BIM 2 3 2006-04-18T13:06:00Z 2006-04-18T13:06:00Z 62 41213 234919 TBMM 1957 469 288497 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM: 22       CİLT: 114       YASAMA YILI: 4

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

 

79 uncu Birleşim

23 Mart 2006 Perşembe

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

                                                      Sayfa    

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - YOKLAMA

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Bursa Milletvekili Zafer Hıdıroğlu'nun, Uluslararası Irk Ayırımıyla Mücadele Gününe ilişkin gündemdışı konuşması

2.- Bursa Milletvekili Mustafa Özyurt'un, tekstil ve hazır giyim sektöründe yaşanan sıkıntılara ve alınması gereken önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un cevabı

3.- Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Yıldız'ın, Güneydoğu Anadolu Projesi tamamlandığında, bölgenin tarım sektörüne sağlayacağı yararlara ilişkin gündemdışı konuşması

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- Kütahya Milletvekili Abdullah Erdem Cantimur'un (6/1656, 6/1657 ve 6/1658) esas numaralı sorularını geri aldığına dair önergesi (4/377)

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol, İstanbul Milletvekili Ali Topuz ve Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, uygulanan ekonomi politikalarının esnaf ve sanatkârlara olumsuz etkileri konusunda genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/25)

V.- ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1.- Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)

3.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve 4 Milletvekilinin, Türk Tabipleri Birliği Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 35 Milletvekilinin, 23.1.1953 Tarihli ve 6023 Sayılı Türk Tabipleri Birliği Kanununun 3224 Sayılı Yasa ile Değişik 60 ıncı Maddesinin Birinci Fıkrasının Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (2/672, 2/604) (S. Sayısı: 1069)

4.- Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/278, 1/1034) (S. Sayısı: 17 ve 17'ye 1 inci Ek)

5.- Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/277) (S. Sayısı: 1079)

6.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu ve 9 Milletvekilinin; Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanuna Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/722) (S. Sayısı: 1113)

VII.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, Ceza İnfaz Kurumları çalışanlarının sağlık sorunlarına ve kreş ihtiyacına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/12082)

2.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Türkiye Kömür İşletmelerinin Hazine alacağına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Ali BABACAN'ın cevabı (7/12262)

3.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Türk Telekomun devrinden sonra imzalanan imtiyaz sözleşmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/12399)

4.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Malatya Sigara Fabrikasının kapatılması kararına ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/12443)

5.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in Adana Sigara Fabrikasının kapatılması kararına ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/12444)

6.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya-Finike Mal Müdürlüğünün personel ihtiyacına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/12546)

7.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, Türk Telekomun nakit varlıklarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/12547)

8.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Alevîlere yönelik bazı hizmetlere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet AYDIN'ın cevabı (7/12604)

9.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, engelli personele ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/12842)


I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak iki oturum yaptı.

Antalya Milletvekili Hüseyin Ekmekcioğlu'nun, ihracatta, girdi maliyetlerinin yüksekliği, enerji, istihdam vergileri, yerli hammadde ve KDV oranlarının yüksekliği gibi sorunlara karşı alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşmasına, Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen cevap verdi.

Batman Milletvekili Afif Demirkıran, Dünya Su Gününde, jeopolitik konumundan dolayı önemi daha da artan suyun verimli kullanılmasının yararlarına,

Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu, yeşilkart sistemi ile yeşilkart kullananların sorunlarına,

Ve bu konuda alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

Antalya Milletvekili Hüseyin Ekmekcioğlu ve 36 milletvekilinin, turizm sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/349), Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve öngörüşmesinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:

3 üncü sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden;

1 inci sırasında bulunan,Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/278, 1/1034) (S. Sayısı: 17 ve 17'ye 1 inci Ek)

2 nci sırasında bulunan, Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair 604 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin (1/277) (S. Sayısı: 1079)

4 üncü sırasında bulunan, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısının (1/1030) (S. Sayısı: 904),

5 inci sırasında bulunan, Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve 4 Milletvekilinin, Türk Tabipleri Birliği Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 35 Milletvekilinin, 23.1.1953 Tarihli ve 6023 Sayılı Türk Tabipleri Birliği Kanununun 3224 Sayılı Yasa ile Değişik 60 ıncı Maddesinin Birinci Fıkrasının Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/672, 2/604) (S. Sayısı: 1069),

8 inci sırasında bulunan, Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu ve 9 Milletvekilinin; Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanuna Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/722) (S. Sayısı: 1113),

9 uncu sırasında bulunan, Özel Tüketim Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının (1/1145) (S. Sayısı: 1112),

Görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından;

Ertelendi.

6 ncı sırasında bulunan, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında (1/1089) (S. Sayısı: 1067),

7 nci sırasında bulunan, At Yarışları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair (1/1169) (S. Sayısı: 1090),

Kanun Tasarılarının, görüşmelerini müteakiben, kabul edilip kanunlaştıkları açıklandı.

23 Mart 2006 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime 19.58'de son verildi.

 

 

Ali Dinçer

 

 

 

Başkanvekili

 

 

Ahmet Gökhan Sarıçam

 

Harun Tüfekci

 

Kırklareli

 

Konya

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

No.:

107

 

II.- GELEN KÂĞITLAR

23 Mart 2006 Perşembe

Raporlar

1.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 21 Milletvekilinin; 4722 Sayılı Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun Mal Rejimleri Başlıklı 10. Maddesinin 1. Fıkrası ile 2. Fıkrasının Son Cümlesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma Önergesi (2/615) (S. Sayısı: 1124) (Dağıtma tarihi: 23.3.2006) (GÜNDEME)

2.- Bursa Milletvekili Mustafa Dündar'ın; Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma Önergesi (2/641) (S. Sayısı: 1125) (Dağıtma tarihi: 23.3.2006) (GÜNDEME)

Genel Görüşme Önergesi

1.- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili K. Kemal ANADOL, İstanbul Milletvekili Ali TOPUZ ve Samsun Milletvekili Haluk KOÇ'un, uygulanan ekonomi politikalarının esnaf ve sanatkârlara olumsuz etkileri konusunda Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 102 ve 103 üncü maddeleri uyarınca bir genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/25) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/3/2006)
BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.02

23 Mart 2006 Perşembe

BAŞKAN : Başkanvekili Ali DİNÇER

KÂTİP ÜYELER : Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 79 uncu Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, 21 Mart Uluslararası Irk Ayırımıyla Mücadele Günü münasebetiyle söz isteyen, Bursa Milletvekili Zafer Hıdıroğlu'na aittir.

Buyurun Sayın Hıdıroğlu. (AK Parti sıralarından alkışlar)

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Bursa Milletvekili Zafer Hıdıroğlu'nun, Uluslararası Irk Ayırımıyla Mücadele Gününe ilişkin gündemdışı konuşması

ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 21 Mart Dünya Irkçılıkla Mücadele Günü münasebetiyle söz aldım; hepinizi saygı ve muhabbetlerimle selamlıyorum.

Irkçılık, insanlık tarihi içinde uzun bir geçmişe sahiptir. Eski Roma, Mısır, Yunan toplumlarında egemen uluslar, kendilerinin doğal üstünlüklerine inanırlardı. Kendilerinden olmayan ulusları ikinci sınıf insan, dolayısıyla köle ve hizmetçi olmak üzere yaratılmış topluluklar olarak değerlendirirlerdi.

İsrailoğulları gibi kimi toplumlarda ise ırkçılık dinî bir nitelik kazanmıştı. Sırf kendilerinden olmadığı için, kendi dinlerinden ve ırklarından gelmediği için Hz. Muhammed'in peygamberliğine bile karşı çıkmışlardı. Oysa, İslam, zulüm ve sömürüye yol açan tüm inanç ve düşünceler gibi ırkçılığı da yasaklamıştı.

Hz. Muhammed, ayrıca, 1 400 küsur sene önce ünlü Veda Hutbesinde insanlığa şu tarihî mesajı vermişti: "Ey insanlar! Rabbiniz birdir, babanız da birdir. Hepiniz Adem'in çocuklarısınız. Adem ise topraktandır. Arap olanın Arap olmayana, Arap olmayanın Arap olana, beyazın siyaha, siyahın beyaza üstünlüğü yoktur" derken, bu ünlü mesajıyla insanlığa bir ders vermiştir.

Sayın milletvekilleri, uzun geçmişine rağmen ırkçılık, sosyal bir teori olarak 19 uncu Yüzyılda sistemleşmeye başlamıştır. Amerika'nın keşfiyle Kızılderililere uygulanan asimilasyon politikaları, yine, daha sonra zenciler üzerinde -hepimizin bildiği gibi- oynanan oyunlar, kendi tarihi içinde, ırkçılığın ulaştığı en yüksek noktaların başlangıçları ve önemli örnekleridir. Bunun yanında, Almanya'da Naziler, İtalya'da Mussolini, doğuda islavlar asrımız ırkçılık faaliyetlerinin başını çekmişler; hatta, Güney Afrika Cumhuriyetini, bunu kesinleştirerek, ırk ayırımını içtimai ve siyasî kurumların temel ilkesi olarak kabul etmişlerdi bir zamanlar. Darwin'e göre ise durum çok daha şaşırtıcı ve ilginçtir. 1871 yılında "İnsanın Türeyişi" adlı kitabında Darwin, insanları sınıflara ayırmış, bir grup insanın, yani, beyaz ırkın birinci sınıf insan, beyaz olmayan, yani, zencilerin, Asyalıların, hatta Türklerin maymundan geldiğini bile iddia ederek, maalesef, birileri tarafından, çok bilimsel değer taşıyan bir zat unvanını da almıştır.

Sayın milletvekilleri, 19 uncu Yüzyıla gelindiğinde, Avrupa'daki ülkelerin çoğunluğu millî birliğini sağlamıştır. Bunlardan sadece Almanya ve İtalya'nın millî birlik konusunda geç kalmaları, aşırı milliyetçilik akımları ve ırkçılığın yayılmasıyla, biliyoruz ki, Nazizmin ve faşizmin kök salmasına ve o ülkelerde, iktidar olarak, bugünümüze kadar gelen bu köklerin uzantılarını da maalesef görmekteyiz. Nitekim, sosyal bilimcilerin genel kabulüne göre, milliyetçiliğin en uç örnekleri olan Nazizm ve faşizm, insan hakkı ihlallerinin bariz örneklerini vermişlerdir. İkinci Dünya Savaşında 55 000 000 kişi, Hitler, Mussolini, Stalin gibi psikopat ruhlu insanların yüzünden ölmüşlerdir. Birleşmiş Milletler, 1948 yılında, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinde herkesin eşit olduğunu ve her türlü ayırımcılığa karşı mesaj vermiş; ama, maalesef, ırkçı akımlar da bir türlü durmamıştır. 1997 yılında yapılan araştırmada, Avrupa'da yapılan araştırmada, halkın yüzde 33'ünün de, maalesef, ırkçı kafa yapısına sahip olduğunu da belgelemiştir. Avrupa Topluluğu üyelerinin Sırp saldırganlığına karşı Müslüman Boşnaklara hiçbir yardım eli uzatmamaları, hatta zımnen desteklemeleri, Almanya'daki yabancılara Neonaziler tarafından düzenlenen saldırıların gerekli cezalara çarptırılamaması, Fransa'daki Arap ve zencilerin ırkçı saldırılara maruz kalmaları, İngiltere ve İrlanda arasındaki problemler, Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa'daki hâkim olan ırkçılığın da en önemli örnekleridir.

Değerli arkadaşlar, bizim ecdadımız olan Osmanlı İmparatorluğu döneminde insan hakları açısından, yani ırkçılığa karşı çıkan çok örnekler var; ama, ben sadece Osmanlı arşivlerinden bir örnek vermek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın lütfen.

ZAFER HIDIROĞLU (Devamla) - Müslüman ile Yahudi komşu kavga ederler. Tabiî, Müslüman rahattır, Osmanlı kadısı Yahudiden yana olacak değil ya gibi bir zehaba kapılır; ama, mahkeme neticesinde Müslüman haksız bulunur ve o zaman İstanbul'un en ücra köşesine sürülür, en uzak yerine sürülür. Yani, hak ve adalet ölçüleri içinde, ırkçılığın yayılma eğilimi gösterdiği dönemde bile ecdadımızın bu engin hoşgörüsünü görmekteyiz.

BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.

ZAFER HIDIROĞLU (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, insanlığımız gereği de, evrensel değerler gereği de, inancımız gereği de, insanlık adına çağdışı kafa yapılarının ürünü olan ırkçılık, kabilecilik, bölgecilik gibi kavramlar, büyük bedeller ödeyerek Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde kurduğumuz cumhuriyeti, maalesef, parçalamak istiyorlar. Sadece Çanakkale'de 250 000 şehidimizin omuz omuza savaşan kardeşler topluluğu olduğunu unutmamamız lazım. Onlar Mardinli, Trabzonlu, Diyarbakırlı, Nevşehirli, Giresunlu, Edirneliydiler; ama, onlar, Aliler, Osmanlar, Hasanlar, hep beraber, bu ülkenin, hem kendi kültürlerini yaşarken hem kendi âdet ve töreleriyle yaşarlarken, bir taraftan da, kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devletine sahip çıkanlardı. Biz, onların torunları olarak, iktidar ve muhalefet, sivil toplum örgütleri ve Yüce Türk Milleti, hep beraber, bu konuda daha duyarlı olmak, millî birliğimizi, bütünlüğümüzü, bu gün vesilesiyle bu konuda daha bilinçli olmamız gerekir. Irkçılıkla mücadele konusunda yapılan bütün çalışmalara, bu çalışmaları yapan herkese ve siz değerli milletvekili arkadaşlarıma ve Yüce Türk Milletine saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Bursa'yla başladık, Bursa'yla devam ediyoruz.

Gündemdışı ikinci söz, tekstil sektörüyle ilgili söz isteyen Bursa Milletvekili Mustafa Özyurt'a aittir.

Buyurun Sayın Özyurt.

2.- Bursa Milletvekili Mustafa Özyurt'un, tekstil ve hazır giyim sektöründe yaşanan sıkıntılara ve alınması gereken önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un cevabı

MUSTAFA ÖZYURT (Bursa) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; tekstil ve hazır giyim sektöründe yaşanmakta olan sorunları Meclis kürsüsünden sizlerle paylaşmak için gündemdışı söz almış bulunuyorum; bu bağlamda, hepinizi ve televizyonları başında bizi izleyenleri en içten saygılarımla selamlarım.

Ancak, sözlerime başlamadan önce, doksanbir yıl önce yaşanan ölüm kalım mücadelesinin sembolü 18 Mart Çanakkale şehitlerini huzurlarınızda saygıyla bir defa daha hatırlamak istiyorum. Bir kez daha görüldü ki, bu topraklarda yaşamak için her şeyi göze aldığımız bir günde bizi bu topraklardan atmaya çalışanlara verilmiş bir derstir Çanakkale. Millî kurtuluş direncimiz Çanakkale'de mayalanmıştır arkadaşlar. Mustafa Kemal ve arkadaşlarını saygı, bağlılık ve minnetle bir kez daha anmak istiyorum. Her şeyden önce, bu, aydınlık düşüncenin, gerçekçi yaklaşımın bir zaferidir. Uydurma, bulutlardan inenlerle yapılmış olan bir savaş değildir; bu, bir hurafe savaşı değildir. Lütfen, bilenler bilmeyenler, birbirlerine bunu anlatsınlar. Biz, gerçek bir savaşla Çanakkale'den zaferle çıktık.

Değerli arkadaşlarım, tekstil ve hazır giyim sektörü, Türkiye gayri safî millî hâsılasının yüzde 12'sini oluşturmaktadır. İmalat sanayii üretiminde ise yüzde 47'sini karşılamakta ve Türkiye'nin toplam ihracatının yaklaşık olarak yüzde 38'i tekstil ve hazır giyim sektörüdür. 3 000 000'a varan çalışanıyla toplam istihdamın yüzde 20'sine katkıda bulunmaktadır, 10 000 000 kişiye ekmek vermektedir arkadaşlar. Türkiye, tekstilde Avrupa Birliği ülkeleri açısından birinci önemli konumdadır; hazır giyim sektöründe ise, Avrupa Birliği için ikinci, dünya için üçüncü tedarikçi ülke konumundadır.

Böylesine önemli bir sektör kan kaybetmektedir arkadaşlarım. Buna seçim bölgem olan Bursa'dan örnekler vermek istiyorum. Bursa, Türkiye tekstilinin tarihten gelen lideri olarak, geçmişten geleceğe sektörün öncüsü olmaya devam etmektedir. Bursa'da bu sektörde çalışan 8 000 dolayında -tekrar söyleyeyim arkadaşlar, 8 000 dolayında- irili ufaklı işyeri bulunmaktadır. Türkiye'de bulunan 11 adet sentetik fabrikasının 8'i Bursa'dadır. Bursa İlimiz, sentetik iplik bakımından Türkiye'deki üretimin yüzde 70'ini karşılamaktadır. Övünerek söylemek istiyorum; dünyada, bu kadar iplik fabrikasının bir yerde olduğu tek yer Bursa'dır.

Değerli arkadaşlarım, daha fazla rakamlarla sizin başınızı ağrıtmak istemiyorum; ama, bazı gerçekleri de dile getirmek istiyorum. AKP işbaşına geldiği günden bu yana, tekstil sektörü kan kaybetmektedir. İktidara gelmeden önce her yerde bol keseden savuran iktidar, bu sorunları çözmek zorundadır. İktidar olup da çözüm önerilerini bulamamak veya bildiği halde uygulamamak, bu ülkede yeni ekonomik krizlere sebep olmak demektir. Çin'den ocak ayında 10 700 000 dolarlık hazır giyim, 39 400 000 dolarlık da dokuma ithal edilmiştir. Kalitesiz, denetimsiz Çin mallarının ülkemize girişi, bu sektörümüze büyük darbe vurmaktadır. Hazır giyim ve konfeksiyonda ülkemizde 1 Ocak-22 Mart 2006 tarihleri arasında yüzde 7,6'lık bir düşüş olmuştur.

Değerli arkadaşlarım, tekstil sektöründekiler Başbakanla görüştüler. Yapılan konuşmaların sonunda, KDV'deki oran yüzde 18'den yüzde 8'e indirildi; ama, bununla, yalnızca iç pazara yönelik olarak bir girişim olmuştur, bunun ihracata hiçbir etkisi yoktur. Ayrıca, üstüne üstlük, 18'den 8'e indirilirken, bu arada doğalgaza da yüzde 5 zam yapılmıştır ve indirimin yüzde 5'i alıp götürülmüştür.

Değerli arkadaşlarım, biz, bu konuda sabırla bekledik ve iktidarın bu işe bir çözüm bulması için elimizden gelen gayreti gösterdik; ancak, tekstil sektörüyle Başbakanın yapmış olduğu görüşmenin sonunda, bize göre, dağ fare doğurmuştur. Dün, İstanbul Sanayi Odasında konuşan Başbakan, sanayicilerimizi beceriksizlikle azarlamıştır, "siz beceriksizsiniz" demiştir arkadaşlar sanayicimize, "KDV'yi indirdik daha ne istiyorsunuz…"

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA ÖZYURT (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

Ayrıca, Başbakan "bu kadar bunları yaptık, bir teşekkür bile etmediniz" demiş. Ben kendisine hemen söyleyeyim. Sanayiciler, bugün, kendisine büyük bir teşekkür ilanı çıkardılar. Bunu çerçeveletip Başbakana göndereceğim, belki odasına asar. Hiç değilse, sanayiciler beni hatırladılar derler. Teşekkür burada. Onu da söyleyeyim arkadaşlar.

Aslında bu işin çözümü belli. Başbakan da biliyor, iktidar da bu işin şeyini biliyor. Yine, Başbakan dünkü konuşmasında diyor ki: "49 ile teşvik uyguladık, gelmiyorsunuz, Romanya'ya, Rusya'ya gidiyorsunuz." O zaman, şöyle bir arkasını dönsün Başbakan, neden bu sanayicimiz bu 49 ile gitmiyor da Romanya'ya veya Rusya'ya gitmeye kalkıyor, demek ki bir eksiğimiz var, görsün o eksiği.

Arkadaşlar, bu ülke bizim ülkemiz, bu insanlar bizim insanımız. Bu sorunlara burada çözüm bulmak zorundayız. İktidar veya muhalefet önemli değil; ama, bu insanlarımızın dertlerine çözüm bulmak zorundayız. Gaziantep'te 11 iplik fabrikası kapanmıştır, 5 000 kişi işsiz kalmıştır, on ayda yaklaşık olarak 200 000 tekstil işçisi işten çıkarılmıştır. Hâlâ tekstilde önemli sorun yok diyorsanız, işte rakamlar…

Arkadaşlarım, gelin, bu işe bir çözüm bulalım, gerekirse Meclis araştırması verelim, hep birlikte bu konuyu enine boyuna tartışalım. Bundan kaçmakla bir yere varamayız. Gelin, bu sorunu hep birlikte çözelim.

Sabırla dinlediğiniz için hepinize teşekkür ederim. Sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Bursa Milletvekili Mustafa Özyurt'un tekstil sektörüyle ilgili gündemdışı konuşmasına, Hükümet adına Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Ali Coşkun katkıda bulunacak.

Buyurun Sayın Coşkun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Mustafa Özyurt arkadaşımızın, ekonominin itici gücü olan sanayiyle ilgili gündemdışı konuşması dolayısıyla bize de cevap verme imkânı hazırladığı için kendisine teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlar, daha, çok uzaklarda değil, biz iktidar olmadan önce ekonomimizin ne durumda olduğunu şöyle bir hatırlamanızı istiyorum. Yüksek borç yükü altında yüksek faiz, yüksek enflasyon, uygulanan yanlış ekonomik politikalar bir taraftan Türkiye'yi rant ekonomisine itmiş -çünkü, devlet tefeciliği teşvik etmişti- diğer taraftan, yine yanlış politikalarla Türkiye…

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Hangi tarih Bakanım, hangi tarih?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (Devamla) - Biraz dinlerseniz iyi olur.

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Tarihi,  tarihi?..

BAŞKAN - Müdahale etmeyelim arkadaşlar. Lütfen, dinleyin.

Devam edin Sayın  Bakan.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (Devamla) - 2002 Anavatan, DSP ve MHP İktidarının koalisyon döneminde; biz almadan önceki dönemi söylüyorum. Ondan öncekiler  sizin takdirinizde zaten.

AK Partinin iktidar olmasıyla, bir tarafta durgun olan ekonominin getirdiği ve yanlış politikaların iş dünyasını kayıtdışı sisteme doğru ittiği bir düzenden, alınan sosyoekonomik tedbirlerle Türk ekonomisi darboğazları aşmış, düzlüğe çıkmış, şu anda sürdürülebilir bir büyüme sürecine girmiştir. Bu süreçte itici güç sanayidir ve iktidarımızın sanayie verdiği önem ortadadır. Özellikle gümrük duvarlarının kalktığı, ülkeler arasında sadece coğrafî ve siyasî sınırların kaldığı, ticarî ve ekonomik sınırların kalktığı bu küreselleşme sürecinde, KOBİ dediğimiz küçük ve orta işletmeler ile esnaf ve sanatkârlara, iktidarımız, cumhuriyet tarihinin en önemli desteklerini vermektedir. İşte, bu yapı içinde eğer ihracat 30 milyar dolarlardan 70 milyar dolarları aşmışsa ve kapanan kepenkler yeniden açılmış, duran imalathaneler tekrar çalışmaya başlamış, kapasite kullanım oranları yüzde 80'leri bulmuşsa ve bu talepleri aşan değerler yatırıma doğru dönüyorsa, burada sanayie verilen önemdir. Dolayısıyla, sanayiin de öncü sektörlerinden birisi tekstil sektörüdür.

Tabiî ki, bu küreselleşme sürecinde, sizlerin de destekleriyle, iktidarın uyguladığı politikalar neticesinde siyasî istikrarın sağlanması, sosyal barışın sağlanması ve neticede devletin ekonomiden elini çekerek, piyasa şartlarında, piyasanın kendi dinamiklerini ve dengeleri oluşturması neticesinde artık ekonomimizin de bir istikrara girdiğini kabul etme durumundayız.

Bu istikrarın belirtilerinden bir tanesin de, müdahale olmadan Türk parasının kendi kıymetini koruyabilmesidir. Dolayısıyla, tabiî ki, kurdaki bu durum dolayısıyla bazı sektörlerimiz sıkıntı çekmektedir. Bunları biliyoruz. Dolayısıyla, bazı sektörler de bundan memnundur; çünkü, ucuz girdi malı temin edip, pahalı ihracat yapabilmektedir; ama, biz, ekonomiyi bir bütün olarak ele alıyoruz. Dolayısıyla, tekstil sektörümüz, Türkiye'nin sanayileşmesinde öncü bir sektördür, istihdamda büyük katkıları vardır ve ihracatta öndeki sektörlerimizden biridir.

Nitekim, Bakanlığımızın diğer ilgili bakanlıklarla yaptığı çalışmaların ışığında, 7 saati aşkın süre -14 bakan arkadaş da zannediyorum katılmıştı- Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğiyle beraber, 364 odanın, borsanın katıldığı, bölgesel sorunları ve sektör sorunlarını rapor halinde inceledik, 34 sektörün bütün sorunlarını masaya yatırdık; fakat, tekstil ve konfeksiyona, deri sektörüne ayrı önem verdiğimiz için, sektör temsilcilerinin arzusuyla, Sayın Başbakanımız yeniden o konuda toplantı düzenledi ve o toplantıda gelen talepler karşısında, şu andaki malî dengeleri bozmayacak bir sistemde, bir tarafta Yüce Meclisin kararıyla Kurumlar Vergisi yüzde 20'lere düşürülürken, tekstil sektöründe, konfeksiyonda ve deride, daha önce eğitim, sağlık ve gıdada nasıl ki KDV'yi indirdiysek, bu kez bu sektörde de KDV'yi aşağı indirerek iki konuda önemli adım attık. Birincisi, kayıtdışı sistemi. Tekstilin bu kadar önemli sektör olmasına rağmen, daha önce bahsettiğim gibi, yanlış politikalar neticesinde en fazla kayıtdışı yapılan sektörlerden bir tanesi. İkincisi de, ihracatta naylon fatura hakkındaki dedikodular neticesinde bu KDV'nin indirilmesiyle bu konuda büyük adımlar atılabileceğine inandık. Böylece, sektöre büyük bir destek verdik.

Sayın Başbakanımızın İstanbul Sanayi Odasında, benim de mensubu olmakla gurur duyduğum ve hâlâ şeref üyesi olduğum İstanbul Sanayi Odası Meclisinde yaptığı konuşmaysa, basına biraz yanlış aksetmiş durumda. Tamamen, 49 ile verilen teşvikler konusundaki ve enerji konusundaki konuşmalarda Başbakanımızın verdiği bir cevap öne çekilerek alınmıştır; orada kötü bir kasıt yoktur. Her zaman, Sayın Başbakanımız, bakan arkadaşlarım ve ben, her toplantıda söylüyorum. Ekonomide kazanılan bu üstün seviye, sadece Hükümetin başarısı değil, aslında, özel sektör öncülüğünde seçilen kalkınma modelinde özel sektörün ve o sektörde çalışanların, kutsal bildiğimiz emeğin fedakârlıklarıdır. Geldiğimiz noktada bütün sektörler takip edilmektedir; çünkü, makroekonomik dengelerin kurulduğu bir ülkede, ondan sonra mikro sorunlar karşınıza çıkar. İşte, sektör sorunları bunlardan bir tanesidir. Kurlara müdahale etmeme kararlılığı içinde olduğumuza göre, dolayısıyla devletin de ekonomiye doğrudan müdahalesini yapmayacağımıza göre, şu anda, sanayiin sıkıntılarından girdi maliyetleri üzerinde çalışıyoruz, vergi, Sosyal Sigortalar Kurumu primleri matrahı ve enerji konusunda hassasiyetle çalışıyoruz. Malî dengeyi bozmadan, yeni kaynaklar doğurdukça, bu kuruluşlarımızın küreselleşme sürecinde rekabet ettiği ülkelerdeki girdi maliyetlerine ulaşması için çalışmalar devam etmektedir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ÖZYURT (Bursa) - Bakanım, biz sizden genel bilgi istemedik, sorularımıza cevap istedik, siz genel bilgi verdiniz burada.

BAŞKAN - Bir dakika…

MUSTAFA ÖZYURT (Bursa) - Ansiklopedik bilgi istemiyoruz…

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Bilhassa, genel bilgi verirken de…

BAŞKAN - Buyurun… Yerinizden…

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Fiskobirlik'e beş kuruş para yardımı etmediniz, onu da söylemediniz.

BAŞKAN - Değerli arkadaşlarım, yerinizden konuşmayın…

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - O, özel bir konu…

BAŞKAN - Yerinizden konuşmayın…

Hepinizin bu kürsüden konuşma hakkı var İçtüzük hükümlerine göre.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sayın Başkanım, yazılı olarak cevap vereceğim.

BAŞKAN - Eksik kalan varsa, başka Meclis denetim yöntemleri var, yazılı ve sözlü soru sorarak, daha sonra tekrar söz alarak konulara açıklık getirilebilir.

Değerli milletvekilleri, gündemdışı üçüncü söz, Güneydoğu Anadolu Projesi GAP'ın sorunları hakkında söz isteyen, Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Yıldız'a aittir.

Buyurun Sayın Yıldız. (CHP sıralarından alkışlar)

3.- Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Yıldız'ın, Güneydoğu Anadolu Projesi tamamlandığında, bölgenin tarım sektörüne sağlayacağı yararlara ilişkin gündemdışı konuşması

MAHMUT YILDIZ (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sıradan bir proje gibi kendi kaderine terk edilmiş bulunan, cumhuriyet tarihimizin en büyük projesi olan GAP'a hükümetin ve Parlamentonun dikkatini çekmek üzere gündemdışı söz almış bulunuyorum; konuşmama başlamadan önce, hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum.

GAP'ın daha iyi anlaşılabilmesi için, Parlamentonun takdirine, dikkatine bazı rakamları sunmak istiyorum.

Türkiyemizin yüzölçümü 78 000 000 hektardır. Bu alanın 28 000 000 hektarı tarım arazisi olarak kullanılabilir. Tarım arazisi olarak kullanılan bu 28 000 000 hektarın da 8,5 milyon hektarı sulanabilir mertebededir. GAP'ta ise, sulanacak arazi 1,7 milyon hektar olup, bu da, Türkiye'de sulanabilecek arazinin yüzde 20'sine tekabül etmektedir. Ne yazık ki, böyle ciddî bir projede 30 yılın sonunda sulamada gerçekleştirilen rakam, Şanlıurfamızda sulanabilecek 700 000 hektar arazinin ancak yüzde 22'sini gerçekleştirebilmiş bulunuyoruz.

GAP demek, sadece Şanlıurfa demek değildir. GAP alanı kapsamında Adıyaman, Gaziantep, Kilis, Şanlıurfa, Diyarbakır, Mardin, Siirt, Batman, Şırnak olmak üzere 9 ilimiz mevcut olup ve bu illerde nüfusumuzun yüzde 10'u yaşamaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, entegre kalkınma projesi olan GAP tamamlandığında, bölgenin millî gelirden aldığı pay ve gelir seviyesi artacak, sosyal, kültürel gelişme sağlanacak, bölgeler arasındaki kalkınmışlık katsayısı 12'den Avrupa standartlarına çekilecek, 1 000 000 insanımız iş sahibi olacak, kırsal alandan şehirlerin varoşlarına göç duracak, anarşi ve terörün önlenmesinde ciddî katkılar yapılacaktır. Kısacası, bölgenin makûs talihini ve Türkiye'nin tarımda dışa bağımlılığını GAP'ın sulamalarını gerçekleştirmekle yeneceğiz.

GAP'ın bölgemiz ve ülkemiz için acilen bitirilmesinin şart olduğunu gören önceki hükümetler, 4.6.1998 tarih ve 98/11231 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla, GAP'ın 2010 yılında bitirilmesine karar vermişlerdir. Bu nedenle, GAP'ta sulanacak 400 000 hektar arazinin, ülkelerarası ikili işbirliği çerçevesinde, dış kredi sağlamak suretiyle bitirilmesi düşünülmüş. Neticede, 15 ünitenin dış kredili olarak yapılması için izin alınmış, Yayla Projesine de başlanmıştır.

Ayrıca, Mardin Ceylanpınar 1 inci, 2 nci, 3 üncü kısım inşaatları, Kralkızı Dicle pompa sulaması ile 2 nci kısım ve Savsat pompa sulamalarını ihtiva eden 104 000 hektarlık alanın İsrail kredisiyle sulanması koşulları sağlanmış, sözleşmeler imzalanmış ve müzakerelere başlanmış. Bunun dışında, Türkiye-Hollanda ikili anlaşmasıyla da 70 000 hektarlık, yine Kralkızı Dicle sulamalarının anlaşmaları tamamlanmış, müzakerelerine başlanmış. Bunların yanında da, 100 000 insanımızın göçebe hayatı yaşadığı ve 100 000 hektar arazimizin sulanmasında, Suruç Ovasının sulanması için de Amerika Birleşik Devletleriyle dış kredili ikili anlaşma yapılması sağlanmış. Bunların sağlanmasına rağmen, maalesef, AKP İktidarında, kredisi hazır, ihalesi yapılmış, proje çalışmaları başlatılmış bu işlerin, tamamen…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.

MAHMUT YILDIZ (Devamla) - Tamam efendim.

…zamanında bitirilmesi için ödenekler de AKP İktidarı tarafından bütçeye konulamamıştır. AKP İktidarı döneminde bütçeye konulan ödeneklerle, on yılda bitirilmesi düşünülen bu projenin, kırküç yıl sonra ancak bitirilebileceği söz konusudur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; IMF dayatmalarıyla tarım politikalarımızı belirleyen Avrupa ülkelerindeki tarımsal değerlere baktığımızda, sulamaların, acilen en kısa zamanda gerçekleştirilmesine ihtiyaç olduğu görülmektedir. Nüfusunun yüzde 7'si tarımla uğraşan kalkınmış ülkelerde, bir tarımcı ailesi, kendisine ilave olarak, ayrıca 50 kişiyi doyuracak kadar tarımsal ürün üretmeyi başarırken, nüfusun yüzde 50'si tarım sektöründe faaliyette bulunan gelişmekte olan ülkelerde, bir tarım ailesi, kendisine ilaveten ancak 2 kişiye ürün üretebilmektedir. Sulu tarıma geçmiş Avrupa Birliği ülkelerinde, tarımda çalışan kişi başına yaratılan katmadeğer, Danimarka'da 47 000 dolar, Hollanda'da 44 000 dolar, Fransa'da 35 000 dolar iken, Türkiye'de bu rakam 2 000 dolar mertebesindedir.

Tarımda sulama yapıldığında, net gelirin 4 kat, gayri safî millî ziraî gelirinse 6 kat artacağı gözlemlenmiştir. GAP tamamlandığında, sulama faydası 2,1 milyar dolar, enerji faydası 2,2 milyar dolar olmak üzere, ulusal ekonomiye yılda toplam 4,3 milyar dolar katkı sağlanacaktır.

Kendi tarımına yüzde 40'ların üzerinde destek veren, fakat, ülkemizde tarımı desteklemeyi kabul etmeyen AB ülkeleriyle tarımda serbest rekabet etmenin tek yolu, sulamaların gerçekleştirilmesine bağlıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bölgemizin en önemli sorunlarından birisi de, enerjideki kayıp kaçağın yeraltı sulamalarında önlenmesi, çiftçilerimizle devletin barışık yaşaması, enerji bedellerinin ödenmesi, kendi olanağıyla yatırım yaparak, yani, devletin yapmadığı görevi yaparak arazilerini sulayan vatandaşlarımızın dönüm başına ücret olarak ödedikleri para 70-80 milyon lira iken, devletin 8 000 dolar yatırım yaparak suyu götürüp, vatandaşa suyu götürürken vatandaştan dönüm başına aldığı su bedeli 8 000 000 TL'dir.

Adaleti ve eşitliği, içbarışı sağlamanın yolu, kendi sulamasını yapan vatandaşlarımızın da, saatteki okumalar yerine, suladığı alan üzerinden enerji bedellerini ödemesiyle sağlanacaktır.

Sözlerime son verirken, fakirin ümidi olmasını talep etmediğim, bölgemizin umudu olan GAP'a başta bölge milletvekillerimizin ve bütün Parlamentonun sahip çıkacağı düşüncesiyle, hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Sözlü soru önergelerinin geri alınmasına dair bir önerge vardır; okutacağım.

Daha önce, Kâtip Üye arkadaşlarımızın oturarak okumalarını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Buyurun okuyun:

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- Kütahya Milletvekili Abdullah Erdem Cantimur'un (6/1656, 6/1657 ve 6/1658) esas numaralı sorularını geri aldığına dair önergesi (4/377)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 276, 277 ve 278 inci sıralarında yer alan (6/1656), (6/1657) ve (6/1658) esas numaralı sözlü soru önergelerimi geri alıyorum.

                                                        Abdullah Erdem Cantimur

                                                                          Kütahya

BAŞKAN - Söz soru önergeleri geri verilmiştir.

Bir genel görüşme önergesi vardır; okutuyorum:

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol, İstanbul Milletvekili Ali Topuz ve Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, uygulanan ekonomi politikalarının esnaf ve sanatkârlara olumsuz etkileri konusunda genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/25)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Uygulanan ekonomik politikaların esnaf ve sanatkârlarımıza olumsuz etkilerini değerlendirmek üzere, Anayasanın 98 ve İçtüzüğün 101, 102 ve 103 üncü maddeleri uyarınca, CHP Grubu adına genel görüşme açılmasını arz ve teklif ederiz.

 

 

K. Kemal Anadol

Ali Topuz

Haluk Koç

 

İzmir

İstanbul

Samsun

 

CHP Grup Başkanvekili

CHP Grup Başkanvekili

CHP Grup Başkanvekili

Gerekçe:

Sayıları 5 000 000'a ulaşan ve 227 işkolunda faaliyet gösteren esnaf ve sanatkârlarımız, aileleriyle birlikte düşünüldüğünde, toplam nüfusumuzun yaklaşık yüzde 30'luk bölümünü oluşturmaktadır. Bu niteliğiyle, esnaf ve sanatkârlarımız, ekonomik ve sosyal yaşamın vazgeçilmez unsuru ve temel direğidir. Anayasamızın 73 üncü maddesinde de bu gerçeklere vurgu yapılmış "Devlet, esnaf ve sanatkârları koruyucu ve destekleyici tedbirleri alır" ifadelerine yer verilerek, esnaf ve sanatkârların korunması ve desteklenmesi konusunda devlete görev verilmiştir.

Esnaf, sanatkârlar ve küçük işletmeler, ekonomideki mikro kaynakları harekete geçirerek, ülke kaynaklarının kullanımı açısından ekonomiye dinamizm kazandırmakta; vergi gelirlerine, istihdama ve katmadeğere büyük katkı sağlamaktadır.

Bu açıdan, esnaf ve sanatkârlarımızın yeterince desteklenmemesi, bölgelerarası eşitsizliklerin giderilmesinden gelir dağılımı bozukluklarına, en temel sorun işsizliğe kadar bir dizi sosyal sorunu da beraberinde getirmektedir.

Büyük ekonomik krizin ardından yıllar geçmesine karşın, esnaf ve sanatkârlarımızın durumu düzeleceğine daha da ağırlaşmaktadır. Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Sicil Gazetesinde yayınlanan sicil ilanlarına göre, 2006 yılının ilk iki ayında 98 400 kişi mesleği bırakırken, 38 100 kişi yeni kayıt yaptırmıştır. 2006 yılının ilk iki ayında kapanan şirket sayısının 2005 yılının aynı dönemine göre yüzde 518 oranında artış göstermesi, kriz döneminde bile görülmedik bir tablo olarak karşımıza çıkmaktadır.

Esnaf ve sanatkârlarımızın en önemli sorunlarının başında, sağlanan destek unsurlarının yetersizliği gelmektedir. Türkiye'de, esnaf ve sanatkârlara sağlanan destek unsuru "düşük faizli kredi" uygulamasıdır. Devamlılığı olmayan, zaman içerisinde ortadan kaldırılacak bu uygulama, istemleri karşılamakta yetersiz kalmaktadır. Üretimi ve verimliliği gözetmeyen, katmadeğeri yüksek mal ve hizmet üretimine yönlendirmeyen bu destek unsuru, Avrupa Birliği mevzuatına paralel olarak yeni teşvik araçlarıyla desteklenmelidir.

Vergi oranları konusunda herhangi bir iyileşme sağlanmadığı gibi hayat standardı esasının yeniden getirileceğine ilişkin söylentiler esnaf ve sanatkârlarımızın geleceğe dönük hesap yapmasını engellemektedir.

