DÖNEM: 22 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
CİLT : 115
81 inci Birleşim
29 Mart 2006 Çarşamba
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMA
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Karaman Milletvekili Yüksel
Çavuşoğlu'nun, kısıtlı enerji kaynaklarımızın korunmasına, alternatif kaynak
olarak nükleer enerjinin bu alanda kullanımı için yeni strateji planlarının
geliştirilmesinin önemine ilişkin gündemdışı konuşması
2.- Tunceli Milletvekili Vahdet Sinan
Yerlikaya'nın, Tunceli'nin sosyal ve ekonomik yönden gelişmesi için turizmin bu
bölgede canlandırılması konusunda alınması gereken tedbirlere ilişkin
gündemdışı konuşması
3.- İstanbul Milletvekili Nusret
Bayraktar'ın, İstanbul Metropolitan Planlama ve Kentsel Tasarım Merkezi
çalışmaları ve muhtemel depreme karşı alınması gereken tedbirlere ilişkin
gündemdışı konuşması
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Yeni Zelanda Temsilciler Meclisi
Başkanı Margaret Wilson ve beraberindeki heyetin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının konuğu olarak ülkemize resmî ziyarette bulunmasına ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/1008)
2.- NATO Parlamenter Asamblesinde Türkiye
Büyük Millet Meclisini temsil edecek grubu oluşturmak üzere, siyasî parti grup
başkanlıklarınca gösterilen adaylara ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1009)
3.- Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı
Parlamenter Asamblesinde Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grubu
oluşturmak üzere, siyasî parti grup başkanlıklarınca gösterilen adaylara
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1010)
4.- Türkiye-AB Karma Parlamento
Komisyonunda Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grubu oluşturmak
üzere, siyasî parti grup başkanlıklarınca gösterilen adaylara ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/1011)
5.- Parlamentolararası Birlik Üyeliğinde
Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grubu oluşturmak üzere, siyasî
parti grup başkanlıklarınca gösterilen adaylara ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/1012)
6.- İslam Konferansı Örgütü Parlamento
Birliğinde Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grubu oluşturmak üzere,
siyasî parti grup başkanlıklarınca gösterilen adaylara ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/1013)
7.- Moğolistan'da yapılacak olan Moğol
İmparatorluğunun Kuruluşunun 800 üncü Yıldönümü kutlamalarına, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanvekili Sadık Yakut'un, bir parlamento heyetiyle birlikte
icabetine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1014)
8.- Avusturya'da yapılacak olan Avrupa
Birliği Üye ve Aday Ülkeleri Ulusal Parlamentoları İçişleri Komisyonları
Başkanları Konferansına katılınmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1015)
C) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri
Saygun ve 30 milletvekilinin, küresel ısınma konusunun araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/351)
2.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman ve 29
milletvekilinin, anne, bebek ve çocuk ölümlerinin sebeplerinin araştırılarak
ana-çocuk sağlığı konusunda alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/352)
V.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş
ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici
Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S.
Sayısı: 305)
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve
Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030)
(S. Sayısı: 904)
3.- Tokat Milletvekili Mehmet Ergün Dağcıoğlu'nun;
Gelir Vergisi Kanunu ve 6183 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/673) (S. Sayısı: 1081)
VI.-
SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Ali
ÖZPOLAT'ın Ceza Muhakemesi Kanunundaki uzlaşma kurumunun uygulamasına ilişkin
sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/12071)
2.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
Türkiye 2005 İlerleme Raporundaki "İnsan Hakları ve Azınlıkların
Korunması" bölümüne ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı
(7/12079)
3.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
Türkiye 2005 İlerleme Raporundaki "Ekonomik Kriterler" bölümüne
ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/12081)
4.- Ankara Milletvekili Muzaffer R.
KURTULMUŞOĞLU'nun, Fiskobirlik'in kredi ihtiyacına ilişkin Başbakandan sorusu
ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/12278)
5.- Adana Milletvekili Tacidar SEYHAN'ın,
Adana-Kozan ilçe Millî Eğitim Müdürlüğünün internet sitesiyle ilgili bir
iddiaya ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/12309)
6.- Şanlıurfa Milletvekili Turan
TÜYSÜZ'ün, TSE standartlarına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali
COŞKUN'un cevabı (7/12316)
7.- Ankara Milletvekili İsmail
DEĞERLİ'nin, Türk Patent Enstitüsü Başkanı hakkındaki bazı iddialara ilişkin
sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/12317)
8.- Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat
MELİK'in, Şanlıurfa 2 nci Organize Sanayi Bölgesine ilişkin sorusu ve Sanayi ve
Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/12318)
9.- Artvin Milletvekili Yüksel
ÇORBACIOĞLU'nun, Rize-Kalkandere Organize Sanayi Bölgesinin yer seçimine
ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/12319)
10.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
yabancı bir şirketin KKTC'de tersane kurmak istediği iddiasına ilişkin sorusu
ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah GÜL'ün cevabı (7/12327)
11.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in,
Iğdır İline sınır ticaret merkezi kurulmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ve Devlet Bakanı Vekili Murat BAŞESGİOĞLU'nun
cevabı (7/12411)
12.- Adana Milletvekili N. Gaye
ERBATUR'un, idarî yargı hâkim adaylığı sınavının ertelenmesine ilişkin sorusu
ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/12451)
13.- Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün,
bulgur üreten işletmelerinin denetimine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret
Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/12578)
14.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
bir firmadan ceza tahsilatı yapılıp yapılmadığına ilişkin sorusu ve Sanayi ve
Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/12579)
15.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın,
AB-İŞKUR işbirliğiyle açılan kurslara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/12748)
16.- Adana Milletvekili N. Gaye
ERBATUR'un, ithalatta uygunluk denetimine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/12752)
17.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın,
Özelleştirilen Seydişehir Eti Alüminyum Tesisleri işçilerinin özlük haklarına
ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun
cevabı (7/12754)
18.- Ordu Milletvekili İdris Sami
TANDOĞDU'nun, İspanya'da düzenlenen bir karnavala ilişkin sorusu ve Dışişleri
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah GÜL'ün cevabı (7/12758)
19.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
engelli personele ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un
cevabı (7/12882)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak
dört oturum yaptı.
Bursa Milletvekili Zafer Hıdıroğlu, Dünya
Kütüphaneler Haftası münasebetiyle, toplumların gelişmesi ve yükselmesinde
okuma alışkanlığının yaygınlaştırılmasının önemine,
Mardin Milletvekili Mahmut Duyan, Karayolu
Taşımacılık Kanununun uygulanması sonrasında görülen aksaklıklar ile
taşımacılık sektöründe yaşanan sıkıntılara ve GAP bölgesindeki enerji sorununa,
Osmaniye Milletvekili Mehmet Sarı,
Osmaniye İli Düziçi İlçesinin düşman işgalinden kurtarılışının 86 ncı
yıldönümünde, ilin teşvik kapsamına alınmasını müteakiben ilçedeki ekonomik ve
sosyal gelişmelere,
İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.
Finlandiya Meclis Başkanı Paavo
Lipponen'in davetlisi olarak Finlandiya'ya resmî ziyarette bulunacak olan
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın beraberindeki Parlamento
heyetini oluşturmak üzere gruplarınca isimleri bildirilen milletvekillerine
ilişkin Başkanlık tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Japonya Hükümeti
Arasında Kaman Kalehöyük Arkeoloji Müzesinin Hibe Yoluyla Yapılmasına İlişkin
Nota, Görüşme Tutanakları ve Müzakere Kayıtlarının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının (1/1173) geri gönderilmesine ilişkin
Başbakanlık tezkeresi okundu; Dışişleri Komisyonunda bulunan tasarının
Hükümete,
Ordu Milletvekili Enver Yılmaz'ın, İcra ve
İflas Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması ve Kanuna Geçici Bir Madde
Eklenmesine Dair (2/725) esas numaralı kanun teklifini geri aldığına ilişkin önergesi
okundu; Adalet Komisyonunda bulunan teklifin,
Geri verildiği bildirildi.
İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü ve 30
milletvekilinin, yabancı dil öğretimindeki sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması (10/350),
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup
Başkanvekilleri İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol, İstanbul Milletvekili Ali
Topuz ve Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Suriye ve Irak sınırlarındaki
arazilerin mayınlardan temizlenmesi ve kullanımı konusunda genel görüşme
(8/26),
Açılmasına ilişkin önergeleri Genel
Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve
öngörüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Bazı milletvekillerinin, belirtilen sebep
ve sürelerle izinli sayılmalarına ilişkin Başkanlık,
Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç'un
İsrail'e yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin
Başbakanlık,
Tezkereleri kabul edildi.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Grup
Başkanvekilleri İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol, İstanbul Milletvekili Ali
Topuz ve Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, milletvekilleri lojmanlarında
Mustafa Güngör'ün öldürülmesinin aydınlatılması ve sorumluların belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi üzerine kurulan Meclis
Araştırması Komisyonu raporu (10/185) (S. Sayısı: 1056) üzerindeki görüşmeler
tamamlandı.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
3 üncü sırasında bulunan, Kamu İhale
Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı:
305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz
gelmediğinden;
1 inci sırasında bulunan,Türk Silahlı
Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararname ve Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair (1/278, 1/1034) (S. Sayısı: 17 ve 17'ye 1 inci Ek),
2 nci sırasında bulunan, Gülhane Askeri
Tıp Akademisi Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair 604
Sayılı (1/277) (S. Sayısı: 1079) ,
4 üncü sırasında bulunan, Bazı Kamu
Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin (1/1030) (S. Sayısı: 904),
5 inci sırasında bulunan, Elektrik
Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Elektrik
Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair (1/1133,
1/1074) (S. Sayısı: 1099),
6 ncı sırasında bulunan, Türkiye
Cumhuriyeti ile Avrupa Birliği Arasında Türkiye Cumhuriyetinin Makedonya Eski
Yugoslav Cumhuriyetindeki Avrupa Birliği Polis Misyonuna (EUPOL-PROXIMA)
Katılımına Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında (1/944) (S.
Sayısı: 846),
Kanun Hükmünde Kararname ve Kanun
Tasarılarının görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır
bulunmadığından;
Ertelendi.
7 nci sırasında bulunan, Tokat
Milletvekili Mehmet Ergün Dağcıoğlu'nun, Gelir Vergisi Kanunu ve 6183 Sayılı
Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/673) (S. Sayısı: 1081) tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanarak maddelerine geçilmesi kabul edildi; 1 inci maddesi üzerinde bir süre
görüşüldü.
29 Mart 2006 Çarşamba günü saat 15.00'te
toplanmak üzere, birleşime 22.01'de son verildi.
|
|
İsmail
Alptekin |
|
|
|
|
Başkanvekili |
|
|
|
Bayram
Özçelik |
|
Türkân
Miçooğulları |
|
|
Burdur |
|
İzmir |
|
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
|
No.: 111
II.- GELEN KÂĞITLAR
29 Mart 2006 Çarşamba
Raporlar
1.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Katar Devleti Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde
Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1093) (S. Sayısı: 1126)
(Dağıtma tarihi: 29.3.2006) (GÜNDEME)
2.- Türkiye Cumhuriyeti
ile Bosna Hersek Arasında Gelir ve Servet Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte
Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1103) (S. Sayısı: 1127) (Dağıtma
tarihi: 29.3.2006) (GÜNDEME)
3.- Türkiye Cumhuriyeti ve Avustralya Arasında Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma ile Ek Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/1106) (S. Sayısı: 1128) (Dağıtma tarihi: 29.3.2006) (GÜNDEME)
4.- Türkiye Cumhuriyeti
ve Tayland Krallığı Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1107) (S. Sayısı: 1129) (Dağıtma tarihi:
29.3.2006) (GÜNDEME)
5.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Ukrayna Bakanlar Kurulu Arasında Bilimsel ve Teknolojik İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/1141) (S. Sayısı: 1130) (Dağıtma tarihi: 29.3.2006)
(GÜNDEME)
6.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Romanya Arasında Hukuki
Konularda Adli Yardımlaşma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1144) (S. Sayısı: 1131)
(Dağıtma tarihi: 29.3.2006) (GÜNDEME)
7.- Askerlik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Milli Savunma Komisyonu Raporu (1/344) (S. Sayısı: 1132) (Dağıtma tarihi:
29.3.2006) (GÜNDEME)
8.- Türk Silahlı Kuvvetleri Hasta Beslenme Kanunu Tasarısı ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Milli Savunma Komisyonları Raporları
(1/573) (S. Sayısı: 1133) (Dağıtma tarihi: 29.3.2006) (GÜNDEME)
9.- Uçuş, Paraşüt,
Denizaltı, Dalgıç ve Kurbağa Adam Hizmetleri Tazminatı Kanunu ve 926 Sayılı
Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Milli Savunma Komisyonu
Raporu (1/1097) (S. Sayısı: 1134) (Dağıtma tarihi: 29.3.2006) (GÜNDEME)
10.- İstanbul
Milletvekili Zeynep Karahan Uslu'nun; Ulaştırma Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (2/733) (S. Sayısı:
1135) (Dağıtma tarihi: 29.3.2006) (GÜNDEME)
Meclis Araştırması Önergeleri
1. - Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri SAYGUN ve 30 Milletvekilinin,
küresel ısınma konusunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/351) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/3/2006)
2. - İzmir Milletvekili Canan ARITMAN ve 29 Milletvekilinin, anne,
bebek ve çocuk ölümlerinin sebeplerinin araştırılarak ana çocuk sağlığı
konusunda alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/352) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2006)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.05
29 Mart 2006 Çarşamba
BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Türkân MİÇOOĞULLARI
(İzmir)
BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 81 inci Birleşimini
açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN - Elektronik
cihazla yoklama yapacağım.
Yoklama için 5 dakika
süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin, oy düğmelerine basarak salonda
bulunduklarını bildirmelerini; bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini; buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını,
görevli personel aracılığıyla, 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç
sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.
Gündemdışı ilk söz,
enerji kaynaklarımız ve enerji politikalarımızla ilgili olmak üzere, Karaman
Milletvekili Sayın Yüksel Çavuşoğlu'na aittir.
Buyurun Sayın Çavuşoğlu.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Karaman
Milletvekili Yüksel Çavuşoğlu'nun, kısıtlı enerji kaynaklarımızın korunmasına,
alternatif kaynak olarak nükleer enerjinin bu alanda kullanımı için yeni strateji
planlarının geliştirilmesinin önemine ilişkin gündemdışı konuşması
YÜKSEL ÇAVUŞOĞLU
(Karaman) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; enerji
politikalarımız hususunda gündemdışı söz almış bulunmaktayım; bu münasebetle,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, ülkenin kaderini etkileyen ve sürdürülebilir bir kalkınma ve
küresel ölçekte bir ekonomi için, isabetli enerji politikaları, arz güvenliği
ve sürdürülebilirliği ile enerji bağımsızlığı son derece önem arz etmektedir.
Enerji politikaları, her zaman güçlük arz etmektedir. Dolayısıyla, enerji
rezervlerimiz, temel olarak da kömür rezervlerimiz bittikten sonra, bakıldığı
zaman, tamamen dışa bağımlı kalacağımız hissi uyanmaktadır. Bütün bunlardan
sonra, birtakım tedbirler ve stratejik kararlar alınmazsa, gelecek yıllarda
enerji darboğazıyla karşı karşıya kalma ihtimalimiz olabilir. Bunun için, dünya
ekonomisiyle hızlı bir entegrasyon içerisinde olan ülkemiz, enerjide ithalat
bağımlısı olup, milyarlarca dolar olan ödemeleri azaltmak, ülkemizin yeni bir
alternatif ve stratejik kaynaklara yönelmek mecburiyeti olduğunu ifade etmek
istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
yüksek teknolojinin lokomotifi olan ve güç ifade eden, bütün komşularımız
tarafından kullanılan nükleer enerji konusunda ülkemiz yeni strateji ve
politikalar geliştirme mecburiyetindedir; belki de geç kalınmıştır. Ben de,
şimdi, bundan bahsetmek istiyorum.
Nükleer santrallar,
uranyum zenginleştirmesinin son derece stratejik ve geleceğe yön çizecek olan
bir politika olacağını düşünüyorum. Nükleer enerjinin özünü kullanılan
elementler teşkil etmektedir. Bunlar da uranyum ve toryumdur. Toprak elemanlı
elementler dediğimiz bu iki eleman, ülkemizde, Cenabı Allah'a şükürler olsun
ki, en çok bulunan maddelerdir.
Uranyum zenginleştirme,
hem askerî ve hem de enerji üretmek amacıyla kullanılmaktadır. Türkiye, şu anda
bile, laboratuvar ortamında benzeri çalışma yapabilme imkânlarına sahiptir.
Baktığımız zaman,
Türkiye'de uranyum 10 000 ton civarında görülmektedir. Toryum miktarı ise
dünyada 1 754 000 ton iken, bu rezervin yaklaşık 380 000 tonu ülkemizde
olmakla, aşağı yukarı dünya nükleer hammadde toplam rezervinin dörtte 1'inin
Türkiye'de olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Dünyada 435 nükleer
santral aktif halde çalışırken, 35 santral yapım ve 34 adet ise planlama
safhasında olduğu söylenmektedir. Basınçlı ağır sulu ve uranyumla çalışan
reaktörlerde en çok kullanılan CANDU nükleer santral tipleridir. CANDU
teknolojisinde ise, sadece elektrik üretilmektedir.
Türkiye'nin tahminî
toryum rezervlerinin, 20 000 megavatlık kurulu güce sahip olan santralların
hepsine birden ikiyüzaltmış yıldan fazla bir süre kâfi geleceği ifade
edilmektedir. 2025 yılında kurulması hedeflenen toplam gücün yarısının nükleer
santrallardan teşekkül etmesinin başarılması halinde, her yıl 23 milyar dolar
döviz ödemek zorunda kalacağız. 10 000 megavat gücündeki bir nükleer santral
yılda yaklaşık 7,62 milyar kilovat/saat elektrik enerjisi üretirse, aynı
eşdeğer doğalgazla üretildiği zaman enerji 333 000 000 dolarlık bir gaz
kullanmak ve ithalatının yapılması mecburiyetindedir. Bunu 10 000 megavat ve on
yıl olarak düşündüğümüz takdirde 33 000 000 dolarlık, Rusya'ya ithal doğalgaz
ödemesi yapılması gerekmektedir.
Bir yandan çok büyük bir
döviz ödememiz, bir yandan dış ülkelere bağlı kalmamız, bir diğer yandan da
Ermenistan, Bulgaristan, İran, Rusya, Suriye, İsrail ve benzeri
komşularımızdaki stratejik gelişme, uranyum zenginleştirme çalışmaları göz
önüne alındığı takdirde, herhalde elimizin kolumuzun sallanacak durumda
durmamamız gerekmektedir.
Değerli arkadaşlarım,
biliyoruz ki, birtakım güçler buna mani olabilir; ama, büyük balık küçük balığı
yutar kabilinden, "ben güçlüyüm, ben yaparım, sen zayıfsın
yapamazsın" denemez; ama, şunu da ifade etmek isterim ki, elbette tırnağı
olan başını kaşır.
Dünyanın çok metanetli
bir bölgesinde bulunmaktayız. Çok yakın gelecekte, sadece bölgenin değil,
kıtanın denge ve huzur unsuru olmak mecburiyetindeyiz. Hatta, behemehal cazibe
merkezi haline gelmemiz lazımdır.
Dolayısıyla, her ne
şekilde doğalgaz yönünden dışa karşı elimiz, yirmi yirmibeş yıl bağlıysa da,
boş durmayıp alternatif enerji kaynaklarını kullanarak aldığı enerjiyi transit
olarak ihraç etme şansını denememiz lazımdır.
Bu tür ileri teknolojiyle
ilmî araştırmaların artacağı, bilimde birtakım yenilikler olacağı da bir
realitedir. İstihdamda büyük bir rahatlama getirirken, Türkiye, hiçbir ülkeye,
hiçbir nedenle muhtaç olmadan elektrik enerjisi üretiminde tam bir bağımsızlığa
kavuşacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun efendim.
YÜKSEL ÇAVUŞOĞLU
(Devamla) - Sonuç olarak diyorum ki, ülkemiz enerji maliyetlerini düşürmeli ve
bağımsızlığa kavuşmak, konvansiyonel teknolojilerde gelişmelere katkı, en kötü
çevre felaketi fakirlik ve geri kalmışlığın giderilmesi, savunma sanayiinde
ilerlemiş ülkelerle rekabet için stratejik değerlendirip ve karar vermek
suretiyle yeni "dördüncü nesil" denilen CANDU-6 tipi nükleer reaktör
veya santral kurma projelerini bir şekilde kimseden çekinmeden kurma kararı
verilmelidir diyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Çavuşoğlu.
Gündemdışı ikinci söz,
Tunceli İlinin sorunlarıyla ilgili olmak üzere, Tunceli Milletvekili Sayın
Sinan Yerlikaya'nın.
Buyurun Sayın Yerlikaya.
Süreniz 5 dakika.
2.- Tunceli
Milletvekili Vahdet Sinan Yerlikaya'nın, Tunceli'nin sosyal ve ekonomik yönden
gelişmesi için turizmin bu bölgede canlandırılması konusunda alınması gereken
tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması
VAHDET SİNAN YERLİKAYA
(Tunceli) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi en içten duygularımla
selamlıyorum.
Bütün dünyada doğal
yapısı, şelaleleri, ormanları, yabanî hayvanları, 1950-1960 yılları arasında
Amerikalıların, özellikle NATO'nun dinlenme yeri olarak uçakların indiği, zemin
toprak üzerine havaalanına uçakların indiği, yine o dönemde, o 1950'lerde çocuk
olarak bizlerin Coca Cola'yla tanıştığı, Amerikalılar tarafından tanıştırıldığı
bir ilimizden, Tunceli İlimizden bahsetmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
Tunceli'yi hepiniz tanırsınız. Doğasıyla, ormanlarıyla, az önce de söylediğim
gibi çok önemli bir yeri vardır; fakat, her ne hikmetse, bu güzel doğa, bu
güzel turizm cenneti hiçbir zaman, hiçbir hükümet tarafından doğru dürüst ele
alınmamış ve değerlendirilmemiştir.
Tabiî, bu, terör
nedenleri ileri sürülerek yapılmış bir olaydır; ama, değerli arkadaşlar, terör
var diye olayları ötelemek, yapılacakları ertelemek, hiçbir şey yapmamak
manasına gelmez. Terör her yerde de var. İşte, dün İstanbul'dan izlediğimiz
manzaralar içimizi buruklaştırdı, dehşete düşürdü; neler oluyor Türkiye'de.
Yani, İstanbul'daki, Ankara'daki terör, ben o kanaatteyim ki, bugün ne
Tunceli'de var, ne diğer bölgelerimizde var.
Şimdi, terörü bahane
ederek, yani, bu güzel cennet köşesini, bu turizm için ülkenin büyük bir
kaynağı olmakta olan Tunceli'yi değerlendirmemeyi, hakikaten bir eksiklik
olarak görüyorum. Tabiî, bunu yaparken, bu değerlendirmeyi yaparken, Tunceli'nin
kendine özgü, şu anda acil çözüm bekleyen birkaç sorunu var. Aslında sorunlar
çok değerli arkadaşlarım; yani, bunu 5-10 dakikalık bir zamana sığdırmam mümkün
değil. Bunları zaman zaman dile getiriyoruz. Mesela, Tunceli'nin şu anda en
büyük sorunlarından biri Pertek Köprüsü diye bir köprümüz vardır. Bu
Elazığ-Pertek-Tunceli-Pülümür-Erzincan ve Trabzon'a kadar uzanan bir devlet
yolunun üzerinde eskiden bir köprümüz vardı. Güneyden çıkan otobüsler, araçlar,
Trabzon'a, Samsun'a, bu yolu kullanarak gidiyorlardı. Şu anda kullanılan yoldan
250 kilometre daha ekonomik bir yol olarak kullanılan bir yoldu ki, bizim
Bayındırlık Bakanımız Sayın Faruk Bey de çok iyi bilir; çünkü, Trabzon
kafilesi, zaman zaman bu yoldan, eskiden, gelerek, güneyde, Orta Anadolu'da
bazı maçlara gidiyorlardı. Şimdi, bu Keban Gölü oluştuğu zaman bu köprü tam su
altında kaldı ve şu anda, o kısımda, yani, Pertek ile Elazığ arasındaki kısımda
-arkadaşlarımızın çoğu da bilir- feribotla bu ulaşım yapılıyor; fakat, bu büyük
aksamalara meydan veriyor. Şimdi, burada, hayvancılık çok önemli bir cazibe
merkezi; yani, Tunceli'nin özellikle Pertek ve Çemişkezek İlçeleri, hayvancılık
yönünden, hemen hemen Türkiye'nin sayılı yerlerinden. Bu insanların yaylalara
gidiş gelişleri, kışın hayvanlarına yem getirmeleri, yine bu köprünün
olmamasından dolayı 250 kilometre yol kat eden araç sahiplerini de düşünürsek,
bu köprünün mutlaka yapılması lazımdır. Bu köprünün yapılması için, zaten Sayın
Başbakanımızın, 29 Mart seçimlerinden önce Tunceli'ye gitmişti, orada bir sözü
vardı "ben, bu köprüyü yapacağım" demişti. Bu köprünün hakikaten
yapılması Tunceli için en önemli bir katkıdır, adımdır. Bunu, Sayın Başbakanın
sözü olarak hâlâ bekliyoruz, görüyoruz; bu sözü yerine getireceğine inancımızı
belirtmek istiyorum. Bu köprünün mutlaka yapılması lazım değerli arkadaşlar;
çünkü, bu, Elazığ, Tunceli, Pülümür ve Erzincan'dan kuzeye giden yol, bu
köprünün açılmasıyla, hayata geçirilmesiyle çok önemli bir işlevde bulunacaktır
ve bu, kendini de rahatlıkla amorti edecektir.
Değerli arkadaşlarım, bir
de, Tunceli'nin şu anda önemli bir konusu da "Muti" diye
adlandırdığımız, Pülümür'den Erzincan'a giden, şu anda ihalesi yapılıp da üç
dört yıldan beri, hatta 3-4 trilyon lira sarf edilen bir yolumuz var; 14 kilometre
bu yol; bu da devlet yolu. Şimdi, bu yola hakikaten 3-4 trilyon lira sarf
edilip edilmemesine, gidip görseniz hayret edersiniz. Bu müteahhit kimdir, ne
yapıyor, nerede çalışıyor, bu paraları nereye sarf ediyor, hiç belli değil.
Mesela, bu sene de 1 trilyon 750 milyar lira ödenek ayrıldı, kesinleştirildi.
Şimdi korkumuz odur ki, bu para da yerini bulmayacaktır; yani, bu nedenle,
Karayollarının ben burada dikkatini çekmek istiyorum. Bu müteahhit bir
denetlensin, yaptığı çalışmalar kontrol edilsin. Öyle, başı boş bırakılıp da,
derelerin içinde gayri ihtiyari istinat duvarları çekerek paralar
tamamlanmasın, yazık oluyor. Hakikaten, şahsen, benim vicdanım sızlıyor. Yani,
bu parayla beraber, bu sene harcayacağımız bu parayla beraber, belki 6-7
trilyon lira para harcanmış olacaktır. Henüz 14 kilometrelik yol yapılmış değil
değerli arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
VAHDET SİNAN YERLİKAYA
(Devamla) - Sayın Başkan, kusura bakmayın…
BAŞKAN - Buyurun.
VAHDET SİNAN YERLİKAYA
(Devamla) - Şimdi, bakınız, bir bu konu var acil olan. Bir de, değerli
arkadaşlarım, ben, geçen gün Ovacık'taydım, Sayın Valimiz de gelmişti, oradaki
emniyet komutanı da gelmişti, bürokratlar da gelmişti. Bakınız, Tunceli, kış
sporları itibariyle, yalnız Türkiye'nin değil, iddia ediyorum, dünyanın sayılı
yerlerinden biridir. Yani, kar kitlesiyle, o doğal parkurlarıyla bulunmaz bir
yer Ovacık. Hatta, bundan bir hafta önce, biz, Ovacık'ta yapılan kayak
müsabakalarında, Sayın Valimiz ve bizler, orada, ödüllerini dağıttık, birinci,
ikinci, üçüncü gelenlere.
Şimdi, burada, etrafında,
Bitlis'te, Erzurum'da, Erzincan'da, Elazığ'da kayak merkezi var; ama, gerçekten
kayak merkezi olabilecek bir yer, henüz bugüne kadar kayak merkezi olarak karar
altına alınmamış ve turizme bu konu aksettirilmemiş. Şimdi, bakınız,
etrafındaki bu kayak merkezlerinde kar bulmanız mümkün değil; ama, şu anda,
Ovacık'a gidin 1-1,5 metre kar var. Bu kar, kayakçılar için çok bulunmaz bir
fırsat, hele bu aylardaki yapılacak yarışmalarda da önemli bir avantajdır. Bu
nedenle…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
VAHDET SİNAN YERLİKAYA
(Devamla) - Sayın Başkanım, affınıza sığınıyorum, kusura bakmayın.
BAŞKAN - Sayın Yerlikaya,
son cümlelerinizi rica edeyim.
VAHDET SİNAN YERLİKAYA
(Devamla) - Bitireceğim.
Yani, bunun da bir göz
önüne alınması lazım.
Değerli arkadaşlar,
sorunlar çok, bunları anlatmak tabiî şey değil, yani öyle, beş on dakika içinde
mümkün değil.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Tunceli'ye feda olsun…
VAHDET SİNAN YERLİKAYA
(Devamla) - Sağ olun, teşekkür ederim.
Bu yıl, KÖYDES'ten
hakikaten hatırı sayılır bir ödenek ayrıldı, 24 trilyon liraya yakın bir ödenek
ayrıldı. Bu konudaki taleplerimizi dikkate alan Sayın İçişleri Bakanımıza ve
Maliye Müsteşarı Sayın Hasan Basri Aktan Beye huzurunuzda çok teşekkür
ediyorum. Hakikaten, bu 24 trilyon lirayla bazı işler yapılacaktır, altyapı
işleri yapılacaktır, buna inanıyorum. Sayın Valimiz de, bu parayı gayet ölçülü
bir şekilde dağıttı ilçelere. Ben, huzurunuzda, çalışan, didinen, iyi niyetli, oradaki
işleri takip eden Sayın Valimize de teşekkür ediyorum. Bu para, hakikaten,
oranın altyapı sorunları… Doğruya doğru, eğriye eğri demek lazım. Tabiî, bu
para orada bir rahatlama getirecektir.
Değerli arkadaşlar,
şimdi, Tunceli'nin ayağa kaldırılması lazım. Tunceli'yi eğer ayağa
kaldırırsanız, terörün önemli bir bölümünün belini kırmış olursunuz; terörden
dolayı oralardan uzaklaşmanız mümkün değil, mutlaka gitmemiz lazım; bu nedenle,
hükümetten, tüm bakanlık ve özel kuruluşlardan biz özel destek bekliyoruz. Bu
mücadelemize güç katın değerli arkadaşlar, toplumsal bütünlüğümüzü güçlendirmek
için de bu çağrıya kulak verin. Tunceli'yi ayağa kaldıralım, Tunceli ülkemiz
için, dünya için, cumhuriyet için, Atatürk için çok önemli bir yerdir.
Bu durumda, beni
dinlediğiniz için hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum; sağ olun, var
olun. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Yerlikaya.
Sayın milletvekilleri,
gündemdışı üçüncü söz isteği, İstanbul Metropoliten Planlama ve Kentsel Tasarım
Merkezi çalışmaları ve muhtemel depreme karşı alınması gereken tedbirler
hakkında söz isteyen, İstanbul Milletvekili Sayın Nusret Bayraktar'a aittir.
Buyurun Sayın Bayraktar.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
3.-
İstanbul Milletvekili Nusret Bayraktar'ın, İstanbul Metropoliten Planlama ve
Kentsel Tasarım Merkezi çalışmaları ve muhtemel depreme karşı alınması gereken
tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması
NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; İstanbul Metropoliten
Planlama ve Kentsel Tasarım Merkezinin çalışmaları ve muhtemel depreme karşı
alınması gereken tedbirler hususunda gündemdışı söz almış bulunuyorum; bu
vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Böyle bir konunun 5
dakikada özetlenemeyeceği bilinci içerisinde, sadece, 17-20 Mart tarihlerinde,
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Mimar Kadir Topbaş Beyin daveti
üzere, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu üyelerimizden 18
milletvekili arkadaşımız ile Çevre Komisyonu, Plan ve Bütçe Komisyonu, İçişleri
Komisyonundan 1'er temsilci milletvekillerinin de katıldığı üç günlük çalışma
ziyaretinde edindiğimiz izlenimleri kısa dahi olsa sizlerle paylaşmak üzere söz
almış bulunuyorum.
Biliyorsunuz, İstanbul,
Türkiye'nin en önemli metropol bir kenti; bugün, nüfus itibariyle 12 000 000'a
ulaşmış, 1 400 000 binaya sahip olan bir bölge. Allah korusun, muhtemel
-gelecekte beklenen- bir deprem karşısında en büyük tehditlerle karşı karşıya
olduğunu biliyoruz. Bize verilen bilgiler doğrultusunda, bilimsel çalışmalar ve
araştırmaların neticesi, ulusal ve uluslararası boyutlardaki çalışmaların
özetinden anladığımız şekliyle, İstanbul'un yüzde 34'ünün birinci derecede
depremden etkileneceği, bununla da, nüfus itibariyle 4 000 000, bina itibariyle
400 000 binanın mutlaka tahrip olabileceği endişesi, 100 000'lerce belki ölüm
ve yaralı, enkaz altında kalma, 100 milyar dolarlara varan maddî hasarla karşı
karşıya kalınabileceği endişesiyle mutlaka tedbir alınması gerektiğini hep
tartıştık, konuştuk ve biz, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak da yerinden
yönetim anlayışına saygı duyma hususunda, belediye kanunları ve il özel idare
kanunlarıyla yerel yönetimlere yetki verdik; ama, bu kadar büyük yetki
verdiğimiz belediyelerimiz ne yapıyorlar acaba? İşte, bunu yerinde görelim
diyerek İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımızın başkanlığında, gerçekten,
Uzay NASA Üssüne benzer, Tepebaşı'nda 10 000 metrekare alan içerisinde 14
departmandan oluşan ve Türkiye'nin en yetkili, en önemli üniversitelerimizden
profesör ve bilim adamları ve 400 yerli ve yabancı bilim adamının çalıştığı bu
mekânda işte bu planlama çalışmaları yürütülüyor. Altı saate yakın aldığımız
brifing ve üç günlük gezilerimizden de tazelediğimiz bilgilerimizin birkaç
tanesini sizlere özetlemek istiyorum.
Biliyorsunuz, İstanbul'un
1980 yılında üst ölçekli 1/25 000 nâzım imar planına göre planlaması yapılmış.
