BIM 2 4 2006-04-21T12:19:00Z 2006-04-21T12:19:00Z 59 37441 213418 TBMM 1778 426 262092 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM: 22       CİLT: 115       YASAMA YILI: 4

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

 

82 nci Birleşim

30 Mart 2006 Perşembe

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - YOKLAMALAR

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Van Milletvekili Yekta Haydaroğlu'nun, Van'ın düşman işgalinden kurtarılışının 88 inci yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması

2.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin, önemli zenginliklerimizden biri olan türkülere TRT radyo ve televizyonlarında daha fazla yer verilmesinin bu köklü kültürümüzün yeni nesillere aktarılmasındaki önemine ilişkin gündemdışı konuşması

3.- Sakarya Milletvekili Süleyman Gündüz'ün, Balkanlardaki son siyasî gelişmelere ilişkin gündemdışı konuşması

B) Tezkereler ve Önergeler

1.- Memleket İçi Düşmana Karşı Silahlı Müdafaa Mükellefiyeti Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Tasarısının geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1017)

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)

3.- Tokat Milletvekili Mehmet Ergün Dağcıoğlu'nun; Gelir Vergisi Kanunu ve 6183 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/673) (S. Sayısı: 1081)

4.- Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/278, 1/1034) (S. Sayısı: 17 ve 17'ye 1 inci Ek)

5.- Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/277) (S. Sayısı: 1079)

6.- Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1133, 1/1074) (S. Sayısı: 1099)

7.- Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Birliği Arasında Türkiye Cumhuriyetinin Makedonya Eski Yugoslav Cumhuriyetindeki Avrupa Birliği Polis Misyonuna (EUPOL-PROXIMA) Katılımına Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/944) (S. Sayısı: 846)

VI.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1.- Bazı milletvekillerinin maddenin oylamasına geçildiği sırada yoklama talebini yerine getirmediği gerekçesiyle Başkanın tutumu hakkında

VII.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

VIII.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) YazIlI Sorular ve CevaplarI

1.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa'nın Gemlik İlçesindeki atıl sosyal tesislere ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız ÖZAK'ın cevabı (7/12282)

2.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, deprem risk haritasına ve yapıların dayanıklılıklarına ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız ÖZAK'ın cevabı (7/12283)

3.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, Adana'nın Aladağ İlçesinin yol sorununa ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız ÖZAK'ın cevabı (7/12284)

4.- İzmir Milletvekili Oğuz OYAN'ın, bazı bütçe uygulamalarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/12307)

5.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, şirket ve kooperatif sayısı ile işsizlik oranına ilişkin Başbakandan sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/12407)

6.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir derneğe bütçeden malî yardım yapılmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/12433)

7.- Bartın Milletvekili Hacı İbrahim KABARIK'ın, 2005 yılında Bartın İline ayrılan ödeneğe ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız ÖZAK'ın cevabı (7/12456)

8.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Konya-Ereğli-Zengen Beldesinin karayolu bağlantılarına ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız ÖZAK'ın cevabı (7/12458)

9.- Bartın Milletvekili Hacı İbrahim KABARIK'ın, 2005 yılında Bartın İline ayrılan ödeneğe ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/12517)

10.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, personelin özlük haklarının iyileştirilmesine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/12518)

11.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Devlet Opera ve Balesinin yevmiyeli sanatçılarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/12552)

12.- Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, ilan denemelerine ve yerli ilaç üretimine ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/12564)

13.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, sanayi sektöründeki sorunlara ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/12577)

14.- Mersin Milletvekili Mustafa ÖZYÜREK'in, bazı unvanlardaki kamu görevlilerine ek ödeme yapılmasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/12626)

15.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğünün uzman yardımcılığı sınavına,

- Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat MELİK'in, Şanlıurfa Bakım ve Rehabilitasyon Merkezine,

- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, bir yetiştirme yurdundaki şiddet iddialarına,

- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, engelli personele,

- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, çocuk işgücüne,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Nimet ÇUBUKÇU'nun cevabı (7/12630, 12631, 12789, 12790, 12791)

16.- Manisa Milletvekili Ufuk ÖZKAN'ın, konut edindirme yardımı hesaplarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/12645)

17.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Zonguldak'ın Ereğli İlçesinde vekaletle yürütülen görevlere ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/12803)

18.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, bölünmüş yol kamulaştırma bedellerinin ödenmesine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/12834)

19.- Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün, kamu avukatlarının özlük haklarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/12843)

I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak dört oturum yaptı.

Karaman Milletvekili Yüksel Çavuşoğlu, kısıtlı enerji kaynaklarımızın korunmasına, alternatif kaynak olarak nükleer enerjinin bu alanda kullanımı için yeni strateji planlarının geliştirilmesinin önemine,

Tunceli Milletvekili Vahdet Sinan Yerlikaya, Tunceli'nin sosyal ve ekonomik yönden gelişmesi için turizmin bu bölgede canlandırılması konusunda alınması gereken tedbirlere,

İstanbul Milletvekili Nusret Bayraktar, İstanbul Metropolitan Planlama ve Kentsel Tasarım Merkezi çalışmaları ve muhtemel depreme karşı alınması gereken tedbirlere,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

Yeni Zelanda Temsilciler Meclisi Başkanı Margaret Wilson ve beraberindeki heyetin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının konuğu olarak ülkemize resmî ziyarette bulunmasına;

NATO Parlamenter Asamblesinde,

Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı Parlamenter Asamblesinde,

Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonunda,

Parlamentolararası Birlik Üyeliğinde,

İslam Konferansı Örgütü Parlamento Birliğinde,

Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grupları oluşturmak üzere, siyasî parti grup başkanlıklarınca gösterilen adaylara;

İlişkin Başkanlık tezkereleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri Saygun ve 30 milletvekilinin, küresel ısınma konusunun araştırılarak (10/351),

İzmir Milletvekili Canan Arıtman ve 29 milletvekilinin, anne, bebek ve çocuk ölümlerinin sebeplerinin araştırılarak ana-çocuk sağlığı konusunda (10/352),

Alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacakları ve öngörüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

Moğolistan'da yapılacak olan Moğol İmparatorluğunun Kuruluşunun 800 üncü Yıldönümü kutlamalarına, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili Sadık Yakut'un, bir parlamento heyetiyle birlikte icabetine,

Avusturya'da yapılacak olan Avrupa Birliği Üye ve Aday Ülkeleri Ulusal Parlamentoları İçişleri Komisyonları Başkanları Konferansına katılınmasına,

İlişkin Başkanlık tezkereleri kabul edildi.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:

3 üncü sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden,

4 üncü sırasında bulunan, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısının (1/1030) (S. Sayısı: 904) görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından,

Ertelendi.

5 inci sırasında bulunan, Tokat Milletvekili Mehmet Ergün Dağcıoğlu'nun, Gelir Vergisi Kanunu ve 6183 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/673) (S. Sayısı: 1081) görüşmelerine devam olunarak, 9 uncu maddesine kadar kabul edildi.

30 Mart 2006 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime 21.05'te son verildi.

İsmail Alptekin

Başkanvekili

 

Bayram Özçelik

Türkân Miçooğulları

 

Burdur

İzmir

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

 

                                                    II. - GELEN KÂĞITLAR                                         No.: 112

30 Mart 2006 Perşembe

Tasarılar

1.- Türkiye İstatistik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/1184) (Anayasa ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.3.2006)

2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Japonya Hükümeti Arasında Kaman Kalehöyük Arkeoloji Müzesinin Hibe Yoluyla Yapımına İlişkin Nota ve Görüşme Tutanaklarının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/1185) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.3.2006)

Teklifler

1.- Diyarbakır Milletvekili Aziz Akgül'ün; Dar Gelirli Ailelerin Geçimine Katkı Sağlanması Amacıyla Her Aileden Bir Kişiye Geçici İş Temin Edilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/736) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.3.2006)

2.- Adana Milletvekilleri Ali Küçükaydın ile Abdullah Çalışkan'ın; Mera Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/737) (Tarım, Orman ve Köyişleri; Plan ve Bütçe ile Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.3.2006)

3.- Antalya Milletvekilleri Fikret Badazlı, Burhan Kılıç, Osman Akman, Mevlüt Çavuşoğlu ile Mehmet Dülger'in; Orman Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/738) (Tarım, Orman ve Köyişleri ile Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.3.2006)

4.- Adana Milletvekili N. Gaye Erbatur ve 31 Milletvekilinin; 4320 Sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/739) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.3.2006)

5.- İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü ve 31 Milletvekilinin; Çocuk Emeği ile Üretilmiş Malların İthalatının Yasaklanmasına Dair Kanun Teklifi (2/740) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.3.2006)

Tezkere

1.- Kırıkkale Milletvekili Halil Tiryaki'nin; Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1016) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.3.2006)

Rapor

1.- 23/2/2006 Tarihli ve 5462 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ve Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü Maddeleri Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ile Adalet Komisyonu Raporu (1/1180) (S. Sayısı: 1136) (Dağıtma tarihi: 30.3.2006) (GÜNDEME)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.07

30 Mart 2006 Perşembe

BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 82 nci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, Van'ın düşman işgalinden kurtuluşunun yıldönümü münasebetiyle, Van Milletvekili Sayın Yekta Haydaroğlu'na aittir.

Buyurun Sayın Haydaroğlu. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Van Milletvekili Yekta Haydaroğlu'nun, Van'ın düşman işgalinden kurtarılışının 88 inci yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması

YEKTA HAYDAROĞLU (Van) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 2 Nisan Van'ın düşman işgalinden kurtuluş günü nedeniyle gündemdışı söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, saygı ve sevgilerimi sunuyorum.

Milattan Önce 2000 yılında Hurrilerin merkezi olan ve yedi bin yıllık bir tarihe ev sahipliği eden Van ve çevresi, coğrafî bakımdan önemli bir konumu olduğu için, çok eski dönemlerden beri yerleşim alanı olmuş, birçok uygarlığın izlerini üzerinde barındırmıştır.

Urartu medeniyetine başkentlik yapan Tuşba, bugünkü adıyla Van, bugüne değin, Hurriler, Hititler, Persler, Medler, Selçuklular, Osmanlılar gibi birçok kültürü bağrında taşımıştır.

Van Gölü, Akdamar Kilisesi, kaleler kenti olarak anılmasını sağlayan kaleleri, dünyaca ünlü kedisi ve pek çok turizm aktivitesine olanak veren coğrafyasıyla, doğunun en önemli bir turizm merkezidir.

Osmanlı döneminde büyük inşa faaliyetlerine mazhar olan Van'da, o dönemden kalan cami, kale, köprü, han, hamam ve buna benzer eserler bulunmaktadır.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 19 uncu Asırda büyüyen ve gelişen Van'da yaşayan Ermeni çeteleri, dış güçlerin tahrik, teşvik ve oyunlarıyla isyanlar çıkarmaya başlamış, Birinci Dünya Savaşı sırasında, 20 Mayıs 1915'te Ruslar Van'ı işgal etmişlerdir. Van'da çok sayıda yerleşim yeri Ruslar ve Ermeni çeteleri tarafından yakılıp yıkılarak yerle bir edilmiş, işgal ve isyan sırasında Van'da onbinlerce Müslüman şehit edilmiştir. Katliama uğrayan şehir halkının geride kalan yaşlı, kadın, çocukları ise muhacir olmuştur. 2 Nisan 1918'de kahraman Türk Ordusu Van'a girerek düşman işgaline son vermiştir.

Düşman işgali sırasında yakılıp yerle bir edilen Van, işgal sonrasında "Bağlar mevkii" denilen bugünkü yerinde yeniden kurulmuştur. Van, 1923 yılında vilayet olmuş, cumhuriyet sonrasında hızla gelişerek çağdaş bir kent konumuna ulaşmıştır. Böylece, Van İli genel nüfus toplamı da son sayımlarda 800 000'i aşarak 1 000 000'a yaklaşmıştır.

Değerli milletvekilleri, Van, ülkemizin en önemli turizm bölgelerinden biridir. Kültür varlıkları, doğal güzellikleri, mahallî gelenekleri, ulaşım imkânları ve dört mevsim farklı güzellikler yaşatan iklimiyle Van, turizmde potansiyel sahibi bir ildir. Turizm belgeli konaklama imkânları, yılın büyük bir bölümünde eksilmeyen güneşi, kışın kayak, yazın ise yüzme, sörf, optimist, rafting imkânları Van'ın kendine has değerleridir. Van Müzesinde 40 000 eserin yer aldığı geçmişten yansıyan kesit ve sonrası kahvaltı salonlarında yapılan keyifli bir kahvaltı size sunulacak eşsiz değerlerdir.

Van, tarih boyunca stratejik önem yanında, sanata ve ilme beşiklik etmesi açısından önemli bir yere sahip olmuştur.

Saygıdeğer milletvekilleri, hava ve kara ulaşım dışında, Devlet Demiryollarına paralel olarak, Van ile Tatvan İstasyonu arasında demiryolu bağlantısı Van Gölü üzerinden feribotla sağlanmaktadır. Van İskelesi ile Tatvan İskelesi arasında, karşılıklı olarak, yük, vagon, araç ve yolcu taşıyan feribot seferleri düzenlenmektedir.

Van'ın ekonomik yaşamında tarım ve hayvancılık faaliyetlerinden sonra en önemli payı ticaret ve turizm teşkil etmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YEKTA HAYDAROĞLU (Devamla) - Geçmiş yıllarda terör ve yanlış hükümet politikaları nedeniyle büyük yaralar alan ilimiz ekonomisi -yeniden canlanması için- 58 inci ve 59 uncu AK Parti Hükümetleri döneminde yapılmış ve yapılmakta olan projeler ve yatırımlar sayesinde yeniden canlı hayata geçmiştir. Van, bölgede, turizm, ticaret, tarım ve hayvancılığın merkezi olmaya tekrar yeniden kavuşmuştur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu vesileyle, tüm Vanlı hemşerilerimin 2 Nisan Van'ın düşman işgalinden kurtuluş bayramını en içten duygularımla kutluyor, vatan topraklarının düşman işgalinden kurtarılması yolunda aziz canlarını feda eden şehitlerimizi rahmetle ve minnetle anıyor, hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Haydaroğlu.

Gündemdışı ikinci söz, TRT ve türkülerimiz hakkında söz isteyen Yalova Milletvekili Sayın Muharrem İnce'ye aittir.

Buyurun Sayın İnce. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin, önemli zenginliklerimizden biri olan türkülere TRT radyo ve televizyonlarında daha fazla yer verilmesinin bu köklü kültürümüzün yeni nesillere aktarılmasındaki önemine ilişkin gündemdışı konuşması

MUHARREM İNCE (Yalova) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; TRT ve türkülerimiz üzerine gündemdışı söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, TRT, halkın malıdır; tabiî, türküler de öyle. Ne yazık ki, son yıllarda, halkımız ile türküler arasındaki bağ koparılmıştır. Bu halk, türküsüyle varlığını ortaya koymuş, binlerce yıldır geleneklerini, öğretilerini, dertlerini, acılarını, isyanlarını, aşklarını, sevdalarını, umutlarını türkülerde saklamıştır; yani, bu halk susmamış, tam tersine, müzikal bir edayla konuşmuştur.

Türküler, sadece mırıldanıp geçtiğimiz sıradan melodiler değildir. Türküler, birer gerçek sosyal belgedir. Antep'te Karayılan Destanıyla, Ege'de zeybekleriyle, Ankara'da misketiyle, Karadeniz'de horonuyla, Trakya'da karşılamasıyla yurdun her bir yanında türküleriyle cumhuriyetini kurmuş bir halkız biz.

Türküler, genç cumhuriyetimizin ulusal bilincini TRT Kurumu aracılığıyla pekiştiren önemli kültürel zenginliğimiz olmuştur. Halk türkülerindeki incelik ve çeşitlilik, aslında, halkımızın yaratıcı gücünün, güzel duygularının ve soylu felsefesinin bir göstergesidir.

Dağlardan etkilenip;

"Dağlar siz ne dağlarsınız,

Kardan kemer bağlarsınız,

Gül sizde sümbül sizde,

Siz ne derde ağlarsınız" diye dağlara türkü yakan bir insanımız var.

Sorarım size ve çok merak ediyorum: Bir İsviçre köylüsü, Alp Dağlarına böylesine yalın, böylesine lirik bir şarkı yakmış mıdır ya da bestelemiş midir?! Ya da;

"Güzelliğin on para etmez,

Bu bendeki aşk olmasa,

Eğlenecek yer bulaman,

Gönlümdeki köşk olmasa" diyen Aşık Veysel'in bu dizeleri, felsefenin yaşamla buluşması değil midir?!

Yine, türküler;

"Kainatta bir zerreyim,

Ben kendimi bilmez miyim,

Zerre içinde zerreyim,

Ben kendimi bilmez miyim" diyerek bu toprağın mistik öğretilerini yüzyıllarca saklamamış mıdır?! Ya da;

"İkilik kinini içimden atıp,

Özde ben bir insan olmaya geldim,

Taht kuralı ariflerin gönlüne,

Sözde ben bir insan olmaya geldim" diyerek, evrensel bir bakışta, tüm dünyaya gerçek insan olmayı öğütlemez mi?!

Biz, bu türküleri, Türkiye Radyo Televizyon Kurumunun önce radyolarından hep birlikte dinledik. Bazen bir köy çeşmesinin üzerine radyoyu koyarak, sesini sonuna kadar açarak bütün köy birlikte dinledik. Bazen, şehirlerde evimizde yalnızlığımızı türkülerle paylaştık. Bazen, asker ocağında tüm tabur, hep bir ağızdan söyledik. Yani, Yurttan Sesler'le aynı duygularla, aynı türkülerle buluştuk. Muzaffer Sarısözen'in kurduğu Yurttan Sesler Topluluğu sayesinde, Erzincan'da insanlar, Konya türküsünü öğrendi; Egeli, Karadeniz türküleriyle coştu; doğudaki Zeybek öğrendi; batıdaki deyişleri dinledi; çünkü, türküler, bizi biz yapan, bir yapandır. Bildiğiniz üzere, türküler, halktır, halkındır; Türkiye Radyo Televizyon Kurumu da halkındır.

Peki, TRT Kurumunda neler oluyor? Halkın kurumu olan TRT, halkın sanatçılarını neden halkına sunmuyor? TRT Radyoları bünyesindeki Yurttan Sesler nerede, neden televizyonda izleyenlerine ulaşamıyor? Biz, bu zengin ve köklü kültürümüzü, yeni nesillere neden aktaramıyoruz? Neden Türk halk müziği programları üretilmiyor?

TRT'deki programlar, kurum dışındaki belli düşünce temsilcilerine peşkeş çekiliyor. Birbirinden değerli ve kendi yörelerini ustalıkla icra eden radyo sanatçıları pasifize ediliyor. TRT Kurumundaki bu yaygın politikalar sorgulanmalıdır; çünkü, kimsenin, gelecek nesilleri bu zengin mirastan yoksun bırakmaya hakkı yoktur.

Türkülerimizi yitirmek, gittikçe renkleri yok edilen, grileşen dünyada bizim de rengimizi yitirmek demektir. Türkülerimizi yitirmek, bu ince ruhlu, yüce duygulu halkı hiçe saymak demektir. Türküler o kadar güçlüdür ki, bizi tam olarak ancak onlar anlatabilirler dünyaya. "İnsan kısım kısım, yer damar damar" diyen, "biz de Mevlana'nın kuluyuz, yetmişiki dil bizdedir" diyen, "Kainatın aynasıyım, mademki ben bir insanım./Hakkın varlık deryasıyım, mademki ben bir insanım" diyen bir halkız biz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın İnce lütfen tamamlayın.

MUHARREM İNCE (Devamla) - Asıl yanlış, elini Afrika'dan ve üçüncü dünya sınıfına koydukları ülkelerden çekmeyen, Irak'ta, Bosna'da çocukların üstüne bomba yağdıran, günümüzde soykırım safsatalarını getirip, başkalarını karalayarak vicdanını temizlemeye çalışanlara bu türküleri söyleyerek şunu söylemeliyiz: Sizce, bu kadar güzel sözler, bu kadar ince ve zengin melodiler yaratmış bir halk soykırım yapmış olabilir mi? Sizin de benim kadar inandığınızı biliyorum, dağlara, taşlara türkü yakan bir millet kesinlikle soykırım yapmış olamaz.

Sözlerimi, yine bir türküyle, Pir Sultan Abdal dizeleriyle noktalamak istiyorum:

"Pir Sultan Abdalım, sürem bu yolu,

İnsanı kâmilin olmuşum kulu,

İster yağmur yağsın isterse dolu,

Nidem ben ummana daldıktan sonra."

Sözün özü budur. İş işten geçmeden, atılan her adım kültürümüz ve geleceğimiz için önemlidir. Türkülerimize, yurdun sesine ve onların usta yorumlarına, Yurttan Seslerimize sahip çıkalım ve soralım Türkiye Radyo Televizyon Kurumuna: Türkülerimiz nerede, "Yurttan Sesler" nerede, radyo sanatçıları nerede, bunlar neden sunulmuyor insanlara diyelim.

Çok teşekkür ederim.

Hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın İnce.

Gündemdışı üçüncü söz, Balkanlardaki gelişmelerle ilgili olmak üzere, Sakarya Milletvekili Sayın Süleyman Gündüz'e aittir. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Gündüz.

3.- Sakarya Milletvekili Süleyman Gündüz'ün, Balkanlardaki son siyasî gelişmelere ilişkin gündemdışı konuşması

SÜLEYMAN GÜNDÜZ (Sakarya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Balkanlardaki son gelişmelerle ilgili gündemdışı söz almış bulunuyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce, ülke bütünlüğümüze kastetmiş olan terörü huzurlarınızda lanetliyor ve ülkemin tüm yurttaşlarının esenlik içinde olmasını diliyorum.

Tarih boyunca Anadolu coğrafyasını kendisine yurt edinmiş milletler, Balkanlar, Kafkaslar ve Ortadoğu'yla ilgilenmek zorundadırlar. Eğer büyük bir medeniyetin mirasçısı iseniz ve bu bölgede büyük bir medeniyet oluşturmuşsanız, bu bölgelerle, bu bölgelerdeki gelişmelerle en ayrıntısına kadar ilgilenmek zorundasınız. Oradaki en ayrıntılı haberi, oradan gelebilecek olan bir bilgiyi, mutlak anlamda değerlendirmelisiniz. Ülkemizin politikasını değerlendirirken, bunu, genelde, üç zemin üzerinde oturturuz: Birincisi yerel, ikincisi bölgesel, üçüncüsü küresel politikalar. Buradaki "bölgesel siyaset" olarak adlandırdığımız unsur, Balkanlar, Kafkaslar, Ortaasya ve Ortadoğudur; çünkü, bunlar, bizim tarihî anlarla bağlı olduğumuz ve aynı medeniyet havzasında yer aldığımız bölgeler olduğu için buradaki gelişmeler bizleri direkt olarak ilgilendirmektedir.

2006 yılına girdiğimiz andan itibaren, Balkanlarda yeni hareketlenmelere tanıklık etmekteyiz. Bunları, konu başlıkları olarak, sizlere, bu kısacık zaman içinde anlatmaya çalışacağım.

Elbette ki, ben, bir Sakarya Milletvekiliyim, Balkanlardaki siyasî gelişmeleri çok yakınen izlemek zorundayım; ki, 1800'lü yıllardan itibaren başlayan bir süreç içinde Balkanlardan ülkemize çok ciddî göçler olmuş ve bu göçlerin en büyük yerleşim alanı da Sakarya'yı oluşturmaktadır. Dolayısıyla, Balkanlardaki bütün gelişmeler bizi ziyadesiyle ilgilendirmektedir; biz, bu konularda, olanca bir duyarlılık sergilemekteyiz.

Gelişmelerin başında, birinci sıraya aldığımız şey, Kosova Cumhurbaşkanı İbrahim Rugova'nın ölümü, yerine Fatmir Seydiu'nun seçilmiş ve şubat ayından itibaren de Birleşmiş Milletler nezdinde Kosova'nın bağımsızlık görüşmeleri veya statüsünün belirlenmesiyle ilgili görüşmelerin başlamış olmasıdır.

Bunun ardından, yine mart ayı içinde, Karadağ Parlamentosu, Sırbistan'dan ayrılmak için bir referandum kararı almıştır. En önemli esas unsur budur ve bu konu üzerinde görüşlerimi aktarmış olacağım.

Ayrıca, yine mart ayı içinde, eski Yugoslavya Cumhurbaşkanı Slobadan Miloseviç'in hatta ölümüne tanıklık ettik; çünkü, Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesinde yargılanırken, hücresinde ölü olarak bulundu. Bu, bir anlamda, Sırbistan siyasetinin temizlenmesi ve Avrupa Birliğinin de rahat bir nefes almasını sağlamıştır.

Buradaki esas sorun, Karadağ'da 21 Mayısta düzenlenecek olan referandumdur; çünkü, Karadağ'da düzenlenecek olan referandumun sonuçları eğer olumlu anlamda gelişirse ve Karadağ Sırbistan'dan ayrılırsa… Karadağ ile Sırbistan arasında olan bir bölge var -esas, Türkiye'yi ilgilendiren bölge bu- burası Sancak. Dolayısıyla, Sancak, bizleri çok ciddî anlamda ilgilendirecek.

Bizlerin, 1561'de Fatih Sultan Mehmet'in bu bölgeyi fethetmesiyle birlikte Sancak'la ilişkilerimiz başlamış, 1878 tarihinde Berlin Anlaşmasıyla birlikte Avusturya-Macaristan İmparatorluğuna devredilmiş ve Sancak, belki, tarihinde ilk defa, bölünmeyle karşı karşıya kalacaktır.

ALİ DİNÇER (Bursa) - Süleyman Bey, 1561'de Kanunî var.

SÜLEYMAN GÜNDÜZ (Devamla) - Ben şöyle size Sancak haritasını gösterirsem, Sancak, Sırbistan ve Karadağ'ın ortasında yer almakta ve bölünme, tam ortadan ikiye ayrılma şeklinde gerçekleşecektir. Dolayısıyla, burada yaşayan 530 000 Sancaklı bu bölünmeden etkilenecektir.

Dışişlerimiz, bunu, şüphesiz, izliyorlar ve bu konuda belirli raporları tutuyorlar; ama, bizim de burada tarihe bir kayıt düşmemiz gerekiyor; çünkü, buradaki bölünme, Sancak'ta yaşayan 353 000 Boşnak Müslümanı ilgilendirmektedir ve 176 650 de Sırp, Karadağlı ve Arnavut'u ilgilendirmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SÜLEYMAN GÜNDÜZ (Devamla) - Kısacık bir söz istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun.

SÜLEYMAN GÜNDÜZ (Devamla) - Tabiî, referandumun ilginç bir özelliği var. Tabiî, referandumun Avrupa Birliği tarafından desteklenmediğini, aslında, referandumun biraz zorakî bir referandum olduğunu da Avrupa Birliği bize izah etmektedir; çünkü, Avrupa Birliği Özel Temsilcisi Layçak referandum konusunda Avrupa Birliği önerilerini taraflara sunarken bunlardan bir tanesi çok önemlilik arz etmektedir; referandum sonucunun geçerli ve meşru kabul edilmesi için, referanduma halkın yüzde 50+1'inin katılması ve katılanların da yüzde 55'inin… Daha önce, bütün uluslararası referandumlarda bu yüzde 50+1 idi; fakat, yalnızca Karadağ'da yüzde 55'inin, olumlu oy kullanması gerekiyor.

Dolayısıyla, ben, burada, huzurlarınızda, Karadağ'daki referandumun; aslında, yavaş yavaş Balkanlarda yeni kıpırtılara sebebiyet verecek gelişmelerin başlangıcı sayılabileceğini ve burada, bu gelişmelerin gerek Parlamentomuz tarafından gerekse hükümetimiz tarafından pür dikkat izlenmekte olduğunu ve izlenmesi de gerektiğini bildirmek için gündemdışı söz almış bulunuyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Gündüz.

Sayın milletvekilleri, gündemdışı konuşmalar tamamlanmıştır.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Kanun tasarısının geri alınmasına dair bir tezkere vardır; okutuyorum:

B) Tezkereler ve Önergeler

1.- Memleket İçi Düşmana Karşı Silahlı Müdafaa Mükellefiyeti Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Tasarısının geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1017)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

                                        24.3.2006

İlgi: a) 16.11.1999 tarihli ve B.02.0.KKG.0.10/101-1283/5649 sayılı yazımız.

b) 04.04.2003 tarihli ve B.02.0.KKG/196-279/1474 sayılı yazımız.

İlgi (a) yazımızla Başkanlığınıza arz edilen ve ilgi (b) yazımızla yenilenmesi Bakanlar Kurulunca uygun görülen "Memleket İçi Düşmana Karşı Silahlı Müdafaa Mükellefiyeti Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Tasarısı"nın, İçtüzüğün 75 inci maddesine göre geri gönderilmesini arz ederim.

                        Recep Tayyip Erdoğan

                                         Başbakan

BAŞKAN - Millî Savunma Komisyonunda bulunan tasarı geri verilmiştir.

Sayın milletvekilleri, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Önce sırasıyla yarım kalan işlerden başlayacağız.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

BAŞKAN - 3 üncü sırada yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu gelmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.

4 üncü sırada yer alan, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Sayın milletvekilleri, birleşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 14.30

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.41

BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)

BAŞKAN - Sayın Milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 82 nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

5 inci sırada yer alan, Tokat Milletvekili Mehmet Ergün Dağcıoğlu'nun; Gelir Vergisi Kanunu ve 6183 sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3.- Tokat Milletvekili Mehmet Ergün Dağcıoğlu'nun; Gelir Vergisi Kanunu ve 6183 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/673) (S. Sayısı: 1081) (x)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

9 uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 9.- 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununun 11 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 11.- 1. (I) sayılı listedeki mallar için belirlenen maktu vergi tutarları kilogram, litre, metreküp, standart metreküp, kilokalori veya bunların alt ve üst birimleri ile gerektiğinde büyüklükleri de dikkate alınarak kap, ambalaj veya adet olarak uygulanabilir.

2. (III) sayılı listedeki mallar için asgari maktu vergi tutarları;

a) (A) cetvelindeki mallardan, 2203.00 G.T.İ.P. numaralı mallar için bir litredeki her bir alkol derecesi, 22.04, 22.05 (2205.10.90.00.12 hariç) ve 2206.00 G.T.İ.P. numaralı mallar için her bir litre, diğer mallar için içerdiği alkolün her bir litresi itibarıyla,

b) (B) cetvelindeki mallar için perakende satışa sunulan sigaraların birim ambalajı içinde yer alan her bir sigara, diğer tütün mamullerinin birim ambalajı içindeki mamulün her bir gramı itibarıyla,

uygulanır.

3. (II), (III) [(B) cetvelindekiler hariç] ve (IV) sayılı listelerdeki mallar için verginin matrahı; bunların teslimi, ilk iktisabı ve ithalinde, hesaplanacak özel tüketim vergisi hariç katma değer vergisi matrahını oluşturan unsurlardan teşekkül eder.

4. (III) sayılı listenin (B) cetvelindeki mallar için verginin matrahı; bunların nihai tüketicilere perakende satış fiyatıdır.

5. (III) sayılı listedeki mallar için asgari maktu vergi tutarlarına göre hesaplanacak vergi tutarından az olmamak üzere yalnızca nispi vergi uygulanır.

Bakanlar Kurulu bu maddede yer alan vergileme ölçülerini değiştirmeye yetkilidir."

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Mersin Milletvekili Sayın Mustafa Özyürek…

                                  

(x) 1081 S. Sayılı Basmayazı 28.3.2006 tarihli 80 inci Birleşim Tutanağına eklidir.

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Grup adına Haluk Koç konuşacak efendim.

BAŞKAN - Samsun Milletvekili Sayın Haluk Koç; buyurun.

CHP GRUBU ADINA HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının ilgili maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, biraz sonra dile getirecek olduğum konuların görüşülen maddeyle ne ilgisi var diye, lütfen, Sayın Başkanlık makamından da bir uyarı yapılmamasını talep ediyorum; çünkü, söyleyeceklerim, görüşülmekte olan Kurumlar Vergisi indirimiyle ilgili bu vergi düzenlemesi kanununda son derece yakın ilişkisi olan konular. Şu bağlamda söyleyebilirim; çünkü, vergilerle toplanan ve oluşturulan bütçeyle devletin güvenlik hizmetlerinin de görüldüğü hiçbir zaman akıldan çıkarılmamalı. Yani, bu ilişkiyi kurduktan sonra gündeme geçmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, bir parlamenter olmaktan öte, bir Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olarak, son dönemde, son birkaç gündür yaşanan olaylar çerçevesinde büyük üzüntü duyduğumu belirtmek istiyorum.

Ben, daha bir milletvekili duyarlılığıyla bu kürsüye çıkmadan önce, konuyla ilgili bir hükümet yetkilisinin gelip, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, Diyarbakır'da, Siirt'te yaşanan olaylarla ilgili, Türkiye Cumhuriyeti Parlamentosunu bilgilendirmesini beklerdim, dilerdim; fakat, böyle bir şeyin gerçekleşmeyeceğini çok açık bir şekilde görüyoruz.

Değerli arkadaşlarım, kısaca bir anımsatma yapmak istiyorum. Bakın, 19 Eylül 2005 Pazartesi günü, Türkiye Büyük Millet Meclisini, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, gittikçe yükselmekte olan ve artık, sivil itaatsizlik boyutuna taşınmakta olan ve Türkiye coğrafyasının her noktasında istenmeyen olaylara boyutlanacak olan bazı gelişmeleri görüşmek üzere olağanüstü toplantıya çağırdık. Bu olağanüstü toplantı çağrımızı, İçtüzüğün bize verdiği yetkiyle yerine getirdik ve üzülerek anımsatmak istiyorum; İktidar Partisi grup başkanvekillerinin toplanmamak üzere yaptıkları bütün girişimlere rağmen, o gün, Parlamento toplandı ve Cumhuriyet Halk Partisinin bu genel görüşme önerisi okundu, görüşmeler, öngörüşmeleri yapıldı ve reddedildi. Onun tutanakları var; onları, burada, tekrar etmek istemiyorum. İleri sürülen tezler var; İktidar Partisinin, bunu görüşmemek, görüştürmemek üzere ileriye sürdüğü karşı tezler var, görüşler var; onları anımsatmak istemiyorum. Peki, ne oldu geçen süre içerisinde; geçen süre içerisinde -geçen sene ağustos ayına bir dönmek istiyorum- değerli arkadaşlar, ağustos ayında…

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Ne alakası var?!

HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Çok alakası var!..

HALUK KOÇ (Devamla) - Efendim, alakasını kurdum, ilgisini kurdum; bu ülkede toplanan vergilerle, bu ülkede güvenlik hizmetleri yerine getiriliyor, sağlık hizmetleri yerine getiriliyor; son derece yakın ilgisi var. Burası Türkiye'nin Parlamentosu. Türkiye'yi yakından ilgilendiren, Türkiye'yi yakan temel sorunlar burada görüşülmeyecek de ne zaman görüşülecek Sayın Vekilim?! Burada dile getirmeyecek miyiz?! Bir bilgilenme istemeyecek miyiz?! Ne oluyor, ne bitiyor Türkiye'de sorusunu sormayacak mıyız?! Buna hakkımız yok mu?!

FARUK ÇELİK (Bursa) - İçtüzük buna imkânlar veriyor.

HALUK KOÇ (Devamla) - İçtüzüğü işletmiyorsunuz, engelliyorsunuz.

FARUK ÇELİK (Bursa) - Nasıl?!. Nerede?!.

HALUK KOÇ (Devamla) - Sayın Başkanvekilim, engelliyorsunuz.

FARUK ÇELİK (Bursa) - Gündemdışı konuşma yapabilirsiniz.

HALUK KOÇ (Devamla) - 19 Eylülü hatırlattım. 19 Eylülde, genel görüşme açılmasına karşı çıktınız.

FARUK ÇELİK (Bursa) - Gündemdışı konuşma talep edebilirsiniz.

HALUK KOÇ (Devamla) - Gündemdışı değil efendim, kanunla ilgili. Gelin, konuşturmayın beni burada! Hadi, gelin, konuşturmayın beni burada! Yapmayın!.. Lütfen, dinleyin!..

FARUK ÇELİK (Bursa) - Sayın Başkan, İçtüzüğü uygulamanızı istiyorum, lütfen…

HALUK KOÇ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım…

BAŞKAN - Sayın Koç, siz…

FARUK ÇELİK (Bursa) - Sayın Koç, bu madde üzerinde bu konuşmayı burada yapamaz. Bu madde üzerinde bu konuşmayı yapamazsınız Sayın Koç.

