DÖNEM:
22 CİLT: 115 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
83 üncü Birleşim
4 Nisan 2006 Salı
İ
Ç İ N D E K İ L E R
Sayfa
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun,
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde son günlerde yaşanan olaylarla ilgili
gündemdışı açıklaması ve CHP Antalya Milletvekili Deniz Baykal, Anavatan
Partisi Isparta Milletvekili Erkan Mumcu ve AK Parti Zonguldak Milletvekili
Köksal Toptan'ın, grupları adına, Elazığ Milletvekili Mehmet Kemal Ağar'ın da
şahsı adına konuşmaları
B) OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- TBMM Başkanvekili Nevzat Pakdil'in,
ülkemizin birlik ve bütünlüğünün korunması konusunda bütün siyasî parti
gruplarımızın ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin yekvücut olarak
hareket ettiğinin bugün bir kez daha ortaya çıktığını; ülkemizin bölünmez
bütünlüğüne kastedenlerin, geçmişte olduğu gibi, bugün de, yarın da
milletimizden hak ettikleri cevabı alacaklarını belirten ve terör eylemlerinde
ölen vatandaşlarımıza Tanrıdan rahmet dileyen konuşması
C)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Litvanya-Türkiye Parlamentolararası
Dostluk Grubu Başkanı Vilija Verteliene ve beraberindeki Parlamento heyetinin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının konuğu olarak ülkemize resmî
ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1018)
2.- Samsun Milletvekili Haluk Koç'un,
8.4.1929 Tarihli ve 1416 Sayılı Kanun ile 4.11.1981 Tarihli ve 2547 Sayılı
Kanuna Birer Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/693), doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/379)
D) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- İstanbul Milletvekili Birgen Keleş ve
24 milletvekilinin, enerji sektörü ve yap-işlet-devret, yap-işlet yöntemiyle
kurulan santrallar konusunda Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/353)
IV.-
ÖNERİLER
A) DANIŞMA
KURULU ÖNERİLERİ
1.- Gündemdeki sıralama ile çalışma
saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
V.-
SEÇİMLER
A)
KOMİSYONLARA ÜYE SEÇİMİ
1.- (10/254, 258) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonuna üye seçimi
VI.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş
ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici
Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S.
Sayısı: 305)
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve
Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030)
(S. Sayısı: 904)
3.- Türk Silahlı Kuvvetleri Personel
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve
Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/278, 1/1034) (S. Sayısı: 17 ve
17'ye 1 inci Ek)
4.- Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanununun
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ve Millî
Savunma Komisyonu Raporu (1/277) (S. Sayısı: 1079)
5.- Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm
Projesi Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve İçişleri ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonları Raporları (1/1166) (S.
Sayısı: 1114)
VII.-
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin,
Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş'in, konuşmasında, ileri sürmüş olduğu
görüşlerden farklı görüşleri kendisine atfetmesi nedeniyle konuşması
VIII.-
SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, bir
mahkeme kararının temyiz edilmemesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet
Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/12009)
2.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün,
yasama dokunulmazlığına ve kamu görevlilerinin yargılanma prosedürüne ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in
cevabı (7/12011)
* Ek cevap
3.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın,
İGDAŞ'la ilgili bir davaya ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Cemil
ÇİÇEK'in cevabı (7/12015)
4.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
Türkiye 2005 İlerleme Raporundaki "Yargı ve Temel Haklar" bölümüne
ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/12076)
5.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
Türkiye 2005 İlerleme Raporundaki "Yargı" bölümüne ilişkin sorusu ve
Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/12077)
6.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
Türkiye 2005 İlerleme Raporundaki "Yargı" bölümüne ilişkin sorusu ve
Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/12078)
7.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
Türkiye 2005 İlerleme Raporundaki "Medenî ve Siyasî Haklar" bölümüne
ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/12080)
8.- Adana Milletvekili Mehmet Ziya
YERGÖK'ün, yargı bağımsızlığı ve hâkimlik teminatına ilişkin Başbakandan sorusu
ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/12274)
9.- Aydın Milletvekili Özlem
ÇERÇİOĞLU'nun, yeşil kart uygulamasına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep
AKDAĞ'ın cevabı (7/12315)
10.- Denizli Milletvekili Ümmet
KANDOĞAN'ın, yaş sebze ve meyve ticaretinin düzenlenmesine ilişkin Başbakandan
sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/12408)
11.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in,
özelleştirme kapsamındaki bazı kuruluşlarda yapılan genel müdür yardımcılığı
atamalarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın
cevabı (7/12428)
12.- Ankara Milletvekili Mehmet
TOMANBAY'ın, keşif ve haciz işlemlerinde Adalet Teşkilatını Güçlendirme Vakfı
minibüslerinin kullanıldığı iddialarına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil
ÇİÇEK'in cevabı (7/12450)
13.- Yalova
Milletvekili Muharrem İNCE'nin, Körfez Geçiş Projesine ilişkin sorusu ve
Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız ÖZAK'ın cevabı (7/12457)
14.- İstanbul Milletvekili Berhan
ŞİMŞEK'in, İller Bankası 6. Bölge Müdürlüğünün bir ihalesine ilişkin sorusu ve
Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız ÖZAK'ın cevabı (7/12459)
15.- Iğdır Milletvekili Yücel ARTANTAŞ'ın,
Star Gazetesinin satışına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in cevabı (7/12466)
16.- Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in,
İmar Bankası mudilerine yapılan ödemelere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in cevabı (7/12468)
17.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in,
tütün piyasasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Abdüllatif ŞENER'in cevabı (7/12469)
18.- Ankara Milletvekili Mehmet
TOMANBAY'ın, Çorum'un Ortaköy İlçesindeki arkeolojik kazılara ilişkin sorusu ve
Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/12533)
19.- Ankara Milletvekili Mehmet
TOMANBAY'ın, Çorum'un, Ortaköy İlçesindeki arkeolojik kazılarda çıkarılan
tabletlere ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı
(7/12534)
20.- Ankara Milletvekili Mehmet
TOMANBAY'ın, Çorum'un Ortaköy İlçesindeki arkeolojik kazıların yayınlarına
ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/12535)
21.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in,
Efes Antik Kentindeki bazı düzenlemelere ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm
Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/12536)
22.- Ankara Milletvekili Mehmet
TOMANBAY'ın, Şanlıurfa Germuş Dağındaki kazılara ilişkin sorusu ve Kültür ve
Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/12537)
23.- Ankara Milletvekili Mehmet
TOMANBAY'ın, Şanlıurfa Müzesindeki bir buluntuya ilişkin sorusu ve Kültür ve
Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/12538)
24.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, Antalya'nın Akseki İlçesinin turizm potansiyelinin
değerlendirilmesine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un
cevabı (7/12540)
25.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın,
İstanbul İl Özel İdaresi Ağız ve Diş Hastalıkları Hastanesinde yapıldığı iddia
edilen bazı uygulamalara ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı
(7/12571)
26.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, Cidde Ekonomik Forumu programına ilişkin sorusu ve Dışişleri
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah GÜL'ün cevabı (7/12622)
27.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın,
Antalya'nın Kumluca İlçesinin trafo ihtiyacına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı
Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/12641)
28.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in,
Muhasebat Genel Müdürlüğünün hatalı işlem yaptığı iddiasına ilişkin sorusu ve
Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/12644)
29.- Adana Milletvekili N. Gaye
ERBATUR'un, ithalatta uygunluk denetimine ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve
İskân Bakanı Faruk Nafız ÖZAK'ın cevabı (7/12747)
30.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün,
sosyal güvenlik destek primi ödemelerine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/12749)
31.- Ordu Milletvekili İdris Sami
TANDOĞDU'nun, çocuk işgücüne ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/12753)
32.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
engelli personele ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet
Ali ŞAHİN'in cevabı (7/12777)
33.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın,
Antalya'daki tekstil üreticilerinin sorunlarına,
- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
engelli personele,
- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un,
ithalatta uygunluk denetimine,
İlişkin soruları ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı ve Devlet Bakanı Vekili Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/12786,
12787, 12788)
34.- Gaziantep Milletvekili Ahmet
YILMAZKAYA'nın, Kur'an kurslarının müfredatına ve denetimine ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/12801)
35.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
engelli personele ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı
(7/12805)
36.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un,
ithalatta uygunluk denetimine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla
KOÇ'un cevabı (7/12828)
37.- Kocaeli Milletvekili İzzet ÇETİN'in,
TÜPRAŞ'ın kamu hisselerinin satışı konusunda Danıştayın verdiği yürütmeyi
durdurma kararına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı
(7/12832)
38.- Mardin Milletvekili Muharrem
DOĞAN'ın, Mardin'de kurulan fakültelere kadro ve ödenek tahsisine ilişkin
sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/12833)
39.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S.
KESİMOĞLU'nun, Ankara-Siteler'deki elektrik kesintisine ilişkin sorusu ve
Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/12835)
I.- GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat
14.00'te açılarak beş oturum yaptı.
Van Milletvekili A. Yekta
Haydaroğlu, Van'ın düşman işgalinden kurtarılışının 88 inci yıldönümüne,
Yalova Milletvekili
Muharrem İnce, önemli zenginliklerimizden biri olan türkülere TRT radyo ve
televizyonlarında daha fazla yer verilmesinin bu köklü kültürümüzün yeni
nesillere aktarılmasındaki önemine,
Sakarya Milletvekili
Süleyman Gündüz, Balkanlardaki son siyasî gelişmelere,
İlişkin gündemdışı birer
konuşma yaptılar.
Memleket İçi Düşmana
Karşı Silahlı Müdafaa Mükellefiyeti Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi
Hakkında Kanun Tasarısının geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi
okundu; Millî Savunma Komisyonunda bulunan tasarının hükümete geri verildiği
bildirildi.
Gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
3 üncü sırasında bulunan,
Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S.
Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon
raporu henüz gelmediğinden;
1 inci sırasında bulunan,
Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/278, 1/1034) (S. Sayısı: 17 ve
17'ye 1 inci Ek),
2 nci sırasında bulunan,
Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına
Dair 604 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin (1/277) (S. Sayısı: 1079),
4 üncü sırasında bulunan,
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısının (1/1030)
(S. Sayısı: 904),
6 ncı sırasında bulunan,
Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı;
Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının (1/1133, 1/1074) (S. Sayısı: 1099),
Görüşmeleri, ilgili
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından;
Ertelendi.
5 inci sırasında bulunan,
Tokat Milletvekili Mehmet Ergün Dağcıoğlu'nun, Gelir Vergisi Kanunu ve 6183
Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/673) (S.
Sayısı: 1081) görüşmeleri tamamlanarak,
7 nci sırasında bulunan,
Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Birliği Arasında Türkiye Cumhuriyetinin
Makedonya Eski Yugoslav Cumhuriyetindeki Avrupa Birliği Polis Misyonuna
(EUPOL-PROXIMA) Katılımına Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısının (1/944) (S. Sayısı: 846), görüşmelerini müteakiben,
Elektronik cihazla
yapılan açıkoylamalardan sonra, kabul edilip kanunlaştıkları açıklandı.
CHP Grubundan bazı
milletvekillerinin 11 inci maddenin oylamasına geçildiği sırada yoklama
talebini yerine getirmediği gerekçesiyle Başkanın tutumu hakkında usul
görüşmesi açıldı.
Samsun Milletvekili Haluk
Koç, Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, konuşmasında, şahsına sataştığı
iddiasıyla bir açıklamada bulundu.
4 Nisan 2006 Salı günü
saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 21.04'te son verildi.
İsmail
Alptekin |
|
|
Başkanvekili |
|
|
|
Bayram Özçelik |
Türkân Miçooğulları |
|
Burdur |
İzmir |
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
No.: 113
II.- GELEN KÂĞITLAR
31 Mart 2006 Cuma
Sözlü Soru Önergeleri
1. - Balıkesir Milletvekili Sedat PEKEL'in, Balıkesir'de pamuk üretimi
desteklemesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1684) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/3/2006)
2. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, narenciye üreticilerinin
sorunlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1685)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/3/2006)
3. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Berlin'deki
turizm fuarının açılışına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1686) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/3/2006)
Yazılı Soru Önergeleri
1. - Malatya Milletvekili Süleyman SARIBAŞ'ın, bir inşaat şirketinin
TOKİ'den aldığı işlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13121)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10/3/2006)
2. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, meslek kuruluşlarının
seçimlerine müdahale iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/13122) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/3/2006)
3. - Bursa Milletvekili Mehmet KÜÇÜKAŞIK'ın, Uludağ'da turizm alanı
ilan edilen arazilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13123)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/3/2006)
4. - Antalya Milletvekili Osman KAPTAN'ın, temel ihtiyaç maddeleri ile
tarım girdilerinin KDV oranlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/13124) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/3/2006)
5. - İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK'in, işgal edilen bazı
Hazine ve orman arazilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13125)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/3/2006)
6. - Bursa Milletvekili Mustafa ÖZYURT'un, Uludağ'da milli park
alanından çıkarılan bölgeye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13126)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/3/2006)
7. - Malatya Milletvekili Muharrem KILIÇ'ın, kapatılacağı iddia edilen
Tekel başmüdürlüklerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13127)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/3/2006)
8. - İzmir Milletvekili Canan ARITMAN'ın, Hamas Liderinin Türkiye
ziyaretine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13128) (Başkanlığa geliş
tarihi: 14/3/2006)
9. - İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, Suriye sınırındaki mayınlı
arazilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13129) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/3/2006)
10. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Suriye ve
Irak sınırlarındaki mayınlı arazilerin temizlenmesine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/13130) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/3/2006)
11. - İstanbul Milletvekili Mehmet Ali ÖZPOLAT'ın,
İstanbul'daki bir ulaşım projesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/13131) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/3/2006)
12. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, bir
danışmanı hakkındaki çeşitli iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/13132) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/3/2006)
13. - Mersin Milletvekili Şefik ZENGİN'in,
Ankara'da sokak hayvanlarının katledildiği iddialarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/13133) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/3/2006)
14. - Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın,
memurlara yönelik bazı düzenleme çalışmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/13134) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/3/2006)
15. - Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın,
istihdama ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13135) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16/3/2006)
16. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, AR-GE
harcamalarına ve verilen patentlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/13136) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)
17. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın,
gençlerin zararlı alışkanlıklardan korunmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/13137) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)
18. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, bir BDDK
raporunun adli sürece konu edilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/13138) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)
19. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Lara
Kent Parkının tahsisine yönelik iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/13139) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)
20. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in,
Başbakanlık Merkez Teşkilatı personeline ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/13140) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/3/2006)
21. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, mayınlı
arazilerin yabancı firmalara kiralanacağı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/13141) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)
22. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Japonya
ile imzalanan bir anlaşmaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13142)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)
23. - İstanbul Milletvekili Mehmet SEVİGEN'in,
Maliye Bakanı adına kayıtlı internet sitesine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/13143) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)
24. - İstanbul Milletvekili Mehmet SEVİGEN'in,
İstanbul Yüzme İhtisas Kulübü binasına ve tarihi bir okulun onarımına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13144) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)
25. - Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın,
bir pancar kantarına boşaltma lifi kurulmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/13145) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)
26. - Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın,
bir beldenin asfalt ve kanalizasyon ihtiyacına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/13146) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)
27. - Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın,
bir karayolu güzergahında bölünmüş yol yapımına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/13147) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)
28. - Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın,
bir beldenin su taşkınlarından korunmasına yönelik projeye ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/13148) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)
29. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, mal rejimi
sözleşmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13149) (Başkanlığa
geliş tarihi: 16/3/2006)
30. - İstanbul Milletvekili Ahmet Güryüz KETENCİ'nin,
Merkez Bankası Başkanlığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13150)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/3/2006)
31. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, sözleşmeli
öğretmen çalıştırılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13151)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/3/2006)
32. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in,
Başbakanlık Teftiş Kurulunca hazırlanan Eximbank ile ilgili rapora ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13152) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/3/2006)
33. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Kamu İhale
Kanununda değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısı taslağına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13153) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/3/2006)
34. - Adana Milletvekili Atilla BAŞOĞLU'nun, iş
mahkemelerinde açılan davalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13154) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/3/2006)
35. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in,
zamanaşımına uğrayan davalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13155) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/3/2006)
36. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S.
KESİMOĞLU'nun, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin sorumlu tutulduğu bazı
olaylara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/13156) (Başkanlığa
geliş tarihi: 17/3/2006)
37. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın,
üniversite mezunlarının istihdamına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13157) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)
38. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, TÜFE
farklarının SSK emekli aylıklarına eklenmesine ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/13158) (Başkanlığa geliş tarihi:
16/3/2006)
39. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Manisa'da
kurulacak çimento işletmesinin çevreye etkilerine ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13159) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/3/2006)
40. - İzmir Milletvekili Bülent BARATALI'nın,
İzmir'de bir madencilik faaliyetine verilen ÇED raporuna ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13160) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)
41. - Şanlıurfa Milletvekili Turan TÜYSÜZ'ün
İstanbul-Beykoz'da özel orman alanındaki yapılaşmaya ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13161) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/3/2006)
42. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, bazı
yabancı şirketlerin faaliyetlerinin hukuki durumuna ilişkin Dışişleri Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/13162) (Başkanlığa geliş
tarihi: 14/3/2006)
43. - Denizli Milletvekili V. Haşim ORAL'ın, Büyük
Ortadoğu Projesi ile ilgili açıklamalarına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/13163) (Başkanlığa geliş tarihi:
16/3/2006)
44. - İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in, KKTC'nin
Avrupa Birliğinin hazırladığı Doğrudan Ticaret Tüzüğüne karşı tutumuna ilişkin
Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/13164)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)
45. - İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in,
Uluslararası Ceza Divanı Statüsüne taraf olunmasına ilişkin Dışişleri Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/13165) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16/3/2006)
46. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, bir NATO
operasyonunun kapsamının genişletilmesine ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/13166) (Başkanlığa geliş tarihi:
17/3/2006)
47. - Tekirdağ Milletvekili Enis TÜTÜNCÜ'nün, kamu
sabit sermaye yatırımlarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/13167) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/3/2006)
48. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Star
Gazetesinin satışına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/13168) (Başkanlığa geliş tarihi:
14/3/2006)
49. - Ankara Milletvekili Mehmet TOMANBAY'ın, spor
uzmanı olarak alınan personele ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/13169) (Başkanlığa geliş tarihi:
13/3/2006)
50. - Tokat Milletvekili Feramus ŞAHİN'in, Şahkulu
Sultan Külliyesinin kira bedeline ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/13170) (Başkanlığa
geliş tarihi: 14/3/2006)
51. - Bursa Milletvekili Faruk ANBARCIOĞLU'nun,
Kayak Milli Takımına seçilen sporculara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/13171) (Başkanlığa
geliş tarihi: 15/3/2006)
52. - Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün, esnaf
ve çiftçilere verilen kredilere ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı
soru önergesi (7/13172) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/3/2006)
53. - Mersin Milletvekili Mustafa ÖZYÜREK'in,
Avrupa Birliği üyelik sürecine ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı
soru önergesi (7/13173) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/3/2006)
54. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in,
TRT-2'de yayınlanan bir tekzip metnine ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY)
yazılı soru önergesi (7/13174) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/3/2006)
55. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın,
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfının yaptığı yardımlara ilişkin Devlet
Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/13175) (Başkanlığa geliş
tarihi: 14/3/2006)
56. - Hatay Milletvekili Gökhan DURGUN'un, Hatay
SHÇEK İl Müdürlüğündeki bazı iddialara ilişkin Devlet Bakanından (Nimet
ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/13176) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)
57. - Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun
şiddete maruz kalan kadın ve çocuklara ilişkin Devlet Bakanından (Nimet
ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/13177) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/3/2006)
58. - Antalya Milletvekili Atila EMEK'in, Dim
Barajına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13178) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/3/2006)
59. - Eskişehir Milletvekili Mehmet Vedat
YÜCESAN'ın, LPG rafineri satış fiyatındaki indirimin tüketiciye yansımamasına
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/13179)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/3/2006)
60. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, bir
tahkim davasında Türkiye'nin temsiline ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13180) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)
61. - Kastamonu Milletvekili
Mehmet YILDIRIM'ın, Ilgaz ve Küre dağlarında petrol araştırması yapılmasına
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/13181)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)
62. - Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın,
bir beldedeki arazi sulama çalışmalarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13182) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)
63. - Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın,
bir beldedeki enerji nakil hatlarının yenilenmesine ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/13183) (Başkanlığa geliş tarihi:
16/3/2006)
64. - Tokat Milletvekili Feramus ŞAHİN'in, Musullu
Göleti ve sulama projesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13184) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/3/2006)
65. - Tekirdağ Milletvekili Enis TÜTÜNCÜ'nün,
postayla gönderilen trafik cezalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13185) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/3/2006)
66. - Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun,
itfaiyecilerin özlük haklarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13186) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/3/2006)
67. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Konya'nın
bir köyünde Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonundan yapılan yardımlara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13187) (Başkanlığa geliş tarihi:
10/3/2006)
68. - Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, il
encümeni üyelerinin seçimine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13188) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/3/2006)
69. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, bir
işadamı hakkındaki iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13189) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/3/2006)
70. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın,
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğünün İstanbul Şubesinin mütevelli
heyetine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13190) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13/3/2006)
71. - Trabzon Milletvekili M. Akif HAMZAÇEBİ'nin,
İstiklal Caddesinin yenilenmesi çalışmalarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13191) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/3/2006)
72. - İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, bir
işadamı hakkındaki bazı iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13192) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/3/2006)
73. - İzmir Milletvekili Serpil YILDIZ'ın, Batman
Belediye Başkanının Roj TV'de bir programa katılmasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13193) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/3/2006)
74. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, eğitim
için yurt dışına gönderilen Emniyet Genel Müdürlüğü personeline ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13194) (Başkanlığa geliş tarihi:
14/3/2006)
75. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Kilis'te
iki şahsın öldürülmesi olayına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13195) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/3/2006)
76. - İzmir Milletvekili Serpil YILDIZ'ın, İzmir
Emniyet Müdürlüğüne yapılacak atamaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13196) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)
77. - Trabzon Milletvekili M. Akif HAMZAÇEBİ'nin,
İstanbul'un ulaşım sorununun çözümüne yönelik projelere ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13197) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)
78. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın,
Antalya'da bir mekanda siyasi faaliyete izin verilmesine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13198) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)
79. - Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın,
Burdur-Karamanlı'daki huzurevi inşaatına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13199) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)
80. - Ankara Milletvekili A. İsmet ÇANAKÇI'nın,
Ankara-Keçiören'de bir cadde ve parkın adının değiştirilmesine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13200) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/3/2006)
81. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Müsteşarı
hakkındaki bazı iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13201) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/3/2006)
82. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S.
KESİMOĞLU'nun, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin sorumlu tutulduğu bazı
olaylara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13202) (Başkanlığa
geliş tarihi: 17/3/2006)
83. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S.
KESİMOĞLU'nun, İstanbul Büyükşehir Belediyesiyle ilgili bir tazmin raporuna
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13203) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/3/2006)
84. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S.
KESİMOĞLU'nun, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Eski Başkanı ve bazı personel
hakkındaki bir idari soruşturmaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13204) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/3/2006)
85. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in,
kurum, kuruluş ve kişilere yapılan yardım ve desteklere ilişkin Kültür ve
Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/13205) (Başkanlığa geliş tarihi:
13/3/2006)
86. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, turist sayısındaki düşüşle ilgili bazı sözlerine ilişkin Kültür ve
Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/13206) (Başkanlığa geliş tarihi:
13/3/2006)
87. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, turizm yönetimi ve turist sayısıyla ilgili bazı ifadelerine
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/13207) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13/3/2006)
88. - İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in,
Yortanlı Barajı suları altında kalacak antik kente ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13208) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/3/2006)
89. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Oger
Telekom'un Türkiye'deki bankalardan kredi temin edip etmediğine ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13209) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/3/2006)
90. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Türk
Telekom Yönetim Kurulu üyeliğine seçilen bir şahsa ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13210) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/3/2006)
91. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Türk
Telekom'un hisse devri öncesi verdiği hizmetlerin bedeline ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13211) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/3/2006)
92. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in,
çocuklarının ortağı olduğu şirketlere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13212) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/3/2006)
93. - Tokat Milletvekili Feramus ŞAHİN'in, Halkalı
Cem Kültür Evine yapılan tahsise ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13213) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/3/2006)
94. - Kars Milletvekili Selami YİĞİT'in, Mali
Suçları Araştırma Kurulunun çalışmalarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13214) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/3/2006)
95. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, bir
tahkim davasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/13215)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/3/2006)
96. - İstanbul Milletvekili Mehmet SEVİGEN'in,
oğluna ait bir şirkete teşvik verilip verilmediğine ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13216) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)
97. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S.
KESİMOĞLU'nun, Özelleştirme İdaresinin Sarmısaklı'daki taşınmaz devri kararına
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/13217) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16/3/2006)
98. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, bir
firmanın vergi kayıtlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13218) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/3/2006)
99. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, bütçe
fazlası ile ilgili açıklamalarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13219) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/3/2006)
100. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, Düzce Merkez İlçe Kongresinde yaptığı konuşmaya ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13220) (Başkanlığa geliş tarihi:
13/3/2006)
101. - Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın,
İstanbul'da bazı okulların bir vakıfça açılan müzeyi ziyaretine ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13221) (Başkanlığa geliş tarihi:
13/3/2006)
102. - İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK'in,
İstanbul'daki bir mahallenin okul ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13222) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/3/2006)
103. - Denizli Milletvekili Mehmet YÜKSEKTEPE'nin,
bazı YÖK üyelerinin atanma yeterliliklerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13223) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/3/2006)
104. - Samsun Milletvekili Musa UZUNKAYA'nın, AB'de
yükseköğretim yönetimine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13224) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/3/2006)
105. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Konya
İlindeki yönetici atamalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13225) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/3/2006)
106. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, bir
öğretmenin görev yerinin değiştirilmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13226) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/3/2006)
107. - Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, Eğitim
Kurumları Yöneticilerinin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğine ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13227) (Başkanlığa geliş tarihi:
15/3/2006)
108. - Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin,
İstanbul Büyükşehir Belediyesine ait bir arazinin tahsisine ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13228) (Başkanlığa geliş tarihi:
15/3/2006)
109. - Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin,
İstanbul'daki bir ilköğretim okulunun yöneticileri hakkındaki iddialara ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13229) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/3/2006)
110. - Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin,
Öğretmenlerin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğine ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13230) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/3/2006)
111. - Zonguldak Milletvekili Harun
AKIN'ın, Bartın'da öğrencilerden para toplanmasına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13231) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/3/2006)
112. - Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER'in, bazı
derslerde ilköğretim öğrencilerinden ücret talep edildiği iddiasına ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13232) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16/3/2006)
113. - İzmir Milletvekili Oğuz OYAN'ın, özel öğretim
kurumlarındaki uzman eğiticilere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13233) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)
114. - Sinop Milletvekili Engin ALTAY'ın, özel
öğretim kurumlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13234) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/3/2006)
115. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, İzmir'deki
okulların ısıtma ihalesiyle ilgili iddialara ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13235) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/3/2006)
116. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, bir
konferans organizasyonu ihalesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13236) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/3/2006)
117. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, yabancı
doktor çalıştırılmasına ve YÖK'ün denklik sınavına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13237) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/3/2006)
118. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, SSK
depolarında kalan ilaçlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13238) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/3/2006)
119. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in,
sigortalıların özel hastanelerden aldıkları sağlık hizmetlerine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13239) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/3/2006)
120. - İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK'in,
İstanbul-Kartal-Samandıra Beldesindeki sağlık hizmetlerine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13240) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/3/2006)
121. - İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK'in,
İstanbul-Şile-Ağva Beldesindeki sağlık hizmetlerine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13241) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/3/2006)
122. - İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in, Irak'tan
radyasyonlu hurda ithal edilmesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13242) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/3/2006)
123. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın,
Antalya'ya yeni bir devlet hastanesi yapılmasına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13243) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)
124. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in,
sigortalıların özel hastanelerden sağlık hizmeti almalarına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13244) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)
125. - Denizli Milletvekili Mehmet U. NEŞŞAR'ın,
İstanbul Tabip Odasına üye kaydedilmesiyle ilgili iddialara ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13245) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)
126. - Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın,
bir beldedeki sağlık hizmetlerinin desteklenmesine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13246) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)
127. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Maliye
Bakanının kızı hakkındaki bir iddianın soruşturulmasına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13247) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/3/2006)
128. - Afyonkarahisar Milletvekili
Halil ÜNLÜTEPE'nin, Dinar Devlet Hastanesinin uzman doktor ihtiyacına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13248) (Başkanlığa geliş tarihi:
17/3/2006)
129. - İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK'in,
Kaynarca Semt Polikliniği Diş Protez Bölümünün kapatılmasına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13249) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/3/2006)
130. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Ardahan'ın doktor ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13250) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/3/2006)
131. - İstanbul Milletvekili Mehmet SEVİGEN'in, bir
şirketin yumurta borsası kurduğu iddiasına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13251) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/3/2006)
132. - İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in, Irak'tan
radyasyonlu hurda ithal edilmesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13252) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/3/2006)
133. - Adana Milletvekili Kemal SAĞ'ın, Adana ve
Mersin'in Tarım Sigortaları Kanunu kapsamı dışında tutulmasına ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13253) (Başkanlığa geliş tarihi:
15/3/2006)
134. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, gübre
kullanımı, toprak analizi ve kaynakların korunmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13254) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)
135. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, tarım
ürünleri ithalatına ve sektördeki daralmaya ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13255) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)
136. - Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, süt
hayvancılığına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13256) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)
137. - Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, et
ithalatına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13257)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)
138. - İzmir Milletvekili Türkan MİÇOOĞULLARI'nın,
zeytincilik ve zeytinyağı sektörünün gelişmesi için alınan tedbirlere ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13258) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16/3/2006)
139. - Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun,
organik tarıma ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13259) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/3/2006)
140. - Diyarbakır Milletvekili Mesut
DEĞER'in, Diyarbakır'da meydana gelen uçak kazası dolayısıyla ödenen
tazminatlara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13260)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/3/2006)
141. - Diyarbakır Milletvekili Mesut
DEĞER'in, THY uçuş ekiplerinin iniş kurallarına riayetine ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13261) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/3/2006)
142. - Diyarbakır Milletvekili Mesut
DEĞER'in, Diyarbakır'da meydana gelen uçak kazasında ölenlerin ailelerine
ödenen tazminatlara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13262)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/3/2006)
143. - Diyarbakır Milletvekili Mesut
DEĞER'in, Diyarbakır'da meydana gelen uçak kazası sırasındaki hava durumuna
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13263) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13/3/2006)
144. - Diyarbakır Milletvekili Mesut
DEĞER'in, Diyarbakır'daki uçak kazasına ve havaalanının uçuş güvenliğine
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13264) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13/3/2006)
145. - Diyarbakır Milletvekili Mesut
DEĞER'in, Diyarbakır'a yeni bir havaalanı yapılıp yapılmayacağına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13265) (Başkanlığa geliş tarihi:
13/3/2006)
146. - Diyarbakır Milletvekili Mesut
DEĞER'in, THY'nin uçuş ekiplerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13266) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/3/2006)
147. - Diyarbakır Milletvekili Mesut
DEĞER'in, THY uçuş ekiplerinin eğitimine ve havaalanlarındaki teknolojik
donanıma ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13267)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/3/2006)
148. - Diyarbakır Milletvekili Mesut
DEĞER'in, havaalanlarının modernizasyonuna ve hava trafik kontrollerine ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13268) (Başkanlığa geliş tarihi:
13/3/2006)
149. - Diyarbakır Milletvekili Mesut
DEĞER'in, Diyarbakır'da düşen uçağın yolcu bilgilerine ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13269) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/3/2006)
150. - Diyarbakır Milletvekili Mesut
DEĞER'in, Diyarbakır'da meydana gelen uçak kazası dolayısıyla ödenen
tazminatlara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13270)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/3/2006)
151. - Diyarbakır Milletvekili Mesut
DEĞER'in, Diyarbakır'da düşen uçakla ilgili adli soruşturmaya ve kazayla ilgili
bir iddiaya ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13271)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/3/2006)
152. - Diyarbakır Milletvekili Mesut
DEĞER'in, Diyarbakır'da düşen uçağın pilotlarının sağlık raporlarına ve
karakutu bilgilerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13272) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/3/2006)
153. - Samsun Milletvekili İlyas Sezai ÖNDER'in,
Samsun-Yakakent'te sahil yolunda yapılan mahmuzlara ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13273) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/3/2006)
154. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, TCDD
5. Bölge Müdürlüğünde çalışanların vergi iadesine konu harcama belgelerinin
denetimine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13274)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/3/2006)
155. - Tokat Milletvekili Feramus ŞAHİN'in, cem
evlerinden elektrik ve su bedeli talep edilmesine ilişkin Devlet Bakanından
(Mehmet AYDIN) yazılı soru önergesi (7/13275) (Başkanlığa geliş tarihi:
17/3/2006)
Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergesi
1.- İzmir Milletvekili Yılmaz KAYA'nın, TKİ'nin kömür bedeli
alacağına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/12156)
No.: 114
3 Nisan 2006 Pazartesi
Tasarı
1.- Harp Akademileri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/1186) (Millî Savunma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
28.3.2006)
Teklifler
1.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş ile 31 Milletvekilinin; Ankara
İline Bağlı Çayyolu Adıyla Yeni Bir İlçe Kurulmasına İlişkin Kanun Teklifi
(2/741) (İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
24.3.2006)
2.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet
Yılmazcan'ın; Mesleki Eğitim Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi (2/742) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.3.2006)
3.- Samsun Milletvekili Cemal Yılmaz Demir'in; Özel Öğretim
Kurumları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun teklifi (2/743) (Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
28.3.2006)
4.- Bitlis Milletvekili Vahit Kiler'in; Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/744) (Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 28.3.2006)
5.- Giresun Milletvekilleri Nurettin Canikli, Hasan Aydın, Ali Temür
ile Adem Tatlı'nın; Bir İlçe ve Şebinkarahisar Adıyla Bir İl Kurulması Hakkında
Kanun Teklifi (2/745) (İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 28.3.2006)
6.- Konya Milletvekili Orhan Erdem ve 9 Milletvekilinin; Akşehir Adı
ile Bir İl Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/746) (İçişleri ile Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.3.2006)
7.- Konya Milletvekili Abdullah Çetinkaya ve 7 Milletvekilinin;
Ereğli Adı ile Bir İl Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/747) (İçişleri ile
Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.3.2006)
8.- Samsun Milletvekili Cemal Yılmaz Demir'in; Samsun İl Merkezinde
Canik, Gazi, İlkadım ve Atakum Adıyla Dört İlçe Kurulması ile Tekkeköy
İlçesinin Sınırlarının Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/748) (İçişleri
ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.3.2006)
Raporlar
1.- Çankırı Milletvekili Tevfik Akbak'ın; Karayolları Trafik
Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ve İçişleri Komisyonu
Raporu (2/731) (S. Sayısı:1137) (Dağıtma tarihi: 3.4.2006) (GÜNDEME)
2.- Muğla Milletvekili Orhan Seyfi Terzibaşıoğlu'nun; 190 Sayılı
Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile 2985 Sayılı Toplu
Konut Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (2/727) (S. Sayısı:1138) (Dağıtma tarihi: 3.4.2006) (GÜNDEME)
No.: 115
4 Nisan 2006 Salı
Meclis Araştırması Önergesi
1.-
İstanbul Milletvekili Birgen KELEŞ ve 24 Milletvekilinin, enerji sektörü ve
Yap-İşlet-Devret, Yap-İşlet
yöntemleriyle kurulan santraller konusunda Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve
105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/353) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/3/2006)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 15.05
4 Nisan 2006 Salı
BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Mehmet DANİŞ
(Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 83 üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayısı
vardır; görüşmelere başlıyoruz.
III.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.-
İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde son
günlerde yaşanan olaylarla ilgili gündemdışı açıklaması ve CHP Antalya
Milletvekili Deniz Baykal, Anavatan Partisi Isparta Milletvekili Erkan Mumcu ve
AK Parti Zonguldak Milletvekili Köksal Toptan'ın, grupları adına, Elazığ
Milletvekili Mehmet Kemal Ağar'ın da şahsı adına konuşmaları
BAŞKAN - Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, Hükümet adına, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun,
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde son günlerde yaşanan olaylarla ilgili
Genel Kurula bilgi vermek üzere, İçtüzüğün 59 uncu maddesine göre, söz talebi
vardır. Gündeme geçmeden önce bu talebi yerine getireceğim.
Sayın Bakanın
açıklamasından sonra, talepleri halinde, siyasî parti gruplarına ve grubu
bulunmayan milletvekillerinden birine söz vereceğim. Sayın hatiplerin, konuşma
sürelerine itina etmelerini ve kendilerine bu hususta Başkanlığımızca mümkün
olduğunca tolerans gösterileceğini belirtiyorum; ama, süreyi de çok fazla
aşmamaları konusunda arkadaşlarıma bir defa daha hatırlatmada bulunuyorum.
Konuşma süreleri Hükümet
için 20, siyasî parti grupları için 10, grubu bulunmayan milletvekili için 5
dakikadır.
İlk konuşmacı, açıklama
yapmak üzere, İçişleri Bakanı Sayın Abdülkadir Aksu.
Sayın Bakanım, buyurun.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
İÇİŞLERİ BAKANI
ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama
başlamadan önce hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
ülkemiz, neredeyse, son otuzbeş yılını terörle mücadeleyle geçirmiştir. Bu
uğurda binlerce insanını kaybetmiş ve ülkemizin milyarlarca dolar kaynağı heba
olmuştur. Ülkemizde iç barış ve huzuru baltalayan, ekonomimize önemli zararlar
veren, uluslararası alanda da gün geçtikçe tehdidin boyutları daha net
anlaşılmaya başlayan terör olayları artık lokal hatta bölgesel değil,
küreseldir.
Önceleri bazı devletlerin
kendi çıkarları için hoş gördükleri hatta yönlendirip destekledikleri terör
örgütleri artık onların da canını yakmaya başlayan küresel ve kitlesel tehlike
oluşturmaktadır. Yani, terör, barışı, uluslararası güvenliği ve özellikle de
demokratik hukuk devleti ilkelerini tahrip etmek isteyen uluslararası bir
tehlikedir, bir insanlık suçudur. Artık dünyaya kapılarını kapatarak kendi
sınırları içerisinde barış içinde yaşama imkânı da kalmamıştır. Başta terör
olmak üzere sınır aşan suçlarla mücadele edebilmek uluslararası işbirliği
olmaksızın neredeyse imkânsız hale gelmiştir. Bu durum, terörizmle mücadelenin
bir bütün olduğunu, yurt içindeki ve yurt dışındaki mücadelelerin bir bütünün
parçaları olduğu gerçeğini açıkça ortaya koymakta, dünya ülkelerinin, gerçek
anlamda, teröre karşı mücadelede kararlı ve samimî olmalarını zorunlu
kılmaktadır.
Bir noktaya özellikle
dikkatinizi çekmek istiyorum. Bölücü terör örgütü yıllarca yurt dışından destek
görmüştür ve halen de görmektedir. İşte, bu nedenledir ki, terör konusunda
uluslararası işbirliğinin önemi daha net bir şekilde anlaşılacaktır. Biz,
Türkiye olarak, Terörle mücadelenin bütün ülkelerin ortak uğraşı alanı olması
gerektiğini yıllarca her uluslararası platformda ve her seviyedeki ikili
görüşmelerde anlattık. Bu bakımdan, Hükümet olarak, terörle mücadelede
uluslararası işbirliğine büyük önem veriyoruz. Politika olarak da, terörle
mücadelede işbirliğinin önemini devamlı vurguluyoruz. Sayın Başbakanımız da,
her gittiği yurtdışı ziyaret ve temaslarında, katıldığı her uluslararası konferansta,
terörle mücadelede başarılı olmanın ve bu konuda sonuca ulaşmanın bir önemli
yolunun da uluslararası işbirliğinden geçtiğini ifade ediyor; evrensel
değerleri göz önüne alarak teröre karşı ortak bir mücadele platformu
oluşturulması gerektiğini söylüyor ve bu surette, küresel barışa hizmet
edileceğini belirtiyor.
İşte, anılan uluslararası
işbirliği çalışmaları çerçevesinde, biz, Türkiye Cumhuriyeti olarak, bugüne
kadar, 53 ülkeyle, 100 adet güvenlik işbirliğine matuf anlaşma ve protokol
yapmış bulunuyoruz. Çok sayıda ülkeyle de güvenlik işbirliği anlaşması yapma
zemininde müzakereler ve görüşmeler devam etmektedir. Ancak, burada şunu da
ifade etmek istiyorum ki, yaptığımız işbirliği anlaşmalara, ülkelerin, sadece
imza atmaları yeterli değil; bu anlaşmalara uygun hareket etmek zorundadırlar.
Hükümetimizin,
uluslararası terörle mücadele alanında yürüttüğü başarılı çalışmalar
nedeniyledir ki, başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere, Avrupa Birliği
ülkelerinin tamamına yakını bölücü terör örgütünü, terör örgütleri listesine
almış ve bazı ülkeler tarafından da, örgüte yönelik operasyonlar da
düzenlenmiştir. Yine, Hükümetimizin, Avrupa ülkeleri nezdinde sürdürdüğü yoğun
temas ve kararlı tavır üzerine, bölücü terör örgütü yasaklanma korkusuyla da,
bildiğiniz gibi, sürekli isim değiştirmiştir.
Değerli arkadaşlar,
bölücü terör örgütünün paralelinde, Danimarka'dan televizyon yayını yapan Roj
TV'nin kapatılması yönünde de Danimarka makamları nezdinde en üst düzeyde girişimlerde bulunulduğu ve konunun
yakından takip edildiği sizlerin de malumunuzdur.
Bunun yanında, ayrıca,
terör örgütünün propagandasını yapan diğer bazı ülkelerin yazılı ve görsel
basınıyla ilgili olarak da gerekli girişimler başlatılmıştır.
Dolayısıyla,
Hükümetimizin terörle mücadele alanında ve bütün terör örgütlerinin
faaliyetlerini yok etme konusundaki iradesini ve gayretlerini, hiç kimse,
siyasî hesap ve yaklaşımlarla yok sayamaz, görmezden gelemez.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; terörle mücadelede en önemli husus, terörün tespit, tanım ve
hedefinin iyi yapılmasıdır. Burada yapılacak bir hata, terörle mücadeledeki en
büyük zafiyeti oluşturacaktır. Terörün hedefi devlettir, bunun çok iyi
bilinmesi gerekiyor.
Bunu, şunun için
söylüyoruz: Çünkü, görüyoruz ki, bu konuyla ilgili olarak yapılan
değerlendirmeler çok gerçekçi değil maalesef. Biz, ülke olarak, terör
olaylarını ilk defa yaşamıyoruz. Geçmişte de, Türkiye'de bölgesel veya ülke
genelinde yoğun olarak bu terör olayları yaşandı. O yıllarda "hükümet
gider, terör, anarşi biter" denildi; ama, terörün hedefinin devlet olduğu
unutuldu. Daha sonra işbaşındaki hükümet gitti. Bunu diyenler iktidara geldi;
fakat, terör, giderek daha da azgınlaştı.