Bu planlamada 5 000 000 nüfus öngörülmüş. Oysa, şu an bile İstanbul'un nüfusu
12 000 000. Eğer tedbir alınmazsa 2023 yılı, yani cumhuriyetin 100 üncü yılında
20 000 000 nüfusa ulaşacak. 5 000 000
nüfusla planlanan ve planlandığı şekliyle de İstanbul'un yapılaşması maalesef
olgunlaşmayan, her türlü tehdit altında kalan -ki, başta Büyükşehir Belediye
Başkanımız Sayın Kadir Topbaş Beyin söylediği gibi- İstanbul'un ve Türkiye'nin
en önemli sorunları plansızlıktır, planların bulunmayışı ve uygulamadan
kaynaklanan eksikliklerdir. Şimdi, çevre ölçekli 1/100 000 planlarını Çevre ve
Orman Bakanlığı yapması lazım. İşte bu çalışmaları metropoliten proje alanına
devrederek, bir sözleşme gereği, Orman ve Çevre Bakanlığımız İstanbul
Büyükşehir Belediyesine terk etmiş, Büyükşehir Belediyesi de, iki yıl
içerisinde -yani, ağustos ayına kadar- bu 1/100 000'lik çevre planını, 1/25
000'lik nazım imar planlarını da mutlaka tatbikata geçirecektir.
Ama, bu planların sadece
tatbikata geçirilmesi yetmiyor, uygulama esnasında, yerel yönetimlere vermiş
olduğumuz bu yetkinin planlamasında hangi amaçlar doğrultusunda çalışmalar
yapıldığına da, şöyle, kısaca değinmek istiyorum: Bir yandan yüksek şiddette
gerçekleşmesi beklenen olası bir depremle karşılaşıldığı zaman zararı en
asgarîye çekmek olduğu gibi, deprem riski altında bulunan toplumsal kesimler
için de yeni fırsatlar oluşturulması öngörülmektedir.
İstanbul metropoliten
proje alanında Profesör Hüseyin Kaptan Bey başkanlığında bilim adamları
çalışmaktadırlar, İstanbul'un plansızlığını ve problemlerini ortadan kaldırmak
için, küresel düzeyde kaliteli hizmetler üreten, finans ve malî hizmetlerde
güçlenmesini sağlayan, dünya ve ticaret ilişkilerini artıran, sürdürülebilir
ekonomik kazanımları sağlayan, kültürel ve tarihî ve turistik yerleşimler…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
NUSRET BAYRAKTAR
(Devamla) - …ve en önemlisi, kentsel dönüşüm proje ve tasarımlarını sunan bu
proje bürosundaki çalışmalarımız, doğal yapı, sanayi, ticaret ve hizmetler,
konut ve yaşam kalitesi, metropoliten planlama, kentsel tasarım, kültür,
endüstri ve turizm coğrafî bilgi sistemi, strateji karar ve koordinasyon,
demografi gibi departmanlarda çalışmalar yapılıyor.
Sonuç olarak, mahallî
idareler reformu kapsamında yapmış olduğumuz bir dizi yasal düzenlemelerin yanı
sıra, sıkışık bir takvim içerisinde olgunlaşan bu planlar sonucu uygulamaya
başlanması lazım. Hemen uygulanabilmesi için, mutlaka, yerinden yetkilerin
artırılarak…
Kentsel dönüşüm kanun
tasarısı, şu anda, bakanlık gündeminde, tasarı halindedir. Türkiye Büyük Millet
Meclisinin, özellikle bu konulara ilgi duyarak, süratle çıkarılmasına yardımcı
olunması talebinin, hem İstanbul Milletvekili olarak hem komisyon üyesi olarak
hem de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Mimar Kadir Topbaş Beyin
arzu ve isteği olduğunu tekrarlamak istiyorum.
Bu bilgi ve belgelerle,
böyle güzel çalışmalarla bize ışık tuttuklarından dolayı, başta Büyükşehir
Belediye Başkanımız Kadir Topbaş ve ekibine şükranlarımızı arz ediyoruz,
başarılarının devamını diliyoruz ve hemen buna paralel bağlantılı olarak, şu
anlarda İstanbul ve ulaşım konularındaki ciddî sıkıntıların gündeme getirilerek
soru sorulduğu bir hususu ve biz, Ulaştırma Bakanımızın cevaplandırması
arzusuyla, 4925 sayılı Karayolları Taşıma Kanunu uyarınca çıkartılan yönetmeliğin
ilamı ve yürürlüğe girmesinden sonra, doğu ve güneydoğuda uygulamalardaki
belirsizliklerle ilgili bir hayli tepkiler var.
Sayın Bakanımız, eğer,
buradaysalar -değilseler de- Meclisimizin bu konuda bilgilendirilmesi çok
önemlidir; çünkü, sizlere de geliyor bu sualler. Bunların da açıklanması son
derece önemlidir diyorum.
Bu çalışmalarımıza katkı
veren, başta Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerimiz ve diğer muhalefet
partisi milletvekillerimiz ve tabiî ki, İktidar Partisi milletvekillerimizin
tümüne ve belediye başkanımıza teşekkür ediyor, söz verdiğiniz için ve sabırla
beni dinlediğiniz için Yüce Heyetinizi ve Sayın Başkanımızı tekrar saygılarımla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Bayraktar.
Sayın milletvekilleri,
gündemdışı konuşmalar tamamlanmıştır.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının 6 tezkeresi var; bunları ayrı ayrı okutup bilgilerinize
sunacağım.
Okutuyorum:
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Yeni
Zelanda Temsilciler Meclisi Başkanı Margaret Wilson ve beraberindeki heyetin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının konuğu olarak ülkemize resmî ziyarette
bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1008)
28
Mart 2006
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlık Divanının 2 Mart 2006 tarih ve 107 sayılı kararı ile Yeni
Zelanda Temsilciler Meclisi Başkanı Margaret Wilson ve beraberindeki heyetin
ülkemizi ziyaret etmesi uygun bulunmuştur.
Söz konusu heyetin
ülkemizi ziyareti, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 7 nci maddesi gereğince Genel Kurulun
bilgisine sunulur.
Bülent
Arınç
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
İkinci tezkereyi
okutuyorum:
2.- NATO
Parlamenter Asamblesinde Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grubu
oluşturmak üzere, siyasî parti grup başkanlıklarınca gösterilen adaylara
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1009)
28
Mart 2006
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 2 nci
maddesine göre, Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grubu oluşturmak
üzere, Anavatan Partisi Grubu Başkanlığınca "NATO Parlamenter
Asamblesi" asıl üyeliğine aday gösterilen Hatay Milletvekili Züheyir Amber
ve yedek üyeliğe aday gösterilen Gaziantep Milletvekili Ömer Abuşoğlu ile
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanlığınca asıl üyeliğe aday gösterilen
İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgil'in isimleri, aynı Kanunun 12 nci
maddesi uyarınca Başkanlık Divanında yapılan görüşmeyi müteakiben Genel Kurulun
bilgilerine sunulur.
Bülent
Arınç
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Üçüncü tezkereyi
okutuyorum:
3.- Avrupa
Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı Parlamenter Asamblesinde Türkiye Büyük Millet
Meclisini temsil edecek grubu oluşturmak üzere, siyasî parti grup
başkanlıklarınca gösterilen adaylara ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1010)
28
Mart 2006
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 2 nci
maddesine göre, Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grubu oluşturmak
üzere, AK Parti Grup Başkanlığınca "Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı
Parlamenter Asamblesi" asıl üyeliğine aday gösterilen Kars Milletvekili
Zeki Karabayır'ın ismi, aynı Kanunun 12 nci maddesi uyarınca Başkanlık
Divanında yapılan görüşmeyi müteakiben Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
Bülent
Arınç
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Dördüncü tezkereyi
okutuyorum:
4.- Türkiye-AB
Karma Parlamento Komisyonunda Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek
grubu oluşturmak üzere, siyasî parti grup başkanlıklarınca gösterilen adaylara
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1011)
28
Mart 2006
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 2 nci
maddesine göre, Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grubu oluşturmak
üzere, Anavatan Partisi Grup Başkanlığınca "Türkiye-AB Karma Parlamento
Komisyonu" üyeliğine aday gösterilen Kars Milletvekili Selami Yiğit'in
ismi, aynı Kanunun 12 nci maddesi uyarınca Başkanlık Divanında yapılan
görüşmeyi müteakiben Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
Bülent
Arınç
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Beşinci tezkereyi
okutuyorum:
5.-
Parlamentolararası Birlik Üyeliğinde Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil
edecek grubu oluşturmak üzere, siyasî parti grup başkanlıklarınca gösterilen
adaylara ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1012)
28
Mart 2006
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 2 nci
maddesine göre, Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grubu oluşturmak
üzere, AK Parti Grup Başkanlığınca "Parlamentolararası Birlik"
üyeliğine aday gösterilen Manisa Milletvekili Mehmet Çerçi'nin ismi, aynı
Kanunun 12 nci maddesi uyarınca Başkanlık Divanında yapılan görüşmeyi
müteakiben Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
Bülent
Arınç
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Son tezkereyi okutuyorum:
6.- İslam
Konferansı Örgütü Parlamento Birliğinde Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil
edecek grubu oluşturmak üzere, siyasî parti grup başkanlıklarınca gösterilen
adaylara ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1013)
28
Mart 2006
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 2 nci
maddesine göre, Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grubu oluşturmak
üzere, CHP Grup Başkanlığınca "İslam Konferansı Örgütü Parlamento
Birliği" üyeliğine aday gösterilen Hatay Milletvekili Abdulaziz Yazar'ın
ismi, aynı kanunun 12 nci maddesi uyarınca Başkanlık Divanında yapılan
görüşmeyi müteakiben Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
Bülent
Arınç
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin 2 önerge vardır; ayrı ayrı okutup bilgilerinize sunacağım.
C) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.-
Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri Saygun ve 30 milletvekilinin, küresel ısınma
konusunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/351)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
Atmosfere verilen
gazların sera etkisi yaratması sonucu, dünyanın yüzeyindeki sıcaklığın arttığı,
dolayısıyla küresel ısınmanın meydana geldiği iddia edilmektedir. Bu da,
atmosferin üst bölümünün, yani stratosferin soğumasına, alttaki troposferin ise
ısınmasına yol açtığı ve dünyanın üzerinde sera etkisi yarattığı iddialarını
güçlendirmektedir. Dünyada yaşamın olması için gereken sıcaklığı sağladığından,
sera etkisi aslında doğal bir süreçtir. Su buharı, karbondioksit ve metan gazı,
dünyanın üzerinde doğal bir örtü oluşturmakta; ancak, fosil yakıtlarının
kullanılması ve ormanların yok edilmesi, bu örtüyü oluşturan gazların,
atmosferde normalin çok üzerine çıkmasına neden olmaktadır. Dünyanın yüzeyi
güneş ışınları tarafından ısıtılmakta, dünya bu ışınları tekrar atmosfere
yansıtmaktadır. Dünyaya ulaşan güneş enerjisinin yaklaşık yüzde 70'i tekrar
uzaya gönderilmekte; fakat, bazı yararlı ışınlar, sera gazları tarafından
tutularak, atmosferin ısınmasına neden olmaktadır. Bu da, dünyanın yeterince
sıcak ve yaşanır olmasını sağlamaktadır. Ancak, bazı bilim adamları, insanlar
tarafından fazla miktarda sera gazının atmosfere verilmesinin bu dengeyi
zedelediği ve küresel ısınmaya neden olduğu görüşünde birleşmektedirler.
Küresel ısınma, en kısa tabiriyle dünya gezegeninin sıcaklığının 1 ile 3 derece
arasında artması, iklim değişimi, seller, kuraklık, insan, hayvanlar ve tarım kuşaklarının
yer değiştirmesi, kutuplardaki buzulların erimesi ve deniz su seviyelerinin
yükselmesi gibi dünya üzerindeki tüm canlı yaşamı için birçok tehlike
oluşturması anlamına gelmektedir.
2100 yılına kadar deniz
suyu seviyesindeki artışın 40 ila 65 santim arasında olacağı, bu durumun da
adalarda, kıyı şeritlerinde, kıyı şehirlerinde ve nehir yataklarında
yaşayanlarla birlikte balıkçılıkla ve kıyılarda turizm tesisi işleten ve tarım
yaparak geçimini sağlayanlar, yerleşim ve geçim alanlarını kaybedebileceği
iddia edilmektedir.
Tüm dünyada, bir taraftan
hatırı sayılır bilim adamlarının, diğer taraftan ciddî devlet adamlarının
ortaya attığı ve tartışmaya açtığı "küresel ısınma" konusunda
alınması gereken tedbirlerin tartışmaya açıldığını okuyor, dinliyor ve izliyoruz.
Küresel ısınma, gerçekten
de ciddîye alınması gereken, bilim ve devlet adamlarının iddia ettikleri gibi,
önümüzdeki yıllarda ülkemizi de kasıp kavuracak, sıkıntılara sokacak bir bela
olarak karşımıza çıkacak mıdır? Bu oluşumdan ülkemiz ne oranda etkilenecektir?
Bu konu hakkında toplumumuz ne bilmektedir? Korkulacak kadar ciddî boyutlarda
ve çok yakın bir tarihte mi karşılaşacağız? Bu kadar ciddî ve tehlikeli ise, ne
gibi tedbirler alınabilir, korunmak için neler yapılmalıdır? "Küresel
ısınmanın" enine boyuna tartışılması ve alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla, Anayasanın 98 inci maddesi, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri gereğince bir komisyon kurularak Meclis araştırması açılmasını arz
ederiz.
Saygılarımızla.
1- Mehmet Nuri Saygun (Tekirdağ)
2- İsmail Değerli (Ankara)
3- Mehmet Kartal (Van)
4- Mehmet Ali Arıkan (Eskişehir)
5- Kemal Sağ (Adana)
6- Halil Akyüz (İstanbul)
7- Ahmet Ersin (İzmir)
8- Nurettin Sözen (Sivas)
9- Mustafa Özyurt (Bursa)
10- Ufuk Özkan (Manisa)
11- Muharrem Toprak (İzmir)
12- Mehmet Mesut Özakcan (Aydın)
13- Feridun Fikret
Baloğlu (Antalya)
14- Muharrem Kılıç (Malatya)
15- Feridun Ayvazoğlu (Çorum)
16- İzzet Çetin (Kocaeli)
17- Kemal Kılıçdaroğlu (İstanbul)
18- Osman Özcan (Antalya)
19- Nail Kamacı (Antalya)
20- Harun Akın (Zonguldak)
21- Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
22- Canan Arıtman (İzmir)
23- Türkân Miçooğulları (İzmir)
24- Bülent Baratalı (İzmir)
25- Atila Emek (Antalya)
26- Mehmet S. Kesimoğlu (Kırklareli)
27- Hasan Ören (Manisa)
28- Yüksel Çorbacıoğlu (Artvin)
29- Erdal Karademir (İzmir)
30- Ahmet Yılmazkaya (Gaziantep)
31- Mehmet Boztaş (Aydın)
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini
alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusunda öngörüşmeler, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Şimdi, ikinci önergeyi
okutuyorum:
2.- İzmir
Milletvekili Canan Arıtman ve 29 milletvekilinin, anne, bebek ve çocuk
ölümlerinin sebeplerinin araştırılarak ana-çocuk sağlığı konusunda alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/352)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
Ülkelerin
kalkınmışlığının, gelişmişliğinin uluslararası ölçütlerinin başında o ülkenin
sağlık göstergeleri gelir. Bu sağlık göstergelerinin en önemlisi ise
ana-bebek-çocuk ölüm hızı oranlarıdır. Ne yazık ki ülkemiz bu sağlık göstergeleriyle
kötü performans sergilemektedir. Son yıllarda düşüşler görülmesine karşın
ana-bebek-çocuk ölüm hızlarımız hâlâ çok yüksektir. Tüm Avrupa ülkeleri
arasında en kötü-en yüksek değerlere sahip ülke biziz. Irak hariç tüm komşularımız
arasında en kötü değerler bizdedir. Ülkemiz büyüklük açısından dünyanın ilk
yirmi ekonomisi arasında yer almasına rağmen ana-bebek-çocuk ölüm hızlarımızla
üçüncü dünya ülkeleri arasındayız. Birleşmiş Milletlere üye 189 ülke içinde
ülkemiz gelir açısından 57 nci sırada olmasına rağmen, çocuk ölümleri açısından
108 inci sıradadır. Yani, Türkiye'nin dünya ülkeleri arasındaki sağlık
sıralamasındaki yeri, gelir sıralamamasındaki yerinden 51 basamak daha
aşağıdadır. Bu durum, sağlıkta ciddî bir ihmalimizin, yanlışımızın olduğunu
göstermektedir. Bunun bedelini de en başta bebeklerimiz-analarımız hayatlarıyla
ödemektedir ki, bu, kabul edilemez bir durumdur. Ayrıca kadınlarımızın sağlıkta
çok ciddî bir cinsiyet ayrımcılığına maruz kaldıklarının da bir göstergesidir.
Ülkemizde ana ölüm hızı
oranlarımız için sağlıklı bir istatistikî bilgi bile bulunmamaktadır. Bu konuda
ülkemizde yapılan tek araştırma 1997 yılında 615 hastanedeki doğumlar için
yapılabilmiştir ki, bu oran 100 000 canlı doğumda 49'dur. AB ülkelerinde ise bu
oran 3-5 arasındadır. Ülkemizde doğumların önemli bir kısmının evde hiçbir
sağlık personeli olmaksızın yapıldığı gerçeğinden hareketle, ana ölüm
oranlarımızın çok daha yüksek olduğu acı gerçeğiyle karşı karşıya kalırız.
Ayrıca, gebe ve loğusalık dönemlerindeki ölümlerin çoğunluğu da hastane
kayıtlarına, DİE istatistiklerine yansımamaktadır.
Dünya Sağlık Örgütü ve
UNICEF'in 1995 yılı çalışmasına göre Türkiye'deki ana ölüm hızı 100 000 canlı doğumda 55'tir. Ana
ölümlerinin 4/5'i basit sağlık koşullarında önlenebilir nedenlerdendir. Yani
analarımızın yüzde 80'ini boşu boşuna kaybediyoruz.
Bebek ölüm hızımız binde
29'dur. (Yunanistan'da binde 5'tir)
5 yaş altı çocuk ölüm
hızımız binde 37'dir. Bu ölümlerin de yüzde 90'ı önlenebilir nedenlerdendir.
Ayrıca bölgeler arasında
da ciddî farklılıklar bulunmaktadır. Ana-bebek-çocuk ölüm hızlarımız en fazla
Doğu Anadolu Bölgesinde yüksektir.
Ülkemizde birinci basamak
sağlık hizmetlerindeki gerileme, aşılama oranlarının düşmesi, yoksulluk,
eğitimsizlik, kadının statüsünün düşüklüğü ile önümüzdeki yıllarda bu sağlık
göstergelerimizin daha da kötüleşeceği öngörülmektedir.
Üreme çağındaki kadınlar
nüfusumuzun yüzde 25'ini oluşturmaktadır. Nüfusumuzun yüzde 29'u ise 15
yaşından küçüktür. Dolayısıyla nüfusumuzun yüzde 54'ünü ilgilendiren çok önemli
bir sağlık sorunuyla karşı karşıyayız. Ülkemizde her saatte 203 kadın gebe
kalmakta, her 15 dakikada bir bebek ölmektedir. Türkiye ana-bebek-çocuk ölüm
hızlarındaki bu yüksek değerlerle Avrupa Birliği üyesi olamaz, kalkınmış ve
gelişmiş ülke hiç olamaz.
Bu çok önemli sağlık
sorunumuzun, sağlık göstergelerimizdeki kötü performansın önlenmesi için
ana-bebek-çocuk ölüm hızı yüksekliklerinin nedenlerinin araştırılması ve
sorunun çözümü için neler yapılması gerektiği konusunun incelenmesi konusunda
Türkiye Büyük Millet Meclisi de üzerine düşeni yapmalıdır. Unutulmamalıdır ki
bu sorun, sadece bir kadın ve çocuk sorunu değil, insanlık sorunudur ve Türkiye
için yüzkarasıdır.
Bu gerekçelerle,
Türkiye'de anne-bebe-çocuk ölümlerinin nedenlerinin araştırılması ve alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 ve İçtüzüğün 104 ve 105
inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını arz ve talep ederiz.
Saygılarımızla.
1.-Canan Arıtman (İzmir)
2.-İsmail Değerli (Ankara)
3.-Mehmet Kartal (Van)
4.-Mehmet Ali Arıkan (Eskişehir)
5.-Kemal Sağ (Adana)
6.-Halil Akyüz (İstanbul)
7.-Ahmet Ersin (İzmir)
8.-Nurettin Sözen (Sivas)
9.-Mustafa Özyurt (Bursa)
10.-Ufuk Özkan (Manisa)
11.-Muharrem Toprak (İzmir)
12.-Mehmet Mesut Özakcan (Aydın)
13.-Feridun Fikret
Baloğlu (Antalya)
14.-Muharrem Kılıç (Malatya)
15.-İzzet Çetin (Kocaeli)
16.-Kemal Kılıçdaroğlu (İstanbul)
17.-Osman Özcan (Antalya)
18.-Nail Kamacı (Antalya)
19.-Harun Akın (Zonguldak)
20.-Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
21.-Bülent Baratalı (İzmir)
22.-Türkân Miçooğulları (İzmir)
23.-Atila Emek (Antalya)
24.-Mehmet S.Kesimoğlu (Kırklareli)
25.-Hasan Ören (Manisa)
26.-Yüksel Çorbacıoğlu (Artvin)
27.-Erdal Karademir (İzmir)
28.-Mustafa Yılmaz (Gaziantep)
29.-Ahmet Yılmazkaya (Gaziantep)
30.-Mehmet Boztaş (Aydın)
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini
alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmeler, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının 2 tezkeresi daha vardır; ayrı ayrı
okutup oylarınıza sunacağım.
Birinci tezkereyi
okutuyorum:
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)
7.-
Moğolistan'da yapılacak olan Moğol İmparatorluğunun Kuruluşunun 800 üncü
Yıldönümü kutlamalarına, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili Sadık
Yakut'un, bir parlamento heyetiyle birlikte icabetine ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/1014)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanvekili Sadık Yakut'un, beraberinde Parlamento heyetiyle,
"Moğol İmparatorluğunun Kuruluşunun 800 üncü Yıldönümü" kutlamalarına
katılmak üzere Moğolistan'a resmî ziyarette bulunması hususu, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 6
ncı Maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Bülent
Arınç
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN - Kabul
edenler…Kabul etmeyenler…Kabul edilmiştir.
İkinci tezkereyi
okutuyorum:
8.-
Avusturya'da yapılacak olan Avrupa Birliği Üye ve Aday Ülkeleri Ulusal
Parlamentoları İçişleri Komisyonları Başkanları Konferansına katılınmasına
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1015)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
Avrupa Birliği Üye ve
Aday Ülkeleri Ulusal Parlamentoları İçişleri Komisyonu Başkanları Konferansı 10
Nisan 2006 tarihinde Avusturya'nın başkenti Viyana'da yapılacaktır.
Söz konusu Konferansa
katılması hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkında 3620 Sayılı Kanunun 9 uncu Maddesi uyarınca Genel Kurulun
tasviplerine sunulur.
Sadık
Yakut
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Vekili
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
alınan karar gereğince, sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmına geçiyoruz.
Önce, sırasıyla, yarım
kalan işlerden başlayacağız.
V.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
1.-
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu
Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - 3 üncü sırada
yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu
gelmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.
4 üncü sırada yer alan,
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Bazı
Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
5 inci sırada yer alan,
Tokat Milletvekili Mehmet Ergün Dağcıoğlu'nun; Gelir Vergisi Kanunu ve 6183
Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Tokat
Milletvekili Mehmet Ergün Dağcıoğlu'nun; Gelir Vergisi Kanunu ve 6183 Sayılı
Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (2/673) (S. Sayısı: 1081)
BAŞKAN - Birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.49
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.00
BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Türkân MİÇOOĞULLARI
(İzmir)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 81 inci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
1081 sıra sayılı kanun
teklifinin görüşmelerine devam edeceğiz.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
3.- Tokat Milletvekili Mehmet Ergün Dağcıoğlu'nun; Gelir
Vergisi Kanunu ve 6183 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/673) (S. Sayısı: 1081) (x)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Geçen birleşimde, 1 inci
madde üzerinde verilen önergelerin işleminde kalmıştık, önergeleri geliş
sırasına göre okutmuştuk; en aykırı olan ve aynı mahiyetteki üç önergeye
Komisyon ve Hükümet katılmamıştı.
Şimdi, Trabzon
Milletvekili Akif Hamzaçebi ve arkadaşları ile Hatay Milletvekili Mehmet
Eraslan ve Gaziantep Milletvekili Ömer Abuşoğlu ve arkadaşlarının önergelerini,
hatırlatmak için tekrar okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1081
sıra sayılı Kanun Teklifinin 1 inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
M. Akif
Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları
"Madde 1- 31.12.1960
tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 103 üncü maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
'Madde 103- Gelir
Vergisine tabi gelirler,
7 000 YTL'ye kadar % 15
16 000 YTL'nin 7 000
YTL'si için 1 050 YTL, fazlası % 20
40 000 YTL'nin 16 000
YTL'si için 2 850 YTL, fazlası % 27
40 000 YTL'den fazlasının
40 000 YTL'si için 9 330 YTL, fazlası %
35
oranında vergilendirilir.
Ücret gelirlerinin
vergilendirilmesinde, yukarıdaki tarifede yer alan vergi oranları beş puan
indirilmek suretiyle uygulanır.'"
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1081
sıra sayılı Kanun Teklifinin 1 inci maddesinin sonuna aşağıdaki fıkranın
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ömer
Abuşoğlu (Gaziantep) ve arkadaşları
"…ücret gelirlerinin
vergilendirilmesinde yukarıdaki tarifede yer alan vergi oranları 5'er puan
indirilmek suretiyle uygulanır."
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1081
sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 1 inci maddesiyle düzenlenen 31.12.1960
tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 103 üncü maddesine aşağıdaki
fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederim.
Saygılarımla.
Mehmet
Eraslan
Hatay
"Ücret gelirlerinin
vergilendirilmesinde, yukarıdaki tarifede yer alan vergi oranları beş puan
indirilmek suretiyle uygulanır."
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, geçen birleşimde, Trabzon Milletvekili Sayın Akif Hamzaçebi,
önergesinin gerekçesini açıklamıştı.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Yarım kalmıştı Sayın Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) - Yarım kalmıştı.
BAŞKAN - Efendim, süre
bitmişti. Zaptı da inceledim; süresi dolmuştu.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) - Efendim, son cümlem kalmıştı.
BAŞKAN - Efendim, süreniz
dolmuş ve cihaz kapanmıştı. İnceledim zaptı Sayın Hamzaçebi. Zaten, gerekçeniz
de var burada.
HALUK KOÇ (Samsun) - 2 de
eksüre vardı efendim.
BAŞKAN - Sayın Eraslan?..
Burada yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu önergeyle ücretlilerin
de vergi oranlarında indirim yapılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Sayın
Abuşoğlu...
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Konuşacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Abuşoğlu
önergesinin gerekçesini açıklayacak.
Buyurun. (Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar)
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; verdiğimiz önerge, ücretlerdeki vergi
yükünün, diğer gelir elde edenlere, beyannameli Gelir Vergisi mükelleflerine
oranla her kademede 5 puan daha aşağıda uygulanmasına yönelik.
Mevcut durum,
vergilendirme açısından, ücretlilere zaten bu imkânı veriyordu; mevcut,
halihazırda uygulanan yasa, ücretlerde, diğer vergi mükelleflerine oranla, her
gelir kademesinde 5 puan daha düşük bir vergi uygulaması getiriyordu; ama, bu
tasarı diğer vergi mükelleflerinin vergi yüklerinin indirilmesine karşılık
ücretlerde bu indirimi sağlamayınca, ücretliler aleyhine bir gelişme ortaya
çıkmış oluyor; yani, ücretlilerin diğer vergi mükelleflerine oranla daha iyi
şartlarda olan vergi oranları, bu tasarıyla, görüşülen bu tasarıyla ortadan
kaldırılıyor.
Şimdi, istihdamın
Türkiye'de ne ölçüde bir problem olduğunu biliyorsunuz. İstihdamın üzerindeki
kamu yükleri, özellikle vergi ve SSK primleri gibi tüm kamu yükleri dikkate
alındığında, işveren açısından en önemli bir maliyet yükü olarak, bunlar genel
maliyetler üzerinde önemli bir katkıda bulunuyor ve maliyeciler zaten şunu
iddia ediyorlar -bu benim iddiam değil, maliyecilerin iddiası- aslında,
ücretlilerden alınan, ücretlilerin fiilen gelirinden, cebinden alınan bir vergi
değildir. İstihdam üzerine konan bir vergidir ve ücretli, eline net geçen maaşı
ve ücreti dikkate alır; dolayısıyla, vergi oranı hangi seviyede olursa olsun,
ücretli, vergi oranına fazla dikkat etmez ve bu durumda esas yük, işverene,
yani istihdam sağlayan kişiye yüklenir ve dolayısıyla, ücretliler üzerindeki
vergi bir istihdam vergisi olarak nitelendirilir.
İşsizlik probleminin
ortada olduğu bir durumda, istihdamı genişletme imkânlarının ancak yatırımlarla
gerçekleştirileceği bir durumda, istihdam üzerindeki yükün bir miktar
azaltılarak, işveren açısından daha fazla istihdam yaratılması imkânının ortaya
konulması açısından, bu vergi oranının mevcut düzende, mevcut sistemde olduğu
gibi diğer ücret gelirlerine oranla, diğer gelirlere oranla, ücretlilerdeki
vergilemenin daha düşük bir oranda yapılmasını teklif ediyoruz ki, böylelikle,
İktidar Partisinin en fazla tenkit edildiği bir konu olan "işsizlik
düşmüyor, giderek de artıyor" konusundaki tenkitlere, böylelikle İktidar
Partisi milletvekilleri daha rahat cevap verebilirler; yani, bizim verdiğimiz
teklif, aslında, muhalefetin işine yaramıyor, İktidar Partisi
milletvekillerinin işine yarayacak ve böylelikle, gittikleri her yerde
"istihdamı genişletmek adına ne yaptınız" diye sorulduğunda,
istihdamın üzerindeki vergi yükünü azalttık gibi bir ifadeyi rahatlıkla
kullanabilmeleri açısından bu önergemize olumlu oy kullanmaları gerektiğini
düşünüyorum, ki, zaten, istihdam üzerindeki vergi yükünün ağır olduğunu Maliye
Bakanlığı da kabul ediyor. Bu sabah, Sayın Bakanın bir açıklaması vardı
"istihdam üzerindeki vergi yükünün hafifletilmesi noktasında
çalışmalarımız var" diyordu. İşte, bu çalışmalara bir ön adım olması
kabilinden, ön adım olması açısından, bu önergemizin desteklenmesi ve ücret
geliri elde edenlerin vergilemesinde, diğer vergi mükelleflerine oranla yüzde 5
oranında bir indirim uygulanması ücretliler için oldukça önemli bir katkı
olacaktır.
Ayrıca, ben tasarının
geneli üzerinde de konuşurken belirtmiştim, yine değinmeden geçemeyeceğim;
çünkü, tasarının geneli üzerinde müzakere yapılırken, burada İktidar
Partisinden sadece 10 kişi kadar milletvekili vardı; ben, yeni katılanlara da
bunu duyurmuş olayım.
Ücretlilerin
vergilendirilmesinde mevcut sistemimizde bir özel indirim vardı; yani, ücret
gelirlerinden bir miktar, küçük de olsa, istisna ve muafiyet öngörülmüştü.
İktidar Partisi, iktidara geldikten sonra -ki, iktidara gelirken bunları
genişleteceğine söz vermesine, taahhüt etmesine rağmen, iktidara geldikten
sonra- hemen bunları ortadan kaldırdı; yani, ücretliler lehine olan bir durumu,
vergi istisnasını ortadan kaldırdı. Böylelikle, ücretlilerin vergi yükü AK
Parti İktidarıyla beraber bir miktar arttı.
Bunu da dikkate alarak,
gelin, ücretliler üzerindeki vergi yükünü 5 puan azaltalım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Son
cümlelerinizi…
Buyurun.
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) -
Bitiriyorum.
Sayın Maliye Bakanı da,
Türk tarihine, Türk vergi tarihine "işçi babası" olarak geçsin
böylelikle. Sayın Bakanım, işçi babası olarak geçmeyi düşünmüyor musunuz? Evet,
Sayın Bakanım gitmiş, dolayısıyla, bu meseleye işçi babası olma noktasında
sahip çıkacak Sayın Adalet Bakanı var. Aynı soruyu ona yöneltmek durumundayım:
Sayın Bakanım, 5 puan indirin, tarih, sizi, işçi babası olarak yazsın.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Abuşoğlu.
Sayın milletvekilleri,
Komisyon ve Hükümetin katılmadığı ve aynı mahiyette olan üç önergeyi…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Karar yetersayısı…
BAŞKAN - …oylarınıza
sunuyorum ve oylama sırasında karar yetersayısı da arayacağım.
Üç önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler...
HALUK KOÇ (Samsun) - Akif
Beyi 2 dakika konuşturmadınız Sayın Başkan!..
BAŞKAN - Karar
yetersayısı vardır ve önergeler kabul edilmemiştir.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Nerede var karar yetersayısı?!
BAŞKAN - Diğer önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1081
sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 1 inci maddesiyle değiştirilmesi öngörülen
Gelir Vergisi Kanununun 103 üncü maddesinin sonuna aşağıdaki fıkranın
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Akif
Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları
"Yukarıdaki tarifede
yer alan vergi oranları ücret gelirleri için beş puan indirilmek suretiyle
uygulanır."
BAŞKAN - Sayın Komisyon
katılıyor mu önergeye?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN -
Katılamıyorsunuz.
Hükümet katılıyor mu?
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Katılmıyor.
Sayın Hamzaçebi gerekçeyi
açıklayacak; buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce, burada Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu adına konuşan arkadaşımız süresini tamamladığında…
Konuşma süresi bitmişti; ama, cümlelerini tamamlayamamıştı ve Sayın Başkan,
konuşmasını tamamlaması için, doğal olarak, kendisine ilave bir süre verdi.
Bunda, şaşıracak hiçbir yan yok. Bugüne kadar bu Mecliste bu şekilde oldu;
fakat, aynı toleransı, Sayın Başkan, benim konuşmamda, maalesef,
göstermemiştir. Bunu, sizlerin dikkatine sunmak istiyorum.
FARUK ÇELİK (Bursa) - Dün
gece siz istismar ettiniz ama, yapmayın!..
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) - Dün gece, ben, burada, yine bu maddeyle ilgili, biraz önce kabul
edilmeyen önergenin gerekçesini açıklamak için söz almıştım, sözlerimin sonuna
doğru konuşma süresi bitmişti. O sırada çalışma saati de sona erdiği için,
Sayın Başkan, çalışma süresinin uzatılması için Genel Kurulun oylarına
başvurdu; ancak, çoğunluk sağlanamadığı için, görüşme bugüne kaldı. Esasen,
çalışma süresinin uzatılmış olması halinde, Sayın Başkanın, dün gece, bana,
konuşma süresine ilave bir süreyi -yarım dakika, bir dakika, neyse- vereceği
kanaatindeydim; ama, bugüne kaldığı için, Sayın Başkan bu süreyi vermekte,
nedense, çok titiz davrandı. Genel Kurul çalışmalarında bugüne kadar olmamış
olan bir uygulamanın, Sayın Başkan tarafından, dün gece ve bugüne mahsus
olarak, bana veya burada Cumhuriyet Halk Partisi adına konuşan bir
milletvekiline yapılmış olmasını yadırgadığımı söylemek istiyorum; bunu
sizlerin dikkatine sunuyorum.
