BIM 2 7 2006-04-03T12:36:00Z 2006-04-03T12:36:00Z 64 41509 236604 TBMM 1971 473 290566 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM: 22         YASAMA YILI: 4

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

CİLT : 114

 

76 ncı Birleşim

16 Mart 2006 Perşembe

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II.- YOKLAMA

III.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın, Bulgaristan'ın baraj kapaklarını açması sonucu Edirne'de son günlerde meydana gelen sel taşkınlarının önlenmesi için Meriç, Arda ve Tunca Nehirlerinin ıslahı ve Suakacağı Barajı Projesinin bir an önce tamamlanmasının önemine ilişkin gündemdışı konuşması ve Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin cevabı

2.- Edirne Milletvekili Rasim Çakır'ın, Bulgaristan'ın baraj kapaklarını açması sonucu Edirne'de son günlerde meydana gelen sel taşkınlarının önlenmesi için Meriç, Arda ve Tunca Nehirlerinin ıslahı ve Suakacağı Barajı Projesinin bir an önce tamamlanmasının önemine ilişkin gündemdışı ko-nuşması ve Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin cevabı

3.- Elazığ Milletvekili M. Necati Çetinkaya'nın, Çanakkale Zaferinin 91 inci yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- (10/81, 234, 286) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/1000)

IV.- ÖNERİLER

A) SİYASÎ PARTİ GRUP ÖNERİLERİ

1.- Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin CHP Grup önerisi

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)

3.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve 4 Milletvekilinin, Türk Tabipleri Birliği Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 35 Milletvekilinin, 23.1.1953 Tarihli ve 6023 Sayılı Türk Tabipleri Birliği Kanununun 3224 Sayılı Yasa ile Değişik 60 ıncı Maddesinin Birinci Fıkrasının Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (2/672, 2/604) (S. Sayısı: 1069)

4.- Değişik Adlar Altında İlave Ödemesi Bulunmayan Memurlara ve Sözleşmeli Personele Ek Ödeme Yapılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1171) (S. Sayısı: 1103)

VI.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, İzmir Liman İşletmesi personelince kurulan kooperatifle ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/11195)

*Ek cevap

2.- Antalya Milletvekili Osman ÖZCAN'ın, Antalya'nın Serik İlçesindeki turistik mağaranın yoluna ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/12025)

3.- Gaziantep Milletvekili Abdulkadir ATEŞ'in SSK ve Bağ-Kurun, sağlık kuruluşlarına olan borçlarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/12088)

4.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, İzmir'de yapılması planlanan çinko geri kazanım tesisine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/12091)

5.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, Çatalan Barajından sağlanan içme suyunun kalitesine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/12092)

6.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya'nın bir köyünün yol ve içme suyu sorununa ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/12138)

7.- Bilecik Milletvekili Yaşar TÜZÜN'ün, kuş gribi vakalarında alınan önlemlere ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/12168)

8.- Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, kuş gribine yönelik tedbirlere ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/12169)

9.- Kars Milletvekili Selami YİĞİT'in, kuş gribine karşı alınan önlemlere ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/12171)

10.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, yoksulluk ve işsizlik sorunlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/12207)

11.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa'nın Gemlik İlçesindeki bazı köylerin sulama sorununa ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/12232)

12.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa'nın Gemlik İlçesindeki bir köyün sulama sorununa ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/12233)

13.- Şanlıurfa Milletvekili Turan TÜYSÜZ'ün, İşsizlik Sigortası Fonunun değerlendirilmesine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/12287)

14.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, İşsizlik Sigortası Fonuna ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/12288)


I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak beş oturum yaptı.

Bingöl Milletvekili Mahfuz Güler, Bingöl İline bağlı Karlıova İlçesinin düşman işgalinden kurtarılışının yıldönümüne, İlçede meydana gelen depremin birinci yılında, bölgenin fay hattı üzerinde bulunması nedeniyle ileride meydana gelebilecek afetlere karşı tedbir alınmasının önemine,

İzmir Milletvekili Canan Arıtman, 14 Mart Tıp Bayramı münasebetiyle, Sağlıkta Dönüşüm Projesinde görülen aksaklıklara,

Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan, yenilenebilir enerji kaynaklarından biyodizelin ülke ekonomisine kazandırılmasının yararına, üretiminin sürekliliğinin sağlanması için yapılması gerekenlere,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

Kazakistan Meclisi Dış İlişkiler, Savunma ve Güvenlik Komitesi,

Belçika Senatosu Dış İlişkiler ve Savunma Komisyonu,

Hollanda Temsilciler Meclisi Savunma Komisyonu,

Başkanı ve beraberindeki parlamento heyetinin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin konuğu olarak resmî temaslarda bulunmak üzere ülkemizi ziyaretinin uygun bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkereleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Monako'ya yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresinin,

Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler Kısmının 311 inci sırasında yer alan 1047 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 7 nci sırasına, 318 inci sırasında yer alan 1067 sıra sayılı kanun tasarısının 8 inci sırasına, 11 inci sırasında yer alan 1090 sıra sayılı kanun tasarısının 9 uncu sırasına, 343 üncü sırasında yer alan 1113 sıra sayılı kanun teklifinin 10 uncu sırasına, 342 nci sırasında yer alan 1112 sıra sayılı kanun tasarısının 11 inci sırasına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine ilişkin Danışma Kurulu Önerisinin, yapılan görüşmelerden sonra,

Kabul edildikleri açıklandı.

Yaş sebze, meyve ve kesme çiçek ile narenciye üretimindeki ve ihracatındaki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla, Genel Kurulun 15.2.2006 tarihli 63 üncü Birleşiminde kurulan (10/81, 234, 286) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu üyeliklerine, siyasî parti gruplarınca gösterilen adaylar seçildiler.

Başkanlıkça, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yapmak üzere toplanacağı gün, saat ve yere ilişkin duyuruda bulunuldu.

Genel Kurulu ziyaret eden Suriye-Türkiye Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı Muhammed Hallak ve beraberindeki heyete Başkanlıkça "Hoşgeldiniz" denildi.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:

3 üncü sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden;

4 üncü sırasında bulunan, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısının (1/1030) (S. Sayısı: 904),

5 inci sırasında bulunan, Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve 4 Milletvekilinin, Türk Tabipleri Birliği Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 35 Milletvekilinin, 23.1.1953 Tarihli ve 6023 Sayılı Türk Tabipleri Birliği Kanununun 3224 Sayılı Yasa ile Değişik 60 ıncı Maddesinin Birinci Fıkrasının Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/672, 2/604) (S. Sayısı: 1069),

Görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından;

Ertelendi.

6 ncı sırasında bulunan, Değişik Adlar Altında İlave Ödemesi Bulunmayan Memurlara ve Sözleşmeli Personele Ek Ödeme Yapılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının (1/1171) (S. Sayısı: 1103), görüşmelerine devam olunarak, 3 üncü maddesi üzerinde bir süre görüşüldü. 3 üncü madde üzerinde verilen bir önergenin oylanması sırasında istem üzerine elektronik cihazla yapılan yoklamalar sonucunda Genel Kurulda toplantı yetersayısı bulunmadığı anlaşıldığından;

16 Mart 2006 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime 19.46'da son verildi.

Sadık Yakut

 

 

Başkanvekili

 

 

 

Bayram Özçelik

Türkân Miçooğulları

 

Burdur

İzmir

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

                                                       


BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati :14.00

16 Mart 2006 Perşembe

BAŞKAN : Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER : Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)

 

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 76 ncı  Birleşimini açıyorum.

II.- Y O K L A M A

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için 5 dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin, oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini; bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini; buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını, görevli personel aracılığıyla, 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, Edirne'de yaşanan sel felaketiyle ilgili söz isteyen Edirne Milletvekili Necdet Budak'a aittir.

Buyurun Sayın Budak. (AK Parti sıralarından alkışlar)

III.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın, Bulgaristan'ın baraj kapaklarını açması sonucu Edirne'de son günlerde meydana gelen sel taşkınlarının önlenmesi için Meriç, Arda ve Tunca Nehirlerinin ıslahı ve Suakacağı Barajı Projesinin bir an önce tamamlanmasının önemine ilişkin gündemdışı konuşması ve Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin cevabı

NECDET BUDAK (Edirne) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Edirne'de meydana gelen sel taşkınıyla ilgili söz almış bulunmaktayım; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Edirneli hemşerilerimize öncelikle geçmiş olsun diliyorum. Can kaybının olmaması, Edirne'de en büyük tesellimiz olmuştur.

Sel taşkınının olmasıyla birlikte, Başbakanımıza, Dışişleri Bakanımıza, İçişleri Bakanımıza taşkınla ilgili bilgiler verilmiş ve Edirne Valiliğinde bir kriz masası oluşturulmuştur.

Özellikle Edirnemizin Karaağaç Mahallesinde yaşanan sel taşkını nedeniyle vatandaşlarımızın bölgeyi boşaltması konusunda uyarılar yapılmış ve temel ihtiyaçları giderilmiştir.

Afet İşleri Genel Müdürlüğümüzden, hemen, acilen 500 milyar lira, Valiliğimize, bu ihtiyaçlar için ödenek çıkarılmış ve Başbakanımız, kendisine bağlı Acil Durum Yönetimi Genel Müdür Yardımcılığından da, hemen 250 milyar lira ödeneği Edirne'ye aktarmıştır. Bu ödeneklerin devamı da gelecektir.

Bu anlamda, Valiliğimiz, askerî personelimiz ve Kızılayımız gerekli tedbirleri almışlar ve bölgede can kaybının yaşanmamasına yol açmıştır. Bu nedenle, katkısı olan herkese, buradan, Edirne Milletvekili olarak teşekkür ediyorum.

Biz, ayrıca, dün Enerji Bakanımız Hilmi Güler ve Bayırdırlık Bakanımız Faruk Özak'la birlikte helikopterle sel bölgesinin üzerinde dolaştık, tespitlerde bulunduk, vatandaşlarımızı dinledik. Serhat şehri Edirnemiz, yaklaşık kırk yıldır, aralıklı olmakla birlikte, sel taşkınına maruz kalmaktadır; çünkü, Edirnemiz, uluslararası Arda, Tunca ve Meriç nehirleriyle iç içedir. Bu üç nehrin yağış havzası yüzde 97 olup, bu yağış havzasının neredeyse tümü Bulgaristan'da yer almaktadır. Arda ve Tunca, Meriç'le birleşerek, İpsala-Enez hattından, Saros Körfezinden denize dökülmektedir. Sonuçta, bütün yağışın yüzde 97'si Bulgaristan'dan geliyor, yüzde 2'si Türkiye'den, yüzde 1'i ise Yunanistan'dan gelmektedir. Tabiî ki, Bulgaristan'daki bu yağış havzaları üzerinde toplam 15 adet baraj bulunmaktadır. Türkiye'de bu selin ortaya çıkışının esas nedeni, Bulgaristan'daki bu barajların doluluğu, karların erimesi ile sağanak yağışlar nedeniyle komşumuzun baraj kapaklarını açması sel taşkınına yol açmıştır. Bu taşkınların yaşanmaması için, Bulgaristan'ın, barajlarını kontrollü bir şekilde yönetmesi ve nehirlere suyu kontrollü bir şekilde vermesi gerekmektedir. Komşumuz Bulgaristan, uluslararası su hukuku kurallarına ve uluslararası hukuka uymak zorundadır ve bu anlamda keyfî hareket etme hakkına sahip değildir. Bu anlamda da, Dışişleri Bakanlığımız ve yetkililerimiz, Bulgaristan Hükümetine gerekli uyarıları yapmışlardır.

Bu taşkının yaşanmaması için, artık, Edirne'de Suakacağı Barajının yapılması şart olmuştur. Uzun yıllardır sözü edilen bu proje bir türlü ele alınamamıştır; ancak, baraj yapımıyla ilgili olarak yaklaşık iki yıldır Maliye Bakanlığımız, Enerji Bakanlığımız bir çalışma içerisindedir. Biz, Edirne milletvekilleri olarak da, 8 Nisan 2005'te, iki bakanımızla birlikte Sofya'ya bir ziyaret yaptık ve Suakacağı projesini, ilk kez resmî anlamda, DSİ Genel Müdürümüzle birlikte, Bulgaristan Başbakanına, Enerji Bakanına, Su Bakanına, brifingle, karşılıklı tartışarak, konuşarak sunduk. Orada da ortak çalışma grupları oluşturuldu, heyetler gidip geldi -28 Nisanda, 30 Şubatta- onlar geldiler geçtiğimiz bir yıl içerisinde, Enerji Bakanları Türkiye'ye geldiler, burada Enerji Bakanımızla görüşmeler yaptılar, çalışmalar yapıldı, baraj yeri tespitleri ortaya konuldu ve bütün bu çalışmalardan sonra, 6 Haziran 2006'da da Suakacağı Barajıyla ilgili olarak kesin karar verilecektir.

Bizim, burada, maddî anlamda Suakacağı Barajını yapma anlamında hiçbir problemimiz yok; ancak, Suakacağı Barajının yerinin yüzde 80'i Bulgaristan'a ait, yüzde 20'si ise bizim tarafımızda. Tabiî, yıllardır, özellikle Bulgaristan'ın da belli bir rejimden gelişi, siyasî olarak bu projeye bakması, bu sel taşkınlarının -aralıklı da olsa- bu projenin yapılmaması nedeniyle ortaya çıkmasına yol açmıştır. Bu barajı biz maddî olarak yapmaya da hazırız. Bu barajın yapılmasıyla hem elektrik üretilebilecek hem tarımsal sulama hem de taşkınların önlenmesi için seddeler oluşturulabilecektir.

Son günlere kadar ele alınmayan, yıllardır bir kenara terk edilen ve uluslararası bir hukukun söz konusu olduğu bu projeyi yapmak için her türlü maddî ve hukuksal girişimlerimizi ciddî bir şekilde sürdürmekteyiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Budak, lütfen, toparlayabilir misiniz.

Buyurun.

NECDET BUDAK (Devamla) - Toparlıyorum.

Biz, uzun yıllardır yaşanan bu sorunu gidermek için elimizi taşın altına koyuyoruz. Şu anda, taşkının önlenmesi için, Enerji Bakanımız dün sel bölgesindeydi ve seddeler için hemen 10 trilyon ayrılmasına olanak sağlandı ve 10 trilyon, seddeler için ve yeni bir makine parkı yapımı konusunda da girişimler başladı.

Yine, Bayındırlık Bakanlığımız dün bölgede incelemelerde bulundu.  Karaağaç Mahallesinde ve etraf köylerde barınma ve benzeri sıkıntılar hemen vatandaşlarımız için giderilmiş, Karaağaç semti de "genel hayatı etkiliyor bölgesi" olarak nitelendirilmiştir. Acil Yardım Destekleme Fonundan da Valiliğimiz kriz masasına destekler sürmektedir. Suların çekilmesiyle  birlikte de Tarım Bakanlığımız gerekli tespitleri yaparak, bu zararların önlenmesi için gerekenler yapılacaktır.

Ben, buradan, bir kez daha, Edirneli hemşerilerime geçmiş olsun diyorum. Başka illerde ve başka bölgelerde yaşanmamasını diliyorum; ama, bu barajı, hükümetimiz, bu Parlamento, iktidarıyla muhalefetiyle yapacağımıza inanıyorum.

Saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Budak.

Gündemdışı ikinci söz, aynı konuda söz isteyen Edirne Milletvekili Rasim Çakır'a aittir.

Buyurun Sayın Çakır. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- Edirne Milletvekili Rasim Çakır'ın, Bulgaristan'ın baraj kapaklarını açması sonucu Edirne'de son günlerde meydana gelen sel taşkınlarının önlenmesi için Meriç, Arda ve Tunca Nehirlerinin ıslahı ve Suakacağı Barajı Projesinin bir an önce tamamlanmasının önemine ilişkin gündemdışı konuşması ve Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin cevabı

RASİM ÇAKIR (Edirne) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Edirne İlimizde yaşadığımız sel felaketiyle ilgili gündemdışı söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Maalesef, son yıllarda, her yıl gereken önlemlerin alınmaması, Meriç, Arda ve Tunca nehir yataklarının ıslah edilememiş olması, yapmamız gereken baraj ve göletleri yapamamış olmamızdan kaynaklanan sebeplerle, yine, bu yıl, geçtiğimiz yıldan daha büyük bir şekilde, Edirne İlimiz, mahalleleri ve köyleriyle beraber su altında kaldı.

Öncelikle, ben, Edirneli hemşerilerime geçmiş olsun diyorum. Onların acılarını ve ıstıraplarını anlıyorum, hissediyorum ve ortak olmaya gayret ediyorum.

Dün, Sayın Genel Başkanımız Deniz Baykal'la beraber, Edirne Milletvekilleri Nejat Gencan, ben ve Mehmet  Sevigen, bir heyet oluşturup, derhal, herkesten önce Edirnemize koştuk. Gördüğümüz tablo yürekler acısı. Evler su altında, evlerin içerisindeki eşyalar ziyan olmuş, insanlar sokakta tiril tiril titriyor, okullarda barındırılıyor, bölgede elektrik yok, okullarda kalorifer yanmıyor, yollar mahvolmuş, kanalizasyon tertibatları mahvolmuş ve Edirneli, devletten, hükümetten bir şeyler umuyor, bir şeyler bekliyor.

Biraz para gitmiş; ama, orada zarar gören Valilik değil, Valiliğe gönderdiğiniz para değil, orada zarar gören Edirne Belediye Başkanlığı. Edirne Belediyesinin kanalizasyonu gitti, yolları gitti. Onları Edirne Belediyesi yapacak. Edirne Belediye Başkanına kaç para gönderdiniz?!

NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul)- Niye bağırıyorsun?!

RASİM ÇAKIR (Devamla) - Söz atıldı da ondan…

Zarar gören, Edirne Belediyesidir; bu zararları yapacak, yerine getirecek Edirne Belediyesidir. Edirne Belediyesi de, bütün Edirnelilerindir; ama, maalesef, şu ana kadar Edirne Belediyesi çaresizlik içindedir; Maliye Bakanlığı tarafından hesaplarına haciz konmuş, üzerinde haksız soruşturmalar açılmaya çalışılan bir durumda, eli kolu bağlanarak sevgili Edirnelilere hizmet etmeye çalışıyor.

Değerli arkadaşlarım, bu anlayış doğru değil, bu anlayış hakkaniyetli değil, bu anlayış adaletli değil. Edirne Belediyesine para göndermek, hizmet göndermek, Edirne Belediye Başkanına göndermek demek değildir, Edirnelilere göndermek demektir.

Lütfen, ben burada, Yüce Meclisin önünde uyarıyorum; hükümetimizin, değerli bakanlarının, Edirne Belediyesine de sahip çıkmasını, dolayısıyla, Edirne Belediyesi aracılığıyla Edirnelilere sahip çıkmasını arzu ediyorum.

Üçbuçuk yıl oldu iktidarınız. Bu sel felaketi ilk değil, son da olmayacak; ama, bizim Meriç Nehrinin yatak ıslahıyla ilgili, Arda ve Tunca'nın yatak ıslahıyla ilgili müthiş bir Devlet Su İşleri gücümüz var. Bugüne kadar yapılmadı, bugün yapılacağı söyleniyor. Daha ne kadar bekleyeceğiz?!

Suakacağı Barajı, yeni bir proje değil. Suakacağı Barajı, Edirnelilerin on yıllar önce tespit ettiği, Deniz Baykal'ın Enerji Bakanı iken "evet, buraya bu baraj yapılmalıdır" dediği bir baraj…

MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Niye yapmamışlar?!

RASİM ÇAKIR (Devamla) - Ama, maalesef, üçbuçuk yılda Suakacağı Barajıyla ilgili herhangi bir şey yok ve hâlâ, felaket anında insanların yaralarının en fazla kanadığı, canının en fazla yandığı bir noktada "Suakacağı Barajıyla ilgili şunları şunları şunları yapmaya gayret ediyoruz" sözleri ve taahhütleri var. Artık, hükümet ve hükümetin sözcülerinin, yapacaklarını, edeceklerini değil, yaptıklarını konuşmaları lazım ve bu felaketleri Edirne hak etmiyor. Edirne bir tarih kenti. Biz, dün helikopterde, Fatih Sultan Mehmet'in dünyaya geldiği Osmanlı sarayının sular altında olduğunu gördüğümüzde yüreklerimiz acıdı. Bırakın o sarayın yeniden inşaıyla ilgili yatırımların yapılmadığını, onu sular altında görmek... Üç gün sonra Balkan şehitlerinin anma gününü yapacağız; ama, şehitliğin bulunduğu yerde insan boyundan fazla su var.

Sadece felaket anlarında yetkililerin bölgeye gidip insanlara geçmiş olsun demek, onların acılarını bir nebze olsun paylaşmak değildir mesele; mesele, bunları unutmamaktır ve unutturmamaktır.

Biz, üçbuçuk yıldan beri -iktidarın hafızası zayıf; ama, bizim hafızamız çok kuvvetli- şuraya şu para, buraya bu para, onu yapıyoruz, bunu yapıyoruz sözlerini hep duyduk; ama, yapıp bitirilen ve Edirnelilerin hizmetine sokulan hiçbir şeye de şahit olamadık.

Değerli Maliye Bakanının "maliyenin kasası bende, paranın tozu gelse Edirne'yi ihya eder" sözleri hâlâ kulağımızda; ama, biz, paranın atom zerreciğini bile, maalesef, göremedik.

Lütfen, önümüzdeki günleri, gerek iktidar partisinin Edirne milletvekilleri gerekse hükümet, daha ciddî, daha doğru değerlendirsin, Edirnelilere söz, boş vaat değil, gerçek, somut hizmet ve yatırım götürsün.

Bu vesileyle, değerli basın mensuplarına şükran borçluyuz Edirneliler olarak; anı anına, dakikası dakikasına olayları bütün Türkiye kamuoyuna gösterdikleri, naklettikleri için, orada gece gündüz nöbet tutarak görev yaptıkları için şükran borçluyuz. Eğer onlar olmasaydı bu konu bu kadar gündemlere gelmezdi. Demek ki, medyanın önemi burada bir kez daha ortaya çıkıyor. Edirneliler olarak onlara da bir şükranımı sunuyorum ve sevgili hemşerilerime yeniden geçmiş olsun dileklerimi ifade ediyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çakır.

Gündemdışı konuşmaya Çevre ve Orman Bakanı Sayın Osman Pepe cevap vereceklerdir.

Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum ve Edirne'de meydana gelen bu sel felaketinde zarara uğrayan  Edirneli vatandaşlarımıza geçmiş olsun diyorum.

Değerli milletvekilleri, Edirne'de sıkça tanık olmuş olduğumuz bu sel felaketi, Balkanlar'da, Romanya ve Bulgaristan'da yaşanan aşırı yağışların, yağan karların erimesinden baraj kapaklarının açılmasıyla izah ediliyor. Aslında, işin başka bir boyutu olduğunu da, burada, antrparantez belirtmekte zannediyorum ki fayda var.

Dünyada, iklim değişikliğinin bölgelerde nasıl neticeler doğurduğunu, sellerin arttığını, felaketlerin arttığını, doğal afetlerin arttığını, kasırgaların arttığını görüyoruz. Bunlar, aslında, küresel ısınmanın ve iklim değişikliğinin kaçınılmaz bir neticesidir. Ancak, Edirne'deki meydana gelen bu sel felaketi, bir baraj yapılmasıyla alakalı, tek başına burada izah edilemez; çünkü, Bulgaristan'la hemen sınırın üzerinde yapılacak olan bir barajın çok önemli bir kısmı Bulgar tarafını ilgilendirmektedir. Dolayısıyla da, Bulgaristan'ın birtakım hassasiyetleri münasebetiyle, bu baraj, bugüne kadar yapılamamıştır. Dışişleri, bu konuyla alakalı, elbette ki çalışmalarını yapıyor. Devlet Su İşlerinin, burada, bu çapta bir barajın yapılmasında maddî imkânları müsait olmasına rağmen, bunu planlayıp, bölgenin bu sıkıntılarla sıkça karşılaşmaması için gerekli planlar ve projeler hazır olmasına rağmen, iki ülke arasındaki, bu söz konusu olan ve çokça da uluslararası toplantılarda mesele olarak karşımıza çıkan sınır aşan sular meselesi bağlamında, karşımızdaki bir sıkıntı olarak ortada duruyor ve neticesinde de, bizim Edirneli vatandaşlarımız, bunun bedelini, tarlalarının su altında kalmasıyla, işyerlerinin, fabrikalarının, konutlarının, hayvan barınaklarının su altında kalmasıyla acı bir şekilde ödüyorlar. Ümit ediyorum ki, artık, bundan sonra bu tür tablolar karşımıza çıkmayacak; çünkü, Bulgaristan'la bu konuda yapacak olduğumuz bir anlaşmayla, bu mesele, inanıyorum çözülecektir. O noktada ileri adımların atıldığını, burada Edirneli vatandaşlarıma ve siz değerli milletvekili arkadaşlarıma da ifade etmek istiyorum.

Tabiî, Sayın Çakır, Edirne'de vuku bulan bu sel felaketinde, Edirne Belediyesinin uğramış olduğu zarardan bahsettiler. Sayın Çakır, keşke, burada, daha önce bu Parlamentoda milletvekili olarak bulunsaydı, geçtiğimiz dönemdeki uygulamaları görmüş olsaydı, hükümetlerin belediyelere herhangi bir doğal afette nasıl siyasî davrandıklarını bilmiş olsaydı ve bugün AK Partinin, bizim Hükümetimizin, evet AK Parti Hükümetlerinin, iktidar-muhalefet ayırımı olmaksızın…

RASİM ÇAKIR (Edirne)  - Yapmayın Sayın Bakan…

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Devamla)  - Bakın, bütün belediyelere…

RASİM ÇAKIR (Edirne) - Yapmayın… Geçmiş kötü örnekler örnek değildir.

ERDOĞAN KAPLAN (Tekirdağ) - Siz daha fazla yapıyorsunuz Sayın Bakan!.. Evet…

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen…

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Devamla)  - Arkadaşlar…

BAŞKAN - Lütfen, sayın milletvekilleri…

ERDOĞAN KAPLAN (Tekirdağ) - Ayırım yapıyorsunuz, evet, Sayın Bakan!..

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Devamla)  - Arkadaşlar, ben matematiğin diliyle konuşuyorum; yani, siyasetin ağdalı dilini burada kullanmamaya, o üslubu seçmemeye gayret ediyorum; ama, muhalefete mensup arkadaşlarımızın da, siyaset hafızalarını bir tazelemekte, zannediyorum fayda vardır.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Refah-Yol Hükümetinde de aynısı oluyordu, sizin de olduğunuz dönemde.

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Devamla)  - Bakın…

BAŞKAN - Sayın Kandoğan… Sayın Kandoğan, lütfen, oturur musunuz.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Aynısı mı oluyordu, öyle mi yapılıyordu?!

BAŞKAN - Sayın Kandoğan…

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Öyle mi yapılıyordu?!

BAŞKAN - Lütfen Sayın Kandoğan…

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Siz hükümet oldunuz, öyle mi yapıyordunuz?!

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Otur yerine… Otur…

BAŞKAN - Sayın Bakan, lütfen Genel Kurula hitap eder misiniz siz.

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Devamla)  - Değerli milletvekilleri, bizim Hükümetimiz şunu yapıyor: İktidar ve muhalefet milletvekili… Bakın, burada hepimizin böyle bir felaket üzerinden siyaset yapmamız şık değil. Bu tür siyaset anlayışı, muhalefete prim yaptırmıyor.

Arkadaşlar, benim söylediğim şeylerin, elimizde, elle tutulur belgeleri var, dokümanları var. Eğer aksi bir şey varsa, getirin, onu konuşalım, onu tartışalım; ama, bakın, şunu söylüyorum: Hangi partiye mensup olursa olsun, belediyelere, Sayın Başbakanımızın bizzat talimatı şudur; Bayındırlık Bakanlığına, İller Bankası marifetiyle verdiği talimat şudur Sayın Başbakanın: "Ne kadar borcu olursa olsun, yüzde 40'ını keseceksiniz, yüzde 60'ını tahakkuklarının göndereceksiniz." Bu, CHP'li belediye için de, Edirne Belediyesi için de, İzmir Belediyesi için de, AK Parti belediyesi için de, DEHAP belediyesi için de, DYP belediyesi için de, bütün belediyeler için geçerlidir; ama, ben, şu Parlamentoda üç dönem bulunuyorum, hiçbir dönemde, bugünkü gibi belediyelere objektif ve eşit muamele edilmemiştir. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Bakın, şunun altını çizmekte fayda var: Afet katsayısı vardı daha önce…

SONER AKSOY (Kütahya) - Bunun altını bir çizelim, kabul etsinler.

NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) - Bunu hepimiz yaşadık; ama, kabul etmiyorlar.

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Devamla) - Arkadaşlar, bunu belediye başkanları biliyorlar, yaşayanlar biliyorlar.

Ben şunu söyleyeyim size: Afet katsayısı uygulamaları vardı daha önce. 5 katsayıya kadar, yani, normal tahakkuklarının 5 katına kadar, belediyeler, herhangi bir afet vuku bulduğunda, altyapıda uğramış oldukları zararlarının tazminiyle, onların imarıyla, ihyasıyla alakalı destekler alırlardı. Hayatında hiçbir zaman afete uğramamış ve uğraması mümkün olmayan belediyelerin 5 katsayı aldığını; ama, depremin ağır yükünün büyük faturalarını ödeyen ilçelerin, il belediyelerinin ise, farklı siyasî partilerden olması münasebetiyle, ne yazık ki, bakın, ne yazık ki…

MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - 1 katsayı…

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Devamla) - Evet; 1 katsayıyla onlara para verilirken, kendi partilerinden olan belediyelerde, bir damla su düşmemesine rağmen, Allah esirgesin, deprem, sel, heyelan felaketi görmemesine rağmen onlara 5 katsayı verildiği, bu, şu milletin kürsüsünden defalarca bizim tarafımızdan da ifade edilmiştir.

İSMET ATALAY (İstanbul) - Ama yargılanıyor şimdi.

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Devamla) - Ama, değerli arkadaşlar, biz, Edirne'deki zarar gören çiftçilerimizin zararları, sular çekildikten sonra, mahallinde, gidecek olan komisyonların yapacak oldukları çalışmalarla tespit edilecek ve tazmin edilecektir. Karayollarında, ulaştırmada uğranılan zararlar tazmin edilecektir. Belediyenin… Sayın Çakır'a ve buradan Edirne milletvekillerine -iktidar ve muhalefetiyle- ve buradan da Edirneli vatandaşlarımıza sesleniyorum ve diyorum ki; Edirne'de uğranılan zararlar, altyapıda, kanalizasyonda, yolda belediyenin uğramış olduğu zararlar elbette ki tazmin edilecek, bunların gereği yerine getirilecektir; bundan herkesin emin olması lazım. (AK Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

RASİM ÇAKIR (Edirne) - İşte bunu söyle!

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Halkın zararı ne olacak? Evini su basmış, ekini tahrip olmuş.

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Devamla) - Halkın zararı elbette ki tespit edilecek; yapılacak olan çalışmalarla, tespit komisyonlarının tutanaklarına göre gerekli tazminat ödenmesi gerekenlere tazminat ödenir; gerekli kolaylıklar sağlanacaktır, kredisi varsa ertelenecektir, faizleri ertelenecektir. Bugüne kadar Hükümetimizin bu konuda yapmış olduğu uygulamalar, Edirne'de de neleri nasıl yapacağımızın en canlı örnekleridir diyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Gündemdışı üçüncü söz, Çanakkale Zaferinin 91 inci yıldönümü münasebetiyle söz isteyen Elazığ Milletvekili Mehmet Necati Çetinkaya'ya aittir.

Buyurun Sayın Çetinkaya. (AK Parti sıralarından alkışlar)

3.- Elazığ Milletvekili M. Necati Çetinkaya'nın, Çanakkale Zaferinin 91 inci yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması

M. NECATİ ÇETİNKAYA (Elazığ) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin çok değerli üyeleri; konuşmalarıma başlamadan önce hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Mart ayı, Türk Milletinin yeniden var oluşunun en önemli olaylarının yaşandığı bir aydır, kutsal bir ay. 21 Aralıkta, 1921'de…

Evet arkadaşlar…

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri… Sayın Milletvekilleri…

Sayın Baştopçu… Sayın Baştopçu…

M. NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla) - Evet, bu ay, hakikaten, bütün dünyanın yok etmek için işbirliği yaptığı, ittifak etmiş olduğu ve güçlerine, zahirî güçlerine güvenerek, istilacı güçlerin “artık sonudur" dedikleri Türk Milletinin yeniden yokluk içinde şahlanışının muazzam bir günüdür 18 Mart Çanakkale Zaferi ve öyle bir zaferdir ki, şair, onu "bedrin aslanları ancak bu kadar şanlıydı" sözüyle kutsallaşmıştır, kutsamıştır. Niye bedrin aslanları ancak bu kadar şanlıydı? Bir benzetme vardır, bir incelik vardır orada;  çünkü, manevî inanışımızın büyük lideri Peygamberimiz "eğer 314 kişi burada yok olursa, sana kulluk yapacak tek bir insan kalmayacaktır" diyerek Allah'a yakarmıştır ve burada da, işte, eğer  Çanakkale geçilmiş olsaydı, bugün yeryüzünde bir Türk kalmayacak ve dolayısıyla, müstevliler, amellerini gerçekleştirmiş olacaktı. İşte, bunun içindir ki, Büyük Atatürk "ben size taarruzu, ölmeyi emrediyorum" diyerek tarih yazan o şanlı zaferin komutanı, Çanakkale'deki Türk askerinin manevî gücünü şöyle anlatıyordu: "Karşılıklı siperler arası sekiz metre, yani ölüm muhakkak… Birinci siperdekiler, hiçbiri kurtarılamayarak, kamilen düşüyor; ikinci siperdekiler, onların yerine geçiyor. Fakat, ne gıpta edilecek itidal ve tevekkül ki, öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor, hiçbir tereddüt bile göstermiyor; sarsılmak yok! Okuma bilenler, ellerinde Kur'an-ı Kerim  cennete girmeye hazırlanıyor; bilmeyenler, kelimei şahadet getirerek yürüyorlar. Bu, Türk askerinin ruh kuvvetini gösteren şayanı hayret ve tek bir misaldir. Emin olmalısınız ki, Çanakkale Muharebesini kazandıran, bu yüksek ruhtur" diyordu Mustafa Kemal Atatürk.

Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; işte, Çanakkale Zaferi, köleliği hiçbir zaman kabul etmemiş ve daima efendi ve hür yaşamış Türk Milletinin kahramanlık destanıdır. Bu zaferi, o zamanın Genelkurmay Başkanı ve Harbiye Nazırı Enver Paşa, her köşede, Osmanlının her köşesinde vatan için mücadele eden, savaşan birliklere, maneviyatını güçlendirmek için, bizzat kendisi telgraflarla bildirir. İlk bildirdiği yer, Hicaz demiryollarının son durağı olan El Muazzam İstasyonundaki Kuşçubaşı Eşref Beydir. Aynı zamanda Kuşçubaşı Eşref Bey, Teşkilat-ı Mahsusanın ilk kurucusudur -cumhuriyetin- ve der ki: "Zafer kazanıldı."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Çetinkaya, buyurun.

M. NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla) - O sırada orada bulunan subaylar ve bütün birliklerin mevcudu, büyük bir bayram havasıyla, fevkalade büyük sevinçle, bu coşku içinde âdeta sermest olurlar; fakat, onların arasında bir kişi vardır, kara yağız bir insan, büyük bir haykırışla ağlar ve hemen istasyonun kuzeyinde, hurmalıklara gider; gecedir, ay bedirdir, sırtını bir hurma ağacına dayatır ve orada sabahlara kadar hüngür hüngür ağlar, bir şeyler yazar, sabah ezanıyla birlikte yine istasyona gelir, Kuşçubaşı Eşref Beye der ki: "Eşref, eğer, bundan sonra ölürsem, artık, gam yemem; çünkü, bu zafer, yeniden bu milletin dirilişi ve kurtuluşunun en önemli müjdesidir." İşte -o sırada, o Çanakkale Şehitlerinin yazarı millî şair ve aynı zamanda İstiklal Marşımızın büyük yazarı Mehmet Âkif'tir bu- der ki:

"Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor;

Bir Hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor!

Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!..

Gökten ecdat inerek öpse o pak alnı değer.

Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhidi...

Bedrin aslanları ancak, bu kadar şanlı idi...

Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?

Gömelim gel seni tarihe desem, sığmazsın.

Ebr-i nisanı açık türbene çatsam da tavan,

Yedi Kandilli Süreyyayı uzatsam oradan;

Sonra gök kubbeyi alsam da, rida namiyle,

Kanayan lahdine çeksem bütün ecramiyle…" (AK Parti sıralarından alkışlar)

"…Türbedarın gibi ta fecre kadar bekletsem;

Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem;

Ey şehit oğlu şehit, isteme benden makber,

Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber." (AK Parti sıralarından alkışlar)

Evet, işte İstiklal Savaşımız budur. Evet, Âkif, işte İstiklal Marşımızda da dediği gibi:

"Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.

Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!

Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım;

Yırtarım dağları, enginlere sığmam taşarım" diye, 12 Martta bu kürsüde, bu Gazi Meclisi kürsüsünde İstiklal Marşımızın 10 kıtasını Hamdullah Suphi, o günün Millî Eğitim Bakanı okurken, değerli meslektaşlarım, bu Meclis 15 dakika ayakta alkışlamıştır, büyük Atatürk'le birlikte. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Bu Gazi Meclisin bir mensubu olarak, bu zaferin coşkusuyla, bu ebed müddet var olacak büyük Türk Milleti ve Misakımillî hudutları, sınırları içinde daima hür ve müstakil olarak kalacak, muasır medeniyet seviyesini millî şuurla, millî ruhla yeniden kazanacak siz değerli arkadaşlarımızın birlik ve beraberlik şuuruyla tekrar o günleri kutluyor ve müteveffa şehitlerimizin ruhları önünde tazimle eğiliyor, hepinizi saygıyla ve kemali edeple selamlıyorum.

Sağ olunuz, var olunuz. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çetinkaya.

AHMET SIRRI ÖZBEK (İstanbul) - Sayın Başkan… Sayın Başkan, yerimden kısa bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN - Ne hakkında açıklayacaksınız?

AHMET SIRRI ÖZBEK (İstanbul) - Sayın konuşmacı, hepimizi duygulandırdı; keşke bu tavrını Diyarbakır olağanüstü hal bölgesine atandığı zaman da gösterseydi. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Lütfen…

SONER AKSOY (Kütahya) - Onu da siz yapın canım! Onu da siz yapın!

BAŞKAN - Sayın Özbek, usulle bağdaşmayan bir tarz. Lütfen…

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın, Genel Kurula sunuşları vardır.

Yaş sebze, meyve ve kesme çiçek ile narenciye üretimindeki ve ihracatındaki sorunlar hakkında kurulan (10/81, 234, 286) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimine dair bir tezkeresi vardır; okutuyorum:

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- (10/81, 234, 286) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/1000)

     15.3.2006

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Komisyonumuz, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üyelerini seçmek üzere 15.3.2006 günü saat 17.00'de B Blok 2 nci kat 4 üncü bankodaki Araştırma Komisyonu Toplantı Salonunda 14 üyeyle toplanmış ve aşağıda isimleri yazılı sayın üyeler belirtilen görevlere seçilmişlerdir.

                       

Fikret Badazlı

 

 

Antalya

 

Komisyon Geçici Başkanı

Adı ve Soyadı Seçim Bölgesi Aldığı Oy

Başkan Ali Er   Mersin 14

Başkanvekili Osman Kaptan   Antalya 14

Sözcü Mustafa Eyiceoğlu   Mersin 14

Kâtip Ali Aydınlıoğlu   Balıkesir 14

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun, İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.

IV.- ÖNERİLER

A) SİYASÎ PARTİ GRUP ÖNERİLERİ

1.- Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin CHP Grup önerisi

     16.3.2006

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 16.3.2006 Perşembe günü (bugün) yaptığı toplantısında, siyasî parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

       Haluk Koç

            Samsun

                Grup Başkanvekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 330 uncu sırasında yer alan 1088 sıra sayısının bu kısmın 7 nci sırasına, 337 nci sırasında yer alan 1104 sıra sayısının bu kısmın 8 inci sırasına alınması önerilmiştir.

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun önerisi üzerinde, lehinde olmak üzere söz isteyen Bülent Baratalı, İzmir Milletvekili.

Buyurun Sayın Baratalı. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Baratalı, süreniz 10 dakikadır.

