sıra sayılı kanun teklifinin bu kısmın 12 nci sırasına, 321 inci sırasında yer alan 1084 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 14 üncü sırasına, 345 inci sırasında yer alan 1122 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 15 inci sırasına,  3.4.2006 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan 1138 sıra sayılı kanun teklifi ile 1137 sıra sayılı kanun teklifinin, 48 saat geçmeden, bu kısmın 10 uncu ve 13 üncü sıralarına alınmasının ve diğer işlerinin sırasının buna göre teselsül ettirilmesinin,

Genel Kurulun; 4.4.2006 Salı ve 5.4.2006 Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü sorular ile diğer denetim konularının görüşülmemesinin, 4.4.2006 Salı günü 15.00-22.00, 5.4.2006 Çarşamba günü 15.00-21.00 ve 6.4.2006 Perşembe günü 14.00-21.00 saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesinin;

Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.

                                                       

İsmail Alptekin

 

 

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi

 

 

Başkanı V.

 

İrfan Gündüz

Haluk Koç

 

   AK Parti Grubu Başkanvekili   

CHP Grubu Başkanvekili

 

            

 

                                                            Süleyman Sarıbaş

 

 

 

                                            Anavatan Partisi Grubu Başkanvekili

 

BAŞKAN - Danışma Kurulu önerisini kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

İçtüzüğün 37 nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alma önergesi vardır; okutup, işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

III.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

2.- Samsun Milletvekili Haluk Koç'un; 8.4.1929 Tarihli ve 1416 Sayılı Kanun ile 4.11.1981 Tarihli ve 2547 Sayılı Kanuna Birer Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/693), doğrudan Gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/379)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(2/693) esas numaralı kanun teklifimin TBMM İçtüzüğünün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınması hususunu saygılarımla arz ederim.

                                       Haluk Koç

                                            Samsun

BAŞKAN - Sayın Koç, buyurun.

Süreniz 5 dakika.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bugün, 37 nci maddeden, daha önce verdiğimiz bir kanun teklifinin Genel Kurul gündemine alınması önerisiyle karşınıza gelmiş bulunuyorum.

Bu nedir, kısaca anımsatmak istiyorum. Hatırlayacaksınız, çok tartışmalı bir torba yasa gelmişti; bazı kamu alacaklarının tahsil ve terkinine ilişkin, bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına ilişkin bir kanun tasarısı. Bunun üç maddesi yoğun tartışmalara neden olmuştu. Bunları kısaca anımsatmak istiyorum.

Bunlardan bir tanesinde, bir naylonfatura affına dönük bir kanun maddesi oluşturulmuştu. Burada buna şiddetle karşı çıkmıştık. Zaten, anımsayacaksınız, bu tip kanunları, elma armut kanunu diye tarif etmiştim. Çok değişik konularda, çok değişik kanun tasarılarını tek bir torba kanunda toplayarak bir yeni kanun oluşturma girişimine verdiğim addı ve burada, Sayın Maliye Bakanının belki kendisini doğrudan ilgilendiren bir af konusuna muhatap olmamasını talep etmiştik.

Bir başka maddesi… Yurt dışında mastır ya da doktora öğrencilerinin, burslu olarak eğitim gören öğrencilerin, yükümlülük gereği üzerlerine binen borcun faiziyle beraber ödenmesinin yeniden yapılandırılmasına dönük bir madde vardı. Buna kesinlikle karşı çıkmamıştık; fakat, dediğim gibi, elma armut kanunu demem boşuna değildi, bunun yanında bir naylonfatura affı maddesi ve bir de, deminden beri konuşuyoruz, değişik noktalarda Türkiye Cumhuriyeti Devletinin aleyhine bazı girişimlerde bulunan öğrencilerin de affedilerek ve Yükseköğretim Kurumu Atama Yönetmeliğinin dışında üniversitelere bağlı yüksekokullarda doğrudan görevlendirilebileceklerine dair bir başka maddenin bir alt fıkrası vardı. Bu ikisine karşı çıkıp, yurt dışında burslu eğitimden dolayı üzerlerine binen anapara ve borç faizinin ödenmesine kolaylık getirilen maddeyi ayırarak diğerlerinin çıkarılmasını talep etmiştik. Sayın Maliye Bakanı çok sinirlenmişti, "hepsini çekiyoruz" demişti; hatta, bir Anayasa oylamasından önceydi ve böylece, gerçekten de bu öğrencilerimizin mağduriyetlerini giderecek bu madde de araya gitmişti.

Şimdi, Plan ve Bütçe Komisyonunda, 30 Kasım 2005 tarihinde, Cumhuriyet Halk Partili üyeler olarak, yurt dışındaki bu mastır ve doktora öğrencilerinin şu anda üzerlerinde bulunan borç yükünün yeniden yapılandırılması ve makul bir faiz haddiyle ödenmesine dönük teklifleri, Plan ve Bütçe Komisyonunda, 30 Kasım 2005 tarihinde reddedildi; tutanakları burada değerli arkadaşlarım. Şimdi, hazırladığımız kanun teklifi, bunun yeniden yapılandırılmasına dönük ve bu mağduriyetin giderilmesine dönük.

Şimdi, şöyle söyleyeyim; borç yükü altında biten öğrenimlerinin hemen ardından görev isteyen bu öğrenciler, öncelikle yüklü bir faiz borcu ödemek durumunda kalıyorlar ve bu caydırıcı meblağ ödenmeden atama yapılmamaktadır. Bu şartlar altında Amerika Birleşik Devletlerinde kalan genç akademisyenler, genelde aylık net maaş olarak yaklaşık 2 000 dolarla işe başlamakta orada; bu da, çok kısa sürede geri ödenmesi istenilen yüksek borcun veya faizlerin aylık taksitlerini ödemeye kesinlikle yetmemektedir. Bu yüksek meblağı ödemekte zorlanan öğrenciler ve kefilleri dava edilmekte, kefillerden dahi tahsil edilemeyecek kadar yüksek olan bu hesaplamadan dolayı hem devlet maddî zararını tazmin edememekte hem de yurtiçi ve yurt dışındaki bu genç, umut bağladığımız insanlarımız mağdur edilmektedir. Bunların mağduriyetine dönük bir tekliftir, 2 maddeden oluşan bir tekliftir; o da, 1416 sayılı Kanun ile 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununa birer geçici madde eklenmesi hususundadır. Sizin o torba yasada, o naylon fatura maddesinin rehineliği altında kalan bölümünün, ayrı bir kanun teklifi olarak Genel Kurul gündemine alınmasını arz ediyoruz, talep ediyoruz.

Değerli arkadaşlarım, bu öğrenciler, her iki partinin grup yöneticilerine başvurdular. Çok sayıda mail'le, faksla, mektupla, burada bulunan büyüklerinin Parlamentoya gelmesiyle sorunlarını aksettirdiler. İrfan Bey burada; diğer grup başkanvekili arkadaşlarım da, bu insanlarımızla, mağdur insanlarımızla çok yakından muhatap oldular ve Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu sorunun giderilmesi için iyi niyetle hazırladığımız bir kanun teklifidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HALUK KOÇ (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Koç.

HALUK KOÇ (Devamla) - Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'yla birlikte hazırladığımız bir kanun teklifidir. Genel Kurul gündemine alırsak, önümüzdeki haftalarda, bunu bir Danışma Kurulu önerisiyle ön sıralara getirerek görüşmek ve sizlerin de katkısıyla, bu insanlarımızın üzerindeki bu ağır yükü ve ailelerinin ve kefillerinin üzerindeki ağır yükü, ödenmesine kolaylık sağlayacaktır. Aynı zamanda, bu arkadaşlarımıza kefil olan üçüncü şahısların da üzerindeki yük hafifletilmiş olacaktır. Bir sosyal yara bu şekilde onarılacaktır düşüncesindeyim.

Ben, bu yasa teklifimizin Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul gündemine alınmasını oylarınızla sağlayacağınıza inancımı belirtiyor, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Koç.

Önerge üzerinde Sayın İrfan Gündüz; buyurun.

HALUK KOÇ (Samsun) - İmza sahibi olarak Sayın Kemal Kılıçdaroğlu konuşacaklar…

BAŞKAN - Şu şekilde: Yani, Sayın Gündüz'ün talebini ben gördüm. Teklif sahipleri adına siz konuştunuz, bir de bir milletvekiline söz verme hakkım vardır; onu da Sayın Gündüz'e vereceğim.

Buyurun Sayın Gündüz. (AK Parti sıralarından alkışlar)

İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi en derin sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Aslında, Sayın Koç'un özel gündemle öncelik sırası almasını istediği yasa teklifi, şu an, Genel Kurulumuzun gündeminde bulunan yasada vardır. Hatta, burada, işte 4 üncü madde… Yani "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" başlığı adı altında.

Tabiî, burada, gerek 1416 sayılı yabancı memleketlere gönderilen talebelerle ilgili kanunda bir değişiklik teklifi... Aslında, bu teklifte, CHP ile AK Parti teklifi arasında hiçbir fark yoktur, hatta kelime be kelime aynıdır; ancak, yine 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununda değişiklik yapan teklifte, esasında, CHP ile aramızda farklılıklar var. O da, CHP… Evet, 2001 krizinde mağdur olan, ekonomik ve sosyal pek çok sıkıntıya düşen anne ve babaların, çocuklarıyla ilgili giderleri karşılamakta güçlük çektikleri; dolayısıyla, bunların bir kısmının oradaki tahsillerini tamamlayamadan Türkiye'ye döndükleri, bir kısmının tamamladığı, bir kısmının geriye çağrıldığı, böyle bir kaos, sancılı bir dönem. Dolayısıyla, bu dönemde öğrenimini tamamlayamayanlarla ilgili de, tabiî, devlet, alacağını takiple ilgili işlemleri başlatmış durumda. Burada, yurt dışına gönderilen bu öğrencilerin borçlarıyla ilgili her türlü takibi durdurmaya yönelik bir af girişiminde, CHP ile AK Parti de müşterektir, bunda bir sıkıntımız yok. Aslında, sadece bir tek fark var arada; o da şudur: Biz diyoruz ki, bu arkadaşları biz göndermedik, geçmiş iktidarlar tarafından gönderilmiş, seçimini de biz yapmadık ve aynı zamanda, bu arkadaşlar, kendi iradeleri ve istekleriyle de 2001 krizinin altında kalmadılar, anne ve babaları da böyle; fakat, bu arkadaşların bir kısmı hâlâ oradalar; kimisi mastırını tamamladı, kimisi eğitimini tamamladı; mastırını tamamlayanlar, orada yabancı dil öğrendiler, yurtdışı tecrübelerini artırdılar. Bu insanlar Türkiye'ye döndüklerinde, mastırını tamamlayanlara, yükseköğretim kurumlarında görev verilmesiyle ilgili, istihdamıyla ilgili yol açılmasına yönelik teklifimiz var; mastırını tamamlamadan dönen ya da çağrılanlarla ilgili de, bunların devlet kurumlarında, yine kendi ihtisasları istikametinde istihdamıyla ilgili teklifimiz var. Bu teklifte anlaşmazlık olduğu için, yine, o zaman, 904 sıra sayılı Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısındaki teklifimiz, grup başkanvekileri arasında da tartışma konusu oldu; bir naylonfaturayla ilgili, bunu çekin; bir de, bu öğrencilerin bu durumunu çekin, bu kanunu geçirelim diye. O zaman biz buna rıza göstermediğimiz için, bu tasarımızı askıya aldık. O yüzden, biz, şu anda, CHP'nin bu teklifine sıcak yaklaşmadığımızı, önümüzdeki günlerde, 330 isteyen, nitelikli çoğunluk isteyen maddeleri 1 haftada toplayarak, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki insanımızı ilgilendiren hurda araçlarla ilgili problemin halli ve bu yurt dışında eğitim gören arkadaşlarımızın uğradığı mağduriyeti gidermek üzere bunları önümüzdeki haftalarda çözeceğimizi arz ediyor ve bu teklife sıcak yaklaşmadığımızı da huzurlarınızda beyan ediyor, hepinize sevgi ve saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gündüz.

Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Gündemin "Seçim" kısmına geçiyoruz.

V.- SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARA ÜYE SEÇİMİ

1.- (10/254, 258) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonuna üye seçimi

BAŞKAN - Kocaeli'nin Gebze İlçesinin Dilovası Beldesindeki sanayi atıklarının çevre ve insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Genel Kurulun 14.3.2006 tarihli 74 üncü Birleşiminde kurulan (10/254, 258) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu üyeliklerine siyasî parti gruplarınca gösterilen adayların listesi bastırılıp sayın üyelere dağıtılmıştır.

Şimdi, listeyi okutup oylarınıza sunacağım. 

Kocaeli'nin Gebze İlçesinin Dilovası Beldesindeki Sanayi Atıklarının Çevre ve İnsan Sağlığı Üzerindeki Olumsuz Etkilerinin Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Üyelikleri Aday Listesi (10/254, 258)

Adı Soyadı

                                                                             Seçim Çevresi

 

 

AK Parti (8)

 

 

 

Mahmut Koçak

 

Afyonkarahisar

 

Yüksel Coşkunyürek

 

Bolu

 

Mustafa Nuri Akbulut

 

Erzurum

 

Hasan Bilir

 

 

Karabük

Veli Kaya

 

 

Kilis

Eyüp Ayar

 

 

Kocaeli

Nevzat Doğan

 

Kocaeli

 

Recep Yıldırım

 

Sakarya

 

CHP (3)

 

 

 

İzzet Çetin

 

 

Kocaeli

Salih Gün

 

 

Kocaeli

İdris Sami Tandoğdu

 

Ordu

 

Anavatan (1)

 

 

 

Hasan Özyer

 

 

Muğla

BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Meclis Araştırması Komisyonuna seçilmiş bulunan sayın üyelerin 4.4.2006 Salı günü (bugün) saat 18.30'da Halkla İlişkiler Binası B Blok 2 nci Kat 4 üncü Banko 2 No'lu Meclis Araştırması Komisyonları Toplantı Salonunda toplanarak başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimini yapmalarını rica ediyorum.

Komisyonun toplantı yeri ve saati ayrıca plazma ekranda ilan edilecektir.

Alınan karar gereğince, sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Önce, sırasıyla, yarım kalan işlerden başlayacağız.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin; Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

BAŞKAN - 3 üncü sırada yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu gelmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.

4 üncü sırada yer alan, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Tasarının görüşülmesi ertelenmiştir.

Yarım kalan işlerle ilgili işlem tamamlandığından, şimdi, kanun tasarı ve tekliflerinin görüşmelerine 1 inci sıradan itibaren devam ediyoruz.

1 inci sırada yer alan, Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Savunma Komisyonu raporunun görüşmelerine başlayacağız.

3.- Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/278, 1/1034) (S. Sayısı: 17 ve 17'ye 1 inci Ek)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Tasarının görüşülmesi ertelenmiştir.

2 nci sırada yer alan, Gülhane Askerî Tıp Akademisi Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik yapılmasına Dair 604 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu raporunun görüşmelerine başlayacağız.

4.- Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair  Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/277) (S. Sayısı: 1079)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Tasarının görüşülmesi ertelenmiştir.

5 inci sıraya alınan, Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve İçişleri ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonları raporlarının görüşmelerine başlıyoruz.

5.- Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve İçişleri ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonları Raporları (1/1166) (S. Sayısı: 1114) (x)

BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Komisyon raporu 1114 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

                       

(x) 1114 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş, AK Parti Grubu adına Ankara Milletvekili Mustafa Tuna, Anavatan Partisi Grubu adına Mardin Milletvekili Muharrem Doğan'ın; şahsı adına, yine, Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş'in söz talepleri vardır.

Diğer arkadaşlarım da uygun buldukları takdirde, Sayın Ateş, sizin şahsınızla ilgili talebinizi de birleştireyim, daha sonra size söz vereyim...

Sayın Mustafa Tuna, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Sayın Tuna, süreniz 20 dakika.

AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA TUNA (Ankara) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı üzerinde AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, ülkemizde konut ve kentleşme konusundaki en önemli sorun, yılların ihmali olan kaçak ve ruhsatsız yapılaşma ile gecekondulaşmadır. Dargelirli vatandaşlarımızın, sağlıklı bir çevrede, her türlü modern standartlara sahip konut edinebilme hakları uzun yıllar ihmal edilmiştir. Planlı bir kentleşmenin sağlanabilmesi için atılacak en önemli adımlardan biri, gecekondulaşmanın önlenmesi ve gecekondu dönüşümünün sağlanmasıdır. Bu konu, hükümetimiz programında ve öncelikli hedeflerin belirlendiği acil eylem planında da yer almış bulunmaktadır. Bu kapsamda öncelikli olarak Başkentimiz Ankara'nın ulusal ve uluslararası düzeyde bir giriş kapısı niteliğinde olan kuzey Ankara kent girişi Esenboğa Protokol Yolu ve çevresindeki gecekondu alanlarının dönüşümü özel bir önem arz etmektedir. Söz konusu bölge, Ankara'nın kimliğini simgesel olarak belirlemektedir ve bu yönüyle de kenti temsil niteliği bulunan bir bölgedir; ayrıca, fizikî olarak da kentin omurgası niteliğindedir. Bu bölgede yaşayan nüfusun büyük bölümünün kentsel altyapı hizmetlerinden yararlanamamaları nedeniyle, bölge, sağlıksız, çevre kalitesinden yoksun bir bölge haline gelmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, başta Ankara olmak üzere, ülkemiz için son derece önemli bir projenin kanun tasarısını görüşüyoruz. Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin bu Tasarı Ankaramız için son derece önemlidir. Özellikle Ankara Milletvekili olarak Başkentimizle ilgili bir çalışma yapmaktan duyduğum mutluluğu da dile getirmek istiyorum. Öncelikle sizlere, kanun üzerindeki değişiklikleri ve bu önemli projenin gidişatıyla ilgili bilgiler vermek istiyorum.

5104 sayılı Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi Kanunu, 3 600 000 metrekarelik bir yerleşim alanını kapsamaktadır. Bu alan neredeyse orta ölçekte bir Anadolu kenti büyüklüğündedir. Kuzey Ankara Kentsel Dönüşüm Projesi, kendi alanında, dünyanın en büyük kentsel dönüşüm projesidir. Araştırma yapılır ise, bu büyüklükte bir dönüşüm projesinin, şu anda dünyanın hiçbir yerinde olmadığı görülecektir.

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve Toplu Konut İdaresi işbirliğiyle 2005 yılında başlatılan Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüş Projesi, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Melih Gökçek ile Toplu Konut İdaresi Başkanı Sayın Erdoğan Bayraktar'ın özverili çalışmalarıyla devam etmektedir.

