BIM BIM 2 2 2006-04-18T13:47:00Z 2006-04-18T13:47:00Z 54 34708 197838 TBMM 1648 395 242958 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM: 22          YASAMA YILI: 4

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

CİLT : 115

81 inci Birleşim

29 Mart 2006 Çarşamba

  I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMA

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Karaman Milletvekili Yüksel Çavuşoğlu'nun, kısıtlı enerji kaynaklarımızın korunmasına, alternatif kaynak olarak nükleer enerjinin bu alanda kullanımı için yeni strateji planlarının geliştirilmesinin önemine ilişkin gündemdışı konuşması

2.- Tunceli Milletvekili Vahdet Sinan Yerlikaya'nın, Tunceli'nin sosyal ve ekonomik yönden gelişmesi için turizmin bu bölgede canlandırılması konusunda alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması

3.- İstanbul Milletvekili Nusret Bayraktar'ın, İstanbul Metropolitan Planlama ve Kentsel Tasarım Merkezi çalışmaları ve muhtemel depreme karşı alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- Yeni Zelanda Temsilciler Meclisi Başkanı Margaret Wilson ve beraberindeki heyetin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının konuğu olarak ülkemize resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1008)

2.- NATO Parlamenter Asamblesinde Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grubu oluşturmak üzere, siyasî parti grup başkanlıklarınca gösterilen adaylara ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1009)

3.- Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı Parlamenter Asamblesinde Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grubu oluşturmak üzere, siyasî parti grup başkanlıklarınca gösterilen adaylara ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1010)

4.- Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonunda Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grubu oluşturmak üzere, siyasî parti grup başkanlıklarınca gösterilen adaylara ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1011)

5.- Parlamentolararası Birlik Üyeliğinde Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grubu oluşturmak üzere, siyasî parti grup başkanlıklarınca gösterilen adaylara ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1012)

6.- İslam Konferansı Örgütü Parlamento Birliğinde Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grubu oluşturmak üzere, siyasî parti grup başkanlıklarınca gösterilen adaylara ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1013)

7.- Moğolistan'da yapılacak olan Moğol İmparatorluğunun Kuruluşunun 800 üncü Yıldönümü kutlamalarına, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili Sadık Yakut'un, bir parlamento heyetiyle birlikte icabetine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1014)

8.- Avusturya'da yapılacak olan Avrupa Birliği Üye ve Aday Ülkeleri Ulusal Parlamentoları İçişleri Komisyonları Başkanları Konferansına katılınmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1015)

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.- Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri Saygun ve 30 milletvekilinin, küresel ısınma konusunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/351)

2.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman ve 29 milletvekilinin, anne, bebek ve çocuk ölümlerinin sebeplerinin araştırılarak ana-çocuk sağlığı konusunda alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/352)

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)

3.- Tokat Milletvekili Mehmet Ergün Dağcıoğlu'nun; Gelir Vergisi Kanunu ve 6183 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/673) (S. Sayısı: 1081)

VI.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Ali ÖZPOLAT'ın Ceza Muhakemesi Kanunundaki uzlaşma kurumunun uygulamasına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/12071)

2.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye 2005 İlerleme Raporundaki "İnsan Hakları ve Azınlıkların Korunması" bölümüne ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/12079)

3.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye 2005 İlerleme Raporundaki "Ekonomik Kriterler" bölümüne ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/12081)

4.- Ankara Milletvekili Muzaffer R. KURTULMUŞOĞLU'nun, Fiskobirlik'in kredi ihtiyacına ilişkin Başbakandan sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/12278)

5.- Adana Milletvekili Tacidar SEYHAN'ın, Adana-Kozan ilçe Millî Eğitim Müdürlüğünün internet sitesiyle ilgili bir iddiaya ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/12309)

6.- Şanlıurfa Milletvekili Turan TÜYSÜZ'ün, TSE standartlarına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/12316)

7.- Ankara Milletvekili İsmail DEĞERLİ'nin, Türk Patent Enstitüsü Başkanı hakkındaki bazı iddialara ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/12317)

8.- Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat MELİK'in, Şanlıurfa 2 nci Organize Sanayi Bölgesine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/12318)

9.- Artvin Milletvekili Yüksel ÇORBACIOĞLU'nun, Rize-Kalkandere Organize Sanayi Bölgesinin yer seçimine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/12319)

10.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, yabancı bir şirketin KKTC'de tersane kurmak istediği iddiasına ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah GÜL'ün cevabı (7/12327)

11.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Iğdır İline sınır ticaret merkezi kurulmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ve Devlet Bakanı Vekili Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/12411)

12.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, idarî yargı hâkim adaylığı sınavının ertelenmesine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/12451)

13.- Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün, bulgur üreten işletmelerinin denetimine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/12578)

14.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, bir firmadan ceza tahsilatı yapılıp yapılmadığına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/12579)

15.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, AB-İŞKUR işbirliğiyle açılan kurslara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/12748)

16.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, ithalatta uygunluk denetimine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/12752)

17.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Özelleştirilen Seydişehir Eti Alüminyum Tesisleri işçilerinin özlük haklarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/12754)

18.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, İspanya'da düzenlenen bir karnavala ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah GÜL'ün cevabı (7/12758)

19.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, engelli personele ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/12882)


I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak dört oturum yaptı.

Bursa Milletvekili Zafer Hıdıroğlu, Dünya Kütüphaneler Haftası münasebetiyle, toplumların gelişmesi ve yükselmesinde okuma alışkanlığının yaygınlaştırılmasının önemine,

Mardin Milletvekili Mahmut Duyan, Karayolu Taşımacılık Kanununun uygulanması sonrasında görülen aksaklıklar ile taşımacılık sektöründe yaşanan sıkıntılara ve GAP bölgesindeki enerji sorununa,

Osmaniye Milletvekili Mehmet Sarı, Osmaniye İli Düziçi İlçesinin düşman işgalinden kurtarılışının 86 ncı yıldönümünde, ilin teşvik kapsamına alınmasını müteakiben ilçedeki ekonomik ve sosyal gelişmelere,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

Finlandiya Meclis Başkanı Paavo Lipponen'in davetlisi olarak Finlandiya'ya resmî ziyarette bulunacak olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın beraberindeki Parlamento heyetini oluşturmak üzere gruplarınca isimleri bildirilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Japonya Hükümeti Arasında Kaman Kalehöyük Arkeoloji Müzesinin Hibe Yoluyla Yapılmasına İlişkin Nota, Görüşme Tutanakları ve Müzakere Kayıtlarının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının (1/1173) geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi okundu; Dışişleri Komisyonunda bulunan tasarının Hükümete,

Ordu Milletvekili Enver Yılmaz'ın, İcra ve İflas Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması ve Kanuna Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair (2/725) esas numaralı kanun teklifini geri aldığına ilişkin önergesi okundu; Adalet Komisyonunda bulunan teklifin,

Geri verildiği bildirildi.

İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü ve 30 milletvekilinin, yabancı dil öğretimindeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması (10/350),

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol, İstanbul Milletvekili Ali Topuz ve Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Suriye ve Irak sınırlarındaki arazilerin mayınlardan temizlenmesi ve kullanımı konusunda genel görüşme (8/26),

Açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve öngörüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

Bazı milletvekillerinin, belirtilen sebep ve sürelerle izinli sayılmalarına ilişkin Başkanlık,

Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç'un İsrail'e yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık,

Tezkereleri kabul edildi.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol, İstanbul Milletvekili Ali Topuz ve Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, milletvekilleri lojmanlarında Mustafa Güngör'ün öldürülmesinin aydınlatılması ve sorumluların belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi üzerine kurulan Meclis Araştırması Komisyonu raporu (10/185) (S. Sayısı: 1056) üzerindeki görüşmeler tamamlandı.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:

3 üncü sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden;

1 inci sırasında bulunan,Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair (1/278, 1/1034) (S. Sayısı: 17 ve 17'ye 1 inci Ek),

2 nci sırasında bulunan, Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair 604 Sayılı (1/277) (S. Sayısı: 1079) ,

4 üncü sırasında bulunan, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin (1/1030)          (S. Sayısı: 904),

5 inci sırasında bulunan, Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair (1/1133, 1/1074) (S. Sayısı: 1099),

6 ncı sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Birliği Arasında Türkiye Cumhuriyetinin Makedonya Eski Yugoslav Cumhuriyetindeki Avrupa Birliği Polis Misyonuna (EUPOL-PROXIMA) Katılımına Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında (1/944) (S. Sayısı: 846),

Kanun Hükmünde Kararname ve Kanun Tasarılarının görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından;

Ertelendi.

7 nci sırasında bulunan, Tokat Milletvekili Mehmet Ergün Dağcıoğlu'nun, Gelir Vergisi Kanunu ve 6183 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/673)              (S. Sayısı: 1081) tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanarak maddelerine geçilmesi kabul edildi;     1 inci maddesi üzerinde bir süre görüşüldü.

29 Mart 2006 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 22.01'de son verildi.

 

 

 

İsmail Alptekin

 

 

 

 

Başkanvekili

 

 

 

Bayram Özçelik

 

Türkân Miçooğulları

 

 

Burdur

 

İzmir

 

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

 


No.: 111

II.- GELEN KÂĞITLAR

29 Mart 2006 Çarşamba

Raporlar

1.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Katar Devleti Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1093) (S. Sayısı: 1126) (Dağıtma tarihi: 29.3.2006) (GÜNDEME)

2.- Türkiye Cumhuriyeti ile Bosna Hersek Arasında Gelir ve Servet Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1103) (S. Sayısı: 1127) (Dağıtma tarihi: 29.3.2006) (GÜNDEME)

3.- Türkiye Cumhuriyeti ve Avustralya Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma ile Ek Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1106) (S. Sayısı: 1128) (Dağıtma tarihi: 29.3.2006) (GÜNDEME)

4.- Türkiye Cumhuriyeti ve Tayland Krallığı Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1107) (S. Sayısı: 1129) (Dağıtma tarihi: 29.3.2006) (GÜNDEME)

5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Bakanlar Kurulu Arasında Bilimsel ve Teknolojik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1141) (S. Sayısı: 1130) (Dağıtma tarihi: 29.3.2006) (GÜNDEME)

6.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Romanya Arasında Hukuki Konularda Adli Yardımlaşma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1144) (S. Sayısı: 1131) (Dağıtma tarihi: 29.3.2006) (GÜNDEME)

7.- Askerlik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Milli Savunma Komisyonu Raporu (1/344) (S. Sayısı: 1132) (Dağıtma tarihi: 29.3.2006) (GÜNDEME)

8.- Türk Silahlı Kuvvetleri Hasta Beslenme Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Milli Savunma Komisyonları Raporları (1/573) (S. Sayısı: 1133) (Dağıtma tarihi: 29.3.2006) (GÜNDEME)

9.- Uçuş, Paraşüt, Denizaltı, Dalgıç ve Kurbağa Adam Hizmetleri Tazminatı Kanunu ve 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Milli Savunma Komisyonu Raporu (1/1097) (S. Sayısı: 1134) (Dağıtma tarihi: 29.3.2006) (GÜNDEME)

10.- İstanbul Milletvekili Zeynep Karahan Uslu'nun; Ulaştırma Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (2/733) (S. Sayısı: 1135) (Dağıtma tarihi: 29.3.2006) (GÜNDEME)

Meclis Araştırması Önergeleri

1. - Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri SAYGUN ve 30 Milletvekilinin, küresel ısınma konusunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/351) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2006)

2. - İzmir Milletvekili Canan ARITMAN ve 29 Milletvekilinin, anne, bebek ve çocuk ölümlerinin sebeplerinin araştırılarak ana çocuk sağlığı konusunda alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/352) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2006)


BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.05

29 Mart 2006 Çarşamba

BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 81 inci  Birleşimini açıyorum.

III.- Y O K L A M A

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağım.

Yoklama için 5 dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin, oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini; bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini; buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını, görevli personel aracılığıyla, 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, enerji kaynaklarımız ve enerji politikalarımızla ilgili olmak üzere, Karaman Milletvekili Sayın Yüksel Çavuşoğlu'na aittir.

Buyurun Sayın Çavuşoğlu. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Karaman Milletvekili Yüksel Çavuşoğlu'nun, kısıtlı enerji kaynaklarımızın korunmasına, alternatif kaynak olarak nükleer enerjinin bu alanda kullanımı için yeni strateji planlarının geliştirilmesinin önemine ilişkin gündemdışı konuşması

YÜKSEL ÇAVUŞOĞLU (Karaman) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; enerji politikalarımız hususunda gündemdışı söz almış bulunmaktayım; bu münasebetle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, ülkenin kaderini etkileyen ve sürdürülebilir bir kalkınma ve küresel ölçekte bir ekonomi için, isabetli enerji politikaları, arz güvenliği ve sürdürülebilirliği ile enerji bağımsızlığı son derece önem arz etmektedir. Enerji politikaları, her zaman güçlük arz etmektedir. Dolayısıyla, enerji rezervlerimiz, temel olarak da kömür rezervlerimiz bittikten sonra, bakıldığı zaman, tamamen dışa bağımlı kalacağımız hissi uyanmaktadır. Bütün bunlardan sonra, birtakım tedbirler ve stratejik kararlar alınmazsa, gelecek yıllarda enerji darboğazıyla karşı karşıya kalma ihtimalimiz olabilir. Bunun için, dünya ekonomisiyle hızlı bir entegrasyon içerisinde olan ülkemiz, enerjide ithalat bağımlısı olup, milyarlarca dolar olan ödemeleri azaltmak, ülkemizin yeni bir alternatif ve stratejik kaynaklara yönelmek mecburiyeti olduğunu ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, yüksek teknolojinin lokomotifi olan ve güç ifade eden, bütün komşularımız tarafından kullanılan nükleer enerji konusunda ülkemiz yeni strateji ve politikalar geliştirme mecburiyetindedir; belki de geç kalınmıştır. Ben de, şimdi, bundan bahsetmek istiyorum.

Nükleer santrallar, uranyum zenginleştirmesinin son derece stratejik ve geleceğe yön çizecek olan bir politika olacağını düşünüyorum. Nükleer enerjinin özünü kullanılan elementler teşkil etmektedir. Bunlar da uranyum ve toryumdur. Toprak elemanlı elementler dediğimiz bu iki eleman, ülkemizde, Cenabı Allah'a şükürler olsun ki, en çok bulunan maddelerdir.

Uranyum zenginleştirme, hem askerî ve hem de enerji üretmek amacıyla kullanılmaktadır. Türkiye, şu anda bile, laboratuvar ortamında benzeri çalışma yapabilme imkânlarına sahiptir.

Baktığımız zaman, Türkiye'de uranyum 10 000 ton civarında görülmektedir. Toryum miktarı ise dünyada 1 754 000 ton iken, bu rezervin yaklaşık 380 000 tonu ülkemizde olmakla, aşağı yukarı dünya nükleer hammadde toplam rezervinin dörtte 1'inin Türkiye'de olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

Dünyada 435 nükleer santral aktif halde çalışırken, 35 santral yapım ve 34 adet ise planlama safhasında olduğu söylenmektedir. Basınçlı ağır sulu ve uranyumla çalışan reaktörlerde en çok kullanılan CANDU nükleer santral tipleridir. CANDU teknolojisinde ise, sadece elektrik üretilmektedir.

Türkiye'nin tahminî toryum rezervlerinin, 20 000 megavatlık kurulu güce sahip olan santralların hepsine birden ikiyüzaltmış yıldan fazla bir süre kâfi geleceği ifade edilmektedir. 2025 yılında kurulması hedeflenen toplam gücün yarısının nükleer santrallardan teşekkül etmesinin başarılması halinde, her yıl 23 milyar dolar döviz ödemek zorunda kalacağız. 10 000 megavat gücündeki bir nükleer santral yılda yaklaşık 7,62 milyar kilovat/saat elektrik enerjisi üretirse, aynı eşdeğer doğalgazla üretildiği zaman enerji 333 000 000 dolarlık bir gaz kullanmak ve ithalatının yapılması mecburiyetindedir. Bunu 10 000 megavat ve on yıl olarak düşündüğümüz takdirde 33 000 000 dolarlık, Rusya'ya ithal doğalgaz ödemesi yapılması gerekmektedir.

Bir yandan çok büyük bir döviz ödememiz, bir yandan dış ülkelere bağlı kalmamız, bir diğer yandan da Ermenistan, Bulgaristan, İran, Rusya, Suriye, İsrail ve benzeri komşularımızdaki stratejik gelişme, uranyum zenginleştirme çalışmaları göz önüne alındığı takdirde, herhalde elimizin kolumuzun sallanacak durumda durmamamız gerekmektedir.

Değerli arkadaşlarım, biliyoruz ki, birtakım güçler buna mani olabilir; ama, büyük balık küçük balığı yutar kabilinden, "ben güçlüyüm, ben yaparım, sen zayıfsın yapamazsın" denemez; ama, şunu da ifade etmek isterim ki, elbette tırnağı olan başını kaşır.

Dünyanın çok metanetli bir bölgesinde bulunmaktayız. Çok yakın gelecekte, sadece bölgenin değil, kıtanın denge ve huzur unsuru olmak mecburiyetindeyiz. Hatta, behemehal cazibe merkezi haline gelmemiz lazımdır.

Dolayısıyla, her ne şekilde doğalgaz yönünden dışa karşı elimiz, yirmi yirmibeş yıl bağlıysa da, boş durmayıp alternatif enerji kaynaklarını kullanarak aldığı enerjiyi transit olarak ihraç etme şansını denememiz lazımdır.

Bu tür ileri teknolojiyle ilmî araştırmaların artacağı, bilimde birtakım yenilikler olacağı da bir realitedir. İstihdamda büyük bir rahatlama getirirken, Türkiye, hiçbir ülkeye, hiçbir nedenle muhtaç olmadan elektrik enerjisi üretiminde tam bir bağımsızlığa kavuşacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun efendim.

YÜKSEL ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Sonuç olarak diyorum ki, ülkemiz enerji maliyetlerini düşürmeli ve bağımsızlığa kavuşmak, konvansiyonel teknolojilerde gelişmelere katkı, en kötü çevre felaketi fakirlik ve geri kalmışlığın giderilmesi, savunma sanayiinde ilerlemiş ülkelerle rekabet için stratejik değerlendirip ve karar vermek suretiyle yeni "dördüncü nesil" denilen CANDU-6 tipi nükleer reaktör veya santral kurma projelerini bir şekilde kimseden çekinmeden kurma kararı verilmelidir diyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Çavuşoğlu.

Gündemdışı ikinci söz, Tunceli İlinin sorunlarıyla ilgili olmak üzere, Tunceli Milletvekili Sayın Sinan Yerlikaya'nın.

Buyurun Sayın Yerlikaya.

Süreniz 5 dakika.

2.- Tunceli Milletvekili Vahdet Sinan Yerlikaya'nın, Tunceli'nin sosyal ve ekonomik yönden gelişmesi için turizmin bu bölgede canlandırılması konusunda alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması

VAHDET SİNAN YERLİKAYA (Tunceli) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi en içten duygularımla selamlıyorum.

Bütün dünyada doğal yapısı, şelaleleri, ormanları, yabanî hayvanları, 1950-1960 yılları arasında Amerikalıların, özellikle NATO'nun dinlenme yeri olarak uçakların indiği, zemin toprak üzerine havaalanına uçakların indiği, yine o dönemde, o 1950'lerde çocuk olarak bizlerin Coca Cola'yla tanıştığı, Amerikalılar tarafından tanıştırıldığı bir ilimizden, Tunceli İlimizden bahsetmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, Tunceli'yi hepiniz tanırsınız. Doğasıyla, ormanlarıyla, az önce de söylediğim gibi çok önemli bir yeri vardır; fakat, her ne hikmetse, bu güzel doğa, bu güzel turizm cenneti hiçbir zaman, hiçbir hükümet tarafından doğru dürüst ele alınmamış ve değerlendirilmemiştir.

Tabiî, bu, terör nedenleri ileri sürülerek yapılmış bir olaydır; ama, değerli arkadaşlar, terör var diye olayları ötelemek, yapılacakları ertelemek, hiçbir şey yapmamak manasına gelmez. Terör her yerde de var. İşte, dün İstanbul'dan izlediğimiz manzaralar içimizi buruklaştırdı, dehşete düşürdü; neler oluyor Türkiye'de. Yani, İstanbul'daki, Ankara'daki terör, ben o kanaatteyim ki, bugün ne Tunceli'de var, ne diğer bölgelerimizde var.

Şimdi, terörü bahane ederek, yani, bu güzel cennet köşesini, bu turizm için ülkenin büyük bir kaynağı olmakta olan Tunceli'yi değerlendirmemeyi, hakikaten bir eksiklik olarak görüyorum. Tabiî, bunu yaparken, bu değerlendirmeyi yaparken, Tunceli'nin kendine özgü, şu anda acil çözüm bekleyen birkaç sorunu var. Aslında sorunlar çok değerli arkadaşlarım; yani, bunu 5-10 dakikalık bir zamana sığdırmam mümkün değil. Bunları zaman zaman dile getiriyoruz. Mesela, Tunceli'nin şu anda en büyük sorunlarından biri Pertek Köprüsü diye bir köprümüz vardır. Bu Elazığ-Pertek-Tunceli-Pülümür-Erzincan ve Trabzon'a kadar uzanan bir devlet yolunun üzerinde eskiden bir köprümüz vardı. Güneyden çıkan otobüsler, araçlar, Trabzon'a, Samsun'a, bu yolu kullanarak gidiyorlardı. Şu anda kullanılan yoldan 250 kilometre daha ekonomik bir yol olarak kullanılan bir yoldu ki, bizim Bayındırlık Bakanımız Sayın Faruk Bey de çok iyi bilir; çünkü, Trabzon kafilesi, zaman zaman bu yoldan, eskiden, gelerek, güneyde, Orta Anadolu'da bazı maçlara gidiyorlardı. Şimdi, bu Keban Gölü oluştuğu zaman bu köprü tam su altında kaldı ve şu anda, o kısımda, yani, Pertek ile Elazığ arasındaki kısımda -arkadaşlarımızın çoğu da bilir- feribotla bu ulaşım yapılıyor; fakat, bu büyük aksamalara meydan veriyor. Şimdi, burada, hayvancılık çok önemli bir cazibe merkezi; yani, Tunceli'nin özellikle Pertek ve Çemişkezek İlçeleri, hayvancılık yönünden, hemen hemen Türkiye'nin sayılı yerlerinden. Bu insanların yaylalara gidiş gelişleri, kışın hayvanlarına yem getirmeleri, yine bu köprünün olmamasından dolayı 250 kilometre yol kat eden araç sahiplerini de düşünürsek, bu köprünün mutlaka yapılması lazımdır. Bu köprünün yapılması için, zaten Sayın Başbakanımızın, 29 Mart seçimlerinden önce Tunceli'ye gitmişti, orada bir sözü vardı "ben, bu köprüyü yapacağım" demişti. Bu köprünün hakikaten yapılması Tunceli için en önemli bir katkıdır, adımdır. Bunu, Sayın Başbakanın sözü olarak hâlâ bekliyoruz, görüyoruz; bu sözü yerine getireceğine inancımızı belirtmek istiyorum. Bu köprünün mutlaka yapılması lazım değerli arkadaşlar; çünkü, bu, Elazığ, Tunceli, Pülümür ve Erzincan'dan kuzeye giden yol, bu köprünün açılmasıyla, hayata geçirilmesiyle çok önemli bir işlevde bulunacaktır ve bu, kendini de rahatlıkla amorti edecektir.

Değerli arkadaşlarım, bir de, Tunceli'nin şu anda önemli bir konusu da "Muti" diye adlandırdığımız, Pülümür'den Erzincan'a giden, şu anda ihalesi yapılıp da üç dört yıldan beri, hatta 3-4 trilyon lira sarf edilen bir yolumuz var; 14 kilometre bu yol; bu da devlet yolu. Şimdi, bu yola hakikaten 3-4 trilyon lira sarf edilip edilmemesine, gidip görseniz hayret edersiniz. Bu müteahhit kimdir, ne yapıyor, nerede çalışıyor, bu paraları nereye sarf ediyor, hiç belli değil. Mesela, bu sene de 1 trilyon 750 milyar lira ödenek ayrıldı, kesinleştirildi. Şimdi korkumuz odur ki, bu para da yerini bulmayacaktır; yani, bu nedenle, Karayollarının ben burada dikkatini çekmek istiyorum. Bu müteahhit bir denetlensin, yaptığı çalışmalar kontrol edilsin. Öyle, başı boş bırakılıp da, derelerin içinde gayri ihtiyari istinat duvarları çekerek paralar tamamlanmasın, yazık oluyor. Hakikaten, şahsen, benim vicdanım sızlıyor. Yani, bu parayla beraber, bu sene harcayacağımız bu parayla beraber, belki 6-7 trilyon lira para harcanmış olacaktır. Henüz 14 kilometrelik yol yapılmış değil değerli arkadaşlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

VAHDET SİNAN YERLİKAYA (Devamla) - Sayın Başkan, kusura bakmayın…

BAŞKAN - Buyurun.

VAHDET SİNAN YERLİKAYA (Devamla) - Şimdi, bakınız, bir bu konu var acil olan. Bir de, değerli arkadaşlarım, ben, geçen gün Ovacık'taydım, Sayın Valimiz de gelmişti, oradaki emniyet komutanı da gelmişti, bürokratlar da gelmişti. Bakınız, Tunceli, kış sporları itibariyle, yalnız Türkiye'nin değil, iddia ediyorum, dünyanın sayılı yerlerinden biridir. Yani, kar kitlesiyle, o doğal parkurlarıyla bulunmaz bir yer Ovacık. Hatta, bundan bir hafta önce, biz, Ovacık'ta yapılan kayak müsabakalarında, Sayın Valimiz ve bizler, orada, ödüllerini dağıttık, birinci, ikinci, üçüncü gelenlere.

Şimdi, burada, etrafında, Bitlis'te, Erzurum'da, Erzincan'da, Elazığ'da kayak merkezi var; ama, gerçekten kayak merkezi olabilecek bir yer, henüz bugüne kadar kayak merkezi olarak karar altına alınmamış ve turizme bu konu aksettirilmemiş. Şimdi, bakınız, etrafındaki bu kayak merkezlerinde kar bulmanız mümkün değil; ama, şu anda, Ovacık'a gidin 1-1,5 metre kar var. Bu kar, kayakçılar için çok bulunmaz bir fırsat, hele bu aylardaki yapılacak yarışmalarda da önemli bir avantajdır. Bu nedenle…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

VAHDET SİNAN YERLİKAYA (Devamla) - Sayın Başkanım, affınıza sığınıyorum, kusura bakmayın.

BAŞKAN - Sayın Yerlikaya, son cümlelerinizi rica edeyim.

VAHDET SİNAN YERLİKAYA (Devamla) - Bitireceğim.

Yani, bunun da bir göz önüne alınması lazım.

Değerli arkadaşlar, sorunlar çok, bunları anlatmak tabiî şey değil, yani öyle, beş on dakika içinde mümkün değil.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Tunceli'ye feda olsun…

VAHDET SİNAN YERLİKAYA (Devamla) - Sağ olun, teşekkür ederim.

Bu yıl, KÖYDES'ten hakikaten hatırı sayılır bir ödenek ayrıldı, 24 trilyon liraya yakın bir ödenek ayrıldı. Bu konudaki taleplerimizi dikkate alan Sayın İçişleri Bakanımıza ve Maliye Müsteşarı Sayın Hasan Basri Aktan Beye huzurunuzda çok teşekkür ediyorum. Hakikaten, bu 24 trilyon lirayla bazı işler yapılacaktır, altyapı işleri yapılacaktır, buna inanıyorum. Sayın Valimiz de, bu parayı gayet ölçülü bir şekilde dağıttı ilçelere. Ben, huzurunuzda, çalışan, didinen, iyi niyetli, oradaki işleri takip eden Sayın Valimize de teşekkür ediyorum. Bu para, hakikaten, oranın altyapı sorunları… Doğruya doğru, eğriye eğri demek lazım. Tabiî, bu para orada bir rahatlama getirecektir.

Değerli arkadaşlar, şimdi, Tunceli'nin ayağa kaldırılması lazım. Tunceli'yi eğer ayağa kaldırırsanız, terörün önemli bir bölümünün belini kırmış olursunuz; terörden dolayı oralardan uzaklaşmanız mümkün değil, mutlaka gitmemiz lazım; bu nedenle, hükümetten, tüm bakanlık ve özel kuruluşlardan biz özel destek bekliyoruz. Bu mücadelemize güç katın değerli arkadaşlar, toplumsal bütünlüğümüzü güçlendirmek için de bu çağrıya kulak verin. Tunceli'yi ayağa kaldıralım, Tunceli ülkemiz için, dünya için, cumhuriyet için, Atatürk için çok önemli bir yerdir.

Bu durumda, beni dinlediğiniz için hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum; sağ olun, var olun. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Yerlikaya.

Sayın milletvekilleri, gündemdışı üçüncü söz isteği, İstanbul Metropoliten Planlama ve Kentsel Tasarım Merkezi çalışmaları ve muhtemel depreme karşı alınması gereken tedbirler hakkında söz isteyen, İstanbul Milletvekili Sayın Nusret Bayraktar'a aittir.

Buyurun Sayın Bayraktar. (AK Parti sıralarından alkışlar)

3.- İstanbul Milletvekili Nusret Bayraktar'ın, İstanbul Metropoliten Planlama ve Kentsel Tasarım Merkezi çalışmaları ve muhtemel depreme karşı alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması

NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; İstanbul Metropoliten Planlama ve Kentsel Tasarım Merkezinin çalışmaları ve muhtemel depreme karşı alınması gereken tedbirler hususunda gündemdışı söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Böyle bir konunun 5 dakikada özetlenemeyeceği bilinci içerisinde, sadece, 17-20 Mart tarihlerinde, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Mimar Kadir Topbaş Beyin daveti üzere, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu üyelerimizden 18 milletvekili arkadaşımız ile Çevre Komisyonu, Plan ve Bütçe Komisyonu, İçişleri Komisyonundan 1'er temsilci milletvekillerinin de katıldığı üç günlük çalışma ziyaretinde edindiğimiz izlenimleri kısa dahi olsa sizlerle paylaşmak üzere söz almış bulunuyorum.

Biliyorsunuz, İstanbul, Türkiye'nin en önemli metropol bir kenti; bugün, nüfus itibariyle 12 000 000'a ulaşmış, 1 400 000 binaya sahip olan bir bölge. Allah korusun, muhtemel -gelecekte beklenen- bir deprem karşısında en büyük tehditlerle karşı karşıya olduğunu biliyoruz. Bize verilen bilgiler doğrultusunda, bilimsel çalışmalar ve araştırmaların neticesi, ulusal ve uluslararası boyutlardaki çalışmaların özetinden anladığımız şekliyle, İstanbul'un yüzde 34'ünün birinci derecede depremden etkileneceği, bununla da, nüfus itibariyle 4 000 000, bina itibariyle 400 000 binanın mutlaka tahrip olabileceği endişesi, 100 000'lerce belki ölüm ve yaralı, enkaz altında kalma, 100 milyar dolarlara varan maddî hasarla karşı karşıya kalınabileceği endişesiyle mutlaka tedbir alınması gerektiğini hep tartıştık, konuştuk ve biz, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak da yerinden yönetim anlayışına saygı duyma hususunda, belediye kanunları ve il özel idare kanunlarıyla yerel yönetimlere yetki verdik; ama, bu kadar büyük yetki verdiğimiz belediyelerimiz ne yapıyorlar acaba? İşte, bunu yerinde görelim diyerek İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımızın başkanlığında, gerçekten, Uzay NASA Üssüne benzer, Tepebaşı'nda 10 000 metrekare alan içerisinde 14 departmandan oluşan ve Türkiye'nin en yetkili, en önemli üniversitelerimizden profesör ve bilim adamları ve 400 yerli ve yabancı bilim adamının çalıştığı bu mekânda işte bu planlama çalışmaları yürütülüyor. Altı saate yakın aldığımız brifing ve üç günlük gezilerimizden de tazelediğimiz bilgilerimizin birkaç tanesini sizlere özetlemek istiyorum.

Biliyorsunuz, İstanbul'un 1980 yılında üst ölçekli 1/25 000 nâzım imar planına göre planlaması yapılmış. Bu planlamada 5 000 000 nüfus öngörülmüş. Oysa, şu an bile İstanbul'un nüfusu 12 000 000. Eğer tedbir alınmazsa 2023 yılı, yani cumhuriyetin 100 üncü yılında 20 000 000 nüfusa ulaşacak.  5 000 000 nüfusla planlanan ve planlandığı şekliyle de İstanbul'un yapılaşması maalesef olgunlaşmayan, her türlü tehdit altında kalan -ki, başta Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Kadir Topbaş Beyin söylediği gibi- İstanbul'un ve Türkiye'nin en önemli sorunları plansızlıktır, planların bulunmayışı ve uygulamadan kaynaklanan eksikliklerdir. Şimdi, çevre ölçekli 1/100 000 planlarını Çevre ve Orman Bakanlığı yapması lazım. İşte bu çalışmaları metropoliten proje alanına devrederek, bir sözleşme gereği, Orman ve Çevre Bakanlığımız İstanbul Büyükşehir Belediyesine terk etmiş, Büyükşehir Belediyesi de, iki yıl içerisinde -yani, ağustos ayına kadar- bu 1/100 000'lik çevre planını, 1/25 000'lik nazım imar planlarını da mutlaka tatbikata geçirecektir.