Hiper ve grosmarketler bugün ülkemizde faaliyet gösteren 227 esnaf ve sanatkâr kolundan 80'ini, yani yüzde 35'ini olumsuz olarak etkilemektedir. Bu büyük alışveriş merkezleri çevrelerinde bulunan esnaf ve sanatkârlarımız işyerlerini kapamak zorunda kalmaktadır. Bu konuda Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca yapılan çalışmalar da esnaf ve sanatkârlarımızın sorunlarını giderecek tedbirleri içermemektedir. Bu açıdan Avrupa Birliği mevzuatına uyumlu tedbirlerin bir an önce hayata geçirilmesi gerekmektedir.

Esnaf ve sanatkârlarımızın en önemli sorunlarından biri de sosyal güvenlik olanaklarının yetersizliğidir. Primlerini ödeyemeyen milyonlarca esnaf sağlık hizmeti alamamakta, alınan sağlık hizmeti de diğer sosyal güvenlik kurumlarınca sağlanan hizmetlerin gerisinde kalmaktadır. Açlık sınırının altında bir maaşla geçinmeye çalışan Bağ-Kur emeklilerinden yüzde 10 oranında sosyal güvenlik destekleme primi kesilmesi, sosyal güvenlik sisteminin açıklarını esnaf ve sanatkârlarımızın sırtına yüklemek anlamına gelmektedir.

Bu sorunlarla birlikte son aylarda kapanan şirket sayısında ortaya çıkan büyük artışlar, esnaf ve sanatkârlarımızın sorunlarının giderek derinleştiğini ortaya koymaktadır. Bu nedenle konunun ivedi olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinde tartışılması amacıyla, Anayasanın 98 ve İçtüzüğün 101, 102 ve 103 üncü maddeleri uyarınca bir genel görüşme açılmasını istemek zorunluluğu doğmuştur.

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemde yerini alacak ve genel görüşme açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Danışma Kurulunun Önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.

V.- ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1.- Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

No: 191                                               Tarihi: 23.3.2006

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 331 inci sırasında yer alan 1099 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 7 nci sırasına, 23 üncü sırasında yer alan 846 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 8 inci sırasına, 12 nci sırasında yer alan 1081 sıra sayılı kanun teklifinin bu kısmın 9 uncu sırasına, 340 ıncı sırasında yer alan 1114 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 10 uncu sırasına alınmasının ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesinin,

22.3.2006 tarihinde dağıtılan ve aynı tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan milletvekilleri lojmanlarında Mustafa Güngör'ün öldürülmesinin aydınlatılması ve sorumluların belirlenmesi hakkındaki (10/185) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun 1056 sıra sayılı raporunun gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmında yer almasının ve görüşmelerinin 28.3.2006 Salı günkü birleşimde yapılmasının,

Genel Kurulun; 28.3.2006 Salı ve 29.3.2006 Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü sorular ile diğer denetim konularının görüşülmemesinin, 28.3.2006 Salı günkü birleşiminde gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmında yer alan 1056 sıra sayılı raporun görüşmelerinin ardından kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesinin;

Genel Kurulun; 28.3.2006 Salı günü 15.00-22.00, 29.3.2006 Çarşamba günü 15.00-21.00 ve 30.3.2006 Perşembe günü 14.00-21.00 saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesinin;

Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.

 

 

 

Nevzat Pakdil

 

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi

 

 

 

Başkanı V.

 

Faruk Çelik

Kemal Anadol

Süleyman Sarıbaş

 

AK Parti Grubu

CHP Grubu

Anavatan Partisi Grubu

 

Başkanvekili

Başkanvekili

Başkanvekili

BAŞKAN- Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Önce, sırasıyla, yarım kalan işlerden başlayacağız.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

BAŞKAN - 3 üncü sırada yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu gelmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.

4 üncü sırada yer alan, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)

BAŞKAN -Komisyon ?..Yok.

Ertelenmiştir.

5 inci sırada yer alan, Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve 4 milletvekilinin, Türk Tabipleri Birliği Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 35 milletvekilinin, 23.1.1953 tarihli ve 6023 sayılı Türk Tabipleri Birliği Kanununun 3224 sayılı Yasa ile Değişik 60 ncı Maddesinin Birinci Fıkrasının Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

3.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve 4 Milletvekilinin, Türk Tabipleri Birliği Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 35 Milletvekilinin, 23.1.1953 Tarihli ve 6023 Sayılı Türk Tabipleri Birliği Kanununun 3224 Sayılı Yasa ile Değişik 60 ıncı Maddesinin Birinci Fıkrasının Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (2/672, 2/604) (S. Sayısı: 1069) (x)

                                        

(x) 1069 S. Sayılı Basmayazı 1.3.2006 tarihli 69 uncu Birleşim Tutanağına eklidir.

BAŞKAN - Komisyon ?..Yerinde.

Hükümet?..Yerinde.

Şimdi, teklifin tümü üzerinde, şahsı adına ikinci söz sırası, Kocaeli Milletvekili Nevzat Doğan'a aittir.

İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Konuşmuyor efendim.

BAŞKAN - Konuşmuyor…

Sayın Haluk Koç?.. Yok.

Sayın Ümmet Kandoğan... Buyurun.

Süreniz 10 dakika Ümmet Bey.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Bir süreden beri ara verdiğimiz bir kanun teklifini yeniden gündemimize aldık. Tabiî, ben, öncelikle, Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmeye başlanan, ancak, ne hikmetse, hangi sebeplerden kaynaklanmışsa bilemiyorum, görüşmeler başlamış olmasına rağmen, yaklaşık bir aydan beri görüşmelerin durdurulduğu bir kanun teklifini görüşüyoruz. Herhalde, bunun sebebi, Türk Tabipler Birliğinin, dün, Türkiye Büyük Millet Meclisi önüne gelip, bir basın açıklaması yapmasından kaynaklanmaktadır. Eğer, Türkiye Büyük Millet Meclisinin önüne, dün, Türk Tabipler Birliğinin ilgilileri gelmemiş olsaydı, herhalde, Türk Tabipler Birliğiyle ilgili bu kanun teklifini bugün görüşmeyecektik; ancak, Türk Tabipler Birliği feryat ediyor, çok uzun zamandan beri kanunlaşması gereken bir meselenin Türkiye Büyük Millet Meclisinde kanunlaşmamasından dolayı bir anayasal ihlalin söz konusu olduğunu ifade ediyorlar.

Biz tümü üzerinde görüşmelere başladık, gruplar adına konuşmalar yapıldı, ondan sonra, hiçbir açıklama yapılmadan, hiçbir gerekçe ileri sürülmeden, bu kanun teklifi bir aydan beri Meclis gündeminde beklemektedir.

Şimdi, sağlık meselesi, Türkiye'nin en önemli problemlerinden birisi. Sağlıkta bazı çalışmalar yaparken, reform adı verildiği söylenen uygulamalar yapılırken çok ciddî çalışmaların, araştırmaların yapılması gerekmektedir. Sağlıkta günübirlik kararlar alınamaz, ciddî araştırma ve incelemeler yapmadan kanunlar buradan geçirilemez. Ben yaptım oldu meselesi, maalesef, son derece yanlış bir uygulamadır, özellikle sağlık açısından.

İşte, birbuçuk yıl önce, zorunlu hizmeti, burada, alkışlarla İktidar Partisi kaldırdı; birbuçuk yıl sonra, bakıyoruz, aynı uygulama, bu sefer farklı gerekçelerle Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirilip, buradan tekrar kanunlaşma durumu ortaya çıktı.

Sayın Sağlık Bakanı zorunlu hizmeti kaldırırken "tabiplerin üzerinde Damokles'in kılıcı gibi duran bu uygulamayı yerle bir ediyoruz" dedi. Birbuçuk yıl sonra ne oldu Türkiye'de de, alkışlarla kaldırdığınız bu zorunlu hizmeti tekrar gündeme getirdiniz ve birkaç aylık çok sıkıntılı bir dönemi Türkiye'ye yaşattınız?

Şimdi, bu SSK ve devlet hastanelerinin tek çatı altında birleştirilmesi meselesi. Şimdi, bugün Anayasa Mahkemesi bir karar verdi; Anayasa Mahkemesi, SSK ve devlet hastanelerinin birleştirilmesiyle ilgili olarak, SSK'ya ait gayrimenkullerin Sağlık Bakanlığına devredilmesiyle ilgili hükmü iptal etti, Anayasa Mahkemesi iptal etti arkadaşlar.

Biz burada söyledik. Bu kürsüden, geldim, söyledim, dedim ki, bu, Anayasa ihlalidir, yanlış yapıyorsunuz. Bu kanun, Sayın Cumhurbaşkanından olmasa bile, Anayasa Mahkemesinden geri döner; burada söyledik. Diğer muhalefet partileri de söyledi. İşte, bugün Anayasa Mahkemesi kararını verdi, bu maddeyi iptal etti. Ne yapacağız şimdi sayın milletvekilleri, ne olacak? Bir yıl önce devrettik bunları, SSK'nın bütün gayrimenkullerini devrettik Sağlık Bakanlığına, ne yapacağız şimdi? Yani, muhalefeti niye dinlemiyorsunuz?!

Hadi, muhalefeti dinlemiyorsunuz, onu kabul ediyorum. Ben, Sayın Murat Başesgioğlu'nun, Sayın Bakanımızın Sayın Başbakana yazmış olduğu bir resmî yazıyı buraya getirdim, oradan da okudum. Bizi dinlemiyorsunuz, kabul ettik; peki, Sayın Murat Başesgioğlu'nu niye dinlemediniz? Bakın Sayın Murat Başesgioğlu ne diyor: "Sağlık tesislerinin ve hastanelerin -kısa okuyorum- herhangi bir bedel veya karşılık almaksızın, gayri iradî olarak Sağlık Bakanlığına devrini öngören bu düzenlemenin, Anayasanın sosyal güvenlik hakkını düzenleyen 60 ıncı maddesine aykırılık teşkil edeceği değerlendirilmektedir." Sayın Murat Başesgioğlu yazmış, Sayın Başbakana yazmış, ben de aldım, buradan okudum. Bize itibar etmiyorsunuz, bizim söylediklerimizi dinlemiyorsunuz, Sayın Bakanın söylediğine kulak verin.

Değerli milletvekilleri, "Türkiye Büyük Millet Meclisinde çok kanun çıkardık" diye övünüyorsunuz.

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Sağlık Bakanı dinlemiyor.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sağlık Bakanımız dinler, dinler, Sağlık Bakanımız dinler.

"Çok kanun çıkarıyoruz" diye övünüyorsunuz. 50 tane kanun Cumhurbaşkanından geri döndü, 20'nin üzerinde kanun Anayasa Mahkemesinden döndü. Şimdi ne yapacağız biz?

Değerli milletvekilleri, o nedenle, ne olur, allahaşkına, sizlerden istirham ediyorum, kanunlar görüşülürken, bizlerin sesine biraz daha fazla kulak verin. Burada parmakları indirip kaldırarak, dışarıdan, kulislerden koşarak içeri gelerek bu kanunlar buradan geçince, işte, böyle oluyor değerli milletvekilleri. Biz, her 10 kanunun onda 1'ini tekrar burada görüşmek mecburiyetinde kalıyoruz, her geçen 10 kanundan 1'i tekrar Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine geliyor ve yazık oluyor bu milletin, memleketin paralarına, harcadığımız paralara. O nedenle, özellikle sağlık noktasında, sizleri bir kez daha uyarıyorum.

Şimdi, Sayın Başbakan da çıktı, sağlıkla ilgili bütün meseleler hallolmuş, sadece o meseleyle ilgili bir problem varmışçasına, bir sabah kalktı, Türkiye'ye ithal doktordan bahsetti.

Değerli milletvekilleri, şimdi, siz bu kararları alırken, ne olur, ilgili kurumları dinleyin. Bakınız, Türk Tabipler Birliği var, Türk Tabipler Birliğine kulak verin. Ama, siz diyorsunuz ki, Türk Tabipler Birliğinin sağlıkla ilgili yaptığı bütün açıklamalarını siyasî görüyorsunuz, siyasî olarak değerlendiriyorsunuz. Belki, bir kısmı siyasî olabilir; ama, bunların altında yatan gerçeklere de lütfen kulaklarınızı tıkamayınız.

Bakınız, Türk Tabipler Birliği, devrin birinci yılında, SSK'nın durumunu irdeleyen bir rapor yayımlamış. O raporda, devletin resmî makamlarından bilgileri, belgeleri alamadıklarını ifade ediyorlar.

Şimdi, ben bir soru önergesi vermiştim; bu birleşmeden sonra SSK'nın sağlık harcamaları ne durumdadır? Çünkü, Sayın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, o zaman, gelip burada demişti -burada değil de, yazıda söylüyor- "SSK'nın sağlık harcamaları, ilaç harcamaları artacak..." Rakam da veriyordu. Şimdi, resmî rakam elimde. 2004 yılına göre 2005 yılında ilaç harcamalarında yüzde 32,4'lük artış var; 4,2 katrilyon liralık, ilaç harcamalarında artış var.

Şimdi, o kanun görüşülürken, burada, İktidar Partisi milletvekilleri, geldiler, böyle bir şeyin olmayacağını ifade ettiler; ancak, Sayın Bakan, işte, elimdeki metinde de, aynı şekilde, ilaç harcamalarının da artacağını söylüyordu. Kehanette bulunmuyordu ki Sayın Bakan; o Bakanlığın en üst mercii olarak, ikibuçuk yıldan beri o koltukta oturan bir bakan olarak bunları söylüyordu, o kurumu en iyi bilen insan olarak bunları söylüyordu; ama, bugün gelinen noktada, bu birleşimden dolayı, maalesef, sağlık hizmetlerinin geçmişe göre çok daha iyi olduğunu söyleyebilecek bir kimse çıkmaz.

Biz o zaman da söyledik, Sayın Başesgioğlu da söylüyordu: "Bunun altyapısını iyi hazırlayın, altyapı çalışmalarını ciddî bir şekilde yapın, göç yolda düzelir anlayışıyla hareket etmeyin..." Hep, bunlar, resmî metin içerisinde yer alan hükümler; ama, bütün bunlara rağmen, maalesef, bugün gelinen noktada, sağlıkta, hâlâ çok ciddî problemlerin yaşandığını görüyoruz. Geçen, bir İktidar Partisi milletvekili, kendi ilindeki 50 sağlık ocağında doktor olmadığını ifade etti. 50 sağlık ocağında doktor yok. Geçen, Ordu Milletvekilimiz, burada, 50'nin üzerinde sağlık ocağında doktor olmadığını kendileri ifade ettiler. Siz, sağlıkta büyük bir dönüşüm… Bu nasıl dönüşümdür ki, sağlık ocaklarımızda, geçmişte yapılan ve doktorları olan sağlık ocaklarında, bugün doktor olmaması nedeniyle oralarda sağlık hizmetleri verilememesinin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.

FİKRET BADAZLI (Antalya) - İlçelerde bile zor bulunuyor, doktor durmuyor.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - İlçede bile zor bulunuyor diyorsunuz!..

BAŞKAN - Karşılıklı konuşmayalım.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Efendim, işte ben de onu söylüyorum. Sağlıkta dönüşüm yaptık diyorsunuz, bir İktidar Partisi milletvekilimiz yerinden "ilçelerde bile doktorlar durmuyor" diyor. Sağlık Bakanlığı olarak, o doktoru orada tutacaksınız, tutmanın yollarını bulacaksınız. Onlarla ilgili, sağlıklı koşullarda hizmet verebilmenin yollarını hazırlayacaksınız. Sosyal ve özlük haklarını, günün şartlarına uygun hale getireceksiniz. Siz, sağlıkta çalışanlarımızla ilgili, sosyal ve özlük haklarının düzeltilmesiyle ilgili tedbirleri almayacaksınız, yurt dışından doktor getireceksiniz!.. Böyle bir uygulama olamaz değerli milletvekilleri.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sen de tedbirleri gör artık; tedbirler alınmaz olur mu!

BAŞKAN - Karşılıklı konuşmayınız.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Onu söylüyorum.

Şimdi, bakınız, ben çok uzun yıllar idarecilik yaptım. Bunun yolu şudur: Vekâleten alırsınız, bir ilçede 10 - 15…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayalım lütfen. İki dakika geçti.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Toparlıyorum.

Bir ilçede, bir il merkezinde, normalin üzerinde doktorlar var, özellikle pratisyen hekimler. Bunları alırsınız, geçici görevle, vekâleten, olmayan yerlerde görevlendirirsiniz, çalıştırırsınız. Bunun yolu budur Sayın Milletvekilim. Geçmişte biz bunu çok yaptık, kaymakam olarak yaptım ben bunu. Kaymakamlık oluruyla görevlendirme yapılıp, oralardaki boş olan yerlerde doktorlarımız geçici olarak çalışırlar. Bu son derece basit bir uygulama, son derece kolay bir uygulama…

OSMAN ÖZCAN (Antalya) - Görevlendirme…

YAHYA BAŞ (İstanbul) - Herkes yapıyor bunu.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Kaymakamlar görevlendirme yapamaz diye kanun mu çıkardık?!

BAŞKAN - Karşılıklı konuşmayalım.

Lütfen, toparlayalım.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, Türk Tabipler Birliğiyle ilgili bu kanun, inşallah, bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edilip mevcut sıkıntıları giderilir ve önümüzdeki ayda da, onların herhalde kongrelerini yapacaklarını tahmin ediyorum; ancak, burada son olarak şunu da söylemek istiyorum, özellikle geçenlerde basına da yansıdı: Hükümetin, bütün sivil toplum örgütlerinde, sendikalarda, odalarda, oraların seçimlerine müdahale etmeyle ilgili yaptıkları çalışmaların yanına, bir de, bu sefer, Türk Tabipler Birliğiyle ilgili yapılacak olan kongrelerde bir müdahalenin altyapısının hazırlandığı, geçenlerde, basın ve televizyon kuruluşlarına yansıdı. Ne olur, yapmayalım bunları!.. Bunlar sivil toplum örgütleri. Buralara siyasî iradenin eli değerse, buralardaki çalışmalar verimli olmaz, yanlış olur. Bunların çok acı örneklerini, Türkiye geçmişte de yaşadı, şimdi de yaşadı.

Yani, geçen de söyledim, kanarya sevenler derneği olsa, onun başkanı bizden olsun diyorsunuz. Ya, bırakınız bunları; bırakınız, kendi iç dinamikleriyle bunlar kendi yöneticilerini seçerler. Futbol Federasyonunda yanlış yaptınız, Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonunda yanlış yaptınız, Fiskobirlikte yanlış yaptınız. Bizzat seçimlere müdahale ettiniz; ancak, orada görevli olanlar, hür iradeleriyle, bütün baskılara rağmen, bütün dayatmalara rağmen, kendi hür oylarıyla yöneticilerini kendileri seçtiler.

Hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Demek ki hür irade engellenmemiş!

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Başaramadınız, beceremediniz!..

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Engellenmemiş demek ki!..

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Beceremediniz!..

BAŞKAN - Sayın Mehmet Ersalan?.. Yok.

Muzaffer Kurtulmuşoğlu?..

Değerli milletvekilleri, teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR

KANUN TEKLİFİ

MADDE 1.- 23/1/1953 tarihli ve 6023 sayılı Türk Tabipleri Birliği Kanununun 6 ncı maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Hudutları içinde tabip odalarına kayıtlı en az yüz  tabip bulunan her ilde tabip odası kurulur."

BAŞKAN - Söz istemleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mehmet Uğur Neşşar, Denizli milletvekili; Anavatan Partisi Grubu adına Hüseyin Güler, Mersin milletvekili.

HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Muzaffer Kurtulmuşoğlu konuşacak Sayın Başkan.

BAŞKAN - Kişisel söz talepleri: Mehmet Uğur Neşşar, Denizli; Nevzat Doğan, Kocaeli; Haluk Koç, Samsun; Ümmet Kandoğan, Denizli; Mehmet Eraslan, Hatay Milletvekilleri.

Şimdi, ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mehmet Uğur Neşşar'da. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Kişisel söz talebimi de birleştirebilir misiniz Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun.

CHP GRUBU ADINA MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, üçbuçuk yıl aradan sonra Türk Tabipler Birliğinin seçim yapabilmesine olanak verecek yasayı nihayet çıkarıyoruz. Bu bakımdan, hem Grubumuzun yasadaki desteğini hem de Türk Tabipler Birliğinin bu yasanın gündeme alınabilmesi için verdiği ciddî sivil toplum örgütü performansından dolayı kutlamak istiyorum.

Bugün, bu 1 inci madde üzerinde, mümkün olduğu kadar, yasanın geneli üzerindeki ilk konuşmalardan sonra tarafıma ulaşan çok sayıda vatandaşımızın bazı taleplerini -ki, zannediyorum basında yer alan bazı bilgileri bürokratlar Sayın Bakana iletmedikleri için- Bakan Beyin haberi olmayan bazı olayları, bazı taleplerimizi ve bazı saptamaları dile getireceğim ve yasanın da çıkması için Grubumuzun bütün desteği vereceğini de buradan önce dile getirmek istiyorum.

Şimdi, değerli milletvekilleri, gerçekten, sözlerime, ben, geçtiğimiz yasayı, tartışmaya başladığımız günkü noktadan başlayıp, o düzeyden başlayıp, çok fazla üstelemeden bir yumuşak geçişle bugünün gündemine bağlamak istiyorum. Geçtiğimiz görüşmeler sırasında, biliyorsunuz, gazete yazılarında kalmıştık. Onların üzerinde bir tartışma oluyordu; bazılarını yine burada gündeme getireceğim; tesadüf, o gün çok günceldi, bugün de çok güncel. O gün, 2 Martta veremin hortladığı gündeme gelmişti; yarınsa Dünya Verem Günü. Dolayısıyla, Sayın Bakana, eksik iletilen konulardan bir tanesi olarak verem üzerinde çok kısa konuşmak istiyorum.

Gerçekten verem ülkemizde patlamıştır. Cumhuriyetin ilk döneminde büyük bir başarıyla savaşılan verem yeniden patlamıştır. Bunu, verem savaş derneklerinin başkanları söylemektedirler. Bu insanlar, Sayın Bakanımız gibi, benim gibi yüzlerce profesör yetiştirmiş değerli hocalardır; onların laflarını dikkate almak gerektiğini düşünüyorum Sayın Bakan ve bu veremle mücadelenin mutlaka yeniden değerlendirilmesi, özellikle ilaca dirençli verem konusunda denetimli tedavinin mutlaka gündeme alınması gerekiyor. Çünkü, çok iyi biliyoruz ki, sağlık, diğer alanlara benzemiyor. Yani, ülkede ekonomiyi belirli bir şekilde baskı altında tutabilirsiniz, yeni bir krize kadar; ama, sağlıkta bu böyle olmaz. Çünkü, o küçücük mikroplar ne Başbakanın üslubunu dinlerler ne başka şeyleri, aniden Sağlık Bakanlığının yemekhanesine geliverirler ve bir kolera mikrobunun Sağlık Bakanlığının yemekhanesini kapattırdığı gibi hemen kendilerini gösterebilirler. Onun için, veremin de daha fazla iş açmadan bir şekilde denetlenmesi gerektiğini düşünüyorum.

İkinci bir gazete haberi: Herhalde, hepiniz çok iyi biliyorsunuz ki, bazı AK Partili milletvekili arkadaşlarımız da bizimkilerine benzer yaklaşımlarını gündeme getirdiler, bunlar gazetelerde yer aldı, Kızılcahamam toplantılarında dile getirildi. Gerçi Sayın Bakan ikna olmadı; ama, biz bazı konuları yeniden gündeme getiriyoruz. Bu arkadaşımız ne diyor: Düzce'deki aile hekimliğinin amacına ulaşmadığını söylüyor. Ben bir adım daha öteye gideceğim; aile hekimliğini Türkiye'de yapabilemeyeceğinizi söyleyeceğim. Bunu zaman gösterecek; fazla üstünde konuşmayacağım.

Doktor diplomalarının verilmediği dile getiriliyor, biliyorsunuz. Mecburi Hizmet Yasası da Anayasa Mahkemesi tarafından uygulama alanına geri döndü. Dolayısıyla, lütfen Sayın Bakan, artık, atama bekleyen 1 000'in üzerindeki doktorumuzun, diploma bekleyen 1 000'in üzerindeki doktorumuzun, lütfen diplomalarını veriniz.

Eş durumundan çok sayıda tayin bekliyor; bana, çok ilginç şikâyetler geldi. Örneğin, 21 Aralık 2005'te, Sayın Bakanın göreceği bu listede yer alan, eş durumundan tayinlerin 21 Aralıktan beri Bakanlıkta bekletildiğini biliyoruz. İsimleri vermeyeceğim; ama, lütfen, Sayın Bakan, bu arkadaşlarımızın -size iletilmediğinden eminim; mutlaka, birileri, size iletmiyor bunları- bu eş durumundan tayinlerini beklet… Çünkü, benim bir soru önergem vardı biliyorsunuz; "eş durumundan tayinler bekletilmeden yapılıyor" diye de bir cevap vermiştiniz.

Artı, çok ilginç dilekler var; "yani, ben, sözleşme yaptım diye evlenemeyecek miyim" diyene kadar varan tayinler var. Bu işlemlere, lütfen, dikkat etmemiz lazım. Netice'de, sözleşme yaptığınız insanlar da sizin kulunuz olmuyorlar; onlar, hâlâ, bir yurttaş olarak bazı hakları taşıyorlar; bunlara da dikkat etmenizi diliyorum.

Çok ilginç bir haber daha var gazetelerden. Bunu okuyacaktım; ama, bugün kısıyorum süremi. Kişinin biri, bacağındaki varisle hastaneye gidiyor. Güya, hani diyoruz ya "sigortalılar özel hastanelerden sonuna kadar faydalanıyor" diye. Burada, kısacası, bu kişi, o hastaneden o hastaneye, yok bununla anlaşmamız var, onunla yok, filmini orada çektir, buraya katkı payı öde, bunu yapmazsan olmaz, katkı payı olmadan geçen sefer oluyordu bu sefer olmaz diye oradan oraya sürükleniyorlar. Lütfen, Sayın Bakan -mutlaka, haberim var, bürokratlarınız size bunları haber vermiyorlar- bu, basında yer alan bazı özel hastanelerdeki vatandaşların başlarına gelen sıkıntılarla ilgili haberleri de lütfen dikkate alınız.

Çok ilginç durumlar var; bir tanesini, burada, özellikle örneklemek istiyorum: Şu stent konusu Sayın Bakan. Eğer, siz, ilaçlı stentin parasını, devlet -siz demeyeyim; bu sizi aşıyor çünkü- ilaçlı stentin parasını ödemeyip ilaçsız stentin parasını devlet ödüyorsa, bu, açıkça "parası olan yaşasın, parası olmayan ölsün" demektir; çünkü, hepimizin bildiği gibi ilaçsız stent çok kısa sürede tıkanmaktadır. Onun yerine, çağdaş dünyada kullanılan malzeme neyse… Ya hiç karşılamayacaksınız; çünkü, ilaçsız stentin parasının ödenmesi demek "paran yoksa, öl kardeşim" demektir; bunun altını çiziyorum.

İstanbul'da kalp cerrahisi yapan merkezlerin çoğunun standartlarının çok düşük olduğu vatandaşlar tarafından dile getiriliyor. Ağza alınmayacak entrikalar yazılmış; onları, burada, Meclis kürsüsünden dile getirmek istemiyorum.

Doktorlarımızın iş güvencesi yüzünden, buralarda, özel hastanelerde yaşanan birtakım işlemleri duyurmaktan çekindikleri dile getiriliyor. Lütfen, teftiş yapınız, müfettişlerinizi yollayınız bu hastanelere. Gerçekten, bir kullanımlık malzemeler bir kere mi kullanılıyor; yoksa, gerçekten, hastalara sözleşmelerde yazılan malzemeler mi kullanılıyor, yoksa, başka malzemeler mi kullanılıyor; lütfen, bunları araştırınız. Gerçekten insanlardan fahiş farklar isteniyor mu istenmiyor mu, bunları araştırmanızı diliyorum Sayın Bakan.

Tabiî ki, bir de, bugünkü gazetelerden aldığımız meşhur "Ali dibo" düzenimiz var. Bu Ali dibo düzeniyle ilgili, dedikodunun ötesinde, ben, Sayın Bakandan bir ricada bulunacağım.

BAŞKAN - Sayın Neşşar, sadece gazeteden bahsedin, göstermeye gerek yok.

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Devamla) - Tamam Sayın Başkanım, uyarınızı dikkatle uygulayacağım.

Şimdi, Sayın Bakan, şunu öğrenmek istiyorum: Sağlık Bakanlığında işlemlerin şeffafça, doğru dürüst yapıldığını iddia ediyorsunuz. Ben, bundan bir ay kadar önce, Maliye Bakanlığı aracılığıyla, Bilgi Edinme Yasası çerçevesinde, 2005 yılında Sağlık Bakanlığında yapılan bütün ihalelerin dökümünü istedim. Onlar da bana internetten verdikleri cevapta dediler ki "bu, Başbakanlık Kamu İhalesi Kurumuna gidiyor." Bir aydır -yasa onbeş gün diyor, biliyorsunuz- ben, geçtiğimiz yıl Sağlık Bakanlığının yaptığı ihalelerle ilgili bilgi alamamış durumdayım. Bunu Meclis tutanaklarına da geçiriyorum.

Bir ricam var: Bu Ali dibo düzeni, vesaire gibi konularda, eğer, siz aksini iddia ediyorsanız -rica ediyorum, siz de destek olun- bir soru önergesi daha vermeme gerek kalmadan, yasayı uygulayın ve geçtiğimiz yıl yapılan ihalelerin dökümünü bize ulaştırın. Biz de bunları inceleyelim ve bunların ne kadar düzgün yapıldığını biz de onaylayalım.

Tabiî, bu arada, söz etmem gereken -Sayın Başkan "gazeteyi gösterme" dedi; onun için, ben sadece atıfta bulunacağım- Washington Times Gazetesinde çıkan, Frank J. Gaffney Jr. tarafından kaleme alınan bir yazı var; bunu, bütün AKP'lilerin okumuş olduğunu düşünüyorum. Burada, bu makalenin içeriği, daha sonra yerli basında da yer aldı. Şimdi, bu makalede sözü edilen bilgiler, Arap sermayesinin Türkiye'ye getirilmesiyle ilgili bir bağlantıyı akla getiriyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Devamla) - Kişisel söz hakkımı da kullanacak mıyım Sayın Başkan?

Bu makalede sözü edilen olayların Van etrafında dönmesi ve Sağlık Bakanlığındaki kadrolaşmanın bu Van etrafında merkezleşmesi bakımından, Sağlık Bakanlığıyla bağlaşıyor. Başbakanın "Araplardan neden bu kadar rahatsız oluyorsunuz" ifadesini akla getiriyor. Ulemaya atıf konusu, yine, makalede yer alıyor ve en son, Merkez Bankasına yapılacak atamayla, Albaraka ve Sayın Unakıtan'ın bağlantısı da, bu çerçevede, zannediyorum, milletvekillerimiz tarafından dikkatle değerlendirilmeye değer gelişmelerdir diye düşünüyorum.

Bitirmeden, hekimlerin doğuya gitme istekleriyle ilgili, bu yasa etrafında ve dönersermaye yasası etrafında dönen tartışmalar sırasında gündeme getirilen ya da çarpıtılan bazı paradigmaları da düzeltmek istiyorum. Türk hekimleri, öteden beri… Denizli Tabip Odası da, bana, bizzat ziyaret ettiğim zaman söylediler, diğer tabip odalarından da, çoğundan bilgi geldi; kaldı ki, doktorlarımız, bu konuda gayet açık, net ifadeler kullandılar. Hiçbir hekimin doğu hizmeti yapmakla ilgili bir problemi yok, hiçbir hekimin Anadolu'ya gitmekle ilgili bir eksiği yok. Hekimler, sadece, hekimlik sanatlarını yapabilecekleri en basit teknolojiyi orada istiyorlar, en basit alet edevatı istiyorlar, geri dönebileceklerinden emin olmak istiyorlar, döndükleri zaman iş bulmak istiyorlar ve hepinizin de takdir edeceği gibi, emekli olduktan sonra 1 000 YTL'ye mahkûm olan doktorlarımız, artık, Sağlık Bakanı tarafından daha saygın bir pencereden gözlenmek, haklarını almaları konusunda destek görmek istiyorlar.

Diş hekimleri konusu var; özellikle bugün gündeme taşıyoruz. Biliyorsunuz, 18 000 diş hekimi… Onun da, Sağlık Bakanlığının genel politikası ya da Washington Times'ta çıkan yazıyla da bir bağlantısı var. Nedense… Türkiye'deki 18 000 diş hekimi sözleşme yapmak istiyor Bakanla, diyorlar ki: Her koşulda çalışırız, açız… Ben diyorum ki, onları neden birer birer sağlık ocaklarına tayin etmiyorsunuz -benim bulduğum çözüm o; hani diyorsunuz ya, sosyal demokratlar hiç çözüm önermezler- ve diyorum ki, sadece diş fırçalamayı bile öğretseler, bu yeterlidir. Yine Uganda örneğini vereceğim: Lütfen, 60 yaşında bir Anadolu köylüsünün ağzı ile 60 yaşında bir Ugandalının ağzını açın bakın, arada hiçbir fark görmeyeceğinizi, koruyucu hizmetlerin eşit olduğunu orada değerlendirebileceğinizi düşünüyorum.

Dolayısıyla, neden, anlamıyorum, biz, birinci basamakta sözleşme imzalarken poliklinikleri dikkate almayız, serbest doktor muayenehanelerini dikkate almayız, diş hekimlerini dikkate almayız da, sözleşme imzalamak için hep büyük sermayeyi, büyük sermaye zincirlerini ve uluslararası bazı sermayeleri bekleriz?! Neden Dubai Şeyhini bekleriz de küçük yatırımcının hakkını korumayız?! Neden küçük eczanelerin yaşaması için gerekli altyapıyı oluşturmayız da, para ödenmediği zaman bireysel eczacılığın batacağı bir sisteme doğru gideriz?! Bu, hem Washington Times'taki makale hem Sağlık Bakanlığının ve AKP Hükümetinin genel yaklaşımı hem de uluslararası emperyalizmin, büyük çokuluslu şirketlerin çizgisini çok güzel yansıtıyor ve bu çizgiye de hükümetin teslim olmuş olduğunu yansıtıyor. Kaldı ki, dün memura 40 lira komik zam yaptınız diye, bugün IMF'den "bu olmaz" diye gayet ciddî bir tepki geldi; "hayır, olur" diye kanıtlamaya çalışıyor Maliye Bakanlığının bürokratları. Yani, Türkçesi, göbekten IMF'ye bağlanmışız, 40 lirayı bile IMF'den izin almadan veremeyeceğimiz bir düzen yaratmışız.

Sayın Bakan, eğer gerçekten aile hekimliğini düşünüyorsanız, bakın, piyasada serbest çalışan çok sayıda, emekli olmuş olsun, genç yaşta serbest çalışmayı tercih etmiş olsun, çok sayıda doktor var; gidin bunlarla anlaşma imzalayın. Deyin ki, kardeşim, al işte, hodri meydan, madem kendine bu kadar güveniyorsun, bul 2 000 hasta, seni birinci basamak hekim olarak tercih ettiklerini…

ALİM TUNÇ (Uşak)) - Öyle olacak zaten.

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Devamla) - Niye üçbuçuk senedir yapmıyorsun?! Bütün mesele bu. "Yapabilemeyeceksiniz" derken kastettiğim de…

ALİM TUNÇ (Uşak) - üçbuçuk yıldır altyapısı hazırlanıyor.

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Devamla) - "Yapabilemeyeceksiniz" derken kastettiğim de zaten bu.

BAŞKAN - Toparlayın lütfen. 

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.

üçbuçuk senedir aklınız neredeydi?

Bakın, birsürü serbest çalışan hekim var, anlaşın bunlarla. Deyin ki, kardeşim, ben seni aile hekimi olarak tuttum. Hayır, bireysel ya da küçük işletme ya da muayenehane ya da poliklinik ya da diş hekimi, sizin bu tarzınıza uygun gelmiyor. Sizin tarzınızda, illâ ki, bir çokuluslu büyük sermaye olacak.

Son olarak da şunu söyleyeceğim: Hiçbir yabancı sermaye, sağlık hizmeti üzerinden kâr edilme amacıyla oluşturulan bir hizmet değildir. Hiçbir yabancı sermaye de kâr hedefi gütmeden Türkiye'ye gelmez. Kaldı ki, hedeflediği kâr…

BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.

… hedeflediği kâr, ortalama diğer işlere yatırım yapmakla elde edebileceği kârdan, en azından o düzeyde olması gerekir. Dolayısıyla, siz, uluslararası büyük sermayeye izin verdiğiniz zaman, bırakın emperyalizmi, emperyalizme teslimiyetçiliği falan, siz, doğrudan doğruya insanlarınızın üzerinden; yani, kaynak bulamadığınız, sağlık hizmeti sunamadığınız insanların üzerinden birilerinin para kazanmasının altını yapıyorsunuz demektir.

BAŞKAN - Toparlayın lütfen.

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Devamla) - Son cümlem Sayın Başkan.

AHMET YENİ (Samsun) - Niye sermayeye karşı çıkıyorsunuz?

BAŞKAN - Karşılıklı konuşmayın.

AHMET YENİ (Samsun) - Sermayeye karşı çıkıyor Sayın Başkan.

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Devamla) - Dolayısıyla, bırakın yabancıların peşinden koşmayı, lütfen, gidiniz, Türkiye'de, hem size nasıl yapacağınızı söyleyecek son derece yetkin bilim adamları vardır hem de son derece yetkin doktorlar vardır; iş beklemektedirler; lütfen bu kişilere sahip çıkınız diyorum.

Türk Tabipler Birliği Yasasının hayırlı olmasını diliyorum. Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Anavatan Partisi Grubu adına Dr. Muzaffer Kurtulmuşoğlu. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sözlerime başlamadan evvel hepinize saygılar sunuyorum.

1069 sıra sayılı, 6023 sayılı Yasadaki değişiklik üzerine söz almış bulunuyorum. Nihayet üçbuçuk senede gelebildi buraya. Bir madde değişecek. Madde de, tabip odalarının seçimlerinin yapılması. Üçbuçuk senede zor geldi buraya. Geçen geldi, geri gitti.

Ben hep söylüyorum, hükümet olmak kolay mı! Yasayı yaparken doğru dürüst yapacaksınız. Yasa, buradan geçtikten sonra geri dönmemeli; ama, dönüyor. Olsun, geç de olsa Türk Tabipler Birliğinin Yasasının geçmesi, bugün, benim için bir mutluluk, üç sene sonra da olsa. Fakat, hemen bu yasa geçerken, iktidar, yine, el altından, ne yapalım dedi; doktorun el emeği olan muayene ücretine el atalım dedi. Bu, şık değil. Adam, Tabipler Birliğine bırakmış, tabip odasına bırakılmış bugüne kadar da, bundan sonra neden Sağlık Bakanlığına bu fiyatı da uygulamayı getiriyorsunuz? Yani, her meslekte böyle değil de, Tabipler Odasında sebep ne acaba? Sanki -benim aklımdan şu geçiyor- yani, bu Tabipler Odası biraz ağzı laf ediyor, arada bir de hükümete karşı çıkıyor diye mi acaba yapılıyor diye, aklımdan bu geçiyor. Böyle bir şey olur mu demokrasilerde?! Demokrasilerde, söz söylenecek, öneri götürülecek, doğrusu bulunup da iktidarlar yapacak.

Bence, bu yanlış. İktidarlar, sivil toplum örgütlerinden ellerini çekmeli. Bu, sadece bugünkü iktidarda değil, dün de vardı da; ama, bugünkü kadar değildi, bugün biraz daha çok oldu. Ne olur; Fiskobirlik yönetimi hükümetten olmasa ne olur; Tabipler Birliği yönetimi hükümetin yanında olmasa ne olur; Esnaf Odaları Birliği, yanında olmasa ne olur?! Yani, ne olur acaba; iktidarı elinden mi alırlar, iktidarın nimetlerini mi elinden alırlar?! Bu şık değil, bu yanlış.

Bir de, Tabipler Odasının şu günkü yasasında "150 tane hekim üye olursa, orada tabip odası kurulur" der. Bu da 100'e indirilmiş; sebebi nedir anlamadım. Zaten, tabip odalarının hiçbir geliri yoktur, aidatlarla geçinir. 100 olacağına 150 olsun demiş, o aidatlarla geçinebilsin diye. Onu da 100'e indirelim demişler; hiç de anlamış değilim; yanlış yani.