Proje kapsamında, tüm bölgedeki gecekondularla sözleşme yapılarak, sahiplerine birer daire verilmesi planlanmıştır. Bu doğrultuda, 13 Temmuz 2005 tarihinde yapılan yıkım töreniyle proje kapsamındaki hak sahipleri evlerini davul zurnayla yıkmaya başlamışlardır. Bu, takdire şayan bir uygulamadır, bunu başarmak büyük bir beceri gerektirir. Halk, belediyesine ve hükümetine inanmıştır. Yıkımların büyük bir kısmı üç ay gibi kısa bir sürede tamamlanmıştır. Tapu dairelerinde, Millî Eğitimde, Toplu Konut İdaresinde, BEDAŞ'ta, ASKİ'de ve Ankara Büyükşehir Belediyesinde işlemler için özel birimler kurulmuştur. Çok süratli olarak yıkımlar gerçekleşmiştir. Her gecekonducuya 200 000 000 Türk Lirası kira yardımı yapılmıştır. İsteyen gecekondu sahiplerine, Ankara Büyükşehir Belediyesinin sahibi olduğu lojmanlar ve sosyal konutlar proje süresince tahsis edilmiştir. Toplam 720 aile, Ankara Büyükşehir Belediyesinin Güneşevler, Tuzluçayır ve Mamak Araplar'da yer alan lojmanlarına yerleştirilmiştir. Tüm bu süre zarfınca hiçbir sorun yaşanmamıştır.

Değerli arkadaşlar, hak sahipleriyle, imarlı 100 metrekare ile 200 metrekare arsası için 80 metrekarelik daireler, 201 metrekare ile 250 metrekare arasındaki arsaları için 100 metrekarelik daireler, 251 metrekare ile 300 metrekare arasındaki arsaları için 120 metrekarelik dairelerin sözleşmeleri yapılmıştır.

Yine, hak sahipleriyle, imarsız 167 ile 333 metrekare arsa için 80 metrekarelik daireler, 334 metrekare ile 416 metrekare arasındaki imarsız arsalar için 100 metrekarelik daireler, 417 metrekare ile 500 metrekare arasındaki arsalar için 120 metrekarelik dairelerin sözleşmeleri yapılmıştır.

Tapu tahsis belgeli hak sahipleriyle de, 400 metrekare tahsis belgesine karşılık 80 metrekarelik daire sözleşmeleri yapılmıştır.

Yapılan sözleşmeler sonucu hak sahiplerinin bölgeyi tahliye etmesiyle, proje alanında bugüne kadar yaklaşık 6 000 adet ev yıkılmış olup, 329 hektarlık alanın kamulaştırılması tamamlanmıştır. Tüm bu sözleşmeler çok süratle tamamlanmıştır. Bu, vatandaşımızın yönetimine güveninin bir sonucudur. Şimdi ise, inşaatlarının temelinin atılacağı bir döneme girilmiştir. Kısa bir süre sonra, inşallah, temel atma töreni düzenlenecektir.

Peki, bu projeyle neler yapılacak, biraz da onlardan bahsetmek istiyorum. Şu an proje kapsamında 18 000 adet konut ve 750 000 metrekare rekreasyon alanı inşaatı başlamak üzeredir. 470 000 metrekare özel rekreasyon; yani, dinlence, eğlence alanı inşa edilecektir. Ayrıca, 180 000 metrekarelik alanda gölet yapılacaktır. 3 kilometre uzunluğundaki viyadük üzerinde yeni yol güzergâhı yapılacaktır. Bu sayede Başkentimize gelen yerli-yabancı bütün konuklar Ankara'nın en güzel rekreasyon alanıyla karşılanacaktır.

Yine, proje kapsamında ilk ve ortaöğretim okulları, bölgede yaşayacak vatandaşlarımızın sosyal ve kültürel ihtiyaçlarını karşılamak amacına yönelik olarak da alışveriş ve eğlence merkezleri, hanım lokalleri, gençlik merkezleri, spor salonları, düğün salonları, yaşlılar lokali, çocuk kulüpleri yapılacaktır.

3 600 000 metrekarelik proje alanında 8 000 adet gecekondu konut hak sahibi ve arsa sahipleri vardır. Hak sahiplerine de finansal satış amaçlı olmak üzere 18 000 adet konut yapılacaktır. Kentsel Dönüşüm Projesi Kanunu kapsamında kalan hazine arazileri üzerine 775 sayılı Gecekondu Kanunu ile 2000 yılı öncesinde ev yapmış ve vergisini ödemiş, ancak kaçak gecekondu sahipleri de bu proje kapsamında hak sahibi olmaktadır. Bu amaçla, Toplu Konut İdaresi tarafından Altındağ İlçesi Karacaören mevkiinde yapılmakta olan 2 400 adet 80 metrekarelik dairelerden birer adet daire tahsis edilecektir. Bu projenin gerçekleştirilmesi için hükümetimiz her türlü imkânı sağlamış ve 5104 sayılı kuzey Ankara girişi kentsel dönüşümüne imkân tanıyan Kanun sizlerin oylarıyla kabul edilmiştir.

Değerli arkadaşlar, mevcut kanuna ilaveler getiren bu tasarı birtakım ihtiyaçlardan doğmuştur. Şöyle ki: 5104 sayılı Kanunun hazırlık safhasında Toplu Konut İdaresi Bayındırlık ve İskân Bakanlığına bağlıydı. Buradaki 1/5000'lik planların tasdik yetkisi Bayındırlık Bakanlığına verilmişti. Ancak, daha sonra, Toplu Konut İdaresi Başkanlığının Başbakanlığa doğrudan bağlanması ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununda bu yetkilerin doğrudan büyükşehir belediyelerine verilmesi üzerine, proje alanı içinde her ölçekteki imar planlarının Ankara Büyükşehir Belediyesince yapılması, yaptırılması ve onanması öngörüldü. Bu tasarı, bu doğrultuda bir düzeltmeyi sağlamaktadır.

Bir başka ihtiyaçtan kaynaklanan konu, projenin finansmanının düzenlenmesidir. Projenin finansman ve icrasının Ankara Büyükşehir Belediyesi ile Toplu Konut İdaresi Başkanlığı tarafından birlikte gerçekleştirilmesini dikkate alarak, projede oluşacak gelirlerin iki kurum arasındaki dağılımının, idarenin bağlı bulunduğu Bakanlık tarafından belirlenmesi hükmü getirilmiştir. Ayrıca, projedeki gayrimenkullerle ilgili olarak düzenleme de yapılmıştır.

Proje alanındaki gecekondu sahiplerinin bir kısmı daha önce arsa bedellerini ödemişken, bazıları, uygulamaların gecikmesi nedeniyle bugüne kadar ödeme yapmamışlardır. Dolayısıyla, bu bedellerin projeye dair müşterek banka hesabına yatırılmasının sağlanması suretiyle projenin hızlandırılması da amaçlanmıştır.

Tasarının 3 üncü maddesine dikkat edilirse, projelerin hazırlanması işlerinin, 5104 sayılı Kanun uyarınca kurulmuş özel görevli şirkete yaptırılması imkânı ve seçeneği getirilmiştir.

Yukarıda proje büyüklüklerinden bahsettiğimiz, dünya çapındaki bir proje olan Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesinin finansmanı, büyük ölçüde, Ankara Büyükşehir Belediyesi ile Toplu Konut İdaresi Başkanlığı tarafından sağlanmaktadır.

Toplu Konut İdaresi Başkanlığı ve Belediyenin kendi ödeneklerinden aktardıkları bu paralar, bir süre sonra, kat karşılığı yapılan konutların satılmasından elde edilen gelirlerle geri dönecektir; proje kendi kendini finanse etmiş olacaktır. Böylece, Toplu Konut İdaresi Başkanlığı ve Ankara Büyükşehir Belediyesinin proje için aktardıkları kaynakları, biriken paralardan geri alarak, tekrar, hizmete döndürmeleri sağlanacaktır.

Ülkemizin aynası olan Başkentimizin girişinde çok önemli bir bölgesinin, böylesine büyük bir projeyle yüzakı bir şehir haline getirilmesi için gösterdikleri büyük emek ve çalışma nedeniyle, projenin, işçisinden yöneticisine kadar, her seviyedeki çalışanlarına, Ankaralı hemşerilerimiz adına bir defa daha teşekkür ediyorum.

Bu tasarının kanunlaşması için emeği geçenlere de ayrıca teşekkür eder, saygılar sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Tuna, teşekkür ediyorum.

Anavatan Partisi Grubu adına, Mardin Milletvekili Muharrem Doğan; buyurun.

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 5014 sayılı Yasayla sınırları belirlenen Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesine ilişkin olarak, 1114 sıra sayılı yasa tasarısının üzerinde görüş belirtmek üzere Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; öncelikle, Yüce Meclisimizi ve aziz milletimizi, şahsım ve Grubum adına saygılarımla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, ülkemizde, konut ve kentleşme konusundaki en önemli sorun, kaçak ve ruhsatsız yapılaşmadır. Dargelirli vatandaşlarımızın sağlıklı bir çevrede her türlü modern standartlara sahip konut edinebilme sorunu büyük boyutlardadır. Özellikle, kentlerimizin çevresinde meydana gelen salaş ve kaçak yapılaşma alanları, kentler için sosyal ve fiziksel açıdan büyük problemler yaratmaktadır. Bunun için, kentsel dönüşüm projelerinin yapımında, sorunları çözecek, en ileri teknolojiyle donatılmış mimarlık ve mühendislik hizmetleridir. Dolayısıyla Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi, geleceği sağlam temeller üzerine inşa etmenin taahhütlerini bugünden vermelidir.

Altyapısıyla, üstyapısıyla, peyzaj ve çevre düzenlemesiyle, rekreasyon alanlarıyla, otoyol ve alt temelleriyle, drenaj kanallarıyla, bu projede özel mühendislik hizmetleri uygulanmalı ve güvenli yapılar hedef alınmalıdır; çünkü, güvenli yapılar deprem riskini ortadan kaldırır, amaç da, burada, bu olmalıdır.

Bu yasa tasarısı, sadece Başkentimiz Ankara'nın değil, Türkiye'nin de giriş kapısı olması nedeniyle, Kuzey Ankara Kentsel Dönüşüm Projesi için önem arz etmektedir. Ancak, Ankara'nın doğu girişi de kuzey Ankara'dan farklı bir görünümde değildir. Oranın da buna benzer bir düzenlemeye ihtiyacı vardır. Bu tasarı kapsamında niçin o bölge dikkate alınmamıştır?.. O bölgede oturanlar üvey evlat mıdır?.. Onların günahı nedir?.. Yaptığınız projeler bütünsel olmalıdır.

Değerli arkadaşlar, Kuzey Ankara Kent Girişi Esenboğa  Protokol Yolu Projesi, yaklaşık 4 000 000 metrekare alan üzerinde inşa edilecektir. Bu alan üzerinde 18 000 konut yapılacaktır; 7 000 adet konut hak sahiplerine,  7 000 adet konut -takribi- yapan müteahhitlere bırakılacaktır; geriye kalan      4 000 adet konut ve iş merkezinden 2 000 adedi Belediye ve TOKİ'ye kalacak, kalan 2 000 konuttan elde edilecek gelirler de rekreasyon alanı, altyapı ve sosyal aktivitelere harcanacaktır.

Bu proje maliyetinin 1,5 milyar dolar olacağı hesaplanmışsa bile, bu rakamla bitmeyeceği açıktır. Bu alanın kapsayacağı toplam nüfusun ise      70 000 kişi olarak planlaması; ayrıca, buralar AKP'nin ve Melih Gökçek'in oy deposu haline getirilmek mi isteniyor sorusunu akla getirmektedir.

Bu proje kapsamında; 2 otel, 1 kongre merkezi, 14 cami, 8 ilköğretim okulu, 4 lise ve 2 sağlık ocağıyla 1 hastane tasarlanmıştır. Bu hastanenin standart yatak kapasitesi nedir; gün hastanesi midir değil midir, bu da belli değildir.

Bu proje kapsamında yapımı tasarlanan 14 adet cami kâfi gelebilir. Ancak, buna karşılık, eğitim ve sağlık için ayrılan alanlar yetersizdir. 70 000 nüfus için, 8 ilköğretim, 4 lise, 2 sağlık ocağı ve 1 hastanenin tasarlanması, ihtiyacı karşılaması mümkün değildir. 5 yıldızlı otel için tahsis edilen 25'er dönümlük 2 arsa, İhale Kanununa göre değil, keyfe göre, bedelsiz olarak verilecektir. Bu da ayrı bir endişe meydana getirmektedir. Halbuki, İçişleri Bakanlığının mutlaka olurunun alınması gerekir.

Değerli arkadaşlar, bu bölgede 2 adet 5 yıldızlı otel tasarımı yanlıştır; çünkü, bu bölgede 2 adet 5 yıldızlı oteli kaldıracak potansiyel yoktur. Ayrıca, bu bölge, oteller bölgesi dışındadır. O bölgede mevcut 5 yıldızlı 2 otel var; onlara doluluk derecesi bakımından danışıldı mı; danışılmadı; çünkü, burada büyük bir rant var. Anavatan olarak, kentleşme ve kentlerdeki bu tür dönüşüm projelerine bakışımız, eğitim ve sağlık kurumlarının ihtiyaca cevap verebilecek düzeyde olmasını ve dengeli bir şekilde dağılmasını sağlamaktır. Bu nedenle, bir otel için ayrılan 25 dönümlük alanın eğitim ve sağlık için ayrılmasını öneriyorum.

AKP İktidarı, büyükşehir belediyeleri ellerinde olduğu için rahat hareket etmemelidir. İktidar, buralarda büyük imar rantları var, bunları biz kullanalım, biz paylaşalım zihniyetiyle çalışmamalıdır. Yeni rantlar uğruna yeşil alanlar işgal edilmektedir, daha doğrusu, yeşil alanlar katledilmektedir. Burada 140 dönümlük sunî gölet yaparak sorun çözülemez. Yurt dışından milyarlarca dolar ödeyerek ağaç ithal edileceğine, Türk köylüsünü destekleyecek şekilde, sözleşmeli, yerli ağaç üretiminin projeye dahil edilmesini, ayrıca, Anavatan olarak, teklif ediyoruz.

Balgat'taki gecekonduları yıktınız, imara açtınız, beton yığını halinde bir yapılaşma oluştu. Yeşil alan azlığı dikkatinizi çekti mi arkadaşlar? Kendi genel merkezinize giderken, sırt sırta vermiş, kibrit kutusu gibi beton yığınları sizleri rahatsız etmiyor mu? Bizim endişemiz, orada da böyle bir hataya düşmenizdir.

Değerli arkadaşlar, şurada -ben size haritayı gösteriyorum, bu haritada emeği geçenlere teşekkür ediyorum; ancak, bu harita düzenlenirken biraz acele edilmiş ve tek taraflı yapıldığına inanıyorum- Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi. Ben de diyorum ki: Kuzey ve Doğu Ankara girişi kentsel dönüşüm projesi olabilirdi; ama, yine de, birinci öncelikli olarak, yine kuzey Ankara girişinden başlanabilirdi; çünkü, şu anda protokol yolu olarak düşünülen yol, ara yol olarak kalacaktır. Keçiören tarafından, gidiş-geliş olarak, dört şerit halinde, 3 kilometrelik yol yapılacaktır ve bu bağlantı yapılacaktır. Bu nedenle, kuzey ve doğu Ankara girişi olarak, bu projenin değiştirilmesi noktasında, Anavatan olarak, bir önerge vereceğiz; desteğinizi bekliyorum. Aksi takdirde, kaş yapayım derken göz çıkarmış olursunuz.

Değerli milletvekilleri, bu tasarı, 8 Mart 2006 tarihinde, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonunda görüşülürken, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Melih Gökçek şu ifadeyi kullanmıştır: "Türkiye'de şimdiye kadar yapılmış olan rekreasyon alanlarının en canlı, en ışıklı, en fazla su oyunu olduğu bir alan olacaktır. Sebebi de, girerken kente, dost düşman görsün istiyoruz Ankara'yı" ifadesini kullandı.

Değerli arkadaşlar, Sayın Melih Gökçek'e katılıyorum, sonuna kadar katılıyorum; ancak, Ankara'nın bir girişi yoktur. Konya Yolundan, Eskişehir Yolundan, İstanbul Yolundan ve en önemlisi, Samsun Yolundan da girişleri vardır. Burada da, şehre girerken ve çıkarken, salaş yapılaşma, kaçak ve gecekondular vardır. Yoksa, buralar Sayın Melih Gökçek'in ilgi alanına girmiyor mu, ben merak ediyorum.

Çifte standart, adaletsizlik olmamalıdır. Türkiye'nin diğer büyük illerinde de aynı durum mevcut ve kentsel dönüşüm projelerine ihtiyaç vardır. Sayın Erbakan için çıkardığınız özel kanun gibi, bu kanun tasarısı da özel olmamalıdır. Bu yasa tasarısının, özellikle, İzmir, İstanbul, Bursa, Adana, Antalya ve Gaziantep gibi daha büyük kentler için de geçerli olması gerekir.

Kentsel dönüşüm için, köklü bir şekilde, imar değişikliği kanunu çıkarılmalıdır. Bayındırlık ve İskân Bakanımız buradayken, 75 maddelik imar değişikliğinin içerisinde buna yönelik faaliyetler vardır; ama, bunları, Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçmesinin zor olacağı kanaatiyle getirmiyorsunuz. Bu, spekülatif bir politikadır, kamu arazileri ve kamulaştırılabilir araziler üzerinden rant spekülasyonu yapmaktır. İmar rantı hak sahibine, kentsel rant da kente bırakılmalıdır. Anavatanın anlayışı budur. Anavatan olarak, komisyon oluşturduk, oradaki hak sahipleriyle ve muhtarlarla görüştük; hepsi endişeli ve mağduriyetlerinin nasıl giderileceğinden endişe ediyorlar. Halbuki, burada, iyi bir kent perspektifinin  ve işin piyasaya bırakılması gerekirdi.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılacak bu konutların dağıtımı nasıl yapılacak? Kimin, nerede ev sahibi olacağının bilgisi bulunmamaktadır. Bu yasa gereğince belediye başkanlarına büyük yetkiler verilmiştir. Bir hak sahibini, bir yerden alıp, istediği yere verebilir. Hak sahiplerinin mağduriyetlerinin giderilmesi noktasında olumlu ve adil bir çözüm yapıldığına dair bir çalışma görülmemektedir.

Ayrıca, gecekonduları yıkılan tüm hak sahiplerine kira ödemesi yapılmakta mıdır değil midir, bugüne kadar ödenmiş midir? Bizim, Anavatan olarak bu işin takipçisi olacağımızı buradan tekrarlıyorum.

Değerli arkadaşlar, başka bir sorun ise, hak sahiplerinin konutları teslim edilene kadar nerede ve nasıl ikamet ettirileceklerine dair sözleşme yapılmamıştır. Bu nedenle, proje alanındaki gecekondu sahiplerinin bir kısmı daha önce arsa bedellerini ödemişken, bazıları uygulamaların geçikmesi ve belirsizlikler nedeniyle bugüne kadar ödeme yapmamışlardır. Özellikle, yol kenarında arsası bulunan hak sahiplerinin arsalarının bulunduğu yerden uzak yerlerde evlere yerleştirilme planları bir tarafta, diğer taraftan da, 3 kilometrelik yeni protokol yolunda bulunan bu alanlara kimlerin yerleşeceği sorusunu akla getirmektedir.