Değerli arkadaşlar,
hükümet, bu tasarıyla, daha doğrusu, kanun teklifini veren arkadaşımız,
tasarının bu maddesiyle ücret dışındaki gelirlerin vergi oranını 5 puan
indirmektedir. Bunu dün uzun uzadıya konuştuk; tekrar bu konuya ayrıntısıyla
girmek istemiyorum; ancak, şunu söylemek istiyorum: Hükümetin tutarlı bir vergi
indirim programı yoktur. Bakın, bir süre önce, tekstilde KDV indirimi yapmıştır
hükümet. Sektör, enerji maliyetlerinden ve istihdam üzerindeki vergi yükünden
yakınırken, buralarda bir iyileştirme yapılmadığı sürece, biz, Uzakdoğu'nun
tekstil ürünleriyle rekabet edemeyiz diye çırpınan bir sektör varken, hükümet,
hiç ilgisiz bir şekilde tekstilde KDV indirimi yapmıştır. Bu, amaca yarayacak
mıdır; hayır, tam tersine, ithal malları, Türkiye'de üretilen tekstil mallarına
kıyasla, ikisi de aynı oranda ucuzlamış olacağı için Türkiye'deki ürünlerin
ithal mallara kıyasla hiçbir avantajı olmayacaktır.
Şimdi, burada da vergi
oranını 5 puan indiriyor. Peki, gelin, bu indirimi tüm kesimler için yapalım.
Esasında, tüm kesimler için yapalım derken, ücret gelirleri için tasarıda var
olan hükmü muhafaza edelim, yasada var olan hükmü muhafaza edelim. Yasada ne
deniliyor: Ücret dışındaki gelirler için hangi vergi oranını kullanırsanız
kullanın, ücret gelirleri için o oranlar 5 puan indirimli olarak uygulanır.
Bunu, bu teklif kaldırmaktadır. Bunu, adalete aykırı bulduğum gibi, vergide
eşitlik ilkesine aykırı bulduğum gibi, Türk sanayiinin karşı karşıya olduğu
istihdam üzerindeki ağır vergi yüküne karşı da hükümetin bir çözüm üretememiş
olması olarak algılıyorum, öyle değerlendiriyorum. Nasıl, tekstilde Katma Değer
Vergisi indirimi çözüm değilse, buradaki vergi oranı indirimi de Türk
sanayiinin, Türkiye'nin karşı karşıya olduğu istihdam üzerindeki vergi yüküne,
onun ağır haline bir çözüm olmayacaktır.
Bakın, istihdam
üzerindeki vergi yüküne örnek olması açısından, size birkaç rakam vermek
istiyorum. Diğer ülkelerle kıyaslamayı daha önce çok verdiğim için tekrar
etmeyeceğim.
Türkiye'de durum şudur.
Ücret üzerinden alınan Gelir Vergisinin, gelir üzerinden alınan vergilere olan
oranı nedir biliyor musunuz; bakın, yıllar itibariyle vereceğim: Bu oran, 2000
yılında yüzde 28,4;2001 yılında yüzde 27,7;2002'de, sizin iktidara gelmeden
önceki yılınız, yüzde 31,2;2003'te bu oran hemen yüzde 34'e çıkıyor ve şimdi de
bu oranın daha da üzerinde seyrediyor, devam ediyor.
Ücret üzerinden alınan
Gelir Vergisinin, toplam Gelir Vergisi hâsılatı içindeki payı nedir, size, bir
de o rakamı vereyim.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.
2000 yılında bu oran
yüzde 45,8;2003'te bu oran yüzde 51,3'e çıkıyor değerli arkadaşlar ve halen, bu
oranın da üzerinde devam ediyor.
Gelin, bu önergeyi kabul
ederek, istihdam üzerindeki vergi yükünün azaltılmasına bir parça olsun katkıda
bulunalım.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Hamzaçebi.
Sayın milletvekilleri,
gerekçesini dinlediğiniz, Hükümetin ve Komisyonun katılmadığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Son önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun
teklifinin 1 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Faruk
Çelik (Bursa) ve arkadaşları
Madde 1- 31.12.1960
tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 103 üncü maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 103- Gelir
Vergisine tabi gelirler,
7 000 YTL'ye kadar % 15
18 000 YTL'nin 7 000
YTL'si için 1 050 YTL, fazlası % 20
40 000 YTL'nin 18 000
YTL'si için 3 250 YTL, fazlası % 27
40 000 YTL'den fazlasının
40 000 YTL'si için 9 190 YTL, fazlası %
35
oranında
vergilendirilir."
BAŞKAN - Sayın Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Sayın Başkan, uygun görüşle takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Hükümet
katılıyor mu?
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum.
Gerekçe:
Tarifedeki dilim
sayısının 5'ten 4'e indirilmesinin orta gelir grubundaki mükellefler, özellikle
ücret geliri elde edenler için ek bir vergi yükü oluşturmaması amacıyla, ikinci
gelir dilimindeki 16 000 YTL'lik
sınır 18 000 YTL'ye çıkarılmaktadır.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun uygun görüş belirttiği, Hükümetin katıldığı,
gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Şimdi, 1 inci maddeyi
kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2.- 193 sayılı
Kanunun 19 uncu maddesi yürürlükten kaldırılmıştır.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Trabzon Milletvekili Sayın Akif Hamzaçebi…
Buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teklifin 2
nci maddesi hakkında, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım; sözlerime
başlarken, hepinizi, tekrar, saygıyla selamlıyorum.
Madde, biraz önce
okunduğu gibi, Gelir Vergisi Kanununda 1960'lı yıllardan bu yana yer alan
yatırım indirimi müessesesini kaldırıyor. Maddenin gerekçesine baktığımızda,
gerekçe olarak da şu ifade edilmektedir: Vergi planlamasına yol açıyor ve
verimsiz yatırımları teşvik ediyor. Yani, bu iki gerekçeyle, yatırım indirimi
yürürlükten kaldırılmaktadır. Oysa, üç yıl kadar önce, 2003 yılında, hükümet,
yatırım indirimi maddesinde o zaman bir değişiklik yapmıştı ve o değişiklikle,
yatırım indirimini yeni bir esasa bağlamıştı. Neydi o esas; yatırım
indiriminden yararlanmak için teşvik belgesi alma şartı kaldırılmıştı ve
amortismana tabi iktisadî kıymetler yatırım indirimine konu edilmişti. Bir mükellef,
bilanço esasına göre kayıt tutan bir mükellef, eğer amortismana tabi bir
iktisadî kıymet satın alırsa ve bu kıymet belli bir değerin üzerinde olursa -şu
anda, bu değer, 10 000 YTL ve üzerinde olan bir kıymeti konu edinir- bunlar yatırım
indirimi istisnasından yararlanır ve o zaman hükümetin bize sunmuş olduğu
gerekçe, bu uygulamayla yatırım indirimi çok daha modern bir yapıya
kavuşturulmuştur.
Şimdi, hükümet, iki
yıldan bu yana, görüşünü 180 derece değiştirmiş oluyor. İki yılda ne değişti
değerli arkadaşlar?! İki yılda bu yatırım indirimi uygulaması, iki yıllık
uygulamayla mı acaba verimsiz yatırımları teşvik eder hale geldi?! İki yıl önce
böyle bir durum yoktu. O zaman, hükümet demek istiyor ki, 2003 yılında
yaptığımız bu değişiklik, maalesef, yatırım indirimini çok kötü bir konuma
sokmuştur, verimsiz yatırımları teşvik eder hale getirmiştir, vergi planlaması
aracı olmuştur; yani, mükelleflerin vergi ödememe yoluna kolaylık sağlayan bir
müessese haline dönüşmüştür. Hükümet, bu gerekçeyle bunu söylemek istemektedir
veya kanun teklifini veren arkadaşımızın gerekçesi budur. Bu gerekçeye de,
hükümet, öyle anlaşılıyor ki, katılıyor.
Değerli arkadaşlar, buna
katılmak mümkün değil. Eğer vergi planlaması aracı ise, gelin, bunun önlemini
alalım, seçici olalım, bütün yatırımlara teşvik vermeyelim. Şimdi, miktarı 10
000 YTL'nin veya 10 milyar Türk Lirasının üzerinde olan hemen hemen bütün
amortismana tabi iktisadî kıymetler -yasada belli istisnaları var; onları
saymıyorum- yatırım indirimine konu olursa, gelin, bunu değiştirelim, seçelim.
Türkiye'nin hangi sektörlerde yatırıma ihtiyacı varsa oraya teşvik verelim.
Peki, bunu, bir de hangi
konjonktürde kaldırıyoruz değerli arkadaşlar; yüksek faiz ve düşük kur kıskacı
altında, o kıskaca girmiş olan Türk sanayiinin bu kıskaçtan kurtulma çabası
verdiği bir konjonktürde, bir süreçte yatırım indirimini kaldırıyoruz.
Değerli arkadaşlar, bunun
hiçbir gerekçesi olamaz. Böylesine önemli bir düzenleme, ilgili sektörlerle,
yatırım yapan kesimlerle görüşülerek de alınmış değildir böyle bir karar. Bu
kararı, çok acele edilmiş, doğru olmayan bir karar olarak değerlendiriyorum.
Bakın, işsizlik rakamları
daha çok yeni açıklandı. Aralık 2005 işsizlik rakamı yüzde 11,2; bir önceki
rakam yüzde 10,3'tü ve 2002 yılı rakamı da 10,3'tü. 2002 yılından bu yana
işsizlik rakamında, işsizlik oranında hiçbir düşme yok. Üstelik, bu oranda
düşme yok derken, nüfus artışına rağmen, nüfus artmasına rağmen, işgücünün
sayısı artmasına rağmen işgücüne katılma oranı düşüyor. Bunu da dikkate alarak
söylüyorum; yani, rakam, aslında, olması gereken yerde değildir, daha yüksekte
bir rakamdır Türkiye'nin bugün karşı karşıya olduğu işsizlikteki durum ve Türk
Lirası olağanüstü ölçüde değerlenmiştir. Böyle bir konjonktürde, biz, yatırım
indirimini kaldırıyoruz. İhracatçı, malını ihraç etmekte zorlanıyor. Doğal
olarak, imalatçı, o malı imal etmekte zorlanıyor.
Bakın, Türk Lirasındaki
değerlenmenin oranını, ben, size söyleyeyim, Merkez Bankasının rakamları;
sadece sizin iktidara geldiğiniz 2002 Aralığından 2006 yılı içinde bulunduğumuz
bir önceki aya kadar söylüyorum: Türk Lirasındaki değerlenme TÜFE bazında yüzde
39, ÜFE bazında da yüzde 28,5; daha önceki değerlenmeleri de dikkate almıyorum.
Sadece sizin hükümetiniz döneminde Türk Lirasındaki değerlenme bu düzeydedir
değerli arkadaşlar. Yatırımcı, sanayici, imalatçı, ihraç etmekte, yatırım
yapmakta zorlanırken, onları, kur ve yüksek faiz olağanüstü ölçüde
sıkıştırmışken, böyle bir konjonktürde yatırım indirimini kaldırmayı çok erken
buluyorum.
Esasında yatırım
indiriminin kaldırılmasının temel gerekçesi, Kurumlar Vergisinde 10 puanlık bir
indirim yapılıyor olması nedeniyle meydana gelen gelir kaybını, vergi geliri
kaybını telafi etmektir. O oran başka bir yerlerde tutulup, yatırım indirimini
muhafaza etmek mümkündü veya yatırım indirimini bugünkü gibi amortismana tabi
tüm iktisadî kıymetlerin vergi matrahından indirilmesi şekline dönüştürmeye de
gerek yoktu; seçici olabilirdik, belli sektörleri, belli yatırımları teşvik
ediyor olabilirdik. Bu yollara gitmek varken, Kurumlar Vergisindeki 10 puan
indirimin vergi gelirinde yaratacağı kaybı telafi etmek için yatırım indirimi
kaldırılmaktadır.
Peki, bu oran indirimleri
işe yarayacak mıdır derseniz değerli arkadaşlar; ben, o konuda emin değilim,
iddialı konuşmak istemiyorum; ama, oran indiriminin tek başına yatırımları
artıracağı kanaatinde değilim. Bunları zaman zaman örneklerle burada ifade
etmeye çalışıyorum; yine, birkaç rakam vereceğim size: Türkiye'de özel sektör
sabit sermaye yatırımlarının tutarına baktığımızda, bu tutarın, bu miktarın
vergi oranıyla birebir ilgili olmadığını görüyoruz veya Türkiye'deki toplam
vergi yüküyle birebir ilgili olmadığını görüyoruz. Örnek vereceğim size:
Türkiye'de 1990'lı yıllardan 2000 yılana kadar özel sabit sermaye yatırımları
hep yüzde 16'nın üzerinde olmuş; yani, bu yatırımların millî gelire oranı.
Millî gelir olarak da gayri safî millî hâsılayı alıyorum. Bu oran hep yüzde
16'nın üzerinde olmuş; hatta 1994, 1995, 1996, 1997 yıllarında bu oran yüzde
19, yüzde 20 düzeyinde; olağanüstü yüksek ve Türkiye bu yatırım oranlarını bir
daha yakalayabilmiş değil.
Bakın oran vereceğim
size: Bu rakam, özel sektör sabit sermaye yatırımlarının 2005 yılı oranı yüzde
15,3'tür. Yüzde 15'lik oran Türkiye'de çok eski yıllarda kalmıştır değerli
arkadaşlar. 90'lı yılların öncesindeki bir oranı, hükümetimiz, 2005 yılında
daha yeni yakalıyor. 2006 yılında ulaşacağı hedef de, 1990'lı yılların en düşük
rakamıdır değerli arkadaşlarım. Bakın, 1991'de 16,2'dir özel sektör sabit
sermaye yatırımlarının millî gelire oranı, 2006 yılında hedeflenen, hükümetin
hedeflediği de yüzde 16'dır.
Değerli arkadaşlar,
hükümetin vergi indirim programı, maalesef, ciddî, tutarlı bir program
değildir. Bunların, yatırımı uyarması, yatırımları tahrik etmesi, Türkiye'deki
yatırımları artırması mümkün değildir. Böyle bir tablo görmüyorum. Esasen,
Türkiye'de tasarruflar azalıyor, özel sektörün tasarrufları azalıyor. Cari açık
zaten bu demektir. Cari açık veren bir ekonomi, tasarruf edemeyen bir ekonomi
demektir. Cari açık miktarı artıkça, Türkiye, dışarıdan tasarruf ithal ediyor,
tasarruf borçlanıyor demektir. Bugünkü tablo budur. Böyle bir süreçte yatırım
indirimini kaldırmayı doğru bulmadığımı ifade etmek istiyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Hamzaçebi.
Anavatan Partisi Grubu
adına, Erzurum Milletvekili Sayın İbrahim Özdoğan.
Buyurun Sayın Özdoğan.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1081
sıra sayılı kanun teklifi üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, vergi
reformuyla alakalı olarak önemli bir kanun teklifini görüşüyoruz; fakat,
Hükümet Grubuna baktığımız zaman, 357 kişilik bir gruptur, maalesef, çoğunluğu
yok. Ancak, 40 sayın milletvekili… 40 sayın milletvekili bile yok. Yani, bu
durumu, ben milletimize, milletin bu kürsüsünden şikâyet etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
değerli AK Partili milletvekili arkadaşlarım, Sayın Başbakan, yarın öbürsü gün
seçim sathı maili geldiği zaman bunun intikamını sizden alır. Ben, Sayın Recep
Tayyip Erdoğan'ı çok iyi bilirim, çok iyi tanırım. Sizin yerinize başka adaylar
gösterecektir, tedbirinizi ona göre alın!
AVNİ DOĞAN
(Kahramanmaraş) - Onun için mi gittin sen?!
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Benim ne için gittiğimi ben kamuoyuna açıkladım. Eğer aranızda kalsaydım, ben
kendimi fahri hortumcu olarak hissederdim; onun için ayrıldım, fahri hortumcu
olmamak için.
Değerli arkadaşlar,
tasarıyla tekrar gündeme gelen çok önemli bir konu daha vardır. Bu hükümetin
bölgelere ya da sektörlere göre yatırım teşvik uygulamalarına ya da yatırım
indirimi gibi yatırımı teşvik eden unsurlara hiç de sıcak bakmadığını
biliyoruz. Bunun nedenini daha önce defalarca sorduk; onlar da kendilerince
mantıklı bir açıklama getirmeye çalıştılar. Diyorlar ki: "Verdiğimiz
teşvikler, yatırım indirimleri, gitmesi gereken yerlere gitmiyor. Biz, doğuya
teşvik veriyoruz, insanlar buradan aldıkları teşvikle batıda yatırım yapıyorlar
ya da yatırım indirimi, vergi muafiyetleri gibi avantajlar hoyratça
kullanılıyor, bizi arzu ettiğimiz sonuca götürmüyor." Bunların hepsi,
tabiî ki, birer bahane.
Şimdi, hükümetin ortaya
attığı bu yargıda doğruluk payı içeren kısımlar var; ama, öte yandan, inkâr
edilemez bir gerçek de var; sanayi ve imalatta onlarca hatta yüzlerce mega
şirketle kendi evinde mücadele eden kaç tane KOBİ vardır?! Eğer herhangi bir
şekilde teşvik edilmezlerse, bu KOBİ'ler nasıl ayakta kalacaklardır?! Sayın
Babacan'ın ya da Sayın Unakıtan'ın bu konuda tek bir mantıklı açıklamasını
maalesef görmedik. Böyle bir açıklamayı hakikaten çok merak ediyorum.
Teşvik etmeyiz
diyorsanız, o zaman bu insanların selameti için bir (B) planınız olmalı; bu (B)
planı nedir? Dev şirketlerin her alanda varlığını hissettirmesiyle birlikte
günden güne zayıflayan KOBİ'ler için ne düşünüyorsunuz? Bırakalım batsınlar
mı?! Mevcut işsizi doyurdunuz da, bir de esnafın, KOBİ patronunun işsizlik
haliyle uğraşacak vaktiniz ve takatiniz mi var değerli arkadaşlar?! Hükümet,
kendi sorumsuzluğuyla yüzleşmeli, bu sorulara tatminkâr cevaplar verebilmelidir.
Tasarı, görünürde, maliye
yönetiminin sağlıklı işleyişini hedefliyor. Gelir İdaresinin yeniden
yapılanması gibi laflar, kamuoyunun önüne fazlaca servis yapılıyor. O zaman,
biz de, biraz Gelir İdaresinin mevcut durumundan bahsetmek istiyoruz değerli
arkadaşlar.
Gelir İdaresinin bugünkü,
gerek merkez gerekse taşra teşkilatı, çağdaş ihtiyaçların ve üstleneceği yeni
görevlerin gerektirdiği fonksiyonel örgütlenme yapısına sahip olmadığı
belirtilmiştir. Hükümetin bugüne kadarki icraatları içinde, vergi idaresinin
taşra örgütüyle ilgili esaslı bir düzenlemesi maalesef yoktur. Sadece, taşra
örgütünün bölge müdürlüklerinden oluşacağının altı çiziliyor ve bölge
müdürlüklerinin kuruluş yerleri, sayıları ve kapsadıkları illere ilişkin
değişiklikler konusunda Bakanlar Kuruluna yetki veriliyor. Bunlara bağlı
birimlerin çalışma usul ve esaslarının yönetmelikle düzenleneceği
açıklanmıştır. Taşra örgütünün en uç birimi olan vergi dairesi, hükümetin ilgi
alanında maalesef değil. Vergi dairesinin olmadığı gelir idaresini biz
düşünemiyoruz, AK Parti nasıl düşünüyor; bu konuda hiçbir fikrimiz yok.
Mükellefi tespit, vergiyi
tarh ve tahsil eden vergi dairesi, mevcut düzende var olan olumsuzlukların
kaynağıdır. Vergi dairesini yönetmelik insafına bırakan bir anlayış ne kadar
başarılı olacaktır, bunları fikirlerinize ve düşüncelerinize soruyorum.
Gelir İdaresinin en büyük
sorunu, vergi dairesidir. Bu sorunu idare görmemiş veya görmezlikten gelmiştir;
bunun neticesinde de, sorunun kaynağı başka yerlerde aranmıştır, aranmaya da
devam edilmektedir.
Vergi dairesine ve
çalışanlarına gerekli önem verilmediği takdirde, merkez ve denetim ne kadar
başarılı olursa olsun, bu kanundan beklenen sonucun alınması asla ve katiyetle
mümkün değildir. Bunun için, objektif davranarak, vergi dairesine ve
çalışanlarına önem verilmelidir, eğitimleri ve kaliteleri artırılmalıdır. Vergi
dairesi yöneticilerinin ve çalışanlarının görev tanımları detaylı olarak
tanıtılmalıdır, belirlenmelidir. Bakın, bugün, vergi dairelerinin yapısı, çalışanların
kalitesi ve mükellefe bakışları o kadar çarpıktır ki, pek çok yerde,
çalışanların neden olduğu olumsuzluklar, vergi dairesi müdürlerine bile
illallah dedirtmiştir. Buralar, vatandaş ile devletin karşı karşıya geldiği
yerlerdir. Siz, burada, vatandaş ile devletin iletişimine darbe vurabilecek
yanlış tavır ve yanlış hizmet anlayışındaki personelinizle, vatandaşı
soğutursunuz, ondan sonra da, cadde üzerlerine bez afişler asarsınız
"vergilendirilmiş kazanç kutsaldır" diye. Neymiş efendim; halkla
ilişkiler faaliyetiymiş. Tebdili kıyafet yapın da, bir de vergi dairelerine
gidin, vergi dairelerindeki görevliler ile vatandaş arasındaki olumsuz
iletişimi bir görün, bir seyredin. Tabiî, burada, vergi memurunu suçlayıp işin
içinden çıkmak, kolaya kaçmak olur. Asıl suçlu, personelin eğitiminin,
kalitesinin, hizmet anlayışının sorumluluğunu almış olan hükümettedir.
Değerli arkadaşlar, AK
Parti Hükümeti, yine, makası yanlış ucundan tutmaktadır; yine, reform yapacağız
diye elini kolunu kesecektir. Anavatan Partisi olarak bizler de, bu durumu
ibretle izlemekteyiz. Daha fazlasını, daha iyilerini görebilmek için Anavatan
Partisi iktidarını beklemek gerekiyor.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Özdoğan.
2 nci madde üzerinde
şahısları adına söz isteği var.
Tokat Milletvekili Sayın
Ergün Dağcıoğlu; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bugün, Gelir Vergisi
Kanunundaki oranların indirilmesiyle ilgili ve teşviklerin tekrardan
düzenlenmesiyle ilgili birtakım çalışmalar yapmak üzere toplanmış bulunuyoruz.
Az önce Cumhuriyet Halk
Partisi Milletvekilimiz Akif Hamzaçebi Beyin konuşmalarını dinleyince hayretler
içerisinde kaldım. Birkaç yıl önce çıkardığımız bir kanun çalışması içerisinde
kendisinin yapmış olduğu konuşmaları hatırladım ve kayıtlardan, Sayın
Hamzaçebi'nin konuşmalarını getirtmek suretiyle, bir insanın bu kadar kısa
zaman içerisinde muhalefet mantığıyla nasıl değişik kanaatler izhar ettiğini
gözlemledim ve bunu sizlerle paylaşmak istiyorum. Çünkü, bir insanın metresi,
Amerika'da da Türkiye'de de 100 santim ölçmeli; Amerika'da 101, Türkiye'de 99
ölçerse, o metre insanları doğru yönlendirmez kanaatimi burada vurgulamak
istiyorum.
Değerli arkadaşlar, tarih
9.4.2003, 113 sıra sayılı, daha sonra 4842 sayılı Kanun haline gelen bir kanun
çalışması var ve o kanun çalışmasında yine vergi oranlarıyla ilgili konuşmalar
var; birsürü konuşma var; ama, ben izninizle Akif Hamzaçebi arkadaşımızın
bugünkü konuşmalarına ışık tutacak bir konuşmasından paragraf almak istiyorum.
Diyor ki o konuşmasında: "Kâr payı üzerindeki yüzde 65'e ulaşan vergi yükü
oranını da yüzde 45'lere indiriyorum. Ben, buradan doğan vergi kaybını da, diğer
Gelir Vergisi mükelleflerinin, esnafın, serbest meslek erbabının, 800 000
civarındaki basit usuldeki Gelir Vergisi mükellefinin, taksici, nakliyeci,
tamirci gibi esnafın vergi oranını 5'er puan artırmak suretiyle telafi ediyorum
diyor. Hükümetin vergi adaleti konusundaki yaklaşımı işte budur" diye,
5'er puanlık artırmayla ilgili kanaat izhar etmiş.
Şimdi, biz ne yapıyoruz:
Bugün, burada, tabiî ki muhalefetten de her zaman güç ve hız almak suretiyle,
doğruyu görebilmek, iyiyi yapabilmek için hareketlenmek de bir fazilettir demek
suretiyle, yapmış olduğumuz iki yılı aşkın bir süredir vergi politikalarıyla
ilgili olumlu gelişmelerin ışığında, milletçe kazandığımızı hep beraber
paylaşalım mantığıyla, burada, vergi dilimlerini, kazanmış olduğumuz şu anki
ekonomik istikrar eşiğiyle paylaşacağımız oranlarda paylaşma gayretiyle bir
aradayız bugün. Yüzde 20 ile yüzde 35 aralığındaki Gelir Vergisi oranını yüzde
15'e indirmek; yani, ücret gelirlerinin seviyesine çekmek, indirmek suretiyle
bir adalet teessüs edelim diye buraya getirdik. Bu adaleti de, Sayın Hamza
Çebi'nin, ta 2003 yılındaki, 9.4.2003 yılındaki konuşmasıyla da çok uyum
içerisinde olduğunu görerek, zannettik ki, muhalefetle iktidar olarak aynı
lisanı kullanan ve aynı çözüm önerileriyle, bugün, burada bir güzelliği paylaşacağız;
ama, söylediğini yaptığımız zamanda da yaranmanın mümkün olmadığını, esefle,
bugün burada görüyor ve üzüntümü sizlerle paylaşmak istiyorum. Niye esef
tabirini kullandım; çünkü, yani, bununla mutlu olmam mümkün olmadığına göre, tabiî
ki, üzüntülerimi sizlerle paylaşmak durumundayım.
Şimdi, bu vergi
dilimleriyle ilgili indirimdi. Yine aynı tarihte; yani, 9.4.2003 tarihindeki
Meclis tutanaklarında, yani, yine, 113 sıra sayılı ve 4842 sayılı Kanunla
ilgili olarak; yani, 19 uncu maddeyle -biraz önce söylediği- teşviklerle ilgili
söylediği hususta da bazı tespitlerim var. Orada da kendisi diyor ki: "Bu
stopaj oranının yüzde 19,8'den vazgeçilerek iptal edilmesi güzel bir şeydir.
Efendim, işte, teşvik kanunundaki şu anda yapmış olduğumuz düzenlemenin şu, şu,
şu kategorileri güzel bir şeydir…" Ve kendince haklı birtakım eleştiriler
getiriyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Konuşmanızı
bitirin efendim, lütfen.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Devamla) - Hemen bitiriyorum efendim.
Sayın Başkanım, ancak,
burada çok önemli bir vurgulama yaparak, yine, Sayın Hamzaçebi'nin konuşmalara
da ışık tutacak konuşmasının, bu sefer de, teşviklerle ilgili küçük bir
paragrafını aktarmak istiyorum. Diyor ki Sayın Hamzaçebi: "Ne var, herkes
yararlansın denebilir teşviklerden. Doğru, herkesin yararlanacağı böyle bir
sistemi kurmak da mümkündür. O zaman benim önerim şu: 5 milyar lira çok anlamlı
bir rakam değil, küçük bir rakam; neredeyse, bütün harcamalar girecek
niteliktedir. -yani, çok genelleştiriyorsunuz teşviki diyor- Sadece, belki,
hizmet sektöründeki bazı mükellefler bundan yararlanamaz; çünkü, amortismana
tabi iktisadî kıymeti çok fazla yoktur. Madem, neredeyse bütün mükellef grupları
yararlanacak, o zaman, gelin, şunu yapalım -bakın, öneri getiriyor- Yatırım
indirimini kaldıralım…" Kim söylüyor bunu…
AHMET IŞIK (Konya) -
Hamzaçebi…
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Devamla) - Sayın Hamzaçebi söylüyor. "…Yatırım indirimini kaldıralım,
Kurumlar Vergisi oranını yüzde 30'dan yüzde 15'e indirelim, daha saydam bir
sistem yaratalım. Bugün bu tasarının gelmiş olduğu nokta budur. Eğer buraya
doğru gidiyorsak, bu şekilde teşvik belgesiz bir sistemi daha düşük oranlı bir
Kurumlar Vergisiyle kurmak mümkün olur ve doğru olan da budur diyorum"
diyor. Kim diyor bunu; şu anda, bizi, bu kanunu getirdiğimiz için; yani, Kurumlar
Vergisini yüzde 30'dan 20'ye çektiğimiz için döven…
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Çarpıtma, çarpıtma, öyle değil!..
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Devamla) - Gelir Vergisi oranlarını da yüzde 40'tan 35'e; yüzde 20'den 15'e
çektiğimiz için bugün, burada, bizi dövmeye çalışan muhalefet milletvekilimiz,
Bütçedeki çalışmaları ve donanımıyla takdir ettiğim, her zaman iftiharla her
yerde kendisinden sitayişle bahsettiğim Sayın Hamzaçebi söylüyor. Bunu niye
burada size aktarıyorum; bunu şunun için…
BAŞKAN - Sayın Dağcıoğlu,
son cümleniz efendim.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Devamla) - Bitiriyorum efendim.
Demek ki, o "1 metre
her yerde 100 santim ölçmelidir" dedim ya, bu, sadece iktidar için değil,
muhalefet için de gerekli olan bir yönlendirmedir ve bir düstur olmalıdır
diyor, bir tarihlerde söylediğinizi -hafızai beşer nisyan ile maluldür- daha
iki sene bile geçmeden unutur, gelir, sizin söylediğinizi yaptığımız anlamına
gelen bu güzel çalışmayı yine burada didikleyip, bunun satır aralarındaki
eksileri öne çıkararak bu yapılan hayırlı çalışmaları yok etme doğrultusunda,
kamuoyuna yanlış mesaj verme doğrultusunda gayret gösterirseniz toplumsal huzur
tabiî ki sağlanamaz diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) - Sayın Başkan, Sayın Dağcıoğlu, benim daha evvel yapmış olduğum bir
konuşmayı, anlamından çok başka şekilde anlaşılacak şekilde burada anlattı.
Müsaade ederseniz, İçtüzüğe göre söz istiyorum efendim.
BAŞKAN - Buyurun efendim.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Ben, anlatmadım yalnız Sayın Başkanım, ben, konuşmasını harfiyen
okudum.
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Bir bekle, şimdi göreceksin!
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale)
- Saptırdın yahu, saptırdın, anlatmak ne yahu!
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Efendim, yorum yapmadım ki, harfiyen okudum.
BAŞKAN - Efendim, o
takdiri biz yapalım Sayın Dağcıoğlu.
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Bir yanlışın var, göreceksin yanlışını!
BAŞKAN - Mikrofon açıldı,
61'e göre…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Kürsüden konuşsun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Koç, bunu
da, biz, İçtüzüğe göre karar verelim; yani, oradan…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Zamanında kürsüden de veriyorsunuz.
BAŞKAN - Ben, gereken
sözü veriyorum kendisine.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Kürsüden de veriyorsunuz.
BAŞKAN - Efendim, zapta
da geçiyor o, herkes de duyuyor.
Buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) - Sayın Başkan, biraz önce konuşan Sayın Dağcıoğlu, benim daha önce
yapmış olduğum bir konuşmayı esas alarak, o konuşmada ifade ettiğim hususlar
ile bugünkü konuşmamın çelişkili olduğunu ifade etmiştir. Her şeyden önce,
bunun gerçeği yansıtmadığını söylemek istiyorum; şu gerekçelerle… Tutanakları
ben de istedim; ama, hatırladığım kadarıyla konu şudur: Birincisi, o zaman kâr
payı üzerindeki vergi yükünün yüzde 65'lerden 45'lere inmesi söz konusuydu. Her
zaman söylediğim şu olmuştur: Kâr payı üzerindeki vergi yükü ağırdır,
hafifletmek gerekir; ancak, vergi indirim programlarını daima toplumun kabul
edebileceği şekilde, diğer kesimlerin de vergi yükünde bir hafiflemeye neden
olacak şekilde yapmalıyız. Bunu yaparsak, böyle yapılırsa başarılı olur.
Bugünkü teklifte olduğu gibi, sadece, ücret geliri dışındaki gelirlerin vergi
yükünü indirip, ücret gelirinin vergisini indirmezseniz, hatta var olan avantajını
elinden alırsanız, bunun adı tutarlı bir vergi indirimi olmaz ve sonuçta, bir
kesimin vergi yükünü indirirken, toplam vergi yükünde de bir azalma
öngörmüyorsanız, buradan doğan vergi kaybını, doğal olarak toplumun başka kesimlerinin
sırtına, omzuna koyarsınız, bugünkü teklifte olduğu gibi. O gün de öyle
söylemiştim, bugün de böyle söylüyorum.
İkinci konu yatırım
indirimidir. Yatırım indiriminde dün ne söylediysem bugünkü düşüncem de odur
değerli arkadaşlar. Hükümet, 4842 sayılı Yasa burada görüşülürken, yatırım
indiriminde bugün yürürlükte olan hükmü getirirken, yani, tutarı, o zaman için
5 milyar Türk Lirasını aşan bütün amortismana tabi iktisadî kıymetleri, -yasada
yer alan bazı istisnalar hariç- bütün iktisadî kıymetlerin alımına yönelik
harcamaları vergi matrahından indiriyordu. Dediğim şu: Bu 5 milyar lira son
derece düşük bir rakamdır. Öyle bir rakam tespit etmişsiniz ve bunun kapsamına
bütün amortismana tabi iktisadî kıymetleri sokarak öyle bir kapsam
belirlemişsiniz ki, bundan, hizmet işletmeleri dışındaki hemen hemen bütün işletmeler
yararlanacaktır. Bu, yatırım indirimini amacından çıkarmak, uzaklaştırmak olur.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Doğru, ben de onu diyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) - Siz, böyle bir yatırım indirimi düşünüyorsanız, o zaman gelin, hiç
yatırım indirimi diye bir şey koymayın; çünkü, bütün iktisadî kıymetleri buraya
sokmuşsunuz, üstelik 5 milyar Türk Lirasını aşan… Bu rakam da, bugün -biraz
önce kürsüden de ifade ettim- 10 milyar Türk Lirasıdır. 10 milyar Türk
Lirasının üzerindeki bazı istisnalar haricindeki bütün iktisadî kıymet alımına
göre yapılan harcamalar matrahtan indiriliyor. Bu, yatırım indirimi değildir,
bu, artık amacından uzaklaşmış başka bir uygulamadır. Bunu yapacağınıza, yüzde
30'luk Kurumlar Vergisini gelin indirin, yatırım indirimini kaldırın daha
tutarlı olursunuz, söylediğim budur. Bugün söylediğim nedir… Bu görüşlerimi
halen muhafaza ediyorum; ama, siz, Türk sanayiinin… Yani, siz, berbat bir
sistem getiriyorsunuz. Yani, bunun yerine bunu yapın, bu daha az kötüdür; demek
istediğim budur. Bugün söylediğim nedir?