Sayın Bakan, buraya çıkmışken şunu söylüyorum: Herkes gözünü doktora dikmiş; ama, hasta olunca da "Allah'tan sonra doktor" diye bağırıyor. Hasta olmadı mıydı, nerede ne varsa hep doktora yükleniyor.

Burada da, bu Genel Kurulda mecburî hizmeti kaldırdık alkışlarla. Ne oldu; çakılı kadro getiriyoruz, Güneydoğu ve Doğu Anadolu'ya doktor bulamıyoruz dedik. Ne oldu; çakılı kadro olmadı. Biz buradan söyledik, olmaz bu diye. Tekrar mecburî hizmet yasası geri getirildi. Tamam, geldi, Anayasa da onayladı.

Şimdi, Sağlık Bakanına öneriyorum: Bir an evvel bu bekleyen doktorların tayinlerini yapınız.

İki: Bu doktorları oraya gittiğinde özendiriniz. Mesela, öneriyorum: Her ay, TUS imtihanı için 1 puan veriniz. Bu puan iki seneyi geçmesin; yani, 24 puanı geçmesin. Doğuda çalışan arkadaşların, TUS imtihanında, Ege'de çalışmak isteyen adamdan, İç Anadolu'da çalışmak isteyen doktor arkadaşımdan bir farkı olsun. Artı, bu bölgede çalışan insanların iki senesi dolduktan sonra, ne yapalım; Ankara, İzmir ve İstanbul'u bırakalım, diğer illere -istediğinde- tayinlerini yaptırabilsin. Sayın Bakanım, bunları not alıyorsunuzdur inşallah; Anayasaya filan aykırı değil, haberin olsun, onu söyleyeyim.

MUHARREM İNCE (Yalova) - Bakan gitti.

MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla) - Ayrıca, tekrar, bu adamların izinlerini 45 gün yapalım ne olur, senelik? Hiçbir şey kaybetmezsiniz.

Üç: Araç ve gereçlerini temin edelim. Ebe-hemşiresini, sağlık memurunu, laboratuvar malzemelerini temin edelim.

Dört: Oradaki emniyet güçlerinden ve jandarma kuvvetlerinden baskısını hafifletelim, alalım; doktorların üzerinde böyle bir baskı olmasın oralarda. Bunlar yaşanıyor oralarda. Ben öneriyorum. Doğrusunu, daha doğrusunu siz bulur yaparsanız, daha iyi olur.

Beş: Oradaki insanları, çalışanları ödüllendirelim. Ayrıca, orada çalışan doktorlara 1 derece verelim. Hiçbir şey kaybetmezsiniz ve oraya gitmek isteyen doktorlar sıraya girer.

Ben, Sayın Bakana bunu söylediğimde ikili bir konuşmamda, "Anayasaya, hukukçular, aykırı olduğunu söyledi" dedi bu puan işinin; yani, hukukçular öyle demiş. O hukukçulara bak bakalım Sayın Bakan, sizin hukukçular olmasın; başka hukukçulara da sorun, Anayasaya aykırılığı yok; çünkü, bundan evvel bu yasa uygulandı. Ben, 100 puan üzerinden 93 puan aldım, imtihanda kazanamadım; ama, doğudan gelen arkadaşım 120 puan aldı, giriverdi. Aradaki fark bu. Ben Bolu'da çalışıyordum, o da Siirt'te çalışıyordu. Yani, şunu söylüyorum: Doktorları oraya göndermek kolay; özendirelim. Onlara insanca muamele yaptığımızda, doğu ve güneydoğudaki doktor ihtiyacımızı biz karşılarız. Hiçbir doktor arkadaşım da burası doğu, burası güney diye düşünmez, ülkenin her tarafına gitmeye hazırdırlar; yeter ki onları özendirelim, onların özlük haklarına dikkat edelim, onların çalışma ortamlarını hazırlayalım. Ben, hiçbir hekim arkadaşımın oraya gitmeyeceğini düşünemiyorum.

Sayın Bakan, bu özel hastanelerden alınan hizmetleri söylüyorum. Sayın Bakan, çok fark alıyorlar. Paket ücret dediniz, ya paket ücreti kabul eder o özel hastaneler ya da vatandaştan, senden şu kadar fark alırım deme yetkisi yok. Vatandaşın parası mı var da, doktora bir de özel para versin üstelik?! Hani, bedava yapıyoruz diyorsunuz, her şey bedava diyorsunuz?.. Burada yanlışlık var Sayın Bakan; lütfen, sevgili arkadaşımın söylediği gibi, o Bakanlıkta oturan müfettiş arkadaşlarımızı biraz vazifeye davet ediniz, biraz dolaşsınlar, nerede ne oluyoru görsünler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayalım lütfen Sayın Kurtulmuşoğlu.

MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkanım.

Şunu söylüyorum Sayın Bakan: Eğer, tabiri caizse, Anadolu'dan, otobüs parası olmayan adam buraya gelip de, hastaneye yattıktan sonra, çıkarken ona 1 milyar, 1,5 milyar, 3 milyar para çıkardığınızda, hastane karşısına, bu vatandaşın yerine kendinizi koyun bakalım, ne yapacaksınız?! Bunlar yanlış ve bunlar, şu anda, uygulanıyor hastanelerde, özel hastanelerde. Bunu takip ediniz. Arkadaşlarım baksın, yanlış varsa, ben özür diliyorum; ama, yanlış yoksa, oturmasınlar orada hiç kimse, doğru dürüst vazifesini yapsın herkes. Herkes evinin önünü temizlerse, sokaklar temiz olur derler. Müfettişse müfettişliğini yapacak, genel müdürse genel müdürlüğünü yapacak, bakansa bakanlığını yapacak; ama, ne olacak; toplumu huzur içinde, refah içinde yaşatmak iktidarların görevidir. Hele bir ülkede, bir insanın -Anayasada da yazdığına göre, 56 ncı maddesinde- doğuşundan ölümüne kadar sosyal devlet ona bakmak mecburiyetinde ise, bu da Sağlık Bakanının görevlerinin en başında gelenidir.

Ben, Sağlık Bakanının bundan sonra daha hassas olacağına inanıyorum. Bu önerilerin hepsi doğru olmayabilir, Sayın Bakan doğrularını al diyorum.

Bu yasanın da Türk Tabipler Birliğine hayırlı olmasını diliyorum. Hepinize saygılar sunuyorum, hoşça kalınız. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Önemli gördüğü bir konuda yerinden söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Sevigen'e, kısa olmak, bir iki dakikayı geçmemek kaydıyla söz veriyorum.

Buyurun Sayın Sevigen.

MEHMET SEVİGEN (İstanbul) - Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum, eksik olmayın.

Değerli arkadaşlarım, Hükümet de burada, Sayın Bakan, Başbakan Yardımcımız da burada. İstanbul Derbent  Mahallesinde,  şu anda, sabahtan başlayan, yani, Sarıyer İlçesi Derbent Mahallesinde bir derneğin yıkımından dolayı vatandaş ile polisimiz karşı karşıya gelmektedir. Polis, bomba büyüklüğünde biber gazıyla vatandaşın üzerinde… Ciddî, mahalle içerisinde büyük kargaşa olmaktadır. Oradaki insanlarımız çok perişan durumda, çoluk çocuk sokağa çıkamaz durumdalar. Baştan, derneğin, sabahleyin, erken saatlerde gelinip bina yıkıldıktan sonra ilk müdahale yapılmadığı için veyahut da oradaki çocuklar, kadınlar, aileleri alınıp karakollara götürülüp, onlara ciddî küfürler, ağza alınmayacak kadar… Kendi evlatları yaşındaki, işte çocukları yaşındaki insanların, görevli arkadaşların o kadınlara küfür etmeleri orayı biraz daha tahrik etmiştir; hatta, bir su veriyor bir memur arkadaşın birisi bir çocuğa, o diyor ki, buna kim su veriyorsa bilmem neyine bilmem ne yapayım diye, böyle tahrik edercesine… Şimdi çok acil olduğu için.

BAŞKAN - Toparlayın lütfen.

MEHMET SEVİGEN (İstanbul) - Başbakan Yardımcımdan da rica ettim, acil müdahale etmek zorundayız, ne olursa olsun.

Bundan sonra provokatörler devreye girebilir, provokatörler saldırabilir; ama, provokatörler ile halkı ayırmak lazım. Orada çoluk çocuk şimdi çok perişan. Bomba mahiyetinde, en az 1 000 tane biber gazı şeklinde bombalar atılmış. Oradaki siyasî parti temsilcileri onları topluyorlar. Acil müdahale etmediğiniz zaman çok kötü şeyler olacak. En az 100 kişi hastanede şimdi tedavi görüyorlar, muhtarlardan, dernek başkanından aldığım bilgiye göre.

Ben, Sayın Başbakan Yardımcıma şifahen söyledim; ama, rica ediyorum İçişleri Bakanına, buradan, müdahale ederseniz… Ne olursa olsun, mühim olan birbirine girmemeleri. Mühim olan oradaki insanlar ile emniyet güçlerini karşı karşıya getirmeyelim.

BAŞKAN - Anlaşıldı…

MEHMET SEVİGEN (İstanbul) - Ondan sonraki bölümleri beraber hallederiz diye düşünüyorum. Acil müdahale rica ediyorum. Bu bakımdan sizin zamanınızı aldım.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Anlaşıldı. Siz gerekli uyarıyı yaptınız.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, kısa bir açıklama yapayım. Madem böyle bir konu gündeme geldi, kamuoyu merak eder ne oluyor diye.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Kürsüden mi?

BAŞKAN - Tabiî, tabiî… Kürsüden.

Sizin için kürsüden yapmak mümkün; ama, İçtüzüğe göre arkadaşlarımız bu hakkı ancak yerinden kullanabiliyorlar.

Buyurun Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Sevigen, bugün haber bültenlerine de yansıyan, İstanbul'da Sarıyer'de Derbent Mahallesinde bir dernek binasının yıkılarak, yerine sağlık ocağı yapılmasıyla ilgili bir uygulama nedeniyle, orada meydana gelen olayları gündeme getirdi.

Sarıyer'in Derbent Mahallesi, gecekondu bölgesi olarak değerlendirilebilecek, orada oturanların mülkiyetinde olmayan, bir özel tüzelkişinin, bir kooperatifin mülkiyetinde olan, yargıya intikal etmiş ve yargının da o kooperatife ait olduğuna karar vermiş olduğu bir yer. Bu hukukî ihtilaf bir taraftan devam ediyor. Ancak, aldığım bilgiye göre Sarıyer Belediyesi, yine orada, derneğin olmayan, ancak, dernek tarafından bir arazi üzerine yapılmış olan binanın yıkılarak yerine sağlık ocağı yapılmasıyla ilgili bir uygulama içerisine girmiş.

MUHARREM İNCE (Yalova) - Ne derneği bu Sayın Bakan?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Ancak, halkın…

MEHMET SEVİGEN (İstanbul) - Sayın Bakanım…

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Mehmet Bey, biliyorum ben konuyu.

Halkın, bu yıkım esnasında…

MEHMET SEVİGEN (İstanbul) - Ama, konuyu, yalnız, saptırıyorsunuz Sayın Bakanım, belediyenin yerleri oralar; yani, devletin yeri, belediyenin yeri; seksen yıldır oturuyorlar.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - …burayı yıkamazsınız şeklinde tepkileri olmuş.

BAŞKAN - Müdahale etmeyelim.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Tepkiler, sanıyorum, birtakım kişiler tarafından farklı şekilde yönlendirilmiş olmalı…

MEHMET SEVİGEN (İstanbul) - Siz durdurun, sonra cezasını verirsiniz.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Çünkü, "bu dernek binası yıkılmayacak sadece, sizin binalarınız da yıkılacak, o nedenle ne duruyorsunuz" diye, halk galeyana getirilmiş ve televizyonda haberlerde görüntüleri izledim, taşlar atılıyor polislerin üzerine; polislerden yaralananlar var. Ben, polise taş atanların, orada oturan, oranın sakinleri olduğu kanaatinde değilim. Olayı provoke etmek, Türkiye'de kamu düzenini bozmayı kendilerine görev edinmiş olan birtakım provokatörlerin olduğu kanaatindeyim.

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Bu sözünüzü unutmayın!

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - O nedenle, orada oturan halkımızın sakin olmalarını, çünkü, o dernek binasının yıkılmasına dernek mensuplarının bir diyeceği yok; onlar da arzu ediyorlar ki, yıkılsın, bir sağlık ocağı yapılsın. Sorun, dernek binasının yıkılmasıyla ilgili değil. Birileri, bu burada kalmayacak, sizin evlerinizi de yıkacaklar diye sürekli tahrik ediyorlar. Ben, buradan, orada oturan vatandaşlarımıza diyorum ki, konu sadece dernek binasının yıkılarak sağlık ocağı yapılmasıyla ilgilidir. Bu sağlık ocağı da orada oturanlara hizmet için düşünülmektedir. O bakımdan, birtakım farklı amaçlı kişilerin dolduruşuna vatandaşlarımız gelmesinler.

MEHMET SEVİGEN (İstanbul) - Yani, oradaki evler yıkılmayacak diyorsunuz.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Ben, ayrıca, Sayın Sevigen konuyu gündeme getirdi; şimdi hemen İstanbul Valisini ve Sarıyer Kaymakamını arayarak konunun detayları hakkında bilgi alacağım. Kuşkusuz ki, toplumda meydana gelen her türlü olay halkın vekilleri olarak bizi ilgilendirecektir. Sayın Sevigen de, duyarlı bir milletvekili olarak bu konuyu gündeme getirme ihtiyacını hissetmiştir. Ben de o bölgenin milletvekiliyim; konuyu gayet iyi biliyorum. Orada, mülkiyetten kaynaklanan sorunlar var; Mehmet Bey bu konuyu iyi bilir, zaman zaman konuşuruz. Burada çıkarmış olduğumuz bir yasa çerçevesi içerisinde bazılarını çözmeye başladık; ama, bu yerin özel bir konumu var demin ifade ettiğim gibi. Eğer oranın sahibi konumundaki kooperatifle oradaki vatandaşlarımız anlaşabilirlerse -ki, böyle bir imkân var- belki, Sayın Sevigen'le bu konuda biz de kendilerine yardımcı olabileceğiz. Ben, yarın İstanbul'a gideceğim. Büyük bir ihtimalle, bu konuyla bizzat ilgileneceğim. Sayın Sevigen de orada olursa, oradaki bazı sorunları çözme konusunda birlikte de gayret edebiliriz; ama, oradaki konu, yani, işte, polisler vatandaşa şöyle davranmış, böyle davranmış, vatandaşa şu şekilde hakaret etmiş; ama, ben, biraz önce haberlerde izledim, polislerin üzerine taşlar sökülüyor atılıyor. Ben, onların oradaki vatandaşlar olmadığı kanaatindeyim.

Bu bilgiyi sizlerle paylaşma ihtiyacını hissettim; ama, demin ifade ettiğim gibi, İstanbul Valimizle ve Sarıyer Kaymakamıyla görüşerek, konunun detayları hakkında bilgi alıp, Sayın Sevigen'i ve gerekirse sizleri yeniden bilgilendiririm.

Saygılar sunuyorum efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - 2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2.- 6023 sayılı Kanunun 8 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 8.- Tabip odalarının gelirleri şunlardır:

a) Odaya giriş ücretleri ve üye aidatları.

b) Eğitim, kültürel ve sosyal faaliyetlerden elde edilecek gelirler.

c) Disiplin kurullarınca verilip kesinleşen para cezaları.

d) Basılı belgelerden ve yayınlardan elde edilecek gelirler.

e) Görevleri içine giren onaylamalardan alınacak ücretler.

f) Bağış ve yardımlar.

g) Gerektiğinde Merkez Konseyince yapılacak yardımlar.

h) Çeşitli gelirler.

Odaya kayıt ücreti ve yıllık aidat miktarı, 30 YTL'den az, 150 YTL'den fazla olmamak kaydıyla, ödeneceği tarihle birlikte Büyük Kongrece tespit edilir.

Bu miktarlar her yıl 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 298 inci maddesi uyarınca belirlenen yeniden değerleme oranına göre artırılır.

Üyenin bir odadan başka bir odaya naklinde, odaya kayıt ücreti ve üye aidatı yeniden alınmaz.

Eğitim, kültür, basılı belgeler ve onaylardan alınacak ücretlerin tarifeleri Büyük Kongrece belirlenir."

BAŞKAN - Madde üzerindeki söz istemleri; Anavatan Partisi Grubu adına, Züheyir Amber, Hatay Milletvekili; şahısları adına; Mehmet Çerçi, Manisa Milletvekili; Muzaffer Gülyurt, Erzurum Milletvekili; Haluk Koç, Samsun Milletvekili; Mehmet Eraslan, Hatay Milletvekili.

Buyurun Sayın Züheyir Amber. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA ZÜHEYİR AMBER (Hatay) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 1069 sıra sayılı kanun teklifinin 2 nci maddesi üzerinde görüş bildirmek üzere Anavatan Partisi adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Meclisimizi ve Yüce Milletimizi şahsım ve Anavatan Partisi adına saygılarımla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun teklifinin 2 nci maddesiyle, yürürlükteki 28 inci maddenin iki numaralı bendi değiştirilmektedir. Söz konusu değişiklikle, asgarî tabip tedavi ücretleri bazı kriterlere bağlanmaktadır. Bildiğiniz gibi uygulamada, 6023 sayılı Kanunun tanıdığı yetki çerçevesinde illerdeki tabip odaları, özel sağlık hizmeti veren kuruluşların asgarî tedavi ücretlerini belirlemektedirler. Ancak, mevcut Kanunda bu ücretlerin tespitine ilişkin bir sınırlama bulunmamaktadır. Asgarî tedavi ücretleri, güvenilir ve kaliteli hizmet ortamı sağlayacak şekilde, halkın alım gücü de dikkate alınmak suretiyle, ülkenin ekonomik yapısı, günün koşulları, enflasyon gibi pek çok faktör incelenerek belirlenmektedir.

Kanun teklifiyle getirilen değişiklikte, bu ücretin tespitine bir sınırlama getirilmek istenmiştir. Bunun için de, özel sağlık kuruluşlarının tedavi ücretlerinin alt sınırı bütçe uygulama talimatına bağlanmıştır. Burada şu hususa açıklık getirmekte fayda görüyorum: Bir hizmet ücretinin alt sınırının belirlenmesi, üst sınırının ise serbest bırakılması, rekabet şartlarını bozmaksızın piyasayı düzenleyici etkiler yaratır. Herhangi bir hizmetin standart bir şekilde toplumun her kesimine ulaşmasını sağlayacak asgarî ücretin belirleyici unsurları, hizmetin niteliği, gerektirdiği ortam, kişi sayısı, teknik donanım ve hedef kitlesidir. Standart dışına çıkan ve özel şartlar gerektiren ihtiyaçların karşılanmasına ilişkin işlemlerde de hizmete ilişkin ücretler alınacaktır. Böylece, hem ihtiyaç duyulan hizmet gerektiği gibi sağlanmış olacak hem de hizmeti sağlayan hak ettiği ücreti alacaktır. Bu açıdan bakıldığında, her hizmet sektörünün kendisine özgü şartları ve asgarî standartları vardır. Sağlık sektörü de, kuşkusuz, en hayatî ve en insanî hizmet sektörlerinden biridir. Sağlık hizmetlerinden faydalanmak bir insan hakkıdır ve bu hizmetin toplumun her kesimine ulaştırılması da devletin temel görevlerinden biridir; ancak, insan hayatının doğrudan belirleyicisi ve devam ettiricisi olan bu hizmetin gerektirdiği ortam ve imkânlarla verilmesinin sağlanması da devletin görevidir. O halde, asgarî tedavi ücretlerine ilişkin sınırlama, bu hizmet sektörünün ve ortamının gerektirdiği şartlar dikkate alınmak suretiyle gerçekçi bir şekilde belirlenmelidir. Bütçe uygulama talimatının, sağlık sektöründe verilen hizmet, ihtiyaç duyulan istihdam ve teknik donanımla uzaktan yakından hiçbir ilişkisi yoktur. Bu, kâğıt üzerinde ve sadece halkın gözünü boyamak için yapılmış bir düzenlemedir. Kanun teklifi yasalaştığı takdirde, halen 65 YTL olan asgarî tedavi ücreti 14 YTL'ye düşecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; herhangi bir özel sağlık kuruluşu, örneğin, bir poliklinik düşünün, bu poliklinikte verilen standart hizmetler bağlamında belirli sayıda doktor, hemşire ve diğer görevlilerin istihdam edilmesi, hizmetin gerektirdiği laboratuvarlar ile teknik donanımın bulundurulması zorunludur. Böylesi bir yatırım ve hizmetin standart şartlarda verilmesi 14 YTL ücretle sağlanabilir mi; tabiî ki hayır. Hükümetin halkın sağlığı için iyi bir şeyler yapıyormuş izlenimi yaratmak amacıyla getirdiği bu düzenleme, halkın sağlığını tehlikeye atar niteliktedir. Böylesi gerçekdışı bir fiyat tespiti öncelikle kamu kuruluşlarının hizmet alımlarında etkisini gösterecektir. Kamu kurum ve kuruluşları, özel sağlık kuruluşlarıyla anlaşma yaparken, şimdi de olduğu gibi, asgarî tedavi ücreti üzerinden anlaşmak isteyeceklerdir. 14 YTL üzerinden kaliteli bir hizmet vermek mümkün olmadığı için, özel sağlık kuruluşları, genellikle bu ücretlerle anlaşma yapmaya yanaşmayacaklardır. Anlaşma yapanlarsa, mecburen hizmet kalitesini düşürmek ya da hizmetin gerektirdiği ücreti elde etmeye yönelik başka yollara başvuracaklardır.

Ayrıca, böylesi düşük bir taban ücret, rekabeti bozucu şartlar yaratacaktır. Özel sağlık kuruluşları, hizmet verdikleri kitleyi kaybetmemek için ücretlerini düşürmek zorunda kalacaklardır. Bu durumda, aldıkları ücretin, verdikleri hizmetin masraflarını karşılamaması halinde öncelikle personel sayısını azaltacaklardır. Daha sonra, hizmetin niteliği değişecek ve kalitesi düşecektir. Nihayetinde de, altyapı ve teknik donanım ihtiyaçlarını karşılayamayacaklar, ileri teknolojiyi takip etmekten vazgeçecekleri gibi bunların olağan bakımını dahi ihmal edeceklerdir.

Değerli arkadaşlarım, devletin, sağlık hizmetlerinden herkesin faydalanmasını sağlamasının daha akılcı ve daha doğru yolları vardır. Bunun için, sağlık, sosyal güvenlik ve sosyal yardım politikalarının yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir. Biz, Anavatan Partisi olarak, sağlık hizmetlerinin toplumun geneline yaygınlaştırılmasına ilişkin tedbirlerin alınması, insanın bizzat kendisinin bu tedbirlerin odak noktası haline getirilmesi gerektiğine inanıyoruz. Böylesi rakam oyunları bir politika değildir ve hükümetin mevcut politikasının da değerini azaltmaktadır.

Sayın Bakanım, özel sağlık kuruluşlarının asgarî tedavi ücretleri, bizce, halihazırda gayet hakkaniyetli bir şekilde belirlenmektedir. Bu hakkaniyeti yaptığınız kanuna da taşımak istiyorsanız, o zaman, gerçekçi ve hizmetle bağlantılı kriterleri temel alın. Anavatan Partisi olarak, biz, asgarî tedavi ücretlerinin belirlenmesinin, hizmetin niteliği, gerektirdiği ortam, teknik donanım ve hedef kitle gibi kriterlere bağlanmasından yanayız. Görüştüğümüz maddede bu yönde yapılacak bir değişikliği desteklediğimizi de ifade etmek istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben, yıllarını insan sağlığına adamış bir tıp adamıyım. Şimdi elimde yine benim gibi hayatını bu kutsal göreve adamış bir meslektaşımın Prof. Dr. Orhan Ertem'in mektubu var. Size bu mektuptan bazı cümleler okumak istiyorum. Onu hem halkın sesi hem de bir sağlık gönüllüsünün sesi olarak lütfen dinleyiniz: "Şu anda 75 yaşındayım. Meslekî yaşantımdan artık ciddî hiçbir beklentim yok. Muayenehane benim için bir meşgale ve oyalanma yeri gibi. Bu nedenle, asgarî ücret konusu daha fazla kazanmak için değil de doktor olarak onuruma dokunduğundan beni ilgilendiriyor. Lütfen, söylediklerimi böyle değerlendirin.

Sağlık Bakanlığı, doktorların muayene ve diğer tüm sağlık işlemlerinde kullanmak zorunda olacakları asgarî ücretleri şimdiki rakamların beşte 1'ine kadar indirmeyi amaçlamaktadır. Diğer meslek kuruluşları, örneğin avukatlar, mimarlar vesaire için var olan asgarî ücretler dahil, hiçbir mal, eşya veya hizmette herhangi bir indirime gidilmez iken, sadece sağlık sektöründe bu indirimin uygulanmasında hükümetin ileriye yönelik kısa veya uzun vadeli ne gibi planları olduğunu bilemiyoruz.

Basit bir örnek olarak en küçük ve standart bir muayenehanenin kira, sekreter, elektrik gibi toplam aylık gideri asgarî 2 000 YTL civarındadır. Bu durumda, sadece ve sadece muayenehane giderleri için bile bu doktorun her ay en az 200 hasta muayene etmesi gerekiyor."

Değerli arkadaşlar, bizim gibi konusu insan olan meslekler özveri ister, fedakârlık ister, en önemlisi de sevgi ister. Değerli meslektaşımın bunu ifade eden şu güzel satırlarını da sizinle paylaşmak istiyorum. Diyor ki: "İnsanlar en küçük bir alışverişte bile tanıdıkları ve güvendiklerine gitme eğilimindedirler. Kendilerinin, sevdiklerinin, eşleri ve çocuklarının doğrudan canı söz konusu olduğunda ise güven çok daha önem kazanır. Bu güven ve sıcaklığın ise parasal değeri sınırlanamaz. Hastalarımızın sağlığı, mutluluğu ve güveni biz doktorların en büyük kazancı ve sağlığıdır." Hasta-doktor ilişkisinin bundan daha güzel bir tasvirini düşünemiyorum. Bu ilişkinin dinamiğini yazılı hiçbir metnin yüzyıllardır tanımlamayı ve kurala bağlamayı başaramadığı bir olgu oluşturmaktadır; o da, vicdan.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ZÜHEYİR AMBER (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan, son cümlem.

Bu sebeple, bu dinamiği, bozucu ve sarsıcı düzenlemelerden, lütfen, kaçınalım.

Konuşmamı burada bitirirken, Yüce Heyetinize ve yüce milletimize saygılarımı sunuyorum, kanun teklifinin de hayırlı olmasını diliyorum. (Anavatan Partisi ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Madde üzerinde görüşmeler tamamlanmıştır.

2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3.- 6023 sayılı Kanunun 10 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 10.- Oda gelirleri tahsilatının % 10'u, Türk Tabipleri Birliğine harcanmak üzere, Merkez Konseyine gönderilir."

BAŞKAN - Madde üzerinde görüşmeler tamamlanmıştır; gerekli bilgi verildi.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4.- 6023 sayılı Kanunun 7/6/1985 tarihli ve 3224 sayılı Kanunla değişik 28 inci maddesinin (II) numaralı bendinin birinci paragrafı aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Tabip odalarının veya birlik teşekküllerinden herhangi birisinin göstereceği lüzum üzerine bazı mıntıkalarda; muayene, ameliyat ve girişimsel işlem ücretlerinin en az miktarını gösteren tarifelerini, Bütçe Uygulama Talimatı veya sosyal güvenlik kuruluşları ve kamu kesiminin tedavi giderleri ödemelerine esas olan ve yetkili makamlarca çıkarılan tarifelerle belirlenen miktarı aşmamak üzere, ilgili odalarla birlikte düzenlemek. Bu tarifeler Merkez Konseyince tasdik edildikten sonra Sağlık Bakanlığına bildirilir."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz istemleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Ordu Milletvekili İdris Sami Tandoğdu.

Buyurun Sayın Tandoğdu. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 1069 sayılı Türk Tabipler Birliği Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 4 üncü maddesi üzerinde, Grubum adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği üzere, 6023 sayılı Türk Tabipler Kanununun, odaların belirleneceği üye sayısını belirleyen 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının ikinci paragrafı, Anayasa Mahkemesinin kararıyla, temsilde adalet ilkesine aykırılık nedeniyle iptal edilmiştir. Bunun neticesi, Tabip Odalarının Türk Tabipler Birliği Genel Kuruluna göndereceği üye sayısını belirleyecek -Anayasa Mahkemesinin önerdiği şekilde- hiçbir düzenleme yapılamamıştır ve bu nedenle de, Türk Tabipler Birliği Genel Kurulu, 2002 yılından bugüne dek, bu saate dek yapılamamış ve bu belirsizlik de halen devam etmektir.

Bu süreçte Anayasa Mahkemesi kararlarının Meclis gündeminde ivedilikle görüşülmesi gerekirken, tek başına Meclis çoğunluğunu elinde bulunduran hükümet, Türk Tabipler Birliği ve yerel tabip odalarının ısrarlı girişimlerine rağmen, bu madde düzenlemesini yapmakta geciktirmiştir, 2002 yılı büyük kongre delegeleri ve merkez konseyi üyeleri seçiminin yapılamamasına neden olmuştur.

Sadece bu tutum bile -sivil toplum kuruluşlarının ve hukukun üstünlüğünü- hükümetin her seferinde ağzından düşürmediği "fikirlerini alarak icraatlarımızı yapıyoruz" demesinin boş olduğunu gösteren en güzel bir belgedir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda görüşülmekte olan Türk Tabipler Birliği Yasasının, Türk Tabipler Birliği Genel Kurulunun bir an önce yapılabilmesiyle ilgili maddesinin ivedilikle çıkarılmasını hep birlikte istiyoruz, bu konuyla ilgili AK Parti Grubuyla anlaşma sağlandı ve bu kanun da, hayırlısıyla, bugün çıkacaktır.

Ancak, bununla birlikte, yasanın eksik yanlarını da söylemek ve bunların düzeltilmesi için ortak hareket edilmesi gerektiğine inancım sonsuzdur.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, bu tasarının en kritik maddesi ise, asgarî ücret katsayılarını Türk Tabipler Birliğinin tasdik edilmesi ve Maliye Bakanlığı tarafından kamu hastaneleri için her yıl yayımlanan bütçe uygulama talimatnamesine uygulama endeksidir. Sağlık Bakanlığının, Türk Tabipler Birliğini halk karşısında ve kamuoyu önünde zor durumda bırakmak için bu maddeyi ısrarla savunmayı sürdüreceği gözükmektedir. Bütçe uygulama talimatıyla öngörülen rakamlarla halkın sağlık hizmeti alamayacağının, bunun üzerine özel sağlık kuruluşlarının ek ücret talebinin olacağı herkes tarafından bilinmektedir ve bakanlıkça da bilinmektedir. Bilinçli bir popülist söylemle, halkın lehineymiş gibi gösterilmeye çalışılmaktadır.

Türk Tabipler Birliği Yasasının şu şekilde değiştirilmesi taraftarıyım ve bunu burada önermekte ve Sağlık Bakanlığımızın da bunu dikkate alacağı kanısındayım.

Bu nasıl olmalıdır; benim şahsî kendi görüşüm, asgarî ücret birim fiyatları Maliye Bakanlığı tarafından her yıl yayımlanan bütçe uygulama talimatının 3 katını aşmamak üzere, Türk Tabipler Birliğinin genel kurullarında yerel tabip odalarının önerileriyle belirlenmelidir ya da Sağlık Bakanlığı tarafından belirlenen 5 Avrupa Birliği ülkesindeki fiyatlar endeks alınmalıdır, o şekilde bu ücretler tespit edilmelidir.

Bu örnekler, 2004 yılında yapılmıştır; bu örneklere benzer birtakım çalışmalar yapılmıştır; bunda da başarılı olunmuştur. İlaç fiyatlarının belirlenmesinde, yine Avrupa Birliği ülkeleri örnek gösterilerek ilaç fiyatlarının tespiti yapılmıştır. Aynı şekilde, Avukatlar Barosunda da "referans uyumu" adı altında bir konsensüs sağlanarak, onların bile fiyatları bu şekilde tespit edilmiştir. Bu konuya Sağlık Bakanlığının dikkat çekmesi ve bu konu üzerinde hassasiyetle çalışması gerektiğine inanıyorum.

AK Parti Hükümeti diyor ki, bir önceki uygulamada Tabip Odalarının belirleyeceği asgarî fiyat, bütçe uygulama talimatındaki fiyatın çok üzerinde olduğu ortadadır. Örneğin, doğum ücreti, bütçe uygulama talimatında 251 YTL iken, Tabip Odalarının belirlediği ücret 1 200 YTL'dir. Bu fiyat farklılığı diğer laboratuvar tetkiklerinde de kendini göstermiştir; MR tetkiklerinde, tomografi tetkiklerinde de aynısı olmuştur.

Amacımız hekimlerin düşük ücret almaları değil, bilakis, serbest piyasada düşük ücret almak isteyen hekimlerin cezalandırılmasını önlemektir. Burayı dikkatli dinlememizde ve doktor arkadaşlarımızın hassasiyetle üzerinde durması gereken konu budur; çünkü, tabip odaları, ilgili yasayı, yasasına dayanarak, kendi belirlediği fiyatın altında ücret alanları cezalandırıyor.

Böyle bir açıklamayı kabul etmemiz mümkün değil. Bunun gibi, daha birtakım, Sağlık Bakanlığının, önerilerini de kabul etmemiz mümkün değil.

Bundan ikibuçuk yıl evvel, Sağlık Bakanlığı, Sağlıkta Dönüşüm Programını burada açıklamış, izah etmiş ve Başbakanı da ikna ederek, bu Programı Grubunda kabul ettirmiştir; ama, görüyoruz ki, bunca zaman geçmesine rağmen, Sağlıkta Dönüşüm Programı… Sağlık Bakanı sabit kalıyor; ama, Program olduğu yerde dönmekte ve her geçen gün, dönüşüm içerisindeki programlar Programın içinden çıkarılmaktadır. Bunun en güzel örneği mecburî hizmeti kaldırdı, "sağlıkta dönüşümdeki en büyük reformumuz budur" dedi; birbuçuk yıl sonra sağlıkta dönüşümün içerisindeki bu mecburî hizmeti tekrar geri getirdi.

Şimdi, Sayın Başbakanı ve konunun dışındaki milletvekili arkadaşlarımızı ve halkımızı yine yanlış yönlendirdiği, yanılttığı en önemli konulardan biri de, bu dağıtılamayan, bu doktor camiasına yaptırılamayan işler ithal doktorla, Sayın Başbakanı da kandırarak, Meclisi de yanıltarak, bu kanunu çıkarmaya çalışıyor.

Kendilerine buradan sesleniyorum: Eğer kulak veriyorsa, önündeki yazı eğer tıbbın dışında başka bir şey değilse, lütfen dinlemesini istiyorum. Bu kürsüden, ithal doktoru nasıl getireceğini, nasıl çalıştıracağını açıklamasını bekliyorum?

ALİM TUNÇ (Uşak) - Açıkladı!..

İ. SAMİ TANDOĞDU (Devamla) - Arkadaşlar, Yüce Meclisin değerli üyeleri; lütfen, bu konuyu kendisinden sizler de isteyin. Bilhassa AK Parti sırasındaki arkadaşlarımızın bu konuda hassasiyet göstermesini bekliyorum. İthal doktoru nasıl getirecek? Benim…

ALİM TUNÇ (Uşak) - Çoktan açıkladı, duymadın mı?!

İ. SAMİ TANDOĞDU (Devamla) - Söyledi mi?!

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) - Söyledi… Söyledi…

İ. SAMİ TANDOĞDU (Devamla) - Efendim, söylemeyle iş bitmiyor. İthal doktor gelecektir. İşte, dediğiniz gibi, Başbakanımızın eline veriyor, o da "ithal doktoru getireceğim" diyor. Kendisi de, bundan üç dört gün evvel açıkladı "sözleşmeli personel konusunda, maalesef, başarılı olamadık ve onu geri çekiyoruz" dedi. Sağlıktaki başarısızlığı, büyük bir özeleştiriyle, özveriyle kabul etti kendisi. Aynı şekilde, Başbakanı yine yanıltmak mı istiyorsunuz? Veyahut da sizi yanıltmak istiyorsa, bilemem. Aynı hatayı yine yapıyor.

Lütfen, bu kürsüden, ithal ettiği doktoru… Benim 50 tane beldemde, 50 tane sağlık ocağında -Ordu'da- 1 tane doktor yokken, bu ithal ettiği doktoru oraya nasıl gönderecek; hangi maaşla gönderecek; nasıl çalıştıracak?

Biraz evvel Aybastı'daki bir doktor arkadaşım telefon ediyor -yine, meslektaşlarımla, bu konuyu, olduğumuz yerde tartıştık- "1 milyar lira para alıyorum" diyor, 1 milyar lira!..

ALİM TUNÇ (Uşak) - Bakın, eksik söylüyorsunuz.

İ. SAMİ TANDOĞDU (Devamla) - Bir dakika, anlatacağım şimdi.

Kendisine, bunun üzerine, soruyu sordum, dedim ki, sen dönersermaye almıyor musun? "300 000 000 lira dönersermaye alıyorum" dedi. Peki, sözleşmeli olursan ne alacaksın diyorum.

ALİM TUNÇ (Uşak) - Muayenehanesi var mıydı?

İ. SAMİ TANDOĞDU (Devamla) - Bir dakika, oraya geleceğim.

"Bütün özlük haklarından yoksun kalmak koşuluyla, sözleşmeli olursam, alacağım para 1 700 000 000 lira" dedi. Ha, onun üzerine sordum bir doktor olarak: Sen muayenehane açarsan ne oluyor, muayenehane açmazsan ne oluyor? "Eğer muayenehane açmazsam, sözleşmeliye de geçmezsem, alacağım para 1 700 000 000 lira" dedi. Eski parayı söylüyorum. Peki, sözleşmeli olursan ve muayenehanen olmazsa ne alacaksın? "2 400 000 000 lira alacağım" dedi.

Şimdi, arkadaşlar, onbeş sene, on sene, oniki sene, devlette, 657'ye tabi çalışmış ve buradan, ondan sonra, maaşımda artış olacak diyerek, bütün özlük haklarından vazgeçerek sözleşmeli personele geçmesi çok zor. Kendisi geçmek istese, ailesi izin vermez; çünkü, yarının ne olacağı belli değil. Türkiye'de, on sene sonraya, yirmi sene sonraya, elli sene sonraya, hiçbir yere yatırım yapılmıyor ki. Türkiye'de günlük politika yapılıyor, günlük kanunlar çıkarılıyor. Çıkarılan  kanunlar bir sene sonra, birbuçuk sene sonra tekrar geri getiriliyor. Bunları burada yaşıyoruz. Ben, üç sene içerisinde bunları gördüm, yaşadım ve yaşıyoruz,  siz de yaşıyorsunuz.

Sağlık Bakanlığının yapacağı bir şey var: Kendisine, birikimlerimle söylüyorum -biraz evvel Sayın Kurtulmuşoğlu da değindi; biraz evvel, yine, Hatay Milletvekili arkadaşım da değindi- doktorları, sevgi ve saygıyla çalıştırabilirsiniz, geleceğini garanti altına aldığınız müddetçe çalıştırabilirsiniz; ihtisas haklarını dengeli bir şekilde sağlarsanız, ihtisas puanlarını, sosyalizasyon bölgesinde ve mahrumiyet bölgesinde çalışılmış ayların puanlamaya sokulmasını...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İ. SAMİ TANDOĞDU (Devamla) - Başkanım, bağlayacağım.

BAŞKAN - Buyurun.

İ. SAMİ TANDOĞDU (Devamla) -...sağlarsanız, o doktor arkadaşlarımızı çalıştırmak mümkündür.

Ama, Sağlık Bakanına buradan sesleniyorum yine: Aile hekimliğinde başarılı olamadınız, özel hastane enflasyonunu sağlattınız, her tarafı özel hastaneyle doldurdunuz. Ben size bir şey söylüyorum: Bu devletin bütçesi hepimizin bütçesidir; bu devletin parası, bu sağlık hizmetine yetmez arkadaşlar. Yetmeyeceğini görüyorum ve yaşıyorum. Bir doktor olarak da bu sıkıntıyı yaşadığım müddetçe, burada beni kimse susturamaz. Sağlık Bakanlığının, bu bütçeyi laçka hale getiren, perişan hale getiren bu programlardan bir an evvel çekilmesini istiyorum. Bu devletin parasını har vurup harman savuramaz ve bu kürsüden de -Ordu'nun 50 tane beldesinde, Korgan'da, Kumrusunda Fatsasında, Ünyesinde, Aybastısında, Akkuşunda, Mesudiyesinde, Gölköyünde- doktor gönderemeyen, doktoru beceremeyen bu Sağlık Bakanlığının, oraya ithal doktoru nasıl göndereceğini anlatmasını bekliyorum, sabırsızlıkla bekliyorum. Eğer bunları anlatamazsa, bu programdan da bir an evvel çekilmelidir.