Ama, bu planların sadece tatbikata geçirilmesi yetmiyor, uygulama esnasında, yerel yönetimlere vermiş olduğumuz bu yetkinin planlamasında hangi amaçlar doğrultusunda çalışmalar yapıldığına da, şöyle, kısaca değinmek istiyorum: Bir yandan yüksek şiddette gerçekleşmesi beklenen olası bir depremle karşılaşıldığı zaman zararı en asgarîye çekmek olduğu gibi, deprem riski altında bulunan toplumsal kesimler için de yeni fırsatlar oluşturulması öngörülmektedir.

İstanbul metropoliten proje alanında Profesör Hüseyin Kaptan Bey başkanlığında bilim adamları çalışmaktadırlar, İstanbul'un plansızlığını ve problemlerini ortadan kaldırmak için, küresel düzeyde kaliteli hizmetler üreten, finans ve malî hizmetlerde güçlenmesini sağlayan, dünya ve ticaret ilişkilerini artıran, sürdürülebilir ekonomik kazanımları sağlayan, kültürel ve tarihî ve turistik yerleşimler…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) - …ve en önemlisi, kentsel dönüşüm proje ve tasarımlarını sunan bu proje bürosundaki çalışmalarımız, doğal yapı, sanayi, ticaret ve hizmetler, konut ve yaşam kalitesi, metropoliten planlama, kentsel tasarım, kültür, endüstri ve turizm coğrafî bilgi sistemi, strateji karar ve koordinasyon, demografi gibi departmanlarda çalışmalar yapılıyor.

Sonuç olarak, mahallî idareler reformu kapsamında yapmış olduğumuz bir dizi yasal düzenlemelerin yanı sıra, sıkışık bir takvim içerisinde olgunlaşan bu planlar sonucu uygulamaya başlanması lazım. Hemen uygulanabilmesi için, mutlaka, yerinden yetkilerin artırılarak…

Kentsel dönüşüm kanun tasarısı, şu anda, bakanlık gündeminde, tasarı halindedir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin, özellikle bu konulara ilgi duyarak, süratle çıkarılmasına yardımcı olunması talebinin, hem İstanbul Milletvekili olarak hem komisyon üyesi olarak hem de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Mimar Kadir Topbaş Beyin arzu ve isteği olduğunu tekrarlamak istiyorum.

Bu bilgi ve belgelerle, böyle güzel çalışmalarla bize ışık tuttuklarından dolayı, başta Büyükşehir Belediye Başkanımız Kadir Topbaş ve ekibine şükranlarımızı arz ediyoruz, başarılarının devamını diliyoruz ve hemen buna paralel bağlantılı olarak, şu anlarda İstanbul ve ulaşım konularındaki ciddî sıkıntıların gündeme getirilerek soru sorulduğu bir hususu ve biz, Ulaştırma Bakanımızın cevaplandırması arzusuyla, 4925 sayılı Karayolları Taşıma Kanunu uyarınca çıkartılan yönetmeliğin ilamı ve yürürlüğe girmesinden sonra, doğu ve güneydoğuda uygulamalardaki belirsizliklerle ilgili bir hayli tepkiler var.

Sayın Bakanımız, eğer, buradaysalar -değilseler de- Meclisimizin bu konuda bilgilendirilmesi çok önemlidir; çünkü, sizlere de geliyor bu sualler. Bunların da açıklanması son derece önemlidir diyorum.

Bu çalışmalarımıza katkı veren, başta Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerimiz ve diğer muhalefet partisi milletvekillerimiz ve tabiî ki, İktidar Partisi milletvekillerimizin tümüne ve belediye başkanımıza teşekkür ediyor, söz verdiğiniz için ve sabırla beni dinlediğiniz için Yüce Heyetinizi ve Sayın Başkanımızı tekrar saygılarımla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Bayraktar.

Sayın milletvekilleri, gündemdışı konuşmalar tamamlanmıştır.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının 6 tezkeresi var; bunları ayrı ayrı okutup bilgilerinize sunacağım.

Okutuyorum:

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- Yeni Zelanda Temsilciler Meclisi Başkanı Margaret Wilson ve beraberindeki heyetin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının konuğu olarak ülkemize resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1008)

                                  28 Mart 2006

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 2 Mart 2006 tarih ve 107 sayılı kararı ile Yeni Zelanda Temsilciler Meclisi Başkanı Margaret Wilson ve beraberindeki heyetin ülkemizi ziyaret etmesi uygun bulunmuştur.

Söz konusu heyetin ülkemizi ziyareti, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 7 nci maddesi gereğince Genel Kurulun bilgisine sunulur.

                                   Bülent Arınç

                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                           Başkanı

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

İkinci tezkereyi okutuyorum:

2.- NATO Parlamenter Asamblesinde Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grubu oluşturmak üzere, siyasî parti grup başkanlıklarınca gösterilen adaylara ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1009)

                                  28 Mart 2006

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 2 nci maddesine göre, Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grubu oluşturmak üzere, Anavatan Partisi Grubu Başkanlığınca "NATO Parlamenter Asamblesi" asıl üyeliğine aday gösterilen Hatay Milletvekili Züheyir Amber ve yedek üyeliğe aday gösterilen Gaziantep Milletvekili Ömer Abuşoğlu ile Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanlığınca asıl üyeliğe aday gösterilen İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgil'in isimleri, aynı Kanunun 12 nci maddesi uyarınca Başkanlık Divanında yapılan görüşmeyi müteakiben Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

                                   Bülent Arınç

                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                           Başkanı

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Üçüncü tezkereyi okutuyorum:

3.- Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı Parlamenter Asamblesinde Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grubu oluşturmak üzere, siyasî parti grup başkanlıklarınca gösterilen adaylara ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1010)

                                  28 Mart 2006

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 2 nci maddesine göre, Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grubu oluşturmak üzere, AK Parti Grup Başkanlığınca "Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı Parlamenter Asamblesi" asıl üyeliğine aday gösterilen Kars Milletvekili Zeki Karabayır'ın ismi, aynı Kanunun 12 nci maddesi uyarınca Başkanlık Divanında yapılan görüşmeyi müteakiben Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

                                   Bülent Arınç

                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                           Başkanı

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Dördüncü tezkereyi okutuyorum:

4.- Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonunda Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grubu oluşturmak üzere, siyasî parti grup başkanlıklarınca gösterilen adaylara ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1011)

                                  28 Mart 2006

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 2 nci maddesine göre, Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grubu oluşturmak üzere, Anavatan Partisi Grup Başkanlığınca "Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu" üyeliğine aday gösterilen Kars Milletvekili Selami Yiğit'in ismi, aynı Kanunun 12 nci maddesi uyarınca Başkanlık Divanında yapılan görüşmeyi müteakiben Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

                                   Bülent Arınç

                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                           Başkanı

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Beşinci tezkereyi okutuyorum:

5.- Parlamentolararası Birlik Üyeliğinde Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grubu oluşturmak üzere, siyasî parti grup başkanlıklarınca gösterilen adaylara ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1012)

                                  28 Mart 2006

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 2 nci maddesine göre, Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grubu oluşturmak üzere, AK Parti Grup Başkanlığınca "Parlamentolararası Birlik" üyeliğine aday gösterilen Manisa Milletvekili Mehmet Çerçi'nin ismi, aynı Kanunun 12 nci maddesi uyarınca Başkanlık Divanında yapılan görüşmeyi müteakiben Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

                                   Bülent Arınç

                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                           Başkanı

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Son tezkereyi okutuyorum:

6.- İslam Konferansı Örgütü Parlamento Birliğinde Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grubu oluşturmak üzere, siyasî parti grup başkanlıklarınca gösterilen adaylara ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1013)

                                  28 Mart 2006

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 2 nci maddesine göre, Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grubu oluşturmak üzere, CHP Grup Başkanlığınca "İslam Konferansı Örgütü Parlamento Birliği" üyeliğine aday gösterilen Hatay Milletvekili Abdulaziz Yazar'ın ismi, aynı kanunun 12 nci maddesi uyarınca Başkanlık Divanında yapılan görüşmeyi müteakiben Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

                                   Bülent Arınç

                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                           Başkanı

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin 2 önerge vardır; ayrı ayrı okutup bilgilerinize sunacağım.

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.- Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri Saygun ve 30 milletvekilinin, küresel ısınma konusunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/351)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Atmosfere verilen gazların sera etkisi yaratması sonucu, dünyanın yüzeyindeki sıcaklığın arttığı, dolayısıyla küresel ısınmanın meydana geldiği iddia edilmektedir. Bu da, atmosferin üst bölümünün, yani stratosferin soğumasına, alttaki troposferin ise ısınmasına yol açtığı ve dünyanın üzerinde sera etkisi yarattığı iddialarını güçlendirmektedir. Dünyada yaşamın olması için gereken sıcaklığı sağladığından, sera etkisi aslında doğal bir süreçtir. Su buharı, karbondioksit ve metan gazı, dünyanın üzerinde doğal bir örtü oluşturmakta; ancak, fosil yakıtlarının kullanılması ve ormanların yok edilmesi, bu örtüyü oluşturan gazların, atmosferde normalin çok üzerine çıkmasına neden olmaktadır. Dünyanın yüzeyi güneş ışınları tarafından ısıtılmakta, dünya bu ışınları tekrar atmosfere yansıtmaktadır. Dünyaya ulaşan güneş enerjisinin yaklaşık yüzde 70'i tekrar uzaya gönderilmekte; fakat, bazı yararlı ışınlar, sera gazları tarafından tutularak, atmosferin ısınmasına neden olmaktadır. Bu da, dünyanın yeterince sıcak ve yaşanır olmasını sağlamaktadır. Ancak, bazı bilim adamları, insanlar tarafından fazla miktarda sera gazının atmosfere verilmesinin bu dengeyi zedelediği ve küresel ısınmaya neden olduğu görüşünde birleşmektedirler. Küresel ısınma, en kısa tabiriyle dünya gezegeninin sıcaklığının 1 ile 3 derece arasında artması, iklim değişimi, seller, kuraklık, insan, hayvanlar ve tarım kuşaklarının yer değiştirmesi, kutuplardaki buzulların erimesi ve deniz su seviyelerinin yükselmesi gibi dünya üzerindeki tüm canlı yaşamı için birçok tehlike oluşturması anlamına gelmektedir.

2100 yılına kadar deniz suyu seviyesindeki artışın 40 ila 65 santim arasında olacağı, bu durumun da adalarda, kıyı şeritlerinde, kıyı şehirlerinde ve nehir yataklarında yaşayanlarla birlikte balıkçılıkla ve kıyılarda turizm tesisi işleten ve tarım yaparak geçimini sağlayanlar, yerleşim ve geçim alanlarını kaybedebileceği iddia edilmektedir.

Tüm dünyada, bir taraftan hatırı sayılır bilim adamlarının, diğer taraftan ciddî devlet adamlarının ortaya attığı ve tartışmaya açtığı "küresel ısınma" konusunda alınması gereken tedbirlerin tartışmaya açıldığını okuyor, dinliyor ve izliyoruz.

Küresel ısınma, gerçekten de ciddîye alınması gereken, bilim ve devlet adamlarının iddia ettikleri gibi, önümüzdeki yıllarda ülkemizi de kasıp kavuracak, sıkıntılara sokacak bir bela olarak karşımıza çıkacak mıdır? Bu oluşumdan ülkemiz ne oranda etkilenecektir? Bu konu hakkında toplumumuz ne bilmektedir? Korkulacak kadar ciddî boyutlarda ve çok yakın bir tarihte mi karşılaşacağız? Bu kadar ciddî ve tehlikeli ise, ne gibi tedbirler alınabilir, korunmak için neler yapılmalıdır? "Küresel ısınmanın" enine boyuna tartışılması ve alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla, Anayasanın 98 inci maddesi, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince bir komisyon kurularak Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.

Saygılarımızla.

1- Mehmet Nuri Saygun                                 (Tekirdağ)

2- İsmail Değerli                                 (Ankara)

3- Mehmet Kartal                                 (Van)

4- Mehmet Ali Arıkan                                 (Eskişehir)

5- Kemal Sağ                                 (Adana)

6- Halil Akyüz                                 (İstanbul)

7- Ahmet Ersin                                 (İzmir)

8- Nurettin Sözen                                 (Sivas)

9- Mustafa Özyurt                                 (Bursa)

10- Ufuk Özkan                                 (Manisa)

11- Muharrem Toprak                                 (İzmir)

12- Mehmet Mesut Özakcan                                 (Aydın)

13- Feridun Fikret Baloğlu                                 (Antalya)

14- Muharrem Kılıç                                 (Malatya)

15- Feridun Ayvazoğlu                                 (Çorum)

16- İzzet Çetin                                 (Kocaeli)

17- Kemal Kılıçdaroğlu                                 (İstanbul)

18- Osman Özcan                                 (Antalya)

19- Nail Kamacı                                 (Antalya)

20- Harun Akın                                 (Zonguldak)

21- Ramazan Kerim Özkan                                 (Burdur)

22- Canan Arıtman                                 (İzmir)

23- Türkân Miçooğulları                                 (İzmir)

24- Bülent Baratalı                                 (İzmir)

25- Atila Emek                                 (Antalya)

26- Mehmet S. Kesimoğlu                                 (Kırklareli)

27- Hasan Ören                                 (Manisa)

28- Yüksel Çorbacıoğlu                                 (Artvin)

29- Erdal Karademir                                 (İzmir)

30- Ahmet Yılmazkaya                                 (Gaziantep)

31- Mehmet Boztaş                                 (Aydın)

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusunda öngörüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Şimdi, ikinci önergeyi okutuyorum:

2.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman ve 29 milletvekilinin, anne, bebek ve çocuk ölümlerinin sebeplerinin araştırılarak ana-çocuk sağlığı konusunda alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/352)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Ülkelerin kalkınmışlığının, gelişmişliğinin uluslararası ölçütlerinin başında o ülkenin sağlık göstergeleri gelir. Bu sağlık göstergelerinin en önemlisi ise ana-bebek-çocuk ölüm hızı oranlarıdır. Ne yazık ki ülkemiz bu sağlık göstergeleriyle kötü performans sergilemektedir. Son yıllarda düşüşler görülmesine karşın ana-bebek-çocuk ölüm hızlarımız hâlâ çok yüksektir. Tüm Avrupa ülkeleri arasında en kötü-en yüksek değerlere sahip ülke biziz. Irak hariç tüm komşularımız arasında en kötü değerler bizdedir. Ülkemiz büyüklük açısından dünyanın ilk yirmi ekonomisi arasında yer almasına rağmen ana-bebek-çocuk ölüm hızlarımızla üçüncü dünya ülkeleri arasındayız. Birleşmiş Milletlere üye 189 ülke içinde ülkemiz gelir açısından 57 nci sırada olmasına rağmen, çocuk ölümleri açısından 108 inci sıradadır. Yani, Türkiye'nin dünya ülkeleri arasındaki sağlık sıralamasındaki yeri, gelir sıralamamasındaki yerinden 51 basamak daha aşağıdadır. Bu durum, sağlıkta ciddî bir ihmalimizin, yanlışımızın olduğunu göstermektedir. Bunun bedelini de en başta bebeklerimiz-analarımız hayatlarıyla ödemektedir ki, bu, kabul edilemez bir durumdur. Ayrıca kadınlarımızın sağlıkta çok ciddî bir cinsiyet ayrımcılığına maruz kaldıklarının da bir göstergesidir.

Ülkemizde ana ölüm hızı oranlarımız için sağlıklı bir istatistikî bilgi bile bulunmamaktadır. Bu konuda ülkemizde yapılan tek araştırma 1997 yılında 615 hastanedeki doğumlar için yapılabilmiştir ki, bu oran 100 000 canlı doğumda 49'dur. AB ülkelerinde ise bu oran 3-5 arasındadır. Ülkemizde doğumların önemli bir kısmının evde hiçbir sağlık personeli olmaksızın yapıldığı gerçeğinden hareketle, ana ölüm oranlarımızın çok daha yüksek olduğu acı gerçeğiyle karşı karşıya kalırız. Ayrıca, gebe ve loğusalık dönemlerindeki ölümlerin çoğunluğu da hastane kayıtlarına, DİE istatistiklerine yansımamaktadır.

Dünya Sağlık Örgütü ve UNICEF'in 1995 yılı çalışmasına göre Türkiye'deki ana ölüm hızı  100 000 canlı doğumda 55'tir. Ana ölümlerinin 4/5'i basit sağlık koşullarında önlenebilir nedenlerdendir. Yani analarımızın yüzde 80'ini boşu boşuna kaybediyoruz.

Bebek ölüm hızımız binde 29'dur. (Yunanistan'da binde 5'tir)

5 yaş altı çocuk ölüm hızımız binde 37'dir. Bu ölümlerin de yüzde 90'ı önlenebilir nedenlerdendir.

Ayrıca bölgeler arasında da ciddî farklılıklar bulunmaktadır. Ana-bebek-çocuk ölüm hızlarımız en fazla Doğu Anadolu Bölgesinde yüksektir.

Ülkemizde birinci basamak sağlık hizmetlerindeki gerileme, aşılama oranlarının düşmesi, yoksulluk, eğitimsizlik, kadının statüsünün düşüklüğü ile önümüzdeki yıllarda bu sağlık göstergelerimizin daha da kötüleşeceği öngörülmektedir.

Üreme çağındaki kadınlar nüfusumuzun yüzde 25'ini oluşturmaktadır. Nüfusumuzun yüzde 29'u ise 15 yaşından küçüktür. Dolayısıyla nüfusumuzun yüzde 54'ünü ilgilendiren çok önemli bir sağlık sorunuyla karşı karşıyayız. Ülkemizde her saatte 203 kadın gebe kalmakta, her 15 dakikada bir bebek ölmektedir. Türkiye ana-bebek-çocuk ölüm hızlarındaki bu yüksek değerlerle Avrupa Birliği üyesi olamaz, kalkınmış ve gelişmiş ülke hiç olamaz.

Bu çok önemli sağlık sorunumuzun, sağlık göstergelerimizdeki kötü performansın önlenmesi için ana-bebek-çocuk ölüm hızı yüksekliklerinin nedenlerinin araştırılması ve sorunun çözümü için neler yapılması gerektiği konusunun incelenmesi konusunda Türkiye Büyük Millet Meclisi de üzerine düşeni yapmalıdır. Unutulmamalıdır ki bu sorun, sadece bir kadın ve çocuk sorunu değil, insanlık sorunudur ve Türkiye için yüzkarasıdır.

Bu gerekçelerle, Türkiye'de anne-bebe-çocuk ölümlerinin nedenlerinin araştırılması ve alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 ve İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını arz ve talep ederiz.

Saygılarımızla.

1.-Canan Arıtman                                 (İzmir)

2.-İsmail Değerli                                 (Ankara)

3.-Mehmet Kartal                                (Van)

4.-Mehmet Ali Arıkan                                (Eskişehir)

5.-Kemal Sağ                                (Adana)

6.-Halil Akyüz                                (İstanbul)

7.-Ahmet Ersin                                (İzmir)

8.-Nurettin Sözen                                 (Sivas)

9.-Mustafa Özyurt                                (Bursa)

10.-Ufuk Özkan                                (Manisa)

11.-Muharrem Toprak                                (İzmir)

12.-Mehmet Mesut Özakcan                                (Aydın)

13.-Feridun Fikret Baloğlu                                (Antalya)

14.-Muharrem Kılıç                                (Malatya)

15.-İzzet Çetin                                (Kocaeli)

16.-Kemal Kılıçdaroğlu                                (İstanbul)

17.-Osman Özcan                                (Antalya)

18.-Nail Kamacı                                (Antalya)

19.-Harun Akın                                (Zonguldak)

20.-Ramazan Kerim Özkan                                (Burdur)

21.-Bülent Baratalı                                (İzmir)

22.-Türkân Miçooğulları                                (İzmir)

23.-Atila Emek                                (Antalya)

24.-Mehmet S.Kesimoğlu                                (Kırklareli)

25.-Hasan Ören                                (Manisa)

26.-Yüksel Çorbacıoğlu                                (Artvin)

27.-Erdal Karademir                                (İzmir)

28.-Mustafa Yılmaz                                (Gaziantep)

29.-Ahmet Yılmazkaya                                 (Gaziantep)

30.-Mehmet Boztaş                                (Aydın)

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının 2 tezkeresi daha vardır; ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.

Birinci tezkereyi okutuyorum:

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

7.- Moğolistan'da yapılacak olan Moğol İmparatorluğunun Kuruluşunun 800 üncü Yıldönümü kutlamalarına, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili Sadık Yakut'un, bir parlamento heyetiyle birlikte icabetine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1014)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili Sadık Yakut'un, beraberinde Parlamento heyetiyle, "Moğol İmparatorluğunun Kuruluşunun 800 üncü Yıldönümü" kutlamalarına katılmak üzere Moğolistan'a resmî ziyarette bulunması hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 6 ncı Maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                   Bülent Arınç

                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                           Başkanı

BAŞKAN - Kabul edenler…Kabul etmeyenler…Kabul edilmiştir.

İkinci tezkereyi okutuyorum:

8.- Avusturya'da yapılacak olan Avrupa Birliği Üye ve Aday Ülkeleri Ulusal Parlamentoları İçişleri Komisyonları Başkanları Konferansına katılınmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1015)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Avrupa Birliği Üye ve Aday Ülkeleri Ulusal Parlamentoları İçişleri Komisyonu Başkanları Konferansı 10 Nisan 2006 tarihinde Avusturya'nın başkenti Viyana'da yapılacaktır.

Söz konusu Konferansa katılması hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 Sayılı Kanunun 9 uncu Maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                     Sadık Yakut

                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                 Başkanı Vekili

BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Önce, sırasıyla, yarım kalan işlerden başlayacağız.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

BAŞKAN - 3 üncü sırada yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu gelmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.

4 üncü sırada yer alan, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

5 inci sırada yer alan, Tokat Milletvekili Mehmet Ergün Dağcıoğlu'nun; Gelir Vergisi Kanunu ve 6183 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

3.- Tokat Milletvekili Mehmet Ergün Dağcıoğlu'nun; Gelir Vergisi Kanunu ve 6183 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/673) (S. Sayısı: 1081)

BAŞKAN - Birleşime 5 dakika ara veriyorum.

 

 

Kapanma Saati: 15.49

 


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.00

BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 81 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

1081 sıra sayılı kanun teklifinin görüşmelerine devam edeceğiz.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3.- Tokat Milletvekili Mehmet Ergün Dağcıoğlu'nun; Gelir Vergisi Kanunu ve 6183 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/673) (S. Sayısı: 1081) (x)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Geçen birleşimde, 1 inci madde üzerinde verilen önergelerin işleminde kalmıştık, önergeleri geliş sırasına göre okutmuştuk; en aykırı olan ve aynı mahiyetteki üç önergeye Komisyon ve Hükümet katılmamıştı.

Şimdi, Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebi ve arkadaşları ile Hatay Milletvekili Mehmet Eraslan ve Gaziantep Milletvekili Ömer Abuşoğlu ve arkadaşlarının önergelerini, hatırlatmak için tekrar okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1081 sıra sayılı Kanun Teklifinin 1 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                        M. Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları

"Madde 1- 31.12.1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 103 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

'Madde 103- Gelir Vergisine tabi gelirler,

7 000 YTL'ye kadar                                               % 15

16 000 YTL'nin 7 000 YTL'si için 1 050 YTL, fazlası    % 20

40 000 YTL'nin 16 000 YTL'si için 2 850 YTL, fazlası    % 27

40 000 YTL'den fazlasının 40 000 YTL'si için 9 330 YTL, fazlası                        % 35

oranında vergilendirilir.

Ücret gelirlerinin vergilendirilmesinde, yukarıdaki tarifede yer alan vergi oranları beş puan indirilmek suretiyle uygulanır.'"

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1081 sıra sayılı Kanun Teklifinin 1 inci maddesinin sonuna aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                        Ömer Abuşoğlu (Gaziantep) ve arkadaşları

"…ücret gelirlerinin vergilendirilmesinde yukarıdaki tarifede yer alan vergi oranları 5'er puan indirilmek suretiyle uygulanır."

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1081 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 1 inci maddesiyle düzenlenen 31.12.1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 103 üncü maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederim.

Saygılarımla.

                              Mehmet Eraslan

                                              Hatay

"Ücret gelirlerinin vergilendirilmesinde, yukarıdaki tarifede yer alan vergi oranları beş puan indirilmek suretiyle uygulanır."

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, geçen birleşimde, Trabzon Milletvekili Sayın Akif Hamzaçebi, önergesinin gerekçesini açıklamıştı.

HALUK KOÇ (Samsun) - Yarım kalmıştı Sayın Başkan.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Yarım kalmıştı.

BAŞKAN - Efendim, süre bitmişti. Zaptı da inceledim; süresi dolmuştu.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Efendim, son cümlem kalmıştı.

BAŞKAN - Efendim, süreniz dolmuş ve cihaz kapanmıştı. İnceledim zaptı Sayın Hamzaçebi. Zaten, gerekçeniz de var burada.

HALUK KOÇ (Samsun) - 2 de eksüre vardı efendim.

BAŞKAN - Sayın Eraslan?.. Burada yok.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bu önergeyle ücretlilerin de vergi oranlarında indirim yapılması amaçlanmıştır.

BAŞKAN - Sayın Abuşoğlu...

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Konuşacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Abuşoğlu önergesinin gerekçesini açıklayacak.

Buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; verdiğimiz önerge, ücretlerdeki vergi yükünün, diğer gelir elde edenlere, beyannameli Gelir Vergisi mükelleflerine oranla her kademede 5 puan daha aşağıda uygulanmasına yönelik.

Mevcut durum, vergilendirme açısından, ücretlilere zaten bu imkânı veriyordu; mevcut, halihazırda uygulanan yasa, ücretlerde, diğer vergi mükelleflerine oranla, her gelir kademesinde 5 puan daha düşük bir vergi uygulaması getiriyordu; ama, bu tasarı diğer vergi mükelleflerinin vergi yüklerinin indirilmesine karşılık ücretlerde bu indirimi sağlamayınca, ücretliler aleyhine bir gelişme ortaya çıkmış oluyor; yani, ücretlilerin diğer vergi mükelleflerine oranla daha iyi şartlarda olan vergi oranları, bu tasarıyla, görüşülen bu tasarıyla ortadan kaldırılıyor.

Şimdi, istihdamın Türkiye'de ne ölçüde bir problem olduğunu biliyorsunuz. İstihdamın üzerindeki kamu yükleri, özellikle vergi ve SSK primleri gibi tüm kamu yükleri dikkate alındığında, işveren açısından en önemli bir maliyet yükü olarak, bunlar genel maliyetler üzerinde önemli bir katkıda bulunuyor ve maliyeciler zaten şunu iddia ediyorlar -bu benim iddiam değil, maliyecilerin iddiası- aslında, ücretlilerden alınan, ücretlilerin fiilen gelirinden, cebinden alınan bir vergi değildir. İstihdam üzerine konan bir vergidir ve ücretli, eline net geçen maaşı ve ücreti dikkate alır; dolayısıyla, vergi oranı hangi seviyede olursa olsun, ücretli, vergi oranına fazla dikkat etmez ve bu durumda esas yük, işverene, yani istihdam sağlayan kişiye yüklenir ve dolayısıyla, ücretliler üzerindeki vergi bir istihdam vergisi olarak nitelendirilir.

İşsizlik probleminin ortada olduğu bir durumda, istihdamı genişletme imkânlarının ancak yatırımlarla gerçekleştirileceği bir durumda, istihdam üzerindeki yükün bir miktar azaltılarak, işveren açısından daha fazla istihdam yaratılması imkânının ortaya konulması açısından, bu vergi oranının mevcut düzende, mevcut sistemde olduğu gibi diğer ücret gelirlerine oranla, diğer gelirlere oranla, ücretlilerdeki vergilemenin daha düşük bir oranda yapılmasını teklif ediyoruz ki, böylelikle, İktidar Partisinin en fazla tenkit edildiği bir konu olan "işsizlik düşmüyor, giderek de artıyor" konusundaki tenkitlere, böylelikle İktidar Partisi milletvekilleri daha rahat cevap verebilirler; yani, bizim verdiğimiz teklif, aslında, muhalefetin işine yaramıyor, İktidar Partisi milletvekillerinin işine yarayacak ve böylelikle, gittikleri her yerde "istihdamı genişletmek adına ne yaptınız" diye sorulduğunda, istihdamın üzerindeki vergi yükünü azalttık gibi bir ifadeyi rahatlıkla kullanabilmeleri açısından bu önergemize olumlu oy kullanmaları gerektiğini düşünüyorum, ki, zaten, istihdam üzerindeki vergi yükünün ağır olduğunu Maliye Bakanlığı da kabul ediyor. Bu sabah, Sayın Bakanın bir açıklaması vardı "istihdam üzerindeki vergi yükünün hafifletilmesi noktasında çalışmalarımız var" diyordu. İşte, bu çalışmalara bir ön adım olması kabilinden, ön adım olması açısından, bu önergemizin desteklenmesi ve ücret geliri elde edenlerin vergilemesinde, diğer vergi mükelleflerine oranla yüzde 5 oranında bir indirim uygulanması ücretliler için oldukça önemli bir katkı olacaktır.

Ayrıca, ben tasarının geneli üzerinde de konuşurken belirtmiştim, yine değinmeden geçemeyeceğim; çünkü, tasarının geneli üzerinde müzakere yapılırken, burada İktidar Partisinden sadece 10 kişi kadar milletvekili vardı; ben, yeni katılanlara da bunu duyurmuş olayım.

Ücretlilerin vergilendirilmesinde mevcut sistemimizde bir özel indirim vardı; yani, ücret gelirlerinden bir miktar, küçük de olsa, istisna ve muafiyet öngörülmüştü. İktidar Partisi, iktidara geldikten sonra -ki, iktidara gelirken bunları genişleteceğine söz vermesine, taahhüt etmesine rağmen, iktidara geldikten sonra- hemen bunları ortadan kaldırdı; yani, ücretliler lehine olan bir durumu, vergi istisnasını ortadan kaldırdı. Böylelikle, ücretlilerin vergi yükü AK Parti İktidarıyla beraber bir miktar arttı.

Bunu da dikkate alarak, gelin, ücretliler üzerindeki vergi yükünü 5 puan azaltalım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Son cümlelerinizi…

Buyurun.

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Bitiriyorum.

Sayın Maliye Bakanı da, Türk tarihine, Türk vergi tarihine "işçi babası" olarak geçsin böylelikle. Sayın Bakanım, işçi babası olarak geçmeyi düşünmüyor musunuz? Evet, Sayın Bakanım gitmiş, dolayısıyla, bu meseleye işçi babası olma noktasında sahip çıkacak Sayın Adalet Bakanı var. Aynı soruyu ona yöneltmek durumundayım: Sayın Bakanım, 5 puan indirin, tarih, sizi, işçi babası olarak yazsın.

Hepinize saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Abuşoğlu.

Sayın milletvekilleri, Komisyon ve Hükümetin katılmadığı ve aynı mahiyette olan üç önergeyi…

HALUK KOÇ (Samsun) - Karar yetersayısı…

BAŞKAN - …oylarınıza sunuyorum ve oylama sırasında karar yetersayısı da arayacağım.

Üç önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler...

HALUK KOÇ (Samsun) - Akif Beyi 2 dakika konuşturmadınız Sayın Başkan!..

BAŞKAN - Karar yetersayısı vardır ve önergeler kabul edilmemiştir.

HALUK KOÇ (Samsun) - Nerede var karar yetersayısı?!

BAŞKAN - Diğer önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1081 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 1 inci maddesiyle değiştirilmesi öngörülen Gelir Vergisi Kanununun 103 üncü maddesinin sonuna aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                        Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları

"Yukarıdaki tarifede yer alan vergi oranları ücret gelirleri için beş puan indirilmek suretiyle uygulanır."

BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu önergeye?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Katılamıyorsunuz.

Hükümet katılıyor mu?

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Katılmıyor.

Sayın Hamzaçebi gerekçeyi açıklayacak; buyurun.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Biraz önce, burada Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına konuşan arkadaşımız süresini tamamladığında… Konuşma süresi bitmişti; ama, cümlelerini tamamlayamamıştı ve Sayın Başkan, konuşmasını tamamlaması için, doğal olarak, kendisine ilave bir süre verdi. Bunda, şaşıracak hiçbir yan yok. Bugüne kadar bu Mecliste bu şekilde oldu; fakat, aynı toleransı, Sayın Başkan, benim konuşmamda, maalesef, göstermemiştir. Bunu, sizlerin dikkatine sunmak istiyorum.

FARUK ÇELİK (Bursa) - Dün gece siz istismar ettiniz ama, yapmayın!..

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Dün gece, ben, burada, yine bu maddeyle ilgili, biraz önce kabul edilmeyen önergenin gerekçesini açıklamak için söz almıştım, sözlerimin sonuna doğru konuşma süresi bitmişti. O sırada çalışma saati de sona erdiği için, Sayın Başkan, çalışma süresinin uzatılması için Genel Kurulun oylarına başvurdu; ancak, çoğunluk sağlanamadığı için, görüşme bugüne kaldı. Esasen, çalışma süresinin uzatılmış olması halinde, Sayın Başkanın, dün gece, bana, konuşma süresine ilave bir süreyi -yarım dakika, bir dakika, neyse- vereceği kanaatindeydim; ama, bugüne kaldığı için, Sayın Başkan bu süreyi vermekte, nedense, çok titiz davrandı. Genel Kurul çalışmalarında bugüne kadar olmamış olan bir uygulamanın, Sayın Başkan tarafından, dün gece ve bugüne mahsus olarak, bana veya burada Cumhuriyet Halk Partisi adına konuşan bir milletvekiline yapılmış olmasını yadırgadığımı söylemek istiyorum; bunu sizlerin dikkatine sunuyorum.