BAŞKAN - Sayın Koç, siz, Genel Kurula hitap edin.

HALUK KOÇ (Devamla) - Sayın Başkan, ben bunları dile getirmek zorundayım. Ben bunları dile getirmek zorundayım Sayın Başkanım…

FARUK ÇELİK (Bursa) - Yapamazsınız bu konuşmayı!..

HALUK KOÇ (Devamla) - …ve görüşülen vergi yasasıyla da son derece yakından ilgili…

FARUK ÇELİK (Bursa) - Bir değil, iki değil bu, efendim.

HALUK KOÇ (Devamla) - Ülkede toplanan vergi gelirleriyle, bu ülkede, güvenlik hizmetleri yerine getiriliyor.

BAŞKAN - Sayın Koç, bir dakikanızı rica edebilir miyim.

Elbette ki, sizin konuşma…

FARUK ÇELİK (Bursa) - Öyle şey olur mu?!

HALUK KOÇ (Devamla) - Öyle şey olur efendim!..

FARUK ÇELİK (Bursa) - Öyle şey olmaz!..

BAŞKAN - … konuşma serbestinizi Başkanlık olarak sağlayacağız; ancak…

FARUK ÇELİK (Bursa) - İçtüzük neyse o olur..

BAŞKAN - …ancak, bu konuşmanızı yaparken, güvenliğe de gelebilirsiniz; ancak, maddeyle olan bağlantıyı, siz bir Grup Başkanvekili olarak, onu da lütfen kurun; burada, germeyelim, yasa görüşüyoruz. Başka yolları da var.

Siz buyurun.

HALUK KOÇ (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Baştan ilgisini kurdum Sayın Başkan, yinelemek istemiyorum, iki kere de arkadaşlarımızın tepkisi üzerine bu konuyu yineledim. Konu, güncel ve önemli.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Başbakanın Türkiye'deki terör olayına yaklaşımının yanlış olduğunu ifade ettik. Bu konuda, ağustos ayında, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bir uyarıda bulunmuştuk, şunu söylemiştik: "Sayın Başbakan, size gelen talepleri, Türkiye'nin bölünmesine dönük siyasî amaçları açık ve net olan bir terör örgütünün siyaseten muhataplaştırılması noktasına taşırsanız yanlış yaparsınız." Ağustos ayında söylediğimiz buydu.

Sayın Başbakan, şu etnik grubun sorunu diye adlandırdığı konuyu, biliyorsunuz, gündeme farklı boyutlarda getirdi ve Türkiye'de sıfır terör diye övündüğünüz nokta, bugün, artık, Türkiye'nin en önemli kentlerinden birinde bir sivil itaatsizlik boyutuna taşındı.

Değerli arkadaşlarım, hepiniz televizyon izliyorsunuz, oradan telefonlarla konuşuyorsunuz. Yaşanan manzaranın, hükümet tarafından, bu Parlamentoda paylaşılması lazım, sorumluluğunun üstlenilmesi lazım, milletvekillerinin bilgilendirilmesi lazım, açılımının yapılması lazım; engellediğiniz öngörüşmenin, öngörüşme yapmak istemeseniz bile, burada bir tartışma ortamında dile getirilmesi lazım.

Sayın milletvekilleri, şimdi, bugün gelinen nokta son derece acıdır ve Türkiye'de bir belediye başkanı, makam otomobilinin üstüne çıkıyor -otomobilde de devletin vali yardımcısı- ve bu sivil itaatsizliği tetiklediği gruplara, cesaretlerinden dolayı teşekkür edebiliyor!

Değerli arkadaşlarım, ben, o bölgede yaşayan, Türkiye'nin bölünmez bütünlüğünden yana olan…

FARUK ÇELİK (Bursa) - Sayın Başkan, müsaade etmeye devam edecek misiniz?!

HALUK KOÇ (Devamla) - Efendim, bunda rahatsız olacak bir şey yok, Sayın Başkan…

FARUK ÇELİK (Bursa) - Ben bundan rahatsız olmuyorum...

BAŞKAN - Sayın Koç…

FARUK ÇELİK (Bursa) - Bu, Türkiye'nin ortak meselesidir…

HALUK KOÇ (Devamla) - Böyle bir şey olmaz…

FARUK ÇELİK (Bursa) - Biz, sabırla bekliyoruz…

BAŞKAN - Sayın Koç…

HALUK KOÇ (Devamla) - Sayın Başkan, böyle bir şey olmaz…

BAŞKAN - Sayın Koç, her şeyin bir sınırı var…

HALUK KOÇ (Devamla) - Sayın Başkan, böyle bir şey olmaz…

BAŞKAN - Her şeyin bir ölçüsü var… Bu kürsü serbest; ama…

HALUK KOÇ (Devamla) - Bu kürsü, milletvekillerinin, Türkiye'nin sorunlarını konuşacağı kürsüdür.

FARUK ÇELİK (Bursa) - Böyle şey olur mu?!

BAŞKAN - … bu maddede bu konuları konuşamazsınız…

FARUK ÇELİK (Bursa) - Buna hakkınız yok…

HALUK KOÇ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım…

BAŞKAN - Lütfen...

FARUK ÇELİK (Bursa) - Bu şekilde kullanmaya hakkınız yok…

BAŞKAN - Lütfen…

HALUK KOÇ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bu kürsü, milletvekillerinin, Türkiye'nin sorunlarını konuşacağı kürsüdür. (CHP sıralarından alkışlar) Hiç kimse susturamaz! Lütfen, oturun yerinize! Lütfen, oturun siz de!

BAŞKAN - Sayın Koç, önce İçtüzüğe sizin uymanız lazım.

FARUK ÇELİK (Bursa) - Sayın Başkan, İçtüzüğü uygulamanızı istiyorum, lütfen! Lütfen!.. Lütfen!..

ATİLLA KART (Konya) - Kürsüye müdahale ediyor!..

HALUK KOÇ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, Sayın Başbakan yurt dışında. Siirt milletvekilidir. Sayın İçişleri Bakanı Diyarbakır milletvekilidir. Bakanlık görevini bırakın, bir bölge milletvekili olarak sorumlulukları vardır; orada, kepengini açamayan, baskı altında kalan, çocuğunu okula gönderemeyen, ticaret yapamayan ve bu terör örgütünün, bu sivil itaatsizlik çağrısına, baskı karşısında, orada yılarak uymak zorunda kalan insanlarımıza sahip çıkmak zorundadır. Yanlış bir şey mi söyledim?! Yanlış bir şey mi söyledim?! (CHP sıralarından alkışlar)

ATİLLA KART (Konya) - Bravo.

A. İSMET ÇANAKÇI (Ankara) - Buna karşı mısınız? Niye karşısınız?

HALUK KOÇ (Devamla) - Bunları dinleyeceksiniz Sayın Çelik.

FARUK ÇELİK (Bursa) - Doğru şeyi doğru zamanda söyleyeceksiniz.

HALUK KOÇ (Devamla) - Doğru zamanda da söylediğimizi dinlemiyorsunuz. Kapatıyorsunuz.

FARUK ÇELİK (Bursa) - Sayın Başkan…

HALUK KOÇ (Devamla) - Sayın Başkan, böyle bir şey olmaz! Bunları söylemek zorundayız. Bunları söylemek zorundayız.

BAŞKAN - Sayın Koç, bir defa, İçişleri Bakanı Diyarbakır milletvekili değil. Dün akşam da gerekli açıklamayı yapmıştır.

HALUK KOÇ (Devamla) - Daha önce Diyarbakır milletvekiliydi.

BAŞKAN - Lütfen, siz, konuşmanızı madde üzerinde tamamlayın!

FARUK ÇELİK (Bursa) - Sizin bu agresif davranışınıza bu iyi niyetimizi daha fazla suiistimal etmeye hakkınız yok!

HALUK KOÇ (Devamla) - Ben, hiçbir şeyi suiistimal etmiyorum; ülkemin sorunlarını konuşmak, bu kürsüyü suiistimal etmek değildir; ülkeye sahip çıkmaktır.

BAŞKAN - Sayın Koç, gerekli konuşmayı yaptınız, siz bir de maddeye gelin.

FARUK ÇELİK (Bursa) - Böyle şey olmaz!

HALUK KOÇ (Devamla) - Niye arkadaşlarınızdan ses çıkmıyor?! Siz niye sahipleniyorsunuz Sayın Çelik?!

FARUK ÇELİK (Bursa) - Ben grup başkanvekiliyim. Çok ayıp oluyor!

HALUK KOÇ (Devamla) - Niye rahatsız oluyorsunuz?! Niye rahatsız oluyorsunuz?! Niye rahatsız oluyorsunuz?! Bunları konuşmak zorundayız.

BAŞKAN - Sayın Koç, siz maddeye gelin, lütfen.

FARUK ÇELİK (Bursa) - Biz, her konuyu konuşmaya hazırız; ama, her şey yerli yerinde konuşulacak.

HALUK KOÇ (Devamla) - Yerinde, zamanında getirdiğimizde, görüşme yapmadınız.

FARUK ÇELİK (Bursa) - Maddeye gelin, lütfen.

HALUK KOÇ (Devamla) - Efendim, Türkiye'de şu anda yaşanan olaylara iktidarın yaklaşımı yanlıştır değerli arkadaşlarım.

Bakın, önemli bir tarih diliminden geçiyoruz. 22 nci Dönem parlamenterleri olarak, birer birer de, bırakın siyasî kimliğimizi, ağır sorumluluk altındayız.

Değerli arkadaşlarım, bunları inanarak söylüyorum, bunları kimseyi provoke etmek, kimseyi kışkırtmak için söylemiyorum; bu sorumluluğumuzu yerine getirmek zorundayız. Bu konuları konuşmak zorundayız. Bir eksik, bir zaaf varsa, buradan…

BAŞKAN - Sayın Koç, onları konuştuk da…

HALUK KOÇ (Devamla) - Sayın Başkan, müsaade edin de iki kelime meydana getireyim.

BAŞKAN - Bir cümle de madde üzerine söyleyin, zaten süreniz bitiyor.

HALUK KOÇ (Devamla) - Efendim, bu vergi yasasındaki, Kurumlar Vergisinde yapılacak olan dilim indirimi ücretlere yansımadığı için adil değildir. Sıkıntı getirmektedir.

Tekrar konuya dönüyorum. Tekrar konuya dönüyorum. Sayın Başbakanın, bir an önce umre gezisini kesip Türkiye'ye gelmesi gerekir.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Ne umresi?!

HALUK KOÇ (Devamla) - Bir an önce kesip Türkiye'ye gelmesi gerekir ve bu konuda meydana gelen zaafın önlenmesi gerekir.

FARUK ÇELİK (Bursa) - Ayıp yahu!..

HALUK KOÇ (Devamla) - İnsanlar doğuda, Diyarbakır'da, Siirt'te devletin kendilerine sahip çıkmasını istiyor değerli arkadaşlarım. Bu talebi dile getirmek, bir milletvekili olarak görevdir; bu görevi yerine getiriyorum. İktidarı, daha sonra ödeyemeyeceği ağır bir vebal altına girmemesi için bir kere daha…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HALUK KOÇ (Devamla) - Bağlıyorum Sayın Başkan.

FARUK ÇELİK (Bursa) - Biz sizi itaate davet ediyoruz, kürsüye itaate davet ediyoruz Sayın Koç. Önce, siz, bir itaat edin…

HALUK KOÇ (Devamla) -…Meclis kürsüsünden uyarıyorum.

BAŞKAN - Sayın Koç, son cümlenizi alayım.

HALUK KOÇ (Devamla) - Ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, bir kere daha, uyarı görevini yerine getiriyorum.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Koç.

FARUK ÇELİK (Bursa) - Siz yasalara itaat edin, ondan sonra, İçtüzüğe itaat edin, ondan sonra…

BAŞKAN - Anavatan Partisi Grubu adına, Gaziantep Milletvekili Sayın Ömer Abuşoğlu; buyurun.

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüştüğümüz vergi kanunlarında değişiklik yapan tasarının 9 uncu maddesi üzerinde görüşlerimi sunmak üzere huzurlarınızdayım; hepinizi saygılarımla selamlarım.

Vergi meselesi önemli bir mesele. Halkın yararına dikkate alınması, halkın yararına düşünülmesi gereken bir mesele; fakat, bu vergi kanunu bütünüyle incelendiği zaman, bir taraftan Gelir Vergisi bir taraftan Özel Tüketim Vergileriyle ilgili düzenlemeler halkın geçim sıkıntısını bir miktar daha artırmaktadır; çünkü, ücretliler lehine herhangi bir iyileşme meydana getirmemektedir. Sadece ücretliler mi, işçiler mi; aynı zamanda memurlar da…

Çanakkale Zaferinin yıldönümünde bir gazetede bir resim gözüme çarptı; iki tane, Çanakkale Harbinde savaş eden Türk askerinin resmiydi bu. Birisinin ayakkabısı var, diğerinin yok. Ayakkabısı olmayan askerin elbisesi de, pantolonu da, bırakınız, dizine kadar yırtılmış vaziyette, yama üzerine yama vurulmuş; yamalar dahi lime lime olmuş. Türk Milleti, devletinin bütünlüğü, devletinin bağımsızlığı için hangi şartlarda mücadele verdiğini bir kez daha gözler önüne serme noktasında bu örneği verdim.

Bugün vergi kanununu görüşüyoruz; ama, bundan daha önemlisi, Meclisin görüşmesi gereken bir başka meselesi var Türkiye'nin; içten bölünmesi ve parçalanması meselesi. Bir grup insan, kalkıyor, bir terörist cenazesini bahane edip, Diyarbakır'da günler süren kalkışmada bulunuyor. Kalkışma diyorum; evet, bu bir kalkışmadır, sivil itaatsizliktir, sivil ayaklanmadır; fakat, güvenlik kuvvetlerimiz büyük bir fedakârlık örneği vererek, halkın suçlu ile suçsuzu birbirinden ayırt edebilecek şekilde bir mücadele örneği veriyor; ama, hükümetin, bu konuda, iki gün geçmiş olmasına rağmen olayların üzerinden, iki gün boyu devam etmesine rağmen, hükümetin, gelip, burada, İçişleri Bakanının, Meclis kürsüsünden millete bilgi verme noktasında ciddî bir zafiyet içerisinde olduğunu görüyoruz.

Bırakınız İçişleri Bakanını, geçtiğimiz gün, olayların ilk başladığı gün, ben, Sayın Maliye Bakanının kulağına, gittim, Diyarbakır'da ciddî olaylar oluyormuş, nedir bu olayların aslı… Yüreğimizi soğutacak birtakım bilgiler edinebilirim maksadıyla, Sayın Maliye Bakanına konuyu aktardım, konuyu ilettim; ama, buna rağmen, konuyla ilgili, gazetelerin yazdığından başka bir bilgimiz yok.

Biliyorsunuz, ortaya çıkan durum, sadece belli bir şehirdeki, belli bir kesimin, belli bir kitlenin -15-16 yaşında çocuklar deniliyor- bunların ortaya koyduğu bir hadise değil, Türk Milletinin birliğine ve devletin bağımsızlığına karşı bir sivil itaatsizlik provası. Zaman zaman benzer provalar yapılıyor; ama, bunların üzerine gitmesi gereken, halkın yüreğine su serpecek derecede açıklama yapması gereken ne hükümet ne de AK Parti yetkilileri, konuyla ilgili, millete, herhangi bir bilgi verme noktasında değil; ancak, köşe bucak kaçmakla meşguller.

Bir milletvekili olarak, temsil ettiğim milletim adına öncelikle bu Mecliste bu konuların dile getirilmesi, konuşulması gerekiyor; ancak, İktidar Partisi, bu meselelerin konuşulduğu Mecliste, konunun âdeta konuşulmasını engellemek üzere muhalefet partisi sayın sözcüsünün lafını kesmekle meşgul.

FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) - Ya, gündem ne?!

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Gündem, Türk Milletinin birliği ve beraberliği. Bundan çok daha önemli bir gündem tanımıyorum. Eğer siz bundan önemli gündem tanıyorsanız, sizi de reddediyorum, sizi de kınıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) - Hayır, öyle bir şey demedim zaten. Öyle bir şey diyen yok.

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Burada, bakınız, 1984 yılındaki Şemdinli ve Eruh olayları ilk ortaya çıktığında da zamanın yetkilileri konuyu çok hafife almışlardı. Bu mesele bu kadar hafife alınacak, "gündem nedir" diye sorulacak bir konu değil, dikkatinizi çekerim.

FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) - Evet, gündem nedir diye sorabiliriz.

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Bir Türk Milletinin ferdi olarak…

FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) - Hayret bir şey!

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Bırakınız milletvekili olarak, Türk Milletinin bir ferdi olarak dahi bu konunun üzerinde hassasiyetle durmanız gerekir; öncelikle sizin dile getirmeniz gerekir bu meseleyi. İktidar olmak öyle rasgele olabilecek bir iş değildir; sorumluluk ister, sorumluluk altına girmeniz gerekir, bunun sorumluluğunu üstlenmeniz gerekir.

FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) - Onun için mi kaçtın?

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Bu sorumluluğun çerçevesi içerisinde gelip burada bilgi vereceksiniz, halkı aydınlatacaksınız, halkın yüreğine su serpeceksiniz.

FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) - Damarına basacağım şimdi.

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Bas damarıma, bas da gör bakayım neler çıkıyor damarımdan!.

FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) - Onun için mi iktidardan kaçtın?!

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Evet, onun için kaçtım. O sorumluluğu, o yüreği sizlerde göremediğim için gittim. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) - Belli… Çok belli…

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Ak olarak geldiniz, karalandınız, lekelendiniz; onun için gittim.

MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Siz oturup durun orada.

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Daha sayayım mı?

FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) - Say.

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - İstiyor musun?

FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) - İstiyorum, say. Var mı elinde belgen? Konuş, belgenle konuş.

MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Belgeden çok ne var!..

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Belgeden çok ne var!... Belgeden çok ne var!..

MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Bakanın kendisi belge, en büyük belge burada!

FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) - Var mı belgen?

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, müdahale etmeyelim.

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Belgeden çok bir şey yok. Gel sana anlatayım.

MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Seçim yatırımı yapıyor.

BAŞKAN - Sayın Abuşoğlu, siz grup başkanvekilisiniz, lütfen Genel Kurula hitap edin ve de konuya gelin lütfen.

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Efendim, Türkiye, gerçekten…

Sayın Başkan, konuya geleceğim, gelir vergisi konusuna geleceğim; ama, bir milletin istiklali ve bağımsızlığı söz konusu olduğu zaman, açlık tokluk, insanların karınlarının doyması değil mesele. Biraz önce, Çanakkale Savaşındaki erin pantolonu üzerindeki yama üstüne yama ve yamaların da çürüdüğünden bahsettim. Bugün, Türkiye -eğer anlayamıyorlarsa bazı kesimler- böyle ciddî birtakım problemlerle karşı karşıyadır. Bunun iyi bilinmesi gerekir.

Diyarbakır'daki vatandaşımız kepengini açamıyor, okuluna gidemiyor. Bir grup 15-16 yaşında çocuktur deniliyor. Öyleyse, çıkıp mücadelenizi versenize. Hükümet olarak hangi tedbirleri aldınız; Diyarbakır insanını rahatlatacak, oradaki insanların günlük hayatına devamını sağlayacak… Sadece Diyarbakır'dakiler mi; Türkiye'nin dört bir tarafındaki insanlar kulak kesilmiş, kulak kabartmış, hep o olayları dinliyor. Yurdun dört bir yanından insanlar telefon ediyor: "Sayın Vekilim, neler oluyor Diyarbakır'da?" Biz de şimdi soruyoruz hükümete: Neler oluyor Diyarbakır'da? Bir hükümet yetkilisi çıksın, gelsin, burada, meselelerin aslı, esası hakkında buraya bilgi versin, milleti aydınlatsın, gerginliği azaltsın. Gerginliği azaltma noktasında, eğer güvenlik kuvvetlerinin herhangi bir sıkıntısı varsa yetki noktasında, getirsinler acil tedbirleri, hemen burada karara bağlayalım. Hükümetten istenen, hükümetten beklenen budur.

Bir milletvekili olarak, Türk Milletinin bir ferdi olarak, hükümetin bir an önce olaya müdahil olduğunu açıkça ortaya koyabilecek neleri varsa, gelip burada ifade edilmesi, dile getirilmesi gerekir. Aksi takdirde "gündeme gel", "konuya gel" gibi laflarla konuyu savsaklamak, konuyu geçiştirmek size de bir şey kazandırmaz, ama, Türk Milletine çok şey kaybettirir. Öncelikli olarak meselelerimiz ne ise, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bunların tartışılması gerekir.

Karşınızda, Stalinist bir örgüt var. Bu örgütün stratejisi belli; silahlı mücadele ve giderek de halk tabanında yaygınlaştırılan bir sivil itaatsizlik ve bundan sonraki aşamayı artık söylemeye dahi dilim varmıyor.

Bu konudaki, hükümetin bakışını öğrenmek istiyoruz. Gidip, aydınlarla oturup "Kürt sorunudur" deyip meseleye, ortadan çıkmak, ondan sonra da söylediği lafı geri alırcasına ortadan kaybolmakla bu işler olmaz. Ortada nasıl bir sorun varsa, açıkça, gelip, burada dile getirilmesi lazım. Hükümetin bu konudaki bakış açısını öğrenmek istiyoruz. Kürt sorunu mudur, bir başka sorun mudur? Bunu, bir daha buradan, bu kürsüden, gelsin, dile getirsinler, gelsin, ifade etsinler.

Bugün birçok Kürt vatandaşımızın ifade ettiği: Ortada bir Kürt sorunu yoktur. Kürtlerin, milletiyle, devletiyle, bayrağıyla hiçbir sorunu yoktur; ama, hükümetin başı Sayın Başbakan, kalkıyor "Kürt sorunu" deyip, terör örgütünün söylemleri doğrultusunda bir ifadeyle bazı kesimlere ciddî bir güç kazandırıyor ve bu tür kritik dönemlerde hükümetin sessizliğe bürünmesi de insanlar üzerinde bir endişeye ve bu endişenin de giderek yoğunlaşmasına sebep oluyor. Onun için, bir an önce, vakit geçirmeden, Türk Milletinin bu konuda yeterince aydınlatılması, bunun için de bir hükümet yetkilisinin, buraya gelip, Meclis kürsüsünden bilgi vermesini talep ediyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. (Anavatan Partisi ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Abuşoğlu.

FARUK ÇELİK (Bursa) - Sayın Başkan, Grup adına kısa bir açıklama yapacağım.

BAŞKAN - AK Parti Grubu adına, Bursa Milletvekili Sayın Faruk Çelik; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA FARUK ÇELİK (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Az önce burada cereyan eden tartışmalarla ilgili, tabiî ki, Genel Kurulun İçtüzük çerçevesinde çalışmalarını yürüttüğünü hepimiz biliyoruz. Burada, İçtüzüğe rağmen, görüşülmekte olan teklif ve maddeye rağmen, bazı temenniler de dile getirilebilir; ama, İçtüzüğü ve uygulamaları kenara itecek tarzda, belki gündemdışı, belki genel görüşme, belki gruplar arasında bir diyalogla ele alınacak olan çok önemli bir konuyu burada âdeta bir tahrik vesilesine dönüştürmek, hiçbir milletvekilinin hakkı da değildir, haddi de değildir yani.

HALUK KOÇ (Samsun) - Estağfurullah! Aa, yapmayın!

MUHARREM DOĞAN (Mardin) - O sizin düşünceniz.

FARUK ÇELİK (Devamla) - Bizim, özellikle yerimizden müdahalemizin amacı budur, bakınız. Yoksa, hükümetin, gelip, cereyan eden bu hadiselerle ilgili bilgi sunma konusundaki talebinize saygı duyuyorum.

ATİLLA KART (Konya) - Ortada bir muhatap yok Sayın Çelik, muhatap yok ortada.

FARUK ÇELİK (Devamla) - Efendim, bu ayrı bir olay.

ATİLLA KART (Konya) - Muhatap yok ortada…

FARUK ÇELİK (Devamla) - Şimdi, bununla ilgili bir görüş getirilebilir; ama, Türkiye'de, sanki, terör olayı bugün çıkmış, Türkiye'deki anarşi ve…

BAŞKAN - Sayın Çelik, bir dakikanızı rica edeyim.

FARUK ÇELİK (Devamla) - Son cümlem, bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Kart, siz iyi bir hukukçusunuz; yerinizden müdahaleyi, son zamanlarda bir gelenek haline getirdiniz, size uygun düşmüyor; lütfen…

ATİLLA KART (Konya) - Efendim, usulü dairesinde ikaz ediyorum; usulü dairesinde ikaz ediyorum.

BAŞKAN - Efendim, nasıl, Koç, İçtüzüğe rağmen, Başkanlığın müsamahasıyla her şeyi söylediyse… Bakın, açıklama yapıyor bir İktidar Partisi Grup Başkanvekili; lütfen, ona da tahammül edin, açıklasın, o da görüşünü açıklasın.

Buyurun.

FARUK ÇELİK (Devamla) - Efendim, burada söylenen bir durum yok Sayın Başkan. Diyorum ki, gayet net, bu konuyla ilgili, hepimizin, bütün milletin hassasiyeti var. Bu, bugünün olayı değil.

1983'te, Türkiye, terör olaylarıyla yüz yüze gelmiş, karşı karşıya gelmiş. Şimdi, dönüp, burada, bu kürsüyü, parti amaçlı, siyasî amaçlı, keyfî olarak kullanma imkânını, siz, elde ettim deyip, rastgele bir konuşma yaparsanız, bundan zarar görecek olan Türk Milletidir.

HALUK KOÇ (Samsun) - Yapmayın!..

FARUK ÇELİK (Devamla) - Onun için, burada, herkes sorumluluk çerçevesinde hareket etmek, ne söylediğini, ağzından ne çıktığını çok iyi düşünmek zorundadır.

Şimdi, çok kolay… Ben AK Parti Grup Başkanvekiliyim. 1983'te bu olaylar başladığı zaman kim iktidardaydı, neler yapıldı, neler oldu, daha sonraki dönemlerde kimler buraya geldi, kimler buradan gitti, kimler?..

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Geçmişin yanlışlarını söylüyoruz; sizin de yanlışlarınızı söylemeye devam edeceğiz.

FARUK ÇELİK (Devamla) - Bakınız, bunlar, geçmişte bu yanlışlar yapıla yapıla Türk demokrasisi çok kan kaybetti. Buna hakkımız yok. Bu kadar önemli, yetmiş milyonu ilgilendiren bir olayla ilgili duyarlılığımız… Hepimizin duyarlılığı eşittir ve bu olaylarla ilgili taleplerinize saygı duyduğumu ifade ediyorum ve İktidar Partisi sorumluğu olarak bize düşen bir görev varsa bunu yetkililere iletme görevini de üzerimize alıyoruz. Bu ayrı bir olay; ama, burada, sorumsuz ifadelerin Türkiye'ye açacağı yaraları, bölgede meydana getireceği tabloları düşünerek herkesin konuşmasının doğru olacağı inancıyla söz aldım; hepinize teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Çelik.

Şahısları adına söz isteği var.

Tokat Milletvekili Sayın Ergün Dağcıoğlu; buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; evet, arkadaşların da bir hassasiyeti oluştu "sen bari madde üzerinde konuş" diyorlar; katılmamak mümkün değil.

Sayın Başkanım, dün, burada, konuyla ilgili olarak, Kurumlar Vergisinin yüzde 30'dan 20'ye düşmesiyle ilgili aradaki oluşacak farkın büyük sermayedarları kollamak yerine, dargelirli ve ücret geliri unsuruna sahip olan vatandaşlarımıza iş ve istihdam alanı olarak dönüşeceğini vurgulayan bir örnek verirken, ne muhalefet milletvekili arkadaşlarım ne de Divan olarak bunun gündeme gelinmesi doğrultusunda gösterdikleri hassasiyeti, şimdi, bugün, burada göremeyince, arkadaşlarımız, tabiî olarak "lütfen, sen de gündeme dön bari" dediler.

Şimdi, biyodizelle ilgili olarak, bizim bu ÖTV indirimleriyle ve ÖTV vergileriyle ilgili olarak oluşan gündemde kamuoyunda biyodizel hususuyla ilgili olarak çok ciddî gerginliklerin, hem de hak edilmeyen ölçüde ciddî gerginliklerin oluştuğunu görüyorum. Bu manada, izninizle, hem kamuoyunu hem de milletvekili arkadaşlarımızı kanunun ruhuna uygun olarak aydınlatmak gerektiğini düşünüyorum; o da şöyledir: Biyodizel olarak adlandırılan ve piyasada kullanımı yaygınlaşan yakıtın vergilendirilmesinin motorinle arasında oluşacak olan haksız rekabeti engellemek amacına dönük olarak getirdiğimiz bu maddeler, zannediyorum, ruhuna uygun olarak yorumlanmadığından haksız bir gerginliğe sebep oldu. Şöyle ki: Hepinizin bildiği üzere, ülkemizde uzun yıllardır ihracat kalemlerimizin başında ve en önemli döviz çıktısı olarak kayda giren unsur, petrol ve petrol türevleri. Hemen onun peşinden gelen en önemli döviz çıktısına sebep olan unsurlar nedir diye baktığınızda, yağ ve yağ ürünlerinin, petrolden sonra en yüksek döviz çıktısına sebep olan ürünler olduğunu görüyoruz. İşte, biz, hem bu gerçeği dikkate almak suretiyle hem de geçen hükümetlerin yanlış tarım politikalarını balans edebilmek için, bu biyodizelle ilgili bir uygulama başlatıyoruz. O da nedir… Özellikle, mesela -ben Tokat Milletvekiliyim- Kazova diye bir ovamız var ki, mümbit bir arazi ve yılda üç ürün alınabilen bir arazidir. O arazide, uzun yıllardır -şeker fabrikası da olmasından ötürü- pancar ekimi yapılmaktadır ve biz, iktidara geldiğimiz günden itibaren, kotalarla ilgili problemlerini aktaran insanlarımızı rahatlatabilmek için yeni kotalar getirmedik; ama, eski konulmuş kotaları mecburen korumak suretiyle, yaklaşık olarak 525 liraya mal edip, yine yaklaşık olarak 250 liraya sattığımız şekeri daha ucuz şekilde elde edebilmek için, bu yanlış kotalar disiplin altına alınması gerekir diye bir çalışma başlatmıştık. Bu çalışma vizyonu içerisinde ne yapabiliriz dediğimizde, biz, bu pancardan geçimini temin eden çiftçilerimizi rahatlatabilmek için birtakım alternatif ürünler sunmalıyız ve bu alternatif olarak sunduğumuz ürünlere de devlet adına sübvansiyon yapmalıyız dedik. Bunlar nedir diye baktığımızda, yine, yağ ve yağ ürünü elde edeceğimiz maddeler, hem de döviz çıkışını engellemek adına, pancar kotalarını da balans etmek adına baktığımızda, kanola ekimini, soya ekimini, ayçiçek ekimini, mısır ekimini hem de sübvansiyon yapmak suretiyle teşvik edip, alternatif ürün olarak çiftçilerimize takdim ettiğimizde, belki arzu edilen başarıyı, çok kısa bir zaman içerisinde bilgilendirme imkânı olmadığı için elde edemedik. Bu manada da, bütün enstrümanları kullanmak suretiyle, kamuoyunu enforme edebilmek, bilgilendirmek için, biz, biyodizel üretimini de kamuoyuyla paylaşmak suretiyle, çiftçilerimize, kanola ekimi, ayçiçeği ekimi, mısır ekimi, soya ekiminin çok önemli olduğunu, buradan sadece yağ elde etmekle kalmayıp bu kadar hayırlı bir üründen ikinci ürün olarak biyodizel üretme imkânımızın da olduğunu vurguladık. Bu, çok kısa bir zaman içerisinde, kamuoyu adına baktığımızda çok yaygın ve sempatik bir konu olarak gündeme oturunca, insanlarımız süratle biyodizel üretme mekanizmaları kurmaya başladılar Anadolu'da.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Teşekkür ediyorum.

İşte, bu hayırlı çalışmalar bu güzel basamaklamayla vücut bulmaya başlayınca, biz, haksız rekabeti de önlemek adına, ÖTV'yle ilgili bir düzenleme getirme ihtiyacı hissettik -bu benim- Gelir Vergisi ve 6183 sayılı Kanuna ilave etmek suretiyle.

Biz burada ne yapıyoruz arkadaşlar; biz burada şunu yapıyoruz: Öncelikle, Bakanlar Kurulumuzun vergi koyma ve vergi kaldırma hakkı olmadığı için, daha önce benzinin üretiminde yine teşvik unsuru olarak değerlendirdiğimiz metanolle ilgili maddelere nasıl ki yüzde 2'ye varan indirim oranlarını tatbik etmek suretiyle, onu teşvik ederek dışarıya döviz çıktısını balans etme şeklinde olaya yaklaşmışsak, biyodizel uygulamasında da, işte bu konuştuğumuz kanunla böyle bir balans çalışması yaparak, öncelikle litrede 65 kuruşa yaklaşan bir ÖTV tatbikatını burada gündeme getiriyoruz; ama, 0 ile 65 kuruş aralığında koyduğumuz bu vergiyi, Bakanlar Kurulunun olaya nezaret etmesi ve olaya müdahale etmesi sonucunda, yurt içerisinde deminden beri anlatmaya çalıştığım çiftçimizin alınteriyle ürettiği ürünlerini hem kotalardaki balansı sağlamak hem de verimli bir ürün, alternatif ürün üretebilmesini temin etmek için kanolada, ayçiçeğinde, soyada, mısırda, buna benzer yağ üretiminde alternatif ürün olarak kullanabileceğimiz tarım ürünlerini teşvik ettiğimizin dışında, biz, Bakanlar Kurulu marifetiyle, sıfıra kadar indirmek suretiyle ÖTV'yi, yerli üretimi desteklemek, dışarıdan ithalat yaptığımız yağ ve yağ ürünlerine bariyer koymak için böyle bir madde koyuyoruz. Bu kadar hayırlı, bu kadar anlamlı ve bu kadar sonuç alıcı bir maddeyi farklı bir yere götürmeye çalışmak, hakla, hakkaniyetle bağdaşmaz diye düşünüyor; bu manada, hem kamuoyumuzun hem de muhalefet milletvekili arkadaşlarımızın, zihinlerinde olaya böyle bakmasını ve böyle canlandırmasını temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Dağcıoğlu.

Şahsı adına ikinci söz isteği, Bursa Milletvekili Sayın Zafer Hıdıroğlu; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, sayın milletvekili arkadaşlarım; Gelir Vergisi Kanunu ve 6183 sayılı Yasada değişiklik yapan bu yasa teklifimizin 9 uncu maddesi üzerinde şahsım adına söz aldım. Bu vesileyle, hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Tabiî, gündemle ilgili konuşmalar gündem içinde olmayınca, gündemle ilgili bilgi vermek de, mümkün olduğu kadar, bize düşüyor. Ben, önce, Sayın Ergün Dağcıoğlu'na, bu teklifinden ve bu konuda yapmış olduğu açıklamalardan dolayı teşekkür ediyorum.

Tabiî, bu gündemde, birçok arkadaş, sadece yasayla ilgili değil, gündemin maddesiyle ilgili de, yani, şu maddeyle ilgili, yani, 9 uncu maddeyle ilgili şunu söylüyorum gibi bir yaklaşımda da, maalesef, bulunmuyor.

Değerli arkadaşlar, şimdi, çok özet olarak, şu 5 dakika içinde, belki de daha az süremi kullanacağım… Bir kere, Türkiye'de, makro ekonominin temelleri sağlam olarak atıldı. Yani, nedir bunlar; faiz, enflasyon ve paramızın değeri. Faizler düştü mü istenilen seviyeye; düştü, tahminlerden daha fazla. Enflasyon istenilen seviyeye düştü mü; tahminlerden daha fazla…

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Memleket kan gölüne döndü!..

ZAFER HIDIROĞLU (Devamla) - Efendim, paramızın değeri korundu mu; o da korundu. Artık, kimse, faizle rant ekonomisinden para kazanma devrinde değil; artık, kimse yastık altında döviz saklamak gibi bir mecburiyette değil; artık, kimse, 20 çuval şeker stoku yapma durumunda değil.

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Millette para yok ki… Kimde para var?!

ZAFER HIDIROĞLU (Devamla) - Dinlerseniz anlayacaksınız; ama, dinleme diye bir derdiniz yok. Biz halkımıza anlatalım, onlar bilgilensinler.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Masal anlatıyorsun.