Türkiye'nin coğrafî yapısına, Türkiye'nin kültürel yapısına, Türkiye'nin sağlık ocakları yapısına, Nusret Fişek'in hazırlamış olduğu daha evvelki çalışma programlarına uygun bir sağlık politikasını getirmesini kendisinden bekliyorum.

Beni dinlediğiniz için hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Kişisel söz isteminde bulunan Denizli Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan, buyurun.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

4 üncü madde hakkında şahsî görüşlerimi açıklamaya çalışacağım. Öncelikle, bu 4 üncü maddenin, iyi bir şekilde kaleme alınmadığı inancındayım. Bir kere, kanun yapma tekniği açısından, 4 üncü maddenin çok sağlıklı bir şekilde hazırlandığı inancında değilim.

Bu maddede "bazı mıntıkalarda" tabiri geçmektedir. Bu ücret belirleme tarifesiyle ilgili olarak, Türkiye genelinin gözönüne alınması lazım. Bu maddeyle bazı mıntıkalar ibaresinin getirilmesinin yanlış olduğu inancındayım.

Yine, bu maddeyle düzenlenmeye çalışılan asgarî ücret tarifelerinin de, rekabet hukukuna ve rekabet hukukuna dayalı olarak da serbest rekabet ilkelerine aykırı olduğu inancındayım ve bu maddeyle getirilen uygulamanın, Bütçe Uygulama Talimatı veya sosyal güvenlik kuruluşları ve kamu kesiminin tedavi giderleri ödemelerine esas olan ve yetkili makamlarca çıkarılan tarifelere bağlı olmasının da haklı ve mantıkî bir izahı olamaz.

Onun için, bu 4 üncü maddenin yeniden gözden geçirilmesi, bu bazı mıntıkalarda ibaresinin kaldırılması, asgarî ücret tarifelerini belirleme meselesinin mutlaka madde metninden çıkarılması gerektiği inancındayım.

O nedenle, Komisyon Başkanımızın ve Sayın Bakanımızın, bu 4 üncü maddeyle ilgili olarak, bu düzenlemeyi yeniden gözden geçirmeleri, gerekirse, bir önergeyle bu maddenin yeniden düzenlenmesi lazım geldiği inancındayım; çünkü, asgarî ücret tarifelerini belirlemenin ve bunları da belirli kurallara bağlamanın rekabet hukuku ilkelerine -tekrar ediyorum- aykırı olduğu inancındayım.

Şimdi, biraz önce Ordu Milletvekilimiz Sayın İdris Sami Tandoğdu Bey konuştu; işte, yine, beldelerden, doktoru olmayan sağlık ocaklarından söz etti. Ben şimdi kaymakamlık dönemimi hatırlıyorum; Hatay Yayladağ Kaymakamıydım. Yıl 1983; Yayladağı'nın Kışlak Köyünde, Karaköse Köyünde o dönemlerde doktor çalışıyordu değerli milletvekilleri. Yıl 1983, 1984, 1985; köylerde, sağlık ocaklarında doktorlar görev yapıyordu. Yıl 2006; büyük beldelerde doktor olmadığını söylüyoruz ve  Sayın Bakanımız lütfen gelsinler, bu kürsüden, bunun sebeplerini izah etsinler. Yirmi yıl önce köylerde, sağlık ocaklarında doktor varken, bugün, büyük beldelerde, bazı ilçe merkezlerinde, doktor olmamasının altında yatan sebepleri lütfen izah etsinler, ben merak ediyorum bir milletvekili olarak. Bu doktorlarımız burada niye çalışmıyorlar, niçin bu yerlerimize doktor tayini yapmıyoruz? İşte, Sami Tandoğdu, Ordu'nun beldelerinde kendi imkânlarıyla hasta tedavi ediyor. 2006 Türkiyesinde, Sağlık Bakanlığı olarak doktor gönderemediğiniz yerlerde, bir milletvekilinin gidip, sağlık hizmeti vermesini nasıl izah edeceksiniz Sayın Bakanım? Bu da, sağlıkta dönüşümün bir parçası mı?! Yani, bunu, burada, sayın milletvekilleri de gelip anlatıyorlar, büyük bir dönüşüm yapmışlar. 2002 yılından önceki çarpık yapıyı değiştirmişler; yani, bunu söylüyor Sayın Milletvekili. Ben de, şimdi, soruyorum: 1983 yılında böyle, 2006 yılında niye böyle? Siz, bunun tedbirini alamıyorsanız Sayın Bakanım, lütfen o koltukları işgal etmeyiniz. Bunu yapacak başkaları gelir oturur oralarda, o koltuklarda. Sonra da Sayın Başbakanın eline bir metin veriyorsunuz "yurt dışından ithal doktor…" Yani, bunu anlamak mümkün değil! Siz, bütün imkânlarınızı seferber edin, bütün şartları zorlayın, sosyal ve özlük haklarını iyileştirin, dengeli bir dağılım yapın. O da çok önemli. Dengeli dağılım yapamıyorsunuz. Hatır, gönül tayinleri yapılıyor Sayın Bakanım. Ben bunu ispatlarım. Eğer, yapılmasaydı, 1983-1984 yıllarında sağlık ocaklarında çalışanların yerlerinde, şimdi de doktorlar görev yapardı. Yok şimdi. Niye yok?! Ben biliyorum, ben kaymakamlığımdan biliyorum; birçok yerde yığılmalar var, normalin üzerinde oralarda doktor…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.

AHMET YENİ (Samsun) - Hâlâ orada, kaymakamlıkta kalmışsın.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın Milletvekili, siz neredesiniz Allahaşkına?! Siz nerede kaldınız Samsun Milletvekilim, siz?!.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - İthal milletvekili getirecekler herhalde!

BAŞKAN - Karşılıklı görüşmeyin, laf atmayın.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Evet…

Onun için, ben, Sayın Başbakanı ithal doktorlara emanet ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, madde üzerinde 2 adet önerge vardır; önergeleri önce geliş sıralarına göre okutacağım, sonra aykırılıklarına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1069 sıra sayılı Türk Tabipleri Birliği Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 4 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Salih Kapusuz

Mehmet Çiçek

Hamit Taşçı

 

Ankara

Yozgat

Ordu

 

Kemalettin Göktaş

Ali Öğüten

Sabahattin Yıldız

 

Trabzon

Karabük

Muş

 

 

Halil Özyolcu

 

 

 

Ağrı

 

Madde 4.- 6023 sayılı Kanunun 28 inci maddesinin (II) numaralı bendinin birinci paragrafı aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Tabip odalarının veya birlik teşekküllerinden herhangi birinin göstereceği lüzum üzerine, muayene, ameliyat ve girişimsel işlem ücretlerinin miktarlarını gösteren rehber tarifeler düzenlemek. Bu tarifeler Merkez Konseyince tasdik edildikten sonra Sağlık Bakanlığına bildirilir."

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1069 sıra sayılı Türk Tabipleri Birliği Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 4 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

 

Prof. Dr. Mehmet Neşşar

Erdal Karademir

Atila Emek

 

Denizli

İzmir

Antalya

 

Ahmet Ersin

İsmet Atalay

 

 

İzmir

İstanbul

 

Madde 4.- 6023 sayılı Kanunun 7/6/1985 tarihli ve 3224 sayılı Kanunla değişik 28 inci maddesinin (II) numaralı bendinin birinci paragrafı aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Tabip odalarının veya birlik teşekküllerinden herhangi birisinin göstereceği lüzum üzerine bazı mıntıkalarda; muayene, ameliyat ve girişimsel işlem ücretlerinin en az miktarını gösteren tarifeler düzenlemek. Kamu idareleri ve sosyal güvenlik kuruluşları kendilerine sağlık hizmeti sunan kamu ve özel sağlık kuruluşlarına ne kadar ödeme yapacaklarını Bütçe Uygulama Talimatı veya benzeri tarifelerle ayrı ayrı belirlerler. Özel sağlık kuruluşları, muayene veya tedavi olan kişilerden yetkili makamlarca çıkarılan tarifelerle belirlenen miktarın dışında başkaca bir ücret talep edemezler. Ek ücret talep edenlerin sözleşmeleri feshedilir."

BAŞKAN - Önergeyi işleme alıyorum.

Komisyon, önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) - İkinci önergeye, teknik olarak katılmamız mümkün değil Sayın Başkanım. Teknik olarak düzenlenmesi gerekiyor. Benzer bir önerge olduğundan, bir sonra arz edeyim.

BAŞKAN - Yani, katılmıyorsunuz?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Tamam, özetle, katılmıyorsunuz.

Hükümet?..

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi mi okutalım, konuşmak mı istersiniz?

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Konuşacağım.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Neşşar, Denizli milletvekili; önergede imzanız var, önergeyi açıklayın.

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önerge üzerinde söz aldım.

Şimdi, önce, Sayın Kandoğan'a bir göndermem var: Sağlık hizmetlerinde bugün yaşadığımız tablonun, yani, sağlık hizmetlerinin kırsaldan kente, pratisyen hekim düzeyinden uzmanlaşmaya doğru dönüşünün başlangıç tarihi 1950'dir. Bunu, lütfen, sizin partiniz adına bir tarafa not ediniz. 1960'tan sonra, rahmetli, Sevgili Nusret Fişek, bunu geriye çevirmeye kalkmış; ama, bugüne kadar, maalesef, başarılı olunamamış. Sağ iktidarlar, hâlâ, eski yolda, 1950'den beri başladıkları yolda devam etmektedirler.

Şimdi, bu maddede, yine, hekim üzerinden siyaset yapıyor Sayın Bakan ve "doktor ücretlerini ucuzlattık" diyerek vatandaştan prim toplamaya çalışıyor. Değerli milletvekilleri, bugün, Türkiye'de bir koyunun muayene ücretinin asgarîsi 40 000 000 liradır. Yani, sizin koyuna biçtiğiniz değer 40 lirayken, insanın değerini 14,5 liraya indiriyorsunuz. Birinci yanlış bu.

İkinci yanlış: Serbest piyasa, zaten sağlık hizmetinde kendiliğinden çalışmaktadır. Bugün hekimlerin çok büyük kısmı, yüzde 90'ın üzerindeki bir kısmı, belirlenmiş eski asgarî ücret tarifesi üzerinden zaten ücret alamamaktadırlar. Hekimlik mesleği, gerektiği zaman, suç olsa bile, vatandaşın yanında olmak adına bunu bu şekilde uygulamaktadır. Dolayısıyla, bunu aşağı çekiyor olmakla, işi zaten ucuzlatmazsınız. Fazla alan hekim, zaten fazla alır. Yani, azamîsini belirlemiyorsunuz, adam der ki, çok ünlü bir doktordur "ben 5 000 dolar ekstra isterim." Buna kimse hayır diyemez, verir. Sizin belirlediğiniz asgari ücrettir. Bunun arkasına saklamak istediği Sayın Bakanın, genel sağlık sigortasının altyapısıdır. Ne demek istiyorum: Yani, bu çıkan yasayla Bakanlığın, anlaşmalı özel kurumlara ödeyeceği rakamın alt sınırı indirilmektedir. Bu da, vatandaştan fark talep eden bu özel sağlık kuruluşlarının vatandaşın cebinden alacağı paranın miktarını artıracaktır. Söz gelimi, bugün, devlet bir muayene için 50 lira ödüyorsa, bunun üzerine de gidilen hastane 100 lira fark alıyorsa bu rakam 50 liradan 14,5 liraya indirilerek hastanın cebinden çıkacak fark 130 liraya yükselmektedir. Yani, bunun arkasında vatandaştan yana olmak gibi bir mantık yatmamaktadır; vatandaşın cebine elini daha fazla sokmak amacı bu yasanın bu maddesi içerisine saklanmıştır. Bunu, hem zabıtlara geçiriyorum hem de yurttaşlarımızın bilgilerine sunuyorum.

Bu nedenle biz bu önergeyi verdik. Madem dedik siz hakça bir ücret olarak belirliyorsunuz, 14 lira mı, başımızın üstünde yeri var, biz doktorlar yine 14 liraya bakarız; ama, lütfen, anlaşma yaptığınız kurumlarda da vatandaşın cebinden bir kuruş daha para alınmasını, hukuken, kanunen, yasal olarak engelleyin. Hodri meydan Sayın Bakan! Biz, 14,5 liraya bakıyoruz; siz, özel kuruluşlarla 14,5 liraya anlaşıp üstüne para aldırmamayı garanti edebiliyorsanız, buyurun çıkın vatandaşın karşısına. Ama, tekrar ediyorum; bu yasanın bu maddesiyle vatandaşın cebinden alınmak istenen para miktarı artırılmaktadır; AKP, vatandaşın cebine elini biraz daha fazla daldırmaktadır. Bu, bir realitedir ve kısa zamanda böyle olduğu da ortaya çıkacaktır.

Yüce Heyeti saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1069 sıra sayılı Türk Tabipleri Birliği Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin Çerçeve 4 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Salih Kapusuz (Ankara) ve arkadaşları

Madde 4 - 6023 sayılı kanunun 28 inci maddesinin (ll) numaralı bendinin birinci paragrafı aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Tabip odalarının ve birlik teşekküllerinden herhangi birisinin göstereceği lüzum üzerine, muayene, ameliyat ve girişimsel işlem ücretlerinin miktarlarını gösteren rehber tarifeler düzenlemek. Bu tarifeler Merkez Konseyince tasdik edildikten sonra Sağlık Bakanlığına bildirilir."

BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) - Küçük bir izahat yapmam gerekiyor müsaadenizle.

30.10.2003 tarihli Rekabet Kurulu kararı, Türk Tabipler Birliğinin düzenlemiş olduğu asgarî ücret tarifesiyle, rekabet ihlaline neden olduğu iddiasıyla bir karar vermiştir. Bu kararın sonucunda özetle şöyle diyor: 6023 sayılı Türk Tabipler Birliği Kanunu ile 4054 sayılı Rekabet Kurulu Kanunu arasındaki ihtilafın, sağlık sektörünün özellikleri de göz önünde bulundurularak, özel muayene ve tahlil hizmetleri asgarî tarifesi yerine rehber bir tarifenin tespitine ilişkin olarak kanunî düzenleme yapılmasını öneriyor.

Bu önerge, bununla uyumludur ve olumlu görüşle Yüce Heyetin takdirine bırakıyorum efendim.

BAŞKAN  - Hükümet?..

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Katılıyoruz Değerli Başkanım.

BAŞKAN - Gerekçeyi mi okutalım?..

İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Gerekçe…

BAŞKAN - Buyurun:

Gerekçe: "Asgarî ücret tarifeleri" ibaresi, rekabet hukukuna aykırı olacağı gerekçesiyle, "rehber fiyat listesi" olarak düzenlenmiştir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 5.- 6023 sayılı Kanunun 36 ncı maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Ret kabule şayan görülürse esas mesele bu heyet tarafından tetkik edilerek karara bağlanır. Reddin asılsızlığı anlaşıldığı veya ret talebi kabule şayan görülmediği takdirde talebin reddine karar verilmekle beraber ayrıca o yılki en yüksek üye aidatının üç katından az, beş katından fazla olmamak üzere para cezası ödenmesine de karar verilebilir."

BAŞKAN - Gruplar adına söz istemi yok.

Kişisel söz istemleri:

Mehmet Çerçi, Manisa?.. Yok.

Nevzat Doğan, Kocaeli?.. Yok.

Haluk Koç?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi okutuyorum:

MADDE 6.- 6023 sayılı Kanunun 39 uncu maddesinin (b) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"b) O yılki en yüksek yıllık üye aidatının üç katından az, beş katından fazla olmayan para cezası,"

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

7 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 7.- 6023 sayılı Kanunun 50 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 50.- Yukarıdaki madde hükmüne göre sanat icrasından men edilen tabipler kati karara rağmen sanatlarını yaparlarsa Haysiyet Divanınca ayrıca o yılki en yüksek üye aidatının on katından az, yirmi katından fazla olmamak üzere para cezasına çarptırılır."

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

8 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 8.- 6023 sayılı Kanunun 55 inci maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Merkez Konseyi 18 inci madde hükümlerine göre Büyük Kongrenin gizli oyla seçeceği 11 asıl 11 yedek üyeden teşekkül eder. Merkez Konseyinin görev süresi iki yıldır. İki devre üst üste seçilen azalar, aradan bir devre geçmedikçe yeniden seçilemezler."

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

9 uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 9.- 6023 sayılı Kanunun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.

"Büyük Kongre Tabip Odaları Genel Kurulunca gizli oyla seçilen delegelerden oluşur. Üyesi (200)'e kadar olanlar (3), (500)'e kadar olanlar (5), (1000)'e kadar olanlar (7), 1000'den sonraki her 1000 kişi için birer delege ve aynı sayıda yedek seçerler. Tabip odaları başkanları Büyük Kongrenin tabiî delegeleridir."

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

10 uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 10.- 6023 sayılı Kanunun ek 1 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Ek Madde 1.- 5 inci maddeye göre kayıtlı bulundukları tabip odaları idare heyetinin muvafakatini almadan ek bir tabiplik vazifesi kabul eden veya bu Kanunun yayımı tarihinde uhdesinde birden fazla tabiplik vazifesi olup da üç ay zarfında bir beyanname ile keyfiyeti tabip odalarına bildirmeyen veya gerçeğe aykırı beyanname veren veyahut bu beyanname üzerine idare heyetinin vereceği karara uymayarak vazifeye devam eden tabipler, haysiyet divanınca o yılki en yüksek yıllık üye aidatının beş katı ile on katı arasında değişen para cezasıyla cezalandırılırlar.

Yukarıdaki fiillerden dolayı mahkûm olmasına rağmen, beyanname vermeyen veya hakikate uymayacak şekilde beyanname veren veyahut ek vazifeye devamda ısrar eyleyen veya bu vazifeyi bıraktığı halde idare heyetinin muvafakati olmadıkça başka bir ek vazife kabul eden tabipler hakkında haysiyet divanınca o yılki en yüksek yıllık üye aidatının on katı ile yirmi katı arasında değişen para cezasına hükmolunur."

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

11 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 11.- 6023 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

"EK MADDE 5.- Her bir oda, Kanunun yayınlandığı tarihten itibaren en geç bir ay içinde üyelerin isim ve vatandaşlık numaralarını Merkez Konseyi ve Sağlık Bakanlığına iletir. Merkez Konseyi son üyelik durumunu müteakip bir ay içinde Bakanlığa bildirir."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyenler; kişisel söz istemleri:

Mehmet Çerçi?.. Yok.

Mustafa Nuri Akbulut?.. Yok.

Madde üzerinde 1 önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1069 sıra sayılı Türk Tabipleri Birliği Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 11 inci maddesinin aşağıdaki şeklide değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Salih Kapusuz

Kemalettin Göktaş

Sabahattin Yıldız

 

Ankara

Trabzon

Muş

 

Hamit Taşçı

Mehmet Çiçek

Halil Özyolcu

 

Ordu

Yozgat

Ağrı

 

 

Ali Öğüten

 

 

 

Karabük

 

Madde 11.- 6023 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

" Ek Madde 5.- Her bir oda, her yıl ocak ayı içinde, kayıtlı üyelerinin isim ve vatandaşlık numaralarını Merkez Konseyi ve Sağlık Bakanlığına bildirir. Merkez Konseyi üyelik durumlarıyla ilgili son bilgileri müteakip bir ay içinde Bakanlığa iletir. 2006 yılı için bu bildirim bu kanunun yayımı tarihinden itibaren bir ay içerisinde yapılır."

BAŞKAN - Komisyon?..

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) - Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Katılıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Gerekçeyi mi okutalım?

İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Oda kayıtlarının mükerrerliğinin önlenmesi amaçlanmıştır. Ayrıca teklifin kanunlaşma süreci ocak ayından sonra gerçekleşeceği 2006 yılı için de bildirimin sağlanması amaçlanmıştır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

12 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 12.- 6023 sayılı Türk Tabipleri Birliği Kanununun 57 nci maddesi yürürlükten kaldırılmıştır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

13 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 13.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

14 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 14.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Değerli milletvekilleri, tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sağlık hizmeti önemli. Sağlık hizmetinin daha etkin ve verimli olması yolunda bu yasa da yasalaştı. Doktorlarımızla yakından ilgili bir yasa;  inşallah, onların daha etkin, daha verimli sağlık hizmeti vermelerine vesile olur. Hayırlı olsun.

Sayın Bakan, teşekkür etmek için konuşma talebinde bulundu.

Buyurun Sayın Bakanım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Saygıdeğer Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; bugün, hakikaten, bir konsensüsle, Anamuhalefet Partimiz ve diğer grubu bulunan partilerimizle bir konsensüs içerisinde, ihtiyaç olan bir kanunî düzenlemeyi yaptık.

Tabiplerimizin, Türk Tabipler Birliği Kanunuyla ilgili olarak yaptığımız bu düzenleme, aslında, Anayasa Mahkemesinin daha önce iptal ettiği bazı maddelerin değiştirilmesi gereğiyle birlikte, mevcut kanunun günümüze uygun, biraz çağdaş bir düzenlemesini de ortaya koymuş oldu.

Ben, bu itibarla, bu hususta teklif veren Sayın Komisyon Başkanımız Cevdet Erdöl ve 4 milletvekilimizin, ayrıca, İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 35 milletvekilimizin bu husustaki teklifleri ve çabaları için kendilerine şükranlarımı arz ediyorum ve şunu ifade etmek istiyorum ki, Hükümetimiz için hekimlerimiz, elbette, çok kıymetli bir grubu teşkil ediyor. Biz, halkımıza vermeyi düşündüğümüz sağlık hizmetini ve sağlık hizmetlerinin mükemmelleştirilmesi adına ortaya koyduğumuz Sağlıkta Dönüşüm Programını, kuşkusuz ki, hekimlerimizle ve diğer sağlık çalışanlarımızla birlikte geliştiriyoruz. Burada, Yüce Meclisinizin huzurunda, bütün bu çabalarımızın bir sonucu olarak Türk hekimlerine verebilmeye başladığımız aylık gelirleri de kısaca ifade etmek istiyorum ortalamalarla.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, 2006 Ocak ve Şubat ortalamaları itibariyle, muayenehanesi olmayan, kamuda çalışan uzman hekimlerimiz, maaşları ve döner sermayeleri birlikte hesaplanmak suretiyle, ortalama olarak aylık 5 milyar Türk Lirası, yeni rakamlarla 5 000 YTL'lik bir gelire sahip olmuşlardır. Bunlar gerçekleşen rakamları ifade ediyor.

Eleman temininde güçlük çektiğimiz bölgelerde sözleşmeli olarak çalışan değerli uzman meslektaşlarımız da -2005 ortalamalarını sizlere ifade ediyorum- 7 600 000 000 Türk Lirası, yine yeni rakamlarla 7 600 YTL aylık gelire sahip olmuşlardır.

Daha önce de benzeri vesilelerle ifade ettim; analarının ak sütü gibi helal olsun hekimlerimize ve sağlık çalışanlarımıza.

Kuşkusuz ki, devletimiz, Hükümetimiz, bu rakamları, vatandaşımıza kamuda verilen sağlık hizmetinin daha kaliteli olması için vermektedir; imkânlarımız çerçevesinde, mutlaka, bunlar artarak devam edecektir.

Ben, tekrar hepinize şükranlarımı sunuyorum. Sağ olun. (Alkışlar)

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, yarım kalan işlerin görüşülmesi tamamlandığından, şimdi, kanun tasarı ve tekliflerinin görüşmelerine 1 inci sıradan itibaren devam edeceğiz.

Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Savunma Komisyonu raporunun görüşmelerine başlayacağız.

4.- Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/278, 1/1034) (S. Sayısı: 17 ve 17'ye 1 inci Ek)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair 604 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu raporunun görüşmelerine başlayacağız.

5.- Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/277) (S. Sayısı: 1079)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu ve 9 milletvekilinin; Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanuna Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine başlayacağız.

6.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu ve 9 Milletvekilinin; Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanuna Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/722) (S. Sayısı: 1113)

BAŞKAN - Komisyon?..

Birleşime 5 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 16.33


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.48

BAŞKAN: Başkanvekili Ali DİNÇER

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 79 uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Gündemin 6 ncı sırasında yer alan, Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu ve 9 Milletvekilinin; Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanuna Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine başlıyoruz.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER(Devam)

6.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu ve 9 Milletvekilinin; Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanuna Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/722) (S. Sayısı: 1113) (x)

BAŞKAN - Daha önce komisyonu bulamamıştık; şimdi Komisyon yerinde mi? Yerinde.

Hükümet?..

Sayın Bakan "buradayız" deyin. Biz görüyoruz sizi ama…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Buradayız.

BAŞKAN - Buradasınız, tamam. Yoklamada karşı tarafın da "burada" demesi gerekiyor.

Komisyon raporu 1113 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde söz isteyen, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Adıyaman Milletvekili Sayın Mahmut Göksu; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; sözlerime başlamadan önce, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Bugün, ülkemiz tütüncülüğünün geleceği açısından çok önemli olan bir yasayı, bir teklifi Meclisin huzuruna getirmiş bulunmaktayız. Bu teklifin buraya kadar gelmesine katkı sağlayan başta Maliye Bakanımıza, hükümetimize, muhalefet partilerimize ve emeği geçen bütün arkadaşlarımıza şükranlarımı sunuyorum.

Değerli arkadaşlar, ülkemizin tütüncülüğünün geleceğini değerlendirirken, bu hususta öncelikle ekonomik ve sosyal boyutuyla olayı ele almakta fayda vardır. Halen ülkemizde tütün sektöründe sigara üreticisi olan Tekel dahil 6 tane firma vardır. Bu 6 firmanın 2005 yılında toplam olarak ürettiği sigara 106 603 tondur. Anılan bu firmalar, ürettikleri sigara harmanlarının yaklaşık yüzde 30 ile 35'ini yerli tütünden kullanmaktadırlar, kalan kısmını ise ithalatla karşılamaktadırlar.

Buradaki değerlere baktığımız zaman, sigara üretiminde kullanılan harman yapılarının giderek oryantalden -yani yerli tütünden- blended'a -yani yabancı tütüne- kaydığını görmekteyiz. Bu ise, ülkemiz tütüncülüğünü menfi yönde etkilemektedir.

                          

(x) 1113 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Değerli arkadaşlar, ülkemizde, 2005 yılı itibariyle, yaklaşık 255 000 aile tütün ziraatıyla uğraşmaktadır. Söz konusu üreticilerden 156 000 tanesi, Tekel AŞ'yle, tütün üretim, alım ve satım sözleşmesi yapmaktadır. Sözleşme yapan bu üreticilerimiz, 2005 yılında üretmiş oldukları tütünleri Tekele teslim etmişler ve 47 000 ton tütün alınmış, bunların depolanması da mart ve mayıs ayları arasında yapılacaktır.

Üreticilerimizin, 2006 yılı ürünleriyle ilgili olarak tarla hazırlıklarına şu günlerde başlaması tarımsal bir zorunluluktur. Şu günlerde başlayacağından dolayı, bu kanun teklifinin de bir an önce Genel Kuruldan geçerek yasalaşması gerekmektedir. Zira ekicilerimizin, tütün üretip üretmeyeceklerine, ne kadar üretebileceklerine bir an önce karar vermeleri lazım. Onların bu karara ulaşmasında da, Tekelin, onlara bu bilgileri aktarması gerekiyor. Dolayısıyla, onlara da bu bilgi, ancak, böyle bir yasal düzenleme olduktan sonra olması söz konusu olabilecektir. Dolayısıyla, bu yasa teklifinin, tütün üreticilerimizin tarlalarını gönül rahatlığıyla hazırlayabilmeleri için bir aciliyet olduğu gerçeğiyle karşı karşıyayız.

Değerli arkadaşlar, ülkemizde tütün üretimi genelde kırsal alanda yapılmaktadır. Bu arazilerde, kırsal arazilerde alternatif ürün ya çok zor üretilmekte veya üretilememektedir. Eğer, biz, kırsal alanda tütünle iştigal eden vatandaşlarımıza üretim izni vermezsek, bu üreticilerimizin kentlere göç etme zorunda kalacağını bilmemiz gerekmektedir. Tütün üretimini bırakanların ise, yeniden tütün tarımına dönmeleri ise çok zor gözükmektedir. Zira, bir üretici, tütününü satışa hazırlayana kadar tam ondört ay uğraşmaktadır; yani, bir takvim yılı bile o üretimi satışa hazırlamak için yetmiyor değerli arkadaşlar. Böyle zor olan ve çok sayıda insanımızı istihdam eden, bu ürünle uğraşan insanlarımızın o alanda kalabilmesi için, bunların, mutlaka, üretimlerine izin vermemiz gerekmektedir. Özellikle de Tekel, sözleşmesini, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki üreticilerle yapmaktadır. Zira, ülke genelinde üretilen tütünlerden Ege ve Marmara başta olmak üzere birçok bölgemiz özel sektöre, tüccara tütününü satabilmektedir; ama, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi bu anlamda sıkıntı çekmekte. Eğer biz bu üretim iznini vermezsek, alım-satım sözleşmesini yapmazsak, o takdirde, bu bölgelerde yaşayan vatandaşlarımız kentlere göç etmek durumunda kalacak, sadece, göç etmekle değil, göç ettikleri kentlerin birçok sorununa sorun ekleyeceklerdir; altyapı sorunu oluşacak, imar sorunları başlayacak, eğitim, sağlık, bayındırlık hizmetleri gibi birçok sorunla karşı karşıya gelecekler. Ayrıca, kırsal alanda tütün üreten bu vatandaşlarımıza biz üretim izni vermezsek, devletin bu bölgelerde yapmış olduğu yatırımlar da atıl kalacaktır. Devlet, bu bölgelerde köylerimize okul yapmış, sağlık ocağı yapmış, yol yapmış, su getirmiş. Eğer bu vatandaşlarımız, bu üretimlerini yapmazsa, buraları terk edince devletin yapmış olduğu bu arazi boş kalacak, bu yatırımlar boşa gidecek, atıl birer yatırıma dönüşecek; araziler de boş kaldığı için üretime katkısı olmayacaktır. Dolayısıyla, bu yasa, Türkiye genelinde, Tekelle sözleşme yapan vatandaşlarımızın üretim yapmaları konusunda önünü açan bir yasa olacaktır.

Değerli arkadaşlar, tütün tarımı sıradan bir zanaat değildir; ciddî miktarda bilgi ve birikime ihtiyaç vardır; bundan dolayı, uzun yıllardan beri bunu zanaat haline getirmiş bulunan geleneksel üreticilerimize üretim izni verilerek ancak bu alanda kalmaları böyle sağlanabilir. Tütün üretimini bırakanların yıllar sonra yeniden tütün tarımına dönmeleri, tütünün yetiştirilme tekniği ve kendisine has özellikleri sebebiyle çok zor gözükmektedir.

Sigara harmanlarında kullanılan yerli tütünün arzının devamlılığının güvence altına alınması gerekmektedir. Tamamen yerli tütünden yapılan sigaralarda kullanılan tütün çeşitlerinin üretiminin devamı sağlanmalıdır.

Biliyorsunuz değerli arkadaşlar, bir sigara harmanında 6-7 çeşit tütün bulunmaktadır. Yabancı dediğimiz sigaralarda bile, oryantal dediğimiz Türk tütünü kullanılmaktadır. Bu oranın yüzde 30-35 olduğunu sözlerimin başında ifade ettim. İşte, bu yabancı sigaralardaki, harmanlardaki Türk menşeli tütünlerin devamını sağlamak için, bu insanlarımıza tütün üretimi konusunda yardımcı olmamız gerekmektedir. Ayrıca, yerli sigaralarda, Maltepe, Samsun gibi sigaralarda ise yüzde 100 yerli tütün kullanılmaktadır; onların da devamını sağlayabilmek için arzın devamlılığı gerekmektedir. Dolayısıyla, böyle bir üretim izni hem yerli sigaralardaki harman menşeinin bozulmaması, harman reçetesinin bozulmaması hem de yabancı sigaralarda Türk tütününün yerinin daima olabilmesi için gerekli olan bir düzenlemedir bugünkü yapmış olduğumuz düzenleme.

Değerli milletvekilleri, işte, demin ifade etmiş olduğum, üreticilerimizi üretimden vazgeçirmeden, onları kendi alanlarında üretime teşvik edebilmenin yolu, Tekelin, tütün üreticisi vatandaşlarımızla üretim alım ve satım sözleşmesi imzalayabilmesinden geçmektedir. Ayrıca, sadece Tekel değil, özel sektöre, tüccara da, artık, üreticilerimiz tütün satabilmektedir. Zaten, biz de hükümet olarak, genelde üreticilerimizin özel sektörle diyalog kurarak kendi ürünlerini oraya satmasını teşvik etmekteyiz; çünkü, kalıcı ve devamlı olan da odur. Ancak, Tekelin almak durumunda kaldığı veya bir başkasına satmak gibi bir durumunun olmadığı bölgelerde ise Tekel bu konuda alım yapmakta. İşte bu teklif de, Tekelle sözleşme imzalayan vatandaşlarımızın önünü açmaktadır.

2006 yılı başı itibariyle, Tekelin depolarında 128 481 tonu idare, 195 162 tonu destekleme olmak üzere, toplam 323 643 ton tütün stoku bulunmaktadır. 2003 yılında çıkan bir Bakanlar Kurulu kararıyla, destekleme stoklarında bulunan tütünlerin, gerektiğinde maliyetin altında ihraç edilmesi imkânı sağlanmaktadır. Stok maliyetlerinin yüksekliği nedeniyle oluşan yüksek fiyatlardan dolayı, idare stokunda bulunan ihtiyaç fazlası tütünlerimize talep gelmesi halinde bile satışlar yapılamamaktadır. Bu teklifle, bugün görüştüğümüz bu kanun teklifiyle, idare stokunda bulunan tütünlerin satışına da yol verilmiş olacaktır. Zira, bu tütünlerin daha fazla eskiyip içim nefasetlerini kaybetmemesi ve stok maliyetlerinin artmaması için, gerektiğinde maliyetlerin altında piyasa şartlarına göre satışı zorunluluk arz etmektedir.

Değerli arkadaşlar, alımı yapılmış ve Tekel Sigara Sanayii ve Ticaret AŞ'ce üretilen sigara harmanlarında kullanılmayan nevi ve gradlardaki idare tütünlerinden veya sigara harmanlarında kullanılmasına rağmen pazar payındaki kayba paralel olarak stoklarda birikmiş bulunan idare tütünlerinden ekonomik değeri bulunanların değerlendirilmesi amacıyla piyasa koşullarında satışa imkân tanımak ve yukarıda saydığımız nedenlerden dolayı söz konusu düzenlemeye ihtiyaç duyulmaktadır.

Ülkemizde tütüncülüğün 30'a yakın menşei bulunmaktadır. İşte, bu 30'a yakın menşei kaybetmemek, bu çeşitliliğin korunabilmesi, devamlılığın sağlanabilmesi, tütün üreticilerinin de güçlendirilebilmesi durumunda ülkemize ekonomik ve sosyal fayda getireceği gözardı edilmemelidir. Zira, biz biliyoruz ki, tütünle uğraşan vatandaşlarımızın -çok sayıda bir aile de tütünle iştigal etmekte- o insanların, biz doğduğu topraklarda karnını doyuramadığımız zaman, kendi köylerini, kendi kırsal alanlarını terk ederek kente geldiklerinde birçok sosyal sorunlarla karşı karşıya gelindiği bilinmektedir. Ayrıca, o insanlara kente geldiklerinde iş bulunamadığı zaman, bugün toplumda yaşanan kapkaç olaylarının, gasp olaylarının belki artmasında bir neden olabileceği endişesinden hareketle, bu teklifin bugün burada yasalaşması, o vatandaşlarımızın topraklarında kalarak doğdukları köylerinde karınlarını doyurmalarına katkı sağlamış olacaktır.

Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, zikretmiş olduğumuz bu gerekçelerden hareketle, 2005 ürün yılında, ülke genelinde sözleşme imzalamak suretiyle bölge, menşe ve nevi miktarları esas alınarak, 2006-2007 ürün yılı için de tütün üretim, alım ve satış sözleşmesi imzalanması, yerinde olan bir hadise olacaktır.

Değerli arkadaşlar, yasa teklifimizde, 2006 yılı olarak belirtmiştik; ama, daha sonra, Sayın Bakanla, Tekel Yönetim Kuruluyla, Başkanı, Genel Müdürü ve ilgili arkadaşlarla görüştükten sonra, 2007 yılının da konulmasında fayda olduğu kanaati hâsıl oldu. Böylece, bu yasayla beraber, 2006 ve 2007 yılında tütün üreten vatandaşlarımızın Tekelle üretim, alım ve satım sözleşme imkânı getirilmiş oldu.

Bu konuda, sözlerimin başında da ifade ettiğim gibi, kolaylık sağlayan, bu talebimize destek çıkan, üreticilerimizin mağdur olmaması adına böyle bir kanun teklifine hükümet adına "evet" diyebileceğini ifade eden Sayın Maliye Bakanımıza, Tekel Yönetim Kuruluna, Tekel çalışanlarına ve bütün milletvekillerimize, yine destek veren -çünkü, Plan ve Bütçe Komisyonunda, Cumhuriyet Halk Partisi ve Anavatan Partisi de buna destek verdiler- muhalefet partilerimize de buradan şükranlarımı sunuyorum. Çıkacak olan bu kanunun bütün üreticilerimize hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Anavatan Partisi Grubu adına, Şanlıurfa Milletvekili Turan Tüysüz.

Buyurun Sayın Tüysüz. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA TURAN TÜYSÜZ (Şanlıurfa) -Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 1113 sıra sayılı yasa teklifinin tümü üzerinde görüşlerimi belirtmek üzere Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz kanun teklifinden amaç, tütün ekicilerinin arızî bir sorununa, maslahatı kurtarmak adına, bir çözüm üretmek. Yasa teklifinin dayandığı mecburiyetin farkındayım ve yasa teklifinin gerekçelerine katıldığımı da ifade etmek istiyorum; ama, belirteyim ki, yasa teklifinin bu kadar dar kapsamlı ve sadece bir yılı amaçlıyor olması da bana yanlış gelmektedir. Neden bir yıl?.. 2007 yılında ve daha sonraki yılları da göz önünde bulundurduğumuzda, acaba hükümetin bir erken seçim kararı söz konusu olabilir mi?! Daha sonraki yıllarda tütün ve tütün üreticilerini unutacak mıyız?! Ondan sonraki yıllarda bunlar ne yapacak; bunu da düşünmenizi tavsiye ediyorum.

Bu yasa teklifi, ülkemizde özellikle 2005 ürün yılı itibariyle tütün ziraatıyla uğraşan yaklaşık 255 000 aile demek, yaklaşık 2-2,5 milyon nüfusu ilgilendiriyor demektir.

Ülkemizde tütün üretimi, kır ve kır taban arazilerinde üretilmekte olup, üretimi de çok zor yapılmaktadır.

Tütün piyasası, dünyada ve ülkemizde de alıcısı bakımından oligopol piyasadır.

Üretim izni verilmemesi halinde, söz konusu üretici kentlere göç etmek zorunda kalacaktır. Dolayısıyla, tütün üretimini bırakanların yeniden tütün tarımına dönmeleri zorlaşacaktır.

Tütün tarımı sıradan bir zanaat değildir. Ciddî miktarda bilgi birikimi gerektirmektedir.

Bu nedenle, uzun yıllardan beri bunu sanat haline getirmiş bulunan deneyimli üreticilerin, talebin devamlılığı için haklarının güvence altına alınması lazım.

Anavatan Partisi olarak önerimiz şudur: Tamamen yerli tütünden; yani, şark tütününden yapılan sigaraların çeşitlerinin artırılması ve devamının sağlanmasıdır.

Türk tütüncülüğü desteklenmesi yerine, gittikçe kösteklenmekte, hatta yok edilmek istenmektedir. Bu uygulamadan hükümetimizin acil bir şekilde vazgeçmesi gerekiyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK Parti İktidarında, bir yandan sigara üretimi yapan Malatya ve Adana Sigara Fabrikaları kapatılmış, diğer yandan da, 25 Temmuz 2005 tarihinde tek aşamalı vergi sistemi getirilerek, paket başına maktu 1,2 YTL'lik vergi sistemi getirilmiştir. Bu yaptığımız yanlış ve haksız düzenleme sigara baronlarının ekmeğine yağ sürmektedir.