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Doğru olan budur diyorsunuz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) - Efendim, sizin o yaptığınıza kıyasla, bu, sizin o yaptığınızdan
daha iyidir; ama, bu, en iyisi değildir. Bugün söylediğim nedir -bu görüşlerimi
yine muhafaza ediyorum- Türk sanayiinin bugün yaşadığı süreçte, kurumun bugünkü
düzeyiyle, Türk sanayii, Türk imalatçısı, Türk ihracatçısı zorlanıyor. Bu, buna
çözüm değildir. Böyle bir süreçte, böyle bir konjonktürde yatırım indirimini de
kaldırmak doğru değildir. Sözlerim budur efendim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Zapta geçti; mesele
anlaşılmıştır.
Şahsı adına, ikinci söz
isteği Kütahya Milletvekili Sayın Hüsnü Ordu; buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
HÜSNÜ ORDU (Kütahya) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gelir Vergisi Kanunu ve 6183 sayılı
Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 2 nci maddesiyle ilgili
söz almış bulunuyorum; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Bu kanunda öngörülen,
vergi yönünden teklifteki esas işlev, Kurumlar Vergisi oranı ile Gelir Vergisi
oranlarında yapılacak olan indirimlerle ilgili bir düzenleme ve 2 nci maddede
de, burada eleştirilen yatırım indirimi istisnasıyla ilgili madde kanun
kapsamında. Tabiî, buna bakarken, hiç şüphesiz, olayı bu açıdan ele aldığımız
zaman, Türkiye'nin geçmişi ile bugününü mukayese ettiğimizde, buradan verilen
birtakım misaller ve gerekçeler oldu. Bu gerekçeler içerisinde, Türkiye'nin
sıkıntıları, işsizlik oranındaki artışlar, ücretler üzerindeki vergilerden
bahsedildi, 2001, 2002 yıllarından misaller verildi. Bir defa, bunları
değerlendirirken, hiç şüphesiz, Türkiye'yi, kendi işlevi, kendi gerekçeleri
üzerine değerlendirmemiz lazım. Eğer, bu değerlendirmeleri yaparsak, hiç
şüphesiz, Türkiye açısından baktığımızda, yatırım açısından, üretim açısından,
gerek vergi açısından gerek sigorta primleri açısından gerekse enerji maliyetleri
açısından gerekse istihdam üzerindeki vergiler açısından, Türkiye'nin, mesafe
kaydetmesi gereken çok iş var önünde, çok mesafe var. Gerçekten, Türkiye'nin
üretmesi lazım, yatırımcı açısından müspet bir noktaya gelmesi lazım. Bu
noktada hükümetin ve ülkenin hiçbir gayreti yok diyemeyiz. Örneğin, biraz evvel
bu kürsüden bahsedildi, işte, KDV indirimiyle ilgili… Hiç şüphesiz, bu da
eleştirilebilir; ancak, bu noktada yapılan indirimin yatırımcılara getirdiği
bir artı vardır, bu artıyı görmezden gelemeyiz.
İşsizlikle ilgili veriler
verildi; ama, bu verileri verirken, Türkiye'nin 2001 yılını mukayese ettiğimiz
zaman, şu anda, her açıdan; vergi adaleti açısından, vergilerin faizleri
karşılama açısından, Türkiye'nin ortamı açısından 2001 yılı ile 2005
Türkiyesini mukayese etmemiz hiç mümkün değildir. Örneğin, 2001 yılında vergi
gelirleri Türkiye'nin faiz giderlerini bile karşılayamazken, şu anda geldiğimiz
nokta ortada. Dolayısıyla, Türkiye, her yıl adım adım biraz daha iyiye doğru
giderken, kendi sıkıntılarını, kendi içerisinde bulunduğu pozisyonları da
nazarı dikkate alarak, bütçe açıklarını nazarı dikkate alarak, yatırımcı
açısından her türlü indirimi, vergi dahil, daha uygun bir ortamı sağlamak açısından
yaptığı gayreti görmezlikten gelemeyiz; ama, hiç şüphesiz, bütün bu
değerlendirmeleri yaparken, Türkiye'nin geçtiği süreci, Türkiye'nin bütçe
açıklarını, Türkiye'nin faizlere ödediği vergilerini, Türkiye'nin bugüne kadar
yaşadığı yolsuzlukla, suiistimalle ilgili tüm sıkıntıları nazarı dikkate alıp,
bu alınan tedbirleri bir süreç içerisinde almanın altını işaret etmek istiyorum
ben burada.
Hükümetimiz, hiç
şüphesiz, gelecek günlerde bu yatırım indirimiyle ilgili de bir sorunu belki
gelecekte kendisi açısından çok daha uygun bir ortama getirebilecek bir süreci
yaşayabilecektir, yapabilecektir. Biz, bu grup olarak, bu hükümet olarak,
Türkiye'nin şartlarını iyileştirdikçe yatırımcılarımız açısından, sanayicimiz
açısından onlarla pozitif görüşerek, onların sıkıntılarını dinleyerek, onların
arzularını Türkiye'nin imkânları, Türkiye bütçesinin elverdiği imkânlar
ölçüsünde çözmek için elimizden gelecek gayreti göstereceğiz diyorum.
Ben, bu hükümete,
Türkiye'nin geleceğine yatırımcı açısından çok daha ümitle bakıyorum ve
gelecekte biz, imkânlarımızın elverdiği ölçüde yatırımcılarımıza çok daha fazla
imkân sunabileceğimize şahsen inanıyorum.
Hepinizi, sevgi ve
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Ordu.
Madde üzerindeki
konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi, maddeyle ilgili 1
önerge var, okutuyorum :
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1081
sıra sayılı Kanun Teklifinin 2 nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
M. Akif Hamzaçebi |
Güldal Okuducu |
Mehmet Yıldırım |
|
Trabzon |
İstanbul |
Kastamonu |
|
Kemal Sağ |
Osman Kaptan |
Ali Kemal Kumkumoğlu |
|
Adana |
Antalya |
İstanbul |
|
Ali Kemal Deveciler |
Gürol Ergin |
Hasan Aydın |
|
Balıkesir |
Muğla |
İstanbul |
|
Mustafa Özyürek |
|
Bülent Baratalı |
|
Mersin |
|
İzmir |
Madde 2.- 193 sayılı
Gelir Vergisi Kanununun 19 ncu maddesinin başlığı ve madde metni aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
Yatırım İndirimi
İstisnası
Madde 19.-
1. Dar mükellefiyete tabi
olanlar dahil, ticari ve zirai kazançları bilanço esasına göre tespit edilen
vergiye tabi mükellefler (adi ortaklıklar, kollektif ve adi komandit şirketler
ile Kurumlar Vergisi mükellefleri dahil) faaliyetlerinde kullanılmak üzere
satın aldıkları veya imal ettikleri amortismana tabi iktisadi kıymetlerin
maliyet bedellerinin yüzde 40'nı vergi matrahlarının tespitinde ilgili
kazançlarından yatırım indirimi istisnası olarak indirim konusu yaparlar.
Petrol Kanunu ve Maden
Kanununa göre yürütülen arama ve sondaj faaliyetleri için yapılan ve
aktifleştirilen harcamalar yatırım indirimi istisnası uygulamasından
yararlanır.
2. Yatırım indirimi
istisnası uygulamasına, istisnaya konu iktisadi kıymete ilişkin harcamaların
yapıldığı yılda başlanır ve indirilecek tutara ulaşılıncaya kadar devam olunur.
Yatırım harcamalarının
yapıldığı yıla ilişkin vergi matrahının tespitinde, kazancın yetersiz olması
nedeniyle dikkate alınamayan istisna tutarı izleyen dönemlerde, bu dönemlerde
Devlet İstatistik Enstitüsü Üretici Fiyatları Genel Endeksinde meydana gelen
artış oranında artırılarak dikkate alınır.
3. Enflasyon düzeltmesi
uygulanan dönemlerde, yatırım indirimi istisnası tutarının hesaplanmasında
amortismana tabi iktisadi kıymetin aktife alındığı hesap dönemi sonundaki
düzeltilmiş değeri esas alınır.
Ancak, iktisadi kıymetin
aktife alındığı hesap döneminden önceki hesap dönemlerinde gerçekleşen
harcamalar, gerçekleştirildikleri dönem sonundaki düzeltilmiş değerleri ile
dikkate alınır. İzleyen dönemlerde enflasyon düzeltmesi nedeniyle bu
harcamalardan kaynaklanan farklar üzerinden yatırım indirimi istisnası
hesaplanmaz.
4. Aşağıda belirtilen
iktisadi kıymetler ile ilgili olarak yatırım indirimi hesaplanmaz.
- Bedeli 5 000 YTL'den az
olan iktisadi kıymetler (iktisadi ve teknik bakımdan bütünlük arz eden iktisadi
kıymetler haddin aşılıp aşılmadığının tespitinde bir bütün olarak dikkate
alınır).
- Yurt içinde veya
dışında daha önce kullanılmış olan iktisadi kıymetler (yüzer havuzlar ile oniki
yaşından küçük gemiler hariç).
- "Gayri maddi
haklar ile ekonomik ömrü 5 yıldan daha kısa olan özel maliyet bedelidir"
(yatırım indiriminden yararlanan iktisadi kıymetlerin kullanılabilmesi için
gerekli olan bilgisayar programları hariç).
- Mal ve hizmet üretimi
ile doğrudan ilgili olmayan; alet, edevat, mefruşat ve büro demirbaşları.
- Bedelsiz olarak iktisab
edilen iktisadi kıymetler.
- Satın alma suretiyle
iktisab edilen veya inşa edilen binalar (mal ve hizmet üretim yeri olarak
kullanılmak üzere inşa edilenler hariç).
- Arazi veya arsalar.
- Binek otomobili ve
benzeri kara taşıtları, yat, kotra, tekne ve benzeri motorlu deniz araçları ile
uçak ve helikopter gibi hava taşıtları (işletmenin esas faaliyet konusu ile
ilgili olanlar hariç).
- Yurt dışındaki
yatırımlarda kullanılmak üzere alınan iktisadi kıymetler.
5. Yatırım indirimi
istisnasına konu iktisadi kıymetleri aktife alındıkları tarihten itibaren iki
yıl içinde elden çıkaran mükellefler, bu iktisadi kıymetlerle ilgili olarak
yatırım indirimi istisnası uygulama haklarını kaybederler. Bu durumda, daha
önce yararlanılan yatırım indirimi istisnası için herhangi bir işlem yapılmaz.
6. Mükellefler kayıtlarını,
hesaplanan ve yararlanılan yatırım indirimi istisnası tutarlarının yıllar
itibariyle takibini yapacak şekilde tutarlar,
7. Bu maddenin
uygulanmasına ilişkin usul ve esaslarını belirlemeye Bakanlar Kurulu
yetkilidir."
BAŞKAN - Sayın Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Sayın Hükümet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI ALİ BABACAN
(Ankara) - Hayır, katılmıyoruz.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, karar yetersayısı talep ediyorum.
BAŞKAN - Açıklayacak
mısınız efendim?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) - Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum.
Gerekçe:
Kanun teklifinin 2 nci
maddesi, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 19 uncu maddesini yürürlükten
kaldırmaktadır. Değişiklik önergesi, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 19 uncu
maddesinin yürürlükte kalmasını ve "Ticarî ve Ziraî Kazançlarda Yatırım
İndirimi İstisnası" olan madde başlığının "Yatırım İndirimi
İstisnası" olarak değiştirilmesini öngörmektedir. Ayrıca bu maddenin
uygulanmasına ilişkin usul ve esaslarını belirlemeye Maliye Bakanı yetkiliyken
bu yetkinin Bakanlar Kuruluna verilmesi önerilmektedir.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı, gerekçesini dinlediğiniz
önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısı arayacağım: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı yoktur.
Sayın milletvekilleri,
karar yetersayısı bulunamamıştır; birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.02
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.18
BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Türkân MİÇOOĞULLARI
(İzmir)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 81 inci Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
1081 sıra sayılı kanun
teklifinin görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
3.- Tokat Milletvekili Mehmet Ergün Dağcıoğlu'nun; Gelir
Vergisi Kanunu ve 6183 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/673) (S. Sayısı: 1081) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Teklifin 2 nci maddesi
üzerinde verilmiş önergenin oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı.
Şimdi, önergeyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.
Önergeyi kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir; karar yetersayısı vardır.
Şimdi, 2 nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3.- 193 sayılı
Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 69.-
Gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri; 31/12/2005 tarihi itibariyle mevcut
olup, 2005 yılı kazançlarından indiremedikleri yatırım indirimi istisnası
tutarları ile;
a) 24/4/2003 tarihinden
önce yapılan müracaatlara istinaden düzenlenen yatırım teşvik belgeleri
kapsamında, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 9/4/2003 tarihli ve 4842 sayılı
Kanunla yürürlükten kaldırılmadan önceki ek 1, 2, 3, 4, 5 ve 6 ncı maddeleri
çerçevesinde başlanılmış yatırımları için belge kapsamında 1/1/2006 tarihinden
sonra yapacakları yatırımları,
b) 193 sayılı Gelir
Vergisi Kanununun mülga 19 uncu maddesi kapsamında 1/1/2006 tarihinden önce
başlanan yatırımlarla ilgili olarak, yatırımla iktisadi ve teknik bakımdan
bütünlük arz edip bu tarihten sonra yapılan yatırımları,
nedeniyle, 31/12/2005
tarihinde yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerine göre hesaplayacakları yatırım
indirimi istisnası tutarlarını, yine bu tarihteki mevzuat hükümleri (vergi
oranına ilişkin hükümler dahil) çerçevesinde sadece 2006, 2007 ve 2008
yıllarına ait kazançlarından indirebilirler.
Bu maddenin uygulanmasına
ilişkin usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir."
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Trabzon Milletvekili Sayın Akif Hamzaçebi;
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tekrar,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce Sayın
Dağcıoğlu'nun yapmış olduğu değerlendirmeye yönelik olarak, oturduğum yerden
bir açıklama yapmıştım. O anda tutanaklar elimde değildi. Açıkladıklarıma ilave
olarak, müsaade ederseniz, şunu söylemek istiyorum.
Tutanakları getirttim.
9.4.2003 tarihli birleşimde, vergi oranında yapılan indirime ilişkin olarak
şunları söylemişim. Önce, hatırlamak açısından söyleyeyim; Sayın Dağcıoğlu, o
zaman, kâr payı üzerinde yüzde 65 olan vergi yükü yüzde 45'e indirilirken, beni
kastederek, Sayın Hamzaçebi hem bu indirimi onaylıyor; ama, öte taraftan da,
bir başka cümleyle, bunu gidip, bu indirimden doğan vergi kaybını taksici
esnafından, serbest meslek erbabından alıyorsunuz diye benim çelişkili bir
tutum takındığımı söyledi.
Tutanak şöyle değerli
arkadaşlar: O tasarıyı, 4842 sayılı Kanunu görüştüğümüz sırada, Genel Kuruldaki
tasarıda, kâr payı üzerindeki vergi yükünün yüzde 65'ten 45'e inmesini olumlu
bulduğumu ifade etmişim. Şöyle söylüyorum: Kâr payı üzerinde son derece yüksek
bir vergi yükü vardır; uluslararası ortalamaların üzerindedir, bunun
indirilmesi doğru olur.
Yine, basit usuldeki
Katma Değer Vergisi mükelleflerinin, Katma Değer Vergisi beyanname verme
yükümlülüğünün kaldırılmasını da doğru bulduğumu ifade etmişim ve cümle olarak
şöyle bağlıyorum hepsi için: "Bütün bunların hepsi doğru düzenlemelerdir."
Ancak, o tasarı, bir
yandan da yürürlüğe girmiş olan yüzde 15-40 oranındaki vergi tarifesini yüzde
20-45'e yükseltmek suretiyle, ücret geliri dışındaki gelir unsurlarının vergi
yükünü 5 puan artırmaktaydı. Bunu dikkate alarak "siz, kâr payı üzerindeki
vergi yükünü indirirken, bunun kaynağını diğer esnaftan, diğer mükelleften
alıyorsanız, bu doğru değil" dedim. Tutanak burada, önümde. Sayın
Dağcıoğlu da kafasını sallıyor, çelişkili bir tutum yoktur.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Çelişkili… Çelişkili olmaz mı yani, bugünkü konuşmanızla çelişkili.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, maddemize dönersek, yatırım indirimi
uygulamasının kaldırılmasına paralel olarak, geçici 3 üncü madde geçiş dönemini
düzenlemektedir; yani, halen yatırım yapmış olanların durumu ne olacak, yatırım
yapmakta olanların durumu ne olacak, onu düzenliyor. Bir geçiş dönemidir bu.
Bu düzenleme, üç açıdan
Anayasaya aykırılık taşımaktadır bence. Şöyle ki: Madde diyor ki: Daha önce
yatırım teşvik belgesi almış olup da, 2003 yılında yatırım teşvik belgesi
kaldırılmadan önce teşvik belgesi almış olup da, yatırım yapmış olanlardan
yatırım harcamalarını henüz vergi matrahından indirememiş olanlar için, ben üç
yıllık bir süre öngörüyorum diyor. Bunlar, bu harcamalarını 2006, 2007 ve 2008
yılları Gelir veya Kurumlar Vergisi matrahlarında indirebilecektir.
Değerli arkadaşlar, bu,
kazanılmış hakları ortadan kaldırmaktadır, hukuk güvenliğini ortadan
kaldırmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti, Anayasamızda yazılı olduğu gibi, bir hukuk
devletidir. Hukuk devleti, vatandaşlarına hukuk güvenliği sunar. Bütün
vatandaşlar, Anayasanın öngördüğü hukuk güvenliği kavramının koruması
altındadır. Nedir hukuk güvenliği; hukuk güvenliği, kurallarda belirlilik
demektir, kurallarda öngörülebilirlik; yani, gelecekte ne olacağını kişinin bilebilmesi
demektir. Vatandaşlar, tutum ve davranışını mevcut kurallara göre ayarlarlar,
ona göre düzenlerler. Şimdi, bir mükellefimiz, halen var olan yasalardaki
hükümlere dayanarak yatırım harcaması yapmış ise, bu harcamadan kaynaklanan
hakkını, mevcut yasaların ona tanıdığı hakkı korumak gerekir. Bunun gereği
olarak da, bu harcamayı en son 2008 yılında matrahından indirebilirsin, 2009
yılına kalırsa bunu indiremezsin demek, kazanılmış haklara ve hukuk güvenliği
ilkesine aykırıdır; çünkü, mükellef bu yatırım harcamasını yaparken böyle bir
sınırlama yoktu. Kârı, matrahı yeterli olmazsa, hangi yıl kâr etmişse, o yılın
matrahından bunu indirebilir. Bu, doğru değil.
İkinci aykırılık nedir:
Şu anda yatırım yapmakta olanlar var; yani, amortismana tabi iktisadî kıymet
alanlar var, 1 Ocak 2006'dan itibaren. Bu madde ne zaman yürürlüğe girecek; 1
Ocak 2006'dan geçerli olmak üzere yürürlüğe girecek; yani, mükellefin 2006 yılının
ocak, şubat, mart, nisan, neyse, bu yasanın yürürlüğe girdiği güne kadar yapmış
olduğu yatırım harcaması, şu anda yürürlükte olan yasaya göre yatırım
indiriminden yararlanırken, bu maddenin yasalaşması halinde, yatırım
indiriminden yararlanamayacaktır. Değerli arkadaşlar, bu da hukuk güvenliği
ilkesine aykırıdır, kazanılmış hakları ortadan kaldırmaktadır.
Değerli arkadaşlar, bir
üçüncü aykırılık da şudur: Yatırım indiriminden yararlanmayı arzu eden
mükellefler; yani, yürürlükten kaldırılmış olmakla birlikte, var olan hükümlere
göre veya daha önce, 2003 yılı öncesi hükümlere göre yatırım yapmış olup da bu
hakkını devam ettirmek isteyenler; yani, bu yatırım harcamalarını Kurumlar veya
Gelir Vergisi matrahlarından indirmek isteyen mükelleflerin Kurumlar Vergisi
oranı yüzde 30 olacaktır değerli arkadaşlar. Halen, Plan ve Bütçe Komisyonunda
görüşülmekte olan Kurumlar Vergisi Kanunu Tasarısında ise Kurumlar Vergisi
oranı yüzde 20'ye indirilmektedir. Şimdi, mükellef yatırım yapıyor diye vergi
oranını yüzde 30'da tutmayı Anayasanın vergide eşitlik ilkesine aykırı
buluyorum değerli arkadaşlar. Neden aykırı buluyorum; sizlere açıklamak
istiyorum.
Anayasa, vergide eşitlik
ilkesini, 73 üncü maddesinde "herkes, malî gücüne göre, vergi ödemekle
yükümlüdür" hükmüyle ifade etmiştir. Malî güce göre vergi ödemek, vergide
eşitlik ilkesinin ifadesidir; yani, az kazanan az vergi öder, çok kazanan çok
vergi öder. Bizim vergi sistemimiz de buna göre kurulmuştur. Gelir Vergisi
Kanununda malî güce göre vergi ödemeyi; yani, vergide eşitlik ilkesini sağlamak
üzere birçok hüküm vardır. Ne vardır; örneğin, artan oranlı tarife vardır. Az
kazanan az vergi öder, çok kazanan daha yüksek oranda vergi öder. Başka ne
vardır; ücretlilerde bir indirim vardır veya daha düşük oranlı bir vergi oranı
vardır. İndirimi hükümetimiz kaldırmıştı, özel indirimi hükümet kaldırmıştı,
indirimli vergi oranını da bu tasarıyla hükümet kaldırıyor.
Başka indirimler var;
sakatlık indirimi. Çalışanlarda, ücret gelirinde sakatlık indirimi vardır.
Sakat kişi daha çok çalışarak bir ücret geliri elde edeceği için, emeğini daha
yoğun harcayacağı için, ona biraz daha farklı bir indirim öngörür Gelir Vergisi
Kanunu. Örneğin, küçük esnaf yine Gelir Vergisinden muaftır.
Değerli arkadaşlar,
yatırım indirimi, vergi ödeme gücüyle ilgili bir indirim değildir. Yani, bunu
vergi ödeme gücüyle ilişkili kılarsanız… O yatırım indiriminden yararlanıyor, o
nedenle daha çok vergi ödesin demek, yatırım indirimini vergi ödeme gücünün bir
göstergesi olarak almak demektir. Eğer bu mantıktan giderseniz, bu mantıktan
gidilirse, o zaman yatırım indirimi istisnasını vergi kanunlarına hiç koymamak
gerekirdi; çünkü, yatırım indirimini geliri olan kişiler yapar, kazancı olan,
daha çok büyük mükellefler yapar; o zaman bu istisnayı hiç koymamak gerekirdi.
Yatırım yapmış; olmak, daha yüksek oranda vergi ödemenin gerekçesi olamaz.
Tasarı, bu düzenlemeyi getirdiği için, bu yönüyle de Anayasaya aykırıdır; üç
noktadan Anayasaya aykırıdır. Ben, bunları, Genel Kurulun ve Hükümetin
dikkatine sunuyorum.
Sözlerimi burada
bitirirken, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Hamzaçebi.
Anavatan Partisi Grubu
adına, Gaziantep Milletvekili Sayın Ömer Abuşoğlu.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 3 üncü
madde üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Dağcıoğlu, gerek
sunuş konuşmasında -yani, geneli üzerindeki konuşmasında- gerekse maddeler
üzerindeki konuşmasında, bu tasarının güzelliklerle dolu olduğundan bahsetti.
Ben, bu söz üzerine aradım, daha dikkatle inceledim, acaba herhangi bir
güzelliği var da bu tasarının, ben mi kaçırdım diye; baktım baktım, karşıma iki
tane önemli husus çıkıyor, özellikle toplumumuzu yakından ilgilendiren yönüyle.
Birincisi, ücretlilerde var olan, ücretliler lehine olan, mevcut vergi
sistemimizdeki kayırmayı ortadan kaldırıyor. Artık, ücretli de, asgarî ücret de
alsa, daha yüksek ücret de alsa, Sayın Rahmi Koç gelirlerinden ne oranda vergi
ödüyorsa, ücretliler de aynı oranda ödeyecek, değil mi; evet. Ücretliler ile
Rahmi Koç'u bir seviyeye getirdik; bu mu güzellik?!
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Rahmi Koç asgarî ücretle çalıştığı için adil, doğru söylüyorsun!
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) -
Ayrıca, ücretliler üzerindeki istisnalardan bahsetmiştim daha önce. Yine,
ücretliler için küçük bir kayırma da olsa, AK Parti iktidara gelirken söz
vermesine rağmen, "bu kayırmayı biraz daha genişleteceğim, ücretliler
lehine geliştireceğim" demesine rağmen, o kayırmayı da ortadan kaldırdı.
Burada da bir güzellik yok, ücretliler aleyhine bir gelişme var.
Bir başka husus da,
yatırım indirimi. Türkiye'nin temel problemlerinden birisi, bazı bölgelerin
ekonomik kalkınma anlamında kalkınamamış, geri kalmış olması. Bugüne kadar, tüm
hükümetler, bu bölgelerin gelişmesi için, geliştirilmesi için, bu bölgeleri de
belli bir kayırma kapsamına alıp, bu bölgelerde yatırım yapan kişilere veya
kurumlara, buradan elde ettiğiniz gelirleri, belli bir istisna çerçevesi
içerisinde vergi dışı tutacağım diyerek bir yatırım indirimi uyguluyordu. İşte,
bu tasarı bunu da kaldırıyor ortadan. Yatırım indirimini kaldırıyor, yerine
getirdiği Kurumlar Vergisindeki indirimle ben bu işi gerçekleştiririm,
yürütürüm diyor.
Bir kere, yatırım
indirimi, gerçekten, geri kalmış yörelerin kalkındırılmasında, geçmişin geri
kalmış yöresi olup, fakat, bugün gerçekten, ekonomik gelişme potansiyelini elde
etmiş birçok bölgenin ekonomik kalkınmasında önemli bir unsur olmuştur, önemli
bir enstrüman olmuştur; kaldırılması yanlıştır. Uygulamada birtakım
aksaklıkları ortaya çıkarıyorsa, bunu düzeltmek hükümetin görevidir. Aksaklığa
meydan vermeyecek bir yatırım indirimi sistemini getirip, teşvik sistemimizi de
korumak gerekmektedir. Aksi takdirde, geri kalmış bölgelerin kalkındırılmasında
uygulayabileceğimiz teşvik unsurları çok daralmıştır ve yetersizdir. Zaten,
geçen yıllarda uygulamaya koyduğunuz teşvik sisteminin soncunda da herhangi bir
olumlu sonuç ortaya çıkmamıştır bu bölgeler itibariyle. Yatırım indiriminin
kaldırılması da Sayın Dağcıoğlu için güzellik; ama, yatırımcı için, teşebbüs
için, Türkiye'nin geri kalmış bölgelerinde canını dişine takmış yatırım yapma
arzu ve hevesinde olanlar için bir azap haline gelmiştir. Bundan dolayı da
tasarı kamuoyuna yanlış tanıtılmaktadır.
Bir başka husus tasarıyla
ilgili olarak: Yatırım indirimini kaldırıyorsunuz; ama, mevcut şartlarda,
geçmişte bu yürürlükte olan yatırım indiriminden istifade edip yatırım kararı
almış ve yatırımlarına başlamış olanlar var. Onlara da diyorsunuz ki, sen, bu
haklarını ancak sınırlı bir şekilde kullanabilirsin bundan sonrasına. Ben
yatırımı yaparken, yatırım indirimi diye bir teşvik varmış, bir istisna ve
muafiyet varmış. Bunu da dikkate alarak, belli kâr hesapları, belli fizibilite
ve rantabilite hesapları çerçevesinde yatırım kararı almış. Şimdi diyorsunuz
ki, bu tasarı diyor ki -AK Parti milletvekillerinin tamamı da aynı düşüncede mi
bilmiyorum- başlamış olduğunuz yatırımlardan elde ettiğiniz hakları, mevcut
kanunun size verdiği hakları, ancak üç sene içinde kullanabilirsiniz; aksi
takdirde, kullandınız kullandınız, kullanmadıysanız bu hakkınız öldü. Pazar
şartları, piyasa şartları, mevcut tesislerin önümüzdeki üç yıl içerisinde kâr
etmesini garanti etmeyebilir. Mevcut işletmeler, yatırım indiriminden istifade
edenler, zarar da edebilir önümüzdeki üç yıl içerisinde. Kazanılmış hakkını,
elindeki mevcut hakkını ne zaman kullanabilecek? Bu durumda, eğer önümüzdeki üç
yıl içerisinde kâr edemezse, bu hakkı kullanılmamış ve ölmüş olacak. Bu
yönüyle, bir hakkın elden alınması gibi bir sonuç ortaya çıkarmaktadır ve
hukuken de mümkün değildir bu. Bu yönüyle de bir hukuka aykırılık içermektedir.
Bir başka husus: Belli
yatırımları 1.1.2006 tarihi itibariyle sınırlamış; ama, bu kanunun yasalaşması
için, belki, daha önümüzde belli bir süre var. Cumhurbaşkanının imzasından
geçse bile, muhtemelen, nisan ayı ortalarında veya nisan ayı sonunda
kanunlaşacak. 1.1.2006 tarihi ile kanunlaşmasına kadar geçen zaman içerisinde
yatırım indiriminden istifade ederek yatırım kararı almış ve yatırımına, bu
söylediğimiz üç dört aylık dönemde başlamış; yani, 1.1.2006 tarihinden sonra
başlamış olanlar… Bunların da hakkını ortadan kaldırıyor.
Hukuken, herhangi bir
kanunun geçmişe dönük olarak, makable şamil olarak çıkması mümkün mü?! Hangi
hukuk mantığı bunu kabul eder?! Bu yönüyle de ortaya çıkan tasarı bir
hukuksuzluk içermektedir, hukuka aykırılık içermektedir. Dolayısıyla, Sayın
Dağcıoğlu'nun dediği gibi güzellikler içermemekte, hakların gasbedilmesi yönünde
birtakım gelişmeler ortaya çıkarmaktadır. Bundan dolayı, Cumhurbaşkanınca, bir
kere daha görüşülmek üzere Meclise gönderileceği kanaatindeyim.
Bunu önlemek ve mevcut
tasarının kanunlaşır kanunlaşmaz Cumhurbaşkanının vetosundan geçebilmesini
sağlamak amacıyla bu yanlışların düzeltilmesinde fayda vardır; aksi takdirde,
vetodan dönmekle beraber, zaman kaybı da ortaya çıkabilecektir.
Bu hususu bilgilerinize
sunuyorum ve hepinize saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Abuşoğlu.
Gruplar adına konuşmalar
tamamlandı.
Şahıslar var.
Ordu Milletvekili Cemal
Uysal?.. Yok.
Erzurum Milletvekili
Mücahit Daloğlu?.. Yok.
Samsun Milletvekili Haluk
Koç?.. Yok.
Denizli Milletvekili
Ümmet Kandoğan?.. Yok.
Hatay Milletvekili Mehmet
Eraslan?.. Yok.
Soru-cevap kısmına
geçiyoruz.
Sayın Ufuk Özkan,
buyurun.
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Bugün basında çıkan bir haberin üzerine bir
sorumu aktaracağım Sayın Bakana. Yazı şöyle başlıyor: "Vergi kaçırana
cezası olmayan ülkenin adı Türkiye. "Bununla ilgili soruyu sormak istiyorum
Sayın Bakana.
"Vergi ziyaı
cezası" ya da bu…
BAŞKAN - Sayın Özkan, bir
dakika…
Değerli arkadaşlar, sayın
milletvekilleri, Sayın Bakan soruya cevap verecek; o bakımdan, lütfen, daha
sonra konuşursunuz.
Siz sorunuzu tekrar edin
efendim.
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bugün basında çıkan,
köşeyazarımız Sayın Şükrü Kızılot'un bir yazısına istinaden bir soru
yönelteceğim Sayın Bakana.
"Vergi kaçırana ceza
olmayan ülkenin adı Türkiye!..
Vergi ziyaı cezası ya da
bu cezanın üç katı kadar uygulanan kaçakçılık para cezası vardı. Bu cezalar,
Anayasa Mahkemesinin 20 Ekim 2005 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan kararıyla
Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle iptal edildi. İptal edilen cezanın yerine,
yeni bir ceza getirilmedi!.."
Aradan beş ayı aşkın süre
geçmesine rağmen vergi ziyaı cezası ve vergi kaçıranlara para cezasıyla ilgili
bir yasa yapmayı düşünüyor musunuz? Vergi ödeyen vatandaşların bu durumdan
ciddî rahatsızlıkları var; bu rahatsızlık ne zaman ortadan kalkacaktır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özkan.
Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI ALİ BABACAN
(Ankara) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu konuyla ilgili, yani cezalarla ilgili düzenlemeler bu
tasarının 12 nci maddesinde düzenleniyor; o maddeye gelindiği zaman
görüşülecek.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Başka soru yok.
Soru-cevap kısmı
tamamlanmıştır.
Şimdi, sayın
milletvekilleri, teklifin 3 üncü maddesi üzerinde verilmiş 1 önerge ile 193
sıra sayılı kanuna geçici bir madde, 70 inci madde eklenmesi öngörüldüğünden,
önce Geçici Madde 69 üzerindeki önergeleri işleme alıp, maddeyi oylarınıza
sunacağım, daha sonra da geçici madde 70'e ilişkin önergeyi işleme alacağım.
Şimdi, Geçici Madde 69
üzerindeki 2 önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1081
sıra sayılı kanun teklifinin 3 üncü maddesindeki "dahil" ibaresinin
"hariç" olarak değiştirilmesi ile "sadece 2006, 2007 ve 2008
yıllarına ait" ibaresinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
M.
Akif Hamzaçebi |
Osman
Kaptan |
Gürol
Ergin |
|
Trabzon |
Antalya |
Muğla |
|
Güldal
Okuducu |
Hasan
Aydın |
A.
Kemal Kumkumoğlu |
|
İstanbul |
İstanbul |
İstanbul |
|
Bülent
Baratalı |
Mustafa
Özyürek |
Kemal
Sağ |
|
İzmir |
Mersin |
Adana |
|
Mehmet
Yıldırım |
|
A.
Kemal Deveciler |
|
Kastamonu |
|
Balıkesir |
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum ve işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1081
sıra sayılı kanun teklifinin 3 üncü maddesinin teklif metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
|
M.
Akif Hamzaçebi |
Osman
Kaptan |
Gürol
Ergin |
|
Trabzon |
Antalya |
Muğla |
|
A.