ZAFER HIDIROĞLU (Devamla) - Şimdi, mikro hedeflere varmak için de, hükümetin yaptığı çalışmalar için de, bu kanuna göre, Kurumlar Vergisinin 1/3 oranında indirilmesi kötü mü? Efendim sanayicinin işine yarıyor, yüksek gelirlinin işine yarıyor… İyi ya, yüksek gelirli sanayici değil mi işçiyi çalıştıran?! Sizin dediğiniz bu asgarî ücretli nerede çalışıp da bu asgarî ücreti alacak?! Ne zaman biz işsizlerin sayısını, hangi şekilde bir kararla azaltacağız? İşte, Kurumlar Vergisinin azaltılmasıyla alacağız...

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - 12 000 000 işsiz var. Onlara önce bir iş bulun.

ZAFER HIDIROĞLU (Devamla) - … Gelir Vergisinin azaltılmasıyla alacağız. Bakın, yakında… Hükümetimizin bu konuda, bu sene içinde de çalışmaları var. İstihdam vergilerinde azaltmaları bizim düşünmediğimizimi zannediyorsunuz? Sayın Bakanımızın bu konuda çalışmalar yaptığını biz biliyoruz, takip ediyoruz; ama, gündemi takip ederseniz, sizin de bundan haberiniz olur.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bakın, arkadaşlarımız buraya çıkıyorlar, efendim, yatırım yok, teşvik yok, efendim, uygulanmadı filan diye…

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Var mı?..

ZAFER HIDIROĞLU (Devamla) - Şimdi, bir şey daha dikkatimi çekiyor.

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Nerede var?

ZAFER HIDIROĞLU (Devamla) - Bakın, var burada, dinlersen var.

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Ama söyle…

ZAFER HIDIROĞLU (Devamla) - Peki, söyleyelim.

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Nerede var yatırım? Nerede fabrika açtınız?

BAŞKAN - Sayın Akdemir, lütfen…

ZAFER HIDIROĞLU (Devamla) - Nerede fabrika açılır…

Şimdi, değerli arkadaşlar, bakın, kalkınmada öncelikli yörelerde yatırımlar; yani, yatırım teşvikleri... Size söylüyorum. Çok kısa geçmek zorundayım; o kadar çok şey yaptık ki, çok kısa geçmek zorundayım.

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Yanlış var tabiî ki.

BAŞKAN - Sayın Hıdıroğlu, siz Genel Kurula hitap edin.

ZAFER HIDIROĞLU (Devamla) - Ya, çok konuşuyorsun ya! Niye konuşuyorsun oradan, dinlesene! Yanlış varsa, o zaman çıkar buraya düzeltirsin.

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Sen lafla konuşuyorsun, ezbere konuşuyorsun.

ZAFER HIDIROĞLU (Devamla) - Gündemle ilgili konuşun; ama gündemle ilgili buradan konuşmuyorsunuz, oradan laf atıyorsunuz.

2004 yılında… Bakın, dinleyin. 2004 yılında 72 belge sayısı, 2005 yılında 148; 2006 yılının mart ayındayız, 148'e çıkmış. Tamam mı?

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Ya…

ZAFER HIDIROĞLU (Devamla) - Toplam yatırımlar… Toplam yatırımları söylüyorum size.

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Koridorlardan belli.

ZAFER HIDIROĞLU (Devamla) - Ya yatırımı sormadınız mı olmuyor diye; cevabını almaktan niye rahatsız oluyorsunuz?

BAŞKAN - Sayın Hıdıroğlu, siz Genel Kurula hitap edin.

ZAFER HIDIROĞLU (Devamla) - Evet, doğru söylüyorsun Sayın Başkan, bunlar anlamıyorlar.

2004 yılında 242 katrilyon, 2005 yılında 488 katrilyon yapılan yatırımlar, yatırımda teşvik... (AK Parti sıralarından alkışlar)

Evet, istihdamı söylüyorum size; dinleyin.

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Koridorda bekleyen insanlardan belli.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Gayri safî millî hâsılan o kadar değil.

ZAFER HIDIROĞLU (Devamla)- 2004 yılında 2 525 iken 2005 yılında 7 896'ya çıkmış; yani, istihdam 2 500'den 7 800'e çıkmış.

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - 480 katrilyon lira bütçen yok, nasıl yatırım yapacaksınız!

BAŞKAN - Sayın Akdemir…

ZAFER HIDIROĞLU (Devamla) - Tekrarlıyorum. İstihdam 2 500'den 7 800'e çıkmış. Bana bak, bana!.. Kulağın iyi duymuyor, gözün görsün.

BAŞKAN - Sıyın Hıdıroğlu, siz Genel Kurula hitap edin.

SÜLEYLAN SARIBAŞ (Malatya) - Atma bu kadar.

ZAFER HIDIROĞLU (Devamla) - Daha açıklayayım mı; yetti mi, daha açıklayayım mı?

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Adın Recep de değil, atma.

ZAFER HIDIROĞLU (Devamla) - Teşvikli belgelere gelelim. Vaktimi tasarruflu kullanıyorum.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Rüya mı gördün, onu mu anlatıyorsun burada?

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Bütçen yok o kadar.

BAŞKAN - Vaktiniz bitti efendim.

ZAFER HIDIROĞLU (Devamla) - Sayın Başkanım, bu sataşma zamanımı istiyoruz sizden sadece.

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Yüzde 20 işsizlik olan bir yerde bu rakamların gerçekliliği yok.

BAŞKAN - Siz konuşmanıza devam edin, konuşmanızı tamamlayın lütfen.

ZAFER HIDIROĞLU (Devamla) - Sayın Başkanım, 2004 yılında 517, 2005 yılında 582, 2006 yılında 665 belge sayısı var, yine, teşvikli bölgelerde.

Bakın, size şunu da söyleyeyim: Toplam yatırım... Yatırımı soruyorsunuz. 2004 yılında 2 katrilyon 794, 2006'nın mart ayında 5,021 katrilyon.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Bursalılar kovar seni.

DURSUN AKDEMİR (Iğdır)- O zaman işsizlik niye arttı?

ZAFER HIDIROĞLU (Devamla) - Bakın, size, esnaf iş yapamıyor… Yatırımların sektörel dağılımını da isterseniz söyleyeyim; hangi çeşit istiyorsanız o şekilde söyleyeyim.

BAŞKAN - Sayın Hıdıroğlu, vaktiniz kalmadı, başka bir maddede... Son cümlelerinizi…

ZAFER HIDIROĞLU (Devamla) - Bir cümleyle bağlıyorum. Toplam 32 katrilyon yatırımı varmış devletin 2001 yılına geldiğimizde; özel ve kamu kesiminin yatırımlarının toplamı. Vaktim az, onun için söylemiyorum.

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Niye işsizlik arttı?

ZAFER HIDIROĞLU (Devamla) - Ve bunu bizden önceki hükümet 22 katrilyona çıkarmış, biz bunu 2005 yılı itibariyle 48 katrilyona çıkarmışız.

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - İşsizlik azalmadı ama…

ZAFER HIDIROĞLU (Devamla)- Değerli arkadaşlar, bunlar, işsizliğin azalması için yapılan, verilen teşvikler. Vergi indirimleri, istihdamın artması, işsizliğin azalması için.

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Azaldı mı?

ZAFER HIDIROĞLU (Devamla) - Evet.

BAŞKAN - Son cümlenizi alıyorum Sayın Hıdıroğlu.

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Azaltamadınız. Demek ki yatırımınız yetersiz.

ZAFER HIDIROĞLU (Devamla) - Son cümle için de şöyle söyleyeyim; bakın, sadece cümle için şunu söyleyeyim: Değerli arkadaşlar, şimdi, açılan, kapanan esnaf sayıları… Esnaf iş yapamıyor…

Değerli arkadaşlar…

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Malatya'da bir yılda 2 500 esnaf kepenk kapattı, 2 500 esnaf dükkân kapattı.

ZAFER HIDIROĞLU (Devamla) - 30 saniyede bitireceğim Sayın Başkanım, 30 saniyede bitireceğim.

2002 yılında 122 000 esnaf açılmış, 117 000 kapanmış; yani, bizim iktidara geldiğimiz sene açılan, kapanan aynı.

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Yani, bir ilerleme yok diyorsun. Hiç gelişme yok…

ZAFER HIDIROĞLU (Devamla) - 2003 yılında 141 000 açılan, 104 000 kapanan; azalıyor. 2004 yılında 146 000 açılan, 92 000 kapanan; yine, azalıyor.

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Bu yılın iki ayında 60 000 kepenk kapatıldı, ne diyorsun sen ya!

ZAFER HIDIROĞLU (Devamla) - 2005 yılında 196 000 esnaf açılmış, 86 000 kapatılmış; yani, burada bir esnaf enflasyonu var. Esnaf enflasyonu olmasına rağmen, buna rağmen, yine de, işsizlik dengesini korumuş, sektörel dağılımdaki halkın tercihleri de…

Son cümle Sayın Başkanım.

Eğer halk…

BAŞKAN - Ama, sizin son cümleniz bitmiyor. Son cümleyi istiyorum.

ZAFER HIDIROĞLU (Devamla) - Bitirdim.

Çok şey yaptık, bizim çok şey söylememiz lazım.

BAŞKAN - Başka bir maddede konuşursunuz.

ZAFER HIDIROĞLU (Devamla) - Onlar maddeyle ilgili bir tek kelam bile etmiyorlar.

BAŞKAN - Teşekkür edin efendim, teşekkür edin.

ZAFER HIDIROĞLU (Devamla) - Evet, daha sonra bunları da söyleyeceğim; çünkü, söylenmesi gereken önemli şeyler var.

Hepinize saygılar sunuyorum.

Hayırlı olsun bu yasa efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Hıdıroğlu.

Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, karar yetersayısı istiyorum.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunacağım ve …

III. - YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.

BAŞKAN - Yoklama istiyorsunuz.

Şimdi, yoklama isteyen 20 milletvekilinin ismini tespit edeceğim:

Sayın Coşkuner, Sayın Baratalı, Sayın Büyükcengiz, Sayın Atalay, Sayın Durgun, Sayın Özkan, Sayın Topuz, Sayın Kılıç, Sayın Gülçiçek, Sayın Tiryaki, Sayın Hüseyin Özcan, Sayın Araslı, Sayın Hacaloğlu, Sayın Ekmekcioğlu, Sayın Çetin, Sayın Ülkü, Sayın Gazalcı, Sayın Çorbacıoğlu, Sayın Ercenk, Sayın Meral, Sayın Ateş.

Düzeltiyorum: Sayın Osman Özcan.

Sayın milletvekilleri, yoklama için 5 dakika süre veriyorum.

Adlarını tespit ettiğim sayın üyelerin yoklama için elektronik cihaza girmemelerini rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı bulunamamıştır; birleşime 10 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.34

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 15.53

BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)

BAŞKAN - Sayın Milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 82 nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

III. - YOKLAMA

BAŞKAN - 1081 sıra sayılı kanun teklifinin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. Teklifin 9 uncu maddesi oylanmadan önce yapılan yoklamada toplantı yetersayısı bulunamamıştı. Bu nedenle, yeniden yoklama yapacağız.

Yoklama için 5 dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3.- Tokat Milletvekili Mehmet Ergün Dağcıoğlu'nun; Gelir Vergisi Kanunu ve 6183 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/673) (S. Sayısı: 1081) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Şimdi, 9 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

10 uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 10.- a) 4760 sayılı Kanuna ekli (III) ve (IV) sayılı listeler, ekli (2) ve (3) sayılı cetvellerde gösterildiği şekilde değiştirilmiştir.

b) 4760 sayılı Kanunun 12 nci maddesinin (2) numaralı fıkrasının (b) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"b) (III) sayılı listedeki mallar için belirlenen oranları her bir mal itibarıyla sıfıra kadar indirmeye, (A) cetvelindeki mallar için dört katına (B) cetvelindeki mallar için yarısına kadar artırmaya, asgari maktu vergiyi her bir mal itibarıyla sıfıra kadar indirmeye, (A) cetvelindeki mallar için iki katına (B) cetvelindeki mallar için bir katına kadar artırmaya, bu sınırlar içinde malların cinsleri, özellikleri, fiyat grupları, alkol dereceleri ve içerdiği alkol miktarına göre farklı vergi oranı ve asgarî maktu vergi tutarı belirlemeye,"

BAŞKAN - Madde üzerinde, İzmir Milletvekili Sayın Bülent Baratalı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurun.

CHP GRUBU ADINA BÜLENT BARATALI (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1081 sıra sayılı, Tokat Milletvekili Mehmet Ergün Dağcıoğlu'nun, Gelir Vergisi Kanunu ve 6183 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 10 uncu maddesiyle ilgili olarak, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini ileteceğim; Grubum ve şahsım adına, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, böylesi önemli bir kanunun bir teklif olarak Parlamentoya gelmesi ve yasalaşma süresinin sonuna gelmesi aşaması, beni, demokrasiyi savunan ve parlamenter demokrasiyi savunan, yani şimdiki sistemi savunan bir milletvekili olarak mutlu ediyor. Demek ki, Türkiye'de, parlamenter sistem yürüyor. Bundan ayrı görüşte olanlar da var; "Türkiye'de parlamenter sistem tıkanmıştır; o nedenle, başkanlık sistemini getirelim" diyen, bu Parlamento içinde, profesör payesi olan değerli arkadaşlarımız var. Bu sonucu, ben, onlara ithaf ediyorum. Demek ki, hâlâ, daha, başkanlık sistemi, Türkiye'ye göre uygun değil. Bu nedenle, mevcut sistemlerimizi korumaya, iyileştirmeye çalışalım; metamorfoza uğratmadan da, bunları, hep beraber değiştirelim.

Tabiî, böylesi bir teklifin, böylesi önemli bir teklifin, bir teklif olarak değil, bir tasarı olarak, Bakanlar Kurulu tasarısı olarak gelmesi konusunda da, elbette, bizim tenkitlerimiz olacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin 10 uncu maddesinin (a) fıkrası kanuna ekli liste ve cetvellerde değişikliği, (b) fıkrası ise her mal için belirlenen oranları artırıp eksiltmeyi düzenlemektedir. Yine, görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin 10 uncu maddesinin (a) fıkrası, 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununa ekli listelerdeki, (III) numaralı liste ve (IV) sayılı listelerdeki değişikliği, (b) fıkrası ise, 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununun 12 nci maddesinin 2 numaralı fıkrasının (b) bendini değiştirmektedir. Bu değişiklik, (III) sayılı listedeki mallar için belirlenen oranları her bir mal itibariyle sıfıra kadar indirmeye, dereceli olarak da artırmaya ilişkindir.

Tabiî, Bakanlar Kuruluna vereceğimiz bu yetkinin dayanağı, hukuksal dayanağı, Anayasamızın 73 üncü maddesinden kaynaklanmaktadır.

Yine, Anayasamızın 73 üncü maddesi "Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır" demektedir.

Hazır bu teklifi görüşürken, acaba, Türkiye'de, vergi yükü adaletli mi dağılmaktadır; bunu bir irdelemek ve dünya örneklerine de bakmak durumundayız.

Acaba, bu adaletli mi; bunun başında, irdelerken, dolaylı ve dolaysız vergilerin Türkiye'deki konumuna bakmak durumundayız. Diğeri de, kayıtdışı ekonominin Türkiye'de geldiği kabul edilemez olan boyuttur.

Bakınız, dolaylı ve dolaysız vergilerin Türkiye'de, dünyada ve OECD ülkelerindeki dağılımı şöyledir: Amerika Birleşik Devletlerinde dolaysız vergiler yüzde 76,3; dolaylı vergiler yüzde 23,7; Polonya'da 48 ve 52. Türkiye'de ise 34,4 dolaysız vergiler, dolaylı vergiler ise 65,6; ki, daha da yükseldi biliyorsunuz. Son rakamlar 71,3 ve 28,7 olarak kanıtlanmış bulunmakta. Oysa, OECD ülkeleri ortalamasında dolaysız vergiler 55,4; dolaylı vergiler ise 44,6.

Yani, bu, şu demektir: Kazançtan vergi değil, vergi vermemesi gerekenlerden de Türkiye'de vergi alınmaktadır ve vergi yükü adaletsiz dağıtılmaktadır.

Yine, ülkemizde ekonomiyle ilgili yapılan araştırmaların ortalamasına göre, gayri safî millî hâsılanın en az yüzde 50'si kadar bir oran kayıtdışıdır; ki, bu oranın yüzde 70'e kadar olduğu da ifade edilmektedir. 2005 yılı bütçe rakamlarına baktığımızda, ülkemizde, gayri safî millî hâsılanın 485 milyar YTL olarak gerçekleştiği görülmektedir. Bu tutar üzerinden gerçekleştirilen vergi miktarı ise 112 milyar YTL'dir. Yüzde 50 olarak kabul edersek kayıtdışılığı, bunun tutarı 250 milyar YTL gibi, göz önünde bulundurduğumuzda bunu, 60 milyar YTL bir vergi kaybının olduğu ortaya çıkmaktadır. İşte, bu kadar büyük bir rakamı kayda alamayan hükümet, çareyi, yüksek vergiyle çözmeye çalışıyor. Özellikle istihdamın üzerindeki vergi yükü dayanılmaz noktaya gelmiş bulunmaktadır; dolaylı vergi oranının da yüksekliği zaten bunu göstermektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yasa teklifindeki oranların sıfırlanması veya azaltılmasına elbette katılıyoruz. Öncelikle, biyodizel üzerine konacak verginin litrede 0,64.98 YTL olarak konulması tekrar gözden geçirilmelidir. Bunun, 0,25-0,30 YTL olarak tanziminin daha doğru olacağı konusunda ciddî görüşler bulunmaktadır. Biyodizel sektörünü daha doğmadan öldürmememiz gerekmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ayrıca, alkollü içkiler üzerindeki vergi yükü de olağanüstü yüksektir. Bu yüksek verginin olumsuz sonuçları da oldukça fazladır. Öncelikle, vergi adaletsizliği, hakkaniyetsizliği kaçak içkiyi teşvik ediyor, kaçak içkiyi hortlatıyor. Metil alkolün etil alkolden dört defa daha ucuz olması, onun, en zehirli kimyasallardan biri olarak kullanılmasını engellemiyor. Sonuçta, insanlar ölüyor. Yüksek vergi, kaçak rakının yanında, akaryakıt kaçakçılığını ve sigara kaçakçılığını da ciddî şekilde hortlatıyor. Yüksek verginin diğer bir olumsuz sonucu da alkollü içkilerde yaşanmaktadır. 2002 yılı yıl sonundan 2005 Mart ayı sonuna kadar olan dönemde, ÖTV tutarları, şarapta yaklaşık olarak yüzde 225 oranında, birada yüzde 85 oranında, rakıda ise yüzde 96 oranında artırılmıştır. 2003 başından 2005 Şubat ayı sonuna kadar olan dönemde tüketici fiyatlarının yaklaşık olarak yüzde 30 arttığı dikkate alındığında, şaraptaki ÖTV artışı enflasyonun 198 puan, biradaki ÖTV artışı enflasyonun 156 puan, rakıdaki ÖTV artışı ise enflasyonun 66 puan üzerinde gerçekleşmiştir. Bu durum, kaçak ve kayıtdışı üretimi körüklemiştir, vatandaş devlet arasında bir kapkaç ve denetim zorluğu yaşanmaktadır. Bu nedenlerle, vergi oranlarının yüzde 68'lerden yüzde 20-30'lara düşürülmesi doğru olacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir diğer konu da, halkımızın yaygın olarak kullandığı bazı ürünlerdeki verginin sıfırlanması, listeden çıkarılması veya oranlarının düşürülmesi konusudur. Tıraş sabunu, tıraş köpüğü, tıraş kremi, el kremi, deodorant gibi ürünlerden Özel Tüketim Vergisi alınması doğru değildir. AB direktiflerinde, bu ürünlerden vergi alınmaması konusunda hükümler bulunmaktadır. Bu konuda 3 tane önerge hazırladık Grup olarak, biraz sonra okunacaktır. Değerli milletvekillerimizin, her gün kullanılan temizlik ve sağlıkla ilgili bu mallardaki bizim düşüncelerimize katılacağını ifade ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada vergilerin düşürülmesinden bahsediliyor; ama, insanın aklına şunlar geliyor: Az önce, Bursa Milletvekilimiz Sayın Hıdıroğlu çok güzel pembe tablolar çizdi burada, ne kadar güzel şeyler yaptıklarını ifade ettiler, iktidarları döneminde; ama, sanıyorum, Sayın Hıdıroğlu'nun, Bursa'daki gazeteler galiba eline biraz geç geliyor. Bakın, Bursa'daki gazetelere göre, tekstilin içinde bulunduğu durum bir felaket vaziyette. Türkiye'de bilinen işsizlik oranı, kabul edilebilen işsizlik oranındaki rakam 2 567 000 kişi. Yakın zamanda, tekstilden, bir bu kadar daha işsiz, tekrar, bu havuza katılacaktır. Şimdi, Bursa Haber Gazetesine göre, yakın bir zamanda -sanıyorum bugün veya yarın- Çağlar'ın şirketlerinden 2 tanesi 3 500 işçiyi çıkaracaktır. Yani, tekstilde büyük sıkıntılar yaşanıyor. 15 000 civarında atölye kapandı. Binlerce insan işsiz. Burada 2 500 000 insan yaşıyor. Bayanların ve kadın işgücünün en çok kullanıldığı bu sektör kanıyor. Bunu görmezden gelemezsiniz diye düşünüyorum. Aynı şey, turizm için gelecektir. Turizmdeki 5 milyar dolar civarında açık, şimdiden görülmektedir. Buradaki KDV oranlarında da bir değişiklik yapılması gerekmektedir.

Bazı AKP'li milletvekillerimizin Sayın Başbakanı da nakzettiğini görüyorum. Bakın, gazetelerde, tekstildeki yüzde 10 KDV indiriminin bir işe yaramadığını milletvekili Sayın Sedat Kızılcıklı söylüyor; yani, burada "tekstilde yüzde 10 KDV indirimi hiçbir şeye yaramamıştır. Tekstilin en önemli sorunu, istihdam üzerindeki yükler ve enerjinin pahalı kullanılmasıdır" diyor. Muhalefetin sözlerine, muhalefetin reçetelerine kulak vermeyen hükümetin, hiç olmazsa, burada, AKP'li Milletvekili değerli arkadaşımız Sedat Kızılcıklı'nın görüşlerine itibar etmesini diliyor ve hepinizden biraz sonra okunacak olan önergelerimize destek bekliyor, saygı ve sevgilerimi sunuyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Baratalı.

Anvatan Partisi…

ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, ismimi de kullanarak hakkımda yanlış beyanda bulunmuştur. Cevap vermek istiyorum.

BÜLENT BARATALI (İzmir) - Öyle bir şey demedim.

ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) - İsmim de kullanıldı.

BAŞKAN - Anavatan Partisi Grubu adına, Malatya Milletvekili Sayın Süleyman Sarıbaş. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BÜLENT BARATALI (İzmir) - Gördünüz mü, Başkan da benim görüşüme katılıyor.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Sarıbaş.

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan 1081 sıra sayılı kanun tasarısının 10 uncu maddesi üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, sözlerime başlamadan önce, biraz önce de tartışılan Diyarbakır'daki hadiselere değinmek istiyorum.

Bildiğiniz gibi, bundan birkaç hafta önce, nevruz kutlamaları bir gün kutlanırken, bu yıl, nedense, bir hafta önceden başlatılıp bir hafta sonraya yayılmak suretiyle, 15 günlük, Türkiye'nin bütün bölgelerinde, âdeta bir gövde gösterisi şekline dönüştü.

Bu gösteriyi düzenleyen siyasî partinin; yani, kanlı terör örgütünün legal siyasî partisinin başkanları, aynen, ifadelerinde şöyle diyorlar: "Nevruz bizim için ateştir, kandır; vazgeçmemiz mümkün değil." Beyanlarından okuyorum. Ve olaylar bu noktaya geldi.

Olaylar bu noktaya gelirken hükümet nerde?.. Başbakan Arap birliği toplantısında -ki, biz, bir Arap ülkesi değiliz- şeyh düğününde. Şimdiye kadar kaç tane Türk birliği toplantısına katıldı, bilmiyorum; ama, Arap birliği toplantılarını hiç ihmal etmiyoruz. Millî Eğitim Bakanı, okullarda tedhiş var, terör var, öğrenciler ölüyor; 12 günlüğüne, Yeni Zelanda Okyanusya'ya tatile gitti beyefendi. İçişleri Bakanı, malum. İçişleri Bakanı, şu ana kadar… Ben milletvekiliyim, bölgede hangi olaylar oluyor; en ufak bir bilgi sahibi değilim.

Polis sahipsiz. Polisin orada yaptıklarına, cesurane tavırlarına, canı pahasına ülkesini korudukları için bir teşekkür edeni bile yok. Bugün, Ertuğrul Özkök yazmış: "Fransa'daki olaylarda, Fransız polisi göstericilere acımasızca davrandı; ama, gece, İçişleri Bakanı gelerek, tek tek polislerin elini sıktı, cesaretlerinden, ülkeye karşı görevlerinden dolayı onları kutladı" diyor.

Oysa, bizde tam tersi. Bu terör örgütünün yan örgütü olan siyasî partinin belediye başkanı, tahrikçilere, ülkeyi bölmek isteyenlere, eli kanlı terör eylemcilerine "cesaretinize hayranım" diyor; ülkenin İçişleri Bakanı, sen nasıl belediye başkanısın, bu ülkenin maaşını alan belediye başkanısın; bir ülkede, ülkenin bir şehrini kana bulayan, terör yapan, sivil itaatsizlik yapanlara, cesaretinizden dolayı sizi kutluyorum nasıl diyebilirsin diyecek cesareti, soru sorma kabiliyetini yitirmiş.

Değerli arkadaşlar, biz, bunları, bakın, 10 arkadaşımız -bugün 6 tanesi AK Partide- "Yüce Türk Milletine" diye, 25.6.2004 yılında, bundan iki yıl evvel hükümeti uyarmıştık ve demiştik ki: Yeniden eyleme başlayan eli kanlı terör örgütünün 30 000 vatan evladını katletmesi, millî vicdan ve hafızalardan silinmemiştir. Bu eli kanlı terör örgütü ve bebek katillerinin sözde siyasal kanadı olan 4 DEP'li eski milletvekilinin vatana ihanet ve milletin bölünmez bütünlüğünü bozmak için cezalandırıldıkları ve bu cezalarının mahkemece onaylandığı; ama, Avrupa'nın baskısıyla, bunları tekrar yargılama yoluna gittiğimizi; hatta, hükümetin Dışişleri Bakanının, bunlara temsil kabiliyeti verir şekilde, Başbakanlık konutunda bunları kabul ettiği, bunlarla anlaştığı, görüştüğünü; bunun doğru olmayacağını, ülkenin bölünmez bütünlüğünün, Avrupa Birliği ilkeleri de dahil, ondan önce geldiğini ifade etmiştik.

İsimleri söylüyorum: Sadık Yakut var, Miraç Akdoğan var, Mehmet Erdemir var, Fuat Geçen Bey var, Sait Armağan Bey var, Osman Seyfi Bey var, Ali Ayar Bey var, Ali Küçükaydın var. Bu arkadaşlarımızla beraber hükümeti uyarmıştık.

O gün, Sayın Başbakan bize "böyle şeyler yapmayın, yapacaksanız, gidin" dedi, biz gittik. 6 arkadaşımız orada kaldı; ama, biz, bu Sayın Başbakanla, bu ülkenin birliğinin ve bütünlüğünün sağlanamayacağını; çünkü, bu hükümetin olayları kavrayamadığını görmüştük. Aradan iki yıl geçti; bugün, bu terör örgütünün eylemlerinin hangi boyutlara geldiğini hep beraber görüyoruz. Dün Diyarbakır'da, bugün Batman'da olaylar devam ediyor.

Değerli arkadaşlar, biraz önce, Amerika'nın Türkiye Büyükelçisi Amerika'dan açıklama yaptı: "Taraflara itidal tavsiye ediyorum" diyor. Taraflardan biri Türkiye Cumhuriyeti Devleti, biri, eli kanlı terör örgütü. Yani, bölgedeki müttefiklerimiz, stratejik ortaklarımızın, olaya bakış açıları, taraflar haline getirip, artık uzlaşın… Zaten, eli kanlı terör örgütünün meşru partisinin temsilcilerinin bugün yaptıkları açıklamalar da o. Diyorlar ki: "Kürt sorununun çözümünde barışçıl, demokratik yöntemler yerine şiddetin esas alınması, sorunun kangrenleşmesine sebep olmaktadır." Ve devam ediyor, bir yerinde diyor ki: "14 gerillanın kırsalda kimyasal silahla katledildiği yönünde iddialar bulunmaktadır. Bilindiği gibi, kimyasal silahların kullanılması savaş hukukuna aykırıdır." Kim diyor; bugünkü meşru, legal bir partinin genel başkanı diyor.

Şimdi, ortada bir savaş olduğunu izah ediyor, "savaş hukukunu uygulayın" diyor. Bu terör örgütü elemanlarının, bölücü örgüt militanlarının katledildiğinden bahsediyor. Kim tarafından; Türk askeri tarafından; yani, ortada, Türk askerini, güvenlik güçlerini katillikle suçlayan bir anlayış var ve aynı sözleri nevruzda Diyarbakır Belediye Başkanı açık açık söylüyor; ama, Türkiye'nin İçişleri Bakanı ve yargı mensupları; yani, bu ülkenin bölünmez bütünlüğüne bu kürsüde yemin edenlerden tek bir beyan, tek bir soruşturma yok!

Şimdi, neyinize güveneceğiz?! Şimdi, kanun çıkarıyorsunuz... Maliyeye kanun çıkarıyorsunuz...

Değerli arkadaşlar, kanunları kim uygulayacak; devlet uygulayacak. Peki, devlet, bir şehirde… Gördünüz görüntülerde, terör militanları Vakıfbank'ı tahrip ediyorlar, orada Türk Bayrağını indiriyorlar, bir polis alıp cebine koyuyor. O bayrak oraya asılacak mı?! Ne zaman asılacak?! Diyarbakır'da Türk Bayrağını, inen bayrakları ne zaman dalgalandıracaksınız?! Ne zaman gelip bu Meclise hesap vereceksiniz?! Yani, şu kanunları çıkarmak neyi ifade ediyor?! Uygulayamadığınız, gidemediğiniz, beyanat vermekten korktuğunuz, soruşturma açmaktan korktuğunuz… 36 tane mi… 56 tane belediye başkanı bundan bir iki ay evvel "Roj TV kapatılmasın" diye açık mektup yazmadı mı?! Ne gibi işlem yaptınız?! Aynı televizyon Danimarka'da yayın yapıyor. Danimarka, Fransa'daki olayları elinden geldiğince vahşice önlemeye çalışan Fransız polisi hakkında tek bir beyanda bulunabiliyor mu?! Niye kapattıramıyorsunuz?! Nerede o Avrupa Birliğiniz?! Nerede, o çok güvendiğiniz demokratik yollarla bu işleri çözecektiniz?!. Gittiniz Diyarbakır'a kükreyerek "bu işin adı Kürt sorunudur" dediniz. Hadi çözün! Çıkarmayın bu kanunları; uygulayamıyorsunuz! Ülkenin bir bölgesinde kanun uygulama yeteneğini kaybettiniz, hükümet olma yeteneğini kaybettiniz. Ne yaptınız?. Geldiğiniz noktada, bugün, bütün endişemiz, bu kürsüde yeminimize sadık kalarak vatanın bölünmez bütünlüğüne hepimizin katkı sağlaması gerekirken, yok efendim, ÖTV'de şu kadar indirim yapacağız, KDV'de şu kadar bilmem ne yapacağız…

Milletin gündemi bu değil arkadaşlar; milletin gündemi, bugün, Türkiye'nin, yetmişiki milyonun gündemi, bu ülkenin bölünmez bütünlüğüdür ve bu hükümet şeyh düğünlerinden vazgeçmelidir. Bu Hükümetin Başı, ülkenin, Başbakanlıkta bu olayları önlemenin çarelerini, yöntemlerini aramalıdır. Bırakın şeyh düğünlerini, şeyh düğünlerinden bu ülkeye bir fayda gelmez. Arap birliği toplantılarına gidin; ama, ara sıra da Türk birliği toplantılarını da hatırlayın. Hiç olmadı böyle bir şey.

Allah'tan korkun!.. Yani, bu ülke size sıfır terörle teslim edildi. 2003'te iktidarı teslim aldığınızda bu ülkede sıfır terör vardı. Şimdi nasıl?.. "14 tane katledildi" diyor, gerilla katledildi kimyasal silahla! Katledenler, Türk askeri! Bundan bir ay evvel o iddianameyi hazırlayanlar bulsunlar bakayım, hangi general yapmış o katli; onu da yazsınlar iddianamelerine. Böyle bir şey var mı, böyle bir şey olabilir mi?!

Ülkenin Başbakanı bu işleri koordine edemiyorsa, ülkenin birlik ve beraberliğini sağlayamıyorsa, hangi kanunu çıkarıp uygulamak istiyorsunuz?! Yani, Sayın Başkan diyebilir ki, gündemde kanunu tartışalım... O kanunu bu ülkede uygulayacağız; ama, o ülke elden gidiyor, hiçbir hareketiniz ve tavrınız yok. Dünden beri bekliyoruz, hükümetten açıklama bekliyoruz, Başbakandan açıklama bekliyoruz, olaylara el koymasını bekliyoruz.

BAŞKAN - Sayın Sarıbaş, süreniz bitiyor; bir de maddeye gelirseniz… Gerekli açıklamayı yaptınız zaten.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Sayın Başkan, maddeyi anlatıyorum; madde, ülke! Ülkeniz yok mu Sayın Başkan, ülkenin Başkanı değil misiniz?!

MİRAÇ AKDOĞAN (Malatya) - Onların umurunda değil; sen konuşmaya devam et kardeşim!

FARUK ÇELİK (Bursa) - Nasıl konuşma bunlar ya?!

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Ülkenin Başkanı değil misiniz?! Ülke elden giderse neyin başkanlığını yapacaksınız?!

FARUK ÇELİK (Bursa) - Ne yapmak istiyorsunuz?!

BAŞKAN - Sayın Sarıbaş, bu konuda gerekli açıklamayı yaptınız...

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Lütfen… Lütfen Sayın Başkan…Lütfen Sayın Başkan…

BAŞKAN - Ben, İçtüzüğü uygulayacağım. Varsa, madde hakkında düşüncenizi yerine getirin.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - İçtüzük, birlik ve bütünlüğünü koruduğunuz bir ülkenin Meclisinde uygulanır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Son cümlelerinizi alayım lütfen…

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Önce ülkenin birlik ve beraberliğini koruyun Sayın Başkan. O konuda bir tavrınız olmadı Meclis Başkanı olarak, hiçbir tavrınız yok. Ülkede kan gövdeyi götürüyor, insanların yüreğine ateş düşmüş, hiçbir tavrınız yok; İçtüzükten bahsediyorsunuz!..

Saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Sarıbaş.

Şahsı adına, Amasya Milletvekili Sayın Hamza Albayrak; buyurun.

HAMZA ALBAYRAK (Amasya) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; görüşülmekte olan 1081 sıra sayılı kanun teklifiyle ilgili olarak, 193 sayılı, 6183 sayılı ve 4760 sayılı Kanunlarda değişlik öneren teklifle ilgili şahsım adına söz almış bulunuyorum; sizleri ve bizi izleyen aziz milletimi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, 1081 sıra sayılı kanun teklifinin 10 uncu maddesi, 4760 sayılı ÖTV Kanununun 3 ve 4 sayılı listelerinde değişiklik içermekte olup, aynı zamanda, 4760 sayılı Kanunun 12 nci maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendinde bir teknik düzenleme yaparak, maktu vergiyi asgarî nispetlere indirme yetkisini Bakanlar Kuruluna vermektedir.

Yine, bahse konu 3 ve 4 sayılı listelerde, Özel Tüketim Vergisine tabi birtakım malzeme ve mallar kapsama alınırken, bazılarının vergisi de 6,7 nispetine düşürülmektedir.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; elbette ki, Türkiye'nin AK Parti İktidarı döneminde uygulamış olduğu bütçe disiplini ve kamu maliyesindeki iyileştirme politikaları semeresini vermiştir. Hatırlar mısınız, 3 Kasım 2002 ve öncesini; sadece asgarî ücretliden vergi alınıyor, faiz gelirlerinden niye vergi almıyorsunuz diyordu bu Meclis. Zira, faiz gelirlerinin 700 milyarı aşan kısmı stopaja tabi idi. İşte, AK Parti İktidarı, faiz gelirlerine ve borsa gelirlerine yüzde 15 stopajı koyarak vergi alan iktidarlardan olmuştur.

