DÖNEM:
22 YASAMA
YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
CİLT : 114
76 ncı Birleşim
16 Mart 2006 Perşembe
İ
Ç İ N D E K İ L E R
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- YOKLAMA
III.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEMDIŞI
KONUŞMALAR
1.- Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın,
Bulgaristan'ın baraj kapaklarını açması sonucu Edirne'de son günlerde meydana
gelen sel taşkınlarının önlenmesi için Meriç, Arda ve Tunca Nehirlerinin ıslahı
ve Suakacağı Barajı Projesinin bir an önce tamamlanmasının önemine ilişkin
gündemdışı konuşması ve Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin cevabı
2.- Edirne Milletvekili Rasim Çakır'ın,
Bulgaristan'ın baraj kapaklarını açması sonucu Edirne'de son günlerde meydana
gelen sel taşkınlarının önlenmesi için Meriç, Arda ve Tunca Nehirlerinin ıslahı
ve Suakacağı Barajı Projesinin bir an önce tamamlanmasının önemine ilişkin
gündemdışı ko-nuşması ve Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin cevabı
3.- Elazığ Milletvekili M. Necati
Çetinkaya'nın, Çanakkale Zaferinin 91 inci yıldönümüne ilişkin gündemdışı
konuşması
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- (10/81, 234, 286) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili,
sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/1000)
IV.-
ÖNERİLER
A) SİYASÎ
PARTİ GRUP ÖNERİLERİ
1.- Gündemdeki sıralamanın yeniden
düzenlenmesine ilişkin CHP Grup önerisi
V.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş
ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici
Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S.
Sayısı: 305)
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve
Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030)
(S. Sayısı: 904)
3.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve 4
Milletvekilinin, Türk Tabipleri Birliği Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 35 Milletvekilinin,
23.1.1953 Tarihli ve 6023 Sayılı Türk Tabipleri Birliği Kanununun 3224 Sayılı
Yasa ile Değişik 60 ıncı Maddesinin Birinci Fıkrasının Değiştirilmesi Hakkında
Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu
(2/672, 2/604) (S. Sayısı: 1069)
4.- Değişik Adlar Altında İlave Ödemesi
Bulunmayan Memurlara ve Sözleşmeli Personele Ek Ödeme Yapılması ile Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1171) (S. Sayısı: 1103)
VI.-
SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın,
İzmir Liman İşletmesi personelince kurulan kooperatifle ilgili iddialara
ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/11195)
*Ek cevap
2.- Antalya Milletvekili Osman ÖZCAN'ın,
Antalya'nın Serik İlçesindeki turistik mağaranın yoluna ilişkin Başbakandan
sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/12025)
3.- Gaziantep Milletvekili Abdulkadir
ATEŞ'in SSK ve Bağ-Kurun, sağlık kuruluşlarına olan borçlarına ilişkin sorusu
ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/12088)
4.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün,
İzmir'de yapılması planlanan çinko geri kazanım tesisine ilişkin sorusu ve
Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/12091)
5.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un,
Çatalan Barajından sağlanan içme suyunun kalitesine ilişkin sorusu ve Çevre ve
Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/12092)
6.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, Antalya'nın bir köyünün yol ve içme suyu sorununa ilişkin sorusu
ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/12138)
7.- Bilecik Milletvekili Yaşar TÜZÜN'ün,
kuş gribi vakalarında alınan önlemlere ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep
AKDAĞ'ın cevabı (7/12168)
8.- Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in,
kuş gribine yönelik tedbirlere ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın
cevabı (7/12169)
9.- Kars Milletvekili Selami YİĞİT'in, kuş
gribine karşı alınan önlemlere ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın
cevabı (7/12171)
10.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın,
yoksulluk ve işsizlik sorunlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/12207)
11.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
Bursa'nın Gemlik İlçesindeki bazı köylerin sulama sorununa ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/12232)
12.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
Bursa'nın Gemlik İlçesindeki bir köyün sulama sorununa ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/12233)
13.- Şanlıurfa Milletvekili Turan
TÜYSÜZ'ün, İşsizlik Sigortası Fonunun değerlendirilmesine ilişkin sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/12287)
14.- Ordu Milletvekili İdris Sami
TANDOĞDU'nun, İşsizlik Sigortası Fonuna ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/12288)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te
açılarak beş oturum yaptı.
Bingöl Milletvekili
Mahfuz Güler, Bingöl İline bağlı Karlıova İlçesinin düşman işgalinden
kurtarılışının yıldönümüne, İlçede meydana gelen depremin birinci yılında,
bölgenin fay hattı üzerinde bulunması nedeniyle ileride meydana gelebilecek
afetlere karşı tedbir alınmasının önemine,
İzmir Milletvekili Canan
Arıtman, 14 Mart Tıp Bayramı münasebetiyle, Sağlıkta Dönüşüm Projesinde görülen
aksaklıklara,
Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Yılmazcan, yenilenebilir enerji kaynaklarından biyodizelin
ülke ekonomisine kazandırılmasının yararına, üretiminin sürekliliğinin
sağlanması için yapılması gerekenlere,
İlişkin gündemdışı birer
konuşma yaptılar.
Kazakistan Meclisi Dış
İlişkiler, Savunma ve Güvenlik Komitesi,
Belçika Senatosu Dış
İlişkiler ve Savunma Komisyonu,
Hollanda Temsilciler
Meclisi Savunma Komisyonu,
Başkanı ve beraberindeki
parlamento heyetinin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin konuğu olarak resmî
temaslarda bulunmak üzere ülkemizi ziyaretinin uygun bulunduğuna ilişkin
Başkanlık tezkereleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan'ın Monako'ya yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin
Başbakanlık tezkeresinin,
Gündemin Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler Kısmının 311 inci sırasında yer
alan 1047 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 7 nci sırasına, 318 inci
sırasında yer alan 1067 sıra sayılı kanun tasarısının 8 inci sırasına, 11 inci
sırasında yer alan 1090 sıra sayılı kanun tasarısının 9 uncu sırasına, 343 üncü
sırasında yer alan 1113 sıra sayılı kanun teklifinin 10 uncu sırasına, 342 nci
sırasında yer alan 1112 sıra sayılı kanun tasarısının 11 inci sırasına
alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine ilişkin
Danışma Kurulu Önerisinin, yapılan görüşmelerden sonra,
Kabul edildikleri
açıklandı.
Yaş sebze, meyve ve kesme
çiçek ile narenciye üretimindeki ve ihracatındaki sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla, Genel Kurulun 15.2.2006
tarihli 63 üncü Birleşiminde kurulan (10/81, 234, 286) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonu üyeliklerine, siyasî parti gruplarınca gösterilen adaylar
seçildiler.
Başkanlıkça, Komisyonun
başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yapmak üzere toplanacağı gün,
saat ve yere ilişkin duyuruda bulunuldu.
Genel Kurulu ziyaret eden
Suriye-Türkiye Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı Muhammed Hallak ve
beraberindeki heyete Başkanlıkça "Hoşgeldiniz" denildi.
Gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
3 üncü sırasında bulunan,
Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S.
Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon
raporu henüz gelmediğinden;
4 üncü sırasında bulunan,
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısının (1/1030)
(S. Sayısı: 904),
5 inci sırasında bulunan,
Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve 4 Milletvekilinin, Türk Tabipleri Birliği
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili
Kemal Kılıçdaroğlu ve 35 Milletvekilinin, 23.1.1953 Tarihli ve 6023 Sayılı Türk
Tabipleri Birliği Kanununun 3224 Sayılı Yasa ile Değişik 60 ıncı Maddesinin
Birinci Fıkrasının Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/672, 2/604) (S.
Sayısı: 1069),
Görüşmeleri, ilgili
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından;
Ertelendi.
6 ncı sırasında bulunan,
Değişik Adlar Altında İlave Ödemesi Bulunmayan Memurlara ve Sözleşmeli
Personele Ek Ödeme Yapılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının (1/1171) (S. Sayısı: 1103),
görüşmelerine devam olunarak, 3 üncü maddesi üzerinde bir süre görüşüldü. 3
üncü madde üzerinde verilen bir önergenin oylanması sırasında istem üzerine
elektronik cihazla yapılan yoklamalar sonucunda Genel Kurulda toplantı
yetersayısı bulunmadığı anlaşıldığından;
16 Mart 2006 Perşembe
günü, alınan karar gereğince saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime 19.46'da
son verildi.
Sadık
Yakut |
|
|
Başkanvekili |
|
|
|
Bayram Özçelik |
Türkân Miçooğulları |
|
Burdur |
İzmir |
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati :14.00
16 Mart
2006 Perşembe
BAŞKAN :
Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER : Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin
76 ncı Birleşimini açıyorum.
II.- Y O K
L A M A
BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama
yapacağız.
Yoklama için 5 dakika süre vereceğim.
Sayın milletvekillerinin, oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını
bildirmelerini; bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini; buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını,
görevli personel aracılığıyla, 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı
yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın
milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.
Gündemdışı ilk söz, Edirne'de yaşanan sel
felaketiyle ilgili söz isteyen Edirne Milletvekili Necdet Budak'a aittir.
Buyurun Sayın Budak. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
III.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Edirne
Milletvekili Necdet Budak'ın, Bulgaristan'ın baraj kapaklarını açması sonucu
Edirne'de son günlerde meydana gelen sel taşkınlarının önlenmesi için Meriç,
Arda ve Tunca Nehirlerinin ıslahı ve Suakacağı Barajı Projesinin bir an önce
tamamlanmasının önemine ilişkin gündemdışı konuşması ve Çevre ve Orman Bakanı
Osman Pepe'nin cevabı
NECDET BUDAK (Edirne) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Edirne'de meydana gelen sel taşkınıyla ilgili söz
almış bulunmaktayım; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Edirneli hemşerilerimize öncelikle geçmiş
olsun diliyorum. Can kaybının olmaması, Edirne'de en büyük tesellimiz olmuştur.
Sel taşkınının olmasıyla birlikte,
Başbakanımıza, Dışişleri Bakanımıza, İçişleri Bakanımıza taşkınla ilgili
bilgiler verilmiş ve Edirne Valiliğinde bir kriz masası oluşturulmuştur.
Özellikle Edirnemizin Karaağaç
Mahallesinde yaşanan sel taşkını nedeniyle vatandaşlarımızın bölgeyi boşaltması
konusunda uyarılar yapılmış ve temel ihtiyaçları giderilmiştir.
Afet İşleri Genel Müdürlüğümüzden, hemen,
acilen 500 milyar lira, Valiliğimize, bu ihtiyaçlar için ödenek çıkarılmış ve
Başbakanımız, kendisine bağlı Acil Durum Yönetimi Genel Müdür Yardımcılığından
da, hemen 250 milyar lira ödeneği Edirne'ye aktarmıştır. Bu ödeneklerin devamı
da gelecektir.
Bu anlamda, Valiliğimiz, askerî
personelimiz ve Kızılayımız gerekli tedbirleri almışlar ve bölgede can kaybının
yaşanmamasına yol açmıştır. Bu nedenle, katkısı olan herkese, buradan, Edirne
Milletvekili olarak teşekkür ediyorum.
Biz, ayrıca, dün Enerji Bakanımız Hilmi
Güler ve Bayırdırlık Bakanımız Faruk Özak'la birlikte helikopterle sel
bölgesinin üzerinde dolaştık, tespitlerde bulunduk, vatandaşlarımızı dinledik.
Serhat şehri Edirnemiz, yaklaşık kırk yıldır, aralıklı olmakla birlikte, sel
taşkınına maruz kalmaktadır; çünkü, Edirnemiz, uluslararası Arda, Tunca ve
Meriç nehirleriyle iç içedir. Bu üç nehrin yağış havzası yüzde 97 olup, bu
yağış havzasının neredeyse tümü Bulgaristan'da yer almaktadır. Arda ve Tunca,
Meriç'le birleşerek, İpsala-Enez hattından, Saros Körfezinden denize
dökülmektedir. Sonuçta, bütün yağışın yüzde 97'si Bulgaristan'dan geliyor,
yüzde 2'si Türkiye'den, yüzde 1'i ise Yunanistan'dan gelmektedir. Tabiî ki,
Bulgaristan'daki bu yağış havzaları üzerinde toplam 15 adet baraj
bulunmaktadır. Türkiye'de bu selin ortaya çıkışının esas nedeni,
Bulgaristan'daki bu barajların doluluğu, karların erimesi ile sağanak yağışlar
nedeniyle komşumuzun baraj kapaklarını açması sel taşkınına yol açmıştır. Bu taşkınların
yaşanmaması için, Bulgaristan'ın, barajlarını kontrollü bir şekilde yönetmesi
ve nehirlere suyu kontrollü bir şekilde vermesi gerekmektedir. Komşumuz
Bulgaristan, uluslararası su hukuku kurallarına ve uluslararası hukuka uymak
zorundadır ve bu anlamda keyfî hareket etme hakkına sahip değildir. Bu anlamda
da, Dışişleri Bakanlığımız ve yetkililerimiz, Bulgaristan Hükümetine gerekli
uyarıları yapmışlardır.
Bu taşkının yaşanmaması için, artık,
Edirne'de Suakacağı Barajının yapılması şart olmuştur. Uzun yıllardır sözü
edilen bu proje bir türlü ele alınamamıştır; ancak, baraj yapımıyla ilgili
olarak yaklaşık iki yıldır Maliye Bakanlığımız, Enerji Bakanlığımız bir çalışma
içerisindedir. Biz, Edirne milletvekilleri olarak da, 8 Nisan 2005'te, iki bakanımızla
birlikte Sofya'ya bir ziyaret yaptık ve Suakacağı projesini, ilk kez resmî
anlamda, DSİ Genel Müdürümüzle birlikte, Bulgaristan Başbakanına, Enerji
Bakanına, Su Bakanına, brifingle, karşılıklı tartışarak, konuşarak sunduk.
Orada da ortak çalışma grupları oluşturuldu, heyetler gidip geldi -28 Nisanda,
30 Şubatta- onlar geldiler geçtiğimiz bir yıl içerisinde, Enerji Bakanları
Türkiye'ye geldiler, burada Enerji Bakanımızla görüşmeler yaptılar, çalışmalar
yapıldı, baraj yeri tespitleri ortaya konuldu ve bütün bu çalışmalardan sonra,
6 Haziran 2006'da da Suakacağı Barajıyla ilgili olarak kesin karar
verilecektir.
Bizim, burada, maddî anlamda Suakacağı
Barajını yapma anlamında hiçbir problemimiz yok; ancak, Suakacağı Barajının
yerinin yüzde 80'i Bulgaristan'a ait, yüzde 20'si ise bizim tarafımızda. Tabiî,
yıllardır, özellikle Bulgaristan'ın da belli bir rejimden gelişi, siyasî olarak
bu projeye bakması, bu sel taşkınlarının -aralıklı da olsa- bu projenin
yapılmaması nedeniyle ortaya çıkmasına yol açmıştır. Bu barajı biz maddî olarak
yapmaya da hazırız. Bu barajın yapılmasıyla hem elektrik üretilebilecek hem
tarımsal sulama hem de taşkınların önlenmesi için seddeler
oluşturulabilecektir.
Son günlere kadar ele alınmayan, yıllardır
bir kenara terk edilen ve uluslararası bir hukukun söz konusu olduğu bu projeyi
yapmak için her türlü maddî ve hukuksal girişimlerimizi ciddî bir şekilde
sürdürmekteyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Budak, lütfen,
toparlayabilir misiniz.
Buyurun.
NECDET BUDAK (Devamla) - Toparlıyorum.
Biz, uzun yıllardır yaşanan bu sorunu
gidermek için elimizi taşın altına koyuyoruz. Şu anda, taşkının önlenmesi için,
Enerji Bakanımız dün sel bölgesindeydi ve seddeler için hemen 10 trilyon
ayrılmasına olanak sağlandı ve 10 trilyon, seddeler için ve yeni bir makine
parkı yapımı konusunda da girişimler başladı.
Yine, Bayındırlık Bakanlığımız dün bölgede
incelemelerde bulundu. Karaağaç
Mahallesinde ve etraf köylerde barınma ve benzeri sıkıntılar hemen vatandaşlarımız
için giderilmiş, Karaağaç semti de "genel hayatı etkiliyor bölgesi"
olarak nitelendirilmiştir. Acil Yardım Destekleme Fonundan da Valiliğimiz kriz
masasına destekler sürmektedir. Suların çekilmesiyle birlikte de Tarım Bakanlığımız gerekli tespitleri yaparak, bu
zararların önlenmesi için gerekenler yapılacaktır.
Ben, buradan, bir kez daha, Edirneli
hemşerilerime geçmiş olsun diyorum. Başka illerde ve başka bölgelerde
yaşanmamasını diliyorum; ama, bu barajı, hükümetimiz, bu Parlamento,
iktidarıyla muhalefetiyle yapacağımıza inanıyorum.
Saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Budak.
Gündemdışı ikinci söz, aynı konuda söz
isteyen Edirne Milletvekili Rasim Çakır'a aittir.
Buyurun Sayın Çakır. (CHP sıralarından
alkışlar)
2.- Edirne
Milletvekili Rasim Çakır'ın, Bulgaristan'ın baraj kapaklarını açması sonucu
Edirne'de son günlerde meydana gelen sel taşkınlarının önlenmesi için Meriç,
Arda ve Tunca Nehirlerinin ıslahı ve Suakacağı Barajı Projesinin bir an önce
tamamlanmasının önemine ilişkin gündemdışı konuşması ve Çevre ve Orman Bakanı
Osman Pepe'nin cevabı
RASİM ÇAKIR (Edirne) - Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; Edirne İlimizde yaşadığımız sel felaketiyle
ilgili gündemdışı söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Maalesef, son yıllarda, her yıl gereken
önlemlerin alınmaması, Meriç, Arda ve Tunca nehir yataklarının ıslah edilememiş
olması, yapmamız gereken baraj ve göletleri yapamamış olmamızdan kaynaklanan sebeplerle,
yine, bu yıl, geçtiğimiz yıldan daha büyük bir şekilde, Edirne İlimiz,
mahalleleri ve köyleriyle beraber su altında kaldı.
Öncelikle, ben, Edirneli hemşerilerime
geçmiş olsun diyorum. Onların acılarını ve ıstıraplarını anlıyorum,
hissediyorum ve ortak olmaya gayret ediyorum.
Dün, Sayın Genel Başkanımız Deniz
Baykal'la beraber, Edirne Milletvekilleri Nejat Gencan, ben ve Mehmet Sevigen, bir heyet oluşturup, derhal,
herkesten önce Edirnemize koştuk. Gördüğümüz tablo yürekler acısı. Evler su altında,
evlerin içerisindeki eşyalar ziyan olmuş, insanlar sokakta tiril tiril
titriyor, okullarda barındırılıyor, bölgede elektrik yok, okullarda kalorifer
yanmıyor, yollar mahvolmuş, kanalizasyon tertibatları mahvolmuş ve Edirneli,
devletten, hükümetten bir şeyler umuyor, bir şeyler bekliyor.
Biraz para gitmiş; ama, orada zarar gören
Valilik değil, Valiliğe gönderdiğiniz para değil, orada zarar gören Edirne
Belediye Başkanlığı. Edirne Belediyesinin kanalizasyonu gitti, yolları gitti.
Onları Edirne Belediyesi yapacak. Edirne Belediye Başkanına kaç para
gönderdiniz?!
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul)- Niye
bağırıyorsun?!
RASİM ÇAKIR (Devamla) - Söz atıldı da
ondan…
Zarar gören, Edirne Belediyesidir; bu
zararları yapacak, yerine getirecek Edirne Belediyesidir. Edirne Belediyesi de,
bütün Edirnelilerindir; ama, maalesef, şu ana kadar Edirne Belediyesi
çaresizlik içindedir; Maliye Bakanlığı tarafından hesaplarına haciz konmuş,
üzerinde haksız soruşturmalar açılmaya çalışılan bir durumda, eli kolu
bağlanarak sevgili Edirnelilere hizmet etmeye çalışıyor.
Değerli arkadaşlarım, bu anlayış doğru
değil, bu anlayış hakkaniyetli değil, bu anlayış adaletli değil. Edirne
Belediyesine para göndermek, hizmet göndermek, Edirne Belediye Başkanına
göndermek demek değildir, Edirnelilere göndermek demektir.
Lütfen, ben burada, Yüce Meclisin önünde
uyarıyorum; hükümetimizin, değerli bakanlarının, Edirne Belediyesine de sahip
çıkmasını, dolayısıyla, Edirne Belediyesi aracılığıyla Edirnelilere sahip
çıkmasını arzu ediyorum.
Üçbuçuk yıl oldu iktidarınız. Bu sel
felaketi ilk değil, son da olmayacak; ama, bizim Meriç Nehrinin yatak ıslahıyla
ilgili, Arda ve Tunca'nın yatak ıslahıyla ilgili müthiş bir Devlet Su İşleri
gücümüz var. Bugüne kadar yapılmadı, bugün yapılacağı söyleniyor. Daha ne kadar
bekleyeceğiz?!
Suakacağı Barajı, yeni bir proje değil.
Suakacağı Barajı, Edirnelilerin on yıllar önce tespit ettiği, Deniz Baykal'ın
Enerji Bakanı iken "evet, buraya bu baraj yapılmalıdır" dediği bir
baraj…
MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Niye yapmamışlar?!
RASİM ÇAKIR (Devamla) - Ama, maalesef,
üçbuçuk yılda Suakacağı Barajıyla ilgili herhangi bir şey yok ve hâlâ, felaket
anında insanların yaralarının en fazla kanadığı, canının en fazla yandığı bir
noktada "Suakacağı Barajıyla ilgili şunları şunları şunları yapmaya gayret
ediyoruz" sözleri ve taahhütleri var. Artık, hükümet ve hükümetin
sözcülerinin, yapacaklarını, edeceklerini değil, yaptıklarını konuşmaları lazım
ve bu felaketleri Edirne hak etmiyor. Edirne bir tarih kenti. Biz, dün helikopterde,
Fatih Sultan Mehmet'in dünyaya geldiği Osmanlı sarayının sular altında olduğunu
gördüğümüzde yüreklerimiz acıdı. Bırakın o sarayın yeniden inşaıyla ilgili
yatırımların yapılmadığını, onu sular altında görmek... Üç gün sonra Balkan
şehitlerinin anma gününü yapacağız; ama, şehitliğin bulunduğu yerde insan
boyundan fazla su var.
Sadece felaket anlarında yetkililerin
bölgeye gidip insanlara geçmiş olsun demek, onların acılarını bir nebze olsun
paylaşmak değildir mesele; mesele, bunları unutmamaktır ve unutturmamaktır.
Biz, üçbuçuk yıldan beri -iktidarın
hafızası zayıf; ama, bizim hafızamız çok kuvvetli- şuraya şu para, buraya bu
para, onu yapıyoruz, bunu yapıyoruz sözlerini hep duyduk; ama, yapıp bitirilen
ve Edirnelilerin hizmetine sokulan hiçbir şeye de şahit olamadık.
Değerli Maliye Bakanının "maliyenin
kasası bende, paranın tozu gelse Edirne'yi ihya eder" sözleri hâlâ
kulağımızda; ama, biz, paranın atom zerreciğini bile, maalesef, göremedik.
Lütfen, önümüzdeki günleri, gerek iktidar
partisinin Edirne milletvekilleri gerekse hükümet, daha ciddî, daha doğru
değerlendirsin, Edirnelilere söz, boş vaat değil, gerçek, somut hizmet ve
yatırım götürsün.
Bu vesileyle, değerli basın mensuplarına
şükran borçluyuz Edirneliler olarak; anı anına, dakikası dakikasına olayları
bütün Türkiye kamuoyuna gösterdikleri, naklettikleri için, orada gece gündüz
nöbet tutarak görev yaptıkları için şükran borçluyuz. Eğer onlar olmasaydı bu
konu bu kadar gündemlere gelmezdi. Demek ki, medyanın önemi burada bir kez daha
ortaya çıkıyor. Edirneliler olarak onlara da bir şükranımı sunuyorum ve sevgili
hemşerilerime yeniden geçmiş olsun dileklerimi ifade ediyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çakır.
Gündemdışı konuşmaya Çevre ve Orman Bakanı
Sayın Osman Pepe cevap vereceklerdir.
Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Kocaeli)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum ve
Edirne'de meydana gelen bu sel felaketinde zarara uğrayan Edirneli vatandaşlarımıza geçmiş olsun
diyorum.
Değerli milletvekilleri, Edirne'de sıkça
tanık olmuş olduğumuz bu sel felaketi, Balkanlar'da, Romanya ve Bulgaristan'da
yaşanan aşırı yağışların, yağan karların erimesinden baraj kapaklarının
açılmasıyla izah ediliyor. Aslında, işin başka bir boyutu olduğunu da, burada,
antrparantez belirtmekte zannediyorum ki fayda var.
Dünyada, iklim değişikliğinin bölgelerde
nasıl neticeler doğurduğunu, sellerin arttığını, felaketlerin arttığını, doğal
afetlerin arttığını, kasırgaların arttığını görüyoruz. Bunlar, aslında, küresel
ısınmanın ve iklim değişikliğinin kaçınılmaz bir neticesidir. Ancak,
Edirne'deki meydana gelen bu sel felaketi, bir baraj yapılmasıyla alakalı, tek
başına burada izah edilemez; çünkü, Bulgaristan'la hemen sınırın üzerinde
yapılacak olan bir barajın çok önemli bir kısmı Bulgar tarafını
ilgilendirmektedir. Dolayısıyla da, Bulgaristan'ın birtakım hassasiyetleri
münasebetiyle, bu baraj, bugüne kadar yapılamamıştır. Dışişleri, bu konuyla
alakalı, elbette ki çalışmalarını yapıyor. Devlet Su İşlerinin, burada, bu
çapta bir barajın yapılmasında maddî imkânları müsait olmasına rağmen, bunu
planlayıp, bölgenin bu sıkıntılarla sıkça karşılaşmaması için gerekli planlar
ve projeler hazır olmasına rağmen, iki ülke arasındaki, bu söz konusu olan ve
çokça da uluslararası toplantılarda mesele olarak karşımıza çıkan sınır aşan
sular meselesi bağlamında, karşımızdaki bir sıkıntı olarak ortada duruyor ve
neticesinde de, bizim Edirneli vatandaşlarımız, bunun bedelini, tarlalarının su
altında kalmasıyla, işyerlerinin, fabrikalarının, konutlarının, hayvan
barınaklarının su altında kalmasıyla acı bir şekilde ödüyorlar. Ümit ediyorum
ki, artık, bundan sonra bu tür tablolar karşımıza çıkmayacak; çünkü, Bulgaristan'la
bu konuda yapacak olduğumuz bir anlaşmayla, bu mesele, inanıyorum çözülecektir.
O noktada ileri adımların atıldığını, burada Edirneli vatandaşlarıma ve siz
değerli milletvekili arkadaşlarıma da ifade etmek istiyorum.
Tabiî, Sayın Çakır, Edirne'de vuku bulan
bu sel felaketinde, Edirne Belediyesinin uğramış olduğu zarardan bahsettiler.
Sayın Çakır, keşke, burada, daha önce bu Parlamentoda milletvekili olarak
bulunsaydı, geçtiğimiz dönemdeki uygulamaları görmüş olsaydı, hükümetlerin
belediyelere herhangi bir doğal afette nasıl siyasî davrandıklarını bilmiş
olsaydı ve bugün AK Partinin, bizim Hükümetimizin, evet AK Parti
Hükümetlerinin, iktidar-muhalefet ayırımı olmaksızın…
RASİM ÇAKIR (Edirne) - Yapmayın Sayın Bakan…
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE
(Devamla) - Bakın, bütün belediyelere…
RASİM ÇAKIR (Edirne) - Yapmayın… Geçmiş
kötü örnekler örnek değildir.
ERDOĞAN KAPLAN (Tekirdağ) - Siz daha fazla
yapıyorsunuz Sayın Bakan!.. Evet…
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen…
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE
(Devamla) - Arkadaşlar…
BAŞKAN - Lütfen, sayın milletvekilleri…
ERDOĞAN KAPLAN (Tekirdağ) - Ayırım
yapıyorsunuz, evet, Sayın Bakan!..
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE
(Devamla) - Arkadaşlar, ben matematiğin
diliyle konuşuyorum; yani, siyasetin ağdalı dilini burada kullanmamaya, o
üslubu seçmemeye gayret ediyorum; ama, muhalefete mensup arkadaşlarımızın da,
siyaset hafızalarını bir tazelemekte, zannediyorum fayda vardır.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Refah-Yol Hükümetinde
de aynısı oluyordu, sizin de olduğunuz dönemde.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE
(Devamla) - Bakın…
BAŞKAN - Sayın Kandoğan… Sayın Kandoğan,
lütfen, oturur musunuz.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Aynısı mı
oluyordu, öyle mi yapılıyordu?!
BAŞKAN - Sayın Kandoğan…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Öyle mi
yapılıyordu?!
BAŞKAN - Lütfen Sayın Kandoğan…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Siz hükümet
oldunuz, öyle mi yapıyordunuz?!
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Otur
yerine… Otur…
BAŞKAN - Sayın Bakan, lütfen Genel Kurula
hitap eder misiniz siz.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE
(Devamla) - Değerli milletvekilleri,
bizim Hükümetimiz şunu yapıyor: İktidar ve muhalefet milletvekili… Bakın,
burada hepimizin böyle bir felaket üzerinden siyaset yapmamız şık değil. Bu tür
siyaset anlayışı, muhalefete prim yaptırmıyor.
Arkadaşlar, benim söylediğim şeylerin,
elimizde, elle tutulur belgeleri var, dokümanları var. Eğer aksi bir şey varsa,
getirin, onu konuşalım, onu tartışalım; ama, bakın, şunu söylüyorum: Hangi partiye
mensup olursa olsun, belediyelere, Sayın Başbakanımızın bizzat talimatı şudur;
Bayındırlık Bakanlığına, İller Bankası marifetiyle verdiği talimat şudur Sayın
Başbakanın: "Ne kadar borcu olursa olsun, yüzde 40'ını keseceksiniz, yüzde
60'ını tahakkuklarının göndereceksiniz." Bu, CHP'li belediye için de,
Edirne Belediyesi için de, İzmir Belediyesi için de, AK Parti belediyesi için
de, DEHAP belediyesi için de, DYP belediyesi için de, bütün belediyeler için
geçerlidir; ama, ben, şu Parlamentoda üç dönem bulunuyorum, hiçbir dönemde,
bugünkü gibi belediyelere objektif ve eşit muamele edilmemiştir. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Bakın, şunun altını çizmekte fayda var:
Afet katsayısı vardı daha önce…
SONER AKSOY (Kütahya) - Bunun altını bir
çizelim, kabul etsinler.
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) - Bunu hepimiz
yaşadık; ama, kabul etmiyorlar.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Devamla)
- Arkadaşlar, bunu belediye başkanları biliyorlar, yaşayanlar biliyorlar.
Ben şunu söyleyeyim size: Afet katsayısı
uygulamaları vardı daha önce. 5 katsayıya kadar, yani, normal tahakkuklarının 5
katına kadar, belediyeler, herhangi bir afet vuku bulduğunda, altyapıda uğramış
oldukları zararlarının tazminiyle, onların imarıyla, ihyasıyla alakalı
destekler alırlardı. Hayatında hiçbir zaman afete uğramamış ve uğraması mümkün
olmayan belediyelerin 5 katsayı aldığını; ama, depremin ağır yükünün büyük
faturalarını ödeyen ilçelerin, il belediyelerinin ise, farklı siyasî
partilerden olması münasebetiyle, ne yazık ki, bakın, ne yazık ki…
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - 1 katsayı…
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Devamla)
- Evet; 1 katsayıyla onlara para verilirken, kendi partilerinden olan
belediyelerde, bir damla su düşmemesine rağmen, Allah esirgesin, deprem, sel,
heyelan felaketi görmemesine rağmen onlara 5 katsayı verildiği, bu, şu milletin
kürsüsünden defalarca bizim tarafımızdan da ifade edilmiştir.
İSMET ATALAY (İstanbul) - Ama yargılanıyor
şimdi.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Devamla)
- Ama, değerli arkadaşlar, biz, Edirne'deki zarar gören çiftçilerimizin
zararları, sular çekildikten sonra, mahallinde, gidecek olan komisyonların
yapacak oldukları çalışmalarla tespit edilecek ve tazmin edilecektir.
Karayollarında, ulaştırmada uğranılan zararlar tazmin edilecektir. Belediyenin…
Sayın Çakır'a ve buradan Edirne milletvekillerine -iktidar ve muhalefetiyle- ve
buradan da Edirneli vatandaşlarımıza sesleniyorum ve diyorum ki; Edirne'de
uğranılan zararlar, altyapıda, kanalizasyonda, yolda belediyenin uğramış olduğu
zararlar elbette ki tazmin edilecek, bunların gereği yerine getirilecektir;
bundan herkesin emin olması lazım. (AK Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
RASİM ÇAKIR (Edirne) - İşte bunu söyle!
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Halkın zararı
ne olacak? Evini su basmış, ekini tahrip olmuş.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Devamla)
- Halkın zararı elbette ki tespit edilecek; yapılacak olan çalışmalarla, tespit
komisyonlarının tutanaklarına göre gerekli tazminat ödenmesi gerekenlere
tazminat ödenir; gerekli kolaylıklar sağlanacaktır, kredisi varsa
ertelenecektir, faizleri ertelenecektir. Bugüne kadar Hükümetimizin bu konuda
yapmış olduğu uygulamalar, Edirne'de de neleri nasıl yapacağımızın en canlı
örnekleridir diyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Gündemdışı üçüncü söz, Çanakkale Zaferinin
91 inci yıldönümü münasebetiyle söz isteyen Elazığ Milletvekili Mehmet Necati
Çetinkaya'ya aittir.
Buyurun Sayın Çetinkaya. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
3.- Elazığ
Milletvekili M. Necati Çetinkaya'nın, Çanakkale Zaferinin 91 inci yıldönümüne
ilişkin gündemdışı konuşması
M. NECATİ ÇETİNKAYA (Elazığ) - Sayın
Başkan, Yüce Meclisin çok değerli üyeleri; konuşmalarıma başlamadan önce
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Mart ayı, Türk Milletinin yeniden var
oluşunun en önemli olaylarının yaşandığı bir aydır, kutsal bir ay. 21 Aralıkta,
1921'de…
Evet arkadaşlar…
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri… Sayın
Milletvekilleri…
Sayın Baştopçu… Sayın Baştopçu…
M. NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla) - Evet, bu
ay, hakikaten, bütün dünyanın yok etmek için işbirliği yaptığı, ittifak etmiş
olduğu ve güçlerine, zahirî güçlerine güvenerek, istilacı güçlerin “artık
sonudur" dedikleri Türk Milletinin yeniden yokluk içinde şahlanışının
muazzam bir günüdür 18 Mart Çanakkale Zaferi ve öyle bir zaferdir ki, şair, onu
"bedrin aslanları ancak bu kadar şanlıydı" sözüyle kutsallaşmıştır,
kutsamıştır. Niye bedrin aslanları ancak bu kadar şanlıydı? Bir benzetme
vardır, bir incelik vardır orada;
çünkü, manevî inanışımızın büyük lideri Peygamberimiz "eğer 314
kişi burada yok olursa, sana kulluk yapacak tek bir insan kalmayacaktır"
diyerek Allah'a yakarmıştır ve burada da, işte, eğer Çanakkale geçilmiş olsaydı, bugün yeryüzünde bir Türk kalmayacak
ve dolayısıyla, müstevliler, amellerini gerçekleştirmiş olacaktı. İşte, bunun
içindir ki, Büyük Atatürk "ben size taarruzu, ölmeyi emrediyorum"
diyerek tarih yazan o şanlı zaferin komutanı, Çanakkale'deki Türk askerinin
manevî gücünü şöyle anlatıyordu: "Karşılıklı siperler arası sekiz metre,
yani ölüm muhakkak… Birinci siperdekiler, hiçbiri kurtarılamayarak, kamilen
düşüyor; ikinci siperdekiler, onların yerine geçiyor. Fakat, ne gıpta edilecek
itidal ve tevekkül ki, öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor,
hiçbir tereddüt bile göstermiyor; sarsılmak yok! Okuma bilenler, ellerinde
Kur'an-ı Kerim cennete girmeye
hazırlanıyor; bilmeyenler, kelimei şahadet getirerek yürüyorlar. Bu, Türk
askerinin ruh kuvvetini gösteren şayanı hayret ve tek bir misaldir. Emin
olmalısınız ki, Çanakkale Muharebesini kazandıran, bu yüksek ruhtur"
diyordu Mustafa Kemal Atatürk.
Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli
üyeleri; işte, Çanakkale Zaferi, köleliği hiçbir zaman kabul etmemiş ve daima
efendi ve hür yaşamış Türk Milletinin kahramanlık destanıdır. Bu zaferi, o
zamanın Genelkurmay Başkanı ve Harbiye Nazırı Enver Paşa, her köşede,
Osmanlının her köşesinde vatan için mücadele eden, savaşan birliklere,
maneviyatını güçlendirmek için, bizzat kendisi telgraflarla bildirir. İlk
bildirdiği yer, Hicaz demiryollarının son durağı olan El Muazzam İstasyonundaki
Kuşçubaşı Eşref Beydir. Aynı zamanda Kuşçubaşı Eşref Bey, Teşkilat-ı Mahsusanın
ilk kurucusudur -cumhuriyetin- ve der ki: "Zafer kazanıldı."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çetinkaya, buyurun.
M. NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla) - O sırada
orada bulunan subaylar ve bütün birliklerin mevcudu, büyük bir bayram
havasıyla, fevkalade büyük sevinçle, bu coşku içinde âdeta sermest olurlar;
fakat, onların arasında bir kişi vardır, kara yağız bir insan, büyük bir
haykırışla ağlar ve hemen istasyonun kuzeyinde, hurmalıklara gider; gecedir, ay
bedirdir, sırtını bir hurma ağacına dayatır ve orada sabahlara kadar hüngür
hüngür ağlar, bir şeyler yazar, sabah ezanıyla birlikte yine istasyona gelir,
Kuşçubaşı Eşref Beye der ki: "Eşref, eğer, bundan sonra ölürsem, artık,
gam yemem; çünkü, bu zafer, yeniden bu milletin dirilişi ve kurtuluşunun en
önemli müjdesidir." İşte -o sırada, o Çanakkale Şehitlerinin yazarı millî
şair ve aynı zamanda İstiklal Marşımızın büyük yazarı Mehmet Âkif'tir bu- der
ki:
"Vurulup tertemiz alnından uzanmış
yatıyor;
Bir Hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler
batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş,
asker!..
Gökten ecdat inerek öpse o pak alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhidi...
Bedrin aslanları ancak, bu kadar şanlı
idi...
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
Gömelim gel seni tarihe desem, sığmazsın.
Ebr-i nisanı açık türbene çatsam da tavan,
Yedi Kandilli Süreyyayı uzatsam oradan;
Sonra gök kubbeyi alsam da, rida namiyle,
Kanayan lahdine çeksem bütün
ecramiyle…" (AK Parti sıralarından alkışlar)
"…Türbedarın gibi ta fecre kadar
bekletsem;
Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem;
Ey şehit oğlu şehit, isteme benden makber,
Sana ağuşunu açmış duruyor
Peygamber." (AK Parti sıralarından alkışlar)
Evet, işte İstiklal Savaşımız budur. Evet,
Âkif, işte İstiklal Marşımızda da dediği gibi:
"Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür
yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış?
Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner,
aşarım;
Yırtarım dağları, enginlere sığmam
taşarım" diye, 12 Martta bu kürsüde, bu Gazi Meclisi kürsüsünde İstiklal
Marşımızın 10 kıtasını Hamdullah Suphi, o günün Millî Eğitim Bakanı okurken,
değerli meslektaşlarım, bu Meclis 15 dakika ayakta alkışlamıştır, büyük
Atatürk'le birlikte. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Bu Gazi Meclisin bir mensubu olarak, bu
zaferin coşkusuyla, bu ebed müddet var olacak büyük Türk Milleti ve Misakımillî
hudutları, sınırları içinde daima hür ve müstakil olarak kalacak, muasır
medeniyet seviyesini millî şuurla, millî ruhla yeniden kazanacak siz değerli
arkadaşlarımızın birlik ve beraberlik şuuruyla tekrar o günleri kutluyor ve
müteveffa şehitlerimizin ruhları önünde tazimle eğiliyor, hepinizi saygıyla ve
kemali edeple selamlıyorum.
Sağ olunuz, var olunuz. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Çetinkaya.
AHMET SIRRI ÖZBEK (İstanbul) - Sayın
Başkan… Sayın Başkan, yerimden kısa bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN - Ne hakkında açıklayacaksınız?
AHMET SIRRI ÖZBEK (İstanbul) - Sayın
konuşmacı, hepimizi duygulandırdı; keşke bu tavrını Diyarbakır olağanüstü hal
bölgesine atandığı zaman da gösterseydi. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Lütfen…
SONER AKSOY (Kütahya) - Onu da siz yapın
canım! Onu da siz yapın!
BAŞKAN - Sayın Özbek, usulle bağdaşmayan
bir tarz. Lütfen…
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın, Genel Kurula sunuşları
vardır.
Yaş sebze, meyve ve kesme çiçek ile
narenciye üretimindeki ve ihracatındaki sorunlar hakkında kurulan (10/81, 234,
286) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun, başkan, başkanvekili, sözcü
ve kâtip seçimine dair bir tezkeresi vardır; okutuyorum:
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- (10/81,
234, 286) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Geçici Başkanlığının,
Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin
tezkeresi (3/1000)
15.3.2006
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Komisyonumuz, başkan, başkanvekili, sözcü
ve kâtip üyelerini seçmek üzere 15.3.2006 günü saat 17.00'de B Blok 2 nci kat 4
üncü bankodaki Araştırma Komisyonu Toplantı Salonunda 14 üyeyle toplanmış ve
aşağıda isimleri yazılı sayın üyeler belirtilen görevlere seçilmişlerdir.
Fikret Badazlı |
|
|
Antalya |
|
Komisyon Geçici Başkanı |
Adı
ve Soyadı Seçim Bölgesi Aldığı Oy
Başkan Ali
Er
Mersin 14
Başkanvekili Osman Kaptan Antalya 14
Sözcü Mustafa
Eyiceoğlu Mersin 14
Kâtip Ali
Aydınlıoğlu Balıkesir 14
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun,
İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup,
oylarınıza sunacağım.