Onun için, diyoruz ki,
terörün hedefinin devlet olduğunu bilerek, geçici değil, anlık değil; ama,
sürekli bir mücadelenin esaslarını hep birlikte belirleyelim. Bu gerçekler
ışığında, herkesten, hepinizden anlayış ve sağduyu bekliyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizin bildiği gibi, bölücü terör örgütü, ilk silahlı eylemlerini
gerçekleştirdirdiği 1984 yılından günümüze kadar geçen zamanda, çocuk, yaşlı,
genç, kadın, erkek, polis, jandarma, asker ayırımı yapmaksızın, kanlı
eylemlerini sürdürmüştür. Son zamanlarda da, çocukları eylemlerinde öne
sürerek, çirkin yüzlerini, bir kez daha ortaya koymuşlardır.
Terör örgütü, 1 Haziran
2004 tarihinden itibaren, şiddet eylemlerinin tırmandırılması ve şiddet
eylemlerinin ortaya çıkardığı gerilimin kitle eylemleriyle desteklenmesi
taktiğiyle hareket etmiş, bununla beraber, riski az, kaçışı kolay tarzda,
uzaktan kumandalı ve zaman ayarlı bomba eylemleri gerçekleştirirken, kitlesel
eylemlerde de, terörist başına tecrit uygulandığı iddiasını sürekli gündemde
tutmaya çalışmıştır. Yapılmak istenen eylemlerin engellenmesi ve kitlesel
eylemlerde yeterli desteğin bulunmaması sonucu, terör örgütü, yeni taktik ve
strateji belirleme yoluna girmiştir.
2006 yılı içerisinde,
terör örgütü, örgüt başının yakalanış tarihi olan 15 Şubat ile 8 Mart Dünya
Kadınlar Günü ve 21 Mart nevruz bayramını örgüt propaganda ve eylemlerine alet
etme arayışı içine girmiştir; ancak, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü istismar etme
çabaları ve terör örgütü başının yakalanış tarihi olan 15 Şubatta da, halkımızı
kışkırtma gayretleri başarılı olamamıştır. Yine, anlamına uygun olarak, bayram
havası içerisinde kutlanması gereken nevruz gününü de, istismar etme çabalarına
rağmen, halkımızın sağduyusu ve mülkî makamlar ile güvenlik güçlerimizin
basiretli çalışmaları sayesinde, bu gayretleri de boşa çıkmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bildiğiniz gibi, bu olayların başlamasına neden; Bingöl İli
Solhan İlçesi kırsalında 25 Mart 2006 tarihinde güvenlik kuvvetleriyle
giriştikleri silahlı çatışma sonucunda -buraya dikkatlerinizi çekiyorum- 8'i
Türk vatandaşı, 3'ü Suriye, 2'si İran, 1'i ise Irak uyruklu olmak üzere, toplam
14 terörist ölü olarak ele geçirilmiştir. Bölücü örgüt, güvenlik güçlerimizin
bu operasyonda kimyasal silah kullandığı şeklinde gerçekdışı iddiaları ileri
sürmüştür. Geçmişte de bu tür iddialarda bulunurdu hep. Daha önce Bakanlık
olarak yaptığım açıklamada da belirttiğim üzere, bu operasyonlara katılan
birliklerde kimyasal silah ve mühimmat bulunmadığı gibi, kesinlikle de,
kullanılması söz konusu olmamıştır. Gördüğünüz gibi, terör örgütü, bu defa, ölü
olarak ele geçirilen terörist cenazeleri üzerinden kazanç elde etme gayreti
içine girmiştir. Teröristlerin cenazelerinin definleri sonrasında, maalesef,
başta Diyarbakır İlimiz olmak üzere, bazı illerimizde, bölücü örgütün yayın
organı gibi çalışan Roj TV'nin de kışkırtma ve telkinleriyle, bölücü örgüt
yanlısı gruplar kanunsuz toplantı ve gösteri yürüyüşleri düzenlemişlerdir.
Diyarbakır İlimizde
28.3.2006 Salı günü saat 11.00 sıralarında 4 teröristin defin işlemlerinden
sonra, bölücü örgüt yanlıları ve önde de hep çocuklar olmak üzere, kanunsuz
gösteri yürüyüşlerine başlamışlar, bu kanunsuz eylemlere müdahale sırasında,
göstericiler, güvenlik kuvvetlerimize ateşli silah, bıçak, taş, sopa ve
molotofkokteylleriyle saldırmışlardır. Güvenlik kuvvetlerimizin müdahalesiyle
dağılan gruplar, küçük parçalar halinde toplanıp, yeniden, başka noktalarda,
bazı banka binalarına, polis merkezlerimize, bazı siyasî parti binalarına,
işyerlerine, resmî ve sivil araçlara saldırarak, maddî hasarlar meydana
getirmişlerdir.
ORHAN ERASLAN (Niğde) -
Sayın Bakan, gazeteci misiniz?! Bunları biliyoruz; siz gazeteci misiniz?! (AK
Parti sıralarından "Dinle, dinle" sesi)
İÇİŞLERİ BAKANI
ABDÜLKADİR AKSU (Devamla) - Biraz dinleyin, lütfen.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri…
Sayın Eraslan, lütfen…
İÇİŞLERİ BAKANI
ABDÜLKADİR AKSU (Devamla) - Ben bilgi veriyorum, olayları olduğu gibi
anlatıyorum, Yüce Meclisimizi bilgilendiriyorum; lütfen, dinleyiniz.
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Bunlar televizyon haberi.
İÇİŞLERİ BAKANI
ABDÜLKADİR AKSU (Devamla) - Ben, bu olaylar sırasında, Ankara'dan Diyarbakır
İlimizin yardım talebini ve diğer talepleri koordine etmek üzere, hemen…
Diyarbakır Valimiz zaten kendi emrindeki güvenlik güçleri, polisi ve jandarmasıyla
müdahale etmişti; ancak, yardım talebi üzerine de, komşu illeri koordine etmek
suretiyle, Diyarbakır İlimize polis gönderdik; ancak, Ankara'dan da takviye
polis gönderdik. Ayrıca, yine, olayların başladığından bir gün sonra da, bir
emniyet genel müdür yardımcısı başkanlığında da bir heyeti, olayları incelemek
ve oradaki arkadaşlarımıza yardımcı olmak üzere Diyarbakırımıza gönderdik.
Değerli arkadaşlarım, bu,
28 Mart ve 3 Nisan tarihleri arasında Diyarbakır İlindeki devam eden olaylardan
sonra, göstericilerin güvenlik kuvvetlerimize ateşli silah, bıçak, taş, sopa ve
molotofkokteylleriyle saldırıları sonrasındaki olaylarda toplam 9 kişi hayatını kaybetmiştir.
Kanunsuz gösteriler esnasında 89 polis atılan taşlarla, 2 polisimiz bıçakla, 1
jandarma erimiz de ateşli silahla olmak üzere, toplam 92 güvenlik görevlisi ile
48 şahıs, çeşitli yerlerinden yaralanmışlardır.
Bu olayları organize edip
olaylara katıldıkları tespit edilen 193'ü çocuk olmak üzere toplam 542 şahıs
gözaltına alınmış, gözaltına alınan şahıslardan 338 şahıs tutuklanarak
cezaevine konulmuş, 159 şahıs da serbest bırakılmıştır. Halen 45 kişinin
soruşturması devam etmektedir.
Bu olaylar devam ederken,
29 Mart tarihinde, ben, Başbakanlıkta, Başbakan Vekilimiz Sayın Abdüllatif
Şener; Başbakan Yardımcısı, Dışişleri Bakanı, Terörle Mücadele Yüksek Kurulu
Başkanı Abdullah Gül Beyle birlikte bir toplantı yapıp olayların
değerlendirmesini yaptık. Bir gün sonra, 30 Mart tarihinde de, yine, sabah
saatlerinde, İçişleri Bakanlığında, benim başkanlığımda, Genelkurmay, Jandarma
Genel Komutanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve MİT Müsteşarlığı temsilcilerinin katıldığı
bir asayiş toplantısı düzenledik ve aynı gün akşam, 30'u akşamı da, bu defa
Başbakanlıkta, Başbakan Yardımcımız, Dışişleri Bakanlığımız ve Terörle Mücadele
Yüksek Kurulu Başkanımızın Başkanlığında Terörle Mücadele Yüksek Kurulu
toplandı ve bütün olayları, gelişmeleri birlikte inceledik. Bir gün sonra,
31'inde, ben, değerli Tarım Bakanı arkadaşım Sayın Mehdi Eker ve Diyarbakır
milletvekillerimizle birlikte Diyarbakır'a gittik. Valilikte bir değerlendirme
toplantısı, akabinde de, ben, arkadaşlarımla birlikte bir basın toplantısı
düzenledim. Bu basın toplantısından sonra da, Diyarbakır Ticaret ve Sanayi
Odasının organize ettiği, kendi üyeleri ve Diyarbakır'daki birçok sivil toplum
örgütlerinin başkanlarının katıldığı bir toplantı düzenlendi -ki,
Diyarbakır'daki Ticaret ve Sanayi Odamızda bütün sivil toplum kuruluşları bir
gün önce de bu olayları kınayan bir bildiri yayımlamışlardı- o toplantı değerli
Tarım Bakanımızın başkanlığında devam ederken, ben, bir ara o toplantıya
uğradım ve ondan sonra da Batman İline gittim.
Yalnız, burada, bir
noktayı da açıklamak istiyorum: Bu, Diyarbakır'a giderken, Diyarbakır
milletvekillerimizden CHP Milletvekilimiz Sayın Mesut Değer ile ANAP
Milletvekilimiz Sayın Muhsin Koçyiğit, rahatsızlıkları dolayısıyla, bizimle
birlikte gelememişlerdi; ancak, gönderdikleri mesajlar, ticaret odasındaki bu toplantıda milletvekili arkadaşımız Sayın
Aziz Akgül tarafından da okunmuştu. Ben, bu toplantıdan sonra, Batman İline
gittim Emniyet Genel Müdürlüğü yetkilisi arkadaşlarımla. Orada, yine, Vali,
Jandarma Bölge Komutanı, Emniyet Müdürümüz, güvenlik görevlilerimiz ve bütün
Batman milletvekillerimizle birlikte bir toplantı yaptık, bilahara da çıkıp
esnafı birlikte dolaştık. Tabiî, bu iki ildeki bu kısa inceleme… Diyarbakır'da
da, yine, bütün milletvekili, değerli bakan arkadaşım ve milletvekilleriyle
birlikte, esnafımızı ziyaret etmiştik.
Bu incelemelerde
edindiğim tespit şudur: Halkımız, artık teröre prim vermemekte, tepki
göstermekte ve terörü lanetlemektedir. Hem Diyarbakır hem Batman İllerimiz
başta olmak üzere bütün diğer illerimizde bazı siyasî partilerimiz, sivil
toplum örgütlerimiz ve halkımız, bu olayları gerçekten ciddî bir şekilde
kınamakta ve lanetlemektedir.
Batman İlimizde de
meydana gelen bu olaylar sırasında, yine, bazı işyerleri, bir iki bankanın
binası, araçlar tahrip edilmişti. Bu olaylar sırasında, maalesef, bir küçük
çocuk -ki, bu, bir karakola yapılan silahlı saldırı ve karşılık verilmesi- bu
esnada karakola 500-600 metre mesafedeki bir evin terasında olan bir küçük
çocuğa isabet eden, yorgun, seken bir kurşun, o çocuğun da hayatını
kaybetmesine sebebiyet vermişti. Batman'daki olaylarda 18 kişi yaralanmış ve
12'si çocuk olmak üzere de toplam 50 kişi yakalanarak gözaltına alınmıştır.
Gözaltına alınan şahıslardan tahkikatı
tamamlanan 42 kişi mahkemeye sevk edilmiş.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
size eksüre vereceğim; lütfen, konuşmanızı bu süre içinde tamamlar mısınız.
Buyurun efendim.
İÇİŞLERİ BAKANI
ABDÜLKADİR AKSU (Devamla) - DTP İl Başkanının da aralarında bulunduğu 34 kişi
tutuklanmışlardır. Mardin-Kızıltepe İlçesinde de aynı şekilde olaylar meydana
geldiğinde, yine anında müdahale etmek suretiyle, bu olaylar büyümeden önlenmiş
ve gerekli tedbirler alınmıştır. O arada enteresan bir şey, olaylar esnasında
özel harekâta ait bir panzerde 10 adet de mermi izine rastlanmıştı.
Kızıltepe olaylarıyla
ilgili olarak da 58 şahıs yakalanmış ve bunların sorguları da halen devam
etmektedir.
İstanbul İlimizde de,
maalesef, bilhassa Esenler İlçemizde, o gün bir belediye otobüsüne atılan
molotofkokteyli, içinde yolcular var, şoför var, onlar hemen aracı terk
etmişler, kontrolünü kaybeden aracın geri geri gitmesi suretiyle çarptığı
araçlar var ve durakta duran 3 kişiye çarptı, 3 hanım hayatını kaybetti, 1
çocuk da yaralı olarak hastanede tedavi görüyor; Allah'tan şifa diliyorum.
Netice olarak, bütün bu
28 Mart ve 3 Nisan 2006 tarihleri arasındaki değişik illerde meydana gelen
yasadışı gösterilerde, göstericiler tarafından taş, sopa, molotof, bıçak ve
ateşli silah kullanılması sonucu 9'u Diyarbakır, 1'i Batman, 2'si
Mardin-Kızıltepe ve 3'ü İstanbul olmak üzere, toplam 15 şahıs hayatını
kaybetmiş, 92 şahıs ise yaralanmıştır. Gösterilere müdahale eden 119 polis ve 1
jandarma eri olmak üzere 120 güvenlik görevlimiz yaralanmış; olaylara
karıştıkları tespit edilen 716 şahıs gözaltına alınmış, soruşturmaları
tamamlanan 634 kişi adlî makamlara sevk edilmiş ve bu şahıslardan 418 kişi
tutuklanmıştır.
Değerli arkadaşlarım,
olayların başlamasından itibaren Diyarbakır İli olmak üzere, olayların meydana
geldiği illerimizde valilerimiz, emniyet müdürlerimiz, jandarma komutanlarımız,
tüm güvenlik kuvvetlerimiz ve kamu görevlilerimiz olayların bastırılması ve
vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğinin sağlanması konusunda özveri ve
kararlılıkla büyük bir gayret göstermişlerdir.
Bölücü örgüt yanlısı
göstericilerin kamu ve özel kurumlar ile vatandaşlarımızın işyerlerine
verdikleri maddî hasarlara ilişkin olarak da valiliklerimizce hasar tespit
çalışmaları başlatıldı. Diyarbakır'da, öyle zannediyorum çalışmalar tamamlandı
ve bu vatandaşlarımızın da zararları kısa sürede karşılanacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle, ben bu olayları, bir kez daha şiddetle ve nefretle
kınıyorum. Bu olayların tertipçilerinin ve eylemcilerinin amacı bellidir; biraz
evvel de ifade ettiğim gibi, devletimizin birliğini, bütünlüğünü, huzur ve
güven ortamını bozmaktır. Kamu ve özel kuruluş binalarına, akşam, evine,
çoluğuna çocuğuna ekmek götürmekten başka bir amacı olmayan masum
vatandaşımızın, esnafımızın işyerlerine, ekmek teknesine saldırmanın, tahrip
etmenin hiçbir gerekçesi olamaz. Meydana gelen olaylar, bu güzel şehirlerimizin
ekonomilerine, turizmine, ticaretine de
zarar vermektedir; yani, kısaca, ülkemize ve vatandaşlarımıza zarar
vermektedir.
Defalarca söylediğim gibi
tekrarlıyorum, bu şekilde sinsice, kamu
düzenini bozarak, terör eylemi düzenleyerek, haince ve kalleşçe
tertiplerle hiç kimsenin bir amaca
ulaşması mümkün değildir. Ülkemizi kışkırtmaya, birliğimizi ve huzurumuzu
bozmaya da hiç kimsenin gücü yetmeyecektir.
Türkiye Cumhuriyetinde
yaşayan herkesin geleceği ve yaşamasının güvencesi demokrasidir. Demokrasiyi
sabote edenler, dinamitleyenler, bunu hangi gerekçeyle yaparlarsa yapsınlar,
bunun adı, vatan ve insanlık düşmanlığıdır ve hainliğidir. Şunu bir kez daha
net olarak belirtmek istiyorum: Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir hukuk
devletidir. Herkes kanunlara uymak zorundadır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve
kanunlarına göre kurulmuş siyasî parti yöneticisi, yöneticileri, bunları
bilerek hareket etmeli, kesinlikle yanlış ve kanunsuz işlere tevessül
etmemelidirler. Yine, bulunduğu makam itibariyle kamu hizmeti yürüten…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
eksüreniz de tamamlandı; lütfen konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (Devamla) -
Anayasamızda, kanunlarımızda yazılı görev ve sorumluluk bilinciyle davranış
sergilemeleri zorunludur.
Değerli vatandaşlarımıza
buradan bir kez daha seslenmek istiyorum. Birlik ve beraberliğimizi hiçbir
şekilde bozmayalım; tahriklere kapılmayalım; her zaman olduğu gibi, bu tür
olaylar karşısında da sağduyu içerisinde hareket etmeye devam edelim; içine
çekilmek istendiğimiz sinsi ve planlı oyunlara gelmeyelim.
Değerli anne ve babalar,
çocuklarınıza ve gençlere sahip çıkınız. Birilerinin onları yanlış
istikametlere yönlendirmelerine fırsat vermeyiniz. Onların, bu şekilde yanlış
yollara sürüklenmelerine göz yummayın ve sahipsiz bırakarak geleceklerini
karartmayın. Bölücü terör örgütünün içinde bulundukları bataklıklara
çocuklarınızı da çekmelerine izin vermeyin. Anne ve baba olmanın sorumluluğunu
yerine getirin.
Terör, devletimiz,
Hükümetimiz, Bakanlığımız ve bütün güvenlik güçlerimizin her zaman üzerinde
hassasiyetle durduğu birinci öncelikli konudur. Hükümet olarak, güvenlik
güçlerimizin özverili çalışmaları ve vatandaşlarımızın desteğiyle bugün kontrol
edilebilme seviyesine getirdiğimiz terörle mücadele çizgisinden asla geri
dönmemek üzere, gayret ve çalışmalarımız, inanç ve kararlılıkla devam
etmektedir ve bu çerçevede, Hükümet olarak da, bütün ülkeyi, bütün ülke topraklarını
kalkındırmak için de bir dizi tedbirler aldık, projeler geliştirdik. Ülkemizin
dört bir yanında eğitim, sağlık, adalet, güvenlik, ulaşım, toplu konut, tarım,
hayvancılık alanında atılan atılımlarla birlikte, her geçen gün, vatandaşımızın
refah seviyesinin yükseltilmesi için de gayret göstermekteyiz. Ayrıca,
vatandaşlarımızın devlete ve Hükümetimize vermiş oldukları desteğin devamı
için, devlet-vatandaş ilişkilerini sıcak tutacak tedbirleri de alıyoruz.
Bölücülük ve terörle
mücadele konusunda devletimizin bütün imkân ve kabiliyetleri seferber edilerek,
hukuk ve demokrasi ilkeleri çerçevesinde, gerekli her türlü önlemin alınması ve
mutlak bir kararlılık içerisinde uygulanmasında kararlıyız.
Uluslararası alanda
yürüttüğümüz etkin çalışmalarla birlikte Hükümetimiz, demokratik yapı
içerisinde, güvenlik güçlerimizin özverili çalışmaları ve vatandaşımızın büyük
desteğiyle, terörle mücadeleye inanç ve kararlılıkla bundan sonra da devam
edecektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; terörle mücadele, tüm anayasal kurum ve kuruluşların, yasama,
yürütme ve yargının topyekûn mücadelesini ve mutlak bir kararlılığını
gerektirmektedir. Bölücülük ve terörle mücadele konusunda, Türkiye Cumhuriyeti
Devletinin bütün imkân ve kabiliyetleri seferber edilerek, hukuk ve demokrasi
ilkeleri çerçevesinde her türlü önlemin alınması konusunda, yüce
Parlamentomuzun da gerekli desteği vereceğine ilişkin şüphemiz yoktur. Bunu sizlerden
bekliyoruz; çünkü, bu destek, vatanın bölünmez bütünlüğü uğruna canını feda
etmekten bir an olsun çekinmeyen fedakâr ve kahraman güvenlik görevlilerimizin
de gücüne güç katacaktır.
Ben, burada, tekrar, tüm
güvenlik güçlerimize, başarılı ve özverili çalışmalarından dolayı bir kez daha
teşekkür ediyorum ve özellikle, temel gayemiz olan vatanın bölünmez
bütünlüğünün korunması ve ülkemizde emniyet ve asayişin sağlanması uğrunda
canlarını feda eden aziz şehitlerimize de Allah'tan rahmet diliyorum, onları
minnetle anıyorum, gazilerimize şükranlarımı sunuyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakanım.
Gruplar adına ilk
konuşmacı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Antalya Milletvekili ve Grup
Başkanı Sayın Deniz Baykal.
Sayın Baykal, buyurun
efendim. (CHP sıralarından ayakta alkışlar)
CHP GRUBU ADINA DENİZ
BAYKAL (Antalya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına içten sevgilerle, saygılarla selamlıyorum.
Bugün, Türkiye Büyük
Millet Meclisi olarak, İçişleri Bakanının son günlerde yurdun güneydoğusunda
yaşanan terör olaylarıyla ilgili verdiği
bilgi dolayısıyla, bu konularda sizlere hitap etme imkânını bulmuş
oluyoruz. Bu, usulümüzün, Tüzüğümüzün sağladığı bir imkân; fakat, gönül istiyor
ki, Türkiye Büyük Millet Meclisi, karşı karşıya bulunduğumuz bu çok önemli
terör sorununu, böyle, İçişleri Bakanının verdiği bilgi dolayısıyla doğan bir
Tüzük hakkını kullanarak değil, terör sorununu, kapsamlı hazırlanmış raporlar
etrafında, ayrıntılı bir şekilde konuşarak, değerlendirerek, Türkiye'nin bir
ulusal terör politikasını, teröre karşı mücadele politikasını geliştirmesine
fırsat verecek bir çalışma yapabilse. Maalesef, bu çalışmayı bugüne kadar
yapamadık.
Hatırlayacaksınız, yedi
ay kadar önce, Türkiye'de terörün tekrar hareketlenmeye başladığı, yeni bir
anlayışla, yeni bir yaklaşımla bir terör yaygınlaşmasının gündeme gelmeye
başladığı sıralarda, biz, bir genel görüşme önergesini Türkiye Büyük Millet
Meclisine vermiştik ve bu konuları konuşabilmeyi istiyorduk. Fakat, maalesef, o
zaman, AKP yönetimi, Hükümet bu konuyu uygun görmedi; terörü, Türkiye Büyük
Millet Meclisinde müzakereye değer bir konu olarak algılamadığını ifade etti;
hatta, toplantının gerçekleşmemesi için her türlü çabayı sergiledi; fakat,
bağımsız milletvekillerinin ve muhalefet milletvekillerinin -bazı, bir iki AKP
milletvekiliyle birlikte- bu konuya sahip çıkması sonucunda, Meclisi bir genel
görüşme ortamına çağırmayı başarabildik. Ama "genel görüşmeye gerek
yoktur" kararıyla bu konu, o zaman kapatılmıştı. Yani, Türkiye'nin terör
sorunuyla ilgili, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kapsamlı, doyurucu bir
çalışma yapma imkânı bulamadığına dikkati çekmek istiyorum.
Bu, çok temel bir olaydır; çünkü, terör, bu
ülkenin en önemli konularından birisidir ve bu konuda bir ortak politikayı
geliştirmenin en uygun platformu Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Maalesef,
Türkiye Büyük Millet Meclisi bu işlevini yerine getirememiştir.
Hükümet, ortaya çıkan
terör olayları karşısında, toplumsal tepki belli bir düzeye, ortaya çıkınca,
göstermelik olarak, bazen, işte buraya gelip olayla ilgili açıklamalar yapmakta
ve savsaklayıcı açıklamalarla konu örtbas edilmektedir. Halbuki, bu, kalıcı,
sürekli ve önemli bir konudur, bu konuda ciddî tedbirlere ihtiyaç vardır;
hükümetin yaklaşımı bu konuda kesinlikle güven verici değildir; hükümet bu
konuyu kavramış gözükmüyor; bu konuya yönelik ciddî önlemler geliştirmiş
gözükmüyor; durumu idare etmeye yönelik, geçiştirmeye yönelik bir politikayı,
maalesef, Türkiye Büyük Millet Meclisine dayatmış durumdadır ve Meclis de buna
seyirci durumundadır. Bu konudaki şikâyetimi Meclisle paylaşmak istiyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım,
geride bıraktığımız hafta, Türkiye'nin çok acı ve kanlı bir haftasıydı. Kanlı
diyorsam, trafik kazaları oldu da onun için kan aktı diye söylemiyorum ya da
bir afet yaşandı, bir felakete maruz kaldık, bir bölgedeki insanlarımız
maalesef hayatını kaybetti, ondan dolayı üzülüyoruz diye söylemiyorum. Çok
kanlı bir haftayı geride bıraktık ve bu kanın arkasında, hiç kuşku yok ki,
PKK'nın, güvenlik güçlerini ve masum insanları öldürmeye ve sindirmeye yönelik,
onları hedef alan bir başkaldırı uygulaması yapmış olması yatıyor. Yani,
yaşadığımız kanlı olayın arkasında PKK'nın bir başkaldırı girişimi vardır; bu
başkaldırı girişiminin hedefi güvenlik güçleri ve masum halktır; bu girişim yürütülmüştür
ve bunun sonucunda da çok acı bir tablo çıkmıştır. Diyarbakır ve İstanbul'da 15
vatandaşımız hayatını kaybetti. 300'ün üzerinde yaralı var. Bu yaralıların
yarısından fazlası güvenlik güçleri; polisimiz ve jandarmamız. Bu başkaldırı
sırasında, maalesef, işyerleri, kamu binaları, bankalar, PTT ve Telekom
merkezleri tahrip edildi, arabalar, otobüsler kundaklandı, yakıldı; Diyarbakır,
Batman, Siirt, Van, Hakkâri ve İstanbul'da Öcalan posterleri, federasyon
bayrakları ve PKK sloganları eşliğinde kanunsuz yürüyüşler yapıldı. Bu olaylar
süresince, ülkede, bu yörelerde can ve mal güvenliği kalmadı; hukuk askıya
alındı, asayiş askıya alındı, devlet otoritesi askıya alındı, devlet ve hukuk
çiğnendi. Vali Yardımcısı, Belediye Başkanının himayesinde Diyarbakır'da
dolaşmalar yaptı; Belediye Başkanı, bu olayları yapanları cesaretleri
dolayısıyla kutladığını söyledi. Başbakan, Sudan ve Darfur'da, Cidde'de
dolaşıyordu. Sudanlılar yerel danslarıyla Başbakana gösteriler yapıyorlardı.
İçişleri Bakanı sütre gerisinde kayıptı; Millî Eğitim Bakanı 12 günlük
Avustralya gezisindeydi; Bakanlar Kurulu toplanamamıştı. Meydan, PKK uzantısı
bir partinin yerel yöneticilerine ve belediye başkanlarına kalmıştı. Onlar,
burası bizden sorulur havası içinde demeçler veriyor, açıklamalar yapıyordu.
Bir anlamda, merkezî otorite kaybolmuş, orada fiilî bir güç ortaya çıkmıştı.
Konuşan belediye başkanları "kimse dükkânlarını açmayacak, öğrenciler
okula gitmeyecek, çarşıya kimse inmeyecek" diye talimatlar yağdırıyordu.
Diyarbakır'da yapılması
gereken bir futbol maçı, seyircisiz bir futbol maçı, Malatya'ya aktarılıyordu;
Van'da yapılması gereken bir üniversite sınavı, bilinmeyen bir tarihe
erteleniyordu.
Güvenlik güçleri vilayeti
ve emniyeti çembere almışlardı; yani, savunma tertibatı içine girmişlerdi.
Diyarbakır'ın Bağlar
bölgesinde, eski Ziraat Bankası binası sağlık ocağına döndürülmüştü. Sağlık
ocağının önündeki Türk Bayrağı indirildi, yerine PKK'nın konfederasyon bayrağı
çekildi; Diyarbakır'da!..
Değerli arkadaşlarım,
terörün kesin olarak yenildiği, terörün liderinin Türk güvenlik güçlerine
teslim edildiği 1999 yılında, Türkiye, terör belasını etkisiz kılmayı
başarmıştı; sıfır terör vardı. 1999 yılındaki sıfır terör, AKP İktidarının
dördüncü yılında, Türkiye'nin manzarasının bu noktaya geldiği bir tabloya bizi
getirdi.
Demokrasi tarihimizin
hiçbir döneminde, kamu otoritesine bu kadar açık bir tepkinin bu kadar rahat
bir şekilde sergilendiğinin bir başka örneği yoktur. Devlet, hiçbir zaman, bu
kadar âciz, bu kadar perişan bir duruma hiç düşürülmemiştir.
Değerli arkadaşlarım, bu
tablo ne zaman ortaya çıktı? Ne zaman ortaya çıktı? Birdenbire mi kendisini
gösterdi? Bu tablonun arkasında ne var? Türkiye'yi buraya getiren süreçler
nelerdi? O süreçler nasıl…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun efendim,
konuşmanızı tamamlayınız.
DENİZ BAYKAL (Devamla) -
Ne oldu?
BAŞKAN - Eksüre verdim
efendim, buyurun.
DENİZ BAYKAL (Devamla) -
Bitti mi süre yani?! 20 dakika bitti mi?
BAŞKAN - Buyurun efendim,
konuşmanıza devam ediniz.
DENİZ BAYKAL (Devamla) -
Kaç dakikam var Sayın Başkan?
BAŞKAN - Sayın Baykal,
İçişleri Bakanımız konuşması sırasında 9,5 dakikalık ek bir süre kullandı. İlk
defa 5 dakikalık bir süre vermiştim. Eğer, konuşmanızı bu süre içerisinde
tamamlayamazsanız, aynı adalet duygusu içerisinde, size de o imkânı vereceğim
efendim.
Buyurun.
DENİZ BAYKAL (Devamla) -
Teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, bu süreç nasıl işledi? Bu bir sürpriz değil. Bir süreden beri devlet
güvenlik güçlerinin bölgede yalnızlaştığı, etkisizleştiği, kendi kabuğuna
çekilmek zorunda kaldığı, onların bıraktığı boşluğu yerel milis güçlerinin
almaya başladığı, hepimizin yakından gözlemlediği bir olay. Hatırlayacaksınız,
Şemdinli olaylarından sonra cenaze törenleri, devletin güvenlik güçleri geriye
çekildikten ve cenaze töreninin sorumluluğu bu milis, kolları pazıbentli bu
milis güçlerine teslim edildikten sonra yapılabilmişti.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, bu, bir süreden beri ortaya çıkan manzaradır. Bu manzara çok acı
bir manzaradır; yani, böyle bir manzaranın nasıl şekillendiğini hepimizin çok
ciddî değerlendirmesi lazımdır.
Şimdi, bu çerçevede şu
soruları dikkatinize sunmak istiyorum: Bunları kim yapıyor; kim yapıyor
bunları? Bu olayların arkasında ne var? Buna çok doğru bir teşhis koymamız
lazım. Bu konuda çok açık cevap şudur: Bu olayları, geçmişte, onbeş yıl boyunca
30 000 kişinin ölümüne yol açan olayları kim yapıyorsa, o yapıyor. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bu olayların arkasında
kimin olduğunu teşhis etmekte bir an zafiyet sergilerseniz, olayı, ne idüğü
belirsiz çetelerin kendi nemalanma çatışmalarının, arayışlarının yol açtığı
olaylar gibi anlarsanız, meseleyi değerlendiremezsiniz. Bu olayın arkasında PKK
yatıyor, bu olayın arkasında İmralı yatıyor ve İmralı'nın uzantıları yatıyor;
İmralı'nın, Kandil Dağındaki uzantıları yatıyor, Türkiye'deki uzantıları
yatıyor. PKK'nın uzantısı bir siyasî parti ve yerel yöneticilerin bir kısmı,
açıktan PKK'ya karşı tavır takınamaz bir manzara sergiliyorlar. PKK'nın bir
terör örgütü olup olmadığını, Şemdinli Komisyonunda, bu terör bölgesindeki bir
il belediye başkanına arkadaşlarımız soruyor "PKK'nın bir terör örgütü
olduğunu söyleyemem" diyor. Söyleyen, kamu yönetimimizin bir parçası, il
belediye başkanı.
Değerli arkadaşlarım, bu
kişiler, Türkiye'de yaşanan olayları bir terör olayı olarak anlamayı
reddediyorlar. Onlar, teröristlere "gerilla" diyorlar. Son zamanlarda
yaygınlaştırılmak istenen bir yeni kavram "gerilla!.." Terör olayına terör
demeyeceksen, terör örgütüne terör örgütü demeyeceksen, terör örgütünün
başındaki insanı kahramanlaştıracaksan, alkışlayacaksan, onun posterini,
sloganlarını dolaştıracaksan, elinde bir bayrakla bu toprakların içinde yürüyüşler
yapacaksan, bu ne demektir değerli arkadaşlarım? Bırakınız 100 küsur tane
dükkânın tahrip edilmesini, bankaların, işyerlerinin perişan edilmesini, sadece
bu görüntü bir meydan okumadır.
Değerli arkadaşlarım,
bayrak dolaştırılıyor. Şimdi, Türkiye, bu manzara karşısında, yetkimiz var mı
yok mu; yasa çıkaralım mı çıkarmayalım mı tartışması yapıyor…
Değerli arkadaşlarım, bu
söylediğim eylemlerin tümü suçtur. Bunları takip etmek için yeni yasaya falan
da ihtiyaç yoktur; ama, bir şeye ihtiyaç vardır, olmayan bir şeye ihtiyaç
vardır; bunlar karşısında mücadeleyi içine sindirmiş bir hükümetin siyasî
iradesine ihtiyaç vardır. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
DENİZ BAYKAL (Devamla) -
Ve maalesef, bugün, Türkiye'de bu yoktur. Terör konusunda kafası karışık bir
hükümetle karşı karşıyayız; teröre teşhisi doğru koyamamıştır, neyle nasıl
mücadele edeceğini anlayamamıştır. Bize, alışılmış, standart, bürokratik
değerlendirmeleri aktararak, bu krizi içimize sindirmemizi sağlamak istiyorlar.
Değerli arkadaşlarım,
böyle bir şey kabul edilemez. Herkes şunu görmelidir: Türkiye'de yaşanan
terörün arkasında bir siyaset projesi vardır. Bu terör, çoluk çocuğun ya da
kızgın küskün birtakım insanların ya da çıkar peşinde koşan, nemalanmak isteyen
birilerinin çete kurarak yaptığı bir olay değildir. Bu olay, Türkiye'yi bölmek
amacına yönelik bir siyasî terördür. O terör, dağda onbeş yıl götürüldü 30 000
insanımızı kaybettik. Şimdi, yeni şartlar ortaya çıktı. Bu şartlar içinde, dağ
seçeneği de PKK'nın elinde; çoluk çocuğu kentlerde ortalığa sürerek ortalığı
karıştırma seçeneği de onun elinde; sabotaj yaparak, bomba patlatarak, suikast
yaparak, molotofkokteyli atarak ortalığı karıştırmak da bunların elinde. Neyi
uygun görürlerse yapacaklar. Biz ne yapacağız hükümet olarak; seyredeceğiz!..
Değerli arkadaşlarım,
bakın, iki gün önce 3 Nisan tarihli Hürriyette şu fotoğraf yayımlandı; bakın şu
fotoğraf: Poşette molotofla katliam yolunda… Burası İstanbul'un göbeği. Şimdi,
bir gazeteci, İstanbul'da, bu 8-10 kişinin -poşetlerine molotofkokteyli
doldurmuş ve yüzlerini maskelemiş olarak- Taksim'de yola çıkışlarının
fotoğrafını çekebiliyor; ama, Türkiye'nin güvenlik güçleri bunları
etkisizleştirecek bir iradeden, bir örgütlenmeden, bir kararlılıktan yoksun
bulunuyor.
Değerli arkadaşlarım, bu
yeni dönemde şunu bilmeliyiz: Olay, artık, sadece dağda teröristlerin
saldırılarıyla, silahlı saldırıyla yürütülebilir bir olay olmaktan çıkmıştır;
yeni bir aşamaya gelmiştir. Artık, kentte, çoluk çocuğu, kadınları, hukuku
ihlal etmek için, yasa dışı sembolleri sahiplenmek için, herkesi buna
alıştırmak için kullanılan bir yöntem vardır. Bu yöntem kimler tarafından
uygulanıyor? Yani, o yürüyüşleri kim organize etti bütün bu saydığımız yerlerde?
Kim organize etti? O çocuklar kendiliğinden mi çıktılar? Onları kim ortaya
çıkardı? Arkasında kim var? Ee, canım, PKK var, Öcalan var... "O
İmralı'da..." Onun uzantıları kim değerli arkadaşlar? İçişleri
Bakanlığımız, eğer, PKK'nın, yeni koşullarda, aynı amaca yönelik, Türkiye'yi
bölmeye yönelik terör uygulayan uzantılarını teşhis edememişse, yazıklar olsun
ona! (CHP sıralarından alkışlar)
Bu teşhis yapılmadan da
bu konu çözülmez değerli arkadaşlarım. Yani, sizin karşınıza belediye başkanı
diye çıkar, PKK terör örgütü değildir der. Size, dünyanın bir medenî,
demokratik ülkesinde teröre boğazına kadar batmış olan bir örgütün terör örgütü
olmadığını söyleyecek bir kamu görevlisini tasavvur etmek mümkün müdür?!
Amerika'da böyle bir şey olur mu? Gazetelere demeçler verecek, hükümet onları
muhatap alacak, Başbakan onların sırtını sıvazlayacak -daha geçen yaz- onların
gönlünü kazanmaya çalışacak, onlara diyecek ki "Kürt sorunu vardır…"
Norveç'e giderken "yoktur" diyecek, sonra "Kürt sorunu
vardır" diyecek ve "daha çok demokrasiyle çözülür" diyecek. Ee
Sayın Başbakan, daha çok demokrasiyi getirin ve çözün o sorunu. (CHP
sıralarından alkışlar) Ne duruyorsunuz? Madem daha çok demokrasiyle çözülecek o
Kürt sorunu dediğiniz sorun, niye çözmüyorsunuz?!
Değerli arkadaşlarım…
NURETTİN AKTAŞ
(Gaziantep) - 1987'deki sıkıntıları…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Dinle!.. Dinle!..
DENİZ BAYKAL (Devamla) -
Rahatsız mı oldunuz kardeşim, rahatsız mı oldunuz?!
NURETTİN AKTAŞ
(Gaziantep) - Hiç rahatsız olmam.
DENİZ BAYKAL (Devamla) -
Rahatsız olmazsanız, o bir başka sorun…
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen…
DENİZ BAYKAL (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, ciddî bir meseleyi konuşuyoruz. Samimî kanaatim, bu
hükümetin, terörle mücadele konusunun önemini, ciddîyetini kavramamış
olduğudur, bu konuda siyasî irade sergilemenin gerektirdiği kararlılığın içine
girmemiş olduğudur. Bu tespitimde hiçbir kuşku duymuyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Baykal, 20
dakikalık süreniz doldu efendim; lütfen, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
DENİZ BAYKAL (Devamla) -
Teşekkür ederim.
Niye o siyasî irade
sergilenmiyor; onun takdirini sizlere bırakıyorum. Niye, terörle mücadelede o
siyasî irade sergilenmiyor; onun takdirini sizlere bırakıyorum; ama,
sergilenmediği açıktır ve Türkiye'nin bunu, bu şekilde taşıması mümkün değildir.
Yapılması gereken işler
çok açıktır değerli arkadaşlarım. Önce, siyasî iradeyi ortaya koyacaksınız.
Siyasî iradeyi koyarken, güvenlik güçleri arasındaki çatışmaları, çekişmeleri
ortadan kaldıracaksınız. Bugün, hükümetin siyasî iradesi olmadığı için,
güvenlik alanında sorumlu kurumlar birbiriyle çekişir, sürtüşür manzaraya
girmişlerdir. Bunun aşılması lazım.
Güvenlik güçlerinin daha
etkin hale getirilmesi lazım ve bölgenin hızla kalkındırılması için ciddî
çabanın sergilenmesi lazım. Bakın, bölgeye teşvik politikasıyla yaklaştı bu
hükümet. Değerli arkadaşlarım, güneydoğuya teşvik politikasıyla yaklaşmak
mümkün değildir, onunla sonuç almak mümkün değildir. Yapılması gereken şey,
devletin, kamunun doğrudan yatırım yapmasını sağlamaktır; bölgeye kalkınmayı
devletin bizzat götürmesini sağlamaktır. (CHP sıralarından alkışlar) Devleti
çekerseniz, o boşluğu kimse doldurmaz.
Bu olayda sevindirici
sayılması gereken tek unsur, bölge halkının, artık, bu oyunu görüp, bu tablo
karşısında, vakur, olayın dışında, soğukkanlı bir tavır takınmış olmasıdır.
Şunu çok iyi bilelim; bu son kalkışmanın hedefi, hiç kuşku yok, güvenlik
güçleridir; ama, onun ötesinde, Diyarbakır halkının ta kendisidir, Batman
halkının ta kendisidir. Orada yaşayan insanlarımız, bu terör girişiminin hedefi
haline dönüştüklerini görmeye başlamışlardır; bunu bir an önce aşmak lazım.
Bu geride bıraktığımız
günlerde, hepiniz, herhalde, televizyonlarda bu manzaraları izlerken derin
üzüntü içine sürüklendiniz, hepiniz yüreğinizden çok büyük bir acıyı yaşadınız,
bunu biliyorum. Değerli arkadaşlarım, hepimiz bu tabloları yaşadık. İstanbul'da
durakta bekleyen iki genç kızımız; gelinlik çağında, çeyiz düzmek için
alışveriş yapmışlar, durakta otobüs bekliyorlar, hayatları sona erdi.
Tekirdağ'ın Malkarasından bir kadınımız aynı olayda canını kaybetti. Bu
olayları görüp de, bu olayların karşısında bir tepki, bir infial duymamak
hiçbir şekilde mümkün değildir. Beni bunlar çok etkiledi. Eminim, hepiniz
bunlardan çok etkilendiniz.
Unutamayacağım bir
manzara, polislerimizin, kendisine saldırı yapan insanlara, sapanlarla,
sapanlara taş yerleştirerek mukabele etme çabası içindeki görüntüler.
Hepimizin, eminim yüreği sıkışmıştır, o manzaralara hep birlikte tanık olduk.
Yine, aynı şekilde, bizi
çok üzen bir manzara dün akşam televizyonlarda yaşandı. Şanlıurfa'nın
Viranşehir'inde köprünün üzerinde bir Atatürk büstünün idam edildiğini gördük.