Bir örnek vereyim: Tamamen yerli tütünden imal edilen Samsun, Maltepe ve Bahar sigarasından paket başına 1,2 YTL, Marlboro sigarasından da maktuen 1,2 YTL vergi alınmaktadır; yani, ikisinden alınan vergi miktarı aynı. Yerli sigaraların maliyeti 1 YTL'dir; 1 YTL'den aşağı satılması mümkün değildir. 1,2 YTL maktu vergi ilave edildiğinde toplam maliyet 2,2 YTL'ye çıkmaktadır. Buna rağmen, yerli tütünden imal edilen Samsun, Maltepe sigarasının paketi, zararla, 1,90 ve 1,95 YTL'ye satılmaktadır. Marlboro sigarasının paketi 4,5 YTL'den satılmaktadır. Aslında, ikisinden de alınan vergi miktarı aynı olmasına rağmen, Marlboro sigarası 4,5 YTL'den satılıyor, Samsun, Maltepe ve Bafra gibi sigaralar da 1,90 YTL'ye satılmaktadır. Aradaki gelir adaletsizliğine dikkatinizi çekmek istiyorum. Bu durumda, yerli sigaranın yabancı sigarayla rekabet etmesi şansının kalmadığını görüyoruz.

Değerli milletvekilleri, bilindiği gibi, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki tütün üreticilerinin alternatif ürüne kayma imkânları yoktur. Bu yüzden, tütüncülükle geçinen yüzbinlerce aile aç kalacaktır. Zaten, son çıkarılan ÖTV kararnamesiyle, şark tütünü kullanımını cazip halden çıkararak, şark tütününe büyük darbe vuruldu. Türkiye'de üretilen sigaralarda yerli tütünün kullanılması, bir bakıma da olsa engellenmiş oldu. Birçok ilde ve ilçedeki Tekele bağlı yaprak tütün işletme müdürlüklerinin kapatılması da, bunun bariz bir örneğidir; bu önemlidir değerli arkadaşlarımız. Hatta, Türk tütüncülüğüyle ilgili baştan sona kadar izlenen yanlış politikalarımızın araştırma konusu yapılması, tütün üreticilerinin haklarının aranması gerekli ve zarurîdir.

ÖTV kararnamesinden sonra Tekelin elinde halen mevcut bulunan yaklaşık 200 000 ton destekleme tütünü satışlarının da durduğu ve hatta satın almak için daha önce bağlantı yapan firmaların tütün alımından vazgeçtikleri de bilinmektedir. Bu nedenle, hem stoklarda bulunan tütünlerin çürümesine ve imha edilmesine sebep oluyoruz hem de başka ürüne kayma şansı olmayan, sadece tütünle geçimini sağlayan çiftçimizi perişan edip, açlığa mahkûm etmekteyiz. Bunun vebalinin ne kadar büyük olduğunun herhalde hükümetimiz farkındadır.

Anavatan Partisi olarak bir önerimiz var: Yabancı firmaların ekmeğine yağ sürmek yerine, şark tipi tütün kullanımını destekleyecek şekilde ÖTV kararnamesinde değişiklik yaparak, üreticilerimizin yüzünü yeniden güldürelim ve çiftçilerimizin rahat bir nefes almalarını sağlayalım.

Tarıma bakışımızı değiştirdiğimiz andan itibaren, tarım bir külfet olarak algılanmaktan çıkar ve nimet olarak algılanmaya başlar. Aksi takdirde, devletin her yıl 300 trilyon vergi kaybı söz konusudur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 25 Temmuz 2005 tarihli ÖTV kararnamesinin çıkmasıyla, devletin cebinden kaç milyon dolar alıp, sigara baronlarının cebine konduğunun hesabının Gelir İdaresince yapılıp yapılmadığını merak ediyoruz. Bu sistem, en azından, Philip Morris'e 50 000 000 dolar avantaj sağlamıştır. Tekel ise, harmanlarını değiştirmeyerek vergiden kaçınma yoluna gitmemiş; ama, çokuluslu firmalar karşısında haksız rekabete uğramıştır.

2002 yılında yürürlüğe giren 4760 sayılı ÖTV Kanunu sigara endüstrisinde önemli bir reform yaratmıştır; ancak, Şubat 2004 tarihinde, önce perakende satış fiyatı, daha sonra da sigara içinde kullanılan şark tipi tütün içeriği bazına göre belirlenen maktu vergi sistemi, yani, sigara paketi başına 1,2 YTL, tüm endüstri dengelerini de bozmuştur.

Tekel dışında tüm çokuluslu firmalar, önce sigara içinde kullandıkları şark tipi tütün miktarını, daha sonra da fiyatını değiştirerek vergiden kaçınmış ve daha az vergi ödeyerek devleti zarara uğratma pahasına önemli kârlar elde edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, çokuluslu firmalar bu talebi karşılamak için gerekli yatırımları yapmışken, Tekel bu konuda geri kalmış ve günün koşullarına kendini adapte edememiştir. Yabancı firmalarla rekabet etme cihetine hiç girmemiştir. Tabiri caizse, meydanı tamamen boş bırakmıştır.

Gerek vergi sistemimizde haksız rekabet gerekse kirli lobilerin Tekelin sonunu hazırlamaya yönelik sürdürdükleri çalışmalar maalesef sonuç vermiştir.

Avrupa Birliğinde, bugün tütün üreticisine doğrudan gelir desteği kapsamında yıllık 1 milyar euro ödeme yapılmaktadır. Tütün üreticisine destekleme kapsamında ne ödüyoruz; Sayın Bakanımız burada açıklarsa, buna da sevineceğimi ve en azından halkın bilgisinin olacağını temenni ediyoruz. Bugüne kadar tütün üreticisine destekleme olarak ne verdiğimizi bu kürsüden birileri çıkıp herhalde söyleyecektir.

1999 yılında, tütün üreticisi yaklaşık 600 000 aile civarında iken, 2006 yılına gelindiğinde, tütün üreticisi sayısı 250 000 seviyesine inmiştir.

Başka bir haksız uygulamadan da bahsedeyim. Bitlis Tekel Başmüdürlüğü Van'a taşınmaktadır. Bundan, sayın Bitlis milletvekillerinin haberi var mıdır yok mudur, bilemiyorum. Bitlis'te 3 tane AK Partili milletvekili var, 1 tane de Anavatan Partili milletvekilimiz var. Biz, Bitlis Tekel Başmüdürlüğünün Bitlis'te kalmasını da Sayın Bakandan rica ediyoruz. 4 milletvekilinden 3'ünün sizden olduğunu daha önce söylemiştim.

Tekel AŞ'nin stokundaki ihtiyaç fazlası tütünün satılabilmesi amacıyla 4733 sayılı Kanunda değişiklik yapılması noktasında, çiftçimize, üreticimize bir artısı olacağına dair kanaatim yoktur; ama, temenni ediyorum, bunu da değiştirirsiniz. Buna rağmen, AKP'nin, milletin ve devletin hayrına yapacağı her türlü hizmetlerde, Anavatan Partisi olarak, katkı sağlayacağımızı da konuşmamın başında söylemiştim.

En önemlisi, Anavatan iktidarında, çiftçinin ve üreticinin yüzünü güldürmek, ülkeyi aydınlık yarınlara taşıyarak yeniden çağdaş bir Türkiye yaratmak boynumuzun borcu olacaktır.

Görüşülmekte olan yasa teklifinin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyor, teşekkür ediyorum.

Sağ olun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Kişisel söz istemleri; Batman Milletvekili Ahmet İnal, Abdurrahim Aksoy…

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Sayın Başkan, Grup adına Sayın Gazalcı var.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Grup adına.

BAŞKAN - Bildirmediniz.

K. KEMAL KIVILCIM (İzmir) - Sayın Başkan, daha önce bildirildi.

BAŞKAN - Anlaşıldı; eksik kalmış, özür dileriz.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı; buyurun

CHP GRUBU ADINA MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Sayın Başkan, sevgili milletvekili arkadaşlarım; tütünle ilgili, Tekelle ilgili bir konuşma olacak, Cumhuriyet Halk Partisi, Grup adına konuşma yapmayacak; olmaz. Biz geçen hafta vermiştik.

Tümünüzü saygıyla selamlıyorum.

Bu, 1113 sıra sayılı Tütün Yasasında yapılacak bir değişiklikle ilgili, Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu ve arkadaşlarının verdiği yasa önerisi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım; tümünüzü saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, yasanın içeriğine katılmamakla birlikte, arkadaşların iyi niyetle bu yasa önerisini verdiğini kabul ediyorum; çünkü, Sayın Mahmut Göksu Adıyaman Milletvekili, köylere gidecek, gidiyor, bir halk çocuğu olarak oradaki tütün üreticilerinin durumunu görüyor, Ankara'ya geliyor, oradaki havayla, buradaki hava değişik; ne yapalım da bu üreticilere bir ölçüde bir nefes verelim, öyleyse bir yasa önerisiyle geçici bir önlem, tam önlem de değil… Bakın, yasa önerisinin özeti şu: Tekel, 2006 yılında üretilecek tütünleri 2005 yılı fiyatıyla sözleşme yapmasını öngörüyor. Bir de, şimdi, önerge var galiba, 2007 yılını da ekliyor. İyi niyeti kabul ediyorum; ama, dünyanın neresinde var: İki yıl önceki fiyatla üreticinin elindeki tütünü almak için lütfen sözleşme yapılacak.

Ben, şimdi Sayın Bakana soruyorum: Bu yasaya gerek duymadan Tekel sözleşme yapamaz mı; yapar; ama, birilerine mesaj veriliyor, ileti gönderiliyor. Hani, IMF'nin kıskacında bir Türkiye, küresel bir kuşatma altında bir Türkiye, Türk tütüncülüğü ölmek üzere, hatta hançerlenmiş sırtından; Tekel, eli, kolu, kanadı kırılmış, işçi sayısı düşmüş, pazar payı düşmüş, özelleştirmede kurbanlık koyun gibi bekliyor. Ee, ne yapalım; üretici de haklı olarak orada bağırıyor milletvekili gittiği zaman "biz ne olacağız, nasıl karnımızı doyuracağız?!."

Ee, günaydın!.. Yani, biz, tütün üreticilerinin perişan olduğunu, göçe zorlandığını, aç kalacağını, bu politikaların, yanlış politikalarının Türk tütüncülüğünü öldüreceğini, Türkiye pazarını yabancılara tümüyle vereceğini, Tekelin yok olacağını söyledik, söylüyoruz. Bize, burada, olmayan masallar anlatıldı; işte, eskiden tütün yakılıyordu da… Biz efendim doğru politikalar koyuyoruz da…

Değerli arkadaşlar, dünyanın hiçbir yerinde üreticisi desteksiz bir ülke olmaz, pazarını yabancılara peşkeş çekmez, "buyur" demez; ama, biz, elbirliğiyle otuz yıllık yanlış politikalarla Türk tütüncülüğünü öldürdük, ülke pazarını yavaş, yavaş, yavaş teslim ediyoruz, bu gidişle daha da teslim edeceğiz, Tekel de yok olacak.

Bakın, daha işin başında söylüyorum: Bu bir, devlet tekeli mi olsun, özel girişim mi iş yapsın meselesi değil; yani, basit bir sağ-sol çatışması değil; bu bir, yurtseverlik konusu, kendi toprağına, ülkenin üreticisine sahip çıkıyor musun, Türkiye'ye sahip çıkıyor musun; sorun bu.

Biz şuna karşı değiliz: Türkiye'de özel kesim tütün işlesin, sigara yapsın; ama, siz, özel kesimin de elini kolunu bağlayan bir politika izliyorsunuz. Siz, Türkiye'deki tütün kooperatiflerinin, tütün üreticilerinin, hatta, özel kesimin haklarını koruyan bir politika değil, tam tersine, dünyada sayıları belli, bir elin parmaklarını geçmeyen tütün tekellerini Türkiye'ye getiriyorsunuz Türk tütüncülüğünü ve sigara sanayiini öldürmek pahasına; yani, biz öldürdük, şimdi dua okuyoruz.

Değerli arkadaşlar, bakın, şu anda Türkiye'de tütün alımları yapılıyor, aynı zamanda tütün mitingleri yapılıyor. Bakın, şu gün, Sayın Bakanım, tütünün merkezi olan Manisa-Kırkağaç'ta tütüncüler miting yapıyor, belki de şu saatte yapıyorlar; saat 13.00'te başladılar.

Bakın, onları, yani, Kırkağaç'taki tütün mitingini düzenleyicilerini size bir okumak istiyorum: Böyle, siyasî partiler değil… Tabiî, siyasî partiler de olur, biz de oluruz, Meclis olmasaydı orada olurduk arkadaşlarımla birlikte. 1066 sayılı Kırkağaç Merkez ve Çevre Köyleri Tütün Satış Kooperatifinin düzenlediği mitinge Tek Gıda-İş Sendikası, yani, Tekeldeki işçileri örgütleyen sendika, Ziraat Mühendisleri Odasının İzmir, Manisa şubeleri, Tütün Üreticileri Sendikası (Tütün-Sen), Kırkağaç Ziraat Odası, tütün satış kooperatiflerinin bütün o bölgedeki insanları Kırkağaç'ta toplanmışlar haykırıyorlar, bağırıyorlar -bana da faks çektiler- diyorlar ki: "Tekel bizleri desteklemekten vazgeçtikten sonra, bizler uluslararası dev sigara tekelleriyle karşı karşıya bırakıldık; çünkü, sözleşmeli tütün üreticiliğine geçildi Tütün Yasasının gereği. Bu dev sigara tekellerinin aracısı olan alıcı firmalar, köylere gelerek tek taraflı sözleşmeler yapıyor, içinde ne yazdığını biz bilmiyoruz. Bize bu sözleşmeler dayatılıyor. Bunları imzalamazsak tütün üretemiyoruz -bakın, devlet aradan çekiliyor, desteklemekten vazgeçti çünkü- fiyatların belirlenmesinde pazarlık yapabilme şansımız yok -bunu biz söylemiyoruz, o üreticilerin örgütleri, birlikleri söylüyor- maliyetine ve maliyetinin altında tütün üretmek zorunda bırakıldık. Çoğumuz tütün üretmekten vazgeçti. 2000 yılında 583 000 olan tütün üreticisi sayısı 2004 yılında 285 000'e düştü." Yarı yarıya düşmüş dört yılın içinde. Şimdi, daha da düştü bu sayı değerli arkadaşlar.

Bakın, 583 000 kişi, aile bununla uğraşırken -çoluğuyla çocuğuyla 3,5-4 milyon insan eder bu- şimdi, bu, yarıya düşmüş. Nasıl düşmüş; işte, yalnız bırakıldığı için, dev sigara tekelleriyle, yabancı tekeller ve onların temsilcileriyle karşı karşıya bırakıldığı için. "Şimdi, artık, haykırıyoruz, haklarımızı ne olursa olsun isteyeceğiz" diyorlar. Yani, bugünkü sıcağı sıcağına bir mitingden tabandaki insanın haykırışıdır bu değerli arkadaşlar.

Yetmedi; bu, yalnız Ege'de değil, biliyorsunuz, Karadeniz'de de tütün üretimi var. Grup Başkanvekilimiz Haluk Koç beni üç kez aradı bu Tütün Yasasında yapılacak bir değişiklikle ilgili. Sayın Sezai Önder'le birlikte -Samsun Milletvekilimiz- Haluk Koç günlerdir orada. Tabiî, tütün üreticisi köylere, yerlere de uğruyor; Bafra'ya, Alaçam'a, Yakakent'e… Örencik Köyü'nde yine bir miting yapıyorlar. Bakın, yapanlar kim; bakın, Bafra tütün ekicisi köy muhtarları açıklama yapıyorlar, Bafra Ziraat Odası Başkanlığı açıklama yapıyor. Belki de bunların bir kısmı geçmişte AKP'ye oy verdi.

Değerli arkadaşlar, bunlar birer sinyal, bunlar birer uyarı, bunlar birer sarı kart, bakın, sizlere… Onlar da haykırıyorlar: "Bıçak kemiğe dayandı, biz tütünümüzü satamıyoruz, devlet ortada yok..."

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Oy hesabı yok bizde.

MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Tütün başfiyatı, A Grad başfiyatı 5 760 000 liradan açıklanmış; ama, benim Denizli'nin Acıpayam'ında, Dedebağı'nda, Alaattin'de, ben soruyorum, 3-3,5 milyon liraya tütün satılıyor ve sözleşme yapılıyor, elinde sanki terazi var değerli arkadaşlar, yüzde 10 bir yanılma payı veriyor -İster Tekel olsun, ister tütün tüccarları, firmaları- bu yüzde 10'un üstünde tütünün varsa, bir sorun, şu anda sorun, bakın, şu anda sorun…

Peki, arkadaşlar, tütün üretimi, küçük aile tarımıdır; bakın, taşlı kıraç topraklarda olur ve yerine seçenek bir ürün de veremezsiniz, orada koyamazsınız. Ben çocukluğumda tütüncülük yaptım ailemle birlikte, benim ilçemin yüzde 90'ı tütünle uğraşır. Şimdi, tabiî, onların da büyük bir kısmı tütün işinden vazgeçtiler; çünkü, yeterince destek görülmedi, kösteklendi, tam tersine, horlandı. Otuz yıldır bu oyun oynanıyor; ben, tümü AKP döneminde uygulanıyor demiyorum; bakın, otuz yıldır uygulanıyor.

Sayın Bakan burada; biliyor musunuz, bu tütün ve tekel politikaları; yani, tütün tekelleriyle olan mücadeleler, sonucunda, bakanların başını yemiştir. 1980 sonunda Recai Baturalp Bakan, Gümrük ve Tekel Bakanı, bu Türk tütüncülüğü yüzünden ayrılmak zorunda kalmıştır bakanlıktan. Yine, anımsayın, Özal zamanında, Sayın Yüksel Yalova, bir çırpıda Tütün Yasasının tütün üreticilerinin aleyhine getirilmesinden dolayı bakanlıktan ayrılmaya zorlanmıştır. Yani, onlar direnmişlerdir bu ülkenin tütün üreticileri için. Bir Mahmut Türkmenoğlu'nu burada rahmetle anıyorum. Değerli arkadaşlar, bakın, halk çocuğuydu ve tütün üreticisine sahip çıkıyordu, Tekele sahip çıkıyordu. Şimdi bir de Sayın Bakan acaba tütüncülük ve Tekel tarihine nasıl geçecek? "Babalar gibi satacağım" diyecek kendisi.

NURİ ÇİLİNGİR (Manisa) - Yok edici… Yok edici…

MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Ben sık sık kendisine sorular soruyorum; diyorum ki: "Sayın Bakan…" Yüzünü görsem keşke…

GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Sayın Bakan…

MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Neyse… Neyse… Ben halkıma, ben Meclise sesleniyorum.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - O, Bakan değil, bakmayan…

MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Evet, bu işe bakmıyor.

Soruyorum: "Ülkemizin sigara pazarını bütünüyle yabancılara kaptırmamak için hükümet olarak ne gibi önlemler almayı düşünüyorsunuz" demişim ben. Ne zaman; 2 Mart 2005'te. 2003'ten beri soruyorum kendisine de… Sayın Kemal Unakıtan'ın verdiği yanıt: "Memleketimiz mevzuatına uygun olarak faaliyette bulunan tüm kuruluşlar, yerli ya da yabancı sermaye ayırımı yapılmaksızın, kanun önünde eşit imkân, hak ve sorumluluklara tabidir." Tabiî ki böyledir; yani, biz, hukuk olmasın, uluslararası sözleşmelere göre yabancılar burada iş yapmasın gibi bir öneride bulunmuyoruz; ama, siz ne yapıyorsunuz; siz kurt ile kuzuyu eşit yarıştırıyorsunuz. Sayın Bakan, bakın, yanlış olan bu. 2005 yaz ayında, ÖTV Vergisini, Marlborodan da aynı alıyorsunuz, Samsundan ve Maltepeden de aynı alıyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, yani, eskiden Türk tütünlerinin harmanlama oranına göre vergi alınırken ve yabancı firmalar, istese de istemese de, bir ölçüde Türk tütünlerini almak çıkarlarına uygun olduğu için daha fazla Türk tütünü alırken, siz, darbe üstüne bir darbe daha  vurdunuz. Dediniz ki, ondan da 1 200 000 lira ÖTV alıyorum, bundan da 1 200 000 lira ÖTV alıyorum. İşte, bu, Türk tütüncülüğünü öldürüyor. Şimdi de, bir yasa önerisi getiriyoruz; diyoruz ki, 2006'da ve 2007'de -buraya 2007'yi de ekliyorlar-  2005 fiyatlarından almak üzere bir sözleşme yapalım. Sanki, tütün üreticisine de iyilik mesajı gidiyormuş gibi bir izlenim yaratılıyor burada.

Değerli arkadaşlar, yapmayalım. Bir büyük yanlışın içerisindeyiz. Bakın, Meclise geldiğimiz zaman, ilk verdiğimiz önergelerden birisi bu tütün araştırma önergesi oldu, gelin bu işi birlikte araştıralım diye; çünkü, siz, 2002 seçimlerine giderken ne dediniz: "Tütün kotasını kaldıracağız, Tütün Yasasını değiştireceğiz." Halk da size oy verdi; yani, halkın oy verme nedenlerinden birisi de budur. Bakın, araştırma önergelerinden altı tanesini Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri vermiş, bir tanesini de sigara kaçakçılığı konusunda, AKP Bitlis Milletvekili arkadaşım, kendi milletvekili arkadaşlarıyla birlikte vermiş. Burada, yedi tane araştırma önergesi var. Burada birsürü şeyler konuşuyoruz, içi dolu, boş; tabiî, saygıyla karşılıyorum. Peki, tütün üreticilerinin sorunu hiç araştırılmaya değer değil mi? 2003 yılından bu yana bir tanesi bile mi… Hadi bizimkinden vazgeçtik, kendi arkadaşınızın önerisini, şuraya bir getirseniz de, şu tütün konusunu, oldubittiye getirmesek, Tekel konusunu oldubittiye getirmesek, sigara sanayii konusunu oldubittiye getirmesek, enine boyuna araştırsak komisyonlar kurup da, değerli arkadaşlar, tütün bölgelerine giderek. Bakın, altı tanesini biz vermişiz, bir tanesini sizin arkadaşlarınız vermiş; ama, yapılmamış. En sonunda, bizim, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu, baktık, Meclisin böyle bir araştırma komisyonu kuracağı yok. 2005 yılında kendi aramızda bir komisyon kurduk değerli arkadaşlar, birçok konuda bu işi yapmaya başladık. Bu, aslında, Meclisin halkın sorunlarıyla doğrudan ilgilenmediğinin de bir işaretidir. Yani, burada araştırma önergelerimiz kabul edilmeyince, biz, kendi başımıza araştırmaya başladık. Başka çıkar yolu var mı, siz biliyor musunuz?.. Ve narenciyede bunu yaptık, üzüm ve şarapçılık komisyonunda yaptık…

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Fındık…

MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - …fındıkta yaptık…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Zeytin…

MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - …zeytinde yaptık ve birçok şeylerde yaptık, tütünde de yaptık, ben de, bu komisyona gönüllü katıldım.

Değerli arkadaşlar, bakın, tütün yörelerine gittik; Manisa'ya, Denizli'ye, Malatya'ya… Sigara fabrikalarına gittik değerli arkadaşlar. Bir de rapor hazırladık, sunduk.

Şimdi, değerli arkadaşlar, belki son perde oynanmadı. Bakın, yani, hâlâ yüzde 40'ta. 2000 yılında yüzde 70'ti Sayın Bakanım -yabancı tekeller bu kadar egemen değildi Türkiye'ye- Tekel yüzde 70 pazar payına sahipti; şimdi, yüzde 40'ın altına düştü bu.

Geçende burada aramızda bir şey konuştuk, bir arkadaşım da alındı hatta, ben "bu bir cinayettir, bu bir ihanettir" dedim. Adana ve Malatya Sigara Fabrikaları, katıksız Türk tütününden sigara yapan en büyük fabrikalarımız bizim. İki büyük fabrika; birinde 600 işçi çalışıyor, Malatya'dakinde; Adana'dakinde de 700 işçi. İki aydır, işçiler orada direnişteydi. Biz yine bir komisyon kurduk, gittik oralara.

Değerli arkadaşlar, bakın, geceler boyu orada direniyorlardı Tekel işçileri ve çoğu da size de oy vermiş insanlardı, teke tek oradaki insanlarla konuştuk, o Tekel işçileriyle…

ALİM TUNÇ (Uşak) - Yine bize verecekler.

MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Ben, bunu birkaç kere söyledim, bir kere daha söylüyorum, bakın.

Ve hele hele Adana fabrikası; yüzde 70'i, makinelerin, yeni, günde 4 trilyonluk değer üretiyor, yüz yılı aşkın bir geçmişi var, cumhuriyette yenilenmiş, yani, her gün para basıyor, para basıyor! Özelleştirme İdaresinden bir karar gelmiş, bu sigara fabrikalarının kapanması…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - İşin içinde Bitlis de var da, Bitlis'te başka baca olmadığı için, adamlar demişler "dağa mı çıkalım burayı da kapatırsanız." "Hadi, siz durun, siz önemli değilsiniz" denmiş, bu iki büyük fabrikayı, belki de arsasından dolayı, belki de başka nedenlerden dolayı… Biz, gittik adamlar… Tabiî, biraz, tütün üreticileri örgütsüz, siz, bakmayın burada, Kırkağaç'ta, işte, Samsun'da direndiklerine. Türkiye çapında köylü, üretici yeterince örgütlü değil maalesef. Çünkü, biz, onların çanına ot tıkadık, o köy-koop'ların, ne varsa, 12 Eylülden sonra yargıladık, elindeki avucundakileri de aldık. Köylüye önderlik edenlerin de, başta Nedim Tarhan olmak üzere, hepsine acılar çektirdik. Neyse, o ayrı bir konu; ama, örgütsüz, sesi duyulmuyor, onu demek istiyorum. Fakat, Tekel işçileri biraz örgütlü. Şimdi, bunlar direndiler "Tekel vatandır. Vatan satılmaz" diye. Arkadaşlar, bakın, abartısız söylüyorum, Adana'da belki 2 000-3 000 kişi aynı anda, o sarı Tekel bayrakları ellerinde…

BAŞKAN - Toparlayın lütfen.

MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Başkanım, benim kişisel konuşma hakkım da...

BAŞKAN - Çok gerilerde konuşma talebiniz, gelmeyebilir. Siz, burada söyleyeceğinizi söyleyin ve toparlayın.

MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Peki, peki, o zaman... Peki, Sayın Başkanım.

…ve sonunda Başbakana geliyorlar, işi durduruyorlar. Biz, çok sevindik. Bunu bir siyasî sömürü yapma konusunda falan değiliz; ama, değerli arkadaşlar, bakın, ben, sordum bu konuşmaya gelmeden önce, üretime başladınız mı diye hem Adana'ya hem Malatya'ya. "Emir bekliyoruz" dediler. Peki, hazır değil misiniz? "Hazırız, 1 Marttan itibaren üretime geçebiliriz dedik..." Ben, Bakana gene sordum, bunları kapatacak mısınız?.. "Hayır böyle bir kararımız yok" dedi; ona da sevindik. Eskiden vardı falan filan diye yüzüne de vurmadık; ama, yazı yazılmış. Hatta, demişler ki, onlara: "Siz, Samsun ve Maltepeyi üretmeyin, yeni bir sigara, Sipahi marka üreteceksiniz." Ona da evet demişler; ama, bir türlü emir gelmiyor; değerli arkadaşlar, bakın, emir gitmiyor. Değerli arkadaşlar, sigara sanayii bu politikalarla sürekli öldürülüyor.

Geçen gün -çok üzüldüm- bir arkadaşım soru önergesi yaptı, Malatya Milletvekilimiz Muharrem Kılıç; Birinci Orduda bir sigara ihalesi oluyor, az boz da değil, 3 000 000 YTL'lik, yani trilyonluk bir sigara alımı "yabancı sigara alınır yalnız" diyor; yerli sigara bu şeye giremiyor.

Değerli arkadaşlar, sabah bakkala gittim gazete almak için, yabancı sigaraların listesi var, dedim ki, Murat, niçin burada Tekel sigaraları yok? "Ağabey, göndermiyorlar" dedi. Göndermiyorlar. İçki özelleştirildikten sonra onlar gönderiyor; ama, Tekelinki gönderilmiyor. Arkadaşlar, üretici perişan, Tekel perişan.

Bakın "Türkiye, dağlarını duman almış / Üzümler memleketi, tütünler memleketi Türkiye / Türkiye çok ağlamış çok gülmüş / Sabırlı, bağrı yanık insanlar memleketi" diyor Attila İlhan, geçenlerde yitirdiğimiz ozanımız. Tütün memleketi burası, üzüm memleketi burası; yanlış vergi politikaları, yanlış özelleştirme politikalarıyla üreticiler perişan ediliyor, Tekel perişan ediliyor.

BAŞKAN - Toparlayın lütfen.

MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.

AHMET YENİ (Samsun) - 5 dakika geçti.

MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Gelin, böyle geçici önlemlerle değil… Bu üreticinin… Tabiî ki, arkadaşımı ben yeni anlıyorum. Yani, Sayın Mahmut Göksu ve arkadaşlarının, tabandaki insanlara "yahu, üretin, gene Tekel sizinle sözleşme yapacak…" Ne dedi demin burada kürsüde: "Batıdakileri hiç olmazsa tüccar alıyor, bizim oralara hiç uğramıyor" dedi. Yani, bir koruma gerektiğini, milletvekili arkadaşım bunu söylüyor ve belki eli kaleme zor gitmiştir. 2006'da ve 2007'de 2005 fiyatlarını… Yani insanlar ne duruma gelmiş ki iki yıl önceki fiyatla tütün satmaya da razı. Yeter ki bana yasak koyma, bana yasak koyma, bana kota koyma, bana engel olma…

Değerli arkadaşlar, bu bir ulusal konudur; bu bir ulusal kaledir Tekel; Fransız rejisine karşı direnmedir. Bu ülkenin milletvekilleri olarak, yurtsever insanları olarak, tütüne, Tekele sahip çıkacaksak, üreticilere sahip çıkacaksak, gelin, geçici önlemlerden vazgeçelim; gelin, üreticinin çığlığına kulak verelim; Kırkağaç'takinin, Güney'dekinin, Buldan'dakinin, Bafra'dakinin ve Türkiye'nin bütün bölgelerindeki tütün üreticilerinin sesine kulak verelim; Tekel işçilerinin sesine kulak verelim. Hep birlikte, hep birlikte, bir araştırma önergemizi kabul edin. Siz verin, biz arkanızdan gelelim. Gidelim o yöredeki insanlara, ne diyorsa onu yapalım. İş işten geçmeden bunu yapalım; aksi halde, bu geçici önlemler, Türk tütüncülüğünü kurtarmaz, Tekelini kurtarmaz; sizi de tarih önünde sorumlu kılmaya devam eder.

Sayın Bakanım, sizin ömrünüz, bilmiyorum, babalar gibi satmaya, Tekeli, yetecek mi; çünkü, iki kere denediniz, olmadı. Dilerim, sizin ömrünüz, yani Bakanlıktaki ömrünüz, yetmesin bu işe; yani, bir an önce, bizim gensorumuzla değilse bile…

BAŞKAN - Lütfen, toparlayalım.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - 6 ncı dakikada Sayın Başkan; 6 ncı dakikada; niye kesmiyorsunuz?

MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Bitiriyorum.

…Sayın Bakanım, kendiniz ayrılın. Bir iyilik edin şu memlekete, üreticilere…

BAŞKAN - Tamam Sayın Gazalcı.

MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - …ve üreticiler de, Tekel de bir soluk alsın.

BAŞKAN - Sayın Gazalcı, çok doldu süreniz.

MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Hepinize saygılar sunuyorum değerli arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Daha önce Ahmet İnal yoktu.

Abdurrahim Aksoy burada mı?..

Bitlis Milletvekili Abdurrahim Aksoy…

Buyurun Sayın Aksoy.

Kişisel söz isteminizin süresi 10 dakika.

ABDURRAHİM AKSOY (Bitlis) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1113 sıra sayılı kanun teklifinin tümü üzerinde, şahsım adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, dünya tütüncülüğünde 6 ncı sırada yer alan bir ülkeyiz. Ülkemiz, dünyanın en önde gelen şark tipi tütün üreticisidir. Şark tipi tütün, kendine özgü tadı ve kokusu nedeniyle, dünyada yaygın olarak tüketilen sigaraların bir katkı maddesidir.

Şark tipi tütün susuz tarıma elverişlidir ve kıraç arazide daha kaliteli yetişir.

Şark tütünü, kıraç toprakların yoksul üreticilerinin ekonomik yaşamlarını sürdürebilmeleri ve kırsal kalkınma hedefleri açısından çok önemlidir.

Şark tipi tütün, aile tipi işletmecilik tarzıyla üretilir. 2005 yılında 255 000 aile Tekelle sözleşmeli olarak tütün üretimiyle uğraşmıştır. Bu aileler ortalama 6 kişi hesabıyla 1,5 milyon kişi tütünden geçimini sağlamaktadır. Bu da tarımsal nüfusun yüzde 7'sine tekabül etmektedir.

Öncelikle doğu ve güneydoğu bölgelerinde 650 000, tütünle iştigal eden insanımız, tüm geleceğini tütüne bağlamış durumdadır. Bunların üretimden tamamen çekilmesi işsizlik sorununu daha da artıracak, kentlere göçün artmasına sebebiyet verecek, işsizlikten kaynaklanan suçların daha çok artmasını sağlayacaktır.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde tütün üretimi kır ve kır taban arazilerinde yapılmaktadır. Bu arazilerde daha kârlı bir alternatif tarım ürünü yapılamamaktadır. Tütünün yetiştiği bu toprakta, aynı gelir ve verimi getiren başka bir ürün yetişmez. Bu arazilerde, üreticiler, ürünleriyle ilgili olarak tarla hazırlıklarına şubat ayından itibaren başlamaktadırlar.

2006 yılında tütün yetiştirilmesi için üreticiler tarafından gerekli hazırlıklar yapılmıştır. Ancak, üretilen tütünün satılması hususunda çok büyük tereddütleri bulunduğu bilinmektedir. Kanun teklifinin kabul edilmesi halinde, bu üreticilerin tereddütleri de ortadan kalkmış olacaktır. Bundan ötürü, ekicilerin tütün üretip üretmeyecekleri, üretilecekse üretim izinlerinin ne kadar olduğunun, kısa bir zaman içerisinde, kendilerine bildirilmesi gerekir.

Değerli milletvekilleri, insan sağlığına zararlı olduğu tıp bilimi tarafından açıkça ortaya konan tütünün, üretilmesi ve temin edilmesi, temin edilmemektedir. Sigaranın yol açacağı sağlık sorunları nedeniyle her yıl yüzbinlerce kişinin öldüğü, ayrıca, sigara için her yıl milyonlarca doların harcandığı, sigaranın belirtilen ekonomik ve sosyal maliyetleri nedeniyle, tütün üretiminin teşvik edilmesi ve üretilmesinin teşvik edilmesi bir çelişki arz etmektedir; ancak, tütün üretimi tümüyle kaldırılsa bile, tütün tüketimine ilişkin ihtiyaç devam edeceğinden, bu ihtiyacın yurt dışından giderilmesinin bir zorunluluk arz edeceği, bu durumun da önemli miktarda döviz kaybına yol açacağı da bir gerçektir.

Türk tütününün, yıllar önce, uluslararası piyasada bir marka olarak kabul edildiği; ancak, zamanla, bu gücünü kaybettiği, bugün ise, tütün üretiminin yapılıp yapılmamasının tartışılması, uygulanan politikaların ne kadar yanlış olduğunu göstermektedir. Tütün üretiminin sınırlandırılması yerine, Türk tütününün markalaştırılması, kaliteli ve ihraç değeri yüksek tütün üretimine önem verilmesinin daha doğru bir karar olacağını düşünüyorum. Tütün üreticilerinin, ürettikleri tütüne karşılık oluşan maliyetleri karşılayamadıkları, bu nedenle üretimin gittikçe azaldığı, devlet desteğinin de kaldırılması, ürünlerinin de alınmaması halinde üreticilerin zor duruma düşeceklerinden, üretimin devamı için, devlet desteği gereklidir ve şarttır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; üreticilerin tütün ürünleri üretimini yapabilmeleri için, tarla hazırlıklarını yapmış olduklarından, alım ve satım sözleşmelerinin yapılması mutlaka şarttır ve bu kanun teklifiyle bunu gerçekleştirmiş olacağız.

Üretici kesimin tütün alımlarının güvence altına alınması, yerli tütünle üretilen sigara çeşitlerinin de devamını sağlayacaktır.

Ayrıca, mevcut kanun teklifinde, Tekel AŞ'nin destekleme stoklarında bulunan tütünlerin, gerektiğinde maliyetinin altında dahi ihraç edilmesine imkân tanınması da, ülke ekonomisi açısından önem arz eder diye düşünüyorum.

Bu doğrultuda, Tekel AŞ'nin 2006 ve 2007 yılları ürünleri için, tütün üretim, alım-satım sözleşmesi imzalayabilmesine imkân tanınması ve Tekel AŞ'nin stokundaki ihtiyaç fazlası tütünün satılabilmesi amacıyla, 4733 sayılı Kanunda değişiklik yapılmasının, tütün üreticileri ve ülke için doğru bir karar olacağını düşünüyorum.

Bu vesileyle, bu teklife olumlu oy vereceğimi bildirir, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - İkinci sırada kişisel söz istemi, İzmir Milletvekili Türkân Miçooğulları'nın.

Buyurun Sayın Miçooğulları. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tütün konuşulurken, bir tütüncü aileden, tütün üreten bir köyden ve İzmir'den gelmiş bir milletvekili olarak, birkaç söz söylemeden, bu yasanın çıkmasına katkı koymayı veya engellemeyi doğru bulmadım.

Biz, 70'li yıllarda, ülkemizin ne olduğundan, vizyonundan söz ederken "biz bir tarım ülkesiyiz" diye söze başlardık. Oysa şimdi, gittiğimiz her yerde, perişan olan üreticiyi, ekilemeyen biçilemeyen toprakları gördüğümüz zaman, bu ülke acaba nereye gidiyor, bu ülkenin topraklarına ne oldu, acaba, tarım ülkesi olmaktan topraklarımızdaki verimsizlik nedeniyle mi vazgeçtik, yoksa, bizi vazgeçirmeye çalışan, tarımımızı engelleyen, üreticimizin perişan olmasını isteyen başka eller mi var diye düşünüyoruz.

Değerli milletvekilleri, tütün nedir bilir misiniz; tütün, kadınlar için sabahtan akşama kadar diktikleri, çapaladıkları, kırdıkları, topladıkları, tapalayarak topladıkları, tütün iğnelerine dizdikleri, ellerinin akmasıyla domatesi yerken, çocuklarına ekmek bölerken, genç kızlarının çeyizlerini düşündükleri, delikanlıların okul paralarını biriktirmeye çalıştıkları, babaların çocuklarının, evlatlarının geleceğini kurduğu bir üretim aracıdır. Yaprak yaprak kırılır, tapalanır; yaprak yaprak dizilir. Tütünde, tütünün acısında insanların gözyaşları, emekleri vardır, alınterleri vardır, kanları vardır. (Alkışlar) Onun için, tütün, değer verilmesi gereken bir üründür ve bugünkü rezilliği de hak etmemektedir. Bugünkü rezilliği, ne o acı tütün ne de tütün üreticisi hak etmemektedir.

Biz, biraz önce, Sayın Gazalcı'nın da söylediği gibi, komisyonlar oluşturarak Anadolu'nun dört bir yanında dolaştık. Artık, tütün tarlalarında tütün dikilmiyor. Tütün dikemeyen köylü, ister istemez şehre gitmiş, şehrin varoşlarına, şehrin kırsalına, gecekondu yaparak veya gecekondu kiralayarak yerleşmiş; ama, güzel hayaller kurarak, emeğini toprağa vererek yarınına güvenle bakan köylü, artık, işsiz, umarsız, çocukları kapkaç yapmaya başlar mı başlamaz mı; benim bu çocuğum, olanaksızlıklar nedeniyle büyük şehirde kötü yola düşer mi kaygısını taşıyor. Halbuki, kendi memleketinde, ama 1 dönüm, ama 10 dönüm, ama 5 dönüm diktiği tütünle, yarınına güvenle bakıyordu. Bir kısmı biraz uyanmış; o tütün dikilen topraklara, acaba, şarap, üzüm para eder mi diye, bağ dikmiş. Gittik, onları gördük araştırma yaparken; ama, sonra ne oldu; o umutla diktikleri bağlardan da, yüzde 118 vergiler nedeniyle, KDV, ÖTV nedeniyle, umutsuzluğa düştüler. Diktikleri çubukların dibini çapalayamadılar, diktikleri kütüklere ilaç alamadılar, gübre alamadılar; bugün, üzüm üreticisi de, bugün, şarap üreticileri de perişan durumda.