Değerli arkadaşlar, hükümet, bu tasarıyla, daha doğrusu, kanun teklifini veren arkadaşımız, tasarının bu maddesiyle ücret dışındaki gelirlerin vergi oranını 5 puan indirmektedir. Bunu dün uzun uzadıya konuştuk; tekrar bu konuya ayrıntısıyla girmek istemiyorum; ancak, şunu söylemek istiyorum: Hükümetin tutarlı bir vergi indirim programı yoktur. Bakın, bir süre önce, tekstilde KDV indirimi yapmıştır hükümet. Sektör, enerji maliyetlerinden ve istihdam üzerindeki vergi yükünden yakınırken, buralarda bir iyileştirme yapılmadığı sürece, biz, Uzakdoğu'nun tekstil ürünleriyle rekabet edemeyiz diye çırpınan bir sektör varken, hükümet, hiç ilgisiz bir şekilde tekstilde KDV indirimi yapmıştır. Bu, amaca yarayacak mıdır; hayır, tam tersine, ithal malları, Türkiye'de üretilen tekstil mallarına kıyasla, ikisi de aynı oranda ucuzlamış olacağı için Türkiye'deki ürünlerin ithal mallara kıyasla hiçbir avantajı olmayacaktır.

Şimdi, burada da vergi oranını 5 puan indiriyor. Peki, gelin, bu indirimi tüm kesimler için yapalım. Esasında, tüm kesimler için yapalım derken, ücret gelirleri için tasarıda var olan hükmü muhafaza edelim, yasada var olan hükmü muhafaza edelim. Yasada ne deniliyor: Ücret dışındaki gelirler için hangi vergi oranını kullanırsanız kullanın, ücret gelirleri için o oranlar 5 puan indirimli olarak uygulanır. Bunu, bu teklif kaldırmaktadır. Bunu, adalete aykırı bulduğum gibi, vergide eşitlik ilkesine aykırı bulduğum gibi, Türk sanayiinin karşı karşıya olduğu istihdam üzerindeki ağır vergi yüküne karşı da hükümetin bir çözüm üretememiş olması olarak algılıyorum, öyle değerlendiriyorum. Nasıl, tekstilde Katma Değer Vergisi indirimi çözüm değilse, buradaki vergi oranı indirimi de Türk sanayiinin, Türkiye'nin karşı karşıya olduğu istihdam üzerindeki vergi yüküne, onun ağır haline bir çözüm olmayacaktır.

Bakın, istihdam üzerindeki vergi yüküne örnek olması açısından, size birkaç rakam vermek istiyorum. Diğer ülkelerle kıyaslamayı daha önce çok verdiğim için tekrar etmeyeceğim.

Türkiye'de durum şudur. Ücret üzerinden alınan Gelir Vergisinin, gelir üzerinden alınan vergilere olan oranı nedir biliyor musunuz; bakın, yıllar itibariyle vereceğim: Bu oran, 2000 yılında yüzde 28,4;2001 yılında yüzde 27,7;2002'de, sizin iktidara gelmeden önceki yılınız, yüzde 31,2;2003'te bu oran hemen yüzde 34'e çıkıyor ve şimdi de bu oranın daha da üzerinde seyrediyor, devam ediyor.

Ücret üzerinden alınan Gelir Vergisinin, toplam Gelir Vergisi hâsılatı içindeki payı nedir, size, bir de o rakamı vereyim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.

2000 yılında bu oran yüzde 45,8;2003'te bu oran yüzde 51,3'e çıkıyor değerli arkadaşlar ve halen, bu oranın da üzerinde devam ediyor.

Gelin, bu önergeyi kabul ederek, istihdam üzerindeki vergi yükünün azaltılmasına bir parça olsun katkıda bulunalım.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Hamzaçebi.

Sayın milletvekilleri, gerekçesini dinlediğiniz, Hükümetin ve Komisyonun katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun teklifinin 1 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                        Faruk Çelik (Bursa) ve arkadaşları

Madde 1- 31.12.1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 103 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 103- Gelir Vergisine tabi gelirler,

7 000 YTL'ye kadar                                               % 15

18 000 YTL'nin 7 000 YTL'si için 1 050 YTL, fazlası    % 20

40 000 YTL'nin 18 000 YTL'si için 3 250 YTL, fazlası    % 27

40 000 YTL'den fazlasının 40 000 YTL'si için 9 190 YTL, fazlası                        % 35

oranında vergilendirilir."

BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Sayın Başkan, uygun görüşle takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu?

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

Tarifedeki dilim sayısının 5'ten 4'e indirilmesinin orta gelir grubundaki mükellefler, özellikle ücret geliri elde edenler için ek bir vergi yükü oluşturmaması amacıyla, ikinci gelir dilimindeki      16 000 YTL'lik sınır 18 000 YTL'ye çıkarılmaktadır.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun uygun görüş belirttiği, Hükümetin katıldığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Şimdi, 1 inci maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2.- 193 sayılı Kanunun 19 uncu maddesi yürürlükten kaldırılmıştır.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Trabzon Milletvekili Sayın Akif Hamzaçebi…

Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teklifin 2 nci maddesi hakkında, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım; sözlerime başlarken, hepinizi, tekrar, saygıyla selamlıyorum.

Madde, biraz önce okunduğu gibi, Gelir Vergisi Kanununda 1960'lı yıllardan bu yana yer alan yatırım indirimi müessesesini kaldırıyor. Maddenin gerekçesine baktığımızda, gerekçe olarak da şu ifade edilmektedir: Vergi planlamasına yol açıyor ve verimsiz yatırımları teşvik ediyor. Yani, bu iki gerekçeyle, yatırım indirimi yürürlükten kaldırılmaktadır. Oysa, üç yıl kadar önce, 2003 yılında, hükümet, yatırım indirimi maddesinde o zaman bir değişiklik yapmıştı ve o değişiklikle, yatırım indirimini yeni bir esasa bağlamıştı. Neydi o esas; yatırım indiriminden yararlanmak için teşvik belgesi alma şartı kaldırılmıştı ve amortismana tabi iktisadî kıymetler yatırım indirimine konu edilmişti. Bir mükellef, bilanço esasına göre kayıt tutan bir mükellef, eğer amortismana tabi bir iktisadî kıymet satın alırsa ve bu kıymet belli bir değerin üzerinde olursa -şu anda, bu değer, 10 000 YTL ve üzerinde olan bir kıymeti konu edinir- bunlar yatırım indirimi istisnasından yararlanır ve o zaman hükümetin bize sunmuş olduğu gerekçe, bu uygulamayla yatırım indirimi çok daha modern bir yapıya kavuşturulmuştur.

Şimdi, hükümet, iki yıldan bu yana, görüşünü 180 derece değiştirmiş oluyor. İki yılda ne değişti değerli arkadaşlar?! İki yılda bu yatırım indirimi uygulaması, iki yıllık uygulamayla mı acaba verimsiz yatırımları teşvik eder hale geldi?! İki yıl önce böyle bir durum yoktu. O zaman, hükümet demek istiyor ki, 2003 yılında yaptığımız bu değişiklik, maalesef, yatırım indirimini çok kötü bir konuma sokmuştur, verimsiz yatırımları teşvik eder hale getirmiştir, vergi planlaması aracı olmuştur; yani, mükelleflerin vergi ödememe yoluna kolaylık sağlayan bir müessese haline dönüşmüştür. Hükümet, bu gerekçeyle bunu söylemek istemektedir veya kanun teklifini veren arkadaşımızın gerekçesi budur. Bu gerekçeye de, hükümet, öyle anlaşılıyor ki, katılıyor.

Değerli arkadaşlar, buna katılmak mümkün değil. Eğer vergi planlaması aracı ise, gelin, bunun önlemini alalım, seçici olalım, bütün yatırımlara teşvik vermeyelim. Şimdi, miktarı 10 000 YTL'nin veya 10 milyar Türk Lirasının üzerinde olan hemen hemen bütün amortismana tabi iktisadî kıymetler -yasada belli istisnaları var; onları saymıyorum- yatırım indirimine konu olursa, gelin, bunu değiştirelim, seçelim. Türkiye'nin hangi sektörlerde yatırıma ihtiyacı varsa oraya teşvik verelim.

Peki, bunu, bir de hangi konjonktürde kaldırıyoruz değerli arkadaşlar; yüksek faiz ve düşük kur kıskacı altında, o kıskaca girmiş olan Türk sanayiinin bu kıskaçtan kurtulma çabası verdiği bir konjonktürde, bir süreçte yatırım indirimini kaldırıyoruz.

Değerli arkadaşlar, bunun hiçbir gerekçesi olamaz. Böylesine önemli bir düzenleme, ilgili sektörlerle, yatırım yapan kesimlerle görüşülerek de alınmış değildir böyle bir karar. Bu kararı, çok acele edilmiş, doğru olmayan bir karar olarak değerlendiriyorum.

Bakın, işsizlik rakamları daha çok yeni açıklandı. Aralık 2005 işsizlik rakamı yüzde 11,2; bir önceki rakam yüzde 10,3'tü ve 2002 yılı rakamı da 10,3'tü. 2002 yılından bu yana işsizlik rakamında, işsizlik oranında hiçbir düşme yok. Üstelik, bu oranda düşme yok derken, nüfus artışına rağmen, nüfus artmasına rağmen, işgücünün sayısı artmasına rağmen işgücüne katılma oranı düşüyor. Bunu da dikkate alarak söylüyorum; yani, rakam, aslında, olması gereken yerde değildir, daha yüksekte bir rakamdır Türkiye'nin bugün karşı karşıya olduğu işsizlikteki durum ve Türk Lirası olağanüstü ölçüde değerlenmiştir. Böyle bir konjonktürde, biz, yatırım indirimini kaldırıyoruz. İhracatçı, malını ihraç etmekte zorlanıyor. Doğal olarak, imalatçı, o malı imal etmekte zorlanıyor.

Bakın, Türk Lirasındaki değerlenmenin oranını, ben, size söyleyeyim, Merkez Bankasının rakamları; sadece sizin iktidara geldiğiniz 2002 Aralığından 2006 yılı içinde bulunduğumuz bir önceki aya kadar söylüyorum: Türk Lirasındaki değerlenme TÜFE bazında yüzde 39, ÜFE bazında da yüzde 28,5; daha önceki değerlenmeleri de dikkate almıyorum. Sadece sizin hükümetiniz döneminde Türk Lirasındaki değerlenme bu düzeydedir değerli arkadaşlar. Yatırımcı, sanayici, imalatçı, ihraç etmekte, yatırım yapmakta zorlanırken, onları, kur ve yüksek faiz olağanüstü ölçüde sıkıştırmışken, böyle bir konjonktürde yatırım indirimini kaldırmayı çok erken buluyorum.

Esasında yatırım indiriminin kaldırılmasının temel gerekçesi, Kurumlar Vergisinde 10 puanlık bir indirim yapılıyor olması nedeniyle meydana gelen gelir kaybını, vergi geliri kaybını telafi etmektir. O oran başka bir yerlerde tutulup, yatırım indirimini muhafaza etmek mümkündü veya yatırım indirimini bugünkü gibi amortismana tabi tüm iktisadî kıymetlerin vergi matrahından indirilmesi şekline dönüştürmeye de gerek yoktu; seçici olabilirdik, belli sektörleri, belli yatırımları teşvik ediyor olabilirdik. Bu yollara gitmek varken, Kurumlar Vergisindeki 10 puan indirimin vergi gelirinde yaratacağı kaybı telafi etmek için yatırım indirimi kaldırılmaktadır.

Peki, bu oran indirimleri işe yarayacak mıdır derseniz değerli arkadaşlar; ben, o konuda emin değilim, iddialı konuşmak istemiyorum; ama, oran indiriminin tek başına yatırımları artıracağı kanaatinde değilim. Bunları zaman zaman örneklerle burada ifade etmeye çalışıyorum; yine, birkaç rakam vereceğim size: Türkiye'de özel sektör sabit sermaye yatırımlarının tutarına baktığımızda, bu tutarın, bu miktarın vergi oranıyla birebir ilgili olmadığını görüyoruz veya Türkiye'deki toplam vergi yüküyle birebir ilgili olmadığını görüyoruz. Örnek vereceğim size: Türkiye'de 1990'lı yıllardan 2000 yılana kadar özel sabit sermaye yatırımları hep yüzde 16'nın üzerinde olmuş; yani, bu yatırımların millî gelire oranı. Millî gelir olarak da gayri safî millî hâsılayı alıyorum. Bu oran hep yüzde 16'nın üzerinde olmuş; hatta 1994, 1995, 1996, 1997 yıllarında bu oran yüzde 19, yüzde 20 düzeyinde; olağanüstü yüksek ve Türkiye bu yatırım oranlarını bir daha yakalayabilmiş değil.

Bakın oran vereceğim size: Bu rakam, özel sektör sabit sermaye yatırımlarının 2005 yılı oranı yüzde 15,3'tür. Yüzde 15'lik oran Türkiye'de çok eski yıllarda kalmıştır değerli arkadaşlar. 90'lı yılların öncesindeki bir oranı, hükümetimiz, 2005 yılında daha yeni yakalıyor. 2006 yılında ulaşacağı hedef de, 1990'lı yılların en düşük rakamıdır değerli arkadaşlarım. Bakın, 1991'de 16,2'dir özel sektör sabit sermaye yatırımlarının millî gelire oranı, 2006 yılında hedeflenen, hükümetin hedeflediği de yüzde 16'dır.

Değerli arkadaşlar, hükümetin vergi indirim programı, maalesef, ciddî, tutarlı bir program değildir. Bunların, yatırımı uyarması, yatırımları tahrik etmesi, Türkiye'deki yatırımları artırması mümkün değildir. Böyle bir tablo görmüyorum. Esasen, Türkiye'de tasarruflar azalıyor, özel sektörün tasarrufları azalıyor. Cari açık zaten bu demektir. Cari açık veren bir ekonomi, tasarruf edemeyen bir ekonomi demektir. Cari açık miktarı artıkça, Türkiye, dışarıdan tasarruf ithal ediyor, tasarruf borçlanıyor demektir. Bugünkü tablo budur. Böyle bir süreçte yatırım indirimini kaldırmayı doğru bulmadığımı ifade etmek istiyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Hamzaçebi.

Anavatan Partisi Grubu adına, Erzurum Milletvekili Sayın İbrahim Özdoğan.

Buyurun Sayın Özdoğan. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1081 sıra sayılı kanun teklifi üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, vergi reformuyla alakalı olarak önemli bir kanun teklifini görüşüyoruz; fakat, Hükümet Grubuna baktığımız zaman, 357 kişilik bir gruptur, maalesef, çoğunluğu yok. Ancak, 40 sayın milletvekili… 40 sayın milletvekili bile yok. Yani, bu durumu, ben milletimize, milletin bu kürsüsünden şikâyet etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, değerli AK Partili milletvekili arkadaşlarım, Sayın Başbakan, yarın öbürsü gün seçim sathı maili geldiği zaman bunun intikamını sizden alır. Ben, Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ı çok iyi bilirim, çok iyi tanırım. Sizin yerinize başka adaylar gösterecektir, tedbirinizi ona göre alın!

AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Onun için mi gittin sen?!

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Benim ne için gittiğimi ben kamuoyuna açıkladım. Eğer aranızda kalsaydım, ben kendimi fahri hortumcu olarak hissederdim; onun için ayrıldım, fahri hortumcu olmamak için.

Değerli arkadaşlar, tasarıyla tekrar gündeme gelen çok önemli bir konu daha vardır. Bu hükümetin bölgelere ya da sektörlere göre yatırım teşvik uygulamalarına ya da yatırım indirimi gibi yatırımı teşvik eden unsurlara hiç de sıcak bakmadığını biliyoruz. Bunun nedenini daha önce defalarca sorduk; onlar da kendilerince mantıklı bir açıklama getirmeye çalıştılar. Diyorlar ki: "Verdiğimiz teşvikler, yatırım indirimleri, gitmesi gereken yerlere gitmiyor. Biz, doğuya teşvik veriyoruz, insanlar buradan aldıkları teşvikle batıda yatırım yapıyorlar ya da yatırım indirimi, vergi muafiyetleri gibi avantajlar hoyratça kullanılıyor, bizi arzu ettiğimiz sonuca götürmüyor." Bunların hepsi, tabiî ki, birer bahane.

Şimdi, hükümetin ortaya attığı bu yargıda doğruluk payı içeren kısımlar var; ama, öte yandan, inkâr edilemez bir gerçek de var; sanayi ve imalatta onlarca hatta yüzlerce mega şirketle kendi evinde mücadele eden kaç tane KOBİ vardır?! Eğer herhangi bir şekilde teşvik edilmezlerse, bu KOBİ'ler nasıl ayakta kalacaklardır?! Sayın Babacan'ın ya da Sayın Unakıtan'ın bu konuda tek bir mantıklı açıklamasını maalesef görmedik. Böyle bir açıklamayı hakikaten çok merak ediyorum.

Teşvik etmeyiz diyorsanız, o zaman bu insanların selameti için bir (B) planınız olmalı; bu (B) planı nedir? Dev şirketlerin her alanda varlığını hissettirmesiyle birlikte günden güne zayıflayan KOBİ'ler için ne düşünüyorsunuz? Bırakalım batsınlar mı?! Mevcut işsizi doyurdunuz da, bir de esnafın, KOBİ patronunun işsizlik haliyle uğraşacak vaktiniz ve takatiniz mi var değerli arkadaşlar?! Hükümet, kendi sorumsuzluğuyla yüzleşmeli, bu sorulara tatminkâr cevaplar verebilmelidir.

Tasarı, görünürde, maliye yönetiminin sağlıklı işleyişini hedefliyor. Gelir İdaresinin yeniden yapılanması gibi laflar, kamuoyunun önüne fazlaca servis yapılıyor. O zaman, biz de, biraz Gelir İdaresinin mevcut durumundan bahsetmek istiyoruz değerli arkadaşlar.

Gelir İdaresinin bugünkü, gerek merkez gerekse taşra teşkilatı, çağdaş ihtiyaçların ve üstleneceği yeni görevlerin gerektirdiği fonksiyonel örgütlenme yapısına sahip olmadığı belirtilmiştir. Hükümetin bugüne kadarki icraatları içinde, vergi idaresinin taşra örgütüyle ilgili esaslı bir düzenlemesi maalesef yoktur. Sadece, taşra örgütünün bölge müdürlüklerinden oluşacağının altı çiziliyor ve bölge müdürlüklerinin kuruluş yerleri, sayıları ve kapsadıkları illere ilişkin değişiklikler konusunda Bakanlar Kuruluna yetki veriliyor. Bunlara bağlı birimlerin çalışma usul ve esaslarının yönetmelikle düzenleneceği açıklanmıştır. Taşra örgütünün en uç birimi olan vergi dairesi, hükümetin ilgi alanında maalesef değil. Vergi dairesinin olmadığı gelir idaresini biz düşünemiyoruz, AK Parti nasıl düşünüyor; bu konuda hiçbir fikrimiz yok.

Mükellefi tespit, vergiyi tarh ve tahsil eden vergi dairesi, mevcut düzende var olan olumsuzlukların kaynağıdır. Vergi dairesini yönetmelik insafına bırakan bir anlayış ne kadar başarılı olacaktır, bunları fikirlerinize ve düşüncelerinize soruyorum.

Gelir İdaresinin en büyük sorunu, vergi dairesidir. Bu sorunu idare görmemiş veya görmezlikten gelmiştir; bunun neticesinde de, sorunun kaynağı başka yerlerde aranmıştır, aranmaya da devam edilmektedir.

Vergi dairesine ve çalışanlarına gerekli önem verilmediği takdirde, merkez ve denetim ne kadar başarılı olursa olsun, bu kanundan beklenen sonucun alınması asla ve katiyetle mümkün değildir. Bunun için, objektif davranarak, vergi dairesine ve çalışanlarına önem verilmelidir, eğitimleri ve kaliteleri artırılmalıdır. Vergi dairesi yöneticilerinin ve çalışanlarının görev tanımları detaylı olarak tanıtılmalıdır, belirlenmelidir. Bakın, bugün, vergi dairelerinin yapısı, çalışanların kalitesi ve mükellefe bakışları o kadar çarpıktır ki, pek çok yerde, çalışanların neden olduğu olumsuzluklar, vergi dairesi müdürlerine bile illallah dedirtmiştir. Buralar, vatandaş ile devletin karşı karşıya geldiği yerlerdir. Siz, burada, vatandaş ile devletin iletişimine darbe vurabilecek yanlış tavır ve yanlış hizmet anlayışındaki personelinizle, vatandaşı soğutursunuz, ondan sonra da, cadde üzerlerine bez afişler asarsınız "vergilendirilmiş kazanç kutsaldır" diye. Neymiş efendim; halkla ilişkiler faaliyetiymiş. Tebdili kıyafet yapın da, bir de vergi dairelerine gidin, vergi dairelerindeki görevliler ile vatandaş arasındaki olumsuz iletişimi bir görün, bir seyredin. Tabiî, burada, vergi memurunu suçlayıp işin içinden çıkmak, kolaya kaçmak olur. Asıl suçlu, personelin eğitiminin, kalitesinin, hizmet anlayışının sorumluluğunu almış olan hükümettedir.

Değerli arkadaşlar, AK Parti Hükümeti, yine, makası yanlış ucundan tutmaktadır; yine, reform yapacağız diye elini kolunu kesecektir. Anavatan Partisi olarak bizler de, bu durumu ibretle izlemekteyiz. Daha fazlasını, daha iyilerini görebilmek için Anavatan Partisi iktidarını beklemek gerekiyor.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Özdoğan.

2 nci madde üzerinde şahısları adına söz isteği var.

Tokat Milletvekili Sayın Ergün Dağcıoğlu; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bugün, Gelir Vergisi Kanunundaki oranların indirilmesiyle ilgili ve teşviklerin tekrardan düzenlenmesiyle ilgili birtakım çalışmalar yapmak üzere toplanmış bulunuyoruz.

Az önce Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekilimiz Akif Hamzaçebi Beyin konuşmalarını dinleyince hayretler içerisinde kaldım. Birkaç yıl önce çıkardığımız bir kanun çalışması içerisinde kendisinin yapmış olduğu konuşmaları hatırladım ve kayıtlardan, Sayın Hamzaçebi'nin konuşmalarını getirtmek suretiyle, bir insanın bu kadar kısa zaman içerisinde muhalefet mantığıyla nasıl değişik kanaatler izhar ettiğini gözlemledim ve bunu sizlerle paylaşmak istiyorum. Çünkü, bir insanın metresi, Amerika'da da Türkiye'de de 100 santim ölçmeli; Amerika'da 101, Türkiye'de 99 ölçerse, o metre insanları doğru yönlendirmez kanaatimi burada vurgulamak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, tarih 9.4.2003, 113 sıra sayılı, daha sonra 4842 sayılı Kanun haline gelen bir kanun çalışması var ve o kanun çalışmasında yine vergi oranlarıyla ilgili konuşmalar var; birsürü konuşma var; ama, ben izninizle Akif Hamzaçebi arkadaşımızın bugünkü konuşmalarına ışık tutacak bir konuşmasından paragraf almak istiyorum. Diyor ki o konuşmasında: "Kâr payı üzerindeki yüzde 65'e ulaşan vergi yükü oranını da yüzde 45'lere indiriyorum. Ben, buradan doğan vergi kaybını da, diğer Gelir Vergisi mükelleflerinin, esnafın, serbest meslek erbabının, 800 000 civarındaki basit usuldeki Gelir Vergisi mükellefinin, taksici, nakliyeci, tamirci gibi esnafın vergi oranını 5'er puan artırmak suretiyle telafi ediyorum diyor. Hükümetin vergi adaleti konusundaki yaklaşımı işte budur" diye, 5'er puanlık artırmayla ilgili kanaat izhar etmiş.

Şimdi, biz ne yapıyoruz: Bugün, burada, tabiî ki muhalefetten de her zaman güç ve hız almak suretiyle, doğruyu görebilmek, iyiyi yapabilmek için hareketlenmek de bir fazilettir demek suretiyle, yapmış olduğumuz iki yılı aşkın bir süredir vergi politikalarıyla ilgili olumlu gelişmelerin ışığında, milletçe kazandığımızı hep beraber paylaşalım mantığıyla, burada, vergi dilimlerini, kazanmış olduğumuz şu anki ekonomik istikrar eşiğiyle paylaşacağımız oranlarda paylaşma gayretiyle bir aradayız bugün. Yüzde 20 ile yüzde 35 aralığındaki Gelir Vergisi oranını yüzde 15'e indirmek; yani, ücret gelirlerinin seviyesine çekmek, indirmek suretiyle bir adalet teessüs edelim diye buraya getirdik. Bu adaleti de, Sayın Hamza Çebi'nin, ta 2003 yılındaki, 9.4.2003 yılındaki konuşmasıyla da çok uyum içerisinde olduğunu görerek, zannettik ki, muhalefetle iktidar olarak aynı lisanı kullanan ve aynı çözüm önerileriyle, bugün, burada bir güzelliği paylaşacağız; ama, söylediğini yaptığımız zamanda da yaranmanın mümkün olmadığını, esefle, bugün burada görüyor ve üzüntümü sizlerle paylaşmak istiyorum. Niye esef tabirini kullandım; çünkü, yani, bununla mutlu olmam mümkün olmadığına göre, tabiî ki, üzüntülerimi sizlerle paylaşmak durumundayım.

Şimdi, bu vergi dilimleriyle ilgili indirimdi. Yine aynı tarihte; yani, 9.4.2003 tarihindeki Meclis tutanaklarında, yani, yine, 113 sıra sayılı ve 4842 sayılı Kanunla ilgili olarak; yani, 19 uncu maddeyle -biraz önce söylediği- teşviklerle ilgili söylediği hususta da bazı tespitlerim var. Orada da kendisi diyor ki: "Bu stopaj oranının yüzde 19,8'den vazgeçilerek iptal edilmesi güzel bir şeydir. Efendim, işte, teşvik kanunundaki şu anda yapmış olduğumuz düzenlemenin şu, şu, şu kategorileri güzel bir şeydir…" Ve kendince haklı birtakım eleştiriler getiriyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Konuşmanızı bitirin efendim, lütfen.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Hemen bitiriyorum efendim.

Sayın Başkanım, ancak, burada çok önemli bir vurgulama yaparak, yine, Sayın Hamzaçebi'nin konuşmalara da ışık tutacak konuşmasının, bu sefer de, teşviklerle ilgili küçük bir paragrafını aktarmak istiyorum. Diyor ki Sayın Hamzaçebi: "Ne var, herkes yararlansın denebilir teşviklerden. Doğru, herkesin yararlanacağı böyle bir sistemi kurmak da mümkündür. O zaman benim önerim şu: 5 milyar lira çok anlamlı bir rakam değil, küçük bir rakam; neredeyse, bütün harcamalar girecek niteliktedir. -yani, çok genelleştiriyorsunuz teşviki diyor- Sadece, belki, hizmet sektöründeki bazı mükellefler bundan yararlanamaz; çünkü, amortismana tabi iktisadî kıymeti çok fazla yoktur. Madem, neredeyse bütün mükellef grupları yararlanacak, o zaman, gelin, şunu yapalım -bakın, öneri getiriyor- Yatırım indirimini kaldıralım…" Kim söylüyor bunu…

AHMET IŞIK (Konya) - Hamzaçebi…

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Sayın Hamzaçebi söylüyor. "…Yatırım indirimini kaldıralım, Kurumlar Vergisi oranını yüzde 30'dan yüzde 15'e indirelim, daha saydam bir sistem yaratalım. Bugün bu tasarının gelmiş olduğu nokta budur. Eğer buraya doğru gidiyorsak, bu şekilde teşvik belgesiz bir sistemi daha düşük oranlı bir Kurumlar Vergisiyle kurmak mümkün olur ve doğru olan da budur diyorum" diyor. Kim diyor bunu; şu anda, bizi, bu kanunu getirdiğimiz için; yani, Kurumlar Vergisini yüzde 30'dan 20'ye çektiğimiz için döven…

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Çarpıtma, çarpıtma, öyle değil!..

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Gelir Vergisi oranlarını da yüzde 40'tan 35'e; yüzde 20'den 15'e çektiğimiz için bugün, burada, bizi dövmeye çalışan muhalefet milletvekilimiz, Bütçedeki çalışmaları ve donanımıyla takdir ettiğim, her zaman iftiharla her yerde kendisinden sitayişle bahsettiğim Sayın Hamzaçebi söylüyor. Bunu niye burada size aktarıyorum; bunu şunun için…

BAŞKAN - Sayın Dağcıoğlu, son cümleniz efendim.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Bitiriyorum efendim.

Demek ki, o "1 metre her yerde 100 santim ölçmelidir" dedim ya, bu, sadece iktidar için değil, muhalefet için de gerekli olan bir yönlendirmedir ve bir düstur olmalıdır diyor, bir tarihlerde söylediğinizi -hafızai beşer nisyan ile maluldür- daha iki sene bile geçmeden unutur, gelir, sizin söylediğinizi yaptığımız anlamına gelen bu güzel çalışmayı yine burada didikleyip, bunun satır aralarındaki eksileri öne çıkararak bu yapılan hayırlı çalışmaları yok etme doğrultusunda, kamuoyuna yanlış mesaj verme doğrultusunda gayret gösterirseniz toplumsal huzur tabiî ki sağlanamaz diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Sayın Başkan, Sayın Dağcıoğlu, benim daha evvel yapmış olduğum bir konuşmayı, anlamından çok başka şekilde anlaşılacak şekilde burada anlattı. Müsaade ederseniz, İçtüzüğe göre söz istiyorum efendim.

BAŞKAN - Buyurun efendim.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Ben, anlatmadım yalnız Sayın Başkanım, ben, konuşmasını harfiyen okudum.

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Bir bekle, şimdi göreceksin!

HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Saptırdın yahu, saptırdın, anlatmak ne yahu!

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Efendim, yorum yapmadım ki, harfiyen okudum.

BAŞKAN - Efendim, o takdiri biz yapalım Sayın Dağcıoğlu.

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Bir yanlışın var, göreceksin yanlışını!

BAŞKAN - Mikrofon açıldı, 61'e göre…

HALUK KOÇ (Samsun) - Kürsüden konuşsun Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Koç, bunu da, biz, İçtüzüğe göre karar verelim; yani, oradan…

HALUK KOÇ (Samsun) - Zamanında kürsüden de veriyorsunuz.

BAŞKAN - Ben, gereken sözü veriyorum kendisine.

HALUK KOÇ (Samsun) - Kürsüden de veriyorsunuz.

BAŞKAN - Efendim, zapta da geçiyor o, herkes de duyuyor.

Buyurun.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Sayın Başkan, biraz önce konuşan Sayın Dağcıoğlu, benim daha önce yapmış olduğum bir konuşmayı esas alarak, o konuşmada ifade ettiğim hususlar ile bugünkü konuşmamın çelişkili olduğunu ifade etmiştir. Her şeyden önce, bunun gerçeği yansıtmadığını söylemek istiyorum; şu gerekçelerle… Tutanakları ben de istedim; ama, hatırladığım kadarıyla konu şudur: Birincisi, o zaman kâr payı üzerindeki vergi yükünün yüzde 65'lerden 45'lere inmesi söz konusuydu. Her zaman söylediğim şu olmuştur: Kâr payı üzerindeki vergi yükü ağırdır, hafifletmek gerekir; ancak, vergi indirim programlarını daima toplumun kabul edebileceği şekilde, diğer kesimlerin de vergi yükünde bir hafiflemeye neden olacak şekilde yapmalıyız. Bunu yaparsak, böyle yapılırsa başarılı olur. Bugünkü teklifte olduğu gibi, sadece, ücret geliri dışındaki gelirlerin vergi yükünü indirip, ücret gelirinin vergisini indirmezseniz, hatta var olan avantajını elinden alırsanız, bunun adı tutarlı bir vergi indirimi olmaz ve sonuçta, bir kesimin vergi yükünü indirirken, toplam vergi yükünde de bir azalma öngörmüyorsanız, buradan doğan vergi kaybını, doğal olarak toplumun başka kesimlerinin sırtına, omzuna koyarsınız, bugünkü teklifte olduğu gibi. O gün de öyle söylemiştim, bugün de böyle söylüyorum.

İkinci konu yatırım indirimidir. Yatırım indiriminde dün ne söylediysem bugünkü düşüncem de odur değerli arkadaşlar. Hükümet, 4842 sayılı Yasa burada görüşülürken, yatırım indiriminde bugün yürürlükte olan hükmü getirirken, yani, tutarı, o zaman için 5 milyar Türk Lirasını aşan bütün amortismana tabi iktisadî kıymetleri, -yasada yer alan bazı istisnalar hariç- bütün iktisadî kıymetlerin alımına yönelik harcamaları vergi matrahından indiriyordu. Dediğim şu: Bu 5 milyar lira son derece düşük bir rakamdır. Öyle bir rakam tespit etmişsiniz ve bunun kapsamına bütün amortismana tabi iktisadî kıymetleri sokarak öyle bir kapsam belirlemişsiniz ki, bundan, hizmet işletmeleri dışındaki hemen hemen bütün işletmeler yararlanacaktır. Bu, yatırım indirimini amacından çıkarmak, uzaklaştırmak olur.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Doğru, ben de onu diyorum.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Siz, böyle bir yatırım indirimi düşünüyorsanız, o zaman gelin, hiç yatırım indirimi diye bir şey koymayın; çünkü, bütün iktisadî kıymetleri buraya sokmuşsunuz, üstelik 5 milyar Türk Lirasını aşan… Bu rakam da, bugün -biraz önce kürsüden de ifade ettim- 10 milyar Türk Lirasıdır. 10 milyar Türk Lirasının üzerindeki bazı istisnalar haricindeki bütün iktisadî kıymet alımına göre yapılan harcamalar matrahtan indiriliyor. Bu, yatırım indirimi değildir, bu, artık amacından uzaklaşmış başka bir uygulamadır. Bunu yapacağınıza, yüzde 30'luk Kurumlar Vergisini gelin indirin, yatırım indirimini kaldırın daha tutarlı olursunuz, söylediğim budur. Bugün söylediğim nedir… Bu görüşlerimi halen muhafaza ediyorum; ama, siz, Türk sanayiinin… Yani, siz, berbat bir sistem getiriyorsunuz. Yani, bunun yerine bunu yapın, bu daha az kötüdür; demek istediğim budur. Bugün söylediğim nedir?