Başka bir husus ise, hak sahiplerinin müşterek düşüncesi, bu proje çıkar ve menfaat sağlama projesine dönüştürülebilir mi kaygısı mevcuttur. Hak sahipleriyle yapılan sözleşmeye göre "150 metrekare arsası olana net 60 metrekare konut, 200 metrekare arsası olana net 80 metrekare; yani, 50 metrekarelik arsaya, net 20 metrekarelik konut tahsisi öngörülüyor, 250 metrekarelik arsası olana net 100 metrekare ve 300 metrekare tapulu arsası olana 120 metrekare konut verilecektir" diyor; ama, 300 metrekare üzerinde olan arsanın sahibine de, herhangi bir öneri getirmemiştir.

Ancak, bu konutların nerede ve hangi semtlerde verileceği konusunda da bir çalışma yapılmamıştır. Yıkılması öngörülen ilköğretim okullarının öğrencilerinin nerede okuyacakları belli değildir. Evet, şimdi, bir yerde toplanılmış ve orada bir okula verilmişseler de mutlu değildirler. Çünkü, sınıflar çok kalabalık ve okuma, eğitim konusunda da çok sıkıntılar doğduğu, duyduğumuz haberler arasında. Yoksa, bu rant uğruna, okul çağındaki çocuklarımızı feda mı ediyorsunuz veya edeceksiniz?

Değerli milletvekilleri, TOKİ İdaresince yapılan bir araştırmaya göre, ülkemizde kasaba ve şehirlerde olmak üzere, toplam 13,5 milyon civarında konut vardır. Bu tespit benim değildir, Sayın TOKİ Başkanının tespitidir. "Bunun yüzde 70'e yakını iskânsızdır. Yapı kullanma ruhsatı yoktur. Gerçek anlamda, yüzde 50'si ya salaş yapıdır ya gecekondudur ya da kaçak yapıdır." Bu ifade bana ait değildir, Sayın TOKİ Başkanımıza aittir. Bunu bildiğiniz halde, belediyelerin yüzde 90'ı AKP'de olduğuna göre, bu tür kentsel dönüşüm projelerini tüm illerde niçin uygulamaya koymuyorsunuz? Sizi engelleyen mi var? Sayınız mı yetmiyor? Eğer, sayıya ihtiyacınız varsa, biz, Anavatan Partisi olarak, her zaman size söylüyoruz ve buradan da tekrar ediyorum, ülkenin ve milletin hayrına yapacağınız her şeyle size karşılıksız destek vereceğimizi tekrarlıyorum.

TÜİK ve Devlet Planlama Teşkilatı verilerine göre, 2,5 milyon civarında acil konut ihtiyacı olduğu tespit edilmiştir. Bugünkü ekonomik koşullarda fakir ve dargelirli vatandaşlarımızın uygun fiyatlarla nitelikli konut sahibi olmaları mümkün değildir. Bu da beraberinde kaçak, plansız, salaş yapılaşmayı ve gecekondulaşmayı getirmektedir. Bununla birlikte, ülkemizde konut üretimi açısından bölgesel farklılıklar da görülmekte olup az gelişmiş bölgelerimizde acil olarak nitelikli konut ihtiyacı duyulduğu aşikârdır.

Bu tedbirlerle ekonominin canlandırılması, üretimin artırılması ve işsizliğin azaltılması hedeflenmesi gerekirken siz bunun tersini yapıyorsunuz, yaptığınız bazı toplu konut ihalelerini de iptal ediyorsunuz. Örneğin, Mardin Midyat'ta 16 Ocak 2006 tarihinde -Sayın Bakanım, Sayın TOKİ Başkanı, lütfen, dikkatinize sunuyorum- ihale ettiğiniz 300 konutluk işin sözleşmesini, imar planları onaylanmadığı gerekçesiyle iptal ettiniz. Halbuki, söz konusu arsa TOKİ adına geçmeden, kanuna aykırı olarak ihale ettiniz ve suç işlediğinizi görünce de iptal ettiniz; bu nedenle sözleşme yapılmadı, müteahhit başladığı gibi bırakıp gitti. Bu bir haksızlıktır. 6 milletvekili çıkaran Mardin size 3 milletvekilini bağışlamıştır; ama, bunun karşılığında, siz, 300 adet konutu Midyat halkına çok gördünüz, ihaleyi iptal ettiniz. Lütfen, bu ihaleyi yeniden yapın, Midyat gibi 100 000'in üzerinde nüfuslu ilçeyi bu konutlardan mahrum etmeyiniz.

Alternatif uygulamalarla konut üretiminin belli bir model çerçevesinde gerçekleştirilmesini sağlayınız. İhtiyaç sahibi ve alt gelir grubu vatandaşlarımıza ulaşarak, ayırım yapmadan, eşit olarak, kira öder gibi uzun vadelerle ev sahibi olmalarını sağlayınız. Anavatan olarak önerimiz budur.

Değerli arkadaşlar, en kapsamlı kanun, rahmetli Turgut Özal tarafından çıkarılan 2981 sayılı Kanundur biliyorsunuz. Hesabınıza gelince rahmetli Turgut Özal'ı örnek almaya çalışıyorsunuz, ama, icraata gelince farklı şeyler yapıyorsunuz.

Değerli milletvekilleri, 2981 sayılı Toplu Konut Yasasının temel iki amacı vardır: Bunun bir tanesi ucuz arsa üretmek ve kooperatiflere satmaktır; ikinci amaç ise, kurulan kooperatiflere düşük faizlerle kredi desteği sağlamaktır; ama, bunu yapmıyorsunuz. Ama, şimdi, Toplu Konutu da…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Doğan, lütfen konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun efendim.

MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Kurulan kooperatiflere düşük faizlerle kredi desteği sağlamaktır; ama, şimdi, Toplu Konutu amacından çıkardınız maalesef. TOKİ'yi, ihale yapan, rant sağlayan bir kurum haline getirdiniz; bu da iyi olmuyor. Yaptığınız toplu konutlar, pahalı olduğundan satılamıyor; lojman olarak resmî kurumlara satıyorsunuz. Hani, siz, Türkiye Büyük Millet Meclisi lojmanlarını satıp, ülke ekonomisine katacaktınız; onu da yapamadınız.

Biz, sizleri kıskanmıyoruz; çünkü, Anavatan'ın geçmişinde, büyük yatırımlar, büyük projeler var; işte, Boğaz köprüleri, otobanlar, telekomünikasyon, her köye elektrik, telefon, su, TV verici istasyonları ve bir çırpıda, Türkiye genelinde sıfırdan 24 tane üniversite kurulma başarısı vardır. Biz, sizi, asla kıskanmıyoruz ve sizin başarılı olmanızı istiyoruz; çünkü, değerli arkadaşlar, iktidarı halktan kaçırmaya hakkınız yoktur. İktidarı halkla bölüştürünüz.

Kent dediğiniz zaman, meydan demektir, bulvar demektir, büyük parklar demektir, yeşil alanlar demektir, eğitim ve sağlık alanları demektir, rekreasyon alanları demektir, sosyal aktivite demektir. Dünyanın tüm modern kentlerinde bunları görmek mümkündür. Ülkemizde de görmek için, imar değişikliği kanununu en kısa zamanda çıkarmalıyız. Anavatan olarak, devletin ve milletin hayrına yapacağınız her işte size destek vereceğimizi buradan da bir kez daha hatırlatıyorum.

Yukarıda belirttiğim eksikliklerin giderilmesi ve yasalaştırılması, devletin ve milletin hayrınadır Sayın Bakanım diyorum. Bu nedenle, bazı değişiklik önergeleri Anavatan Grubumuzca verilmiştir; desteklerinizi tekrar bekliyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Teşekkür edeceğim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun.

MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Beni sabırla dinlediğiniz için, tekrar, sizleri ve Yüce Meclisi saygılarımla kutluyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Doğan.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş.

Sayın Ateş; buyurun efendim.

CHP GRUBU ADINA YILMAZ ATEŞ (Ankara) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Yüce Meclisi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, görüşülmekte olan kanun tasarısı bundan yaklaşık iki yıl önce, yine, iktidar tarafından getirilen bir kanun üzerinde yapılmak istenen bir değişikliği içermektedir.

Doğrusu, iki yıl içerisinde bir kanun çıkarılırken iki yıl sonrasını görememek, iki yıl içinde… Zaten, topu topu bir önceki kanun -sayın milletvekilleri 4.3.2004 tarihinde çıkmış- yürürlük ve yürütme maddesi de dahil olmak üzere 10 maddelik bir kanun. Şimdi görüşmekte olduğumuz tasarıysa, yine, yürürlük ve yürütme maddesi dahil 6 maddeden oluşuyor. Yani, iki yıl önce çıkarılan bir kanunun şimdi yarısından çoğu, tamamına yakını değiştiriliyor.

Hem Meclis çalışmalarının verimli değerlendirilmesi hem de bir kanun tasarısı verilirken ileriye yönelik bir çalışma sisteminin, bir, ileriyi görme olanağının sağlanmasında büyük bir yarar var.

Sayın milletvekilleri, elbette ki, Ankara'ya yapılan her hizmeti minnetle, şükranla karşılıyoruz; ancak, değerli arkadaşlar, şimdi, öyle bir manzarayla karşı karşıyayız ki, öyle bir durumla karşı karşıyayız ki, Ankara'nın her tarafını acaba protokol yolu mu yapsak diye de düşünmüyor değilim. Şimdi, değerli arkadaşlar, Ankara'nın dört tane, çok önemli, temel girişi var. Şu anda, çağdaş kentler statüsüne getirmek istediğimiz, yani, yabancı konuklarımız geldiği zaman, Ankara, cumhuriyetin başkenti Ankara mahcup olmasın, o nedenle modern kent statüsüne kavuşturalım dediğimiz kapı, sadece, Ankara'nın bir giriş kapısı. Şimdi, doğu kapımız var, Kayaş var, Gülvereni var, Tuzluçayırı var, Abidinpaşası var, Şafaktepesi var, Şentepesi var, Atıfbeyi var, Hıdırlıktepesi var, Kalemiz var, Kale'nin etrafı var. Peki, buralar için bu hükümet ne düşünüyor; doğrusu, ona bakmakta yarar var.

Bir arkadaşımız, bu projeyle, yerel yönetimlere verilen yetkilerin olağanüstülüğünden bahsetti, sağlıklı olmayacağını dile getirdi; ama, değerli arkadaşlar, sadece, ben, Ankara'nın bir kapısını ele alarak, Ankara'nın sorunları çözülüyor gibi bir durum, bir hava yaratmanın çok yanlış olacağını dile getirmek istiyorum. Yerel yönetimler ile iktidarın aynı partiden olmasının, kentler için, zaman zaman çok önemli olanakları da beraberinde getireceği vurgulanmaktadır; ama, sayın milletvekilleri, bunun, Ankara için olumlu bir manzara olduğunu söyleme olanağımız yoktur. Şimdi, kuzey kapısını yapacağız; ama, bir süre önce Balgat'ta, Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Merkezinin de olduğu Balgat'ta, vatandaşlarımız, kendi olanaklarıyla, o çirkin görüntüden kurtulmanın olanaklarını yarattılar; ama, maalesef, uzun süre durduruldu, bu vatandaşların mallarına el kondu. Sağ olsun Sayın Başbakan devreye girdi, şimdi olay kısmen çözümlenmiş oluyor.

Yine belirttiğimiz gibi, esas, doğu kapısı var. Doğu kapısı, Kayaş ve Mamak bölgesinin mutlaka elden geçirilmesi gerekir.

Şimdi, sadece gecekonduları yıkarak, modern binalar yaparak, o kentin çağdaş bir kent olacağını kabul etmek, doğrusu kendimizi aldatmaktan öteye gitmeyecektir; çünkü, Ankara'nın çok sayıda sorunu var.

Sayın milletvekilleri, bu vereceğim rakamlar benim değil, devletin resmî rakamları. Bakın, Ankara, son oniki yıldır, Fazilet Partisi, Refah Partisi ve son iki yılı da Adalet ve Kalkınma Partisi olmak üzere, on iki yıldır aynı yönetim ve aynı kişi tarafından yönetilmektedir.

Değerli arkadaşlar, 2004 yılında, Ankara'daki işyerlerine baktığımız zaman -Kurumlar Vergisi ve Gelir Vergisi ödeyen aktif mükellef sayısında- 6 000 işyerinin kapandığını görüyoruz. Şimdi, bu süre içerisinde, yani 2004 ile 2005'i kıyasladığımız zaman, Ankara'da 6 000 işyeri kapanmış durumda. Bu, Türkiye İstatistik Kurumunun verdiği veriler. Yani, 2004 yılında Ankara'da Gelir Vergisi faal mükellef sayısı 111 726 iken 2005 yılında 111 089'a düşmüştür. 2004 yılında, yine Ankara'da, Kurumlar Vergisi faal mükellef sayısı 74 989 iken 2005 yılında 69 945'e düşmüştür. Bunun anlamı, Ankara'da, yeni açılan işyerlerini de dahil etmemize rağmen, 6 000'e yakın işyerinin kapanmış olduğunu görüyoruz.

Değerli arkadaşlar, Ankara'nın işsizlik sorunu da Türkiye ortalamasının üzerindedir. 2000 yılında, Ankara'da işsizlik oranı yüzde 8,1 iken, değerli arkadaşlar, bu, 2005 yılında yüzde 14,2 olmuştur. İşsizlikte de maalesef, yine, en büyük yükü kadınlarımız çekmiştir. 2000 yılında işsiz kadın oranımız yüzde 11,3 iken bu, 2005 yılında yüzde 21, 5'e yükselmiştir değerli arkadaşlar. Şimdi, Ankara, maalesef, genel iktidar ile yerel iktidarın aynı partiden olmasının olanaklarını yaşarken, giderek gelir dağılımında da geriye düşen, giderek yoksullaşan, giderek işsizleşen bir kent konumuna düşmüştür.

Sayın Belediye Başkanı, göreve geldiği ilk yıl 40 000 aileye yiyecek, aynî, nakdî yardım yaparken, bugün, aynı belediye başkanı 390 000 aileye, odundu, kömürdü, yiyecekti, içecekti, giyecekti yardımı yapmaktadır.

Değerli arkadaşlar, bu, aslında, onur duyulacak, övünülecek bir olay değil; Ankaralılar açısından, utanılacak, üzüntü verecek bir durumdur. 

Ankara, maalesef, sanayileşemiyor; maalesef, mevcut olan işyerleri kapanıyor.

Değerli arkadaşlar, organize sanayi bölgesinde geçen dönem bizi gezdiren Sanayi Odası Başkanı, Türkiye'nin, Ortadoğu'nun ve Balkanların en modern tekstil fabrikası olarak bir fabrikayı, bir işyerini bize sundu. 

Değerli arkadaşlar, o fabrika, 1 200 tekstil işçisine iş sağlıyordu; geçtiğimiz yıl kapandı. Aradım, geçmiş olsun dedim. Dedi ki: "Bütün bunlar oldu, kapattım da üzüntü verici olan şey şu: Ne bir ilgili belediye başkanı ne de hükümetten bir milletvekili, bir üye, geçmiş olsun, Ankara'da 1 200 çalışanı olan bir fabrika kapandı da, ya, nedir sorunun diye, bir tek iktidar mensubu, ne belediye başkanı ne milletvekili, kapımızı çalıp, geçmiş olsun demedi." Şimdi, Ankara'nın durumu bu, değerli arkadaşlar.

Şimdi, bir kentin kent olmasında en önemli göstergelerden biri de ulaşım. Değerli arkadaşlar, Ankara'da alt geçitler, üst geçitlerle, bugünü kısmen kurtarıyoruz. Geçtiğimiz hafta sonu, Adalet ve Kalkınma Partimizin bir yerel kalkınma toplantısı… Yani, Türkiye'nin her yerindeki belediye başkanlarınızı çağırdınız; burada, başarılı projeler de seçtiniz.

Değerli arkadaşlar, tabiî, her belediye başkanı böyle bir ödül almak ister de; ancak, bir yaklaşım, şehircilik açısından da, kalkınma açısından da son derece sakat bir ürünün ortaya konması açısından da üzüntü verici olmuştur.

Değerli arkadaşlar, dünyanın her yerinde, modern ulaşım, kent içi ulaşım, raylı sistemlerle olmaktadır. Şu andaki Büyükşehir Belediyemizin Belediye Başkanının ilçe belediye başkanı olduğu, Keçiören Belediye Başkanı olduğu 1980'li yıllarda kabul edilen Ankara Ana Ulaşım Planı var. O Ana Ulaşım Planına göre, Ankara'da her yıl 5 kilometrelik raylı sistemin devreye girmesi gerekiyordu. Şimdi, aradan oniki yıl geçti; 1994'te bitme noktasında olan; ama, bugünkü belediye başkanı kendi döneminde açılmış havasını vermek için bir yıl açılışını ertelediği Batıkent-Kızılay metrosu ile AŞTİ-Dikimevi arasındaki hafif raylı sistemin dışında, değerli arkadaşlar, Ankara'da devreye giren, hizmete giren 1 metrelik raylı sistem yoktur. Şu anda kazısı devam eden Keçiören-Kızılay, Kızılay-Çayyolu, Batıkent-Sincan hatlarındaki kazılar, değerli arkadaşlar, bizleri yanıltmasın. O kazılar bittiği zaman, metro maliyetinin sadece yüzde 25'i ile 30'u tamamlanmış olacak. Tamamı bu tünellerin tamamlanmış olsa dahi, yüzde 25'i ile 30'u tamamlanmış olacak. Geriye kalan kısmınınsa değerli arkadaşlar, Sayın Belediye Başkanımız dahi ne zaman tamamlanacağını bilememektedir.

Şimdi, Ankara Milletvekili olarak da, Ankara'da yaşayan bir vatandaş olarak da Sayın Başbakandan bir ricam var. Sayın Başbakan geldi, 2004 yerel seçimlerinde Ankaralılara bir taahhütte bulundu, dedi ki: "Eğer bizi tekrar burada iktidar yaparsanız, Ankara metrosunu ben bu dönem tamamlayacağım." Ankaralılarımız da Sayın Başbakana güvendiler. Ben de güveniyorum Sayın Başbakana. Bu ülkenin Başbakanı verdiği sözü tutar elbette; ama, değerli arkadaşlar, metro konusunda, maalesef, tünel kazma işinin ötesinde gelişen bir tek olumlu bir şey yok. Bir toplantıda Sayın Belediye Başkanına sordum; ya, söz verdiniz, bunu yapacaksınız; ne kadar kaynak gerekiyor size? Sayın Beledi Başkanının verdiği rakam; 1,2 milyar dolar para gerekiyor metronun tamamlanması için.

Şimdi, değerli arkadaşlar, metro bu. Şimdi, nedir; Ankara Büyükşehir Belediyesine, değerli arkadaşlar, alt-üst geçitlerden ötürü Adalet ve Kalkınma Partimiz başarılı projede derece verdi, ödül, verdi.