IV.-
ÖNERİLER
A) SİYASÎ
PARTİ GRUP ÖNERİLERİ
1.-
Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin CHP Grup önerisi
16.3.2006
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 16.3.2006 Perşembe günü
(bugün) yaptığı toplantısında, siyasî parti grupları arasında oybirliği
sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin İçtüzüğün 19 uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Haluk Koç
Samsun
Grup Başkanvekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmının 330 uncu sırasında yer alan 1088 sıra sayısının bu kısmın 7 nci
sırasına, 337 nci sırasında yer alan 1104 sıra sayısının bu kısmın 8 inci
sırasına alınması önerilmiştir.
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
önerisi üzerinde, lehinde olmak üzere söz isteyen Bülent Baratalı, İzmir
Milletvekili.
Buyurun Sayın Baratalı. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın Baratalı, süreniz 10 dakikadır.
BÜLENT BARATALI (İzmir) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az
önceki, İçtüzüğümüzün 19 uncu maddesi gereğince sıra sayısı 1088 ve 1104 olan
iki kanun teklifinin gündeme alınması konusunda lehte görüşlerimi belirtmek
için söz almış bulunmaktayım; şahsım ve Grubum adına Yüce Meclise saygılarımı
sunuyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
1088 ve 1104 sıra numaralı kanun teklifleri, Türk Silahlı Kuvvetlerinde
astsubay olarak hizmet vermiş sonra emekliye ayrılmış Türk Silahlı Kuvvetleri
mensuplarının mağduriyetlerinin bir ölçüde giderilmesine ilişkin teklifler idi.
Bu teklifler, süresi içinde, kırkbeş gün içinde, İçtüzük gereğince komisyonlarında
değerlendirilmemiş idi. Biz de, bunun üzerine, değerli arkadaşım Enver Öktem'le
beraber, yine İçtüzüğün bize verdiği olanaktan yararlanarak 37 nci madde
gereğince bir önerge verdik ve Yüce Meclis burada oybirliğiyle bu iki teklifin
sıraya alınmasını kabul etti; yani, şu anda, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin
astsubaylarla ve binbaşılarla ilgili iki teklifi görüşülmek için sırada
bekliyor; ancak, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun bugün bunların sıraya
alınması konusunda yaptığı teklif, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu tarafından
reddedilmiştir. Şimdi, öncelikle, bir teşekkürümü belirteyim; Meclis, iki
teklifi de kabul etmiştir ve sıraya almıştır; ancak, bugün görüşülmesi
reddedilmiştir.
Değerli arkadaşlar, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu olarak, Meclisin şu anda gündeminde bulunan ve görüştüğümüz
Değişik Adlar Altında İlave Ödemesi Bulunmayan Memurlara ve Sözleşmeli
Personele Ek Ödeme Yapılması Hakkındaki Kanun Tasarısından sonra, biz, bunların
sıraya alınmasını teklif etmiştik. Yani, Türkiye'deki 2 800 000 civarındaki
kamu görevlisinin 1 400 000'ini ilgilendiren ve değişik adlar altında eködemesi
bulunmayan memurların durumunun görüşüldükten sonra bunun görüşülmesini
istemiştik; ama, bu, çeşitli gerekçelerle kabul edilmemiştir. Yani, başta,
kamuoyu ve ilgililer tarafından bir tepki gösterilmesin diye gündeme alınan ve
samimî olduğuna inandığım bu görüş, bugün tamamen tersi bir düşünceyle gündeme
alınmamıştır. Bunu doğru bulmuyorum. Bunun hiçbir yasal gerekçesi de yoktur.
İşte Millî Savunma Bakanına soralım, Genelkurmaya soralım, komisyonlarda bir
görüş belirttikten sonra bunları yapalım düşüncesi doğru bir düşünce değildir;
çünkü, benim yaptığım araştırmalarda, bu kanun teklifini verirken, burada
Genelkurmayın görüşü de bellidir, Türk Silahlı Kuvvetlerinin görüşü de
bellidir, Millî Savunma Bakanlığının görüşü de bellidir. Bu görüşler bellidir
ve neden komisyonlarda kırkbeş gün bekleme süresi içinde bunlar dile
getirilmemiştir ve komisyon sıralarına alınmamıştır şeklinde bir soruyu da
burada sormak gerekmektedir.
Yine, değerli arkadaşlar, 40+40'la ilgili
Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği bütün önergeler hem komisyonda hem de burada
reddedilmektedir. Hatta, bir nezaket kuralı vardır, bir karşılıklı kabulü
vardır Meclisin; komisyonlarda görüşülen konular, verilen haklar, Meclis Genel
Kurulunda, bugüne kadar, çok fazla geri alınmamıştır; ta ki, dün, Meclisin
yaptığı bir birleşimdeki duruma kadar. Bakın, az önce söylediğim 1103 sıra
sayılı kanun tasarısının 3 üncü maddesinin (g) bendinde genel idarî hizmetleri sınıfında
çalışan, genel idarî hizmetleri sınıfında görev yapan memurların durumunu bir
nebze iyileştiren bir teklif Plan ve Bütçe Komisyonunda kabul edilmesine
karşın, dün, burada, bir önergeyle, bu yardımcı genel idarî hizmetler
sınıfındaki memurların ve sözleşmelilerin hakları geri alınmaya çalışılmıştır
değerli arkadaşlar. Yani, bunlar kimdir; Maliye Bakanlığı devlet bütçe
uzmanları, sosyal güvenlik uzmanları, çalışma uzmanları ve bunun gibi genel
idarî hizmetler sınıfında çalışan memurların Plan ve Bütçe Komisyonunda iki
grubun kabulüyle kararlaştırılan hakları burada geri alınmaya çalışılmaktadır.
Yani, burada hangi grubun samimî hangi grubun samimî olmadığı düşüncesini yüce
halkımızın takdirlerine sunuyorum. Değerli milletvekilleri, bu konuyu böyle belirttikten
sonra, kanun teklifine gelmek istiyorum.
Şimdi, üstsubaylardan sayılan binbaşılar,
211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununun ilgili maddesine göre
binbaşılar üstsubaylardan sayılmıştır. Astsubaylarda bunların eşiti, iki
kademeli başçavuşlarla kıdemli başçavuşlardır. Bunlar üstsubay sayılmasına
karşın, değerli arkadaşlar, maalesef, bugüne kadar bunlar temsil tazminatı
alamamaktadırlar. Genelkurmayın bu konuda görüşü vardır, Türk Silahlı
Kuvvetlerinin bu konuda görüşü vardır, Millî Savunma Bakanlığının bu konuda
görüşleri vardır. Sadece Maliye Bakanlığının karşı görüşü nedeniyle, yasal
hakları olmasına karşın, her türlü koşulları olmasına karşın, bu saydığım
Silahlı Kuvvetler mensuplarına temsil tazminatı verilmemektedir. Temsil tazminatı
alan ve alamayan bir binbaşı ile yarbay arasında hemen hemen ayda 500 YTL
civarında bir aleyhte fark bulunmaktadır.
Değerli arkadaşlar, Türk Silahlı
Kuvvetlerinin bazı mensupları, elimdeki çizelgeye göre, yoksulluk sınırının
altında yaşamaktadır. Bunlar da, kıdemli binbaşıdan aşağıya doğru giden ast
rütbeler, teğmene kadar; yine, astsubay sınıfından kademeli kıdemli
başçavuşlardan astsubay çavuşlara kadar giden rütbelerdir. Bunlar, maalesef,
şimdi yoksulluk sınırı altında yaşama tutunmaya çalışan Türk Silahlı
Kuvvetlerinin mensupları ve emeklileridir.
Az önce ben Sayın Çetinkaya'nın güzel bir
konuşmasını dinledim. Kendisini kutluyorum. Bakın değerli arkadaşlar, bu
arkadaşlarımızı, bu kuvvet mensuplarını biz her yere gönderdik. 18 Martta
Çanakkale Deniz Zaferini kutlayacağız. Çanakkale Deniz Zaferinde, o süngülerin
altındaki bu en büyük savaşta, en büyük siper savaşında işte bu personel de
vardı Sayın Çetinkaya. Biraz sonra oylanacak, özellikle sizin oyunuza bakmak
istiyorum. O güzel konuşmanızın arkasından, işte bu zaferi yazanların şimdiki
sefalet durumlarını eğer düzeltmek istiyorsak, nutukların yanında, biraz da
icraatta bunları yapmaya çalışalım. (CHP sıralarından alkışlar)
Dumlupınarları bunlar yaptı; Birinci,
İkinci İnönü Zaferlerini bunlar kazandı, Sakarya Savaşını bunlar kazandı,
Başkomutanlık Meydan Savaşını kazananların içinde bunlar da vardı.
"Kore'ye git" dediniz, gittiler; "Kıbrıs'a git" dediniz,
gittiler; emir aldılar, sonunda aynen Mustafa Kemal'in dediği gibi "üç
dakika sonra öleceklerini biliyorlardı."
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Elindeki
Kur'an'la.
BÜLENT BARATALI (Devamla) - Okuma yazma
bilenler ellerindeki Kur'an'la, okuma yazma bilmeyenler ellerinde Kur'an ve
okuyarak, üç dakika sonra ölüme gidenlerin, emri reddetmeyenlerin başında bunlar
da vardı değerli arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, eğer Gabarlarda, Tendüreklerde Türk
Bayrağı dalgalanıyorsa, işte bu personel de bunların arkasında var. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bunlara bir şeyler verelim. IMF'nin
direktifleri arkasına saklanmayalım değerli arkadaşlar. Burada bir nüans
yapalım. Bu gazilere, yoksulluk sınırı altında yaşamaya mecbur bıraktığımız bu
insanlara şimdi bir şeyler vermeye çalışalım. Hepsi bunların 100 000 kişi
değerli arkadaşlar. Anadolu'nun bağrından çıkan bu insanlara, açlık sınırı
altında yaşama tutunmaya çalışan, o üniformanın onurunu hiçbir zaman ayak
altında tutmayan bu insanlara, değerli arkadaşlar, burada, bu gazi Mecliste,
sizin de söylediğiniz gibi, bir şeyler vermeye çalışalım. Türkiye'nin büyüklüğü,
Türkiye'nin bütçesi, bence, bunu vermeye yeter diye düşünüyorum.
Şimdi televizyonlarının başında,
ölenlerin, şehitlerin çocukları ve onurlu kadınları ve çok az bir parayla
yaşamaya çalışan astsubaylar, binbaşılar, bir hakkın teslimini bu gazi Meclisten
bekliyorlar.
Ben, bu düşünceyle, bu teklife evet
diyeceğinizi biliyor, bu başlangıçtaki samimiyetinizi burada görmenin
mutluluğunu…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BÜLENT BARATALI (Devamla) - Bitiriyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Baratalı.
BÜLENT BARATALI (Devamla) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Burada, bu kararın mutluluğunu bu gazi
Meclisten tatmayı bekliyorum. Bu düşüncelerle, hepinize saygı ve sevgiler
sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Baratalı.
Grup önerisinin lehinde söz isteyen, İzmir
Milletvekili Enver Öktem; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, bir
lehte, bir aleyhte yapmadınız.
BAŞKAN - Sayın Koç, niye heyecanlanıyorsunuz!
HALUK KOÇ (Samsun) - Bir lehte, bir
aleyhte yapılırdı Sayın Başkan.
BAŞKAN - Kura çekeceğiz Sayın Koç, aleyhte
söz için.
Buyurun Sayın Öktem.
ENVER ÖKTEM (İzmir) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sizleri, şahsım ve üyesi bulunduğum Cumhuriyet Halk
Partisi adına, saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, 926 sayılı Türk
Silahlı Kuvvetleri Personel Yasasının bazı maddelerinin değiştirilmesi, bazı
maddelerin ilavesiyle ilgili yaklaşık bir yıl önce verdiğimiz kanun teklifinin
gündeme alınması, bundan birkaç oturum önce yapılan oylamada kabul edilmişti.
Bugün de, Danışma Kurulu marifetiyle, bunun ön sıralara alınmasını talep ettik;
ancak, Danışma Kurulunda bu önerimiz kabul görmedi ve Genel Kurulumuz
marifetiyle bunu ön sıralara almak için söz almış bulunuyorum, bu teklifimizi
önermek için.
Tabiî, buradaki amacımız değerli
arkadaşlarım, halen görüşülmekte olan devlet memurlarımıza, sözleşmeli
personelimize yapılmak istenen kimi ek katkıların, kanun teklifinin
görüşülmesini daha ileriki sıralara attırmak değil; öncelikle o kanun
görüşülsün, bitirilsin ve daha sonra da Silahlı Kuvvetlerimizle ilgili bu kanun
görüşülsün talebinde bulunmaktayız.
Değerli arkadaşlarım, aslında bu
teklifimiz, ayakları havada olan bir teklif değil. Bugün 100 000 civarında
astsubayımız, halen, fiilen Genelkurmayımızda, Türk Silahlı Kuvvetlerimizde
görev yapmaktadırlar. Bir o kadar subayımız ise, buradan emekli olmuşlardır.
Yaklaşık 200 000 insanımızı ilgilendiren, aileleriyle birlikte
değerlendirildiğinde -bana verilen rakamlar eğer doğruysa- yaklaşık 1 200 000
yurttaşımızı direkt ilgilendiren bir kanun teklifidir.
Bu kanun teklifimizi yaparken, aslında
Anayasada var olan hakları kullanmak için bu teklifi yapmış bulunuyoruz.
Türkiye'de, sadece, Anayasanın verdiği haktan yararlanamayan tek kesim,
maalesef, astsubaylardır değerli arkadaşlarım. Anayasamızın başlangıç
maddesinde "bu ülkenin yurttaşları, bu ülkenin, hem nimetlerinden hem de
külfetlerinden eşit bir şekilde yararlanırlar" denilmektedir; ama, maalesef,
bugüne kadarki uygulamalarda, astsubaylarımız bunun külfetinde sorumluluk
sahibi oldukları halde, nimetlerine gelindiğinde, herhangi bir paylaşımın söz
konusu olmadığını görmekteyiz.
Değerli arkadaşlarım, şu anda, bizi,
Türkiye'nin birçok ilinde bu astsubaylarımız da izlemektedirler. Hakkârisinden
Antalyasına, oradan İzmirine, Edirnesine, Vanına, Karsına kadar şu anda bu
arkadaşlarımız bizi izlemektedirler. Astsubaylarımız, 1967 yılında çıkartılan
bu kanunla beraber bu haklardan yararlanmaya başlamışlardır; 67 yılından bu
yana bu kanuna 29 tane geçici madde ilave edilmiştir, 83 tane ek geçici madde
ilave edilmiştir; maalesef, bu 29 ve 83 maddeye rağmen bugüne kadar
astsubaylarımızla ilgili herhangi bir iyileştirme söz konusu olmamıştır.
İstenilenler de çok farklı, afakî şeyler
değildir. Başlangıçta, astsubaylarımız, öğrenim olarak, ortaöğrenim düzeyinde
öğrenim görmüşlerdir; ama, bugün yüzde 50'yi aşkın insanımız yüksekokul
mezunudur, üniversite mezunudur; hatta, bunların kimisi lisans eğitimi almıştır,
daha üst lisans eğitimleri almıştır ve giderek eğitimleri yükselmektedir.
Türk Silahlı Kuvvetleri ülkemizin
gözbebeğidir, astsubaylarımız da Türk Silahlı Kuvvetlerimizin âdeta belkemiğini
oluşturmaktadırlar; bir iskeleti hüviyetindedirler bu insanlar. Bunlar,
Türkiye'nin en zor gününde, Türkiye çıkarları söz konusu olduğunda, her türlü
olayda, rahatlıkla sorumluluklar yüklenmiş ve bu sorumlulukları yerine
getirirken de gerekirse canlarını feda etmekten çekinmeyen insanlardan
oluşmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, yüksekokulu bitirmiş
olduğu halde 1 inci derecenin 4 üncü kademesine kadar yükselemeyen tek kesim de
bu insanlardır. Değerli arkadaşlarım, bizim getirdiğimiz bu kanun teklifinde
bunların derecelerini, kademelerini yeniden düzenlemek istiyoruz, kıdemlerine
uygun haklarını kendilerine teslim etmek istiyoruz. Daha önce çıkarılan yasal
düzenlemelerde, Kara Harp Okulunda iki yıllık yüksekokulu bitiren subaylarımız,
dört yıllık üniversiteyi bitirmişçesine bütün hakları kendilerine teslim
edilmiştir. O dönemde astsubaylarımızın okuyabileceği okullar söz konusu
olmadığı için bu haklardan yararlanamamışlardır. Taleplerimizden birisi de,
emekli olan bu yurttaşlarımızla ilgili, bunların da yüksekokul bitirmişçesine
kendilerine daha önce verilen hakların teslimini sağlamakla ilgilidir.
Değerli arkadaşlarım, astsubaylarımız,
gerçekten Türk Silahlı Kuvvetlerimizin belkemiği demiştim. Millî Savunma
Bakanlığımız, bir yıl önce verdiğimiz bu kanun teklifimizi, her nedense, bir
türlü komisyonların gündemine getirmedi; ancak, Genel Kurulumuz, bunu direkt
gündeme alarak buradaki zaafı gidermeye çalıştı. İddia odur ki,
Genelkurmayımızın, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin bu kanun teklifine karşı
çıkışıyla ilgilidir. Kesinlikle böyle bir şey söz konusu değildir. Türkiye Büyük
Millet Meclisi, halkın temsilcisidir; milletvekilleri, halkın temsilcisidir; bu
Parlamentonun üzerinde başka bir gücün olduğunu herhalde söylemek mümkün
değildir.
Şu anda astsubaylarımız bu oturumu
izlemektedirler ve onlar inanmaktadırlar ki, Türkiye Cumhuriyetini temsil eden
Parlamento, kim ne derse desin, eğer, bu kanun teklifi mantığa uygunsa, yüreğe
uygunsa, akla uygunsa, millî iradenin tecellisini bu Parlamento sağlayacaktır
ve inanıyorum ki, astsubaylarımız, bu teklif geçtiği takdirde de, yine, bu
Parlamentonun huzuruna selamla duracak kadar da bu olayın eğitimini almış
insanlardır.
Değerli arkadaşlarım, ben, bu
Parlamentonun, birçok kanunu, uzlaşarak, aklın gereğine uygun davranışlar
sergileyerek, kanun teklifinin, muhalefetten, iktidardan geldiğine bakmaksızın
bir uzlaşma ortamında çıkarabileceğine inanıyorum ve bu kanun teklifi çıktığı
takdirde, inanıyorum ki, bu 200 000 yurttaşımızı, aileleriyle birlikte 1 200
000 yurttaşımızı sevindireceğiz ve bir haksızlığı gidermiş olacağız. Bu
haksızlık, aynı zamanda, değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin bir hukuk devleti
olduğu gerçeğini de ortaya çıkartacaktır; çünkü, burada talep edilen hak, hem
ülke sınırları içerisindeki hukukla ilgilidir hem de evrensel hukuk ilkeleriyle
uyumludur. Eğer, bunu biz gerçekleştiremezsek, Türkiye'de hukuktan,
demokrasiden bahsetmek söz konusu olmayacaktır.
Bu duygu ve düşüncelerle sizlere tekrar
saygılarımı sunuyor ve bu önerimize desteğinizi bekliyorum. Önerimize olumlu oy
kullandığınız takdirde, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin belkemiğini oluşturan
astsubaylarımızın da size olan sevgi ve saygısı kat kat artacaktır.
Bu düşüncelerle, saygılarımı sunuyor,
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Öktem.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grup
önerisinin aleyhinde söz isteyenlerle ilgili kura çekiyorum: Eyüp Fatsa, Ordu;
Hüseyin Özcan, Mersin.
Önerinin aleyhinde söz isteyen Eyüp Fatsa,
Ordu Milletvekili.
Buyurun Sayın Fatsa. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
EYÜP FATSA (Ordu) - Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun Grup
önerisinin aleyhinde söz aldım; bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu, bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine bir ilave ve
gündeme bir katkı sağlamak amacıyla bir Danışma Kurulu talebinde bulundu.
İçtüzüğün 37 nci maddesine göre, yine Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna mensup
milletvekili arkadaşlarımızın ayrı ayrı verdikleri -İzmir Milletvekili Sayın
Bülent Baratalı ve 21 arkadaşının, yine İzmir Milletvekili Enver Öktem ve 14
arkadaşının- Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının, özellikle de astsubay
seviyesinde ve binbaşıdan aşağı görev yapan subaylarının özlük haklarıyla
alakalı veya birtakım sıkıntılarının giderilmesine yönelik kanun tekliflerinin,
Meclisin 1103 sıra sayılı kanun tasarısından hemen sonraya alınmasıyla alakalı
bir önerileri oldu. Ancak, Danışma Kurulunda bir mutabakat sağlanamadığı için
Genel Kurulda bu grup önerisi görüşülüyor.
Değerli arkadaşlar, bu her iki kanun teklifi,
daha önce Türkiye Büyük Millet Meclisinde yine İçtüzük gereği görüşülmüş ve
gündeme alınması kararlaştırılmış. Bugün de, gündemin ön sırasına alınmasıyla
alakalı Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun teklifi Danışma Kurulunda görüşüldü.
Aslında, bir mutabakat sağlanamadı demek biraz doğruyu ifade etmez; fakat, bazı
çekincelerle beraber bu mutabakatın sağlanmadığını ifade etmek istiyorum.
Her iki kanun teklifi de Türk Silahlı
Kuvvetleri mensuplarımızın özlük haklarıyla alakalı bir düzenlemedir. Biz, dolayısıyla,
bu kanun teklifleriyle ilgili bir görüş beyan etmeden önce, Millî Savunma
Bakanlığı ve Türk Silahlı Kuvvetleri adına Millî Savunma Komisyonunda görev
yapan Silahlı Kuvvetler mensubu arkadaşlarımızla da görüştük. Bu tür bir talep
olduğunu; dolayısıyla, bunların gündemin ön sırasına alınarak görüşülmesi
talebi olduğunu ifade ettiğimizde, kendileri de, özellikle Sayın Bülent
Baratalı ve 21 milletvekili arkadaşının vermiş olduğu teklifle alakalı, az da
olsa çekincelerinin olduğunu; ama, genel olarak içeriğine katıldıklarını ifade
ettiler. İzmir Milletvekili Sayın Enver Öktem ve 14 milletvekili arkadaşı
tarafından verilen önergeye katkı sağlamayı düşündüklerini; yani, buna katkı
sağlamak istiyoruz, bizim de bu konuda, bunlara ilave olarak verebileceğimiz
düşüncelerimiz var, fikirlerimiz var; dolayısıyla, bunların Millî Savunma
Komisyonunda görüşülerek ve Millî Savunma Komisyon üyelerinin ve özellikle de
Millî Savunma Komisyonunda Türk Silahlı Kuvvetleri adına komisyonda görev alan
arkadaşların, temsil ettikleri kesim adına buna katkı sağlamak istediklerini
ifade ettiler. Biz, bu düşüncemizi, bu görüşmelerimizle ilgili fikirlerimizi,
Danışma Kurulunda da, parti sözcüleri arkadaşlarımıza ifade etmiştik; yine,
aynı noktadayız.
Arkadaşlar, içerik itibariyle, aşağı
yukarı iki kanun teklifi de birbirine yakın kanun teklifleridir. Eğer, bunlar
birleştirilerek komisyonda görüşülürse, komisyonun ve Millî Savunma Komisyonu
üyelerinin de buna teklifleri ve düşünceleri ifade edilir, katkıları
sağlanırsa, ben öyle zannediyorum ki, parti gruplarının bunların görüşülmesinde
ve kanunlaştırılmasında destek olacağı kanaatindeyim; yani, bunu, kendi Grubum
adına da söylüyorum.
Tabiî, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin
omurgasını oluşturan, özellikle, gerçekten hem teknik hem eğitim hem idarî
kadrolarında önemli görevler ve sorumluluklar yüklenen astsubaylarımızla ilgili
yapılacak yasal düzenlemeye, bütün siyasî parti gruplarının, hiçbir önyargıya
katılmadan ve kapılmadan destek vereceği noktasındaki samimî kanaatimi de
sizlerle ve kamuoyuyla paylaşmak isterim.
Buradaki durum, bunların birleştirilerek
Millî Savunma Komisyonunda görüşülmesi ve Millî Savunma Komisyonu üyelerinin
de, temsil ettikleri kurum adına buna katkılarının sağlanması ve
birleştirilerek Genel Kurula gelmesi noktasında, biz de AK Parti Grubu olarak
yardımcı olacağımızı huzurlarınızda ifade ediyorum.
Aslında, her ne kadar Grup önerisinin
aleyhinde söz almış olsam bile, ifadelerimden de anlaşıldığı gibi, bunun
aleyhinde bir söz söyleme imkânımız da yoktur. Bu, önemli bir sosyal meseledir;
dolayısıyla, biz, bundan sonraki süreçte meselenin…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Buyurun Sayın
Başkan!.. Buyurun!.. Aleyhte söz alıp, ama, aleyhte söz söylemiyor!.. (AK Parti
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Kandoğan, lütfen, oturur
musunuz.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Dünkü aynı
uygulama!.. Aynısı!..
BAŞKAN - Lütfen Sayın Kandoğan.
Sayın Fatsa, buyurun.
EYÜP FATSA (Devamla) - Sayın Başkan, Sayın
Arkadaşımızın gerçekten bazı şeyleri anlama ve ifade etme noktasında sıkıntı
çektiği kanaatindeyim. Ben, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun Grup önerisinin
aleyhinde söz aldığımı ve dolayısıyla, oyumuzun da bu yönde olacağını ifade
ederek söze başladım. Ben, gelen tekliflerin içeriğiyle ilgili ve teklifin
taraflarıyla ilgili düşünceleri ifade etmeye çalıştım. Yani, bazı
arkadaşlarımız bazı meseleleri anlama noktasında sıkıntı çekiyorlarsa, elma ile
armudu birbirine karıştırıyorlarsa, böyle bir sıkıntıları varsa, onun
giderileceği mekân burası değildir.
Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, her iki
önergenin de, teklifin de Millî Savunma Komisyonunda birleştirilip görüşülmesi
ve ilgili tarafların da teklifinin ve buna olan katkılarının sağlanmasıyla
Genel Kurula gelmesi noktasında bizim de Grup olarak yardımcı olacağımızı ifade
ediyorum.
Bundan dolayı, gündeme alınması noktasında
olumlu oy veremeyeceğimizi ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Fatsa.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan,
yerimden çok kısa bir açıklama yapabilir miyim, müsaade ederseniz…
BAŞKAN - Hayır Sayın Koç.
Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisi
üzerinde söz isteyen, Mersin Milletvekili Sayın Hüseyin Özcan; buyurun.
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle, Edirne'de pazar günü ve bugün de hâlâ devam
eden sel felaketi dolayısıyla bütün Edirnelilere ve bütün ülkemize geçmiş olsun
diyoruz; ama, keşke, bu tür felaketler olmasa, daha önceden tedbir alınsaydı
da, bu insanlar mağdur olmasaydı diyoruz. Bundan sonraki günlerde ülkemizde
doğabilecek bu tür afetlere karşı da her zaman uyanık olmalıyız, çalışmalıyız
ve tedbirler almalıyız diyor, bütün Edirnelilere geçmiş olsun diyorum.
Değerli arkadaşlar, Cumhuriyet Halk
Partisinin vermiş olduğu 2 tane önergesinin, kanun teklifinin, maalesef,
kırkbeş gün geçmesine rağmen komisyonlara gönderilmemesi gerçekten üzücü.
Bugün, belki de milyonlarca insanın bir beklentisi var. Sıkıntı içerisinde,
yokluk sınırı içerisinde çırpınan bu insanlar, bu Meclisten, bir an önce bu yasanın,
önerilerle desteklenerek, Meclisten geçirilerek, bu yasanın çıkarılmasını
istiyor.
Elbette ki, önümüzde olan 1103 sıra sayılı
yasadan sonra, bunun, hemen gündeme gelmesinde yarar vardır. Milyonlarca memur
hâlâ 1103 sıra sayılı yasayı bekliyor ve bundan umut gözlüyorlar; ama,
maalesef, İktidar Partimiz, yeterli çoğunluğu bulamadığından, bu yasanın
görüşülmesi uzuyor. Elbette, bu yasanın görüşülmesinin uzaması, bizleri de
üzüyor; beklentisi olan milyonlarca insanın gözleri, kulakları televizyonlarda ve
Mecliste. Biz, bir an önce, bu yasanın çıkarılması için ve bundan sonra da,
Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu bu iki teklifin gündeme getirilerek,
bir an önce çözüme kavuşturulmasını istiyoruz.
Değerli arkadaşlar, astsubaylarımız,
ordumuzun temel direği. Gerçekten, göreviyle, hizmetiyle, görev aşkıyla, her
zaman için, gecesi gündüzü olmadan çalışan, Silahlı Kuvvetlerimizin gözbebeği
olan bu insanlarımıza yardımcı olmak zorundayız. Eğer, bunlar, yoksulluk
sınırına dayandıysa, bizim, bundan, biraz da üzüntü duymamız gerekir, bu
insanların elinden tutmamız gerekir. Tazminatlarının, kıdem tazminatlarının,
maaşlarının ve özlük haklarının bir an önce iyileştirilmesi gerekir. Elbette
ki, 1103 sıra sayılı yasadaki, 40+40'larla yeteri kadar desteklenilmeyen,
yeteri kadar bu rakamın düşük olduğunu savunmamıza rağmen, buna dahi umut
bağlayan birsürü insan var. Örneğin, infaz koruma memurları olsun, Millî
Eğitimde çalışanlar olsun, adlî yargıda çalışan memurlar olsun, İller
Bankasında çalışan memurlar olsun, bunların da sıkıntıları var. Hiçbir
memurumuz arasında bir ayırım yapmayalım, tazminatıyla, özlük haklarıyla, kıdem
tazminatlarıyla… Bu konuda…
BAŞKAN - Sayın Özcan… Sayın Özcan…
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Evet…
BAŞKAN - Önerinin aleyhinde söz istediniz.
Lütfen, önce, öneriyle ilgili ve aleyhinde konuşur musunuz, eğer
konuşacaksanız.
Buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Demin niye
yapmadınız Sayın Başkan!
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Evet, Sayın
Başkanım, bugün, İktidar Partisinin, kırkbeş gün beklettiği halde, komisyonlara
götürmeden… Ve ben, İktidar Partisinin bu tutumuna karşı söz alıyorum. Neden
komisyonlarda görüşülmedi de, bugün diyorsunuz ki, komisyonlara geri iade
edelim, Millî Savunma Komisyonuna geri iade edelim, görüşülsün diyorsunuz; ama,
bu insanların bekleme tahammülü yok. Bunların, gözü kulağı, Astsubaylarımızın,
subaylarımızın gözü kulağı bu yasada. Bir an önce buna öncülük yapmalıyız, ön
sıralara almalıyız, 1103 sıra sayılı yasadan hemen sonra, Meclis gündemine
getirerek, önergelerle bunu hayata geçirelim diye düşünüyoruz.
Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, Millî
Savunma Komisyonumuzda belki on gün, onbeş gün bekleyebilir; ama, bu insanların
bir saat bekleme tahammülü yok. Bunların tazminatlarının, kıdem
tazminatlarının, özlük haklarının düzeltilmesi gerekir. Hatta, okudunuz
gazetelerde "astsubaylar kredi kartlarına boğuldu", "astsubaylar
görevleri bırakıyorlar", "astsubaylar intihar ediyor" ve hatta,
soygunculuğa başlayan insanların isimleri dolaşıyor. Bunlar, gördüğümüzde…
Bunların kaybedecek zamanı var mı? Tekrar mı birilerinin evlerine haciz
gelmesini istiyoruz? Tekrar mı intiharları istiyoruz? Tekrar mı bu insanları
açlığa terk edip, görevini terk eden insanlarla karşı karşıya kalmamız
isteniliyor?
Biz bunlara karşı duyarlı olmalıyız ve bir
an önce bu yasanın, Mecliste önergelerle desteklenerek, çıkarılmasında yarar
var.
Biz, Anavatan Grubu olarak, bugün, bu
yasanın 1103 sıra sayılı yasadan sonra görüşülmesi konusunda düşüncelerimizi
arz etmek için geldik. Bu yasanın, bir an önce, ülkemize, astsubaylarımıza,
subaylarımıza ve bütün çalışan insanlarımıza hayırlı olması dileğiyle gündeme
alınmasını istiyoruz.
BAŞKAN - Lütfen Sayın Özcan!
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Evet, Sayın
Başkanım…
BAŞKAN - Sayın Özcan, lütfen!
Sayın Özcan, bu, Tüzükçe size verilen bir
hakkın suiistimali; lütfen!
Aleyhinde söz istediniz; kendinizle
çelişkiye düşüyorsunuz Sayın Özcan!
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Hayır, kendimle
çelişkiye düşmüyorum. İktidar Partisinin bu yasayı görmemezlikten gelerek, bu
önerileri görmemezlikten gelerek ertelemesine karşı söz almış bulunuyordum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(Anavatan Partisi ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özcan.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan,
yerimden çok kısa bir açıklama yapmama müsaade eder misiniz…
BAŞKAN - Buyurun Sayın Koç.
HALUK KOÇ (Samsun) - Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan, her zamanki yönetim anlayışınız için de teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, şu kısa açıklamayı yapmak
istiyorum: Değerli meslektaşım Sayın Eyüp Fatsa'nın konuşması sırasında… Bu,
Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri tarafından hazırlanan, astsubayların
hem şu andaki görevleriyle ilgili hem emekliliklerindeki özlük haklarıyla
ilgili düzenleme getirmeyi amaçlayan iki yasa teklifinin kırkbeş gündür komisyonlarda
beklediği halde görüşülmediğini hatırlatmak gerekiyor. Yani, yukarıda
görüşülmediği için biz Genel Kurula doğrudan indirdik ve şimdi öne alınarak,
memurlara ek tazminat vermeyi öngören şu andaki kanun tasarısından sonra
gündeme almayı talep ediyoruz. Yani, tekrar komisyona gidecek, şudur, budur...
Orada görüşülmediği için zaten buraya getirdik.
Bu açıklamayı da ben kamuoyunun bilgisine
sunmak istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Koç.
Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…Öneri reddedilmiştir.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
Önce, sırasıyla, yarım kalan işlerden
başlayacağız.
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
1.-
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin; Gelibolu
Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - 3 üncü sırada yer alan kanun
teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu gelmediğinden,
teklifin görüşmeleri ertelenmiştir.
4 üncü sırada yer alan, Bazı Kamu
Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Bazı
Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet?.. Yok.
Ertelenmiştir.
5 inci sırada yer alan, Trabzon
Milletvekili Cevdet Erdöl ve 4 Milletvekilinin, Türk Tabipleri Birliği
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili
Kemal Kılıçdaroğlu ve 35 Milletvekilinin, 23.1.1953 Tarihli ve 6023 Sayılı Türk
Tabipleri Birliği Kanununun 3224 Sayılı Yasa ile Değişik 60 ıncı Maddesinin
Birinci Fıkrasının Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
3.- Trabzon
Milletvekili Cevdet Erdöl ve 4 Milletvekilinin, Türk Tabipleri Birliği
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili
Kemal Kılıçdaroğlu ve 35 Milletvekilinin, 23.1.1953 Tarihli ve 6023 Sayılı Türk
Tabipleri Birliği Kanununun 3224 Sayılı Yasa ile Değişik 60 ıncı Maddesinin
Birinci Fıkrasının Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (2/672, 2/604) (S. Sayısı: 1069)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
6 ncı sırada yer alan, Değişik Adlar
Altında İlave Ödemesi Bulunmayan Memurlara ve Sözleşmeli Personele Ek Ödeme
Yapılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
4.- Değişik
Adlar Altında İlave Ödemesi Bulunmayan Memurlara ve Sözleşmeli Personele Ek
Ödeme Yapılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1171)
(S. Sayısı: 1103) (x)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet?.. Yerinde.
3 üncü madde üzerinde hükümet tarafından
verilmiş önergeden başlayarak, önerge işlemine devam edeceğiz.
Şimdi, hatırlatmak için, Komisyonun
katılamadığı, Hükümetin katıldığı, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan imzasıyla
verilmiş önergeyi, tekrar okutup, oylarınıza sunacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısının 3 üncü
maddesinin (g) bendinin metinden çıkarılmasını ve diğer bentlerin teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kemal Unakıtan
Maliye Bakanı
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1103 sıra sayılı kanun
tasarısının çerçeve 3 üncü maddesiyle değiştirilen 14.7.1965 tarihli ve 657
sayılı Devlet Memurları Kanununun 176 ncı maddesinin birinci fıkrasında yer
alan "140" rakamının "170", "150" rakamının
"180", ikinci fıkrasında yer alan "yüzde 25" oranının ise
"yüzde 50" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Eraslan
Hatay
(x) 1103 S.Sayılı
Basmayazı 8.3.2006 tarihli 72 nci Birleşim Tutanağına eklidir.
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?..
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Sayın Eraslan, konuşacak mısınız?
MEHMET ERASLAN (Hatay) - Evet efendim.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Eraslan.
Süreniz 5 dakika.
MEHMET ERASLAN (Hatay) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, özellikle
öğretmenlerimizi ilgilendiren bu önergemizin önemi, ülkemizde Türkiye'nin
geleceğini hazırlayan, Türkiye'nin gençliğini hazırlayan ve Türkiye'ye ışık
tutan, ilim ve irfan ehli olan öğretmenlerimizin içinde bulunmuş oldukları
ekonomik koşulların olumsuzluğu sebebiyledir.
Daha önce de ifade ettiğim gibi, Türk
eğitim sisteminin içinde bulunduğu sorunlar belliyken, ayrıca, sadece
öğrencilerin veya okul şartlarının ve ulaşım şartlarının değil, aynı zamanda,
eğitimcilerin, eğitim veren, bu ülke insanının evlatlarını eğiten ve geleceğe
hazırlayan öğretmenlerimizin de kendine has problemlerinin ve kendilerine has
ekonomik sorunlarının olduğunu ifade ettim.
Değerli arkadaşlar, kanun tasarısı, genel
manada, ortalama 1,5 milyon kamu personelini ilgilendiren bir kanun
tasarısıyken, biraz daha irdelenmeli, biraz daha bu noktada yeniden gözden
geçirilmeli düşüncemi burada yineliyorum. Neden; çünkü, kamu görevlilerine
ciddî manada bir katkı sağlamadığı gibi mevcut kanun tasarısı, şu an önergeyle
eğitimcilerimizi konuşuyoruz, öğretmenlerimizi konuşuyoruz, emekli öğretmenlerimizi
konuşuyoruz, onlara da çok ciddî bir şey sağlamamaktadır. Yani, zaten, 2006
yılının ilk altı ayında 40 000 000 para veriyoruz, ikinci altı ayında 40 000
000 para veriyoruz. Verdiğimiz 40 000 000 para, zaten, bu süreç içerisinde,
altı aylık süreç içerisinde enflasyona yem oluyor, bitiyor zaten, eriyor o
para. Onun dışında verdiğimiz bir şey yok.
Değerli arkadaşlar, bakın, ekders
ücretlerini artıralım diyoruz, artırmaya çalışıyoruz; ama, ekders ücretleri de
aslında artmıyor. 3,5 milyon iken ek ders ücretleri, bunu 5 000 000 yapıyoruz.
Peki, doktora yapan öğretmenlerin ekders ücretleri ne oluyor; onlar daha fazla
alır iken, akademik kariyerleri dolayısıyla daha fazla bir ücret alırken
-ekdersler noktasında- onu da indiriyoruz.
Arkadaşlar, bakın, 1 Nisandan itibaren
kanun tasarısı yürürlüğe girecek. Peki, biz, 1 Ocaktan itibaren bunu neden
uygulayamıyoruz?.. Yani, bu, elimizde; Sayın Bakanımız arzu ederse, komisyon,
hükümet arzu ederse, yürürlük tarihini, biz, 1 Ocaktan itibaren fevkalade bir şekilde
yürütebiliriz.
Yüksek lisans yapanlar da doktora yapanlar
gibi, yine, maalesef, daha önce yüzde 25 oranında fazla bir ekders ücreti
alırken, şu anda, o indirilmiş durumda ve reel manada, reel noktada ekders
ücretleri artırılmamış, düşürülmüş durumdadır.
Değerli arkadaşlar, Türkiye'de eğitimin
ehemmiyeti, eğitimin önemi, herkes tarafından kabul edilen bir gerçektir.
Bugün, Türkiye'de 160 000 kadrolu öğretmene, eğitimciye ihtiyaç vardır; fakat,
maalesef, bu noktada, Danıştayın da kararı olmasına rağmen, biz -aslî bir
görevdir, hukukî açıdan biliyoruz; ama- daha az ücret vererek, asgarî ücretle
öğretmen çalıştırarak, maalesef, sözleşmeli personel istihdamına gidiyoruz.
Şimdi, ben, size soruyorum: Eğitim bu
kadar önemliyken, eğitim Türkiye'nin vazgeçilmez bir unsuruyken, Türkiye'nin
geleceğinin inşa edilmesi anlamına gelirken, biz, hemen hemen asgarî ücret
noktasında sözleşmeli öğretmen çalıştırarak nereye varacağız, nereye gideceğiz?
Sayın Bakanımız, kadrolu öğretmen olmazsa,
bulunmaması halinde, olmaması halinde sözleşmeli öğretmen istihdamına
gidileceğini söylüyor kanun dedi. Doğru; kanun tasarısı bu; ama, biz, istersek
sözleşmeli atama yapmayız, kadrolu atama yaparız. Bu, olur. Bu, bir gerçek.
Bunu sağlamak mümkün; ama, yeter ki, isteyelim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Eraslan, lütfen,
toparlayabilir misiniz.
Buyurun.
MEHMET ERASLAN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, bu önergeyle… Bakın, bir iki rakam vereceğim size.
Avrupa Birliği ülkelerinde kişi başına tüketilen
et miktarı 69 kilogram, bizde 16 kilogram.
METİN KAŞIKOĞLU (Düzce) - Ne alakası var?!
MEHMET ERASLAN (Devamla) - Çok alakası
var.