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Doğru olan budur diyorsunuz.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Efendim, sizin o yaptığınıza kıyasla, bu, sizin o yaptığınızdan daha iyidir; ama, bu, en iyisi değildir. Bugün söylediğim nedir -bu görüşlerimi yine muhafaza ediyorum- Türk sanayiinin bugün yaşadığı süreçte, kurumun bugünkü düzeyiyle, Türk sanayii, Türk imalatçısı, Türk ihracatçısı zorlanıyor. Bu, buna çözüm değildir. Böyle bir süreçte, böyle bir konjonktürde yatırım indirimini de kaldırmak doğru değildir. Sözlerim budur efendim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Zapta geçti; mesele anlaşılmıştır.

Şahsı adına, ikinci söz isteği Kütahya Milletvekili Sayın Hüsnü Ordu; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

HÜSNÜ ORDU (Kütahya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gelir Vergisi Kanunu ve 6183 sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 2 nci maddesiyle ilgili söz almış bulunuyorum; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Bu kanunda öngörülen, vergi yönünden teklifteki esas işlev, Kurumlar Vergisi oranı ile Gelir Vergisi oranlarında yapılacak olan indirimlerle ilgili bir düzenleme ve 2 nci maddede de, burada eleştirilen yatırım indirimi istisnasıyla ilgili madde kanun kapsamında. Tabiî, buna bakarken, hiç şüphesiz, olayı bu açıdan ele aldığımız zaman, Türkiye'nin geçmişi ile bugününü mukayese ettiğimizde, buradan verilen birtakım misaller ve gerekçeler oldu. Bu gerekçeler içerisinde, Türkiye'nin sıkıntıları, işsizlik oranındaki artışlar, ücretler üzerindeki vergilerden bahsedildi, 2001, 2002 yıllarından misaller verildi. Bir defa, bunları değerlendirirken, hiç şüphesiz, Türkiye'yi, kendi işlevi, kendi gerekçeleri üzerine değerlendirmemiz lazım. Eğer, bu değerlendirmeleri yaparsak, hiç şüphesiz, Türkiye açısından baktığımızda, yatırım açısından, üretim açısından, gerek vergi açısından gerek sigorta primleri açısından gerekse enerji maliyetleri açısından gerekse istihdam üzerindeki vergiler açısından, Türkiye'nin, mesafe kaydetmesi gereken çok iş var önünde, çok mesafe var. Gerçekten, Türkiye'nin üretmesi lazım, yatırımcı açısından müspet bir noktaya gelmesi lazım. Bu noktada hükümetin ve ülkenin hiçbir gayreti yok diyemeyiz. Örneğin, biraz evvel bu kürsüden bahsedildi, işte, KDV indirimiyle ilgili… Hiç şüphesiz, bu da eleştirilebilir; ancak, bu noktada yapılan indirimin yatırımcılara getirdiği bir artı vardır, bu artıyı görmezden gelemeyiz.

İşsizlikle ilgili veriler verildi; ama, bu verileri verirken, Türkiye'nin 2001 yılını mukayese ettiğimiz zaman, şu anda, her açıdan; vergi adaleti açısından, vergilerin faizleri karşılama açısından, Türkiye'nin ortamı açısından 2001 yılı ile 2005 Türkiyesini mukayese etmemiz hiç mümkün değildir. Örneğin, 2001 yılında vergi gelirleri Türkiye'nin faiz giderlerini bile karşılayamazken, şu anda geldiğimiz nokta ortada. Dolayısıyla, Türkiye, her yıl adım adım biraz daha iyiye doğru giderken, kendi sıkıntılarını, kendi içerisinde bulunduğu pozisyonları da nazarı dikkate alarak, bütçe açıklarını nazarı dikkate alarak, yatırımcı açısından her türlü indirimi, vergi dahil, daha uygun bir ortamı sağlamak açısından yaptığı gayreti görmezlikten gelemeyiz; ama, hiç şüphesiz, bütün bu değerlendirmeleri yaparken, Türkiye'nin geçtiği süreci, Türkiye'nin bütçe açıklarını, Türkiye'nin faizlere ödediği vergilerini, Türkiye'nin bugüne kadar yaşadığı yolsuzlukla, suiistimalle ilgili tüm sıkıntıları nazarı dikkate alıp, bu alınan tedbirleri bir süreç içerisinde almanın altını işaret etmek istiyorum ben burada.

Hükümetimiz, hiç şüphesiz, gelecek günlerde bu yatırım indirimiyle ilgili de bir sorunu belki gelecekte kendisi açısından çok daha uygun bir ortama getirebilecek bir süreci yaşayabilecektir, yapabilecektir. Biz, bu grup olarak, bu hükümet olarak, Türkiye'nin şartlarını iyileştirdikçe yatırımcılarımız açısından, sanayicimiz açısından onlarla pozitif görüşerek, onların sıkıntılarını dinleyerek, onların arzularını Türkiye'nin imkânları, Türkiye bütçesinin elverdiği imkânlar ölçüsünde çözmek için elimizden gelecek gayreti göstereceğiz diyorum.

Ben, bu hükümete, Türkiye'nin geleceğine yatırımcı açısından çok daha ümitle bakıyorum ve gelecekte biz, imkânlarımızın elverdiği ölçüde yatırımcılarımıza çok daha fazla imkân sunabileceğimize şahsen inanıyorum.

Hepinizi, sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ordu.

Madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi, maddeyle ilgili 1 önerge var, okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1081 sıra sayılı Kanun Teklifinin 2 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

Güldal Okuducu

Mehmet Yıldırım

 

Trabzon

İstanbul

Kastamonu

 

Kemal Sağ

Osman Kaptan

Ali Kemal Kumkumoğlu

 

Adana

Antalya

İstanbul

 

Ali Kemal Deveciler

Gürol Ergin

Hasan Aydın

 

Balıkesir

Muğla

İstanbul

 

Mustafa Özyürek

 

Bülent Baratalı

 

Mersin

 

İzmir

 

Madde 2.- 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 19 ncu maddesinin başlığı ve madde metni aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Yatırım İndirimi İstisnası

Madde 19.-

1. Dar mükellefiyete tabi olanlar dahil, ticari ve zirai kazançları bilanço esasına göre tespit edilen vergiye tabi mükellefler (adi ortaklıklar, kollektif ve adi komandit şirketler ile Kurumlar Vergisi mükellefleri dahil) faaliyetlerinde kullanılmak üzere satın aldıkları veya imal ettikleri amortismana tabi iktisadi kıymetlerin maliyet bedellerinin yüzde 40'nı vergi matrahlarının tespitinde ilgili kazançlarından yatırım indirimi istisnası olarak indirim konusu yaparlar.

Petrol Kanunu ve Maden Kanununa göre yürütülen arama ve sondaj faaliyetleri için yapılan ve aktifleştirilen harcamalar yatırım indirimi istisnası uygulamasından yararlanır.

2. Yatırım indirimi istisnası uygulamasına, istisnaya konu iktisadi kıymete ilişkin harcamaların yapıldığı yılda başlanır ve indirilecek tutara ulaşılıncaya kadar devam olunur.

Yatırım harcamalarının yapıldığı yıla ilişkin vergi matrahının tespitinde, kazancın yetersiz olması nedeniyle dikkate alınamayan istisna tutarı izleyen dönemlerde, bu dönemlerde Devlet İstatistik Enstitüsü Üretici Fiyatları Genel Endeksinde meydana gelen artış oranında artırılarak dikkate alınır.

3. Enflasyon düzeltmesi uygulanan dönemlerde, yatırım indirimi istisnası tutarının hesaplanmasında amortismana tabi iktisadi kıymetin aktife alındığı hesap dönemi sonundaki düzeltilmiş değeri esas alınır.

Ancak, iktisadi kıymetin aktife alındığı hesap döneminden önceki hesap dönemlerinde gerçekleşen harcamalar, gerçekleştirildikleri dönem sonundaki düzeltilmiş değerleri ile dikkate alınır. İzleyen dönemlerde enflasyon düzeltmesi nedeniyle bu harcamalardan kaynaklanan farklar üzerinden yatırım indirimi istisnası hesaplanmaz.

4. Aşağıda belirtilen iktisadi kıymetler ile ilgili olarak yatırım indirimi hesaplanmaz.

- Bedeli 5 000 YTL'den az olan iktisadi kıymetler (iktisadi ve teknik bakımdan bütünlük arz eden iktisadi kıymetler haddin aşılıp aşılmadığının tespitinde bir bütün olarak dikkate alınır).

- Yurt içinde veya dışında daha önce kullanılmış olan iktisadi kıymetler (yüzer havuzlar ile oniki yaşından küçük gemiler hariç).

- "Gayri maddi haklar ile ekonomik ömrü 5 yıldan daha kısa olan özel maliyet bedelidir" (yatırım indiriminden yararlanan iktisadi kıymetlerin kullanılabilmesi için gerekli olan bilgisayar programları hariç).

- Mal ve hizmet üretimi ile doğrudan ilgili olmayan; alet, edevat, mefruşat ve büro demirbaşları.

- Bedelsiz olarak iktisab edilen iktisadi kıymetler.

- Satın alma suretiyle iktisab edilen veya inşa edilen binalar (mal ve hizmet üretim yeri olarak kullanılmak üzere inşa edilenler hariç).

- Arazi veya arsalar.

- Binek otomobili ve benzeri kara taşıtları, yat, kotra, tekne ve benzeri motorlu deniz araçları ile uçak ve helikopter gibi hava taşıtları (işletmenin esas faaliyet konusu ile ilgili olanlar hariç).

- Yurt dışındaki yatırımlarda kullanılmak üzere alınan iktisadi kıymetler.

5. Yatırım indirimi istisnasına konu iktisadi kıymetleri aktife alındıkları tarihten itibaren iki yıl içinde elden çıkaran mükellefler, bu iktisadi kıymetlerle ilgili olarak yatırım indirimi istisnası uygulama haklarını kaybederler. Bu durumda, daha önce yararlanılan yatırım indirimi istisnası için herhangi bir işlem yapılmaz.

6. Mükellefler kayıtlarını, hesaplanan ve yararlanılan yatırım indirimi istisnası tutarlarının yıllar itibariyle takibini yapacak şekilde tutarlar,

7. Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslarını belirlemeye Bakanlar Kurulu yetkilidir."

BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) - Hayır, katılmıyoruz.

HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan, karar yetersayısı talep ediyorum.

BAŞKAN - Açıklayacak mısınız efendim?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

Kanun teklifinin 2 nci maddesi, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 19 uncu maddesini yürürlükten kaldırmaktadır. Değişiklik önergesi, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 19 uncu maddesinin yürürlükte kalmasını ve "Ticarî ve Ziraî Kazançlarda Yatırım İndirimi İstisnası" olan madde başlığının "Yatırım İndirimi İstisnası" olarak değiştirilmesini öngörmektedir. Ayrıca bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslarını belirlemeye Maliye Bakanı yetkiliyken bu yetkinin Bakanlar Kuruluna verilmesi önerilmektedir.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısı arayacağım: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı yoktur.

Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı bulunamamıştır; birleşime 5 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 17.02

 


ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.18

BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 81 inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

1081 sıra sayılı kanun teklifinin görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3.- Tokat Milletvekili Mehmet Ergün Dağcıoğlu'nun; Gelir Vergisi Kanunu ve 6183 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/673) (S. Sayısı: 1081) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Teklifin 2 nci maddesi üzerinde verilmiş önergenin oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı.

Şimdi, önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir; karar yetersayısı vardır.

Şimdi, 2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3.- 193 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"GEÇİCİ MADDE 69.- Gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri; 31/12/2005 tarihi itibariyle mevcut olup, 2005 yılı kazançlarından indiremedikleri yatırım indirimi istisnası tutarları ile;

a) 24/4/2003 tarihinden önce yapılan müracaatlara istinaden düzenlenen yatırım teşvik belgeleri kapsamında, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 9/4/2003 tarihli ve 4842 sayılı Kanunla yürürlükten kaldırılmadan önceki ek 1, 2, 3, 4, 5 ve 6 ncı maddeleri çerçevesinde başlanılmış yatırımları için belge kapsamında 1/1/2006 tarihinden sonra yapacakları yatırımları,

b) 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun mülga 19 uncu maddesi kapsamında 1/1/2006 tarihinden önce başlanan yatırımlarla ilgili olarak, yatırımla iktisadi ve teknik bakımdan bütünlük arz edip bu tarihten sonra yapılan yatırımları,

nedeniyle, 31/12/2005 tarihinde yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerine göre hesaplayacakları yatırım indirimi istisnası tutarlarını, yine bu tarihteki mevzuat hükümleri (vergi oranına ilişkin hükümler dahil) çerçevesinde sadece 2006, 2007 ve 2008 yıllarına ait kazançlarından indirebilirler.

Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir."

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Trabzon Milletvekili Sayın Akif Hamzaçebi; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tekrar, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Biraz önce Sayın Dağcıoğlu'nun yapmış olduğu değerlendirmeye yönelik olarak, oturduğum yerden bir açıklama yapmıştım. O anda tutanaklar elimde değildi. Açıkladıklarıma ilave olarak, müsaade ederseniz, şunu söylemek istiyorum.

Tutanakları getirttim. 9.4.2003 tarihli birleşimde, vergi oranında yapılan indirime ilişkin olarak şunları söylemişim. Önce, hatırlamak açısından söyleyeyim; Sayın Dağcıoğlu, o zaman, kâr payı üzerinde yüzde 65 olan vergi yükü yüzde 45'e indirilirken, beni kastederek, Sayın Hamzaçebi hem bu indirimi onaylıyor; ama, öte taraftan da, bir başka cümleyle, bunu gidip, bu indirimden doğan vergi kaybını taksici esnafından, serbest meslek erbabından alıyorsunuz diye benim çelişkili bir tutum takındığımı söyledi.

Tutanak şöyle değerli arkadaşlar: O tasarıyı, 4842 sayılı Kanunu görüştüğümüz sırada, Genel Kuruldaki tasarıda, kâr payı üzerindeki vergi yükünün yüzde 65'ten 45'e inmesini olumlu bulduğumu ifade etmişim. Şöyle söylüyorum: Kâr payı üzerinde son derece yüksek bir vergi yükü vardır; uluslararası ortalamaların üzerindedir, bunun indirilmesi doğru olur.

Yine, basit usuldeki Katma Değer Vergisi mükelleflerinin, Katma Değer Vergisi beyanname verme yükümlülüğünün kaldırılmasını da doğru bulduğumu ifade etmişim ve cümle olarak şöyle bağlıyorum hepsi için: "Bütün bunların hepsi doğru düzenlemelerdir."

Ancak, o tasarı, bir yandan da yürürlüğe girmiş olan yüzde 15-40 oranındaki vergi tarifesini yüzde 20-45'e yükseltmek suretiyle, ücret geliri dışındaki gelir unsurlarının vergi yükünü 5 puan artırmaktaydı. Bunu dikkate alarak "siz, kâr payı üzerindeki vergi yükünü indirirken, bunun kaynağını diğer esnaftan, diğer mükelleften alıyorsanız, bu doğru değil" dedim. Tutanak burada, önümde. Sayın Dağcıoğlu da kafasını sallıyor, çelişkili bir tutum yoktur.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Çelişkili… Çelişkili olmaz mı yani, bugünkü konuşmanızla çelişkili.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, maddemize dönersek, yatırım indirimi uygulamasının kaldırılmasına paralel olarak, geçici 3 üncü madde geçiş dönemini düzenlemektedir; yani, halen yatırım yapmış olanların durumu ne olacak, yatırım yapmakta olanların durumu ne olacak, onu düzenliyor. Bir geçiş dönemidir bu.

Bu düzenleme, üç açıdan Anayasaya aykırılık taşımaktadır bence. Şöyle ki: Madde diyor ki: Daha önce yatırım teşvik belgesi almış olup da, 2003 yılında yatırım teşvik belgesi kaldırılmadan önce teşvik belgesi almış olup da, yatırım yapmış olanlardan yatırım harcamalarını henüz vergi matrahından indirememiş olanlar için, ben üç yıllık bir süre öngörüyorum diyor. Bunlar, bu harcamalarını 2006, 2007 ve 2008 yılları Gelir veya Kurumlar Vergisi matrahlarında indirebilecektir.

Değerli arkadaşlar, bu, kazanılmış hakları ortadan kaldırmaktadır, hukuk güvenliğini ortadan kaldırmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti, Anayasamızda yazılı olduğu gibi, bir hukuk devletidir. Hukuk devleti, vatandaşlarına hukuk güvenliği sunar. Bütün vatandaşlar, Anayasanın öngördüğü hukuk güvenliği kavramının koruması altındadır. Nedir hukuk güvenliği; hukuk güvenliği, kurallarda belirlilik demektir, kurallarda öngörülebilirlik; yani, gelecekte ne olacağını kişinin bilebilmesi demektir. Vatandaşlar, tutum ve davranışını mevcut kurallara göre ayarlarlar, ona göre düzenlerler. Şimdi, bir mükellefimiz, halen var olan yasalardaki hükümlere dayanarak yatırım harcaması yapmış ise, bu harcamadan kaynaklanan hakkını, mevcut yasaların ona tanıdığı hakkı korumak gerekir. Bunun gereği olarak da, bu harcamayı en son 2008 yılında matrahından indirebilirsin, 2009 yılına kalırsa bunu indiremezsin demek, kazanılmış haklara ve hukuk güvenliği ilkesine aykırıdır; çünkü, mükellef bu yatırım harcamasını yaparken böyle bir sınırlama yoktu. Kârı, matrahı yeterli olmazsa, hangi yıl kâr etmişse, o yılın matrahından bunu indirebilir. Bu, doğru değil.

İkinci aykırılık nedir: Şu anda yatırım yapmakta olanlar var; yani, amortismana tabi iktisadî kıymet alanlar var, 1 Ocak 2006'dan itibaren. Bu madde ne zaman yürürlüğe girecek; 1 Ocak 2006'dan geçerli olmak üzere yürürlüğe girecek; yani, mükellefin 2006 yılının ocak, şubat, mart, nisan, neyse, bu yasanın yürürlüğe girdiği güne kadar yapmış olduğu yatırım harcaması, şu anda yürürlükte olan yasaya göre yatırım indiriminden yararlanırken, bu maddenin yasalaşması halinde, yatırım indiriminden yararlanamayacaktır. Değerli arkadaşlar, bu da hukuk güvenliği ilkesine aykırıdır, kazanılmış hakları ortadan kaldırmaktadır.

Değerli arkadaşlar, bir üçüncü aykırılık da şudur: Yatırım indiriminden yararlanmayı arzu eden mükellefler; yani, yürürlükten kaldırılmış olmakla birlikte, var olan hükümlere göre veya daha önce, 2003 yılı öncesi hükümlere göre yatırım yapmış olup da bu hakkını devam ettirmek isteyenler; yani, bu yatırım harcamalarını Kurumlar veya Gelir Vergisi matrahlarından indirmek isteyen mükelleflerin Kurumlar Vergisi oranı yüzde 30 olacaktır değerli arkadaşlar. Halen, Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmekte olan Kurumlar Vergisi Kanunu Tasarısında ise Kurumlar Vergisi oranı yüzde 20'ye indirilmektedir. Şimdi, mükellef yatırım yapıyor diye vergi oranını yüzde 30'da tutmayı Anayasanın vergide eşitlik ilkesine aykırı buluyorum değerli arkadaşlar. Neden aykırı buluyorum; sizlere açıklamak istiyorum.

Anayasa, vergide eşitlik ilkesini, 73 üncü maddesinde "herkes, malî gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür" hükmüyle ifade etmiştir. Malî güce göre vergi ödemek, vergide eşitlik ilkesinin ifadesidir; yani, az kazanan az vergi öder, çok kazanan çok vergi öder. Bizim vergi sistemimiz de buna göre kurulmuştur. Gelir Vergisi Kanununda malî güce göre vergi ödemeyi; yani, vergide eşitlik ilkesini sağlamak üzere birçok hüküm vardır. Ne vardır; örneğin, artan oranlı tarife vardır. Az kazanan az vergi öder, çok kazanan daha yüksek oranda vergi öder. Başka ne vardır; ücretlilerde bir indirim vardır veya daha düşük oranlı bir vergi oranı vardır. İndirimi hükümetimiz kaldırmıştı, özel indirimi hükümet kaldırmıştı, indirimli vergi oranını da bu tasarıyla hükümet kaldırıyor.

Başka indirimler var; sakatlık indirimi. Çalışanlarda, ücret gelirinde sakatlık indirimi vardır. Sakat kişi daha çok çalışarak bir ücret geliri elde edeceği için, emeğini daha yoğun harcayacağı için, ona biraz daha farklı bir indirim öngörür Gelir Vergisi Kanunu. Örneğin, küçük esnaf yine Gelir Vergisinden muaftır.

Değerli arkadaşlar, yatırım indirimi, vergi ödeme gücüyle ilgili bir indirim değildir. Yani, bunu vergi ödeme gücüyle ilişkili kılarsanız… O yatırım indiriminden yararlanıyor, o nedenle daha çok vergi ödesin demek, yatırım indirimini vergi ödeme gücünün bir göstergesi olarak almak demektir. Eğer bu mantıktan giderseniz, bu mantıktan gidilirse, o zaman yatırım indirimi istisnasını vergi kanunlarına hiç koymamak gerekirdi; çünkü, yatırım indirimini geliri olan kişiler yapar, kazancı olan, daha çok büyük mükellefler yapar; o zaman bu istisnayı hiç koymamak gerekirdi. Yatırım yapmış; olmak, daha yüksek oranda vergi ödemenin gerekçesi olamaz. Tasarı, bu düzenlemeyi getirdiği için, bu yönüyle de Anayasaya aykırıdır; üç noktadan Anayasaya aykırıdır. Ben, bunları, Genel Kurulun ve Hükümetin dikkatine sunuyorum.

Sözlerimi burada bitirirken, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Hamzaçebi.

Anavatan Partisi Grubu adına, Gaziantep Milletvekili Sayın Ömer Abuşoğlu.

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 3 üncü madde üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Dağcıoğlu, gerek sunuş konuşmasında -yani, geneli üzerindeki konuşmasında- gerekse maddeler üzerindeki konuşmasında, bu tasarının güzelliklerle dolu olduğundan bahsetti. Ben, bu söz üzerine aradım, daha dikkatle inceledim, acaba herhangi bir güzelliği var da bu tasarının, ben mi kaçırdım diye; baktım baktım, karşıma iki tane önemli husus çıkıyor, özellikle toplumumuzu yakından ilgilendiren yönüyle. Birincisi, ücretlilerde var olan, ücretliler lehine olan, mevcut vergi sistemimizdeki kayırmayı ortadan kaldırıyor. Artık, ücretli de, asgarî ücret de alsa, daha yüksek ücret de alsa, Sayın Rahmi Koç gelirlerinden ne oranda vergi ödüyorsa, ücretliler de aynı oranda ödeyecek, değil mi; evet. Ücretliler ile Rahmi Koç'u bir seviyeye getirdik; bu mu güzellik?!

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Rahmi Koç asgarî ücretle çalıştığı için adil, doğru söylüyorsun!

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Ayrıca, ücretliler üzerindeki istisnalardan bahsetmiştim daha önce. Yine, ücretliler için küçük bir kayırma da olsa, AK Parti iktidara gelirken söz vermesine rağmen, "bu kayırmayı biraz daha genişleteceğim, ücretliler lehine geliştireceğim" demesine rağmen, o kayırmayı da ortadan kaldırdı. Burada da bir güzellik yok, ücretliler aleyhine bir gelişme var.

Bir başka husus da, yatırım indirimi. Türkiye'nin temel problemlerinden birisi, bazı bölgelerin ekonomik kalkınma anlamında kalkınamamış, geri kalmış olması. Bugüne kadar, tüm hükümetler, bu bölgelerin gelişmesi için, geliştirilmesi için, bu bölgeleri de belli bir kayırma kapsamına alıp, bu bölgelerde yatırım yapan kişilere veya kurumlara, buradan elde ettiğiniz gelirleri, belli bir istisna çerçevesi içerisinde vergi dışı tutacağım diyerek bir yatırım indirimi uyguluyordu. İşte, bu tasarı bunu da kaldırıyor ortadan. Yatırım indirimini kaldırıyor, yerine getirdiği Kurumlar Vergisindeki indirimle ben bu işi gerçekleştiririm, yürütürüm diyor.

Bir kere, yatırım indirimi, gerçekten, geri kalmış yörelerin kalkındırılmasında, geçmişin geri kalmış yöresi olup, fakat, bugün gerçekten, ekonomik gelişme potansiyelini elde etmiş birçok bölgenin ekonomik kalkınmasında önemli bir unsur olmuştur, önemli bir enstrüman olmuştur; kaldırılması yanlıştır. Uygulamada birtakım aksaklıkları ortaya çıkarıyorsa, bunu düzeltmek hükümetin görevidir. Aksaklığa meydan vermeyecek bir yatırım indirimi sistemini getirip, teşvik sistemimizi de korumak gerekmektedir. Aksi takdirde, geri kalmış bölgelerin kalkındırılmasında uygulayabileceğimiz teşvik unsurları çok daralmıştır ve yetersizdir. Zaten, geçen yıllarda uygulamaya koyduğunuz teşvik sisteminin soncunda da herhangi bir olumlu sonuç ortaya çıkmamıştır bu bölgeler itibariyle. Yatırım indiriminin kaldırılması da Sayın Dağcıoğlu için güzellik; ama, yatırımcı için, teşebbüs için, Türkiye'nin geri kalmış bölgelerinde canını dişine takmış yatırım yapma arzu ve hevesinde olanlar için bir azap haline gelmiştir. Bundan dolayı da tasarı kamuoyuna yanlış tanıtılmaktadır.

Bir başka husus tasarıyla ilgili olarak: Yatırım indirimini kaldırıyorsunuz; ama, mevcut şartlarda, geçmişte bu yürürlükte olan yatırım indiriminden istifade edip yatırım kararı almış ve yatırımlarına başlamış olanlar var. Onlara da diyorsunuz ki, sen, bu haklarını ancak sınırlı bir şekilde kullanabilirsin bundan sonrasına. Ben yatırımı yaparken, yatırım indirimi diye bir teşvik varmış, bir istisna ve muafiyet varmış. Bunu da dikkate alarak, belli kâr hesapları, belli fizibilite ve rantabilite hesapları çerçevesinde yatırım kararı almış. Şimdi diyorsunuz ki, bu tasarı diyor ki -AK Parti milletvekillerinin tamamı da aynı düşüncede mi bilmiyorum- başlamış olduğunuz yatırımlardan elde ettiğiniz hakları, mevcut kanunun size verdiği hakları, ancak üç sene içinde kullanabilirsiniz; aksi takdirde, kullandınız kullandınız, kullanmadıysanız bu hakkınız öldü. Pazar şartları, piyasa şartları, mevcut tesislerin önümüzdeki üç yıl içerisinde kâr etmesini garanti etmeyebilir. Mevcut işletmeler, yatırım indiriminden istifade edenler, zarar da edebilir önümüzdeki üç yıl içerisinde. Kazanılmış hakkını, elindeki mevcut hakkını ne zaman kullanabilecek? Bu durumda, eğer önümüzdeki üç yıl içerisinde kâr edemezse, bu hakkı kullanılmamış ve ölmüş olacak. Bu yönüyle, bir hakkın elden alınması gibi bir sonuç ortaya çıkarmaktadır ve hukuken de mümkün değildir bu. Bu yönüyle de bir hukuka aykırılık içermektedir.

Bir başka husus: Belli yatırımları 1.1.2006 tarihi itibariyle sınırlamış; ama, bu kanunun yasalaşması için, belki, daha önümüzde belli bir süre var. Cumhurbaşkanının imzasından geçse bile, muhtemelen, nisan ayı ortalarında veya nisan ayı sonunda kanunlaşacak. 1.1.2006 tarihi ile kanunlaşmasına kadar geçen zaman içerisinde yatırım indiriminden istifade ederek yatırım kararı almış ve yatırımına, bu söylediğimiz üç dört aylık dönemde başlamış; yani, 1.1.2006 tarihinden sonra başlamış olanlar… Bunların da hakkını ortadan kaldırıyor.

Hukuken, herhangi bir kanunun geçmişe dönük olarak, makable şamil olarak çıkması mümkün mü?! Hangi hukuk mantığı bunu kabul eder?! Bu yönüyle de ortaya çıkan tasarı bir hukuksuzluk içermektedir, hukuka aykırılık içermektedir. Dolayısıyla, Sayın Dağcıoğlu'nun dediği gibi güzellikler içermemekte, hakların gasbedilmesi yönünde birtakım gelişmeler ortaya çıkarmaktadır. Bundan dolayı, Cumhurbaşkanınca, bir kere daha görüşülmek üzere Meclise gönderileceği kanaatindeyim.

Bunu önlemek ve mevcut tasarının kanunlaşır kanunlaşmaz Cumhurbaşkanının vetosundan geçebilmesini sağlamak amacıyla bu yanlışların düzeltilmesinde fayda vardır; aksi takdirde, vetodan dönmekle beraber, zaman kaybı da ortaya çıkabilecektir.

Bu hususu bilgilerinize sunuyorum ve hepinize saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Abuşoğlu.

Gruplar adına konuşmalar tamamlandı.

Şahıslar var.

Ordu Milletvekili Cemal Uysal?.. Yok.

Erzurum Milletvekili Mücahit Daloğlu?.. Yok.

Samsun Milletvekili Haluk Koç?.. Yok.

Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan?.. Yok.

Hatay Milletvekili Mehmet Eraslan?.. Yok.

Soru-cevap kısmına geçiyoruz.

Sayın Ufuk Özkan, buyurun.

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Bugün basında çıkan bir haberin üzerine bir sorumu aktaracağım Sayın Bakana. Yazı şöyle başlıyor: "Vergi kaçırana cezası olmayan ülkenin adı Türkiye. "Bununla ilgili soruyu sormak istiyorum Sayın Bakana.

"Vergi ziyaı cezası" ya da bu…

BAŞKAN - Sayın Özkan, bir dakika…

Değerli arkadaşlar, sayın milletvekilleri, Sayın Bakan soruya cevap verecek; o bakımdan, lütfen, daha sonra konuşursunuz.

Siz sorunuzu tekrar edin efendim.

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bugün basında çıkan, köşeyazarımız Sayın Şükrü Kızılot'un bir yazısına istinaden bir soru yönelteceğim Sayın Bakana.

"Vergi kaçırana ceza olmayan ülkenin adı Türkiye!..

Vergi ziyaı cezası ya da bu cezanın üç katı kadar uygulanan kaçakçılık para cezası vardı. Bu cezalar, Anayasa Mahkemesinin 20 Ekim 2005 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan kararıyla Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle iptal edildi. İptal edilen cezanın yerine, yeni bir ceza getirilmedi!.."

Aradan beş ayı aşkın süre geçmesine rağmen vergi ziyaı cezası ve vergi kaçıranlara para cezasıyla ilgili bir yasa yapmayı düşünüyor musunuz? Vergi ödeyen vatandaşların bu durumdan ciddî rahatsızlıkları var; bu rahatsızlık ne zaman ortadan kalkacaktır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özkan.

Buyurun Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) - Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu konuyla ilgili, yani cezalarla ilgili düzenlemeler bu tasarının 12 nci maddesinde düzenleniyor; o maddeye gelindiği zaman görüşülecek.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Başka soru yok.

Soru-cevap kısmı tamamlanmıştır.

Şimdi, sayın milletvekilleri, teklifin 3 üncü maddesi üzerinde verilmiş 1 önerge ile 193 sıra sayılı kanuna geçici bir madde, 70 inci madde eklenmesi öngörüldüğünden, önce Geçici Madde 69 üzerindeki önergeleri işleme alıp, maddeyi oylarınıza sunacağım, daha sonra da geçici madde 70'e ilişkin önergeyi işleme alacağım.

Şimdi, Geçici Madde 69 üzerindeki 2 önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1081 sıra sayılı kanun teklifinin 3 üncü maddesindeki "dahil" ibaresinin "hariç" olarak değiştirilmesi ile "sadece 2006, 2007 ve 2008 yıllarına ait" ibaresinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

Osman Kaptan

Gürol Ergin

 

Trabzon

Antalya

Muğla

 

Güldal Okuducu

Hasan Aydın

A. Kemal Kumkumoğlu

 

İstanbul

İstanbul

İstanbul

 

Bülent Baratalı

Mustafa Özyürek

Kemal Sağ

 

İzmir

Mersin

Adana

 

Mehmet Yıldırım

 

A. Kemal Deveciler

 

Kastamonu

 

Balıkesir

 

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum ve işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1081 sıra sayılı kanun teklifinin 3 üncü maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

Osman Kaptan

Gürol Ergin

 

Trabzon

Antalya

Muğla

 

A. Kemal Deveciler

Kemal Sağ

Güldal Okuducu

 

Balıkesir

Adana

İstanbul

 

Hasan Aydın

A. Kemal Kumkumoğlu

Bülent Baratalı

 

İstanbul

İstanbul

İzmir

 

Mustafa Özyürek

 

Mehmet Yıldırım

 

Mersin

 

Kastamonu

 

BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu önergeye?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) - Hayır, katılmıyoruz.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Teklifin 3 üncü maddesiyle Gelir Vergisi Kanununa eklenen geçici 69 uncu madde kazanılmış haklara aykırı düzenlemeler yapmak suretiyle Anayasaya aykırı bir kapsam taşımaktadır. Bu nedenle, söz konusu maddenin teklif metninden çıkarılması önerilmektedir.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Hükümetin ve Komisyonun katılmadığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1081 sıra sayılı kanun teklifinin 3 üncü maddesindeki "dahil" ibaresinin "hariç" olarak değiştirilmesi ile "sadece 2006, 2007 ve 2008 yıllarına ait" ibaresinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                        M. Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları

BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) - Hayır, katılmıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Hamzaçebi?..