BÜLENT BARATALI (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az önceki, İçtüzüğümüzün 19 uncu maddesi gereğince sıra sayısı 1088 ve 1104 olan iki kanun teklifinin gündeme alınması konusunda lehte görüşlerimi belirtmek için söz almış bulunmaktayım; şahsım ve Grubum adına Yüce Meclise saygılarımı sunuyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1088 ve 1104 sıra numaralı kanun teklifleri, Türk Silahlı Kuvvetlerinde astsubay olarak hizmet vermiş sonra emekliye ayrılmış Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının mağduriyetlerinin bir ölçüde giderilmesine ilişkin teklifler idi. Bu teklifler, süresi içinde, kırkbeş gün içinde, İçtüzük gereğince komisyonlarında değerlendirilmemiş idi. Biz de, bunun üzerine, değerli arkadaşım Enver Öktem'le beraber, yine İçtüzüğün bize verdiği olanaktan yararlanarak 37 nci madde gereğince bir önerge verdik ve Yüce Meclis burada oybirliğiyle bu iki teklifin sıraya alınmasını kabul etti; yani, şu anda, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin astsubaylarla ve binbaşılarla ilgili iki teklifi görüşülmek için sırada bekliyor; ancak, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun bugün bunların sıraya alınması konusunda yaptığı teklif, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu tarafından reddedilmiştir. Şimdi, öncelikle, bir teşekkürümü belirteyim; Meclis, iki teklifi de kabul etmiştir ve sıraya almıştır; ancak, bugün görüşülmesi reddedilmiştir.

Değerli arkadaşlar, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, Meclisin şu anda gündeminde bulunan ve görüştüğümüz Değişik Adlar Altında İlave Ödemesi Bulunmayan Memurlara ve Sözleşmeli Personele Ek Ödeme Yapılması Hakkındaki Kanun Tasarısından sonra, biz, bunların sıraya alınmasını teklif etmiştik. Yani, Türkiye'deki 2 800 000 civarındaki kamu görevlisinin 1 400 000'ini ilgilendiren ve değişik adlar altında eködemesi bulunmayan memurların durumunun görüşüldükten sonra bunun görüşülmesini istemiştik; ama, bu, çeşitli gerekçelerle kabul edilmemiştir. Yani, başta, kamuoyu ve ilgililer tarafından bir tepki gösterilmesin diye gündeme alınan ve samimî olduğuna inandığım bu görüş, bugün tamamen tersi bir düşünceyle gündeme alınmamıştır. Bunu doğru bulmuyorum. Bunun hiçbir yasal gerekçesi de yoktur. İşte Millî Savunma Bakanına soralım, Genelkurmaya soralım, komisyonlarda bir görüş belirttikten sonra bunları yapalım düşüncesi doğru bir düşünce değildir; çünkü, benim yaptığım araştırmalarda, bu kanun teklifini verirken, burada Genelkurmayın görüşü de bellidir, Türk Silahlı Kuvvetlerinin görüşü de bellidir, Millî Savunma Bakanlığının görüşü de bellidir. Bu görüşler bellidir ve neden komisyonlarda kırkbeş gün bekleme süresi içinde bunlar dile getirilmemiştir ve komisyon sıralarına alınmamıştır şeklinde bir soruyu da burada sormak gerekmektedir.

Yine, değerli arkadaşlar, 40+40'la ilgili Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği bütün önergeler hem komisyonda hem de burada reddedilmektedir. Hatta, bir nezaket kuralı vardır, bir karşılıklı kabulü vardır Meclisin; komisyonlarda görüşülen konular, verilen haklar, Meclis Genel Kurulunda, bugüne kadar, çok fazla geri alınmamıştır; ta ki, dün, Meclisin yaptığı bir birleşimdeki duruma kadar. Bakın, az önce söylediğim 1103 sıra sayılı kanun tasarısının 3 üncü maddesinin (g) bendinde genel idarî hizmetleri sınıfında çalışan, genel idarî hizmetleri sınıfında görev yapan memurların durumunu bir nebze iyileştiren bir teklif Plan ve Bütçe Komisyonunda kabul edilmesine karşın, dün, burada, bir önergeyle, bu yardımcı genel idarî hizmetler sınıfındaki memurların ve sözleşmelilerin hakları geri alınmaya çalışılmıştır değerli arkadaşlar. Yani, bunlar kimdir; Maliye Bakanlığı devlet bütçe uzmanları, sosyal güvenlik uzmanları, çalışma uzmanları ve bunun gibi genel idarî hizmetler sınıfında çalışan memurların Plan ve Bütçe Komisyonunda iki grubun kabulüyle kararlaştırılan hakları burada geri alınmaya çalışılmaktadır. Yani, burada hangi grubun samimî hangi grubun samimî olmadığı düşüncesini yüce halkımızın takdirlerine sunuyorum. Değerli milletvekilleri, bu konuyu böyle belirttikten sonra, kanun teklifine gelmek istiyorum.

Şimdi, üstsubaylardan sayılan binbaşılar, 211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununun ilgili maddesine göre binbaşılar üstsubaylardan sayılmıştır. Astsubaylarda bunların eşiti, iki kademeli başçavuşlarla kıdemli başçavuşlardır. Bunlar üstsubay sayılmasına karşın, değerli arkadaşlar, maalesef, bugüne kadar bunlar temsil tazminatı alamamaktadırlar. Genelkurmayın bu konuda görüşü vardır, Türk Silahlı Kuvvetlerinin bu konuda görüşü vardır, Millî Savunma Bakanlığının bu konuda görüşleri vardır. Sadece Maliye Bakanlığının karşı görüşü nedeniyle, yasal hakları olmasına karşın, her türlü koşulları olmasına karşın, bu saydığım Silahlı Kuvvetler mensuplarına temsil tazminatı verilmemektedir. Temsil tazminatı alan ve alamayan bir binbaşı ile yarbay arasında hemen hemen ayda 500 YTL civarında bir aleyhte fark bulunmaktadır.

Değerli arkadaşlar, Türk Silahlı Kuvvetlerinin bazı mensupları, elimdeki çizelgeye göre, yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır. Bunlar da, kıdemli binbaşıdan aşağıya doğru giden ast rütbeler, teğmene kadar; yine, astsubay sınıfından kademeli kıdemli başçavuşlardan astsubay çavuşlara kadar giden rütbelerdir. Bunlar, maalesef, şimdi yoksulluk sınırı altında yaşama tutunmaya çalışan Türk Silahlı Kuvvetlerinin mensupları ve emeklileridir.

Az önce ben Sayın Çetinkaya'nın güzel bir konuşmasını dinledim. Kendisini kutluyorum. Bakın değerli arkadaşlar, bu arkadaşlarımızı, bu kuvvet mensuplarını biz her yere gönderdik. 18 Martta Çanakkale Deniz Zaferini kutlayacağız. Çanakkale Deniz Zaferinde, o süngülerin altındaki bu en büyük savaşta, en büyük siper savaşında işte bu personel de vardı Sayın Çetinkaya. Biraz sonra oylanacak, özellikle sizin oyunuza bakmak istiyorum. O güzel konuşmanızın arkasından, işte bu zaferi yazanların şimdiki sefalet durumlarını eğer düzeltmek istiyorsak, nutukların yanında, biraz da icraatta bunları yapmaya çalışalım. (CHP sıralarından alkışlar)

Dumlupınarları bunlar yaptı; Birinci, İkinci İnönü Zaferlerini bunlar kazandı, Sakarya Savaşını bunlar kazandı, Başkomutanlık Meydan Savaşını kazananların içinde bunlar da vardı. "Kore'ye git" dediniz, gittiler; "Kıbrıs'a git" dediniz, gittiler; emir aldılar, sonunda aynen Mustafa Kemal'in dediği gibi "üç dakika sonra öleceklerini biliyorlardı."

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Elindeki Kur'an'la.

BÜLENT BARATALI (Devamla) - Okuma yazma bilenler ellerindeki Kur'an'la, okuma yazma bilmeyenler ellerinde Kur'an ve okuyarak, üç dakika sonra ölüme gidenlerin, emri reddetmeyenlerin başında bunlar da vardı değerli arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, eğer Gabarlarda, Tendüreklerde Türk Bayrağı dalgalanıyorsa, işte bu personel de bunların arkasında var. (CHP sıralarından alkışlar)

Bunlara bir şeyler verelim. IMF'nin direktifleri arkasına saklanmayalım değerli arkadaşlar. Burada bir nüans yapalım. Bu gazilere, yoksulluk sınırı altında yaşamaya mecbur bıraktığımız bu insanlara şimdi bir şeyler vermeye çalışalım. Hepsi bunların 100 000 kişi değerli arkadaşlar. Anadolu'nun bağrından çıkan bu insanlara, açlık sınırı altında yaşama tutunmaya çalışan, o üniformanın onurunu hiçbir zaman ayak altında tutmayan bu insanlara, değerli arkadaşlar, burada, bu gazi Mecliste, sizin de söylediğiniz gibi, bir şeyler vermeye çalışalım. Türkiye'nin büyüklüğü, Türkiye'nin bütçesi, bence, bunu vermeye yeter diye düşünüyorum.

Şimdi televizyonlarının başında, ölenlerin, şehitlerin çocukları ve onurlu kadınları ve çok az bir parayla yaşamaya çalışan astsubaylar, binbaşılar, bir hakkın teslimini bu gazi Meclisten bekliyorlar.

Ben, bu düşünceyle, bu teklife evet diyeceğinizi biliyor, bu başlangıçtaki samimiyetinizi burada görmenin mutluluğunu…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT BARATALI (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Baratalı.

BÜLENT BARATALI (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Burada, bu kararın mutluluğunu bu gazi Meclisten tatmayı bekliyorum. Bu düşüncelerle, hepinize saygı ve sevgiler sunuyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Baratalı.

Grup önerisinin lehinde söz isteyen, İzmir Milletvekili Enver Öktem; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, bir lehte, bir aleyhte yapmadınız.

BAŞKAN - Sayın Koç, niye heyecanlanıyorsunuz!

HALUK KOÇ (Samsun) - Bir lehte, bir aleyhte yapılırdı Sayın Başkan.

BAŞKAN - Kura çekeceğiz Sayın Koç, aleyhte söz için.

Buyurun Sayın Öktem.

ENVER ÖKTEM (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri, şahsım ve üyesi bulunduğum Cumhuriyet Halk Partisi adına, saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Yasasının bazı maddelerinin değiştirilmesi, bazı maddelerin ilavesiyle ilgili yaklaşık bir yıl önce verdiğimiz kanun teklifinin gündeme alınması, bundan birkaç oturum önce yapılan oylamada kabul edilmişti. Bugün de, Danışma Kurulu marifetiyle, bunun ön sıralara alınmasını talep ettik; ancak, Danışma Kurulunda bu önerimiz kabul görmedi ve Genel Kurulumuz marifetiyle bunu ön sıralara almak için söz almış bulunuyorum, bu teklifimizi önermek için.

Tabiî, buradaki amacımız değerli arkadaşlarım, halen görüşülmekte olan devlet memurlarımıza, sözleşmeli personelimize yapılmak istenen kimi ek katkıların, kanun teklifinin görüşülmesini daha ileriki sıralara attırmak değil; öncelikle o kanun görüşülsün, bitirilsin ve daha sonra da Silahlı Kuvvetlerimizle ilgili bu kanun görüşülsün talebinde bulunmaktayız.

Değerli arkadaşlarım, aslında bu teklifimiz, ayakları havada olan bir teklif değil. Bugün 100 000 civarında astsubayımız, halen, fiilen Genelkurmayımızda, Türk Silahlı Kuvvetlerimizde görev yapmaktadırlar. Bir o kadar subayımız ise, buradan emekli olmuşlardır. Yaklaşık 200 000 insanımızı ilgilendiren, aileleriyle birlikte değerlendirildiğinde -bana verilen rakamlar eğer doğruysa- yaklaşık 1 200 000 yurttaşımızı direkt ilgilendiren bir kanun teklifidir.

Bu kanun teklifimizi yaparken, aslında Anayasada var olan hakları kullanmak için bu teklifi yapmış bulunuyoruz. Türkiye'de, sadece, Anayasanın verdiği haktan yararlanamayan tek kesim, maalesef, astsubaylardır değerli arkadaşlarım. Anayasamızın başlangıç maddesinde "bu ülkenin yurttaşları, bu ülkenin, hem nimetlerinden hem de külfetlerinden eşit bir şekilde yararlanırlar" denilmektedir; ama, maalesef, bugüne kadarki uygulamalarda, astsubaylarımız bunun külfetinde sorumluluk sahibi oldukları halde, nimetlerine gelindiğinde, herhangi bir paylaşımın söz konusu olmadığını görmekteyiz.

Değerli arkadaşlarım, şu anda, bizi, Türkiye'nin birçok ilinde bu astsubaylarımız da izlemektedirler. Hakkârisinden Antalyasına, oradan İzmirine, Edirnesine, Vanına, Karsına kadar şu anda bu arkadaşlarımız bizi izlemektedirler. Astsubaylarımız, 1967 yılında çıkartılan bu kanunla beraber bu haklardan yararlanmaya başlamışlardır; 67 yılından bu yana bu kanuna 29 tane geçici madde ilave edilmiştir, 83 tane ek geçici madde ilave edilmiştir; maalesef, bu 29 ve 83 maddeye rağmen bugüne kadar astsubaylarımızla ilgili herhangi bir iyileştirme söz konusu olmamıştır.

İstenilenler de çok farklı, afakî şeyler değildir. Başlangıçta, astsubaylarımız, öğrenim olarak, ortaöğrenim düzeyinde öğrenim görmüşlerdir; ama, bugün yüzde 50'yi aşkın insanımız yüksekokul mezunudur, üniversite mezunudur; hatta, bunların kimisi lisans eğitimi almıştır, daha üst lisans eğitimleri almıştır ve giderek eğitimleri yükselmektedir.

Türk Silahlı Kuvvetleri ülkemizin gözbebeğidir, astsubaylarımız da Türk Silahlı Kuvvetlerimizin âdeta belkemiğini oluşturmaktadırlar; bir iskeleti hüviyetindedirler bu insanlar. Bunlar, Türkiye'nin en zor gününde, Türkiye çıkarları söz konusu olduğunda, her türlü olayda, rahatlıkla sorumluluklar yüklenmiş ve bu sorumlulukları yerine getirirken de gerekirse canlarını feda etmekten çekinmeyen insanlardan oluşmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, yüksekokulu bitirmiş olduğu halde 1 inci derecenin 4 üncü kademesine kadar yükselemeyen tek kesim de bu insanlardır. Değerli arkadaşlarım, bizim getirdiğimiz bu kanun teklifinde bunların derecelerini, kademelerini yeniden düzenlemek istiyoruz, kıdemlerine uygun haklarını kendilerine teslim etmek istiyoruz. Daha önce çıkarılan yasal düzenlemelerde, Kara Harp Okulunda iki yıllık yüksekokulu bitiren subaylarımız, dört yıllık üniversiteyi bitirmişçesine bütün hakları kendilerine teslim edilmiştir. O dönemde astsubaylarımızın okuyabileceği okullar söz konusu olmadığı için bu haklardan yararlanamamışlardır. Taleplerimizden birisi de, emekli olan bu yurttaşlarımızla ilgili, bunların da yüksekokul bitirmişçesine kendilerine daha önce verilen hakların teslimini sağlamakla ilgilidir.

Değerli arkadaşlarım, astsubaylarımız, gerçekten Türk Silahlı Kuvvetlerimizin belkemiği demiştim. Millî Savunma Bakanlığımız, bir yıl önce verdiğimiz bu kanun teklifimizi, her nedense, bir türlü komisyonların gündemine getirmedi; ancak, Genel Kurulumuz, bunu direkt gündeme alarak buradaki zaafı gidermeye çalıştı. İddia odur ki, Genelkurmayımızın, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin bu kanun teklifine karşı çıkışıyla ilgilidir. Kesinlikle böyle bir şey söz konusu değildir. Türkiye Büyük Millet Meclisi, halkın temsilcisidir; milletvekilleri, halkın temsilcisidir; bu Parlamentonun üzerinde başka bir gücün olduğunu herhalde söylemek mümkün değildir.

Şu anda astsubaylarımız bu oturumu izlemektedirler ve onlar inanmaktadırlar ki, Türkiye Cumhuriyetini temsil eden Parlamento, kim ne derse desin, eğer, bu kanun teklifi mantığa uygunsa, yüreğe uygunsa, akla uygunsa, millî iradenin tecellisini bu Parlamento sağlayacaktır ve inanıyorum ki, astsubaylarımız, bu teklif geçtiği takdirde de, yine, bu Parlamentonun huzuruna selamla duracak kadar da bu olayın eğitimini almış insanlardır.

Değerli arkadaşlarım, ben, bu Parlamentonun, birçok kanunu, uzlaşarak, aklın gereğine uygun davranışlar sergileyerek, kanun teklifinin, muhalefetten, iktidardan geldiğine bakmaksızın bir uzlaşma ortamında çıkarabileceğine inanıyorum ve bu kanun teklifi çıktığı takdirde, inanıyorum ki, bu 200 000 yurttaşımızı, aileleriyle birlikte 1 200 000 yurttaşımızı sevindireceğiz ve bir haksızlığı gidermiş olacağız. Bu haksızlık, aynı zamanda, değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin bir hukuk devleti olduğu gerçeğini de ortaya çıkartacaktır; çünkü, burada talep edilen hak, hem ülke sınırları içerisindeki hukukla ilgilidir hem de evrensel hukuk ilkeleriyle uyumludur. Eğer, bunu biz gerçekleştiremezsek, Türkiye'de hukuktan, demokrasiden bahsetmek söz konusu olmayacaktır.

Bu duygu ve düşüncelerle sizlere tekrar saygılarımı sunuyor ve bu önerimize desteğinizi bekliyorum. Önerimize olumlu oy kullandığınız takdirde, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin belkemiğini oluşturan astsubaylarımızın da size olan sevgi ve saygısı kat kat artacaktır.

Bu düşüncelerle, saygılarımı sunuyor, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Öktem.

Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisinin aleyhinde söz isteyenlerle ilgili kura çekiyorum: Eyüp Fatsa, Ordu; Hüseyin Özcan, Mersin.

Önerinin aleyhinde söz isteyen Eyüp Fatsa, Ordu Milletvekili.

Buyurun Sayın Fatsa. (AK Parti sıralarından alkışlar)

EYÜP FATSA (Ordu) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun Grup önerisinin aleyhinde söz aldım; bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu, bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine bir ilave ve gündeme bir katkı sağlamak amacıyla bir Danışma Kurulu talebinde bulundu. İçtüzüğün 37 nci maddesine göre, yine Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna mensup milletvekili arkadaşlarımızın ayrı ayrı verdikleri -İzmir Milletvekili Sayın Bülent Baratalı ve 21 arkadaşının, yine İzmir Milletvekili Enver Öktem ve 14 arkadaşının- Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının, özellikle de astsubay seviyesinde ve binbaşıdan aşağı görev yapan subaylarının özlük haklarıyla alakalı veya birtakım sıkıntılarının giderilmesine yönelik kanun tekliflerinin, Meclisin 1103 sıra sayılı kanun tasarısından hemen sonraya alınmasıyla alakalı bir önerileri oldu. Ancak, Danışma Kurulunda bir mutabakat sağlanamadığı için Genel Kurulda bu grup önerisi görüşülüyor.

Değerli arkadaşlar, bu her iki kanun teklifi, daha önce Türkiye Büyük Millet Meclisinde yine İçtüzük gereği görüşülmüş ve gündeme alınması kararlaştırılmış. Bugün de, gündemin ön sırasına alınmasıyla alakalı Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun teklifi Danışma Kurulunda görüşüldü. Aslında, bir mutabakat sağlanamadı demek biraz doğruyu ifade etmez; fakat, bazı çekincelerle beraber bu mutabakatın sağlanmadığını ifade etmek istiyorum.

Her iki kanun teklifi de Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarımızın özlük haklarıyla alakalı bir düzenlemedir. Biz, dolayısıyla, bu kanun teklifleriyle ilgili bir görüş beyan etmeden önce, Millî Savunma Bakanlığı ve Türk Silahlı Kuvvetleri adına Millî Savunma Komisyonunda görev yapan Silahlı Kuvvetler mensubu arkadaşlarımızla da görüştük. Bu tür bir talep olduğunu; dolayısıyla, bunların gündemin ön sırasına alınarak görüşülmesi talebi olduğunu ifade ettiğimizde, kendileri de, özellikle Sayın Bülent Baratalı ve 21 milletvekili arkadaşının vermiş olduğu teklifle alakalı, az da olsa çekincelerinin olduğunu; ama, genel olarak içeriğine katıldıklarını ifade ettiler. İzmir Milletvekili Sayın Enver Öktem ve 14 milletvekili arkadaşı tarafından verilen önergeye katkı sağlamayı düşündüklerini; yani, buna katkı sağlamak istiyoruz, bizim de bu konuda, bunlara ilave olarak verebileceğimiz düşüncelerimiz var, fikirlerimiz var; dolayısıyla, bunların Millî Savunma Komisyonunda görüşülerek ve Millî Savunma Komisyon üyelerinin ve özellikle de Millî Savunma Komisyonunda Türk Silahlı Kuvvetleri adına komisyonda görev alan arkadaşların, temsil ettikleri kesim adına buna katkı sağlamak istediklerini ifade ettiler. Biz, bu düşüncemizi, bu görüşmelerimizle ilgili fikirlerimizi, Danışma Kurulunda da, parti sözcüleri arkadaşlarımıza ifade etmiştik; yine, aynı noktadayız.

Arkadaşlar, içerik itibariyle, aşağı yukarı iki kanun teklifi de birbirine yakın kanun teklifleridir. Eğer, bunlar birleştirilerek komisyonda görüşülürse, komisyonun ve Millî Savunma Komisyonu üyelerinin de buna teklifleri ve düşünceleri ifade edilir, katkıları sağlanırsa, ben öyle zannediyorum ki, parti gruplarının bunların görüşülmesinde ve kanunlaştırılmasında destek olacağı kanaatindeyim; yani, bunu, kendi Grubum adına da söylüyorum.

Tabiî, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin omurgasını oluşturan, özellikle, gerçekten hem teknik hem eğitim hem idarî kadrolarında önemli görevler ve sorumluluklar yüklenen astsubaylarımızla ilgili yapılacak yasal düzenlemeye, bütün siyasî parti gruplarının, hiçbir önyargıya katılmadan ve kapılmadan destek vereceği noktasındaki samimî kanaatimi de sizlerle ve kamuoyuyla paylaşmak isterim.

Buradaki durum, bunların birleştirilerek Millî Savunma Komisyonunda görüşülmesi ve Millî Savunma Komisyonu üyelerinin de, temsil ettikleri kurum adına buna katkılarının sağlanması ve birleştirilerek Genel Kurula gelmesi noktasında, biz de AK Parti Grubu olarak yardımcı olacağımızı huzurlarınızda ifade ediyorum.

Aslında, her ne kadar Grup önerisinin aleyhinde söz almış olsam bile, ifadelerimden de anlaşıldığı gibi, bunun aleyhinde bir söz söyleme imkânımız da yoktur. Bu, önemli bir sosyal meseledir; dolayısıyla, biz, bundan sonraki süreçte meselenin…

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Buyurun Sayın Başkan!.. Buyurun!.. Aleyhte söz alıp, ama, aleyhte söz söylemiyor!.. (AK Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın Kandoğan, lütfen, oturur musunuz.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Dünkü aynı uygulama!.. Aynısı!..

BAŞKAN - Lütfen Sayın Kandoğan.

Sayın Fatsa, buyurun.

EYÜP FATSA (Devamla) - Sayın Başkan, Sayın Arkadaşımızın gerçekten bazı şeyleri anlama ve ifade etme noktasında sıkıntı çektiği kanaatindeyim. Ben, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun Grup önerisinin aleyhinde söz aldığımı ve dolayısıyla, oyumuzun da bu yönde olacağını ifade ederek söze başladım. Ben, gelen tekliflerin içeriğiyle ilgili ve teklifin taraflarıyla ilgili düşünceleri ifade etmeye çalıştım. Yani, bazı arkadaşlarımız bazı meseleleri anlama noktasında sıkıntı çekiyorlarsa, elma ile armudu birbirine karıştırıyorlarsa, böyle bir sıkıntıları varsa, onun giderileceği mekân burası değildir.

Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, her iki önergenin de, teklifin de Millî Savunma Komisyonunda birleştirilip görüşülmesi ve ilgili tarafların da teklifinin ve buna olan katkılarının sağlanmasıyla Genel Kurula gelmesi noktasında bizim de Grup olarak yardımcı olacağımızı ifade ediyorum.

Bundan dolayı, gündeme alınması noktasında olumlu oy veremeyeceğimizi ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Fatsa.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, yerimden çok kısa bir açıklama yapabilir miyim, müsaade ederseniz…

BAŞKAN - Hayır Sayın Koç.

Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisi üzerinde söz isteyen, Mersin Milletvekili Sayın Hüseyin Özcan; buyurun.

HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, Edirne'de pazar günü ve bugün de hâlâ devam eden sel felaketi dolayısıyla bütün Edirnelilere ve bütün ülkemize geçmiş olsun diyoruz; ama, keşke, bu tür felaketler olmasa, daha önceden tedbir alınsaydı da, bu insanlar mağdur olmasaydı diyoruz. Bundan sonraki günlerde ülkemizde doğabilecek bu tür afetlere karşı da her zaman uyanık olmalıyız, çalışmalıyız ve tedbirler almalıyız diyor, bütün Edirnelilere geçmiş olsun diyorum.

Değerli arkadaşlar, Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu 2 tane önergesinin, kanun teklifinin, maalesef, kırkbeş gün geçmesine rağmen komisyonlara gönderilmemesi gerçekten üzücü. Bugün, belki de milyonlarca insanın bir beklentisi var. Sıkıntı içerisinde, yokluk sınırı içerisinde çırpınan bu insanlar, bu Meclisten, bir an önce bu yasanın, önerilerle desteklenerek, Meclisten geçirilerek, bu yasanın çıkarılmasını istiyor.

Elbette ki, önümüzde olan 1103 sıra sayılı yasadan sonra, bunun, hemen gündeme gelmesinde yarar vardır. Milyonlarca memur hâlâ 1103 sıra sayılı yasayı bekliyor ve bundan umut gözlüyorlar; ama, maalesef, İktidar Partimiz, yeterli çoğunluğu bulamadığından, bu yasanın görüşülmesi uzuyor. Elbette, bu yasanın görüşülmesinin uzaması, bizleri de üzüyor; beklentisi olan milyonlarca insanın gözleri, kulakları televizyonlarda ve Mecliste. Biz, bir an önce, bu yasanın çıkarılması için ve bundan sonra da, Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu bu iki teklifin gündeme getirilerek, bir an önce çözüme kavuşturulmasını istiyoruz.

Değerli arkadaşlar, astsubaylarımız, ordumuzun temel direği. Gerçekten, göreviyle, hizmetiyle, görev aşkıyla, her zaman için, gecesi gündüzü olmadan çalışan, Silahlı Kuvvetlerimizin gözbebeği olan bu insanlarımıza yardımcı olmak zorundayız. Eğer, bunlar, yoksulluk sınırına dayandıysa, bizim, bundan, biraz da üzüntü duymamız gerekir, bu insanların elinden tutmamız gerekir. Tazminatlarının, kıdem tazminatlarının, maaşlarının ve özlük haklarının bir an önce iyileştirilmesi gerekir. Elbette ki, 1103 sıra sayılı yasadaki, 40+40'larla yeteri kadar desteklenilmeyen, yeteri kadar bu rakamın düşük olduğunu savunmamıza rağmen, buna dahi umut bağlayan birsürü insan var. Örneğin, infaz koruma memurları olsun, Millî Eğitimde çalışanlar olsun, adlî yargıda çalışan memurlar olsun, İller Bankasında çalışan memurlar olsun, bunların da sıkıntıları var. Hiçbir memurumuz arasında bir ayırım yapmayalım, tazminatıyla, özlük haklarıyla, kıdem tazminatlarıyla… Bu konuda…

BAŞKAN - Sayın Özcan… Sayın Özcan…

HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Evet…

BAŞKAN - Önerinin aleyhinde söz istediniz. Lütfen, önce, öneriyle ilgili ve aleyhinde konuşur musunuz, eğer konuşacaksanız.

Buyurun.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Demin niye yapmadınız Sayın Başkan!

HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Evet, Sayın Başkanım, bugün, İktidar Partisinin, kırkbeş gün beklettiği halde, komisyonlara götürmeden… Ve ben, İktidar Partisinin bu tutumuna karşı söz alıyorum. Neden komisyonlarda görüşülmedi de, bugün diyorsunuz ki, komisyonlara geri iade edelim, Millî Savunma Komisyonuna geri iade edelim, görüşülsün diyorsunuz; ama, bu insanların bekleme tahammülü yok. Bunların, gözü kulağı, Astsubaylarımızın, subaylarımızın gözü kulağı bu yasada. Bir an önce buna öncülük yapmalıyız, ön sıralara almalıyız, 1103 sıra sayılı yasadan hemen sonra, Meclis gündemine getirerek, önergelerle bunu hayata geçirelim diye düşünüyoruz.

Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, Millî Savunma Komisyonumuzda belki on gün, onbeş gün bekleyebilir; ama, bu insanların bir saat bekleme tahammülü yok. Bunların tazminatlarının, kıdem tazminatlarının, özlük haklarının düzeltilmesi gerekir. Hatta, okudunuz gazetelerde "astsubaylar kredi kartlarına boğuldu", "astsubaylar görevleri bırakıyorlar", "astsubaylar intihar ediyor" ve hatta, soygunculuğa başlayan insanların isimleri dolaşıyor. Bunlar, gördüğümüzde… Bunların kaybedecek zamanı var mı? Tekrar mı birilerinin evlerine haciz gelmesini istiyoruz? Tekrar mı intiharları istiyoruz? Tekrar mı bu insanları açlığa terk edip, görevini terk eden insanlarla karşı karşıya kalmamız isteniliyor?

Biz bunlara karşı duyarlı olmalıyız ve bir an önce bu yasanın, Mecliste önergelerle desteklenerek, çıkarılmasında yarar var.

Biz, Anavatan Grubu olarak, bugün, bu yasanın 1103 sıra sayılı yasadan sonra görüşülmesi konusunda düşüncelerimizi arz etmek için geldik. Bu yasanın, bir an önce, ülkemize, astsubaylarımıza, subaylarımıza ve bütün çalışan insanlarımıza hayırlı olması dileğiyle gündeme alınmasını istiyoruz.

BAŞKAN - Lütfen Sayın Özcan!

HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Evet, Sayın Başkanım…

BAŞKAN - Sayın Özcan, lütfen!

Sayın Özcan, bu, Tüzükçe size verilen bir hakkın suiistimali; lütfen!

Aleyhinde söz istediniz; kendinizle çelişkiye düşüyorsunuz Sayın Özcan!

HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Hayır, kendimle çelişkiye düşmüyorum. İktidar Partisinin bu yasayı görmemezlikten gelerek, bu önerileri görmemezlikten gelerek ertelemesine karşı söz almış bulunuyordum.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Anavatan Partisi ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özcan.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, yerimden çok kısa bir açıklama yapmama müsaade eder misiniz…

BAŞKAN - Buyurun Sayın Koç.

HALUK KOÇ (Samsun) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan, her zamanki yönetim anlayışınız için de teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, şu kısa açıklamayı yapmak istiyorum: Değerli meslektaşım Sayın Eyüp Fatsa'nın konuşması sırasında… Bu, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri tarafından hazırlanan, astsubayların hem şu andaki görevleriyle ilgili hem emekliliklerindeki özlük haklarıyla ilgili düzenleme getirmeyi amaçlayan iki yasa teklifinin kırkbeş gündür komisyonlarda beklediği halde görüşülmediğini hatırlatmak gerekiyor. Yani, yukarıda görüşülmediği için biz Genel Kurula doğrudan indirdik ve şimdi öne alınarak, memurlara ek tazminat vermeyi öngören şu andaki kanun tasarısından sonra gündeme almayı talep ediyoruz. Yani, tekrar komisyona gidecek, şudur, budur... Orada görüşülmediği için zaten buraya getirdik.

Bu açıklamayı da ben kamuoyunun bilgisine sunmak istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Koç.

Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…Öneri reddedilmiştir.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Önce, sırasıyla, yarım kalan işlerden başlayacağız.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin; Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

BAŞKAN - 3 üncü sırada yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu gelmediğinden, teklifin görüşmeleri ertelenmiştir.

4 üncü sırada yer alan, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet?.. Yok.

Ertelenmiştir.

5 inci sırada yer alan, Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve 4 Milletvekilinin, Türk Tabipleri Birliği Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 35 Milletvekilinin, 23.1.1953 Tarihli ve 6023 Sayılı Türk Tabipleri Birliği Kanununun 3224 Sayılı Yasa ile Değişik 60 ıncı Maddesinin Birinci Fıkrasının Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

3.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve 4 Milletvekilinin, Türk Tabipleri Birliği Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 35 Milletvekilinin, 23.1.1953 Tarihli ve 6023 Sayılı Türk Tabipleri Birliği Kanununun 3224 Sayılı Yasa ile Değişik 60 ıncı Maddesinin Birinci Fıkrasının Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (2/672, 2/604) (S. Sayısı: 1069)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

6 ncı sırada yer alan, Değişik Adlar Altında İlave Ödemesi Bulunmayan Memurlara ve Sözleşmeli Personele Ek Ödeme Yapılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

4.- Değişik Adlar Altında İlave Ödemesi Bulunmayan Memurlara ve Sözleşmeli Personele Ek Ödeme Yapılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1171) (S. Sayısı: 1103) (x)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet?.. Yerinde.

3 üncü madde üzerinde hükümet tarafından verilmiş önergeden başlayarak, önerge işlemine devam edeceğiz.

Şimdi, hatırlatmak için, Komisyonun katılamadığı, Hükümetin katıldığı, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan imzasıyla verilmiş önergeyi, tekrar okutup, oylarınıza sunacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 3 üncü maddesinin (g) bendinin metinden çıkarılmasını ve diğer bentlerin teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

              Kemal Unakıtan

Maliye Bakanı

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1103 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 3 üncü maddesiyle değiştirilen 14.7.1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 176 ncı maddesinin birinci fıkrasında yer alan "140" rakamının "170", "150" rakamının "180", ikinci fıkrasında yer alan "yüzde 25" oranının ise "yüzde 50" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

           Mehmet Eraslan

                      Hatay

                        

(x) 1103 S.Sayılı Basmayazı 8.3.2006 tarihli 72 nci Birleşim Tutanağına eklidir.

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Sayın Eraslan, konuşacak mısınız?

MEHMET ERASLAN (Hatay) - Evet efendim.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Eraslan.

Süreniz 5 dakika.

MEHMET ERASLAN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, özellikle öğretmenlerimizi ilgilendiren bu önergemizin önemi, ülkemizde Türkiye'nin geleceğini hazırlayan, Türkiye'nin gençliğini hazırlayan ve Türkiye'ye ışık tutan, ilim ve irfan ehli olan öğretmenlerimizin içinde bulunmuş oldukları ekonomik koşulların olumsuzluğu sebebiyledir.

Daha önce de ifade ettiğim gibi, Türk eğitim sisteminin içinde bulunduğu sorunlar belliyken, ayrıca, sadece öğrencilerin veya okul şartlarının ve ulaşım şartlarının değil, aynı zamanda, eğitimcilerin, eğitim veren, bu ülke insanının evlatlarını eğiten ve geleceğe hazırlayan öğretmenlerimizin de kendine has problemlerinin ve kendilerine has ekonomik sorunlarının olduğunu ifade ettim.

Değerli arkadaşlar, kanun tasarısı, genel manada, ortalama 1,5 milyon kamu personelini ilgilendiren bir kanun tasarısıyken, biraz daha irdelenmeli, biraz daha bu noktada yeniden gözden geçirilmeli düşüncemi burada yineliyorum. Neden; çünkü, kamu görevlilerine ciddî manada bir katkı sağlamadığı gibi mevcut kanun tasarısı, şu an önergeyle eğitimcilerimizi konuşuyoruz, öğretmenlerimizi konuşuyoruz, emekli öğretmenlerimizi konuşuyoruz, onlara da çok ciddî bir şey sağlamamaktadır. Yani, zaten, 2006 yılının ilk altı ayında 40 000 000 para veriyoruz, ikinci altı ayında 40 000 000 para veriyoruz. Verdiğimiz 40 000 000 para, zaten, bu süreç içerisinde, altı aylık süreç içerisinde enflasyona yem oluyor, bitiyor zaten, eriyor o para. Onun dışında verdiğimiz bir şey yok.

Değerli arkadaşlar, bakın, ekders ücretlerini artıralım diyoruz, artırmaya çalışıyoruz; ama, ekders ücretleri de aslında artmıyor. 3,5 milyon iken ek ders ücretleri, bunu 5 000 000 yapıyoruz. Peki, doktora yapan öğretmenlerin ekders ücretleri ne oluyor; onlar daha fazla alır iken, akademik kariyerleri dolayısıyla daha fazla bir ücret alırken -ekdersler noktasında- onu da indiriyoruz.

Arkadaşlar, bakın, 1 Nisandan itibaren kanun tasarısı yürürlüğe girecek. Peki, biz, 1 Ocaktan itibaren bunu neden uygulayamıyoruz?.. Yani, bu, elimizde; Sayın Bakanımız arzu ederse, komisyon, hükümet arzu ederse, yürürlük tarihini, biz, 1 Ocaktan itibaren fevkalade bir şekilde yürütebiliriz.

Yüksek lisans yapanlar da doktora yapanlar gibi, yine, maalesef, daha önce yüzde 25 oranında fazla bir ekders ücreti alırken, şu anda, o indirilmiş durumda ve reel manada, reel noktada ekders ücretleri artırılmamış, düşürülmüş durumdadır.

Değerli arkadaşlar, Türkiye'de eğitimin ehemmiyeti, eğitimin önemi, herkes tarafından kabul edilen bir gerçektir. Bugün, Türkiye'de 160 000 kadrolu öğretmene, eğitimciye ihtiyaç vardır; fakat, maalesef, bu noktada, Danıştayın da kararı olmasına rağmen, biz -aslî bir görevdir, hukukî açıdan biliyoruz; ama- daha az ücret vererek, asgarî ücretle öğretmen çalıştırarak, maalesef, sözleşmeli personel istihdamına gidiyoruz.

Şimdi, ben, size soruyorum: Eğitim bu kadar önemliyken, eğitim Türkiye'nin vazgeçilmez bir unsuruyken, Türkiye'nin geleceğinin inşa edilmesi anlamına gelirken, biz, hemen hemen asgarî ücret noktasında sözleşmeli öğretmen çalıştırarak nereye varacağız, nereye gideceğiz?

Sayın Bakanımız, kadrolu öğretmen olmazsa, bulunmaması halinde, olmaması halinde sözleşmeli öğretmen istihdamına gidileceğini söylüyor kanun dedi. Doğru; kanun tasarısı bu; ama, biz, istersek sözleşmeli atama yapmayız, kadrolu atama yaparız. Bu, olur. Bu, bir gerçek. Bunu sağlamak mümkün; ama, yeter ki, isteyelim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Eraslan, lütfen, toparlayabilir misiniz.

Buyurun.

MEHMET ERASLAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bu önergeyle… Bakın, bir iki rakam vereceğim size.

Avrupa Birliği ülkelerinde kişi başına tüketilen et miktarı 69 kilogram, bizde 16 kilogram.

METİN KAŞIKOĞLU (Düzce) - Ne alakası var?!

MEHMET ERASLAN (Devamla) - Çok alakası var.

Kişi başına tüketilen süt miktarı 315 kilogram, bizde 169 kilogram.

Niye tüketemiyor?.. Yani, insanımız, sadece öğretmenlerimiz değil, sadece kamu personeli değil, millet olarak, yetmişüç milyon ülke insanı olarak, Avrupa standartlarından çok daha aşağıda bir tüketim söz konusu, biyolojik ihtiyaçları karşılama noktasında bir rakamsal düşüklük söz konusu. Neden bu? Yani, bu milletin parası vardı da mı tüketmedi, bu milletin cebinde parası vardı da harcamadı?!

Biz, bu ülkede, eğer sağlıklı bir yönetim anlayışı istiyorsak, sağlıklı bir hizmet, etkin ve kaliteli bir hizmet istiyorsak, bu ülkede çalışan, devletine, milletine ve ülkesine çalışan bu insanların ekonomik koşullarını, ekonomik standartlarını iyileştirmek durumundayız, çalışma şartlarını iyileştirmek durumundayız. Aksi takdirde, onlardan bir şey bekleme ve isteme hakkımız olamaz.