Değerli arkadaşlar, çağdaş dünyada artık alt-üst geçit yaparak; yani, raylı sisteme önem verilmeyen hiçbir ulaşım doğru değildir; kent açısından da yararlı değildir. Şimdi, bir başka ödül değerli arkadaşlar, Estergon Kalesine verilen ödül.

Değerli arkadaşlar, grup farkı gözetmiyorum; bu Parlamentoda görev alan bütün 550 milletvekilimizin de, Türkiye'nin değer yargılarına, kuruluşundan bugüne -Osmanlı İmparatorluğunu da katarak söylüyorum- geçmişine, değer yargılarına bağlı, onlara inanan bir topluluğuz Parlamento olarak.

Değerli arkadaşlar, Ankara'da, tarihimizi de yansıtan bir Ankara Kalemiz var; her tarafı mezbelelik; ona bakım yapılmaz; ama, yeni yeni sunî, yapay kaleler yapılır ve bu da, İktidar Partimiz tarafından, ödüle layık bir eser olarak ortaya konur değerli arkadaşlarım. Şimdi, bu, Ankara'ya yakışan daha büyük hizmetleri hep birlikte alkışlayalım.

Değerli arkadaşlar, şimdi, bu projede de göletler var, bilmem kaç dönüm gölet yapılıyor. Değerli arkadaşlar, Ankara'nın Gölbaşı İlçemizde Eymir ve Moğan diye iki gölümüz var. Partinize mensup sayın belediye başkanı geçen gün feryat ediyor, diyor ki "bu göller ölmek üzere." Niye ölmek üzere biliyor musunuz; çoksahiplilikten. Çoksahipli; ama, sahibi yok.

Değerli arkadaşlar, şimdi, eğer, Ankara'ya hizmet yapacaksak, Ankara'nın doğal kalesi var, Ankara'nın doğal gölleri var. Bunlar tahrip oluyor, yıkılıyor, kuruyor, bunlara sahip çıkılmıyor; ama, sunî, yapay… Söylemek istemiyorum, hiçbir belediye başkanının bu işlere tenezzül edeceğini, hiçbir iktidarın buna tenezzül edeceğini düşünmek bile istemem; ama, değerli arkadaşlar, acaba bir rant kapısı olarak mı görülüyor? Bu yatırımlar yerli yerinde kullanılmıyor mu? Bunları yerli yerinde kullansak çok daha doğru işler yapmış oluruz diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, sanırım Sayın Çevre ve Orman Bakanımız da burada. Değerli arkadaşlar, Ankara'da gecekonduları yıkarak, modern kentler yaparak… Karayoluyla gelen yabancı konuklarımızın bir kısmını, hadi, oradan geçirdik, görüntüyü kurtardık; peki, sayın milletvekilleri, bu Mamak çöplüğünden gelen kokuları nasıl telafi edeceğiz?

Sayın milletvekilleri, 1994 yılında Mamak çöplüğü ve Sincan'daki Çadırtepe Projeleri önemli bir noktaya gelmişlerdi, yüzde 25'lik bölümü tamamlanmıştı, 1995 yılında da Mamak çöplüğü kapatılacaktı, Sincan'daki Çadırtepe çöplüğü tıpkı çağdaş Batı kentlerinde olduğu gibi, yeni bir çöp alanı olarak hizmete girecekti. O dönemde, il başkanı olarak, çeşitli basın toplantıları yaptık, bunu anlattık ve o yüzden Mamak İlçemiz gelişemiyor.

Bakın, Mamak'ta… Elmadağ diye bir bölgemiz var Çankaya'ya bağlı. Orada, Mamak Belediyemiz üniversite yeri açtı; inanın, dönüp bakan, bir tek ne kamu ne de vakıf üniversiteleri orada üniversite açmaya, üniversite binası yapmaya aday olamadılar, talep etmediler. Neden; çünkü, o çöplük kokusundan ötürü.

Değerli arkadaşlar, bunu defalarca dile getirdik. Burası, sanki o yöre halkı cezalandırılıyor gibi, oniki yıldır o Mamak çöplüğü yerli yerinde duruyor.

Şimdi, Türkiye'de büyükşehir statüsünde 16 tane ilimiz var. Bu 16 tane büyük ilimizden çöp depolama sistemi olmayan 3 tane ilimiz var. Biri, bu deprem nedeniyle, 1999 yılındaki acı depremden ötürü, Sakarya, büyükkent oldu, onun çöp depolama tesisi yok. İkincisi Erzurum'du; ama -Sayın Bakanım belki daha iyi bilir- Erzurum'un da 2004 yılında temeli atıldı, binası yükseliyordu; Sayın Bakanımızın verdiği bilgiye göre de, 2005 yılında Erzurum Belediyemizin de bu çöp depolama tesisinin bitmiş ve hizmete girmiş olması gerekiyordu. Şimdi, bu 16 büyükkent içerisinde 2 tane ilin, yani, biri Sakarya, diğeri de Ankara Büyükşehir Belediyesinin çöp depolama tesisi yok.

Değerli arkadaşlar, Çevre ve Orman Bakanımız Sayın Osman Pepe isyan ediyor, 19 Ocak 2005 tarihinde isyan ediyor, diyor ki Sayın Bakanımız "çöplük kalkmazsa eylem yaparım." Sayın Bakan, icraatlarını basına tanıtmak, bilgi vermek üzere kahvaltılı bir basın toplantısı yapıyor; ama, maalesef, Ankaralı gazetecilerin "bu Mamak çöplüğü ne olacak" soruları Sayın Bakanımızın hizmetlerini anlatmanın önüne geçiyor ve değerli arkadaşlar, bakın Sayın Bakanımız ne diyor: "Bugün, Türkiye'de, toplam 16 büyükşehir belediyesi var. Bu belediyelerden yalnızca 3'ünün çöp depolama tesisi yok. Bunlar, Ankara, Sakarya ve Erzurum'dur." Erzurum'da da yapılmakta olduğunu dile getiriyor ve Ankara'nın da çöplerinin halen vahşi bir sistemle yapıldığını söylüyor. Diyor ki Sayın Bakan: "Bütün çevre müdürlüklerimize sorumlu oldukları bölgelerdeki çöplükleri denetlemeleri yönünde talimatlarımız var; ayrıca, biz de, Bakanlık olarak kendilerine gerekli uyarıları yapıyoruz. Sayın Gökçek'e de yaptık. Uyarılarımızın gereğini yerine getirmezse, biz de gereğini yaparız, yaptırım uygularız.

Ben, Sayın Gökçek'in verdiği söz çerçevesinde Mamak çöplüğü sorunun da, bu yıl içinde, yani, 2005 yılında elle tutulur önemli bir mesafe alınacağını ümit ediyorum; ama, bir çözüm bulunmazsa, o zaman, bütün Ankaralılar olarak Mamak çöplüğünün önüne gidip eylem yaparız. Eylemde, en önde ben yer alırım ve çöplerin Mamak'a dökülmesini engelleriz. Bu, bir kararlılık göstergesi olur, siz, gazeteci arkadaşlar da bizimle birlikte eyleme katılırsınız."

Şimdi, Sayın Bakanım, bu eylemi ne zaman yapıyoruz? Bu Mamak çöplüğünü ne zaman kaldırıyoruz? Siz "bu, Ankara'nın yüzkarası" diyorsunuz ve yine aynı toplantıda Sayın Bakanım diyor ki: "Bilkent Otelde bir toplantı oldu, orada İngiliz Büyükelçiliği yetkililerinin de olduğu bir toplantıda bu olay gündeme geldi, çok mahcup oldum." Haklı; gerçekten -Ankara olarak, değerli arkadaşlar- Sayın Bakanımın da yüzkarası olarak nitelendirdiği bu olayın bir an önce sona ermesi lazım. Yani, binaları yıkarak, yenilerini yaparak, eğer varsa bazılarına da rant sağlayarak Ankara'yı, modern bir başkent, modern bir kent yapamayız.

Değerli arkadaşlar, Ankara'nın, tabiî, birçok sorunu var; ama, en önemli sorunu, tanıtım sorunu.

Sayın milletvekilleri, özellikle Avrupa başkentleri içerisinde yabancı turizm geliri olmayan tek başkent Ankara'dır. Neden; çünkü, tanıtımı yok. Tanıtımı olmadığı için turizm gelişemiyor. Turizm gelişemediği için ticaret gelişemiyor, sanayileşme gelişemiyor. Örneğin, termal su kaynakları açısından belki dünyanın en önde gelen kaynakları bizde; ama, tanıtımı olmadığı için, biz Ankaralılar dahi bunlardan yeteri kadar yararlanamıyoruz. Afyon, Gönen, Yalova kaplıcaları dahi Ankaralılar tarafından daha çok tercih ediliyor. Bu tanıtımın yapılması lazım.

Bir diğer önemli konu, sayın milletvekilleri, Sayın Belediye Başkanı 2004'te aday olduğu zaman kendisinden on yıl önce görevde olan belediye başkanından dert yanıyor. Diyor ki Sayın Belediye Başkanı "efendim, ben Ankara'da 3 milyar dolarlık borç devraldım; şimdi 1 milyar dolarını ödedim, geri kalanı da ödeyeceğiz."

Değerli arkadaşlar, Ankara, Türkiye'nin şu anda en pahalı belediye hizmetlerinin geldiği bir yerdir. Belediye otobüsleri 1,2 milyon lira ve şurada, Kızılcahamam'dan, 60 kilometre ilerimizden gelen suyu, değerli arkadaşlar, evlerimizde 2 000 000, işyerlerimizde de 5,5 milyondan kullanıyoruz. Oysa, bu suyun, 1994 yılında, tıpkı doğalgaz gibi, metreküpü 3 000 liraydı. Aradan geçen süre içerisinde, şimdi, İran'dan, Rusya'dan gelen doğalgazı 508 000 liradan Ankaralı kullanıyor; ama, belediyenin tekel olduğu belediye hizmetlerinde, su ve ulaşımda, Türkiye'nin en pahalı kenti oluyor. İstanbul daha düşüktür. Şimdi, buna seyirci kalınmaması lazım.

Değerli arkadaşlar, Ankara, bir sayaç cennetine döndü. Şu anda bendeki bilgiler, doğalgaz aboneliği, su aboneliği geçmiş yıllardaki hızla dahi devam etse, değerli arkadaşlar, belediyenin deposunda beş yıl yetecek kadar sayaç var; hem doğalgaz için hem su için.

Şimdi, metroya, belediye, kendi kaynaklarından tek kuruş kaynak ayırmıyor. 150 000 000 dolar iki bankadan kredi aldı, onları harcıyor, gerisini de, hükümet versin ben yapayım diyor veya yap-işlet-devretle yapacağım diyor; ama, maalesef, değerli arkadaşlar, her ne hikmetse, otobüslere ayrılan para dahi sayaçlara gitti. Şimdi, onunla da kalınmadı, sayın belediye yönetimi bir yöntem buldu; dedi ki, on yılını doldurmuş su sayaçlarını eğer bir ay içinde yenilemezseniz, ben, ön ödemeli sayaç taktıracağım. Ne kadar bu sayaçlar; 300 000 000 lira; 200 000 000 lira sayaç, 100 000 000 lira da takma parası. Peki, gerekçe ne; efendim, Ölçü ve Tartı Aletleri Kanununa dayanarak, on yılını doldurmuş olanları sökeceğim dedi.

Sayın milletvekilleri, maalesef, Ölçü ve Tartı Aletleri Kanununun ilgili maddesi, on yıl kullanılır demiyor ki, on yılını dolduran sayaçlar idare tarafından kontrol edilir deniyor. Şimdi, belediye bunu kaldırdı, dedi ki, ben değiştireceğim. İtiraz ettik, sonra, arkadaşlarımız da, bazı sivil toplum örgütleri de yargıya götürdüler. Bugün, gördüğünüz gibi değerli arkadaşlar, gazetelerde, maalesef, o 300 liraya Ankaralılara dayatılan uygulama, hukuktan, yargıdan geri döndü. Şimdi, bununla da kalınmıyor sayın milletvekilleri, bununla da kalınmıyor, en pahalı hizmetler sunuluyor; ama, son bir iki yılda -eğer, Sayın Belediye Başkanının önce açıkladığı rakamlar doğruysa- 1 milyar dolar da, Ankara Büyükşehir Belediyesi borçlanmış.

Sayın İçişleri Bakanına sorduk, bu su sayaçları kaç liraya alınıyor, kaç liraya Ankaralılara satılıyor diye. Sayın milletvekilleri, Sayın Bakanın verdiği rakamlardan şimdi öğreniyoruz ki, toplamda 37,5 trilyon lira -sadece ön ödemeli su sayaçlarından- alınan firmaya fazla bir ödeme yapılmış. Şimdi, bunlar, benim buluşlarım değil; bunlar, İçişleri Bakanımızın soru önergeme verdiği yanıttan çıkardığımız rakamlar.

Şimdi, o nedenle, Ankara'nın sorunlarını, eğer, biz, bir bütün olarak ele almaz isek, sadece bir kapısını düzeltiyoruz deyip bütün bu başıboş olan uygulamalarına seyirci kalırsak, Ankara'ya iyi bir hizmet ettiğimiz kanısında değilim.

Ankara'nın bu sorunları var. Hepinizin Ankara'ya karşı duyarlılığınız olduğunu da biliyorum; çünkü, hangi ilin milletvekili olursak olalım, sonuçta, hepimiz, Ankara'nın havasını, suyunu kullanıyoruz, Ankara'da yaşıyoruz. Ankara'yı çağdaş, modern bir kent yapmak, Türkiye açısından da önemlidir; ama, bilmeliyiz ki, maalesef, özellikle son iki yılda, Ankara'da, kalıcı hiçbir çözüm üretilememiştir.

Şimdi, allayıp pullayıp bu sunulan projeyi, değerli arkadaşlar, yine, Partinize mensup bir Belediye Başkanımız, Keçiören Belediye Başkanı, bunu kendi olanaklarıyla çözmüştü; yani, 1,5 milyar dolar Hazineden çıkmasına gerek kalmadan çözmüştü. Fakat, her ne hikmetse, görünmeyen bir el, görünmeyen bir güç, her iki tarafı birden -Altındağ'ı da- işin içine dahil ederek, Keçiören Belediyesinin başlattığı uygulamaları durdurdu, böyle genel bir kapsama aldı. Dilerim, bu süre içerisinde de, bu verilen sürede, değerli arkadaşlar, bu proje tamamlanır.

Bir arkadaşımız dile getirdi; gerçekten, orada oturan vatandaşlarımız son derece kaygılı, haklarının yenildiği iddiasındalar, bu projenin bu süre içerisinde tamamlanamayacağı kaygısındalar. O nedenle, bu önümüzdeki süreç içerisinde, dilerim ki, hiçbir vatandaşımız mağdur edilmez, bu proje de, aksaklıklarına rağmen, zamanında yapılır. Ama, hükümetimizden, Adalet ve Kalkınma Partimizden ricamız, dileğimiz, Ankaralılara verdiği sözü tutsunlar; biz, Ankaralılar olarak metromuzu istiyoruz.

Hepinize saygı ve sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ateş.

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Kocaeli) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Bakanım, açıklama mı yapacaksınız?

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Kocaeli) - Evet efendim; sataşma oldu…

BAŞKAN - Buyurun…

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, komisyon sırasında oturan bakanın konuşma şeyi yok mu?

BAŞKAN - Hayır, hükümet adına konuşmuyor, kendisiyle ilgili bir husustan bahsetti Sayın Ateş de, o konuyla ilgili olarak açıklama yapacak.

Buyurun Sayın Bakanım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

YILMAZ ATEŞ (Ankara) - Müjdeyi verecek Sayın Bakan.

VII.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin, Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş'in, konuşmasında, ileri sürmüş olduğu görüşlerden farklı görüşleri kendisine atfetmesi nedeniyle konuşması

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Yılmaz Ateş, konuşmasında, Ankara Mogan ve Eymir Gölleri'yle alakalı yapmış olduğu açıklamada, Mogan ve Eymir Göllerinin sahibi olmadığını, çokbaşlılıktan şikâyet edildiğini ifade ettiler.

Halbuki, biz, Ankara milletvekilleriyle Gölbaşı'nda yapmış olduğumuz iki tane toplantıda, Mogan ve Eymir Göllerinin kurtarılmasıyla alakalı bir eylem planını, üniversitelerden bilim adamlarının da katıldığı bir toplantıda ortaya koyduk. Bu, aynı zamanda, bütün siyasî partilerin belediyedeki meclis üyelerinin her birisinin ortak kanaat ve düşünceleri doğrultusunda, Bakanlığımızın ilgili kuruluşu olan Özel Çevre Kurumunun koordinasyonunda, Ankara Büyükşehir Belediyesi, Gölbaşı Belediyesi ve üniversitelerle birlikte, Gölbaşı'ndaki Mogan ve Eymir Göllerinin kurtarılmasıyla alakalı eylem planı şu anda yürürlüktedir. Bu eylem planı doğrultusunda yapmış olduğumuz işler var.

Uzun yıllardan bu tarafa, Mogan ve Eymir Gölleri arasındaki su geçişini temin eden kanallar üzerinde taş atölyeleri vardı, fabrikaları vardı. Bu fabrikalar, kırk elli yıldan bu tarafa, Ankara taşını, orada işleyip gerek Ankara'ya ve gerekse Türkiye'nin muhtelif yerlerine satıyorlardı. Biz, bu taş atölyelerini buradan kaldırttık, kendilerine yeni bir yer gösterdik ve oraya taşındılar. Dolayısıyla da, Mogan ve Eymir Gölleri arasındaki geçiş problemi ortadan kalktı ve Eymir'in daha fazla su alması ve de kirlenmesinin önüne geçilmesi noktasında çok ileri bir adım atıldı.

Yine, Hacettepe Üniversitesi'yle, Mogan Gölündeki çamurun çıkarılmasıyla alakalı bir çalışma söz konusudur. Bu çamurun nasıl çıkarılacağı ve çıkarılması halinde nereye taşınacağı… Bunlarla alakalı da, şu anda, çalışmalar bitme noktasındadır.

Yine, Mogan Gölü etrafındaki kimyasal gübrelerden dolayı, göl tabanındaki fosfat miktarının arttığının ve sazların daha fazla büyüdüğünün, gölün ekolojik dengesinin bozulduğunun, bu konuyla alakalı olarak, elimizde yapılan bilimsel çalışmaların raporları var ve bu doğrultuda, göl civarındaki özel çevrenin planları doğrultusunda, biz, yapılaşmaya ciddî şekilde müdahale ediyoruz, zaten kontrol altındadır ve de ziraî faaliyetlerde, mutlak koruma çizgisi içerisinde, gerekli tedbirler alınmıştır.

Bir başka husussa, Ankara'nın sıkıntılarının başında yer alan Mamak'taki çöplüktür. Mamak'taki çöplükle alakalı olarak, doğru, bir ulusal gazetede, konuyla alakalı, 2005 yılının başında, açıklamalarım oldu. Türkiye'de, ne yazık ki, çöp meselesine, çevre meselesine, belediyeler yeterince hassasiyet göstermemektedirler. Sadece belediyeler değil, Türkiye'deki işadamı, siyasetçisi, belediyesi... Yani, birbirimizden çok fazla farkımız yok.