(CHP sıralarından "Nusaybin" sesleri)
Hayır,
Şanlıurfa-Viranşehir'de. Acı bir manzara! Acı bir manzara! Yani, yaşanan bütün
bu olayların bir anlamda siyasî özetini vermeye çalışıyor, asıl meselenin ne
olduğunu anlamayanlara anlatmaya çalışıyor.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye'nin huzurunun iki temel dayanağı var. Bunlardan birisi, bizim mezhep,
din çatışmalarını bir tarafa bırakarak, laik bir devlet düzeni içine girmiş
olmamızdır. Bunu bozmaya yöneldiğimiz anda Türkiye'nin huzuru kalmaz. (CHP
sıralarından alkışlar) Türkiye'nin en temel barış ve huzur sigortası budur
değerli arkadaşlarım. O sayede bugün zaten Türkiye medeniyetler çatışmasının
bir tarafı olmaktan çıkmış, medeniyetler çatışmasının bir çözümü haline dönüşmüştür.
Bunu sahiplenip götürmek mecburiyetindeyiz, bir…
BAŞKAN - Sayın Baykal…
DENİZ BAYKAL (Devamla) -
Bitiriyorum, son cümlelerim.
İki; Türkiye'nin ırk,
kan, kafatası, temelinde olmayan bir çağdaş siyasal bilince dayalı vatandaşlık
anlayışı içine devlet olarak girmiş olması. Türkiye, bir kafatası devleti
değildir, kan devleti değildir, bir ırk devleti değildir. Türkiye, bir çağdaş,
herkesin eşit olduğu, etnik kimliği ne olursa olsun, bütün insanlarımızın, aynı
milletin parçası olduğu bir devlet yapısının ortaya çıkarılmasıdır. Bu ikisini
sahiplenmek ve korumak zorundayız.
Değerli arkadaşlarım, bu
olaylar buraya yöneliktir. Bunu…
BAŞKAN - Sayın Baykal,
istirham ediyorum efendim, lütfen…
DENİZ BAYKAL (Devamla)-
Kapatıyorum efendim…
Yani, Sayın Bakanın sözleri
bittiği anda, biz de bitirmek zorunda mıyız?! Sayın Bakanın sözlerini bitirmesi
için gösterdiğiniz anlayışı, zamanı çok zorlamadan, benim de bitirmeme imkân
verecek şekilde düzenlemeye sizin gönlünüzün, vicdanınızın elvereceğine
inanıyorum.
BAŞKAN - Sayın Baykal, şu
anda, Sayın Bakanın kullandığı sürenin 5 dakika fazlasını kullandınız Sayın
Baykal. (CHP sıralarından gürültüler)
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - O da kullansın, Sayın Bakan da konuşsun.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, ekranda görünüyor efendim, lütfen, ekranda görünüyor; niye
müdahale ediyorsunuz!..
DENİZ BAYKAL (Devamla) -
Doğru olabilir Sayın Başkan da… Sayın Başkan, doğru olabilir de…
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Sayın Bakan birbuçuk iki saat konuşsun.
CANAN ARITMAN (İzmir) -
İnsanlar ölüyor, ülkemiz parçalanıyor.
RASİM ÇAKIR (Edirne) -
Sayın Başkan…
BAŞKAN - Rasim Bey,
söylediğim sözlerde bir hilafı hakikat yok. Lütfen efendim, yerinize oturunuz,
lütfen…
Buyurun Sayın Genel
Başkan.
DENİZ BAYKAL
(Devamla)- Sayın Başkan, yani haklı
olabilirsiniz de, insaf ediniz; Türkiye Büyük Millet Meclisi demokrasi
tarihinin en vahim olaylarını değerlendirme fırsatını kullanmaya çalışıyor.
Yani, burada elinizde kronometreyle "şu
geçti bu geçti" diye bizi susturarak buna katkı yapmak imkânı var mı?!
Bırakın konuşalım, bırakın herkes gelsin konuşsun, Türkiye bunu tartışsın;
yani, bir gündemdışı... (CHP sıralarından alkışlar)
AHMET YENİ (Samsun) -
Kaidesi yok.
DENİZ BAYKAL (Devamla) -
Yani, Dışişleri Bakanı gündemdışı konuşmayla bilgi veriyor, Meclis gündemine
almış değil bu işi; Bakan konuşuyor. Böyle bir şey olur mu; rica ederim!..
HALİL AYDOĞAN
(Afyonkarahisar) - Kaidesi yok.
DENİZ BAYKAL (Devamla) -
Onun usulünü, kaidesini hepimiz çok iyi buluruz, biliriz; onu çok iyi
biliyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye'nin bu ulusal kimliğini, ulusal bütünlüğünü, hepimizin içimize
sindirmemiz lazım. Bizim birbirinden farklı etnik kimliklerimiz olabilir; ama,
herkes bilmelidir ki, o kimliklerin üzerinde, hepimizin bir tek millet
mensubiyeti vardır.
Sayın Başbakan zaman
zaman "tek millet, tek devlet" diyor; ama, o milletin ne olduğunu çok
sık duyamıyoruz.
ALİM TUNÇ (Uşak) -
Söylüyor... Söylüyor...
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Her zaman söylüyor!
DENİZ BAYKAL (Devamla) -
Ben, onu, o söyleyemediği milletin adını söyleyeyim: Türkiye'de Türk Milleti
vardır, hepimiz Türk Milletinin bir parçasıyız. (CHP sıralarından alkışlar)
Milleti etnik kimliklere ayırarak bu konuları çözmek mümkün değildir. Yapılması
gereken iş, bu anlayışı içimize sindirmektir.
Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından ayakta alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, Başkanlık Divanı olarak, burada oturumları yönetirken, bizi
bağlayan bir İçtüzük vardır. Ben, Başkanlık Divanı olarak, İçtüzüğe uygun
hareket etmek zorundayım ve sayın hatipleri, zaman zaman, bu konuda -Sayın
Bakana da yaptım- süreleri konusunda ikaz etmek gibi bir görevimiz vardır. Bu
bir lüks değildir ve bu şekilde, bütün arkadaşlarımıza adil bir uygulama
içerisinde geçen üç yıllık bir dönemimiz vardır; bunu bilgilerinize sunuyorum.
İkinci konuşmacı,
Anavatan Partisi Grubu adına, Isparta Milletvekili ve Grup Başkanı Sayın Erkan
Mumcu. (Anavatan Partisi sıralarından ayakta alkışlar)
Sayın Mumcu, buyurun.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA ERKAN MUMCU (Isparta) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; bugün burada görüştüğümüz mesele, hiç şüphesiz,
üzerinden söz düellosu yapabileceğimiz bir mesele değil. Bugün burada
konuştuğumuz mesele, klasik muhalefet-iktidar pozisyonlarını takınıp, karşılıklı
eleştirilerle kendi pozisyonumuzu tahkim etmeye yöneleceğimiz bir mesele
değildir.
Bunu söylemek, bu
kürsüden, sözgelimi, hükümetin tutumuna ilişkin olarak bir eleştiride
bulunmayacağımız anlamına elbette gelmez; ancak, eleştirilerimizi, bir ötekine
yöneltilmiş, bir diğerine yöneltilmiş tenkit gibi ifade etmek niyetinde
olmadığımızı, ifade edeceğimiz her eleştiriyi bir özeleştiri gibi gördüğümüzü,
bu bağlamda, hükümetimizi, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin hükümeti olarak,
böyle bir millî mesele karşısında "hükümetimiz" olarak anlamayı ve
algılamayı en fazla da bu meselede gerekli gördüğümüzü ifade etmek istiyorum.
Böyle bir mesele ele
alınırken, bu konunun, hakikaten, zaman tahditleriyle filan sınırlandırılmış
olması, bizi değil; ama, zannediyorum, milletimizi rencide ediyor ve böyle bir
konunun, çeşitli bakış açılarından değerlendirilerek, gerçekten, millî bir
tutumun konusu, bir millî mutabakatın konusu edilmesi gerekirken, ucuz iktidar-muhalefet
pozisyonlarıyla harcanmak istenmesinin tarihin affetmeyeceği bir şey olduğunun
altını çizmek istiyorum.
Dolayısıyla, bu gibi
konularda kendilerini kuşatan çevrelerin telkinlerine mahkûm edilmiş olanların,
başka bakış açılarına da açık olabilmek cesaretini göstermeleri, başka bakış
açılarıyla yüzleşmekten, başka düşünce biçimleri, çözümleme biçimleriyle karşı
karşıya gelmekten korkup kaçmamaları lazım gelir diye düşünüyorum; burada,
çünkü, milletimizin tarihinde karşılaştığı en önemli meselelerden birisi
hakkında konuşuyoruz. Hepimizin aynı gemide olduğumuzu bilmemiz gerekiyor ve
önemli olan, geminin neresinde olduğumuz değildir, kimin kaptan köşkünde,
kiminin lüks kamarada, kiminin avam kamarasında olduğu konusu burada önemli
değildir ve burada, her ne kadar İçişleri Bakanına verdiği bilgiler dolayısıyla
teşekkür etmek durumundaysak da, bir şeyin altını çizmek ihtiyacı içindeyiz:
Mesele, nerede durduğumuz değildir Sayın Bakan. Mesele, nereye doğru hareket
etmekte olduğumuzdur. Mesele, nereye doğru sürüklendiğimizdir. Olayların istikametinin
bize gösterdiği yön, bizi sürüklediği yöndür. Acaba, kendi irademizle mi bir
yere gidiyoruz, yoksa sürükleniyor muyuz; bunu net bir biçimde görmek ve
anlamak durumundayız.
Dolayısıyla, televizyon
haberlerine, gazete haberlerine de konu edilmiş şeylerin burada bir tekrarını
sunmanın, zannediyorum Büyük Millet Meclisinin çözüme katkı sunması için çok
fazla bir değeri yoktur.
Şimdi, her şeyden önce,
bu meselenin, Türkiye'nin en önemli meselesi olduğunun altını çizmemiz
gerekiyor. Diğer bütün meselelerimizi ilgilendiren, diğer bütün meselelerimize
ilişkin komplikasyonları; yani, sorun yaratıcı etkileri bulunan bir mesele
hakkında konuştuğumuzun farkında olmamız gerekiyor.
Dolayısıyla, bu mesele
karşısında, her mesele bekleyebilir. Dolayısıyla, bu mesele karşısında Sayın
Başkan, İçtüzüğün katı kuralları esnetilebilir ve esnek bir bakış açısıyla
sorun çözecek bir anlayış içinde yaklaşılabilir.
Şimdi, burada, önemli
olan şey şudur: Olaylardan daha önemli olan şey, olayların arkasında yatan
niyetler ve olayların hedeflediği noktalardır. Niyetlerdir diyorum; çünkü, ne
olayların bir tek faili vardır ne de olayların arkasında yatan bir tek niyet
vardır. Olayların arkasında niyetler vardır, olayların arkasında biri
diğerinden farklı, zaman zaman beklenti ve çıkarları uyuşsa bile, farklı
hedeflere yönelmiş aktörler vardır.
Net bir cümleyle söylemek
gerekirse, olayların hedefi, Türkiye'yi Balkanlaştırmaktır. Net bir cümleyle
söylemek gerekirse, olayların hedefi, bölgede -bölgeden kastettiğim şey,
Türkiye'nin de içinde yer aldığı bölgede- Türkiye'yi inisiyatif ortağı
olabilecek bir irade olmaktan çıkarıp, bölgeye yönelik planlar karşısında
Türkiye'yi nesneleştiren, yani, Türkiye'yi çözümün değil, sorunun bir parçası
kılmak isteyen niyetler ve aktörler vardır. Özellikle, bölgemizde gelişmekte
olan olaylar konusunda Türkiye'nin bir inisiyatif ve irade merkezi olmasının
önüne geçmek için "sen kim çare olmak kim, sen zaten hastasın,
dolayısıyla, bizim bulduğumuz çareye boyun eğmek zorundasın" demek
isteyenlerin yönlendirdiği ve kışkırttığı niyetler vardır.
Hiçbir zaman terör
örgütleri kendi başlarına önemli, kendi başlarına bu kadar etkili
olmamışlardır. Terör, icat edildiği günden beri terör, uluslararası siyasetin
bir aygıtı olarak işlevlendirilmiş, araçsallaştırılmıştır ve bu araç, çoğu
zaman yöneltildiği iradenin niyetlerini, tutumlarını baskılamaya yönelmiştir.
Asıl amaç, Türkiye'nin iradesini baskı altında tutmak, Türkiye'yi bir hasta
adam mertebesine geri çekmektir.
Bu olayların arkasında
duranların kışkırttıkları kimseler, eğer, cesaret veriyorlarsa, bu cesareti
kendileri için bir çıkış yolu olarak görenler bilsinler ki, uluslararası
güçler, bu gibi taşeronları bir çırpıda satarlar ve tarih, bu satışların
örnekleriyle doludur. Eğer, bu ülkede ya da bölgemizde yaşayan halklardan
kendisine uluslararası güçlerden dost edinmek niyetinde olanlar varsa,
bilsinler ki, emperyalistlerle aynı yatağa girmek, yılanla aynı yatağa girmek
gibidir, emperyalistlerin niyetleri üzerinden, sözümona kendi çıkarları için,
kısa vadeli menfaatlar ummak, boş ve ham bir hayalden başka bir şey değildir.
Bir gün orta yerde bırakıldıklarını gördüklerinde, bir hayal kırıklığıyla, bir
hüsranla orta yerde bırakıldıklarını gördüklerinde durumu anlasalar da iş işten
geçmiş olacaktır.
Olayların arkasında yatan
önemli faktörlerden bir tanesi, adına "siyasî çözüm" denilen,
sözümona, bir çözüm demeti hakkında bölücü terör örgütünü müzakere edebilir bir
taraf haline getirme arzusu yatmaktadır ve olayların hedefi, bölgede sivil
siyasî otoritenin değersizleştirilmesi, etkisizleştirilmesidir. Olayların
hedefi, sivil siyasî otoritenin yerine, çatışan tarafların olduğu otoriteler
koymaktır; çatışmanın doğasından kaynaklanan nedenlerle süreci yönetilemez kılmak
ve süreci, dışarıdan ithal edilecek iradenin buyurduğu gibi, çözülebilir bir
soruna dönüştürmektir. Dolayısıyla, olayın uluslararası boyutunu görmeden,
uluslararası ilişkiler boyutunu görmeden sadece asayiş olayları, vakai adiyeden
asayiş olayları demeti diye görmek, meseleden hiçbir şey anlamamış olmak
anlamına gelir.
Şimdi, bu Balkanlaştırma
politikasının hedefi, dediğim gibi, sadece Türkiye'yi bölmekten ibaret
değildir. Birileri, bulundukları yerden Türkiye'nin bulunduğu yere
baktıklarında iri ve diri bir Türkiye'nin varlığını kendileri ya da bölge için
tehdit gibi görmektedirler ve olayların çözümünün bir numaralı anahtarı,
Türkiye'nin, küresel süreçlerin, küresel ölçekte bölgemizde oynanan oyunların
nesnesi olmaktan çıkacak, öznesi olmak iradesini ortaya koyabilecek cesareti
net bir biçimde açığa çıkarmasıdır, net bir biçimde ortaya koymasıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Mumcu.
ERKAN MUMCU (Devamla) -
Dolayısıyla, millî iradenin, bu konuda, bir tenakuz içinde gözükmemesi, Türkiye
üzerinde oynanan, millî iradenin parçalanması, millî hedeflerin şaşırtılması
amacına dönük olarak kurgulanan "tavşana kaç tazıya tut" oyunlarına
alet olmamak son derece önemlidir. Dolayısıyla, bu ülkede, ellerinde anayasal
güç bulunduran, anayasal görevlerle görevlendirilmiş olan tüm kişi ve
kurumların, bu sorun karşısında ortaklaşılmış bir millî hedef politikasına
sahip olmaları, çözümün bir numaralı anahtarıdır. Bu olmadıkça, Türkiye'nin
başı ağrımaya devam edecektir; otuz yıllık süreçte Türkiye'nin başının
ağrımasının temel nedeni işte budur.
Dolayısıyla, meselenin
çözümüne ilişkin olarak, kiminin güvercin kiminin şahin rolü oynaması
milletimizi aldatmamalıdır. Önemli olan, güvercin ya da şahin rolü oynamak
değil, mesele karşısında adam gibi durabilmektir; sorun karşısında adam gibi
durabilmek, sorunla, meseleyle adam gibi yüzleşebilmektir. Kendisini, sorunun
herhangi bir tarafı gibi gösteren, iradenin ortağı gibi gösteren herkesin,
meseleyi çok net bir biçimde anladığının berraklaşması gerekir ve bu meselenin
kökeninde, aslında, Batı dışı toplumların tamamının sorunu olan bir sorunun
yattığı unutulmamalıdır. Bu meselinin kökeninde yatan şey, Batı dışı
toplumlardan birisi olarak bizim toplumumuzun da, kendi sosyolojisi, kendi
tarihsel gerçekliği ve kendi zihniyet evrenine uygun bir çağdaşlaşma
modelini kendisinin gerçekleştirememiş
olması ve düveli muazzamanın iradesiyle ve başkalarının iradesiyle, bir
modernleştirme sürecinin nesnesi kılınmış olması yatmaktadır. Bize dayatılan
bir millet anlayışının, bize dayatılan kendi tarihsel gerçekliğimizle uymayan
ırkçı bir millet anlayışının, zihniyet dünyamızı yaralamasından kaynaklanan bir
sorunla karşı karşıyayız. Onun için, bu meselenin çözümü, kendi değerlerinin
farkında, kendi ufkunu kendi tasarlayabilen bir iradenin ortaya çıkmasıdır.
Bölge, yeniden, yeni bir
modernleştirme sürecinin konusu olarak tasarlanırken, dizayn edilirken, bölgede
Türkiye'nin varlığını tehdit gibi, Türkiye'nin iriliğini tehdit gibi gören
unsurlar bakımından verilecek en önemli cevap, Türkiye'nin birliğinin ve
dirliğinin, başkalarının huzurunun teminatı olacağını apaçık ortaya koymak,
Türkiye'nin küresel sistemdeki yeri konusunda tereddütlere son verecek bir
kararlılığı net bir biçimde ifade etmektir. Onu istemeyiz, bunu istemeyiz
diyerek bir yere varılmaz. Neyi istediğiniz konusunda net bir siyasî iradeyi
ortaya koymadıkça, içeride başınızın ağrımasından kurtulamayacağınızı bilmeniz
gerekir. Dolayısıyla, bu meseleleri, içpolitika tercihlerine ayarlanmış bir tutumlar
süzgecinden geçirmek yerine, tarihsel bir süzgeçten geçirmeye mecbur olduğumuzu
bilmeliyiz. Olayların hedefi, bu ülkede binlerce yıldır ortaklaşılmış bir
millet telakkisiyle yaşayan insanların zihinlerine ırkçı bir duvar örmektir.
Biz, Batı'nın türdeş toplum
yaratma idealinden uydurduğu millet kavramını yaşayabilecek bir toplum değiliz.
Biz, türdeşliği, çeşitliliği ve çeşitlilik içindeki ahengi inkâr eden bir dünya
görüşü olarak kabul edemeyiz. Batı dışı toplumlarının hepsi, İslam toplumları,
Budist toplumlar, Hinduist toplumlar, yani, grekolatin kültürün dışındaki
toplumların tamamı bu çeşitliliği ahenge dönüştürebilmiş toplumlar olarak,
aslında, medeniyeti Batı'dan değil, medeniyeti Batı'ya öğretebilecek
potansiyellere sahiptir ve bizim, milletimize, bunu bir ideoloji olarak
sunabilecek beceriyi göstermemiz gerekiyor. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar) Yani, milletimize dememiz gerekiyor ki: "Korkmayın; terör, otuz
yıldır, kırk yıldır başaramadığını bundan sonra da başaramayacaktır." Otuz
yıldır onlar insan öldürdüler, insan katlettiler ve istediler ki, Türkler
Kürtlere, Kürtler Türklere düşman olsunlar; hayır, olmadı. Alıveriş yapmaya,
akrabalık kurmaya, kız alıp vermeye devam ettik. Bu işin çözümü, bunu yapmaya
devam etmektir (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar) bunu yapmaya devam
etmektedir.
Bu işin çözümü, bu
olaylar sürecinin hedeflerinden birisinin de, insanların "yeter
artık" demesini sağlamak olduğunun, toplumu refleksleri üzerinden yönetmek
olduğunun farkına varmaktır ve bu olayların hedefinin, aynı zamanda mağdurunun,
bölgede yaşayan Kürt kökenli vatandaşlarımız olduğunun farkına varmış olmaktır
ve bu olayların hedeflediği şey, tabiî, özellikle hükümeti, refleksleri
üzerinden yönetmektir. Hükümet, daha önce, özellikle batı illerinde seri bir
şekilde önümüze çıkan bombalama hadiselerinden sonra gösterdiği refleksle,
hayat alanını yitirmekte olan PKK'ya can üflemişti; şimdi, yeniden köşeye
sıkıştırılarak, böyle bir yanlışa sürüklenmek istenmektedir. Bu gibi
meselelerin uzun boylu konuşulmasının da, hükümete de asıl yararı bu olacaktır.
Sayın Başbakanın, burada,
bu konuşmayı dinlemiş olması, kendisi için de, milletimiz için de hayırlı
olacaktır; çünkü, kendisini kuşatan ve türlü yöntemlerle, kendi masumiyetini
elinden alanlardan korunmasının yolu, bizi ve burada, Millet Meclisinin başka
üyelerini soğukkanlılıkla dinlemek, kaçmamaktır! (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar) Bu kaçışın arkasında bir yüzleşme cesaretinin olmayışının var
olduğunu milletten gizleyemezsiniz. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
Şimdi, biz, size, bu
meselenin çözümlerini anlatmak istedik; ama, bir genel görüşme talebini
engellediniz. Açın, bakın tutanaklara, bugün bunların yaşanacağını, daha o
günden söylemiştik. "Bir şey olmaz, bir şey olmaz" dediniz. Bir şey
olmazların sonunda insanlarımızı kaybediyoruz. Biraz önce bu kürsüden ifade
edildi -yeniden başsağlığı diliyorum- İstanbul'da masum bir genç kızımızı
kaybettik, güvenlik güçlerimizi her gün kaybediyoruz ve büyük bir samimiyetle
söylüyorum, küçücük bir yavrumuzu Diyarbakır'daki olaylarda kaybettik; ona da
Allah'tan rahmet diliyorum, ailesine başsağlığı diliyorum. Allah'ın bile masum
kabul ettiği herhangi bir insanı -yani bir küçüğü- herhangi bir şeyden sorumlu
tutmak, insanlık vicdanıyla da bağdaşmaz. Dolayısıyla, birilerini günah keçisi
ilan ederek bu sorunlarla yüzleşemeyiz ve bu sorunların üstesinden gelemeyiz.
Şimdi, aslolan nedir;
aslolan, gerçek çözümü ortaya koymaktır. Soruna, şöyle veya böyle, önceden
sonradan, çark edeceğiniz tanımlama girişimlerinde bulunarak herhangi bir çözüm
katkısı katamazsınız. PKK'nın gazını alacağınızı sanıyorsanız, hiçbir şey
yapamazsınız. Kürt sorunu ve demokratik cumhuriyet tanımlamalarıyla
gönderdiğiniz kripto hiçbir şeyin gazını almamış, tam tersine gaz vermiştir. İşte
geldiğimiz nokta burası. Bugün buradan geri dönmeniz, bugün buradan usulüne
uygun olarak çark etmeye çalışmanız, bizim için şayanı takdir bir şeydir; ama,
meseleyi kapsamlı bir biçimde gördüğünüzü de bilmek istiyoruz. Dolayısıyla,
meseleyi kapsamlı bir biçimde görmek için, geride bıraktığınız fırsatların,
harcadığınız fırsatların değerini gelip burada bir itiraf etmeniz lazım.
1999'dan 2002'ye kadar
gelen süreç Türkiye için son derece değerli bir fırsatlar süreciydi. O
fırsatlar kaçırıldı, heba edildi; ama, bundan daha önemlisi, 2002 seçimlerinin
ortaya çıkardığı tek başına iktidar seçeneği, Türkiye için, özellikle bu konuda
önemli bir fırsattı; ama, bu meselede hiçbir adım atmayarak, meseleyi kaderine
terk ederek milletin tarihine yüklediğiniz, milletin kaderine yüklediğiniz yük
çok ağır olmuştur. 2004 seçimlerinin net sonucu şuydu: Türkiye'de, İktidar
Partisine, bölge milliyetçiliği vaat eden partilerden daha fazla oy veren
millet, Türkiye bütünlüğü içinde soruna çözüm beklediğinin mesajını partinize,
iktidarınıza net bir biçimde vermişti. Ben soruyorum: İktidarınızın 1 200
gününde, allahaşkına, ne yaptınız?! 50 ile çıkardığınız Teşvik Kanunu saçmalığına çözüm mü
diyorsunuz?! Bakın, ben size çözümleri söyleyeyim: Çözüm entegrasyondur. Çözüm,
uluslararası iradeye ortak olacağınız…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Mumcu, 20
dakikalık süreniz doldu. Konuşmanızı tamamlar mısınız.
Her ne kadar, İçtüzüğün
hükümleri uygulamamızı uygun görmüyorsanız da, Başkanlık Divanı olarak o görevi
yerine getireceğim.
Buyurun efendim.
ERKAN MUMCU (Devamla) -
Sayın Başkanım, Divanın konuşmacıyla polemiğe girmesi, herhalde yeni usul. Ben,
İçtüzüğün hükümlerini uygulamanızı uygun görmediğim yönünde bir söz söylemedim.
Sadece, böyle bir konu ve konunun hassasiyetine binaen, esneklik göstermenizin
daha isabetli olacağı yolundaki görüşlerimi ifade ettim. Takdir, Başkanlık
makamınındır, biz, buna saygı gösteririz; ama, bu takdirlerden hangisinin
milletin takdirini kazanacağı meselesi de herhalde milletin vicdanında tahakkuk
edecektir. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
Ben, burada çözümleri
söylemeye çalışıyorum. Bana verdiğiniz süre kadar bu çözümleri söylerim;
yetmezse, yarın Partimizin Grup toplantısında da söylerim; ama, Türkiye, bugün,
bu çözümlere su kadar, hava kadar muhtaçtır ve bu hükümet de bu çözümlere su
kadar, hava kadar muhtaçtır. Dinleyin ve milleti bilinmez bir kadere doğru
sürüklemeyin. Akıl edemediğiniz şeyleri akıl edebilenler var, akla hürmet edin.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar) Akla hürmet edin; çünkü, akılsızlığınızın
bedelini bu millet ödüyor ve çok ağır bir biçimde ödüyor. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından "akılsız sensin"
sesleri, gürültüler)
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Akılsız sensin! İade ediyoruz o sözleri.
BAŞKAN - Sayın Mumcu, bir
gruba veya bir…
REYHAN BALANDI
(Afyonkarahisar) - Diğer yarınız nerede; diğer yarınız gelsin!
BAŞKAN - Sayın Mumcu,
lütfen, konuşmalarınızı belirli bir… (AK Parti sıralarından gürültüler)
Sayın milletvekilleri…
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Sözünü geri alsın.
BAŞKAN - Saygıdeğer
arkadaşlarım, lütfen, sükûneti sağlayınız.
Saygıdeğer arkadaşlar,
bakınız, eğer bir hatibe süresinin tam iki katı süre vermek hoşgörü değilse,
hoşgörünün ne olduğunu, doğrusu, takdirlerinize sunuyorum, o, ayrı bir şeydir;
ama, burada, bütün hatipler konuşmalarının kendilerince takdir ettikleri süre
kadar uzatılmasını beklerlerse, böyle bir şey olamaz takdir edersiniz, böyle
bir şey mümkün değildir; ama, Sayın Mumcu'dan, konuşmasını belli bir çerçeve
içerisinde tamamlamasını istirham ediyorum; mikrofonunu açıyorum.
Lütfen, bir sataşmaya
sebebiyet vermeyelim Sayın Mumcu.
Buyurun.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Sayın Başkan, sözünü geri alsın. Biz akılsız değiliz.
ERKAN MUMCU (Devamla) -
Sayın Başkan, biz burada bir parti grubuyuz. Eğer istersek, bu Mecliste, her
kanunun görüşülmesine ilişkin, sizin süre tasavvurlarınızı altüst edebilecek
imkânlarımız da var. İçtüzüğü herkes istediği gibi okuyabilir. Benim burada
yaratmaya çalıştığım şey bir polemik veya bir tartışma ortamı değil. Benim
burada söylemeye çalıştığım şey, gelin, akıl birliği edelim.
Konuşmama başlarken, her
türlü eleştiriyi bir özeleştiri bağlamında ifade edeceğimi söylemiştim.
Yeniden, ifade ettiğim her türlü eleştiriyi, hepimizi Türkiye bütünlüğünün bir
parçası olarak gördüğüm için, aynı zamanda bir özeleştiri duyarlılığı içinde
ifade ettiğimi tekrar ediyorum; ama, müsaade edin, şu çözümleri paylaşalım.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Sen aklını kendine sakla!
ERKAN MUMCU (Devamla) -
Müsaade edin, şu çözümleri paylaşalım.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Aklını kendine sakla!
ERKAN MUMCU (Devamla) -
Şimdi, burada "aklını kendine sakla" diyen arkadaşlar var. Hayır…
Ben, bu milletten, bu kürsüde, bu çözümleri paylaşmak için maaş alan
milletvekillerinden biriyim. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Bizim sayemizde geldin.
ERKAN MUMCU (Devamla) -
Yok öyle bir şey, öyle bir şey yok. Sorumluluğumuz milletimize karşıdır; hesap
vermek zorunda olduğumuz bir milletimiz vardır.
Çözüm entegrasyondur,
gerçek bir entegrasyon. (AK Parti sıralarından gürültüler)
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- "Akılsızlar" demeye de hakkın yok.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Bize akılsız diyemezsin.
BAŞKAN - Sayın Mumcu,
lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
NEVZAT YALÇINTAŞ
(İstanbul) - Hatibe bu kadar müdahale edilmez. Hatip doğru konuşur, yanlış
konuşur; orada…
BAŞKAN - Sayın Yalçıntaş,
lütfen efendim…
ERKAN MUMCU (Devamla) -
Bu mesele, benim sizlere ilk kez söylediğim bir mesele olsaydı, bu tepkinizi
anlardım; ama, hatırlayın, ben bu meseleyi, size, aranızda bulunduğum günlerde
de hatırlattım. Beyefendiler de hatırlayacaktır. Defalarca, altın değerinde bir
fırsatın kaçmakta olduğunu, bu meseleye duyarsız kalınamayacağını, tarihî
fırsatlara arkamızı dönemeyeceğimizi, sizlere ve beyefendilere hatırlattım.
Hatırlatmamış olsaydım, gelip, burada, bu cüretle konuşmazdım. (Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar)
Elinizi vicdanınıza
koyun, binlerce insan ölüyor; elinizi vicdanınıza koyun. İstanbul'da daha yeni
kaybettiğimiz bu insanın, bu insancığın, yani, evlenmek hayalleri kurarken,
gelinliğini, duvağını cenazesinin üstüne örtmek zorunda kaldığımız bu genç
kızın sorumluluğunu hiç mi paylaşmıyoruz?!
Allah'tan korkmak lazım.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
SERACETTİN KARAYAĞIZ
(Muş) - Kanları üzerinden politika yapıyorsunuz.
ERKAN MUMCU (Devamla) -
Tabiî… Tabiî… Kimin kanlar üzerinden politika yaptığı çok daha net bir şekilde
görülüyor işte.
Çözümleri paylaşmak
konusunda, dönün, burada kimsenin konuşmasına müsaade etmeyin, polemik yapın,
Başbakanınızın etrafını sarmış üç beş tane adam, onun da masumiyetini elinden
alarak, kendi iradelerine kendisini mahkûm ederek, Türkiye'yi sonu bilinmez bir
maceraya doğru sürüklesinler, siz, liste korkularından başka bir korku içinde
olmaksızın, oturup kendilerini alkışlayın…
BAŞKAN - Sayın Mumcu,
teşekkür ediyorum.
ERKAN MUMCU (Devamla) -
…benim konuşmama mâni olun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar, AK Parti
sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın
Başkan!.. Sayın Başkan!..
BAŞKAN - Sayın Mumcu,
teşekkür ediyorum.
ERKAN MUMCU (Devamla) -
Ben bu çözümleri milletle paylaşırım…
BAŞKAN - Sayın Mumcu,
teşekkür ederim efendim.
ERKAN MUMCU (Devamla) -
Sayın Başkan, Genel Kurula teşekkür edeceğim. (Anavatan Partisi sıralarından
sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Mumcu,
burada, sayın milletvekillerine sıra hesabı yapma gibi vesaire bir şeyiniz
olamaz. Biraz önce de akılsızlık isnat ettiniz. Lütfen efendim… (Anavatan
Partisi sıralarından gürültüler)
Konuşmanızı…
Teşekkür ediyorum Sayın
Mumcu; buyurun efendim. (Gürültüler)
Sayın milletvekilleri,
lütfen… Arkadaşlar, lütfen…
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Sayın Baykal 27 dakika konuştu. 27 dakika konuştu... Sayın Bakan da
1 saat konuştu.
BAŞKAN - Hayır efendim…
Sayın Sarıbaş, lütfen,
oturun yerinize.
Burada,
milletvekillerine, sıra kaygısına düştüğünü kimse ifade edemez. Böyle bir şey
olmaz!..
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Yapmayın!.. Böyle bir konuyu hep polemik konusu yapıyorsunuz.
Divanı yönetmeye layık değilsiniz.
BAŞKAN - Burada konuşan
hatip "akılsız" ifadesini buradaki milletvekillerine kullanamaz...
Lütfen…(AK Parti sıralarından alkışlar)
ERKAN MUMCU (Isparta) -
Sayın Başkan… Sayın Başkan…
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın
Başkan!.. Sayın Başkan!..
BAŞKAN - Konu
tamamlanmıştır. İstirham ediyorum…
ERKAN MUMCU (Isparta) -
Demokrasi…
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
AK Parti Grubu adına,
Zonguldak Milletvekili Sayın Köksal Toptan.
Buyurun Sayın Toptan. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Ülkeyi kan gölüne çevirdiniz. Kendiniz konuşun, kendiniz dinleyin!
(AK Parti sıralarından gürültüler)
(Anavatan Partisi Grubu
milletvekilleri Genel Kurul salonunu terk ettiler)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Toptan.
AHMET YENİ (Samsun) -
Kaçmayın… Kaçmayın… Dinleyin...
ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) -
Gidin, bir daha gelmeyin.
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa)
- Sorunlardan niye kaçıyorsunuz?!
AK PARTİ GRUBU ADINA
KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Sayın Başkan, Yüce Meclisimizin çok değerli
üyeleri; son günlerde, Türkiyemizin değişik yerlerinde meydana gelen terör
olaylarıyla ilgili Sayın İçişleri Bakanının Yüce Genel Kurula vermiş olduğu
bilgi üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisinin görüşlerini ifade etmek için
huzurunuzdayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlarken, bu
olaylarda hayatını kaybeden 5'i, 6'sı çocuk, bütün vatandaşlarımıza Cenabı
Allah'tan rahmet niyaz ediyor, onların yakınlarına ve aziz milletimize
başsağlığı diliyorum.
Sayın milletvekilleri,
gelişen olaylarla ilgili yapılan değerlendirmelerde, bunun bir kalkışma olduğu,
Türkiye Cumhuriyeti Devletine ve güvenlik kuvvetlerine karşı bir kalkışma
olduğu, hükümetin olaylar karşısında seyirci kaldığı gibi birtakım
değerlendirmelere hiç kuşku yok ki katılmak mümkün değildir. Küçük çocukların
kullanıldığı, esnafın zorla işyerlerini
kapatmaya mecbur edildiği; ama, bütün illerimizde bu olaylara karışanların sayısının
1 500'ü geçmediği, bu sayının da yüzde 80'inin çocuklar olduğu dikkate
alınırsa, gerçekten, terör örgütünün bir konsept değişikliğine gittiğini, yeni
birtakım yol ve yöntemlerle, gerçek hedefi olan Türkiye'nin üniter yapısını
bozmaya niyetli hareketlerini sürdürdüğünü görmekteyiz, tespit etmekteyiz. Bu
anlamda, Sayın Baykal'ın değerlendirmelerine elbette biz de katılmaktayız.
Değerli milletvekilleri,
Türkiyemiz, bölücü terör örgütüyle yeni tanışıyor değildir. Yirmi yılı aşkın
süren bu mücadelede, terör mücadelesinde Türkiye 5-6 bini şehit olmak üzere,
güvenlik görevlisi olmak üzere, 30 000 insanımızın ölümüne, 100 milyar
dolarlarla ifade edilen parasal kayıplara neden olmuştur.
Kanla, kinle, nefretle
beslenen ve dünyanın neresinde olursa olsun böylesi ortak bir özelliği olan
terör, hiç kuşku yok ki, asrın önemli sorunlarının başında gelmektedir.
Bizdeyken önemsenmeyen, dudak bükülen terör olayları ne zaman ki küresel bir
boyut kazandı, dikkate alınmaya, dünyada, başlanmış; ancak, bu sefer de
"benim terörüm kötü, senin terörün iyidir" ikilemi ve ikiyüzlülüğüne
tanık olmaya başlamıştır. Terör olaylarının sürekli olarak dünya gündeminde olmasına
ve bütün olan bitenlere rağmen, bazı Batılı ülkelerin söz ve davranışlarının
hâlâ bu anlamda devam ediyor olması, söylediğimizin bir kanıtı ve bu mantığın
bir sonucudur.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, yerel bazı sorunlarla beraber, asrın yükselen değerleri olarak
nitelendirilen etnik duyguları okşayıp tahrik ederek, gayri nizamî ve gayri
insanî bütün yol ve yöntemleri acımasızca kullanabilen terörle mücadele, kuşku
yok ki, kolay değildir.
Terörün önünde hak ve
hukuk engeli yoktur; ama, onunla mücadele edenler, hukuk devletinin güvenlik
gücü olduğunu unutamazlar. Terör, kin ve nefret saçar; ama, siz, sosyal bir
hukuk devleti olduğunuzu aklınızdan çıkaramazsınız. Terör acımaz; ama, siz,
insan hak ve özgürlüklerini gözetmek durumundasınız. Terör, amacı için her
aracı kullanır; ama, siz, demokratik bir devlet olarak meşru yol ve silahlarla
karşılık verecek durumdasınız. Terör, herkesi hedef alabilir; ama, siz, masum
vatandaş ile teröristi ayırt etmek ve teröristi marjinalize etmek
durumundasınız. Terör, duyguları okşar, hayal hedefler gösterir, herkesi
kullanır; ama, siz, bir yandan masum vatandaşın incinmesini ve zarar görmesini
önlemek, öte yandan da böylesi bir mücadele için canını ortaya koyan güvenlik
güçlerinin moral motivasyonunu sağlamak ve bu güçlerin siyasî sorumluluğunu
üzerinize almak durumundasınız. Bunu, geçen hükümetler de böyle yapmıştır,
şimdiki hükümet de, AK Parti Hükümeti de böyle yapmaktadır, böyle yapmaya devam
edecektir.
O nedenle, son günlerde
meydana gelen terör olayları karşısında hükümetin seyirci kaldığı, birtakım
terör örgütlerinin yahut örgüt mensuplarının sırtını sıvazladığı, güvenlik
güçlerine moral verilmediği şeklindeki, Sayın Baykal'ın değerlendirmelerine
kesinlikle katılmak mümkün değildir. Öte yandan, bu olaylar meydana gelirken
Sayın Başbakanın Sudan'da olması, burada, Sayın Baykal'ın ifadesiyle
"Türkiye'nin çok önemli bir sorununu tartıştığımız bu aşamada, Darfur'da
yerel danslarla Sayın Başbakan karşılanıyor" ifadesi, doğrusunu
isterseniz, ortaya konulan iddiayla ciddî şekilde çelişmektedir ve Sayın
Baykal'a, Cumhuriyet Halk Partisine, doğrusunu isterseniz, yakışmamaktadır. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
Sayın Baykal'ın, Sayın
Başbakanla ilgili başka değerlendirmeleri var. Bunların bir kısmına ciddî
şekilde üzüldüğümü ifade etmek istiyorum.
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
Onu bırak sen; terör için ne yapacaksın onu söyle!
KÖKSAL TOPTAN (Devamla) -
Biz, burada, hiçbirimiz, hiç kimse, bir başkasının büyük Türk Milletine
mensubiyetini, büyük Türk Milletinin menfaatları için çalışmaya mecbur
olduğunu, şu kürsüde yapılan yeminin gereği olarak onu her an aklında tuttuğunu
tartışmamalı, tartışamaz; buna Sayın Baykal da dahildir, Sayın Başbakan da
dahildir. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Vatanseverlik, Türk
Milletinin refahı, Türk Milletinin kalkınması, Türk Milletinin asrın en büyük
ülkelerinden biri haline getirilmesi heyecan ve gayreti içerisinde olan insanlara
böyle nitelendirme yapmak, doğrusunu isterseniz, en azından haksızlıktır.
Dünya, Türkiye'nin meydana getirdiği bu başarıları Sayın Başbakanın şahsında
Türk Milletinin başarısı olarak anlatırken, dünyaya duyururken, kendi içimizde
bunu anlamazlıktan gelmek, görmezlikten gelmek, bir siyasî kıskançlık değilse,
bana göre ciddî şekilde yanlış bir değerlendirmedir. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Şunu bilmek lazım… (CHP
sıralarından "bakan adayı konuştu!" sesleri)
AHMET YENİ (Samsun) -
Dinleyin, dinleyin…
KÖKSAL TOPTAN (Devamla) -
Ben, o hevesleri çok geride bıraktım sevgili arkadaşlarım. Bana laf atmayın.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, son
olaylar, Türkiye'nin insan hak ve özgürlükleri, sivil demokrasi, düşünce
özgürlüğü, katılımcı demokrasi alanlarında yaptığı büyük atılımların bir sonucu
değildir veya başka bir şeyden, başka bir açıdan baktığımız zaman, belki
onların sonucudur. İnsan hakları, özgürlükler, demokrasi alanında yapılanlar,
ülkenin ve bölgenin ekonomik ve sosyal refahı için üretilen projeler terör
örgütünün gerekçelerini elinden almış ve örgüt, bir anlamda, halk nezdinde
bahanesiz kalmıştır.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
PKK, Hizbullah affı gibi…
KÖKSAL TOPTAN (Devamla) -
Size bir tek örnek vermek istiyorum. Bu hükümetin en büyük projelerinden biri
olan KÖYDES Projesi kapsamında, 2006 yılı içerisinde Diyarbakır'a gidecek olan
para 58 trilyondur ve bu senenin sonuna gelindiği zaman, Diyarbakır köylerinin,
mezralarının önemli bir bölümünün su ve yol sorunu çözülmüş olacaktır. Artık,
PKK'nın o bölgede bu anlamda kullanacağı bir silah yoktur. Hep beraber, beraber
bulunduğumuz hükümetlerde de, Türkiye'nin cumhuriyet tarihinin en büyük
yatırımı olarak nitelendirilen GAP Projesine, toplam bedeli 32 milyar dolar
olan GAP Projesine, Türkiye şimdiye kadar 20 milyar dolar harcamıştır. Bölgede
sağlık alanında, millî eğitim alanında, tarım alanında…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Toptan,
diğer hatiplere verdiğim eksüreyi sizin için de veriyorum. Lütfen, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun efendim.