İşte, bu önergeyle biz, ekders ücretlerinin yetersiz olduğunu, zaten var olan artışın çok fazla önemli bir mana taşımadığını ve ekders ücretlerinin yetersiz olduğunu, bu ekders ücretlerinin biraz daha artırılarak, eğitimcilerimizin, öğretmenlerimizin özlük haklarının ve ekonomik şartlarının biraz daha iyileştirilmesine büyük bir ihtiyaç duyulduğunu ifade… Bunu yaparsak kim için yapmış olacağız; yine, Türkiye için yapmış olacağız. Türkiye'nin geleceğinin inşaında sıkıntıların yaşanmaması, gençliğin yetiştirilmesinde sıkıntıların yaşanmaması için bunu talep etmiş olacağız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Eraslan, lütfen, teşekkür eder misiniz.

Buyurun.

MEHMET ERASLAN (Devamla) - Bu ülkede yaşayan kamu personelinin rahatlığı ve ekonomik yeterliliği, emin olun, hepimizin menfaatınadır; Türkiye'nin menfaatınadır, milletvekillerinin menfaatınadır, Parlamentonun menfaatınadır, yetmişüç milyon vatan evladının menfaatınadır diyorum ve hepinizi saygıyla, muhabbetle selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Eraslan.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Karar yetersayısı istiyorum.

BAŞKAN - Arayacağım Sayın Kandoğan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yetersayısı yoktur; birleşime 5 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati : 15.35

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.52

BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 76 ncı  Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

1103 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

4.- Değişik Adlar Altında İlave Ödemesi Bulunmayan Memurlara ve Sözleşmeli Personele Ek Ödeme Yapılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1171) (S. Sayısı: 1103) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Tasarının 3 üncü maddesi üzerinde verilmiş olan Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Eraslan'ın önergesi oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi, önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yetersayısı vardır; önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1103 sıra sayılı Değişik Adlar Altında İlave Ödemesi Bulunmayan Memurlara ve Sözleşmeli Personele Ek Ödeme Yapılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 3 üncü maddesinin (d) bendinin (2) numaralı alt bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesi arz ve teklif olunur.

 

V. Haşim Oral

Hasan Ören

Kemal Kılıçdaroğlu

 

Denizli

Manisa

İstanbul

 

Mustafa Gazalcı

Bülent Baratalı

Gökhan Durgun

 

Denizli

İzmir

Hatay

 

İzzet Çetin

Mehmet Mesut Özakcan

Atilla Kart

 

Kocaeli

Aydın

Konya

2- "c) Din Hizmetleri Tazminatı" bölümünün (a) ve (b) bentlerinde yer alan "% 140'ına", "% 55'ine", "% 53'üne" ve "% 49'una" ibareleri sırasıyla, "% 165'ine", "% 80'ine", "% 78'ine" ve "% 74'üne" şeklinde değiştirilmiş ve söz konusu bölüme aşağıdaki (c) bendi eklenmiştir.

c) Diyanet İşleri Başkanlığı merkez ve taşra teşkilatının Genel İdare Hizmetleri ve Yardımcı Hizmetler Sınıfına dahil kadrolarında bulunup, (a) ve (b) bentlerinde sayılanlar dışında kalan personele ayrıca % 50'sine,"

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Şimşek, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Değişik adlar altında ilave ödemesi bulunmayan memurlara eködeme yapılmasına ilişkin bir tasarıyı görüşüyoruz. Kamuda ücret eşitsizliğinin ortadan kaldırılması ve eşit işe eşit ücret ilkesinin hayata geçirilmesi, hepimizin beklentisi ve adaletin gereğidir. Yalnız, bu tasarı "denge tazminatı" adı altında yeni dengesizlikleri, yeni adaletsizlikleri yaratmakta. Bu tasarının bazı düzenlemeleri ise, o düzenlemelerden etkilenecekler tarafından istenmemektedir.

Bugün bir mail aldım; bir İngilizce öğretmeni şöyle söylüyor: "Bize 10 YTL ekders ücreti verilecekken, 5 YTL ekders ücreti verildi. Ayrıca, şubat ayında 178 000 000 ekders ücreti aldım; bu yasa çıktığında 80 YTL'ye düşecek. Onun için, bu nedenle, ben, bu zammı istemiyorum" diyor.

Şimdi, zam yapıyoruz adı altında öğretmenlerimizin ekders ücretlerini de maalesef gasbediyoruz. Diğer taraftan, memurlarımızın arasında da bir ayırım yapıyoruz değerli arkadaşlarım. Diyanet İşleri Başkanlığında görevli olan imamlarımıza yetersiz, gerçekten yetersiz ek bir ödeme getirirken, ayın Başkanlık bünyesinde görev yapan genel idare hizmetleri sınıfına mensup memurlarımızı es geçiyoruz. Yine, polislerimizle ilgili de bir zam getiriyoruz -ki, bu 80-100 milyon gibi bir rakam- fakat, polislerimizin yaşadığı dramlar, acılar ortada.

Değerli arkadaşlarım, büyüme rakamlarını açıklarken gerçekten büyük pembe tablolar çiziyoruz; ama, memura zam vermeye gelince, IMF talimatından da dışarıya çıkmıyoruz. 2006 yılı bütçesinde düzenlediğimiz bir maddeyi, mart ayının 16'sında, bugün görüşüyoruz.

Sayın Bakan, bu tasarı ocak ayında yasalaşmadı. Memurlarımız bu eködemeleri ocak ayından itibaren alacaklar. Diyelim ki, bir memurumuzun, devlete, ocak ayında ödemesi gereken 200 000 000 lira borcu var. Siz o borcu alırken, devlet alırken faiziyle almayacak mı? O halde, borçları tahsil ederken faiz uyguluyorsa devlet, memura vereceğiniz paraları öderken de ocaktan itibaren faiz uygulanması gerekir; yani, alacağımıza faiz düzeni, vereceğimize faizsiz adil düzen uygulamamalıyız. Bu paraları, bu ödemeleri yapılırken bu faizlerin de ödenmesi gerekir diye düşünüyorum.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bu devletin polise de ihtiyacı var, imama da, memura da, hizmetliye de, öğretmene de, uzmana da; ama, devletin bu çalışmalarımız arasında ayırım yapmaya hakkı yoktur. Din görevlilerimiz şimdiye kadar hep siyasal açıdan kullanılmak istenmiş ve sorunlarına kulak tıkanmıştır. Bu insanlarımızın ne kadar maaş aldıkları, neyle geçindikleri, şartlarının nasıl olduğunu, bir imamın sinemaya, tiyatroya gittiğini, dergi, gazete okuduğunu acaba düşünebiliyor muyuz; fakat, o insanları, gelip, camide cemaat olarak kültür düzeyi yüksek insanlar izliyor; fakat, biz, bugüne kadar imamlarımızı, camilerimizi, kutsal mabetlerimizi il ve ilçe başkanlıkları gibi kullandık ve imamlarımızı da il ve ilçe binalarında başkan olarak kullandık. Bugün verilen, imamlara, polislere ücretlerin az olduğunu söylüyoruz. Bu ücretler azdır; çünkü, imamlara ve diğer çalışanlara bu ücretler bu şekilde verildiğinde, imamlarımızı tarikatların ve cemaatlerin kucağına itiyoruz. Bu anlamda, bunun altını doğru bir şekilde çizmek gerekir.

Değerli arkadaşlarım, genel idare hizmetleri sınıfına dahil olan memurlarımızın, kendilerine verilen yüzde 2,5'lik zamla ve şimdi verilen 40+40 YTL'lik zamla geçinecek halde olmadığını hepimiz biliyoruz. Memurlarımızın arasında ayırımcılık yapmaktan vazgeçmemiz gerekiyor. Bu, çalışma barışını da bozacaktır; yani, aynı kurum içerisinde çalışanlara, IMF'nin müsaadesiyle birilerine zam veriyoruz, diğerlerine zam vermiyoruz! Bu, gerçekten çalışma barışını bozar değerli arkadaşlarım ve ayrıca, görüyoruz ki, anketlerden bahsediliyor, yüzde 40'larda, yüzde 42'lerde İktidar Partisine oylar çıkıyor. Mademki, bu anlayış içerisindesiniz, anketlere gideceğinize gelin halka gidelim.  Memurlar ortada, esnaf ortada, emekli ortada.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Şimşek, lütfen, toparlayabilir misiniz.

Buyurun.

BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) - Biraz önce, Sayın Bakanın önergesiyle, maalesef, herkesi yok saydı Sayın Bakan; yani, teknik hizmetler sınıfında görev yapanlar, teknisyenler, orman mühendisleri, araştırma görevlileri, il özel idareler, üniversite genel sekreterleri, genel sekreter yardımcılar… Bütün bunları yok sayarak, acaba bu anketleri nerede, uzayda mı yaptırıyorsunuz da yüzde 42'lerde çıkıyor?! O halde, eğer güveniyorsanız anketlerinize, buyurun halka gidin, seçimi halkın kararına bırakın.

Değerli arkadaşlarım -toparlıyorum Sayın Başkan- bir de en önemli mesele, sizlerin de bilgisi dahilinde, muhtarlarımızla ilgili. Muhtarlarımız, hemen hemen 35 000 köy, 16 000 mahalle muhtarı var ve 255 YTL'yle geçiniyorlar. Seçim zamanı geldiğinde muhtarların kapısı çalınıyor "hadi bakalım bizim partiye çalış hadi bakalım şurayı da örgütleyiver…" Cumhuriyet Halk Partisi Grubu, bununla ilgili, muhtarlarımızla ilgili 3 tane kanun teklifi vermiş ve tozlu raflarda duruyor. Muhtarlarımıza gidip "bizdensiniz" demektense, muhtarlarımızın, demokrasinin noktası olan muhtarlarımızın şartlarını da iyileştirmek gerekiyor. Fakat, anladığımız şu ki, Yüce Mecliste bir atasözünün, artık, anlamı kalmadı. Eskiden şöyle söylenirdi: "Mızrak çuvala sığmaz." Ama, sayenizde mızraklar çuvala sığıyor. Görülen, bu ekzamlar hiç kimseye bir fayda getirmiyor; yani, Ali'ye yok, Veli'ye de yok. Kime var; Abdullah'a. Hangi Abdullah derseniz… (AK Parti sıralarından "Minyeli Abdullah'a" sesleri) Hepiniz biliyorsunuz; Abdullah Unakıtan'a var. 

Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Şimşek.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1103 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 3 üncü maddesiyle değiştirilen 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 152 nci maddesinin "Tazminatlar" kısmının 3 numaralı alt bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

Saygılarımla.

           Mehmet Eraslan

              Hatay

"D) Emniyet Hizmetleri Tazminatı" bölümünün (a) bendinin 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9 ve 10 numaralı alt bentlerinde yer alan tazminat oranları 40'ar puan artırılmak suretiyle, (b) bendinde yer alan "% 52'sine" ibaresi ise, "% 82'sine" şeklinde değiştirilmiştir.

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Sayın Eraslan konuşacak mısınız?

MEHMET ERASLAN (Hatay) - Evet.

BAŞKAN - Buyurun.

MEHMET ERASLAN (Hatay) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Aslında, kanunun, 1103 sıra sayılı kanunun genel manada incelenmesi, irdelenmesiyle şunu görüyoruz: Bu, yaranın, mevcut olan bu kamu personelinin ekonomik darboğazının iyileştirilmesine çare değildir.

Bakın, geçen hafta ve bu hafta, iki haftadan beri 1103 sıra sayılı kanunla ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşmeler yapıyoruz ve aslında verilen bir şey yok, verilen çok fazla bir şey yok. Yani, 3,5 milyondan 5 000 000'a 1,5 milyon ekders ücreti veriliyor; 40 000 000 para veriliyor, ilk altı aya 2,5 vesaire falan. Bu tür, oransal açıdan ve yeterlilik açısından, hem ücret dengesizliğini, ücret adaletsizliğini de körükleyen bir kanun tasarısı var elimizde ve iki haftadan beri bunun üzerinde yoğun bir şekilde çalışıyoruz. Aslında, üzerinde yoğun bir şekilde çalıştığımız, 1,5 milyon dolayında kamu personelidir; yani, kanunun önemine binaen değil, mevcut kanunun önemine binaen konuşmuyoruz aslında; 1,5 milyon kamu personelinin öneminin adına konuşuyoruz.

Bakın, bu önerge, polislerimizi ilgilendiren, emniyet mensuplarımızı, Emniyet Teşkilatımızı ilgilendiren bir mesele. Biz, emniyet mensuplarımızın, Emniyet Teşkilatımızın ne kadar zor şartlarda görev yaptığını hepimiz biliyoruz ve kelle koltukta çalıştıklarını biliyoruz, gece gündüz çalıştıklarını biliyoruz; ama, Sayın İçişleri Bakanımız "emniyet mensuplarının, polislerin özlük haklarının iyileştirilmesine ilişkin talimat verdim, bürokratlara talimat verdim, hazırlık yapıyorlar" dediği zamandan bu zamana kadar üç yıl geçti. Aradan geçen üç yıl sonra, aslında, emniyet mensuplarının özlük haklarının iyileştirilmesiyle ilgili hiçbir şey yapılmadığını biliyoruz. Peki, Sayın İçişleri Bakanımız, neden umutlandırdınız bu kesimi; polisimizi, emniyet mensuplarımızı neden umutlandırdınız, bu sözü neden verdiniz?! Şimdiye kadar, polislerimizin özlük haklarının ve çalışma şartlarının iyileştirilmesiyle ilgili neden bugüne kadar hiçbir adım atılmadı?! Bu da ayrıca bir merak konusu.

Değerli arkadaşlar, din adamlarımıza 100 000 000 para veriliyor, polisimize 100 000 000 para veriliyor; ama, bu 100 000 000 sabit kalıyor, bu yıl da 100 000 000 olarak verilecek, önümüzdeki yıl da 100 000 000 olarak verilecek ve hep 100 000 000 olarak kalacak. Ne demektir bu: Her geçen ay, her geçen zaman, her geçen süreç içerisinde, bu 100 000 000 hep eriyecek, küçülecek; maaşlara yapılacak, ücretlere yapılacak artışlardan bu 100 000 000 nasibini almayacak ve belli bir zaman sonra, bu 100 000 000, 10 000 000'a, 5 000 000'a, değer, reel manada düşmüş olacak.

Değerli arkadaşlar, ekonomik koşullarının iyileştirilmesi gerekir. Polisimiz kelle koltukta mücadele verirken, gece-gündüz, cansiparane, hayatını tehlikeye atarak, bu toplumun, hepimizin, milletvekilleri de dahil, Parlamentonun değerli, sayın milletvekilleri ve onların aileleri ve toplumumuzun, yetmişüç milyon ülke insanının emniyetini, huzurunu ve güvenliğini sağlamak için kendi hayatlarını bile feda etmeye hazır olan polislerimizin ekonomik koşullarını kabul etmek, bugün mümkün değil. Bir polis, ben ev kiramı nasıl ödeyeceğim, elektrik paramı nasıl ödeyeceğim, su paramı nasıl ödeyeceğim, çocuklarımın giderlerini nasıl karşılayacağım, bu kredi kartı borçlarını ne yapacağım dememelidir; derse, ondan etkin bir görev anlayışı beklememiz hata olur, yanlış olur. Polisimiz ve diğer kamu personeli, hayatlarını devam ettirirken, önündeki bir yılı, birbuçuk yılı, iki yılı veya otuzaltı ayı borçlanarak, vadeli tüketim harcaması yaparak ve kendini büyük bir borç batağının altına sürükleyerek yaşamamalı. Avrupa'dan bahsediyoruz, Avrupa standartlarını buraya getiremiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Hazinenin anahtarını verelim, istediğin kadar artır!

BAŞKAN - Sayın Eraslan, buyurun.

MEHMET ERASLAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakın, mesai mefhumları da yoktur; bayram günleri çalışıyorlar, hafta sonları çalışıyorlar, resmî tatillerde, dinî tatillerde, bayramlarda, her zaman çalışıyorlar, herkes çoluk çocuğuyla bayram yaparken, Emniyet Teşkilatımız… Tabiî, emniyet mensuplarımız gibi, başka, onların kategorisinde, yine, gerçekten bir hizmet anlayışıyla görev başında bulunan insanlarımız mutlaka vardır; ama, bugün, polislerimizi konuşuyoruz. Bakın, fazla mesai ücreti almıyorlar. Polislerimiz, böyle, 8-5 falan çalışmıyor, 9-5 falan çalışmıyor; bazen 18 saat çalışıyor, bazen 12 saat çalışıyor, bazen 48 saat çalışıyor; ama, fazla mesai ücreti almıyor.

Değerli arkadaşlar, bu 100 000 000 liralık kendilerine vermiş olduğumuz, aslında, ücret nedir biliyor musunuz; cami fukarasına verilen para gibidir. Bu ülkenin polisi, bu ülkenin kamu personeli, cami fukarası falan değildir. Vereceksek, doğru düzgün bir şey verelim ve hayatlarında bir değişiklik olsun, hayat standartlarında bir değişiklik olsun, ailelerinde bir değişiklik olsun ve ihtiyaçlarını karşılama noktasında bir değişiklik olsun.

Aslında, kesin çözüm nedir biliyor musunuz; kesin çözüm, bu kanun tasarısı falan değil. Bu kanun tasarısında arkadaşlar, ciddî bir şey yok. Hiçbir şey yok demiyorum, yeterli bir şey yok. Yani, bu yaraya merhem olacak, bu yarayı saracak ve iyileştirecek bir şey yok. Kesin çözüm, kamu personel reformu yasasıdır. Ücret adaletsizliğini, ücret dengesizliğini, kurumlararası bu çarpıklığı eşit iş ve eşit ücret anlayışı bağlamına getirebilmenin tek yolu, değerli arkadaşlar, kamu personel reformu yapma gereğidir. Bu yapılır ise, ben, ücret adaletsizliğinin ortadan kalkacağını düşünüyorum ve ücretler konusunda, artık, bu ülkede spekülasyonlara yer kalmayacağını düşünüyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Eraslan, lütfen, teşekkür eder misiniz.

MEHMET ERASLAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, ben doğru gördüğüm bir şeyi desteklerim ve destekliyorum. Kimden gelirse gelsin. Bazen iktidar kanadından geliyor, destekliyorum, desteklediğimi de elimi kaldırarak söylüyorum. Bazen Cumhuriyet Halk Partisinden geliyor, bazen Anavatan Partisinden geliyor; ama, doğru bildiğim ve doğru gördüğüm her şeyi; kanun, kanun maddesi, önerge, neyse… Çıkıp kürsüde doğru olduğunu da ifade ediyorum; ama, varsa zafiyet, eksiklik, nerede zafiyetlerin, eksikliklerin olduğunu da açıklıyorum.

Bu önergenin, yine, tarafınızdan desteklenmesini de rica ediyorum, istirham ediyorum; din adamlarımızın adına ve Yüce Türk Milletimizin huzur ve güvenliğini koruyan aziz polislerimizin hatırasına desteklemenizi talep ediyorum.

Yani, bunu muhalefet getirdi diye elimizin tersiyle itmeyelim. Özgür irademizle…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen, Sayın Eraslan…

MEHMET ERASLAN (Devamla) - Her bir milletvekili, her bir değerli milletvekili, bakın, Anayasaya göre, seçildiği bölgenin veya kendisini seçenlerin değil, bütün milletin temsilcisidir ve hür iradesiyle, özgür iradesiyle, inandığı gibi, düşündüğü gibi hareket etmek ve bu şekilde oy kullanmak durumundadır.

BAŞKAN - Sayın Eraslan, lütfen…

MEHMET ERASLAN (Devamla) - Yani "bu, Cumhuriyet Halk Partisinden geldi efendim, neme lazım" veya "bu, iktidardan geldi" veya "bu, Doğru Yol Partisinin milletvekilinden geldi, neme lazım" anlayışını artık bir kenara bırakmak lazım ve bu siyasî anlayıştan bir an önce sıyrılıp medenî bir siyasî çizgiyi ve kültürü yakalamak lazım diyorum ve vereceğiniz destekten dolayı hepinize şükranlarımı, saygılarımı bir kez daha ifade ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Eraslan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Tasarının 3 üncü maddesiyle 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun (ı) bendiyle değiştirilerek ekli IV sayılı Makam Tazminatı Cetvelinin 8 inci sırasına eklenen (d) bendinde Devlet Gelir Uzmanları ibaresinden sonra gelmek üzere Gelir Uzmanları ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

            Muhsin Koçyiğit (Diyarbakır) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Abuşoğlu, kim konuşacak?

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - İmzası olan arkadaşlardan Sayın Amber konuşacak.

ZÜHEYİR AMBER (Hatay) - Ben konuşma hakkımı Sayın Abuşoğlu'na devrediyorum.

BAŞKAN - İmzanız var mı Sayın Abuşoğlu?..

Sayın Abuşoğlu, burada Sayın Koçyiğit, Sayın Amber, Sayın Özcan, Sayın Sarıbaş, Sayın Yiğit, Sayın Özdoğan ve Sayın Kurtulmuşoğlu'nun imzaları var.

Sayın Abuşoğlu, ya imzası bulunan arkadaşlardan biri konuşmak durumunda ya da gerekçeyi okutacağım.

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Kurtulmuşoğlu konuşacak.

BAŞKAN - Sayın Kurtulmuşoğlu, buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Başkan, sayın milletvekili arkadaşlarım; hepinize saygılar sunuyorum.

İki haftadır, memura 40 000 000 verelim mi vermeyelim mi diye uğraşıyoruz. (AK Parti sıralarından "Vermeyelim diye değil, verelim diye uğraşıyoruz" sesleri, gürültüler)

MEHMET SARI (Osmaniye) - Engel olmaya çalışıyorsunuz.

MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla) - Uğraştığınız belli! Şimdi, onu söyleyeceğim sevgili arkadaşlarım. İktidar 357 milletvekiliyle 186 kişiyi burada tutamıyor, 139'u bile bulamıyor, 134'ü; sonra da, geliyor, diyor ki, muhalefet engelliyor diyor. Yani, bu ne perhiz bu ne lahana turşusu, söyler misiniz bana?! Burada 186 kişiyi tutun; gelsin, burada dursun. Hükümet yapacak, hükümet oluyorsunuz… Bakınız, sevgili arkadaşlarım…

NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) - Önergeyle ilgili olarak konuş.

MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla) - Çok güzel laf atarsınız da, ne olacak, atın durun. Ama, bir şey söyleyeyim; hükümet olmak kolay değil, hükümet olmak zordur.

BAŞKAN - Sayın Kurtulmuşoğlu, lütfen, önergeyle ilgili konuşur musunuz.

MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla) - Yasadayım, işte, orada… Başka bir tarafa gitmiyorum, buradayım.

Hükümet, yasayı hazırlarken doğru dürüst hazırlarsa, herkesi düşünürse, Karayollarına verip, Bayındırlık Bakanlığında tutup Afet İşlerini unutursa, Emniyete verip Millî İstihbarat Teşkilatını unutursa… Bunu saymakla biter mi?! Bunları evvelden getirseniz de, hazırlasınız da doğru dürüst yasayı, buraya geldiğinde… O önerge bu önerge diye, dünden beri, önergelerle sıkıştık kaldık, yasaya geçemiyoruz. 3 üncü maddeden 4 üncü maddeye geçemedik sevgili arkadaşlarım; yani, bu da mı muhalefetin kabahati? Eğer, bunu böyle düşünüyorsanız, yanlış yapıyorsunuz.

Ben biliyorum ki, bu arkadaşlarımın çoğunun, bu yasa hazırlanırken hiçbir kabahati yok, haberi bile yok, merak etmeyin! Bürokratlar getiriyor yasayı, Sayın Bakana geliyor "efendim, bunlar, böyle, böyle olacak" diyor. Sayın Bakan da ne yapsın, hepsini her dakika… Onun kafasında "bu memur var, bu yok" diye onu da düşünmeyebiliyor. Aslında düşünmesi lazım; bir bakan olmak kolay değil, devleti yönetmek kolay değil. Onun için, bürokrat, bakanın yanına gelirken, hazırol vaziyetinde gelmeli "bu bakana, ben bunu getirirsem, bu bakan, bunu gayet iyi biliyor, beni buradan geri çevirir" demesi lazım; ama, yasa öyle geliyor ki, yasanın hangi tarafından tutsanız boş.

Doğruysa, söyleyin arkadaşlarım, niye o zaman önerge veriyorsunuz?!. Önergeyi vermemizin sebebi nedir; yasalar hazırlanırken, temelde, eksik hazırlanıyor, eksik hazırlandıktan sonra… Benim, buradaki, milletvekili arkadaşlarım, gerek iktidarda gerek muhalefette; ben, onların hiçbirini ayrı görmüyorum; çünkü, onlar, burada, hepsi halkın temsilcisi, halkın lehine olan her türlü karara uyacaklarına da ben inanıyorum. Ama, gel gör ki, burada, yanlışı görmeye başlayınca, muhalefet -iktidar çarpışması başlıyor. Bu yanlış sevgili arkadaşlarım. Olan halka oluyor, olan millete oluyor; yani, vatandaş demiyor mu zannediyorsunuz siz, görmüyor mu bizi "kendileri rahat, bana 40 000 000 para verecekler, iki haftadır onun peşindeler, halen bir düzene koyamadılar" diyor. O vatandaş bizi izliyor.

Gelininiz, yasaları hazırlarken -iktidara, yine, sesleniyorum- doğru dürüst hazırlasınlar. Burada da, çok değişiklik olmasa, bu öneriler buraya gelmez, biz de, yasaları, buradan… Fikrimizi söyleriz muhalefet olarak, iktidar da fikrini söyler, yasalar, buradan, geçer; ama, böyle olmuyor.

Onun için, ben, izanınıza hitap etmek istiyorum, aklınıza, mantığınıza hitap etmek istiyorum; bir an evvel bu yasa çıksın, bu yasa için ümit bağlamış insanlarımız dolu.

Hepinize saygılar ve sevgiler sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kurtulmuşoğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 3 üncü maddesinin (d) bendinin (1) numaralı alt bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                        İrfan Gündüz (İstanbul) ve arkadaşları

"1- "A) Özel Hizmet Tazminatı" bölümünün (c) bendinin (1) numaralı alt bendinde yer alan "% 145'ine" ibaresi "% 168'ine" şeklinde değiştirilmiş ve aynı bendin sonuna aşağıdaki paragraf eklenmiştir.

"Teknik Hizmetler Sınıfına dahil kadrolarda bulunan personelden açık çalışma mahallerinde fiilen çalışanlara, bulundukları kadrolar esas alınmak suretiyle, çalışılan her gün için belirlenecek oranlarda ve üçer aylık dönemler itibariyle toplamı 60 puanı aşmayacak şekilde, dönem sonlarında ödenmek üzere ek özel hizmet tazminatı verilebilir."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Sayın Başkan, uygun görüşle takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bütün kamu kurumlarındaki mühendis ve diğer teknik personelin maaşlarında, kurum ayırımı yapılmaksızın dengeli bir artış yapılması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 3 üncü maddesinin (ı) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Eyüp Fatsa (Ordu) ve arkadaşları

"I) Ekli (IV) sayılı Makam Tazminatı Cetvelinin 8 inci sırasına aşağıdaki (d) bendi eklenmiştir.

"d) En az dört yıl süreli yükseköğrenim veren fakülte veya yüksekokulları bitirmiş, mesleğe özel yarışma sınavıyla girerek belirli süreli meslek içi eğitimden sonra özel bir yeterlik sınavında başarılı olmuş, birinci dereceli kadroya atanmış ve doğrudan belediye başkanı veya genel müdür adına teftiş, denetim ve inceleme yetkisine sahip büyükşehir belediyeleri ile bunlara bağlı genel müdürlük müfettişleri ve büyükşehir belediye sınırları içindeki ilçe belediyeleri müfettişleri 1.000"

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

SADULLAH ERGİN (Hatay) - Gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Üniversitelerin bazı yönetici kadrolarıyla, bazı kariyer uzman kadrolarında bulunanların malî haklarının, emsali diğer kariyer meslek mensuplarının malî haklarına yaklaştırılması yönünde Plan ve Bütçe Komisyonunda eklenen hükmün tasarıdan çıkarılması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önergeler doğrultusunda 3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 3 üncü madde kabul edilmiştir.

Sayın Kandoğan, Sayın Fatsa'nın şahsınıza sataşmasıyla ilgili dilekçeniz incelendi. Tutanakları getirttim, ben de sataşma olarak değerlendirdim; ancak, geçen oturum içerisinde karar yetersayısı istediğiniz için, oturum kapandığından dolayı Tüzük gereği söz veremiyorum.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4.- 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 63 üncü madde-sinin birinci fıkrasının (4) numaralı bendinde yer alan "Sendikalar Kanunu hükümlerine göre" ibaresi "Çalışanlar tarafından ilgili kanunlarına göre" şeklinde değiştirilmiştir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen, Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım.

Sayın Yıldırım buyurun.

Süreniz 10 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Şahsım adına da var Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Yıldırım, Anavatan Partisi Grubunun grup adına sözü var, onun için birleştiremeyeceğim.

Buyurun.

MEHMET YILDIRIM (Devamla) - Peki efendim, teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; eködeme almayan memurlarımıza, 40 000 000 + 40 000 000 ve daha az önce 3 üncü maddede verilen önergelerle, özel hizmet tazminatıyla ilgili, bugünkü ücret dengesinin düzenlemesiyle ilgili bir tasarıyı görüşüyoruz ve Cumhuriyet Halk Parti Grubu adına da söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, aldığım 4 üncü madde de "sendikalar" yerine "çalışanlar" hükmünü içermektedir. Bu tasarıya, bu maddeye Cumhuriyet Halk Parti Grubu adına katılmakla birlikte, desteklemekle birlikte, çalışanlar kimdir, bunu açmak istiyorum.

Kamu çalışanları kimdir; şu anda Maliye Bakanının sıralarında oturan Maliye çalışanları kamu çalışanıdır; defterdarlar kamu çalışanıdır; malmüdürleri, muhasebe müdürleri, vergi denetmenleri, orada çalışan memurlar kamu çalışanıdır; Karayollarında çalışan şantiyelerdeki kontrol mühendisleri, teknik elemanlar, teknikerler ve şube şefleri, baş mühendisler ve teknik hesaplardaki şube müdürleri ve orada çalışan teknik elemanlar, iktisat mezunu, lise mezunu 657'ye bağlı çalışanlar kamu çalışanıdır; kadastroda çalışanlar kamu çalışanıdır; emniyet güçlerinde çalışan polisimiz kamu çalışanıdır; Türk Silahlı Kuvvetlerinde çalışan, görev yapan jandarma başçavuşları, piyade ve bütün sınıflarda olan, teknik hizmetlerde çalışan astsubaylarımız kamu çalışanıdır; vatanı için, bayrağı için, toprağı için… 18 Mart Şehitler Gününde, bütün hepsini, şehitleri rahmetle anıyorum, doksanbir yıl öncekileri anıyorum; bugün, ülkemizin birliği için, bütünlüğü için canını veren polisimizi, jandarmamızı, askerimizi ve subayımızı, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir üyesi olarak rahmetle anıyorum, onların önünde saygıyla eğiliyorum. Bunlar kamu çalışanıdır.

Değerli arkadaşlar, bunlara 40 + 40 ve bir de özel tazminat veriyoruz. Az önce, bir Karayolları eski çalışanı olarak, bir eski başmühendis olarak arkadaşlarımdan bilgiler aldım. Eşitsizlik doruk noktada. Bakın, size somut olarak bildirmek istiyorum: Bir kamu kurumunda ücret alan bir teknik eleman, bir memur, bir başka kurumda farklı bir ücret alabiliyor. Bizim amacımız, bir sosyal dengeyi, bir ücret dengesini, devlet nizamı içerisinde bunlara eşit bir şekilde paylaştırmak; genel bütçeye aldığımız, vergilerle topladığımız kaynağı, çalışanlarımıza, ürettikleri hizmet karşılığında eşit bir şekilde dağıtmak. Ama, biz, onu mu yapıyoruz; hayır, onu gerçekleştiremiyoruz.

Değerli arkadaşlarım "Sayın Vekilim" diye belki hepinize gelen fakslarda, Kadastroda çalışan bir memur 650 YTL alırken, Demiryollarında 1 000 YTL, Maliye Bakanlığında 1 050 YTL, Devlet Hava Limanlarında 900 YTL, Malzeme Ofisinde 1 000 YTL, Sanayi Bakanlığında 1 000 YTL; bir şef 700 YTL alırken, Demiryollarında 1 210 YTL, Maliye Bakanlığında 1 100 YTL, Devlet Hava Limanlarında 1 100 YTL ve böyle devam etmektedir. Devlet Planlama Teşkilatında ise… Değerli arkadaşlar, elbette ki, planlamaya ihtiyacımız var. Maliye Bakanlığındaki bir uzman normal bir devlet memuru maaşı alırken, Devlet Planlama Teşkilatında, daha çok, gücü gücü yetene -oradaki siyasal iktidarı, böyle yasalar geldiği zaman- 6 kat maaş ikramiyesi alabiliyor. Bir eşitsizlik var, bir eşitsizlik doruk noktada. Bizim amacımız, buradaki eşitsizliği ortadan kaldırmak.

Bakın, imamlarla ilgili bir karar verdik; doğru yaptık, bu karar doğrudur; ama, eksiktir. 600-650 milyon para alan bir köy imamı, ücra bir noktada Türkiye'yi beklemektedir, köyü beklemektedir, Ezanı Muhammedî'yi her gün okumaktadır. Ona katkı vermek niye bizim görevimiz olmasın?! Onun sosyal yaşamını iyileştirmek niçin bizim görevimiz olmasın?! Ona ekgösterge vermek niçin bizim görevimiz olmasın?!

Bir polisimiz -üç gün, dört gün önce polislerimiz şehit oluyor- 100 000 000+100 000 000… Değerli arkadaşlar, eksiktir, fazlasını vermemiz lazım, daha ilerisini vermemiz lazım. Canını vermektedir ve teröre göğsünü siper etmektedir.

Bir askerimiz aynı noktadadır.

Değerli arkadaşlarım, memurlarımızı eşit bir noktaya getirmemiz lazım. Bakın, Kastamonu'dan, Tapu Kadastrodan bana mektuplar geliyor, fakslar geliyor "adaleti sağlayın, eşitliği sağlayın…"

Karayollarındaki bir mühendis ile Tapu Kadastrodaki bir mühendis aynı noktada değil, Maliye Bakanlığındaki bir mühendis aynı noktada değil, Devlet Planlama Teşkilatında çalışan bir mühendis aynı noktada değil -orada bir planlama yapıyor, uygulayan aynı noktada değil- Karayollarındaki aynı noktada değil, Devlet Su İşlerindeki aynı noktada değil, Millî Eğitim Bakanlığındaki aynı noktada değil…

Sayın Bakan, bu eködeme bir işe yaramayacak. 40+40 etti 80; maalesef, 80 etmiyor; çünkü, 40+ oniki ay, 480+ bir altı ay 40 daha 720 ediyor.

Bundan -arkadaşlarıma sordum, dedim ki- kaç lira elinize geçecek; evet, değerli arkadaşlar, Karayollarındaki bir mühendis arkadaşımın bugüne kadar aldığı maaşta, bir başmühendiste, Kastamonu'da görev yapan bir başmühendiste, karayolcu arkadaşımda 50,66 kuruş fark ediyor.

Ben Sayın Bakana burada soruyorum: Sayın Başbakan, Nasrullah Meydanına geldi seçimlerden önce, simit hesabı yaptı, bugün şeker ile makarna hesabı yapıyor. Sanıyorum, Cumhuriyet Halk Partisi Grubundan istifa ederek AK Parti Grubuna geçen Muharrem Ağabeyin bunda büyük payı, Eskiyapan'ın büyük payı olduğunu sanıyorum. Eskiyapan, AK Parti sıralarına girdiği zaman, Sayın Başbakan makarnayı iyi öğrenmiş. Ona başarılar diliyorum; ama, simit hesabında, çay ve simit hesabını yeniden yapmasını istiyorum. Bu 50 000 000 farkla, değerli arkadaşlar, arkadaşlarımız, bir simit, bir çay parasını, 30 gün bile, ailesiyle sağlayamıyorlar. Utanıyoruz diyorlar, utanıyoruz. Biz, artık, şoförlerimizle beraber bir şantiyeyi denetlemeye gittiğimiz zaman, yanımızda azık taşıyoruz diyorlar. Milyonlarca lira, trilyonlarca lira, yol yapmak için, duble yol yapmak için kaynak ayırdığımız o Karayolları çalışanlarını ve milyonlarca lira, dolar para ayırdığımız Devlet Su İşleri çalışanlarını ve dağda, taşta, mira sırtında, alet sırtında, o çalışan kadastro mühendislerimizi ve teknik elemanlarımızı korumamız ve kollamamız gerektiğini düşünüyorum. Değerli arkadaşlar, bir mühendis olarak, bir inşaat mühendisi olarak, Sayın Bakan, bunları yeterli görmüyorum.

Az önce, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun önergesiyle, özel tazminat zammı bütün teknik sınıfımıza geçmiştir, biz de destek verdik. Bu, 145, 168'e çıkarak, sayın Maliye çalışanlarına, ne kadar maaş artışı sağladığımızı ifade ettim, sordum…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Yıldırım, lütfen, toparlar mısınız.

Buyurun.

MEHMET YILDIRIM (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım, müsaadenizle.

… 150 000 000 civarında ifade etti; yani, 40 + 150 de ilave edersek, demek ki, yaklaşık 200 000 000'luk bir artış sağladık. Üniversitede okuyan bir çocuğun, olan bir çocuğun, lisede okuyan bir çocuğun azığını bile koyamadık.

Sayın Bakan, bütün Türkiye Halkı adına, 1 400 000, şu anda ekgösterge verdiğimiz 2 000 000 kamu çalışanı adına, bu Meclis, Cumhuriyet Halk Partisi, sonra doğurduğumuz yeni muhalefet partileri, Anavatan Partisi, halkın buraya koymadığı partilerle, biz, burada, Mecliste grup oluşturduk; bir kere, kendimize çekidüzen verelim; hem Cumhuriyet Halk Partisi vermeli hem de Adalet ve Kalkınma Partisi vermeli. Yeni bir personel yasasını... Komisyonlarda, aceleye getirmeden, çok iyi tartışarak, yeni bir personel reformunun Türkiye'nin gündemine getirilmesi lazım. Üç ay, beş ay, alt komisyonlar kurarak, bu kamu kurumları arasındaki dengesizliği ortadan kaldıran bir yapısal değişimi getirmeliyiz diye düşünüyorum.

Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yıldırım.

Madde üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına söz isteyen, Ankara Milletvekili Sayın Muzaffer Kurtulmuşoğlu; buyurun.

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Başkan, sayın milletvekili arkadaşlarım; sözlerime başlamadan önce, 14 Mart Tıp Haftası dolayısıyla, tüm Türk hekimlerinin ve sağlık personelinin tıp bayramını kutluyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yeni bir çağın başlangıcında ülkemizin dünyayla entegrasyonu kaçınılmazdır. Kişi başına düşen millî geliri oldukça yüksek olan Avrupa'yla yakınlaşmamız ve hatta Avrupa Birliğine aday ülke olmamız önemli bir gelişmedir.

İşsizlik, toplumsal bir işkencedir hem de bir insana yapılabilecek en acımasız işkencedir. Halkımızın, bu işkencenin hangi boyutta olduğu hakkında, doğru bilgilendirilmesi gerekiyor. Doğru bilgilendirme, ülke yöneticileri ve politika oluşturucuları açısından da yaşamsal önemdedir.

Bize göre, bugün yaklaşık 9 000 000 insan işsiz. 9,6 milyon diyeyim, Sayın Başbakanın tabiriyle; 9,7 iken 9,6'ya indiğini söyledi Sayın Başbakan işsizliğin, ülkemizde. Bu ülkede 19 000 000'a yakın insan yoksulluk sınırında; 1,5 milyona yakın insan açlık sınırında. Tabiî, bunların içinde 1,5-2 milyona yakın insan da devlet memuru olarak, onları da katarsak, 3 000 000'a yakın insan açlık sınırı altında. Biz, günlerdir burada tartışıyoruz, günlerdir memura 40 000 000+40 000 000 maaş vereceğiz diyoruz ve bunu söylediğimizde de, iktidardan aldığımız laf, memura biz verdik. Ne verdiniz; enflasyon oranında yüzde 2,5 zam verdik. Çok doğru. Birinci altı ayda yüzde 2,5, ikinci altı ayda yine yüzde 2,5. Ne kadar güzel; ye ye bitmez! Fakat, pazara çıktığımızda, çarşıya uğradığımızda, bu enflasyon sanki hiç oralara uğramamış. Memura 40 000 000 para veriyorsun, o memur pazara gittiğinde, onbeş günde, bu verdiğin parayı enflasyon götürüyor.