Ancak, sadece Ankara'nın meselesi değil. Bakın, Türkiye'de 16 tane büyükşehir var mı; var. 16 tane büyükşehir belediyesinden, Mersin'in vahşi depolamadır -düzenli depolaması yoktur- Eskişehir'in vahşi depolamadır, Sakarya'nın vahşi depolamadır, Erzurum'un vahşi depolamadır. Yani, şimdi, tek tek burada büyükşehirleri tadat edersek, Türkiye'de düzenli çöp depolama tesisi, toplam olarak 16 adettir. Bunun içerisinde il belediyeleri vardır, bunun içerisinde belde belediyeleri vardır, ilçe belediyeleri vardır.

Ancak, biz, hükümet olarak, Bakanlık olarak, düzenli çöp depolama tesisleriyle alakalı başlatmış olduğumuz eylem planı doğrultusunda, 2006 yılı içerisinde, büyükşehirler ve il belediyeleri içerisinde olmak üzere, 81 ilimizde düzenli çöp depolama tesislerinin mutlaka faaliyete geçmesini hedefliyoruz. Bununla alakalı, siyasî görüşüne, mensup olduğu partiye bakılmaksızın, bütün belediyelere bu konuda destek veriyoruz; hem arazi tahsisi hem ÇED hem proje aşamasında hem de yapım aşamasında destek veriyoruz.

Bu fasıldan olmak üzere, Ankara Büyükşehirin çöplük olarak kullanmış olduğu, Ankara'nın çöpünün dökülmüş olduğu Mamak'taki çöplüğün Sincan'a taşınmasıyla alakalı -Büyükşehir Belediyesiyle, 1.1.2006'ya kadar- daha önce istemiş oldukları izni- bu yılın haziranının sonuna kadar bizden temdit etmemizi istediler. Bizim teknik elemanlarımızla, uzmanlarımızla, Mamak çöplüğünün taşınması ve taşındıktan sonra da yerindeki kalan atıklarının rehabilitasyonuyla alakalı, Büyükşehir Belediyesi ile Bakanlığımızın ilgili birimlerinin çalışması söz konusudur. Yani, 2006'nın temmuz ayında Mamak çöplüğüne artık çöp dökülmeyecek ve Sincan'a dökülecektir. Bunu, buradan değerli milletvekili arkadaşlarıma ifade etmek istiyorum.

Bu açıklama imkânını verdiği için de Sayın Ateş'e teşekkür ediyor, Sayın Başkan ve milletvekillerini saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, birleşime 30 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati : 19.23

 


ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 20.04

BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER : Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 83 üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

1114 sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. 

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

5.- Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve İçişleri ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonları Raporları (1/1166) (S. Sayısı: 1114) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmelerde şahsı adına ikinci konuşma, Ankara Milletvekili Sayın Telat Karapınar'a aittir.

Sayın Karapınar?.. Yok.

Sayın Haluk Koç?.. Yok.

Sayın Ümmet Kandoğan?.. Yok.

Sayın Mehmet Eraslan?.. Yok.

Sayın Ersönmez Yarbay; buyurun.

Sayın Yarbay, süreniz 10 dakika.

ERSÖNMEZ YARBAY (Ankara) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşmekte olduğunuz Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi millî bir projedir; sadece Ankara'yı ilgilendiren bir proje değil, bütün Türkiye'yi ilgilendiren bir projedir. Bu bölgede binlerce gecekondu vardı ve bu gecekondular sebebiyle, özellikle yabancı heyetler, yabancı devlet adamları Türkiye'ye geldiği zaman Ankara'nın girişinde böyle bir manzarayla karşılaşmaları, Türkiye, üçüncü dünya ülkesi, çok geri kalmış bir ülke gibi bir izlenim veriyordu. Bu proje sayesinde bu bölgede yeni bir yapılanmaya gidiliyor. Dolayısıyla, olay sadece Ankara'yı ilgilendiren bir olay değildir. Olay, bütün Türkiye'yi ilgilendiren bir olaydır; bu proje millî bir projedir.

Bu bölgede 6 000 tane gecekondu vardı, bu 6 000 gecekondu hiçbir olay olmadan, hiçbir çatışmaya mahal verilmeden, bizzat gecekondu sahipleri tarafından yıkıldı, tasfiye edildi. Ankara'daki seçmenlerimizin ne kadar bu konuda duyarlı oldukları, ne kadar istekli olduklarını gösteriyor. Dolayısıyla, bu bölgede oturan 6 000 gecekondu sahibi, aşağı yukarı 5 kişi hesapladığınızda 30 000 kişilik bir nüfus, hiçbir olaya meydan vermeden, mahal vermeden, hiçbir çatışma, hiçbir adlî, mahkeme olayı olmadan bu gecekonduları kendi elleriyle yıkıp teslim etmişlerdir. Dolayısıyla, proje uygulanabilir aşamaya gelmiştir. Bu bölgede 18 000 adet konut üretilecektir; bu konutların 7 000'i hak sahiplerine verilecektir. Halen 2 440 konutun Karacaören Mahallesinde inşaatları devam etmektedir.

Hiçbir olayın olmamasının temelinde, tabiî, herkesin hakkına riayet var. Yine bu bölgede 4 500 tapulu hak sahibi var, 850 tapu tahsisli hak sahibi var, 1 350 adet de vergili hak sahibi var, ayrıca, hazine üzerine inşa edilmiş gecekondular var. Hazine arsası üzerine inşa edilmiş gecekondular için bile, hakları zayi olmaması, mağdur edilmemesi açısından, Karacaören bölgesinde yapılan binalarda, 2 400 binada onlara da yer verilecek ve kira öder gibi bu evlere sahip olacaklardır. Dolayısıyla, bu proje kapsamında hiç kimse mağdur edilmemiştir.

Halen bu 6 000 gecekondu sahibine 200 000 000 lira, ayda kira ödenmektedir. Dolayısıyla, isteyenler de, yine bu gecekondu sahiplerinden bir kısmı Büyükşehir Belediyesinin, diğer belediyelerin lojmanlarından istifade etmektedirler.

İkibuçuk senede bu proje iki etap halinde gerçekleştirilecektir. Birinci etap 365 hektarlık bir alanı kapsamaktadır. İkibuçuk yıl içerisinde 7 000 hak sahibinin konutları inşa edilecek ve kendilerine teslim edilecektir.

200 metre imarlı, 330 metre kadastrosu olan hak sahiplerine 80 metre net, 96 metrelik brüt bir daire verilecektir. Eğer, 250 metre imarlı, 416 metre kadastrolu yeri varsa, bu hak sahibine de 100 metre net ve 120 metre brüt bir daire verilecektir. 300 metre olursa imarlı yeri, 500 metre kadastrolu olan hak sahipleri için de 120 metre net, 144 metre brüt daireleri kendilerine verilecektir. Bazı hak sahipleri, tapularından dolayı, birden fazla konut sahibi de olabileceklerdir.

Bu bölgede yaşayan 30 000 nüfus, tabiî, çevre şehirlere yerleşmişlerdir; özellikle, Pursaklar, Kazan, Etimesgut gibi kiraların düşük olduğu bölgelere gitmişlerdir. Bu bölgelere olan göç sebebiyle, tabiî, bu belediyelerin, bu bölgelerdeki belediyelerin yükleri önemli ölçüde artmıştır. Bugün, Pursaklar Belediyesi, 28 000 nüfus üzerinden, Hazineden hak almakta, İller Bankasından hak almakta; ancak, 100 000 nüfusa hizmet vermektedir. Dolayısıyla, özellikle, Ankara'nın çevre belediyeleri, bu olay sebebiyle mağdur olmaktadırlar. Bunun için de, tabiî, nüfus sayımının çok kısa zaman içerisinde yapılması, özellikle hızlı gelişen, Pursaklar gibi hızlı gelişen bölgelerdeki belediyelere yardım yapılması gerekmektedir; çünkü, bu bölgelerin, nüfus artışından dolayı, su, kanalizasyon gibi hizmetlerinde önemli aksamalar meydana gelmekte ve bazı okullarda da öğrenci yığılmaları ortaya çıkmaktadır. Bazı okullarda nüfus ortalamaları, öğrenci ortalamaları önemli ölçüde artmıştır; bunun da önüne geçilmesi gerekmektedir.

Burada, dikkat çekmek istediğim bir husus var: Ankara, 1994 tarihinden itibaren büyük bir atılım içerisine girmiştir. Gerçekten, her konuda büyük gelişmeler sağlanmıştır. Biz, birçok kentlere gidiyoruz, bu kentlerdeki yaşanan trafik sıkışıklığı Ankara'da yaşanmamaktadır. Bugün, Ankara'da, kişi başına düşen yeşil alan, artık, dünya kentleriyle, önemli kentleriyle ölçüşebilir niteliğe ulaşmıştır. Birçok büyük parklar Ankara'da hizmete girmiştir. Her alanda büyük atılımlar vardır. Bu atılımlar sırasında, metro inşaatları da devam etmektedir; ancak, metro inşaatlarının tamamlanabilmesi için, mutlaka hükümet desteğine ihtiyaç vardır. Bugün, üç koldan devam eden metro inşaatlarının, sadece Büyükşehir Belediyesinin kaynaklarıyla bitirilmesi, tamamlanması, kısa zamanda tamamlanması mümkün gözükmemektedir. Onun için, hükümetimizin, bu metro projelerine, mutlaka malî katkı sağlaması, kredi sağlaması gerekmektedir; çünkü, bu metroların hizmete girebilmesi için gerekli olan 600 000 000 dolarlık bir yatırıma ihtiyaç vardır. Metrolar hizmete girdiği takdirde, Ankara daha modern bir görünüm kazanacaktır. Türkiye'nin başkentine de, böyle metroları hizmete girmiş bir şehir yakışır.

Ankara belediyeleri kentsel dönüşüm projeleri konusunda önemli bir deneyime sahip. Altındağ Belediyesinde 1996 yılında başlatılan kentsel bir dönüşüm  projesi vardı. Bu proje kapsamında…

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - Çok önce başladı o projeler; daha önce başladı.

ERSÖNMEZ YARBAY (Devamla) - Evet… Ama, biz, hayata geçirdik; yani, bizim dönemimizde hayata geçti. Çankaya Belediyesinin de projeleri var. Fakat, bu projeler kapsamında, gerçekten, belli bir mesafe alındı; ancak, Ankara'nın Altındağ ve Mamak bölgeleri için, aynen Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi gibi,  mutlaka Mamak ve Altındağ bölgeleri için bir yasa çıkarılması gerekmektedir. Bu yasa, bu tür bir yasa, Altındağ ve Mamak'taki gecekondu sorununa da önemli bir çözüm olacaktır.

Bugün üzerinde konuşmuş olduğumuz proje, bütün belediyeler tarafından dikkatle izlenmekte ve her belediye, bu projenin nasıl yürütüldüğü, nasıl sonuçlanacağı konusuna yoğunlaşmış durumdadır. Ankara için, bundan sonra, Mamak ve Altındağ bölgeleri için bu şekilde bir kentsel dönüşüm projesi gerekmektedir. Belediyelerin kısıtlı kaynaklarıyla yapmış olduğu dönüşüm projeleri, kısa zamanda hayata geçmemekte, dar bir alanı kapsamaktadır.

Altındağ Belediyesi önemli bir atılım yaptı; bu, çok önemli. Bugüne kadar… Yine, hiçbir olay olmadan, Ankara'daki gecekondu yıkımlarının dikkat çeken bir özelliği var; vatandaşımız, Ankara'da gecekondusu yıkılırken hiçbir fedakârlıktan kaçınmıyor. Belediye yetkilileriyle anlaşarak, gecekondusunu kendisi yıkmaktadır. Altındağ Belediyesinde, son iki yılda, 2 000'den fazla gecekondu yıkılmış ve yine, hiçbir problem yaşanmamıştır. Altındağ Belediyesi, Altındağ sınırları içerisinde büyük bir yapı hareketi önümüzdeki yıllarda başlayacaktır.

Ancak, dikkat çekmek istediğim bir konu var: Ankara ve Anadolu İstanbul'a karşı korunmalıdır; burası çok önemli.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Yarbay, konuşmanızı tamamlayınız lütfen.

Buyurun.

ERSÖNMEZ YARBAY (Devamla) - Bugün, birçok bankanın genel müdürlükleri İstanbul'a taşındı. Kamu kuruluşlarının bazıları, çaktırmadan, İstanbul'a taşınıyorlar, burası başşehir olduğu halde İstanbul'a taşınıyorlar.

Büyükşehir Belediyesi Kanunu çıkarılırken, İstanbul'da özel idare lağvedildi. Bütün alanlar Büyükşehir Belediyesi hudutlarına dahil edildiği için geniş alanlar imara açılıyor. Dolayısıyla, İstanbul'da büyük bir nüfus patlaması ortaya çıkıyor. Bugün, ihracatın, ithalatın, ödenen vergilerin yüzde 60'ı İstanbul'dan gerçekleştiriliyor. Bu, çok büyük bir rakam ve Anadolu'nun aleyhine olan, Ankara'nın aleyhine olan bir durum. Bunun için mutlaka tedbir alınması gerekiyor. Anadolu boşalıyor, Ankara dahil bütün Anadolu kentleri boşalıyor. İstanbul nüfusu, bu çıkarılan Büyükşehir Kanunu sebebiyle, önümüzdeki on yıl içerisinde 20 000 000 nüfuslu bir dev kent haline gelecektir. Anadolu ve Ankara, İstanbul yüzünden fakirleşmektedir.

İşte, son, Türkiye'de 21 tane, milyar dolar servet sıralamasında Türkiye 8 inci sıraya girdi; ancak, bu 21 tane milyar dolar serveti olanların hepsi İstanbul'da. Türkiye sadece İstanbul değildir. Onun için, hükümetimizin bu konuda gereken tedbirleri alması, İstanbul'da da imara açılan sahaların azaltılması, yatırımların durdurulması, İstanbul'a alternatif limanların, havaalanlarının inşa edilmesi gerekmektedir. Bu proje, Ankara'yı koruma açısından, Ankara'nın geliştirilmesi açısından önemli bir proje olduğu için de hükümetimize teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerinde…

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, karar yetersayısı…

BAŞKAN - Tamam Sayın Başkan.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelere geçilmesini oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Karar yetersayısı yoktur; birleşime 10 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 20.18

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 20.34

BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER : Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)

 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 83 üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

1114 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz. 

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

5.- Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve İçişleri ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonları Raporları (1/1166) (S. Sayısı: 1114) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Tasarının maddelerine geçilmesinin oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı.

Şimdi, maddelerine geçilmesini oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

Tasarının maddelerine geçilmesini kabul edenler…

Sayın milletvekilleri, Kâtip Üyelerimiz arasında ihtilaf vardır; elektronik cihazla oylama yapacağım.

Oylama için 3 dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı vardır; tasarının maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

KUZEY ANKARA GİRİŞİ KENTSEL DÖNÜŞÜM PROJESİ KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA İLİŞKİN KANUN TASARISI

MADDE 1.- 4/3/2004 tarihli ve 5104 sayılı Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının son cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Proje alanı içinde her ölçekteki imar planları Belediyece yapılır, yaptırılır ve onanır."

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Yakup Kepenek…

Sayın Kepenek, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

YAKUP KEPENEK (Ankara) - Sayın Başkan, kişisel söz talebimi birleştirebilir misiniz?

BAŞKAN - Sayın Kepenek, sizden sonra Sayın İbrahim Özdoğan'ın söz talebi var, onun için sürenizi birleştiremeyeceğim.

Buyurun efendim.

CHP GRUBU ADINA YAKUP KEPENEK (Ankara) - Tamamlamaya çalışacağım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 1114 sıra sayılı Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı üzerine…

BAŞKAN - Sayın Kepenek, birkaç saniyenizi rica edeyim efendim.

YAKUP KEPENEK (Devamla) - Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, salondaki uğultudan sayın hatibin konuşması dinlenmiyor. Lütfen, arkadaşlarımız sükûneti sağlasınlar.

Buyurun.

YAKUP KEPENEK (Devamla) - Çok teşekkür ederim Sayın Başkan; umarım, dinletebilirim.

…CHP Grubu adına söz aldım; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, söz konusu madde, proje alanı içinde her türlü imar planı yapma yetkisini büyükşehir belediye başkanlığına veriyor ve bu çerçevede yeni bir yasal düzenlemeyle karşı karşıyayız. Şimdi, bu değişim, bu değişiklik, Büyükşehir Belediyeler Kanununa uygundur; ancak, burada söz konusu olan kuzey Ankara girişi, yalnız Ankara'ya özgü bir olay değildir. Bu, Esenboğa Protokol Yolunun devamı olan ve tüm Ankara'yı değil yalnız, Türkiye'yi ilgilendiren bir kapıdır. Dolayısıyla, bunun, kanımca, Bayındırlık ve İskân Bakanlığının gözetiminde ve denetiminde olmasında yarar vardı.

BAŞKAN - Sayın Kepenek, lütfen, istirham ederim.

YAKUP KEPENEK (Devamla) - Buyurun efendim.

BAŞKAN - Saygıdeğer arkadaşlarım… Sayın milletvekilleri, sizler konuşmaları anlayabiliyor musunuz arkadaşlar? Lütfen, istirham ediyorum yani.

Tamam, sürenize ilave edeceğim, buyurun.

YAKUP KEPENEK (Devamla) - Yeniden teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben, bu noktaya, yani, Ankara girişinin gözetim ve denetiminin Bayındırlık ve İskân Bakanlığında kalması gerektiği konusundaki görüşüme ek olarak, Ankara'nın yönetimi ve durumuyla ilgili önemli bulduğum kimi noktalara değineceğim. Bunların başında, son on oniki yıldan bu yana Ankara'nın, neredeyse tümüyle büyük projelerden uzak kalmasının çok önemli etkisi, katkısı var. Çok fazla uzağa gitmeye gerek yok. Ankara'nın metro yapımı tünel yapımına dönüşmüştür. Ankara, bir tüneller kenti durumundadır ve metronun raylı sisteminin, elektrik sisteminin ve işletme sisteminin yapımına ne zaman başlanacağı ve bunun ne zaman tamamlanacağı hâlâ belli değildir. Bundan yaklaşık birbuçuk yıl önce bu konuda söz verilmesine karşın, hiçbir adım atılmamıştır.

Ankara'nın -hepimizin yaşadığı- kıştan bahara geçişte, yağışlı günlerde cadde ve sokakları her zaman sel yatağına dönüşmektedir, otomobiller yollarda kalmaktadır. Başkentin girişiyle ilgili düzenlemeler yapılırken, hiç olmazsa bu konunun; yani, Ankara'nın su, atıksu, yağışlı su tesislerinin tamamlanması gerekirdi; o konuda çok büyük eksiklikler olduğu bilinmektedir. Geçişli konuşacağım, kimi noktalara değineceğim sürem sınırlı olduğu için değerli arkadaşlar.