Kemal Deveciler |
Kemal
Sağ |
Güldal
Okuducu |
|
Balıkesir |
Adana |
İstanbul |
|
Hasan
Aydın |
A.
Kemal Kumkumoğlu |
Bülent
Baratalı |
|
İstanbul |
İstanbul |
İzmir |
|
Mustafa
Özyürek |
|
Mehmet
Yıldırım |
|
Mersin |
|
Kastamonu |
BAŞKAN - Sayın Komisyon
katılıyor mu önergeye?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Hükümet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI ALİ BABACAN
(Ankara) - Hayır, katılmıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Teklifin 3 üncü
maddesiyle Gelir Vergisi Kanununa eklenen geçici 69 uncu madde kazanılmış
haklara aykırı düzenlemeler yapmak suretiyle Anayasaya aykırı bir kapsam
taşımaktadır. Bu nedenle, söz konusu maddenin teklif metninden çıkarılması
önerilmektedir.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Hükümetin ve Komisyonun katılmadığı, gerekçesini dinlediğiniz
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1081
sıra sayılı kanun teklifinin 3 üncü maddesindeki "dahil" ibaresinin
"hariç" olarak değiştirilmesi ile "sadece 2006, 2007 ve 2008
yıllarına ait" ibaresinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
M. Akif
Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları
BAŞKAN - Sayın Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI ALİ BABACAN
(Ankara) - Hayır, katılmıyoruz.
BAŞKAN - Sayın
Hamzaçebi?..
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) - Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
İndirilmiş Kurumlar
Vergisi oranının yatırım indiriminden yararlanan mükelleflere uygulanmayacak
olması eşitlik ilkesine aykırıdır. Ayrıca, yatırım indirimi istisnasının
kazançtan indirilebilmesini belirli yıllarla sınırlamak kazanılmış hakları
ortadan kaldırdığından Anayasaya aykırıdır.
BAŞKAN - Hükümetin ve
Komisyonun katılmadığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Geçici Madde 69'u
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Şimdi, Geçici Madde 70'e
ilişkin önergeyi işleme alıyorum ve okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun
teklifinin 3 üncü maddesine geçici 69 uncu maddeden sonra gelmek üzere
aşağıdaki geçici maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Ergün
Dağcıoğlu |
Zafer
Hıdıroğlu |
Faruk
Çelik |
|
Tokat |
Bursa |
Bursa |
|
Necdet
Budak |
|
Ali
Aydınlıoğlu |
|
Edirne |
|
Balıkesir |
"Geçici Madde 70.- 2006 takvim yılına ilişkin
olarak yapılmış ücret ödemeleri için bu Kanunun yayımlandığı tarihe kadar
yapılmış olan Gelir Vergisi tevkifat tutarlarının 103 üncü maddede bu Kanunla
yapılan değişiklik hükmü uyarınca hesaplanan vergiden fazla olması halinde,
fark vergi tutarı terkin edilir, tahsil edilmişse mükelleflerin sonraki
dönemlerde ödeyecekleri Gelir Vergisinden mahsup edilir. Eksik olması halinde
ise bu fark, vergi sorumluları tarafından bu Kanunun yayımlanmasından sonra
yapılacak ilk ücret ödemesinden kesilerek bu ödemenin ait olduğu döneme ilişkin
muhtasar beyannamenin verilme ve ödeme süresi içinde topluca (muhtasar
beyanname verme yükümlülüğü olmayanlar hariç) verilecek ayrı bir beyannameyle
beyan edilir ve ödenir. Bu beyanname için ayrıca Damga Vergisi hesaplanmaz.
Anılan sürede düzeltilen söz konusu fark için gecikme faizi ve vergi cezası
aranmaz; eksik tahakkuk etmiş olan verginin bu süre içinde tamamlanmaması
halinde bu tarihte vergi ziyaı doğmuş olur. Bu hükmün uygulanmasına ilişkin
usul ve esaslar Maliye Bakanlığınca belirlenir."
BAŞKAN - Sayın Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Sayın Hükümet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI ALİ BABACAN
(Ankara) - Evet, katılıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Eklenmesi öngörülen
maddeyle, Gelir Vergisi tarifesinde yapılan değişiklik hükmünün uygulanmasının
1.1.2006 tarihinden bu Kanunun yayımlanmasına kadarki geçen sürede yapılan
ücret ödemeleri üzerinden kesilen Gelir Vergisi tevkifatlarının terkini veya
ilaveyi gerektirmesi hallerinde geçiş sürecinin düzenlenmesi sağlanmaktadır.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, biraz önce gerekçesini dinlediğiniz, Komisyonun uygun görüş
bildirdiği, Hükümetin katıldığı geçici madde 70'i oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Geçici madde 70 kabul edilmiştir.
Şimdi, bu kabul edilen
önergeler doğrultusunda, 3 üncü maddeyi geçici maddelerle birlikte, geçici
madde 69 ve geçici madde 70'le birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir ve geçici madde, maddeler olarak
düzeltilmiştir.
Şimdi, 4 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 4.- 21/7/1953
tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 21 inci
maddesinin birinci fıkrasının sonuna "Genel bütçeye gelir kaydedilen
vergi, resim, harç ile vergi cezaları ve bunlara bağlı zam ve faizler için
tatbik edilen hacizlerde 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 268 inci
maddesinin birinci fıkrasının son cümlesi hükmü uygulanmaz" hükmü eklenmiş
ve aynı maddenin son fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Borçlunun iflası,
mirasın reddi ve terekenin resmi tasfiyeye tâbi tutulması hallerinde amme
alacakları imtiyazlı alacak olarak 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 206 ncı
maddesinin üçüncü sırasında, bu sıranın önceliğini alan alacaklar da dahil
olmak üzere tüm imtiyazlı alacaklar ile birlikte işleme tâbi tutulur."
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Manisa Milletvekili Sayın Ufuk Özkan.
Buyurun Sayın Özkan. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA UFUK
ÖZKAN (Manisa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 1081 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve 6183 Sayılı Kanunda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 4 üncü maddesi hakkında
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; sözlerimin başında hemen belirtmeliyim ki, vergi gibi teknik
konularda yapılması gereken ve istenen değişikliklerin hükümet görüşü olması
gerekir. Toplumun büyük bir bölümünü, hatta tamamını ilgilendirecek vergi gibi
teknik bir konuda, konuya ilişkin, getirilen teklifte hükümetin maalesef görüşü
yok. Bunu, doğru bir yaklaşım olarak kabul etmemiz mümkün değildir; ancak, sizi
artık anlıyoruz. Bu şekildeki bir davranış, sorumluluktan kaçmak için "ne
yapalım bir milletvekili teklif getirdi, Meclis kabul etti, biz de
uyguladık" söyleminin bir yolu olsa gerek. Bu durumu kabul etmediğimizi
peşinen belirtmek istiyorum.
Görüşmekte olduğumuz
kanun teklifinin 4 üncü maddesiyle, 6183 sayılı Kanunun 21 inci maddesi,
değişiklik yapılmak suretiyle yeniden düzenlenmektedir. Getirilen yeni
düzenlemeyle, amme alacağı durumunda olan ve genel bütçeye gelir kaydedilen
vergi, resim, harç ile vergi cezaları ve bunlara bağlı zam ve faizlerin, İcra
İflas Kanunu ve vergi kanunları kapsamında gerçekleştirilecek haciz işlemleri
sırasında korunması istenmektedir. Kanaatimizce, sadece 6183 sayılı Kanunda
değişiklik yapmak yeterli olmayacaktır. Yapılan bu değişikliğe paralel bir
düzenlemenin, İcra İflas Kanununun 206 ncı ve 268 inci maddelerinde de
yapılması yerinde olacaktır ve bu, teknik olarak gereklidir.
Yaptığım bu
değerlendirmeyi, teknik bir eksiklik olarak ifade etmenin ötesinde, amme
alacağının korunması bakımından da gerekli buluyorum. İçerik olarak doğru ya da
yanlış olması bir yana, bütün vergi mevzuatımız kırk yamalı bohçaya dönmüştür.
Hangi yasanın hangi maddesine bakarsanız bakınız, mutlaka bir kanunla
değişikliğe uğramıştır; muhatabı da, uygulayıcısı da sıkıntıdadır. Bu konuların
takibi, neredeyse artık imkânsız hale gelmiştir. Bunun asıl nedeni, yapıldıkları
dönemdeki ülkemizin ekonomik şartları ile günümüzdeki ekonomik şartların
değişmiş olmasıdır. Bu nedenle, Cumhuriyet Halk Partisi olarak diyoruz ki,
geliniz, tüm vergi mevzuatını gözden geçirelim ve yeniden yazalım. Vergi mevzuatını
tümüyle gözden geçirirken, ilgili diğer mevzuatı da gözden geçirerek
yasalararası uyumu da sağlayalım, toplumsal uzlaşı ve sosyal adaleti
sağlayalım, vergi kaçağını önleyecek kanunları birlikte konuşalım; kayıtdışı
sizin zamanınızda had safhaya ulaştı, kayıtdışını önleyecek ve kanun
marifetiyle vergi kaçağını teşvik edecek kanunları bu kanun tasarısından
ayıklayalım; istihdamdaki vergi oranlarını süratle, söz vermiş olduğunuz gibi,
azaltalım.
Değerli arkadaşlarım,
tabiî ki bunlar sizin işinize pek gelmiyor. Bunu çok iyi anlıyor ve biliyoruz;
çünkü, siz artık bu konularda sabıkalısınız. Ne zaman bir yasa değişikliği
yapsanız, ya yakınlarınıza ya da yandaşlarınıza yeni yeni çıkarlar ve
ayrıcalıklar sağlıyorsunuz. Örnek mi istiyorsunuz; işte örnek: Katma Değer
Vergisi Kanununda değişiklik yaparak likit yumurtada yüzde 18 olan Katma Değer
Vergisini bir çırpıda yüzde 8'e düşürerek normal yumurtadaki Katma Değer
Vergisi oranına getirdiniz. Neden mi? Artık nedenini söylemeyeceğim; çünkü,
bunun nedenini sağır sultan bile duydu. Sağır sultan duymasına duydu da, her
nedense, siz bir türlü duymuyorsunuz. Aslında siz de duyuyorsunuz da,
duymazlığı tercih ediyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım,
sadece yumurtada mı çelişki var; tabiî ki değil. Pırlantada durum ne dersiniz?!
Pırlantanın dışında getireceğiniz her türlü problemli şeyin altında nedense hep
bunlar çıkıyor. Gelin, bu problemlerden kurtulmanın yolunu size bir tavsiye
edeyim. 3 maddelik bir kanun tasarısı hazırlayın. Bu 3 maddelik kanun tasarısı
nasıl olsa sizlerin oylarıyla buradan geçiyor. Kanunun gerekçesini de şu yapın:
"Maliye Bakanıyla ilgili ve Maliyeyle ilgili yapılacak düzenlemelerin
Mecliste görüşülmeden geçmesi, Cumhuriyet Halk Partisinin dikkati ile
kamuoyunun dikkatinden kaçırılması" diye gerekçe gösterin. 1 inci
maddesini de şu yapın: "Vergiyi, Maliye Bakanının belirlediği oranda,
belirlediği kişiler öder" diye düzenleyin. 2 nci maddede de "yürürlük
tarihi ihtiyaca ve duruma göre değişir" deyin; 3 üncü maddede de "bu
kanun hükümlerini Maliye Bakanıyla birlikte Başbakan yürütür" deyin, siz
sağ biz salim, bu işlerden kurtulalım.
Değerli arkadaşlarım,
bütün bu olanları nasıl içinize sindiriyorsunuz, anlamıyorum. Hiç mi gazete
okumuyor, hiç mi haber dinlemiyorsunuz?! Bugün sabah yine gazetede çıkan bir
habere göre, bir işadamımız, bir sanayicimiz feryadını dile getiriyor. Aynen
aktarıyorum size: "Bordrolu ve SSK'lı 14 000 işçi çalıştırıyorum. Ayrıca,
Bursa'da fason olarak 20 000 kişiye iş veriyorum. 34 000 kişi ekmeğini benden
sağlıyor. Son üç yıldır zarara çalışıyorum ve hayatımda ilk kez işçilerimin SSK
primlerini ödeyemiyorum. Kullandığımız doğalgaza bir yılda yüzde 46 zam
yapıldı. Ucuz elektrik vermiyorlar. Bu maliyetlerle biz batmak üzereyiz. Bu
fabrikaları benden alın, ne yaparsanız yapın diye rica ediyorum; ses yok.
Dayanma gücüm kalmadı. Bir sanayici böyle açık konuşur mu? Ben konuşuyorum;
çünkü, ben durursam Bursa çökecek, tekstil sektörü büyük yara alacak.
3 500 işçiye cumartesi
gününe kadar ücretsiz izin verdik. Üretimi durduruyoruz. 7 Nisan günü mart ayı
ücretlerini ödeyeceğiz. İçim kan ağlıyor; ama, başka çare kalmamıştı. Sesimizi
kimse duymak istemedi."
Değerli arkadaşlarım, bu
yakınma devam ediyor ve aynen şu şekilde ifade ediliyor: "Bugünkü koşullar
aynen devam ederse, enerji ve doğalgaz fiyatı düşürülmezse, 49 il için verilen
teşvik kararları bize de uygulanmazsa, ne yazık ki, bu iş bitmiştir. Bunları
söylerken içim kan ağlıyor; ama, yapacak hiçbir şey yok."
Değerli arkadaşlarım,
Bursalı arkadaşlarım bu sanayicinin kim olduğunu bilirler. "Tekstil
sektörüne cansuyu verdik" dediniz; ama, veremediğinizi bu sektörün
içindeki ciddî işadamlarından bir tanesi ifade ediyor.
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Kim?.. Söyleyin ismini.
UFUK ÖZKAN (Devamla) -
Cavit Çağlar.
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Niye söylemiyorsun?
UFUK ÖZKAN (Devamla) -
Söylüyorum. Sizler zaten biliyorsunuz Sayın Başkan. Aslında çok iyi
biliyorsunuz ve siz de içinize sindiremiyorsunuz; ama, ne yaparsınız, eliniz
kolunuz bağlı, emir büyük yerden, emirlere uymak zorundasınız, bu nedenle de
tepki gösteremiyorsunuz. Eğer tepkinizi gösterme cesaretiniz olsaydı,
geçenlerde Maliye Bakanı hakkında vermiş olduğumuz gensoruya hayır demezdiniz.
Değerli Adalet ve
Kalkınma Partililer, siz şimdilik tepkisiz ve sessiz kalmaya devam edin, sessiz
ve tepkisiz kalın ki, seçim zamanı gelip, vatandaşın önüne seçim sandığı
konduğunda size hak ettiğiniz dersi versin. İşte o zaman ne yapmışız
diyeceksiniz; ama, iş işten geçmiş olacak. Sizi iktidara getirenlerin hükümeti
olmayı beceremediniz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Parlamento gündeminde, Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından
getirilen, gerek yasa değişiklik teklifleri gerekse yasa tasarılarına
Cumhuriyet Halk Partisi olarak ihtiyatla yaklaşıyoruz; çünkü, güvenimiz
kalmadı, artık samimiyet konusunda ciddî kuşkularımız var. Zira, aylar sonra
ortaya çıkan bazı durumlar, basında çıkan haberler bizi, artık, iyice ürkütmeye
başladı. Bizi ürkütmeye başladı da, ne var ki, maşallah, sizin hiç umursadığınız
yok. Neyse ki, Cumhuriyet Halk Partisi olarak her seferinde uyarılarımızı ve
eleştirilerimizi yapıyoruz ve bunların Meclis tutanaklarına girmesini sağlıyor,
tarihe not düşüyoruz.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz bu kanun teklifinin aslında görüşülmemesi
gerekir, teklif sahibinin teklifini geri çekmesi gerekir. Bunun nedenini, biraz
sonra, kanun teklifinin 5 inci maddesine ilişkin konuşmamı yapacağım sırada
açıklayacağım. Yapacağım açıklama neticesinde ne kadar haklı olduğumuzu,
eleştirilerimizin ne derece yerinde ve doğru olduğunu göreceksiniz, kanun
teklifi hazırlamanın ne kadar ciddîye alınması gereken bir iş olduğunu
anlayacaksınız, hükümet ile milletvekilleri arasındaki kopukluğun hangi
boyutlara ulaştığını göreceksiniz. Kanun teklifi hazırlamanın ciddî bir iş
olduğunu, vergi gibi toplumun büyük bir bölümünü ilgilendirecek teknik
konularda daha hassas düşünülmesi ve davranılması gerektiğini tekrar
hatırlatır, bu duygu ve düşüncelerle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Özkan.
Anavatan Partisi Grubu
adına, Erzurum Milletvekili Sayın İbrahim Özdoğan; buyurun. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; 1081 sıra sayılı kanun teklifi üzerine Anavatan
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu
hükümet, işbaşına geldiğinden beri, hükümet politikasının en önemli ayağının maliye
politikası olduğunu söylemişti. Biz de, yapıcı muhalefet yapma adına maliye
politikasıyla ilgili her icraatta özellikle dikkat kesildik ve neticede gördük
ki, maliye politikasından Maliye Bakanının kendisine kadar bu alanda yapılan
her şey, atılan her adım olay oldu. Eğer, gerçekten çarpıcı bir başarı söz
konusu olsaydı, koltuğu en çok sallanan Bakan Maliye Bakanı olmazdı herhalde.
Bütün bunlar bir yana, maliye politikası, gerçekten hassas, kritik bir konu.
Maliye politikasındaki en küçük değişiklik, makroekonominin istikrarına,
üretime, istihdama, vatandaşın cüzdanına anında etkili bulunuyor. Etkisi hızlı,
kalıcı ve ülkenin gidişatında izler bırakan bir disiplin.
AK Partinin çarpık
icraatlar sıralamasına baktığımızda, enerji, ulusal güvenlik gibi pek çok konu
var. Maliye politikası, daha ziyade, ekonomi yönetimiyle beraber eksik
icraatlar grubundan gelmekte; yani, uluslararası odakların itelemesiyle,
içeride kamuoyunun yoğun baskısıyla şöyle ya da böyle bir şeyler yapılıyor;
ama, AK Partinin uygulama birimlerine taşıma beceriksizliği doğru yaklaşımlarda
çarpık sonuçlar çıkarıyor.
Değerli arkadaşlar,
şimdi, bakınız, bir tasarıyı hazırlarken motivasyonunuzu süsleyebilirsiniz,
yapılacak düzenlemelerin iyi sonuçlar vereceği üzerine kamuoyunu ikna etmeye
çalışabilirsiniz, kâğıt üzerinde yazılanlar insanların hoşuna da gidebilir;
ama, esas önemli olan, yapılan düzenlemelerin orta ve uzun vadede doğuracağı
sonuçlardır.
Plan ve Bütçe Komisyonu
raporunun içinde yer alan bazı yargılar var; burada diyor ki: "Yatırım
indirimi uygulamasından yararlananların yüzde 70'i büyük ölçekli şirketlerdir;
küçük ve orta ölçekli girişimciler, KOBİ'ler bu uygulamadan yeterince
yararlanamamıştır. Uygulama, planlanan amaçlara hizmet etmemiştir, tam tersine,
yatırım indirimi haksız rekabete yol açmıştır; reel sektöre olumlu etkileri de
olmamıştır." Bu yargılar, içinde önemli oranda doğruluk payı taşımaktadırlar.
Yalnız, burada, ayrımı yapılması gereken önemli bir nokta vardır arkadaşlar;
burada amacından sapan şey, KOBİ yatırımının gerçekleştirilmesi midir, yoksa,
bunun, siyasî partilerce çarpıtılmış olması mıdır, bunu sizlere soruyorum?
Burada üzerinde durmak
istediğim şey şudur: AK Parti Hükümeti, yatırımda bölgesel desteğe karşı,
yatırımda sektörel desteğe karşı, vergilendirmede vergi muafiyetlerine, yatırım
indirimlerine karşı maalesef. Bu tip uygulamalar karşısında hükümetin tavrının
ne olduğunu, bizzat Maliye Bakanının ağzından çokça duyduk. Bizim, birçok kez
üzerinde durduğumuz gibi, hükümet, serbest piyasacı yaklaşımı ezberden okuyor,
diyor ki: Ben, herhangi bir şekilde haksız rekabete yol açacak desteklemeleri
onaylamıyorum, KOBİ'leri, esnafı da bu yüzden desteklemiyorum. Ben de, buradan,
hükümete sormak istiyorum; başta maliye politikası olmak üzere, uygulamaya
koyduğunuz hiçbir politikanızda esnafı desteklemiyorsunuz, orta ölçekli
yatırımcıyı desteklemiyorsunuz, ücretlinin tepesine biniyorsunuz. Bütün bu
politikaları uygulamaya koyarken tek bir gerekçeniz var, diyorsunuz ki; biz,
popülizmden uzak duruyoruz, akılcı politikalar uyguluyoruz, kararlılıkla da
buna devam edeceğiz.
Değerli arkadaşlar, biz
de, o zaman, Anavatan Partisi olarak, buradan, hem aklınıza hem de vicdanınıza
hitap eden bir değerlendirme yapalım. Bugün, ekonomi ve sosyoloji bilimlerinin
gündeminde, mega şirket teorisi denilen bir şey var. Uluslararası siyaset,
bunu, şirketokrasi diye yorumluyor ve sorunun çaresine bakmaya gayret ediyor.
Nedir şirketokrasi, biliyor musunuz arkadaşlar; neredeyse bütün dünyada, dev
şirketler, istedikleri pazara ellerini kollarını sallaya sallaya girebiliyorlar
ve doğal olarak, girdikleri pazarda, orta ölçekli, küçük ölçekli, hatta, ulusal
düzeyde büyük ölçekli şirketleri bir bir çökertiyorlar. Bugün bir orta ölçekli
işletme patronuysanız, hangi sektörde faaliyet gösterirseniz gösterin, dev
şirketler arasında sivrilebilmeniz, bu şirketlerle rekabet edebilmeniz,
bunların bulunduğu pazarda ayakta kalabilmeniz için tek bir çıkar yolunuz
yoktur değerli arkadaşlar. Siz, ne kadar çalışmak, üretmek, büyümek isterseniz
isteyin, sistem size o şansı tanımıyor.
Bakın,
bazı rakamlarla somutlaştıralım bu durumu. Ekonomi düzeldi diye bağırıyorsunuz;
halk da öbür taraftan değişik şekilde bağırıyor, diyor ki: "Hani ekonomi
düzelmişti; biz bunu hissetmiyoruz, ceplerimizde görmüyoruz." Vatandaş
doğru söylüyor. AK Parti Hükümeti olarak, siz, bunu, maalesef, bir türlü
anlamak istemiyorsunuz, vatandaşı azarlıyorsunuz; çünkü, duyarlılığınızı
maalesef yitirmişsiniz; o zaman, biz anlatalım size bu gerçeği. 50 milyar dolar
hacimli perakende sektörüne 100 tane dev şirket gelip yerleşti. Piyasada dönen
parayı bunlar ellerinde çeviriyorlar. Bu, 100'lerle telaffuz edilebilen bir
şirket grubudur. Türkiye'de, serbest meslek erbabının yüzde 80'ini, fiilî durum
olarak, bu durum maalesef bitirdi; çünkü, Türkiye'de, serbest meslek erbabının
büyük çoğunluğu küçük ölçekli perakendecilerdir. Yani, neticede ne oluyor;
sizin o ekonomik gelişme söyleminiz, 100 tane şirkete, onların bünyesinde
çalışan taş çatlasa 1 000 yöneticinin yaşam standartlarına yansıyor; serbest meslek
erbabının ezici çoğunluğu kan ağlamaya devam ediyor.
Aynı mecrada başka bir
veri sunalım sizlere; inşaat sektörü. İnşaat sektörü patladı diyorsunuz; evet,
bir patlama var; ama, bu sizin bildiğiniz patlamalardan değil; inşaat sektörü
Türk Halkının kafasında patladı. Piyasadaki taahhütlerin yüzde 95'ini ulusal
veya uluslararası büyük ölçekli firmalar almış. Türkiye'nin geri kalanına, yani
milyonlara hiçbir şey kalmamış. Müteahhitler, girdikleri üç beş kuruşluk
işlerden hem fiyat kırıyorlar hem de birbirlerini, maalesef, kırıyorlar.
Buradan hükümete sesleniyorum: Bütün dünyayı kasıp kavuran, yangın yerine
çeviren bir ölçek sorunu var, görmüyor musunuz bunu?
Dünya buna şirketokrasi
diyor, fenomendir diyor, sonu belli değildir, felaket mi, nimet mi, ne
getireceği belli olmayandır diyor. Pek çok gelişmiş ülke, başta Avrupa ülkeleri
olmak üzere, vatandaşını bu ölçek teröründen korumak için düzenlemeler yapıyor;
ama, biz, burada, bakıyoruz, AK Parti Hükümetinin umurunda bile değil. Hatta,
kabinede bazı bakanlar, maalesef, çıkıp "küçük ölçeklinin batması bizim
sorunumuz değil" diyor. Arkadaşlar, bu bir densizliktir. "Battılarsa
gitsinler büyük firmalara işçi yazılsınlar" diyebiliyor. Ben, buradan, bu
densizliği yapanlara sormak istiyorum: Büyük firmalara iş verme konusunda bu
kadar istekli de, o kadar işsizi neden bekletiyorsunuz? Bir eylem planınız yok
mu? Bir yapısal dönüşüm planınız yok mu, soruyorum sizlere? Görüyoruz ki yok.
Biz buradan iddia ediyoruz, AK Parti Hükümeti, bunları göremeyecek kadar,
maalesef, miyoplaşmıştır…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Özdoğan.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- ...uzağı görememekten mustariptir. elli yıl öncesinin kapitalizm anlayışını
reform, yenilik diye yutturmaya devam ediyor AK Parti Hükümeti.
Arkadaşlar, yıllardır, az
da olsa bu siyasetin içindeyim. Yıllarca, vergi çeşitliliği vergi karmaşasına
dönüşmesin dedik; yıllarca, vergi oranları düşsün, ama hesabıyla kitabıyla
düşsün dedik; kayıtdışı kayıt altına alınsın, ama, verginin düşmesi bunun için
yeterli olmaz, daha kapsamlı çalışmalar yapmak lazım dedik.
Bunların hepsini de
prensipler düzeyinde hâlâ daha savunuyoruz. Biz, halktan biri olarak, kendi
menfaatımızı, bizimle beraber tüm halkın menfaatını isteriz. Ama, vatandaşına
arka çıkmayan bir hükümet, vatandaşını sahipsiz bırakıp bunun adını
"akılcı politika" koyan bir hükümet de halkına zulum ediyor demektir.
Ben bu zulmün karşısındayım ve bunun…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özdoğan,
son cümlenizi rica edeyim.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Ben, bu zulmün
karşısındayım ve bunu, her zaman, her zeminde, her fırsatta dile getirmeye
kararlıyım.
Değerli arkadaşlar,
hepiniz biliyorsunuz ki, zulüm ve hükümranlık ebedî değildir. Buradan,
Erzurumlu İbrahim Hakkı'nın bir beşliğini sizlere sunmak istiyorum. Hepiniz
biliyorsunuz ama, tekrarında fayda vardır.
ÖNER ERGENÇ (Siirt)-
"İsmail Hakkı" değil,İbrahim Hakkı.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- "İbrahim Hakkı" dedim.
ÖNER ERGENÇ (Siirt) -
"Erzurumlu İsmail Hakkı" dediniz.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Hayır. "İbrahim Hakkı" dedim.
BAŞKAN - Efendim,
müdahale etmeyelim.
Buyurun Sayın Özdoğan.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
-Teşekkür ediyorum.
"Hak şerleri
hayreyler
Zannetme ki gayreyler
Arif onu seyreyler
Görelim Mevla neyler
Neylerse güzel
eyler."
İnşallah, ülkemizin ve
milletimizin hali ve akıbeti çok iyi olur.
Hepinizi Allah'a emanet
ediyor, saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özdoğan.
Şahısları adına söz
isteği var.
Bursa Milletvekili Sayın
Niyazi Pakyürek?..
Erzurum Milletvekili
Sayın Mücahit Daloğlu?..
Samsun Milletvekili Sayın
Haluk Koç?
Denizli Milletvekili
Sayın Ümmet Kandoğan?..
Hatay Milletvekili Sayın
Mehmet Eraslan?..
Soru-cevap kısmına
geçiyoruz.
Buyurun Sayın
Ekmekcioğlu.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Ülkemiz ekonomisine büyük
katkı sağlayan turizm sektörü sıkıntılı günlerden geçmektedir. Turizm
sektöründe uygulanan KDV oranı, bildiğiniz gibi, yüzde 18'dir. Bu oran diğer
ülkelerle rekabet etmemizi engellemektedir. Yüksek olan yüzde 18'lik bu oranı
yüzde 8'lere çekmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Ekmekcioğlu.
Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI ALİ BABACAN
(Ankara) - Sayın Başkan, bu, görüştüğümüz maddeyle ilgisi olmayan bir soru
olduğu için… Maliye Bakanımız da burada yok…
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Sayın Hükümet, her konuya böyle diyorsunuz; lütfen… Önemli bir konu.
BAŞKAN - Sayın Bakan, o
zaman, Sayın Maliye Bakanına bunu not ediyoruz, Sayın Ekmekcioğlu'na yazılı
olarak cevaplandırsınlar.
DEVLET BAKANI ALİ BABACAN
(Ankara) - En güzeli efendim.
BAŞKAN - 4 üncü madde
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
5 inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 5.- 6183 sayılı
Kanunun 79 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 79.- Hamiline
yazılı olmayan veya cirosu kabil senede dayanmayan alacaklar ile maaş, ücret,
kira vesaire gibi her türlü hakların ve fiilen tutanak düzenlemek suretiyle
haczi kabil olmayan üçüncü şahıslardaki menkul malların haczi, borçlu veya
zilyed olan veyahut alacak ve hakları ödemesi gereken gerçek ve tüzel kişilere,
kurumlara haciz keyfiyetinin tebliği suretiyle yapılır.Tahsil dairesi
tarafından tebliğ edilecek haciz bildirisi ile; bundan böyle borcunu ancak tahsil
dairesine ödeyebileceği ve amme borçlusuna yapılacak ödemenin geçerli
olmayacağı veya elinde bulundurduğu menkul malı ancak tahsil dairesine teslim
edebileceği ve malın amme borçlusuna verilmemesi gerektiği, aksi takdirde amme borçlusuna
yapılan ödemeler ile malın bedelini tahsil dairesine ödemek zorunda kalacağı ve
bu maddenin üç, dört ve beşinci fıkra hükümleri üçüncü şahsa bildirilir.
Tahsil dairelerince
düzenlenen haciz bildirileri; amme borçlusunun hak ve alacaklarının
bulunabileceği bankaların şubelerine doğrudan veya mahallindeki tahsil dairesi
aracılığı ile tebliğ edileceği gibi Maliye Bakanlığınca belirlenecek tutarın
üzerindeki alacaklar için doğrudan bankaların genel müdürlüklerine de tebliğ
edilebilir. Haciz bildirisi bankanın genel müdürlüğüne de tebliğ edilmiş ise
tüm şubelerini kapsayacak şekilde beyanda bulunma yükümlülüğü bankanın genel
müdürlüğüne aittir.
Haciz bildirisi tebliğ
edilen üçüncü şahıs; borcu olmadığı veya malın yedinde bulunmadığı veya haczin
tebliğinden önce borcun ödendiği veya malın tüketildiği ya da kusuru olmaksızın
telef olduğu veya alacak borçluya veya emrettiği yere verilmiş olduğu gibi bir
iddiada ise durumu, haciz bildirisinin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün
içinde tahsil dairesine yazılı olarak bildirmek zorundadır. Üçüncü şahsın
süresinde itiraz etmemesi halinde, mal elinde ve borç zimmetinde sayılır ve
hakkında bu Kanun hükümleri tatbik olunur.
Herhangi bir nedenle
itiraz süresinin geçirilmesi halinde üçüncü şahıs, haciz bildirisinin
tebliğinden itibaren bir yıl içinde genel mahkemelerde menfi tespit davası
açmak ve haciz bildirisinin tebliğ edildiği tarih itibarıyla amme borçlusuna
borçlu olmadığını veya malın elinde bulunmadığını ispat etmek zorundadır. Menfi
tespit davası açılması halinde mahkemece bu Kanunun 10 uncu maddesinde sayılan
türden teminat karşılığında takip işlemlerinin durdurulmasına karar
verilebilir. Teminat, alacaklı tahsil dairesine verilir ve haciz varakasına
dayanılarak haczedilir. Taraflar arasında teminata ilişkin olarak çıkan
anlaşmazlıklar, takip işlemlerinin durdurulması hakkında kararı veren mahkeme
tarafından çözümlenir. Davasında haksız çıkan üçüncü şahıs aleyhine, haksız
çıktığı tutarın % 10'u tutarında ayrıca inkâr tazminatına hükmedilir.
Bu Kanun uyarınca
kendisine tebliğ edilen ödeme emrine karşı dava açıp itirazında kısmen veya
tamamen haksız çıkan üçüncü şahıs hakkında, menfi tespit davasının lehine
sonuçlanması veya asıl amme borçlusunun takip konusu amme alacağını tamamen
ödemiş olması halinde, bu Kanunun 58 inci maddesinin beşinci fıkrası hükmü
uygulanmaz.
Üçüncü şahıs, haciz
bildirisi üzerine yedi gün içinde alacaklı tahsil dairesine itiraz ettiği
takdirde, alacaklı amme idaresi bir yıl içinde, üçüncü şahsın yaptığı itirazın
aksini genel mahkemelerde açacağı davada ispat ederek, üçüncü şahsın İcra ve
İflas Kanununun 338 inci maddesinin birinci fıkrasına göre cezalandırılmasını
ve borçlu bulunduğu tutarın ödenmesine hükmedilmesini isteyebilir.
Menkul malların aynen
teslimi mümkün olmadığı takdirde değeri ödenir. Üçüncü şahısların genel
hükümler gereğince asıl borçluya rücu hakları saklıdır."
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Manisa Milletvekili Sayın Ufuk Özkan.
Buyurun Sayın Özkan. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA UFUK
ÖZKAN (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1081 sıra sayılı Gelir
Vergisi Kanunu ve 6183 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 5 inci maddesi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum; sözlerime başlarken, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Parlamento gündemine getirilen bu kanun teklifiyle, 193 sayılı
Gelir Vergisi Kanunu ile 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında
Kanunda değişiklik yapılmak istenmektedir.
193 sayılı Gelir Vergisi
Kanunu, bundan yaklaşık kırkaltı yıl önce, 31 Aralık 1960 tarihinde, 6183
sayılı Yasa da, bundan yaklaşık elliüç yıl önce, 21 Temmuz 1953 tarihinde
yürürlüğe girmiştir. Günümüze kadar, bütün vergi yasalarında olduğu gibi, bu
iki vergi yasamızda da çok sayıda değişiklik yapılmış, büyük ölçüde sistematiği
bozularak, ilgilendirilen diğer yasalarla aralarındaki uyum ve ahenk
bozulmuştur. Büyük ölçüde çağın gereklerine cevap vermediği için de, sürekli,
değişiklik teklifleriyle Parlamento gündemine gelmektedir.