Değerli arkadaşlar, Türkiye'nin önemli problemlerinden bir tanesinin altını çizerek sizlerle paylaşmak istiyorum. Bakınız, 2005 yılı sonu itibariyle toplam vergi mükellefi sayısı 7 198 000. Bunu tadat etmek ve zamanınızı almak istemiyorum, bir oranlama yaparak dikkatlerinize sunacağım. Türkiye'de 72 000 000 nüfus var. 3 Kasım 2002 seçimlerindeki seçmen sayısı 40 000 000'un üzerinde. Vergi mükellefi sayısı 2005 yılı sonu itibariyle 7 198 000. Bunlar toplam mükellef. Yani, vergilerini harfiyen veriyorlar mı, vermiyorlar mı; kaç kişi mükellef olduğu halde vergisini veriyor, vermiyor; o da ayrı bir konu.

Değerli arkadaşlar, Türkiye'nin ana problemi bu. Nüfusunuzun yüzde 1'ine tekabül ediyor vergi mükellefi. Seçmeninizin yüzde 6'sına tekabül ediyor; işte, ana yara burada.

Bakınız, kayıtdışına gelelim. İktidar olduğumuz süreçte -2002- krizli yıllarda kayıtdışı yüzde 65'in üzerindeydi. AK Parti iktidarında kayıtdışıyla mücadele 2004 yılında bu rakamı yüzde 52'ye düşürdü, 2005 yılı aralık ayı sonu itibariyle kayıtdışında gelinen mesafe yüzde 48.

Değerli arkadaşlar, en çok vergi kaçırılan, kayıtdışı, elbette ki vergilerin yüksek olduğu alandır. Kayıtdışı, istihdamda, üretimde ve vergide had safhadadır ve bu oran bizim dönemizde yüzde 48'lere düşürülmüştür. Daha yapacak çok işimiz var.

Peki, kayıtdışıyla mücadele etmek tek başına hükümetin işi mi; hepimizin işi değerli arkadaşlar. Kayıtdışı bilafasıla 24 saat çalışıyor. Onunla mücadele eden kolluk kuvvetleri kaç saat çalışıyor; 8 saat. Birey ne yapıyor, vatandaş ne yapıyor; gözünün içine baka baka vergi kaçıranları alkışlıyor. Bireyi bilinçlendirmemiz, toplumu bilinçlendirmemiz lazım.

Evet, bu ülke, Çin mallarından son zamanlarda çok çekiyor. Sivil toplum örgütleri, ticaret odası başkanları, esnaf ve kefalet komisyonu başkanları, sanayi-ticaret odaları başkanları; yani, sivil toplum örgütleri... Allahaşkına, onların hiç dahli yok mu bu noktada?! Hangi ticaret örgütü, sivil toplum müessesesi örgütü olarak, kendi bireylerine, kendi üyelerine karşı bir yaptırımda bulunmuştur?! Sağlığa zararlı olan Çin mallarını teşhir etmek kadar, bu malları ihraç edenlerle, bu malları satan üyeleriyle o sivil toplum örgütleri mücadele etmek durumundadır.

Ben, merak ediyorum, değerli sivil toplum örgütlerimiz, kayıtdışıyla ilgili olarak, ülke zararına birtakım ticarî faaliyette bulunanlara karşı hangi girişimde bulunmuşlar, disiplin açısından en azından bir işlem yapmışlardır?..

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

HAMZA ALBAYRAK (Devamla) - Bunu, örneklerler ve kamuoyuyla paylaşırlarsa, ben şahsen, bu Türk Milletine çok yararlı hizmetler vermiş olacaklarının altını çizmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, dış mihrakların yurt içindeki taşeronları, hatta ameleleri, emperyalist güçlerin direktifleri doğrultusunda, bu aziz Türk Milletinin birlik ve beraberliğine, cumhuriyetimizin bekasına yönelik faaliyetlerini asla sürdüremezler.

Şundan herkes emin ola ki, Türk Milleti, aziz şehitlerimizin kanını vere vere suladıkları bir toprağa sahiptir. Dünya incisi bir Türkiye'ye sahibiz; dolayısıyla, kimden emir alırlarsa alsınlar, asla ve kat'a aziz Türk Milletinin birlik ve beraberliğine, vatanımızın bölünmez bütünlüğüne, cumhuriyetimizin bekasına yönelik, başta PKK ve diğer terörist örgütler ve yandaşları olmak üzere, her zaman, her an, sert kayaya çatacaktır. Bu Yüce Meclis altında bulunan hiçbir milletvekili bunlara asla müsamahaya göz yummayacaktır. Yuman da zaten aramızda yoktur; bundan son derece eminim; ama, şu şöyle biline ki, değişik güçlerin Türkiye üzerinde Osmanlı döneminden kaynaklanan emelleri vardır, bunların bu emelleri de elbette ki devam etmektedir. Hepimiz, iktidarıyla muhalefetiyle, tüm milletvekilleri olarak, bu art düşünceli terörist eylemlere karşı tüm güvenlik güçlerimizin siparane görevlerini yapmasını ayakta alkışlıyor ve onları canı gönülden destekliyoruz.

BAŞKAN - Sayın Albayrak, lütfen, konuşmanızı tamamlayın.

HAMZA ALBAYRAK (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bu ÖTV'yle ilgili 10 uncu maddeyle getirilenler, elbette ki, amiyane bir tabirle, palyatif tedbirlerdir. Aslında, kamu maliyesi güçlendikçe, hiçbir hükümet ya da devlet vergiyi hoş bir argüman olarak bulmaz. Dolayısıyla, Türkiye imkânları her geçen gün geliştikçe, şunu bilesiniz ki, vergi hem nispî hem de maktu oranda azalacak, azalmaya da devam edecektir.

1989 yılında örneği olduğu gibi, Fransa, fazladan topladığı vergiyi, mükellefleri baz olarak vatandaşlarına geri iade etmiştir. İnşallah, bütçe disiplini ve kamu maliyesinin güçlenmesi AK Parti döneminde sağlanacak; bir gün, bu aziz Türk Milleti, kendisinden fazla alınan verginin de iade edildiğini bu AK Parti İktidarı döneminde görecektir diyor, hepinize sevgi ve saygı sunuyor; teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Albayrak.

Şahsı adına ikinci konuşmacı, Bursa Milletvekili Sayın Zafer Hıdıroğlu; buyurun.

Yalnız, süreye riayet edelim arkadaşlar.

ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Süremi de tam kullanmayacağım; amacımız, bu güzel yasanın bir an önce çıkmasıdır.

Şimdi, tabiî, demin de yarım kalmıştı; hem bunun devamı olarak söylemekte yarar var. Şimdi, arkadaşımız Bülent Bey, CHP milletvekilimiz, pembe tablolar çizdiğimizi söyledi. Şimdi, o pembe tabloların tamamını da burada aktarma fırsatı bulamamıştık. Bu vesileyle, ben onu da söylemek istiyorum. Tabiî, malumunuz, bu yasayla 1/3 oranında Kurumlar Vergisinin düşmesi, Gelir Vergisinin düşmesi ve istihdam vergilerinin azaltılması da kapıda, bunun çalışmaları da yapılıyor.

Şimdi, bunun için, şu rakamları iyice halkımızın duyması lazım. Şimdi, işsizliğin artmasından devamlı söz edildiği için bunu söylemek istiyorum. Türkiye'de işsizlik aslında reel olarak azalıyor, ciddî oranda azalıyor reel olarak; çünkü, Türkiye'de artık teknoloji gelişiyor; yani, siz 10 birim malı 10 işçiyle yapıyorsanız, artık, 10 birim malı 5 işçiyle yapılan bir teknolojik seviyeye ulaşıldı.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - 6'sı nereye gidiyor; işçilerin 6'sını ne yapıyorsunuz?!

ZAFER HIDIROĞLU (Devamla) - Türkiye'de Türk malları markalaşmaya başladı, ihracatımız da onun için artmaya başladı; yani, reel olarak, aynı işi 10 işçiyle yapan sanayicimiz artık bunu 5 işçiyle yaptığı için, eğer buna rağmen işsizlik sayısı Türkiye'de artmıyor, yerinde bile sayıyorsa, bu, reel olarak işsizliğin azaldığını gösterir.

Değerli arkadaşlar, ben demin -yarım kaldı, bu çok önemli- esnaf enflasyonundan bahsetmiştim. Türkiye'de 2002 yılında açılan ve kapanan esnaf sayısı aşağı yukarı aynı. Biz iktidara geldikten sonra açılan 141 000 esnaf, kapanan 104 000; yani, 40 000 fark var. 2004'te, yine, 92 000. İnmiş kapanan esnaf sayısı, 146 000'e açılanlar çıkmış. 2005 yılında da 86 000 kapanan esnaf, 196 000 açılan esnaf. Ayrıca, sicil affından dolayı açılan 820 000 esnafı da buna ilave edersek, tabiî ki, arz-talep dengelerinde de birtakım değişiklik oluyor.

Biz, faizden, enflasyondan, dövizden dolayı, artık, yastıkaltı olayların Türkiye'de kalkmasını istedik ve bu konuda da önemli gelişmeler var. Ama ne yapıldı bu sefer: Araba satışları, oto satışları, gayrimenkul satışları ikiye katladı. Biz, bu millete, tutup da "siz bu kadar çok araba almayın, gidin çoluk çocuğunuzla yemek yiyin, konfeksiyona gidin elbise alın" gibi bir yönlendirmede bulunamayız. Bu, tercih meselesidir; ama, bunların da hesapları, planları yapılıyor.

Değerli arkadaşlar, tekstille ilgili, Bursa tekstil… Tekstil sadece Bursa'nın değil, Türkiye'nin meselesidir, en önemli sektördür; bu doğru. Bu konuda da birtakım sıkıntılar var. Tekstilciler geldiler, Sayın Başbakanımızla da görüştüler, biz de kendilerine yardımcı olduk. Kendilerinin isteği şuydu: Bir, KDV'nin indirilmesi; iki, istihdam vergilerinin azaltılması, girdi maliyetlerinin ucuzlaması. KDV'yi, onların isteği ve Türk Milletinin de isteği doğrultusunda yüzde 18'den 8'e indirdik. Bu talep, tekstilcilerden gelen talepti. Tabiî ki bununla beraber her şey hallolmadı; ama, şimdi, sırada istihdamın yükünü azaltmak, istihdam vergilerinin azaltılması için de gerekli çalışmalar yapılıyor. Biz yakından bunu da takip ediyoruz. Oradaki pembe tabloları da, inşallah, Türk Milleti duyacaklardır.

Hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Hıdıroğlu.

Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Karar yetersayısının aranmasını istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Kandoğan, ben oylama yapmadım ki.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Bitti deyince…

BAŞKAN - Madde üzerinde 4 önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun teklifinin 10 uncu maddesinin (a) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve maddeye 4 sayılı cetvelin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Faruk Çelik

Mehmet Yılmazcan

Mehmet Ergün Dağcıoğlu

 

Bursa

Kahramanmaraş

Tokat

 

Özkan Öksüz

Necdet Budak

Ahmet Kambur

 

Konya

Edirne

Tekirdağ

"a) 4760 sayılı Kanuna ekli (III) ve (IV) sayılı listeler, ekli (2) ve (3) sayılı cetvellerdeki, ekli 87.11 G.T.İ.P. numaralı mal ve vergi oranı ise ekli (4) sayılı cetvelde gösterildiği şekilde değiştirilmiştir.

(4) Sayılı Cetvel

 

 

 

Vergi

 

G.T.İ.P No:

Mal İsmi

Oranı (%)

 

87.11

Motosikletler (mopetler dahil) ve bir yardımcı

 

 

 

Motoru bulunan tekerlekli taşıtlar (sepetli olsun

 

 

 

olmasın); sepetler (sepetler hariç)

 

 

 

Motor silindir hacmi 250 cm3'ü geçmeyenler

22

 

 

Motor silindir hacmi 250cm3'ü geçenler

37

BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1081 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanununun ve 6183 sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 10 uncu maddesinin ekli (3) sayılı cetvel ile değiştirilen 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununa ekli (IV) sayılı listede yer alan "33.7 G.T.İ.P. NO'lu "Traş öncesi, traş sırasında veya traştan sonra kullanılan müstahzarlar, vücut deodorantları, banyo müstahzarları, tüy dökücüler ve tarifenin başka yerinde yer almayan veya belirtilmeyen diğer parfümleri, kozmetik veya tuvalet müstahzarları, kapalı yerlerle kullanılan müstahzar deodorantlar (parfümlü veya dezenfekte edici vasfı olsun olmasın)" Mal ismine ait "20" olan Vergi oranının (%) "6,7" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

Kâzım Türkmen

Bülent Baratalı

 

Trabzon

Ordu

İzmir

 

Enis Tütüncü

M. Mesut Özakcan

Birgen Keleş

 

Tekirdağ

Aydın

İstanbul

 

 

Kemal Kılıçdaroğlu

 

 

 

İstanbul

 

BAŞKAN - Üçüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1081 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve 6183 sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 10 uncu maddesine ekli (3) sayılı cetvel ile değiştirilen 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununa ekli (IV) sayılı listede yer alan "33.07" G.T.İ.P. No'lu Mal isminin ikinci satırında yer alan "Traş sabunu, traş köpüğü ve traş kremi" ibaresinin "Traş sabunu, traş köpüğü, traş kremi, el kremi, saç kremi, deodorant, deodorant stick-roll on, duş jeli ve çamaşır parfümü" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

Kâzım Türkmen

Bülent Baratalı

 

Trabzon

Ordu

İzmir

 

Birgen Keleş

M. Mesut Özakcan

Enis Tütüncü

 

İstanbul

Aydın

Tekirdağ

 

Kemal Kılıçdaroğlu

 

Mustafa Özyürek

 

İstanbul

 

Mersin

BAŞKAN - Dördüncü önergeyi okutuyorum ve bu önergeyi de işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1081 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve 6183 sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 10 uncu maddesine ekli (3) sayılı cetvel ile değiştirilen 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununa ekli (IV) sayılı listede yer alan "33.07" G.T.İ.P. NO'lu satırların teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

Kâzım Türkmen

Bülent Baratalı

 

Trabzon

Ordu

İzmir

 

Birgen Keleş

M. Mesut Özakcan

Enis Tütüncü

 

İstanbul

Aydın

Tekirdağ

 

Kemal Kılıçdaroğlu

 

Mustafa Özyürek

 

İstanbul

 

Mersin

BAŞKAN - Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Sayın Başkan, katılamıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Efendim, gerekçesini mi okutayım?

HALUK KOÇ (Samsun) - Gerekçe…

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tıraş sabunu, tıraş köpüğü, tıraş kremi, el kremi, deodorant gibi ürünler yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu ürünlerden Özel Tüketim Vergisi alınması doğru değildir. Avrupa Birliğinin Özel Tüketim Vergisine ilişkin direktiflerinde de bu ürünler hiçbir şekilde Özel Tüketim Vergisi kapsamına alınmamıştır. Bu nedenle anılan ürünlerin özel tüketim kapsamı dışına çıkarılması önerilmektedir.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunacağım…

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Karar yetersayısı istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - …Karar yetersayısı arayacağım.

Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Karar yetersayısı bulunamamıştır; birleşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.37

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.59

BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 82 nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

1081 sıra sayılı kanun teklifinin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3.- Tokat Milletvekili Mehmet Ergün Dağcıoğlu'nun; Gelir Vergisi Kanunu ve 6183 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/673) (S. Sayısı: 1081) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Teklifin 10 uncu maddesi üzerinde Trabzon Milletvekili Sayın Akif Hamzaçebi ve arkadaşları tarafından verilen önergenin oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı.

Şimdi, önergeyi tekrar oylayacağım ve karar yetersayısı arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Sayın milletvekilleri, Kâtip Üyeler arasında beraberlik sağlanamadığından, oylamayı, elektronik oylama cihazıyla yapacağım ve oylama için size 5 dakika süre veriyorum.

Bu süre içerisinde cihaza giremeyen sayın milletvekillerinin teknik personelden yardım istemelerini rica ediyorum ve oylamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar yetersayı vardır ve önerge kabul edilmemiştir.

Şimdi, ikinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1081 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve 6183 sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 10 uncu maddesine ekli (3) sayılı cetvel ile değiştirilen 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununa ekli (IV) sayılı listede "33.07" G.T.İ.P. NO'lu Mal isminin ikinci satırında yer alan "Traş sabunu, traş köpüğü ve traş kremi" ibaresinin "Traş sabunu, traş köpüğü, traş kremi, el kremi, saç kremi, deodorant, deodorant stick-roll on, duş jeli ve çamaşır parfümü" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                            M. Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları

BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kanun teklifiyle yaygın olarak kullanılıyor olması nedeniyle tıraş sabunu, tıraş köpüğü ve tıraş kreminin Özel Tüketim Vergisinin yüzde 20'den yüzde 6,7'ye indirilmesi öngörülmektedir. El kremi, saç kremi, deodorant gibi ürünler de yaygın olarak kullanıldığından, önergeyle, bu ürünlerin Özel Tüketim Vergisinin de yüzde 20'den yüzde 6,7'ye indirilmesi önerilmektedir.

BAŞKAN - Hükümetin ve Komisyonun katılmadığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi…

III. - YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

HALUK KOÇ (Samsun) - Yoklama yapılmasını istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bir yoklama talebi vardır.

Şimdi, yoklama talebinde bulunan milletvekillerinin isimlerini alacağız.

Sayın Toprak, Sayın Baloğlu, Sayın Topuz, Sayın Meral, Sayın Kaptan, Sayın Gülçiçek, Sayın Tiryaki, Sayın Özcan, Sayın Ekmekcioğlu, Sayın Ercenk, Sayın Hacaloğlu, Sayın Koç, Sayın Kart, Sayın Gazalcı, Sayın Kepenek, Sayın Kılıç, Sayın Çetin, Sayın Işık, Sayın Anadol, Sayın Küçük, Sayın Çanakcı, Sayın Küçükaşık, Sayın Yetenç, Sayın Dinçer, Sayın Baloğlu.

Sayın milletvekilleri, yoklama için 5 dakika süre veriyorum.

Adlarını okuduğum sayın üyelerin yoklama cihazına girmemelerini rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3.- Tokat Milletvekili Mehmet Ergün Dağcıoğlu'nun; Gelir Vergisi Kanunu ve 6183 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/673) (S. Sayısı: 1081) (Devam)

BAŞKAN - Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge reddedilmiştir.

Üçüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1081 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve 6183 sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 10 uncu maddesine ekli (3) sayılı cetvel ile değiştirilen 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununa ekli (IV) sayılı listede yer alan "33.07" G.T.İ.P NO'lu "Traş öncesi, tıraş sırasında veya tıraştan sonra kullanılan müstahzarlar, vücut deodorantları, banyo müstahzarları, tüy dökücüler ve tarifenin başka yerinde yer almayan veya belirtilmeyen diğer parfümeri, kozmetik veya tuvalet müstahzarları, kapalı yerlerde kullanılan müstahzar deodorantlar (parfümlü veya dezenfekte edici vasfı olsun olmasın)" Mal ismine ait "20" olan Vergi oranının (%) "6,7" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                  M. Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları

BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

HALUK KOÇ (Samsun) - Gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe: Kanun Teklifi ile yaygın olarak kullanılıyor olması nedeniyle tıraş sabunu, tıraş köpüğü ve tıraş kreminin Özel Tüketim Vergisinin yüzde 20'den yüzde 6,7'ye indirilmesi öngörülmektedir. Aynı gerekçelerle kullanımı yaygın olan diğer ürünlerin de Özel Tüketim Vergisinin yüzde 20'den yüzde 6,7'ye indirilmesi önerilmektedir.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Hükümetin ve Komisyonun katılmadığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun teklifinin 10 uncu maddesinin (a) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve maddeye (4) sayılı cetvelin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                        Faruk Çelik (Bursa) ve arkadaşları

"a) 4760 sayılı Kanuna ekli (III) ve (IV) sayılı listeler, ekli (2) ve (3) sayılı cetvellerde, (II) sayılı listedeki 87.11 G.T.İ.P. numaralı mal ve vergi oranı ise ekli (4) sayılı cetvelde gösterildiği şekilde değiştirilmiştir."

(4) Sayılı Cetvel

 

 

 

Vergi

 

G.T.İ.P No:

Mal İsmi

Oranı (%)

 

87.11

Motosikletler (mopetler dahil) ve bir yardımcı

 

 

 

Motoru bulunan tekerlekli taşıtlar (sepetli olsun

 

 

 

olmasın); sepetler (sepetler hariç)

 

 

 

Motor silindir hacmi 250 cm3'ü geçmeyenler

22

 

 

Motor silindir hacmi 250cm3'ü geçenler

37

BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Sayın Başkan, takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Özel Tüketim Vergisi Kanununa ekli (II) sayılı listedeki 87.11 tarife pozisyonunda yer alan motosikletler için, motor hacimleri 250 cm3'e kadar olanlar ve 250 cm3'ün üzerinde olanlar şeklinde iki kademeli Özel Tüketim Vergisi uygulanması öngörülmektedir. Yapılan düzenlemenin ödemeler dengesi bakımından da olumlu sonuç doğurması beklenmektedir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Şimdi, 10 uncu maddeyi, kabul edilen önerge ve (2) ve (3) sayılı cetvellerle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

11 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 11.- 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesinin (A) fıkrasının (2) numaralı bendinin (f) alt bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddenin sonuna aşağıdaki (C) fıkrası eklenmiştir.

"f) Fiyat endeksi (ÜFE); Türkiye İstatistik Kurumunca Türkiye geneli için hesaplanan Üretici Fiyatları Genel Endeksini,"

"C) Vergi kanunlarında yer alan "toptan eşya fiyatları genel endeksi" ibaresi "üretici fiyatları genel endeksi" ve "TEFE" ibaresi" ÜFE" olarak uygulanır."

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Bayram Meral; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 1081 sıra sayılı yasa teklifinin 11 inci maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bütün yasaların birçoğunu burada izledik. Bir üzüntümü, özellikle ifade etmek istiyorum: Bu Mecliste birlikte çalışıyoruz değerli arkadaşlarım. Muhalefet isterse yasanın ruhuna uygun bir önerge verse, her nedense -olsa da olmasa da- İktidar Partisi, çoğunluğuna dayanarak, bunu reddetmektedir. Reddettikten sonra ne oluyor; ya Anayasadan ya Cumhurbaşkanından bir daha geri dönmektedir.

Yine, bir konuya şahit oldum değerli arkadaşlarım: Çıkarılan yasaların işçiye, memura, emekliye, esnafa, köylüye getirdiği en ufak bir katkı yoktur değerli arkadaşlarım. İşte, bugün, gelen bu yasayla olduğu gibi.

Saygıdeğer arkadaşlarım, vergiyi kimden alıyorsunuz; vergiyi işçiden alıyorsunuz, memurdan alıyorsunuz, esnaftan alıyorsunuz ve işverenlerden alıyorsunuz. Biraz önce, arkadaşlarım burada konuştu; binlerce işyeri kapanmaktadır, binlerce işçi işinden olmaktadır. Ne acıdır ki, bir arkadaşım çıktı, burada "efendim, önceleri 11 kişinin yaptığı işi, şimdi 5 kişi yapıyor ve işsizlik aza iniyor" dedi. El insaf değerli arkadaşlarım; yani, bunu söylemek için dünyaya gözlerini ve kulaklarını kapatmak lazım. Yani, 11 işçinin işini 5 işçi yapıyor, 6 işçi -örneğin- boşta kalıyor; işsizlik aza iniyor!

Değerli arkadaşlarım, bakın, bugün ülkemizde çok ciddî sorunlar, sıkıntılar yaşanmaktadır. Söylüyoruz, işsizlik, Türkiye'nin en büyük sorunudur. Ne yapın; vergilerde indirim yapın. Yapıyoruz, gerçi, yüzde 5 indiriyoruz! Ne yapın; özel sektörün teşviki bakımından sigorta primlerini aza indirin. Ne yapın; yeni sahalar, yeni imkânlar sağlayın ve yurt dışına giden işverenlerimiz, kendi ülkemizde imkânlarını kullansın diyoruz; ama, maalesef "IMF bunu istedi, Dünya Bankası bunu istedi, biz bunları yapamayız…" Ondan sonra da, efendim, işte 100 işçinin çalıştığı işi, şimdi, 50 işçi yapıyor ve işsizlik de aza iniyor!.. Gülerler adama.

Değerli arkadaşlarım, yine, bir üzüntümü özellikle ifade etmek istiyorum, kusura bakmayın. 350'nin üzerinde milletvekilisiniz, 134'ü, 140'ı burada bulamıyorsunuz. Bu, çok acı bir olaydır. Şunu söylüyorum: "İşçi fazla kamuda, çıkaralım…" İsterseniz, siz de alının, biz de alınalım, o zaman, 550 milletvekiline ne gerek var değerli arkadaşlarım?! 300 milletvekili buraya gelir, işine sahip çıkar, hem de halkına karşı daha sağlıklı hizmet eder. O zaman yapılacak bir şey var: Kamuyu küçülteceğinize -bura da bir kamudur- işe gelmiyorsa, burada yasaları takip etmiyorsa, o zaman ne işi var burada 550 milletvekilinin değerli arkadaşlarım?! Buradan da başlamak lazım; yasa hazırlıyorsanız, buradan da başlayın.

Ne yaptık şimdi değerli arkadaşlarım: Burada, grup başkanvekillerimiz, milletvekillerimiz, Türkiye'nin içinde bulunduğu sorunları dile getirdi, rahatsızlık duyuyorsunuz. Değerli arkadaşlarım, niye rahatsızlık duyuyorsunuz?! Ülkemizin bir bölümünde sorunlar, sıkıntılar had safhada, vatandaş dışarıya çıkamıyor, dışarıya!.. Bırakınız Diyarbakır'ı, Ankara'nın Altındağında millet dışarıya çıkamıyor, millet Altındağ'da!.. Ülkeyi bu hale getirdiniz. Neden böyle oluyor?!. İşsizlik had safhada, yoksulluk had safhada, haksızlık had safhada, açlık had safhada. Ne yaptınız; şimdi doğudan, güneydoğudan bahsediyorsunuz, yatırımlarınız nedir değerli arkadaşlarım? Yatırımlarınız… Ne yaptınız?.. Diyarbakır'a hangi projeniz var, Muş'a hangi projeniz var, Siirt'e hangi projeniz var, Ağrı'ya hangi projeniz var, ne yapıyorsunuz?

MEHMET ÖZYOL (Adıyaman) - Burası tahrik yeri değildir.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Burada, bir arkadaşım -üzüldüm- kendi iliyle ilgili söz aldı; diyor ki "güllük gülistanlık..."

MEHMET ÖZYOL (Adıyaman) - Bu konuda siyaset yapılmaz, her konuda olur, ama, bu konuda olmaz. Memlekette asayişin üzerine siyaset olmaz.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, sayın vekilim; kusura bakma, ben Türkiye'yi gezmiş bir insanım adım adım, benim arkadaşlarım İstanbul'a gittiği zaman ben Diyarbakır'a gidiyordum Diyarbakır'a; selam olsun oradaki insanlara. Diyarbakır öyle bir Diyarbakır'dı, bu hale getirmeye hiç kimsenin hakkı yok, hele sizlerin hiç hakkınız yok. Vatandaşa hizmet götürün. (AK Parti sıralarından gürültüler)

Bakın, şuraya bakın, Türkiye'nin bu kadar önemli bir konusu: İnsanlar ölmüş, işyerleri yağma edilmiş, işyerleri taşlanmış, birsürü olay olmuş ondan sonra şurada hesap verecek, bizi aydınlatacak bir tane bakan yok; şuraya bakın şuraya!.. Olmaz bunlar arkadaşlar, bunlar olmaz! (AK Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın Meral, bir dakikanızı rica edebilir miyim.

Sayın Meral, bu konuda fazlasıyla konuşuldu. Siz sorumluluğu bilen eski bir başkansınız; maddeye dönün rica ediyorum, akşamın bu saatinde… Bu konuda zaten fazlasıyla konuşuldu.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Değerli Başkanım, maddeye döneyim de, acaba buralardan vergi alabiliyor muyuz? Bu, vergi yasası, vergiyi kimden alıyorsunuz?

Şimdi, yüzde 5 indirim yapmışsın; Diyarbakır'da adamın mağazaları, dükkânları yerle bir edilmiş, yağmalanmış.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Diyarbakır'dan beri geldiği yok Sayın Başkan.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Senin yüzde 5'in adamın hangi derdini saracak?! Bundan önemli bir şey yok değerli milletvekilleri.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - İstismar etme!

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Bakınız, kusura bakmayın, Türkiye'yi yol geçenin hanı yaptınız. Avrupa Birliğinden gelirler Diyarbakır'a, Muş'a, Amerika'dan gelirler buraya.

ALİM TUNÇ (Uşak) - Siz getirdiniz siz!..

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Fransa'da şimdi olaylar oldu; biriniz gitseniz ya, oradaki insan haklarını gidip sorsanız ya biriniz. Yapmayın bunu değerli arkadaşlarım!

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Maddeye gel maddeye!

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Gidin biriniz Fransa'ya da, oradaki insanları, öğrencileri, işçileri tekmelediler, tokatladılar. Bir de gidin oraya soru sorun.

ALİ İHSAN MERDANOĞLU (Diyarbakır) - Sayın Başkan, maddeyle ilgili konuşsun.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Efendim, madde, madde…

Ülkesinin vatandaşının rahatsız olduğu bir yerde, mağazasının taşlandığı bir yerde, yağmalandığı bir yerde, sen, vergiyi kimden alacaksın -vergiden bahsediyoruz- kimden alıyorsun vergiyi söyler misin bana, kimden alacaksın vergiyi?!

Değerli arkadaşlarım, madde açık değerli arkadaşlarım. Madde o kadar güzel ki!.. Bakınız, toptan eşya genel endeksi, TEFE -madde o kadar güzel bir madde ki- üretici fiyatı genel endeksi, ÜFE olarak değiştirilmiştir; hayırlı olsun; madde bu. Ne konuşacağım başka, maddeye… Maddeye bir şey mi ilave edeceğim?! Madde bu.

Yalnız, değerli arkadaşlarım, bakınız, kusura bakmayın, bu ülkenin başına çorap ördürüyorlar size. Bunun, üzerine basa basa konuşuyorum. Ben, on sene Türkiye-Avrupa Karma İstişare Komitesinde görev yapmış bir insanım. Ülkenin başına çorap ördürüyorlar; dikkatinizi çekerim.

ALİM TUNÇ (Uşak) - Sizin ördüklerinizi biz çözmeye çalışıyoruz.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Ülkenin başına, çorap ördürüyorlar. Benim ittifakım, benim müttefikimdir, benim dostumdur... Dostun Genelkurmay Başkanı geldi, dedi ki: "Türk yetkililerinin gözünün içine baka baka düşüncelerimi söyledim." Ben bir milletvekiliyim, merak ediyorum, acaba, ne söyledi? Bunu sormak benim hakkım değil mi, sizin hakkınız değil mi? Sizin bir tek göreviniz el kaldırmak mı allahaşkına ya?! Bir tek el mi kaldıracaksınız; işiniz bu mu?! Merak ediyorum şimdi; Amerika Birleşik Devletleri Genelkurmay Başkanı, bizim yetkililerin gözünün içine baka baka ne konuştu? Bunu, çok merak ediyorum. Müttefik mi?! Müttefik, öyle  mi?! İnsan hakları, öyle mi?! Irak'ta insan hakları, Filistin'de insan hakları!.. Dilinizi mi yuttunuz, konuşsanız ya onların karşısında?! Yok mu orada insan?! Oradaki binlerce insana, yıllardır işkence yapıyorlar. Niye bir tane Avrupalı oraya giremiyor da, Türkiye'yi yol geçen hanı yaptınız?! Gelen Diyarbakır, gelen bilmem falan, gelen bilmem ne; toplantı yapar, onu yapar… Nerede görülmüş bu?! Soruyorum size; hiç mi düşünmüyorsunuz?! Bu kadar, tek başınıza iktidar olmuşsunuz, gelene "buyur beyefendi hoş geldin…" Hoş geldin; ama, haddini bilene hoş geldin. Haddini bilmeyene, niye hoş geldin olsun değerli arkadaşlarım?!

Bu laflarımdan, niye rahatsız oluyorsunuz?! Bu ülkede, kardeşçe, dostça, birlik, bütünlük içerisinde yaşamak hepimizin hakkı değil mi; biz, bunu istiyoruz. Buna itirazınız var mı? Eğer, yoksa, bugün ülkemizin birçok yerinde olan olaylara hoş mu bakıyorsunuz?! Sizleri rahatsız ediyorsa, bu tepkiyi birlikte koyalım değerli arkadaşlarım. Ülkenin bir bölümü, belli yerlere teröristle teslim olmuş, vatandaş evinden dışarıya çıkamıyor, çocuğunu okuluna gönderemiyor, efendim, işyerlerini açamıyor. Burada, sağ olsun, Sayın İçişleri Bakanı selam yollamış, ne demiş: "Vatandaşın, halkımızın sağduyusu galip geldi, terörün oyununa gelmedi" demiş.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun efendim; eksürede konuşmanızı tamamlayın.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Efendim, tamamlıyorum.

Bu neye benziyor biliyor musunuz değerli arkadaşlarım, bu neye benziyor bilir misiniz; Atatürk, Cumhuriyetin 5 inci yılında Anadolu'yu gezerken bir yere gitmiş, vatandaşın hatırını sormuş "padişahım" demiş, "nasılsınız?" "Padişahım çok yaşa." Dönmüş valiye demiş ki: "Siz, cumhuriyetin ilanını bu halka duyurmadınız mı?" "Efendim, bir genelge yayınladık" demiş.

Şimdi, sağ olsun, bizim İçişleri Bakanımız da bir açıklama yapmış; buna benziyor; ne demiş: "Sağduyu galip geldi."

Böyle şeyler olmaz değerli arkadaşlarım. Vatandaş evinden çıkamıyor, o senin vatandaşın, çocuğunu okula gönderemiyor. Buna seyirci kalamazsınız; oradaki insanların huzurunu, güvenini temin etmekle görevlisiniz. Ya yaparsınız ya bırakıp gidersiniz.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Meral.

Anavatan Partisi Grubu adına, Erzurum Milletvekili Sayın İbrahim Özdoğan; buyurun.

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1081 sıra sayılı kanun teklifi üzerinde, Anavatan Partisi adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, memleketimiz, ülkemiz, milletimiz, bugün çok büyük bir tehlike altındadır. Değerli arkadaşlar, Anadolu'yu vatan yapan Türkmenler ile Kürt erleri Türk adını almışlardır; maalesef, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Başbakanı, bundan birkaç ay evvel, Diyarbakır'da yaptığı konuşmada -öyle bir vahim konuşmaydı ki- pandoranın kutusu açılmış ve her şey darmadağınık olmuştur ve Türklüğü alt kimlik olarak söylemiştir ve Kürt sorunu olduğunu söylemiştir.

ALİ İHSAN MERDANOĞLU (Diyarbakır) - Başkan, ne ilgisi var?!.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, Türklük alt kimlik değildir; çünkü, Türkiye Cumhuriyeti Devleti Anayasasının 66 ncı maddesine göre…

KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) - Başkan, ne ilgisi var?!.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - "Türkiye Cumhuriyeti Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk'tür" diyor.

BAŞKAN - Sayın Özdoğan… Sayın Özdoğan…

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Bu görüştüğümüz yasanın, bugün, memleketin bu vahim durumunda…

BAŞKAN - Sayın Özdoğan…

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - …hiçbir önemi yoktur değerli arkadaşlar.

BAŞKAN - Sayın Özdoğan…

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Bunu, buradan, ilan etmek istiyorum.

KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) - Kes sesini!..

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Bunlar, çok büyük…

BAŞKAN - Sayın Özdoğan, bakın, bu konuda, her partinin grup başkanvekili fazlasıyla konuştu. Bu kürsüyü, Türkiye'nin son derece hassas olduğu bir noktada, bu şekilde kullanmanıza, Başkanlık izin veremez; eğer, madde üzerinde konuşacaksanız mikrofonunuzu açacağım, konuşmayacaksanız, size söz vermeyeceğim. Bu konuda, kesin olarak Başkanlığın kararı var; yani, bu Genel Kurulu bu kadar germenin Türkiye'ye bir faydası yok.

Buyurun, madde üzerinde konuşun.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Teşekkür ediyorum.