Kişi başına tüketilen süt miktarı 315
kilogram, bizde 169 kilogram.
Niye tüketemiyor?.. Yani, insanımız, sadece
öğretmenlerimiz değil, sadece kamu personeli değil, millet olarak, yetmişüç
milyon ülke insanı olarak, Avrupa standartlarından çok daha aşağıda bir tüketim
söz konusu, biyolojik ihtiyaçları karşılama noktasında bir rakamsal düşüklük
söz konusu. Neden bu? Yani, bu milletin parası vardı da mı tüketmedi, bu
milletin cebinde parası vardı da harcamadı?!
Biz, bu ülkede, eğer sağlıklı bir yönetim
anlayışı istiyorsak, sağlıklı bir hizmet, etkin ve kaliteli bir hizmet
istiyorsak, bu ülkede çalışan, devletine, milletine ve ülkesine çalışan bu
insanların ekonomik koşullarını, ekonomik standartlarını iyileştirmek
durumundayız, çalışma şartlarını iyileştirmek durumundayız. Aksi takdirde,
onlardan bir şey bekleme ve isteme hakkımız olamaz.
İşte, bu önergeyle biz, ekders
ücretlerinin yetersiz olduğunu, zaten var olan artışın çok fazla önemli bir
mana taşımadığını ve ekders ücretlerinin yetersiz olduğunu, bu ekders
ücretlerinin biraz daha artırılarak, eğitimcilerimizin, öğretmenlerimizin özlük
haklarının ve ekonomik şartlarının biraz daha iyileştirilmesine büyük bir
ihtiyaç duyulduğunu ifade… Bunu yaparsak kim için yapmış olacağız; yine,
Türkiye için yapmış olacağız. Türkiye'nin geleceğinin inşaında sıkıntıların
yaşanmaması, gençliğin yetiştirilmesinde sıkıntıların yaşanmaması için bunu
talep etmiş olacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Eraslan, lütfen, teşekkür
eder misiniz.
Buyurun.
MEHMET ERASLAN (Devamla) - Bu ülkede
yaşayan kamu personelinin rahatlığı ve ekonomik yeterliliği, emin olun,
hepimizin menfaatınadır; Türkiye'nin menfaatınadır, milletvekillerinin
menfaatınadır, Parlamentonun menfaatınadır, yetmişüç milyon vatan evladının
menfaatınadır diyorum ve hepinizi saygıyla, muhabbetle selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Eraslan.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Karar
yetersayısı istiyorum.
BAŞKAN - Arayacağım Sayın Kandoğan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Karar yetersayısı yoktur; birleşime 5 dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati : 15.35
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.52
BAŞKAN:
Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 76 ncı
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
1103 sıra sayılı kanun tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
4.- Değişik
Adlar Altında İlave Ödemesi Bulunmayan Memurlara ve Sözleşmeli Personele Ek
Ödeme Yapılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1171)
(S. Sayısı: 1103) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
Tasarının 3 üncü maddesi üzerinde verilmiş
olan Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Eraslan'ın önergesi oylamasında karar
yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi, önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar
yetersayısını arayacağım.
Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Karar yetersayısı vardır; önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1103 sıra sayılı Değişik
Adlar Altında İlave Ödemesi Bulunmayan Memurlara ve Sözleşmeli Personele Ek
Ödeme Yapılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 3 üncü maddesinin (d) bendinin (2)
numaralı alt bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesi arz ve teklif olunur.
|
V. Haşim Oral |
Hasan Ören |
Kemal Kılıçdaroğlu |
|
Denizli |
Manisa |
İstanbul |
|
Mustafa Gazalcı |
Bülent Baratalı |
Gökhan Durgun |
|
Denizli |
İzmir |
Hatay |
|
İzzet Çetin |
Mehmet Mesut Özakcan |
Atilla Kart |
|
Kocaeli |
Aydın |
Konya |
2- "c) Din Hizmetleri Tazminatı"
bölümünün (a) ve (b) bentlerinde yer alan "% 140'ına", "%
55'ine", "% 53'üne" ve "% 49'una" ibareleri sırasıyla,
"% 165'ine", "% 80'ine", "% 78'ine" ve "%
74'üne" şeklinde değiştirilmiş ve söz konusu bölüme aşağıdaki (c) bendi
eklenmiştir.
c) Diyanet İşleri Başkanlığı merkez ve
taşra teşkilatının Genel İdare Hizmetleri ve Yardımcı Hizmetler Sınıfına dahil
kadrolarında bulunup, (a) ve (b) bentlerinde sayılanlar dışında kalan personele
ayrıca % 50'sine,"
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?..
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Şimşek, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum;
Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Değişik adlar altında ilave ödemesi
bulunmayan memurlara eködeme yapılmasına ilişkin bir tasarıyı görüşüyoruz.
Kamuda ücret eşitsizliğinin ortadan kaldırılması ve eşit işe eşit ücret
ilkesinin hayata geçirilmesi, hepimizin beklentisi ve adaletin gereğidir.
Yalnız, bu tasarı "denge tazminatı" adı altında yeni dengesizlikleri,
yeni adaletsizlikleri yaratmakta. Bu tasarının bazı düzenlemeleri ise, o
düzenlemelerden etkilenecekler tarafından istenmemektedir.
Bugün bir mail aldım; bir İngilizce
öğretmeni şöyle söylüyor: "Bize 10 YTL ekders ücreti verilecekken, 5 YTL
ekders ücreti verildi. Ayrıca, şubat ayında 178 000 000 ekders ücreti aldım; bu
yasa çıktığında 80 YTL'ye düşecek. Onun için, bu nedenle, ben, bu zammı
istemiyorum" diyor.
Şimdi, zam yapıyoruz adı altında
öğretmenlerimizin ekders ücretlerini de maalesef gasbediyoruz. Diğer taraftan,
memurlarımızın arasında da bir ayırım yapıyoruz değerli arkadaşlarım. Diyanet
İşleri Başkanlığında görevli olan imamlarımıza yetersiz, gerçekten yetersiz ek
bir ödeme getirirken, ayın Başkanlık bünyesinde görev yapan genel idare
hizmetleri sınıfına mensup memurlarımızı es geçiyoruz. Yine, polislerimizle
ilgili de bir zam getiriyoruz -ki, bu 80-100 milyon gibi bir rakam- fakat,
polislerimizin yaşadığı dramlar, acılar ortada.
Değerli arkadaşlarım, büyüme rakamlarını
açıklarken gerçekten büyük pembe tablolar çiziyoruz; ama, memura zam vermeye
gelince, IMF talimatından da dışarıya çıkmıyoruz. 2006 yılı bütçesinde düzenlediğimiz
bir maddeyi, mart ayının 16'sında, bugün görüşüyoruz.
Sayın Bakan, bu tasarı ocak ayında
yasalaşmadı. Memurlarımız bu eködemeleri ocak ayından itibaren alacaklar.
Diyelim ki, bir memurumuzun, devlete, ocak ayında ödemesi gereken 200 000 000 lira
borcu var. Siz o borcu alırken, devlet alırken faiziyle almayacak mı? O halde,
borçları tahsil ederken faiz uyguluyorsa devlet, memura vereceğiniz paraları
öderken de ocaktan itibaren faiz uygulanması gerekir; yani, alacağımıza faiz
düzeni, vereceğimize faizsiz adil düzen uygulamamalıyız. Bu paraları, bu
ödemeleri yapılırken bu faizlerin de ödenmesi gerekir diye düşünüyorum.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bu
devletin polise de ihtiyacı var, imama da, memura da, hizmetliye de, öğretmene
de, uzmana da; ama, devletin bu çalışmalarımız arasında ayırım yapmaya hakkı
yoktur. Din görevlilerimiz şimdiye kadar hep siyasal açıdan kullanılmak
istenmiş ve sorunlarına kulak tıkanmıştır. Bu insanlarımızın ne kadar maaş
aldıkları, neyle geçindikleri, şartlarının nasıl olduğunu, bir imamın sinemaya,
tiyatroya gittiğini, dergi, gazete okuduğunu acaba düşünebiliyor muyuz; fakat,
o insanları, gelip, camide cemaat olarak kültür düzeyi yüksek insanlar izliyor;
fakat, biz, bugüne kadar imamlarımızı, camilerimizi, kutsal mabetlerimizi il ve
ilçe başkanlıkları gibi kullandık ve imamlarımızı da il ve ilçe binalarında
başkan olarak kullandık. Bugün verilen, imamlara, polislere ücretlerin az
olduğunu söylüyoruz. Bu ücretler azdır; çünkü, imamlara ve diğer çalışanlara bu
ücretler bu şekilde verildiğinde, imamlarımızı tarikatların ve cemaatlerin
kucağına itiyoruz. Bu anlamda, bunun altını doğru bir şekilde çizmek gerekir.
Değerli arkadaşlarım, genel idare
hizmetleri sınıfına dahil olan memurlarımızın, kendilerine verilen yüzde 2,5'lik
zamla ve şimdi verilen 40+40 YTL'lik zamla geçinecek halde olmadığını hepimiz
biliyoruz. Memurlarımızın arasında ayırımcılık yapmaktan vazgeçmemiz gerekiyor.
Bu, çalışma barışını da bozacaktır; yani, aynı kurum içerisinde çalışanlara,
IMF'nin müsaadesiyle birilerine zam veriyoruz, diğerlerine zam vermiyoruz! Bu,
gerçekten çalışma barışını bozar değerli arkadaşlarım ve ayrıca, görüyoruz ki,
anketlerden bahsediliyor, yüzde 40'larda, yüzde 42'lerde İktidar Partisine
oylar çıkıyor. Mademki, bu anlayış içerisindesiniz, anketlere gideceğinize
gelin halka gidelim. Memurlar ortada,
esnaf ortada, emekli ortada.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Şimşek, lütfen,
toparlayabilir misiniz.
Buyurun.
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) - Biraz önce,
Sayın Bakanın önergesiyle, maalesef, herkesi yok saydı Sayın Bakan; yani,
teknik hizmetler sınıfında görev yapanlar, teknisyenler, orman mühendisleri,
araştırma görevlileri, il özel idareler, üniversite genel sekreterleri, genel
sekreter yardımcılar… Bütün bunları yok sayarak, acaba bu anketleri nerede,
uzayda mı yaptırıyorsunuz da yüzde 42'lerde çıkıyor?! O halde, eğer
güveniyorsanız anketlerinize, buyurun halka gidin, seçimi halkın kararına
bırakın.
Değerli arkadaşlarım -toparlıyorum Sayın
Başkan- bir de en önemli mesele, sizlerin de bilgisi dahilinde, muhtarlarımızla
ilgili. Muhtarlarımız, hemen hemen 35 000 köy, 16 000 mahalle muhtarı var ve
255 YTL'yle geçiniyorlar. Seçim zamanı geldiğinde muhtarların kapısı çalınıyor
"hadi bakalım bizim partiye çalış hadi bakalım şurayı da
örgütleyiver…" Cumhuriyet Halk Partisi Grubu, bununla ilgili,
muhtarlarımızla ilgili 3 tane kanun teklifi vermiş ve tozlu raflarda duruyor.
Muhtarlarımıza gidip "bizdensiniz" demektense, muhtarlarımızın,
demokrasinin noktası olan muhtarlarımızın şartlarını da iyileştirmek gerekiyor.
Fakat, anladığımız şu ki, Yüce Mecliste bir atasözünün, artık, anlamı kalmadı.
Eskiden şöyle söylenirdi: "Mızrak çuvala sığmaz." Ama, sayenizde
mızraklar çuvala sığıyor. Görülen, bu ekzamlar hiç kimseye bir fayda
getirmiyor; yani, Ali'ye yok, Veli'ye de yok. Kime var; Abdullah'a. Hangi
Abdullah derseniz… (AK Parti sıralarından "Minyeli Abdullah'a"
sesleri) Hepiniz biliyorsunuz; Abdullah Unakıtan'a var.
Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Şimşek.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1103 sıra sayılı kanun
tasarısının çerçeve 3 üncü maddesiyle değiştirilen 14/7/1965 tarihli ve 657
sayılı Devlet Memurları Kanununun 152 nci maddesinin "Tazminatlar"
kısmının 3 numaralı alt bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederim.
Saygılarımla.
Mehmet Eraslan
Hatay
"D) Emniyet Hizmetleri
Tazminatı" bölümünün (a) bendinin 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9 ve 10 numaralı
alt bentlerinde yer alan tazminat oranları 40'ar puan artırılmak suretiyle, (b)
bendinde yer alan "% 52'sine" ibaresi ise, "% 82'sine"
şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Sayın Eraslan konuşacak mısınız?
MEHMET ERASLAN (Hatay) - Evet.
BAŞKAN - Buyurun.
MEHMET ERASLAN (Hatay) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında, kanunun, 1103 sıra sayılı kanunun
genel manada incelenmesi, irdelenmesiyle şunu görüyoruz: Bu, yaranın, mevcut
olan bu kamu personelinin ekonomik darboğazının iyileştirilmesine çare
değildir.
Bakın, geçen hafta ve bu hafta, iki
haftadan beri 1103 sıra sayılı kanunla ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisinde
görüşmeler yapıyoruz ve aslında verilen bir şey yok, verilen çok fazla bir şey
yok. Yani, 3,5 milyondan 5 000 000'a 1,5 milyon ekders ücreti veriliyor; 40 000
000 para veriliyor, ilk altı aya 2,5 vesaire falan. Bu tür, oransal açıdan ve
yeterlilik açısından, hem ücret dengesizliğini, ücret adaletsizliğini de
körükleyen bir kanun tasarısı var elimizde ve iki haftadan beri bunun üzerinde
yoğun bir şekilde çalışıyoruz. Aslında, üzerinde yoğun bir şekilde
çalıştığımız, 1,5 milyon dolayında kamu personelidir; yani, kanunun önemine
binaen değil, mevcut kanunun önemine binaen konuşmuyoruz aslında; 1,5 milyon
kamu personelinin öneminin adına konuşuyoruz.
Bakın, bu önerge, polislerimizi
ilgilendiren, emniyet mensuplarımızı, Emniyet Teşkilatımızı ilgilendiren bir
mesele. Biz, emniyet mensuplarımızın, Emniyet Teşkilatımızın ne kadar zor
şartlarda görev yaptığını hepimiz biliyoruz ve kelle koltukta çalıştıklarını
biliyoruz, gece gündüz çalıştıklarını biliyoruz; ama, Sayın İçişleri Bakanımız
"emniyet mensuplarının, polislerin özlük haklarının iyileştirilmesine
ilişkin talimat verdim, bürokratlara talimat verdim, hazırlık yapıyorlar"
dediği zamandan bu zamana kadar üç yıl geçti. Aradan geçen üç yıl sonra,
aslında, emniyet mensuplarının özlük haklarının iyileştirilmesiyle ilgili
hiçbir şey yapılmadığını biliyoruz. Peki, Sayın İçişleri Bakanımız, neden
umutlandırdınız bu kesimi; polisimizi, emniyet mensuplarımızı neden
umutlandırdınız, bu sözü neden verdiniz?! Şimdiye kadar, polislerimizin özlük
haklarının ve çalışma şartlarının iyileştirilmesiyle ilgili neden bugüne kadar
hiçbir adım atılmadı?! Bu da ayrıca bir merak konusu.
Değerli arkadaşlar, din adamlarımıza 100
000 000 para veriliyor, polisimize 100 000 000 para veriliyor; ama, bu 100 000
000 sabit kalıyor, bu yıl da 100 000 000 olarak verilecek, önümüzdeki yıl da
100 000 000 olarak verilecek ve hep 100 000 000 olarak kalacak. Ne demektir bu:
Her geçen ay, her geçen zaman, her geçen süreç içerisinde, bu 100 000 000 hep
eriyecek, küçülecek; maaşlara yapılacak, ücretlere yapılacak artışlardan bu 100
000 000 nasibini almayacak ve belli bir zaman sonra, bu 100 000 000, 10 000
000'a, 5 000 000'a, değer, reel manada düşmüş olacak.
Değerli arkadaşlar, ekonomik koşullarının
iyileştirilmesi gerekir. Polisimiz kelle koltukta mücadele verirken,
gece-gündüz, cansiparane, hayatını tehlikeye atarak, bu toplumun, hepimizin,
milletvekilleri de dahil, Parlamentonun değerli, sayın milletvekilleri ve
onların aileleri ve toplumumuzun, yetmişüç milyon ülke insanının emniyetini,
huzurunu ve güvenliğini sağlamak için kendi hayatlarını bile feda etmeye hazır
olan polislerimizin ekonomik koşullarını kabul etmek, bugün mümkün değil. Bir
polis, ben ev kiramı nasıl ödeyeceğim, elektrik paramı nasıl ödeyeceğim, su
paramı nasıl ödeyeceğim, çocuklarımın giderlerini nasıl karşılayacağım, bu
kredi kartı borçlarını ne yapacağım dememelidir; derse, ondan etkin bir görev
anlayışı beklememiz hata olur, yanlış olur. Polisimiz ve diğer kamu personeli,
hayatlarını devam ettirirken, önündeki bir yılı, birbuçuk yılı, iki yılı veya
otuzaltı ayı borçlanarak, vadeli tüketim harcaması yaparak ve kendini büyük bir
borç batağının altına sürükleyerek yaşamamalı. Avrupa'dan bahsediyoruz, Avrupa
standartlarını buraya getiremiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Hazinenin
anahtarını verelim, istediğin kadar artır!
BAŞKAN - Sayın Eraslan, buyurun.
MEHMET ERASLAN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, bakın, mesai mefhumları da yoktur; bayram günleri çalışıyorlar,
hafta sonları çalışıyorlar, resmî tatillerde, dinî tatillerde, bayramlarda, her
zaman çalışıyorlar, herkes çoluk çocuğuyla bayram yaparken, Emniyet
Teşkilatımız… Tabiî, emniyet mensuplarımız gibi, başka, onların kategorisinde,
yine, gerçekten bir hizmet anlayışıyla görev başında bulunan insanlarımız
mutlaka vardır; ama, bugün, polislerimizi konuşuyoruz. Bakın, fazla mesai
ücreti almıyorlar. Polislerimiz, böyle, 8-5 falan çalışmıyor, 9-5 falan
çalışmıyor; bazen 18 saat çalışıyor, bazen 12 saat çalışıyor, bazen 48 saat
çalışıyor; ama, fazla mesai ücreti almıyor.
Değerli arkadaşlar, bu 100 000 000 liralık
kendilerine vermiş olduğumuz, aslında, ücret nedir biliyor musunuz; cami
fukarasına verilen para gibidir. Bu ülkenin polisi, bu ülkenin kamu personeli,
cami fukarası falan değildir. Vereceksek, doğru düzgün bir şey verelim ve
hayatlarında bir değişiklik olsun, hayat standartlarında bir değişiklik olsun,
ailelerinde bir değişiklik olsun ve ihtiyaçlarını karşılama noktasında bir
değişiklik olsun.
Aslında, kesin çözüm nedir biliyor
musunuz; kesin çözüm, bu kanun tasarısı falan değil. Bu kanun tasarısında
arkadaşlar, ciddî bir şey yok. Hiçbir şey yok demiyorum, yeterli bir şey yok.
Yani, bu yaraya merhem olacak, bu yarayı saracak ve iyileştirecek bir şey yok.
Kesin çözüm, kamu personel reformu yasasıdır. Ücret adaletsizliğini, ücret
dengesizliğini, kurumlararası bu çarpıklığı eşit iş ve eşit ücret anlayışı
bağlamına getirebilmenin tek yolu, değerli arkadaşlar, kamu personel reformu
yapma gereğidir. Bu yapılır ise, ben, ücret adaletsizliğinin ortadan
kalkacağını düşünüyorum ve ücretler konusunda, artık, bu ülkede spekülasyonlara
yer kalmayacağını düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Eraslan, lütfen, teşekkür
eder misiniz.
MEHMET ERASLAN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, ben doğru gördüğüm bir şeyi desteklerim ve destekliyorum. Kimden
gelirse gelsin. Bazen iktidar kanadından geliyor, destekliyorum, desteklediğimi
de elimi kaldırarak söylüyorum. Bazen Cumhuriyet Halk Partisinden geliyor,
bazen Anavatan Partisinden geliyor; ama, doğru bildiğim ve doğru gördüğüm her
şeyi; kanun, kanun maddesi, önerge, neyse… Çıkıp kürsüde doğru olduğunu da
ifade ediyorum; ama, varsa zafiyet, eksiklik, nerede zafiyetlerin,
eksikliklerin olduğunu da açıklıyorum.
Bu önergenin, yine, tarafınızdan
desteklenmesini de rica ediyorum, istirham ediyorum; din adamlarımızın adına ve
Yüce Türk Milletimizin huzur ve güvenliğini koruyan aziz polislerimizin
hatırasına desteklemenizi talep ediyorum.
Yani, bunu muhalefet getirdi diye elimizin
tersiyle itmeyelim. Özgür irademizle…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen, Sayın Eraslan…
MEHMET ERASLAN (Devamla) - Her bir
milletvekili, her bir değerli milletvekili, bakın, Anayasaya göre, seçildiği
bölgenin veya kendisini seçenlerin değil, bütün milletin temsilcisidir ve hür
iradesiyle, özgür iradesiyle, inandığı gibi, düşündüğü gibi hareket etmek ve bu
şekilde oy kullanmak durumundadır.
BAŞKAN - Sayın Eraslan, lütfen…
MEHMET ERASLAN (Devamla) - Yani "bu, Cumhuriyet
Halk Partisinden geldi efendim, neme lazım" veya "bu, iktidardan
geldi" veya "bu, Doğru Yol Partisinin milletvekilinden geldi, neme
lazım" anlayışını artık bir kenara bırakmak lazım ve bu siyasî anlayıştan
bir an önce sıyrılıp medenî bir siyasî çizgiyi ve kültürü yakalamak lazım
diyorum ve vereceğiniz destekten dolayı hepinize şükranlarımı, saygılarımı bir
kez daha ifade ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Eraslan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Tasarının 3 üncü maddesiyle 657 sayılı
Devlet Memurları Kanununun (ı) bendiyle değiştirilerek ekli IV sayılı Makam
Tazminatı Cetvelinin 8 inci sırasına eklenen (d) bendinde Devlet Gelir
Uzmanları ibaresinden sonra gelmek üzere Gelir Uzmanları ibaresinin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Muhsin Koçyiğit (Diyarbakır) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?..
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Abuşoğlu, kim konuşacak?
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - İmzası olan
arkadaşlardan Sayın Amber konuşacak.
ZÜHEYİR AMBER (Hatay) - Ben konuşma
hakkımı Sayın Abuşoğlu'na devrediyorum.
BAŞKAN - İmzanız var mı Sayın Abuşoğlu?..
Sayın Abuşoğlu, burada Sayın Koçyiğit,
Sayın Amber, Sayın Özcan, Sayın Sarıbaş, Sayın Yiğit, Sayın Özdoğan ve Sayın
Kurtulmuşoğlu'nun imzaları var.
Sayın Abuşoğlu, ya imzası bulunan
arkadaşlardan biri konuşmak durumunda ya da gerekçeyi okutacağım.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın
Kurtulmuşoğlu konuşacak.
BAŞKAN - Sayın Kurtulmuşoğlu, buyurun.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Ankara) - Sayın
Başkan, sayın milletvekili arkadaşlarım; hepinize saygılar sunuyorum.
İki haftadır, memura 40 000 000 verelim mi
vermeyelim mi diye uğraşıyoruz. (AK Parti sıralarından "Vermeyelim diye
değil, verelim diye uğraşıyoruz" sesleri, gürültüler)
MEHMET SARI (Osmaniye) - Engel olmaya
çalışıyorsunuz.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla) -
Uğraştığınız belli! Şimdi, onu söyleyeceğim sevgili arkadaşlarım. İktidar 357
milletvekiliyle 186 kişiyi burada tutamıyor, 139'u bile bulamıyor, 134'ü; sonra
da, geliyor, diyor ki, muhalefet engelliyor diyor. Yani, bu ne perhiz bu ne
lahana turşusu, söyler misiniz bana?! Burada 186 kişiyi tutun; gelsin, burada
dursun. Hükümet yapacak, hükümet oluyorsunuz… Bakınız, sevgili arkadaşlarım…
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) - Önergeyle
ilgili olarak konuş.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla) - Çok
güzel laf atarsınız da, ne olacak, atın durun. Ama, bir şey söyleyeyim; hükümet
olmak kolay değil, hükümet olmak zordur.
BAŞKAN - Sayın Kurtulmuşoğlu, lütfen,
önergeyle ilgili konuşur musunuz.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla) -
Yasadayım, işte, orada… Başka bir tarafa gitmiyorum, buradayım.
Hükümet, yasayı hazırlarken doğru dürüst
hazırlarsa, herkesi düşünürse, Karayollarına verip, Bayındırlık Bakanlığında
tutup Afet İşlerini unutursa, Emniyete verip Millî İstihbarat Teşkilatını
unutursa… Bunu saymakla biter mi?! Bunları evvelden getirseniz de, hazırlasınız
da doğru dürüst yasayı, buraya geldiğinde… O önerge bu önerge diye, dünden
beri, önergelerle sıkıştık kaldık, yasaya geçemiyoruz. 3 üncü maddeden 4 üncü
maddeye geçemedik sevgili arkadaşlarım; yani, bu da mı muhalefetin kabahati?
Eğer, bunu böyle düşünüyorsanız, yanlış yapıyorsunuz.
Ben biliyorum ki, bu arkadaşlarımın
çoğunun, bu yasa hazırlanırken hiçbir kabahati yok, haberi bile yok, merak
etmeyin! Bürokratlar getiriyor yasayı, Sayın Bakana geliyor "efendim,
bunlar, böyle, böyle olacak" diyor. Sayın Bakan da ne yapsın, hepsini her
dakika… Onun kafasında "bu memur var, bu yok" diye onu da
düşünmeyebiliyor. Aslında düşünmesi lazım; bir bakan olmak kolay değil, devleti
yönetmek kolay değil. Onun için, bürokrat, bakanın yanına gelirken, hazırol
vaziyetinde gelmeli "bu bakana, ben bunu getirirsem, bu bakan, bunu gayet
iyi biliyor, beni buradan geri çevirir" demesi lazım; ama, yasa öyle
geliyor ki, yasanın hangi tarafından tutsanız boş.
Doğruysa, söyleyin arkadaşlarım, niye o
zaman önerge veriyorsunuz?!. Önergeyi vermemizin sebebi nedir; yasalar
hazırlanırken, temelde, eksik hazırlanıyor, eksik hazırlandıktan sonra… Benim,
buradaki, milletvekili arkadaşlarım, gerek iktidarda gerek muhalefette; ben,
onların hiçbirini ayrı görmüyorum; çünkü, onlar, burada, hepsi halkın
temsilcisi, halkın lehine olan her türlü karara uyacaklarına da ben inanıyorum.
Ama, gel gör ki, burada, yanlışı görmeye başlayınca, muhalefet -iktidar
çarpışması başlıyor. Bu yanlış sevgili arkadaşlarım. Olan halka oluyor, olan
millete oluyor; yani, vatandaş demiyor mu zannediyorsunuz siz, görmüyor mu bizi
"kendileri rahat, bana 40 000 000 para verecekler, iki haftadır onun
peşindeler, halen bir düzene koyamadılar" diyor. O vatandaş bizi izliyor.
Gelininiz, yasaları hazırlarken -iktidara,
yine, sesleniyorum- doğru dürüst hazırlasınlar. Burada da, çok değişiklik
olmasa, bu öneriler buraya gelmez, biz de, yasaları, buradan… Fikrimizi
söyleriz muhalefet olarak, iktidar da fikrini söyler, yasalar, buradan, geçer;
ama, böyle olmuyor.
Onun için, ben, izanınıza hitap etmek
istiyorum, aklınıza, mantığınıza hitap etmek istiyorum; bir an evvel bu yasa
çıksın, bu yasa için ümit bağlamış insanlarımız dolu.
Hepinize saygılar ve sevgiler sunuyorum.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Kurtulmuşoğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısının 3 üncü
maddesinin (d) bendinin (1) numaralı alt bendi aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İrfan
Gündüz (İstanbul) ve arkadaşları
"1- "A) Özel Hizmet
Tazminatı" bölümünün (c) bendinin (1) numaralı alt bendinde yer alan
"% 145'ine" ibaresi "% 168'ine" şeklinde değiştirilmiş ve
aynı bendin sonuna aşağıdaki paragraf eklenmiştir.
"Teknik Hizmetler Sınıfına dahil
kadrolarda bulunan personelden açık çalışma mahallerinde fiilen çalışanlara,
bulundukları kadrolar esas alınmak suretiyle, çalışılan her gün için
belirlenecek oranlarda ve üçer aylık dönemler itibariyle toplamı 60 puanı
aşmayacak şekilde, dönem sonlarında ödenmek üzere ek özel hizmet tazminatı
verilebilir."
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN
YILDIZ (Muş) - Sayın Başkan, uygun görüşle takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bütün kamu kurumlarındaki mühendis ve
diğer teknik personelin maaşlarında, kurum ayırımı yapılmaksızın dengeli bir
artış yapılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısının 3 üncü
maddesinin (ı) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Eyüp Fatsa (Ordu) ve arkadaşları
"I) Ekli (IV) sayılı Makam Tazminatı
Cetvelinin 8 inci sırasına aşağıdaki (d) bendi eklenmiştir.
"d) En az dört yıl süreli
yükseköğrenim veren fakülte veya yüksekokulları bitirmiş, mesleğe özel yarışma
sınavıyla girerek belirli süreli meslek içi eğitimden sonra özel bir yeterlik
sınavında başarılı olmuş, birinci dereceli kadroya atanmış ve doğrudan belediye
başkanı veya genel müdür adına teftiş, denetim ve inceleme yetkisine sahip
büyükşehir belediyeleri ile bunlara bağlı genel müdürlük müfettişleri ve
büyükşehir belediye sınırları içindeki ilçe belediyeleri müfettişleri
1.000"
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN
YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Katılıyoruz Sayın Başkan.
SADULLAH ERGİN (Hatay) - Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Üniversitelerin bazı yönetici
kadrolarıyla, bazı kariyer uzman kadrolarında bulunanların malî haklarının,
emsali diğer kariyer meslek mensuplarının malî haklarına yaklaştırılması
yönünde Plan ve Bütçe Komisyonunda eklenen hükmün tasarıdan çıkarılması
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önergeler doğrultusunda 3
üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 3 üncü
madde kabul edilmiştir.
Sayın Kandoğan, Sayın Fatsa'nın şahsınıza
sataşmasıyla ilgili dilekçeniz incelendi. Tutanakları getirttim, ben de sataşma
olarak değerlendirdim; ancak, geçen oturum içerisinde karar yetersayısı
istediğiniz için, oturum kapandığından dolayı Tüzük gereği söz veremiyorum.
4 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4.- 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı
Gelir Vergisi Kanununun 63 üncü madde-sinin birinci fıkrasının (4) numaralı
bendinde yer alan "Sendikalar Kanunu hükümlerine göre" ibaresi
"Çalışanlar tarafından ilgili kanunlarına göre" şeklinde
değiştirilmiştir.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz isteyen, Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım.
Sayın Yıldırım buyurun.
Süreniz 10 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA MEHMET YILDIRIM
(Kastamonu) - Şahsım adına da var Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Yıldırım, Anavatan Partisi
Grubunun grup adına sözü var, onun için birleştiremeyeceğim.
Buyurun.
MEHMET YILDIRIM (Devamla) - Peki efendim,
teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
eködeme almayan memurlarımıza, 40 000 000 + 40 000 000 ve daha az önce 3 üncü
maddede verilen önergelerle, özel hizmet tazminatıyla ilgili, bugünkü ücret
dengesinin düzenlemesiyle ilgili bir tasarıyı görüşüyoruz ve Cumhuriyet Halk
Parti Grubu adına da söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, aldığım 4 üncü madde
de "sendikalar" yerine "çalışanlar" hükmünü içermektedir.
Bu tasarıya, bu maddeye Cumhuriyet Halk Parti Grubu adına katılmakla birlikte,
desteklemekle birlikte, çalışanlar kimdir, bunu açmak istiyorum.
Kamu çalışanları kimdir; şu anda Maliye
Bakanının sıralarında oturan Maliye çalışanları kamu çalışanıdır; defterdarlar
kamu çalışanıdır; malmüdürleri, muhasebe müdürleri, vergi denetmenleri, orada
çalışan memurlar kamu çalışanıdır; Karayollarında çalışan şantiyelerdeki
kontrol mühendisleri, teknik elemanlar, teknikerler ve şube şefleri, baş
mühendisler ve teknik hesaplardaki şube müdürleri ve orada çalışan teknik
elemanlar, iktisat mezunu, lise mezunu 657'ye bağlı çalışanlar kamu çalışanıdır;
kadastroda çalışanlar kamu çalışanıdır; emniyet güçlerinde çalışan polisimiz
kamu çalışanıdır; Türk Silahlı Kuvvetlerinde çalışan, görev yapan jandarma
başçavuşları, piyade ve bütün sınıflarda olan, teknik hizmetlerde çalışan
astsubaylarımız kamu çalışanıdır; vatanı için, bayrağı için, toprağı için… 18
Mart Şehitler Gününde, bütün hepsini, şehitleri rahmetle anıyorum, doksanbir
yıl öncekileri anıyorum; bugün, ülkemizin birliği için, bütünlüğü için canını
veren polisimizi, jandarmamızı, askerimizi ve subayımızı, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin bir üyesi olarak rahmetle anıyorum, onların önünde saygıyla
eğiliyorum. Bunlar kamu çalışanıdır.
Değerli arkadaşlar, bunlara 40 + 40 ve bir
de özel tazminat veriyoruz. Az önce, bir Karayolları eski çalışanı olarak, bir
eski başmühendis olarak arkadaşlarımdan bilgiler aldım. Eşitsizlik doruk
noktada. Bakın, size somut olarak bildirmek istiyorum: Bir kamu kurumunda ücret
alan bir teknik eleman, bir memur, bir başka kurumda farklı bir ücret
alabiliyor. Bizim amacımız, bir sosyal dengeyi, bir ücret dengesini, devlet
nizamı içerisinde bunlara eşit bir şekilde paylaştırmak; genel bütçeye
aldığımız, vergilerle topladığımız kaynağı, çalışanlarımıza, ürettikleri hizmet
karşılığında eşit bir şekilde dağıtmak. Ama, biz, onu mu yapıyoruz; hayır, onu
gerçekleştiremiyoruz.
Değerli arkadaşlarım "Sayın
Vekilim" diye belki hepinize gelen fakslarda, Kadastroda çalışan bir memur
650 YTL alırken, Demiryollarında 1 000 YTL, Maliye Bakanlığında 1 050 YTL,
Devlet Hava Limanlarında 900 YTL, Malzeme Ofisinde 1 000 YTL, Sanayi
Bakanlığında 1 000 YTL; bir şef 700 YTL alırken, Demiryollarında 1 210 YTL,
Maliye Bakanlığında 1 100 YTL, Devlet Hava Limanlarında 1 100 YTL ve böyle
devam etmektedir. Devlet Planlama Teşkilatında ise… Değerli arkadaşlar, elbette
ki, planlamaya ihtiyacımız var. Maliye Bakanlığındaki bir uzman normal bir
devlet memuru maaşı alırken, Devlet Planlama Teşkilatında, daha çok, gücü gücü
yetene -oradaki siyasal iktidarı, böyle yasalar geldiği zaman- 6 kat maaş
ikramiyesi alabiliyor. Bir eşitsizlik var, bir eşitsizlik doruk noktada. Bizim
amacımız, buradaki eşitsizliği ortadan kaldırmak.
Bakın, imamlarla ilgili bir karar verdik;
doğru yaptık, bu karar doğrudur; ama, eksiktir. 600-650 milyon para alan bir
köy imamı, ücra bir noktada Türkiye'yi beklemektedir, köyü beklemektedir, Ezanı
Muhammedî'yi her gün okumaktadır. Ona katkı vermek niye bizim görevimiz
olmasın?! Onun sosyal yaşamını iyileştirmek niçin bizim görevimiz olmasın?! Ona
ekgösterge vermek niçin bizim görevimiz olmasın?!
Bir polisimiz -üç gün, dört gün önce
polislerimiz şehit oluyor- 100 000 000+100 000 000… Değerli arkadaşlar,
eksiktir, fazlasını vermemiz lazım, daha ilerisini vermemiz lazım. Canını
vermektedir ve teröre göğsünü siper etmektedir.
Bir askerimiz aynı noktadadır.
Değerli arkadaşlarım, memurlarımızı eşit
bir noktaya getirmemiz lazım. Bakın, Kastamonu'dan, Tapu Kadastrodan bana
mektuplar geliyor, fakslar geliyor "adaleti sağlayın, eşitliği
sağlayın…"
Karayollarındaki bir mühendis ile Tapu
Kadastrodaki bir mühendis aynı noktada değil, Maliye Bakanlığındaki bir
mühendis aynı noktada değil, Devlet Planlama Teşkilatında çalışan bir mühendis
aynı noktada değil -orada bir planlama yapıyor, uygulayan aynı noktada değil-
Karayollarındaki aynı noktada değil, Devlet Su İşlerindeki aynı noktada değil,
Millî Eğitim Bakanlığındaki aynı noktada değil…
Sayın Bakan, bu eködeme bir işe
yaramayacak. 40+40 etti 80; maalesef, 80 etmiyor; çünkü, 40+ oniki ay, 480+ bir
altı ay 40 daha 720 ediyor.
Bundan -arkadaşlarıma sordum, dedim ki-
kaç lira elinize geçecek; evet, değerli arkadaşlar, Karayollarındaki bir
mühendis arkadaşımın bugüne kadar aldığı maaşta, bir başmühendiste,
Kastamonu'da görev yapan bir başmühendiste, karayolcu arkadaşımda 50,66 kuruş
fark ediyor.
Ben Sayın Bakana burada soruyorum: Sayın
Başbakan, Nasrullah Meydanına geldi seçimlerden önce, simit hesabı yaptı, bugün
şeker ile makarna hesabı yapıyor. Sanıyorum, Cumhuriyet Halk Partisi Grubundan
istifa ederek AK Parti Grubuna geçen Muharrem Ağabeyin bunda büyük payı,
Eskiyapan'ın büyük payı olduğunu sanıyorum. Eskiyapan, AK Parti sıralarına
girdiği zaman, Sayın Başbakan makarnayı iyi öğrenmiş. Ona başarılar diliyorum;
ama, simit hesabında, çay ve simit hesabını yeniden yapmasını istiyorum. Bu 50
000 000 farkla, değerli arkadaşlar, arkadaşlarımız, bir simit, bir çay
parasını, 30 gün bile, ailesiyle sağlayamıyorlar. Utanıyoruz diyorlar,
utanıyoruz. Biz, artık, şoförlerimizle beraber bir şantiyeyi denetlemeye
gittiğimiz zaman, yanımızda azık taşıyoruz diyorlar. Milyonlarca lira,
trilyonlarca lira, yol yapmak için, duble yol yapmak için kaynak ayırdığımız o
Karayolları çalışanlarını ve milyonlarca lira, dolar para ayırdığımız Devlet Su
İşleri çalışanlarını ve dağda, taşta, mira sırtında, alet sırtında, o çalışan kadastro
mühendislerimizi ve teknik elemanlarımızı korumamız ve kollamamız gerektiğini
düşünüyorum. Değerli arkadaşlar, bir mühendis olarak, bir inşaat mühendisi
olarak, Sayın Bakan, bunları yeterli görmüyorum.
Az önce, Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubunun önergesiyle, özel tazminat zammı bütün teknik sınıfımıza geçmiştir,
biz de destek verdik. Bu, 145, 168'e çıkarak, sayın Maliye çalışanlarına, ne
kadar maaş artışı sağladığımızı ifade ettim, sordum…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Yıldırım, lütfen, toparlar
mısınız.
Buyurun.
MEHMET YILDIRIM (Devamla) - Bitiriyorum
Sayın Başkanım, müsaadenizle.
… 150 000 000 civarında ifade etti; yani,
40 + 150 de ilave edersek, demek ki, yaklaşık 200 000 000'luk bir artış
sağladık. Üniversitede okuyan bir çocuğun, olan bir çocuğun, lisede okuyan bir
çocuğun azığını bile koyamadık.
Sayın Bakan, bütün Türkiye Halkı adına, 1
400 000, şu anda ekgösterge verdiğimiz 2 000 000 kamu çalışanı adına, bu
Meclis, Cumhuriyet Halk Partisi, sonra doğurduğumuz yeni muhalefet partileri,
Anavatan Partisi, halkın buraya koymadığı partilerle, biz, burada, Mecliste
grup oluşturduk; bir kere, kendimize çekidüzen verelim; hem Cumhuriyet Halk
Partisi vermeli hem de Adalet ve Kalkınma Partisi vermeli. Yeni bir personel
yasasını... Komisyonlarda, aceleye getirmeden, çok iyi tartışarak, yeni bir
personel reformunun Türkiye'nin gündemine getirilmesi lazım. Üç ay, beş ay, alt
komisyonlar kurarak, bu kamu kurumları arasındaki dengesizliği ortadan kaldıran
bir yapısal değişimi getirmeliyiz diye düşünüyorum.
Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yıldırım.
Madde üzerinde, Anavatan Partisi Grubu
adına söz isteyen, Ankara Milletvekili Sayın Muzaffer Kurtulmuşoğlu; buyurun.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA MUZAFFER R.
KURTULMUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Başkan, sayın milletvekili arkadaşlarım;
sözlerime başlamadan önce, 14 Mart Tıp Haftası dolayısıyla, tüm Türk
hekimlerinin ve sağlık personelinin tıp bayramını kutluyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yeni
bir çağın başlangıcında ülkemizin dünyayla entegrasyonu kaçınılmazdır. Kişi
başına düşen millî geliri oldukça yüksek olan Avrupa'yla yakınlaşmamız ve hatta
Avrupa Birliğine aday ülke olmamız önemli bir gelişmedir.
İşsizlik, toplumsal bir işkencedir hem de
bir insana yapılabilecek en acımasız işkencedir. Halkımızın, bu işkencenin
hangi boyutta olduğu hakkında, doğru bilgilendirilmesi gerekiyor. Doğru
bilgilendirme, ülke yöneticileri ve politika oluşturucuları açısından da
yaşamsal önemdedir.