KÖKSAL TOPTAN (Devamla) -
… yapılanlar, bu hükümetin bölgeye bakış açısını çok net şekilde
göstermektedir. Sayın Baykal'ın, bölgenin ekonomik yapısını değerlendirmek,
kalkındırmak derken, herhalde kastettiği buydu. İşte bu, yani Sayın Baykal'ın
söylediği, bölge için pozitif ayırımcılık yapılmak suretiyle
gerçekleştirilmektedir.
OSMAN KAPTAN (Antalya) -
GAP'ı kapattınız ama!
KÖKSAL TOPTAN (Devamla) -
GAP kapanır mı sevgili arkadaşlarım, GAP kapanır mı!
Değerli arkadaşlarım,
terörün hedefi, ne bugünkü hükümettir ne de geçen hükümetler idi. Değerli
arkadaşlarımızın da ifade ettiği gibi, küresel bir tehdit olduğu herkes
tarafından kabul edilen terörün, Türkiye'deki ayrılıkçı terör ayağının hedefi,
Türkiye'dir, Türkiye'nin üniter yapısıdır; öncelikle bunu iyi kavramak ve
toplumsal duruş ve ortak aklı da hiçbir zaman hatırımızdan çıkarmamamız
gerekmektedir. Hiç kuşku yok ki, ülkenin huzur ve güveninden elbette hükümet sorumludur.
İstenilen, istediğimiz, hükümetin istediği, bu sorumluluğu gelin paylaşalım
değildir; istenen ve beklenen, ayrılıkçı teröre karşı toplumun her kesiminin
siyasal ve hukukî sorumluluğunun gereğini yerine getirmesidir. Burada, yarım
ağızla, PKK ve teröre karşı olduklarını söyleyen bazı Boğaziçi aydınları ile
bazı Kürt aydınlarının bu üsluplarındaki rahatsız edici imaların karşı bir
duruşu ortaya çıkardığının da altını çizmek ve bu aydınlarımızı, konuyla ilgili
düşünmeye davet etmek istiyorum.
OSMAN KAPTAN (Antalya) -
Başbakanı mı kastediyorsun?!
KÖKSAL TOPTAN (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, bazılarının Türkiye'yle ilgili olarak duvarlarına
astıkları bir harita var; o haritada Türkiye, fert başına düşen millî geliri 2
000 dolar, faizleri yüzde 60-70, işsizliği artan, yatırımı olmayan, sorunlu
demokrasisi bulunan, kısıtlı hak ve özgürlükleri olan, din ve mezhep
çatışmaları devam eden, etnik kargaşa ve terör vardır. Şimdi bu harita
bozuluyor. Şimdi bu harita bozulurken, sevgili arkadaşlarım, bazılarının da rahatı
bozuluyor. Olanlar budur, oynanmak istenen budur. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Devletin valisinin rahatı mı bozuluyor Sayın Toptan?!
KÖKSAL TOPTAN (Devamla) -
Peki, burada bizden kaynaklanan, bu haritanın ortaya çıkmasında bizden
kaynaklanan sorunlar yok mudur; elbette vardır. İşte bizim, beraber tartışalım,
beraber konuşalım, Sayın Baykal'ın da biraz evvel söylediği "ortak aklı
devreye sokalım" şeklindeki, teröre karşı tek vücut, hep beraber olma
özelliğimiz, beraber meydana getirdiğimiz, yanlışlıkları beraber düzeltme
arzusundan kaynaklanıyor. Ortak duruştan kastettiğimiz budur.
Şunu bilmemiz lazım:
Cumhuriyet hükümetleri ve özellikle son üç yılda siyasî istikrarı getiren
Adalet ve Kalkınma Partisi Hükümetleri, bu haritayı bozmak için, olumlu anlamda
bozmak için büyük bir hareketi başlatmıştır. Bir taraftan, bölgenin ekonomik
kalkınması için, pozitif ayırımcılık dahil bütün yol ve yöntemler uygulamaya
konulurken, öbür taraftan, ülkemizin demokratikleşme süreci, iktidar-muhalefet,
sivil inisiyatif, topyekûn milletimizin bir büyük başarısı olarak dünya
tarafından alkışlanmaktadır. Şimdi bu süreci kalıcı hale getirmemiz lazım. Bunu
hep beraber yapmamız lazım. Dışarıdan bakıp "bu Türkler çok oluyor"
diyenlere, "evet, bu çılgın Türkler gerçekten bir kez daha çok
oluyor" dedirtmemiz lazım. (AK Parti sıralarından alkışlar) Geleceğimiz
için bunu yapmamız lazım; çocuklarımız için, gelecek nesillerimiz için bunu
yapmamız lazım.
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
Bunu siz yapacaksınız.
KÖKSAL TOPTAN (Devamla) -
Hep beraber yapacağız.
Şimdi, son olaylarda
güvenlik güçleri ile halkın karşı karşıya getirilmesi ve burada çocukların
kullanılmasına değerli konuşmacılar çok güzel temas ettiler, isyan derecesinde
karşı çıktılar. Aynı duyguları ben de paylaşıyorum. O yaşlarda, annesinin
kucağında veya öğretmeninin yanında iyi bir evlat, iyi bir vatandaş, iyi bir
insan olarak yetişmesi gereken o yaştaki çocuklarımızın, terör örgütünün çirkin
yüzünün ve çirkin ellerinde olması ve onun görülmesi, elbette herkesi, bütün
milletimizi ve hepimizi ayağa kaldırmaktadır. Anne ve babaları da ayağa
kaldırmak durumundadır.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Devlet babayı da…
KÖKSAL TOPTAN (Devamla) -
Sevgili arkadaşlarım "devlet, devlet" diyorsunuz; yani, biraz evvel
Sayın Baykal "gördüğüm zaman içim burkuldu" dedi. "Kendisine taş
atanlara polis sapanla taş atmaya çalışıyor" dedi. Yani, tabancayla kurşun
mu atsaydı sevgili arkadaşlarım?! Ne yapsaydı?! Yüzde 80'i çocuk olan insanlara
karşı ne yapsaydı?! (AK Parti sıralarından alkışlar)
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Siyaseten arkasında olacaksın polisin. Polisin sana güvenecek, o ne yapacağını
bilir.
KÖKSAL TOPTAN (Devamla) -
Bu hükümet polisin arkasında dimdik durmaktadır. Terörle mücadelede de bu
hükümetin bir zafiyeti yoktur. Varsa gelin, onları bize söyleyin. Eksikleri
varsa, bu hükümet eksiklerini tamamlamak için de hiçbir zafiyet göstermez, hiç
çekingenlik de göstermez. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Burada, değerli
arkadaşlarım, bölgenin çok değerli halkına da bir şeyler söylemek istiyorum.
Önce teşekkür ediyorum. Belki de ilk defa, bölge halkı, terör örgütünün,
bölgenin birtakım belediye başkanları tavır koymalarına rağmen, iltifat
etmemiş, olaylara karışmamış, 600 - 700 bin nüfusu olan Diyarbakır'da olaylara
karışan kişi sayısı, çocuklarla birlikte sadece 1 500 - 2 000 kişi olmuştur.
Şimdi, burada hükümetten
beklenen neydi; hukuk devletinin kurallarını işletmek, gereğini yapmak. Hukuk
devletinde bir hükümet ne yapabilir; yapılabilecek tek şey, hukukun kurallarını
yerine getirmek, bu olaylara karışanları güvenlik güçleri tarafından yakalamak
ve götürüp savcıya, oradan da mahkemenin önüne çıkarmak.
CANAN ARITMAN (İzmir) -
Bu olayların ortaya çıkmasını engellemek.
KÖKSAL TOPTAN (Devamla) -
İşte, bu yapıldı. Değerli milletvekili arkadaşlarım, işte, sadece Diyarbakır'la
ilgili raporu size sunmak istiyorum. (CHP sıralarından gürültüler)
Müsaade eder misiniz…
Gözaltına alınan sayı
566, tutuklanan 354; başka ne yapılabilirdi? İşte, hukuk devletinde bir
hükümetten beklenen budur. Şayet bu yapılmasa idi, şayet bu olayları meydana
getirenleri, bu hükümet, bu hükümetin emrindeki güvenlik güçleri tek tek
yakalayıp, bağımsız yargının önüne götürmeseydi, o zaman sizin, buradan, gelip,
bu hükümetten bunun hesabını sormanız lazımdı ve o zaman siz haklı olurdunuz.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye'nin başına örülmek istenen çorabı, Sayın Baykal da ifade etti, onu da
paylaşıyorum. Tabiî, Türkiye, bu bölgenin tek demokratik ve laik ülkesidir.
Türkiye, insan hakları ve özgürlükleri bakımından da bu bölgenin en öndeki
ülkesidir. Türkiye, bu bölgenin Avrupa Birliği üyesi olmaya aday tek ülkesidir.
Türkiye, kaynakları bakımından belki değil; ama, insan zenginliği ve refah
bakımından en kalkınmış ülkesidir ve Türkiye, bölgenin, hangi etnik kökenden
gelirse gelsin, imkânlarını beraberce paylaşmayı gerçekleştiren tek ülkedir ve
Türkiye, enerji kaynaklarının beşte 4'ünün bulunduğu bu coğrafyanın
bitişiğindedir. Son yıllarda çok öne çıkan ve geleceğin stratejik imkânı olarak
nitelendirilen bölgenin su kaynaklarının büyük bir bölümü de ülkemizde
bulunmaktadır. Son üç yılda ortaya konulan demokratikleşme ve ekonomik kalkınma
ivmesi, Türkiye'yi giderek daha büyük bir dünya devleti haline getirmiş ve
cumhuriyetin 100 üncü yıl vizyonuyla Türkiye, 2023 yılında dünyanın en büyük on
ekonomisinden biri olmayı hedeflemiştir. Bu, heyecan verici bir hedeftir. Bunu
hepimizin paylaşması lazım, hepimizin yürekten desteklemesi lazım. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, hiç
kuşku yok ki, bölge insanımızın da üzerinde durması lazım gelen önemli hususlar
var. Bölge insanımız, Türkiye'nin bu imkânına, bu potansiyeline, bu imkânına,
bu potansiyeline, bu hedeflerine bakıp, sonra da sağına soluna bakıp, bu yüksek
ülkülerin ancak Türkiye'de olduğunu görmekten…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Toptan,
eksüreniz tamamlandı; lütfen, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
KÖKSAL TOPTAN (Devamla) -
Sayın Başkanım, bir 5 dakika daha hakkım yok mu?
BAŞKAN - İşte, o süre
içerisinde tamamlayınız.
Buyurun.
KÖKSAL TOPTAN (Devamla) -
Şunu herkesin, hepimizin, bölge insanımızın bilmesi lazım: Sadece yakın
tarihimizde değil, beşyüz yıllık geçmişimizde de dünyada zulümden kaçan
insanların sığındığı tek ülke Türkiye olmuştur. İspanya'dan kaçanların,
İspanya'dan kaçan Yahudilerin, Nazi zulmünden kaçan Yahudilerin sığınabildiği
ülke Türkiye'dir. Saddam zulmünden kaçanların sığındığı ülke de Türkiye'dir.
İrlanda'da, İngiltere'nin tasallutuna maruz kalan İrlandalıların yardımına
koşan da bizim atalarımızdır. O nedenle, Türkiye'nin bu gücünü, bu
potansiyelini, bu ülkülerini herkesin çok iyi bilmesi ve provokatif eylemlerle
bir devlet güvenliği ve zafiyeti yaratmayı hayal edenlere kesinlikle imkân
vermemesi lazım. Türkiye'nin, hükümetin, devletimizin, güvenlik güçlerinin
şefkat ve sevgisini pasiflik olarak algılayanlara, böyle bir hayal kuranlara
şunu söylemek istiyoruz: Asla devletimizin gücünü sınamaya kalkmayın. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, biz
bu topraklarda birilerinin lütfuyla durmuyoruz. Altıyüz yılı bir büyük cihan
imparatorluğuyla geçirilen, bin yıllık geçmişimizin yerine kurulan genç Türkiye
Cumhuriyeti de birilerinin müsamahası, izni ve himayesiyle kurulmuş değildir.
Tam tersine, bu toprakları kendi istekleri uğruna taksim etmeye kalkan Sevr
Anlaşmasını yırtıp atan Türk Milleti, bu toprakların her yanından, her
köşesinden Çanakkale'ye, Dumlupınar'a, Sakarya'ya, İnönü'ye koşup gelenler
tarafından beraberce kurulmuştur.
Değerli arkadaşlarım,
geleneklerimizde asker arkadaşlığı, yol arkadaşlığı, okul ve sınıf arkadaşlığı
özel bir yer tutar. Ya cephe arkadaşlığı; bu toprakların düşman ellerinden
kurtulması için aylar, yıllar, cephelerin siperleri içinde aç, susuz,
elbisesiz, silahsız "size ölmeyi emrediyorum" diyen Büyük Komutanının
emrini gözünü kırpmadan yerine getiren insanların arkadaşlığı nedir; bu,
kardeşliktir, can kardeşliğidir, kan kardeşliğidir. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Bu insanların adının ne olduğu, memleketinin neresi olduğu hiç önemli
değildir. Bu memleketin gerçek sahipleri onlardır. Bu memleket onlar tarafından
bize miras bırakılmıştır.
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
Satıyorsunuz ama!
KÖKSAL TOPTAN (Devamla) -
O nedenle, bu topraklar bizimdir, hepimizindir; zenginliği de ortaktır, tasası
da ortaktır. Yedi düvel, doksan sene evvel bir araya geldi bu kardeşliği
bozamadı, yeni yedi düveller de bozamaz, yıkamaz, parçalayamaz ve bizi
birbirimize düşman edemez. Bunun herkes tarafından böylece bilinmesini
istiyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım,
konuşmamın pek çok bölümünü atlamak zorunda kaldım, bazı hususları
söyleyemedim; ama, şu hususu sizinle mutlaka paylaşmak istiyorum: Bölgede,
Sayın Baykal'ın ifade ettiği gibi, seçilmiş bazı kişilerin, belediye başkanı,
siyasî parti önderlerinin terör örgütünden yana görüntü vermeleri herkes için
acıdır, ibret vericidir ve dikkatle izlenmektedir. Bu konuyla ilgili, görevli
-Türkiye hukuk devleti olarak- savcılar, görevli hâkimler, idarî soruşturmayı
yapacak olan ilgili bakanlıklar, hiç kuşku yok ki, gereğini yapmaktadırlar,
gereğini yapacaklardır.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- İnşallah.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Takip ediyoruz.
CANAN ARITMAN (İzmir) -
Daha gereğinin yapıldığını görmedik.
KÖKSAL TOPTAN (Devamla) -
Şimdi, şundan çok mutlu olduğumu ifade etmek istiyorum: Sayın Baykal'ın bu
kişilerle ilgili böyle bir değerlendirme yapması, beni, doğrusunu isterseniz,
bir anlamda da heyecanlandırdı; çünkü, unutmadık ki, 1991 seçimlerinde o
kişileri bu Parlamentoya taşıyan Sayın Baykal'ın bugün başında bulunduğu siyasî
partidir. (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
DENİZ BAYKAL (Antalya) -
Sayın Başkan, düzeltmek lazım.
BAŞKAN - Sayın Toptan…
KÖKSAL TOPTAN (Devamla) -
Liste burada…
DENİZ BAYKAL (Antalya) -
Sayın Toptan, bu size yakışmıyor!
KÖKSAL TOPTAN (Devamla) -
Liste burada…
DENİZ BAYKAL (Antalya) -
Sizin adalet duygunuza bu yakışmıyor. Bunu siz düzeltiniz. Eğer, burada siz
düzeltmezseniz, bu iftiranız tarafımdan sonuna kadar takip edilecektir.
Bu doğru değildir. Ne
parti olarak ne şahıs olarak…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Bakanlık yaptınız, ayıp!
DENİZ BAYKAL (Antalya) -
Ne parti olarak ne şahıs olarak…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Bakanlık yaptın, bakanlık…
KÖKSAL TOPTAN (Devamla) -
Sayın Baykal, SHP'yi ret mi ediyorsunuz?
DENİZ BAYKAL (Antalya) -
Bizim böyle bir olayla hiçbir şekilde ilgimiz yoktur.
KÖKSAL TOPTAN (Devamla) -
SHP'yi reddediyorsanız…
DENİZ BAYKAL (Antalya) -
O, yakışmayan bir iftira; size yakışmıyor
KÖKSAL TOPTAN (Devamla) -
Cumhuriyet Halk Partisi…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başbakan verdiyse eline, yazıktır; Bakanlık yaptın.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri…
KÖKSAL TOPTAN (Devamla) -
Cumhuriyet Halk Partisi, SHP'yi reddediyorsa, ona bir diyeceğim yok.
DENİZ BAYKAL (Antalya) -
Ya, ne demek?! Böyle bir şey olabilir mi?! Şu anda aynı isimde başka partiler
var, ne demek reddetmek? Biz o partiden istifa etmişiz, Cumhuriyet Halk
Partisini kurmuşuz.
ERDOĞAN YETENÇ (Manisa) -
Doğru Yol Partisinde…
BAŞKAN - Sayın Yetenç…
DENİZ BAYKAL (Antalya) -
Hükmî şahsiyeti ortada… Benim, şahsen o olaylarda hiçbir şekilde ilgim yok. O
olaylara ta başından beri, olduğu zaman karşı çıkmış bir insanım.
KÖKSAL TOPTAN (Devamla) -
Ben zaten zatıâlinizi…
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri…
DENİZ BAYKAL (Antalya) -
Arkadaşlarım aynı şekilde... Yakışıyor mu size?!
KÖKSAL TOPTAN (Devamla) -
Ben, zaten, zatıâlinizi söylemedim.
DENİZ BAYKAL (Antalya) -
Partiyi nasıl söylersin?!
KÖKSAL TOPTAN (Devamla) -
Sayın Deniz Baykal demedim.
DENİZ BAYKAL (Antalya) -
Partiyi nasıl söylersin?!
KÖKSAL TOPTAN (Devamla) -
Siyasî parti dedim.
DENİZ BAYKAL (Antalya) -
Olur mu?!.
KÖKSAL TOPTAN (Devamla) -
O siyasî parti SHP idi.
DENİZ BAYKAL (Antalya) -
Olur mu?!.
KÖKSAL TOPTAN (Devamla) -
O siyasî parti SHP idi. Onu reddediyorsanız, benim hiçbir diyeceğim yoktur.
DENİZ BAYKAL (Antalya) -
Ortada aynı isimde bir parti var. Bizim o partiyle bir ilişkimiz yok. O ilişki
daha dün Apo'nun olaylarını değerlendiren bir anlayış içine girdi.
KÖKSAL TOPTAN (Devamla) -
Sayın Baykal, bu açıklamanızdan ben şahsen mutlu oldum.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Hadi canım!..
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri…
KÖKSAL TOPTAN (Devamla) -
Ben size duyarlılığınız için teşekkür etme anlamında bu sözleri söyledim.
DENİZ BAYKAL (Antalya) -
Bu istismara sizin tevessül etmeyeceğinizi umut ederdim.
KÖKSAL TOPTAN (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım…
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Gerçek Köksal Toptan çıktı ortaya.
BAŞKAN - Sayın Toptan, üç
beş saniyenizi rica edeyim.
KÖKSAL TOPTAN (Devamla) -
Bitiriyorum.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, yerinize oturursanız…
BAYRAM ALİ MERAL(Ankara)
- Erbakan nerede, Erbakan?..
BAŞKAN - Sayın Baykal,
Sayın Toptan'ın konuşmasına, o günkü… (CHP sıralarından gürültüler)
Arkadaşlar, dinler
misiniz?
… o günkü siyasî partinin
tüzelkişiliği ile Cumhuriyet Halk Partisinin hiçbir ilişkisinin olmadığını
ifade etti.
Doğru söylüyorum değil mi
Sayın Baykal? Evet. Bu hususun sizin tarafınızdan tashih edilmesini Sayın
Toptan söyledi.
DENİZ BAYKAL (Antalya) -
Şahsen benim de o dönemde hiçbir şekilde bir yönetim sorumluluğum olmadığını da
bilgilerine sunuyorum Sayın Köksal Toptan'ın.
KÖKSAL TOPTAN (Devamla) -
Benim…
BAŞKAN - Müsaade
ederseniz, Sayın Toptan, bu konuyla ilgili olarak açıklamasını yapsın.
Buyurun efendim.
KÖKSAL TOPTAN (Devamla) -
Benim değerlendirmem, Sayın Baykal'la ilgili değil, olamaz da. (CHP
sıralarından gürültüler)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - İsmen bahsettiniz; isim söylediniz, isim.
DENİZ BAYKAL (Antalya) -
Sayın Toptan, partiyle de olamaz.
KÖKSAL TOPTAN (Devamla) -
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi, SHP'yle bizim bir bağlantımız yok diyorsa, o
zaman benim söyleyeceğim hiçbir şey yok.
DENİZ BAYKAL (Antalya) -
Ne demek yok!.. Böyle bir şey söylemek mümkün mü?! Lütfen…
KÖKSAL TOPTAN (Devamla) -
Sözlerimi geriye alıyorum.
DENİZ BAYKAL (Antalya) -
Teşekkür ederim. Teşekkür ederim.
KÖKSAL TOPTAN (Devamla) -
Ama, hep beraber görev yaptığımız o Parlamentoda, sizin de SHP milletvekili
olarak görev yaptığınız o Parlamentoda, bu arkadaşların Meclise gelmesinin…(CHP
sıralarından gürültüler)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Şevki Yılmaz, Abdullah Gül!.. Şevki Yılmaz, Abdullah Gül!.. Köksal, yapma…
Ayıp, ayıp!..
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen…
KÖKSAL TOPTAN (Devamla) -
Sevgili Kemal Anadol, Adalet ve Kalkınma Partisi, geçmiş dönemlerde çeşitli
partilerde görev yapmış arkadaşlardan kurulu, vatandaşlardan kurulu bir siyasî
partidir ve Sayın Başbakanın ifadesiyle, eski gömleği çıkararak, yeni
gömleğiyle siyaset arenasına çıkmış olan bir siyasî partidir. O nedenle, o benzetmenizde,
doğrusunu isterseniz, çok güzel bir mantık yoktur.
Sevgili arkadaşlarım,
ben, bugünkü görüşmeleri -sözlerimi bitiriyorum- fevkalade yararlı buldum.
Sayın Baykal'ın, bu konuları daha ayrıntılı şekilde görüşelim ve ortak
noktaları beraberce kararlaştıralım önerisi de, öyle ümit ediyorum ki, hükümet
tarafından mutlaka değerlendirilecek ve hepimizi üzen, hepimizi kahreden terör
örgütünün eylemlerine karşı, bu Parlamento, geçmişten bu yana gelenek hale
getirdiği karşı duruşu sergilemeye devam edecektir.
Yüce Heyetinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
DENİZ BAYKAL (Antalya) -
Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın Baykal,
konuyla ilgili bir açıklama mı yapacaksınız?
DENİZ BAYKAL (Antalya) -
Hayır.
BAŞKAN - Buyurun.
DENİZ BAYKAL (Antalya) -
Eğer izin verirseniz…
O konuyu, Sayın Köksal
Toptan, geriye alarak, cevaplandırılması ihtiyacını ortadan kaldırmıştır;
kendisine teşekkür ediyorum; o konuyla meşgul değilim.
Konuşmamda yaptığım bir
açıklamayı düzeltmem gerekiyor. İzin verirseniz, tutanaklara doğru bilginin
yansıması için, kendi konuşmamda yaptığım bir…(AK Parti sıralarından
"yerinden" sesleri)
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Ya, sana ne "yerinden" diyorsun; sen amiri misin onun?!
BAŞKAN - Sayın Meral,
lütfen efendim.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Ya, Grup Başkanvekili, niye müdahale ediyor kardeşim?!
BAŞKAN - Sayın Meral…
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Ayıptır ya! (AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Arkadaşlar,
lütfen…
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Yakışmıyor sana ya!
BAŞKAN - Sayın Meral,
lütfen… Bakınız, Grup Başkanınız ve Genel Başkanınız konuşuyor; lütfen,
dinleyelim.
Sayın Baykal, buyurun.
DENİZ BAYKAL (Antalya) -
Konuşmamdaki bir ifademi düzeltmek istiyorum, kendi ifademi.
BAŞKAN - Hangi konu o?
DENİZ BAYKAL (Antalya) -
Efendim, Atatürk'ün büstünün Şanlıurfa'nın Viranşehir'inde bir köprüye asılmış
olduğunu kürsüden söylemiştim…
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Baykal, açıklamanızı ister buradan yapın, isterseniz mikrofonunuzu açayım.
DENİZ BAYKAL (Antalya) -
Tamam, mikrofon açıksa, kayda geçsin; yani, tutanakları düzeltmeye çalışıyorum.
BAŞKAN - Sayın Baykal,
mikrofonunuz açık, oturduğunuz yerden konuşabilirsiniz; buyurun.
DENİZ BAYKAL (Antalya) -
Bu, doğru olmayan bir ifadedir. Doğrusu, Mardin İlinin Nusaybin İlçesinde bir
köprüye söz konusu olan büstün asılmış olduğudur. Yanlışlıkla, bunu
"Şanlıurfa-Viranşehir" diye ifade ettim; şimdi düzeltiyorum. Doğrusu,
Mardin İlinin Nusaybin İlçesindeki bir köprüye Atatürk'ün bir büstü kırılarak
asılmıştır. Üzüntülerimi bu olay dolayısıyla ifade etmiştim; ama, mekânın,
tutanaklara yanlış geçmemesi için bu düzeltmeyi yapma gereğini duydum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Tamam,
arkadaşlarımız gerekli notları aldılar. O konu o şekilde tashih edilecektir.
Teşekkür ederim efendim.
Sayın milletvekilleri,
İçtüzüğün 59 uncu maddesine göre bir milletvekili arkadaşımıza söz vereceğim.
Elazığ Milletvekili,
Doğru Yol Partisi Genel Başkanı Sayın Mehmet Ağar; buyurun. (DYP sıralarından
alkışlar)
Sayın Ağar, İçtüzük
gereği konuşma süreniz 5 dakikadır; ama, diğer arkadaşlara vermiş olduğum
imkânı sizin için de kullanacağım.
Buyurun efendim,
mikrofonunuzu açıyorum.
MEHMET KEMAL AĞAR
(Elazığ) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; uzunca bir zamandan beri devam eden olayların, bugün, üzücü
bazı olaylar vesilesiyle yoğun bir şekilde Türkiye gündemine gelmesi
dolayısıyla bir görüşme yapıyoruz. Ancak, bütün konuşmalarda ifade edildiği
gibi, zamanında, eğer, eylül ve kasım aylarında iki nedenle gündeme gelen
meseleler dolayısıyla daha geniş anlamda görüşmeler yapabilme imkânı
bulabilseydik, bugün daha iyi bir platformda Türkiye'yi tartışıyor olabilirdik.
Meclisin, Türkiye'nin
gerçekten en önemli meselesi olan bu meseleyi bir uygun zaman içerisinde ve bu
zaman tahditleri olmaksızın, bir rahat ortam içerisinde görüşmesinin sonsuz
faydaları vardır. Mesele, sadece cumhuriyetin kuruluşuyla filan da başlamış
değildir. İmparatorluk döneminden bu yana, zaman içerisinde bazı etkilerin de
yer almasıyla ortaya çıkan kalkışmalar, tarihin kaydettiği olaylardır. Fakat,
uzun yıllara baliğ olan bu süreç içerisinde, her zamanki gibi, yüksek bir
sağduyu, yüksek bir iman ve inanç beraberliği içerisinde olan kitlelerin
birbirinden ayrılmaz nitelikleri ve özellikleri, her seferinde bütün bu
kalkışmaları boşa çıkaran sonuçlar olarak karşımıza gelmiş; ancak, kabul etmek
gerekir ki, ortaya çıkan "erteleme dönemi" diye tabir ettiğimiz bu
dönemler, hiçbir zaman iyi bir şekilde kullanılmaya muvaffak olunamamıştır.
Özellikle, Türkiye'nin
1990'lı yıllardan sonra, 1980 sonrasından başlayan ve giderek yükselen bir
trend çizen bu olaylar, 1996 dönemiyle inişe geçmiş ve daha sonra örgüt
liderinin yakalanışıyla beraber çok marjinal noktaya doğru seyretmiştir. Ortaya
çıkan 1996'dan 2006'ya kadar on yıllık sürecin çok iyi şekilde
değerlendirilemediği ortadadır. Geçmişteki koalisyon hükümetlerinin kendi iç
gelişmelerinden, hükümet yapılarından kaynaklanan icraat hızlılığının olmadığı
gibi mazeretler üretildiğinde, 2002 seçimlerinden bu yana tek parti ve yüksek
bir sayısal çoğunlukla ortaya çıkmış iktidarın da neler yaptığı konusunda çok
sorgulanmaya ihtiyacı olduğu açıktır.
Sayın Toptan,
konuşmasında, ancak 2006 yılında kullanılmaya başlanacak bir ödenekten
bahsetmek dışında bir şey söyleyebilme imkânı bulamamıştır.
Üçbuçuk yıllık zaman
zarfında, zaman zaman, iktidar yöneticilerinin "kırk yıldır yapılmayanı
üçbuçuk yılda yaptık" demeleri, acı bir tebessümle, hem Türkiye'nin tüm
bölgeleri tarafından, ama özellikle doğu, güneydoğu tarafından acı bir
tebessümle karşılanmaktadır. Kırk yılın içerisinde herkesin çok kolaylıkla
hatırlayacağı, Keban'ı, Karakaya'yı, Atatürk Barajını, Batman, Dicle, Kralkızı
barajlarını, bugün hâlâ bir türlü başlayamayan Ulusu'nun aynı projeler
kapsamında oluşunu, Birecik, Karkamış barajlarını, Harran tünellerini, sulama
projelerini, minnacık da olsa, bir köşede hatırlatmak isterim. Bugün,
döneminizde ağırlıklı olarak kapanan dokuma fabrikalarının, şeker
fabrikalarının ve oralardaki, ferrokrom başta olmak üzere, birçok yatırımların
yine bütün bu cumhuriyet hükümetleri döneminde yapıldığının, olağanüstü okul,
olağanüstü hastane hizmetlerinin yapıldığının, köy yollarının ve köy
elektrifikasyonu sayesinde mezralara kadar karanlık hiçbir yerin kalmadığının,
müthiş bir telekomünikasyon atağıyla, mezralara kadar telefonların gittiğinin,
her nasılsa, hatırlarınızdan dışarı çıktığı anlaşılmaktadır.
Benim merak ettiğim, son
üçbuçuk yılda, hangi ciddî projenin yansımalarının millet tarafından hissedildiğini,
biz, şahsen, göremedik. İnşallah, bir uygun görüşme sırasında bunları
hatırlatırsanız, biz de görmüş oluruz.
Şimdi, ortaya çıkan
tabloda, gerek İktidar Partisi Sözcüsü Sayın Toptan'ın gerekse Sayın Bakanın
açıklamalarından net bir sonuç ortaya çıkmamıştır; şu anlamda bir sonuç ortaya
çıkmamıştır: Terörle mücadelede bir toplumsal irade Türkiye'de her zaman
vardır. Bugün bir büyük sürprizmiş gibi -tabiî, çok şükür; şükürle
kaydediyoruz- bu sefer, daha ciddî bir tepki olmuştur Diyarbakır esnafında. Bu halk
desteği her zaman vardı güvenlik güçlerinin arkasında. Zaten, bu bölgede çok
yoğun terör olayları yaşandığı sırada, bunun üstesinden gelinmesinin altında
yatan en önemli irade, bölgede yaşayan insanlarımızın, güvenlik güçlerinin
ardına ciddî bir irade ve destek koymak...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Ağar.
MEHMET KEMAL AĞAR
(Devamla) - …ve bu iradenin cesaret ve kararlılıkla uygulama alanına konulması
suretiyle, baş edilemez denilen olaylarla baş edilmiş olmasıdır; ama, olayların
en yoğun zamanlarında dahi, isim vermek istemediğim büyük şehirlerimiz, kontrol
dışı bir saatler fazlalığını ve günü hiçbir zaman yaşamamıştır.
"Ortada hiçbir şey
olmamıştır…" Görmezden gelmeyelim. İsteseniz de gelemeyiz. Feryat içinde
bağıran insanlar, evlerinden 48 saat çıkamayanlar, evleri her şekilde tacizlere
uğrayan insanlar, işyerlerinin açılamaması gibi olayların olmuşluğunu
görmezlikten gelemeyiz.
Benim görmek istediğim,
burada, ne gibi tedbirlerin vazedileceği veya Meclise önerileceği biçiminde bir
konuşmayı iktidar canibinden görmedik. Elbette ki, Türkiye, demokrasi temel
zemininin dışında hiçbir zemini kabul etmeksizin yoluna devam edecektir ve bu
meseleyi bunun içerisinde halledecektir. Meselenin büyük ölçüde halledilmiş
olduğu ortadadır; ama, kabul etmek gerekir ki, iktidarınızdan bu yana, bu
konuda gözle görülen bir ilerlemeyi görebilme imkânı olmamıştır. Belki bizim
fark etmediğimiz varsa, onu, bir uygun zamanda, gelin, Mecliste bir görüşme
yapalım, bütün bunları bize izah edin, arayalım, biz de bulalım.
Şimdi, iktidarı
devralırken dediniz ki: "Biz, yasaklar, yolsuzluklar ve yoksulluğu yenmek
üzere geliyoruz." Bunlardan vazgeçtik, hepsi yerli yerinde duruyor
artarak; hiç değilse, sıfır anlamında bir terörün var olduğu ülkeden, bugün,
statlarında güvenlik yok, sokaklarında güvenlik yok, evlerinde güvenlik yok,
okullarda güvenlik yok ve bugün, yaygın şiddet eylemlerinin, planlı bir
kalkışma süreci içerisinde, aynı anda beş altı vilayette yaygınlaşmasının karşısında,
meseleye hâkim olmakta da büyük bir gecikme var.
Elbette, güvenlik
güçlerinin çalışmalarını takdir edeceğiz; elbette ki, güvenlik güçleri, bir
demokratik ülkenin hukuksal düzeni içerisinde, meselelere nasıl müdahale etmesi
gerekiyorsa o şekilde edecektir; buralarda filan farklı metotlar, farklı
gelişmeler kaydedilecek hali yoktur; ancak, bir de, güvenlik meselesinin bir
önleyici bölümü vardır. Buna, teknik anlamda "önleyici zabıta" denir.
Bu olayların sayıları -rakam vermeyelim- yüksek bir kalabalığa ulaştığı anlaşılan
bir yapılanmanın, Diyarbakır'ın her tarafında, daha öncesinden tehditler
edilmek suretiyle kepenk kapatma üzerine olayların geleceği ve gelişeceği
görülmesi söz konusu olduğu halde, bunun önüne geçilememesinin hiçbir maliyeti
yok mudur, hiç sorumluluğu yok mudur? Bunun ortaya koyduğu sonuçların ağır bir
maliyeti yok mudur? Şimdi, neresinden bakarsanız bakın, olmamış hikâyeler
anlatılmaktadır Türkiye'de. Belki yanlış. Bir ilde, devletin vali muavini,
evinin sürekli soyulduğundan güvenlik endişesiyle tayin istemektedir. Yani, bu,
bir kara mizah, görülmemiş bir şeydir ve tablo budur. Bu güvensizlik, yaygın
biçimde Türkiye'de gelişmektedir. Gidin büyükşehirlerde okulların önlerine,
ellerinde sefer tası, yün örerek, çocuğunu sabah okula bırakmış, akşama kadar
okulun önünde bekleyen ana-babalarla dolu görürsünüz. Bunların, yaygın bir
şekilde, her tarafta yoğun yaşandığı bilinen bir gerçek olarak ortadadır.
Şimdi, bu tablonun mesulü
olarak muhalefeti göremezsiniz. Bu tablonun mesulü olarak medyayı da göremezsiniz.
Bu tabloyu görmek için milletin medyaya veya muhalefete filan da ihtiyacı
yoktur. Tablo, milletin gözlerinin önündedir. Meseleye bakış açısındaki
zafiyet, meseleyi küçümseyen bir gidişat, bu noktaya adım adım adım sizi
getirecektir, getirmiştir. Dolayısıyla, bu tabloyu düzeltmek mecburiyeti, sizin
siyasî sorumluluğunuz içinde olan olaydır. Türkiye'nin en ücra köşesindeki bir
güvenlik görevlisinin yapmış olduğu hareketin sorumluluğu sizin üzerinizdedir,
sizin siyasî sorumluluğunuz üzerindedir ve bir yerde ortaya çıkan olayın
önlenmemesi ve bundan dolayı ortaya çıkan zarar da sizin siyasî sorumluluğunuz
içerisindedir. Zaman zaman iktidardaki muhalefet rolünü oynayarak meseleyi
tenkit etme pozisyonunu yer tutmak suretiyle iktidar görevini sürdürebilmeniz
mümkün değildir. İktidar, muktedir olmanın tam manasıyla arzulandığı yerdir. Milletin
böyle bir arzusu vardır, milletin böyle bir beklentisi vardır. Bu tabloyu
düzeltemezseniz, millet bu tabloyu düzeltir. Bundan hiç kimsenin şüphesi
olmasın. Milletin elinde bir tane araç vardır: Sandıktır. Bunun dışında bir
araç yoktur. Bu meselelerle baş etmek zorunda olan güç, siyasî sorumluluğu
mutlak şekilde iktidarın emri altında bulunan meşru güvenlik güçleridir. Bunun
dışındaki hiçbir yapılanma, bu meselelere müdahil olabilmek şansına ve hakkına
sahip değildir.
Şükürler olsun ki, bu
toprak, imanından kaynaklanan, hiçbir şekilde etnik milliyetçiliğe prim
vermemiş, cevaz vermemiş bir sosyolojik yapıyla dokulanmıştır. Milletimiz, her
seferinde hakkını, hukukunu kendisinin değil, adaletli bir devlet anlayışının
kendisine sağlayacağı inancını muhafaza ederek hayatına devam edegelmiştir.
Yüzyılları aşan tarihin örnekleriyle doludur. Her seferinde, emrinde bulunan
bir yeniçerinin bir dul kadının ırzına geçmesi üzerine "ruhumdaki
kandiller söndü" diyen Yıldırım Beyazıt'ların yönetim anlayışından gelen
ve orada modern cumhuriyetin güçlü, modern anlamda kurulan hukuk düzeniyle
tahkim edilmiş, adaletli bir devlet anlayışını sergileyen bir yapının
sahibiyiz. Bugün, evlerinde barklarında çoluk çocuğu korku sendromları
içerisinde, evimiz kim tarafından basılacak korkusuyla, dehşet içinde yaşanan
saatlerin, bir kulaktan girip öbür kulaktan çıkarak hikâyeler olmaması
gerekmektedir.
Burada ortaya çıkan tablo
da bir tehdit değil. Olaylarda öne sürülmüş olanların tehdidiyle bir yere
varılabilmesi mümkün değildir. Onların ardında ve arkasındakiler bellidir.
Onları hukuk kuralları içerisinde tesirsiz hale getirecek katı ve bükülmez bir
iradeyi göstermek, hükümetin temel görevidir. Bundan vazgeçebilmesi filan
mümkün değildir. Meselenin, sadece hamasî nutuklarla geçiştirilecek ölçüler
içerisinde olmaktan çıktığını görmek lazım. Terörle mücadelenin dibi
muhabbettir, muhabbet. Orada, en yoğun, en ağır dönemlerde, kendi üzerine
kurşun sıkanlara bile kendi ailesi sıcaklığında, mesabesinde yaklaşılan bir
insanî anlayış sonucunda mesele başarılmıştır. Meselenin dibinde, doruğunda, Türkiye'nin
dört bir tarafındaki insanların desteği, duası, gözyaşı olduğu kadar, bizatihi
bu bölgelerde en büyük riskler içerisinde yaşayan insanların, güven vermiş olan
meşru güvenlik güçlerine karşı vermiş oldukları destekten kaynaklanmaktadır.
Her türlü tehdide rağmen
açık duran kepenkler cumhuriyetin namusuydu. Bunu korumak hükümetlerin temel
vazifesidir. Birkaç gün öncesinden tehditlere rağmen orada kendisini koruyacak
hükümet gücünün, devlet gücünün var olduğuna inanmak isteyen Diyarbakırlı
esnafın arkasız ve çaresiz bırakılmasının savunulabilir hiçbir tarafı yoktur.
Hiçbir şey olmamış gibi de eğer davranacaksak, yeni baştan bu olayların daha
ağır bir şekilde devam edeceğini görmek lazım. Ortaya çıkan bu esnaf iradesi,
örgütün bu şekilde bir daha eylem yaptırma iradesinin üstüne çıkmıştır ve
bundan vazgeçmiştir. Bu bilinen bir stratejidir. Şiddete dayalı otorite
kurmanın önünü kesmek zorunda olan millete dayalı meşru otoritelerin görevidir.
Bu görevi yok farz ederek hiç kimsenin yola filan devam edebilmesi mümkün
değildir.
Türkiye, birliğini,
bütünlüğünü, beraberliğini korumak konusunda hep yüksek bir kararlı siyasî
iradenin varlığını hissede hissede yola devam etmiştir. Bu noktada,
söylediğimiz vakit, eylül ayında, burada, birtakım gülüşmeler geldi bu sıralardan.
Dedik ki, bunlar gülünecek şeyler değil, herkesin meselenin ciddiyetini
kavraması lazım. Bu meselede, bu çatı altında olan, buradaki milletvekili
yeminine sadık olarak yola yürümek durumunda olan herkes meselenin ne ölçüde
bir siyasetüstü olay olduğunu kavrayacaktır; ama, şimdi mesele siyasetüstü diye
ortaya çıkan kusur, ihmal, eksik ve noksanı da bu kürsülerde yerine
getiremediğimiz takdirde burada da bir noksanın sahibi olarak millet karşısında
hesap vermek durumunda olan biziz. Bu bakımdan, hiç kimsenin endişesi olmasın
ki, Türkiye'nin kaybedilecek ne bir tek insanı -bu Türk kökenli olur, Kürt
kökenli olur, kökenler hiç önemli değil- ne bir karış toprağı vardır; ancak,
Türkiye'nin daha fazla kazanılacak insanı, daha fazla kazanılacak…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ağar,
eksüreniz de tamamlandı; lütfen, konuşmanızı tamamlarsanız.
Buyurun.
MEHMET AĞAR (Devamla) -
Peki, tamamlayalım.