Tabiî ki, devlet, olanakları imkânında bu maaşları düzeltecek. Kolay değil; ama, devlet olmanın bir vazifesi vardır, bir güçlüğü vardır tabiî; devlet olmak budur. Devlet, halkını, refah içinde yaşatmak mecburiyetinde. Ama, memura vermezsen, işçiye vermezsen, çiftçiye vermezsen, esnaf nasıl geçinecek?! Bunların hepsi birbirine bağlı, birbirinden kopmaz şeyler. Bu arada, çiftçiye yok, memura yok, işçiye yok, emekliye yok, dul ve yetime yok; ama, makroekonomi Türkiye'de çok güzel, güzel. Mikroekonomiye ne oldu?! Hani ne oldu enflasyonu düşürdük?! Doğru, enflasyon düştü; kâğıt üzerinde; ama, pazarda düşmedi. Enflasyon düşseydi, benim halkımın cebinde, benim memurumun cebinde, benim işçimin cebinde para olurdu; para yok. Ha, demek ki, demek ki şu var: İktidar, bunu yaparken, yatırımlar yapmak mecburiyetinde, istihdam etmek mecburiyetinde, işsizlere iş bulmak mecburiyetinde. Bu, devletin işi, bu benim işim değil. Hele, Sayın Kemal Unakıtan Beyin, Sayın Bakanın söylediği gibi, yavru muhalefetin hiç işi değil onun tabirine göre; ama, benim bir özelliğim var; ben, hem eksikleri söyleyeceğim, eksikleri yapana kadar da buradan takip edeceğim; çünkü, hepimiz bu gemideyiz; bu gemi su aldığında, hiç kimse bu gemiden kurtulamaz.

Sevgili arkadaşlarım, bakınız, hep söyleriz ya, insanları açlıkla terbiye etmek çok zordur, çok zor; etmemek lazım. "Ya, tabiî ki edeceğiz; biz bir şey bulduk da mı vermedik" diyor; yani, imkânlarımız olsa vermeyecek miyiz… Doğrudur; ama, imkân yaratmak da iktidarın görevi, benim değil ki!

ALİ İHSAN MERDANOĞLU (Diyarbakır) - Yol gösterin!

MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla) - Yol gösteriyorum. Sanayie önem veriniz…

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Ağır sanayii…

MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla) - Ağır sanayie önem veriniz; sanayiin büyüğü küçüğü yoktur, ona önem veriniz; işsizliği önleyiniz, ekmek veriniz, aş veriniz. O da iktidarın görevi, benim değil! Ama, yapamıyorsanız, halk, size, bunu yarın gösterir sevgili arkadaşlarım. Biz gelebiliriz, haberiniz olsun; bunların çaresini söylüyorum.

MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - Sizden devraldık, sizden.

MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla) - Sevgili arkadaşlarım…

BAŞKAN - Sayın Çerçi, niye hatibin sözüne müdahale ediyorsunuz?!

MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - Onlardan devraldık Sayın Başkanım.

MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla) - Şunu söylüyorum: Elbette ki, her şey bugünkü iktidarın kabahati değil, geçmişlerin de var. İşte, o geçmişler de bugün burada yok, onun yerine siz varsınız. Geliniz, bu halk bizim olduğuna göre, biz de bu halkın bir parçası olduğumuza göre, halkımıza hizmet edelim; iktidarların da bu görevidir. Biz de muhalefet olarak yol göstereceğiz.

Tarıma önem verirseniz, çiftçiye önem verirseniz, işçiye önem verirseniz, memura önem verirseniz; memuru, işçiyi ve çiftçiyi aç bırakmazsanız, tekrar buraya gelebilirsiniz; ama, bunları yapmazsanız, yarın, burada, sizlerin olduğu yerde, eskiden olanların yok olduğu gibi, sizler de olmayabilirsiniz. Ben, onu da istemiyorum, merak etmeyin; çünkü, sizlerle birlikte burada gayet güzel, siz muhalefet olursunuz, biz iktidar oluruz, devam ederiz. Gerçi, bu, size fazla şey vermiyor, acı geliyor; ama, bunlar bir gerçektir; çünkü, bu Meclisten çok iktidarlar geldi geçti. Onun için, bu memuru… Bakınız, bu memur maaşlarını söylüyorum… Anavatan Partisi Grubu olarak, bu maddeden sonra gerekirse konuşmayacağız; siz de bu önergeleri devamlı getirmeyiniz, bir an evvel bu yasa bitsin.

SADULLAH ERGİN (Hatay) - Başka yok…

MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla) - Bu önergeleri bitirin burada, bu yasa bugün çıksın burada.

ALİ İHSAN MERDANOĞLU (Diyarbakır) -  Tamam, çıkaralım…

MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla) - Biz aldık, biz geç çıkarmayacağız, siz de burada, gelip bu 40 000 000… Ben beğenmeyebilirim, sen beğenmeyebilirsin; ama, vatandaşın o 40 000 000'a ihtiyacı var, o 40 000 000'ı istiyor. Bir an evvel… İki haftadır burada bu konuşuluyor, ayıp değil mi kocaman bir Meclise! Bir şey de verseniz neyse, vermiyorsunuz da, verdiğiniz bir şey de yok. O zaman, bir an evvel bu yasayı bitirin; halk bekliyor, vatandaş bekliyor, daha iyisini bekliyor, daha iyisini yapacak diye bekliyor. Bunu da öneriyorum, daha iyisini yapın; yapmazsanız da, halk, hani çare diyorsunuz ya… Biz geldiğimizde iktidara, o çareyi de biz bulacağız onlara diyorum.

Hepinize saygılar ve sevgiler sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kurtulmuşoğlu.

Madde üzerinde, şahsı adına söz isteyen Burdur Milletvekili Sayın Bayram Özçelik; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 1103 sıra sayılı kanun tasarısı üzerinde, şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

AK Parti Hükümeti olarak, göreve geldiğimiz günden bu tarafa, memurlarımızı ve emeklilerimizi enflasyona ezdirmedik. Enflasyon oranları üzerinde maaş artışları yaparak, alım gücü imkânları seviyesi yükseltildi. En düşük memur maaşı 328 YTL'den 608 YTL'ye çıkarılmıştır. Bu maaş artış oranı, en düşük memur maaşında yüzde 85 oranında gerçekleşmiştir. 2002 yılında, en düşük memur maaşıyla 128 litre ayçiçeği yağı, 17 adet mutfak tüpü, 100 kilogram beyazpeynir alınmaktayken, 2005 yılında, aynı memur maaşıyla, 21 adet mutfak tüpü, 200 litre ayçiçeği yağı, 120 kilogram beyazpeynir alınabilmektedir. Hem maaş artışı hem de ekonomimizin rayına oturmasıyla, enflasyon oranının düşmesiyle ülkemizde çalışanlar ve emekli olanların alım güçleri artmıştır.

İktidarımızın ilk aylarında, mağdur durumda bulunan emeklilerimize 75 ve 100 YTL seyyanen artışlarla maaş artışları sağlanmış ve grup toplantımızda da, Emekli Sendikaları Başkanı gelerek, grubumuza teşekkür etmiştir.

Muhalefete mensup milletvekili arkadaşlarımız "verilen hiçbir şey yok", "zam diye memuru kandırıyorsunuz", "memura 40 000 000 verelim mi vermeyelim mi" gibi birtakım ifadeler kullanarak, burada, aslında, çok çabuk, hızlı çıkarmamız gereken bir kanun tasarısını, bir noktada, istemeyerek de engellemeye çalışıyorlar.

Biraz önceki milletvekili saygıdeğer hocam "pazara çıktığımızda bu enflasyon hiç pazara uğramamış" ifadesini kullandı.

Sayın Hocam, ben, şimdi, sizlere rakamlar vereceğim; isterseniz not alın, isterseniz daha sonraki tutanaklardan alabilirsiniz.

Eğer enflasyonla mücadelede başarılı olmamış olsaydık, 2003, 2004 ve 2005 yıllarında 2 haneli yüksek artış oranlarına şahit olacaktık ve bugün olan fiyatların çok üzerinde fiyatlar karşımıza çıkacaktı. 2002 yılında artışın devam etmesi durumunda, fiyatların nereye ulaşacağını size örneklerle vermek istiyorum.

Pirinç: 2002 yılında, önceki yıla göre yüzde 41 oranında artmış. Eğer yüzde 41 oranında artışla devam etmiş olsaydı, bugünkü pirincin fiyatı 2,64 YTL, eğer artış devam etmiş olsaydı 4,960 YTL olacaktı. 

Koyun eti: 2002 yılında, bir önceki yıla göre yüzde 53 oranında artmış. Eğer artış aynı şekilde devam etseydi, bugün 11 530 000 TL olan koyun eti fiyatı 23 370 000 lira olacaktı.

Zeytinyağı…

MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Ama, burada fiyatlar çok yüksek!

BAŞKAN - Sayın Özçelik, lütfen, maddeyle ilgili konuşur musunuz.

MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Ankara'ya gel Bayram!

AHMET SIRRI ÖZBEK (İstanbul) - Sen hiç kasaba gitmiyor musun?!

BAYRAM ÖZÇELİK (Devamla) - Zeytinyağı: 2002 yılında, bir önceki yıla göre -dikkatinizi çekiyorum- 2002 yılında zeytinyağındaki artış oranı yüzde 78 oranında. Eğer, bu enflasyonla mücadele olmasaydı, bugün, 8 800 000 lira olan bir litrelik zeytinyağının fiyatı 32 200 000 lira olacaktı.

Süt: 2002 yılında, bir önceki yıla göre yüzde 45 oranında artmıştır. Eğer, artış aynı hızla devam etseydi, bugün, 1 550 000 lira olan sütün fiyatı 3 550 000 lira olacaktı.

Elma: 2002 yılında, bir önceki yıla göre yüzde 106 oranında artmış. Elmanın fiyatı bugün 1 800 000 lira; artış yüzde 106 şeklinde devam etseydi, 10 490 000 lira olacaktı.

Bu göstergelerin de ifade ettiği gibi, Türkiye, AK Parti İktidarı döneminde, enflasyonla mücadelede tartışmasız bir başarı sağlamıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Özçelik, buyurun.

BAYRAM ÖZÇELİK (Devamla) - Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özçelik.

Madde üzerinde, şahsı adına söz isteyen Agâh Kafkas, Çorum Milletvekili?.. Yok.

Mehmet Yıldırım, Kastamonu Milletvekili.

Buyurun Sayın Yıldırım.

MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 4 üncü madde üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu 4 üncü maddeye geçmeden, 3 üncü maddenin kabulü sırasında, komisyonda kabul ettiğimiz, dün akşam, Bakanın, ne düşündü bilemiyoruz, bir vahiy mi geldi, belli değil; nereden bir telkin aldı; bilmekte zorluk çekiyoruz. Komisyonda, Cumhuriyet Halk Partisi ve Adalet ve Kalkınma Partisi üyelerinin oybirliğiyle kabul ettiği (g) maddesini Bakan olarak hemen çekiverdi. Hemen, o anda yoklama istedik, yeter karar sayısı istedik, bulunmadı. Sayın Bakan dedi ki: "Bu yasayı engelleyeceğiz." Yapma böyle, böyle bir şey olur mu?! "Tamam" dedi "ben kürsüye çıkacağım, bu maddeyi geri çekme evrakını, önergesini geri alacağım" dedi ve sonra, karar sayısını sağlayamadık dün akşam ve bugün, Sayın Bakan yeniden ısrar etti ve (g) maddesi, bentten, yasadan çekildi.

(b) maddesinde ne yapıyor, ne getiriyor; genel hizmetlerde çalışan uzmanlarımızı ve cetvelde olan uzmanlarımızı, bu tasarının içinden (e) göstergelerini çekip aldı. Kimler bunlar? Değerli arkadaşlar, benim tabirimi caiz görün, bu devletin bekası için kurumlarda çalışan, genel müdürün talimatıyla, şube müdürü talimatıyla, orada, o kurumda çalışan, mesleğinde uzman arkadaşlar; yani, çalışanlar; bunları ekgösterge kapsamından çıkarıverdin Sayın Bakan. Ne için yaptın, buraya gel, açıkla desek; olmadı… Dedik ki, ben gittim, Sayın Bakan, dün akşam böyle yaptın, niye bunu yaptın? Ya, dedik ki, Haluk Koç, çık, senin önergeni AKP Grubu olarak reddedilsin, sen burada refüze ol gibi bir anlayış sergilendi; bunun için yaptık dedi.

Değerli arkadaşlar, bunlar, yanlış şeyler; bu, doğru değil, bu bakış açısı doğru değil. Bak, kimler var bunda: En az üç yıl süreli yükseköğrenim gören, fakülte-yüksekokulları bitirerek mesleğe özel yarışma sınavıyla giren, belli süreli meslekiçi eğitimden özel ve yeterlilik sınavı sonunda atanan devlet personel uzmanları; diyoruz ki, personel yasası çıkarın, bu tasarının, şunun iliğini ciciğini çıkarın, nerede ne var, kim, ne var; bunu, tasarıyı hazırlayın dediğimiz uzmanlar; evet, Maliye Bakanlığı, devlet bütçesini hazırlayan uzmanlar; Gelirler Genel Müdürlüğünün talimatını alıp, kurumunda, servisinde çalışan uzman arkadaşlar; sosyal güvenlik uzmanları, çalışma uzmanları, yurtdışı hizmet uzmanları, il sağlığı, iş güvenliği uzmanları, çalışma ve sosyal güvenlik uzmanları, malî suçları araştırma uzmanları, devlet muhasebe uzmanları, devlet gelir uzmanları, devlet malları uzmanları, gelir uzmanları, millî emlak uzmanları, vergi istihbarat uzmanları, maliye uzmanı, bakanlık ve bağlı kuruluşların Avrupa Birliği uzmanları, İçişleri Bakanlığı planlama uzmanları, çevre-orman uzmanları, özürlü uzmanı, sosyal yardım uzmanı, aile-sosyal araştırma uzmanları, kadının statüsü uzmanları, Bağ-Kur denetmenleri, kültür-turizm uzmanları, tüketici-rekabet uzmanları, denizcilik uzmanları ve teknik yardımlar diye devam ediyor. Değerli arkadaşlar, bunu çıkardık. Doğru yapılmamıştır, doğru değildir, yanlış yapılmıştır. Sayın Bakan komisyona kazık atmıştır. Komisyonda kabul ettiğini, burada bir gargaraya getirerek, Adalet ve Kalkınma Partisini de, ya, dün beni gensoruda akladınız, destek verdiniz, şimdi burada da benim kararım, katılmak istediğim kararın lehine bir baskı uygulamıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Yıldırım, lütfen, toparlar mısınız.

Ayrıca, biraz önceki Sayın Bakanın komisyonla ilgili kullandığınız kelimeyi düzeltir misiniz Sayın Yıldırım, lütfen…

MEHMET YILDIRIM (Devamla) - Sayın Bakan, hani herkesin, bir yiğidin bir yoğurt yiyişi var; ben de halkın dilini kullandım. Eğer, yanlışsa düzeltiyorum; kandırmıştır. Yani, kandırmıştır, bu şekilde yapmıştır. Doğru bulmadık. Adalet ve Kalkınma Partisinin değerli milletvekili arkadaşlarımın hepsinin gözüne bakıyorum; o önergeye kerhen oy vermiştir.

Yüce Meclisi  saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yıldırım.

Madde üzerinde 10 dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.

Sayın Amber, buyurun.

ZÜHEYİR AMBER (Hatay) - Sayın Maliye Bakanına 4 tane sorum var.

1- Altı aydır basında yer alan, hatta, zaman zaman öğretmenlere "müjde" diye sunduğunuz ve artık, herkeste, öğretmenlere her gün zam verildiği kanısına yol açtığınız ekders ücretleri ülke genelinde kaç öğretmeni etkilemektedir?

Sizce, bu tasarı yasalaşırsa, gerçekten, bütün öğretmenler bu durumdan hangi oranda yararlanacak?

2- Türkiye genelinde 2005 yılı mart ayında Millî Eğitim Bakanlığına bağlı okullarda görev yapan idareci ve öğretmenlere toplam ödenen ekders ücreti ne kadardır?

Bu yasa tasarısı yasalaştıktan sonra, 2006 Mart ayı sonu itibariyle, yine Millî Eğitim Bakanlığına bağlı okullarda görev yapan idareci ve öğretmenlere toplam ne kadar ödeme yapılacaktır? Bu rakamlar gösterecek ki, aslında, siz, öğretmenlerin ekders ücretlerine zam yapma yerine, ellerindeki kazanılmış haklarını da geriye götürmüş olmayacak mısınız?

3- Öğretmen, 1 saatlik ekders ücretiyle ekmekarası döner yiyebilir mi?

4- Bu tasarıyla öğretmenlerin maaş karşılığı gireceği zorunlu ders saati düşünüldüğü gibi 20 saate çıkartılırsa, acaba, ekders ücreti alabilecek öğretmen olacak mı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Amber.

Sayın Şahin?..

Sayın Özcan?..

Sayın Özkan, buyurun.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakana sormak istiyorum.

Birkısım vatandaşımız, emniyet müdürlüklerinde teknisyen yardımcısı olarak çalışmaktadır. Teşkilatın en zor işlerinde teknisyen yardımcıları görev yapmaktadır. Bunlar, polisevlerinde geceli gündüzlü, bekçi arkadaşlarla beraber nöbet tutarlar; resmî tatilleri yoktur, bayramlara sevinemezler; çünkü, görevdediler. Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde çalışan teknisyen yardımcılarını, verilen bu eködemeden yararlandırmayı düşünüyor musunuz?

Polis kardeşlerimiz ve bekçi kardeşlerimiz bu yasadan yararlanırken, teknisyen yardımcılarının ayrı tutulmasını nasıl açıklayacaksınız? Bu konuda bir düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özkan.

Sayın Kart...

ATİLLA KART (Konya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakana şu soruyu yöneltiyorum:

Burada kamu görevlilerinin eködemeleriyle ilgili bir tasarıyı tartışıyoruz. Görünürde adalet ve hakkaniyeti sağlamaya çalışıyoruz, mevcut eşitsizlikleri gidermeye çalışıyoruz; ama, maalesef, gerek komisyon aşaması gerek Genel Kurul aşamasında yeni eşitsizliklere, yeni adaletsizliklere yol açıldığını görüyoruz. Bunun en kapsamlı örneğini de özelleştirmeler sonucunda mağdur olan ve 657 sayılı Yasanın 4/C uygulamasıyla kendilerine istihdam yaratılmaya çalışılan özelleştirme mağdurlarıyla ilgili uygulamalarda görüyoruz. Özelleştirme mağdurlarıyla ilgili bu mağduriyeti, bunların giderilmesi konusundaki görüş ve önerilerimizi ilerleyen maddelerde anlatacağım; ama, bu aşamada, bu konuda, hükümet olarak, gelinen aşamada nasıl bir çalışma yapacaksınız?

BAŞKAN - Sayın Kart, lütfen, sorunuzu sorar mısınız.

ATİLLA KART (Konya) - Bu konuda kamuoyu çok büyük bir beklenti içinde. Kamuoyunun bu noktada bilgilendirilmesini talep ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kart.

Sayın Tütüncü...

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Teşekkür ederim Sayın Başkan. Aslında, Sayın Maliye Bakanının burada olmasını istiyordum ve ondan bu sorunun yanıtını bekliyordum. Aracılığınızla, soruyorum Sayın Devlet Bakanına.

Şimdi, efendim, Sayın Maliye Bakanımız, ocak ayında bütçenin onyedi yıl sonra ilk defa fazla verdiğini ilan ettiler.

Şimdi soruyorum: Bir aylık bütçe uygulamasına bakarak yılın tamamı için bir değerlendirme yapmak mümkün müdür? Öyle bir sunuldu ki, Türkiye'nin iki yakası, yıllardan sonra, onyedi yıl sonra bir araya geldi. Bu mümkün müdür? Eğer, mümkün ise, Türkiye'nin iki yakası bir araya geldiyse, bütçe fazla verdiğine göre, ikinci sorumu soruyorum: O zaman, neden memura bu yasayla daha fazla olanak sağlamıyoruz?

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tütüncü.

Soru sorma süresi tamamlanmıştır.

Sayın Bakan, buyurun.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

Değerli milletvekili arkadaşlarımızın sorularının bir bölümüne şimdi, bir bölümüne de yazılı cevap vereceğimizi hemen konuşmamın başında ifade etmek istiyorum.

Önce, şu açıklamayı yapmak durumundayım: Böyle bir kanun tasarısı, geçtiğimiz yılın ağustos ayında kamu görevlileri sendikaları ve bu sendikaların bağlı bulundukları konfederasyonlarla yapmış olduğumuz toplugörüşme sonucu varmış olduğumuz mutabakatın bir sonucudur. İlk defa, 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu çıktıktan sonra Hükümetimiz ile memurlarımız arasında bir toplugörüşme tutanağı tutmayı ve imzalamayı başardık; yani, memurlarımızla anlaştık. Onun sonucu olarak bu tasarı önünüze geldi.

Önce, yüzdelik artışı, biliyorsunuz, ocak ayında uyguladık. Şimdi, ocak ayının başından itibaren memurlarımıza -ki, bu 1 400 000 civarındaki memurumuzu ilgilendirir- denge tazminatı adı altında 40 + 40; yani, 80 000 000 lira 2006 yılında veriyoruz ki, bu, en düşük memurun 2006 yılında maaşında yüzde 21 oranında bir artış demektir. Ortalama, memurlarımızın maaşında da  yüzde 12,5 gibi bir artış demektir. 2006 yılı için enflasyon oranını yüzde 5 olarak öngören bütçe düşünüldüğünde, bu artış oranının enflasyonun ne kadar üstünde olduğunu da herhalde takdir edersiniz.

Kuşkusuz ki, memurlarımızın ve kamu çalışanlarının geçmiş yıllardaki ekonomik uygulamalar sonucu kayıpları vardır; bu kayıpları bir çırpıda telafi etmek mümkün değildir; adaletsizlikler, eşitsizlikler vardır. İşte biz, 40 + 40 denge tazminatı dediğimiz bu uygulamayla, eködeme alamayan memurlarımıza 2006 yılında bir miktar eködeme vermek suretiyle yukarıya çıkarıyoruz; ama, asıl eşitsizliği, Bakanlar Kuruluna iki defa sunduğumuz, 53 kamu kuruluşundan da yeni görüş ve öneriler geldiği için henüz Meclise sevk edemediğimiz yeni Kamu Personeli Kanunu Tasarısının malî ve sosyal haklar bölümüyle telafi etmeyi düşünüyoruz. O, ciddî bir yük getirecektir Maliyeye. Bu yükün bir kısmını, işte şimdi 40 + 40'la 2006 yılı bütçesiyle karşılıyoruz; ama, asıl önemli değişikliği 2007 yılı başından itibaren yapmak suretiyle bu eşitsizliği mümkün olduğu kadar ortadan kaldırmayı planlıyoruz. Arkadaşlarımız, haklı olarak, asıl bu sorunu düzeltecek olanın yeni bir kamu personeli kanunu olduğunu söylediler; son derece haklıdırlar. O nedenle, böylesine temel bir kanunu hemencecik, bir  çırpıda Meclise sevk etmek, takdir edersiniz ki, birtakım sorunlara da yol açabilir. En son, bize, 53 kamu kurum ve kuruluşundan görüşler geldi; bunların hepsini saygıdeğer buluyoruz. Onları da, ayrı ayrı, hazırladığımız metne dahil etmenin çalışmaları içerisindeyiz.

Tabiî, Sayın Amber bir soru sordular… Şimdi, ben, Devlet Personel Başkanlığı uzmanlarına  hesap ettirdim; ekders ücreti alacak bir öğretmenimiz, bu yasal düzenleme çıktıktan sonra ayda ekders ücreti olarak 88 YTL'lik bir artış elde etmiş olacak; yani, Türk parası cinsinden 88 000 000 lira gibi parasal böyle bir artış yapmış olacağız.

Ayrıca, Emniyet Genel Müdürlüğünde teknisyen yardımcıları var; bunlar, polislere, Emniyet mensuplarına yapılan bu iyileştirmeden yararlanamıyorlar denildi. Evet, burada yapılan, polis memurları, yani, Emniyet mensupları içindir. Teknisyen yardımcısı arkadaşlarımız tabiî ki başka bir kadrodadır. Burada kendileri yararlanamıyorlar, doğrudur; ama, daha sonra yapacağımız düzenlemelerde bu arkadaşlarımızın da, bu personelimizin de mutlaka durumlarını iyileştirmeyi, biraz önce yapmış olduğum açıklama paralelinde gerçekleştirmeyi planlıyoruz.

4/C'yle ilgili… Sayın Kart, 4/C kapsamında kamu kurum ve kuruluşlarında değerlendirdiğimiz personelin ne kadar ücret alacağı konusunu, Bakanlar Kurulu, biliyorsunuz, tayin ve tespit eder. Nitekim, özelleştirme sonucu emeklilik hakkını da elde edemediği için, iş de bulamadığı için mağdur olduğunu düşündüğümüz insanları, Hükümet olarak biz, kamu kurum ve kuruluşlarında değerlendirelim diye burada yasal düzeleme yaptık; siz de, eksik olmayın, destek verdiniz. Sanıyorum, şu anda 12 000 vatandaşımızı, özelleştirme sebebiyle emekli olamadığı için işsiz kalan insanı kamu kurum ve kuruluşlarında değerlendirdik. Bunların maaşlarıyla ilgili artışı, üstünden henüz daha bir yıl geçmedi, Bakanlar Kurulu kararıyla önümüzdeki süreçte yapacağız, yapmak durumundayız; çünkü, alım güçlerinin düşmemesi gerekir.

BAŞKAN - Sayın Bakan, süre tamamlandı.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Diğer sorulara, izin verirseniz yazılı olarak cevap vereyim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 4 üncü madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, birleşime 10 dakika ara veriyorum.

Kapanma saati : 17.09


ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 17.25

BAŞKAN : Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER : Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)

 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 76 ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

1103 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

4. - Değişik Adlar Altında İlave Ödemesi Bulunmayan Memurlara ve Sözleşmeli Personele Ek Ödeme Yapılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1171) (S. Sayısı: 1103) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

5 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 5.- a) 27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanununun ek 17 nci maddesinin (C) fıkrasının birinci paragrafında yer alan "% 35'ini" ibaresi "% 45'ini", son paragrafında yer alan "yarısını" ibaresi "2/3'ünü" şeklinde değiştirilmiştir.

b) 24/2/1983 tarihli ve 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununun;

1- 54 üncü maddesinin son fıkrasında yer alan "1000" rakamı "1500", "500" rakamı "750",

2- ekli (I) Sayılı Ek Gösterge Cetvelinin (c) sırasında yer alan "5800" ek gösterge rakamı "6400",

olarak değiştirilmiştir."

c) 23/7/2003 tarihli ve 4954 sayılı Türkiye Adalet Akademisi Kanununun 37 nci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "1750" rakamı "2000" şeklinde değiştirilmiştir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Tekirdağ Milletvekili Sayın Enis Tütüncü; buyurun.

Sayın Tütüncü, şahsınız adına da söz talebiniz var; ancak, Anavatan Partisi Grubu adına Sayın İbrahim Özdoğan söz istemiş olduğu için birleştiremiyoruz.

CHP GRUBU ADINA ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Görüşmekte olduğumuz yasa tasarısının 5 inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Maddenin içeriğine geçmeden önce, Sayın Maliye Bakanımızın yerine az önce oturan Sayın Devlet Bakanımızın, bu madde üzerinde ve yasanın geneli üzerinde memur sendikalarıyla tam anlamıyla bir uzlaşma olduğu sözü üzerine, bir düzeltme yapma ihtiyacını hissediyorum.

Evet, her ne kadar, tasarının genel gerekçesinde ilk kez bir mutabakat sağlandığından söz ediliyor olsa da, ne yazık ki, bazı sendikalar, memur sendikaları, bu yasa tasarısındaki görüşlere muhalefet şerhi vermişlerdir. Sayın Devlet Bakanımızın, bu nedenle, bu ifadesinin doğru olmadığını, yanlış olduğunu, gerçeği yansıtmadığını zabıtlara geçirmek istiyorum. Yineliyorum, hükümet ile kamu görevlileri sendikaları arasında yüzde yüz bir anlaşma, mutabakat gerçekleşmemiştir; bazı sendikalar karşı oy kullanmışlardır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslında, ben, Plan ve Bütçe Komisyonunda bu madde üzerinde konuşurken ve tasarının tümü üzerinde konuşurken, bu tasarıyı "sadaka zammı yasa tasarısı" olarak isimlendirmiştim. Şimdi…

RECEP GARİP (Adana) - Şu anda, bütün memurlarımız sizi dinliyor!..

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Sadaka zammı… "Sadaka zammı yasa tasarısı…" Maddelerin içeriğine girince, ne kadar haklı olduğumuz bir daha ortaya çıktı. Gerçekten, bu sadaka zammı, çok farklı bir şekilde de sunuluyor. Yani, bu sadaka zammı, AKP'ye özgü tüccar zihniyeti anlayışıyla, çok farklı bir şekilde de pazarlandığına tanık olduk. Bakınız, ilave ödemesi bulunmayan memurlara ve sözleşmeli personele ilk altı ayda 40 Yeni Türk Lirası, ikinci altı ayda ise bir 40 Yeni Türk Lirası daha verilerek 80 Yeni Türk Liralık bir ödeme yapılacağı iddia ediliyor. Öyle değil mi Sayın Başkan, değerli milletvekilleri?! 40+40=80. Tasarının geneli üzerinde arkadaşlarımız konuşurken dile getirdiler ve az önce Kastamonu Milletvekilimiz Sayın Yıldırım da konuşurken dile getirdiler; ama, ben biraz daha açıklıkla bunun 40+40=80 olmadığını burada dikkatlerinize sunmak istiyorum. İlk altı ayda 40 YTL, ikinci altı ayda ise bir 40 YTL daha verilerek 80 YTL'lik bir ödeme yapılmıyor. Neden yapılmıyor; çünkü, birinci altı ayda 40 YTL oniki ay için veriliyor, ikinci altı aydaki 40 YTL ise altı ay için veriliyor. Birinci altı ayda 480, ikinci altı ayda 240, eşittir 720. 12'ye bölerseniz eder 60. Yani, 40+40=80 değil, bu yasa tasarısına göre, 40+40=60! İşte, burada AKP'ye özgü tüccar zihniyetinin nasıl bir zihniyet olduğu burada bir defa daha sergileniyor. Nasıl bir zihniyet bu Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dürüst tüccar zihniyeti olmadığı açık.

Şimdi, bu 5 inci maddeyle, kapsamda olmayan personelin tali ödemelerinin kapsam dışında tutulması nedeniyle, 1 inci maddeyle verilen ilave ödemenin altında kalınmaması için bu maddede üç kategoride değişiklik yapılıyor. Birinci kategori, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yapan sivil memurların durumuyla ilgili; ikinci kategori, hâkimler ve savcıların durumlarıyla ilgili ve üçüncü kategori ise Adalet Akademisindeki personelle ilgili. Tali ödemeleri 1 inci maddeyle verilen eködeme düzeyine çıkarmak için, örneğin, Türk Silahlı Kuvvetlerindeki sivil personelin göstergeleri yüzde 35'ten yüzde 45'e çekiliyor. Şimdi, yüzde 35'in karşılığının tavanı 140 YTL idi. Bu oranın yüzde 35'ten yüzde 45'e çekilmesiyle tavan 180 YTL'ye çıkarılmış oluyor; yani, 40 YTL'lik bir artış…

Öte yandan, yine (a) fıkrasındaki "yarısı" ibaresinin "üçte 2" olarak değiştirilmesine gelince; burada da aynı mantıkla bir düzenleme yapılıyor ve askerî mahkemelerde çalışan sivil memurların durumu, sözüm ona, iyileştiriliyor. Böylece, Silahlı Kuvvetlerdeki sivil personelin tümü 40+40 düzeyine çıkarılmaya çalışılıyor. Az önce bunun, 40 YTL'lik bir ilave artışa tekabül ettiğini anlattım.

5 inci maddenin (b) fıkrası ise, hâkimler ve savcıların nöbet ücretleriyle ilgilidir. Hepimizin bildiği gibi, hâkimler ve savcılar, yirmidört saat görev yapmak durumundadırlar. Söz konusu personele aralık ayında nöbet ücreti verilmişti. Bu ücret, her gün için, büyük illerde 1 000 rakamı karşılığı 40 YTL civarındaydı. Şimdi, bu 40 YTL'yi 60'a çıkarıyoruz, 20 YTL…

Şimdi, ayda en fazla yedi gün nöbet ücreti alınabildiğine göre, hâkim ve savcılar ayda 60x7=420 YTL nöbet ücreti alacaklar demektir. Şu anda zaten 280 YTL alıyorlar, buna göre, bu yeni düzenlemeyle hâkim ve savcılara ayda en fazla 140 YTL'lik bir artış öngörülüyor. Güle güle harcasınlar.

Yine bu fıkranın 2 numaralı bendinde, birinci sınıfa yükselmiş olan hâkim ve savcıların ekgöstergesi 5 800'den 6 400'e çıkarılıyor. Böylece, onlara, bir bakıma onursal bir artış sağlanıyor ya da sağlandığı düşünülüyor. Ne kadardır bu onursal artış; düşünülen onursal artış 45 YTL. Eh, bunu da harcaya harcaya nasıl bitirecekler hâkimler, doğrusu merak ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son olarak 5 inci maddenin üçüncü fıkrasına geliyoruz. Burada, Adalet Akademisindeki personelle ilgili bir düzenleme yapılıyor. Bu personelin sayısı çok düşük; ama, AKP'nin mantığını yansıtması açısından ne kadar bir para sağlandığını, eködenek sağlandığını yansıtması açısından bu maddeyi de, izin verirseniz, açmak istiyorum. Söz konusu personel, 60 YTL ile 200 YTL arasında bir tali ödeme alıyor. 1 750 ekgösterge karşılığı 60 YTL'dir. Burada, 1 750 ekgösterge rakamı 2 000'e çıkarılıyor. Böylece ne oluyor; 60 YTL 80 YTL'ye yükseliyor; yani, 20 YTL'lik bir artış. Eh, Adalet Akademesindeki personele, herhalde bu 20 YTL'lik artış; yeter de artar bile!..

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'nin bir numaralı sorununun işsizlik, yoksulluk ve açlığın giderek yaygınlaşmakta olduğunu biliyoruz. Burada, AKP'den sözcü arkadaşımız kalktı, kendi zamanında; yani, AKP Hükümeti zamanında verilmiş olan…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Tütüncü, buyurun; lütfen, toparlayabilir misiniz.

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

AKP zamanında sağlanan maaş artışlarını zeytinle, ayçiçeği yağıyla, zeytinyağıyla ve peynirle karşılaştırdı, simitle karşılaştırdı.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bakınız, Türkiye, dünyanın en uzun ve en yüksek kronik enflasyonunu yaşamış bir ülke. Sizler, bu kronik enflasyonun tahribatını ortadan kaldırmak iddiasıyla oy istediniz ve iktidara geldiniz. Bu kronik enflasyon, yüzde 60 dolayında, yirmiiki yirmibeş yıl süren bu kronik enflasyon, hallaç pamuğu gibi attı; bütün, ekonominin, dengelerini attığı gibi, halkımızın tüketim yapısını değiştirdi. Bir hayal dünyasında yaşadı Türk insanımız, yaşatıldı. Tabiî ki, AKP'nin bunda suçu yok. Türk insanının bütçesinde olmayan bazı yeni gereksinmeler bu tüketim yapısında yer aldı; telefon yer aldı, televizyon yer aldı, yeni teknolojik devrimin kazanımları yer aldı.

Değerli arkadaşlarım, on yıl önce, onbeş yıl önce, kesinlikle bütçede olmayan birtakım maddeler, ihtiyaçlar aile bütçesinde yer aldı ve bunun için, lütfen, memura vermiş olduğunuz bu son derece yetersiz, sadaka kabilinden zamları, peynirdeki artışla, efendim, simitteki artışla, lütfen, karşılaştırmayın. Eğer bu şekilde devam ederseniz, zaten, halkımız, memurumuz, işçimiz, çiftçimiz -gerçekten, bıçak kemiğe dayanmış, kemiği de geçmiş, ilik akıyor- sizleri çok kötü bir şekilde cezalandırır ve cezalandıracaktır.

Bu duygu ve düşüncelerle -öyle sanıyorum Sayın Başkan, kişisel de söz alacağım- hepinizi sevgiyle ve saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tütüncü.

Madde üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına söz isteyen Erzurum Milletvekili İbrahim Özdoğan; buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 1103 sıra sayılı yasa tasarısı üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygı ve muhabbetle selamlıyorum.

Konuya geçmeden önce, iki gün evvel idrak ettiğimiz değerli doktorlarımızın tıp bayramını canıgönülden kutluyor, hepsine görevlerinde başarılar ve nice tıp bayramları diliyorum. Ayrıca, iki gün sonra idrak edeceğimiz şanlı Çanakkale savaşlarının yıldönümü münasebetiyle kahraman şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyor ve mekânlarının cennet olmasını diliyorum.

Değerli arkadaşlar, memurlarımız, gerçekten aç ve perişandır. Bu iktidar döneminde açlık ve perişanlığı daha çok artmıştır. 40 + 40 YTL şeklinde bir çerez parası dahi etmeyen bir ücreti vereceğimiz halde, maalesef, İktidar Partisinin koltuklarına bakıyoruz, bomboş duruyor. 357 kişilik İktidar Grubundan 50 sayın milletvekili bile bulunmamaktadır. Ben, bu durumu değerli halkımıza şikâyet ediyorum bu kürsüden. Neredeler bunlar? Ben, öyle zannediyorum ki, Sayın Başbakan, bir dahaki seçim döneminde, herhalde, sizi cezalandıracaktır. Bunu, bekleyin göreceksiniz, çoğunuz listelerde yer almayacaktır değerli arkadaşlar.

Değerli arkadaşlar, çerez parası dedik, 40 + 40 YTL; 1 kilo çerez bile alamazsınız. Arkadaşlar, devlet milletin ruhudur; dolayısıyla, devleti temsil eden memurlarımıza, mühendislerimize, doktorlarımıza, hâkimlerimize, savcılarımıza, öğretmenlerimize, polislerimize, aklımıza gelen bütün kamu personeline çok iyi ücret vermek durumundayız. Eğer, aralarında ücret dengesizliği olduğu takdirde, o memurdan gerekli verimi alamazsınız. Aynı ofiste çalışan iki memurdan birisi, masaları yan yana, farklı maaş alıyorsa, asla ve katiyetle bir verim alamayacaksınız, bunu söylemek istiyorum.

Türk Devletinin sembolü ve temsilcisi durumundaki memurlarımızı küçük düşürmeye hakkınız yoktur. Onların çocuklarını aşağılık kompleksine sokmaya hakkınız yoktur. Bugün memurlarımızın kahir ekseriyeti çocuklarına defter, kalem alamıyor, ayakkabı alamıyor, giysi alamıyor, doğru dürüst karınları doymuyor. Bunlar kimin sayesinde oldu; AK Parti Hükümetinin sayesinde oldu değerli arkadaşlar.

ÖNER ERGENÇ (Siirt) - Biraz insaf et İbrahim Bey!

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Çok insaflı konuşuyorum.

Değerli arkadaşlar, eğer, devlet memurları arasında adaletsizlik yaparsanız, devlet düzenini bozarsınız; bunu yapmaya, devlet düzenini bozmaya hiç hakkınız yoktur. Bizim insanımız ve memurumuz devletine sadakatle bağlıdır; fakat, bunu tahrik etmeye hükümet olarak sizin bir hakkınızın olduğunu zannetmiyorum. Neden; çünkü, bir atasözümüz vardır; eğer, devlet memurları arasında ayırımcılık yaparsanız -ki, yapıyorsunuz- "biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar." Bugün, maalesef, devlet memurları arasında büyük ayrıcalıklar vardır değerli arkadaşlar.

Bugün, AK Partinin ekonomi yönetimi, maalesef -affınıza sığınarak söylüyorum- bir çarçur yönetimidir değerli arkadaşlar. Maliye Bakanlığının başında çok değerli Kemal Abimiz bulunmaktadır; maşallah, çocukları sayesinde de ünü bütün cihanı sarmıştır. Dolayısıyla, bu çarçur yönetimi, Sayın Maliye Bakanının eseri durumundadır.