Bize göre, bugün yaklaşık 9 000 000 insan
işsiz. 9,6 milyon diyeyim, Sayın Başbakanın tabiriyle; 9,7 iken 9,6'ya indiğini
söyledi Sayın Başbakan işsizliğin, ülkemizde. Bu ülkede 19 000 000'a yakın
insan yoksulluk sınırında; 1,5 milyona yakın insan açlık sınırında. Tabiî,
bunların içinde 1,5-2 milyona yakın insan da devlet memuru olarak, onları da
katarsak, 3 000 000'a yakın insan açlık sınırı altında. Biz, günlerdir burada
tartışıyoruz, günlerdir memura 40 000 000+40 000 000 maaş vereceğiz diyoruz ve
bunu söylediğimizde de, iktidardan aldığımız laf, memura biz verdik. Ne
verdiniz; enflasyon oranında yüzde 2,5 zam verdik. Çok doğru. Birinci altı ayda
yüzde 2,5, ikinci altı ayda yine yüzde 2,5. Ne kadar güzel; ye ye bitmez! Fakat,
pazara çıktığımızda, çarşıya uğradığımızda, bu enflasyon sanki hiç oralara
uğramamış. Memura 40 000 000 para veriyorsun, o memur pazara gittiğinde, onbeş
günde, bu verdiğin parayı enflasyon götürüyor.
Tabiî ki, devlet, olanakları imkânında bu
maaşları düzeltecek. Kolay değil; ama, devlet olmanın bir vazifesi vardır, bir
güçlüğü vardır tabiî; devlet olmak budur. Devlet, halkını, refah içinde
yaşatmak mecburiyetinde. Ama, memura vermezsen, işçiye vermezsen, çiftçiye
vermezsen, esnaf nasıl geçinecek?! Bunların hepsi birbirine bağlı, birbirinden
kopmaz şeyler. Bu arada, çiftçiye yok, memura yok, işçiye yok, emekliye yok,
dul ve yetime yok; ama, makroekonomi Türkiye'de çok güzel, güzel.
Mikroekonomiye ne oldu?! Hani ne oldu enflasyonu düşürdük?! Doğru, enflasyon
düştü; kâğıt üzerinde; ama, pazarda düşmedi. Enflasyon düşseydi, benim halkımın
cebinde, benim memurumun cebinde, benim işçimin cebinde para olurdu; para yok.
Ha, demek ki, demek ki şu var: İktidar, bunu yaparken, yatırımlar yapmak
mecburiyetinde, istihdam etmek mecburiyetinde, işsizlere iş bulmak
mecburiyetinde. Bu, devletin işi, bu benim işim değil. Hele, Sayın Kemal
Unakıtan Beyin, Sayın Bakanın söylediği gibi, yavru muhalefetin hiç işi değil
onun tabirine göre; ama, benim bir özelliğim var; ben, hem eksikleri
söyleyeceğim, eksikleri yapana kadar da buradan takip edeceğim; çünkü, hepimiz
bu gemideyiz; bu gemi su aldığında, hiç kimse bu gemiden kurtulamaz.
Sevgili arkadaşlarım, bakınız, hep
söyleriz ya, insanları açlıkla terbiye etmek çok zordur, çok zor; etmemek
lazım. "Ya, tabiî ki edeceğiz; biz bir şey bulduk da mı vermedik"
diyor; yani, imkânlarımız olsa vermeyecek miyiz… Doğrudur; ama, imkân yaratmak
da iktidarın görevi, benim değil ki!
ALİ İHSAN MERDANOĞLU (Diyarbakır) - Yol
gösterin!
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla) - Yol
gösteriyorum. Sanayie önem veriniz…
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Ağır sanayii…
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla) - Ağır
sanayie önem veriniz; sanayiin büyüğü küçüğü yoktur, ona önem veriniz;
işsizliği önleyiniz, ekmek veriniz, aş veriniz. O da iktidarın görevi, benim
değil! Ama, yapamıyorsanız, halk, size, bunu yarın gösterir sevgili
arkadaşlarım. Biz gelebiliriz, haberiniz olsun; bunların çaresini söylüyorum.
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - Sizden devraldık,
sizden.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla) -
Sevgili arkadaşlarım…
BAŞKAN - Sayın Çerçi, niye hatibin sözüne
müdahale ediyorsunuz?!
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - Onlardan devraldık
Sayın Başkanım.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla) - Şunu
söylüyorum: Elbette ki, her şey bugünkü iktidarın kabahati değil, geçmişlerin
de var. İşte, o geçmişler de bugün burada yok, onun yerine siz varsınız.
Geliniz, bu halk bizim olduğuna göre, biz de bu halkın bir parçası olduğumuza
göre, halkımıza hizmet edelim; iktidarların da bu görevidir. Biz de muhalefet
olarak yol göstereceğiz.
Tarıma önem verirseniz, çiftçiye önem
verirseniz, işçiye önem verirseniz, memura önem verirseniz; memuru, işçiyi ve
çiftçiyi aç bırakmazsanız, tekrar buraya gelebilirsiniz; ama, bunları
yapmazsanız, yarın, burada, sizlerin olduğu yerde, eskiden olanların yok olduğu
gibi, sizler de olmayabilirsiniz. Ben, onu da istemiyorum, merak etmeyin;
çünkü, sizlerle birlikte burada gayet güzel, siz muhalefet olursunuz, biz
iktidar oluruz, devam ederiz. Gerçi, bu, size fazla şey vermiyor, acı geliyor;
ama, bunlar bir gerçektir; çünkü, bu Meclisten çok iktidarlar geldi geçti. Onun
için, bu memuru… Bakınız, bu memur maaşlarını söylüyorum… Anavatan Partisi
Grubu olarak, bu maddeden sonra gerekirse konuşmayacağız; siz de bu önergeleri
devamlı getirmeyiniz, bir an evvel bu yasa bitsin.
SADULLAH ERGİN (Hatay) - Başka yok…
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla) - Bu
önergeleri bitirin burada, bu yasa bugün çıksın burada.
ALİ İHSAN MERDANOĞLU (Diyarbakır) - Tamam, çıkaralım…
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla) - Biz
aldık, biz geç çıkarmayacağız, siz de burada, gelip bu 40 000 000… Ben
beğenmeyebilirim, sen beğenmeyebilirsin; ama, vatandaşın o 40 000 000'a
ihtiyacı var, o 40 000 000'ı istiyor. Bir an evvel… İki haftadır burada bu
konuşuluyor, ayıp değil mi kocaman bir Meclise! Bir şey de verseniz neyse,
vermiyorsunuz da, verdiğiniz bir şey de yok. O zaman, bir an evvel bu yasayı
bitirin; halk bekliyor, vatandaş bekliyor, daha iyisini bekliyor, daha iyisini
yapacak diye bekliyor. Bunu da öneriyorum, daha iyisini yapın; yapmazsanız da,
halk, hani çare diyorsunuz ya… Biz geldiğimizde iktidara, o çareyi de biz
bulacağız onlara diyorum.
Hepinize saygılar ve sevgiler sunuyorum.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Kurtulmuşoğlu.
Madde üzerinde, şahsı adına söz isteyen
Burdur Milletvekili Sayın Bayram Özçelik; buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) - Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; 1103 sıra sayılı kanun tasarısı üzerinde, şahsım
adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
AK Parti Hükümeti olarak, göreve
geldiğimiz günden bu tarafa, memurlarımızı ve emeklilerimizi enflasyona
ezdirmedik. Enflasyon oranları üzerinde maaş artışları yaparak, alım gücü
imkânları seviyesi yükseltildi. En düşük memur maaşı 328 YTL'den 608 YTL'ye
çıkarılmıştır. Bu maaş artış oranı, en düşük memur maaşında yüzde 85 oranında
gerçekleşmiştir. 2002 yılında, en düşük memur maaşıyla 128 litre ayçiçeği yağı,
17 adet mutfak tüpü, 100 kilogram beyazpeynir alınmaktayken, 2005 yılında, aynı
memur maaşıyla, 21 adet mutfak tüpü, 200 litre ayçiçeği yağı, 120 kilogram
beyazpeynir alınabilmektedir. Hem maaş artışı hem de ekonomimizin rayına
oturmasıyla, enflasyon oranının düşmesiyle ülkemizde çalışanlar ve emekli
olanların alım güçleri artmıştır.
İktidarımızın ilk aylarında, mağdur
durumda bulunan emeklilerimize 75 ve 100 YTL seyyanen artışlarla maaş artışları
sağlanmış ve grup toplantımızda da, Emekli Sendikaları Başkanı gelerek,
grubumuza teşekkür etmiştir.
Muhalefete mensup milletvekili
arkadaşlarımız "verilen hiçbir şey yok", "zam diye memuru
kandırıyorsunuz", "memura 40 000 000 verelim mi vermeyelim mi"
gibi birtakım ifadeler kullanarak, burada, aslında, çok çabuk, hızlı çıkarmamız
gereken bir kanun tasarısını, bir noktada, istemeyerek de engellemeye
çalışıyorlar.
Biraz önceki milletvekili saygıdeğer hocam
"pazara çıktığımızda bu enflasyon hiç pazara uğramamış" ifadesini
kullandı.
Sayın Hocam, ben, şimdi, sizlere rakamlar
vereceğim; isterseniz not alın, isterseniz daha sonraki tutanaklardan
alabilirsiniz.
Eğer enflasyonla mücadelede başarılı
olmamış olsaydık, 2003, 2004 ve 2005 yıllarında 2 haneli yüksek artış
oranlarına şahit olacaktık ve bugün olan fiyatların çok üzerinde fiyatlar karşımıza
çıkacaktı. 2002 yılında artışın devam etmesi durumunda, fiyatların nereye
ulaşacağını size örneklerle vermek istiyorum.
Pirinç: 2002 yılında, önceki yıla göre
yüzde 41 oranında artmış. Eğer yüzde 41 oranında artışla devam etmiş olsaydı,
bugünkü pirincin fiyatı 2,64 YTL, eğer artış devam etmiş olsaydı 4,960 YTL
olacaktı.
Koyun eti: 2002 yılında, bir önceki yıla
göre yüzde 53 oranında artmış. Eğer artış aynı şekilde devam etseydi, bugün 11
530 000 TL olan koyun eti fiyatı 23 370 000 lira olacaktı.
Zeytinyağı…
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Ama, burada
fiyatlar çok yüksek!
BAŞKAN - Sayın Özçelik, lütfen, maddeyle
ilgili konuşur musunuz.
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Ankara'ya
gel Bayram!
AHMET SIRRI ÖZBEK (İstanbul) - Sen hiç
kasaba gitmiyor musun?!
BAYRAM ÖZÇELİK (Devamla) - Zeytinyağı:
2002 yılında, bir önceki yıla göre -dikkatinizi çekiyorum- 2002 yılında
zeytinyağındaki artış oranı yüzde 78 oranında. Eğer, bu enflasyonla mücadele
olmasaydı, bugün, 8 800 000 lira olan bir litrelik zeytinyağının fiyatı 32 200
000 lira olacaktı.
Süt: 2002 yılında, bir önceki yıla göre
yüzde 45 oranında artmıştır. Eğer, artış aynı hızla devam etseydi, bugün, 1 550
000 lira olan sütün fiyatı 3 550 000 lira olacaktı.
Elma: 2002 yılında, bir önceki yıla göre
yüzde 106 oranında artmış. Elmanın fiyatı bugün 1 800 000 lira; artış yüzde 106
şeklinde devam etseydi, 10 490 000 lira olacaktı.
Bu göstergelerin de ifade ettiği gibi,
Türkiye, AK Parti İktidarı döneminde, enflasyonla mücadelede tartışmasız bir
başarı sağlamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özçelik, buyurun.
BAYRAM ÖZÇELİK (Devamla) - Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özçelik.
Madde üzerinde, şahsı adına söz isteyen
Agâh Kafkas, Çorum Milletvekili?.. Yok.
Mehmet Yıldırım, Kastamonu Milletvekili.
Buyurun Sayın Yıldırım.
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 4 üncü madde üzerine şahsım adına söz almış
bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu 4 üncü maddeye
geçmeden, 3 üncü maddenin kabulü sırasında, komisyonda kabul ettiğimiz, dün
akşam, Bakanın, ne düşündü bilemiyoruz, bir vahiy mi geldi, belli değil;
nereden bir telkin aldı; bilmekte zorluk çekiyoruz. Komisyonda, Cumhuriyet Halk
Partisi ve Adalet ve Kalkınma Partisi üyelerinin oybirliğiyle kabul ettiği (g)
maddesini Bakan olarak hemen çekiverdi. Hemen, o anda yoklama istedik, yeter
karar sayısı istedik, bulunmadı. Sayın Bakan dedi ki: "Bu yasayı
engelleyeceğiz." Yapma böyle, böyle bir şey olur mu?! "Tamam"
dedi "ben kürsüye çıkacağım, bu maddeyi geri çekme evrakını, önergesini
geri alacağım" dedi ve sonra, karar sayısını sağlayamadık dün akşam ve
bugün, Sayın Bakan yeniden ısrar etti ve (g) maddesi, bentten, yasadan çekildi.
(b) maddesinde ne yapıyor, ne getiriyor;
genel hizmetlerde çalışan uzmanlarımızı ve cetvelde olan uzmanlarımızı, bu
tasarının içinden (e) göstergelerini çekip aldı. Kimler bunlar? Değerli
arkadaşlar, benim tabirimi caiz görün, bu devletin bekası için kurumlarda
çalışan, genel müdürün talimatıyla, şube müdürü talimatıyla, orada, o kurumda
çalışan, mesleğinde uzman arkadaşlar; yani, çalışanlar; bunları ekgösterge
kapsamından çıkarıverdin Sayın Bakan. Ne için yaptın, buraya gel, açıkla desek;
olmadı… Dedik ki, ben gittim, Sayın Bakan, dün akşam böyle yaptın, niye bunu
yaptın? Ya, dedik ki, Haluk Koç, çık, senin önergeni AKP Grubu olarak
reddedilsin, sen burada refüze ol gibi bir anlayış sergilendi; bunun için
yaptık dedi.
Değerli arkadaşlar, bunlar, yanlış şeyler;
bu, doğru değil, bu bakış açısı doğru değil. Bak, kimler var bunda: En az üç
yıl süreli yükseköğrenim gören, fakülte-yüksekokulları bitirerek mesleğe özel
yarışma sınavıyla giren, belli süreli meslekiçi eğitimden özel ve yeterlilik
sınavı sonunda atanan devlet personel uzmanları; diyoruz ki, personel yasası
çıkarın, bu tasarının, şunun iliğini ciciğini çıkarın, nerede ne var, kim, ne
var; bunu, tasarıyı hazırlayın dediğimiz uzmanlar; evet, Maliye Bakanlığı, devlet
bütçesini hazırlayan uzmanlar; Gelirler Genel Müdürlüğünün talimatını alıp,
kurumunda, servisinde çalışan uzman arkadaşlar; sosyal güvenlik uzmanları,
çalışma uzmanları, yurtdışı hizmet uzmanları, il sağlığı, iş güvenliği
uzmanları, çalışma ve sosyal güvenlik uzmanları, malî suçları araştırma
uzmanları, devlet muhasebe uzmanları, devlet gelir uzmanları, devlet malları
uzmanları, gelir uzmanları, millî emlak uzmanları, vergi istihbarat uzmanları,
maliye uzmanı, bakanlık ve bağlı kuruluşların Avrupa Birliği uzmanları,
İçişleri Bakanlığı planlama uzmanları, çevre-orman uzmanları, özürlü uzmanı,
sosyal yardım uzmanı, aile-sosyal araştırma uzmanları, kadının statüsü
uzmanları, Bağ-Kur denetmenleri, kültür-turizm uzmanları, tüketici-rekabet
uzmanları, denizcilik uzmanları ve teknik yardımlar diye devam ediyor. Değerli
arkadaşlar, bunu çıkardık. Doğru yapılmamıştır, doğru değildir, yanlış
yapılmıştır. Sayın Bakan komisyona kazık atmıştır. Komisyonda kabul ettiğini,
burada bir gargaraya getirerek, Adalet ve Kalkınma Partisini de, ya, dün beni
gensoruda akladınız, destek verdiniz, şimdi burada da benim kararım, katılmak
istediğim kararın lehine bir baskı uygulamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Yıldırım, lütfen, toparlar
mısınız.
Ayrıca, biraz önceki Sayın Bakanın
komisyonla ilgili kullandığınız kelimeyi düzeltir misiniz Sayın Yıldırım,
lütfen…
MEHMET YILDIRIM (Devamla) - Sayın Bakan,
hani herkesin, bir yiğidin bir yoğurt yiyişi var; ben de halkın dilini
kullandım. Eğer, yanlışsa düzeltiyorum; kandırmıştır. Yani, kandırmıştır, bu
şekilde yapmıştır. Doğru bulmadık. Adalet ve Kalkınma Partisinin değerli
milletvekili arkadaşlarımın hepsinin gözüne bakıyorum; o önergeye kerhen oy
vermiştir.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yıldırım.
Madde üzerinde 10 dakika süreyle
soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sayın Amber, buyurun.
ZÜHEYİR AMBER (Hatay) - Sayın Maliye
Bakanına 4 tane sorum var.
1- Altı aydır basında yer alan, hatta,
zaman zaman öğretmenlere "müjde" diye sunduğunuz ve artık, herkeste,
öğretmenlere her gün zam verildiği kanısına yol açtığınız ekders ücretleri ülke
genelinde kaç öğretmeni etkilemektedir?
Sizce, bu tasarı yasalaşırsa, gerçekten,
bütün öğretmenler bu durumdan hangi oranda yararlanacak?
2- Türkiye genelinde 2005 yılı mart ayında
Millî Eğitim Bakanlığına bağlı okullarda görev yapan idareci ve öğretmenlere
toplam ödenen ekders ücreti ne kadardır?
Bu yasa tasarısı yasalaştıktan sonra, 2006
Mart ayı sonu itibariyle, yine Millî Eğitim Bakanlığına bağlı okullarda görev
yapan idareci ve öğretmenlere toplam ne kadar ödeme yapılacaktır? Bu rakamlar
gösterecek ki, aslında, siz, öğretmenlerin ekders ücretlerine zam yapma yerine,
ellerindeki kazanılmış haklarını da geriye götürmüş olmayacak mısınız?
3- Öğretmen, 1 saatlik ekders ücretiyle
ekmekarası döner yiyebilir mi?
4- Bu tasarıyla öğretmenlerin maaş
karşılığı gireceği zorunlu ders saati düşünüldüğü gibi 20 saate çıkartılırsa,
acaba, ekders ücreti alabilecek öğretmen olacak mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Amber.
Sayın Şahin?..
Sayın Özcan?..
Sayın Özkan, buyurun.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Sayın
Başkan, aracılığınızla Sayın Bakana sormak istiyorum.
Birkısım vatandaşımız, emniyet
müdürlüklerinde teknisyen yardımcısı olarak çalışmaktadır. Teşkilatın en zor
işlerinde teknisyen yardımcıları görev yapmaktadır. Bunlar, polisevlerinde
geceli gündüzlü, bekçi arkadaşlarla beraber nöbet tutarlar; resmî tatilleri
yoktur, bayramlara sevinemezler; çünkü, görevdediler. Emniyet Genel Müdürlüğü
bünyesinde çalışan teknisyen yardımcılarını, verilen bu eködemeden
yararlandırmayı düşünüyor musunuz?
Polis kardeşlerimiz ve bekçi kardeşlerimiz
bu yasadan yararlanırken, teknisyen yardımcılarının ayrı tutulmasını nasıl
açıklayacaksınız? Bu konuda bir düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özkan.
Sayın Kart...
ATİLLA KART (Konya) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan. Sayın Bakana şu soruyu yöneltiyorum:
Burada kamu görevlilerinin eködemeleriyle
ilgili bir tasarıyı tartışıyoruz. Görünürde adalet ve hakkaniyeti sağlamaya
çalışıyoruz, mevcut eşitsizlikleri gidermeye çalışıyoruz; ama, maalesef, gerek
komisyon aşaması gerek Genel Kurul aşamasında yeni eşitsizliklere, yeni
adaletsizliklere yol açıldığını görüyoruz. Bunun en kapsamlı örneğini de
özelleştirmeler sonucunda mağdur olan ve 657 sayılı Yasanın 4/C uygulamasıyla
kendilerine istihdam yaratılmaya çalışılan özelleştirme mağdurlarıyla ilgili
uygulamalarda görüyoruz. Özelleştirme mağdurlarıyla ilgili bu mağduriyeti,
bunların giderilmesi konusundaki görüş ve önerilerimizi ilerleyen maddelerde
anlatacağım; ama, bu aşamada, bu konuda, hükümet olarak, gelinen aşamada nasıl
bir çalışma yapacaksınız?
BAŞKAN - Sayın Kart, lütfen, sorunuzu
sorar mısınız.
ATİLLA KART (Konya) - Bu konuda kamuoyu
çok büyük bir beklenti içinde. Kamuoyunun bu noktada bilgilendirilmesini talep
ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kart.
Sayın Tütüncü...
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan. Aslında, Sayın Maliye Bakanının burada olmasını istiyordum ve
ondan bu sorunun yanıtını bekliyordum. Aracılığınızla, soruyorum Sayın Devlet
Bakanına.
Şimdi, efendim, Sayın Maliye Bakanımız,
ocak ayında bütçenin onyedi yıl sonra ilk defa fazla verdiğini ilan ettiler.
Şimdi soruyorum: Bir aylık bütçe
uygulamasına bakarak yılın tamamı için bir değerlendirme yapmak mümkün müdür?
Öyle bir sunuldu ki, Türkiye'nin iki yakası, yıllardan sonra, onyedi yıl sonra
bir araya geldi. Bu mümkün müdür? Eğer, mümkün ise, Türkiye'nin iki yakası bir
araya geldiyse, bütçe fazla verdiğine göre, ikinci sorumu soruyorum: O zaman,
neden memura bu yasayla daha fazla olanak sağlamıyoruz?
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tütüncü.
Soru sorma süresi tamamlanmıştır.
Sayın Bakan, buyurun.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Değerli milletvekili arkadaşlarımızın
sorularının bir bölümüne şimdi, bir bölümüne de yazılı cevap vereceğimizi hemen
konuşmamın başında ifade etmek istiyorum.
Önce, şu açıklamayı yapmak durumundayım:
Böyle bir kanun tasarısı, geçtiğimiz yılın ağustos ayında kamu görevlileri
sendikaları ve bu sendikaların bağlı bulundukları konfederasyonlarla yapmış
olduğumuz toplugörüşme sonucu varmış olduğumuz mutabakatın bir sonucudur. İlk
defa, 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu çıktıktan sonra
Hükümetimiz ile memurlarımız arasında bir toplugörüşme tutanağı tutmayı ve
imzalamayı başardık; yani, memurlarımızla anlaştık. Onun sonucu olarak bu
tasarı önünüze geldi.
Önce, yüzdelik artışı, biliyorsunuz, ocak
ayında uyguladık. Şimdi, ocak ayının başından itibaren memurlarımıza -ki, bu 1
400 000 civarındaki memurumuzu ilgilendirir- denge tazminatı adı altında 40 +
40; yani, 80 000 000 lira 2006 yılında veriyoruz ki, bu, en düşük memurun 2006
yılında maaşında yüzde 21 oranında bir artış demektir. Ortalama, memurlarımızın
maaşında da yüzde 12,5 gibi bir artış
demektir. 2006 yılı için enflasyon oranını yüzde 5 olarak öngören bütçe
düşünüldüğünde, bu artış oranının enflasyonun ne kadar üstünde olduğunu da
herhalde takdir edersiniz.
Kuşkusuz ki, memurlarımızın ve kamu
çalışanlarının geçmiş yıllardaki ekonomik uygulamalar sonucu kayıpları vardır;
bu kayıpları bir çırpıda telafi etmek mümkün değildir; adaletsizlikler,
eşitsizlikler vardır. İşte biz, 40 + 40 denge tazminatı dediğimiz bu
uygulamayla, eködeme alamayan memurlarımıza 2006 yılında bir miktar eködeme
vermek suretiyle yukarıya çıkarıyoruz; ama, asıl eşitsizliği, Bakanlar Kuruluna
iki defa sunduğumuz, 53 kamu kuruluşundan da yeni görüş ve öneriler geldiği
için henüz Meclise sevk edemediğimiz yeni Kamu Personeli Kanunu Tasarısının
malî ve sosyal haklar bölümüyle telafi etmeyi düşünüyoruz. O, ciddî bir yük
getirecektir Maliyeye. Bu yükün bir kısmını, işte şimdi 40 + 40'la 2006 yılı
bütçesiyle karşılıyoruz; ama, asıl önemli değişikliği 2007 yılı başından
itibaren yapmak suretiyle bu eşitsizliği mümkün olduğu kadar ortadan kaldırmayı
planlıyoruz. Arkadaşlarımız, haklı olarak, asıl bu sorunu düzeltecek olanın
yeni bir kamu personeli kanunu olduğunu söylediler; son derece haklıdırlar. O
nedenle, böylesine temel bir kanunu hemencecik, bir çırpıda Meclise sevk etmek, takdir edersiniz ki, birtakım sorunlara
da yol açabilir. En son, bize, 53 kamu kurum ve kuruluşundan görüşler geldi;
bunların hepsini saygıdeğer buluyoruz. Onları da, ayrı ayrı, hazırladığımız
metne dahil etmenin çalışmaları içerisindeyiz.
Tabiî, Sayın Amber bir soru sordular…
Şimdi, ben, Devlet Personel Başkanlığı uzmanlarına hesap ettirdim; ekders ücreti alacak bir öğretmenimiz, bu yasal
düzenleme çıktıktan sonra ayda ekders ücreti olarak 88 YTL'lik bir artış elde
etmiş olacak; yani, Türk parası cinsinden 88 000 000 lira gibi parasal böyle
bir artış yapmış olacağız.
Ayrıca, Emniyet Genel Müdürlüğünde
teknisyen yardımcıları var; bunlar, polislere, Emniyet mensuplarına yapılan bu
iyileştirmeden yararlanamıyorlar denildi. Evet, burada yapılan, polis
memurları, yani, Emniyet mensupları içindir. Teknisyen yardımcısı
arkadaşlarımız tabiî ki başka bir kadrodadır. Burada kendileri
yararlanamıyorlar, doğrudur; ama, daha sonra yapacağımız düzenlemelerde bu
arkadaşlarımızın da, bu personelimizin de mutlaka durumlarını iyileştirmeyi,
biraz önce yapmış olduğum açıklama paralelinde gerçekleştirmeyi planlıyoruz.
4/C'yle ilgili… Sayın Kart, 4/C kapsamında
kamu kurum ve kuruluşlarında değerlendirdiğimiz personelin ne kadar ücret
alacağı konusunu, Bakanlar Kurulu, biliyorsunuz, tayin ve tespit eder. Nitekim,
özelleştirme sonucu emeklilik hakkını da elde edemediği için, iş de bulamadığı
için mağdur olduğunu düşündüğümüz insanları, Hükümet olarak biz, kamu kurum ve
kuruluşlarında değerlendirelim diye burada yasal düzeleme yaptık; siz de, eksik
olmayın, destek verdiniz. Sanıyorum, şu anda 12 000 vatandaşımızı, özelleştirme
sebebiyle emekli olamadığı için işsiz kalan insanı kamu kurum ve kuruluşlarında
değerlendirdik. Bunların maaşlarıyla ilgili artışı, üstünden henüz daha bir yıl
geçmedi, Bakanlar Kurulu kararıyla önümüzdeki süreçte yapacağız, yapmak
durumundayız; çünkü, alım güçlerinin düşmemesi gerekir.
BAŞKAN - Sayın Bakan, süre tamamlandı.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Diğer sorulara, izin verirseniz yazılı
olarak cevap vereyim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… 4 üncü madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, birleşime 10 dakika
ara veriyorum.
Kapanma
saati : 17.09
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati : 17.25
BAŞKAN :
Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER : Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 76 ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
1103 sıra sayılı kanun tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
4. -
Değişik Adlar Altında İlave Ödemesi Bulunmayan Memurlara ve Sözleşmeli
Personele Ek Ödeme Yapılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/1171) (S. Sayısı: 1103) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
5 inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 5.- a) 27/7/1967 tarihli ve 926
sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanununun ek 17 nci maddesinin (C)
fıkrasının birinci paragrafında yer alan "% 35'ini" ibaresi "%
45'ini", son paragrafında yer alan "yarısını" ibaresi
"2/3'ünü" şeklinde değiştirilmiştir.
b) 24/2/1983 tarihli ve 2802 sayılı
Hakimler ve Savcılar Kanununun;
1- 54 üncü maddesinin son fıkrasında yer
alan "1000" rakamı "1500", "500" rakamı
"750",
2- ekli (I) Sayılı Ek Gösterge Cetvelinin
(c) sırasında yer alan "5800" ek gösterge rakamı "6400",
olarak değiştirilmiştir."
c) 23/7/2003 tarihli ve 4954 sayılı
Türkiye Adalet Akademisi Kanununun 37 nci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan
"1750" rakamı "2000" şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, Tekirdağ Milletvekili Sayın Enis Tütüncü; buyurun.
Sayın Tütüncü, şahsınız adına da söz
talebiniz var; ancak, Anavatan Partisi Grubu adına Sayın İbrahim Özdoğan söz
istemiş olduğu için birleştiremiyoruz.
CHP GRUBU ADINA ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Görüşmekte olduğumuz yasa tasarısının 5
inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; hepinizi sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum.
Maddenin içeriğine geçmeden önce, Sayın
Maliye Bakanımızın yerine az önce oturan Sayın Devlet Bakanımızın, bu madde
üzerinde ve yasanın geneli üzerinde memur sendikalarıyla tam anlamıyla bir
uzlaşma olduğu sözü üzerine, bir düzeltme yapma ihtiyacını hissediyorum.
Evet, her ne kadar, tasarının genel
gerekçesinde ilk kez bir mutabakat sağlandığından söz ediliyor olsa da, ne
yazık ki, bazı sendikalar, memur sendikaları, bu yasa tasarısındaki görüşlere
muhalefet şerhi vermişlerdir. Sayın Devlet Bakanımızın, bu nedenle, bu
ifadesinin doğru olmadığını, yanlış olduğunu, gerçeği yansıtmadığını zabıtlara
geçirmek istiyorum. Yineliyorum, hükümet ile kamu görevlileri sendikaları
arasında yüzde yüz bir anlaşma, mutabakat gerçekleşmemiştir; bazı sendikalar
karşı oy kullanmışlardır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
aslında, ben, Plan ve Bütçe Komisyonunda bu madde üzerinde konuşurken ve
tasarının tümü üzerinde konuşurken, bu tasarıyı "sadaka zammı yasa
tasarısı" olarak isimlendirmiştim. Şimdi…
RECEP GARİP (Adana) - Şu anda, bütün
memurlarımız sizi dinliyor!..
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Sadaka zammı…
"Sadaka zammı yasa tasarısı…" Maddelerin içeriğine girince, ne kadar
haklı olduğumuz bir daha ortaya çıktı. Gerçekten, bu sadaka zammı, çok farklı
bir şekilde de sunuluyor. Yani, bu sadaka zammı, AKP'ye özgü tüccar zihniyeti
anlayışıyla, çok farklı bir şekilde de pazarlandığına tanık olduk. Bakınız,
ilave ödemesi bulunmayan memurlara ve sözleşmeli personele ilk altı ayda 40
Yeni Türk Lirası, ikinci altı ayda ise bir 40 Yeni Türk Lirası daha verilerek
80 Yeni Türk Liralık bir ödeme yapılacağı iddia ediliyor. Öyle değil mi Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri?! 40+40=80. Tasarının geneli üzerinde
arkadaşlarımız konuşurken dile getirdiler ve az önce Kastamonu Milletvekilimiz
Sayın Yıldırım da konuşurken dile getirdiler; ama, ben biraz daha açıklıkla
bunun 40+40=80 olmadığını burada dikkatlerinize sunmak istiyorum. İlk altı ayda
40 YTL, ikinci altı ayda ise bir 40 YTL daha verilerek 80 YTL'lik bir ödeme
yapılmıyor. Neden yapılmıyor; çünkü, birinci altı ayda 40 YTL oniki ay için
veriliyor, ikinci altı aydaki 40 YTL ise altı ay için veriliyor. Birinci altı
ayda 480, ikinci altı ayda 240, eşittir 720. 12'ye bölerseniz eder 60. Yani,
40+40=80 değil, bu yasa tasarısına göre, 40+40=60! İşte, burada AKP'ye özgü
tüccar zihniyetinin nasıl bir zihniyet olduğu burada bir defa daha
sergileniyor. Nasıl bir zihniyet bu Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
dürüst tüccar zihniyeti olmadığı açık.
Şimdi, bu 5 inci maddeyle, kapsamda
olmayan personelin tali ödemelerinin kapsam dışında tutulması nedeniyle, 1 inci
maddeyle verilen ilave ödemenin altında kalınmaması için bu maddede üç
kategoride değişiklik yapılıyor. Birinci kategori, Türk Silahlı Kuvvetlerinde
görev yapan sivil memurların durumuyla ilgili; ikinci kategori, hâkimler ve
savcıların durumlarıyla ilgili ve üçüncü kategori ise Adalet Akademisindeki
personelle ilgili. Tali ödemeleri 1 inci maddeyle verilen eködeme düzeyine
çıkarmak için, örneğin, Türk Silahlı Kuvvetlerindeki sivil personelin
göstergeleri yüzde 35'ten yüzde 45'e çekiliyor. Şimdi, yüzde 35'in karşılığının
tavanı 140 YTL idi. Bu oranın yüzde 35'ten yüzde 45'e çekilmesiyle tavan 180
YTL'ye çıkarılmış oluyor; yani, 40 YTL'lik bir artış…
Öte yandan, yine (a) fıkrasındaki
"yarısı" ibaresinin "üçte 2" olarak değiştirilmesine
gelince; burada da aynı mantıkla bir düzenleme yapılıyor ve askerî mahkemelerde
çalışan sivil memurların durumu, sözüm ona, iyileştiriliyor. Böylece, Silahlı
Kuvvetlerdeki sivil personelin tümü 40+40 düzeyine çıkarılmaya çalışılıyor. Az
önce bunun, 40 YTL'lik bir ilave artışa tekabül ettiğini anlattım.
5 inci maddenin (b) fıkrası ise, hâkimler
ve savcıların nöbet ücretleriyle ilgilidir. Hepimizin bildiği gibi, hâkimler ve
savcılar, yirmidört saat görev yapmak durumundadırlar. Söz konusu personele
aralık ayında nöbet ücreti verilmişti. Bu ücret, her gün için, büyük illerde 1
000 rakamı karşılığı 40 YTL civarındaydı. Şimdi, bu 40 YTL'yi 60'a çıkarıyoruz,
20 YTL…
Şimdi, ayda en fazla yedi gün nöbet ücreti
alınabildiğine göre, hâkim ve savcılar ayda 60x7=420 YTL nöbet ücreti alacaklar
demektir. Şu anda zaten 280 YTL alıyorlar, buna göre, bu yeni düzenlemeyle
hâkim ve savcılara ayda en fazla 140 YTL'lik bir artış öngörülüyor. Güle güle
harcasınlar.
Yine bu fıkranın 2 numaralı bendinde,
birinci sınıfa yükselmiş olan hâkim ve savcıların ekgöstergesi 5 800'den 6
400'e çıkarılıyor. Böylece, onlara, bir bakıma onursal bir artış sağlanıyor ya
da sağlandığı düşünülüyor. Ne kadardır bu onursal artış; düşünülen onursal
artış 45 YTL. Eh, bunu da harcaya harcaya nasıl bitirecekler hâkimler, doğrusu
merak ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son
olarak 5 inci maddenin üçüncü fıkrasına geliyoruz. Burada, Adalet
Akademisindeki personelle ilgili bir düzenleme yapılıyor. Bu personelin sayısı
çok düşük; ama, AKP'nin mantığını yansıtması açısından ne kadar bir para
sağlandığını, eködenek sağlandığını yansıtması açısından bu maddeyi de, izin
verirseniz, açmak istiyorum. Söz konusu personel, 60 YTL ile 200 YTL arasında
bir tali ödeme alıyor. 1 750 ekgösterge karşılığı 60 YTL'dir. Burada, 1 750
ekgösterge rakamı 2 000'e çıkarılıyor. Böylece ne oluyor; 60 YTL 80 YTL'ye
yükseliyor; yani, 20 YTL'lik bir artış. Eh, Adalet Akademesindeki personele,
herhalde bu 20 YTL'lik artış; yeter de artar bile!..
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiye'nin bir numaralı sorununun işsizlik, yoksulluk ve açlığın giderek
yaygınlaşmakta olduğunu biliyoruz. Burada, AKP'den sözcü arkadaşımız kalktı,
kendi zamanında; yani, AKP Hükümeti zamanında verilmiş olan…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Tütüncü, buyurun; lütfen,
toparlayabilir misiniz.
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
AKP zamanında sağlanan maaş artışlarını
zeytinle, ayçiçeği yağıyla, zeytinyağıyla ve peynirle karşılaştırdı, simitle
karşılaştırdı.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
bakınız, Türkiye, dünyanın en uzun ve en yüksek kronik enflasyonunu yaşamış bir
ülke. Sizler, bu kronik enflasyonun tahribatını ortadan kaldırmak iddiasıyla oy
istediniz ve iktidara geldiniz. Bu kronik enflasyon, yüzde 60 dolayında, yirmiiki
yirmibeş yıl süren bu kronik enflasyon, hallaç pamuğu gibi attı; bütün,
ekonominin, dengelerini attığı gibi, halkımızın tüketim yapısını değiştirdi.
Bir hayal dünyasında yaşadı Türk insanımız, yaşatıldı. Tabiî ki, AKP'nin bunda
suçu yok. Türk insanının bütçesinde olmayan bazı yeni gereksinmeler bu tüketim
yapısında yer aldı; telefon yer aldı, televizyon yer aldı, yeni teknolojik
devrimin kazanımları yer aldı.
Değerli arkadaşlarım, on yıl önce, onbeş
yıl önce, kesinlikle bütçede olmayan birtakım maddeler, ihtiyaçlar aile
bütçesinde yer aldı ve bunun için, lütfen, memura vermiş olduğunuz bu son
derece yetersiz, sadaka kabilinden zamları, peynirdeki artışla, efendim,
simitteki artışla, lütfen, karşılaştırmayın. Eğer bu şekilde devam ederseniz,
zaten, halkımız, memurumuz, işçimiz, çiftçimiz -gerçekten, bıçak kemiğe
dayanmış, kemiği de geçmiş, ilik akıyor- sizleri çok kötü bir şekilde
cezalandırır ve cezalandıracaktır.
Bu duygu ve düşüncelerle -öyle sanıyorum
Sayın Başkan, kişisel de söz alacağım- hepinizi sevgiyle ve saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tütüncü.
Madde üzerinde, Anavatan Partisi Grubu
adına söz isteyen Erzurum Milletvekili İbrahim Özdoğan; buyurun. (Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
1103 sıra sayılı yasa tasarısı üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygı ve muhabbetle selamlıyorum.
Konuya geçmeden önce, iki gün evvel idrak
ettiğimiz değerli doktorlarımızın tıp bayramını canıgönülden kutluyor, hepsine
görevlerinde başarılar ve nice tıp bayramları diliyorum. Ayrıca, iki gün sonra
idrak edeceğimiz şanlı Çanakkale savaşlarının yıldönümü münasebetiyle kahraman
şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyor ve mekânlarının cennet olmasını
diliyorum.
Değerli arkadaşlar, memurlarımız,
gerçekten aç ve perişandır. Bu iktidar döneminde açlık ve perişanlığı daha çok
artmıştır. 40 + 40 YTL şeklinde bir çerez parası dahi etmeyen bir ücreti
vereceğimiz halde, maalesef, İktidar Partisinin koltuklarına bakıyoruz, bomboş
duruyor. 357 kişilik İktidar Grubundan 50 sayın milletvekili bile
bulunmamaktadır. Ben, bu durumu değerli halkımıza şikâyet ediyorum bu kürsüden.
Neredeler bunlar? Ben, öyle zannediyorum ki, Sayın Başbakan, bir dahaki seçim
döneminde, herhalde, sizi cezalandıracaktır. Bunu, bekleyin göreceksiniz,
çoğunuz listelerde yer almayacaktır değerli arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar, çerez parası dedik, 40
+ 40 YTL; 1 kilo çerez bile alamazsınız. Arkadaşlar, devlet milletin ruhudur;
dolayısıyla, devleti temsil eden memurlarımıza, mühendislerimize,
doktorlarımıza, hâkimlerimize, savcılarımıza, öğretmenlerimize, polislerimize,
aklımıza gelen bütün kamu personeline çok iyi ücret vermek durumundayız. Eğer,
aralarında ücret dengesizliği olduğu takdirde, o memurdan gerekli verimi
alamazsınız. Aynı ofiste çalışan iki memurdan birisi, masaları yan yana, farklı
maaş alıyorsa, asla ve katiyetle bir verim alamayacaksınız, bunu söylemek
istiyorum.
Türk Devletinin sembolü ve temsilcisi
durumundaki memurlarımızı küçük düşürmeye hakkınız yoktur. Onların çocuklarını
aşağılık kompleksine sokmaya hakkınız yoktur. Bugün memurlarımızın kahir
ekseriyeti çocuklarına defter, kalem alamıyor, ayakkabı alamıyor, giysi
alamıyor, doğru dürüst karınları doymuyor. Bunlar kimin sayesinde oldu; AK
Parti Hükümetinin sayesinde oldu değerli arkadaşlar.
ÖNER ERGENÇ (Siirt) - Biraz insaf et
İbrahim Bey!
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Çok insaflı
konuşuyorum.
Değerli arkadaşlar, eğer, devlet memurları
arasında adaletsizlik yaparsanız, devlet düzenini bozarsınız; bunu yapmaya,
devlet düzenini bozmaya hiç hakkınız yoktur. Bizim insanımız ve memurumuz
devletine sadakatle bağlıdır; fakat, bunu tahrik etmeye hükümet olarak sizin
bir hakkınızın olduğunu zannetmiyorum. Neden; çünkü, bir atasözümüz vardır;
eğer, devlet memurları arasında ayırımcılık yaparsanız -ki, yapıyorsunuz-
"biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar." Bugün, maalesef, devlet
memurları arasında büyük ayrıcalıklar vardır değerli arkadaşlar.