Bu bağlamda, size
önerimiz, geliniz, bütün vergi yasalarını yeniden ele alalım, silbaştan yeniden
yazarak, hem vergi yasalarındaki sistematiği hem de diğer yasalarla olması
gereken uyumu tesis ederek, çağın gereklerine uygun hale getirelim.
Değerli milletvekilleri,
yasa teklifinin bu maddesiyle, 6183 sayılı Yasanın "Üçüncü şahıslardaki
menkul malların, alacak ve hakların haczi" başlıklı 79 uncu maddesi
tamamen değiştirilmektedir. Madde, değişiklik teklifiyle, amme borçlusunun
borcuna karşılık haczedilebilecek menkul mallardan üçüncü şahıslar elinde
bulunanların haczini düzenlemektedir. Bu şekilde yapılan bir düzenlemeyle, amme
alacağının güvence altına alınmasının amaçlandığını görmekteyiz. Yapılan bu
düzenlemenin doğru ya da yanlışlığına bir şey diyemeyiz, siyasî bir tercihtir;
ama, sizlere söyleyecek birkaç sözümüz var.
Öncelikle, siz, ne
yaptığınızı bilmiyorsunuz. Birbirinizden haberiniz yok. Kanun teklifi veren
milletvekili Sayın Dağcıoğlu, birkaç hafta önce görüştüğümüz 1066 sıra sayılı
Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 5 inci maddesiyle, 6183 sayılı
Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 79 uncu maddesine fıkra
eklenerek düzenleme yapıldığını bilmiyor. Zira, bilse, teklifin bu bölümünü
geri çekmesi gerekirdi.
Milletvekili bilmiyor,
iyi de, Plan ve Bütçe Komisyonunda bulunan değerli AKP'li milletvekilleri ne
yapıyor? 1066 sıra sayılı kanun tasarısının 5 inci maddesiyle, 6183 sayılı
Yasanın 79 uncu maddesinde değişiklik yaparken, neden 1081 sayılı yasa
teklifiyle getirilmek, yapılmak istenen düzenleme o zaman gündeme alınmadı?
Veya 1081 sayılı yasa teklifiyle, 79 uncu madde tamamen değiştirilecek ise,
neden 1066 sıra sayılı kanun tasarısında maddeye aynı mahiyette fıkra eklemek
suretiyle kısmen değişiklik yapılması yoluna gidilmiştir? Allahaşkına söyler
misiniz, olur mu böyle şey?! Anlaşılan, siz, iyice şaşırdınız ve ne yapmak, ne
etmek istediğini bilmiyorsunuz.
Bu olacak bir şey değil
değerli arkadaşlar, bu madde görüşülemez, önce bu hatayı gidermemiz gerekir. Üç
gün önce bir kanun tasarısıyla, söz konusu olan maddeye fıkra eklemek suretiyle
düzenleme yapacaksınız, üç gün sonra bu maddeyi bir başka kanunla tamamen
yeniden düzenleyeceksiniz. Gülerler size arkadaşlarım.
Tabiî ki, siz, bu
konuları önemsemiyorsunuz. Bu konulara verilmesi gereken önemi, değeri
vermiyorsunuz. Daha doğrusu, sizin önem ve değer verdiğiniz konular farklı.
Neler mi bunlar: Yaşlılarımıza ömürlerinin son dönemlerinde sağlıklı ve huzurlu
bir ortam sağlamak amacıyla hizmet veren huzurevlerinde Katma Değer Vergisi
yüzde 18. Ülkemizin geleceğini sahiplenecek çocuklarımızın okul yaşamlarında
kullandıkları okul önlüğü, okul çantası ve beslenme çantasındaki Katma Değer
Vergisi yüzde 18. İlaçta Katma Değer Vergisi hâlâ yüzde 8. Yaşamları sona eren
ve son olarak mezarlığa yolcu ettiğimiz insanlar için bu dünyada son kez
kullanılan kefen bezindeki Katma Değer Vergisi yüzde 18.
Değerli arkadaşlarım,
5228 sayılı Kanunun 15 inci maddesiyle, 3065 sayılı Katma Değer Vergisi
Kanununda değişiklik yaparak, pırlanta, elmas, yakut gibi kıymetli taşlarda
Katma Değer Vergisi oranını yüzde 0 olarak belirleyip, Katma Değer Vergisinden
istisna etmesini biliyorsunuz; ama, yukarıda konuştuğum konularla ilgili vergi
düzenlemesine nedense gitmiyorsunuz.
Hadi, diyelim ki,
yaşlılarımıza saygınız yok, hadi, diyelim ki, öğrenci velilerini düşünmüyor ve
önemsemiyorsunuz, hadi, diyelim ki, hastalar için "ne halleri varsa
görsünler" diyorsunuz. İyi de, bütün bunlara değer verdiğiniz ve önemsediğiniz
yoksa, ölülerimize de mi saygınız yok?!
ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) -
Kefen bezinde yüzde 8'e düştü.
UFUK ÖZKAN (Devamla) -
Doğrudur, yüzde 8'e düşmüştür, yüzde 10'luk bir düşüş yapmışsınız; ama, yüzde 8
kefen bezinde.
Doğru, artık, herkes
biliyor ki, sizin sevdiğiniz ve saydığınız, pırlanta takanlar, pırlanta
satanlar. Size iktidara, pırlanta takanlar ile pırlanta satanlar getirmedi.
Bunlara çektiğiniz kıyaklar ve sonuçları, sizi iktidar koltuğundan edecektir.
Dün, kanun teklifinin
tümü üzerinde konuşurken, Sayın Ergün Dağcıoğlu "vergi tabanını
yaydık" ifadesini kullandı. Gerçekten doğru, vergi tabanı yayıldı. Sadece
tabandaki dürüst, namuslu ticaret erbabından vergiyi alıyorsunuz; ama, üst
kısımlardan vergi almayı ihmal ediyorsunuz, beceremiyorsunuz; çünkü, onlardan
vergi almaya gücünüz yetmiyor.
Değerli arkadaşlarım,
vergide çokbaşlılığı kaldırdığınızı ifade ediyorsunuz. Vergi dairelerimizde
çalışanlar ile vatandaşlarımızın karşı karşıya kaldığı durumu gözardı
ediyorsunuz. Anadolu'ya çıkın, Anadolu'da işyerlerine saldığınız vergi
denetmenlerinin, vergi dairesi çalışanlarının, o yörede çalışan halkın
ıstıraplarına nasıl ortak olduklarını, ama, sizden gelen baskıcı unsurlarla
nasıl baş edemediklerini, gidin, oradaki insanlarla bir konuşun. Anadolu'da esnafımız
perişan; ama, Anadolu'da, vergi dairesinde çalışan insanlarımız da perişan. Bu
baskıcı unsurunuzla, hem vergi dairesinde çalışanları hem de bu ülkeye vergi
kazandırmaya çalışan insanları perişan ediyorsunuz.
Yine, Sayın Ergün
Dağcıoğlu'nun söylemiş olduğu "akaryakıt pompalarına yazarkasa
takıldı" ifadesi var. Bir çıkın bakalım, Ankara'da kaç tane istasyonda
yazarkasa var… Akaryakıt istasyonlarına takmış olduğunuz yazarkasayla kaçak
akaryakıtın önüne geçeceğinize inanıyorsanız, yanılıyorsunuz. Bu kadar yüksek
ÖTV ve KDV varken, bu kadar yüksek vergi oranlarıyla, ne akaryakıtta ne içkide
ne sigarada, kaçağı ve sahteyi önleyebilme şansınız yok. Size tavsiyem, derhal
bu yüksek vergileri azaltın.
Dolaylı vergilerle
ilgili, Sayın Akif Hamzaçebi dün gayet net bir şekilde ifade etti. Şunu
söylemek istiyorum: İşbaşına geldiğinizde yüzde 60 olan dolaylı verginin bugün
yüzde 70'e çıktığını dün duydunuz, bugün de tekrarlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
sizin, traktörüne mazot koyan insandan aldığınız vergi ile dizel Mercedesine ya
da BMW'sine mazot koyan insandan aldığınız vergi aynı ve yine, sizin, evine
doğalgaz kullanan insandan aldığınız vergiyle, fakiri ile zengini arasında hiç
fark yok. Sigara alan, içki alan, evine doğalgaz alan, evine elektrik parası
ödeyen, telefon parası ödeyen insanlardan almış olduğunuz vergiyle, sizin,
zengin ile fakir arasında yaptığınız hiçbir ayırım yok, herkesten dolaylı vergi
alıyorsunuz. Sizin bir tek işiniz var; az kazanandan çok vergi almak, çok
kazanana hiç uğraşmamak, bulaşmamak.
Bahar havası... Nerede
bahar havası var, merak ediyorum. Dünden beri bahar havasını Anadolu'nun dört
bir tarafına soruyorum. Burada belki bahar havası var, belki sizin
yakınlarınızda bahar havası var; ama, tarlada bahar havası yok, tarla hâlâ karakışta,
insanlar daha tarlalarını süremediler. Doğru, artık herkes biliyor ki, sizin
sevdiğiniz ve saydığınız insanlar bunlar!
Değerli arkadaşlarım,
eskiye dönün, verdiğiniz sözleri unutmayın. Yapmanız gerekeni biz Cumhuriyet
Halk Partililer olarak her fırsatta söylüyoruz. Bu vesileyle bir kez daha
söylemek istiyorum: Artık şu seçim sandığını milletin önüne getirin. Getirin,
millet size "gidin" diyecektir. Dolayısıyla, siz de, milleti daha
fazla perişan etmeden, taşıyamadığınız bu yükten, sorumluluktan kurtulmuş
olursunuz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yasa yapma ciddî bir iştir. Yasa yapma, ciddiyet ister ve bir
o kadar da hassasiyet isteyen bir iştir; hata kabul etmez, yapacağınız hatalar
Parlamentonun ciddiyetine gölge düşürür.
Bu duygu ve düşüncelerle
sözlerimi tamamlarken, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Özkan.
Anavatan Partisi Grubu
adına, Mersin Milletvekili Sayın Hüseyin Özcan; buyurun.
Süreniz 10 dakikadır.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1081 sıra
sayılı kanun teklifi konusunda düşüncelerimi sizlerle paylaşmak için söz almış
bulunuyorum; Anavatan Grubu adına Yüce Meclisi ve halkımızı saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
bugün, gerçekten, bu yasa, fakiri, orta sınıfı iyice perişan eden, ama,
imkânları olanları koruyan bir yasa görünümünde. Bakıyoruz ki, dargelirlilerden
alınan vergi konusundaki böyle vurdumduymazlık; ama, diğer taraftan, Kurumlar
Vergisinde, almış olduğunuz şeyle birileri korunuyor ve istihdam alanlarını
daraltıyorsunuz. Yeni yatırım alanlarını daraltarak insanları açlığa mahkûm
ediyorsunuz. İşte, bakıyoruz, sokakta, artık, anarşi almış yürümüş. Gençler
birbirlerini öldürür duruma gelmiş. Esnaf, kepenk kapatıyor. Esnaf, vergisini
ödeyemiyor. Esnaf, kirasını ödeyemiyor. Esnaf, sigorta parasını ödeyemez
durumda. İcra depolarının önünde birsürü yığılan mallar ve bu icra deposundan
malını alamayıp, icra kirasını veremeyen esnaflar perişan durumdayken,
birilerini korumak… Kurumlar Vergisini azaltarak neyi halledeceğiz?
Değerli arkadaşlar,
bakıyoruz basından, tekstile diyorsunuz ki, KDV indirdik. Tekstil firmaları
daha iyi biliyor, sadece yüzde 30'luk kısmına, siz, yüzde 8, iplik konusunda
indirim yaptınız. Yüzde 70 girdilerin KDV'si hâlâ yüzde 18.
YAHYA BAŞ (İstanbul) - O
da düzelir.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
Mademki düşülecekti de, daha dün, neden, Bursa'da iki tane büyük işletme,
fabrika kapanıyor? Binlerce insanı işsiz bırakıyorsunuz. Buranın sahipleri
diyor ki: "Biz, artık çekemiyoruz, parasız izin verdik."
Acaba, o işçiler, bir
gün, bir hafta parasız izin aldıklarında ailelerini geçindirebiliyorlar mı? Hiç
yoksulluk çektiniz mi? Demek ki hiç yoksulluk çekmediniz ki, yoksulun kadrini
bilesiniz! Bu tekstil işçilerinin, tekstil fabrikalarının durumu yürekler
acısı. Köylünün de durumu, memurun da durumu, hakeza hiç birbirlerinden farkı
yok; ortadirek bırakmadınız. Size kimler yakınsa, onları kurtarmanın yasalarını
çıkarmaya çalışıyorsunuz, parmak çoğunluğuna dayanarak.
Değerli arkadaşlar,
çocuklar ölüyor. Birbirlerini niye öldürüyor bu gençler? Ta ilkokula,
ortaöğrenime sıçradı. Aileler perişan, huzursuz; ailelerindeki bu perişanlık,
huzursuzluk, bu çocukları da etkiliyor ve haliyle, birbirlerini ikna etmek,
birbirleriyle uzlaşmak değil, birbirlerini öldürür duruma geldiyse, gerçekten,
bu kötü yönetim, bu ülkede, bu insanların ölmesine bir nevi göz yumuyor.
Neden mi dersiniz; işte,
ekonomik konu, sıkıntılar diz boyu. Köylüye gidiyorsun, köylü ağlıyor, işçi
ağlıyor, memur ağlıyor, esnaf ağlıyor. Ağlamayan kim var allahaşkına, söyler
misiniz?! Sadece, sizler, burada, halka inmeden… Hele şu varoşlara gidelim de
bir bakalım o insanların perişanlığına. Elektrik, suları kesilmiş, cezalı
duruma düşmüşler, telefonları kesilmiş. Biz geliyoruz… Birilerini kurtarmak
için, aman, sıcak paranın önünü açmak için, sıcak para sahiplerinin Türkiye'de
soygununa göz yummak, alkışlamak için, çıkıyorsunuz, yasa çıkarıyorsunuz!..
Bunlar doğru değil; bunlar… Türkiye'nin yoksulunun alınteri var, işçisinin
alınteri var; köylüsünün, o çatlayan elinin yarılmış olan yarıklarında, orada,
toprak dolan, o köylünün, elinin içerisine toprak dolan köylünün hakkı var.
Bunları sorumsuzca dağıtırsanız, sonuçta, sokakta anarşi olur. İşte, görüyoruz,
Diyarbakır'da olaylar oluyor birsürü; ama, bunlar niye olsun! Açlığın, sefaletin
bir mahsulüdür. Eğer siz insanları aç bırakırsanız, bu insanlar sokağa dökülür,
devletine karşı gelmeye çalışır. Bunların çözülmesi gerekir.
Bugün, çıkacaksınız, bir
köylü hak istiyor diye, köylüye kızacaksınız ve köylü affedildi diyorsunuz,
ondan sonra, köylüyü mahkemeye veriyorsunuz. Bu tazminat davalarına mı göz
diktiniz?! Alamazsınız; alsanız bile, nasıl yiyeceksiniz?! O köylü çığırıyor,
diyor ki, aman, benim alın terim bitti diyor, perişanım diyor; sen, anasına
küfretmeye kalkıyorsun. Ondan sonra çıkıyorsun, devlet sizi mi besleyecek
diyorsunuz. Memura yüzde 3'lerle, 3+3'lerle veyahut da emeklilere çok ufak bir
zam vererek bu insanları memnun edeceklerini… Bu insanlar aç, evinde ekmek
bulamıyor; çocuğuna giyecek elbise bulamazken, sizler, ne kadar güzel, hemen
çıkıyorsunuz, yasa çıkaracağız diyorsunuz. Bu yasayı da, sıcak para sahiplerine,
zengin, imkânı olanlara; ama, orta direk ve yoksul, o icra kapısında bekleyip
de, malını böyle gözüyle görüp; ama, icradan malını almayan esnafa da hiçbir
şey yok. Köylüye… Zaten köylüyü bitirdiniz. Köylüyü nasıl köyden göçüreceksiniz
diye onunla uğraşırken, varoşlar köy olmuş, varoşlar aç. Sizler ne
yapacaksınız?!. Yarın, halk, size öyle bir ders verecek ki, bu parmak
sayılarınız… Belki de bu masalarda, sıralarda oturmayacaksınız. İnanıyoruz ki,
bu halk, belki bugün susar gibi görülüyor; ama, sandıkta gerekli dersi
vereceğine inanıyoruz.
Gelin, Türkiye'de
insanları mutlu etmenin çözüm yollarını arayalım. Hep birlikte, muhalefetiyle
iktidarıyla, 21 inci Yüzyılda insanların insanca yaşaması, Türk onuruna,
Türkiye'de yaşayan insanların haysiyetine yakışır şekilde yaşamlarını daha
düzenli şekilde yaşamaları için katkıda bulunalım diye düşünüyoruz.
Değerli arkadaşlar,
istihdam alanlarını daraltarak, bu işçileri sokakta bırakarak, özelleştirme
furyası altında yandaşlarınıza peşkeş çekerek, bu insanların geleceğini,
çocuklarının geleceğini, ailelerin geleceğini karartmayın; yazıktır, günahtır!..
Bugün, tekstil işçileri
sokakta. Acaba, ben, yarın ekmek götürebilecek miyim, çocuğuma kitap parası,
defter parası alabilecek miyim veyahut da ilaç parası alabilecek miyim diye
uğraşırken, sizler, ikide bir kafanıza estiğinde getiriyorsunuz yasa, bizim
parmak çoğunluğuyla biz bu yasayı geçireceğiz, nasıl olsa birilerini
kurtaracağız diyorsunuz; ama, o birileri, yarın sandıkta sizi kurtarmayacak.
İnanıyoruz ki, bu seçmen, sandıkta AKP'lilere gerekli dersi verecek.
İBRAHİM KÖŞDERE
(Çanakkale) - Bu söylediklerinize inanıyor musunuz?!
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
Biz, inancımıza göre konuşuyoruz, hiç kimseden şey almıyoruz. Biz, halkımızın
sesini burada dile getirmek istiyoruz, köylünün sesini dile getirmek istiyoruz,
yoksulun, memurun sesini dile getirmek istiyoruz. Rahatsız olabilirsiniz.
Rahatsız olabilirsiniz. Gelin, sizinle birlikte bütün Anadolu'yu adım adım
gezelim; bu köylülerin perişanlığını görün, işçinin perişanlığını görün,
özelleştirme furyası altında, o, sokakta bıraktığınız, onlara gelecekte güvence
sunacağınızı söylediğiniz işçilerin durumunu görün.
İBRAHİM KÖŞDERE
(Çanakkale) - Ben sizinle gelmeye razıyım.
HİKMET ÖZDEMİR (Çankırı)
- Biz geziyoruz.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
Maalesef, gezmiyorsunuz; ama, belki birbirinizin arasında geziyorsunuz; ama,
halkın arasında gezmiyorsunuz. İnanıyoruz ki, bu halk, bunları bir yere
yazacak, sandıkta…
MEHMET CEYLAN (Karabük) -
Anketler?..
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
O anketler, sizin parayla tutmuş olduğunuz anketler.
TEVFİK AKBAK (Çankırı) -
Bir de siz tutun…
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
Ne kadar güzel… Biliyoruz; biz para vererek değil, biz halka güvenerek o
anketleri… Anavatan olarak inanıyoruz ki, gelecekte o sıralarda biz oturacağız.
Sizler göreceksiniz ki, bu lafların altında kalacaksınız.
Bugün köylü deyince laf
atıyorsunuz, işçi deyince laf atıyorsunuz, memur deyince laf atıyorsunuz,
yoksul deyince laf atıyorsunuz. Elbette ki, siz onlardan değilsiniz de onun
için laf atıyorsunuz. Biz bunlardan gocunmuyoruz; çünkü, onların sesi olmak…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Sayın Vekilim, hazır ayrılmışken bu tarafa gelin.
BAŞKAN - Sayın Özcan, son
cümlenizi rica edeyim.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
Evet, biz, onurumuzla, haysiyetimizle her zaman ayaktayız. Hiç kimseye vefa
borcumuz yok. Hiç kimseye de 25 kuruşluk bir borcumuz yok. Biz, Türkiye
halkının sevdalısıyız Türkiye'de yaşayan insanların sevdalısıyız; yoksa, laf
atarak, şuradaydın, buradaydın değil; biz yerimizdeyiz, biz demokrasiye
inanıyoruz, insan haklarına inanıyoruz, Türkiye'nin üniter yapısında taviz
olmayacağına inanıyoruz. Bu paydada birleştiğimiz için, bugün Anavatandayız, yarın
da iktidar olacağız.
YAHYA BAŞ (İstanbul) -
Yarın nerede olacaksınız?!
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
Bu dediğimizi hayata geçirmek için mücadele vereceğiz. Hiç rahatsız olmayın.
Yarın göreceğiz sizi…
YAHYA BAŞ (İstanbul) -
Bugün orada, yarın orada!..
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
Seçim geldiğinde göreceğiz sizleri de…
BAŞKAN - Sayın Özcan,
lütfen, son cümlenizi alayım.
Arkadaşlar, müdahale
etmeyelim hatibe.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
Evet, değerli arkadaşlar, bu yasa, zengine yönelik yasadır. Bu yasa, gerçekten,
fakiri mahkûm eden, işçiyi mahkûm eden, memuru mahkûm eden, dargelirliyi mahkûm
eden bir yasadır. Biz bu yasaya onay vermeyeceğiz Anavatan Grubu olarak.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum; halkımıza sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özcan; 11 dakikalık konuşmanızda yasanın bu maddesine hiç gelemediniz,
zaman yetmedi herhalde!..
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) -
Zaman bırakmadınız…
BAŞKAN - AK Parti Grubu
adına Tokat Milletvekili Sayın Ergün Dağcıoğlu. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Sayın Dağcıoğlu, inşallah
madde üzerinde…
AK PARTİ GRUBU ADINA
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; az önce, 4 üncü maddesinde, 6183 sayılı Kanunla ilgili amme
alacağına güvence getirdiğimiz ve amme alacağına tanınan öncelik hakkını
korumakla ilgili bir madde tartışmış idik ve amme alacağına hacze iştirak
anlamında öncelik verilmekle birlikte, bu alacakların, borçlunun iflası,
mirasın reddi ve terekenin resmî tasfiyeye tabi tutulması hallerinde var olan öncelikleriyle
ilgili bir düzenleme getirmiştik.
Şimdi, 5 inci maddede de,
yine, 6183'le ilgili 79 uncu maddede bir düzenleme getiriyoruz. Ancak, Sayın
Başkanımızın az önce de ifade buyurduğu gibi, konuşmacı arkadaşlar, kanun ve bu
maddeyle ilgili olmayan o kadar çok şeyler söylediler ki, bir tanesini Yüce
Meclisimizin nezahetine ters düştüğü için ve maksadını aşan ve mutlaka,
inanıyorum ki, düşüncesinin farklı bir boyutunda ifade ettiği ve yer bulduğuna
inandığım bir ifade oldu; o da şudur: Analara küfretmeyle ilgili bir ifade idi.
Sayın Milletvekilimiz,
mutlaka sürçülisan etmiştir diye düşünüyorum ve onun düzeltmesini istiyorum;
çünkü, analarımız, hepimizin anası kutsaldır ve olur olmaz ağızlarda analara
küfretmenin dile getirilmemesi gerektiğini burada vurgulayarak sözlerime
başlamak istiyorum.
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) -
Sayın Başbakanın, Erdemli'deki çiftçiye, Kemal Öncel'e söylediği
"anası" ifadesini söylüyorum.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Devamla) - Evet, yani, sizin ağzınıza yakışmadığını ve maksadını aştığını…
BAŞKAN - Sayın Dağcıoğlu,
siz Genel Kurula hitap…
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) -
Biz söylemedik, Başbakan söyledi.
BAŞKAN - Sayın Özcan,
müdahale etmeyin yerinizden.
Buyurun.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Devamla) - Şimdi, bu 79 uncu maddede konuşacağını ifade ettiğinde, 4 üncü
maddeyle ilgili konuşurken CHP'li Sayın Milletvekilimiz, demişti ki: Sayın
Dağcıoğlu'nun, hadi getirdiği kanundan haberi yok, hadi Maliye Bakanının da
haberi yok, Bütçe Komisyonunun da mı hiç haberi olmadı? Geçtiğimiz haftalarda,
günlerde, bu Yüce Meclisten bir kanun çıkardık ve o kanunda da, şu anda
konuştuğumuz 79 uncu maddeyle ilgili düzenlemeler geçirdik. Yani "bunların
hiç okuması yazması yok mu" demişti de, o arkadaşımızın bu ifadelerini
gençliğine vermek suretiyle bir cevap vermek istiyorum; çünkü, Yüce Meclisteki
milletvekillerimizin her birisi, inanıyorum ki, hem ne söylediğini bilen, düşünmesini
bilen ve düşündüğünü de en uygun platformlarda dile getiren; ama, her şeyden
önce de bu Yüce Mecliste ve bu çatıda konuşurken mutlaka altyapısını
araştırarak…
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Mutlaka…
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Devamla) - …ne söyleyecekse söylediğine inanıyorum.
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Aynen öyle.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Devamla) - Şimdi, bakın, genç kardeşimiz dedi ki: "Bu kanunu geri
çekmeli; çünkü, biz bununla ilgili bir düzenleme getirdik." O getirdiğimiz
düzenleme neydi; SSK ve Bağ-Kur kanununda, banka genel müdürlüklerinin haciz
kabiliyetlerini artırabilmek ve hacizle ilgili problemlerini süratle
sonuçlandırmak için bir maddelik bir düzenleme getirmiş idik.
Şimdi, onu, geçtiğimiz
günlerde Yüce Meclise, SSK Kanunuyla ve acil olması adına banka müdürlükleriyle
ilgili bu irtibatın kurulabilmesi için getirdiğimiz o bir maddelik düzenleme,
ola ki, bizim bu kanunumuzun Meclise gelmesinin gecikmesi, sarkması ve sürenin
uzamasına karşı alınacak bir tedbir olarak getirmiştik. Şimdi getirdiğimiz bu
kanun, 79 uncu madde, hepsini en geniş bir şekilde ihata edecek düzenlemeye
cami olduğu için, artık bunun, o geçenlerde SSK ve Bağ-Kur Kanununda
getirdiğimiz mevzii çözümün de, mutlaka, bu genel çözümün içerisine konulması
gerekiyordu, onun için getirdik.
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Orada çözümlenebilirdi.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Devamla) - Eğer, sizin bu hassasiyetinizden ötürü, bu kanunu, bu tarihî
kanunu, vergi kanunlarını düzenleyen, indiren, insanlarımıza nefes aldıracak
kanunu çekersek, biz burada hiçbir kanunu geçiremeyiz arkadaşlar.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Ama ne nefes, ne nefes!
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Ne
alakası var?!
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Ne
alakası var?!
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Çift dikiş yapıyor, çift dikiş!..
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Devamla) - Böyle bir yaklaşım olabilir mi ve mütemadiyen, genç
milletvekillerimiz, bakın, böyle geliyorlar, hesapsız kitapsız konuşmalarla,
aslında, hem Meclisin hem de milletvekillerimizin…
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Ayıp!.. Ayıp!..
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Devamla) - …hem de hükümetimizin şahsı manevîsini tezyif ediyorlar; buna,
zannediyorum ki, hiçbirimizin hakkı yoktur.
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Şunu bir Türkçe anlatır mısınız; bir Türkçe anlatın şunu da anlayalım.
BAŞKAN - Sayın Dağcıoğlu,
siz, Genel Kurula hitap edin.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Devamla) - Siz hukukçu değil misiniz; bu, sizin mütemadiyen kullandığınız
ifade tarzı.
BAŞKAN - Sayın Özkan,
karşılıklı konuşmayalım.
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Kastını aşan konuşma var Sayın Başkan.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Devamla) - Şimdi, 79 uncu maddeyle ilgili olarak, çok ciddî…
BAŞKAN - Onun anlattığı
da Türkçe; siz de onu araştırırsınız; onun anlattığı da hukuk lisanı.
Buyurun.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Devamla) - Ben, size lisan öğretecek durumda değilim; ama, bu Yüce Mecliste
elli senedir, altmış senedir kullanılan ifadelerle ben burada yüce milletimize
hitap ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Dağcıoğlu,
siz, genele hitap edin.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Devamla) - Sizden alacağım gösterge ve sizden alacağım işaretlerle konuşma
durumunda değilim. Bırakın da, bir milletvekiliniz olarak ben hangi usul ve
lisanla konuşacaksam, ona da ben karar vereyim lütfen.
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Benim konuştuğum lisanda sizi rencide edecek hiçbir şey yok ve bildiklerimizi
anlattık, doğruyu anlattık Sayın Dağcıoğlu.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Devamla) - Kanunu geri çekmeme gerek olmadığını zannediyorum anladınız.
BAŞKAN - Sayın Özkan,
müdahale etmeyin.
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Maddeyi… Maddeyi…
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Devamla) - Şimdi, burada, bizim 79 uncu maddede, 6183 sayılı Kanunla bir
yarayı, kangren olmuş bir yarayı çözmek için biz bu maddeyi getirmiştik. O da
neydi; yine, Türkiyemizin her tarafında, sadece hukukçu olmasına gerek olmadan
bütün sade vatandaşlarımızın anlayacağı bir örnekle bu maddeyi anlatmak
istiyorum. Bir arkadaşımız -ben Tokatlıyım, Tokat'tan örnek vereyim- Tokat'ta
büyük bir mağazaya gidiyor, bir alışveriş ediyor, diyelim ki, bir ayakkabı
alıyor. Daha önce, gazetelerde bununla ilgili güzel bir örnek çıkmıştı da, bu
güzel örneği de sizinle paylaşmış olayım. Bir ayakkabı mağazasından, gidiyor,
ayakkabı alıyor. 500 liraya ayakkabıyı alıyor, parasını ödüyor ve gidiyor. Aradan
kısa bir zaman geçiyor. Diyelim ki, bu mağazadan alacaklı olan, bir kamu kurumu
olsun, banka olsun, SSK olsun, vergi dairesi olsun, bu alışverişi fark ediyor
ve alışveriş yapan kişiye bir yazı gönderiyor; diyor ki o yazıda, yedi gün
içerisinde, siz, bu kurumla ilgili yapmış olduğunuz alışverişten ötürü 200 lira
bu kurumun bize borcu vardı, bu borcu ödemelisiniz diyor. Siz, tabiî, o kurumla
bir ortaklığınız, ilişkiniz, hatta tanışıklığınız da olmadığı için, belki
atlıyorsunuz, belki cevap vermede gecikiyorsunuz ve yedi gün içerisinde, işte
bu yazının gereğini yapmadığınız için, o kurum, sizden, söke söke, o alacağı
500 lirayı aldığı yetmiyormuş gibi, siz "yahu, benim bu kurumla hiçbir
alakam yok, vereyim, 500 liralık bir ayakkabı aldım, çıkarayım bir 500 de size
vereyim, canımı kurtarayım" deseniz bile, canınızı kurtarma hakkınız yoktu
ve gidip, o kurumla ilgili, size terettüp ettirilen borcu ödemek vebal ve
mecburiyetindeydiniz. Şimdi, biz, bu maddeyle bu sorumluluğu ortadan kaldırıyor
ve yedi günlük bu kısa süreyi bir yıla yaymak suretiyle, artık insanlarımızın
hukuk nezdinde gerekli girişimleri yapabilme, şayet haklıysa haklı olabilme
haklarını o insanlarımıza tevdi etmek için böyle bir madde koyduk. Şimdi, bu
kadar güzel bir maddeyi, siz, bu maddeyi koydunuz, öyleyse bu kanunu
çekeceksiniz; çünkü, dünyadan bihabersiniz diye gelip burada takdim etmeye
çalışmak, zannediyorum, hiçbir hakkaniyetle bağdaşmaz.
Ayrıca, daha sonraki
hatip arkadaşımız -zannediyorum Anavatan Partisinden Sayın Özcan kardeşimizdi-
ve CHP sözcüsü, mütemadiyen, sık sık, üst gelir gruplarından vergi
almıyorsunuz, Kurumlar Vergisini azaltıp neyi halledersiniz dediler.
Bakın, arkadaşlar,
bizler, aslında, vergiyi tabana yayarak, adaletle, en geniş şekilde almak ve
dün de söylediğim gibi, 65 katrilyon liralık geliri, kısa bir süre içerisinde,
düzgün ekonomi ve maliye politikalarıyla ve vergi politikalarıyla 146 katrilyon
lira tahsil edecek mertebeye getirdik. Ben, dün, Maliye Bakanımızın sevimliliği
ve yakışıklılığından değil, uyguladığı maliye politikalarıyla biz bunu sağladık
demiştim. Onun için bile dayak yedik burada.
Şimdi, bakın arkadaşlar,
sizinle, konuyla tamamen ilintili olduğu ve yüce milletimizin de çok net bir
şekilde anlayacağını ümit ettiğim, geçen ay Plan ve Bütçe Komisyonunda
yaptığımız bir konuşma esnasında, milletimizle, onun değerleriyle örtüşen, çok
varlıklı, en önde gelen işadamlarımızdan birisiyle geçen diyaloğumuzu burada
aktarmak istiyorum.
Yine, bir vergi
kanunuyla, Kurumlar Vergisini yüzde 30'dan 20'ye indiriyoruz, vay bunu nasıl
yaparsınız, kaynağını nereden bulursunuz; siz, küçük işçi…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Dağcıoğlu,
sizin şahsınız adına da talebiniz var; şimdi, onu… Yalnız, 5 dakikaya sığdırın.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Devamla) - Çok teşekkür ediyorum.
Bu örnek, zannediyorum
birçok mesaja da havi olduğu için iyi değerlendirmeli.
O, çok varlıklı ve
memleketimizin önde gelen işadamlarından, Anadolu'nun çocuğu bir arkadaşımız,
Samsunlu bir kardeşimiz, işadamı, hasbelkader, Mecliste bütçe konuşmalarını
izliyormuş. Böyle, heyecanla… Ben de, Sayın Başbakanımızın simit hesabının
şaştığının söylendiği bir ortamdan sonra, ertesi gün -Bütçe üyeleri
hatırlayacaktır- Çankaya'da bir simitçiye sordum "bu simitler kaç
kuruş" diye. "250 000 lira" deyince, dedim ki "şuradan bir
10 tane doldur da, Sayın Baykal'a, Sayın Erkan Mumcu'ya ve bizim Bütçe
üyelerine hediye götüreyim" dedim ve getirdim, onları orada dağıttım;
televizyon ve gazetelerde de çıkmıştı. Ben bunu dağıtırken, o işadamımız
"Sayın Milletvekilim, şu simitten bir tane de bize düşsün" dedi.
"Ama, bu Sayın Baykal'ındı, hesabın şaşmadığını anlatmak için bir örnek
olsun diye ona hediye almıştım" dediğimde, "ben milletim, bana bir
tane bu simitten ver" deyince, "peki, al sana bu simidi vereyim; ama,
bu simit yalnız yenilmez, simit-çay hesabı da şaşmasın, sana içeride bir de çay
ikram edeyim" dedim.