Değerli arkadaşlar, bugün memurumuza baktığımız zaman, gerçekten memurumuz zekâtlık durumdadır. Hakikaten zekâtlık durumdadır. Şimdi rakamlara bakalım; açlık sınırı yaklaşık 650 YTL, yoksulluk sınırıysa 1 250 YTL civarındadır. Memurlarımızın kahir ekseriyeti ne kadar alıyor değerli arkadaşlar; 600, 700, 800… Demek ki, memurlarımız açlık sınırının altında yaşamaktadır. Bunları düzeltmek mecburiyetindeyiz. Nasıl düzelteceğiz; hortumculara giden paraları keseceğiz, yok fiyatına yaptığımız özelleştirmelerde daha kaliteli bir özelleştirme yaparak oradan gelen paraları memurumuza aktaracağız ve devletimizi, milletimizi sıkıntıdan kurtaracağız değerli arkadaşlar.

Bugün, öğretmenimiz sınıfına maalesef maddî problemleriyle girmektedir ve maddî problemlerine bağlı olarak manevî problemleriyle girmektedir. Üstelik de Öğretmenler Gününde polise coplatıyorsunuz. Bunu ne öğretmenlerimiz unuttu ne de halkımız unuttu. Orada coplananlar sadece Türk öğretmenleri değil, aynı zamanda, o öğretmenlerin öğrencileridir. Çünkü, öğrenciler, öğretmenleri model olarak alan yavrularımızdır. O ekranlarda göründüğü zaman, o çocuklarımız psikolojik travma geçirmiştir. Belki öğretmenin değeri o çocuklarımızın gözünde hırpalanmıştır. Bunu yapmaya hakkınız yoktur.

Polislerimize bakıyoruz, gerçekten, polislerimiz de büyük sıkıntı içerisindedir. Oniki saat çalışıyor, yirmidört saat çalışıyor, belki polislerimiz, karısı, çoluk çoluğu hasta olduğu zaman da onları hastaneye veya bir sağlık kuruluşuna götürme imkânı bulamıyor. Bu verdiğiniz ücretler gerçekten komik ücretler değerli arkadaşlar.

Değerli arkadaşlar, bunlar hep Sayın Maliye Bakanının başının altından çıkmaktadır. Sayın Maliye Bakanına biz burada, bütçe görüşmelerinde ikaz ettik. Bakın, yaşı 60'a gelmiştir. Hepimiz için söylüyorum, 60'a gelen bir insan ya 70 yaşar ya da yaşamaz. On yıl sonra ya varız ya yokuz. Şimdi, haksız rekabet, Sayın Maliye Bakanına soruyorum, haram değil mi?! Haksız rekabetle çocuklarınız zengin oldu. Ondan sonra televizyonlara çıkıyorsunuz, diyorsunuz ki...

BAŞKAN - Sayın Özdoğan…

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - "…ya, ne olmuş…"

BAŞKAN - Sayın Özdoğan…

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - "…çocuklarımız iki kutu yumurta sattı…"

BAŞKAN - Sayın Özdoğan…

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Böyle bir anlayış olur mu?! Vah benim yavrularım!

BAŞKAN - Sayın Özdoğan, lütfen, sataşmaya mahal vermeden maddeyle ilgili konuşur musunuz.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Arkadaşlar, haksız rekabetten doğan kazanç da, mideye indirilen cehennem ateşinden başka bir şey değildir; buradan tekrar uyarıyorum ben. (Anavatan Partisi ve CHP sıralarından alkışlar) Çünkü, Allah, gizli-aşikâr, her şeyi biliyor değerli arkadaşlar. Günah değil mi, yazık değil mi?!. Siz, belki, bu Meclis Genel Kurulunda, sayısal çoğunluğunuzla aklandınız; ama, ben öyle inanıyorum ki, AK Parti Grubundaki arkadaşlarımın yüzde 90'ına sevgim ve saygım var, hepsi dürüst arkadaşlar; ama, kerhen ve korkuyla, ret oyu vermişlerdir değerli arkadaşlar.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Neden korkacağız ki?!.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Bunu biliyoruz; çünkü, AK Parti Grubundan çıkan birkısım değerli milletvekili arkadaşlarımız, Sayın Maliye Bakanını televizyonlarda eleştirmişlerdir. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu! Hakikaten biz de şaşıp kalıyoruz.

Değerli arkadaşlar, şimdi, bizim yoksulluğumuzun ölçütü ne? 3 000 000 ton kömür dağıttınız; işte, bu, bir ölçüttür. Belki, bu arada, zenginlere de bu kömürü verdiniz, gelecek seçimlere yatırım yapmak üzere, rüşvet olarak verdiniz. Kimin malını kime veriyorsunuz değerli arkadaşlar?! Köylere kömür dağıtıyorsunuz. Bunların içerisinde zenginler de var.

YAHYA BAŞ (İstanbul) - Biz dağıtmıyoruz, kaymakamlar dağıtıyor.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Ondan sonra, kalkıp, masa başında, sahte anketler yapıyorsunuz. Bilmem Sayın Başbakanın dünürünün sahip olduğu bir gazete sahte bir anket yapıyor, onu da birkısım televizyonlarda yayınlıyor. Bozacının şahidi şıracı! Bunlar, yalan, gerçekdışı, masa başında hazırlanmıştır. (AK Parti sıralarından gürültüler)

İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Alakası yok…

YAHYA BAŞ (İstanbul) - Yalan yanlış konuşuyorsun!

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Sizin oylarınız yüzde 20'nin altında, yüzde 14,1. Yüzde 14,1 sizin oylarınız; Anavatan Partisinin de yüzde 22,5; buyurun, biraz yüreğiniz hoplasın. (AK Parti ve CHP sıralarından gülüşmeler)

Değerli arkadaşlar, bu kömür yardımı var ya, fakirlik ölçüsünde, sizin, AK Parti Hükümetinin bir rezaletinden başka bir şey değildir; bunu buradan söylemek istiyorum.

Ondan sonra, kartel medyasını doyuruyorsunuz ve Yüce İslam Dinini kullanan birkısım medyayı doyuruyorsunuz, etrafınıza alıyorsunuz. Sayın Başbakan, ondan sonra, çıkıyor, medyadan şikâyet ediyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YAHYA BAŞ (İstanbul) - Medyayı doyurmak Anavatanın geleneğidir.

BAŞKAN - Sayın Özdoğan, lütfen, toparlar mısınız.

Buyurun.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Arkadaşlar, yedirmeyin; kartel medyasına ve diğer medyaya, tüyü bitmemiş yetimin hakkını yedirmeyin. Allah bunu sizden soracak. Haramdır! Yazıktır! Günahtır! Bir gün, Allah'a hesap vereceksiniz!

Şimdi, buradan Sayın Maliye Bakanına seslenmek istiyorum. Bir yığın şaibe, üzerinde var. Üç defa hakkında gensoru önergesi verildi. Ey Maliye Bakanı, suç sende değil, seni orada tutan Başbakanda suç. Millete şikâyet ediyorum.

NAİL KAMACI (Antalya) - Duymuyor ki o…

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Dinlemiyor Sayın Bakan.

BAŞKAN - Sayın Özdoğan…

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Ondan sonra da, çıkıyorsunuz "millî gelir 5 000 doların üzerine çıktı" diyorsunuz.

NAİL KAMACI (Antalya) - Duymuyor İbrahim Bey, duymuyor o.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen…

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - "Atma Recep" derler atasözü olarak, "atma Recep" derler. Tamamen kuyruklu yalandır bu, değerli arkadaşlar. 5 000 dolara çıktıysa memurun maaşını neden artırmıyorsunuz 5 000 dolar hesabına göre? Çerez parası veriyorsunuz. Yazık ve günahtır. Biraz küçük doğrayın da kuşlar da yesin. Yazıklar olsun!

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Anavatan Partisi ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özdoğan.

Madde üzerinde, şahsı adına söz isteyen Bursa Milletvekili Altan Karapaşaoğlu; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan yasa tasarısının 5 inci maddesinde, şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi, saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

RECEP KORAL (İstanbul) - Gel, gel, kaçma!

ASIM AYKAN (Trabzon) - Nereye gidiyorsun ya?..

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) - Değerli arkadaşlar…

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Ben dadaşım, kaçmam.

BAŞKAN - Sayın Özdoğan, lütfen…

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Siz halktan kaçıyorsunuz.

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Kaçmak yok; kuştan korkan, darı ekmez.

BAŞKAN - Lütfen, sayın milletvekilleri…

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) - … görüşmekte olduğumuz 5 inci madde, kamuda çalışanların tazminatları, eködeme ve hizmet karşılıkları ve nöbet ücretleri gibi ücretlerinin 80 liranın altında kalması münasebetiyle, onlarla ilgili olarak tamamlayıcı nitelikte düzenlemeler silsilesi.

Buraya çıkan arkadaşlarımız maddeleri teker teker özellikle izah ettiler. Teker teker izahatları doğru; ama, yorumları yanlış.

Değerli arkadaşlar, bakın, bu maddenin düzenlemesinde, devletimize gelen yük, bütçemize gelen yük yaklaşık olarak 2 katrilyonun üzerindedir. Yani, Enis Bey, burada "sadaka kabilinden" dedi; iyi bir planlamacı olduğunu biliyorum, ama, herhalde bu bütçe içerisinden 2 katrilyonluk bir rakam, sadaka olarak nitelendirilemez. Bütçenin konumunu da kendileri çok iyi bilirler. Bu bütçe içerisinden bu kadar paranın, bu fedakârlığın yapılmış olması, elbette bu geçtiğimiz iki ay içerisinde bütçe performansının müspet olarak sonuçlanmış olmasının getirdiği bir sonuçtur aynı zamanda. Herhalde biraz sabredersek, bütçemizi denkleştirirsek tamamen, 2006 yılı sonunda denk bir bütçeyle karşılaşırsak, gelirlerimizin artması, harcamalarımızın azalması, bugüne kadar uyguladığımız politikaların devam  etmesi koşuluyla elbette bu ücretler, bu farklar çok daha  artırılacaktır.

Biz  bunun yeterli olduğu  kanaatinde değiliz; ama, bütçe imkânında ancak bunu bulmak mümkün. Ancak buraya kadar müsaade ediyor.

Şöyle düşünün: Cebinizde paranız yok, işçi çalıştırıyorsunuz "gel kardeşim, ben sana 1 milyar değil de 5 milyar vereceğim" diyorsunuz; ama, o işçi çalıştıktan sonra, o söz verdiğiniz 5 milyarı veremiyorsunuz. Bu, bir iş değil; bu,sadece insanları kandırmak anlamında bir şey olabilir. Biz, burada gerçekçi davranıyoruz. İmkânların elverdiği ölçüler içerisinde memurumuza, çalışanımıza birtakım ödemeler yapıyoruz. Daha önce arkadaşlarımız tekrar etti, bilmiyorum tekrara gerek var mı; ama, ben bir daha, şöyle, madde madde tekrarlayayım.

Mesela, Türk Silahlı Kuvvetlerinde çalışan sivil personel var. Bu sivil personelin ek tazminatlarının 80 liraya getirilmesi konusunda, yüzde 35 olan ödeme miktarı yüzde 45'e; yani, oran olarak bakarsanız yüzde 28,6 artırılmak suretiyle uygulanıyor.

(b) paragrafındaki, 1 inci maddedeki ise… Burada Hâkimler ve Savcılar Kanununda bir değişiklik yapılıyor. Hâkimlerle birlikte çalışan yardımcı personelle birlikte hâkimlerin ekücretleri, 7 gün çalışmak kaydıyla, koşuluyla, 40 lira olan ücretleri 60 liraya çıkarılıyor. Buradaki artış oranı da yüzde 50'dir.

Efendim, diğer personelle ilgili olarak, 20 lira olan ücretleri 30 liraya çıkarılıyor. Buradaki artış oranı da, adaletli bir şekilde, aynı miktardadır, aynı orandadır.

İkinci bentteki konu ise, yine, hâkimlerimizin, savcılarımızın… Biraz önce arkadaşımız "bir prestij ücreti" dedi. Evet, onlara değer verdiğimizin ifadesi olarak bir prestij ücretidir.

Az veren candan verir, çok veren maldan verir. Malımız varsa, inşallah, daha çok da veririz; dolayısıyla, küçümsenmemesi gereken rakamlardır bunlar. Bu devlet, bu millet, imkânları ölçüsünde, kendine hizmet edenlere, bir şeyler veriyor. Bunları küçümsemek, iktidarı küçümsemek adına bunları küçümsemek, millete karşı da duyulan -bence- biraz saygısızlık oluyor. Bu konuya da dikkat sarf etmemiz gerektiği kanaatini taşıyorum.

Değerli arkadaşlar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Karapaşaoğlu.

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) - Adalet Akademisinde çalışan insanlarla ilgili olarak da, aynı şekilde, 80 liraya ulaşacak şekilde bir düzenleme yapılıyor. Biraz önce ifade ettiğim gibi, bu düzenlemelerin devlete maliyeti 2 katrilyonun üzerindedir, altında değildir. Dolayısıyla, bu rakamı göz önünde tutup bu düzenlemeyi küçümsemek, bu düzenlemeyi gözardı etmek, bence, milletin yapmış olduğu fedakârlığı küçümsemek anlamına gelir; bunun doğru olmadığı kanaatindeyim. Arkadaşlarımızı bu konuda uyarmak benim bir görevimdir. Arkadaşlarımızın millete teşekkür etmesi lazım, milletin bütçesine teşekkür etmesi lazım. Hadi, hükümete teşekkür etmiyorsunuz; ama, milletin bütçesine teşekkür etmek lazım.

Bu duygu ve düşüncelerle, hepinizi saygıyla selamlıyorum ve bu düzenlemenin hayırlara vesile olmasını dileyerek, yenilerinin geleceğini ümit ederek, tekrar, sizlere selamlarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Karapaşaoğlu.

Madde üzerinde, şahsı adına söz isteyen Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Ali Bulut; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MEHMET ALİ BULUT (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Değişik Adlar Altında İlave Ödemesi Bulunmayan Memurlara ve Sözleşmeli Personele Ek Ödeme Yapılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 5 inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu tasarı, memurlara ve sözleşmeli personele yapılacak olan eködemeyle, kamu görevlilerinin malî ve sosyal haklarına ilişkin olarak nispî bir iyileştirmeyi kapsamaktadır. Söz konusu tasarıyla, imkânlar dahilinde, küçük de olsa, bir adımın atıldığı görülmektedir.

5 inci maddenin (a) bendinde belirtilen Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun ek 17  nci maddesinin (C) fıkrasının birinci paragrafında, Genelkurmay, Millî Savunma Bakanlığı, Kuvvet Komutanlıkları, Jandarma Genel Komutanlığı ile Sahil Güvenlik Komutanlığı kadrolarında bulunan, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi olarak görev yapan memurlara, en yüksek devlet memuru aylığının, ekgösterge dahil, brüt tutarından hesaplanan aylık ek özel hizmet tazminatı oranı yüzde 35'ten yüzde 45'e çıkarılmıştır.

Değerli milletvekilleri, 5 inci maddenin (b) bendiyle de, mesai saatleri dışında ve genel tatil günlerinde veya hafta sonu tatillerinde nöbet tutan adlî yargı hâkim, cumhuriyet başsavcısı, cumhuriyet başsavcı vekili ve cumhuriyet savcılarına ve adlî yargıda bunlarla birlikte nöbet tutan diğer adlî personele ödenmekte olan nöbet ücreti gösterge rakamları artırılmaktadır. Bu çerçevede, 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununun 54 üncü maddesiyle, daha önceden nöbet tutan adlî personelin il merkezleri ile nüfusu 100 000'den fazla olan ilçe merkezlerinde 1 000 olarak tespit edilen gösterge rakamı 1 500'e çıkarılmış ve nüfusu 100 000'den az olan yerler için uygulanan gösterge rakamı da 500'den 750'ye çıkarılmıştır. Böylece, yüzde 50'lik bir artış sağlanmıştır.

Değerli milletvekilleri, 5 inci maddenin (b) bendinin birinci fıkrasında, yine, birinci sınıfa ayrılmış, bu sınıfa ayrıldığı tarihten itibaren de meslekte üç yılını doldurmuş, Yargıtay ve Danıştay üyeliğine seçilme hakkını kazanmış birinci sınıf hâkim ve savcılara yönelik olarak ekgösterge de 5 800'den 6 400'e yükseltilmiştir.

Yine 5 inci maddenin (c) bendindeyse, Adalet Akademisi Kanununun 37 nci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan diğer idarî personelle ilgili olarak belirlenen 1 750 gösterge rakamı 2 000'e çıkarılarak, cüzî de olsa bir artış sağlanmıştır.

Yargı faaliyetlerinin en temel unsurlarından olan hâkimlik ve savcılık, kariyer meslek olması nedeniyle, teorik ve pratik bakımdan yoğun bir bilgi birikimini gerektirmektedir. Bu durum, malî ve özlük haklarının kanunla düzenlenmesinde, Anayasanın mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı ilkeleri göz önünde tutulmak suretiyle, hâkim ve savcıların aylık ve ödeneklerinin günün ekonomik koşullarına uygun duruma getirilerek faaliyetlerinin etkin bir biçimde sürdürülmesi, sonuçlandırılması, aylık ve ödeneklerinin cazip hale getirilmesi suretiyle, nitelikli ve yetkin kişilerin hâkimlik ve savcılık mesleğine özendirilmesiyle mümkündür.

29 Kasım 1985 tarihli Birleşmiş Milletler yargı bağımsızlığına dair temel prensipler özetle şöyledir: "Yargı bağımsızlığı devlet tarafından güvence altına alınır; yargı bağımsızlığına saygı göstermek ve gözetmek bütün kuruluşların görevidir.

Yargı organı, herhangi bir doğrudan veya dolaylı kısıtlama, etki, teşvik, baskı, tehditle müdahaleye maruz kalmaksızın, tarafsız bir biçimde karar vermelidir. Yargılama sürecinde usulsüz ve yetkisiz müdahale yapılamaz ve yargısal kararlar değişikliğe tabi tutulamaz.

Yargılama adil olmalı ve tarafların haklarına saygı gösterilmelidir. Yargılama için yeterli kaynağın ayrılması gerekmektedir."

Yine, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin 13 Ekim 1994 tarihli, 12 sayılı Tavsiye Kararında da, bireysel olarak hâkimlerin, genel olarak yargının rolünü geliştirici, bağımsızlık ve etkinliklerini güçlü kılıcı gereken tüm tedbirlerin alınması tavsiye edilmektedir. Yasama ve yürütme organı hâkimlerin bağımsızlığını sağlamalı ve hâkimlerin bağımsızlığını tehlikeye sokan hiçbir adım atılmamalıdır. Hüküm verme süreci içerisinde hâkimler bağımsız olmalı ve her türlü çevreden, her türlü nedenle, doğrudan veya dolaylı olarak gelebilecek müdahalelerden, tehditlerden, baskılardan, teşviklerden, uygunsuz etkilerden ve sınırlandırmalardan uzak biçimde hareket edebilmelidir. Hâkimleri bu şekilde etki altında bırakmayı amaçlayan kişilere karşı da kanunla yaptırımlar öngörülmelidir.

Hâkimler, vicdanlarına, maddî vakayı yorumlamalarına ve kanunun açık hükümlerine göre davalar hakkında tarafsız biçimde karar verme bakımından özgür olmalıdırlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Bulut, lütfen, toparlayabilir misiniz.

Buyurun.

MEHMET ALİ BULUT (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özetle, 5 inci maddeyle Türk Silahlı Kuvvetlerinde çalışan memurlarımıza, adlî yargı hâkim, savcı ve diğer personeline ve Türkiye Adalet Akademisi idarî personeline yapılan bu düzenleme ve iyileştirmeler, elbette, Türkiye'nin içinde bulunduğu şartlarda, imkânlar dahilinde yapılan iyileştirmelerdir. Bu iyileştirmeleri yeterli görmek elbette ki mümkün değildir.

Kamu çalışanlarımıza, eşitsizlikleri giderici, adil ve hak ettikleri insanca yaşam standartlarının üzerinde bir gelire sahip olmaları için yapılan bu düzenleme ve çalışmaları bir başlangıç olarak görüyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Kamu çalışanlarımıza hayırlı olmasını diliyorum.

Saygılarımla. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bulut.

Madde üzerinde 10 dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.

Sayın Özkan…

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Sayın Başkan, Sayın Karapaşaoğlu, konuşmasında, benim ismimi zikrederek, yanlış anlaşılmaya yol açan bir yorumda bulundu. Eğer izin verirseniz, bu konuda bir düzeltme yapmak istiyorum.

BAŞKAN - Ne söyledi de yanlış yorumda bulundu Sayın Tütüncü?

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Dedi ki: "Sayın Tütüncünün kendisi planlamacıdır, bunu bilmesi lazım" ve işte "2 katrilyon veriliyor, bu 2 katrilyonun ne olduğunu bilmesi lazım."

BAŞKAN - Sayın Tütüncü, tutanakları istiyorum, soru-cevap işleminden sonra değerlendiririz.

Sayın Özkan...

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Teşekkür ederim Sayın Başkan. Aracılığınızla Sayın Bakana sormak istiyorum:

Meslektaşlarım olan veteriner hekimler, veteriner sağlık teknisyenleri ve veteriner sağlık teknikerleri bu yasada unutulmuştur. İnsan sağlığına direkt katkıda bulunan, insan beslenmesinde en önemli faktör olan sağlıklı etin, sağlıklı yumurtanın, sağlıklı sütün üretiminde cansiparane çalışan meslektaşlarımızın bu yasadan yararlanmamasının nedeni nedir?

7 nci maddede, değişiklik önergelerimiz vardır. Sayın Bakandan, şimdiden, önergelerimize destek sözü istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özkan.

Sayın Gazalcı...

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Sayın Bakandan şu sorumun yanıtlanmasını diliyorum:

Şimdi, biraz önce, Sayın Mehmet Ali Şahin, öğretmenlerin ekders ücretlerinde aylık 88 000 000 lira artış olacağını söyledi. Ben, şimdi, öğretmenlerle konuştum. Zaten kendim de öğretmenlikten geliyorum. Ayda ders başına 1 500 000 lira bir artış var. Nasıl bu rakamı buldu, hesap edildi? Örneğin, kentte çalışan branş öğretmenlerine, bu, nasıl ortalama 88 000 000 liralık bir artış sağlayacak?

Bir de, yükseköğretimde bulunan öğretim elemanlarının ders ücretlerinde bir değişme yok, bir artış yok. Örneğin, net olarak, yükseköğretimde bulunan bir okutmanın eline 5 YTL ders ücreti geçiyor. Bir profesörün eline, yaklaşık, net 10 YTL geçiyor. Bunlar yeterli mi?

Bu yasa düzenlemesinde, tasarıda, yükseköğretim, ortaöğretim gibi bütün durumları düzelteceğinizi söylüyorsunuz. Bu 88 000 000'u nasıl bulduk? Birinci sorum bu.

İkinci sorum: Yükseköğretimde bulunan elemanların ders ücretlerinde bir artış var mı? Yoksa niçin? Biraz önce söylediğim 5 ve 10 YTL'yi yeterli buluyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gazalcı.

Sayın Özcan…

HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Sayın Başkan, Sayın Bakanımıza, infaz koruma memurları ve adliyede çalışan personele -güç koşullar altında çalıştıkları malum- bunların özlük hakları ve diğer tazminatlarıyla ilgili, kıdem tazminatlarıyla ilgili iyileştirme düşünüyor musunuz?

Diğer, ikinci bir sorum: Orman Bakanlığı çalışanları ve ziraat mühendisleri, artı, MİT mensupları, teknikerler ve İller Bankasında çalışan insanların özlük hakları ve kıdem tazminatlarıyla ilgili eködenek verilmesini düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özcan.

Sayın Tütüncü…

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Teşekkür ederim Sayın Başkan. Ben de, aracılığınızla, Sayın Bakana bir soru yönelteceğim.

Şimdi, bu yıl bütçede, hükümetimiz, 168 katrilyon YTL iç ve dışborç faizi ve taksiti ödeyecek. Bu 2 katrilyon, acaba, binde kaçına tekabül ediyor; bunun hesabını rica edeceğim.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Söylediğiniz rakam yanlış, o rakamı düzeltin.

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Evet…

Ya da şu şekilde söyleyeyim: Bu yıl hükümetimiz, ne kadar dışborç faizi ve taksiti ödeyecek -faiz ve taksit bir arada- ve bu yasayla katlanılan maliyet 2 katrilyon, acaba bunun binde kaçına ya da yüzde kaçına tekabül etmektedir?

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tütüncü.

Sayın Emek…

ATİLA EMEK (Antalya) - Sayın Başkan, teşekkür ederim. Sayın Bakana aracılığınızla sormak istiyorum:

Sayın Bakan, Diyanet Başkanlığına bağlı ve din hizmetlerinden sorumlu kadrolara verilen zam, aynı kuruma bağlı yardımcı hizmetlilerden esirgenmiştir. Hangi gerekçelerle yardımcı personel ve hizmetlilerden bu zam esirgenmiştir ve bu zamdan mahrum edilmişlerdir? Bir düzeltme yapmayı ve bu yardımcı personel ve hizmetlilere de zam yapmayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Emek.

Sayın Bakan, buyurun.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

Sayın Özkan'ın "veterinerler niye yararlanmıyor" diye bir sorusu oldu. Veterinerler buradan, 40+40'tan yararlanıyorlar. Yani, işte, öğretmenler için ekders ücreti falan, onlar için yapıldı. Bazı teknik personel için de ayrıca yapıldı; ama, veterinerler de hiç yararlanmıyor diye bir şey söz konusu değil; 40+40'tan yararlanıyorlar.

Sayın Gazalcı, yüksekokullarda veyahut da üniversitelerde okutman ve profesörlerin aldıkları ekders ücretleri ile öğretmenlerin aldıkları ekders ücretlerini mukayese ederek, "onlara da niye zam yapılmıyor" diye sordular. Okutman ve profesörler, şu zam yapılsa dahi, ekders ücretlerini öğretmenlerin üzerinde alıyorlar. Yani, arada bir fark var. İşte, siz de dediniz. Mesela, öğretmenlerin 5 olursa, okutmanların daha fazla. Profesörlerin 10 YTL dediniz. Arada fark var yani. O farkı…

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Bu tasarıda değişiyor mu bu Sayın Bakan?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Bu tasarıda değişmiyor. Bu tasarıda sadece öğretmenlerinki değişiyor; fakat, halihazırda onlarınki, yine arada bir mesafeyi koruyor; yani, daha da fazla onların aldıkları.

Tabiî, Orman Bakanlığının teknik elemanları da, bu teknik elemanlara sağlanan artıştan istifade ediyor; ama, tabiî, teknik eleman sınıfında olanlar istifade ediyor.

Yine, Sayın Tütüncü'nün dışborç faizi…

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - İç ve dışborç…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - İç ve dış, toplam faiz giderleri…

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Faiz ve taksit toplamı…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Biliyorsunuz, bütçede faiz giderleri var, taksitler değil orada.

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Tabiî; yani, toplam…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Biliyorsunuz, bizim 2006 bütçesindeki faiz giderleri 46 milyar YTL; ama, her sene bütçede gösterilen hedeflerin çok altında oluyor o faiz giderleri. Mesela, geçen sene, aşağı yukarı 10 katrilyon daha aşağıda bir ödememiz oldu, bu sene de 46; fakat, sene sonundaki performans ne olacak, ona da tekrar bir bakmamız lazım; çünkü, her sene, her ay, mesela ocak ayında veya şubat ayında, bizim hedef diye koyduğumuz faiz ödemelerinden daha düşük bir faiz ödemesi gerçekleştiriyoruz. Ekonominin istikrar ve güven ortamında olmasından dolayı, faizler bütçe hedeflerinin de altında gerçekleşiyor. Bu, iyi bir şey. Buraya ödediğimiz, toplamda… Bu getirdiğimiz tasarıyla toplam 2 katrilyonun üzerinde veya 2 milyar YTL'nin üzerinde bir yük geliyor bütçeye; yani, ilaveten, biz, bütçe olarak bu şeye katlanıyoruz. Dolayısıyla, bu yapılan, Sayın Altan Beyin de dediği gibi, yani bu kadar yüksek meblağ da, bazen konuşmalarda -ben de burada şahit oluyorum- sadaka falan gibi tabirler de pek uygun olmuyor. Tabiî, bu, onların yüzde kaçına tekabül eder; siz ona göre bir hesap yaparsanız; ama, aslolan, faiz ödemelerinde sene sonundaki rakamları almakta büyük yarar var; çünkü, faizlerimiz, her sene gittikçe düşüyor, bu sene de oldukça düşük bir faizle karşılaşacağız; ama, bizim niyetimiz, zaten onları daha da düşürmek, faiz yükünü, bu milletin üzerine yüklenmiş faiz kamburunu kaldırmak. O, Türkiye'nin önünü fevkalade açıyor. Zaten, bu yaptığımız tasarruflarla bile… Yatırımlar niye arttı? Biz geldiğimizde, ancak 6,5 milyar YTL yatırım yapılabildi; ama, şimdi, 15 milyar YTL'ye çıktı. Neden; işte bunlar düşürüldü de onun için; yani, halkın üzerindeki, milletin üzerindeki o borç yükü düştü.

BAŞKAN - Sayın Bakan, süre tamamlanmıştır.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Peki.

Yalnız, yardımcı hizmetlerle ilgili bir şey var. Yardımcı hizmetler… Başka yerlere de vermedik. Yani, Millî Eğitimin yardımcı hizmetinin olmadı, diğerinin de yardımcı hizmetinin olmadı, falan yerin yardımcı hizmetlerine verdim dediğimiz zaman, dengesizlik meydana gelecek, adaletsiz bir durum meydana gelecek. Onun için, orada o, adaleti ve dengeyi sağlamak için yapılmıştır.

Saygıyla arz olunur.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - İnfaz koruma memurları ve MİT memurları var mı?

BAŞKAN - Soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.

Sayın Tütüncü, tutanakları getirttim.

Sayın Karapaşaoğlu "Enis Bey, burada 'sadaka kabilinde' dedi. İyi bir planlamacı olduğunu biliyorum; ama, herhalde, bu bütçe içerisinde 2 katrilyonluk bir rakam sadaka olarak nitelendirilemez. Bütçenin konumunu da kendileri çok iyi bilirler." Bu konuşmanın muhtevasından herhangi bir sataşma olmadığı kanaatindeyim; onun için söz veremiyorum.

Madde üzerinde 2 adet önerge vardır; önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık derecelerine göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 5 inci maddesinin (a) fıkrasına, "%45'ini," ibaresinden sonra gelmek üzere "ikinci paragrafında yer alan '100 kişiyi' ibaresi '200 kişiyi', ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                       

İrfan Gündüz

Recep Garip

Mehmet Sarı

 

 

İstanbul

Adana

Osmaniye

 

Nusret Bayraktar

 

Yahya Baş

 

İstanbul

 

İstanbul

BAŞKAN - İkinci ve aykırı önergeyi okutup, işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1103 sıra sayılı Değişik Adlar Altında İlave Ödemesi Bulunmayan Memurlara ve Sözleşmeli Personele Ek Ödeme Yapılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 5 inci maddesinin (a) fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesi arz ve teklif olunur.

                       

Haluk Koç

Ali Topuz

V. Haşim Oral

 

 

Samsun

İstanbul

Denizli

 

Kemal Kılıçdaroğlu

Mustafa Gazalcı

Enis Tütüncü

 

İstanbul

Denizli

Tekirdağ

 

Halil Tiryaki

Mehmet Mesut Özakcan

Atilla Kart

 

Kırıkkale

Aydın

Konya

 

Mehmet Yıldırım

Hasan Ören

Gürol Ergin

 

Kastamonu

Manisa

Muğla

 

 

İsmet Atalay

 

 

 

İstanbul

 

a) 27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun ek 17 nci maddesinin (C) fıkrasının birinci paragrafında yer alan "%35'ini" ibaresi "%60'ını", son paragrafında yer alan "yarısını" ibaresi "2/3'ünü" şeklinde değiştirilmiştir."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Koç, gerekçeyi mi okutayım?

HALUK KOÇ (Samsun) - Konuşacağım efendim.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Koç.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; verdiğimiz önergenin gerekçesini açıklamak üzere söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu maddede, Türk Silahlı Kuvvetlerinin insan gücü yapısı içerisinde önemli bir yer tutan, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi personelin temin, yetiştirme, istihdam ve motivasyon işlemleri açısından arzu edilen nitelikte etkin bir konuma sahip olmaları amacıyla hazırlanan tasarıyla, Türk Silahlı Kuvvetleri kadrolarında görevli devlet memurlarına, bir defaya mahsus olmak üzere 10 puanlık bir artış öngörülüyor.

Şimdi, aynı tasarıyla, kamuda görev yapan pek çok memur için, Ocak 2006'da 40, Temmuz 2006'da da 40 YTL olmak üzere, toplam 80 YTL artış getirilmesi, bunun yanında din görevlileri ve Emniyet mensupları için ise 25 puanlık artış getirilmesi, demin bahsettiğim, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yapan pek çok memur için bir eşitsizlik yaratıyor. Gerçi, bu yasanın… Yani, bu açıdan, buradaki arkadaşlarımızın sorunlarını düzeltmeye dönük bir önergedir. Gerçi, Sayın Maliye Bakanı muhalefetten gelen her türlü önergeye peşinen "katılmıyoruz" yanıtını vereceği için, ben, bir kere daha size bunu ifade etmek istedim.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, tasarının bu önergeyle ilgili olan bölümünü ifade ettim; ama, tümüne baktığımızda, gerçekten, bazı iyileştirmeler yapılıyor. Bunlar olanaklar ölçüsünde yapılıyor. Bunların hepsini kabul ediyoruz; ama, kamudaki dengesizliği ve adaletsizlikleri artırdığını ne olur kabul edin; bunu, özeleştiri boyutunda kabul edin. Kamudaki, kamu çalışanları arasındaki adaletsizlikleri ve dengesizlikleri artırıyor. Birtakım iyileştirmeler getirse bile, bu söylediğim nokta bakımından, huzur bakımından, çalışma barışı bakımından sakıncalı olabilecek birçok dengesizlikler ve adaletsizlikler getiriyor.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Şahin, Sayın Maliye Bakanının yerinde otururken, bir önceki maddede, mutabakattan bahsetmişti konfederasyonlarla ilgili. Evet, 2005 yılında varılan mutabakattan sonra şunu çok açıklıkla söylüyoruz: Bu toplusözleşmelerden sonra konfederasyonların genel eğilimi, siyasî iradenin verdiği sözlere bağlı kalarak, samimiyetine bağlı kalarak, bunların yaşama geçirileceği yönündeydi; fakat, altı ay geçmesine rağmen, bu mutabakattan henüz bu yönde hükümet adım atmamıştır. Sayın Şahin burada olsaydı da, keşke buna cevap verseydi! Belki birazdan tekrar yer değiştirirler.

Değerli arkadaşlarım "bu tasarı -bunu Sayın Bircan Akyıldız söylüyor; bakın, önemli bir kamu çalışanları konfederasyonunun Sayın Genel Başkanı söylüyor- bu varılan mutabakatın, bütün memur konfederasyonları arasında varılan mutabakatın sulandırılmış bir şeklidir" diyor, "yeni adaletsizlikler, dengesizlikler getirecektir" diyor. Nitekim, odalarınıza gittiğiniz zaman -sayın grup başkanvekilleri, bilhassa, sizlerin makamında- çok değişik çalışma gruplarından kendi özel konumlarıyla ilgili taleplerle bunalmış, boğulmuş vaziyetteyiz. Gönül ne isterdi; bunun, bu mutabakat çerçevesinde, bir denge, bir adalet kavramı içerisinde, iyileştirme yapılacaksa, bu özellikler çerçevesinde bir tasarıyla karşımıza gelinmiş olabilseydi. Bu denge sağlanamamıştır. Bunu, özellikle burada ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Şahin, yine, kamu personel rejimine bağlamıştı bunların genel düzeltme işleminin yapılacağı aşama olarak. Tabiî, burada, eğer hükümet son geri dönüşünü devam ettirirse, bu olumludur; ama, memur kavramını, kamuda çalışan memur kavramını, sözleşmeli çalışan kavramıyla bütünleştirerek yılda bir sözleşmesinin uzatılacağı, dolayısıyla, iş güvencesinin çok sağlam olmayan bir statüde değerlendirileceği bir çalışma esasına oturtursa kamu personel rejimini, çok büyük sıkıntı çıkar, bu Mecliste çok büyük sıkıntı çıkar, bu konfederasyonların Türkiye genelinde sivil toplum örgütü, demokratik kitle örgütü temelinde yapacağı karşı koyuşlarda sıkıntı çıkar. Bunu da, burada, bir kere daha ifade etmek istiyorum.

Tabiî, bu arada, sözlerimi bitirmeden önce…

Sayın Başkanım, toparlıyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Koç, buyurun.

HALUK KOÇ (Devamla) - Teşekkür ediyorum. Toparlıyorum Sayın Başkanım.

Bir kere daha, ben, Türk Silahlı Kuvvetlerinin kadrolarında görevli devlet memurlarına bu iyileştirmeden faydalanmak için bu önergenin kabul edilmesini rica ediyorum.

Bu arada, tabiî, Sayın Bakanı orada görünce ben kendisinden esinleniyorum herhalde, espri yapmadan geçemiyorum. Sayın Bakan, pek yorulmuşa ya da pek tökezlemiş olma durumuyla tanımlanan ruh haline benzemiyor. Gerçi çok güzel cevaplar verdi demin; son derece güzel, geçen günkü üslubunu tekzip edercesine konuştu kürsüden -kürsüden değil, yerinden- pek tökezlemiş gözükmüyor; ama, yani, bu tökezlemiş gözükmemek, pek yakında tökezlemeyeceği anlamına gelmiyor.

Ben saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Koç.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 5 inci maddesinin (a) fıkrasına, "% 45'ini," ibaresinden sonra gelmek üzere "ikinci paragrafında yer alan '100 kişiyi' ibaresi '200 kişiyi,' ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                       İrfan Gündüz (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Uygun görüşle takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Gündüz?..

İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Gerekçe…

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: 22/12/2005 tarihli ve 5436 sayılı Kanun ile Başbakanlık ve Bakanlıklarda (Millî Savunma Bakanlığı hariç) Strateji Geliştirme Başkanlıkları kurulmuştur. Ayrıca, bu Başkanlıklarda görev yapacak Malî Hizmetler Uzmanı kadroları ihdas edilmiştir. Ancak 22/12/2005 tarihli ve 5436 sayılı Kanunla Millî Savunma Bakanlığında Strateji Geliştirme Başkanlığı oluşturulmamakla birlikte Millî Savunma Bakanlığının tabi olduğu mevzuat çerçevesinde 5436 sayılı Kanuna uyum sağlamaya yönelik teşkilat değişikliği çalışmaları yapılmaktadır. Bu çalışmaların tamamlanmasını müteakip söz konusu birimlerde nitelikli sivil memur istihdamının yapılması zaruri olacaktır. Önerge ile, gerek bu ihtiyacın giderilmesi gerekse Millî Savunma Bakanlığının diğer birimlerindeki nitelikli sivil personel ihtiyacının karşılanması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 5 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi okutuyorum:

MADDE 6.-  5/3/1964 tarihli ve 439 sayılı Milli Eğitim Bakanlığına Bağlı Yüksek ve Orta Dereceli Okullar Öğretmenleri ile İlkokul Öğretmenlerinin Haftalık Ders Saatleri ile Ek Ders Ücretleri Hakkında Kanunun;

a) 3 üncü maddesinin (B) fıkrasında yer alan "atelye ve meslek dersi" ibaresi "ders" şeklinde değiştirilmiştir.

b) 6 ncı maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "Orta dereceli okullarda" ibaresi "Örgün ve yaygın eğitim kurumlarında", "altı saate kadar" ibaresi "6 saat" şeklinde değiştirilmiştir.

c) ek 1 inci maddesinin son fıkrası "Hazırlık ve plan çalışmaları karşılığında öğretmenlere, haftada 3 saati geçmemek kaydıyla, aylık ve ücret karşılığı okuttukları her 10 saat için 1 saat ek ders ücreti ayrıca ödenebilir." şeklinde değiştirilmiş ve aynı maddenin sonuna aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"Yarıyıl ve yaz tatillerinde yapılan ders görevleri, ders görevinin yapılmış sayılacağı haller ile yüz yüze yapılan ders görevleri dışındaki ek ders görevleri hariç, örgün ve yaygın eğitim kurumlarında aylık karşılığı ders görevini doldurmayanlara ek ders ücreti ödenmez."

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Gazalcı, süreniz 10 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; kimi kamu çalışanlarına eködenek verilmesine ilişkin tasarı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım; tümünüzü saygıyla selamlıyorum.