Anlaşıldı… Sayın Başkan, Yüce Milletimiz sizi de izliyor, bizi de izliyor. Beni buradan konuşturmadınız; ancak, şu anda, memleketin çok ihtiyaç duyduğu, Büyük Atatürk'ün Gençliğe Hitabesini size okumak istiyorum; memleketin bu vahim durumunda: "Ey Türk Gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet…"

KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) - Ne ilgisi var?!.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - "…ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir."

KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) - Başkan, kesin!.. Ne ilgisi var?!.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - "Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dahilî ve harici bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve Cumhuriyet'i müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir."

KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) - Maddeyle ne ilgisi var bunun?!

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Atatürk'ün Gençliğe Hitabesine müdahale etmeyin lütfen… (Anavatan Partisi ve CHP sıralarından alkışlar)

"İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri, şahsî menfaatlerini, müstevlîlerin siyasi emelleriyle tevhid edebilirler. Millet, fakrüzaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi vazifen, Türk istiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!"

Tarihe not düşsün diye okudum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Anavatan Partisi ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özdoğan.

AK Parti Grubu adına, Edirne Milletvekili Sayın Necdet Budak; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA NECDET BUDAK (Edirne) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülen maddeyle ilgili söz almış bulunmaktayım; ancak, üzülerek söylemek zorundayım ki, ülkemizin birkaç ilinde yaşadığımız olaylar, bugün Parlamentoda da milletvekilleri tarafından dile getiriliyor ve ben Edirne Milletvekili olarak inanıyorum ki, burada hiçbir parti farkı gözetmeksizin, her bir milletvekilimiz, 550 milletvekili, bu üzücü olaylardan dolayı kesinlikle üzülmüşlerdir.

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - İktidarın görevi üzülmek değil, iktidarın görevi soruna çözüm üretmektir.

NECDET BUDAK (Devamla) - Ülkemiz, terörle uzun yıllardır mücadele etmektedir ve ülkemizin birliği ve bütünlüğüne yönelik bu tür eylemlerle mücadele etmeye de… Türkiye Büyük Millet Meclisi Parlamentosu çatısı altında, hep beraber, çözüm önerileriyle, gerekirse, gündemdışı konularla bunları tartışıp, bu mücadelemizi birlikte vereceğiz.

Bence, bu 11 inci maddede üretici fiyat indeksiyle ilgili bir konu geçiyor ve üretici deyince, ben, Türkiye'de özellikle tarım kesimini anlıyorum. Tabiî, diğer kesimlerimiz de var; ama, bir ziraatçı olarak, üreticilerin, burada tartıştığımız bu konudan önemli anlamda etkileneceklerini düşünüyorum.

Burada, yurt dışından biyodizel üretim amaçlı getirilecek yağlı tohumlara litre başına 650 000 lira ÖTV uygulamasının, Türkiye'de, özellikle yerli yağlı tohum üretimine önemli katkısı bulunacaktır.

Biliyorsunuz, geçtiğimiz yıl, haklı olan buğday üreticisini mağdur etmemek için, cumhuriyet tarihinde ilk kez, prim sistemine geçilmesiyle birlikte, 800 trilyon -yaklaşık 1 milyar dolar- ek maliyetle, haklı olan buğday üreticisi mağdur edilmemeye çalışılırken, yine, Meclisimizde, iktidarıyla muhalefetiyle bir yağ araştırma komisyonu kurduk. Öbür taraftan, yağlı tohumlara bu yıl 1,3 milyar dolar para ödüyoruz. İşte, burada, bu ÖTV uygulamasının, yağlı tohumlu bitkilerin üretimini teşvik anlamında önemli katkısı olacak ve ülkemizde ayçiçeği gibi ürünler buğdayla rekabet edemezken, ayçiçeği ve buğdayla birlikte kolza ve soya gibi ürünler devreye girecek ve özellikle kolzanın buğday ekim alanlarında yetiştirilmesi sayesinde yağlı tohumlara önemli katkıda bulunacak; çünkü, tüm dünyada tahıllardan proteine, yağlı tohumlara bir geçiş var, ülkemizde de buna doğru bir yönlenme söz konusu.

Bakın, çok basit bir örnekle, bu kanunla ilişkili olarak, biz, biyodizel üretim amaçlı getirilen yağlara, ham yağa yüzde 10 Gümrük Vergisi uygularken, normal bitkisel yağlara; yani, yemeklik ham yağa yüzde 36 Gümrük Vergisi uyguluyoruz. İşte, burada, bu ÖTV uygulaması, Türk çiftçisi açısından çok çok önemli ve önemli getirisi olacak. Ülkemizde, enerji bakımından, tarım bakımından, çevre bakımından, ekonomi bakımından, bu ÖTV uygulaması, ülkemiz çiftçisine çok büyük faydalar getirecek. Nitekim, şu anda, Trakya Birlik gibi birlikler, biyodizel üretim için lisans başvurularını yapmış durumdalar. Biyodizel firmalarının da, üretici birlikleriyle, Tarım Bakanlığımızın sözleşmeli üretim formatı üzerinden sözleşme modeline geçerek, önümüzdeki yıl biyodizele yönelik yağlı tohum üretimine başlayacaklarına inanıyorum.

Ben, bu ÖTV uygulamasını destekliyorum ve çiftçilerimiz için, özellikle yağlı tohum üreticilerimiz için hayırlı olmasını diliyorum.

Saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Budak.

Şahıslar adına söz isteği var.

Ordu Milletvekili Sayın Cemal Uysal?.. Yok.

İstanbul Milletvekili Sayın Ünal Kacır?.. Yok.

Samsun Milletvekili Sayın Haluk Koç...

HALUK KOÇ (Samsun) - Konuşmayacağım.

BAŞKAN - Denizli Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan, buyurun.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, bugün, bu kürsüden, son günlerde Türkiye'de yaşanan çok vahim olaylarla ilgili milletvekillerimizin konuşma yapmasının önünde bir engel olarak durmaya çalışan Sayın Meclis Başkanımızın bu tutumunun yanlış olduğu inancındayım. Bu kanunla ilgili olarak, yaşanan olayların ne ilgisi var diye, Sayın Meclis Başkanvekilimiz orada görüş belirtiyor.

Sayın Meclis Başkanım, bu kanunla yaşanan olaylar arasında çok büyük bir ilgi var. Bakınız, bugün, Gelir Vergisiyle ilgili bir kanunu görüşüyoruz. Kimler ödüyor Gelir Vergisini; esnaflarımız, işadamlarımız, sanayicilerimiz. Peki, dört günden beri, bu Gelir Vergisini ödeme durumunda olan esnaflarımız, işyerlerimizin kepenkleri kapanmadı mı; bu kepenkler şu anda kapalı değil mi?! Orada, esnaf olan vatandaşlarımız, sanayicilerimiz, işadamlarımız, dört günden beri işyerlerini açabiliyorlar mı?! Biz, böyle bir kanunu görüşüyoruz; Gelir Vergisiyle ilgili, vatandaşlarımızla direkt ilgili bir kanunu görüşüyoruz, siz, oradan müdahale etmeye çalışıyorsunuz. Böyle bir anlayışı, şiddetle reddediyorum Sayın Başkan. Biz, bunu, bugün bu kürsüden konuşmayacaksak, ne zaman konuşacağız bu meseleyi?!

Bakınız, biz isterdik ki muhalefet olarak, bugün, hükümet adına, bir sayın bakan Meclise gelip, bu konularla ilgili hem Meclisi bilgilendirseydi hem de vatandaşlarımızı rahatlatacak, onları tedirginliğe sebebiyet vermeyecek bazı açıklamalar yapsaydı. Yok… Sayın Başbakan nerede; Sayın Başbakan da yok. Sayın İçişleri Bakanı diyor ki: "Ben, bu olayları çıkaranları kınıyorum." Sayın Bakan, siz, kınama makamında olan insan değilsiniz; siz, bu olayları önleme makamında olan insansınız. Bugün bu olayları önlemeyeceksiniz de, ne zaman önleyeceksiniz?!

Bakın, ben 15'e yakın konuşma yaptım bu kürsüden; bu olayların adım adım geldiğini buradan duyurmaya çalıştım. Nevruz günü, burada çıktım, konuşma yaptım. Bakanlar dediler ki: "Türkiye'de olay olmadı, nevruz bayramı ne kadar güzel kutlandı." Siz, Türkiye'nin meydanlarında bölücü terör örgütünün liderinin posterleriyle, bölücü sloganlarla nevruzun kutlanmasına müsaade ediyor ve akşam da, çıkıp, olay olmadı diye milletimize ve memleketimize seslenmeye çalışıyorsanız, o koltukta, o makamda oturamazsınız sayın bakanlar, sayın hükümet. (CHP sıralarından alkışlar)

Bakınız, Teşvik Kanunundan bahsediyor arkadaşlarımız. Peki, Teşvik Kanununu çıkardık; böyle bir ortamda, o bölgeye kim gidip yatırım yapabilir arkadaşlar; Teşvik Kanununu kim uygulayabilir o bölgede?!

UEFA ceza verdi diye feryat ediyoruz; Diyarbakır'da, bugün, Fenerbahçe maçı, can güvenliği nedeniyle Malatya'ya alındı arkadaşlar. Siz, bir ilde, bir maçtaki can güvenliğini sağlayamıyorsanız, kapalı bir stat içerisinde bir maçı, hem de seyircisiz oynanacak olan bir maçı güvenlik nedeniyle Malatya'ya almak durumundaysanız, vatandaşlarımız elbette bugün soracak; bizler bu kürsüden bugün bunun hesabını elbette soracağız değerli milletvekilleri. Bugün sormayacaksak, ne zaman soracağız?!

Bir belediye başkanı çıkıyor, televizyonların önünde şunu söylüyor: "Siz evlerinize gideceksiniz, güvenlik güçleri de karakollarına dönecek." Sana bu yetkiyi kim veriyor Sayın Belediye Başkanı?! Güvenlik güçlerinin karakola çekileceği güvencesini siz kimden aldınız?! Kim adına bunu söylüyorsunuz?! Hangi yetkiyle söylüyorsunuz?! Ve Sayın İçişleri Bakanı… Bu açıklamalar karşısında herhangi bir beyanatı yok İçişleri Bakanının. Bugün ben isterdim ki, İçişleri Bakanı veya ilgili Başbakan vekili, çıkıp, o belediye başkanının bu söylemleri karşısında onun hesabını o belediye başkanından sorması lazımdı. Bir il başkanı, çıkıyor, oradaki öldürülen 11 teröristle ilgili kimyasal silahlarla öldürüldüğünü söylüyor. Nerede hükümetimiz, nerede İçişleri Bakanı?! Bu beyan açıkça milleti bölmeye yönelik bir beyandır. Halkı kin ve tahrikle birbirine kırdırmaya yönelik olan bir beyandır bu beyan. Siz bu beyanı yaparsanız, o bölgede -ben o bölgedeki vatandaşlarımızın büyük çoğunluğunun devletin ve milletin yanında olduğuna inanıyorum; beş yıl o bölgede görev yapmış biri olarak bunu söylüyorum- ancak siz bu beyanatı televizyonlar önünde yaparsanız, o bölgede yaşayan insanlarımızı tahrik edersiniz, meydanlara dökersiniz, yeni olaylara sebebiyet verirsiniz; ama, bu beyanatın karşısında da bugün ilgililerden herhangi bir beyanat yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, onun için, ne olur, çok kritik ve hassas günlerden geçiyoruz. Benim korkum ve endişem odur ki, burada yapılan tahrikler bir başka vilayete de sıçrayabilir, başka illere de sıçrayabilir. Dün Sakarya'daki gelişen olayları gördünüz değerli milletvekilleri. Artık öyle bir safhaya girilmiş ki, bu noktada hepimiz sağduyuyla meseleye yaklaşmazsak, hükümet üzerine düşen tedbirleri almazsa, korkum odur ki, yarın Türkiye'nin değişik vilayetlerinde bu olayların benzerleri yaşanabilir.

FARUK ÇELİK (Bursa) - Bir bilgin mi var?! Bir bilgiye dayanarak mı konuşuyorsun?

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Benim endişem budur. Ben, Nevruz öncesi de söyledim Sayın Çelik; burada uyarı görevini yaptım.

TELAT KARAPINAR (Ankara) - Sana kim söyledi?!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Kara Kuvvetleri Komutanı sizi uyardı.

Bakınız, çok açık bir beyanatı var Kara Kuvvetleri Komutanının. Diyordu ki Kara Kuvvetleri Komutanı: "Türkiye, terörle mücadele noktasında, terör örgütü elebaşısının…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Son cümlenizi alacağım.

Buyurun.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - …terörist başının yakalandığı güne göre güvenlik güçleri olarak daha geri noktadayız; ancak, terör örgütü, 1998'deki terör örgütü elebaşısının yakalanmasındaki duruma göre daha güçlü durumda" şeklindeki bir beyanatı gazetelerde, televizyonlarda yer aldı. Ben, bunu aldım, burada, sizlere bir uyarı olarak söyledim.

ASIM AYKAN (Trabzon) - Nasıl uyardın?!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Uyardım, sizleri uyardım, tedbir alın dedim.

ASIM AYKAN (Trabzon) - Siz nasıl uyarıyorsunuz bizi?!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Tedbir alın dedim… Tedbir alın dedim.

BAŞKAN - Sayın Kandoğan, son cümlenizi rica ediyorum.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bakınız, bu çok hassas bir konudur. Demin orada bazı milletvekilleri…

ASIM AYKAN (Trabzon) - Ağzından çıkanı kulağın duysun!

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Konuşmanızdan belli; hassas bir konuyu söylüyorsun…

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Kandoğan.

ASIM AYKAN (Trabzon) - Hükümet ne yapacağını bilmiyor mu?!

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Madem bu kadar hassas konu, niye Bakana söylemedin?!

BAŞKAN - Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Eraslan?..

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Hassasiyete uygun konuşmuyorsunuz…

BAŞKAN - Erzurum Milletvekili Sayın Mücahit Daloğlu?..

Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Tedbir alın arkadaşlar, tedbir alın…

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen…

FARUK ÇELİK (Bursa) - Tahrik ve teşvik ediyorsunuz!..

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Tedbir alın…

FARUK ÇELİK (Bursa) - Tahrik ve teşvik ediyorsunuz!..

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Hayır efendim.

FARUK ÇELİK (Bursa) - Ediyorsunuz…

BAŞKAN - Madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sayın Başkan, yoklama talebimiz var.

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın Başkan, yoklama…

BAŞKAN - Kabul etmeyenler…

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sayın Başkan, yoklama istedik…

BAŞKAN - Madde kabul edilmiştir.

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Nasıl kabul edilir…

BAŞKAN - 12 nci maddeyi okutuyorum… (CHP sıralarından "yoklama" sesleri, gürültüler)

ALİ TOPUZ (İstanbul) - … yoklama istedik?!.

BAŞKAN - Bu maddede istersiniz.

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sayın Başkan… Sayın Başkan…

BAŞKAN - Ben, oylamaya geçtikten sonra…

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın Başkan, tarafsız davranın…

MİRAÇ AKDOĞAN (Malatya) - Hükümeti de böyle yönetiyorsunuz!

BAŞKAN - 12 nci maddeyi okutuyorum:

Buyurun.

MADDE 12.- 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 344 üncü maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Vergi ziyaı suçu işleyenlere, ziyaa uğrattıkları verginin bir katı tutarında vergi ziyaı cezası kesilir." (CHP sıralarından gürültüler)

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan… Sayın Başkan…

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Yok böyle bir şey!..

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, usul tartışması açılmasını istiyorum.

BAŞKAN - Efendim, bu Parlamentoyu siz, bu Başkanlığı siz yönetmiyorsunuz. Lütfen yerinize… (CHP sıralarından gürültüler)

HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim, siz Parlamentoyu yönetemiyorsunuz…

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Doğru yönetin o zaman!

HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) - Doğru yönetin!

BAŞKAN - Lütfen yerinize…

HALUK KOÇ (Samsun) - Yönetemiyorsunuz…

BAŞKAN - Yönetemiyorsam, gereğini yaparsınız.

Buyurun yerinize…

HALUK KOÇ (Samsun) - Usul hakkında tartışma istiyorum…

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan, doğru yönetin Parlamentoyu! 20 tane milletvekili ayakta, görmüyorsunuz!

BAŞKAN - Buyurun yerinize…

HALUK KOÇ (Samsun) - Tutumunuzla ilgili…

BAŞKAN - Efendim, vereceğim, o, hakkınız… O, hakkınız…

HALUK KOÇ (Samsun) - Gitmiyorum, atın beni Parlamentodan… Gitmiyorum…

BAŞKAN - Gerekirse atarım.

HALUK KOÇ (Samsun) - Atın efendim… İlgili Tüzüğü uygulayın…

HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) - Sayın Başkan, keyfî yönetemezsiniz!

BAŞKAN - Ne demek, Başkanlığa bu kadar pervasızca… Burada her türlü konuşmaya imkân verdiniz. (CHP sıralarından gürültüler)

HALUK KOÇ (Samsun) - 20 kişi ayakta…

BAŞKAN - O zaman burayı siz yönetin… Buyurun…

HALUK KOÇ (Samsun) - 20 kişi ayakta, burada…

BAŞKAN - Buyurun efendim, yerinize geçin.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Yalnız biz değil, bütün Türkiye ayağa kalkacak!

HALUK KOÇ (Samsun) - Duymazlıktan geliyorsunuz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Maddeyi okuduk mu?

HALUK KOÇ (Samsun) - Hayır efendim, yapamazsınız…

Sayın Başkan, usule aykırı davranıyorsunuz.

OYA ARASLI (Ankara) - Usulüne göre yönetin!

HALUK KOÇ (Samsun) - İçtüzüğü uygulayın.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 11 inci madde okunurken, Sayın Koç, benim tutumum hakkında görüşme açılması talebinde bulunmuştur. Maddeyi okuyacağım, ona göre işlem yapacağım.

HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) - Tamam…

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Tutumunuzla ilgili Sayın Başkan.

BAŞKAN - Benim tutumumla ilgili, tabiî…

HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) - Keyfî yönetiyorsunuz, keyfî!..

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, duymazlıktan geldiniz ve ondan sonra keyfî bir yönetim tarzı gösterdiniz.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, İçtüzüğün 63 üncü maddesini okuyorum: "Görüşmeye yer olup olmaması, Başkanı gündeme veya Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışma usullerine uymaya davet, bir konuyu öne alma veya geriye bırakma gibi usule ait konular, diğer işlerden önce konuşulur.

Bu yolda bir istemde bulunulursa, onar dakikadan fazla sürmemek şartıyla, lehte ve aleyhte en çok iki kişiye söz verilir.

Bu görüşme sonunda oya başvurmak gerekirse, oylama işaretle yapılır."

Şimdi, 63 üncü maddeye göre, Sayın Haluk Koç, tutumum hakkında, usul hakkında görüşme açılması isteminde bulunmuştur; bu, çok tabiî hakkıdır. Elbette ki, Başkan da, belki yanılabilir.

Şimdi, bir lehte, bir aleyhte milletvekili arkadaşlarıma söz vereceğim.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Hayır, iki lehte, iki aleyhte…

FARUK ÇELİK (Bursa) - Sayın Başkan, başka bir maddeye geçtiniz. Madde okunurken, maddeyi keserek, böyle bir geçiş yapmanız hangi İçtüzük maddesine göre?!.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Maddeye geçtiniz efendim, önce bu maddeyi bitirin.

BAŞKAN - Sayın Çelik, maddenin… Bak, son… "…diğer işlerden önce konuşulur" diyor.

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Diğer işlerden önce görüşülür; maddeye başlayamaz.

BAŞKAN - Bu makam, tarafsızlığını koruma noktasında gereken her hassasiyeti gösterecektir.

Sayın Koç aleyhte söz istemiştir.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Bir dakika efendim… Bir dakika efendim.

63 üncü maddeye göre lehte söz isteği var mı?

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Ümmet Kandoğan.

BAŞKAN - Var.

Evet, aleyhte Sayın Faruk…

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, 63 üncü maddeye göre iki lehte, iki aleyhte söz vermek zorundasınız. Aleyhte söz istiyorum.

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Bir lehte…

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - İki aleyhte, iki lehte; 63 üncü madde çok açık.

BAŞKAN - Ben, birer anladım.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Aleyhte söz istiyorum.

BAŞKAN - Tamam.

Arkadaşlar, bakın, Başkanlığa tavrınızı koyarken sanki bir taraf tutma gibi bir hal göstermeyelim.

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Taraf oldunuz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Bakın, ben maddeyi okurken, ben de insanım, bu kadar gergin bir Genel Kurul oluşturduk…

ERDAL KARADEMİR (İzmir) - 20 kişi kalktı…

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Ama, bakmıyorsunuz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Birer kişi olarak gördüm, hemen ikaz etti; tamam, iki aleyhte, iki lehte.

İkinci aleyhte konuşma Denizli Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan'a aittir. Lehte, bir Faruk Çelik…

Lehte başka söz isteyen var mı? Yok.

Şimdi, ilk söz 63 üncü maddeye göre…

HALUK KOÇ (Samsun) - Önce lehte, sonra aleyhte Sayın Başkan.

FARUK ÇELİK (Bursa) - Niye lehte?! Söz isteyen sizsiniz.

HALUK KOÇ (Samsun) - Görüşme sırası ilgili Tüzük maddesinde…

FARUK ÇELİK (Bursa) - Başkanın tutumunu beğenmiyorsunuz...

BAŞKAN - Efendim, siz istediniz sözü; buyurun.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Ya, tutumunu beğenmeyen sizsiniz, aleyhte ne söyleyecekseniz söyleyin de, ona göre konuşalım. Var mı böyle bir yöntem?!

BAŞKAN - Buyurun, istem sırasına göre veriyorum.

Buyurun Sayın Koç.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Bizim böyle bir talebimiz yok.

BAŞKAN - Yalnız, Sayın Koç, bakın, 63 üncü madde gayet açık. Benim tutumum hakkında bütün konuşmaları rica ediyorum. Eğer o mecradan dışarı taşarsa sözünüzü kesmek zorunda kalırım; mademki, İçtüzüğe uyacağız.

Buyurun.

HALUK KOÇ (Samsun) - Konuşmamı sıfırlar mısınız Sayın Başkan.

BAŞKAN - 10 dakika efendim.

HALUK KOÇ (Samsun) - 9.20 yazıyor da ondan.

ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) - Fark etmez.

BAŞKAN - Yeniden, buyurun.

VI.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1.- Bazı milletvekillerinin maddenin oylamasına geçildiği sırada yoklama talebini yerine getirmediği gerekçesiyle Başkanın tutumu hakkında.

HALUK KOÇ (Samsun) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

İçtüzüğün 63 üncü maddesine göre bir usul tartışması açılması talebinde bulunduk. Bunu kabul ettiniz. Zaten, bu, takdire bağlı olan bir konu değil, 63 üncü madde çok açık. Lehte ve aleyhte, siz de heyecana kapıldınız, birer kişi olarak değerlendirdiniz; ama, 46 ncı sayfada "onar dakikadan fazla olmamak şartıyla, lehte ve aleyhte en çok ikişer kişiye söz verilir" hükmünü de gecikmeli olarak yerine getirmiş oluyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, Başkanın, bugünkü Türkiye Büyük Millet Meclisi oturumunu yöneten Sayın Başkanvekili Alptekin'in tutumunun, Meclisin çalışma usullerine uymaya davet noktasında bir görüşümü sizlerle paylaşmak istiyorum. Sayın Alptekin'e benim saygım var, öncelikle onu ifade edeyim; fakat, bugün, bu kanun maddesinin görüşülmesine geçtikten sonra, ilk görüşülen maddede, ilgi kurmam da istendi, vergi kavramı ile devletin güvenlik hizmetlerini yerine getirmesi arasındaki ilişkiyi kurarak, Türkiye'de son üç dört gündür yaşanan sıkıntılı süreç hakkında, bu kürsüde görüşlerimi açıklamaya çalıştım. Bundan daha doğal bir şey olamaz. Yani, Türkiye'de yaşanan, hepimizi sıkıntıya sokan birtakım olayları, hiç görmezden gelerek, Parlamento, bu konunun tamamen dışında bir konuyu görüşmesi, kafasını kuma sokması demektir.

Değerli arkadaşlarım, 22 nci Dönem Parlamentosu olarak, hepimizin ayrı sorumlulukları var. Bu yaşadığımız dönemi tarihsel bir süreç içerisinde, bu sorumluluğumuzla taşımak zorundayız.

Şimdi, Sayın Başkan, benim konuşmam sırasında, yine İçtüzük gereği olarak, maddeyle ilgili görüşlerimi, tam 4 ya da 5 kere -şu anda tutanaklar yok- araya girerek, bu konuda beni konuşmaya davet ettiniz. Sayın Faruk Çelik, ayağa kalkarak, sizi, İçtüzük hükümlerine göre davranmaya davet etti ve bu arada da, kendi görüşünü de oradan ifade etmeye çalıştı. Daha sonra, Sayın Abuşoğlu, Sayın Sarıbaş, Sayın Faruk Çelik, yine, aynı şekilde, grupları adına yaptıkları konuşmalarda bu konu üzerinde durdular; tarafınızdan hiçbir uyarı gelmedi Sayın Başkan. Şimdi, bu bir.

İkincisi, deminki madde oylanırken, İçtüzüğün 57 nci maddesi çok açık; işari oylamaya geçilmeden önce 20 milletvekili ayağa kalkar ve toplantı yetersayısının aranmasını talep ederse, sizin buna uymanız gerekir, bir rahatsızlık yok ise. Yani "duymadım" dediniz "ben oylamaya geçtim" dediniz. O sırada, 20 milletvekili arkadaşım ayağa kalkmıştı ve yoklama talebinde bulunmuştu; en doğal İçtüzük haklarını dile getirmişlerdi ve buna uymadan oylamaya geçtiniz, ortamın gerilmesine sebep oldunuz.

Sayı Başkan, sizi hiçbir zaman üzmek istemem, saygımın olduğunu da ifade ediyorum; fakat, bütçe görüşmelerini hatırlatmak istiyorum. Bu gergin geçecek oturumlarda, çok çabuk paniğe kapılıyorsunuz Sayın Başkan. Bütçe görüşmelerinin son gününde, Sayın Başbakanın eleştirileri cevaplamasından sonra, Sayın Başbakan burada hükümet sırasında otururken, Cumhuriyet Halk Partisine dönük, sataşmaya dönük birtakım ifadeleri üzerine, Sayın Kemal Anadol ve Grup Başkanvekillerimiz söz hakkında, talebinde bulunmuşlardı; bunları da duymazdan geldiniz ve oturumun gergin geçmesine, belki, bir Başkanlık vesayetiyle, bir Başkanlık tutumuyla dengeleyebilecekken, çok daha istenmeyen boyutta bir noktaya sürüklediniz ve ben, üzülerek tespit ettiğim bir olayı, maalesef, burada dile getirmek zorundayım; o da şudur: Hükümet sıralarından Sayın Başbakanın bakışlarıyla, işaretiyle davranmaya mecbur hissettiniz kendinizi. Sayın Başkan, siz, Türkiye Cumhuriyeti Parlamentosunun, Türkiye Büyük Millet Meclisinin seçilmiş Başkanvekilisiniz; burada, siz, Başbakandan üsttesiniz.

FARUK ÇELİK (Bursa) - Ne ilgisi var şimdi bu konuyla?!

HALUK KOÇ (Devamla) - Efendim…

FARUK ÇELİK (Bursa) - Bütün konularınız böyle!

HALUK KOÇ (Devamla) - Efendim, usul hakkında, Başkanın tutumu hakkında konuşma yapıyorum; ne ilgisi var mı?!

FARUK ÇELİK (Bursa) - Başkanın bugünkü usulü hakkında, bugünkü tutumu hakkında konuşacaksınız.

HALUK KOÇ (Devamla) - Ne ilgisi var mı?! Ne ilgisi var mı?!

FARUK ÇELİK (Bursa) - İkna edici şeyi konuşacaksınız.

HALUK KOÇ (Devamla) - Birleştiriyorum, tutumunu birleştiriyorum. Siz de lehinde konuşacaksınız, çıkın konuşun.

BAŞKAN - Lütfen, müdahale etmeyelim.

HALUK KOÇ (Devamla) - Sayın Başkan, açık bir İçtüzük ihlali yaptınız.

BAŞKAN - Görüyorum ki, Sayın Koç'un üslubu bu. Aradan aylar geçmiş ve bir Başkanvekilini rencide edecek bu cümleleri kullanabiliyorsa, size söyleyebileceğim bir şey yok.

Lütfen, konuşmanızı tamamlayın.

HALUK KOÇ (Devamla) - Rencide etmediğimi, size…

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Sayın Başkanım, konuşmaları, belgelere, bilgiye dayanmıyor; göz işaretinden tavır aldınız diyor; böyle bir şey olabilir mi?! (CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Efendim, lütfen…

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Konuşma sen, otur yerine!

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Başkanım, böyle bir şey olabilir mi; göz işaretinden tavır aldınız diyor.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Otur yerine!.. Sen parti temsilcisi misin, kimin adına konuşuyorsun?!

HALUK KOÇ (Devamla) - Yaşadık o sahneleri de onun için; o sahneleri yaşadık da onun için; o sahneleri yaşadık da onun için…

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Belge yok, bilgi yok!

HALUK KOÇ (Devamla) - Şimdi, Sayın Başkan, açık bir İçtüzük ihlalinde bulundunuz; İçtüzük 57 nci maddeyi ihlal ettiniz; yani, madde oylamaya geçilirken 20 Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilinin ayağa kalkarak toplantı yetersayısı isteme hakkını görmezden geldiniz. Bu konudaki tutumunuz hakkında, bunu, lütfen, sizi İçtüzüğe ve usule uygun davranmaya ve o çerçevede riyaset etmeye davet ediyorum.

Saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Koç.

Lehte, Bursa Milletvekili Sayın Faruk Çelik.

Buyurun Sayın Çelik. (AK Parti sıralarından alkışlar)

FARUK ÇELİK (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Aslında kimin lehte kimin aleyhte konuşacağı karışmış durumda. Onu da sözlerimin başında ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, bugün önemli bir teklifi görüşüyoruz. Bu teklifi görüşürken, muhalefet sözcüleri, çıkıp, konuşmalara… Yani bugünkü gündeme nasıl başladıklarına bütün milletimiz de şahit oldu. Evet, ülkemizin birkaç ilinde, maalesef, hiçbirimizin tasvip etmeyeceği olaylar cereyan ediyor, hassas olaylar cereyan ediyor. Bu olaylarla ilgili, özellikle bu Parlamentoda olan arkadaşlarımızın, milletvekili arkadaşlarımızın sorumluluklarının bilincinde davranmalarının çok ehemmiyetli olduğu dakikaları, saniyeleri, günleri yaşadığımızı hepimiz söylüyoruz, ifade ediyoruz; ama, kürsüye çıktığımız zaman bunun gereğini yapmadığımızı da maalesef burada müşahede ettik.

Değerli arkadaşlar, son üç yıl içerisinde, Türkiye'nin demokratikleşmesi konusunda elbirliğiyle çok önemli mesafeler kat ettik. Burada amacımız, yetmiş milyon'un birliği, devletin birliği, tek millet, tek bayrak anlayışı içerisinde, huzur içerisinde, güvenlik içerisinde bireyin hukukunun en üst seviyede korunduğu, özgürlüklerin olabildiğince genişlediği bir Türkiye'yi oluşturma çabası içerisinde olduk ve Türkiye'yi hep birlikte bir noktaya…

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Yaptınız mı?! Batman'da öğretmenler okuldan çıkamıyor şu anda telefon ediyorlar; okulda mahsur kalmışlar.

FARUK ÇELİK (Devamla) - Bakınız, biz bugün karşılaştığımız olayları, Türkiye'de yaşanan şu anda belli illerde yaşanan olayları özgürlükleri kısarak çözelim dersek yaptıklarımızı inkâr etmiş oluruz. Aslolan, özgürlükleri genişleterek bu olayların üstesinden gelme mücadelesini, basiretini göstermemiz gerekiyor. (CHP ve Anavatan Partisi sıralarından gürültüler)

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Yakıp yıkmak özgürlük mü beyefendi?!

FARUK ÇELİK (Devamla) - Şimdi, bakınız, devlet…

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Diyarbakır'da yapılanlar özgürlük mü?!

BAŞKAN - Sayın Çelik, siz konuya gelin lütfen.

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Terör özgürlük mü?!

FARUK ÇELİK (Devamla) - Efendim, ben, bakınız, cam, çerçeve kıranlar…

MEHMET NURİ SAYGUN (Edirne) - Yapılanlar özgürlük anlayışı mı?!

FARUK ÇELİK (Devamla) - Efendim, bakın, ben, olayları özgürlük anlamında söylemiyorum. Türkiye, özgürlükler sahasında çok ciddî mesafeler kat etti. Çağdaş ülke, dünya ülkesi olma konusunda çok mesafe kat ettik. (CHP ve Anavatan Partisi sıralarından gürültüler)

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Milleti uyutmayın… Böyle boş konuşmayın.

Sayın Çelik, öğretmenler mahsur kalmış Batman'da!

BAŞKAN - Sayın Çelik… Sayın Çelik, bir dakikanızı rica ediyorum. (CHP sıralarından gürültüler)

Sayın milletvekilleri, siz konuşurken arkadaşların dinlemesi için gayret…

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Batman'da öğretmenler mahsur, ne konuşuyorsun!

BAŞKAN - Ama, efendim, siz, Grup Başkanvekilisiniz, yapmayın bunu yani.

FARUK ÇELİK (Devamla) - Arkadaşlar, konuşmayı dinleyin de… Dinleyin, eleştireceğiniz varsa eleştirin.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Milleti uyutmayın böyle!

BAŞKAN - Buyurun, oturun…

FARUK ÇELİK (Devamla) - Dinledikten sonra, bir bütünlük içerisinde eleştireceğiniz varsa eleştirin; saygı duyuyorum. Ben diyorum ki, Türkiye…

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Öğretmenler yanıyor, sen burada boş konuşuyorsun. Kamu-Sen Başkanı aradı, öğretmenler okullarından çıkamıyorlar. Hangi ülkeden bahsediyorsunuz!

BAŞKAN - Buyurun.

FARUK ÇELİK (Devamla) - Bakınız, sizi biz burada dinledik, ne yapmak istediğinizi burada gördük. Ben, bakın, gayet net bir şeyi söylüyorum: Türkiye, hepimizin arzuladığı özgürlükler alanında ciddî adımlar attı. Türkiye bu adımları atmalıydı. Herkes, atılan bu adımların, bu özgürlüklerin kıymetini bilmeli, her milletvekili de gelip burada bunu deklare etmeli, bunu ifade etmeli; kimse, bu özgürlükleri istismar etmemeli.

MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa) - Terör özgürlük değildir; karıştırmayın.

FARUK ÇELİK (Devamla) - Terör için… Bakın, terör olayı ayrı bir olay. Diyorum ki, yani, burada alınacak…

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Hükümetsiniz, tedbir alın.

MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa) - Yanlış kelimeler kullanıyorsunuz.

FARUK ÇELİK (Devamla) - Tutanaklardan alırsınız ve bunlara, bu cümlelere nasıl karşı çıktığınızı ben de merak ediyorum. Hep birlikte gerçekleştirdiğimiz bir olay diyorum. Bu olaylara, özgürlüklere sahip çıkmalıyız, özgürlükleri sabote edenler, Türk Milletinin özgürleşmesine karşı olanlara karşı hep beraber durmalıyız diyorum ben. (AK Parti sıralarından alkışlar) Ben buradan mesajları verirken çok hassas şekilde davranmamız gerektiği, duruşumuzu ona göre ayarlamamız gerektiğini ifade için bunları söylüyorum.

Şimdi, devletimiz, hükümetimiz, devletin bütün kurumları, olayların mahallinde, en üst düzeyde görevlerini ifa etmektedirler.

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan usul hakkında lehte konuşacaktı.

MEHMET NURİ SAYGUN (Tekirdağ) - Sayın Başkan, usul hakkında söz aldı; onunla ilgili konuşmuyor.

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Siz eleştiri mi yapıyorsunuz, Sayın Başkanın tutumu hakkında mı konuşuyorsunuz?!

BAŞKAN - Sayın Çelik, siz, usul hakkında benim tutumumu eleştirin.

Buyurun.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Hangi bakanınız orada Sayın Çelik; şeyh düğününde.

FARUK ÇELİK (Devamla) - Devletin bütün kurumları, hükümetimiz olayların üzerindedir.

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - İçişleri Bakanı gelsin burada konuşsun.

FARUK ÇELİK (Devamla) - Olaylar ciddî bir takiptedir. Tabiî ki, bu talebinize -az önce de ifade ettim- gelip, hükümet…

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Yalan söylüyorsun!.