Bugün, AK Partinin ekonomi yönetimi,
maalesef -affınıza sığınarak söylüyorum- bir çarçur yönetimidir değerli
arkadaşlar. Maliye Bakanlığının başında çok değerli Kemal Abimiz bulunmaktadır;
maşallah, çocukları sayesinde de ünü bütün cihanı sarmıştır. Dolayısıyla, bu
çarçur yönetimi, Sayın Maliye Bakanının eseri durumundadır.
Değerli arkadaşlar, bugün memurumuza
baktığımız zaman, gerçekten memurumuz zekâtlık durumdadır. Hakikaten zekâtlık
durumdadır. Şimdi rakamlara bakalım; açlık sınırı yaklaşık 650 YTL, yoksulluk
sınırıysa 1 250 YTL civarındadır. Memurlarımızın kahir ekseriyeti ne kadar
alıyor değerli arkadaşlar; 600, 700, 800… Demek ki, memurlarımız açlık
sınırının altında yaşamaktadır. Bunları düzeltmek mecburiyetindeyiz. Nasıl
düzelteceğiz; hortumculara giden paraları keseceğiz, yok fiyatına yaptığımız
özelleştirmelerde daha kaliteli bir özelleştirme yaparak oradan gelen paraları
memurumuza aktaracağız ve devletimizi, milletimizi sıkıntıdan kurtaracağız
değerli arkadaşlar.
Bugün, öğretmenimiz sınıfına maalesef
maddî problemleriyle girmektedir ve maddî problemlerine bağlı olarak manevî
problemleriyle girmektedir. Üstelik de Öğretmenler Gününde polise
coplatıyorsunuz. Bunu ne öğretmenlerimiz unuttu ne de halkımız unuttu. Orada
coplananlar sadece Türk öğretmenleri değil, aynı zamanda, o öğretmenlerin
öğrencileridir. Çünkü, öğrenciler, öğretmenleri model olarak alan
yavrularımızdır. O ekranlarda göründüğü zaman, o çocuklarımız psikolojik travma
geçirmiştir. Belki öğretmenin değeri o çocuklarımızın gözünde hırpalanmıştır.
Bunu yapmaya hakkınız yoktur.
Polislerimize bakıyoruz, gerçekten,
polislerimiz de büyük sıkıntı içerisindedir. Oniki saat çalışıyor, yirmidört
saat çalışıyor, belki polislerimiz, karısı, çoluk çoluğu hasta olduğu zaman da
onları hastaneye veya bir sağlık kuruluşuna götürme imkânı bulamıyor. Bu
verdiğiniz ücretler gerçekten komik ücretler değerli arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar, bunlar hep Sayın
Maliye Bakanının başının altından çıkmaktadır. Sayın Maliye Bakanına biz
burada, bütçe görüşmelerinde ikaz ettik. Bakın, yaşı 60'a gelmiştir. Hepimiz
için söylüyorum, 60'a gelen bir insan ya 70 yaşar ya da yaşamaz. On yıl sonra
ya varız ya yokuz. Şimdi, haksız rekabet, Sayın Maliye Bakanına soruyorum,
haram değil mi?! Haksız rekabetle çocuklarınız zengin oldu. Ondan sonra
televizyonlara çıkıyorsunuz, diyorsunuz ki...
BAŞKAN - Sayın Özdoğan…
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - "…ya, ne
olmuş…"
BAŞKAN - Sayın Özdoğan…
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) -
"…çocuklarımız iki kutu yumurta sattı…"
BAŞKAN - Sayın Özdoğan…
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Böyle bir
anlayış olur mu?! Vah benim yavrularım!
BAŞKAN - Sayın Özdoğan, lütfen, sataşmaya
mahal vermeden maddeyle ilgili konuşur musunuz.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Arkadaşlar,
haksız rekabetten doğan kazanç da, mideye indirilen cehennem ateşinden başka
bir şey değildir; buradan tekrar uyarıyorum ben. (Anavatan Partisi ve CHP
sıralarından alkışlar) Çünkü, Allah, gizli-aşikâr, her şeyi biliyor değerli
arkadaşlar. Günah değil mi, yazık değil mi?!. Siz, belki, bu Meclis Genel
Kurulunda, sayısal çoğunluğunuzla aklandınız; ama, ben öyle inanıyorum ki, AK
Parti Grubundaki arkadaşlarımın yüzde 90'ına sevgim ve saygım var, hepsi dürüst
arkadaşlar; ama, kerhen ve korkuyla, ret oyu vermişlerdir değerli arkadaşlar.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Neden korkacağız
ki?!.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Bunu
biliyoruz; çünkü, AK Parti Grubundan çıkan birkısım değerli milletvekili
arkadaşlarımız, Sayın Maliye Bakanını televizyonlarda eleştirmişlerdir. Bu ne
perhiz bu ne lahana turşusu! Hakikaten biz de şaşıp kalıyoruz.
Değerli arkadaşlar, şimdi, bizim
yoksulluğumuzun ölçütü ne? 3 000 000 ton kömür dağıttınız; işte, bu, bir
ölçüttür. Belki, bu arada, zenginlere de bu kömürü verdiniz, gelecek seçimlere
yatırım yapmak üzere, rüşvet olarak verdiniz. Kimin malını kime veriyorsunuz
değerli arkadaşlar?! Köylere kömür dağıtıyorsunuz. Bunların içerisinde
zenginler de var.
YAHYA BAŞ (İstanbul) - Biz dağıtmıyoruz,
kaymakamlar dağıtıyor.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Ondan sonra,
kalkıp, masa başında, sahte anketler yapıyorsunuz. Bilmem Sayın Başbakanın
dünürünün sahip olduğu bir gazete sahte bir anket yapıyor, onu da birkısım
televizyonlarda yayınlıyor. Bozacının şahidi şıracı! Bunlar, yalan, gerçekdışı,
masa başında hazırlanmıştır. (AK Parti sıralarından gürültüler)
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Alakası yok…
YAHYA BAŞ (İstanbul) - Yalan yanlış
konuşuyorsun!
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Sizin
oylarınız yüzde 20'nin altında, yüzde 14,1. Yüzde 14,1 sizin oylarınız;
Anavatan Partisinin de yüzde 22,5; buyurun, biraz yüreğiniz hoplasın. (AK Parti
ve CHP sıralarından gülüşmeler)
Değerli arkadaşlar, bu kömür yardımı var
ya, fakirlik ölçüsünde, sizin, AK Parti Hükümetinin bir rezaletinden başka bir
şey değildir; bunu buradan söylemek istiyorum.
Ondan sonra, kartel medyasını
doyuruyorsunuz ve Yüce İslam Dinini kullanan birkısım medyayı doyuruyorsunuz,
etrafınıza alıyorsunuz. Sayın Başbakan, ondan sonra, çıkıyor, medyadan şikâyet
ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YAHYA BAŞ (İstanbul) - Medyayı doyurmak
Anavatanın geleneğidir.
BAŞKAN - Sayın Özdoğan, lütfen, toparlar
mısınız.
Buyurun.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Arkadaşlar,
yedirmeyin; kartel medyasına ve diğer medyaya, tüyü bitmemiş yetimin hakkını
yedirmeyin. Allah bunu sizden soracak. Haramdır! Yazıktır! Günahtır! Bir gün,
Allah'a hesap vereceksiniz!
Şimdi, buradan Sayın Maliye Bakanına
seslenmek istiyorum. Bir yığın şaibe, üzerinde var. Üç defa hakkında gensoru önergesi
verildi. Ey Maliye Bakanı, suç sende değil, seni orada tutan Başbakanda suç.
Millete şikâyet ediyorum.
NAİL KAMACI (Antalya) - Duymuyor ki o…
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Dinlemiyor Sayın
Bakan.
BAŞKAN - Sayın Özdoğan…
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Ondan sonra
da, çıkıyorsunuz "millî gelir 5 000 doların üzerine çıktı"
diyorsunuz.
NAİL KAMACI (Antalya) - Duymuyor İbrahim
Bey, duymuyor o.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen…
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - "Atma
Recep" derler atasözü olarak, "atma Recep" derler. Tamamen
kuyruklu yalandır bu, değerli arkadaşlar. 5 000 dolara çıktıysa memurun maaşını
neden artırmıyorsunuz 5 000 dolar hesabına göre? Çerez parası veriyorsunuz.
Yazık ve günahtır. Biraz küçük doğrayın da kuşlar da yesin. Yazıklar olsun!
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Anavatan
Partisi ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özdoğan.
Madde üzerinde, şahsı adına söz isteyen
Bursa Milletvekili Altan Karapaşaoğlu; buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Sayın
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan yasa tasarısının
5 inci maddesinde, şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi, saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum.
RECEP KORAL (İstanbul) - Gel, gel, kaçma!
ASIM AYKAN (Trabzon) - Nereye gidiyorsun
ya?..
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) -
Değerli arkadaşlar…
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Ben dadaşım,
kaçmam.
BAŞKAN - Sayın Özdoğan, lütfen…
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Siz halktan
kaçıyorsunuz.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Kaçmak yok;
kuştan korkan, darı ekmez.
BAŞKAN - Lütfen, sayın milletvekilleri…
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) - …
görüşmekte olduğumuz 5 inci madde, kamuda çalışanların tazminatları, eködeme ve
hizmet karşılıkları ve nöbet ücretleri gibi ücretlerinin 80 liranın altında
kalması münasebetiyle, onlarla ilgili olarak tamamlayıcı nitelikte düzenlemeler
silsilesi.
Buraya çıkan arkadaşlarımız maddeleri
teker teker özellikle izah ettiler. Teker teker izahatları doğru; ama,
yorumları yanlış.
Değerli arkadaşlar, bakın, bu maddenin
düzenlemesinde, devletimize gelen yük, bütçemize gelen yük yaklaşık olarak 2
katrilyonun üzerindedir. Yani, Enis Bey, burada "sadaka kabilinden"
dedi; iyi bir planlamacı olduğunu biliyorum, ama, herhalde bu bütçe içerisinden
2 katrilyonluk bir rakam, sadaka olarak nitelendirilemez. Bütçenin konumunu da
kendileri çok iyi bilirler. Bu bütçe içerisinden bu kadar paranın, bu
fedakârlığın yapılmış olması, elbette bu geçtiğimiz iki ay içerisinde bütçe
performansının müspet olarak sonuçlanmış olmasının getirdiği bir sonuçtur aynı
zamanda. Herhalde biraz sabredersek, bütçemizi denkleştirirsek tamamen, 2006
yılı sonunda denk bir bütçeyle karşılaşırsak, gelirlerimizin artması,
harcamalarımızın azalması, bugüne kadar uyguladığımız politikaların devam etmesi koşuluyla elbette bu ücretler, bu
farklar çok daha artırılacaktır.
Biz
bunun yeterli olduğu kanaatinde
değiliz; ama, bütçe imkânında ancak bunu bulmak mümkün. Ancak buraya kadar
müsaade ediyor.
Şöyle düşünün: Cebinizde paranız yok, işçi
çalıştırıyorsunuz "gel kardeşim, ben sana 1 milyar değil de 5 milyar
vereceğim" diyorsunuz; ama, o işçi çalıştıktan sonra, o söz verdiğiniz 5
milyarı veremiyorsunuz. Bu, bir iş değil; bu,sadece insanları kandırmak
anlamında bir şey olabilir. Biz, burada gerçekçi davranıyoruz. İmkânların
elverdiği ölçüler içerisinde memurumuza, çalışanımıza birtakım ödemeler
yapıyoruz. Daha önce arkadaşlarımız tekrar etti, bilmiyorum tekrara gerek var
mı; ama, ben bir daha, şöyle, madde madde tekrarlayayım.
Mesela, Türk Silahlı Kuvvetlerinde çalışan
sivil personel var. Bu sivil personelin ek tazminatlarının 80 liraya
getirilmesi konusunda, yüzde 35 olan ödeme miktarı yüzde 45'e; yani, oran
olarak bakarsanız yüzde 28,6 artırılmak suretiyle uygulanıyor.
(b) paragrafındaki, 1 inci maddedeki ise…
Burada Hâkimler ve Savcılar Kanununda bir değişiklik yapılıyor. Hâkimlerle
birlikte çalışan yardımcı personelle birlikte hâkimlerin ekücretleri, 7 gün
çalışmak kaydıyla, koşuluyla, 40 lira olan ücretleri 60 liraya çıkarılıyor.
Buradaki artış oranı da yüzde 50'dir.
Efendim, diğer personelle ilgili olarak,
20 lira olan ücretleri 30 liraya çıkarılıyor. Buradaki artış oranı da, adaletli
bir şekilde, aynı miktardadır, aynı orandadır.
İkinci bentteki konu ise, yine,
hâkimlerimizin, savcılarımızın… Biraz önce arkadaşımız "bir prestij
ücreti" dedi. Evet, onlara değer verdiğimizin ifadesi olarak bir prestij
ücretidir.
Az veren candan verir, çok veren maldan
verir. Malımız varsa, inşallah, daha çok da veririz; dolayısıyla,
küçümsenmemesi gereken rakamlardır bunlar. Bu devlet, bu millet, imkânları
ölçüsünde, kendine hizmet edenlere, bir şeyler veriyor. Bunları küçümsemek,
iktidarı küçümsemek adına bunları küçümsemek, millete karşı da duyulan -bence-
biraz saygısızlık oluyor. Bu konuya da dikkat sarf etmemiz gerektiği kanaatini
taşıyorum.
Değerli arkadaşlar…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) -
Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Karapaşaoğlu.
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) -
Adalet Akademisinde çalışan insanlarla ilgili olarak da, aynı şekilde, 80
liraya ulaşacak şekilde bir düzenleme yapılıyor. Biraz önce ifade ettiğim gibi,
bu düzenlemelerin devlete maliyeti 2 katrilyonun üzerindedir, altında değildir.
Dolayısıyla, bu rakamı göz önünde tutup bu düzenlemeyi küçümsemek, bu
düzenlemeyi gözardı etmek, bence, milletin yapmış olduğu fedakârlığı küçümsemek
anlamına gelir; bunun doğru olmadığı kanaatindeyim. Arkadaşlarımızı bu konuda
uyarmak benim bir görevimdir. Arkadaşlarımızın millete teşekkür etmesi lazım,
milletin bütçesine teşekkür etmesi lazım. Hadi, hükümete teşekkür etmiyorsunuz;
ama, milletin bütçesine teşekkür etmek lazım.
Bu duygu ve düşüncelerle, hepinizi
saygıyla selamlıyorum ve bu düzenlemenin hayırlara vesile olmasını dileyerek,
yenilerinin geleceğini ümit ederek, tekrar, sizlere selamlarımı sunuyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Karapaşaoğlu.
Madde üzerinde, şahsı adına söz isteyen
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Ali Bulut; buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
MEHMET ALİ BULUT (Kahramanmaraş) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Değişik Adlar Altında İlave Ödemesi Bulunmayan
Memurlara ve Sözleşmeli Personele Ek Ödeme Yapılması ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 5 inci
maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu tasarı,
memurlara ve sözleşmeli personele yapılacak olan eködemeyle, kamu
görevlilerinin malî ve sosyal haklarına ilişkin olarak nispî bir iyileştirmeyi
kapsamaktadır. Söz konusu tasarıyla, imkânlar dahilinde, küçük de olsa, bir
adımın atıldığı görülmektedir.
5 inci maddenin (a) bendinde belirtilen
Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun ek 17 nci maddesinin (C) fıkrasının birinci paragrafında, Genelkurmay,
Millî Savunma Bakanlığı, Kuvvet Komutanlıkları, Jandarma Genel Komutanlığı ile
Sahil Güvenlik Komutanlığı kadrolarında bulunan, 657 sayılı Devlet Memurları
Kanununa tabi olarak görev yapan memurlara, en yüksek devlet memuru aylığının,
ekgösterge dahil, brüt tutarından hesaplanan aylık ek özel hizmet tazminatı
oranı yüzde 35'ten yüzde 45'e çıkarılmıştır.
Değerli milletvekilleri, 5 inci maddenin
(b) bendiyle de, mesai saatleri dışında ve genel tatil günlerinde veya hafta
sonu tatillerinde nöbet tutan adlî yargı hâkim, cumhuriyet başsavcısı,
cumhuriyet başsavcı vekili ve cumhuriyet savcılarına ve adlî yargıda bunlarla
birlikte nöbet tutan diğer adlî personele ödenmekte olan nöbet ücreti gösterge
rakamları artırılmaktadır. Bu çerçevede, 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar
Kanununun 54 üncü maddesiyle, daha önceden nöbet tutan adlî personelin il
merkezleri ile nüfusu 100 000'den fazla olan ilçe merkezlerinde 1 000 olarak
tespit edilen gösterge rakamı 1 500'e çıkarılmış ve nüfusu 100 000'den az olan
yerler için uygulanan gösterge rakamı da 500'den 750'ye çıkarılmıştır. Böylece,
yüzde 50'lik bir artış sağlanmıştır.
Değerli milletvekilleri, 5 inci maddenin
(b) bendinin birinci fıkrasında, yine, birinci sınıfa ayrılmış, bu sınıfa
ayrıldığı tarihten itibaren de meslekte üç yılını doldurmuş, Yargıtay ve
Danıştay üyeliğine seçilme hakkını kazanmış birinci sınıf hâkim ve savcılara
yönelik olarak ekgösterge de 5 800'den 6 400'e yükseltilmiştir.
Yine 5 inci maddenin (c) bendindeyse,
Adalet Akademisi Kanununun 37 nci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan diğer
idarî personelle ilgili olarak belirlenen 1 750 gösterge rakamı 2 000'e
çıkarılarak, cüzî de olsa bir artış sağlanmıştır.
Yargı faaliyetlerinin en temel
unsurlarından olan hâkimlik ve savcılık, kariyer meslek olması nedeniyle,
teorik ve pratik bakımdan yoğun bir bilgi birikimini gerektirmektedir. Bu
durum, malî ve özlük haklarının kanunla düzenlenmesinde, Anayasanın
mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı ilkeleri göz önünde tutulmak
suretiyle, hâkim ve savcıların aylık ve ödeneklerinin günün ekonomik
koşullarına uygun duruma getirilerek faaliyetlerinin etkin bir biçimde
sürdürülmesi, sonuçlandırılması, aylık ve ödeneklerinin cazip hale getirilmesi
suretiyle, nitelikli ve yetkin kişilerin hâkimlik ve savcılık mesleğine
özendirilmesiyle mümkündür.
29 Kasım 1985 tarihli Birleşmiş Milletler
yargı bağımsızlığına dair temel prensipler özetle şöyledir: "Yargı bağımsızlığı
devlet tarafından güvence altına alınır; yargı bağımsızlığına saygı göstermek
ve gözetmek bütün kuruluşların görevidir.
Yargı organı, herhangi bir doğrudan veya
dolaylı kısıtlama, etki, teşvik, baskı, tehditle müdahaleye maruz kalmaksızın,
tarafsız bir biçimde karar vermelidir. Yargılama sürecinde usulsüz ve yetkisiz
müdahale yapılamaz ve yargısal kararlar değişikliğe tabi tutulamaz.
Yargılama adil olmalı ve tarafların
haklarına saygı gösterilmelidir. Yargılama için yeterli kaynağın ayrılması
gerekmektedir."
Yine, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin
13 Ekim 1994 tarihli, 12 sayılı Tavsiye Kararında da, bireysel olarak
hâkimlerin, genel olarak yargının rolünü geliştirici, bağımsızlık ve
etkinliklerini güçlü kılıcı gereken tüm tedbirlerin alınması tavsiye
edilmektedir. Yasama ve yürütme organı hâkimlerin bağımsızlığını sağlamalı ve
hâkimlerin bağımsızlığını tehlikeye sokan hiçbir adım atılmamalıdır. Hüküm
verme süreci içerisinde hâkimler bağımsız olmalı ve her türlü çevreden, her
türlü nedenle, doğrudan veya dolaylı olarak gelebilecek müdahalelerden,
tehditlerden, baskılardan, teşviklerden, uygunsuz etkilerden ve
sınırlandırmalardan uzak biçimde hareket edebilmelidir. Hâkimleri bu şekilde
etki altında bırakmayı amaçlayan kişilere karşı da kanunla yaptırımlar
öngörülmelidir.
Hâkimler, vicdanlarına, maddî vakayı
yorumlamalarına ve kanunun açık hükümlerine göre davalar hakkında tarafsız
biçimde karar verme bakımından özgür olmalıdırlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bulut, lütfen,
toparlayabilir misiniz.
Buyurun.
MEHMET ALİ BULUT (Devamla) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; özetle, 5 inci maddeyle Türk Silahlı Kuvvetlerinde
çalışan memurlarımıza, adlî yargı hâkim, savcı ve diğer personeline ve Türkiye
Adalet Akademisi idarî personeline yapılan bu düzenleme ve iyileştirmeler,
elbette, Türkiye'nin içinde bulunduğu şartlarda, imkânlar dahilinde yapılan
iyileştirmelerdir. Bu iyileştirmeleri yeterli görmek elbette ki mümkün
değildir.
Kamu çalışanlarımıza, eşitsizlikleri
giderici, adil ve hak ettikleri insanca yaşam standartlarının üzerinde bir
gelire sahip olmaları için yapılan bu düzenleme ve çalışmaları bir başlangıç
olarak görüyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Kamu çalışanlarımıza
hayırlı olmasını diliyorum.
Saygılarımla. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bulut.
Madde üzerinde 10 dakika süreyle
soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sayın Özkan…
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Sayın Başkan,
Sayın Karapaşaoğlu, konuşmasında, benim ismimi zikrederek, yanlış anlaşılmaya
yol açan bir yorumda bulundu. Eğer izin verirseniz, bu konuda bir düzeltme
yapmak istiyorum.
BAŞKAN - Ne söyledi de yanlış yorumda
bulundu Sayın Tütüncü?
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Dedi ki:
"Sayın Tütüncünün kendisi planlamacıdır, bunu bilmesi lazım" ve işte
"2 katrilyon veriliyor, bu 2 katrilyonun ne olduğunu bilmesi lazım."
BAŞKAN - Sayın Tütüncü, tutanakları
istiyorum, soru-cevap işleminden sonra değerlendiririz.
Sayın Özkan...
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan. Aracılığınızla Sayın Bakana sormak istiyorum:
Meslektaşlarım olan veteriner hekimler,
veteriner sağlık teknisyenleri ve veteriner sağlık teknikerleri bu yasada
unutulmuştur. İnsan sağlığına direkt katkıda bulunan, insan beslenmesinde en
önemli faktör olan sağlıklı etin, sağlıklı yumurtanın, sağlıklı sütün
üretiminde cansiparane çalışan meslektaşlarımızın bu yasadan yararlanmamasının
nedeni nedir?
7 nci maddede, değişiklik önergelerimiz
vardır. Sayın Bakandan, şimdiden, önergelerimize destek sözü istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özkan.
Sayın Gazalcı...
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Teşekkür
ederim Sayın Başkanım. Sayın Bakandan şu sorumun yanıtlanmasını diliyorum:
Şimdi, biraz önce, Sayın Mehmet Ali Şahin,
öğretmenlerin ekders ücretlerinde aylık 88 000 000 lira artış olacağını
söyledi. Ben, şimdi, öğretmenlerle konuştum. Zaten kendim de öğretmenlikten
geliyorum. Ayda ders başına 1 500 000 lira bir artış var. Nasıl bu rakamı
buldu, hesap edildi? Örneğin, kentte çalışan branş öğretmenlerine, bu, nasıl
ortalama 88 000 000 liralık bir artış sağlayacak?
Bir de, yükseköğretimde bulunan öğretim
elemanlarının ders ücretlerinde bir değişme yok, bir artış yok. Örneğin, net
olarak, yükseköğretimde bulunan bir okutmanın eline 5 YTL ders ücreti geçiyor.
Bir profesörün eline, yaklaşık, net 10 YTL geçiyor. Bunlar yeterli mi?
Bu yasa düzenlemesinde, tasarıda,
yükseköğretim, ortaöğretim gibi bütün durumları düzelteceğinizi söylüyorsunuz.
Bu 88 000 000'u nasıl bulduk? Birinci sorum bu.
İkinci sorum: Yükseköğretimde bulunan
elemanların ders ücretlerinde bir artış var mı? Yoksa niçin? Biraz önce
söylediğim 5 ve 10 YTL'yi yeterli buluyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gazalcı.
Sayın Özcan…
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Sayın Başkan,
Sayın Bakanımıza, infaz koruma memurları ve adliyede çalışan personele -güç
koşullar altında çalıştıkları malum- bunların özlük hakları ve diğer
tazminatlarıyla ilgili, kıdem tazminatlarıyla ilgili iyileştirme düşünüyor
musunuz?
Diğer, ikinci bir sorum: Orman Bakanlığı
çalışanları ve ziraat mühendisleri, artı, MİT mensupları, teknikerler ve İller
Bankasında çalışan insanların özlük hakları ve kıdem tazminatlarıyla ilgili
eködenek verilmesini düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özcan.
Sayın Tütüncü…
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan. Ben de, aracılığınızla, Sayın Bakana bir soru yönelteceğim.
Şimdi, bu yıl bütçede, hükümetimiz, 168
katrilyon YTL iç ve dışborç faizi ve taksiti ödeyecek. Bu 2 katrilyon, acaba,
binde kaçına tekabül ediyor; bunun hesabını rica edeceğim.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Söylediğiniz rakam yanlış, o rakamı
düzeltin.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Evet…
Ya da şu şekilde söyleyeyim: Bu yıl
hükümetimiz, ne kadar dışborç faizi ve taksiti ödeyecek -faiz ve taksit bir
arada- ve bu yasayla katlanılan maliyet 2 katrilyon, acaba bunun binde kaçına
ya da yüzde kaçına tekabül etmektedir?
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tütüncü.
Sayın Emek…
ATİLA EMEK (Antalya) - Sayın Başkan,
teşekkür ederim. Sayın Bakana aracılığınızla sormak istiyorum:
Sayın Bakan, Diyanet Başkanlığına bağlı ve
din hizmetlerinden sorumlu kadrolara verilen zam, aynı kuruma bağlı yardımcı
hizmetlilerden esirgenmiştir. Hangi gerekçelerle yardımcı personel ve
hizmetlilerden bu zam esirgenmiştir ve bu zamdan mahrum edilmişlerdir? Bir
düzeltme yapmayı ve bu yardımcı personel ve hizmetlilere de zam yapmayı
düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Emek.
Sayın Bakan, buyurun.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Sayın Özkan'ın "veterinerler niye
yararlanmıyor" diye bir sorusu oldu. Veterinerler buradan, 40+40'tan
yararlanıyorlar. Yani, işte, öğretmenler için ekders ücreti falan, onlar için
yapıldı. Bazı teknik personel için de ayrıca yapıldı; ama, veterinerler de hiç
yararlanmıyor diye bir şey söz konusu değil; 40+40'tan yararlanıyorlar.
Sayın Gazalcı, yüksekokullarda veyahut da
üniversitelerde okutman ve profesörlerin aldıkları ekders ücretleri ile
öğretmenlerin aldıkları ekders ücretlerini mukayese ederek, "onlara da
niye zam yapılmıyor" diye sordular. Okutman ve profesörler, şu zam yapılsa
dahi, ekders ücretlerini öğretmenlerin üzerinde alıyorlar. Yani, arada bir fark
var. İşte, siz de dediniz. Mesela, öğretmenlerin 5 olursa, okutmanların daha
fazla. Profesörlerin 10 YTL dediniz. Arada fark var yani. O farkı…
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Bu tasarıda
değişiyor mu bu Sayın Bakan?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Bu tasarıda değişmiyor. Bu tasarıda sadece öğretmenlerinki değişiyor; fakat,
halihazırda onlarınki, yine arada bir mesafeyi koruyor; yani, daha da fazla
onların aldıkları.
Tabiî, Orman Bakanlığının teknik
elemanları da, bu teknik elemanlara sağlanan artıştan istifade ediyor; ama,
tabiî, teknik eleman sınıfında olanlar istifade ediyor.
Yine, Sayın Tütüncü'nün dışborç faizi…
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - İç ve dışborç…
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
İç ve dış, toplam faiz giderleri…
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Faiz ve taksit
toplamı…
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Biliyorsunuz, bütçede faiz giderleri var, taksitler değil orada.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Tabiî; yani,
toplam…
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Biliyorsunuz, bizim 2006 bütçesindeki faiz giderleri 46 milyar YTL; ama, her
sene bütçede gösterilen hedeflerin çok altında oluyor o faiz giderleri. Mesela,
geçen sene, aşağı yukarı 10 katrilyon daha aşağıda bir ödememiz oldu, bu sene
de 46; fakat, sene sonundaki performans ne olacak, ona da tekrar bir bakmamız
lazım; çünkü, her sene, her ay, mesela ocak ayında veya şubat ayında, bizim
hedef diye koyduğumuz faiz ödemelerinden daha düşük bir faiz ödemesi
gerçekleştiriyoruz. Ekonominin istikrar ve güven ortamında olmasından dolayı,
faizler bütçe hedeflerinin de altında gerçekleşiyor. Bu, iyi bir şey. Buraya
ödediğimiz, toplamda… Bu getirdiğimiz tasarıyla toplam 2 katrilyonun üzerinde veya
2 milyar YTL'nin üzerinde bir yük geliyor bütçeye; yani, ilaveten, biz, bütçe
olarak bu şeye katlanıyoruz. Dolayısıyla, bu yapılan, Sayın Altan Beyin de
dediği gibi, yani bu kadar yüksek meblağ da, bazen konuşmalarda -ben de burada
şahit oluyorum- sadaka falan gibi tabirler de pek uygun olmuyor. Tabiî, bu,
onların yüzde kaçına tekabül eder; siz ona göre bir hesap yaparsanız; ama,
aslolan, faiz ödemelerinde sene sonundaki rakamları almakta büyük yarar var;
çünkü, faizlerimiz, her sene gittikçe düşüyor, bu sene de oldukça düşük bir
faizle karşılaşacağız; ama, bizim niyetimiz, zaten onları daha da düşürmek,
faiz yükünü, bu milletin üzerine yüklenmiş faiz kamburunu kaldırmak. O,
Türkiye'nin önünü fevkalade açıyor. Zaten, bu yaptığımız tasarruflarla bile… Yatırımlar
niye arttı? Biz geldiğimizde, ancak 6,5 milyar YTL yatırım yapılabildi; ama,
şimdi, 15 milyar YTL'ye çıktı. Neden; işte bunlar düşürüldü de onun için; yani,
halkın üzerindeki, milletin üzerindeki o borç yükü düştü.
BAŞKAN - Sayın Bakan, süre tamamlanmıştır.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Peki.
Yalnız, yardımcı hizmetlerle ilgili bir
şey var. Yardımcı hizmetler… Başka yerlere de vermedik. Yani, Millî Eğitimin
yardımcı hizmetinin olmadı, diğerinin de yardımcı hizmetinin olmadı, falan yerin
yardımcı hizmetlerine verdim dediğimiz zaman, dengesizlik meydana gelecek,
adaletsiz bir durum meydana gelecek. Onun için, orada o, adaleti ve dengeyi
sağlamak için yapılmıştır.
Saygıyla arz olunur.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - İnfaz koruma
memurları ve MİT memurları var mı?
BAŞKAN - Soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.
Sayın Tütüncü, tutanakları getirttim.
Sayın Karapaşaoğlu "Enis Bey, burada
'sadaka kabilinde' dedi. İyi bir planlamacı olduğunu biliyorum; ama, herhalde,
bu bütçe içerisinde 2 katrilyonluk bir rakam sadaka olarak nitelendirilemez.
Bütçenin konumunu da kendileri çok iyi bilirler." Bu konuşmanın
muhtevasından herhangi bir sataşma olmadığı kanaatindeyim; onun için söz
veremiyorum.
Madde üzerinde 2 adet önerge vardır;
önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık derecelerine
göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısının 5 inci
maddesinin (a) fıkrasına, "%45'ini," ibaresinden sonra gelmek üzere
"ikinci paragrafında yer alan '100 kişiyi' ibaresi '200 kişiyi',
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
İrfan Gündüz |
Recep Garip |
Mehmet Sarı |
|
|
İstanbul |
Adana |
Osmaniye |
|
Nusret Bayraktar |
|
Yahya Baş |
|
İstanbul |
|
İstanbul |
BAŞKAN - İkinci ve aykırı önergeyi okutup,
işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1103 sıra sayılı Değişik
Adlar Altında İlave Ödemesi Bulunmayan Memurlara ve Sözleşmeli Personele Ek
Ödeme Yapılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 5 inci maddesinin (a) fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesi arz ve teklif olunur.
Haluk Koç |
Ali Topuz |
V. Haşim Oral |
|
|
Samsun |
İstanbul |
Denizli |
|
Kemal Kılıçdaroğlu |
Mustafa Gazalcı |
Enis Tütüncü |
|
İstanbul |
Denizli |
Tekirdağ |
|
Halil Tiryaki |
Mehmet Mesut Özakcan |
Atilla Kart |
|
Kırıkkale |
Aydın |
Konya |
|
Mehmet Yıldırım |
Hasan Ören |
Gürol Ergin |
|
Kastamonu |
Manisa |
Muğla |
|
|
İsmet Atalay |
|
|
|
İstanbul |
|
a) 27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı Türk
Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun ek 17 nci maddesinin (C) fıkrasının
birinci paragrafında yer alan "%35'ini" ibaresi "%60'ını",
son paragrafında yer alan "yarısını" ibaresi "2/3'ünü"
şeklinde değiştirilmiştir."
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Koç, gerekçeyi mi okutayım?
HALUK KOÇ (Samsun) - Konuşacağım efendim.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Koç.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; verdiğimiz önergenin gerekçesini açıklamak üzere söz aldım;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu maddede, Türk
Silahlı Kuvvetlerinin insan gücü yapısı içerisinde önemli bir yer tutan, 657
sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi personelin temin, yetiştirme, istihdam ve
motivasyon işlemleri açısından arzu edilen nitelikte etkin bir konuma sahip
olmaları amacıyla hazırlanan tasarıyla, Türk Silahlı Kuvvetleri kadrolarında
görevli devlet memurlarına, bir defaya mahsus olmak üzere 10 puanlık bir artış
öngörülüyor.
Şimdi, aynı tasarıyla, kamuda görev yapan
pek çok memur için, Ocak 2006'da 40, Temmuz 2006'da da 40 YTL olmak üzere,
toplam 80 YTL artış getirilmesi, bunun yanında din görevlileri ve Emniyet
mensupları için ise 25 puanlık artış getirilmesi, demin bahsettiğim, Türk
Silahlı Kuvvetlerinde görev yapan pek çok memur için bir eşitsizlik yaratıyor.
Gerçi, bu yasanın… Yani, bu açıdan, buradaki arkadaşlarımızın sorunlarını
düzeltmeye dönük bir önergedir. Gerçi, Sayın Maliye Bakanı muhalefetten gelen
her türlü önergeye peşinen "katılmıyoruz" yanıtını vereceği için,
ben, bir kere daha size bunu ifade etmek istedim.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, tasarının bu
önergeyle ilgili olan bölümünü ifade ettim; ama, tümüne baktığımızda,
gerçekten, bazı iyileştirmeler yapılıyor. Bunlar olanaklar ölçüsünde yapılıyor.
Bunların hepsini kabul ediyoruz; ama, kamudaki dengesizliği ve adaletsizlikleri
artırdığını ne olur kabul edin; bunu, özeleştiri boyutunda kabul edin.
Kamudaki, kamu çalışanları arasındaki adaletsizlikleri ve dengesizlikleri
artırıyor. Birtakım iyileştirmeler getirse bile, bu söylediğim nokta
bakımından, huzur bakımından, çalışma barışı bakımından sakıncalı olabilecek
birçok dengesizlikler ve adaletsizlikler getiriyor.
Değerli arkadaşlarım, Sayın Şahin, Sayın
Maliye Bakanının yerinde otururken, bir önceki maddede, mutabakattan
bahsetmişti konfederasyonlarla ilgili. Evet, 2005 yılında varılan mutabakattan
sonra şunu çok açıklıkla söylüyoruz: Bu toplusözleşmelerden sonra
konfederasyonların genel eğilimi, siyasî iradenin verdiği sözlere bağlı
kalarak, samimiyetine bağlı kalarak, bunların yaşama geçirileceği yönündeydi;
fakat, altı ay geçmesine rağmen, bu mutabakattan henüz bu yönde hükümet adım
atmamıştır. Sayın Şahin burada olsaydı da, keşke buna cevap verseydi! Belki
birazdan tekrar yer değiştirirler.
Değerli arkadaşlarım "bu tasarı -bunu
Sayın Bircan Akyıldız söylüyor; bakın, önemli bir kamu çalışanları
konfederasyonunun Sayın Genel Başkanı söylüyor- bu varılan mutabakatın, bütün
memur konfederasyonları arasında varılan mutabakatın sulandırılmış bir
şeklidir" diyor, "yeni adaletsizlikler, dengesizlikler getirecektir"
diyor. Nitekim, odalarınıza gittiğiniz zaman -sayın grup başkanvekilleri,
bilhassa, sizlerin makamında- çok değişik çalışma gruplarından kendi özel
konumlarıyla ilgili taleplerle bunalmış, boğulmuş vaziyetteyiz. Gönül ne
isterdi; bunun, bu mutabakat çerçevesinde, bir denge, bir adalet kavramı
içerisinde, iyileştirme yapılacaksa, bu özellikler çerçevesinde bir tasarıyla
karşımıza gelinmiş olabilseydi. Bu denge sağlanamamıştır. Bunu, özellikle
burada ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, Sayın Şahin, yine,
kamu personel rejimine bağlamıştı bunların genel düzeltme işleminin yapılacağı
aşama olarak. Tabiî, burada, eğer hükümet son geri dönüşünü devam ettirirse, bu
olumludur; ama, memur kavramını, kamuda çalışan memur kavramını, sözleşmeli
çalışan kavramıyla bütünleştirerek yılda bir sözleşmesinin uzatılacağı,
dolayısıyla, iş güvencesinin çok sağlam olmayan bir statüde değerlendirileceği
bir çalışma esasına oturtursa kamu personel rejimini, çok büyük sıkıntı çıkar,
bu Mecliste çok büyük sıkıntı çıkar, bu konfederasyonların Türkiye genelinde
sivil toplum örgütü, demokratik kitle örgütü temelinde yapacağı karşı
koyuşlarda sıkıntı çıkar. Bunu da, burada, bir kere daha ifade etmek istiyorum.
Tabiî, bu arada, sözlerimi bitirmeden
önce…
Sayın Başkanım, toparlıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Koç, buyurun.
HALUK KOÇ (Devamla) - Teşekkür ediyorum.
Toparlıyorum Sayın Başkanım.
Bir kere daha, ben, Türk Silahlı
Kuvvetlerinin kadrolarında görevli devlet memurlarına bu iyileştirmeden
faydalanmak için bu önergenin kabul edilmesini rica ediyorum.
Bu arada, tabiî, Sayın Bakanı orada
görünce ben kendisinden esinleniyorum herhalde, espri yapmadan geçemiyorum.
Sayın Bakan, pek yorulmuşa ya da pek tökezlemiş olma durumuyla tanımlanan ruh
haline benzemiyor. Gerçi çok güzel cevaplar verdi demin; son derece güzel,
geçen günkü üslubunu tekzip edercesine konuştu kürsüden -kürsüden değil,
yerinden- pek tökezlemiş gözükmüyor; ama, yani, bu tökezlemiş gözükmemek, pek
yakında tökezlemeyeceği anlamına gelmiyor.
Ben saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Koç.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısının 5 inci
maddesinin (a) fıkrasına, "% 45'ini," ibaresinden sonra gelmek üzere
"ikinci paragrafında yer alan '100 kişiyi' ibaresi '200 kişiyi,'
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
İrfan Gündüz (İstanbul) ve
arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Uygun görüşle takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?..
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Gündüz?..
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Gerekçe…
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: 22/12/2005 tarihli ve 5436 sayılı
Kanun ile Başbakanlık ve Bakanlıklarda (Millî Savunma Bakanlığı hariç) Strateji
Geliştirme Başkanlıkları kurulmuştur. Ayrıca, bu Başkanlıklarda görev yapacak
Malî Hizmetler Uzmanı kadroları ihdas edilmiştir. Ancak 22/12/2005 tarihli ve
5436 sayılı Kanunla Millî Savunma Bakanlığında Strateji Geliştirme Başkanlığı
oluşturulmamakla birlikte Millî Savunma Bakanlığının tabi olduğu mevzuat
çerçevesinde 5436 sayılı Kanuna uyum sağlamaya yönelik teşkilat değişikliği
çalışmaları yapılmaktadır. Bu çalışmaların tamamlanmasını müteakip söz konusu
birimlerde nitelikli sivil memur istihdamının yapılması zaruri olacaktır.
Önerge ile, gerek bu ihtiyacın giderilmesi gerekse Millî Savunma Bakanlığının
diğer birimlerindeki nitelikli sivil personel ihtiyacının karşılanması
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 5 inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul
edilmiştir.
6 ncı maddeyi okutuyorum:
MADDE 6.-
5/3/1964 tarihli ve 439 sayılı Milli Eğitim Bakanlığına Bağlı Yüksek ve
Orta Dereceli Okullar Öğretmenleri ile İlkokul Öğretmenlerinin Haftalık Ders
Saatleri ile Ek Ders Ücretleri Hakkında Kanunun;
a) 3 üncü maddesinin (B) fıkrasında yer
alan "atelye ve meslek dersi" ibaresi "ders" şeklinde
değiştirilmiştir.
b) 6 ncı maddesinin ikinci fıkrasında yer
alan "Orta dereceli okullarda" ibaresi "Örgün ve yaygın eğitim
kurumlarında", "altı saate kadar" ibaresi "6 saat"
şeklinde değiştirilmiştir.
c) ek 1 inci maddesinin son fıkrası
"Hazırlık ve plan çalışmaları karşılığında öğretmenlere, haftada 3 saati
geçmemek kaydıyla, aylık ve ücret karşılığı okuttukları her 10 saat için 1 saat
ek ders ücreti ayrıca ödenebilir." şeklinde değiştirilmiş ve aynı maddenin
sonuna aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Yarıyıl ve yaz tatillerinde yapılan
ders görevleri, ders görevinin yapılmış sayılacağı haller ile yüz yüze yapılan
ders görevleri dışındaki ek ders görevleri hariç, örgün ve yaygın eğitim
kurumlarında aylık karşılığı ders görevini doldurmayanlara ek ders ücreti
ödenmez."