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

İndirilmiş Kurumlar Vergisi oranının yatırım indiriminden yararlanan mükelleflere uygulanmayacak olması eşitlik ilkesine aykırıdır. Ayrıca, yatırım indirimi istisnasının kazançtan indirilebilmesini belirli yıllarla sınırlamak kazanılmış hakları ortadan kaldırdığından Anayasaya aykırıdır.

BAŞKAN - Hükümetin ve Komisyonun katılmadığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Geçici Madde 69'u oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Şimdi, Geçici Madde 70'e ilişkin önergeyi işleme alıyorum ve okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun teklifinin 3 üncü maddesine geçici 69 uncu maddeden sonra gelmek üzere aşağıdaki geçici maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ergün Dağcıoğlu

Zafer Hıdıroğlu

Faruk Çelik

 

Tokat

Bursa

Bursa

 

Necdet Budak

 

Ali Aydınlıoğlu

 

Edirne

 

Balıkesir

 

"Geçici Madde 70.- 2006 takvim yılına ilişkin olarak yapılmış ücret ödemeleri için bu Kanunun yayımlandığı tarihe kadar yapılmış olan Gelir Vergisi tevkifat tutarlarının 103 üncü maddede bu Kanunla yapılan değişiklik hükmü uyarınca hesaplanan vergiden fazla olması halinde, fark vergi tutarı terkin edilir, tahsil edilmişse mükelleflerin sonraki dönemlerde ödeyecekleri Gelir Vergisinden mahsup edilir. Eksik olması halinde ise bu fark, vergi sorumluları tarafından bu Kanunun yayımlanmasından sonra yapılacak ilk ücret ödemesinden kesilerek bu ödemenin ait olduğu döneme ilişkin muhtasar beyannamenin verilme ve ödeme süresi içinde topluca (muhtasar beyanname verme yükümlülüğü olmayanlar hariç) verilecek ayrı bir beyannameyle beyan edilir ve ödenir. Bu beyanname için ayrıca Damga Vergisi hesaplanmaz. Anılan sürede düzeltilen söz konusu fark için gecikme faizi ve vergi cezası aranmaz; eksik tahakkuk etmiş olan verginin bu süre içinde tamamlanmaması halinde bu tarihte vergi ziyaı doğmuş olur. Bu hükmün uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığınca belirlenir."

BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) - Evet, katılıyoruz.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Eklenmesi öngörülen maddeyle, Gelir Vergisi tarifesinde yapılan değişiklik hükmünün uygulanmasının 1.1.2006 tarihinden bu Kanunun yayımlanmasına kadarki geçen sürede yapılan ücret ödemeleri üzerinden kesilen Gelir Vergisi tevkifatlarının terkini veya ilaveyi gerektirmesi hallerinde geçiş sürecinin düzenlenmesi sağlanmaktadır.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, biraz önce gerekçesini dinlediğiniz, Komisyonun uygun görüş bildirdiği, Hükümetin katıldığı geçici madde 70'i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Geçici madde 70 kabul edilmiştir.

Şimdi, bu kabul edilen önergeler doğrultusunda, 3 üncü maddeyi geçici maddelerle birlikte, geçici madde 69 ve geçici madde 70'le birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir ve geçici madde, maddeler olarak düzeltilmiştir.

Şimdi, 4 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4.- 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 21 inci maddesinin birinci fıkrasının sonuna "Genel bütçeye gelir kaydedilen vergi, resim, harç ile vergi cezaları ve bunlara bağlı zam ve faizler için tatbik edilen hacizlerde 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 268 inci maddesinin birinci fıkrasının son cümlesi hükmü uygulanmaz" hükmü eklenmiş ve aynı maddenin son fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Borçlunun iflası, mirasın reddi ve terekenin resmi tasfiyeye tâbi tutulması hallerinde amme alacakları imtiyazlı alacak olarak 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 206 ncı maddesinin üçüncü sırasında, bu sıranın önceliğini alan alacaklar da dahil olmak üzere tüm imtiyazlı alacaklar ile birlikte işleme tâbi tutulur."

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Manisa Milletvekili Sayın Ufuk Özkan.

Buyurun Sayın Özkan. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA UFUK ÖZKAN (Manisa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1081 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve 6183 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 4 üncü maddesi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sözlerimin başında hemen belirtmeliyim ki, vergi gibi teknik konularda yapılması gereken ve istenen değişikliklerin hükümet görüşü olması gerekir. Toplumun büyük bir bölümünü, hatta tamamını ilgilendirecek vergi gibi teknik bir konuda, konuya ilişkin, getirilen teklifte hükümetin maalesef görüşü yok. Bunu, doğru bir yaklaşım olarak kabul etmemiz mümkün değildir; ancak, sizi artık anlıyoruz. Bu şekildeki bir davranış, sorumluluktan kaçmak için "ne yapalım bir milletvekili teklif getirdi, Meclis kabul etti, biz de uyguladık" söyleminin bir yolu olsa gerek. Bu durumu kabul etmediğimizi peşinen belirtmek istiyorum.

Görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin 4 üncü maddesiyle, 6183 sayılı Kanunun 21 inci maddesi, değişiklik yapılmak suretiyle yeniden düzenlenmektedir. Getirilen yeni düzenlemeyle, amme alacağı durumunda olan ve genel bütçeye gelir kaydedilen vergi, resim, harç ile vergi cezaları ve bunlara bağlı zam ve faizlerin, İcra İflas Kanunu ve vergi kanunları kapsamında gerçekleştirilecek haciz işlemleri sırasında korunması istenmektedir. Kanaatimizce, sadece 6183 sayılı Kanunda değişiklik yapmak yeterli olmayacaktır. Yapılan bu değişikliğe paralel bir düzenlemenin, İcra İflas Kanununun 206 ncı ve 268 inci maddelerinde de yapılması yerinde olacaktır ve bu, teknik olarak gereklidir.

Yaptığım bu değerlendirmeyi, teknik bir eksiklik olarak ifade etmenin ötesinde, amme alacağının korunması bakımından da gerekli buluyorum. İçerik olarak doğru ya da yanlış olması bir yana, bütün vergi mevzuatımız kırk yamalı bohçaya dönmüştür. Hangi yasanın hangi maddesine bakarsanız bakınız, mutlaka bir kanunla değişikliğe uğramıştır; muhatabı da, uygulayıcısı da sıkıntıdadır. Bu konuların takibi, neredeyse artık imkânsız hale gelmiştir. Bunun asıl nedeni, yapıldıkları dönemdeki ülkemizin ekonomik şartları ile günümüzdeki ekonomik şartların değişmiş olmasıdır. Bu nedenle, Cumhuriyet Halk Partisi olarak diyoruz ki, geliniz, tüm vergi mevzuatını gözden geçirelim ve yeniden yazalım. Vergi mevzuatını tümüyle gözden geçirirken, ilgili diğer mevzuatı da gözden geçirerek yasalararası uyumu da sağlayalım, toplumsal uzlaşı ve sosyal adaleti sağlayalım, vergi kaçağını önleyecek kanunları birlikte konuşalım; kayıtdışı sizin zamanınızda had safhaya ulaştı, kayıtdışını önleyecek ve kanun marifetiyle vergi kaçağını teşvik edecek kanunları bu kanun tasarısından ayıklayalım; istihdamdaki vergi oranlarını süratle, söz vermiş olduğunuz gibi, azaltalım.

Değerli arkadaşlarım, tabiî ki bunlar sizin işinize pek gelmiyor. Bunu çok iyi anlıyor ve biliyoruz; çünkü, siz artık bu konularda sabıkalısınız. Ne zaman bir yasa değişikliği yapsanız, ya yakınlarınıza ya da yandaşlarınıza yeni yeni çıkarlar ve ayrıcalıklar sağlıyorsunuz. Örnek mi istiyorsunuz; işte örnek: Katma Değer Vergisi Kanununda değişiklik yaparak likit yumurtada yüzde 18 olan Katma Değer Vergisini bir çırpıda yüzde 8'e düşürerek normal yumurtadaki Katma Değer Vergisi oranına getirdiniz. Neden mi? Artık nedenini söylemeyeceğim; çünkü, bunun nedenini sağır sultan bile duydu. Sağır sultan duymasına duydu da, her nedense, siz bir türlü duymuyorsunuz. Aslında siz de duyuyorsunuz da, duymazlığı tercih ediyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, sadece yumurtada mı çelişki var; tabiî ki değil. Pırlantada durum ne dersiniz?! Pırlantanın dışında getireceğiniz her türlü problemli şeyin altında nedense hep bunlar çıkıyor. Gelin, bu problemlerden kurtulmanın yolunu size bir tavsiye edeyim. 3 maddelik bir kanun tasarısı hazırlayın. Bu 3 maddelik kanun tasarısı nasıl olsa sizlerin oylarıyla buradan geçiyor. Kanunun gerekçesini de şu yapın: "Maliye Bakanıyla ilgili ve Maliyeyle ilgili yapılacak düzenlemelerin Mecliste görüşülmeden geçmesi, Cumhuriyet Halk Partisinin dikkati ile kamuoyunun dikkatinden kaçırılması" diye gerekçe gösterin. 1 inci maddesini de şu yapın: "Vergiyi, Maliye Bakanının belirlediği oranda, belirlediği kişiler öder" diye düzenleyin. 2 nci maddede de "yürürlük tarihi ihtiyaca ve duruma göre değişir" deyin; 3 üncü maddede de "bu kanun hükümlerini Maliye Bakanıyla birlikte Başbakan yürütür" deyin, siz sağ biz salim, bu işlerden kurtulalım.

Değerli arkadaşlarım, bütün bu olanları nasıl içinize sindiriyorsunuz, anlamıyorum. Hiç mi gazete okumuyor, hiç mi haber dinlemiyorsunuz?! Bugün sabah yine gazetede çıkan bir habere göre, bir işadamımız, bir sanayicimiz feryadını dile getiriyor. Aynen aktarıyorum size: "Bordrolu ve SSK'lı 14 000 işçi çalıştırıyorum. Ayrıca, Bursa'da fason olarak 20 000 kişiye iş veriyorum. 34 000 kişi ekmeğini benden sağlıyor. Son üç yıldır zarara çalışıyorum ve hayatımda ilk kez işçilerimin SSK primlerini ödeyemiyorum. Kullandığımız doğalgaza bir yılda yüzde 46 zam yapıldı. Ucuz elektrik vermiyorlar. Bu maliyetlerle biz batmak üzereyiz. Bu fabrikaları benden alın, ne yaparsanız yapın diye rica ediyorum; ses yok. Dayanma gücüm kalmadı. Bir sanayici böyle açık konuşur mu? Ben konuşuyorum; çünkü, ben durursam Bursa çökecek, tekstil sektörü büyük yara alacak.

3 500 işçiye cumartesi gününe kadar ücretsiz izin verdik. Üretimi durduruyoruz. 7 Nisan günü mart ayı ücretlerini ödeyeceğiz. İçim kan ağlıyor; ama, başka çare kalmamıştı. Sesimizi kimse duymak istemedi."

Değerli arkadaşlarım, bu yakınma devam ediyor ve aynen şu şekilde ifade ediliyor: "Bugünkü koşullar aynen devam ederse, enerji ve doğalgaz fiyatı düşürülmezse, 49 il için verilen teşvik kararları bize de uygulanmazsa, ne yazık ki, bu iş bitmiştir. Bunları söylerken içim kan ağlıyor; ama, yapacak hiçbir şey yok."

Değerli arkadaşlarım, Bursalı arkadaşlarım bu sanayicinin kim olduğunu bilirler. "Tekstil sektörüne cansuyu verdik" dediniz; ama, veremediğinizi bu sektörün içindeki ciddî işadamlarından bir tanesi ifade ediyor.

FARUK ÇELİK (Bursa) - Kim?.. Söyleyin ismini.

UFUK ÖZKAN (Devamla) - Cavit Çağlar.

FARUK ÇELİK (Bursa) - Niye söylemiyorsun?

UFUK ÖZKAN (Devamla) - Söylüyorum. Sizler zaten biliyorsunuz Sayın Başkan. Aslında çok iyi biliyorsunuz ve siz de içinize sindiremiyorsunuz; ama, ne yaparsınız, eliniz kolunuz bağlı, emir büyük yerden, emirlere uymak zorundasınız, bu nedenle de tepki gösteremiyorsunuz. Eğer tepkinizi gösterme cesaretiniz olsaydı, geçenlerde Maliye Bakanı hakkında vermiş olduğumuz gensoruya hayır demezdiniz.

Değerli Adalet ve Kalkınma Partililer, siz şimdilik tepkisiz ve sessiz kalmaya devam edin, sessiz ve tepkisiz kalın ki, seçim zamanı gelip, vatandaşın önüne seçim sandığı konduğunda size hak ettiğiniz dersi versin. İşte o zaman ne yapmışız diyeceksiniz; ama, iş işten geçmiş olacak. Sizi iktidara getirenlerin hükümeti olmayı beceremediniz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Parlamento gündeminde, Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından getirilen, gerek yasa değişiklik teklifleri gerekse yasa tasarılarına Cumhuriyet Halk Partisi olarak ihtiyatla yaklaşıyoruz; çünkü, güvenimiz kalmadı, artık samimiyet konusunda ciddî kuşkularımız var. Zira, aylar sonra ortaya çıkan bazı durumlar, basında çıkan haberler bizi, artık, iyice ürkütmeye başladı. Bizi ürkütmeye başladı da, ne var ki, maşallah, sizin hiç umursadığınız yok. Neyse ki, Cumhuriyet Halk Partisi olarak her seferinde uyarılarımızı ve eleştirilerimizi yapıyoruz ve bunların Meclis tutanaklarına girmesini sağlıyor, tarihe not düşüyoruz.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz bu kanun teklifinin aslında görüşülmemesi gerekir, teklif sahibinin teklifini geri çekmesi gerekir. Bunun nedenini, biraz sonra, kanun teklifinin 5 inci maddesine ilişkin konuşmamı yapacağım sırada açıklayacağım. Yapacağım açıklama neticesinde ne kadar haklı olduğumuzu, eleştirilerimizin ne derece yerinde ve doğru olduğunu göreceksiniz, kanun teklifi hazırlamanın ne kadar ciddîye alınması gereken bir iş olduğunu anlayacaksınız, hükümet ile milletvekilleri arasındaki kopukluğun hangi boyutlara ulaştığını göreceksiniz. Kanun teklifi hazırlamanın ciddî bir iş olduğunu, vergi gibi toplumun büyük bir bölümünü ilgilendirecek teknik konularda daha hassas düşünülmesi ve davranılması gerektiğini tekrar hatırlatır, bu duygu ve düşüncelerle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Özkan.

Anavatan Partisi Grubu adına, Erzurum Milletvekili Sayın İbrahim Özdoğan; buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 1081 sıra sayılı kanun teklifi üzerine Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu hükümet, işbaşına geldiğinden beri, hükümet politikasının en önemli ayağının maliye politikası olduğunu söylemişti. Biz de, yapıcı muhalefet yapma adına maliye politikasıyla ilgili her icraatta özellikle dikkat kesildik ve neticede gördük ki, maliye politikasından Maliye Bakanının kendisine kadar bu alanda yapılan her şey, atılan her adım olay oldu. Eğer, gerçekten çarpıcı bir başarı söz konusu olsaydı, koltuğu en çok sallanan Bakan Maliye Bakanı olmazdı herhalde. Bütün bunlar bir yana, maliye politikası, gerçekten hassas, kritik bir konu. Maliye politikasındaki en küçük değişiklik, makroekonominin istikrarına, üretime, istihdama, vatandaşın cüzdanına anında etkili bulunuyor. Etkisi hızlı, kalıcı ve ülkenin gidişatında izler bırakan bir disiplin.

AK Partinin çarpık icraatlar sıralamasına baktığımızda, enerji, ulusal güvenlik gibi pek çok konu var. Maliye politikası, daha ziyade, ekonomi yönetimiyle beraber eksik icraatlar grubundan gelmekte; yani, uluslararası odakların itelemesiyle, içeride kamuoyunun yoğun baskısıyla şöyle ya da böyle bir şeyler yapılıyor; ama, AK Partinin uygulama birimlerine taşıma beceriksizliği doğru yaklaşımlarda çarpık sonuçlar çıkarıyor.

Değerli arkadaşlar, şimdi, bakınız, bir tasarıyı hazırlarken motivasyonunuzu süsleyebilirsiniz, yapılacak düzenlemelerin iyi sonuçlar vereceği üzerine kamuoyunu ikna etmeye çalışabilirsiniz, kâğıt üzerinde yazılanlar insanların hoşuna da gidebilir; ama, esas önemli olan, yapılan düzenlemelerin orta ve uzun vadede doğuracağı sonuçlardır.

Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun içinde yer alan bazı yargılar var; burada diyor ki: "Yatırım indirimi uygulamasından yararlananların yüzde 70'i büyük ölçekli şirketlerdir; küçük ve orta ölçekli girişimciler, KOBİ'ler bu uygulamadan yeterince yararlanamamıştır. Uygulama, planlanan amaçlara hizmet etmemiştir, tam tersine, yatırım indirimi haksız rekabete yol açmıştır; reel sektöre olumlu etkileri de olmamıştır." Bu yargılar, içinde önemli oranda doğruluk payı taşımaktadırlar. Yalnız, burada, ayrımı yapılması gereken önemli bir nokta vardır arkadaşlar; burada amacından sapan şey, KOBİ yatırımının gerçekleştirilmesi midir, yoksa, bunun, siyasî partilerce çarpıtılmış olması mıdır, bunu sizlere soruyorum?

Burada üzerinde durmak istediğim şey şudur: AK Parti Hükümeti, yatırımda bölgesel desteğe karşı, yatırımda sektörel desteğe karşı, vergilendirmede vergi muafiyetlerine, yatırım indirimlerine karşı maalesef. Bu tip uygulamalar karşısında hükümetin tavrının ne olduğunu, bizzat Maliye Bakanının ağzından çokça duyduk. Bizim, birçok kez üzerinde durduğumuz gibi, hükümet, serbest piyasacı yaklaşımı ezberden okuyor, diyor ki: Ben, herhangi bir şekilde haksız rekabete yol açacak desteklemeleri onaylamıyorum, KOBİ'leri, esnafı da bu yüzden desteklemiyorum. Ben de, buradan, hükümete sormak istiyorum; başta maliye politikası olmak üzere, uygulamaya koyduğunuz hiçbir politikanızda esnafı desteklemiyorsunuz, orta ölçekli yatırımcıyı desteklemiyorsunuz, ücretlinin tepesine biniyorsunuz. Bütün bu politikaları uygulamaya koyarken tek bir gerekçeniz var, diyorsunuz ki; biz, popülizmden uzak duruyoruz, akılcı politikalar uyguluyoruz, kararlılıkla da buna devam edeceğiz.

Değerli arkadaşlar, biz de, o zaman, Anavatan Partisi olarak, buradan, hem aklınıza hem de vicdanınıza hitap eden bir değerlendirme yapalım. Bugün, ekonomi ve sosyoloji bilimlerinin gündeminde, mega şirket teorisi denilen bir şey var. Uluslararası siyaset, bunu, şirketokrasi diye yorumluyor ve sorunun çaresine bakmaya gayret ediyor. Nedir şirketokrasi, biliyor musunuz arkadaşlar; neredeyse bütün dünyada, dev şirketler, istedikleri pazara ellerini kollarını sallaya sallaya girebiliyorlar ve doğal olarak, girdikleri pazarda, orta ölçekli, küçük ölçekli, hatta, ulusal düzeyde büyük ölçekli şirketleri bir bir çökertiyorlar. Bugün bir orta ölçekli işletme patronuysanız, hangi sektörde faaliyet gösterirseniz gösterin, dev şirketler arasında sivrilebilmeniz, bu şirketlerle rekabet edebilmeniz, bunların bulunduğu pazarda ayakta kalabilmeniz için tek bir çıkar yolunuz yoktur değerli arkadaşlar. Siz, ne kadar çalışmak, üretmek, büyümek isterseniz isteyin, sistem size o şansı tanımıyor.

Bakın, bazı rakamlarla somutlaştıralım bu durumu. Ekonomi düzeldi diye bağırıyorsunuz; halk da öbür taraftan değişik şekilde bağırıyor, diyor ki: "Hani ekonomi düzelmişti; biz bunu hissetmiyoruz, ceplerimizde görmüyoruz." Vatandaş doğru söylüyor. AK Parti Hükümeti olarak, siz, bunu, maalesef, bir türlü anlamak istemiyorsunuz, vatandaşı azarlıyorsunuz; çünkü, duyarlılığınızı maalesef yitirmişsiniz; o zaman, biz anlatalım size bu gerçeği. 50 milyar dolar hacimli perakende sektörüne 100 tane dev şirket gelip yerleşti. Piyasada dönen parayı bunlar ellerinde çeviriyorlar. Bu, 100'lerle telaffuz edilebilen bir şirket grubudur. Türkiye'de, serbest meslek erbabının yüzde 80'ini, fiilî durum olarak, bu durum maalesef bitirdi; çünkü, Türkiye'de, serbest meslek erbabının büyük çoğunluğu küçük ölçekli perakendecilerdir. Yani, neticede ne oluyor; sizin o ekonomik gelişme söyleminiz, 100 tane şirkete, onların bünyesinde çalışan taş çatlasa 1 000 yöneticinin yaşam standartlarına yansıyor; serbest meslek erbabının ezici çoğunluğu kan ağlamaya devam ediyor.

Aynı mecrada başka bir veri sunalım sizlere; inşaat sektörü. İnşaat sektörü patladı diyorsunuz; evet, bir patlama var; ama, bu sizin bildiğiniz patlamalardan değil; inşaat sektörü Türk Halkının kafasında patladı. Piyasadaki taahhütlerin yüzde 95'ini ulusal veya uluslararası büyük ölçekli firmalar almış. Türkiye'nin geri kalanına, yani milyonlara hiçbir şey kalmamış. Müteahhitler, girdikleri üç beş kuruşluk işlerden hem fiyat kırıyorlar hem de birbirlerini, maalesef, kırıyorlar. Buradan hükümete sesleniyorum: Bütün dünyayı kasıp kavuran, yangın yerine çeviren bir ölçek sorunu var, görmüyor musunuz bunu?

Dünya buna şirketokrasi diyor, fenomendir diyor, sonu belli değildir, felaket mi, nimet mi, ne getireceği belli olmayandır diyor. Pek çok gelişmiş ülke, başta Avrupa ülkeleri olmak üzere, vatandaşını bu ölçek teröründen korumak için düzenlemeler yapıyor; ama, biz, burada, bakıyoruz, AK Parti Hükümetinin umurunda bile değil. Hatta, kabinede bazı bakanlar, maalesef, çıkıp "küçük ölçeklinin batması bizim sorunumuz değil" diyor. Arkadaşlar, bu bir densizliktir. "Battılarsa gitsinler büyük firmalara işçi yazılsınlar" diyebiliyor. Ben, buradan, bu densizliği yapanlara sormak istiyorum: Büyük firmalara iş verme konusunda bu kadar istekli de, o kadar işsizi neden bekletiyorsunuz? Bir eylem planınız yok mu? Bir yapısal dönüşüm planınız yok mu, soruyorum sizlere? Görüyoruz ki yok. Biz buradan iddia ediyoruz, AK Parti Hükümeti, bunları göremeyecek kadar, maalesef, miyoplaşmıştır…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Özdoğan.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - ...uzağı görememekten mustariptir. elli yıl öncesinin kapitalizm anlayışını reform, yenilik diye yutturmaya devam ediyor AK Parti Hükümeti.

Arkadaşlar, yıllardır, az da olsa bu siyasetin içindeyim. Yıllarca, vergi çeşitliliği vergi karmaşasına dönüşmesin dedik; yıllarca, vergi oranları düşsün, ama hesabıyla kitabıyla düşsün dedik; kayıtdışı kayıt altına alınsın, ama, verginin düşmesi bunun için yeterli olmaz, daha kapsamlı çalışmalar yapmak lazım dedik.

Bunların hepsini de prensipler düzeyinde hâlâ daha savunuyoruz. Biz, halktan biri olarak, kendi menfaatımızı, bizimle beraber tüm halkın menfaatını isteriz. Ama, vatandaşına arka çıkmayan bir hükümet, vatandaşını sahipsiz bırakıp bunun adını "akılcı politika" koyan bir hükümet de halkına zulum ediyor demektir. Ben bu zulmün karşısındayım ve bunun…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Özdoğan, son cümlenizi rica edeyim.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Ben, bu zulmün karşısındayım ve bunu, her zaman, her zeminde, her fırsatta dile getirmeye kararlıyım.

Değerli arkadaşlar, hepiniz biliyorsunuz ki, zulüm ve hükümranlık ebedî değildir. Buradan, Erzurumlu İbrahim Hakkı'nın bir beşliğini sizlere sunmak istiyorum. Hepiniz biliyorsunuz ama, tekrarında fayda vardır.

ÖNER ERGENÇ (Siirt)- "İsmail Hakkı" değil,İbrahim Hakkı.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - "İbrahim Hakkı" dedim.

ÖNER ERGENÇ (Siirt) - "Erzurumlu İsmail Hakkı" dediniz.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Hayır. "İbrahim Hakkı" dedim.

BAŞKAN - Efendim, müdahale etmeyelim.

Buyurun Sayın Özdoğan.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) -Teşekkür ediyorum.

"Hak şerleri hayreyler

Zannetme ki gayreyler

Arif onu seyreyler

Görelim Mevla neyler

Neylerse güzel eyler."

İnşallah, ülkemizin ve milletimizin hali ve akıbeti çok iyi olur.

Hepinizi Allah'a emanet ediyor, saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özdoğan.

Şahısları adına söz isteği var.

Bursa Milletvekili Sayın Niyazi Pakyürek?..

Erzurum Milletvekili Sayın Mücahit Daloğlu?..

Samsun Milletvekili Sayın Haluk Koç?

Denizli Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan?..

Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Eraslan?..

Soru-cevap kısmına geçiyoruz.

Buyurun Sayın Ekmekcioğlu.

HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Ülkemiz ekonomisine büyük katkı sağlayan turizm sektörü sıkıntılı günlerden geçmektedir. Turizm sektöründe uygulanan KDV oranı, bildiğiniz gibi, yüzde 18'dir. Bu oran diğer ülkelerle rekabet etmemizi engellemektedir. Yüksek olan yüzde 18'lik bu oranı yüzde 8'lere çekmeyi düşünüyor musunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Ekmekcioğlu.

Buyurun Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) - Sayın Başkan, bu, görüştüğümüz maddeyle ilgisi olmayan bir soru olduğu için… Maliye Bakanımız da burada yok…

HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Antalya) - Sayın Hükümet, her konuya böyle diyorsunuz; lütfen… Önemli bir konu.

BAŞKAN - Sayın Bakan, o zaman, Sayın Maliye Bakanına bunu not ediyoruz, Sayın Ekmekcioğlu'na yazılı olarak cevaplandırsınlar.

DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) - En güzeli efendim.

BAŞKAN - 4 üncü madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 5.- 6183 sayılı Kanunun 79 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 79.- Hamiline yazılı olmayan veya cirosu kabil senede dayanmayan alacaklar ile maaş, ücret, kira vesaire gibi her türlü hakların ve fiilen tutanak düzenlemek suretiyle haczi kabil olmayan üçüncü şahıslardaki menkul malların haczi, borçlu veya zilyed olan veyahut alacak ve hakları ödemesi gereken gerçek ve tüzel kişilere, kurumlara haciz keyfiyetinin tebliği suretiyle yapılır.Tahsil dairesi tarafından tebliğ edilecek haciz bildirisi ile; bundan böyle borcunu ancak tahsil dairesine ödeyebileceği ve amme borçlusuna yapılacak ödemenin geçerli olmayacağı veya elinde bulundurduğu menkul malı ancak tahsil dairesine teslim edebileceği ve malın amme borçlusuna verilmemesi gerektiği, aksi takdirde amme borçlusuna yapılan ödemeler ile malın bedelini tahsil dairesine ödemek zorunda kalacağı ve bu maddenin üç, dört ve beşinci fıkra hükümleri üçüncü şahsa bildirilir.

Tahsil dairelerince düzenlenen haciz bildirileri; amme borçlusunun hak ve alacaklarının bulunabileceği bankaların şubelerine doğrudan veya mahallindeki tahsil dairesi aracılığı ile tebliğ edileceği gibi Maliye Bakanlığınca belirlenecek tutarın üzerindeki alacaklar için doğrudan bankaların genel müdürlüklerine de tebliğ edilebilir. Haciz bildirisi bankanın genel müdürlüğüne de tebliğ edilmiş ise tüm şubelerini kapsayacak şekilde beyanda bulunma yükümlülüğü bankanın genel müdürlüğüne aittir.

Haciz bildirisi tebliğ edilen üçüncü şahıs; borcu olmadığı veya malın yedinde bulunmadığı veya haczin tebliğinden önce borcun ödendiği veya malın tüketildiği ya da kusuru olmaksızın telef olduğu veya alacak borçluya veya emrettiği yere verilmiş olduğu gibi bir iddiada ise durumu, haciz bildirisinin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde tahsil dairesine yazılı olarak bildirmek zorundadır. Üçüncü şahsın süresinde itiraz etmemesi halinde, mal elinde ve borç zimmetinde sayılır ve hakkında bu Kanun hükümleri tatbik olunur.

Herhangi bir nedenle itiraz süresinin geçirilmesi halinde üçüncü şahıs, haciz bildirisinin tebliğinden itibaren bir yıl içinde genel mahkemelerde menfi tespit davası açmak ve haciz bildirisinin tebliğ edildiği tarih itibarıyla amme borçlusuna borçlu olmadığını veya malın elinde bulunmadığını ispat etmek zorundadır. Menfi tespit davası açılması halinde mahkemece bu Kanunun 10 uncu maddesinde sayılan türden teminat karşılığında takip işlemlerinin durdurulmasına karar verilebilir. Teminat, alacaklı tahsil dairesine verilir ve haciz varakasına dayanılarak haczedilir. Taraflar arasında teminata ilişkin olarak çıkan anlaşmazlıklar, takip işlemlerinin durdurulması hakkında kararı veren mahkeme tarafından çözümlenir. Davasında haksız çıkan üçüncü şahıs aleyhine, haksız çıktığı tutarın % 10'u tutarında ayrıca inkâr tazminatına hükmedilir.

Bu Kanun uyarınca kendisine tebliğ edilen ödeme emrine karşı dava açıp itirazında kısmen veya tamamen haksız çıkan üçüncü şahıs hakkında, menfi tespit davasının lehine sonuçlanması veya asıl amme borçlusunun takip konusu amme alacağını tamamen ödemiş olması halinde, bu Kanunun 58 inci maddesinin beşinci fıkrası hükmü uygulanmaz.

Üçüncü şahıs, haciz bildirisi üzerine yedi gün içinde alacaklı tahsil dairesine itiraz ettiği takdirde, alacaklı amme idaresi bir yıl içinde, üçüncü şahsın yaptığı itirazın aksini genel mahkemelerde açacağı davada ispat ederek, üçüncü şahsın İcra ve İflas Kanununun 338 inci maddesinin birinci fıkrasına göre cezalandırılmasını ve borçlu bulunduğu tutarın ödenmesine hükmedilmesini isteyebilir.

Menkul malların aynen teslimi mümkün olmadığı takdirde değeri ödenir. Üçüncü şahısların genel hükümler gereğince asıl borçluya rücu hakları saklıdır."

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Manisa Milletvekili Sayın Ufuk Özkan.

Buyurun Sayın Özkan. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA UFUK ÖZKAN (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1081 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve 6183 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 5 inci maddesi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; sözlerime başlarken, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Parlamento gündemine getirilen bu kanun teklifiyle, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda değişiklik yapılmak istenmektedir.

193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu, bundan yaklaşık kırkaltı yıl önce, 31 Aralık 1960 tarihinde, 6183 sayılı Yasa da, bundan yaklaşık elliüç yıl önce, 21 Temmuz 1953 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Günümüze kadar, bütün vergi yasalarında olduğu gibi, bu iki vergi yasamızda da çok sayıda değişiklik yapılmış, büyük ölçüde sistematiği bozularak, ilgilendirilen diğer yasalarla aralarındaki uyum ve ahenk bozulmuştur. Büyük ölçüde çağın gereklerine cevap vermediği için de, sürekli, değişiklik teklifleriyle Parlamento gündemine gelmektedir.

Bu bağlamda, size önerimiz, geliniz, bütün vergi yasalarını yeniden ele alalım, silbaştan yeniden yazarak, hem vergi yasalarındaki sistematiği hem de diğer yasalarla olması gereken uyumu tesis ederek, çağın gereklerine uygun hale getirelim.