Türkiye'de, her zaman,
toplumsal iradeyi arkasına almış, güçlü siyasî iradelere sahip hükümetlerin
üstesinden geleceği bir sorundur. Bu sorunun altında kalmanın hiçbir mazereti
yoktur. Türkiye, hem demokrasisini güçlendirecektir hem hukuk düzenini muhafaza
edecektir hem de terörü yenecektir. Böyle bir mazeret asla kabul edilemez.
Demokrasi ve güvenlik birbiriyle çelişen kavramlar değildir. Aslolan, demokrasi
içerisinde güvenliği temin edebilmektir. İşte, siyasî iktidar olmanın marifeti
de budur. Milletin oy vermesinin ve sizi iktidar yapmasının altında yatan neden
budur. Dolayısıyla, demokrasi içinde güvenliği temin etmek, hükümetlerin
birinci derecede görevidir. Bu, Türkiye'nin birinci derecedeki önemli
meselesidir. Bu meseleyi çözme iktidarına sahip olamayan hiçbir iktidarın
kalıcı olamadığını siyasî tarih bize göstermiştir. Bu konuda, varsa tedbiriniz
söyleyin, varsa tedbiriniz getirin; yoksa tedbiriniz, varsa soracağınız bir şey
herkes burada hazır; bu meselenin, hiçbir yerinden hiç kimse bir yere kaçmaz.
Mesele, Türkiye'nin muhteşem ve büyük geleceğidir. Sayın Toptan kusura
bakmasınlar. 2023'te, gerçekten, Türkiye ilk 10'da olacaktır; ama, sizin
iktidarınızın olmayacağını üzülerek söyleyeyim.
Hepinize saygılar
sunarım; sağ olun.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Allah bilir, Allah bilir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Ağar.
Sayın milletvekilleri,
İçtüzüğün 60 ıncı maddesine göre, Bayburt Milletvekili Sayın Ülkü Güney'in kısa
bir açıklama için söz talebi vardır.
Sayın Güney, mikrofonunuz
açık mı efendim?
Buyurun.
ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY
(Bayburt) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
muhterem arkadaşlarım; bugün, burada, İçtüzüğün 59 uncu maddesine göre
hükümetin yapmış olduğu açıklamaya, Parlamentoda grubu olan partilerimizin
cevaplarıyla, aşağı yukarı, kısa bir oturum yaparak bir şeyler konuştuk, bir
şeyler söyledik. Olayların ne kadar vahim olduğunu, Türkiye'de bugün herkes
biliyor. Son derece tehlikeli bir boyutta olduğunu herkes yaşıyor ve görüyor.
Tansiyon, son derece ülkemizde yüksektir şu anda.
Parlamento olarak bize
büyük bir görev düşmektedir. Bu iş, iktidar ve muhalefetin burada kendilerine
yontacağı, kendilerine siyasî prim çıkaracağı bir konu değildir. Bu,
partilerüstü, şu anda ülkemizin en önemli millî bir davasıdır. Biz, burada
-bütün milletvekili arkadaşlarıma soruyorum- bu toplantıdan tatmin olarak
ayrılabilecek miyiz, burada istediğimiz neticeyi alabildik mi?
Değerli arkadaşlarım, bu
toplantı yeterli değildir. Bizim, mutlaka, bir genel görüşme açmamız lazım ve
bunu da, bu Parlamentoda enine boyuna konuşmamız lazım; gerekirse, bunu, kapalı
oturum halinde yapmamız lazım.
Çok açık konuşuyorum: Her
şeye güzel tarafından bakabiliriz; ama, olay son derece tehlikeli boyutlara
gelmiştir. Burada ifade edildi; ben, bazı şeyleri söylemek istemiyorum. Hâlâ,
bu işleri tahrik edenler yakalanamamıştır, hâlâ, bu işleri tahrik eden belediye
başkanları görevlerinin başındadır.
Devlet ya vardır ya
yoktur. Şunu açıkça ifade ediyorum: Biz, devlet olarak devletliğimizi göstermek
mecburiyetindeyiz. Parlamento olarak, milletvekilleri olarak, tabiî ki
devletimizin yanındayız. Böyle bir millî davada hükümetimizin de yanında
oluruz; ancak, bizi, lütfen, konuşturun, bununla ilgili toplantıyı yapalım, o
toplantıda çarelerimizi de söyleyelim, birlikte bu çareleri konuşalım. Yoksa,
2020 yılında şu olacağız, 2005 yılında… Bunların hepsi hikâye. Yarın ne
olacağını bilmiyoruz arkadaşlar! Bu, bizim için çok geç olabilir. Bunun için,
bir milletvekili olarak, bağımsız bir milletvekili olarak, hepinizden rica
ediyorum; bu konuyu, mutlaka, kısa bir süre içerisinde, açık seçik masaya
yatıralım, gereğini yapalım.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
B) OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- TBMM
Başkanvekili Nevzat Pakdil'in, ülkemizin birlik ve bütünlüğünün korunması
konusunda bütün siyasî parti gruplarımızın ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
üyelerinin yekvücut olarak hareket ettiğinin bugün bir kez daha ortaya çıktığını;
ülkemizin bölünmez bütünlüğüne kastedenlerin, geçmişte olduğu gibi, bugün de,
yarın da milletimizden hak ettikleri cevabı alacaklarını belirten ve terör
eylemlerinde ölen vatandaşlarımıza Tanrıdan rahmet dileyen konuşması
BAŞKAN - Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, ülkemizin birlik ve bütünlüğünün korunması konusunda
bütün siyasî parti gruplarımızın ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin
yekvücut olarak hareket ettiği, bugün, bir kez daha ortaya çıkmıştır. Türkiye
Cumhuriyeti Devleti, kimsenin müsamahasıyla kurulmamıştır, yedi düvele karşı
bir mücadelenin sonunda kurulmuştur ve cumhuriyetin ilelebet muhafazasını, Türk
Milletinde, muhafaza edecek gücü vardır. Biraz önce, değerli hatiplerin de
söylediği gibi, kimsenin, hem Türk Milletinin hem de devletimizin gücünü
sınaması aklına gelmemelidir. Bu, o insanların akıllarına ziyan olsa gerektir.
Ülkemizin bütün coğrafyasının, Şemdinlisinin Enezinden, Ayancık'ının
Yayladağından bir farkı yoktur. 780 000 kilometrekare vatan coğrafyasının
hepsi, bizim için, aynı mukaddes değerdedir. Ülkemizin bölünmez bütünlüğüne
kastedenler, geçmişte olduğu gibi, bugün de, yarın da, milletimizden hak ettikleri
cevabı alacaklardır.
Bu terör eylemlerinde
ölen vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum, yaralı vatandaşlarımıza da
Allah'tan şifa diliyorum ve bu oturum, bu şekilde, olumlu bir şekilde
neticelendiği için, bütün, hükümetimize, siyasî partilerimizin grup başkanvekillerine
ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygıdeğer üyelerine de şükranlarımı
sunuyorum, hepinize teşekkür ediyorum.
Birleşime 10 dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati : 17.29
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 17.46
BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER : Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Mehmet DANİŞ
(Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 83 üncü Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutup, bilgilerinize sunacağım.
III.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
C)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.-
Litvanya-Türkiye Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı Vilija Verteliene ve
beraberindeki Parlamento heyetinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının
konuğu olarak ülkemize resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/1018)
30
Mart 2006
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
TBMM Başkanlık Divanının
2 Mart 2006 tarih ve 107 sayılı kararı ile Litvanya-Türkiye Parlamentolararası
Dostluk Grubu Başkanı Vilija Verteliene ve beraberindeki Parlamento heyetinin,
3-6 Nisan 2006 tarihleri arasında Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının
konuğu olarak ülkemize resmî ziyarette bulunmaları kararlaştırılmıştır.
Söz konusu heyetin
ülkemizi ziyareti, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 7 nci maddesi gereğince Genel
Kurulun bilgisine sunulur.
Ali
Dinçer
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Vekili
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin bir önerge vardır; okutuyorum:
D) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.-
İstanbul Milletvekili Birgen Keleş ve 24 milletvekilinin, enerji sektörü ve
yap-işlet-devret, yap-işlet yöntemiyle kurulan santrallar konusunda Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/353)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Enerji sektörü ekonomik
ve sosyal yaşamı ilgilendiren ve ülkenin rekabet gücünü kazanmasında çok önemli
işlevi olan bir sektördür. 1980 sonrasında plansız ve programsız bir şekilde
alınan kararlar sonucunda, Türkiye, bu alanda hem pahalı elektrik enerjisi
üreten hem de dışa bağımlılığı giderek artan bir ülke durumuna gelmiştir. 1980
sonrasında benimsenen yap-işlet-devret ve yap-işlet yöntemleriyle yapılan ve
işletilen santrallarla ilgili olarak Sayıştayın ve Cumhurbaşkanlığı Devlet
Denetleme Kurulunun hazırladığı raporlar vardır. Söz konusu raporlar, yasalara,
yönetmeliklere, sözleşmelere aykırı kararlardan, santralların kuruluş ve
işleyişindeki usulsüzlüklerden ve haksız kazançtan söz etmektedir.
Elektrik Piyasası
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısını TBMM Genel Kurulunda
görüşmeden ve enerji sektörü ile ilgili yeni kararlar almadan önce TBMM'nin bir
Meclis araştırması komisyonu kurarak enerji sektörünü, sorunları,
usulsüzlükleri, suiistimalleri ve yanlış kararları saptayacak şekilde
incelenmesinde sayısız yarar vardır. Böyle bir araştırmanın enerji sektöründe
planlı, programlı bir çalışma yapılmasına ve ülke yararına kararlar alınmasına
büyük katkı sağlayacağına inanıyorum.
Bu nedenle, enerji
sektörü ve yap-işlet-devlet, yap-işlet yöntemleriyle kurulan ve işletilen
santrallar konusunda, Anayasanın 98 inci ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasını arz ve talep ediyoruz.
1.- Birgen Keleş |
|
(İstanbul) |
2.- Gökhan Durgun |
|
(Hatay) |
3.- Özlem Çerçioğlu |
|
(Aydın) |
4.- Yavuz Altınorak |
|
(Kırklareli) |
5.- Muharrem İnce |
|
(Yalova) |
6.- İzzet Çetin |
|
(Kocaeli) |
7.- Mustafa Gazalcı |
|
(Denizli) |
8.- Orhan Eraslan |
|
(Niğde) |
9.- Nail Kamacı |
|
(Antalya) |
10.- Osman Kaptan |
|
(Antalya) |
11.- Hüseyin Ekmekcioğlu |
|
(Antalya) |
12.- Nadir Saraç |
|
(Zonguldak) |
13.- Mehmet Vedat Melik |
|
(Şanlıurfa) |
14.- Mehmet S. Kesimoğlu |
|
(Kırklareli) |
15.- Bayram Ali Meral |
|
(Ankara) |
16.- Ali Oksal |
|
(Mersin) |
17.- Mustafa Yılmaz |
|
(Gaziantep) |
18.- Ahmet Küçük |
|
(Çanakkale) |
19.- Mehmet Işık |
|
(Giresun) |
20.- Muharrem Toprak |
|
(İzmir) |
21.- Nurettin Sözen |
|
(Sivas) |
22.- Muharrem Kılıç |
|
(Malatya) |
23.- Hakkı Ülkü |
|
(İzmir) |
24.- Osman Özcan |
|
(Antalya) |
25.- Ahmet Yılmazkaya |
|
(Gaziantep) |
Gerekçe:
Enerji sektörünü ele alan
yap-işlet-devret ve yap-işlet yöntemleriyle kurulan ve işletilen santralları
inceleyerek hazırlanan Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu raporu ile
Sayıştay raporu benzer sorunları gündeme getirmektedir. Farklı kişiler
tarafından hazırlanan raporlar söz konusu santrallarla ilgili olarak aynı
değerlendirmeleri yapmakta; yasalara, yönetmeliklere, sözleşmelere aykırı davranıldığını,
yolsuzluklar, suiistimaller yapıldığını, haksız kazanç sağlandığını
vurgulamaktadırlar.
Bu raporlarla ortaya
çıkan bir başka gerçek de Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu ile ilgili
bakanlığın görevini gereği gibi yapmamasıdır. Aslında, gerek bürokratların
gerek konu ile ilgili siyasetçilerin kamu yararını korumak gibi bir endişe ile
hareket etmedikleri, yapılan her öneriyi kabul ettikleri, ülke yararını korumak
için bir uğraş vermedikleri görülmektedir. Böyle bir izlenim yanlış ise
düzeltilmesi, doğru ise de gereğinin yapılması sağlanmalıdır. Elektrik Piyasası
Kanununda değişiklik yapılmasına dair bir kanun tasarısının TBMM Genel Kuruluna
sevk edilmiş olması, durumu daha da acil hale getirmektedir.
Söz konusu raporlarda
ileri sürülen görüşler gözardı edilecek, küçümsenecek nitelikle ve boyutta
değildir. Üstelik enerji sektörünün niteliği nedeniyle buradaki yolsuzlukların
ve usulsüzlüklerin, haksız kazançların sadece bir sektörü etkilediği
söylenemez. Eğer yapılan usulsüzlükler ve alınan yanlış kararlar tüm
sektörlerde girdi olarak kullanılan elektrik fiyatlarını yükseltiyorsa, bütün
ekonomiyi, çeşitli sektörlerde üretilen ürün fiyatlarını doğrudan etkileyen bu
olumsuzluğa hiç kimse kayıtsız kalamaz, kalmamalıdır.
Özellikle Türkiye'nin
içinde bulunduğu koşullarda, ithalat inanılmaz bir hızla artarken ve dışticaret
açığı ve dolayısıyla cari işlemler açığının ulaştığı boyut uluslararası
kuruluşların ve yabancı ülkelerin bile uyarılarına neden olurken TBMM'nin bu
olguyu görmezden gelme lüksü yoktur. Elektrik fiyatlarının Türkiye'nin
ekonomisini ve rekabet gücünü doğrudan olumsuz
yönde etkilediği açıktır. Kaldı ki, işin bir de dışa bağımlılık yönü
vardır. İç ve dışborçların çok yüksek boyutlara ulaştığı, dış çevrelerin her
alandaki baskılarının yoğunlaştığı, Türkiye üzerine oynanan oyunların teker
teker daha açıkça ortaya çıktığı bir ortamda dışa bağımlılığa karşı duyarlı
olmak ülke ve toplum yararını gözetmek her TC vatandaşının önde gelen görevi
olmalıdır.
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini
alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki örgörüşme, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Danışma Kurulu önerisi
vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.
Buyurun.
IV.-
ÖNERİLER
A) DANIŞMA
KURULU ÖNERİLERİ
1.-
Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin
Danışma Kurulu önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
No:192 Tarihi:
4.4.2006
Gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 6 ncı
sırasında yer alan 1114 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 5 inci
sırasına, 46 ncı sırasında yer alan 939 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın
6 ncı sırasına, 318 inci sırasında yer alan 1075 sıra sayılı kanun tasarısının
bu kısmın 7 nci sırasına, 7 nci sırasında yer alan 1112 sıra sayılı kanun
tasarısının bu kısmın 8 inci sırasına, 288 inci sırasında yer alan 1013 sıra
sayılı kanun tasarısının bu kısmın 9 uncu sırasına, 359 uncu sırasında yer alan
1136 sıra sayılı kanunun bu kısmın 11 inci sırasına, 358 inci sırasında yer
alan 1135 sıra sayılı kanun teklifinin bu kısmın 12 nci sırasına, 321 inci
sırasında yer alan 1084 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 14 üncü
sırasına, 345 inci sırasında yer alan 1122 sıra sayılı kanun tasarısının bu
kısmın 15 inci sırasına, 3.4.2006
tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan 1138 sıra sayılı kanun teklifi ile 1137
sıra sayılı kanun teklifinin, 48 saat geçmeden, bu kısmın 10 uncu ve 13 üncü
sıralarına alınmasının ve diğer işlerinin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesinin,
Genel Kurulun; 4.4.2006
Salı ve 5.4.2006 Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü sorular ile diğer denetim
konularının görüşülmemesinin, 4.4.2006 Salı günü 15.00-22.00, 5.4.2006 Çarşamba
günü 15.00-21.00 ve 6.4.2006 Perşembe günü 14.00-21.00 saatleri arasında
çalışmalarını sürdürmesinin;
Genel Kurulun onayına
sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.
İsmail Alptekin |
|
|
|
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi |
|
|
Başkanı V. |
|
İrfan Gündüz |
Haluk Koç |
|
AK Parti Grubu
Başkanvekili |
CHP Grubu Başkanvekili |
|
|
|
Süleyman
Sarıbaş |
|
|
|
Anavatan Partisi
Grubu Başkanvekili |
|
BAŞKAN - Danışma Kurulu
önerisini kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
İçtüzüğün 37 nci
maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alma önergesi vardır; okutup,
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
III.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
C) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)
2.- Samsun Milletvekili Haluk Koç'un; 8.4.1929 Tarihli ve
1416 Sayılı Kanun ile 4.11.1981 Tarihli ve 2547 Sayılı Kanuna Birer Geçici
Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/693), doğrudan Gündeme alınmasına
ilişkin önergesi (4/379)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
(2/693) esas numaralı
kanun teklifimin TBMM İçtüzüğünün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme
alınması hususunu saygılarımla arz ederim.
Haluk
Koç
Samsun
BAŞKAN - Sayın Koç,
buyurun.
Süreniz 5 dakika.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bugün, 37 nci maddeden, daha önce
verdiğimiz bir kanun teklifinin Genel Kurul gündemine alınması önerisiyle
karşınıza gelmiş bulunuyorum.
Bu nedir, kısaca
anımsatmak istiyorum. Hatırlayacaksınız, çok tartışmalı bir torba yasa
gelmişti; bazı kamu alacaklarının tahsil ve terkinine ilişkin, bazı kanunlarda
değişiklik yapılmasına ilişkin bir kanun tasarısı. Bunun üç maddesi yoğun
tartışmalara neden olmuştu. Bunları kısaca anımsatmak istiyorum.
Bunlardan bir tanesinde,
bir naylonfatura affına dönük bir kanun maddesi oluşturulmuştu. Burada buna
şiddetle karşı çıkmıştık. Zaten, anımsayacaksınız, bu tip kanunları, elma armut
kanunu diye tarif etmiştim. Çok değişik konularda, çok değişik kanun
tasarılarını tek bir torba kanunda toplayarak bir yeni kanun oluşturma
girişimine verdiğim addı ve burada, Sayın Maliye Bakanının belki kendisini
doğrudan ilgilendiren bir af konusuna muhatap olmamasını talep etmiştik.
Bir başka maddesi… Yurt
dışında mastır ya da doktora öğrencilerinin, burslu olarak eğitim gören
öğrencilerin, yükümlülük gereği üzerlerine binen borcun faiziyle beraber
ödenmesinin yeniden yapılandırılmasına dönük bir madde vardı. Buna kesinlikle
karşı çıkmamıştık; fakat, dediğim gibi, elma armut kanunu demem boşuna değildi,
bunun yanında bir naylonfatura affı maddesi ve bir de, deminden beri
konuşuyoruz, değişik noktalarda Türkiye Cumhuriyeti Devletinin aleyhine bazı
girişimlerde bulunan öğrencilerin de affedilerek ve Yükseköğretim Kurumu Atama
Yönetmeliğinin dışında üniversitelere bağlı yüksekokullarda doğrudan görevlendirilebileceklerine
dair bir başka maddenin bir alt fıkrası vardı. Bu ikisine karşı çıkıp, yurt
dışında burslu eğitimden dolayı üzerlerine binen anapara ve borç faizinin
ödenmesine kolaylık getirilen maddeyi ayırarak diğerlerinin çıkarılmasını talep
etmiştik. Sayın Maliye Bakanı çok sinirlenmişti, "hepsini çekiyoruz"
demişti; hatta, bir Anayasa oylamasından önceydi ve böylece, gerçekten de bu
öğrencilerimizin mağduriyetlerini giderecek bu madde de araya gitmişti.
Şimdi, Plan ve Bütçe
Komisyonunda, 30 Kasım 2005 tarihinde, Cumhuriyet Halk Partili üyeler olarak,
yurt dışındaki bu mastır ve doktora öğrencilerinin şu anda üzerlerinde bulunan
borç yükünün yeniden yapılandırılması ve makul bir faiz haddiyle ödenmesine
dönük teklifleri, Plan ve Bütçe Komisyonunda, 30 Kasım 2005 tarihinde
reddedildi; tutanakları burada değerli arkadaşlarım. Şimdi, hazırladığımız
kanun teklifi, bunun yeniden yapılandırılmasına dönük ve bu mağduriyetin
giderilmesine dönük.
Şimdi, şöyle söyleyeyim;
borç yükü altında biten öğrenimlerinin hemen ardından görev isteyen bu
öğrenciler, öncelikle yüklü bir faiz borcu ödemek durumunda kalıyorlar ve bu
caydırıcı meblağ ödenmeden atama yapılmamaktadır. Bu şartlar altında Amerika
Birleşik Devletlerinde kalan genç akademisyenler, genelde aylık net maaş olarak
yaklaşık 2 000 dolarla işe başlamakta orada; bu da, çok kısa sürede geri
ödenmesi istenilen yüksek borcun veya faizlerin aylık taksitlerini ödemeye
kesinlikle yetmemektedir. Bu yüksek meblağı ödemekte zorlanan öğrenciler ve
kefilleri dava edilmekte, kefillerden dahi tahsil edilemeyecek kadar yüksek
olan bu hesaplamadan dolayı hem devlet maddî zararını tazmin edememekte hem de
yurtiçi ve yurt dışındaki bu genç, umut bağladığımız insanlarımız mağdur
edilmektedir. Bunların mağduriyetine dönük bir tekliftir, 2 maddeden oluşan bir
tekliftir; o da, 1416 sayılı Kanun ile 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununa birer
geçici madde eklenmesi hususundadır. Sizin o torba yasada, o naylon fatura
maddesinin rehineliği altında kalan bölümünün, ayrı bir kanun teklifi olarak
Genel Kurul gündemine alınmasını arz ediyoruz, talep ediyoruz.
Değerli arkadaşlarım, bu
öğrenciler, her iki partinin grup yöneticilerine başvurdular. Çok sayıda
mail'le, faksla, mektupla, burada bulunan büyüklerinin Parlamentoya gelmesiyle
sorunlarını aksettirdiler. İrfan Bey burada; diğer grup başkanvekili
arkadaşlarım da, bu insanlarımızla, mağdur insanlarımızla çok yakından muhatap
oldular ve Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu sorunun giderilmesi için iyi
niyetle hazırladığımız bir kanun teklifidir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HALUK KOÇ (Devamla) -
Toparlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Koç.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'yla birlikte hazırladığımız bir kanun teklifidir.
Genel Kurul gündemine alırsak, önümüzdeki haftalarda, bunu bir Danışma Kurulu
önerisiyle ön sıralara getirerek görüşmek ve sizlerin de katkısıyla, bu
insanlarımızın üzerindeki bu ağır yükü ve ailelerinin ve kefillerinin
üzerindeki ağır yükü, ödenmesine kolaylık sağlayacaktır. Aynı zamanda, bu
arkadaşlarımıza kefil olan üçüncü şahısların da üzerindeki yük hafifletilmiş
olacaktır. Bir sosyal yara bu şekilde onarılacaktır düşüncesindeyim.
Ben,
bu yasa teklifimizin Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul gündemine
alınmasını oylarınızla sağlayacağınıza inancımı belirtiyor, hepinizi
saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Koç.
Önerge üzerinde Sayın
İrfan Gündüz; buyurun.
HALUK KOÇ (Samsun) - İmza
sahibi olarak Sayın Kemal Kılıçdaroğlu konuşacaklar…
BAŞKAN - Şu şekilde:
Yani, Sayın Gündüz'ün talebini ben gördüm. Teklif sahipleri adına siz
konuştunuz, bir de bir milletvekiline söz verme hakkım vardır; onu da Sayın
Gündüz'e vereceğim.
Buyurun Sayın Gündüz. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi en derin sevgi ve
saygıyla selamlıyorum.
Aslında, Sayın Koç'un
özel gündemle öncelik sırası almasını istediği yasa teklifi, şu an, Genel
Kurulumuzun gündeminde bulunan yasada vardır. Hatta, burada, işte 4 üncü madde…
Yani "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" başlığı adı altında.
Tabiî, burada, gerek 1416
sayılı yabancı memleketlere gönderilen talebelerle ilgili kanunda bir
değişiklik teklifi... Aslında, bu teklifte, CHP ile AK Parti teklifi arasında
hiçbir fark yoktur, hatta kelime be kelime aynıdır; ancak, yine 2547 sayılı
Yükseköğretim Kanununda değişiklik yapan teklifte, esasında, CHP ile aramızda
farklılıklar var. O da, CHP… Evet, 2001 krizinde mağdur olan, ekonomik ve
sosyal pek çok sıkıntıya düşen anne ve babaların, çocuklarıyla ilgili giderleri
karşılamakta güçlük çektikleri; dolayısıyla, bunların bir kısmının oradaki
tahsillerini tamamlayamadan Türkiye'ye döndükleri, bir kısmının tamamladığı,
bir kısmının geriye çağrıldığı, böyle bir kaos, sancılı bir dönem. Dolayısıyla,
bu dönemde öğrenimini tamamlayamayanlarla ilgili de, tabiî, devlet, alacağını
takiple ilgili işlemleri başlatmış durumda. Burada, yurt dışına gönderilen bu öğrencilerin
borçlarıyla ilgili her türlü takibi durdurmaya yönelik bir af girişiminde, CHP
ile AK Parti de müşterektir, bunda bir sıkıntımız yok. Aslında, sadece bir tek
fark var arada; o da şudur: Biz diyoruz ki, bu arkadaşları biz göndermedik,
geçmiş iktidarlar tarafından gönderilmiş, seçimini de biz yapmadık ve aynı
zamanda, bu arkadaşlar, kendi iradeleri ve istekleriyle de 2001 krizinin
altında kalmadılar, anne ve babaları da böyle; fakat, bu arkadaşların bir kısmı
hâlâ oradalar; kimisi mastırını tamamladı, kimisi eğitimini tamamladı;
mastırını tamamlayanlar, orada yabancı dil öğrendiler, yurtdışı tecrübelerini
artırdılar. Bu insanlar Türkiye'ye döndüklerinde, mastırını tamamlayanlara,
yükseköğretim kurumlarında görev verilmesiyle ilgili, istihdamıyla ilgili yol
açılmasına yönelik teklifimiz var; mastırını tamamlamadan dönen ya da
çağrılanlarla ilgili de, bunların devlet kurumlarında, yine kendi ihtisasları
istikametinde istihdamıyla ilgili teklifimiz var. Bu teklifte anlaşmazlık
olduğu için, yine, o zaman, 904 sıra sayılı Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve
Terkinine İlişkin Kanun Tasarısındaki teklifimiz, grup başkanvekileri arasında
da tartışma konusu oldu; bir naylonfaturayla ilgili, bunu çekin; bir de, bu
öğrencilerin bu durumunu çekin, bu kanunu geçirelim diye. O zaman biz buna rıza
göstermediğimiz için, bu tasarımızı askıya aldık. O yüzden, biz, şu anda,
CHP'nin bu teklifine sıcak yaklaşmadığımızı, önümüzdeki günlerde, 330 isteyen,
nitelikli çoğunluk isteyen maddeleri 1 haftada toplayarak, özellikle Doğu ve
Güneydoğu Anadolu'daki insanımızı ilgilendiren hurda araçlarla ilgili problemin
halli ve bu yurt dışında eğitim gören arkadaşlarımızın uğradığı mağduriyeti
gidermek üzere bunları önümüzdeki haftalarda çözeceğimizi arz ediyor ve bu
teklife sıcak yaklaşmadığımızı da huzurlarınızda beyan ediyor, hepinize sevgi
ve saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Gündüz.
Sayın milletvekilleri,
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Gündemin
"Seçim" kısmına geçiyoruz.
V.-
SEÇİMLER
A)
KOMİSYONLARA ÜYE SEÇİMİ
1.-
(10/254, 258) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonuna üye seçimi
BAŞKAN - Kocaeli'nin
Gebze İlçesinin Dilovası Beldesindeki sanayi atıklarının çevre ve insan sağlığı
üzerindeki olumsuz etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Genel Kurulun 14.3.2006 tarihli 74 üncü Birleşiminde
kurulan (10/254, 258) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu üyeliklerine
siyasî parti gruplarınca gösterilen adayların listesi bastırılıp sayın üyelere
dağıtılmıştır.
Şimdi, listeyi okutup
oylarınıza sunacağım.
Kocaeli'nin Gebze
İlçesinin Dilovası Beldesindeki Sanayi Atıklarının Çevre ve İnsan Sağlığı
Üzerindeki Olumsuz Etkilerinin Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin
Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Üyelikleri Aday
Listesi (10/254, 258)
Adı Soyadı |
Seçim Çevresi |
|
|
AK Parti (8) |
|
|
|
Mahmut Koçak |
|
Afyonkarahisar |
|
Yüksel Coşkunyürek |
|
Bolu |
|
Mustafa Nuri Akbulut |
|
Erzurum |
|
Hasan Bilir |
|
|
Karabük |
Veli Kaya |
|
|
Kilis |
Eyüp Ayar |
|
|
Kocaeli |
Nevzat Doğan |
|
Kocaeli |
|
Recep Yıldırım |
|
Sakarya |
|
CHP (3) |
|
|
|
İzzet Çetin |
|
|
Kocaeli |
Salih Gün |
|
|
Kocaeli |
İdris Sami Tandoğdu |
|
Ordu |
|
Anavatan (1) |
|
|
|
Hasan Özyer |
|
|
Muğla |
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Meclis Araştırması
Komisyonuna seçilmiş bulunan sayın üyelerin 4.4.2006 Salı günü (bugün) saat
18.30'da Halkla İlişkiler Binası B Blok 2 nci Kat 4 üncü Banko 2 No'lu Meclis
Araştırması Komisyonları Toplantı Salonunda toplanarak başkan, başkanvekili,
sözcü ve kâtip seçimini yapmalarını rica ediyorum.
Komisyonun toplantı yeri
ve saati ayrıca plazma ekranda ilan edilecektir.
Alınan karar gereğince,
sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını görüşmüyor ve gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmına geçiyoruz.
Önce, sırasıyla, yarım
kalan işlerden başlayacağız.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim
Köşdere'nin; Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine
Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - 3 üncü sırada
yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu
gelmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.
4 üncü sırada yer alan,
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin
Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Tasarının görüşülmesi
ertelenmiştir.
Yarım kalan işlerle
ilgili işlem tamamlandığından, şimdi, kanun tasarı ve tekliflerinin
görüşmelerine 1 inci sıradan itibaren devam ediyoruz.
1 inci sırada yer alan,
Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Savunma Komisyonu
raporunun görüşmelerine başlayacağız.
3.- Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair 607 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Türk Silahlı Kuvvetleri
Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Savunma
Komisyonu Raporu (1/278, 1/1034) (S. Sayısı: 17 ve 17'ye 1 inci Ek)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Tasarının görüşülmesi
ertelenmiştir.
2 nci sırada yer alan,
Gülhane Askerî Tıp Akademisi Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik yapılmasına
Dair 604 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
4.- Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanununun Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/277) (S. Sayısı: 1079)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Tasarının görüşülmesi
ertelenmiştir.
5 inci sıraya alınan,
Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Tasarısı ve İçişleri ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonları raporlarının görüşmelerine başlıyoruz.
5.- Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve İçişleri ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonları Raporları (1/1166) (S. Sayısı: 1114) (x)
BAŞKAN - Komisyon?..
Burada.
Hükümet?.. Burada.
Komisyon raporu 1114 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
(x) 1114 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Tasarının tümü üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş, AK Parti
Grubu adına Ankara Milletvekili Mustafa Tuna, Anavatan Partisi Grubu adına
Mardin Milletvekili Muharrem Doğan'ın; şahsı adına, yine, Ankara Milletvekili
Yılmaz Ateş'in söz talepleri vardır.
Diğer arkadaşlarım da
uygun buldukları takdirde, Sayın Ateş, sizin şahsınızla ilgili talebinizi de
birleştireyim, daha sonra size söz vereyim...
Sayın Mustafa Tuna,
buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Sayın Tuna, süreniz 20
dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA
MUSTAFA TUNA (Ankara) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Kuzey Ankara Girişi
Kentsel Dönüşüm Projesi Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı
üzerinde AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
ülkemizde konut ve kentleşme konusundaki en önemli sorun, yılların ihmali olan
kaçak ve ruhsatsız yapılaşma ile gecekondulaşmadır. Dargelirli
vatandaşlarımızın, sağlıklı bir çevrede, her türlü modern standartlara sahip
konut edinebilme hakları uzun yıllar ihmal edilmiştir. Planlı bir kentleşmenin
sağlanabilmesi için atılacak en önemli adımlardan biri, gecekondulaşmanın
önlenmesi ve gecekondu dönüşümünün sağlanmasıdır. Bu konu, hükümetimiz
programında ve öncelikli hedeflerin belirlendiği acil eylem planında da yer
almış bulunmaktadır. Bu kapsamda öncelikli olarak Başkentimiz Ankara'nın ulusal
ve uluslararası düzeyde bir giriş kapısı niteliğinde olan kuzey Ankara kent
girişi Esenboğa Protokol Yolu ve çevresindeki gecekondu alanlarının dönüşümü
özel bir önem arz etmektedir. Söz konusu bölge, Ankara'nın kimliğini simgesel
olarak belirlemektedir ve bu yönüyle de kenti temsil niteliği bulunan bir bölgedir;
ayrıca, fizikî olarak da kentin omurgası niteliğindedir. Bu bölgede yaşayan
nüfusun büyük bölümünün kentsel altyapı hizmetlerinden yararlanamamaları
nedeniyle, bölge, sağlıksız, çevre kalitesinden yoksun bir bölge haline gelmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün, başta Ankara olmak üzere, ülkemiz için son derece
önemli bir projenin kanun tasarısını görüşüyoruz. Kuzey Ankara Girişi Kentsel
Dönüşüm Projesi Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin bu Tasarı Ankaramız
için son derece önemlidir. Özellikle Ankara Milletvekili olarak Başkentimizle
ilgili bir çalışma yapmaktan duyduğum mutluluğu da dile getirmek istiyorum.
Öncelikle sizlere, kanun üzerindeki değişiklikleri ve bu önemli projenin
gidişatıyla ilgili bilgiler vermek istiyorum.
5104 sayılı Kuzey Ankara
Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi Kanunu, 3 600 000 metrekarelik bir yerleşim
alanını kapsamaktadır. Bu alan neredeyse orta ölçekte bir Anadolu kenti
büyüklüğündedir. Kuzey Ankara Kentsel Dönüşüm Projesi, kendi alanında, dünyanın
en büyük kentsel dönüşüm projesidir. Araştırma yapılır ise, bu büyüklükte bir
dönüşüm projesinin, şu anda dünyanın hiçbir yerinde olmadığı görülecektir.
Ankara Büyükşehir
Belediye Başkanlığı ve Toplu Konut İdaresi işbirliğiyle 2005 yılında başlatılan
Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüş Projesi, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı
Sayın Melih Gökçek ile Toplu Konut İdaresi Başkanı Sayın Erdoğan Bayraktar'ın
özverili çalışmalarıyla devam etmektedir.
Proje kapsamında, tüm
bölgedeki gecekondularla sözleşme yapılarak, sahiplerine birer daire verilmesi
planlanmıştır. Bu doğrultuda, 13 Temmuz 2005 tarihinde yapılan yıkım töreniyle
proje kapsamındaki hak sahipleri evlerini davul zurnayla yıkmaya
başlamışlardır. Bu, takdire şayan bir uygulamadır, bunu başarmak büyük bir
beceri gerektirir. Halk, belediyesine ve hükümetine inanmıştır. Yıkımların
büyük bir kısmı üç ay gibi kısa bir sürede tamamlanmıştır. Tapu dairelerinde,
Millî Eğitimde, Toplu Konut İdaresinde, BEDAŞ'ta, ASKİ'de ve Ankara Büyükşehir
Belediyesinde işlemler için özel birimler kurulmuştur. Çok süratli olarak
yıkımlar gerçekleşmiştir. Her gecekonducuya 200 000 000 Türk Lirası kira yardımı
yapılmıştır. İsteyen gecekondu sahiplerine, Ankara Büyükşehir Belediyesinin
sahibi olduğu lojmanlar ve sosyal konutlar proje süresince tahsis edilmiştir.
Toplam 720 aile, Ankara Büyükşehir Belediyesinin Güneşevler, Tuzluçayır ve
Mamak Araplar'da yer alan lojmanlarına yerleştirilmiştir. Tüm bu süre zarfınca
hiçbir sorun yaşanmamıştır.
Değerli arkadaşlar, hak
sahipleriyle, imarlı 100 metrekare ile 200 metrekare arsası için 80
metrekarelik daireler, 201 metrekare ile 250 metrekare arasındaki arsaları için
100 metrekarelik daireler, 251 metrekare ile 300 metrekare arasındaki arsaları
için 120 metrekarelik dairelerin sözleşmeleri yapılmıştır.
Yine, hak sahipleriyle,
imarsız 167 ile 333 metrekare arsa için 80 metrekarelik daireler, 334 metrekare
ile 416 metrekare arasındaki imarsız arsalar için 100 metrekarelik daireler,
417 metrekare ile 500 metrekare arasındaki arsalar için 120 metrekarelik
dairelerin sözleşmeleri yapılmıştır.
Tapu tahsis belgeli hak
sahipleriyle de, 400 metrekare tahsis belgesine karşılık 80 metrekarelik daire
sözleşmeleri yapılmıştır.
Yapılan sözleşmeler
sonucu hak sahiplerinin bölgeyi tahliye etmesiyle, proje alanında bugüne kadar
yaklaşık 6 000 adet ev yıkılmış olup, 329 hektarlık alanın kamulaştırılması
tamamlanmıştır. Tüm bu sözleşmeler çok süratle tamamlanmıştır. Bu,
vatandaşımızın yönetimine güveninin bir sonucudur. Şimdi ise, inşaatlarının
temelinin atılacağı bir döneme girilmiştir. Kısa bir süre sonra, inşallah,
temel atma töreni düzenlenecektir.
Peki, bu projeyle neler
yapılacak, biraz da onlardan bahsetmek istiyorum. Şu an proje kapsamında 18 000
adet konut ve 750 000 metrekare rekreasyon alanı inşaatı başlamak üzeredir. 470
000 metrekare özel rekreasyon; yani, dinlence, eğlence alanı inşa edilecektir.
Ayrıca, 180 000 metrekarelik alanda gölet yapılacaktır. 3 kilometre
uzunluğundaki viyadük üzerinde yeni yol güzergâhı yapılacaktır. Bu sayede
Başkentimize gelen yerli-yabancı bütün konuklar Ankara'nın en güzel rekreasyon
alanıyla karşılanacaktır.
Yine, proje kapsamında
ilk ve ortaöğretim okulları, bölgede yaşayacak vatandaşlarımızın sosyal ve
kültürel ihtiyaçlarını karşılamak amacına yönelik olarak da alışveriş ve
eğlence merkezleri, hanım lokalleri, gençlik merkezleri, spor salonları, düğün
salonları, yaşlılar lokali, çocuk kulüpleri yapılacaktır.
3 600 000 metrekarelik
proje alanında 8 000 adet gecekondu konut hak sahibi ve arsa sahipleri vardır.
Hak sahiplerine de finansal satış amaçlı olmak üzere 18 000 adet konut
yapılacaktır. Kentsel Dönüşüm Projesi Kanunu kapsamında kalan hazine arazileri
üzerine 775 sayılı Gecekondu Kanunu ile 2000 yılı öncesinde ev yapmış ve
vergisini ödemiş, ancak kaçak gecekondu sahipleri de bu proje kapsamında hak
sahibi olmaktadır. Bu amaçla, Toplu Konut İdaresi tarafından Altındağ İlçesi
Karacaören mevkiinde yapılmakta olan 2 400 adet 80 metrekarelik dairelerden
birer adet daire tahsis edilecektir. Bu projenin gerçekleştirilmesi için
hükümetimiz her türlü imkânı sağlamış ve 5104 sayılı kuzey Ankara girişi
kentsel dönüşümüne imkân tanıyan Kanun sizlerin oylarıyla kabul edilmiştir.
Değerli arkadaşlar,
mevcut kanuna ilaveler getiren bu tasarı birtakım ihtiyaçlardan doğmuştur.
Şöyle ki: 5104 sayılı Kanunun hazırlık safhasında Toplu Konut İdaresi
Bayındırlık ve İskân Bakanlığına bağlıydı. Buradaki 1/5000'lik planların tasdik
yetkisi Bayındırlık Bakanlığına verilmişti. Ancak, daha sonra, Toplu Konut
İdaresi Başkanlığının Başbakanlığa doğrudan bağlanması ve 5216 sayılı
Büyükşehir Belediyesi Kanununda bu yetkilerin doğrudan büyükşehir belediyelerine
verilmesi üzerine, proje alanı içinde her ölçekteki imar planlarının Ankara
Büyükşehir Belediyesince yapılması, yaptırılması ve onanması öngörüldü. Bu
tasarı, bu doğrultuda bir düzeltmeyi sağlamaktadır.
Bir başka ihtiyaçtan
kaynaklanan konu, projenin finansmanının düzenlenmesidir. Projenin finansman ve
icrasının Ankara Büyükşehir Belediyesi ile Toplu Konut İdaresi Başkanlığı
tarafından birlikte gerçekleştirilmesini dikkate alarak, projede oluşacak
gelirlerin iki kurum arasındaki dağılımının, idarenin bağlı bulunduğu Bakanlık
tarafından belirlenmesi hükmü getirilmiştir. Ayrıca, projedeki gayrimenkullerle
ilgili olarak düzenleme de yapılmıştır.
Proje alanındaki
gecekondu sahiplerinin bir kısmı daha önce arsa bedellerini ödemişken,
bazıları, uygulamaların gecikmesi nedeniyle bugüne kadar ödeme yapmamışlardır.
Dolayısıyla, bu bedellerin projeye dair müşterek banka hesabına yatırılmasının
sağlanması suretiyle projenin hızlandırılması da amaçlanmıştır.
Tasarının 3 üncü
maddesine dikkat edilirse, projelerin hazırlanması işlerinin, 5104 sayılı Kanun
uyarınca kurulmuş özel görevli şirkete yaptırılması imkânı ve seçeneği
getirilmiştir.
Yukarıda proje
büyüklüklerinden bahsettiğimiz, dünya çapındaki bir proje olan Kuzey Ankara
Girişi Kentsel Dönüşüm Projesinin finansmanı, büyük ölçüde, Ankara Büyükşehir
Belediyesi ile Toplu Konut İdaresi Başkanlığı tarafından sağlanmaktadır.
Toplu Konut İdaresi
Başkanlığı ve Belediyenin kendi ödeneklerinden aktardıkları bu paralar, bir
süre sonra, kat karşılığı yapılan konutların satılmasından elde edilen gelirlerle
geri dönecektir; proje kendi kendini finanse etmiş olacaktır. Böylece, Toplu
Konut İdaresi Başkanlığı ve Ankara Büyükşehir Belediyesinin proje için
aktardıkları kaynakları, biriken paralardan geri alarak, tekrar, hizmete
döndürmeleri sağlanacaktır.