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz isteyen Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı; buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Gazalcı, süreniz 10 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; kimi
kamu çalışanlarına eködenek verilmesine ilişkin tasarı üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz aldım; tümünüzü saygıyla selamlıyorum.
Bugün 16 Mart, öğretmen okullarının 158
inci kuruluş yıldönümü. Biz, her 16 Martta mesleğimizin saygınlığı için güzel
toplantılar yapardık. Maalesef, 158 yıl sonra mesleğimiz hak ettiği saygınlıkta
değil. Ülkemizin imza koyduğu ILO ve UNESCO ortak sözleşmesiyle öğretmen haklarını
düzenleyen öğretmen statüsüyle ilgili ilkeler yaşama geçmemiştir. Bırakın
öğretmenlere yeni haklar vermeyi, toplusözleşmeli grevli sendika hakkını -geçen
gün, Başbakan, siyaset yapma hakkı verelim falan diyordu, ondan sonra hiç ses
çıkmadı- öğretmenlerin temel hakları bile alınmıştır.
Değerli arkadaşlar, bakın, ben biraz önce
Maliye Bakanına iki soru sordum. Dedim ki, öğretmenlerin ekders ücretinde
ortalama 88 000 000 artış var dedi Bakan biraz önce, bunu nasıl buldunuz? Bu
soruya hiç yanıt yok. Sormamışım gibi davrandı. İkinci soruyu da yanlış
anlayarak yanıt verdi. Hani "beni bir kişi anladı, o da yanlış
anladı" diye bir ünlü söz var, tam buraya uydu. Ben dedim ki, Sayın Bakan,
yükseköğretimde bulunan öğretim elemanlarının ders ücretlerini niçin artırmıyorsunuz;
bu yasada var mı? Örnek de verdim, dedim ki, bir okutman, yaklaşık, net 5 000
000 alıyor, profesör de 10 000 000 alıyor. Bana dedi ki: "Öteki
öğretmenlerin ders ücretleri, saat başına verilenden her zaman fazla
onlarınki." Yani, bu şu demektir: Profesörsen 10 000 000 alıyorsun, ne
zaman öğretmenin ders ücreti 10 000 000 oldu, o zamana kadar seninkinde bir
artış yapmayacağız; çünkü, yasa elinde, belirli bir yasaya göre ücret artışı
var; okutmanınki 5 000 000…
Değerli arkadaşlar, birbirimizi doğru
anlayalım. Yazılı soru önergelerine de, Sayın Bakan kimilerine hiç yanıt
vermiyor, 8 soru soruyoruz, 8'ine bir tek paragraf veriyor. Özelleştirme
İdaresine gönderdiği sorunun yanıtı için yazıyı, olduğu gibi, hiç incelemeden
bize gönderiyor. Sayın Bakanım, yapmayın. Biz, burada, gerçekten denetim
görevimizi yapmaya çalışıyoruz. Bakın "bu tasarı, kamu çalışanlarıyla
toplugörüşme sonucunda, kısmen uzlaşmaya varılma sonucunda getirildi"
diyorsunuz hükümet olarak. Şimdi, o zaman, ben size soruyorum: Orada uzlaşma
tam sağlanamadı; örneğin, KESK'in karşı görüşleri vardı; ama, 40+40 zam
yapacağınızı söylediniz. Memurların başka eködenek istemelerine karşı durdunuz,
kaynak yok dediniz. Şimdi, buraya geldi, birtakım önergelerle, kimi
memurlarımıza, yani, din görevlilerine ve emniyet görevlilerine verilsin, daha
çok verilsin; ama, bir kısmına, o zaman kaynak yok dediğiniz halde şimdi
veriyorsunuz, bir kısmına da vermiyorsunuz. Örneğin, öğretmenler, kamu
çalışanlarının üçte 1'i yaklaşık.
Maliye Bakanı gitmiş, ben boşuna
söylüyorum. Orada Maliye Bakanı varmış gibi konuştum; ama, olsun…
FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Fark etmez!
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Memurları
önemsemiyorlar!
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Olsun,
tutanaklar var, inşallah inceler.
Değerli arkadaşlar, öğretmenler, kamu
çalışanlarının, bakın, üçte 1'inden fazla.
Şimdi, değerli arkadaşlar, öğretmenlerin
de ekders ücretini artırıyoruz deniliyor; yani, onlara 100 000 000 veriyoruz;
ama, ötekilerininkini de artırıyoruz. Peki, ne kadar artırıyorsunuz; 1,5 milyon
lira; yani, zaten 3,5 milyondu. Bu yıl başında dedi ki Millî Eğitim Bakanı,
Müsteşar da öyle söyledi -Plan ve Bütçe Komisyonundaki arkadaşlarımız
anımsarlar- 10 000 000 yapacağız; kamuoyuna da açıkladılar. Sonra ne oldu, ne
girdi işin içerisine de bu yarı yarıya çekildi?
Şimdi, değerli arkadaşlar, madem
öğretmenlere bir şey yapılmak isteniyorsa -burada, eğitimin önemi, öğretmenin
önemi, nutuk atmaya gelince bol bol var- onların da tazminatlarını yüzde 25
artıralım; ekders ücretinde hiç artış yapmayın; zaten, sanıldığı gibi ekders
ücretlerini birçok öğretmen almıyor; öğretmenlikten gelenler bilir.
Değerli arkadaşlar, yani, özellikle
kentlerde çalışan öğretmenler ekders ücreti bulamıyorlar zaten ya da bulsalar
bile, 3 saat, 5 saat alıyor. Bir de, bu ekders ücretlerini, biliyorsunuz,
izinliyken, raporluyken, okul tatilken, yaz aylarında öğretmen yine alamaz.
Yani, o artışlara denk bir artış olmuyor. 10 000 000 diye müjde veriyorsunuz ya
da kamuoyunu öyle oluşturuyorsunuz; dağ fare doğuruyor, 5 000 000 çıkıyor.
Burada da, sanki ayda 88 000 000 artıyormuş gibi bir izlenim yaratıyorsunuz.
Doğru değil. Hani, yalan söylüyorsunuz demek istemiyorum; ama, doğru
söylemiyorsunuz. Öğretmenler, eğer… Kamu federasyon başkanları, konfederasyon
başkanları, bugün, televizyonda daha açıklama yapıyorlar, "hükümet,
sözünde durmuyor" diyorlar. Öğretmen sendikaları açıklama yapıyor.
Değerli arkadaşlarım, bu, öğretmenlerin
kimilerinden hakları alan bir tasarı. Bırakın yeni haklar vermeyi, haklarını
buduyorsunuz. Keşke Maliye Bakanı burada olsaydı. Örneğin, bakın, master yapmış
ve doktora yapmış öğretmenler, yüzde 25-yüzde 40, ekders ücretlerini fazla
alırlardı. Bu tasarı, bunu önlüyor şimdi. Bu tasarı, bunu buduyor. Yani, siz,
kazanılmış bir hakkı buduyorsunuz.
Ayrıca, bakın, değerli arkadaşlarım,
öğretmenlerin… Biliyorsunuz, öğretmenlik, yalnız derse girip çıkmak değildir,
derse hazırlıktır, sosyal faaliyetlerdir. Şimdi, burada, bu görüştüğümüz
maddede diyorsunuz ki "haftada 3 saati geçmemek üzere, 10 saate 1 saat
karşılığı, size ücret vereceğim." Ama, şimdi, var olan durumda, bundan
fazla. Yani, Anadolu lisesinde ve fen lisesinde, bir yabancı dil öğretmeni, 2
saate karşılık 1 saat ücret alıyor. Siz, bu hakkı buradan götürüyorsunuz,
alıyorsunuz. Yani, bu tasarı, yeni haklar vermiyor, buduyor ve üstelik, bir
eşitliği sağlamıyor, bir adaleti sağlamıyor. Bizi, bakın, milyonlarca kamu
çalışanı izliyor.
Değerli arkadaşlar, bir şey yaparken, hak,
hukuk ve adalet içinde yapalım. Olanaklar kıtsa, bu kıt olanakları doğru
kullanalım. Bu tasarıda, eşitlik temelli bozulmuştur. Zaten aralarında bir
uçurum vardı; yani -657- o kadar değişik ücret alıyor, o kadar değişik tazminat
alıyor ki, biri sürünüyor, açlık sınırında, biri -yeni kurulan bu dokunulmaz
komisyonlarda görev alanlar- milyarlar alıyor. Peki, bu adaleti getiriyor
musunuz değerli arkadaşlar?! Bunlardan niçin söz etmiyorsunuz?!
Bakın, birkaç tane daha size örnek vermek
istiyorum. Sözleşmeli öğretmenlerle ilgili. Şimdi sözleşmeli öğretmenleri ben
sordum geçen gün Sayın Bakana. Danıştay bu genelgeyi iptal etti dedim. Mehmet
Ali Şahin dedi ki: "Sözleşmeli memurluğu kaldırıyoruz; çünkü, Anayasaya
aykırı olma olasılığı var." Ama, bu yasanın içine bir ek madde
koyuyorsunuz, sözleşmeli öğretmeni buraya ekliyorsunuz. Ama, sözleşmeli
öğretmen de ders ücreti başına ücret aldığı halde, ona verilen sözü yerine
getirmiyorsunuz. Bakın, Ardahan'dan öğretmen bana yazıyor: "Size Bakanın
söylediği 800-900 milyon lira maaşı ben almıyorum; çünkü, Bakanlar Kurulu
kararıyla, branş dışı girdiğim derslerde ders ücretleri düşürüldü" diyor.
10 saat ders ücreti alsa bu adam, 500 000 000 lira maaş almıyor. Değerli
arkadaşlar, kamuoyuna yapılan açıklama başkaydı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Gazalcı, lütfen, toparlar
mısınız.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Tabiî Sayın
Başkanım, toparlayacağım. Kişisel söz hakkım da var.
Bu bir eşitlik sağlamıyor. Bakın, sınıf
öğretmenleri 18 saat zorunlu derse girer; ama, branş öğretmenleri 15 saat
girer. Arada bu fark devam ediyor. Yani, böyle bir eşitlik getirilmedi.
Yine söylüyorum: Yükseköğretimle ilgili en
küçük bir artış sağlanmadı. İlköğretim müfettişleri, gerçekten bir hakları yok,
denetlediklerinden daha az para alıyorlar; Millî Eğitimde bulunan bazı şefler
bundan alamıyor. Yani, kim hazırlıyor bunları, nasıl yapılıyor? Temelli bir
adaletsizlik getirildi, temelli bir haksızlık getirildi.
Kişisel söz hakkımda bunlara devam
edeceğim.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gazalcı.
Madde üzerinde Anavatan Partisi Grubu
adına söz isteyen Gaziantep Milletvekili Ömer Abuşoğlu.
Buyurun Sayın Abuşoğlu.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA ÖMER ABUŞOĞLU
(Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlayarak
sözlerime başlamak istiyorum.
Üzerinde görüştüğümüz 1103 sıra sayılı
tasarının 6 ncı maddesi üzerinde Grubum adına görüş belirtmek üzere
huzurlarınızdayım.
Üç hususa değinmek istiyorum: Birinci
husus, 6 ncı maddenin içeriğiyle ilgili; ikincisi, tasarının yapısı, iskeleti
ve içeriğiyle ilgili; üçüncüsü de, AK Parti Grubunun tutumuyla ilgili.
Bu madde de, 6 ncı madde de, eğitim
ordumuzu temsil eden öğretmenlerimizin ekders ücretleri ve benzer birtakım
düzenlemeler içeriyor. Benden önce konuşan Sayın Gazalcı'nın dediklerine
ilaveten ben bir iki hususu daha burada belirterek, tekrara da kaçmak
istemiyorum. Özellikle, yükseköğretim kurumlarındaki öğretim görevlisi, öğretim
üyesi, okutman veya benzeri elemanların durumuna da ayrıca dikkat çekmek
istiyorum.
Şimdi, bir kere, tasarının genelinde bir
karmaşa var. Bu karmaşa aynısıyla bu 6 ncı maddeye de yansımış. Madde metni
Türkçe ifade çerçevesinde ele alındığında, biraz zor anlaşılır, hatta birkaç
defa okunmakla anlaşılabilecek paragrafları da içeriyor. O bakımdan, bu husus
bir önerge verilerek mi değiştirilir, yoksa başka bir şekilde mi değiştirilir?
Bunu, işin erbabı olan anlayabilir, maliyeciler anlayabilir; ama, bunu
uygulayacak olan eğitim kurumlarımızda daha anlaşılabilir hale getirilebilmesi
açısından metnin biraz daha basitleştirilmesinde fayda vardır diye düşünüyorum.
Metinle ilgili olarak bir başka hususa
dikkat çekmek istiyorum. (c) fıkrasının son kısmına doğru "her 10 saat
için 1 saat ekders ücreti ayrıca ödenebilir" deniliyor. Böyle bir ifade,
kanun tekniğine, kanunun ruhuna uygun değil. Eğer, siz, bir şeyi ödemek
istiyorsanız "ödenir" diyeceksiniz, ödemek istemiyorsanız da, burada,
ödemeyle ilgili herhangi bir madde bulundurmayacaksınız. "Ödenebilir"
dediğiniz zaman, bunun ödenmesiyle ilgili keyfe keder bir husus ortaya çıkacak
demektir. Metne ilk baktığınız zaman, öğretmenlerimiz buradan anlayacak ki,
bize, şu kadar daha ilave ekders ücreti ödenecek; ama, Maliye Bakanlığının
yorumu veya Bakanlar Kurulunun kararı, o yıl için veya iki yıl için veya üç yıl
için bu maddenin uygulanmasını erteleyebilir. Böyle bir durum, mademki zor
şartlar altında bulunan memurlarımıza ilave bir katkıda bulunmak istiyoruz,
öyleyse, buraya net ve açık ifadeler şeklinde koymamız lazım. Bir sene
uygulanabilecek, gelecek sene uygulanmayacak veya hükümetin ihtiyaç duyduğu
halde üç sene, dört sene, beş sene boyunca uygulayamayacağı, uygulamak
istemeyeceği şekilde bir metinle, burada ikinci aşamadaki mevzuata imkân
bırakmak, bence, pek yerinde olmasa gerek.
Bir başka dikkat çekmek istediğim husus:
Burada aynı problem üniversitelerimizde de var; fakat, öğretmenlerimiz için bu
problem ortadan kaldırılmış "pratik ders ve teorik ders uygulaması"
adı altında geçen üniversitelerdeki husus, burada öğretmenler için kaldırılmış,
uygulama dersleri de, aynı diğer normal ders saatleri şeklinde sayılarak
ücretlendirilmiş, ücrete tabi tutulmuş; ama, aynı problem üniversitelerimizde
devam ediyor. Biliyorsunuz, üniversitelerimizde iki tür ders söz konusu;
birincisi teorik ders, ikincisi de pratik ders, uygulama dersi. Teorik dersin
her saati, 1 saat ücret karşılığı sayılır; ama, uygulama derslerinin 2 saati
ancak 1 saatlik ücrete tabidir. Düşünün, siz matematik dersi veriyorsunuz;
girdiniz, teorik olarak anlattınız, anlattığınız konuyla ilgili de pratik yapma,
uygulama ders saati yapma ihtiyacı var; öğrencilerin konuyu daha iyi
anlayabilmesi açısından, haftada 2 saat de uygulamalı ders yapmak üzere,
öğrencileri sınıfa çağırdınız ve aynı teorik derste yaptığınız gibi, elinizde
tebeşir, tahtada problem çözüyorsunuz. Mevzuat diyor ki "bu durumda bu
uygulama dersidir, bunun, ancak, 2 saatini ben 1 saat sayarım." Teorik
dersi verirken de aynı eforu sarf ediyor hoca, uygulama dersini verirken de
aynı eforu sarf ediyor. Niçin 2 saatini siz 1 saat sayıyorsunuz? Burada orta
dereceli okullar için düzeltilen bu hususun, mutlak surette, üniversiteler için
de bir şekilde düzeltilmesi gerekirdi; ancak, bu konuya yönelik,
üniversitelerimize yönelik herhangi bir düzenleme söz konusu değil.
Yine, üniversitelerimizdeki okutman,
öğretim görevlisi ve öğretim üyesi ekders ücretlerinde de günün getirdiği
şartlar itibariyle ciddî aşınmalar ve erozyonlar söz konusu olmuştur. Nasıl,
ortaöğretimdeki, ilköğretimdeki öğretmenlerimiz gibi, yükseköğretimdeki hocalar
da ekders ücretinin artırılması ihtiyacıyla karşı karşıyadırlar. Biraz önce,
Sayın Bakanın bir soruya cevap verirken kullandığı ifade "üniversitelerde,
nasıl olsa, ekders ücretleri, ortaöğretim kurumlarındaki öğretmenlerin ders
ücretlerinden daha yüksek; yüksek olduğu için, biz, üniversitelerde herhangi
bir artışa gitmiyoruz." Bu, mantık değil. Bugüne kadar ortaöğretimle
üniversitedeki ders saatleri arasında bir fark olmuşsa, meselenin, konunun
özelliği dolayısıyla bu fark ortaya çıkarılmıştır. "Biz giderek bu farkı kapatıyoruz"
mantığıyla, üniversitelerde zor şartlar altında görev yapmaya çalışan
yükseköğretim personeline bir haksızlık yapıldığı kanaatindeyiz. O bakımdan, en
kısa zamanda, Maliye Bakanlığından, Yükseköğretim Personel Kanununda mı olur
veya başka bir çerçevede mi olur, mutlak surette, üniversitelerdeki öğretim
üyelerinin ekders ücretleriyle ilgili olan bu sıkıntılı durumlarını karşılamak
ve bu sıkıntılı durumlarını gidermek noktasında bir çalışma içerisine girmesini
temenni ediyoruz.
Daha bir ay önce -bir ay da olmadı- 15
tane yeni üniversite açmak üzere buradan kanunu çıkardık. AK Partili
milletvekili arkadaşlar biliyor mu acaba, üniversiteler personel temin etmekte
ne kadar ciddî problemlerle karşı karşıyalar? Üniversitelerin verdiği asistan
ilanlarına, eleman ilanlarına, üniversitenin istediği nitelikteki elemanlar,
mezunlar müracaat etmiyor. Üniversite ne istiyor asistan alırken veya benzer
elemanlar alırken; bir, lisan bilecek diyor, en iyi şekilde lisan bilecek. İki,
kendi dalında en iyi şartlarda yetişmiş; hatta, yüksek derecelerle mezun olmuş
olmak gerekir diyor ve ondan sonra, üniversite personeline ödenen maaşa
bakıyoruz, bu vasıfları taşıyan personel, bu vasıfları taşıyan gençler,
üniversitede asistanlığa heves etmiyorlar. Niye; aynı vasıflarıyla özel sektöre
gittikleri zaman, aynı vasıflarıyla devletin bir başka kademesinde uzmanlık,
müfettiş muavinliği gibi görevlere talip oldukları zaman, ellerine,
üniversitede elde edeceklerinin iki katından fazla maaş geçer halde. Bu
şartlarda üniversiteler, gerçekten, ihtiyaç duydukları elemanları temin etmekte
ciddî sıkıntıyla karşı karşıyalar. Bu durumda ne yapıyor üniversiteler;
istedikleri nitelikteki elemanı temin edemeyince, standardı ve kaliteyi aşağı
doğru düşürüyorlar. Bu sefer de, üniversitelerde ciddî bir öğretim üyesi ve
öğretim üyeliğine hazırlık aşamasındaki kadrolarda ciddî bir kalite sıkıntısı
ve standart sıkıntısı ortaya çıkıyor. Öyleyse, bu durumu da dikkate alarak,
Maliye Bakanlığının, yeni üniversite açmayla birlikte üniversitelerin eleman
teminini de rahatlatmak noktasında bu hususu da mutlak surette düşünmesinde
fayda olduğu hususunu bir kere daha ifade etmek istiyorum.
Aslında, kürsüye üç konu üzerinde
görüşlerimi ifade etmek üzere çıkmıştım; maalesef, sadece birini ifade edecek
kadar vakit yeterli geldi, diğer iki hususu da bundan sonraki maddelerde ifade
etmek isterim. Ancak, benden biraz önce 4 üncü maddede konuşan Sayın
Kurtulmuşoğlu da ifade etti, gelin, bundan sonraki maddelerde konuşmayalım. Ben
de, biraz önce Sayın AK Parti Grup Başkanvekiline, Sayın Gündüz'e teklif ettim,
bundan sonra konuşulmasın, hiç olmazsa, bu tasarı bugün bitsin. Eğer, bu tasarı
bugün bitmeyecek olursa, gelecek hafta biteceği konusunda da ciddî şüphem
olacak. Acaba, bu tasarı üzerinde, her madde üzerinde…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Bitiriyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Abuşoğlu, buyurun.
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Biraz önce, her
madde üzerinde, İktidar Partisi, kişisel söz dahi alarak konuşma yapıyor.
Acaba, İktidar Partisi, bu tasarıyı çıkarmakta ayak sürüterek, bir hafta geç
çıkarsa, Maliyenin buradan sağlayacağı kazancı hesap mı ediyor?! Maliyenin
bütçesi acaba bu kadar sıkıntı içinde mi? O zaman, böyle bir sıkıntı içerisinde
değilse Maliye, bütçemiz bu kadar sıkıntılı bir durum arz etmiyorsa, gelin,
bundan sonraki maddeler üzerinde konuşmayalım.
SELAMİ UZUN (Sivas) - Tamam, biz de onu
istiyoruz zaten.
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Ama, siz
konuşuyorsunuz öncelikle! Kişisel sözleri dahi kullanıyorsunuz.
SELAMİ UZUN (Sivas) - Siz konuşuyorsunuz.
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Bu tasarıyı
bugün yasalaştıralım. Evet, biz, takip edeceğiz, bundan sonraki maddelerde
İktidar Partisi konuşmayacak olursa, Anavatan Partisi olarak biz de
konuşmayacağımızı burada taahhüt ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Abuşoğlu.
Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen,
Eskişehir Milletvekili Fahri Keskin.
Şimdi, Sayın Abuşoğlu'nun bu sözünden
sonra, Sayın Keskin, buyurun.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Evet, işte
buyurun!
FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; 1103 sıra sayılı kanun tasarısı hakkında
kısa bir görüş ve düşüncelerimi arz edeceğim; Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu kanun tasarısıyla, öğretmenler
arasındaki eşitsizlik, Millî Eğitim Bakanlığına bağlı yaygın ve örgün eğitim
müesseselerinde derse giren, ücret alan öğretmenlerin arasındaki haksızlıklar
ve düzensizlikler ortadan kaldırılmaktadır. Öyle bir düzensizlik var ki, bazı
derslerde, yöneticiler, 1 saat derse girerek maaşlarını alabiliyorlar, bir
diğer okuldaysa 6 saat derse girme mecburiyeti vardı. Bunlar standarda
erdiriliyor, 6 saat olarak hüküm altına alınıyor. Yaygın eğitim
müesseselerinden halk eğitim müesseselerinde ve çıraklık okullarında da hiç
derse girmeden maaş karşılığı olarak maaşlarını alanlar vardı, bunlar da 6
saate çıkarılarak bir eşitsizlik ortadan kaldırılıyor ve bir standarda
erdiriliyor.
Bunun dışında, arkadaşlar, öğretmenlerin
geneli 30 saat derse girerler; branş öğretmenleri 15 saat, branş dışı sınıf
öğretmenleri 18 saat. Bu rakamın üzerindeki derse girişlerinden dolayı ücret
alırlar. Bu ücretler bizim dönemimizde artırılmıştır, yüzde 40 oranında
artırılmıştır. Haziran ve ocak aylarında verilen öğretmene ve diğer kamu
personeline yüzde 2,5'lik zamla birlikte 40+40'tan istifade edecekler ve
ücretlerinde de yüzde 40 oranında öğretmen arkadaşlarımız zam alacaklardır.
Bunlar yeterli midir; hayır, yetersizdir.
Ama, içinde bulunduğumuz şartlar altında bundan fazlasını yapamıyoruz. Bizim
hükümetimizin genel politikası, millî eğitime verdiği önem, bütçeden
ayırdığımız rakamla ölçülebilir. En büyük payı, millî savunmadan da öne alarak
millî eğitime ayırdık arkadaşlar. Ama, ülkenin içinde bulunduğu şartlarla
öğretmenimize daha fazla imkân sağlandığı zaman, bunu da öğretmenimizden
esirgemeyeceğiz.
Bugün 16 Mart, öğretmen okullarının
kuruluş yıldönümüdür. Öyle bir günde öğretmenlerle ilgili maaş ve ücret
ayarlamasını gündeme getirdik ki, kendilerini öğretmen arkadaşlarımın
kutluyorum. 16 Mart öğretmen okullarının kuruluş yıldönümü artık kutlanamaz
oldu. Öğretmen okulları kapatılarak, meslek okullarıyla birlikte, bunlara son
verildi. Buradan çok değerli öğretmenlerimiz yetişti, çok değerli nesiller yetişti.
Büyüğünü saygıyla anan, küçüğünü merhametle, şefkatle seven nesiller bu
öğretmenlerimizin eseriydi. Büyük Atatürk ne demiştir: "Muallimler, yeni
nesil sizlerin eseri olacaktır." Eğer, bugün neslimizde bir arıza varsa,
bugün neslimizde bir sakınca varsa, bu, öğretmenlerimizin eseridir.
Öğretmenler, ancak öğretmen okullarında yetişir. Öğretmenler, o öğretmen
okulunda aldığı heyecanla, kendisini mesleğine verir ve iyi nesiller
yetiştirir. Biz, öğretmene verdiğimiz önem ve öğretmeni yetiştirmekteki gayretimizin
neticesini öğrencimizden alırız. Şunu unutmayalım ki, doğru cetvelden eğri
çizgi çıkmaz. Biz, doğru, dürüst öğretmen yetiştirelim, neslimiz, doğru ve
dürüst olacaktır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Keskin.
Madde üzerinde, şahsı adına söz isteyen
Mücahit Daloğlu?.. Yok.
Denizli Milletvekili Sayın Mustafa
Gazalcı; buyurun.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; kimi kamu çalışanlarına eködeme yapılmasına ilişkin
tasarının 6 ncı maddesi üzerinde kişisel söz aldım; tümünüzü saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, benim öğretmenliğe
başladığım yıllarda, 1960'lı yıllarda, ders ücretleri öğretmen aylığına denkti;
yani, 500 000 lira aylığımız varsa, 500 000 lira da ders ücreti alıyorduk.
Şimdi, AKP'li sözcü arkadaş diyor ki: "Yüzde 40 artırdık." Ya, 3 000
000 liranın, 3,5 milyon liranın yüzde 40'ı ne yapar; 5 000 000… Öğretmenler,
ders ücreti bulamıyor, alamıyor, 3 saat, 5 saat, bulamıyor, alamıyor. Ben öneriyorum:
Gelin, gerçekten, öğretmenlere bir şey yapmak istiyorsanız, 100 000 000 lira
artış diyelim, ekders ücretlerini vermeyelim, hiç artırmayalım, yani, öğretmene
bir şey yapmak istiyorsanız içtenlikle. Anlamı kalmadı, değeri kalmadı; bu, bir
politika olarak izleniyor.
AKP'li arkadaşlar, lütfen, bakın, yakında,
burada, Özel Okullar Yasa Tasarısı, 625'te bir değişiklik getirilecek. Zorunlu
kadar, sen, devlet okulunda çalışacaksın, ekders ücreti için özel okullara
gideceksin… Yani, devlet senin -maaş karşılığı 15 saati orada vereceksin-
primini yatıracak, özel okul, peki, 5 000 000 mu diyecek ders ücretine; gel
bende 20 000 000 diyecek. Niye 20 000 000 diyecek; çünkü, sigorta yok, bilmem,
aylık verme yok. Değerli arkadaşlar, bu, devlet okullarının içini boşaltmaktır.
Biz, öğretmenin ayağını okulda tutmak için, gerçekten, onun ücretini
artırmalıyız, aylığını artırmalıyız, ders ücretini artırmalıyız, eğitimin
niteliği düşünülüyorsa bunu böyle yapmalıyız; ama, bu tasarıda, demin de
söyledim, kimi haklar budanıyor, alınıyor.
Yani, ders dışı çalışma… Bakan da o işi
yanlış biliyor. Burada yok, öğretmenlerle ilgili bir şey konuşuluyor, Sayın
Çelik nerede, bilmiyorum ben. Geçende bir söz etti; öğretmenler işte şu kadar
saat derse giriyor… Değerli arkadaşlar, dünyanın neresinde böyle bir yaklaşım
var?! Öğretmenin öğretmenliğini yalnız derse girdiği saatle mi ölçersiniz?!
Yani, o okulda sosyal etkinlikler yok mu?! Ders hazırlamak yok mu?! Sınav
kâğıdı okumak yok mu?! Öğretmen örnek kişi değil mi, önder kişi değil mi?!
Şimdi, Maliye Bakanım geldi mi bilmiyorum;
yine gelmemiş. Öğretmenlerin, 1980'den sonra, ellerinden, biliyorsunuz, malları
alındı ve bizim önderlerimiz, sendikacılarımız içeride tutuldu. Partilerin
malları verildi, sendikaların verildi. Ben, burada, belki 10 kez söyledim,
şimdi, 1 kez daha söylüyorum. Maliye Bakanına da listeyi götürdüm. Gelin, bu
öğretmenlerin mallarını verelim dedim. Değerli arkadaşlar, bakın, öğretmenin
malına el koymuşuz, el koymuşuz, sivil mahkemeden aklandığı halde el koymuşuz. Bu
adalet, bu hukuk nerede var?! Niçin, madem "12 Eylül darbesinin izlerini
düzelteceğiz, sileceğiz" diyorsunuz. Önergeler verdik. Yasa önerimiz var.
Dernekler Yasası konuşulurken, ben, gittim AKP'li arkadaşlarla konuştum.
Öğretmenler bizi dinlesin.
Öğretmenlerin 1943 yılında kurulmuş bir
İLKSAN'ı var biliyor musunuz; Sosyal Yardımlaşma Sandığı. Peki, o sandık, ne
oldu 12 Eylülden sonra; öğretmenlerin o sandığa katılımı ve yönetimi
engellendi, Millî Eğitim Bakanlığının, büyük ölçüde, denetimine verildi. Peki,
bunu demokratikleştirmek gerekmez mi, yani, öğretmenlerin kendi aylıklarından kurdukları sandıkları?
Değerli arkadaşlar, şimdi, orada, gerçek
yönetimi bulamıyor; Bakanlık, istemediği adamın delegeliğini kabul etmiyor.
Müsteşar gidiyor oraya oturuyor, diyor ki, benim başkanlığımda olacak bu iş.
Bu, nerede var?! Hani demokrasi, öğretmenlerin haklarıyla ilgili?!
Ben, demin bir sözleşmeden bahsettim.
Bakın, 5 Ekim 1966, Dünya Öğretmenler Günü olarak kutlanıyor; Türkiye'de de
kutlanmaya başlandı. Orada, öğretmenlerin, yaptığı işe katılma var. Şimdi bir
atama yönetmeliği yapılmış; öğretmenlerin atanmasıyla ilgili konular, tamamen
öznel durumlara bağlanmış. Daha 4 Martta çıkıyor bu yönetmelik! Yani, Bakanlık,
keyfî olarak eline alıyor. Bir eğitim yöneticisi atayacağı zaman…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Gazalcı, lütfen, toparlar
mısınız.
Buyurun.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Toparlayacağım
Sayın Başkanım; ama, eğitimle ilgili, öğretmenlikle ilgili o kadar büyük
sorunlar var ki değerli arkadaşlar. Millî Eğitim Bakanlığı bunları
iyileştirmeye çalışmıyor. Millî Eğitim Bakanı iki şeye kafasını takmış; bir,
üniversiteyle kavgalı… Bugün yine bir açıklama yapmışlar: "Üniversiteyi,
YÖK'ü kınıyoruz…"
Değerli arkadaşlar, kimler zarar görüyor;
öğrenciler zarar görüyor, halk zarar görüyor, eğitim zarar görüyor.
Bakın, 15 tane üniversite açıyoruz,
hepimiz sevineceğiz; gelin, bu
rektörleri böyle atamayın dedik; Cumhurbaşkanı, işte, Anayasa
Mahkemesine götürüyor. O götürmeseydi biz götürecektik. Peki, o rektörler
Anayasa Mahkemesinden karar gelinceye kadar atanmazsa ne olacak?
Bunları söyledik size değerli arkadaşlar.
Eğitim, anaokulundan yükseköğretime kadar bir bütündür. Bu, "biz burada
yaptık" olmaz; öğretmen sendikalarıyla birlikte, öğretmen dernekleriyle
birlikte, hatta velilerle birlikte…
Bakın, 1999'da yapıldı en son Millî Eğitim
Şûrası. Yedi yıl geçti aradan. Bir şûra toplamayı ağzına bile almıyor Millî
Eğitim Bakanı. Her gün kavgalı, her gün kavgalı;öğretmenle kavgalı, Ankara Üniversitesine
gidiyor, öğrenciler kavga yapıyor… Böyle bir şey olur mu arkadaşlar, böyle bir
şey olur mu?!. Bu kadar yönetmelikler değiştirilir mi?! Bu kadar keyfîlik gelir
mi?! Bu kadar öğretmenlerin hakları alınır mı?!
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gazalcı.
Sayın milletvekilleri, birleşime 19.30'a
kadar ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.03
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati : 19.35
BAŞKAN :
Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER : Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 76 ncı
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
1103 sıra sayılı kanun tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
4.- Değişik
Adlar Altında İlave Ödemesi Bulunmayan Memurlara ve Sözleşmeli Personele Ek
Ödeme Yapılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1171)
(S. Sayısı: 1103) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
Tasarının 6 ncı maddesi üzerinde 10 dakika
süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sayın Kandoğan, buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Kamu görevlileriyle ilgili bir kanun
tasarısını görüşüyoruz, şu anda Meclis sıralarında 12 milletvekilimiz var.
Öncelikle bunu belirtmek istiyorum.
Sayın Maliye Bakanımıza bir soru sormak
istiyorum. Kamu görevlilerimize 40+40 şeklinde bir yardım; maaşlarını artırmaya
çalışıyoruz. İlk AK Parti milletvekilleri konuşurken, bunun çok önemli olduğunu
ifade ederken, son konuşmalarda, bu artış için "küçük de olsa"
ifadelerini kullanmaları da enteresan.
Şimdi, Sayın Maliye Bakanımıza sormak
istiyorum; 1 400 000 kamu görevlimize 40+40 şeklinde çok cüzi bir maaş artışı
sağlarken, ismi bende mevcut bir danışmanınızın birkaç yerde yönetim kurulu
üyesi olarak ücret aldığı doğru mudur? 40+40'ı buradan geçirmeye çalışırken
bunu nasıl yorumluyorsunuz, nasıl değerlendiriyorsunuz?
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kandoğan.
Sayın Çetin, buyurun.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Sayın Başkan,
aracılığınızla Sayın Bakana sormak istiyorum; çeşitli adlar altında eködeme
alamayan kurumlarda çalışan memurlara 40+40 YTL'lik bir zam vererek
durumlarının kısmen iyileştirilmesi için gündeme gelen bu kanun tasarısı bir
haftadan bu yana görüşülüyor olmasına rağmen, gerek Sayın Bakanın gerekse AKP
Grubunun 357 milletvekili olmasına rağmen, 135 kişiyi burada bulup görüşmeleri
tamamlaması bir türlü sağlanamıyor. Yani, amaçlanan, acaba -memurların gözü
burada- onları oyalamak, eşitsizlikleri derinleştiren bu yasayı; işte,
vaziyette gözüküyor yine, memurlar da, şu saatte, herhalde izliyorlar... Bu
tablo karşısında, bu resim, AKP'nin ve Sayın Bakanın memurlara bakış açısını mı
ortaya koyuyor? Yoksa, AKP'liler, gerçekten memurlara bu zammın verilmesinden
rahatsızlar mı? Sayın Bakandan öğrenmek istiyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çetin.
Sayın Yıldırım…
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Sayın
Başkanım, Sayın Bakana, geçen gün de sordum; tekrar ediyorum: Sözleşmeli olarak
çalışan, özelleştirme kurumlarında işçi olarak çalışan; ama, 657'nin 4/C
maddesine göre, kamu ve kurumlarında özel sözleşme statüsüyle çalışan arkadaşlarımızın
da durumlarının düzeltilmesi için bir önerge verdik ve reddedildi. 11 000'in
üzerinde çalışan bu insanlarımızın durum ve şartlarının değişmesi için yeni bir
düzenleme yapmayı düşünüyorlar mı? Onları kadroya geçirmeyi planlıyorlar mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yıldırım.
Sayın Gazalcı…
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Teşekkür
ederim Sayın Başkanım. Sayın Bakana, şunu sormak istiyorum:
Bugün, kamu çalışanları arasında, aynı işi
yapıp da değişik ücret alanlar var. Bu, nasıl düzeltilecek?
Yine, kamuda kaç çeşit aylık alınıyor? En
az ücret alan ne kadar? Örneğin, üst kurulda çalışanlar kaç para alıyorlar?
Örneğin, öğretmenler aynı işi yaptığı halde, kadrolu öğretmen ayrı maaş alır,
sözleşmeli öğretmen ayrı maaş alır, vekil öğretmen ayrı alır, ders ücreti bulan
öğretmen ayrı alır, bulamayan öğretmen ayrı alır. Yani, aynı işi yaparlar; ama,
çok çeşitli, farklı ücretler alırlar. Bu tasarı, bu adaletsizlikleri gideriyor
mu?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gazalcı.
Sayın Bakan, buyurun.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Kandoğan, benim danışmanımın birkaç
tane yerde görevli olduğunu söylediler. Onu bize yazılı olarak da sorarlarsa
-kendisinden hassaten rica ediyorum- onu, gerekçeleriyle birlikte cevabını
vermeye hazırız her zaman.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Doğru mu Sayın
Bakan?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Sayın Çetin, Türkiye Büyük Millet Meclisindeki çoğunluktan ve bu kanunun bir an
önce geçirilmesi gerektiğinden bahsettiler.
Şimdi, ben, tabiî, anlayamıyorum; hem bir
an önce geçmesi için uğraşılıyor hem de her maddeye, sonuna kadar burada önerge
veriliyor.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Önergeler kimin
Sayın Bakan?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Her bir önerge okunuyor, her bir önerge için de uzun uzun konuşma yapılıyor.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - 7 tane önergeyi 3
üncü maddede siz verdiniz!..
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Ben dinledim, siz de beni dinleyin.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - 7 tane önergeyi
siz verdiniz 3 üncü maddede!..
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Gerekirse vereceğiz tabiî de…
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Ee, o zaman niye
itiraz ediyorsunuz!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Şimdi, ama, bizimki…
BAŞKAN - Sayın Çetin, lütfen; sorunuzu
sordunuz, Sayın Bakan cevap veriyor.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Cevap veriyorum, dinleyin.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Yalan makinesine
bağlansanız doğru çıkar…
BAŞKAN - Lütfen, Sayın Çetin.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Yalan makinesine kim bağlandı; görürler onu. Hiç merak etmeyin; toplum onu
gayet kolay değerlendiriyor; kim bağlanırsa, onu görüyor.
Ama, burada şimdi, her türlü, önlemekle
ilgili, işte, şeyleri, mesela, dünkü şeyde, yok onu alırsanız geri, yok bunu
verirseniz, yok bunu… Böyle şey yok. Destekleyeceksek, hep beraber bir an önce
geçirelim.
Bakınız, şimdi altı üstü kaç tane madde
bu…
ORHAN ERASLAN (Niğde) - Daha iyileştirelim
Sayın Bakan, daha iyileştirelim…
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
O maddeleri burada görüşelim, geçirelim, bir an önce kabul edelim; ama, 13
maddelik, 14 maddelik bir kanun burada bir hafta sürüyorsa, herhalde, bunu AK
Parti Grubuna bağlamanın şeyi yok yani sadece.
AHMET ERSİN (İzmir) - Daha iyisini yapalım
diyoruz Sayın Bakan.
ORHAN ERASLAN (Niğde) - Daha da
iyileştirelim Sayın Bakan.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Açık olun!..
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
O zaman, gelin iktidara, daha iyisini yapın canım.
AHMET ERSİN (İzmir) - Geleceğiz işte!..
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Gelin, bir göreyim bakayım, nasıl gelecekseniz!..
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Merak
etmeyin; geleceğiz, geleceğiz… Siz, böyle devam edin!..
ORHAN ERASLAN (Niğde) - Sen devam et;
geleceğiz!..
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Peki, ben devam edeyim, tamam.
Şimdi, Sayın Yıldırım aynı soruyu her
maddede bir soruyor. Bakınız, şimdi, sorduğu konu, özelleştirmede, özelleştirme
sırasında bizden önce özelleştirilip de alan kimseler tarafından işten çıkarılmış
binlerce insan vardı, binlerce ve biz, iktidara ilk geldiğimizde şu Meclisin
kapısından, oradan buraya gelene kadar bana ikide bir grup halinde bu soruyu
soruyorlardı: "Sayın Bakanım, işimiz yok, işsiziz, bize iş bulun…"
Şimdi, bu iktidar, bu hükümet geldi, bütün o özelleştirmedeki işsiz kalanların
tamamını işe aldı. O zaman hep beraber gelindi, bize teşekkür etti ve gidilen
yerlerde de bize teşekkürler oldu. Şimdi deniyor ki: "Onların ücretleri
kâfi değil, onları yükseltelim."
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Onlara da verelim…
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Şimdi, imkân mertebesinde herkese veriyoruz. Hiç işi olmayanı biz işe aldık.
Emekliliğini de garantiye aldılar; o kanunu da getirdik, burada kabul edildi.