Bunların hepsi birbirine bağlı. Narenciye üreticisi zaten emeğinin karşılığını alamamış, narenciye dallarda kalmış, narenciye yerlere dökülmüş, narenciyeyi gömecek yer bulamıyor narenciye üreticisi. Bu mu, 11 000 çeşit bitki yetişen Anadolu'nun sonu? Bu mu, Türkiye insanının, bu mu Türk Halkının, bu mu köylünün sonu?

Sevgili arkadaşlar, Mustafa Kemal Atatürk "köylü yurdun efendisi" derken, Türkiye'nin geleceğinin tarıma bağlı olduğunu bilerek söylemişti ve bir zamanlar -şimdi adını bile duymak istemiyor bazı bakanlar- o köy enstitülerinde söylenen bir Ziraat Marşı vardı:

"Sürer, eker, biçeriz, güvenip ötesine,

Milletin her kazancı, milletin kesesine.

Toplandık baş çiftçinin, Atatürk'ün sesine,

Toprakla savaş için, ziraat cephesine"

Diyordu bizim köylümüz, bizim halkımız. (CHP sıralarından alkışlar) Ama, maalesef, bugüne taşınan politikalar ve bugün de, daha da etkin bir şekilde sürdürülen politikalar nedeniyle, köylümüz umutsuz.

Bakın, arkadaşlar, her şey oy değil. Bugün, buraya, bu çoğunlukla gelebilirsiniz; hatta, sizin iddialarınıza göre -biz öyle düşünmüyoruz, ama- bir dahaki sefere de gelebilirsiniz; ama, mesele o değil. 70'li yıllarda, Cumhuriyet Halk Partisinin bir Gümrük ve Tekel Bakanı vardı, Mahmut Türkmenoğlu. Ben, 80 sonrasında siyasete başladığımda, onunla, Torbalı'nın Pancar İlçesinde gezerken -yanımızda başka partililer de vardı; hatta, genel başkanlar da vardı- bir köylünün, anasının elinden tutup "ana, ana, gel bak, burada kim var" dediğini duydum. Hemen yanına gittim. Mahmut Türkmenoğlu'na, ana-oğul, ağlayarak şöyle sesleniyorlardı: "Var olasın, seni iyi ki gördük, ömrün uzun olsun. Bizim cebimizde hâlâ senin paran var. O zaman tütün para etti, biz traktör aldık; o zaman tütün para etti, biz çocuklarımızı okula gönderdik; senin zamanında tütün para etti, biz, el içine çıkabildik, bugüne kadar da onlarla geldik" diyorlardı.

Arkadaşlar, artık, Cumhuriyet Halk Partili bakanların köylünün cebine kazandırdığı paralar tükendi. Artık, köylü aç; artık, köylü yoksul; artık, köylü sizden hizmet bekliyor. Oy almanız önemli değil. Yıllar sonra köylüler tarafından, yıllar sonra gençler tarafından, yıllar sonra bu Anadolu halkı tarafından, onlar için neler yaptığınızla anılacaksınız. Milletvekilleri gelip geçici. Hepimiz buralardan gelir geçeriz; kimler geldi, kimler geçti. Önemli olan, bu halkın hak ettiği değeri vermek, bu halka, hak ettiğini teslim etmektir; çünkü, Anadolu halkı, tüm dünya halkları kutsaldır, tüm dünyada yaşayan insanlar önemlidir; ama, Anadolu halkı, binyıllardır yarattığı medeniyetlerle, tüm toplumlardan daha önemlidir; sizden, önemli hizmetler beklemektedir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum…

III. - YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) -Yoklama istiyoruz. Toplantı yetersayısı…

BAŞKAN - Toplantı yetersayısı aranacaktır. Kabul edenler…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Yoklama istiyoruz. (AK Parti sıralarından "geçti, geç kaldınız" sesleri) Sayın Başkan, toplantı yetersayısı dedik, ayağa kalktık.

AGÂH KAFKAS (Çorum) - Geç kaldılar.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, maddelerine geçilmesinin oylamasından önce bir…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Efendim?..

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Toplantı yetersayısı… Ayağa kalktık.

AHMET YENİ (Samsun) - Sayın Başkan, geç kaldılar.

2 nci maddede istersiniz.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Hayır, hayır… 2 nci madde filan olmaz. Olur mu öyle şey?! Ayağa kalktık.

BAŞKAN - Sayın Anadol, yoklama talebiniz var değil mi?

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkanım, yoklama talebimiz var. Yanınızdaki arkadaşlar gördüler.

BAŞKAN - Maddenin oylamasından önce bir yoklama talebi vardır. Şimdi o talebi yerine getireceğim. Önce, yoklama talebinde bulunan sayın üyelerin isimlerini okutup, salonda bulunup bulunmadıklarını tespit edeceğiz; şimdi sayacağız.

FARUK ÇELİK (Bursa) - Sayın Başkan, Sayın Anadol'un talebi neticesinde ayağa kalkan 5 milletvekili var. (CHP sıralarından "Hayır" sesleri, gürültüler) Biz şahit olduk burada. Sayın Başkan, sizin tutumunuz bile bizi doğruluyor.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sayın Başkan, zatıâliniz, 20 kişi kalkmış olsaydı zaten görürdünüz. 5 kişiyi göremediniz, 20 kişi olsaydı zaten görürdünüz. Oylama sırasında kalktılar ayağa. Sayın Başkan, köylü bu yasayı engelleyenleri görüyor.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Tamam efendim… Kalabalık gelirsiniz, çıkartırsınız.

OYA ARASLI (Ankara) - Kaçmayın yoklamadan.

BAŞKAN - Sayın Çelik, siz yandan görüyordunuz. Biz buradan önden görüyoruz. Önden arkadaşlarla birlikte öbür arkadaşlar da kalktılar, 20'yi geçiyorlardı. Şimdi tespit yapacağız.

Sami Tandoğdu, Türkân Miçooğulları, Kemal Anadol, Ufuk Özkan, Atila Emek, Hüseyin Ekmekcioğlu, Nezir Büyükcengiz, Nuri Çilingir, Gökhan Durgun, Mustafa Gazalcı, Şevket Arz, Feramus Şahin, Orhan Diren, Mehmet Ali Arıkan, Algan Hacaloğlu, Halil Tiryaki, Osman Coşkunoğlu, Oya Araslı, Mehmet Işık, Atilla Kart, Mehmet Yıldırım.

Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için 3 dakikalık süre veriyorum. Adlarını okuduğum sayın üyelerin yoklama için elektronik cihaza girmemelerini rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklamaya başlanıldı)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, pusulalar…

(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Süre doldu Sayın Başkan.

BAŞKAN - Süre doldu. Gönderilen pusulaları okuyup, burada olup olmadıklarına bakacağız.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Köylü, telaşınızı görüyor.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Marlborocular…

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Belli oluyor Marlborocular.

BAŞKAN - Ömer Kulaksız, Sivas Milletvekili?.. Yok.

Mehmet Daniş, Çanakkale?..

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Mevlüt Çavuşoğlu?.. (CHP sıralarından "pusulaları almayın" sesleri)

Mevlüt Çavuşoğlu, Antalya Milletvekili?.. Yok.

Cengiz Kaptanoğlu, İstanbul Milletvekili?.. Yok.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Bu pusulalar nasıl geliyor Sayın Başkanım?!

BAŞKAN - Niyazi Pakyürek, Bursa?.. Yok.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, olacak iş değil. Pusulalar geliyor Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hayır, onları almıyoruz biz burada. Benim elimdekiler sadece.

OYA ARASLI (Ankara) - Hâlâ pusula geliyor. İçtüzük ihlali. Süre bittikten sonra pusula kabul edilmez.

BAŞKAN - Ahmet Kambur?.. Yok.

Afif Demirkıran?.. Yok.

(CHP sıralarından "hâlâ pusula geliyor, almayın" sesleri)

Nurettin Aktaş?.. Yok.

Mehmet Aydın, İzmir?.. Yok.

İlyas Arslan, Yozgat?.. Burada.

Faruk Özak, Trabzon?.. Burada.

Faruk Koca, Ankara?.. Yok.

Mahmut Uğur Çetin?.. Burada.

Mehmet Özlek?.. Yok.

Ayrıntılı bir şekilde bilgi vereyim: Cihazda 161 üyemizin var olduğu belliydi. 4 üye de, pusulaları okuduk; burada olduğunu tespit ettiğimiz 4 üye var, olmayanlardan başka. 20 de talep eden arkadaşımız vardı. Birlikte tam 184'ü buluyor; yani, toplantı yetersayısı vardır.

OSMAN KAPTAN (Antalya) - Sayın Başkan, sizin büyük gayretinizle oldu bu sayılar!

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER(Devam)

6.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu ve 9 Milletvekilinin; Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanuna Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/722) (S. Sayısı: 1113) (Devam)

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı; yoklamayı da yaptık.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Şimdi, sayın milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır. O nedenle, malumları olduğu üzere, görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun komisyon metninde bulunmayan; ancak, tasarı veya teklifle çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı, İçtüzüğün 87 nci maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür.

Bu nedenle, önergeyi okutup Komisyona soracağım. Komisyon, önergeye salt çoğunlukla, 21 üyesiyle katılırsa, önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması halinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.

Şimdi, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1113 sıra sayılı kanun teklifine aşağıdaki hükmün eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Madde 1.- 4733 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinin dördüncü fıkrasına, ilk cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümle eklenmiştir.

"Kurumca yapılan tescil, gelir vergisi uygulaması bakımından ticaret borsalarına yapılan tescil hükmündedir."

 

Ünal Kacır

Şevket Gürsoy

Mahmut Göksu

 

İstanbul

Adıyaman

Adıyaman

 

Abdurrahim Aksoy

Cavit Torun

Hamit Taşcı

 

Bitlis

Diyarbakır

Ordu

 

Ahmet Yeni

Mehmet Özyol

 

 

Samsun

Adıyaman

 

BAŞKAN - Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılabiliyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Sayın Başkan, salt çoğunluğumuz hazır olmadığı için katılamıyoruz.

BAŞKAN - Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmamış olduğundan, önergeyi işlemden kaldırıyorum.

Şimdi, 1 inci maddeyi okutuyorum:

TÜTÜN, TÜTÜN MAMULLERİ, TUZ VE ALKOL İŞLETMELERİ GENEL

MÜDÜRLÜĞÜNÜN YENİDEN YAPILANDIRILMASI İLE TÜTÜN VE TÜTÜN

MAMULLERİNİN ÜRETİMİNE, İÇ VE DIŞ ALIM VE SATIMINA, 4046 SAYILI

KANUNDA VE 233 SAYILI KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMEDE DEĞİŞİKLİK

YAPILMASINA DAİR KANUNA BİR GEÇİCİ MADDE EKLENMESİ HAKKINDA

KANUN TEKLİFİ

MADDE 1.- 3/1/2002 tarihli ve 4733 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"GEÇİCİ MADDE 4.- Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Anonim Şirketi, ülke genelinde ürün arzının devamlılığını sağlamayı ve yerli tütünden yapılan sigaraların harman reçetelerinde kullanılan tütün çeşitlerinin geleceğini güvence altına almayı teminen, 2005 ürün yılı için sözleşme imzalanan üreticiler ile anılan yılda sözleşme yapılan miktarları aşmamak ve 2005 ürün yılı için bölge menşe ve neviler itibariyle uygulanan fiyatlar esas alınmak koşuluyla 2006 ürün yılı için tütün üretim ve alım-satım sözleşmesi imzalayabilir.

Şirketin stoklarında bulunan ihtiyaç fazlası idare stoku tütünler, destekleme stoku tütünlerin satışında uygulanan usul ve esaslar dahilinde satılabilir."

BAŞKAN - Madde üzerindeki söz istemleri; Anavatan Partisi Grubu adına İbrahim Özdoğan, Erzurum Milletvekili; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Osman Coşkunoğlu, Uşak Milletvekili.

Kişisel söz istemleri; Ahmet Yeni, Samsun Milletvekili, İrfan Yazıcıoğlu, Diyarbakır Milletvekili; Osman Coşkunoğlu, Uşak Milletvekili, Ümmet Kandoğan, Denizli Milletvekili; Mehmet Eraslan, Hatay Milletvekili.

Buyurun Sayın İbrahim Özdoğan.

Süreniz 10 dakikadır.

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 1113 sıra sayılı Sayın Mahmut Göksu ve 9 arkadaşının verdiği kanun teklifi üzerine Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum…

BAŞKAN - İbrahim Bey, bir dakika…

Değerli arkadaşlarım, çok uğultu var. Siz, büyük olasılıkla dinlemek isteyenleriniz, İbrahim Beyi duyamıyorsunuz, biz de duyamıyoruz. O yüzden, lütfen, sessizliği sağlayalım.

Ayaktakiler de otursun arkadaşlar, ayaktaki arkadaşlarımız da otursunlar; çünkü, ayak divanında gürültü daha fazla oluyor.

Buyurun İbrahim Bey.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Değerli arkadaşlar, 1113 sıra sayılı kanun teklifi üzerine Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, konuya geçmeden önce, Yaşlılar Haftası münasebetiyle, ömrümüzün güzelliği ve bereketi yaşlılarımızın bu haftasını kutluyor ve onlara sağlıklı, uzun ömürler dilerken, bütün yaşlılarımızın ellerinden öpüyorum.

Değerli arkadaşlar, bu teklif edilen yasa teklifi nedeniyle, Sayın Mahmut Göksu ve arkadaşlarına kerhen, cılız bir teşekkür ediyorum; çünkü, bu yasa teklifini…

MEHMET BEŞİR HAMİDİ (Mardin) - Cılız teşekkür nasıl olur?

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Cılız bir teşekkür ediyorum, evet.

Bu yasa teklifini tütün üreticilerine bir rüşvet olarak hazırlamışlardır. Bunu nereden anlıyoruz; bunu, yasa teklifinin içeriğine baktığımız zaman, üreticiler ile Tekel arasındaki 2006 yılı için sözleşmeden bahsediliyor; daha sonra, tabiî ki, fikir değiştiriliyor -belki seçim zamanında olur, 2007'nin sonunda olur- 2007 yılı da bu kapsama alınıyor. Bunun için cılız ve kerhen teşekkür ediyorum değerli arkadaşlar.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Lazım değil, iade ettik, sana iade ettik.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Ben sana etmiyorum. Ben seni tanımıyorum bile, ben seni tanımıyorum bile; görmüyorum…

BAŞKAN - Karşılıklı konuşmayalım.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Ben seni görmüyorum.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - İade ettik… Teşekkürün senin olsun.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Hadi oradan!..

BAŞKAN - İbrahim Bey, Sayın Özdoğan, siz Genel Kurula hitap ediniz.

Siz de müdahale etmeyin arkadaşlar.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, tütün üreticisi, IMF talimatları neticesinde, maalesef, perişan edilmiştir. Bunu nereden anlıyoruz; Adana Tekel Fabrikasının ve Malatya Tekel Fabrikasının kapatılmasından anlıyoruz. Sayın Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı'nın da bahsettiği gibi, burada, bu iki fabrikada en kaliteli Türk tütünleri üretiliyordu, sigara yapılıyordu. Bunu buradan anlıyoruz; ama, seçimler nedeniyle tütün üreticisine böyle bir rüşvet verilmiştir. Ben, buradan tütün üreticisine, verilen bu rüşvete aldanmamalarını ve bunu unutmamalarını salık veriyorum.

Değerli arkadaşlar, 2005 yılı istatistik verilerine baktığımızda, ülkemizde, yaklaşık olarak 255 000 ailenin tütün ziraatıyla uğraştığı bilgisine ulaşıyoruz. Şöyle kabaca bir hesapla, her ailenin 5 kişiden oluştuğunu varsayarsak, tütün ziraatının getirisine geçimini bağlamış insanlarımızın sayısının milyonlarla ifade edilebileceğini söyleyebiliriz. Bu yönüyle baktığımız zaman, tütün ziraatını, hem ekonomik hem de sosyal politika unsurlarından biri olarak görebiliyoruz. Üreticiyi dinlediğimiz zaman, tütün üretimi hakkında Yüce Meclisimizi yakından ilgilendiren bazı hassas noktaları çok çarpıcı bir biçimde görüyoruz.

Değerli arkadaşlar, tütün ekimi yapılan arazilerin önemli bir bölümünde başka tarımsal ürün yetiştirilemiyor. Yani, tütün üreticisi, keyfinden değil, başka seçeneği olmadığından tütün üretimi yapmaya başlamış; fakat "başka seçeneğimiz yok, tütün ekelim" demekle iş bitmiyor. Tütün, bir ziraî ürün olarak, diğer pek çok üründen daha fazla bilgi birikimi, tecrübe ve zahmet gerektiriyor. Yani, öyle, haydi yapalım deyince tütün ekimi yapamıyorsunuz; çünkü, bu işin çok fazla teferruatı var; bilgi lazım, deneyim lazım, çok yoğun bir emek lazım. Yani, vatandaş, geçimini temin etmek için tütün ekmekten başka şansı olmadığını görmüş, tütün ekimini gerçekleştirebilmek için hayli çaba sarf etmiştir. Bu işi yapabilmek için ömür kesesinden harcamış, tecrübe kazanmış, sonunda iş öyle bir noktaya gelmiş ki, bugün yüzbinlerce ailenin yediği ekmek, içtiği su tütün olmuş, bu insanlar tütün ziraatını meslek edinmişlerdir. Şimdi üretici kan ağlıyor. Dahası, tütün üreticisi kan ağlamakta sonuna kadar haklıdır. Tütün üreticisi, devletin desteğinden mahrum kalmış, devletten destek alamıyor, üretim desteklenmeyince üretici mağdur oluyor; bu bir.

Bir ikincisi de, devlet, tütün üretimini sadece desteklemez, aynı zamanda yönlendirir. Yani, devlet, üretimi sınırlar ya da duruma göre artırır; üreticiyle sözleşme yapar, tütün pazar payının artışını ya da azalışını denetler. Devlet, tütün üreticisinden sadece desteğini çekmemiş, aynı zamanda yönlendirici etkisini de bırakmıştır. Tütün üreticisi ortada kalmıştır.

Sağlıklı yaşamın gereklerini ömrüm boyunca savundum ve savunmaya devam edeceğim. Ben de çok iyi biliyorum ki, tütün mamulleri sağlığa zararlıdır. Tütün mamulleri sağlığa zararlıdır; fakat, siz, bununla mücadele ediyorsanız, tutarlı olacaksınız. Tütün üretimine karşıysanız, tütün üretimini sınırlandırırsınız; ama, bu işten geçimini temin eden milyonlara yeni bir geçim kapısı açmak, hiç değilse bir yol göstermek, yaralarını sarmak da boynunuzun borcudur; ama, ne yazık ki, AK Parti Hükümeti bu samimiyeti gösterememiştir.

Bakınız, hükümetin tütün politikasıyla ilgili bir başka çarpıklığı daha burada ortaya serelim. Hükümet ne yapıyor; bir taraftan yerli tütün üreticisine sırt çeviriyor, diğer taraftan da piyasada kayıtlı satılan sigaraya zam üstüne zam yapıyor. Peki, bunu yapmalarındaki amaç ne; sigarayla mücadele. Niyetiniz gerçekten sigarayla mücadele etmekse, o zaman niye gümrüklerde kaçak sigaranın önünü alamıyorsunuz?

Yani, pratik olarak şunu söylemek istiyorum: IMF'nin dayattığı dayatmalara göre siz Amerikan çiftçisine mi çalışıyorsunuz? Bugün, Meclise 500 metre uzakta, Kızılay'ın göbeğinde tabla tabla sigara satılıyor. Bugün, Çorum Sungurlu'da, Yozgat Yerköy'de vatandaşın cebine bakın; kaçak sigara. Neden; çünkü, tiryaki kısa dönemde sigarayı bırakma eğilimi gösteremiyor. Kayıtlı satılan sigara aşırı pahalanınca ve gümrükler idaresinin özeti kepazelik olunca, bunun sonucu kaçakçılıktır. Sonuç ne? Siz, sözde sigarayla mücadele diye tütün üreticisinin belini kırdınız, değişen hiçbir şey olmadı. Şimdi aynı mecrada kaçakçılar cirit atıyor.

Değerli arkadaşlar, Aksiyon Dergisinin 02.05.2005 tarihli sayısında Hakan Güven'in haberine bakarsanız, bu işin kimler tarafından yönlendirildiğini görürsünüz. Devletin Gümrük Müfettişi Mehmet Eryılmaz, İçişlerine sunduğu raporda diyor ki: "Türkiye'de sigara kaçakçılığı patladı ve bu iş Barzani'nin tekeline girdi."

İçişleri Bakanlığı uyuyor mu?! Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu?! Sizin uyguladığınız çarpık politikalar neticesinde ülke genelinde Tekel yüzde 40 pazar kaybediyor, bu oran doğu illerinde yüzde 70'lere kadar çıkıyor. Tekel duman olmuş durumda. Tütün ekicisi perişan, kan ağlıyor; ama, sigara satışında ve sigara kullanımında değişen hiçbir şey yok. Değişen tek şey, eskiden Tekelin kazandığı parayı şimdi kaçakçılar kazanıyor Sayın İçişleri Bakanının sayesinde.

Sayın hükümet üyeleri, eğer yüzünüz çarpıksa aynaya kızmayın. Bu halk, sizin çarpık icraatlarınızın aynasıdır. Bu halk feveran ediyorsa, ortada bir haksızlık vardır, ortada bir hadsizlik vardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayın lütfen.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Hemen toparlıyorum Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

İşte, biz, bu haksızlığı, kaynak ve isim belirterek ortaya koyduk; ama hükümetten şu saatten sonra iyi bir şey yapmasını beklemek de saflık olur. Çiftçi, dostunu düşmanını anlamıştır. Anavatan Partisi olarak, bu çiftçiye hakkını vermek bizim boynumuzun borcudur.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Uşak Milletvekili Sayın Osman Coşkunoğlu; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) - Sayın Başkan, kişisel söz hakkım da var; birleştirmek mümkün mü?

BAŞKAN - Eğer durum müsait olursa, bakarız; ama, şimdilik gözükmüyor.

OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla) - Peki, teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanuna Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifinin 1 inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşmak için huzurunuzdayım; hepinizi saygıyla selamlarım.

Tütün konusunda konuşuyoruz. Tütün, bugün, belki çok daha farklı bir şekilde konuşabileceğimiz bir konu olabilirdi. Tütünün hikâyesi, çok hazin ve Türkiye'de, birçok konuda yapılmış olan, geçmişten beri, otuz yıldır yapılmış olan yanlış politikaların, uygulanmış olan yanlış politikaların ve yanlış anlayışların bir örneğini daha gösteriyor bize.

Değerli milletvekilleri, yaklaşık otuz yıl önce, ben, asistan olarak, doktoramı yapmak için Amerika'ya gittiğimde, etrafta "Türk tütünü kullanırız" diye bir sigaranın reklamı vardı; billboard'larda, televizyonlarda, dergilerde, her yerde, bu sigara markası -bir marka sigara, marka söylemek istemiyorum burada, hepinizin bildiği bir marka yalnız- içinde Türk tütünü var diye övünüyordu etrafta. Şark tütünü söylenen; ama, Türk tütünü diye yazıyordu. Yani, Türk tütünü bir markaydı otuz yıl önce. Tanrının bize bahşetmiş olduğu özel bazı koşullar içerisinde yetişen, onun aromasını alan ve onu yetiştiren üreticinin emeğini alan bir üründü, dünya çapında bir ünü olan üründü. Bugünlerde, birçok konuda bir dünya markası yaratmak çabası içerisindeyiz. Hiçbir çabaya gerek kalmadan sadece üreticimizin emeğiyle ve doğa koşullarımızın verdiği olanaklar içerisinde Türk tütünü bir markaydı, kendiliğinden bir markaydı. Şimdi?.. Kim yıktı bunu? Kim yıktı bu Türk ürünü diye marka olmuş olan özel ürünü? Bunu büyük şirketler, tekeller mi yıktı? Acaba onlara mı kabahat bulmak gerekir, yoksa, onlara teslim olmuş hükümet politikalarına mı kabahat bulmak gerekir?

Biz, burada, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, Türkiye'yi yönetme iddiasıyla ortaya çıkan hükümetleri denetliyoruz. Karşımızdaki sorumlular, yanlış hükümet politikalarıdır ve bunlar da devam etmektedir.

Kim kaybediyor, kim kazanıyor? Tütünü ve tütün üreticisini ezerek, Tekeli yok etmeye çalışarak kim kazanıyor, Türkiye ekonomisi mi kazanıyor?

Size bazı değerler vereyim ben. Gayri safî millî hâsılamızın, yani, Türkiye'nin tüm ekonomik gelirinin yaklaşık olarak yüzde 4'ü kadarı Tekelin satış hâsılatıdır; yirmibeşte 1'i; her 25 lira için Türkiye'de 1 lirası Tekelin satış hâsılatından gelmektedir. KDV'sini, fonları, kesintileri, vergileri de dikkate alınınca, toplam verginin yaklaşık yüzde 3,5'i sigara  ürünlerindendir. Enflasyonu vergiler nedeniyle en fazla etkileyen ürün kalemi tütündür Merkez Bankasının açıklamalarına göre. Enflasyonu en güçlü yukarıya doğru iten ürün tütündür. Devlet bundan belli miktarda para kazanıyor, üreticiye ne oluyor peki; üretici ne durumda; Sayın Gazalcı daha önce, bugün Manisa'nın Kırkağaç İlçesinde olan örgütlü, geniş, siyasî değil, üretici örgütlerine, birliklerine dayalı mitingden söz etti size.

Ben, bugün, biraz önce Uşak'tan geldim; Meclisteki çalışmalarım için Uşak'tan geldim; fakat, Uşak'taki tütün üreticisi perişan durumunu bana orada iken anlattı. Hatta ve hatta, şöyle bir olay oldu, onu da sizinle paylaşmak isterim. Evvelsi gün gece Uşak'ta yerel bir televizyondaydım, televizyon programındaydım. Bir Karahallımız, Karahallı  İlçemizin Duraklı Mahallesi Muhtarı aradı canlı yayında. Bana dedi ki -orada herkese diyor televizyonda- "anlıyoruz, Avrupa Birliğinin baskısıyla çiftçi nüfusunu azaltmak istiyorlar. Bu gidişle zaten çiftçi nüfusu yüzde 1'e düşecek" diyor

Sevgili milletvekilleri, Anadolu boşalıyor, göç ediyor; bu mudur Avrupa Birliğinin baskısı altında çiftçi sayısını azaltmanın yolu?! Göç ediyor, büyük şehirlerde sorun oluyor. Bu tütün politikası ve tarım politikasıyla kim kazanıyor? Üretici kazanmıyor, ülke kazanmıyor; kim kazanıyor? Neye hizmet eden politikalar bunlar?

Değerli arkadaşlarım, rakamlar verildi; 2000 yılında 583 000 tütün ekicisi vardı, bugün, bu, yarıya inmiştir. Nereye gitti gerisi? Alternatif ürün; herkes söyledi. O topraklarda alternatif ürün çok zor, bazen de imkânsız. Nereye gitti, bu, eskiden tütün ve Türkiye'nin marka olarak "şark tütünü" diye marka olmuş tütününü üreten üreticisi nereye gitti; büyük kentlere göç ediyorlar.

Tekelin gözden kaçan bir rolü daha vardır; bugün o rolü oynayamıyor maalesef. Bunu, sosyaldemokrat Cumhuriyet Halk Partisi politikalarını AKP Hükümeti uygulasın diyemiyoruz, uygulayamaz, mümkün de değil zaten, çıkar ilişkileri nedeniyle; fakat, AKP'nin kendi ideolojisi içerisinde, serbest piyasa ekonomisi anlayışı içerisinde bile yürütülen politikalar yanlıştır. Piyasa, eşitler arasındaki müzakere sonucunda oluşur. Dünya tekeli olacak güçteki sigara fabrikalarının, güçlü tüccarların karşısında, bizim üretici, eşit bir müzakere, eşit bir tartışma, eşit bir pazarlık olanağına sahip midir, bizim küçücük üreticimiz?! Bir dev ile bir küçüğü bir araya getirip, haydi tartışın, haydi bir pazarlık içerisinde bir piyasa oluşturun demek mümkün mü?! Bunu, en basit piyasa ekonomisini bilen bir insan bile, bunun geçerli bir piyasa ekonomisi olmadığını bilir. Güçlü olan dikte eder arzusunu, tüccar gelir, dikte eder arzusunu. Nitekim, fiyatlardan belli bu. Çiftçinin bir tercihi var mı, çiftçinin alternatif bir pazarı var mı, çiftçi kaldırıp o tütünü götürüp de pazarda satabilecek mi, manavda satabilecek mi; hayır. Eli mahkûm gelen tüccara. Bunun adına piyasa ekonomisi mi diyoruz?!

Dolayısıyla, ne bir ideoloji ne bir ekonomi anlayışının, ne ülke ekonomisine ne üreticiye ne devlete hiçbir yararı olmayan Tekel politikalarının devamı olarak, maalesef, bu üzüntü verici noktaya geldik.

Şimdi ne yapıyoruz bu üzüntü verici noktada; gecikmiş bir yasa teklifiyle, önümüzdeki yasa teklifiyle... Gecikmiştir; çiftçimiz, tarlasını hazırlama, tütün ekeceği yeri hazırlama döneminde, kuşku içerisinde, endişe içerisinde beklemiştir uzun bir süre. Gecikmiş bir yasa teklifi ve gecikmiş, daha doğrusu yetersiz, gecikmişin ötesinde yetersiz bir yasa teklifini görüşüyoruz.

Bununla da idare edelim, bununla da idare edelim diyeceğiz şimdi. Bu sene bununla da idare edelim; ama, gerek ülkemiz açısından gerek... Dışticaretten bahsetmedim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

 OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla) - Bağlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Lütfen, toparlayın.

OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla) - Biz, tütün üreticimizi ezmek pahasına, tütün üreticisi sayısını azaltmak pahasına, biz, tütün ürününü azaltmak pahasına, biz, yabancı tütüne teslim olmak pahasına geldiğimiz bu noktada sigara tüketimini azaltabildik mi; hayır. Ne oldu; yine elimdeki rakamlara göre, tütün ithalatı ikiye katlandı. Türkiye, zaten, cari açığı, ithalat ile ihracat arasında ciddî bir farkı olan bir ülke olarak, daha önce Türk ürünü diye marka olmuş tütün ihraç ederken, şimdi, tütün ithalatçısı durumuna geliyoruz. Tütün ithalatı ikiye katlanmıştır.

Değerli arkadaşlar, bu gerçekleri inkâr etmeye imkân yok. Tütün üreticileri, bugün geldiğim Uşak'tan sizlere hep selam söyledi. Muhtarlar aradı, bunları yansıtmamızı istedi kendi köyleri hesabına.

Bu arada, muhtarlardan bahsetmişken, Sayın Bakanım, muhtarlar, size iletmem için bir mesaj gönderdi benimle. Sosyal güvenlikten yoksun olduklarını biliyorsunuz. IMF sınırları içerisinde, bütçenizde muhtarlarımızı da düşünmeniz gerektiği inancındayım. Kendilerinin selamıyla birlikte, bu dileklerini de…

AYHAN ZEYNEP TEKİN (BÖRÜ) (Adana) - Yeni zam verdik.

OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla) - O zam yetmiyor ama; yetmiyor…

Bir muhtarımın ifadesiyle "hastaneye düşecek olsak orada rehin kalacağız vekilim" diyor muhtarım. Onu da size ifade etmek isterim.

Bu yanlış politikalardan vazgeçmek umuduyla, hepinize saygılar, sevgiler sunarım.

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, birleşime 19.15'e kadar ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.38

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 19.21

BAŞKAN: Başkanvekili Ali DİNÇER

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 79 uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

1113 sıra sayılı kanun teklifinin görüşmelerini kaldığımız yerden devam ettireceğiz.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER(Devam)

6.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu ve 9 Milletvekilinin; Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanuna Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/722) (S. Sayısı: 1113) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Samsun Milletvekili Ahmet Yeni. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Ahmet Bey, sizin kişisel söz isteminiz de var; ikisini birleştirelim mi?

AHMET YENİ (Samsun) - Birleştirelim.

BAŞKAN - Ayrı ayrı konuşmanıza gerek yok; süre kazanalım.

AHMET YENİ (Samsun) - Az konuşacağım…

BAŞKAN -Tamam.

Buyurun.

FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Fazla konuş, fazla; Tekel hakkında!..

AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET YENİ (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 1113 sıra sayılı Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanuna Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifinin 1 inci maddesi üzerinde AK Parti Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dünyada tütün üretiminde Çin, Brezilya, Hindistan, Amerika Birleşik Devletleri, Zimbabwe'nin ardından 6 ncı sırada bulunan ülkemizin, dünya tütün üretimi içerisinde aldığı pay yüzde 2,5 mertebesindedir. Tütün verimi ise dünyada ortalama olarak dekara 160 kilogram iken, bu rakam ülkemizde dekar başına 80 kilogramdır. Daha sağlıklı bir yaşam oluşturma çabaları sonucu yükselen bilincin bir yansıması olarak tütün üretimi, yıllar itibariyle, sadece ülkemizde değil, tüm dünyada azalma eğilimindedir. Bu nedenle, tütün üretimi yapılan alanlarda alternatif ürüne yönelinmesi noktasında teşvik ve destekleme politikaları ülkemizde de uygulamaya konmuştur.

İktidarımız öncesinde, Tekelin, ihtiyacının da üzerinde tütün aldığı, popülist yaklaşımlar nedeniyle stok biriktirdiği bir geçektir. Biz, bugün, gerçekçi olmak zorundayız. Siyasî sorumluluğumuz ve makro ekonomik hedeflerimiz bunu gerektirmektedir. Türkiye "onlar ne veriyorsa, ben 2 mislini veriyorum" söylemleriyle seçim meydanlarında nutuk atan, seçim vaatlerinde bulunan basiretsiz siyasetçiler görmüştür. Oysa, insanlara 2 misli ödeme yapanların dağıttığı ulufeler, çocuklarımızdan çalınan gelecek, tüm Türkiye'nin sofralarından eksilen ekmekti. Tüm bunların bilincinde olan AK Parti İktidarımız, dünyada bu konuda gelişen politikaları da görmezden gelmeyerek orta bir yol izlemenin, ülkemiz ve tütün üreten çiftçilerimiz yararına olacağını düşünmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; ben, yıllarca, Samsun'un Bafra İlçesinde tütün yetiştiren bir ailenin çocuğuyum. Tütünün, tütün yetiştirmenin zorluğunu çok iyi bilmekteyim ve gerçekten, tütün parasıyla da tahsil yaptım; ancak, aynı zamanda, KİT Komisyonu üyesiyim ve Tekeli denetleyen ekip arasındayım.

Ülkemizde, 2005 ürün yılı itibariyle, yaklaşık 255 000 aile tütün ziraatıyla uğraşmaktadır. Söz konusu üreticilerin 156 000 tanesi, Tekelle, tütün üretim ve alım-satım sözleşmesi imzalamıştır ve bunun karşılığında üretilmiş bulunan yaklaşık 47 000 ton tütün, 2006 yılı şubat- mayıs ayları arasında ambarlanacaktır.

Tütünün ondört aylık bir emek sonucunda üretilen bir ürün olması nedeniyle, tütün üreticilerinin 2006 yılı ürünleriyle ilgili olarak tarla hazırlıklarına şubat ayı içinde başlamaları  tarımsal bir zorunluluktur. Bundan ötürü, ekicilerin tütün üretip üretmeyecekleri, üretilecekse üretim izinlerinin ne kadar olduğunun kısa bir zaman içerisinde kendilerine bildirilmesi zaruret arz etmektedir.

2005 ürün yılında ülke genelinde sözleşme imzalamak suretiyle, 2005 ürünü tütünlerin satışı, esas bölge, menşe ve nevi fiyatları esas alınarak, 2006 ürün yılı için tütün üretim ve alım-satım sözleşmesi imzalanması yerinde olacaktır. Ayrıca, alımı yapılmış ve Tekelce üretilen sigara harmanlarında kullanılmayan nevi ve gradlardaki idare tütünlerinden veya sigara harmanlarında kullanılmasına rağmen pazar payındaki kayba paralel olarak stoklarda birikmiş bulunan idare tütünlerinden ekonomik değeri bulunanların değerlendirilmesi amacıyla, piyasa koşullarında satışa imkân tanımak için söz konusu düzenlemeye de ihtiyaç bulunmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2006 yılı başı itibariyle, Tekelin depolarında -buraya dikkatinizi arz etmek istiyorum- 128 481 tonu idare, 195 162 tonu destekleme olmak üzere, toplam 323 643 ton tütün stoku bulunmaktadır.

2003/5446 sayılı Bakanlar Kurulu kararı, destekleme stoklarında bulunan tütünlerin gerektiğinde maliyetlerinin de altında ihraç edilmesine imkân tanınmış olmasına rağmen, idare stokunda bulunan  ihtiyaç fazlası tütünlerimize talep gelmesi halinde bile stok maliyetlerinin yüksekliği nedeniyle oluşan yüksek fiyatlardan ötürü satışları gerçekleşememektir. Tütünlerin daha fazla eskiyip içim nefasetlerini kaybetmemesi ve stok maliyetlerinin artmaması için gerektiğinde maliyetlerinin de altında, piyasa şartlarına göre satışı zorunlu kılmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Samsun'un her tarafında, Amasya'da, Taşova'da, Gümüşhacıköy'de ve buralarda da tütün yetiştirilmektedir. Tütün tüccarlarının 2005 yılında, sözleşme yaptıkları üreticilerin tütünlerine, tütün alım sözleşmesinin 8 inci maddesini suiistimal etmek suretiyle çok düşük fiyat verdikleri, Samsun Bafra'daki muhtarlarımızın şahsıma gönderdikleri yazıda gerçekten ifade edilmektedir.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Ne yaptınız?

AHMET YENİ (Devamla) - Ve birçok köy muhtarımızın da bu konuda imza altına koyduğu yazı, muhalefet partisine geldiği gibi, benim de elimde ve sıralamak istiyorum birkaç köyümüzü.

FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Sonuç?..

AHMET YENİ (Devamla) - Ziraat Odaları Başkanı, Muhtarlar Derneğimiz… Biz, bunlarla sık sık görüşmeler yapıyoruz.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Netice ne oldu?

AHMET YENİ (Devamla) - Sürmeli Köyü, İkiztepe Köyü, Bafra'nın Çalköy Köyü, Yeşilköy, Hıdrellez…

FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Sonuç ne oldu, sonuç?.. Tütünlerini yakıyorlar, sonuç ne oldu?

AHMET YENİ (Devamla) - …Elalan, Gümüşyaprak, Kanberli, Derbent, Doğankaya, İlyaslı, Ozan, Barışköy, Düzköy gibi köylerimizle, ben bir taraftan kendileriyle görüyorum.

FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Tütün yakıyorlar Bafra'da, sonuç ne?

BAŞKAN - Müdahale etmeyelim arkadaşlar.

AHMET YENİ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, sonuç olarak, biz bu problemi çözmek için, işte burada bir kanun teklifi, bir tasarı sunduk. İnşallah, biraz sonra hep beraber oylayacağız.

FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - İyileştirme mi oldu?!

BAŞKAN - Feramus Bey, müdahale etmeyin.

AHMET YENİ (Devamla) - Ve bu konuda… Değerli arkadaşlar, bakın bu konuda…

FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Sonuç ne oldu Sayın Başkan, sonuç?..

BAŞKAN - Sırası gelince siz de konuşuyorsunuz. Bir dakika…

AHMET YENİ (Devamla) - Bu konuda sözleriniz varsa gelip konuşursunuz.

FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Sen İktidar Partisi Milletvekilisin, sen konuş. Samsun'da, Bafra'da tütün yakıyorlar.

AHMET YENİ (Devamla) - Ancak, burada farklı konuşup, tütün yetiştirenlerle farklı konuşmak bize uygun bir davranış değil.

FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Bafra'da tütün yakıyorlar, konuş da, sonuç ne?

BAŞKAN - Lütfen, müdahale etmeyelim arkadaşlar.