Bugün 16 Mart, öğretmen okullarının 158 inci kuruluş yıldönümü. Biz, her 16 Martta mesleğimizin saygınlığı için güzel toplantılar yapardık. Maalesef, 158 yıl sonra mesleğimiz hak ettiği saygınlıkta değil. Ülkemizin imza koyduğu ILO ve UNESCO ortak sözleşmesiyle öğretmen haklarını düzenleyen öğretmen statüsüyle ilgili ilkeler yaşama geçmemiştir. Bırakın öğretmenlere yeni haklar vermeyi, toplusözleşmeli grevli sendika hakkını -geçen gün, Başbakan, siyaset yapma hakkı verelim falan diyordu, ondan sonra hiç ses çıkmadı- öğretmenlerin temel hakları bile alınmıştır.

Değerli arkadaşlar, bakın, ben biraz önce Maliye Bakanına iki soru sordum. Dedim ki, öğretmenlerin ekders ücretinde ortalama 88 000 000 artış var dedi Bakan biraz önce, bunu nasıl buldunuz? Bu soruya hiç yanıt yok. Sormamışım gibi davrandı. İkinci soruyu da yanlış anlayarak yanıt verdi. Hani "beni bir kişi anladı, o da yanlış anladı" diye bir ünlü söz var, tam buraya uydu. Ben dedim ki, Sayın Bakan, yükseköğretimde bulunan öğretim elemanlarının ders ücretlerini niçin artırmıyorsunuz; bu yasada var mı? Örnek de verdim, dedim ki, bir okutman, yaklaşık, net 5 000 000 alıyor, profesör de 10 000 000 alıyor. Bana dedi ki: "Öteki öğretmenlerin ders ücretleri, saat başına verilenden her zaman fazla onlarınki." Yani, bu şu demektir: Profesörsen 10 000 000 alıyorsun, ne zaman öğretmenin ders ücreti 10 000 000 oldu, o zamana kadar seninkinde bir artış yapmayacağız; çünkü, yasa elinde, belirli bir yasaya göre ücret artışı var; okutmanınki 5 000 000…

Değerli arkadaşlar, birbirimizi doğru anlayalım. Yazılı soru önergelerine de, Sayın Bakan kimilerine hiç yanıt vermiyor, 8 soru soruyoruz, 8'ine bir tek paragraf veriyor. Özelleştirme İdaresine gönderdiği sorunun yanıtı için yazıyı, olduğu gibi, hiç incelemeden bize gönderiyor. Sayın Bakanım, yapmayın. Biz, burada, gerçekten denetim görevimizi yapmaya çalışıyoruz. Bakın "bu tasarı, kamu çalışanlarıyla toplugörüşme sonucunda, kısmen uzlaşmaya varılma sonucunda getirildi" diyorsunuz hükümet olarak. Şimdi, o zaman, ben size soruyorum: Orada uzlaşma tam sağlanamadı; örneğin, KESK'in karşı görüşleri vardı; ama, 40+40 zam yapacağınızı söylediniz. Memurların başka eködenek istemelerine karşı durdunuz, kaynak yok dediniz. Şimdi, buraya geldi, birtakım önergelerle, kimi memurlarımıza, yani, din görevlilerine ve emniyet görevlilerine verilsin, daha çok verilsin; ama, bir kısmına, o zaman kaynak yok dediğiniz halde şimdi veriyorsunuz, bir kısmına da vermiyorsunuz. Örneğin, öğretmenler, kamu çalışanlarının üçte 1'i yaklaşık.

Maliye Bakanı gitmiş, ben boşuna söylüyorum. Orada Maliye Bakanı varmış gibi konuştum; ama, olsun…

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Fark etmez!

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Memurları önemsemiyorlar!

MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Olsun, tutanaklar var, inşallah inceler.

Değerli arkadaşlar, öğretmenler, kamu çalışanlarının, bakın, üçte 1'inden fazla.

Şimdi, değerli arkadaşlar, öğretmenlerin de ekders ücretini artırıyoruz deniliyor; yani, onlara 100 000 000 veriyoruz; ama, ötekilerininkini de artırıyoruz. Peki, ne kadar artırıyorsunuz; 1,5 milyon lira; yani, zaten 3,5 milyondu. Bu yıl başında dedi ki Millî Eğitim Bakanı, Müsteşar da öyle söyledi -Plan ve Bütçe Komisyonundaki arkadaşlarımız anımsarlar- 10 000 000 yapacağız; kamuoyuna da açıkladılar. Sonra ne oldu, ne girdi işin içerisine de bu yarı yarıya çekildi?

Şimdi, değerli arkadaşlar, madem öğretmenlere bir şey yapılmak isteniyorsa -burada, eğitimin önemi, öğretmenin önemi, nutuk atmaya gelince bol bol var- onların da tazminatlarını yüzde 25 artıralım; ekders ücretinde hiç artış yapmayın; zaten, sanıldığı gibi ekders ücretlerini birçok öğretmen almıyor; öğretmenlikten gelenler bilir.

Değerli arkadaşlar, yani, özellikle kentlerde çalışan öğretmenler ekders ücreti bulamıyorlar zaten ya da bulsalar bile, 3 saat, 5 saat alıyor. Bir de, bu ekders ücretlerini, biliyorsunuz, izinliyken, raporluyken, okul tatilken, yaz aylarında öğretmen yine alamaz. Yani, o artışlara denk bir artış olmuyor. 10 000 000 diye müjde veriyorsunuz ya da kamuoyunu öyle oluşturuyorsunuz; dağ fare doğuruyor, 5 000 000 çıkıyor. Burada da, sanki ayda 88 000 000 artıyormuş gibi bir izlenim yaratıyorsunuz. Doğru değil. Hani, yalan söylüyorsunuz demek istemiyorum; ama, doğru söylemiyorsunuz. Öğretmenler, eğer… Kamu federasyon başkanları, konfederasyon başkanları, bugün, televizyonda daha açıklama yapıyorlar, "hükümet, sözünde durmuyor" diyorlar. Öğretmen sendikaları açıklama yapıyor.

Değerli arkadaşlarım, bu, öğretmenlerin kimilerinden hakları alan bir tasarı. Bırakın yeni haklar vermeyi, haklarını buduyorsunuz. Keşke Maliye Bakanı burada olsaydı. Örneğin, bakın, master yapmış ve doktora yapmış öğretmenler, yüzde 25-yüzde 40, ekders ücretlerini fazla alırlardı. Bu tasarı, bunu önlüyor şimdi. Bu tasarı, bunu buduyor. Yani, siz, kazanılmış bir hakkı buduyorsunuz.

Ayrıca, bakın, değerli arkadaşlarım, öğretmenlerin… Biliyorsunuz, öğretmenlik, yalnız derse girip çıkmak değildir, derse hazırlıktır, sosyal faaliyetlerdir. Şimdi, burada, bu görüştüğümüz maddede diyorsunuz ki "haftada 3 saati geçmemek üzere, 10 saate 1 saat karşılığı, size ücret vereceğim." Ama, şimdi, var olan durumda, bundan fazla. Yani, Anadolu lisesinde ve fen lisesinde, bir yabancı dil öğretmeni, 2 saate karşılık 1 saat ücret alıyor. Siz, bu hakkı buradan götürüyorsunuz, alıyorsunuz. Yani, bu tasarı, yeni haklar vermiyor, buduyor ve üstelik, bir eşitliği sağlamıyor, bir adaleti sağlamıyor. Bizi, bakın, milyonlarca kamu çalışanı izliyor.

Değerli arkadaşlar, bir şey yaparken, hak, hukuk ve adalet içinde yapalım. Olanaklar kıtsa, bu kıt olanakları doğru kullanalım. Bu tasarıda, eşitlik temelli bozulmuştur. Zaten aralarında bir uçurum vardı; yani -657- o kadar değişik ücret alıyor, o kadar değişik tazminat alıyor ki, biri sürünüyor, açlık sınırında, biri -yeni kurulan bu dokunulmaz komisyonlarda görev alanlar- milyarlar alıyor. Peki, bu adaleti getiriyor musunuz değerli arkadaşlar?! Bunlardan niçin söz etmiyorsunuz?!

Bakın, birkaç tane daha size örnek vermek istiyorum. Sözleşmeli öğretmenlerle ilgili. Şimdi sözleşmeli öğretmenleri ben sordum geçen gün Sayın Bakana. Danıştay bu genelgeyi iptal etti dedim. Mehmet Ali Şahin dedi ki: "Sözleşmeli memurluğu kaldırıyoruz; çünkü, Anayasaya aykırı olma olasılığı var." Ama, bu yasanın içine bir ek madde koyuyorsunuz, sözleşmeli öğretmeni buraya ekliyorsunuz. Ama, sözleşmeli öğretmen de ders ücreti başına ücret aldığı halde, ona verilen sözü yerine getirmiyorsunuz. Bakın, Ardahan'dan öğretmen bana yazıyor: "Size Bakanın söylediği 800-900 milyon lira maaşı ben almıyorum; çünkü, Bakanlar Kurulu kararıyla, branş dışı girdiğim derslerde ders ücretleri düşürüldü" diyor. 10 saat ders ücreti alsa bu adam, 500 000 000 lira maaş almıyor. Değerli arkadaşlar, kamuoyuna yapılan açıklama başkaydı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Gazalcı, lütfen, toparlar mısınız.

MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Tabiî Sayın Başkanım, toparlayacağım. Kişisel söz hakkım da var.

Bu bir eşitlik sağlamıyor. Bakın, sınıf öğretmenleri 18 saat zorunlu derse girer; ama, branş öğretmenleri 15 saat girer. Arada bu fark devam ediyor. Yani, böyle bir eşitlik getirilmedi.

Yine söylüyorum: Yükseköğretimle ilgili en küçük bir artış sağlanmadı. İlköğretim müfettişleri, gerçekten bir hakları yok, denetlediklerinden daha az para alıyorlar; Millî Eğitimde bulunan bazı şefler bundan alamıyor. Yani, kim hazırlıyor bunları, nasıl yapılıyor? Temelli bir adaletsizlik getirildi, temelli bir haksızlık getirildi.

Kişisel söz hakkımda bunlara devam edeceğim.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gazalcı.

Madde üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına söz isteyen Gaziantep Milletvekili Ömer Abuşoğlu.

Buyurun Sayın Abuşoğlu.

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlayarak sözlerime başlamak istiyorum.

Üzerinde görüştüğümüz 1103 sıra sayılı tasarının 6 ncı maddesi üzerinde Grubum adına görüş belirtmek üzere huzurlarınızdayım.

Üç hususa değinmek istiyorum: Birinci husus, 6 ncı maddenin içeriğiyle ilgili; ikincisi, tasarının yapısı, iskeleti ve içeriğiyle ilgili; üçüncüsü de, AK Parti Grubunun tutumuyla ilgili.

Bu madde de, 6 ncı madde de, eğitim ordumuzu temsil eden öğretmenlerimizin ekders ücretleri ve benzer birtakım düzenlemeler içeriyor. Benden önce konuşan Sayın Gazalcı'nın dediklerine ilaveten ben bir iki hususu daha burada belirterek, tekrara da kaçmak istemiyorum. Özellikle, yükseköğretim kurumlarındaki öğretim görevlisi, öğretim üyesi, okutman veya benzeri elemanların durumuna da ayrıca dikkat çekmek istiyorum.

Şimdi, bir kere, tasarının genelinde bir karmaşa var. Bu karmaşa aynısıyla bu 6 ncı maddeye de yansımış. Madde metni Türkçe ifade çerçevesinde ele alındığında, biraz zor anlaşılır, hatta birkaç defa okunmakla anlaşılabilecek paragrafları da içeriyor. O bakımdan, bu husus bir önerge verilerek mi değiştirilir, yoksa başka bir şekilde mi değiştirilir? Bunu, işin erbabı olan anlayabilir, maliyeciler anlayabilir; ama, bunu uygulayacak olan eğitim kurumlarımızda daha anlaşılabilir hale getirilebilmesi açısından metnin biraz daha basitleştirilmesinde fayda vardır diye düşünüyorum.

Metinle ilgili olarak bir başka hususa dikkat çekmek istiyorum. (c) fıkrasının son kısmına doğru "her 10 saat için 1 saat ekders ücreti ayrıca ödenebilir" deniliyor. Böyle bir ifade, kanun tekniğine, kanunun ruhuna uygun değil. Eğer, siz, bir şeyi ödemek istiyorsanız "ödenir" diyeceksiniz, ödemek istemiyorsanız da, burada, ödemeyle ilgili herhangi bir madde bulundurmayacaksınız. "Ödenebilir" dediğiniz zaman, bunun ödenmesiyle ilgili keyfe keder bir husus ortaya çıkacak demektir. Metne ilk baktığınız zaman, öğretmenlerimiz buradan anlayacak ki, bize, şu kadar daha ilave ekders ücreti ödenecek; ama, Maliye Bakanlığının yorumu veya Bakanlar Kurulunun kararı, o yıl için veya iki yıl için veya üç yıl için bu maddenin uygulanmasını erteleyebilir. Böyle bir durum, mademki zor şartlar altında bulunan memurlarımıza ilave bir katkıda bulunmak istiyoruz, öyleyse, buraya net ve açık ifadeler şeklinde koymamız lazım. Bir sene uygulanabilecek, gelecek sene uygulanmayacak veya hükümetin ihtiyaç duyduğu halde üç sene, dört sene, beş sene boyunca uygulayamayacağı, uygulamak istemeyeceği şekilde bir metinle, burada ikinci aşamadaki mevzuata imkân bırakmak, bence, pek yerinde olmasa gerek.

Bir başka dikkat çekmek istediğim husus: Burada aynı problem üniversitelerimizde de var; fakat, öğretmenlerimiz için bu problem ortadan kaldırılmış "pratik ders ve teorik ders uygulaması" adı altında geçen üniversitelerdeki husus, burada öğretmenler için kaldırılmış, uygulama dersleri de, aynı diğer normal ders saatleri şeklinde sayılarak ücretlendirilmiş, ücrete tabi tutulmuş; ama, aynı problem üniversitelerimizde devam ediyor. Biliyorsunuz, üniversitelerimizde iki tür ders söz konusu; birincisi teorik ders, ikincisi de pratik ders, uygulama dersi. Teorik dersin her saati, 1 saat ücret karşılığı sayılır; ama, uygulama derslerinin 2 saati ancak 1 saatlik ücrete tabidir. Düşünün, siz matematik dersi veriyorsunuz; girdiniz, teorik olarak anlattınız, anlattığınız konuyla ilgili de pratik yapma, uygulama ders saati yapma ihtiyacı var; öğrencilerin konuyu daha iyi anlayabilmesi açısından, haftada 2 saat de uygulamalı ders yapmak üzere, öğrencileri sınıfa çağırdınız ve aynı teorik derste yaptığınız gibi, elinizde tebeşir, tahtada problem çözüyorsunuz. Mevzuat diyor ki "bu durumda bu uygulama dersidir, bunun, ancak, 2 saatini ben 1 saat sayarım." Teorik dersi verirken de aynı eforu sarf ediyor hoca, uygulama dersini verirken de aynı eforu sarf ediyor. Niçin 2 saatini siz 1 saat sayıyorsunuz? Burada orta dereceli okullar için düzeltilen bu hususun, mutlak surette, üniversiteler için de bir şekilde düzeltilmesi gerekirdi; ancak, bu konuya yönelik, üniversitelerimize yönelik herhangi bir düzenleme söz konusu değil.

Yine, üniversitelerimizdeki okutman, öğretim görevlisi ve öğretim üyesi ekders ücretlerinde de günün getirdiği şartlar itibariyle ciddî aşınmalar ve erozyonlar söz konusu olmuştur. Nasıl, ortaöğretimdeki, ilköğretimdeki öğretmenlerimiz gibi, yükseköğretimdeki hocalar da ekders ücretinin artırılması ihtiyacıyla karşı karşıyadırlar. Biraz önce, Sayın Bakanın bir soruya cevap verirken kullandığı ifade "üniversitelerde, nasıl olsa, ekders ücretleri, ortaöğretim kurumlarındaki öğretmenlerin ders ücretlerinden daha yüksek; yüksek olduğu için, biz, üniversitelerde herhangi bir artışa gitmiyoruz." Bu, mantık değil. Bugüne kadar ortaöğretimle üniversitedeki ders saatleri arasında bir fark olmuşsa, meselenin, konunun özelliği dolayısıyla bu fark ortaya çıkarılmıştır. "Biz giderek bu farkı kapatıyoruz" mantığıyla, üniversitelerde zor şartlar altında görev yapmaya çalışan yükseköğretim personeline bir haksızlık yapıldığı kanaatindeyiz. O bakımdan, en kısa zamanda, Maliye Bakanlığından, Yükseköğretim Personel Kanununda mı olur veya başka bir çerçevede mi olur, mutlak surette, üniversitelerdeki öğretim üyelerinin ekders ücretleriyle ilgili olan bu sıkıntılı durumlarını karşılamak ve bu sıkıntılı durumlarını gidermek noktasında bir çalışma içerisine girmesini temenni ediyoruz.

Daha bir ay önce -bir ay da olmadı- 15 tane yeni üniversite açmak üzere buradan kanunu çıkardık. AK Partili milletvekili arkadaşlar biliyor mu acaba, üniversiteler personel temin etmekte ne kadar ciddî problemlerle karşı karşıyalar? Üniversitelerin verdiği asistan ilanlarına, eleman ilanlarına, üniversitenin istediği nitelikteki elemanlar, mezunlar müracaat etmiyor. Üniversite ne istiyor asistan alırken veya benzer elemanlar alırken; bir, lisan bilecek diyor, en iyi şekilde lisan bilecek. İki, kendi dalında en iyi şartlarda yetişmiş; hatta, yüksek derecelerle mezun olmuş olmak gerekir diyor ve ondan sonra, üniversite personeline ödenen maaşa bakıyoruz, bu vasıfları taşıyan personel, bu vasıfları taşıyan gençler, üniversitede asistanlığa heves etmiyorlar. Niye; aynı vasıflarıyla özel sektöre gittikleri zaman, aynı vasıflarıyla devletin bir başka kademesinde uzmanlık, müfettiş muavinliği gibi görevlere talip oldukları zaman, ellerine, üniversitede elde edeceklerinin iki katından fazla maaş geçer halde. Bu şartlarda üniversiteler, gerçekten, ihtiyaç duydukları elemanları temin etmekte ciddî sıkıntıyla karşı karşıyalar. Bu durumda ne yapıyor üniversiteler; istedikleri nitelikteki elemanı temin edemeyince, standardı ve kaliteyi aşağı doğru düşürüyorlar. Bu sefer de, üniversitelerde ciddî bir öğretim üyesi ve öğretim üyeliğine hazırlık aşamasındaki kadrolarda ciddî bir kalite sıkıntısı ve standart sıkıntısı ortaya çıkıyor. Öyleyse, bu durumu da dikkate alarak, Maliye Bakanlığının, yeni üniversite açmayla birlikte üniversitelerin eleman teminini de rahatlatmak noktasında bu hususu da mutlak surette düşünmesinde fayda olduğu hususunu bir kere daha ifade etmek istiyorum.

Aslında, kürsüye üç konu üzerinde görüşlerimi ifade etmek üzere çıkmıştım; maalesef, sadece birini ifade edecek kadar vakit yeterli geldi, diğer iki hususu da bundan sonraki maddelerde ifade etmek isterim. Ancak, benden biraz önce 4 üncü maddede konuşan Sayın Kurtulmuşoğlu da ifade etti, gelin, bundan sonraki maddelerde konuşmayalım. Ben de, biraz önce Sayın AK Parti Grup Başkanvekiline, Sayın Gündüz'e teklif ettim, bundan sonra konuşulmasın, hiç olmazsa, bu tasarı bugün bitsin. Eğer, bu tasarı bugün bitmeyecek olursa, gelecek hafta biteceği konusunda da ciddî şüphem olacak. Acaba, bu tasarı üzerinde, her madde üzerinde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Abuşoğlu, buyurun.

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Biraz önce, her madde üzerinde, İktidar Partisi, kişisel söz dahi alarak konuşma yapıyor. Acaba, İktidar Partisi, bu tasarıyı çıkarmakta ayak sürüterek, bir hafta geç çıkarsa, Maliyenin buradan sağlayacağı kazancı hesap mı ediyor?! Maliyenin bütçesi acaba bu kadar sıkıntı içinde mi? O zaman, böyle bir sıkıntı içerisinde değilse Maliye, bütçemiz bu kadar sıkıntılı bir durum arz etmiyorsa, gelin, bundan sonraki maddeler üzerinde konuşmayalım.

SELAMİ UZUN (Sivas) - Tamam, biz de onu istiyoruz zaten.

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Ama, siz konuşuyorsunuz öncelikle! Kişisel sözleri dahi kullanıyorsunuz.

SELAMİ UZUN (Sivas) - Siz konuşuyorsunuz.

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Bu tasarıyı bugün yasalaştıralım. Evet, biz, takip edeceğiz, bundan sonraki maddelerde İktidar Partisi konuşmayacak olursa, Anavatan Partisi olarak biz de konuşmayacağımızı burada taahhüt ediyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Abuşoğlu.

Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen, Eskişehir Milletvekili Fahri Keskin.

Şimdi, Sayın Abuşoğlu'nun bu sözünden sonra, Sayın Keskin, buyurun.

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Evet, işte buyurun!

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 1103 sıra sayılı kanun tasarısı hakkında kısa bir görüş ve düşüncelerimi arz edeceğim; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu kanun tasarısıyla, öğretmenler arasındaki eşitsizlik, Millî Eğitim Bakanlığına bağlı yaygın ve örgün eğitim müesseselerinde derse giren, ücret alan öğretmenlerin arasındaki haksızlıklar ve düzensizlikler ortadan kaldırılmaktadır. Öyle bir düzensizlik var ki, bazı derslerde, yöneticiler, 1 saat derse girerek maaşlarını alabiliyorlar, bir diğer okuldaysa 6 saat derse girme mecburiyeti vardı. Bunlar standarda erdiriliyor, 6 saat olarak hüküm altına alınıyor. Yaygın eğitim müesseselerinden halk eğitim müesseselerinde ve çıraklık okullarında da hiç derse girmeden maaş karşılığı olarak maaşlarını alanlar vardı, bunlar da 6 saate çıkarılarak bir eşitsizlik ortadan kaldırılıyor ve bir standarda erdiriliyor.

Bunun dışında, arkadaşlar, öğretmenlerin geneli 30 saat derse girerler; branş öğretmenleri 15 saat, branş dışı sınıf öğretmenleri 18 saat. Bu rakamın üzerindeki derse girişlerinden dolayı ücret alırlar. Bu ücretler bizim dönemimizde artırılmıştır, yüzde 40 oranında artırılmıştır. Haziran ve ocak aylarında verilen öğretmene ve diğer kamu personeline yüzde 2,5'lik zamla birlikte 40+40'tan istifade edecekler ve ücretlerinde de yüzde 40 oranında öğretmen arkadaşlarımız zam alacaklardır.

Bunlar yeterli midir; hayır, yetersizdir. Ama, içinde bulunduğumuz şartlar altında bundan fazlasını yapamıyoruz. Bizim hükümetimizin genel politikası, millî eğitime verdiği önem, bütçeden ayırdığımız rakamla ölçülebilir. En büyük payı, millî savunmadan da öne alarak millî eğitime ayırdık arkadaşlar. Ama, ülkenin içinde bulunduğu şartlarla öğretmenimize daha fazla imkân sağlandığı zaman, bunu da öğretmenimizden esirgemeyeceğiz.

Bugün 16 Mart, öğretmen okullarının kuruluş yıldönümüdür. Öyle bir günde öğretmenlerle ilgili maaş ve ücret ayarlamasını gündeme getirdik ki, kendilerini öğretmen arkadaşlarımın kutluyorum. 16 Mart öğretmen okullarının kuruluş yıldönümü artık kutlanamaz oldu. Öğretmen okulları kapatılarak, meslek okullarıyla birlikte, bunlara son verildi. Buradan çok değerli öğretmenlerimiz yetişti, çok değerli nesiller yetişti. Büyüğünü saygıyla anan, küçüğünü merhametle, şefkatle seven nesiller bu öğretmenlerimizin eseriydi. Büyük Atatürk ne demiştir: "Muallimler, yeni nesil sizlerin eseri olacaktır." Eğer, bugün neslimizde bir arıza varsa, bugün neslimizde bir sakınca varsa, bu, öğretmenlerimizin eseridir. Öğretmenler, ancak öğretmen okullarında yetişir. Öğretmenler, o öğretmen okulunda aldığı heyecanla, kendisini mesleğine verir ve iyi nesiller yetiştirir. Biz, öğretmene verdiğimiz önem ve öğretmeni yetiştirmekteki gayretimizin neticesini öğrencimizden alırız. Şunu unutmayalım ki, doğru cetvelden eğri çizgi çıkmaz. Biz, doğru, dürüst öğretmen yetiştirelim, neslimiz, doğru ve dürüst olacaktır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Keskin.

Madde üzerinde, şahsı adına söz isteyen Mücahit Daloğlu?.. Yok.

Denizli Milletvekili Sayın Mustafa Gazalcı; buyurun.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; kimi kamu çalışanlarına eködeme yapılmasına ilişkin tasarının 6 ncı maddesi üzerinde kişisel söz aldım; tümünüzü saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, benim öğretmenliğe başladığım yıllarda, 1960'lı yıllarda, ders ücretleri öğretmen aylığına denkti; yani, 500 000 lira aylığımız varsa, 500 000 lira da ders ücreti alıyorduk. Şimdi, AKP'li sözcü arkadaş diyor ki: "Yüzde 40 artırdık." Ya, 3 000 000 liranın, 3,5 milyon liranın yüzde 40'ı ne yapar; 5 000 000… Öğretmenler, ders ücreti bulamıyor, alamıyor, 3 saat, 5 saat, bulamıyor, alamıyor. Ben öneriyorum: Gelin, gerçekten, öğretmenlere bir şey yapmak istiyorsanız, 100 000 000 lira artış diyelim, ekders ücretlerini vermeyelim, hiç artırmayalım, yani, öğretmene bir şey yapmak istiyorsanız içtenlikle. Anlamı kalmadı, değeri kalmadı; bu, bir politika olarak izleniyor.

AKP'li arkadaşlar, lütfen, bakın, yakında, burada, Özel Okullar Yasa Tasarısı, 625'te bir değişiklik getirilecek. Zorunlu kadar, sen, devlet okulunda çalışacaksın, ekders ücreti için özel okullara gideceksin… Yani, devlet senin -maaş karşılığı 15 saati orada vereceksin- primini yatıracak, özel okul, peki, 5 000 000 mu diyecek ders ücretine; gel bende 20 000 000 diyecek. Niye 20 000 000 diyecek; çünkü, sigorta yok, bilmem, aylık verme yok. Değerli arkadaşlar, bu, devlet okullarının içini boşaltmaktır. Biz, öğretmenin ayağını okulda tutmak için, gerçekten, onun ücretini artırmalıyız, aylığını artırmalıyız, ders ücretini artırmalıyız, eğitimin niteliği düşünülüyorsa bunu böyle yapmalıyız; ama, bu tasarıda, demin de söyledim, kimi haklar budanıyor, alınıyor.

Yani, ders dışı çalışma… Bakan da o işi yanlış biliyor. Burada yok, öğretmenlerle ilgili bir şey konuşuluyor, Sayın Çelik nerede, bilmiyorum ben. Geçende bir söz etti; öğretmenler işte şu kadar saat derse giriyor… Değerli arkadaşlar, dünyanın neresinde böyle bir yaklaşım var?! Öğretmenin öğretmenliğini yalnız derse girdiği saatle mi ölçersiniz?! Yani, o okulda sosyal etkinlikler yok mu?! Ders hazırlamak yok mu?! Sınav kâğıdı okumak yok mu?! Öğretmen örnek kişi değil mi, önder kişi değil mi?!

Şimdi, Maliye Bakanım geldi mi bilmiyorum; yine gelmemiş. Öğretmenlerin, 1980'den sonra, ellerinden, biliyorsunuz, malları alındı ve bizim önderlerimiz, sendikacılarımız içeride tutuldu. Partilerin malları verildi, sendikaların verildi. Ben, burada, belki 10 kez söyledim, şimdi, 1 kez daha söylüyorum. Maliye Bakanına da listeyi götürdüm. Gelin, bu öğretmenlerin mallarını verelim dedim. Değerli arkadaşlar, bakın, öğretmenin malına el koymuşuz, el koymuşuz, sivil mahkemeden aklandığı halde el koymuşuz. Bu adalet, bu hukuk nerede var?! Niçin, madem "12 Eylül darbesinin izlerini düzelteceğiz, sileceğiz" diyorsunuz. Önergeler verdik. Yasa önerimiz var. Dernekler Yasası konuşulurken, ben, gittim AKP'li arkadaşlarla konuştum. Öğretmenler bizi dinlesin.

Öğretmenlerin 1943 yılında kurulmuş bir İLKSAN'ı var biliyor musunuz; Sosyal Yardımlaşma Sandığı. Peki, o sandık, ne oldu 12 Eylülden sonra; öğretmenlerin o sandığa katılımı ve yönetimi engellendi, Millî Eğitim Bakanlığının, büyük ölçüde, denetimine verildi. Peki, bunu demokratikleştirmek gerekmez mi, yani, öğretmenlerin  kendi aylıklarından kurdukları sandıkları?

Değerli arkadaşlar, şimdi, orada, gerçek yönetimi bulamıyor; Bakanlık, istemediği adamın delegeliğini kabul etmiyor. Müsteşar gidiyor oraya oturuyor, diyor ki, benim başkanlığımda olacak bu iş. Bu, nerede var?! Hani demokrasi, öğretmenlerin haklarıyla ilgili?!

Ben, demin bir sözleşmeden bahsettim. Bakın, 5 Ekim 1966, Dünya Öğretmenler Günü olarak kutlanıyor; Türkiye'de de kutlanmaya başlandı. Orada, öğretmenlerin, yaptığı işe katılma var. Şimdi bir atama yönetmeliği yapılmış; öğretmenlerin atanmasıyla ilgili konular, tamamen öznel durumlara bağlanmış. Daha 4 Martta çıkıyor bu yönetmelik! Yani, Bakanlık, keyfî olarak eline alıyor. Bir eğitim yöneticisi atayacağı zaman…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Gazalcı, lütfen, toparlar mısınız.

Buyurun.

MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Toparlayacağım Sayın Başkanım; ama, eğitimle ilgili, öğretmenlikle ilgili o kadar büyük sorunlar var ki değerli arkadaşlar. Millî Eğitim Bakanlığı bunları iyileştirmeye çalışmıyor. Millî Eğitim Bakanı iki şeye kafasını takmış; bir, üniversiteyle kavgalı… Bugün yine bir açıklama yapmışlar: "Üniversiteyi, YÖK'ü kınıyoruz…"

Değerli arkadaşlar, kimler zarar görüyor; öğrenciler zarar görüyor, halk zarar görüyor, eğitim zarar görüyor.

Bakın, 15 tane üniversite açıyoruz, hepimiz sevineceğiz; gelin, bu  rektörleri böyle atamayın dedik; Cumhurbaşkanı, işte, Anayasa Mahkemesine götürüyor. O götürmeseydi biz götürecektik. Peki, o rektörler Anayasa Mahkemesinden karar gelinceye kadar atanmazsa ne olacak?

Bunları söyledik size değerli arkadaşlar. Eğitim, anaokulundan yükseköğretime kadar bir bütündür. Bu, "biz burada yaptık" olmaz; öğretmen sendikalarıyla birlikte, öğretmen dernekleriyle birlikte, hatta velilerle birlikte…

Bakın, 1999'da yapıldı en son Millî Eğitim Şûrası. Yedi yıl geçti aradan. Bir şûra toplamayı ağzına bile almıyor Millî Eğitim Bakanı. Her gün kavgalı, her gün kavgalı;öğretmenle kavgalı, Ankara Üniversitesine gidiyor, öğrenciler kavga yapıyor… Böyle bir şey olur mu arkadaşlar, böyle bir şey olur mu?!. Bu kadar yönetmelikler değiştirilir mi?! Bu kadar keyfîlik gelir mi?! Bu kadar öğretmenlerin hakları alınır mı?!

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gazalcı.

Sayın milletvekilleri, birleşime 19.30'a kadar ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 19.03


DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 19.35

BAŞKAN : Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER : Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)

 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 76 ncı  Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

1103 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

4.- Değişik Adlar Altında İlave Ödemesi Bulunmayan Memurlara ve Sözleşmeli Personele Ek Ödeme Yapılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1171) (S. Sayısı: 1103) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Tasarının 6 ncı maddesi üzerinde 10 dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.

Sayın Kandoğan, buyurun.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Kamu görevlileriyle ilgili bir kanun tasarısını görüşüyoruz, şu anda Meclis sıralarında 12 milletvekilimiz var. Öncelikle bunu belirtmek istiyorum.

Sayın Maliye Bakanımıza bir soru sormak istiyorum. Kamu görevlilerimize 40+40 şeklinde bir yardım; maaşlarını artırmaya çalışıyoruz. İlk AK Parti milletvekilleri konuşurken, bunun çok önemli olduğunu ifade ederken, son konuşmalarda, bu artış için "küçük de olsa" ifadelerini kullanmaları da enteresan.

Şimdi, Sayın Maliye Bakanımıza sormak istiyorum; 1 400 000 kamu görevlimize 40+40 şeklinde çok cüzi bir maaş artışı sağlarken, ismi bende mevcut bir danışmanınızın birkaç yerde yönetim kurulu üyesi olarak ücret aldığı doğru mudur? 40+40'ı buradan geçirmeye çalışırken bunu nasıl yorumluyorsunuz, nasıl değerlendiriyorsunuz?

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kandoğan.

Sayın Çetin, buyurun.

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakana sormak istiyorum; çeşitli adlar altında eködeme alamayan kurumlarda çalışan memurlara 40+40 YTL'lik bir zam vererek durumlarının kısmen iyileştirilmesi için gündeme gelen bu kanun tasarısı bir haftadan bu yana görüşülüyor olmasına rağmen, gerek Sayın Bakanın gerekse AKP Grubunun 357 milletvekili olmasına rağmen, 135 kişiyi burada bulup görüşmeleri tamamlaması bir türlü sağlanamıyor. Yani, amaçlanan, acaba -memurların gözü burada- onları oyalamak, eşitsizlikleri derinleştiren bu yasayı; işte, vaziyette gözüküyor yine, memurlar da, şu saatte, herhalde izliyorlar... Bu tablo karşısında, bu resim, AKP'nin ve Sayın Bakanın memurlara bakış açısını mı ortaya koyuyor? Yoksa, AKP'liler, gerçekten memurlara bu zammın verilmesinden rahatsızlar mı? Sayın Bakandan öğrenmek istiyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çetin.

Sayın Yıldırım…

MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Sayın Başkanım, Sayın Bakana, geçen gün de sordum; tekrar ediyorum: Sözleşmeli olarak çalışan, özelleştirme kurumlarında işçi olarak çalışan; ama, 657'nin 4/C maddesine göre, kamu ve kurumlarında özel sözleşme statüsüyle çalışan arkadaşlarımızın da durumlarının düzeltilmesi için bir önerge verdik ve reddedildi. 11 000'in üzerinde çalışan bu insanlarımızın durum ve şartlarının değişmesi için yeni bir düzenleme yapmayı düşünüyorlar mı? Onları kadroya geçirmeyi planlıyorlar mı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yıldırım.

Sayın Gazalcı…

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Sayın Bakana, şunu sormak istiyorum:

Bugün, kamu çalışanları arasında, aynı işi yapıp da değişik ücret alanlar var. Bu, nasıl düzeltilecek?

Yine, kamuda kaç çeşit aylık alınıyor? En az ücret alan ne kadar? Örneğin, üst kurulda çalışanlar kaç para alıyorlar? Örneğin, öğretmenler aynı işi yaptığı halde, kadrolu öğretmen ayrı maaş alır, sözleşmeli öğretmen ayrı maaş alır, vekil öğretmen ayrı alır, ders ücreti bulan öğretmen ayrı alır, bulamayan öğretmen ayrı alır. Yani, aynı işi yaparlar; ama, çok çeşitli, farklı ücretler alırlar. Bu tasarı, bu adaletsizlikleri gideriyor mu?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gazalcı.

Sayın Bakan, buyurun.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Kandoğan, benim danışmanımın birkaç tane yerde görevli olduğunu söylediler. Onu bize yazılı olarak da sorarlarsa -kendisinden hassaten rica ediyorum- onu, gerekçeleriyle birlikte cevabını vermeye hazırız her zaman.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Doğru mu Sayın Bakan?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Çetin, Türkiye Büyük Millet Meclisindeki çoğunluktan ve bu kanunun bir an önce geçirilmesi gerektiğinden bahsettiler.

Şimdi, ben, tabiî, anlayamıyorum; hem bir an önce geçmesi için uğraşılıyor hem de her maddeye, sonuna kadar burada önerge veriliyor.

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Önergeler kimin Sayın Bakan?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Her bir önerge okunuyor, her bir önerge için de uzun uzun konuşma yapılıyor.

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - 7 tane önergeyi 3 üncü maddede siz verdiniz!..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Ben dinledim, siz de beni dinleyin.

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - 7 tane önergeyi siz verdiniz 3 üncü maddede!..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Gerekirse vereceğiz tabiî de…

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Ee, o zaman niye itiraz ediyorsunuz!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Şimdi, ama, bizimki…

BAŞKAN - Sayın Çetin, lütfen; sorunuzu sordunuz, Sayın Bakan cevap veriyor.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Cevap veriyorum, dinleyin.

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Yalan makinesine bağlansanız doğru çıkar…

BAŞKAN - Lütfen, Sayın Çetin.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Yalan makinesine kim bağlandı; görürler onu. Hiç merak etmeyin; toplum onu gayet kolay değerlendiriyor; kim bağlanırsa, onu görüyor.

Ama, burada şimdi, her türlü, önlemekle ilgili, işte, şeyleri, mesela, dünkü şeyde, yok onu alırsanız geri, yok bunu verirseniz, yok bunu… Böyle şey yok. Destekleyeceksek, hep beraber bir an önce geçirelim.

Bakınız, şimdi altı üstü kaç tane madde bu…

ORHAN ERASLAN (Niğde) - Daha iyileştirelim Sayın Bakan, daha iyileştirelim…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - O maddeleri burada görüşelim, geçirelim, bir an önce kabul edelim; ama, 13 maddelik, 14 maddelik bir kanun burada bir hafta sürüyorsa, herhalde, bunu AK Parti Grubuna bağlamanın şeyi yok yani sadece.

AHMET ERSİN (İzmir) - Daha iyisini yapalım diyoruz Sayın Bakan.

ORHAN ERASLAN (Niğde) - Daha da iyileştirelim Sayın Bakan.

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Açık olun!..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - O zaman, gelin iktidara, daha iyisini yapın canım.

AHMET ERSİN (İzmir) - Geleceğiz işte!..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Gelin, bir göreyim bakayım, nasıl gelecekseniz!..

MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Merak etmeyin; geleceğiz, geleceğiz… Siz, böyle devam edin!..

ORHAN ERASLAN (Niğde) - Sen devam et; geleceğiz!..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Peki, ben devam edeyim, tamam.

Şimdi, Sayın Yıldırım aynı soruyu her maddede bir soruyor. Bakınız, şimdi, sorduğu konu, özelleştirmede, özelleştirme sırasında bizden önce özelleştirilip de alan kimseler tarafından işten çıkarılmış binlerce insan vardı, binlerce ve biz, iktidara ilk geldiğimizde şu Meclisin kapısından, oradan buraya gelene kadar bana ikide bir grup halinde bu soruyu soruyorlardı: "Sayın Bakanım, işimiz yok, işsiziz, bize iş bulun…" Şimdi, bu iktidar, bu hükümet geldi, bütün o özelleştirmedeki işsiz kalanların tamamını işe aldı. O zaman hep beraber gelindi, bize teşekkür etti ve gidilen yerlerde de bize teşekkürler oldu. Şimdi deniyor ki: "Onların ücretleri kâfi değil, onları yükseltelim."

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Onlara da verelim…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Şimdi, imkân mertebesinde herkese veriyoruz. Hiç işi olmayanı biz işe aldık. Emekliliğini de garantiye aldılar; o kanunu da getirdik, burada kabul edildi. Ama, şimdi, kalkıp da, efendime söyleyeyim, tekrar tekrar… Ve kaldı ki, bu kanun maddesiyle ilgili de değil bu Sayın Yıldırım; Bakanlar Kurulu kararını ilgilendiriyor; yani, bu kanunun konusu da değil.

MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Sayın Bakanım, burada evraklar var; 11 000 kişinin imzası var.

BAŞKAN - Sayın Yıldırım, lütfen…

MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - "Yanıyoruz, açız biz, arabada yatıyoruz" diyorlar. Ben vekil olarak onların derdini dile getiriyorum; görevim de bu.