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Ne
kadar doyurucu bir konuşma yapıyor! Zabıtlara geçiyor... Çok doyurucu konuşma!
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Devamla) - Ve içeride, bu çayla birlikte bu simidi takdim ederken dedim ki…
BAŞKAN - Sayın Dağcıoğlu,
maddeye dönelim.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Devamla) - Konuyla tam ilgili efendim.
BAŞKAN - Rica ediyorum,
maddeye dönelim.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Ben hikâye anlatmaya başlarsam, o, orada konuşamaz!
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Devamla) - Süremi kullanıyorum efendim. Bırakın da istediğim gibi kullanayım.
BAŞKAN - Efendim, maddeye
dönelim; lütfen..
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Devamla) - Efendim, maddeyle ilgili olduğunu göreceksiniz.
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Burası kahve değil!
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Ayıp!..
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Devamla) - Bakın, orada dedim ki işadamına: "Lütfen, cebinizde nakit
paranız varsa, çıkarın, beraber sayar mıyız şu toplulukta." Çıkardı. Ne
kadar; 90. Ben dedim ki: "Bakın, bu getirdiğimiz kanunla, şayet yüzde
30'dan 20'ye düşürmüşsek; yani, 100 birimde biz ne yapmışız, 30 birimden 20
birime düşürmüşsek, demek ki, bizim vatandaşımız, işadamımız, 30 birim vergi
ödeyeceğine 20 birim; yani, 300 milyar lira ödeyeceğine 200 milyar lira
ödeyecek, 300 trilyon ödeyeceğine 200 trilyon ödeyecek. Siz de "cebimde 90
000 000 lira para var" dediniz. Siz, kazandığınız bu 100 trilyon lirayı
cebinize koyarak 100 trilyon 90 milyon liram var diye mi sevineceksiniz, yoksa
bu vergi kanunlarıyla kazandığınız bu ekstra 100 trilyon lirayı bir yatırıma mı
döndüreceksiniz dedim. İşte, o zaman işadamımız "böyle bir şey olabilir
mi? İşadamları parayı cebinde taşımaz. Kazandığı her kuruşu mutlaka ertesi gün
yatırıma tahvil eder. Dolayısıyla, ben de 100 trilyon kazanmışsam, bunu hemen
yatırıma tahvil edeceğim" dedi.
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Hep
rakamlarınız 100 trilyon!.. Adam para bulamıyor, siz 100 trilyondan
bahsediyorsunuz!..
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Devamla) - Bu yatırım ne demektir; yatırım 100 milyarsa, 100 milyar liralık
yeni üretim, istihdam demektir; 100 trilyonsa, yeni üretim ve istihdam
demektir.
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Fabrikalar kapanıyor Sayın Dağcıoğlu, fabrikalar kapanıyor!
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Devamla) - Burada biz bu hesabı yapmazsak, sermaye düşmanlığı yaparsak,
vergileri, ikide birde, "üst gelir gruplarına değil de küçüklere
veriyorsunuz" diye aslı astarı olmayan suçlamalar yaparsak, biz nasıl bu
milletin yüzüne bakarız arkadaşlar?!
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Sayın Dağcıoğlu, fabrikalar kapanıyor!
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Devamla) -Sermaye düşmanlığıyla bu işler yürümez.
Bakın, süremi 1,5 dakika
kala kesiyorum. Dolayısıyla, süremi ben taşmadım. Ben burada nasıl, ne
konuşacak ve hangi konuda hangi örneği vereceğimi de bu muhalefetten alacak
değilim. Bu millete, onların anlayacağı örneklerle… Bizim, vergilerden
artırılan paraların üretime, işe, istihdama dönük olarak nasıl tebdil
edildiğini vurgulamak için bu örneği anlattım.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Dağcıoğlu.
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) -
Sayın Başkan, konuşmamı çarpıttığı için, İçtüzüğün 69 uncu maddesine göre söz
almak istiyorum.
BAŞKAN - Zapta bakayım,
ona göre karar veririm.
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Sayın Başkan…
BAŞKAN - Efendim?
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Sayın Başkan, yerimden bir açıklama yapmak istiyorum. Sayın Dağcıoğlu'nun
konuşmasında, Türkiye Büyük Millet Meclisinin şu Meclisinde, şu kürsüsünde, gençlerin,
araştırmacı gençlerin buraya gelmeye hakkı yokmuş gibi ifadesini geriye
almasını talep ediyorum. Genç olmak ve araştırıcı olmak bu maddeleri inceleyip
buraya getirmek suçsa, ben suçumu kabul ediyorum!
BAŞKAN - Öyle bir şey yok
Sayın Özkan, herkes düşüncesini söyleyebilir.
Sayın milletvekilleri,
şahsı adına ikinci söz isteği, Konya Milletvekili Sayın Ahmet Işık'ın.
Buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Sayın Işık, madde
üzerinde rica ediyorum…
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Hukukçu olduğunuzu söyledi, onu da düzelt.
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Hukukçu da değilim. Sayın Dağcıoğlu bakacak; hukukçu da değilim.
AHMET IŞIK (Konya) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1081 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve
6183 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 5 inci
maddesi üzerinde, şahsım adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
cumhuriyet tarihinde ilk defa bir siyasal iktidar, AK Parti İktidarı, kendisini
acil eylem planıyla taahhüt altına sokmuştur. Acil eylem planında, kamu
yönetiminin yeniden yapılandırılması, ekonomik dönüşüm programı, sosyal
politikalar, demokratikleşme ve hukuk reformu olmak üzere dört temel üzerine
oturan 205 faaliyet yer almaktadır. 205 faaliyetin 180'i için bugüne kadar
yapılması gerekenlerin yapıldığı ortaya çıkmaktadır. Tamamlanamayan diğer
faaliyetler kapsamında ise önemli ilerlemeler kaydedilmiş, birçok yasal altyapı
tamamlanma aşamasına gelmiş bulunmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
Adalet ve Kalkınma Partisinin siyasal iktidarı, kamu yönetimi reformunda,
sosyal politikalarda, demokratikleşme ve hukuk reformunda olduğu gibi, ekonomik
dönüşüm programında da tarihî adımlar atmaya devam etmektedir. Vergi oranları
ödenebilir ve makul bir noktaya çekilmekte ve de kayıtdışılığa karşı tarihî
mücadele verilmeye çalışılmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
vergi oranları indirilmekte ve vergi kanunları yeniden yazılmaktadır. Kurumlar
Vergisinin yüzde 33'ten yüzde 20'ye düşürülmesi, alt gelir grubunu derinden
etkileyen hayat standardı esası vergisinin kaldırılması, Katma Değer
Vergilerinin yaygın bir şekilde yüzde 18'lerden yüzde 8'lere çekilmesi, tarihî
adımlar olarak değerlendirilmelidir.
İşbu yasa teklifiyle,
Gelir Vergisi oranında indirime gidilmekte, ücretli gelir tarifesi diğer kazanç
tarifesiyle birleştirilmekte, dilim sayısı ise 5'ten 4'e düşürülmektedir. Üst
dilim yüzde 40'tan yüzde 35'e çekilmekte, alt dilim ise yüzde 15 olmakta ve
dünya uygulamaları yakalanarak, tüm kazançlar için tek bir tarife uygulamasına
geçilmektedir. Üst dilim azaltılarak müteşebbisin yatırıma ve istihdama teşviki
sağlanmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; teklifin 5 inci maddesinde, amme borçlusunun üçüncü şahıslar
nezdindeki menkul malları ile hak ve alacaklarının ne şekilde haczedileceğini
gösteren 79 uncu maddesi yeniden düzenlenmektedir. 1066 sıra sayılı yasada,
sadece banka genel müdürlüklerine haciz bildirisi gönderilmesine rağmen, bu
getirdiğimiz teklifin bu maddesinde ise, maddenin tamamı değiştirilmektedir.
Mevcut düzenlemeden farklı olarak, alacaklı tahsil dairelerinin haciz
bildirisini alan üçüncü şahıslara, borçlunun kendilerinde herhangi bir malı,
hak ve alacağının bulunmadığını genel mahkemelerde ispat etmek imkânı
getirmektedir. Böylece, mevcut kanunda yedi günlük bir süreyle sınırlı olan bu
imkân, üçüncü şahıslara bir yıla çıkarılmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
yapılan bu düzenlemede, yedi günlük sürenin geçirilmesi nedeniyle borç
uhdesinde sayılıp mağduriyete uğrayan üçüncü şahıslara, dava açma ve bu
durumlarını yargı nezdinde ispat etme hakkı tanınmaktadır. Bu düzenlemeye göre,
dava açan, ancak davasını kaybeden üçüncü şahısların, mahkemelerce yüzde 10
tazminata mahkûm edileceğini belirtmek suretiyle de, haksız davaların açılması
önlenmeye çalışılmaktadır.
Maddede yapılan bir diğer
düzenleme ise, yasal süreler içerisinde amme borçlusuna borcu olmadığını iddia
eden üçüncü şahıs aleyhine, alacaklı amme idaresince, bir yıl içerisinde, aksi
durumu ispat etmek kaydüşartıyla dava açabilme imkânı getirilmektedir. Bu
şekilde, üçüncü şahıslar da, alacaklı amme idareleriyle birlikte aynı sürede
dava açabilme imkânı getirilmektedir. Bu şekilde, üçüncü şahıslar da, alacaklı
amme idareleriyle birlikte aynı sürede dava açma hakkına kavuşmuş olacaklardır.
Ben, bu teklifin hayırlı
olmasını temenni ediyor, Genel Kurulu, tekrar, saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Işık.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
Sayın Ekmekcioğlu,
sorunuz var; buyurun.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Aracılığınızla, yanıtlanmak üzere
Sayın Bakana aşağıdaki sorularımı yöneltiyorum:
Tekstil sektöründeki
yüzde 18 olan KDV oranı yüzde 10'a indirilmiştir. (AK Parti sıralarından
"yüzde 8" sesleri) Bu KDV indirimi sektörün sorununu çözmemiştir.
Asıl sorun, enerji ve istihdam üzerindeki yükselen vergilerdir. İstihdam
üzerindeki vergi yükü, imalat sanayiindeki bir işçi için yüzde 42,7'dir. Bu
teklifle indiremediğiniz bu oranı ne zaman indirmeyi düşünüyorsunuz?
Yöneltmiş olduğumuz
sorulara hükümetçe yanıt verilmemektedir. Yöneltmiş olduğumuz soruların
hükümetçe yanıtlanması gerekmektedir; bu, bizim denetim görevimizdir; bunun
şekli de İçtüzükte belirtilmiştir, ama yazılı olarak ama da sözlü olarak.
Sorulan soruların
vergiyle ilgisi olduğu halde, "maddeyle ilgisi yok" denilerek yanıt
verilmemektedir; bu, hiç de şık düşmemektedir. Bu, bir âczin ifadesi midir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Bakan buyurun.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Çok teşekkür ediyorum.
Sayın Ekmekcioğlu,
tekstil sektöründeki KDV'nin yüzde 18'den yüzde 10'a düşürüldüğünü söyledi;
ama, 8'e düşürüldü; onu düzeltmek istiyorum, 18'den 8'e. "Bu, kâfi değil,
istihdam üzerindeki vergi yükünü ne zaman indireceksiniz" diye soruyor,
İçtüzüğe göre de bunun cevaplandırılması icap ettiğini ve cevaplandırılmadığı
takdirde de bunun bir acz ifadesi olduğunu söylüyor. Doğrusu üzüldüm ben.
Şimdi, hem İçtüzüğü
söylüyorsunuz hem de İçtüzüğe uyarsak o "bir acz" ifadesi gibi
alınıyor. Halbuki, İçtüzüğe uymamız icap ediyor bizim.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Uyuyor Sayın Bakanım.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul)- Şimdi, ben bakıyorum, İçtüzüğe göre bu madde, amme
alacaklarının tahsil usulüyle ilgili bir madde; ilgisi yok yani. Niye beni
âcizlikle suçluyorsunuz; yapmayın bunu.Yani, ben bunu, söylediğinizi, bize
sözlü sorun, yazılı sorun, onu cevaplandıralım ve yazılı ben her gün cevap
veriyorum; ama ilgisi yok.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Sayın Bakan, iki gündür aynı şeyi yapıyorsunuz burada. İki gündür
aynı şekilde cevap veriyorsunuz. Sorulan her soruya…
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Ekmekcioğlu, yani, İçtüzüğe göre hareket etmemiz
icap ediyor. Niye beni zorluyorsunuz.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Vergiyle alakası yok mu?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Yok işte…
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Var.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki… 21 inci
maddesinin birinci fıkrasının… Bunlar… Yok yani..KDV'yle ilgili değil, istihdam
üzerindeki vergi yükleriyle ilgili değil. Onun için, kusura bakmayın…
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) -Borcunu ödeyebilmesi için para kazanması lazım; borcunu nasıl
ödeyecek?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Benim size saygım var.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Benim de size saygım var Sayın Bakanım.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Yani, bana yazılı olarak sorarsanız ben onu memnuniyetle
cevaplandırırım, memnuniyetle cevaplandırırım.
BAŞKAN - Sayın Bakan, bir
dakikanızı rica edeyim.
Sayın milletvekilleri,
İçtüzüğün 81 inci maddesinde yasa teklifinin Genel Kurulda görüşülmesi
düzenlenmiştir. Burada (b) fıkrası "tasarı ve teklifin tümünün
görüşülmesinden sonra soru-cevap işlemi yapılır. Tasarı ve teklifin tümü üzerinde
soru-cevap süresi 20, maddeler üzerinde on dakikayla sınırlıdır" diyor.
Şimdi, bu konudaki
savunmayı Bakanın yapması gibi bir sorumluluğu yok; bu sorumluluk Başkanlığa
aittir. Ben de, daha önceki soru soran arkadaşlarımıza da maddeyle ilgili
-zaten tarif açık- açık, kısa, net soru sormaları, yorumda ve açıklamalarda
bulunmamalarını rica ediyorum. Bugüne kadarki tatbikat da bu.
Belki Sayın
Ekmekcioğlu'nun sorusu çok önemli, katılıyorum; ama, bizim İçtüzüğümüze uygun
olmadığından bu konuda Sayın Bakanı zorlamanın da bir manası yok, Bakanın da bu
konuda bir savunma yapmaya ihtiyacı yok.
Sayın Bakan, sorular
maddeyi ilgilendiriyorsa cevap verin, ilgilendirmiyorsa bunu bir sözlü soru olarak
da kabul edebilirsiniz, Sayın Ekmekcioğlu'na ayrıca açıklayabilirsiniz.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Peki, Sayın Başkan.
Teşekkür ediyorum,
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şimdi, madde üzerinde 1
önerge var; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun
Teklifinin 5 inci maddesi ile değiştirilen 6183 sayılı Amme Alacaklarının
Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 79 uncu maddesinin birinci fıkrasının sonuna
aşağıdaki cümlelerin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Faruk
Çelik |
Mehmet
Yılmazcan |
Özkan
Öksüz |
|
Bursa |
Kahramanmaraş |
Konya |
|
Necdet
Budak |
Ergün
Dağcıoğlu |
Ahmet
Kambur |
|
Edirne |
Tokat |
Tekirdağ |
"Tahsil dairelerince
düzenlenen haciz bildirileri, alacaklı tahsil dairelerince ya da alacaklı amme
idaresi vasıtasıyla, posta yerine elektronik ortamda tebliğ edilebilir ve bu
tebligatlara elektronik ortamda cevap verilebilir. Elektronik ortamda yapılacak
tebliğe ve cevapların elektronik ortamda verilebilmesine ilişkin usul ve
esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir."
BAŞKAN - Sayın Komisyon
katılıyor mu?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Sayın Başkan, uygun görüşle takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Hükümet
katılıyor mu?..
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan düzenleme ile
tahsil dairelerince düzenlenen haciz bildirilerinin, üçüncü şahıslara
elektronik ortamda tebliğ edilebilmesine ve bu bildirilere verilecek cevapların
da elektronik ortamda alınabilmesine imkân verilmektedir.
Özellikle bankacılık
sektöründeki teknolojik gelişmeler dikkate alındığında, bankalara yapılacak
tebliğlerde, elektronik ortamın kullanılması; mesai kaybını önleyeceği gibi
posta masraflarını ve kâğıt kullanımını da azaltacak ve işlemlere sürat
kazandıracaktır.
Elektronik imza
kullanımının yaygınlaşması, kişilerin resmî elektronik adreslerinin
kullanılmaya başlanması ile paralel olarak elektronik tebliğ işlemlerinin de
yaygınlaştırılacağı tabiîdir.
Belirtilen amaçlarla
önerilen düzenlemede elektronik ortamda yapılacak tebliğe bu tebligatlara
verilecek cevapların da elektronik ortamda alınmasına ilişkin usul ve esasları
belirleme konusunda Maliye Bakanlığına yetki verilmektedir.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun uygun görüş bildirdiği, Hükümetin katıldığı, biraz
önce de gerekçesini dinlediğimiz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 5 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
saat 20.00'de toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.08
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.07
BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Türkân MİÇOOĞULLARI
(İzmir)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 81 inci Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
1081 sıra sayılı kanun
teklifinin görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
3.- Tokat Milletvekili Mehmet Ergün Dağcıoğlu'nun; Gelir
Vergisi Kanunu ve 6183 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/673) (S. Sayısı: 1081) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Teklifin 6 ncı maddesini
okutuyorum:
MADDE 6.- 6183 sayılı
Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 9.- Bu
maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce, bu Kanunun 79 uncu maddesine göre
tebliğ edilen haciz bildirisine süresinde itiraz etmemiş olan ancak haciz
bildirisinin tebliğinden itibaren 79 uncu maddede düzenlenen bir yıllık dava
açma süresi geçmemiş bulunan üçüncü şahıslarca, kalan süre içinde menfi tespit
davası açılabilir.
Bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarih itibarıyla, bu Kanun uyarınca düzenlenen ödeme emrine itiraz
etmiş ve kısmen veya tamamen itirazı reddolunan üçüncü şahıslardan; menfi
tespit davası açma hakkı bulunmayanlar ile takip konusu amme alacağının asıl
amme borçlusu tarafından ödenmiş olması nedeniyle borçlu sıfatı sona ermiş
olanlardan, bu Kanunun 58 inci maddesinin beşinci fıkrası uyarınca hesaplanmış
ve tahsil edilmemiş olan haksız çıkma zammının tahsilinden vazgeçilir."
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Yakup Kepenek;
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA YAKUP
KEPENEK (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
görüşülmekte olan 1081 sıra sayılı ve Tokat Milletvekili arkadaşımız Ergün
Dağcıoğlu'nun verdiği teklif üzerine, CHP Grubu adına ve de kişisel görüşlerimi
açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum.
6 ncı madde, amme
alacaklarının cezaî koşullarıyla ilgili bir teknik düzenleme. Amme
alacaklarının en önemli boyutu, kuşkusuz, vergilerdir. O nedenle, ben, bu madde
bağlamında, vergi olayına genel çerçevesiyle değinmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
burada, çoğu kez tekrarlandı, söylendi; ama, yinelemekte yarar var; Vergiyle
demokrasi arasında doğrudan doğruya bir bağ vardır. Vergilerin kimlerden
toplandığı, hangi toplum kesimlerinden alındığı ve nasıl harcandığı,
kullanıldığı konusundaki tartışmalarla demokrasinin doğuşu özdeştir,
eşzamanlıdır. Bu nedenle, vergi konusunu siyasetin tümünden,
demokratikleşmeden, eşitlik anlayışından, hak anlayışından ayrı düşünme olanağı
yoktur.
Üzülerek belirteyim ki,
üçüncü yılını tamamlayıp dördüncü yılını çalışmakta olan Meclisimiz ve Maliye
Bakanlığı, Türkiye'nin vergi düzeni üzerinde, konusunda, derli toplu, kalıcı ve
kapsamlı bir vergi düzenlemesini yapma görevini, işini başarabilmiş değildir.
Şimdi, bu çerçevede
önemli bulduğum birkaç noktanın altını çizmek istiyorum:
Genellikle gelişmiş
ekonomilerde daha çok yatırım olsun diye, tüketici daha çok harcasın diye vergi
oranları indirilmekte ve ekonominin canlanması için bu araç, yani vergi aracı
kullanılmaktadır; ancak, ülkemiz gibi gelişmekte olan ülkelerde, vergiyi
azaltmanın genel ekonomik gelişmeye, kalkınmaya katkısı tartışmalıdır ve
kuşkuludur.
Daha evvel burada
tartıştık, yeniden altını çizmek istiyorum. Türkiye'nin genel vergi yükü,
Avrupa Birliği ortalamasının çok altındadır, gerisindedir. En iyi koşullarda,
yani, 2003'te, 2004'te Türkiye'nin, sosyal sigorta ödemeleri dahil, vergi yükü
yüzde 31, yüzde 32 dolayındadır. Oysa bu oran, Avrupa Birliği ortalaması olarak
yüzde 39,4 düzeyindedir 2003'te, en son verilere göre ve değerli arkadaşlar, bu
son on yılda azalmamıştır, tersine artmıştır. Kuzey Avrupa ülkelerinde bu oran
daha yüksektir.
Peki, vergilerin bu
oranda, yani, millî gelirin yarısına yakınının, yüzde 40'ının vergi olarak
toplanması o ülkelerde neyi sağlıyor; neden bu ülkeler vergide ısrar ediyorlar
ve son on yılın küreselleşme döneminin gelişmelerine karşın, rağmen vergilerini
azaltmıyorlar? Şu nedenle azaltmıyorlar: Hizmet götürmek için, yoksula da
hizmet götürmek için, kaliteli eğitim vermek için, kaliteli sağlık hizmeti
sunabilmek için, ulaştırma hizmetlerini doğru dürüst gerçekleştirebilmek için.
Türkiye'nin vergi indirme
lüksü yoktur, en baştan bunu söyleyelim, vergi indirme lüksü yoktur. Türkiye,
Avrupa Birliği oranlarına, ölçeğine adım adım yaklaşmak ve kamu hizmetlerini,
daha hakça, daha adil, daha eşitlikçi götürmek zorundadır; yol odur, doğrusu da
odur. Geçici bir süre için vergileri indirmenin kısmî yararları, istihdamı
artırıcı, yatırımları artırıcı yönleri olabilir; ama, bu yasayla, yatırım
indirimi de kaldırılmaktadır. O, ayrı bir konu.
Şimdi, Sayın Bakanım, bu
konuda ikinci, ama ikincil olmayan bir noktaya gelmek istiyorum. Maliye
Bakanının bütçe konuşmasında, 2005 yılı bütçesi görüşmeleri başlarken, 2005
yılını Sayın Bakan kayıtdışılıkla mücadele yılı olarak açıkladı; ben de,
kendisini, bu kürsüden kutladım, malî disiplin için kutladım, bütçe dengeleri
için kutladım ve bu nedenle de kutladım; ama, 2005 yılı sonunda, Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar, geldiğimiz nokta, hiç de Sayın Bakanın mücadele ettiği ve
sonuçlandırdığı türden değildir. Bakınız nasıl değildir: Ekonominin kayıtdışı
bölümü, Devlet İstatistik Enstitüsünün verilerine göre, 2004'ün sonunda, son
çeyreğinde yüzde 52 dolayındaydı, 2005'in aralık ayında da, yüzde 48 dolayına
düşmüştür. Bu, kuşkusuz övünülecek bir azalma gibi görünür toplamda; ama, işin
içyüzüne baktığımız zaman -ve bu veriler İstatistik Enstitüsünün iki gün önce
yayınlanan işgücü verilerinden alınmıştır, hemen belirteyim- tarım dışı kesimde
ücretlilerin kayıtdışılık oranı, bu dönemde, yüzde 21'den yüzde 23,5'e
çıkmıştır. Ücretliler kayıtdışına kaydırılmaktadır, kaydırılmıştır. Ama, daha
önemli bir şey olmaktadır; işverenlerin kayıtdışı bölümü, yüzde 17-18'den yüzde
21'e yükselmiştir. Peki, kendi hesabına çalışanlarda ne olmuş; Oradaki durum da
hiç iç açıcı değildir; kendi hesabına çalışanlarda kayıtdışılık oranı yüzde
47'den yüzde 53'ün üzerine çıkmıştır.
Şimdi, bu durum
göstermektedir ki, Türkiye'de kayıtdışılık, bütün bu uğraşlara, vergi
düzenlemelerine, indirimlere karşın azalmamakta, özellikle vergi vermesi
gereken kesimlerde daha da artmaktadır.
Aslında kayıtdışılık, bir
ekonomi için çok büyük bir kayıptır, bir ayıptır. Kayıtdışılık şu anlama
geliyor: Önce ekonomide rekabet olayını ortadan kaldırıyor; kayıt altında
çalışan ile kayıtdışında çalışanın, aynı malı, hizmeti, aynı fiyatı sunması
imkânı yoktur. Kayıtdışılık, devletin, amme alacağını tam olarak almaması
anlamına geliyor, tahsil etmemesi anlamına geliyor. O zaman devlet ne yapıyor;
yakaladığından vergi alıyor. Aptal yerine -tırnak içinde, kimseyi suçlamak için
değil- koyduğundan vergi alıyor, ücretliden alıyor, maaşlıdan alıyor; çünkü,
onu zaten kaynağında kesiyor. Şimdi, böyle bir yapı, hiç de hakça bir yapı
değildir, adil bir yapı değildir ve bu yapının düzeltilmesi yönünde çok çok
önemle ve hızla adım atılması gerekirken, yine tekrar edeyim, hükümetimiz,
hükümetiniz, o konuda hemen hemen hiçbir şey yapmamıştır, yapmamaktadır. Sayın
Bakanın bir ara söylediği gibi, böyle çorba yasalarla, torba yasalarla, vergi
gibi çok önemli bir konuyu, siyasî boyutu olan, gelir dağılımı boyutu olan,
hak, hukuk boyutu olan bir konuyu düzeltemezsiniz. O nedenle, bu yamalı bohça
türü yasalarla yapılan düzenlemeler -ben, Sayın Dağcıoğlu'nun önerisinin
hükümet tarafından benimsenmesini ve buraya getirilmesini kuşkusuz olumlu bir
adım olarak görenlerdenim; ama, bu- hiç yeterli değil, bu eksiklidir ve
yanlıştır. Yanlışlarını da burada söylemek zorundayız.
Şimdi, devam ediyoruz.
Ülkemizin, bu eşitlikten uzak ve yasalara göre, Anayasaya göre, Maliyenin
kurallarına göre herkesten malî gücüne göre alınması gereken vergi, bir -biraz
evvel değindim- ekonominin yarısından alınmamıştır. İki…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
YAKUP KEPENEK (Devamla) -
Sayın Başkan, kişisel söz hakkımı da verirseniz kullanacağım, ayrıca
istemeyeceğim.
BAŞKAN - Buyurun efendim.
YAKUP KEPENEK (Devamla) -
Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şimdi, önce, devlet,
verginin alınması gereken bölümünün yarısını almıyor, bundan vazgeçiyor. Bu,
doğru bir tutum değildir. Öncelikle bunun düzeltilmesi için çaba harcanması
gerekirdi ve Maliye Bakanının 2005 yılı için burada verdiği kayıtdışılığı en
aza indirme -tümüyle ortadan kaldırmanın güç olduğunu ben de biliyorum; ama,
hiç olmazsa- yüzde 10'lara, yüzde 15'lere indirme girişimi, tam anlamıyla
başarısızlıkla sonuçlanmıştır.
Şimdi, dolayısıyla, malî
gücüne göre insanlardan vergi almayan bir yapı söz konusudur ve yarısı da bunun
alınmamaktadır. Yarısının alınmaması neyi getiriyor; şunu getiriyor: Sadece
ücretliden, maaşlıdan, bir de isteyerek vergi vermeye çalışan işverenden ve
diğerlerinden, işte kendi hesabına çalışanlardan, tarımda ücretsiz aile
işçilerinden -ki, onların çok büyük bir bölümü kayıtdışıdır- vergi alınmaya
çalışılmaktadır. Bunlar, düzeltilmesi gereken noktalar; ama, asıl düzeltilmesi
gereken bir başka nokta var değerli arkadaşlar, o da şudur: Vergilerin doğrudan
ve dolaylı ayırımında, Türkiye çok büyük bir eşitsizlik yaşıyor. Bütçe
görüşmelerinde, burada, Sayın Bakanla bu konuyu tartıştık. Türkiye,
Avrupa'dakinin tam tersi bir tutumla, vergilerin toplamının yüzde 70 dolayında
bir bölümünü, malî güçle hiçbir ilgisi olmayan, yoksul ile zengini ayırmayan,
herkesten eşit biçimde alınan mal ve hizmet vergisi olarak topluyor; yalnızca,
kalan yüzde 30'unu Gelir, Kurumlar ve mülkiyet vergilerinden topluyor. Şimdi,
bu dengesizlik, çok büyük bir dengesizliktir, bu haksızlıktır.
Benden önce konuşan
arkadaşlarım da söylediler, benzin alırken, zengin-yoksul ayırımı yapmadan,
herkesten eşit vergiyi tahsil eden bir sistemimiz var. Şimdi, dolayısıyla,
Türkiye'nin yapması gereken, dolaylı vergi oranını adım adım indirmek,
azaltmak, bunun yerine doğrudan vergi oranını adım adım artırmak olmalıdır;
ama, bu yasada, bu doğrultuda somut, net bir adımın atıldığına tanık olmuyoruz.
Şimdi, dolayısıyla…
Aslında, bunun böyle, tekrar edeyim, bölük pörçük düzenlemelerle de olma şansı
yoktur. Bu, bir politika ve bir anlayış meselesidir ve hükümet, vergilerde
eşitlik öngören bir anlayıştan ve bu bağlamda düzgün bir vergi politikası
anlayışından tümüyle yoksundur.
Sonuç olarak, Türkiye'de
vergi düzeni A'dan Z'ye bozuktur ve Türkiye'nin vergi düzeninin yeniden
yapılandırılması, düzenlenmesi, çağdaş kurallara göre işlemesinin sağlanması,
malî gücü olandan, durumuna göre daha çok alınmasının yanında, ekonomik olarak
da etkin, verimli, düzgün çalışmayı sağlayacak bir sisteme geçilmesi,
Türkiye'nin yalnız maliyesinin düzgün gitmesini sağlamayacaktır; halka, yoksula
daha çok hizmet gitmesini de sağlayacaktır, daha iyi eğitimi, daha kaliteli
eğitimi sağlayacaktır, daha kaliteli sağlığı sağlayacaktır. Kime; halka,
yoksula, daha doğru polis koruması, güvencesi sağlayacaktır, daha doğru işleyen
yargı sistemi, hukuk sistemi sağlayacaktır.
Bütün bunlardan
vazgeçercesine, bölük pörçük düzenlemelerle vergi düzenlemesi yapmak, hem
ekonomik olarak hem toplumsal olarak hem de siyaset olarak doğru bir davranış,
doğru bir tutum değildir.
Dilerim, hükümetiniz, en
kısa zamanda, kapsamlı, düzgün, hakça bir vergi düzeni düzenlemesine yönelir,
onu buraya getirir ve elbirliğiyle değerlendiririz.
Hepinize saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Kepenek.
Ordu Milletvekili Sayın
Cemal Uysal?.. Yok.
Ankara Milletvekili Sayın
Telat Karapınar?.. Yok.
Denizli Milletvekili
Sayın Ümmet Kandoğan?.. Yok.
Hatay Milletvekili Sayın
Mehmet Eraslan?.. Yok.
Erzurum Milletvekili
Sayın Mücahit Daloğlu?.. Yok.
Soru-cevap kısmına
geçiyoruz.
Buyurun Sayın Ülkü.
HAKKI ÜLKÜ (İzmir) -
Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Maliye Bakanına şunu sormak istiyorum:
2006 bütçe sunuş
konuşmasında, Sayın Bakan "ekonomide elde ettiğimiz önemli kazanımların
temel taşlarından biri olan malî disiplin anlayışını daha geniş bir döneme
yayarak güçlendirmekte olan çokyıllı bütçe, Maliye politikasıyla ilgili
belirsizlikleri ortadan kaldırarak herkesin önünü görmesini sağlayacaktır"
diyor. Deniliyor da, öncelikle, eski bir belediye başkanı olarak, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin içerisinde, şu anda belli bazı tamiratlar, tadilatlar olmakta,
görmekteyiz. Yine belediye başkanlığımdan bilirim; çok kişi kaldırım taşı
yapmak ister, çok kişi kanalizasyon kazmak ister, çok kişi caddeleri, sokakları
bozmak ister. Şimdi, Meclisin durumu bu. Uzun zamandan beri düzelmesini bekliyoruz,
bir türlü düzelmiyor. Bu, malî disiplin içerisinde mütalaa edilebilir mi diye
Maliye Bakanına soruyorum.
Ayrıca, yıllık yüzde 36
gecikme zammının çok fazla olduğunu uzmanlar söylüyor. Yani, diyorlar ki:
2001'de aylık yüzde 10 olan gecikme zammı oranı, 31 Ocak 2002'de aylık yüzde
7'ye, Kasım 2003'te de aylık yüzde 4'e indirilmişti. Enflasyon düşmeye devam
edince, Mart 2005 tarihinden itibaren gecikme zammı oranı aylık yüzde 3, yıllık
yüzde 36'ya indirildi. Son bir yılda hem enflasyon hem de faiz oranları düştü.
O halde, yıllık yüzde 36 olan gecikme zammının da aşağıya çekilmesi, örneğin,
aylık yüzde 2, yıllık yüzde 24'e indirilmesi gerekirken, niçin yapılmıyor?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Ülkü.
Buyurun Sayın Bakanım.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, Sayın
Ülkü'nün çok değerli soruları oldu. Ancak, İçtüzüğe göre, maddeyle ilgisi
olmadığı için cevaplandıramayacağım.
Teşekkür ederim, saygılar
sunarım.
BAŞKAN - Teşekkür ederiz.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
6 ncı maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
7 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 7.- 6/6/2002
tarihli ve 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununun 1 inci maddesinin (2)
numaralı fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"2. Kanuna ekli
listelerde yer alan mallar Türk Gümrük Tarife Cetvelinde tanımlanan eşyalardır.
Bu malların tarife numaralarında veya tanımlarında bu Kanuna ekli listeler
dışında yapılacak değişiklikler Özel Tüketim Vergisi Kanununun uygulanmasında
hüküm ifade etmez."
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına ve şahsı adına, Trabzon Milletvekili Sayın Akif Hamzaçebi;
buyurun.
CHP GRUBU ADINA MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teklifin 7
nci maddesi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım; sözlerime
başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teklifin bu maddeden
başlayarak toplam 4 maddesi, yani 7, 8, 9 ve 10 uncu maddeleri, Özel Tüketim
Vergisi Kanununda değişiklik yapıyor. Hükümetin göreve gelmesinden bu yana en
çok değiştirdiği, en çok ilgilendiği vergi yasalarından bir tanesi, belki de
başlıcası Özel Tüketim Vergisi Yasası olmuştur. Çünkü, Özel Tüketim Vergisi,
Hükümetin vergi politikasında çok önemli bir yer tutmaktadır. Hükümet işbaşına
gelirken dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri içerisindeki payı yüzde 66
iken, bu hükümet döneminde yüzde 70'e çıkmış olmasında, Özel Tüketim Vergisinin
çok özel bir yeri vardır. Çünkü, bu dolaylı vergi artışları, çok büyük ölçüde
Özel Tüketim Vergisinde yapılmıştır.