Değerli milletvekilleri, yasa teklifinin bu maddesiyle, 6183 sayılı Yasanın "Üçüncü şahıslardaki menkul malların, alacak ve hakların haczi" başlıklı 79 uncu maddesi tamamen değiştirilmektedir. Madde, değişiklik teklifiyle, amme borçlusunun borcuna karşılık haczedilebilecek menkul mallardan üçüncü şahıslar elinde bulunanların haczini düzenlemektedir. Bu şekilde yapılan bir düzenlemeyle, amme alacağının güvence altına alınmasının amaçlandığını görmekteyiz. Yapılan bu düzenlemenin doğru ya da yanlışlığına bir şey diyemeyiz, siyasî bir tercihtir; ama, sizlere söyleyecek birkaç sözümüz var.

Öncelikle, siz, ne yaptığınızı bilmiyorsunuz. Birbirinizden haberiniz yok. Kanun teklifi veren milletvekili Sayın Dağcıoğlu, birkaç hafta önce görüştüğümüz 1066 sıra sayılı Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 5 inci maddesiyle, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 79 uncu maddesine fıkra eklenerek düzenleme yapıldığını bilmiyor. Zira, bilse, teklifin bu bölümünü geri çekmesi gerekirdi.

Milletvekili bilmiyor, iyi de, Plan ve Bütçe Komisyonunda bulunan değerli AKP'li milletvekilleri ne yapıyor? 1066 sıra sayılı kanun tasarısının 5 inci maddesiyle, 6183 sayılı Yasanın 79 uncu maddesinde değişiklik yaparken, neden 1081 sayılı yasa teklifiyle getirilmek, yapılmak istenen düzenleme o zaman gündeme alınmadı? Veya 1081 sayılı yasa teklifiyle, 79 uncu madde tamamen değiştirilecek ise, neden 1066 sıra sayılı kanun tasarısında maddeye aynı mahiyette fıkra eklemek suretiyle kısmen değişiklik yapılması yoluna gidilmiştir? Allahaşkına söyler misiniz, olur mu böyle şey?! Anlaşılan, siz, iyice şaşırdınız ve ne yapmak, ne etmek istediğini bilmiyorsunuz.

Bu olacak bir şey değil değerli arkadaşlar, bu madde görüşülemez, önce bu hatayı gidermemiz gerekir. Üç gün önce bir kanun tasarısıyla, söz konusu olan maddeye fıkra eklemek suretiyle düzenleme yapacaksınız, üç gün sonra bu maddeyi bir başka kanunla tamamen yeniden düzenleyeceksiniz. Gülerler size arkadaşlarım.

Tabiî ki, siz, bu konuları önemsemiyorsunuz. Bu konulara verilmesi gereken önemi, değeri vermiyorsunuz. Daha doğrusu, sizin önem ve değer verdiğiniz konular farklı. Neler mi bunlar: Yaşlılarımıza ömürlerinin son dönemlerinde sağlıklı ve huzurlu bir ortam sağlamak amacıyla hizmet veren huzurevlerinde Katma Değer Vergisi yüzde 18. Ülkemizin geleceğini sahiplenecek çocuklarımızın okul yaşamlarında kullandıkları okul önlüğü, okul çantası ve beslenme çantasındaki Katma Değer Vergisi yüzde 18. İlaçta Katma Değer Vergisi hâlâ yüzde 8. Yaşamları sona eren ve son olarak mezarlığa yolcu ettiğimiz insanlar için bu dünyada son kez kullanılan kefen bezindeki Katma Değer Vergisi yüzde 18.

Değerli arkadaşlarım, 5228 sayılı Kanunun 15 inci maddesiyle, 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununda değişiklik yaparak, pırlanta, elmas, yakut gibi kıymetli taşlarda Katma Değer Vergisi oranını yüzde 0 olarak belirleyip, Katma Değer Vergisinden istisna etmesini biliyorsunuz; ama, yukarıda konuştuğum konularla ilgili vergi düzenlemesine nedense gitmiyorsunuz.

Hadi, diyelim ki, yaşlılarımıza saygınız yok, hadi, diyelim ki, öğrenci velilerini düşünmüyor ve önemsemiyorsunuz, hadi, diyelim ki, hastalar için "ne halleri varsa görsünler" diyorsunuz. İyi de, bütün bunlara değer verdiğiniz ve önemsediğiniz yoksa, ölülerimize de mi saygınız yok?!

ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) - Kefen bezinde yüzde 8'e düştü.

UFUK ÖZKAN (Devamla) - Doğrudur, yüzde 8'e düşmüştür, yüzde 10'luk bir düşüş yapmışsınız; ama, yüzde 8 kefen bezinde.

Doğru, artık, herkes biliyor ki, sizin sevdiğiniz ve saydığınız, pırlanta takanlar, pırlanta satanlar. Size iktidara, pırlanta takanlar ile pırlanta satanlar getirmedi. Bunlara çektiğiniz kıyaklar ve sonuçları, sizi iktidar koltuğundan edecektir.

Dün, kanun teklifinin tümü üzerinde konuşurken, Sayın Ergün Dağcıoğlu "vergi tabanını yaydık" ifadesini kullandı. Gerçekten doğru, vergi tabanı yayıldı. Sadece tabandaki dürüst, namuslu ticaret erbabından vergiyi alıyorsunuz; ama, üst kısımlardan vergi almayı ihmal ediyorsunuz, beceremiyorsunuz; çünkü, onlardan vergi almaya gücünüz yetmiyor.

Değerli arkadaşlarım, vergide çokbaşlılığı kaldırdığınızı ifade ediyorsunuz. Vergi dairelerimizde çalışanlar ile vatandaşlarımızın karşı karşıya kaldığı durumu gözardı ediyorsunuz. Anadolu'ya çıkın, Anadolu'da işyerlerine saldığınız vergi denetmenlerinin, vergi dairesi çalışanlarının, o yörede çalışan halkın ıstıraplarına nasıl ortak olduklarını, ama, sizden gelen baskıcı unsurlarla nasıl baş edemediklerini, gidin, oradaki insanlarla bir konuşun. Anadolu'da esnafımız perişan; ama, Anadolu'da, vergi dairesinde çalışan insanlarımız da perişan. Bu baskıcı unsurunuzla, hem vergi dairesinde çalışanları hem de bu ülkeye vergi kazandırmaya çalışan insanları perişan ediyorsunuz.

Yine, Sayın Ergün Dağcıoğlu'nun söylemiş olduğu "akaryakıt pompalarına yazarkasa takıldı" ifadesi var. Bir çıkın bakalım, Ankara'da kaç tane istasyonda yazarkasa var… Akaryakıt istasyonlarına takmış olduğunuz yazarkasayla kaçak akaryakıtın önüne geçeceğinize inanıyorsanız, yanılıyorsunuz. Bu kadar yüksek ÖTV ve KDV varken, bu kadar yüksek vergi oranlarıyla, ne akaryakıtta ne içkide ne sigarada, kaçağı ve sahteyi önleyebilme şansınız yok. Size tavsiyem, derhal bu yüksek vergileri azaltın.

Dolaylı vergilerle ilgili, Sayın Akif Hamzaçebi dün gayet net bir şekilde ifade etti. Şunu söylemek istiyorum: İşbaşına geldiğinizde yüzde 60 olan dolaylı verginin bugün yüzde 70'e çıktığını dün duydunuz, bugün de tekrarlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, sizin, traktörüne mazot koyan insandan aldığınız vergi ile dizel Mercedesine ya da BMW'sine mazot koyan insandan aldığınız vergi aynı ve yine, sizin, evine doğalgaz kullanan insandan aldığınız vergiyle, fakiri ile zengini arasında hiç fark yok. Sigara alan, içki alan, evine doğalgaz alan, evine elektrik parası ödeyen, telefon parası ödeyen insanlardan almış olduğunuz vergiyle, sizin, zengin ile fakir arasında yaptığınız hiçbir ayırım yok, herkesten dolaylı vergi alıyorsunuz. Sizin bir tek işiniz var; az kazanandan çok vergi almak, çok kazanana hiç uğraşmamak, bulaşmamak.

Bahar havası... Nerede bahar havası var, merak ediyorum. Dünden beri bahar havasını Anadolu'nun dört bir tarafına soruyorum. Burada belki bahar havası var, belki sizin yakınlarınızda bahar havası var; ama, tarlada bahar havası yok, tarla hâlâ karakışta, insanlar daha tarlalarını süremediler. Doğru, artık herkes biliyor ki, sizin sevdiğiniz ve saydığınız insanlar bunlar!

Değerli arkadaşlarım, eskiye dönün, verdiğiniz sözleri unutmayın. Yapmanız gerekeni biz Cumhuriyet Halk Partililer olarak her fırsatta söylüyoruz. Bu vesileyle bir kez daha söylemek istiyorum: Artık şu seçim sandığını milletin önüne getirin. Getirin, millet size "gidin" diyecektir. Dolayısıyla, siz de, milleti daha fazla perişan etmeden, taşıyamadığınız bu yükten, sorumluluktan kurtulmuş olursunuz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yasa yapma ciddî bir iştir. Yasa yapma, ciddiyet ister ve bir o kadar da hassasiyet isteyen bir iştir; hata kabul etmez, yapacağınız hatalar Parlamentonun ciddiyetine gölge düşürür.

Bu duygu ve düşüncelerle sözlerimi tamamlarken, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Özkan.

Anavatan Partisi Grubu adına, Mersin Milletvekili Sayın Hüseyin Özcan; buyurun.

Süreniz 10 dakikadır.

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1081 sıra sayılı kanun teklifi konusunda düşüncelerimi sizlerle paylaşmak için söz almış bulunuyorum; Anavatan Grubu adına Yüce Meclisi ve halkımızı saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bugün, gerçekten, bu yasa, fakiri, orta sınıfı iyice perişan eden, ama, imkânları olanları koruyan bir yasa görünümünde. Bakıyoruz ki, dargelirlilerden alınan vergi konusundaki böyle vurdumduymazlık; ama, diğer taraftan, Kurumlar Vergisinde, almış olduğunuz şeyle birileri korunuyor ve istihdam alanlarını daraltıyorsunuz. Yeni yatırım alanlarını daraltarak insanları açlığa mahkûm ediyorsunuz. İşte, bakıyoruz, sokakta, artık, anarşi almış yürümüş. Gençler birbirlerini öldürür duruma gelmiş. Esnaf, kepenk kapatıyor. Esnaf, vergisini ödeyemiyor. Esnaf, kirasını ödeyemiyor. Esnaf, sigorta parasını ödeyemez durumda. İcra depolarının önünde birsürü yığılan mallar ve bu icra deposundan malını alamayıp, icra kirasını veremeyen esnaflar perişan durumdayken, birilerini korumak… Kurumlar Vergisini azaltarak neyi halledeceğiz?

Değerli arkadaşlar, bakıyoruz basından, tekstile diyorsunuz ki, KDV indirdik. Tekstil firmaları daha iyi biliyor, sadece yüzde 30'luk kısmına, siz, yüzde 8, iplik konusunda indirim yaptınız. Yüzde 70 girdilerin KDV'si hâlâ yüzde 18.

YAHYA BAŞ (İstanbul) - O da düzelir.

HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Mademki düşülecekti de, daha dün, neden, Bursa'da iki tane büyük işletme, fabrika kapanıyor? Binlerce insanı işsiz bırakıyorsunuz. Buranın sahipleri diyor ki: "Biz, artık çekemiyoruz, parasız izin verdik."

Acaba, o işçiler, bir gün, bir hafta parasız izin aldıklarında ailelerini geçindirebiliyorlar mı? Hiç yoksulluk çektiniz mi? Demek ki hiç yoksulluk çekmediniz ki, yoksulun kadrini bilesiniz! Bu tekstil işçilerinin, tekstil fabrikalarının durumu yürekler acısı. Köylünün de durumu, memurun da durumu, hakeza hiç birbirlerinden farkı yok; ortadirek bırakmadınız. Size kimler yakınsa, onları kurtarmanın yasalarını çıkarmaya çalışıyorsunuz, parmak çoğunluğuna dayanarak.

Değerli arkadaşlar, çocuklar ölüyor. Birbirlerini niye öldürüyor bu gençler? Ta ilkokula, ortaöğrenime sıçradı. Aileler perişan, huzursuz; ailelerindeki bu perişanlık, huzursuzluk, bu çocukları da etkiliyor ve haliyle, birbirlerini ikna etmek, birbirleriyle uzlaşmak değil, birbirlerini öldürür duruma geldiyse, gerçekten, bu kötü yönetim, bu ülkede, bu insanların ölmesine bir nevi göz yumuyor.

Neden mi dersiniz; işte, ekonomik konu, sıkıntılar diz boyu. Köylüye gidiyorsun, köylü ağlıyor, işçi ağlıyor, memur ağlıyor, esnaf ağlıyor. Ağlamayan kim var allahaşkına, söyler misiniz?! Sadece, sizler, burada, halka inmeden… Hele şu varoşlara gidelim de bir bakalım o insanların perişanlığına. Elektrik, suları kesilmiş, cezalı duruma düşmüşler, telefonları kesilmiş. Biz geliyoruz… Birilerini kurtarmak için, aman, sıcak paranın önünü açmak için, sıcak para sahiplerinin Türkiye'de soygununa göz yummak, alkışlamak için, çıkıyorsunuz, yasa çıkarıyorsunuz!.. Bunlar doğru değil; bunlar… Türkiye'nin yoksulunun alınteri var, işçisinin alınteri var; köylüsünün, o çatlayan elinin yarılmış olan yarıklarında, orada, toprak dolan, o köylünün, elinin içerisine toprak dolan köylünün hakkı var. Bunları sorumsuzca dağıtırsanız, sonuçta, sokakta anarşi olur. İşte, görüyoruz, Diyarbakır'da olaylar oluyor birsürü; ama, bunlar niye olsun! Açlığın, sefaletin bir mahsulüdür. Eğer siz insanları aç bırakırsanız, bu insanlar sokağa dökülür, devletine karşı gelmeye çalışır. Bunların çözülmesi gerekir.

Bugün, çıkacaksınız, bir köylü hak istiyor diye, köylüye kızacaksınız ve köylü affedildi diyorsunuz, ondan sonra, köylüyü mahkemeye veriyorsunuz. Bu tazminat davalarına mı göz diktiniz?! Alamazsınız; alsanız bile, nasıl yiyeceksiniz?! O köylü çığırıyor, diyor ki, aman, benim alın terim bitti diyor, perişanım diyor; sen, anasına küfretmeye kalkıyorsun. Ondan sonra çıkıyorsun, devlet sizi mi besleyecek diyorsunuz. Memura yüzde 3'lerle, 3+3'lerle veyahut da emeklilere çok ufak bir zam vererek bu insanları memnun edeceklerini… Bu insanlar aç, evinde ekmek bulamıyor; çocuğuna giyecek elbise bulamazken, sizler, ne kadar güzel, hemen çıkıyorsunuz, yasa çıkaracağız diyorsunuz. Bu yasayı da, sıcak para sahiplerine, zengin, imkânı olanlara; ama, orta direk ve yoksul, o icra kapısında bekleyip de, malını böyle gözüyle görüp; ama, icradan malını almayan esnafa da hiçbir şey yok. Köylüye… Zaten köylüyü bitirdiniz. Köylüyü nasıl köyden göçüreceksiniz diye onunla uğraşırken, varoşlar köy olmuş, varoşlar aç. Sizler ne yapacaksınız?!. Yarın, halk, size öyle bir ders verecek ki, bu parmak sayılarınız… Belki de bu masalarda, sıralarda oturmayacaksınız. İnanıyoruz ki, bu halk, belki bugün susar gibi görülüyor; ama, sandıkta gerekli dersi vereceğine inanıyoruz.

Gelin, Türkiye'de insanları mutlu etmenin çözüm yollarını arayalım. Hep birlikte, muhalefetiyle iktidarıyla, 21 inci Yüzyılda insanların insanca yaşaması, Türk onuruna, Türkiye'de yaşayan insanların haysiyetine yakışır şekilde yaşamlarını daha düzenli şekilde yaşamaları için katkıda bulunalım diye düşünüyoruz.

Değerli arkadaşlar, istihdam alanlarını daraltarak, bu işçileri sokakta bırakarak, özelleştirme furyası altında yandaşlarınıza peşkeş çekerek, bu insanların geleceğini, çocuklarının geleceğini, ailelerin geleceğini karartmayın; yazıktır, günahtır!..

Bugün, tekstil işçileri sokakta. Acaba, ben, yarın ekmek götürebilecek miyim, çocuğuma kitap parası, defter parası alabilecek miyim veyahut da ilaç parası alabilecek miyim diye uğraşırken, sizler, ikide bir kafanıza estiğinde getiriyorsunuz yasa, bizim parmak çoğunluğuyla biz bu yasayı geçireceğiz, nasıl olsa birilerini kurtaracağız diyorsunuz; ama, o birileri, yarın sandıkta sizi kurtarmayacak. İnanıyoruz ki, bu seçmen, sandıkta AKP'lilere gerekli dersi verecek.

İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale) - Bu söylediklerinize inanıyor musunuz?!

HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Biz, inancımıza göre konuşuyoruz, hiç kimseden şey almıyoruz. Biz, halkımızın sesini burada dile getirmek istiyoruz, köylünün sesini dile getirmek istiyoruz, yoksulun, memurun sesini dile getirmek istiyoruz. Rahatsız olabilirsiniz. Rahatsız olabilirsiniz. Gelin, sizinle birlikte bütün Anadolu'yu adım adım gezelim; bu köylülerin perişanlığını görün, işçinin perişanlığını görün, özelleştirme furyası altında, o, sokakta bıraktığınız, onlara gelecekte güvence sunacağınızı söylediğiniz işçilerin durumunu görün.

İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale) - Ben sizinle gelmeye razıyım.

HİKMET ÖZDEMİR (Çankırı) - Biz geziyoruz.

HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Maalesef, gezmiyorsunuz; ama, belki birbirinizin arasında geziyorsunuz; ama, halkın arasında gezmiyorsunuz. İnanıyoruz ki, bu halk, bunları bir yere yazacak, sandıkta…

MEHMET CEYLAN (Karabük) - Anketler?..

HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - O anketler, sizin parayla tutmuş olduğunuz anketler.

TEVFİK AKBAK (Çankırı) - Bir de siz tutun…

HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Ne kadar güzel… Biliyoruz; biz para vererek değil, biz halka güvenerek o anketleri… Anavatan olarak inanıyoruz ki, gelecekte o sıralarda biz oturacağız. Sizler göreceksiniz ki, bu lafların altında kalacaksınız.

Bugün köylü deyince laf atıyorsunuz, işçi deyince laf atıyorsunuz, memur deyince laf atıyorsunuz, yoksul deyince laf atıyorsunuz. Elbette ki, siz onlardan değilsiniz de onun için laf atıyorsunuz. Biz bunlardan gocunmuyoruz; çünkü, onların sesi olmak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Sayın Vekilim, hazır ayrılmışken bu tarafa gelin.

BAŞKAN - Sayın Özcan, son cümlenizi rica edeyim.

HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Evet, biz, onurumuzla, haysiyetimizle her zaman ayaktayız. Hiç kimseye vefa borcumuz yok. Hiç kimseye de 25 kuruşluk bir borcumuz yok. Biz, Türkiye halkının sevdalısıyız Türkiye'de yaşayan insanların sevdalısıyız; yoksa, laf atarak, şuradaydın, buradaydın değil; biz yerimizdeyiz, biz demokrasiye inanıyoruz, insan haklarına inanıyoruz, Türkiye'nin üniter yapısında taviz olmayacağına inanıyoruz. Bu paydada birleştiğimiz için, bugün Anavatandayız, yarın da iktidar olacağız.

YAHYA BAŞ (İstanbul) - Yarın nerede olacaksınız?!

HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Bu dediğimizi hayata geçirmek için mücadele vereceğiz. Hiç rahatsız olmayın. Yarın göreceğiz sizi…

YAHYA BAŞ (İstanbul) - Bugün orada, yarın orada!..

HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Seçim geldiğinde göreceğiz sizleri de…

BAŞKAN - Sayın Özcan, lütfen, son cümlenizi alayım.

Arkadaşlar, müdahale etmeyelim hatibe.

HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Evet, değerli arkadaşlar, bu yasa, zengine yönelik yasadır. Bu yasa, gerçekten, fakiri mahkûm eden, işçiyi mahkûm eden, memuru mahkûm eden, dargelirliyi mahkûm eden bir yasadır. Biz bu yasaya onay vermeyeceğiz Anavatan Grubu olarak.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum; halkımıza sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özcan; 11 dakikalık konuşmanızda yasanın bu maddesine hiç gelemediniz, zaman yetmedi herhalde!..

HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Zaman bırakmadınız…

BAŞKAN - AK Parti Grubu adına Tokat Milletvekili Sayın Ergün Dağcıoğlu. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Sayın Dağcıoğlu, inşallah madde üzerinde…

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; az önce, 4 üncü maddesinde, 6183 sayılı Kanunla ilgili amme alacağına güvence getirdiğimiz ve amme alacağına tanınan öncelik hakkını korumakla ilgili bir madde tartışmış idik ve amme alacağına hacze iştirak anlamında öncelik verilmekle birlikte, bu alacakların, borçlunun iflası, mirasın reddi ve terekenin resmî tasfiyeye tabi tutulması hallerinde var olan öncelikleriyle ilgili bir düzenleme getirmiştik.

Şimdi, 5 inci maddede de, yine, 6183'le ilgili 79 uncu maddede bir düzenleme getiriyoruz. Ancak, Sayın Başkanımızın az önce de ifade buyurduğu gibi, konuşmacı arkadaşlar, kanun ve bu maddeyle ilgili olmayan o kadar çok şeyler söylediler ki, bir tanesini Yüce Meclisimizin nezahetine ters düştüğü için ve maksadını aşan ve mutlaka, inanıyorum ki, düşüncesinin farklı bir boyutunda ifade ettiği ve yer bulduğuna inandığım bir ifade oldu; o da şudur: Analara küfretmeyle ilgili bir ifade idi.

Sayın Milletvekilimiz, mutlaka sürçülisan etmiştir diye düşünüyorum ve onun düzeltmesini istiyorum; çünkü, analarımız, hepimizin anası kutsaldır ve olur olmaz ağızlarda analara küfretmenin dile getirilmemesi gerektiğini burada vurgulayarak sözlerime başlamak istiyorum.

HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Sayın Başbakanın, Erdemli'deki çiftçiye, Kemal Öncel'e söylediği "anası" ifadesini söylüyorum.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Evet, yani, sizin ağzınıza yakışmadığını ve maksadını aştığını…

BAŞKAN - Sayın Dağcıoğlu, siz Genel Kurula hitap…

HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Biz söylemedik, Başbakan söyledi.

BAŞKAN - Sayın Özcan, müdahale etmeyin yerinizden.

Buyurun.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Şimdi, bu 79 uncu maddede konuşacağını ifade ettiğinde, 4 üncü maddeyle ilgili konuşurken CHP'li Sayın Milletvekilimiz, demişti ki: Sayın Dağcıoğlu'nun, hadi getirdiği kanundan haberi yok, hadi Maliye Bakanının da haberi yok, Bütçe Komisyonunun da mı hiç haberi olmadı? Geçtiğimiz haftalarda, günlerde, bu Yüce Meclisten bir kanun çıkardık ve o kanunda da, şu anda konuştuğumuz 79 uncu maddeyle ilgili düzenlemeler geçirdik. Yani "bunların hiç okuması yazması yok mu" demişti de, o arkadaşımızın bu ifadelerini gençliğine vermek suretiyle bir cevap vermek istiyorum; çünkü, Yüce Meclisteki milletvekillerimizin her birisi, inanıyorum ki, hem ne söylediğini bilen, düşünmesini bilen ve düşündüğünü de en uygun platformlarda dile getiren; ama, her şeyden önce de bu Yüce Mecliste ve bu çatıda konuşurken mutlaka altyapısını araştırarak…

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Mutlaka…

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - …ne söyleyecekse söylediğine inanıyorum.

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Aynen öyle.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Şimdi, bakın, genç kardeşimiz dedi ki: "Bu kanunu geri çekmeli; çünkü, biz bununla ilgili bir düzenleme getirdik." O getirdiğimiz düzenleme neydi; SSK ve Bağ-Kur kanununda, banka genel müdürlüklerinin haciz kabiliyetlerini artırabilmek ve hacizle ilgili problemlerini süratle sonuçlandırmak için bir maddelik bir düzenleme getirmiş idik.

Şimdi, onu, geçtiğimiz günlerde Yüce Meclise, SSK Kanunuyla ve acil olması adına banka müdürlükleriyle ilgili bu irtibatın kurulabilmesi için getirdiğimiz o bir maddelik düzenleme, ola ki, bizim bu kanunumuzun Meclise gelmesinin gecikmesi, sarkması ve sürenin uzamasına karşı alınacak bir tedbir olarak getirmiştik. Şimdi getirdiğimiz bu kanun, 79 uncu madde, hepsini en geniş bir şekilde ihata edecek düzenlemeye cami olduğu için, artık bunun, o geçenlerde SSK ve Bağ-Kur Kanununda getirdiğimiz mevzii çözümün de, mutlaka, bu genel çözümün içerisine konulması gerekiyordu, onun için getirdik.

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Orada çözümlenebilirdi.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Eğer, sizin bu hassasiyetinizden ötürü, bu kanunu, bu tarihî kanunu, vergi kanunlarını düzenleyen, indiren, insanlarımıza nefes aldıracak kanunu çekersek, biz burada hiçbir kanunu geçiremeyiz arkadaşlar.

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Ama ne nefes, ne nefes!

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Ne alakası var?!

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Ne alakası var?!

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Çift dikiş yapıyor, çift dikiş!..

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Böyle bir yaklaşım olabilir mi ve mütemadiyen, genç milletvekillerimiz, bakın, böyle geliyorlar, hesapsız kitapsız konuşmalarla, aslında, hem Meclisin hem de milletvekillerimizin…

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Ayıp!.. Ayıp!..

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - …hem de hükümetimizin şahsı manevîsini tezyif ediyorlar; buna, zannediyorum ki, hiçbirimizin hakkı yoktur.

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Şunu bir Türkçe anlatır mısınız; bir Türkçe anlatın şunu da anlayalım.

BAŞKAN - Sayın Dağcıoğlu, siz, Genel Kurula hitap edin.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Siz hukukçu değil misiniz; bu, sizin mütemadiyen kullandığınız ifade tarzı.

BAŞKAN - Sayın Özkan, karşılıklı konuşmayalım.

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Kastını aşan konuşma var Sayın Başkan.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Şimdi, 79 uncu maddeyle ilgili olarak, çok ciddî…

BAŞKAN - Onun anlattığı da Türkçe; siz de onu araştırırsınız; onun anlattığı da hukuk lisanı.

Buyurun.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Ben, size lisan öğretecek durumda değilim; ama, bu Yüce Mecliste elli senedir, altmış senedir kullanılan ifadelerle ben burada yüce milletimize hitap ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Dağcıoğlu, siz, genele hitap edin.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Sizden alacağım gösterge ve sizden alacağım işaretlerle konuşma durumunda değilim. Bırakın da, bir milletvekiliniz olarak ben hangi usul ve lisanla konuşacaksam, ona da ben karar vereyim lütfen.

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Benim konuştuğum lisanda sizi rencide edecek hiçbir şey yok ve bildiklerimizi anlattık, doğruyu anlattık Sayın Dağcıoğlu.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Kanunu geri çekmeme gerek olmadığını zannediyorum anladınız.

BAŞKAN - Sayın Özkan, müdahale etmeyin.

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Maddeyi… Maddeyi…

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Şimdi, burada, bizim 79 uncu maddede, 6183 sayılı Kanunla bir yarayı, kangren olmuş bir yarayı çözmek için biz bu maddeyi getirmiştik. O da neydi; yine, Türkiyemizin her tarafında, sadece hukukçu olmasına gerek olmadan bütün sade vatandaşlarımızın anlayacağı bir örnekle bu maddeyi anlatmak istiyorum. Bir arkadaşımız -ben Tokatlıyım, Tokat'tan örnek vereyim- Tokat'ta büyük bir mağazaya gidiyor, bir alışveriş ediyor, diyelim ki, bir ayakkabı alıyor. Daha önce, gazetelerde bununla ilgili güzel bir örnek çıkmıştı da, bu güzel örneği de sizinle paylaşmış olayım. Bir ayakkabı mağazasından, gidiyor, ayakkabı alıyor. 500 liraya ayakkabıyı alıyor, parasını ödüyor ve gidiyor. Aradan kısa bir zaman geçiyor. Diyelim ki, bu mağazadan alacaklı olan, bir kamu kurumu olsun, banka olsun, SSK olsun, vergi dairesi olsun, bu alışverişi fark ediyor ve alışveriş yapan kişiye bir yazı gönderiyor; diyor ki o yazıda, yedi gün içerisinde, siz, bu kurumla ilgili yapmış olduğunuz alışverişten ötürü 200 lira bu kurumun bize borcu vardı, bu borcu ödemelisiniz diyor. Siz, tabiî, o kurumla bir ortaklığınız, ilişkiniz, hatta tanışıklığınız da olmadığı için, belki atlıyorsunuz, belki cevap vermede gecikiyorsunuz ve yedi gün içerisinde, işte bu yazının gereğini yapmadığınız için, o kurum, sizden, söke söke, o alacağı 500 lirayı aldığı yetmiyormuş gibi, siz "yahu, benim bu kurumla hiçbir alakam yok, vereyim, 500 liralık bir ayakkabı aldım, çıkarayım bir 500 de size vereyim, canımı kurtarayım" deseniz bile, canınızı kurtarma hakkınız yoktu ve gidip, o kurumla ilgili, size terettüp ettirilen borcu ödemek vebal ve mecburiyetindeydiniz. Şimdi, biz, bu maddeyle bu sorumluluğu ortadan kaldırıyor ve yedi günlük bu kısa süreyi bir yıla yaymak suretiyle, artık insanlarımızın hukuk nezdinde gerekli girişimleri yapabilme, şayet haklıysa haklı olabilme haklarını o insanlarımıza tevdi etmek için böyle bir madde koyduk. Şimdi, bu kadar güzel bir maddeyi, siz, bu maddeyi koydunuz, öyleyse bu kanunu çekeceksiniz; çünkü, dünyadan bihabersiniz diye gelip burada takdim etmeye çalışmak, zannediyorum, hiçbir hakkaniyetle bağdaşmaz.

Ayrıca, daha sonraki hatip arkadaşımız -zannediyorum Anavatan Partisinden Sayın Özcan kardeşimizdi- ve CHP sözcüsü, mütemadiyen, sık sık, üst gelir gruplarından vergi almıyorsunuz, Kurumlar Vergisini azaltıp neyi halledersiniz dediler.

Bakın, arkadaşlar, bizler, aslında, vergiyi tabana yayarak, adaletle, en geniş şekilde almak ve dün de söylediğim gibi, 65 katrilyon liralık geliri, kısa bir süre içerisinde, düzgün ekonomi ve maliye politikalarıyla ve vergi politikalarıyla 146 katrilyon lira tahsil edecek mertebeye getirdik. Ben, dün, Maliye Bakanımızın sevimliliği ve yakışıklılığından değil, uyguladığı maliye politikalarıyla biz bunu sağladık demiştim. Onun için bile dayak yedik burada.

Şimdi, bakın arkadaşlar, sizinle, konuyla tamamen ilintili olduğu ve yüce milletimizin de çok net bir şekilde anlayacağını ümit ettiğim, geçen ay Plan ve Bütçe Komisyonunda yaptığımız bir konuşma esnasında, milletimizle, onun değerleriyle örtüşen, çok varlıklı, en önde gelen işadamlarımızdan birisiyle geçen diyaloğumuzu burada aktarmak istiyorum.

Yine, bir vergi kanunuyla, Kurumlar Vergisini yüzde 30'dan 20'ye indiriyoruz, vay bunu nasıl yaparsınız, kaynağını nereden bulursunuz; siz, küçük işçi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Dağcıoğlu, sizin şahsınız adına da talebiniz var; şimdi, onu… Yalnız, 5 dakikaya sığdırın.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Çok teşekkür ediyorum.

Bu örnek, zannediyorum birçok mesaja da havi olduğu için iyi değerlendirmeli.

O, çok varlıklı ve memleketimizin önde gelen işadamlarından, Anadolu'nun çocuğu bir arkadaşımız, Samsunlu bir kardeşimiz, işadamı, hasbelkader, Mecliste bütçe konuşmalarını izliyormuş. Böyle, heyecanla… Ben de, Sayın Başbakanımızın simit hesabının şaştığının söylendiği bir ortamdan sonra, ertesi gün -Bütçe üyeleri hatırlayacaktır- Çankaya'da bir simitçiye sordum "bu simitler kaç kuruş" diye. "250 000 lira" deyince, dedim ki "şuradan bir 10 tane doldur da, Sayın Baykal'a, Sayın Erkan Mumcu'ya ve bizim Bütçe üyelerine hediye götüreyim" dedim ve getirdim, onları orada dağıttım; televizyon ve gazetelerde de çıkmıştı. Ben bunu dağıtırken, o işadamımız "Sayın Milletvekilim, şu simitten bir tane de bize düşsün" dedi. "Ama, bu Sayın Baykal'ındı, hesabın şaşmadığını anlatmak için bir örnek olsun diye ona hediye almıştım" dediğimde, "ben milletim, bana bir tane bu simitten ver" deyince, "peki, al sana bu simidi vereyim; ama, bu simit yalnız yenilmez, simit-çay hesabı da şaşmasın, sana içeride bir de çay ikram edeyim" dedim.

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Ne kadar doyurucu bir konuşma yapıyor! Zabıtlara geçiyor... Çok doyurucu konuşma!

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Ve içeride, bu çayla birlikte bu simidi takdim ederken dedim ki…

BAŞKAN - Sayın Dağcıoğlu, maddeye dönelim.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Konuyla tam ilgili efendim.