Ülkemizin aynası olan
Başkentimizin girişinde çok önemli bir bölgesinin, böylesine büyük bir projeyle
yüzakı bir şehir haline getirilmesi için gösterdikleri büyük emek ve çalışma
nedeniyle, projenin, işçisinden yöneticisine kadar, her seviyedeki çalışanlarına,
Ankaralı hemşerilerimiz adına bir defa daha teşekkür ediyorum.
Bu tasarının kanunlaşması
için emeği geçenlere de ayrıca teşekkür eder, saygılar sunarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Tuna,
teşekkür ediyorum.
Anavatan Partisi Grubu
adına, Mardin Milletvekili Muharrem Doğan; buyurun.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 5014 sayılı Yasayla sınırları belirlenen Kuzey Ankara Girişi
Kentsel Dönüşüm Projesine ilişkin olarak, 1114 sıra sayılı yasa tasarısının
üzerinde görüş belirtmek üzere Anavatan Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum; öncelikle, Yüce Meclisimizi ve aziz milletimizi, şahsım ve Grubum
adına saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
ülkemizde, konut ve kentleşme konusundaki en önemli sorun, kaçak ve ruhsatsız
yapılaşmadır. Dargelirli vatandaşlarımızın sağlıklı bir çevrede her türlü
modern standartlara sahip konut edinebilme sorunu büyük boyutlardadır.
Özellikle, kentlerimizin çevresinde meydana gelen salaş ve kaçak yapılaşma
alanları, kentler için sosyal ve fiziksel açıdan büyük problemler
yaratmaktadır. Bunun için, kentsel dönüşüm projelerinin yapımında, sorunları
çözecek, en ileri teknolojiyle donatılmış mimarlık ve mühendislik
hizmetleridir. Dolayısıyla Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi,
geleceği sağlam temeller üzerine inşa etmenin taahhütlerini bugünden
vermelidir.
Altyapısıyla,
üstyapısıyla, peyzaj ve çevre düzenlemesiyle, rekreasyon alanlarıyla, otoyol ve
alt temelleriyle, drenaj kanallarıyla, bu projede özel mühendislik hizmetleri
uygulanmalı ve güvenli yapılar hedef alınmalıdır; çünkü, güvenli yapılar deprem
riskini ortadan kaldırır, amaç da, burada, bu olmalıdır.
Bu yasa tasarısı, sadece
Başkentimiz Ankara'nın değil, Türkiye'nin de giriş kapısı olması nedeniyle,
Kuzey Ankara Kentsel Dönüşüm Projesi için önem arz etmektedir. Ancak,
Ankara'nın doğu girişi de kuzey Ankara'dan farklı bir görünümde değildir.
Oranın da buna benzer bir düzenlemeye ihtiyacı vardır. Bu tasarı kapsamında
niçin o bölge dikkate alınmamıştır?.. O bölgede oturanlar üvey evlat mıdır?..
Onların günahı nedir?.. Yaptığınız projeler bütünsel olmalıdır.
Değerli arkadaşlar, Kuzey
Ankara Kent Girişi Esenboğa Protokol
Yolu Projesi, yaklaşık 4 000 000 metrekare alan üzerinde inşa edilecektir. Bu
alan üzerinde 18 000 konut yapılacaktır; 7 000 adet konut hak sahiplerine, 7 000 adet konut -takribi- yapan
müteahhitlere bırakılacaktır; geriye kalan
4 000 adet konut ve iş merkezinden 2 000 adedi Belediye ve TOKİ'ye kalacak,
kalan 2 000 konuttan elde edilecek gelirler de rekreasyon alanı, altyapı ve
sosyal aktivitelere harcanacaktır.
Bu proje maliyetinin 1,5
milyar dolar olacağı hesaplanmışsa bile, bu rakamla bitmeyeceği açıktır. Bu
alanın kapsayacağı toplam nüfusun ise
70 000 kişi olarak planlaması; ayrıca, buralar AKP'nin ve Melih Gökçek'in
oy deposu haline getirilmek mi isteniyor sorusunu akla getirmektedir.
Bu proje kapsamında; 2
otel, 1 kongre merkezi, 14 cami, 8 ilköğretim okulu, 4 lise ve 2 sağlık ocağıyla
1 hastane tasarlanmıştır. Bu hastanenin standart yatak kapasitesi nedir; gün
hastanesi midir değil midir, bu da belli değildir.
Bu proje kapsamında
yapımı tasarlanan 14 adet cami kâfi gelebilir. Ancak, buna karşılık, eğitim ve
sağlık için ayrılan alanlar yetersizdir. 70 000 nüfus için, 8 ilköğretim, 4
lise, 2 sağlık ocağı ve 1 hastanenin tasarlanması, ihtiyacı karşılaması mümkün
değildir. 5 yıldızlı otel için tahsis edilen 25'er dönümlük 2 arsa, İhale
Kanununa göre değil, keyfe göre, bedelsiz olarak verilecektir. Bu da ayrı bir
endişe meydana getirmektedir. Halbuki, İçişleri Bakanlığının mutlaka olurunun
alınması gerekir.
Değerli arkadaşlar, bu
bölgede 2 adet 5 yıldızlı otel tasarımı yanlıştır; çünkü, bu bölgede 2 adet 5
yıldızlı oteli kaldıracak potansiyel yoktur. Ayrıca, bu bölge, oteller bölgesi
dışındadır. O bölgede mevcut 5 yıldızlı 2 otel var; onlara doluluk derecesi
bakımından danışıldı mı; danışılmadı; çünkü, burada büyük bir rant var.
Anavatan olarak, kentleşme ve kentlerdeki bu tür dönüşüm projelerine bakışımız,
eğitim ve sağlık kurumlarının ihtiyaca cevap verebilecek düzeyde olmasını ve
dengeli bir şekilde dağılmasını sağlamaktır. Bu nedenle, bir otel için ayrılan
25 dönümlük alanın eğitim ve sağlık için ayrılmasını öneriyorum.
AKP İktidarı, büyükşehir
belediyeleri ellerinde olduğu için rahat hareket etmemelidir. İktidar,
buralarda büyük imar rantları var, bunları biz kullanalım, biz paylaşalım
zihniyetiyle çalışmamalıdır. Yeni rantlar uğruna yeşil alanlar işgal
edilmektedir, daha doğrusu, yeşil alanlar katledilmektedir. Burada 140 dönümlük
sunî gölet yaparak sorun çözülemez. Yurt dışından milyarlarca dolar ödeyerek
ağaç ithal edileceğine, Türk köylüsünü destekleyecek şekilde, sözleşmeli, yerli
ağaç üretiminin projeye dahil edilmesini, ayrıca, Anavatan olarak, teklif
ediyoruz.
Balgat'taki gecekonduları
yıktınız, imara açtınız, beton yığını halinde bir yapılaşma oluştu. Yeşil alan
azlığı dikkatinizi çekti mi arkadaşlar? Kendi genel merkezinize giderken, sırt
sırta vermiş, kibrit kutusu gibi beton yığınları sizleri rahatsız etmiyor mu?
Bizim endişemiz, orada da böyle bir hataya düşmenizdir.
Değerli arkadaşlar,
şurada -ben size haritayı gösteriyorum, bu haritada emeği geçenlere teşekkür
ediyorum; ancak, bu harita düzenlenirken biraz acele edilmiş ve tek taraflı
yapıldığına inanıyorum- Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi. Ben de
diyorum ki: Kuzey ve Doğu Ankara girişi kentsel dönüşüm projesi olabilirdi;
ama, yine de, birinci öncelikli olarak, yine kuzey Ankara girişinden
başlanabilirdi; çünkü, şu anda protokol yolu olarak düşünülen yol, ara yol
olarak kalacaktır. Keçiören tarafından, gidiş-geliş olarak, dört şerit halinde,
3 kilometrelik yol yapılacaktır ve bu bağlantı yapılacaktır. Bu nedenle, kuzey
ve doğu Ankara girişi olarak, bu projenin değiştirilmesi noktasında, Anavatan
olarak, bir önerge vereceğiz; desteğinizi bekliyorum. Aksi takdirde, kaş
yapayım derken göz çıkarmış olursunuz.
Değerli milletvekilleri,
bu tasarı, 8 Mart 2006 tarihinde, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonunda
görüşülürken, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Melih Gökçek şu ifadeyi
kullanmıştır: "Türkiye'de şimdiye kadar yapılmış olan rekreasyon
alanlarının en canlı, en ışıklı, en fazla su oyunu olduğu bir alan olacaktır.
Sebebi de, girerken kente, dost düşman görsün istiyoruz Ankara'yı"
ifadesini kullandı.
Değerli arkadaşlar, Sayın
Melih Gökçek'e katılıyorum, sonuna kadar katılıyorum; ancak, Ankara'nın bir
girişi yoktur. Konya Yolundan, Eskişehir Yolundan, İstanbul Yolundan ve en
önemlisi, Samsun Yolundan da girişleri vardır. Burada da, şehre girerken ve
çıkarken, salaş yapılaşma, kaçak ve gecekondular vardır. Yoksa, buralar Sayın
Melih Gökçek'in ilgi alanına girmiyor mu, ben merak ediyorum.
Çifte standart,
adaletsizlik olmamalıdır. Türkiye'nin diğer büyük illerinde de aynı durum
mevcut ve kentsel dönüşüm projelerine ihtiyaç vardır. Sayın Erbakan için
çıkardığınız özel kanun gibi, bu kanun tasarısı da özel olmamalıdır. Bu yasa
tasarısının, özellikle, İzmir, İstanbul, Bursa, Adana, Antalya ve Gaziantep
gibi daha büyük kentler için de geçerli olması gerekir.
Kentsel dönüşüm için,
köklü bir şekilde, imar değişikliği kanunu çıkarılmalıdır. Bayındırlık ve İskân
Bakanımız buradayken, 75 maddelik imar değişikliğinin içerisinde buna yönelik
faaliyetler vardır; ama, bunları, Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçmesinin
zor olacağı kanaatiyle getirmiyorsunuz. Bu, spekülatif bir politikadır, kamu
arazileri ve kamulaştırılabilir araziler üzerinden rant spekülasyonu yapmaktır.
İmar rantı hak sahibine, kentsel rant da kente bırakılmalıdır. Anavatanın
anlayışı budur. Anavatan olarak, komisyon oluşturduk, oradaki hak sahipleriyle
ve muhtarlarla görüştük; hepsi endişeli ve mağduriyetlerinin nasıl
giderileceğinden endişe ediyorlar. Halbuki, burada, iyi bir kent perspektifinin ve işin piyasaya bırakılması gerekirdi.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılacak bu konutların
dağıtımı nasıl yapılacak? Kimin, nerede ev sahibi olacağının bilgisi
bulunmamaktadır. Bu yasa gereğince belediye başkanlarına büyük yetkiler verilmiştir.
Bir hak sahibini, bir yerden alıp, istediği yere verebilir. Hak sahiplerinin
mağduriyetlerinin giderilmesi noktasında olumlu ve adil bir çözüm yapıldığına
dair bir çalışma görülmemektedir.
Ayrıca, gecekonduları
yıkılan tüm hak sahiplerine kira ödemesi yapılmakta mıdır değil midir, bugüne
kadar ödenmiş midir? Bizim, Anavatan olarak bu işin takipçisi olacağımızı
buradan tekrarlıyorum.
Değerli arkadaşlar, başka
bir sorun ise, hak sahiplerinin konutları teslim edilene kadar nerede ve nasıl
ikamet ettirileceklerine dair sözleşme yapılmamıştır. Bu nedenle, proje
alanındaki gecekondu sahiplerinin bir kısmı daha önce arsa bedellerini
ödemişken, bazıları uygulamaların geçikmesi ve belirsizlikler nedeniyle bugüne
kadar ödeme yapmamışlardır. Özellikle, yol kenarında arsası bulunan hak
sahiplerinin arsalarının bulunduğu yerden uzak yerlerde evlere yerleştirilme
planları bir tarafta, diğer taraftan da, 3 kilometrelik yeni protokol yolunda
bulunan bu alanlara kimlerin yerleşeceği sorusunu akla getirmektedir.
Başka bir husus ise, hak
sahiplerinin müşterek düşüncesi, bu proje çıkar ve menfaat sağlama projesine
dönüştürülebilir mi kaygısı mevcuttur. Hak sahipleriyle yapılan sözleşmeye göre
"150 metrekare arsası olana net 60 metrekare konut, 200 metrekare arsası
olana net 80 metrekare; yani, 50 metrekarelik arsaya, net 20 metrekarelik konut
tahsisi öngörülüyor, 250 metrekarelik arsası olana net 100 metrekare ve 300
metrekare tapulu arsası olana 120 metrekare konut verilecektir" diyor;
ama, 300 metrekare üzerinde olan arsanın sahibine de, herhangi bir öneri
getirmemiştir.
Ancak, bu konutların
nerede ve hangi semtlerde verileceği konusunda da bir çalışma yapılmamıştır.
Yıkılması öngörülen ilköğretim okullarının öğrencilerinin nerede okuyacakları
belli değildir. Evet, şimdi, bir yerde toplanılmış ve orada bir okula
verilmişseler de mutlu değildirler. Çünkü, sınıflar çok kalabalık ve okuma,
eğitim konusunda da çok sıkıntılar doğduğu, duyduğumuz haberler arasında.
Yoksa, bu rant uğruna, okul çağındaki çocuklarımızı feda mı ediyorsunuz veya
edeceksiniz?
Değerli milletvekilleri,
TOKİ İdaresince yapılan bir araştırmaya göre, ülkemizde kasaba ve şehirlerde
olmak üzere, toplam 13,5 milyon civarında konut vardır. Bu tespit benim
değildir, Sayın TOKİ Başkanının tespitidir. "Bunun yüzde 70'e yakını
iskânsızdır. Yapı kullanma ruhsatı yoktur. Gerçek anlamda, yüzde 50'si ya salaş
yapıdır ya gecekondudur ya da kaçak yapıdır." Bu ifade bana ait değildir,
Sayın TOKİ Başkanımıza aittir. Bunu bildiğiniz halde, belediyelerin yüzde 90'ı
AKP'de olduğuna göre, bu tür kentsel dönüşüm projelerini tüm illerde niçin
uygulamaya koymuyorsunuz? Sizi engelleyen mi var? Sayınız mı yetmiyor? Eğer,
sayıya ihtiyacınız varsa, biz, Anavatan Partisi olarak, her zaman size
söylüyoruz ve buradan da tekrar ediyorum, ülkenin ve milletin hayrına
yapacağınız her şeyle size karşılıksız destek vereceğimizi tekrarlıyorum.
TÜİK ve Devlet Planlama
Teşkilatı verilerine göre, 2,5 milyon civarında acil konut ihtiyacı olduğu
tespit edilmiştir. Bugünkü ekonomik koşullarda fakir ve dargelirli
vatandaşlarımızın uygun fiyatlarla nitelikli konut sahibi olmaları mümkün
değildir. Bu da beraberinde kaçak, plansız, salaş yapılaşmayı ve
gecekondulaşmayı getirmektedir. Bununla birlikte, ülkemizde konut üretimi
açısından bölgesel farklılıklar da görülmekte olup az gelişmiş bölgelerimizde
acil olarak nitelikli konut ihtiyacı duyulduğu aşikârdır.
Bu tedbirlerle ekonominin
canlandırılması, üretimin artırılması ve işsizliğin azaltılması hedeflenmesi
gerekirken siz bunun tersini yapıyorsunuz, yaptığınız bazı toplu konut
ihalelerini de iptal ediyorsunuz. Örneğin, Mardin Midyat'ta 16 Ocak 2006
tarihinde -Sayın Bakanım, Sayın TOKİ Başkanı, lütfen, dikkatinize sunuyorum-
ihale ettiğiniz 300 konutluk işin sözleşmesini, imar planları onaylanmadığı
gerekçesiyle iptal ettiniz. Halbuki, söz konusu arsa TOKİ adına geçmeden,
kanuna aykırı olarak ihale ettiniz ve suç işlediğinizi görünce de iptal
ettiniz; bu nedenle sözleşme yapılmadı, müteahhit başladığı gibi bırakıp gitti.
Bu bir haksızlıktır. 6 milletvekili çıkaran Mardin size 3 milletvekilini bağışlamıştır;
ama, bunun karşılığında, siz, 300 adet konutu Midyat halkına çok gördünüz,
ihaleyi iptal ettiniz. Lütfen, bu ihaleyi yeniden yapın, Midyat gibi 100 000'in
üzerinde nüfuslu ilçeyi bu konutlardan mahrum etmeyiniz.
Alternatif uygulamalarla
konut üretiminin belli bir model çerçevesinde gerçekleştirilmesini sağlayınız.
İhtiyaç sahibi ve alt gelir grubu vatandaşlarımıza ulaşarak, ayırım yapmadan,
eşit olarak, kira öder gibi uzun vadelerle ev sahibi olmalarını sağlayınız.
Anavatan olarak önerimiz budur.
Değerli arkadaşlar, en
kapsamlı kanun, rahmetli Turgut Özal tarafından çıkarılan 2981 sayılı Kanundur
biliyorsunuz. Hesabınıza gelince rahmetli Turgut Özal'ı örnek almaya
çalışıyorsunuz, ama, icraata gelince farklı şeyler yapıyorsunuz.
Değerli milletvekilleri,
2981 sayılı Toplu Konut Yasasının temel iki amacı vardır: Bunun bir tanesi ucuz
arsa üretmek ve kooperatiflere satmaktır; ikinci amaç ise, kurulan kooperatiflere
düşük faizlerle kredi desteği sağlamaktır; ama, bunu yapmıyorsunuz. Ama, şimdi,
Toplu Konutu da…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Doğan,
lütfen konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun efendim.
MUHARREM DOĞAN (Devamla)
- Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Kurulan kooperatiflere
düşük faizlerle kredi desteği sağlamaktır; ama, şimdi, Toplu Konutu amacından
çıkardınız maalesef. TOKİ'yi, ihale yapan, rant sağlayan bir kurum haline
getirdiniz; bu da iyi olmuyor. Yaptığınız toplu konutlar, pahalı olduğundan
satılamıyor; lojman olarak resmî kurumlara satıyorsunuz. Hani, siz, Türkiye
Büyük Millet Meclisi lojmanlarını satıp, ülke ekonomisine katacaktınız; onu da
yapamadınız.
Biz, sizleri
kıskanmıyoruz; çünkü, Anavatan'ın geçmişinde, büyük yatırımlar, büyük projeler
var; işte, Boğaz köprüleri, otobanlar, telekomünikasyon, her köye elektrik,
telefon, su, TV verici istasyonları ve bir çırpıda, Türkiye genelinde sıfırdan
24 tane üniversite kurulma başarısı vardır. Biz, sizi, asla kıskanmıyoruz ve
sizin başarılı olmanızı istiyoruz; çünkü, değerli arkadaşlar, iktidarı halktan
kaçırmaya hakkınız yoktur. İktidarı halkla bölüştürünüz.
Kent dediğiniz zaman,
meydan demektir, bulvar demektir, büyük parklar demektir, yeşil alanlar
demektir, eğitim ve sağlık alanları demektir, rekreasyon alanları demektir,
sosyal aktivite demektir. Dünyanın tüm modern kentlerinde bunları görmek
mümkündür. Ülkemizde de görmek için, imar değişikliği kanununu en kısa zamanda
çıkarmalıyız. Anavatan olarak, devletin ve milletin hayrına yapacağınız her
işte size destek vereceğimizi buradan da bir kez daha hatırlatıyorum.
Yukarıda belirttiğim
eksikliklerin giderilmesi ve yasalaştırılması, devletin ve milletin hayrınadır
Sayın Bakanım diyorum. Bu nedenle, bazı değişiklik önergeleri Anavatan
Grubumuzca verilmiştir; desteklerinizi tekrar bekliyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUHARREM DOĞAN (Devamla)
- Teşekkür edeceğim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun.
MUHARREM DOĞAN (Devamla)
- Beni sabırla dinlediğiniz için, tekrar, sizleri ve Yüce Meclisi saygılarımla
kutluyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Doğan.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu ve şahsı adına, Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş.
Sayın Ateş; buyurun
efendim.
CHP GRUBU ADINA YILMAZ
ATEŞ (Ankara) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; şahsım ve Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Yüce Meclisi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri,
görüşülmekte olan kanun tasarısı bundan yaklaşık iki yıl önce, yine, iktidar tarafından
getirilen bir kanun üzerinde yapılmak istenen bir değişikliği içermektedir.
Doğrusu, iki yıl
içerisinde bir kanun çıkarılırken iki yıl sonrasını görememek, iki yıl içinde…
Zaten, topu topu bir önceki kanun -sayın milletvekilleri 4.3.2004 tarihinde
çıkmış- yürürlük ve yürütme maddesi de dahil olmak üzere 10 maddelik bir kanun.
Şimdi görüşmekte olduğumuz tasarıysa, yine, yürürlük ve yürütme maddesi dahil 6
maddeden oluşuyor. Yani, iki yıl önce çıkarılan bir kanunun şimdi yarısından
çoğu, tamamına yakını değiştiriliyor.
Hem Meclis çalışmalarının
verimli değerlendirilmesi hem de bir kanun tasarısı verilirken ileriye yönelik
bir çalışma sisteminin, bir, ileriyi görme olanağının sağlanmasında büyük bir
yarar var.
Sayın milletvekilleri,
elbette ki, Ankara'ya yapılan her hizmeti minnetle, şükranla karşılıyoruz;
ancak, değerli arkadaşlar, şimdi, öyle bir manzarayla karşı karşıyayız ki, öyle
bir durumla karşı karşıyayız ki, Ankara'nın her tarafını acaba protokol yolu mu
yapsak diye de düşünmüyor değilim. Şimdi, değerli arkadaşlar, Ankara'nın dört
tane, çok önemli, temel girişi var. Şu anda, çağdaş kentler statüsüne getirmek
istediğimiz, yani, yabancı konuklarımız geldiği zaman, Ankara, cumhuriyetin
başkenti Ankara mahcup olmasın, o nedenle modern kent statüsüne kavuşturalım
dediğimiz kapı, sadece, Ankara'nın bir giriş kapısı. Şimdi, doğu kapımız var,
Kayaş var, Gülvereni var, Tuzluçayırı var, Abidinpaşası var, Şafaktepesi var,
Şentepesi var, Atıfbeyi var, Hıdırlıktepesi var, Kalemiz var, Kale'nin etrafı
var. Peki, buralar için bu hükümet ne düşünüyor; doğrusu, ona bakmakta yarar
var.
Bir arkadaşımız, bu
projeyle, yerel yönetimlere verilen yetkilerin olağanüstülüğünden bahsetti,
sağlıklı olmayacağını dile getirdi; ama, değerli arkadaşlar, sadece, ben,
Ankara'nın bir kapısını ele alarak, Ankara'nın sorunları çözülüyor gibi bir
durum, bir hava yaratmanın çok yanlış olacağını dile getirmek istiyorum. Yerel
yönetimler ile iktidarın aynı partiden olmasının, kentler için, zaman zaman çok
önemli olanakları da beraberinde getireceği vurgulanmaktadır; ama, sayın
milletvekilleri, bunun, Ankara için olumlu bir manzara olduğunu söyleme
olanağımız yoktur. Şimdi, kuzey kapısını yapacağız; ama, bir süre önce
Balgat'ta, Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Merkezinin de olduğu Balgat'ta,
vatandaşlarımız, kendi olanaklarıyla, o çirkin görüntüden kurtulmanın
olanaklarını yarattılar; ama, maalesef, uzun süre durduruldu, bu vatandaşların
mallarına el kondu. Sağ olsun Sayın Başbakan devreye girdi, şimdi olay kısmen
çözümlenmiş oluyor.
Yine belirttiğimiz gibi,
esas, doğu kapısı var. Doğu kapısı, Kayaş ve Mamak bölgesinin mutlaka elden
geçirilmesi gerekir.
Şimdi, sadece
gecekonduları yıkarak, modern binalar yaparak, o kentin çağdaş bir kent
olacağını kabul etmek, doğrusu kendimizi aldatmaktan öteye gitmeyecektir;
çünkü, Ankara'nın çok sayıda sorunu var.
Sayın milletvekilleri, bu
vereceğim rakamlar benim değil, devletin resmî rakamları. Bakın, Ankara, son
oniki yıldır, Fazilet Partisi, Refah Partisi ve son iki yılı da Adalet ve Kalkınma
Partisi olmak üzere, on iki yıldır aynı yönetim ve aynı kişi tarafından
yönetilmektedir.
Değerli arkadaşlar, 2004
yılında, Ankara'daki işyerlerine baktığımız zaman -Kurumlar Vergisi ve Gelir
Vergisi ödeyen aktif mükellef sayısında- 6 000 işyerinin kapandığını görüyoruz.
Şimdi, bu süre içerisinde, yani 2004 ile 2005'i kıyasladığımız zaman, Ankara'da
6 000 işyeri kapanmış durumda. Bu, Türkiye İstatistik Kurumunun verdiği
veriler. Yani, 2004 yılında Ankara'da Gelir Vergisi faal mükellef sayısı 111
726 iken 2005 yılında 111 089'a düşmüştür. 2004 yılında, yine Ankara'da,
Kurumlar Vergisi faal mükellef sayısı 74 989 iken 2005 yılında 69 945'e
düşmüştür. Bunun anlamı, Ankara'da, yeni açılan işyerlerini de dahil etmemize
rağmen, 6 000'e yakın işyerinin kapanmış olduğunu görüyoruz.
Değerli arkadaşlar,
Ankara'nın işsizlik sorunu da Türkiye ortalamasının üzerindedir. 2000 yılında,
Ankara'da işsizlik oranı yüzde 8,1 iken, değerli arkadaşlar, bu, 2005 yılında
yüzde 14,2 olmuştur. İşsizlikte de maalesef, yine, en büyük yükü kadınlarımız
çekmiştir. 2000 yılında işsiz kadın oranımız yüzde 11,3 iken bu, 2005 yılında
yüzde 21, 5'e yükselmiştir değerli arkadaşlar. Şimdi, Ankara, maalesef, genel
iktidar ile yerel iktidarın aynı partiden olmasının olanaklarını yaşarken,
giderek gelir dağılımında da geriye düşen, giderek yoksullaşan, giderek
işsizleşen bir kent konumuna düşmüştür.
Sayın Belediye Başkanı,
göreve geldiği ilk yıl 40 000 aileye yiyecek, aynî, nakdî yardım yaparken,
bugün, aynı belediye başkanı 390 000 aileye, odundu, kömürdü, yiyecekti,
içecekti, giyecekti yardımı yapmaktadır.
Değerli arkadaşlar, bu,
aslında, onur duyulacak, övünülecek bir olay değil; Ankaralılar açısından,
utanılacak, üzüntü verecek bir durumdur.
Ankara, maalesef,
sanayileşemiyor; maalesef, mevcut olan işyerleri kapanıyor.
Değerli arkadaşlar,
organize sanayi bölgesinde geçen dönem bizi gezdiren Sanayi Odası Başkanı,
Türkiye'nin, Ortadoğu'nun ve Balkanların en modern tekstil fabrikası olarak bir
fabrikayı, bir işyerini bize sundu.
Değerli arkadaşlar, o
fabrika, 1 200 tekstil işçisine iş sağlıyordu; geçtiğimiz yıl kapandı. Aradım,
geçmiş olsun dedim. Dedi ki: "Bütün bunlar oldu, kapattım da üzüntü verici
olan şey şu: Ne bir ilgili belediye başkanı ne de hükümetten bir milletvekili,
bir üye, geçmiş olsun, Ankara'da 1 200 çalışanı olan bir fabrika kapandı da,
ya, nedir sorunun diye, bir tek iktidar mensubu, ne belediye başkanı ne
milletvekili, kapımızı çalıp, geçmiş olsun demedi." Şimdi, Ankara'nın
durumu bu, değerli arkadaşlar.
Şimdi, bir kentin kent
olmasında en önemli göstergelerden biri de ulaşım. Değerli arkadaşlar,
Ankara'da alt geçitler, üst geçitlerle, bugünü kısmen kurtarıyoruz. Geçtiğimiz
hafta sonu, Adalet ve Kalkınma Partimizin bir yerel kalkınma toplantısı… Yani,
Türkiye'nin her yerindeki belediye başkanlarınızı çağırdınız; burada, başarılı
projeler de seçtiniz.
Değerli arkadaşlar,
tabiî, her belediye başkanı böyle bir ödül almak ister de; ancak, bir yaklaşım,
şehircilik açısından da, kalkınma açısından da son derece sakat bir ürünün
ortaya konması açısından da üzüntü verici olmuştur.
Değerli arkadaşlar,
dünyanın her yerinde, modern ulaşım, kent içi ulaşım, raylı sistemlerle
olmaktadır. Şu andaki Büyükşehir Belediyemizin Belediye Başkanının ilçe
belediye başkanı olduğu, Keçiören Belediye Başkanı olduğu 1980'li yıllarda
kabul edilen Ankara Ana Ulaşım Planı var. O Ana Ulaşım Planına göre, Ankara'da
her yıl 5 kilometrelik raylı sistemin devreye girmesi gerekiyordu. Şimdi,
aradan oniki yıl geçti; 1994'te bitme noktasında olan; ama, bugünkü belediye
başkanı kendi döneminde açılmış havasını vermek için bir yıl açılışını
ertelediği Batıkent-Kızılay metrosu ile AŞTİ-Dikimevi arasındaki hafif raylı
sistemin dışında, değerli arkadaşlar, Ankara'da devreye giren, hizmete giren 1
metrelik raylı sistem yoktur. Şu anda kazısı devam eden Keçiören-Kızılay,
Kızılay-Çayyolu, Batıkent-Sincan hatlarındaki kazılar, değerli arkadaşlar,
bizleri yanıltmasın. O kazılar bittiği zaman, metro maliyetinin sadece yüzde
25'i ile 30'u tamamlanmış olacak. Tamamı bu tünellerin tamamlanmış olsa dahi,
yüzde 25'i ile 30'u tamamlanmış olacak. Geriye kalan kısmınınsa değerli
arkadaşlar, Sayın Belediye Başkanımız dahi ne zaman tamamlanacağını
bilememektedir.
Şimdi, Ankara
Milletvekili olarak da, Ankara'da yaşayan bir vatandaş olarak da Sayın
Başbakandan bir ricam var. Sayın Başbakan geldi, 2004 yerel seçimlerinde
Ankaralılara bir taahhütte bulundu, dedi ki: "Eğer bizi tekrar burada
iktidar yaparsanız, Ankara metrosunu ben bu dönem tamamlayacağım."
Ankaralılarımız da Sayın Başbakana güvendiler. Ben de güveniyorum Sayın
Başbakana. Bu ülkenin Başbakanı verdiği sözü tutar elbette; ama, değerli
arkadaşlar, metro konusunda, maalesef, tünel kazma işinin ötesinde gelişen bir
tek olumlu bir şey yok. Bir toplantıda Sayın Belediye Başkanına sordum; ya, söz
verdiniz, bunu yapacaksınız; ne kadar kaynak gerekiyor size? Sayın Beledi
Başkanının verdiği rakam; 1,2 milyar dolar para gerekiyor metronun tamamlanması
için.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, metro bu. Şimdi, nedir; Ankara Büyükşehir Belediyesine, değerli
arkadaşlar, alt-üst geçitlerden ötürü Adalet ve Kalkınma Partimiz başarılı
projede derece verdi, ödül, verdi.
Değerli arkadaşlar,
çağdaş dünyada artık alt-üst geçit yaparak; yani, raylı sisteme önem verilmeyen
hiçbir ulaşım doğru değildir; kent açısından da yararlı değildir. Şimdi, bir
başka ödül değerli arkadaşlar, Estergon Kalesine verilen ödül.
Değerli arkadaşlar, grup
farkı gözetmiyorum; bu Parlamentoda görev alan bütün 550 milletvekilimizin de,
Türkiye'nin değer yargılarına, kuruluşundan bugüne -Osmanlı İmparatorluğunu da
katarak söylüyorum- geçmişine, değer yargılarına bağlı, onlara inanan bir
topluluğuz Parlamento olarak.
Değerli arkadaşlar,
Ankara'da, tarihimizi de yansıtan bir Ankara Kalemiz var; her tarafı
mezbelelik; ona bakım yapılmaz; ama, yeni yeni sunî, yapay kaleler yapılır ve
bu da, İktidar Partimiz tarafından, ödüle layık bir eser olarak ortaya konur
değerli arkadaşlarım. Şimdi, bu, Ankara'ya yakışan daha büyük hizmetleri hep
birlikte alkışlayalım.
Değerli arkadaşlar,
şimdi, bu projede de göletler var, bilmem kaç dönüm gölet yapılıyor. Değerli
arkadaşlar, Ankara'nın Gölbaşı İlçemizde Eymir ve Moğan diye iki gölümüz var.
Partinize mensup sayın belediye başkanı geçen gün feryat ediyor, diyor ki
"bu göller ölmek üzere." Niye ölmek üzere biliyor musunuz;
çoksahiplilikten. Çoksahipli; ama, sahibi yok.
Değerli arkadaşlar,
şimdi, eğer, Ankara'ya hizmet yapacaksak, Ankara'nın doğal kalesi var,
Ankara'nın doğal gölleri var. Bunlar tahrip oluyor, yıkılıyor, kuruyor, bunlara
sahip çıkılmıyor; ama, sunî, yapay… Söylemek istemiyorum, hiçbir belediye
başkanının bu işlere tenezzül edeceğini, hiçbir iktidarın buna tenezzül
edeceğini düşünmek bile istemem; ama, değerli arkadaşlar, acaba bir rant kapısı
olarak mı görülüyor? Bu yatırımlar yerli yerinde kullanılmıyor mu? Bunları yerli
yerinde kullansak çok daha doğru işler yapmış oluruz diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar,
sanırım Sayın Çevre ve Orman Bakanımız da burada. Değerli arkadaşlar, Ankara'da
gecekonduları yıkarak, modern kentler yaparak… Karayoluyla gelen yabancı
konuklarımızın bir kısmını, hadi, oradan geçirdik, görüntüyü kurtardık; peki,
sayın milletvekilleri, bu Mamak çöplüğünden gelen kokuları nasıl telafi
edeceğiz?
Sayın milletvekilleri,
1994 yılında Mamak çöplüğü ve Sincan'daki Çadırtepe Projeleri önemli bir
noktaya gelmişlerdi, yüzde 25'lik bölümü tamamlanmıştı, 1995 yılında da Mamak
çöplüğü kapatılacaktı, Sincan'daki Çadırtepe çöplüğü tıpkı çağdaş Batı
kentlerinde olduğu gibi, yeni bir çöp alanı olarak hizmete girecekti. O
dönemde, il başkanı olarak, çeşitli basın toplantıları yaptık, bunu anlattık ve
o yüzden Mamak İlçemiz gelişemiyor.
Bakın, Mamak'ta… Elmadağ
diye bir bölgemiz var Çankaya'ya bağlı. Orada, Mamak Belediyemiz üniversite
yeri açtı; inanın, dönüp bakan, bir tek ne kamu ne de vakıf üniversiteleri
orada üniversite açmaya, üniversite binası yapmaya aday olamadılar, talep
etmediler. Neden; çünkü, o çöplük kokusundan ötürü.
Değerli arkadaşlar, bunu
defalarca dile getirdik. Burası, sanki o yöre halkı cezalandırılıyor gibi,
oniki yıldır o Mamak çöplüğü yerli yerinde duruyor.
Şimdi, Türkiye'de
büyükşehir statüsünde 16 tane ilimiz var. Bu 16 tane büyük ilimizden çöp
depolama sistemi olmayan 3 tane ilimiz var. Biri, bu deprem nedeniyle, 1999
yılındaki acı depremden ötürü, Sakarya, büyükkent oldu, onun çöp depolama
tesisi yok. İkincisi Erzurum'du; ama -Sayın Bakanım belki daha iyi bilir-
Erzurum'un da 2004 yılında temeli atıldı, binası yükseliyordu; Sayın
Bakanımızın verdiği bilgiye göre de, 2005 yılında Erzurum Belediyemizin de bu
çöp depolama tesisinin bitmiş ve hizmete girmiş olması gerekiyordu. Şimdi, bu
16 büyükkent içerisinde 2 tane ilin, yani, biri Sakarya, diğeri de Ankara
Büyükşehir Belediyesinin çöp depolama tesisi yok.
Değerli arkadaşlar, Çevre
ve Orman Bakanımız Sayın Osman Pepe isyan ediyor, 19 Ocak 2005 tarihinde isyan
ediyor, diyor ki Sayın Bakanımız "çöplük kalkmazsa eylem yaparım."
Sayın Bakan, icraatlarını basına tanıtmak, bilgi vermek üzere kahvaltılı bir
basın toplantısı yapıyor; ama, maalesef, Ankaralı gazetecilerin "bu Mamak
çöplüğü ne olacak" soruları Sayın Bakanımızın hizmetlerini anlatmanın
önüne geçiyor ve değerli arkadaşlar, bakın Sayın Bakanımız ne diyor:
"Bugün, Türkiye'de, toplam 16 büyükşehir belediyesi var. Bu belediyelerden
yalnızca 3'ünün çöp depolama tesisi yok. Bunlar, Ankara, Sakarya ve
Erzurum'dur." Erzurum'da da yapılmakta olduğunu dile getiriyor ve
Ankara'nın da çöplerinin halen vahşi bir sistemle yapıldığını söylüyor. Diyor
ki Sayın Bakan: "Bütün çevre müdürlüklerimize sorumlu oldukları
bölgelerdeki çöplükleri denetlemeleri yönünde talimatlarımız var; ayrıca, biz
de, Bakanlık olarak kendilerine gerekli uyarıları yapıyoruz. Sayın Gökçek'e de
yaptık. Uyarılarımızın gereğini yerine getirmezse, biz de gereğini yaparız,
yaptırım uygularız.
Ben, Sayın Gökçek'in
verdiği söz çerçevesinde Mamak çöplüğü sorunun da, bu yıl içinde, yani, 2005
yılında elle tutulur önemli bir mesafe alınacağını ümit ediyorum; ama, bir
çözüm bulunmazsa, o zaman, bütün Ankaralılar olarak Mamak çöplüğünün önüne
gidip eylem yaparız. Eylemde, en önde ben yer alırım ve çöplerin Mamak'a
dökülmesini engelleriz. Bu, bir kararlılık göstergesi olur, siz, gazeteci
arkadaşlar da bizimle birlikte eyleme katılırsınız."
Şimdi, Sayın Bakanım, bu
eylemi ne zaman yapıyoruz? Bu Mamak çöplüğünü ne zaman kaldırıyoruz? Siz
"bu, Ankara'nın yüzkarası" diyorsunuz ve yine aynı toplantıda Sayın
Bakanım diyor ki: "Bilkent Otelde bir toplantı oldu, orada İngiliz Büyükelçiliği
yetkililerinin de olduğu bir toplantıda bu olay gündeme geldi, çok mahcup
oldum." Haklı; gerçekten -Ankara olarak, değerli arkadaşlar- Sayın
Bakanımın da yüzkarası olarak nitelendirdiği bu olayın bir an önce sona ermesi
lazım. Yani, binaları yıkarak, yenilerini yaparak, eğer varsa bazılarına da
rant sağlayarak Ankara'yı, modern bir başkent, modern bir kent yapamayız.
Değerli arkadaşlar,
Ankara'nın, tabiî, birçok sorunu var; ama, en önemli sorunu, tanıtım sorunu.
Sayın milletvekilleri,
özellikle Avrupa başkentleri içerisinde yabancı turizm geliri olmayan tek başkent
Ankara'dır. Neden; çünkü, tanıtımı yok. Tanıtımı olmadığı için turizm
gelişemiyor. Turizm gelişemediği için ticaret gelişemiyor, sanayileşme
gelişemiyor. Örneğin, termal su kaynakları açısından belki dünyanın en önde
gelen kaynakları bizde; ama, tanıtımı olmadığı için, biz Ankaralılar dahi
bunlardan yeteri kadar yararlanamıyoruz. Afyon, Gönen, Yalova kaplıcaları dahi
Ankaralılar tarafından daha çok tercih ediliyor. Bu tanıtımın yapılması lazım.
Bir diğer önemli konu,
sayın milletvekilleri, Sayın Belediye Başkanı 2004'te aday olduğu zaman
kendisinden on yıl önce görevde olan belediye başkanından dert yanıyor. Diyor
ki Sayın Belediye Başkanı "efendim, ben Ankara'da 3 milyar dolarlık borç
devraldım; şimdi 1 milyar dolarını ödedim, geri kalanı da ödeyeceğiz."
Değerli arkadaşlar,
Ankara, Türkiye'nin şu anda en pahalı belediye hizmetlerinin geldiği bir
yerdir. Belediye otobüsleri 1,2 milyon lira ve şurada, Kızılcahamam'dan, 60
kilometre ilerimizden gelen suyu, değerli arkadaşlar, evlerimizde 2 000 000,
işyerlerimizde de 5,5 milyondan kullanıyoruz. Oysa, bu suyun, 1994 yılında,
tıpkı doğalgaz gibi, metreküpü 3 000 liraydı. Aradan geçen süre içerisinde,
şimdi, İran'dan, Rusya'dan gelen doğalgazı 508 000 liradan Ankaralı kullanıyor;
ama, belediyenin tekel olduğu belediye hizmetlerinde, su ve ulaşımda,
Türkiye'nin en pahalı kenti oluyor. İstanbul daha düşüktür. Şimdi, buna seyirci
kalınmaması lazım.
Değerli arkadaşlar,
Ankara, bir sayaç cennetine döndü. Şu anda bendeki bilgiler, doğalgaz
aboneliği, su aboneliği geçmiş yıllardaki hızla dahi devam etse, değerli
arkadaşlar, belediyenin deposunda beş yıl yetecek kadar sayaç var; hem doğalgaz
için hem su için.
Şimdi, metroya, belediye,
kendi kaynaklarından tek kuruş kaynak ayırmıyor. 150 000 000 dolar iki bankadan
kredi aldı, onları harcıyor, gerisini de, hükümet versin ben yapayım diyor veya
yap-işlet-devretle yapacağım diyor; ama, maalesef, değerli arkadaşlar, her ne
hikmetse, otobüslere ayrılan para dahi sayaçlara gitti. Şimdi, onunla da
kalınmadı, sayın belediye yönetimi bir yöntem buldu; dedi ki, on yılını
doldurmuş su sayaçlarını eğer bir ay içinde yenilemezseniz, ben, ön ödemeli
sayaç taktıracağım. Ne kadar bu sayaçlar; 300 000 000 lira; 200 000 000 lira
sayaç, 100 000 000 lira da takma parası. Peki, gerekçe ne; efendim, Ölçü ve
Tartı Aletleri Kanununa dayanarak, on yılını doldurmuş olanları sökeceğim dedi.