AHMET YENİ (Devamla) - Tütün Üst Kurulu bu konuyla mutlaka ilgilenmelidir. Bizim Tütün Üst Kurulumuz var. Onun dışında, özel sektörün de sözleşme şartlarına uygun alım yapma mecburiyeti de var. Bu konuyu da yakından gerçekten takip ediyoruz.

FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Tütünleri yaktırmayacak mısınız?!

AHMET YENİ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, tütün yerine biz son günlerde alternatif ürünler ortaya koyduk ve birçok teşvikler verdik.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Ne kadar verdiniz teşvik?

AHMET YENİ (Devamla) - Yavaş yavaş tütünden alternatif ürünlere doğru geçişin olduğunu vatandaşlarımız biliyor…

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Ne kadar teşvik verdiniz?

BAŞKAN - Müdahale etmeyin arkadaşlar.

AHMET YENİ (Devamla) - … ve yine geçende, Bafra'da damızlık sığırlar dağıttık; çünkü, mutlaka, bizim…

FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Ya, damızlık sığırla tütünün ne ilişkisi var şimdi; bu nasıl bağlantı?!

AHMET YENİ (Devamla) - …bir şekilde tütünden başka tarafa geçme mecburiyetimiz var. Depolarımızda, biraz evvel bahsettiğim gibi, yakılmayı bekleyen tütünler var, Türkiye'nin her tarafında. Bunu yakmaya kalksanız, bir maliyeti var ve onun dışında bir doğa meselesi var, kirlilik meselesi var.

O bakımdan, değerli arkadaşlar, biz, çiftçilerimizi, adım adım, gerçekleri söyleyerek, popülist politikalar yapmadan, alternatif ürünlere doğru geçirmeye çalışıyoruz ki, mısırda böyle yaptık, diğer ürünlerde de böyle yaptık; artık, mısır ithalatı kesildi.

FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Şekerpancarında öyle yaptınız!

AHMET YENİ (Devamla) - Neden; tütün yerine mısır yetiştirilmeye başlandığı için.

FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Şekerpancarında ne yaptınız Milletvekilim?

AHMET YENİ (Devamla) - Sayın Başkan, değerli üyeler; kanun teklifiyle, 2005 yılında Tekel Anonim Şirketiyle sözleşme imzalayan tütün üreticilerinin, 2006 yılı için, 2005 yılı tütün fiyatları üzerinden Tekel Anonim Şirketiyle yeniden sözleşme yapmalarına…

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - O değişiyor, önergeyle değişiyor Sayın Milletvekilim.

AHMET YENİ (Devamla) - …imkân tanınarak ortadaki belirsizliğin kaldırılmasına ve aynı zamanda idarenin stoklarında bulunan ihtiyaç fazlası tütünlerin satılmasına imkân tanınacaktır.

Sözlerime son verirken, görüşülmekte olan kanun teklifinin tütün çiftçilerimize hayırlı olması temennisiyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Hayır, tütünle damızlığın ne ilişkisi var, onu anlayamadım!

BAŞKAN - Kişisel söz istemi, Ünal Kacır, İstanbul Milletvekili; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanuna Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifinin 1 inci maddesi üzerinde kişisel görüşlerimi arz etmek üzere huzurlarınızdayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; üç yıl önce Parlamentoya geldik ve KİT Komisyonu üyesi olarak görev yapıyorum. Arkadaşlarımızla birlikte, muhalefetten ve iktidardan arkadaşlarımızla birlikte, KİT Komisyonunda çalışıyoruz ve Tekel alt komisyonunda da görev yapıyorum.

Biz geldiğimizde, destekleme alımı neticesinde, stoklarda 400 000 ton civarında tütün vardı. 400 000 ton… Yıllarca alınmış, stoklanmış, bekletilmiş. Tabiî, stoklarda bunların beklemesi sadece lafla olmuyor. Bunların rutubetten koruması, dış etkilerden korunması, zararlı haşarattan korunması için harcamalar yapılıyor. Evet, şimdi, bu tütün miktarı 195 000 tona inmiş vaziyette. Bunun da takriben 50-60 bin tonu satılmak üzere, henüz neticelendirilmemiş bir satış sözleşmesi var, o da satılmak üzere; ama, tabiî, bu, 3 Ocak 2002'de çıkarılan 4733 sayılı Kanuna göre, artık destekleme alımları durdurulmuş ve sadece ihtiyaç kadar ürün alınmaya başlanmış; ama, bu da birikmeye başlamış. 128 000 ton da bu şekilde birikmiş tütün var. Bunların tamamını topladığınız zaman, şu anda, stoklarda 323 000 ton tütün var; ama, halkımız da bir yandan tütün yetiştirmeye devam ediyor. Bu tütünlerin de mutlaka kullanılması gerekir ya da onların da mağdur edilmemesi gerekir. Bu doğrultuda, işte, bu yasa tasarısı…

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Teklif…

ÜNAL KACIR (Devamla) - …teklifi getirildi.

Teşekkür ediyorum düzelttiğiniz için.

Bu teklif getirilmiştir. 2006 ve 2007 yıllarında da, tütün alımı için üreticiyle sözleşme yapılabilmesi imkânını getirmektedir ve bir yandan da, stoklarda biriken tütünün evsafını kaybetmeden satılabilme imkânını da getirmektedir. Yararlı bir yasa, ihtiyaç olan bir yasa teklifi bu. Onun için, bu çalışmaları yapan arkadaşlarımıza ben huzurunuzda teşekkür ediyorum. Ancak, tabiî, bu, Tekelin özelleştirilmesinden sonra ne olacak konusunun cevabı da çok önemlidir. Zaten, şimdi, Tekel, özelleştirilmek üzere olan bir şirkettir, anonim şirkettir. Dolayısıyla, bizim, bir şirketten, Türkiye'deki tütün meselesinin düzenlemesini beklememiz de doğru değildir.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Yediniz önce Tekeli, şimdi böyle söylüyorsunuz.

ÜNAL KACIR (devamla) - 3 Ocak 2002 tarihinde 4733 sayılı Kanunla, Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumu ve Kurulu teşekkül ettirilmiştir; şimdi, görev buradadır, bu kurumdadır. Bu kurumun, gerekli çalışmaları mutlaka yerinde, zamanında, hem yerli tütün üreticisini ve hem de Tekeli öldürmeyecek şekilde tedbirleri, kararları alması gerekir, bu kararlarda da gecikmemesi gerekir.

Şimdi, bir husus daha var, onu da arz etmek istiyorum.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri; 10 Ağustos 2004 tarihinde Bakanlar Kurulu kararıyla -ve ondan sonraki iki, üç tane Bakanlar Kurulu kararı daha var- şark tipi tütün, yani, oryantal tütün ya da Türk tütünü, yerli tütünün desteklenmesi amacıyla ÖTV'de ayarlamalar yapıldı ve sigaranın içerisinde ne kadar fazla yerli tütün varsa, o sigaradan daha az vergi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayın lütfen.

ÜNAL KACIR (Devamla) - Sayın Başkan, bitireceğim; teşekkür ediyorum.

Yerli tütün ne kadar fazla varsa sigara içerisinde, o kadar daha düşük ÖTV ödenmesi suretiyle yerli tütünün desteklenmesi amaçlandı. Ancak, maalesef, bu konuda yine yabancı tütünden ya da yabancı menşeli sigara üreten üreticilerin bunu farklı şekilde değerlendirmesiyle yerli tütünün aleyhine bir durum oluşmaya başlayınca hükümet yeniden bir Bakanlar Kurulu kararıyla bu husustan farklı bir Özel Tüketim Vergisi hususunu gündeme getirdi.

Az önce burada bazı arkadaşlarımız konuşurken bir bilgi verdiler. Onu da düzeltmek isterim. Bugünkü fiyatlarla asgarî 1 200 000 lira ÖTV olacak; ama, oran yüzde 58'dir; yani, 4,5 milyon liralık sigaradan 1 200 000 lira ÖTV alınıyor değil, 4,5 milyon liraya satılan sigaranın yüzde 58'i ÖTV'dir. Asgarî 1 200 000 lira olacak şekilde bu oran düzenlenmiştir.

Evet, ben bu teklifin yararlı bir teklif olduğuna, iyi bir çalışma yaptığımıza inanıyorum. Ancak, önümüzdeki zaman dilimi içerisinde bu tütün üreticilerimizin alternatif ürünler üretmesinin yollarını da açmamız gerektiğini bir kez daha vurgulamak istiyorum.

Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum, hepinize hayırlı akşamlar diliyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Soru-yanıt bölümüne geldik.

Sayın Kemal Anadol, buyurun.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Maliye Bakanından yanıtlamasını istediğim kısa bir soru soracağım. Her ne kadar tütün üreticilerinin ve tütün sorununun kesin çözümüne çare değilse de, iyileştirici bir formül olarak Sayın Mahmut Göksu ve 9 arkadaşının hazırladığı bu teklife karşı değiliz elbette ve kolaylık sağladığı inancındayız. Ancak, tepkimiz bu yasa teklifine değil, Adana ve Malatya'daki en kaliteli Türk ürünlerini, Türk tütünlerini üreten, sigara haline getiren bu fabrikalarımızın üretiminin durdurulmasına, işçilerimizin işsiz kalmasına ve kapanmasına idi. Eğer, bunların üretimi devam edecekse, elbette, biz, bu teklife ve tütün üreticisinin ve tütün sorununu kolaylaştırıcı bundan sonra da gelecek her teklif ve tasarıya, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, olumlu bakacağımızı duyuruyorum ve Sayın Bakanımızdan soruyorum: Adana ve Malatya'daki sigara fabrikalarında üretim devam edecek mi, bu fabrikalar yeniden çalışacak mı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Mehmet Yıldırım...

MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Sayın Başkanım, Sayın Bakanıma bir soru yöneltmek istiyorum. Bu sorunun tütünle ilgisi var mı diyeceksiniz; evet, tütünle ilgisi var. Tütünün yaprak olarak sigara yapılması mümkün değildir; çünkü, sigara kâğıdına ihtiyaç vardır, sigara kâğıdıyla ilgili sorumu yöneltiyorum:

Sayın Başkanım, biliyorsunuz SEKA kapatılmıştır. Kastamonu Taşköprü Sigara Kâğıdı Fabrikası da, 4.11.2003 tarihinde, 9,1 milyon dolar karşılığında Mopak adlı firmaya satılmıştır. Özelleştirmenin amacı, devletin verimli çalıştıramadığı bir fabrikayı veya bir müesseseyi özel sektöre bedeli karşılığı satarak, o müessesenin veya fabrikanın verimli olarak çalıştırılması, devletin ekonomiden çekilmesi, özel sektörün önünün açılması, serbest piyasa şartlarında rekabet, daha çok kaliteli üretim, verim çalışmasının öngörülmesidir. Kastamonu Taşköprü Sigara Kâğıdı Fabrikasının özelleştirilmesinden sonra bölgede sosyal ve ekonomik alanda, üretimde, verimde kalite, gelişme beklenirken bunun tam tersi yaşandı; çiftçiler, tarlada kendir elyafı üretemez, işçiler fabrikada çalışamaz hale geldi.

BAŞKAN - Sorunuz…

MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Bölgede geçim kaynağı ve çevre dostu olan kendir elyafı ekiminden vazgeçildi, ekonomi Kastamonu Taşköprü'de çöktü, Taşköprü ilçe merkezinden esnaflarla beraber işçiler de göç etti.

Şimdi, sorumu yöneltiyorum: Mopak'a devredilen bu fabrika üretim yapmaz durumda. Şu anda Tekel… 3,5 milyon dolarlık ihaleyle dışarıdan ithal edilmektedir. Bu fabrikayı incelemeye alacak mısınız? İthalatı durduracak mısınız?

BAŞKAN - Sayın Ufuk Özkan, buyurun.

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Sayın Başkan, teşekkür ederim. Aracılığınızla Sayın Bakana şu sorularımı iletmek istiyorum:

Yıllık şark tipi veya Virjinya tipi tütün ithalatı ne kadardır?

Kaçak sigara konusunda hükümetiniz ne gibi çalışmalar yapmaktadır? Hükümetiniz zamanında ülke kaçakçı cenneti oldu, sebebi nedir?

Tekeli her türlü olumsuz şartlara rağmen ayakta tutmaya çalışan başarılı bürokrat, eski genel müdürü niye görevden aldınız?

Son sorum: Tokat Sigara Fabrikası Müdürü Sayın Mustafa Demir, Genel Müdür Uzmanı olarak tarafınızdan görevlendirilmiştir. Yargı kararıyla geriye dönmesine rağmen, bir saat durmadan, geçici görevle Bitlis'e gönderdiniz; iki aylık süreyi tamamladı, tekrar geldi, tekrar geçici görevle gönderdiniz; yıllık iznini istedi, izin talebini reddettiniz; sebebi nedir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Gazalcı, buyurun.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.Sayın Bakanın şu soruları yanıtlamasını diliyorum:

Tekel, var olan yasaya göre zaten sözleşme yapamıyor muydu; yani, bu yasaya niçin gerek duydunuz? Yönetim kurulu kararıyla sözleşme yapardı geçmiş yıllarda da, şimdi, sanki sözleşme yapmak için her seferinde yasa mı çıkarılacak, bunu ben anlamıyorum, gerekçe nedir?

2- Tekele ait bu ikiz kuleler vardı Sayın Bakan, burada. Tekele aitti bu binalar; kaça mal oldu, kaça satıldı? Çok kısa, kaça mal oldu, kaça satıldı?

3- Tekelle yapılan sözleşme fazlası tütünler için ne düşünüyorsunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Osman Coşkunoğlu, buyurun.

OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) - Teşekkür ederim Sayın Başkan. Aracılığınızla, bir sorum kaldı Sayın Gazalcı'dan sonra Sayın Bakana sormak için.

Gerçekten, arkasında Tekel desteği olmayan üretici ile tüccar arasındaki sözleşme, anlaşma… Bunun gerçek piyasa koşullarına uygun olduğunu düşünüyor musunuz? Piyasa koşullarına uygun mu? Arkasında Tekel desteği olmayan üretici ile... Üretici tüccara satmak zorunda; pazarda, manavda satamayacak, ama, tüccar gezebilir. Tüccar daha güçlü konumda olduğu halde, tüccar ile üreticinin bir piyasa ekonomisi anlayışı içerisinde bir sözleşme yaptığına inanıyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Bakan…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

Sayın Anadol, "Adana ve Malatya fabrikalarının üretimi devam edecek mi" diye bir soru sordu.

Bu arada, şunu ben belirtmek istiyorum, birçok arkadaş burada konuşurken, sanki Malatya ve Adana fabrikaları kapanmış, üretim durdurulmuş, bundan sonra da orası tamamen kapanacak gibi, böyle bir karar varmış gibi konuşmalar oldu burada.

FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Doğru…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Halbuki, bize gelip de böyle bir şey var mı diye hiç kimse de sormadı.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Ben yazılı sordum.

FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Sordu, doğru.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Yazılıya da cevap verdik, ona rağmen konuşuyorsunuz. Bizim böyle kapanma kararımız yok bir defa. Neye istinaden konuşuluyor, ben onu anlamadım. Yok böyle bir karar.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Şu anda üretim durdu!..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Yani, Adana ve Malatya fabrikalarının kapatılmasıyla ilgili böyle alınmış bir karar yok.

ATİLLA KART (Konya) - Fiilen uygulandı.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Bunu çeşitli şekillerde söyledik, ona rağmen, sanki, burada, varmış gibi…

Şimdi, Sayın Anadol iyi ki sordu bunu.

ATİLLA KART (Konya) - Fiilen uygulanmadı mı?

FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Sayın Bakan, üretim var mı fabrikalarda şu anda?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Şimdi, açıklayayım.

BAŞKAN - Lütfen arkadaşlar, bekleyin.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Değerli arkadaşlar, şimdi, orada yeni bir üretim yapacağız orada. Bu yeni üretim için, hem makineler hazırlanıyor hem yeni dizayn hazırlanıyor ve bir de, yeni sigaranın üretilmesi için, hepinizin bildiği gibi, Tütün ve Alkol Piyasası Üst Kurulunun onayı gerekiyor. O onay için biz gittik. Onay gelir gelmez, yeni üretilecek sigaralar orada üretilmeye başlanacak; mesele bu.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Malatya'daki makineler yeni, üç yıllık makine, dört yıllık makine.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Üç yıllık makine, dört yıllık makine demeyin; o makineleri biz biliyoruz. O makinelerle ürettiğimiz birçok malı da geri almak zorunda kaldık; ama, biz, orada üretime devam ediyoruz; bu bilinsin.

Yani, Sayın Anadol, Malatya ve Adana fabrikalarımızdaki üretim devam edecektir, devam ediyor; bu, bu kadar açık.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Özelleştirme siyasetinizi gözden geçiriyorsunuz; teşekkür ederim.

BAŞKAN - Bir dakika arkadaşlar…

FATMA ŞAHİN (Gaziantep) - Böyle bir usul mü var?!

BAŞKAN - Şimdi, sorulara yanıt kısmındayız arkadaşlar; araya girip, soru sorma usulü yok, böyle bir usul yok; dinleyelim lütfen.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Şimdi, dinleyin.

Onun için, ben, sizden istirham ediyorum, bir daha buraya çıkıp da, Adana Sigara Fabrikası kapatılıyor, Malatya Sigara Fabrikası kapatılıyor, işte işçiler örgütlendi… Bırakın bunları; böyle bir şey yok.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, siz de sadece sorulara yanıt verin; süreniz doluyor.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Peki.

İkincisi, bu madde, sigara kâğıdıyla ilgili değil Sayın Yıldırım. Eğer bir şey olursa, yazılı olarak sorun, ben onu cevaplandırayım.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Konuyla ilgili…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Ya, bırakın konuyu… Bakın, şimdi burada şey var.

MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Size, yazdığım yazının fotokopisini verdim, Türkiye adına cevabını bekliyorum.

BAŞKAN - Müdahale etmeyin arkadaşlar, müdahale etmeyin.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Üçüncüsü, Sayın Özkan sordu "Virginia tütün ithalatı ne kadar" diye; benim elimde bir şey yok, onu yazılı olarak bildirelim.

Bir de, bir fabrika müdüründen bahsettiniz görevinden alındı diye, Tokat sigara fabrikasının. Şimdi, o arkadaşla ilgili olarak müfettiş raporları var. Müfettiş raporları da tamamlanmış. Müfettiş raporları muvacehesinde hareket edilecek.

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Yargı kararıyla geriye döndü.

FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Sayın Bakanım, yargı kararıyla görevine geri döndü.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Yargı kararı, o müfettiş raporunun üstünde değil mi?

FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Evet, yargı kararıyla geri döndü efendim.

BAŞKAN - Tamam arkadaşlar…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Eski yargı kararı… Şimdi, yeni müfettiş raporları var hakkında. Müfettiş raporlarına göre hareket edilecek.

FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Efendim, yargı kararından sonra bir saat oturtmadınız orada.

BAŞKAN - Müdahale etmeyelim arkadaşlar; böyle bir usul yok.

Süre de doldu. Sayın Bakan, devam edecek misiniz?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Ben yazılı olarak cevap vereyim o zaman.

Peki, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Anlaşıldı.

Değerli milletvekilleri, madde üzerinde 2 adet önerge vardır.

Önergeleri önce geliş sıralarına göre okutacağım, sonra, aykırılıklarına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1113 sıra sayılı kanun teklifinin geçici 4 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"Geçici Madde 4.- Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Anonim Şirketi, ülke genelinde ürün arzının devamlılığını sağlamayı ve yerli tütünden yapılan sigaraların harman reçetelerinde kullanılan tütün çeşitlerinin geleceğini güvence altına almayı teminen, 2005 ürün yılı için sözleşme imzalanan üreticiler ile anılan yılda sözleşme yapılan miktarları aşmamak koşuluyla 2006 ve 2007 ürün yılları için tütün üretim ve alım-satım sözleşmesi imzalayabilir.

Şirketin stoklarında bulunan ihtiyaç fazlası idare stoku tütünler, destekleme stoku tütünlerin satışında uygulanan usul ve esaslar dahilinde satılabilir.

Bu Kanunun 6 ncı maddesi kapsamında gerçekleştirilen tütün satışlarında kurumca yapılan tescil, gelir vergisi uygulaması bakımından ticaret borsalarına tescil hükmündedir."

 

Faruk Çelik

Mahmut Göksu

Ünal Kacır

 

Bursa

Adıyaman

İstanbul

 

Şevket Gürsoy

Gülseren Topuz

Alim Tunç

 

Adıyaman

İstanbul

Uşak

 

Abdurrahim Aksoy

Hamit Taşcı

Ahmet Yeni

 

Bitlis

Ordu

Samsun

 

 

Mehmet Özyol

 

 

 

Adıyaman

 

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1113 sıra sayılı yasa önerisinin 1 inci maddesinin geçici 4 üncü maddenin "Şirketin" diye başlayan ikinci paragrafının metinden çıkarılmasını dileriz.

Saygılarımızla.

 

Mustafa Gazalcı

Nuri Çilingir

Hüseyin Ekmekcioğlu

 

Denizli

Manisa

Antalya

 

Mustafa Özyurt

Mehmet Kartal

Hasan Ören

 

Bursa

Van

Manisa

 

 

Ufuk Özkan

 

 

 

Manisa

 

BAŞKAN - Komisyon bu önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçe mi, yoksa konuşacak mısınız?

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Konuşacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önerge sahibi olarak Sayın Mustafa Gazalcı; buyurun.

Süreniz 5 dakika.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; çok kısa, önergemi açıklamak için söz aldım.

Şimdi, arkadaşların iyi niyetle bu yasa önerisini hazırladığını daha önceki konuşmamda söylemiştim; ancak, bu düzenlemenin 2 nci maddesinin bu arkadaşların önerisiyle hiç ilgisi yok. İdarenin tütünüyle destekleme arasındaki tütünü aynı kaba koyuyorlar.

Değerli arkadaşlar, son yıllarda hiç tütüncülükle ilgisi olmayan kimi şirketler kuruluyor ve Tekel bunlara değerinin çok altında depoda tütünler var diye satıyor.

Şimdi, bakın, arkadaşlar da söyledi, AKP'li arkadaşlar da söyledi; tütüncülük, çok güç bir iş, ondört ayda ortaya çıkıyor. Birini satarken birini yapmaya başlıyorsunuz; yani, kuruttuğunuz, kalıpladığınız tütünü bir yandan veriyorsunuz, şu anda veriliyor, daha paraları alınmıyor, bir yandan da fidan döşemeye başlıyorsunuz.

Şimdi, 4-5 milyona diyelim ki, kilogram tütününü satmaya kalkıyor, öbür tarafta bir şirkete kolaylık göstererek 1 000 000 liraya tütün satılıyor. Dolayısıyla, tütüncü vurulmuş oluyor.

Şimdi deniyor ki, depoda şu kadar tütün var. Arkadaşlar, kendi tütünümüzü işlemezsek, dışarıya satmazsak tütün olarak, sigara olarak -eskiden böyle idi- tütün pazar payımızı yabancılara kaptırırsak elbette üretici de kalmaz, depodaki tütünler de ortadan kalkmaz.

Şimdi bu yasa teklifinde idarenin kendi kullanımı için aldığı tütün ile destekleme için aldığı tütünü aynı kaba koyuyor. Bu yasa teklifinde bunun yeri yok.

Arkadaşlar "katılmıyorum" derken, bir gözden geçirsinler ve bu yasa teklifinin ruhunda bir değişiklik olmuyor Sayın Göksu. Yani, o, tütüncülüğümüzü bir bütün olarak ele alırsak ileriye dönük zarara uğratacaktır. Yani, tütün politikasını daha kötü bir duruma getirecektir.

Arkadaşlar, burada tütün üreticisini korumak için, yani, 2005 fiyatlarıyla da olsa "senden ben tütün alacağım" diyor hiç gerek yokken; Bakan "yazılı yanıt vereceğim" dedi. Aslında, Tekel bunu alabilir, sözleşme yapabilir; ama, bizim çıkarılmasını istediğimiz ek bölümün hiç ilgisi yok bu yasa teklifiyle; yani, idare tütünü ile destekleme tütününü aynı mantıkla satsın deniliyor. Şu andaki satış işi doğru değil zaten, üretici lehine değil ve oradan çıkarıldığı zaman da yasanın, önerinin ruhuna aykırı bir durum olmuyor. O yüzden de bu önerinin kabul edilmesini diliyoruz. Hiç olmazsa yeni yaralar açmayalım, ileride tütün politikasını daha içinden çıkılmaz bir duruma sokar. Gelin, daha fazla tütünümüzü yaralamayalım, tütün üreticisini yaralamayalım diyorum ve önerimizin kabulünü diliyorum.

Saygılar sunuyorum. (CHP ve Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1113 sıra sayılı kanun teklifinin geçici 4 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"Geçici Madde 4.- Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Anonim Şirketi, ülke genelinde ürün arzının devamlılığını sağlamayı ve yerli tütünden yapılan sigaraların harman reçetelerinde kullanılan tütün çeşitlerinin geleceğini güvence altına almayı teminen, 2005 ürün yılı için sözleşme imzalanan üreticiler ile anılan yılda sözleşme yapılan miktarları aşmamak koşuluyla 2006 ve 2007 ürün yılları için tütün üretim ve alım-satım sözleşmesi imzalayabilir.

Şirketin stoklarında bulunan ihtiyaç fazlası idare stoku tütünler, destekleme stoku tütünlerin satışında uygulanan usul ve esaslar dahilinde satılabilir.

Bu Kanunun 6 ncı maddesi kapsamında gerçekleştirilen tütün satışlarında kurumca yapılan tescil, gelir vergisi uygulaması bakımından ticaret borsalarına tescil hükmündedir."

                                                        Faruk Çelik (Bursa) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Sayın Başkan, uygun görüşle Yüce Meclisin takdire sunuyoruz.

BAŞKAN - Hükümet?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Gerekçe mi, konuşmak mı?..

FARUK ÇELİK (Bursa) - Sayın Göksu konuşacak.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Göksu. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu önergemizle, kanun maddesi baştan sona bir daha dizayn ediliyor, gözden geçirilmiş oluyor.

Değerli arkadaşlar, başta, konuşmamda, bu dönemde çiftçilerimizin tarlalarını hazırlayabilmesi için, bugünlerde bu yasa teklifinin kanunlaşmasının tarımsal bir zorunluluk olduğunu ifade etmiştim. Dolayısıyla, bu kanunun bu akşam çıkması, çiftçilerimize üç beş gün daha kazandıracaktır. Demin, sayın CHP Grup Başkanvekili karar yetersayısı isteyince, doğrusu, biraz endişe ettim; çünkü, üç dört gün çiftçilerimiz için çok önemli. Onların da, tütün ekip ekemeyeceklerini, ne kadar ekmeleri gerektiğini bu akşamdan belki öğrenme şansları olacak. Dolayısıyla, ben, yine, bütün Meclisin desteğiyle bunun yasalaşmasını arzu etmekteyim.

Değerli arkadaşlar, bu teklifimizle, bu önergemizle yeni baştan dizayn ediyoruz. Özellikle Sayın Gazalcı "2005 fiyatlarıyla 2006 ve 2007'de tütün alacaksınız, bu olur mu" diyor. Evet, olmadığına biz de kani olduk ve önergemizle Sayın Gazalcı bunu çıkarıyoruz.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Tamam, bravo…

MAHMUT GÖKSU (Devamla) - Yani, çiftçi, 2006'da ve 2007'de ürününü teslim ederken Tekele, Tekel yeni baştan fiyat tespit edecek günün şartlarına göre.

Ayrıca, tabiî, 2005 fiyatlarını koymamızın bir sakıncası daha; tüccar, özel sektör tütün alırken Tekeli daima göz önünde bulundurur. Böylece, yasayla sabitleşmiş bir fiyat değil, günün şartlarına göre tespit edilecek bir fiyat ortaya çıkacaktır.

Diğer bir olay: 2006'ydı sadece, ilk teklifimizde. Bu önergemizle beraber 2007'de de bu üretim alımı söz konusu olacaktır.

Burada şunu ifade etmek istiyorum değerli arkadaşlar: Tabiî, muhalefet partisi milletvekili arkadaşlarımız eksik ve yetersiz olduğunu ifade ettiler; ama, ben şu kadarını söylüyorum: Eğer, bu teklif bugün kanunlaşmasa idi -inşallah sizlerin desteğiyle kanunlaşacak- bu sene üreticilerimiz ile Tekelin sözleşme yapması söz konusu olmayacaktı; yani, 156 000  tane üreticimiz ekip ekmeyeceği konusunda tereddüt edecekti. Daha doğrusu, ekemeyecekti; çünkü, Tekelin böyle bir sözleşme yapma şansı yok idi. Dolayısıyla, bu haliyle de olsa, yine teşekkür edilmesi gereken bir girişimdir.

Artı; bakınız, hem 2006 hem 2007'yi de garanti ediyor böylece üreticilerimiz; yani, bir anlamda, hakikaten, hükümetimiz, 2007'ye kadar, geçmişte üretim yapan, 2005 yılında üretim yapan tütüncüleri de, daha da rahatlatmış oluyor.

Önergemizin son paragrafı çok daha önemli değerli arkadaşlar. Tütün satışlarında kurumca yapılan tescil, Gelir Vergisi uygulaması bakımından ticaret borsalarına tescil hükmündedir. Bakınız, bu konuda, ticaret borsaları ürünleri tescil eder. Ticaret borsalarının tescil ettiği ürünlerde stopaj yüzde 2 olarak alınır; ama, tütün üreticisinden yüzde 4 alınıyordu. Bugün yasalaşmasıyla beraber, bundan böyle tütün üreticisi de stopaj vergisini yüzde 4 değil, yüzde 2 olarak ödeyecektir. Bu ne demektir: 2005 yılında, üreticilerimiz tüccara ve Tekele toplam 630 trilyona yakın tütün satmıştır. Yüzde 4'ü 24-25 trilyon yapıyor. Bunun yüzde 50'sini bugün biz indiriyoruz, 12-13 trilyonu, bu akşam, tütün üreticisinin cebine biz koyuyoruz; hepinize müteşekkiriz arkadaşlar. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Dolayısıyla, bu da, üreticilerimizi mutlaka memnun edecek önemli bir adımdır. Ticaret borsalarında tescil edildiği zaman, binde 1 veya 2 onlar da alıyordu. Borsacı arkadaşlar da anlayışla karşılasın. Biz, kurumun tescilini, ticaret borsasının tescili olarak bu yasayla kabul etmiş oluyoruz.

Değerli arkadaşlarım, buradaki konuşmalarda, yine, tütüncünün durumundan, son dönemde tütün ekicilerinin çektiği sıkıntılarından bahsettiler. Özellikle Cumhuriyet Halk Partisi Uşak Milletvekili Sayın Coşkunoğlu, kendisinin Amerika Birleşik Devletlerine gittiğinde Türk tütününün bir marka olduğunu ve -kendi ürünlerinde, sigaralar- kendi ürünlerinde Türk tütünü kullandığını ifade etti. Niye bu hale geldiğini, niçin bu noktaya geldiğini anlattı ve hükümetimizi eleştirdi.

Yine, Miçooğulları, hakeza, geçmişte tütün dizen, yaprak dizen hanımlarımızın dramlarını, her yaprağı taktıkça birsürü hayallerin o yaprakla beraber bugün uçtuğunu ifade etti.

Değerli arkadaşlar, ben şunu ifade ediyorum: Tütün Yasası, 4733 sayılı Yasa, benim hatırladığım kadarıyla, 2001 yılının aralık ayında, 2002'nin başında çıktı. O zaman, Sayın Derviş'in "bu yasa, mutlaka... Olmazsa olmaz" deyip getirdiği yasalardan bir tanesiydi. Şimdi, ben, arkadaşlarıma bunu onu ifade ediyorum. Bunu kim yıktı, kim tüketti, tütüncüyü kim mağdur etti, kim bu hale soktu diyen arkadaşlarımız, geçmişte, kendi partilerinde iki yıl milletvekilliği yapan Sayın Derviş'e "niye yaptın" diye bir gün sordular mı?

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Değiştirin… Üçbuçuk yıldır iktidardasınız; değiştirin...

MAHMUT GÖKSU (Devamla) - Efendim, yani, sordunuz mu diyorum ben.

UFUK ÖZKAN (Manisa) - O tarihte CHP yoktu.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Yanlış yapmış, düzeltin; yanlışı düzeltin.

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Niye değiştirmiyorsunuz; değiştirin… Kaç yıldır iktidarsanız; değiştirin… Kim tutuyor sizi?

BAŞKAN - Müdahale etmeyelim arkadaşlar.

Mahmut Bey, siz de sataşmaya meydan vermeden konuşun lütfen.

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Niye değiştirmiyorsunuz; değiştirin… Kim tutuyor elinizi kolunuzu?

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Mahmut Bey, öneri getirin, destekleyelim.

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Üçbuçuk yıldır değiştirmediniz.

BAŞKAN - Mahmut Bey, hem bu konunun bir an evvel yasalaşmasını istiyorsunuz hem de uzamamasını söylüyorsunuz; ama, bunu da sataşmaya meydan vermeden sağlayabilirsiniz.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan, o tarihte Derviş CHP'de üye miydi, bugün CHP üyesi mi?

BAŞKAN - Buyurun, devam edin ve tamamlayın.

MAHMUT GÖKSU (Devamla) - Arkadaşlar, ben, sataşma adına söylemiyorum.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Böyle yapmayı bırakın ama, gereksiz…

MAHMUT GÖKSU (Devamla) - Yani, sizin katkınıza da, bakın, yine teşekkür ediyorum; ama, sürekli bu tenkit ediliyor.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Bırakın canım!..

BAŞKAN - Siz Genel Kurula hitap edin.

MAHMUT GÖKSU (Devamla) - Sonuçta, bu, o gün yapılan bir değişiklikti; yani, 57 nci hükümet döneminde yapıldı, bizim hükümetimizin getirdiği ekstra bir uygulama değil. Ben, onu söylemek istiyorum.

ORHAN ERASLAN (Niğde) - Ne ilgisi var canım!

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Üçbuçuk yıldır niye değiştirmediniz?

MAHMUT GÖKSU (Devamla) - Ayrıca, yine bu dönemde, değerli arkadaşlar, bakınız, piyasada Tekelin payı sürekli düşmekteydi. Ağustos 2005'te yüzde 35 iken, bugün, Tekelde yapılan yeniden yapılandırma neticesinde, Aralık 2005'te Tekelin payı yüzde 41,5'e çıkmıştır. Yani, biz, hükümet olarak, Tekelin payının piyasada yükselmesini arzu etmekteyiz.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Onun için, özelleştirmeyeceksiniz yani bundan sonra!

MAHMUT GÖKSU (Devamla) - Biz, çok iyi noktaya getireceğiz; belki, satarsak da, çok iyi bir parayla satacağız.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Şu satış işlerini bırakın artık.

MAHMUT GÖKSU (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bu yasaya, bu teklife destek veren İktidar Partimize, muhalefet partilerimize, Sayın Bakanımıza, Tekel Yönetim Kurulu Başkan ve üyelerine, Tekel çalışanlarına ve emeği geçen herkese, ben, buradan şükranlarımı sunuyorum.

Bütün çiftçilerimiz için hayırlı olsun diyor, iyi akşamlar diliyorum.

Teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Söz istemleri; gruplar adına, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ufuk Özkan, Manisa Milletvekili.

Şahısları adına; Alim Tunç, Uşak Milletvekili; Elazığ Milletvekili Zülfü Demirbağ, Manisa Milletvekili Ufuk Özkan, Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan, Denizli Milletvekili Mehmet Eraslan.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, Sayın Eraslan, Hatay Milletvekili efendim.

BAŞKAN - Pardon, Hatay. Ümmet Bey, kendisiyle birlikte, Denizli'yi de yerleştirdi.

Şimdi, söz sırası, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşacak olan Manisa Milletvekili Ufuk Özkan'da.

Buyurun Sayın Özkan. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

CHP GRUBU ADINA UFUK ÖZKAN (Manisa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

1113 sıra sayılı Yasa Teklifi üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum; şahsım ve Grubum adına Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, şu ana kadar milletvekili arkadaşlarımın yapmış olduğu eleştiriler, yasanın daha iyi iyileşmesi için; yoksa, tütünün durumunu tespit ediyoruz, tütüncünün durumunu tespit ediyoruz, burada yaşanan haksızlıkları ve ülkenin içinde bulunduğu sıkıntıları tespit ediyoruz. Bu yasa teklifine, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak destek veriyoruz, yasa teklifinin daha da iyileşmesi için çaba sarf ediyoruz. Fakat "bizden önceki hükümetlerin" diye burada şikayet eden az önceki arkadaşıma şunu söylemek istiyorum: Üçbuçuk yıllık iktidarınız döneminde, Anayasayı değiştirecek çoğunlukta milletvekiliniz var iken, tütünde ve tütüncüde yaşanan sıkıntıyı ve problemi geçmiş hükümetin üzerine atmanızı doğru bulmuyorum. Siz, yasa teklifi getirdiniz de, tütüncünün durumunu düzeltmek istediniz, Tekele sahip çıkmak istediniz de, size hayır diyen mi oldu?! Size hayır diyen mutlaka egemen güçler vardır. Kırın o zinciri, getirin  yasa teklifini, hep birlikte geçirelim. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, siz iktidara geldiğinizde, Tekel, ücretle çalışanlar ortalamasında, sıralamada 1 inci idi, 500 tane büyük firma içinde Tekel 1 inci idi, brüt Katma Değer Vergisi sıralamasında 2 nci idi, dönem kârı sıralamasında 10 uncu, net aktifler tutarı sıralamasında 6 ncı, öz sermaye sıralamasında 10 uncu, üretimlerden satış sıralamasında 14 üncü idi. Bugün, bu sorularımı Sayın Bakanın cevaplamasını isterim. Acaba, bugün, kaçıncı sırada?

Değerli arkadaşlarım, personel durumu: Siz iktidara geldiğinizde, 2002 yılında 31 435 Tekel çalışanımız varken, bugün bu sayı 15 000'e indi.

Üretim miktarı: Siz iktidara geldiğinizde 69,788 000 ton tütün üretilirken, bugün tütün üretimi 51,970 000 kilograma indi.

İlk madde alımında, yaprak tütünde; siz iktidara geldiğinizde 147 151 000 kilogram tütün alınırken, bugün 119 598 000 kilogram tütün alınıyor.

Yurtiçi satış miktarlarına baktığımız zaman; 2001 yılında 77 000 kilogram olan, siz iktidara geldiğinizde 62 000 kilograma, sizden sonra 60 000 kilograma, 2004 yılında 51 000 kilograma kadar iniyor.

Bugün, bu düşüşün gerçek sebebi, sizin elinizde bulunan Tekelin pazarlama konusunda ciddî pazarlama yapamadığını gösterir ve bazı bakkallarda ve marketlerde, hatta, Çankaya'nın göbeğindeki bir benzin istasyonunda Türk sigarasının olmadığını görmek bana acı veriyor. Herhalde size de aynı üzüntüyü ve acıyı mutlaka veriyordur.

Değerli arkadaşlarım, 1980'li yılların başında 600 000 aile tütün ekerken, sizin iktidara geldiğiniz dönemde, sadece 2002'den 2003 yılına geçerken, Ege Bölgesinde yüzde 41, Karadeniz Bölgesinde yüzde 23, Marmara'da yüzde 42, doğuda yüzde 7, güneydoğuda yüzde 16 oranında tütün ekicisi azaldı ve dolayısıyla, siz iktidardayken, 2002 yılında 405 000 olan tütün üreticisi, şimdi, sayenizde 255 000'e kadar düştü.

Değerli arkadaşlarım, sözleşmeli sistem, açık artırma usulü pazarlama... Sözleşmeli sistemde, sözleşmeyle, üreticimizi, sözleşme yaptığı kuruma mahkûm ettiniz. Artı ya da eksi yüzde 10'luk tütünlerin fazlasını, 4 kilo, 10 kilo, 50 kilo tütünleri insanlar veremez, satamaz oldular. Gerçekten, tütün üreticisi perişan.

Peki, açık artırma usulünü gerçekleştiremiyor iseniz, bunu gündeme getiremedi iseniz, üçbuçuk yıldır bana 1 kilo tütünü açık artırmayla sattığınızı gösteremiyor iseniz, buradaki arızayı, buradaki sıkıntıyı çözmek sizin göreviniz değil mi?!