BAŞKAN - Sayın Yıldırım…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Şimdi, Sayın Gazalcı değişik ücret alanlar için, mesela, öğretmenler için; kadrolu var, sözleşmeli var, vekili var; o şekilde söyledi. Şimdi, biliyorsunuz, burada, sözleşmede, kadrolu öğretmen bulunamazsa sözleşmeli… Dün de aynısını sormuştunuz; öyle atanıyor sözleşmeliler ve eğitim hizmetlerine çok önem verdiğimiz için ve eğitimin aksamaması için burada değişik şeyler getiriyoruz, çözümler getiriyoruz ve bu çözümlerle birlikte de, toplumumuzdaki eğitim hizmetlerini azamîye çıkarmanın gayreti içerisindeyiz.

Bakınız, öğretmenlerimizin durumunu düzeltebilmek için -aşağı yukarı toplam öğretmenimiz bizim 600 000'in üzerinde- ek ücretlerine mümkün olduğu kadar bir iyileştirme getiriyoruz. Bu, millî eğitimimize vermiş olduğumuz önemden geçiyor; çünkü, Hükümet olarak inanıyoruz ki, en iyi yatırım, insana yapılan yatırımdır. Bunun inancı içerisindeyiz. Zaten şu anda konuştuğumuz kanun da, işte, değişik şekillerde ücret alanlar arasındaki adaletsizliği gidermek için huzurunuza gelmiş bir kanundur ve 40+40'ı herkese vermiyoruz. Ya kime veriyoruz; birtakım yan ödemeler almayan memurlarımızdaki adaletsizliği gidermek için getiriyoruz bunu ve bu politikalarımıza da devam edeceğiz; ama, en önemlisi, bütün bunların temel çözümünü meydana getirecek yeni bir personel rejimiyle karşınıza gelmek istiyoruz ve onun da çalışmalarını yapıyoruz.

ATİLLA KART (Konya) - Samimî değilsiniz Sayın Bakan.

MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - İnşallah, onu bekliyoruz Sayın Bakan.

ATİLLA KART (Konya) - Samimî değilsiniz… Onlara anlatacağız.

MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Bunu bir taahhüt olarak kabul edebilir miyiz?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Bunu ben söylemedim, hepimiz her seferinde söylüyoruz bunu Sayın Yıldırım.

MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Taahhüt olarak kabul edebilir miyiz?

ATİLLA KART (Konya) - Taahhüt verildi, gereği yapılmadı.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karşılıklı konuşmayalım lütfen.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Yıldırım, ben, Türkiye Cumhuriyetinin Maliye Bakanıyım.

MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Alkışlıyoruz efendim. Teşekkür ederiz.

ATİLLA KART (Konya) - Neyi alkışlıyorsunuz; 2003'te söz verdiler; halen yapmadılar!..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Teşekkür ederim. Alkışlamaya da gerek yok; yani, ama, siz bilirsiniz.

Süre doldu mu?

Peki, teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Madde üzerinde 3 adet önerge vardır; önergeleri önce geliş sırasına göre okutup, sonra aykırılıklarına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1103 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 6 ncı maddesiyle değiştirilen, 5.3.1964 tarihli ve 439 sayılı Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı Yüksek ve Orta Dereceli Okullar Öğretmenleri ile İlkokul Öğretmenlerinin Haftalık Ders Saatleri ile Ek Ders Ücretleri Hakkında Kanunun (a) bendinin madde metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederim.

Saygılarımla.

            Ümmet Kandoğan

             Denizli

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1103 sıra sayılı  kanun tasarısının çerçeve 6 ncı maddesiyle değiştirilen, 5/3/1964 tarihli ve 439 sayılı Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı Yüksek ve Orta Dereceli Okullar Öğretmenleri ile İlkokul Öğretmenlerinin Haftalık Ders Saatleri ile Ek Ders Ücretleri Hakkında Kanunun (b) bendinin madde metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederim.

Saygılarımla.

            Ümmet Kandoğan

             Denizli

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum ve işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1103 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 6 ncı maddesiyle değiştirilen, 5/3/1964 tarihli ve 439 sayılı Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı Yüksek ve Orta Dereceli Okullar Öğretmenleri ile İlkokul Öğretmenlerinin Haftalık Ders Saatleri ile Ek Ders Ücretleri Hakkında Kanunun (c) bendinin madde metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederim.

Saygılarımla.

            Ümmet Kandoğan

             Denizli

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Kandoğan, buyurun.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Biraz önce, Sayın Maliye Bakanımızın sorulan suallere verdikleri cevaplardan, Sayın Maliye Bakanının dikensiz bir gül bahçesi istediği ortaya çıkıyor. Soru sormayın, önerge vermeyin, konuşmayın, bu kanunu buradan geçirelim!.. Bu, hangi ülkede var Sayın Maliye Bakanım?! Meclislerde milletvekilleri konuşacak, önerge verecek, görüşlerini açıklayacaklar; gerekirse, o önergeler ve görüşler doğrultusunda, getirilen kanun teklifleri ve tasarıları değişecek. Bütün ülkelerde iktidarlar var; ancak, sadece demokrasiyle yönetilen ülkelerde muhalefetler de var. Onun için,  bunun farkında olmamız gerekiyor.

Şimdi, bu kanun tasarısının, işte, çok geciktiğini söylüyorlar. Peki, dün bu kanun tasarısı bu Mecliste görüşülürken ne oldu; saat 18.45'te, istenilen bir yoklama neticesinde burada toplantı yetersayısı bulunamadığı için -2 kez yapılan yoklamada- Meclis çalışmalarını bitirdi. Tam 3 saat 15 dakika önce Meclis kapandı. Eğer, dün 3 saat 15 dakika biz burada çalışmış olsaydık, bugün, büyük bir ihtimalle bu kanun tasarısı burada kanunlaşacaktı.

Şimdi de aynı manzara var. Bakıyorum iktidar sıralarına, 30 kişi. Kanunun buradan geçmesi için asgarî oy miktarı, 139 kişi. Şimdi, bir milletvekili olarak biz karar yetersayısı istesek…

SELAMİ UZUN (Sivas) - İsteyin!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - "İsteyin" diyorsunuz. Peki, biraz sonra isteyelim. Madem çok meraklısınız, biraz sonra, buradan söylüyorum, bir karar yetersayısı isteyeceğim, madem çok arzulusunuz. Bu saatten sonra, 139 AK Partili milletvekilini buraya toplayabilecek misiniz toplamayacak mısınız, hep beraber göreceğiz.

1 400 000 memur bekliyor. Biraz önce bir grup başkanvekili de dedi ki: "İktidar konuşmazsa, biz de konuşmayalım." Şimdi, bu kanun tasarısı üzerinde o kadar çok konuşulacak şeyler var ki arkadaşlar, biraz sonra geleceğim.

Şimdi, bazı maddelerin yürürlüğe girişi, 01.04.2006. Niye 01.04.2006? Kimler için bu? Polislerimiz için bir ekstra 100 000 000 getirmişiz; o 100 000 000 lirayla ilgili -emekliler de dahil bunun içerisinde- onun uygulama tarihi 1 Nisandan geçerli… Peki, bu devletin, bu polislerimize, şu birikecek, -1.1.2006'dan geçerli olsaydı- 300 000 000 lira verecek gücü ve kudreti yok mu?! Bu devlet bu kadar mı zayıfladı?!

Şimdi, bu kanunun çıkmasını bekleyen şehit eşleri de var. Eşlerini şehit vermişler, çocuklar babasız kalmış. Şimdi, onlara 100 000 000 lira vereceğiz…

ORHAN ERASLAN (Niğde) - Onlar yumurta işiyle meşgul değiller, idare ederler!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Şimdi, onlara 100 YTL, 100 000 000 lira vereceğiz; ama, onun yürürlük tarihi 1 Nisandan itibaren geçerli olacak. Bu polislerimiz, canlarını, bu memleketin ve milletin birlik ve beraberliği, bu ülke bütünlüğü için veren polislerimiz, şehit polislerimizin eşleri, bu kanunu bekliyorlar. Onların yürürlük tarihini, 1.4.2006'da yürürlüğe sokacağız ve enteresan bir şey daha var; konuşmayın diyor! Niye konuşmayalım; konuşalım. Şimdi, bu emekliler, emekli olduktan sonra bir başka yerde çalışıyorsa, sosyal destek prim parası ödüyorsa, bir başka yerde, geçinemediği için çalışıyorsa, bu 100 000 000 liradan bunlar istifade edemiyorlar!.. Böyle bir mantık, böyle bir anlayış olabilir mi değerli milletvekilleri?!

Bir emekli başkomiser 650 000 000 lira maaş alıyor, emekli maaşı. Şimdi, bu 650 000 000 lirayla, otuzbeş yıl devletine hizmet etmiş, canını, bedenini, her şeyini feda etmiş emekli başkomisere 650 000 000 lira emekli maaşı vereceğiz; bu ekstradan bir 100 000 000 lira daha veriliyordu; ama, bir başka yerde çalışıyorsa, o 100 000 000 liradan istifade edemeyecek!.. Çarşı ve mahalle bekçileri de aynı şekilde istifade edemeyecek!.. Niye; niye istifade edemesin yani, devlet bu kadar aciz mi, devlet bu kadar güçsüz mü?! Hani bütçemiz son derece iyiydi Sayın Maliye Bakanı, ocak ayında fazla vermiştik, kişi başına düşen gelir 5 000 dolarlar!.. Peki, sizin, emekli olmuş, başka bir işyerinde, karnını doyurmak için çalışan bu Emniyet mensubumuzun alacağı 100 000 000 lirada gözünüz mü var?! Devlet bu kadar âciz duruma mı düştü?!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kandoğan, lütfen, toparlar mısınız.

Buyurun.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Şimdi, bu 6 ncı maddeyle ilgili benim bir önergem var. Şimdi, 6 ncı maddede, ben soruyorum Sayın Maliye Bakanımıza, cevaplandırsın: Şu 6 ncı maddede getirilen ekders ücretleriyle ilgili düzenleme, bundan istifade edenlerin, 6 ncı maddeden istifade edenlerin lehine midir aleyhine midir? Tek cümleyle bunu istiyorum. Lehine diyorsanız, tamam; ama, getirilen bu uygulamalar, geriye götüren uygulamalardır; Sayın Gazalcı da anlattı biraz önce. Şimdi, mesela, (a) bendinde diyoruz ki: "…atelye ve meslek dersi ibaresi ders şeklinde değiştirilmiştir." Şimdi, binlerce atelye ve meslek dersleri öğretmenimiz, bundan sonra, ekders ücreti alabilmek için, kendi branşları dışında, matematik, fizik, kimya gibi derslere girme mecburiyetinde. Şimdi, bu, geri adım arkadaşlar. Öğretmene ekders ücreti veriyoruz derken, buradan geri adım atıyoruz. Binlerce meslek dersi, atelye dersi öğretmenlerine getirilen bu uygulama, onların lehine değil, aleyhine. Sonra da, Sayın Maliye Bakanı "önerge veriyorsunuz" diyor. Peki, bu durumu, biz burada dile getirmeyelim mi?!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Yanlış söylüyorsun…

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bu düzenlemeyi, biz burada dile getirmeyelim mi?! Elimizde yazılar var. İşte, bütün öğretmen camiasından gelen yazılar var. İşte, burada… Kaç öğretmenden, değişik teşkilatlardan bu konuyla ilgili elimizde yüzlerce faks var.

SELAMİ UZUN (Sivas) - Burada, yanlış yanlış konuşuyorsun…

BAŞKAN - Lütfen, müdahale etmeyin…

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Getirilen "atelye ve meslek dersi" ibaresi "ders" şeklinde değiştiriliyor ve biraz sonra…

MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Engel oluyorsun… Çok konuşarak engel oluyorsun… Bırak da çıksın yani…

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bakınız "6 saate kadar" ibaresi "6 saat" şeklinde… Kimler için; yöneticiler için. Şimdi, bunu hazırlayan arkadaşlarımız, okul idarecilerinin nasıl görevler içerisinde olduğunu bilen arkadaşlarımız değil. Okul müdürü, o kadar çok faaliyetler içerisindedir ki, şimdi, bu getirilen…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Çabuk çıksın… Bırak!.. Yeter artık!..

BAŞKAN - Lütfen, Sayın Göksu…

Sayın Kandoğan…

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın Milletvekili, şimdi "çabuk çıksın" diyorsanız…

MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Konuşma da çıksın işte…

BAŞKAN - Sayın Göksu, lütfen… Lütfen… Sayın Göksu…

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Şimdiye kadar, bütün maddelerde…

BAŞKAN - Sayın Kandoğan, teşekkür eder misiniz lütfen.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bitiriyorum, tamam…

BAŞKAN - 2 önerge daha var, biliyorsunuz.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Şimdiye kadar…

BAŞKAN - Teşekkür için Sayın Kandoğan…

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Tamam…

Şimdiye kadar, bütün maddelerde, Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekilleri konuştu mu; konuştu. Ben konuşunca niye rahatsız oluyorsunuz?!

BAŞKAN - Sayın Kandoğan…

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Onlar konuşunca iyi, Ümmet Kandoğan konuşunca engelleme!..

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kandoğan.

Sayın Kandoğan, her ne kadar, konuşmanızda "Genel Kurulda 30 kişi yok" demişseniz de, şu anda, AK Parti Grubundan 48, Cumhuriyet Halk Partisi Grubundan 15, Anavatan Partisi Grubundan 3 kişi, Doğru Yol Partisi Grubundan 1 kişi var.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)- Yeni gelenler olduysa bilemem; ama, karar yetersayısında belli olur.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1103 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 6 ncı maddesiyle değiştirilen, 5/3/1964 tarihli ve 439 sayılı Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı Yüksek ve Orta Dereceli Okullar Öğretmenleri ile İlkokul Öğretmenlerinin Haftalık Ders Saatleri ile Ek Ders Ücretleri Hakkında Kanunun (b) bendinin madde metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederim.

Saygılarımla.

            Ümmet Kandoğan

             Denizli

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Kandoğan, buyurun.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu önergemle ilgili görüşlerimi açıklamaya çalışacağım.

Burada, 6 ncı maddenin (b) fıkrasında, "Orta dereceli okullarda" ibaresi "Örgün ve yaygın eğitim kurumlarında", "6 saate kadar" ibaresi "6 saat" şeklinde değiştirilmiştir. Şimdi, bu "6 saate kadar" ibaresi "6 saat" şeklinde değiştirilince, binlerce okul müdürümüzün artık bundan sonra eskisi kadar ekders ücreti alamayacağıyla karşı karşıya kalacağız. Şimdi okul müdürlerimiz -ben çok uzun yıllar idarecilik yaptığım için bilirim- o kadar çok faaliyetler içerisindedirler ki, o kadar çok komisyonlarda görev alırlar ki, o kadar çok toplantılara katılırlar ki, bu öğretmenlerimizin, bu okul müdürlerimizin 6 saat derse girmesi halinde çok ciddî sıkıntıların ortaya çıkabileceği gerçeğiyle karşı karşıyayız. Şimdi, eğer 6 saat derse giremeyecek olursa ekders ücretinde bir azalma söz konusu olacak. Biz, bir kanun tasarısıyla öğretmenlerin ekders ücretlerini düzenlerken, atelye ve meslek dersleri öğretmenlerinin, okul müdürlerinin, örgün ve yaygın eğitim kurumlarında görevli olanların ekderslerden faydalanmasıyla ilgili bir geri adım söz konusu.

Şimdi, Sayın Mehmet Ali Şahin, öğretmenlerin ekders ücretiyle ilgili olarak, 88 000 000 lira ayda ekders ücreti aldıklarını söylediler. Ben Sayın Maliye Bakanımıza buradan soruyorum: Türkiye'de kaç öğretmen bu söylenilen rakamları alacaktır? Bunu ben merak ediyorum ve Sayın Bakanımdan da öğrenmek istiyorum. Eğer Türkiye'deki öğretmenlerimiz büyük çoğunluğu, yarısı 88 000 000, üçte 1'i, dörtte 1'i 88 000 000 lira ekders ücreti alacaksa bu düzenlemeden sonra, ben, bundan sonraki maddelerdeki konuşmalarımı buna göre düzenlemek istiyorum. Sayın Maliye Bakanımdan da özellikle istirham ediyorum, bu öğretmenlerimizle ilgili olarak.

Öğretmenlerimiz diğer meslek mensuplarından farklı. Onlar, son derece, diğer mesleklerden farklı bir hizmet görüyorlar. Onların giyimleri kuşamları, sosyal yaşantıları, sosyal hayatları, günlük gelişmeleri takip etmeleri, basını, televizyonu, yeni çıkan kitapları takip etmeleri, kendilerini yenilemeleri, kendilerini yetiştirmeleri, son derece önemli. Eğer biz çağı yakalamak istiyorsak, 21 inci Yüzyılda çağdaş uygarlık seviyesinde olmak istiyorsak, özellikle, öğretmenlerimizin çağın gereklerine uygun olarak yetişmelerini, sosyal ve özlük haklarının da buna uygun olmasını takip etmek ve bunların gereğini yerine getirmek mecburiyetindeyiz.

Şimdi ben merak ediyorum: Öğretmenlerimizden kaçı son çıkan kitapları alma imkânına sahiptir? Kaç kişi son gelişmeleri yakından takip edebilmektedir? Onun için, 3 500 000 liralık ekders ücretlerini 5 000 000 liraya çıkardık demekle, hele hele böyle 6 ncı madde gibi, kazanılmış haklardan geri adım atılması söz konusu olunca, öğretmenlerimize çok şey verildiğinin haklı ve doğru bir tarafı olmadığı kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. O bakımdan, ben bu düzenlemenin, 6 ncı maddenin, özellikle öğretmenleri geri getirme noktasında onlara zarar verdiği inancındayım.

Bu düşünceyle, bu fıkranın madde metninden çıkarılmasını sizlerden talep ediyor ve Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kandoğan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1103 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 6 ncı maddesiyle değiştirilen 5.3.1964 tarihli ve 439 sayılı Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı Yüksek ve Orta Dereceli Okullar Öğretmenleri ile İlkokul Öğretmenlerinin Haftalık Ders Saatleri ile Ekders Ücretleri Hakkında Kanunun (a) bendinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim.

            Ümmet Kandoğan

             Denizli

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Kandoğan, buyurun.  

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Gerekçe okunsun.

SELAMİ UZUN (Sivas) - Gel, konuş.

BAŞKAN - Lütfen, sayın milletvekilleri…

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Tasarıyla getirilen düzenlemenin yasalaşması durumunda atölye ve meslek dersleri branşlarındaki öğretmenlerin ekders ücretlerinin azaltılması söz konusu olacağından bu düzenlemenin madde metninden çıkarılması daha doğru bir yaklaşım olacaktır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

6 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

7 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 7.- 14/4/1982 tarihli ve 2659 sayılı Adlî Tıp Kurumu Kanununun 30 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 30.- Personelin katkısıyla elde edilen döner sermaye gelirlerinin en az % 35'i Adlî Tıp Kurumu ve birimlerine malzeme, araç, gereç, araştırma ve döner sermayede görevli personel giderlerine ayrılır. Gelirin geri kalan kısmı Adlî Tıp Kurumunda ve birimlerinde görevli personele; sınıfı, çalışma şartları, hizmet nitelikleri, hizmete katkısı, performansı ve benzeri hususlar dikkate alınarak Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine çıkarılacak yönetmelikte tespit edilecek esaslara göre ödenebilir.

Yapılacak ödeme, ilgili personelin bir ayda alacağı aylık (ek gösterge dahil), yan ödeme ve her türlü tazminat (makam, temsil ve görev tazminatı hariç) toplamının;

a) Adlî Tıp Kurumu Başkanı için % 500'ünü,

b) Başkan yardımcıları için % 475'ini,

c) İhtisas kurulu başkanları için % 450'sini,

d) İhtisas kurulu üyeleri ile grup başkanları için % 400'ünü,

e) İhtisas dairesi başkanları, uzman tabip, Tıpta Uzmanlık Tüzüğünde belirtilen dallarda bu Tüzük hükümlerine göre uzman olanlar ile uzman diş tabipleri için % 350'sini,

f) Asistan tabip, pratisyen tabip ve diş tabipleri için % 300'ünü,

g) Alanında doktora derecesi almış olan mühendis, psikolog, biyolog, kimyager ve eczacılar için % 250'sini,

h) Hizmetin niteliği itibarıyla görevin zorluk ve risk derecesi yüksek olduğu başkanlar kurulu kararı ile belirlenen personel ile otopsi görevlileri için % 200'ünü,

i) Diğer personel için % 150'sini,

geçemez.

Serbest çalışan sağlık personeline  ikinci fıkrada belirtilen oranların yarısı uygulanır.

İkinci görev aylığı almak suretiyle çalışanlar, bu ödemeden yararlanamaz."

BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Konya Milletvekili Atilla Kart.

Buyurun Sayın Kart. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ATİLLA KART (Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 1103 sıra sayılı tasarının 7 nci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; Genel Kurulu Cumhuriyet Halk Partisi ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, tasarının genel amacı tasarı metninin birinci sayfasında üç dört cümleyle özetleniyor. Ne deniyor; bunu sözcü arkadaşlarımız hep ifade ettiler, ben de konuşmama bir bütünlük sağlamak amacıyla bunu kısaca ifade etmek istiyorum.

Genel zamma ilaveten çeşitli adlar altında eködeme almayan kurumlarda çalışan memurlara denge tazminatı adı altında ödeme yapılması; ayrıca, aile yardımı ödeneği gösterge rakamının 1 250'den 1 450'ye çıkarılması ve sendika üyesi olan personele sendika aidatlarından kaynaklanan kayıplarını telafi amacıyla aylık 5 YTL ilave ödeme yapılmasını sağlayacak bir düzenleme amaçlanıyor. Bu tasarıda, özü itibariyle kamu görevlilerinin eködemeleriyle ilgili bir çalışmayı yapıyoruz, sürdürüyoruz. Görünürde kamu görevlileri arasında bu noktada mevcut olan eşitsizlikleri ve adaletsizlikleri gidermeye çalışıyoruz. Keşke böyle bir amaca hizmet eden bir tasarıyla karşı karşıya olsak. Maalesef değerli arkadaşlarım, getirilen tasarıyla kısmî birtakım ödemeler ve düzenlemeler yaparken yeni adaletsizliklere, yeni eşitsiz uygulamalara yol açıyoruz. Bunları biraz sonra adlî tıp kurumuna ilişkin değerlendirmeleri yaparken başka meslek gruplarıyla da kıyaslayarak örnekleriyle anlatacağım, bilgi ve takdirlerinize sunacağım.

Değerli arkadaşlarım, bu işin esası, siz, eğer, hükümet olarak, Maliye Bakanlığı olarak kamu personeli rejimine gerçekten kamu personelinin tamamını kapsayan bütüncül ve sistematik bir çözüm getirmek istiyorsanız, bunun esası, bunun çözüm yolu kamu personeli rejimi reformu tasarısı, kanunu, her neyse, o tasarıdan geçer değerli arkadaşlarım. Bakıyoruz, bu noktada hükümet nasıl bir uygulama ve söylem içinde; bunu hemen paylaşmak gerekiyor.

Bakın, değerli arkadaşlarım, kamu avukatlarıyla ilgili, hukuk müşavirleriyle ilgili bir kanun teklifi vermişiz zamanında, bu kanun teklifinin 37 nci maddeye göre Genel Kurul gündemine alınması yolunda 15 Temmuz 2003 tarihinde Genel Kurul huzurunda, sizlerin huzurunda bu konuda söz hakkı verilmiş, konuşma yapmışım. O konuşmaya karşılık, Sayın Mehmet Ali Şahin'in, tekrar ifade ediyorum, 15 Temmuz 2003 tarihinde verdiği cevabı aynen okuyorum değerli arkadaşlarım. Ne diyor Sayın Şahin? Bu konuda, yani, kamu personel rejimini düzenleme konusunda birinci derecede sorumlu olan, hükümet adına sorumlu olan Bakanın söyleminden söz ediyorum. Ne diyor Sayın Bakan: "Efendim, Devlet Memurları Kanununu tümden değiştirerek kamu personel rejiminde yeni bir düzenleme hazırlığı içindeyiz. Memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında kanun tasarısı taslağı ilgili komisyonca hazırlanmış ve tarafımıza teslim edilmiştir. Önümüzdeki günlerde, bunu, sivil toplum örgütleri nezdinde, üniversiteler nezdinde tartışmaya açacağız ve bizim, acil eylem planımızda, bu düzenlemeyi, hükümetin kuruluşundan itibaren bir yıl içerisinde, yani, bu yılın sonuna kadar -2003 yılının sonuna kadar değerli arkadaşlarım- yasalaştırma gibi bir vaadimiz söz konusudur."

Değerli arkadaşlarım, 2006 yılı içinde olduğumuzu ifade etmeme gerek yok. Sayın Mehmet Ali Şahin biraz evvel komisyon sıralarında bu konuda yeni bir konuşma yaparken ifadesi neydi? Sanki, bütün bu konuşmaları yapan kendisi değilmiş gibi, bu konudaki çalışmaların 2007 yılı başında tamamlanacağını gayet rahat, gayet pişkin bir ifadeyle burada huzurunuzda ifade etti. Bu aşamadan sonra, bu süreçten sonra, bu söyleme nasıl inanacağız değerli arkadaşlarım?! Kendi beyanları, tutanak beyanları… 2003 yılı sonuna kadar bunu yapmadınız. 2004 yılında ne yaptınız, 2005 yılında ne yaptınız, 2006 yılında yaptığınız çalışmaların vardığı sonuç nedir, vardığı aşama nedir? O zaman, burada, elbette, neyi tartışacağız; bu hükümetin güvenilirliğini, inandırıcılığını, tutarlılığını tartışacağız.

Sayın Maliye Bakanının şahsında bu konuda doğmuş olan güvensizliği, tutarsızlığı, inandırıcı olmayan tavırları, siyasî etikle bağdaşmayan, siyasî ahlakla bağdaşmayan tavırları burada tekrarlamaya gerek görmüyorum. Bu konu, haftalardır, aylardır Türkiye'nin gündemini meşgul etmeye devam ediyor; ama, neyi görüyoruz; bu politikanın ve benzeri politikaların sadece Maliye Bakanıyla sınırlı olmadığını görüyoruz. Düşündürücü olan bu, üzücü olan bu, üzerinde durmamız ve sorgulamamız gereken konu bu.

Sayın Mehmet Ali Şahin'in şahsında, aslında, hükümetin bir politikasındaki tutarsızlığı, güvensizliği ve kamuoyunu yanıltan, oyalayan tavrı görüyorsunuz. Böylesine bir yanılgı söz konusu olabilir mi değerli arkadaşlarım? Acil eylem planında "bir yıl içinde, 2003 yılı sonuna kadar biz bu işi bitireceğiz" diyoruz, bunu, geliyoruz Genel Kurulda da tekrarlıyoruz; bu söylemlerinizden sonra aradan iki yılı aşkın bir süre geçiyor, gelip, burada, komisyon sıralarında, bu defa da diyorsunuz ki: "2007 yılı başında bu konudaki çalışmalarımızı tamamlayacağız, Genel Kurula getireceğiz." Doğru konuşmuyorsunuz. Kamuoyunu hafife alıyorsunuz. Kamuoyuna karşı gerçekdışı beyanlarda bulunuyorsunuz. Elbette, bu tasarıyı tartışırken bütün bunları ifade etmemiz, bunları kamuoyuna anlatmamız, aktarmamız gerekiyor.

Ne yapıyoruz bu tasarıda değerli arkadaşlarım? Milyonlarca kamu görevlisi için bir eködeme yaparken, kamu disiplini altında, bütçe disiplini altında son derece hasis bir uygulamayı kararlı bir şekilde sürdürüyoruz. Bu tasarının özünde bu yatıyor. Şöyle: Böyle bir uygulamayı, böyle bir disiplini belli bir şekilde kabul etmek mümkündür. Toplumun bütün katmanlarına, bütün zeminlerine, bütün kesimlerine bu fedakârlığı eşit bir şekilde dağıtırsınız, toplum, bütünlük içinde, dayanışma içinde bunu sürdürür, kabullenir ve belli bir sonuca da ulaşır; ama, siz, milyonlarca kamu görevlisi için bu kadar hasis davranırken, öbür taraftan, bütçe kaçaklarına ve yolsuzluklara göz yumuyor iseniz, bu tasarının ve benzeri tasarıların amaca ulaşmasını bekleyemezsiniz.

İki örnek vermek istiyorum. Yeri geldiği için bu örnekleri vermek istiyorum. Bakın, defalarca, her zeminde anlatıyoruz. İstanbul Büyükşehir Belediyesiyle bağlantılı İGDAŞ ve AKBİL dosyalarından söz ediyorum değerli arkadaşlarım. İki dosyadaki bütçe kaçağı nedir, biliyor musunuz; 199 trilyon artı 146 trilyon lira; yani, 350 trilyon liraya yakın bir bütçe kaçağı, bir yolsuzluk rakamından söz ediyorum. Bu yolsuzluk olayında İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 22.1.2003 tarih, 200/-277, 2003/7 sayılı kararıyla mahkûm olan Mustafa Muzaffer ve Kâzım Albayrak ile 4 kişiden söz ediyoruz, defalarca uyarıyoruz. Bunlara…

BAŞKAN - Sayın Kart, maddeyle ilgili konuşur musunuz lütfen.

ATİLLA KART (Devamla) - Sayın Başkanım, maddeyle ilgili olduğunu konuşmamın başında ifade ettim. Bütçe disiplininden söz ediyorum, milyonlarca kamu görevlisine ödeme yapılırken bu kadar hasis davranılırken, öbür taraftan, bu yolsuzluklarla neden mücadele edilmediğini örnekleriyle anlatıyorum.

Bakın, ortada bir mahkûmiyet kararı var. Bu mahkûmiyet kararının gereğini neden yapmıyorsunuz Sayın Bakan? Neden tazmin davalarını açmıyorsunuz? Neden bu tazmin davalarının zamanaşımına uğramasına yol açıyorsunuz?

Bakıyoruz, bu olayın sadece geçmiş dönemlerle sınırlı olmadığını görüyoruz. Daha yeni bir olay; Başbakanlık Teftiş Kurulu talimat veriyor, soruşturma izni sürecini başlatıyor. Ne güzel, devamını getirelim. BDDK soruşturma yapıyor…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen, toparlar mısınız Sayın Kart.

ATİLLA KART (Devamla) -…ondört ay süren bir çalışma yapıyor, Devlet Bakanı Sayın Kürşad Tüzmen hakkında Eximbank Yönetim Kurulu Başkanı olduğu dönemde 64 trilyonluk usulsüz bir krediden söz ediyor. Bu rapor, aylardır BDDK'da bekliyor, Başbakanlıkta bekliyor.

Değerli arkadaşlarım, bunları sorgulamayacak mısınız, bunları sormayacak mısınız ve zamanaşımına uğruyor değerli arkadaşlarım?! Zamanaşımına uğramasına yirmi gün var, bir ay var. Bunlar, sizi rahatsız etmiyor mu değerli arkadaşlarım?! Böyle… (AK Parti sıralarından "bunun alakası yok" sesi)

"Bunun alakası yok" diyorsanız, sizin burada varlık sebebiniz nedir? Siz niçin varsınız? Sizin göreviniz nedir?

SONER AKSOY (Kütahya) - Cevap verildi.

ATİLLA KART (Devamla) - Siz denetim görevi yapmak durumunda değil misiniz değerli arkadaşlarım? Toplum adına, millet adına bu sorumluluğunuz yok mu? Sadece yasama görevi adına parmak indirip kaldırmakla mı sorumlusunuz; denetim göreviniz nerede kalıyor? O zaman, "ne alakası var" diyorsanız, o zaman, sizin bu getirdiğiniz tasarıların inandırıcılık yönü kalmaz, inandırıcılık boyutu kalmaz. Zaten, bu siyasî iktidarın temel sorununun da, güven bunalımı olduğunu, inandırıcılık sorunu olduğunu, kamuoyu, bu vesileyle bir defa daha görmüştür, buna yürekten inanıyorum.

Bu konudaki görüşlerimi müteakip aşamalarda anlatmaya devam edeceğim.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kart.

Madde üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına söz isteyen Mersin Milletvekili Hüseyin Güler; buyurun.

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1103 sayılı kanun üzerinde -7 nci maddenin- Grubum adına söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Evet, amacımız, burada, yapıcı bir eleştiri, yapıcı bir muhalefet anlayışı doğrultusunda önerilerimizi dikkate almaya sizleri davet ediyoruz; ama, gördüğümüz kadar, sadece, burada bir konuşmamız, sizler ise almamaya niyetlisiniz. En masum önerileri bile reddetmeye, sayısal çoğunluğunuzla sadece nitelik boyutla, altını çiziyorum, sadece reddederek gündeme devam etmeye çalışıyorsunuz.

Evet, zaman zaman, çalışma hayatıyla ilgili, toplumsal süreçlerde, acaba, verdiğimiz anda makroekonomik dengeler nasıl olur, bozulur mu? Hep bunlar vurgulandı; çünkü, birileri sizlere bir görev verdi. İyi bir görev adamı olarak, bir emir eri gibi, sorgulamadan, hesaplamadan, ülkenin yarınlarına ve ülkenin çalışanlarına, maalesef, değer vermeden gerekeni yapmaya devam ediyorsunuz. Evet, IMF size bu kadar bu yetkiyi verdi, burada da bunları geçiriyorsunuz.

Bu yaptığınız sürede, çalışma hayatını barışa değil, dinamitlemeye geldiniz. Hepinizin önüne geliyor. Şu kesim dönersermaye veya eködeme; dolu… Bunların hiçbiri, yarın, özlük haklarına ve katsayıya yansımayacak, sadece, seyyanen, bir defa vermekle rahatlayacağınızı düşünüyorsunuz. Emekliliğinde yine almayacak. O zaman derdiniz nedir arkadaşlar? Eğer, toplumsal… Yaklaşık 1 400 000 kamu çalışanını ilgilendiriyorsa, lütfen, burada çıkarken bu kanun maddeleri, gereken net ve toplumun yarınları için samimî olmaya davet ediyoruz ve diyoruz ki:  IMF'nin direktiflerinden çok, bu ülkenin menfaatları uğruna, lütfen, kararlar alın. IMF, düne kadar, siyasî varlığınızda, seçim döneminde, "biz önce anti IMF'ciyiz" diye sokaklarda propagandanızı yaparken, politikaları yaparken, bugün ise, "acaba IMF nedir" diye kaygılar yaşamaya devam ediyorsunuz. Sayın Maliye Bakanı burada. Faize korkunç bir özentiyle ve özveriyle, gereken hiçbir aksama olmaksızın her gün faizler ödenirken, çalışanımıza gelince, milyonlarca insanımıza gelince, "orada dur, ekonomik istikrar bozulur…" Ekonomik istikrar dediğimiz, açlık ve sefalete rağmen.

Yoksulluk ve açlık sınırını hepimiz biliyoruz. Kamu çalışanının burada tüm dikkatleri sizlerin üzerinde. Kamu adına atılacak her türlü yararın yanındayız; ama, ifade ettiğimiz gibi, hiçbir niyetiniz yok, burada komisyon belli, "hayır" diyor, verilen hiçbir önergeye, Sayın Bakan da aynı şekilde, "katılmıyoruz" diyor. Tabiî, katılmadığınız belli, biraz önce de söylemeye çalıştım.

Adlî tıp kurumlarında çalışanlarla ilgili çeşitli aksamalar var. Bugün, adlî tıp kurumu, hepimizin bildiği gibi, yargıda ve diğer birçok boyutuyla da teknik bir boyutta hizmet vermektedir, önemli bir süreçtir. En az yüzde 35'i kadar kamunun ihtiyaçları karşılanmak üzere, geri kalanı çalışanlar arasında dağıtılır belirli oranlarda. Özü doğruymuş gibi görünüyor. Eksik yanları var, orada unutulanlar var, birçok, siyasî partiler de öneride bulundular, çok da makul. Bu bir takım oyunudur. Takım oyununu lütfen gözardı etmeyelim. Bu da çok basit bir kanuna ilave edilerek bunlar aşılabilir; ama, sizler, yine hayır diyeceksiniz, hayır demeye de devam ediyorsunuz, hayırda hayır vardır dercesine; ama, kamunun menfaatları üzerine en ufak bir adım atmaya niyetiniz yok.

Evet, çalışma hayatı sadece özlük hakları değildir maaşlar. Bugün çalışma hayatından gelen SOS dediğimiz sinyallere baktığımızda, herkes günübirlik yaşar hale geldi. Üretmekten çok, sadece şekil, sadece mesaisini dolduran… Çünkü, kaygılarla yarınları kurgulayan büyük bir kitle. Büyük bir huzursuzluk. Bir dokunsanız bin ah işiteceksiniz; çünkü, çalışma hayatında istikrarı da bozdunuz. Sadece partizanlık değil, maalesef, parti devleti konumunda bir kadrolaştınız; yaşamın her alanında, kamunun her alanında.

Evet, partizanlık asıl olmamalı. Kadrolaşmaya kısmen evet diyoruz; ama, partizanlık asla. Bunlar sizleri de boğacak. Bugün 1 400 000 kamu çalışanının bir altını doldurun; sözleşmeli personel, devlet memuru… Birçok statüde, darmadağınık ve karmakarışık. Bu statüyü düzeltmeden sizin vereceğiniz seyyanen bir katkı, allahaşkına, dilencilikten öte neyi getirir? Yoksulluk ve açlık sınırı belli. 80 000 000'un 40'ı bugün, 40'ı da altı ay sonra. Söylerim size, çocuklarınıza harçlık verdiğinizde 40 000 000 için ne diyor bakalım ihtiyaçları karşısında? O zaman, kamu çalışanının onurunu, kişiliğini ve üretkenliğini -lütfen, hepimiz- korumak bizim görevimiz.

Kamu görevlisi düne kadar ayrıcalıklıydı; ama, bugün, sadece, iş güvencesi ve kaygısıyla, onun altında ezilip kalmaya devam ediyor. Bunun gitmediğini, ülkemiz adına, üretkenlik adına en ufak bir somut adım atılmadığını hepimiz biliyoruz. Kamu personelinin üretirken kaygıları ve sıkıntıları var acaba ne olurum diye; ama, tabiî ki -üreten insan hata yapabilir ama- bunu sahiplenecek siyasî bir irade lazım. 

Çalışma hayatının katılımcı demokrasi anlayışı doğrultusunda, işveren statüsüyle kamu ve çalışan statüsüyle de sendikalar aracılığıyla, bunların, çok net, oturulup, adı konulur. Bunları, hiç, böyle, her kanun gündeme geldiğinde böyle maddelere ve yasalaştırmaya da gerek yok. Çok basit; ama, çözmeye de niyetiniz yok. Her yıl, geleneksel, kamu personeli adına, özellikle devlet memurları statüsünde, sendikal haklar ile kamu arasındaki sözleşme şekilden öteye gitmiyor; çünkü, grevden yoksun, en ufak bir yaptırım gücü yok. Sivil toplum örgütlerinin katılımcı anlayışını hep benimsediğinizi ifade ettiniz; ama, şu ana kadar, en ufak bir somut adım atamadınız.

Biz de diyoruz ki, bu işin, gelin felsefesini, ruhunu lütfen sizler de benimseyin. Yapılacak bu kadar çok basit iken, daha karmaşaya sürükleyecek bir kanun metniyle çalışma hayatını lütfen bozmayın. Bir kısmına, belki, bir derece merhem olabilecekmiş gibi görünüyor; ama, bizde, hekim olarak, palyatif çözüm dediğimiz, sadece karın ağrılarını bir anlık giderebilecek çözüm önerilerini istemiyoruz.

Üreten ile üretmeyeni ayırt eden, aynı zamanda da hiç kimseye minnettarlık duygusu ve mahcup etmeden, günlük yaşamını idame ettirebilecek bir özlük haklarının tanındığı; çalışma koşulları içerisinde, üretimi teşvik, aynı anda da, katılımcılık ve kendini sivil inisiyatif anlayışıyla örgütlenmesine izin veren bir siyasî anlayış istiyoruz; ama, sizin dört yıl boyunca yaptığınız, bu konuda en ufak bir somut adım yok.

Biz, onlar adına değil; ama, burada kamu adına, kamu barışını korumak ve toplumsal barışa katkıda bulunmak için önerilere açık kalmanızı istiyoruz; ama, ifade ettiğim gibi, tüm gözleriniz Sayın Bakanın ve Komisyon Başkanının verdiği direktifler.