BAŞKAN - Rica ediyorum, maddeye dönelim.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Ben hikâye anlatmaya başlarsam, o, orada konuşamaz!

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Süremi kullanıyorum efendim. Bırakın da istediğim gibi kullanayım.

BAŞKAN - Efendim, maddeye dönelim; lütfen..

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Efendim, maddeyle ilgili olduğunu göreceksiniz.

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Burası kahve değil!

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Ayıp!..

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Bakın, orada dedim ki işadamına: "Lütfen, cebinizde nakit paranız varsa, çıkarın, beraber sayar mıyız şu toplulukta." Çıkardı. Ne kadar; 90. Ben dedim ki: "Bakın, bu getirdiğimiz kanunla, şayet yüzde 30'dan 20'ye düşürmüşsek; yani, 100 birimde biz ne yapmışız, 30 birimden 20 birime düşürmüşsek, demek ki, bizim vatandaşımız, işadamımız, 30 birim vergi ödeyeceğine 20 birim; yani, 300 milyar lira ödeyeceğine 200 milyar lira ödeyecek, 300 trilyon ödeyeceğine 200 trilyon ödeyecek. Siz de "cebimde 90 000 000 lira para var" dediniz. Siz, kazandığınız bu 100 trilyon lirayı cebinize koyarak 100 trilyon 90 milyon liram var diye mi sevineceksiniz, yoksa bu vergi kanunlarıyla kazandığınız bu ekstra 100 trilyon lirayı bir yatırıma mı döndüreceksiniz dedim. İşte, o zaman işadamımız "böyle bir şey olabilir mi? İşadamları parayı cebinde taşımaz. Kazandığı her kuruşu mutlaka ertesi gün yatırıma tahvil eder. Dolayısıyla, ben de 100 trilyon kazanmışsam, bunu hemen yatırıma tahvil edeceğim" dedi.

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Hep rakamlarınız 100 trilyon!.. Adam para bulamıyor, siz 100 trilyondan bahsediyorsunuz!..

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Bu yatırım ne demektir; yatırım 100 milyarsa, 100 milyar liralık yeni üretim, istihdam demektir; 100 trilyonsa, yeni üretim ve istihdam demektir.

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Fabrikalar kapanıyor Sayın Dağcıoğlu, fabrikalar kapanıyor!

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Burada biz bu hesabı yapmazsak, sermaye düşmanlığı yaparsak, vergileri, ikide birde, "üst gelir gruplarına değil de küçüklere veriyorsunuz" diye aslı astarı olmayan suçlamalar yaparsak, biz nasıl bu milletin yüzüne bakarız arkadaşlar?!

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Sayın Dağcıoğlu, fabrikalar kapanıyor!

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) -Sermaye düşmanlığıyla bu işler yürümez.

Bakın, süremi 1,5 dakika kala kesiyorum. Dolayısıyla, süremi ben taşmadım. Ben burada nasıl, ne konuşacak ve hangi konuda hangi örneği vereceğimi de bu muhalefetten alacak değilim. Bu millete, onların anlayacağı örneklerle… Bizim, vergilerden artırılan paraların üretime, işe, istihdama dönük olarak nasıl tebdil edildiğini vurgulamak için bu örneği anlattım.

Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Dağcıoğlu.

HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Sayın Başkan, konuşmamı çarpıttığı için, İçtüzüğün 69 uncu maddesine göre söz almak istiyorum.

BAŞKAN - Zapta bakayım, ona göre karar veririm.

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Efendim?

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Sayın Başkan, yerimden bir açıklama yapmak istiyorum. Sayın Dağcıoğlu'nun konuşmasında, Türkiye Büyük Millet Meclisinin şu Meclisinde, şu kürsüsünde, gençlerin, araştırmacı gençlerin buraya gelmeye hakkı yokmuş gibi ifadesini geriye almasını talep ediyorum. Genç olmak ve araştırıcı olmak bu maddeleri inceleyip buraya getirmek suçsa, ben suçumu kabul ediyorum!

BAŞKAN - Öyle bir şey yok Sayın Özkan, herkes düşüncesini söyleyebilir.

Sayın milletvekilleri, şahsı adına ikinci söz isteği, Konya Milletvekili Sayın Ahmet Işık'ın.

Buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Sayın Işık, madde üzerinde rica ediyorum…

CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Hukukçu olduğunuzu söyledi, onu da düzelt.

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Hukukçu da değilim. Sayın Dağcıoğlu bakacak; hukukçu da değilim.

AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1081 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve 6183 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 5 inci maddesi üzerinde, şahsım adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, cumhuriyet tarihinde ilk defa bir siyasal iktidar, AK Parti İktidarı, kendisini acil eylem planıyla taahhüt altına sokmuştur. Acil eylem planında, kamu yönetiminin yeniden yapılandırılması, ekonomik dönüşüm programı, sosyal politikalar, demokratikleşme ve hukuk reformu olmak üzere dört temel üzerine oturan 205 faaliyet yer almaktadır. 205 faaliyetin 180'i için bugüne kadar yapılması gerekenlerin yapıldığı ortaya çıkmaktadır. Tamamlanamayan diğer faaliyetler kapsamında ise önemli ilerlemeler kaydedilmiş, birçok yasal altyapı tamamlanma aşamasına gelmiş bulunmaktadır.

Değerli milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisinin siyasal iktidarı, kamu yönetimi reformunda, sosyal politikalarda, demokratikleşme ve hukuk reformunda olduğu gibi, ekonomik dönüşüm programında da tarihî adımlar atmaya devam etmektedir. Vergi oranları ödenebilir ve makul bir noktaya çekilmekte ve de kayıtdışılığa karşı tarihî mücadele verilmeye çalışılmaktadır.

Değerli milletvekilleri, vergi oranları indirilmekte ve vergi kanunları yeniden yazılmaktadır. Kurumlar Vergisinin yüzde 33'ten yüzde 20'ye düşürülmesi, alt gelir grubunu derinden etkileyen hayat standardı esası vergisinin kaldırılması, Katma Değer Vergilerinin yaygın bir şekilde yüzde 18'lerden yüzde 8'lere çekilmesi, tarihî adımlar olarak değerlendirilmelidir.

İşbu yasa teklifiyle, Gelir Vergisi oranında indirime gidilmekte, ücretli gelir tarifesi diğer kazanç tarifesiyle birleştirilmekte, dilim sayısı ise 5'ten 4'e düşürülmektedir. Üst dilim yüzde 40'tan yüzde 35'e çekilmekte, alt dilim ise yüzde 15 olmakta ve dünya uygulamaları yakalanarak, tüm kazançlar için tek bir tarife uygulamasına geçilmektedir. Üst dilim azaltılarak müteşebbisin yatırıma ve istihdama teşviki sağlanmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teklifin 5 inci maddesinde, amme borçlusunun üçüncü şahıslar nezdindeki menkul malları ile hak ve alacaklarının ne şekilde haczedileceğini gösteren 79 uncu maddesi yeniden düzenlenmektedir. 1066 sıra sayılı yasada, sadece banka genel müdürlüklerine haciz bildirisi gönderilmesine rağmen, bu getirdiğimiz teklifin bu maddesinde ise, maddenin tamamı değiştirilmektedir. Mevcut düzenlemeden farklı olarak, alacaklı tahsil dairelerinin haciz bildirisini alan üçüncü şahıslara, borçlunun kendilerinde herhangi bir malı, hak ve alacağının bulunmadığını genel mahkemelerde ispat etmek imkânı getirmektedir. Böylece, mevcut kanunda yedi günlük bir süreyle sınırlı olan bu imkân, üçüncü şahıslara bir yıla çıkarılmaktadır.

Değerli milletvekilleri, yapılan bu düzenlemede, yedi günlük sürenin geçirilmesi nedeniyle borç uhdesinde sayılıp mağduriyete uğrayan üçüncü şahıslara, dava açma ve bu durumlarını yargı nezdinde ispat etme hakkı tanınmaktadır. Bu düzenlemeye göre, dava açan, ancak davasını kaybeden üçüncü şahısların, mahkemelerce yüzde 10 tazminata mahkûm edileceğini belirtmek suretiyle de, haksız davaların açılması önlenmeye çalışılmaktadır.

Maddede yapılan bir diğer düzenleme ise, yasal süreler içerisinde amme borçlusuna borcu olmadığını iddia eden üçüncü şahıs aleyhine, alacaklı amme idaresince, bir yıl içerisinde, aksi durumu ispat etmek kaydüşartıyla dava açabilme imkânı getirilmektedir. Bu şekilde, üçüncü şahıslar da, alacaklı amme idareleriyle birlikte aynı sürede dava açabilme imkânı getirilmektedir. Bu şekilde, üçüncü şahıslar da, alacaklı amme idareleriyle birlikte aynı sürede dava açma hakkına kavuşmuş olacaklardır.

Ben, bu teklifin hayırlı olmasını temenni ediyor, Genel Kurulu, tekrar, saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Işık.

Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

Sayın Ekmekcioğlu, sorunuz var; buyurun.

HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Aracılığınızla, yanıtlanmak üzere Sayın Bakana aşağıdaki sorularımı yöneltiyorum:

Tekstil sektöründeki yüzde 18 olan KDV oranı yüzde 10'a indirilmiştir. (AK Parti sıralarından "yüzde 8" sesleri) Bu KDV indirimi sektörün sorununu çözmemiştir. Asıl sorun, enerji ve istihdam üzerindeki yükselen vergilerdir. İstihdam üzerindeki vergi yükü, imalat sanayiindeki bir işçi için yüzde 42,7'dir. Bu teklifle indiremediğiniz bu oranı ne zaman indirmeyi düşünüyorsunuz?

Yöneltmiş olduğumuz sorulara hükümetçe yanıt verilmemektedir. Yöneltmiş olduğumuz soruların hükümetçe yanıtlanması gerekmektedir; bu, bizim denetim görevimizdir; bunun şekli de İçtüzükte belirtilmiştir, ama yazılı olarak ama da sözlü olarak.

Sorulan soruların vergiyle ilgisi olduğu halde, "maddeyle ilgisi yok" denilerek yanıt verilmemektedir; bu, hiç de şık düşmemektedir. Bu, bir âczin ifadesi midir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Bakan buyurun.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Çok teşekkür ediyorum.

Sayın Ekmekcioğlu, tekstil sektöründeki KDV'nin yüzde 18'den yüzde 10'a düşürüldüğünü söyledi; ama, 8'e düşürüldü; onu düzeltmek istiyorum, 18'den 8'e. "Bu, kâfi değil, istihdam üzerindeki vergi yükünü ne zaman indireceksiniz" diye soruyor, İçtüzüğe göre de bunun cevaplandırılması icap ettiğini ve cevaplandırılmadığı takdirde de bunun bir acz ifadesi olduğunu söylüyor. Doğrusu üzüldüm ben.

Şimdi, hem İçtüzüğü söylüyorsunuz hem de İçtüzüğe uyarsak o "bir acz" ifadesi gibi alınıyor. Halbuki, İçtüzüğe uymamız icap ediyor bizim.

HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Antalya) - Uyuyor Sayın Bakanım.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul)- Şimdi, ben bakıyorum, İçtüzüğe göre bu madde, amme alacaklarının tahsil usulüyle ilgili bir madde; ilgisi yok yani. Niye beni âcizlikle suçluyorsunuz; yapmayın bunu.Yani, ben bunu, söylediğinizi, bize sözlü sorun, yazılı sorun, onu cevaplandıralım ve yazılı ben her gün cevap veriyorum; ama ilgisi yok.

HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Antalya) - Sayın Bakan, iki gündür aynı şeyi yapıyorsunuz burada. İki gündür aynı şekilde cevap veriyorsunuz. Sorulan her soruya…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Ekmekcioğlu, yani, İçtüzüğe göre hareket etmemiz icap ediyor. Niye beni zorluyorsunuz.

HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Antalya) - Vergiyle alakası yok mu?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Yok işte…

HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Antalya) - Var.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki… 21 inci maddesinin birinci fıkrasının… Bunlar… Yok yani..KDV'yle ilgili değil, istihdam üzerindeki vergi yükleriyle ilgili değil. Onun için, kusura bakmayın…

HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Antalya) -Borcunu ödeyebilmesi için para kazanması lazım; borcunu nasıl ödeyecek?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Benim size saygım var.

HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Antalya) - Benim de size saygım var Sayın Bakanım.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Yani, bana yazılı olarak sorarsanız ben onu memnuniyetle cevaplandırırım, memnuniyetle cevaplandırırım.

BAŞKAN - Sayın Bakan, bir dakikanızı rica edeyim.

Sayın milletvekilleri, İçtüzüğün 81 inci maddesinde yasa teklifinin Genel Kurulda görüşülmesi düzenlenmiştir. Burada (b) fıkrası "tasarı ve teklifin tümünün görüşülmesinden sonra soru-cevap işlemi yapılır. Tasarı ve teklifin tümü üzerinde soru-cevap süresi 20, maddeler üzerinde on dakikayla sınırlıdır" diyor.

Şimdi, bu konudaki savunmayı Bakanın yapması gibi bir sorumluluğu yok; bu sorumluluk Başkanlığa aittir. Ben de, daha önceki soru soran arkadaşlarımıza da maddeyle ilgili -zaten tarif açık- açık, kısa, net soru sormaları, yorumda ve açıklamalarda bulunmamalarını rica ediyorum. Bugüne kadarki tatbikat da bu.

Belki Sayın Ekmekcioğlu'nun sorusu çok önemli, katılıyorum; ama, bizim İçtüzüğümüze uygun olmadığından bu konuda Sayın Bakanı zorlamanın da bir manası yok, Bakanın da bu konuda bir savunma yapmaya ihtiyacı yok.

Sayın Bakan, sorular maddeyi ilgilendiriyorsa cevap verin, ilgilendirmiyorsa bunu bir sözlü soru olarak da kabul edebilirsiniz, Sayın Ekmekcioğlu'na ayrıca açıklayabilirsiniz.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Peki, Sayın Başkan.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Şimdi, madde üzerinde 1 önerge var; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Teklifinin 5 inci maddesi ile değiştirilen 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 79 uncu maddesinin birinci fıkrasının sonuna aşağıdaki cümlelerin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Faruk Çelik

Mehmet Yılmazcan

Özkan Öksüz

 

Bursa

Kahramanmaraş

Konya

 

Necdet Budak

Ergün Dağcıoğlu

Ahmet Kambur

 

Edirne

Tokat

Tekirdağ

 

"Tahsil dairelerince düzenlenen haciz bildirileri, alacaklı tahsil dairelerince ya da alacaklı amme idaresi vasıtasıyla, posta yerine elektronik ortamda tebliğ edilebilir ve bu tebligatlara elektronik ortamda cevap verilebilir. Elektronik ortamda yapılacak tebliğe ve cevapların elektronik ortamda verilebilmesine ilişkin usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir."

BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Sayın Başkan, uygun görüşle takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yapılan düzenleme ile tahsil dairelerince düzenlenen haciz bildirilerinin, üçüncü şahıslara elektronik ortamda tebliğ edilebilmesine ve bu bildirilere verilecek cevapların da elektronik ortamda alınabilmesine imkân verilmektedir.

Özellikle bankacılık sektöründeki teknolojik gelişmeler dikkate alındığında, bankalara yapılacak tebliğlerde, elektronik ortamın kullanılması; mesai kaybını önleyeceği gibi posta masraflarını ve kâğıt kullanımını da azaltacak ve işlemlere sürat kazandıracaktır.

Elektronik imza kullanımının yaygınlaşması, kişilerin resmî elektronik adreslerinin kullanılmaya başlanması ile paralel olarak elektronik tebliğ işlemlerinin de yaygınlaştırılacağı tabiîdir.

Belirtilen amaçlarla önerilen düzenlemede elektronik ortamda yapılacak tebliğe bu tebligatlara verilecek cevapların da elektronik ortamda alınmasına ilişkin usul ve esasları belirleme konusunda Maliye Bakanlığına yetki verilmektedir.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun uygun görüş bildirdiği, Hükümetin katıldığı, biraz önce de gerekçesini dinlediğimiz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 5 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, saat 20.00'de toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 19.08

 

 


DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 20.07

BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 81 inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

1081 sıra sayılı kanun teklifinin görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3.- Tokat Milletvekili Mehmet Ergün Dağcıoğlu'nun; Gelir Vergisi Kanunu ve 6183 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/673) (S. Sayısı: 1081) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Teklifin 6 ncı maddesini okutuyorum:

MADDE 6.- 6183 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"GEÇİCİ MADDE 9.- Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce, bu Kanunun 79 uncu maddesine göre tebliğ edilen haciz bildirisine süresinde itiraz etmemiş olan ancak haciz bildirisinin tebliğinden itibaren 79 uncu maddede düzenlenen bir yıllık dava açma süresi geçmemiş bulunan üçüncü şahıslarca, kalan süre içinde menfi tespit davası açılabilir.

Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla, bu Kanun uyarınca düzenlenen ödeme emrine itiraz etmiş ve kısmen veya tamamen itirazı reddolunan üçüncü şahıslardan; menfi tespit davası açma hakkı bulunmayanlar ile takip konusu amme alacağının asıl amme borçlusu tarafından ödenmiş olması nedeniyle borçlu sıfatı sona ermiş olanlardan, bu Kanunun 58 inci maddesinin beşinci fıkrası uyarınca hesaplanmış ve tahsil edilmemiş olan haksız çıkma zammının tahsilinden vazgeçilir."

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Yakup Kepenek; buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA YAKUP KEPENEK (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan 1081 sıra sayılı ve Tokat Milletvekili arkadaşımız Ergün Dağcıoğlu'nun verdiği teklif üzerine, CHP Grubu adına ve de kişisel görüşlerimi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

6 ncı madde, amme alacaklarının cezaî koşullarıyla ilgili bir teknik düzenleme. Amme alacaklarının en önemli boyutu, kuşkusuz, vergilerdir. O nedenle, ben, bu madde bağlamında, vergi olayına genel çerçevesiyle değinmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, burada, çoğu kez tekrarlandı, söylendi; ama, yinelemekte yarar var; Vergiyle demokrasi arasında doğrudan doğruya bir bağ vardır. Vergilerin kimlerden toplandığı, hangi toplum kesimlerinden alındığı ve nasıl harcandığı, kullanıldığı konusundaki tartışmalarla demokrasinin doğuşu özdeştir, eşzamanlıdır. Bu nedenle, vergi konusunu siyasetin tümünden, demokratikleşmeden, eşitlik anlayışından, hak anlayışından ayrı düşünme olanağı yoktur.

Üzülerek belirteyim ki, üçüncü yılını tamamlayıp dördüncü yılını çalışmakta olan Meclisimiz ve Maliye Bakanlığı, Türkiye'nin vergi düzeni üzerinde, konusunda, derli toplu, kalıcı ve kapsamlı bir vergi düzenlemesini yapma görevini, işini başarabilmiş değildir.

Şimdi, bu çerçevede önemli bulduğum birkaç noktanın altını çizmek istiyorum:

Genellikle gelişmiş ekonomilerde daha çok yatırım olsun diye, tüketici daha çok harcasın diye vergi oranları indirilmekte ve ekonominin canlanması için bu araç, yani vergi aracı kullanılmaktadır; ancak, ülkemiz gibi gelişmekte olan ülkelerde, vergiyi azaltmanın genel ekonomik gelişmeye, kalkınmaya katkısı tartışmalıdır ve kuşkuludur.

Daha evvel burada tartıştık, yeniden altını çizmek istiyorum. Türkiye'nin genel vergi yükü, Avrupa Birliği ortalamasının çok altındadır, gerisindedir. En iyi koşullarda, yani, 2003'te, 2004'te Türkiye'nin, sosyal sigorta ödemeleri dahil, vergi yükü yüzde 31, yüzde 32 dolayındadır. Oysa bu oran, Avrupa Birliği ortalaması olarak yüzde 39,4 düzeyindedir 2003'te, en son verilere göre ve değerli arkadaşlar, bu son on yılda azalmamıştır, tersine artmıştır. Kuzey Avrupa ülkelerinde bu oran daha yüksektir.

Peki, vergilerin bu oranda, yani, millî gelirin yarısına yakınının, yüzde 40'ının vergi olarak toplanması o ülkelerde neyi sağlıyor; neden bu ülkeler vergide ısrar ediyorlar ve son on yılın küreselleşme döneminin gelişmelerine karşın, rağmen vergilerini azaltmıyorlar? Şu nedenle azaltmıyorlar: Hizmet götürmek için, yoksula da hizmet götürmek için, kaliteli eğitim vermek için, kaliteli sağlık hizmeti sunabilmek için, ulaştırma hizmetlerini doğru dürüst gerçekleştirebilmek için.

Türkiye'nin vergi indirme lüksü yoktur, en baştan bunu söyleyelim, vergi indirme lüksü yoktur. Türkiye, Avrupa Birliği oranlarına, ölçeğine adım adım yaklaşmak ve kamu hizmetlerini, daha hakça, daha adil, daha eşitlikçi götürmek zorundadır; yol odur, doğrusu da odur. Geçici bir süre için vergileri indirmenin kısmî yararları, istihdamı artırıcı, yatırımları artırıcı yönleri olabilir; ama, bu yasayla, yatırım indirimi de kaldırılmaktadır. O, ayrı bir konu.

Şimdi, Sayın Bakanım, bu konuda ikinci, ama ikincil olmayan bir noktaya gelmek istiyorum. Maliye Bakanının bütçe konuşmasında, 2005 yılı bütçesi görüşmeleri başlarken, 2005 yılını Sayın Bakan kayıtdışılıkla mücadele yılı olarak açıkladı; ben de, kendisini, bu kürsüden kutladım, malî disiplin için kutladım, bütçe dengeleri için kutladım ve bu nedenle de kutladım; ama, 2005 yılı sonunda, Sayın Başkan, değerli arkadaşlar, geldiğimiz nokta, hiç de Sayın Bakanın mücadele ettiği ve sonuçlandırdığı türden değildir. Bakınız nasıl değildir: Ekonominin kayıtdışı bölümü, Devlet İstatistik Enstitüsünün verilerine göre, 2004'ün sonunda, son çeyreğinde yüzde 52 dolayındaydı, 2005'in aralık ayında da, yüzde 48 dolayına düşmüştür. Bu, kuşkusuz övünülecek bir azalma gibi görünür toplamda; ama, işin içyüzüne baktığımız zaman -ve bu veriler İstatistik Enstitüsünün iki gün önce yayınlanan işgücü verilerinden alınmıştır, hemen belirteyim- tarım dışı kesimde ücretlilerin kayıtdışılık oranı, bu dönemde, yüzde 21'den yüzde 23,5'e çıkmıştır. Ücretliler kayıtdışına kaydırılmaktadır, kaydırılmıştır. Ama, daha önemli bir şey olmaktadır; işverenlerin kayıtdışı bölümü, yüzde 17-18'den yüzde 21'e yükselmiştir. Peki, kendi hesabına çalışanlarda ne olmuş; Oradaki durum da hiç iç açıcı değildir; kendi hesabına çalışanlarda kayıtdışılık oranı yüzde 47'den yüzde 53'ün üzerine çıkmıştır.

Şimdi, bu durum göstermektedir ki, Türkiye'de kayıtdışılık, bütün bu uğraşlara, vergi düzenlemelerine, indirimlere karşın azalmamakta, özellikle vergi vermesi gereken kesimlerde daha da artmaktadır.

Aslında kayıtdışılık, bir ekonomi için çok büyük bir kayıptır, bir ayıptır. Kayıtdışılık şu anlama geliyor: Önce ekonomide rekabet olayını ortadan kaldırıyor; kayıt altında çalışan ile kayıtdışında çalışanın, aynı malı, hizmeti, aynı fiyatı sunması imkânı yoktur. Kayıtdışılık, devletin, amme alacağını tam olarak almaması anlamına geliyor, tahsil etmemesi anlamına geliyor. O zaman devlet ne yapıyor; yakaladığından vergi alıyor. Aptal yerine -tırnak içinde, kimseyi suçlamak için değil- koyduğundan vergi alıyor, ücretliden alıyor, maaşlıdan alıyor; çünkü, onu zaten kaynağında kesiyor. Şimdi, böyle bir yapı, hiç de hakça bir yapı değildir, adil bir yapı değildir ve bu yapının düzeltilmesi yönünde çok çok önemle ve hızla adım atılması gerekirken, yine tekrar edeyim, hükümetimiz, hükümetiniz, o konuda hemen hemen hiçbir şey yapmamıştır, yapmamaktadır. Sayın Bakanın bir ara söylediği gibi, böyle çorba yasalarla, torba yasalarla, vergi gibi çok önemli bir konuyu, siyasî boyutu olan, gelir dağılımı boyutu olan, hak, hukuk boyutu olan bir konuyu düzeltemezsiniz. O nedenle, bu yamalı bohça türü yasalarla yapılan düzenlemeler -ben, Sayın Dağcıoğlu'nun önerisinin hükümet tarafından benimsenmesini ve buraya getirilmesini kuşkusuz olumlu bir adım olarak görenlerdenim; ama, bu- hiç yeterli değil, bu eksiklidir ve yanlıştır. Yanlışlarını da burada söylemek zorundayız.

Şimdi, devam ediyoruz. Ülkemizin, bu eşitlikten uzak ve yasalara göre, Anayasaya göre, Maliyenin kurallarına göre herkesten malî gücüne göre alınması gereken vergi, bir -biraz evvel değindim- ekonominin yarısından alınmamıştır. İki…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YAKUP KEPENEK (Devamla) - Sayın Başkan, kişisel söz hakkımı da verirseniz kullanacağım, ayrıca istemeyeceğim.

BAŞKAN - Buyurun efendim.

YAKUP KEPENEK (Devamla) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Şimdi, önce, devlet, verginin alınması gereken bölümünün yarısını almıyor, bundan vazgeçiyor. Bu, doğru bir tutum değildir. Öncelikle bunun düzeltilmesi için çaba harcanması gerekirdi ve Maliye Bakanının 2005 yılı için burada verdiği kayıtdışılığı en aza indirme -tümüyle ortadan kaldırmanın güç olduğunu ben de biliyorum; ama, hiç olmazsa- yüzde 10'lara, yüzde 15'lere indirme girişimi, tam anlamıyla başarısızlıkla sonuçlanmıştır.

Şimdi, dolayısıyla, malî gücüne göre insanlardan vergi almayan bir yapı söz konusudur ve yarısı da bunun alınmamaktadır. Yarısının alınmaması neyi getiriyor; şunu getiriyor: Sadece ücretliden, maaşlıdan, bir de isteyerek vergi vermeye çalışan işverenden ve diğerlerinden, işte kendi hesabına çalışanlardan, tarımda ücretsiz aile işçilerinden -ki, onların çok büyük bir bölümü kayıtdışıdır- vergi alınmaya çalışılmaktadır. Bunlar, düzeltilmesi gereken noktalar; ama, asıl düzeltilmesi gereken bir başka nokta var değerli arkadaşlar, o da şudur: Vergilerin doğrudan ve dolaylı ayırımında, Türkiye çok büyük bir eşitsizlik yaşıyor. Bütçe görüşmelerinde, burada, Sayın Bakanla bu konuyu tartıştık. Türkiye, Avrupa'dakinin tam tersi bir tutumla, vergilerin toplamının yüzde 70 dolayında bir bölümünü, malî güçle hiçbir ilgisi olmayan, yoksul ile zengini ayırmayan, herkesten eşit biçimde alınan mal ve hizmet vergisi olarak topluyor; yalnızca, kalan yüzde 30'unu Gelir, Kurumlar ve mülkiyet vergilerinden topluyor. Şimdi, bu dengesizlik, çok büyük bir dengesizliktir, bu haksızlıktır.

Benden önce konuşan arkadaşlarım da söylediler, benzin alırken, zengin-yoksul ayırımı yapmadan, herkesten eşit vergiyi tahsil eden bir sistemimiz var. Şimdi, dolayısıyla, Türkiye'nin yapması gereken, dolaylı vergi oranını adım adım indirmek, azaltmak, bunun yerine doğrudan vergi oranını adım adım artırmak olmalıdır; ama, bu yasada, bu doğrultuda somut, net bir adımın atıldığına tanık olmuyoruz.

Şimdi, dolayısıyla… Aslında, bunun böyle, tekrar edeyim, bölük pörçük düzenlemelerle de olma şansı yoktur. Bu, bir politika ve bir anlayış meselesidir ve hükümet, vergilerde eşitlik öngören bir anlayıştan ve bu bağlamda düzgün bir vergi politikası anlayışından tümüyle yoksundur.

Sonuç olarak, Türkiye'de vergi düzeni A'dan Z'ye bozuktur ve Türkiye'nin vergi düzeninin yeniden yapılandırılması, düzenlenmesi, çağdaş kurallara göre işlemesinin sağlanması, malî gücü olandan, durumuna göre daha çok alınmasının yanında, ekonomik olarak da etkin, verimli, düzgün çalışmayı sağlayacak bir sisteme geçilmesi, Türkiye'nin yalnız maliyesinin düzgün gitmesini sağlamayacaktır; halka, yoksula daha çok hizmet gitmesini de sağlayacaktır, daha iyi eğitimi, daha kaliteli eğitimi sağlayacaktır, daha kaliteli sağlığı sağlayacaktır. Kime; halka, yoksula, daha doğru polis koruması, güvencesi sağlayacaktır, daha doğru işleyen yargı sistemi, hukuk sistemi sağlayacaktır.

Bütün bunlardan vazgeçercesine, bölük pörçük düzenlemelerle vergi düzenlemesi yapmak, hem ekonomik olarak hem toplumsal olarak hem de siyaset olarak doğru bir davranış, doğru bir tutum değildir.

Dilerim, hükümetiniz, en kısa zamanda, kapsamlı, düzgün, hakça bir vergi düzeni düzenlemesine yönelir, onu buraya getirir ve elbirliğiyle değerlendiririz.

Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Kepenek.

Ordu Milletvekili Sayın Cemal Uysal?.. Yok.

Ankara Milletvekili Sayın Telat Karapınar?.. Yok.

Denizli Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan?.. Yok.

Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Eraslan?.. Yok.

Erzurum Milletvekili Sayın Mücahit Daloğlu?.. Yok.

Soru-cevap kısmına geçiyoruz.

Buyurun Sayın Ülkü.

HAKKI ÜLKÜ (İzmir) - Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Maliye Bakanına şunu sormak istiyorum:

2006 bütçe sunuş konuşmasında, Sayın Bakan "ekonomide elde ettiğimiz önemli kazanımların temel taşlarından biri olan malî disiplin anlayışını daha geniş bir döneme yayarak güçlendirmekte olan çokyıllı bütçe, Maliye politikasıyla ilgili belirsizlikleri ortadan kaldırarak herkesin önünü görmesini sağlayacaktır" diyor. Deniliyor da, öncelikle, eski bir belediye başkanı olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisinin içerisinde, şu anda belli bazı tamiratlar, tadilatlar olmakta, görmekteyiz. Yine belediye başkanlığımdan bilirim; çok kişi kaldırım taşı yapmak ister, çok kişi kanalizasyon kazmak ister, çok kişi caddeleri, sokakları bozmak ister. Şimdi, Meclisin durumu bu. Uzun zamandan beri düzelmesini bekliyoruz, bir türlü düzelmiyor. Bu, malî disiplin içerisinde mütalaa edilebilir mi diye Maliye Bakanına soruyorum.

Ayrıca, yıllık yüzde 36 gecikme zammının çok fazla olduğunu uzmanlar söylüyor. Yani, diyorlar ki: 2001'de aylık yüzde 10 olan gecikme zammı oranı, 31 Ocak 2002'de aylık yüzde 7'ye, Kasım 2003'te de aylık yüzde 4'e indirilmişti. Enflasyon düşmeye devam edince, Mart 2005 tarihinden itibaren gecikme zammı oranı aylık yüzde 3, yıllık yüzde 36'ya indirildi. Son bir yılda hem enflasyon hem de faiz oranları düştü. O halde, yıllık yüzde 36 olan gecikme zammının da aşağıya çekilmesi, örneğin, aylık yüzde 2, yıllık yüzde 24'e indirilmesi gerekirken, niçin yapılmıyor?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Ülkü.

Buyurun Sayın Bakanım.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, Sayın Ülkü'nün çok değerli soruları oldu. Ancak, İçtüzüğe göre, maddeyle ilgisi olmadığı için cevaplandıramayacağım.

Teşekkür ederim, saygılar sunarım.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz.

Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

6 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

7 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 7.- 6/6/2002 tarihli ve 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununun 1 inci maddesinin (2) numaralı fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"2. Kanuna ekli listelerde yer alan mallar Türk Gümrük Tarife Cetvelinde tanımlanan eşyalardır. Bu malların tarife numaralarında veya tanımlarında bu Kanuna ekli listeler dışında yapılacak değişiklikler Özel Tüketim Vergisi Kanununun uygulanmasında hüküm ifade etmez."

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ve şahsı adına, Trabzon Milletvekili Sayın Akif Hamzaçebi; buyurun.

CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teklifin 7 nci maddesi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım; sözlerime başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teklifin bu maddeden başlayarak toplam 4 maddesi, yani 7, 8, 9 ve 10 uncu maddeleri, Özel Tüketim Vergisi Kanununda değişiklik yapıyor. Hükümetin göreve gelmesinden bu yana en çok değiştirdiği, en çok ilgilendiği vergi yasalarından bir tanesi, belki de başlıcası Özel Tüketim Vergisi Yasası olmuştur. Çünkü, Özel Tüketim Vergisi, Hükümetin vergi politikasında çok önemli bir yer tutmaktadır. Hükümet işbaşına gelirken dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri içerisindeki payı yüzde 66 iken, bu hükümet döneminde yüzde 70'e çıkmış olmasında, Özel Tüketim Vergisinin çok özel bir yeri vardır. Çünkü, bu dolaylı vergi artışları, çok büyük ölçüde Özel Tüketim Vergisinde yapılmıştır.