Değerli arkadaşlarım, tütün fiyatları bir zamanlar baş fiyat olarak geçerdi, daha sonra grad olarak geçti, bu sene de nevine göre diye bir kantar ve ölçümleme yapılmaya başlandı. 7 nevi var. Birinci nevi tütün Ege Bölgesinde neredeyse hiç yok. Akhisar'dan, Manisa'dan örnek vermek istiyorum. Birinci nevinin altında ikinci nevi tütün, yani, 5 500 civarında fiyatı olacak tütün yüzde 30; ama, 5 000 liranın altında olacak tütün yüzde 70. Bu bile 5 760 lira olarak açıklamış olduğunuz birinci nevi tütünün, tütüncünün eline geçmeyeceğinin bir göstergesidir. Her geçen yıl, tütüncümüz, karşılığını alamadığı bir üretim yapmıştır.

Sizin iktidara geldiğiniz dönemde ve bizim zaman zaman burada konuştuğumuzda çok kızdığınız bir konuya değinmek istiyorum; ucuz mazota, yeşil mazota değinmek istiyorum. Ucuz mazot söyleminiz bir boş balon çıktı. Ucuz mazotu gerçekleştiremediniz. Örnekleriyle vermek istiyorum. İktidara geldiğinizde motorinin fiyatı 1 200 000 liraydı, dolar da yaklaşık 1,5 milyon lira civarındaydı. Doları niye söylüyorum; dolar arttı diye o bahanenin arkasına sığınmamanız için söylüyorum.

ALİM TUNÇ (Uşak) - Dolar artmadı da petrol arttı, önemli olan o.

UFUK ÖZKAN (Devamla) - Petrol arttı, önemli değil.

Şimdi, motorinin litre fiyatı 2 080 000 lira. Değerli arkadaşlarım, hiç kimse dünyada fiyatların arttığından şikâyet edemez. Motorinin rafineri çıkış fiyatı 736 lira. Bunun üstündeki vergi yükünü azaltır iseniz hem çiftçinize hem taşımacınıza hizmet etmiş olursunuz hem de kaçak akaryakıtın olmasına sebep olan yüksek vergiden de kurtulmuş olursunuz.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye'de tütün böyleyken, Bulgaristan'da birinci sınıf tütünün fiyatı 6 250 000 lira ve birinci sınıf tütüne verilen prim  2 050 000 lira. Avrupa Birliği müktesebatına göre, oradaki tarımla ilgili iyileştirmeye göre Bulgaristan'da 2009 yılına kadar tütünde prim verilmesi konuşulurken, bunun çalışmaları yapılırken, bugün duyuyoruz ki, 2013 yılına kadar bu primin verilmesi uzatılmış.

Değerli arkadaşlarım, çeşitli yaprak tütün işletmelerini kapatıyorsunuz, çeşitli fabrikaları kapatıyorsunuz. Akhisar Sigara Fabrikasını çürümeye, geçmiş iktidarlar gibi, siz de terk ettiniz. Bafra'da, Kırkağaç'ta tütüncülerimiz miting yapıyor, feryatlarını dile getiriyor; niye diye gidip dinleyen var mı?!

Biz, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri, mayıs ayından beri tütünle ilgili bütün bölgelerimizi gezdik, sigara fabrikalarımızı gezdik, işçilerimizi ziyaret ettik. Malatya'da, Tokat'ta, Akhisar'da, Saruhanlı'da, Adana'da, İstanbul'da biz varız, gidiyoruz, dinliyoruz; ama, sizleri orada görmek mümkün değil. Oy aldığınız insanlara ihanet ediyorsunuz. Evet, onlar, size oy verdiler, iktidara getirdiler; ama, onlara ihanet ediyorsunuz ve bu ihanete devam ediyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, tütüncü faks çekiyor. Bu bir tanesi; çektiği faks şu: "Tütüncünün içinde bulunduğu durum" demiş, bana bir faks çekmiş. Niye size çekmediğini sordum "sizin dinlemediğinizi ve dikkate almadığınızı söylüyor. Fiyatlar geçen yılın altında, 1,5-2 Türk Lirası aşağıya satılıyor. Kota fazlası adı altında tütünlerin bir bölümünü almıyorlar. Sözleşme esnasında geçen yıl verilmiş olan beyanlar, oradaki birkısım tüccarlar tarafından suiistimal edilmiş ve bugün, o kota fazlası tütünlerin peşkeş çekildiğini, heder olduğunu söylemekten ben burada utanç duyuyorum.

Değerli arkadaşlarım, maddelerin gerekçelerinde o kadar güzel gerekçeleriniz var ve o kadar güzel anlatıyorsunuz ki bunları, birkaç tanesini sizinle paylaşmak istiyorum. Konuyu biliyorsunuz, sıkıntıyı biliyorsunuz, yaşıyorsunuz, çözüm noktasındaki gerekleri yapma iradenizi maalesef göremiyoruz. 

Tütün üreticilerinin ürettikleri tütüne karşılık oluşan maliyetleri karşılayamadıklarını, bu nedenle üretimin gittikçe azaldığını yazıyorsunuz. 

Türk tütününün yıllar önce uluslararası piyasada bir marka olarak kabul edildiği, ancak zamanla bu gücünü kaybettiği, bu gün ise tütün üretiminin yapılıp yapılmamasının tartışılmasının uygulanan politikaların ne kadar yanlış olduğunun göstergesi olduğunu belirtiyorsunuz.

Gerçekten, güzel ve doğru gerekçeleriniz var. Bir de bunların gereğini yapabilseniz… Fakat, bir konu var ki, beni gerçekten üzüyor. Bunu, hem gerekçenin içinde görmek hem Değerli Mahmut Göksu'nun, Sayın Milletvekili Mahmut Göksu'nun ifadelerinde duymak, gerçekten, beni, Türk tütüncüsü ve Türk köylüsü adına üzmüştür. İfade şudur, gerekçeden okuyorum: "Tekel AŞ ile sözleşme yapmalarına imkân sağlanmasıyla tütün üreticilerinin kırsal bölgelerden kentlere göç etmelerinin sebebi ortadan kalkacağından, aşırı göç nedeniyle ortaya çıkan sağlıksız kentleşmenin önüne geçileceği; ayrıca işsizlikten kaynaklanan suçların daha çok artmasına da engel olunacağı…"

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

UFUK ÖZKAN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, böyle bir gerekçeye, bu gerekçenin içine böyle bir ifadeyi koyabilmek; yani, tütün ekemediği için göçe mahkûm olan, mecbur olan insanların büyük kentlere gittiği zaman oradaki kapkaçın, gaspın, hukuksuzluğun bir ifadesi olduğunu, nedeni olduğunu söyleyebilmek hangi zihniyete yakışır merak ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, Mustafa Kemal Atatürk'ün, 1 Mart 1922 tarihinde, henüz Kurtuluş Savaşı bitmemişken, söylediği sözü sizlere hatırlatmak istiyorum: "Türkiye'nin gerçek sahibi ve efendisi, gerçek üreticisi olan köylüdür. Herkesten çok refah, saadet ve servete hak kazanan ve layık olan odur. Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümetlerinin temel amacı bunu sağlamaktır" demiş ve ölünceye kadar sözüne sadık kalmış. Siz acaba köylümüzü, milletin efendisi yapması noktasında sözünüze sadık mısınız değil misiniz; sorgulamak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, sözlerime son vermeden "yabancı sigara şirketleri, Malatya ve Adana fabrikalarını istemiyor; ondan dolayı bunu kapatmak istiyoruz" diyen bir Tekel Genel Müdürünün, Tekeli ve Türk tütününü düşünmesinin imkânı var mıdır?! Cumhuriyetin bize kazandırdıklarını, bu ülkeyi kurtaran, bu ülkeyi kuran Mustafa Kemal Atatürk'ün bize kazandırdıklarını bir bir satan "Kemal Abi"dir; ama, bunları yapan, "Mustafa Kemal"dir. Bu ülkenin baba baba satılan mallarını, Cumhuriyet Halk Partili zihniyet bu ülkenin önüne getirmiştir. Bu değerleri satmanıza izin vermek istemiyoruz. Tekel vatandır. Tekele sahip çıkın. Tekeli özelleştirme kapsamından bir an önce alın.

Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Başka, siyasî parti grupları adına söz talebi yok. Kişisel istemlere geçiyoruz.

Alim Tunç, Uşak Milletvekili.

Buyurun Sayın Tunç. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

ALİM TUNÇ (Uşak) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 1113 sayılı kanun tasarısı hakkında şahsım adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Bu kanun tasarısıyla ilgili arkadaşlarımız çok şeyler söylediler; ancak, tütün bölgesi olarak Uşak'ta, Eşme ve Karahallı bölgesinde de dört gözle bu yasanın bir an önce çıkmasını bekliyorlar. Ben, o nedenle çok fazla, vatandaşlarımızı sabırsız hale getirmek istemiyorum; ancak, bir arkadaşımın söylediği motorinle ilgili söze de cevap vermeden buradan ayrılmak istemiyorum.

Tabiî ki, ham petrol varil fiyatlarına dünyada gelen zamlar ve buna bağlı olarak biraz önce verilen örneklerde, ben sadece kısaca şunu söylemek istiyorum: Tüm dünya ülkelerinde motorine yüzde 105 zam yapılmıştır; ancak, bizim ülkemizde yüzde 55 yapılmıştır. O nedenle bizim hükümetimiz, yüzde 50 civarında gerçekleşmesi gereken fiyatların altında tuttuğu için motorini ucuzlatmıştır.

Ben, bu yasanın tüm ülkemize hayırlı olmasını diliyorum ve emeği geçen herkese de teşekkür ediyorum.

Saygılarımla. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Zülfü Demirbağ, Elazığ Milletvekili... (AK Parti sıralarından alkışlar)

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Sayın Başkan, Yüce Meclisimizin değerli üyeleri; Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanuna Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifinin 2 nci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Meclisinizi saygıyla selamlıyorum.

Kıymetli arkadaşlar, hepinizin malumu olduğu üzere, bu değişiklikle ülke genelinde ürün arzının devamlılığını sağlamayı ve yerli tütünden yapılan sigaraların harman reçetelerinde kullanılan tütün çeşitlerinin geleceğini güvence altına almayı teminen, 2005 yılı için sözleşme imzalanan üreticiler ile anılan yılda sözleşme yapılan miktarları aşmamak ve 2006 ve 2007 ürün yılları tütün üretim ve alım-satım sözleşmesi imzalanabilmesi amacıyla getirilen bu kanun teklifi, Türk tütün üreticisine önemli yararlar sağlayacağından, kanun teklifine olumlu oy vereceğimi belirtir, hepinizi saygıyla selamlarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Soru-yanıt bölümüne geldik.

Sayın Osman Coşkunoğlu…

OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bir önceki soruda zaman yetmediği için Sayın Bakanın cevaplayamadığı, cevaplama olanağını bulamadığı sorumu tekrar etmek istiyorum. Adil bir piyasa düzeni olduğuna inanıyor musunuz Sayın Bakan? Çiftçi, üretici, tütün üreticisi ve tüccarın iş yaptığı piyasanın adil bir piyasa düzeni olduğuna inanıyor musunuz? Bir.

İkinci sorum: Bir markayı korumak, ülkelerin rekabet gücü anlayışı bakımından, bırakın markayı korumayı, marka yaratmak, son derece önemli biliyorsunuz. Bunun için, hükümetinizin de bazı çabaları var. Var olan bir markayı kaybetmek… Bir somut örnek vereyim benzer nitelikte bir üründen. Küba, Havana purosunu dünyada bir marka yapabilmiştir. Bunu pazarlamanın, şunun, bunun, birtakım teknolojiler gerektikçe bilgi birikimine, her şeye devlet sahip çıkarak, bir markayı, benzer nitelikteki bir ürünü, Havana purosunu dünyada marka yapabilmiştir. Biz, elimizde var olan bir markayı kaybediyoruz. Bu yanlışı düzeltecek bir politika var mı gündeminizde?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Ufuk Özkan…

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum. Ben, Sayın Bakana, aracılığınızla şu soruyu sormak istiyorum, tek bir sorum olacak: Bendeki bilgiye göre, motorinin rafineri çıkış fiyatı, ÖTV'siz, KDV'siz, 736 lira; motorinin de pompa satış fiyatı 2 lira 80 kuruş; bu, doğru mudur değil midir; bunu merak ediyorum, bunun cevabını bekliyorum.

Motorinin çıkış fiyatı, ÖTV'siz ve KDV'siz 736 lira; ÖTV'li ve KDV'li, bayi kârıyla birlikte motorinin satış fiyatı 2 080 lira; doğru mudur, değil midir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Konumuzla ilgisi ne sorunuzun?

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Motorin, tütündeki çok önemli bir gider kalemidir, onun için Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Anlaşıldı.

Diğer Özkan, Ramazan Kerim Özkan…

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Bakanıma sormak istiyorum. Tütün denilince Ege akla gelir. Yalnız, Burdur, Virginia tipi tütün üretmektedir; Bucak bölgemizde, Virginia tipi tütün üretilmektedir. Yalnız, alınan ekonomik politikalarla bu alanlar daraltılmıştır. Birkısım üreticimiz, İncirdere, Dereköy civarında tütün üretimi yapmaktadır ve yabancı üreticilerin ürününü üretmektedirler. Önümüzdeki dönemde, Bucak bölgesinde tütün alanlarını, Virginia tipi tütün alanlarını artırmayı düşünüyor musunuz ve o bölgede, yaklaşık, Tekelde çalışan 32 personelimiz mevcuttur. O personel de bu Tekelin özelleştirilmesinden mustariptirler, kapatılıp kapatılmayacağı hakkında bilgi istemektedirler. Bu konuda bilgi istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Anlaşıldı… Yani, Burdur'da üretilen Virginia tipi tütünü sadece yabancı sigara firmaları mı alıyor?

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Evet…

BAŞKAN - Tekel almıyor?..

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Tekel alıyor; fakat, şu andaki üretimi yabancı şirketler adına üreticiler yapıyor.

BAŞKAN - Anladım, anlaşmalı üretim…

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Üretim alanlarından çoğu köylerimiz çekildi. Bu alanları artırmayı düşünüyor musunuz?

BAŞKAN - Peki, anlaşıldı.

Ahmet Işık…

AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, bize dağıtmış olduğunuz kitapçıkta, yirmi yılda 8 milyar dolar özelleştirmeden gelir elde edildiğini, üç yılda ise 22 milyar dolar özelleştirmeden bir gelirin olduğunu ifade ediyorsunuz.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Bize dağıtılmadı…

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Bize gelmedi…

AHMET IŞIK (Konya) - Tekelin özelleşmesindeki… Özelleşmeye engel stratejik bir önemi var mıdır?

Bir de, Sayın Vekilin sorusuna ilaveten, petrolün 2002, 2003, 2004 yıllarındaki ortalama varil fiyatı neydi? Üç yıllık iktidarımızda, iktidarınızda, toplam gelen zam ne olmuştur? Halka ne kadar yansıtılmıştır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Osman Kaptan…

OSMAN KAPTAN (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Başkan iki sorum var; birisi size, birisi Sayın Bakana.

Sayın Bakana sorum şu: Sayın Bakan, seçimden önce "tütün ekim alanlarını genişleteceğiz" dediniz mi, demediniz mi? Dediyseniz, şimdi niye daraltıyorsunuz?

İkincisi, Sayın Başkanım, sizin ve diğer başkanlar zamanında, Sayın Konya Milletvekili Ahmet Işık, kadrolu, AKP'nin soru sorucusu mudur?! (Gülüşmeler)

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Bir defa, bize soru sorulmaz da…

AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkan, sataşma var…

BAŞKAN - Sorunun muhatabı belli. Bir de, Ahmet Bey Konya Milletvekili, Burdur Milletvekili değil; ama, sizi Burdur Milletvekili yaparak, Antalya'da kendisine yaklaştırdı.

AHMET IŞIK (Konya) - Sataşma var… Söz hakkı doğdu…

BAŞKAN - Konya Milletvekili Sayın Ahmet Işık da, diğer milletvekili arkadaşlarımız gibi soru sorma hakkına sahiptir ve soruyor.

Şimdi, Sayın Bakan, size geldi sıra.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok teşekkür ederim.

Şimdi, değerli arkadaşlar, Sayın Coşkunoğlu, markalarla ilgili soru sordu. Bu konuştuğumuz madde 2 "Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer" diyor. Bu maddeyle alakası yok sorunun.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Ama, yürürlüğe girerken nasıl olur diye düşündüğü için soruyor.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Bir ilgisi yok; o bakımdan, cevaplandıramayacağım.

Sayın Özkan, motorinin çıkış fiyatı hakkında sorular sordunuz. Aynı şekilde, bu yürürlük maddesiyle ilgili olmadığı için buna da cevap veremeyeceğim.

Sayın Özkan, ikinci Özkan yani, aynı şekilde, sizin sorunuzun da ilgisi yok bu yürürlük maddesiyle. Tabiî, buranın bir usulü, prensibi var, o bakımdan ona uymamız lazım.

Sayın Işık, aynı şekilde, size de cevap veremeyeceğim.

Sayın Kaptan "seçimden önce tütün alanlarını genişletmeye söz verdiniz mi" diyor. "Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer" maddesiyle ilgisi yok bu sorunun ve dolayısıyla, hepinize saygılar sunuyorum. ( AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, 2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

Madde 3.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyenler: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Tokat Milletvekili Feramus Şahin; şahısları adına, Bursa Milletvekili Zafer Hıdıroğlu, Çanakkale Milletvekili İbrahim Köşdere, Samsun Milletvekili Haluk Koç, Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan, Hatay Milletvekili Mehmet Eraslan.

İlk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen, Tokat Milletvekilimiz Feramus Şahin'de.

Buyurun Sayın Şahin. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

CHP GRUBU ADINA FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifinin 3 üncü maddesi üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, yürürlük maddesi üzerinde söz almanın Meclisimizin genel teamülleri arasında olmadığını biliyorum. Ancak, milletvekili olarak aranızda yer almadan önce yaşamını Tekel işçisi olarak kazanan biriydim. Bu nedenle, Yüce Meclisin beni anlayışla karşılayacağını düşünerek, bu maddede söz alıp, içinden geldiğim kurumun ve onun çalışanlarının sorununu sizlerle paylaşmak istedim.

Değerli milletvekilleri, yaklaşık yirmi-yirmibeş yıldır ülkemizde bir özelleşme furyası var. Hemen her iktidar döneminde, ülkemizin zor şartlarda kurduğu, ulusal ekonomiye büyük katkılar sağlayan kurumlar her zaman öncelikli olarak satılmak istenmiştir. Bu satışlar yapılırken özelleşecek kurumların zarar ettiği öne sürülmüştür. Olaya biraz yakından bakıldığında, zarar etmenin değil, zarar ettirmenin söz konusu olduğu görülecektir. Bu durumun en iyi örneklerinden birisi de Tekeldir. Kısaca açıklayacağım.

Tekel beş yıl önce Özelleştirme İdaresine bağlandı. Bu kuruma bağlandığı tarihten önce sigara satışında pazar payı yüzde 70'lerde iken, yapılan ilk iş Tekelin pazar payının azaltılması olmuştur. Bunun için, Tekele bağlı üretim birimleri Tekelin bünyesinden çıkarıldı, en iddialı olduğu sigara üretiminde pazar payını kaybetmesi için ne gerekiyorsa yapıldı. Şu anda bu oran yüzde 42'dir. 2004 yılında ise bu oran yüzde 53 idi.

2000 yılında 228 000 ton tütün üretilirken, bunun 130 000 tonunu Tekel satın almaktaydı. 2005 yılında 126 000 ton tütün üretilirken Tekelin satın aldığı tütün miktarı ise 37 000 ton tütün olmuştur. 2000 yılında 584 000 tütün üreticisi varken, 2005 yılında bu sayı 282 000'e düşmüştür.

Bu rakamlar gösteriyor ki, tütün üretimimiz yarı yarıya düşerken aynı oranda Tekelin alım payı da düşmüş veya düşürülmüştür.

Tekelin bünyesinde 2001 yılında 34 000 personel çalışırken, 2004 yılında bu sayı 19 000'e inmiş, bu yılın başında ise 15 000'e indirilmiştir.

Değerli milletvekilleri, Türkiye, nüfusunun üçte 1'inden fazlasını tarım sektöründe barındıran bir ülkedir. Beş yıl gibi kısa bir sürede tütün üreticilerinin yarı yarıya azalması üzerinde düşünülmelidir. Bu insanlar, acaba tütün yerine başka bir ürün mü ekmeye başlamıştır, yoksa tarım üreticisi olmaktan vazgeçip, büyük kentlerde gelecek arayan, işgücü olmayan insanlar olarak işsizler ordusuna katılmışlar mıdır?!

Üreticiler bu durumdayken çalışanların durumu nasıldır. Tekel çalışanları arasında iki önemli kesim vardır; birincisi daimi işçiler, ikincisi geçici işçiler. Bu işçilerin önemli bir kesimi yaprak tütün işletmelerinde çalışmaktadır. Bu işletmelerde 2000 yılında daimî işçi sayısı 7 875 iken, bu sayı 2006 yılında 8 075 olmuştur. Geçici işçilerin durumu ise şöyledir: 2000 yılında 9 348 geçici işçi çalışırken, 2006 yılında bu sayı 1 483'e düşmüştür.

Yaprak tütün işletmeleri için sorun burada bitmiyor. Tekelin özelleştirme programı kapsamına alınması ve sigara biriminin özelleştirilmesiyle ilgili yaşanan başarısız süreç sonrasında, alıcıların talepleri doğrultusunda bu işletmelerin kapatılması gündeme gelmiştir. Tekele bağlı 32 yaprak tütün işletmesi ile 42 başmüdürlüğün kapatılması söz konusudur. Yukarıda sayısını verdiğim kadrolu işçi sayısı şu anda 2 700'e inmiştir. Önce, o bölgenin çocukları olan, emeğini bu işletmelerden kazanan geçici işçiler çalışamaz hale getirilirken, şimdi de üçte 2'si zaten kapı dışarı edilmiş olan kadrolu işçilerin tamamı kapı dışarı edilme noktasına gelmiştir. Bunlardan sadece 608 işçi arkadaşımızın emeklilik durumu söz konusudur. Emeklilikten söz açılmışken, Sayın Bakan, Tekelde uygulanan zorunlu emeklilikten bir an önce vazgeçilmelidir.

Değerli milletvekilleri, Tokat Sigara Fabrikası 1983 yılında hizmete açıldı. Bu fabrikanın Tokat'a kurulmasının nedeni, ilimizin merkez, Erbaa ve Niksar ilçelerinde yoğun tütün üretiminin yapılmasıydı. O tarihlerde yapılan tütün üretimi 7 000 tondur değerli arkadaşlarım. Şimdi ise, bu üretilen tütün miktarı 1 000 tona düşmüştür. Adını verdiğim ilçelerde, 1983 yılına kadar göçten bahsetmek mümkün değildi, şimdi ise tütün üretiminin yapıldığı köylerde yaşlılardan başka insanlara rastlamak mümkün değil; göç vermeyen köylerimiz göç verir hale geldi.

Bu duruma nasıl geldik; önce, tütün üretiminin girdi masrafları artırıldı, gübre ve tarımsal ilaç fiyatları, mazot gibi girdiler inanılmaz fiyatlara ulaşırken, tütün alım fiyatlarında, o yıllardaki girdi artışlarını bile karşılamayacak düzeyde bir artış gerçekleştirildi. Tütün üretiminin bir yıl boyunca sürmesi, ancak bir yılın sonunda, hatta, bazen yeni ürünün ekildiği tarihte, karşılığının ödenmesi, tütün üreticisini üretemez hale getirdi. Ardından, üretim ve kota konulunca yukarıda belirttiğim tablo ortaya çıktı. Tokat da koca bir sigara fabrikasına sahip; ama, tütün üretiminde ise yok olduğu bir il durumuna gelmiştir.

Değerli milletvekilleri, hükümetiniz, seçim meydanlarında kotaları kaldıracağını vaat etmişti; üçbuçuk yıl içerisinde bu konuda hiçbir girişimde bulunmamıştır. Tokat'ta kamunun iki büyük yatırımı vardır; Turhal Şeker Fabrikası ve Tokat Sigara Fabrikası. Bu iki fabrika özelleştirme kapsamı içerisindedir. Bu iki kuruluşun istihdam düzeyinde bir düşmenin olması veya tümüyle istihdamın ortadan kalkması durumunda, Tokat, Anadolu'nun orta yerinde bir köy olacaktır.

Sayın Bakan, bu kürsüden, Tokat Sigara Fabrikasına yeni makinelerin bu yılın mayıs ayında getirteceğinizi ifade etmiştiniz. Bu makineler Tokat ve Tekel için çok önemlidir. Dilerim, söz verildiği gibi makineler zamanında getirilir.

Değerli arkadaşlarım, bildiğiniz gibi, Sayın Bakan biraz önce konuştu, Malatya ve Adana Sigara Fabrikalarında kapatma olayının olmadığını ifade etti; ancak, bu ifade gerçeği göstermemektedir. Bildiğiniz gibi, geçtiğimiz aralık ayında Adana ve Malatya Tekel Fabrikaları da hükümet tarafından kapatılmıştır. Ancak, Tek Gıda-İş Sendikasının başta genel başkanı, genel yöneticileri ve çalışanları otuz günlük eylem sonucunda hükümetin almış olduğu bu karardan geri adım atıp vazgeçirmişlerdir; ancak, bir ay süreyle fabrikayı terk etmemişlerdir. Bunun üzerine, fabrikaların tekrar üretim yapacağı vaadi üzerine eylem sona erdirilmiştir. Bugün, fabrikalar açık; ama, üretim yapılmıyor; makineler ve fabrikadaki bütün üniteler çalıştırılmıyor. Çalışanlar, üretmek ve onurluca ücret almak istiyor. Neden fabrikalar bilinçli çalıştırılmıyor? Neden Tekel üzerinde oyunlar oynanıyor, oyunlara son verilmiyor?

Hükümeti, kurumlarla, fabrikalarla, insanlarla kavgaya son vermeye çağırıyorum.

Tekelin özelleştirme programının kapsamı dışına alınmasını diliyor, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Kişisel söz istemi, Sayın Zafer Hıdıroğlu, Bursa Milletvekili.

Buyurun Sayın Hıdıroğlu.

Süreniz 5 dakika.

ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, sayın milletvekili arkadaşlarım, 1113 sıra sayılı tütün yasasıyla ilgili konuşuyoruz.

Tabiî, burada dikkatimi çeken bir husus var, muhalefet partisinden arkadaşlar daha iyisinin olması için birtakım temennilerde bulundular. Bu, çok güzel bir şey, kendilerine teşekkür ediyorum; ama, bu yasa çıkmalıydı, güzel yasa. Fakat "bunun daha iyisi olmalı" dedikleri için, ben, bunun doğru bir muhalefet olduğunu düşünüyorum; daha iyisini mutlaka yaparız, ama, bunun iyi olduğu da en azından kabul ediliyor. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Şimdi, net ifadeyle -ben vaktimi de doldurmayacağım, buna gerek yok- hükümet, 2006, ek önergeyle 2007 yılında alım garantisi ilk defa veren bir hükümet. Ben, onun için hükümet üyelerine, başta Bakanım olmak üzere, bu işi hazırlayan Sayın Milletvekili Mahmut Göksu'ya, önergeyi hazırlayan, yasa teklifini getiren arkadaşlarıma ve biraz sonra inşallah oylamayla bitirilecek olan bu yasanın bu anlamda hayırlı olmasını diliyorum.

Ayrıca, bir şey daha var, 2005 yılında 630 trilyon civarında alım yapıldı. Bu 630 trilyon civarında özel ve Tekelin birlikte altığı alımın stopaj vergisinin 4'ten 2'ye düşürülmesi karşılığı ortalama 12-13 trilyon lira para da köylümüzün artı olarak cebine girecektir bu akşamdan, yani, bu yasa sizin oylarınızla geçtikten sonra. Onun için, ben, bu yasa teklifini veren Mahmut Göksu ve arkadaşlarına teşekkür ediyorum. Duyarlılık gösterdiği için Sayın Bakanıma ve Yüce Meclisin değerli üyelerine de desteklerinden dolayı teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Çanakkale Milletvekili Sayın İbrahim Köşdere; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

İbrahim Bey, süreniz 5 dakikadır.

İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; gecenin bu saatinde, yürürlük maddesi üzerinde söz almış gibi olduk; talebimiz o doğrultudadır.

Başından beri yasayı izliyoruz. Başta, 1113 sıra sayılı yasa teklifini Meclisimize getiren Milletvekilimiz Mahmut Göksu'ya gerçekten teşekkür ediyoruz.

Bir de güzel örneklik sergiliyoruz. İktidarıyla muhalefetiyle, tütün üreticimize vermiş olduğumuz desteği halkımız buradan izliyor. Ben de Çanakkale Milletvekili olarak, Yenice İlçemizde üretilen Agonya tütününün ne kadar önemli bir tütün olduğunu, buradan da, bu üreticilerimize başından beri her türlü desteği verdiğimizi, vermekte olduğumuzu ve vereceğimizi de ifade ediyorum. Hayırlara vesile olsun. Bu dayanışmanın sürekli olmasını diliyorum; çünkü, çıkardığımız yasalar, muhakkak, halkımızın menfaatları doğrultusundadır. Biz, halkımızın menfaatlarını iyi izliyoruz. Muhalefet de bu iyi izlemeye devam edecektir; devam ettiği sürece de, çok daha iyi değerler ortaya çıkacak.

Ben, bu duygu ve düşüncelerle, yasamızın hayırlara vesile olmasını diliyorum. Tütün üreticilerimizin karamsar olmaktansa, büyük bir umutla… Bu sektörün yaşatılması yönünde önemli destek verdiğimizi ifade ediyor, Heyeti selamlıyorum. Hayırlara vesile olsun. (Alkışlar)

BAŞKAN - Soru-yanıt bölümüne geldik. Süre 10 dakikadır.

Sayın Osman Coşkunoğlu, buyurun.

OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Espriyle cevabı vermeyen Sayın Maliye Bakanımız gitmiş; Sayın Devlet Bakanımıza soracağım.

"Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür" maddesi üzerine konuşuyoruz. Bakanlar Kurulu bu kanun hükümlerini yürütürken, tütünle ilgili işlemlerin süregittiği piyasada tüccar ile üretici arasında adil bir piyasa düzeni olduğuna inanıyor mu? Bu bir.

İkincisi, Türk tütünü bir markaydı, bu niteliğini kaybediyor. Öte yandan, küçücük Küba, Havana purosunu bütün dünyada marka gücüne eriştirebilmiş. Bu kanun hükümlerini yürütecek olan Bakanlar Kurulu, bu konuda herhangi bir politika geliştirmeyi düşünüyor mu bir markayı kaybetmemizi önlemek için?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Fikret Baloğlu.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Aslında, ben, Sayın Maliye Bakanına sormak istiyordum; çünkü, kendisi, 3 üncü maddede, yayımı tarihinde yürürlüğe girer maddesinde soru sorulamayacağına hükmettiler.

Bu 3 üncü madde "Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür" diyor. Sayın Bakan burada olsaydı nasıl yürüteceğini kendisine soracaktım; ama, kendisi burada bulunmadığı için Kabinenin Sayın Üyesine sormak zorundayım: Bu Kanunu uygulayacak Kabinede, büyük bir ihtimalle -pek memnun olmasak da- Sayın Maliye Bakanı da yer alacağına göre, kendisi, mazot fiyatlarındaki yüksekliğin tütün üretimine olumsuz etkilerini bu dönemde dikkate alacak mıdır?

İkincisi; bu kanunu yürütürken, Sayın Maliye Bakanı, Türk tütününün uluslararası bir marka olması için bir şey yapacak mıdır?

Sayın Maliye Bakanının, adalet kavramına çok saygılı olduğunu bu Meclis çok iyi biliyor; bu kapsam içinde soruyorum: Tokat Tütün Fabrikası Müdürünün görevden alınmasına ilişkin kararı, işlemi iptal eden mahkeme kararını uygulamamakta ya da dolayısıyla, uygular gibi gözüküp, bir gün içinde ikinci kez görevden almakta gene ısrar edip, bu yönetim biçimini sürdürecek midir?

Sayın Bakan, bu kanunu Bakanlar Kuruluyla birlikte yürütmeye çaba gösterirken, tütün alanlarını daraltmayacaklarını iddia eden ve bu nedenle halktan oy toplayan Partisinin halka verdiği sözü bu dönemde tutmayı düşünecek midir?

Sayın Bakan, bu kanunu yürütürken hangi ölçüler içinde yürütmeye devam edecektir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Anlaşıldı; siz, Feramus Beyin sorusunu sordunuz,ama..

Feramus Şahin.

FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Sayın Başkanım, Sayın Bakana şunu sormak istiyorum.

Sayın Bakan, biraz önce, Malatya ve Adana Sigara Fabrikalarında üretim yapılacağını ifade ettiler. Bu konuda bir tarih vermeleri söz konusu mudur? Yani, bu ay içerisinde, Adana ve Malatya'daki işçi arkadaşlarımız beş aydır çalışmamaktadırlar; ne zaman üretime başlayacakları konusunda bir tarih vermeleri söz konusu mudur?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Bakan…

DEVLET BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) - Sayın Başkan, zaten, sorulan soruların bir kısmı bu kanun teklifi görüşülürken gündeme geldi, bir kısmı konuşmacılar tarafından, bir kısmı Sayın Bakanın cevaplarında; eksik kalanlara da yazılı olarak cevap verilecektir.

Teşekkür ediyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, 3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum : Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tümünün oylamasından önce lehte ve aleyhte söz hakkı var milletvekillerimizin.

Lehte söz hakkını kullanmak isteyen Ümmet Kandoğan, Denizli Milletvekili.

Buyurun Sayın Kandoğan. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar; AK Parti sıralarından alkışlar[!])

Süreniz 5 dakika.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) -  Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Ancak 86 ncı madde hükmüne göre söz talebinde bulundum ve  ancak bu maddede görüşme ve konuşma imkânına sahip oldum. O bakımdan, AK Partili bütün milletvekillerine teşekkür ediyorum. Beni konuşturmamak uğruna, buraya çıkıp kanun teklifine "tasarı" diyenler, stopaj oranını yanlış söyleyenler, kanunla ilgisi olmayan şeyleri ifade eden milletvekillerini dinledikten sonra, bu metodun doğru bir metot olmadığını, halkın düşüncelerini, isteklerini burada dile getirmeye çalışan milletvekillerinin sesini kısmakla iktidarın bir yere varamayacağını bir kez daha altını çizmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, ben, bir de vatandaşlarımdan bir özür beyanında bulunmak istiyorum. Seçim meydanlarında, hep beraber, sizlerle beraber tütünde ve şekerpancarında kotanın kaldırılacağını gümbür gümbür söyledik. Sayın Başbakanın ifadeleriyle, "kotalar ayaklarımın altındadır" ifadesinden ilham alarak, ben de, Karaköy Meydanında, Güney'de, Kale'de ve Denizli'nin tütün üreten diğer yörelerinde tütün kotalarının ayaklarımızın altında olduğunu söyledim; ancak, şimdi, oralarda söylediğim bu sözlerden dolayı bütün tütün üreticilerinden özür diliyorum.

Gelinen bu noktada da, tütün üreticilerinin çok ciddî manada sıkıntı içerisinde olduklarını… Biraz önce Kale İlçesine bağlı Karaköy Beldesinden arayan vatandaşlarımızın 3 000 000 liraya tütünlerini satmak mecburiyetinde olduklarını ifade eden bir beyanı ve biraz önce, yine, Denizli'de AK Partili bir belde başkanının da, telefonla -ismimi de verebilirsiniz diye, bir telefon görüşmesinden dolayı- tütün üreticilerinin mağdur olduğunu ifade eden beyanları…

Bu kanun teklifinde, 2005 yılı içerisinde sözleşme yapan vatandaşlarımızla 2006 ve 2007 yılında yeniden sözleşme yapılması getiriliyor; ancak, 2005 yılında herhangi bir nedenle sözleşme yapamamış olan vatandaşlarımız ne yapacaklar; onlar da tütün üreticisi?! 2005 yılında, her ne sebeple olursa olsun, sözleşme yapamamış olan vatandaşlarımız, 2006 ve 2007 yılında mağdur olacaklardır.

Kanun teklifinin ilk gelen halinden, verilen önergeyle, en azından, 2005 yılı fiyatlarının ortadan kaldırılması olumlu bir gelişmedir. O bakımdan, bunu, ben, bir kazanç olarak kabul ediyorum.

Sayın Maliye Bakanımız burada yoklar. "Adana ve Malatya Sigara Fabrikalarının kapatılmayacağını" söyledi. Peki, Adana'da, aylardan beri çoluk çocuk perişan olan, soğukta, karda kışta fabrikada yatmak mecburiyetinde olan insanlar, acaba, gaipten bir ses duyup da mı eyleme başladılar? O sigara fabrikasının kapatılacağı bangır bangır bağırıldı, ifade edildi. Onun üzerine, o vatandaşlarımız, orada çalışan işçilerimiz, fabrikanın kapatılmaması için bir eylem içerisine girdiler.

Ben, Sayın Maliye Bakanının bugünkü konuşmasını bir taahhüt olarak kabul ediyorum ve Malatya ve Adana Sigara Fabrikalarının kapatılmaması gerektiğini bir kez daha ifade ediyorum.

Tütün stokları olduğu söyleniyor. Siz, Adana ve Malatya Sigara Fabrikalarında üretimi durdurursanız tütün stokları elbette artacaktır. Aylardan beri o fabrikalar çalışmıyor. Çalışmayan fabrikalarda, elbette, tütün de işlenmeyeceği için, o stoklar artmaya devam edecektir. Özrünüz kabahatinizden büyük.

Şimdi, bir kanun teklifi getiriyoruz, orada o kadar güzel sözler oluyor, sonra da, Sayın Samsun Milletvekili Ahmet Yeni -burada mı bilmiyorum- çıkıyor "biz popülist politika uygulamayacağız" diye bir ifadede bulunuyor. Şimdi, bu kanun teklifiyle getirilen, sağlanmak istenen husus ile Sayın Ahmet Yeni'nin söylediği hususlar birbiriyle uyumlu mu değerli milletvekilleri?!

Onun için, lütfen, bu tütünle ilgili -255 000 aileye düştü, 600 000'di- 255 000 ailenin en azından bundan sonraki geleceği için, lütfen, tütün üreticisine sahip çıkalım.

Sayın Göksu, burada, mutlaka bir tavzih istiyorum kendilerinden, tutanağı da getirdim, tutanaktan da okuyorum; eğer bu tütün üreticileriyle ilgili bu kanun çıkmazsa, bu vatandaşlarımız, köyünden, tarlalarından büyük şehirlere göç edeceklermiş, büyük şehirlerde… Okuyorum: "O insanlara kente geldiklerinde iş bulunamadığı zaman, bugün toplumda yaşanan kapkaç olaylarının, gasp olaylarının artmasında bir neden olabileceği..."

Şimdi, siz, tütün üreticilerini potansiyel bir gasp ve kapkaççı olarak görürseniz, burada yanlış yaparsınız.

 (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayın lütfen.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Toparlıyorum.

BAŞKAN - Bir de, lehinde söz aldınız, o konuda da, lehinde de bir şeyler söylerseniz…

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Söylüyorum.

O nedenle, ben, bu sözlerin, kastı aşan sözler olduğu inancındayım. O nedenle, Sayın Göksu'nun bu konuyu da bir tavzih etmesinde, en azından tütün üreticilerini moral yönünden desteklemek açısından ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.

İnşallah… Bu kanun teklifi, tütün üreticilerinin bütün dertlerine derman olmamıştır. Sadece, 2005 yılı içerisinde sözleşme yapan tütün üreticilerinin, 2006 ve 2007 yılında, sadece sözleşme yaptıkları miktar kadar, 2006 ve 2007'de yeniden sözleşme imkânı getirmiştir.

İnşallah, onların durumlarının daha iyi noktalara getirilmesi inancımı ifade ediyor, bu kanun teklifine olumlu oy vereceğimi bildiriyor ve sizleri saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri...

MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Sayın Başkan, bir açıklama yapabilir miyim?

BAŞKAN - Lütfen... O zaman yasayı tamamlayamayız.

MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Şöyle, bir cümlelik...

BAŞKAN - Süre doldu, süre doldu. Siz de, yasanın çabuk çıkmasını en çok isteyenlerdensiniz. Lütfen...

MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Açıklama yapmamı özellikle ifade etti.

BAŞKAN - Bitirelim.

Şimdi teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir; hayırlı olsun; tütün üreticilerimize yararlı olması dileğimizdir.

Değerli milletvekilleri, alınan karar gereğince, Mustafa Güngör'ün öldürülmesinin aydınlatılması amacıyla kurulan 10/185 esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun 1056 sıra sayılı raporu ile kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 28 Mart 2006 Salı günü, saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati. 20.56