Sayın milletvekilleri,
maalesef, Ölçü ve Tartı Aletleri Kanununun ilgili maddesi, on yıl kullanılır
demiyor ki, on yılını dolduran sayaçlar idare tarafından kontrol edilir
deniyor. Şimdi, belediye bunu kaldırdı, dedi ki, ben değiştireceğim. İtiraz
ettik, sonra, arkadaşlarımız da, bazı sivil toplum örgütleri de yargıya
götürdüler. Bugün, gördüğünüz gibi değerli arkadaşlar, gazetelerde, maalesef, o
300 liraya Ankaralılara dayatılan uygulama, hukuktan, yargıdan geri döndü.
Şimdi, bununla da kalınmıyor sayın milletvekilleri, bununla da kalınmıyor, en
pahalı hizmetler sunuluyor; ama, son bir iki yılda -eğer, Sayın Belediye
Başkanının önce açıkladığı rakamlar doğruysa- 1 milyar dolar da, Ankara
Büyükşehir Belediyesi borçlanmış.
Sayın İçişleri Bakanına
sorduk, bu su sayaçları kaç liraya alınıyor, kaç liraya Ankaralılara satılıyor
diye. Sayın milletvekilleri, Sayın Bakanın verdiği rakamlardan şimdi
öğreniyoruz ki, toplamda 37,5 trilyon lira -sadece ön ödemeli su sayaçlarından-
alınan firmaya fazla bir ödeme yapılmış. Şimdi, bunlar, benim buluşlarım değil;
bunlar, İçişleri Bakanımızın soru önergeme verdiği yanıttan çıkardığımız
rakamlar.
Şimdi, o nedenle,
Ankara'nın sorunlarını, eğer, biz, bir bütün olarak ele almaz isek, sadece bir
kapısını düzeltiyoruz deyip bütün bu başıboş olan uygulamalarına seyirci
kalırsak, Ankara'ya iyi bir hizmet ettiğimiz kanısında değilim.
Ankara'nın bu sorunları
var. Hepinizin Ankara'ya karşı duyarlılığınız olduğunu da biliyorum; çünkü,
hangi ilin milletvekili olursak olalım, sonuçta, hepimiz, Ankara'nın havasını,
suyunu kullanıyoruz, Ankara'da yaşıyoruz. Ankara'yı çağdaş, modern bir kent
yapmak, Türkiye açısından da önemlidir; ama, bilmeliyiz ki, maalesef, özellikle
son iki yılda, Ankara'da, kalıcı hiçbir çözüm üretilememiştir.
Şimdi, allayıp pullayıp
bu sunulan projeyi, değerli arkadaşlar, yine, Partinize mensup bir Belediye
Başkanımız, Keçiören Belediye Başkanı, bunu kendi olanaklarıyla çözmüştü; yani,
1,5 milyar dolar Hazineden çıkmasına gerek kalmadan çözmüştü. Fakat, her ne
hikmetse, görünmeyen bir el, görünmeyen bir güç, her iki tarafı birden
-Altındağ'ı da- işin içine dahil ederek, Keçiören Belediyesinin başlattığı
uygulamaları durdurdu, böyle genel bir kapsama aldı. Dilerim, bu süre içerisinde
de, bu verilen sürede, değerli arkadaşlar, bu proje tamamlanır.
Bir arkadaşımız dile
getirdi; gerçekten, orada oturan vatandaşlarımız son derece kaygılı, haklarının
yenildiği iddiasındalar, bu projenin bu süre içerisinde tamamlanamayacağı
kaygısındalar. O nedenle, bu önümüzdeki süreç içerisinde, dilerim ki, hiçbir
vatandaşımız mağdur edilmez, bu proje de, aksaklıklarına rağmen, zamanında
yapılır. Ama, hükümetimizden, Adalet ve Kalkınma Partimizden ricamız,
dileğimiz, Ankaralılara verdiği sözü tutsunlar; biz, Ankaralılar olarak metromuzu
istiyoruz.
Hepinize saygı ve
sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Ateş.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Kocaeli) - Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
açıklama mı yapacaksınız?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Kocaeli) - Evet efendim; sataşma oldu…
BAŞKAN - Buyurun…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, komisyon sırasında oturan bakanın konuşma şeyi yok mu?
BAŞKAN - Hayır, hükümet
adına konuşmuyor, kendisiyle ilgili bir husustan bahsetti Sayın Ateş de, o
konuyla ilgili olarak açıklama yapacak.
Buyurun Sayın Bakanım.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
YILMAZ ATEŞ (Ankara) -
Müjdeyi verecek Sayın Bakan.
VII.-
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Çevre
ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin, Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş'in,
konuşmasında, ileri sürmüş olduğu görüşlerden farklı görüşleri kendisine
atfetmesi nedeniyle konuşması
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN
PEPE (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Yılmaz Ateş,
konuşmasında, Ankara Mogan ve Eymir Gölleri'yle alakalı yapmış olduğu
açıklamada, Mogan ve Eymir Göllerinin sahibi olmadığını, çokbaşlılıktan şikâyet
edildiğini ifade ettiler.
Halbuki, biz, Ankara
milletvekilleriyle Gölbaşı'nda yapmış olduğumuz iki tane toplantıda, Mogan ve
Eymir Göllerinin kurtarılmasıyla alakalı bir eylem planını, üniversitelerden
bilim adamlarının da katıldığı bir toplantıda ortaya koyduk. Bu, aynı zamanda,
bütün siyasî partilerin belediyedeki meclis üyelerinin her birisinin ortak
kanaat ve düşünceleri doğrultusunda, Bakanlığımızın ilgili kuruluşu olan Özel
Çevre Kurumunun koordinasyonunda, Ankara Büyükşehir Belediyesi, Gölbaşı
Belediyesi ve üniversitelerle birlikte, Gölbaşı'ndaki Mogan ve Eymir Göllerinin
kurtarılmasıyla alakalı eylem planı şu anda yürürlüktedir. Bu eylem planı
doğrultusunda yapmış olduğumuz işler var.
Uzun yıllardan bu tarafa,
Mogan ve Eymir Gölleri arasındaki su geçişini temin eden kanallar üzerinde taş
atölyeleri vardı, fabrikaları vardı. Bu fabrikalar, kırk elli yıldan bu tarafa,
Ankara taşını, orada işleyip gerek Ankara'ya ve gerekse Türkiye'nin muhtelif
yerlerine satıyorlardı. Biz, bu taş atölyelerini buradan kaldırttık,
kendilerine yeni bir yer gösterdik ve oraya taşındılar. Dolayısıyla da, Mogan
ve Eymir Gölleri arasındaki geçiş problemi ortadan kalktı ve Eymir'in daha
fazla su alması ve de kirlenmesinin önüne geçilmesi noktasında çok ileri bir
adım atıldı.
Yine, Hacettepe Üniversitesi'yle,
Mogan Gölündeki çamurun çıkarılmasıyla alakalı bir çalışma söz konusudur. Bu
çamurun nasıl çıkarılacağı ve çıkarılması halinde nereye taşınacağı… Bunlarla
alakalı da, şu anda, çalışmalar bitme noktasındadır.
Yine, Mogan Gölü
etrafındaki kimyasal gübrelerden dolayı, göl tabanındaki fosfat miktarının
arttığının ve sazların daha fazla büyüdüğünün, gölün ekolojik dengesinin
bozulduğunun, bu konuyla alakalı olarak, elimizde yapılan bilimsel çalışmaların
raporları var ve bu doğrultuda, göl civarındaki özel çevrenin planları
doğrultusunda, biz, yapılaşmaya ciddî şekilde müdahale ediyoruz, zaten kontrol
altındadır ve de ziraî faaliyetlerde, mutlak koruma çizgisi içerisinde, gerekli
tedbirler alınmıştır.
Bir başka husussa,
Ankara'nın sıkıntılarının başında yer alan Mamak'taki çöplüktür. Mamak'taki
çöplükle alakalı olarak, doğru, bir ulusal gazetede, konuyla alakalı, 2005
yılının başında, açıklamalarım oldu. Türkiye'de, ne yazık ki, çöp meselesine,
çevre meselesine, belediyeler yeterince hassasiyet göstermemektedirler. Sadece
belediyeler değil, Türkiye'deki işadamı, siyasetçisi, belediyesi... Yani,
birbirimizden çok fazla farkımız yok.
Ancak, sadece Ankara'nın
meselesi değil. Bakın, Türkiye'de 16 tane büyükşehir var mı; var. 16 tane
büyükşehir belediyesinden, Mersin'in vahşi depolamadır -düzenli depolaması
yoktur- Eskişehir'in vahşi depolamadır, Sakarya'nın vahşi depolamadır,
Erzurum'un vahşi depolamadır. Yani, şimdi, tek tek burada büyükşehirleri tadat
edersek, Türkiye'de düzenli çöp depolama tesisi, toplam olarak 16 adettir.
Bunun içerisinde il belediyeleri vardır, bunun içerisinde belde belediyeleri
vardır, ilçe belediyeleri vardır.
Ancak, biz, hükümet
olarak, Bakanlık olarak, düzenli çöp depolama tesisleriyle alakalı başlatmış
olduğumuz eylem planı doğrultusunda, 2006 yılı içerisinde, büyükşehirler ve il
belediyeleri içerisinde olmak üzere, 81 ilimizde düzenli çöp depolama
tesislerinin mutlaka faaliyete geçmesini hedefliyoruz. Bununla alakalı, siyasî
görüşüne, mensup olduğu partiye bakılmaksızın, bütün belediyelere bu konuda
destek veriyoruz; hem arazi tahsisi hem ÇED hem proje aşamasında hem de yapım
aşamasında destek veriyoruz.
Bu fasıldan olmak üzere,
Ankara Büyükşehirin çöplük olarak kullanmış olduğu, Ankara'nın çöpünün dökülmüş
olduğu Mamak'taki çöplüğün Sincan'a taşınmasıyla alakalı -Büyükşehir
Belediyesiyle, 1.1.2006'ya kadar- daha önce istemiş oldukları izni- bu yılın
haziranının sonuna kadar bizden temdit etmemizi istediler. Bizim teknik
elemanlarımızla, uzmanlarımızla, Mamak çöplüğünün taşınması ve taşındıktan
sonra da yerindeki kalan atıklarının rehabilitasyonuyla alakalı, Büyükşehir
Belediyesi ile Bakanlığımızın ilgili birimlerinin çalışması söz konusudur.
Yani, 2006'nın temmuz ayında Mamak çöplüğüne artık çöp dökülmeyecek ve Sincan'a
dökülecektir. Bunu, buradan değerli milletvekili arkadaşlarıma ifade etmek
istiyorum.
Bu açıklama imkânını
verdiği için de Sayın Ateş'e teşekkür ediyor, Sayın Başkan ve milletvekillerini
saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakanım.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, birleşime 30 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 19.23
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati : 20.04
BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER : Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Mehmet DANİŞ
(Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 83 üncü Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
1114 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
5.- Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve İçişleri ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonları Raporları (1/1166) (S. Sayısı: 1114)
(Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Tasarının tümü üzerindeki
görüşmelerde şahsı adına ikinci konuşma, Ankara Milletvekili Sayın Telat
Karapınar'a aittir.
Sayın Karapınar?.. Yok.
Sayın Haluk Koç?.. Yok.
Sayın Ümmet Kandoğan?..
Yok.
Sayın Mehmet Eraslan?..
Yok.
Sayın Ersönmez Yarbay;
buyurun.
Sayın Yarbay, süreniz 10
dakika.
ERSÖNMEZ YARBAY (Ankara)
- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşmekte olduğunuz Kuzey Ankara Girişi
Kentsel Dönüşüm Projesi millî bir projedir; sadece Ankara'yı ilgilendiren bir
proje değil, bütün Türkiye'yi ilgilendiren bir projedir. Bu bölgede binlerce
gecekondu vardı ve bu gecekondular sebebiyle, özellikle yabancı heyetler,
yabancı devlet adamları Türkiye'ye geldiği zaman Ankara'nın girişinde böyle bir
manzarayla karşılaşmaları, Türkiye, üçüncü dünya ülkesi, çok geri kalmış bir
ülke gibi bir izlenim veriyordu. Bu proje sayesinde bu bölgede yeni bir
yapılanmaya gidiliyor. Dolayısıyla, olay sadece Ankara'yı ilgilendiren bir olay
değildir. Olay, bütün Türkiye'yi ilgilendiren bir olaydır; bu proje millî bir
projedir.
Bu bölgede 6 000 tane
gecekondu vardı, bu 6 000 gecekondu hiçbir olay olmadan, hiçbir çatışmaya mahal
verilmeden, bizzat gecekondu sahipleri tarafından yıkıldı, tasfiye edildi.
Ankara'daki seçmenlerimizin ne kadar bu konuda duyarlı oldukları, ne kadar
istekli olduklarını gösteriyor. Dolayısıyla, bu bölgede oturan 6 000 gecekondu
sahibi, aşağı yukarı 5 kişi hesapladığınızda 30 000 kişilik bir nüfus, hiçbir
olaya meydan vermeden, mahal vermeden, hiçbir çatışma, hiçbir adlî, mahkeme
olayı olmadan bu gecekonduları kendi elleriyle yıkıp teslim etmişlerdir.
Dolayısıyla, proje uygulanabilir aşamaya gelmiştir. Bu bölgede 18 000 adet
konut üretilecektir; bu konutların 7 000'i hak sahiplerine verilecektir. Halen
2 440 konutun Karacaören Mahallesinde inşaatları devam etmektedir.
Hiçbir olayın olmamasının
temelinde, tabiî, herkesin hakkına riayet var. Yine bu bölgede 4 500 tapulu hak
sahibi var, 850 tapu tahsisli hak sahibi var, 1 350 adet de vergili hak sahibi
var, ayrıca, hazine üzerine inşa edilmiş gecekondular var. Hazine arsası
üzerine inşa edilmiş gecekondular için bile, hakları zayi olmaması, mağdur
edilmemesi açısından, Karacaören bölgesinde yapılan binalarda, 2 400 binada
onlara da yer verilecek ve kira öder gibi bu evlere sahip olacaklardır. Dolayısıyla,
bu proje kapsamında hiç kimse mağdur edilmemiştir.
Halen bu 6 000 gecekondu
sahibine 200 000 000 lira, ayda kira ödenmektedir. Dolayısıyla, isteyenler de,
yine bu gecekondu sahiplerinden bir kısmı Büyükşehir Belediyesinin, diğer
belediyelerin lojmanlarından istifade etmektedirler.
İkibuçuk senede bu proje
iki etap halinde gerçekleştirilecektir. Birinci etap 365 hektarlık bir alanı
kapsamaktadır. İkibuçuk yıl içerisinde 7 000 hak sahibinin konutları inşa
edilecek ve kendilerine teslim edilecektir.
200 metre imarlı, 330
metre kadastrosu olan hak sahiplerine 80 metre net, 96 metrelik brüt bir daire
verilecektir. Eğer, 250 metre imarlı, 416 metre kadastrolu yeri varsa, bu hak
sahibine de 100 metre net ve 120 metre brüt bir daire verilecektir. 300 metre
olursa imarlı yeri, 500 metre kadastrolu olan hak sahipleri için de 120 metre
net, 144 metre brüt daireleri kendilerine verilecektir. Bazı hak sahipleri,
tapularından dolayı, birden fazla konut sahibi de olabileceklerdir.
Bu bölgede yaşayan 30 000
nüfus, tabiî, çevre şehirlere yerleşmişlerdir; özellikle, Pursaklar, Kazan,
Etimesgut gibi kiraların düşük olduğu bölgelere gitmişlerdir. Bu bölgelere olan
göç sebebiyle, tabiî, bu belediyelerin, bu bölgelerdeki belediyelerin yükleri
önemli ölçüde artmıştır. Bugün, Pursaklar Belediyesi, 28 000 nüfus üzerinden,
Hazineden hak almakta, İller Bankasından hak almakta; ancak, 100 000 nüfusa
hizmet vermektedir. Dolayısıyla, özellikle, Ankara'nın çevre belediyeleri, bu
olay sebebiyle mağdur olmaktadırlar. Bunun için de, tabiî, nüfus sayımının çok
kısa zaman içerisinde yapılması, özellikle hızlı gelişen, Pursaklar gibi hızlı
gelişen bölgelerdeki belediyelere yardım yapılması gerekmektedir; çünkü, bu
bölgelerin, nüfus artışından dolayı, su, kanalizasyon gibi hizmetlerinde önemli
aksamalar meydana gelmekte ve bazı okullarda da öğrenci yığılmaları ortaya
çıkmaktadır. Bazı okullarda nüfus ortalamaları, öğrenci ortalamaları önemli
ölçüde artmıştır; bunun da önüne geçilmesi gerekmektedir.
Burada, dikkat çekmek
istediğim bir husus var: Ankara, 1994 tarihinden itibaren büyük bir atılım
içerisine girmiştir. Gerçekten, her konuda büyük gelişmeler sağlanmıştır. Biz,
birçok kentlere gidiyoruz, bu kentlerdeki yaşanan trafik sıkışıklığı Ankara'da
yaşanmamaktadır. Bugün, Ankara'da, kişi başına düşen yeşil alan, artık, dünya
kentleriyle, önemli kentleriyle ölçüşebilir niteliğe ulaşmıştır. Birçok büyük
parklar Ankara'da hizmete girmiştir. Her alanda büyük atılımlar vardır. Bu
atılımlar sırasında, metro inşaatları da devam etmektedir; ancak, metro
inşaatlarının tamamlanabilmesi için, mutlaka hükümet desteğine ihtiyaç vardır.
Bugün, üç koldan devam eden metro inşaatlarının, sadece Büyükşehir
Belediyesinin kaynaklarıyla bitirilmesi, tamamlanması, kısa zamanda
tamamlanması mümkün gözükmemektedir. Onun için, hükümetimizin, bu metro
projelerine, mutlaka malî katkı sağlaması, kredi sağlaması gerekmektedir;
çünkü, bu metroların hizmete girebilmesi için gerekli olan 600 000 000 dolarlık
bir yatırıma ihtiyaç vardır. Metrolar hizmete girdiği takdirde, Ankara daha
modern bir görünüm kazanacaktır. Türkiye'nin başkentine de, böyle metroları
hizmete girmiş bir şehir yakışır.
Ankara belediyeleri
kentsel dönüşüm projeleri konusunda önemli bir deneyime sahip. Altındağ
Belediyesinde 1996 yılında başlatılan kentsel bir dönüşüm projesi vardı. Bu proje kapsamında…
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Çok önce başladı o projeler; daha önce başladı.
ERSÖNMEZ YARBAY (Devamla)
- Evet… Ama, biz, hayata geçirdik; yani, bizim dönemimizde hayata geçti.
Çankaya Belediyesinin de projeleri var. Fakat, bu projeler kapsamında,
gerçekten, belli bir mesafe alındı; ancak, Ankara'nın Altındağ ve Mamak
bölgeleri için, aynen Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi gibi, mutlaka Mamak ve Altındağ bölgeleri için bir
yasa çıkarılması gerekmektedir. Bu yasa, bu tür bir yasa, Altındağ ve
Mamak'taki gecekondu sorununa da önemli bir çözüm olacaktır.
Bugün üzerinde konuşmuş
olduğumuz proje, bütün belediyeler tarafından dikkatle izlenmekte ve her
belediye, bu projenin nasıl yürütüldüğü, nasıl sonuçlanacağı konusuna
yoğunlaşmış durumdadır. Ankara için, bundan sonra, Mamak ve Altındağ bölgeleri
için bu şekilde bir kentsel dönüşüm projesi gerekmektedir. Belediyelerin
kısıtlı kaynaklarıyla yapmış olduğu dönüşüm projeleri, kısa zamanda hayata
geçmemekte, dar bir alanı kapsamaktadır.
Altındağ Belediyesi
önemli bir atılım yaptı; bu, çok önemli. Bugüne kadar… Yine, hiçbir olay
olmadan, Ankara'daki gecekondu yıkımlarının dikkat çeken bir özelliği var;
vatandaşımız, Ankara'da gecekondusu yıkılırken hiçbir fedakârlıktan kaçınmıyor.
Belediye yetkilileriyle anlaşarak, gecekondusunu kendisi yıkmaktadır. Altındağ
Belediyesinde, son iki yılda, 2 000'den fazla gecekondu yıkılmış ve yine,
hiçbir problem yaşanmamıştır. Altındağ Belediyesi, Altındağ sınırları
içerisinde büyük bir yapı hareketi önümüzdeki yıllarda başlayacaktır.
Ancak, dikkat çekmek
istediğim bir konu var: Ankara ve Anadolu İstanbul'a karşı korunmalıdır; burası
çok önemli.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Yarbay,
konuşmanızı tamamlayınız lütfen.
Buyurun.
ERSÖNMEZ YARBAY (Devamla)
- Bugün, birçok bankanın genel müdürlükleri İstanbul'a taşındı. Kamu
kuruluşlarının bazıları, çaktırmadan, İstanbul'a taşınıyorlar, burası başşehir
olduğu halde İstanbul'a taşınıyorlar.
Büyükşehir Belediyesi
Kanunu çıkarılırken, İstanbul'da özel idare lağvedildi. Bütün alanlar
Büyükşehir Belediyesi hudutlarına dahil edildiği için geniş alanlar imara
açılıyor. Dolayısıyla, İstanbul'da büyük bir nüfus patlaması ortaya çıkıyor.
Bugün, ihracatın, ithalatın, ödenen vergilerin yüzde 60'ı İstanbul'dan
gerçekleştiriliyor. Bu, çok büyük bir rakam ve Anadolu'nun aleyhine olan,
Ankara'nın aleyhine olan bir durum. Bunun için mutlaka tedbir alınması
gerekiyor. Anadolu boşalıyor, Ankara dahil bütün Anadolu kentleri boşalıyor.
İstanbul nüfusu, bu çıkarılan Büyükşehir Kanunu sebebiyle, önümüzdeki on yıl
içerisinde 20 000 000 nüfuslu bir dev kent haline gelecektir. Anadolu ve
Ankara, İstanbul yüzünden fakirleşmektedir.
İşte, son, Türkiye'de 21
tane, milyar dolar servet sıralamasında Türkiye 8 inci sıraya girdi; ancak, bu
21 tane milyar dolar serveti olanların hepsi İstanbul'da. Türkiye sadece
İstanbul değildir. Onun için, hükümetimizin bu konuda gereken tedbirleri
alması, İstanbul'da da imara açılan sahaların azaltılması, yatırımların
durdurulması, İstanbul'a alternatif limanların, havaalanlarının inşa edilmesi
gerekmektedir. Bu proje, Ankara'yı koruma açısından, Ankara'nın geliştirilmesi
açısından önemli bir proje olduğu için de hükümetimize teşekkür ediyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü üzerinde…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, karar yetersayısı…
BAŞKAN - Tamam Sayın
Başkan.
Tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelere geçilmesini
oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Karar yetersayısı yoktur;
birleşime 10 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.18
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati : 20.34
BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER : Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Mehmet DANİŞ
(Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 83 üncü Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
1114 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
5.- Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve İçişleri ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonları Raporları (1/1166) (S. Sayısı: 1114)
(Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Tasarının maddelerine
geçilmesinin oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı.
Şimdi, maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.
Tasarının maddelerine
geçilmesini kabul edenler…
Sayın milletvekilleri,
Kâtip Üyelerimiz arasında ihtilaf vardır; elektronik cihazla oylama yapacağım.
Oylama için 3 dakika süre
veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, karar yetersayısı vardır; tasarının maddelerine geçilmesi
kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi
okutuyorum:
KUZEY ANKARA GİRİŞİ KENTSEL DÖNÜŞÜM PROJESİ KANUNUNDA
DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA İLİŞKİN KANUN TASARISI
MADDE 1.- 4/3/2004
tarihli ve 5104 sayılı Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi Kanununun 4
üncü maddesinin birinci fıkrasının son cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Proje alanı içinde
her ölçekteki imar planları Belediyece yapılır, yaptırılır ve onanır."
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Yakup Kepenek…
Sayın Kepenek, buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
YAKUP KEPENEK (Ankara) -
Sayın Başkan, kişisel söz talebimi birleştirebilir misiniz?
BAŞKAN - Sayın Kepenek,
sizden sonra Sayın İbrahim Özdoğan'ın söz talebi var, onun için sürenizi
birleştiremeyeceğim.
Buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA YAKUP
KEPENEK (Ankara) - Tamamlamaya çalışacağım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 1114 sıra sayılı Kuzey Ankara Girişi Kentsel
Dönüşüm Projesi Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı
üzerine…
BAŞKAN - Sayın Kepenek,
birkaç saniyenizi rica edeyim efendim.
YAKUP KEPENEK (Devamla) -
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, salondaki uğultudan sayın hatibin konuşması
dinlenmiyor. Lütfen, arkadaşlarımız sükûneti sağlasınlar.
Buyurun.
YAKUP KEPENEK (Devamla) -
Çok teşekkür ederim Sayın Başkan; umarım, dinletebilirim.
…CHP Grubu adına söz
aldım; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, söz
konusu madde, proje alanı içinde her türlü imar planı yapma yetkisini
büyükşehir belediye başkanlığına veriyor ve bu çerçevede yeni bir yasal
düzenlemeyle karşı karşıyayız. Şimdi, bu değişim, bu değişiklik, Büyükşehir
Belediyeler Kanununa uygundur; ancak, burada söz konusu olan kuzey Ankara
girişi, yalnız Ankara'ya özgü bir olay değildir. Bu, Esenboğa Protokol Yolunun
devamı olan ve tüm Ankara'yı değil yalnız, Türkiye'yi ilgilendiren bir kapıdır.
Dolayısıyla, bunun, kanımca, Bayındırlık ve İskân Bakanlığının gözetiminde ve
denetiminde olmasında yarar vardı.
BAŞKAN - Sayın Kepenek,
lütfen, istirham ederim.
YAKUP KEPENEK (Devamla) -
Buyurun efendim.
BAŞKAN - Saygıdeğer
arkadaşlarım… Sayın milletvekilleri, sizler konuşmaları anlayabiliyor musunuz
arkadaşlar? Lütfen, istirham ediyorum yani.
Tamam, sürenize ilave
edeceğim, buyurun.
YAKUP KEPENEK (Devamla) -
Yeniden teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben, bu noktaya, yani,
Ankara girişinin gözetim ve denetiminin Bayındırlık ve İskân Bakanlığında
kalması gerektiği konusundaki görüşüme ek olarak, Ankara'nın yönetimi ve
durumuyla ilgili önemli bulduğum kimi noktalara değineceğim. Bunların başında,
son on oniki yıldan bu yana Ankara'nın, neredeyse tümüyle büyük projelerden
uzak kalmasının çok önemli etkisi, katkısı var. Çok fazla uzağa gitmeye gerek
yok. Ankara'nın metro yapımı tünel yapımına dönüşmüştür. Ankara, bir tüneller
kenti durumundadır ve metronun raylı sisteminin, elektrik sisteminin ve işletme
sisteminin yapımına ne zaman başlanacağı ve bunun ne zaman tamamlanacağı hâlâ
belli değildir. Bundan yaklaşık birbuçuk yıl önce bu konuda söz verilmesine
karşın, hiçbir adım atılmamıştır.
Ankara'nın -hepimizin
yaşadığı- kıştan bahara geçişte, yağışlı günlerde cadde ve sokakları her zaman
sel yatağına dönüşmektedir, otomobiller yollarda kalmaktadır. Başkentin
girişiyle ilgili düzenlemeler yapılırken, hiç olmazsa bu konunun; yani,
Ankara'nın su, atıksu, yağışlı su tesislerinin tamamlanması gerekirdi; o konuda
çok büyük eksiklikler olduğu bilinmektedir. Geçişli konuşacağım, kimi noktalara
değineceğim sürem sınırlı olduğu için değerli arkadaşlar.
Ankara'da Atatürk
Bulvarına paralel bir Paris Caddesi vardır. Paris Caddesi, bilen bilir, 11
Eylül olaylarından bu yana önce kontrollü bir biçimde trafiğe açıktı;
şimdilerde, neredeyse tümüyle trafiğe kapatılmıştır. Bu konuda İçişleri
Bakanlığına yaptığımız onca başvurudan henüz bir sonuç almış değiliz.
Ankara'nın halk
otobüsleri kullanımı tam bir karmaşa içindedir, denetimsizlikle
götürülmektedir. Dışişleri Bakanlığının 8 mensubunun ölümüne yol açan kazadan
sonra 80 dolayında halk otobüsü bakıma ve denetime alınmıştır. Bu konudaki tutum
ve davranış da belediye çalışmalarının ne kadar eksikli gittiğinin ayrı bir
göstergesidir.
Değerli arkadaşlar,
Büyükşehir Belediyesi Kanununun son yapımında -değişikliğinde- yarıçapı 50
kilometre olan civar yöreler büyükşehir belediyesine bağlandı. Bu çerçevede bir
yetki kargaşası olduğu, buralara hizmetin gitmediği, su, ulaşım, sağlık,
mezarlık ve benzeri hizmetlerin yapılmadığı bilinmektedir; ancak, başka bir şey
daha görülmektedir: Yenimahalle İlçemize bağlı Fevziye Köyünde, bundan bir
hafta önce, bir müteşebbisin orada maden, mermer, mıcır çalışması yapmak üzere
köylünün 50 dönüm merasına el koymak istemesi sonucu -valilikten aldığı yetkiye
dayalı olarak- çatışmaya yol açmış ve 8 yurttaşımız yaralanmıştır. Bu olaydan
belediyenin haberi olmamıştır. Burada vurgulamak istediğim, yeni yasal
düzenlemenin yetkilerin kullanımında karmaşaya yol açtığı ve bundan
yurttaşların zarar gördüğüdür.
Değerli arkadaşlar,
genelde kentsel dönüşüm projeleri ilk yapıldığında yeteri kadar park alanı,
yeşil alan, dinlenme alanı, çocuk bahçesi ve benzeri sportif faaliyet alanları
bırakılmaktadır Dikmen Vadisi örneğinde olduğu gibi; ama, sonradan, her ne
hikmetse -hikmeti herhalde, bunun, ranttır- oralar, ilk projesi bozularak
apartmanlara tahsis edilmekte ve rant dağıtımının aracı olmaktadır. Dilerim ki,
Kuzey Ankara Projesi, Ankara girişinde böyle bir olayla karşılaşmayız ve
Ankara'nın konumuna uygun, düzgün bir kentleşmenin getirisinden Ankara halkı
yararlanabilir.
Değerli arkadaşlar,
Ankara'nın yıllardır bir türlü çözüme kavuşmayan, yargı kararlarına rağmen
çözüme kavuşmayan bir amblem sorunu vardır. Bildiğiniz gibi, bundan oniki yıl
önce, şimdiki Belediye Başkanı, Atakuleli, bir dizi yıldızın bulunduğu yeni bir
amblem, Ankara'ya, empoze etmek istedi. Bunun üzerine, bu karar yargıda
defalarca iptal edildi, yargıdan döndü; ancak, her defasında belediye
meclisinden yeni bir karar geçirilerek, Ankara'nın, o, yargının reddettiği
amblemi korunmak istendi.
Değerli arkadaşlar,
burada bir noktaya değineyim: Ankara Belediye Başkanı, Hitit Güneşinden, eski
amblemden nedense olağanüstü rahatsızdır, onu istememektedir. Şimdi, bir
taraftan hükümetimiz, bizler, hepimiz uygarlıkların kavuşmasından,
birleşmesinden, uyumundan, çatışma olmamasından, uygarlıklar arasında çatışma
olmamasından söz ediyoruz, bunu, ısrarla ve doğru olarak savunuyoruz, Hacı
Bayram bunun en güzel örneğidir; orada, cami ile Augustus Tapınağı yan yanadır.
Ankara, Gordion'uyla, Roma Hamamıyla eski kültürler kentidir bu cumhuriyetin
yeni başkenti; ama, Ankara'da Hitit Güneşinin amblem olmasını bir belediye
başkanı istemeyebilmekte ve yargı kararlarını yandan bozma işini başarabilmektedir.
Değerli arkadaşlar,
Ankara'nın son yıllarda uğradığı en büyük kayıplar kültür alanındaki yetersizliklerdir.
Bir tiyatro kapanmıştır; Devlet Tiyatrosuna bağlı bir tiyatro kapanmıştır.
Ankara, tiyatro kentidir; Ankara, opera kentidir, kültür kentidir; ama, bu
özelliklerini, üzülerek belirtmek gerekir ki, hızla yitirmektedir. Belediyenin
kültürel gelişme alanında herhangi bir şey yapmayacağı Sayın Başkan işbaşına
geldiği zaman aslında belli olmuştu; bir dizi heykele bakarak "böyle
sanatın içine tükürürüm" sözü, ünlü sözü Sayın Belediye Başkanına aittir
ve o söz, yine üzülerek belirteyim, kültürü yadsımanın, kültürü dışlamanın,
Ankara'yı bir kültür kenti yapmaktan alıkoymanın yıllardır sergilenmekte
olduğunun da ayrı bir kanıtıdır.
Sayın milletvekilleri…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
YAKUP KEPENEK (Devamla) -
Kısa bir süre istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Kepenek,
konuşmanızı tamamlayın.
Buyurun.
YAKUP KEPENEK (Devamla) -
Teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri,
değerli arkadaşlar, Ankara önemlidir; şöyle önemlidir: Ankara cumhuriyetle
özdeştir ve Kurtuluş Savaşının yönetildiği bir kenttir; dolayısıyla, Ankara bu
anlayışla yönetilmelidir. Sizden bu kürsüde birkaç kez istekte bulundum, rica
ettim, Ankara'nın Güvenparkının, Meclise çok yakın olan Güvenparkının bir ilk
tasarımına bakın, bir de şimdiki durumuna bakın; gerçekten, Ankara'nın eski
konumunu, eski planını, programını korumak yönünden hemen hemen hiçbir şey
yapılmamıştır ve Ankara o anlamda da kötüye kullanılmıştır. Dileğim,
Ankara'nın, kültüre, eğitime, yatırıma önem veren tutumuyla gerçek bir başkent
olması özelliğini yeniden kazanmasıdır ve yine, dilerim, bu yasa, o yöndeki
çalışmalarda destek olur, yardımcı olur.
Bu duygu ve düşüncelerle,
sizleri saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Teşekkür ederim Sayın
Başkan. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kepenek.
Madde üzerinde, Anavatan
Partisi Grubu adına Erzurum Milletvekili İbrahim Özdoğan.
Sayın Özdoğan, buyurun.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 1114 sıra sayılı Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi
Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının 1 inci maddesi
üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle,
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu
kanun tasarısının tümü üzerindeki görüşmelerde Mardin Milletvekilimiz Sayın
Muharrem Doğan gerekli eleştirileri getirdi, belki bundan sonraki maddelerde
diğer arkadaşlar da birtakım eleştiriler getireceklerdir; ancak, ben, bu kanun
tasarısını vesile ederek saf şehircilik üzerine bir sunum yapmak istiyorum.
Arkadaşlar, insanoğlunun
kucağında doğduğu tabiatı, hiç değiştirmeden, onun bir parçası olarak yaşama
şansı yoktur. Barınma, beslenme ve korunma gibi temel ihtiyaçların çoğu
tabiatın olumsuzlukları giderilerek karşılanır. Tabiatın olumsuzluklarını
gidermeye ve çevreyi değiştirmeye yönelik mücadele kültürü ortaya çıkar.
Kültürel bir çevre
oluşturma, geçmişten geleceğe uzanan ve aralıksız sürdürülen bir çabadır. Bu
çabanın bilim, ahlak, sanat, din, mimarî, sosyal çevre gibi en yoğun
sürdürüldüğü alanlar da şehirlerdir. Kültür, insandan yön alır ve aynı zamanda
ona yön verir. İnsanoğlu özgürlüğünü ve kişiliğini tabiatta değil, kültürel
çevre içindeki pratikleriyle kazanır. Kültürel çevreden kopuk, onu hesaba
katmayan toplumlar kendi şehirlerini kuramazlar. Her kültür çevresi kendi
şehirlerini kurar, her şehrin kimliğini yansıtan kendince bir yerel kültür
vardır.
İçinde yaşadığımız
şehirler, sosyal, ekonomik ve siyasî maksatlarla kullandığımız yapılardan,
park, bahçe, cadde, meydan, sokak ve anıtlardan oluşur. Şehir, her şeyden önce,
fizik yasalarına uygun olarak yapılan maddî eserlerden meydana getirilir.
Ancak, bütün bu yapılar insan ürünüdür ve ona hizmet eder. Yapıların bütünü
olan şehir hayatında sosyokültürel faktörler, fizik yasaları kadar
önemlidirler. Şehirler, sosyal ve kültürel yönü öne çıktığı ölçüde insanın hizmetine
girerler.
Gündelik hayatta ekonomi,
siyaset, spor ve benzeri konuların, ilgili görülen şeylerin çoğu, öncelikle
kültürün bir öğesidir. Geleneksel şehirlerin uzun geçmişlerinden süzülüp gelen
ve bütün ilişkilerde etkili olan zengin bir kültürü vardır. Meydanlar, anıtlar,
resmî ve sivil yapılar, düğünler, bayramlar, beslenme, barınma ve eğlenme
usulleri nesilden nesile aktarılarak zenginleşen kültürün izlerini taşırlar.
Kültürünü sürekli yeniden üreterek diri tutabilen şehirler, her dönemde
insanları kendine çeken merkezler olmuşlardır. Bu çekiciliğe kapılarak şehre
gelenler, ortalama şartlarda geçinebilecekleri maddî refaha kavuşunca, köylülük
tutum ve davranışlarını terk ederek şehirli olurlar.
Şehir kültürü, köy
kültürüne göre daha fazla işlenmiş, kurumlaşmıştır ve bu sebeple de tesirlidir.
Şehre dışarıdan gelen nüfusun miktarı şehirli nüfusun tabiî artış hızını
aşmadığı sürece şehir kültürü, köy kültürünü etkiler ve köylüler, belli bir
süre sonra şehirli tutum ve davranışları benimserler. Şehre sonradan, şehirli
nüfus artışını, özellikle toplum şehirli nüfusu aşınca, etkileme tersine döner.
Azınlıkta kalan şehirli nüfusun etkisinde kalır ve şehirler o zaman
köyleşirler.
Şehir kültürünün
karşılaşacağı bu ciddî buhran kendi yerli sanayiini kuran Batılı ülkelerde kısa
sürede aşıldı. Batı'da, sanayi, yerli şehirli kültürün bir öğesi olarak
gerçekleştiğinden, sanayi toplumuna özgü yeni bir toplumun oluşumunun iç
dinamikleri mevcuttu. Bu dinamikler, farklı çevrelerden gelen milyonlarca
insanın bir arada yaşamalarını sağlayan sanayi şehrine özgü yeni bir kültürün
oluşumunu kolaylaştırdı. Geleneksel şehir kültürünü tamamen reddetmeyen yeni
bir kültür sanayi toplumunun ihtiyaçlarına da cevap verdi.
İthal sanayiyle
kalkınmaya çalışan ülkelerde sanayi kültürün bir öğesi olmadığından, ne tam
olarak sanayi toplumuna geçilebildi ne de yeni bir şehir kültürü üretilebildi.
Geleneksel kültürün yetersiz kaldığı yerler Batı kültür ürünleriyle dolduruldu.
Ancak, Batı'nın kültürü bilinçli bir şekilde alınamadı. Modernleşmenin
öncülüğünü yapan bürokrat aydınlar bu kültürü anlayacak bilgi zenginliği ve
düşünce derinliğinden yoksundu. Batı kültürünün ürünleri bir değerlendirilmeye
tabi tutulmadan, izlenmesi mutlak doğru model olarak görüldü. Buna rağmen,
hızla büyüyen şehirlerde yok olan geleneksel değerlerin yeri Batılı değerlerle
yeterince doldurulamadı. Şehirler, eski değerlerini kaybeden, yenisini ise
üretemeyen kişiliksiz ve kalabalık mekânlara dönüştü.
Şehir kültüründe tarihî
yapılar önemli yer tutar. Özellikle toplumun genelinin faydalandığı dinî ve
resmî nitelikli yapılar önplanda yer alır. Ortaçağ şehirlerinin semboller dünyasını
şehrin merkezinde yükselen abidevî yapılar oluşturuyordu. Modern şehirlerde
bunların yerini parlamento, belediye, hükümet konağı, opera, tren garı gibi
kamuyla ilgili değişik hizmetlerin yürütüldüğü abidevî binalar aldı. Modern
şehirlerde bu yapılar arka plana itilirse geride trafik karmaşası, kalabalık
insan görüntüsü, çevre kirliliği, tabiat ile insanın arasını açan, ruh
sağlığını bozucu beton ve demir yığını mekânlar kalır.
Şehir kültürü çoğulcudur.
Her şeyi benzer hale getiren, tek tipleştiren mekânlar kültür ve medeniyet
merkezi olamazlar. Beşerî zenginlikler, bölgesel ve coğrafî farklılıklar şehrin
başka bir değerle değiştirilmeyecek kadar kıymetli bir hazinesidir. Tek tip
teknoloji, tek tip eğitim, tek tip giyim, tek tip düşünce ve inanç gibi tek tip
şehirleşme de totaliter zihniyeti yansıtır ve insanî değildir.
Değerli arkadaşlar,
farklı olmak, farklı düşünmek ve inanmak, başkalarına zarar vermeden farklı
yaşayabilmek, ancak şehir havasının özgür ortamında mümkün olabilir. Siyasî,
felsefî, dinî çoğulculuk, sosyal baskı ve denetimi azaltan şehir hayatının
eserleridir. Gerçek sanayi şehri, farklı toplumsal kimliklerle serbest yaşama
ve çoğalma imkânı sağlayan hürriyet ortamlarıdır.
Üniversite, şehir
toplumunun kurumudur. İlmî hürriyet, üniversite özerkliği, yeterince
şehirleşmiş ve şehirli sivil yurttaş tutum ve davranışlarını önemsemiş
toplumlarda mümkün olur. Hem idarî hem de akademik bakımdan sıkı bir emir komuta
sistemine bağlı, tek bir merkezden empoze edilen ideolojiyi ayakta tutma mücadelesi
veren kurumlar üniversite olamazlar. Üniversitenin özü, düşünme ve serbest
tartışmadır.
Değişik zamanlarda
yapılan, farklı türde, karakterdeki yapılar ve diğer evreyle ilgili unsurlardan
oluşan şehrin fizikî dokusunun genel kanaate dönüşen bir algılanma biçimi
vardır. Bu imaj kolay oluşmaz ve ayrıntıya yönelik düzenlemelerle de değişmez.
Şehirde hiçbir unsur tek
başına algılanamaz. Her şey, çevresiyle, kendisini doğuran olaylar zinciriyle,
geçmişten taşıdığı hatıralarla aidiyetli olarak algılanır. Böyle geniş ve
ayrıntılı şehrin esas kimliğinin mimariden ötede ve toplumsal dokunun içinde
olduğu görülür. Bu dokuya dikkatli bakanlar için, şehirde, her an duyulanın,
görülenin ve bilinenin ötesinde, keşfedilmeyi bekleyen değerler saklıdır.