Görüştüğümüz madde, esasen, Gelir İdaresinin ihtiyaç duyduğu teknik bir madde. Özel Tüketim Vergisine tabi mallar, bu kanuna ekli 4 tane listede yer alır ve bu listede bu mallar, Türk gümrük tarife istatistik pozisyonundaki numaralarıyla yer alır. Görüştüğümüz madde, bu numaralarda yapılacak değişikliklerin; örneğin, gümrük mevzuatında yapılacak değişikliklerin Özel Tüketim Vergisi uygulamasında hüküm ifade etmeyeceğini düzenlemektedir. Gerçekte, sistem kurulabilse; oradaki değişikliğin de burada hüküm ifade edebilmesi, Özel Tüketim Vergisi uygulamasında hüküm ifade edebilmesi sağlanabilse, belki, çok daha iyi olurdu; ancak, anayasal sorun nedeniyle o uyum sağlanamıyor. Dolayısıyla, bu şekilde bir düzenleme yapılmak zorunda.

Biraz önce, hükümetin en çok ilgi duyduğu yasalardan birisinin Özel Tüketim Vergisi Yasası olduğunu ifade etmiştim, bu konuyu kısaca değerlendirmek istiyorum. Özel Tüketim Vergisi Yasası 2002 Ağustosunda yürürlüğe girmiştir; yani, 57 nci Hükümet döneminde ve o Yasanın yürürlüğe girmesine kadar, çeşitli adlar altında, Türk vergi sisteminde tam 16 tane vergi veya benzeri yükümlülükleri içeren düzenlemeler vardı. Özel Tüketim Vergisi Kanunu, bunların hepsini yürürlükten kaldırmak suretiyle tek bir vergi getirerek, sistemde bir sadeleştirmeye gitmiştir ve gerçekten Türk vergi sisteminde bu önemli bir adım olmuştur. O zamanki hükümet, gayet iyi hatırlıyorum, bu kadar önemli bir düzenleme yapmış olmasına rağmen, bu düzenlemeye reform dahi dememiştir, bir düzeltme, bir yenilik, ileri bir adım, Avrupa Birliği müktesebatına uyum çerçevesinde atılmış bir adım gibi, mütevazı cümlelerle olayı kamuoyuna sunmuştur; ama, şimdi görüyorum ki, hükümetimiz, vergi kanunlarında yapılacak en düşük değişikliği bir devrim, bir reform olarak kamuoyuna sunmaktadır. Ben, iki tutum arasındaki farkı sizlerin takdirine sunuyorum.

Özel Tüketim Vergisi Kanununda neler yapıldı bu hükümet döneminde, sizlere bunları anlatmak istiyorum. Katma Değer Vergisi Kanununda 2002 yılına kadar, Özel Tüketim Vergisi Kanunu çıkana kadar 5 tane oran vardı, yüzde 1, yüzde 8, yüzde 18, yüzde 25 ve yüzde 40'lık oranlar. Avrupa Birliği der ki: Standart oran, genel oranın üzerinde bir oran olmaz Katma Değer Vergisinde. Yani, bizde de, yüzde 25 ve yüzde 40'lık oranların olmaması gerekir. Bu nedenle, 2002 Ağustosunda bu oranlar kaldırılarak, yüzde 18 ile 25 arasındaki 7 puanlık fark, Özel Tüketim Vergisi Kanununa eklenmiştir ve Özel Tüketim Vergisi adı altında sisteme girmiştir. Bu vergi hangi ürünlerden alınmaktadır, bu, yüzde 18 ile yüzde 25 veya yüzde 18 ile yüzde 40 arasındaki Katma Değer Vergisi farkı hangi ürünlerde vardı; motorlu taşıt araçlarında vardı, alkollü içkiler, sigara gibi ürünlerde vardı ve diğer bazı ürünlerde vardı, beyaz eşyada vardı. Beyaz eşya dışında, işte, tıraş sabunu, deodorant gibi, günlük kullanıma konu olabilen ürünlerde vardı, havyar, kürk gibi ürünlerde vardı. Bütün bunlar, sonuçta, Özel Tüketim Vergisi Kanunu kapsamına alındı.

Özel Tüketim Vergisi Kanunu kapsamına alınan bu ürünlerden bir kısmında vergi oranı yüzde 6,7'de tutuldu arkadaşlar ve Bakanlar Kuruluna bu konuda bir artış yetkisi verilmedi o zaman. Neden verilmedi; çünkü, Avrupa Birliği uygulamasında, bu ürünlerde Özel Tüketim Vergisi de yok, o zaman vergi gelirlerinde azalma olur endişesiyle, Katma Değer Vergisini bu ürünlerde yüzde 18'e indiriyorum; ama, gelirimiz azalmasın, bunları, Özel Tüketim Vergisi Kanunu içine koyalım endişesiyle yapılan düzenlemede, Bakanlar Kuruluna, oranlarda artış yetkisi verilmemiştir. Neden; uzun vadede bu vergi sistemden çıksın, bu vergiyi taşımayalım. Tıraş sabununda vergi olmaz, tıraş sabununda Özel Tüketim Vergisi olmaz, deodorantta Özel Tüketim Vergisi olmaz, buzdolabında olmaz, beyaz eşyada olmaz, televizyonda olmaz; ama, şu an bizim sistemimizde bütün bunlarda Özel Tüketim Vergisi vardır. Yüzde 6,7 olan oran, bu saydığım ürünlerde, bu saydığım ürünlerde, yani saydığım ürünler derken, parfüm, tıraş sabunu, işte, poşetlerde satılan dergiler vesaire gibi ürünlerde, yüzde 6,7'den yapılan yasal değişiklikle, hükümet zamanında yüzde 20'ye çıkarıldı. Bunu bir kere, teknik olarak yanlış bulduğum gibi, vergi adaleti açısından da yanlış buluyorum.

Bakın şimdi, tıraş sabununda vergiyi hükümetimiz iki sene önce, birbuçuk sene önce yüzde 6 noktadan yüzde 20'ye çıkardı. Tıraş sabunu değerli arkadaşlar, örnek veriyorum; tıraş sabunu, tıraş kremi, bunu yüzde 6 noktadan yüzde 20'ye çıkardı. Neden; efendim, bu lüks bir maddedir, çıkaralım.

Peki, bu tasarı ne yapıyor; şimdi, maddelerinden birisinde diyor ki, tıraş sabunundaki vergiyi yüzde 6,7'ye indiriyoruz. Değerli arkadaşlar, madem bunu yüzde 6,7'ye indirecektiniz, neden yüzde 20'ye çıkardınız?! Yüzde 20'ye çıkması çok açık bir şekilde yanlış bir olaydı zaten, bu ve benzeri ürünlerde. Şimdi, hükümetimiz insaf etmiş, tıraş sabununun vergisini yüzde 20'den yüzde 6,7'ye indiriyor; ama, bunu örnek veriyorum yine, bir deodorantta bunu esirgiyor veya bir el kreminde, hükümetimiz, yüzde 20'lik vergiyi yüzde 6,7'ye indirmekten kaçınıyor.

Peki, gelin, bütün bunları, yani, bu yüzde 6,7'lik saydığım ürünlerdeki vergi oranını sistemden çıkaralım; olur ya, el kreminden, tıraş sabunundan…

YEKTA HAYDAROĞLU (Van) - Yavaş yavaş…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bunlar doğru olmuyor, bunlar doğru uygulamalar değil.

Şimdi, yine, Özel Tüketim Vergisiyle ilgili dün verdiğim bir rakamı tekrar etmek istiyorum. Hükümetin, Özel Tüketim Vergisindeki uygulamaları sonucu, 2005 yılı sonu itibariyle, 2002 yılı sonundaki Özel Tüketim Vergisi gelirleri yüzde 166 oranında artmıştır; yüzde 166 oranında, hükümet, Özel Tüketim Vergisinde bugün, 2002 yılına kıyasla, daha çok vergi toplamaktadır.

Şimdi "vergiyi tabana yayıyoruz" derken, bu tabana yayılma, herhalde bu şekilde oluyor! Milyonlarca vatandaşımız petrol ürünü tüketiyor, benzin tüketiyor, mazot tüketiyor; otomobil satın alıyor, içki içiyor, alıyor, sigara içiyor; bütün bunlardaki vergiler, 2002 yılı sonuna göre, yüzde 166 oranında artmıştır. Akaryakıt üzerinde olağanüstü yüksek vergi var. Bakın, akaryakıtta size ben bir tablo sunmak istiyorum: Türkiye'de araç sayısı arttığı halde, Türk ekonomisi büyüdüğü halde, bugün, biz, ülke olarak, rakamlara göre, 1994 yılındaki tüketimin daha altında benzin tüketiyoruz. Bakın, Türkiye 1994 yılında 4,8 milyon metreküp benzin tüketirken, 2005 yılındaki tüketim 3,4 milyon metreküp değerli arkadaşlar. Mümkün müdür bu?!.

NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) - Motorinde arttı.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Efendim, bakın, onlara da geleceğim.

Bakın, 1994 yılındaki 4,8 milyon metreküp benzin tüketimi, 1999 yılına geldiğimizde 5,7 milyon metreküp olmuş, artmış; daha sonra 2000'le beraber bir düşüş başlamış. 2000'de 4,9 milyon metreküp, sonra 4,1 ve 2005'te 3,4 milyon metreküpe düşüyor. Yani, 2000 yılında istikrar programı uygulamalarıyla birlikte akaryakıt ürünleri üzerindeki vergi artmaya başladıkça, Türkiye'de akaryakıt tüketimi, benzin tüketimi azalmış gözüküyor. Peki, bu esnada otomobil sayısı nedir Türkiye'de; otomobil sayısının rakamlarını vereyim ben size: Bakın, 1994 yılında Türkiye'de 2,8 milyon otomobil varken, 2005 yılında 5,7 milyon otomobil var. Otomobil sayısal olarak yüzde 102 oranında artmış; ama, benzin tüketiminde geriye gidiyoruz… Diyebilirsiniz ki, efendim, otogaz bu esnada devreye girdi. Otogaz tüketimi de bu rakamdaki düşüşü açıklamıyor değerli arkadaşlar, otogaz tüketimi de bu rakamı açıklamıyor. Bakın, araç başına benzin ve otogaz tüketimini vereceğim ben size, 2000 sonrasını vereceğim, burada bu konuda 2000 sonrası rakamları bu konuda sağlıklı; daha önce otogaz tüketimi o kadar izlenebilir durumda değil. 2000 yılında benzin ve otogaz tüketimi araç başına 1 702 litreyken 2005 yılında, bu, 1 100 litre civarına düşmüş.

Değerli arkadaşlar, Özel Tüketim Vergisinde hükümetin olağanüstü artışlara gitmiş olması, Türkiye'de, maalesef, kayıtdışılığı artırmıştır, akaryakıtta kayıtdışılığı artırmıştır. Akaryakıtta olağanüstü ölçüde bir kayıtdışılık vardır, kaçak vardır. Bunu, Gelir İdaresinin iyi niyetli yaklaşımlarla uygulamaya koyduğu pompalara yazarkasa takılmasıyla çözmenin olanağı yoktur. Sistemde çok büyük kaçak olan noktalarda hükümetin hiçbir etkin uygulaması yoktur. Bunu, Plan ve Bütçe Komisyonunda, burada, fırsat buldukça zaman zaman söylüyorum; ancak, Sayın Maliye Bakanımız, ben konuştukça, bir gün karşılaştığımda, Sayın Bakanım, bunları sürekli gündeme getiriyorum; ama, hiçbir önlem almıyorsunuz, hiçbir şey yapmıyorsunuz, ne yapıyorsunuz dediğimde, Sayın Bakanın bana cevabı: "Sayın Hamzaçebi, sizin söylediklerinizi içime atıyorum" dedi.

Şimdi, Sayın Bakanı, ben, bu konuları içine atmaktan vazgeçmeye ve bu konulara çözüm üretmeye davet ediyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Hamzaçebi.

Ordu Milletvekili Sayın Cemal Uysal?..

Bursa Milletvekili Sayın Sedat Kızılcıklı; buyurun.

SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan kanun tasarısının 7 nci maddesi üzerinde şahsım adına görüşlerimi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; öncelikle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Türkiye'de hangi kuruma gitsek, hangi şirkete gitsek, kimlerle görüşsek herkes bize hep vergi oranlarının yüksekliğinden, vergi yükünün ağırlığından ve bunun da getirdiği kayıtdışılıktan bahsediyordu. Gerçekten, Türkiye'ye, kayıtdışılılık çok önemli sıkıntılar vermiştir; büyük bütçe açıklarına, büyük sıkıntılara, yeni borçlanmalara, faizlerin yükselmesine, enflasyonun tetiklenmesine sebep olmuştur. Çok şükür, şimdi, bütçe açığımız, vergi gelirlerinin artırılması suretiyle, bütçe açığımız yüzde 14'lerden yüzde 2'lere doğru gerilemiş bulunmaktadır. Bu, şu demek: Yaklaşık 50 katrilyonluk bütçe açıklarından, 8-9 katrilyonluk bütçe açıklarına gelindiğinin göstergesidir. 50 katrilyon bütçe açığı olduğunda ne yapıyorduk; o kadar borçlanmak zorundaydık, o kadar borcumuzu artırmak zorundaydık. Bütün piyasadan da parayı devlet çektiği için, faizlerin de yükselmesine sebep oluyorduk; ama, şimdi, bu bütçe açığını yüzde 2'lere düşürdüğümüz zaman, bu 8-9 katrilyonu düşürdüğümüz zaman, en az beşte 1, beşte 4'ü borçlanmadan kurtuluyoruz, beşte 1'lik bir borçlanmayla uğraşıyoruz. Bu da, faizlerin düşmesine, borç yükünün artmamasına ve Türkiye'deki dengelerin daha güzel bir şekilde yerine oturmasına sebep veriyor.

İster monarşiyle yönetilsin ister demokrasiyle yönetilsin, dünyanın bütün ülkelerinde, maalesef, iktidarların, zaman zaman, bütçe açıkları verdikleri zaman, sıkıntıya girdikleri zaman aklına gelen ilk şey, vergi oranlarını yükseltmek, vergileri artırmak olmuştur. Biz, bunu, tarihe baktığımızda, krallık rejimlerinde de görüyoruz, bu Deli Dumrul vergileri diye tabir ettiğimiz vergiler, hep bu şekilde ortaya çıktı. Köprüden geçenden de geçmeyenden de vergi almak suretiyle, halkın üstüne yükler bindirilmek suretiyle, insanlar, maalesef, mağdur edildi.

Gerçekten, bizim yıllarımızda, bizim dönemimizde de, bizim ülkemizde de, geçmiş dönemlerde, hep vergi yüklerinin ağırlaştırıldığı -çünkü, en kolay çözüm yolu olarak görüldüğü için- bir dönemi yaşadık; ama, şimdi, çok şükür, bu Mecliste, uzun yıllardan sonra, uzun dönemlerden sonra, ilk defa, KDV indirimlerini tartışıyoruz. Doğrusu, bundan dolayı son derece mutluyuz, inşallah, bunların da diğer adımları gelir. KDV'yi indirmek için hep beraber çalışıyoruz, birçok sektörde indirme gerçekleştirdik.

Yine, kurum vergisi oranlarını önümüzdeki günlerde indirmek için Meclise bir tasarı gelecek, onu konuşacağız. Şu anda, Sayın Ergün Dağcıoğlu tarafından verilen Gelir Vergisi indirimlerini konuşuyoruz. Bunlar, gerçekten, Türkiye için olumlu gelişmelerdir diye düşünüyorum.

Tabiî, verginin tabana yayılması, adaletli bir vergi sisteminin kullanılması, basit, anlaşılır vergi kanunlarının yazılması da hepimizin görevidir, özellikle iktidarların görevidir diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, 7 nci maddede, bize, gümrük tarife cetvelinde tanımlanan eşyalarda bir numara değişikliğinde, maalesef, bazı ürünleri vergi dışında bırakmayı getiriyordu. Şimdi, biz, bu 7 nci maddeyi gündeme almakla ve buraya koymakla, kabul ettiğimiz zaman, hiç olmazsa, böyle bir vergi güvenliğini sağlamış olacağız, bazı ürünlerin vergi dışında kalmasının önüne geçmiş olacağız, bir uyumu gerçekleştirmiş olacağız. Böylelikle de vergi güvenliğini sağlamış olacağız.

Ben, bu düşüncelerle, tasarının hepimize hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Kızılcıklı.

Soru-cevap kısmına geçiyoruz.

Sayın Akdemir; buyurun.

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum. Aracılığınızla, Sayın Bakana birkaç soru sormak istiyorum.

Sayın Bakanım, resmî kayıtlara göre asgarî ücretle çalışan işçilerimizin sayısı ne kadardır?

BAŞKAN - Sayın Akdemir, belki bulunmadınız. Birleşimden önceki toplantıda da, bu konuda 81 inci maddeyi okumuştum; soruyla ilgisi olacak. O bakımdan, ben, bu soruyu tevcih etmiyorum. Başka sorunuz varsa…

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Şimdi, Sayın Başkan, ona getireceğim ben, sonuç onunla ilgili olacak.

Asgarî ücretlilerden kesilen vergi miktarı ne kadardır?

BAŞKAN - Bu maddede öyle bir şey yok efendim.

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Sayın Bakanı bulmuşken soralım Sayın Başkanım, başka zaman bulamayız. Lütfen, izin verin de soralım.

Yine, engelli okulların, şu anda engelli okulların servisini yapan firmalar ücretlerini alamıyorlar. Bu konuda bir ödeme zamanı…

BAŞKAN - Anlayamadım, neyi alamıyorlar?

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Şunu sordum Sayın Bakanıma: Özel özürlüler okulundaki firmalar, devlet tarafından verilen ücreti zamanında alamıyorlar şu anda.

BAŞKAN - Tamam, anladım.

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Efendim, soruyu bitirmedim ki "tamam" diyorsunuz da…

BAŞKAN - Ben baş kısmını anlayamamıştım, ben anladım sorunun anlattığınız kısmını, siz devam edin.

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Sayın Bakanım, bu konuda ödeme tarihi belli mi değil midir?

Diğer bir soru: Yine, engelli okullarının servisini yapan firmalar ücretlerini alamıyorlar. Daha önce devlet tarafından ödeniyordu, şu anda durdurulmuştur. Resmî olarak böyle bir durdurma talimatınız var mı yok mu?

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Buyurun Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, maddeyle ilgisi olmadığı için bunu cevaplandıramayacağım.

BAŞKAN - Özel cevaplandırırsınız o zaman…Teşekkür ederim.

Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

7 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

8 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 8.- a) Ekli (1) sayılı cetvelde gösterilen G.T.İ.P. numaralı mallar vergi tutarları ile birlikte, 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununun (I) sayılı listesine eklenmiştir.

b) 4760 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin sonuna aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"Bu Kanuna ekli (I) sayılı listede yer alan malların 4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu uyarınca el konulan veya 4458 sayılı Gümrük Kanunu uyarınca tasfiyelik hale gelenlerinden Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından belirlenen zorunlu standartlara uymayanlarının rafinerilere teslim edilmesi halinde vergiyi doğuran olay, bu malların rafineriler tarafından tesliminde gerçekleşir ve verginin mükellefi bu teslimi gerçekleştirenlerdir."

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ve şahsı adına, Adana Milletvekili Sayın Tacidar Seyhan; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA TACİDAR SEYHAN (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Hazır, Sanayi Komisyonu üyelerimiz de buradayken, kanun konusunda, önce arkadaşlarımla detaylı bir bilgi paylaşmak istiyorum.

Birincisi şu: Biz, henüz biyodizelle ilgili çerçeve kanunu hazırladık; ama, Meclisten geçirmedik; yani, çerçeve kanun oluşturulmadan, biz, şu anda vergisini çıkarıyoruz; birinci anekdot bu.

Üç ay önce, Sanayi Komisyonunda Petrol Kanunu görüşülürken, Enerji Bakanımız "bunun aciliyetine binaen, bir an önce getirelim ve komisyondan geçirelim, bize alt komisyon dayatması yapmayın" dedi. Biz de, Komisyonda, bir günde arkadaşlarımızla bu kanunu geçirdik; fakat, üç aydır Meclis gündemine gelmiyor. Lütfen, Komisyonumuzun çalışma sürelerinden aldığı zamanı Bakan nasıl verecekse, onu bir gözden geçirsin.

Şimdi, çok siyasî spekülasyona girmeden, arkadaşlar, şu biyodizel kanununa, Maliye Bakanım da kulak verirse, bir bakalım, çerçeveye bakalım.

Değerli arkadaşlar, bu ülkede, açıklandı, işsizlik oranı artıyor mu; evet. Bu ülkede, tarımsal gelişme, tarımsal planlama konusunda bir derdi var mı bu iktidarın; evet; böyle bir programımız var diyorsunuz. Tarımsal ürünlerin sanayide kullanımı için bir platform hazırlamaya çalışıyor musunuz siz; bu da evet. Bunların hepsine "evet" diyorsunuz.

O halde, biyodizele bakarken, siz, sadece bir yakıt olarak bakamazsınız. Birincisi, istihdam yaratacağından, biyodizel meselesi bir sosyal politikadır. İkincisi, yerli akaryakıt temini sağladığı için ve yerli kaynakların dışarı gitmesine engel olduğu için, biyodizel vazgeçilmezdir ve ulusal bir kârlılık gereksinimi olduğundan dolayı millî bir değerdir, böyle bakılmalıdır. Üçüncüsü, tarımsal girdiler açısından, ülkede, tarımsal refahın artmasına, çiftçinin yüzünün gülmesine vesile olacağı için, önemli bir kaynaktır. Enerji Bakanlığı yönünden de, sürdürülebilir enerji ve yaşam anlayışının gereğidir biyodizel.

Şimdi, önce, burada ben şunu isterdim, bu kanunun çerçeve taslağı görüşülsün ve Enerji Bakanlığı, biyodizel konusundaki bakışını bize bir söylesin.

Arkadaşlar, bana söyler misiniz, Maliye Bakanım da söylesin; biyodizeldeki hedefiniz nedir? Yani, ilk beş yılda, Türkiye'de kullanılan akaryakıtın yüzde kaçını biyodizelden elde etmeyi hedefliyorsunuz, on yılda yüzde kaçını, 2030'da kaçını? Böyle bir planlamamız var mı; yok. Avrupa Birliği ülkelerinin hepsinde -önümde listesi var, zaman kalırsa söylerim- bu planlanmıştır. Yüzde 0,3'ten başlayıp, yüzde 30'lara kadar -2030 yılında- çıkan ülkeler var. Hayalî olabilir. Biraz gerçekçi olsak dahi, bizim, hükümet politikasında biyodizelin yerini doğru tanımlamamız lazım.

Öncelikle, biyodizel bir gereksinim midir; evet. Tarımsal destek açısından gereksinimdir, sürdürülebilir enerji anlayışı açısından, sürdürülebilir yaşam açısından bir gereksinimdir, millî kaynakların değerlendirilmesi açısından gereksinimdir. O halde, hepimiz birlikte, biyodizelin ölü doğmasının önüne geçmek zorundayız. Bu benim sorumluluğum değil tek başına; iktidarın da sorumluluğu, muhalefet partilerinin tamamının da sorumluluğu; ama, bugün, burada kabul ettiğiniz ÖTV oranıyla, siz, biyodizeli sadece sembolik bir kanun haline getiriyorsunuz. Bu oranla, biyodizelin, Türkiye'de tarımsal alanda bir istihdam politikasına, bir teşvik politikasına, yerli tarımın desteklenmesine hizmet ettiğini kimse bana açıklayamaz.

Nasıl yapacaksınız; 1 100 lira, yağın kilosu 1 100 lira, dışarıdan alınsa da böyle. Bakın, birincisi, bu kanunun bir geçiş süresi yok. Dışarıdan ithal edilen yağlarla, şimdi, biyodizelciler biyodizel yapmaya çalışıyor. Bir kere, yerli tarımı destekleyeceğiniz, tarım politikalarını oluşturacağınız güne kadar biyodizel üretilsin istiyorsanız, geçiş süreci olan bir yıllık, birbuçuk yıllık süre içerisinde ithal yağdan aldığınız ÖTV'ye de bir disiplin getirmek zorundasınız; yoksa, bunlar üretemez, piyasada tutunamaz; birincisi bu.

İkincisi, yerli tarımı gerçekten teşvik etmek istiyorsanız, yerli tarımdan üretilen biyoyağlar için ÖTV alınmasın demiyorum, alacağınız ÖTV, biyodizelin mazotla rekabet edebilme şansını doğuracak bir fiyatta olabilmelidir; yani, yerli tarımdan, hatta, hiç ÖTV alınmamalıdır; ama, bir ülkede ÖTV uygulaması varsa, mutlaka disipline edilmesi gerekiyorsa, bunun oranını düşürün ki, biz, mazottan ucuz biyodizel imal edelim de piyasaya satabilelim.

Bir de arkadaşlar, zorunluluk var. Bazı ülkelerde diyorlar ki; mademki bu sürdürülebilir yaşamın gereği, sürdürülebilir bir enerji kaynağı, millî bir enerji kaynağı, biyodizelin kullanım zorunluluğu var. Ee, siz iktidar olarak, kamuda kullanılan ağır tonajlı araçlar biyodizel kullanmakla yükümlüdür diye bir kanun çıkarmayı düşünüyor musunuz?! Eğer, sürdürülebilir enerji ve yaşam anlayışının gereğidir diyorsanız, bunu yapmalısınız.

İkincisi, çiftçinin… Çiftçiye de teşvik veriyor muyuz; evet, veriyoruz; mazotta verdik, 60 000 lira diyorsunuz. O halde, burada ne yapacaksınız; bunu da şimdi belirtmek zorundasınız. Burada çiftçinin kullandığı biyodizelden hiç ÖTV alınmamasını da hedef olarak koymalısınız.

Şimdi, arkadaşlar, bununla bitmiyor. Her tarafı, bu kanunun bölük pörçük ve kopuk. Bakın, daha çerçeve kanun çıkmadı değerli arkadaşlar. Biyodizelciler üretti. Şimdi, bundan sonra o kanun onaylanırsa ne olacak biliyor musunuz; -komisyon üyelerimiz burada, birlikte yaptık- dağıtım firmaları kurulacak, bu biyodizel dağıtım firmalarına verecek, dağıtım firmaları kendi bayilerine verecek, bayiler kanalıyla satışa sunulacak.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bu maliyetler bindiğinde siz 1 litre biyodizelin Türkiye'de satılabileceğini düşünüyor musunuz; nasıl satılacak? Siz hükümetsiniz, bir döneme kadar ithal etmek zorunda değil misiniz yağı; ithal edeceksiniz…

HASAN ANĞI (Konya) - Bunun dışında…

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Ama, bunun dışında değil, bunun dışında değil.

Şunu kastediyorum: Sayın Anğı bir dinleyin, bakın, çok makul bir açıklamam var benim. Şimdi, yağı kaçtan alacağız dışarıdan; 1 000 000 deyin. Bu ülke mazotu ne kadara alıyor dışarıdan bir düşünün bakayım…

AHMET RIZA ACAR (Aydın) - 650 000.

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Değil mi?!

Şimdi, cari açık varken, iç kullanımda sosyal politika yaratılmayacaksa, sürdürülebilir enerji anlayışı tahsis edilemeyecekse, devletin durduk yere bu farkı dışarı vermesinin de bir mantığı, anlamı yok ki; benim anlatmak istediğim bu. Devlet, göz göre göre, cari açığı varken niye milyonlarca lira parayı dışarı versin; böyle bir şey var mı?! Hani biz akaryakıt kaçakçılığını önlemek için biyodizeli teşvik edecektik?! Ne olacak, yine kaçak mazot satılacak, ne fark edecek?! Biyodizeli rekabet ettirmenin koşulu mazottan ucuz piyasaya sokmaktır; birincisi bu. İkincisi değerli arkadaşlarım…

AHMET RIZA ACAR (Aydın) - Arasında fiyat farkı var Tacidar Bey.

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bu ÖTV oranıyla biyodizelin fiyatı mazotla başabaş geliyor. Hesap yapan arkadaşlarım, lütfen, hep beraber gidelim, bir kitapçıdan ilkokul birinci sınıf matematiği alalım, toplayalım çıkaralım aynı sonucu buluruz; bu iş böyle.

Burada anlatmak istediğim bir şey daha var, yine kanunla ilgili bu. Değerli arkadaşlar, başlarken hakikaten ölü doğuyor. Eğer siz, biyodizeli bir tek kanoladan üreteceksiniz derseniz, bu ülkede biyodizeli mahkûm edersiniz. Biyodizelde ürün tanımlamasında bir tek tarımsal ürün sınırlaması veya tanımlaması yapamazsınız. Biyodizelin en önemli kaynaklarından biri de atık yağlardır. Atık yağları bu ülkede katmadeğere dönüştürmek istiyorsanız, atık yağlardan elde edilen biyodizele bir gram ÖTV koymamalısınız. Çevre temizliği… Kanaletlerinize bakın, o kanaletler bir tek atık yağlardan tıkanıyor. Allah rızası için, bütün ülkelerde bunlar ayrılmış. Ben, biyodizelin petrolle birlikte tartışıldığı bir tek ülke Türkiye'yi biliyorum. Birçok ülkede yenilenebilir enerji kanunu içerisindedir, tarımsal akaryakıt ürünleri diye adlandırılır; ama, hiçbir zaman petrolle, benzinle eşdeğer bir yasa çerçevesi içerisinde ele alınmaz.

Eğer biz gerçekçi bir yasa yapacaksak, üç bakanlığın müştereken bir politika belirlemesi lazım. Enerji Bakanlığı, Türkiye'de biyodizeldeki hedeflerini ortaya koyacak. Tarım Bakanlığı, biyodizelde ekilecek tarım ürünleriyle ilgili politikasını ortaya koyacak. Maliye Bakanlığı, bu ikisinden çıkan fiyatı düşünerek, dengeli bir ÖTV politikasıyla biyodizelin yaygın bir şekilde kullanılmasını sağlayacak. Bir sonraki, satış ağı…

Değerli arkadaşlar, biyodizelin, biliyorsunuz, bir başka özelliği… Türkiye yüksek teknoloji üretmiyor. Bir de, tesislerimizi kurarken, dışarıya para vermeyelim diye…

BAŞKAN - Sayın Seyhan, bir dakikanızı rica edebilir miyim.

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Tabiî Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, çalışma süremiz bitme noktasında; ancak, Sayın Hatibin konuşmasının tamamlanması ve maddenin oylanması süresi sonuna kadar sürenin uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Buyurun.

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, anlatmak istediğim konunun özü şudur:

Bir, biyodizelcileri rafinerici konumuna sokmayın. Biyodizel üretimini, bir rafineri mantığıyla ele alamazsınız. Hem istihdam açısından hem kuruluş teknolojisi açısından yerli kaynakların değerlendirilmesi şeklinde bakmalısınız. Dağıtımda da aynı mantıkla bakılmalıdır.

İkincisi, biyodizel stratejik, alternatif bir enerji kaynağıdır. Bunu içimize sindirerek, bunu bir hedef alarak ülkenin son on yılı içerisindeki enerji yapısını gözden geçirip, önümüzdeki yirmi yıllık hedefini koyarak bir parametrede biyodizelin yerini belirlememiz lazım. Biyodizel, kesinlikle, Petrol Kanunuyla, vesaire kanunuyla değil, Yenilenebilir Enerji Kanunuyla birlikte ele alınmalıdır; çünkü, sürdürülebilir enerji mantığının kaynaklarından biridir.

Değerli arkadaşlar, en kritik nokta da, hammaddeye ulaşmak için geçiş dönemi. Bu kanun, hammaddeye ulaşmak için bir geçiş dönemi öngörmüyor. Derhal, kanunda yeni değişiklikler yapılarak, bir, birbuçuk yıllık geçiş döneminde hammadde kaynaklarının sağlanması için tedbirler alınmalı, bu sektör, kanun çıkarılmadan boğulan bir sektör haline dönüştürülmemelidir. Yağ ve bitki ekimi teşvik edilmelidir. Tarım Bakanlığı, biyodizel üretiminde kullanılacak yağların üretimini sağlayacak bitkilerin ekiminde, yerlerinde bir planlama yaparak, özel bir teşvik oluşturmalı, bölgesel ikinci ürün haline getirmelidir.

Birçok ülkede her türlü vergiden muaf tutulmuştur. Vergi dilimleri, diğer akaryakıtlarla rekabet edebilecek koşulda olabilmeli; mutlaka, mazotun ve benzinin altında olmalıdır.

Biyodizelden sonra biyobenzin devreye girecek, biz bunları konuşmaya devam edeceğiz. Türkiye, sürekli, kanunlarını yenileyen bir ülke konumundan çıkarılmalı, tasarladığı, hedeflediği, planladığı güçlü Türkiye'yi yaratacak iradesini ortaya koyan ve hedeflerini ortaya koyan, planlayan bir ülke olabilmelidir.

Ben, bu doğrultuda, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, yapılacak her konuda destek vermeye hazır olduğumuzu bildiriyor, beni dinleyen arkadaşlarıma ve Türkiye'de bu işe destek veren tüm arkadaşlarıma kolaylıklar diliyor, saygılar, sevgiler sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Seyhan.

Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

8 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 30 Mart 2006 Perşembe günü, alınan karar gereğince, saat 14.00'te -arkadaşlar, yarın saat 14.00'te toplanıyoruz- toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

 

Kapanma Saati: 21.05