Ankara'da Atatürk Bulvarına paralel bir Paris Caddesi vardır. Paris Caddesi, bilen bilir, 11 Eylül olaylarından bu yana önce kontrollü bir biçimde trafiğe açıktı; şimdilerde, neredeyse tümüyle trafiğe kapatılmıştır. Bu konuda İçişleri Bakanlığına yaptığımız onca başvurudan henüz bir sonuç almış değiliz.

Ankara'nın halk otobüsleri kullanımı tam bir karmaşa içindedir, denetimsizlikle götürülmektedir. Dışişleri Bakanlığının 8 mensubunun ölümüne yol açan kazadan sonra 80 dolayında halk otobüsü bakıma ve denetime alınmıştır. Bu konudaki tutum ve davranış da belediye çalışmalarının ne kadar eksikli gittiğinin ayrı bir göstergesidir.

Değerli arkadaşlar, Büyükşehir Belediyesi Kanununun son yapımında -değişikliğinde- yarıçapı 50 kilometre olan civar yöreler büyükşehir belediyesine bağlandı. Bu çerçevede bir yetki kargaşası olduğu, buralara hizmetin gitmediği, su, ulaşım, sağlık, mezarlık ve benzeri hizmetlerin yapılmadığı bilinmektedir; ancak, başka bir şey daha görülmektedir: Yenimahalle İlçemize bağlı Fevziye Köyünde, bundan bir hafta önce, bir müteşebbisin orada maden, mermer, mıcır çalışması yapmak üzere köylünün 50 dönüm merasına el koymak istemesi sonucu -valilikten aldığı yetkiye dayalı olarak- çatışmaya yol açmış ve 8 yurttaşımız yaralanmıştır. Bu olaydan belediyenin haberi olmamıştır. Burada vurgulamak istediğim, yeni yasal düzenlemenin yetkilerin kullanımında karmaşaya yol açtığı ve bundan yurttaşların zarar gördüğüdür.

Değerli arkadaşlar, genelde kentsel dönüşüm projeleri ilk yapıldığında yeteri kadar park alanı, yeşil alan, dinlenme alanı, çocuk bahçesi ve benzeri sportif faaliyet alanları bırakılmaktadır Dikmen Vadisi örneğinde olduğu gibi; ama, sonradan, her ne hikmetse -hikmeti herhalde, bunun, ranttır- oralar, ilk projesi bozularak apartmanlara tahsis edilmekte ve rant dağıtımının aracı olmaktadır. Dilerim ki, Kuzey Ankara Projesi, Ankara girişinde böyle bir olayla karşılaşmayız ve Ankara'nın konumuna uygun, düzgün bir kentleşmenin getirisinden Ankara halkı yararlanabilir.

Değerli arkadaşlar, Ankara'nın yıllardır bir türlü çözüme kavuşmayan, yargı kararlarına rağmen çözüme kavuşmayan bir amblem sorunu vardır. Bildiğiniz gibi, bundan oniki yıl önce, şimdiki Belediye Başkanı, Atakuleli, bir dizi yıldızın bulunduğu yeni bir amblem, Ankara'ya, empoze etmek istedi. Bunun üzerine, bu karar yargıda defalarca iptal edildi, yargıdan döndü; ancak, her defasında belediye meclisinden yeni bir karar geçirilerek, Ankara'nın, o, yargının reddettiği amblemi korunmak istendi.

Değerli arkadaşlar, burada bir noktaya değineyim: Ankara Belediye Başkanı, Hitit Güneşinden, eski amblemden nedense olağanüstü rahatsızdır, onu istememektedir. Şimdi, bir taraftan hükümetimiz, bizler, hepimiz uygarlıkların kavuşmasından, birleşmesinden, uyumundan, çatışma olmamasından, uygarlıklar arasında çatışma olmamasından söz ediyoruz, bunu, ısrarla ve doğru olarak savunuyoruz, Hacı Bayram bunun en güzel örneğidir; orada, cami ile Augustus Tapınağı yan yanadır. Ankara, Gordion'uyla, Roma Hamamıyla eski kültürler kentidir bu cumhuriyetin yeni başkenti; ama, Ankara'da Hitit Güneşinin amblem olmasını bir belediye başkanı istemeyebilmekte ve yargı kararlarını yandan bozma işini başarabilmektedir.

Değerli arkadaşlar, Ankara'nın son yıllarda uğradığı en büyük kayıplar kültür alanındaki yetersizliklerdir. Bir tiyatro kapanmıştır; Devlet Tiyatrosuna bağlı bir tiyatro kapanmıştır. Ankara, tiyatro kentidir; Ankara, opera kentidir, kültür kentidir; ama, bu özelliklerini, üzülerek belirtmek gerekir ki, hızla yitirmektedir. Belediyenin kültürel gelişme alanında herhangi bir şey yapmayacağı Sayın Başkan işbaşına geldiği zaman aslında belli olmuştu; bir dizi heykele bakarak "böyle sanatın içine tükürürüm" sözü, ünlü sözü Sayın Belediye Başkanına aittir ve o söz, yine üzülerek belirteyim, kültürü yadsımanın, kültürü dışlamanın, Ankara'yı bir kültür kenti yapmaktan alıkoymanın yıllardır sergilenmekte olduğunun da ayrı bir kanıtıdır.

Sayın milletvekilleri…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YAKUP KEPENEK (Devamla) - Kısa bir süre istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Kepenek, konuşmanızı tamamlayın.

Buyurun.

YAKUP KEPENEK (Devamla) - Teşekkür ederim.

Değerli milletvekilleri, değerli arkadaşlar, Ankara önemlidir; şöyle önemlidir: Ankara cumhuriyetle özdeştir ve Kurtuluş Savaşının yönetildiği bir kenttir; dolayısıyla, Ankara bu anlayışla yönetilmelidir. Sizden bu kürsüde birkaç kez istekte bulundum, rica ettim, Ankara'nın Güvenparkının, Meclise çok yakın olan Güvenparkının bir ilk tasarımına bakın, bir de şimdiki durumuna bakın; gerçekten, Ankara'nın eski konumunu, eski planını, programını korumak yönünden hemen hemen hiçbir şey yapılmamıştır ve Ankara o anlamda da kötüye kullanılmıştır. Dileğim, Ankara'nın, kültüre, eğitime, yatırıma önem veren tutumuyla gerçek bir başkent olması özelliğini yeniden kazanmasıdır ve yine, dilerim, bu yasa, o yöndeki çalışmalarda destek olur, yardımcı olur.

Bu duygu ve düşüncelerle, sizleri saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkan. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kepenek.

Madde üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına Erzurum Milletvekili İbrahim Özdoğan.

Sayın Özdoğan, buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 1114 sıra sayılı Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının 1 inci maddesi üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu kanun tasarısının tümü üzerindeki görüşmelerde Mardin Milletvekilimiz Sayın Muharrem Doğan gerekli eleştirileri getirdi, belki bundan sonraki maddelerde diğer arkadaşlar da birtakım eleştiriler getireceklerdir; ancak, ben, bu kanun tasarısını vesile ederek saf şehircilik üzerine bir sunum yapmak istiyorum.

Arkadaşlar, insanoğlunun kucağında doğduğu tabiatı, hiç değiştirmeden, onun bir parçası olarak yaşama şansı yoktur. Barınma, beslenme ve korunma gibi temel ihtiyaçların çoğu tabiatın olumsuzlukları giderilerek karşılanır. Tabiatın olumsuzluklarını gidermeye ve çevreyi değiştirmeye yönelik mücadele kültürü ortaya çıkar.

Kültürel bir çevre oluşturma, geçmişten geleceğe uzanan ve aralıksız sürdürülen bir çabadır. Bu çabanın bilim, ahlak, sanat, din, mimarî, sosyal çevre gibi en yoğun sürdürüldüğü alanlar da şehirlerdir. Kültür, insandan yön alır ve aynı zamanda ona yön verir. İnsanoğlu özgürlüğünü ve kişiliğini tabiatta değil, kültürel çevre içindeki pratikleriyle kazanır. Kültürel çevreden kopuk, onu hesaba katmayan toplumlar kendi şehirlerini kuramazlar. Her kültür çevresi kendi şehirlerini kurar, her şehrin kimliğini yansıtan kendince bir yerel kültür vardır.

İçinde yaşadığımız şehirler, sosyal, ekonomik ve siyasî maksatlarla kullandığımız yapılardan, park, bahçe, cadde, meydan, sokak ve anıtlardan oluşur. Şehir, her şeyden önce, fizik yasalarına uygun olarak yapılan maddî eserlerden meydana getirilir. Ancak, bütün bu yapılar insan ürünüdür ve ona hizmet eder. Yapıların bütünü olan şehir hayatında sosyokültürel faktörler, fizik yasaları kadar önemlidirler. Şehirler, sosyal ve kültürel yönü öne çıktığı ölçüde insanın hizmetine girerler.

Gündelik hayatta ekonomi, siyaset, spor ve benzeri konuların, ilgili görülen şeylerin çoğu, öncelikle kültürün bir öğesidir. Geleneksel şehirlerin uzun geçmişlerinden süzülüp gelen ve bütün ilişkilerde etkili olan zengin bir kültürü vardır. Meydanlar, anıtlar, resmî ve sivil yapılar, düğünler, bayramlar, beslenme, barınma ve eğlenme usulleri nesilden nesile aktarılarak zenginleşen kültürün izlerini taşırlar. Kültürünü sürekli yeniden üreterek diri tutabilen şehirler, her dönemde insanları kendine çeken merkezler olmuşlardır. Bu çekiciliğe kapılarak şehre gelenler, ortalama şartlarda geçinebilecekleri maddî refaha kavuşunca, köylülük tutum ve davranışlarını terk ederek şehirli olurlar.

Şehir kültürü, köy kültürüne göre daha fazla işlenmiş, kurumlaşmıştır ve bu sebeple de tesirlidir. Şehre dışarıdan gelen nüfusun miktarı şehirli nüfusun tabiî artış hızını aşmadığı sürece şehir kültürü, köy kültürünü etkiler ve köylüler, belli bir süre sonra şehirli tutum ve davranışları benimserler. Şehre sonradan, şehirli nüfus artışını, özellikle toplum şehirli nüfusu aşınca, etkileme tersine döner. Azınlıkta kalan şehirli nüfusun etkisinde kalır ve şehirler o zaman köyleşirler.

Şehir kültürünün karşılaşacağı bu ciddî buhran kendi yerli sanayiini kuran Batılı ülkelerde kısa sürede aşıldı. Batı'da, sanayi, yerli şehirli kültürün bir öğesi olarak gerçekleştiğinden, sanayi toplumuna özgü yeni bir toplumun oluşumunun iç dinamikleri mevcuttu. Bu dinamikler, farklı çevrelerden gelen milyonlarca insanın bir arada yaşamalarını sağlayan sanayi şehrine özgü yeni bir kültürün oluşumunu kolaylaştırdı. Geleneksel şehir kültürünü tamamen reddetmeyen yeni bir kültür sanayi toplumunun ihtiyaçlarına da cevap verdi.

İthal sanayiyle kalkınmaya çalışan ülkelerde sanayi kültürün bir öğesi olmadığından, ne tam olarak sanayi toplumuna geçilebildi ne de yeni bir şehir kültürü üretilebildi. Geleneksel kültürün yetersiz kaldığı yerler Batı kültür ürünleriyle dolduruldu. Ancak, Batı'nın kültürü bilinçli bir şekilde alınamadı. Modernleşmenin öncülüğünü yapan bürokrat aydınlar bu kültürü anlayacak bilgi zenginliği ve düşünce derinliğinden yoksundu. Batı kültürünün ürünleri bir değerlendirilmeye tabi tutulmadan, izlenmesi mutlak doğru model olarak görüldü. Buna rağmen, hızla büyüyen şehirlerde yok olan geleneksel değerlerin yeri Batılı değerlerle yeterince doldurulamadı. Şehirler, eski değerlerini kaybeden, yenisini ise üretemeyen kişiliksiz ve kalabalık mekânlara dönüştü.

Şehir kültüründe tarihî yapılar önemli yer tutar. Özellikle toplumun genelinin faydalandığı dinî ve resmî nitelikli yapılar önplanda yer alır. Ortaçağ şehirlerinin semboller dünyasını şehrin merkezinde yükselen abidevî yapılar oluşturuyordu. Modern şehirlerde bunların yerini parlamento, belediye, hükümet konağı, opera, tren garı gibi kamuyla ilgili değişik hizmetlerin yürütüldüğü abidevî binalar aldı. Modern şehirlerde bu yapılar arka plana itilirse geride trafik karmaşası, kalabalık insan görüntüsü, çevre kirliliği, tabiat ile insanın arasını açan, ruh sağlığını bozucu beton ve demir yığını mekânlar kalır.

Şehir kültürü çoğulcudur. Her şeyi benzer hale getiren, tek tipleştiren mekânlar kültür ve medeniyet merkezi olamazlar. Beşerî zenginlikler, bölgesel ve coğrafî farklılıklar şehrin başka bir değerle değiştirilmeyecek kadar kıymetli bir hazinesidir. Tek tip teknoloji, tek tip eğitim, tek tip giyim, tek tip düşünce ve inanç gibi tek tip şehirleşme de totaliter zihniyeti yansıtır ve insanî değildir.

Değerli arkadaşlar, farklı olmak, farklı düşünmek ve inanmak, başkalarına zarar vermeden farklı yaşayabilmek, ancak şehir havasının özgür ortamında mümkün olabilir. Siyasî, felsefî, dinî çoğulculuk, sosyal baskı ve denetimi azaltan şehir hayatının eserleridir. Gerçek sanayi şehri, farklı toplumsal kimliklerle serbest yaşama ve çoğalma imkânı sağlayan hürriyet ortamlarıdır.

Üniversite, şehir toplumunun kurumudur. İlmî hürriyet, üniversite özerkliği, yeterince şehirleşmiş ve şehirli sivil yurttaş tutum ve davranışlarını önemsemiş toplumlarda mümkün olur. Hem idarî hem de akademik bakımdan sıkı bir emir komuta sistemine bağlı, tek bir merkezden empoze edilen ideolojiyi ayakta tutma mücadelesi veren kurumlar üniversite olamazlar. Üniversitenin özü, düşünme ve serbest tartışmadır.

Değişik zamanlarda yapılan, farklı türde, karakterdeki yapılar ve diğer evreyle ilgili unsurlardan oluşan şehrin fizikî dokusunun genel kanaate dönüşen bir algılanma biçimi vardır. Bu imaj kolay oluşmaz ve ayrıntıya yönelik düzenlemelerle de değişmez.

Şehirde hiçbir unsur tek başına algılanamaz. Her şey, çevresiyle, kendisini doğuran olaylar zinciriyle, geçmişten taşıdığı hatıralarla aidiyetli olarak algılanır. Böyle geniş ve ayrıntılı şehrin esas kimliğinin mimariden ötede ve toplumsal dokunun içinde olduğu görülür. Bu dokuya dikkatli bakanlar için, şehirde, her an duyulanın, görülenin ve bilinenin ötesinde, keşfedilmeyi bekleyen değerler saklıdır.

Türkiye gibi ülkelerde, kırsal bölgelerden büyük merkezlere yönelen kitle halinde göç, şehir kültürüyle uzun dönemde oluşan imajı da zedeliyor. Şehirleri kuşatan köylü nüfusu, şehre damgasını vuruyor ve şehrin eski sakinlerinin bilmediği yeni talepler, hırslar ve düş kırıklıkları doğuruyor. Şehirlerin mevcut kaynaklarıyla, hızla artan nüfusun doğurduğu talepleri karşılamak, ihtiyaç duyulan altyapıyı ve fizikî mekânları sağlamak mümkün olamıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Özdoğan, konuşmanızı tamamlayınız.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, Türkiye'de, şehirli nüfus, ülke nüfusunun yüzde 65'ine ulaştı; fakat, bu nüfusun en az yarısı birinci nesil göçmendir ve dünya görüşü, köy kültürü içinde gelişmiştir. Bu insanlar, şehirde yaşamalarına rağmen, şehirli olmanın gerektirdiği eğitim, bilgi ve sosyal tecrübeden yoksundurlar.

Kalitesiz yapılaşma ve altyapısı olmayan çarpık şehirleşmeden, genellikle, mimarlar, müteahhitler ve yerel yönetimler sorumlu tutuluyor. Aslında, düzenli ve kaliteli şehirler kurmak için iyi mimarlar, yöneticiler gerekli; fakat, yeterli değildir. Kontrol edilemeyen ve mevcut imkânlarla talepleri karşılanamayan hızlı büyüme ve değişmenin doğurduğu çarpık çıkar ilişkileri şehir dokusuna yansımaktadır. Çarpık şehirleşme ve kalitesiz yapılaşma, kamu rantlarıyla zenginleşen, tarihten kopuk zenginlerin, dejenere eden medyatik kültürün, şehirleşmemiş hemşerilerin, çıkar yarışına dönüşen çarpık yaşama kültürünün bir sonucudur.

Yoğun göç alarak aşırı büyüyen şehirlerde, insanlar, nerede yürüyeceklerini, nerede bağıracaklarını, nerede susup nerede konuşacaklarını, pencereden sofra bezinin, balkondan halının ne zaman silkeleneceğini, yeni bir şehir kültürü olmadan öğrenemezler. Bu eğitimin sağlanması, şehirli davranışların benimsenmesi kolay olmuyor. İnsanlar, apartman dairelerini, bağımsız evleri gibi kullanıyorlar. Evlerin kullanımındaki bu hoyratlık ve saygı eksikliği, şehrin kullanımına daha acımasız boyutlarda yansıyor.

Batı ülkelerinde, şehirde ortak kullanılan yapıları bozup, tahrip eden çeteler kuruluyor. Kalabalık şehir merkezleri, insanoğlunun barınacağı güvensiz ve korkulu mekânlar haline getiriliyor. Hırsızlık, dolandırıcılık, tecavüz gibi suçlar hızla artıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Özdoğan, 10 dakikalık konuşmanıza 2 dakikalık eksüre yaptım. Şehir medeniyeti güzel bir şeydir, şehirli olmak da güzel bir olaydır; ama, bunun, tabiî, sürekli olarak bitirilmesini beklemek, bizim açımızdan zordur. Onun için, sadece 1 dakikalık süre vereceğim. Lütfen konuşmanızı tamamlayınız; tamamlayamazsanız kesmiş olacağım konuşmanızı; kusura bakmayın.

Buyurun efendim.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Geleneksel aile bağlarının, akrabalık, hemşerilik, semt sakinliği gibi sosyal kontrol ilişkilerinin zayıflamasıyla, şehrin geniş ve güzel kaldırımlarında emin adımlarla, güven içinde yürüme şansı azalıyor. Şehirlerdeki yoğun nüfus ve ağır trafik, her türlü dolaşımı tıkıyor. İnsanların zamanlarının çoğu yollarda geçiyor. Bunun sonucunda, zengin, yoksul ve orta sınıfların oturdukları mekânlar birbirlerinden kesin sınırlarla ayrılıyor. Bu ayrışma, değişik sosyal sınıflar arasındaki çatışmayı, kıskançlığı, düşmanlığı körüklüyor.