Türkiye gibi ülkelerde,
kırsal bölgelerden büyük merkezlere yönelen kitle halinde göç, şehir kültürüyle
uzun dönemde oluşan imajı da zedeliyor. Şehirleri kuşatan köylü nüfusu, şehre
damgasını vuruyor ve şehrin eski sakinlerinin bilmediği yeni talepler, hırslar
ve düş kırıklıkları doğuruyor. Şehirlerin mevcut kaynaklarıyla, hızla artan
nüfusun doğurduğu talepleri karşılamak, ihtiyaç duyulan altyapıyı ve fizikî
mekânları sağlamak mümkün olamıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Özdoğan, konuşmanızı tamamlayınız.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar,
Türkiye'de, şehirli nüfus, ülke nüfusunun yüzde 65'ine ulaştı; fakat, bu
nüfusun en az yarısı birinci nesil göçmendir ve dünya görüşü, köy kültürü
içinde gelişmiştir. Bu insanlar, şehirde yaşamalarına rağmen, şehirli olmanın
gerektirdiği eğitim, bilgi ve sosyal tecrübeden yoksundurlar.
Kalitesiz yapılaşma ve
altyapısı olmayan çarpık şehirleşmeden, genellikle, mimarlar, müteahhitler ve
yerel yönetimler sorumlu tutuluyor. Aslında, düzenli ve kaliteli şehirler
kurmak için iyi mimarlar, yöneticiler gerekli; fakat, yeterli değildir. Kontrol
edilemeyen ve mevcut imkânlarla talepleri karşılanamayan hızlı büyüme ve
değişmenin doğurduğu çarpık çıkar ilişkileri şehir dokusuna yansımaktadır.
Çarpık şehirleşme ve kalitesiz yapılaşma, kamu rantlarıyla zenginleşen,
tarihten kopuk zenginlerin, dejenere eden medyatik kültürün, şehirleşmemiş
hemşerilerin, çıkar yarışına dönüşen çarpık yaşama kültürünün bir sonucudur.
Yoğun göç alarak aşırı
büyüyen şehirlerde, insanlar, nerede yürüyeceklerini, nerede bağıracaklarını,
nerede susup nerede konuşacaklarını, pencereden sofra bezinin, balkondan
halının ne zaman silkeleneceğini, yeni bir şehir kültürü olmadan öğrenemezler.
Bu eğitimin sağlanması, şehirli davranışların benimsenmesi kolay olmuyor.
İnsanlar, apartman dairelerini, bağımsız evleri gibi kullanıyorlar. Evlerin
kullanımındaki bu hoyratlık ve saygı eksikliği, şehrin kullanımına daha
acımasız boyutlarda yansıyor.
Batı ülkelerinde, şehirde
ortak kullanılan yapıları bozup, tahrip eden çeteler kuruluyor. Kalabalık şehir
merkezleri, insanoğlunun barınacağı güvensiz ve korkulu mekânlar haline
getiriliyor. Hırsızlık, dolandırıcılık, tecavüz gibi suçlar hızla artıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özdoğan,
10 dakikalık konuşmanıza 2 dakikalık eksüre yaptım. Şehir medeniyeti güzel bir
şeydir, şehirli olmak da güzel bir olaydır; ama, bunun, tabiî, sürekli olarak
bitirilmesini beklemek, bizim açımızdan zordur. Onun için, sadece 1 dakikalık
süre vereceğim. Lütfen konuşmanızı tamamlayınız; tamamlayamazsanız kesmiş
olacağım konuşmanızı; kusura bakmayın.
Buyurun efendim.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Geleneksel aile
bağlarının, akrabalık, hemşerilik, semt sakinliği gibi sosyal kontrol
ilişkilerinin zayıflamasıyla, şehrin geniş ve güzel kaldırımlarında emin
adımlarla, güven içinde yürüme şansı azalıyor. Şehirlerdeki yoğun nüfus ve ağır
trafik, her türlü dolaşımı tıkıyor. İnsanların zamanlarının çoğu yollarda
geçiyor. Bunun sonucunda, zengin, yoksul ve orta sınıfların oturdukları
mekânlar birbirlerinden kesin sınırlarla ayrılıyor. Bu ayrışma, değişik sosyal
sınıflar arasındaki çatışmayı, kıskançlığı, düşmanlığı körüklüyor.
Metropol insanının manevî
boşluğunu dolduracak temel kaynak olan uygarlık, henüz yeterince etkili değil.
Modern toplumda duyguları iletme ve kalp dilini oluşturma fonksiyonunu üstlenen
sanat, şehir ortamından koparak, sınırlı insanları ilgilendiren, boş zamanları
doldurma deneyimi olarak dar mekânlara hapsediliyor. Şehirdeki yoğun siyasal ve
ekonomik hareketlilik, halkın duygu ve düşünce bakımından tıkanmasına sebep
oluyor. Duygu şehirde inciniyor…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özdoğan,
teşekkür ediyorum.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Teşekkür ediyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Şahısları adına
konuşmalara geçiyoruz.
Sayın Halil Ürün...
HALİL ÜRÜN (Konya) -
Konuşmayacağım.
BAŞKAN - Konuşmuyorsunuz.
Sayın Koç?.. Yok.
Sayın Kandoğan?.. Yok.
Sayın Eraslan?.. Yok.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerindeki konuşmalar tamamlandı.
Şimdi, 1 adet önerge
vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Ankara
Görüşülmekte olan 1114
sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesine ilave olarak,
"Ankara'nın Samsun
yolu olarak anılan doğu girişi 5104 sayılı Kanun kapsamında kentsel dönüşüm
alanı olarak ilan edilir ve kentsel dönüşüme tabi tutulur" ibaresi
eklenmiştir.
Hüseyin
Özcan |
İbrahim
Özdoğan |
Süleyman
Sarıbaş |
|
|
Mersin |
Erzurum |
Malatya |
|
Ümmet
Kandoğan |
|
Muharrem
Doğan |
|
Denizli |
|
Mardin |
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR,
ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) - Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?...
BAYINDIRLIK VE İSKÂN
BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MUHARREM DOĞAN (Mardin) -
Konuşacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Doğan,
buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
MUHARREM DOĞAN (Mardin) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce, tekrar,
sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu
verdiğimiz önergenin, bence, en önemli önerge olması gerekir diye düşünüyorum;
çünkü, Ankara ve Ankaralılar için verilmiş bir önergedir. Ankara ve Ankaralılar
her şeye layıktır.
Değerli arkadaşlar,
biliyorsunuz, biraz önce yaptığım konuşmada da sizlere birçok konuları arz
ettim, onlara değinmek istemiyorum.
Ankara'nın birçok girişi
vardır. İşte, Gölbaşı'ndan girerken, oraların durumu iyi, Eskişehir yolundan
girerken iyi, İstanbul yolundan giriş de güzel; ama, şu anda görüşmekte
olduğumuz kuzey Ankara girişinin, gerçekten, kentsel dönüşüme ihtiyacı vardır;
fakat, doğu Ankara, Samsun yolu girişi bundan farklı değildir. Yani, orada da
salaş yapılaşma var, gecekondulaşma var, kaçak yapılaşma var. Eğer, biz bu
önergeyi vermezsek, bu önergeyi çıkarmazsak, emin olun, ileride, bütün salaş
yapılaşma, gecekondulaşma ve kaçak yapılaşma hep o bölgeye kayacaktır.
Madem şimdi böyle bir
kanun görüşüyoruz ve Ankara için görüşüyoruz, neden bu doğu Ankara girişini,
Samsun yolu girişini böyle kentsel dönüşüm projesine dönüştürmüyoruz? Bakın,
şurada güzel bir proje yapılmış, güzel bir çalışma yapılmış. Yani, doğu Ankara
girişi, bu doğu kesimde oturan Ankaralılar böyle bir projeyi hak etmiyor mu?
Yani, şimdi, burada bir öz evlat, üvey evlat muamelesi yapılmıyor mu? Peki, bu
doğu Ankara girişi için bu düşünülmeyecek de, bu kanun kapsamında görüşülmeyecek
de ne zaman görüşülecek değerli arkadaşlar?
Bu nedenle, ben, bu
önergemize destek vermenizi diliyor, bu kanunun hayırlı olmasını diliyor,
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Doğan.
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) -
Karar yetersayısı istiyoruz.
BAŞKAN - Sayın Bakan kısa
bir açıklama yapacaklar; buyurun.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN
BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlar; Yılmaz Bey ve Muharrem Beyin taleplerini saygıyla karşılıyoruz;
ancak, yalnız "Samsun çıkışı" demek de doğru değil, burada başka yollar
da var. O bakımdan -Hükümetimiz, şu anda, Bakanlığımız- dönüşüm alanları
hakkında kanun taslağı hazırlıyoruz. Önümüzdeki hafta Başbakanlığa sunacağız.
Burada bütün bunları çözüyoruz.
Teşekkür ederim.
MUHARREM DOĞAN (Mardin) -
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakanım.
Önergeyi oylarınıza
sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Karar yetersayısı yoktur;
birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 21.11
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 21.20
BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER : Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Mehmet DANİŞ
(Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 83 üncü Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
1114 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
Ê5.- Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve İçişleri ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonları Raporları (1/1166) (S. Sayısı: 1114)
(Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Tasarının 1 inci maddesi
üzerindeki önergenin oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi,
önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Sayın milletvekilleri,
Kâtip Üyeler arasında ihtilaf var; şimdi, elektronik cihazla oylama yapacağım.
2 dakikalık süre
veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, karar yetersayısı vardır; önerge kabul edilmemiştir.
1 inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2.- 5104 sayılı
Kanunun 5 inci maddesinin dördüncü fıkrasına aşağıdaki cüm-le eklenmiş, beşinci
fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddenin sonuna aşağıdaki fıkra
eklenmiştir.
"Bu Kanun kapsamında
Belediyeye devredilen gayrimenkullerden, İdare tarafından üzerinde uygulama
yapılan gayrimenkullerin mülkiyeti, hak sahiplerine teslim edilecek olanlar
hariç idareye bedelsiz olarak devredilir."
"24/2/1984
tarihli ve 2981 sayılı Kanun ile 2981 sayılı Kanunun bazı maddelerini
de-ğiştiren 3290 ve 3366 sayılı kanunlara göre alınması gereken arsa
bedellerini bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar ödemeyenler, bu bedeli 7
nci maddeye göre açılan müşterek banka hesabına proje geliri olarak
yatırırlar."
"Bu Kanuna tâbi
alanlarda yapılacak uygulamalarda her türlü mal ve hizmet alımları ile yapım
işleri 5366 sayılı Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek
Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanunun 3 üncü maddesi hükmüne
göre yapılır."
BAŞKAN - 2 nci madde
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Zekeriya
Akıncı.
Sayın Akıncı, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Akıncı, birkaç
saniyenizi rica edeceğim…
Sayın Akıncı, sistemde
arıza var.
Sayın milletvekilleri,
sistemde teknik bir arıza var; arızanın giderilmesi için, Birleşime 5 dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.27
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati : 21.34
BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER : Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Mehmet DANİŞ
(Çanakkale)
BAŞKAN - Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 83 üncü Birleşiminin
Altıncı Oturumunu açıyorum.
1114 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
5.- Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve İçişleri ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonları Raporları (1/1166) (S. Sayısı: 1114)
(Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
2 nci madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Zekeriya Akıncı;
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi sevgiyle
saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlarken,
sizin de hoşgörünüze sığınarak iki küçük konuda düzeltme yapma ihtiyacı
duyduğumu ifade etmek istiyorum.
Sayın Ersönmez Yarbay,
konuşması sırasında bir ara, Ankara'daki gecekondu dönüşüm projelerinin 1996'lı
yıllardan itibaren başladığını söylemişti. Sanıyorum bir dalgınlık olacak;
çünkü, Ankara'daki gecekondu dönüşümü projeleri 1996 yılından çok önce
başlamıştı; bir.
Ayrıca, gecekonduyu
önleme doğrultusundaki çalışmaların tarihi çok daha eskiye dayanıyordu. Sadece
ülkemizde değil dünyada örnek bir proje olarak gösterilen Batıkent, Ankara'da
gecekondu önlemesinin en önemli çalışmalarından birisi. Dolayısıyla, bu
vesileyle bir kez daha, bu projelerin büyük mimarı olan Vedat Dalokay'ı da
saygı ve rahmetle anmak gerekiyor.
Eğer, bugün de Ankara'da,
ister Keçiören'in Piyangotepesi, İncirlisi; eğer, dilerseniz Altındağ'ın
Karapürçek'i, Gökçenefes'i, Atillası, Aktaşı gecekondulardan yavaş yavaş
arınıyor ve bir dönüşüm sağlanıyorsa, biliniz ki bu, bugünün işi değildir, son
dönemlerin işi değildir, 1989'lu yıllardan itibaren sosyal demokrat
belediyeciliğin özellikle imar ıslah çalışmalarıyla birlikte başlatmış
oldukları uygulamaların bugün devam eden halinden başka bir şey değildir. Bunu
da dikkatinize sunmak istiyorum.
Bu yasayla ilgili bir
küçük de uyarım olacak. Sayın Tuna, konuşması sırasında evlerin davullu zurnalı
yıkıldığını söyledi. O da doğru; ama, o evler yıkılırken insanlara verilen
sözler bu projenin iki yıl içerisinde tamamlanabileceğiydi, bu propaganda
edilmişti; ama, biz ikinci yılın içinde hâlâ bunun yasal düzenlemesiyle
uğraşıyoruz. Onu da bir uyarı olarak yetkililere iletmekte yarar görüyorum.
Değerli arkadaşlarım, kuşkusuz
hepimiz, bizler de, muhalefet partisi olsak da, Türkiye'nin ve Ankara'nın
iyiliğine olan her projenin, her çalışmanın elbette arkasında olacağız, destek
vereceğiz. Ancak, bu destek veriyor olmamız, çeşitli projelerle ilgili, ya da
burada olduğu gibi, tasarılarla ilgili kaygılarımızı da sizlerle paylaşmamıza
engel değil.
Korkarım ki, bu son
düzenlemeyle birlikte, biz, daha önce yasalaşmış olan kanuna rötuşlar yaparak,
son şeklini vermeye çalışarak, bir anlamda, Ankara Büyükşehir Belediye
Başkanının da bütün yetkileri elinde topluyor olmasının önünü açıyoruz.
Meclisimiz, zaman zaman "Melih Gökçek yasası" diye tabir edilen
yasalar çıkarmıştı; doğrudur bu. Kaygım odur ki, bu yasal düzenlemeler de, bir
parça, gelecekte, yine "Melih Gökçek yasası" diye anılmasın; bu
kaygımı paylaşmak istiyorum. Çünkü, bu yasayla birlikte, biz, yanılmıyorsam
ilçe belediyelerini önce by-pass ediyoruz ve Büyükşehir Belediyesinin "güç
bende, yetki bende" tanımlamasına uygun bir biçimde, önündeki engelleri
yok ediyoruz. Gerekçemiz; efendim, işler hızlı gitsin; doğrudur. Onun için
yetkileri tek kişide toplayacak bir yasa çıkarıyoruz; yetmiyor, bir süre sonra
da, 6 maddelik yeni bir tasarıyla, unutulmuş, atlanmış kimi kolaylıkları da
eksiksiz sunuyoruz. Elbette, bunu yaparken -yine bir başka kaygım da- acaba,
biz, Meclis olarak, Ankara Büyükşehir Belediye Meclisini by-pass ediyor muyuz?
Onların yetkisinde olan planlamayı, düzenlemeyi, acaba, biz, kendi üzerimize mi
almış oluyoruz; onun da kaygısını taşıyorum.
Zaten, tasarının 3 üncü
maddesiyle, güya, hizmetin aksamaması için müşavirlik ve kontrollük hizmetleri
bir bütün olarak düşünüldüğünden, tüm denetim
yolları ortadan kaldırılıyor. Yasa çıkmış; ama, henüz uygulama yokken
bile, Sayın Belediye Başkanının önünü iyice bir temizliyoruz; son rötuşlarını
yaptırıyor bize; "aman, önümüze bir engel çıkmasın, işler hızlı
yürüsün" bir anlamda "istediğim her şeyi yapabileyim" diyor ve
biz de, kendisine her türlü kolaylığı sağlayacak yeni bir Melih Gökçek yasası
yapıyoruz; niye; benim kaygım odur ki, o bölgede büyük bir rantın oluşacağı
ortada. Zaten, Melih Gökçek'in -kulakları çınlasın- eğer, bir proje üzerinde
ısrarlı duruşu varsa -kendisini birçok AKP'li milletvekili arkadaşımız da
yakından tanır- "oralarda, acaba, geleceğe dönük planlamalar her alanda
yapılıyor mu" biçimindeki soru işaretleri hepimizin kafasında uyanır.
Dolayısıyla, Sayın Gökçek de, bir rant dağıtım mekanizması oluşacaksa, onun
başında tek başına oturmak, kimseyi de karıştırmadan, neyi, nasıl istiyorsa
öyle yapayım demek istiyor. Biz, bu yasal düzenlemeyle kendisine bu kolaylığı
da sağlıyoruz. Yani, bir anlamda diyoruz ki "olur, hay hay, madem öyle
istiyorsunuz öyle olsun, başka bir isteğiniz var mı" diyerek yasa
çıkarıyoruz. Düşününüz ki, bu yasa çıktıktan sonra, müşavirlik ve kontrollük
bile, belediyenin şirketleri veya iştiraki olan şirketler tarafından
yapılabilecek hale getiriliyor.
Bir başka yönüyle,
diyoruz ki "ya, bu proje Ankara'nın yüz akı olacak, işte herkesi,
Türkiye'yi çok ilgilendiriyor" falan; ama, işin doğrusu, itiraf edelim,
biz, bir anlamda, bir utanç tablosundan kendimizce kurtulmaya çalışıyoruz ve
bir anlamda "havaalanı yolu" diye tanımladığımız yolu da cilalamaya
çalışıyoruz ki, gelip geçen yabancılara "ya, Ankara ne kadar güzel bir
şehirmiş" dedirtebilelim; özü bu yapmaya çalıştığımız işin.
Ama, bir kez daha
söylüyorum: Biliniz ki, biz, bu yolla, ayrıca, belki de şimdiden planlanmış
rant dağılımının da zeminini hazırlıyoruz. Tamam, güzel, bir itirazım yok,
cilamızı, makyajımızı yapalım, Ankara ne güzel, ne cici bir kent dedirtelim,
kimilerinin gözünü boyayalım, tamam, itirazım yok; ama, allahaşkına, ne
olursunuz, bu projenin uygulandığı alanın 1-2 kilometre gerisindeki Ankara'yı
da görelim lütfen. Orası için yapılması gerekenleri de yapalım lütfen. Yani,
havaalanı yolunu şirin göstererek, güzel göstererek, Ankara'nın bunca sorununu,
gecekondu bölgelerindeki sıkıntılarını gidermiş olabilmek mümkün müdür?!
İnsanlar gelir, o güzelim havaalanı yolundan geçerler; ama, bir on dakika
sonra, bu sene yaşadığımız ağır kış koşullarındaki gibi koşulları oluşursa, o
güzelim Ankara havası biter ve bu Ankara ne berbat bir kentmiş denilmeye
başlanır tekrar; yani, çok cici bir kente değil, aslında çok kötü yönetilen ve
altyapısı çok zayıf bir başkente gelmiş olduklarını, çok değil, on dakika
sonra, havaalanı yolunu geçtikten sonra görürler bizim konuklarımız ya da
havaalanı yolunu geçtikten sonra
-arkadaşlarım da örneklediler- bir süre sonra, Ankara'yı hep böyle
sananlar, şöyle bir Samsun yoluna doğru çıktıklarında gördükleri manzara
karşısında, korkarım ki, kafalarındaki Ankara imajı fazlasıyla sarsılır.
Bununla anlatmak
istediğim şu: Yapalım, itirazımız yok; düzeltelim, doğrudur; ama, bununla çok
büyük bir şey yapıyoruz ve Ankara'nın sanki bütün sorunlarını çözüyormuşuz gibi
bir anlayışa sakın saplanmayalım. Ankara'nın hâlâ çok sorunu var, çok dertleri
var. Bilmiyorum, arkadaşlarımdan ne kadarı gider görür; ama, ben iyi biliyorum,
bilerek söylüyorum, bugünkü koşullarda, örneğin Altındağ İlçesinin herhangi bir
gecekondu bölgesindeki bir su ve kanalizasyon arızası bile, Ankara Büyükşehir
Belediyesinin temel bir kuruluşu olan ASKİ tarafından, ne yazık ki, onbeş günde
bile giderilemez haldedir; ne araçlar yeterlidir ne çalışan personel
yeterlidir. Yani, Ankara'nın girişini süsleyeceğiz; ama, bir kanal arızasının
da onbeş günde bile tamir edilemiyor olduğunu da, asla unutmayacağız. Ben sık
sık gidiyorum, gittiğimde oralarda gördüğüm tablo şudur: Oralarda Büyükşehir
yoktur, Büyükşehir hizmetleri yoktur; çünkü, rant yoktur. Tam aksine hizmete
gereksinim vardır; ama, gariptir, yine seçimlerde belli oy oranları hep
tutturulur; ama, inanıyorum ki, yakın bir dönemde, Altındağ'da hizmete ne gerek
var, yapacağımız yardımlar, dağıtacağımız gıda paketleri, patates soğan
çuvalları bizim oy almamız için yeterlidir düşüncesini, Ankaralıların bu siyasî
iradelerine patates ve soğanla ipotek koyma anlayışını, yakın bir zamanda,
inşallah, elinin tersiyle de itip atacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Akıncı, konuşmanızı tamamlayınız.
ZEKERİYA AKINCI (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, arkadaşlarım yine -Ankara milletvekilleri- gidiyorlar
mı bilmiyorum; bir süre önce, Keçiören'de muhtarlar toplantısı vardı, kısa bir
süre önce de Altındağ'da. Niye Keçiören ve Altındağ diyorum; çünkü, havaalanı
yolunun, bu proje iki tarafta, iki ilçemizi kapsıyor. Muhtarlar toplantısında,
bütün muhtarlar, hiç ayrımsız, olağanüstü hırsızlık, kapkaç, cinayet, yaralama,
uyuşturucu ve benzeri sorunlardan şikâyetçiler; ama, toplantıda emniyet müdürü
yok. Muhtarların hepsi… Hani, siz bazen böyle, elinizi birden bire
kaldırıyorsunuz ya, ben de konuşmam sırasında muhtarlara sordum:
"Allahaşkına, biz, Sayın Büyükşehir Belediye Başkanına haksızlık mı
yapıyoruz; acaba, onun, Altındağ'da ya da başka yerlerde getirmiş olduğu kimi
hizmetleri göremiyor muyuz. Lütfen, siz bölgelerinizdeki hizmetleri bir anlatır
mısınız" dediğimde, sizin elinizi kaldırdığınız gibi, hepsi birden elini
kaldırdı "hiçbir şey yok, hiçbir şey yok" diye feryat ettiler.
Bunlar, muhtarlar toplantısındaki gözlemlerim, bunları sizle bir paylaşayım.
Biraz önce anlatmaya
çalıştım; elektrik şebekelerinden şikâyetler, su şebekelerinden şikâyetler,
kanalizasyon şebekelerinden şikâyetler, ardı arkası gelmez bir biçimde, herkes
tarafından dillendiriliyor.
Ayrıca, bir başka şeyi
dikkatinize sunmak istiyorum -bütün yetkililerin- umarım bir yararı olur:
Altındağ'da, bu, imar ıslah planlarının düzenlenmesinden sonra yapılan
çalışmalarla, gecekondulaşmadan çok katlı yapılaşmaya bir dönüş yaşanıyor
değerli arkadaşlarım; ancak, bu dönüşüm sırasında, atıyorum, üç tane, dört tane
gecekondunun yerinde, artık, on daireli, onbeş daireli, yirmi daireli
apartmanlar yükseliyor. Yani, kaçınılmaz bir biçimde nüfus yoğunluğuna gidiyor
o bölgeler; ama, gelin görün ki, ileride artacak olan nüfus yoğunluğunu
karşılayacak bir altyapı…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ZEKERİYA AKINCI (Devamla)
- İzin verirseniz, toparlayayım.
BAŞKAN - Sayın Akıncı,
toparlayacaksınız da, bakınız, 10 dakikalık konuşma sürenize 2 dakika ilave
ettim.
ZEKERİYA AKINCI (Devamla)
- 1 dakika… İzninizle tamamlıyorum efendim.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Efendim, şahıs sözü de var.
BAŞKAN - Efendim,
şahsınızdan önce şöyle: Yani, ben birleştirmek istiyorum; arada grup
konuşmaları var, ondan sonra da şahıslar var. Şahsınıza tekrar sıra gelirse,
size yapılabilir. 1 dakika daha vereyim, buyurun, tamamlayın konuşmanızı
lütfen.
ZEKERİYA AKINCI (Devamla)
- Yani, orada artacak nüfus yoğunluğuna karşı alınabilmiş hiçbir tedbir yok,
Büyükşehrin esamesi okunmuyor. Ankara'nın sorunlarıyla ilgili önergeler
veriyoruz değerli arkadaşlarım, şurada 5-6 önerge var; kış koşulları, Keçiören,
Subayevleri'nde yüksek gerilim hatlarının yeraltına alınması, halk otobüsleri
ve başka; hiçbirisinin cevabı gelmedi. İçişleri Bakanlığından, Enerji
Bakanlığından; yani, bir muhalefet milletvekili, bölgesindeki yurttaşların
sorunlarıyla ilgili, onları tatmin edecek yanıtları alabilme adına ancak önerge
verebiliyor; ama, onun yanıtları bile gelmedi ve hepsinin süreleri doldu.
Üzülerek söyleyeyim, Ankara, bununla, belki güzel bir eser kazanacak; ama,
sorunları büyük, devam ediyor. Sayın İsmail Alptekin'in de kulaklarını
çınlatmak istiyorum, Sabah Ankara Gazetesinde yaptığı röportajda
"Ankara'nın en çok Gençlik Parkı'nı seviyorum" dedi; ama, Gençlik
Parkı'nın halini herkes biliyor; kendisi de farkında mı bilmiyorum. Ayrıca
"Ankara'ya mutlaka metro gerekiyor" dedi; ama, oniki yıldır Melih
Gökçek'in herhalde işbaşında olduğunu unuttu, bir metre bile metro çalışması
yok. Bolca tünellerin üstünde…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ZEKERİYA AKINCI (Devamla)
- Efendim, 1 dakika…
BAŞKAN - Saygıdeğer
arkadaşlarım, bakınız… Sayın Akıncı, ben şunu diyorum: Yani, sıranız gelse
vereyim; ama, 10 dakikalık bir konuşmaya, 4 dakika ilaveyi takdirinize
sunuyorum.
ZEKERİYA AKINCI (Devamla)
- Sayın Başkan, 1 dakika…İzninizle, tamamlıyorum.
BAŞKAN - Ama, bu işin
sonunu alamayız arkadaşlar. Bakınız, o zaman benim şöyle yapmam lazım: Baştan
konuşma sırasında, daha önceleri yaptığım gibi, kesip, 1 dakika veririm, bundan
sonra vermem demem lazım.
ZEKERİYA AKINCI (Devamla)
- 1 dakika… Son cümlem, tamamlıyorum efendim.
BAŞKAN - Yani, 10
dakikalık konuşmaya, bu 4 üncü
dakikanızı istiyorsunuz. Takdirinize sunuyorum; yani, siz yönetirseniz
nasıl yönetirsiniz. Olmaz…
ZEKERİYA AKINCI (Devamla)
- Tamamlıyorum efendim… Teşekkür edip
ayrılıyorum.
Ayrıca, her yerde
olağanüstü sayıda "metronuz hayırlı olsun" tabelaları görürsünüz.
Bizim bildiğimiz, bir iş biter, sonra ona "hayırlı olsun" denir; ama,
bizde tünel kazılıyor "hayırlı olsun" deniyor. Biraz önce Sayın Ateş
söyledi, bu projenin daha yüzde 20-25'lik bir bölümü; ama, açılan tünellere,
her yere sanki metro gelmiş, hizmete girmiş gibi "hayırlı olsun",
"metronuz hayırlı olsun" tabelaları asılıyor. Bu hiç hoş değil.
Son bir çağrım Modern
Çarşı esnafının sıkıntısına dönüktür. Sayın Büyükşehir Belediye Başkanımız
burayla meşgul; ama, orayla da meşgul oldu. Özel idareden o binayı satın aldı;
ama, biliniz ki arkadaşlar -Ümmet Kandoğan da söylemişti- oradaki yangından
sonra, yaşı 50'nin altında, işini kaybeden tam 24 esnaf kalp krizinden hayatını
kaybetti. Yani, bunca işsizlik, yoksulluk içerisinde onları perişan ediyoruz;
yetmiyor, Altındağ Belediyesinden onsekiz yirmi yıllık kadrolu işçileri
atıyoruz, perişan ediyoruz; belediyeciliği, lütfen, bu yönleriyle de bir kez
daha düşünelim, değerlendirelim diyorum, hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
BAŞKAN - Sayın Akıncı,
teşekkür ediyorum.
Saygıdeğer arkadaşlarım, kürsüye
çıkıp konuşan hatip arkadaşlarımızın şunu çok iyi ayarlaması lazım: Yani,
süresi 10 dakikaysa 10 dakikalık konuşmayı yapması lazım. Ne Ankara'nın
sorunları ne şehrin sorunları veya bir başka konuda, enerji sorunları veya
bilmem, efendim, millî eğitimin sorunlarını 10 dakikalık konuşma içinde
kimsenin halletme imkânı yok. İçtüzüğün amir hükmü de zaten madde üzerinde
konuşmakla ilgili. Daha sonraki arkadaşlarımızdan istirham ediyorum, yani, bu
konularla ilgili yaptıkları konuşmaların alıp maddeyle ilgilerini yakalarlarsa
çok sevinirim ve bu hususta da çok güzel bir şekilde konusunu değerlendiren
milletvekili hatip arkadaşlarımız da var; ben, onlara da, isimlerini
zikretmeden şükranlarımı sunuyorum.
Sayın Bakanım, buyurun
efendim.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN
BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) - Sayın Başkanım, teşekkür ederiz.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; müsaadenizle biraz bilgilendirmek istiyorum. Tabiî, özellikle
yasa dışında çok fazla eleştiri var, onunla ilgili kararı Ankara'da yaşayan
değerli vatandaşlarımız vermiştir, Melih Bey üç dönem Ankara Büyükşehir
Belediye Başkanı oldu, bir dönem de Keçiören'i yaptı.
Şimdi, şunu söylemek
lazım: 4.4.2005 tarihinden itibaren konut karşılığı sözleşmeler yapılmaktadır.
Tam bir yılda neler yapılmıştır bakın, son derece önemli: 4 000 tane yıkılan
gecekondu vardır.
Çok değerli milletvekili
arkadaşlar, dünyanın hiçbir yerinde bu kadar zor işi başarmak, kavga gürültü
çıkmadan başarmak gerçekten zor ve imkân dahilinde değildir. 5 500 tanesiyle
anlaşma yapılmıştır. Anlaşmayla verilecek konut sayısı 6 750'dir. Ayrıca,
protokol yolunda, yani, Pursaklar'da 2 500 tane konut yapıyoruz. Bunlarda
ilköğretim okullarımız var, liselerimiz var, sosyal donatılarımız var, yeşil
alanlarımız var. Özellikle, bunu başarmak son derece önemli. Burayı da
görmezlikten gelemeyiz. Ciddî dönüşümler yapıyoruz. Vatandaşımız son derece
memnun.
Ayrıca, biraz evvel
eleştiren Değerli Anavatan Partisi Milletvekilimiz "bu vatandaşlar ne
oldu" diye soruyor; 200 YTL kira yardımı yapılıyor. Gerçekten, çok fazla
sayıda konut ihtiyacı oldu, bu nedenle kira artışları oldu. Bölgeden tahliye
edilen vatandaşlarımızın kiralık konut bulma sıkıntılarına çözüm bulmak
amacıyla belediyemize ait yaklaşık 1 500 adet lojman tahsis edildi; gıda ve
kömür yardımları yapılarak, destek devam ediyor. Kaçak olarak gecekondu inşa
eden şahısların mağdur olmamaları amacıyla, TOKİ tarafından Karacaören
bölgesinin imar planları hazırlanmış, 2 400 adet konut inşaatı başlatılmış,
bunlardan 496'sı…
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
şunu istirham edeyim: Eğer, bu konuyla ilgili olarak geniş açıklama
yapacaksanız sizi mecburen kürsüye alacağım. Ben, çok kısa açıklama için size
söz vermiştim, eğer devam edecekseniz kürsüye alayım sizi.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN
BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) - Peki, tamam, bitiriyorum, fazlasına gerek
yok. Ancak, genelde çok fazla Ankara Büyükşehir Belediye Başkanımız
eleştirildi. Tabiî ki, o eleştirilere kendisi cevap verebilir; ama, bu başarıyı
da görmemek doğru değil. Gerçekten Toplu Konut İdaremiz ile Büyükşehrimiz,
TOBAŞ şirketi, özellikle müşavirlik ve
kontrollük yaparken biz ona proje yetkisini de veriyoruz, plan yetkisini de
veriyoruz ve özellikle bunu belirtmek istiyorum.
Saygılar sunarım. Sağ
olun.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Anavatan Partisi Grubu
adına Mersin Milletvekili Hüseyin Özcan.
Sayın Özcan, buyurun.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, birkaç dakika süreye ihtiyacımız var bu konuyla ilgili olarak.
Sayın Hüseyin Özcan'ın
konuşmasının tamamlanmasına kadar sürenin uzatılmasını oylar...
HALUK KOÇ (Samsun) -
Karar yetersayısı istiyorum.
BAŞKAN - Olur Sayın Koç.
Sayın Hüseyin Özcan'ın
konuşması tamamlanıncaya kadar çalışma süresinin uzatılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Karar yetersayısı yoktur;
birleşime 2 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 21.55
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.57
BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Ahmet KÜÇÜK
(Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 83 üncü Birleşiminin
Yedinci Oturumunu açıyorum.
1114 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
5.- Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve İçişleri ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonları Raporları (1/1166) (S. Sayısı: 1114)
(Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Tasarının 2 nci maddesi
üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına Hüseyin Özcan'ın konuşma süresi yeterli
olmayacağı için, konuşmasını tamamlayıncaya kadar sürenin uzatılması talebini
yapmıştım, bu arada karar yetersayısı istenmişti. Şimdi, bu hususu tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.
Sayın Hüseyin Özcan'ın
konuşmasının bitimine kadar Genel Kurulun çalışma süresinin uzatılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yetersayısı
vardır; kabul edilmiştir.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Sayın Başkan, yasa bitene kadar devam etseydi; kaç madde kaldı ki?!.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Özcan.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kuzey
Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi Kanununda değişiklik yapılmasına ilişkin
1114 sıra sayılı yasa tasarısının 2 nci maddesi üzerinde Anavatan Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum; yüce halkımızı ve Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
günümüz kentlerinin çevresinde oluşan kaçak yapılaşma alanları, kentler için
sosyal ve fiziksel büyük problemler yaratmıştır. Bunları yaşıyoruz. Yıllarca,
gecekonduya gelen insanların köylerinden neden geldiklerini, bir daha… Ben, bu
beş altı gündür Mersin köylerini gezerken, şehirden tekrar göç ederek köye
gidenleri gördüm. Aş ve iş için şehre geldiklerinde, maalesef, şehirde de,
artık, aş ve işin olmadığını söylediler. Köylüler, perişan olduklarını, aç
olduklarını "bu hükümete duyurun, vebalimiz boynunuzdadır" dediler.
Ben de, bu vebali sizlerle paylaşmak için, hükümete sesleniyorum.
Narenciye bahçelerini
söküyorlar. Vatandaş gelmiş, 10 kuruşa portakalın kilosunu… Halden haber
gönderdiler; hale portakal, limon getirmeyin, kimse almıyor diyorlar.
Düşünebiliyor musunuz, bir yılın emeğini… Çürümeye terk edilmiş o narenciyeleri
gördüm; inan edin, ben ağladım. O insanlar, bu duruma ağlıyorlar. Biz, bu kadar
borcumuzu… Hatta, vatandaşın biri geldi "tarım krediye 2 milyar lira
borcum vardı, 12 milyar oldu. Ben, tarlama bile alıcı bulamıyorum" diyor.
Değerli arkadaşlar, köylü
şunu da soruyor: "Bizi şehre mi göçe zorluyorlar? Şehre giden
arkadaşlarımız geri döndü geldi. Bizi ölüme terk ediyor iktidar; söyleyin. Biz
onlara oy verdik. Neden bizim oylarımızı alarak bugün köye inmiyorlar?"
Göletler yaptığını
söylüyorlar. Birkaç gölete, tamamlandığı halde, 3 000-4 000 metre boruyu vermiyor, 5-6 köy mağdur olmuş
sulamada. Siz bu köylüyü göçe zorladığınızda… Kent projeleri yapıyor… Elbette
ki, çağdaş bir kent olsun.
Hâlâ çöp sorununu
çözemeden… Özellikle Mersin'de ve diğer illerde… İşte, bakıyoruz, burada,
Mamak'tan geçilmiyor, o semtlerden. Siz, daha hâlâ bir çöp sorununu
çözemediniz, çevre sorununu çözemediniz.
Ankara'da sadece bir
kuzey kapısı mı var?! Ankara'nın dört tane kapısı var. Neden bütün bölgelerde
bu kentleşme projesiyle ilgili yeni yapılar, yeni çalışmalar yapmıyoruz?..
Diğer kentlerimizde de
aynı sorunlar var. Çıkıyorsunuz, Sayın Bakanım da başta olmak üzere, Melih
Gökçek… Lütfen, Sayın Bakanım, Ankara Kalesine gidin de, oradaki durumları
görün. O gecekonduların durumlarını görün. Eğer tarihî dokuyu koruyacaksak,
tarihe sahip çıkacaksak, önce bu tarihî eserlerin etrafları temizlenmez mi?..
Biz nasıl turist getireceğiz?.. Hani, bacasız fabrika diyoruz. Bunları
öncelikle çözmek zorundayız.
Siz getireceksiniz,
belirli rant alanlarını… Birilerine daha iyi bir rant alanı yaratmak için
çalışacaksınız, diğer taraftaki insanları mağdur edeceksiniz!.. Bunlar olmaz!
Eğer, gerçekten, hükümet, tarafsız davranacaksa, bütün bu altyapısını
getirerek, sosyal imkânlarını, sosyal yapıyı daha güçlendirecek, bu insanlara
olanak sağlayacak, fiziksel yapıyı da güçlendirecek şekilde projelerle gelir.
Bölge bölge getirerek… Diğerlerinin ne suçu var?! Elbette ki, bu projelere
destek verilecektir ve böyle olmalı. Bu çağda, 21 inci Asırda, artık, gecekondu
hayatı insanlarla uyuşmuyor. Öyle gecekondular var ki, bakıyoruz, lavabosu yok,
banyosu yok, içecek suyu yok, kanalizasyonu yok, elektriği yok ve bu insanlar
bu kentte yaşıyor!.. Hele, çıkın da bakın, Mamak'ın gecekondularına,
Altındağ'ın ve bu yol boyunca, Samsun Yolu etrafında, gittiğinizde, sağlı sollu
o tepelerdeki olan gecekonduların oraya araçlar da çıkmıyor. Buralara bu
insanlar geldi, niye geldi; aş ve iş. Bugün aş ve iş de kalmadı oralarda, aş ve
iş de kalmadı! Bu insanlar tekrar köye
gidecek. Ee, köyde, gittiğinde, ne evi var ne tarlası ne de ekecek… Ki, ekse
bile, artık, ekilen arazilerde dahi insanlar aç kalıyor.
Değerli arkadaşlar, biz
bu anlayışla, köylüyü kente zorluyoruz; ama, kentteki durumlar da yürekler
acısı. Eğer projeler yapılacaksa, bir rant amacıyla değil, bu insanlara
yardımcı olmak, onların gerekli sosyal imkânlarını yerine getirecek, insanca
yaşayacağı ortamlar yaratmak zorundayız, çevreyi temiz tutmak zorundayız. Büyük
kentlerin, büyük şehirlerin sınırlarını genişlettik, büyük şehrin sınırları
içerisinde kalan kasabadaki insanlar, esnaflar mağdur. Biz yapamıyoruz; ufak
bir yere bir çivi çakmak istediğimizde, illa ki projeler yapın deniyor
diyorlar. Bu konuda da mağdurlar köylüler, o bölgede, o genişletilen alanlarda.
Vergi konusunda da mağduriyetleri var. Bunları dile getiriyorlar.
Biz, bu altı yedi gün
içerisinde dolaştığımız bölgelerde esnafların durumlarını da gördük ki,
gerçekten, siftahsız dükkân kapatıyorlar. Ondan sonra da çıkıyorsunuz, Türkiye
tozpembe diyorsunuz, anarşi yoktur diyorsunuz!.. Anarşi konusunda görüşülüyor,
terörist konusunda konuşuluyor, Sayın Başbakan Genel Başkanımızı dinlemeden
buradan ayrılıyor. Türkiye'nin ortak sorunu bu, terör olayı ortak sorundur;
Türkiye'ye hep birlikte sahip çıkmalıyız. Birileri doğru şeyler söylüyor diye
doğrudan kaçmayalım. Eğer, doğrudan kaçarsanız, sonuçta, birsürü insanımız
öldürüldü ve ölmeye de devam ediyor; yazıktır; bunların vebali, bu kaçanların
boynunda olacaktır, bu sorunlara ciddî eğilmeyenlerin boynunda olacaktır.
Biz, bu ölenlerin
hepsinin ailelerine başsağlığı diliyor, onlara da saygılar sunuyoruz; ruhları
şad olsun. Öldürülmesin bu ülkenin insanları, bizim insanlarımız.
Birsürü yaralama,
güvenlik güçlerimizi yaralamalar oluyor. Bunlar nedir; bu ülkenin güvenliğini
sağlamaktır. Yapmayın. Birileri eğer bunları kullanıyorsa -ki, kullanıyor- bu
konuda, hükümet, ciddî olarak durmalı ve kaçmamalı, Meclisten kaçmamalı,
sorunları ortak görüşmeliyiz ve ortak, hep birlikte... Türkiye'nin geleceği,
üniter yapısı konusunda hiçbir tavizimiz olmayacaktır; ama, siz, tutacaksınız,
birilerine hoş görünmek için, farklı bölgelerde, farklı şeylerle konuşarak, bu
insanları birbirine düşüreceksiniz!.. Bunlar doğru değildir, doğru davranışlar
değildir, bir devlet idaresine yakışmıyor diyorum.
Değerli arkadaşlar,
kentlilerin sorunları, köylülerin sorunları, çevrenin sorunları almış yürüyor.
Bir an önce, Meclis olarak, olabilecek şeylerde... Ki, Anavatan Grubu olarak,
biz, hükümet olumlu adım attığında, biz onlara destek vermeye hazırız; ama,
hükümet, "ben yaptım ettim" mantığıyla giderse, ülkeyi kaoslara
sürükler, bunun vebali de AKP İktidarında olur diyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum, iyi akşamlar diliyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özcan.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, Genel Kurulun çalışma süresi tamamlanmıştır.
Alınan karar gereğince,
kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 5 Nisan 2006 Çarşamba
günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati : 22.07