Burada, çok acelemiz de yok. Eğer, kamu yararına bir şeyler yapmak istiyorsak, oturup bir defa çıkartılır, ikinci defa değil ve tüm toplumu da kucaklamalı, tüm kamu çalışanlarını kucaklamalı; ama, gördüğümüz kadar, bir kesimine kısmen, ifade ettiğim gibi; yani, 40 000 000 gibi seyyanen arkasında da dönersermaye oranlarını belirli oranda paylaşıp, bölebilen bir anlayış. Bunların çözüm olmadığını, aslında, sizler de biliyorsunuz; ama, kendinize itiraf etmekten çekiniyorsunuz.

Bugün, hükümet, istikrar adına, yoksulluk ve sefaleti önerirken; aslında, aranızda da sıkıntılar var. Sayın Başbakan da zaman zaman söylüyor "milletvekilleri fazla bir şey istemeyin, açlık ve sefaletin, bu halkım bedelini ödemeye hazır, sizler de ödeyeceksiniz" diyor ve kendi yüzde 30 gibi büyük bir oranda kredizade olduğunu da hepimiz biliyoruz, yaşamın zorluğunu hepimiz biliyoruz; ama, kamu çalışanına gereken önemi, lütfen, verelim.

Sizler, IMF gibi, düne kadar duvar gibi set çektiğini zannettiğiniz bir anlayışın; ama, bugün, maalesef, teslimiyetini görüyoruz IMF'ye karşı. Bugün IMF'yle ipleri koparırsak, yarınlarımız ne olacak diye kaygılarınız yaşanıyor.

Bugün Sayın Maliye Bakanım burada. Merkez Bankasının döviz rezervi nedir, burada lütfen açıklasın ve IMF'ye olan borçlarını ödesin ve dokumuzu bozduğunu itiraf etsin burada; çünkü, IMF, günlük yaşamımızın her alanına müdahale eder boyutta.

Siyaseten dün yok saydığınız bir anlayışa, bugün teslim olduğunuzu görüyoruz. Bununla da övünmeye devam edin; ama, halktan tek bir şey istiyorum ve kamu çalışanlarından…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Güler, lütfen, toparlar mısınız…

HÜSEYİN GÜLER (Devamla) - AKP İktidarının dört yıl boyunca, gerek toplumun tüm sorunlarında olduğu gibi, kamu çalışanlarına da doğru dürüst bir katkısını görmemekteyiz; ama, bu yıl, büyük ihtimalle, seçim sinyallerine dönük, kısmen de, toplumsal kitlelere mesaj olarak algılanabilecek bir palyatif öneri.

NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) - Hiç öyle bir niyetimiz yok.

HÜSEYİN GÜLER (Devamla) - Vallahi, niyetiniz yok; ama, o sokak bugün yapılanları unutmazsa, enisonu, gelecek, sandıkta da gereken mesajı verecektir, bundan en ufak bir şüphemiz yok.

NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) - Saygı duyarız, göreceğiz.

HÜSEYİN GÜLER (Devamla) - Beraber göreceğiz, beraber yaşayacağız; ama, korkarım ki, kaygılarımız bizleri teslimiyete doğru götürüyor.

Bugün ülke adına, anayasal çoğunluğu değiştirecek bir çoğunluğunuz varken, şu toplumsal barışı, hâlâ, çözememenin sıkıntılarını yaşıyor bu toplum.

Burada, çok masum önerilerimizi reddetmekle övünüyorsunuz. Ne olacak allahaşkına? Bu başarı, bu, hepimizin olacak, bir katkımız da olursa bundan onur duyacağız. Zaman zaman, işinize geldiği zaman anayasa değişikliğini "muhalefetle beraber çözümledik" diyorsunuz; ama, diğerlerini "hep biz yaptık" diyorsunuz; ama, hiçbir şeyin ortada olmadığını kamuoyu görüyor. Kamuoyunun hassasiyeti, günübirlik, tesadüfen yaşar bir hale geldi, dünyaya kendi cebiyle bakar hale geldi; ama, umutlarımız ve hayallerimiz bitmesin diyoruz. Toplumsal barışımızın, ülkemize üretkenlik, rekabet edebilir bir anlayış ve siyasî duruşla, ancak, umutlarımız ve hayallerimiz beslenir diye düşünüyoruz.

Biz, Anavatan olarak, buradaki sadece geçici bir iki önerinin dışında çalışma hayatına çok da büyük bir katkısı olmayacağını hep beraber görüyoruz. Kendi iktidarımızda sivil toplum anlayışlarının temsilcileriyle oturup çalışma hayatını düzenleyeceğimizi burada aracılığınızla duyurmak istiyorum.

Şimdiden hayırlı uğurlu olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Güler.

Madde üzerinde, şahsı adına söz isteyen Denizli Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan; buyurun.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum. 7 nci maddeyle ilgili görüşlerimi açıklamaya çalışacağım.

Öncelikle, kanun tekniği açısından burada yapılan bir yanlışlığı dile getirmek istiyorum. Kanunlar, açık, net ve anlaşılır bir şekilde olması gerekmektedir. Şimdi, 7 nci maddede "Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine çıkarılacak yönetmelikte tespit edilecek esaslara göre ödenebilir." Böyle bir kanun tekniği yok arkadaşlar. Kanunlar, açık, net ve anlaşılır olması lazım. Siz, buraya "ödenebilir" derseniz, Türkiye'de bu kanunu uygulayacak olanların farklı uygulamalar yapmasının önünü açmış olursunuz. Buradan ikaz etmek istiyorum. Özellikle komisyonun bu "ödenebilir" ibaresinin mutlaka "ödenir" şeklinde düzeltilmesi için bir düzenleme yapılmasının doğru olduğu inancımı sizlerle paylaşmak istiyorum.

7 nci maddeyle ilgili olarak, demin de söyledim; bu maddenin de yürürlük tarihi 01.04.2006. Diğer 40+40'larla ilgili yapılan düzenlemeler 1.1.2006'da yürürlüğe girerken, adlî tıp kurumunda çalışanlarla ilgili yapılan bu düzenleme niçin 01.04.2006 tarihinden itibaren yürürlüğe giriyor? Bunun da, haklı, mantıklı bir  sebebi varsa, lütfen, oradan, ya Sayın Bakanımız ya Komisyon Başkanımız açıklasınlar, izah etsinler.

Adlî tıp kurumu çok önemli bir görev ifa ediyor, Türkiye'de birçok suçun ortaya çıkarılmasında müthiş görev yerine getiriyor. Böyle görev yapan arkadaşlarımızın, kamu görevlilerimizin, yapılacak bir düzenlemede, küçük de olsa bir iyileştirmesinin 01.04.2006 tarihinden geçerli olması, o kurumda çalışan görevlilerimizi üzer. Geliniz -Türkiye Cumhuriyeti Devleti büyük devlettir- böyle, yapacakları çok cüzi maaş artışlarını geriye yönelik olarak yürütmeden vazgeçelim; onlara, en azından, üç ay daha birikmiş bir şekilde bir ücret artışını kendilerine sağlayalım.

Değerli milletvekilleri, kamuda çalışanların yüzde 37'si açlık sınırının altında, yüzde 94'ü de yoksulluk sınırının altındadır ve yine -kamu görevlilerimizin yüzde 94'ü, memurlarımızın yüzde 94'ünün gelirleri- gelirlerinin yüzde 94'ü gıda harcamalarına ve kira harcamalarına gitmektedir. 2005 yılında, Türkiye İstatistik Kurumunun yayınlamış olduğu raporda, kira artışları Türkiye'de yüzde 19, 2005 yılı içerisinde Türkiye'deki kira artışları ortalaması yüzde 19. Şimdi, bu kamu görevlilerimizin çok büyük çoğunluğu kirada oturan görevlilerimizdir. Şimdi, bunların, 2005 yılı içerisinde ödemiş oldukları kira artışları yüzde 19. O nedenle, yapılan zammın bir de bu yönüyle düşünülerek, onların, günün ihtiyaçlarına cevap verecek bir şekilde olması için mutlaka bir düzenleme yapmamız lazım.

Bakınız, Türkiye'de gelir dağılımı da bozuluyor. Türkiye İstatistik Kurumunun rakamları: En üst gelir grubu, yüzde 20 gelir grubu, 2002 yılında gelirin yüzde 45,4'ünü alırken, 2004 yılında yüzde 46,2'sini; en alt yüzde 20'lik grup ise gelirin yüzde 6,5'ini alırken, şimdi yüzde 6'sını almaktadır. Türkiye'de, kim ne derse desin, gelir dağılımındaki adaletsizlik de  büyümektedir. Bu gelir dağılımındaki adaletsizlikten en fazla etkilenen kesim de kamu kesiminde çalışan görevlilerimizdir.

Şimdi, Türkiye'de bazı şeylerin iyi gittiği söyleniyor. Şimdi, Türkiye'de neyin iyi gittiğini müsaadeniz olursa çok kısa açıklamak istiyorum. Herhalde Sayın Başkanım eksüre verecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSA SIVACIOĞLU (Kastamonu) - Eksüre yok.

BAŞKAN - Mikrofon açık Sayın Kandoğan, buyurun.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, yeni açıklanan bir rakamdan bahsetmek istiyorum, Türkiye'de ilk 1 000 şirketin 2005 yılı performansları: İlk 250'si cirosunu yüzde 25 artırmış, kârını da yüzde 19 artırmış; ilk 250'lik dilimdeki şirketlerin, holdinglerin -enflasyon da yüzde 8 olduğuna göre- reel olarak kârları yüzde 10 artmış 2005 yılında. İkinci 250, cirosunu yüzde 16 artırmış, kârını yüzde 10; enflasyonu düşünecek olursak, başabaş. Üçüncü 250, cirosunu yüzde 7 artırmış, kârında yüzde 12 düşüş var.  Dördüncü, cirosunu yüzde 6 artırmış, kârında da yüzde 8 düşüş var.

Şimdi, Türkiye'de kimin işlerinin iyi gittiği, bu rakamlarla çok açık ve net bir şekilde ortaya çıkıyor. İşleri iyi giden, işleri iyi olan, büyük bankalar, büyük holdingler, büyük sermaye çevreleri; onların işleri iyi gitmiş, kazanmışlar. Onun dışındaki kesimlerde -rakamları da verdim- gelir dağılımı bozulmuş; kırsal kesimdeki yoksulluk yüzde 37'den yüzde 40'a çıkmış.

Şimdi, kırsal kesimdeki durum bu, esnaftaki durum bu. İşçi ve memura verdiğimiz, yüzde 2,5; yüzde 2,5; şimdide 40+40. Bunların da bir derde deva olmadığı, çok açık ve net bir şekilde ortadadır.

Öyleyse, değerli milletvekilleri, bu kanunla yapmaya çalıştığımız o çok cüzi artışı… Ben, Sayın  Maliye Bakanımıza sordum -Sayın Maliye Bakanımız da yok- kendi danışmanı -ismini de verebilirim, söyledim- hem danışmanlık ücretini alıyor hem de birkaç yerden yönetim kurulu üyeliği maaşı alıyor. Sordum "ben bunun gerekçesini yazılı olarak cevap vereceğim." Verin, milletin önünde verin Sayın Maliye Bakanı. 40+40 burada… Yani, üç haftadır bunun mücadelesini yaparken, sizin danışmanınız, hem danışmanlık ücreti alıyor maaşı alıyor hem de birkaç yerden yönetim kurulu üyeliği maaşı alıyor.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Haramzadeler…

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bunu gelin, milletin önünde açıklayın Sayın Maliye Bakanı. Bana yazılı olarak cevap verecekmiş!..

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Eksüre tamamlandı Sayın Kandoğan. Teşekkür ediyorum.

Teşekkür eder misiniz.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bu duygu ve düşüncelerle 7 nci maddedeki bu eksikliklerin giderilmesini özellikle sizlerden istirham ediyor ve Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, Komisyonla ilgili bir şeyi oldu arkadaşımızın; cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN - Madde üzerinde, şahsı adına söz isteyen, Zafer Hıdıroğlu, Bursa Milletvekili.

Buyurun Sayın Hıdıroğlu. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, sayın milletvekili arkadaşlarım; 1103 sıra sayılı, kısaca memurlara eködeme yapılmasına ilişkin yasayı görüşüyoruz.

Bu yasanın görüşmeleri çok uzun sürdü. Niye uzun sürdü bunu anlamıyorum. Ben, izniniz olursa… Birçok arkadaşımız, gerek iktidar gerek muhalefet grubundan birçok şey konuştular; fakat, şunu, herhalde -benim konuştuğum birçok seçmen de oldu, birçok memur arkadaşım da oldu- bu yasanın ne getirip ne götürdüğünü net olarak bilmeyen arkadaşlarımız da var.

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - O kadar karmaşık ki, elbette bilemez.

ZAFER HIDIROĞLU (Devamla) - Tabiî, muhalefet yapmak kolay. Tabiî hayali birçok ilaveler, birçok asılsız, astarsız birçok şey söylenebilir; ama, ben size net olan bazı şeyleri burada söyleyeceğim. Vaktimin de tamamını kullanmamaya çalışacağım.

Şimdi, değerli arkadaşlar, biz iktidara gelmeden önce ve geldikten sonra da hep şunu söyledik: Enflasyona halkımızı ezdirmeyeceğiz dedik. Peki, bu ülkede enflasyon kaç? Bu sene bizim hedefimiz yüzde 5. Geçen sene hedefimizi tutturduk, fazlasıyla tutturduk; bu sene de tutturacağımız belli. Denk bütçede fazla verdiğimiz de belli. Bu denk bütçe de inşallah tutacak. Önümüzdeki ayların olası gelişmeleri bunu nötr hale getirecek.

Şimdi, enflasyon yüzde 5. Bu yüzde 5'i veriyor muyuz biz; öğretmene, memura, polise, imama yüzde 5'i veriyor muyuz; normalde veriyoruz. Peki, bu enflasyon oranının üzerinde -enflasyona ezdirmeyeceğiz demiştik- ne verdik; öğretmene 40+40 verdik; yani, 80. Peki, bu 80'in yanında, ekders ücretlerinden kısıtlama olduğu, efendim, saatin arttığı, ekders ücretinin kapandığı söyleniyor.

Şimdi, değerli arkadaşlar, hepsi kapansa bile, 80 000 000 lira, Türk Lirasıyla söyleyelim, henüz tam alışılamadı, 80 000 000 lira artı veriliyor. Ha, ekders ücretlerinde ise, artı 80 000 000 liranın belki bir kısmı, 15 saat yerine 18 saate çıkmayla, belki bu 80 000 000'un 20 000 000'u gitse, yine 60 000 000. Yani, demek ki, enflasyonun üzerinde ortalama 160 000 000. Bu enflasyon yüzde 5 iken, memura, daha doğrusu -öğretmeni konuşuyoruz- öğretmene yapılan zam yüzde 20'dir; yani, enflasyonun üzerinde artı yüzde 15 zam yapılıyor. Bunu, bir kere belgeleyelim.

İki: Polise geldiğimizde, imama, diğer memurlara geldiğimizde de, eködemesi bulunmayan memurlara değişik adlar altında bu ödeme yapılıyor. İşte, adlî tıp kurumunda da, yine, yüzde 35'i dönersermaye paylarının oraya dağıtılması yapılıyor.

Şimdi, polis, yine aynı şekilde, yüzde 5+80'i alıyor, artı 100 000 000 lira alıyor; emekliliğine sirayet edecek de birçok gelişmeler var. Yani, polise baktığımız zaman ortalama yüzde 25 zam yapılıyor. Tekrar söylüyorum; bu yüzde 25, enflasyonun yüzde 5 olduğu bir durumda yapılıyor. Artı, yine imamlara da aynı şekilde 80 000 000 lira -enflasyonun üzerinde olanları söylüyorum, halkımızın bunu bilmesi lazım- ve eködemesi bulunmayanlara da, aynı şekilde, değişik adlarla zam yapılıyor.

Efendim, bu kanun şu şekilde olsa daha iyi olur, bu şekilde birilerinin hakkı mağdur oluyor… Değerli kardeşlerim, şu anda devlet personeline baktığımız zaman, bu eşitlik ilkesini -mümkün olduğu kadar- ne kadar ayarlamaya çalışırsanız çalışın, arkadaşlarımızın verdiği önergeler, gerek CHP'den gerek diğer partiden arkadaşlarımızın verdiği önerge burada kabul edilse, iki gün sonra, tekrar, bir önergeyle, başka şeyler istenmeye başlayacaktır.

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Anavatan Partisi o "diğer parti" değil; Anavatan Partisi…

ZAFER HIDIROĞLU (Devamla) - Şimdi, tabiî, konuşuluyor, laf atılıyor, şöyle deniliyor, böyle deniliyor… Ben, bunu şöyle değerlendiriyorum: AK Parti, enflasyona ezdirmemiş, gerçekten, enflasyonun 3 kat, 4 kat üzerinde zamlar yapmıştır. Evet, yüzde 5 enflasyon, yüzde 20-30 civarında zam, 4 kat, 5 kat artış demektir. Bizden daha fazlasını bekliyor arkadaşlarımız. Biz, bunun için de "daha fazlasını yapın" dedikleri için kendilerine teşekkür ediyoruz. Biz de, zaman içinde, daha fazlasını yapma gayreti içindeyiz.

Onun için, ben, Değerli Bakanımıza ve milletvekili arkadaşlarımızın duyarlılığının sonucu olarak, bu yasanın bir an önce geçip hayırlı olmasını temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Hıdıroğlu.

Komisyon adına, Sayın Altan Karapaşaoğlu söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Karapaşaoğlu.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Yerimden Sayın Başkan...

BAŞKAN - Kürsüden Sayın Karapaşaoğlu.

Buyurun.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Efendim, teşekkür ederim. Çok kısa bir açıklama olacak.

Değerli arkadaşlar, 7 nci maddeyle ilgili düzenleme, bir dönersermayenin paylaşılmasıyla ilgili. Belli bir rakam ortada yok; yani, bütçede karşılığı konulmuş şu kadar lira verilecek, şu kadar lira ödenecek, şu kadar lira taksim edilecek değil, dönersermaye. Dönersermaye olduğu için, bunun alt ve üst limitleri belirlenir "buraya kadar verilebilir" denilir; "verilir" denilirse, o zaman karşılığını koymak lazım. Dolayısıyla, bu ifadeler, bütçe tekniği açısından çok doğru ifadelerdir. Bugüne kadar, bu tip ödemeler bu şekilde gelmiştir ve bu şekilde devam etmektedir.

Bilgilerinize sunuyorum.

Saygılarımı da sunuyorum efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Karapaşaoğlu.

Sayın Kart, konuşacak mısınız?

ATİLLA KART (Konya) - Şahsım adına, değil mi Sayın Başkan?

BAŞKAN - Şahsınız adına Sayın Kart.

ATİLLA KART (Konya) - Tabiî, konuşacağım efendim.

BAŞKAN - Sayın Kart, konuşmanız lütfen maddeyle ilgili olsun, başka konular taşınmasın.

ATİLLA KART (Konya) - Tabiî efendim.

BAŞKAN - Buyurun.

ATİLLA KART (Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; şahsım adına söz almış bulunmaktayım; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, kamu görevlileriyle ilgili temel düzenleme, biliyorsunuz, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda yapılmıştır. Bu kanunun 4 üncü maddesi -aynen ifade ediyorum- istihdam şekillerini düzenleyen bir maddedir. Burada, bu maddede istihdam şekilleri düzenlemesi yapılırken, kamu hizmetlerinin, memur statüsüyle, sözleşmeli personelle, geçici personelle ve işçiler vasıtasıyla yerine getirileceği düzenlemesi yapılmıştır. Burada yine bu maddenin son fıkrasında, (a), (b), (c) fıkralarında belirtilenler dışında kalan kişilerin 657 sayılı Yasa hükümlerine tabi olduğu, işçilerin ise 657 sayılı Yasa hükümlerine tabi olmadığı çok açık bir şekilde düzenleniyor değerli arkadaşlarım. Yani, burada, geçici personel statüsünde olanların, 657 sayılı Yasanın 4/C maddesinde ifadeleri belirtilen, sınırları belirtilen personelin 657 sayılı Yasadaki özlük haklarından yararlanması gerektiği doğrudan ifade ediliyor. 4/C maddesi kapsamında kalan geçici personel kim? Bunu çok iyi biliyoruz ki, özelleştirme mağdurları değerli arkadaşlarım; işte, 4/C maddesi kapsamında kalan personel.

Özelleştirme mağdurlarıyla ilgili olarak, yine, bu hükümet döneminde, bu yapılan çalışmanın -hemen ifade edeyim- geçmiş dönemlere göre olumlu bir çalışma olduğunu bütün içtenliğimle ifade ediyorum. 2004 yılında ve devamında da 12.12.2005 tarihinde Bakanlar Kurulu kararıyla özelleştirme mağdurlarının, 4/C uygulaması kapsamında başka kamu kurumlarında görevlendirilmesi uygulamasının yapıldığını biliyoruz. Ama, uygulamada neler yaşanıyor değerli arkadaşlarım? Bu Bakanlar Kurulu kararının gereği yapılıyor mu? Burada 4046 sayılı Yasanın 22 nci maddesinde ve devamı olan maddelerdeki teminatlar, personelle ilgili, kamu personeliyle ilgili, geçici personelle ilgili teminatlar uygulamada takip ediliyor mu edilmiyor mu? Bunun, hiçbir şekilde takip edilmediğini üzülerek görüyoruz.

Bakın, değerli arkadaşlarım, elimde binlerce faks var, abartmıyorum, binlerce faks var. Bunların büyük bir kısmı Seydişehir Eti Alüminyumdan gelen fakslar. Bu insanlar, 1 milyar lira seviyesinde ücret alırken, bugün 4/C uygulamasıyla 460 000 000 lira seviyesinde ücret alıyorlar değerli arkadaşlarım ve bunun, kiralama gideri, ulaşım gideri vesaireyi düşündüğünüz zaman, o insanların mağduriyetini, o insanların perişanlığını, o insanların içine düştüğü sosyal bunalımı burada anlatmaya gerek görmüyorum. Gerçekten, çok büyük sıkıntı içindeler.

Burada hükümetin yapması gereken -burada, uygulamada bilinenin aksine- 4/C maddesinde de, 657 sayılı yasadaki teminatların, yani, memurlar hakkındaki teminatların 4/C'deki geçici personel için de uygulanması gerekiyor. Bizim burada anlatmaya çalıştığımız, hem bu teminatların uygulanmasının sağlanması hem de Bakanlar Kurulu kararnamesinde sözü edilen güvencelerin uygulamada hayata geçirilmesini sağlamak. Bu noktada, hükümetin, vurdumduymaz bir tavır içinde olduğunu, sorumsuzcu bir tavır olduğunu üzülerek ifade ediyorum. Biraz evvel, Sayın Mehmet Ali Şahin, bu konuda da, yine kamu personel rejimi tasarısında olduğu gibi, kamuoyunu yanıltan tavrını sürdürmeye devam etmiştir.

Bakın, değerli arkadaşlarım, elimde bir örnek var, bir tanesini getirdim: Seydişehir Eti Alüminyumda görevli -ismini de verebilirim- İsmail Kirman… Bugün bana ulaşan bir evrak. Değerli arkadaşlarım, bu arkadaşımız yüzde 90 özürlü. Değerli arkadaşlarım, raporu burada. Bu arkadaşımız nereye görevlendirildi biliyor musunuz; Seydişehir'den alınıp, Aksaray Sarıyahşi İlçesindeki Tapu Sicil kadrosuna görevlendirildi. Bunun hangi şekilde sosyal yönü olabilir, sosyal açıklaması olabilir? Tekrar ifade ediyorum, yüzde 90 özürlü olan bir görevliden söz ediyorum. Yüzde 90 özürlü olan bir görevlinin, o görevini sürdürebilmesi için yanında refakatçisinin olması gerekmez mi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kart, lütfen, toparlayın.

Buyurun.

ATİLLA KART (Devamla) - …aile bireylerinin olması gerekmez mi, bir yakınının olması gerekmez mi? O zaman, bu uygulamalara dikkat etmemiz gerekiyor. Burada, Bakanlar Kurulu kararnamesinde ve 4/C uygulamasında sözü edilen teminatların hayata geçmesini sağlamamız gerekiyor. Ama, bu konuda, tekrar ifade ediyorum, hükümetin vurdumduymaz ve sorumsuz bir tavır içinde olduğunu üzülerek görüyoruz.

Burada şöyle bir yaklaşım sergileniyor: Efendim, bu kadar işsiz varken, bunlar hallerine şükretsinler!.. Böyle bir yaklaşım, sosyal devlet anlayışıyla, kavramıyla bağdaşmaz. Böyle bir yaklaşım, devlet olma kavramıyla bağdaşmaz değerli arkadaşlarım. Burada, bu insanların, hem Bakanlar Kurulu kararnamesinden doğan hakları var hem yasadan doğan hakları var. Bunların hayata geçirilmesini istiyoruz. İşte, bu yasal düzenlemenin; yani, 4/C'yle ilgili yasal düzenlemenin ve ilave düzenlemelerin yapılması gereken tasarı bu tasarıyken… Çünkü, burada kamu görevlilerine denge tazminatı adı altında birtakım iyileştirmeler yaptığımızı ifade ediyoruz; ama, bakıyoruz, bu olayın binlerce mağduru olan… Bu sayının 12 000 civarında olduğunu biliyoruz. Bu sayının ailelerle birlikte 100 000 seviyesinde olduğunu biliyoruz asgarî şekilde. O zaman, bu insanlara yönelik olarak bu düzenlemeyi yapmaktan neden kaçınıyoruz? Bunu, elbette, kamuoyu izliyor, değerlendiriyor ve sorguluyor değerli arkadaşlarım.

Bunu, bu tasarının görüşmelerinde mutlaka düzenleme altına alınması gerektiği düşüncesiyle, bir defa daha Genel Kurulun bilgi ve takdirlerine sunuyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kart.

Madde üzerinde 3 adet önerge vardır; önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan yasanın 7 nci maddesinin (f) bendinde asistan tabip, pratisyen tabip ve diş tabipleri'nden sonra gelmek üzere "veteriner hekimler, veteriner sağlık teknisyenleri ve veteriner sağlık teknikerleri için yüzde 300'ünü" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                       

Ramazan Kerim Özkan

Fahrettin Üstün

Atila Emek

 

 

Burdur

Muğla

Antalya

 

Atilla Kart

Nail Kamacı

Haluk Koç

 

Konya

Antalya

Samsun

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Değişik Adlar Altında İlave Ödemesi Bulunmayan Memurlara ve Sözleşmeli Personele Ek Ödeme Yapılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 7 nci maddesinin (g) bendinde "Alanında doktora derecesi almış mühendis, psikolog, biyolog, kimyager ve eczacılar" ibaresinden sonra gelmek üzere "veteriner hekimler, veteriner sağlık teknisyenleri ve veteriner teknikerler" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                       

Fahrettin Üstün

Ramazan Kerim Özkan

Osman Özcan

 

 

 

 

Muğla

Burdur

Antalya

 

 

 

Feramus Şahin

 

Nail Kamacı

 

 

 

Tokat

 

Antalya

 

 

BAŞKAN - En aykırı önergeyi okutup işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1103 sıra sayılı Değişik Adlar Altında İlave Ödemesi Bulunmayan Memurlara ve Sözleşmeli Personele Ek Ödeme Yapılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 7 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                       

Ali Topuz

Haşim Oral

Hasan Ören

 

 

İstanbul

Denizli

Manisa

 

Enis Tütüncü

İsmet Atalay

Mehmet Yıldırım

 

Tekirdağ

İstanbul

Kastamonu

 

Kemal Kılıçdaroğlu

Gürol Ergin

Mustafa Gazalcı

 

İstanbul

Muğla

Denizli

 

M. Mesut Özakcan

Halil Tiryaki

Atilla Kart

 

Aydın

Kırıkkale

Konya

Madde 7.- 14/4/1982 tarihli ve 2659 sayılı Adli Tıp Kurumu Kanununun 30 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 30.- Personelin katkısıyla elde edilen döner sermaye gelirlerinin en az % 35'i Adli Tıp Kurumu ve birimlerine malzeme, araç, gereç, araştırma ve döner sermayede görevli personel giderlerine ayrılır. Gelirin geri kalan kısmı Adli Tıp Kurumunda ve birimlerinde görevli personele; sınıfı, çalışma şartları, hizmet nitelikleri, hizmete katkısı, performansı ve benzeri hususlar dikkate alınarak Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine çıkarılacak yönetmelikte tespit edilecek esaslara göre ödenebilir.

Yapılacak ödeme, ilgili personelin bir ayda alacağı aylık (ek gösterge dahil), yan ödeme ve her türlü tazminat (makam, temsil ve görev tazminatı hariç) toplamının;

a) Adli Tıp Kurumu Başkanı için % 500'ünü,

b) Başkan yardımcıları için % 475'ini,

c) İhtisas kurulu başkanları için % 450'sini,

d) İhtisas kurulu üyeleri ile grup başkanları için % 400'ünü,

e) İhtisas dairesi başkanları, uzman tabip, Tıpta Uzmanlık Tüzüğünde belirtilen dallarda bu Tüzük hükümlerine göre uzman olanlar ile uzman diş tabipleri için % 350'sini,

f) Asistan tabip, pratisyen tabip ve diş tabipleri için % 325'ini,

g) Alanında doktora derecesi almış olan mühendis, psikolog, biyolog, kimyager ve eczacılar için % 325'ini,

h) Hizmetin niteliği itibarıyla görevin zorluk ve risk derecesi yüksek olduğu başkanlar kurulu kararı ile belirlenen personel ile otopsi görevlileri için % 300'ünü,

i) Diğer personel için % 275'ini,

geçemez.

Serbest çalışan sağlık personeline ikinci fıkrada belirtilen oranların yarısı uygulanır.

İkinci görev aylığı almak suretiyle çalışanlar, bu ödemeden yararlanamaz."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Koç?..

HALUK KOÇ (Samsun) - Gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Değişiklik önergesi, kanun tasarısında;

Asistan tabip, pratisyen tabip ve diş tabipleri için yüzde 300 olarak belirlenen oranı yüzde 325'e,

Alanında doktora derecesi almış olan mühendis, psikolog, biyolog, kimyager ve eczacılar için yüzde 250 olarak belirlenen oranı yüzde 325'e,

Hizmetin niteliği itibarıyla görevin zorluk ve risk derecesi yüksek olduğu başkanlar kurulu kararıyla belirlenen personel ile otopsi görevlileri için yüzde 200 olarak belirlenen oranı yüzde 300'e,

Diğer personel için yüzde 150 olarak belirlenen oranı yüzde 275'e yükseltmektedir.

Böylece, kurum personeline dağıtılacak döner sermaye paylarının her meslek grubunun taşıdığı öneme daha uygun olması sağlanacağı gibi, kurum personeli arasında ortaya çıkması kuvvetle muhtemel kırgınlıklar da yok edilmiş olacaktır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Değişik Adlar Altında İlave Ödemesi Bulunmayan Memurlara ve Sözleşmeli Personele Ek Ödeme Yapılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 7 nci maddesinin (g) bendinde "Alanında doktora derecesi almış mühendis, psikolog, biyolog, kimyager ve eczacılar" ibaresinden sonra gelmek üzere "veteriner hekimler, veteriner sağlık teknisyenleri ve veteriner teknikerler" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

          Ramazan Kerim Özkan (Burdur) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Üstün, buyurun.

FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu önergeyle hedeflediğimiz…

BAŞKAN - Sayın Üstün, bir saniye…

Sayın milletvekilleri, çalışma süremiz tamamlandığından dolayı, çalışma süremizin madde bitimine kadar uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Buyurun Sayın Üstün.

FAHRETTİN ÜSTÜN (Devamla) - Sağlık hizmetleri sınıflarında görev alan veteriner hekim, veteriner sağlık teknisyeni ve veteriner teknikerleri ilgilendiren bir konu olduğu için ve giderek artan ücret adaletsizliğini gidermek için bu önergeyi vermiş bulunuyoruz.

Değerli arkadaşlarım, beş yıllık fakülteyi bitiren bir veteriner hekimin aldığı maaş, bugün, 900 ile 1 000 YTL arasındadır. Bu, gerçekten, ücret adaletsizliği konusunda, son derece önemli ve haksızlığa neden olan bir uygulamadır.

Veteriner hekimliği, arılar ve su canlıları dahil olmak üzere, evcil ve yabanî hayvanların sağlıklarının korunması ve hastalıklarının tedavisinin yanında, halk sağlığının korunması, salgın hastalıkların önlenmesi, hayvansal üretimin artırılması, evcil ve yaban türlerinin korunması, hayvan kökenli gıdaların hazırlama teknolojileri ve insan tüketimine uygunluğunun her aşamada kontrolü, hayvansal ürünlerde kirlenme ve atıkların yönetimi ile çevre kirliliğinin önlenmesi gibi çok geniş bir yelpazede hizmet veren, üreten bir meslektir.

Bu hizmet alanlarını şöyle sıralayabiliriz: Halk sağlığı alanında, hayvan sağlığı alanında, hayvancılığın geliştirilmesi alanında; ayrıca; eğitim öğretim ve araştırma alanında.

Bu kadar geniş bir çalışma alanı bulunan veteriner hekimler, böyle bir günde, bu haksızlığın giderilmesini Yüce Meclisten istemekte ve beklemektedirler.

Salgın hayvan hastalıklarının yaygınlığı, bu hastalıkların ülke ekonomisine büyük darbe vurduğu anlaşılmadığı için, bu haksızlık hâlâ devam etmekte. Hayvan hastalıklarıyla mücadelede devlet politikasının olmaması nedeniyle, personel, araç gereç, ulaşım gibi idarî ve parasal sorunlar ile Türkiye'nin coğrafî yapısı gibi sebeplerle, Tarım Köyişleri Bakanlığı tarafından yapılan bulaşıcı hayvan hastalıklarının önlenmesi ve kontrolünde istenen ölçüde başarı sağlanamamaktadır. Özellikle şap, brusellozis, sığır vebası, IBR gibi son yıllarda ortaya çıkan pek çok hastalık önemli ekonomik kayba sebep olmaktadır. Sadece şap hastalığının yol açtığı verim kaybı, hastalık kaynağı ve etkilenen hayvan sayısına göre, en az 100 ile 500 milyon dolar arasındadır. Oysa, ayrılacak bir miktar parayla bunların önlenmesi sağlanacak, harcanan paradan kat kat daha fazla gelir getirilecektir.

Gıda kaynaklı 250'den fazla mikrobiyal hastalık ve zehirlenme tanımlanmıştır. Bunların çoğu bulaşıcıdır; hayvanlar ve hayvansal kaynaklı gıdalar aracılığıyla insanlara bulaşan bakteri, virüs, iç ve dış parazitler tarafından oluşturulurlar.

İşte bu kadar tehlikeden, insanları, ancak veteriner hekimler ve veteriner hekimliğe verilen önem koruyabilir.

Kuş gribi, kırım kongo ateşli humması, kuduz, brusellozis, şarbon, tuberkulozis ve deli dana hastalığı gibi salgın ve insanlara geçen zoonoz hastalıklarının yok edilmesi veteriner hekimlerin temel görevleridir.

Son olarak gerek hayvan sağlığı gerekse insan sağlığı açısından çok tehlikeli bir hastalık olan ve Sayın Bakanın oğlunun da kazancına kazanç katan kuş gribiyle mücadelede, veteriner hekimler, canlarını tehlikeye atarak, tatil demeden, bayram demeden, kar kış demeden, köy köy, ahır ahır dolaşarak mücadele yapmaktadırlar.

Veteriner kontrol ve araştırma enstitülerine uzman veteriner hekimler, teşkilatta ise sayıları ancak 2 000 civarında olan veteriner hekimler, mesai saati kavramını unutmuşlar ve zor şartlarda bu hastalıkla mücadele etmektedirler. Bilindiği gibi, kuş gribiyle mücadelede önemli görev, uluslararası referans laboratuvarı olan Bornova Veteriner Kontrol Araştırma Enstitüsü, diğer enstitüler, il müdürlük ve belediyelerde çalışan resmî veteriner hekimlere düşmüştür. Bu çalışmaların yürütülmesine katılan tüm veteriner hekimlere; veteriner sağlık teknisyenleri ve veteriner teknikerlerle, laborant ve diğer yardımcı teknik elemanlara huzurunuzda tekrar teşekkür ediyorum

Ancak, geçen zaman içinde veteriner hekimlerin hangi şartlarda bu görevleri yerine getirdikleri kimse tarafından sorulmamıştır.

Kamuda çalışan veteriner hekimlerin maaşları zaman içinde eriyerek, yoksulluk sınırının altına düşmüştür. Diğer meslekler arasındaki gelir oranları da bozulmuş ve veteriner  hekimler en düşük maaş alan meslek haline gelmiştir.

Beş yıllık fakülte eğitimi ve zor şartlarda verilen emeği yok saymak haksızlıktır. Veteriner hekimler 900 ile 1 000 YTL arası maaşla çalışmaktadırlar. İnsanlara bulaşma tehlikesi olan birçok hastalık riskine rağmen, bayramlarda, tatillerde, mesai saatleri dışında çalışmasına, nöbet tutulmasına rağmen, hükümet tarafından, veteriner hekim maaşlarında hiçbir iyileştirme ve  ödeme yapılmamıştır.

950 YTL olan çağdışı maaş seviyesi asla kabul edilemez. Bu meslek grupları, sadece salgın hastalık felaketlerinde hatırlanmak istenmiyor, veteriner hekimlere, veteriner sağlık teknisyenlerine ve  veteriner teknikerlere, sadece hayvanların değil, tüm ülkenin sağlığının emanet edildiğini hatırlatmak istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sadece teşekkür için Sayın Üstün.

Buyurun.

FAHRETTİN ÜSTÜN (Devamla) - Önergemizi destekleyeceğinizi umuyor, hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Üstün.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum:Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge  reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutup, işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan yasanın 7 nci maddesinin (f) bendinde, asistan tabip, pratisyen tabip ve diş tabiplerinden sonra gelmek üzere "veteriner hekimler, veteriner sağlık teknisyenleri ve veteriner sağlık teknikerleri için yüzde 300'ünü" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Haluk Koç (Samsun) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Sayın Koç, buyurun.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının merkez ve taşra teşkilatında çalışan veteriner hekim, veteriner sağlık teknikeri ve veteriner sağlık teknisyenlerinin özlük haklarının düzeltilmesi ve eşdeğer meslek gruplarıyla kıyaslandığında ortaya çıkacak mağduriyetlerin giderilmesi amacıyla verilmiştir.

Bu meslek grubu, biliyorsunuz, şu anda dünyada bir endemi halini alan, dünyada salgın halini alan ve Türkiye'de de batısından doğusuna kadar birçok bölgede salgın boyutunda olan kuş gribi dolayısıyla da bu alanda çalışan arkadaşlarımıza bir teşvik olacaktır.

Sayın Bakan da bunu hoş görecektir; çünkü, bu kuş gribi dolayısıyla, anımsayacaksınız, ortaya çıkan kaçışmadan, ortaya çıkan boşluktan oldukça ucuza yumurta aldı oğlu; yani, hiç olmazsa, bu alanda çalışan meslek grubundaki insanlara da borcunu bu şekilde ödemiş olur dolaylı olarak; bu, bir.

İkincisi, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili olarak ben bir çağrıda bulunmak istiyorum. 1 400 000 insan bu yasayı bekliyorsa, üç grup başkanvekili burada; çalışma saati doldu; bir Danışma Kurulu yapalım; bu yasanın bitmesine kadar bugün görüşelim ve bitirelim. Cumhuriyet Halk Partisi olarak, insanlarımızın, memurlarımızın bu yasadan beklentilerini bu gece boyunca burada çıkarmak istiyoruz. (CHP ve AK Parti sıralarından alkışlar) Evet… Evet… Ama, bir şey daha var: Sayın Maliye Bakanı…

SABRİ VARAN (Gümüşhane) - Çıkaralım…

HALUK KOÇ (Devamla) - Öyle yok… Öyle yok… Sayın Maliye Bakanı da bu önergeye "evet" desin. 15 kuruşa yumurta aldı Abdullah Bey, epey bir topladı, hiç olmazsa o alanda çalışan, hayvan sağlığıyla ilgili birçok meslek grubu arkadaşımıza da bir maddî hak sağlanmış olur.

Teşekkür ediyorum.

Eğer bu önergemize katılırsanız, ben Grup Başkanvekili olarak, bu yasa bitimine kadar, Cumhuriyet Halk Partisi Grup arkadaşlarımın sonuna kadar çalışmaya hazır olduğunu beyan ediyorum.

Saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

SABRİ VARAN (Gümüşhane) - Pazarlık oldu mu Hocam!..

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Koç.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Çalışma süremiz tamamlanmıştır.

Sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek için, 21 Mart 2006 Salı günü, saat 15.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Tüm sayın milletvekillerine iyi akşamlar diliyorum.

 

Kapanma Saati: 21.08