Metropol insanının manevî boşluğunu dolduracak temel kaynak olan uygarlık, henüz yeterince etkili değil. Modern toplumda duyguları iletme ve kalp dilini oluşturma fonksiyonunu üstlenen sanat, şehir ortamından koparak, sınırlı insanları ilgilendiren, boş zamanları doldurma deneyimi olarak dar mekânlara hapsediliyor. Şehirdeki yoğun siyasal ve ekonomik hareketlilik, halkın duygu ve düşünce bakımından tıkanmasına sebep oluyor. Duygu şehirde inciniyor…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Özdoğan, teşekkür ediyorum.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Teşekkür ediyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Şahısları adına konuşmalara geçiyoruz.

Sayın Halil Ürün...

HALİL ÜRÜN (Konya) - Konuşmayacağım.

BAŞKAN - Konuşmuyorsunuz.

Sayın Koç?.. Yok.

Sayın Kandoğan?.. Yok.

Sayın Eraslan?.. Yok.

Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki konuşmalar tamamlandı.

Şimdi, 1 adet önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

                                            Ankara

Görüşülmekte olan 1114 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesine ilave olarak,

"Ankara'nın Samsun yolu olarak anılan doğu girişi 5104 sayılı Kanun kapsamında kentsel dönüşüm alanı olarak ilan edilir ve kentsel dönüşüme tabi tutulur" ibaresi eklenmiştir.

                       

Hüseyin Özcan

İbrahim Özdoğan

Süleyman Sarıbaş

 

 

Mersin

Erzurum

Malatya

 

Ümmet Kandoğan

 

Muharrem Doğan

 

Denizli

 

Mardin

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?...

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Konuşacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Doğan, buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce, tekrar, sizleri saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu verdiğimiz önergenin, bence, en önemli önerge olması gerekir diye düşünüyorum; çünkü, Ankara ve Ankaralılar için verilmiş bir önergedir. Ankara ve Ankaralılar her şeye layıktır.

Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, biraz önce yaptığım konuşmada da sizlere birçok konuları arz ettim, onlara değinmek istemiyorum.

Ankara'nın birçok girişi vardır. İşte, Gölbaşı'ndan girerken, oraların durumu iyi, Eskişehir yolundan girerken iyi, İstanbul yolundan giriş de güzel; ama, şu anda görüşmekte olduğumuz kuzey Ankara girişinin, gerçekten, kentsel dönüşüme ihtiyacı vardır; fakat, doğu Ankara, Samsun yolu girişi bundan farklı değildir. Yani, orada da salaş yapılaşma var, gecekondulaşma var, kaçak yapılaşma var. Eğer, biz bu önergeyi vermezsek, bu önergeyi çıkarmazsak, emin olun, ileride, bütün salaş yapılaşma, gecekondulaşma ve kaçak yapılaşma hep o bölgeye kayacaktır.

Madem şimdi böyle bir kanun görüşüyoruz ve Ankara için görüşüyoruz, neden bu doğu Ankara girişini, Samsun yolu girişini böyle kentsel dönüşüm projesine dönüştürmüyoruz? Bakın, şurada güzel bir proje yapılmış, güzel bir çalışma yapılmış. Yani, doğu Ankara girişi, bu doğu kesimde oturan Ankaralılar böyle bir projeyi hak etmiyor mu? Yani, şimdi, burada bir öz evlat, üvey evlat muamelesi yapılmıyor mu? Peki, bu doğu Ankara girişi için bu düşünülmeyecek de, bu kanun kapsamında görüşülmeyecek de ne zaman görüşülecek değerli arkadaşlar?

Bu nedenle, ben, bu önergemize destek vermenizi diliyor, bu kanunun hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Doğan.

HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Karar yetersayısı istiyoruz.

BAŞKAN - Sayın Bakan kısa bir açıklama yapacaklar; buyurun.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlar; Yılmaz Bey ve Muharrem Beyin taleplerini saygıyla karşılıyoruz; ancak, yalnız "Samsun çıkışı" demek de doğru değil, burada başka yollar da var. O bakımdan -Hükümetimiz, şu anda, Bakanlığımız- dönüşüm alanları hakkında kanun taslağı hazırlıyoruz. Önümüzdeki hafta Başbakanlığa sunacağız. Burada bütün bunları çözüyoruz.

Teşekkür ederim.

MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.

Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Karar yetersayısı yoktur; birleşime 5 dakika ara veriyorum.

                                                                                                   Kapanma Saati : 21.11


BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 21.20

BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER : Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 83 üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

1114 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz. 

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

Ê5.- Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve İçişleri ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonları Raporları (1/1166) (S. Sayısı: 1114) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Tasarının 1 inci maddesi üzerindeki önergenin oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi, önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Sayın milletvekilleri, Kâtip Üyeler arasında ihtilaf var; şimdi, elektronik cihazla oylama yapacağım.

2 dakikalık süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı vardır; önerge kabul edilmemiştir.

1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2.- 5104 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin dördüncü fıkrasına aşağıdaki cüm-le eklenmiş, beşinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddenin sonuna aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"Bu Kanun kapsamında Belediyeye devredilen gayrimenkullerden, İdare tarafından üzerinde uygulama yapılan gayrimenkullerin mülkiyeti, hak sahiplerine teslim edilecek olanlar hariç idareye bedelsiz olarak devredilir."

"24/2/1984 tarihli ve 2981 sayılı Kanun ile 2981 sayılı Kanunun bazı maddelerini de-ğiştiren 3290 ve 3366 sayılı kanunlara göre alınması gereken arsa bedellerini bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar ödemeyenler, bu bedeli 7 nci maddeye göre açılan müşterek banka hesabına proje geliri olarak yatırırlar."

"Bu Kanuna tâbi alanlarda yapılacak uygulamalarda her türlü mal ve hizmet alımları ile yapım işleri 5366 sayılı Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanunun 3 üncü maddesi hükmüne göre yapılır."

BAŞKAN - 2 nci madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Zekeriya Akıncı.

Sayın Akıncı, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Akıncı, birkaç saniyenizi rica edeceğim…

Sayın Akıncı, sistemde arıza var.

Sayın milletvekilleri, sistemde teknik bir arıza var; arızanın giderilmesi için, Birleşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.27

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati : 21.34

BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER : Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)

 

BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 83 üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

1114 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. 

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

5.- Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve İçişleri ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonları Raporları (1/1166) (S. Sayısı: 1114) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

2 nci madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Zekeriya Akıncı; buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlarken, sizin de hoşgörünüze sığınarak iki küçük konuda düzeltme yapma ihtiyacı duyduğumu ifade etmek istiyorum.

Sayın Ersönmez Yarbay, konuşması sırasında bir ara, Ankara'daki gecekondu dönüşüm projelerinin 1996'lı yıllardan itibaren başladığını söylemişti. Sanıyorum bir dalgınlık olacak; çünkü, Ankara'daki gecekondu dönüşümü projeleri 1996 yılından çok önce başlamıştı; bir.

Ayrıca, gecekonduyu önleme doğrultusundaki çalışmaların tarihi çok daha eskiye dayanıyordu. Sadece ülkemizde değil dünyada örnek bir proje olarak gösterilen Batıkent, Ankara'da gecekondu önlemesinin en önemli çalışmalarından birisi. Dolayısıyla, bu vesileyle bir kez daha, bu projelerin büyük mimarı olan Vedat Dalokay'ı da saygı ve rahmetle anmak gerekiyor.

Eğer, bugün de Ankara'da, ister Keçiören'in Piyangotepesi, İncirlisi; eğer, dilerseniz Altındağ'ın Karapürçek'i, Gökçenefes'i, Atillası, Aktaşı gecekondulardan yavaş yavaş arınıyor ve bir dönüşüm sağlanıyorsa, biliniz ki bu, bugünün işi değildir, son dönemlerin işi değildir, 1989'lu yıllardan itibaren sosyal demokrat belediyeciliğin özellikle imar ıslah çalışmalarıyla birlikte başlatmış oldukları uygulamaların bugün devam eden halinden başka bir şey değildir. Bunu da dikkatinize sunmak istiyorum.

Bu yasayla ilgili bir küçük de uyarım olacak. Sayın Tuna, konuşması sırasında evlerin davullu zurnalı yıkıldığını söyledi. O da doğru; ama, o evler yıkılırken insanlara verilen sözler bu projenin iki yıl içerisinde tamamlanabileceğiydi, bu propaganda edilmişti; ama, biz ikinci yılın içinde hâlâ bunun yasal düzenlemesiyle uğraşıyoruz. Onu da bir uyarı olarak yetkililere iletmekte yarar görüyorum.

Değerli arkadaşlarım, kuşkusuz hepimiz, bizler de, muhalefet partisi olsak da, Türkiye'nin ve Ankara'nın iyiliğine olan her projenin, her çalışmanın elbette arkasında olacağız, destek vereceğiz. Ancak, bu destek veriyor olmamız, çeşitli projelerle ilgili, ya da burada olduğu gibi, tasarılarla ilgili kaygılarımızı da sizlerle paylaşmamıza engel değil.

Korkarım ki, bu son düzenlemeyle birlikte, biz, daha önce yasalaşmış olan kanuna rötuşlar yaparak, son şeklini vermeye çalışarak, bir anlamda, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanının da bütün yetkileri elinde topluyor olmasının önünü açıyoruz. Meclisimiz, zaman zaman "Melih Gökçek yasası" diye tabir edilen yasalar çıkarmıştı; doğrudur bu. Kaygım odur ki, bu yasal düzenlemeler de, bir parça, gelecekte, yine "Melih Gökçek yasası" diye anılmasın; bu kaygımı paylaşmak istiyorum. Çünkü, bu yasayla birlikte, biz, yanılmıyorsam ilçe belediyelerini önce by-pass ediyoruz ve Büyükşehir Belediyesinin "güç bende, yetki bende" tanımlamasına uygun bir biçimde, önündeki engelleri yok ediyoruz. Gerekçemiz; efendim, işler hızlı gitsin; doğrudur. Onun için yetkileri tek kişide toplayacak bir yasa çıkarıyoruz; yetmiyor, bir süre sonra da, 6 maddelik yeni bir tasarıyla, unutulmuş, atlanmış kimi kolaylıkları da eksiksiz sunuyoruz. Elbette, bunu yaparken -yine bir başka kaygım da- acaba, biz, Meclis olarak, Ankara Büyükşehir Belediye Meclisini by-pass ediyor muyuz? Onların yetkisinde olan planlamayı, düzenlemeyi, acaba, biz, kendi üzerimize mi almış oluyoruz; onun da kaygısını taşıyorum.

Zaten, tasarının 3 üncü maddesiyle, güya, hizmetin aksamaması için müşavirlik ve kontrollük hizmetleri bir bütün olarak düşünüldüğünden, tüm denetim  yolları ortadan kaldırılıyor. Yasa çıkmış; ama, henüz uygulama yokken bile, Sayın Belediye Başkanının önünü iyice bir temizliyoruz; son rötuşlarını yaptırıyor bize; "aman, önümüze bir engel çıkmasın, işler hızlı yürüsün" bir anlamda "istediğim her şeyi yapabileyim" diyor ve biz de, kendisine her türlü kolaylığı sağlayacak yeni bir Melih Gökçek yasası yapıyoruz; niye; benim kaygım odur ki, o bölgede büyük bir rantın oluşacağı ortada. Zaten, Melih Gökçek'in -kulakları çınlasın- eğer, bir proje üzerinde ısrarlı duruşu varsa -kendisini birçok AKP'li milletvekili arkadaşımız da yakından tanır- "oralarda, acaba, geleceğe dönük planlamalar her alanda yapılıyor mu" biçimindeki soru işaretleri hepimizin kafasında uyanır. Dolayısıyla, Sayın Gökçek de, bir rant dağıtım mekanizması oluşacaksa, onun başında tek başına oturmak, kimseyi de karıştırmadan, neyi, nasıl istiyorsa öyle yapayım demek istiyor. Biz, bu yasal düzenlemeyle kendisine bu kolaylığı da sağlıyoruz. Yani, bir anlamda diyoruz ki "olur, hay hay, madem öyle istiyorsunuz öyle olsun, başka bir isteğiniz var mı" diyerek yasa çıkarıyoruz. Düşününüz ki, bu yasa çıktıktan sonra, müşavirlik ve kontrollük bile, belediyenin şirketleri veya iştiraki olan şirketler tarafından yapılabilecek hale getiriliyor.

Bir başka yönüyle, diyoruz ki "ya, bu proje Ankara'nın yüz akı olacak, işte herkesi, Türkiye'yi çok ilgilendiriyor" falan; ama, işin doğrusu, itiraf edelim, biz, bir anlamda, bir utanç tablosundan kendimizce kurtulmaya çalışıyoruz ve bir anlamda "havaalanı yolu" diye tanımladığımız yolu da cilalamaya çalışıyoruz ki, gelip geçen yabancılara "ya, Ankara ne kadar güzel bir şehirmiş" dedirtebilelim; özü bu yapmaya çalıştığımız işin.

Ama, bir kez daha söylüyorum: Biliniz ki, biz, bu yolla, ayrıca, belki de şimdiden planlanmış rant dağılımının da zeminini hazırlıyoruz. Tamam, güzel, bir itirazım yok, cilamızı, makyajımızı yapalım, Ankara ne güzel, ne cici bir kent dedirtelim, kimilerinin gözünü boyayalım, tamam, itirazım yok; ama, allahaşkına, ne olursunuz, bu projenin uygulandığı alanın 1-2 kilometre gerisindeki Ankara'yı da görelim lütfen. Orası için yapılması gerekenleri de yapalım lütfen. Yani, havaalanı yolunu şirin göstererek, güzel göstererek, Ankara'nın bunca sorununu, gecekondu bölgelerindeki sıkıntılarını gidermiş olabilmek mümkün müdür?! İnsanlar gelir, o güzelim havaalanı yolundan geçerler; ama, bir on dakika sonra, bu sene yaşadığımız ağır kış koşullarındaki gibi koşulları oluşursa, o güzelim Ankara havası biter ve bu Ankara ne berbat bir kentmiş denilmeye başlanır tekrar; yani, çok cici bir kente değil, aslında çok kötü yönetilen ve altyapısı çok zayıf bir başkente gelmiş olduklarını, çok değil, on dakika sonra, havaalanı yolunu geçtikten sonra görürler bizim konuklarımız ya da havaalanı yolunu geçtikten sonra    -arkadaşlarım da örneklediler- bir süre sonra, Ankara'yı hep böyle sananlar, şöyle bir Samsun yoluna doğru çıktıklarında gördükleri manzara karşısında, korkarım ki, kafalarındaki Ankara imajı fazlasıyla sarsılır.

Bununla anlatmak istediğim şu: Yapalım, itirazımız yok; düzeltelim, doğrudur; ama, bununla çok büyük bir şey yapıyoruz ve Ankara'nın sanki bütün sorunlarını çözüyormuşuz gibi bir anlayışa sakın saplanmayalım. Ankara'nın hâlâ çok sorunu var, çok dertleri var. Bilmiyorum, arkadaşlarımdan ne kadarı gider görür; ama, ben iyi biliyorum, bilerek söylüyorum, bugünkü koşullarda, örneğin Altındağ İlçesinin herhangi bir gecekondu bölgesindeki bir su ve kanalizasyon arızası bile, Ankara Büyükşehir Belediyesinin temel bir kuruluşu olan ASKİ tarafından, ne yazık ki, onbeş günde bile giderilemez haldedir; ne araçlar yeterlidir ne çalışan personel yeterlidir. Yani, Ankara'nın girişini süsleyeceğiz; ama, bir kanal arızasının da onbeş günde bile tamir edilemiyor olduğunu da, asla unutmayacağız. Ben sık sık gidiyorum, gittiğimde oralarda gördüğüm tablo şudur: Oralarda Büyükşehir yoktur, Büyükşehir hizmetleri yoktur; çünkü, rant yoktur. Tam aksine hizmete gereksinim vardır; ama, gariptir, yine seçimlerde belli oy oranları hep tutturulur; ama, inanıyorum ki, yakın bir dönemde, Altındağ'da hizmete ne gerek var, yapacağımız yardımlar, dağıtacağımız gıda paketleri, patates soğan çuvalları bizim oy almamız için yeterlidir düşüncesini, Ankaralıların bu siyasî iradelerine patates ve soğanla ipotek koyma anlayışını, yakın bir zamanda, inşallah, elinin tersiyle de itip atacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Akıncı, konuşmanızı tamamlayınız.

ZEKERİYA AKINCI (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, arkadaşlarım yine -Ankara milletvekilleri- gidiyorlar mı bilmiyorum; bir süre önce, Keçiören'de muhtarlar toplantısı vardı, kısa bir süre önce de Altındağ'da. Niye Keçiören ve Altındağ diyorum; çünkü, havaalanı yolunun, bu proje iki tarafta, iki ilçemizi kapsıyor. Muhtarlar toplantısında, bütün muhtarlar, hiç ayrımsız, olağanüstü hırsızlık, kapkaç, cinayet, yaralama, uyuşturucu ve benzeri sorunlardan şikâyetçiler; ama, toplantıda emniyet müdürü yok. Muhtarların hepsi… Hani, siz bazen böyle, elinizi birden bire kaldırıyorsunuz ya, ben de konuşmam sırasında muhtarlara sordum: "Allahaşkına, biz, Sayın Büyükşehir Belediye Başkanına haksızlık mı yapıyoruz; acaba, onun, Altındağ'da ya da başka yerlerde getirmiş olduğu kimi hizmetleri göremiyor muyuz. Lütfen, siz bölgelerinizdeki hizmetleri bir anlatır mısınız" dediğimde, sizin elinizi kaldırdığınız gibi, hepsi birden elini kaldırdı "hiçbir şey yok, hiçbir şey yok" diye feryat ettiler. Bunlar, muhtarlar toplantısındaki gözlemlerim, bunları sizle bir paylaşayım.

Biraz önce anlatmaya çalıştım; elektrik şebekelerinden şikâyetler, su şebekelerinden şikâyetler, kanalizasyon şebekelerinden şikâyetler, ardı arkası gelmez bir biçimde, herkes tarafından dillendiriliyor.

Ayrıca, bir başka şeyi dikkatinize sunmak istiyorum -bütün yetkililerin- umarım bir yararı olur: Altındağ'da, bu, imar ıslah planlarının düzenlenmesinden sonra yapılan çalışmalarla, gecekondulaşmadan çok katlı yapılaşmaya bir dönüş yaşanıyor değerli arkadaşlarım; ancak, bu dönüşüm sırasında, atıyorum, üç tane, dört tane gecekondunun yerinde, artık, on daireli, onbeş daireli, yirmi daireli apartmanlar yükseliyor. Yani, kaçınılmaz bir biçimde nüfus yoğunluğuna gidiyor o bölgeler; ama, gelin görün ki, ileride artacak olan nüfus yoğunluğunu karşılayacak bir altyapı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ZEKERİYA AKINCI (Devamla) - İzin verirseniz, toparlayayım.