Görüştüğümüz madde,
esasen, Gelir İdaresinin ihtiyaç duyduğu teknik bir madde. Özel Tüketim
Vergisine tabi mallar, bu kanuna ekli 4 tane listede yer alır ve bu listede bu
mallar, Türk gümrük tarife istatistik pozisyonundaki numaralarıyla yer alır.
Görüştüğümüz madde, bu numaralarda yapılacak değişikliklerin; örneğin, gümrük
mevzuatında yapılacak değişikliklerin Özel Tüketim Vergisi uygulamasında hüküm
ifade etmeyeceğini düzenlemektedir. Gerçekte, sistem kurulabilse; oradaki
değişikliğin de burada hüküm ifade edebilmesi, Özel Tüketim Vergisi
uygulamasında hüküm ifade edebilmesi sağlanabilse, belki, çok daha iyi olurdu;
ancak, anayasal sorun nedeniyle o uyum sağlanamıyor. Dolayısıyla, bu şekilde
bir düzenleme yapılmak zorunda.
Biraz önce, hükümetin en
çok ilgi duyduğu yasalardan birisinin Özel Tüketim Vergisi Yasası olduğunu
ifade etmiştim, bu konuyu kısaca değerlendirmek istiyorum. Özel Tüketim Vergisi
Yasası 2002 Ağustosunda yürürlüğe girmiştir; yani, 57 nci Hükümet döneminde ve
o Yasanın yürürlüğe girmesine kadar, çeşitli adlar altında, Türk vergi
sisteminde tam 16 tane vergi veya benzeri yükümlülükleri içeren düzenlemeler
vardı. Özel Tüketim Vergisi Kanunu, bunların hepsini yürürlükten kaldırmak
suretiyle tek bir vergi getirerek, sistemde bir sadeleştirmeye gitmiştir ve
gerçekten Türk vergi sisteminde bu önemli bir adım olmuştur. O zamanki hükümet,
gayet iyi hatırlıyorum, bu kadar önemli bir düzenleme yapmış olmasına rağmen,
bu düzenlemeye reform dahi dememiştir, bir düzeltme, bir yenilik, ileri bir
adım, Avrupa Birliği müktesebatına uyum çerçevesinde atılmış bir adım gibi,
mütevazı cümlelerle olayı kamuoyuna sunmuştur; ama, şimdi görüyorum ki,
hükümetimiz, vergi kanunlarında yapılacak en düşük değişikliği bir devrim, bir
reform olarak kamuoyuna sunmaktadır. Ben, iki tutum arasındaki farkı sizlerin
takdirine sunuyorum.
Özel Tüketim Vergisi
Kanununda neler yapıldı bu hükümet döneminde, sizlere bunları anlatmak
istiyorum. Katma Değer Vergisi Kanununda 2002 yılına kadar, Özel Tüketim
Vergisi Kanunu çıkana kadar 5 tane oran vardı, yüzde 1, yüzde 8, yüzde 18,
yüzde 25 ve yüzde 40'lık oranlar. Avrupa Birliği der ki: Standart oran, genel
oranın üzerinde bir oran olmaz Katma Değer Vergisinde. Yani, bizde de, yüzde 25
ve yüzde 40'lık oranların olmaması gerekir. Bu nedenle, 2002 Ağustosunda bu
oranlar kaldırılarak, yüzde 18 ile 25 arasındaki 7 puanlık fark, Özel Tüketim
Vergisi Kanununa eklenmiştir ve Özel Tüketim Vergisi adı altında sisteme
girmiştir. Bu vergi hangi ürünlerden alınmaktadır, bu, yüzde 18 ile yüzde 25 veya
yüzde 18 ile yüzde 40 arasındaki Katma Değer Vergisi farkı hangi ürünlerde
vardı; motorlu taşıt araçlarında vardı, alkollü içkiler, sigara gibi ürünlerde
vardı ve diğer bazı ürünlerde vardı, beyaz eşyada vardı. Beyaz eşya dışında,
işte, tıraş sabunu, deodorant gibi, günlük kullanıma konu olabilen ürünlerde
vardı, havyar, kürk gibi ürünlerde vardı. Bütün bunlar, sonuçta, Özel Tüketim
Vergisi Kanunu kapsamına alındı.
Özel Tüketim Vergisi
Kanunu kapsamına alınan bu ürünlerden bir kısmında vergi oranı yüzde 6,7'de
tutuldu arkadaşlar ve Bakanlar Kuruluna bu konuda bir artış yetkisi verilmedi o
zaman. Neden verilmedi; çünkü, Avrupa Birliği uygulamasında, bu ürünlerde Özel
Tüketim Vergisi de yok, o zaman vergi gelirlerinde azalma olur endişesiyle,
Katma Değer Vergisini bu ürünlerde yüzde 18'e indiriyorum; ama, gelirimiz
azalmasın, bunları, Özel Tüketim Vergisi Kanunu içine koyalım endişesiyle
yapılan düzenlemede, Bakanlar Kuruluna, oranlarda artış yetkisi verilmemiştir.
Neden; uzun vadede bu vergi sistemden çıksın, bu vergiyi taşımayalım. Tıraş
sabununda vergi olmaz, tıraş sabununda Özel Tüketim Vergisi olmaz, deodorantta
Özel Tüketim Vergisi olmaz, buzdolabında olmaz, beyaz eşyada olmaz,
televizyonda olmaz; ama, şu an bizim sistemimizde bütün bunlarda Özel Tüketim
Vergisi vardır. Yüzde 6,7 olan oran, bu saydığım ürünlerde, bu saydığım ürünlerde,
yani saydığım ürünler derken, parfüm, tıraş sabunu, işte, poşetlerde satılan
dergiler vesaire gibi ürünlerde, yüzde 6,7'den yapılan yasal değişiklikle,
hükümet zamanında yüzde 20'ye çıkarıldı. Bunu bir kere, teknik olarak yanlış
bulduğum gibi, vergi adaleti açısından da yanlış buluyorum.
Bakın şimdi, tıraş
sabununda vergiyi hükümetimiz iki sene önce, birbuçuk sene önce yüzde 6
noktadan yüzde 20'ye çıkardı. Tıraş sabunu değerli arkadaşlar, örnek veriyorum;
tıraş sabunu, tıraş kremi, bunu yüzde 6 noktadan yüzde 20'ye çıkardı. Neden;
efendim, bu lüks bir maddedir, çıkaralım.
Peki, bu tasarı ne
yapıyor; şimdi, maddelerinden birisinde diyor ki, tıraş sabunundaki vergiyi
yüzde 6,7'ye indiriyoruz. Değerli arkadaşlar, madem bunu yüzde 6,7'ye
indirecektiniz, neden yüzde 20'ye çıkardınız?! Yüzde 20'ye çıkması çok açık bir
şekilde yanlış bir olaydı zaten, bu ve benzeri ürünlerde. Şimdi, hükümetimiz
insaf etmiş, tıraş sabununun vergisini yüzde 20'den yüzde 6,7'ye indiriyor;
ama, bunu örnek veriyorum yine, bir deodorantta bunu esirgiyor veya bir el kreminde,
hükümetimiz, yüzde 20'lik vergiyi yüzde 6,7'ye indirmekten kaçınıyor.
Peki, gelin, bütün
bunları, yani, bu yüzde 6,7'lik saydığım ürünlerdeki vergi oranını sistemden
çıkaralım; olur ya, el kreminden, tıraş sabunundan…
YEKTA HAYDAROĞLU (Van) -
Yavaş yavaş…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, bunlar doğru olmuyor, bunlar doğru uygulamalar
değil.
Şimdi, yine, Özel Tüketim
Vergisiyle ilgili dün verdiğim bir rakamı tekrar etmek istiyorum. Hükümetin,
Özel Tüketim Vergisindeki uygulamaları sonucu, 2005 yılı sonu itibariyle, 2002
yılı sonundaki Özel Tüketim Vergisi gelirleri yüzde 166 oranında artmıştır;
yüzde 166 oranında, hükümet, Özel Tüketim Vergisinde bugün, 2002 yılına
kıyasla, daha çok vergi toplamaktadır.
Şimdi "vergiyi
tabana yayıyoruz" derken, bu tabana yayılma, herhalde bu şekilde oluyor!
Milyonlarca vatandaşımız petrol ürünü tüketiyor, benzin tüketiyor, mazot
tüketiyor; otomobil satın alıyor, içki içiyor, alıyor, sigara içiyor; bütün bunlardaki
vergiler, 2002 yılı sonuna göre, yüzde 166 oranında artmıştır. Akaryakıt
üzerinde olağanüstü yüksek vergi var. Bakın, akaryakıtta size ben bir tablo
sunmak istiyorum: Türkiye'de araç sayısı arttığı halde, Türk ekonomisi büyüdüğü
halde, bugün, biz, ülke olarak, rakamlara göre, 1994 yılındaki tüketimin daha
altında benzin tüketiyoruz. Bakın, Türkiye 1994 yılında 4,8 milyon metreküp
benzin tüketirken, 2005 yılındaki tüketim 3,4 milyon metreküp değerli arkadaşlar.
Mümkün müdür bu?!.
NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) - Motorinde arttı.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) - Efendim, bakın, onlara da geleceğim.
Bakın, 1994 yılındaki 4,8
milyon metreküp benzin tüketimi, 1999 yılına geldiğimizde 5,7 milyon metreküp
olmuş, artmış; daha sonra 2000'le beraber bir düşüş başlamış. 2000'de 4,9
milyon metreküp, sonra 4,1 ve 2005'te 3,4 milyon metreküpe düşüyor. Yani, 2000
yılında istikrar programı uygulamalarıyla birlikte akaryakıt ürünleri
üzerindeki vergi artmaya başladıkça, Türkiye'de akaryakıt tüketimi, benzin
tüketimi azalmış gözüküyor. Peki, bu esnada otomobil sayısı nedir Türkiye'de;
otomobil sayısının rakamlarını vereyim ben size: Bakın, 1994 yılında Türkiye'de
2,8 milyon otomobil varken, 2005 yılında 5,7 milyon otomobil var. Otomobil
sayısal olarak yüzde 102 oranında artmış; ama, benzin tüketiminde geriye gidiyoruz…
Diyebilirsiniz ki, efendim, otogaz bu esnada devreye girdi. Otogaz tüketimi de
bu rakamdaki düşüşü açıklamıyor değerli arkadaşlar, otogaz tüketimi de bu rakamı
açıklamıyor. Bakın, araç başına benzin ve otogaz tüketimini vereceğim ben size,
2000 sonrasını vereceğim, burada bu konuda 2000 sonrası rakamları bu konuda
sağlıklı; daha önce otogaz tüketimi o kadar izlenebilir durumda değil. 2000
yılında benzin ve otogaz tüketimi araç başına 1 702 litreyken 2005 yılında, bu,
1 100 litre civarına düşmüş.
Değerli arkadaşlar, Özel
Tüketim Vergisinde hükümetin olağanüstü artışlara gitmiş olması, Türkiye'de,
maalesef, kayıtdışılığı artırmıştır, akaryakıtta kayıtdışılığı artırmıştır.
Akaryakıtta olağanüstü ölçüde bir kayıtdışılık vardır, kaçak vardır. Bunu,
Gelir İdaresinin iyi niyetli yaklaşımlarla uygulamaya koyduğu pompalara
yazarkasa takılmasıyla çözmenin olanağı yoktur. Sistemde çok büyük kaçak olan
noktalarda hükümetin hiçbir etkin uygulaması yoktur. Bunu, Plan ve Bütçe
Komisyonunda, burada, fırsat buldukça zaman zaman söylüyorum; ancak, Sayın
Maliye Bakanımız, ben konuştukça, bir gün karşılaştığımda, Sayın Bakanım,
bunları sürekli gündeme getiriyorum; ama, hiçbir önlem almıyorsunuz, hiçbir şey
yapmıyorsunuz, ne yapıyorsunuz dediğimde, Sayın Bakanın bana cevabı:
"Sayın Hamzaçebi, sizin söylediklerinizi içime atıyorum" dedi.
Şimdi, Sayın Bakanı, ben,
bu konuları içine atmaktan vazgeçmeye ve bu konulara çözüm üretmeye davet
ediyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Hamzaçebi.
Ordu Milletvekili Sayın
Cemal Uysal?..
Bursa Milletvekili Sayın
Sedat Kızılcıklı; buyurun.
SEDAT KIZILCIKLI (Bursa)
- Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan kanun
tasarısının 7 nci maddesi üzerinde şahsım adına görüşlerimi açıklamak üzere söz
almış bulunuyorum; öncelikle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
Türkiye'de hangi kuruma gitsek, hangi şirkete gitsek, kimlerle görüşsek herkes
bize hep vergi oranlarının yüksekliğinden, vergi yükünün ağırlığından ve bunun
da getirdiği kayıtdışılıktan bahsediyordu. Gerçekten, Türkiye'ye,
kayıtdışılılık çok önemli sıkıntılar vermiştir; büyük bütçe açıklarına, büyük
sıkıntılara, yeni borçlanmalara, faizlerin yükselmesine, enflasyonun
tetiklenmesine sebep olmuştur. Çok şükür, şimdi, bütçe açığımız, vergi
gelirlerinin artırılması suretiyle, bütçe açığımız yüzde 14'lerden yüzde 2'lere
doğru gerilemiş bulunmaktadır. Bu, şu demek: Yaklaşık 50 katrilyonluk bütçe
açıklarından, 8-9 katrilyonluk bütçe açıklarına gelindiğinin göstergesidir. 50
katrilyon bütçe açığı olduğunda ne yapıyorduk; o kadar borçlanmak zorundaydık,
o kadar borcumuzu artırmak zorundaydık. Bütün piyasadan da parayı devlet
çektiği için, faizlerin de yükselmesine sebep oluyorduk; ama, şimdi, bu bütçe
açığını yüzde 2'lere düşürdüğümüz zaman, bu 8-9 katrilyonu düşürdüğümüz zaman,
en az beşte 1, beşte 4'ü borçlanmadan kurtuluyoruz, beşte 1'lik bir
borçlanmayla uğraşıyoruz. Bu da, faizlerin düşmesine, borç yükünün artmamasına
ve Türkiye'deki dengelerin daha güzel bir şekilde yerine oturmasına sebep
veriyor.
İster monarşiyle
yönetilsin ister demokrasiyle yönetilsin, dünyanın bütün ülkelerinde, maalesef,
iktidarların, zaman zaman, bütçe açıkları verdikleri zaman, sıkıntıya
girdikleri zaman aklına gelen ilk şey, vergi oranlarını yükseltmek, vergileri
artırmak olmuştur. Biz, bunu, tarihe baktığımızda, krallık rejimlerinde de
görüyoruz, bu Deli Dumrul vergileri diye tabir ettiğimiz vergiler, hep bu
şekilde ortaya çıktı. Köprüden geçenden de geçmeyenden de vergi almak
suretiyle, halkın üstüne yükler bindirilmek suretiyle, insanlar, maalesef,
mağdur edildi.
Gerçekten, bizim
yıllarımızda, bizim dönemimizde de, bizim ülkemizde de, geçmiş dönemlerde, hep
vergi yüklerinin ağırlaştırıldığı -çünkü, en kolay çözüm yolu olarak görüldüğü
için- bir dönemi yaşadık; ama, şimdi, çok şükür, bu Mecliste, uzun yıllardan
sonra, uzun dönemlerden sonra, ilk defa, KDV indirimlerini tartışıyoruz.
Doğrusu, bundan dolayı son derece mutluyuz, inşallah, bunların da diğer
adımları gelir. KDV'yi indirmek için hep beraber çalışıyoruz, birçok sektörde
indirme gerçekleştirdik.
Yine, kurum vergisi
oranlarını önümüzdeki günlerde indirmek için Meclise bir tasarı gelecek, onu
konuşacağız. Şu anda, Sayın Ergün Dağcıoğlu tarafından verilen Gelir Vergisi
indirimlerini konuşuyoruz. Bunlar, gerçekten, Türkiye için olumlu gelişmelerdir
diye düşünüyorum.
Tabiî, verginin tabana
yayılması, adaletli bir vergi sisteminin kullanılması, basit, anlaşılır vergi
kanunlarının yazılması da hepimizin görevidir, özellikle iktidarların görevidir
diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, 7 nci
maddede, bize, gümrük tarife cetvelinde tanımlanan eşyalarda bir numara değişikliğinde,
maalesef, bazı ürünleri vergi dışında bırakmayı getiriyordu. Şimdi, biz, bu 7
nci maddeyi gündeme almakla ve buraya koymakla, kabul ettiğimiz zaman, hiç
olmazsa, böyle bir vergi güvenliğini sağlamış olacağız, bazı ürünlerin vergi
dışında kalmasının önüne geçmiş olacağız, bir uyumu gerçekleştirmiş olacağız.
Böylelikle de vergi güvenliğini sağlamış olacağız.
Ben, bu düşüncelerle,
tasarının hepimize hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyor, saygılar sunuyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Kızılcıklı.
Soru-cevap kısmına
geçiyoruz.
Sayın Akdemir; buyurun.
VEZİR AKDEMİR (İzmir) -
Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum. Aracılığınızla, Sayın Bakana birkaç soru
sormak istiyorum.
Sayın Bakanım, resmî
kayıtlara göre asgarî ücretle çalışan işçilerimizin sayısı ne kadardır?
BAŞKAN - Sayın Akdemir,
belki bulunmadınız. Birleşimden önceki toplantıda da, bu konuda 81 inci maddeyi
okumuştum; soruyla ilgisi olacak. O bakımdan, ben, bu soruyu tevcih etmiyorum.
Başka sorunuz varsa…
VEZİR AKDEMİR (İzmir) -
Şimdi, Sayın Başkan, ona getireceğim ben, sonuç onunla ilgili olacak.
Asgarî ücretlilerden
kesilen vergi miktarı ne kadardır?
BAŞKAN - Bu maddede öyle
bir şey yok efendim.
VEZİR AKDEMİR (İzmir) -
Sayın Bakanı bulmuşken soralım Sayın Başkanım, başka zaman bulamayız. Lütfen,
izin verin de soralım.
Yine, engelli okulların,
şu anda engelli okulların servisini yapan firmalar ücretlerini alamıyorlar. Bu
konuda bir ödeme zamanı…
BAŞKAN - Anlayamadım,
neyi alamıyorlar?
VEZİR AKDEMİR (İzmir) -
Şunu sordum Sayın Bakanıma: Özel özürlüler okulundaki firmalar, devlet
tarafından verilen ücreti zamanında alamıyorlar şu anda.
BAŞKAN - Tamam, anladım.
VEZİR AKDEMİR (İzmir) -
Efendim, soruyu bitirmedim ki "tamam" diyorsunuz da…
BAŞKAN - Ben baş kısmını
anlayamamıştım, ben anladım sorunun anlattığınız kısmını, siz devam edin.
VEZİR AKDEMİR (İzmir) -
Sayın Bakanım, bu konuda ödeme tarihi belli mi değil midir?
Diğer bir soru: Yine,
engelli okullarının servisini yapan firmalar ücretlerini alamıyorlar. Daha önce
devlet tarafından ödeniyordu, şu anda durdurulmuştur. Resmî olarak böyle bir
durdurma talimatınız var mı yok mu?
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Buyurun Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, maddeyle ilgisi olmadığı için bunu
cevaplandıramayacağım.
BAŞKAN - Özel
cevaplandırırsınız o zaman…Teşekkür ederim.
Madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
7 nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
8 inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 8.- a) Ekli (1)
sayılı cetvelde gösterilen G.T.İ.P. numaralı mallar vergi tutarları ile
birlikte, 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununun (I) sayılı listesine
eklenmiştir.
b) 4760 sayılı Kanunun 3
üncü maddesinin sonuna aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Bu Kanuna ekli (I)
sayılı listede yer alan malların 4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu
uyarınca el konulan veya 4458 sayılı Gümrük Kanunu uyarınca tasfiyelik hale
gelenlerinden Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından belirlenen zorunlu
standartlara uymayanlarının rafinerilere teslim edilmesi halinde vergiyi
doğuran olay, bu malların rafineriler tarafından tesliminde gerçekleşir ve
verginin mükellefi bu teslimi gerçekleştirenlerdir."
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ve şahsı adına, Adana Milletvekili Sayın
Tacidar Seyhan; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TACİDAR
SEYHAN (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Hazır, Sanayi Komisyonu
üyelerimiz de buradayken, kanun konusunda, önce arkadaşlarımla detaylı bir
bilgi paylaşmak istiyorum.
Birincisi şu: Biz, henüz
biyodizelle ilgili çerçeve kanunu hazırladık; ama, Meclisten geçirmedik; yani,
çerçeve kanun oluşturulmadan, biz, şu anda vergisini çıkarıyoruz; birinci
anekdot bu.
Üç ay önce, Sanayi
Komisyonunda Petrol Kanunu görüşülürken, Enerji Bakanımız "bunun
aciliyetine binaen, bir an önce getirelim ve komisyondan geçirelim, bize alt
komisyon dayatması yapmayın" dedi. Biz de, Komisyonda, bir günde
arkadaşlarımızla bu kanunu geçirdik; fakat, üç aydır Meclis gündemine gelmiyor.
Lütfen, Komisyonumuzun çalışma sürelerinden aldığı zamanı Bakan nasıl
verecekse, onu bir gözden geçirsin.
Şimdi, çok siyasî
spekülasyona girmeden, arkadaşlar, şu biyodizel kanununa, Maliye Bakanım da
kulak verirse, bir bakalım, çerçeveye bakalım.
Değerli arkadaşlar, bu
ülkede, açıklandı, işsizlik oranı artıyor mu; evet. Bu ülkede, tarımsal
gelişme, tarımsal planlama konusunda bir derdi var mı bu iktidarın; evet; böyle
bir programımız var diyorsunuz. Tarımsal ürünlerin sanayide kullanımı için bir
platform hazırlamaya çalışıyor musunuz siz; bu da evet. Bunların hepsine
"evet" diyorsunuz.
O halde, biyodizele
bakarken, siz, sadece bir yakıt olarak bakamazsınız. Birincisi, istihdam
yaratacağından, biyodizel meselesi bir sosyal politikadır. İkincisi, yerli
akaryakıt temini sağladığı için ve yerli kaynakların dışarı gitmesine engel
olduğu için, biyodizel vazgeçilmezdir ve ulusal bir kârlılık gereksinimi
olduğundan dolayı millî bir değerdir, böyle bakılmalıdır. Üçüncüsü, tarımsal
girdiler açısından, ülkede, tarımsal refahın artmasına, çiftçinin yüzünün gülmesine
vesile olacağı için, önemli bir kaynaktır. Enerji Bakanlığı yönünden de,
sürdürülebilir enerji ve yaşam anlayışının gereğidir biyodizel.
Şimdi, önce, burada ben
şunu isterdim, bu kanunun çerçeve taslağı görüşülsün ve Enerji Bakanlığı,
biyodizel konusundaki bakışını bize bir söylesin.
Arkadaşlar, bana söyler
misiniz, Maliye Bakanım da söylesin; biyodizeldeki hedefiniz nedir? Yani, ilk
beş yılda, Türkiye'de kullanılan akaryakıtın yüzde kaçını biyodizelden elde
etmeyi hedefliyorsunuz, on yılda yüzde kaçını, 2030'da kaçını? Böyle bir
planlamamız var mı; yok. Avrupa Birliği ülkelerinin hepsinde -önümde listesi
var, zaman kalırsa söylerim- bu planlanmıştır. Yüzde 0,3'ten başlayıp, yüzde
30'lara kadar -2030 yılında- çıkan ülkeler var. Hayalî olabilir. Biraz gerçekçi
olsak dahi, bizim, hükümet politikasında biyodizelin yerini doğru tanımlamamız
lazım.
Öncelikle, biyodizel bir
gereksinim midir; evet. Tarımsal destek açısından gereksinimdir, sürdürülebilir
enerji anlayışı açısından, sürdürülebilir yaşam açısından bir gereksinimdir,
millî kaynakların değerlendirilmesi açısından gereksinimdir. O halde, hepimiz
birlikte, biyodizelin ölü doğmasının önüne geçmek zorundayız. Bu benim
sorumluluğum değil tek başına; iktidarın da sorumluluğu, muhalefet partilerinin
tamamının da sorumluluğu; ama, bugün, burada kabul ettiğiniz ÖTV oranıyla, siz,
biyodizeli sadece sembolik bir kanun haline getiriyorsunuz. Bu oranla,
biyodizelin, Türkiye'de tarımsal alanda bir istihdam politikasına, bir teşvik
politikasına, yerli tarımın desteklenmesine hizmet ettiğini kimse bana
açıklayamaz.
Nasıl yapacaksınız; 1 100
lira, yağın kilosu 1 100 lira, dışarıdan alınsa da böyle. Bakın, birincisi, bu
kanunun bir geçiş süresi yok. Dışarıdan ithal edilen yağlarla, şimdi,
biyodizelciler biyodizel yapmaya çalışıyor. Bir kere, yerli tarımı destekleyeceğiniz,
tarım politikalarını oluşturacağınız güne kadar biyodizel üretilsin
istiyorsanız, geçiş süreci olan bir yıllık, birbuçuk yıllık süre içerisinde
ithal yağdan aldığınız ÖTV'ye de bir disiplin getirmek zorundasınız; yoksa,
bunlar üretemez, piyasada tutunamaz; birincisi bu.
İkincisi, yerli tarımı
gerçekten teşvik etmek istiyorsanız, yerli tarımdan üretilen biyoyağlar için
ÖTV alınmasın demiyorum, alacağınız ÖTV, biyodizelin mazotla rekabet edebilme
şansını doğuracak bir fiyatta olabilmelidir; yani, yerli tarımdan, hatta, hiç
ÖTV alınmamalıdır; ama, bir ülkede ÖTV uygulaması varsa, mutlaka disipline
edilmesi gerekiyorsa, bunun oranını düşürün ki, biz, mazottan ucuz biyodizel
imal edelim de piyasaya satabilelim.
Bir de arkadaşlar,
zorunluluk var. Bazı ülkelerde diyorlar ki; mademki bu sürdürülebilir yaşamın
gereği, sürdürülebilir bir enerji kaynağı, millî bir enerji kaynağı,
biyodizelin kullanım zorunluluğu var. Ee, siz iktidar olarak, kamuda kullanılan
ağır tonajlı araçlar biyodizel kullanmakla yükümlüdür diye bir kanun çıkarmayı
düşünüyor musunuz?! Eğer, sürdürülebilir enerji ve yaşam anlayışının gereğidir
diyorsanız, bunu yapmalısınız.
İkincisi, çiftçinin…
Çiftçiye de teşvik veriyor muyuz; evet, veriyoruz; mazotta verdik, 60 000 lira
diyorsunuz. O halde, burada ne yapacaksınız; bunu da şimdi belirtmek
zorundasınız. Burada çiftçinin kullandığı biyodizelden hiç ÖTV alınmamasını da
hedef olarak koymalısınız.
Şimdi, arkadaşlar,
bununla bitmiyor. Her tarafı, bu kanunun bölük pörçük ve kopuk. Bakın, daha
çerçeve kanun çıkmadı değerli arkadaşlar. Biyodizelciler üretti. Şimdi, bundan
sonra o kanun onaylanırsa ne olacak biliyor musunuz; -komisyon üyelerimiz
burada, birlikte yaptık- dağıtım firmaları kurulacak, bu biyodizel dağıtım
firmalarına verecek, dağıtım firmaları kendi bayilerine verecek, bayiler
kanalıyla satışa sunulacak.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, bu maliyetler bindiğinde siz 1 litre biyodizelin Türkiye'de
satılabileceğini düşünüyor musunuz; nasıl satılacak? Siz hükümetsiniz, bir
döneme kadar ithal etmek zorunda değil misiniz yağı; ithal edeceksiniz…
HASAN ANĞI (Konya) -
Bunun dışında…
TACİDAR SEYHAN (Devamla)
- Ama, bunun dışında değil, bunun dışında değil.
Şunu kastediyorum: Sayın
Anğı bir dinleyin, bakın, çok makul bir açıklamam var benim. Şimdi, yağı kaçtan
alacağız dışarıdan; 1 000 000 deyin. Bu ülke mazotu ne kadara alıyor dışarıdan
bir düşünün bakayım…
AHMET RIZA ACAR (Aydın) -
650 000.
TACİDAR SEYHAN (Devamla)
- Değil mi?!
Şimdi, cari açık varken,
iç kullanımda sosyal politika yaratılmayacaksa, sürdürülebilir enerji anlayışı
tahsis edilemeyecekse, devletin durduk yere bu farkı dışarı vermesinin de bir
mantığı, anlamı yok ki; benim anlatmak istediğim bu. Devlet, göz göre göre,
cari açığı varken niye milyonlarca lira parayı dışarı versin; böyle bir şey var
mı?! Hani biz akaryakıt kaçakçılığını önlemek için biyodizeli teşvik
edecektik?! Ne olacak, yine kaçak mazot satılacak, ne fark edecek?! Biyodizeli
rekabet ettirmenin koşulu mazottan ucuz piyasaya sokmaktır; birincisi bu.
İkincisi değerli arkadaşlarım…
AHMET RIZA ACAR (Aydın) -
Arasında fiyat farkı var Tacidar Bey.
TACİDAR SEYHAN (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, bu ÖTV oranıyla biyodizelin fiyatı mazotla başabaş
geliyor. Hesap yapan arkadaşlarım, lütfen, hep beraber gidelim, bir kitapçıdan
ilkokul birinci sınıf matematiği alalım, toplayalım çıkaralım aynı sonucu
buluruz; bu iş böyle.
Burada anlatmak istediğim
bir şey daha var, yine kanunla ilgili bu. Değerli arkadaşlar, başlarken
hakikaten ölü doğuyor. Eğer siz, biyodizeli bir tek kanoladan üreteceksiniz
derseniz, bu ülkede biyodizeli mahkûm edersiniz. Biyodizelde ürün
tanımlamasında bir tek tarımsal ürün sınırlaması veya tanımlaması yapamazsınız.
Biyodizelin en önemli kaynaklarından biri de atık yağlardır. Atık yağları bu
ülkede katmadeğere dönüştürmek istiyorsanız, atık yağlardan elde edilen biyodizele
bir gram ÖTV koymamalısınız. Çevre temizliği… Kanaletlerinize bakın, o
kanaletler bir tek atık yağlardan tıkanıyor. Allah rızası için, bütün ülkelerde
bunlar ayrılmış. Ben, biyodizelin petrolle birlikte tartışıldığı bir tek ülke
Türkiye'yi biliyorum. Birçok ülkede yenilenebilir enerji kanunu içerisindedir,
tarımsal akaryakıt ürünleri diye adlandırılır; ama, hiçbir zaman petrolle,
benzinle eşdeğer bir yasa çerçevesi içerisinde ele alınmaz.
Eğer biz gerçekçi bir
yasa yapacaksak, üç bakanlığın müştereken bir politika belirlemesi lazım.
Enerji Bakanlığı, Türkiye'de biyodizeldeki hedeflerini ortaya koyacak. Tarım
Bakanlığı, biyodizelde ekilecek tarım ürünleriyle ilgili politikasını ortaya
koyacak. Maliye Bakanlığı, bu ikisinden çıkan fiyatı düşünerek, dengeli bir ÖTV
politikasıyla biyodizelin yaygın bir şekilde kullanılmasını sağlayacak. Bir
sonraki, satış ağı…
Değerli arkadaşlar,
biyodizelin, biliyorsunuz, bir başka özelliği… Türkiye yüksek teknoloji
üretmiyor. Bir de, tesislerimizi kurarken, dışarıya para vermeyelim diye…
BAŞKAN - Sayın Seyhan,
bir dakikanızı rica edebilir miyim.
TACİDAR SEYHAN (Devamla)
- Tabiî Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, çalışma süremiz bitme noktasında; ancak, Sayın Hatibin
konuşmasının tamamlanması ve maddenin oylanması süresi sonuna kadar sürenin
uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Buyurun.
TACİDAR SEYHAN (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, anlatmak istediğim konunun özü şudur:
Bir, biyodizelcileri
rafinerici konumuna sokmayın. Biyodizel üretimini, bir rafineri mantığıyla ele
alamazsınız. Hem istihdam açısından hem kuruluş teknolojisi açısından yerli
kaynakların değerlendirilmesi şeklinde bakmalısınız. Dağıtımda da aynı mantıkla
bakılmalıdır.
İkincisi, biyodizel
stratejik, alternatif bir enerji kaynağıdır. Bunu içimize sindirerek, bunu bir
hedef alarak ülkenin son on yılı içerisindeki enerji yapısını gözden geçirip,
önümüzdeki yirmi yıllık hedefini koyarak bir parametrede biyodizelin yerini
belirlememiz lazım. Biyodizel, kesinlikle, Petrol Kanunuyla, vesaire kanunuyla
değil, Yenilenebilir Enerji Kanunuyla birlikte ele alınmalıdır; çünkü,
sürdürülebilir enerji mantığının kaynaklarından biridir.
Değerli arkadaşlar, en
kritik nokta da, hammaddeye ulaşmak için geçiş dönemi. Bu kanun, hammaddeye
ulaşmak için bir geçiş dönemi öngörmüyor. Derhal, kanunda yeni değişiklikler
yapılarak, bir, birbuçuk yıllık geçiş döneminde hammadde kaynaklarının
sağlanması için tedbirler alınmalı, bu sektör, kanun çıkarılmadan boğulan bir
sektör haline dönüştürülmemelidir. Yağ ve bitki ekimi teşvik edilmelidir. Tarım
Bakanlığı, biyodizel üretiminde kullanılacak yağların üretimini sağlayacak
bitkilerin ekiminde, yerlerinde bir planlama yaparak, özel bir teşvik
oluşturmalı, bölgesel ikinci ürün haline getirmelidir.
Birçok ülkede her türlü
vergiden muaf tutulmuştur. Vergi dilimleri, diğer akaryakıtlarla rekabet
edebilecek koşulda olabilmeli; mutlaka, mazotun ve benzinin altında olmalıdır.
Biyodizelden sonra
biyobenzin devreye girecek, biz bunları konuşmaya devam edeceğiz. Türkiye,
sürekli, kanunlarını yenileyen bir ülke konumundan çıkarılmalı, tasarladığı,
hedeflediği, planladığı güçlü Türkiye'yi yaratacak iradesini ortaya koyan ve
hedeflerini ortaya koyan, planlayan bir ülke olabilmelidir.
Ben, bu doğrultuda,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, yapılacak her konuda destek vermeye hazır
olduğumuzu bildiriyor, beni dinleyen arkadaşlarıma ve Türkiye'de bu işe destek
veren tüm arkadaşlarıma kolaylıklar diliyor, saygılar, sevgiler sunuyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Seyhan.
Madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
8 inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 30 Mart 2006 Perşembe
günü, alınan karar gereğince, saat 14.00'te -arkadaşlar, yarın saat 14.00'te
toplanıyoruz- toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 21.05