FARUK ÇELİK (Devamla) - … günü, saati, vakti gelince, burada, enine boyuna bu meseleyi de konuşacağız; ama, olayların sıcağı sıcağına devam ettiği bir ortamda, elbette, hükümetin de bir politikası var, bir bakış açısı var, bir duruşu var.

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - O zaman hükümet nerede var? Hükümet nerede? Hükümet Diyarbakır'da yok, hükümet Siirt'te yok, hükümet nerede?

FARUK ÇELİK (Devamla) - Ama, muhalefet olarak böyle bir talebi de saygıyla karşıladığımızı ifade ediyorum.

Değerli arkadaşlar, Sayın Başkanın tutumuyla ilgili olarak da 63 üncü madde…

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Hükümet nerede, hükümet?..

BAŞKAN - Sayın Kılıç, ne hiddetleniyorsunuz? beğenmeyebilirsiniz konuşmasını; ama…

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Hükümet Mecliste yok, Diyarbakır'da yok, Siirt'te yok, Muş'ta yok; hükümet nerede?!

BAŞKAN - Sayın Çelik, bir açıklama yapmak istiyorum; aslında, konuşmaların sonunda yapacağım bir açıklamayı…

Değerli arkadaşlar, görüyorum ki, bu Parlamentoda en fazla ihtiyacımız olan şey birbirimize tahammül etmek; demokrasi bu, Parlamento bu. Belki çok aykırı söz söyleyebilir arkadaşımız; ama, yerimizden hoş olmayan müdahil ve fiilî davranışlarla bunu yaparsak, bu Parlamentoda milletin beklediğini biz karşılayamayız. Sizden rica ediyorum, iktidardan da rica ediyorum. Konuşsun, kürsü mademki bizim kürsümüz…

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Hangi amaçla burada Sayın Başkan?

MEHMET NURİ SAYGUN (Tekirdağ) - Sayın Başkan, usul yönünde konuşmadı; ama…

BAŞKAN - Ama, efendim, şu halinizle siz konuşmaya imkân vermiyorsunuz ki.

MEHMET NURİ SAYGUN (Tekirdağ) - Sayın Başkan, usul yönünde alınmış olan bir söze ilişkin tek bir sözün mevcut olmadığı…

BAŞKAN - Efendim, lütfen efendim… Tahammül edelim.

MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa) - Siz tahammül etmiyorsunuz.

O sizin göreviniz.

BAŞKAN - Buyurun.

FARUK ÇELİK (Devamla) - Sayın Başkan, İçtüzük 63'e göre "Görüşmeye yer olup olmaması, Başkanı gündeme veya Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışma usullerine uymaya davet…" Az önce, cereyan eden bir oylama neticesinde usul hakkında söz verdiniz. Siz, Başkanlık Divanı olarak dediniz ki: "Ben oylamaya geçtikten sonra siz ayağa kalktınız."

MEHMET NURİ SAYGUN (Tekirdağ) - Usul hakkında konuşmuyor…

FARUK ÇELİK (Devamla) - Efendim, Başkanlığın görüşünü söylüyorum.

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Siz görüşünüzü söyleyin…

FARUK ÇELİK (Devamla) - Başkanlığın görüşü, Başkan diyor ki: "Ben, oylamaya geçtikten sonra siz ayağa kalktınız." O halde, usul tartışmasını niye açıyorsunuz?

HALUK KOÇ (Samsun) - 20 kişi ayağa kalktı.

ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Ne demek! Siz görmediniz mi? Niye görmüyor?!

FARUK ÇELİK (Devamla) - Neden açılıyor usul tartışması? Başkanlığın uygulamasında tartışmayı gerektiren usule aykırı bir durum yok ki! Oylamayı da yaptınız, bir başka maddeye geçtiniz, arkasından usul tartışmasını açtınız; bu, doğru olmamıştır ifadesini kullanıyorum.

Ayrıca, bir eleştirimi daha burada ifade etmek istiyorum. Ciddî konular burada konuşulan konular ve konuştuğumuz tasarı başka… Türkiye'nin şu anda gündeminde olan bu sıcak gündemiyle ilgili görüş beyan edebilirsiniz; ama, bu görüşü, çok önemli, hassas konuyu şifahî olarak burada rasgele cümlelerle konuşursanız birçok karışıklığa sebebiyet verirsiniz. Az önce burada konuşan Sayın Kandoğan'ın, bakın, kullandığı cümleye bakın "bir kuvvet komutanı sizi uyardı" diyor.

Kimi uyardı Sayın Kandoğan?

ALİ YÜKSEL KAVUŞTU (Çorum) - Kim oluyormuş da uyarıyormuş!

FARUK ÇELİK (Devamla) - Kimi uyardı, kimi? Bunun tutanaktan çıkarılmasını istiyorum ben.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Geleceğim şimdi…

FARUK ÇELİK (Devamla) - Gelip, böyle bir hassas gündemi rasgele burada dile getirmeye çalışırsanız düşeceğiniz tuzaklar bunlardır. Kendi önünüze kendiniz kuyu kazdığınızın farkında değilsiniz.

Şunu ifade ederek konuşmamı bitiriyorum: Maalesef, hassas bir konuyu, işin yetkilileri, hükümet, hep beraber Meclis olarak birlikte değerlendirelim diye ta gündem açıldığı zaman söylediğimiz bir konuyu istismara bazı arkadaşlarımız devam ettiler ve ben, bunu özellikle Sayın Koç için söylüyorum, Meclis çalışmalarını sabote etmek için âdeta büyük bir gayret gösterdiler; kendilerini kınıyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Çelik.

Aleyhte söz isteyen Sayın Kandoğan, buyurun.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum; sözlerime başlamadan önce AK Parti Grup Başkanvekili Sayın Faruk Çelik'in, şahsımla ilgili, konuşmamı eleştirmesi üzerine bir iki kısa cevap vermek istiyorum.

Sayın Kara Kuvvetleri Komutanı, o sözleri, basın ve televizyonun huzurunda yaptı, bütün Türkiye duydu ve tekrar söylüyorum, o bir uyarı göreviydi. Kara Kuvvetleri Komutanı olarak iktidarı uyardı. (AK Parti sıralarından gürültüler) Dedi ki: "Emniyet güçleri olarak biz, terör örgütü elebaşısının yakalandığı güne göre daha gerideyiz. Terör örgütü elebaşısının yakalandığı güne göre daha ileri noktada." Bunu söyledi.

CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Ne geriye gitmiş, onu söyle?!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ben de buraya geldim, dedim ki, bakınız, güvenlik güçlerinin en üst makamında olan bir komutan bunu söylüyor; siz de, hükümet olarak, bu konuyu ciddîye alın, bu konuyu takip edin, aksaklıklar ve eksiklikler nerelerdeyse tedbir alın ve bu konularla ilgili olarak müessif bir hadiseye sebebiyet verilmeden önce bunun tedbirlerini alın diye beş kez buraya geldim, konuştum; bir kez daha söylüyorum. Elbette uyaracak; bildiğini, duyduğunu, gördüğünü söylemeyecek mi bir kuvvet komutanı?! Bununla ilgili hükümetin tedbir almasını istemeyecek mi?!

Ben, bu sözlerin son derece yanlış söylendiği inancındayım Sayın Çelik tarafından.

Değerli milletvekilleri, bakınız, bugün Meclis açıldığından beri, Sayın Meclis Başkanvekilimiz, devamlı şunları söylüyor: Meclisi gerdiniz…

ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) - Evet, doğru söylüyor; en başta sensin.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Gergin olan sizsiniz Sayın Başkanım, yani gerilen sizsiniz bugün. Bakınız, biraz önce, Sayın Haluk Koç, oraya geldi, usulünüzle, tutumunuzla ilgili, 63 üncü maddeye göre bir tartışma açılmasını istediğinde, siz, kürsüden dediniz ki: "Şu ana kadar pervasızca her sözü söylediniz." Bunu söylediniz…

BURHAN KILIÇ (Antalya) - Yalan mı?!.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bir Meclis Başkanı olarak, bir Meclis Başkanvekili olarak, sizin, böyle bir söz kullanma hakkınız yok.

ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) - Var, var…

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bu sözlerle Meclisi siz geriyorsunuz, milletvekillerini siz geriyorsunuz Sayın Başkan.

FARUK ÇELİK (Bursa) - Kime avukatlık yapıyorsun ya?! Kendi işine bak, kendi işine; avukatlık yapma!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Hayır, burada doğrusu neyse onu söyleyeceğiz Sayın Çelik. Sayın Meclis Başkanı, oturumun başından beri bu konuların konuşulmasını istemiyor, bu konuların tartışılmasını istemiyor, kanunla bağlantısı ne diyor.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Nasıl istemiyorlar ya! 10 dakika Sayın Haluk Koç bu maddeyle ilgisi olmayan konuşma yaptı.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Kanunla bunun bağlantısı ne diyor. Kanunla o kadar çok bağlantısı var ki sayın milletvekilleri. Demin de söyledim, orada vergiyle ilgili bir kanun teklifini görüşüyoruz, vergiyle ilgili… Vergi kimi ilgilendiriyor; esnafımızı, işadamımızı, sanayicimizi ilgilendirmiyor mu?! Ben de dedim ki, dört günden beri Diyarbakır'da esnaflarımız kepenk kapatmış, yarın bu esnaftan biz vergi isteyeceğiz. Peki, bu esnafımız bu vergiyi nasıl ödeyecek?! Dört günden beri siftah yapamıyor esnaf. Birçok esnafımızın işyeri kundaklandı. Milyarlarca, trilyonlarca zarar var değerli milletvekilleri.

Şimdi, böyle bir ortamda vergi kanunu görüşüyoruz, vergi kanununa birinci derecede muhatap olan esnaflarımız perişan vaziyette, onların derdini dile getirmeyecek miyiz?!

ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) - Sen de tahrik et!..

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Nasıl tahrik sayın milletvekili?!

Şimdi, bakınız, tahriki kimler yapıyor biliyor musunuz; tahriki, demin de söyledim, o pervasızca konuşmaları yapanlar yapıyor tahriki.

TELAT KARAPINAR (Ankara) - Sen pervasızca konuşuyorsun!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Onlar tahrik ediyor.

Değerli milletvekilleri, Sayın Çelik, burada, usulle ilgili konuşma talep etti lehinde, tam 5,5 dakika bu olaylarla ilgili konuştu. Sayın Meclis Başkanvekilimiz de bir uyarı görevi dahi yapmadı. Peki, Sayın Meclis Başkanvekilim, Sayın Çelik konuşurken niçin usulle ilgili tartışmayı, konuşmayı yapması için uyarmadınız?! Tam 5,5 dakika sonra uyardınız.

Bugün, çok yanlı ve taraflı bir şekilde Meclisi yönetiyorsunuz Sayın Başkanım. Yani, bu şekildeki bir yönetim tarzı Sayın İsmail Alptekin'e uygun bir yönetim tarzı değil. Biz, sizin, daha objektif, daha tarafsız, daha yansız bir şekilde bu Meclisi yönettiğinizi, yöneteceğinizi biliyoruz; ancak, ne hikmettir ki, bugün, son derece gerginsiniz.

Keşke, Meclis açıldığı an -çok yaptınız çünkü- bu olaylarla ilgili olarak, bu olayları kınayan, birlik ve beraberliğimizi sağlayacak güzel sözlerle Meclisi açsaydınız bugün, en azından, biz de, birer milletvekili olarak, hükümet gelip konuşmadı, bu konuyla ilgili bir açıklama yapmadı, milletin yüreğine su serpmedi; Sayın Başbakan Türkiye'de yok, Sayın İçişleri Bakanı meydanlarda yok; ama, Meclis Başkanvekilimiz güzel bir konuşma yaptı, milletimizi birlik ve beraberlik için gayret göstermeye davet etti şeklinde bir konuşmayı biz sizden bekliyorduk; ancak, maalesef, siz de, bu tür bir konuşmayı yapmadınız.

Şimdi, toplantı yetersayısıyla ilgili bir talep… Yani, burada 20 milletvekili ayağa kalkıyor, siz Meclis Başkanvekili olarak, o 20 arkadaşımızın ayağa kalktığını görmüyorsunuz; böyle bir şey olabilir mi?!

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Senin münakaşandan göremedi.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Böyle bir şey olabilir mi değerli milletvekilleri?!

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Kavga ediyordun ya orada…

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın Dağcıoğlu, lütfen…

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Senin yüzünden göremedi.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bakınız, bu kanun teklifi benim diyorsunuz ya…

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Senin yüzünden oldu…

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bir dakika, bir şey söyleyeceğim.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Çok zavallısın!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bu kanun teklifi benim diyorsunuz ya; siz, tecrübeli bir milletvekilisiniz, açın gerekçenizi okuyun, kendi gerekçenizi. Tasarı diyorsunuz orada sayın milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar) Elinize verilmiş, hükümet tarafından verilmiş bir tasarı; benim kanun teklifim diye, buraya gelip savunuyorsunuz.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Çok zavallısın!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Oku, gerekçeyi oku.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Çok zavallısın!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Kanun tasarısı diyorsun orada; demek ki… Siz, tecrübeli milletvekilisiniz, tasarı ile teklifi ayırt edecek durumdasınız, bunu veren milletvekilisiniz. Orada tasarı yazmışsınız, tasarı; okuyunuz genel gerekçeyi, okuyunuz milletvekili.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Tapaj hatası olamaz mı?! Ben mi yazdım onu?!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın Milletvekili, bakınız, buraya gelip, hükümetten ısmarlama bir kanun tasarısının altına imzanızı atıp, benim kanun teklifim diye buraya çıkıp konuşmak olmaz Sayın Milletvekili. Lütfen… Lütfen…

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Yazım hatası…

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Verdiğiniz teklif…

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Bu yazıyı ben matbaada bastırmadım. Yazım hatasını da mı bana fatura ediyorsun?!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Vallahi, ben, orasını bilemem. Matbaa, ne verdiyseniz onu yazmıştır. Matbaa, orada, teklifi tasarı yapacak hali yok ya.

Değerli milletvekili…

FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa) - Meclis Başkanvekilinin tutumuyla ne ilgisi var deminden beri söylediklerinin?!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Devamlı müdahale ettiği için…

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Senin yüzünden o kavga çıktı.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, şimdi, bugün, bu kanun vesilesiyle, milletvekillerimiz, çok hassas bir konuyu gündeme getirdiler. Bu, hepimizi ilgilendiren çok önemli mesele. Bunun üzerinde politika olmaz; ancak, bununla ilgili tedbirlerin mutlaka alınması lazım gelir. Güvenlik yönü var, ekonomik yönü var, sosyal yönü var, kültürel yönü var, psikolojik yönü var, dış yönü var, uluslararası ilişkiler yönü var. Yani, bütün bunları değerlendirip, bu konularla ilgili ciddî çözümlerin üretilmesi lazım. Bizim itirazımız buna. Bizim itirazımız, bugün, böyle bir olayın olduğu bir günde; 3 vatandaşımız ölmüş, 250 vatandaşımız yaralanmış, trilyonlarca liralık zarar ve ziyan var, böyle bir günde, hükümet adına birisi gelseydi diyoruz, Sayın Başbakan gezisini yarıda kesip gelseydi diyoruz, Sayın İçişleri Bakanı gelip burada bir açıklama yapsaydı diyoruz. Bizim arzumuz budur, bizim feryat ettiğimiz husus budur.

ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) - Duyduk; söyledin; tamam.

FARUK ÇELİK (Bursa) - Anladık, bu talebi kaç gündür söylüyorsun.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bakınız, bu millet, bu memleket hepimizin değerli arkadaşlar. Bu memleketin başına bir şey gelirse, hepimiz bunun altında kalırız.

ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) - Öyle değil mi?!.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Onun için, buradaki bütün milletvekillerimiz, başta iktidar olmak üzere, bu konuda son derece duyarlı olunması gerekiyor. Eğer, bu konularla ilgili tedbir alınmazsa, korkarım olayların boyutu büyüyecek.

ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) - Sen büyütme yeter.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ben, Nevruz günü de konuşma yaptım, tekrar ediyorum, o gün uyardım. Dediniz ki o zaman: Türkiye'de hiçbir yerde olay olmadı. Siz meseleye böyle bakarsanız, olay olmadı diye bakarsanız, bölücü terör örgütü liderinin posterlerinin meydanlarda olduğu, bölücü sloganların atıldığı bir günde bundan daha büyük, daha vahim bir olay olabilir mi değerli milletvekilleri? Bunu nasıl basite alıyorsunuz?! Nasıl küçümsüyorsunuz bu meseleyi?! Daha 18 Martta Çanakkale şehitlerinin yıldönümünü kutladık. 250 000 şehit bu milletin bölünmez bütünlüğü için canını ve kanını verdi.

Demin de milletvekillerimiz söyledi. Ben orada beş yıl çalıştım, o bölgeyi çok iyi tanıyorum, o bölgenin insanlarını çok iyi tanıyorum, tekrar altını çiziyorum, o bölgenin insanlarının tamamına yakın kısmı devletin birlik ve beraberliğinin yanındadır, bölünmez bütünlüğünün yanındadır; ancak, bir kısım mihrakların tahrikleri karşısında hepimizin uyanık olması lazım geldiğini bir kez daha ifade ediyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kandoğan.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - 69 uncu maddeye göre yerinizden kısa bir açıklama için söz vereceğim.

Buyurun.

VII.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Öncelikle, size olan saygımı konuşmamın iki yerinde belirttim. Sadece tutumunuzla ilgili bazı hatırlatmalarda bulundum.

Sayın Çelik, konuşması sırasında, beni, Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmalarını sabote etmekle suçladı, çok da hiddetli bir dille suçladı.

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Doğru söylüyor!

HALUK KOÇ (Devamla) - Şimdi, Sayın Başkan, sabote etmek ne demektir; önce, bunun bir anlamını değerlendirmek gerekir, irdelemek gerekir ve bir muhalefet gurubunun, İçtüzüğün kendisine verdiği hakları kullanmak istemesinin, bunun içinde karar yetersayısı da var, yoklama…

HASAN ANĞI (Konya) - Hakkı suiistimal etmek.

FARUK KOCA (Ankara) - Böyle bir gelenek yok.

HALUK KOÇ (Devamla) - … toplantı yetersayısı da var, konuşma hakkını Mecliste takip etme de var- bu, Meclis çalışmalarını sabote etmek midir yoksa 354 kişilik gurubun burada 134 kişi bulunduramaması mı sabote etmektir; bu, bir.

İkincisi, bugün bir kanun tasarısı görüşülüyor; ama, Türkiye'yi ilgilendiren gündemde çok önemli maddeler var; gündem var ve bu gündemle ilgili maalesef, bir yakarışta bulundum, bir yalvarmada bulundum. Yani Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin bir yetkili bakanı, olan olaylarla ilgili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisini bilgilendirmesi gerekir dedim; bu, sabote etmek midir?! Bu, Türkiye'nin gündemini, Türkiye Büyük Millet Meclisi bugün tartışmayacak, görüşmeyecek, bilgi almayacaksa, ne zaman alacak?! Bunları konuşmamak sabote etmektir; görüp de görmemek, kafasını kuma gömmek sabote etmektir. Bu tarzda gidersek, işimizin çok zor olduğunu söylüyorum.

Sayın Çelik'in sözünü geri almasını ve özür dilemesini de kendisinden özellikle rica ediyorum; İçtüzüğün hakkını kullanıyorum.

Bir şey daha ifade etmek istiyorum. Bakın tutanaklara; önde, bu kanun teklifinin sahibi olan Sayın Ergün Dağcıoğlu, geçen dönemlerde muhalefet sıralarındayken, İçtüzüğün kendilerine verdiği hakkı nasıl kullandığının örneklerini ben kendisine sunayım.

Onun için, dünü unutarak bugün siyaset yapmayın Sayın Dağcıoğlu.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.(CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Koç.

Sayın Çelik, söyleyeceğiniz bir şey var mı?

FARUK ÇELİK (Bursa) - Efendim, Sayın Başkan…

BAŞKAN - Buyurun.

FARUK ÇELİK (Bursa) - Yasalar ve İçtüzük, iyi niyetli çalışmalar ve iyi niyetli insanlar için yapılır.(CHP sıralarından gürültüler)

MEHMET NURİ SAYGUN (Tekirdağ) - Batıyor, batıyor…

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Ne demek?!

FARUK ÇELİK (Bursa) - Yoksa, yasalar ve İçtüzük art niyete göre düzenlenmez.

Şimdi, burada, açık, hepimiz gördük ki, kamuoyu da gördü ki, İçtüzüğün iyi niyetle konulmuş yasaları, maalesef, niyetlerine alet edildi Sayın Koç'la.

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - İçtüzük objektif kurallara göre çalışır, niyete göre çalışmaz Sayın Çelik.

FARUK ÇELİK (Bursa) - Ben, Cumhuriyet Halk Partisini, Sayın Cumhuriyet Halk Partilileri bu işten tenzih ediyorum.…

MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa) - O, CHP sözcüsü; o bizim Grup Başkanvekilimiz, biz sahip çıkarız.

MEHMET NURİ SAYGUN (Tekirdağ) - Nasıl tenzih ediyorsun?

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Ne demek tenzih etmek?

FARUK ÇELİK (Bursa) - Koç ayrı bir vakadır ve Sayın Koç, bugün Meclisi sabote etmiştir. (CHP sıralarından gürültüler)

MEHMET NURİ SAYGUN (Tekirdağ) - Özrü kabahatinden büyük.

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın Başkan, özür dilesin.

BAŞKAN - Sayın Çelik, iktidarın görevi itidali sağlamaktır. O noktada size daha çok görev düşüyor.

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın Başkan, özür dilesin.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, tutumumla ilgili konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi, bir hususu kısaca açıkladıktan sonra, her bir arkadaşımın vicdanında rahat olmak istiyorum; bundan emin olun.

Bugün Genel Kurul saat 14.00'te açıldı. Gündemdışı konuşmalardan sonra, 15.24'te Sayın Cumhuriyet Halk Partisi yoklama istedi, yoklama yaptık; 15.50'de Sayın Cumhuriyet Halk Partisi yoklama istedi, yoklama yaptık; 17.06'da yoklama istedi, yoklama yaptık. Bu arada karar yetersayısı istediklerini de biliyorsunuz, bunlar da yerine getirildi.

Görülüyor ki, Meclis Başkanlığı, bugüne kadarki, bundan önceki üç yıllık çalışmamızda da ve bugün de, talep edilen, gerek yoklama gerekse karar yetersayısını memnuniyetle yerine getirmiştir, bu, sizin hakkınızdır; ancak -burada, birçok milletvekilimizin yaşı kadar Parlamentoda bulunmuş büyüklerimiz de var, biz, onların engin tecrübelerinden istifade ediyoruz- yaptığımız araştırmalarda, uzun Parlamento çalışmasında, Tüzükte olmamakla beraber, bazı teamüller var. Bu teamülleri de, gerektiğinde, başkan kullanır ve yerine getirir; geçmişte bu çok oldu. Diyor ki: "Eğer, sık sık yoklama ve karar yetersayısı istemek suretiyle çalışmalar hakikaten engellenmek isteniyorsa, başkan takdir hakkını kullanır, talebi de reddeder." Bu, geçmişte olmuş; ama, ben reddetmedim.

Son talebinize gelince -ki, bu müzakerelerimiz 17.40'da başladı- biliyorsunuz, Sayın Kandoğan, verdiğim eksüreye rağmen, konuşmasında, bütün ısrarıma rağmen, selamlamayı yapmadı ve ben, mikrofonu kapatmak suretiyle, kendisinin konuşma hakkını kapattım ve oylamaya geçtim; burada kendisi kürsüden ayrılmadığı halde ben oylamaya geçtim.

Oylamanın devamı sırasında, buradaki, belki de o karşılıklı konuşma sırasında, siz, ayağa kalkmak suretiyle yoklama istemiş olabilirsiniz; o da, benim oylamaya geçmemden sonra ortaya çıktı.

Benim bir kötü niyetimin olmadığını, Genel Kurulun takdirlerine sunuyorum ve uygulamamın da yerinde olduğu düşüncesindeyim.

Teşekkür ederim.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3.- Tokat Milletvekili Mehmet Ergün Dağcıoğlu'nun; Gelir Vergisi Kanunu ve 6183 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/673) (S. Sayısı: 1081) (Devam)

BAŞKAN - 12 nci maddeyi de okutmuştuk.

12 nci madde üzerinde söz istekleri var, onu yerine getireceğim.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Ali Rıza Gülçiçek; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ALİ RIZA GÜLÇİÇEK (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 1081 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve 6183 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 12 nci maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Yaşanan sıcak gelişmeler üzerinde yapılan konuşmalar sonrasında, umarım, hükümet ve İktidar Partisi tarafından dikkate alınmıştır. Özellikle bu tartışmalar sonrasında gündem üzerinde konuşmam belki de çok önemli sayılmaz; ama, ben tekrar gündeme dönmek istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kanun teklifiyle yapılmak istenen, Gelir Vergisi tarifesinin yeniden düzenlenmesi, yatırım indiriminin kaldırılmasıdır. Bu kanun teklifi, vergide eşitlik ve adalet ilkelerini sağlamak gibi görünse de, yapılan düzenlemeyle, eşitsizlik ve adaletsizlik iyice artmaktadır.

Hükümet, daha önce yaptığı düzenlemede, ücretlilerin yararlandığı özel indirimi yürürlükten kaldırarak, ücretlilerin yararlandığı hiçbir indirim veya avantaj kalmamıştır.

Değerli arkadaşlarım, vergi yasalarında yapılacak değişikliklerin diğer yasalarla tutarlılığına önem vermek gerekiyor. İzlenecek vergi politikasının ana ekseni ekonominin önünü açmak olmalıdır; çünkü, ekonomi büyüdükçe vergi gelirlerinin de artacağı açıktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vergi yasaları yeniden yapılandırılacaksa, üzerinde durulması gereken konulardan bir diğeri de vergi yasalarının kendi içindeki tutarlılığıdır. AKP Hükümetinin yaptığı gibi, vergi uygulamalarında birbirleriyle çelişen kararların alınması, çıkan yasaların birbiriyle çelişen hükümler içermesi uygulamada çok ciddî sorunlara yol açmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün çıkarmaya çalıştığımız kanun gibi, ülkemizde, adına vergi reformu denilen sayısız düzenlemeler yapıldı. Her düzenlemeden sonra, vergi kanunlarının sistematiği, iç tutarlılığı daha da bozuldu, vergilemede çarpıklık ve adaletsizlik arttı, kayıtdışı ekonomi daraltılmadı ve beklenen sonuçlar bir türlü alınmadı.

Vergide beklenen sonuç neden alınmamaktadır; çünkü, vergi politikasını belirleyenler, belirtilen sorunlara doğru tanı konulmadan, nedenlerini araştırıp incelemeden, irdelemeden çözüm bulmaya çalışıyor. Haliyle, çözüm bulunamıyor ya da biçimsel çözüm üretiliyor. Ne yazık ki, yapılan düzenlemeler, vergi yükü ve bu yükün dağılımı üzerinde bir etki yapamıyor, mevcut vergi yapısını düzeltemiyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde vergide elde edilen sonuçlar göstermektedir ki, yeni vergi kanunları yapmak, mevcut vergi kanunlarını değiştirmek o denli önemli değildir; önemli olan, ekonomi açısından toplanması gerekli olan vergiyi hakça ve adil bir şekilde ilgilisinden alabilmektir. Bu yapacağımız değişiklikler her ne kadar adalet ilkesine uygunmuş gibi bir izlenim verse de, vergi sistemimizin bünyesinde bulundurduğu bu çok sayıdaki muafiyet ve istisnaların politik amaçlarla kullanılması, gelirden alınan vergilerde farklı gelir unsurlarından farklı şekilde vergi beyanname ve stopaj yapılması, vergi yükünün ücretli kesim üzerine bindirilmesi gibi faktörler kanun önünde eşitlik ilkesine ters düşmektedir. Ülkemizde, vergi yükünün ağırlığı, en çok ücretliler üzerinde görülmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP Hükümeti, seçim beyannamesinde ve acil eylem planında açıkladığının aksine, vergide yükü tabana yayacağına, vergi yükünü ücretliye yükledi. Vergi mevzuatını basitleştireceğim dedi; vergi mevzuatını anlaşılmaz, karmaşık bir hale getirdi. Vergi aflarıyla, varlıklı kesimlerin vergi yükleri önemli ölçüde azaltıldı, naylon faturacılar aklandı, yoksul halk kitleleri daha büyük dert altına sokuldu.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP Hükümetinin, bugün, görüşmekte olduğumuz 6183 sayılı Kanunda yapmak istediği gibi, geçmiş vergi kanunlarında yaptığı değişiklikler, ücretlilerin vergi oranlarında herhangi bir indirim sağlamamaktadır. Aksine, indirimler, yüksek kazanç sağlayan grupların bulunduğu üst dilimlere yapılmaktadır. Anlaşılan şu ki, ücretliler ve patronları aynı oranda vergilendirmeye devam edecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az kazanandan çok, çok kazanandan az vergi alındığı, verginin yükümlüler için katlanabilir ve adil olmadığı, kayıtdışı ekonomiyle mücadelede yeterli siyasî iradenin olmadığı bir ülkede, elbette işsizlik oranı artacak, cari açık gün geçtikçe katlanarak büyüyecektir.

Değerli arkadaşlarım, öyle görünüyor ki, Türkiye, AKP İktidarı süresince sanal ortamdan kurtulmayacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vergi kanunlarında yapılacak düzenlemelerin aşağıdaki sözün tam tersine uygulanması dileğiyle Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

"Yaşamın amacı en yüksek dalların ucundaki filizleri yemektir. Bunu başarmanın en muhtemel yolu ise, uzun bacaklı zürafaların, kısa bacaklıları açlığa mahkûm etmektir."

Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gülçiçek.

Şahısları adına, Ordu Milletvekili Cemal Uysal?.. Yok.

Erzurum Milletvekili Mücahit Daloğlu?.. Yok.

Samsun Milletvekili Sayın Haluk Koç?.. Yok.

Denizli Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan; buyurun.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Görüşülmekte olan kanun teklifi üzerinde şahsî görüşlerimi açıklamaya çalışacağım.

Değerli milletvekilleri, bu hükümet iktidara geldiğinde, Sayın Maliye Bakanının bir açıklaması oldu. Sayın Maliye Bakanı burada yoklar; ama, bir ülkede vergi adaletinden bahsedebilmek için o ülkedeki dolaylı vergilerin oranının kesinlikle yüzde 70'in üzerine çıkmaması gerektiğini ifade etti. Bu, Sayın Maliye Bakanının bir konuşmasından alınan bir cümle. Şimdi, gelinen noktada dolaylı vergilerin yüzde 73'ler seviyesinde olduğunu görüyoruz. Şimdi, dönüp, Sayın Maliye Bakanımız burada yoklar; ama, buradan sormak istiyorum: Dolaylı vergilerin oranı yüzde 73'ler seviyesine geldiğine göre, Türkiye'de vergi adaletinden bahsetmek mümkün mü, değil mi? Sayın Maliye Bakanımız geldiklerinde bu sorumuzun cevabını, inşallah, verirler. Dünyadaki örnek ise, tam tersine; dünyanın bütün gelişmiş ülkelerindeki dolaylı vergilerin oranı yüzde 35'ler seviyesinde; ancak, Türkiye'de bu oran yüzde 70'lerin üzerinde.

Dolaylı vergilerin ne olduğunu herkes çok yakından biliyor. Dolaylı vergiler, vatandaşlardan en kolay alınabilen vergiler. Siz, bu vergi oranlarını artırdınız mı vergi gelirlerinizi de çok rahat artırırsınız. Ancak, bunu yaparken, Hakkâri'deki bir ilçenin bir köyündeki vatandaşın mazot kullandığında ödediği vergi ile İstanbul'daki bir holding sahibinin ödediği vergi aynı oranda olur. Siz, aynı oranda vergiyi Hakkari'deki vatandaş ile İstanbul'daki bir holding sahibinden almaya kalkarsanız, dolaylı vergileri bu oranlara çıkarırsanız o ülkede vergi adaletinden bahsetmenin imkânı olmadığı çok açıktır.

İstihdam üzerindeki vergi yükünün de yüzde 42'ler seviyesinde olduğunu biliyoruz; OECD'de bu rakam yüzde 26,6.

Şimdi İktidar Partisi milletvekilleri buraya gelip dediler ki: "Tekstilde KDV oranını yüzde 18'den 8'e indirdik." Ben geçen hafta Bursa'daydım, Olay TV'de bir açıkoturuma katıldık Sayın Altan Karapaşaoğlu ile beraber, tam üç saat. Bursa'daki tekstilcilerin -onlar da 50 civarında, toplantıya katılmıştı, televizyondaki açıkoturuma- feryatları göğe yükseliyordu. Şimdi, tekstilde yüzde 18'den 8'e indi; güzel; ama, tekstilin diğer kademelerinde, boyada, aprede, aksesuarda, konfeksiyonda bu rakamlar, maalesef, yüzde 8'e inmedi.

YAHYA BAŞ (İstanbul) - Olabilir, o da bir zaman gelir inebilir.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Rakamın ortalamasını yaparsanız yüzde 14'lere geliyor Sayın Milletvekilim.

YAHYA BAŞ (İstanbul) - Yüzde 18'i biz mi koyduk.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın Milletvekilim, tekstilcinin feryadı bu. Tekstilci diyor ki: "Biz, Sayın Başbakana gittiğimizde…" Bursa'da söylediler, Sanayi Odası Başkanı söyledi. "Biz, Sayın Başbakana gittiğimizde, tekstildeki KDV indiriminin yüzde 18'den 8'e indirilmesi bizim teklifimiz değildi." Bunu söylüyor. İstedikleri nedir: İstihdam üzerindeki vergi yükünün indirilmesidir. İstedikleri nedir: Enerji maliyetlerinin düşürülmesidir. İstedikleri nedir: Aşırı değerlenmiş Türk parasının makul seviyelere gelmesidir.

Demin bir milletvekilimiz söylüyor: "Türk parası değer kazandı." İktisatta böyle bir şey yok sayın milletvekili. Paramız değer kazandı diye bir sevinç ve gurur meselesi olmaz iktisatta. İktisatta olması gereken, kurun, olması gerektiği yerde olmasıdır; budur, önemli olan budur sayın milletvekilleri. Yoksa, siz "paramız değer kazandı" derseniz Türkiye'ye 73 milyar dolar ara malı gelir, benim Denizli'deki, benim Bursamdaki tekstilci feryat eder. Niye feryat eder; çünkü, çünkü, sizin ihracatınız pahalı, ithalatınız son derece cazip hale gelirse, Türkiye'de, cumhuriyet tarihinde görülmemiş ölçüde dışticaret açığı 43 milyar dolar olur. Benim, Denizli-Yeşilyuva'daki ayakkabıcılarım dükkânlarını kapattılar; Yatağan'daki bıçakçılarımız dükkânlarını kapattılar; Denizli'deki tekstilci esnafımız feryat ediyor; işyerleri kapandı. Bakın…

FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa) - Para değer kazandı, suç; düşüyor, pul yapıyorsun diyorsun. Size de yaranılmıyor ki ya! KDV 6'dan 18'e sizin zamanınızda çıktı.

FARUK ÇELİK (Bursa) - Ya, öyle deme, otuz senedir bozduğunuzu düzeltmeye çalışıyoruz.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - KDV'yi 18 biz mi yaptık?!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Şimdi, Sayın Çelik oradan diyor ki: "Otuz yıldır bozduklarını düzeltiyoruz." Sayın Başbakan da dedi ki: "Seksen yılın bedelini ödüyoruz." Yani, böyle bir şey olabilir mi?! Sayın Çelik, Sayın Çelik, siz onu söylüyorsunuz ama… Bu tarafa bakın Sayın Çelik… Sayın Çelik, şöyle bir göz göze gelelim; şöyle bir göz göze gelelim Sayın Çelik. Siz, Refah Partisi il başkanıydınız; sizin parti iktidardaydı. Otuz yılın ceremesi, o söylediğiniz dönemler için de geçerli mi Sayın Çelik?! Cevap verin lütfen "evet" veya "hayır" deyin. Siz il başkanıydınız o partinin. Otuz yılın içerisinde, o dönemin de vebali, günahı var mı?! Var mı?!