Ama, şimdi, kalkıp da, efendime söyleyeyim, tekrar tekrar… Ve kaldı ki, bu
kanun maddesiyle ilgili de değil bu Sayın Yıldırım; Bakanlar Kurulu kararını
ilgilendiriyor; yani, bu kanunun konusu da değil.
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Sayın
Bakanım, burada evraklar var; 11 000 kişinin imzası var.
BAŞKAN - Sayın Yıldırım, lütfen…
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) -
"Yanıyoruz, açız biz, arabada yatıyoruz" diyorlar. Ben vekil olarak
onların derdini dile getiriyorum; görevim de bu.
BAŞKAN - Sayın Yıldırım…
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Şimdi,
Sayın Gazalcı değişik ücret alanlar için, mesela, öğretmenler için; kadrolu
var, sözleşmeli var, vekili var; o şekilde söyledi. Şimdi, biliyorsunuz,
burada, sözleşmede, kadrolu öğretmen bulunamazsa sözleşmeli… Dün de aynısını
sormuştunuz; öyle atanıyor sözleşmeliler ve eğitim hizmetlerine çok önem
verdiğimiz için ve eğitimin aksamaması için burada değişik şeyler getiriyoruz,
çözümler getiriyoruz ve bu çözümlerle birlikte de, toplumumuzdaki eğitim
hizmetlerini azamîye çıkarmanın gayreti içerisindeyiz.
Bakınız, öğretmenlerimizin durumunu
düzeltebilmek için -aşağı yukarı toplam öğretmenimiz bizim 600 000'in üzerinde-
ek ücretlerine mümkün olduğu kadar bir iyileştirme getiriyoruz. Bu, millî
eğitimimize vermiş olduğumuz önemden geçiyor; çünkü, Hükümet olarak inanıyoruz
ki, en iyi yatırım, insana yapılan yatırımdır. Bunun inancı içerisindeyiz.
Zaten şu anda konuştuğumuz kanun da, işte, değişik şekillerde ücret alanlar
arasındaki adaletsizliği gidermek için huzurunuza gelmiş bir kanundur ve
40+40'ı herkese vermiyoruz. Ya kime veriyoruz; birtakım yan ödemeler almayan
memurlarımızdaki adaletsizliği gidermek için getiriyoruz bunu ve bu
politikalarımıza da devam edeceğiz; ama, en önemlisi, bütün bunların temel
çözümünü meydana getirecek yeni bir personel rejimiyle karşınıza gelmek
istiyoruz ve onun da çalışmalarını yapıyoruz.
ATİLLA KART (Konya) - Samimî değilsiniz
Sayın Bakan.
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - İnşallah,
onu bekliyoruz Sayın Bakan.
ATİLLA KART (Konya) - Samimî değilsiniz…
Onlara anlatacağız.
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Bunu bir
taahhüt olarak kabul edebilir miyiz?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Bunu ben söylemedim, hepimiz her seferinde söylüyoruz bunu Sayın Yıldırım.
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Taahhüt
olarak kabul edebilir miyiz?
ATİLLA KART (Konya) - Taahhüt verildi,
gereği yapılmadı.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karşılıklı
konuşmayalım lütfen.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Sayın Yıldırım, ben, Türkiye Cumhuriyetinin Maliye Bakanıyım.
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Alkışlıyoruz
efendim. Teşekkür ederiz.
ATİLLA KART (Konya) - Neyi
alkışlıyorsunuz; 2003'te söz verdiler; halen yapmadılar!..
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Teşekkür ederim. Alkışlamaya da gerek yok; yani, ama, siz bilirsiniz.
Süre doldu mu?
Peki, teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Madde üzerinde 3 adet önerge vardır;
önergeleri önce geliş sırasına göre okutup, sonra aykırılıklarına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1103 sıra sayılı kanun
tasarısının çerçeve 6 ncı maddesiyle değiştirilen, 5.3.1964 tarihli ve 439
sayılı Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı Yüksek ve Orta Dereceli Okullar
Öğretmenleri ile İlkokul Öğretmenlerinin Haftalık Ders Saatleri ile Ek Ders
Ücretleri Hakkında Kanunun (a) bendinin madde metninden çıkartılmasını arz ve
teklif ederim.
Saygılarımla.
Ümmet Kandoğan
Denizli
BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1103 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 6 ncı maddesiyle
değiştirilen, 5/3/1964 tarihli ve 439 sayılı Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı
Yüksek ve Orta Dereceli Okullar Öğretmenleri ile İlkokul Öğretmenlerinin
Haftalık Ders Saatleri ile Ek Ders Ücretleri Hakkında Kanunun (b) bendinin
madde metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederim.
Saygılarımla.
Ümmet Kandoğan
Denizli
BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum ve
işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1103 sıra sayılı kanun
tasarısının çerçeve 6 ncı maddesiyle değiştirilen, 5/3/1964 tarihli ve 439
sayılı Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı Yüksek ve Orta Dereceli Okullar
Öğretmenleri ile İlkokul Öğretmenlerinin Haftalık Ders Saatleri ile Ek Ders
Ücretleri Hakkında Kanunun (c) bendinin madde metninden çıkartılmasını arz ve
teklif ederim.
Saygılarımla.
Ümmet Kandoğan
Denizli
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN
YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Kandoğan, buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce, Sayın Maliye Bakanımızın
sorulan suallere verdikleri cevaplardan, Sayın Maliye Bakanının dikensiz bir
gül bahçesi istediği ortaya çıkıyor. Soru sormayın, önerge vermeyin,
konuşmayın, bu kanunu buradan geçirelim!.. Bu, hangi ülkede var Sayın Maliye
Bakanım?! Meclislerde milletvekilleri konuşacak, önerge verecek, görüşlerini
açıklayacaklar; gerekirse, o önergeler ve görüşler doğrultusunda, getirilen
kanun teklifleri ve tasarıları değişecek. Bütün ülkelerde iktidarlar var;
ancak, sadece demokrasiyle yönetilen ülkelerde muhalefetler de var. Onun
için, bunun farkında olmamız gerekiyor.
Şimdi, bu kanun tasarısının, işte, çok
geciktiğini söylüyorlar. Peki, dün bu kanun tasarısı bu Mecliste görüşülürken
ne oldu; saat 18.45'te, istenilen bir yoklama neticesinde burada toplantı
yetersayısı bulunamadığı için -2 kez yapılan yoklamada- Meclis çalışmalarını
bitirdi. Tam 3 saat 15 dakika önce Meclis kapandı. Eğer, dün 3 saat 15 dakika
biz burada çalışmış olsaydık, bugün, büyük bir ihtimalle bu kanun tasarısı
burada kanunlaşacaktı.
Şimdi de aynı manzara var. Bakıyorum
iktidar sıralarına, 30 kişi. Kanunun buradan geçmesi için asgarî oy miktarı,
139 kişi. Şimdi, bir milletvekili olarak biz karar yetersayısı istesek…
SELAMİ UZUN (Sivas) - İsteyin!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
"İsteyin" diyorsunuz. Peki, biraz sonra isteyelim. Madem çok
meraklısınız, biraz sonra, buradan söylüyorum, bir karar yetersayısı
isteyeceğim, madem çok arzulusunuz. Bu saatten sonra, 139 AK Partili
milletvekilini buraya toplayabilecek misiniz toplamayacak mısınız, hep beraber
göreceğiz.
1 400 000 memur bekliyor. Biraz önce bir
grup başkanvekili de dedi ki: "İktidar konuşmazsa, biz de
konuşmayalım." Şimdi, bu kanun tasarısı üzerinde o kadar çok konuşulacak
şeyler var ki arkadaşlar, biraz sonra geleceğim.
Şimdi, bazı maddelerin yürürlüğe girişi,
01.04.2006. Niye 01.04.2006? Kimler için bu? Polislerimiz için bir ekstra 100
000 000 getirmişiz; o 100 000 000 lirayla ilgili -emekliler de dahil bunun
içerisinde- onun uygulama tarihi 1 Nisandan geçerli… Peki, bu devletin, bu
polislerimize, şu birikecek, -1.1.2006'dan geçerli olsaydı- 300 000 000 lira
verecek gücü ve kudreti yok mu?! Bu devlet bu kadar mı zayıfladı?!
Şimdi, bu kanunun çıkmasını bekleyen şehit
eşleri de var. Eşlerini şehit vermişler, çocuklar babasız kalmış. Şimdi, onlara
100 000 000 lira vereceğiz…
ORHAN ERASLAN (Niğde) - Onlar yumurta
işiyle meşgul değiller, idare ederler!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Şimdi, onlara
100 YTL, 100 000 000 lira vereceğiz; ama, onun yürürlük tarihi 1 Nisandan
itibaren geçerli olacak. Bu polislerimiz, canlarını, bu memleketin ve milletin
birlik ve beraberliği, bu ülke bütünlüğü için veren polislerimiz, şehit
polislerimizin eşleri, bu kanunu bekliyorlar. Onların yürürlük tarihini,
1.4.2006'da yürürlüğe sokacağız ve enteresan bir şey daha var; konuşmayın
diyor! Niye konuşmayalım; konuşalım. Şimdi, bu emekliler, emekli olduktan sonra
bir başka yerde çalışıyorsa, sosyal destek prim parası ödüyorsa, bir başka
yerde, geçinemediği için çalışıyorsa, bu 100 000 000 liradan bunlar istifade
edemiyorlar!.. Böyle bir mantık, böyle bir anlayış olabilir mi değerli
milletvekilleri?!
Bir emekli başkomiser 650 000 000 lira
maaş alıyor, emekli maaşı. Şimdi, bu 650 000 000 lirayla, otuzbeş yıl devletine
hizmet etmiş, canını, bedenini, her şeyini feda etmiş emekli başkomisere 650
000 000 lira emekli maaşı vereceğiz; bu ekstradan bir 100 000 000 lira daha
veriliyordu; ama, bir başka yerde çalışıyorsa, o 100 000 000 liradan istifade
edemeyecek!.. Çarşı ve mahalle bekçileri de aynı şekilde istifade edemeyecek!..
Niye; niye istifade edemesin yani, devlet bu kadar aciz mi, devlet bu kadar
güçsüz mü?! Hani bütçemiz son derece iyiydi Sayın Maliye Bakanı, ocak ayında
fazla vermiştik, kişi başına düşen gelir 5 000 dolarlar!.. Peki, sizin, emekli
olmuş, başka bir işyerinde, karnını doyurmak için çalışan bu Emniyet
mensubumuzun alacağı 100 000 000 lirada gözünüz mü var?! Devlet bu kadar âciz
duruma mı düştü?!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kandoğan, lütfen, toparlar
mısınız.
Buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Şimdi, bu 6 ncı
maddeyle ilgili benim bir önergem var. Şimdi, 6 ncı maddede, ben soruyorum
Sayın Maliye Bakanımıza, cevaplandırsın: Şu 6 ncı maddede getirilen ekders
ücretleriyle ilgili düzenleme, bundan istifade edenlerin, 6 ncı maddeden
istifade edenlerin lehine midir aleyhine midir? Tek cümleyle bunu istiyorum.
Lehine diyorsanız, tamam; ama, getirilen bu uygulamalar, geriye götüren
uygulamalardır; Sayın Gazalcı da anlattı biraz önce. Şimdi, mesela, (a)
bendinde diyoruz ki: "…atelye ve meslek dersi ibaresi ders şeklinde
değiştirilmiştir." Şimdi, binlerce atelye ve meslek dersleri öğretmenimiz,
bundan sonra, ekders ücreti alabilmek için, kendi branşları dışında, matematik,
fizik, kimya gibi derslere girme mecburiyetinde. Şimdi, bu, geri adım
arkadaşlar. Öğretmene ekders ücreti veriyoruz derken, buradan geri adım
atıyoruz. Binlerce meslek dersi, atelye dersi öğretmenlerine getirilen bu
uygulama, onların lehine değil, aleyhine. Sonra da, Sayın Maliye Bakanı
"önerge veriyorsunuz" diyor. Peki, bu durumu, biz burada dile
getirmeyelim mi?!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Yanlış söylüyorsun…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bu düzenlemeyi,
biz burada dile getirmeyelim mi?! Elimizde yazılar var. İşte, bütün öğretmen
camiasından gelen yazılar var. İşte, burada… Kaç öğretmenden, değişik
teşkilatlardan bu konuyla ilgili elimizde yüzlerce faks var.
SELAMİ UZUN (Sivas) - Burada, yanlış
yanlış konuşuyorsun…
BAŞKAN - Lütfen, müdahale etmeyin…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Getirilen
"atelye ve meslek dersi" ibaresi "ders" şeklinde
değiştiriliyor ve biraz sonra…
MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Engel oluyorsun…
Çok konuşarak engel oluyorsun… Bırak da çıksın yani…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bakınız "6
saate kadar" ibaresi "6 saat" şeklinde… Kimler için; yöneticiler
için. Şimdi, bunu hazırlayan arkadaşlarımız, okul idarecilerinin nasıl görevler
içerisinde olduğunu bilen arkadaşlarımız değil. Okul müdürü, o kadar çok
faaliyetler içerisindedir ki, şimdi, bu getirilen…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Çabuk çıksın…
Bırak!.. Yeter artık!..
BAŞKAN - Lütfen, Sayın Göksu…
Sayın Kandoğan…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın
Milletvekili, şimdi "çabuk çıksın" diyorsanız…
MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Konuşma da çıksın
işte…
BAŞKAN - Sayın Göksu, lütfen… Lütfen…
Sayın Göksu…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Şimdiye kadar,
bütün maddelerde…
BAŞKAN - Sayın Kandoğan, teşekkür eder
misiniz lütfen.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bitiriyorum,
tamam…
BAŞKAN - 2 önerge daha var, biliyorsunuz.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Şimdiye kadar…
BAŞKAN - Teşekkür için Sayın Kandoğan…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Tamam…
Şimdiye kadar, bütün maddelerde, Adalet ve
Kalkınma Partisi milletvekilleri konuştu mu; konuştu. Ben konuşunca niye rahatsız
oluyorsunuz?!
BAŞKAN - Sayın Kandoğan…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Onlar konuşunca
iyi, Ümmet Kandoğan konuşunca engelleme!..
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kandoğan.
Sayın Kandoğan, her ne kadar, konuşmanızda
"Genel Kurulda 30 kişi yok" demişseniz de, şu anda, AK Parti
Grubundan 48, Cumhuriyet Halk Partisi Grubundan 15, Anavatan Partisi Grubundan
3 kişi, Doğru Yol Partisi Grubundan 1 kişi var.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)- Yeni gelenler
olduysa bilemem; ama, karar yetersayısında belli olur.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler…Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1103 sıra sayılı kanun
tasarısının çerçeve 6 ncı maddesiyle değiştirilen, 5/3/1964 tarihli ve 439
sayılı Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı Yüksek ve Orta Dereceli Okullar
Öğretmenleri ile İlkokul Öğretmenlerinin Haftalık Ders Saatleri ile Ek Ders
Ücretleri Hakkında Kanunun (b) bendinin madde metninden çıkartılmasını arz ve
teklif ederim.
Saygılarımla.
Ümmet Kandoğan
Denizli
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN
YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Kandoğan, buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu önergemle ilgili görüşlerimi açıklamaya
çalışacağım.
Burada, 6 ncı maddenin (b) fıkrasında,
"Orta dereceli okullarda" ibaresi "Örgün ve yaygın eğitim
kurumlarında", "6 saate kadar" ibaresi "6 saat"
şeklinde değiştirilmiştir. Şimdi, bu "6 saate kadar" ibaresi "6
saat" şeklinde değiştirilince, binlerce okul müdürümüzün artık bundan
sonra eskisi kadar ekders ücreti alamayacağıyla karşı karşıya kalacağız. Şimdi
okul müdürlerimiz -ben çok uzun yıllar idarecilik yaptığım için bilirim- o
kadar çok faaliyetler içerisindedirler ki, o kadar çok komisyonlarda görev
alırlar ki, o kadar çok toplantılara katılırlar ki, bu öğretmenlerimizin, bu
okul müdürlerimizin 6 saat derse girmesi halinde çok ciddî sıkıntıların ortaya
çıkabileceği gerçeğiyle karşı karşıyayız. Şimdi, eğer 6 saat derse giremeyecek
olursa ekders ücretinde bir azalma söz konusu olacak. Biz, bir kanun
tasarısıyla öğretmenlerin ekders ücretlerini düzenlerken, atelye ve meslek
dersleri öğretmenlerinin, okul müdürlerinin, örgün ve yaygın eğitim
kurumlarında görevli olanların ekderslerden faydalanmasıyla ilgili bir geri
adım söz konusu.
Şimdi, Sayın Mehmet Ali Şahin,
öğretmenlerin ekders ücretiyle ilgili olarak, 88 000 000 lira ayda ekders
ücreti aldıklarını söylediler. Ben Sayın Maliye Bakanımıza buradan soruyorum:
Türkiye'de kaç öğretmen bu söylenilen rakamları alacaktır? Bunu ben merak ediyorum
ve Sayın Bakanımdan da öğrenmek istiyorum. Eğer Türkiye'deki öğretmenlerimiz
büyük çoğunluğu, yarısı 88 000 000, üçte 1'i, dörtte 1'i 88 000 000 lira ekders
ücreti alacaksa bu düzenlemeden sonra, ben, bundan sonraki maddelerdeki
konuşmalarımı buna göre düzenlemek istiyorum. Sayın Maliye Bakanımdan da
özellikle istirham ediyorum, bu öğretmenlerimizle ilgili olarak.
Öğretmenlerimiz diğer meslek
mensuplarından farklı. Onlar, son derece, diğer mesleklerden farklı bir hizmet
görüyorlar. Onların giyimleri kuşamları, sosyal yaşantıları, sosyal hayatları,
günlük gelişmeleri takip etmeleri, basını, televizyonu, yeni çıkan kitapları
takip etmeleri, kendilerini yenilemeleri, kendilerini yetiştirmeleri, son
derece önemli. Eğer biz çağı yakalamak istiyorsak, 21 inci Yüzyılda çağdaş
uygarlık seviyesinde olmak istiyorsak, özellikle, öğretmenlerimizin çağın
gereklerine uygun olarak yetişmelerini, sosyal ve özlük haklarının da buna
uygun olmasını takip etmek ve bunların gereğini yerine getirmek
mecburiyetindeyiz.
Şimdi ben merak ediyorum:
Öğretmenlerimizden kaçı son çıkan kitapları alma imkânına sahiptir? Kaç kişi
son gelişmeleri yakından takip edebilmektedir? Onun için, 3 500 000 liralık
ekders ücretlerini 5 000 000 liraya çıkardık demekle, hele hele böyle 6 ncı madde
gibi, kazanılmış haklardan geri adım atılması söz konusu olunca,
öğretmenlerimize çok şey verildiğinin haklı ve doğru bir tarafı olmadığı
kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. O bakımdan, ben bu düzenlemenin, 6 ncı
maddenin, özellikle öğretmenleri geri getirme noktasında onlara zarar verdiği
inancındayım.
Bu düşünceyle, bu fıkranın madde metninden
çıkarılmasını sizlerden talep ediyor ve Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kandoğan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1103 sıra sayılı kanun
tasarısının çerçeve 6 ncı maddesiyle değiştirilen 5.3.1964 tarihli ve 439
sayılı Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı Yüksek ve Orta Dereceli Okullar
Öğretmenleri ile İlkokul Öğretmenlerinin Haftalık Ders Saatleri ile Ekders
Ücretleri Hakkında Kanunun (a) bendinin madde metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederim.
Ümmet Kandoğan
Denizli
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?..
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Kandoğan, buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Gerekçe
okunsun.
SELAMİ UZUN (Sivas) - Gel, konuş.
BAŞKAN - Lütfen, sayın milletvekilleri…
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Tasarıyla getirilen düzenlemenin
yasalaşması durumunda atölye ve meslek dersleri branşlarındaki öğretmenlerin
ekders ücretlerinin azaltılması söz konusu olacağından bu düzenlemenin madde
metninden çıkarılması daha doğru bir yaklaşım olacaktır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
6 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
7 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 7.- 14/4/1982 tarihli ve 2659 sayılı
Adlî Tıp Kurumu Kanununun 30 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 30.- Personelin katkısıyla
elde edilen döner sermaye gelirlerinin en az % 35'i Adlî Tıp Kurumu ve
birimlerine malzeme, araç, gereç, araştırma ve döner sermayede görevli personel
giderlerine ayrılır. Gelirin geri kalan kısmı Adlî Tıp Kurumunda ve
birimlerinde görevli personele; sınıfı, çalışma şartları, hizmet nitelikleri,
hizmete katkısı, performansı ve benzeri hususlar dikkate alınarak Maliye
Bakanlığının uygun görüşü üzerine çıkarılacak yönetmelikte tespit edilecek
esaslara göre ödenebilir.
Yapılacak ödeme, ilgili personelin bir
ayda alacağı aylık (ek gösterge dahil), yan ödeme ve her türlü tazminat (makam,
temsil ve görev tazminatı hariç) toplamının;
a) Adlî Tıp Kurumu Başkanı için % 500'ünü,
b) Başkan yardımcıları için % 475'ini,
c) İhtisas kurulu başkanları için %
450'sini,
d) İhtisas kurulu üyeleri ile grup
başkanları için % 400'ünü,
e) İhtisas dairesi başkanları, uzman
tabip, Tıpta Uzmanlık Tüzüğünde belirtilen dallarda bu Tüzük hükümlerine göre
uzman olanlar ile uzman diş tabipleri için % 350'sini,
f) Asistan tabip, pratisyen tabip ve diş
tabipleri için % 300'ünü,
g) Alanında doktora derecesi almış olan
mühendis, psikolog, biyolog, kimyager ve eczacılar için % 250'sini,
h) Hizmetin niteliği itibarıyla görevin
zorluk ve risk derecesi yüksek olduğu başkanlar kurulu kararı ile belirlenen
personel ile otopsi görevlileri için % 200'ünü,
i) Diğer personel için % 150'sini,
geçemez.
Serbest çalışan sağlık personeline ikinci fıkrada belirtilen oranların yarısı
uygulanır.
İkinci görev aylığı almak suretiyle
çalışanlar, bu ödemeden yararlanamaz."
BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz isteyen Konya Milletvekili Atilla Kart.
Buyurun Sayın Kart. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ATİLLA KART (Konya) - Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 1103 sıra sayılı tasarının 7
nci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım; Genel Kurulu Cumhuriyet Halk Partisi ve şahsım adına saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, tasarının genel
amacı tasarı metninin birinci sayfasında üç dört cümleyle özetleniyor. Ne
deniyor; bunu sözcü arkadaşlarımız hep ifade ettiler, ben de konuşmama bir
bütünlük sağlamak amacıyla bunu kısaca ifade etmek istiyorum.
Genel zamma ilaveten çeşitli adlar altında
eködeme almayan kurumlarda çalışan memurlara denge tazminatı adı altında ödeme
yapılması; ayrıca, aile yardımı ödeneği gösterge rakamının 1 250'den 1 450'ye
çıkarılması ve sendika üyesi olan personele sendika aidatlarından kaynaklanan
kayıplarını telafi amacıyla aylık 5 YTL ilave ödeme yapılmasını sağlayacak bir
düzenleme amaçlanıyor. Bu tasarıda, özü itibariyle kamu görevlilerinin
eködemeleriyle ilgili bir çalışmayı yapıyoruz, sürdürüyoruz. Görünürde kamu
görevlileri arasında bu noktada mevcut olan eşitsizlikleri ve adaletsizlikleri
gidermeye çalışıyoruz. Keşke böyle bir amaca hizmet eden bir tasarıyla karşı
karşıya olsak. Maalesef değerli arkadaşlarım, getirilen tasarıyla kısmî
birtakım ödemeler ve düzenlemeler yaparken yeni adaletsizliklere, yeni eşitsiz
uygulamalara yol açıyoruz. Bunları biraz sonra adlî tıp kurumuna ilişkin
değerlendirmeleri yaparken başka meslek gruplarıyla da kıyaslayarak
örnekleriyle anlatacağım, bilgi ve takdirlerinize sunacağım.
Değerli arkadaşlarım, bu işin esası, siz,
eğer, hükümet olarak, Maliye Bakanlığı olarak kamu personeli rejimine gerçekten
kamu personelinin tamamını kapsayan bütüncül ve sistematik bir çözüm getirmek
istiyorsanız, bunun esası, bunun çözüm yolu kamu personeli rejimi reformu
tasarısı, kanunu, her neyse, o tasarıdan geçer değerli arkadaşlarım. Bakıyoruz,
bu noktada hükümet nasıl bir uygulama ve söylem içinde; bunu hemen paylaşmak
gerekiyor.
Bakın, değerli arkadaşlarım, kamu
avukatlarıyla ilgili, hukuk müşavirleriyle ilgili bir kanun teklifi vermişiz
zamanında, bu kanun teklifinin 37 nci maddeye göre Genel Kurul gündemine
alınması yolunda 15 Temmuz 2003 tarihinde Genel Kurul huzurunda, sizlerin
huzurunda bu konuda söz hakkı verilmiş, konuşma yapmışım. O konuşmaya karşılık,
Sayın Mehmet Ali Şahin'in, tekrar ifade ediyorum, 15 Temmuz 2003 tarihinde
verdiği cevabı aynen okuyorum değerli arkadaşlarım. Ne diyor Sayın Şahin? Bu
konuda, yani, kamu personel rejimini düzenleme konusunda birinci derecede
sorumlu olan, hükümet adına sorumlu olan Bakanın söyleminden söz ediyorum. Ne
diyor Sayın Bakan: "Efendim, Devlet Memurları Kanununu tümden değiştirerek
kamu personel rejiminde yeni bir düzenleme hazırlığı içindeyiz. Memurlar ve
diğer kamu görevlileri hakkında kanun tasarısı taslağı ilgili komisyonca hazırlanmış
ve tarafımıza teslim edilmiştir. Önümüzdeki günlerde, bunu, sivil toplum
örgütleri nezdinde, üniversiteler nezdinde tartışmaya açacağız ve bizim, acil
eylem planımızda, bu düzenlemeyi, hükümetin kuruluşundan itibaren bir yıl
içerisinde, yani, bu yılın sonuna kadar -2003 yılının sonuna kadar değerli
arkadaşlarım- yasalaştırma gibi bir vaadimiz söz konusudur."
Değerli arkadaşlarım, 2006 yılı içinde
olduğumuzu ifade etmeme gerek yok. Sayın Mehmet Ali Şahin biraz evvel komisyon
sıralarında bu konuda yeni bir konuşma yaparken ifadesi neydi? Sanki, bütün bu
konuşmaları yapan kendisi değilmiş gibi, bu konudaki çalışmaların 2007 yılı
başında tamamlanacağını gayet rahat, gayet pişkin bir ifadeyle burada
huzurunuzda ifade etti. Bu aşamadan sonra, bu süreçten sonra, bu söyleme nasıl
inanacağız değerli arkadaşlarım?! Kendi beyanları, tutanak beyanları… 2003 yılı
sonuna kadar bunu yapmadınız. 2004 yılında ne yaptınız, 2005 yılında ne
yaptınız, 2006 yılında yaptığınız çalışmaların vardığı sonuç nedir, vardığı aşama
nedir? O zaman, burada, elbette, neyi tartışacağız; bu hükümetin
güvenilirliğini, inandırıcılığını, tutarlılığını tartışacağız.
Sayın Maliye Bakanının şahsında bu konuda
doğmuş olan güvensizliği, tutarsızlığı, inandırıcı olmayan tavırları, siyasî etikle
bağdaşmayan, siyasî ahlakla bağdaşmayan tavırları burada tekrarlamaya gerek
görmüyorum. Bu konu, haftalardır, aylardır Türkiye'nin gündemini meşgul etmeye
devam ediyor; ama, neyi görüyoruz; bu politikanın ve benzeri politikaların
sadece Maliye Bakanıyla sınırlı olmadığını görüyoruz. Düşündürücü olan bu,
üzücü olan bu, üzerinde durmamız ve sorgulamamız gereken konu bu.
Sayın Mehmet Ali Şahin'in şahsında,
aslında, hükümetin bir politikasındaki tutarsızlığı, güvensizliği ve kamuoyunu
yanıltan, oyalayan tavrı görüyorsunuz. Böylesine bir yanılgı söz konusu
olabilir mi değerli arkadaşlarım? Acil eylem planında "bir yıl içinde,
2003 yılı sonuna kadar biz bu işi bitireceğiz" diyoruz, bunu, geliyoruz
Genel Kurulda da tekrarlıyoruz; bu söylemlerinizden sonra aradan iki yılı aşkın
bir süre geçiyor, gelip, burada, komisyon sıralarında, bu defa da diyorsunuz
ki: "2007 yılı başında bu konudaki çalışmalarımızı tamamlayacağız, Genel
Kurula getireceğiz." Doğru konuşmuyorsunuz. Kamuoyunu hafife alıyorsunuz. Kamuoyuna
karşı gerçekdışı beyanlarda bulunuyorsunuz. Elbette, bu tasarıyı tartışırken
bütün bunları ifade etmemiz, bunları kamuoyuna anlatmamız, aktarmamız
gerekiyor.
Ne yapıyoruz bu tasarıda değerli
arkadaşlarım? Milyonlarca kamu görevlisi için bir eködeme yaparken, kamu
disiplini altında, bütçe disiplini altında son derece hasis bir uygulamayı
kararlı bir şekilde sürdürüyoruz. Bu tasarının özünde bu yatıyor. Şöyle: Böyle
bir uygulamayı, böyle bir disiplini belli bir şekilde kabul etmek mümkündür.
Toplumun bütün katmanlarına, bütün zeminlerine, bütün kesimlerine bu
fedakârlığı eşit bir şekilde dağıtırsınız, toplum, bütünlük içinde, dayanışma
içinde bunu sürdürür, kabullenir ve belli bir sonuca da ulaşır; ama, siz,
milyonlarca kamu görevlisi için bu kadar hasis davranırken, öbür taraftan,
bütçe kaçaklarına ve yolsuzluklara göz yumuyor iseniz, bu tasarının ve benzeri
tasarıların amaca ulaşmasını bekleyemezsiniz.
İki örnek vermek istiyorum. Yeri geldiği
için bu örnekleri vermek istiyorum. Bakın, defalarca, her zeminde anlatıyoruz.
İstanbul Büyükşehir Belediyesiyle bağlantılı İGDAŞ ve AKBİL dosyalarından söz
ediyorum değerli arkadaşlarım. İki dosyadaki bütçe kaçağı nedir, biliyor
musunuz; 199 trilyon artı 146 trilyon lira; yani, 350 trilyon liraya yakın bir
bütçe kaçağı, bir yolsuzluk rakamından söz ediyorum. Bu yolsuzluk olayında
İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 22.1.2003 tarih, 200/-277, 2003/7 sayılı
kararıyla mahkûm olan Mustafa Muzaffer ve Kâzım Albayrak ile 4 kişiden söz
ediyoruz, defalarca uyarıyoruz. Bunlara…
BAŞKAN - Sayın Kart, maddeyle ilgili
konuşur musunuz lütfen.
ATİLLA KART (Devamla) - Sayın Başkanım,
maddeyle ilgili olduğunu konuşmamın başında ifade ettim. Bütçe disiplininden
söz ediyorum, milyonlarca kamu görevlisine ödeme yapılırken bu kadar hasis davranılırken,
öbür taraftan, bu yolsuzluklarla neden mücadele edilmediğini örnekleriyle
anlatıyorum.
Bakın, ortada bir mahkûmiyet kararı var.
Bu mahkûmiyet kararının gereğini neden yapmıyorsunuz Sayın Bakan? Neden tazmin
davalarını açmıyorsunuz? Neden bu tazmin davalarının zamanaşımına uğramasına
yol açıyorsunuz?
Bakıyoruz, bu olayın sadece geçmiş
dönemlerle sınırlı olmadığını görüyoruz. Daha yeni bir olay; Başbakanlık Teftiş
Kurulu talimat veriyor, soruşturma izni sürecini başlatıyor. Ne güzel, devamını
getirelim. BDDK soruşturma yapıyor…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen, toparlar mısınız Sayın
Kart.
ATİLLA KART (Devamla) -…ondört ay süren
bir çalışma yapıyor, Devlet Bakanı Sayın Kürşad Tüzmen hakkında Eximbank
Yönetim Kurulu Başkanı olduğu dönemde 64 trilyonluk usulsüz bir krediden söz
ediyor. Bu rapor, aylardır BDDK'da bekliyor, Başbakanlıkta bekliyor.
Değerli arkadaşlarım, bunları
sorgulamayacak mısınız, bunları sormayacak mısınız ve zamanaşımına uğruyor
değerli arkadaşlarım?! Zamanaşımına uğramasına yirmi gün var, bir ay var.
Bunlar, sizi rahatsız etmiyor mu değerli arkadaşlarım?! Böyle… (AK Parti
sıralarından "bunun alakası yok" sesi)
"Bunun alakası yok" diyorsanız,
sizin burada varlık sebebiniz nedir? Siz niçin varsınız? Sizin göreviniz nedir?
SONER AKSOY (Kütahya) - Cevap verildi.
ATİLLA KART (Devamla) - Siz denetim görevi
yapmak durumunda değil misiniz değerli arkadaşlarım? Toplum adına, millet adına
bu sorumluluğunuz yok mu? Sadece yasama görevi adına parmak indirip kaldırmakla
mı sorumlusunuz; denetim göreviniz nerede kalıyor? O zaman, "ne alakası
var" diyorsanız, o zaman, sizin bu getirdiğiniz tasarıların inandırıcılık
yönü kalmaz, inandırıcılık boyutu kalmaz. Zaten, bu siyasî iktidarın temel
sorununun da, güven bunalımı olduğunu, inandırıcılık sorunu olduğunu, kamuoyu,
bu vesileyle bir defa daha görmüştür, buna yürekten inanıyorum.
Bu konudaki görüşlerimi müteakip
aşamalarda anlatmaya devam edeceğim.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kart.
Madde üzerinde Anavatan Partisi Grubu
adına söz isteyen Mersin Milletvekili Hüseyin Güler; buyurun.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA HÜSEYİN GÜLER
(Mersin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
1103 sayılı kanun üzerinde -7 nci maddenin- Grubum adına söz almış bulunuyorum;
Grubum ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, amacımız, burada, yapıcı bir
eleştiri, yapıcı bir muhalefet anlayışı doğrultusunda önerilerimizi dikkate
almaya sizleri davet ediyoruz; ama, gördüğümüz kadar, sadece, burada bir
konuşmamız, sizler ise almamaya niyetlisiniz. En masum önerileri bile
reddetmeye, sayısal çoğunluğunuzla sadece nitelik boyutla, altını çiziyorum,
sadece reddederek gündeme devam etmeye çalışıyorsunuz.
Evet, zaman zaman, çalışma hayatıyla
ilgili, toplumsal süreçlerde, acaba, verdiğimiz anda makroekonomik dengeler
nasıl olur, bozulur mu? Hep bunlar vurgulandı; çünkü, birileri sizlere bir
görev verdi. İyi bir görev adamı olarak, bir emir eri gibi, sorgulamadan,
hesaplamadan, ülkenin yarınlarına ve ülkenin çalışanlarına, maalesef, değer
vermeden gerekeni yapmaya devam ediyorsunuz. Evet, IMF size bu kadar bu yetkiyi
verdi, burada da bunları geçiriyorsunuz.
Bu yaptığınız sürede, çalışma hayatını
barışa değil, dinamitlemeye geldiniz. Hepinizin önüne geliyor. Şu kesim
dönersermaye veya eködeme; dolu… Bunların hiçbiri, yarın, özlük haklarına ve
katsayıya yansımayacak, sadece, seyyanen, bir defa vermekle rahatlayacağınızı
düşünüyorsunuz. Emekliliğinde yine almayacak. O zaman derdiniz nedir
arkadaşlar? Eğer, toplumsal… Yaklaşık 1 400 000 kamu çalışanını
ilgilendiriyorsa, lütfen, burada çıkarken bu kanun maddeleri, gereken net ve
toplumun yarınları için samimî olmaya davet ediyoruz ve diyoruz ki: IMF'nin direktiflerinden çok, bu ülkenin
menfaatları uğruna, lütfen, kararlar alın. IMF, düne kadar, siyasî
varlığınızda, seçim döneminde, "biz önce anti IMF'ciyiz" diye
sokaklarda propagandanızı yaparken, politikaları yaparken, bugün ise, "acaba
IMF nedir" diye kaygılar yaşamaya devam ediyorsunuz. Sayın Maliye Bakanı
burada. Faize korkunç bir özentiyle ve özveriyle, gereken hiçbir aksama
olmaksızın her gün faizler ödenirken, çalışanımıza gelince, milyonlarca
insanımıza gelince, "orada dur, ekonomik istikrar bozulur…" Ekonomik
istikrar dediğimiz, açlık ve sefalete rağmen.
Yoksulluk ve açlık sınırını hepimiz
biliyoruz. Kamu çalışanının burada tüm dikkatleri sizlerin üzerinde. Kamu adına
atılacak her türlü yararın yanındayız; ama, ifade ettiğimiz gibi, hiçbir
niyetiniz yok, burada komisyon belli, "hayır" diyor, verilen hiçbir
önergeye, Sayın Bakan da aynı şekilde, "katılmıyoruz" diyor. Tabiî,
katılmadığınız belli, biraz önce de söylemeye çalıştım.
Adlî tıp kurumlarında çalışanlarla ilgili
çeşitli aksamalar var. Bugün, adlî tıp kurumu, hepimizin bildiği gibi, yargıda
ve diğer birçok boyutuyla da teknik bir boyutta hizmet vermektedir, önemli bir
süreçtir. En az yüzde 35'i kadar kamunun ihtiyaçları karşılanmak üzere, geri
kalanı çalışanlar arasında dağıtılır belirli oranlarda. Özü doğruymuş gibi
görünüyor. Eksik yanları var, orada unutulanlar var, birçok, siyasî partiler de
öneride bulundular, çok da makul. Bu bir takım oyunudur. Takım oyununu lütfen
gözardı etmeyelim. Bu da çok basit bir kanuna ilave edilerek bunlar aşılabilir;
ama, sizler, yine hayır diyeceksiniz, hayır demeye de devam ediyorsunuz,
hayırda hayır vardır dercesine; ama, kamunun menfaatları üzerine en ufak bir
adım atmaya niyetiniz yok.
Evet, çalışma hayatı sadece özlük hakları
değildir maaşlar. Bugün çalışma hayatından gelen SOS dediğimiz sinyallere
baktığımızda, herkes günübirlik yaşar hale geldi. Üretmekten çok, sadece şekil,
sadece mesaisini dolduran… Çünkü, kaygılarla yarınları kurgulayan büyük bir
kitle. Büyük bir huzursuzluk. Bir dokunsanız bin ah işiteceksiniz; çünkü,
çalışma hayatında istikrarı da bozdunuz. Sadece partizanlık değil, maalesef,
parti devleti konumunda bir kadrolaştınız; yaşamın her alanında, kamunun her
alanında.
Evet, partizanlık asıl olmamalı.
Kadrolaşmaya kısmen evet diyoruz; ama, partizanlık asla. Bunlar sizleri de
boğacak. Bugün 1 400 000 kamu çalışanının bir altını doldurun; sözleşmeli
personel, devlet memuru… Birçok statüde, darmadağınık ve karmakarışık. Bu
statüyü düzeltmeden sizin vereceğiniz seyyanen bir katkı, allahaşkına,
dilencilikten öte neyi getirir? Yoksulluk ve açlık sınırı belli. 80 000 000'un
40'ı bugün, 40'ı da altı ay sonra. Söylerim size, çocuklarınıza harçlık
verdiğinizde 40 000 000 için ne diyor bakalım ihtiyaçları karşısında? O zaman,
kamu çalışanının onurunu, kişiliğini ve üretkenliğini -lütfen, hepimiz- korumak
bizim görevimiz.
Kamu görevlisi düne kadar ayrıcalıklıydı;
ama, bugün, sadece, iş güvencesi ve kaygısıyla, onun altında ezilip kalmaya
devam ediyor. Bunun gitmediğini, ülkemiz adına, üretkenlik adına en ufak bir
somut adım atılmadığını hepimiz biliyoruz. Kamu personelinin üretirken
kaygıları ve sıkıntıları var acaba ne olurum diye; ama, tabiî ki -üreten insan
hata yapabilir ama- bunu sahiplenecek siyasî bir irade lazım.
Çalışma hayatının katılımcı demokrasi
anlayışı doğrultusunda, işveren statüsüyle kamu ve çalışan statüsüyle de
sendikalar aracılığıyla, bunların, çok net, oturulup, adı konulur. Bunları,
hiç, böyle, her kanun gündeme geldiğinde böyle maddelere ve yasalaştırmaya da
gerek yok. Çok basit; ama, çözmeye de niyetiniz yok. Her yıl, geleneksel, kamu
personeli adına, özellikle devlet memurları statüsünde, sendikal haklar ile
kamu arasındaki sözleşme şekilden öteye gitmiyor; çünkü, grevden yoksun, en
ufak bir yaptırım gücü yok. Sivil toplum örgütlerinin katılımcı anlayışını hep
benimsediğinizi ifade ettiniz; ama, şu ana kadar, en ufak bir somut adım
atamadınız.
Biz de diyoruz ki, bu işin, gelin
felsefesini, ruhunu lütfen sizler de benimseyin. Yapılacak bu kadar çok basit
iken, daha karmaşaya sürükleyecek bir kanun metniyle çalışma hayatını lütfen
bozmayın. Bir kısmına, belki, bir derece merhem olabilecekmiş gibi görünüyor;
ama, bizde, hekim olarak, palyatif çözüm dediğimiz, sadece karın ağrılarını bir
anlık giderebilecek çözüm önerilerini istemiyoruz.
Üreten ile üretmeyeni ayırt eden, aynı
zamanda da hiç kimseye minnettarlık duygusu ve mahcup etmeden, günlük yaşamını
idame ettirebilecek bir özlük haklarının tanındığı; çalışma koşulları
içerisinde, üretimi teşvik, aynı anda da, katılımcılık ve kendini sivil
inisiyatif anlayışıyla örgütlenmesine izin veren bir siyasî anlayış istiyoruz;
ama, sizin dört yıl boyunca yaptığınız, bu konuda en ufak bir somut adım yok.