BAŞKAN - Sayın Akıncı, toparlayacaksınız da, bakınız, 10 dakikalık konuşma sürenize 2 dakika ilave ettim.

ZEKERİYA AKINCI (Devamla) - 1 dakika… İzninizle tamamlıyorum efendim.

HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim, şahıs sözü de var.

BAŞKAN - Efendim, şahsınızdan önce şöyle: Yani, ben birleştirmek istiyorum; arada grup konuşmaları var, ondan sonra da şahıslar var. Şahsınıza tekrar sıra gelirse, size yapılabilir. 1 dakika daha vereyim, buyurun, tamamlayın konuşmanızı lütfen.

ZEKERİYA AKINCI (Devamla) - Yani, orada artacak nüfus yoğunluğuna karşı alınabilmiş hiçbir tedbir yok, Büyükşehrin esamesi okunmuyor. Ankara'nın sorunlarıyla ilgili önergeler veriyoruz değerli arkadaşlarım, şurada 5-6 önerge var; kış koşulları, Keçiören, Subayevleri'nde yüksek gerilim hatlarının yeraltına alınması, halk otobüsleri ve başka; hiçbirisinin cevabı gelmedi. İçişleri Bakanlığından, Enerji Bakanlığından; yani, bir muhalefet milletvekili, bölgesindeki yurttaşların sorunlarıyla ilgili, onları tatmin edecek yanıtları alabilme adına ancak önerge verebiliyor; ama, onun yanıtları bile gelmedi ve hepsinin süreleri doldu. Üzülerek söyleyeyim, Ankara, bununla, belki güzel bir eser kazanacak; ama, sorunları büyük, devam ediyor. Sayın İsmail Alptekin'in de kulaklarını çınlatmak istiyorum, Sabah Ankara Gazetesinde yaptığı röportajda "Ankara'nın en çok Gençlik Parkı'nı seviyorum" dedi; ama, Gençlik Parkı'nın halini herkes biliyor; kendisi de farkında mı bilmiyorum. Ayrıca "Ankara'ya mutlaka metro gerekiyor" dedi; ama, oniki yıldır Melih Gökçek'in herhalde işbaşında olduğunu unuttu, bir metre bile metro çalışması yok. Bolca tünellerin üstünde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ZEKERİYA AKINCI (Devamla) - Efendim, 1 dakika…

BAŞKAN - Saygıdeğer arkadaşlarım, bakınız… Sayın Akıncı, ben şunu diyorum: Yani, sıranız gelse vereyim; ama, 10 dakikalık bir konuşmaya, 4 dakika ilaveyi takdirinize sunuyorum. 

ZEKERİYA AKINCI (Devamla) - Sayın Başkan, 1 dakika…İzninizle, tamamlıyorum.

BAŞKAN - Ama, bu işin sonunu alamayız arkadaşlar. Bakınız, o zaman benim şöyle yapmam lazım: Baştan konuşma sırasında, daha önceleri yaptığım gibi, kesip, 1 dakika veririm, bundan sonra vermem demem lazım.

ZEKERİYA AKINCI (Devamla) - 1 dakika… Son cümlem, tamamlıyorum efendim.

BAŞKAN - Yani, 10 dakikalık konuşmaya, bu 4 üncü  dakikanızı istiyorsunuz. Takdirinize sunuyorum; yani, siz yönetirseniz nasıl yönetirsiniz. Olmaz…

ZEKERİYA AKINCI (Devamla) -  Tamamlıyorum efendim… Teşekkür edip ayrılıyorum.

Ayrıca, her yerde olağanüstü sayıda "metronuz hayırlı olsun" tabelaları görürsünüz. Bizim bildiğimiz, bir iş biter, sonra ona "hayırlı olsun" denir; ama, bizde tünel kazılıyor "hayırlı olsun" deniyor. Biraz önce Sayın Ateş söyledi, bu projenin daha yüzde 20-25'lik bir bölümü; ama, açılan tünellere, her yere sanki metro gelmiş, hizmete girmiş gibi "hayırlı olsun", "metronuz hayırlı olsun" tabelaları asılıyor. Bu hiç hoş değil.

Son bir çağrım Modern Çarşı esnafının sıkıntısına dönüktür. Sayın Büyükşehir Belediye Başkanımız burayla meşgul; ama, orayla da meşgul oldu. Özel idareden o binayı satın aldı; ama, biliniz ki arkadaşlar -Ümmet Kandoğan da söylemişti- oradaki yangından sonra, yaşı 50'nin altında, işini kaybeden tam 24 esnaf kalp krizinden hayatını kaybetti. Yani, bunca işsizlik, yoksulluk içerisinde onları perişan ediyoruz; yetmiyor, Altındağ Belediyesinden onsekiz yirmi yıllık kadrolu işçileri atıyoruz, perişan ediyoruz; belediyeciliği, lütfen, bu yönleriyle de bir kez daha düşünelim, değerlendirelim diyorum, hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

BAŞKAN - Sayın Akıncı, teşekkür ediyorum.

Saygıdeğer arkadaşlarım, kürsüye çıkıp konuşan hatip arkadaşlarımızın şunu çok iyi ayarlaması lazım: Yani, süresi 10 dakikaysa 10 dakikalık konuşmayı yapması lazım. Ne Ankara'nın sorunları ne şehrin sorunları veya bir başka konuda, enerji sorunları veya bilmem, efendim, millî eğitimin sorunlarını 10 dakikalık konuşma içinde kimsenin halletme imkânı yok. İçtüzüğün amir hükmü de zaten madde üzerinde konuşmakla ilgili. Daha sonraki arkadaşlarımızdan istirham ediyorum, yani, bu konularla ilgili yaptıkları konuşmaların alıp maddeyle ilgilerini yakalarlarsa çok sevinirim ve bu hususta da çok güzel bir şekilde konusunu değerlendiren milletvekili hatip arkadaşlarımız da var; ben, onlara da, isimlerini zikretmeden şükranlarımı sunuyorum.

Sayın Bakanım, buyurun efendim.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) - Sayın Başkanım, teşekkür ederiz.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; müsaadenizle biraz bilgilendirmek istiyorum. Tabiî, özellikle yasa dışında çok fazla eleştiri var, onunla ilgili kararı Ankara'da yaşayan değerli vatandaşlarımız vermiştir, Melih Bey üç dönem Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı oldu, bir dönem de Keçiören'i yaptı.

Şimdi, şunu söylemek lazım: 4.4.2005 tarihinden itibaren konut karşılığı sözleşmeler yapılmaktadır. Tam bir yılda neler yapılmıştır bakın, son derece önemli: 4 000 tane yıkılan gecekondu vardır.

Çok değerli milletvekili arkadaşlar, dünyanın hiçbir yerinde bu kadar zor işi başarmak, kavga gürültü çıkmadan başarmak gerçekten zor ve imkân dahilinde değildir. 5 500 tanesiyle anlaşma yapılmıştır. Anlaşmayla verilecek konut sayısı 6 750'dir. Ayrıca, protokol yolunda, yani, Pursaklar'da 2 500 tane konut yapıyoruz. Bunlarda ilköğretim okullarımız var, liselerimiz var, sosyal donatılarımız var, yeşil alanlarımız var. Özellikle, bunu başarmak son derece önemli. Burayı da görmezlikten gelemeyiz. Ciddî dönüşümler yapıyoruz. Vatandaşımız son derece memnun.

Ayrıca, biraz evvel eleştiren Değerli Anavatan Partisi Milletvekilimiz "bu vatandaşlar ne oldu" diye soruyor; 200 YTL kira yardımı yapılıyor. Gerçekten, çok fazla sayıda konut ihtiyacı oldu, bu nedenle kira artışları oldu. Bölgeden tahliye edilen vatandaşlarımızın kiralık konut bulma sıkıntılarına çözüm bulmak amacıyla belediyemize ait yaklaşık 1 500 adet lojman tahsis edildi; gıda ve kömür yardımları yapılarak, destek devam ediyor. Kaçak olarak gecekondu inşa eden şahısların mağdur olmamaları amacıyla, TOKİ tarafından Karacaören bölgesinin imar planları hazırlanmış, 2 400 adet konut inşaatı başlatılmış, bunlardan 496'sı…

BAŞKAN - Sayın Bakanım, şunu istirham edeyim: Eğer, bu konuyla ilgili olarak geniş açıklama yapacaksanız sizi mecburen kürsüye alacağım. Ben, çok kısa açıklama için size söz vermiştim, eğer devam edecekseniz kürsüye alayım sizi.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) - Peki, tamam, bitiriyorum, fazlasına gerek yok. Ancak, genelde çok fazla Ankara Büyükşehir Belediye Başkanımız eleştirildi. Tabiî ki, o eleştirilere kendisi cevap verebilir; ama, bu başarıyı da görmemek doğru değil. Gerçekten Toplu Konut İdaremiz ile Büyükşehrimiz, TOBAŞ şirketi,  özellikle müşavirlik ve kontrollük yaparken biz ona proje yetkisini de veriyoruz, plan yetkisini de veriyoruz ve özellikle bunu belirtmek istiyorum.

Saygılar sunarım. Sağ olun.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Anavatan Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Hüseyin Özcan.

Sayın Özcan, buyurun.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, birkaç dakika süreye ihtiyacımız var bu konuyla ilgili olarak.

Sayın Hüseyin Özcan'ın konuşmasının tamamlanmasına kadar sürenin uzatılmasını oylar...

HALUK KOÇ (Samsun) - Karar yetersayısı istiyorum.

BAŞKAN - Olur Sayın Koç.

Sayın Hüseyin Özcan'ın konuşması tamamlanıncaya kadar çalışma süresinin uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Karar yetersayısı yoktur; birleşime 2 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati : 21.55

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 21.57

BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)

 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 83 üncü Birleşiminin Yedinci  Oturumunu açıyorum.

1114 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. 

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

5.- Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve İçişleri ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonları Raporları (1/1166) (S. Sayısı: 1114) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Tasarının 2 nci maddesi üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına Hüseyin Özcan'ın konuşma süresi yeterli olmayacağı için, konuşmasını tamamlayıncaya kadar sürenin uzatılması talebini yapmıştım, bu arada karar yetersayısı istenmişti. Şimdi, bu hususu tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

Sayın Hüseyin Özcan'ın konuşmasının bitimine kadar Genel Kurulun çalışma süresinin uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yetersayısı vardır; kabul edilmiştir.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkan, yasa bitene kadar devam etseydi; kaç madde kaldı ki?!.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Özcan.

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi Kanununda değişiklik yapılmasına ilişkin 1114 sıra sayılı yasa tasarısının 2 nci maddesi üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; yüce halkımızı ve Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, günümüz kentlerinin çevresinde oluşan kaçak yapılaşma alanları, kentler için sosyal ve fiziksel büyük problemler yaratmıştır. Bunları yaşıyoruz. Yıllarca, gecekonduya gelen insanların köylerinden neden geldiklerini, bir daha… Ben, bu beş altı gündür Mersin köylerini gezerken, şehirden tekrar göç ederek köye gidenleri gördüm. Aş ve iş için şehre geldiklerinde, maalesef, şehirde de, artık, aş ve işin olmadığını söylediler. Köylüler, perişan olduklarını, aç olduklarını "bu hükümete duyurun, vebalimiz boynunuzdadır" dediler. Ben de, bu vebali sizlerle paylaşmak için, hükümete sesleniyorum.

Narenciye bahçelerini söküyorlar. Vatandaş gelmiş, 10 kuruşa portakalın kilosunu… Halden haber gönderdiler; hale portakal, limon getirmeyin, kimse almıyor diyorlar. Düşünebiliyor musunuz, bir yılın emeğini… Çürümeye terk edilmiş o narenciyeleri gördüm; inan edin, ben ağladım. O insanlar, bu duruma ağlıyorlar. Biz, bu kadar borcumuzu… Hatta, vatandaşın biri geldi "tarım krediye 2 milyar lira borcum vardı, 12 milyar oldu. Ben, tarlama bile alıcı bulamıyorum" diyor.

Değerli arkadaşlar, köylü şunu da soruyor: "Bizi şehre mi göçe zorluyorlar? Şehre giden arkadaşlarımız geri döndü geldi. Bizi ölüme terk ediyor iktidar; söyleyin. Biz onlara oy verdik. Neden bizim oylarımızı alarak bugün köye inmiyorlar?"

Göletler yaptığını söylüyorlar. Birkaç gölete, tamamlandığı halde,      3 000-4 000 metre boruyu vermiyor, 5-6 köy mağdur olmuş sulamada. Siz bu köylüyü göçe zorladığınızda… Kent projeleri yapıyor… Elbette ki, çağdaş bir kent olsun.

Hâlâ çöp sorununu çözemeden… Özellikle Mersin'de ve diğer illerde… İşte, bakıyoruz, burada, Mamak'tan geçilmiyor, o semtlerden. Siz, daha hâlâ bir çöp sorununu çözemediniz, çevre sorununu çözemediniz.

Ankara'da sadece bir kuzey kapısı mı var?! Ankara'nın dört tane kapısı var. Neden bütün bölgelerde bu kentleşme projesiyle ilgili yeni yapılar, yeni çalışmalar yapmıyoruz?..

Diğer kentlerimizde de aynı sorunlar var. Çıkıyorsunuz, Sayın Bakanım da başta olmak üzere, Melih Gökçek… Lütfen, Sayın Bakanım, Ankara Kalesine gidin de, oradaki durumları görün. O gecekonduların durumlarını görün. Eğer tarihî dokuyu koruyacaksak, tarihe sahip çıkacaksak, önce bu tarihî eserlerin etrafları temizlenmez mi?.. Biz nasıl turist getireceğiz?.. Hani, bacasız fabrika diyoruz. Bunları öncelikle çözmek zorundayız.

Siz getireceksiniz, belirli rant alanlarını… Birilerine daha iyi bir rant alanı yaratmak için çalışacaksınız, diğer taraftaki insanları mağdur edeceksiniz!.. Bunlar olmaz! Eğer, gerçekten, hükümet, tarafsız davranacaksa, bütün bu altyapısını getirerek, sosyal imkânlarını, sosyal yapıyı daha güçlendirecek, bu insanlara olanak sağlayacak, fiziksel yapıyı da güçlendirecek şekilde projelerle gelir. Bölge bölge getirerek… Diğerlerinin ne suçu var?! Elbette ki, bu projelere destek verilecektir ve böyle olmalı. Bu çağda, 21 inci Asırda, artık, gecekondu hayatı insanlarla uyuşmuyor. Öyle gecekondular var ki, bakıyoruz, lavabosu yok, banyosu yok, içecek suyu yok, kanalizasyonu yok, elektriği yok ve bu insanlar bu kentte yaşıyor!.. Hele, çıkın da bakın, Mamak'ın gecekondularına, Altındağ'ın ve bu yol boyunca, Samsun Yolu etrafında, gittiğinizde, sağlı sollu o tepelerdeki olan gecekonduların oraya araçlar da çıkmıyor. Buralara bu insanlar geldi, niye geldi; aş ve iş. Bugün aş ve iş de kalmadı oralarda, aş ve iş de kalmadı! Bu insanlar  tekrar köye gidecek. Ee, köyde, gittiğinde, ne evi var ne tarlası ne de ekecek… Ki, ekse bile, artık, ekilen arazilerde dahi insanlar aç kalıyor.

Değerli arkadaşlar, biz bu anlayışla, köylüyü kente zorluyoruz; ama, kentteki durumlar da yürekler acısı. Eğer projeler yapılacaksa, bir rant amacıyla değil, bu insanlara yardımcı olmak, onların gerekli sosyal imkânlarını yerine getirecek, insanca yaşayacağı ortamlar yaratmak zorundayız, çevreyi temiz tutmak zorundayız. Büyük kentlerin, büyük şehirlerin sınırlarını genişlettik, büyük şehrin sınırları içerisinde kalan kasabadaki insanlar, esnaflar mağdur. Biz yapamıyoruz; ufak bir yere bir çivi çakmak istediğimizde, illa ki projeler yapın deniyor diyorlar. Bu konuda da mağdurlar köylüler, o bölgede, o genişletilen alanlarda. Vergi konusunda da mağduriyetleri var. Bunları dile getiriyorlar.

Biz, bu altı yedi gün içerisinde dolaştığımız bölgelerde esnafların durumlarını da gördük ki, gerçekten, siftahsız dükkân kapatıyorlar. Ondan sonra da çıkıyorsunuz, Türkiye tozpembe diyorsunuz, anarşi yoktur diyorsunuz!.. Anarşi konusunda görüşülüyor, terörist konusunda konuşuluyor, Sayın Başbakan Genel Başkanımızı dinlemeden buradan ayrılıyor. Türkiye'nin ortak sorunu bu, terör olayı ortak sorundur; Türkiye'ye hep birlikte sahip çıkmalıyız. Birileri doğru şeyler söylüyor diye doğrudan kaçmayalım. Eğer, doğrudan kaçarsanız, sonuçta, birsürü insanımız öldürüldü ve ölmeye de devam ediyor; yazıktır; bunların vebali, bu kaçanların boynunda olacaktır, bu sorunlara ciddî eğilmeyenlerin boynunda olacaktır.

Biz, bu ölenlerin hepsinin ailelerine başsağlığı diliyor, onlara da saygılar sunuyoruz; ruhları şad olsun. Öldürülmesin bu ülkenin insanları, bizim insanlarımız.

Birsürü yaralama, güvenlik güçlerimizi yaralamalar oluyor. Bunlar nedir; bu ülkenin güvenliğini sağlamaktır. Yapmayın. Birileri eğer bunları kullanıyorsa -ki, kullanıyor- bu konuda, hükümet, ciddî olarak durmalı ve kaçmamalı, Meclisten kaçmamalı, sorunları ortak görüşmeliyiz ve ortak, hep birlikte... Türkiye'nin geleceği, üniter yapısı konusunda hiçbir tavizimiz olmayacaktır; ama, siz, tutacaksınız, birilerine hoş görünmek için, farklı bölgelerde, farklı şeylerle konuşarak, bu insanları birbirine düşüreceksiniz!.. Bunlar doğru değildir, doğru davranışlar değildir, bir devlet idaresine yakışmıyor diyorum.

Değerli arkadaşlar, kentlilerin sorunları, köylülerin sorunları, çevrenin sorunları almış yürüyor. Bir an önce, Meclis olarak, olabilecek şeylerde... Ki, Anavatan Grubu olarak, biz, hükümet olumlu adım attığında, biz onlara destek vermeye hazırız; ama, hükümet, "ben yaptım ettim" mantığıyla giderse, ülkeyi kaoslara sürükler, bunun vebali de AKP İktidarında olur diyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum, iyi akşamlar diliyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özcan.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Genel Kurulun çalışma süresi tamamlanmıştır.

Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 5 Nisan 2006 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

 

                                                                                                   Kapanma Saati : 22.07