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Ya, kaşıma da, Genel Kurula hitap et!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın Çelik, o zaman, ne söylediğinizin farkına... Sayın Başbakan da "seksen yılın bedelini ödüyoruz" diyor. Yani, insaf edin, insaf edin, merhamet edin! Yani, siz "özelleştirmede bu kadar şeyi sattık" diye övünüyorsunuz; bunu yapanlar övünemiyor. Böyle bir mantık olabilir mi?! Siz, başkalarının yaptığını satmakla övünüyorsunuz. Yani, bir eseriniz varsa, gelin, onu, burada, kürsülerde söyleyin. Siz, başkalarının yaptığını satarak övüneceksiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Evet, bu duygu ve düşüncelerle, sizleri, saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kandoğan.

Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Eraslan?.. Yok.

Madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum…

III. - YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Antalya) - Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Evet, şimdi, yoklama talebi vardır.

Önce, yoklama talebinde bulunan değerli milletvekillerinin isimlerini tespit edeceğiz.

Sayın Yıldırım, Sayın Gün, Sayın Karademir, Sayın Hacaloğlu, Sayın Saygun, Sayın Ateş, Sayın Ekmekcioğlu, Sayın Çetin, Sayın Kaptan, Sayın Durgun, Sayın Gülçiçek, Sayın Özkan, Sayın Kamacı, Sayın Boztaş, Sayın Kesimoğlu, Sayın Ercenk, Sayın Küçükaşık, Sayın Çavuşoğlu, Sayın Ünlütepe, Sayın Coşkuner, Sayın Ahmet Küçük; sizinle 20 oluyor.

Yoklama için 5 dakika süre veriyorum.

Adlarını okuduğum sayın milletvekillerimizin elektronik cihaza girmemelerini rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)

BAŞKAN - Pusula gönderen sayın milletvekillerinin Genel Kuruldan ayrılmamalarını rica ediyorum; isimlerini okuyacağım.

(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, bürokratlar acıktı; bir yemek arası verin lütfen.

(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3.- Tokat Milletvekili Mehmet Ergün Dağcıoğlu'nun; Gelir Vergisi Kanunu ve 6183 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/673) (S. Sayısı: 1081) (Devam)

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, 19.10'da toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.46

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 19.27

BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 82 nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

1081 sıra sayılı kanun teklifinin görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3.- Tokat Milletvekili Mehmet Ergün Dağcıoğlu'nun; Gelir Vergisi Kanunu ve 6183 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/673) (S. Sayısı: 1081) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

13 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 13.- 213 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"GEÇİCİ MADDE 27.- 1/1/2006 tarihinden önceki dönemlere ilişkin olarak bu tarihten sonra ortaya çıkan ve vergi ziyaı cezası kesilmesini gerektiren fiiller için ziyaa uğratılan verginin bir katı tutarında vergi ziyaı cezası kesilir. Bu ceza; vergi ziyaına 359 uncu maddede yazılı fiillerle sebebiyet verenlere üç kat, bu fiillere iştirak edenlere bir kat, vergi incelemesine veya takdir komisyonuna sevk edilmesinden sonra verilenler hariç olmak üzere, kanunî süresi geçtikten sonra verilen vergi beyannameleri için de yüzde elli oranında uygulanır."

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Algan Hacaloğlu.

Buyurun Sayın Hacaloğlu.

CHP GRUBU ADINA ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. 13 üncü madde üzerinde, Grubum adına söz almış bulunuyorum.

BAŞKAN - Sayın Hacaloğlu, şahsınız adına da var; birleştireyim mi efendim?

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Lütfen.

Değerli arkadaşlarım, son derece önemli bir yasa üzerinde, sesli bir gündemde toplantı yapmaktayız. Sesli olmanın doğal olarak nedenleri vardır. Bugün, bu Yüce Meclis çatısı altında bulunan tüm milletvekillerimizle, bu kürsüde yemin ederek bu göreve başlamış olan tüm arkadaşlarımızla, ülkemizde, son dönemlerde, siyasallaşarak yeni bir tehlikeli mecraya yönelmekte olan bir hareketin, o 90'lı yıllarda büyük bedeller ödeyerek bastırılan çatışma sonrasında, belirli bir durgunluk döneminden sonra boşa geçen bir dönemden sonra bir siyasallaşma sürecine girmiş olmasının yarattığı ve sokağa yansıyan eylemlerle, yurttaşlarımızı, hepimizi rahatsız eden olayların baskısı altında bir toplantı yaptık. Ben, esasında, bu konuya biraz değineceğim; ama, şunun altını çizmek istiyorum, asıl konuma ilişkin görüşlerimi de belirteceğim: Bugün bu stresli toplantının bu şekle dönüşmesinin temel nedeni, hükümetin iki konuda gösterdiği zaaftır. Bunlardan birisi, bugün bu olaylar olurken, üç gündür olurken, bugün devam eder iken ve Sayın Başbakan yurt dışında iken, İçişleri Bakanımızın buraya teşrif edip milletvekillerini olaylar ve gelişmeler konusunda aydınlatmaması, bu kürsüden, halkımıza, insanlarımıza, yüreklerine su serpecek, yatıştırıcı, sağduyulu bir söylemi burada bizlerle paylaşmamış olmasıdır. Bu büyük bir hatadır, büyük bir eksikliktir, bir zaittir. Umuyorum ki, ilk fırsatta İçişleri Bakanı bu eksiğini kapatacaktır.

İkincisi ise, sözüm, şu anda aramızda bulunmayan Sayın Maliye Bakanımızla ilişkin. Sayın Bakanımıza bir tavsiyede bulunmak istiyorum. Bizim, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, genelde, Sayın Bakanla çok uğraştığımızı zannedersiniz. Evet, doğrudur. Biz, Sayın Bakan görevinden istifa ederse, Cumhuriyet Halk Partililer olarak memnun olacağımızı ifade ediyorum. Bu, insanî düşünce olmayabilir; ama, bunun, ülkenin yönetimi için hayırlı, iyi bir adım olacağını düşünüyoruz; ama, söyleyeceğim onunla ilişkin değil. Söyleyeceğim, bugün, çok yönlü vergi politikalarını içeren bir yasa alanının, konusunun Sayın Bakanın Bakanlığında, mutfağında değil, bir sayın milletvekilimizin imzası ve -ben öyle kabul ediyorum- emeğiyle, hazırlığıyla buraya gelmiş olmasıdır.

Üçüncü dönem milletvekilliği yapıyorum. Benden çok milletvekilliği yapmış, burada veya dışarıda, arkadaşlarım var. Böyle bir olayı ilk defa görüyorum. Maliyeyle ilişkin, vergilerle ilişkin, Gelirler Genel Müdürlüğünün binasını almaya yönelik veya çok temel, yatırım indiriminin kaldırılmasına yönelik veya vergi tarifelerinin değiştirilmesine yönelik, bu çok temel konularda, Maliye Bakanı duracak, onun bürokratları duracak ve bu konuda 15 maddelik bir çalışma -çünkü, dilim, tasarı mı teklif mi demeye varmıyor- buraya teklif olarak getirilecek. Bu, hem Maliye Bakanlığını yok saymaktır hem de Maliye Bakanlığı bürokratlarına karşı yapılmış bir ayıptır; tabiî onların da zaafıdır.

Benim tavsiyem şudur: Sayın Bakan, biraz çocuklarınızın işlerinden, biraz Körfez'de, çevrede proje pazarlamaktan geri durun, biraz Bakanlığınıza sahip çıkın. Eğer vergi değişikliği yapılacaksa ki, büyük ihtiyaç vardır, Türkiye'de vergi mevzuatının bir bütünlük içinde ele alınması gerekir, vergiler Türkiye'nin içinde bulunduğu sorunların aşılmasında hükümetin elindeki en etkin araçlardan biridir, bunu lütfen ciddiye alınız, lütfen ciddiye alınız; çünkü, biliniz ki, sadece devletin elindeki o yılların birikimi olan tesisleri, işletmeleri, fabrikaları satarak IMF'nin borcunu ödeyemezsiniz. Anayasanın öngördüğü gibi, herkesin gücü oranında vergi vermesini sağlayarak, adil ve üretimi destekleyen, gerçek sanayiciyi destekleyen, bölgelerarası kalkınmadaki sorunları giderecek, oraya girişimcinin gitmesini özendirecek mevzuatı içeren kapsamlı bir vergi düzenlemesini lütfen getirin; yoksa, oraya buraya boncuk dağıtarak, bir avuç -ki bir arkadaşım "60 kişilerdir dedi; değil, daha fazla diyelim- üst gelir grubunun vergi oranları üzerinde 5 puan indirerek ve onu yaparken, diğer taraftan, işçilerin bir hakkına dönüşmüş, yasada yer alan bir haklarının çıkarılması ve genelde, asgarî ücret üzerinde alınmakta olan, istihdam üzerinde alınmakta olan vergi ve fon yükleri indirilmeden yapılan tasarrufların, biliniz ki, ne sizin iktidarınıza ne de Türkiye ekonomisine bir yararı vardır.

Değerli arkadaşlarım, bu madde, özünde, bütün bu düzenlemeler içinde doğal, yapılması gereken, kabul ettiğimiz bir madde. Burada, vergi ziyaına ilişkin cezalara, 2006 yılından evvel oluşmuş, 2006 yılından sonra meydana gelecek vergi ziyaına yönelik olarak düzenleme getirilmekte. Bu, kaçakçılık için üç katına çıkarılmakta, diğer konularda zayi olunan vergi geliri kadar ceza öngörülmekte filan. Ben bunun ayrıntısına inmiyorum. Buraya, bu kürsüye, bunu kabullenmek ve anlatmak için çıkmadım; açıkça ifade ediyorum; çünkü, bu, son derece ayrıntı. Bir cümleyle, uygundur deyip inebilirim; ama, olay öyle değil.

Bugün, bakınız, Şanlıurfa Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı İsmail Demirkol'un bir beyanı; bugün değil, bir hafta evvel "mevcut teşviklerin bölgeye bir yararı yok" diyor. Bunu, Şanlıurfa Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı diyor. Keza, Bitlis Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Davut Tezcan "Teşvik Yasası, geri kalmış yörelere yönelik yatırımların artması için çıkarıldı; ama, tam tersi, biz daha çok zarar gördük" diyor. Bunu niye okuyorum? İşte, bugün burada uzun uzun Diyarbakır'ı tartıştık. Diyarbakır… Ben, bölgeye çok gitmiş arkadaşlarınızdan biriyim; asgarî 15 kere gitmişimdir. Bugün de sık sık telefonla konuştuk. Bugün orada yaşanmakta olan olay sadece buzdağının görünen kısmı ve eğer, 2001 yılından… Hatta, şöyle koymak istiyorum: 1998 yılında, terör, askerin 1994 yılında devreye girmesiyle, şu veya bu şekilde bastırıldı, bir sonuç alındı, bedeli yüksek oldu. Sonra bir durgunluk dönemine, bir vurdumduymazlık dönemine girildi. Oysa, bölgede yaraların sarılması gerekiyordu. Doğudaki insanlarımız ile batıdaki insanlarımız arasında yabancılaşmayı giderecek projelerin, rehabilitasyon projelerinin uygulamaya konulması gerekiyordu. Amerika bunu Vietnam'da yaptı. Bölgede zorunlu olarak boşaltılmış köylere, güvenlik ve kendi iradeleriyle, gönüllülük temelinde, devletin desteğiyle gidişin yolunun açılması gerekiyordu; ama, biz, paraya kıymadık değerli arkadaşlarım. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine tazminat ödenmesinin yolunu kesmek için yasa geçirdik ve olayları oyaladık. Şu anda da dönülmüş olan köylerde ciddî bir kamu desteğinin ve yatırımının olmadığını, burada, üzülerek beyan ediyorum eski bir bakanınız olarak.

Keza, köy korucularının, şöyle veya böyle görev yapmış olan gönüllü veya diğer köy korucularının, geçici istihdam projeleri oluşturarak, orada tasfiye edilmesini sağlayamadık. Bugün bu konu bir yara. Bugün bunları tartışıyorsak, bunlar yapılmadığı için.

Daha önemlisi, bölgeye para aktarmadık, yatırım aktaramadık. Biraz evvel okudum; bölgeye yönelik teşvikler yürümedi. Var diyoruz, oy veriyoruz, ifade ediyoruz burada, eleştiriyoruz; ama, kimse tınmıyor, hükümet uyanmıyor.

Bölgesel kalkınma için projeler var. Ciddî anlamda, Doğu Anadolu projesi ayağa kaldırılmadı. Ajanslara güveniyoruz; Avrupa Birliğinden üç beş kuruş gelecek, onlarla Doğu Anadolu'nun bu işsizliğini, bu yoksulluğunu, bu mağduriyetlerini gidereceğiz. Bu, rüya arkadaşlar. Onu da alalım; ama, devlet kendi yatırımıyla ve devlet girişimciyi özendirerek, orada yeni iş alanları yaratmadan, kuruduğunu zannettiğimiz terörün yeniden başlamasının önünü alamayız.

Değerli arkadaşlarım, burada, gerçekten, 2001 yılından sonra bölgede başlayan siyasallaşmayı doğru teşhis edemedik. İlk defa, son yıllarda terör örgütünün bayrağı sokağa inmiştir değerli arkadaşlarım. O çatışmanın en yoğun olduğu dönemler dahil olmak üzere, bakınız, 2001 yılına kadar bunu Türkiye'de hiç görmedik; ama, bugün -bu Meclis çatısı altında bir polisin bana söylediği gibi… Bir resmî cankurtaranda terör örgütünün bayrağı olduğunu üzüntüyle bana söylüyor; doğru, yanlış, bilmiyorum; ama- sokağa inmiştir. Buna duyarsız kalmak… Ki, biz, yıllardır, bu konuda belirli bir hoşgörüyle -belirli bir- tüm yurttaşlarımızı kucaklayan projelerin sahibi ve savunucusu olduk; ama, biliniz ki, bugün Türkiye'de iki siyasî akım gelişiyor. Bu siyasî akımlardan biri, Barzani ile direkt ilişkili siyasî akımdır. İçeride isimleri saygın olan bazı kişiler de vardır, bunu hükümet gayet iyi bilmektedir. İkincisi ise, Türkiye'ye çok ağır bedeller ödetmiş olan terör örgütünün oluşturduğu bu son siyasal gelişmedir. Bu, kesinlikle, kesinlikle, Türkiye'nin bütünlüğünü hedef almış olan bir harekettir. Bunu üzülerek ifade ediyorum. Bunu hafife almak, bunu yok saymak mümkün değildir. Buna yönelik politikaların bu Meclis çatısı altında tartışılması gerekir; çünkü, burada, hepimiz, en başta ülkemize, insanlarımıza yönelik, ama ondan evvel Anayasa gereği yaptığımız yemine sadakatle bağlı olarak, konuya yönelik duyarlılığımızın ve sorumluluğumuzun gereğini yapmak zorundayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Sayın Başkan, 15 dakika dahil mi?

BAŞKAN - 15 dakika dahil efendim.

Buyurun.

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, ben, buradan, son söz olarak -tabiatıyla, keşke konuyu sadece ekonomik çerçevesi içerisinde konuşabilseydim, haleti ruhiyem buna müsaitti, söyleyeceğim çok şeyler vardı; ama, bugünkü ortamda- şunu belirtmek istiyorum: Sayın Başbakan, lütfen, derhal geliniz ve duruma el koyunuz.

Bu Meclis Atatürk'ün Meclisidir. Türkiye ilk defa bu sorunları yaşamıyor, bunu da aşacaktır; ama, eğer hükümet, başta Başbakanımız, bu konuda gerekli duyarlılığı ortaya koyamazsa, bu Yüce Meclisin bu konuya el koymasını çok iyi bildiğinin, çok iyi bir şekilde yapacağının hepinizin bilinci içinde olduğunuzu düşünüyorum ve umarım, o günlere gerek kalmadan, bu sorunların, sağduyuyla, akılcılıkla, sorumlulukla aşılması dileğiyle, hepinize saygılarımı sunarım.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Hacaloğlu.

Şahsı adına, Giresun Milletvekili Sayın Ali Temür.

Buyurun Sayın Temür. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ALİ TEMÜR (Giresun) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 1081 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve 6183 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 13 üncü maddesiyle ilgili söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği üzere, Anayasa Mahkemesince iptali kararlaştırılan vergi zıyaı; yani, zamanında beyan edilmeyen veya eksik beyan edilen vergi suçu veya cezasını düzenleyen 344 üncü madde hükmünün 4369 sayılı Kanunla 1.1.1999 tarihinden geçerli olmak üzere yürürlüğe girmesi ve yeni hükmün de 1.1.2006 tarihinde yürürlüğe girecek olması gözönüne alındığında, 1.1.2006 tarihinden önceki dönemler için, bu kanunun yayımlandığı tarihten sonra ortaya çıkan vergi zıyaı cezası kesilmesini gerektiren fiiller için uygulanacak cezalar yönünden bir düzenleme yapılması ihtiyacı ortaya çıkmıştır.

Bu nedenle, kanun teklifinin 13 üncü maddesiyle, Vergi Usul Kanununa geçici 27 nci madde eklenmektedir. Eklenen bu maddeyle, vergi zıyaı cezasının hesaplanmasına ilişkin olarak yeniden düzenlenen 344 üncü maddenin ikinci fıkra hükmü esas alınmakta ve 1.1.2006 tarihinden önceki dönemlere ilişkin olarak vergi zıyaı cezasının, zıyaa uğratılan verginin 1 katı, vergi zıyaına 359 uncu maddede yazılı kaçakçılık suçlarının işlenmesi suretiyle sebebiyet verilmesi durumunda ise 3 katı, kaçakçılık suçlarına iştirak halinde ise 1 katı uygulanacağı hususlarına açıklık kazandırılmaktadır.

Eklenen geçici 27 nci maddeyle, vergisini zamanında vermeyenlere uygulanacak cezaî hükümlere açıklık getirilmekte, vergisini zamanında verenler ile vermeyenler arasında denge kurulmakta, vergi zıyaı cezası olan mükellefler ne kadar ceza ödeyeceklerini bilme imkânına kavuşmaktadırlar.

Bu madde, geçmiş dönemlerdeki vergi zıyaı suçuna uygulanacak cezalar konusundaki belirsizlikleri de ortadan kaldırmış olacaktır.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Temür.

Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

14 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 14.- 21.4.2005 tarihli ve 5335 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun geçici 4 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "bu tutar 31/12/2005 tarihine kadar" ibaresi "bu tutar 30/6/2006 tarihine kadar" şeklinde değiştirilmiştir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Algan Hacaloğlu; buyurun.

Şahsınız adına da konuşma talebimiz var, beraber kullanacaksınız Sayın Hacaloğlu.

CHP GRUBU ADINA ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; yasa teklifinin 14 üncü maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, üç yıldır iktidardasınız. Bu dönem içinde en başarıyla uyguladığınız işlerden biri, devletin malını mülkünü satmak; yani, özelleştirmek. Zaten, bunu inkâr etmiyorsunuz. Sayın Maliye Bakanı "baba baba satarım" dedi. Özelleştirme, yerli-yabancı, stratejik mi, değil mi ayırımı gözetilmeden sürdürülüyor ve özelleştirilerek, devletin malı satılarak borçların, IMF'nin öngördüğü şekilde devletin borç oranının azaltılması hedef alınıyor. Bu, bir anlamda, dış borcun, iç borcun, borçların sürdürülebilmesinin bir aracı olarak ele alınıyor. Bu madde bununla ilgili bir madde olduğu için böyle bir giriş yaptım.

Bu maddeyle Tekele ait mal ve mülklerin devralınabilmesi için 2005 yılı sonunda olan sürenin altı ay uzatılması öngörülüyor ve öğrendiğim kadarıyla -yanlışsam düzeltilsin Sayın Bakan tarafından- bunun temel gerekçesi de Gelirler Genel Müdürlüğüne Tekelin binasının alınabilmesi. Olay iki yönden yanlış.

1- Şimdi biz mart ayının sonundayız; yasa 1 Ocaktan itibaren yürürlüktedir. Yani, 1 Ocakta bitmiş olan bir süreyi şimdi biz canlandırıyoruz; yani, geriye dönük işlem yapıyoruz.

2- Bu uygulamayla Tekelin çökertilmesine son noktayı koyuyoruz.

Tekel özelleştirilir özelleştirilmez bir politikanız olabilir; ama, biliniz ki, bu politikanın sosyal gerekçelerini, tarıma yansımalarını, Türkiye çiftçisine bunun maliyetini hiç değerlendirmediniz. Türk çiftçisi, yaşamının en zorlu günlerini geçirmekte. Bir taraftan AB kıskacında -bir umut göremiyor; kalıcı deregasyonlarla önü kesilecek, kendisine uygulamadığı kuralları Türkiye üzerine öngörecek- diğer taraftan, kaldırılmış olan her türlü korumalarla, çiftçi kaderiyle başbaşa bırakılmış vaziyette. Yazıktır, gerçekten yazıktır! İnanınız, biz, parti politikamızı… Yanılıyorsunuz diyebilirsiniz. Biliniz ki, sizi iktidardan götürecek olan çiftçi olacaktır. Biz de, parti politikamızı, seçim politikamızı bunun üzerine kuracağız.

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Bu bizim meselemiz.

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Olabilir, olabilir; ama, burada, ben, çiftçinin durumuna sizin dikkatinizi çekmek istiyorum. Sizin değil, çiftçinin, hepimizin meselesi. Çiftçi sizin değil. Çiftçinin hakkını korumak, tarımın hakkını korumak, doğruyu burada söylemek hepimizin görevi.

Değerli arkadaşlarım, burada Sayın Başbakanımız yok; ama, bazı değerlendirmeler yapıldı burada; bir iki arkadaşım yaptı İktidar Partisinden. Ben, onlara yanıt olarak değil; ancak, konuyla ilgili olduğu için, Sayın Başbakanın üç konuda söylediğine bir değerlendirme yapmak istiyorum. Sayın Başbakan "Türkiye'de işsizlik azaldı" dedi. Bu, bugün de burada ifade edildi. Hayır değerli arkadaşlarım, doğru değil, Türkiye'de işsizlik azalmıyor.

Bakınız, evvelki gün yayımlanan rakamları dikkatle izleyin. Birbuçuk yıldır, iki yıldır, biz, bu rakamları değerlendiriyoruz, dikkatinize sunuyoruz, duymamazlıktan geliyorsunuz. Devlet İstatistik Enstitüsü, işsizliği, sizin arzu ettiğiniz şekilde ortaya çıkması için rakamlarla oynayarak kamufle ediyor. Bu ciddî iddiayı bu kürsüden söylüyorum. Bugün, Türkiye'deki işsiz sayısı, aralık ayı itibariyle, işgücü çalışmaya hazır olmakla beraber, umudunu yitirmiş olan 2 012 000 kişi ve mevsimlik olarak, sadece birkaç ay çalışabilen 708 000 kişi de dahil edildiği zaman, tam 5 422 000 insanımız işsiz ve bu şu demektir: İşsizlik, Devlet İstatistik Enstitüsünün ilan ettiği gibi yüzde 11,2 değil, yüzde 20,3'tür. Biz, bunu iki yıldır takip ediyoruz. Hiçbir dönem yüzde 17'nin altına inmedi. Kadınlarımızda ve gençlerimizde yüzde 25'ler civarındadır, kentlerimizde daha yüksektir. Bu rakam, genel rakam.

Değerli arkadaşlarım, bunu bilelim. Buna göre proje üretelim. Buna göre, IMF'nin dayatmakta olduğu politikaların bu ülkenin düzlüğe çıkmasının aracı olmadığını içimize sindirerek, bir an evvel Türkiye'yi düzlüğe taşıyacak ulusal programı, üretimi canlandıracak, reel ekonomiyi ayağa kaldıracak bir programı uygulamaya koyalım.

Türkiye, kesinlikle, önümüzdeki on yıl boyunca yüzde 7 büyümelidir reel olarak; ama, durduğu yerde büyüyemez, yatırım yapılması lazım. Yatırım yapabilmesi için de, kesinlikle, hem vergi gelirlerinin sağlıklı bir şekilde artması hem de sıcakpara cennetine dönüştürülen Türkiye'ye yatırım yapabilecek doğrudan yabancı sermayenin girişinin ortamının yaratılması lazım.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Başbakan "yatırımlar patladı" dedi. Hayır, doğru değil, yatırımlar patlamadı. Bakınız, 2002 yılında kamu sabit sermaye yatırımlarının gayri safî millî hâsılaya oranı yüzde 2,5'ti, 2005 yılında yüzde 2. Diyebilirsiniz ki, 2006 yılında daha yüksek olacak. Yapın, o zaman görelim, o zaman yaptınız diyelim. Kamu yatırım stokunda 2 525 proje var. Bunun 769'u eğitim projesi ve bunların tamamlanabilmesi için, eğer bu yıl tahsis ettiğiniz ödeneği sürekli tahsis ederseniz, ancak altıbuçuk yılda tamamlanabilecek.

Yani, değerli arkadaşlarım, siz, yatırımları rafa kaldırdınız, işsizliği patlattınız ve Doğu, Güneydoğu Anadolu'da bugün yeşermiş bulunan siyasallaşmanın zeminine…

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Zemin hazırladınız.

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Zeminini körüklediniz.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Artık, oraya geldi yani.

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Zeminini körüklediniz.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Oraya geldi…

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Kendiliğinden olmuyor bunlar. Kesinlikle… Biraz evvelki konuşmamda söyledim. Eğer bunu görmüyorsanız, eğer burada bir eksiklik var diyemiyorsanız, o zaman, Türkiye'nin gerçekten işi zor.

Siz, üçte 2 çoğunlukla Mecliste iktidar olan partisiniz. Beni tekrar biraz evvel söylediğim noktaya taşımayın. Gerçekten, Türkiye, tüm geri kalmış yörelerine, Gümüşhanesine de, Kastamonusuna da, doğu ve güneydoğusuna da el atması gerekiyor; lafla olmuyor. Giden gider, elini mi tutuyoruz… Bu mantıkla olmuyor. Özel girişimcinin gitmeyeceği yere devletin gitmesi gerekiyor. Siz, devletin yatırımlarını kurutursanız, devletin bu yatırımları yapacak kuruşlarının elini kolunu bağlarsanız, doğal olarak, Türkiye çok ciddî bir açmazla karşı karşıya kalır.

Sayın Başbakan "paradan kazanma dönemi bitti" diyor. Doğru değil. En basit kelimeyle söylüyorum: Doğru değil; hayır, bitmedi.

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Faiz geliri değil mi?..

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Evet, reel faizler azaldı; ama, reel faizler hâlâ yüksek. Hâlâ, Türkiye, bir sıcakpara cenneti. Bugün, içborçlar 246 000 000 YTL; yani, 253 milyar dolar. Ekim 2002'de, siz iktidar olduğunuz zaman 141 milyar dolardı. Sizin döneminizde, 112 milyar dolar, devletin borçları, içborçları arttı.

2002 yılı sonunda kişi başına kamu borcu 2 034 dolardı, herkesin sırtladığı kamu borcu… Şimdi ise, Şubat 2006 yılında 3 619 dolar. Yani, yüzde 78 arttı.

YAHYA BAŞ (İstanbul) - Millî gelirde de artış olmuştur.

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Millî gelir de… Evet, millî gelir bu sene büyük oranda arttı. Bu millî gelirdeki artış, onunla bu noktayı, o dahil edilerek hesaplanmıştır. İnsanlarımızın yoksulluğu devam ediyor. Bugün, Türkiye'de 20 000 000 insanımız yoksulluk sınırı içinde, 978 000 insanımız açlık sınırında yaşıyor.

YAHYA BAŞ (İstanbul) - Bugün olmadı, geçmişten geliyor.

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Evet. Bugünden bahsediyoruz. Üç yıldır iktidardasınız, Türkiye, maalesef, yerinde patinaj yapıyor.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Başbakan bir yerde haklı çıktı, bir yerde haklı çıktı söylediklerinde. O da şuydu: "Küresel sermaye, artık, Türkiye'ye giriyor" diyor. Evet, değerli arkadaşlarım, Türkiye'ye sıcakpara giriyor.

2002 yılında Türkiye'ye giriş yapan sene sonundaki sıcakpara 8,2 milyar dolardı. Şu anda, Türkiye'de, şubat sonu itibariyle 67 milyar dolar. Şu anda tam bilemiyorum, 70 olmuştur. Yani, tam 8 kat artmış. İyi, güzel, artmış. Cari işlemler açığımızı, cari açığımızı finanse ediyor diye düşünüyoruz; ama, American Reserve Bank faizleri artırmaya devam ediyor. Kıpırdanmalar başladı. Eğer, siz, Türkiye'nin ekonomik dengelerini, cari işlemler dengesini, dış açığını, kaypak, sadece içeride faiz ve sermaye piyasasının rantıyla vurgun vurup, kısa zamanda çıkmayı hedef alan kısa vadeli spekülatif sermaye hareketlerine bağlamışsanız kaderinizi -ki, maalesef, öyle gözüküyor- Türkiye'nin işi zor.

FİKRET BADAZLI (Antalya) - Onlar, yabancı sermayeden geliyor; doğrudan yabancı sermayeden.

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Hayır, gelen yabancı sermaye, bakınız, 8,7 milyar dolar geçen sene doğrudan yabancı sermaye geldi; bu, doğru. Bunun ancak ve ancak 752 000 000 doları sanayie yatırım için geldi; gerisi, Türkiye'de şirket devralmak için, gayrimenkul satın almak için ve diğer alanlarda giriş yapmak için geldi. Sanayie giren, sadece 752 000 000 dolar.

Değerli arkadaşlarım, IMF programı artık işlevini yitirmiştir. IMF Programı, kriz döneminde görev yaptı ve siz, IMF programıyla düzlüğe çıkan bir ekonomiyi devraldınız. Artık, Türkiye'nin yeni bir düzlemde ekonomisine bakma zamanı gelmiştir. IMF'ye mevcut olan 18 milyar dolarlık borç ve IMF'nin dünya kredi kuruluşlarına yönelik ilişkileri nedeniyle, yetmiş milyonluk Türkiye'nin "Türkiye'nin Modeli" sahibi olan Türkiye'nin geleceğini kimse bağlayamaz. Türkiye, siyasal, coğrafik, jeopolitik ve diğer boyutlarıyla mevcut olan gücünü, kendi, özgü ulusal programını geliştirmek, uygulamak için kullanmalıdır. İki günde bir hükümetin IMF'den fırça yemekte olmasından biz de utanıyoruz değerli arkadaşlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

Teşekkür ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Ekonomide, artık, değerli arkadaşlarım, rota değiştirilmeli, vites yükseltilmelidir ve şu anda bu ortam ve bizi izlemekte olan yurttaşlarımıza rağmen, konuşmamın zaman boyutuyla sonuna gelmiş olduğum için, ayrıntılı olarak, acil olarak, bizim, Cumhuriyet Halk Partisinin öngördüğü politikalara girmeyeceğim; ancak, bir şeyi önemsiyorum. O da, burada çok kere bahsettik onları, yazılı olarak da dağıtıyoruz, kütüphanede de var, iki haftada bir de kütüphanede yer alan bültenlerde takip etme duyarlılığı içinde olan arkadaşlarımızın takip olanağı vardır; ancak, değerli arkadaşlarım, ekonomi, ancak bir paketler bütünü içinde ele alınan politikalarla düzlüğe çıkabilir. Faiz, kur, enflasyon, sıcakpara ve vergi, bunların tabiatıyla hepsiyle aynı anda oynayamazsınız. Kimse, size sabit kur rejimine geçin demiyor; ama, belirli bantta oynayan bir kurun sürdürülebilmesi için bir uygun ortamı yaratmak ve cari işlemler açığını kontrol altına alacak uygulamalar, vergi uygulaması, girişte ve çıkışta düzenlemeler, birçok ülkenin yaptığı, düşündüğü, ele aldığı yöntemler olarak bizim önümüzde duruyor.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye, ekonomideki sorunlarını aşabilir. Türkiye, işsizliği aşabilir. Türkiye, hatta ve hatta, sizin derinleştirdiğiniz, yaygınlaştırdığınız yolsuzluk sorununu da aşabilir; ama, Türkiye, bütününe yönelik hareketin siyasallaşmasının önünü alamazsa, gerçekten çok ciddî sıkıntılarla karşı karşıya gelir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Hacaloğlu, son cümlenizi alayım.

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Eğer, hükümet bunun gereğini yapamıyorsa, yapamayacaksa derhal istifa etmelidir.

Saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Hacaloğlu.

Şahsı adına, Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan?.. Yok.

Hatay Milletvekili Mehmet Eraslan?.. Yok.

Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

14 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

15 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 15.- Bu Kanunun;

1) 1 inci maddesi 1/1/2006 tarihinden itibaren elde edilen gelirlere uygulanmak üzere yayımı tarihinde,

2) 2,3,11,12,13 ve 14 üncü maddeleri 1/1/2006 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,

3) Diğer hükümleri yayımı tarihinde,

yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, İzmir Milletvekili Sayın Oğuz Oyan.

Buyurun.

CHP GRUBU ADINA OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, bu haftanın maratonunun sonuna gelmiş bulunuyoruz; son iki madde, bir maddede daha çıkacağım karşınıza.

Burada çok söylendi; ama, ne kadar söylense azdır. Niçin, 16 maddelik -aslında, teklif olarak geldiğinde 7 maddelikti; ama, çok önemli düzenlemeleri gene içeriyordu- bir vergi düzenlemesi teklif olarak geliyor? Şimdi, buna, burada arkadaşlarımız yanıt verdiler ya da bunu sorguladılar. Herkes biliyor ki, bu, aslında bir hükümet tasarısıdır. Vergi tarifesini düzenleyen, Gelir Vergisi tarifesini düzenleyen bir teklifin, teklif olması mümkün değildir, bu bir tasarıdır, hükümet tasarrufudur. Nitekim, zaten, bu, komisyondan itibaren, hükümet tarafından sahiplenilen, savunulan bir teklif oldu. Peki, niçin, hükümet dört başı mamur bir tasarı getiremiyor ve bir milletvekiline rica ederek, böyle bir konunun burada, Mecliste görüşülmesini sağlıyor? Niçin böyle bir çekingenlik ya da, belki de, başka deyimlerle, niçin böylesine bir gerçeklerden kaçış? Gerçeklerden kaçış diyorum; çünkü, Türkiye'de vergi sisteminin kapsamlı ve bütünsel, bütünlüklü bir düzenlemeye ihtiyacı var. Vergilerin, vergi sisteminin bugün geldiği aşamada, böyle bir ihtiyaç kendisini öylesine dayatıyor ki, bu ihtiyacı yerine getirmek için, gerçekten kapsamlı bir düzenlemeyle buraya gelmek gerekirdi. Öyle anlaşılıyor ki, hükümet, böyle bir düzenlemeyle Meclisin karşısına çıkmayacağının bilincinde olarak, tabiî, aynı zamanda, bir seçim süreci içine girilmiş olmasının da getirdiği kısıtlarla, yani, böyle bir dönemde, şimdi toplumun vergi ödemeyen kesimlerinin tepkilerini üzerimize çekmeyelim kaygılarını da içererek böyle bir düzenlemeyi bir milletvekiline yaptırıyor.

Değerli arkadaşlarım, bu işler böyle olmaz. Bir vergi sistemi, böylesine eklektik düzenlemelerle, yani, yama üstüne yama atılarak sistemli bir şekilde sürdürülemez. Bu ancak bir yamalı bohça olur. Yamalı bohça olduğu zaman da kendi iç tutarlılığını giderek kaybetmeye başlar ve kaybedilen bir başka şey daha olur. O da, burada vazgeçilen birtakım dolaysız vergiler, Gelir Vergisi tarifesindeki indirimler, işte, paralel düzenleme olarak Kurumlar Vergisi oranında üçte 1'lik oranda bir indirim; bütün bunlar, aslında, eğer verginin tabana yayılmasına dönük önlemlerle desteklenmiyorsa, bunun götüreceği nokta, yeni dolaylı vergi artışlarıdır. Eğer dolaylı vergiler Türkiye'de düşük olsaydı bu bir sorun olmayabilirdi. Ama, siz de pekala biliyorsunuz ki, sizin devraldığınız dolaylı vergi payı, toplam vergiler içinde tüketim üzerinden aldığınız vergiler siz geldiğinizde yüzde 66'ydı, siz bunu yüzde 70'e çıkardınız. Dünya ortalamalarının çok üzerinde, bu, tam tersine dünyada. Dolayısıyla, bunu nereye kadar götüreceksiniz, buradaki vergi kayıplarını nasıl telafi edeceksiniz?