Biz, onlar adına değil; ama, burada kamu
adına, kamu barışını korumak ve toplumsal barışa katkıda bulunmak için
önerilere açık kalmanızı istiyoruz; ama, ifade ettiğim gibi, tüm gözleriniz
Sayın Bakanın ve Komisyon Başkanının verdiği direktifler.
Burada, çok acelemiz de yok. Eğer, kamu
yararına bir şeyler yapmak istiyorsak, oturup bir defa çıkartılır, ikinci defa
değil ve tüm toplumu da kucaklamalı, tüm kamu çalışanlarını kucaklamalı; ama,
gördüğümüz kadar, bir kesimine kısmen, ifade ettiğim gibi; yani, 40 000 000
gibi seyyanen arkasında da dönersermaye oranlarını belirli oranda paylaşıp,
bölebilen bir anlayış. Bunların çözüm olmadığını, aslında, sizler de
biliyorsunuz; ama, kendinize itiraf etmekten çekiniyorsunuz.
Bugün, hükümet, istikrar adına, yoksulluk
ve sefaleti önerirken; aslında, aranızda da sıkıntılar var. Sayın Başbakan da
zaman zaman söylüyor "milletvekilleri fazla bir şey istemeyin, açlık ve
sefaletin, bu halkım bedelini ödemeye hazır, sizler de ödeyeceksiniz"
diyor ve kendi yüzde 30 gibi büyük bir oranda kredizade olduğunu da hepimiz biliyoruz,
yaşamın zorluğunu hepimiz biliyoruz; ama, kamu çalışanına gereken önemi,
lütfen, verelim.
Sizler, IMF gibi, düne kadar duvar gibi
set çektiğini zannettiğiniz bir anlayışın; ama, bugün, maalesef, teslimiyetini
görüyoruz IMF'ye karşı. Bugün IMF'yle ipleri koparırsak, yarınlarımız ne olacak
diye kaygılarınız yaşanıyor.
Bugün Sayın Maliye Bakanım burada. Merkez
Bankasının döviz rezervi nedir, burada lütfen açıklasın ve IMF'ye olan
borçlarını ödesin ve dokumuzu bozduğunu itiraf etsin burada; çünkü, IMF, günlük
yaşamımızın her alanına müdahale eder boyutta.
Siyaseten dün yok saydığınız bir anlayışa,
bugün teslim olduğunuzu görüyoruz. Bununla da övünmeye devam edin; ama, halktan
tek bir şey istiyorum ve kamu çalışanlarından…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Güler, lütfen, toparlar
mısınız…
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) - AKP İktidarının
dört yıl boyunca, gerek toplumun tüm sorunlarında olduğu gibi, kamu
çalışanlarına da doğru dürüst bir katkısını görmemekteyiz; ama, bu yıl, büyük
ihtimalle, seçim sinyallerine dönük, kısmen de, toplumsal kitlelere mesaj
olarak algılanabilecek bir palyatif öneri.
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) - Hiç öyle bir
niyetimiz yok.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) - Vallahi,
niyetiniz yok; ama, o sokak bugün yapılanları unutmazsa, enisonu, gelecek,
sandıkta da gereken mesajı verecektir, bundan en ufak bir şüphemiz yok.
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) - Saygı
duyarız, göreceğiz.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) - Beraber
göreceğiz, beraber yaşayacağız; ama, korkarım ki, kaygılarımız bizleri
teslimiyete doğru götürüyor.
Bugün ülke adına, anayasal çoğunluğu
değiştirecek bir çoğunluğunuz varken, şu toplumsal barışı, hâlâ, çözememenin
sıkıntılarını yaşıyor bu toplum.
Burada, çok masum önerilerimizi
reddetmekle övünüyorsunuz. Ne olacak allahaşkına? Bu başarı, bu, hepimizin
olacak, bir katkımız da olursa bundan onur duyacağız. Zaman zaman, işinize
geldiği zaman anayasa değişikliğini "muhalefetle beraber çözümledik"
diyorsunuz; ama, diğerlerini "hep biz yaptık" diyorsunuz; ama, hiçbir
şeyin ortada olmadığını kamuoyu görüyor. Kamuoyunun hassasiyeti, günübirlik,
tesadüfen yaşar bir hale geldi, dünyaya kendi cebiyle bakar hale geldi; ama,
umutlarımız ve hayallerimiz bitmesin diyoruz. Toplumsal barışımızın, ülkemize
üretkenlik, rekabet edebilir bir anlayış ve siyasî duruşla, ancak, umutlarımız
ve hayallerimiz beslenir diye düşünüyoruz.
Biz, Anavatan olarak, buradaki sadece
geçici bir iki önerinin dışında çalışma hayatına çok da büyük bir katkısı
olmayacağını hep beraber görüyoruz. Kendi iktidarımızda sivil toplum
anlayışlarının temsilcileriyle oturup çalışma hayatını düzenleyeceğimizi burada
aracılığınızla duyurmak istiyorum.
Şimdiden hayırlı uğurlu olmasını diliyor,
saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Güler.
Madde üzerinde, şahsı adına söz isteyen
Denizli Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan; buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum. 7 nci maddeyle ilgili
görüşlerimi açıklamaya çalışacağım.
Öncelikle, kanun tekniği açısından burada
yapılan bir yanlışlığı dile getirmek istiyorum. Kanunlar, açık, net ve
anlaşılır bir şekilde olması gerekmektedir. Şimdi, 7 nci maddede "Maliye
Bakanlığının uygun görüşü üzerine çıkarılacak yönetmelikte tespit edilecek
esaslara göre ödenebilir." Böyle bir kanun tekniği yok arkadaşlar.
Kanunlar, açık, net ve anlaşılır olması lazım. Siz, buraya
"ödenebilir" derseniz, Türkiye'de bu kanunu uygulayacak olanların
farklı uygulamalar yapmasının önünü açmış olursunuz. Buradan ikaz etmek
istiyorum. Özellikle komisyonun bu "ödenebilir" ibaresinin mutlaka
"ödenir" şeklinde düzeltilmesi için bir düzenleme yapılmasının doğru
olduğu inancımı sizlerle paylaşmak istiyorum.
7 nci maddeyle ilgili olarak, demin de
söyledim; bu maddenin de yürürlük tarihi 01.04.2006. Diğer 40+40'larla ilgili
yapılan düzenlemeler 1.1.2006'da yürürlüğe girerken, adlî tıp kurumunda
çalışanlarla ilgili yapılan bu düzenleme niçin 01.04.2006 tarihinden itibaren
yürürlüğe giriyor? Bunun da, haklı, mantıklı bir sebebi varsa, lütfen, oradan, ya Sayın Bakanımız ya Komisyon
Başkanımız açıklasınlar, izah etsinler.
Adlî tıp kurumu çok önemli bir görev ifa
ediyor, Türkiye'de birçok suçun ortaya çıkarılmasında müthiş görev yerine
getiriyor. Böyle görev yapan arkadaşlarımızın, kamu görevlilerimizin, yapılacak
bir düzenlemede, küçük de olsa bir iyileştirmesinin 01.04.2006 tarihinden
geçerli olması, o kurumda çalışan görevlilerimizi üzer. Geliniz -Türkiye
Cumhuriyeti Devleti büyük devlettir- böyle, yapacakları çok cüzi maaş
artışlarını geriye yönelik olarak yürütmeden vazgeçelim; onlara, en azından, üç
ay daha birikmiş bir şekilde bir ücret artışını kendilerine sağlayalım.
Değerli milletvekilleri, kamuda
çalışanların yüzde 37'si açlık sınırının altında, yüzde 94'ü de yoksulluk
sınırının altındadır ve yine -kamu görevlilerimizin yüzde 94'ü, memurlarımızın
yüzde 94'ünün gelirleri- gelirlerinin yüzde 94'ü gıda harcamalarına ve kira
harcamalarına gitmektedir. 2005 yılında, Türkiye İstatistik Kurumunun yayınlamış
olduğu raporda, kira artışları Türkiye'de yüzde 19, 2005 yılı içerisinde
Türkiye'deki kira artışları ortalaması yüzde 19. Şimdi, bu kamu
görevlilerimizin çok büyük çoğunluğu kirada oturan görevlilerimizdir. Şimdi,
bunların, 2005 yılı içerisinde ödemiş oldukları kira artışları yüzde 19. O
nedenle, yapılan zammın bir de bu yönüyle düşünülerek, onların, günün
ihtiyaçlarına cevap verecek bir şekilde olması için mutlaka bir düzenleme
yapmamız lazım.
Bakınız, Türkiye'de gelir dağılımı da
bozuluyor. Türkiye İstatistik Kurumunun rakamları: En üst gelir grubu, yüzde 20
gelir grubu, 2002 yılında gelirin yüzde 45,4'ünü alırken, 2004 yılında yüzde
46,2'sini; en alt yüzde 20'lik grup ise gelirin yüzde 6,5'ini alırken, şimdi
yüzde 6'sını almaktadır. Türkiye'de, kim ne derse desin, gelir dağılımındaki
adaletsizlik de büyümektedir. Bu gelir
dağılımındaki adaletsizlikten en fazla etkilenen kesim de kamu kesiminde
çalışan görevlilerimizdir.
Şimdi, Türkiye'de bazı şeylerin iyi
gittiği söyleniyor. Şimdi, Türkiye'de neyin iyi gittiğini müsaadeniz olursa çok
kısa açıklamak istiyorum. Herhalde Sayın Başkanım eksüre verecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSA SIVACIOĞLU (Kastamonu) - Eksüre yok.
BAŞKAN - Mikrofon açık Sayın Kandoğan,
buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Değerli
milletvekilleri, yeni açıklanan bir rakamdan bahsetmek istiyorum, Türkiye'de
ilk 1 000 şirketin 2005 yılı performansları: İlk 250'si cirosunu yüzde 25
artırmış, kârını da yüzde 19 artırmış; ilk 250'lik dilimdeki şirketlerin, holdinglerin
-enflasyon da yüzde 8 olduğuna göre- reel olarak kârları yüzde 10 artmış 2005
yılında. İkinci 250, cirosunu yüzde 16 artırmış, kârını yüzde 10; enflasyonu
düşünecek olursak, başabaş. Üçüncü 250, cirosunu yüzde 7 artırmış, kârında
yüzde 12 düşüş var. Dördüncü, cirosunu
yüzde 6 artırmış, kârında da yüzde 8 düşüş var.
Şimdi, Türkiye'de kimin işlerinin iyi
gittiği, bu rakamlarla çok açık ve net bir şekilde ortaya çıkıyor. İşleri iyi
giden, işleri iyi olan, büyük bankalar, büyük holdingler, büyük sermaye
çevreleri; onların işleri iyi gitmiş, kazanmışlar. Onun dışındaki kesimlerde
-rakamları da verdim- gelir dağılımı bozulmuş; kırsal kesimdeki yoksulluk yüzde
37'den yüzde 40'a çıkmış.
Şimdi, kırsal kesimdeki durum bu,
esnaftaki durum bu. İşçi ve memura verdiğimiz, yüzde 2,5; yüzde 2,5; şimdide
40+40. Bunların da bir derde deva olmadığı, çok açık ve net bir şekilde
ortadadır.
Öyleyse, değerli milletvekilleri, bu
kanunla yapmaya çalıştığımız o çok cüzi artışı… Ben, Sayın Maliye Bakanımıza sordum -Sayın Maliye
Bakanımız da yok- kendi danışmanı -ismini de verebilirim, söyledim- hem
danışmanlık ücretini alıyor hem de birkaç yerden yönetim kurulu üyeliği maaşı
alıyor. Sordum "ben bunun gerekçesini yazılı olarak cevap vereceğim."
Verin, milletin önünde verin Sayın Maliye Bakanı. 40+40 burada… Yani, üç
haftadır bunun mücadelesini yaparken, sizin danışmanınız, hem danışmanlık
ücreti alıyor maaşı alıyor hem de birkaç yerden yönetim kurulu üyeliği maaşı
alıyor.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Haramzadeler…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bunu gelin,
milletin önünde açıklayın Sayın Maliye Bakanı. Bana yazılı olarak cevap
verecekmiş!..
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Eksüre tamamlandı Sayın Kandoğan.
Teşekkür ediyorum.
Teşekkür eder misiniz.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bu duygu ve
düşüncelerle 7 nci maddedeki bu eksikliklerin giderilmesini özellikle sizlerden
istirham ediyor ve Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, Komisyonla ilgili bir şeyi
oldu arkadaşımızın; cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN - Madde üzerinde, şahsı adına söz
isteyen, Zafer Hıdıroğlu, Bursa Milletvekili.
Buyurun Sayın Hıdıroğlu. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) - Sayın Başkan,
sayın milletvekili arkadaşlarım; 1103 sıra sayılı, kısaca memurlara eködeme
yapılmasına ilişkin yasayı görüşüyoruz.
Bu yasanın görüşmeleri çok uzun sürdü.
Niye uzun sürdü bunu anlamıyorum. Ben, izniniz olursa… Birçok arkadaşımız,
gerek iktidar gerek muhalefet grubundan birçok şey konuştular; fakat, şunu,
herhalde -benim konuştuğum birçok seçmen de oldu, birçok memur arkadaşım da
oldu- bu yasanın ne getirip ne götürdüğünü net olarak bilmeyen arkadaşlarımız
da var.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - O kadar
karmaşık ki, elbette bilemez.
ZAFER HIDIROĞLU (Devamla) - Tabiî,
muhalefet yapmak kolay. Tabiî hayali birçok ilaveler, birçok asılsız, astarsız
birçok şey söylenebilir; ama, ben size net olan bazı şeyleri burada
söyleyeceğim. Vaktimin de tamamını kullanmamaya çalışacağım.
Şimdi, değerli arkadaşlar, biz iktidara
gelmeden önce ve geldikten sonra da hep şunu söyledik: Enflasyona halkımızı
ezdirmeyeceğiz dedik. Peki, bu ülkede enflasyon kaç? Bu sene bizim hedefimiz
yüzde 5. Geçen sene hedefimizi tutturduk, fazlasıyla tutturduk; bu sene de
tutturacağımız belli. Denk bütçede fazla verdiğimiz de belli. Bu denk bütçe de
inşallah tutacak. Önümüzdeki ayların olası gelişmeleri bunu nötr hale
getirecek.
Şimdi, enflasyon yüzde 5. Bu yüzde 5'i
veriyor muyuz biz; öğretmene, memura, polise, imama yüzde 5'i veriyor muyuz;
normalde veriyoruz. Peki, bu enflasyon oranının üzerinde -enflasyona
ezdirmeyeceğiz demiştik- ne verdik; öğretmene 40+40 verdik; yani, 80. Peki, bu
80'in yanında, ekders ücretlerinden kısıtlama olduğu, efendim, saatin arttığı,
ekders ücretinin kapandığı söyleniyor.
Şimdi, değerli arkadaşlar, hepsi kapansa
bile, 80 000 000 lira, Türk Lirasıyla söyleyelim, henüz tam alışılamadı, 80 000
000 lira artı veriliyor. Ha, ekders ücretlerinde ise, artı 80 000 000 liranın
belki bir kısmı, 15 saat yerine 18 saate çıkmayla, belki bu 80 000 000'un 20
000 000'u gitse, yine 60 000 000. Yani, demek ki, enflasyonun üzerinde ortalama
160 000 000. Bu enflasyon yüzde 5 iken, memura, daha doğrusu -öğretmeni
konuşuyoruz- öğretmene yapılan zam yüzde 20'dir; yani, enflasyonun üzerinde
artı yüzde 15 zam yapılıyor. Bunu, bir kere belgeleyelim.
İki: Polise geldiğimizde, imama, diğer
memurlara geldiğimizde de, eködemesi bulunmayan memurlara değişik adlar altında
bu ödeme yapılıyor. İşte, adlî tıp kurumunda da, yine, yüzde 35'i dönersermaye
paylarının oraya dağıtılması yapılıyor.
Şimdi, polis, yine aynı şekilde, yüzde
5+80'i alıyor, artı 100 000 000 lira alıyor; emekliliğine sirayet edecek de
birçok gelişmeler var. Yani, polise baktığımız zaman ortalama yüzde 25 zam
yapılıyor. Tekrar söylüyorum; bu yüzde 25, enflasyonun yüzde 5 olduğu bir
durumda yapılıyor. Artı, yine imamlara da aynı şekilde 80 000 000 lira
-enflasyonun üzerinde olanları söylüyorum, halkımızın bunu bilmesi lazım- ve
eködemesi bulunmayanlara da, aynı şekilde, değişik adlarla zam yapılıyor.
Efendim, bu kanun şu şekilde olsa daha iyi
olur, bu şekilde birilerinin hakkı mağdur oluyor… Değerli kardeşlerim, şu anda
devlet personeline baktığımız zaman, bu eşitlik ilkesini -mümkün olduğu kadar-
ne kadar ayarlamaya çalışırsanız çalışın, arkadaşlarımızın verdiği önergeler,
gerek CHP'den gerek diğer partiden arkadaşlarımızın verdiği önerge burada kabul
edilse, iki gün sonra, tekrar, bir önergeyle, başka şeyler istenmeye başlayacaktır.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Anavatan
Partisi o "diğer parti" değil; Anavatan Partisi…
ZAFER HIDIROĞLU (Devamla) - Şimdi, tabiî,
konuşuluyor, laf atılıyor, şöyle deniliyor, böyle deniliyor… Ben, bunu şöyle
değerlendiriyorum: AK Parti, enflasyona ezdirmemiş, gerçekten, enflasyonun 3
kat, 4 kat üzerinde zamlar yapmıştır. Evet, yüzde 5 enflasyon, yüzde 20-30
civarında zam, 4 kat, 5 kat artış demektir. Bizden daha fazlasını bekliyor
arkadaşlarımız. Biz, bunun için de "daha fazlasını yapın" dedikleri
için kendilerine teşekkür ediyoruz. Biz de, zaman içinde, daha fazlasını yapma
gayreti içindeyiz.
Onun için, ben, Değerli Bakanımıza ve
milletvekili arkadaşlarımızın duyarlılığının sonucu olarak, bu yasanın bir an
önce geçip hayırlı olmasını temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Hıdıroğlu.
Komisyon adına, Sayın Altan Karapaşaoğlu
söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın Karapaşaoğlu.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Yerimden Sayın Başkan...
BAŞKAN - Kürsüden Sayın Karapaşaoğlu.
Buyurun.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Efendim, teşekkür ederim. Çok kısa bir
açıklama olacak.
Değerli arkadaşlar, 7 nci maddeyle ilgili
düzenleme, bir dönersermayenin paylaşılmasıyla ilgili. Belli bir rakam ortada
yok; yani, bütçede karşılığı konulmuş şu kadar lira verilecek, şu kadar lira
ödenecek, şu kadar lira taksim edilecek değil, dönersermaye. Dönersermaye
olduğu için, bunun alt ve üst limitleri belirlenir "buraya kadar
verilebilir" denilir; "verilir" denilirse, o zaman karşılığını
koymak lazım. Dolayısıyla, bu ifadeler, bütçe tekniği açısından çok doğru
ifadelerdir. Bugüne kadar, bu tip ödemeler bu şekilde gelmiştir ve bu şekilde
devam etmektedir.
Bilgilerinize sunuyorum.
Saygılarımı da sunuyorum efendim. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Karapaşaoğlu.
Sayın Kart, konuşacak mısınız?
ATİLLA KART (Konya) - Şahsım adına, değil
mi Sayın Başkan?
BAŞKAN - Şahsınız adına Sayın Kart.
ATİLLA KART (Konya) - Tabiî, konuşacağım
efendim.
BAŞKAN - Sayın Kart, konuşmanız lütfen
maddeyle ilgili olsun, başka konular taşınmasın.
ATİLLA KART (Konya) - Tabiî efendim.
BAŞKAN - Buyurun.
ATİLLA KART (Konya) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; şahsım adına söz almış bulunmaktayım; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, kamu görevlileriyle
ilgili temel düzenleme, biliyorsunuz, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda
yapılmıştır. Bu kanunun 4 üncü maddesi -aynen ifade ediyorum- istihdam
şekillerini düzenleyen bir maddedir. Burada, bu maddede istihdam şekilleri
düzenlemesi yapılırken, kamu hizmetlerinin, memur statüsüyle, sözleşmeli
personelle, geçici personelle ve işçiler vasıtasıyla yerine getirileceği
düzenlemesi yapılmıştır. Burada yine bu maddenin son fıkrasında, (a), (b), (c)
fıkralarında belirtilenler dışında kalan kişilerin 657 sayılı Yasa hükümlerine
tabi olduğu, işçilerin ise 657 sayılı Yasa hükümlerine tabi olmadığı çok açık
bir şekilde düzenleniyor değerli arkadaşlarım. Yani, burada, geçici personel
statüsünde olanların, 657 sayılı Yasanın 4/C maddesinde ifadeleri belirtilen,
sınırları belirtilen personelin 657 sayılı Yasadaki özlük haklarından
yararlanması gerektiği doğrudan ifade ediliyor. 4/C maddesi kapsamında kalan
geçici personel kim? Bunu çok iyi biliyoruz ki, özelleştirme mağdurları değerli
arkadaşlarım; işte, 4/C maddesi kapsamında kalan personel.
Özelleştirme mağdurlarıyla ilgili olarak,
yine, bu hükümet döneminde, bu yapılan çalışmanın -hemen ifade edeyim- geçmiş
dönemlere göre olumlu bir çalışma olduğunu bütün içtenliğimle ifade ediyorum.
2004 yılında ve devamında da 12.12.2005 tarihinde Bakanlar Kurulu kararıyla
özelleştirme mağdurlarının, 4/C uygulaması kapsamında başka kamu kurumlarında
görevlendirilmesi uygulamasının yapıldığını biliyoruz. Ama, uygulamada neler
yaşanıyor değerli arkadaşlarım? Bu Bakanlar Kurulu kararının gereği yapılıyor
mu? Burada 4046 sayılı Yasanın 22 nci maddesinde ve devamı olan maddelerdeki
teminatlar, personelle ilgili, kamu personeliyle ilgili, geçici personelle
ilgili teminatlar uygulamada takip ediliyor mu edilmiyor mu? Bunun, hiçbir
şekilde takip edilmediğini üzülerek görüyoruz.
Bakın, değerli arkadaşlarım, elimde
binlerce faks var, abartmıyorum, binlerce faks var. Bunların büyük bir kısmı
Seydişehir Eti Alüminyumdan gelen fakslar. Bu insanlar, 1 milyar lira
seviyesinde ücret alırken, bugün 4/C uygulamasıyla 460 000 000 lira seviyesinde
ücret alıyorlar değerli arkadaşlarım ve bunun, kiralama gideri, ulaşım gideri
vesaireyi düşündüğünüz zaman, o insanların mağduriyetini, o insanların
perişanlığını, o insanların içine düştüğü sosyal bunalımı burada anlatmaya
gerek görmüyorum. Gerçekten, çok büyük sıkıntı içindeler.
Burada hükümetin yapması gereken -burada,
uygulamada bilinenin aksine- 4/C maddesinde de, 657 sayılı yasadaki
teminatların, yani, memurlar hakkındaki teminatların 4/C'deki geçici personel
için de uygulanması gerekiyor. Bizim burada anlatmaya çalıştığımız, hem bu teminatların
uygulanmasının sağlanması hem de Bakanlar Kurulu kararnamesinde sözü edilen
güvencelerin uygulamada hayata geçirilmesini sağlamak. Bu noktada, hükümetin,
vurdumduymaz bir tavır içinde olduğunu, sorumsuzcu bir tavır olduğunu üzülerek
ifade ediyorum. Biraz evvel, Sayın Mehmet Ali Şahin, bu konuda da, yine kamu
personel rejimi tasarısında olduğu gibi, kamuoyunu yanıltan tavrını sürdürmeye
devam etmiştir.
Bakın, değerli arkadaşlarım, elimde bir
örnek var, bir tanesini getirdim: Seydişehir Eti Alüminyumda görevli -ismini de
verebilirim- İsmail Kirman… Bugün bana ulaşan bir evrak. Değerli arkadaşlarım,
bu arkadaşımız yüzde 90 özürlü. Değerli arkadaşlarım, raporu burada. Bu
arkadaşımız nereye görevlendirildi biliyor musunuz; Seydişehir'den alınıp, Aksaray
Sarıyahşi İlçesindeki Tapu Sicil kadrosuna görevlendirildi. Bunun hangi şekilde
sosyal yönü olabilir, sosyal açıklaması olabilir? Tekrar ifade ediyorum, yüzde
90 özürlü olan bir görevliden söz ediyorum. Yüzde 90 özürlü olan bir
görevlinin, o görevini sürdürebilmesi için yanında refakatçisinin olması
gerekmez mi…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kart, lütfen, toparlayın.
Buyurun.
ATİLLA KART (Devamla) - …aile bireylerinin
olması gerekmez mi, bir yakınının olması gerekmez mi? O zaman, bu uygulamalara
dikkat etmemiz gerekiyor. Burada, Bakanlar Kurulu kararnamesinde ve 4/C
uygulamasında sözü edilen teminatların hayata geçmesini sağlamamız gerekiyor.
Ama, bu konuda, tekrar ifade ediyorum, hükümetin vurdumduymaz ve sorumsuz bir
tavır içinde olduğunu üzülerek görüyoruz.
Burada şöyle bir yaklaşım sergileniyor:
Efendim, bu kadar işsiz varken, bunlar hallerine şükretsinler!.. Böyle bir
yaklaşım, sosyal devlet anlayışıyla, kavramıyla bağdaşmaz. Böyle bir yaklaşım,
devlet olma kavramıyla bağdaşmaz değerli arkadaşlarım. Burada, bu insanların,
hem Bakanlar Kurulu kararnamesinden doğan hakları var hem yasadan doğan hakları
var. Bunların hayata geçirilmesini istiyoruz. İşte, bu yasal düzenlemenin;
yani, 4/C'yle ilgili yasal düzenlemenin ve ilave düzenlemelerin yapılması
gereken tasarı bu tasarıyken… Çünkü, burada kamu görevlilerine denge tazminatı
adı altında birtakım iyileştirmeler yaptığımızı ifade ediyoruz; ama, bakıyoruz,
bu olayın binlerce mağduru olan… Bu sayının 12 000 civarında olduğunu
biliyoruz. Bu sayının ailelerle birlikte 100 000 seviyesinde olduğunu biliyoruz
asgarî şekilde. O zaman, bu insanlara yönelik olarak bu düzenlemeyi yapmaktan
neden kaçınıyoruz? Bunu, elbette, kamuoyu izliyor, değerlendiriyor ve
sorguluyor değerli arkadaşlarım.
Bunu, bu tasarının görüşmelerinde mutlaka
düzenleme altına alınması gerektiği düşüncesiyle, bir defa daha Genel Kurulun
bilgi ve takdirlerine sunuyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kart.
Madde üzerinde 3 adet önerge vardır;
önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan yasanın 7 nci maddesinin
(f) bendinde asistan tabip, pratisyen tabip ve diş tabipleri'nden sonra gelmek
üzere "veteriner hekimler, veteriner sağlık teknisyenleri ve veteriner
sağlık teknikerleri için yüzde 300'ünü" ibaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Ramazan Kerim Özkan |
Fahrettin Üstün |
Atila Emek |
|
|
Burdur |
Muğla |
Antalya |
|
Atilla Kart |
Nail Kamacı |
Haluk Koç |
|
Konya |
Antalya |
Samsun |
BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Değişik Adlar Altında
İlave Ödemesi Bulunmayan Memurlara ve Sözleşmeli Personele Ek Ödeme Yapılması
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısının 7 nci maddesinin (g) bendinde "Alanında doktora derecesi
almış mühendis, psikolog, biyolog, kimyager ve eczacılar" ibaresinden
sonra gelmek üzere "veteriner hekimler, veteriner sağlık teknisyenleri ve
veteriner teknikerler" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Fahrettin
Üstün |
Ramazan
Kerim Özkan |
Osman
Özcan |
|
|
|
|
Muğla |
Burdur |
Antalya |
|
|
|
Feramus
Şahin |
|
Nail
Kamacı |
|
|
|
Tokat |
|
Antalya |
|
|
BAŞKAN - En aykırı önergeyi okutup işleme
alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1103 sıra sayılı Değişik
Adlar Altında İlave Ödemesi Bulunmayan Memurlara ve Sözleşmeli Personele Ek
Ödeme Yapılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 7 nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali
Topuz |
Haşim
Oral |
Hasan
Ören |
|
|
İstanbul |
Denizli |
Manisa |
|
Enis
Tütüncü |
İsmet
Atalay |
Mehmet
Yıldırım |
|
Tekirdağ |
İstanbul |
Kastamonu |
|
Kemal
Kılıçdaroğlu |
Gürol
Ergin |
Mustafa
Gazalcı |
|
İstanbul |
Muğla |
Denizli |
|
M. Mesut
Özakcan |
Halil
Tiryaki |
Atilla
Kart |
|
Aydın |
Kırıkkale |
Konya |
Madde 7.- 14/4/1982 tarihli ve 2659 sayılı
Adli Tıp Kurumu Kanununun 30 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 30.- Personelin katkısıyla
elde edilen döner sermaye gelirlerinin en az % 35'i Adli Tıp Kurumu ve
birimlerine malzeme, araç, gereç, araştırma ve döner sermayede görevli personel
giderlerine ayrılır. Gelirin geri kalan kısmı Adli Tıp Kurumunda ve
birimlerinde görevli personele; sınıfı, çalışma şartları, hizmet nitelikleri,
hizmete katkısı, performansı ve benzeri hususlar dikkate alınarak Maliye
Bakanlığının uygun görüşü üzerine çıkarılacak yönetmelikte tespit edilecek
esaslara göre ödenebilir.
Yapılacak ödeme, ilgili personelin bir
ayda alacağı aylık (ek gösterge dahil), yan ödeme ve her türlü tazminat (makam,
temsil ve görev tazminatı hariç) toplamının;
a) Adli Tıp Kurumu Başkanı için % 500'ünü,
b) Başkan yardımcıları için % 475'ini,
c) İhtisas kurulu başkanları için %
450'sini,
d) İhtisas kurulu üyeleri ile grup
başkanları için % 400'ünü,
e) İhtisas dairesi başkanları, uzman
tabip, Tıpta Uzmanlık Tüzüğünde belirtilen dallarda bu Tüzük hükümlerine göre
uzman olanlar ile uzman diş tabipleri için % 350'sini,
f) Asistan tabip, pratisyen tabip ve diş
tabipleri için % 325'ini,
g) Alanında doktora derecesi almış olan
mühendis, psikolog, biyolog, kimyager ve eczacılar için % 325'ini,
h) Hizmetin niteliği itibarıyla görevin
zorluk ve risk derecesi yüksek olduğu başkanlar kurulu kararı ile belirlenen
personel ile otopsi görevlileri için % 300'ünü,
i) Diğer personel için % 275'ini,
geçemez.
Serbest çalışan sağlık personeline ikinci
fıkrada belirtilen oranların yarısı uygulanır.
İkinci görev aylığı almak suretiyle
çalışanlar, bu ödemeden yararlanamaz."
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Koç?..
HALUK KOÇ (Samsun) - Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Değişiklik önergesi, kanun tasarısında;
Asistan tabip, pratisyen tabip ve diş
tabipleri için yüzde 300 olarak belirlenen oranı yüzde 325'e,
Alanında doktora derecesi almış olan
mühendis, psikolog, biyolog, kimyager ve eczacılar için yüzde 250 olarak
belirlenen oranı yüzde 325'e,
Hizmetin niteliği itibarıyla görevin
zorluk ve risk derecesi yüksek olduğu başkanlar kurulu kararıyla belirlenen
personel ile otopsi görevlileri için yüzde 200 olarak belirlenen oranı yüzde
300'e,
Diğer personel için yüzde 150 olarak
belirlenen oranı yüzde 275'e yükseltmektedir.
Böylece, kurum personeline dağıtılacak
döner sermaye paylarının her meslek grubunun taşıdığı öneme daha uygun olması
sağlanacağı gibi, kurum personeli arasında ortaya çıkması kuvvetle muhtemel
kırgınlıklar da yok edilmiş olacaktır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Değişik Adlar Altında
İlave Ödemesi Bulunmayan Memurlara ve Sözleşmeli Personele Ek Ödeme Yapılması
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısının 7 nci maddesinin (g) bendinde "Alanında doktora derecesi
almış mühendis, psikolog, biyolog, kimyager ve eczacılar" ibaresinden sonra
gelmek üzere "veteriner hekimler, veteriner sağlık teknisyenleri ve
veteriner teknikerler" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ramazan Kerim Özkan (Burdur) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET
ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?..
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Üstün, buyurun.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu önergeyle hedeflediğimiz…
BAŞKAN - Sayın Üstün, bir saniye…
Sayın milletvekilleri, çalışma süremiz
tamamlandığından dolayı, çalışma süremizin madde bitimine kadar uzatılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Buyurun Sayın Üstün.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Devamla) - Sağlık
hizmetleri sınıflarında görev alan veteriner hekim, veteriner sağlık teknisyeni
ve veteriner teknikerleri ilgilendiren bir konu olduğu için ve giderek artan
ücret adaletsizliğini gidermek için bu önergeyi vermiş bulunuyoruz.
Değerli arkadaşlarım, beş yıllık fakülteyi
bitiren bir veteriner hekimin aldığı maaş, bugün, 900 ile 1 000 YTL
arasındadır. Bu, gerçekten, ücret adaletsizliği konusunda, son derece önemli ve
haksızlığa neden olan bir uygulamadır.
Veteriner hekimliği, arılar ve su
canlıları dahil olmak üzere, evcil ve yabanî hayvanların sağlıklarının
korunması ve hastalıklarının tedavisinin yanında, halk sağlığının korunması,
salgın hastalıkların önlenmesi, hayvansal üretimin artırılması, evcil ve yaban
türlerinin korunması, hayvan kökenli gıdaların hazırlama teknolojileri ve insan
tüketimine uygunluğunun her aşamada kontrolü, hayvansal ürünlerde kirlenme ve
atıkların yönetimi ile çevre kirliliğinin önlenmesi gibi çok geniş bir
yelpazede hizmet veren, üreten bir meslektir.
Bu hizmet alanlarını şöyle
sıralayabiliriz: Halk sağlığı alanında, hayvan sağlığı alanında, hayvancılığın
geliştirilmesi alanında; ayrıca; eğitim öğretim ve araştırma alanında.
Bu kadar geniş bir çalışma alanı bulunan
veteriner hekimler, böyle bir günde, bu haksızlığın giderilmesini Yüce
Meclisten istemekte ve beklemektedirler.
Salgın hayvan hastalıklarının yaygınlığı,
bu hastalıkların ülke ekonomisine büyük darbe vurduğu anlaşılmadığı için, bu
haksızlık hâlâ devam etmekte. Hayvan hastalıklarıyla mücadelede devlet
politikasının olmaması nedeniyle, personel, araç gereç, ulaşım gibi idarî ve
parasal sorunlar ile Türkiye'nin coğrafî yapısı gibi sebeplerle, Tarım
Köyişleri Bakanlığı tarafından yapılan bulaşıcı hayvan hastalıklarının
önlenmesi ve kontrolünde istenen ölçüde başarı sağlanamamaktadır. Özellikle
şap, brusellozis, sığır vebası, IBR gibi son yıllarda ortaya çıkan pek çok
hastalık önemli ekonomik kayba sebep olmaktadır. Sadece şap hastalığının yol
açtığı verim kaybı, hastalık kaynağı ve etkilenen hayvan sayısına göre, en az
100 ile 500 milyon dolar arasındadır. Oysa, ayrılacak bir miktar parayla
bunların önlenmesi sağlanacak, harcanan paradan kat kat daha fazla gelir
getirilecektir.
Gıda kaynaklı 250'den fazla mikrobiyal
hastalık ve zehirlenme tanımlanmıştır. Bunların çoğu bulaşıcıdır; hayvanlar ve
hayvansal kaynaklı gıdalar aracılığıyla insanlara bulaşan bakteri, virüs, iç ve
dış parazitler tarafından oluşturulurlar.
İşte bu kadar tehlikeden, insanları, ancak
veteriner hekimler ve veteriner hekimliğe verilen önem koruyabilir.
Kuş gribi, kırım kongo ateşli humması,
kuduz, brusellozis, şarbon, tuberkulozis ve deli dana hastalığı gibi salgın ve
insanlara geçen zoonoz hastalıklarının yok edilmesi veteriner hekimlerin temel
görevleridir.
Son olarak gerek hayvan sağlığı gerekse
insan sağlığı açısından çok tehlikeli bir hastalık olan ve Sayın Bakanın
oğlunun da kazancına kazanç katan kuş gribiyle mücadelede, veteriner hekimler,
canlarını tehlikeye atarak, tatil demeden, bayram demeden, kar kış demeden, köy
köy, ahır ahır dolaşarak mücadele yapmaktadırlar.
Veteriner kontrol ve araştırma
enstitülerine uzman veteriner hekimler, teşkilatta ise sayıları ancak 2 000
civarında olan veteriner hekimler, mesai saati kavramını unutmuşlar ve zor
şartlarda bu hastalıkla mücadele etmektedirler. Bilindiği gibi, kuş gribiyle
mücadelede önemli görev, uluslararası referans laboratuvarı olan Bornova
Veteriner Kontrol Araştırma Enstitüsü, diğer enstitüler, il müdürlük ve
belediyelerde çalışan resmî veteriner hekimlere düşmüştür. Bu çalışmaların
yürütülmesine katılan tüm veteriner hekimlere; veteriner sağlık teknisyenleri
ve veteriner teknikerlerle, laborant ve diğer yardımcı teknik elemanlara
huzurunuzda tekrar teşekkür ediyorum
Ancak, geçen zaman içinde veteriner
hekimlerin hangi şartlarda bu görevleri yerine getirdikleri kimse tarafından
sorulmamıştır.
Kamuda çalışan veteriner hekimlerin
maaşları zaman içinde eriyerek, yoksulluk sınırının altına düşmüştür. Diğer
meslekler arasındaki gelir oranları da bozulmuş ve veteriner hekimler en düşük maaş alan meslek haline
gelmiştir.
Beş yıllık fakülte eğitimi ve zor
şartlarda verilen emeği yok saymak haksızlıktır. Veteriner hekimler 900 ile 1
000 YTL arası maaşla çalışmaktadırlar. İnsanlara bulaşma tehlikesi olan birçok
hastalık riskine rağmen, bayramlarda, tatillerde, mesai saatleri dışında
çalışmasına, nöbet tutulmasına rağmen, hükümet tarafından, veteriner hekim
maaşlarında hiçbir iyileştirme ve ödeme
yapılmamıştır.
950 YTL olan çağdışı maaş seviyesi asla
kabul edilemez. Bu meslek grupları, sadece salgın hastalık felaketlerinde
hatırlanmak istenmiyor, veteriner hekimlere, veteriner sağlık teknisyenlerine
ve veteriner teknikerlere, sadece
hayvanların değil, tüm ülkenin sağlığının emanet edildiğini hatırlatmak
istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sadece teşekkür için Sayın Üstün.
Buyurun.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Devamla) - Önergemizi
destekleyeceğinizi umuyor, hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Üstün.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge
reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutup, işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan yasanın 7 nci maddesinin
(f) bendinde, asistan tabip, pratisyen tabip ve diş tabiplerinden sonra gelmek
üzere "veteriner hekimler, veteriner sağlık teknisyenleri ve veteriner
sağlık teknikerleri için yüzde 300'ünü" ibaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Haluk Koç (Samsun) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Sayın Koç, buyurun.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının merkez ve taşra
teşkilatında çalışan veteriner hekim, veteriner sağlık teknikeri ve veteriner
sağlık teknisyenlerinin özlük haklarının düzeltilmesi ve eşdeğer meslek
gruplarıyla kıyaslandığında ortaya çıkacak mağduriyetlerin giderilmesi amacıyla
verilmiştir.
Bu meslek grubu, biliyorsunuz, şu anda
dünyada bir endemi halini alan, dünyada salgın halini alan ve Türkiye'de de
batısından doğusuna kadar birçok bölgede salgın boyutunda olan kuş gribi
dolayısıyla da bu alanda çalışan arkadaşlarımıza bir teşvik olacaktır.
Sayın Bakan da bunu hoş görecektir; çünkü,
bu kuş gribi dolayısıyla, anımsayacaksınız, ortaya çıkan kaçışmadan, ortaya
çıkan boşluktan oldukça ucuza yumurta aldı oğlu; yani, hiç olmazsa, bu alanda
çalışan meslek grubundaki insanlara da borcunu bu şekilde ödemiş olur dolaylı
olarak; bu, bir.
İkincisi, Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkanvekili olarak ben bir çağrıda bulunmak istiyorum. 1 400 000 insan bu
yasayı bekliyorsa, üç grup başkanvekili burada; çalışma saati doldu; bir
Danışma Kurulu yapalım; bu yasanın bitmesine kadar bugün görüşelim ve
bitirelim. Cumhuriyet Halk Partisi olarak, insanlarımızın, memurlarımızın bu
yasadan beklentilerini bu gece boyunca burada çıkarmak istiyoruz. (CHP ve AK
Parti sıralarından alkışlar) Evet… Evet… Ama, bir şey daha var: Sayın Maliye
Bakanı…
SABRİ VARAN (Gümüşhane) - Çıkaralım…
HALUK KOÇ (Devamla) - Öyle yok… Öyle yok…
Sayın Maliye Bakanı da bu önergeye "evet" desin. 15 kuruşa yumurta
aldı Abdullah Bey, epey bir topladı, hiç olmazsa o alanda çalışan, hayvan
sağlığıyla ilgili birçok meslek grubu arkadaşımıza da bir maddî hak sağlanmış
olur.
Teşekkür ediyorum.
Eğer bu önergemize katılırsanız, ben Grup
Başkanvekili olarak, bu yasa bitimine kadar, Cumhuriyet Halk Partisi Grup
arkadaşlarımın sonuna kadar çalışmaya hazır olduğunu beyan ediyorum.
Saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
SABRİ VARAN (Gümüşhane) - Pazarlık oldu mu
Hocam!..
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Koç.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Çalışma süremiz tamamlanmıştır.
Sözlü soru önergeleri ile diğer denetim
konularını sırasıyla görüşmek için, 21 Mart 2006 Salı günü, saat 15.00'te
toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Tüm sayın milletvekillerine iyi akşamlar
diliyorum.
Kapanma
Saati: 21.08