Şimdi ben soruyorum: Bu indirimleri yaparken bir toplumsal uzlaşmayı hedeflediniz mi? Buna dönük olarak bir toplumsal mutabakat aradınız mı? Yani, ben bu indirimleri yaparım; ama, karşılığında siz de vergi sahasına gelin diye bunu toplumun çeşitli kesimleriyle yaptınız mı? Aslında yapılması gereken bir başka şey daha vardı; istihdam vergilerini azaltmak. Şimdi turizm sektörü bağırıyor. Dün tekstilcilere KDV indirimi yaptık. Başka talepleri var, istihdam vergileri üzerinden... Turizm sektörü KDV indirimi istiyor. Yetmiyor, istihdam vergileri indirimi istiyor. Herkes indirim istiyor. Güzel! Bu indirimler karşılığında kayıtdışını kayıt içine çekecek, bununla ilgili mücadele önlemlerini getiriyor musunuz? Ortada öyle bir şey yok. Olmayınca, sadece indirimlerle nereye varırsınız? Nereye varacağınızı bir miktar bahsedeceğim birazdan; ama, ilkönce şunu söyleyeyim: Bir kere bu tür yamalama önlemler, vergi sisteminin iç tutarlılığını daha fazla bozmaktan başka bir işe yaramaz; kayıtdışılıkla mücadeleyi tekrar ertelemek ve zaman kazanmaktan başka bir işe yaramaz; mevcudu tekrar sürdürmek için yeni bir, yani, ortaya çıkmış bir ihtiyacı, kapsamlı bir düzenlemeyi biraz daha erteleme, işte, çeşitli sektörleri tatmin ederek erteleme imkânını elde etmeye ancak yarar. Ama, bu sorunların daha da büyüyerek karşımıza çıkmasına yol açar.

Tabiî, bir başka konu da, bu vergilemenin temel ilkeleri. Burada arkadaşlarım haklı olarak bir meseleyi tartıştılar iki gündür, özellikle bugün.

Değerli arkadaşlarım, vergilerin meşruiyet meselesinde iki tane temel ölçü var. Vergiler bir araç, bir kamusal hizmet yapmak için kamunun finansman ihtiyacını sağlayan bir araç. Peki, vergilerle kamunun bu finansman ihtiyacını sağlıyorsunuz. Niçin; hizmet üretmek için. Türkiye'de iki nedenle vergi mükellefleri mükellefiyetlerini yerine getirmemeye ya da mükellef olmayanlar mükellef olmak için çaba göstermemeye itiliyorlar. İki çok önemli vergide adalet, eşitlik düzenlemesi var. Bunlardan bir tanesi, toplanan vergilerin geriye hizmet olarak döndüğüne, insanların, yurttaşların, mükelleflerin ikna olmuş olmaları gerekir. İkincisi de, bu vergiler toplanırken, bunun, Anayasada da öngörüldüğü gibi, ödeme gücü ilkesine göre toplanıyor olmasına insanların güveniyor olması gerekir. Eğer ödeme gücü ilkesi çalışmıyorsa, yani, her vatandaş, her vergi mükellefi kendi kazancına göre vergi ödemiyorsa, yani, komşum ödemiyor, ben niye ödeyeyim diye bir savunma ve meşruiyet zemini oluşmaya başlıyorsa mükellefler arasında, o zaman, karşınızda sadece istisnaî olarak vergiden kaçınan ya da vergi kaçıranlar değil, çok geniş bir yurttaş kesimi bulursunuz ki vergi ödemek istemiyor, yani, vergiye bir direnç başlar. Vergide eşitlik ve adaleti koruyamadığınız zaman, bunu gözetmediğiniz zaman, vergi ödemek için insanların herhangi bir çaba içinde olmasını bekleyemezsiniz.

Şimdi, bir kere, sistemin bugünkü yapısı, yani, vergilerin yüzde 70'inin tüketim üzerinden alınıyor olması, yani, en adaletsiz olarak insanları vergilendiren, yani, yurttaşların öznel durumlarıyla ilgilenmeyen, ne kadar çok ya da ne kadar az kazandığıyla ilgilenmeyen, yurttaşların bu kazancı elde ederken hangi koşullar içinden geçtiğiyle ilgilenmeyen, onun evli mi bekar mı, ona göre indirim var mı yok mu, bunlarla ilgilenmeyen vergi türüdür dolaylı vergiler. Yani, işte, bakkaldan çiklet alan çocuk da ya da altına lüks bir araba alan da benzer vergiler ödüyorlar; oranları, aşağı yukarı, eşit olabiliyor.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, böyle olduğu zaman, yani, aynı benzin örneğini alın, aynı akaryakıta en yoksul da en zengin de aynı oranda vergi veriyor. Bu tür vergilerle, bizim gibi zaten toplumsal adaletsizliği çok yüksek, gelir dağılımı çok bozuk bir ülkede, vergiyi daha alırken yeniden gelir dağılımı bozulmalarına yol açarsınız. Bir de, bunu büyük oranda hizmete dönüştürmediğiniz ya da belli rant sahiplerine faiz olarak aktardığınız zaman, vergiyi hem toplarken gelir dağılımını bozmuş olursunuz hem de vergiyi harcarken, yani, kamu harcamalarına dönüştürdüğünüz zaman da bozarsınız.

Bakın, şimdi, birinci meseleye gelelim. Vergiler, hizmet olarak dönmüyor. Biz, 2001 yılında toplanan tüm vergilerin faize yetmediğini de gördük; ama, hâlâ, Türkiye'de, vergilerin önemli bir bölümü faize gidiyor değerli arkadaşlarım, azalmış olmakla birlikte. Kaldı ki, risk, çok büyük bir risk olarak ortada duruyor. Yani, bugün herhangi bir dış şok ya da kötü yönetim, işte, herhangi bir şekilde ortaya çıkabilecek bir ekonomik kriz belirtisiyle, bütün bu şeyin, tekrar, çok yüksek -çünkü, borç stoku yerinde duruyor- bütün bu yeniden vergilerin faizlere bütünüyle gitmesinin kapıları ardına kadar açılabilecek bir potansiyel ortada durmaktadır. Şimdi, halen de vergilerin çok önemli bir bölümü faize gidiyor.

Şimdi, yurttaşlar, tabiî ki, öylesine artık alıştılar ki, son on onbeş yıldır bu faiz ekonomisi içinde, ben vergimi veriyorum, ama, bu faize gidiyor şeyi var; meşruiyet zemini oluşturuyor vermeyen için, devlet açısından da meşruiyet zemini kaybı oluşturuyor. Öbür taraftan da, verginin toplanırken adaletsiz olması, yeniden bir meşruiyet sorununu ortaya çıkarıyor.

Ama, şimdi, burada, bir noktayı arkadaşlarım belirtti; Diyarbakır'da olan olaylar, vesaire… Bunlar bu konuştuğumuz konulardan bağımsız değil, bunun dışında meseleler değil. Bu Türkiye, yıllardır topladığı vergileri faize harcadı, kamu harcamalarına aktaramadı. Son altı yedi yıldır Türkiye IMF politikaları altında, yine, öncelikle borç ödemeyi programının başına yazdı ve sizin iktidarınız da bunu götürüyor.

Burada, biraz önce Sayın Algan Hacaloğlu söyledi: Türkiye'nin en önemli ihtiyacı, 1999 yılında, özellikle 1999'dan itibaren, bu mesele büyük ölçüde suhuletle çözülebilecek bir noktaya getirilmişken, işte, o zaman, o noktada bu bölgede yatırımların artması, köye dönüşler konusunda kaynak ayrılması ve insanların iş güç sahibi yapılması, dolayısıyla, toplumsal patlamaların fitilinin o zamandan kesilmesi gerekiyordu. Ne yazık ki, uzak görüşlü olmayan politikacılar elinde Türkiye bugün yönetilemez duruma gelmektedir. Bunda, tabiî ki, eski iktidarların da, IMF'nin de sorumluluğu var; ama, değerli arkadaşlar, bir aynaya bakın, sizin hiç mi sorumluluğunuz yok? Bugün, burada bu meseleleri tartışırken, ne ilgisi var canım, harcama boyutunu değil, biz vergi boyutunu tartışıyoruz diyemezsiniz; çünkü, vergileri bir amaç için alıyorsunuz; harcamak için. Eğer, onlar yerine harcanmıyorsa, topluma dönmüyorsa, o zaman, buradan, hepimizin… Burada yasama organının birinci meselesi vergi toplamaya izin vermektir ve ondan sonra yapılan harcamaları denetlemektir. Eğer, biz, bu verdiğimiz izin burada… Sonuçta buradan bir irade çıkacak bu vergi yasalarıyla ilgili, vergi toplama şu ya da bu biçimde, bunun biçiminin değiştirilmesi, bu verdiğimiz izin ve bunun harcama biçimine müdahale, bizim en temel yasama ve denetim hakkımızdır. Dolayısıyla, bunun burada tartışma konusu yapılması, Diyarbakır'da böyle bir olayın çıkmasının arkasındaki kamu yönetimi ve kamu harcama politikasının sorgulanmasının anlaşılamamasını benim anlamam mümkün değil.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Başkan; bu konu, vergi ve harcama konusu, bir bütünün parçalarıdır, birini diğerinden tamamen ayırmanız mümkün değildir. Ancak, bazen bunu ayırarak konuşabilirsiniz; ama, onun bütünselliğini dikkate almak kaçınılmaz bir şeydir; yoksa, amaçtan uzaklaşırsınız.

Şimdi, burada, aslında, son yirmi yılda ortaya çıkmış ve esas itibariyle tahrip edilmiş bir kamu maliyesi sistemi üzerinde konuşuyoruz. Bu kamu maliyesi sisteminde, IMF politikalarıyla ortaya çıktığı sanılan göreli ya da nispî düzelmelerin, aslında, topluma dönük temel harcama kalemlerinden yapılan tasarruflar üzerinden gerçekleştiğini, Türkiye'de 1980 ortalarına kadar bütçenin yüzde 20'sini yatırımlara ayırırken, yine, 1980 ortalarına kadar, bütçenin yaklaşık sekizde 1'ini, yüzde 12,5'ini KİT'lere yatırım yapması için… Yatırım derken, birinci söylediğim, bütçeden yapılan yatırımlardır, ikincisi de, yaklaşık yüzde 12,5'ini, yani, toplamda yüzde 30'u aşan bir bölümünü, yani, üçte 1'i civarında bölümünü doğrudan bütçeden ya da KİT'lere sermaye olarak aktarıp onların eliyle yatırımlara yöneltilen bir bütçe sisteminden, üçte 1'ini ayıran bir bütçe sisteminden bugün geldiğimiz noktada, son on yılın ortalamasına baktığınız zaman ya da son beş yılın ortalamasına baktığınız zaman, yüzde 5'ler dolayında bütçenin bir yatırım paketine gerilemiş bulunuyoruz.

Değerli arkadaşlarım, bir kere, bu, doğrudan doğruya istihdam politikaları açısından negatif bir olaydır, ikincisi, bu ülkenin, bir Japonya, bir Amerika… Japonya yüzde 18'lerde, Amerika yüzde 11'lerde bütçesinin bir payını yatırıma ayırırken sizin yüzde 5'lere düşmeniz demek, aradaki gelişmişlik farkını daha da büyütmeyi göze almanız demektir. Bunu eğer yapıyorsanız, o zaman, bu ülkenin bir kalkınma politikası için çalıştığınızı söylemeniz mümkün olmaz.

İşte o nedenle, burada, bir bütçenin vergilerinin nereye gittiği çok önemlidir; yatırımlara gitmelidir, faize değil; bu bütçenin önemli bir miktarı, Türkiye gibi tarımsal nitelikli bir ülkede -hâlâ- tarımsal desteklemeye gitmelidir, sizin döneminizde olduğu gibi değil. Siz, hâlâ, borçlara, 40 küsur milyar Yeni Türk Lirası ayırırken faizlere, tarıma ayırdığınız sadece 4 milyar Yeni Türk Lirasıysa, yani, borç faizlerine ayırdığınızın sadece onda 1'ini tarıma destekleme olarak ayırıyorsanız ve bunu da çok görüyorsanız IMF aracılığıyla, burada bir şeyler iyi gitmiyor demektir ve bu toplumda yeni çalkantıların ortaya çıkmasına zemin hazırlıyorsunuz demektir ve bunun sorumluluğunu da taşıyorsunuz demektir.

Türkiye, giderek, daha zor yönetilir bir toplum oluyor ve bunda da, lütfen, kendi sorumluluğunuzu, bu ilişkileri kuramama sorumluluğunuzu da, sizleri, görmeye davet ediyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Oyan.

Şahsı adına, Denizli Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan?..

Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Eraslan?..

Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

16 ncı maddeyi okutuyorum:

MADDE 16 - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Sayın Oğuz Oyan; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Şahsınız adına da söz talebiniz var; birleştiriyorum efendim.

CHP GRUBU ADINA OĞUZ OYAN (İzmir) - Böyle, sonda konuşmak iyi oluyor. Tabiî, herkes gitmek istiyor ama...

TEVFİK AKBAK (Çankırı) - Seni de özlemiştik zaten.

OĞUZ OYAN (Devamla) - Evet, beni de özlemiş olduğunuzu tahmin ediyorum.

Son konuşmaları da yapmak konusunda bana görev düşüyor. Böylece, belki, bu düzenleme üzerinde daha önce yapılmış konuşmaları bir toparlama imkânı da oluyor.

Tabiî, burada Maliye Bakanının olmaması kayıp mıdır, kazanç mıdır; onu da, size bırakıyorum değerlendirmesini.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, Türkiye'de mükellef sayısı artmıyor, azalıyor. Son bir yıl itibariyle rakamlara bakarsak, Ocak 2005 ve Ocak 2006 rakamlarını karşılaştırırsak, toplamda 202 500 mükellef azalmış gözüküyor.

Gerçi, bunun bir nedeni, Maliye Bakanlığının bazı mükelleflerin kaydını resen silmiş olmasından ileri geldiğini biliyoruz; ama, buna rağmen Türkiye'de mükellef sayısının, özellikle de ekonomik kalkınmanın son üç dört yıldır söylendiği gibi olduğu bir ülkede -eğer bu ekonomik kalkınma varsa- mükellef sayısının artmıyor olması bile başlıbaşına bir sorundur.

Şimdi, bu mükelleflerin bu sayıda, 200 000 azalmanın en önemli bölümünün Gelir Vergisinde olduğunu biliyoruz. Tabiî, bunların arkasında, kapanan işyerleri vesaire de var; ama, bakın, ben size bir rakam vereceğim: Türkiye'de, Türkiye İstatistik Kurumuna göre, 2005'te kurulan şirket sayısı 47 000 iken, kapanan da 8 000 iken, yani, net olarak 38 500 artış var iken, bakıyorsunuz, Kurumlar Vergisi mükellef sayısındaki artış 31 000. Yani, kapanan-açılan şirketleri mahsup ediyorsunuz, ortaya 38 000 yeni şirket gelmiş, net olarak artmış; ama, sizin Kurumlar Vergisi mükellef sayınız 31 000 artmış. Yani, burada bir tuhaflık var. Ya da Gelir Vergisinde de benzer bir şey var; aynı şekilde, açılan yeni ticaret unvanlı firma sayısından daha az bir mükellef artışı var.

Yani, bunun özü şu: Mükellef sayısının artmamasından çıkaracağınız birinci sonuç, Türkiye'de vergi tabanı genişlemiyor. Vergi tabanının genişlememesini şundan önemsiyoruz, önemsememiz gerekir: Vergi indirimleri yaptığımız zaman birinci beklentimiz nedir; daha düşük vergiden daha fazla mükellef sisteme girsin; yani, vergiler caydırıcı olmaktan çıksın ve insanlar desinler ki, haa, ben bu vergi oranından artık vergi veririm. Amaç bu değil mi; ama, bakıyorsunuz, Türkiye'de vergi tabanı daralıyor ve sizin döneminizde daralmaya devam ediyor. Üstelik, indirimler yaptınız, sizin iktidarınızda indirimler yapılıyor; buna rağmen taban daralıyor. Bu nasıl olacak peki; yani, hem vergileri indiriyoruz hem mükellefler sistem dışına çıkmaya devam ediyor. Demek ki, bir yerlerde yanlış var. Siz bir yerlerde yanlış yaptığınızı hiç ara sıra sorguluyor musunuz?

Tabiî, açıklanan mükellef sayısı da çok anlamlı değil; yani, 6 000 000'a yakın mükellef gözüküyor, vergi mükellefi. Bunların arasında yüzde 10'u Kurumlar Vergisi mükellefi gözüküyor, 593 000, 2006 Ocak rakamı. Burada söylendi, Mustafa Bey söyledi; sadece 100 mükellef Kurumlar Vergisinin yüzde 60'ını ödüyor. Bunun da, 2005 rakamlarına bakarsanız, bu Kurumlar Vergisinin de, ödenen, yaklaşık üçte 1'i, 2005 yılı itibariyle, bu 2005'in büyük bölümünde KİT statüsünde olan KİT'ler tarafından elde edilen kazançlardan ödenecek Kurumlar Vergisi; yani, burada, mükellef sayısının 5 000 000 - 6 000 000'larda olması bir anlam ifade etmiyor. Burada, nicelikten çok nitelik önemli; yani, bunların yüzde kaçı gerçekten, örneğin Gelir Vergisi mükelleflerinin gerçekten yüzde kaçı, asgarî ücretliden daha fazla vergi ödüyor? Soru bu.

Eğer, bir ülkede, mükelleflerin yüzde 90'ından fazlası asgarî ücretten daha az vergi ödüyorsa, orada bir başka sorun alanı vardır ve bu, çözülmesi mutlaka şart olan bir sorun alanıdır. Bunu çözmezseniz, vergiyi tabana yaymak bir anlam ifade etmez; çünkü, herkes sembolik kazançlar açıklıyorsa, yani, ödediği kirayla hiç eşdeğer olmayan kazanç düzeyleri açıklıyorsa, o zaman, bu vergi sisteminin dolaylılar üzerinden, yani, tüketime dayalı bir vergi sistemi olmaktan başka şansı kalmıyor.

Dolayısıyla, değerli arkadaşlarım, bu dolaylı dolaysız meselesi sistemin bütünüyle ilişkili bir sorundur. Yani, vergi alma iradesi, niyeti var mı yok mu; bununla ilişkili. Bakın, ben size birkaç rakam vereyim. Bu dolaylı vergilerin sistem içinde ağırlıklı olmaya başlaması, yani sistemin giderek yüzde 50'den fazlasının tüketim üzerinden alınan vergilerle finanse ediliyor olması 1980'lerde başlamış bir süreçtir. Ama, hâlâ 1999'da, yüzde 54.6'dır. Dolaylı vergilerin, toplam vergiler içindeki payı hâlâ yüzde 55 bile değil, yüzde 54.6'dır. 1999 çok uzak bir tarih değil; ama, hemen 2000 yılında 5 puan birden artıyor, yüzde 59,6'ya çıkıyor. 2002 yılında, tekrar büyük bir artış, yüzde 66'ya fırlıyor; yani, iki yıl, üç yıl gibi bir sürede 12 puanlık bir artış var; yüzde 54,5'ten 66,5 gibi; böyle, kolayca söylemek açısından.

Bunun arkasında şu var; iki neden var: Bir, deprem, 99 depremi vesile edilerek vergilere yüklenmek vardır. Deprem, toplumun üzerine bir deprem olarak, vergi depremi olarak yansımıştır. İkincisi, 1998'de vergiyi tabana yaymak için Sayın Temizel'in getirdiği vergi kapsamlı düzenlemeleri bir yıl sonra geri tepmiş; indirimleri cebine atanlar, indirimleri alanlar, indirimleri aldıktan sonra vergiyi tabana yaymaktan vazgeçmişlerdir ve sonuçta, vergi indirimleri yaptıktan sonra, dolaysız dediğimiz vergilerde; yani, Gelir Vergisinde özellikle, Kurumlar Vergisinde, bunlarda indirim yaptıktan sonra, peki, nasıl telafi etti sistem bunu; tüketime yüklenerek, yani, halka yüklenerek, halkın boğazından geçen ekmeğe, her türlü gıdaya, giyime vesaireye yüklenerek.

Yani, eğer iyi düşünülmemiş, iyi tasarlanmamış vergi indirimleriyle yola çıkarsanız… Bunun birinci safhası 1980'lerdir. 1983 sonunda iktidar olan ANAP, daha gelir gelmez indirimler yaptı; arkasından, dolaylılara yüklendi. İkinci önemli örnek 98 örneğidir. 99'dan itibaren indirimler, tam tersine, tüketim vergileri üzerinde bir artışla sonuçlandı ve şimdi, sizin devri iktidarınızda yeniden indirimler dönemi başlattık. Merak ediyorum, yüzde 70'lere gelmiş dolaylı vergiler kaç olacak; yüzde 80'e mi çıkacağız?! Bu soruyu sormak hakkımız; yani, sizin böyle bir gelecek vizyonunuz var mı, böyle bir gelecek planınız var mı; bu indirimleri neyle telafi edeceğinize dair bir anlayışınız, bir tasarımınız var mı; bunu bilmek istiyoruz. Varsa ve bu anlamlı bir şeyse, desteğimizi de verelim; ama, olmadığını görüyoruz. Olmadığı için zaten vergi tasarısı getiremeyip teklif getiriyorsunuz. Hükümet tasarı oluşturamıyor, teklif getiriyor. İşte, bu nedenle; çünkü, sizin böyle bir anlayışınız yok. Yani, sadece günü kurtarmak, günü idare etmek, işte, birilerine mavi boncuk vermek... İndirimler, her zaman, çünkü, sempatiktir, indirimler sempatiktir; her zaman destek bulur; ama, vergileri gerçek anlamda tabana yaymak ya da vergi vermeyenden vergi almak sempatik olmayan bir şeydir. Buna tepkiler olur. İşte, bu tepkileri karşılamak için de, cesur ve irade sahibi olmak gerekir.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, ortada iflas etmiş bir tablo var. Bu iflas etmiş tablo şudur: Bakınız, öyle bir tablo ki, size bir döküm vereyim: 2005 yılında toplanan vergi 107 milyar Yeni Türk Lirası. Bütün bir 2005 yılında topladığımız vergi 107 milyar Yeni Türk Lirası, eski Türk Lirasıyla da 107 katrilyon.

Şimdi, bu 107'ye bir bakalım, nelerden oluşuyor: Yüzde 70'ini demiştik zaten, bunlar dolaylı vergiler, yüzde 70'i dolaylı vergiler, yüzde 30 civarında demek ki dolaysız dediğimiz vergiler. Bunun da iki önemli kalemi var; yüzde 19 Gelir Vergisi, yüzde 9 da Kurumlar; yani, Türkiye'de dolaysız vergi dediğimiz iki önemli vergi, Gelir ve Kurumlar Vergisinin toplam içindeki payı yüzde 28. Sadece Özel Tüketim Vergisi, sadece Özel Tüketim Vergisinin payı yüzde 30'u geçiyor. Sadece Katma Değer Vergisi, ithalde ve dahilde alınan Katma Değer Vergisinin payı yüzde 28'i geçiyor; yani, iki verginin toplamından fazla. Yani, iki tane tüketim üzerinden alınan vergi; biri genel Katma Değer Vergisi, öbürü Özel Tüketim Vergisi; her ikisinin de payı Gelir ve Kurumlar'ın toplamından fazla. Bu, Maliye Bakanlığı denilen bakanlığın işini yapamadığının tescilidir, itirafıdır. Böyle bir bakanlık yok gelişmiş bir ülke örneğinde.

Şimdi, tabiî, şu örnek de yok: Genel tüketim vergisi, yani, Katma Değer Vergisi bütün mal ve hizmetten alınan vergidir, genel tüketim vergisidir. Özel Tüketim Vergisi, adı üstünde, sayılan, az sayıda maldan alınan bir vergidir. Hiçbir dünya ülkesinde de genel tüketim vergisinden daha fazla paya sahip özel tüketim vergisi olmaz, eğer o gelişmiş, maliyesi olan bir ülkeyse.

Şimdi, bir başka hesap yapayım: Bakınız, Türkiye'de hangi kesimleri vergilendiriyoruz; yani, siz kimin iktidarısınız, kimden oy alıyorsunuz, kime hizmet veriyorsunuz?.. Topladığınız vergilerin yüzde 70'i tüketim üzerinden alınıyor; yani, halkın sırtına biniyor. Geriye kalan yüzde 19 Gelir Vergisinin yarısı ücretlilerden toplanıyor. Bunu da ekleyin, yaklaşık yüzde 80'lik bir paya ulaşırsınız. Motorlu Taşıtlar Vergisi, şu bu falan, birtakım servet vergilerini ekleyin, yüzde 82-83'lere gelirsiniz. Yani, sizin Türkiye'de toplam kâr, faiz, kira sahipleri üzerinden aldığınız vergi -ki, bunlar, Türkiye'deki toplam gelirlerin yüzde 60 civarında bölümünü alıyor- yüzde 17'den ibaret. Yani, siz kimin iktidarısınız?.. Bu soruyu sormak hakkımız ve bugün gene indirimler yapıyorsunuz. Bu indirimleri yaparken, ücretin elinde olan tek şeyi, şu anki indirimli tarifeyi de yok ediyorsunuz. Biliyorsunuz, kendi acil eylem planınızda, iktidara ilk geldiğinizde söylediğiniz bir söz vardı: Biz, özel indirimi; yani, ücretliler için matrahtan yapılan indirimi, onların daha düşük vergi vermesini sağlayan mekanizmayı asgarî ücret düzeyine yükselteceğiz; yani, asgarî ücret kadar vergi almayacağız diyordunuz. Ne yaptınız; özel indirim dediğimiz o ücretleri koruyan mekanizmayı sistemden çıkardınız. Yok artık böyle bir şey. Şimdi, ikinci bir adım daha atıyorsunuz; ücretliler için var olan bir indirimli Gelir Vergisi tarifesini de yok ediyorsunuz; çünkü, diğerlerini de o seviyeye indiriyorsunuz.

Ee, peki, o zaman, yani, sizin oy aldığınız, sizin hizmet etmek için vaat verdiğiniz bu kesimler kandırılmış olmuyorlar mı? Bu soruyu soruyorum. Bunun cevabını, umarım, veren bir bakan çıkar. Yani, vergilerini düşürmek üzere oy istediğiniz kesimlere olabilecek en büyük haksızlığı yapıyorsunuz ve üstelik de, bu kesimlere hizmet de götürmüyorsunuz. Yani, şimdi, burada, çok ciddî anlamda, bir dar kesime, bir küçük kesime hizmet eden, geniş yoksul kesimlerin oylarını almakla birlikte, küçük bir sermaye kesimine hizmet eden bir iktidar anlayışı var; üstelik de, bunu da doğru düzgün yapamıyor.

Bakınız, aslında yapılması gereken şey şudur: Türkiye'de istihdam vergilerini düşürmek gerekiyor. Bu, aslında sermayenin de işine gelir ve talep ediyorlar zaten. Türkiye'de istihdam üzerindeki yüksek vergileri, bu vergi ve diğer sosyal sigorta primlerini düşürmek gerekiyor; ama, bunu düşürmek için, telafi mekanizmalarının da çalışması gerekiyor. Yani, bugün, "ben düşürdüm, oldu" diyemezsiniz; çünkü, bunu, eğer, hesapsız yaparsanız, yarın o kesimlerin üzerine yeni tüketim vergileri getirmek zorunda kalırsınız. Yapılması gereken, istihdam vergilerini gerçekten azaltmaktır; ama, bunun karşılığını koyacaksınız.

Toplumsal uzlaşma dediğimiz şey şudur: Diyeceksiniz ki, sermaye kesiminin o en çok talep eden öncü örgüt temsilcilerine, evet biz istihdam üzerindeki yükleri de azaltacağız; ama, hep beraber vergi sistemini tabana yayarak. Bu, olabilir. Kayıtdışılıkla mücadeleyle olabilir. Bu mücadele sadece bizim işimiz değildir, sizin de işinizdir. Bunun en etkili yolunu da size söyleyeyim; örgütlenmenin önünü açarak olur.

Türkiye'de sendikaların olduğu hiçbir kurumda, hiçbir işletmede kayıtdışılık yok; taşeronluk olabilir; ama, kayıtdışılık yok. Dolayısıyla, öncelikle, gelin, sendikaların önünü açın, örgütlenmenin önünü açın, sendikaları yanınıza müttefik olarak alın; vergiyi tabana yaymakta en önemli müttefikiniz o olur ve böylece -emek kesiminden oy alarak geldiniz- emek kesimine de bir hayrınız olur.

Ben, bu akşam vakti böyle büyük bir ilgiyle dinlediğiniz için sizlere teşekkür ediyorum ve iyi akşamlar diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Oyan.

Denizli Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan?.. Yok.

Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Eraslan?.. Yok.

Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

16 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, teklifin tümünün oylamasından önce, İçtüzüğün 86 ncı maddesine göre aleyhte iki söz isteği var; ancak, bir kişiye verebileceğim.

Denizli Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan?.. Yok.

Mersin Milletvekili Sayın Mustafa Özyürek.

Sayın Özyürek, biliyorsunuz 86 ncı madde çok kısa diyor…

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bu yoğun tartışmalardan sonra, oyumun rengi hakkında sizlere bilgi sunmak için söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, bu tasarının biz neresine karşıyız, onu, özellikle bizi izleyen yurttaşlarımız için açıkça ifade etmek istiyorum. Vergi oranlarının indirilmesinden, biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, ancak mutluluk duyarız; ama, burada yapılan bir haksızlık var. O haksızlık şudur: Şimdi, ücret vergilerinde, yani, emeğiyle çalışanların gelirlerinden alınan vergide, şu anda, diğer kesimlere göre 5 puanlık bir avantaj var. Şimdi yapılan bu düzenlemeyle, vergi tarifesi teke indirilerek, ücretlilere sağlanmış olan hak ortadan kaldırılıyor. Yani, bir menkul sermaye iradı elde eden ile, bir işhanı kirası elde edenin vergisi ile asgarî ücretle geçinenin vergisi aynı oluyor. Buradaki haksızlığı biz kabul etmiyoruz. Ücretlilere dönük var olan avantajın ortadan kaldırılmasının sosyal devlet ilkesine aykırı olduğunu belirtmek istiyorum.

Sayın Başbakan geçenlerde bir konuşmasında "sosyal adaleti de biz temsil ediyoruz, sosyal demokrasiyi de biz temsil ediyoruz" gibi bir konuşma yaptı. Değerli arkadaşlarım, sosyal demokrasi lafla temsil edilmez. İşte, bu tasarı bir turnusol kâğıdıdır. Sosyal devletten yanaysanız, çalışan insandan yanaysanız, emekten yanaysanız ve emeğe saygınız varsa, ücretlilerin var olan bu 5 puanlık avantajını kaldırmamanız lazımdı.

Şimdi, lafla, emekten yana olunmaz; lafla, ücretliden yana olunmaz, eylemle olunur. Siz, bugün burada bu tasarıyla getirdiğiniz değişiklikle, ücretlilerin var olan 5 puanlık avantajını ortadan kaldırıyorsunuz; öbür kesimlerle, dediğim gibi, iş hanından kira geliri elde eden ile asgarî ücretlinin vergisini, vergi tarifesini eşitliyorsunuz. Bu, sosyal devlet ilkesine aykırıdır; bu, sosyal adalete aykırıdır; hele hele, sosyal demokrasiye bütünüyle aykırıdır. Onun için, Sayın Başbakanın, önce, bu konularda, sosyal devlet nedir, sosyal adalet nedir, fırsat eşitliği nedir, bunları iyi bilmesi gerekir.

Bir diğer nokta değerli arkadaşlarım, biz, bu tasarıda, yatırım indiriminin kaldırılmasına karşıyız. Şimdi, 1961 yılından beri, Türkiye'de yatırım yapanlara bir vergi avantajı sağlanıyordu; yani, yapılan yatırımlar vergi matrahından düşülüyordu. Şimdi diyorsunuz ki, biz, 5 puan, ticaret kesiminin vergisini indirdik; öyleyse, yatırım indirimini de kaldıralım.

Değerli arkadaşlarım, 5 puan indirim yaptığınız zaman, menkul sermaye iradı elde edenler, borsa kazancı elde edenler, kira geliri elde edenler 5 puanlık indirimden yararlanıyor; ama, bunlar zaten yatırım indiriminden yararlanamıyordu. KOBİ'ler, esnaf ve sanatkâr, yatırım yapan insanlar yatırım indiriminden yararlanıyordu. Şimdi, onların avantajını ortadan kaldırıyorsunuz; yani, yatırım yapan insanın sırtından kira geliri elde edene avantaj sağlıyorsunuz. Bu, büyük bir yanlışlıktır; bu, büyük bir haksızlıktır. İstihdam diye, büyüme diye, kalkınma diye bağıran bir ülkede, böylesine, istihdamın, işsizliğin büyük sorun olduğu bir ülkede, siz, yatırımın önünü tıkarsanız, yatırıma 1961 yılından beri sağlanmış olan avantajı, yatırım indirimini kaldırmak suretiyle ortadan kaldırırsanız, bu, son derece yanlış olur…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Hemen bağlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - …ve bundan sonra, sizin "biz istihdamın artırılmasını istiyoruz, biz işsizlikle mücadele ediyoruz" iddialarınıza hiç kimse inanmaz değerli arkadaşlarım.

Onun için, bu tasarıda, esnaf kesiminin, tüccarın, diğer kesimlerin vergilerinin 5 puan indirilmesinden biz mutluluk duyarız; ama, ücretlilerin vergisinin de 5 puan aşağıya indirilmesi lazımdı ve yatırım indiriminin de, mutlaka, burada, vergi sistemimizde muhafaza edilmesi lazımdı. Kurumlar Vergisi değişikliğinde görüyoruz; orada da yatırım indirimini kaldırıyorsunuz, burada da kaldırıyorsunuz. Bu, son derece yanlıştır.

Bu gerekçelerle, bu görüşle, bu tasarıya olumsuz oy vereceğimizi açıklıyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Özyürek.

Sayın milletvekilleri, teklifin tümü açıkoylamaya tabidir.

Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için 4 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 4 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 4 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Tokat Milletvekili Mehmet Ergün Dağcıoğlu'nun; Gelir Vergisi Kanunu ve 6183 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin yapılan açıkoylamasına 196 sayın milletvekili katılmış olup;

Kabul: 176

Ret: 20 (x)

Böylece, teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Hayırlı olmasını diliyorum.

Yarım kalan işlerle ilgili işlem tamamlandığından, şimdi, kanun tasarı ve tekliflerinin görüşmelerine 1 inci sıradan itibaren devam edeceğiz.

1 inci sırada yer alan, Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Savunma Komisyonu raporunun görüşmelerine başlayacağız.

4.- Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/278, 1/1034) (S. Sayısı: 17 ve 17'ye 1 inci Ek)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

2 nci sırada yer alan, Gülhane Askerî Tıp Akademisi Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair 604 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu raporunun görüşmelerine başlayacağız.

5.- Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/277) (S. Sayısı: 1079)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

6 ncı sırada yer alan, Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine başlıyoruz.

                                

(x) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.

6.- Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1133, 1/1074) (S. Sayısı: 1099)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

7 nci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Birliği Arasında Türkiye Cumhuriyetinin Makedonya Eski Yugoslav Cumhuriyetindeki Avrupa Birliği Polis Misyonuna (EUPOL-PROXIMA) Katılımına Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri ve Dışişleri Komisyonları raporlarının görüşmelerine başlıyoruz.

7.- Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Birliği Arasında Türkiye Cumhuriyetinin Makedonya Eski Yugoslav Cumhuriyetindeki Avrupa Birliği Polis Misyonuna (EUPOL-PROXIMA) Katılımına Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/944) (S. Sayısı: 846) (x)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet?.. Yerinde.

Komisyon raporu 846 sıra sayıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteği?.. Yok.

Tasarının maddelerine geçilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDA TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN MAKEDONYA ESKİ YUGOSLAV CUMHURİYETİNDEKİ AVRUPA BİRLİĞİ POLİS MİSYONUNA (EUPOL-PROXIMA) KATILIMINA DAİR ANLAŞMANIN

ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞU HAKKINDA KANUN TASARISI

MADDE 1.- 10 Eylül 2004 tarihinde Brüksel'de imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Birliği Arasında Türkiye Cumhuriyetinin Makedonya Eski Yugoslav Cumhuriyetindeki Avrupa Birliği Polis Misyonuna (EUPOL-PROXIMA) Katılımına Dair Anlaşma"nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.

Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

                                

(x) 846 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Birliği Arasında Türkiye Cumhuriyetinin Makedonya Eski Yugoslav Cumhuriyetindeki Avrupa Birliği Polis Misyonuna (EUPOL-PROXIMA) Katılımına Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısının açıkoylama sonucunu açıklıyorum:

Katılan üye: 188

Kabul: 188 (x)

Böylece, kanun tasarısı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olmasını diliyorum.

Sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek için, 4 Nisan 2006 Salı günü, saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 21.04

 

                                

(x) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.